You are on page 1of 164

R GENEL M Ü

LA D
IF

AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
RE S TO R ASY O N KO N S ERV A S YO N A R K EO L O J S A NA T T A R H Y IL: 2021 S A Y I: 22 ISSN: 2146-3166
ÖNSÖZ

Ankara’da yayınlamakta olduğumuz ve 1939 yılından beridir yayın


hayatını sürdüren Vakıflar Dergisi’nden sonra Vakıflar Genel Müdürlüğü
çatısı altında en uzun süredir yayınlanmakta olan dergi oldu, Vakıf
Restorasyon Yıllığı. 12. Yılını kutlayan ve İstanbul’da yayınlanan bu
müstesna derginin uzun ömürlü olması, hem Genel Müdürlüğümüzün
kurumsallığının bir göstergesidir hem de eski eser yapılara ve restorasyona
ilgi duyan çevrenin destek ve ilgisi sayesindedir. Tüm bu değerlendirmeler
göz önüne alındığında misyonumuzun bilinci çerçevesinde desteğimizin
süreceği muhakkaktır. Nitekim tüm şehirlerimize ve kütüphanelerimize
gönderdiğimiz restorasyon dergisi dışında
yayınlarımızın dijital ortamda yayınlanması
sayesinde ulaşılabilirlilikleri de artmaktadır.
Gittikçe artan bir tempoyla çalışmaya devam
ederek, kapsamlı veya basit bakım-onarım ve
restorasyonlarını yaptığımız eski eserlerimizle
ilgili yürüttüğümüz çalışmaları mümkün oldukça
çeşitli yayınlarla kamuoyuyla paylaşmaya devam
ediyoruz. Ülkemizin taşınmaz kültür varlıklarına
sahip çıkma ve yaşatma yolundaki gayretimizi,
her açıdan sürdüreceğiz.
Ülkemizin her şehri, vakıf yoluyla vücuda
getirilmiş tüm yapıları Genel Müdürlüğümüzün
ilgisi ve çalışma alanıdır. Ülkemiz genelinde
yaptığımız restorasyonlara ait çalışmalardan
bazıları Vakıf Restorasyon Yıllığı’nda veya başka yerlerde yayınlanmakta.
Aynı zamanda sosyal medyadan da sona eren restorasyonlar ilân edilmekte.
Bu ve bağlı çalışmalarımızın siz değerli okurlarımızla paylaşılması ve
tamamlanan her çalışma bizler için onur verici olmaktadır. Dergimizin
22. Sayısını zevkle okumanızı diler, son sayının hayırlı olmasını temenni
ederim.

Burhan Ersoy
Vakıflar Genel Müdürü
SUNUŞ

İnternetin, sosyal medyanın çok etkin olduğu bir dönemde yaşıyoruz.


Bilginin çok değerli olduğu günümüzde, dinamik bir çağın gerektirdiği
aksiyonları hayata geçirmek için hepimiz gayret etmeliyiz. Gelişim
gösterdikçe, yeni fikirler ve yeni yollar çıkacaktır karşımıza.
22. Sayısını yayınladığımız Vakıf Restorasyon Dergimizde hem
teknik açıdan hem de içerik itibariyle bazı yenilikler veya değişiklikler
yaptık. Başta kapak olmak üzere sayfa tasarımlarındaki farklılıklara kadar
uzanan değişimlerin, dergimizi tâkip eden siz değerli okurlarımızın da
takdirini kazanacağını düşünüyoruz. Ancak bu
düzenlemeleri yaparken, tıpkı Vakıflar Genel
Müdürlüğümüzün geleneksel yapısı gibi dergiyi
genel yapısından ve temel özelliklerinden
uzaklaştırmıyoruz.
Yeniden planlanan dergimizin bu sayısında
değerli araştırmacı-yazarlar tarafından hazırlanan
ve merakla okunacağına inandığımız çeşitli
makaleler bulunuyor. En güzel taraflarından biri
de içerik itibariyle çok yönlü bir yayın olmanın ve
farklı içeriğe sahip yazıların dergi dağarcığında
yer alması, farklı disiplinlerden insanlara
hitap etmemize sebep olmakta. 22. Sayımızda,
restorasyonu daha yeni tamamlanan Sarıyer
Hacı Kemalettin Camii restorasyon uygulama
makalesinden, Edirne Selimiye Camii’ndeki malzeme kullanımına;
biyografik bir makaleden Uzunköprü’deki kültür varlığı eserlerin anlatıldığı
bir monografiye ve Bizans döneminde Fenerbahçe semtinden röportaj
yazısına kadar zengin bir içerik bulunuyor. Bu bilgiler ışığında dergimizin
yeni sayısının hayırlı olmasını temenni eder, tüm yazarlara, derginin
hazırlanmasına katkısı olanlara teşekkür ederim.

Hayrullah Çelebi
Vakıflar İstanbul I. Bölge Müdürü
R GENEL M Ü
LA D
IF

AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
RESTORASYON K O NS E R V A S Y O N ARKEOLOJ SANAT TAR H

ISSN: 2146 – 3166

Vakıflar Genel Müdürlüğü İstanbul I. Bölge Müdürlüğü Yayınıdır.


Restorasyon-Konservasyon-Arkeoloji ve Sanat Tarihi Yıllığı
Yıl: 2021 Sayı: 22

Vakıflar İstanbul I. Bölge Müdürlüğü Adına Sahibi


Hayrullah ÇELEBİ
Vakıflar İstanbul I. Bölge Müdürü

Yazı İşleri Müdürü / Tashih


Murat SAV

İngilizce Tashih
Hatice MEMNUN

Yayın Kurulu
Prof. Dr. E. Füsun ALİOĞLU
Hayri Fehmi YILMAZ
Dr. Esin Demirel İŞLİ
Dr. Olcay AYDEMİR
Murat SAV
Ömer DABANLI
Acar AVUNDUK

Editör
7
H. Murat CEYLAN

Danışma Kurulu
Prof. Dr. Zeynep AHUNBAY / İ.T.Ü. Mimarlık Fak.
Prof. Dr. Şerife ATLIHAN / M.Ü. Tekstil Bölümü
Prof. Dr. Önder BİLGİ / İ.Ü. Emekli Öğr. Gör.
Prof. Dr. Oğuz CEYLAN / M.S.Ü. Mimarlık Fak.
Prof. Dr. Feridun ÇILI / İ.T.Ü. Mimarlık Fak.
Prof. Dr. Erol GÜRDAL / İ.T.Ü. Emekli Öğr. Gör.
Prof. Dr. Selçuk MÜLAYİM / M.Ü. Emekli Öğr. Gör.
Prof. Dr. Şevket DÖNMEZ / İ.Ü. Arkeoloji / Protohistorya Bölümü
Doç. Dr. Ahmet GÜLEÇ / İ.Ü. Emekli Öğr. Gör.
Doç. Dr. Seden Acun ÖZGÜNLER / İ.T.Ü. Mimarlık Fak.
Doç. Dr. Ferudun ÖZGÜMÜŞ / İ.Ü. Güzel Sanatlar Fak.
Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Vefa ÇOBANOĞLU / İ.Ü. Sanat Tarihi Bölümü
Dr. Öğr. Üyesi Fatih Köse / Namık Kemal Üniversitesi 40 49
Dr. Öğr. Üyesi Özkan ERTUĞRUL / Trakya Ü. Sanat Tarihi Böl.
Dr. Alpaslan Hamdi KUZUCUOĞLU / İstanbul Yeni Yüzyıl Ün.

Kapak ve Sayfa Tasarım


Aydın TİBET

Basım
OKSİJEN BASIM Yüzüncü Yıl Mah.
Matbaacılar Sitesi 2. Cad. No:202/A Bağcılar / İST.
Tel: (0212) 325 71 25 Fax: (0212) 325 61 99
www.oksijenbasim.com.tr

İletişim
Vakıflar İstanbul I. Bölge Müdürlüğü

131
Sanat Eserleri ve Yapı İşleri Şube Müdürlüğü
İnönü Cad. No. 2 Kat 5 Taksim / İSTANBUL
Tlf: (0212) 251 88 10 / 7201-7203
www.vgm.gov.tr | http://istanbulavrupa.vgm.gov.tr

Vakıf Restorasyon Yıllığı hakemli bir dergidir.


Makalelerdeki yazılardan yazarları sorumludur.
Kaynak belirtilmek koşulu ile alıntı yapılabilir.
6 ayda bir yayınlanır, Yayın dili Türkçe’dir. Düzeltme: Dergimizin 21. sayısının 40. sayfasında yayınlanan,
“Trabzon’daki Öteki Roma İmparatorluğu Sanatı Panagia
Para ile satılmaz. Chrysokephalos Kilisesi (Ortahisar Camii) Restorasyon Çalışması”
1000 Adet basılmıştır. adlı makale, sayfa başlarında yanlışlıkla “İstanbul Anadolu
Yakasında Günümüze Ulaşmayan Vakıf Eseri Kültür Varlıkları-3 “
Kapak görseli: İstanbul Teşvikiye Camii'nden kalem işi detayı bölüm adıyla geçmiştir; Şekil 26 ise “Battal Gazi Ulu Camii” olacaktır.
İÇİNDEKİLER
C O N T E N T S


7 Edirne Selimiye Camii Üzerinden
Bir Yapı Malzemeleri Okuması
Interpretation of Building Materials on the Selimiye Mosque In Edirne
ACAR AVUNDUK



35 Bizans Devrinde Fenerbahçe-Hiereia
Fenerbahçe-Hiereis in Byzantine Era
ENIS KARAKAYA

49 İstanbul Hacı Kemalettin Camii ve Dükkânlarının

35
2019-2021 Yılı Restorasyonu
Restoration of the Haci Kemalettin Mosque and its Shops in 2019-2021
DERYA YILDIZ KAYA

73

Uzunköprü ve Çevre Araştırmaları
Uzunköprü And Environmental Researches
DR. ÖZKAN ERTUĞRUL

117

Enez Fatih Camii Restorasyon ve
Rekonstrüksiyonunda Koruma Yaklaşımları
Conservation Approaches on Restoration and
Reconstruction of the Fatih Mosque In Enez

117
ALI HÜRATA / NICOLA BERLUCCHI / OLCAY AYDEMİR / MURAT SAV /
FIKRET KURAN / MURADIYE ŞİMŞEK

131

İsmail Fazıl Ayanoğlu Hayatı ve Eserleri
Life of İsmail Fazıl Ayanoğlu and His Works
NECDET İŞLİ

139 Can Binan İle Kültür Varlığı ve Restorasyon Üzerine


Interview with Can Binan on Cultural Assets and Restoration
RÖPORTAJ / MURAT SAV

147 Kültür Mirası Üzerindeki Deprem Riskinin


139

Değerlendirilmesi ve Azaltılması: İtalyan Kılavuzlarındaki
İlkeler ve Yöntemler
Assessment and Reducing of Eartquake Risk on Cultural Heritage:
Principles and Methods of Italian Guidebooks
MURADIYE ŞİMŞEK

153 Restorasyonu Tamamlanan Eserler


EDİRNE SELİMİYE CAMİİ ÜZERİNDEN BİR YAPI MALZEMELERİ OKUMASI
6
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

F E N E R BA H Ç E - H I E R E I S I N BY Z A N T I N E E R A
EDİRNE SELİMİYE CAMİİ ÜZERİNDEN
BİR YAPI MALZEMELERİ OKUMASI1

INTERPRETATION OF BUILDING MATERIALS


ON THE SELİMİYE MOSQUE IN EDİRNE

ACAR AVUNDUK
Restorasyon Uzm. Y. Mimar

Mimar Koca Sinan'ın "başyapıtım” dediği Edirne The Selimiye Mosque in Edirne of which Archi-
Selimiye Camii, konuyla ilgili-ilgisiz toplumun tüm tect Sinan mentioned as ‘my masterpiece’ is one of
kesimlerince büyük ilgi görmüş, hakkında sayısız the glorious monumental buildings of Ottoman Era.
araştırma, yayın, makale ve kitap yazılmış, Klasik There are several researches, publications, essays
Osmanlı döneminin görkemli bir anıtsal yapısıdır. and books on the building and it took attraction of a
Başlıktan da anlaşılacağı üzere bu yazıda ya- wide range of the society throughout the time.
pının ayrıntılı tarihinden, yapılış sürecinden, mi- The eaasy is about the type and ingredient of
marlık ve sanat tarihi açısından öneminden ziyade materials, the source of materials and a general
yapıda kullanılan malzemelerin cins ve içeriğin- interpretation of the materials in terms of building
den, hangi kaynaklardan temin edildiğinden bah- physics, building chemistry and building mechanic
sedilecek ve kullanılan malzemelerin yapı fiziği, rather than the importance of the mosque in terms
yapı kimyası ve yapı mekaniği açısından genel bir of architecture and art history, construction pro-
değerlendirilmesi yapılacaktır. cess and historical background.
Anahtar Kelimeler: Edirne Selimiye Camii, yapı Keywords: Edirne Selimiye Mosque, building me-
mekaniği, fiziği ve kimyası, yapı malzemeleri. chanic, physics and chemistry, building materials.

1 Bu çalışma Selimiye Camii restitüsyon araştırmaları sırasında (yaklaşık 1 yıl süren) ortaya çıkan veri ve belgelerin ışığında yapılan sınırlı bir
çalışmadır. Kuşkusuz yapılacak daha uzun süreli ve kapsamlı bir araştırma ile Edirne Selimiye Camii İnşaat Defteri’nin tıpkı Süleymaniye
İnşaat Defleri gibi (Yay. Ömer Lütfü Barkan veya Sultanahmet İnşaat Defterleri, Yay. Prof. Dr. Zeynep Ahunbay) bulunup yayınlanması halinde
daha kapsamlı ve aydınlatıcı bilgilere ulaşılabilecektir. İnşaat aşamalarına ait bazı fermanlar ile kısmi inşaat bilgilerini içeren bir bölüm notlara
ulaşılmıştır.

ACAR AVUNDUK 7
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
GİRİŞ Başlıktan da anlaşılacağı üzere, bu yazıda ya-
Mimar Koca Sinan’ın “başyapıtım” dediği Edir- 2 pının ayrıntılı tarihinden, yapılış sürecinden, mi-
ne Selimiye Camii, konuyla ilgili-ilgisiz toplumun marlık ve sanat tarihi açısından öneminden ziyade
tüm kesimlerince büyük ilgi görmüş, hakkında yapıda kullanılan malzemelerin cins ve içeriğin-
sayısız araştırma, yayın, makale ve kitap yazılmış den, hangi kaynaklardan temin edildiğinden bah-
Klasik Osmanlı Döneminin görkemli bir anıtsal ya- sedilecek ve kullanılan malzemelerin yapı fiziği,
pısıdır (Şekil 1-3). yapı kimyası ve yapı mekaniği açısından genel bir
değerlendirilmesi yapılacaktır.

Şekil 1 Selimiye Camii’nin güneybatı cepheden görünüşü.

2 “Kalfalığımı İst. Şehzadebaşı Camii’nde,ustalığımı Süleymaniye Camii’nde yaptım. Fakat bütün gücümü Sultan Selim (II. Selim) Camii’nde sarf
edip, uzmanlığımı gösterdim ve anlattım.” (Evliya Çelebi Seyahatnamesi, III. Cilt, s.443).

EDİRNE SELİMİYE CAMİİ ÜZERİNDEN BİR YAPI MALZEMELERİ OKUMASI


8
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

F E N E R BA H Ç E - H I E R E I S I N BY Z A N T I N E E R A
Şekil 2 Selimiye Camii’nin kuzeybatı yönünden havadan görünüşü.

Şekil 3.1 Selimiye Camii’nin güneydoğu cephesi. Şekil 3.2 Selimiye Camii’nin güneydoğu cephesi, detay.

GENEL BİLGİLER olarak temellerde, duvar örgü ve kaplamalarında,


Koca Sinan’ın eserlerini genel olarak inceledi- taşıyıcı duvar ve kemerlerde, nispeten daha yumu-
ğimizde uzun ömürlü ve kalıcı olmasını istediği şak ince taneli olanları ise döşeme kaplamalarında
anıtsal yapılarda doğal taşları (özellikle de küfeki ve dekoratif unsurlarda kullanılmıştır. Külliyelerin
taşını), pişmiş toprak tuğlayı, bağlayıcı olarak da diğer önemsiz, ikinci plan yapılarında ise (kesme
bunlardan üretilen kireç ve horasan harcını se- taş+tuğla veya moloz taş+tuğla= almaşık duvar)
verek ve önemseyerek kullandığını görmekteyiz. olarak kullanıldığı görülmektedir.
Özellikle külliyelerin en önemli ana yapılarında (ki Sinan’ın malzeme seçimindeki bu genel tutumu
bu genellikle cami olmakta) küfeki taşı kesme taş Selimiye Camii ve Külliyesi’nde de benzer şekilde

ACAR AVUNDUK 9
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
Şekil 4.1 Akçegeçmez duvar örgüsü. Şekil 4.2 Akçegeçmez duvar örgüsü, detay.

Şekil 5 Edirne Selimiye Camii genel görünüş. Şekil 6 Edirne Selimiye Camii ve Medresesi.

izlenebilmektedir. Külliyenin merkezinde yer alan malzemeleri tamamlar durumdadır. Şimdi bu mal-
ana yapı(cami), çok özenli bir işçilikle küfeki ta- zemelerin Selimiye Camii’nde nerede, nasıl kulla-
şından ‘’akçe geçmez’’3 tarzında kesme taş olarak nıldıklarını ve ne gibi özellikleri olduğunu ayrıntılı
yapılmış, diğer ikincil yapılar Darülkurra ve Darül- biçimde görelim.
hadis medreseleri, Arasta, Sıbyan Mektebi ve Meş-
rutalar (taş+tuğla karışık=almaşık) olarak inşâ edil-
mişlerdir (Şekil 4-6). EDİRNE SELİMİYE CAMİİ’NDE
Cami içerisinde ve dışında kullanılan malzeme- KULLANILAN DOĞAL TAŞLAR
lerde ağırlıklı olarak yine doğal taşlardan (mermer,
Küfeki Taşı
granit, porfir, Hereke pudingi, Enez tüfü, serpantin
breşi gibi...) sert, direnci yüksek ve aşınmaya daya- Edirne Selimiye Camii’nde en yoğun biçim-
nıklı olanlarını taşıyıcı strüktürde, nispeten daha de kullanılan taşın küfeki olduğunu belirtmiştik.
yumuşak, dayanıklılığı az malzemenin ise dekora- Lümaşelli kalker ya da halk arasında bilinen adı
tif amaçlarla yapıyı bezemede kullanıldığı görül- ile Maktralı Kireçtaşı, Fransızca’da ‘’calcaire’’, ingi-
mektedir. Edirne Selimiye Camii’nde doğal taşların lizce karşılığı ‘’limestone’’ olan küfeki taşı; jeolojik
dışında çekme gerilmelerine karşı demir malze- dönem itibarı ile üst Miosen (Sarmasian) döne-
meyi, dekorasyonda ahşabı, alçıyı, bakırı, muhte- minde oluşmuş tortul taşlar grubunda yer alır. İs-
lif kökboyaları ve gomalak cilayı, dökme cam ile tanbul’daki tarihi eserlerin çoğunda Bakırköy, Saz-
pişmiş toprak malzemeyi ve çatı üst örtüsü olarak lıbosna, Sefaköy, Halkalı, Kocasinan, Hadımköy,
kurşunu ana malzeme girdileri olarak görmekteyiz. Küçükçekmece’de bulunan ocakların, Edirne ve
Yine dekorasyon amaçlı alaşımlar bronz bilezikler, civarındaki yapılar için ise Süloğlu, Pınarhisar, Lü-
pirinç rozetler ve kilitler, metal kapı halkaları bu leburgaz ve bir ölçüde günümüzde Bulgaristan’da

3 “Akçe geçmez” bir Osmanlı taş örme yöntemine verilen isimdir.”Sıfır derz” anlamında da düşünülebilir.

EDİRNE SELİMİYE CAMİİ ÜZERİNDEN BİR YAPI MALZEMELERİ OKUMASI


10
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

F E N E R BA H Ç E - H I E R E I S I N BY Z A N T I N E E R A
Şekil 7.1 Fil paye ve iri taneli küfeki malzeme Şekil 7.2 Fil paye ve iri taneli küfeki malzeme detayı

Şekil 8.1 Revak korkulukları ve ince taneli küfeki malzeme Şekil 8.2 Revak korkulukları ve ince taneli küfeki malzemeden
detay

kalan farklı ocakların taşlarının kullanıldığı kay- Küfeki taşının laboratuvar araştırmalarında,
naklarda tespit edilmektedir.4 Sinan’ın özellikle taşıyıcı strüktürde kullandığı iri
Edirne Selimiye Camii’nde kullanılan küfeki kavkılı, sert cinsinde fiziksel özellikler olarak özgül
taşlarının özellikleri ve buna göre yapıda kullanım ağırlığın 2.150- 2.220 t/m3 olduğu görülmüştür. Bi-
yerleri; rim ağırlığın düşük olması, orta yoğunlukta kireç-
taşı olması ve su emme yüzdesinin düşük olması
a. İri taneli, kavkı içeriği yüksek, kavkı bo-
(su emme yüzdesi %7,5) ile donma ve çözülmede
yutları büyük, iri ve düzensiz boşluklu
ağırlık kaybının minimum (%1’in altında) olması
olanlar strüktürde taşıyıcı olarak ve dış
saptanan olumlu değerler olarak görülmektedir.
duvarların kaplamalarında,(kemerlerde, fil
Yine küfeki taşı ocaktan çıktığında 2.200 ton/
ayaklarında, temel taşlarında vs. gibi), (Şe-
m3 iken, bilahare, ‘’karbonatlaşma olayı’’ sonucu
kil 7.1-7.2)
%9’luk artışla ~2.400 t/m3’e ulaşmaktadır. Bu da
b. İnce taneli, kavkı içeriği düşük, kavkı bo- normal dayanımlı beton S30-50 ile aynı değerdir.
yutları küçük, killi veya kumlu yapıdakiler Küfeki taşının kimyasal özellikleri incelendiğin-
ise dekoratif amaçlı kaplama, yer döşeme- de ise ağırlıklı olarak %95-98 oranında CaCO3 (kalsi-
si veya yapının taşıyıcı olmayan bölümle- yum karbonat) ve çok az miktarlarda magnezyum,
rinde kullanılmıştır (Avlu yer döşemeleri, silisyum ve demir oksit içerdiği görülür.
cami yer döşemeleri, revaklar yer döşeme- Küfeki taşının içeriğinde ağırlıklı olarak
leri, korkuluklar vs. gibi), (Şekil 8.1-8.2) Matrix’te CaCO3, liflerde ise zengin CaCO3 içeren

4 Edirne Selimiye Camii’nde kullanılan küfeki taşlarının yakın bölgelerden ve özellikle Süloğlu,Lalapaşa,Lüleburgaz ve kısmen de bugün
Bulgaristan’da kalan taş ocaklarından getirildiği düşünülmektedir.Yapılan laboratuar araştırmalarında (Bkz. Şubat 2015 tarihli İ.B.B. Kudeb
raporu, s.18) 2 ve 19 nolu örnek küfeki taşları “Süloğlu küfeki taşı” olduğu saptanmıştır. Ancak Selimiye Camii ve Külliyesi gibi büyük bir yapı
şantiyesine daha uzak bölgelerden örneğin Lalapaşa, Lüleburgaz, Pınarhisar ve kısmen Bulgaristan’daki taş ocaklarından seçme küfeki taşı
getirildiği ve yapımda kullanıldığı kuvvete muhtemeldir.

ACAR AVUNDUK 11
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
lifli kompozit beton felsefesini)5 teorik olarak olma-
sa da, uygulama pratiği açısından ve sezgisel ola-
rak bildiğini göstermektedir. Aradan geçen 450 yıl-
lık sürede küfeki taşının yüzey aşınması da dikkate
alınırsa (ki bu Edirne Selimiye Camii’nde cephe
kaplama taşlarında yüzey kaybı (yüzey erozyonu
min. 0,50- max. 1,00 cm arasındadır) bu malzeme-
nin seçilmesinin ne kadar isabetli olduğunu gös-
termektedir (Bir diğer örnek Şehzadebaşı Camii)6
(Şekil 9).
Sinan’ın eserlerinde çoğunlukla kullandığı kü-
feki taşı, başta ocaktan çıkışta hafif, yumuşak ve
Şekil 9 İstanbul Şehzadebaşı Camii.
kolay işlenebilir, kolay taşınabilir (lojistik avantaj),
ancak yapı mahallinde kullanıldıktan sonra za-
kavkılar yer alır. Her iki malzemenin CaCO3 esaslı manla sertleşerek (karbonatlaşma), yüksek kavkı
olması sonucu ara yüzde mükemmel bir aderans içeriği, kavkıların üç boyutlu ve düzensiz yönelimi
oluşur ve bu da taşın mekanik dayanımının za- ile de (adeta lifli kompozit malzeme gibi çalışarak)
manla artmasına yol açar. Taşın zamanla dayanı- bozunma-ayrışma düzeyinin de çok düşük olması
mının artması içindeki CaCO3’ın havada ve suda gibi olumlu birçok özelliği bünyesinde barındırarak,
bulunan CO2 (Karbondioksit) ile yoğun tepkimeye uzun yıllar yaşaması istenen anıt eserler için seçil-
girerek kalsiyum karbonat Ca(H2O3)2 karbonatlaş- miş en isabetli ve doğru yapı malzemesi olmakta-
ma oluşumu ile açıklanabilir. dır (Bu konuda daha ayrıntılı teknik bilgi için bkz.
Özellikle taşıyıcı strüktürde kullanılan birinci İlgili Araştırma Raporu).7
grup iri taneli, çok kavkılı küfeki taşının kavkıları-
nın da rastgele yönelimli olması, boy ve çap oran- Mermerler
larının büyük olması (tipik lifli kompozit yapı gibi) Edirne Selimiye Camii’nde en fazla kullanılan
aranan ve istenen bir özelliktir. Sinan’ın özellikle bu ikinci doğal taş malzeme mermerdir. Mermerler,
tür küfeki taşını bundan 450 yıl önce yapılarında metamorfik (başkalaşmış) kayaçlar grubuna giren
kullanırken (günümüzdeki lifli kompozit yapı veya sıcaklık, basınç, gerilme ve kimyasal aktivitesi olan

Şekil 10.1 Edirne Selimiye Camii şadırvan avlusu. Şekil 10.2 Edirne Selimiye Camii mermer şadırvanı.

5 “Lifli kompozit yapı veya lifli kompozit beton” Betonun aşınmaya karşı direncini çoğaltmak, özel koşullara dayanıklılığını artırmak ve nihayet
ömrünü uzatabilmek için malzemenin içerisine çeşitli katkı maddelerinin (ki bunlar paslanmaz çelik çubuklar, polipropilen lifler vs.olabilir)
katılması ile sağlanan özel karışımlı betona verilen isimdir (Doğan Hasol, Ansiklopedik Mim. Sözlüğü, s. 245).
6 Şehzadebaşı Camii’nde (1543-15488) yapılışından 450 yıl sonra yapılan tespitlerde, cephelerde kullanılan küfeki taşında yüzey bozunma ve
ayrışma miktarı min.7,5 mm ile max. 15 mm derinliğinde tespit edilmiştir. Ayrıntılı inceleme için bkz. Mimar Sinan’ın taşıyıcı olarak kullandığı
küfeki taşının Mühendislik Gizemi” araştırma projesi Direktör Dr. Ergin Arıoğlu, proje yürütücüsü Dr. Nihal Arıoğlu, Dr. Canan Girgin Haziran
1999, İ.T.Ü. Maden Fakültesi UYGAR Merkezi, Rapor No:92 s.37.
7 Mimar Sinan’ın taşıyıcı olarak kullandığı küfeki taşının Mühendislik Gizemi/Haziran 1999, Araştırma Projesi Direktörü: Dr. Ergin Arıoğlu,
Araştırma Projesi Yürütücü: Dr. Nihal Arıoğlu ve Dr. Canan Girgin Ayrıca: İ.T.Ü. Maden Fakültesi Yer Bilimleri Yeraltı Kaynakları Uy-Gar Merkezi
Rapor No:92,Halkalı-Sazlı Bosna Kireçtaşının(AR 53530 Fiziksel-Mekanik Özellikleri Deney Raporu İ.T.Ü. Maden Fakültesi,Jeoloji Mühendislik
Bölümü.

EDİRNE SELİMİYE CAMİİ ÜZERİNDEN BİR YAPI MALZEMELERİ OKUMASI


12
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

F E N E R BA H Ç E - H I E R E I S I N BY Z A N T I N E E R A
eriyiklerin etkisi ile değişip başkalaşarak meydana
gelen bir doğal taş türüdür (Keten 1977). İçlerinde
silis, silikat, feldispat, demiroksit, mika ve organik
maddeler de bulunur ve bu maddeler mermerin
renk ve dokusunu oluştururlar. Mermerler, içerikle-
rinin homojen bir yapıda olması, işlenebilir sertlik-
te olması, bünyesinde fazlaca boşluk bulunmaması
ve iyi cila kabul etmesi gibi özellikleri nedeni ile
taşıyıcı sütun, kemer, söve, vaaz kürsüsü, mihrap,
minber ve kaplama taşı olarak tarih boyunca yapı-
larda aranan ve tercih edilen doğal taşlardan ol-
muştur.
Şekil 11 Edirne Selimiye Camii kadınlar mahfili mermer
Selimiye Camii özelinde ise beyaz mermerler
sütunları ve mermer korkulukları.
şadırvan avlusu giriş kapısında (taç kapı), yan ka-
pılarda kemer ayna lento taşlarında, şadırvan av-
lusunda, şadırvanda ve yer döşemesinde, iç ve dış
pencere söve ve lentolarında, 4 adet vaaz kürsü-
sünde, minber ve mihrapta, müezzin mahfili taşı-
yıcı sütunçelerinde, cami iç ve dış sekilerinde, pen-
cere şebekelerinde, avlu merdiven basamaklarında
ve kısmen çatı alemlerinde kullanılmıştır (Şekil
10-12).
Kullanılan bu beyazımsı mermerlerin getirildiği
yerler başta Marmara Adası (Marmor Proconessus),
Yunanistan Kavala, Aydıncık ve İnecik olarak bir
kısım fermanlarda belirtilmektedir8 (Şekil 47).

Şekil 12.1 Edirne Selimiye Camii kâgir vaaz kürsüsü ve mermer Hereke Pudingi-Serpantin Breşi
korkuluk.
İrili ufaklı çakılların ve küçük taş blokların do-
ğal bir bağlayıcı malzeme ile (çimento gibi) birleş-
mesinden meydana gelen kayaçlara konglome-
ra denir ve bu taşlar da mermerler grubuna girer.
Konglomerayı meydana getiren agreganın (tane-
lerin) şekli değişken olabilir. Bunlardan, çakılların
kenarları yuvarlak olanına ‘’Puding’’, çakılları köşeli
olanlarına ise ‘’Breş’’ denilmektedir. Ülkemizde an-
tik çağlardan beri anıt eserlerin birçoğunda (Roma,
Bizans, Selçuklu ve Osmanlı Dönemlerinde...) özel-
likle taşıyıcı sütunlarda, kemer taşlarında, pence-
re söve ve ayna taşlarında, yer döşemelerinde ve
bezemelerde her iki cins taşın da kullanıldığı bi-
linmektedir. Bunların en tanınmışları, ‘’Hereke Pu-
Şekil 12.2 Edirne Selimiye Camii kâgir vaaz kürsüsü ve mermer dingleri’’ ile ‘’Bilecik tektonik Breşleri’’dir. Hereke
korkuluktan detay.
Pudingleri ufak çakıllı, pembe-kırmızımtrak bağla-
yıcılı olup, Osmanlı mimarisinde de en çok sevilen
ve kullanılan tür olmuştur.

8 Osmanlı Arşivinde bulunan ve aşağıda arşiv dosya no’ları belirtilen çeşitli fermanlar bu konuda bizi bilgilendirmektedir. Cami içinde ve dışında
kullanılan beyaz mermer sütunların temini için Kavala kadısına (günümüzde Yunanistan) gönderilen ferman, B.O.A. Md.7, No:2145 S.785
tarih:03 Ra. 976 (Hicri); yine 1568 Aydıncık (Kyzikos) kasısına yazılan ferman, Sultan izni olmadan Selimiye Camii dışında bir inşaata mermer
kesilmesini yasaklar. B.O.A. Md.7, No: 2170, S.794, tarih: 06 Ra 976 (Hicri); 1570’de yine aynı kadıdan Aydıncık’taki ocaktan cami için ne
kadar mermer çıkarıldığına dair rapor istendi. B.O.A. Md.14, No:175, S.125, tarih:15 S 978; Sinan, Aydıncık’tan gönderilen mermerlerin
Ereğli Limanı’na geldiği konusunda bilgilendirildi. B.O.A. Md.16, No: 341, S.179, tarih 979; 1571’de Marmara Adası (Proconessus) kadısına
emir, 850 mermer pencere sövesinin Marmara adasında hazırlanması ve gemi ile Edirne Selimiye Camii’ne götürülmek üzere gemi temini için,
B.O.A. Md.10, No:180, S.113, tarih 979 (Hicri).

ACAR AVUNDUK 13
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
Şekil 13.1 Edirne Selimiye Camii şadırvan avlusu yan giriş Şekil 13.2 Edirne Selimiye Camii şadırvan avlusu yan giriş
kapısı. kapısından detay.

Şekil 14 Edirne Selimiye Camii yan girişindeki serpantin breşi Şekil 15 Harim-hünkâr mahfili altındaki serpantin breşi
sütunlar. sütunlar.

kapıları kemerlerinde ve aynasında, cümle kapısı


üstü madalyonlardaki bordürlerde, kitâbe bordür-
lerinde, cami yan girişleri kemer ve bordürlerinde,
hünkar mahfili, kadınlar mahfili taşıyıcı kemer-
lerinde kullanılmıştır. Malzeme, İzmit Hereke taş
ocaklarından getirilmiştir9 (Şekil 13.1-13.2).
Yeşil renkli serpantin breşi (verde antico) ise
yine camide, cami ana mekân yan girişleri sütun-
larında (ikişer adet), hünkâr mahfili katı taşıyıcı
sütunlarında (altta 3, üst katta 2), şadırvan avlusu
giriş sütunlarında (2 adet) ve cami giriş kapısı önü
(cümle kapısı) yer döşemesinde geometrik bezeme
olarak kullanılmıştır (Şekil 14-16).
Harita Edirne Selimiye Külliyesi’nde kullanılan taş ve maden
Edirne Selimiye Camii’nde kullanılan serpan-
malzemelerin ocak yerlerini gösteren harita.
tin breşi taşlarının Yunanistan’ın Teselya bölgesi
Edirne Selimiye Camii özelinde ise Hereke Pu- ve/veya Çanakkale-Lapseki veya Bilecik bölgesi
dingi (Breccia di Hereke) şadırvan avlusu yan giriş taş ocaklarından çıkartılıp getirildiği söylenebilir.10

9 Ülkemizdeki en verimli Puding ocakları günümüzdeki adı ile Kocaeli-Hereke’de bulunmaktaydı. Hereke ilçesinin yer aldığı bölgede tarih
boyunca işletilen ve tüm İstanbul tarihi anıtlarında bolca kullanılan pembe+çakıllı taşın Hereke’den getirilmiş olduğu içinde Hereke Pudingleri
adı ile adlandırıldığı bilinmektedir.Edirne Selimiye’deki bu pembe renkli pudingler Hereke bölgesinden getirilmiştir. (Bkz. Türkiye’deki Taş
Ocakları Haritası).
10 Serpantin Breşi ismi verilen yeşil-siyah yılan derisi şeklindeki taşlar, ülkemizde Çanakkale-Lapseki ve Bilecik bölgelerindeki taş ocaklarından
çıkarılmaktadır. Edirne Selimiye’de sütunlarda kullanılan taşların bu bölgelerden getirildiği düşünülmektedir (Bkz. Ocak yerleri, Sayar/
Erguvanlı, Türkiye Mermerleri ve İnşaat Taşları, 1955).

EDİRNE SELİMİYE CAMİİ ÜZERİNDEN BİR YAPI MALZEMELERİ OKUMASI


14
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

F E N E R BA H Ç E - H I E R E I S I N BY Z A N T I N E E R A
Şekil 16.1 Hünkâr mahfilindeki serpantin breşi sütunlar. Şekil 16.2 Hünkâr mahfilindeki serpantin breşi sütunlar.

Şekil 17 Şadırvan avlusu güneybatı cephesindeki Enez tüfü Şekil 18 Güneybatı cephesindeki Enez tüfü örnekleri.
örnekleri.

Camide az sayıda serpantin breşi malzemenin kul-


lanılmış olması bu malzemenin zor bulunduğunun
ve sınırlı yerlerde kullanılabildiğini göstermektedir
(Bkz. Harita no:1).

Enez Tüfü
Volkanların püskürmesi sırasında ortaya çıkan
ince taneli volkan küllerinin karalarda, göl ve de-
nizlerde birikmesi sonucu volkanik tüfler oluşur. Bu
volkanik tüflerden oluşan Enez tüfü, çok sert olma-
yan, işlenmesi kolay ve kırmızıya yakın bir rengi
olduğu için Selimiye Camii’nde daha çok dekoratif
amaçlarla cephede ve kemerlerde ikili renk sağ-
layabilmek adına kullanılmıştır. Enez tüfü, yapıda
şadırvan avlusunun tüm pencere söveleri ile pen-
cere üstü aynalarında bordür olarak, cami mahfil
katının tüm pencerelerinde söve ve lento olarak,
Şekil 19 Minare bileziklerinde Enez tüfü süslemeleri.
pencere üstlerinde aynada bordür olarak, merdi-
ven kulelerinde ve minare kaidelerinde dekoratif
bordür olarak, 3 ve 4 numaralı minarelerde 1. ve 2. Yine cami içindeki tüm kademe kemerlerinde bir
minare şerefe bileziklerinin altında yine dekoratif sıra Enez tüfü, bir sıra küfeki taşı kullanılmıştır.
süs olarak, tüm dış cephe ve şadırvan avlusundaki Enez tüfünün küfeki taşından ve mermerden
revak kemerlerinde küfeki taşı ile birlikte şaşırtma- sonra yapıda bu denli çok kullanılmasının nede-
lı/birer atlayarak kemer taşı olarak kullanılmıştır. ni muhtemelen bu taşın Edirne’ye çok yakın Enez

ACAR AVUNDUK 15
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
(eski adı Aenos) ilçesinden getirilmiş olmasına
bağlanabilir11 (Şekil 17-19).

Traverten
Travertenler, kalsiyum bikarbonatlı Ca(HCO3)2
suların bıraktıkları çökellerdir ve çok delikli, hafif
olanlarına kalker tüfü, az boşluklu sert ve yoğun
olanlarına ise traverten denilmektedir. Traverten-
lerin çoğu delikli olmalarına rağmen aşınma ve
erozyona oldukça dayanıklı ve sert bir malzeme-
dir. Doku ve renk açısından küfeki taşına benzer-
liği nedeni ile günümüz restorasyonlarında özel-
likle döşeme taşı, minare şerefe korkulukları vs.
gibi yapısal elemanlarda kullanılmaktadır. Konu-
muz Selimiye Camii’nde ise 1980 onarımlarında
Şekil 21.1 Şadırvan avlusu.
minare şerefe korkulukları küfeki iken traverten
malzemeye dönüştürülmüştür. Camide, şerefeler- Şekil 21.2 Gri granit sütun.

de kullanılan sınırlı traverten malzemenin Denizli


(Akköy) civarından temin edildiği düşünülebilir12 oluşur. Atmosferik koşullara çok dayanıklı, çok sert
(Şekil 20). ve şekil verme (işlenme) özellikleri sınırlıdır. Aşın-
maya, basınca ve ayrışmaya karşı dirençli olmaları
Granit nedeni ile asırlardır (antik dönemden bu yana) en
En eski magmatik (derinlik) kayaçlarından önemli anıt eserlerde kullanılmaktadır. Su emme
olan bu taşlar taneli bir dokuya sahip olup, kuvars, özelliği çok azdır (%0,2). Minerallerin arasındaki
feldispat ve mika (siyah-beyaz) minerallerinden mikroskobik boşluklar %0,1-0,5 kadar olup, özgül
ağırlıkları 2,720 gr/cm3’tür (Erguvanlı 1967). Basınç
dirençleri de 1000-1500 kg/cm2 olup, bu özellik yapı
strüktürlerinde taşıyıcı sütun olarak rahatlıkla kul-
lanılmasını sağlar. Granitin rengi içindeki feldis-
patlara göre beyaz, gri, mavimsi, açık kırmızı, koyu
kırmızı olabilir (Şekil 21).
Edirne Selimiye Camii’nde taşıyıcı sütunlar-
da iki tür granit kullanılmıştır. Bunlardan kırmızı
granit, şadırvan avlusunda revak köşelerinde birer
adet küçük, son cemaat revak köşelerinde ise bi-
rer adet büyük sütun olmak üzere toplam 4 adettir.
Gri renkli granit sütunlar ise son cemaat bölümün-
den cami cümle kapısına girişte sağda ve solda yer
alan ikişerden dört adet büyük sütunlardır. Kırmı-
zı renkli granit sütunların Çanakkale-Kestanbol
veya Burgaz Yaylacık bölgesinden getirildiği, gri
granit büyük sütunların ise Marmara Denizi’nde-
ki Kapıdağ Yarımadası, Ocaklar Köyü veya Tavşan
Adası’ndan temin edildiği bilinmektedir. Ancak
yine konuya ilişkin bir başka kaynak, şadırvan
avlusunda kullanılan büyük granit sütunları bü-
Şekil 20 Traverten korkuluk. yük olasılıkla Mısır’dan (İskenderiye’den devşirme

11 Ferecik kadısına 1568’de İnoz’da (bugünkü adı ile Enez) bulunan sütunların ve yine o bölgedeki “renkli taş ocağından rengamiz taş madeni”
belirtilen boyutlara uygun taşların gönderilmesi emredildi. Bu taşların Enez tüfü denilen kırmızı taşlar olduğu anlaşılmaktadır: B.O.A. Md.7,
No:2145, tarih 3 Ra 976 (Hicri).
12 Edirne civarında ve yakın çevresinde bilinen traverten ocağı yoktur. Bu bağlamda ülkemizde bulunan en dayanıklı traverten ocaklarının, renk
ve dolu uyumunda gözetildiğinde, Denizli (Akköy) civarından temin edildiği düşünülmektedir (Bkz. Türkiye’deki Taş Ocakları Haritası).

EDİRNE SELİMİYE CAMİİ ÜZERİNDEN BİR YAPI MALZEMELERİ OKUMASI


16
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

F E N E R BA H Ç E - H I E R E I S I N BY Z A N T I N E E R A
Şekil 22.1 ve 22.2 Kırmızı granit sütunlar. Şekil 23.1 Vize pembesi sütunlar.

malzeme olarak getirildiğini ve kullanılmadığını Porfir


göstermektedir13 (Şekil 22 ve 47). Porfir, çoğunlukla mora yakın kırmızı renkli bir
nevi granittir. Ayasofya, İstanbul Beyazıt Camii sü-
Vize Pembesi (Mermer) tunlarında, Çemberlitaş’ta ve birçok Roma, Bizans
Pembe renkli mermer grubundadır. Kadınlar
mahfili alt katında, giriş bölümünde sağda ve sol-
da ikişer adet küçük taşıyıcı sütun (toplam 4 adet)
ve hünkâr mahfili taşıyıcı kemerlerinde ise kemer
taşı olarak vize pembesi/kırmızı taş kullanılmıştır.
Bu taşların Kırklareli Vize İlçesi yakınlarındaki taş
ocaklarından getirildiği düşünülmektedir14 (Şekil
23).

Oniks (Alabaster)
İnce taneli masif jipslere albatr veya alabaster
denir (İnan/Tanyolu 1982). Genellikle beyaz, yeşil-
sarı, kırmızı ve yer yer bal rengidir. Çok iyi cila ka-
bul eden bir malzeme olduğu için kaplama ve de-
korasyonda süsleme taşı olarak kullanılır. Camide,
başta caminin ana mihrabında olmak üzere hünkâr
mahfili mihrapçesinde süsleme elemanı olarak
kullanılmıştır. Az miktarda kullanılan bu oniks
(Alabaster), Tokat bölgesinden çıkarılan albasterler
ile büyük benzerlik göstermekte olup, muhtemelen
bu bölgeden getirilmişlerdir15 (Şekil 24-25). Şekil 23.2 Vize pembesi sütun detayı.

13 Gri renkli granit sütunların Marmara, Kapıdağ Yarımadası Ocaklar Köyü ya da Tavşan Adası ocaklarından; kırmızı renkli granit sütunların
ise Çanakkale, Kestanbul veya Burgaz Yaylacık köylerinden getirildiği, Sanat Tarihi-Mozaik,Kasım 1997,Sayı 26, s. 42’de ifade edilmektedir.
Ancak bir başka kaynakta Ceneviz Elçisi Battisto Ferrraro’nun 15 Ekim 1569 tarihli raporunda, “Mısır-İskenderiye’den bazı büyük sütunların,
ki bunların granit ve porfir şadırvan avlusu sütunları olduğu kuvvetle muhtemeldir” birkaç kalyon ile Edirne Selimiye Camii’nde kullanılmak
üzere Rodosto Limanı’na (Rodoscuk Tekirdağ) gönderildiğini öğreniyoruz: Gülru Necipoğlu, Sinan Çağı, Dipnotlar, s.714, No:281. Bu bilgi
de gösteriyor ki, Edirne’deki İmparatorluk Camisi için ülkenin tüm bölgelerinden (uzak da olsa) Mısır’dan bile hazır malzeme (devşirme
malzeme) varsa, derhal onun teminine gidilmiş ve camii inşaatına gönderilmesi istenmiştir.
14 Kırmızı taş diye tanımlanan bu malzeme 1570’de Trakya’daki Kırkkilise’den (Kırklareli) çıkarıldı ve camide kullanıldı. B.A. Md.9, No:36,S.14,
tarih 20 N 977 (Hicri) Dipnot 5.Böl.301.
15 Tokat kadısına yazılan ferman (oniks taşları için) B.O.A. Md.7, No:265, s. 963 tarih 25 Ca 976 (Hicri).

ACAR AVUNDUK 17
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
Şekil 24.1 Oniks süslemeli mermer mihrap (sahın). Şekil 24.2 Oniks süslemeli mermer mihrap detayı.

Şekil 25 Oniks süslemeli mermer mihrap (hünkâr mahfili) Şekil 26 Döşemede porfir süsleme.

Şekil 27.1 Cümle kapısı ve Vezirhan taşlı mermer makaralı Şekil 27.2 Cümle kapısı ve Vezirhan taşlı mermer makaralı
kemer. kemer.

ve Osmanlı yapısında tercih edilerek kullanılmış- Vezirhan Taşı


tır. İşlenmesi oldukça zor, çok sert ve aşınmaya Bir tür volkanik tüf olan bu malzeme de cami-
dayanıklı bir doğal taş türüdür. Edirne Selimiye nin giriş kapısı ile şadırvan avlusu giriş kapısı (taç
Camii’nde cami cümle kapısı girişi önündeki yer kapı) makaralı kemerlerinde, kitâbe bordürlerinde
döşemelerinde dekoratif amaçlarla çok az miktarda ve mihrabın sağında ve solundaki geometrik dö-
kullanılmıştır. Muhtemelen devşirme malzemedir16 şeme süslemelerinde (mihrap cephesi boyunca)
(Şekil 26).

16 Nereden getirildiği tam olarak bilinememiştir. Ancak devşirme malzeme olduğu kesindir.

EDİRNE SELİMİYE CAMİİ ÜZERİNDEN BİR YAPI MALZEMELERİ OKUMASI


18
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

F E N E R BA H Ç E - H I E R E I S I N BY Z A N T I N E E R A
Şekil 28.1 Şadırvan avlusu ana girişi ve Vezirhan taşlı mermer Şekil 28.2 Şadırvan avlusu ana girişi ve Vezirhan taşlı mermer
makaralı kemer. makaralı kemer.

Şekil 29.1 (Mihrap önü) Cosmati tekniğinde döşeme örnekleri. Şekil 29.2 (Hünkâr mahfili) Cosmati tekniğinde döşeme
örnekleri.

Şekil 29.3 Geometrik döşeme örneği. Şekil 29.4 Geometrik bezeme örneği.

“cosmati tekniği”17 olarak kullanılmıştır. Bilecik’in Kadıköy Taşı, Kelt Taşı ve Tunus Taşı
18 km kuzeyindeki ocaklardan getirildiği düşünül- Yapıda kullanılan diğer kıymetli taşlarla bir-
mektedir18 (Şekil 27-28). likte sınırlı miktarda olmak üzere mihrap sekisin-
de (mihrap cephesinde boydan boya) ve hünkâr

17 Cosmati Tekniği, eski yapılardan alınan veya inşaatta arta kalan kıymetli ve renkli taşlardan yararlanılarak yapılan bir taş döşeme süsleme
biçimi. İsmini, Romalı mermer ustalarından alan bu teknik, 12-14. yüzyıl İtalya’sında yaygın olarak kullanılmıştır. Daha sonra Sicilya,
Yunanistan, Türkiye ve İngiltere’de yaygın olarak kullanıldığı görülmektedir (Favvcett,1998 S.15, s.223; Y. Mimar Esra Kudde’nin + Prof. Dr.
Zeynep Ahunbay ile İst. İmrahor İlyas Bey Camii’ne ait makalesi, Restitüsyon-Konservasyon, Sayı 17,2014).
18 Vezirhan taşı ülkemizde üretim yeri (taş ocakları) Bilecik’in 18 km kuzeyinde, Karasu kenarında yer almaktadır (Bkz. ilgili harita no:7,Sayar/
Erguvanlı, Türkiye Mermerleri ve İnşaat Taşları, 1955, s.56).

ACAR AVUNDUK 19
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
Şekil 31.1 Cümle kapısı ve sedef kakmalı, oyma bezemeli yıldız
kündekâri.

Şekil 30 Güneydoğu cephesi ve arka avlu. Şekil 31.2 Kündekâri kapıdan detay.

mahfili pencere tabanındaki geometrik bezeme dolap ve doğramalarının meşe, hünkâr mahfili kafes
yer döşemelerinde kullanılmıştır. Yapıda kullanılıp korkuluklarının meşe+ıhlamur olduğu söylenebilir.
artan veyahut devşirme malzeme kullanılarak bu Yakın dönemde yapılan ilave kapılar, ayakkabı dolap
döşemenin yapıldığı düşünülmektedir (Şekil 29). ve rafları ise çam ve köknar olarak tespit edilmiştir.
Edirne Selimiye Camii’ndeki ahşap malzeme-
Moloz Taş (Toplama Dere Taşı) lere değinirken özellikle cami kapılarına (harim
Arka avlunun yer döşemesinde kullanılmıştır kapıları, şadırvan avlu kapıları ve camii pencere
(Şekil 30). kepenklerine) özellikle de hünkâr mahfili mih-
rapçesindeki 1980’de onarılan kepenklere değin-
AHŞAP MALZEME mek gerekir. Caminin dış avlu kapıları geometrik
Edirne Selimiye Camii’nin birçok bölümün- kündekâri, şadırvan avlusu ve cami kapıları ise
de ve bilhassa dekoratif unsurlarda ahşap malze- yıldız kündekâri olarak geçmeli ve çivisiz olarak
menin kullanıldığı görülmektedir. Ağırlıklı olarak yapılmıştır. Cami cümle kapısı bunlar arasında
pencere doğrama ve dolap kapaklarında, kapılar- en görkemli olanıdır. Ağırlıklı abanoz ve yer yerde
da, ağırlık kulesi basamaklarında, minare seren- ceviz ağacının kullanıldığı cümle kapısında ola-
lerinde meşe(quercus spp.) cinsinin, cami giriş ğanüstü güzellikte sedef kakmalı, oyma bezemeli
kapısında(cümle kapısında) Ceviz (juglans l.) cin- yıldız kündekâri kullanılmıştır. Yine cami hünkâr
sinin kullanıldığı makroskobik ve mikroskobik in- mahfilindeki fildişi-abanoz kakmalı kepenkler, ca-
celemelerde tespit edilmiştir (Bkz. Kudeb raporu). minin en dikkat çekici ahşap ürünlerindendir.
Yine yapılan diğer bir incelemede avlu kapılarının Diğer kapı ve kepenkler ise nispeten da-
birisinde karaağaç (ulmus spp.) malzemenin kulla- ha sade geometrik kündekâri olarak yapılmıştır.
nıldığı görülmüştür (Muhtemelen geç dönem onarı- Selimiye’de kullanılan ahşap malzemenin çoğu
mı). Ayrıca ahşap vaaz kürsüsünün meşe, müezzin Batı Karadeniz ve Güney Marmara ormanlarından
mahfili ahşap kısmının elma ve meşe, kütüphane temin edilmiştir19 (Şekil 31-35).

19 O.A çeşitli fermanlarında Selimiye Camiinde kullanılan ahşap malzemenin Trakya ile Marmara Denizi’nin güney kıyısı ile Karadeniz’de kesilen
ormanlardan temin edildiği öğrenilmektedir (Bkz.Gülru Necipoğlu, Sinan Çağı, s.242).

EDİRNE SELİMİYE CAMİİ ÜZERİNDEN BİR YAPI MALZEMELERİ OKUMASI


20
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

F E N E R BA H Ç E - H I E R E I S I N BY Z A N T I N E E R A
Şekil 32. 1 Mihrap nişi ve düz kündekâri kapak. Şekil 34.1 Hünkâr mahfili mihrabı.

Şekil 32.2 Mihrap nişi ve düz kündekâri kapak. Şekil 34.2 Fildişi-abanoz kakmalı kepenk.

Şekil 33 Ahşap müezzin mahfili. Şekil 35 Ahşap vaaz kürsüsü.

ACAR AVUNDUK 21
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
PİŞMİŞ TOPRAK MALZEME Çini
(Tuğla, Çini vb.) Duvarları kaplayan bir yüzü sırlı, bir yüzü göze-
Rönesans’tan bu yana doğada en kolay ve en nekli pişmiş toprak malzemeye çini adını veriyo-
çok bulunan killi toprak malzemenin belirli koşul- ruz. Çini malzeme ilkin Asya’da kullanılmış, bila-
larda ve karışımla pişirilmesinden elde edilen yapı hare Orta Asya, İran, Anadolu, Avrupa ve İspanya’ya
malzemelerinin tümüne genel olarak pişmiş toprak kadar yayılmıştır. Başlangıçta sadece pişmiş toprak
malzeme denilmektedir. Bu bağlamda Edirne Seli- olarak kullanılan malzeme sırsız ve cilasızdı. Za-
miye Camii’nde kullanılmış pişmiş toprak malze- manla koruyucu yüzey kaplaması olarak maden
meleri şöyle sıralayabiliriz. oksiti ve cam ile sıvanarak pişirilmiş ve dayanıklı
sırlı kaplar, sırlı çiniler ve cilalı tuğlalar elde edil-
Tuğla miştir. Çini hamuru yaklaşık %40 kaolin (arıkil),
%40 kuvars ve %20 kireçten meydana gelir. Pişirme
Taşıyıcı strüktürde, duvarlarda, kemer, kubbe
ısısı 1000 °C olup, sır tabakası olarak feldispatlı kum
ve tonozlarda taşıyıcı tuğla(tam ve yarım) ve daha
ile birleşiminde %20 kalay bulunan bir kurşun-ka-
camide birçok yerde tuğla malzeme kullanılmıştır.
lay alaşımının havada oksitlenmesi ile hazırlanmış
Yapıya zarar vermemek için bu tür tuğlaların ölçü
bir cila sürülür.
ve biçim tespiti tam yapılamamıştır. Ancak kayıtla-
Sır kaplanmadan önce, çini hamuru üzerine
ra göre çok çeşitli ebat ve cinste tuğla kullanılmış-
zengin renkli bezemeler işlenir ve bu işlemden
tır20 (Şekil 36-37).
sonra çini tekrar yüksek ısıda (900-950 °C) pişirilir.
Mihrap nişinde yer döşemesi olarak dikdörtgen
Osmanlı-Türk çinicilik sanatı, XVI. yüzyılda döne-
biçimli taban tuğlası düzensiz biçimde döşenmiştir.
minin en yüksek seviyesine ulaşmış Selçukluların
Camide bir tek bu bölümde görülen tuğla döşeme-
aksine Osmanlılar mozaik çini yerine levha çini-
sinin kullanım amacı tam olarak anlaşılmamak-
leri tercih etmişlerdir. Bu yüzyılda Bursa, Kütahya
la beraber, ısı izolasyonu amaçlı yapıldığı tahmin
ve bilhassa İznik’te taklidi olanaksız çiniler üretil-
edilmektedir (Şekil 38).
miştir. Bu dönem Osmanlı anıt eserlerinin çoğunda
(İstanbul Rüstem Paşa Camii, İstanbul Sokollu Meh-

met Paşa Camii, Topkapı Sarayı harem bölümü ve
nihayet Edirne Selimiye Camii gibi) bu eşsiz güzel-
likteki çiniler kullanılmıştır.
Konumuz olan Edirne Selimiye Camii’nde çi-
niler, başta mihrap nişinde (mihrabın sağında ve
solundaki duvarlar boyunca), minberin külah ve
köşkünde, fil ayaklarının üstünde 8 adet çini ma-
dalyonda, hünkâr mahfili tüm duvarlarında, şa-
Şekil 36 Tuğla tonoz örgüsü. dırvan avlusundaki pencere üstlerinde ve nihayet
Şekil 37 Tuğla tonoz örgüsü (1983 onarımları). minare peteklerinde (turkuaz renkli) kullanılmıştır.

Şekil 38 Mihrap nişindeki özgün tuğla taban döşemesi. Şekil 39 Mihrap ve çini tezyinat.

20 Özellikle yapıda kullanılan çok miktarda tuğla Haliç kıyısındaki (Hasköy) ile Gelibolu’da bulunan atölyeler ve fırınlardan temin edilmiştir. Bu
konuda çeşitli fermanlar mevcuttur (Necipoğlu, s.242).

EDİRNE SELİMİYE CAMİİ ÜZERİNDEN BİR YAPI MALZEMELERİ OKUMASI


22
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

F E N E R BA H Ç E - H I E R E I S I N BY Z A N T I N E E R A
Şekil 40.1 Minber ve çini tezyinat. Şekil 40.2 Minber ve çini tezyinat detayı. Şekil 40.3 Çini tezyinat.

Özellikle şadırvan avlusundaki pencere üstü alın- bulunan diğer tüm çinilerin 16. yüzyılın en başarılı
lıklarında dış etkilerle yıpranan çinilerin 1980 ona- örneklerinden oldukları ve İznik’ten getirilip, cami-
rımlarında değiştirildiği bilinmektedir. Cami içinde ye monte edildikleri bilinmektedir21 (Şekil 39-43).

Şekil 42.1 Çini pencere aynası.

Şekil 42.2 Çini pencere aynası.

Şekil 41.1 Hünkâr mahfili. Şekil 43 Hünkâr mahfili.

Şekil 41.2 Hünkâr mahfili.

21 Hattat Hasan Karahisari’nin Edirne’ye gelmesi ve İznik çinilerinin numaralanması (Mayıs 1572) ve camide konulacak yerlerinin tespitini
emreden ferman 12 Ağustos 1572’de Sinan’a gönderilecek emir (D. Kuban, Sinan’ın Sanatı ve Selimiye, s.132).

ACAR AVUNDUK 23
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
METAL MALZEMELER 1. Örnek, İstanbul Üsküdar Selimiye Camii
(Demir, Kurşun, Bakır, Alaşımlar) (1802-1805)
Gövde duvarlarının içinde her 2-2,5 metrede bir
Demir 2 adet 70x110 mm’lik dolu dövme demir kuşaklama
Özellikle yoğun restorasyon çalışmalarının sür- çepeçevre dolaşmaktadır. Yaklaşık olarak hesaplar-
dürüldüğü son dönemlerde kâgir yapılarda çek- sak anılan demirle
meye çalışan yapı elemanlarının olmadığı, yapı 2x70x110 mm = 154 cm2x1850 kg= 284,900 kg
strüktürlerinin sadece basınca, düşey yüklere da- veya 285 ton çekme kuvvetine karşı koyabilece-
yanıklı olduğu konusunda bir dizi söylem dile geti- ği ortaya çıkmaktadır. (Bir hatırlatma, 1 TIR = 20
rilmektedir. Oysa bu görüşlere koruma-restorasyon ton’dur)
alanında yaklaşık 40 yıldır çalışan, proje ve uygu-
2. Örnek, Edirne Selimiye Camii (1568-1574)
lama olanağı bulan biri olarak asla katılmam müm-
Cami içinde avlu ve yan revaklar dahil tümüyle
kün değildir. Buna örnek olarak İstanbul Üsküdar
çekmeye çalışan toplam 240 adet muhtelif kesit ve
Selimiye Camii (1802-1805) ile en son çalışmamız
uzunlukta dövme demir saptanmıştır. Bu demirler
Edirne Selimiye Camii’nin (1568-1574) analitik rö-
gövde duvarları içinde belirli aralıklarla devam et-
lövelerinin incelenmesi ve strüktür analizlerinin
mekte ve yapıyı adeta çepeçevre sarmaktadır. Bun-
değerlendirilmesi sanırım yeterlidir (Bkz. Örnek
lardan bir kısmı kubbe kasnağı pencereleri içinde
Üsküdar Selimiye Camii kesit düzlemi ve çekme/
açıkca izlenilmektedir.
yanal kuvvetlere karşı gövde duvarlarında kullanı-
Gergi demirlerinin camide bulundukları yerler
lan dövme demir kuşaklamalar) (Şekil 47-48).
ve kesitleri aşağıdaki tabloda belirtilmiştir. 1cm2’lik
demir kesitinin yaklaşık 1850 kg’a kadar çekme
kuvvetince dayandığı düşünülürse, kullanılan de-
mir aksanın yanal kuvvetlere toplam direncinin ne
kadar yüksek olduğu da anlaşılacaktır.

Şekil 44.1 Kubbe kasnağı ve kasnağı saran dövme demir. Şekil 44.2 Kubbe kasnağını saran dövme demir.

Şekil 45 Fil paye ayağında demir kenet. Şekil 46 Minare basamağında demir kuşak.

EDİRNE SELİMİYE CAMİİ ÜZERİNDEN BİR YAPI MALZEMELERİ OKUMASI


24
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

F E N E R BA H Ç E - H I E R E I S I N BY Z A N T I N E E R A
Tablo: Gergi demirlerinin bulunduğu yerler, noktalarında demir simit halkaları, pencere par-
adetleri ve ölçüleri
maklık ve kubbe kasnağı korkuluklarında demir
Cami’de Bulunduğu Yerler Adet Ölçüler/mm parmaklıklar, kapı menteşe, kilit ve halkaları, mi-
Zemin Kat Kadınlar Mahfili 10 (50x50) nare basamak taşıyıcı demir aksamı, inşaatın tüm
Zemin Kat Hünkar Altı 5 (50x50)
aşamalarında kullanılan özel imalat çiviler (kare
kesitli, iri başlı ve muhtelif ebatlı) yapıda kullanılan
(40x40)
Kadınlar Mahfili 50 (50x75) demir çeşitliliğini gözler önüne sermektedir (Şekil
(70x70) 44-46).
13.60 Kotu 18 (70x90) Edirne Selimiye Camii’nde çekme demirleri dı-
20.70 Kotu 12 (100x120) şında basınca dayanıklı döküm demir elemanlar da
29.30 Kotu 41 (60x100) kullanılmıştır. Bunlar da ahen-i ökçe demirleri baş-
Şadırvan Avlusu 36 (80x80) ta olmak üzere pencere lokmalarıdır (Şekil 51).
(60x70)
Genel hatları ile camide dövme, dökme ve çek-
Yan Revaklar 30 me olmak üzere üç tip demirin de fazlası ile kulla-
(50x50)
(50x50) nıldığı görülmektedir. Söz konusu yapıların özel-
Mihrap Önü Revakları 22
(60x70) likle deprem kuşağı üzerinde olması ve yıllardır
Toplam 224 sayısız depremi minimum hasarla atlatmış olma-
ları, bu tür yapılarda demirin kullanılmadığı ve
Yine tüm yapı strüktürünü oluşturan gövde dolayısı ile bu yapıların yanal kuvvetlere tümüyle
ve temel taşlarında çeşitli ebatlarda kenetler, ke- dayanıksız olduğu savını da kuşkusuz ortadan kal-
mer ve sütunlarda zıvana, pimler ve gergi birleşim dırmaktadır.

Şekil 47 Üsküdar Selimiye Camii. Şekil 48 Edirne Selimiye Camii.

Şekil 49.1 Eksedra ve tonozda gergi demirleri. Şekil 49.2 Eksedra ve tonozda gergi demirleri.

ACAR AVUNDUK 25
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
Şekil 50.1 Kadınlar mahfili ve Şekil 50.2 Kadınlar mahfili ve şadırvan avlusunda gergi demirleri.
şadırvan avlusunda gergi
demirleri.

Şekil 51.1 Pencere lokmaları. Şekil 51.2 Pencere ahşap Şekil 51.3 Ahşap doğramadaki metal
doğramadaki metal aksesuarlar
aksesuarlar.

