You are on page 1of 249

Dilin Tanımı, Özellikleri / Dil-Millet İlişkisi

2
Dilin Tanımı
Türkçe Sözlükte;

“ İnsanların düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek için kelimelerle veya işaretlerle


yaptıkları anlaşma, lisan.” (1998/I: 586) şeklinde açıklanmıştır.

Muharrem Ergin ise,

“ İnsanlar arasında anlaşmayı sağlayan doğal bir vasıta, kendine ait kanunları
çerçevesinde gelişen canlı varlık, bilinmeyen zamanlarda oluşmuş gizli anlaşmalar
sistemi, seslerden oluşan sosyal bir kurum “ (1993: 3) şeklinde ifade etmiştir.

1
3
İletişim Şeması

Gönderici Kanal Alıcı

İleti

Bağlam

4
Yazı Dili, Konuşma Dili
Dil bu kanal işlevini iki şekilde yerine getirmektedir.

Konuşma
Ses

Yazı Dili
Harf

2
5
Ses Değişimi

Eskiden Konuşulan Türkçe Günümüz Türkçesi

“Neler kelse körmek kerek ol Hudâdın “Neler gelse , görmek gerek o


Yusufını ayırdılar ol Kenândın Hüda’dan; Yusuf’unu ayırdılar o
Toğgan yerim ol mübârek Türkistândın Ken’an’dan; Doğduğum yer o kutlu
Bağırımğa taşnı urup keldim mena” Türkistan’dan, Bağrıma taş vurup
(Haz. Hayati Bice: 2010: 98) geldim ben işte.”

Anlaşma Aracıdır.
Doğaldır.
Kuralları Vardır.
Dilin Özellikleri

Canlıdır.
Milletlere Özgüdür.
Gizli Anlaşmalar Sistemidir.
Sosyal Bir Varlıktır.
Seslerden Oluşmuştur.

3
7
Dilin Özellikleri
Anlaşma Aracıdır
Dilin asıl görevi toplumda yaşayan insanlar arasında bir anlaşma aracı olmasıdır.
“İnsanlar duygularını, düşüncelerini, fikirlerini, hükümlerini birbirlerine nakletmek,
meramlarını birbirlerine anlatmak için dil denilen vasıtaya başvururlar.

Doğaldır
Dil kendi doğallığı içerisinde varlığını devam ettirir. Dile sonradan bazı uydurma
kelimelerin empoze edilmeye çalışılması karşısında başarısız olunması, dilin bu
kelimeleri reddetmesi onun doğallığının bir göstergesidir.

4
9

Canlıdır
Dil, kendi kuralları çerçevesinde varlığını devam ettiren canlı bir varlıktır. Canlılığın en
önemli göstergesi değişmeye, gelişmeye ve zamanla farklılaşmaya açık olmasıdır.

Köz Göz
Köksüm Göğsüm
Keçe küntüz Gece gündüz
Emdi Şimdi
Tağ Dağ

10

Milletlere Özgüdür
 Her milletin kendine özgü bir dili vardır. Bu yüzden diller millî bir özellik arz ederler.
Her milletin konuştuğu dil, millet adıyla anılır.
Örneğin Türk/Türkçe, Alman/Almanca, Arap/Arapça gibi.

5
11

Gizli Anlaşmalar Sistemidir


Bilinmeyen zamanda bir milletin fertleri canlı ve cansız varlıkları, kavramları, hareketleri
karşılayan kelimeler, kelimeler arası ilişkiler ve bunların sıralanması üzerinde gizli bir
anlaşma yapmış gibidirler.

Türkler  Taş

Farslar Seng
Araplar Hacer

12

Sosyal Bir Varlıktır


 Bir dilin söz varlığı (kelimeleri, atasözleri, deyimleri) o dilin sosyalliğini gösteren
unsurlardır. Çünkü bir milletin dünyayı algılayışı, yaşam felsefesi ve değerleri onun
kelime hazinesine yansır ve kelime hazinesi de bu çerçevede şekillenir.
 Örneğin Türkçede “at” ile ilgili deyimlerin ve atasözlerinin çok olması Türklerin
kültürel yaşamında atın ne denli önemli olduğunu gösterir:
 Atı alan Üsküdar’ı geçti.
 At sahibine göre kişner.
 At binenin kılıç kuşananındır.
 ….

6
13

Seslerden Oluşmuştur
Dil seslerden oluşmuş bir sistemdir. Fakat bu ses tabiattaki sesler gibi tesadüfi değil,
insanın ses yolunda belirli şekillerde oluşmuş ve biçimlenmiş sestir.

14
Dillerin Doğuşu İle İlgili Kuramlar

Yansıma Kuramı

Ünlem Kuramı
Kuramlar

İş Kuramı

Ruh Bilimsel Kuram

Güneş-Dil Kuramı

7
15
Dillerin Doğuşu İle İlgili Kuramlar: Yansıma Kuramı
Alman bilim adamı Max Müller tarafından ortaya konulan ve dillerin insanların
tabiattaki sesleri taklit etmeleri neticesinde doğduğunu savunan kuramdır.

Vız
Vız
Vızzz…

16
Ünlem Kuramı
İnsanların çeşitli olaylar veya durumlar karşısında çıkardığı, duygularını ve iç dünyasını
yansıtan ünlemlerden dilin doğduğunu savunan kuramdır.

Off…

8
17
İş Kuramı
Bu kuramı savunanlara göre diller, insanların birlikte çalışmaları esnasında çıkardıkları
seslerin birleşmesi, bu seslerin zamanla eylemleri ve varlıkların adları olan isimleri
oluşturması şeklinde meydana gelmiştir.

18
Ruh-Bilimsel Kuram
Bu kurama göre diller, konuşamayan ilk insanların duygu ve düşüncelerini anlatmak
için birtakım sesler çıkarmaları, her sese ait bir jest ve mimik yapmaları şeklinde ortaya
çıkmıştır.

9
19
Güneş – Dil Kuramı
Bu kurama göre dillerin doğuşunda en önemli etken güneştir. Çünkü güneş ılığı,
aydınlığı, ateşi, büyüklüğü, hareketi, rengi, yüksekliği gibi özellikleri yönüyle insanları
etkilemiş ve güneşle ilgili birçok kavram ortaya çıkmıştır.

20
Dil – Millet İlişkisi
“yüzük” kelimesi bizlere bireysel olarak farklı anlamları çağrıştırabilir. Kimi için “süs”,
kimi için “metal parça”, kimi için “sorumluluk” şeklinde algılanabilir. “Nişan/düğün
yüzüğü” ise ortak kullandığımız, hepimiz için geçerli olan, dilin toplumsal yönünün
göstergesidir. Belirli uygulamaları çağrıştırır ve “evlilikte sadakat” anlamı taşır. Bu
yönüyle milletler, kullandıkları kelimelere kendi kültürel anlamlarını yüklerler; bu
unsurlar bu kelimeler yoluyla kuşaktan kuşağa taşınır.

10
21
Dil – Millet İlişkisi
Dil; dünün insanlarından bugünün insanlarına, bugünün insanlarından yarının
insanlarına kesintisiz devam ettiği için sürekli; toplumca oturtulmuş kurallar ve metotlar
dizisi olduğu için sistemli; toplumun bütün bireyleri için geçerli olduğundan geneldir.”
(Göker, 2001: 32)

22
Sonuç Olarak
Dilin iki önemli aracı olan söz ve yazı ile bilim, felsefe, sanat ve teknikte ilerlemeler
sağlanmış ve bunların gelecek kuşaklara aktarımı gerçekleşmiştir. Bu da insanın diğer
insanlarla, hayvanlarla, bitkilerle ve çeşitli varlıklarla bağ kurması; gördükleri, bildikleri
ve anladıklarını diğer insanlara aktarmasıyla yapılmıştır.

11
23

Türk Dili -I

Teşekkürler Dilin Tanımı, Özellikleri / Dil-Millet İlişkisi


Doç. Dr. Cafer ÖZDEMİR
Ünite 1

12
Dil - Kültür İlişkisi

2
Kültür Nedir?
• Bir milletin fertlerini ortak bir çatı altında toplayan maddi ve manevi değerler
bütünüdür. Örf, âdet, gelenek ve inançlar kültürün manevi kısmına; giyim kuşam,
yemek, mimari, zanaat ve sanatlar maddi kısmına örnek olarak verilebilir.

• Bir milletin yaşam tarzıdır.

• Kültür bir toplumun kimliği, karakteri, özgünlüğü, farklılığı, kısaca kendisidir.

1
3
Atatürk’e Göre Kültür Nedir?
“Bir insan cemiyetinin devlet hayatında; fikir hayatında yani ilimde ve güzel sanatlarda
ve içtimaiyatta; iktisadî hayatta yani ziraatta, sanatta, ticarette… yapabildiği şeylerin
muhassalasıdır (toplamıdır).”

4
Doğan Aksan’a Göre Dil – Kültür İlişkisi
“Bir ulusun yaşayış biçimi, inançları, gelenekleri, dünya görüşü, çeşitli nitelikleri ve
hatta tarih boyunca bu toplumda meydana gelen çeşitli olaylar üzerinde hiçbir bilgimiz
olmasa, yalnızca dilbilim incelemeleriyle, bu dilin söz varlığının, söz hazinesinin
derinliğine inerek bütün bu konularda çok değerli bilgiler ve güvenilir ipuçları
edinebiliriz.” (1977: 65)

2
5
Dil – Kültür İlişkisi
Türkçede “bacanak, baldız, elti, yenge, enişte, dayı, teyze, amca, görümce, dede…vs.”
şeklinde akrabalık isimlerinin çokça bulunması bu dili konuşan Türklerin akrabalık
bağlarının güçlü olduğunu göstermektedir.

6
Kültürün Özellikleri

Millidir
Kültürün Özellikleri

Tarihidir

Milletlerin Ortak Malıdır

Temel Yapısı Değişmez

Bir Bütündür

3
7
1- Millidir
Her milletin kendisine has bir kültürü vardır ve milletler bu kültürel unsurları vasıtasıyla
birbirlerinden ayrılır. Bu niteliği dolayısıyla kültürü, bir milletin kimliği olarak
vasıflandırmak mümkündür.

8
2- Tarihidir
Kültürler bir milletin tarihi kadar eskidir. Milletlerin tarih sahnesine çıktığı ilk
zamanlardan itibaren vardır. Bu yüzden kültür unsurlarının kökenleri araştırılırsa tarihi
süreçte çok eskilere kadar gidilir.

4
9
3- Milletlerin Ortak Malıdır
Kültürler o milleti oluşturan fertlerin ortak malıdır. Herkes kültür unsurlarına serbestçe
katılır veya onu yaşatır. Örneğin Türk düğünlerinde geline kına yakma âdeti bir kültür
unsuru olarak herkesin ortak malı kabul edilir. Bütün gelinler kına gecelerinde kına
yakınırlar.

10
4- Temel Yapısı Değişmez
Kültür unsurları yüzyıllar öncesinden varlığını devam ettirirken meydana gelen
ekonomik, teknolojik değişme ve gelişmeler karşısında bazı unsurlarında değişiklikler
meydana gelse dahi özü değiştirilemez. Temel yapısı varlığını devam ettirirken ayrıntıya
ait unsurlar değişebilir.

Örneğin eskiden Türk düğünlerde eğlence olarak at yarışları yapılır, güreşler tertip
edilirken günümüzde bu şekil eğlenceler ortadan kalkmıştır. Fakat kültürün temel
unsuru olan “eğlence” varlığını hala korumaktadır.

5
11
5- Bir Bütündür
Kültür unsurları kendi içerisinde bir bütünlüğe sahiptir. Parçaların bir araya gelmesiyle
oluşan bu bütünlükte bir anlam vardır. Milletin fertleri bu anlamı bilirler ve bütünlüğün
verdiği hazzı ortaklaşa hissedebilirler.

12
Kültürün Özellikleri

Genel Kültür / Halk Kültürü


Kültür Çeşitleri

Alt Kültür

Popüler Kültür

Kitle Kültürü

Yüksek Kültür

6
13
Genel Kültür / Halk Kültürü
Bir toplumun üyesi olan fertlere toplumun çeşitli kurumları aracılığıyla verilen ortak
kültürdür. Herkesin kültürüdür, bireysel seçim mümkün değildir. Örneğin takı merasimi
Türk düğünlerinin genel kültür ögelerinden biridir.

14
Alt Kültür
Genel kültüre sahip bireyler, yaşadıkları bölgenin
özelliği veya mesleklerine göre genel kültürle
çatışmayan bir kültüre de sahip olabilirler.

Örneğin gecekondu kültürü gibi…

7
15
Popüler Kültür
Gündelik yaşam kültürü olarak bilinen, bir anda ortaya çıkan, kısa sürede halk
tarafından benimsenip bir süre sonra ortadan kalkan kültür olarak adlandırılır. Kısa
ömürlüdür. İspanyol paça pantolon bir dönemin popüler kültürüne örnek olarak
verilebilir.

16
Kitle Kültürü
Sanayide ilerlemiş ülkelerde görülen tüketime yönelik kültürdür.

8
17
Yüksek Kültür
Bilgili ve yetişmiş insanlar tarafından üretilen kültürdür. Üst kültür adı da verilir.
Özgürlükçüdür. Başarılı sanat eserleri ve düşünce ürünleri bu kültüre aittir.

18
Medeniyet – Kültür İlişkisi
Medeniyet kelimesi köken olarak “Medine” kelimesinden gelmektedir. Bu kelime
Arapçada “şehir” anlamına gelmektedir. Medenî “şehirli”, medeniyet “şehirlilik”
demektir. Buradan hareketle medeniyetin şehirlerde ortaya çıkıp yaşandığını belirtmek
mümkündür. Bu kelimenin Türkçe karşılığı ise “uygarlık”tır.

9
19
Kültür – Medeniyet Karşılaştırması
1. Kültür millidir; medeniyet ise evrenseldir, bütün insanlığı ilgilendirir.
2. Kültür ayırıcıdır, bir milleti ve toplumu diğer bir millet ve toplumdan ayırır;
medeniyet ise birleştiricidir.
3. Kültür sert ve kıyıcıdır. Kültürel unsurlara uymamak toplum fertleri tarafından
dışlanmaya ve ayıplanmaya neden olabilir. Örneğin düğün yapmadan evlenmek Türk
toplumunda hoş karşılanmaz, hatta evlilikleri dahi kabul edilmez. Medeniyet anlayışlı
ve hoşgörülüdür.

20
Kültür – Medeniyet Karşılaştırması
1. Kültür bazen akıl dışı olabilir; fakat medeniyet aklı esas alır.

2. Kültür toplumu; medeniyet bireyi ön plana çıkarır.

3. Kültür yaşanılır; medeniyet öğrenilir.

4. Kültür şehirlere uzak veya nüfus yoğunluğu az olan yerlerde canlı olarak yaşatılırken;
medeniyet şehirlerde ortaya çıkar ve yaşama alanı bulur.

10
21
Edebi Eserlerde Kültür Unsurlarının Yaşatılması
Dil, kültürün yaşatıcısı ve taşıyıcısı olduğu için edebiyatı, dil vasıtasıyla kültürle
ilişkilendirmek doğrudur. Edebiyat aynı zamanda kültürün de bir parçasıdır. Buradan
hareketle edebi metinlerin kültürün aynası olduğunu söylemek mümkündür.

22
Örnek
“Elin kapısında karavaş olan

Burunu sümüklü gözü yaş olan

Bayramdan bayrama bir tıraş olan

Berbere gelir de dükkân beğenmez.”

11
23
Edebi Eserlerde Kültür Unsurlarının Yaşatılması
Dadaloğlu’na ait yukarıdaki dörtlükte ise en çok dikkatimizi çeken kelime “okuntu”dur.
Bu kelime Anadolu Türklerinde hala yaşamaktadır ve düğünlerden önce akraba ve
komşuları düğüne çağırma eylemi (bugünkü davetiye) anlamında kullanır. Dadaloğlu
kültüre ait bir unsuru kullanarak bu unsurun günümüze kadar gelmesini sağlamıştır.

Kara kavak yıkıntısı


Dallarının döküntüsü
Kozanoğlu düğün kurmuş
Nerde bunun okuntusu

24
Dil – Kültür İlişkisi
Sonuç Olarak;

Konumuzu Mehmet Kaplan’ın dil-kültür ilişkisini değerlendirdiği şu sözleriyle


bitiriyoruz:

«Ziya Gökalp, dili kültürün temel unsuru sayar. O, bu görüşünde haklıdır. Zira dil, duygu
ve düşüncenin adete kabıdır. Bir milletin bütün duygu ve düşünce hazinesi, dil kabına
veya kalıbına dökülür ve bu dil kabı ile yerden yere, nesilden nesle aktarılır. Yazı, dilin
sesini kaydeden bir vasıta olarak dilin bir parçasıdır. Fakat kültür, söz ile de bir millet
arasına yayılır.»

12
25

Türk Dili -I

Teşekkürler Dil - Kültür İlişkisi


Doç. Dr. Cafer ÖZDEMİR
Ünite 2

13
Dünya Dilleri ve Türkçe

1
2

Dünya Dilleri ve Türkçe


1. Dillerin Sınıflandırılması
1.1. Yapı (Biçim) Bakımından Diller
1.2. Köken (Kaynak) Bakımından Diller
2. Türkçenin Dünya Dilleri Arasındaki Yeri

2
3

• Bugün yeryüzünde konuşulan dillerle farklı kaynaklarda farklı sayılar vardır.


• Bunun birçok nedeni vardır.

3
4

• Bunların başında, bütün dünya dilleri üzerindeki çalışmaların henüz tamamlanmamış olması gelir.

• Bazı dillerin henüz tespit edilmeden öldükleri tahmin edilmektedir.

