You are on page 1of 171

T.C.

ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 2817


AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 1775

KONUT SEÇİMİ VE DÜZENLENMESİ

Yazarlar
Prof.Dr. Meral NALÇAKAN (Ünite 1)
Doç. Ömer Kutay GÜLER (Ünite 2)
Öğr.Gör. Alev ÖZKUL (Ünite 3, 5)
Prof.Dr. Hale TURGAY GEZER (Ünite 4)
Önder NEŞELİ (Ünite 6)

Editör
Prof.Dr. Meral NALÇAKAN

i
Bu kitabın basım, yayım ve satış hakları Anadolu Üniversitesine aittir.

“Uzaktan Öğretim” tekniğine uygun olarak hazırlanan bu kitabın bütün hakları saklıdır.
İlgili kuruluştan izin almadan kitabın tümü ya da bölümleri mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik kayıt
veya başka şekillerde çoğaltılamaz, basılamaz ve dağıtılamaz.

Copyright © 2013 by Anadolu University


All rights reserved
No part of this book may be reproduced or stored in a retrieval system, or transmitted
in any form or by any means mechanical, electronic, photocopy, magnetic tape or otherwise, without
permission in writing from the University.

Öğretim Tasarımcıları
Dr.Öğr.Üyesi Seçil Banar
Öğr.Gör.Dr. Mediha Tezcan

Grafik Tasarım Yönetmenleri


Prof. Tevfik Fikret Uçar
Doç.Dr. Nilgün Salur
Öğr.Gör. Cemalettin Yıldız

Kapak Düzeni
Prof.Dr. Halit Turgay Ünalan

Grafiker
Gülşah Karabulut

Dizgi ve Yayıma Hazırlama


Kitap Hazırlama Grubu

Konut Seçimi ve Düzenlenmesi

E-ISBN
978-975-06-3126-9

Bu kitabın tüm hakları Anadolu Üniversitesi’ne aittir.


ESKİŞEHİR, Ocak 2019

2539-0-0-0-1902-V01

ii
İçindekiler

Önsöz……………………………………………………………………………………………….... iv

1. Konut Seçimi……….…………………………………………………………………………….. 2
2. Konutun Düzenlenmesi……………………………………………………………………….... 28
3. Mimari ve Taşıyıcı Sistemler…………………………………………………………………… 56
4. Konutta Malzeme Seçimi ve Yalıtım………………………………………………………….. 80
5. Konutlarda Erişebilirlik ve Herkes İçin Tasarım…………………………………………… 114
6. Konut Seçiminde ve Düzenlenmesinde Yasal Mevzuat………………………………….. 140

Sözlük……………………………………………………………………………………… 159

iii
Önsöz
İnsan hayatının önemli bir bölümünü konut yaşamı meydana getirmektedir. 18. yüzyıl sonrasında
sanayileşen toplumla birlikte, konut yapıları hem çeşitlilik hem de sayı yönünden artarken fiyatların
azalmasıyla her aile bir ev sahibi olmayı hedeflemiştir. Bunun sonucu olarak tek konutta nesillerce
sürdürülen geniş aile biçimli yaşam, yerini pek çok konuta dağılan çekirdek aile biçimli yaşama bırakmıştır.
Talep doğrultusunda farklı bütçelere ve ihtiyaçlara hitap eden bir konut sektörü oluşmuştur. Çağdaş insanın
konutta geçirdiği zaman azalmakla birlikte, konuttan beklentileri giderek artmıştır. Günümüzde konut ve
kullanıcı ilişkilerinin kapsamı ve çeşitliliği dikkate değerdir. Özellikle mekânsal olan bu ilişkileri
öğrenerek, yaşamı zenginleştirmek için mekânın nasıl daha iyi işlevlendirilebileceğini kavramış olmak,
sadece profesyoneller için değil herkes için önemli bir beceri olarak karşımıza çıkmaktadır.
Konut; sadece yemek hazırlama, yemek yeme, kişisel temizlik, dinlenme ve uyku gibi etkinlikleri değil
aynı zamanda eğlence, çalışma ve sosyalleşme etkinliklerini de içeren bir mekândır. Bu nedenle konut,
insanın sadece günlük ihtiyaçlarını karşıladığı tek boyutlu bir hacim olarak düşünülmemelidir. İnsanların
hem aileleri hem de arkadaşlarıyla bir araya geldiği, hoşça vakit geçirdiği, kimi durumlarda iş yaşamını
sürdürdüğü farklı işlevler için farklı çözümler sunan çok boyutlu bir mekânlar bütünü olarak görülmelidir.
Konut içerisinde yer alan etkinlikleri kavramak, bunların birbirleriyle ilişkilerini çözmek ve konut
içerisinde nasıl dağılacaklarına karar vermek rahat, işlevsel ve doyurucu bir konut yaşamı için önem
taşımaktadır.
Bu doğrultuda hazırlanmış olan bu kitap konut seçimi ve düzenlenmesi süreçleriyle ilişkili tüm konuları 6
ünite başlığı altında ele almaktadır. “Konut Seçimi” başlıklı birinci ünitede; konut-insan-toplum ilişkisi
üzerine çeşitli yaklaşımlar dile getirilmekte, tarihi süreçte konut algısına yer verilmektedir. Bu bilgiler
ışığında günümüz konut kullanıcısının ihtiyaç, istek ve beklentileri doğrultusunda konut seçimi ve karar
verme süreci aydınlatılmaktadır. “Konutun Düzenlenmesi” başlıklı ikinci ünitede; konutta yaşamı meydana
getiren işlevlerin mekânlara dağılımı, bu süreçte önem taşıyan ölçütler, konut-insan ilişkisinde mekânlar,
mobilyalar, bunları meydana getiren malzemeler ve mekânda aydınlatma, ışık ve renk kavramları ele
alınmaktadır. “Mimari ve Taşıyıcı Sistem” başlıklı üçüncü ünitede; taşıma kavramı ve taşıyıcı sistem tanımı
irdelenmektedir. Konut ölçeğinde; yığma, iskelet, betonarme ve ahşap taşıyıcı çözümler ele alınmakta,
deprem olgusu ve depreme dayanıklı yapı tasarımı üzerinde durulmaktadır. “Konutta Malzeme Seçimi ve
Yalıtım Bilgisi” başlıklı dördüncü ünitede; konutun düzenlenmesinde doğru malzeme seçimi için çeşitli
ölçütler ele alınmakta, malzeme-kullanıcı ilişkisi değerlendirilmekte ve yapı malzemesinin sahip olduğu
performans özellikleri irdelenmektedir. Ayrıca konutta yalıtım uygulamalarının kullanıcı ve yapı sürekliliği
açısından önemi ve uygun malzeme seçenekleri aktarılmaktadır. “Konutlarda Erişilebilirlik ve Herkes İçin
Tasarım” başlıklı beşinci ünitede; özürlülük, engellilik ve erişilebilirlik kavramları ele alınmakta, konut
bağlamında herkes için tasarım olgusu irdelenmektedir. “Konut Seçiminde ve Düzenlenmesinde Yasal
Mevzuat” başlıklı altıncı ünitede ise; konut piyasası ele alınmakta, ilişkili finansal araçlar ve ilişkin
kurumlar tanıtılmakta ve konuyla ilişkili yasal düzenlemeler üzerinde durulmaktadır.
Bu kitap konutun seçilmesinden düzenlenmesine kadar tüm süreçleri detaylı bir biçimde ele almakta ve en
doğru kararların verilebilmesi için okuyucuya ışık tutmaktadır. Her ünitede konular açık bir anlatımla ve
günlük yaşamdan örneklerle aktarılmaktadır. Konut seçimi ve düzenlenmesi konusunda ihtiyacınız olan
tüm bilgileri en etkili biçimde kavramanız amaçlanmaktadır. Kitap içerisinde yer alan bilgilerin daha iyi
kavranabilmesi için başka kaynakların incelenmesi gerekebilir. Bu kaynaklar hem “kitap” hem de
“internet” ikonlarıyla işaretlenmiş olarak size sunulmaktadır. Bu kaynaklara çeşitli yollardan ulaşarak
incelemeniz konuyu kavrayışınızı derinleştirecektir. “Dikkat” ikonlarıyla işaretlenmiş bölümler ise vurgulu
bir biçimde aktarılması gereken önemli noktaları ele almaktadır. Ünite içerisinde yer alan “sıra sizde”
bölümleri konularla ilgili mantık yürütmenizi ve bilginizi pekiştirmenizi sağlamayı hedeflemekte, ünite
sonlarında yer alan “kendimizi sınayalım” bölümleri ise eksik kalan, unutulan bilgilerin tamamlanmasına
yardımcı olmaktadır.
Bu kitap; her biri kendi alanında hem akademik hem de uygulama birikimine sahip uzman bilim
insanlarının çabası ve Açıköğretim Fakültesi’nin katkılarının bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Bu süreçte
emeği geçen herkese teşekkür ediyorum ve bu kitabın konut yaşamıyla ilgili bilginizi artıracağını ve size
sadece mesleki olarak değil günlük yaşamınızda da katkıda bulunacağını umuyor, hepinize başarılar
diliyorum.
Editör
Prof.Dr. Meral NALÇAKAN