Selimiye de kullanılan demir malzemenin de o sahip Bulgaristan’ın fethedilmesinden sonra ol-


gün Osmanlı topraklarının içinde kalan Bulgaristan muştur.23 Daha önce ağırlıklı olarak pişmiş top-
Samakov Madenleri’nden getirildiği bilinmektedir.22 rak (kiremit vs.) çatı üst örtüsü kullanılırken,
Bulgaristan’ın fethinden sonra zengin kurşun ya-
Kurşun taklarından getirilen kurşun malzemesi eritile-
Osmanlı’da kurşun malzemenin yapılarda yay- rek levha haline getirilmiş ve çatı örtüsü olarak
gın olarak kullanılması zengin kurşun madenlerine yaygın biçimde kullanılmıştır. Yine eriyik kurşun

22 Bulgaristan’ın Samakov ocaklarından çıkartılan demir Edirne Selimiye’de kullanılmıştır (B.O.A. Md.7, No:1981, S. 722 tarih başlangıç 976)
(Hicri).
23 1572 ve 1573’de Selimiye kubbesi için Yunanistan ve Bulgaristan’dan çok miktarda kurşungetirilmiştir.1572’de Selanik ve Sidekapsi
kadılarından 4000 kantar gönderilmesi istendi. Aynı emrin kopyaları Sofya,Kratova ve Üsküp kadılarına gönderildi, fakat onlardan 3000
kantar kurşun istendi. (B.O.A. K.K.67 Ahkam Defteri, S.23, tarih 611,980) Üsküp kadısına önceden gönderilen 12.000 kantara ek,8000
kantar kurşun daha gönderilmesi emredildi (BA. KK. 67 S.841 tarih 26 L 980).

EDİRNE SELİMİYE CAMİİ ÜZERİNDEN BİR YAPI MALZEMELERİ OKUMASI


26
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

F E N E R BA H Ç E - H I E R E I S I N BY Z A N T I N E E R A
Şekil 52.1 Kurşun Üst örtü ve bakır âlem. Şekil 52.2 Kurşun üst örtü ve bakır âlem.

Şekil 53.1 Minare külahı. Şekil 53.2 Minare âlemi.

malzeme özellikle tüm demir-taş/kâgir bağlantılar- olarak ve tabi en önemli kullanım alanı olarak da
da, özellikle metal elemanların kagir yapı ile ank- tüm kubbe ve revakların üst örtüsü ile minare kü-
rajlarında hem esnek olması ve hem de korozyonu lahlarının kaplanmasında kurşun levha olarak
önleyici olması nedeni ile ısrarla tercih edilen bir karşımıza çıkmaktadır. Günümüze değin, kurşun
malzeme olmuştur. Bu bağlamda kurşun malze- levhalar yapı mahallindeki bir kurşun atölyesin-
me Edirne Selimiye Camii’nde tüm demir aksamın de eritilerek, yeniden dökülmek sureti ile (kurşun
(gergi demirleri, çemberler, kenet ve zıvanalar, lok- izabesi)24 ve max. %5’lik bir fire/malzeme kaybı ile
ma parmaklıkların) söve ile ilişkisinde, simit hal- yeniden ve yıllarca sorun yaratmaksızın kullanıl-
kalarının ve ahen-i ökçelerin montajında eriyik maktaydı (Şekil 52-53).

24 1983-85 onarımlarına ilişkin, Edirne Selimiye Restorasyon Kitapçığı, Vakıf İnşaat s.30, Şubat 1990, İst.

ACAR AVUNDUK 27
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
Şekil 54.1 Kırmızı granit sütun ve metal aksam.

Şekil 54.2 Kırmızı granit sütun ve metal aksam.

Şekil 54.3 Kırmızı granit sütun ve metal bilezik.

Bakır kubbenin ve yarım kubbelerin büyük bir kısmı) bu


Edirne Selimiye Camii’nde daha çok alemlerde değerlendirmenin dışında tutulmuş ve hatalı uygu-
kullanılmıştır. Başta ana kubbe alemi (6,5 m), sekiz lama olarak kabul edilmiştir. Olabildiğince müda-
ağırlık kubbesi alemi (1,57 m), dört adet minare kü- hale görmemiş, değiştirilmemiş ve özgün kalabil-
lahı alemi (3,96 m), minber alemi (1,3 m) olmak üze- miş yapı köşelerinden alınan 5 adet sıva ve 5 adet
re alemlerin büyük kısmı bakır malzemeden imal harç (toplam 10 adet) örneklerinin laboratuvar ince-
edilmişlerdir (Şekil 51-53). lemelerinde aşağıdaki saptamalar yapılmıştır (Bkz.
İlgili Kudeb Raporu).
Alaşımlar
Sıvalar
İki veya daha çok maddenin değişik nitelikle-
rinden yararlanmak amacı ile ergime yolu ile bir- Özgün olduğu düşünülen kaba sıva örneklerin-
leştirilmesine alaşım denilmektedir. Edirne Selimi- de %30-35 oranında söndürülmüş kaymak kireç
ye Camii’nde alaşım ağırlıklı olarak sütun birleşim bağlayıcı, %5 kara kumu, %25-30 kireç taşı kırığı ve
yerlerinde bronz bilezikleri, kapı-kepenk kanatla- tozu, kalanı tuğla kırığı ve tozudur. Karışımda %2-3
rında kuşaklamaları, kapı-rozet ve süslerini, dolap oranında kıtık(keten) katkı malzemesi de bulundu-
kapak ve kancalarını görmekteyiz (Şekil 54). ğu görülmüştür. İnce sıvada ise tamamı söndürül-
müş kaymak kireci (bitim sıvası), yine karışım için-
de %3-4 kıtık (keten) bulunmuştur.
SIVALAR, HARÇLAR VE ALÇI İŞLERİ Sıvalarda ağırlıklı durum bu iken harçlarda da;
Edirne Selimiye Camii’nde yakın dönem (1980- Tuğla duvar örgü harçlarında %35-40 söndürül-
85) onarımlarında25 görülen portland çimento- müş kaymak kireç bağlayıcılı, %5 kara kumu, %5
lu (beyaz veya gri) onarımlar ki, günümüzde ana kireçtaşı kırığı ve tozu ile agrega olarak %50 tuğla

25 1983-85 onarımlarına ilişkin, Edirne Selimiye Restorasyon Kitapçığı, Vakıf İnşaat, s.30, Şubat 1990, İst.

EDİRNE SELİMİYE CAMİİ ÜZERİNDEN BİR YAPI MALZEMELERİ OKUMASI


28
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

F E N E R BA H Ç E - H I E R E I S I N BY Z A N T I N E E R A
Şekil 55.1 Merdiven kovasındaki tonozda Sıva. Şekil 55.2 Merdiven kovasındaki tonozdaki sıva.

kırığı ve tozu kullanılmıştır. Tipik horasan tuğla Cam Malzeme


örgü harcının yapının tüm kubbe, kemer, tonoz ve Cam malzeme 68-70 silis kumu, %14 soda, %10
ana gövde duvarlarında geniş anlamda kullanıldığı kalker ve bazı alüminyum manyezi gibi oksitlerin
ileri sürülebilir. Yine bu karışıma benzer bir harcın karışımının önce eritilmesi ve sonra da bu ergi-
derz harçlarında, moloz taş duvar dolgu kısımların- tilmiş ürünün soğutulması ile elde edilmektedir.
da, arka ve yan revakların tavan sıvalarında, kub- Edirne Selimiye Camii’nde 16. yüzyılda henüz düz
be üstlerinde düzeltme sıvalarında(kurşun toprağı camın (pencere camı) yaygın olarak kullanılmadığı
altında) kullanıldığı yapı üzerinde gözlenebilmek- bilinmektedir. Bu nedenle 16. yüzyılda cami pen-
tedir (Şekil 55-56). cerelerinde (zemin kat ve mahfil katı) camlı ahşap
doğramalar henüz mevcut değil, yerlerine ahşap
Alçı işleri
Edirne Selimiye Camii’nde günümüzde en
önemli alçı işleri sahın bölümünde kubbeye geçiş
kademesindeki büyük mukarnas bezemelerde ve
tüm içlik pencerelerinde görülmektedir. Dışlık pen-
cerelerde de cas alçısı (suya dayanıklı anhidrit alçı,
şeker alçı) kullanılması gerekirken, 1980 onarım-
larında tüm dışlıklar beyaz portland çimentosu ile
yapılmıştır.26 Yine mahfil katındaki malakari tavan
bezemeleri ile somaki mermer taklidi bezeme alt-
lıklarında ve son kat yüzey düzeltme sıvalarında
alçının önemli ölçüde kullanıldığını görmekteyiz
(Şekil 57). Şekil 56 Bahçe duvarlarında örgü harcı.

Şekil 57.1 Alçı mukarnas. Şekil 57.2 Alçı mukarnas.

26 1983-85 onarımlarına ilişkin, Edirne Selimiye Restorasyon Kitapçığı,Vakıf İnşaat s.30, Şubat 1990, İst: s..31/dışlıklar tümüyle beton yapılmıştır.

ACAR AVUNDUK 29
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
kapaklar kullanılmaktadır. İçlik ve dışlıklarda kul-
lanılan küçük boyutlu ve yuvarlak camlar ise öz-
gün durumda dökme cam olarak, pencere kasası ile
birlikte imal edilmektedir. Günümüzde ise bu içlik
ve dışlıkların onarımlar sırasında ya plastik ya da
telli cam ile değiştirildiği saptanmıştır.27
Cami mihrap cephesinde yer alan revzenlerde
ise küçük boyutlu renkli camların yoğun bezeme-
li (müzeyyen) biçimde kullanıldığı görülmekte-
dir. Revzenlerde, küçük ve renkli camlar alçıdan
oluşturulan bir strüktür içerisine özel bir teknikle
gömme olarak yerleştirilmiştir. Cam malzeme gü- Şekil 58 Mihrap cephesi revzenleri.
nümüzde içlik ve dışlıklarda, geç dönem pencere
doğramalarında, avize ve kandillerde yaygın biçim-
de kullanılmıştır (Şekil 58-59). işlerinde yapılan yeniden canlandırma, onarım ve
restorasyon çalışmalarında benzer orijinli boya
Boyalar, Cilalar, Altın Varak malzemelerin kullanılıp kullanılmadığı tam olarak
Edirne Selimiye Camii bezemelerinde (kalem saptanamamıştır. Dış tesirlere uzak hünkâr mahfili
işi, Edirnekâri, malakâri, kakmalar ve kemer taşla- pencere tavanında raspa yapılmış olup bulunan ka-
rı) kullanılan boyaların 16. yüzyıl itibarı ile organik lem işi bezemenin özgün olduğu saptanmıştır. Bu
esaslı, kök boyalar olduğunu söyleyebiliriz. Günü- bölümdeki bezeme, döneminin (16. yüzyıl) üslubu-
müzde son dönem restorasyonlarında boya ve cila nu yansıtan çok başarılı bir örnektir (Şekil 61).
olarak kısmen kimyasal boya ve cilaların (pinotex Cilalara gelince yine özgün dönemi ele alacak
gibi) kullanıldığını biliyoruz.28 Ancak 16. yüzyıl öz- olursak tüm ahşap aksamın (kepenkler, vaiz kürsü-
gün dönem ve sonrası onarımlarda iç ve dış kemer sü, kapılar, müezzin mahfili ve dolaplar) gomalak
taşlarında özellikle Enez tüfünün bulunamadığı cilası ile cilalandığı düşünülmektedir.
yerlerde ‘’Edirne kırmızısı’’ adı verilen bir tür kırmızı Altın varak, cami içinde ve dışında minare ve
boya kullanılmıştır. İçeriğinin ne olduğunu tam bile- kubbe alemlerinde, özellikle müezzin mahfili ka-
mediğimiz ancak organik kökenli olduğunu düşün- lem işlerinde, hünkâr mahfili mihrapçe kitâbesi
düğümüz bu boya özellikle dış tesirlere maruz kalan ile bezemelerinde minberin külah, alem ve beze-
cami şadırvan avlusu ve arka revak kemerlerinde melerinde, mihrabın tepelik ve kitabesinde yoğun
akmış, kötü bir görünüm sergilemektedir (Şekil 60). biçimde kullanılmıştır. Döneminde dövme olarak
Diğer cami içi bezemelerinde de yine dönem yapıldığını düşündüğümüz bu altın varaklar, geç
itibari ile bu tür organik esaslı boyalar kullanıldığı dönem onarımlarında ise yaprak varak haline dö-
bilinmektedir. Ancak yüzyıllardır özellikle kalem nüştürülmüştür.

Şekil 59.1 Hünkâr mahfili revzenleri. Şekil 59.2 Hünkar mahfili revzenleri.

27 1983-85 onarımlarına ilişkin, Edirne Selimiye Restorasyon Kitapçığı,Vakıf İnşaat s.30, Şubat 1990, İst: s..31/54/alçı içliklerde bombeli plastik
cam kullanılmıştır.
28 1983-85 onarımlarına ilişkin, Edirne Selimiye Restorasyon Kitapçığı,Vakıf İnşaat s.30, Şubat 1990, İst: s.54/boya katkı malzemeleri sentetik
seçilmiştir.

EDİRNE SELİMİYE CAMİİ ÜZERİNDEN BİR YAPI MALZEMELERİ OKUMASI


30
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

F E N E R BA H Ç E - H I E R E I S I N BY Z A N T I N E E R A
Şekil 60 Şadırvan avlusu. Şekil 61 Özgün bezeme.

SON SÖZLER YERİNE küfeki taşı (Süloğlu, Pınarhisar ve Lalapaşa Taş


Bu yazıda Edirne Selimiye Camii yapımın- Ocakları gibi), pişmiş toprak tuğlalar Hasköy veya
da kullanılan malzemelere genel bir bakış ve de- Gelibolu’dan mermerler (Marmara Adası) Enez tüfü,
ğerlendirme yapılmıştır. 16. yüzyılda Osmanlı lojistik düşünülerek yakın bölgelerden, Enez’den,
İmparatorluğu’nun bir ucunun Viyana kapılarında, yerel kaynaklardan temin edilmeye çalışılmıştır.
bir ucunun Cebelitarık Boğazı’nda ve diğer ucu- Diğer bulunması zor yapı taşları ise (granit, porfir,
nun Güney Afrika kıyılarına kadar ulaştığı düşü- oniks, serpantin breşi, enez tüfü, hereke pudingi vb.
nülürse (Akdeniz ve Karadeniz adeta bir Osmanlı gibi) ya devşirme malzeme olarak eski yapılardan
gölü gibidir). İmparatorluk başyapıtı için adeta se- veya imparatorluğun diğer uzak bölgelerinden ge-
ferberlik ilan edilmiş ve ülkenin her bölgesinden tirilmiştir. Sinan, bir başka örnekte ise kendinden
seçme malzeme teminine gidilmiş ve özellikle pa- önceki uygarlıklara ait (muhtemelen Roma) antik
dişah fermanları ile kadılara kesin direktifler veril- bir sütun ve başlığını avlu duvarlarının kesiştiği
miştir. Kuşkusuz yapıda ağırlıklı olarak kullanılan noktada köşe taşı olarak kullanarak korumacı du-
yarlılığını da göstermiştir (Şekil 62).
Kısaca özetlersek Sinan, Edirne Selimiye
Camii’nde günümüzdeki yaygın deyişle yeniden
dönüştürülebilir (doğaya kısa zamanda karışabi-
len), ağırlıklı olarak yakın çevreden, denenmiş ve
uzun ömürlü malzemeleri seçip kullanmıştır. Bu da
Koca Sinan’ın yapı tasarım ve organizasyondaki
başarısı kadar, yapı malzemeleri seçiminde de ne
kadar ileri görüşlü ve rasyonel kararlar aldığının en
somut göstergesidir. Kuşkusuz bu dönemdeki (16.
yüzyıl) imparatorluğunun geniş olanakları, mimar-
başı Sinan’a yapım sürecinde tanınan hak ve yet-
kilerin gücüde böylesine bir çalışmanın ortaya çık-
masına yol açmıştır denilebilir.

NOTLAR
Kullanılan bütün görsel malzemeler aşağıda belirtilen
dışında Acar AVUNDUK arşivinden kullanılmıştır.
Şekil No. 1,2 ve 9: T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı İn-
ternet Sitesi
Şekil No.37: Vakıf İnşaat Restorasyon Yayınları, Şubat
1990 İstanbul,Restorasyon Belgeleri Dizisi I.Edirne Selimi-
ye Camii 1983-85 Onarımları
Bu çalışmada Avunduk Mimarlık ekibinden Restora-
Şekil 62.1 Devşirme sütun.
tör Funda Kara ve Mimar Süleyman Şahin’in katkısı bu-
Şekil 62.2 Devşirme sütun, detay. lunmaktadır.

ACAR AVUNDUK 31
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
SEÇİLMİŞ KAYNAKÇA
Edirne Selimiye Camii 1983-85 Onarımları, Restorasyon Belgeleri Dizisi I, İstanbul: Vakıf İnşaat Restorasyon Yayınları, 1990.
Eyüpoğlu Aysun Eyüpoğlu, Edirne Selimiye Camiinde Kullanılan Taşlar ve Özellikleri, Sanatsal Mozaik
Dergisi, Yıl 3, Sayı 26.
Hasol Doğan Hasol, Mimarlık Sözlüğü, İstanbul: Yem Yayını.
Kuban 1997 Doğan Kuban, Sinan’ın Sanatı ve Selimiye, İst. Türk Tarih Vakfı Yayını.
Kuban 2007 Doğan Kuban, Osmanlı Mimarisi, İstanbul: Yem Yayınları.
Kudde/Ahunbay 2014 Esra Kudde/Zeynep Ahunbay, İst. İmrahor İlyas Bey Camii, Studios Bazilikası Opus Sektile Döş.
Belgelemesi ve Korunması için Öneriler, Restorasyon, Konservasyon, İst.B.B.Yayınları, Özel Sayı
(Sayı 17).
Necipoğlu 2013 Gülru Necipoğlu, Sinan Çağı, Osmanlı İmparatorluğu’nda Mimari Kültür, İstanbul: Bilgi Üniversitesi
Yayınları.
Tayla 2007 Hüsrev Tayla, Geleneksel Türk Mimarisinde Yapı Sistem ve Elemanları I. Cilt.
Tanyeli 1990 Gülsün Tanyeli, Osmanlı Mimarlığında Demirin Strüktürel Kullanımı (15-18. Yüzyıl), İ.T.Ü. Fen
Bilimleri Enstitüsü Doktora Tezi.
Sai Mustafa Çelebi 2002 Yapılar Kitabı, Tezkiretü’l Bünyan ve Tezkiretü’l-Ebniye (Mimar Sinan), Koçbank Yayını.
Sayar/Erguvanlı 1995 M. Sayar/K. Erguvanlı, Türkiye Mermerleri ve İnşaat Taşları.

Başbakanlık Osmanlı Arşivleri


B.A. Md.9, No:36,S.14, tarih 20 N 977
B.A. KK. 67 S.841 tarih 26 L 980
B.O.A. Md.7, No:2145 S.785 tarih:03 Ra. 976
B.O.A. Md.7, No:2170,S.794,tarih:06 Ra 976
B.O.A. Md.14, No:175,S.125,tarih:15, 978
B.O.A. Md.16, No:341,S.179,tarih 979
B.O.A. Md.10, No:180,S.113, tarih 979
B.O.A. Md.7, No: 1981 , S. 722 tarih başlangıç 976
B.O.A. Md.7, No:265, S. 963, tarih 25 Ca 976
B.O.A. K.K.67 Ahkam Defteri, S.23, tarih 611, 980

Raporlar
KUDEB Malzeme Raporu, Şubat 2015
Restitüsyon Araştırma ve Belgeleri, I.ve II. Cilt
Mimar Sinan’ın taşıyıcı olarak kullandığı küfeki taşının Mühendislik Gizemi” araştırma projesi Direktör Dr. Ergin Arıoğlu, proje
yürütücüsü Dr. Nihal Arıoğlu, Dr. Canan Girgin Haziran 1999, İ.T.Ü. Maden Fakültesi UYGAR
Merkezi, Rapor No:92
İ.T.Ü. Maden Fakültesi Yer Bilimleri Yeraltı Kaynakları Uy-Gar Merkezi Rapor No:92,Halkalı-Sazlı Bosna Kireçtaşının Fiziksel-
Mekanik Özellikleri Deney Raporu, İ.T.Ü. Maden Fakültesi, Jeoloji Mühendislik Bölümü.

EDİRNE SELİMİYE CAMİİ ÜZERİNDEN BİR YAPI MALZEMELERİ OKUMASI


32
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

F E N E R BA H Ç E - H I E R E I S I N BY Z A N T I N E E R A
Bekir Paşa Camii, iç
mekândan genel görünüş
(M. Sav, 04.02.2021)

ACAR AVUNDUK 33
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
BİZANS DEVRİNDE FENERBAHÇE-HİEREİA
34
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

F E N E R BA H Ç E - H I E R E I S I N BY Z A N T I N E E R A
BİZANS DEVRİNDE FENERBAHÇE-
HİEREİA

FENERBAHÇE-HIEREIS IN BYZANTINE ERA

ENIS KARAKAYA
Sanat Tarihçisi (M.A.)

Makalemiz, İstanbul’un Anadolu Yakasında ka- The essay is about the district, which is located
lan ve ilkçağda Heraia Akra [‘Ηράια άκρα], Herai- in Anatolian and was mentioned with the names
on [‘Ηραίον], Hrion [‘Ηριον] adlarıyla anılan bölgeyi Heraia Akra [‘Ηράια άκρα], Heraion [`Ηραίον], Hrion
kapsamaktadır. Bizans dönemine ait kaynaklarda [‘Ηριον] in Antiquity Era. It is known that the dis-
‘Iερία, Ίερεία, Ηρία, ‘Iεραιον, ‘Iερεĩα, ‘Iερία, ‘Hρία gibi trict was mentioned as ‘Iερία, Ίερεία, Ηρία, ‘Iεραιον,
adlarla anılmıştır. Hiereia, Khalkedon’un (günümü- ‘Iερεĩα, ‘Iερία, ‘Hρία in Byzantine resources. Hiereia
zün Kadıköyü’nün) güneydoğusunda, kuzeydoğu- was founded at southeast of Khalkedon (currently
dan güneybatıya doğru denize uzanan küçük bir Kadıköy) alongside a peninsula which is located to-
yarımadanın kıyısına kurulmuştur. wards sea from northeast to southwest.
Hiereia, ilkçağda kutsal bir merkez olduğu gibi, Hiereia used to be a holy place in Antiquity and
Bizans döneminde de her yaz kutsal bağbozumu moreover, in Byzantine Era it hosted holy vintage
törenlerinin yapıldığı bir yerdi. Ayrıca imparator ve ceremonies. Furthermore, this supports the as-
imparatoriçenin yaşadığı mekânın kutsal addedil- sumption that the place where the emperor and the
mesi de bu görüşü kuvvetlendirmektedir. empress live is interpreted as a holy place.
Makalemizde de bu önemli bölgenin kısaca tari- The essay aims to mention the historical back-
hi ve tanımına yer verdikten sonra burada bulunan ground of the district shortly and afterwards points
kültür varlığı eserlere değinilmiş, konumları, mi- out the cultural assets, their locations, architecttur-
mari özellikleri ve kullanım süreçleri eski verilere al features and process of use.
dayanılarak ele alınmıştır. Keywords: Heraia Akra, Khalkedon (Kadıköy),
Anahtar Kelimeler: Heraia Akra, Khalkedon (Ka- Byzantine Era, cultural asset.
dıköy), Bizans dönemi, kültür varlığı.

ENİS KARAKAYA 35
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
Bu yazıya konu olan bölge, daha doğrusu yarı- bir yarımadanın kıyısına kurulmuştur. Hiereia Ana-
mada ilkçağda Heraia Akra [`Ηράια άκρα], Herai- dolu’daki diğer yerleşmelerden daha değişik bir ya-
on [`Ηραίον], Hrion [`Ηριον] adlarıyla anılmaktaydı pıya sahipti. Burası ne keşiş hayatının yaşandığı dinî
(Skarlatos Byzantios 1862: 275-280, Gyllius 2000: bir yerleşme, ne de tarım, hayvancılık ya da balık-
236, von Hammer 2011, Ramsay 1960: 200, Aktepe çılıkla uğraşan köylülerin yaşadığı bir yerdi. Saraya
1979: 349-372, Ekdal 1987: 15-33, Mango 1991: 929). hizmet veren, imparator ve ailesiyle onların etrafın-
Bu isim burada olduğu bilinen Tanrıça Hera’ya (Ju- daki aristokratların yazlık yeriydi. Bu nedenle bura-
non) sunulmuş tapınaktan geliyor olmalıdır. Bizans da saray dışında büyük ebatta yapılar yapılmamıştır.
döneminde ise, bu bölge çeşitli tarihî ve edebî kay-
naklarda Ίερία, Ίερεία, Ηρία, Ίεραιον, ‘Iερεĩα, ‘Iερία, Tanımlama çalışmaları
‘Hρία gibi değişik adlarla anılmıştır. Bu adın çeşit- İlim adamları, bazı eski araştırmacıların (ör-
lemesi çok fazla ise de, bu adların çoğalmasının neğin Patrik Nikephoros) verdikleri bilgilere göre
nedeni büyük ölçüde Pargoire tarafından olmuştur Hiereia’yı farklı noktalarda aramışlardı. Genel ola-
(Pargoire, IV, 1899: 33-42). rak burasının Boğaziçi ve Propontis’in öte yanında
Bu isimlerin etimolojik yorumuna gelince; bulunduğu bilgisi dâhilinde değerlendirdiler. Fran-
Ludwig Bürchner bu adın mezar anlamına gelen sız arkeologu Jean Baptiste Chevalier (1752-1836)
“ήρίον” sözcüğünden geldiğini söyler (Bürchner Hiereia için Haydarpaşa’da İngiliz Mezarlığı ile Nu-
1927: 416). Bu bölgenin, Khalkedon’un mezarlık mune Hastanesi’nin bulunduğu denize nazır du-
alanlarından biri olması ve kazılar sırasında çok rumdaki düzlüğü teklif ederken, Fenerbahçe’yi Ak-
sayıda haç işaretli Bizans mezar taşına rastlanma- ritas olarak tanımlamıştı. Joseph von Hammer de
sıyla bu fikrin geçerliliği kuvvet kazanmış ise de, Fenerbahçe Akritas’dır demiştir (Hammer 2011: 42).
bu olasılığın diğerlerine göre daha zayıf olduğu söy- Fakat sonraları Akritas’ın Tuzla yarımadası olduğu
lenebilir. Yine aynı değerdeki bir başka görüş Άερια kesin olarak anlaşılmıştır. İstanbul’daki Assomptio-
veya Άερίον adlarıyla ilgili olup, imparatorların yaz niste Teşkilatı üyelerinden Jules Pargoire 1899 yı-
mevsiminde asla ihmal etmedikleri hava değişi- lında Fenerbahçe’nin Hiereia olduğunu kesin ola-
mi, yani “air” [άήρ] sözcüğüyle bağlantılıdır. Prof. rak saptayan kişidir (Pargoire 1899: 9-78).
Dr. Bilge Umar bu adın “dinsel tören” veya “dinsel P. Gyllius, 1545 yılında Fenerbahçe’ye gittiğinde
bayram” sözcüğünden gelmekte olduğunu söyler ki doğal olarak Hiereia adı artık kullanılmıyordu. Bu
(Umar 1993: 317), Hiereia ilkçağda kutsal bir merkez ünlü gezgin ve ilim adamı burada Bizans dönemin-
olduğu gibi, Bizans döneminde de her yaz kutsal den kalan bazı yapı kalıntılarını görebilmiştir. Bu
bağbozumu törenlerinin yapıldığı bir yerdi. Ayrıca yapılar sarnıç ve dalgakırandan o güne ulaşabilen-
imparator ve imparatoriçenin yaşadığı mekânın ler ile Theotokos Meryem Kilisesi’ne ait olması ge-
kutsal addedilmesi de bu görüşü kuvvetlendirmek- reken alçak duvarlardı. Bizans sarayı ise tamamen
tedir. Dethier’ye göre bu bölgenin kutsiyeti Hera yıkılmıştı (Gyllius 2000: 236-237).
Phorosu’ndan gelmiştir. Genellikle “Heraion” veya Kanûnî Sultan Süleyman’ın yarımadaya bir yaz-
“Hereion” adları küçük farklılıklar göstererek Orta- lık konut (Fener Köşkü) inşa ettirmesi Gyllius’un
çağda da kullanılmıştır (Dethier 1993: 94). ziyaretinden birkaç yıl sonra gerçekleşmiştir.
Hiereia, Khalkedon’un güneydoğusunda, kuzey- XVII. yüzyılda Eremya Çelebi Kömürciyan (1637-
doğudan güneybatıya doğru denize uzanan küçük 1695) burada limanın kalıntılarıyla bazı dehlizleri

BİZANS DEVRİNDE FENERBAHÇE-HİEREİA


36
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

F E N E R BA H Ç E - H I E R E I S I N BY Z A N T I N E E R A
görmüştür (Eremya Çelebi Kömürciyan 1988: 286- kaçırıldığını ihbar eder (Kömürciyan 1988: 286, Ek-
287). XIX. yüzyılın ortalarına doğru İstanbul’a ge- dal 1987: 27). Yarımadadaki dağınık mimari parça-
len ve o zamanlar İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin lar arasındaki mermer bir sütun başlığının bu tapı-
müdürlüğünü yapan Dr. Philip Anton Dethier ise nağa ait olma ihtimali vardır. Köşeleri volütlü, üzeri
içinde su olmayan bir sarnıç, yıkılmış duvarlar ile akanthus yaprakları, inci dizisi ve yumurta motif-
bir sütun başlığı görmüştür (Dethier 1993: 94). Ray- leriyle bezeli olan bu başlık ince bir taş işçiliğine
mond Janin, Hiereia adının çoktan unutulduğu, sahiptir.
Türklerin “Fener Bahçesi”, Rumların ise “Phanaraki”
(Küçük Fener) diye andıkları bu yeri XX. yüzyılın
başlarında ziyaret etmiştir. O da Hiereia ve Bizans
TARİHİ ANITLAR
anıtlarına ait çok fazla bir bulguya rastlayamasa Liman, Mendirek ve İskele
da, o yıllardaki Fenerbahçe’yi konu alan bir maka- Hiereia Limanı yarımadanın kuzey kısmındaki
le hazırlamış ve İstanbul’un topografyasıyla ilgili küçük koyun bulunduğu yere yapılmıştı. Korunaklı,
hazırladığı kitapta bunun bir özetine yer vermiştir fakat suyu o kadar derin olmayan bu liman (Janin
(Janin, (1923: 147-149, 199, 229, 454). XXII 1923: 53, ay.yaz., 1950: 229).
bu nedenle sadece teknelerin barınağı du-
Tarihçesi rumundaydı. Limanı özellikle sert lodos (votos)
Burası ilkçağda da mevcuttu ama o dönemde rüzgârıyla keşişleme ve poyraza kapatan, iki kanat
o kadar önemli ve büyük bir yer olmadığı bellidir. halinde bir mendireği vardı. Bu, oldukça iri boyut-
İlkçağdaki yayılım alanı hakkında belirgin hiçbir lardaki taşlardan harç kullanılarak yapılmış ke-
iz bulunmamaktadır. Roma döneminde Khalkedon merlerin üzerine oturtulmuş, üzeri kırma taşlarla
kentinin doğu nekropolisi olduğu söylenir. Ayrıca yükseltilmiş bir metre yüksekliğindeki güçlü bir
Tanrıça Hera’ya adanmış bir tapınağın olduğu ve engeldi. İki kanat arasında sadece bir geminin ge-
burasının “Heraion” veya “Heraia” adını bundan al- çebileceği genişlikte bir aralık bırakılmıştı. Bizans
dığı kabul edilir. Şayet böyleyse bu tapınağın taşla- limanlarının savunma sisteminin en önemli özelli-
rının Bizans dönemi yapılarında kullanılmış olma- ği olan mendirek açıklığının kalın bir zincirle ka-
ları doğal bir durumdur. Bu tapınağa ait herhangi patılarak engel oluşturulması bu liman için de ge-
bir bulguya da sahip değiliz. Doğudan gelen akınlar çerliydi.
sırasında yıkılmış olması mümkün görünür. Patrik Bu mendirek yakın bir zamana kadar sağlam
Konstantios, yarımadanın batı yönünde ve hemen durumdaydı. Hatta bir parçası, üzerine tahta döşe-
uç kısmındaki kayalıklara “İreas” “Hera kayalıkları” nerek iskele haline getirilmiş, bir süre bu halde kul-
denildiğini yazar (Patrik Konstantios 1846: 193 vd.). lanılmıştı. Yarımadanın kuzeyindeki küçük koyda,
Bu kayalıklarda, tapınağa ait olması gereken ve özellikle poyraz estiğinde bazı kalıntıları görül-
üzerinde Yunanca yazıların bulunduğu bir pedestal mekteydi (Şekil 2). Prokopios’un yazdığına göre bu
vardı. Bu taş kaide XVII. yüzyıla ait bir gravürde gö- liman, sütunlu bir yol, hamam, yazlık saray, büyük
rülmektedir (Şekil 1). Kömürciyan bu mimari parça- kayıkların da sahile çekilerek güvence altına alın-
nın 1816 yılında Avrupalılar tarafından yurtdışına malarını sağlayan kayıkhane ve diğerleri İmparator

Şekil 1 Fenerbahçe burnundaki kayalığın üzerindeki pedestalin betimlendiği Michel François Préault’un XVIII. yüzyıl sonlarına ait
gravürü (Charles Pertusier, Atlas des Promenades dans Constantinople et sur les Rives du Bosphore, Paris 1817).

Şekil 2 Fenerbahçe burnunda mendireğe ait blok taşların görüldüğü eski bir fotoğraf.

ENİS KARAKAYA 37
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
tahmin edilebilir. Sarayın denize bakan cephesinin
Bukoleon Sarayı’nda olduğu gibi mimari zenginliğe
sahip ve heykellerle bezeli bir cephe olması müm-
kündür.
Övgüler yağdırılan bahçesine gelince, bu geniş
arazinin içinde bahçe köşkleri, çardaklar, fıskiyeli
süs havuzları, yer alıyordu. At binmeye ve polo oy-
namaya uygun çimlendirilmiş düz alanların olması
da muhtemeldir. Parsellere ayrılmış çim alanlara
güzel kokulu çiçekler ekilmiş, süs olarak heykeller
ve diğer suni bahçe unsurları koyulmuş olmalıdır
1
Şekil 3 Fenerbahçe burnunda limana ait kalıntıların . Sözünü ettiğimiz bu cennetsel atmosferin ne ka-
görüldüğü eski bir kartpostal. darı mevcuttu bilinmese de hiçbir masraftan kaçı-
nılmadan inşa edilen lüks bir saray için hayalleri-
mizde böyle bir canlandırma yapmak mümkündür.
Iustinianos devrinde (527-565) yapılmıştır (Proko- Saray halkının deniz banyolarını eski Fenerbahçe
pius 1994: 43-44). Bunların dışında yarımadanın Plajı’nın olduğu yerde yaptıkları varsayılabilir.
burun kısmında başkente ateşle işaret veren, gece Tarihçi Prokopios, imparatoriçenin, kalabalık
gemilere yol gösteren bir de fener kulesi bulunu- maiyetiyle birlikte yılın büyük bir kısmını, denize
yordu. Iustinianos devrine ait iskele Osmanlı döne- bakan sarayında geçirdiğinden söz eder. Ona gö-
minde de basit bir onarımla yenilenmek suretiyle re dünyanın hiçbir yerinde saray için seçilmiş bu
kullanılmıştır. Yarımadanın burun kısmında Hiere- kadar güzel bir kara parçası yoktur. İmparatoriçe
ia Limanı’na ait kararmış iri blok taşlar fark edilebi- Theodora neredeyse her yaz bu büyüleyici sayfi-
lir (Şekil 3). ye mekânına taşınmıştır. Bu ünlü tarihçinin “Giz-
li Tarih” adlı eserinde Hiereia Sarayı’na deniz yolu
Yazlık Saray ile gidildiğini, bu seyahat sırasında yanındakilerin
“Hiereia” denilince akla önce hiç kuşku yok ki son derece tedirgin oldukların kaydedilmiştir (Pro-
saray geliyordu (G. V. İnciciyan, (2000: 70-71, Se- kopius 2001: 103). Bunun nedeni, seyahat sırasında
mavi Eyice 1994:71). Bu saray Büyük Saray, Galata, denizde bir fırtınanın kopma ihtimali ya da “Porph-
Prens Adaları ve Propontis’in manzarasına hakim yrios” (Πορφυριος) adı takılmış olan deniz cana-
bir bölgede inşa edilmişti. Maliyeti oldukça yüksek varının beklenmedik bir sırada gemilere saldırıda
olan bu yapılanma için imparatorluk hazinesinden bulunmasıdır. Elli yıl süreyle İstanbul denizlerinde
ciddi anlamda para çıkmış, bu lüks yapı komplek- dehşet saçtıktan sonra Sangarios (Sakarya) neh-
sinin inşasında hiçbir fedakârlıktan kaçınılma- rinin ağzında yakalanan otuz dirsek boyunda, on
mıştır. Bu sarayın hangi yıllar içinde yapıldığına, dirsek enindeki (boyu 20 metreden fazla) bu cana-
yapımının kaç yıl sürdüğüne dair bir kayıt yoktur. var balığın balina olduğu söylenir2. Prokopios, çoğu
Saray Kompleksi’nin mimarisi hakkında da bilgi- kez stok edilen yiyeceklerin yetişmediğinden de
ye sahip değiliz. Çünkü bu konudaki bilgiyi bize söz eder. Ayrıca yüksek rütbeli devlet memurları-
sadece tarihî kaynaklar vermektedir. Son yıllarda nın başkentten uzakta, süresi tam olarak bilinme-
ortaya çıkan arkeolojik buluntular bütün hakkında yen bir ikamete zorunlu olarak katlanmaları onlar
fikir vermekten uzaktır. Fakat Iustinianos devrinin adına pek memnuniyet verici değildi. Hizmetli sı-
görkemini taşıdığına, hoş bir peyzaj mimarisine nıfın son derece sağlıksız ve rahatsız meskenlerde
sahip olduğuna ve başkentteki saraylardan daha konakladıkları da bilinen bir gerçektir. XVIII. yüzyı-
küçük boyutta olsa da, tam donanımlı bir yapı ol- lın ünlü İngiliz tarihçisi Edward Gibbon, Hiereia’nın
duğuna ve bir sarayın bütün konforuna sahip ol- doğa güzelliklerini ve temiz havasını överken, bu
duğuna kesin gözüyle bakılabilir. Yapının içinde yazlık saraya imparatorluk ailesiyle gelmek zorun-
taht salonu, kabul salonu, yemek ve yatak odaları, da kalan maiyetin konakladıkları yerlerin son dere-
özel hamam ve tuvalet gibi mekânların bulunduğu ce yetersiz olduğunu ve burada çok kötü koşullarda

1 Bizans saraylarının bahçeleri için bkz. Antony Robert Littlewood, (2017), “Saray Bahçeleri”, Bizans Saray Kültürü 819-1204 (ed. Henry
Maguire) (Çev. Müfit Günay), İstanbul, s. 27-61.
2 Edward Gibbon, (1994), Bizans (Çev. Asım Baltacıgil), IV, İstanbul, s. 85-86. Fakat Marmara gibi iç denizlerde, hatta Akdeniz’de bile balina
yaşamamaktadır. Bu balık herhalde “boz camgöz” gibi saldırgan tipte ve oldukça iri bir köpek balığıydı. Yine de verilen boyutta aşırı derecede
abartı olmalıdır.

BİZANS DEVRİNDE FENERBAHÇE-HİEREİA


38
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

F E N E R BA H Ç E - H I E R E I S I N BY Z A N T I N E E R A
aylarca kaldıklarını yazar (Gibbon 1994: 85-86). Bu Tarihî kaynaklardan anlaşıldığı kadarıyla sa-
olumsuz durum hiç kuşku yok ki bu görkemli sa- rayın yeri burundan çok uzakta değildi. Arkeolojik
raycığın ihtişamına gölge düşürmez. buluntular da bu durumu onaylamaktadır. Bugün
Burada, Antik bağ bozumu şenliklerinin devam- için saptaması yapılan mimari kalıntılar iki ayrı
cısı olan ve her yılın 24 Kasım ile 10 Ocak günleri lokali işaret etmektedir. Bunlardan ilki koyun doğu
arasında, yaklaşık bir ay boyunca süren bağ bozu- kıyısı ve Dalyan mevkii, diğeri ise sarnıcın bulun-
mu eğlenceleri (trygetion) (Lat. broumalia) yapılır, duğu kesimdir.
bu bayrama imparator ve patrik katılır, üzümler Janin, yarımadanın doğu yönündeki koyun
kutsanır, İsa’nın kanı olarak kabul edilen şarap yu- sahilinin birkaç metre gerisinde, oldukça ince tuğ-
dumlanırdı. Bu dinsel kaynaklı törenin dışındaki lalardan oluşan, bir yapı parçasına ait döşemenin
eğlencelerde ziyafetler (sumposion) verilir, danslar, olduğunu tespit etmişti. Buradaki yıkık duvarların
müzik ve mimus gösterileri, soytarıların (skenikos) tamamı Bizans duvar işçiliği göstermekteydi (Ja-
gösterileri ile hoşça zaman geçirilirdi. Bu törenler- nin XXII, 1923: 58).
den ileride söz edeceğiz. Bu mimari kalıntılar hiç kuşku yok ki Hiere-
Tarihi kaynaklarda bu yapının mimarisiyle ilgili ia Sarayı’nın parçalarıydı. Dr. Müfid Ekdal da ay-
neredeyse hiçbir bilgi olmadığından söz etmiştik. nı kesimde, fakat anakara tarafında, Yoğurtçubaşı
Kesin olan konu Hiereia Sarayı’nın çok gösterişli bir çıkmazının Park içi yoluyla kesiştiği yerde 1960’lı
bina olduğudur. Prokopios bu yapıların ihtişamını yıllara kadar var olan duvarların günümüzde ulaş-
anlatmaya gücün yetmediğini belirtir. Sarayın ana madığını belirtir. Bu kalıntıları, “kalın duvarlı, ke-
kapısının açıldığı holün kapısının giriş yönündeki mer pencereli, yassı tuğla ve harçtan yapılmış olan
tarafının üzerinde olduğu varsayılan, şiir (nazım) 10-12 metre uzunluğunda, 4 metre yüksekliğinde ve
diliyle yazılmış ve imparatora övgüler yağdıran denize doğru eğilmiş, diğer kısımları yok olmuştu.
bir dörtlük mevcuttu. Burada kısaca sarayın banisi Buraya tonozlu su yolları geliyordu” diye tarif eder
Iustinianos ve onun icraatları anlatılmaktaydı. Bu (Ekdal 1987: 29). Söz konusu bölgenin 1960’dan son-
epigram şöyleydi: ra iskâna açılmasıyla mevcut kalıntıların üzerleri
kapatılmıştır.
“Bu güzel yeri Iustinianus yaptı
Hiereia Sarayı’nın doğudaki kısmının bulundu-
Suya ve toprağa güzellik vererek…
ğu yer konusundaki çok belirgin olmayan bilgiler
Zaman gökyüzünde yıldızları hareket ettirdiği süre
yeni bir bulguyla kısmen netleşmiş gibidir. Cemil
boyunca
Topuzlu caddesinin kenarında, Lutfiye Restoran’ın
Yönetenler, erdeminiz, gücünüz ve yapıtlarınız ko-
yanındaki arazide yapılan bir jeoradar çalışmasın-
nuşulacak” (Gyllius 2000: 237, K. Müller 1990: 67,
da, toprağın altında, Dalyan koyuna doğru uzanan
dn.3).
mimari kalıntıların olduğu saptanmıştır. Burası Yo-
Hiereia Sarayı’na ait epigramlardan anlaşıldığı ğurtçubaşı Ahmed Efendi’nin iki katlı evinin içinde
kadarıyla bu binaların inşaatı sırasında buradaki bulunduğu, daha sonra Hazinedar Hacı Mehmed
doğal güzelliklere, yani yeşil alana ve denize zarar Efendi’nin mülkü olan arazidir3. Bu mıntıka asırlık
vermemeye özen gösterilmişti. VI. yüzyıla ait övgü ağaç ve köşkün havuzundan dolayı ikinci derece-
dolu bu şiir (ekfrasis) ise şöyledir: de koruma alanı durumundadır. Fakat hiç hesaba
“Iustinianus burayı çok güzel yaptı katılmayan Bizans dönemine ait mimari kalıntılar
Denizi ve karayı güzelliklerle kapladı” (Türkoğlu caddenin kenarından güney yönünde Dalyan ko-
2017: 357-358). yuna doğru uzanır. Apartman bahçesinin içinde bir
zamanlar beş tane anıtsal sakız ağacı bulunuyor-
Yine sarayı betimleyen bir başka övgü şiirinde şöy- du. Bugün bunlardan sadece biri mevcut durumda
le bir anlatım vardır: olup, bunun 800-900 yıllık bir ağaç olduğu, dolayı-
sıyla Bizans döneminde dikildiği rivayet edilir. Bu-
“Deniz yeryüzünün yatağını yıkar ve
gün için toprak üzerinde Bizans duvarına rastlanıl-
Kuru toprak gemilerin yüzebileceği engin deniz ko-
maz. Mekân parçalarından ibaret ve geniş bir alana
rularıyla bezenir
yayılmış olan toprak altındaki kalıntıların ise Hi-
Denizi karayla, yosunları bahçelerle Nereid sellerini
ereia Sarayı’na ait olmaları kuvvetle muhtemeldir.
Naiadların akıntılarıyla
Tespit edilen diğer bulgular bir su toplama havuzu
Karıştıran ne kadar da becerikliydi.
ile genişçe bir galeriye aittir. Bunun yanı sıra bir

3 Bu konut için bkz. Müfid Ekdal, (2005), Kapalı Hayat Kutusu: Kadıköy Konakları, İstanbul, s. 233-235.

ENİS KARAKAYA 39
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
bağlantılı olarak çeşitli yönlere su dağıtan kanallar
da ortaya çıkartılmıştır (Şekil 5). Bu durumda Kala-
mış-Fener Caddesi, Kuyu Sokak, Atlıhan Sokak ve
Alptekin Sokağının sınırladığı, sarnıcı da içine alan
parselin tamamının Bizans saray kompleksi tara-
fından işgal edildiği anlaşılmaktadır. Daha doğuda,
derin temel kazılarının yapılmadığı Dalyan Club’ün
geniş arazisinde toprak altında keşfedilmemiş ya-
pı kalıntılarının olup olmadığı bilinmemektedir. Bu
durumda Hiereia’daki yazlık saray ile ek binaların
dalyan koyunun kuzeybatı sahilinde olduğu gibi,
güneybatı kıyısında kıstak üzerinde, sarnıç yönün-
de dağılım gösterdiği anlaşılmıştır. Zaten Gyllius
dar bir alan teşkil eden kıstak bölgesinin oldukça
düz olduğunu, her iki kıyıdan da bakanların karşı-
lıklı olarak aynı görüş alanlarından yararlanabil-
diklerini yazar (Gyllius 2000: 237).
Bu sarayda gerçekleştiği bilinen bazı olaylar,
Iustinianos’dan daha sonraki yıllarda da bu yapı-
nın uzun yıllar kullanıldığını göstermektedir. VII.
yüzyılın ilk yarısının içlerinde, İmparator Phokas
(602-610) ve Herakleios (610-641) dönemleri içinde
Konstantinopolis’i işgâl etmek için birkaç kez sefer
(savâif) düzenleyen (609, 615, 616, 626-627) Sâsânî
hükümdarı (kisrâ) II. Hüsrev Pervîz bu sarayda kal-
mış, Şahrbârâz’ın komutasındaki ordu ise sarayın
civarında çadır kurarak konaklamışlardı. Araplar,
bu kısa süreli işgal sırasında binalara zarar verme-
Şekil 4 Temel kazısı sırasında bulunan saraya ait mimari mişlerdir. İmparator Herakleios tehlikenin geçtiği
kalıntılar. zamanlarda bu sarayı kullanmıştır.
Şekil 5 Maskem ve suyolları.
Herakleios, Sâsânîlerin 614 yılında Kudüs’ü ele
geçirip Kutsal Mezar Kilisesi’ni yaktıktan sonra ele
geçirdikleri “Kutsal Haçı” geri almak için 5 Nisan
şapele ait olması gereken mimari izler tarihî köş- 622 tarihinde çıktığı sefere bu limandan uğurlan-
kün havuzunun bulunduğu kesime rastlamaktadır. mıştır. Altı yıl süren (628) bu seferin karşılama tö-
Bu durumda, sarayın denize bakan cephesi lodos reni Hiereia sahilinde yapılmış, başta imparatoriçe
haricinde diğer yönden esen rüzgârlara kapalı olan olmak üzere, imparatorun oğlu Konstantinos, Pat-
Dalyan koyuna bakıyordu. Bu mimari kalıntıların rik Sergios, vali (eksarkhos), senato üyeleri ve halk
toprak altında da olsa korunması ancak Defter- zaferi coşkuyla kutlamışlardır. Ellerinde zeytin dal-
dar Hacı Mehmed Efendi’nin evinin yerine yapılan ları ve mumlar tutan halk ilahiler ve zafer şarkıları
apartmanın kentsel dönüşüm projesi çerçevesinde (epinikion) söylemişlerdi (John Julius Norwich, I,
yıkılmaması durumunda mümkün olacaktır. 2012: 372). İmparator yorgunluğunu bu sarayda at-
Arkeolojik buluntu veren diğer bölge az son- tıktan sonra Konstantinopolis’e gitmiştir.
ra sözünü edeceğimiz Bizans sarnıcının civarıdır. İmparatorun kardeşi Theodoros, II. Pervîz’in
2017 yılında, kentsel dönüşüm projesi kapsamında (591-628) öldürülmesi ve oğlu Kovrad Şîrûye’nin
yeniden inşa edilmek üzere yıkılan bir apartmanın onun yerine tahta çıkmasından sonra Bizans adı-
(Kuyu sokak, no. 4) temel kazısı yapılırken ortaya na son derece avantajlı bir antlaşma yapmış, Kut-
çıkan mimari kalıntıların Hiereia Sarayı’na veya sal Haçı da geri alarak ancak Eylül ayında başkente
sarayın hizmet binalarına ait olduğu anlaşılmıştır. dönmüştür. Başkente getirilen Kutsal Haçın onarı-
Büyüklü küçüklü ve dörtgen planlı mekân parçala- mı yapılmış, 628 veya 629 yılında bizzat imparator
rından (odalar, koridor vs.) meydana gelen yapıya tarafından Kudüs’e götürerek yerine koyulmuştur
ait kalıntıların güney ve güneydoğu yönünde, sıkı- (Georg Ostrogorsky 1995: 95-96, Norwich 2012: 244-
şık düzende yapılmış olan komşu apartmanların 245).
alt kısmında da devam ettiği anlaşılmaktadır (Şekil İmparator Herakleios ve ilk eşi Fabia-Eu-
4). Ayrıca tuğla tonozlu bir su maksemiyle bununla dokia da bu sarayda kalmıştır. Çok genç

BİZANS DEVRİNDE FENERBAHÇE-HİEREİA


40
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

F E N E R BA H Ç E - H I E R E I S I N BY Z A N T I N E E R A
yaştaki İmparatoriçe Eudokia, ilk çocuğu olan kızı Eskiyen, bakıma muhtaç hale gelen saray İm-
Epiphania’yı 7 Temmuz 611 tarihinde bu sarayda parator Makedonyalı I. Basileios devrinde (867-886)
dünyaya getirmiştir (Bailly, I: 120, Ostrgrowsky 1995: bakıma alınmıştır. Öncelikle Theotokos Kilisesi ve
104). Herakleios bu sırada Konstantinopolis’deydi Elias’a ithaf edilmiş olan şapel onarılmıştır. Daha
ve tahta geçtikten sonraki ilk yaz mevsimini baş- sonra Herakleios’un içini toprakla doldurtarak aslî
kentte geçirmeyi tasarlamıştı. fonksiyonunu ortadan kaldırdığı sarnıcın içi temiz-
Bu imparatorun döneminde iptal edilen sarnı- lenmiş, gereken tamirat yapıldıktan sonra sarnıca
cın yerine bol miktarda su alabilen depolar yapıldı. işlerlik kazandırılmıştır. 875 yılında Sâsânîler’e kar-
Sarayın çevresindeki üzüm bağı ve meyve bahçe- şı çıktığı Doğu seferinden zaferle dönmesi üzerine
leri genişletildi, sebze bostanlarının sayısı artırıldı halk onu Hiereia’da coşkuyla karşılamış, onuruna
ve bol miktarda ağaç dikildi. Herakleios doğu se- düzenlenen kutlama ve senatörlerin kabulü bu sa-
feri sırasında II. Pervîz’in Kasrışîrin’deki gösterişli rayda gerçekleşmiştir. Bir süre sarayda dinlendik-
sarayını görmüş ve bir dereceye kadar bu sarayın ten sonra gemiyle Hebdomon’a giden imparator
bahçesinden ilham almış olmalıdır. Hiereia Sarayı şehre girerek Ayasofya’da şükür duası yapmıştır.
İmparator Herakleios devrinde İstanbul’u kuşatan Bu yenilemelerin en sonuncusu, dingin kır ya-
Sasanîler tarafından kullanılmış, bu nedenle ba- şamını tercih eden İmparator VII. Konstantinos
kımlı kalmıştır. Porphyrogennetos döneminde (913-959) olmuştur.
Bu tarihten sonra, tarihi kayıtlarda, Hiereia Theophanes burada kendisine bir saray yaptırdığı-
Sarayı’nın adına kırk yıl kadar bir süreyle rastla- nı söylerse de, herhalde sarayın belli bölümlerinin
nılmaz. İmparator II. Iustinianos (685-695) sarayı etraflı bir şekilde onarımını gerçekleştirmiş olmalı-
onartmış, ek binalar yaptırmış, ardından bir de yaş- dır. Bu onarım da çok büyük bir olasılıkla Ruphinia-
lılar yurdu (gerontokomion) inşa edilmiştir. Hiereia nus Sarayı’nda yapılması tasarlanan geniş çaptaki
Sarayı’nda, İmparator V. Konstantinos Kopronymos tamirattan önce gerçekleşmiştir. Ayrıca yarımada-
devrinde (741-775), 10 Şubat 754 tarihinde Ephesos daki iskân edilmemiş kısımlara da küçük binalar
piskoposu Theodoros’un başkanlığında 338 pisko- yaptırdığı bilinir.
posun katıldığı, ama hiç bir patriğin bulunmadığı Aynı imparatorun Bizans dönemi sivil, resmî ve
bir dinsel toplantı yapılmıştır. Bu dinsel toplantının dinsel törenlerini anlattığı kitabındaki (De cerimo-
ikonoklazmaya atılan ilk tohum olduğunu söyle- niis aulae Byzantinae) notlarından anlaşıldığı ka-
mek yanlış olmaz. “Yalancı Synod” adı verilen bu darıyla, Hiareia bağbozumu şenliklerinde seremo-
aykırı toplantı ikonaların yasaklanıp yok edilmesi- ninin başlangıç noktasını teşkil etmekteydi. Onun
ni karara bağlamıştır. Bu olay aynı zamanda, kala- notlarını kısaca aktaracak olursak; üzüm hasadı
balık bir insan topluluğunu içine aldığına göre, bize töreni son derece kurallara uygun biçimde gerçek-
Hiereia Sarayı’nın ne kadar büyük bir yapı olduğu leşiyordu. İmparator kolobion denilen süslü tuni-
konusunda da bilgi verir. kasını ve altın süslemeli sagion’dan oluşan tören
Aynı imparator, tahtının varisi olan oğlu IV. giysisi giyer, senato üyeleri ve başpiskopos ve diğer
Leon’a eş olarak Atinalı Eirene’yi layık görmüş, bu- din adamlarıyla saraydan ayrılıp kırsaldaki tören
nun üzerine 768 yılında başkente gelen Eirene bu alanına giderlerdi. Birkaç tane üzüm sepetinin üze-
evlilik gerçekleşene kadar (1 Ekim 769) birkaç aylı- rine koyulmuş olduğu mermer bir sunak masası-
ğına Hiereia Sarayı’nda konuk edilmiştir. Gerek IV. nın önünde dururlar, senato üyelerinin önündeki
Leon, gerekse bu sarayı çok seven Eirene, impara- başpiskopos duasını okur, imparatora bir salkım
toriçe olduktan sonra da bu sarayda sık sık kalmış- üzüm sunardı. İmparator da bunun aynısını törene
tır. katılan diğer devlet adamlarına tekrarlardı. Daha
İmparator Theophilos (829-842) da Hiereia sonra ellerinden tutarak onları uğurlardı. Söz ko-
Sarayı’nda kalmıştır. Kilikia Seferi’nden (837-838) nusu törenler, çok büyük bir olasılıkla yarımadanın
zaferle dönen imparator Hiereia’da karşılanmış- ve sarayın kuzey ve kuzeybatı kesimindeki toprağı
tır. İmparatoriçe Theodora Bizans etiklerine uygun verimli bölümde yapılmakta idi. Bu bölgede saraya
biçimde devlet erkânıyla birlikte sarayın kapısında ait üzüm bağları bulunuyordu. Batıya, Eutropios’a
imparatoru karşılamışlardır (838). İmparator sena- doğru olan kesimin ağaçsız, çorak bir bölge olduğu
to heyetini ve yüksek rütbeli memurlarla eşlerini bilinmektedir. Eremya Çelebi de, bahsettiğimiz böl-
burada ağırlamış, bir hafta kadar burada dinlendik- genin Osmanlı döneminde bağlık olduğunu söyler
ten sonra Blakherna Sarayı’na gitmiştir. İmparator (Eremya Çelebi 1988: 49).
Theophilos sadece bahçe içinde saray kompleksleri Bu imparatorun komutanı olan Nikephoros Pho-
inşa edilmesini değil, sarayın içinin de bahçe be- kas, 962 yılında Anadolu ordusuna komuta ederken
timli duvar resimleriyle bezenmesini teşvik eden Kaisareia’da (Kayseri) askerî birlikleri tarafından
bir imparator olarak bilinir. imparator ilan edilmiş, imparator sıfatıyla başkente

ENİS KARAKAYA 41
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
girmek için uygun ortamın oluşmasını bu sarayda İgnatios ile sürekli çekişme halinde olan halefi
konaklayarak beklemiştir. Kardeşi Leon da başkent- Photios’un 887 yılının başında sürgüne gönderil-
ten kaçarak ağabeyinin yanına gelmiştir. Nikepho- meden önce bir süre kaldığı yarımada da Hiereia
ros Phokas 14 Ağustos sabahı saraydan ayrılmış, olmalıdır. İmparator VI. Leon’un hışmına uğrayan
gemiyle Abramites Manastırı’nın kilisesine giderek Patrik I. Nikholas’ın bir gece yakalanarak (925) Bu-
dua etmiş, sonra Altınkapı’dan Konstantinopolis’e koleon Sarayı’nın önünden bir kayığa bindirildik-
girerek Ayasofya’da taç giymiştir. ten sonra getirildiği yer Hiereia idi. Nikholas karlı,
Bundan sonra Hiereia Sarayı’nın yüz yıl kadar çok soğuk bir havada yaya olarak beş yıl önce kur-
bir süre boyunca kullanıldığına dair bir bilgi yok- duğu Galakrenes Manastırı’na (Suadiye civarında
tur. Tarihçilerin hiçbiri bu süreç boyunca sarayın ne olmalıdır) gitmek zorunda kalmıştır.
durumda olduğu hakkında bilgi vermez. İmparator Bu görkemli saray kompleksinin nasıl yıkıldı-
IV. Romanos Diogenes’in (1068-1071) bizzat yanında ğı bilinmemektedir. 1071’den sonra doğudan gelen
olan tarihçi Attaleiates’den öğrendiğimize göre Hie- Türk akınlarına karşı güvencesiz olması bu konuda
reia Sarayı bu imparator tarafından da kullanılmış- bir ekten olabilir. Haçlı Seferleri’ni anlatan yazarlar
tır. Attaleiates, Romanos Diogenes’in doğuya yaptığı bu sarayın adını bile anmazlar. Ama yapının La-
seferlerin öncesinde bu saraya gelmeyi alışkanlık tin İşgali ve Türk istilalarından etkilenmiş olması
edindiğinden söz eder. 1068 ve 1069 yıllarındaki se- mümkündür. Ne yazıktır ki hiçbir tarihi kaynağın
ferlerde Nisan ayları başında bu saraydan yola çık- bu konuda yardımı olmadığı için bu yıkımın gerek-
mış ve dönüşünde sanki zafer kazanmış gibi yine bu çesini akla yakın varsayımlara indirgemek zorun-
sarayda karşılanmıştır. 13 Mart 1071 tarihinde Sel- da kalıyoruz.
çuklular üzerine yaptığı seferde bu sarayın iskele- Gyllius, bu sarayı 1540 yılında yıkıntı halinde
sinden gemisine binerek Helenepolis’e (Hersek iske- gördüğünü kaydeder. Ama bu kalıntılar, Janin’in
lesi) uğurlanmıştı4. Hezimetle son bulan bu seferin tabiriyle şekilleri anlaşılamayan duvarlardı (Gyllius
sonucunda (Malazgirt yenilgisi) dönüş yolunda iken, 2000: 236, Janin 1923: 57).
Kotiaeion (Kütahya) yakınında yakalanarak impa- Yani XVI. yüzyılda bile Bizans sarayından özlü
ratorun gözlerine mil çekilmiş, yarı ölü halde Proti bir mimari kalıntı kalmamıştı. Hiç kuşku yoktur ki,
adasına (Kınalıada), kendi kurduğu manastıra geti- taşçı ustaları Osmanlı dönemi sayfiye köşkü yapı-
rildikten sonra eşi Eudokia Diogenes’in yanına git- lırken Bizans sarayına ait, sağlam kalmış kullanı-
mek için bu limanın iskelesinden gemiye binmişti. labilecek durumdaki yapı malzemelerinden yarar-
İşte bu tarihten sonra Hiereia Sarayı tarih sahnesin- lanmışlardı.
den silinir. Artık iyiden iyiye eskiyen sarayın o dö- Osmanlı döneminde, Fenerbahçe yarımada-
nemde terk edildiği anlaşılıyor. Yalnız şunu da ifade sında padişahın bahçe içine inşa edilmiş sayfiye
etmekte fayda vardır. Sözü edilen geniş zaman peri- köşklerinin olduğu, hatta bunların en eskisinin
yodu içinde, sarayın artık kullanılmayacak durum- Fatih Sultan Mehmed devrine kadar indiği riva-
daki kısımları terk edilerek yenilenen veya yenisi yet edilirse de, Kanûnî Sultan Süleyman devrinde
inşa edilen pavyonların kullanılmış olması gerekir. (1520-1566) Mimar Sinan tarafından yapılan veya
Hiereia iskelesinden aynı zamanda önemli ki- yenilenen bir köşk olduğunu kesin olarak bilmek-
şilerin sürgüne gönderildikleri de anlaşılmaktadır. teyiz. Sinan’a ait mimari eserlerin listesine hâvi
Patrik II. Konstantinos sürgüne bu limandan yol- Tezkiretü’l-Bünyan’da Fener Köşkü’nün5 adı bu-
lanmıştır. Aynı şekilde, ikonaları reddetmeyen Pat- lunmaktadır. Bu köşkün uzun bir süre kullanıldığı,
rik İgnatios azledilip tutuklandıktan sonra işkence XVIII. yüzyılın ortalarına doğru terk edildiği anlaşıl-
görmüş, bu yarımadada eskiden keçilerin kapatıl- maktadır.
dığı bir ağılda hapis hayatı sürmüş, 857 yılında bu “Fındıklılı” lakabıyla meşhur Osmanlı dönemi
limandan Terebinthos adasında (Sedef adası), ken- tarihçisi Şem‘dânîzâde Süleyman Efendi, Mür’i’t-
disinin ihya etmiş olduğu Aziz Mikhael’e sunulan tevârîh adlı eserinde, 1759 yılının başlarında Fe-
manastıra sürgüne yollanmıştır (Norwich 2012: 67). ner Bahçesi’nin askerî sahra haline getirildiğini ve

4 İmparator İmparatoriçe Eudokia’dan aralarında bir kırgınlık varken ayrılmıştı. İmparatoriçe, imparatorla küskün ayrılmak istememiş olmalı ki,
ertesi gün Hiereia Sarayı’na geldi ve birkaç gün onunla kaldı. Kendisini yolcu ettikten sonra Büyük Saray’a döndü: Mikhael Attaleiate, (2008),
Tarih (çev. Bilge Umar), İstanbul, s. 129, 148-149. Ayrıca bkz. Ömer Faruk Uyanık, (2020), Bizans İmparatoru IV. Romanos Diogenes 1068-
1071, İstanbul, s. 91.
5 Saî Çelebi, (1988), Tezkiretü’l bünyân: Mimar Sinan’ın Kendi Ağzından Hayat ve Eserleri (Haz. Sadık Erdem), İstanbul, s. 49’da “Fenâr-bağçesi
serâyı tecdîden bina ulundı” şeklinde geçer; Yapıyla ilgili olarak bkz. Sedat Hakkı Eldem, (1974), Köşkler ve Kasırlar, II, İstanbul, s. 67-87;
Ekdal, (1987), s. 43-48.