4
5

Dil sayısındaki belirsizlik; bazı lehçelerin ayrı birer dil sayılıp sayılamayacakları
konusunda kesin dilbilimsel ölçütlerin olmaması, yazı dili durumuna gelmemiş
dillerin varlığı ve bir dile ya da dil ailesine bağlılığı kesinleşmemiş dillerin
bulunmasından kaynaklanmaktadır.

5
6

Bu yüzden yeryüzündeki dillerin sayısı ile ilgili olarak verilen rakamlar 3000-6000
arasında değişmektedir. Bazı kaynaklarda bu sayı 7000’e kadar çıkabilmektedir.
Dilleri listeleyen Ethnologue’un sitesinde 6700’den çok dilden söz edilmektedir.

6
7

Aşağıdaki tabloda dünyadaki diller konuşur sayısı açısından


sıralanmıştır.
• Ana dili
• Birinci dil
• İkinci dil
• Yabancı dil
olarak konuşurları bakımından İngilizce 2 milyara yaklaşan
konuşuruyla ilk sırada yer alır.

7
1- Millidir
8

Ancak ana dili konuşurları bakımından ise Çince bütün lehçeleriyle ilk sıradadır.

Türk dili de tüm lehçeleriyle birlikte 220 milyon konuşuru ile beşinci sırada yer
alır.

8
ÇİNCE 1.300.000.000 Sekiz lehçesiyle
9
İNGİLİZCE 427 milyon

İSPANYOLCA 266 milyon

HİNTÇE 260 milyon Bütün lehçeler ve Urduca

TÜRKÇE 220 milyon Bütün lehçelerle

ARAPÇA 181 milyon Bütün lehçelerle

PORTEKİZCE 165 milyon

BENGALCE 162 milyon

RUSÇA 158 milyon

JAPONCA 124 milyon

ALMANCA 121 milyon

FRANSIZCA 116 milyon

9
10

Dil araştırmacıları;
• şehirleşme
• küçük dillerin yaşama alanlarının daralması
• devletlerin dil politikası
• ailelerin çocuklarına ana dillerini öğretmekten vazgeçmesi
gibi nedenlerle konuşur sayısı az olan dillerin kaybolacağını (öleceği) düşünmektedirler.

10
11

Sözel olarak aktarılan yerel dillerin yok olmasıyla birlikte, dünyadaki yaşama biçimi ve
kültür zenginliği de kaybolacaktır.

11
12

Bir dilin ölümüyle, o dilde üretilen bitkiler, hayvanlar hakkındaki doğal yaşama
ait bilgiler de yok olacaktır. Ayrıca dilini kaybeden toplumlarda kimlik kaybı
sonucu çeşitli sosyal sorunlar da ortaya çıkacaktır.

Bu yüzden bilim adamları ve UNESCO dillerin ölümünü önlemek için çeşitli


çalışmalar yürütmektedir.

12
13

Dillerin Sınıflandırılması

13
14

Dilleri belli gruplarda toplama ve aralarındaki ilişkileri belirleme çalışmaları 18.


yüzyılın sonlarında başlar. Bu denemelerde diller sistemli olarak
karşılaştırılmaya ve aralarındaki yakınlıklar ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Ancak
bugün özellikle Hint-Avrupa dil ailesi içinde oldukları kesinlikle bilinen dillerin
birbirleriyle yakınlıklarının tespiti 16. yüzyıla kadar gider.

14
15

Bu çalışmalarda dil akrabalığı ve dil ailesi kavramları öne çıkar.

15
16

Dil akrabalığı, dillerin, ses sistemi, biçim, yapı, söz dizimi bakımından kesinliği ortaya
çıkan ilişkileri sonucunda beliren bağlılıklardır.

Bu ilişkiler arasında biçim ve yapı yakınlıkları önemlidir.

16
17

Akraba dilleri konuşan milletlerin aynı soydan geldikleri söylenemez. Bunun


yanında söz varlığı benzerliği, etimolojileri bilinen ögeler, akrabalık için sağlam
dayanaklardır.

Dil ailesinden söz edebilmek için ise, diller arasındaki ilişki ve bağların çok açık bir
şekilde kanıtlanmış olması gerekir.

17
18

• Diller arasındaki genetik yakınlıkları araştırırken dikkat edilmesi gereken husulardan biri, kültür kelimelerinin ve yansıma
kelimelerin ölçüt olarak kullanılmamasıdır. Örneğin otomobil, telefon, sultan vb. kültür kelimeleri yalnız belli kültür çevrelerine
ait kavramları gösterir.

18
19

• “ev” kelimesi de dil akrabalıklarının tespit edilmesinde kullanılmamalıdır.


Çünkü tarihi toplulukların tümü “ev”de barınmamış olabilir. Bu nedenle
bütün dillerde ortak olan kavramları gösteren “görmek, gitmek, gelmek,
almak, atmak” gibi fiiller, “bir, iki, üç, dört” gibi sayılar, ayak, göz, kulak, ağız,
burun” gibi organ adları, “ben, sen, bu, şu” gibi zamirler, “büyük, küçük,
yeşil, sarı” gibi sıfatlar kullanılmalıdır. Bu kelimeler dillerin temel söz
varlıklarında yer alan kelimelerdir.

19
20

• Diller gerçekte iki bakımdan sınıflandırılır.


• Dil içi ölçütler açısından
• Dil dışı ölçütler açısından
• Dil, içi ölçütler bir dilin ses sistemi, yapısı, cümle düzeni vb.’dir.
• Dil dışı ölçütler coğrafya, tarih, kültür merkezi, kavim adları ve yönlerdir. Coğrafî
ölçütler diller arasındaki ayrımları göstermekten çok, dillerin yayılma alanlarını
ortaya koyması bakımından önem taşır. Bugün sıklıkla kullanılan bir sınıflandırma
türü ise dillerin yapılarına göre değerlendirilmesidir.

20
21

• Yapı çok geniş bir anlama sahip olmakla birlikte, burada sözü edilen
kelimelerin görünüşü ve taşıdığı anlam ögeleridir. Buna göre, Türkçenin en
tipik temsilci olarak yer aldığı eklemeli dillerde bir isim ya da fiil köküne
çeşitli ekler getirilir.

21
22

Dillerin sınıflandırılmasında başka yollardan da söz edilebilir. Dil olgusunun karmaşık niteliği dolayısıyla,
sınıflandırma girişimlerinin mutlaka kimi yetersizlikleri ve eksiklikleri bulunacaktır. Hatta tam ve geçerli bir
sınıflandırmanın mümkün olmadığı da söylenebilir. Ancak bu sınıflandırma girişimleri, diller arasındaki benzerlik ve
yakınlıkları göstermesi açısından büyük önem taşır.

22
23

Aşağıda, en yaygın sınıflandırma yöntemleri çerçevesinde dünya dilleri arasındaki


ilişkiler ana çizgileriyle gösterilmiştir.

• Kaynaklarına göre
• Yapılarına göre
• Cümle ögelerinin dizilişine göre
• Coğrafî ölçütlere göre
• Başka ölçütlere göre

23
24

• Diller genetik (köken) bakımından ya da yapı bakımından birbirleriyle ilişkili


olabilir. Aynı grup içinde değerlendirilen diller arasındaki karşılıklı
anlaşabilirlik oranı % 0’a kadar düşebilir. Bir başka ifadeyle, aynı grup içinde
yer alan iki dilin konuşurları çoğunlukla birbirini anlayamayabilir.

24
25

Ancak anlama oranı bazı durumlarda % 80-90’a kadar çıkabilir. Örneğin Hint-Avrupa
dil ailesine dahil olan ve yapı bakımından bükümlü olan İngilizce Farsça arasında
anlaşabilirlik oranı % 0; İspanyolca ve Fransızca arasındaki oran da zaman zaman %
50’nin üstüne çıkabilir.

25
26

asker silah mermi

İng. Soldier gun bullet

Fr. Soldat arme de feu balle

İsp. Soldado arma balla

İt. Soldato arma pallot

Port. Soldado arma de fogo ala

Alm. Soldat waffe kugel

Ar. Asker silah rousas

Far. Serbaz selah golule

26
27

Dillerin sınıflandırılması iki yolla mümkündür.

Bunlardan biri, dillerin yapısal özelliklerinden (özellikle şekil bilgisi) yola


çıkılarak yapılan tasniftir.

İkincisi ise, dillerin soyca birbirleriyle akrabalıklarının belirlenmesidir.

27
28

Bu belirlemede yapı benzerliğinin yanında ses ve kelime ortaklıkları gibi ölçütler


de söz konusudur.

Dil akrabalıklarının tespitinde diller, tarihsel-karşılaştırmalı dil inceleme


yöntemiyle ele alınmaktadır.

28
Yapı Bakımından Diller
29

Dillerin sınıflandırılmasında kullanılan bu yöntem, dillerin ses, biçim bilgisi ve


söz varlığındaki benzerlikleri esas alan yapısal yöntemdir.

19. yüzyılın başlarında ortaya konan biçim bilgisi ölçütüne göre diller tek heceli
(yalınlayan), bükümlü (kaynaşmalı) ve eklemeli olmak üzere üç grupta
incelenirler.

29
Yapı Bakımından Diller
30

1. Tek Heceli (Yalınlayan) Diller

Tek heceli dillerde her kelime kök biçimindedir, ek almazlar.

Anlam farklılıkları, kelimelerin cümle içinde yer değiştirmesi ve başka


kelimelerle yan yana bulunmasıyla oluşur.

30
Yapı Bakımından Diller
31

Tek Heceli (Yalınlayan) Diller

Kelime birleşimleri birçok kavramın ifadesinde önemli bir yere sahiptir.


Bu dillerde tonlama anlam ayırt edici bir unsur olarak kullanılır.
Çince, Vietnamca, bazı Himalaya ve Afrika dilleri yalınlayan diller grubunda sayılabilir.

31
Yapı Bakımından Diller
32

Tek Heceli (Yalınlayan) Diller

Çince’den örnek verelim:

/wo şiye/: ‘yazıyorum’


/wo bu şiye/: ‘yazmıyorum’

32
Yapı Bakımından Diller
33

2. Bükümlü (Çekimli) Diller

Büküm, çekim sırasında kökün, özellikle kökteki ünlünün değişmesidir. Bükümlü


dillerde kökteki başkalaşmayla farklı kavramların yansıtılması ve çeşitli ilişkilerin
kurulması sağlanmış olur.

Hint-Avrupa dilleriyle Arapça bükümlü diller arasındadır.

33
Yapı Bakımından Diller
34

Bükümlü (Kaynaşmalı) Diller

Arapça’dan örnek verecek olursak:

velede: doğmak vâlide: anne


veled: çocuk mevlid: doğma, doğum
evlâd: çocuklar vâlid: baba
tevellüd: insanın doğumu, doğum zamanı

34
Yapı Bakımından Diller
35

Bükümlü (Çekimli) Diller

Arapça’dan örnek verecek olursak:

ketebe: yazmak mektup: yazılmış şey


kâtip: yazan küttab: yazarlar
mektep: yazılan yer kitap: yazılmış şey
kütüphane: yazılanların konulduğu yer

35
Yapı Bakımından Diller
36

3.Eklemeli Diller

Bu yapıdaki dillerde, kelime kökü farklı işlevlerde bulunan ekler yardımıyla,


anlamca veya yapıca farklı kelimelere dönüşür.

Ekler, kelime kök ya da gövdesinde herhangi bir değişikliğe yol açmazlar. Bu


ekler önde (önek) ya da sonda (sonek) olabilirler.

36
Yapı Bakımından Diller
37

Eklemeli Diller

Birçok araştırmacı tarafından bu türün en tipik örneği olarak Türkçe gösterilir.

Eklemeli bir dil olan Türkçede, eklerin çeşitliliği ve bu çeşitli eklerin yeni
kelimeler oluşturabilmeleri, Türkçeyi çok geniş anlatım olanaklarına
kavuşturmuş, yeni beliren kavramların karşılanmasını, yabancı kavramlara
karşılıklar bulunmasını kolaylaştırmıştır.

37
Yapı Bakımından Diller
38

Eklemeli Diller

Türkçenin yanı sıra

• Moğolca
• Mançu-Tunguzca
• Japonca
• Macarca
• Fince
• Samoyetçe

gibi diller de eklemeli diller arasındadır.

38
Yapı Bakımından Diller
39

Eklemeli Diller

gez-dir-il-e-bil-me-si

göz-lük-çü-lük-ten

kialak-ul-as-a-ban (biçim-len-me-si(n)-de

(Macarca)

39
Kaynak (Köken) Bakımından Diller
40

Yeryüzünde yaygın olarak konuşulan dillerin, belli dönemlerde, belli dillerden türemiş
oldukları, bir başka ifadeyle akraba oldukları ve bu akrabalık bağlarıyla belli dil aileleri
meydana getirdikleri görülmektedir.

40
Kaynak (Köken) Bakımından Diller
41

Dillerin kaynak dillerinden ne zaman ayrıldıkları bazı durumlarda belgelerden takip edilmektedir.

Buna örnek olarak Azerice-Türkmence-Türkiye Türkçesi ve İtalyanca-İspanyolca ayrışması verilebilir.

41
Kaynak (Köken) Bakımından Diller
42

1. Bazılarında ise elde yazılı belge bulunamadığından ayrışmanın takip edilemediği olur.

2. Buna örnek olarak da erken bir dönemde Türkçeden ayrılmış olan Çuvaşça ve Yakutça verilebilir.

42
Kaynak (Köken) Bakımından Diller
43

Dil aile ve gruplarının belirlenmesi temelde biçim ve yapıyla ilgili özelliklere


dayanmaktadır.

Biçim ve yapı yönünden benzerliklere ses ve söz dizimi açısından yakınlıklar da


eklenince diller arasında akrabalık olasılığı artmaktadır.

43
Kaynak (Köken) Bakımından Diller
44

Ayrıca, kelimelerin en eski biçimleri arasında benzerlikler bulunması, özellikle


kültür kelimeleri (akrabalık adları, renk adları, sayı adları vb.) bakımından
ortaya çıkan eşliklerin rastlantı ya da ödünçleme olmadığının ispatlanması diller
arasında akrabalık olduğunu kesinleştirir.

44
Kaynak (Köken) Bakımından Diller
45

Kaynak bakımından akrabalıkla ilgili çalışmalar, yazılı malzemeye, yazılı


malzemenin yetersiz kaldığı durumlarda da karşılaştırmalara dayanır.

Dünyada birçok dilin eski dönemlerine ait yazılı belgeleri yoktur ya da yeterli
değildir.

45
Kaynak (Köken) Bakımından Diller
46

Bu nedenle pek çok dil herhangi bir aileye dahil edilememektedir.

Bütün bunlara rağmen son veriler 108 dil ailesinin varlığını işaret etmektedir.

46
Kaynak (Köken) Bakımından Diller
47

Konuşur sayısı bakımından dünyadaki büyük diller;

• Hint-Avrupa dilleri
• Çin-Tibet dilleri
• Hami-Sami dilleri
• Bantu dilleri
• Altay dilleri
• Ural dilleri
• Kafkas dilleri (Kartvel dilleri)
vb. şeklinde sıralanabilir.

47
Kaynak (Köken) Bakımından Diller
48

1. Hint-Avrupa Dilleri

Bu dil ailesinde Avrupa ve Asya olmak üzere iki büyük kol mevcuttur.

48
Kaynak (Köken) Bakımından Diller
49

Hint-Avrupa Dilleri

Avrupa kolu:
• Cermen dilleri: Almanca, İngilizce, Felemenkçe ve İskandinav dilleri
• Roman (Lâtin) dilleri: Fransızca, Portekizce, İspanyolca, İtalyanca ve Rumence
• Slav dilleri: Rusça, Bulgarca, Sırpça, Lehçe
• Bunların dışında, Yunanca, Arnavutça, Keltçe, Litvanca da Avrupa kolunda yer alır.

49
Kaynak (Köken) Bakımından Diller
50

Hint-Avrupa Dilleri

Asya kolu:
• Hintçe,
• Farsça,
• Ermenice
başlıca diller arasındadır.
Hititçe, Toharca ve Sanskritçe’yi de Asya kolu içinde sayabiliriz.

50
Kaynak (Köken) Bakımından Diller
51

2. Hami-Sami Dilleri
Bu dil ailesi adını Nuh Peygamberin oğulları Ham ve Sam’dan almaktadır.
Bu ailede yer alan başlıca diller;
• Arapça
• İbranice
• Aramca
• Akadca

51
Kaynak (Köken) Bakımından Diller
52

3. Çin-Tibet Dilleri
Çin ve Tibet dilleri bu aile içindedir.

4. Kafkas Dilleri (Kartvelce )


• Gürcüce
• Gürcüce
• Çeçence
• Çerkezce
• Abhazca

52
NOT
53

Mevcut pek çok eserde genel olarak Türkçenin Ural-Altay dil ailesinin Altay koluna
mensup olduğu dile getirilir. Ancak eskimiş olan bu görüş yanlıştır.

Son dönemde yapılan araştırmalar, Ural-Altay dilleri diye bir ailenin olmadığı
görüşünü desteklemektedir. Ural dilleri kendi arasında Fin-Ugor ve Samoyed olmak
üzere iki gruba ayrılıp akraba diller sayılmaktadır.

53
NOT
54

Altay dilleri de Türk, Moğol ve Mançu-Tunguz olmak üzere üç gruba ayrılıp


akrabalık oluşturmaktadırlar.

Araştırmacıları Ural ve Altay dil birliği görüşüne götüren Ural ve Altay dillerinin
tümünde ses uyumlarının varlığı, dilbilgisel cinsiyetin bulunmaması, söz yapımı
ve çekiminin genellikle eklerle yapılması gibi ortak özellikler olmuştur.

54
Kaynak (Köken) Bakımından Diller
55

5. Ural Dilleri

Fin-Ugor kolu: Macarca, Fince, Estonca


Samoyed kolu: Samoyedce

55
Kaynak (Köken) Bakımından Diller
56

6. Altay Dilleri

Elliden fazla alt dile/lehçeye ayrılan Altay dillerinin en büyük kolu Türkçe, en küçük
kolu da Mançu-Tunguzca’dır.
Mançu-Tunguzların toplam nüfusu 150.000’dir.