iv
1






Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Konuta dair işlevsel, toplumsal, tarihi ve kültürel boyutları açıklayabilecek,
Toplumsal değişmenin fiziksel mekâna yansımasını gösterebilecek,

Toplumsal değişmenin etkisiyle değişen konut algısını anlatabilecek,

Konut seçimi ve karar verme sürecini tanımlayabilecek,


bilgi ve becerilere sahip olabilirsiniz.

Anahtar Kavramlar
Konut Geleneksel Konut/Türk Evi

Kullanıcı İhtiyaçları Mahalle

Toplumsal Değişme Kent

Kültürel Değişme Akıllı Konutlar

Kültürel Süreklilik Çağdaş Kullanıcı İhtiyaçları, İstekleri


ve Beklentileri

İçindekiler
v Giriş
v Konut Üzerine Düşünceler
v Tarihi Süreç İçinde Anadolu’da Konut
v Toplumsal Değişme ve Zaman İçinde Değişen Konut Algısı
v Konut Seçimi ve Karar Verme Süreci
v Sonuç ve Değerlendirme


Konut Seçimi
GİRİŞ
Konut deyince ne anlıyoruz? Konut içinde oturan için ne ifade eder? Konut tasarımına etki eden faktörler
nelerdir? Konut tasarımının sosyo-kültürel boyutuyla anlatılmak istenen ya da anlaşılan nedir? Konut
seçimi üzerine konuşmadan önce bu sorular üzerinde düşünmek gerekir. Ayrıca konut tasarımını
etkileyen faktörler nelerdir? Bu faktörler zaman içinde hangi etkiler altında nasıl değişir? Bu değişimin
mekâna yansıması nasıl bir süreçtir? Konut seçimini etkileyen faktörler nelerdir ve zaman içinde nasıl
değişirler? Cevap aranan sorular aslında son iki soru gibi görünmekle birlikte, öncelikle başta yer alan
sorulara yanıt arayarak başlamak daha anlamlı ve yararlı olacaktır.
Bu derste ve ünitede size konut tasarımıyla ilgili olarak aktarılacak olan bilgiler mekân tasarımcısı
düzeyinde olmayıp; konut ve onunla ilişkili kavramlara dair bir farkındalık yaratma, doğal ve insan
yapısı çevreye karşı sorumluluklarının farkında olan, düşünen, bilinçli, mutlu, sağlıklı kent sakinleri ve
konut kullanıcılarının sayılarının artması yönünde bir çaba olarak değerlendirilmelidir.
Bugün artık dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi ülkemizde de konut seçiminde geçmişte olduğu
gibi, kendi evini arsa alıp, birebir işin içinde olarak tasarlatmayı ve yaptırmayı anlamıyoruz. Genellikle
ilk akla gelen, tasarımı ve yapımı tamamlanmış, çeşitli finans şirketleri yada bankaların işbirlikleri ve
konut kredisi (mortgage) destekleri eşliğinde büyük reklam kampanyalarıyla satışa sunulmuş konut
projeleridir. Bu noktada ister konut satın alan ister kiralayan olsun bilinçli bir tüketici ve kullanıcı olmak
gereği daha da önem kazanmaktadır. Çünkü içinde bulunduğumuz çağ iletişim çağı olarak anılmakta, tüm
iletişim olanakları kullanılarak tüketicinin kendi ihtiyaçları ve olanakları doğrultusunda oluşması gereken
tercihlerini olduğundan farklı bir şekilde algılaması sağlanmaktadır. Yaratılan bu yanılsama ise hem
bireyi maddi ve manevi zarara uğratmakta, hem de bu durumdan toplumsal ve ulusal çıkarlar olumsuz
etkilenmektedir.
Sonuç olarak hiç farkında olmadan bireyler milli gelirin boşa harcanması daha da önemlisi doğal
çevrenin dengesinin bozulmasına, geri dönülmez çevre sorunlarına katkıda bulunmaktadır. Günümüz
kullanıcısının bu sorumsuz davranışları, gelecek nesillerin yaşam çevrelerini hızla yok etmektedir. Evet
bu bakış açısıyla tüm dünya tek bir konut oluyor, birlikte üzerinde düşünmeye değmez mi?