BİZANS DEVRİNDE FENERBAHÇE-HİEREİA


42
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

F E N E R BA H Ç E - H I E R E I S I N BY Z A N T I N E E R A
topçu askerlerinin burada top atışı talimi yaptık- ile geniş bir alanı kaplayan bağ, bahçe, bostan ve
larını yazar6. Bu talimler sırasında buradaki bina tarlalara su sağlamak için yapılmıştır. Her ne kadar
yıkıntılarının hedef olarak kullanılmış oldukları bilge imparator VII. Konstantinos Porphyrogenne-
düşünülebilir. tos, Historike diegesis tou biou Basileiou adlı ese-
Diğer binalar Hiereia’nın merkezî yapısı duru- rinde, bu sarnıcı Makedonyalı Basileios’un Hiereia
mundaki sayfiye sarayının çevresinde yer almak- Sarayı için yaptırdığını kaydetmişse de (De Basilio
taydı. Koruma amaçlı olarak sarayın sağlam bir Macedonio, ed. Bonn, s. 337), Basileios zamanında
duvarla kuşatılmış olması gerekir. İmparatorluk yapının sadece içinin temizlenerek bakımının ya-
konutlarının çevresinden yalıtılarak güvenliğinin pılmış olması gerekir. Zaten sarnıcın duvar işçiliği
sağlanması alışılagelen bir durumdur. Saray ve I. Iustinianos devrini işaret etmektedir. İmparator
çevresinin su gereksinimini karşılayan büyük bo- VII. Konstantinos, bu hanedanın ilk imparatoru
yutlarda bir sarnıç, su dağıtım şebekesi ve su yol- olan dedesi Basileios’u bu kitapta abartılı şekilde
ları inşa edilmiştir. Bu tesis saraya uzak olmayan yüceltmekte, icraatlarının sayısını gereğinden fazla
bir noktada ve onun batı yönünde ilerisinde yer göstermektedir. Fakat bu yadırganacak bir durum
almaktaydı. 1920 yılında, bu sarnıcın güney yönün- değildir. Ama İmparator Basileios döneminde, iyice
de ve az ilerisinde bir Bizans yapısına ait temel ve eskiyen sarayın elden geçirilmiş olduğu, saray ki-
duvar kalıntılarına rastlanıldığını, ama bu yapının lisesi olarak, Peygamber Elias’a adanan bir şapelin
işlevinin belirlenemediğini Janin’den öğrenmekte- inşa edildiği bilinir.
yiz (Janin 1923: 58). İki yanı revaklı (porticus), zemi- XIX. yüzyılın sonlarında Dethier Fenerbahçe’de
ni düzgün ve sağlam taşlarla döşeli bir yolu vardı. kuru bir sarnıç, birkaç tane yıkıntı ve sütun başlığı
Bu normal trafiğin haricinde resmî ve dinî tören- gördüğünü yazar. Dr. Müfid Ekdal sarnıcın bir çu-
ler sırasında da kullanılmaktaydı. Liman ve iskele kur halinde yıllarca kaldığını anlatır (Dethier 1993:
ile bunları koruma altında tutan dalgakıranın yanı 94, Ekdal 1987: 16). Saraya ve çevresine su sağla-
sıra burnun önündeki kayalıkların üzerinde bir de yan sarnıcın ufak mezarlığın yakınında, yarımada-
fener (pharos) bulunuyordu. Saray kilisesi olarak nın kuzeydoğu kısmında, Azize Agustine Kilisesi
önce Theotokos Meryem adına bir yapı inşa edil- ile Rahibe Okulu’nun arasındaki arazide olduğunu
miş, daha sonraları Peygamber Elias adına saray söyler. Bu sarnıcı, “duvarları tuğladan yapılmış, üze-
şapeli inşa edilmişti. ri açık bir su tesisiydi” diye tarif ederler. Forchhe-
Halkın kullanımına açık durumda bir alışve- imer ile Strzygowski’nin saptamaları bu yöndedir
riş yeri, hamam veya hamamlar (loutron-balneum (Forchheimer/Strzygowski 1893:161).
publicum) ile anıtsal bir çeşme de inşa edilmiş- Kentsel dönüşüm projesi kapsamında
ti. Yarımadanın kıstağının gerisindeki alan tarı- Fenerbahçe-Dalyan’da yapılan inşaat kazısı sıra-
ma ayrılmıştı. Bu alanda bağlar ve sebze, meyve- sında bu su toplama havuzunun kalıntılarına rast-
nin yetiştirildiği bostanlar yer alıyordu. Ekili dikili lanmıştır (Şekil 6). Bu kalıntı Atlıhan sokağında,
bu alanlar doğrudan saraya aitti yani sarayın özel Dalyan Club’ün ana kapısının yol aşırı tam kar-
mülküydü. şısındaki parselde bulunmaktadır. Fransız doğa
bilimci Petrus Gyllius 1544-1547 yılları arasında
Su Sarnıcı İstanbul’da bulunduğunda Fenerbahçe’ye gelmiş ve
Başta saray olmak üzere, hizmet binalarının, bu Bizans sarnıcının harabesini görmüştür. Yapı-
halk hamamının, çeşmelerin ve tabii ki saray bah- nın dört duvar halinde olduğunu, kubbe örtüsü ve
çesindeki bitkilerin sulanması için oldukça fazla onu taşıyan sütunların olmadığını söyler (Gyllius
miktarda suya gereksinim duyuluyordu. Bu sebeple 2000: 237). Sarnıcın bir duvarının tamamı insan
büyük boyutlarda bir sarnıç ile su yollarının inşası eliyle kırılmıştır. 1897 yılında Fransız Capucin ra-
ve yarımadaya temiz su getirilmesi gerekmiştir. hipleri tarafından kurulan Kadınlar Manastırı’nın
Bu sarnıç yarımadanın orta kesiminde, sara- inşası sırasında sarnıcın batı duvarının ortadan
yın güneybatı yönünde inşa edilmişti (Detihier: 95, kaldırılması gerekmiştir (Janin 1923: 58).
Forchheimer/Strzygowski 1893: 161-162, Janin 1950: XIX. yüzyılın sonlarına doğru Dr. Philipp An-
199). Bu büyük boyutlardaki su toplama havuzu ton Dethier ile Philipp Forchheimer ve XX. yüzyılın
[δεξαμενήν ύδατος], İmparator Iustinianus devrin- ilk yarısında Raymond Janin, içine yağmur suyu
de (527-565) inşa edilmiş olan sayfiye sarayı ile ay- dolduğundan küçük bir gölet gibi duran, boyutları
nı tarihlerde, bu saraya, ona bağlı hizmet binalarına tam olarak anlaşılamayan bu su toplama havuzunu

6 Şem’danîzade Fındıklılı Süleyman Efendi Tarihi (1978), (Neşr. Münir Aktepe), II, İstanbul, s. 31; Aktepe, (1979), s. 364.

ENİS KARAKAYA 43
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
Şekil 6 Hiereia’nın su sarnıcı. Şekil 7 Su sarnıcının haznesi.

harap halde görmüşlerdi (Dethier 1993: 94, Forchhe- arasında yıkık bir su girişi açıklığı, bunun karşı
imer/Strzygowski 1893: 161). O zamanlar “Eski Sar- duvarında ise toprak künklerden yapılan suyolu
nıç” adıyla anılan yapı bu haliyle bir süre daha kal- görülmektedir. Suyun basıncına karşılamak üzere
mıştır. Dr. Müfid Ekdal, yapının yine böyle geniş bir yapının duvarları 1.60 metre kalınlıkta inşa edildi-
çukur halinde durmakta iken, denizin yakınında, ği gibi, sarnıcın dış yüzlerine kısa aralıklarla kalın
burnun doğuya bakan koyundaki Bizans yapı ka- destek payandaları koyulmuş, köşelerin iç yüzleri
lıntılarının tonozlu suyollarıyla sarnıçtan su aldı- ise pahlanmıştır. Duvarların iç yüzünde yer yer su
ğının ve yarımadanın diğer kısımlarına su dağıtıl- yalıtım katmanının olduğu fark edilmektedir. Bu
dığının anlaşıldığını söyler (Ekdal 1987: 16). Getirisi katman kum, kireç, kil ve kiremit tozundan (kera-
bayağı yüksek olan bu bölgedeki yapılaşma sırasın- moton) oluşan bir karışımdan imal edilmiştir. Sar-
da, bu tarihi eserin üzerine her nasılsa on bir katlı nıç kaba taş, tuğla ve harçla inşa edilmiştir. Temiz
bir apartmanın yapılmasına izin verilmiş, sarnıç bu bir duvar işçiliği gösteren duvarlarındaki tuğla sı-
binanın altında kalmıştır. raları kimi yerlerde beş sıra halindedir. Kırık parça-
2015 yılında tekrar ortaya çıkartılan bu su tesisi- lardan anlaşıldığı kadarıyla özgün taban döşemesi
nin tamamı kazılmamıştır. XX. yüzyılın başlarında düşük kalitedeki iri mermer parçalarıydı. Sarnıcın
tahribata uğrayan kuzey ve doğu duvarları toprak iç cidarının mermerle kaplanması İmparator I. Ba-
altındadır. Fakat mevcut izlerden yapının tamamı sileios devrinde yapılan yenilemeye aittir.
hakkında fikir edinebilmek mümkündür. Bu sar- Aynı yılın Kasım ayı içinde, Feneryolu Faruk
nıç kuzey-güney doğrultusunda uzanan dikdörtgen Ayanoğlu caddesinin üzerindeki bir temel kazısı
planlı bir yapıdır. Bunun güneybatı köşesine bitişik sırasında tesadüf eseri bulunan tonozlu bir su ka-
konumda kare planlı bir çökeltme havuzu (hydre- nalı (Şekil 8) Hiereia’ya su taşıyan sistemin parça-
ion) vardır (Şekil 7). Bu tip üzeri açık havuzlarda larından biri olmalıdır. Buraya su kuzey yönünden,
önemli olan, sudaki pisliğin dibe çökmesini sağla- Alemdağ tarafından geliyordu. Ortaya çıkartılan
mak suretiyle suyu arındırmaktır. Hazne ile sarnıç su kanalının yapımında tuğla örgülü yan duvar ve
beşik tonozda bağlayıcı olarak kireç harcının kulla-
nıldığı görülmüştür.
Suriye’ye düzenlenen sefer sırasında, 634 yılın-
da Ecnâdeyn ve 20 Ağustos 636 tarihinde Yermük
Muharebesi’nde Müslüman ordularına yenilen He-
rakleios bu sarayda kalmıştır. IX. yüzyılın Bizans
tarihçilerinden olan ve 602-769 yılları arasında pat-
riklik yapan Nikephoros’un (ölümü 829) belirttiğine
göre, bu sarayı kullanmış olan İmparator Herakleios
hidrofobisi (su korkusu hastalığı) nedeniyle sarnı-
cın içini toprakla doldurtup kapladığı alanı bostan
yaptırmıştır. Bu olay anlatılanlara göre şu şekilde
cereyan etmiştir: Kahin Stephanos kehanette bulu-
narak imparatora suda boğularak öleceğini söyle-
Şekil 8 Feneryolu’nda, saraya su taşıyan suyolu ve su miştir. Yaşamının bundan sonraki kısmını sudan
terazisi. korkarak geçiren bu imparator, diğer sarnıçlar gibi

BİZANS DEVRİNDE FENERBAHÇE-HİEREİA


44
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

F E N E R BA H Ç E - H I E R E I S I N BY Z A N T I N E E R A
Hiereia sarnıcının içini de toprakla doldurtup, tar-
la haline getirtmiştir. Denizi görmeye bile taham-
mülü olmayan imparator bir süre çok sevdiği bu
sarayda kalmıştır. Boğazı gemilerle geçmeyi şid-
detle reddeden imparatorun bu tepkisine çözüm
olarak imparatorun çevresindekiler masraflı bir
strateji geliştirerek sorunu halletmeyi başarmıştır.
636 yılının Eylül ayının ortalarında başkente geri
dönerken Boğazı geçmek için kayık ya da salların
üzerine kurulan bir köprü yapılmıştır. Bunun üzeri
dallar ve çalı-çırpıyla kapattırmış, en üst tabaka da
balçık toprakla sıvanmış, bu yapay yolun üzerinde
yol alan imparator at sırtında Stenon’dan (Boğazi-
Şekil 9 Baron de Renouard Bussière’in XIX. yüzyıla ait
çi) karşı kıyıya geçebilmiştir. Herakleios’un Avrupa
Fenerbahçe gravürü.
yakasında karaya ayak bastığı yer Phidaleia deni-
len bir köydür. Bu küçük yerleşim yeriyle ilgili he-
men hemen hiç bir şey bilinmese de, Boğaziçi’nin apartmanın bulunduğu yerde yapılan jeoradar ça-
en dar yerinin Avrupa yakasındaki sahilinde kurul- lışmasında apsisli bir yapının varlığı teşhis edil-
muş bir yer olmalıdır. Janin burası için Bebek veya mektedir. Gyllius’un XVI. yüzyılda yıkık duvarını
Baltalimanı’nı teklif eder. Bir başka görüşe göre ise gördüğü Theotokos Kilisesi’ni XX. yüzyılın başında
mitolojik bir kahraman olan Byzas’ın karısının is- Janin bulamamıştır8. XIX. yüzyılın ortalarına ait
mi olan Phidaleia’nın adını alan Haliç kastedilmiş- (1846 yılına ait olabilir) Fenerbahçe’yi betimleyen
tir. Abartılı derecede septik kuşkular içinde yaşa- Baron de Renouard Bussière imzalı taşbaskı gra-
yan imparator, kendisine sabotaj düzenleyecekleri vürde yer alan küçük bir yapının, o gün için henüz
korkusuyla, yeğeni Theodoros ile gayrimeşru oğlu ayakta olan bir Bizans şapeline ait olduğu iddia
Athalarik’i yakalatmış, her ikisinin de burunlarını edilirse de (Şekil 9), bu resme ait açıklamada han-
ve yeğeninin ayaklarını kestirtmişti7. Yaşamının gi yapının betimlendiği belirtilmemiştir. Aslında
son yıllarını umutsuz biçimde ağır hasta olarak ge- Bizans yapılarının mimari özelliklerini yansıtma-
çiren Herakleios’un yaşamını, ondan yaklaşık 200 yan resimdeki bu bina hakkında tanımlama açı-
yıl sonra yazan Theophanos, imparatorun vücudu- sından çok iddialı konuşabilmek mümkün değildir.
nun ödemden şiştiğini (hydropisie) ve sanki felç- Söz konusu yapı anlaşıldığı kadarıyla yarımadanın
liymiş gibi olduğunu yazar. İmparator 11 Şubat 641 üzerinde yer alıyordu. Bu alan Bizans döneminde
tarihinde büyük acılar çektikten sonra ölmüştür. iskânın olmadığı bir kesimdir. Bu yapının Bizans
Gyllius, Georgios Kedrenos’dan alıntı yaparak dönemine ait bir bina olmasından ziyade, Osmanlı
İmparator I. Basileios’un sarayı süslediğini ve sarnı- dönemi sarayına ait bir parça olması olasılığı daha
cı temizlettiğini yazar (Gyllius 2000: 237). fazladır.
Sarnıcın içi toprak doluyken yazın konaklama-
ya gelenlerin büyük zorluklar çekmiş olduğu tah- Nekropolis
min edilebilir. Khalkedon’un doğu nekropolisi olduğu söylenen
alan yarımadanın başladığı kesimde, kuzeydoğu
Dinsel Yapılar yönünde bulunmaktaydı. Bu mezarlığa ait taşlar
İmparatoriçe Theodora’nın saraya bitişik du- fazla özelliği olmayan, vasat düzeydeki örnekler-
rumda inşa ettirdiği küçük kilise Theotokos di. Bunlardan yaklaşık on beş tanesinin üzerinde
Meryem’e ithaf edilmişti. Daha sonra burada yap- yazı bulunuyordu. Bu taşlar hakkında oldukça eski
tırıldığı bilinen Martir Prokopios ve Peygamber bir yayın bulunmakta olup (Joseph Germer-Durand
Ellias’a ithaf edilmiş olan kiliseler de küçük, fakat 1896: 588, a.y. 1897: 588) Fransız arkeolog J. G. Du-
zarif yapılardı. Bu yapılara ait en ufak bir mimari rand tarafından ortaya çıkartılan taşlar Assompti-
kalıntı bile bulunmamaktadır. Sadece, Dalyan’daki on Kilisesi’nde koruma altına alınmışlardı.

7 Norwich, (2012), s. 250-251; İmparator Herakleios’un su korkusu hastalığı için bkz. Ludovic Drapeyron, (1869), L’empereur Héraclius et
l’Empire byzantin au VII ème siècle, Paris, s. 352.
8 Fransız doğa bilimci Gyllius, bir kiliseye ait yıkık duvarlar görmüştü. Bkz: Gyllius, (2000), s. 236. Fakat Janin, XX. yüzyılın başlarında bu kilisenin
izini bulamamıştır, Janin (1923), s. 58.

ENİS KARAKAYA 45
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
Dağınık Parçalar Celâl Esad Arseven Fenerbahçe’nin doğu ta-
Bizans döneminden günümüze ulaşan mimari rafındaki sahilin bazı mahallelerinde Bizans dö-
parçalardan biri, üzerinde kalın akanthus yaprakları neminden kalma yapı harabelerine rastladığını
bulunan mermerden yapılmış Korinth tarzında bir belirtir. 1880 yılında Fenerbahçe’ye ek tren hattı
sütun başlığıdır. 1983 yılında toprak altından çıkar- döşenirken (günümüzdeki Dr. Faruk Ayanoğlu cad-
tıldıktan sonra bir duvarın temelinde kullanılmış, desi boyunca uzanıyordu) yapılan kazılar sırasında
bu duvar yıkılınca molozla birlikte denize dökül- sağlam yapı temellerine rastlanıldığını söyler. Buna
müştür. 1998 yılında tekrar denizden çıkartılarak te- ilaveten bazı heykellerin ve plastik mimari parçala-
mizlenen bu sütun başlığı halen Devlet Demir Yolla- rın çıktığından söz eder9.
rı Lokali’nin bahçesinde korunmaktadır (Şekil 10). Günümüzde Kadıköy’ün en nezih semtlerinden
Bir başka sütun başlığı ise bir lojmanın bahçe- biri durumundaki Fenerbahçe’de Bizans dönemine
sinde ters dönmüş vaziyette durmaktadır. 1990’lı ait neredeyse hiçbir arkeolojik bulgunun olmayı-
yıllarda toprak tesviyesi yapılırken bulunan bu iri şı parasal getirisi çok yüksek olan bu semtte, SİT
boyutlardaki sütun başlığı, üzerindeki bezemelere alanı olarak imara kapalı tutulması gereken kısım-
bakılırsa II-III yüzyıllara ait olmalıdır. Taban diski- lardaki yapılaşmaya izin verilmesidir. Dalyan ile
nin çapı 0.44 metre olan bu mermer sütun başlığı sarnıcın yakın civarının bol miktarda arkeolojik
dört köşesinde volütleri olan, kenarlarında boncuk buluntu vereceği ihtimali çok kuvvetlidir.
sırası ve yumurta frizi bulunan, üzeri ise tek sıra iri
akanthus yapraklarıyla süslü bir başlıktır.
Bu lojmana komşu konumdaki Koru Sitesi’nin
bahçesinde ise mermer bir sütun kaidesi ile bir
sütun başlığı vardır (Şekil 11-12). Başlık İyonik im-
post tipinde olup, dört yüzü de yalın görünümlüdür.
Sadece iki yüzünde yüzeysel birer Latin haçı bu-
lunmaktadır. Ekinus cephelerine bir saptan çıkan,
kaba işlenmiş stilize yapraklar işlenmiş olup, İyon
tarzına özgü volütlerde de aynı kaba taş işçiliği
görülür. Bu parça V. yüzyıl ikinci yarısı ile VI. yüz-
yılın ortaları arasına ait bir dini yapıya, çok büyük
bir olasılıkla Theotokos Meryem Kilisesi’ne aittir.
Askerî bölgede ve özel konutların bahçelerinde bili-
nenden daha fazla sayıda mimari parçanın bulun-
ması mümkündür. Şekil 11 Koru Sitesi bahçesindeki sütun başlığı.

Şekil 10 TCDD Lokali’ndeki mermer sütun başlığı. Şekil 12 Koru Sitesi bahçesindeki sütun kaidesi.

9 Celâl Esad Arseven, (1989), Eski İstanbul (Âbidat ve Mebânîsi) (haz. Dilek Yelkenci), İstanbul, s. 77-78. Bu buluntuların arasında hayvan postu
giymiş, kurt maskeli bir erkek figürünün olduğu kabartmanın bulunduğundan söz eder. Berlin Müzesi’ne taşınan X. yüzyıla ait bu mermer levhayla
ilgili bilgi doğru değildir. Bu kabartma levha Tuzla’dan, Rum Ortodoks Kilisesi’nin önündeki meydanda yer döşemesi olarak durmaktayken
sökülüp alınmıştı Bkz. Semavi Eyice, (1973), “Tuzla’nın Değirmenaltı Mevkiinde Bir Bizans Kalıntısı”, İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Yıllığı,
sayı 5, İstanbul, s. 30-31, resim 5. Bu yanılgıya Fenerbahçe’nin “Akritas” olduğu zannıyla hazırlanan eski makaleler neden olmuştur. Yine
Arseven bazı evlerin bahçelerinde sütun başlıkları görmüştür: Celal Esad Arseven, (1329), Kadıköy Hakkında Tahkîkāt-ı Belediyye, İstanbul, s. 18.

BİZANS DEVRİNDE FENERBAHÇE-HİEREİA


46
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

F E N E R BA H Ç E - H I E R E I S I N BY Z A N T I N E E R A
KAYNAKLAR
Aktepe 1979 M. Münir Aktepe, “İstanbul Fenerbahçesi Hakkında Bazı Bilgiler”, Tarih Dergisi, XXXII, s. 349-372.
Arseven 1329 Celal Esad Arseven, Kadıköy Hakkında Tahkîkāt-ı Belediyye, İstanbul.
Arseven 1989 Celâl Esad Arseven, Eski İstanbul (Âbidat ve Mebânîsi) (Haz. Dilek Yelkenci), İstanbul.
Bailly (thz.) Auguste Bailly, Bizans Tarihi (çev. Haluk Şaman), I, İstanbul.
Bürchner 1927 Ludwig Bürchner, “Heraia”, Realencyclopädie, VIII-1, sütun 416.
Dethier 1993 Philipp Anton Dethier, Boğaziçi ve İstanbul: 19. Yüzyıl Sonu (Çev. Ümit Öztürk), İstanbul.
Drapeyron 1869 Ludovic Drapeyron, L’empereur Héraclius et l’Empire byzantin au VII ème siècle, Paris.
Ekdal 1987 Müfid Ekdal, Bir Fenerbahçe Vardı, İstanbul.
Ekdal 2005 Müfid Ekdal, Kapalı Hayat Kutusu: Kadıköy Konakları, İstanbul.
Eldem 1974 Sedat Hakkı Eldem, Köşkler ve Kasırlar, II, İstanbul.
Eremya Çelebi Kömürciyan 1988 İstanbul Tarihi, XVII. Asırda İstanbul (Çev. Hrand D. Andreasyan), İstanbul.
Eyice 1973 Semavi Eyice, “Tuzla’nın Değirmenaltı Mevkiinde Bir Bizans Kalıntısı”, İ.Ü. Edebiyat Fakültesi
Sanat Tarihi Yıllığı, sayı 5, İstanbul, s. 27-78.
Eyice 1994 Semavi Eyice, “Hiera Sarayı”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, IV, İstanbul, s. 71.
Forcheimer/Strzygowski 1893 Philipp Forchheimer/Josef Strzygowski, Byzantinischen Wasserbehälter, Wien.
Germer-Durand 1896 Joseph Germer-Durand, “Antiquites de Chalcédon”, Revue de Cosmos, XXXIV, s. 112-115.
Gibbon 1994 Edward Gibbon, Bizans (çev. Asım Baltacıgil), IV, İstanbul.
Hammer 2011 Josef von Hammer, İstanbul ve Boğaziçi (Çev. Senail Özkan), I, Ankara.
İnciciyan 2000 G. V. İnciciyan, Boğaziçi Sayfiyeleri (düzelti ve notlar: Orhan Duru) İstanbul.
Janin 1923 Raymond Janin, “Le banlieue asiatique de Constantinople. III. Hiéria (Fénér-Bagtché)”, Échos
d’Orient, XXII, s. 50-58.
Janin 1950 Raymond Janin, Constantinople Byzantine, Paris.
Littlewood 2017 Antony Robert Littlewood, “Saray Bahçeleri”, Bizans Saray Kültürü 819-1204 (ed. Henry Maguire)
(çev. Müfit Günay), İstanbul, s. 27-61.
Mango 1991 Cyril Mango, “Hiera”, Oxford Dictionary of Byzantion, II, s. 929.
Mikhael Attaleiate 2008 Tarih (Çev. Bilge Umar), İstanbul.
Müller 1990 Karl Wilhelm Ludwig Müller, Geographi Graeci Minores, I, Paris.
Norwich 2012 John Julius Norwich, Bizans, I (Çev. Hamide Koyukan), İstanbul.
Ostrogorsky 1995 Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi (Çev. Fikret Işıltan), Ankara.
Pargoire 1899 Jules Pargoire, “Hiéria”, İzvestica del Institüt Archéologique Russe de Constantinople, IV, s. 33-42.
Patrik Konstantios 1846 Constantiniade ou Description de Constantinople Ancienne et Moderne, İstanbul.
Pertusier 1817 Charles Pertusier, Atlas des Promenades dans Constantinople et sur les Rives du Bosphore, Paris.
Petrus Gyllius 2000 İstanbul Boğazı (Çev. Erendiz Özbeyoğlu), İstanbul.
Prokopius 1994 İstanbul’da Iustinianus Döneminde Yapılar (Çev. Erendiz Özbayoğlu), İstanbul.
Prokopius 2001 Bizans’ın Gizli Tarihi (Çev. Orhan Duru), İstanbul.
Ramsay 1960 William Mitchell Ramsay, Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası (Çev. Mihri Pektaş), İstanbul.
Saî Çelebi 1988 Tezkiretü’l bünyân: Mimar Sinan’ın Kendi Ağzından Hayat ve Eserleri (haz. Sadık Erdem), İstanbul.
Skarlatos Byzantios 1862 Κωνσταντινούπολις , II, Atina.
Türkoğlu 2017 İnci Türkoğlu, Eskiçağ’da Kadıköy, İstanbul.
Umar 1993 Bilge Umar, Türkiye’deki Tarihsel Adlar, İstanbul.
Uyanık 2020 Ömer Faruk Uyanık, Bizans İmparatoru IV. Romanos Diogenes 1068-1071, İstanbul.

ENİS KARAKAYA 47
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
UZUNKÖPRÜ ve ÇEVRE ARAŞTIRMALARI
48
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

U Z U N KÖ P R Ü a n d E N V I RO N M E N TA L R E S E A RC H E S
İSTANBUL HACI KEMALETTİN CAMİİ
ve DÜKKÂNLARININ 2019-2021 YILI
RESTORASYONU

RESTORATION of the HACI KEMALETTİN MOSQUE and its


SHOPS in 2019-2021

DERYA YILDIZ KAYA


Y. Mimar
Vakıflar İstanbul 1. Bölge Müdürlüğü

İlk olarak ahşap bir mescit olarak 1746’da I. The building took its current masonry plan
Mahmut tarafından yaptırılan kâgir cami, yüzyıllar scheme after several interventions throughout the
içerisinde çeşitli müdahaleler görerek günümüzde centuries which was commissioned by Mahmud
son halini almıştır. Bu makalenin konusu, Sarıyer I in 1746 and first constructed as a timber mas-
Rumelihisarı semtinde yer alan Hacı Kemalettin jid. The subject of this essay is about restoration
Camii ve Dükkânlarında 2019-2021 yılları arasında works of the Hacı Kemalettin Mosque and its sur-
yapılan son restorasyon çalışmalarıdır. rounding shops in 2019-2021 which are located in
Bu çalışmada, arşiv incelemesi yapılarak özel- Rumelihisarı Quarter of Sarıyer.
likle Cumhuriyet döneminde yapıya yapılan mü- The study is focused on architectural features
dahaleler aktarılmış, yapının plan, cephe, yapım of the building such as plan scheme, facades, con-
sistemi ve malzeme özellikleri incelenmiştir. Deva- struction technique and materials and moreover,
mında yapıda son restorasyon kapsamında yapı- the interventions especially of Republic Era are ex-
lan müdahaleler açıklanmıştır. Bu sayede ilerleyen plained. Afterwards, the following interventions
yıllarda yapıda yapılacak restorasyonlara bu maka- related to the restoration works are discussed. Thus,
leyle yön verilebilecektir. Yapı, olabildiğince özgün this essay could be a reference for the restoration
karakteriyle korunarak çağdaş yaşam standartları- works in future.The building has been repaired fol-
na uygun olarak onarılmıştır. Yapı, ulusal ve ulus- lowing its authentic character as much as possible
lararası koruma kriterleri doğrultusunda, İstanbul and according to the contemporary life standards.
Vakıflar 1. Bölge Müdürlüğü kontrollük teşkilatı, il- The construction works were carried out with the
gili kurumlar ve yüklenici firmanın ortak çalışması collaboration of 1. Regional Directorate of Founda-
ile restorasyon çalışmaları tamamlanmıştır. tions, related administrative offices and the con-
Anahtar Kelimeler: Rumelihisarı, Hacı Kemalet- tractor.
tin Camii, belgeleme, restorasyon, onarım Keywords: Rumelihisarı, Hacı Kemalettin
Mosque, documentation, restoration, repair.

DERYA YILDIZ KAYA 49


R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
GİRİŞ akarı olarak faaliyet gösteren dükkânları bulun-
Caminin bulunduğu Sarıyer’e bağlı Rumelihisa- maktadır. Yapının doğusundan, sahilin doldurul-
rı semti, adını Fatih Sultan Mehmet’in 1452 yılında masıyla birlikte Baltalimanı Hisar Caddesi geçmek-
yaptırdığı kaleden almaktadır. Semt, Boğaziçi’nin te; batısında, üst kottaki Kemalettin Camii Sokak
Rumeli ve Anadolu Hisarları arasında boğazın en yer almaktadır. Yapının kuzeyinde ve güneyinde
dar yerinde kurulmuştur. 1450 yılından itibaren ise kafeterya, lokanta vb. işletmelerin olduğu kom-
Türklerin yaşamaya başladığı Rumelihisarı, böl- şu parseller vardır (Şekil 1).
gedeki ilk Türk köyüdür (Aysu 1994). Evliya Çelebi,
17. Yüzyılda bu yerleşmeyi “Kalenin dışında denize Tarihlendirme
bitişik dar bir yerde olup, bağsız ve bahçesiz, kaya- Yapılan araştırmalarda, yapının ilk olarak 1649
lar üzerinde kat kat 1060 kadar hanedir. 3 cami, 11 yılında ahşap bir mescit olarak yaptırıldığı bilin-
mescit, 7 okulu, 1 hamamı, 200 kadar dükkânı, Dur- mektedir. Baninin hakkında yeterli bilgi olmamak-
muş Dede Tekkesi, 7 kadar Rum hanesi vardır.” ola- la birlikte kendisine ve ailesine ait hazire, caminin
rak tarif etmektedir. Bu cami ve mescitlerden biri- mihrap yönündeki avludadır (Ayvansarayi 2001).
nin de Hacı Kemalettin Camii’nin yerindeki 1649 Yangın geçirip yıktırılan mescidin yerine, yapının
tarihli mescit olduğu düşünülmektedir. Rumelihi- mevcut kitabesinden anlaşıldığı üzere, 1746 (1153)
sarı İskelesi’nin yakınlarında bulunan cami, çeşitli yılında Sultan 1. Mahmut tarafından yeni bir cami
kaynaklarda “Çarşı Camii” ya da “İskele Camii” ola- inşa edilmiştir. Caminin ön cephesinden çıkma ya-
rak da geçmektedir. pan hünkâr mahfilinin de içerisindeki 1746 tarihli
Hacı Kemalettin Camii, 71 ada, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9 mermer rölyef yazı kuşağından bu dönemde yapıl-
ve 10 parsellerde yer almaktadır. Dikdörtgen planlı, dığı anlaşılmaktadır. Yapının günümüzdeki duru-
fevkani olarak inşa edilen caminin altında caminin mu incelendiğinde dükkân ve harim duvarlarının

Şekil 1 Hacı Kemalettin Camii ve Dükkânlarının 2020 tarihli hava fotoğrafı.

İSTANBUL HACI KEMALETTİN CAMİİ ve DÜKKÂNLARININ 2019-2021 YILI RESTORASYONU


50
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

R E STO R AT I O N of t h e H AC I K E M A L E T T İ N M O S Q U E a n d i t s S H O P S i n 2 0 1 9 - 2 0 2 1
Şekil 2 Hacı Kemalettin Camii’nin
(solda) 1895 yılı ve 1900’lü yıllara
ait fotoğrafı (sağda) (URL 1, 2021;
URL 2, 2021).

olduğu kâgir bölümlerin bu dönemden kaldığı dü- çeyreğine ait fotoğraflarda bu ekler görülmektedir
şünülmektedir. (Şekil 2).
19. yüzyılın ilk yarısında, II. Mahmut dönemin- 20. yüzyılın başına ait fotoğraflarda caminin
de, yapının mimarisini değiştiren önemli ekler mihrap cephesinde yer alan hünkâr kasrının kal-
yapılmıştır. Bu dönemde yapının kuzeybatısına dırıldığı ancak ön cephede yer alan 1. Mahmut dö-
son cemaat yeri eklenmiş ve üst kotunda yer alan neminde yapılan hünkâr mahfili üzerindeki ahşap
kadınlar mahfili genişletilmiştir. Güneydoğu yö- cumbanın mevcudiyetini koruduğu görülmektedir.
nünde yer alan mihrap cephesine ise hünkârın Bu döneme ilişkin yapılan restitüsyon çalışmala-
kullandığı hünkâr kasrı niteliğinde ahşap bir bö- rında hünkâr kasrının cephelerine dair elimizde
lüm ile ön cephede çıkma yapan 1. Mahmut döne- birçok veri bulunmasına karşın bu bölümlere giriş
minde yapılan mermer hünkâr mahfilinin üzerine çıkışların nasıl sağlandığına ilişkin planlama veri-
ahşap bir bölüm yerleştirilmiştir. 19. yüzyılın son leri eksiktir (Şekil 3).

Şekil 3 Hacı Kemalettin


Camii’nin 1910 (solda)
ve 1938 yıllarına ait
fotoğrafları (sağda) (URL
3, 2021; İM Mimarlık Proje
Raporu-Arkeoloji Müzesi
Encümen Arşivi).

DERYA YILDIZ KAYA 51


R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
Cumhuriyet döneminde yapılan onarımlara iliş- onarımı, somakilerin yapımı, basit alçı korniş, ka-
kin Vakıflar İstanbul 1. Bölge Müdürlüğü Arşivi’nde pı kanadı, kasa ve pervazı ile badana yapılmıştır
1950-1990 yılına ait yazışma dosyası ile 1957, 1976- (M6653DO No’lu Onarım Dosyası).
1990, 1991 yılı onarım-keşif dosyaları bulunmak- 1980’li yıllarda yapılan yazışmalarda; yapının
tadır. 1951 yılında başlayan yazışmalarda hayırse- yağmur oluk ve derelerinden su aldığı için dış sa-
verler tarafından caminin tamir edilmesi ve cami çak sıvalarının döküldüğü, müezzin mahfeli tava-
arsasına imam meşrutası yapılmak istenmektedir nında geniş çatlaklar olduğu ve kaide üstünden
(M1539DO No’lu Yazışma Dosyası). itibaren tekrar yenilenen minare ile beden duva-
1957 yılı onarımında, istihkak raporu ve kabul rı arasına yağmur suyu girdiğinden yeni yapılan
belgelerinden yapıda, yağmur oluklarının tamir tezyinatların zarar gördüğü belirtilmektedir. 1988
edilerek çatı aktarımı, saçaklarda takviyeli kavisli yılından itibaren yapının yatırım programına alın-
sıva, beton dışlık takılması, cami dış beden duvar- ması istenmiş, ancak çeşitli sebeplerden ötürü ya-
larında sıva, badana, küfeki taşıyla çürütme ve kap- tırım programına alınamamıştır. 1990 ve 1991 yılın-
lamaların yapılarak bedellerinin alındığı görülmek- da yapının onarımı için ayrı ayrı keşif hazırlanmış
tedir (M3589DO No’lu Onarım Dosyası). ancak Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından şahıs
Yazışma dosyasında; 1973 yılında cami imamı mülkiyetinde olan dükkânlardaki mülkiyet sorun-
verdiği dilekçede imam meşrutası ve gasilhaneyi ları tümüyle çözüldükten sonra onarıma başlanıl-
cemaat yardımıyla yaptırdığını, çatının ve minare- ması istenilerek, onarım keşfi iade edilmiştir. Keşif
nin kötü durumda olduğunu belirtmektedir. Yapı, dahilinde; çatıda tamir tahkimat yapıldıktan sonra
1975 yılı yatırım programına alınarak onarıma baş- üst örtüsünün alaturka kiremit yapılarak orijinali-
lanmış ancak ödenek yetersizliği ile onarım yarım ne dönüştürülmesi, dış cephede tuğla hatıllı yonu
kalmıştır (M1539DO No’lu Yazışma Dosyası). Eksik taşlarının çürütülmesi ve çürütmeli kaplama ile
kalan işler ancak 1977-1978 yılı Emirgan Hamidiev- derzlerin yapılması, cami içerisinde sıva raspası
vel Camii’nin onarım keşfi dahilinde yapıldığı ya- yapılarak, kalem işleri ile alçı kornişlerin yapılması
pıya ait 5 numaralı istihkak raporunda görülmekte- ve beton dışlık, alçı içlik, ahşap doğrama yapılması
dir. Bu onarımda; cami içerisindeki kalemişlerinin planlanmıştır.

Şekil 4 Hacı Kemalettin Camii’nin iç mekân ve ön cephesine


ait tarihsiz fotoğrafları (Vakıflar İstanbul 1. Bölge
Müdürlüğü Arşivi).

İSTANBUL HACI KEMALETTİN CAMİİ ve DÜKKÂNLARININ 2019-2021 YILI RESTORASYONU


52
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

R E STO R AT I O N of t h e H AC I K E M A L E T T İ N M O S Q U E a n d i t s S H O P S i n 2 0 1 9 - 2 0 2 1
Bu doğrultuda yapının 1990 yılında hazırlanan katında dükkân mahalleri, üst katında ise cami
onarım keşfine paralel olarak ilgili Koruma Kuru- bulunmaktadır. Dükkânların üzerinde yer alan
lu tarafından yapıya basit onarım izni verilmiştir. caminin kâgir harim bölümü dıştan 19,12x13,00
İlgili Koruma Kurulu’nun 26.10.1995 tarih ve 7688 m boyutlarında, taş ve tuğla ile almaşık düzende
sayılı kararıyla tuvalet ve abdest alma birimlerine örülmüştür. Kâgir duvarların kalınlıkları yaklaşık
ait uygulama projesi uygun bulunmuş ve cami içe- 95-119 cm arasında değişmektedir. Ahşap kons-
risinde yer alan kısmen dökülmüş ve yıkılmış olan trüksiyonla inşa edilen son cemaat yeri ise dıştan
revzenlerin tamirlerinin yapılmasına izin verilmiş- 5,00x9,84 m boyutlarındadır. Her iki mekân, Marsil-
tir (Koruma Kurulu Arşivi). Bu karar doğrultusunda ya kiremit kaplı tek bir kırma çatıyla örtülüdür. Ah-
1997 yılında yapıda kapsamlı restorasyon yapılmış- şap son cemaat mahallinin üzerinde harime çıkma
tır (İm Mimarlık Proje Raporu). yapan kadınlar mahfili bulunmaktadır. Kadınlar
Caminin akarı olarak inşa edilen dükkânlar ise mahfilinden ulaşımın sağlandığı minare, kâgir ha-
1950’li yıllardan itibaren şahıslara satılmış, 8 parsel rim duvarının kuzeybatı köşesine bitişik konum-
dışında kalan dükkânlar 2014 yılında Vakıflar tara- landırılmıştır.
fından kamulaştırılmış, 8 parselin kamulaştırılması Yapının kuzeybatı cephesine ve güneybatı cep-
ise ancak 2017 yılında gerçekleşmiştir. Vakıflar Ar- hesine bakan iki küçük avlusu bulunmaktadır. Res-
şivi’ndeki yazışmalarda, dükkânlara ilişkin olarak torasyon öncesinde kuzeybatı cephesine bakan ön
caminin de taşıyıcısı olan dükkân bölme duvarları- avluda, 1950’li yıllarda yapıldığı bilinen betonarme
nın mal sahipleri veya kiracıları tarafından yıkıla- imam meşrutası bulunmaktaydı. Güneybatı cephe-
rak mahallerinin genişletildiği, pencerelerin kapıya sine bakan arka avlusunda ise hazire ile şadırvan
dönüştürülerek, camiye zarar verildiği çok defa yer olarak kullanılan iskele meydanından taşınmış
almaktadır (M1539DO No’lu Yazışma Dosyası). 1777 tarihli Benlizade Raşit Efendi Çeşmesi’nin ay-
na taşı ve beraberinde tarihini bilmediğimiz geç bir
Mimari Tanımlama devri işaret eden ayna profilli mermer bir hazne yer
Sahil yolu üzerinde yer alan yapıya, Baltalimanı almaktaydı (Şekil 5).
Hisar Caddesi’nden ulaşılmaktadır. Yapının zemin

Şekil 5 Yapının restorasyon projesine ait vaziyet planı ve kesiti (İM Mimarlık).

DERYA YILDIZ KAYA 53


R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
Şekil 6 Yapının restorasyon projesine ait zemin kat planı (İM Mimarlık).

Şekil 7 Yapının restorasyon projesine ait harim kat planı (İM Mimarlık).

Zemin katta yapıyı enlemesine bölen kemer- (Şekil 6). Son cemaat yerinin sağında ve solunda
li yedi açıklıktan oluşan dükkân mahalleri bulun- sekiler yer almakta, sekilerin arasından küfeki sö-
maktadır. Üst kotta yer alan camiye, dükkânların veli ve kemerli kapıdan harime girilmektedir. Ke-
sağında yer alan kapıdan girilerek ulaşılmaktadır merin üzerinde, yapının 1746 tarihli ve 1. Mahmut

İSTANBUL HACI KEMALETTİN CAMİİ ve DÜKKÂNLARININ 2019-2021 YILI RESTORASYONU


54
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

R E STO R AT I O N of t h e H AC I K E M A L E T T İ N M O S Q U E a n d i t s S H O P S i n 2 0 1 9 - 2 0 2 1
Şekil 8 Yapının restorasyon sonrası son cemaat yeri (üstte) ve harime ait görünümü (altta).

dönemine ait mevcut kitabesi yer almaktadır. Ona- Caminin harim kısmı içten 16,9x10,9 m ölçüle-
rım öncesinde son cemaat yerinin bir kısmı, ön rindedir. Harimin giriş aksının karşısında yer alan
avluda yer alan muhdes imam meşrutasına dahil güneydoğu duvarının ortasında mihrap yer almak-
edilmişti. tadır. Mihrap, yarım daire planlı bir hücreye sahip

DERYA YILDIZ KAYA 55


R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
Şekil 9 Kadınlar mahfilini taşıyan Korent ve İyon formuna sahip sütun başlıkları.

olup mihrap nişi ve mihrabı çevreleyen silmeler Halife ve dört Sahabe adına yer verilmiştir. Bu cep-
granit görünümlü stuk sıvalıdır. Mihrabın hangi dö- helerde revzenlerin arasında dörder adet cihâri yâri
nem yapıldığı bilinmemektedir. Aynı duvarda ikisi güzin ahşap oyma levhalar bulunmaktadır.
mihrabın sağında, biri solunda olmak üzere 3 adet Harimin son cemaat mahalliyle sınırlandırı-
pencere yer almaktadır. Pencereler dıştan küfeki lan kâgir kuzeybatı duvarı kadınlar mahfili kotun-
sövelerle çevrelenmiş ve lokma demir parmaklılar da devam ettirilmeyip, ahşap sütunlar vasıtasıyla
ile takviye edilmiştir. Ahşap doğramalar bu sövele- harime çıkma yapmıştır. Kapının yanlarında birer
re dayandırılmıştır. İç mekânda ise ahşap söveler pencere ile harim yönünde kullanılan dolap niş-
ile bu sövelere dayandırılan ahşap tablalı kapaklar leri yer almaktadır. Harimin kuzeydoğu ve kuzey-
bulunmaktadır. Kapaklar mevcutta bulunmayıp, batı köşelerinde ahşap korkuluklarla çevrelenmiş
restorasyon esnasında yıkılan imam meşrutasının ve zemini bir sekiyle yükseltilmiş mahfiller bulun-
alt katında bulunmuştur. Solunda yer alan pence- maktadır. Sağda yer alan mahfilden kadınlar mah-
renin yanında dolap nişi bulunmaktadır. Onarım filine ulaşılmaktadır. Mahfillerin üzerinde altı adet
esnasında cephede yapılan raspa sonrasında nişin sütunla taşıtılan kadınlar mahfilinin çıkması yer
arkasında taş sövelerle çevrelenmiş kapı boşluğu almaktadır. Onarım öncesi harim, özgün kademe-
izine rastlanılmıştır. Kapı boşluğunun 2. Mahmut lenmesini kaybetmiş olup sekilerle aynı yükseklik-
döneminde yapılan hünkâr kasrıyla bağlantılı oldu- te yer almaktaydı. Korent ve İyon formunda ahşap
ğu düşünülmektedir. Bu cephede pencerelerin üst oyma başlıklara sahip sütunlar, camideki en özgün
kotunda toplam 5 adet revzen içlik ve dışlık pence- mimari elemanlardandır (Şekil 9).
re bulunmaktadır. Mihrabın sağında yer alan minber ile solunda
Harimin almaşık örgülü kuzeydoğu ve güneyba- yer alan ahşap vaaz kürsüsü, yakın zamanda ya-
tı duvarlarında alt kotta dikdörtgen açıklıklı beşer pılan onarımlarda müdahaleler görmüş olmasına
adet pencere sıralanmaktadır. Bu pencerelerin üst karşın özgünlüğünü kısmen korumaktadır. Ha-
kotunda ise revzen içlik ve dışlıklar bulunmaktadır. rim tavanı, geç dönemde yapıldığını tahmin etti-
Revzen içliklerin özgün desenlerini koruduğu tah- ğimiz ince çıtalarla kareli bir düzende yapılmıştır.
min edilmektedir. Kıvrık dal ‘’S’’ler ile oluşturulan Pervazların altında bağdadi ile sıvanmış Barok bir
Barok kartuşların göbeklerine, yine Barok yazı kita- korniş ve altında yer alan pervaz da zaman içinde
beleri yerleştirilmiştir. Dallar çift sıra alçı konstrük- devamlılık göstererek özgünlüğünü korumuştur.
siyon içinde, renkli cam şeklinde düzenlenmiştir. Harim duvarlarında 19. yüzyıl gölgeli Barok ka-
Kitabelerde beş kez Allah, iki kez Muhammed, dört lem işi motifleri bulunmaktadır. Yakın dönemdeki

İSTANBUL HACI KEMALETTİN CAMİİ ve DÜKKÂNLARININ 2019-2021 YILI RESTORASYONU


56
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

R E STO R AT I O N of t h e H AC I K E M A L E T T İ N M O S Q U E a n d i t s S H O P S i n 2 0 1 9 - 2 0 2 1
Şekil 10 Yapının restorasyon projesine ait kadınlar mahfili kat planı (İM Mimarlık).

restorasyonlarda yenilenen bu motiflerin üst üste oluşan almaşık bir örgüye sahiptir. Harim kotunda
boyamalarla konturlarını kaybettiği, renk geçişleri dikdörtgen pencereler dıştan küfeki sövelerle çev-
işlenmeyerek desenlere basit konturlarla gölge ve- relenmiş ve lokma demir parmaklılar ile takviye
rilmeye çalışıldığı görülmektedir. edilmiştir. Bu pencerelerin üst kotunda ise kemerli
Harimin kuzeydoğu cephesinde, 1. Mahmut dışlık pencereler vardır. Son cemaat yeri cepheleri
döneminde eklenen, yapı kitlesinden dışarıya ta- ise ahşap kaplı olup üzerinde dikdörtgen açıklıklı
şan dikdörtgen planlı çıkması olan hünkâr mahfili lokma demir parmaklıklarla takviye edilmiş ahşap
bulunmaktadır. Kısmen harim duvarına, kısmen pencereleri bulunmaktadır. Harim ve son cemaat
de üç adet mermer sütuna oturan hünkâr mahfili- yerini örten çatı %53 eğimli olup, saçakları sıvalı
nin cephelerinde dikdörtgen açıklıklı lokma demir Barok görünümdedir.
parmaklıklı pencere boşlukları sıralanmaktadır. Harimden arka avluya çıkışı sağlayan bir kapı
Mahfilin çıtalı tavanı Edirnekâridir. Koltuk altı sil- bulunmaktadır. Kapının arka avluda yer alan tuva-
mesinin altında mahfilin dört duvarında devam letlere geçişi sağlamak için geç dönemde pencere-
eden mermer üzerine işlenmiş 1159 (M:1746) tarihli den kapıya dönüştürüldüğü düşünülmektedir.
kitâbesi bulunmaktadır.
Kadınlar mahfilinden ulaşılan minare, özgün
2019-2021 YILI RESTORASYON
kesme küfeki taşından yapılmış kaide üzerinde
yükselen on altıgen planlı bir gövdeye sahiptir. Ka- ÇALIŞMALARI
ideden gövdeye geçiş için yedi sekiz tipinde pabuç Hacı Kemalettin Camii ve Dükkânlarının rölöve,
kullanılmıştır. 1940 yılında minarenin gövdeden restitüsyon ve restorasyon projeleri; Vakıflar İstan-
itibaren imitasyon kesme taş ile yenilendiği bilin- bul 1. Bölge Müdürlüğü tarafından ihale edilerek,
mektedir (İm Mimarlık Proje Raporu). Şerefe altı, “Hacı Kemalettin Camii ve Dükkanları 2013-2014Yı-
demir donatılı sade bir kalıpla betondan yapılmış- lı Hizmet Alımı İşi” adı altında İM Mimarlık Resto-
tır. rasyon Dek. İnş. ve Tur. Ltd. Şti. tarafından hazır-
Cami harim kısmına ait cepheleri taş ve tuğ- lanmış ve İstanbul III Numaralı Kültür Varlıklarını
ladan almaşık düzende oluşturulmuştur. Onarım Koruma Bölge Kurulu’nun 29.04.2016 tarih ve 2877
öncesinde güneybatı ve güneydoğu cepheleri sı- sayılı kararıyla onaylanmıştır. Onaylı projeler doğ-
valıdır. Yapının cephelerinin birleştiği noktalarda- rultusunda cami ve dükkânların restorasyonuna,
ki plastrlar, ön cephede kesme taş iken, arka cep- “Hacı Kemalettin Camii ve Dükkânları 2018-2019-
hede yer alanlar kesme taş ve tuğla sıralarından 2020 Yılı Uygulama (Restorasyon) İşi” adı ile ihaleyi

DERYA YILDIZ KAYA 57


R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
hazırlanarak, ilgili Koruma Kurulunca uygun bu-
lunmuştur. Raporlar doğrultusunda revize edilen
restorasyon projesi, son olarak İstanbul III Numa-
ralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun
27.01.2021 tarih ve 6028 sayılı kararıyla onaylan-
mıştır. Söz konusu restorasyon, 08.04.2021 tarihin-
de 7.229.411,60 TL (fiyat farkı hariç) bedelle tamam-
lanmıştır.
Hacı Kemalettin Camii restorasyonunda temel
ilke, yapının her türlü niteliksiz ekten arındırılarak,
mevcudun olabildiğince korunmasıdır. Restoras-
yon öncesi yapılan gözlemlerde; yapının zemin ko-
tunda yer alan dükkânların önü kış bahçesi olarak
düzenlendiğinden dükkân kotunda cepheler algı-
lanamamaktaydı. Dükkânların özgün duvarlarında
kesit kaybı, geçiş boşluklarının açılması vb. yapısal
zararlar meydana gelmiş, sonradan eklenen birçok
ara bölme duvarla dükkânların değiştirildiği gö-
rülmektedir. Tavan, duvar ve döşeme kaplamaları
muhdeslerle çevriliydi. Son cemaat yerinin bir kıs-
mı, imam meşrutasına dahil edildiğinden pencere
boşlukları kapıya dönüştürülmüş, bölücü duvarlar
eklenmiştir. Bu sebeple son cemaat yerinin plan ve
cephe özellikleri okunmaz hale gelmiştir. Yapının
niteliksiz eklerinden arındırılması ve geç dönem-
Şekil 11 Dükkân ara duvarlarının raspa sonrası durumu (üstte) de yapılan çimento sıvaların iç ve dış yüzeylerden
ve restorasyon projesi doğrultusunda tekrar örülmesi alınması sonucunda yeni veriler elde edilmiştir.
(altta).
Yeni veriler doğrultusunda yapının mevcut duru-
mu tahkik edilmiş ve gerekli yapısal müdahalelere
alan Kadıoğlu Restorasyon ve Mim. San ve Tic. Ltd. yönelik önerilerde bulunulmuştur2.
Şti. ile Vakıflar İstanbul 1. Bölge Müdürlüğü arasın- Dükkânları ayıran yığma taş duvarların içeri-
da 22.10.2018 tarihinde kısmi yer teslimi imzalan- sindeki harçların taşıyıcı özelliğini yitirmesi se-
mıştır. Bu süreçte dükkânlarda işgalcilerin olması bebiyle ara duvarların rölöveleri alınarak bunlar
sebebiyle dükkânlara girilememiş,01.02.2019 tari- sökülmüş, aynı taşlarla onaylı restorasyon projesi
hinde dükkânların boşaltılmasıyla birlikte restoras- doğrultusunda tekrar örülmüştür. Örülen yeni du-
yona başlanılmıştır. varlar, 3 kotta cami beden duvarlarına 50 cm giren
Hacı Kemalettin Camii ve Dükkânlarının res- paslanmaz tijlerle birbirine bağlanırken, yatayda iki
torasyon kararları, onaylı rölöve, restitüsyon, res- sıra hatıllarla birbirine bağlanmıştır (Şekil 11).
torasyon projeleri ve raporları doğrultusunda, Va- Muhdeslerin alınması sonrasında harim döşe-
kıflar İstanbul 1. Bölge Müdürlüğü kontrolleri1ve mesinin, dükkânları ayıran yığma taş duvarların
Kadıoğlu Restorasyon yetkililerinin bir arada ol- üzerinde ana taşıyıcı kirişler ve bu kirişlere oturan
duğu toplantılarda değerlendirilmiştir. Uygulama- ara kirişlerle oluşturulduğu tespit edilmiştir. Mev-
da karşılaşılan durumlarla ilgili olarak konunun cut özgün döşeme sisteminin korunması istenmiş
uzmanlarından teknik destekte alınarak, alınan ancak 280 cm aralıkla 15x20 cm ölçülerinde yer
görüşler değerlendirilmiştir. Uygulama esnasında alan ana kirişler gerekli güvenliği sağlayamadı-
restitüsyona yönelik ve uygulamanın seyrini de- ğından 24x24 cm boyutlarında ikinci sınıf meşe-
ğiştiren yeni buluntular bulunması, yapıya önerilen den yenilenmiştir. Ana kirişlerin üzerine oturan
ek müdahaleler sebebiyle güncel rölöve, 3. dönem 30 cm aralıklarla atılan 10x18 cm boyutlarındaki
restitüsyon projesi ve restorasyon tadilat projesi döşeme kirişleri ise, ahşapların taşıyıcı özelliğini

1 Uygulama esnasında İstanbul Vakıflar 1. Bölge Müdürlüğü adına kontrolör olarak Y. Mimar Derya YILDIZ KAYA, Y. Mimar Utku YÜCEL, İnş Y.
Müh. Alper KOYUTÜRK, İnş. Müh. Oktay ÖZEL, Mak. Müh. Hasan YALIN, Mak. Müh. Semih KURNAZ, Elk. Tekn. Sabri SEZEN görev almıştır.
2 “Hacı Kemalettin Camii Yapısal Değerlendirme ve Statik Hesap Raporu”, İnş. Y. Müh. Murat ALABOZ ve Prof. Dr. Feridun ÇILI.

İSTANBUL HACI KEMALETTİN CAMİİ ve DÜKKÂNLARININ 2019-2021 YILI RESTORASYONU


58
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

R E STO R AT I O N of t h e H AC I K E M A L E T T İ N M O S Q U E a n d i t s S H O P S i n 2 0 1 9 - 2 0 2 1
Şekil 12 Harim döşeme kirişlerinin onarım öncesi (solda) ve onarım sonrası durumu (sağda).

Şekil 13 Araştırma çalışmaları esnasında bulunan dükkânlara ait özgün döşeme ve tavan kaplaması.

Şekil 14 Z08 No’lu dükkânın onarım öncesi ve sonrası görünümü.

yitirmesi sebebiyle boyutları korunarak yenilen- özgün kota inilememiş, doğal taş malzemey-
miştir (Şekil 12). le döşeme kaplaması yapılmıştır. Restorasyon
Dükkânlar muhdeslerden arındırıldıktan sonra sonrasında dükkân fonksiyonu sabit tutularak,
Z07 Dükkân mahallinde özgün tavan kaplamasına mekânlara mutfak ve tuvalet birimleri tasarlanmış-
ve Z01 Dükkân mahallinde mevcut döşemenin yak- tır. Dükkânların bir bütün olarak yatırıma alınması
laşık 30 cm altında özgün taş kaplama zemine ula- sebebiyle mahaller arası geçişin sağlanması isten-
şılmıştır (Şekil 13). miş, bu sebeple Z03-Z-08 ile Z03-Z04 arasında yer
Dükkân mahallerinde yenilenen tavan kiriş- alan ara bölme duvarlarda 1,50 m genişliğinde geçiş
lerine, özgün detayında ahşap tavan kaplaması boşluğu açılmıştır (Şekil 14).
yapılmıştır. Zemindeki su problemleri ve yol kotu- Harimde ve son cemaat yerinin kâgir yü-
nun yükselmesi sebebiyle dükkânlarda bulunan zeylerinde yapılan çimento raspaların alınması

DERYA YILDIZ KAYA 59


R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
Şekil 15 Harim duvar yüzeylerinde yapılan tamamlamalar ve hatıl boşluklarına hatılların yerleştirilmesi.

Şekil 16 Harimde bulunan özgün kalemişi yüzeyi (solda) ve harimin restorasyon sonrası görünümü (sağda).

sonrasında taş ve tuğla malzemelerde görülen mal- alt kot hizasında bağlanmış ve cepheler boyun-
zeme kayıpları tamamlanmış, derz tamirleri yapıl- ca sürekli hale getirmek için mesnet plakalarıyla
mıştır. Duvarlarda çürüyen ve kaybolmuş hatıllar mesnetlenmiştir. Son cemaat yeri ile harim arasın-
yenilenerek enjeksiyon şerbetiyle doldurulmuştur da kalan kâgir duvarın bu kotta devam etmemesi
(Şekil 15). sebebiyle bu duvarda kuşaklama alt kotta yapıl-
Yapılan statik hesaplamalar sonucunda, düz- mıştır3.
lem dışı ve düzlem içi etkileri iyileştirmek için pas- Harim duvarlarında yapılan raspa çalışmaların-
lanmaz çelik elemanlar harim tepe pencerelerinin da, son dönem restorasyonlarında yapıldığı tespit

3 “Hacı Kemalettin Camii Taşıyıcı Sistemin Mevcut Durumu, Onarım ve Sağlamlaştırma Önerileri Hakkında Teknik Rapor”, FSMVÜ Vakıf Kültür
Varlıklarını Koruma, Uygulama ve Araştırma Merkezi.

İSTANBUL HACI KEMALETTİN CAMİİ ve DÜKKÂNLARININ 2019-2021 YILI RESTORASYONU


60
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

R E STO R AT I O N of t h e H AC I K E M A L E T T İ N M O S Q U E a n d i t s S H O P S i n 2 0 1 9 - 2 0 2 1
Şekil 17 Harimde yer alan ahşap oyma levhaların bakım onarımlarının yapılması (solda) ve onarım sonrası görünümü (sağda).

Şekil 18 Hünkâr mahfilinin Edirnâkari tavanın onarım öncesi (solda) ve onarım sonrası durumu (sağda).

edilen çimento üzerindeki niteliksiz kalem işle- tamamlamalar yapılmıştır. Minberin üzerinde yer
rinin alınmasına karar verilmiştir. Yapılan raspa alan çiniden yapılmış mihrap âyeti, basit bakım
çalışmalarında mihrabın sol yanında yer alan pen- onarımı yapılarak yerinde muhafaza edilmiştir.
cerenin üzerinde horasan harcı üzerine özgün ka- Kuzeydoğu ve güneybatı duvarlarında revzenlerin
lem işi yüzeyi bulunmuştur. Harimde mevcut kom- arasında yer alan sekiz adet ahşap oyma levhaların
pozisyon aynı şekilde korunarak yeniden yapılmış, bakım onarımları yapılarak mat koyu yeşil zemin
sadece raspa esnasında bulunan özgün yüzey üze- üzerine yazılar ve çerçeveler varak altınla bezen-
rindeki, yıldız motifi, sarmaşık dal ve yaprak for- miştir (Şekil 17).
maları özgün desen ve renginde düzenlenerek ha- Cepheye çıkma yapan hünkâr mahfilinde; muh-
rimin tamamında uygulanmıştır (Şekil 16). des ahşap bölme kapı, doğramalar ve duvarlarda
Stuk sıvadan yapılan minberde ise özellik- yer alan lambri kaplamalar sökülmüştür. Ahşap
le alt kotlarında bozulan kısımların desenlerinde çıtalı Edirnekâri tavanı ve altında yer alan mermer

DERYA YILDIZ KAYA 61


R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
Şekil 19 Harimde raspa esnasında bulunan oymalı çıtalı tavan (solda) ve çıtalı tavan onarımı (sağda).

Şekil 20 Ahşap mimari elemanların konservasyonlarının yapılması.

rölyef yazı kuşağı, çatı örtüsünden su alarak yer yer müezzin mahfili üzerindeki ahşap korkuluklar ve
bozulmalar gözlenmiştir. Tavan ve mermer rölyefin imam meşrutasında bulunan pencere kepenkleri
temizlik ve teraziye alma işleminden sonra çıtalı ise ahşap atölyesinde konservasyonları yapılarak,
tavanda özelliğini yitiren çıtalar yenilenerek, bun- yerlerine konulmaları sağlanmıştır. Harim kapısı
ların konservasyonu yapılmıştır (Şekil 18). ve kepenklerde çürüyen kısımlar kesildikten sonra
Harimin seğim ve bazı bölümlerde açılmalar ya- aynı malzeme ve formda üretilen parçalarla yerine
pan çıtalı tavanı; çatıya geç dönemde eklenen çelik alıştırılarak bütünlenmiştir. Zımpara yapılan ahşap
makaslı kirişlere bağlanarak teraziye getirilmiştir. kanatlarda emprenye işlemi yapılmış, kurt delikle-
Çıtalı tavandaki yağlıboya ve macun katmanları rinde macunla kapatma işlemi yapılarak, konser-
alınmıştır. Raspa esnasında harimin mihrap duvarı vasyonu tamamlanmıştır (Şekil 20).
ile hünkâr mahfili arasında yer alan tavanın yakla- Minber ve vaaz kürsüsünde yapılan raspa sonu-
şık 1 metrekarelik alanında çıtaların üzerinde ah- cunda 7 kat boya ve macun katmanı tespit edilmiş-
şap oyma motifler ortaya çıkmıştır. Bu bölümün 2. tir. Mimari ahşap elemanların parçaları sökülerek
Mahmut döneminde yapıya eklenip, 1900’lerin ba- atölyede ortamında konservasyonu yapılmıştır. Ön-
şında kaldırılan hünkâr kasrı ile bağlantılı olduğu celikle raspa sonrasında niteliğini yitiren ahşaplar
düşünülmektedir. Raspa çalışmalarının ardından yüzeyden alınarak aynı cins ve boyutta ahşaplarla
ahşap elemanlarda zaman içerisinde oluşmuş bo- tümlenmiş, yüzeydeki böcek delikleri macunla ka-
zulmalarda eksik kısımlar tamamlanmış, çatlak- patılmıştır. Minberin ahşap konstrüksiyonu elden
lara kamalama ve macun dolgu yapılarak, sağlam- geçilmiştir. Vaaz kürsüsünün sadece özgün karkası
laştırılmıştır (Şekil 19). korunmuş, niteliksiz tabla kısımları yenilenmiştir.
Yapı içerisinde kadınlar mahfilini taşıyan sü- Özellikle minber kapısı üzerinde kullanılan Barok
tunlar, harim pencerelerinin ahşap iç söveleri ye- özellikli tacın, boya temizlikleri yapılarak koruma
rinde; harim giriş kapısı, minber, vaaz kürsüsü, altına alınmıştır. Mimari elemanlar su bazlı ahşap

İSTANBUL HACI KEMALETTİN CAMİİ ve DÜKKÂNLARININ 2019-2021 YILI RESTORASYONU


62
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

R E STO R AT I O N of t h e H AC I K E M A L E T T İ N M O S Q U E a n d i t s S H O P S i n 2 0 1 9 - 2 0 2 1
Şekil 21 Harimin restorasyon öncesi (solda) ve restorasyon sonrası görünümü (sağda).

Şekil 22 Harimin restorasyon öncesi (solda) ve restorasyon sonrası görünümü (sağda).