56
Kaynak (Köken) Bakımından Diller
57

Altay Dilleri

• Altay dillerinden birini konuşan toplulukların kurduğu devletler yanında;


• Çin
• Rusya
• Balkan ülkeleri
• İran
• Irak
• Suriye
• Ukrayna
• Afganistan
• Avustralya
• Ermenistan

57
Kaynak (Köken) Bakımından Diller
58

Altay Dilleri

• Litvanya
• Moldovya
• Polonya
• Tacikistan
• Yunanistan
• Batı Avrupa ülkeleri

vb. ülkelerde de Altay dillerinin lehçeleri konuşulmaktadır.

58
Kaynak (Köken) Bakımından Diller
59

Altay Dilleri

• Türkçe
• Moğolca
• Mançu-Tunguzca
Altay dilleri arasında yer alırken Korece ve Japonca’nın da bu aile içinde yer aldığını
savunan görüşler mevcuttur.

59
2. Türkçenin Dünya Dilleri Arasındaki Yeri
60

• Türkçe, Altay dillerinin en büyük ve en eski yazılı kaynaklara sahip koludur. Bu


dillerin konuşur sayısı bakımından da en büyüğü ve en iyi araştırılmış olanıdır.

• Bütün lehçeleriyle birlikte yaklaşık 220 milyon konuşuru bulunan Türk Dili,
doğuda Pasifik Okyanusu, güneyde Basra –İran Körfezi, batıda Baltık Denizi,
kuzeyde Kuzey Buz Denizi gibi çok geniş bir coğrafyaya yayılmıştır.

60
61

Bugün Türkiye Türkçesi, Türkiye Cumhuriyeti ve KKTC’nin resmi dili olup Yunanistan,
Romanya, Bulgaristan, Eski Yugoslavya, Makedonya, Irak vb. ülkelerde azınlık dili
olarak kullanılır. Ayrıca Türkiye Türkçesi, Almanya’daki 2 milyonu aşkın kişi başta olmak
üzere Hollanda, Fransa, Belçika, İsviçre, İngiltere, İsveç, Danimarka, ABD, Kanada,
Avustralya, Arabistan, İsrail, Rusya Federasyonu gibi ülkelerde de yaklaşık 3.5 milyon
Türk vatandaşı tarafından konuşulmaktadır.

61
62

Türk Dili I
Teşekkürler Dünya Dilleri ve Türkçe
Yrd. Doç. Dr. Şeyma KURAN
Ünite 3

62
Türkçenin Tarihî Dönemleri

1
2
Türkçenin Tarihî Dönemleri
Konu Başlıkları

1. İlk Türkçe
2. Ana Türkçe
3. Eski Türkçe
4. Orta Türkçe,
 Orhon (Köktürk) Türkçesi
 Uygur Türkçesi
5. Yeni Türk (Yazı) Dilleri Dönemi

2
3
Türkçenin Tarihî Dönemleri

 Türklük bilim içinde en çok tartışılan konulardan biri de Türk dilinin tarihî
dönemleridir. Araştırmacıların uzlaşmasını engelleyen en önemli sebep de
dilin geçirdiği belli başlı aşamaları tespit edecek kesin ölçütler olmamasıdır.
 Dilde bulunan her yapı, daha önceki dönemlerde meydana gelmiş bir gelişimin
sonucudur. En eski kaynakların dahi bir geçmişinin olması kaçınılmazdır. Türk
yazı dilinin ilk önemli örnekleri Orhun Yazıtlarıdır. Fakat araştırmalar bu
metinlerin de aslında Türk yazı dilinin ilk örnekleri olmadığını işaret
etmektedir.
 Orhun Yazıtlarındaki dil yeni oluşmuş bir yazı dili örneği değildir. Orhon
Yazıtlarındaki gelişmiş ve işlek anlatım biçimleri, soyut ve somut kavramların
varlığı Eski Türkçenin yazı dili olma tarihini en az beş yüz yıl daha geriye
götürür. Bu tarihin bazı Türkologlar miladın ilk yıllarına kadar götürülebileceği
düşüncesindedir.

3
4
Türkçenin Tarihî Dönemleri

 Eski Türkçe dönemi, MS V. yüzyıldan, X-XIII. yy’a kadar sürer. Türkçe, bu dönemde ortak yazı dili
olarak varlığını sürdürmektedir. Hunların Köktürklerin ataları ve Hun dilinin de Türkçenin bir önceki
aşaması olduğu düşünülmektedir.
 Ancak bu döneme ait elde sağlam dil malzemesi yoktur. İlk Türkçe ve Ana Türkçe dönemine
tekabül eden Hun dönemine ait dil malzemesi genellikle yazılı kaynaklarda yer alan özel adlardır ve
bazı askeri unvanlardır.
 Eski Türkçe dönemini kendi içinde Köktürkçe ve Uygurca şeklinde ikiye ayırmak mümkündür.
Köktürkçe yazıtlar dönemi olarak adlandırılabilir. MS 745 yılında Köktürk İmparatorluğunun
yıkılmasından sonra yeni bir devlet kuran Uygurlar, çok zengin yazılı dil ürünleri bırakmışlardır.

4
5
Türkçenin Tarihî Dönemleri

 Uygurların MS 840’a kadar süren hükümdarlıklarının ardından gelen Karahanlılar döneminde,


Türkler İslâmiyetle tanışır. Şaman ve Budist kültürlerinden sonra yeni bir kültür ve uygarlık
dairesine girilmiştir.
 Bu süreç, doğal olarak hem sözlü hem yazılı dilde de kendini göstermiştir. Türkçeye Arapça ve
Farsçadan birçok kelime ve yapı girmiştir. X-XV. yüzyıllar arasındaki bu dönem Orta Türkçe Dönemi
olarak adlandırılır.
 Karahanlı ve ardından Büyük Selçuklu (1040-1157) Devletleri zamanında bir başka ifadeyle Orta
Türkçe Dönemi’nin başlangıcından itibaren dinî ve tasavvufî başta olmak üzere binlerce eser
verilmiştir. Büyük Selçuklular döneminden kalma Türkçe eser yoktur.

5
6
Türkçenin Tarihî Dönemleri

 Bir dilin dönemlerini kesin olarak ayırmak mümkün değildir. Bu durumda bir, iki yüz yıllık bir geçiş
döneminden söz edilebilir. Eski Türkçe Dönemi’nde ilk izleri görülen Oğuzca, Kıpçakca ve Çağatayca
arasındaki ayrım Orta Türkçe Döneminde belirginleşmeye ve Türk dili üç ana yazı olarak ayrışmaya
başlar.
 XV. ve XVI. yüzyıllarda bu ayrım daha da belirginleşir. Sonraki dönem de Yeni Türkçe olarak
adlandırılır. Yeni Türkçe Dönemi’nde Oğuz grubunda Anadolu alanı Oğuz Türkçesi, Türkmence ve
Azerice; Kıpçak grubunda Kazakça, Tatarca vb. lehçeler ortaya çıkmıştır.
 XX. yüzyılın başına kadar süren bu dönem 1910’lu yıllardan sonra, yerini Modern Türk yazı dilleriyle
lehçelerine bırakmıştır. Bugün Türkçe yirmiden fazla resmî yazı dili ve çok sayıda lehçeden oluşan
büyük bir dil topluluğudur.

6
7
Türkçenin Tarihî Dönemleri
İLK TÜRKÇE (MÖ V. yy -Milat)

 Başlangıcı bilinmemekle birlikte, İlk Türkçe (Pre-Turkic) döneminin milat sıralarında sona erdiği
kabul edilir. Türkçenin Ana Altay dil birliğinden ayrıldıktan sonraki ilk dönemidir. Türkçe bu
dönemde Moğolca ve Mançu Tunguzca’dan ayrılarak bağımsız bir dil haline gelmiştir. Bu döneme
Türk-Çuvaş dil birliği dönemi adı da verilmektedir (Demir-Yılmaz 2010:71).
 İlk Türkçenin en önemli özelliği Ana Altayca’da görülen /r/ ve /l/ seslerini korumuş olmasıdır. Bugün
ise Çuvaşça dışındaki bütün Türk dillerinde /r/ ve /l/ sesleri /z/ ve /ş/ seslerine gelişmiştir. Bu ses
gelişmelerine sigmatizm (ş’leşme) ve zetasizm (z’leşme) adları verilmektedir.
Moğolca Türkçe Çuvaşça
biragu buzağı pĭru
örö(iç) öz var

7
8
Türkçenin Tarihî Dönemleri
ANA TÜRKÇE (Milât- MS V. yy)

 Milat sıralarında başladığı kabul edilen Ana Türkçe (Proto-Turkic) dönemi Türkçenin yazılı ilk
ürünlerinin ortaya çıktığı Eski Türkçe dönemine kadar devam eder. Bu dönemde henüz yazılı
belgeler yoktur. Ana Türkçe döneminde, İlk Türkçeden farklı olarak Çuvaşça görülmez. Ayrıca Ana
Türkçe bir z/ş dilidir (Demir-Yılmaz 2010:72).
 Ana Türkçe döneminde ünlü uzunluklarının korunduğu görülmektedir. Bu dönemin en önemli
karakteristiği birincil uzun ünlülerin varlığıdır. “kı:z, o:n, kö:k, be:r- vb.” Bu uzun ünlüler, bugün
ancak Yakutça, Türkmence, Halaçça gibi dillerde yaşayan uzunlukların karşılaştırılmasından
öğrenilmektedir.
Türkmence Yakutça Halaçça Türkçe

o:t (ateş) uot hu˚:ot od

8
9
Türkçenin Tarihî Dönemleri
ANA TÜRKÇE (Milât- MS V. yy)

 Ana Türkçenin birincil uzun ünlüleri, Yakutça, Türkmence, Halaçça dışında daha sonraki
dönemlerde bütün Türk lehçelerinde kısalarak, birincil kısa ünlülerle karışmıştır.

9
10
Türkçenin Tarihî Dönemleri
ESKİ TÜRKÇE (5.-10. YY)

 Eski Türkçe denince ilk akla gelen, Arap harfleri ile yazılmış Türkçe kitaplar ve çoğu zaman da
doğrudan doğruya bu harflerdir. Ancak burada anlaşılması gereken Türkçenin tarihi seyri içinde,
bilinen en eski metinlerin yansıttığı şeklidir.
 Eski Türkçe (Old Turkic), Türklerin İslâmiyeti kabul etmeden önce Moğolistan bozkırları ile Çin’de
bulunan tarım bölgesi civarında 5.-10. yüzyıllar arasında kullandıkları dildir.
 Eski Türkçe kendi içinde ikiye ayrılır.
 Orhon Türkçesi (Köktürkçe)
 Uygur Türkçesi (Uygurca)

10
11
Türkçenin Tarihî Dönemleri
ESKİ TÜRKÇE (5.-10. YY)

Köktürkler döneminde Uygurlar döneminde

Budizm
Şamanlık,
Manihaizm

yaygınken, Karahanlılardan itibaren İslâmiyet kabul edilmeye başlamıştır.

11
12
Türkçenin Tarihî Dönemleri
ESKİ TÜRKÇE (5.-10. YY)

 Bu dönemin dili, günümüze ulaşan taş, kağıt ya da ağaç vb. nesnelere yazılmış metinler vasıtasıyla
önemli ölçüde aydınlatılmıştır. Bu metinlerin büyük bir bölümü, kökeni konusunda farklı görüşler
bulunan, runik yazı ve Soğd alfabesinin işlek biçimi olan Uygur yazısıyla meydana getirilmiştir.
 Eski Türkçenin iki döneme ayrılmasında imlâ, bazı ses ve biçim özellikleri belirleyici olmuştur. En
önemli ayrılıklar şunlardır:

12
13
Türkçenin Tarihî Dönemleri
ESKİ TÜRKÇE (5.-10. YY)

 Orhun Türkçesindeki söz içi ve söz sonu /ny/ sesi, Uygurcada /n/ ve /y/ seslerine ayrışmıştır. Ancak
daha çok /y/ sesi kullanılmıştır.

Orhun T. Uygurca
kony (koyun) koy~kon

13
14
Türkçenin Tarihî Dönemleri
ESKİ TÜRKÇE (5.-10. YY)

 Orhun Türkçesindeki söz içi ve söz sonundaki /b/ sesi Uygurcada /w/ olmuştur.

Orhun T. Uygurca
tebe (deve) tewe
eb (ev) ew

14
15
Türkçenin Tarihî Dönemleri
ESKİ TÜRKÇE (5.-10. YY)

 Orhun Türkçesinde ayrılma durumu –DA ekiyle ifade edilirken Uygurcada –Dın eki kullanılmıştır.

Orhun T. Uygurca
kişi oglın-ta üze (insan balık-tın (şehirden)
oğlundan yukarıda)

15
16
Türkçenin Tarihî Dönemleri
ESKİ TÜRKÇE (5.-10. YY)

 Orhun Türkçesindeki ilgi eki/ın/nın/ iken Uygurcada /nın/ biçimindir.

Orhun T. Uygurca
bodun-un͂ (halkın) kişi-nin͂ (insanın)

eçi-nin͂ (ağabeyin) burkan-nın͂

16
17
Türkçenin Tarihî Dönemleri
Orhun Türkçesi

 Eski Türkçenin ilk aşamasını, MS 690-740 yılları arasında hüküm süren Köktürklerin resmi dili
Orhun Türkçesi oluşturmaktadır.

17
18
Türkçenin Tarihî Dönemleri
Orhun (Köktürk)Yazıtları

 Doğu Göktürkleri tarihinden bahseden bu yazıtlar taşlar üzerine yazdırılarak Orhun ırmağının
yatağına dikildikleri için Orhun Yazıtları olarak bilinirler. Türk adının, Türk milletinin isminin geçtiği
ilk Türkçe metin olan bu yazıtlar, Türk tarih ve edebiyatının ilk yazılı belgeleri olarak büyük önem
taşırlar.
 Türk kültür ve medeniyetinin çok değerli kaynakları olan VIII. yüzyıldan kalmış Orhun Yazıtları’nda
devletle milletin karşılıklı olarak görevleri dile getirilir. Bu kitabelerde, Bilge Kağan’ın kardeşi Kül
Tigin ile Çinlilere karşı yaptıkları savaş ve Türk milletinin bütünlüğünü sağlamak için verdikleri
mücadele anlatılmaktadır.
 Bir hitabet üslubuna sahip Orhun Yazıtları’nda, Türk halkı milli birlik ve bilinç konusunda
uyarılmaktadır.
 Köktürk alfabesiyle irili ufaklı taşlara yazılmış olan bu anıtlar, şöyle sıralanabilir:

18
19
Türkçenin Tarihî Dönemleri
Orhun (Köktürk)Yazıtları

 Bugut  İhe-Nur
 Çoyrın  Handigay
 HoytuTamir  Talas
 Ongin  Tonyukuk (Tunyukuk)
 İhe-Huşotu  Kül Tigin (Köl Tigin)
 Nalayha  Bilge Kağan

19
20
Türkçenin Tarihî Dönemleri
Orhun (Köktürk)Yazıtları

 Orhun Yazıtları, bugün Moğolistan sınırları içinde başkent Ulan Bator’a 400 km uzaklıkta Koşo
Çaydam adlı göl yakınlarındadır.
 Bu yazıtlar, 1. ve 2. Doğu Köktürk döneminden kalmıştır. En erken tarihli olan Soğdca Bugut
yazıtıdır. Türk runik yazısının kullanıldığı ilk belge Çoyrın yazıtıdır.
Türk dili ve tarihi açısından en önemli ve en uzun metinler de
 Tonyukuk (Tunyukuk)
 Kül Tigin (Köl Tigin)
 Bilge Kagan yazıtlarıdır.

20
21
Türkçenin Tarihî Dönemleri
Orhon (Köktürk)Yazıtları

Tonyukuk Yazıtı:
Köktürklere vezirlik yapmış olan Türk devlet adamı Tonyukuk tarafından 720-725 yılları arasında
diktirilmiştir. Vezir Tonyukuk bu anıtta, Çinlilerle yapılan savaşları anı şeklinde anlatmıştır.
Kül Tigin Yazıtı
 Doğu Köktürklerini Çin esaretinden kurtaran İlteriş Kağan’ın küçük oğlu Kül Tigin adına
diktirilmiştir. Kül Tigin 731’de ölünce, ağabeyi Bilge Kağan, kardeşinin ölümünden duyduğu
üzüntünün bir ifadesi olarak bu abideyi diktirmiştir.
Bilge Kağan Yazıtı
 Bu anıt 734 yılında ölen Bilge Kağan’ın oğlu tarafından 735 yılında diktirilmiştir. Kitabede Bilge
Kağan’ın Türk milletine iletmek istediği mesajlar dikkat çekicidir.
 Bu kitabelerin Türk ve dünya kültürüne kazandırılması uzun zaman almıştır. Danimarkalı Türkolog
Vilhelm Thomsen 1893 yılında kitabelerin dilini çözmüş, 1896 yılında da kitabeleri yayımlamıştır.

21
22
Türkçenin Tarihî Dönemleri
Orhon (Köktürk)Yazıtları

Kül Tigin Yazıtından örnek:


“İnim Kül Tigin kergek boldı. Özüm sakıntım. Körür közüm körmez teg, bilir biligim bilmez teg boldı.
Özüm sakıntım. Öd Tengri yaşar. Kişi oglı kop ölgeli törümiş. Ança sakıntım.”
Orhon Türkçesi
Küçük kardeşim Kül Tigin vefat etti. Kendim düşünceye daldım. Görür gözüm görmez gibi, bilir aklım
bilmez gibi oldu. Kendim düşünceye daldım. Zamanı Tanrı yaşar. İnsanoğlu hep ölmek için türemiş.
Öylece düşünceye daldım.