KONUT ÜZERİNE DÜŞÜNCELER


Tarih boyunca insanlar öncelikle hayvanların saldırısından, iklim koşullarının olumsuz etkilerinden
giderek de diğer insan topluluklarından korunmak için kendilerine sığınacak güvenli mekânlar, ortamlar
oluşturmayı amaç edinmiştir. Bizim bu gün ev ya da konut dediğimiz insan yerleşmelerini oluşturan
bağımsız birimler aynı zamanda korunak, barınak, ocak, yuva, hane olarak da isimlendirilen yaşam
çevreleridir. Konut ya da ev; içine alan, besleyen ve büyüten niteliğiyle, ana rahmine benzetilir ve dişi
olarak nitelenir. Bu kabule göre insanın ilk evi ana rahmidir.
Duvarlar, sokaklar ve bahçeler evleri, konutları birbirinden ayırmakla birlikte, aynı zamanda onları
birbiriyle ilişkilendirerek bir bütünün parçası haline getirir. Konut yani ev ailenin yurdudur. Tarih
boyunca farklı kültürlerde konut, içinde ailenin nasıl oturduğuna, yaşadığına göre biçimlenmiş, aynı
zamanda konut yani ev yapmak yaşamı biçimlendirmekle eş anlamlı algılanmıştır. Sedat Hakkı Eldem,
“evlerin birbirinden farklı olmasını, milletlerin kültür ve şahsiyetleri, evlerin yapıldığı yerlerin
3


gerektirdiği yapı usulleri ve yapı yapılan mıntıkadaki yapı endüstrisinin durumu olmak üzere 3 sebebte
bulabilriz” demektedir. Bunlardan en belirleyici olan ise Eldem’ e göre kullanıcının kişiliğidir. Anadolu
geleneksel konut kültüründe; her odanın ortak bir alana, yani sofaya açılan bir tek kapısı vardır. Sofa,
çok önem taşıyan özgün bir çevre ögesidir, odaların hepsi bu toplayıcı mekâna açılır. Geleneksel Türk
evinin ana birimi olan odaların kendi iç düzenleri de çok ilginç özellikler taşır. Türk evi gerçekte odaların
ve sofanın sonsuz sayıda ilişkileriyle zaman içinde oluşmuştur. Dikkatlice bakıldığında odanın kendi
başına bütün bir evin işlevlerini karşılayacak potansiyele sahip olduğu kolayca görülür. Her biri bir aileyi
barındıran odaya Anadolu’da pek çok yerde hane denir. Geleneksel konutta bağımsız bölümler olan
odaların iç düzeni de çok amaçlı, kolay değiştirilebilir, esnek kullanıma uygun, kullanışlı ve ekonomik
olmasına özen gösterilerek düzenlenmiştir. Aynı odada yatılır, yemek yenir, iş görülür, misafir kabul
edilir.
Kısaca söylemek gerekirse; bugün artık giderek daha az zamanımızı geçirmeye başladığımız evimizi
biz biçimlendiririz, evimiz de bizi biçimlendirir. Bizi her halimizle kabul eden, sarıp sarmalayandır.
Behçet Necatigil bir şiirinde;
“Bensiz olamazlar, dönerler
Çok denedim.
Ben büyüğüm, affederim
Ben evim” der.

TARİHİ SÜREÇ İÇİNDE ANADOLU’DA KONUT

Antik Dönemde Yerleşme ve Konut Kültürü


Anadolu’ da ki kazılarda ortaya çıkarılan konut yerleşimlerinin izleri yaklaşık 10.000 yıllık bir zaman
dilimine yayılmaktadır. Hatta bazı bilim adamlarına göre Anadolu’ da bilinen ilk yerleşimler 12.500 yıl
öncesine tarihlenmektedir. Kazılar sonrasında ulaşılan bu yerleşme izleri bize insanların yaşayış
biçimleri, inanışları, kullandıkları malzemeler, yapım yöntemleri, hatta yaşamlarının her türlü detayları
hakkında bilgi vermektedir. İlkel konutun toplu bir barınak olduğunu söylemek yanlış olmaz. Çünkü
insanoğlu hem hayvanlardan, hem de hemcinslerinden korkuyordu. İlk çağlarda insanın, topluluklar
halinde, kale gibi korunan bir barınakta yaşadığı ve insanüstü bir koruyucuya ihtiyaç duyduğu, yaşadığı
konutun bir bölümünü tapınak gibi algılayıp kullandığı bilinmektedir.
Doğudan batıya, kuzeyden güneye kavimlerin göç yolu olan, değişik kültürlerin, uygarlıkların üst üste
katmanlaştığı Anadolu coğrafyasında yaşanan kültürel çeşitlik ve iklimsel farklılıklar birleşerek, Anadolu
konut ve yerleşme kültürünü etkilemiştir. Bu etkiler yakın çevre ilişkileri, mekân kurgusu ve her yönüyle
konutun biçimlenişinde çeşitlilik yaratmıştır. Bu çeşitlilik kullanılan malzeme ve yapım yöntemlerinde de
kendini gösterir.
Yapılan arkeolojik kazılar ve onların değerlendirilmesi sonucunda; Neolitik çağın başlarında İç
Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’nun bağımsız olarak geliştiği daha sonra Batı Anadolu’nun onlara
eklendiği anlaşılmaktadır. İnsan topluluklarının toplayıcılık ve avcılık dönemindeki yuvarlak çukur
tabanlı, üstü dallarla kaplı barınaklarından başlayarak günümüze kadar geçirdiği evrimin tüm aşamalarını,
insanların konut ve yerleşme sorunlarına yaklaşımlarını Anadolu’ da izlemek mümkündür. Örneğin;
Çayönü kazılarında saptanmış olan yedi evre ve 20 kadar yapı katı mimari ve yapı ögelerinin gelişiminin
tüm aşamalarını ortaya koymaktadır. Bu katmanlarda, yuvarlak tabanlı, üstü dallarla örtülmüş basit
kulübeden, dikdörtgen planlı taş temel üstüne kerpiç duvarlı, düz damlı, bodrumlu, kapısı ve penceresi
olan bir yapıya nasıl geçildiği görülmektedir. Deneme –yanılma yöntemiyle mimari çözümler uzun
zaman diliminde geliştirilmiştir. Geleneksel konut ve yerleşme dokularının kuralları tarihi süreç içinde
yaşanan bu birikimle oluşmuştur. Genel olarak; yuvarlak plandan dörtgen yapıya geçiş, toprağın kerpiç ve
tuğlaya dönüşmesi, mekâna girişin ve kapı boşluğunun sorunlarının çözülmesi büyük gelişmeler olarak
kabul edilmelidir. On bin yıl önce İç Anadolu’ da Aşıklı ve çevresini etkileyen iklimsel ve ekolojik
koşullar, yerleşme yerinin seçiminde rol oynayan etkenler araştırılmıştır. Kazılarda neredeyse önceden
4


planlanmış izlenimi veren yerleşme düzeni ve konutlarla karşılaşılmıştır. Bazıları iki, bazıları dört gözlü,
tabanların ve duvarların sıvalı olduğu, bazı odalarda ise ocaklar bulunduğu görülmüştür. Bu odaların bir
kısmında öğütme taşları, obsidien ve kemik aletler, büyük geyik boynuzları ve taban altında açılmış
çukurlara gömülmüş insan iskeletleri bulunmuştur. Bunlara dayanarak, insanların evlerinde öğütme,
pişirme işleri yaptıkları, ölü gömme ve tapınma gibi dinsel yaşamla ilgili işlemlerini de kısmen evlerinde
gerçekleştirdikleri düşünülebilir. Köy dışında ise avlandıklarını, büyük olasılıkla tarım yaptıklarını, bitki
ve yemiş topladıklarını söylemek yanlış olmayacaktır. Mahallelerin birbirine çok yakın ve sık yapılanmış
olması kara ikliminin verileri doğrultusunda gerçekleşmiş olmalıdır. Bu gün buna benzer konut yerleşim
dokuları hala İç Anadolu’ da varlığını sürdürmektedir.