Şekil 23 Kadınlar mahfilinin restorasyon öncesi (solda) ve restorasyon sonrası görünümü (sağda).

cilayla boyanmıştır. Bunun dışında muhdes pence- arasına çelik makaslı kirişler yapılmış, beden du-
re doğramaları ve iç söve kaplamaları, dükkân doğ- varlarına oturan özgün ahşap makaslara ait kiriş-
ramaları ve camideki diğer kapılar meşe kereste- lerin kesildiği tespit edilmiştir. Kesilen kirişlerin
den projesi doğrultusunda yenilenmiştir. yerine, ahşap makasın dışa açma kuvvetini alan,
Onarım esnasında çatının açılması sonucunda, çelik plaka ve üzerine paslanmaz çelik kutu profil
çatı konstrüksiyonundaki ahşap makasların, özgün yapılarak, belirli aralıklarla beden duvarlarına ank-
yapım sistemi ve malzemesiyle korunmasına ka- re edilen bir hatıl sistemi oluşturulmuştur. Mevcut-
rar verilmiştir (Şekil 24). Ancak bazı kesitlerde ek ta bulunan çelik makaslı kirişler, bu hatıl sistemi-
müdahale ve onarımlar yapılmış, bazı özgün kesit- ne ankre edilerek yapının performans seviyesinin
lerin böceklendiği ve çürüdüğü gözlenmiştir. Yakın iyileştirilmiştir. Ayrıca mevcut çelik kafes kirişleri
dönemde yapılan tamiratlarda özgün makasların belirli kısımlarda çapraz elemanlarla bağlanarak,

DERYA YILDIZ KAYA 63


R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
Şekil 24 Yapının özgün ahşap makaslı çatısının görünümü. Şekil 25 Cami güneybatı cephesinde çimento sıvaların raspa
edilmesi.

düzlem için sağlamlığının artırılması hedeflenmiş- sövesinden itibaren yer yer malzeme kayıpları ve
tir. Yeni yapılan çelik hatıl sistemi duvar içerisine kirlilikler gözlenmiştir. Yapının kâgir olan diğer
gömülmüştür4. güneydoğu ve güneybatı cephelerinin yüzeylerin-
Devamında çatıdaki ahşap konstrüksiyon elden de ise kesme taş pencere sövelerinin gömüldüğü
geçirilerek, hasarlı kısımlarda tamirat yapılmıştır. kalın bir çimento sıva tabakası bulunmaktaydı.
Çelik makaslı kirişlere pas temizliği yapılarak, ha- Yaklaşık 6-7 cm kalınlığında çimento sıvanın du-
sarla kısımlar düzeltilmiş, birleşim noktalarındaki var örgüsünü oluşturan malzemelerde ileri dere-
uygun olmayan kaynakları yenilenmiştir. Sonra- cede bozulmalara bağlı olarak cephe yüzeylerinde
sında çatının kiremit altı kaplaması yenilenerek düşey yaygın çatlaklar oluşmuştu. Güneybatı arka
çatı membranla izole edilmiş ve Marsilya tipi kire- cephede dükkânlara ait pencerelerin bir kısmı ka-
mitle kaplanmıştır. patılmıştı.
Bütün cephelerde çimento sıva ve derzler yapı-
Cepheye İlişkin Müdahaleler dan uzaklaştırılmış, güneydoğu ve güneybatı cep-
Yapının kuzeydoğu ön cephesi, bir sıra kes- helerinin özgün almaşık duvar dokusu ortaya çı-
me taş iki sıra tuğladan oluşmuş almaşık bir du- karılmıştır (Şekil 25). Raspa sonrasında taş ve tuğa
var örgüsüne sahiptir. Restorasyon öncesinde; ön malzemelerde yoğun yüzey erozyonu ve derz bo-
cephede dükkânlara ait kış bahçesinin bulunması şalmaları gözlenmiştir. Kemer konturlarını önemli
nedeniyle dükkân cepheleri dışardan algılanama- ölçüde kaybeden tepe pencerelerinde, aynı ölçü-
maktaydı. Cephelerde, harim pencerelerinin alt de tuğla ile düzgün teğet kemer oluşturulmuştur.

Şekil 26 Güneybatı cephesinde çürüyen hatılların yapıdan uzaklaştırılması (solda) ve taş ve tuğla tamirleri (sağda).

4 “Hacı Kemalettin Camii Yapısal Değerlendirme ve Statik Hesap Raporu”, İnş. Y. Müh. Murat ALABOZ ve Prof. Dr. Feridun ÇILI.

İSTANBUL HACI KEMALETTİN CAMİİ ve DÜKKÂNLARININ 2019-2021 YILI RESTORASYONU


64
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

R E STO R AT I O N of t h e H AC I K E M A L E T T İ N M O S Q U E a n d i t s S H O P S i n 2 0 1 9 - 2 0 2 1
Şekil 27 Saçak kotunda yer alan çürümüş ahşapların yapıdan uzaklaştırılması (solda) ve tuğla saçakların yeniden örülmesi (sağda).

Şekil 28 Yapının kuzeydoğuda yer alan ön cephesinin restorasyon öncesi (solda) ve restorasyon sonrası görünümü (sağda).

Şekil 29 Yapının güneydoğuda yer alan mihrap cephesinin restorasyon öncesi (solda) ve restorasyon sonrası görünümü (sağda).

Dikdörtgen pencere aynalarındaki tuğlalar yıpran- Yapı köşelerindeki kesme taş plasterler ve pen-
dığı için tamir edilmiş, tamir edilemeyecek olanla- cere taş sövelerinin tahrip olmuş kısımlarında çü-
rın yenisi örülmüştür. Duvarlarda çürüyen ve kay- rütme yapılarak, çürütülen taşların yerlerine aynı
bolmuş hatıllar yenilenerek enjeksiyon şerbetiyle özellikte taşlarla ankraj yapılarak tamamlanmış-
doldurulmuştur. Taş ve tuğla tamirleri sonrasında tır. Özellikle ön cephede dükkân kullanımları se-
kâgir cephelerde horasan harcıyla derzleme yapıl- bebiyle cepheye ankre edilen metaller korozyona
mıştır (Şekil 26). uğrayarak taşlara ciddi zarar vermiştir. Bu metaller

DERYA YILDIZ KAYA 65


R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
Şekil 30 Yapının güneybatıda yer alan arka cephesinin restorasyon öncesi (solda) ve restorasyon sonrası görünümü (sağda).

Şekil 31 Hünkâr mahfilinin sütun başlıklarının temizlenmesi (solda) ve restorasyon sonrası durumu (sağda).

cepheden uzaklaştırılarak ve delikler hidrolik harç- tahribata uğrayan parçalar yeniden imal edilmiş,
lı taş tozuyla kapatılmıştır. iyi durumda olanlara antipas ve boya sürülerek, ko-
Cephelerde yer alan sıvalı Barok saçaklarda sark- runmuştur.
ma ve terazisizlikler gözlenmiştir. Bu sebeple kuzey- Yapının kuzeydoğu ön cephesinde yer alan,
doğu ve güneybatı cephelerindeki saçaklar aynı bo- I. Mahmut dönemine ait hünkâr mahfilinin mer-
yutta tuğla yeniden örülmüş, güneydoğu cephesinin mer yüzeyi mekanik ve kimyasal yöntemle temiz-
saçaklarının ise ahşap konstrüksiyonu korunarak, lenerek, mahfilin kırık parçalarına mermer tozu
üzeri bağdadi teknikle sıvanmıştır (Şekil 27). ve yapıştırıcısı ile plastik onarım yapılmıştır. Avlu-
Pencerelerde bulunan lokma demir parmak- da yapılan kazıda, mahfilin sütun ayaklarının öz-
lıkların raspaları yapılarak, aşırı korozyona ve gün kaideleri ortaya çıkmış, ancak zemindeki su

İSTANBUL HACI KEMALETTİN CAMİİ ve DÜKKÂNLARININ 2019-2021 YILI RESTORASYONU


66
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

R E STO R AT I O N of t h e H AC I K E M A L E T T İ N M O S Q U E a n d i t s S H O P S i n 2 0 1 9 - 2 0 2 1
Şekil 32 Son cemaat yerinin kuzeydoğu cephesine ait restorasyon aşamaları.

Şekil 33 Yapının kuzeybatıda yer alan son cemaat yerinin restorasyon öncesi (solda) ve restorasyon sonrası görünümü (sağda).

problemleri ve yol kotunun yüksekte kalması ne- kapıya dönüştürüldüğü tespit edilmiştir. Son cema-
deniyle kaideler kumla kapatılarak, toprak altında at yeri duvarlarında yer alan ana dikmeler tek tek
bırakılmıştır. Hünkâr mahfilinin yıpranan ahşap incelenerek sağlam durumda ve işlevini sürdüre-
çatısının üzerindeki galvaniz sac üst örtüsü değiş- bilecek ahşaplarda basit bakım onarım yapılmıştır.
tirilerek, kurşun kaplanmıştır (Şekil 31). İşlevini tamamen veya kısmen yitiren ahşaplar ise
Ahşap son cemaat yerinin kuzeydoğu cephesi- parça onarımları şeklinde veya tamamen aynı cins
ne bitişik imam meşrutasının yıkılmasından son- ve uygun nem içeriğine sahip ahşaplarla değişti-
ra yapıya ait özgün cephe kaplamaları bulunmuş- rilmiştir. Ahşap taşıyıcı elemanların birbirine ve
tur. Yapının özgün ahşap karkas sistemine zarar kâgire bağlandığı noktalarda paslanmaz levhalarla
vererek birinci katta yer alan iki adet pencerenin birlikte hareket edebilmesi sağlanmıştır (Şekil 32).

DERYA YILDIZ KAYA 67


R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
Şekil 34 Minarenin restorasyon öncesi (solda), restorasyon esnası (ortada) ve restorasyon sonrası durumu (sağda).

Şekil 35 Restorasyon öncesinde ön ve arka avlunun görünümü.

Minareye İlişkin Müdahaleler keçe serilerek, kurşun külah yapılmıştır. Minare


Minarede gözlenen yapısal hasarlar sebebiyle cephesine su itici sürülmüş ve aleme paratoner ta-
minare gövdeden itibaren sökülmüştür. Minarede kılmıştır (Şekil 34).
kullanılacak küfeki taşı, atölye ortamında oran- Korunan minare kaidesinde önemli ölçüde za-
ları taşa raptedilerek işlenmiştir. Her sıra, proje rar gören ve malzeme kaybı yaşayan taşlar tespit
detayına göre yerde oluşturulduktan sonra örül- edilerek, bu taşlarda çürütme işlemi yapılmıştır.
me işlemine başlanmıştır. Taşlar, her sırada ve taş Çürütülen taşların yerlerine aynı özellikte taşlarla
aralarında olmak üzere düşeyde paslanmaz çelik ankraj yapılarak tamamlanmıştır.
zıvanalarla, yatayda ise kenetlerle birbirine kurşun
eritilerek bağlanmıştır. Bir turda on altı basamak Çevre Düzenlemesi
yapılarak, her taş basamak, ekseni etrafında bir Ön avluda yer alan betonarme imam meşru-
sıra şaşırtılarak diğerinin üzerine oturtulmuştur. tası kaldırılmış ve zemin traverten ile kaplanmış-
Minare taşları gövde, şerefe ve petek bölümde mu- tır. Arka avluda yer alan Benlizade Raşit Efendi
kavemetli biçimde örüldükten sonra eski fotoğraf- Çeşmesi’nin aynı taşı ve ayna profilli mermer haz-
larda görülen ama detayları çok net anlaşılamayan ne ön avluya taşınarak, şadırvan fonksiyonu veril-
külahın altındaki motif sadeleştirilerek taşa işlen- miştir. Şadırvanın üzerine iki ayaklı ahşap bir sun-
miştir. Sonrasında ahşap konstrüksiyon üzerine durma yapılmıştır (Şekil 35).

İSTANBUL HACI KEMALETTİN CAMİİ ve DÜKKÂNLARININ 2019-2021 YILI RESTORASYONU


68
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

R E STO R AT I O N of t h e H AC I K E M A L E T T İ N M O S Q U E a n d i t s S H O P S i n 2 0 1 9 - 2 0 2 1
Arka avluda, cemaatin ihtiyaçları göz önüne duvarlarına taş harpuştalar yerleştirilmiş, üzerleri-
alınarak kadın, erkek, engelli tuvaleti ile su deposu ne dolu demir parmaklıklar ankre edilmiştir (Şekil
mahalleri oluşturulmuştur. Avlunun sert bir zemine 37).
oturması ve su baskını sebepleriyle mevcut kotları
korunmuştur. Engelli tuvaleti, ulaşım kolaylığı açı-
sından kaldırımla aynı kotta yer alan avlu girişi-
SONUÇ
ne yerleştirilmiştir. Engelli tuvaletinin önünden 7 İlk olarak ahşap bir mescit olarak yaptırılan,
basamaklı bir merdivenle diğer mahallere ulaşım muhtemelen yangın geçirdikten sonra yıktırıla-
sağlanmıştır. Tuvalet hacimleri, avlunun yaslandı- rak 1746’da I. Mahmut tarafından yaptırılan kâgir
ğı istinat duvarına bitiştirilerek, tek eğimli kiremit cami, II. Mahmut döneminde önemli müdahaleler
kaplı bir saçakla örtülmüştür. Arka avludan 10 ba- görerek yapının kuzeybatı ve güneydoğu cephele-
samakla yukarı çıkılarak harime ulaşılmaktadır. rine ahşap ekler yapılmıştır. 20. yüzyıla gelindiğin-
Pencereden kapıya dönüştürüldüğü düşünülen ka- de güneydoğu cephesinde yer alan ahşap eklerden
pı açıklığı ulaşım kolaylığı açısından korunmuştur. Hünkâr köşkü tamamen ortadan kaldırılmıştır.
Hazire alanı, aynı şekilde muhafaza edilerek mezar Arşivde yapılan araştırmalarda yapının her dönem
taşlarının temizliği yapılmıştır (Şekil 36). tamire ihtiyacı olduğu anlaşılmış, 1950’lerden itiba-
Yapı parselini çevreleyen istinat duvarlarına, ren 3 kez Vakıflar tarafından onarıma alındığı gö-
caminin kagir beden duvarlarında uygulanan te- rülmüştür.
mel müdahale teknikleriyle yaklaşılmıştır. İsti- Fevkani olarak yaptırılan caminin altında cami-
nat duvarı yüzeyindeki çimento sıvalar yüzeyden ye akar getirilmesi amacıyla dükkânlar yer almak-
uzaklaştırılmış, duvarda çürüyen ve kaybolmuş tadır. Dikdörtgen planlı yapının harim ve dükkân
hatıllar değiştirilerek enjeksiyon şerbetiyle dol- kısımları kâgir, son cemaat yeri ahşaptan yapılmış-
durulmuştur. Malzeme kaybına uğrayan bölgeler- tır. Yapının günümüzdeki durumunu incelediğin-
de taş ile tamamlama yapılmıştır. Üst kotta kalan de içerisinde oluşan müdahalelere rağmen, kâgir
Hacı Kemalettin Sokak üzerinde yer alan istinat kısmın ana hatları ile 1746 mimarisini yansıttığı

Şekil 36 Restorasyon sonrasında ön ve arka avlunun görünümü.

DERYA YILDIZ KAYA 69


R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
Şekil 37 Arka avlunun restorasyon öncesi (solda) ve restorasyon sonrası görünümü (sağda).

görülmektedir. II. Mahmut döneminde yapıya ek- yapıdan uzaklaştırılmış, yerine aynı cins ve ebat-
lenen kuzeybatıdaki son cemaat yeri ise değişerek larda ahşaplarla yenilenmiştir. Yapıdaki minber,
günümüze ulaşmıştır. vaaz kürsüsü, kadınlar mahfilini taşıyan sütunlar
Restorasyon aşamasında yapı öncelikle nite- ve tavan kaplamasındaki ahşapların konservas-
liksiz eklerden arındırılmıştır. Statik raporlar doğ- yonu yapılarak korunmuştur. Harim duvarlarında
rultusunda çatı kotu ve revzen kotunda güçlendir- çimento yüzey üzerinde bulunan kalemişi kompo-
meler yapılmıştır. Dükkân ara duvarlarının örgü zisyonları korunmuş, ancak raspa sonrasında bulu-
harcının özelliğini yitirmesi sebebiyle duvarlar, nan özgün parçadaki desen ve renk doğrultusunda
onaylı restorasyon projesi doğrultusunda tekrar- motifler toprak boya ile yeniden yapılmıştır.
dan örülmüştür. Bu duvarların üzerine oturan ana Yapının plan, cephe, yapım sistemi ve malzeme
taşıyıcı kirişlerin kesiti arttırılmış ve bu kirişlere özellikleri korunmuş, yapılan müdahaleler mini-
oturan ara kirişler aynı boyutlarda yenilenmiştir. mum düzeyde tutularak, yapının sürekliliğinin sağ-
Minare, kaideden itibaren özgün yapım sistemin- lanması hedeflenmiştir. Belirli periyotlarda yapının
de yeniden örülmüştür. Son cemaat kısmın taşıyıcı düzenli basit bakımları yapıldığı takdirde yapı çok
sistemi elden geçirilerek, özelliğini yitiren ahşaplar uzun ömürlü olacaktır.

KAYNAKÇA
Aysu 1994 Çiğdem Aysu, Rumelihisarı, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, C. 6, Ana Basım AŞ, İstanbul.
Ayvansarayi 2001 Ayvansarayi Hüseyin Efendi, Hadikatü’l Cevami, (Haz. A. N. Galitekin), İstanbul: İşaret Yayınları.
URL 1, 2021 http://wowturkey.com/forum/viewtopic.php?t=2922&start=2795(31.05.2021)
URL 2, 2021 www.eskiistanbul.net/tag/rumelihisarı (31.05.2021)
URL 3, 2021 http://www.eskiistanbul.net/7461/rumelihisari(31.05.2021)

Vakıflar İstanbul 1. Bölge Müdürlüğü Arşivi


İstanbul III Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Arşivi

İSTANBUL HACI KEMALETTİN CAMİİ ve DÜKKÂNLARININ 2019-2021 YILI RESTORASYONU


70
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

R E STO R AT I O N of t h e H AC I K E M A L E T T İ N M O S Q U E a n d i t s S H O P S i n 2 0 1 9 - 2 0 2 1
Hacı Kemalettin Camii'ndeki
restorasyon devam ederken
(M. Sav, 13.02.2020)

DERYA YILDIZ KAYA 71


R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
UZUNKÖPRÜ ve ÇEVRE ARAŞTIRMALARI
72
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

U Z U N KÖ P R Ü a n d E N V I RO N M E N TA L R E S E A RC H E S
UZUNKÖPRÜ ve ÇEVRE
ARAŞTIRMALARI

UZUNKÖPRÜ and ENVIRONMENTAL RESEARCHES

DR. ÖZKAN ERTUĞRUL

Edirne’ye bağlı bir ilçe olan Uzunköprü, eski bir Uzunköprü, which is related to Edirne adminis-
yerleşim birimi olmasına rağmen içinde yer aldı- tratively, used to be an unknown area till Ottoman
ğı coğrafi şartlardan dolayı Osmanlı devrine kadar Era because of its geographical condition even if it
adından pek bahsedilmeyen bir bölge olarak karşı- had a long background. Thus, if we do not take into
mıza çıkmaktadır. Bu haliyle Osmanlı kaynaklarını account the Ottoman Era references, studies on the
saymazsak, bölgenin tarihi geçmişi ile ilgili yapıl- historical background of the area are very poor.
mış çalışmalar yok denecek kadar azdır. The essay mentions inhabitance background of
Yazımızda, Uzunköprü’nün yerleşim tarihi- Uzunköprü and several historical buildings of Ot-
ne değinilmiş ve ardından hem ilçe merkezinde toman Era such as mosque, masjid, madrasa, foun-
ve hem de köylerinde bulunan ve Osmanlı döne- tain, imaret, bridge, hammam and private cemetery
minde yapılmış olan çok sayıdaki cami, mescit, which are located either in center or outskirts are
medrese, çeşme, imaret, köprü, hamam ve hazire explained. Information on past and current situa-
ile Rum kiliseleri ve eklerini içeren eski eser yapı- tions of those buildings are given. Briefly, the his-
lar ele alınmıştır. Tüm bu yapıların geçmişleri ve torical building values that Uzunköprü owns are
mevcut durumlarıyla ilgili bilgiler sunulmuştur. presented..
Uzunköprü’nün sahip olduğu kültürel değeri olan Keywords: Uzunköprü, Ottoman Era, cultural
eski eser yapıların tanıtımları sağlanmıştır. value.
Anahtar Kelimeler: Uzunköprü, Osmanlı devri,
kültürel değer.

ÖZKAN ERTUĞRUL 73
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
Edirne ve Keşan hakkında pek çok yayınla kar- uygun alan olarak görülmelidir. Hem yüksek bir
şılaşırız ama iki merkez arasındaki güzergâh üze- tepe özelliğinde hem de Edirne ve Yunanistan ta-
rinde yer alan Uzunköprü hakkında fazla bilgi yok- rafından gelen yolun geçtiği en uygun güzergâh
tur. Hâlbuki Roma devrinin çok önemli yolu olan oluşu, Anadolu topraklarına rahat ulaşabilecek bir
Via Egnetia ile Yunanistan’dan Türkiye’ye giriş yol konumunu ortaya çıkarıyordu. Aynı zamanda
yaptıktan sonra İpsala, Keşan yoluyla Tekirdağ’dan ihtiyaç duyulduğunda Edirne’den köprünün diğer
geçen seyyahlar ile Edirne’den girdikten sonra tarafına ulaşmaktansa istasyonun bulunduğu ala-
Kırklareli, Saray yolu ile ve yine Edirne’den Ba- na ulaşmak daha kolay olacaktı. Zaten anlaşıldığı
baeski, Lüleburgaz, Çorlu yoluyla İstanbul’a giden üzere 4. yüzyıla kadar Uzunköprü ile Keşan ara-
seyyahların hiçbirinin Uzunköprü yolunu kullan- sı çok kullanılan bir yol değildi. Yunanistan’dan
madıkları anlaşılmaktadır. Bunun yanında yine Keşan bölgesine, Edirne’den de Uzunköprü alanı-
Yunanistan’dan giriş yaptıktan sonra Harala (Al- na ve oradan da Havsa ve diğer iç bölgelere geçiş
tınyazı Köyü) Kalesi’nden geçen antik yol buradan sağlanıyordu. Daha da ilginci Via Egnetia yolunun
Uzunköprü tarafına geçmeden Keşan’ın kuzeyin- Keşan’dan Edirne’ye doğru olan güzergâhı Ergene
den geçerek, Malkara yönünde ilerlemektedir. An- Nehri’nin doğusundan, Havsa tarafından sağlan-
laşıldığı üzere Via Egnetia’nın yapıldığı ilk yıllarda masıydı. Bundan dolayıdır ki bu bölgenin ilk sa-
Uzunköprü’nün bulunduğu arazide Roma devrin- hiplerinin, bugünkü Uzunköprü’de değil biraz daha
de henüz bir yerleşim bulunmamaktaydı. Ancak yukarılarda, bugünkü istasyon ve çevresinde otur-
Herodot’tan aktarılan bilgiler ışığında bölgede Trak- dukları düşünülebilir. Pek çok kaynakta belirtilen
lar zamanında Binnai, Drugeriler, Ladepsoylar veya “ormanlık ve bataklık’’ tanımına da son derece uy-
Hypsaltalar olabileceği; bunlardan kuvvetle ihtimal gundur. Ayrıca burada köprü yapımına da karar ve-
Hypsaltalar’ın burada olması gerektiği daha çok rilen 1427 yılındaki ilk yerleşimin yine bu bölgede
öne çıkmaktadır.
Uzunköprü’de zaman zaman yapılan inşaatlar
sırasında bulunan, başta sikkeler olmak üzere ba-
zı buluntulardan yola çıkılarak, Hellenistik devir-
lerden itibaren bir yerleşim olduğu, ancak bunun
daha çok nehirden biraz daha içerilerde olduğunu
anlamaktayız. Uzunköprü’deki eski iskânın bugün-
kü konumu olarak değerlendirilmesi gözden ka-
çan bazı detayları da içinde gizlemektedir. Halbuki
Osmanlı devrinde dahi bugünkü Uzunköprü şekil-
lenirken köprünün Edirne tarafında pek çok bina
inşâ edildiğini biliyoruz. Köprünün Edirne tarafı
ilk yerleşim yeri olarak görülebilir. Bunun başka
bir nedeni ise bugünkü yerleşimin savunma siste-
mi olarak çok açık bir arazide yer almasıdır. Hal-
buki istasyon tarafı, konum olarak bu dönemde en Şekil 1 Edirne ve çevresi.

UZUNKÖPRÜ ve ÇEVRE ARAŞTIRMALARI


74
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

U Z U N KÖ P R Ü a n d E N V I RO N M E N TA L R E S E A RC H E S
şekillendiği görülmektedir. Çünkü Edirne bölgesin- metropolitlik-piskoposluk merkezi olarak görül-
den gelecek yardımların buraya ulaşması her ba- mektedir. Anladığımız kadarıyla kente adını veren
kımdan daha mantıklı olacaktır. köprü inşâsı bitene kadar kentin Edirne tarafı kul-
Hadrian’dan sonra tarih sahnesinde gördüğü- lanılmaya devam ediyordu. Yerleşimlerin karşı ta-
müz ve onun tarafından üvey annesi adına kuru- rafa kayması ile bu alanlar terk edilmiştir. Kaynak-
lan, Plotinopolis olarak düşündüğümüz Eskiköy ların çoğunun bu yüzden 15. yüzyıldan sonraya ait
arazisi buraya çok yakın bir konumdadır. Eskiköy olarak görülür. Uzunköprü’nün Osmanlı’dan sonra
(Plotinopolis), 9. yüzyıldan itibaren ise piskoposluk yerleşim alanı olduğunu söyleyen araştırmacılar bu
merkezi olarak Pamphilon adını kullanmaya baş- yeni alanı takip ettikleri için bu ifadeyi kullanırlar.
lamıştır. Kısaca Via Egnetia yolu üzerinde Yuna- Ortada bir iz bulamayınca bu çok mantıklıdır. An-
nistan tarafında kalan Triananopolis geçildikten cak son yıllardaki bazı kazı ve araştırmalar saye-
sonra Plotinopolis’e, buradan da Hadrianopolis’e sinde yeni bilgilere ulaşmaktayız.
(Edirne) ulaşım sağlanıyordu. Bazı kaynaklarda Uzunköprü, özellikle Yunanca kaynaklar-
ise M.Ö. 4. yüzyılda Uzunköprü’ye (kanımızca yu- da Μακρά Γέφυρα (Makra Gefyra); Bulgarlar da
karıda bahsettiğimiz istasyon bölgesi) Megola Er- iseУзункьопрю olarak geçmektedir ki, ikisi de
ginos dendiği ve M.S. 1371 yılına kadar bu isimle Uzunköprü isminin karşılığıdır. Ancak bunların
anıldığı belirtilmektedir. Prehistorik devri bir yana hepsi geç döneme işaret eden kaynaklardır. Zaten
bırakacak olursak Hellenistik ve Roma devirleri- hem Yunan hem de Bulgar araştırmacıların he-
ne ait işaretlere rastlamak mümkündür. Hatta Bi- men hepsi Uzunköprü’nün ilk kez Osmanlılar’dan
zans devrinde Edirne Başmetropolitliğine bağlı bir itibaren adının duyulduğunu, daha önce yerleşim

Şekil 2 Uzunköprü’nün genel görünüşü ve Köprübaşı Şehitler Anıtı.

Şekil 3 Köprüdeki fil, lale ve aslan figürleri.

ÖZKAN ERTUĞRUL 75
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
köylerden bir takım insanlar getirilip buraya yer-
leştirmek zorunda kalınmıştır. Uzunköprü ile ilgili
ilk yazılı metin, Sultan II. Murad’ın vakfiyesidir ve
“Vakfı Sultan Murad Der Ergene” başlığını taşır. Ho-
ca Sadettin Efendi “Orasını konaklanacak düzen-
li bir yer haline getirdi. 174 yüksek kemer üzerine
uzatılmış eşsiz bir köprü yaptırdı ki, cihana örnek
oldu. Köprünün bir başında Ergene adı ile anılan
bir kasaba kondurup.” diye bahsetmektedir. Ünlü
seyyahlardan A. De la Motraye, 1727 yılında Cisr-i
Ergene’ye geldiğini ve Türklerin bu kasabaya Usun
Şekil 4 Bir gravürde Uzunköprü.
Kupru (Uzunköprü) dediklerini yazar. Keçeci Zade
İzzet Molla da 1820’de Uzunköprü’den geçer. Mih-
net Keşan adlı yapıtında; “Azimet edüp üzre heman
göründü Uzunköprü çün ab-ı revan’’ diyerek, halkın
benimsediği Uzunköprü adını kullanmıştır.
Uzunköprü özellikle Osmanlı devrinde, II. Mu-
rad Köprüsü olarak da bilinen ve 1443/44 yılında
tamamlanan köprüsü ile ön plana çıkan bir kent
görünümündedir. Yine osmanlı devrine at olan
Muradiye Camii, Şehsuvar Bey Camii, Halise Ha-
Şekil 5 Köprü bitişiğindeki değirmen.
tun Camii, Habib Hoca Camii, Rıza Efendi Camii,
Mescid Camii ile yine aynı yıllarda inşa edilen Park
Çeşmesi, Çarşı Çeşmeleri (2 tane), Saman Yemez
Çeşmesi, Hacı İbrahim Ağa Çeşmeleri (3 tane), ve
Acı Çeşme, adlarından pek bahsedilmeyen yapılar
olarak görülmektedir. Bütün bunların yanında sivil
mimarlık örnekleri ile kiliseler, Metropol binaları,
Rum ve Türk evleri ile Bulgar yapıları pek bilinme-
yen anıtlar arasındadır. Şehrin tam ortasında bu-
gün var olmayan eski Belediye binası (aslında bu
bina bir bizans kilisesinden devşirilerek Belediye
binası yapılmıştır) ile tam karşısına düşen ve bu-
gün restorasyon çalışmaları tamamlanan Kütüp-
hane binası ve Gar binaları Uzunköprü’nün önemli
eserleri arasındadır. Özellikle bugün karakol olarak
Şekil 6 Hünernâme’de köprünün betimlenişi.
kullanılan eski Rum evi yine bahsedilmesi gereken
yapılardandır. Ayrıca Şahabeddin Paşa’nın imare-
tinden neredeyse hiç bahsedilmez. Ne ilginçtir ki II.
olmadığını belirtir. Hâlbuki Hellenistik ve Roma Murad’ın yaptırdığı köprü hakkında bolca kaynak
devirlerine ait bol miktarda eser ele geçirilmiştir. bulunmasına ve özellikle üzerinde yer alan hayvan
Sadece Osmanlıların Trakya topraklarına giriş yap- kabartmalarının bile tüm internet sitelerinde bu-
maya başladıkları 14. yüzyıl çevresinden itibaren lunmasına karşın, başta Uzunköprü içindeki cami,
fazla bilgi edinemiyoruz. Bu dönemde, pek çok böl- imareti ve medresesi olmak üzere sadece bu köprü-
ge gibi bu alanda da terkler yaşanmış ve daha çok ye gerekecek masrafları karşılamak üzere Sultanın
kaçakların yaşadığı bir alan haline gelmiştir. Or- inşa ettirdiği köyden ve yapılarından pek kimse
manlık arazi de bunun için son derece uygundur. bahsetmemektedir. Bununla ilgili ana bilgileri yi-
Uzunköprü Edirne’nin, son derece uzun olan ne Tahrir defterlerinde buluruz. Anlaşıldığı üzere
Ergene Nehri kıyısında 1444’te Osmanlılar tara- II. Murad Uzunköprü’ye geldiği yıllarda nehirden
fından kurulduğuna inanılan bir ilçesidir. Durum geçemeyince yanındakilerin de ısrarı ile köprüyü
gerçekten böyle ise bunun nedeni sadece nehir- yaptırmış, ancak bölgenin çapulcuların merkezi
den geçmek için buraya yapılan ve tamamen ihti- olması dolayısıyla buraya özel koruma ve bir takım
yaçtan doğan bir köprüden başka bir şey değildir. akarlar bırakmıştır.
Ancak bugüne kadar fazla insanın yaşamadığı bu 19. yüzyıl sonlarında Edirne Vilayetinin merkez
yerde kentin kurulmasıyla birlikte Malkara ve civar sancağına bağlı Cisr-i Ergene kazasının sınırları

UZUNKÖPRÜ ve ÇEVRE ARAŞTIRMALARI


76
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

U Z U N KÖ P R Ü a n d E N V I RO N M E N TA L R E S E A RC H E S
Şekil 7 Muradiye Camii’nin batı cephesinden genel görünümü. Şekil 8 Caminin doğu dış cephesi.

Şekil 9 Cami haziresinden görünüş. Şekil 10 Cami içi.

içindeki Uzunköprü halkının bir kısmı bu yıllarda gözle birleştirilerek göz sayısı 172’ye indirilmiştir.
Rum ve Bulgarlar’dan oluşmaktaydı. Ancak 4 Ka- Tek başına özel bir makale konusu olan köprümüz
sım 1918’da Fransızların, ardından da Yunanlıların için daha sonra bir başka makale kaleme alacağız.
denetimi altına giren Uzunköprü, nihayet 11 ekim Çünkü üzerindeki motif, çiçek ve Orta Asya etkili
1922’de tekrar Türklerin eline geçmiştir. hayvan motifleri dahi tek tek ele alınmalıdır. Ama
Kente adını veren Köprü,  Sultan II. Murat’ın yine de özel bir çiçekten bahsetmeden de geçmeye-
emriyle 1427-1443 yılları arasında Mimar Mus- lim. Bugüne kadar sadece Trakya bölgesinde tespit
lihiddin Usta tarafından, çevre taş ocaklarından edebildiğimiz bir lale çiçeği ile burada karşılaşırız
alınan malzemeyle Ergene Nehri üzerine yapılmış ki bu önemlidir. Gerek yaprak ve gerekse çiçek kıs-
ve 1444 yılında Sultan II. Murat’ın da katıldığı bü- mı ile dikkat çeker. Ne yazık ki bu lale çiçeğini artık
yük bir törenle açılmıştır. 1238,55 m uzunluğunda Trakya bölgesinde görmek pek mümkün değildir.
olmasına karşın ilk yapıldığında uzatılmış kanat- Sadece zaman zaman, o da tesadüfen arazide rast
larıyla birlikte 1392 m’yi bulmaktaydı. 13.56 m yük- gelinmektedir ki Lalapaşa bölgesinde daha yoğun
sekliğindeki köprünün kanat ve kemerleri; aslan, olarak karşımıza çıkmaktadır. Yabani olarak toprak
fil, kartal, lale ve çeşitli geometrik kabartma motif- altında kalan soğanların her yıl haziran ayına doğ-
lerle süslenmiştir. Zamanla ortaya çıkan zararları ru çıkıp, kısa bir süre sonra da kaybolan bir özelliği
gidermek amacıyla Fatih Sultan Mehmed, Sultan vardır. Yani aynı soğandan çıkarak, her yıl (günü-
II. Osman, Sultan II. Mahmud ve Sultan II. Abdül- müzdeki hibrit soğanların aksine) aynı yerde görül-
hamid zamanında onarımdan geçirilmiştir. Bütün mektedir.
bunların yanı sıra yakın zamanda, 1964-1971 yılları Köprü yakınına yapılan ve hem erkek hem de
arasında yapılan restorasyonda köprü iki yandan kadınların kullanımına açık olan hamam ile bir-
genişletilerek, eni 5.24 m’den 6,80 m’ye çıkarılmış- likte inşa edilen Muradiye (II. Murat) Camii, köprü
tır. Başlangıçta 174 gözlü olan köprünün bir gözü ile birlikte 1443 yılında inşâ edilmiştir. Ayrıca yakı-
zaman içinde yıkılmış, diğer bir gözü de başka bir nında medrese ve imaretin de olduğu ileri sürülse

ÖZKAN ERTUĞRUL 77
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
Şekil 11 Muradiye Hamamı, onarım öncesi. Şekil 12 Muradiye Hamamı, onarım sırasında.

de bunu gösteren bir kayıt yoktur. 22x19 metre öl- yaklaşık 5-6 derecelik bir sapma yapar ki, bu yan-
çülerindeki yapı yaklaşık 5.70 metre yüksekliğinde lışlıkla hesaplanmış olamaz. Bugün duvar örülmüş
duvarlara sahiptir. Erken dönem geleneklerine göre gibi gözüken sundurma, 19. yüzyılın sonundaki bir
kareye yakın dikdörtgen planlı ve düz çatı ile örtül- fotoğraftan gördüğümüz kadarıyla ahşap sütun-
müş yapı, ne yazık ki çok fazla onarım geçirdiğin- lu bir sundurma olarak yapıyı biraz daha estetik
den bazı hüviyetleri kaybetmiş durumdadır. Ayrı- gösteriyordu. Ayrıca yapının üst ve alt pencereleri
ca muhdes bazı bölümler bulunur. Bunun yanında değişikliğe uğramış, yerini uyumsuz kemerli pen-
1584 tarihli Hünername’den hem Muradiye Camii cerelere bırakmıştır. Son olarak da yapının üç ayrı
ve çevresini hem de karşı tarafındaki, yukarıda da girişi olması da ilginçtir. Çünkü üç kapılı girişler
bahsettiğimiz gibi bir yerleşimi öğreniyoruz. An- çoğu kez kiliselerde kullanılan bir sistemdir. Bütün
ladığımız kadarıyla buradaki ilk yapı kubbeliyken bilgiler bir araya getirildiğinde sadece dikdörtgen
daha sonra düz çatılı hale getirilmiştir. Zaten Ek- formlu, mihrap derecesi sapma göstermiş, mimari
rem Hakkı Ayverdi’nin yapıyı tanımlarken bu bü- ölçüleri dengesiz gibi gözüken bir yapı ile karşılaşı-
yüklüğe göre çatı ve çatı yüksekliğinin tuhaf oldu- rız. Hâlbuki Hünername’de bulunan minyatür ince-
ğunu belirtmesi de bu durumu açıklar vaziyettedir. lendiğinde kubbeli olan yapının biraz daha yüksek,
Çünkü bu kadar büyük bir mekânın bu kadar basık daha uyumlu olduğu anlaşılır. Ayrıca son cema-
bir çatı ile örtülmesi pek görülen bir özellik değildir. at yeri üç kubbeli olarak düzenlenmiştir. II. Murad
Ancak üzeri kubbe ile örtülü alanlarda yükseltilen dönemi yapıları ele alındığında bazı binaların te-
örtü yapıya ferahlık verir. Gerçi ilk yapının kubbeli melden, bazılarının ise eğer sağlamlığı iyi ise ihya
olduğu biliniyor ama onarımda kubbeden niye vaz- ederek kullanıma açıldığı bilinmektedir. Özellikle
geçildiği tam bir muamma olarak görülüyor. Daha ihya ettirdiği yapıları hem bu bölgede hem de Koca-
sonra yapılan bütün onarımlarda çatı kullanılma- eli, Sakarya gibi bölgelerde görebiliriz. 1443 yılında
ya devam etmiş, son onarımlarda saçaklar yapıyı yüksek kasnaklı bir yapının çok acele bir şekilde
şemsiye gibi örter bir hale gelmiştir. Ayrıca yapının burada inşa edilebildiği gerçek dışı gibi görünmek-
moloz, minarenin kesme taştan inşâ edilmesi de tedir. Bu yıllarda Feres’deki (Ferecik) Ayasofya (Cos-
dikkat çekicidir. Ancak yapı kitâbesi de, mimari- moteria) Kilisesi gibi hırıstiyanların terk ettiği ve
deki değişiklikleri açıklayacak fikirleri de engeller kötü durumdaki yapıların onarılarak cami haline
durumdadır. Kitâbede, yapının 847’de (1443) yapıl- getirildiğini biliyoruz. Ayrıca Muradiye Camii ve
dığı ve 1030’da (1621) II. Sultan Osman tarafından Feres’deki yapı, malzeme yönünden birbirlerini tek-
tamir edildiği yazılıdır. Bu kitâbenin de Edirne ta- rarlar şeklindedir. 12. yüzyılda bolca örneği görülen
rihi ile uğraşan ve son derece de önemli eseri bu- yüksek kasnaklı bir yapı olarak camiye çevrildik-
lunan Abdurrahman Hibri tarafından yazılmış ol- ten daha sonra kubbesinin yıkıldığını ve bir daha
duğu düşünülürse çözümlenmesi gereken sorular yapılmadığı söylenebilir. Ve yine anlaşıldığına göre
fazlalaşır. Yapıya ait orijinal inşâ kitâbesi yoktur. kubbesi yıkıldıktan sonra duvarların bir kısmı ha-
Bunun yanında yapının başka tutarsız tarafları da rap olduğundan seviyesi de düşürülmüş, üzerine
vardır. Mesela minarenin yerleştirildiği noktanın pekala ahşap bir çatı yapılmış olabilir. Yapılan res-
orijinal olmadığını düşünüyoruz. Çünkü hiçbir mi- torasyonlar sırasında bazı detaylar raporlansa idi
mar bir yapının pencere ve beden duvarını bozacak belki bunu net olarak öğrenebilirdik.
bir yerleştirme yapmaz. Ayrıca çok nadir örnekler Yapının son restorasyonu sırasında sadece
dışında özellikle yapı girişleri, uzun cephe duvarla- bir kısmını görebildiğimiz temel kısmı malzeme-
rında değil mihrap aksında yer alır. Bütün bunların si ile beden duvarlarının tekniklerinin tutmadı-
dışında Mihrap yönü tam kıble tarafında olmayıp, ğını söyleyebiliriz. Daha ileride yapılacak başka

UZUNKÖPRÜ ve ÇEVRE ARAŞTIRMALARI


78
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

U Z U N KÖ P R Ü a n d E N V I RO N M E N TA L R E S E A RC H E S
Şekil 13 Şehsuvar Bey Camii, onarım öncesi. Şekil 14 Caminin iç mekânının kuzeyinin görünüşü.

Şekil 15 Eski minare. Şekil 16 Caminin haziresinden genel görünüş.

onarımlarda bizden sonra araştırma yapacak bi- miktarda mezar taşı yer alır ki bir an önce onarıma
lim adamlarının bunu çözeceğini umuyoruz. Bü- ve kitâbelerinin okunmasına ihtiyaç vardır. Ayrıca
tün bunların yanı sıra ilave etmemiz gerekir ki, bazı yayınlarda eskiden tabhaneli olduğu ileri sü-
Yunanlılar Trakya’da kısa bir süre kaldıkları 1900 rülse de bunu ispatlayacak hiçbir belge yoktur.
yıllarının başında yapıyı bir süre kilise olarak kul- Uzunköprü’de adı bilinen ama günümüze sa-
lanmışlardır. Bu ise yapı içinde yer alan sütunların dece minaresi ulaşmış Şehsuvar Bey Camii bulun-
üzerindeki Barok ahşap kemer hatıllarından açıkça maktadır. Ancak Şehsuvar Bey’in kimliği biraz ka-
bellidir. Örnekleri, Uzunköprü’nün karşısında Yu- rışık bir konudur. Bu kişinin, bir süre Fatih Sultan
nanistan tarafında olan Didimoticho ve çevresin- Mehmed’in yanında bulunan, hatta bir ara Çirmen
de yer alan kilise içi mekânlardan tespit edilebilir. Sancak Bey’i olan Dulkadiroğlu Şehsuvar olması
Yapı içinde bir anlamı olmadan duran ve çatıyı kuvvetli ihtimaldir. Trakya’da kaldığı 15. yüzyılda
taşır konumda görülen mihrap duvarına paralel (yaklaşık 1460-1470’li yıllarda) belki şükran ifadesi
sütunlar ise yine bu dönemde konmuş olmalıdır. olarak bu camiyi yaptırmış olabilir. Bugüne yapıdan
Özetle yapımız hakkında yazlı evrak ve orijinal sadece bodur sayılabilecek minare kalmıştır. 15.
kitâbe olmadığından hareketle tahminen bir 12. yüzyıl sonuna işaret eden minarenin yanına, ca-
yüzyıl yapısı iken II. Murad tarafından ihya edilip, mi kısmı yıkılıp yeniden modern bir şekilde yapıl-
camiye çevrilmiş olması muhtemel yapının daha dığında yeni bir minare daha eklenmiştir. Böylece
sonraki onarımlar sırasında kubbesinin yıkılma- ortaya iki minareli tuhaf bir cami mimarisi çıkmış-
sı ve beden duvarlarının aşağı çekilerek, uyumsuz tır. Tamamen tuğladan inşa edilmiş minarenin son
bir çatı ile kaplanması sonucu bugünkü görünü- onarımla tuğlaları temizlenmiş ve öylece bırakıl-
müne kavuştuğunu düşünüyoruz. Yoksa bu yapı, mıştır. Halbuki yeniden yapılan camiden önce es-
II. Murad’ın 1427 yılında Edirne’de yaptırdığı muh- ki yapı ayakta idi. Neden onarılmadığını anlamak
teşem külliye ile neden hiç benzerlik göstermesin. mümkün değildir. Cami dikdörtgen planlı, düz ça-
Bugün caminin haziresinde farklı yıllara ait bol tılı ve kesme taştan yapılmış olup, avlulu ve avlu

ÖZKAN ERTUĞRUL 79
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
Şekil 17 Halise Hatun Camii’nin Şekil 18 Onarımdan önce caminin görünüşü.
eski bir fotoğrafı.

Şekil 19 Caminin güney cepheden görünüşü. Şekil 20 Cami haziresinden bir detay.

dışında son derece hoş bir de çeşmeye sahip idi. malzeme ve gerekse üslup açısından bu açık bir
Kemerli bir kapıdan harim kısmına geçilmekteydi. şekilde bellidir. Dikdörtgen yapının içten derin bıra-
Dört cephede dikdörtgen pencere açıklıkları vardı. kılan pencereleri ile 19. yüzyıla özgü klasik pencere
Uzunköprü ile ilgili yayınlara bakıldığında, 18. kemerleri aynı aksta yer alan pencere sistemleri ve
yüzyılda Hacı İbrahim Ağa adında bir hayırseve- eski fotoğrafının da yardımıyla bu fikri ileri sür-
rin eşi Halise Hatun adına yaptırdığı Halise Hatun mekteyiz. Aslında bu tarz yapılara başta Edirne ol-
Camii adında bir camiden bahsedilir. Fakat yapı ile mak üzere pek çok yerde rastlayabiliriz. Ayrıca yapı
ilgili pek bir bilgi yoktur. Yakın zamanda, geçirdiği dışından tam anlaşılamayan taç kapı üzerindeki
restorasyon sonucu tekrar ibadete açılmıştır. Ya- kare alınlık kısmı ile uyumsuz olarak restorasyon
yınlarda 15. yüzyıl özelliklerine sahip olarak gös- sırasında kemerli olarak bitirilen kapı üstünün sır-
terilen yapının, bu tarihle uzaktan yakından ilgisi rı, harim kısmına girince anlaşılmaktadır. Bilindi-
yoktur. Dikdörtgen planlı yapı, batı tarafta bir kapı ği üzere cami kitâbeleri kesin olmasa da kapı üstü
ve iki pencere, mihrap duvarında iki pencere ve kemeri içine yazılırdı. Ayrıca yapının iç kısmında
mihrap nişine, uzun cephelerde alt ve üst olmak inceleme yaptığımızda kapı üstünün kemerli değil
üzere üçer pencere açıklığına sahiptir. Sadece gü- üçgen alınlıklı olduğu anlaşılmıştır. Kapı üstündeki
ney cepheye minare eklenmesiyle pencerelerin biri kare kısmın içeride de bir niş oluşturduğu anlaşıl-
köreltilmiştir. Yapıya tek şerefeli bir de minare ek- maktadır. Bu ise 19. yüzyıl kilise mimarlığında sık
lenmiştir. Cami, içinde bol miktarda Osmanlı me- karşılaştığımız örneklerdendir. Anlaşıldığı üzere
zar taşı bulunan bir avlu içinde yer almaktadır. Ya- yapı 1920 yılından sonra camiye çevrilmiş ve ne-
kın bir zamana kadar harap vaziyette olan mezar redeyse tamamen özelliklerini kaybetmiş bir kili-
taşlarının bir kısmı iyi bir düşünce ile onarımdan se yapısıdır. Zaten yapının onarım öncesi eski bir
geçmiş ve kurtarılmıştır. Ama halen onarımı bekle- fotoğrafında geniş ve yüksek olarak düzenlenmiş
yen pek çok mezar taşı bulunmaktadır. Yapı bugün- tuğladan bahçe duvarı ve yapının az da olsa görüle-
kü haliyle bir 19. yüzyıl yapısıdır. Gerek kullanılan bilen beden duvarlarında kullanılan tuğla malzeme

UZUNKÖPRÜ ve ÇEVRE ARAŞTIRMALARI


80
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

U Z U N KÖ P R Ü a n d E N V I RO N M E N TA L R E S E A RC H E S
dikkat çeker ki bu tarz yapılara çok fazla benzerlik
gösterir.
Uzunköprü’de bunlardan başka, Mustafa adında
biri tarafından yaptırılan ve Boşnak Camii adı ile
bilinen bir yapı bulunmaktadır. 1956 yılında yapıl-
dığı iddia edilmesine rağmen 1930 yıllarına ait dik-
dörtgen planlı, kırma çatılı ve tek minareli bir cami
olarak gözükmektedir.
Kavak Camii ise dikdörtgen formlu ve yapım ta-
rihi bilinmese bile 1970’li yılları gösteren bir mima-
riye sahiptir. Tek şerefeli minareye sahiptir.
İlk kez 1927 yılında yapıldığı kabul edilen İsmet
Paşa Camii ise bugün tamamen değişmiş halde
olup, onarımdan geçirilmiştir.
Merkez Camii olarak bilinen yapı hakkında ise
tamamen değişerek, orijinal bir şeyi kalmadığın-
dan bir şey söylemek mümkün değildir.
Bunların yanı sıra tarihi fazla derin olmasa da
Rıza Efendi Camii, Yeni Mescid, Eski Mescid gibi
kültürel geçmişi fazla olmayan yapılar da mevcut-
tur.
Habib Hoca Camii ise belki de en önemli yapı-
lardan biridir. Aynı isimli mahallede yer alan ve
1699 tarihinde yapıldığı söylenen yapı, dikdörtgen
formda ve çatılı olarak inşâ edilmiştir. Hakkında
neredeyse hiç bilgi olmayan yapılardan biridir. Bu-
gün bir avlu içinde tamamen yenilenmiş, onarılmış
Şekil 21 Habib Hoca Camii’nin onarım öncesi içten ve dıştan
olan yapı, dikdörtgen formda inşa edilmiş olup, mi-
görünüşü.
narelidir. Giriş yandan sağlanmış ve önüne bir de
sundurma eklenmiştir. Bahçe duvarının dışına bir
de klasik üslupta çeşme yapılmıştır. Bahçede yer
alan hazire, Osmanlı dönemine ait, kötü durumda
olan mezar taşlarına ev sahipliği yapmaktadır. Gü-
ney tarafındaki mihrap duvarında iddiasız bir mih-
rap nişi yer alır. Camiye giriş, uzun taraf olan güney
cepheden sağlanmaktadır. Uzun yanlarda değişik
yükseltilerde yedi adet pencere yer alır. Alttaki pen-
cereler sivri kemerli olarak düzenlenmiştir. Yapının
eski fotoğraflarından, moloz malzemeli beden du-
varlarını ve tuğladan inşa edilmiş minaresini tespit
edebiliyoruz. Yapı içten ahşap bir üst örtüye sahip-
tir. Dışardan, zeminin toprak birikimi ile yükseldi-
ği ve ilk sıra pencere hizasına kadar toprak altında
kaldığı anlaşılıyor ki, onarımdan sonra bu seviye
aşağıya çekilmiştir. Yapıda ilgi çekici bir nokta da
restorasyondan önce sadece bir pencerede sivri
kemer kullanılmasına rağmen onarımdan sonra bu
sayı artmıştır.
Uzunköprü’de yer alan ve yakın zamanda resto-
rasyonu tamamlanan yukarıda bahsettiğimiz 1443
tarihli Muradiye Hamamı, bugün Belediye Hama-
mı adı ile bilinmektedir. Hamamın soyunmalık
bölümünün dışında ılıklık, soğukluk ve iki yıkan-
ma odasının yanı sıra bir de külhan kısmı bulun- Şekil 22 Caminin onarım sonrası güney cephesi ve içinden
maktaydı. Ancak soyunmalık kısmı ile üç bölümlü görünüşü.

ÖZKAN ERTUĞRUL 81
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
Şekil 23 Telli Çeşme’den genel ve detay görünüşler.

kadınlar kısmı tamamen betonarme yapılarak, Ma­hal­lesi’nde, kenar uzunlukları 1.80 m olan bir
orijinalliğini yitirmiştir. Yapıda mukarnaslı eyvan havuz içinde bulunmaktadır. Yekpare mermerden
alanları bulunmaktadır. oyularak dört cepheli olarak yapılmıştır. Üst kısım
Tamamen harabe halinde bulunan ve kazısı ya- istiridye formludur. Nişler halinde düzenlenmiş
pılmamış olan Muradiye Mahallesi Hamamının ise üst kısımda kabartma şeklinde çiçek motifleri (gül,
araştırma yapılabilecek durumda olmamasına rağ- karanfil, lale, nergis gibi) işlenmiştir. Çeşmenin üst
men görülebilen duvar işçiliğinden 15. yüzyıl özelli- kısmı kare işlemeli saçak kısmı ile biter. 55 cm’lik
ğini verdiğini söyleyebiliriz. kenarlara sahip çeşme, 2.30 m’ye ulaşan yüksekliğe
Su mimarlığının önemli eserlerinden biri sahiptir.
olan, 18. yüzyılda yapılmış Telli Çeşme, Muradiye Yine aynı mahallede yer alan Gazi Mahmud Bey
Çeşmesi ise Park Çeşmesi olarak da anılır. Aslın-
da çeşme 1443 yılında köprü inşâtı sırasında köp-
rü başına yapılmasına rağmen, daha sonra 1965
yılında yol genişletme çalışmaları sırasında bura-
ya taşınmıştır. Malkoç su kaynaklarından suyunu
alırken, şimdi şehir suyu bağlanmıştır. Bu taşın-
ma sırasında boyutlarında küçülme olmuştur. Bu-
gün 0.70x2.40x3.50 m ölçülerinde olup, arkasında
yer alan su deposu kaldırılmıştır. Zemini sonradan
mermer ile kaplanan çeşmenin aynasının üze-
ri sivri kemerli yapılmış olup, onun da üzerinde
kitâbesi yer almaktadır. Kitâbenin iki yanı ise tez-
yinatlıdır.
Eski Mahkeme Sokak’ta yer alan çeşme ise siv-
ri kemerli sokak çeşmesi şeklinde, 1914 yılında
Kirazlı suyu buraya taşımak için inşâ edilmiştir.
Yaklaşık olarak 1.30x1 m ölçülerindedir. İki satırlık
kitâbesi, Rumi ve hicri olarak inşâ tarihini belirtir.
Eski Keşan Caddesi Çeşmesi ise eski bir konu-
ta bitişik olarak düzenlenmiştir. Taş ve tuğla mal-
zemeli ve dikdörtgen formludur. Üzerindeki kita-
beden, 1914 yılında 2 m yüksekliğinde ve 1x1.30 m
ölçülerinde yapıldığı anlaşılır. Aslında bu ve buna
benzer on iki çeşme daha vardır. Bunlar 1914 yılın-
da şehirde su sıkıntısı başlayınca halk ve yönetim
birlikte bu ihtiyacı karşılamak için neredeyse her
Şekil 24 Gazi Mahmut Bey Çeşmesi ve kitâbesi. mahallede inşâ edilmiştir. Halise Hatun Mahallesi

UZUNKÖPRÜ ve ÇEVRE ARAŞTIRMALARI


82
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

U Z U N KÖ P R Ü a n d E N V I RO N M E N TA L R E S E A RC H E S
Şekil 25 Eski Keşan Caddesi’ndeki çeşmenin görünüşleri.

Çeşmesi de bunlardan biridir. Bunların ne yazık ki kitâbesi sağlam olarak günümüze ulaşmıştır. Ek-
sadece dört tanesi günümüze gelmiştir. Çeşmemiz, lerle birlikte 1x4.60 m ölçülerindeki çeşmenin yük-
arkasındaki eve bitişik olarak yapılmıştır. 0.90x1.50 sekliği 1.40 m’dir. Çeşme, Hacı İbrahim Ağa tara-
m ölçülerindeki çeşme 1.70 m yüksekliğindedir. fından 1719 yılında yaptırılmıştır. Suyu, Yaymeşe
Taştan inşâ edilen çeşmenin ne yazık ki bakımsız- Bağları’ndan getirilmiştir. 1131 H. (1718/1719) tarihli
lıktan dolayı sonraları içine modern tuğlalar döşen- kitâbesi halen sağlamdır.
miştir. Habib Hoca Mahallesi’ndeki Çeşme ise çok Aynı mahallede cami bahçe duvarına eklen-
kötü durumdadır. Kesme taştan yapılan çeşmenin miş olan İsmail Ağa Çeşmesi ise yine 1914 yılında

Şekil 26 Halise Hatun Çeşmesi.

Şekil 27 Habib Hoca Mahallesi Çeşmesi. Şekil 28 İsmail Ağa Çeşmesi.

ÖZKAN ERTUĞRUL 83
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
yapılan çeşmelerden biridir. Kesme taş ve tuğla-
dan inşâ edilmiştir. 1x1.40 m ölçülerindeki yapının
yüksekliği 2.40 m’dir. Kilit taşının üzerinde tarih
kitâbesi yer alırken son restorasyondan sonra ne-
dense buradan alınmıştır. Sivri kemerli çeşme
bahçe duvarını taşımaktadır. Şehsuvar Ağa Camii
bahçe duvarına yerleştirilmiş bulunan Mehmed
Ağa Çeşmesi ise İpsala Caddesi’nde yer almakta-
dır. Geniş yayvan kemerli, dikdörtgen formlu çeş-
me, taştan inşâ edilmiştir. 2.20 m yüksekliğindeki
çeşme, 3.10x2 m ölçülerindedir. Kötü bir onarım-
dan geçmesine rağmen sağlam durumda olma-
sı önemlidir. Önüne, geç dönemde üç bölümlü bir
Şekil 29 Mehmed Ağa Çeşmesi.
yalak kısmı eklenmiştir. Belediyeden aldığımız
bilgiye göre suyu Atbaba bölgesindeki kaynaktan
almaktadır. Hacı İbrahim Ağa Çeşmesi ise Halise
Hatun Mahallesin’de yer alan kare planlı ve kes-
me taştan yapılmış 18. yüzyıl çeşmesidir. Üç satır-
lık kitâbesi altı bölüme ayrılarak hazırlanmış olup,
üzerinde 1117 H. (1705/1706) tarihi okunmaktadır.
Çeşmede, yakın zamana kadar duran aynalık kısmı
ve üzerinde kabartma olarak bulunan sivri kemer
silmeler içinde gülçe ve lale motifi ile onların da
üzerlerinde yer alan okunması zor olan kısa bir de
Osmanlıca yazı yer almaktaydı. Bu çeşme aynası-
nın altındaki mermerden yapılmış su toplama haz-
nesi bugün yoktur.
Uzunköprü’de bazı önemli şahsiyetlerin mezar-
ları fazlaca bozulmuş olmasına karşın yerlerinin
belli olması itibari ile önemlidir. Bunlardan bazıla-
rı Muradiye Mahallesi’ndeki Gazi Mahmud Bey (15.
yüzyıl), Yeni yol yanında Kum Baba (1357), Habib
Hoca Mahallesi’nde adı bilinmeyen mezar yapısı
ve Aşçıoğlu Mahallesi’nde bulunan Mehmed De-
de için düzenlenmiş mezar anıtlarıdır. Yine Habib
Hoca Mahallesi’nde yer alan Osmanlı dönemi sar-
nıcı, Uzunköprü’ye su sağlayan mimarilerden biri
olarak görülmektedir. Uzunköprü içinde yer alan
Cumhuriyet dönemi İstasyon Mezarlığı ile halen
Şekil 30 Hacı İbrahim Ağa Çeşmesi ve kitâbesi.

Şekil 31 Onarım öncesi kütüphane binası. Şekil 32 Onarım öncesi metropolit evi.

UZUNKÖPRÜ ve ÇEVRE ARAŞTIRMALARI


84
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

U Z U N KÖ P R Ü a n d E N V I RO N M E N TA L R E S E A RC H E S
kullanılan Osmanlı dönemi Şehitlik alanı ve 1908 Belediyesi’nin katkılarıyla onarım yapılmıştır. Bu-
yılında dikilen Şehitler Anıtı ve son olarak da 1968 gün bir kültür merkezi olarak kullanılan yapının ne
yılında Cumhuriyet Parkı’na dikilen Atatürk Anıtı, yazık ki pek çok parçası kaybolmuş olarak görül-
bahsedilmesi gereken yapılardandır. mektedir. Yapının gerçekte bir kilise olarak değil
Uzunköprü’de bunların dışında daha pek çok bir manastır olarak yapıldığını tespit ettik. Öncelik-
askeri ve sivil binalar da mevcuttur. Ancak bir ma- le yapının hemen batısında bahçe içlerinde
kale çerçevesi içinde bunları ele almak pek müm-
kün değildir. Bunların bir kısmını toparlayacak
olursak, Tekel Binası, İstasyon Gümrük Binası, PTT
Binası, Hudut Taburu Bölük Binası, Halk Kütüpha-
nesi, Eski Askerlik Şubesi (Eski Metropolitlik bi-
nası), Polis Merkezi, Türk Şeker Depo Binaları, Gar
Lojmanları ile onlarca değişik tarihlerde inşa edil-
miş konut binaları sayılabilir. Tüm bunların dışın-
da özellikle Osmanlı Arşivi kayıtlarında bulunan
pek çok belge bu çalışmamızda bize çok fazla yar-
dımcı olmuştur. Burada takdir edilir ki hepsini kul-
lanmamız, bir makale boyutunu aşacağından pek
mümkün değildir. Ancak bazılarında bahsetmekte
yarar görüyoruz. Bunlardan 20 Ağustos 1874 tarihli
belgede Muradiye Camii’nin ve bugün var olmayan
imaretinin tamir edildiği anlatılır. 17 Eylül 1901 ta-
rihli belgede ise II. Mahmud’un hayratı olan cami-
nin II Abdülhamid’in emri ile tamir adildiği belirti-
lir. 8 Aralık 1855 tarihli belgeden Edirne-Uzunköprü
arasında kalan tüm köprülerin tamir edildiğini,
17 Eylül 1862 ve 26 Mayıs 1871 tarihli yazılardan
Uzunköprü’ye halk tarafından yapılan destekle
su getirilirken devlet desteğinin sağlanmasından
bahsetmektedir. 26 Mayıs 1872 ve 20 Ağustos 1874
yıllarındaki belgelerden, Muradiye Camii’ne tamir
masrafları için II. Murad vakfından gelir aktarılma-
sı, 14 Eylül 1885 tarihli belgeden II. Abdülhamid’in Şekil 33 Onarımdan önce ve sonra tekel binası.

emri ile Jandarma binalarının yapılması, 2 Ara-


lık 1896’da Adalet binasının inşâ edilmesi, 24 Ara-
lık 1938 tarihli evraktan Hükümet Konağı’nın inşâ
edildiği anlaşılmaktadır.
Tabii ki bu yapıların dışında Uzunköprü’de uzun
bir süre yaşayan Rumlar tarafından inşâ edilmiş
veya var olan bazı yapıların belirli dönemlerde de-
ğiştirilerek kullanılmasıyla oluşan bir kültür döne-
mi vardır. Tamamen bir hırıstiyan yapısı olarak
inşâ edilen Hagios Ioannes Prodromos Kilisesi bun-
lardan biridir. 1875 yılında inşâ edilen kilise, Köprü
çıkışından hemen sonra sağa dönüşte 200 m kadar
ileride yer almaktadır. Bazı kaynaklarda adı St.
Louis ve yapım tarihi olarak da 1877 geçmesine
rağmen bunu ispatlayacak bilgi yoktur. Uzunca bir
süre bir Bulgar kilisesi olarak gözükmesine rağmen
aslında bir Rum kilisesidir. Girişin hemen üzerin-
deki kitâbede 1875 tarihinin ‘’ 7 ‘’ rakamı pek okun-
masa da detaylı bir inceleme ile 1875 olduğu anla-
şılmaktadır. Yapı hakkında daha önce yine bu
dergideki yayınımızda detaylı bilgi bulunduğundan
burada tekrarını yapmayacağız. Yapıda Uzunköprü Şekil 34 Onarımdan önce Prodromos Kilisesi’ne ait fotoğraflar.