22
23

Türkçenin Tarihî Dönemleri


Uygur Türkçesi

 Uygurca, Köktürk Devleti’nden sonra yerleşik hayata geçen Uygur Türkleri tarafından kullanılan yazı
dilidir. 763 yılında Bögü Kağan’ın Maniheizm’i devlet dini olarak kabul etmesinin ardından Türkler
yerleşik hayata geçmeye başlamış ve yeni dinin gereklerini yerine getirmek için Mani alfabesiyle
dini eserler yazmışlardır.
 Uygurlar bu alfabeden sonra Uygur alfabesini kullanmışlardır. Uygurların Maniheist çevrede
yazdıkları eserler arasında öyküler, dinî metinler, Mani manastırı yönetmeliği, dualar ve ilâhiler
sayılabilir.
 840 yılında Kırgızların saldırısından sonra Uygurlar, Doğu Türkistan’da tarım bölgesine yerleşerek
yeni bir devlet kurmuşlardır. Bu bölgede Budizm yaygın olduğu için Uygurca eserlerin çoğu Budist
metinlerin çevirileridir. Budist Uygurların meydana getirdikleri eserleri üç grupta toplayabiliriz:

23
24
Türkçenin Tarihî Dönemleri
Uygur Türkçesi

 Sutralar: Budaların verdikleri bütün vaazların bir araya toplandığı eserlerdir. Sekiz Yükmek (Sekiz
Yığın), Altun Yaruk (Altın Işık) en önemlilerindendir.
 Vinayalar: Buda ve Budist rahiplerin hayatını düzenleyen kuralların yer aldığı eserlerdir.
 Abhidarmalar: Herhangi bir dinî-felsefî konunun açıklanması için yazılmış eserlerdir. Bunlardan
başka Irk Bitig (fal kitabı), Üç İtigsizler, Kalyanamkara ve Papamkara Hikâyesi gibi eserler de Uygur
Türkçesi ile yazılmış önemli eserler arasındadır.

24
25
Türkçenin Tarihî Dönemleri
ORTA TÜRKÇE (11-15. yy)

 Eski Türkçenin Uygur devresinin yanı sıra ayrı bir coğrafi bölgede, İslâm medeniyeti etkisi altında
gelişen Türk yazı diline Orta Türkçe dönemi denir. Orta Türkçe dönemi, en az üç yazı dili ve bu
yazı dillerinin çeşitli dallanmalarıyla değerlendirilebilir. Orta Türkçenin ilk aşaması
Karahanlıca’dır.
a) Karahanlı (Hâkâniye) Türkçesi (11- 13.yy)
 Esas olarak Arap alfabesiyle yazılmış ilk İslâmi Türk yazı dilidir. Eski Türkçe döneminin sonu ile
Orta Türkçe döneminin başında Türklerin İslâm dinini kitleler halinde kabul etmesi yeni bir
sürecin başlangıcı olmuştur.
 Bu yeni süreç dile de etki etmiş ve Türkçe, zamanla Arap ve Fars dillerinin tesiri altında kalmaya
başlamıştır. Karahanlıların İslâm dinini kabul etmelerinin ardından, başkent Kaşgar önemli bir
kültür merkezi haline gelmiştir.
 Bu yeni kültür dairesiyle ilgili ilk yapıtlar da 11. yüzyıldan itibaren görülmeye başlamıştır. Bu
eserler arasında en önemlileri şunlardır:

25
26
Türkçenin Tarihî Dönemleri
ORTA TÜRKÇE (11-15. yy)

Kutadgu Bilig (Mutluluk Veren Bilgi):


 Yusuf Has Hâcib, 1069-1070 yıllarında 6645 beyit olarak yazdığı bu eserinde devlet, adalet, akıbet
ve aklı temsil eden dört sembolik kişiyi birbiriyle konuşturarak insanlara mutlu olmanın yolunu
göstermiştir. Siyasetname niteliğindeki eserde, ideal bireylerden oluşan bir toplum ve ideal devlet
göz önünde canlandırılmıştır.
Divânü Lûgati’t-Türk:
 Araplara Türkçeyi öğretmek ve Türk dilinin üstünlüğünü göstermek amacıyla Kaşgarlı Mahmud
tarafından 1072’de yazılmaya başlanan 1077’de tamamlanan Türk dilinin ilk ansiklopedik
sözlüğüdür.
 Kaşgarlı Mahmud, Türkçeden Arapça’ya hazırladığı eserinde madde başı kelimeleri açıklarken
derlediği deyimlerden, savlardan (atasözleri), koşuklardan örnekler de vermiştir. Böylelikle halk
edebiyatının ilk ürünleri de bu eserde derlenmiştir.

26
27
Türkçenin Tarihî Dönemleri
ORTA TÜRKÇE (11-15. yy)

Divânü Lûgati’t-Türk:
 Ayrıca eserde satır aralarında dilin kuralları ve yapısıyla ilgili bilgiler bulmak mümkündür. Bu
özelliğiyle de Türk dilinin ilk gramer kitabı sayılabilir. Ayrıca Kaşgarlı Mahmud bu çalışmada bir de ilk
dünya haritası çizimine yer vermiştir.
Atabetül’-Hakayık (Gerçeklerin Eşiği):
 Edip Ahmet Yükneki tarafından 12. yüzyılda yazıldığı tahmin edilen eser dinî ve tasavvufî konuları
içerir. Eserde, iyi bir insan olmanın yolları çeşitli hadis ve ayetlerle açıklanmıştır. Bilginin yararı,
cahilliğin zararı, dili tutmanın önemi, alçakgönüllülüğün güzelliği, kibrin kötülüğü gibi konulara yer
verilmiştir.
Divan-ı Hikmet:
 Hoca Ahmet Yesevî’nin şiirlerine hikmet, bu şiirlerin toplandığı esere de Divan-ı Hikmet denir.
Ahmet Yesevi Türklerin İslâmı daha iyi tanımalarına hizmet etmiş, Hacı Bektaşi Velilerin, Yunus
Emrelerin yetişmesine vesile olmuştur.

27
28
Türkçenin Tarihî Dönemleri
ORTA TÜRKÇE (11-15. yy)

b) Harezm Türkçesi (13-14.yy)


 Harezm ve Sirideryanın aşağı bölgelerinde Karahanlıca’dan meydana gelmiş ancak Oğuz ve Kıpçak
özelliklerini barındıran geçiş durumundaki karışık bir Türk lehçesidir. Harezm Türkçesi ile yazılmış
eserler şunlardır:
Kısasü’l-Enbiya:
 Rabguzi tarafından 1310 yılında yazılan eserde Kur’an-ı Kerim’de adı geçen peygamberlere ait
kıssaların yanı sıra Hz.Muhammed, dört halife, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’e ait menkıbeler de vardır.
Muînü’l-Mürid:
 Arapça bilmeyen Türkmenlere İslâm fıkıhını ve tasavvufu öğretmek için İslâm mahlaslı bir şair
tarafından 1313 yılında yazılan bir eserdir.

28
29
Türkçenin Tarihî Dönemleri
ORTA TÜRKÇE (11-15. yy)

Nehcü’l-Feradis:
 Kerderli Mahmut tarafından 1358’de yazılmış, kırk hadis tercümesi niteliğinde dinî, ahlâkî bir
eserdir.
Hüsrev ü Şirin:
 Kutb tarafından 1341 yılında yazılan önemli mesnevilerdendir.

29
30
Türkçenin Tarihî Dönemleri
ORTA TÜRKÇE (11-15. yy)

c) Kıpçak Türkçesi (14-16.yy)


 Kıpçak boyları tarafından, Karadeniz’in kuzeyi ve Mısır Memlûk yayılma sahasında kullanılmış olan
bir Türk lehçesidir. Bu dönemin eserleri arasında şunlar sayılabilir:
Codex Cumanicus (Kodeks Kumanikus):
 İtalyan tüccarlar ve Alman rahipler tarafından derlendiği tahmin edilen, Hristiyanlığa ait ilâhileri,
bilmeceleri Türkçe-Almanca-Latince-Farsça sözlük parçalarını içine alan anonim bir eserdir.
Kitabü’l-İdrak li-Lisânü’l Etrak:
 Türkçenin bilinen ilk grameridir. Esirü’d-din Ebû-Hayyan tarafından 1312’de yazılmıştır.
Gülistan Tercümesi:
 Sadî’nin Farsça eseri, Seyf-i Sarayî tarafından 1391’de çevrilmiştir.

30
31
Türkçenin Tarihî Dönemleri
ORTA TÜRKÇE (11-15. yy)

d) Çağatay Türkçesi (15-20.yy)


 Karahanlı, Harezm edebî dilinin devamı olarak Timurlular devrinde gelişen bu yazı dili, Orta Asya
Türkleri arasında uzunca bir müddet yazı dili olarak kullanılmıştır. Önemli eserler şunlardır:
Muhakemetü’l-Lugateyn (İki Dilin Karşılaştırılması):
 Ali Şir Nevaî tarafından 15. yy’da yazılan karşılaştırmalı bir sözlüktür. Bu sözlükte Farsça ile Türkçe
karşılaştırılır.
Şecere-i Türk (Türklerin Soy Ağacı):
 Ebu’l-gazi Bahadır Han tarafından yazılan eser Türk tarihi açısından son derece önemlidir.
Şecere-i Terakime (Türkmenlerin Soy Ağacı):
 Bu eser de Ebu’l-gazi Bahadır Han’a aittir.
Babür-name:
 Babür’un yazdığı bir eserdir. Babür-name anı edebiyatının şaheserleri arasında sayılır.

31
32
Türkçenin Tarihî Dönemleri
ORTA TÜRKÇE (11-15. yy)

e) Eski Anadolu Türkçesi (13-15.yy)


 10 ve 11. yüzyıldan başlayarak Anadolu’yu yurt tutan Oğuzların kendi lehçeleri üzerine kurdukları
yazı dili Eski Anadolu Türkçesi veya Eski Türkiye Türkçesi olarak adlandırılır. Anadolu’ya göç eden
Türkler XIII. yüzyılın sonlarında bu bölgelerin de sakinleri arasında yer almışlardır.
 Eski Anadolu Türkçesi bir taraftan Eski Türkçenin özelliklerini yansıtırken diğer yandan köklerde ve
eklerde bazı ses ve şekil farklılıklarını göstermek suretiyle Osmanlıca ve Türkiye Türkçesi’nden biraz
farklı bir görünüm sunar.
 Eski Anadolu Türkçesi, içinde bulunan yabancı unsurlar bakımından Batı Türkçesi’nin en temiz
devridir. Bu devirde Türkçeye Arapça ve Farsça unsurlar yeni girmeye başlamıştır.
 Dönemin sonlarında dile giren yabancı unsurların sayısı artmış, Osmanlıcanın doğuşu
hazırlanmıştır. Bu dönemin önemli eserleri şunlardır:

32
33
Türkçenin Tarihî Dönemleri
ORTA TÜRKÇE (11-15. yy)

 Yunus Emre-Risalet’ün-Nüshiyye
 Şeyhî –Harname
 Hoca Mes’ud- Süheyl ü Nevbahar
 Aşık Paşa- Garipname
 Süleyman Çelebi- Vesilet’ün- Necat (Mevlit)

33
34
Türkçenin Tarihî Dönemleri
YENİ TÜRK DİLLERİ DÖNEMİ (15-21.yy)

 Yeni Türkçe (New Turkic), Orta Türkçe döneminden Karahanlıca ve Harezmce aracılığıyla, modern
Türk dillerine geçiş aşamasını oluşturur. Coğrafî olarak üçe bölünen Türkçe, bu dönemde, Kıpçakça
(Kuzeybatı Türkçesi), Oğuzca (Güneybatı Türkçesi), Çağatayca (Doğu Türkçesi) gibi farklı adlarla
gelişimini sürdürmüştür.
 Bu üç tarihî Türk lehçesi, Sovyetler Birliği’nin kurulmasıyla birlikte resmî yazı dilleri haline
getirilmiştir.
 Kazakça, Kırgızca, Altayca, Karakalpakça, Nogayca; Tatarca,Başkurtça; Karaçay-Balkarca, Kumukça,
Karaimce Kıpçak Türkçesi’nden; Türkiye Türkçesi, Azerîce, Türkmence ve Gagavuzca Oğuz
Türkçesinden, Özbekçe ve Yeni Uygurca ise Çağatayca’dan doğan modern Türk yazı dilleridir.

34
Kaynaklar
35

 Demir, N.-Yılmaz E. (2010). Türk Dili El Kitabı, Grafiker Yayınları, Ankara.


 Ercilasun, A. (2008). Türk Dili Tarihi, Akçağ Yayınları, Ankara.

35
36

Türk Dili I
Teşekkürler Türkçenin Tarihî Dönemleri
Yrd. Doç. Dr. Mediha Mangır
Ünite 4

36
Türk Dilinin Bugünkü Durumu, Tarihi ve Günümüz Örnekleri, Yazı Dili, Konuşma Dili

1
2

Dünyanın en hareketli milletlerinden biri olan Türklerin yerleşim alanları tarih boyunca
sürekli değişmiştir.

Dolayısıyla Türk dilinin yayılma alanları da bu hareketliliğe bağlı olarak bazen genişlemiş
bazen daralmıştır.

2
3

Türkçe, dünya dilleri arasında konuşulduğu coğrafyanın büyüklüğü bakımından


birinci, en çok konuşulan dil olarak da beşinci sırada yer alır.

Türk dünyası olarak adlandırdığımız ve Türklerin tarih boyunca yaşadığı bu coğrafya,


doğudan batıya yaklaşık 6-7000, kuzeyden güneye 3000 kilometredir.

3
4

• Türk dilleri bugün doğuda Pasifik Okyanusu’ndan, batıda Baltık Denizi kıyılarına, kuzeyde Kuzey Buz Denizi
kıyılarından güneyde Basra ya da İran Körfezi kıyılarına kadar uzanan çok geniş bir coğrafyada konuşulmaktadır.

4
Bu sınırlar içerisinde kalan;
5

Çin Romanya Afganistan


Moğolistan Makedonya Polonya
Rusya Federasyonu Kosova
Türkiye
Ukrayna Bulgaristan
Azerbaycan
Moldovya Yunanistan
Türkmenistan
Suriye
Irak Özbekistan

İran Kırgızistan
Tacikistan Kazakistan
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti

gibi ülkelerde Türkler yaşamaktadır.

5
6

Birçok araştırmacı, Türk dünyası ve dilleri ile ilgili çeşitli tasnif


çalışmaları yapmıştır. Türk dil ve diyalektlerinin (lehçe) yaklaşık
iki yüz yıldır süren tasnif çabaları 1806’da Adelung’la başlamış,
ancak Berezin’e kadar (1840) yapılan tasnifler gerçekte dille
ilişkili olmamış, kavim ve kabile isimlerinin çeşitli şekillerde
listelenmesinden öteye geçilememiştir.

6
7

1. Ramstedt’e gelinceye kadar yapılan tasnif denemelerinde genellikle coğrafi ölçütler kullanılmış, bölümlemeler içinde de dil ve
diyalektlerin ses özellikleri verilmeye çalışılmıştır.

2. Samoyloviç, Ligeti, Räsänen, Baskakov, Arat Benzing, Menges, Poppe, Doerfer gibi önemli isimler tarafından yapılmış olan tasnif
denemelerinde, ayırıcı ölçütler giderek artmıştır.

7
8

• Türk dillerinin sınıflandırılması konusunda batıdaki son iki çalışma Schönig


ve Johanson tarafından yapılmıştır.

• Türkiye’de ise Talat Tekin, son tasnif çalışmalarını yürüten isimdir.

8
9

1. Tekin’in tasnifinde daha önceki denemeler değerlendirilmiş, r/z ve l/ş denklikleri, söz başındaki /h/ sesi, söz içi ve sonundaki
/d/ sesinin durumu, çok heceli kelimelerin sonundaki –ıg ses öbeği ile tek heceli kelimelerin sonundaki –ag ses öbeğinin
durumu ve söz başındaki t- sesinin durumu tespit edilerek Türk dil ve diyelektleri on iki grupta incelenmiştir.

9
10

• Türk dillerinin yanında Türk dünyasının tasnifi konusunda en çok kabul göreni, yönlere
göre yapılan tasniftir.
• Bu tasnifte Hazar Denizi merkez alınmıştır. Buna göre;

10
Batı Türkleri
11

• Hazar Denizi’nin batısında ve güneyinde yer alan Türklerdir.


• Türkiye Türkleri
• Balkan Türkleri (Yunanistan, Bulgaristan, Makedonya, Kosova ve Moldovya’da
yaşayan Türkler)
• Kıbrıs Türkleri
• Suriye Türkleri
• Irak Türkleri
• Azerbaycan Türkleri (Azerbaycan, Gürcistan, ve İran’da yaşayan Azeri Türkleri)

11
Kuzey Türkleri
12

• Hazar Denizi’nin kuzeyinde kalan Türklerdir.


• Sibirya Türkleri (Yakutlar)
• Altay Türkleri
• İdil-Ural Türkleri (Kazan ve Batı Sibirya Tatarları, Başkurtlar ve Çuvaşlar)
• Kafkas Türkleri (Kafkasların kuzeyinde yaşayan Karaçay –Malkar, Nogay ve
Kumuk Türkleri)
• Kırım Türkleri (Kırım,Özbekistan, Romanya ve Türkiye )

12
Doğu Türkleri
13

Hazar Denizi’nin doğusunda kalan Türklerdir.


• Batı Türkistan Türkleri
(İran’ın Horasan bölgesinde, Afganistan’ın kuzeyinde ve Rusya Federasyonu’nda
yaşayan Türkler ile Özbek, Karakalpak, Kazak, Kırgız, Türkmen Türkleri)

• Doğu Türkistan Türkleri


(Çin’in kuzeybatı bölgesinde –Doğu Türkistan’da yaşayan Uygur ve Kazak Türkleri )

13
14

Türkçe ve Yazı Dili

14
15

• Türkçenin bugünkü durumunun tam olarak anlaşılmasında yazı dillerine göre


tasnif önemlidir.