Resim 1.1: Erdek Zeytinli Ada Kazısı (Fotoğraf: M. Nalçakan)

Anadolu’da antik dönem yerleşmelerinden kalan izlerin okunması


hangi konularda bize bilgi verir?

Anadolu’da Yüzyıllar İçinde Oluşmuş Geleneksel Türk Evi


Anadolu mirası içinde geliştirilmiş olan geleneksel Türk evi kavramının belki de en ilginç yanı, üzerinde
yaşanılan topraklarda ki değişik özelliklere kolayca uyum sağlamış olmasıdır. Üzerinde yaşanılan doğa
orada gelişen her türlü düşünceyi önemli ölçüde etkilemiş ve bu özellikler geleneksel mekân kurgusuna
zenginlik ve çeşitlilik getirmiştir. Doğan Kuban bu evi hayatlı ev olarak isimlendirmiştir. Cansever’ e
göre; bu evler, insanın iddialı yaklaşımlarının yanılgısından arınmış, insanın olanakları ve ölçeğinin
doğru anlaşılmasıyla oluşan, kendini ve yaradılış içindeki yerini bilen, erdemli kişiliğin tevazuu ile bu
sınırları aşmaktan kaçınan, kendi hırs ve hevesini sınırlayan, her neslin kendi inancı ve algılamasıyla
sorumlulukları açısından kendi tercihlerini yapabilmelerine olanak sağlayan bir anlayışın ürünüdür. Bu
konutlarda ve onların oluşturdukları mahallelerde çeşitli yaş gruplarında çocuklar için yeteri kadar çeşitli
oyun ve toplumla temas noktaları vardır ve yaşlılar toplumdan, ailelerinden tecrit edilmeden ömürlerini
tamamlamışlardır.

Geleneksel Türk Konutuyla ilgili detaylı bilgi edinmek için Doğan


Kuban’ın Türk Hayatlı Ev kitabını okuyabilirsiniz.

Anadolu’da var olan doğal (iklimsel, topoğrafik) çeşitlilik ve yerleşme tarihinin binlerce yıllık
geçmişi ortaya çıkan o gün için yeni mekân düşüncesinin genel kuruluşundan, malzemesine kadar etkili
olmuş ve konut birçok farklı bölgede değişik özellikler kazanmıştır. Her biri bir aileyi barındırdığı için
birçok yerde hane olarak da anılan odaya genellikle pabuçluk denilen bir ön mekânla girilir. Odanın
duvarlarında geceleri yatmak için kullanılan yatak, yorgan vs. saklandığı yüklük, yıkanma imkanı veren
gusülhane, çeşitli eşyalar için dolaplar, lambalık ve ocak bulunur. Yine duvarlar üzerinde oturmak için
sedirler yer alır. Karşılıklı sedirler arasında yer alan boşluk; insanın karşısındaki insanın bakışını, yüz


ifadesini ve bağırmasına gerek kalmadan konuştuğunu duyacağı ve kolaylıkla samimi, sıcak bir sohbet
ortamına imkan tanıyan mesafe olan 3-5 metreyi geçmez. Türk evi mekânının büyüklüğü ve
biçimlenişinde insan ölçüsü esas alınarak zaman içinde belirlenmiştir. Bu yaklaşım konutu kolay
kavranır, algılanır ve kullanılır bir mekân haline getirmiştir. Oda tek bir aile için düzenlemesine rağmen,
odaları birleştiren sofalar büyük ailenin tüm bireyleri için ortak yaşam alanıdır.
Özetle doğa ve insanı veri kabul ederek kurgulanan Türk evinde fonksiyonel olmayan hemen hemen
hiç bir şey yoktur. Duvarlar, sadece mekânı kurgulayan boş düşey yüzeyler değil pek çok fonksiyonun
ustalıkla yerleştirildiği mekânsal arakesitlerdir. Günümüzde tasarımda yeni kavramlar olarak görülen
sürdürülebilirlik ve esneklik, değişkenlik, değişen koşullara uyarlanabilme gibi kavramların, yüzyıllar
öncesinde geleneksel konutu ya da başka bir deyişle Türk evini doğuran temel prensipler olduğunu
söylemek gerekir. Çünkü yüz yıllar içinde oluşan bu konut tipolojisinin temelinde insan, doğa,
tutumluluk ve esneklik kavramları vardır. Ayrıca geleneksel konutta, Anadolu’da kendinden önce
gelmiş geçmiş, çok katmanlı yerleşme ve konut kültürünün izlerini görmek mümkündür. Ancak bu
kültürel ve tarihi sürekliliği sağlayan mekânsal ilişkilerin günümüz konutunda varlığını sürdürdüğünü
söylemek mümkün değildir.

Resim 1.2: Geleneksel Türk Evi, Kütahya. Bahçeden Görünüş, Birinci Kat ve İkinci Kat Planları
(Fotoğraf ve Çizimler: M. Nalçakan, Ö.M. Uçar)

Temel birim odanın sofayla kurduğu farklı ilişkilerle birinci kat plan
şeması çeşitlenen Türk evinin zemin katında hangi fonksiyonlar yer alır?