ÖZKAN ERTUĞRUL 85
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
daha erken tarihlere ait İstanbul’da pek çok örnek
bulunmaktadır. Özellikle Batılılaşma sürecinde bu
çeşit planlara daha sık rastlanmaktadır. Bu plan
daha çok Yunan ve Bulgarlar tarafından kullanıl-
mıştır. Bazilika planındaki yapımız, batı tarafından
bir kapı ile kiliseye giriş vermekte ve buradan nar-
tekse açılmaktadır. Batı tarafındaki bu cephede
ayrıca dört pencere açıklığı bulunmaktadır. Kapı
bugün ahşap olarak insitu görünümündedir. Kapı
üzeri basık bir kemer ve üzerinde bir arşivolta sa-
Şekil 35 Onarımdan sonra Prodromos Kilisesi’nin görünüşü.
hiptir. Bu görünüm, pencerelerde kendini tekrarla-
maktadır. Ancak kapı üzerinde kesme taş olarak
bulunan arşivolt, pencere üzerlerinde tuğla-taş
olarak inşâ edilmiştir. Pencereler bugün değişik
malzemelerle doldurularak, sağır hale getirilmiştir.
Pencere altları ise önce dar çıkıntılı sekilerle, ardın-
dan dar duvar ve nihayet tekrar dar çıkıntılarla
zemine kadar inmektedir. Zemin konusunda bilgi-
lerimiz ise ancak tarafımızdan yapılan temizlik
sırasında ortaya çıkmıştır. Altta bir kripta olduğu
görülmektedir. Ancak definecilerin burada yaptık-
ları tahrip ve ardından içine dökülen beton malze-
melerden giriş mümkün olmamıştır. Anlaşıldığı
üzere değişik amaçlarla kullanıldığı sırada bu alan-
lar çok fazla tahrip olmuştur. Batı cephesinin gü-
neyden ve kuzeyden yapıyı saran ve dışa taşkın
Şekil 36 Kilisenin planı.
olarak inşâ edilen ve kanat görümünde olan ve
aynı zamanda içeriden galerilere çıkışı sağlamak
üzere genişletilen çıkma duvarlar ise tamamen
kalıntıların sürdüğünü hatta yapıya ait malzemele- taştan inşâ edilmiş olup, üst taraflarında birer pen-
rin bir kısmının bugün başka amaçlarla buralarda cere açıklıklarına sahiptir. Bu duvarlar önce güney-
kullanıldığını görüyoruz. Anlaşıldığı üzere kilise doğuya, ardından doğuya ve nihayet kuzeye yöne-
büyük bir bahçe içinde başka yapılarla birlikte yer lerek sanki yapıya bitiştirilmiş iki kapalı mekân
almakta idi. Batıdaki kalıntılar büyük ihtimalle görünüşleriyle oluşturulmuşlardır. Kuzey ve güneye
yapıya ait müştemilat olsa gerekir. Ayrıca hemen yöneldikleri cephelerde ise birer kapı inşâ edilmiş-
güneyde ise batı ve doğu cephesi birbirinden tama- tir. Bu kapılar dikdörtgen formda olup, üstlerinde
men farklı eski bir ev yer alır. Bir ara askerlik şube- yine dikdörtgen, içten kavis yapan bitişik pencere
si olarak kullanılmıştır. Doğu cephesi ahşaptan ve boşluklarına sahiptir. Kilisenin güney cephesi ise
Osmanlı üslubunda düzenlenmiştir. Bodrum ile bazı değişiklere uğramış gibidir. Cephede üç adet
birlikte üç kat olarak düzenlenen yapının üstte bir pencere ile tam güney-doğu ucunda bir kapı yer
de cumbalı olarak düzenlenmiş balkonlu bir bölü- almaktadır. Ancak kapı sistemleri incelendiğinde
mü yer almaktadır. Yapı örnekleri dikkate alındı- bunun aslında bir pencere olduğu, kilise olarak
ğında geç dönemde inşa edilmiş olan Metropolitlik kullanılmasından sonra girişler bu yöne alınarak,
merkezi olsa gerekir. Tüm yapılarda ise cepheler kapı haline getirildiği anlaşılmaktadır. Yapının
hariç tuğla malzeme, cephelerde ise kesme taş kul- batıdaki girişinin hemen üzerinde yer alması gere-
lanılmıştır. Metropolitlik merkezi ile kilise arasında ken çanı bugün Uzunköprü Belediyesi’nde bulun-
batıda tam köşede ise yine aynı tarihleri gösteren maktadır. 22 Ekim 1895 tarihli Osmanlı evrakından,
Yunan evi karakterindeki yapı çok fazla değişikliğe daha önce de bahsettiğimiz üzere yapı bir avlu için-
uğramadan günümüze ulaşmış manastırın bir di- de yer almakta olduğundan, yapının avlusuna bir
ğer elemanı olsa gerekir. Yapının planı, batı tarafı- çan kulesi inşâ etmek için izin alınmıştır. Çünkü bu
nın genişletilmesi ile üst kat galerilerine geçit ve- zamana kadar ahşap bir çan kulesi kullanılmaktay-
ren bir bazilika planı göstermektedir. Bu çeşit dı. Doğuda, yarım daire şeklinde dışa taşkın apsis
planların ilk kez İstanbul’da oluşturulduğunu, ar- görülmektedir. Genelde yapının tümünde kullanı-
dından Trakya üzerinden Yunanistan ve lan yedi-sekiz sıra taş, üç sıra tuğla burada da aynı
Bulgaristan’da yayıldığını söyleyebiliriz. Çünkü şekilde kullanılmıştır. Naosta, batıdan doğuya

UZUNKÖPRÜ ve ÇEVRE ARAŞTIRMALARI


86
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

U Z U N KÖ P R Ü a n d E N V I RO N M E N TA L R E S E A RC H E S
Şekil 37 Athanasios Okulu’nun plan ve giriş cephesine ait görünüş çizimi.

doğru iki sıra halinde altışarlı olmak üzere oniki almaktadır. Apsisin hemen kuzeyinde yer alan
adet sütun yer almaktadır. Bunun yanı sıra yapının nişin üzerinde lacivert bir lale motifi, galeride pen-
başta güney ve kuzey duvarları olmak üzere bol cerenin iki yanında dikdörtgen olarak birleşen Am-
miktarda süs çömleklerinin kullanıldığını, ancak pir çiçek desenleri, tüm sütunların üzerinde yer
bunların daha çok yapının sağlamlığı için oluştu- alan kemerleri saran ve birbiri ardı takip eden koyu
rulduğunu düşünüyoruz. Sütunlar ise taştan inşa mavi bir bordür bu sadeliği biraz olsun bozan süsle-
edilmiş gibi gözükür. Bunlar ahşap üzerine sıva melerdir. Sütunların arasındaki kemerlerin iç kısmı
yapılmak suretiyle yapılmışlardır. Ağaçlar kesilip ise son derece hareketlidir. Çünkü birbirleri tekrar-
çoğu kez fırınlandıktan sonra üzerlerine çeltikler lar vaziyette yer alan bu alanlarda beşer figür izi
atılıp, ilk sıvalar yapılmakta; ardından kalın ipler ve görülür. İlk bakışta sanki birer çiçek deseni gibi
çivilerle değişik noktalar sarılmakta ve yine üstle- görülen, ancak dikkatle incelendiğinde bunların
rine harç yapılmakta ve son harçtan sonra da deği- birer insan figürü olduğu anlaşılır. Her kemer için-
şik renklerde boyanmaktadırlar. Boyanın üzerine de olmak üzere bunlar ortada bir haç motifi ve yan-
ise mermer hissi veren dalgalı boyalar sürülmekte- larda ikişerden dört din adamının büstleridir ki
dir. Sütunların üst tarafı ise bitimin hemen altında benzerleri bugün Sufli ve Didimoticho’da yer al-
dalgalı motifli bir bilezik ile sonlandırılmış, ardın- maktadır. Ancak asıl sorun, izleri görülen bu alçı-
dan kısa bir boşluktan sonra yerini alçı bezemeli dan yapılmış kabartmalara ne olduğudur? Kemerle-
bir kalın zarfa bırakmıştır. Zarf ise üzeri lacivert bir rin üzerinde ise kemer ortalarına denk gelen
hat halindeki silme ile bütün naosu tekrarlayarak alanlarda alçı görünümlü on iki adet yuvarlak ma-
dolanmaktadır. Apsis yarım kubbesinin üzerinde dalyon bulunmaktadır. Üzerleri raspa edildiğinde
ahşap çatıya yakın, gül pencere görülmektedir. alttan çıkacakmış gibi gözükmesine rağmen boş
Apsisin hemen güneyinde yer alan kapının yanın- oldukları tespit edilmiştir. Anlaşıldığı üzere burada
da herhangi bir şey yok iken, kuzey tarafında ve ahşaptan yapılmış resimler yer almakta idi, ancak
kuzey-doğu duvarında iki adet niş dikkat çeker. daha sonra söküldükleri için sadece izleri kalmıştı.
Tam çapraz olarak düzenlenmiş nişlerin biri şarap Büyük ihtimalle on iki havarinin resimleri olsa
ve ekmek koymak için, diğerinin ise vaftiz teknesi- gerekirdi ama acaba onlarda mı yok olmuştu? Yap-
nin (leğeninin) bulunduğu yer olduğu anlaşılır. tığımız araştırmada bugün hepsinin Yunanistan’da
Çünkü hemen ortasında suyun akması için bir ka- bulunduğunu tespit ettik. Götürülen eserler, Feres,
nal-delik yer almaktadır. Yapıda on dört ahşap ba- Soufli, Didimoticho ve Xanthi kentlerindeki müze
samakla galeriye çıkılır. Gynaikonites olarak adlan- ve kiliselerde yer almaktadır. Büyük madalyonların
dırılan ve halk arasında kadınlar mahfili olarak en üst sırasında kavisli arşitravda ise raspadan
bilinen galeri, son derece geniş ve kullanımlı yapıl- sonra ortaya çıkan on iki melek figürü ile karşılaş-
mıştır. Batı duvarında otuz sekiz koltuk izi yer tık. Tüm figürler farklı ve değişik hareketler

ÖZKAN ERTUĞRUL 87
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
Şekil 39 Rum İlkokulu’nun planı.

madalyon içinde gösterilmiş ve madalyonların


etrafı yine Ampir bir çelenk ile sınırlandırılmıştır.
Başlarının etrafında birer hale ve gözler yuvarlak
ve etraflarına ışık saçar durumdadır. Elbiseleri laci-
vert ve kanatları açık pozisyondadır. Tüm melek-
lerden alternatif olarak biri sağa bakarken diğeri
sola doğru bakmaktadır. Tüm bunların dışında ya-
pının belki de en ilginç taraflarından birinin grafiti-
ler olduğunu söylemek gerekir. Neredeyse tüm kili-
se içinde başta narteks ve galeri köşeleri olmak
üzere bir takım yazı ve resimler grafiti olarak işlen-
miştir. Bunların bir kısmı ne ilginçtir ki bazı mate-
matik denklemleri, bazıları alışveriş hesapları bazı-
ları ise tanrıdan yapılan isteklerdir. Ama bunların
içinde bir tanesi var ki belki de en değişik olanı
budur. Yedi kişilik bir ailenin sağlıklı ve huzurlu
olması ile ilgili resimli bir istek duasıdır. Öndeki
figürün bir katır üzerinde olduğu gözlemlenir.
Ioannes Kilisesi’nden başka Uzunköprü’de baş-
ka kiliselerin de varlığını 29.12.1245 (1829/1830)
tarihli Osmanlı Arşivi belgesinden öğreniyoruz.
Burada kullanılan “Cisr-i Ergene’de harap olan Ki-
liselerin tamiri” ifadesi bunu doğrulamaktadır. An-
laşıldığı üzere 1830 yıllarından önce burada birden
çok kilise vardı. Bunlardan biri de Bulgarlar tara-
fından 1911/1912 tarihli belgeden yıkılan kilisenin
olduğu yerde bir kilise için, aldıkları izinle yeni
bir kilise inşâ etmişler ve bütün masrafları Bulgar
cemaat tarafından karşılanmıştır. Aynı yer için
1871/1872 tarihinde izin istenmiş ve onay alınmış-
Şekil 38 Aya Panaghia Kilisesi, plan ve görünüş çizimi. tır. Ancak anlaşıldığı üzere burada yıkılan ve var
olan eski kilise için izin alınmadan bir yapı inşâ
etmişlerdi. 21.75x12.40 m ölçülerindeki yapı, 8.50
içindedir. Genel özellikleri ise hepsinin kanatlı, m yüksekliğinde inşâ edilmiştir. Tek giriş ve kuzey
bulutlar üzerinde uçar vaziyette resmedilmeleri ve güney cephelerinde beşer pencere yer almaktaydı.
ellerinde taç ile borazan bulunmasıdır. Bilindiği Girişin hemen üstünde ise çan kulesi yer almaktay-
üzere borazanlar kıyametin habercisi olan ve antik dı. Apsis dışa taşkın olup, ayrıca narteks kısmına
dünyada ortaya çıkan daha sonra hırıstiyanlık için- sahipti. Girişte, kapının iki yanında kare bölümlere
de özellikle Ioannes’den sonra onun yazdıkları ne- ayrılmış camların oluşturduğu pencere sistemine
ticesi ile çok geniş bir yer tutan ve incilde sıkça sahipti. Cephelerdeki pencere üstleri yuvarlak ke-
bahsedilen bir konudur. Tüm melekler birer merlerle düzenlenmiştir.

UZUNKÖPRÜ ve ÇEVRE ARAŞTIRMALARI


88
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

U Z U N KÖ P R Ü a n d E N V I RO N M E N TA L R E S E A RC H E S
Halise Hatun Mahallesi’nde inşâ edilen bir yapı,
Aya Panaya (Aya Panaghia) olarak kayda geçmiştir.
Burası Hacı Nikola tarafından hibe edilen 300 met-
rekarelik arsa üzerine izinsiz yapılan kilisenin yeri-
ne yapılmıştır. Aynı mahallede bu kez Rum cemaat
tarafından yıkılan iki ayrı okul için yeniden inşa iz-
ni alınarak yapılar bitirilmiştir. 12 Şubat 1884 yılın-
da alınan izinle tek katlı, üç mekânlı bir ilkokul, ha-
rap olan eski okulun sınırları içinde inşâ edilmiştir.
Pek çok örneği görülen yapılardan biri olarak giriş
kısmı merdivenlerden çıkınca biraz içeri alınmış-
tır. 1900/1901 tarihli Osmanlı belgesine göre, ikinci
okul ise kız öğrenciler için hazırlanmış ortaokul
şeklindedir. Bu okul, altta ve üstte beşer odaya sa-
hip bir plana göre yapılmıştır. Cephede, üstte ve alt-
ta altışar pencereye sahiptir. Alt kattaki koridorun
sonunda ise tuvaletler yer almaktadır. Aya Tanaş
(Ayios Athanasios) adındaki okul, yaklaşık olarak
14x10 m ölçülerinde, 8 m yüksekliğindedir. Bugün
bu yapılar neredeyse bazı eksiklerine rağmen gü-
nümüze kadar ulaşmıştır. Sonuçta kültürel açıdan
son derece zengin olan Uzunköprü ve çevresini
bir makale çerçevesi içinde incelemek ve bitirmek
mümkün değildir. Ancak yeni araştırmalar ve yeni
belgeler çıktıkça bu çalışmamızı yenileyeceğimizi
umuyorum.
Şekil 40 Çakmak Baba Türbesi ve mezarlığından görünüş.
UZUNKÖPRÜ ÇEVRE KÖYLERİ
Uzunköprü ilçesine bağlı köylerden Çakmak-
köy, adını mezarlık alanında yer alan Çakmak Baba geliri bugün var olmayan Çakmak Dede Zaviyesi’ne
Türbesi’nden almış olup, 1901 yılı dahil olmak üzere harcanmakta idi. Ancak bu belgede bahsi geçen
sonraki yıllarda da bu isimle kullanılmaya devam Teslim Dede, Malkara bölgesinde de yer almaktadır.
etmiştir. Günümüzde köyde pek çok eser kaybol- Doğruluk durumu ayrı bir araştırma konusu ola-
masına rağmen halen görülebilen bazı eserler de rak, daha sonraki bir çalışmaya bırakılmıştır. Bu-
mevcuttur. Son derece harap haldeki bu eserlerin nun yanı sıra Teslim Dede’nin de Çakmak Dede’nin
içinde özellikle Osmanlı mezar taşları başta gel- oğlu olduğu düşünülürse son derece karmaşık bir
mektedir. Ayrıca köye adını veren Çakmak Dede’ye durum ortaya çıkmaktadır. Ancak burada bir tek-
ait mezar yapısı değişmiş olsa da günümüze ka- ke-zaviye olması gerçeğini belki de en iyi belgele-
dar ulaşmıştır. Çevresinde ise diğer Osmanlı me- yen izler Bektaşi mezar taşlarının köyün mezarlığı
zar taşları yer almaktadır. Stratejik bir noktada yer ve değişik noktalarında bulunmasıdır. Köreltilmiş
almasından dolayı özellikle 1900 yıllarının başında durumdaki Çakmak Dede Kuyusu ve yıkılmış eski
sürekli eşkiyalar tarafından talan edildiği Osmanlı cami ise dergâh konusundaki edineceğimiz bilgile-
kayıtlarında geçmektedir. Ayrıca net olmasa da II. ri kısıtlamıştır.
Murad döneminde Çakmak adı ile bilinen bir as- Merkeze bağlı Çalıköy ise eski bir Rum köyü ola-
kere burada yerleşim için izin verildiği ve köyün rak 1901 yılına kadar yaşamasına rağmen bu yılda
adının da bu devirden kaldığı ileri sürülmektedir. bugünkü Yunanistan’a bağlı eski bir Türk yerleşimi
Gerçi bununla ilgili Osmanlı Arşivleri’nde bir belge olan Drama’dan getirilen Türklerin de yerleşimi ile
olmasına rağmen açık bir ifade bulunmaması da yaşamaya devam etmiştir. Köy, 1922 yılına kadar
düşünceyi biraz zayıflatmaktadır. Köy içinde yer Palioúri, ardından bugünkü adı olan Çalıköy adını
alan Çakmak Dede Türbesi yenilenmiş olmasına kullanmaya başlanmıştır. Köyde bugün geç dönem
rağmen içinde ve çevresinde yer alan mezar taşları bir kuyu bileziği ile mezarlık alanında yer alan ve
bu dönemin izleri taşımaktadır. Uzunköprü ile ilgili devşirilerek tekrar kullanılan bol miktarda mezar
kayıtlarda, Vakf-ı Çakmak Dede 980 H. (1572/1573) taşlarına rastlanmaktadır. Mezar taşlarının bazıla-
adına rastlanır. Vakıf, Teslim Dede ile devam et- rı üzerinde görülen ve silinmeye yüz tutmuş hayat
miş... (20 nolu Tapu Defteri V. 134). Buna göre vakfın ağacı motifleri ise dikkat çekmektedir. Son derece

ÖZKAN ERTUĞRUL 89
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
basit olarak bazı harflerin aralara sıkıştırılması,
tahribattan dolayı ne yazık ki okumayı imkansız
hale getirmiştir.
1920 yılına kadar Rum ve Müslüman ahalinin
birlikte yaşam sürdüğü Çiftlik Köy ise adı hiç değiş-
meden günümüze kadar yaşayan köylerden biri-
dir. Günümüze çok fazla eser gelmemesine rağmen
köyün değişik yerlerinde ve mezarlığında rastla-
dığımız mezar taşları bazı tarihi bilgileri açıklar ki
bunların arasında 1830 yılından 1905 yılına kadar
Rumların bu alandaki yaşam izlerini taşımaktadır.
Üç mezar taşı ve bir kitâbe hem kiliseye verilen ba-
ğışı belgelemekte hem de Eugenia ile Yorgis adın-
daki kişilerin mezar taşları olarak köylüler tarafın-
dan korumaya alınmıştır. Yazılı taşların üzerinde
+ ΔΗΜΟ(Υ)Σ Γ[ΙΟΣ] ΤΟ(Υ) ΠΑΡ[Α]ΣΚΙΒΑ «+Δήμους
γιός τοῦ Παρ[α]σκιβᾶ» + Dimos, Paraskeva’nın
oğludur, diye yazmaktadır. Mezar taşları ise sı-
rasıyla +ΔΗΜΗΤ{Η}ΡΗ 1840 (+ / Δημήτ{η}ρη /
1840/+ Dimitri’nin 1840), ΔΗΓΑΜΑΝΤ[Η] 1830 (+
Δηγαμαντ[ῆ] / 1830/+ Diyamanti’nin 1830) ve [ΓΗΩΡ]
ΓΙΣ · ΒΑΓ-[ΚΗ]ΛΝΗ · 1902-ΕΒΓΕΝΙΑ · 1905 ([+] /
[Γηώρ]γις· Βαγ- / [γη]λ’νή· 1902 / Έβγενία· 1905/+
Yorgis ve Vang- / ilni 1902 / Evgenia 1905) yazılıdır.
Ayrıca köyde yer alan kilise harap olduktan sonra
onarılıp geç devirde minare eklenerek cami haline
Şekil 41 Çalıköy’deki kuyu bileziği ve mezar taşları.
getirilmiştir.
1901 yılına kadar Demirci olarak bilinen bugün-
kü Değirmenciköy ise bir ara Osmançalı köy olarak
da anılmıştır. Eski cami haziresinde yer alan mezar
taşlarının okul yapılırken temelinde kullanılması-
na rağmen daha sonra okul yıkılıp yeniden yapıl-
dığında kaybolmuştur. Bazıları ise mezarlık alanı-
na taşınmıştır. Köy kenarında yer alan Rumlara ait
ayazma daha sonra Türkler tarafından ihya edilmiş
olup, bugün halen kullanılabilir durumdadır.
Son derece köklü bir tarihe sahip olan Eski Köy
ise eski adı Pamphilon olarak düşünülen eski bir
yerleşim yeri olması dolayısı ile Türkler tarafın-
dan Eski Köy adı ile anılmıştır. Bunun nedeni, köy
ve çevresinin önemli eserlere ev sahipliği yapması
idi. Ancak zamanla bu eserlerin çoğu toprak altın-
da kalmıştır. Bir görüşe göre (halen itirazlar var-
dır), kent, 9. yüzyılda piskoposluk listelerinde yer
almaktadır. Ayrıca 14. yüzyıla kadar çok hareketli
bir tarihi olmasına karşın bu tarihten sonra adın-
dan pek söz edilmez. Bunun tabii ki özel bir nede-
ni de artık Osmanlıların bölgedeki hâkimiyetleri
ve Uzunköprü’de başlayan imar faaliyetleridir.
Ancak kısa bir süre Yunanlıların eline geçen köy,
Palaióxorio olarak anılmıştır. Ardından 1920 yılın-
dan beri tekrar Eski Köy olarak kullanılmaya de-
vam etmiştir. Zaman zaman yapılan resmi ve gayri
resmi (defineciler tarafından yapılan) çalışmalar sı-
Şekil 42 Çiftlik Köy’deki Rum mezar taşları. rasında bazı izler gün yüzüne çıkmaktadır. Eskiköy

UZUNKÖPRÜ ve ÇEVRE ARAŞTIRMALARI


90
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

U Z U N KÖ P R Ü a n d E N V I RO N M E N TA L R E S E A RC H E S
ile Osmanlı Devleti’nden alınan izin gereği Rum Ce-
maati için, masrafları Rum Cemaatinden karşılan-
mak üzere bir kilise inşâ edilmiştir. Ancak verilen
dilekçede en ilgi çekici taraf yapılması istenen kili-
se inşâsı için yapılan çizimin çok acele ile çizilmiş
olduğudur. Çizilen plan son derece basit çizilmiştir.
Plandan anlaşıldığı üzere yapı bazilika planında
olup, dikdörtgen formda güney ve kuzeyde beşer,
batı (narteks duvarında) ve doğuda ise üçer açıklığa
sahiptir. Doğudaki açıklıklar ise apsis ve pastopho-
rionlar olarak düzenlenmiştir. Yine plandan anla-
şıldığına göre yapının doğu tarafındaki apsis önün-
de bir de ikonastasis yer almaktaydı. Ana mekân
Şekil 43 Değirmenci Köy’de bulunan ayazma. (naos) karşılıklı iki sıra halinde yerleştirilmiş altı-
şar sütunla üç nefe ayrılmıştır. Dikdörtgen formlu
ve beş açıklığa sahip nartekse güneybatıdan ekle-
nen iki mekân aynı zamanda üstteki galeriye ge-
çit vermekteydi. Bazilikal planlı olmasına rağmen
farklı fonksiyonlarla değişiklik göstermesi açısın-
dan önemlidir. Bu tarz planlar üzerine yaptığımız
çalışmamız yakın bir gelecekte yayınlanacaktır.
Ayrıca narteksin güneybatı köşesinde bir de kapı
açıklığın bulunur. Nartekse geçit veren batı duvar-
da ise beş adet pencere yer almaktadır. Naosta, ku-
zeyde yer alan dördüncü sütun üzerine yerleştiril-
miş vaaz kürsüsü ile güneyde üçüncü sütun önüne
yerleştirilmiş Patriklik koltuğu (hırıstiyanlığa göre
Tanrı temsilcisinin makam koltuğu) dikkat çeker.
26x16 m ölçülerindeki yapı sonra bir süre cami ola-
rak kullanılmış ve daha sonra 1950’li yıllarda yerine
kahvehane yapılmıştır.
Önceleri Gemicik diye bilinen ve sonra bugü-
ne kadar gelen şekli ile Gemici Köyü, Dimetoka ve
Uzunköprü arasında geliş-gidişleri sağlayan san-
dalcılara ithafen bu isimle anıldığı kabul edilmek-
tedir. Çok fazla tahribata uğradığından günümüze
sadece kalıntılar halinde mezar taşları ulaşmıştır
ki, bunlardan bir tanesi üzerine yapılan boya yü-
Şekil 44 Aynı köydeki isimsiz, grafitili mezar taşı.
zünden okunamasa da erken Osmanlı izleri taşıdı-
ğı anlaşılmaktadır. Ayrıca köyde yer alan çeşme-
lerden biri Osmanlı, diğeri ise Rumlara ait ayazma
Köprüsü I ve II köprüleri bugün Yunanistan ile Tür- olarak görülmektedir.
kiye arasında bağlantı kurulabilen iki ana geçit Önceleri içinde bazı eski kalıntılar olduğu için
olarak görülmektedir. Köprüler, 1948 yılında Alman Amidli, ardından Hemitli ve nihayet Hamitli olarak
mühendisler tarafından yapılmış olup, demiryolla- adlandırılan köy, özellikle 1870’li yıllara kadar He-
rı geçiti için hazırlık olmak üzere düzenlenmiştir. mitli olarak bilinmekteydi. Köyü son yıllarda öne
Uzun yıllar kullanılan bu köprüler Yunanistan ta- çıkaran en önemli haber ise, mezarlık alanı için-
rafında Pityon (Pithion) Köyü’ne (Didimoticho) açıl- de tespit edilen ve aslında eski bir lahidin kapağı-
maktadır. Bu ise hazırlığını yaptığımız bir makale nın pahlandıktan sonra Osmanlı mezar taşı olarak
olan Plotinopolis antik kenti ile doğrudan ilgilidir. tekrar kullanılan kalıntı idi. Tarafımızdan 1993 yı-
Çünkü Yunan bilim adamları bazı haritalardan ve lında tespit edilen mezar taşı, yayına hazırlandığı
burada buldukları bir hamam yapısından dolayı bu yıllarda uzmanlar tarafından bir türlü sadeleştirme
alanı (Pithion) antik kent olarak göstermektedirler. işleminin bitmemesi dolayısıyla sadece fotoğrafı
1302 H. (14 Aralık 1884) tarihli Osmanlı belgesinden yayınlanmıştı. Aradan geçen yıllar ne yazık ki taş
öğrendiğimiz kadarı ile Eski Köy’de Patriklik yazısı üzerinde tahribat oluşturmuştur. Mükemmel bir

ÖZKAN ERTUĞRUL 91
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
Şekil 47 Gemici Köyü Ayazması.

Şekil 45 Eskiköy’deki kiliseye ait plan.

Şekil 48 Gemici Köyü’nde bulunan toprağa gömülü mezar


taşları.

Şekil 46 Eskiköy Köprüsü.

yazıya sahip olan kitâbenin bir an önce müzede-


ki yerini almasını ümit ediyoruz. Mezarlık alanda
Şekil 49 Hamitli Köyü’nde bulunan Kanuni ve Sultan Selim
değişik tarihlere ait bol miktarda Osmanlı mezar dönemine ait sikkeler.
taşı yer almaktadır. Ayrıca aynı yıllarda (1992) köy
tarlaları içinde ele geçirilen pek çok sikkenin bu
alandaki anlamı da henüz çözülmemiştir. Bulunan görebilmekteyiz. Köy, adını Yunanistan’dan gelen
yaklaşık yetmiş dört sikkenin Bayezid II, Süleyman Karabacaklar ailesinden almaktadır. Karayayla Kö-
I, Yavuz Sultan Selim dönemlerine ait gümüş akçe- yü arazisinde halen değişik dönemlere ait bol mik-
ler olması dikkat çekicidir. Ayrıca erken Osmanlı tarda keramik parçalarına rastlanmaktadır. Gerek
devrine ait bir kuyu da mezarlık çıkışında yer al- yerli halktan ve gerekse göç eden köy sakinlerin-
maktadır. den edindiğimiz bilgiler ışığında varlığı bilinen iki
Mübadele sonrası Yunanistan (Serez), Bulga- kiliseden birİ tepelik arazide, bugün izi kalmamış
ristan (Şumnu) ve Romanya (Dobruca) üzerinden olmasına rağmen köydeki yenilenen caminin yine
Anadolu’ya gelen ve Trakya bölgesinde Karayayla kilise planına uygun olarak yeniden yapıldığı anla-
köyüne yerleşen Türklerin yanı sıra bir süre bura- şılmaktadır.
da yaşayan Rumların eserlerinden halen günümü- Kavacık Köyü ise bir süre Çeşmebaşı olarak da
ze gelen su kuyuları, mezar taşı parçaları ve kili- anılmıştır. Yunanca kaynaklarda Magoúla olarak
seden kalma ancak kaybolmaya yüz tutmuş izler bahsedilmektedir. Mübadeleden sonra burası da

UZUNKÖPRÜ ve ÇEVRE ARAŞTIRMALARI


92
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

U Z U N KÖ P R Ü a n d E N V I RO N M E N TA L R E S E A RC H E S
Yunanistan, Bulgaristan ve Romanya’dan göç al- Bektaşi mezar geleneği örneklerindendir. Burada
mıştır. Köy girişinde yer alan tümülüs, Trak kültü- var olduğu ileri sürülen Hagios Ioannes Kilisesi ile
rünün izlerini taşımaktadır. Ayrıca mezarlık ala- ilgili olarak yaptığımız arşiv çalışmalarında ise bir
nında kitâbesiz, bitkisel bezemeli mezar taşları da bilgiye ulaşamadık.
Kırkkavak Köyü hakkında fazla bilgi bulunma-
masına rağmen, Turhan Bey’in adı ile eşleşen özel
bir konuma sahiptir. Turhan Bey’in yapıları hiç şüp-
hesiz bölge kültür açısından son derece önemlidir.
Bilindiği üzere Gazi Turhan Bey, Sultan II. Murad´ın
damadı Fatih´in eniştesi Paşayiğit Bey´in oğludur.
Bir diğer ünvanı da “Mora Fatihi”dir. Yunanistan´ın
fethinde en büyük rolü oynayan Serhat Beyleri ku-
mandanıdır. Gazi Turhan Bey, Sultan I. Murad tara-
fından Paşayiğit Bey´e yurt olarak verilen Kırkka-
vak Köyü´nde doğmuştur. Ailenin vakıf kayıtlarının
Uzunköprü, Keşan, Malkara kesiminde yoğunlaş-
ması ilk defa bu kesime yerleştiklerini gösterir.
Burası askeri bir üs halinde medreseleri, imaret-
leri, camileri bulunan bir kasaba durumundaydı.
Elimizdeki belgelerden Turhan Bey’in burada bir
cami, zaviye, hamam ve türbesi ile çeşme, medre-
se’sinin inşa edildiğini, M. 1454 tarihli vakfiyesin-
den öğreniyoruz. Ancak bunlardan günümüze sa-
dece cami ve türbesi ulaşmıştır.y Ykın bir zamana
Şekil 50 Karayayla Köyü Camii.
kadar harap halde iken Vakıflar Genel Müdürlüğü
tarafından restore edilerek ibadete açılmıştır. Gazi
Turhan Bey Türbesi, caminin hemen yanında an-
cak harabe durumda, kaybolmaya yüz tutmuş iken
tekrar ayağa kaldırılmıştır. 6.30x6.30 m ölçülerin-
de, kare bir plan gösteren cami, taş ve tuğla, türbe
ise düzgün kesme taşlarla yapılmıştır. Türbe, kare
planlı ve kübik gövdeli, üzeri sağır ve yüksek kas-
nakla geçilen bir kubbe ile örtülüdür. Türbe kapısı
ve her cephede yer alan ikişer pencere açıklıkla-
rı düz lentolu olup, sivri kemerlere sahiptir. Beden
duvarlarında, minare kaidesinde ve üst örtüde taş
ve tuğla örülerek hem almaşık hem de kasetleme
tekniği uygulanmıştır. Kare planlı ve tek kubbeli
olarak yapılan cami, kuzeybatı köşesinde yer alan
Şekil 51 Karayayla Köyü’nde kuyu ve yalak.

Şekil 52 Karayayla Köyü ayazma alanı. Şekil 53 Kavacık Köyü tümülüsünün görünüşü.

ÖZKAN ERTUĞRUL 93
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
Şekil 54 Kavacık Köyü mezarlık alanı ve yazıtsız mezar taşı.

minaresiyle anıtsal bir görünüme sahiptir. Camide yapıldığında bu bölüm sundurmalı olarak değerlen-
aydınlatmayı sağlayan bolca pencere kullanılması dirilmiştir. Güney duvarı ortasında beşgen planlı
dikkat çekmektedir. Kuzey cephesinin batı ucunda mihrap nişi yer almaktadır. Bu niş, tamamen alçı
giriş bulunmaktadır. Tüm cephelerinde ahşap kiriş ile kaplı olup, beş sıra mukarnaslı kavrasaya sa-
ve hatıllara ait izler görülmektedir. Kiriş ve hatıl iz- hiptir. Minaresi, poligonal kaideli, silindirik göv-
lerinden, son cemaat yerinin ahşap bir çatı ile ka- deli ve tek şerefeli olarak yapılmıştır. Kıble duvarı
patılmış olabileceği düşünüldüğünden restorasyon moloz malzemeden inşâ edilmiştir. Turhan Bey’in
naaşı ise türbe içinde iddiasız, yüksek tutulmamış
bir seki üzerinde yer almaktadır. 1320 (7 Mart 1903)
tarihli Osmanlı Arşiv belgesinden öğrendiğimiz
kadarıyla bu tarihte cami ve türbe bir kez daha res-
torasyondan geçirilmiş ve bazı değişikliklere uğ-
ramıştır. 36.724 kuruş tutan masrafları Turhan Bey
Vakfı’ndan sağlanan onarım, Vakıflar Bakanlığı’nca
denetlenmiştir.
Kiremitçisalih Köyü ise bir Pomak köyü olarak
dikkat çekmektedir. 1920’den önce Zalof (Zaluf-Za-
livköy) adı ile bilinen Kiremitçisalih Köyü Uzun-
köprü tarihi içinde önemli bir yere sahiptir. Bir sı-
nır köyü olması itibari ile son derece hareketli bir
alanda yer alır. Bugün için bünyesinde fazla eser
görülmemesine rağmen bazı eserlerin varlığını ka-
lan izlerden anlamaktayız. 1304 H. (1886/87) tarihli
Osmanlı Arşiv belgesine göre köyde Rum ahali için
bir kilise inşâ edilmiştir ki, temelleri üzerinde za-
manla oluşan tahribat ve kullanılamaz olması yü-
zünden daha sonra yerine cami inşa edilmiştir. Son
derece basit bir planına ulaştığımız yapının ana
mekânda altışardan, oniki sütuna sahip bir bazilika
yapısı olduğu anlaşılmaktadır. Yapı ayrıca tek giriş-
li bir nartekse ve apsis cephesinde üç pencere açık-
lığına sahiptir. Apsis, dışa taşkın ve biraz abartılı
olarak yapılmıştır. İkonastasis ve kuzey-güney cep-
helerinde üçer açıklık ile ana mekânın güneybatı
Şekil 55 Kırkkavak Köyü’ndeki Turhan Bey Camii’nin
güneybatıdan onarım öncesi, 1993 yılındaki ve onarım
köşesinde dışarıya geçit veren bir kapalı mekân yer
sonrası görünümü. almaktadır.

UZUNKÖPRÜ ve ÇEVRE ARAŞTIRMALARI


94
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

U Z U N KÖ P R Ü a n d E N V I RO N M E N TA L R E S E A RC H E S
Şekil 56 Turhan Bey Türbesinin 1993 yılındaki görünüşü. Şekil 57 Kırkkavak mezarlığından görünüş.

Bugün içinde sadece Bektaşi mezarlarının yer pencerelere kadar tüm detayları belirtilmiştir. Yak-
aldığı Kurdu Köyü, Daniêlion adı ile de bilindiği ile- laşık 750 metrekare bir alanı kaplamaktadır. Ve yi-
ri sürülse de bu bilgi henüz belgelenmemiştir. Kö- ne belgeye göre daha önce var olan kilise harap ve
yün çıkışında hırıstiyan ahali tarafından yaptırılan yetersiz olduğundan yerine yenisi yapılmıştır. Yeni
19.yüzyıla ait bir ayazma bulunur. Ayazma dış duva- kilise 19x12 m ölçülerinde, 7 m yüksekliğindedir.
rı tuğla malzemeden inşa edilmiş olup, halen su- Ayrıca 16 pencere ve iki kapıya sahiptir. Aynı belge-
yu kullanılmaktadır. Suyun çıktığı alanın üzeri ise den, 1894 yılında buradaki 92 hırıstiyan hanesinde
mermer bir plaka ile kapatılmıştır. 1944 yılına kadar 680 Rumun yaşadığını öğrenmekteyiz. Elimizdeki
var olan kilise ise cemaat olmaması yüzünden ha- son belge ise 1 Haziran 1896 yılına ait olup, günü-
rap olduktan sonra yerine cami yapılmıştır. Tarlalar müzde de moda olduğu üzere define kazılarının
arasında rastladığımız bir Rum mezar taşı üzerinde rağbette olması konusundaydı. Köy arazisi içinde
ise sadece ZMAPAΓ 1884 yazılıdır. Yine Osmanlı Ar- yapılan define kazısında bulunan sikkeler, bilezik,
şiv kayıtlarına göre 22 Ocak 1894 tarihli yazıdan bir yüzük, kitâbe parçaları gibi eserlerin yanı sıra me-
kilise inşâsı için izin alındıktan sonra yapıya bir de zar alanlarının da tahrib edildiği anlaşılmaktadır.
ek bina izni istendiği öğrenilmektedir. Belgede yapı- Kurttepe Köyü ise Türkler tarafından kurulmuş
nın detaylı olarak ölçüleri verilmiş, hatta kapılardan bir köydür. Mezarlık alanda değişik tarihli Osmanlı

Şekşl 58 Kiremitçisalih Köyü ve buradaki kiliseye ait plan.

ÖZKAN ERTUĞRUL 95
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
uğramış bir tümülüs ile dikkat çeker. Köy içinde
değişik noktalarda bir Bizans devri lahitin sanduka
kısmı ile iki kuyu dikkat çeker. Rum ahali için ta-
mamen tuğladan inşâ edilmiş bir okul ve bitişiğin-
deki tuvaletler ile yakındaki çeşme harap da olsa
günümüze kadar ulaşmıştır.
Sığırcılı Köy, Osmanlı devri mezar taşları ile
dikkat çeker. Köydeki yeni inşâ edilmiş caminin
tam karşısındaki hafif tepelik arazide çok kötü bir
çalılık örtüsünün altında yer alan mezar taşları
içinde en dikkat çekicisi Arab Baba Türbesi olarak
bilinen mezar anıtıdır. Mezar taşları, eski menhir
Şekil 59 Kurdu Köyü Ayazması. parçalarının devşirilmesi ile oluşturulmuştur. Ayrı-
ca bol miktarda görülen Yeniçeri ile Bektaşi mezar
mezar taşları ile dikkat çeker ki bunların bazıla- taşları dikkat çekmektedir.
rı kırık olmasına rağmen 19 ve 20. yüzyılları işaret Uzunköprü’nün bu merkez köyleri dışında bucak
etmektedir. Aralarda Bektaşi ve isimsiz Yörük me- ve bağlı köylerdeki kültürel eserlerin de çok yoğun
zarlarına da rastlanmaktadır. Ayrıca köyün değişik olduğu tesbit edilmiştir. Bunların arasında Çöp Köy,
yerlerinde farklı dönemli kırık ve sağlam keramik Pomakların yoğun olduğu ve bir süre de Çepova
ve küp parçalarına rastlanılır. diye adlandırıldığı anlaşılmaktadır. Kısa bir süre
Günümüze kadar Malkoç Köy olarak bilinen ve Ömer Bey Nahiyesi olarak da anılan alanda Osman-
sadece 1920 yıllarında kısa bir süre  Graviá diye lı mezar taşları, 19.yüzyıla ait bir hırıstiyan mezarı-
anılan köyün bugünde hareketli bir yaşamı vardır. nın yanı sıra bir ayazma ve üç adet Osmanlı devri
1877 yılında özellikle Bulgaristan’dan göç alan bir çeşmesi yer almaktadır. Ancak hepsi kötü durum-
köy olarak görülür. Fakat 1913 yılında göç edenler- dadır. Osmanlı Arşivi’nden bazı kaynaklara ulaşa-
le anlaşamayan buradaki Rum ahali daha ilerde biliyoruz. Bunlardan 30 Ekim 1912 tarihli belge, Çöp
yer alan Doğan Köy’e yerleşmişlerdir. Ancak köyün Köy’de harap olan Bulgar Okulu’nun yeniden inşâsı
kültürel değerleri bugün mezarlık alanda yer alan için izin talebi ile ilgilidir. Yine 8 Haziran 1907 tarih-
değişik tarihli Osmanlı mezar taşlarından ibarettir. li yazıdan Çöp Köy’de ikamet eden bazı Bulgar va-
Tamamen bir Türk yerleşimi olarak tarihteki ye- tandaşların Bulgar Kilisesi içinde taşkınlık yaparak
rini alan Saçlımüsellim Köyü büyük bir alana yayıl- olay çıkarmaları ile ilgilidir. Buradan da anladığımız
mış Osmanlı mezar taşları ile dikkat çekmektedir. kadarı ile bu tarihte burada bir Bulgar kilisesi yer al-
Ancak büyük kısmı okunamaz durumda olup, bir maktaydı. Ayrıca okul inşâsı için istenen izinde kili-
kısmı da toprak içinde kaybolmak üzeredir. senin yöneticisi Dimitri oğlu papaz Dimo’dan bahis
Salarlı Köyü ise zengin tarihi geçmişinden fazla geçmektedir ki, yapılacak okulun kendi malı olan
iz bulundurmaz. Köy çıkışında yer alan ve tahribata arsanın üzerine yapılması için izin vermektedir.

Şekil 60 Kurttepe Köyü’nden Osmanlı mezar taşları.

UZUNKÖPRÜ ve ÇEVRE ARAŞTIRMALARI


96
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

U Z U N KÖ P R Ü a n d E N V I RO N M E N TA L R E S E A RC H E S
Çöp Köy’e bağlı Başağıl Köyü, Pomaklar tarafın-
dan iskân edildiğinden hayvancılık burada yayıl-
mış, hatta bir süre Mandıra Köyü olarak da adlan-
dırılmıştı. Köyde tüm hüviyeti değiştirilerek, 1926
yılında cami haline getirilmiş bir kilise ile halen
suyu akan bir ayazma ve iki Osmanlı çeşmesinin
dışında tarlalarda bol miktarda değişik dönemlere
ait keramik parçalarına rastlanılmaktadır.
Aynı Beldeye bağlı Bayramlı Köyü ise hiç şüp-
hesiz kültür değerleri açısından son derece önemli
bir yerleşimdir. Uzunca bir süre Tırnova olarak ad-
landırılan köyde halen ayakta duran ve bir süre de
okul olarak değiştirilen kilise kalıntısı ile 1932 yı-
lında uzun yalaklı köy çeşmesi haline getirilen bir
ayazma dışında, kuyular ve Osmanlı mezar taşları Şekil 63 Saçlımüsellim Köyü Camii.

Şekil 61 Malkoç Köyü’nde menhirden kırılarak tekrar


kullanılan mezar taşı.

Şekil 62 Malkoç Köyü’nden Osmanlı mezar taşı. Şekil 64 Saçlımüsellim Köyü mezarlık alanı ve Osmanlı mezar taşı.

ÖZKAN ERTUĞRUL 97
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
yer almaktadır. Tarafımızdan 1992 yılında yerinde
yaptığımız araştırmada son derece sağlam olarak
duran kilise kalıntısı bugün bakıma muhtaç bir hal-
dedir. Yapı, batı-doğu yönünde dikdörtgen formlu
olup, doğu ucuna yerleştirilmiş bulunan apsis, yapı
okul haline getirildiğinde düz duvar ile örtülmüş-
tür. Kuzey ve güney cephelerde altışar adet pencere
yer almaktadır. Ayrıca batıdaki ana girişin dışında
güney cephesine bir kapı geçişi daha eklenmiştir.
Yapının zemini içeriden okul haline getirildiğinde
yükseltilmiştir. Pencere üstlerinde hafif dışa taş-
kın lentolar görülmektedir. Üst örtü ise basit ahşap
Şekil 65 Salarlı Köy yakınındaki tümülüs. çatılıdır. Apsis cephesinde üst ve altta olmak üzere
ikişer pencere yer alır. Son yıllarda örülerek kapa-
tılan doğu duvarı zamanla çözüldüğünden apsis ve
doldurulan zemin açığa çıkmıştır. Pencere ve kapı
üstlerindeki haç motifleri ise pahlanmıştır.
Yine buradaki bazı ilginç olayları Osmanlı Ar-
şivleri sayesinde öğreniyoruz. Bunlardan biri 14
Mayıs 1902 tarihli belgedir. Buna göre Mirço oğlu
Yovan adlı kişinin evinin avlusunda bulunan ve 33
Osmanlı parası ile beraberinde yabancı paraların
bulunmasıdır. Garip bir tesadüf eseri olarak bu kez
de 22 Temmuz 1902’de yakın bir alanda yine Selim
III ve Avusturya İmparatoriçesi Maria Teresa (ölü-
mü 1780) adına basılmış paralar ele geçirilmiştir.
Şekil 66 Salarlı Köyü’nde yalak olarak kullanılmış sanduka.
Ayrıca Trakya bölgesi kısa bir süre Türklerin elin-
den çıktığında belli bölgelere yerleşen Bulgarlar, bu
topraklar tekrar geri alınınca ekonomik durumu
iyi olan birçok kişi buralardan tekrar Bulgaristan’a
dönmüştür. Bunlar arasında Mirtcho Raicoff ad-
lı kişi Bayramlı’da doğduktan sonra herhalde yir-
mili yaşlarda Bulgaristan’a döndü. İşin ilginç yanı
burada da kalmayarak, ailesini de alıp Amerika’ya
giderek, adını da değiştirip Stancho yapmıştır. Do-
ğum yeri olarak da 1871 yılı Bulgaristan’ı göster-
di. 1941 yılında da Ohio’da öldü. Halen bütün ailesi
Amerika’da bulunmaktadır.
Şekil 67 Salarlı Köyü Okulu. Eski adı Hataplı olan Beykonağı Köyü, 19. yüz-
yılın başında inşa edilen caminin yeniden elden
geçirilmesiyle yeni camiye kavuşmanın dışında
mezarlık ve değişik yerlerde rastlanılan farklı me-
zar taşları ile dikkat çeker ki, çoğunluğunu Osmanlı
mezar taşları oluşturmaktadır.
Bir süre Buldu olarak anılan Bildir Köyü, Ali Ba-
ba Tekkesi ile tanınmıştır. Köyün birçok alanı gibi
tekkenin var olması gereken yerde sadece mezar
alanı günümüze kadar ulaşmıştır.
Danişment Köyü ise iki yönde genişletilmiş bir
çeşme görüntüsüne sahip ayazması ile köye giriş
yönünü belirlemektedir. Ayrıca yakın zamana ka-
dar görülebilen iki tümülüsün yok olmak üzere ol-
duğu anlaşılıyor.
Şekil 68 Sığırcılı Köy’de menhir parçası (Arap Baba Türbesi).
Eski bir hırıstiyan köyü olan Elmalı Köyü, Ar-
Şekil 69 Sığırcılı Köy’de Osmanlı mezar taşı. mena adı ile de bir süre yerleşime sahne olduktan

UZUNKÖPRÜ ve ÇEVRE ARAŞTIRMALARI


98
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

U Z U N KÖ P R Ü a n d E N V I RO N M E N TA L R E S E A RC H E S
Şekil 70 Çöp Köy’deki ayazma. Şekil 71 Çöp Köy’de Osmanlı çeşmesi.

sonra, yerleşimcileri bugün daha çok Gacal, Pomak iki adet merdiven yapılmıştır. Doğu cephede apsis
ve Roman vatandaşlardan oluşmaktadır. Köy çıkı- duvarında ise tek, ikonastasis duvarında üç açık-
şında üç adet tümülüs yer almaktadır. lık vardır. Narteksten ana mekâna (naos) geçerken
Gazi Mehmed Köyü ise bucağın hareketli köy- payelere rastlanmaktadır. Batıda ise girişin hemen
lerinden biridir. Hırıstiyan ve Müslüman cemaat- yanında iki kapı açıklığı daha vardır. İzin belge-
lerin beraber 1920 yılına kadar yaşadığı yerdir. Köy sinde yer almamasına rağmen nartekste yer alan
girişinde kemerli bir çeşme olarak düzenlenmiş pencere açıklığının üzerine denk gelen alanda bir
ayazma, yakın zamanda iki yöne doğru uzatılmış- de çan kulesi yer almaktadır. Çanın bulunduğu
tır. Yine Osmanlı devrine ait Gazi Turfan Bey me- alan loca şeklinde düzenlenmiştir. Pencere ve kapı
zarında defnedilmiş kişi hakkında bilgi olmaması üstleri ise birer yuvarlak kemerle hareketlendiril-
da ilginçtir. Köyde üç adet değişik tarihli kuyu yer miştir.
almaktadır. Köyde H. 1229 yılında harap kilisenin Karabürçek Köyü, Yunanistan ve Bulgaris­
yıkılarak üzerine yeni bir kilisenin yapıldığını Os- tan’dan mübadele ile gelen göçmenlerin yerleştik-
manlı Arşiv belgelerinden öğreniyoruz. 15x11 m leri bir köydür. Özellikle bölgede yer alan kömür
ölçülerindeki kilise için izin 256 nüfuslu köy için madenleri yabancı vatandaşların bir süre dikka-
Patriklik makamı tarafından istenmiştir. Bazilika tini çeken özellik olarak görülür. Bugün köyde ha-
planlı yapı ana mekânda iki sıra halinde, altışar- len kömür işletmesi yer almaktadır. Köy girişin-
dan on iki sütuna sahiptir. Dört kapılı bir avlu du- de bölgede az örneği görülen bir Osmanlı köprüsü
varına sahip kilisenin kuzey ve güney duvarların- yeni yapılan bir köprünün kapatması ile neredey-
da ise beşer pencere açıklığı ile üst kata, galerilere se görülmez bir haldedir. Tamamı kesme taştan
çıkışı sağlayan güneybatı ve kuzeybatı köşelerde ve sivri kemerli olarak inşa edilmiştir. Ortadaki

Şekil 72 Başağıl Köyü Camii içi ve minaresi.

ÖZKAN ERTUĞRUL 99
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
Şekil 73 Bayramlı Köyü’nde çeşmeye çevrilen ayazma ve köy çeşmesi. Şekil 74 Bayramlı Köy Çeşmesi.

büyük olmak üzere üç gözlü olarak inşâ edilmiştir.


Anlaşıldığı üzere 16. yüzyıla ait bir köprüdür. Üstü
yine taş bir örtü ile kaplanmıştır. Büyük kemerin
ortasında yer alan kilit taşı tahrip olmuştur. Köy
çıkışında ise tahrip olmasına rağmen günümüze
ulaşmış bir tümülüs yer almaktadır. Köyün mezar-
lık alanında ise bir kısmı toprağa gömülü olarak
bulanan Osmanlı mezar taşları yer alır. Eski cami-
nin harap olması yüzünden aynı yapının temelleri
üzerine dikdörtgen formda yenisi inşâ edilmiştir.
Köy çıkışında ise 19. yüzyıla ait çeşme 1998 yılında
ekler ile genişletilmiştir. Köy içinde harap bir halde
Pomak ve Rum evleri bulunmaktadır.
Bir dönem Kadıcık olarak da anılan ve Plevne
ile Drama’dan göç edenlerin yerleştirildikleri Mu-
hacirkadı Köy, girişte yer alan tümülüsü zamanla
tahribata uğrasa da halen Trak kültürünün izlerini
taşımaktadır. Ayrıca köy içinde kiliseden dönüş-
türülmüş ve çok fazla değişikliğe uğramış cami ile
dikkat çekmektedir.
Ömer Bey Köyü (bir ara Bey Köy), çıkışında yer
alan bir höyük ile kesme taş ve kerpiçten inşâ edil-
miş eski kilise (sonra cami) yapısının yıkılması
üzerine aynı plan üzerine 1973 yılında yeni camii
inşâsı dışında kültürel bir varlık göstermez. Ancak
köy tarlaları içinde zaman zaman görülen keramik
parçaları da fazla bilgi vermez.
Bir Pomak yerleşimi olarak görülen Sipahi Köyü
ise 19. yüzyıl sonunda kısa bir süre Ispakra olarak
anılmıştır. 1968 yılında yenilenen köy camii ilginç
bir şekilde aynı yerde yıkılan ve bir süre de cami
olarak kullanılan kilise temelleri üzerine inşâ edil-
miştir. Mezarlık alanında ise farklı tarihlerdeki Os-
manlı mezar taşlarının büyük kısmı toprağa gömü-
Şekil 75 Bayramlı Köyü, okula çevrilen kilisenin 1989 yılındaki
ve güncel görünüşleri. lü olarak durmaktadır.

UZUNKÖPRÜ ve ÇEVRE ARAŞTIRMALARI


100
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

U Z U N KÖ P R Ü a n d E N V I RO N M E N TA L R E S E A RC H E S
Şekil 76 Bildir Köyü’ndeki Ali Baba Tekkesi (1989). Şekil 77 Gazi Mehmed Bey Köyü’ndeki ayazma (1994).

Önce Sultaniye ardından bugüne kadar gelen yaptırılan bir camiden bahsedilir. Ancak anlaşıl-
adı ile Sultanşah Köyü, daha köy girişindeki tümü- dığı üzere bu cami zamanla onarıma ihtiyaç gös-
lüs ile öne çıkmaktadır. Çok fazla bilgi olmasa da termiş ve 1987 yılında betonlaşarak hüviyetini bü-
adını burada yaşayan bir şeyhten alma ihtimali yük ölçüde yitirmiştir. Köyde, biri eskiden ayazma
yüksektir. Tamamen yenilenmiş eski cami üzerin- olarak kullanılan iki çeşme yer almaktadır. Ayrıca
deki çimento ve boya tabakaları yüzünden tarihle- gerek mezarlık alanında gerekse cami avlusunda-
me yapabilmek mümkün değildir. Ancak mezarlık ki farklı tarihlere ait Osmanlı mezar taşları harap
alanda yer alan Osmanlı mezar taşlarının tarihleri durumdadır. Son onarımda cami sıvaları yapılırken
16. yüzyıla kadar inmektedir. Çok zor okunabilen neredeyse tüm mezar taşları bu boyalardan zarar
biri üzerinde ise “Sultan Şah El Fatiha’’ yazısı yer görmüştür. Mezar taşlarının bir kısmı zor da olsa
almaktadır. çözülebilmektedir: Merhume Ayşe (1210(1795/1796)),
Turnacı Köy ise 2 Şubat 1837 yılına ait bir Os- Ayşe binti Mustafa Ağa (1202(1787/1788)), Merhu-
manlı Arşivi belgesinde, bu tarihten kısa bir sü- me Şerife Ayşe (1207(1792/1793)), Halil Efendi (1299
re önce Hacı Mehmed Ağa adlı biri tarafından (1881/1882), Molla Hasan (?).

Şekil 78 Gazi Mehmed Bey Köyü kilise planı. Şekil 79 Karabürçek Köyü Osmanlı köprüsü.

ÖZKAN ERTUĞRUL 101


R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
Şekil 80 Karabürçek Köyü tümülüsü.

Şekil 82 Muhacirkadı Köyü Camii (1995).

Şekil 81 Karabürçek Köyü Camii. Şekil 83 Muhacirkadı Köyü tümülüsü.

Bulgaristan’dan gelen Pomakların yerleştirildiği harap durumdadır. Biri üzerinde İbrahim oğlu Molla
Yağmurca Köyü, bir ara 1940 yıllarında Kestanbol Efendi ruhuna Fatiha 1307 (1889/1890) yazısı görül-
olarak da bilinmekteydi. Yağmurca’nın adına ilk müştür. 1976 yılında buradaki bir tarlada bulunan
kez 22.12.1909 tarihli bir Osmanlı belgesinde rastla- küçük bir Zeus heykelciği alanın kültürel zenginliği
maktayız. Burada keşfedilen linyit madeninin Mü- açısından önemlidir. 13.5 cm yüksekliğindeki eser,
şir Arif Paşa’nın eşi Behice Hanım ve ortaklarına tunçtan yapılmış olup, Hellenistik döneme aittir.
99 yıllığına verildiği belirtilmektedir. Ancak bahsi Burada Zeus ayakta ve çıplak olarak betimlenmiş-
geçen Edirne Valisi Arif Paşa ise bu tarihte çoktan tir. Baş hafif sola dönük, saçlar ortadan ayrılmış ve
ölmüştü. Dolayısı ile eşi onun ölümünden sonra bu elinde şimşek tutar vaziyettedir. Sol kol ve dizin
izni almıştı.1987 yılında tüm hüviyetini kaybeden küçük bir bölümü kırıktır.
eski kilisenin modern bir cami haline getirilme- Yine 1895 yılında Bulgaristan’dan gelen Pomak
si ile köy yeni bir camiye kavuşmuştur. İlk Pomak muhacirlerin yerleştirildikleri Hamidiye Bucağı,
yerleşimleri sırasında inşâ edilen bir kaç ev günü- köy meydanına yakın, ahşap kubbeli bir camiye
müze ulaşmıştır. Köyün eski mezarlık alanı harap sahiptir. Bugün cami üzerinde yer alan yazıdan
olduğundan hemen karşısına yeni mezarlık alanı 1960 yılında inşâ edildiği yazılsa da bu tarihte ya-
açılmıştır. İçinde Osmanlı mezar taşları yine çok pı onarımdan geçirilmiştir. Bu yıllarda ilk inşâ

UZUNKÖPRÜ ve ÇEVRE ARAŞTIRMALARI


102
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

U Z U N KÖ P R Ü a n d E N V I RO N M E N TA L R E S E A RC H E S
Şekil 84 Ömer Bey Köyü Camii (1989). Şekil 85 Ömer Bey Köyü tümülüsü.

özelliklerini kısmen koruyan yapı, yakın bir tarih- Hamidiye bucağına bağlı Alıç Köyü, bir süre
teki onarım sırasında büyük değişikliklere uğra- Aluş olarak kullanılmasına rağmen bugün Alıç ola-
masına rağmen 1993 yılında yaptığımız çalışmalar rak anılmaktadır. 1987 yılında Osmanlı üslubunda
sırasında tespit ettiğimiz üzere yapının şüphesiz inşâ edilen cami köye gelişte her yerden görülür
eski bir kiliseden dönüştürüldüğünü söyleyebiliriz. durumdadır. Köyde yer yer eski Pomak evlerine
Camiyi ilk gördüğümüzde genellikle bu bölge yapı- rastlanmaktadır. Geniş bir alana yayılmış mezar-
larında gördüğümüz sundurma şeklindeki narteks lık alanında ise yazısız kaya taşlarından oluşan ve
kısmı ile bunun üzerinde yer alan kemerli pencere menhirleri hatırlatan mezar taşları dikkat çeker.
açıklıkları dikkat çekmişti. Ayrıca çatı silmeleri ile Belki de bölgedeki en hareketli tarihe sahip olan
kuzey-güney cepheleri pencere yapılaşması diğer Altınyazı Köyü, Harala (Xarala) olarak Bizans dev-
kanıtlar olarak görülür. Ahşap kubbeler, Bektaşi rinden beri tanınmasına rağmen bir ara Garélla
tekkelerinde olduğu kadar Balkanlar’da sık karşı- adı ile de bilinmekte idi. Son yıllarda çevresine
laştığımız özelliklerden olsa da düzenlenme şekli yapılan barajla birlikte önemi biraz daha artmış-
daha çok kilise litürjisine uygun durumdadır. tır. Çok fazla tahribata uğramasına rağmen köy
içinden yükselen bir tepe üzerine Roma devrinde
inşa edilmiş, Bizans devrinde de kullanılmış Ha-
rala Kalesi, bölgenin kontrolü amacıyla son derece
önemli bir konuma sahiptir. İtalya’dan başlayan ve
Yunanistan’dan sonra Türkiye topraklarına giren
Via Egnetia antik yolu üzerinde yer alan kale, bu-
gün çok harap bir vaziyettedir. Harala, bir başpisko-
posluk merkezi olarak ayrıca önemlidir. Üzerinde-
ki bazı tartışmalara rağmen en eski ve son derece
doğruya yakın bir 2. yüzyıla ait Roma haritası olan
Tabula Peutingeriana’da yer almaması, kalenin bi-
raz daha sonra, belki ilk kez 4-5. yüzyılda yapıldığı

Şekil 86 Sipahi Köyü Camii. Şekil 87 Sipahi Köyü’nden Osmanlı mezar taşları.

ÖZKAN ERTUĞRUL 103


R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
Şekil 88 Sultanşah Köyü Camii.

fikri ileri süülrse de kalan izler genellikle 12. yüz-


yıla işaret etmektedir. Kare ve yuvarlak kuleler ile
takviye edilmiştir. Ayrıca güneydoğuda çokgen
formu veren bir kule daha yer almaktadır. Kiliseden
dönüştürülerek narteks kısmı da kesilen Altınyazı
Camii son restorasyonla bugünkü halini almıştır.
Hamidiye bucağındaki camide görülen kubbe siste-
mine çok benzemektedir. 1964 yılında eklenen mi-
nareden sonra yapı bir kez daha onarımdan geçmiş
ve tamamen boyanmıştır. Mezarlık alanında ise bol Şekil 90 Turnacı Köyü Camii ve haziresinden görünüşler.
miktarda Osmanlı mezar taşı yer almaktadır.
Balaban Köyü ise bir Bektaşi köyü olarak dikkat
çeker. Bunun izleri ise başta İbrahim Dede olmak Ayrıca Rumlar’dan kalan değirmen kısa bir zaman
üzere pek çok mezar taşından da anlaşılmaktadır. öncesine kadar çalışmaktaydı. Köyün eski camisi
yıkılmış, yerine ilkokul inşâ edilmiştir. Köyün de-
ğişik yerlerinde ve mezarlık alanda Osmanlı mezar
taşlarına rastlanmaktadır.
Halkının Kırım’dan geldiğine inanılan Balaban-
koru Köyü’nde ise yerleşik Tatarların evleri dışında
kayda değer eser göze çarpmamaktadır.
Bektaşilerin yoğun olduğu gözlenen Çavuşlu
veya bugün kullanılan adı ile Çavuşköy (Eski Ge-
redelü) hiç şüphesiz yine tarihi zengin alanlardan
biridir. Bugün sakin bir yer olmasına karşın arazi
üzerinde Edirne Arkeoloji Müzesi tarafından yapı-
lan kazılar sırasında dere yatağının yukarısında bir
tepe arazisinde büyük bir nekropol ortaya çıkarıl-
mıştır. Yaklaşık olarak 9-10. yüzyıllara tarihlenen
Şekil 89 Sultanşah Köyü tümülüsü.

UZUNKÖPRÜ ve ÇEVRE ARAŞTIRMALARI


104
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

U Z U N KÖ P R Ü a n d E N V I RO N M E N TA L R E S E A RC H E S
Şekil 92 Yağmurca Köyü’nden Osmanlı mezar taşları.

adet tümülüs yer almaktadır. 29 Mart 1907 tarihli


Osmanlı Arşiv belgesinde, yukarıda adı geçen kili-
se için yeniden inşâsına izin istendiği tespit edil-
miştir. Kimisistis Theotoku Kilisesi (Meryem Ana)
anlaşıldığı üzere harap olmasından veya yetersiz
olmasından dolayı tekrar yapılmasına karar veril-
Şekil 91 Yağmurca Köyü Camii.
miştir. 21x13 m ölçülerindeki kilisenin yüksekliği
5 metre olarak belirtilmiştir. Yapıda ayrıca üç ka-
alanda farklı tiplerde mezar yapılarıyla karşılaşıl- pı, onbir pencere ile batı girişinin üzerinde bir de
mıştır. Anlaşıldığı üzere alan Bizans devrinde yer- 3 metrelik çan kulesi yer almaktaydı. Bazilika pla-
leşim halindeydi. nındaki yapının batı tarafı kuzey ve güney yönlerde
Çobanpınar Köyü ise geçirdiği sel felaketi yü- dışa taşkın inşâ edilmiştir. Yapıda ayrıca ikonasta-
zünden bulunduğu yerden daha kuzeyde bugünkü sis duvarı ile dışa taşkın apsis yer almaktadır.
yerine taşınmıştır. Köyün dışında yer alan tümülüs Harmanlı Köyü, Osmanlı mezar taşlarının dışın-
dışında tarlalarda bol miktarda keramik malzeme- da bünyesinde fazla bir eser barındırmaz. Sadece
leri bulunmaktadır. köy çıkışında günümüze harap olarak gelse de bir
Bir kaç kez yeri değişerek, bugünkü bulun- adet tümülüs ile çok fazla değişikliğe uğramış ca-
duğu alana konumlanan Dereköy (Dere-i Kebir), miden bahsetmek gerekir.
Monastraki (küçük manastır) adını hırıstiyanla- Hasanpınar Köyü, yine Pomakların göçü ile
rın yoğun olduğu 1922 yılından hemen önce bir kalabalık bir köy haline gelmiştir. Mezarlık alanda
süre kullanmıştı. O sıralarda burada bulunan Ki- birkaç tane Osmanlı mezar taşı yer alır.
misistis Theotoku Kilisesi ise bir süre cami ola- Kadıağılı Köyü ise Gazi Halil olarak da anılmış-
rak kullanılmıştı. İlk Dereköy yerleşiminin ise tır. Mezarlık alanda Gazi Halil adına türbeden gü-
Kaletepe ve Hacıdağı tepelerinin arasında kaldı- nümüze sadece sanduka kısmı sağlam gelmiştir.
ğı, bu alanda ortaya çıkan buluntulardan anlaşıl- Kadı Gebran olarak da anılan Kadıköy, al-
maktadır. Köyün güneyinde ve doğusunda ise iki dığı göçlerle kalabalık bir köy haline gelmiştir.