• Türkçe, başlangıcından 13. yüzyıla kadar tek bir yazı diline sahipti ve bu yazı dili
bütün Türkler için ortaktı.

• 13. yüzyılda Kuzey-Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrılan Türk yazı dili, 19.yüzyıla
kadar bu şekilde devam etmiştir.

15
16

13. yüzyıldan 19.yüzyıla kadar olan sürede bütün Doğu ve Kuzey Türklüğü Kuzey-
Doğu Türkçesini, bütün Batı Türklüğü de Batı Türkçesini kullanmıştır. Ancak
19.yüzyılda Rusya’nın Azerbaycan’ı işgaliyle Batı kolu içinde Azeri Türkçesinin, yine
Rus istilasıyla da Kuzey-Doğu Türkçesi içinde Kazan Tatar Türkçelerinin ayrı ayrı yazı
dili haline gelmeye başladıkları görülür.

16
17

1. 1917 Bolşevik ihtilâlindan sonra ise diğer Türk lehçeleri ayrı birer yazı dili haline getirilmiştir.
2. Sayıları 24’ü bulan Türk dil ve lehçelerinin 20’si yazı dilidir: Türkçe, Azerî Türkçesi, Türkmence, Kumukça, Karaçayca-Balkarca,
Nogayca, Kırım Tatarcası, Gagauzca, Tatarca, Başkurtça, Çuvaşça, Kırgızca, Kazakça, Karakalpakça, Özbekçe, Yeni Uygurca, Altayca,
Hakasça, Tuvaca, Tofaca, Yakutça ve Dolganca.

17
18

• Yazı dili olmayan Türk dil ve lehçeleri ise şunlardır: Çin’in Kansu eyaletinde
konuşulan Sarı Uygurca, Hsün-ha Özerk bölgesinde konuşulan Salarca ile
Batı Sibirya’da konuşulan Baraba Tatarcası da bunlara eklenebilir.

18
Türkiye Türkçesi
19

Türkiye ve KKTC’de resmi dil olarak; Irak, Suriye, Yunanistan, Bulgaristan, Makedonya
ve Kosova’daki Türkler arasında azınlık dili olarak; Avrupa, Amerika, Avustralya, Rusya
Federasyonu ve Arap ülkelerinde de çeşitli sebeplerle bulunan yaklaşık 3.5 milyon
Türk vatandaşı tarafından konuşulmaktadır.

19
20

• Anadolu’da 13. yüzyıldaki başlangıcından 1928’e kadar Arap alfabesiyle


yazılmış olan Türkiye Türkçesi, 1928’den bu yana Latin alfabesiyle
yazılmaktadır.

20
Batı Türkçesi (Güney-Batı Türkçesi)
21

Azerbaycan Türkçesi:
Azerbaycan ile İran ve Gürcistan’da yaşayan Azeriler arasında kullanılmaktadır.

Türkmen Türkçesi:
Türkmenistan’da, İran’ın Horasan bölgesinde, Afganistan ve Pakistan’daki Türkmenler arasında kullanılır.

21
Batı Türkçesi (Güney-Batı Türkçesi)
22

Gagauz Türkçesi:
Moldovya, Ukrayna, Bulgaristan ve Romanya’daki Türkler arasında kullanılır.

22
23

Doğu Türkçesi (Kuzey-Doğu Türkçesi)

• Özbek Türkçesi:
Özbekistan ile Afganistan ve Pakistan’daki Özbekler arasında kullanılır.

• Kazak Türkçesi:
Kazakistan’da ve Doğu Türkistan’da yaşayan Kazaklar arasında kullanılır.

23
Doğu Türkçesi (Kuzey-Doğu Türkçesi)
24

Kırgız Türkçesi:
Kırgızistan ve Doğu Türkistan’daki Kırgızlar arasında kullanılır.

Nogay Türkçesi:
Kuzey Kafkasya’da yaşayan Nogaylar arasında kullanılır.

24
Doğu Türkçesi (Kuzey-Doğu Türkçesi)
25

Hakas Türkçesi:
Güney Sibirya’da ve Çin’in Kansu eyaletinde Hakaslar arasında kullanılır.

Karakalpak Türkçesi:
Aral Gölü etrafında yaşayan Karakalpaklar arasında kullanılır.

25
Doğu Türkçesi (Kuzey-Doğu Türkçesi)
26

Kumuk Türkçesi:
Kuzey Kafkasya’da yaşayan Kumuklar arasında kullanılır.

Kırım Türkçesi:
Kırım’da ve Romanya’da yaşayan Kırım Türkleri arasında kullanılır.

26
Doğu Türkçesi (Kuzey-Doğu Türkçesi)
27

Uygur Türkçesi:
Doğu Türkistan’da ve Kazakistan’da yaşayan Uygurlar arasında kullanılır.

Başkurt Türkçesi:
Başkurdistan’da yaşayan Başkurtlar arasında kullanılır.

27
Doğu Türkçesi (Kuzey-Doğu Türkçesi)
28

Karaçay Türkçesi:
Kuzey Kafkasya ve Rusya’da yaşayan Karaçaylar arasında kullanılır.

Altay Türkçesi:
Altay Muhtar Cumhuriyeti’nde kullanılır.

Malkar Türkçesi:
Kuzey Kafkasya ve Rusya’da kullanılır.

28
Doğu Türkçesi (Kuzey-Doğu Türkçesi)
29

Tuva Türkçesi:
Tuva Muhtar Cumhuriyeti’nde ve Moğolistan’da yaşayan Tuvalar arasında
kullanılır.

Kazan (Kırım) Türkçesi:


Tatar Muhtar Cumhuriyeti’nde kullanılır.

29
Doğu Türkçesi (Kuzey-Doğu Türkçesi)
30

Karay Türkçesi:
Polonya ve Litvanya’da yaşayan Karaylar arasında kullanılır.

30
31

Türk dili günümüzde üç değişik alfabe ve yirmiden fazla yazı diliyle varlığını
sürdürmektedir. Bu alfabeler;
• Türkiye
• KKTC
• Yunanistan
• Bulgaristan
• Makedonya
• Kosova

1. Türkler arasında kullanılan Latin alfabesi temeline dayanan alfabe.

31
32

2. Dağılan Sovyetlerdeki Türkler arasında kullanılan Kiril alfabesi.

Afganistan

İran

Çin

Irak

3. Türkler arasında kullanılan Arap harflerine dayanan alfabelerdir.

32
33

• Sovyetler Birliğinin dağılmasından Azerbaycan, Özbekistan, Türkmenistan,


Gagavuz, Kırım ve Karakalpak Türkleri Latin alfabesi temeline dayalı
alfabelere geçmişlerdir.

• Bunların dışındaki Türk Cumhuriyetlerinde ve diğer özerk cumhuriyetlerde


de Latin alfabesi temeline dayanan alfabelere geçiş hazırlıkları devam
etmektedir.

33
34

Türk Dilinin Tarihi ve Günümüz Örnekleri

34
35

Türk dilinin yazılı ürünleri ile tarih sahnesine ilk çıkışı Eski Türkçe dönemidir.
Bundan önceki İlk Türkçe ve Ana Türkçe dönemine ait yazılı metinler yoktur.

35
Eski Türkçe Dönemi
36

Göktürk Dönemi

Göktürk Yazıtlarından örnek:

İnim Kül Tigin kergek boldı. Özüm sakındım. Körür közüm körmez teg, bilir
biligim bilmez teg boldı. Özüm sakındım. Öd tengri yaşar. Kişi oglı kop ölgeli
törümiş. Ança sakındım. Közde yaş kelser tıda köngülte sıgıt kelser yanduru
sakındım. Katıgdı sakındım.

36
Eski Türkçe Dönemi
37

Göktürk Dönemi

Türkiye Türkçesiyle

Küçük kardeşim Kül Tigin öldü. Kendim düşünceye daldım. Görür gözüm görmez
gibi, bilir aklım bilmez gibi oldu. Kendim düşünceye daldım. Zamanı Tanrı yaşar.
İnsanoğlu hep ölmek için türemiş. Öyle düşünceye daldım. Gözden yaş gelse
mani olarak, gönülden ağlamak gelse geri çevirerek düşünceye daldım. Müthiş
(derin) düşünceye daldım.

37
Eski Türkçe Dönemi
38

Uygur Dönemi

Prens Kalyanamkara ve Papamkara Hikayesinden örnek:

Uluş barça tegin üçün busanur yemä ḳan inçä tep yarlıġ-ḳadı tıdu umadam
ärkim tükämädi ärksiz ıdur men amtı siz ḳataġlanıŋ birlä barıŋ barıŋ yerçi boluŋ
tep yarlıġ-ḳadı avıçḳa ḳamaġ taplanmış üçün yerçi boltı…

38
Eski Türkçe Dönemi
39

Uygur Dönemi

Prens Kalyanamkara ve Papamkara Hikayesinden örnek:

Ol ödün kaŋı kan teginkä säptı beş yüz äränniŋ aşı suvı kölüki takı nä kärgäkin alku tükäti
berip uzatıp öntürdi ol ödün ayıġ ögli tegin inisi inçä tep sakıntı ögüm kaŋım eçim teginkä
sevär meni aklayur erti amtı eçim taluy-ka barıp ärdini kälürsär takı aġırlıġ bolġay men takı
uçuz bolġay tep sakıntı amtı birlä barayın ötrü kanı kan-ka inçä tep ötünti eçim teğin ölüm
yerka barır ol.

39
Eski Türkçe Dönemi
40

Uygur Dönemi

Türkiye Türkçesiyle

Bütün ülke prens için üzülüyordu. Han şöyle bir açıkladı:” Onu engelleyemedim. Gücüm buna yetmedi ve istemeye
istemeye gitmesine izin veriyorum. Şimdi siz gayret edin, onunla gidin, onun kılavuzu olun” . Yaşlı adam (öneriyi)
tamamen kabul ettiği için onun kılavuzu oldu. O zaman babası han prensi gerekli malzemelerle donattı.

40
Uygur Dönemi
41

Eski Türkçe Dönemi

Türkiye Türkçesiyle

Beş adama yetecek yiyecek, su ve yük hayvanından başka gerekli olan her şeyi tam ve eksiksiz verdi; ve onları geçirip uğurladı. Bu
sırada (İyi Düşünceli Prensin) küçük kardeşi Kötü Düşünceli Prens şöyle düşündü:” Babam ve annem hep sadece ağabeyim prensi
sevdiler ve benden hep nefret ettiler. Şimdi ağabeyim okyanusa gider de mücevheri getirirse (onların gözünde) daha da değerli
olacak, beni ise daha çok küçümseyecekler.” diye düşündü.” Şimdi ben de (onunla) gideyim!”

41
Eski Türkçe Dönemi
42

Uygur Dönemi

Türkiye Türkçesiyle

Bunun üzerine babası hana şöyle seslendi: «Ağabeyim prens ölüm ülkesine
gidiyor. Ben niçin kalayım, haşmetlim? Ben de gideyim! İyi de olsak kötü de
olsak beraber olalım!” dedi.”

42
Orta Türkçe Dönemi
43

Karahanlı Türkçesi

Divanü Lügati’t-Türk’ten Örnekler:

Öpkem kelip oğradım


Arslan layu kökredim
Alplar başın togradım
Emdi meni kim tutar

43
Orta Türkçe Dönemi
44

Karahanlı Türkçesi

Türkiye Türkçesiyle

Öfkem geldi, uğradım


Arslan gibi kükredim
Yiğitlerin başını doğradım
Şimdi beni kim tutar

44
Orta Türkçe Dönemi
45

Karahanlı Türkçesi

Köni sözler erse tiliŋ tepresü


(Doğru söyleyecekse, dilin kımıldasın)
Sözün egri erse özüŋ kizlesü
(Sözün eğri ise, onu saklamalısın)
Ölümke asıġ kılmas altun kümü
(Ölüme fayda etmez altın, gümüş)
Ölümüg tıdumas bilig ya ukuş.
(Ölümü engelleyemez bilgi ya da akıl)

45
Orta Türkçe Dönemi
46

Karahanlı Türkçesi

Atabetü’l-Hakayık’tan Örnek:

İssiz kılgan erke sen edgü kıla


Keremming başı bu erür ked bile
Eger kelse erdin sanga edgülük
Öküş kıl ol ering senasın tile

46
Orta Türkçe Dönemi
47

Karahanlı Türkçesi

Atabetü’l-Hakayık’tan Örnek:

Kötülük yapan adama sen iyilik yap;


Keremin başı budur, bunu iyi bil;
Eğer bir kimseden sana iyilik gelirse ,
O adamı çok medhet ve (onun mehdini) iste.

47
Orta Türkçe Dönemi
48

Harezm Türkçesi

Hüsrev ü Şirin’den örnek:

İdi kim bizi balçıkdın yuġurdı


Maŋa kulluk kılıŋ tiyü buyurdı
Kamuġka hıdmatını farż kıldı
Cezāsını öziŋe karż kıldı

48
Orta Türkçe Dönemi
49

Harezm Türkçesi

Türkiye Türkçesiyle

Allah bizi balçıktan yoğurdu


Bana kulluk edin diye buyurdu
Herkese hizmetini farz kıldı
Karşılığını kendisine borç kıldı

49
Orta Türkçe Dönemi
50

Kıpçak Türkçesi

Codex Cumanicus ‘tan örnek :

Sagınsa men bahasız kanını


Kim Hristoz töktü söüp kulunı
Tıyalman yaşımnı
Kim unutgay munça yigitlikni
Kim içip tatlı çokrak suunı
Toydırddı canını
Yezus tatlı eç yamansız egeç
Ne kıynar sen eç yazıksız egeç
Öz nezik boyuñnı

50
Orta Türkçe Dönemi
51

Kıpçak Türkçesi

Türkiye Türkçesiyle
Düşünsem pahasız (paha biçilemeyen) kanını
Ki Hristos (Hazreti İsa) döktü sevip kul(lar)unu
(Bu nedenle) Engelleyemem (göz) yaşımı .
Kim unutabilir bunca iyiliği (gençliği)
Ki içip tatlı tatlı kaynak suyunu
Doyurttu canını .
Yezus (Hazreti İsa) (sen) tatlı (ve) yamansız (iyi) iken
Niye azap çektirirsin hiç günahsız
Kendi nazik boyuna (bedenine) ?

51
Orta Türkçe Dönemi
52

Çağatay Türkçesi

Lisanü’t-Tayr’dan Örnek:
Türk nazmıda çü min tartıp alem/ Eyledim ol memleketni yek kalem

52
Orta Türkçe Dönemi
53

Çağatay Türkçesi

Türkiye Türkçesiyle

Ne zaman ki ben Türk şiirinde bayrak yükselttim, o zaman bütün memleketi yek-
kalem eyledim.

53
Orta Türkçe Dönemi
54

Çağatay Türkçesi

Lütfi Divanı’ndan örnek;

Niçe köygey bu yanar otka ża’if cānım meniŋ

Kalmadı sabr itkeli bir zerre imkānım meniŋ

54
Orta Türkçe Dönemi
55

Çağatay Türkçesi

Türkiye Türkçesiyle

Nasıl yanacak bu ateşte benim zayıf canım,


Benim sabr edecek bir zerre imkanım kalmadı.

55
Orta Türkçe Dönemi
56

Eski Anadolu Türkçesi

Ben bir aceb ile geldüm kimse halim bilmez benüm

Ben söylerem ben dinlerem kimse dilüm bilmez benüm

Benim dilüm kuş dilidür benim ilüm dost ilidür

Ben bülbülem dost gülümdür bilün gülüm solmaz benüm

Yunus Emre

56
Yeni Türkçe Dönemi
57

Ayrılık-Azeri

Fikrimden geceler yatabilmirem


Bu fikri başımdan atabilmirem
Neyleyim ki sene çatabilmirem
Ayrılık ayrılık aman ayrılık
Her bir dertten ala yaman ayrılık
Uzundur hicrinle kara geceler
Bilmirem men kendim hara geceler
Bir oktur kalbime yara geceler
Ayrılık ayrılık aman ayrılık
Her bir dertten ala yaman ayrılık

57
Yeni Türkçe Dönemi
58

Bayrak

Ey, mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,


Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü!
Işık ışık, dalga dalga bayrağım,
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.

Sana benim gözümle bakmayanın


mezarını kazacağım.
Seni selamlamadan uçan kuşun
yuvasını bozacağım.

58
59

Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder...


Gölgende bana da, bana da yer ver !
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar.
Yurda ay yıldızın ışığı yeter.

Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün.


Kızıllığında ısındık,
Dağlardan çöllere düşürdüğü gün.
Gölgene sığındık.

59
60

Ey, şimdi süzgün, rüzgarlarda dalgalan;


Barışın güvercini, savaşın kartalı...
Yüksek yerlerde açan çiçeğim;
Senin altında doğdum,
Senin dibinde öleceğim.

Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim:


Yer yüzünde yer beğen !
Nereye dikilmek istersen,
Söyle, seni oraya dikeyim !

Arif Nihat Asya

60
61

Yazı Dili, Konuşma Dili

61
Yazı Dili
62

• Bir ülkede eğitim-öğretim hayatında, eserlerde, dergilerde ve tamamen yazıda


kullanılan dil, yazı dilidir. Yazı dili bir medeniyet dilidir.

• Tarih boyunca ancak medeniyeti, kültürü, edebiyatı olan kavimlerin yazı dilleri
olmuştur.

• Bu sebeple yazı diline edebi dil de denir.

62
Yazı Dili
63

• Bir dil sahası içinde veya ülkede, şive ve ağızlar çeşitli olduğu halde, tek bir yazı dili bulunur. Türkiye Türkçesinin ağızlarından
İstanbul ağzı, yazımıza ve konuşmamıza esas teşkil eder.

• Yazı dili, dilin dondurulmuş biçimidir. Nesilden nesile kültür aktarımı en sağlıklı şekilde yazı diliyle yapılabilir.