Cumhuriyet Döneminde Konut


Anadolu’da Bizans ve Osmanlı döneminde fetih yoluyla elde edilen ve nüfus kaybetmiş olan kentlerin
canlandırılması, ekonominin geliştirilmesi ve kültürel etkileşimi sağlamak amacıyla başka bölgelerden
getirilen halka konut verilerek yerleşmelerinin sağlandığı yönünde bilgiler mevcuttur. Benzeri bir durum
6


da Osmanlı imparatorluğunun çöküş döneminde tersine yaşanmış, 19. Yüzyılda küçülen imparatorlukta
başlayan Anadolu’ya göçler sırasında 1870-1920 arasında yüzbinlerce göçmen Anadolu’ya
yerleştirilmiştir. Bu kadar çok sayıda konut halihazırda olmadığı için imparatorlukta gelenlere yer
gösterilmiş, destekler ve kendi imkanlarıyla göçmenler konutlarını kendileri yapmışlardır. Pek çok yerde
hâlâ varlığını sürdüren göçmen mahallelerinde de hızlı bir kentsel dönüşüm yaşanmaktadır. Göçmenlerin
kendi yaptıkları konutlar, çoğunlukla küçük bir bahçe ile birlikte kerpiç ve tek katlı yapılmıştır. Ne
bulunduysa onunla hızlıca yapımı gerçekleştirilmiş bu yerleşmelerde, etkin bahçe kullanımı, iyi
komşuluk, herkesin kendi evinin bakımına, kapısının önüne ve sokağın temizliğine çok özen göstermesi
dikkat çekicidir.
Osmanlı imparatorluğunun son döneminde göçler ve yangınlar nedeniyle büyük ölçüde konut açığı
ortaya çıkmış ve bu dönemde Batılılaşma hareketinin de etkisiyle batıdaki örneklerden esinlenerek küçük
ölçekli toplu konut projeleri de gerçekleştirilmiştir.
Cumhuriyetin ilanından sonra konut yapımı durgun bir döneme girmiştir. Aslında savaştan çıkan ülke
de konut ihtiyacı çok olmasına rağmen, o gün için sınırlı ekonomik kaynakların yönlendirilmesi gereken
daha öncelikli alanlar vardır. Bu dönemde yeni başkent olan Ankara’nın hızla büyüme ve konut sorunu
örgütlü bir çözüm gerekliliğini doğurmuş ve 1928 yılında İmar müdürlüğü kurulmuştur. Böylece Türkiye
de çağdaş anlamda bir şehir plancılığı dönemi de yabancı mimar ve şehir plancıları önderliğinde
başlatılmıştır. Ancak 1930’ lu yıllarda konut yapımı devletin önemli bir sorunu olarak algılanmaya
başlanmıştır. Bu dönemde Türk mimarlar da batılı anlamda ucuz konut proje denemeleri yaptılarsa da
bunlar gerçekleşmemiştir.
Şehir planlama ve konut sorunuyla ilgili olarak ülkemize davet edilen yabancı uzmanlarını Türk
şehirlerinin gelişmesinde çağdaş yaklaşımları getirmesi yanında, yabancı biçim ve dokuları empoze
etmeleri gibi olumsuz sonuçları da olmuştur. İkinci Dünya savaşı koşullarında artan yabancı mimarlar
üniversitelerde akademisyen olarak da faaliyet göstermiştir. Böylece üniversitelerimizde yetiştirdikleri
öğrenciler de onların bakış açısıyla kentlerimizi ve yaşam çevrelerimizi biçimlendirmiştir. Kentlerin
gelişim sürecinde binlerce yılda oluşmuş olan kültür ve gelenekten ani kopuş toplumda ve yaşam
çevrelerinde giderek baş edilemez yeni sorunlar doğurmuştur. Bu olumsuzlukları tüm kentlerde ve
mevcut konut yerleşmelerinde görmek mümkündür. Daha sonraları işçi ve memurlar için üretilen yeni
konut yerleşmeleri ve konut kredileriyle de desteklenen konut kooperatifleri eliyle sayısız konut
üretilmiştir. Kentlerdeki mevcut konutların kullanıcıları da bu yeni yapım akımına müteahhitlere,
konutlarını kat karşılığı vererek ayak uydurmuş, hızlı bir kentsel dönüşümün parçası olmuşlardır.
Müteahhitlerin ve mal sahiplerinin daha fazla kâr beklentisiyle Belediyelere baskısı sonucu yıkılan bir ya
da iki katlı bahçeli konutların yerinde, bitişik nizam ve cadde üzerinde 7-10, 6 metre genişliğindeki
sokaklarda 3-5 katlı apartmanlar karşılıklı yükselmiştir. Bazı yerlerde kaçak olarak yapılan pek çok
konut, genel ve yerel seçim dönemlerinde çıkarılan imar aflarıyla yasal bir kimlik kazanmıştır. Mahalle
kavramı giderek ortadan kalkmış ve daracık sokaklar park eden otomobiller tarafından istila edilmiştir.
Hiçbir ciddi denetim olmadan yükselen kentlerde konut havasız, ışıksız, işlevsiz ve paylaşımsız,
duygusuz birer beton kutuya dönüştürülmüştür.


Resim 1.3: Eskişehir Işıklar Mahallesindeki Göçmen Konutlarının Dönüşümü 1992’de ki durum. Bu Doku Günümüzde 4
Katlı Bitişik Nizam Apartmanlarla Tamamen Doldurulmuştur (Fotoğraf: M. Nalçakan).

Bu imar hareketleri kentlerdeki yoğunluğu artırmış ve kısa sürede altyapı sorunları kendini
göstermiştir. Apartman dairelerinin banyolarının o dönemde olmazsa olmazı olarak sunulan ve kendi
yıkanma kültürümüzde yeri olmayan banyo küvetleri 1980’ler boyunca su deposu gibi kullanılmıştır.
Çünkü kontrolsüz büyüyen kentlerin temiz su kaynakları yeni durumda kente yetmediği için nerdeyse iki
günde bir, bir kaç saatliğine şehir şebekesinden su akar olmuştur. Banyolardaki küvetler, böylece belki de
hiç kullanılmadan, yerini bu gün başka ithal çözümlere bırakmıştır. Nüfus yoğunluğunun artmasıyla kent
merkezlerinde özellikle İstanbul da trafik içinden çıkılmaz duruma gelmiştir. Başta Ankara olmak üzere
pek çok kentte hava kirliliği yaşamı olumsuz etkilemiştir. Doğal gazın ısınmada kullanılmaya
başlamasıyla bu sorun kısmen çözülmüştür.
Ülke ekonomisinin lokomotif gücü olarak görülen konut üretiminde ve yeni yerleşim alanları
tasarımında aynı problemli yaklaşımlar günümüzde de sürdürülmektedir.

Cumhuriyet’ in ilanını izleyen dönemde ülkemize gelen yabancı


mimarlardan birkaç isim sayabilirmisiniz?

TOPLUMSAL DEĞİŞME VE ZAMAN İÇİNDE DEĞİŞEN KONUT


ALGISI
İnsanoğlu doğal çevreyi binlerce yıldır değiştirmekte, ona müdahale etmektedir. Dünya üzerinde varlığını
sürdürebilmesi, çevre ile etkileşim içinde olmasına bağlı olan insanoğlu, bu etkileşimde ihtiyaç duyduğu
ve doğada bulamadığı her şeyi kendince oluşturmuştur. Ulaşabildiğimiz en eski insan yaşamı izlerinden
anlaşıldığı kadarıyla, insanoğlunun iki eğilimi dikkat çekicidir. Bunlardan ilki barınma ve fizyolojik
ihtiyaçlarını karşılama, diğeri ise görsel düzenlemelerle kendini ifade etme ihtiyacıdır. Tüm bunlar
yaşadığı mekânı süslemek amacıyla değil, daha çok sosyo-kültürel etkenlerle, örneğin korunma ve
kendini güvende hissetme ihtiyacıyla açıklanmaktadır. Konut tasarımında itici güç olan ve zaman içinde
devamlı az ya da çok değişen insanların ihtiyaçlarının doğru anlaşılması ve tanımlanması tarih boyunca
önem taşımıştır. Mekân tasarımı söz konusu olduğunda, insanların ihtiyaçları kullanıcı ihtiyaçları
olarak adlandırılır.