Şekil 93 Hamidiye Bucağı Camii 1993 ve 2013 yıllarına ait görünüşler.

ÖZKAN ERTUĞRUL 105


R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
Şekil 94 Altınyazı Köyü Camii ve 1992 yılındaki haliyle
minaresi.

H. 1324 tarihli Osmanlı Arşiv belgesine göre bura-


da yeniden bir Meryem Ana Kilisesi adıyla bir ki-
lise inşâ edilmiştir. 20x15 m ölçülerinde, bazilika
planında bir yapıdır. Kâgir olarak yapılan kilisenin
tüm masrafları da Rum Cemaati tarafından karşı-
lanmıştır. Ana mekânda dört tane, narteks ve apsis
bölgelerinde birer tane olmak üzere altışardan oni-
ki sütuna sahiptir. İkonastasis duvarında üç, ap- Şekil 95 Harala (Altınyazı) Kalesi.
sis cephesinde iki pencere açıklığı yer alır ve apsis
dışa taşkındır. Batıdaki girişteki kapı açıklığının iki
yanında dört pencere bulunur. Ortadaki sütunların
hizasına yedişer adet oturma koltuğu yerleştiril-
miştir. Bunların önüne ise kilise mimarisinde ge-
lenek olduğu üzere patriklik koltuğu ile üst amirler
için hazırlanmış makam koltuğu yer almaktadır.
Barok üslupta düzenlenmiş ikonastasis duvarı, oni-
ki sütun ve iki kapı ile zenginleştirilmiştir. İkonas-
tasis duvarı net olarak hırıstiyan litürjisine göre ha- Şekil 96 Balaban Köyü değirmeni (1994).
zırlanmıştır. Ana mekan (naos) da yer alan üçüncü
Şekil 97 Balaban Köyü İbrahim Dede Mezarı (1994).
sütunun üzerinde ise bir veya ikinci sütun üzerinde
görmeye alıştığımız vaaz kürsüsü (ambon) bulun-
maktadır.Ana mekanın kuzey ve güney tarafların- kilisenin yıkılmadığı zaman içinde geçirdiği ona-
da ilahi kilise korosunun yerleri birer masa ile işa- rımlarla biraz değişse de günümüze kadar ulaştığı
retlenmiştir. Ancak çizimi gerçekleştiren kişinin ve halen cami olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır.
yerleştirme hatası yaptığı düşünülebilir. Çünkü pek Genel olarak sadece aradaki sütunlar kaldırılıp, ba-
çok mimari eleman litürji dışında yerleştirilmiştir. zı açıklıklar kapatılmıştır. Ayrıca bol miktarda boya
Köyde yaptığımız araştırma sırasında harap olan kullanılmıştır. İşin ilginç yanı caminin içinde yer

Şekil 98 Dereköy Theotokos Kilisesi planı. Şekil 99 Kadıköyü Camii.

UZUNKÖPRÜ ve ÇEVRE ARAŞTIRMALARI


106
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

U Z U N KÖ P R Ü a n d E N V I RO N M E N TA L R E S E A RC H E S
Şekil 102 Karapınar Köyü Meryem Ana Kilisesi ve keşiş
odalarının planı.

aldığı avlu hiç değişmeden günümüze kadar ulaş-


mıştır.
Karapınar Köyü, kaybolmaya yüz tutmuş kül-
tür değerlerinin yanı sıra, tarafımızdan bulunan ve
daha önce de bir kez yayını yapılan önemli bir ese-
ri bünyesinde taşımaktadır. Bilindiği üzere Trakya,
Şekil 100 Kadıköyü Meryem Ana Kilisesi planı.
Anadolu kültürünün bir parçası olmasına rağmen
Anadolu’da rastlayamayacağımız belgelere sa-
hiptir. Burada yer alan kitâbe de bunlardan biridir.
1994’te karşılaştığımız bu yazıt, ilk bakışta sıradan
görünmesine rağmen doğal olmayan bazı özellikle-
re sahipti. Kitâbe formunda olan bu yazıt herhangi
bir bilgi içermiyordu. Araştırmalarımız sonucunda
aslında genellikle hıristiyan eseri olarak karşılaştı-
ğımız kitâbelerin elimizdeki örneğinin Bizans dev-
rinde birkaç örneği haricinde pek kullanılmayan
bir geleneğin devamı olduğunu fark ettik. En erken
dönem Ayasofya Kilisesi’nde kullanılan bu gelene-
ğin çoğu örneğiyle Balkanlar’da da karşılaşabiliyo-
ruz. İlk bakışta anlaşılması son derece zor olan bu
kitâbelerin sadece bir amacı vardır. Hangi köy veya
merkezde bir kilise yapılacaksa, eskiden olduğu gi-
bi halkın katılımı, yani mali desteği aranırdı. Kilise
yapımına destek olan kişilerin isim ve soyadlarının
veya unvanlarının ilk harfleri bir taşa kazınır ve bu
kitâbeler kilisenin apsisi içinde kalan kutsal altarın
taşı olarak ters çevrilip kullanılırdı. Bundan dolayı
eğer her kitâbenin ilk iki harfleri birbirinden ayrı-
lırsa kilisenin yaptırıldığı bölgede yaşayanlarının
kimlikleri de ortaya çıkmaktadır. Böylece o mer-
kezde yaşayanların sayısı da (yaşayan herkesin
yardım ettiği düşünülürse) ortaya çıkar. Aslında bu,
kökenini antik çağdan alan en eski geleneklerden
biridir. Örnek olarak kitâbede üç yüz tek harf olsun.
Bu, yardım edenlerin yüz elli kişi olduğunu gösterir.
Şekil 101 Karapınar Köyü’ndeki kitâbe. Yine yaklaşık değerlerle eşleri de sayılırsa üç yüz

ÖZKAN ERTUĞRUL 107


R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
Şekil 104 Kurtbey Köyü Camii (1995).

Şekil 105 Kurtbey Köyü’nden Osmanlı mezar taşı.

kişi bunlara ortalama iki çocuk eklerseniz, köy-


de yaklaşık hıristiyan nüfusun altı yüz civarında
olduğu düşünülür. Tabii ki bunlar yaklaşık değer-
lerdir. Sonuçta birer kelime veya cümle formunda
olmayan bu yazılar kiliselerin inşâ edildiği mer-
kezlerdeki bağışta bulunan kişilerin isimlerinin baş
harflerinden başka bir şey değildir. Zaman zaman
bazı bilim adamlarınca bu tarz yazıların büyü veya
tılsım amaçlı olduğu ileri sürülse de bunların ger-
Şekil 103 Kırköy Camii’nin 1996 yılındaki ve onarım sonrasıi çeklikle ilgisi yoktur. Bunu ispatlayan ise genellik-
görünüşü. le bu kitâbelerin üst veya alt kısımlarında bulunan
“Ebedi hatıra için” yazısının yer almasıdır. Osmanlı
belgelerinde 1328 (1910/1911) tarihli evraktan, bura-
da 19. yüzyıl sonunda bazilika planlı Meryem Ana
Kilisesi’nin yaptırıldığını ve daha sonra bu kiliseye
bitişik keşiş odalarının eklendiğini biliyoruz. Rum
Cemaati tarafından inşâ ettirilen kiliseye yardım
edenlerin de adları kilise altarının altına yazıldığı-
nı böylece tespit etmiş oluyoruz. Anlaşıldığı üzere
L şeklindeki bu keşiş odaları kilise bahçesinin et-
rafına sıralanmış ve önlerine birer sundurma ek-
lenmiştir. Yine bu başvuruda çan kuleli olarak inşâ
edilmiş yapının düz çatılı ve uzun yanlarda beşer
pencereye sahip olduğu anlaşılır. Ancak keşiş oda-
larının kilise arazisinin meyilli olmasından dolayı
üç katlı olarak düzenlendiği görülmektedir.
Kavakayazma Köyü ise toprakları açısından en
küçük köy olma özelliği ve birkaç mezar taşı dışın-
da yeni bir köy olarak görülebilir.
Kırköy ise 1835 civarlarında bir süre Amygdaliá
(Bademli) olarak anılsa da daha sonra bugünkü adı-
nı kullanmaya başladı.Bugün değiştirilerek cami
olarak kullanılmaya devam eden kilise kısmen bu
mimariyi yansıtmaktadır. Ancak son 70-80 yıldır
değişik defalar onarımdan geçerek son olarak da
giriş bölümünde yapılan çok farklı değişiklikler ya-
pının orijinal halini çok fazla bozmuş durumdadır.
Kurtbey Köyü, gerek merkezde yer alan camii ve
Şekil 106 Maksutlu Köyü Camii (1996) ve günümüzdeki hali. gerekse Osmanlı mezar taşları ile öne çıkar. Zaman

UZUNKÖPRÜ ve ÇEVRE ARAŞTIRMALARI


108
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

U Z U N KÖ P R Ü a n d E N V I RO N M E N TA L R E S E A RC H E S
adlandırılan köy, Kuzey Bulgaristan’dan gelen mu-
hacirlerden dolayı daha çok gacal (yerli halk) ola-
rak anılırlar. 1993/94 yıllarında iki kez araştırdı-
ğımız köy camii, orjinalinde 1870’li yıllara ait bir
kilise iken 1920 yılından sonra bazı küçük deği-
şikliklerle cami olarak kullanılmaya başlanmıştı.
Dikdörtgen bazilika planlı, güney ve kuzeyde altta
beş, üstlerde dörder pencere açıklığına sahipti. Batı
tarafında ana girişin iki yanında ikişer pencere ve
üstünde basit kırma çatı yer almaktaydı. Cami ol-
Şekil 107 Süleymaniye Köyü Camii’nin 1996 yılındaki ve duktan sonra bir mihrap ve minare eklenmişti. Ay-
günümüzdeki görünüşü.
rıca 12 Şubat 1868 tarihli Osmanlı Arşiv belgesine
göre Bulgaristan’dan gelen muhacirlerin istekleri
doğrultusunda mescid ve okul ihtiyacı olduğundan,
gelen 37 hane için bu yapılar inşâ edilmiştir.
Türkobası Köyü, 1901 yıllarında Haralagöne veya
Göne olarak adlandırıldıktan sonra bugünkü adını
aldı. Yakın zamana kadar duran basit Rum evleri,
kuyular ile zaman zaman tarlalarda ortaya çıkan
kırık cam bilezik parçaları ile maşatlık denen an-
cak içinde buluntu olmayan eski mezarlık alanı
eskiye dair ipucu iken bunların zamanla kaybolma-
sı burası hakkında bir fikir ileri sürmemizi engelle-
Şekil 108 Süleymaniye Köyü yakınlarındaki tümülüs. mektedir.
Kırcasalih (Kara Salih) Bucağı ise 1870’li yıllar-
da tıpkı Kiremitçi Salih gibi Zalof veya Zaluf ola-
rak anılırdı. Gerek arazide ve gerekse bucak içinde
kültürel değerlerin fazla olması, ayrıca tarlalarda

Şekil 109 Kırcasalih Köyü Balaban Camii.

zaman Hamza veled-i Kurt olarak anılsa da Kurt-


bey ismi kullanılmaya devam etmiştir. Geçen yüz-
yılın neredeyse sonuna kadar orijinal gelen cami
(eski kilise) son yıllarda yapılan onarımlarla tanın-
maz hale gelmiştir.
Maksutlu Köy ise Osmanlı ve Rum mezar taş-
larına sahip iken bugün bunları görmek pek müm-
kün değildir. Köy içinde eskiden kilise olan yapının
üst örtüsü ve bazı duvarları değiştirilmiş ve bir de
1980’li yıllarda son derece uyumsuz bir kubbe ek-
lenmiştir. Yaklaşık 15 sene öncede yapılan değişik-
liklerle yapı artık tanınamaz hale gelmiştir.
Süleymaniye Köyü ise köy merkezinde yer
alan cami ve çıkışta bulunan tümülüs ile dik-
kat çeker. Bulgar kayıtlarında Çingene yeri olarak Şekil 110 Cumhuriyet Mahallesi Camii.

ÖZKAN ERTUĞRUL 109


R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
Şekil 111 Kırcasalih Köyü İstiklal Mahallesi Camii. Şekil 112 Kırcasalih Merkez Camii.

bol miktarda kırık veya sağlam eserin gün yüzü- sonra camiye çevrilerek günümüze kadar en azın-
ne çıkması bölge zenginliğini açıkça ortaya koyar. dan plan açısından hiç değişmeden gelen bir yapı
Ayrıca ayakta, sağlam olarak bulunan pek çok yapı olarak tespit ediyoruz. Bunu destekleyen bir başka
vardır. Bunlardan biri 1955 tarihli Balaban Camii’dir. nokta ise uyumsuz bir şekilde eklenen minarenin
Ancak ne teknik ne de üslup açısından uyum gös- durumudur. Minare ile çatının birleştiği noktada
termez. Yapı dikdörgen formlu ve batı tarafta U bu uyumsuzluk net olarak hissedilir. Yapı şu hali
harfine dönmüş bir son cemaat yerine sahiptir. Biz ile batı tarafından bazı pencerelerin köreltilmesi ile
bu tarz yapıları 1825/1835 yıllarından itibaren Trak- camiye dönüştürüldükten sonra girişin yana alın-
ya ve Balkanlar’da görmeye alıştığımız (nadiren de ması ile kullanılmaz duruma geçmiştir. 1955 tarihi
Anadolu’da örnekleri var) bir kilise plan tipi oldu- ise büyük ihtimalle yapının büyük bir onarım ge-
ğunu biliyoruz. Kırcasalih ve çevre köyler Rumla- çirdiği yıl olmalıdır. Yapının kuzey ve güney duvar-
rın yoğun olarak yaşadıkları alanlardı. Dolayısı ile larında birer pencere köreltilmiş olup, bugün üçer
onlar için yaptırılmış kiliselerden biri olarak, daha pencere kalmıştır. Mihrap duvarında ise alt ve üstte
ikişerden dört pencere yer alır. Harimin üstü ise ah-
şap bir örtüye sahiptir.
İkinci yapımız ise 1980 tarihli Cumhuriyet Ma-
hallesi Camii’dir. Ancak yapıda ilgi çeken taraf,
cami mimarisi geleneklerine ters düşen yapıya
mihrap aksında değil güney bölgesinden giriş ve-
rilmesidir. Halbuki 1980 yılında yapının çevresi
tamamen boştu ve giriş batı tarafından rahatlıkla
verilebilirdi. Bugün yapının iki uzun yanında dör-
der pencere yer almaktadır. Ancak batı yönünde-
ki son pencereden sonra mimari içeri dönüş ya-
pıp bir de pencere açıklığı eklenip, son cemaat yeri

Şekil 113 Kırcasalih Köyü ayazmadan çevrilmiş Yanya Çeşmesi Şekil 114 Kırcasalih Köyü eski bir ev.
(1997 ve güncel hali).

UZUNKÖPRÜ ve ÇEVRE ARAŞTIRMALARI


110
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

U Z U N KÖ P R Ü a n d E N V I RO N M E N TA L R E S E A RC H E S
oluşturulması ilginçtir. Bu tarz oluşumları ancak
kilise mimarilerinde görürüz. Yapının minaresi
tam da bu mahallin güney köşesine yerleştirilmiş-
tir. Kırcasalih’de tam da bu noktada 1830 yılından
daha önceleri inşâ edilen kilise planına son dere-
ce uyumludur. Daha da ilginci minarenin konumu,
kilisenin çan kulesine uyum sağlamamasına rağ-
men bu alanda değişiklik yapılmış ve kulenin ka-
idesi üzerine minare yerleştirilmiştir. Yapılan bir
başka değişiklikle kilisenin batı tarafındaki açık-
lıklar kapatılmış ve caminin girişi kilisenin orijinal
narteksindeki pencerenin kapı haline getirilmesi ile
sağlanmıştır. Osmanlı Arşivi’nden 1246 (1830) tarih-
li belgeden aldığımız bilgilere göre bu tarihten çok
daha önce inşâ edilen bir kilisenin tamiratı için izin
istenmiştir. Bunun nedeni de 1829 yılındaki deprem
ve zamanla yıpranmış olmasıdır. Aynı belgede, ya-
pının 15 yıldır harap olduğu belirtildiğine göre ya-
pı 1700 yılları içinde inşâ edilmiş olmalıdır. Bu ise
ilk yapının Cumhuriyet Mahallesi Camii olduğunu
gösterir. Balaban Camii plan tipi ile 1830 yıllarından
sonraya ait olduğuna göre burada ikinci bir kilise
varlığı ortaya çıkmaktadır. Cumhuriyet Mahalle-
si’ndeki yapımızın bu olması ihtimal dahilindedir.
Ancak aynı belgede ‘’başka ibadet edecek yapımız
yok” ibaresi, 1830 yıllarında bu alanda başka kilise
olmadığını da göstermektedir. Anlaşılıyor ki, ikin- Şekil 115 Kırcasalih Köyü’nden bir mezar taşı.
ci yapı bu tarihten sonra yapılmış olmalıdır. Zaten
Balaban Camii bu durumu ile bu yapıya göre daha
geç, büyük ihtimalle Uzunköprü’de yer alan Prodro- iki ayrı kilise için izin istenildiğini söyleyebiliriz.
mos yapısı gibi 19. yüzyılın sonlarına ait olsa gere- Özetlersek, burada 1700 yılları içindeki birinci ki-
kir. Ayrıca 1322 (1904/1905) tarihli iki ayrı Osmanlı liseden (Cumhuriyet Mahallesi Camii) sonra 1800
Arşiv belgesinden ikinci kilisenin de varlığını öğre- yıllarının sonuna doğru (büyük ihtimalle Prodro-
niyoruz. İki belgede de hem var olan kilisenin çan mos gibi 1870’ler civarı) ikinci kilise inşâ edilmiştir.
kulesi inşâsı için hem de onarımı için izin isten- İşte bu ikinci kilise, orjinalliği de göz önüne alınır-
mektedir. Biri ocak diğer mart ayına ait iki belgeden sa Balaban Camii olmalıdır. Bu durumda üçüncü
yeni yapılan çan kulesinin iki ayda yıkılamayaca- bir kiliseden bahsetmek gerekir ki bu konu tam bir
ğı mantığı ile (çünkü kilise isimleri belirtilmemiş) muammadır. Cumhuriyet Mahallesi Camii’nde ise

Şekil 116 Aslıhan Köyü Çeşmesi’nin


1970 yılındaki ve günümüzdeki
görünüşleri ile kitâbesi.

ÖZKAN ERTUĞRUL 111


R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
kapatılan batı tarafı pencereleri ve kapı kısmı içeri- giriş hazırlanmıştır. Yapı bu haliyle 1900 yıllarının
de rahat bir şekilde tesbit edilmektedir. başına aittir. Mihrap alanında ise altta ve üstte ol-
1986 yılında inşâ edilen çok katlı ve kubbeli mo- mak üzere ikişer pencere yer alır. İçerden incelen-
dern cami olarak görülen İstiklal Mahallesi Camii, diğinde ise köreltilmiş batı tarafındaki pencere ve
anlaşıldığı üzere burada daha önce var olan 19. yüz- kapı açıklıkları rahatlıkla görülmektedir. Elimizde
yıla ait bir caminin yerine yapılmıştır. Çünkü yapı- yeteri kadar bilgi olmasa da bu durumu ile Osman-
nın minaresi geçen yüzyıl özelliği gösterir. Minare lı evraklarında bahsi geçen üçüncü kilise yapısı
sadece boyanarak biraz değişikliğe uğramış, cami olması ihtimali çok yüksektir. Bunu gösteren bir
ise bir nedenle yıkılıp, yerine yenisi inşâ edilmiş- başka delil ise İstiklal Mahallesi Camii hariç, diğer
tir. Tek şerefeli ve kürsü kısmı sivri kemer silmeli camilerin hepsinin kıble yönünden farklı yönde ol-
bir tezyinatla süslenmiştir. Yine 1955 tarihli olarak masıdır. Belde içinde bunların dışında çok az sayı-
cami girişine asılan inşâ kitâbeli Merkez Camii, da olmasına rağmen halen Pomak ve yüzyıl başına
araştırılması gereken konulardan biridir. Ancak bu ait Türk evlerine rastlamak mümkündür.
yapının da hiç yoktan -içeriden tespit edilmesine Halk arasında Yanya Çeşmesi diye bilinen hı-
rağmen- batı tarafının kapatılıp, güney cepheden rıstiyan ayazması daha sonra Alemdar Hayratı adı
giriş verilmesini anlamak mümkün değildir. An- ile onarılmış, ancak neredeyse ayazma özelliği-
laşıldığına göre bu yapı da Balaban Camii gibi ay- nin tamamını kaybetmiştir. Belki de bu beldedeki
nı tarihte tamamen elden geçirilmiş daha eski bir en ilginç olay mezarlık alanında bulunmaktadır.
yapıdır. Yapının kuzey-güney duvarlarında alt ve Bulgaristan’dan buraya gelen muhacirlerin, uzun
üstte beşer kemerli pencere olmasına rağmen bun- süre kendi kültürlerini koruduklarını mezar taşla-
lardan batıdakilerin bir kısmı kesilmiş ve bugünkü rından görebiliriz. Modernize olmuş yazılı taşların
yanında ayrı bir alanda toplanan mezar taşlarında-
ki edebi anlatım, vefat edenlerin adlarının yazılış
şekli ve üstlerinde bulunan son derece sevimli gö-
züken nakışlar bu kültürün izlerini taşırlar.
Bucağa bağlı Aslıhan köyü, Leontári (aslanlı)
olarak bir süre Rumlar tarafından kullanılan bir
isimdi. Aslıhan Köyü, yine kültürel olarak zengin
köylerden biridir. Köy çıkışına doğru bir Rum ayaz-
ması, bir Tümülüs, Pomak evleri, kitâbeli geç dö-
nem çeşmesi, bolca mezar taşı ile kendini gösterir.
Köye girişte yer alan tümülüs Trak dönemi özellik-
leri vermektedir. Ardından köy meydanına yakın
olan bir noktada bulunan çeşme son derece ilginç-
tir. Çünkü hem Rumlar hem de Türkler tarafından
kullanılmış ve üzerine Rumca, Osmanlıca ve Fran-
sızca olarak üç dilde ve iki parça halinde kitâbe
yerleştirilmiştir. Çeşmede zamanla bazı değişiklik-
ler yapılsa da ana özellik olarak Bulgaristan köken-
li, özellikle Batı Bulgaristan’da çok görülen mimari
tarzları andırmaktadır. Çeşmenin üst kısmı üçgen
alınlıklı olarak düzenlenmiş olup, üstünde ay yıldız
motifleri ve arada sepet içinde üzüm salkımları yer
alır. Kitâbelerden Osmanlıca olanda (Sadeleştirme
Seyit Ali Erçin -Aslıhan Köyü Eski İmam-Hatîbi),
“Bu çeşme, Nazmi Bey’in mal varlığının idaresini
deruhte eden (Nazmi Bey’in muhasebesini tutan)
Edirneli Mehmet Sait Efendi’nin masraflarını üst-
lenmesi ile inşaa olunmuştur. Talihin kendilerini
nimetlere gark ettiği kimseler onu örnek alsınlar
(Talihin, kaderin yüzlerine güldüğü, yani zengin
kimseler bu tür hayır işlerinde onu örnek alsınlar)
1312 H. (1894/1895) diye yazılıdır. Rumca kitâbede
ise, “ΤΗΝΔΕ ΚΑΛΛΙΡΟΟΥ ΚΡΗΝΗ ΙΔΡΥΣΕΝ ΑΔΡΑ
Şekil 117 Meşeli Köy’den bir Osmanlı mezar taşı. ΔΑΠΑΝΗ ΜΕΧΜΕΤ ΣΑΙΤ ΕΦΕΝΤΗΣ ΦΙΛΩΤΙΜΩ

UZUNKÖPRÜ ve ÇEVRE ARAŞTIRMALARI


112
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

U Z U N KÖ P R Ü a n d E N V I RO N M E N TA L R E S E A RC H E S
ΚΑΙ ΕΥΣΕΒΗΣ ΠΑΝΥ ΤΩΝ ΕΡΓΑΣΙΩΝ ΝΑΤΖΗ ΒΕΗ çıkan keramik parçaları köyün tarihi hakkında faz-
ΑΞΙΟΣ ΔΙΕΥΘΥΝΤΗΣ ΑΝΔΡΙΑΝΟΥΠΟΛΕΩΣ ΓΟΝΟΣ la bilgi vermez.
ΤΩΝ ΚΑΛΩΝ , ΕΡΑΣΤΗΣ ΔΡΟΣΟΥ ΚΑΙ ΑΝΑΨΥΧΗΣ Yeni Köy ise mübadeleden sonra halkın bü-
ΠΑΡΟΧΟΥ ΤΗΣ ΥΔΡΕΟΜΕΝΟΙΣ,ΜΝΗΜΗΣ ΚΑΙ yük çoğunlukta geldiği yer Yunanistan’da, Rodop
ΑΝΑΨΥΧΗΣ ΠΑΡΟΧΟΥ ΤΟΙΣ ΥΔΡΕΟΜΕΝΟΙΣ Dağları’nda bulunan Ruşanlar köyü ve civarıdır. Bu
ΜΝΗΜΗΣ ΑΓΑ ΚΑΙ ΜΙΜΗΣΕΩΣ ΤΟΙΣ bölgeden gelenler genellikle Dağlı olarak anılır ve
ΕΠΙΓΙΓΝΟΜΕΝΑ..............​..........................​..........................​ geldikleri bölgedeki Seyyid Ali sultan Tekkesi’ne
.......................ETT​E FONTAINE A ETE .....1896” yazılı- bağlı Bektaşi olarak bilinirler. Köyde halen her yıl
dır. Çeşmenin iki yanında yükselen iki kule çıkıntı- bununla ilgili törenler düzenlenmektedir. Köyde
ları üzerinde antik etkili diş frizleri görülür. Ayazma görebildiğimiz iki Osmanlı mezar taşı ve çıkış böl-
ise kullanılmadığından kaderine terk edilmiştir. gesinde iki geç dönem çeşmesi yer almaktadır.
Meşeli Köy ise, Osmanlı mezar taşları ile dikkat Rumlar zamanında Neohorion ve Kaliyani adlarıy-
çeker ki, bunlardan birinde “Hanzade Bayram Bin la da anılırdı. Yine Osmanlı belgeleri ışığında 1282
Ali – 1316”, diğerinde ise “Merhum Ayinti Mahmut (1865/1866) ve 1281 (1864/1865) tarihlerinde iki kez
Bey – 1331” yazıları çok zor okunabilmiştir. Bulgar Katolikleri kilise yapmak için izin istemele-
Sazlımalkoç Köyü, çok geç yerleşime sahne ol- rine rağmen bu binaların yapılıp, yapılmadığı belli
muş köylerden biridir. Zaman zaman tarlalardan değildir.

ÖZKAN ERTUĞRUL 113


R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
KISA KAYNAKÇA
Not: Bazı fotoğrafları kullanmama izin veren Prof. Dr. Engin Beksaç ve kitâbeleri çeviren Evangelos Papathanasiu/M.A. ve Dr.
Thanasis Kougkoulos’a teşekkür ederim.
Abdurrahman Hıbri Efendi Enisü’l Müsamirin, Üniversite Ktp., TY. 451.
Ahmet Badi Efendi Riyaz-ı Belde-i Edirne, Bayezid Ktp. nr. 10391-10393.
Aixotes 1922 P. Aixotes, Adrianoupolis apo ton Archaiotaton chromon mechritou, Thessaloniki.
Andreasyan/İncicyan 1976 H.D.Andreasyan/P.L. İnciciyan, Osmanlı Rumelisi Tarih ve Coğrafyası, Güneydoğu Avrupa
Araştırmaları Dergisi, S. 4-5, s. 101-152.
Anonim Tabula Peutingeriana
Anonim 1892 Trakya Bölgesi Kilise Bölgeleri Hakkında, Athens.
Anonim 2013 Belgelerle Dünden Bugüne Uzunköprü, (Yayına hazırlayan: Gülçin Abay-Hasan Abay), İstanbul.
Asdracha 1981 Catherine Asdracha, L’apport du Temoignage Epigraphique a L’histoire Medievale de La Thrace,
Byzantina Bulgarica, 7, s.445-454.
Asdracha 1986 Catherine Asdracha/Ch. Bakırtzis, Inscrıptions byzantines de Thrace (VIIIe-XVe siecles). A.D. 35
(1980) (1986), Meletes, Athens, s. 241-282.
Avramea 1995 A. Avramea and others, Thrace, Athens.
Ayverdi 1972 Ekrem Hakkı Ayverdi, Osmanlı mimarisinde Çelebi ve II Sultan Murad Devri 806-855 (1403-1451),
Cilt 2, İstanbul.
Bağman 2005 Latif Bağman, Uzunköprü, Uzunköprü.
Bakırtzis 1994 Ch. Bakırtzis, Byzantine Thrace, Athena.
Barkan/Ayverdi 1970 Ö. L. Barkan/E. H. Ayverdi, İstanbul Vakıfları Tahrir Defteri, 953 (1546), İstanbul.
Büktel 2011 Y. Büktel, Edirne –Uzunköprü Vaftizci Yahya Kilisesi, XIV. Ortaçağ ve Türk Dönemi Kazıları ve
Sanat Tarihi Araştırmaları Sempozyumu Bildirileri, 20-22 Ekim 2010, Konya, s. 115-139.
Btz 1936 A. Btz, Thrake, Realencyclopadie, GA/I, s.452-472.
Covel 1893 John Covel, Early Voyages and Travels in The Levant, London.
Delev 1980 P. Deley, The Megalithic Monuments of Ancient Thrace, Amsterdam.
Ertuğrul 1993/94 Özkan Ertuğrul, Edirne, Thema Larousse, İstanbul, C. 6, s. 258-259.
Ertuğrul 1997 Özkan Ertuğrul, Edirne’de bir gezi günlüğü, Sanatsal Mozaik, s. 25, s. 26-32.
Ertuğrul 2011 Özkan Ertuğrul, Edirne-Uzunköprü Ioannes Prodromos Manastırı ve Restorasyon Projesi, Vakıf
Restorasyon Yıllığı, S. 2, s. 127-141.
Ertuğrul 2013 Özkan Ertuğrul, Edirne Tarihi İçinde Hagios Stephanos, Metropolit ve Sinaitikon Kiliseleri, Y.
Sümer Atasoy’a Armağan, Ankara, s.165-194.
Ertuğrul 2017 Özkan Ertuğrul, Edirne Edirne/Uzunköprü Karapınar Köyü Post-Bizans Devri Kilisenin Altar
Kitâbesi, The Meric Journal, S. 2, s. 58-62.
Erzen 1994 A. Erzen, İlkçağ Tarihinde Trakya, İstanbul.
Evliya Çelebi Seyahatname, (Zuhuri Danışman), V, s. 303-330.
Eyice 1965 Semavi Eyice, Bizans Devrinde Edirne ve Bu Devre Ait Eserler, Edirne 600. Fetih Yıldönümü
Armağan Kitabı, Ankara, s. 39-76.
Eyice 1967 Semavi Eyice, 1961 Yazında Doğu-Trakya’da Yapılan Bir Tetkik Gezisinden Notlar, VI. Türk Tarih
Kongresi, Kongreye Sunulan Bildiriler, Ankara, s. 206.
Eyice 1969 Semavi Eyice, Trakya’da Bizans Devrine Ait Eserler, Türk Tarih Kurumu Belleteni, C. XXXIII/131,
Ankara, s.325-358.
Fol 1972 A. Fol, Thraco-Bithynica, VIII. Türk Tarih Kongresi, Kongreye Sunulan Bildiriler, Ankara, s.146-
149.
Fol 1976-82 A. Fol, Megalithi Thraciae I-III, Sofia.
Gurlitt 1910 C. Gurlitt, Die Bauten Adrianopels, Orientalisches Archiv. 1, Kopenhag, s.1-4,51-60.
Hacı Kalfa 1812 (Katip Çelebi; Rumeli und Bosna, Çev. J. Von Hammer), Wien.
Hoca Sadettin Efendi Tacü’t Tevarih, C.I I, Eskişehir, 1992.
İnciciyan/Andreasyan 1974 P. L. İnciciyan/H. D. Andreasyan, Osmanlı Rumelisi Tarih ve Coğrafyası, Güney-Doğu Avrupa
Araştırmaları Dergisi, S. 2-3 İstanbul, s. 11-88.
İnciciyan/Andreasyan 1975-76 P. L. İnciciyan/H. D. Andreasyan, Osmanlı Rumelisinin Tarih ve Coğrafyası, Güney-Doğu Avrupa
Araştırmaları Dergisi, S. 4-5, s. 101- 152.
Janin 1920 R. Janin, La Thrace Étude Historique et Géographique, Constantinople.
Kalopothakes 1893 D. Kalophatakes, De Thracia Provincia Romana, Leipzig.

UZUNKÖPRÜ ve ÇEVRE ARAŞTIRMALARI


114
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

U Z U N KÖ P R Ü a n d E N V I RO N M E N TA L R E S E A RC H E S
Keçecizade 1820 İzzet Molla Keçecizade, Mihnet Keşan.
Kigmas/Riziotis 2010 D. N. Kigmas/G. B. Riziotis, Adrianoupoli, Karagats, Nea Orestiada, Nea Orestiada.
Korkut 1972 A. Korkut, Edirne ili Yakın Çevre İncelemeleri, Ankara.
Kurtuluş 2015 İsmail H. Kurtuluş, Altınyazı (Harala) Köyü Kalesi Üzerine Gözlemler, Arkeoloji ve Sanat
Dergisi, S. 150, İstanbul, s. 181-194.
Laurent 1939 V. Laurent, La Liste Episcopale Du Synodicon de la Metropole d’Andrinople, Echos d’Orient, 38, s.1-
30.
Mansel 1938 Arif Müfid Mansel, Trakya’nın Kültür ve Tarihi, İstanbul.
Mavridis 2006 D. A. Mavridis, Apo tin istoria tis Thrakis 1875-1925, Xanthi.
Mavridis 2008 P. P. Mavridis, I Nea Orestiada sti roi tou xronou, Orestiada.
Michailidis 1907 D. Michailidis, Souvenir d’Adrianople, Athens.
Michalopoulos 1998 Takis Michalopoulos, The Region of East Macedonia and Thrace, Athens.
Mordtmann 1884 J. H. Mordtmann, Zur Epigraphik von Thracien, Archaeologisch-Epigraphiche Mittelungen aus
Oesterreich-Ungarn, VIII, 201, no.5.
Motraye (thssz.) A.de la Motraye, Travels through Europe, Asia, and into Part of Africa.
Ostrogorsky 2006 George Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, (Çev. Fikret Işıltan), Ankara.
Paranika 1895-1899 M. Paranika, Epigraphai tes en Thrake Hadrianoupoleos, Hellenikos Philologikos Syllogos, XXVII,
s. 389-393.
Sayger 1834 G. Sayger, Relation d’un voyage en Rumelie, Paris.
Seure 1912 G. Seure, Antiquities Thraces de la Propontide, Collection Stamolis, Bulletin de Correspondance
Hellenique, S. 36, s. 534-641.
Soustal 1991 Peter Soustal, Tabula Imperii Byzantini, 6, “Thrakien”, Wien.
Stephanides 1905-1907 B. K. Stephanides, Oi kodikes tes hadrianoupoleos, Byzantinische Zeitschrift, 14 (1905), s. 588-611 ve
16 (1907), s. 266-284.
Şair Na’ti Manzume, (Trhsz.).
T.E.G-N.P.S 1991 Adrionople, The Oxford Dictionary of Byzantium, Newyork-Oxford, C.1, s. 23-24.
Tsigaras 2004 George Chr. Tsigaras, Ekklisies tis Iepas Mitropoles Xanthi, Xanthi.
Tsigaras 2009 George Chr. Tsigaras, Religious Monuments in the Prefecture of Xanthi, Xanthi.
Uzunçarşılı 1982 İ. H. Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C. 1, Ankara.
Yentsidis 2010 D. Yentsidis, Mnimes smilemenes apo to xrono, Boreas, 55, s. 46-50.
Yerasimos 1991 Stephane Yerasimos, Les Voyageurs dans I’Empire Ottoman, Ankara.

Osmanlı Arşiv Belgeleri


(BOA,MF.MKT,488/30-3),(BOA,MF.MKT,645/25-4),(BOA,HAT,664/32309), (BOA,MVL,957/20-3),(BOA,ŞD,1906/51-1), (BOA,İ.DH,
688/48061),(BOA.İ.DH,936/74130-10),(BOA,ŞD,1918/13-13),(BOA,ŞD,1920/24-4)(BOA,İ,EV,29/1319.B.11-
3),(BOA,İ,EV,33/1320,Z.2-2),(BOA,İ.AZN,70/1325,S.11-1)(BOA,ŞD,1953/10-1 VE 2),(BOA,DH.İD,162-1/3-
2),(BOA,A.MKT.MHM,400/34-1)(BOA.İ.DH,908/72182-15),(BOA,ŞD,1928/20-4),(DH.MKT.2688/76-
2),(C.EV.175/8701),(C.ADL.97/5862),(HH.İ. 86/77),(İ.AZN.40/25),(BEO 1595/119599),(ŞD.1939/21),
(İ.AZN 67/24), (DH.MKT.1108/54), (ŞD.1950/2), (İ.AZN.103/9),(BEO.3919/293858),(ŞD.1950/25),
(İ.MF.18/48), (BEO.3965/293371),(HR.İM.27/26.24),(İ.AZN.97-16),(MF.MKT.645/25-4),(DH.
MKT.1172/60),(HAT.664/32309),(ŞD.1906/51-1),(BOA.MF.MKT.322/60-2),(BOA,MF.MKT.488/30-3),(MF.
MKT.645/25.2), (HAT.776/36395),(HAT 664/32309), (C.ADL.32/1903), (C.ADL.95/5704), (C.EV.504/254
95),(BEO.2125/159353),(ŞD.2607-33),(DH.İD.114/21),(ŞD.1953/10-1 VE 2),(DH.İD.162/3-2),(İ.ŞD.67/3925-
2),(İ.İMT.8/1327.1-1),(ŞD.3144/58-4),(A.MKT.MHM.400/34-1),(İ.DH.908/72182-15),(ŞD.1928/20-
4),(İ.DH.688/48061),(İ.DH.936/74130-10),(ŞD.1918/13-13),(ŞD.1920/24-4),(İ.EV.29/1319.B.11-3),(İ.
EV.33/1320,Z,2-2),(İ.AZN.70/1325),(İ.HR.252/14985),(İ.DH.936/74130),(BEO.4106/30796)

ÖZKAN ERTUĞRUL 115


R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
ENEZ FATİH CAMİİ RESTORASYON ve REKONSTRÜKSİYONUNDA KORUMA YAKLAŞIMLARI
116
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

CO N S E RVAT I O N A P P ROAC H E S o n R E STO R AT I O N a n d R ECO N ST R U C T I O N of t h e FAT I H M O S Q U E i n E N E Z


ENEZ FATİH CAMİİ RESTORASYON ve
REKONSTRÜKSİYONUNDA KORUMA YAKLAŞIMLARI
Conservation Approaches on Restoration and
Reconstruction of the Fatih Mosque In Enez

A L I H Ü R A T A * / N I C O L A B E R L U C C H I ** / O L C A Y A Y D E M İ R *** /
M U R A T S A V **** / F I K R E T K U R A N ***** / M U R A D I Y E Ş İ M Ş E K ******
*
İnşaat Mühendisi/Vakıflar Genel Müdürlüğü Vakıf Meclisi Üyesi
**
İnşaat Mühendisi-Mimar/Studio Berlucchi, Brescia, İtalya
***
Mimar/ Vakıflar İstanbul I. Bölge Müdürlüğü
****
Arkeolog/Vakıflar İstanbul I. Bölge Müdürlüğü
İnşaat Mühendisi/Vakıflar Genel Müdürlüğü
*****

****** Mimar/Vakıflar Genel Müdürlüğü

Enez Fatih Camii, Türkiye’nin batı ucunda bulunan The Fatih Mosque in Enez, which is located at west end
Bizans-Osmanlı ortak kültür mirasının önemli yapıların- of Turkey, is one of the important buildings of Byzantine-Ot-
dan biridir. XII. yüzyılda inşa edilmiş olan yapı, bölgenin toman common cultural heritage. The 12th century building
Osmanlı yönetimine geçmesiyle birlikte 1456 yılında ona- was converted into a mosque after being repaired and build-
rılıp, minare eklenerek camiye çevrilmiş ve vakfedilmiştir. ing a minaret in 1456 and was included under the manage-
Zaman içinde birçok depremlere maruz kalan eser, en son ment of a foundation just after the takeover of the Ottoman.
1965 depreminde büyük hasar görmüş ve kullanıma kapa- The building had several damage because of earthquakes
tılmıştır. Geçen zaman içinde doğal tahribat ve insanların throughout the time and was closed down after being dam-
verdiği zararlarla daha fazla yıpranan yapının üst örtüsü aged seriously in 1965 because of the earthquake. After-
çökmüş, minaresi yıkılmış, taşıyıcı sisteminde ve cephele- wards, the building was damaged a lot more depending on
rinde büyük hasarlar meydana gelmiştir. Yeniden kullanı- both being ignored and vandalism. The roof of the build-
ma açılması için 2007 yılında projeleri hazırlanmış ancak ing collapsed, the minaret was destructed and had major
statik kaygılar nedeniyle uygulanamamıştır. Eserin kur- damage on structural elements and on facades. In order to
tarılması ve eski fonksiyonunu tekrar kazanabilmesi için reuse of the building, restoration project was prepared in
farklı disiplinlerden Türk ve İtalyan koruma uzmanlarının 2007 however the project could not be carried out depend-
işbirliği ile yapının detaylı inceleme, belgeleme, analiz ve ing on structural concerns. Hence, with the aim of making
proje çalışmaları yapılmıştır. 2D çizimler ve 3D alternatif the building survive, detailed examination, documentation,
modeller üzerinde iç ve dış mekanda restorasyon yön- analyses and project studies have been made by Turkish and
temleri, rekonstrüksiyon yapılacak kısımlarla ilgili teknik, Italian conservation experts having different professions.
malzeme ve renk seçimleri, aydınlatma-sunum yöntemleri During the project studies, restoration methods both
ile ziyaretçi ve kullanıcılara yönelik düzenlemeler detay- inside and outside the building; method, material and color
larıyla birlikte değerlendirilmiş ve kararlaştırılmıştır. Proje alternatives for the areas which are planned to be recon-
kararlarında eserin özgün karakterine en az müdahale ile, structed; lighting and presentation methods and some ar-
geleneksel ve modern tamamlama ve güçlendirme tek- rangements for the visitors and users of the building were
nikleri kullanılarak cami işlevini en uygun biçimde yeri- all evaluated on 2D drawings and 3D models and thus the
ne getirirken ziyaretçiler için de eserin en etkin sunumu conclusion was determined. Preferring the traditional and
hedeflenmiştir. 15 ay süren proje aşamasındaki bu titiz ve modern completion/strenghtening techniques as well
analitik interdisipliner çalışma, uygulama aşamasında minimum intervention to the auhentic character of the
olası sürprizleri minimize etmiş, uygulamanın takvimin- building has been the principle. Thus, both the most appro-
de sürdürülmesini sağlamış ve yüksek ilave maliyetlerin priate function as a mosque and the most impressive pres-
önüne geçmiştir. entation of the building for the visitors have been aimed.
Anahtar Kelimeler: Enez Fatih Camii, Enez Ayasofyası, All the project studies were completed in a rather long
restorasyon, koruma, güçlendirme. period of 15 months. The careful and multidisciplined work
of project studies have minimized the possible surprises
during implementation period, enabled to follow the aimed
schedule and prevented additional costs.
Keywords: Enez Fatih Mosque, Hagia Sophia of Enez,
restoration, conservation, strenghtening.

ALİ HÜRATA / NICOLA BERLUCCHI / OLCAY AYDEMİR / MURAT SAV / FİKRET KURAN / MURADİYE ŞİMŞEK 117
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
GİRİŞ bulunmaktadır. Gazi Ömer Bey Mahallesi’nde Ro-
ma Villası ve Kaya Şapeli, Bekir Kara Caddesi’ndeki
Yapının İçinde Bulunduğu Doku
Roma Caddesi kalıntıları ve Enez girişindeki Taşal-
Saros Körfezi’ne kurulmuş bir liman kenti olan
tı Nekropolü’nün yanı sıra Çataltepe ve Büyük San-
Ainos/Enez, M.Ö. VI. yüzyıldan itibaren deniz tica-
caktepe Tümülüsleri, Roma döneminde yapılarak,
retiyle uğraşan ve bu nedenle de sıklıkla kuşatma
sonradan kiliseye çevrilen 30 metre uzunluğunda-
altına alınan bir yerleşimdi. Philippopolis ve Hadri-
ki Kral Kızı Bazilikası ve Has Yunus Bey Türbesi’ne
anapolis şehirlerini birbirine bağlayan bir güzergâh
dönüştürülen şapel ile etrafındaki Osmanlı hazire-
üzerinde kalmaktadır. Fatih Camii’nin de içinde yer
si, Kilise kalıntısı, Gümrük Mevkii’ndeki 18. yüzyıla
aldığı Kaleiçi kesimi aynı zamanda asıl Ainos yer-
ait kervansaray ve Roma taş köprüsü Enez’in diğer
leşiminin çizgilerini de sunmaktadır.
önemli eski eser yapıları ve kalıntılarıdır.
Enez’deki arkeolojik kazılar, İstanbul Üniver-
sitesi adına, 1971-72 yıllarında Prof. Dr. Afif Erzen
tarafından başlatılmış; ardından kazıları aynı üni- Tarihçe
versiteden Prof. Dr. Sait Başaran 1994 yılında dev- Enez Fatih Camii adıyla bilinen yapı, bulunduğu
ralmıştır (Başaran, Ainos/Enez). Bu uzun çalışma topografyanın gereği olarak bir zamanlar belki de
dönemi boyunca antik Ainos ile ilgili çok sayıda Enez’in en önemli yapısıydı. Mendireklerin bazıları
taşınır-taşınmaz eser ortaya çıkarılmış; Enez arke- bugün bile görülen limana hâkim kalenin en yük-
olojisine önemli katkılar sunulmuştur. Kazılardan sek kesimine yerleştirilen Fatih Camii’nin ilk hali-
anlaşıldığına göre bu alandaki ilk yerleşimin Neo- nin bir bazilika olduğu kuvvetle tahmin edilmek-
litik Çağ’a kadar uzandığı, yani günümüzden yak- tedir. Tarih sahnesine Bizans döneminde bir kilise
laşık olarak 8,500 yıl öncesine kadar gittiği, tespit olarak çıkan yapının ilk inşâ dönemine ait bazı
edilmiştir (Başaran, Enez/Ainos). Sırasıyla Kalko- bilgiler, restorasyon sırasında yapılan araştırma ka-
litik, Tunç, Demir, Klasik, kısa süre Pers, Makedon, zılarıyla ortaya çıkarılmıştır. C. Mango ve Ousterho-
Roma, Bizans, Ceneviz ve Osmanlı dönemlerinde ut yapıyı, Kapalı Yunan Haçı planının örneği olarak
iskân aralıksız sürdürülmüştür. Meriç Nehri’nin XII. yüzyıla ait olarak nitelemektedir (Mango 1976:
(Hebros) taşıdığı alüvyonlarla liman kısmı dolunca, 275, Ousterhout 1985: 262). Semavi Eyice, dış nar-
kent de epey içeride kalmıştır. teksi XIII-XIV. yüzyıllara tarihlerken, Vocotopoulos
Ainos ile ilgili ilk yayınlardan birini Herodotos ise tüm yapıyı Palaiologoslar dönemine (1261-1350
oluşturur ve bu kentin Aioller tarafından VII. yüz- arası) tarihlemektedir (1979: 563).
yılda kurulduğunu yazar (Herodotos 1973). Özellik- Yapı, Bizans Döneminde Khrysospege (Altın
le kalesi, barındırdığı eski eser yapılar açısından Kaynak) adı ile de tanınmaktadır. 1455 yılında Fa-
önem arz etmektedir. Kentin akropolünü oluşturan tih Sultan Mehmet tarafından fethedilen Enez’in
ve dört tepeyi çeviren kale ve etrafı, liman kıyı- (Eyice 1963: 148) en görkemli dini yapısı, fethi mü-
sında yer almaktaydı (Başaran, Enez/Ainos). Kale teakip geleneğe uygun olarak 1456 yılında camiye
içinde Theotokos, Agios Georgios Şapelleri ile ka- dönüştürülerek, Fatih Camii olarak anılmıştır. 1965
le ve liman arasında Pan Mağarası (sonradan Aya depreminde kısmen çökünceye kadar cami olarak
Triada Şapeli’ne dönüştürülmüş), Kale Hamamı kullanılmıştır.

ENEZ FATİH CAMİİ RESTORASYON ve REKONSTRÜKSİYONUNDA KORUMA YAKLAŞIMLARI


118
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

CO N S E RVAT I O N A P P ROAC H E S o n R E STO R AT I O N a n d R ECO N ST R U C T I O N of t h e FAT I H M O S Q U E i n E N E Z


Planı ve Mimari Özellikleri Osmanlı döneminde eklenen minare, çatı örtü-
Fatih Camii’nin Bizans ve Osmanlı dönemle- sündeki değişiklikler ve sıvalı yüzeyler de yapının
riyle ilgili bazı kapsamlı makaleler hazırlanmıştır. karakteristiğine öenmli dönem katkılarıdır (Şekil
Bunlardan biri P. L. Vocotopoulos‘a (1979/81); diğeri, 2-4). Enez Fatih Camii, zengin taş ve tuğla işçiliği
Semavi Eyice’ye (1969); Cyril Mango’ya (1976) ve Ro- ve freskleri ile Bizans döneminin önemli eserleri
bert Ousterhout’a (1985) aittir. arasında yer alır (Şekil 5, 6). Bir zamanlar var olan
Mevcut haliyle Fatih Camii, Orta Devir Bizans kubbe, L biçiminde, büyük kesitli almaşık ayaklar-
mimarisinin genel hatlarını taşıyan bir mimari la bunlara bitişik konumlandırılan devşirme çifte
kurguya sahiptir. Batı kolu daha uzun tutulan Kapa- sütunlar üzerinde yükselen kemerler tarafından
lı Yunan Haçı planlı yapı, bu özelliğiyle kubbeli ba-
zilikaları çağrıştırmaktadır (Ousterhout 1985: 265).
İstanbul’daki Aya Eirene, Girit Gortyna’daki Agios
Titos ve Vize Ayasofyası gibi yapılarla plan ben-
zerliğine sahip oluşu da bu fikri desteklemektedir
(Krautheimer 1979).
Enez Fatih Camii detaylar itibariyle de başka
yapılarla benzeşmektedir. Yapının dış ve iç narteks
kısımları bulunmaktadır. İç narteks üç kısma ay-
rılmış olup, yanların üzeri çapraz tonozlarla, orta
mekânın üzeri de beşik tonozla örtülmüştür. Ardın-
dan naosa girilir ki, orta bölümün üzerini 7 metre
çapında bir kubbe örtmektedir (Şekil 1).

Şekil 2 Yıkılmadan önce yapının kale dışından görünümü


(IRCICA Arşivi).

Şekil 3 Yıkılmadan önce yapının kale dışından görünümü


(S. Eyice 1961-62).

Şekil 4 Dış narteks tarafından güneybatı görünümü


Şekil 1 Fatih Camii’nin planı (S. Eyice 1969). (S. Eyice, 1961-62).

ALİ HÜRATA / NICOLA BERLUCCHI / OLCAY AYDEMİR / MURAT SAV / FİKRET KURAN / MURADİYE ŞİMŞEK 119
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
taşınmaktadır (Şekil 7, 8). Bu tür çifte sütun kul- döneminde freskler, mermer frizler ve mozaik dö-
lanımı, Alahan Manastırı Kilisesi’nde de görülür şemelerle kaplı olduğu izlerden anlaşılır.
(Krautheimer 1979: 258-260). Mihrap nişinin yanın- Son çalışmalar sırasında yapının kuzey duvarı
da mermer söveli bir kapı bulunur. Doğu duvarının bitişiğinde küçük bir şapel ortaya çıkarılmış olup,
ortasındaki apsis çıkıntısının yanlarında birer pas- şapel Palaiologoslar dönemini işaret etmektedir.
tophorion hücresi bulunmaktadır. 21x38 m ebatla- Prof. Dr. Sait Başaran tarafından yapılan kazı çalış-
rındaki yapının duvar düzeni gizli tuğla tekniği ile malarında yapının güney dış duvarının dibinde yer
sağlanmıştır. Kubbeyi dört yandan saran kolların alan kalıntıların, daha eski evrelere ait statigrafik
üzeri de beşik tonozla, aralarda kalan mekânların verilerine ulaşılmıştır (Başaran, Enez/Ainos).
üzeri de çapraz tonozlarla geçilmiştir. Bizans
Etkilendiği Afetler
Yapı, 1. Derece deprem bölgesinde ve aktif fay
hattına çok yakın bir bölgede yer almaktadır. Bölge,
tarih boyunca da aktif sismik özellik göstermekte-
dir (Şekil 9). Enez’de etkili olmuş ve tespit edilebilen
en eski deprem M.Ö. 330 yılında meydana gelen 9
şiddetindeki depremdir. Hatta bu depremde Tsuna-
mi de meydana gelmiştir. 1509, 1510, 1672 ve 1752
yıllarında gerçekleşen İstanbul-Keşan-Bozcaada
merkezli 8-9 büyüklüğündeki depremler de Enez
bölgesinde etkili olmuştur. 19. yüzyılda Enez böl-
gesini de kapsayan çok sayıda deprem tespit edil-
miştir 1829-1887 yılları arasında Edirne, Gelibolu ve
Çanakkale civarı ile İzmir’den İstanbul ve Edirne’ye
Şekil 5 Batı yönünden Enez Kalesi duvarları ile birlikte kadar çok geniş bir bölgede etkili olan ve büyüklük-
caminin görünüşü (M. Şimşek, 2014). leri 6-9 arasında değişen 17 deprem bölgeyi ve yapı-
ları iyice yormuştur.
1900’lü yıllarda yapılarda hasara neden olan
kaydedilmiş 148 büyük deprem bulunmaktadır.
1965 yılında Enez’de meydana gelen depremin,
büyük depremler kapsamında kayıtlara geçmeme-
sine rağmen Fatih Camii’nin kubbesinin çökmesi-
ne ve yapının kullanılamaz hale gelmesine neden
olduğu bilinmektedir. Civarda yüzlerce yapının
hasar gördüğü 1972 Ezine ve 1975 Gelibolu deprem-
leri de (http://www1.mmo.org.tr/resimler/dosya_
ekler/8273773702779a0_ek.pdf) yapı üzerinde birik-
miş yorgunluklara ve hasara neden olmuştur.
Nitekim günümüzde halen sismik açıdan ak-
Şekil 6 Güneyden çekilen fotoğrafta caminin görünüşü (VGM
Arşivi).
tif olan bölgede 2008-2013 yılları arasında merkezi

Şekil 7 Bizans dönemi müdahalesi olan çifte sütun düzeni (M. Şekil 8 Çifte sütunlar tarafından taşınan kemerler ve
Sav, 2014). üzerlerindeki kalem işi bezemeler (M. Sav, 2014).

ENEZ FATİH CAMİİ RESTORASYON ve REKONSTRÜKSİYONUNDA KORUMA YAKLAŞIMLARI


120
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

CO N S E RVAT I O N A P P ROAC H E S o n R E STO R AT I O N a n d R ECO N ST R U C T I O N of t h e FAT I H M O S Q U E i n E N E Z


Şekil 9 Enez, Çanakkale Körfezi ve Gelibolu bölgesinde etkili aktif (siyah renkte) ve tarihi (mavi renkte) fay hatlarını gösterir harita
(https://deprem.afad.gov.tr/tarihseldepremler).

Enez olan, büyüklükleri 2,6 ile 3,5 arasında deği- (Şekil 10-12). Eklentilerin önemli bir kısmı da ya-
şen 19 deprem tespit edilmiştir; ki bu depremler de pının geçirdiği depremler sonrasında yapılan ta-
önceki tahribatı giderek arttırmıştır (https://www. miratlar sırasında gerçekleşmiştir. Bu kapsamda
depremler.org/yer/enez-edirne-depremleri). bilhassa XVIII. ve XIX. yüzyıl özellikleri gösteren
tamirat izleri yapının her yerinde görülmektedir.
Geçmiş Dönemlerdeki Müdahaleler Uzunköprü taşından inşâ edilen Barok minare kü-
İlk yapımında kırma çatılı bir bazilika olarak lahı ve mihrap çevresindeki renkli bitkisel motifler
inşâ edildiği düşünülen muhtemel yapı, sonraki gibi bazı kalem işi bezemeler, XVIII. yüzyıl özellikle-
süreçlerde, orta bölümün üzerine eklenen kubbe ri gösterir (Şekil 2 ve 12).
ile kubbeli bazilikaya döndürülmüş olmalıdır. Kale- Bu değişikliklerin 1752 depreminden sonra ger-
nin VI. yüzyılda, İmparator Iustinianus tarafından çekleşmiş olma olasılıkları çok yüksektir. İç nar-
onartıldığı bilinmektedir. Bugünkü cami yapısının teks kısmında, güney hücresinin tonozu da Os-
da o dönemde elden geçmiş olabileceği düşünüle- manlı döneminde, bir tarihte yıkılmış ve kuzey
bilir. Günümüze ulaşan mimari organizasyon, XII. hücresinin açıklığı örülerek, mekân haline getiril-
yüzyılda ortaya çıkmıştır. Son Bizans dönemi de- miştir. Orta kubbe, XIX. yüzyılda yıkıldıktan sonra
diğimiz Palaiologoslar döneminde ise dış narteks ahşap bir tavan ve çatıyla örtülmüştür (Eyice 1969:
kısmı ilave edilirken, yapıda genel bir onarım yapıl- 352). Bu sırada yapıya dönemin üslup özellikleri-
mıştır. Bu izlerin bir kısmı hala yapı üzerinde ya- ni gösteren siyah ve beyaz tonlarda daha çok geo-
şamaya devam etmektedir (Şekil 4, 6). Dış narteks metrik ve düz hatlar taşıyan kalem işi bezemeler
eklentisi ve kubbeyi taşıması için konulan çifte sü- eklenmiştir (Şekil 8). Kubbeyi taşıyan ayaklardaki
tunların Plaiologoslar dönemi müdahalesi olduğu kemerlerin bazılarının da Osmanlı dönemi müda-
kabul edilmektedir. Ayrıca, benzer bir örneği İstan- halesi olduğu, malzeme kullanımı ve formdan an-
bul’daki Eski İmaret Camii’nin güney duvarında da laşılmaktadır (Şekil 11).
görülen, prothesisinin dış cephesindeki meander XIX. yüzyılda geçirdiği yoğun depremler sonra-
motifi de Palaiologoslar dönemiyle ilişkilendiril- sında sürekli olarak hasar gören yapı 1960’lara yıp-
mektedir (Eyice 1969: 353). ranmış halde ulaşmıştır (Batur 1961: 173-76, Eyice
Osmanlı döneminde de yapıya ciddi müdahale- 1969: 351). İleri derecede hasarlı olmasına rağmen
ler yapılmıştır. 1456 yılında camiye çevriliş sırasın- 1962’de yapıyı ziyaret eden Semavi Eyice, o tarihte
da eklenen mihrap ve minber ile kuzey duvarına az bir cemaatle de olsa cami işlevinin devam etti-
açılan kapı bu eklentiler arasındadır. Mihrap önün- ğini bildirmektedir. Ancak 1965 Saroz depreminde
deki döşeme kotu da bu dönemde yükseltilmiştir ağır hasar gören yapı ibadete kapatılır.

ALİ HÜRATA / NICOLA BERLUCCHI / OLCAY AYDEMİR / MURAT SAV / FİKRET KURAN / MURADİYE ŞİMŞEK 121
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

Şekil 10 Yapının doğu yönündeki apsisi Şekil 11 Kuzeydeki kapı açıklığından Şekil 12 Mihraptan genel görünüş
(M. Sav, 2014). güney iç duvarına bakış (M. Sav, 2014).
(M. Sav, 2014).

KORUMA YAKLAŞIMLARI Proje çalışmaları kapsamında İstanbul Üniver-


sitesi tarafından 2007 yılında hazırlanan rapora gö-
Önceki Çalışmaların Analizi
re yapının korunmasına yönelik olarak; yapı için-
1965 Saroz Depremi’nden sonra ana kubbenin deki moloz yığıntı kaldırılmış, hasar gören mermer
çökmesi ve yapı beden duvarlarının doğu kısmının döşeme parçaları sökülerek zemin düzeltildikten
kısmen yıkılmasıyla ibadete kapatılan camideki sonra tekrar yerlerine konulmuş, yıkılan sütunlar
hasar, şiddetli rüzgar ve yağış gibi atmosferik etki- ve sütun başlıkları tekrar yerlerine yerleştirilmiş,
ler, bakımsızlık ve sürekli meydana gelen deprem- fresk ve kalemişlerinde restorasyon ve konservas-
ler nedeniyle giderek artmıştır. Onarımın başladığı yon çalışmaları yapılmıştır. Yapının doğu tarafında,
2015 yılına kadar geçen sürede fırtınalı ve yağışlı apsis kısmı ile sur duvarı arasında kalan ve yapıya
havalarda yapının korunmasız duvarlarından taş, zarar veren moloz dolguda kısmi açmalar yapılmış-
tuğla ve sıva parçaları dökülmeye devam etmiş- tır (Başaran 2007). Aynı çalışma kapsamında yapı
tir (Başaran 2007). Onarım öncesi yapılan bazı acil çevresinde gerçekleştirilen arkeolojik kazılarda alt
müdahaleler, daha ileri düzeyde tahribatın önlen- kotta daha iri moloz taşlardan oluşan daha erken
mesi açısından önemlidir. bir yapının varlığı tespit edildiği belirtilmiştir. Ay-
Ancak yapıda devam eden hasarlar daha kap- nı çalışma kapsamında alınan 23 adet harç ve sıva
samlı bir müdahaleyi gerektirir boyutlara ulaşmak- örneği üzerinde yapılan malzeme analizlerinde ise
ta olduğundan 2005’te yıkılma tehlikesi geçiren bü- yapımda kullanılması önerilen harç ve sıva formü-
yük apsis kemeri, 2014 yılında ise apsis iç mekânı lasyonları tespit edilmiş, duvar resimleri ve kale-
ile giriş kapısının güney yönünde yer alan tonoz- mişi süslemelerin koruma ve sağlamlaştırılmasına
lar Vakıflar Genel Müdürlüğünce askıya alınmış- ilişkin yöntem ve malzeme kararları ise restoras-
tır. 2014 yılında ayrıca, yapı doğu yönünde yapılan yonun tamamlanması aşamasına bırakılmıştır.
arkeolojik araştırma kazılarından zarar görmesin Aynı kapsamda 2007 yılında proje hazırlayan
diye, yıkılma tehlikesi gösteren kale duvarının bu yüklenici firma Ani Anıtsal Yapıları Koruma De-
yöndeki bölümü, moloz taş temel istinat duvarı ve ğerlendirme ve Yapım Mimarlık ve Restorasyon
demir profillerle desteklenmiştir. tarafından İstanbul Teknik Üniversitesi’ne hazır-
Fatih Camii’nin korunması ve yaşatılması için latılan, “Taşıyıcı Sistemin Mevcut Durumu, Ona-
2007 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından rım ve Güçlendirme Önerileri Hakkında Teknik
rölöve, restitüsyon ve restorasyon projelerinin ha- Rapor” projedeki koruma kararlarının ilkelerini
zırlanması için çalışmalara başlanmıştır. Proje ça- belirlemesi açısından çok önemlidir. Üç adet ze-
lışmaları esnasında yapıda kapsamlı zemin etüdle- min sondaj kuyusu ve strüktürel yapının gözlem-
ri, arkeolojik kazılar ve açmalar ile yapıdan alınan lenmesine dayanılarak hazırlanan teknik raporda
malzeme örnekleri üzerinde laboratuvar testleri yapının, çevresindeki toprak dolgudan, bitkilerden
yapılarak, raporlanmıştır. ve çimento esaslı müdahalelerden arındırılması,

ENEZ FATİH CAMİİ RESTORASYON ve REKONSTRÜKSİYONUNDA KORUMA YAKLAŞIMLARI


122
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

CO N S E RVAT I O N A P P ROAC H E S o n R E STO R AT I O N a n d R ECO N ST R U C T I O N of t h e FAT I H M O S Q U E i n E N E Z


Şekil 13 Fotogrametrik belgeleme çalışmaları (M. Şimşek, 2014).