63
Konuşma Dili-Lehçe, Şive, Ağız
64

• Konuşma dili evde, sokakta, günlük hayatta kullanılan ve dilin gelişiminde temel
olan dildir. Konuşma dilinde bir dilin kullanıldığı sınırlar içerisinde bile farklı
söyleyişler ve sözcük ayrılıkları söz konusudur.

• Resmi dil, ticaret dili, dini dil, argo gibi çeşitlemeleri de içine alan günlük dilin
kendine özgü anlamları ve kullanışları vardır.

64
65

• Bir dilin muhtelif lehçeleri, şiveleri ve ağızları vardır. Bunlardan lehçe bir dilin
bilinen ve takip edilebilen tarihinden önce, karanlık bir devirde kendisinden
ayrılmış olup çok büyük ayrılıklar gösteren kollarına denir.

• Şive bir dilin bilinen ve takip edilen dönemlerinde kendisinden ayrılıp bazı ses ve
şekil ayrılıkları gösteren kollarıdır.

65
66

• Ağız ise bir şive içerisinde bulunan ve söyleyiş farklarına dayanan dilin küçük
kollarına, değişik bölge ve şehirlerdeki halkın kelimeleri söyleyiş
bakımından birbirinden ayrı olan konuşmalarına verdiğimiz addır.

66
67

• Ağızlarda ses (söyleyiş), şivelerde ses ve şekil, lehçelerde ise ses ve şekilden başka
kelime ayrılıkları bulunur.

• Çuvaşça ve Yakutça Türkçenin lehçeleri; Kırgızca, Özbekçe, Azeri ve Osmanlı


Türkçesi Türkçenin şiveleri; Trabzon, İstanbul, Konya’da konuşulan da Türkiye
Türkçesinin ağızlarıdır.

67
68

Türk Dili I
Teşekkürler Türk Dilinin Bugünkü Durumu…
Yrd. Doç. Dr. Mediha Mangır
Ünite 5

68
Dilbilgisinin Tanımı, Bölümleri, Türk Dilinin Özellikleri

Dilbilgisinin Tanımı, Bölümleri, Türk Dilinin Özellikleri


Bir dilin seslerini, ses yapılarını, sözcüklerini, sözcük yapılarını, anlamlarını, tümce yapılarını
inceleyen ve bunlara bağlı tüm kuralları, dil yasalarını saptayıp ortaya koyan bilime dilbilgisi
denir.

1
3

Ses bilgisi (fonetik)

Biçim bilgisi (morfoloji)

Dilbilgisinin Bölümleri
Cümle bilgisi (sentaks)

Anlam bilgisi (semantik)

Köken bilgisi (etimoloji)

Ses Bilgisi (Fonetik)


4

• Ses bilgisi, bir dilin konuşmaya yarayan seslerini, bunların oluşum ve değişimlerini inceleyen; bu seslerin sözcük
bünyesinde birbirleriyle olan ilişkilerini saptayıp bunları kurallarla belirleyen dilbilgisinin ana kollarından
birisidir.
• Konuşma dilinin söylenip işitilebilen en küçük parçasına ses denir.
• Bir dilin ana malzemesi ve en küçük parçası olan seslerin tek başlarına anlamları yoktur. Bunların görevi kelime
yapmaktır.

2
Ses Bilgisi (Fonetik)
5

• Seslerin yazıdaki işaretlerine harf denir. Ses ile harf aynı şey değildir.
• Ses kulağa, harf ise göze hitap eder.
• Türk alfabesinde, ses ile harf arasında birebir ilişki vardır, her ses bir harf ile gösterilir.
• Bir dildeki seslerin yazıdaki işaretleri olan harflerin belli bir sıraya konulmuş bütününe alfabe denir.

Ses Bilgisi (Fonetik)


6

• Türkler, önce Göktürk alfabesini daha sonra Uygur alfabesini, İslamiyetin kabulü sonrasında ise Arap
alfabesinden geliştirdikleri alfabeyi kullanmışlardır.

• Türkiye Cumhuriyeti’nde 1 Kasım 1928’den itibaren Latin alfabesi esas alınarak oluşturulan alfabe kullanılmaya
başlamıştır.

3
Ses Bilgisi (Fonetik)
7

Ünlüler

• Oluşumları sırasında ses yolu açık olan, ses organları tarafından herhangi bir engele uğratılmayan seslerdir.
• Ünlülerin oluşmasında sadece ses telleri titreşir.
• Türkiye Türkçesindeki ünlüler a,e,ı,i,o,ö,u,ü dür. Tek başına hece kurabilen sesler olan ünlüler her hecenin yapısında mutlaka vardır.

Ses Bilgisi (Fonetik)


8

Ünsüzler

• Meydana gelişleri sırasında ses yolunda bir engelle karşılaşan, takıntıya uğrayan seslerdir.
• Ünsüzler, yanına getirilen bir ünlü yardımıyla telaffuz edilir ve tek başlarına hece kuramazlar.

4
Ses Bilgisi (Fonetik)
9

• Ses organlarının aynı doğrultudaki hareketiyle ve bir nefes hamlesi içinde çıkan tek bir ses veya ses grubundan
oluşan ses birimine hece denir. Bütün hecelerin ortak özelliği, yapılarında bir ünlünün bulmasıdır. Bir yerde
heceden bahsedebilmek için orada bir ünlünün bulunması gerekir.
• Dolayısıyla bir kelimenin içinde kaç tane ünlü varsa orada o kadar hece var demektir.
• Konuşmada belirli bir hecenin, kelimenin ya da cümlenin diğerlerine göre daha baskılı söylenmesine vurgu
denir.

Ses Bilgisi (Fonetik)


10

Kelime Vurgusu

• Bir kelimeyi oluşturan hecelerden hangisinin daha şiddetli vurgulanacağını gösterir.


• Çekim eki almamış Türkçe kelimelerde, genellikle son hece vurguludur.

5
Ses Bilgisi (Fonetik)
11

Cümle Vurgusu

• Cümle içindeki kelimelerden birinin diğerlerine göre daha baskılı söylenmesidir. Türkçede cümle vurgusu
genellikle yüklemdedir.

Ses Bilgisi (Fonetik)


12

• Konuşma sırasında çıkarılan sesler, hiçbir zaman aynı seviyede değildir. Ruh
haline ve kullanılan kelimenin anlamına göre ses alçalır veya yükselir, yumuşar
veya sertleşir.
• Konuşma seste meydana gelen bu değişikliğe tonlama denir.

6
13

Biçim Bilgisi (Morfoloji)

Biçim Bilgisi (Morfoloji)


14

• Bir dildeki anlamlı ve görevli birlikler olan kelimeleri, görevli birimler olan ekleri, eklerle köklerin birleşme
yollarını, kelimelerin anlamlarını ve eklerin görevlerini dilin kelime türetme ve çekim özelliklerini inceleyen dil
bilgisi koludur.
• Bir dildeki en küçük öge olan ses, başka seslerle belirli düzende birleşerek heceleri oluşturur. Ancak hem sesin
hem de hecenin yalnız başına anlamı yoktur.
• Bunların bir araya gelmesiyle anlam taşıyan veya belirli bir görev yapan kelimeler meydana gelir.

7
15

Tek başına zihindeki belirli kavramları


(söz, çiçek, araba, kitap v.b.) veya hareketleri (koş-, bil-, gülümse-,
v.b.) karşılayan ya da bunlar arasındaki ilişkinin kurulmasında
görev alan dil birimleri kelimelerdir.
Şekil bilgisinin daha iyi anlaşılabilmesi için önce kök, gövde, ek
terimlerini açıklamakta fayda vardır.
Bir kelimenin yapısındaki anlamlı en küçük parçaya kök adı
verilir.

Biçim Bilgisi (Morfoloji)


16

• Türkçede kökler genellikle tek hecelidir: su, gel, tat v.b. Canlı ve cansız bütün varlıkları, nesneleri, zihindeki somut
ve soyut kavramları karşılayan köklere isim kökü
(yön, ev, koltuk, kitap, iş) ; varlık, nesne ve kavramlara ait hareketleri karşılayan köklere de fiil kökü (sev-, gül-, sar-,
bil-) denir.
• Kökler anlamlı en küçük parçalar olduğu için daha küçük parçalara ayrılamaz. Her kelimenin mutlaka bir kökü
vardır.
• Bu kök üzerine getirilen bazı eklerle yeni kelimeler türetiriz.

8
Biçim Bilgisi (Morfoloji)
17

• Tek başına bir anlam taşımayan görevli dil birliklerine ek denir.


• Türkçede ekler köklerden sonra gelir ve köke bitişik yazılır: yıllarca, kaçak, önemli.
• Eklerin görevlerinden biri, kelimelerden yeni kelimeler yapmaktır.
• Bu eklere yapım eki adı verilir.

18

• Kitap bir varlığın adıdır. Bu kelime kök halindedir. Çünkü herhangi bir ek
almamıştır.
• Bu kelimeye getireceğimiz –çı eki ile oluşturduğumuz ‘kitapçı’ kelimesi kitap
işleriyle uğraşan kişiyi karşılar.
• Burada –çı eki yapım eki görevindedir. ‘kitap’ ve ‘kitapçı’ anlamları farklı olan
iki kelimedir.

9
Biçim Bilgisi (Morfoloji)
19

• Kelimeler arasındaki ilişkiyi sağlayan; kelimeye sayı, zaman, şahıs, durum, soru gibi anlamlar kazandıran eklere
çekim eki denir.
• Varlık ve hareketlerin tamamını kelime kökleriyle karşılamak imkânsızdır; çünkü köklerin sayısı sınırlıdır.
• Dilde yeni kelimelere ihtiyaç duyulduğunda yapım eklerinden faydalanılır.
• Bu eklerle yeni kelimeler türetilir. Köklerden yapım ekleriyle genişletilmiş olan şekillere gövde denir.

20

Örneklerden de görüleceği üzere kökle gövde arasında her zaman bir anlam ilişkisi vardır.

Sev- Sevgi

Sevgili Sevgisiz

Sevimli Sevimsiz

10
21

Cümle Bilgisi (Sentaks)

Cümle Bilgisi (Sentaks)


22

• Sözcüklerin cümle içindeki sıralanış biçimlerini, görevlerini ve cümlenin yapısını inceleyen dilbilgisi alanına cümle
bilgisi=söz dizimi= sentaks denir.
• Bir duyguyu, bir düşünceyi, bir durumu bir olayı yargı bildirerek anlatan kelime veya kelime dizisine cümle denir.
• Cümledeki bu duygu, düşünce ve hükmü tam olarak anlatabilmek için farklı görevler üstlenen unsurlara cümlenin
ögeleri denir.

11
Cümle Bilgisi (Sentaks)
23

• Cümlenin kuruluşunda mutlaka bulunması gereken ögeler temel ögelerdir. Bunlar yüklem ve öznedir.
• Cümlenin anlamını çeşitli yönlerden açıklayan tümleçler ise yardımcı ögelerdir.

Cümle Bilgisi (Sentaks)


24

Cümlenin Öğeleri

• Yüklem,Cümledeki işi, hareketi, olayı üzerine alan, yargı bildiren unsurdur. Cümle yüklem üzerine kurulur.
• Yüklem çekimli bir fiil veya ek-fiille çekimlenmiş isim soyundan bir kelime olabilir.

Örnek
Tatilde başıma gelenleri sana sonra anlatırım.
Sanırım Ali çok cimridir.

12
Cümle Bilgisi (Sentaks)
25

Cümlenin Öğeleri

• Özne,Cümlede yüklemin bildirdiği işi, oluşu, hareketi yapan veya durumu üzerine alan unsurdur.
• Yükleme (‘kim ve ne’ soruları )sorularak cümlenin öznesi bulunur.

Örnek
Mustafa Kemal hiçbir zaman ümitsizliğe kapılmamıştır.(kim?)
Biz, bu konuda söylenmesi gereken her şeyi söyledik.(kim?)

26

• Özne,bazı cümlelerde özne doğrudan doğruya bir kelime veya kelime grubu
olarak bulunmaz.
• Böyle yapılarda özne, yüklemin sonundaki şahıs ekine bakılarak anlaşılır.

Örnek
(Biz) Geçen yıl bu vakitlerde babamın yanındaydık.
(O) Kısa sürede gözden kayboldu.

13
Cümle Bilgisi (Sentaks)
27

Cümlenin Öğeleri

Nesne,yüklemin bildirdiği işten etkilenen unsurdur. Nesne, yükleme belirtme hali ekiyle
(-ı/-i/-u/-ü) veya eksiz olarak bağlanır.
Belirtme hali ekini taşıyan nesnelere belirtili nesne, bu hal ekini taşımayan nesnelere ise belirtisiz nesne adı verilir.
Cümle incelemelerinde yükleme sorulan ‘kimi’ ‘neyi’ ve ‘ne’ soruları nesneyi bulmaya yardım eder.

28

Örnek
Cesaret, insanı zafere, korkaklık ölüme götürür.(kimi?)
Babam, doktorun tavsiyesinden sonra sigara içmiyordu.(ne?)

14
Cümle Bilgisi (Sentaks)
29

Cümlenin Öğeleri

Yer tamamlayıcısı (Dolaylı Tümleç),işin, hareketin veya oluşun yapıldığı, edildiği yeri veya hareketin yönünü
ifade eden unsurdur.
Yer tamamlayıcısı yükleme isim yaklaşma (-a/-e) , bulunma (-da/-de/-ta/-te) veya uzaklaşma (-dan/-den/-tan/-ten) hali
ekleriyle bağlanır.

30

Yer tamamlayıcısını (Dolaylı Tümleçi) bulmak için yükleme;

Nereye Nerede

Nereden Kime

Kimde Kimden

soruları sorulur.

15
31

Örnek
Güneş girmeyen eve doktor girer. (nereye?)
Bana sinirli sinirli baktı .(kime ?)

Cümle Bilgisi (Sentaks)


32

Cümlenin Öğeleri

Zarf Tümleci,yüklemi zaman, tarz, sebep, miktar, yön, vasıta ve şart bildirerek tamamlayan cümle unsurudur.

Örnek
Buralarda dolaşmayı çok seviyorum. (miktar)
Elindeki silahı yavaşça yere bıraktı. (tarz)

16
Cümle Bilgisi (Sentaks)
33

Cümlenin Türleri

Yüklemin Türüne
Göre Cümleler
Anlamına Göre

Cümle Türleri
Cümleler
Yüklemin Yerine
Göre Cümleler
Yapısına Göre
Cümleler

Cümle Bilgisi (Sentaks)


34

Cümlenin Türleri

Yüklemin Türüne Göre Cümleler


İsim Cümlesi
Yüklemi ek-fiille çekimlenmiş bir isim veya isim grubu olan cümlelerdir.
İsim cümlelerinin olumsuz şekilleri değil edatı ve yok ismi kullanılarak yapılır.

17
Cümle Bilgisi (Sentaks)
35

Cümlenin Türleri

Yüklemin Türüne Göre Cümleler


İsim Cümlesi
Doğrunun yardımcısı Allah’tır.
Ayşe’nin babası lisede öğretmenmiş.

Cümle Bilgisi (Sentaks)


36

Cümlenin Türleri

Yüklemin Türüne Göre Cümleler


Fiil Cümlesi
Yüklemi çekimli bir fiil veya fiil grubu olan cümlelerdir.
Örnek
Hasta sabaha karşı yatağında öldü.
Sen geldiğinde ben çalışıyordum.

18
Cümle Bilgisi (Sentaks)
37

Cümlenin Türleri

Anlamına Göre Cümleler


Olumlu Cümle
Anlatılan yargının gerçekleştiği cümledir.
Örnek
İdealler insanın hayatını anlamlı hale getirir.
Öğrenci dersi sonuna kadar dikkatlice dinledi.

Cümle Bilgisi (Sentaks)


38

Cümlenin Türleri

Anlamına Göre Cümleler


Olumsuz Cümle
Yüklemi olumsuz bir yargı bildiren cümlelerdir.
Örnek
Güvenmediğin insanlara sırrını söyleme.
Benim kitabım yok.

19
Cümle Bilgisi (Sentaks)
39

Cümlenin Türleri

Yüklemin Yerine Göre Cümleler


Kurallı Cümle
Yüklemi sonda olan cümledir.
Örnek
Ayşe dün İstanbul’a gitti.
Bu koca evrende yalnız değiliz.

Cümle Bilgisi (Sentaks)


40

Cümlenin Türleri

Yüklemin Yerine Göre Cümleler


Devrik Cümle
Yüklemi cümlenin sonunda bulunmayan cümlelere denir.
Örnek
Aşkın aldı benden beni.
Yaşasın ordumuz.

20
Cümle Bilgisi (Sentaks)
41

Cümlenin Türleri

Yapısına Göre Cümleler


Basit Cümle
Tek bir yargı bildiren, isim veya fiil türünden tek bir yüklem taşıyan cümlelerdir.
Örnek
İyilik hiçbir zaman unutulmaz.
En büyük politika doğruluktur.

Cümle Bilgisi (Sentaks)


42

Cümlenin Türleri

Yapısına Göre Cümleler


Birleşik Cümle
Birden fazla yargının bulunduğu cümlelerdir.
Örnek
O, “Size geleceğim” dedi.
Duydum ki unutmuşsun gözlerimin rengini.

21
Cümle Bilgisi (Sentaks)
43

Cümlenin Türleri

Yapısına Göre Cümleler


Bağlı Cümle
Anlamca birbirine bağlı cümlelerin birbirlerine bağlaçlarla bağlanması ile oluşan cümlelerdir.
Örnek
Yanlış yaptın; çünkü beni dinlemedin.
Ayşe tahtaya kalktı ve soruyu çözdü.