Kullanıcı İhtiyaçları, İstekleri ve Beklentileri


Maslow’ un ihtiyaçlar (gereksinmeler) hiyerarşisi kuramı ve bunu görselleştirdiği piramit tüm
eleştirilere rağmen, genel olarak hâlâ geçerliliğini sürdürmektedir. Maslow; insanın ihtiyaçlarını beş
temel kategoride incelemiş, ihtiyaçları hiyerarşik olarak ele almıştır. İnsanın piramitin tabanında, en altta
yer alan ihtiyaçlarının karşılanmasının ardından, bir üstteki ihtiyaç kategorisine yükseldiğini söylemiştir.
Bu ihtiyaçlar alttan üste doğru;
• Fizyolojik ihtiyaçlar: Temel içgüdüsel ihtiyaçlardır. Yemek, içmek, uyumak, solumak, seks vb.
gibi,
• Güvenlik ihtiyacı: İnsanlar can ve mal varlıklarının korunmasına ihtiyaç duyarlar.
• Sevgi ve aidiyet ihtiyacı: Sevme, sevilme, bir gruba mensup olma, yardımseverlik, şefkat
türündeki ihtiyaçlardır.
• Saygı ihtiyacı: İnsanlar sevmek, sevilmek dışında kendilerine saygı duyulmasını da isterler
Tanınma, sosyal statü sahibi olma, başarı elde etme, takdir edilme gibi ihtiyaçlara yönelirler.
• Kendini gerçekleştirme ihtiyacı: Alt kategorilerdeki ihtiyaçlarını karşılamış olan bireyin son
aşamada ideallerini ve yeteneklerini gerçekleştirme ihtiyacıdır.
Maslow’ un bu yaklaşımını, Yoshio Kondo; bireyin bütün düzeylerdeki ihtiyaçlara aynı anda sahip
olabileceği, ancak bunların göreli önemlerinin kişilerin yaşam standartlarına göre değişeceği şeklinde


geliştirmiştir. Tasarımın tüm alanları insanın bireysel ve toplumsal ihtiyaçlarından doğar. Bireylerin
ihtiyaçları, bireysel gelişim düzeyleri arttıkça artmaktadır.
Özetle kullanıcı ihtiyaçları, kullanıcının fizyolojik, psikolojik ve toplumsal rahatsızlıklara uğramadan
çevreden istediği daha çok nesnel alt koşullar olarak tanımlanabilir. Bunlar, yaşanabilirlik yönünden
ihtiyaçlar ve ekonomik yönden dayanıklılıkla ilgili ihtiyaçlar olarak ikiye ayrılır.
Kullanıcı ihtiyaçları kavramı sık sık kullanıcı istek ve beklentileri ile birbirine karıştırılır.
Kavramsal olarak bir şeye duyulan eğilim, arzu olarak tanımlanan istek, ihtiyaçtan daha farklı anlam
taşımaktadır. Kullanıcı istek ve beklentileri kullanıcı ihtiyaçlarından daha hızlı ve pek çok değişik ögeye
bağlı olarak kişiden kişiye değiştiği gibi zaman içerisinde de değişmektedir. Toplumsal değişme ve
zamanın etkisiyle değişen de öncelikle insanların fizyolojik ihtiyaçları değil, çevresel istekleridir.
Çevresel istekler toplumsal, kültürel ve ekonomik değişkenlere bağlı olarak değişmektedir. Bu istek ve
beklentiler uzun vadede ihtiyaçlara dönüşmektedir.
Böylece kişi psikolojik alanına etkenlerden biri olan fizik çevresinden gelen gerilimleri gidermek için
algıladığı ihtiyaçlar, istek ve amaçlara göre de mekânını düzenlemektedir. Bireylerin ya da toplumun bir
yeniliği kabul etmesi genel olarak haberi olma, ilgi duyma, değerlendirme, deneme, kabul etme ve
uygulama aşamalarını içerir. Böylece insan kendi ihtiyaçları, istekleri ve beklentileri doğrultusunda
çevresini değiştirmektedir. Fakat değiştirilmiş çevreden kaynaklanan, onu fiziksel ve psikolojik olarak
etkileyen ögelerle tekrar karşı karşıya gelerek yeni ihtiyaçlar, değer ve istekler oluşmaktadır. Bu süreç
yani karşılıklı etkileşim durmaksızın devam etmektedir. Toplumsal değişme hızı arttıkça bu sürecin hızı
da artmaktadır.

Toplumsal Değişme, Kültürel Değişme ve Süreklilik


Toplumsal değişme, temelinde teknolojik değişmenin yattığı insanlararası ilişkilerin değişmesidir.
Böylece teknoloji insanlararası ilişkileri düzenleyen anlamları ve kuralları biçimlendiren güç olmaktadır.
Kıray’ a göre, “Her insan ilişkisi mekâna yansır. Toplumun fizik yansıması olan kent bu ikisinin
etkileşimi, değişmeleri ve kendine has özellikleri olan bir süreçtir.” Toplumsal değişmenin başlıca üç
ögesi;
1. Ekonomik gelişme,
2. Teknik ilerleme,
3. Nüfus hareketleridir.
Bunlar hem insan ilişkilerinin değişmesi yoluyla, hem de direkt olarak fiziksel çevrenin değişmesine
etki ederler. Ama teknoloji tek başına bir şey değiştiremez, binilmeyen bir trenin, hayat seviyesini
değiştirmeyen bir yeniliğin toplumda etkileri çok sınırlıdır. Toplumların değişmesinde bireylerin gündelik
yaşantısına giren, toplumsal dünyalarını genişleten, temel toplumsal ilişkileri değiştirerek, parçası
oldukları bütünü etkileyen değişiklikler önemlidir. Kısaca; toplumsal değişme, hem üretim ve mülkiyet
ilişkisinin değişmesine, hem de anlamların ve değerlerin ve kuralların değişmesine bağlı olan
insanlararası ilişkilerin değişmesidir.
Sonuç olarak konut arz ve talep dengesi, kullanıcının konut seçimi ve onu düzenlemesi pek çok
yönüyle toplumsal değişme kavramıyla yakından ilişkilidir. Her insan ilişkisi mekâna yansır. Kenti
meydana getiren tek tek yapıların biraraya gelmesi olmadığı gibi, kentin gelişmesini düzenleyen de
yalnızca uzmanların yaptığı planlar değildir. Kent bir toplumsal olgudur ve öyle değerlendirilmediği
zaman mimarlığın onun içindeki yeri de doğru anlaşılamaz.
Woody Allen Midnight in Paris filmiyle ilgili konuştuğu bir metinde; “... Bazen düşünüyorum da iyi
bir kitap, iyi bir resim, bir heykel, bir senfoni yaratan bir sanatçı nasıl olur da harika bir şehirle rekabet
edebilir? Edemez. Etrafına bir bak! Her sokak, her cadde hepsinin özel bir sanatsal biçimi var.....”
demektedir. Neden rekabet edemez, çünkü harika bir kent bir günde, bir kere de oluşmamıştır, daha da
önemlisi o toplumun ürünüdür, tek bir kişinin ürünü değildir. Toplumsal olduğu için de yaşayan bir
olgudur, hiçbir zaman bitmiş bir sanat eseri gibi değildir. Bu tür kentler algılayanla farklı bir etkileşime