Şekil 15 İç mekânda, ana kubbeyi taşıyan dört ayaktan


güneydoğu yönündekinde double flat-jack uygulaması
(M. Şimşek, 2014).

konsolidasyon çalışmaları en azından yapının


2010’lu yıllara daha kötü koşullarda ulaşmasını ön-
lemiştir. Ancak bu müdahaleler ve ilk kez 2000’li
Şekil 14 Apsis dış duvarında double flat-jack uygulaması yıllarda koruma proje çalışmaları çerçevesinde
(Ö. Dabanlı, 2014).
hazırlanan teknik raporda önerilen müdahale öne-
rileri yapının özgün mekân algısını ve bütünlüğünü
boşalan derzlerin ve strüktürel çatlakların ona- koruyarak yaşatılmasına ve işlevini sürdürmesine
rılması, mermer sütunlardaki kopmaların plastik imkan vermemektedir. Bu nedenle yapının tarihi,
tamamlama ile tamamlanması önerilmiştir. Prof. mimari ve sembolik önemi dikkate alınarak, 2014
Dr. Feridun Çılı, Doç Dr. Oğuz Cem Çelik ve Dr. Ha- yılında Vakıflar Genel Müdürlüğünce mevcut ya-
luk Sesigür’ün imzasını taşıyan raporda, strüktürel pının güçlendirilip, restitüsyon projelerine uygun
nedenlerle caminin ve minarenin tamamlanma- biçimde özgün malzeme ve formda tamamlanarak
sı uygun görülmemektedir. Ancak “… yapı taşıyıcı korunması imkanlarının araştırılmasına karar ve-
sistemine temas etmeyen hafif (örneğin çelik) sis- rilmiştir. Bu kapsamda yapı üzerinde ve çevresinde
temlerle küçük hacimlerin oluşturulması önerilir.” ileri teknoloji kullanılarak daha detaylı belgeleme
denilmektedir. çalışmaları, malzeme ve zemin analizleri ile strük-
2007 yılında başlanan proje çalışmalarında, türel analizler ve üç boyutlu model üzerinde yapı-
yukarıda bahsi geçen teknik rapor esas alınarak lacak analizlerle koruma yöntemlerine karar veril-
yüklenici tarafından çizilen projeler, Edirne Kültür meye çalışılmıştır.
Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’na onay için su-
nulmuştur. Bu projelerden 2012 yılında 699 sayılı Tanı ve Belgeleme Çalışmaları
karar ile güncellenmiş rölöve, 2013 yılında 867 ve Yapının tarihi, mimari, arkeolojik, kültürel ve
1017 sayılı kararlar ile restitüsyon ve restorasyon sembolik öneminin yanı sıra onarım öncesinde
projeleri onaylanmış, tamamlanacak kısımlar için içinde bulunduğu fiziksel tahribatın boyutu ve ih-
rekonstrüksiyon raporunun dikkate alınması iste- yası için gerek duyulan çözümlerin karmaşıklığı,
nilmiştir. ileri teknoloji kullanılarak yapı üzerinde ve çevre-
1965 yılındaki çökmeden günümüze kadar sinde detaylı ön inceleme yapılmasını gerektirir. Bu
yapılan kısmi müdahaleler, kısmi anastilosis ve nedenle proje çalışmalarının ilk adımı olarak Fatih

ALİ HÜRATA / NICOLA BERLUCCHI / OLCAY AYDEMİR / MURAT SAV / FİKRET KURAN / MURADİYE ŞİMŞEK 123
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
Şekil 16-17 Ana kubbeyi taşıyan dört ayaktan güneybatı Şekil 18 Üst üste getirilmiş güncel fotoğraf ve 3B modelde
yönündekinde mikrosismik test çalışması güneybatı görünümü (Şekil 6 ile aynı açıdan,
(M. Şimşek, 2014). (Studio Berlucchi, 2015).

Camii üç boyutlu lazer tarama yöntemi ile belge- korunmasında temel yaklaşım, “ayakta kalan kı-
lenmiştir (Şekil 13). Belgeleme çalışmalarıyla eş sımların korunması” ile “kalan hacmin, özgün
zamanlı olarak mevcut yapısal durumu anlamak, mekân algısını değiştirmeyecek biçimde restore
zamana direnen çok bileşenli duvarların yük taşı- edilmesi” prensibine dayanmaktadır. Bu nedenle
ma kapasitesini, boşluk-doluluk oranlarını tanım- yapıdaki büyük boşluk iyileştirilmelidir, ki bu boş-
layabilmek için tahribatsız ve yarı tahribatlı yön- luk ile kastedilen kalem işi bezeli kısımlardaki ek-
temler kullanılmıştır. Bu kapsamda double flat-jack siklikler değil, özgününde kilise olarak inşa edilmiş
yöntemi ile strüktürün taşıma kapasitesi, mikro- Fatih Camii’nin tamamındaki eksik olan herşeydir.
sismik test ile duvar ve ayakların iç boşluklarının Çünkü yapı, yukarıda da bahsedildiği gibi son 60-70
ve varsa strüktür içi çatlaklarının dağılımı, ayrıca yıldır savunmasız biçimde her türlü dış etkene ma-
farklı taş, tuğla, harç, sıva ve boya katmanlarından ruz kalmaktadır.
alınan örnekler üzerinde yapılan laboratuvar test- Projedeki duyarlılık, hem stilistik tekrar fantazi-
leriyle malzeme karakterizasyonu teşhis edilmiştir sine düşmemek hem de diğer dönemlere ait kısım-
(Şekil 14-17). lara zarar verecek biçimde belli bir tarihi döneme
önem vermemek kaygısını taşımaktadır. Bu kaygı
Genel Koruma Yaklaşımları ile ele alınan restorasyon ve kısmi rekonstrüksiyon,
Yapı, tarihi boyunca farklı kullanım varyasyon- yapının gelecek kuşaklara korunarak ulaştırılması-
ları, değişen ibadet biçiminin getirdiği düzenleme- nı, atmosfer etkilerinden korunmasını ve strüktürel
ler ve farklı koruma dönemleri ve müdahaleleri ile sağlamlaştırmayı garanti eden tek müdahale biçi-
yüzyılların içinden geçip her an ciddi biçimde tü- midir. Hepsinin üzerinde yeniden kullanım, yapıya
müyle yok olma riski taşıyan arkeolojik bir kalıntı uzun bir yaşam garanti edecek tek eylemdir.
halinde 2014 yılına ulaşmıştır. Tarihi fotoğraflara dayanarak anıtın göçtüğü
Kısmen çökmüş olan tarihi anıtın andaki durumunu, yüzyıllar boyunca meydana

Şekil 19 Aksonometrik 3D model üzerinde plan düzlemindeki Şekil 20 (üstte) Aksonometrik 3D model üzerinde kesit
restorasyon kararlarının analizi (model, Studio düzleminde restorasyon kararlarının analizi (model,
Berlucchi, 2015). Studio Berlucchi, 2015).

ENEZ FATİH CAMİİ RESTORASYON ve REKONSTRÜKSİYONUNDA KORUMA YAKLAŞIMLARI


124
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

CO N S E RVAT I O N A P P ROAC H E S o n R E STO R AT I O N a n d R ECO N ST R U C T I O N of t h e FAT I H M O S Q U E i n E N E Z


Şekil 21 (sağda) 3D model üzerinde kesit düzleminde Şekil 22-23 3D model üzerinde dış cephe ve çatı
Restorasyon ve rekonstrüksiyon kararlarının analizi konstrüksiyonu kararlarının analizi (model, Studio
(model, Studio Berlucchi, 2015). Berlucchi, 2015)

gelmiş değişiklikler ve ilavelerle beraber, tam ola- yani mevcudun bize ulaştığı haliyle tümüyle ko-
rak belirlemek mümkündür. Bu nedenle, yapının runması (Şekil 18)… Hacimleri restore etmek için
özgün malzeme ve teknik kullanılarak göçtüğü eksik kısımların tarafsız rekonstrüksiyonu ve anı-
andaki haliyle tamamlanmasının mümkünlüğü, tın okunmasına izin verilmedi: alan seçimi olmak-
dikkatli bir fotografik dokümantasyon incelemesi, sızın, görüntüde kesinti ya da üslupsal yorum ol-
mevcut durumun lazer tarama yoluyla belgelenme- maksızın (Şekil 19-24)... Bu nedenle “kırık” kısımda
si, stratigrafik çalışmalar ve strüktürel yüzey ana- kullanılacak çağdaş malzemelerin kapsamı ve ge-
lizleri ve titizlikle yapılan bilgisayar modellemesi leneksel dilin çekingen taklidi bilinçli olarak önce-
ile incelenerek değerlendirildi. den tasarlanmadı.
Mevcut kalıntı, büyük belirsiz bir boşluk oluştur- Güvenilir veri eksikliğinden dolayı çökmenin
duğu için; proje, rekonstrüksiyonu yapılacak kısmı gerçekleştiği zamanki orijinal formu rekonstrük-
mevcut özgün kalan kısımları ezmeden iyileştir- te etmenin mümkün olmadığı şüpheli durumlar-
mek isterken anıtın halihazırdaki durumunu, tarihi da, bu örnekte bir zamanlar ayrı bir giriş oluştu-
dönemlerini ve farklı devirlere ait sıvaların sırala- rularak abdest almak için kullanılan nartekste,
nış ve bitiş detaylarını yok etmeden korumayı he- Bolonya’daki Filippini Oratoryosu’nda “Pierluigi
defleyen bir tasarım ortaya koymuştur. Cervellati”ninkine benzer bir tamamlama yakla-
Yapı üzerinde bir imza, mimarın güçlü bir işa- şımı benimsendi. Eski tavan formunu çağrıştı-
reti, bırakmak istenmedi. Sadece hacmi restore ran, fakat üst kısımların görülmesine izin veren
eden ve kalan kısmı korumayı garanti eden bir sıva Osmanlı’nın geleneksel bağdadi sistemlerindeki iç
ve bir nötr bir kalem işi uygulayarak, tümüyle an- konstrüksiyonu andıran ahşap çıtalı bir sahte ta-
ti-sismik tekniklerle, ahşap çatısıyla, Bizans’tan van ile bu kısımlar tamamlandı (Şekil 25).
Osmanlı’ya yüzyılların dönemlemesini sergileye- Geleneksel teknikler proje genelinde sağlamlaş-
cek biçimde minimum konservasyon müdahale- tırma amacıyla kullanıldı: gerekli yerlerde temelle-
siyle iyileştirilen sıva katmanlarıyla, neyin entegre rin genişletilmesi; çok büyük boşluklarla karakte-
edilmiş kısım olduğunun aşikar olması hedeflendi; rize edilmiş Bizans dönemi duvarlara enjeksiyon

ALİ HÜRATA / NICOLA BERLUCCHI / OLCAY AYDEMİR / MURAT SAV / FİKRET KURAN / MURADİYE ŞİMŞEK 125
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
Şekil 24 3D model üzerinde iç mekan analizi (model, Studio
Berlucchi, 2015).

Şekil 25 3D model üzerinde dış narteks kısmı restorasyon Şekil 26 Solda; minare rekonstrüksiyonu; plan ve aksonometrik
kararlarının analizi (model, Studio Berlucchi, 2015). görünüm (model, SPC Mühendislik, 2015).

yapılması; yeni yapılan yığma duvarlar ile mevcut


tarihi duvarlar arasında çok dikkatle yapılmış bir
dikiş; mümkün olan yerlerde tuğla tonozların re-
konstrüksiyonu, ancak bazı durumlarda tonozların,
modern bir anlayışla taşıyıcı strüktüre yük getir-
meden orijinal hacmi oluşturabilecek metal ağ ile
güçlendirilmiş sıva ile yeniden yapımı; parçalar
arasında ve parçaların duvarlar ile bağlantıları me-
tal bağlantı elemanlarıyla sağlanmış lamine çatı;
buna bağlı olarak alışılagelmiş, geleneksel, iyi bili-
nen ve test edilmiş yöntemler, özellikle teknolojik
bir şey olmaksızın, yığma strüktür içinde halihazır-
da bozulmuş olan eski Bizans ahşap hatılları yerine
Şekil 27 Sağ üstte; minare rekonstrüksiyonu; şerefeden kesit
çok sayıda metal gergili çubuk hatıl kullanımı gibi… (model, SPC Mühendislik, 2015).
Minarenin tamamlanmasında modern teknikler
kullanıldı; bu amaçla deprem anında gerekli direnci
garanti edebilir düşey çelik çubukları yerleştirme- duymak, alışılmışın tersi bir anlamda bir iz bırak-
mize olanak sağlayan delikli taş bloklar tercih edil- mayı denemek, korumak ve saygı duymak proje-
di (Şekil 26-28). deki temel yaklaşımdı. Tüm bu çok yönlü ve güve-
Aşırı kontrasttan kaçınmak, çekingen bir resto- nilir teknik analizler, kişisel veya stilistik yorumlar
rasyon ile incelikli tasarlamak, anıta ve tarihe saygı olmaksızın, yalnızca mevcut görsel belgelere ve

ENEZ FATİH CAMİİ RESTORASYON ve REKONSTRÜKSİYONUNDA KORUMA YAKLAŞIMLARI


126
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

CO N S E RVAT I O N A P P ROAC H E S o n R E STO R AT I O N a n d R ECO N ST R U C T I O N of t h e FAT I H M O S Q U E i n E N E Z


Muradiye Şimşek, Ahmet Saraç ve Ece Deniz Gül-
ser, inşaat mühendisleri Fikret Kuran ve Ekin Gü-
ray Akseloğlu, arkeolog Murat Sav yer almıştır.
Çalışmalar ve proje karar süreçleri Vakıflar Ge-
nel Müdürlüğü tarafından koordine edilen toplantı-
larla sonuçlandırılmış, analiz ve projelendirme ça-
lışmaları İtalyan ekip tarafından gerçekleştirilmiş
olup, uygulama işi için ihale hazırlıkları ve şantiye
kontrolü Edirne Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafın-
dan yürütülmüştür.
Süreç boyunca yerinde inceleme ve değerlen-
dirme toplantılarına ilaveten; gerek proje aşama-
sında uzmanların eşgüdümlü çalışmaları, gerekse
uygulama aşamasında şantiyenin kontrolü ve ko-
ordinasyonu için internet üzerinden sürekli bilgi
akışı sağlanarak İtalyan uzmanlarla etkin ve etki-
leşimli koordinasyon gerçekleştirilmektedir. Bu da
uygulama kalitesini olumlu yönde etkilemekte, iş
programının aksamadan yürütülmesini sağlamak-
ta, şantiyedeki bulguların anında değerlendirilerek
karar süreçlerini hızlandırmakta ve uygulama aşa-
masında alışılagelmiş yöntemlerde sıklıkla yaşa-
Şekil 28 Sağ altta; minare temelinde iyileştirme ve yenileme
(model, SPC Mühendislik, 2015). nan proje revizyonu, yeniden onay süreci vb. za-
man kayıplarının önüne geçmektedir.
Enez Fatih Camii koruma sürecindeki ulusla-
yapının kalıntılarına dayanılarak, önyargılı bir ter- rarası işbirliği, aynı zamanda yenilikçi bir kurum
cih yapılmadan ve tarihi yanıltmamak umuduyla olan Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün mevzuatında
gerçekleştirilmiştir. özel durumlarda ihale mevzuatına tabi olmaksızın
doğrudan uzman desteği alımına ilişkin hükmü
yürürlüğe koyduğu ilk çalışma olması bakımından
MİMARİ KORUMADA ULUSLARARASI
da özel bir öneme sahiptir.
İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYONUN ÖNEMİ
1964 yılında çökerek faaliyet gösteremez hale SONUÇ
gelmesinden bu yana tabiat şartlarına açık bekle- Tarihi oldukça eskiye inen Enez (Ainos) ken-
yen Fatih Camii yıllarca korunmayı beklemiştir. tinde inşâ edilen, eski bir yapının üzerine konum-
Ancak 2007-2013 yıllarındaki kapsamlı araştırma lanan ve son haliyle bir Orta-Geç Bizans dönemi
ve çalışmalarla hazırlanan koruma projesi ve uz- yapısı olan kilise, yaklaşık 300 yıl Bizans ve Ce-
man teknik raporu, yapının mekân bütünlüğünü nevizliler tarafından kilise olarak kullanıldıktan
sağlayarak, işlevinin korunmasına izin vermemiş- sonra 1465 yılındaki fetihte Osmanlılara geçmiştir.
tir. Vakıf ruhu ile Fatih Camii olarak tekrar hayat bu-
Yapıya müdahale edebilmek için daha kap- lan eser, 1956 yılındaki depremde yıkılıncaya kadar
samlı ve ileri teknoloji ile desteklenmiş araştırma yaklaşık 500 yıl cami olarak hizmet etmiştir. Aka-
ve projelendirme çalışması yapılması zorunlu ol- binde yaklaşık 50 yıl gözlerden uzak konumuyla,
muştur. Bu noktada bir uluslararası işbirliği yapıl- adeta görmüş geçirmiş münzevi bir tarihi şahsiyet
mıştır. Daha önce benzer tamamlama çalışmaları gibi yorgun fakat vakur duruşuyla sonunu bekle-
yapmış, koruma konusunda uzman İtalyan mü- yen bu anıtsal kültür varlığı, ancak 2000’li yıllarda
hendis Nicola Berlucchi danışmanlığında Türk ve yeniden fark edilerek, koruma çalışmalarına baş-
İtalyan mimar, mühendis, arkeolog ve diğer teknik lanmıştır. 2007-2013 yılları arasında yapılan bir
branş ve uzmanlardan oluşturulan proje komisyo- dizi araştırma, inceleme ve belgeleme çalışmaları
nu, 2014-2016 yılları arasında Enez Fatih Camii’nin sonunda hazırlanan restorasyon projeleri yapının
ihyasına yönelik tüm analiz, proje, detay ve rapor- korunarak yaşatılmasına olanak sağlamadığından,
ları hazırlamıştır. Komisyonda Türk tarafı temsilen 2014-2016 yıllarında ileri teknoloji, uluslararası uz-
tümüyle Vakıflar Genel Müdürlüğü teknik persone- man desteği ve teknik işbirliği ile yapı yeni baştan
li görev almıştır. Proje revizyon ekibinde yer alan ele alınarak revize restorasyon projesi hazırlan-
VGM uzmanlarından mimarlar Dr. Olcay Aydemir, mıştır. Projedeki temel yaklaşım; aşırı kontrasttan

ALİ HÜRATA / NICOLA BERLUCCHI / OLCAY AYDEMİR / MURAT SAV / FİKRET KURAN / MURADİYE ŞİMŞEK 127
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
kaçınmak, çekingen bir restorasyon ile yeni de- işbirliği ile ve projeyi hazırlayanlarca denetlenerek
tayları incelikli tasarlamak, anıta ve tarihe saygı uygulanmaktadır. Bu sayede Fatih Camii 50 yılda
duymak, alışılmışın tersi anlamda bir iz bırakmayı kaybettiği yapısal bütünlüğüne 5 yılda tekrar erişe-
denemek, korumak ve saygı duymak olarak be- rek kullanıcı ve ziyaretçileri ile buluşacağı günlere
lirlenmiştir. Hazırlanan projeler yine uluslararası hazırlanmaktadır.

KAYNAKLAR
Başaran 1998 Sait Başaran, Orta Çağda Enez, Sanat Tarihi Dergisi, S. IX, s.1-13.
Başaran trhsz Sait Başaran, Ainos/Enez, İstanbul: Enez Belediyesi Yayını.
Başaran 2007 Sait Başaran, Enez Kazı Raporu.
Batur 1961 M. Batur, Enez, Arkitekt, C. XXXI, S. 306, s. 173-176.
Erzen 1976 Afif Erzen, Enez Araştırmaları ve Kazıları, Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Belleteni, S. 55-334.
Eyice 1963 Semavi Eyice, Enez’de Yunus Kaptan Türbesi ve Has Yunus Bey’in Mezarı Hakkında Bir Araştırma,
Tarih Dergisi, XIII, s. 141-158.
Eyice 1969 Semavi Eyice, Trakya’da Bizans Devrine Ait Eserler, Türk Tarih Kurumu Belleteni, XXXIII/131,
Ankara, s. 325-358.
Herodotos Tarihi 1973 (Çev. Perihan Kuturman), Hürriyet Yayınları.
Krautheimer 1979 R. Krautheimer, Early Christian and Byzantine Architecture.
Mango 1976 Cyrill Mango, Byzantine Architecture, New-York.
Ousterhout 1985 Robert Ousterhout, The Byzantine Church at Enez: Problems in Twelfth Century Architecture,
Seventh Annual Byzantine Studies Conference At Boston University, s. 261-280.
Vocotopoulos 1979 P. L. Vocotopoulos, The Role Constantinopolitan Architecture During the Middle and Late Byzantine
Periods, JÖB 31/2, XVI. Internationaler Byzantinischenkongreb, Akten ½, Wien, 563, n. 48.

İnternet Kaynakları
http://www1.mmo.org.tr/resimler/dosya_ekler/8273773702779a0_ek.pdf (son erişim: 13.03.2019)
https://deprem.afad.gov.tr/tarihseldepremler (son erişim: 05.02.2019)
https://www.depremler.org/yer/enez-edirne-depremleri (son erişim: 05.02.2019)

ENEZ FATİH CAMİİ RESTORASYON ve REKONSTRÜKSİYONUNDA KORUMA YAKLAŞIMLARI


128
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

CO N S E RVAT I O N A P P ROAC H E S o n R E STO R AT I O N a n d R ECO N ST R U C T I O N of t h e FAT I H M O S Q U E i n E N E Z


İstanbul Fethiye Camii
parekklesion kısmı (2018)

ALİ HÜRATA / NICOLA BERLUCCHI / OLCAY AYDEMİR / MURAT SAV / FİKRET KURAN / MURADİYE ŞİMŞEK 129
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
ENEZ FATİH CAMİİ RESTORASYON ve REKONSTRÜKSİYONUNDA KORUMA YAKLAŞIMLARI
130
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

CO N S E RVAT I O N A P P ROAC H E S o n R E STO R AT I O N a n d R ECO N ST R U C T I O N of t h e FAT I H M O S Q U E i n E N E Z


İSMAİL FAZIL AYANOĞLU
HAYATI ve ESERLERİ

Life of İsmail Fazıl Ayanoğlu and His Works

NECDET İŞLİ
Tarihçi-Yazar

Fazıl Ayanoğlu 1893 yılında Bursa’da, Yeşil sem- Fazıl Ayanoğlu was born in 1893 in Yeşil town
tinde doğmuştur. Eğitimini tamamladıktan sonra of Bursa. After graduation, he worked as a teacher
Fazıl Bey’in Bursa’daki Orhan Gazi Merkez Erkek at Orhan Gazi Central Boys’ School. After his arrival
Mektebi’nde öğretmen olarak çalışmıştır. 1918 yı- to İstanbul in 1918, he worked as history and geog-
lında İstanbul’a gelen Ayanoğlu, bir süre 1919 ve raphy teacher in 1919 and 1920 at Aşiyan School of
1920’de Boğaziçi’nde Aşiyan Sultanisi’nde (Mekte- Bosphorus.
binde) tarih ve coğrafya öğretmenliği yapmıştır. Because of his interest on grave stones,
Mezar taşlarına olan ilgisi nedeniyle Vakıflar Fazıl Ayanoğlu started to work at Administra-
İdaresi’ne girmiş ve Fazıl Ayanoğlu hayatı boyun- tion of Foundations and continued to work for
ca bu işte Vakıflarda görevli olarak çalışmıştır. Ya- the Foundaioıns for his lifetime. The essay aims
zımızda, Fazıl Ayanoğlu’nun hayatı ve çalışmaları to serve information on life and works of Fazıl
konularında etraflıca bilgiler verilerek, tanıtılmaya Ayanoğlu in detail.
çalışılmıştır. Keywords: Bursa, gravestones, Administraion of
Anahtar Kelimeler: Bursa, mezar taşları, Vakıf- Foundations.
lar İdaresi.

NECDET İŞLİ 131


R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
Fazıl Ayanoğlu 1893 yılında Bursa’da Yeşil sem- o kadar sıkı bir bağlılıktır ki, Abdülkadir Erdoğan
tinde (Çelebi Sultan Mehmed Mahallesi’nde) dün- oğlu Muzaffer Bey’e hayatta yapacağın her işi Fazıl
yaya gelmiştir. Babası, Bursa’da dürüstlüğü ve asil- Bey’e danışmadan yapmayacaksın diye vasiyyet
zadeliği ile tanınmış Mukavelat Muharriri (Noter) etmiştir. Abdülkadir Bey’le Fazıl Bey’in kitabiyyat
İsmail Bey’dir. Annesi Fevziye Hanım’dır. Aile kö- ve mezartaşları tetkikleri ve birliktelikleri Evkafı
keni olarak Rumelili Arnavut milletindendir. Dede- İslamiyye Müzesi’nde müdür bulunan meşhur İb-
sinin Rumeli Ayanlarından olması sebebiyle Aya- nülemin Mahmud Kemal Bey’i çok rahatsız etmiş
noğlu bu soyadını seçmişse de hekim olan ağabeyi ve Abdülkadir Bey’e Müfsid Muavin lakabını tak-
Osman Bey, Bozkurt soyadını seçmiş ve bu ayrı masına sebep olmuştur. Mezartaşlarına da merak-
görüş ileride büyük ailevi paradokslar çıkmasına lı olan İbnülemin Bey’e karşı Fazıl Bey’in de tavrı
yol açmıştır. İki kız kardeş, bir ağabey 4 kardeş- adeta garazkârenedir. Sık sık İbnülemin aleyhinde
ten biri olan Ayanoğlu, daha çocukluk yaşların-
da babasının kendisine talim ettiği Evliya Çelebi
Seyahatnamesi’ni okuyarak tarihe merak salmış-
tır. Önce Yeşil Medresesi’nde ve sonra Setbaşı’nda,
Alizade Okulu’nda Köse Hoca’dan Arapça ve Farsça
eğitim almış ve ileri tarihlerde hocalardan birinin
kabahat işleyen bir çocuğun bacaklarını ısırgan otu
sürmek suretiyle dağladığını görünce klasik eğiti-
mi terk etmiştir. Eldeki evraklardan, 1330 (1912. M)
seferberlik esnasında Bursa’dan orduya katılan Fa-
zıl Bey’in iki ay sonra hastalanıp, terhisen Bursa’ya
döndüğü anlaşılıyor. Bu belgede ismi, Mustafa Fa-
zıl olarak kayıtlıdır. Sanatı muallim, sınıfı mülazım
diye kaydedilmiştir. Varakada fesli vesikalık resmi
yer alır.
Rüşdiye mezunu olduktan sonra 16 Kanunu-
evvel 1336 (1917 M) tarihli bir evrakta Fazıl Bey’in
Bursa’da Orhan Gazi Merkez Erkek Mektebinde Mu-
allim olduğunu öğreniyoruz. 1918’de İstanbul’a ge-
len Ayanoğlu, 1919 ve 1920’de bir süre Boğaziçi’nde
Aşiyan Sultanisi’nde tarih ve coğrafya öğretmenliği
yapmıştır.
İstanbul’da Evkafı İslamiyye Müzesi Müdür
Muavini Konyalı Hocazade Abdülkadir (Erdoğan)
Bey’le tanışan Ayanoğlu, adeta ona intisab etmiş ve
aralarında oluşan muhabbet ve tetkik ve tetebbu-
Şekil 1 a. Kartviziti
at yoldaşlığı hocanın vefatına değin sürmüştür. Bu b. Vefat ilanı

İSMAİL FAZIL AYANOĞLU HAYATI ve ESERLERİ


132
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

L I F E O F İ S M A I L FA Z I L AYA N O Ğ LU a n d H I S WO R K S
bulunan Ayanoğlu, merhumun babası Mühürdar uğraştım. İkinci Mahmud devrinde Yeniçeriler or-
Emin Paşa’yı yüceltip “efendim her şey babası sa- tadan kaldırılırken bir yandan da bunların mezar-
yesinde olmuş” dediği malum olup, birkaç kez işit- taşları yahut taşlarının serpuşları kırılmış ve ko-
tiğimdir. parılmış olduğundan bunlardan gözden kaçmış ve
Fazıl Ayanoğlu, Bursa’da Beliğ Efendi ve Yadigârı kıyıda, kenarda kalmış olanlardan bulabildikleri-
Şemsi ve Evliya Çelebi’deki zevatın kabir ve mezar- min resmini çektim. Tarihi eski eserlerde yeniçe-
taşı kitâbeleriyle ilgili başladığı tetkikleri İstanbul’da rilere dair verilmiş bilgilerin yanlışlıklarını bu me-
da sürdürmek üzere büyük bir gayretle başta Kara- zartaşları ile birer birer düzelttim. Ve bunları sıraya
caahmet, Edirnekapı ve Eyübsultan mezarlıklarında koyarak birinci kitabımı bitirmiş oldum.
araştırmaya girişmiştir. Araştırmalar kitaplarda, ev- Bunları derin saygılarımla Büyük
raklarda yazılı olan ölüm tarihleri ile kitâbelerde ya- Atatürkümüz’e sunuyorum.
zılı bilgilerin birbirini tutmadığını ortaya koyunca,
Fazıl AYANOĞLU.
Ayanoğlu bu yönde araştırmalarını daha da geniş-
letmiştir. Bu mezarlık araştırmaları sırasında börklü Bunu takiben Ayanoğlu muhtemelen 1936 yılı
yeniçeri mezartaşları yanında, yine bu zümreye ait başlarında bu ikinci mektubu yazmıştır.
başta dardağanlı, kalafatlı, kukalı ve serdengeçtili
remizli ve remizsiz yüzlerce yeniçeri taşının var ol- Büyük Atatürkümüze
duğunu keşfetmiştir. 1925’li yıllara tekabül eden bu İstanbul’un her bucağına yerleşen Türk Mezar-
keşif, tarihinde bu konuda sözde ihtisası olan birçok lıklarını tarih bakımından mühim gördüm. Bu taş-
ilim adamının farkında bile olmadıkları bu hususlar lar tarihin başka başka bölümleri ile alakalı olduğu
Ayanoğlu’nu ileri tarihlerde kazandığı yegâne dua- için bazı mühim vakalar ile gizli kalan hakikatler
yen payesine haklı olarak ulaştırmıştır. aydınlanacaktır. Yıllarca bu yolda çalıştım. Kıymet-
Mezarlıklarla ilgili olarak çalışmaları esna- li taşların fotoğraflarını alarak üzerlerinde incele-
sında müzeci meşhur Halil Edhem Bey’le tanışan meler yaptım. Yeniçeri mezar taşları, Saray erkanı
Ayanoğlu bu değerli kişilikten ömür boyu destek ile memurların taşları, Umum Askeri Teşkilata ait
görmüştür. Bu ilişki bir kısım ilim adamını kıskan- mezartaşları, tarikat adamlarının mezartaşları, Sa-
dırmıştır. 1930’lu yıllardan 1950’li yıllara mezarta- natkarların mezartaşları, sanat itibariyle kıymetli
şı fotoğrafı çeken iki mühim şahıs vardır. Mimar mezartaşları, kitap yazanların mezartaşları, olarak
Hikmet Koyunoğlu ve Fazıl Ayanoğlu. Hikmet Bey yedi kitaba ayırdım.
mimar oluşu ve çok yönlü faaliyetleri sebebiyle çe- Yalnız birinci kitabın mevzuu olan Yeniçe-
şitli konularda fotoğraf çekmiştir. Ayanoğlu ise hep ri Ocağı ortadan kaldırıldığı zaman yeniçerilerin
kitâbe -mezartaşı fotoğrafı çekmiştir. O tarihlerde başları da taşları da kırıldığı için bunlardan sadece
ayaklıklı ilkel fotoğraf makineleri, camlar, film- yeniçeri teşkilatına ait olan birinci kitabı bitirdim.
paklar ve fotoğraf malzemesi temininin güçlüğü Resimlerin klişeleri de yapılmıştır.
düşünülürse, Ayanoğlu’nun zor şartlarda fotoğraf- Ocak teşkilatına giren zabit vesaireye ait örnek-
lar çektiği kolayca anlaşılır. Nitekim Ayanoğlu’nun ler ile 1’den 101’e kadar olan cemaatin ve yine 1’den
çektiği fotoğrafların tabı yani karta basılması da 61’e kadar olan 61 bölüğün Cebeci ve Sekban bölükle-
ayrıca büyük külfetti. rinin ayrı ayrı, ve bir kısmının müşterek olarak orta
Bu zor şartlarla boğuşan Ayanoğlu’nu biraz ol- işaretlerini bulmak güç bir işti. Aynı zamanda yeni-
sun rahatlatmak amacı ile Halil Edhem Bey’in tav- çerilerin bir kısmı İstanbul’da, diğer kısımları başka
siyesi ile Atatürk’e iki mektup yazan Ayanoğlu ça- başka yerlerde, Kal’e ve sınırlarda bulunuyordu.
lışmalarından bahsetmek imkânı bulmuştur. 1935 Elimizde ne kavuk ne sarık şekillerini adları ile
Yılında yazılmış olan ilk mektup şöyledir: beraber öğretecek bir eser ve ne de yeniçeri teşki-
latını iyice kavrayarak yazılmış bir kitap olmadığı
Büyük Atatürkümüz’e gibi, orta işaretlerini doğru dürüst gösteren bir al-
Gösterdiğiniz ışıklı yollardan yürüyen gençler büm de yoktu. Bu vaziyyet karşısında İstanbul Me-
arasında ben de ulusal tarihimizin karanlık kal- zarlıklarını dolaşıp yerleri kazarak yeniçeri taşla-
mış olan kaynaklarını bulmak yolunu tuttum. Beş rını bulmak ve bu teşkilat için yazılan eski kitaplar
yıldan beri bir elimde fotoğraf makinesi ve öteki ile kitabeleri karşılaştırmak zorluğu içinde bu kitabı
elimde çapa ile İstanbul Mezarlıklarını dolaştım. derleyip toplayabildim.
Toprağa saplanmış ve üzerleri yosunlaşmış me- Askerlik tarihimizi yazacaklar için kaynak sa-
zartaşlarını yediye ayırarak üzerlerinde çalışmaya yılabilen Yeniçeri Mezartaşlarını ve izahlarını ih-
başladım. tiva eden bu kısmın huzurunuza sunulmasını mü-
Toprağa gömülmüş ve üzerleri yosunlaşmış nasib gördüm. Eserin basılması hususunda mali
taşlar arasında ilk önce “YENİÇERİ TAŞLARI” ile kudretim olmadığından, emek sarfettiğim eserimin

NECDET İŞLİ 133


R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
neşrine delalet buyurarak beni üzüntüden kurtar- saklanılmıştır. 1938’de Gazi’nin ölümünden sonra
manızı diler, mübarek ellerinizden öperim. Ayanoğlu’nun eserinin basımı rafa kaldırılmış ve
çeşitli başvurulara olumsuz cevaplar verilmiştir.
Fazıl Ayanoğlu
Fazıl Ayanoğlu’nun manevi oğlum dediği ve
Bu mektuplar Halil Ethem Bey aracılığı ile Ayanoğlu’na sadık birkaç kişiden biri olan Prof.
Gazi’ye ulaştırılmıştır. Bu mektupla birlikte bahse- Dr. İsmet Sungurbey vekaletinde İstanbul 6. Asliye
dilen yeniçerilere ait kitap da Ayanoğlu tarafından Hukuk Muhakemesi’nde 1962 yılı Mayıs’ında Millî
yine Halil Edhem Bey’e verilmiş ve eser Gazi’ye tak- Eğitim Bakanlığı aleyhine açılmış dava red edilmiş,
dim edilmiştir. temyiz hakkı da red olunmuş ve Fazıl Bey 62/965
Eserin basımı için hayli gayret gösteren Halil nolu dosyaya bağlı olarak 426 lira 86 kuruş ödeme-
Edhem Bey eserle ilgili Gazi’nin de başkanlık ettiği ye mahkûm edilmiştir. Bu dava zamanına gelin-
toplantıda eseri ve Fazıl Bey’in çalışmalarını heyete ceye kadar çalışmalarını ikmal ettikçe Millî Eği-
izah etmiştir. Durum fevkalade takdir görmüş ve o tim Bakanlığı Yayın Direktörlüğü kanalıyla devlete
zaman kurum katipliğini deruhte eden Uluğ Bey’e teslim etmiş olan Fazıl Bey, geçen zaman içinde
Gazi bazı talimatlar yazdırmış ve Fazıl Bey’in şahsı Edirne ve Bursa Kitâbeleri isimli eserleri de teslim
için de “Bu çocuk ölünceye kadar bu işte çalışacak etmiştir. Noterlik kanalıyla yollanan dilekçelerine
ona mâni olunmayacak” diye bir direktif vermiştir. hiçbir surette cevap alamayan Fazıl Ayanoğlu’nun
Nitekim Fazıl Ayanoğlu hayatı boyunca bu iş- Türk Tarih Kurumu’na teslim ettiği Yeniçeriler ad-
te, Vakıflar’da görevli olarak çalışmıştır. O kadar ki lı eseri kurum mensubu profesörlere tetkik ettiril-
13 Haziran 1975 yılında 82 yaşında iken öldüğünde, miş ve kuruma gelen fotoğrafçı Hasan Ali Bey, Fazıl
Vakıflar’da özel statü ile çalışmakta olan bir yaşlı Bey’e ait fotoğrafların üzerlerinden reprodüksiyon
kişi idi. Nitekim vefat ilanını çalıştığı müessese İs- yapmıştır.
tanbul Vakıflar Başmüdürlüğü, Millî Gazete’de ver- Hayatı boyunca hiç evlenmemiş olan merhum,
dirmiştir. 1935’den itibaren Vakıflara ait evlerde kiracı ola-
Ayanoğlu’nun eserini Halil Ethem Bey 1936 Ey- rak oturmuştur. En son oturduğu evi 1972’de kirala-
lül’ünde Gazi’ye bahsediyor, Atatürk eserin Tarih mış olup, Vezneciler’deki Hallacı Mansur Sokak’ta
Kurumu toplantısında gündeme alınmasını söy- halen var olan iki katlı tarihi Keşfi Osman Efendi
lüyor. Halil Ethem Bey’in de içinde yer aldığı heyet
İstanbul Dolmabahçe’de 28 ve 29 Eylül 1936 tari-
hinde toplanıyor. Atatürk’ün riyasetinde yapılan bu
toplantı ile ilgili Halil Ethem Bey’in Türkiye Büyük
Millet Meclisi azasına mahsus antetli kâğıda, kendi
el yazısı ile yazıp Fazıl Ayanoğlu’na yolladığı, Os-
manlıca kaligrafili, 30 Eylül 1936 Çarşamba tarihli
mektup şöyledir:

Muhterem Efendim
Eseriniz dün tarih kurumunda büyük takdir-
le müzakereye konuldu. Bu babda verilen kararları
size kurum kâtibi Uluğ Bey bildirecektir. Eseriniz
orada mahfuzdur. Derin hürmetlerimle.
Halil

Mektup, 20,5x13.5 cm ebadında, Türkiye Cumhu-


riyeti Hükümeti filigranlı kâğıda siyah mürekkepli
kalemle yazılmıştır.
Eserinin artık basılacağından emin olan Aya-
noğlu mezartaşı tespit faaliyetine hız vererek ek-
sik gördüğü kitâbeleri de tespite devam etmiş ve
hızla 7 cildin tamamını bitirmiş ve bunları kuru-
ma teslim etmiştir. Bu eserlerden yeniçeriler hari-
cindekilerin, Maarifçe basılmasını teminen Fazıl
Bey’in yolladığı 12 ciltte toplanan Ayanoğlu Ko-
deksi, Ankara’da Milli Kütüphane’de Yazma Eser-
ler Bölümünde hem kayıt altına alınmış hem de Şekil 2 Halil Ethem Bey’in Fazıl Bey’e mektubu.

İSMAİL FAZIL AYANOĞLU HAYATI ve ESERLERİ


134
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

L I F E O F İ S M A I L FA Z I L AYA N O Ğ LU a n d H I S WO R K S
Tekkesi’dir. Bu yapının alttaki iki odasını kullanan
Ayanoğlu, burada bir kalp krizi neticesi yalnız ba-
şına iken vefat etmiş, ölüm raporuna vefat sebebi
“Senilite” yazılmıştır.
Kendisine bağlı çalışan 10 kişilik Mezarlık Ekibi
elemanı Kastamonulu Mustafa Bıyıklı’nın Vakıf-
lar İdaresi’ne ölümü bildirmesi üzerine, o zamanki
yöneticilerin emri ile eve gelinip kapı kırılıp giril-
miş, ceset Kozlu Gasilhanesi’ne götürüldükten son-
ra kimsesiz olduğu yaygın olan söylenti doğrultu-
sunda Fazıl Bey’in tüm arşivi, kitapları, çalışmaları,
değerli bir kısım eşyası ve hatta giymemiş olduğu
ayakkabıları dahi tutanaksız ve sayımsız alelace-
le kamyonetlere yüklenerek Rıhtım Caddesi 181
no’daki çalıştığı idarenin 3. katında büyük odaya
taşıtılmıştır. Bunun tarihi, 14 Haziran 1975 günüdür.
Bu ameliye bittikten sonra Beyazıt’taki karakola
haber verilip kapı mühürletilmiş ve Tereke Hakim-
liği devreye sokulmuştur. Nitekim 3 ay sonra Tere-
ke Hakimliği içi boşaltılıp kaba eşyası divan, masa,
tencere, koltuk, iskemle, palto ve yastık kalmış evi
gazete ilanı ile eve gelerek açık arttırma yoluyla
satış işlemine tabii tutmuştur. Ayanoğlu’nun cena- Şekil 5 Fazıl Bey Karacaahmet Mezarlığı’nda.
zesi, 15 Haziran 1975 günü Fatih Camii’nde öğle na-
mazını müteakip kılınan namazdan sonra Topkapı
Mezarlığı’nda 1202 nolu mezara gömülmüştür. Son
derece basitçe adeta yüzeye defnedilen ve yanlama
konan tahtalarla tam kapatılmayan mezar hiç yap-
tırılmamış, zaten cenazeden haberi olmayan aile
fertleri, definde bulunmayan çalışma arkadaşları
ve yetkililer ve de kabristana teşrif etmeyen tanı-
dıklar sebebiyle defin oldu bittiye getirilmiş ve Fazıl
Ayanoğlu’nun mezarı kaynayıp gitmiştir.
Fazıl Ayanoğlu 1935 senesinde Tophane’de ha-
rap halde bulunan Mimar Sinan yapısı Defterdar
Camii’nin hedmi ve mezarlığının Kılıç Ali Paşa Ca-
mi Mezarlığı’na nakil işlemi sebebiyle, İslam Eser-
leri Müzesi Müdür Muavini Hocazade Abdülkadir
Erdoğan Bey’in o zamanın Beyoğlu Vakıflar Direk-
törü Halim Baki Kunter’e bu mezarlık nakli konu-
sunda Ayanoğlu’nun yetkili kılınmasını söyleme-
siyle, Ayanoğlu Vakıflar’a resmen intisab etmiştir.
Vakıflar’da tarih ve mezarlık ihtisasının yanında
fevkalade ahlakı ve dürüstlüğü ile de şöhret kes-
betmiş olan Ayanoğlu, 1945’den 1968 yılına kadar
Vakıflar’ın tüm teberrükat-arşiv ve taşınır değerli
mallarının muhafızlığını deruhte etmiş, bu uğur-
da Şehzadebaşı İmareti gibi yüksek kubbeli taş bi-
nada, eski eserler arasında tek başına rutubet ve
soğuk içinde Vakıf malı korumacılığı yapmıştır.
Elinin altında bulunan yüzlerce yazma eser, hat
levha, kitâbeli bakır eşya, yüzlerce çini ve proje gibi
mallar bu konuyla ilgili bir kısım ünlü akademis-
Şekil 3 Godfrey Goodwin’in Fazıl Bey’e mektubu.
yenlerin Fazıl Bey’i kıskanmalarına ve aleyhin-
de bulunmalarına yol açmıştır. Mezarlıkları adım Şekil 4 Aşiyan Sultanisi öğretmenlik belgesi.

NECDET İŞLİ 135


R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
şahsiyetler zaman zaman istifade etmişlerdir. Bu
istifade edenlerden birkaçı da yabancı araştırmacı-
lardır. 1963’de Fazıl Bey’i ziyaret edip, bir sene ken-
disinden istifade eden Julia Anita Babeluk Türkiye
ile ilgili 1969’da Viyana’da Antonscroll şirketinden
bir kitap yayınlamıştır. Bu kitapta Fazıl Bey’in yar-
dımları vardır. Bu hanımın Fazıl Bey’e yolladığı bir
konferans resmi ve arkasındaki yazıyı sunuyorum.
Atatürk’le 1936 yılında yan yana gelmiş olan Fa-
zıl Bey, bu önemli anının tek fotoğrafını hayatı bo-
yunca bir mücevher gibi gizlemiştir.
Fazıl Bey’in Milli Kütüphane’ye yayınlanmak
üzere teslim ettiği mezartaşları kodeksi 12 cilt Müj-
gan Cumbur Hanım’ın (vefatı 24.9.2013) çok özel
hassasiyetiyle yıllarca mahfuz tutulmuştur. Bu
kodeks 2008 yılında Yücel Dağlı Bey tarafından
Ankara’dan İstanbul’a getirilerek, Bağlarbaşı’nda
İSAM’da tamamen taranmış ve bilgisayara aktarı-
lıp, kodeks tekrar Milli Kütüphane’ye iade edilmiş-
tir.
82 sene hayat süren Ayanoğlu’ndan geriye
1977’de Ankara’ya götürüp bastırtmayı başardığım
yegâne kitabı, Okmeydanı ve Okçuluk Tarihi ile
aşağıda listesini sunduğum makaleleri kalmıştır.
Şekil 6 a. Julia Anita Babeluk’ın Fazıl Bey’e gönderdiği fotoğraf
b. Julia Anita Babeluk’ın gönderdiği fotoğraf “Vakıflar İdaresince Tanzim Ettirilen Makbere-
arkasındaki yazı. ler”, Vakıflar Dergisi, Sayı 2, 1942

“Bekri Mustafa Nerede Gömülüdür” Tarih Dün-


adım hıfzetmiş olan Ayanoğlu’na gıpta eden bir yası, Sayı 23, 15 Nisan 1951, s.976
kısım alim ise, ona mezartaşlarının resmini çek- “Eşsiz Mezartaşları”, Tarih Hazinesi, Sayı 12
tikten sonra kırdırıyor veya gömüyor diye adice Temmuz 1951, sahife 598-602.
iftira atmalarına sebebiyet vermiştir. Bunun en acı
örneği İbrahim Hakkı Konyalı’dır. Fazıl Bey’in haya- “Fatih Devri Ricali Mezartaşları ve Kitabeleri”,
tında kendisine iltifat ile dergisinde makale yazdı- Vakıflar Dergisi, Sayı 4, Ankara, 1958
ran Konyalı, Fazıl Bey’in ölümünden bir buçuk sene
sonra 31 Mart 1977’de yayınladığı Üsküdar Tarihi
cilt 2 sahife 483’de, Ayanoğlu hakkında bazı olum-
suz cümleler kullanmıştır.
Bu halin esas ana noktasını Gazi Mustafa Ke-
mal Paşa ile irtibat teşkil etmiş olup, birinin sevgi
ve bağlılığı, diğerinin aksi istikametteki medrese
sevgisi ve bağı olduğu bizzat işittiğim ifadelerden
algıladığımdır. Zira biri hocam üstadım, diğeri Ha-
rem’deki evinde sık ziyaret ettiğim bir büyüğümüz-
dü.
Ayanoğlu, Şehzadebaşı’nda Teberrükat Amba-
rındaki kültür atmosferinde resmi ve gayriresmi
birçok ehli ilim erbabına hizmet etmiştir. Adeta bir
müze halinde olan bu yerden yakın dostları Bursa-
lı Kemal Elker, Kütüphane Müdürü Nureddin Kal-
kandelen, Prof. Dr. İsmet Sungurbey, tarihçi Şinasi
Akbatu ve Turgut Kut, Gülbin Türkgeldi, Kütüp-
hane Müdiresi Müjgan Cumbur, tarihçi Muzaffer
Erdoğan, Başmüdür İhsan Erzi, tarihçi Faik Re-
şit Unat ve Prof. İ. Hakkı Uzunçarşılı gibi mümtaz Şekil 7 Prof. Dr. İsmet Sungurbey’in çektiği fotoğraf

İSMAİL FAZIL AYANOĞLU HAYATI ve ESERLERİ


136
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

L I F E O F İ S M A I L FA Z I L AYA N O Ğ LU a n d H I S WO R K S
“Vakıf Yapan Türk Kadınları”, İstanbul Üniversi-
tesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, Sayı 29, 1963

“Ferhat Paşa ve Gizli Kalan Vakıfları”, Vakıflar


Dergisi, Sayı 7, Ankara 1965

“İstanbul’da Yola Kalbedilen Cami Vesaire”, Va-


kıflar Dergisi, Sayı 8, 1968

“Tahrip Edilen Eski Eserler Serisi Lütfi Efendi


Mezarı”, Vakıflar Dergisi, Sayı 9, 1971

Fazıl Bey’i seven nadir ve mümtaz kişilerden


olan hamamoloğ ya da hamamcı lakabıyla meş-
hur M. Şinasi Akbatu’nun Fazıl Bey’in vefatı üzerine
Şekil 8 Fazıl Bey’in el yazısı örneği.
yazdığı dörtlük aşağıdadır. Ola ki, bir gün bir me-
zartaşı konulmak gerekirse, üzerine yazılması pek
yerinde olacak rubaidir:

Taşlarla kabirlerle mezarlarla boğuştu


Remzin rumuzun envaını bizlere buldu
Gömdü dediler taşları Fazıl yine kabre
Fazıl da nihayet gömülenlerle buluştu.

Mef’ulu-Mefailü-Mefailü-Feulün

NECDET İŞLİ 137


R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
CAN BİNAN İLE KÜLTÜR VARLIĞI ve RESTORASYON ÜZERİNE
138
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

I N T E RV I E W w i t h C A N B İ N A N o n C U LT U R A L ASS E T S a n d R E STO R AT I O N
CAN BİNAN İLE KÜLTÜR VARLIĞI ve
RESTORASYON ÜZERİNE

Interview with Can Binan on


Cultural Assets and Restoration

RÖPORTAJ
MURAT SAV

M. Sav: Can Binan’ı kısaca tanıyabilir miyiz? uzmanlık alanım ama konstürksiyon, yapısal ay-
C. Binan: Can Binan bir mimar, bunu neden söy- rıntılar ve koruma teknik ve yöntemleri üzerinde
lüyorum çünkü fark ettim ki çok uzun bir süredir çalışmak hep tercih ettiğim konular oldu. Halen
dünyaya bu gözlükle bakıyorum. Geçen yüzyılın Yıldız Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi, Res-
ikinci yarısında İstanbul’da doğdum ve bugünden torasyon Anabilim dalı bünyesinde öğretim üyesi
geriye baktığımda sanki başka bir dünya gibi ge- olarak akademik yaşamıma devem ediyorum.  Son
len 1960 ve 70‘lerin İstanbul’unu yaşadım,  1968-76 12 yılda ise 14 ayrı kültür varlığı yapı ve yapı gru-
yılları arasında Galatasaray Lisesi’nde ilk gençli- buna uygulama danışmanlığı yaparak gerçek dün-
ğimi geçirdim. 1981 yılında İDMMA-YTÜ Mimarlık yada daha fazla yer almaya çalıştım. Uygulamanın
Fakültesi’ni bitirdim. 1983 yılında aynı fakültenin bir koruma ve restorasyon uzmanını veya başka bir
rölöve-restorayon yüksek lisans programını ta- deyişle, koruma mimarını en fazla besleyen alan
mamladım, aynı yıl mezun olmadan Restorasyon olduğunu düşünüyorum. Uluslararası Anıtlar ve
Anabilim dalında asistan olarak göreve başladım. Sitler konseyi Türkiye Milli Komitesi üyesiyim ve
1984-1991 yılları arasında İstanbul Teknik Üniver- bir süre genel sekreterliğini de yaptım. 2001-2010
sitesi Restorasyon programında Prof. Dr. Doğan yılları arasında İstanbul 3 Numaralı Kültür ve Tabi-
Kuban yönetiminde doktora yaptım. 1996 yılın- at Varlıklarını Koruma Kurulu üyeliği ve başkanlığı
da Doçent, 2010 yılında Profesör oldum. Babamın yaptım. Bu sürecin koruma alanının Türkiye’de-
mesleği sayesinde neredeyse doğduğumdan beri ki sorunları ile ilgili bilgi birikimimi geliştirdiğini
akademik çevrenin içinde oldum, kimse zorlamadı düşünüyorum. UNESCO dünya mirası programı
ama bu durum sectigim yolda etkin olmuş olabi- kapsamında saha inceleme görevlerim oldu. Hali-
lir.  Akademik süreçte yazdığım kitap, makale, bil- hazırda seriyi, Dünya Mirası Alanları Avrupa Çalış-
diri ve diğer çalışmalar yanında sahada çalışmayı ma Grubunun Türkiye odak noktası sorumluluğu-
seven bir kişiyim. Mimari koruma ve restorasyon nu ekip arkadaşlarım ile yürütüyorum. 1960’ların
sonunda başladığım modelcilik, 1970-90 arasında

MURAT SAV 139


R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
Davut Paşa Camii restorasyonu esnasında.

mimari maketler yaparak sürdü. Şimdilerde model şimdi dahi koruma alanında konstürksiyon ve ya-
uçaklar ile devam ediyor. Mesleki alanda her za- pısal ayrıntılar hep daha fazla ilgimi çeker.
man bir öğrenci olduğumu düşünürüm.
M. Sav: Kültür varlığı, eski eser denince Can
M. Sav: Eski eser yapılarla ilgilenmek, bu konu- Binan’ın dağarcığı neler anlatır? 
lar üzerine çalışmak fikri nasıl ortaya çıktı? C. Binan: Bu sorunun kendisi bu alandaki tarih-
C. Binan: Bu soru üzerine tekrar düşününce, sel gelişmeyi hatırlatıyor. Sadece eski olmak üze-
benim için önemli olduğunu fark etmem, mimar- rinden tanımlanan bir koruma varlığı ifadesinden
lık tarihi dersleriyle oldu diyebilirim. 1979-80 yılla- günümüzde korunması gerekli özelliklere sahip
rında Yıldız Teknik Üniversitesi, eski adıyla, İstan- tüm varlıkları tanımlayan “kültür varlığı” ifadesi-
bul Devlet Mühendislik Mimarlık Akademisi’nde ne geldik. Bu çerçeveden bakarsak benim için de
mimarlık eğitimi görürken bir ara mimarlık tarihi tanım geniş tabii ki. Eskilik, hala önemli bir kriter
derslerine 5-6 kişilik bir grup halinde katıldığımızı ama bunun dışında bir dizi başka faktör var ki İn-
hatırlıyorum. Sanıyorum rahmetli hocamız Prof. Dr. sanoğlunun ürettigi bir çok somut ve soyut varlığı
Behçet Ünsal, ilgilenen gelsin derslere, diye bir şey kapsamına alıyor. Burada koruma tarihini yeni-
söylemişti ve sonuçta ilgilenenler bizlerdik. Bu ta- den anlatmaya gerek yok ama, başlangıçta anıt-
rihlerde ders dışında çok şey okudum. Ayrıca hoca- sal mimari ile sınırlı olan kültür varlıkları, bugün
mızın bize mukayeseli bakma alışkanlığı vermesi anıtsallıktan uzak, tamamen güncel yaşama ait
çok etkili oldu diyebilirim. Bunun dışında daha ge- ve toplumsal tarihin bir bileşeni olan unsurları da
rilere gidersek sürekli mimarlık ortamında ve mi- kapsamakta.  Aslında bu tanımın gayet güzel bir
marlık kitapları içinde büyümüş olmam da etkili ol- ifadesi 2863 sayılı kültür ve tabiat varlıklarını ko-
du diyebilirim. Çok erken kaybettiğim büyükbabam ruma yasasında da var. Yasa, “değişik uygarlıkların
ile 5-6 yaşlarında yaptığın İstanbul’un tarihi yerleri sanat anlayışı, bilim ve teknik düzeyi, sosyal yaşa-
ve cami gezileri, mimarlık ve mimarlık mirasına mı hakkında somut veriler sağlayan ve koruma-
dair hatırladığım ilk farkındalıklarım oldu. Mimar- larında kamu yararı görülen eşya ve yapıtlardan”
lık eğitiminin ilk yıllarında ileride yapı alanında bahseder. Buradaki kamu yararı kavramı yoruma
uzmanlık geliştirebilirim diye düşünüyordum, fa- açık olsa dahi, bu ifadenin gayet iyi bir çerçeve çiz-
kat sonrasında mimari koruma daha ağır bastı ama diği kanısındayım. Hatta bu yasanın ilk hali estetik

CAN BİNAN İLE KÜLTÜR VARLIĞI ve RESTORASYON ÜZERİNE


140
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

I N T E RV I E W w i t h C A N B İ N A N o n C U LT U R A L ASS E T S a n d R E STO R AT I O N
ve bilimsel açıdan değer taşıyan doğal varlıkları da   M. Sav: Halen YTÜ.’de çalışmalarınıza devam
kapsamına alır, ki kanımca doğal ve kültürel varlık- ediyorsunuz. Buradan da hareketle ülkemizdeki
lar bir noktada birbirinden ayrılamaz unsurlar ola- eski eser yapılar odağında restorasyon eğitimini,
rak karşımıza çıkabilirler.   sürecini, verip-veremediklerini nasıl değerlendirir-
Meseleye İçinde bulunduğumuz toplum bağ- siniz? Bu konuda bir enstitü kurulup, ilgili disiplin-
lamda baktığımızda ise eskilik faktörü önemli bir leri burada buluşturma fikrini (Restorasyon Uygu-
unsur olarak karşımıza çıkar ve yeterince eski ol- lamaları Enstitüsü) nasıl bulursunuz? 
mayanın kültür varlığı olarak kabul edilmesi bir C. Binan: Türkiye’de bildiğiniz gibi koruma
tartışmayı da beraberinde getirir.  ve restorasyon eğitimi yüksek Lisans programı
Bugün baktığım yerden kültür varlığını tanım- olarak Orta Doğu teknik Üniversitesi Mimarlık
lamak için artık bir zaman faktörünün olmadığını Fakültesi’nde 1968 yılında başlıyor. Sonrasında İTÜ,
düşünüyorum. Günümüzün çağdaş üretimleri dahil YTÜ, MSGSÜ gibi eski üniversitelerde devam edi-
her varlığa korumayı gerektiren anlamlar yükle- yor ve yaygınlaşıyor. Mimari koruma söz konusu
nebilir. Kültürel koruma konusunu sağlıklı bir top- olduğunda, işlevsel bir dönüşüm veya süreklilik söz
lumsal gelişmenin aracı olarak görüyorum. Yani konusu dahi, sürecin interdisipliner olduğu unutul-
koruma ve gelişme birbirine karşıt anlamlar yüklü madan, mimari bir bakış açısı ile yönetilmesi ge-
değil kanımca. Bu çerçevede baktığımızda koruma- rektiğini düşünüyorum.
kullanma dengesi sözüne inanmıyorum. Bu söz bir Biz, Yıldız Teknik Üniversitesi Yüksek lisans
karşıtlığı çağrıştırıyor sanki ve koruma, kullanmayı programı kapsamında bu hedef çerçevesinde bir
engelleyen, gelişmeyi durduran bir kavram gibi ifa- eğitim yapıyoruz. Mimari koruma zor bir alan, bu
de ediliyor. Bu çok tehlikeli. Toplumlar hem gelişe- interdisipliner ortamın içinde yer alacak tüm mes-
bilir hem de kültürel varlıklarını bu gelişme içinde lek alanlarının kendi çerçevelerinde yetkin olma-
var ederek koruyabilirler. Sürdürülebilir bir gelişme ları yetmiyor. Bu yetkinliğin üzerine temel koruma
için bunun kaçınılmaz olduğunu düşünüyorum. kavramlarına aşina olunması gerekiyor. Koruma
kararları kişisel tercihler değildir ve evrensel dü-
M. Sav: Hem ulusal hem uluslararası, pek çok zeyde oturmuş ilkeler üzerine temellenmektedir
çalışmanız oldu ve devam ediyor. Bu çalışmalar- artık.
dan bahseder misiniz? Bu çerçevede, alanın içinde yer alacak uygula-
C. Binan: Ulusal ölçekte baktığımızda son döne- yıcı ve projeci, araştırmacı gibi aktörlerin geniş bir
me kadar yüksek lisans programı kapsamında her yelpazede yer aldığını görüyoruz ve hepsi için bu
yıl yürüttüğümüz saha çalışmaları ve bunlardan görüşüm geçerli. Kanımca Türkiye’de bu düzeyde
oluşturduğumuz yayınların ve sosyal sorumluluk eğitim veren kurumlar var artık ve hepsi olmasa
projeleri olarak yerel yönetimlere teslim ettiğimiz dahi önemli bir bölümünün düzeyi yeterli. Tek bir
koruma projelerinin çok önemli olduğunu düşü- enstütü çatısında tüm disiplinleri birleştirme fik-
nüyorum. Akademik yayınlarım ve yürüttüğüm rinin konuya mimari restorasyon açısından bak-
yüksek lisans ve doktora tezleri ile Türkiye mimari tığımda, akademik ortamın dışında yer alan bir
koruma alanında katkı sağlamaya çalıştım. Akade- enstitünün faydalı olabileceği konusunda endişem
mik çalışmalar kapsamında UNESCO Dünya Mirası var. Kavramsal-akademik bir çerçevenin üzerine
programı kapsamındaki saha inceleme raporların- oturmayan sağlıklı bir koruma kararı düşünemi-
dan bahsedebilirim. yorum.
Uygulama alanında ise, İstanbul Surları Mevla- Öte yandan mimari koruma alanında yer alan
nakapı-Silivrikapı bölümü, Azapkapı Sokullu Ca- farklı disiplinler arasında sürmekte olan bir ter-
mii, Rüstempaşa Camii, Davutpaşa Camii, Ramazan minoloji sorunu da var tabii. Bu zaman zaman
Efendi Camii, Zeytinburnu Demir Fabrikası tarihi önemli iletişim sıkıntılarına neden olabiliyor.   Bu
binaları, Çamlıca Ahmet Ratip Paşa Köşkü, İzmir, bağlamda koruma alanının içinde yer alacak yöne-
Bornova Matthey Köşkü , Tophane, Kılıç Ali Paşa tim kademesinden ihale ve kontrol teşkilatlarına,
Medresesi, Zeynep Sultan Camii, Karaköy Rıhtımı, uygulayıcı, projeci ve danışmanlara, koruma ku-
Merkez Han, Çinili Han ve Tophane Sancak Kulesi, rulu üyelerine, temel koruma eğitimi verilmesinin
Topkapı Sarayı Harem yapıları, Sultanahmet Camii önemli olduğunu düşünüyorum.  Toplumumuzda
ve Büyük Ayasofya Camii koruma ve restorasyon ve yukarıda ifade edilen bu aktörler arasında koru-
uygulamaları kapsamında yer aldım ve bir  bölümü ma alanına bakıştaki büyük farklılıkların ve birey-
hala devam etmekte. Uluslararası düzeyde ise Tİ- sel tavırların biraz törpülenmesi gerektiğini düşü-
KA tarafından 2014-2017 yılları arasında yürütülen nüyorum. Bu bakış acısı hiçbir zaman zenginlik
Cezayir Keçiova Camii restorasyonu sürecinin çok sağlayan nüansları ortadan kaldırmak anlamına
önemli ve öğretici olduğunu düşünüyorum.  gelmiyor tabi.

MURAT SAV 141


R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
Eski İmaret Camii restorasyonu toplantısı sırasında.