Cümle Bilgisi (Sentaks)


44

Cümlenin Türleri

Yapısına Göre Cümleler


Sıralı Cümle
İki veya daha fazla cümlenin anlam bütünlüğü içinde sıralanmasıyla kurulan ve birbirinden virgül veya noktalı virgül
yardımıyla ayrılan cümlelerdir.
Örnek
İnsan tek başına hayal eder, tek başına acı çeker, tek başına ölür.
Bahar geldi, her taraf yemyeşil oldu.

22
Cümle Bilgisi (Sentaks)
45

Cümlenin Türleri

Yapısına Göre Cümleler


Sıralı Cümle
İki veya daha fazla cümlenin anlam bütünlüğü içinde sıralanmasıyla kurulan ve birbirinden virgül veya noktalı virgül
yardımıyla ayrılan cümlelerdir.
Örnek
İnsan tek başına hayal eder, tek başına acı çeker, tek başına ölür.
Bahar geldi, her taraf yemyeşil oldu.

46

Anlam Bilgisi (Semantik)

23
Anlam Bilgisi (Semantik)
47

Somut Kavramlar,
ağaç,kuş, dağ,deniz, gibi elle tutulup gözle görülebilen nesnelerin zihindeki tasarım biçimidir.
Soyut Kavramlar,
dostluk, düşmanlık, melek, şeytan, aşk, kıskançlık, gibi elle tutulup gözle görülmeyen duygu ve düşüncelerin zihindeki
tasarım biçimidir.

Anlam Bilgisi (Semantik)


48

Sözcük ve Kavram

• Sözcük ve kavram ilişkisinde kavram gösterilen, sözcük gösterendir.


• Bu nedenle dilbilimde sözcüğe gösterge adı verilir.

24
Anlam Bilgisi (Semantik)
49

Sözcük ve Kavram

Eş Anlamlı Sözcükler;
Birden çok sözcüğün aynı kavramı göstermesinden eş anlamlı sözcükler oluşur.

• Yıl=sene,
• çeviri=tercüme,
• değer=kıymet

Anlam Bilgisi (Semantik)


50

Sözcük ve Kavram

Çok Anlamlı Sözcükler:


Tek bir sözcüğün birden çok kavramı göstermesinden çok anlamlı sözcükler oluşur.
Örneğin sürmek eylemine bakalım;
• Çiftçi tarlayı sürdü.
• Ayşe dudağına ruj sürdü.
• Bu iş çok uzun sürdü.
• Patron bütün işçileri sürdü.

25
Anlam Bilgisi (Semantik)
51

Sözcük ve Anlam

Sözcüklerin belirttiği kavramların, olayların, hareketlerin ve hayallerin zihindeki değerlendiriliş biçimine anlam denir .
Temel Anlam
Bir sözcüğün herkesçe bilinen en yaygın kullanılan ve akla ilk gelen anlamına temel anlam denir.
Örnek
• Çocuk ağır çantayı güçlükte taşıyordu.
• Odadaki ışık yeterli değildi.
• Ağaçtan düştü, kolu kırıldı.

Anlam Bilgisi (Semantik)


52

Sözcük ve Anlam

Yan Anlam
Bir sözcüğün temel anlamı yanında, zaman içerisinde kazandığı yeni anlam veya anlamlara yan anlam denir.
Örnek
• Masanın bir ayağı kırılmış
• Gömleğin kolları kırışmış.
• Ayakkabısının burnu yırtıktı.

26
Anlam Bilgisi (Semantik)
53

Anlam Aktarması

Anlam aktarması, ad aktarması ve deyim aktarması olarak ikiye ayrılır.


Ad Aktarması /Mecaz-ı Mürsel
Bir sözcüğün benzetme amacı güdülmeden başka bir sözcüğün yerine kullanılmasıdır.
İç-Dış İlişkisi
Bir varlığın dışı söylenerek içi ya da içi söylenerek dışı kastedilir.
Örnek:
Evi gelecek hafta taşıyacağız. (Evin eşyaları)
Ayaklarını çıkarmadan içeri girme(Ayakkabı)

Anlam Bilgisi (Semantik)


54

Anlam Aktarması

Bütün-Parça İlişkisi:
Bir varlığın bütünü söylenerek parçası, parçası söylenerek bütünü kastedilir.
Örnek
Marmara’da her yelken (Gemi)
Uçar gibi neşeli
Herkes başının üstünde bir çatı olsun ister.(Ev)

27
Anlam Bilgisi (Semantik)
55

Anlam Aktarması

Somut- Soyut İlişkisi:


Soyut bir kavram söylenerek somut bir varlık kastedilir.
Örnek
Az bir gelirle beş canı besliyor.( İnsan)
Gençlik geleceğin güvencesidir(Genç insanlar)

Anlam Bilgisi (Semantik)


56

Anlam Aktarması

Sanatçı-Eser İlişkisi:
Sanatçının adı söylenerek eseri ya da eserleri kastedilir.
Örnek
Yunus Emre’yi okumak insana çok şey katar.(Şiirleri)
Pikapta Zeki Müren dönüyor.(Şarkıları)

28
Anlam Bilgisi (Semantik)
57

Anlam Aktarması

Yer-İnsan İlişkisi:
Yer adı söylenerek insanlar kastedilir.
Örnek
Törende bütün kasaba meydanda toplanmıştı.(Kasaba halkı)
Eve haber verip geleyim.(Ev halkı)

Anlam Bilgisi (Semantik)


58

Anlam Aktarması

Şehir-Yönetim İlişkisi:
Bir ülkenin başkenti söylenerek yöneticileri kastedilir.
Örnek
Acaba Ankara bu konuda ne düşünüyor ? (Devlet yöneticileri)

29
Anlam Bilgisi (Semantik)
59

Anlam Aktarması

Deyim Aktarması
Bir sözcüğün benzetme amacı ile başka bir sözcük yerine kullanılmasıdır.
• İnsandan Doğaya Aktarmalar
• Doğadan İnsana Aktarmalar
• Duyu Aktarması
• Doğayla İlgili Kavramların Doğaya Aktarılması

Anlam Bilgisi (Semantik)


60

Anlam Aktarması

İnsandan Doğaya Aktarmalar (İnsana Özgü Kavramların Doğaya Aktarılması)


İnsana ait özelliklerin doğadaki nesnelere verilmesiyle yapılan aktarmadır.
Örnek
Ovadaki bütün çiçekler el ele tutuşmuş, hep bir ağızdan şarkı söylüyorlardı.
Yürüyordum, ağlıyordu ırmaklar.

30
Anlam Bilgisi (Semantik)
61

Anlam Aktarması

Doğadan İnsana Aktarmalar (Doğaya Özgü Kavramların İnsana Aktarılması )


Doğadaki özelliklerin insanla beraber kullanılmasıdır.
Örnek
Dalgalanır deli gönül şafakta.
Üzerimden akıyor avarelik.

Anlam Bilgisi (Semantik)


62

Anlam Aktarması

Duyu Aktarması
Bir duyuya ait olan kavramların başka duyular ile birlikte kullanılmasıdır.
Örnek
Sokaktan acı bir fren sesi geldi .(tatma-duymaya)
Onun keskin bakışları hepimizi korkuttu. (dokunma-görmeye)

31
Anlam Bilgisi (Semantik)
63

Anlam Daralması ve Anlam Genişlemesi

Bir sözcüğün anlattığı kavramlardan bir ya da birkaçını kaybederek kavram alanının küçülmesine anlam daralması
denir.
Oğul sözcüğü eskiden kız ve erkek çocuk anlamına gelirdi. Bugün yalnızca erkek çocuk anlamına gelmektedir.

64

 Bir kavramı gösteren sözcüğün yeni kavramlar kazanmasına anlam genişlemesi denir.
 Dalga eskiden yalnızca suyun hareketini bildirirdi. Daha sonra bu sözcük ses dalgaları,
radyo dalgaları, şekilde de kullanılmaya başlamıştır.

32
65

Köken Bilgisi (Etimoloji)

Köken Bilgisi (Etimoloji)


66

• Köken bilgisi, bir dildeki sözcüklerin kökenlerini, o dilin diğer dillerle olan
ilişkisini geçmişten günümüze inceleyen bilimdir.
• Köken bilgisi çalışmaları bir dilin tarihi, kültürü, başka ülkelerin dilleriyle
ilişkileri konusunda oldukça ilginç bilgiler vermektedir. Bu bilim dalı sözcüklerin
geçirdiği değişimleri kapsar.

33
67

Köken Bilgisi (Etimoloji)


Örnek-1
Türkçede kullanılan “mantı” sözcüğü aslında Çince’dir. Çincede man-t’ou biçiminde
yazılan bu sözcük ‘hamurlu çorba, ekmek’ anlamına gelmektedir. Çinceden Moğolca’ya
oradan da Türkçeye geçmiştir.

68

Köken Bilgisi (Etimoloji)


Örnek-2;
Fransızca marechal> mareşal sözcüğü de kaynak dilde ‘kralın ahırlarında atlara bakan
kimse anlamına geliyordu, sonradan ‘ordu komutanı’ anlamını kazandı ve bu anlamıyla
Türkçeye girdi.

34
69

Çarçûbe (Farsça): Çerçeve


Hoş-âb (Farsça): Hoşaf
Afet-i can(Farsça): Afacan
Selita (İtalyanca): Salata
Ep’hendi (Rumca): Efendi
Nemasus (Latince): Namus

70

Türk Dilinin Özellikleri

35
71

1. Türk dilinin ve onun da mensubu bulunduğu Ural-Altay dil ailesinin diğer dillerden ayrılan en önemli özelliği, ‘ses uyumunun’
bulunmasıdır.(ağaçtan, çiçekten..)
2. Türkçe yapı bakımından ekmeli bir dildir.
(gözlükçülükten, sınıftan..)
3. Türkçede gramatikal cinsiyet ayrımı yoktur. Bu nedenlerle kelimelerde cinsiyet ayrımını gösteren değişiklik yapılamaz.
(İngilizce’den örnek verecek olursak; he, she…)
4. Türkçede söz diziminde yardımcı unsur başta, ana unsur ise sonda bulunur.
(sarı araba, kapının kolu..)
5. Türkçede sıfatlar isimlerden önce kullanılır.
(iki kalem, çalışkan çocuk..)
6. Türkçede soru eki vardır.
(Soruları çözdünüz mü?)
7. Türkçede tanımlık (artikel) yoktur.

72

8. Türkçede sayı sıfatlarından sonra çokluk eki kullanılmaz.


(üç kalem, iki ağaç örneklerinde isimlerin eksiz kullanıldıkları görür; üç kalemler, iki ağaçlar gibi bir kullanım söz konusu
değildir. Ancak bazı istisna kullanımlar da vardır. Bunlar kalıplaşmış yapılardır. (Kırk Haramiler, Yedi Cüceler..)
9. Türkçede kelime yapımı ve çekimi genellikle eklerle olur.
10. İsimlerin çekiminde iyelik ekleri kullanılır.

36
73

Türk Dili I
Teşekkürler Dilbilgisinin Tanımı, Bölümleri, Türk Dilinin
Yrd. Doç. Dr. Mediha MANGIR Özellikleri
Ünite 6

37
Türk Dilinin Bugünkü Durumu

Sesin Tanımı ve Ses Ses


VURGU
Özellikleri Olayları Uyumları

Türkçenin
Türkçede Ses
Ses HECE
Sesler Değişmeleri
Özellikleri

1
3

İnsanın üretip kullandığı


Ses bilgisi, bir dilin seslerini, sesler, konuşma dilinin en
Ses, akciğerlerden gelen
ses değişikliklerini ve bu küçük parçasını, dilin
havanın ses organlarında
değişikliklerin tarihsel akışını temelini oluşturur. Bir dilde
biçimlendirilmesiyle oluşan,
inceler. Ses bilgisinin kelimeyi oluşturan ve daha
kulakla veya hassas aletlerle
inceleme alanındaki ses, küçük parçalara ayrılamayan
algılanabilen titreşimdir.
konuşma sesidir. bu ses ögelerine fonem
(sesbirim) denir.

Türkçede Sesler
4

Oluşumları esnasında ses yolunda herhangi bir engele uğramadan çıkan seslere ünlü (sesli) sesler; ses yolundaki
kapanmalar ve daralmalar nedeniyle engele uğrayan seslere de ünsüz (sessiz) sesler denir.

2
Ünlüler
5

Türkçede ünlüler dilin, dudakların ve alt çenenin durumuna göre şekil alırlar. Herhangi bir engele uğramadan
çıktıkları için ünlülere özgür fonemler de denilebilir.

Türkçedeki ünlüler şunlardır: a e ı i o u ö ü

Alt çenenin çok düşüp ağız


Dil geri çekildiğinde Dudakların yuvarlaklaşıp ileri boşluğunun genişlemesiyle
biçimlenen ünlüler kalın doğru uzamasıyla oluşan ünlüler söylenen ünlüler geniş (a e o ö),
ünlüler (a ı o u), ileri yuvarlak (o ö u ü), dudakların alt çenenin az düşüp ağız
sürüldüğünde çıkanlar da yanlara yayılmasıyla çıkan ünlüler boşluğunun daralmasıyla çıkan
ince ünlülerdir (e-i-ö-ü). de düz ünlülerdir (a e ı i). ünlüler de dar (ı i u ü)
ünlülerdir.

3
7

Düz Yuvarlak

Geniş Dar Geniş Dar

Kalın a ı o u

İnce e i ö ü

Ünsüzler
8

Ses yolundaki kapanmalar ve daralmalar nedeniyle engele uğrayan seslere de ünsüz (sessiz) sesler denir.
Bunlara engelli fonemler de denilebilir.

1. Ses yolunun kapanmasına veya daralmasına


2. Ses tellerinin titreşip titreşmemesine (ton verip vermemesine)
3. Ses yolundaki boğumlanma noktalarına göre.

4
Sürekli (=Sızmalı) ve Süreksiz (=Patlamalı) Ünsüzler 9

Havanın, ses yolunun daralmış olan Havanın, ses yolunun tamamıyla kapanmış
noktasından sürtünüp çıkmasıyla olan bir noktasını itip açmasıyla biçimlenen
biçimlenen ünsüzlere sürekli ünsüzler denir. ünsüzlere süreksiz ünsüzler denir.
f, h, ğ, j, l, r, s, ş, v, y, z. b, c, ç, d, g, k, m, n, p, t.

Tonlu ve Tonsuz Ünsüzler


10

Tonlu ünsüzler, biçimlenirken ses tellerini Tonsuz ünsüzler, biçimlenirken ses tellerini
titreten ünsüzlerdir. Bunlara titreşimli ya da titretmeyen ünsüzlerdir. Bunlara titreşimsiz
ötümlü ünsüzler de denir. ya da ötümsüz ünsüzler de denir.
b c d g ğ j l m n r v y z. ç, f, h, k, p, s, ş, t.

Bazı tonlu ünsüzlerin tonsuz birer karşılığı


vardır:
b/p, c/ç, d/t, g/k, ğ/h, v/f, z/s.
Ancak l m n r y ünsüzlerin tonsuz karşılıkları
yoktur.

5
Dudak, Diş, Damak ve Gırtlak Ünsüzleri
11

Dudak ünsüzleri

Bunlar iki dudağın birbirine dokunması veya alt dudağın dişlerlerle teması ya da
yaklaşması sonucu oluşurlar: b, p, m, v, f.
Bunlardan b, p, m çift dudak ünsüzleridir.
v, f ise diş dudak ünsüzleridir.

Dudak, Diş, Damak ve Gırtlak Ünsüzleri


12

Diş ünsüzleri

Bunlar dil ucunun üst dişlere veya diş etlerine dokunması veya yaklaşması suretiyle
çıkan ünsüzlerdir: d, t, c, ç, z, s, j, ş, n, l, r.
Bunlardan d, t, z, s, n, r asıl diş ünsüzleri; c, ç, j, ş, l ise diş eti ünsüzleridir.

6
Dudak, Diş, Damak ve Gırtlak Ünsüzleri
13

Damak ünsüzleri

Bunlar dil ortasının ön damağa veya dil kökünün art damağa dokunması veya
yaklaşması ile çıkan ünsüzlerdir:
k, g, ğ, y.

Dudak, Diş, Damak ve Gırtlak Ünsüzleri


14

Gırtlak Ünsüzü:

Gırtlakta ses tellerinin birbirine yaklaşarak veya çarparak meydana getirdikleri sese
gırtlak ünsüzü denir.
Bir h ünsüzü’dür

7
15

1-) Türkçe kelimelerin başında c, ğ, l, m, n, r, v, z ünsüzleri bulunmaz. İstisna olanların çoğu ses olaylarıyla açıklanabilir.

/c/ sesiyle başlayan Türkçe kelimeler yansıma veya çocuk dilinden alınmadır: civciv, cızırtı, cızla-, , cıvılda-, ciyakla-, cıs, cici vb.
Söz başında ince /l/ ve kalın /l/ ünsüzleri bulunan Türkçe kelimeler yansımadır: lakırdı, lıkır lıkır, lokur lokur, löp löp, lüp lüp.
lale, limon, lojman, lüks vb. kelimeler de yabancıdır.

Kelime başında /m/ ünsüzü yansıma kelimelerde bulunur: mırmır, miyavla-, mızmız, mırıldanmak, melemek, mama vb. Şunlar da
yabancı kökenlidir: masa, miras, müzik, makine vb.

/n/ ünsüzü ile başlayan Türkçe kelimeler, ne soru sözü ve türevleriyle yansımalardır: neden, nereye, niçin, nasıl (<ne+asıl) vb.
naylon, naz, nadir, nasihat, nimet, nur yabancıdır.

Dudak, Diş, Damak ve Gırtlak Ünsüzleri


16

Gırtlak Ünsüzü:

/r/ sesi rap rap (yürümek) gibi yansımalarda bulunur. Bu ses alıntı kelimelerin
başında sıkça görülür: radyo, resim, roket, rüya vb.

/v/ ünsüzü Eski Türkçede yoktur. /v/ ünsüzü ile başlayan bazı kelimeler b>v
değişimiyle ortaya çıkmıştır: var, var-, ver- gibi. Bu ses yansımalarda da başta
bulunabilir: vay, vızıltı, viyaklamak. /v/ sesiyle başlayan birçok yabancı kelime
vardır: vakit, vektör, vinç, vuku vb.