girer ve herkes kendi yaklaşımıyla kenti farklı algılar. Sonuçta aslında herkesin kendi Paris’ i ya da kendi
İstanbul’u olur.
Toplumsal değişme konutun kullanıcısını etkilediği gibi onu tasarlayan kent plancılarını, mimarları ve
iç mimarları da etkiler. Ayrıca kullanıcıyla, tasarlayanın ilişkisinin azaldığı günümüzde mimarın
tasarladığı ile kullanıcının gerçek ihtiyaçları çoğu kez farklılık gösterebilmektedir. Toplumsal ve kültürel
özellikler göz önünde tutulmaksızın, artan konut gereksinimini, bir an önce ve en ekonomik şekilde
karşılama kaygısı ile inşa edilen toplu konutlarda bu farklılık daha da belirginleşir. Kullanıcıların çok
değişik toplumsal ve kültürel yapıya sahip olmaları işi daha da zorlaştırmaktadır. Kullanıcılar konutlara
taşındıktan sonra ya büyük değişiklikler, eklemeler yapılmakta ya da bu konutları kısa sürede terk
etmektedirler. Toplu konut projelerinde kullanıcının ihtiyaçları, istek ve beklentilerinin belirlenmesi
sürecinde; mimarlar ve mühendisler dışında çalışma ekibinde bulunması gereken sosyolog, psikolog,
ekonomi uzmanı gibi pek çok alandan uzmanla birlikte çalışmaya, samimi, içten bir yaklaşıma
gereksinim vardır. Büyük ölçekli ve bütçeli konut projelerinin böyle bir yaklaşımla işe başlayacak kadar
zamanları hiç yoktur, çoğu projede bu aşama göz ardı edilir.
Bu tür konutların dışında özellikle büyük şehirlerde neredeyse otel yaşamına yaklaşan izole edilmiş,
ithal bireysel yaşantılar kurgulayan (bireyi kalabalığın içinde yalnızlaştıran) ve sunan projelerin giderek
çoğalması dikkat çekicidir. Bu yeni yerleşmelerde yaratılan güvenlik algısı ve komşuluk ilişkileri de
alışılmışın dışında ve içe dönük olarak yeniden kurgulanmaktadır. Bu kontrollü site yaşantısında
komşuluktan anlaşılan sadece kurallara uygun davranmakla eş anlamlıdır. Bu tür yerlerde oturmanın aynı
zamanda kişiye bir statü kazandırdığı düşüncesi dev reklam kampanyalarıyla toplumda hakim
kılınmaktadır.

Ayrıntılı bilgi için Emre Kongar’ ın Toplumsal Değişme Kuramları ve


Türkiye Gerçeği kitabını okuyabilirsiniz.

Konuyu daha iyi kavramak için; konut piyasasında satışa sunulmuş


konutlara dair reklam kampayalarına, konutla ilgili çeşitli anahtar kelimeler yazarak ya da
emlak sitelerinin sayfalarını ziyaret ederek ulaşabilirsiniz.

Büyük konut projelerinin içinde az sayıda da olsa çağdaş tasarım


anlayışıyla kullanıcı ihtiyaçları, istekleri ve beklentilerini doğayla uyum içinde ve insan
ölçeğini dikkate alarak gerçekleştirilen projelerin varlığı da unutulmamalıdır.

Toplumsal değişmenin mekâna yansımasından ne anlıyorsunuz?

Gelişen Teknolojilerinin Konut Algısına Etkileri


Gelişen teknoloji pek çok yönden hem kullanıcının, hem tasarımcının hem yatırımcıların hem de
yöneticilerin konut algılarının değişmesine neden olmaktadır. Toplumsal değişme bölümünde bu konu
üzerinde ayrıntılı olarak durulmuştur. Bu bölümde teknolojiyle direk bağlantılı başlıkları vermek yeterli
olacaktır.

• İletişim olanaklarının artması,

• Malzeme ve yapım yöntemlerinin çeşitlenmesi,


• Üretim ilişkilerinin değişmesiyle toplumun ve bireyin ekonomik koşulların değişimi.
Önceleri insanlar doğduğu evde, mahallede neredeyse yaşamının tamamını geçirirken günümüzde sık
sık konut değiştirmek olağan bir durum olarak kabul edilmektedir. Günümüzde; insanların ekonomik
güçlerinin artışı, mesleki terfi ve konum değişiklikleri ve ya kendi meslektaşlarının oturdukları konutları
10


ya da semtleri değiştirmesi gibi pek çok neden onların da yeni bir konut arayışına girmeleri için yeterli
olabilmektedir. Geçmişte geleneksel yerleşme dokuları evlenen çocuklara evin içinde yer kalmadığında
aynı parsele yapılan yeni konutlarla zaman içinde oluşmuştur. Günümüzde ise konut ve konuta uygun
arsa kullanıcıyı teşvik eden reklam ve kredi olanaklarıyla hazır olarak sunulmakta, sulanabilir tarım
toprakları ya da farklı düzenlemelerle orman ve doğal sit alanları konut alanı olarak yerleşime
açılabilmektedir. Öncelikle İstanbul, Ankara, İzmir, Kocaeli, Bursa gibi pek çok kente, yeni konut
alanları ve kentsel dönüşüm projeleri damgalarını vurmaktadır.
Kentsel dönüşümü zorunlu hale getiren etkenlerden biri de ülkemizde 1950’lerden bu yana yaşanan
kırdan kente ve kentlerden de metropol diyebileceğimiz büyük kentlere doğru gerçekleşen göç
hareketlerinin itici gücüyle kaçak olarak oluşmuş çarpık kentleşmedir. Bir diğer etken de 17 Ağustos
1999 da yaşanan depremin ülkemiz konutlarının gerçek durumunu tüm çıplaklığıyla ortaya koymuş
olmasıdır. Özellikle İstanbul söz konusu olduğunda bu durum daha da içinden çıkılmaz bir hal
almaktadır. Bu nedenle kentsel dönüşüm projelerinin kapsamı ve hızını artıracak resmi çalışmalar
başlatılmıştır. Kentsel Dönüşüm Yasası 2012 Mayıs ayında meclisten geçmiştir. Bu yüksek teknolojinin
etkisiyle yükselme eğiliminde olan bu projelerle söz konusu büyük şehirlerde fiziksel dönüşümle birlikte
hızlı bir toplumsal değişim ve dönüşüm yaşanması kaçınılmazdır. Ayrıca nerdeyse kendi bir şehir
büyüklüğüne ulaşan, sosyal ve ticari mekânlarıyla birlikte tasarlanmış uydu kentler ve konuta dair tüm
gelişmeler konut kullanıcılarına çoklu iletişim ortamları yoluyla ulaşmakta ve yine çoklu iletişim
ortamlarının gücünü kullanan banka kredileri vasıtasıyla da pazarlanmaktadır. Amerika Birleşik
Devletlerinde kısa bir süre önce yaşanan ekonomik krizin nedeni de insanların banka kredileri
(Mortgage) yoluyla kendi olanaklarının çok üstünde bütçelerle konut sahibi olmasıdır.