M. Sav: Restorasyon uygulama çalışmalarının kalabiliyor. Projelendirme aşamasında çoğunlukla


ülkemizdeki düzeyini nasıl değerlendirirsiniz? göz ardı edilen teknik altyapı entegrasyonunun, ko-
C. Binan: Anıtsal mimari açısından bakarsak, ruma ve restorasyon uygulamalarının bugünlerdeki
bu konuda son 20-25 yıldır büyük bir ivme olduğu temel sorunlarından biri olduğunu düşünüyorum.
açık. Ayrıca koruma ve restorasyon uygulamaların- Bunun dışında Türkiye’de yok olmuş bazı ya-
da bilimsel danışma kurullarının oluşturulması ve pıların yeniden inşa edilmesi, rekonstrüksiyonu
uygulamaların bu heyetler tarafından fiilen denet- sürecini tehlikeli buluyorum. Temel olarak hiçbir
lenmesi kanımca en olumlu gelişmelerden biri.  mimari yapıtın tekrar yapılamayacağını düşünüyo-
Teknolojik gelişmenin getirdiği olanaklar ve rum. Tarihsel süreçte var olmuş tüm yapılar, için-
bunların gittikçe daha yaygın bir şekilde etkin ola- de bulundukları toplumsal süreçlerin, teknolojinin,
rak kullanılıyor olması önemli bir gelişme sağladı. mimari geleneklerin, ihtiyaçların, velhasıl tekrar-
Tespit, belgeleme ve projelendirme süreçleri çok lanması mümkün olmayan bir düzenin sonucu
hızlandı. Ancak bir koruma ve restorasyon proje- olarak ortaya çıkmışlardır. Yani tüm bu özellikleri
si hazırlamanın sadece çizimlerden ibaret olama- ile yeniden inşaası mümkün değildir. Bu tekilliğin
yacağı düşünülürse bu sürecin olgunlaşması için üzerine bu yapıların zaman içinde kazandığı kat-
biraz daha fazla zamanı ihtiyaç olduğunu söylemek manlar ve eskiliğin izlerini de yeniden oluşturmak
yanlış olmaz. Dolayısıyla hazırlık sürecinin biraz mümkün değildir tabii. Basit bir ifadeyle, köprünün
daha uzun tutulması gerektiği kanısındayım. Son altından suyun bir kere geçtiğini düşünüyorum.
yıllarda projelendirme sürecindeki bazı eksikler, Ayrıca sürekli rekonstrüksiyonlar toplumda özgün
uygulama aşamasında bilimsel danışma kurulları- mimari yapılar ile yeniden inşâ edilenler arasında
nın da desteğiyle çözülüyor.  kronolojik bir algı karışıklığını da oluşturabilmek-
Öte yandan özellikle kamu mülkiyetindeki anıt- tedir. Mimarlık, içinde var olduğu toplumun bir gös-
sal yapıların restorasyonu söz konusu olduğunda tergesi ve toplumlar sürekli gelişiyor. Dolayısıyla
sorumlu idarelerin yapının kullanımına ilişkin ni- yok olmuş bir yapıyı yeniden yaptığınızda ortaya
hai karar vermekte geciktiğini düşünüyorum. İş- bir tarihsel değer çıkmıyor, biçimsel olarak benzer,
levsel değişikliği söz konusu olmayan dini yapılar ancak malzemesi teknolojisi işçiliği ve çevresel
dışındaki mimari için bu nedenden dolayı yapısal bağlamı farklı bir kopya oluşturuyorsunuz. Kopya-
restorasyon sonrasında ikinci bir müdahale süre- ların sayısının artması gerçek olanların da değerini
cinin başladığını görmekteyiz. Nihai işlevi konu- düşürebilecek bir ortam oluşturuyor. Bu çerçevede
sunda karar verilmemiş bir yapı, sonunda gerek baktığımızda rekonstrüksiyon çok hassas ve kısıtlı
mekân kullanımı gerekse teknik alt yapı entegras- olarak gerçekleştirilebilecek bir yöntem olarak kar-
yonu açısından çok ciddi sorunlar ile karşı karşıya şımıza çıkıyor.

CAN BİNAN İLE KÜLTÜR VARLIĞI ve RESTORASYON ÜZERİNE


142
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

I N T E RV I E W w i t h C A N B İ N A N o n C U LT U R A L ASS E T S a n d R E STO R AT I O N
M. Sav: Kurumlar-Koruma kurulları ve diğer uygulamalarda karşımıza çıkan sınırlı dahi olsa
kuruluşların restorasyon uygulama sürecindeki bir dil birliğinin varlığını ben koruma eğitimi al-
rollerini yeterli görüyor musunuz? mış kuşakların gittikçe daha fazla bu alanın içinde
C. Binan: Mimari koruma alanında 1968 sonra- yer alması ile oluştuğunu düşünüyorum. Koruma
sında uzmanlık eğitimlerinin üniversitelerimizde alanında, bazı spekülasyonlara açık olsa dahi top-
yaygınlaşması ve tutarlı bir kavramsal temel üze- lumsal bilincin de artmış olduğunu görmekteyiz.
rine oturan restorasyonların gelişmesi açısından Ayrıca 1964 tarihli Venedik Tüzüğü’nü bu alanda
önemli bir süreçtir. Bu sürecin, kurumlarımızda da çalışan herkes öğrendi artık, hatta bunun sonrasın-
etkisi oldu tabi. Mimari koruma, evrensel düzeyde da uluslararası ortamda ortaya çıkan ilkesel metin-
kabul edilmiş ilkeler üzerine oturmadan yürütül- lerin de Türkiye koruma alanının aktörlerinin bir
düğü zaman herhangi bir tamirattan farklı değildir. bölümü tarafından bilindiğini görmekteyiz. Hatta
Bu bağlamda konuyu denetleyip, yönlendiren ku- Türkiye’de halen geçerli olan ve koruma kurulların-
rumların görevi büyük tabii. Koruma kurulu sistemi da kullanılan ilke kararlarının çoğunun bu metin-
Türkiye’nin seçtiği bir yöntem ve doğal olarak sis- leri bilen uzmanlar tarafından yazıldığını da unut-
temin kendisinden kaynaklanan olumlu ve olum- mamak gerekir.
suz yönleri var. Mimari koruma ve restorasyon Öte yandan ulusal ilkeler çerçevesi açısından
uygulamaları sürecinde tespit, belgeleme, rölöve, bakarsak ICOMOS Türkiye Milli Komitesinin 2013
kronolojik etüdler, tarihsel araştırma, restitüsyon yılında İstanbul Proje ve Koordinasyon Bürosu‘nun
ve restorasyon projeleri önemli. Bu aşamaların çok desteğiyle ve oldukça geniş bir uzman katılı-
nitelikli olarak gerçekleştirilmesi gerekiyor ve ko- mı ile çalıştay şeklinde tartışılarak hazırlanmış
rumaya ilişkin ana kararlar bu seviyede veriliyor. olan 2013 tarihli “Türkiye Mimari Mirası Koruma
Koruma kurulu sisteminin bu aşamada yaptığı de- Bildirgesi’nin çok önemli olduğunu düşünüyorum.1
netim ve yönlendirme çok önemli oluyor haliyle. Bu belge, günümüzün koruma anlayışını
Bu seviyedeki denetimi ve yönlendirmeyi yapan- Türkiye’nin gerçekleri ile ve sorunları ile gayet gü-
ların niteliği ve koruma konusundaki akademik zel harmanlayan önemli bir ilkesel çerçeve çiz-
ve uygulamaya yönelik bilgi ve eğitim düzeyi çok mektedir. Son kısmında not olarak yazılan, “Bu
önemli oluyor tabii. Ayrıca unutmamak gerekir, en bildirge, değişen ihtiyaçlar ve mimari koruma ala-
iyi araştırma ve proje dahi kötü bir uygulamanın nının evrimleşen yapısı içinde ICOMOS Türkiye
önüne geçemez ve uygulama aşamasındaki hatala- Milli Komitesi tarafından sürekli olarak geliştirile-
rın geri dönüşü de yoktur. Bu nedenle koruma ku- cek bir belgedir; sunulan metin bir bütün olarak ele
rullarının sadece proje onay mercii olarak çalışma- alınmalı ve uygulamacılara rehber olmalıdır.” ifade-
sı yerine daha interaktif bir sürecin içinde olması si meselenin ruhunu yansıtmaktadır.
gerektiğini hep düşünmekteyim. Tabii yoğunluk, M. Sav: Restorasyon çalışmalarında bilim ku-
koruma kurulu sistemine bu imkanı vermiyor. Bu- rulu üyesi olarak görev alıyorsunuz. İçinde bulun-
nun çözümü için, uygulama sorumluluğu ve akade- duğunuz çalışmalar hakkında nasıl bir değerlen-
mik danışmalık sisteminin sadece anıtsal yapılar dirme yaparsınız? Öncelenmesi gerekenler neler
için değil tüm restorasyonlar için bir zorunluluk ol- olmalı? Başarılı bulduğunuz uygulamalar hangileri
ması gerektiğini düşünüyorum. Türkiye’nin uzman ve neden?
kapasitesi bu sistemi rahatlıkla yürütebilir.
C. Binan: Öncelikle şunu söylemem gerekir ki
 M. Sav: İtalya’da ve Fransa’da geçtiğimiz yüz- koruma ve restorasyon uygulamaları içinde yer
yılda gelişen kuramsal restorasyon süreci ülke- almak, koruma eğitimine başladığım 1981 yılından
mizde yaşanmadı ancak bu konuda homojene beri en fazla öğrendiğim mesleki alan oldu. 1980
yakın bir restorasyon uygulama yöntemi mevcut ve 90’lı yıllar ile karşılaştırıldığında koruma ve res-
gibi görünüyor. Sizce bizde de uluslararası kriterler torasyon uygulamalarında çok önemli gelişmeler
dahilinde bir kuramsal çalışma eksikliği hissedi- olduğunu düşünüyorum.  Bilimsel araştırma temel-
liyor mu? li bir süreç neredeyse yaygınlaştı. Anıtsal mimari
C. Binan: Aslında 19. yüzyıldan sonra aynı an- açısından bakarsak, uygulamalarda görev alan, bir
lamda olmasa, fikir ve aktörlerin bir bölümü ithal bölümü koruma eğitimi almış, bir bölümü de çağ-
dahi olsa bir tartışma ortamının var olduğu son daş çizgiyi yakalama çabası içinde olan  genç ku-
araştırmalarda ortaya çıkıyor. Son dönemde ise şakların etkisinin önemli olduğu açıktır.

1 http://www.icomos.org.tr/Dosyalar/ICOMOSTR_tr0784192001542192602.pdf

MURAT SAV 143


R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
mimar olanlara özel bir görev düştüğünü belirt-
mem lazım. Korunması gerekli yapı ne olursa olsun
mimar sorumluların mimari özelliklerden taşıyıcı
sisteme, malzemeye ve konstrüktif detaylara, me-
kanı kullanacak insanların ihtiyaç psikolojisin-
den, konfor ihtiyacına ve çevresel bağlama kadar
tüm konulara hakim olması gerekir. Ayrıca bunlara
sahip olmak yetmez bu bilgi ve eğitimi kullanarak
mimari mekanı ve yapıya ilişkin kararların bir ar-
moni içinde yürümesinden de sorumlu olduğunu
düşünüyorum. Mimari koruma, yapının işlevini
değiştirseniz de değiştirmeseniz de bugünün insa-
nına hizmet etmesi gereken bir eylem. Bu çerçeve-
Eski İmaret Camii restorasyonu sırasında yerinde inceleme.
de konuyu ele aldığımızda tüm kararlar teker teker
doğru olsa dahi, tüm süreç dpğru yönetilmediğinde
Mesleki anlamda bu kırk yıllık süreçte neredey- sonuç istediğiniz gibi olmayabilir.  Bizler mimari
se hiçbir uygulamanın yüzde yüz mükemmel ola- koruma uzmanı olarak bir başka deyişle koruma
mayacağını anladım. Bu sözü olumsuz anlamda mimari olarak yetiştik öğrencilerimizi de öyle ye-
söylemiyorum. Kavramsal düzeyde karar vermek tiştirmeye çalışıyoruz. Korunması gerekli mimari
basit görünse dahi uygulama alanının, tüm prob- mirasa bakış açımız hep bir adım geride durarak,
lemleri aynı anda karşımıza çıkardığı ve birbiriyle çalışmak üzerine kurulu.
çakışıp etkilediği bir karar sürecini gerektirdiğin-
 M. Sav: Verdiğiniz değerli bilgiler ve çok keyifli
den daha zor olduğunu söyleyebilirim.
röportajdan dolayı teşekkür ediyorum. Son düşün-
İçinde bulunduğum uygulamalar kapsamında,
ce ve temennilerinizi de alabilir miyim?
Cezayir Keçiova Camii, Azapkapı Sokullu Camii,
Rüstempaşa Camii, Davutpaşa Camii, Zeytinbur- C. Binan: Mimari koruma zor bir çalışma ala-
nu Demir Fabrikası tarihi binaları, Çamlıca Ahmet nı, hem mimari yapıtları tersten okuyabilmelisiniz
Ratip Paşa Köşkü, Tophane Sancak Kulesi, Topkapı hem de yapacağınız proje ve uygulamada mesleki
Sarayı Harem yapıları ve Sultanahmet Camii resto- hırslarınıza gem vurup, birkaç adım geride dura-
rasyon uygulamalarının diğerlerinden birer adım bilmelisiniz. Öte yandan böyle ifade ederken kolay
öne çıkmakta olduğunu düşünüyorum. ama uygulamak öyle değil. Yeni mimari yapıtlarda
Uygulamaların bir bölümünde şantiye organi- olduğu gibi koruma alanında da nihai kararları her
zasyonu ile ilgili sorunlar, yüklenicilerin hızlı iş zaman için mimarlar ve görev alan diğer meslek
yapma çabaları ve söz dinlememesi, özgün malze- alanları vermiyor. Alanın içine dahil olan yatırımcı
menin korunması konusunda özensiz davranış- veya idarelerden siyasete, oradan toplumsal odak-
lar, teknik altyapı entegrasyonu sorunları, ağır bir lara çeşitli aktörler var. Dolayısıyla projeden uygu-
strüktürel takviyenin gerekliliği konusundaki endi- lamaya, sürecin yönetimi kolay değil. Ben gelecek-
şelerim zaman zaman karşıma çıktı. Bu bağlamda te sürece dahil olan tüm diğer aktörlerin, sürecin
maalesef İstanbul Surları Mevlanakapı-Silivrikapı odağında yer alan meslek insanları ve uzmanlara
bölümü restorasyonu ile Kılıç Ali Paşa Medresesi olan güveninin gelişeceğini umuyorum. 
uygulamasının beni en az sevindirenler olduğunu Kültürel mirasın ömrünü uzatmak ve toplumsal
özellikle belirtmek isterim. mesajını mümkün olduğu kadar ileriye aktarması-
nı sağlamak ve bu süreçte kimliklerini kaybetme-
M. Sav: Restorasyon uygulamalarında disiplin- melerini sağlamak. Aslında her uygulama, küçük
lerarası çalışmaları nasıl değerlendirirsiniz? Sizce ve fark edilmez olsa dahi yapıtlar üzerinde özgün-
eksik olan noktalar veya meslekler var mı? Mev- lük bağlamında farklılıklar yaratıyor. Bu kaçınıl-
cut çalışma düzeni yeterli mi? maz, ama ölçü kaçıp kimlik değişmeye başlayınca
C. Binan: Günümüzün koruma kavram veya ko- buna dur demek gerekiyor. Sonuçta yapmaya çalış-
şulları çerçevesinde disiplinler arası çalışma artık tığımız tüm insanlık tarihinin bir gerçeği olan deği-
kaçınılmaz bir gereklilik ve artık bu işin başka bir şimi kontrol etmeye çalışmak.
şekilde yürümesine imkan yok. Ancak burada özel-
likle belirtmem gerekir ki bu interdisipliner ekip
içinde yer alacak olan uzmanların koruma konu-
sunda temel formasyona sahip olması gerekmek-
te. Özellikle mimari koruma söz konusu olduğunda

CAN BİNAN İLE KÜLTÜR VARLIĞI ve RESTORASYON ÜZERİNE


144
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

I N T E RV I E W w i t h C A N B İ N A N o n C U LT U R A L ASS E T S a n d R E STO R AT I O N
İstanbul'da Molla Gürâni/
Vefa Kilise Camii (M. Sav, 2021)

MURAT SAV 145


R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
ENEZ FATİH CAMİİ RESTORASYON ve REKONSTRÜKSİYONUNDA KORUMA YAKLAŞIMLARI
146
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

CO N S E RVAT I O N A P P ROAC H E S o n R E STO R AT I O N a n d R ECO N ST R U C T I O N of t h e FAT I H M O S Q U E i n E N E Z


KÜLTÜR MİRASI ÜZERİNDEKİ DEPREM RİSKİNİN
DEĞERLENDİRİLMESİ ve AZALTILMASI: İTALYAN
KILAVUZLARINDAKİ İLKELER ve YÖNTEMLER

ASSESSMENT and REDUCING of EARTQUAKE RISK on CULTURAL


HERITAGE: PRINCIPLES and METHODS of ITALIAN GUIDEBOOKS

Prof. Claudio Modena’nın Sunumu’ndan Türkçe Özet1

MURADIYE ŞİMŞEK
Mimar
Vakıflar Genel Müdürlüğü

Deprem bölgelerinde mimari mirasın korunma- Unlike other regions, the process of preserv-
sı süreci, diğer bölgelerden farklı olarak mühen- ing architectural heritage in seismic zones re-
dislik yaklaşımını da içermeyi gerektirir. Geçmiş quires an engineering approach. Experiences ex-
depremlerde yaşanan tecrübeler bu yaklaşımı, hat- perienced in past earthquakes made this approach
ta daha fazlasını zorunlu kılmıştır. Bu kapsamda and even more necessary. In this context, with the
İtalya’da ilk kez 1987 yılında yapılan yasal düzen- legal arrangement made in Italy for the first time
leme ile tarihi yapıların restorasyonunda mühen- in 1987, engineering calculations have started to
dislik hesapları yapılmaya başlanmıştır. Ardından be made in the restoration of historical buildings.
Avrupa normları dikkate alınarak konu ile ilgili Subsequently, Italian Standards (UNI) on the sub-
İtalyan Standartları (UNI) düzenlenmiştir. Geçmiş ject were prepared taking into account European
tecrübelerden ve bu standartlardan faydalanılarak norms. Taking advantage of the past experiences
“İtalya Tarihi Yapıların Deprem Risklerine Karşı and these standards, the Guide for the Protection
Korunması Kılavuzu” çıkarılmıştır. Bu yolla, en az of Italian Historic Buildings Against Earthquake
müdahale ile en etkin strüktürel koruma yaklaşım- Risks has been issued. In this way, the principles of
larının esasları belirlenmeye çalışılmıştır. Ayrıca, the most effective structural protection approaches
Verona’da örneklendiği üzere, önemli tarihi mer- were tried to be determined with the least inter-
kezlerdeki yapılar sürekli izlenerek kent ölçeğin- vention. Also, as exemplified in Verona, conserva-
de koruma stratejileri uygulanmaya başlanmıştır. tion strategies at urban scale were started to be
Strüktürel koruma müdahalelerinde güçlendirme followed by monitoring the structures in important
değil iyileştirme anlayışının esas alınması gerek- historical centers. It has been understood that the
tiği anlaşılmıştır. Strüktürel iyileştirmede yalnızca understanding of “improvement” should be taken
geleneksel malzeme ve tekniklerin değil yeni mal- as basis in structural protection interventions, not
zeme ve teknolojilerin kullanımına yönelik örnek- “retrofitting”. In structural improvement, examples
ler geliştirilmektedir. Gelinen aşamada, geçmiş are developed not only for the use of traditional
depremlerden ve uygulamalardan edinilen bilgi ve materials and techniques, but also for new ma-
tecrübe birikimi ile teknolojik gelişmeler uluslara- terials and technologies. At the current stage, the
rası projeler ve etkinliklerle diğer ülke uzmanları knowledge and experience gained from the past
ile de paylaşılmaktadır. earthquakes and implementations and technologi-
Anahtar Kelimeler: Strüktürel iyileştirme, kıla- cal developments are shared with other countries’
vuz, kültürel miras, koruma. experts with international projects and activities.
Keywords: Structural improvement, guideline,
cultural heritage, conservation.

1 Bu metin, “Tarihi Yapılarda Deprem Risklerinin Yönetimi: Türkiye’nin Kılavuzu Uluslararası Sempozyumu” kapsamında 6 Kasım 2017’de Prof.
Claudio Modena’nın gerçekleştirdiği değerli sunumun, izinleri dahilinde makale formatında özetidir.

MURADİYE ŞİMŞEK 147


R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
GİRİŞ Yapısal güvenlik konusunda, yeni yapılar için kulla-
Deprem bölgelerindeki mimari mirasın korun- nım ömrü yasada 50 yıl öngörülmekte, sonra ne ola-
ması süreci, diğer bölgelerden farklı olarak mühen- cağı tanımsız bırakılmaktadır. Bu yapılar kullanım
dislik yaklaşımını da içermeyi gerektirir. Bu anlam- ömrü sonrasında yıkılıp yerine yenisi yapılmaktadır.
da 1976 Friuli depremi İtalya için dönüm noktası Oysa tarihi yapılar birçok deprem geçirmelerine rağ-
olmuştur. Akabinde mühendisler de mimari miras men yüzlerce yıldır ayakta durmaya devam etmek-
koruma sürecine aktif olarak katılmaya başlamışlar- tedirler.
dır. Bu tarihten sonra ortalama her 5-7 yılda bir ger- Geleneksel uygulamalara göre korumacı yakla-
çekleşen ve tarihi yapıları ciddi biçimde etkileyen şım, yıkılan tarihi yapıların rekonstrüksiyonunun
depremler İtalyan mühendislere birçok şey öğret- yapılması veya modern malzeme ile onarılması bi-
miştir. Bu farkındalık, geçmiş depremlerden çıkarı- çimindeydi. Bu kapsamda, 1976 depreminden sonra
lan dersler ve koruma alanındaki yenilikler aynı za- hasar gören birçok yığma yapıda yapının tümünü
manda İtalyan imar (inşaat) yasalarının da devamlı kapsayan ciddi güçlendirmeler (retrofitting) yapıldı.
olarak geliştirilmesini sağlamış ve sağlamaktadır. Birçok yapıda ahşap döşemeler, sistematik biçimde
İlk kez 1987 yılında çıkan bir yasa ile İtalya’da tarihi betonarme olarak yenilendi. Fakat bir sonraki dep-
yapıların restorasyonunda mühendislik hesapları remde yığma yapıların yıkılıp, betonarme döşeme-
yapılmaya başlanmıştır. İtalyan milli yasalarındaki lerin aynen kaldığı görüldü. Hatta bazı örneklerde
henüz kabul edilmiş ve bu sempozyumun yapıldığı betonarme müdahalelerin yapının yıkılmasına ne-
tarihte yayın aşamasında olan en yeni gelişme, “mü- den olduğu gözlemlendi. Hata betonarmede değildi.
dahalelerin en aza indirilmesi” hususunun altını çiz- Onu kullanma biçimimizdeydi. Tasarımın doğru ya-
mekte ve “strüktürel davranış” üzerinde etki yapacak pılması önemliydi. Güçlendirme amaçlı enjeksiyon
değişiklik önerilerini “minimize” edecek müdahale- yapıldıktan sonra gerçekleşen depremlerde de yığ-
lerin kabul edilmesini getirmektedir; ki bu yaklaşım ma yapının yıkıldığı örnekler görüldü. L’Aquila dep-
en uygun müdahale biçimidir. Konuya strüktürel reminde olduğu gibi enjeksiyon, kısmi göçme yerine
açıdan bakıldığında, sismik etkinin daha “güvenilir” daha büyük yapı parçalarının göçmesine neden ol-
ve “kontrol edilebilir” biçimde karşılanmasını sağla- muştu. Anladık ki, strüktürel güçlendirme için sa-
yacak tedbirler bunu takip edecektir. dece enjeksiyon da yeterli değildi. Bölgesel detaylar
çok önemliydi. Herhangi bir detaydaki zafiyet, dep-
İtalya’daki Tarihi Yapıların Deprem Risklerine rem anında kâgir yapının tümüyle göçmesine ne-
Karşı Güçlendirilmesinde Geleneksel Yaklaşımlar den olabiliyordu. Buradan anlaşılmaktadır ki tarihi
Tarihi strüktürler hakkında “bilgi eksikliği” ve yapı güçlendirmesinde teknoloji kullanımı bir prob-
mevcut yapılar için “yapısal güvenlik” kavramının lem değildir; her türlü teknoloji katkı sunabilir. Fakat
yeterince tanımlı olmaması, mimari korumanın en doğru tasarım ve doğru çözümleme çok önemlidir.
kritik iki konu başlığıdır. Bilgi eksikliğini gidermeyi
İtalya Mevzuatında Tarihi Yapıların Deprem
şu iki kritik konu takip eder; yığma yapıların yapısal
performansını yorumlamada kullanılan araçların Risklerine Karşı Korunmasında Genel İlkeler
yetersizliği ve yeni yapılarla uyumlu olan teknolo- İtalya’da yürürlükte olan yasalar ve kılavuzlar,
ji uygulamalarının tarihi yapıların onarım ve güç- Uluslararası standartlar ile Avrupa Birliği’nin geliştir-
lendirmelerinde uygun biçimde kullanılamaması. diği güncel standartlar ve bunlara dayalı hazırlanmış

KÜLTÜR MİRASI ÜZERİNDEKİ DEPREM RİSKİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve AZALTILMASI


148
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

ASS E SS M E N T a n d R E D U C I N G of E A RTQ UA K E R I S K o n C U LT U R A L H E R I TAG E


İtalyan milli standartlarına dayanmaktadır. Bu stan- aşamasında olan yeni yasa, mevcut yapının yük, iş-
dartlar ve standart geliştiriciler RILEM (Uluslararası lev veya strüktürü değişmeksizin yeni yapıların per-
Laboratuvarlar ve İnşaat Malzemeleri, Sistemler ve formansının %80’ini sağlayacak güvenlik düzeyine
Yapılar Uzmanları Birliği), ICOMOS-ISCARSAH (Ulus- çıkarılmasını öngörmektedir. Tarihi bir strüktürü ye-
lararası Mimari Miras Yapıların Analizi ve Restoras- ni yapı güvenlik düzeyine çıkarmak abartılı tasarım
yonu Bilimsel Komitesi), CEN-Teknik Komite TC 346 yapmayı gerektirir. Oysaki tarihi yapıların strüktü-
(Avrupa Standardizasyon Komitesi CEN’e bağlı Kül- rel olarak “iyileştirilmesi (improvement)”nde abartılı
türel Taşınmazların Korunması Komitesi), ISO 13822 tasarımdan kaçınılmalıdır. Yapılacak değerlendirme
ve UNI (İtalyan Standartları Kurumu)’dur. genel terimlerle ifade edilmelidir. Yalnızca çökme
En son 2016 yılında gözden geçirilen ISO 13822 ivmesi ve beklenen ivmenin nümerik karşılaştırma-
standardı, mevcut strüktürlerin değerlendirilmesi- sını değil, aynı zamanda nitel olarak değerlendirile-
ne ilişkin esasları düzenlemektedir. Tarihi yapılar bilecek diğer hususlar da dikkate alınmalıdır.
için de geçerli olan bu standart, ulusal standartların
ve yasaların düzenlenmesinde temel alınmak üzere İtalya Tarihi Yapıların Deprem Risklerine Karşı
geliştirilmiştir. Tarihi yapıların tasarımları yeni yapı Korunması Kılavuzundaki İlkeler
tasarımından çok farklı bir yaklaşıma dayandığından İtalyan Kılavuzunda mimari mirasın depreme
dolayı, tarihi yapıların değerlendirilmesi için bir yön- karşı iyileştirilmesi (seismic improvement) için
tem geliştirmeye ihtiyaç duyulmuştur. Bu da genel ku- önerilen müdahale kriterleri şöyledir;
ralların ötesinde bir tasarım bilgisi gerektirmektedir.
• Minimum müdahale,
Strüktürel güçlendirmede en önemli husus,
yapının strüktürel davranış biçimini değiştirme- • Adım adım müdahale yaklaşımı ve etkinlik/
mektir. Özellikle bölgesel iyileştirmeler yapılması gereklilik kontrolü,
ve bölgesel zafiyetlerin giderilmesi gereklidir. Bu, • Genel strüktürel direnci etkilemeyen bölge-
göçmeyi önlemenin en iyi yoludur. Strüktürel de- sel müdahaleler,
ğerlendirme sadece bölgesel gerilimleri tanımla- • Geri alınabilirlik,
maya değil, yük aktarımının ne şekilde gerçekleşti-
• Müdahalenin bakım ve onarımının müm-
ğini anlama esasına dayanmalıdır. Tarihi yapılarda
kün olması,
strüktürel güçlendirme hesaplamalarını yeni yapı
gibi düşünerek ele aldığımız tüm örneklerde (ret- • Dayanıklılık,
rofitting) sonuç çok kötü, hatta birçoğunda önceki • Müdahalenin bizzat kendisinin ve yapının
durumundan çok daha tehlikeli idi. Bu nedenle ba- kalanı ile etkileşiminin güvenilirliği,
kış açımızı, tarihi yapının doğru anlaşılması, muh-
• Alternatif modeller, analizler, kontroller ve
temel bölgesel zafiyetlerin ayrı ayrı tespit edilip
kalibrasyonlar.
tanımlanması ve bölgesel çözümlerle giderilmesi
yönünde değiştirdik. Nihai amaç, strüktürel müda- • İyileştirme (fakat uyarlama değil [improve-
haleleri minimum ve zorunlu olanlarla sınırlamak- ment, not retrofitting]) değerlendirmesinin
tır. Çünkü en az müdahale ile en yüksek strüktürel bu yolla yapılması, gerilim ve mukavemet-
iyileştirme sağlayan çözüm en iyi ve kabul edile- ten (stress-strength) ziyade güç ve denge
bilir çözümdür. Bilhassa strüktürel model analizi (force-equilibrium) koşullarına bakılması
ile mevcut strüktürel durumun karşılaştırılması beklenmektedir.
gerekir. Değerlendirme sonucu, olasılık kontrolüne
dayanmalıdır. Yeniden kullanılabilirlik, geri alına- İtalya’daki Uygulamalarda Strüktürel İyileştirme
bilirlik ve minimum müdahale İtalya’daki yasal dü- Yaklaşımları
zenlemelerin ve ilkelerin temelini oluşturmaktadır. İtalya’da son zamanlarda Kültürel Miras Bakan-
İtalya’da, koruma altındaki yapılara müdahale- lığı ve Bayındırlık Bakanlığı tarafından, depreme
ler strüktürel performansın “iyileştirilmesi (impro- yatkın tarihi kent merkezlerinin deprem dayanık-
vement)” için öngörülmektedir, “[yeni yapı düzeyi- lılığının artırılması için iki özel girişim başlatıldı.
ne] uyarlanması (retrofitting)” için değildir. Çünkü Bu girişim çerçevesinde 2015 yılında Kültürel Mi-
uyarlama, strüktürel donanımı iyileştirerek, yeni ras Bakanlığı, koruma altındaki yapıların proje-
yapıların performans değerlerine çıkarmak anlamı- lerinin onayından sorumlu tüm yerel birimlerine
na gelmektedir. Örneğin 2017 Ekim ayında yayım (superintendency)1 hitaben bir hüküm yayınladı.

1 Türkiye’deki Koruma Bölge Kurulları’nın karşılığı olan bölgesel kurullar.

MURADİYE ŞİMŞEK 149


R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
Tavsiye niteliğindeki bu hükümde, “yapısal iyileştir- yapılara göre %60 düzeyinde olmasını öngörmek-
me açısından hiçbir şey yapmasanız dahi yapısal gü- tedir. Bu karar, ekonomik koşullar dikkate alınarak
venlik ile ilgili şu temel noktaları kontrol etmelisiniz” verilmiştir. Çünkü her düzeydeki güçlendirmede
denilmektedir. Bunlar; gergiler, duvarların sürekliliği, ekonomik koşullar bir sorun olarak karşımıza çık-
bölgesel zafiyetlerin varlığı vb. hususlardır. Bayındır- maktadır.
lık Bakanlığı ise, 2017 Şubat ayı sonunda kabul edilen Minimum müdahaledeki en temel husus, sistemi
yasa ile bağlantılı olarak 2017 Eylül ayında yayımla- kendi içinde bağlamak, bütün hale getirmektir.Yığ-
dığı “Yapıların Deprem Risklerinin Sınıflandırılma- ma yapı farklı duvarlardan oluştuğu için, duvarların
sı Kılavuzu”nda, tarihi konutların onarımı ile ilgili düzlem dışı davranışını önleyici tedbirler alınması
olarak yapı sahiplerine vergi avantajı getirmektedir. temel prensiptir. Çünkü düzlem dışı davranış, yığma
Yeni düzenlemeye göre tarihi yapı sahipleri sismik yapının en hassas noktasıdır. Döşeme-duvar birle-
riskin azaltılmasına yönelik yapacakları, idarece (su- şimleri de benzer biçimde dikkat edilmesi gereken
perintendency) istenilen müdahaleler için vergi in- muhtemel zayıf noktalardır. Uygulanacak detayların
diriminden faydalanabileceklerdir. Ayrıca onay süre- oldukça basit fakat sofistike (ayrıntılı düşünülmüş)
cini kolaylaştırmak adına, modern yapılardan farklı olması önemlidir. Örneğin çelik kenetler ile döşe-
olarak, bölgesel zafiyetlerin giderilmesi için yapılan me-duvar ya da duvar-duvar bağlantısını takviye
bu önerilere dayalı müdahalelerde ön yapısal hesap- etmek oldukça etkili, basit ve geri alınabilir bir iyi-
lamaların yapılması istenilmemektedir. leştirme müdahalesidir. Teknolojiden faydalanarak
Yapıyı tanımak, koruma sürecinin en önemli yapıyı derz içine yerleştirilmiş esnek çelik bir halat
aşamasıdır. Yapıyı ne kadar iyi tanırsanız strük- ile çemberlemek ve derzin üzerini uygun bir harç ile
türel performanstaki zayıf halkaları, dolayısıyla kapatmak da strüktürel iyileştirme açısından çok iyi
muhtemel yapısal zafiyetleri o kadar iyi bilirsiniz; sonuç verir. Birden fazla katlı yığma yapılarda ara
böylece (ister geleneksel ister yenilikçi teknoloji döşeme seviyesinde dışarıdan metal kama ile bağla-
kullanarak, yapının strüktürel davranışını önemli ma veya metal çember ile sarma gibi geleneksel tak-
ölçüde değiştirmeden mümkün ve ekonomik olan) viye yöntemleri de düzlem dışı davranışın önlenme-
en uygun bölgesel müdahalelere o kadar doğru ka- si için kullanılagelen basit ve etkili yöntemlerdendir.
rar verebilirsiniz. Bir başka ifadeyle yapıyı ne kadar Yapının inşa biçimine ve türüne bağlı olarak
iyi tanırsanız “nasıl en az müdahale yapılacağı” ko- yapılacak müdahale biçimleri de farklılaşır. Örne-
nusunda o kadar doğru karar verebilirsiniz. ğin, L’Aquila’da depremden hasar gören önemli bir
kilisenin ön cephe duvarında deprem kuvvetleri ile
• Yapıyı tanıma aşaması şu yaklaşımları
oluşan düzlem dışı hareket, önüne basit bir kagir
içermelidir:
payanda örülüp dıştan çelik profil ile çemberlene-
• Yapının gelişimine (yapım dönemlerine) rek önlenmiş, sistemin bütün hale gelmesi sağlan-
dair varsayımlar mıştır. Aynı kilisenin çan kulesindeki strüktürel
• Plan-kesit özelliklerinin belirlenmesi çatlaklarda ise biraz daha farklı bir yaklaşım uygu-
• Çatlak ve deformasyon dağılımlarının yo- lanmıştır. Çatlağın duvar derinliğine doğru ilerle-
rumlanması mesini önlemek için dairesel kesitli uzun silindirik
• Yapısal detayların / elemanların belirlen- bir taş blok hazırlanmış, çatlağın bulunduğu bölge-
mesi ve tanımlanması de aynı çapta duvar kalınlığınca yatayda bir delik
açılarak yekpare silindirik taş blok bu yuvaya yer-
• Yığma yapı tipolojisinin analizi
leştirilmiş ve gergilerle desteklenmiştir. Bu suretle
Tüm yığma yapılar için geçerli olan bir husus, strüktür, kesit derinliğince bağlanmış ve çatlağın
yapıdaki her farklı yapım döneminin farklı meka- ilerlemesi ve bu suretle yol açacağı muhtemel de-
nik problemler barındırmasıdır. Bu nedenle tarihi formasyon önlenmiştir.
merkezlerdeki riski yönetmek için gelişmiş tekno- Bir başka örnekte ise modern malzeme, gele-
loji kullanımı kapsamında strüktürel izleme (mo- neksel yapım tekniği ile uygulanmış; bir tonozun
nitoring) önemli bir araçtır. Örneğin Verona tarihi yıkılan ekstrados (sırt) kısmı lamine FRP kullanıla-
kent merkezindeki 6 anıtsal yapının (Arena, Lam- rak örülmüş ve tonoz tamamlanmıştır. Uygulama
berti Kulesi, Scaligere Arkı, Ponte Nuovo, Teatro öncesi bilgisayarda ve laboratuvarda kurulan mo-
Romano ve Castelvecchio) strüktürel performansı del üzerinde depremin sistem üzerindeki kusur-
sürekli izlenmekte ve idareye raporlanmaktadır. ları ortaya çıkaran asimetrik etkisi modellenmiş,
Bu izlemeler sayesinde zayıf noktalar tespit edi- gerçek uygulama sırasında yapılan deneylerle ay-
lip modellenmekte ve müdahale kararı verilebil- rıca tasarımın güvenilirliği test edilmiştir. Bu çözü-
mektedir. Yeni İtalyan yasası, stratejik öneme sa- mün avantajı, yapısal davranış olarak tarihi yapı ile
hip tarihi yapılarda strüktürel dayanıklılığın yeni uyumlu olmasının yanında mekanik açıdan daha

KÜLTÜR MİRASI ÜZERİNDEKİ DEPREM RİSKİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve AZALTILMASI


150
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

ASS E SS M E N T a n d R E D U C I N G of E A RTQ UA K E R I S K o n C U LT U R A L H E R I TAG E


yüksek performans sunması ve daha stabil olma- gelmektir. Proje şu alanlarda yenilikler öngörmek-
sıdır. Bu yönüyle de, bölgesel strüktürel sorunların tedir:
giderilmesi açısından çok önemli bir müdahale bi-
• Müdahalelerde kullanılan malzeme ve
çimidir. Bölgesel sorun tanımlanmış, bölgesel mü-
yöntemler
dahale ile çözülmüştür; “geleneksel ya da modern
malzeme, geleneksel ya da modern teknik olması • Yapısal bağlantılarda çalışmalar ve tek-
fark etmemiştir”. Amaç, strüktürel davranış bütün- nikler
lüğünün sağlanmasıdır. • Testler ve alt-yapı test yöntemleri
Enjeksiyon, bir diğer strüktürel güçlendirme • Kültür Mirası yapılarda optimizasyon yak-
yöntemidir. Enjeksiyonda amaç, tabakalı (çift cidar- laşımı
lı, ya da iki tarafı taş-tuğla örgülü orta kısmı moloz • İzleme ve erken uyarı sistemleri
dolgulu) kagir duvarlarda delaminasyonu (tabaka-
• Kültür Mirası yapılar için bütünleşik ve
ların ayrışmasını) önlemektir. Enjeksiyon, tabakalı
çok disiplinli yaklaşım
kagir duvarların güçlendirilmesinde çok etkilidir,
ancak duvar kesiti derinliğinde yerleştirilecek bağ- • Standardizasyon
lantı elemanları ile desteklendiğinde daha ileri bir 2012 yılında tamamlanan projenin raporlarında
iyileştirme sağlamaktadır. oldukça ilginç sonuçlar; çok sayıda test sonucu, strük-
Bir diğer strüktürel güçlendirme, bozulmuş türel analiz ve inceleme görmek mümkündür. Bu ve-
derzlerin içine yerleştirilen kablolar ile yapılmak- riler proje için kurulan web sitesinden indirilebilir.
tadır. Yirmi yıl önce ilk uygulamalarını küçük çaplı
çelik kablolar ile yaptığımız bu yöntemde günü- Sonuç
müzde daha etkili olan FRP (karbon fiber v.b. çu- Geçmişteki ve günümüzdeki strüktürel iyileş-
buklar) kullanılmaktadır. Bu güçlendirmenin en tirme uygulamaları, yasalara ve strüktürel tasarım
önemli etkisi, dilatasyonlardaki ayrılmaları önle- uygulamalarına giren yeni kavramlar ve araçlar dik-
mesidir. Bunun yanı sıra duvarın hem basınç hem katle gözden geçirildiğinde şunlar görülmektedir:
de çekme dayanımını artırmaktadır.
• Farklı türlerdeki mevcut yapıların güven-
İtalya’da önemli olan diğer bir konu ahşap dö-
lik düzeyleri de farklıdır.
şemelerin strüktürel güçlendirmesidir. Burada da
geleneksel malzeme kullanılmaktadır. Amaç, yeni • Yapıların ve malzemelerin mekanik özel-
yapı gibi sonsuz rijit bir eleman oluşturmak ve dep- likleri istatistiki bilgiye değil yapı hakkın-
rem yükünü duvarlara eşit dağıtmak değildir. Döşe- daki sınırlı bilgiye dayanan tahminlere
meden beklenen, gelen deprem yükleri karşısında dayalı olarak yapılmaktadır.
duvarın düzlem dışı hareketini önleyecek kadar di- • Yapısal analizlerde bütüncül ve kısmi mo-
renç göstermesi; dengeyi sağlamasıdır. Çünkü asıl deller kullanılmaktadır.
direnç gösterecek elemanlar taşıyıcı duvarlardır. • Salt denge unsurlarına dayalı olarak gü-
venlik değerlendirmesi yapılmaktadır.
Kültürel Mirasın Korunmasında Uluslararası
• Yapısal performansın nitel değerlendirme-
İşbirliği Örneği: Nıker Projesi
si, mevcut strüktürün kendisi model alına-
Birkaç yıl önce İtalya’da, Kültür Mirası yapıların rak gözlemsel yaklaşımla yapılmaktadır.
optimizasyon ve minimum müdahale yaklaşımına
• Yapısal güvenlik tahkiki, iyileştirme-güç-
dayalı olarak depremden korunması için “bütünle-
lendirme tartışması çerçevesinde kuralcı-
şik ve bilgi tabanlı yöntemlerin geliştirilmesi” ama-
dır.
cıyla bir proje geliştirildi. AB fonu ile gerçekleştiri-
len NIKER adlı bu projeye Avrupa’dan ve Akdeniz • Müdahaleler, yapı hakkındaki bilgi düzeyi
çevresinden toplam 12 ülke, 18 paydaş katıldı2. Proje ve uygun inceleme/izleme yöntemlerine
kapsamında çok sayıda deneyler yapıldı. Projenin dayalı olarak mümkün olan minimum dü-
ana hedefleri; uygun olmayan malzeme kullanı- zeyde sınırlanmaktadır.
mından, uygun olmayan müdahale yöntemlerinin • Geleneksel/modern/yenilikçi malzemele-
kullanımından ve uygun olmayan analiz araçları rin ve yapım tekniklerinin uygunluğu ile
yahut sınırlı bilgiye dayalı hazırlanmış projeler- müdahalelerin geri alınabilirliğine giderek
den kaynaklanan mevcut kusurların üstesinden önem verilmektedir.

2 Projeye Türkiye’den Gazi Üniversitesi katılmıştır.

MURADİYE ŞİMŞEK 151


R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
Enez Fatih Camii,
proje-araştırma
çalışmaları sırasında,
güney duvarına
doğru bakış
(M. Sav, 15.10.2014)

KÜLTÜR MİRASI ÜZERİNDEKİ DEPREM RİSKİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve AZALTILMASI


152
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

ASS E SS M E N T a n d R E D U C I N G of E A RTQ UA K E R I S K o n C U LT U R A L H E R I TAG E


TEŞVİKİYE CAMİİ’NİN
RESTORASYONU
SONA ERDİ
İstanbul’da, adını yapıldığı semte veren bazı
önemli camiler bulunmaktadır. Bu geleneğin son
temsilcilerinden biri, Teşvikiye semtindeki, aynı
adı taşıyan camidir. 2018 yılında başlayan kapsam-
lı restorasyon çalışmalarının sona ermesiyle bir-
likte 16 Nisan 2021 Cuma günü, pandemi şartları-
na uyulmak sûretiyle düzenlenen sade bir törenle,
Teşvikiye Camii yeniden ibadete açılmış oldu. Tö- sonrasında Diyanet İşleri Başkanı Sayın Ali
rene, Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Mehmet Nuri ERBAŞ’ın yaptığı dualar eşliğinde açılış yapıldı.
ERSOY, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Sayın Bir semte adını veren, simge yapılardan ilk
A. Misbah DEMİRCAN, Diyanet İşleri Başkanı Sa- akla gelenlerdendir Teşvikiye Camii. 19. Yüzyılda
yın Ali ERBAŞ, Vakıflar Genel Müdürü Sayın Bur- Osmanlı İmparatorluğu’nun yönetim merkezi ya-
han ERSOY, Vakıflar İstanbul 1. Bölge Müdürü Sayın pılarının Boğaz hattına kayması neticesinde yap-
Hayrullah ÇELEBİ ve ilgililer katıldı. tırılan Dolmabahçe ve Yıldız Sarayları ile Yıldız
Tören esnasında Kültür ve Turizm Bakanı Sa- Hamidiye Camii, Dolmabahçe ile Ortaköy Büyük
yın M. Nuri ERSOY’un yaptıkları kısa konuşmanın Mecidiye, Küçük Mecidiye Camilerinin arasında
yer alan önemli abidelerimizdendir. Camiyi ye-
niden yaptıran Sultan Abdülmecid’in vefatından
sonra oğlu II. Abdülhamid babasının adına tes-
cilini yaptırmış ve camiyi onartmıştır. Ayrıca
Sultan Abdülhamid, Cuma Selamlıkları için de
bazen Teşvikiye Camii’ni kullanmıştır.
Bugünkü Teşvikiye Camii’nin yerindeki ilk
cami, 1795 yılında Sultan III. Selim tarafından
yaptırılmıştır. Cami, kullanılamayacak duru-
ma geldiği vakit, Sultan Abdülmecid tara-
fından dönemin zevkine uygun
olarak, 1854 yılında yeni-
Restorasyondan önce cami giriş cephesinden
den inşâ ettiril-
görünüş (ALBA İnşaat) miştir.
Restorasyon sonrası caminin doğu
cephesinin görünüşü (ALBA İnşaat)

153
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
Bu ikinci dönem inşâ edilen caminin mimarları ise
Garabet Balyan ile oğlu Nigoğos’dur.
Cami, Sultan II. Abdülhamid döneminde H.
1300/1883’te onarım geçirmiştir. Bu sırada son ce-
maat yeri ve hünkâr kasrı genişletilirken, caminin
kırma çatılı üst örtüsünün yerine kubbe yapılmıştır.
1894 yılındaki depremden sonra Osmanlı dönemin-
deki son onarımını yaşayan Teşvikiye Camii’ndeki
en kapsamlı restorasyon çalışmaları 2018-2021 yıl-
ları arasında gerçekleştirilmiştir.
Camideki restorasyon süreci, tıpkı diğer Vakıf
Kültür Varlıklarının restorasyonlarında olduğu gibi
büyük bir titizlik, fen ve bilimsel müdahaleler çer-
çevesinde yönetilmiştir. Uluslararası restorasyon
ilkeleri ve kriterleri göz önüne alınarak, bilinçli bir
müdahale yöntemi belirlenmiştir. Zorunlu kalın-
madıkça müdahaleden kaçınılmıştır.
Restorasyon çalışmaları kapsamında cami-
Havadan cami ve avlusundan genel görünüm (ALBA İnşaat)
de yapılan araştırma raspaları sırasında beş farklı
döneme ilişkin kalem işi tespit edilmiştir. Yapılan Cami içinden görünüş (ALBA İnşaat)
çalışmalar doğrultusunda yapı genelinde hâkim
olan Sultan II. Abdülhamit Dönemi’ne ait kalem işi
bezemelerin ihya edilmesi doğrultusunda karar Cephelerdeki temizlik ve konservasyon imalatları
alınmıştır. Böylelikle bu konuda önemli bir karar gerçekleştirilmiştir. Çevre duvarlarında bulunan de-
alınmış ve uygulanmıştır. mir korkuluk ve kapıların, taş babaların konservas-
Özgün demir putrelli kubbenin onarımları, mahfil yon çalışmaları yapılırken wc, şadırvan, peyzaj, sert
çatı onarımı ve güçlendirme çalışmaları yapılmıştır. ve yumuşak zemin imalatları da yapılmıştır.

154 RESTORASYONU TAMAMLANAN YAPILAR


R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
Vefa Kilise/Molla Gürâni
Camii’nin Restorasyonu
Tamamlandı
Fatih Sultan Mehmed’in maiyetinden Şeyhül­
islâm Molla Gürâni lakaplı Şemseddin Ahmed
Efendi tarafından camiye dönüştürülen Kilise
Camii’nde 2018 yılında başlanan restorasyon uygu-
lama çalışmaları, 2021 yılı itibariyle tamamlandı ve Restorasyon
cami yeniden ibadete açıldı. sonrası caminin
genel görünüşü
İstanbul’un Vefa semtindeki cami, taş ve tuğ-
(Pekerler İnş.)
la kullanılarak inşâ edilmiş bir yapıdır. Aslında ilk
olarak Bizans döneminde, muhtemelen 12. Yüzyıl-
sahip. Çalışmalar kapsamında gerçekleştirilen
da, inşâ edilmiş bir kilise olan yapının bir nartek-
kazı araştırmalarında çok önemli kalıntılara
se ve bugün kapalı durumda olan bir sundurmaya
ulaşılmış olup, bunların koruma önlemleri alınarak,
sergilenmeleri sağlanmıştır. Cami içinde ortaya
çıkarılan Osmanlı dönemi kalem işi bezemeler
özgününe sadık kalınarak korunmuştur. Camide,
gerekli noktalarda güçlendirme çalışmaları yapıl-
mış, üst örtünün kurşun örtüsü yenilenmiştir.
Cami iç Yapıda mozaiklerin bulunduğu ve dış narteks
mekânından olarak tabir edilen mekân ise yapıya yaklaşık 1290-
genel görünüm
(M. Sav)
1320 arasında eklenir. Daha evvel üzerleri kapatılan
mozaiklerin üztündeki badana tabakası kaldırıla-
rak, yeniden ve eksiksiz biçimde görülebilir olma-
ları sağlanmıştır.
Caminin doğu bitişiğindeki avlunun düzenleme
çalışmaları kapsamında avlu, özgün kotuna indi-
Dış narteks rilmiş, çevre duvarları onarılmış ve bir de şadırvan
denilen bölümdeki ilave edilmiştir. Kazıda bulunan Bizans ve Osmanlı
mozaiklerle
bezenmiş bir
dönemine ait mermer ve taş eserler avluda teşhire
kubbe (M. Sav) sunulmuştur.

Batı cepheden görünüş


(M. Sav)

155
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
Hacı Kemalettin
Camii’nin Restorasyon
Süreci Tamamlandı
İstanbul’da, Sarıyer İlçesinde, bir yanında tarihi
Rumeli Hisarı, diğer tarafında Boğaz’ın en akıntılı
burunlarından birinin yanı başında bulunan Hacı
Kemalettin Camii, 2018-2021 yıllarını kapsayan res-
torasyon sürecinin sonunda yeniden ibadete açıldı.
Caminin iki yapım dönemi mevcuttur. İlk ola-
rak 1649 yılında ahşap olarak inşâ edilmiş; lâkin
bir yangın neticesinde büyük zarar görmüştür. Ar-
dından bu kez Sultan I. Mahmud tarafından bu kez
kâgir olarak, 1746 yılında yeniden inşâ ettirilir. İş-
te günümüze ulaşan yapı da 1746 yılında yapılan
camidir. Her ne kadar camiye Sultan II. Mahmud
döneminde bazı ekler yapıldığı bilinse de bu ekler
günümüze ne yazık ki ulaşmamıştır. Özellikle bu
ekler arasında yer alan ve caminin sol kanadında
bulunan Hünkâr Köşkü’nün tamamen tamamen
değişmiş olarak ulaştığını söylemek mümkündür.
Restorasyon sonrası cepheden görünüş
(Kadıoğlu Grup Restorasyon)

Harim, mihraba doğru bakış.

Cami hariminin kuzey kısmından görünüş.

156 RESTORASYONU TAMAMLANAN YAPILAR


R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
Mimar Sinan Yapısı
Ferruh Kethüda
Camii’nin Restorasyonu
Tamamlandı
Ferruh Kethüda Camii’ndeki kapsamlı restoras-
yon uygulama çalışmaları, İstanbul Vakıflar 1. Böl- akıtılarak ve sağlam taşları tekrardan kullanılarak
ge Müdürlüğü denetiminde 2016 yılında başlamış, minaresi ve ahşap külahı tekrardan yapılmıştır.
2021 yılı itibariyle de restorasyon tamamlanarak, Sökülen beton çatının yerine lamine kereste-
cami yeniden ibadete açılmıştır. 30 Nisan 2021 Cu- sinden içten kubbeli çatı sistemi yapılarak, üzeri
ma günü yapılan açılışa Fatih Belediye Başkanı Sa- kurşun kaplanmıştır. Cami iç ve dış taş-mermer
yın Ergün TURAN, İstanbul Müftüsü Sayın Prof. Dr. söveleri ve ayna taşları tekrardan imal edilmiş ve
Mehmet Emin MAŞALI, Vakıflar İstanbul 1. Bölge yerlerine takılmıştır. Duvarların içerisinde çürü-
Müdürü Sayın Hayrullah ÇELEBİ ile Fatih Müftüsü düğünü tespit edilen ahşap hatıllar değiştirilmiş,
Sayın Hüseyin BAŞ katıldılar. enjeksiyon yöntemi ile duvar içlerindeki boşluklar
İstanbul’da, Balat semtinde bulunan cami, Vezi- doldurulmuş, duvar yüzeyleri horasan harçlı sıva
riazam Semiz Ali Paşa’nın kethüdası Ferruh Ağa ta- ile sıvanmıştır. Camideki çürümüş ahşap döşeme,
rafından H.970/M.1562-63 yıllarında yaptırılmıştır. tavan ve kadınlar mahfili sökülerek, yenilenmiş-
Caminin tasarımı Mimar Sinan’a ait olup, zaviyeli tir. Ahşap döşeme altından çıkan altıgen (şeşhane)
planlı bir harim ile buna kuzeyden bitişen, enine tuğla döşemenin mevcutta bulunan kısımları ıslah
dikdörtgen planlı bir son cemaat yerinden meyda- edilerek, eksikleri tamamlanmıştır. Mermer min-
na gelir. Mihrap nişi Tekfur Sarayı imalathanesinde ber ve ahşap kürsü imal edilerek, bunların montajı
yapılmış sır altı tekniğinde çini levhalar ile kaplıdır. yapılmıştır. Meşe kerestesinden ahşap doğramaları,
Restorasyon çalışmaları esnasında yapı ve par- kündekâri kapı ve kepenkleri yapılmıştır.
sel genelinde çok fazla muhdes ek olduğu (beton Beton son cemaat eklentisi söküldükten sonra
çatı sistemi, seramik kaplanmış duvarlar, beton sı- ahşap dikme, eliböğründeleri ve mermer yer döşe-
valar, beton söveler, muhdes parsel döşemeleri, be- mesi yenilenmiştir.
ton şaplar, parsel içine yapılmış olan beton yapılar Camiyi içeren parsele ait duvarlardaki araştır-
vb.) saptanmış olup, onaylı projeleri kapsamında bu ma raspası neticesinde çürük moloz taş duvarlar
muhdes eklentiler itinalı bir şekilde sökülerek, yapı yeniden örülmüş, enjeksiyon yapılarak güçlendiril-
ve parselinden uzaklaştırılmıştır. miştir.
Onaylı projesi ve statik raporu kapsamında şe- Parsel içerisinde bulunan vc-abdesthane yapısı
refe altından 2,50 mt aşağıya kadar yatmış minare- yapılarak, üzerine paslanmaz sundurmalı açık şa-
si sökülmüş, kenet ve zıvanalı, yuvalarına kurşun dırvan yapılmıştır. Kurul kararı doğrultusunda ve
müze müdürlüğü denetiminde sübyan mektebi ka-
zıları yapılarak çıkan temel duvarları koruma keçe-
si ile kaplanmış, uygun malzeme ile kapatılmıştır.
Tüm muhdes parsel kaplamaları sökülerek traver-
ten mermerinden döşeme, su kanalları ve üzerine
ızgara taşları yapılmıştır. Projesi kapsamında yeşil
alanların içerisindeki yürüme yolları kayrak taşı ile
kaplanmıştır. Parsel içerisindeki iki haziredeki me-
zar taşları sağlamlaştırılmış ve temizlenmiştir.

157
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
Bekir Paşa Camii’nin Restorasyon sürecinde zaman içerisinde ca-
miye eklenen betonarme lojman binası ve diğer
Kapsamlı Restorasyon küçük yapılar ana yapıdan uzaklaştırılmıştır. Bina-

Çalışmaları Sona Erdi


nın cephesi yakın dönemlerde BTP ile kaplanmıştı.
Özgün dokuya ulaşabilmek için beden duvarların-
da raspa yapılarak, pencere etrafında taş sövelerin
İstanbul’da, Fatih İlçesinde bulunan Bekir Paşa
bulunduğu kâgir bir yapı olduğu tespit edilmiş ve
Camii’nin 2017 yılında başlayan restorasyon çalış-
çalışmalar devam ettirilmiştir. Mevcut duvar yü-
maları sona erdi ve yapı nisan ayı itibariyle yeni-
zeyleri çimentodan arındırıldıktan sonra malzeme
den ibadete açıldı. Kızılelma Caddesi üzerindeki Be-
analiz raporuna göre dış cepheler hidrolik kireç
kir Paşa Camii’nin projeleri, restorasyon sürecinde
harcıyla yeni sıvası yapılmıştır.
yapılarak, uygulama çalışmaları yapılmıştır.
Cami iç beden duvarlarında ise ahşap lambri
Cami 1594 yılında Bekir Paşa tarafından yaptı-
kaplaması bulunmaktaydı. İç beden duvarlarında
rılmıştır. Banisinin mezarı, Topkapı dışında Tak-
muhdes ekler kaldırılıp, yapılan raspa sonucunda
keci Camii’nin karşısındaki “Yalnız Servi” mezar-
özgün beden duvarlarında kalem işine rastlanılmış,
lığındadır. 1955-60 yılları arasında, 1973 ve 1987
hazırlanan kalem işi projesi Koruma Kurulunca
yıllarında tamir görmüştür. Bu tamirlerde de dış ve
onaylanmasından sonra uygulaması yapılmıştır.
iç cepheleri orijinal halinden uzaklaşmıştır.
Betonarme olan son cemaat mahalli kaldırıl-
Kare planlı olup beden duvarları düzgün kesme
mış, onaylı projesinde de olduğu gibi ahşap kons-
taş ve moloz taşla inşâ ettirilmiştir.
trüksiyonlu son cemaat mahalli oluşturulmuştur.
Taş ve tuğla karışımı malzeme ile yapılandırı-
Betonarme çevre duvarının sökümü yapılmış, mo-
lan tek şerefeli minaresinin eski ve özgün olduğu
loz taş, tuğla hatıllı ve kiremit harpuştalı avlu duva-
bilinmektedir.
rının imalatı yapılmıştır.
Çevre düzenlemesi içerisinde avluda bulunan
mezar taşlarının onarımı ve temizliği yapılmış
olup, kırık halde olup yeri belli olmayan taşlarda
bahçe duvarında sergilenmiştir. Avlu alanı küçük
olduğu için yer altında çözümlenen tuvalet mekânı
da yeniden yapılmıştır.

Restorasyon sonrası cami ve avlu duvarının


güneydoğudan görünüşü

Caminin kuzeydoğudan görünüşü

Cami iç mekânından görünüş

158 RESTORASYONU TAMAMLANAN YAPILAR


R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
T.C. BAŞBAKANLIK
VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
İstanbul I. Bölge Müdürlüğü

VAKIF RESTORASYON YILLIĞI İÇİN YAZILACAK MAKALELERDE


HAKKINDA KISA BİLGİLER

Konular: Vakıf Mülkü ve düşüncesi başta olmak üzere, ağırlıklı olarak İstanbul ve yakın çevresinin maddi
ve kültürel dokusunun ele alındığı ve bilimsellik esaslarına göre üretilmiş yazıları içermektedir.
Vakıf mülkü dışında kalan kültür varlığı eserler veya konularla ilgili makaleler de kabul edilmek-
tedir. Restorasyon, konservasyon, arkeoloji ve sanat tarihi alanlarını ilgilendiren konular kapsamı
teşkil etmektedir. Özellikle, yeni bir basamak teşkil eden, daha evvel yayınlanmamış veya yayın-
lanmış olanın üstüne yeni şeyler koyabilecek makaleler tercih konusudur. Daha evvel yayınlanmış
veya başka bir yerde yayınlanması düşünülen makaleler kabul edilmemektedir.

Yayın Kurulu: Dergiye gelen yazılar, yayın kurulu tarafından incelenerek, derginin yayın ilkelerine uygun olup,
olmadığına bakılır. Uygunluk bulunmadığı takdirde yazı, yazarına iade edilerek, düzeltme yapıl-
ması istenilir. Bilimsel çerçevede hazırlanmış makaleler, hakem incelemesinin ardından yayın-
lanmaktadır.

YAZIM KURALLARI
1. Başlık: Türkiye Türkçesi ve 10 kelimeyi geçmeyecek şekilde, konunun özüne uygun biçimde olmalıdır. Al-
tına başlığın İngilizcesi yazılmalıdır.

2. Ad-Soyad-Adres: Yazar ad-soyad-ünvanı başlığın sağ alt kısmına yazılmalıdır.

3. Özet: Başlıktan sonra gelmek üzere önce Türkçe, en az 75; en fazla 150 kelimeden oluşan konunun öze-
ti verilmelidir. Özet kısmında, ele alınan hususlar kısaca tanıtılmalı ve özetin sonuna 5-8 kelime
halinde anahtar kelimeler eklenmelidir. Türkçe özet kısmından sonra özet ve anahtar kelimelerin
İngilizcesini içeren kısım eklenmelidir.

4. Metin: Yazılar A4 boyutundaki Word programında, Times New Roman yazı karakteri ile 12 punto, Metin
içinde vurgulanması gereken kısımlar, eğik harflerle yazılmalıdır. Bunun dışında özel biçimlendir-
meler yapılmamalıdır.

5. Şekiller: Baskı kalitesi göz önünde bulundurularak, yüksek çözünürlükte JPEG veya TIFF formatında hazır-
lanan şekil, çizim ve fotoğraflar numaralandırılarak ayrı bir klasörde makaleye eklenmelidir. Bun-
ların yerleri metin içinde belirtilmelidir. Şayet bir yer veya kişiden alıntıysa metin içinde belirtil-
melidir. Aksi takdirde sorumluluk kabul edilmemektedir.
Metin uzunluğu yazarının takdirine bırakılmıştır. Makalenin dizgisi ve görsel yönü de göz önü-
ne alınarak; Görseller ile metin uzunluğu arasında uyumluluğa ve orana dikkat edilmeli, çok fazla
sayıda ve kendini tekrarlayan görsel kullanılmamalı, görsellerin metin içersinde belli kısımlarda
birikmeleri önlenmelidir.
Metin içinde şekillere atıfta bulunulması gerekiyorsa cümle sonunda (Şekil 5). gibi belirtilmeli,
aşağıdaki…, yukarıdaki… gibi terimlerden kaçınılmalıdır. Şekil altı yazıları örnekteki gibi olmalıdır.

Şekil 1. Yapı planlarını gösteren çizimler Şekil 2. Süleymaniye Camii ana kubbesi

159
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
8. Alıntılar ve Göndermeler: Başka bir yazardan aynen kullanılan alıntılar tırnak içinde ve İtalik stilde verilmeli;
Metin içinde göndermeler, parantez içinde aşağıdaki şekilde yazılmalıdır.
(Kuban 2007), (Kuban 2007: 18).

Birden fazla yazarlı kaynaklarda, metin içinde sadece ilk yazarın soyadı ve ‘vd.’ yazıl-
malıdır:
(Kuban vd. 2007).

9. Dipnotlar: Sayfa altlarındaki dipnot kullanımı en aza indirgenmeli; yalnız açıklamalar için başvu-
rulmalı ve otomatik numaralandırma yoluna gidilmelidir. Dipnotlarda kaynak göster-
mek için, metin içi kaynak gösterme yöntemleri kullanılmalıdır.

Kaynaklar (Kaynakça): Makale sonuna Kaynaklar kısmı eklenmelidir. Kaynaklar kısmında, birden fazla yazar-
lı yayınların diğer yazarları da belirtilmelidir. Yazarların soyadına göre alfabetik olarak
aşağıdaki şekillerden birinde yazılmalıdır. Kaynaklar, bir yazarın birden fazla yayını
olması halinde, yayımlanış tarihine göre sıralanmalı; bir yazara ait aynı yılda basılmış
yayınlar ise (1990a, 1990b) şeklinde gösterilmelidir.

Kitaplar İçin;
Yazar Soyadı ve yayının tarihi Yazarın adı ve soyadı, Kitap adı, Basıldığı Yer: Yayınevi.

Müller Wiener 2001 W. Müller-Wiener, İstanbul’un Tarihsel Topoğrafyası, (Çev: Ü. Sayın), İstanbul: Yapı Kre-
di Yayınları.

Forcheimer/Strzygowski 1893 Philipp Forchheimer/Josef Strzygowski, Byzantinischen Wasserbehälter, Wien.

Makaleler için;
Yazar Soyadı ve yayınlanma tarihi Yazar adı-soyadı, Makale adı, Süreli yayının tam adı, Cilt numarası, (Sayı numarası), Sayfa aralıkla-
rı.

Aytekin 1999 O. Aytekin, Eski Türklerde Toplumsal Siyaset Anlayışı, Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmala-
rı Dergisi, 1999/1 (8), s. 81-101.

İnternet adreslerinde, kaynağa erişim tarihi belirtilmeli ve bu adresler kaynaklar arasında da verilmelidir:
www.archnet.gov.tr/osmanlı (10.01.2014)

Yazıların Gönderilmesi: Yukarıda belirtilen ilkelere uygun olarak hazırlanmış yazılar, elektronik ortamda aşağı-
da belirtilen adrese gönderilebilir

İletişim Bilgileri
Murat SAV muratsav@gmail.com
H.Murat CEYLAN hmceylan@hotmail.com

Vakıflar İstanbul 1.Bölge Müdürlüğü


Sanat Eserleri ve Yapı İşleri Şube Müdürlüğü
İnönü Caddesi No:2 Kat: 5 - Taksim/İstanbul
Tel: 0 212 251 88 10 / 7201-7203

160
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü
R GENEL M Ü
LA D
IF
AK

ÜR
T.C. V

LÜ Ü

R ES TOR A S YON KONSERVASY ON ARKEOLOJ SANAT T AR H

You might also like