/z/ ünsüzü de zırla-, zırıltı, zangır zangır, zıplamak gibi yansımaların dışında alıntı
kelimelerde bulunur: zafer, zaman, ziyade vb.

8
17

2-)Türkçede aslî olarak /j/, /h/, /f/ sesleri yoktur.


Bunlardan /j/ yalnızca yabancı kökenli kelimelerde bulunur: jilet, jet, jandarma…
/h/ ve /f/ ise k>h ve b>f ses değişmelerine uğramış kelimeler ile yansıma ve ünlemlerde karşımıza çıkar:
kanı>hani, kangı>hangi; öbke>öfke, ubak>ufak…
üflemek, oflamak, hışırtı, hırıltı; of, üf, oh…

18

3. Türkçe kelimelerde birincil uzun ünlü yoktur. Uzun ünlülü kelimeler hep
Arapça veya Farsça kökenlidir: âlem, cahil [ca: hil], mavi [ma: vi], şair [şa:ir],
tarih [ta: rih], millî vb.

4. Türkçede ikiz ünlü (diftong) yoktur. Türkçede yan yana iki ünlünün bulunduğu
kelimeler yabancı kökenlidir: saat, aile, iade, şair, şiir vb. Türkçede boşluk
(hiatus) yoktur. Bu nedenle ünlüyle biten kelimelere ünlüyle başlayan ekler
gelirken iki ünlünün arasına /y/ bağlayıcı ünsüzü girer: anne-y-e, sevgi-y-i,
bekle-y-ecek vb.

5. Türkçe kelime kökünde ikiz ünsüz yoktur. Alıntı kelimelerde sıkça görülür:
teşekkür, cennet, dikkat, bakkal, sarraf vb.

9
19

6. Türkçe kelime kökünde ikiden fazla ünsüz yan yana gelmez. Ekleşme
durumunda ise Türkçe kelimelerde üç ünsüz yan yana bulunabilir: Türkçe,
yoğurtçu, denklik, sarkmış vb.

7 .Türkçede kelime ve hece başında iki ünsüz bulunmaz. Söz başında çift ünsüz
taşıyan kelimeler alıntı kelimelerdir: spor, stres, plak, program vb.

8. Türkçede kelime sonunda /b/, /c/, /d/, /g/ ünsüzleri bulunmaz. Yabancı
dillerden alıntı kelimelerde de bu ünsüzler sert karşılıkları olan /p/, /ç/, /t/,
/k/'ya dönüştürülerek sesletilir: kitap (<kita:b), tabip (tabi:b), ilaç (ila:ç), metot
(method), renk (reng) vb.

20

Türkçede kelime veya hece sonunda ancak şu ünsüz çiftleri bulunabilir:

rç (sürç), rk (kırk,
lç (ölç), lk (ilk, kalk), nç (dinç), nk (denk), kork-, kürk, Türk), rp
lp (alp), lt (alt). nt (ant). (sarp, serp-), rs (pars,
sars-), rt (ört-).

st (üst, ast). şt (hişt, kışt, pişt).

10
21

Ünlü Değişmeleri Ünsüz Değişmeleri

a>i : edgü > ezgü > eygü > eyü > eyi > iyi b>p : biş-> piş- barmak> parmak
ked > kez > key > gey > giy

b>v : bar-> var- bir-> vir-> ver- eb>ev


i>e : yir > yer Di > de Vir > ver

g ve g ile ilgili değişimler: kör-> gör-


ı>i : ınan > inan Kanı > hani köngül> gönül

t->d- : tıl> dil ti-> di-> de- tur-> dur- tüş->


u>i : uşbu > üşbü > işbu Uşda > üşde > işte düş-

d>z>y:adak> azak> ayak edgü>ezgü>eygü


o>u ve ö>ü : yokaru > yukarı
tod->toz->doy- vb.
Odun > oyan >uyan Gözel > güzel

u/u>a/e : törü > töre


Töpü > tepe

Ses Uyumları
22

Türkçenin en belirgin özelliklerinden olan ses uyumları, ünlülerin ve ünsüzlerin söz


içinde sıralanma kuralları olarak da anlaşılabilir.
Türkçede uyumun temeli benzeşme olayıdır. Benzeşme, birkaç örnekte kalırsa ses
olayı olarak nitelendirilir, ancak olay bütün kelimelere sirayet ederse uyum adını alır.
Bu durumda Türkçede üç tür uyumdan söz etmek mümkündür:
1. Ünlü uyumları
2. Ünlü-ünsüz uyumu
3. Ünsüz uyumu

11
Ünlü Uyumları
23

Büyük Ünlü Uyumu (Dil/ Kalınlık-İncelik Uyumu)

Türkçede bir hece grubunun ilk ünlüsünün ince veya kalın olmasına göre, sonraki
ünlüler de ince veya kalın olurlar. Türkçe bir kelimede ya sadece ince ünlüler ya da
sadece kalın ünlüler bulunabilir. Bu durumda Türkçede kelimeler iki gruptur

1. İnce kelimeler:
Çiçekli elbisesi güzeldi.
2. Kalın kelimeler:
Kuşlar ağaçlarda yuva yapar.

24

Kalınlık-incelik uyumu, Türkçenin her devrinde çok sağlam ve yaygın olarak mevcuttur. Ancak bazı sesbilimsel nedenlerle bu
uyumun dışında kalan Türkçe kelimelere rastlanır.

anne(<ana) dahi (<tak-ı)

hangi (<kangı) hani (<kanı)

inan- (<ınan-). elma (<alma/almıla)

kardeş (<karındaş) şişman (<şış+man)

Ayrıca bazı ekler de tek biçimli olduklarından bu ses uyumuna aykırı dururlar. Bu ekler şunlardır: -(ı)yor, -ki, -ken (iken), -daş,
leyin, -(i)mtırak, -gil.

12
Ünlü Uyumları
25

Küçük Ünlü Uyumu (Dudak/Düzlük-Yuvarlaklık Uyumu)

1. Düz ünlülerden (a e ı i) sonra düz ünlüler (a e ı i) gelir.


Düz ve ince ünlülü kelimeler: Birinci ünlü e/i ise sonraki ünlüler e veya i olur:
mesleklerin
Düz ve kalın ünlülü kelimeler: Birinci ünlü a/ı ise sonraki ünlüler a veya ı olur:
ağaçlarında

2. Yuvarlak ünlülerden (o ö u ü) sonra ya düz-geniş (a e) ya da dar-yuvarlak (u ü)


ünlüler gelir. soluğumuzun, ocaklar, kurbağalarla, oldurmuşlar mıdır; gözünüzün,
görecek, sürüngenlerin, öldürmüşler midir vb.
SONUÇ: Türkçe kelimelerde ilk hece dışında /o/ ve /ö/ ünlüleri bulunmaz. Yuvarlak
ünlülerden sonra /ı/, /i/ ünlüleri gelmez.

Ünlü Uyumları
26

Küçük Ünlü Uyumu (Dudak/Düzlük-Yuvarlaklık Uyumu)

Türkçe kelimeler genel olarak düzlük-yuvarlaklık uyumuna girmekle birlikte, dudak


ünsüzlerinden (b, m, p, v) sonra gelen dar ünlü yuvarlak olur, bu da uyumu bozar:
yağmur, çabuk, havlu, hatun, yamuk, yavru,vb. kelimeler bu uyumun istisnalarıdır.

Ayrıca bu uyum yabancı kökenli kelimeler için geçerli değildir: hususi, doktor, memur
vb.

Ancak bazı kelimelerde uyum gerçekleşmiştir: müşkül (<müşkil), mümkün (<mümkin),


çünkü (<çünki), müdür (<müdir)

13
Ünlü-Ünsüz Uyumu
27

Arka damaktan çıkan ka, gı, ğı, ve kalın l ünsüzleri, ancak kalın ünlülerle (a ı o u);
Ön damaktan çıkan ke, ge, ğe (y), ince l ünsüzleri, ancak ince ünlülerle (e i ö ü)
bir arada bulunabilir. İşte bu uyum ünlü-ünsüz uyumu olarak adlandırılır.
Kalın sıradan : kaç, dalga, ağır, kalmak vb.
İnce sıradan : kesik, üzgün, değil, elek vb.
Yabancı kelimelerde böyle bir uyum söz konusu değildir: hakikat, zevk, dakika,
helâk, hilâl vb.

Ünsüz Uyumu (Ünsüz Benzeşmesi)


28

Bu uyum, Türkçe kelimelerde yan yana gelen ünsüzlerin ton bakımından birbirlerine
uyması olayıdır.
a) Tonlu (yumuşak) ünsüzler : b c d g ğ j l m n r v y z.
b) Tonsuz (sert) ünsüzler : ç, f, h, k, p, s, ş, t.
b/p, c/ç, d/t, g/k, ğ/h, v/f, z/s.
l m n r y ünsüzlerin tonsuz karşılıkları yoktur.

Türkçe kelimelerde tonlu ve tonsuz birbirlerinin karşılığı olan ünsüzlerden ancak aynı
türdenolanlar yan yana bulunabilir.
-dan/-den, -tan/-ten: okuldan ,sınıftan vb.
-da/-de, -ta/-te: evde, işte vb.
-cı/-ci, -cu/ -cü; -çı/-çi, -çu/-çü: evci, çiçekçi vb.

14
Ses Olayları
29

Dil sürekli olarak bir değişim içindedir. Ses olayları da bu değişme sürecinde
yaşananların genel adıdır.

Ünlü Türemesi
Ön türeme (protez): Kelime başında bir ünlünün ortaya çıkmasıdır. station>istasyon,
scala> iskele vb
limon> ilimon, lazım> ilazım, Rıza>Irıza, Recep> İrecep vb.
İç türeme: Yabancı kökenli kelimelerin başında veya sonunda çift ünsüz bulunuyorsa
ünsüzlerin arasında bir dar ünlü türer. akl> akıl, ömr> ömür, ilm> ilim vb.Kelime
sonunda söyleyişte, tren> tiren, spor> sipor, kral> kıral
Türkçe kelimelerde: bircik> biricik, azcık> azıcık, sapsağlam> sapasağlam vb.

Ses Olayları
30

Ünsüz Türemesi:

ılan>yılan, ırak>yırak, ılduz>yılduz, in>yin, inçü>yinçü urmak>vurmak vb.

NOT: Türkçede kök ve eklerin dışında tutulan bir de yardımcı sesler vardır. Yardımcı
sesler kök ve ekin birleşmesi esnasında ihtiyaca göre ünlü ya da ünsüz olabilirler.
Ünlü yardımcı sesler ı, i, u, ü; ünsüz yardımcı sesler de n, y’dir. Ünsüz yardımcı
sesler, kaynaştırma harfi olarak da bilinir. Bu olay genel olarak ses türemesi olarak
adlandırılır.
al-ı-r, el-i-m, otur-u-r, söz-ü-n; araba-y-a, el-i-n-den, bilgi-y-i vb.

15
Ses Düşmeleri
31

Ünlü Düşmesi

 Türkçede en önemli ve yaygın ünlü düşmesi olayı da üç heceli kelimelerde


orta hece düşmesidir (syncope). Dar ünlülerle sürekli (=sızıcı) ünsüzler bu
düşmeyi kolaylaştırır:
ilerilemek> ilerlemek, dirilik>dirlik, karışu>karşu>karşı, kokula->kokla-,
süpürüntü>süprüntü, yanıl-ış>yanlış vb.

 İlk hecesi açık, ikinci hecesi kapalı iki heceli kelimelere ünlüyle başlayan bir
ek geldiğinde vurgusuz orta hecenin dar ünlüsü düşer:
gönül/gönlümü, burun/burnu, karın/karnında, oğul/oğlum vb.

Ses Düşmeleri
32

Ünlü Düşmesi

 Fiile getirilen yapım (=çatı) eklerinin kelimeyi genişletmesiyle böyle bir


düşme ortaya çıkar:
ayır-ıl->ayrıl-, devir-il->devril-, savur-ul->savrul-, kıvır-ıl->kıvrıl-, kıvır-ım>kıvrım
vb.

 İç seste, çift ünsüzle biten yabancı kökenli kelimelerde türeyen ünsüzler,


kelimenin ünlüyle başlayan ek/yardımcı fiil alması durumunda düşer:
akıl-ı>aklı, ömür-ü>ömrü, seyir et->seyret- vb.

16
Ses Düşmeleri
33

Ünsüz Düşmesi

Türkçede, bazı sonu /k/ sesiyle biten kelimelere {+cXk}, {+cAk}, {+rAk} ekleri
gelirken kelime sonundaki sesin düştüğü görülür:
küçük-çük>küçücük, büyük-cek>büyücek, ufak-rak>ufarak vb.
Konuşma dilinde /ğ/ sesi çoklukla düşer:
dağ>[da:], bağlamak>[ba:lamak], doğru>[do:ru] vb.
Konuşma dilinde /r/, /y/,/h/ sesleri de düşme eğilimindedir:
geliyor>[geliyo], şöyle>[şö:le],
kahve>[ga:ve] vb.

Hece Düşmesi
34

Art arda gelen ve sesleri birbirine benzeyen hecelerden birinin düşmesidir.


pazar ertesi>pazartesi, başlayayım>[başlayım], söyleyeyim>[söyleyim] vb.

17
Ünlü Birleşmesi
35

İlki ünlüyle biten, ikincisi ünlüyle başlayan ve her zaman birlikte kullanılan kelimelerde, yan yana gelen ünlülerin
kaynaşarak tek ünlü durumuna gelmesidir.
sütlü aş>sütlaç, bulama aş>bulamaç, cuma ertesi>cumartesi, kahve altı>kahvaltı, ne için>niçin, ne asıl>nasıl vb.

Ünlü Daralması
36

Türkçede /y/ ünsüzü kendinden önce gelen geniş ünlüyü daraltma eğilimindedir.
başla-yor>başlıyor, özle-yor>özlüyor, de-y-en>diyen, ye-y-en>yiyen vb.

18
Ünsüz Tonlulaşması (Yumuşama)
37

Çok heceli ve bazı tek heceli kelimelerin sonundaki tonsuz (sert) ünsüzler,
kendilerinden sonra ünlüyle başlayan bir ek gelmesi durumunda
tonlulaşırlar(yumuşarlar).

dört-ü>dördü, ağaç>ağacı, kitap>kitabı, renk>rengi, at-ım>adım, yut-um>yudum,git-


ecek>gidecek vb.

38

Aykırılaşma :
Kelime içinde birbirinin aynı olan iki ünsüzden birinin başkalaşmasıdır:
aşçı>ahçı, attar>aktar, muşamma>muşamba vb.

Göçüşme (Yer Değiştirme/Metatez):


Bazı durumlarda kelime içindeki iki ünsüzün yerleri değişir. Genel olarak
söyleyişi kolaylaştırma yönündeki bu değişikliğe göçüşme denir. Genellikle
ağızlarda görülen bir ses olayıdır.
yaprak>yarpak, toprak>torpak, derviş>devriş, köprü>körpü, memleket>
melmeket, göstermek>görsetmek vb.

19
Hece
39

Hece, ses organlarının aynı doğrultudaki hareketiyle ve bir soluk hamlesiyle çıkarılan ses veya sesler topluluğudur. Türkçede her
hecede yalnızca bir ünlü bulunabilir. Türkçe bir hecede biri ünlü olmak üzere en fazla dört ses bulunabilir. Türkçede altı çeşit hece
vardır.

V: vokal/ünlü
C: consonant/ünsüz
Bir ünlüden oluşan heceler (V): a-rı, u-zak vb.
Bir ünlü bir ünsüzden oluşan heceler (VC): aş, ül-ke vb.
Bir ünlü iki ünsüzden oluşan heceler (VCC): ilk, üst vb.
Bir ünsüz bir ünlüden oluşan heceler (CV): gü-zel, bil-gi vb.
Bir ünsüz, bir ünlü, bir ünsüzden oluşan heceler (CVC): çe-şit-ler-den, dir-lik vb.
Bir ünsüz, bir ünlü, iki ünsüzden oluşan heceler (CVCC): yurt, dert, se-vinç vb.

Vurgu
40

Kelime içindeki hecelerden bazıları çeşitli sebeplerle vurgulanır. Türkçede tek heceli kelime vurgulu olur.

 Türkçede kelime vurgusu genellikle son hece üzerinde olur:


araba', bekledi', dereden' vb.

 Bununla birlikte kelime vurgusunu üzerine almayan ekler de vardır. Bunlara vurgusuz ekler diyoruz.
erkek’çe, bıçak’la, yatar’ken, beklenme’di, uzak’tır vb.
 Yer adlarında vurgu genellikle kelime başına doğru kayar:
Or’du, Fat’sa, An’kara, A’masya, Sa’karya, Göl’cük vb.

 Bazı yer adları geldikleri tür adından söylenişte vurgularıyla ayırt edilir:
Kar’tal/kartal’, Or’du/ordu’, Sir’keci/sirkeci’, Bah’çe/bahçe’ vb.

20
Vurgu
41

 Bazı yer adları geldikleri tür adından söylenişte vurgularıyla ayırt edilir:
Kar’tal/kartal’, Or’du/ordu’, Sir’keci/sirkeci’, Bah’çe/bahçe’ vb.

 Zarflarda ve edatlarda vurgu çoğu zaman ilk heceye doğru gerilemiştir:


ya’rın, ya’ni, hat’ta, an’cak, doğ’ruca, son’ra vb.

 Ünlemlerde ve çağrı bildiren kelimelerde vurgu ilk heceye doğru kaymıştır:


hay’da, hop’pa, a’ferin, gar’son vb.

42

Türk Dili I
Teşekkürler Türk Dilinin Bugünkü Durumu
Yrd. Doç.Dr. Mediha MANGIR
Ünite 7

21

You might also like