Resim 1.4: Çarpık Kentleşmeye Ülkemizden Bir Örnek Kars Kalesinden Şehrin Görünümü (Fotoğraf: M. Nalçakan).

Gelişen teknolojinin sunduğu yapım yöntemleriyle sıkışan kent merkezlerinde, düşeyde gelişen
kentlerin tasarlanmasıyla yenilenme maliyeti için finans olanakları yaratmak ve geniş yeşil alanlar
oluşturmak mümkün görünmektedir. Fakat bu yaklaşım da kentlerde bazı bağlantı noktalarında trafik
yoğunluğunu aşırı artmasına neden olmaktadır. Cansever çağdaş Babil kuleleri adını veriyor teknoloji
ürünü aşırı yüksek ve gayri insani konut bloklarına ve karar verme gücünü elinde bulunduranların
dayatmasıyla insanların bu kulelerin mağaralarında yaşamak zorunda bırakıldığını söylüyor. Aslında bu
biraz da yüksek prestijli ve akıllı binalarda yaşamak isteğiyle, teknolojinin kullanıcıya sundukları
karşısında gönüllü bir esaret gibi görünüyor.

11


Resim 1.5: Bursa Doğanbey TOKİ Konutları. Kent Merkezinde Kentsel Sit’e Komşu Yoğun Konut Bölgesi

(Fotoğraf: M. Nalçakan)

Unutulan Kavram: Bütünün Parçası Olarak Konut


Son yıllarda en çok duyulan yakınma sözcükleri kentlerin giderek kimliklerini yitirdiği ve yeni yapılan
konutların birer beton yığını olduğu, komşuluk diye bir şey kalmadığı yönündedir. Fakat bu yakınmayı
dile getirenlerin hemen hemen hepsi kendi yaşam alanları söz konusu olduğunda konutlarını bir
metrekare daha büyütmek için başkalarını hiç umursamadan ilk buldukları fırsatı değerlendirmek için
hazır beklerler. Aslında daha vahim olan da, bir mekânın kullanışlı ya da konforlu olmasını
metrekarelerle elde edebilecekleri saplantısının tüm topluma yayılmış olmasıdır. Oysa ki bir konutun kaç
metrekare olduğundan daha önemlisi nasıl kullanıldığı, mekânsal ilişkilerin nasıl kurulduğudur. Mimar
Cengiz Bektaş “Yuvanız giyisileriniz gibi, ne çok dar olmalıdır, ne çok geniş. Size, sizin ölçülerinize
uymalı.” diyerek toplumdaki bu hastalıklı algıya dikkat çekmektedir. Konut; kullanıcısının zaman içinde
değişen kendi yaşam alışkanlıkları ve tercihlerine göre uyarlama imkanı veren bir tasarım ürünü ise
kullanıcısının yaşamını zenginleştirir ve mutlu eder.

Cengiz Bektaş’ın Yaşama Kültürü ve Mimarlıkta Eleştiri kitaplarını


okuyabilirsiniz.

Konuyu örneklemek gerekirse; bahçe içinde evlerden oluşan bir sitede yasal olarak yeşil alan ve
bahçelerde tek tek sınırları çizilmiş bahçe mülkiyet hakkı bulunmadığı halde, site sakinlerinin her biri bir
bahçe duvarı yapar ve ilk iş olarak konutun veranda ve teras olarak kullanımı ön görülmüş alanlarını
kapatır. Kapatılan bu yarı açık mekânlar artık konut yaşamına kendilerinden beklenen katkıyı
sağlayamaz. Ayrıca konutun bahçe ve sokakla, doğayla, insanla kurduğu ilişkiyi de sekteye uğratır.
Metrekare artmıştır ancak konutun yaşam kalitesi pek çok yönden düşmüştür. Çünkü bu tür müdahalelerle
havasız, doğa içinde doğadan kopuk kalan ve çiğnenen hiçbir işe yaramayan mekânlar yaratılmış olur. Bir
konuta girmek için peşi sıra üç kapıdan geçilir, sokakla ve sokaktaki insanla iletişime geçebilmek için de
12


yine üç kapıdan geçilir. Komşuluk ilişkisi diye bir şey böyle yalıtılmış ortamlarda zaten söz konusu bile
değildir. Duvarlarla bölünmese site yönetimi tarafından bütünde bakımı sağlanacak ve sitedeki çok katlı
konutlarda oturan site sakinlerinin de hakkı bulunan bahçelerin bakımı çiti çeken konutun kullanıcısının
kararına kalmaktadır. Kısaca kullanıcı kendi eliyle dört duvarın içine kendini hapseder, aynı zamanda da
başkalarının da hakkını gasp ettiğinin farkında bile değildir. Sonrasında da gelene gidene konutunu kaç
metrekare ve nasıl büyüttüğünü övünerek anlatır, mutlu olur. Tüm bu gözü doymaz tavrın sonucunda
yaşamayan, yaşanamayan, nefes almayan ama metrekare olarak büyük konutunun(!) bekçisi ve bakıcısı
olunur. Boş yere ısıtılır, eşyalarla doldurulur ve temizlenir. Ama dönüp kullanıcının yaşam kalitesi ve
konforuna ne kattığı asla düşünülmez.
Toplumu oluşturan bireyler oturdukları konutun bir bütünün parçası olduğunu öylesine unutmuştur ki,
konutun bir kooperatif evi ya da lüks (!) konut oluşu ya da kullanıcının sahip olduğu diplomalar ya da
mesleği de çok önemli değildir. Çoklukla küçümsenen kenar mahallelerde, yaşam çevreleri olarak
doğayla daha doğru ilişkiler kurulduğunu, yaşamlarını zenginleştirme yönünde daha başarılı uygulamaları
konutun kullanıcısının kurguladığını görmek mümkündür. Küçük de olsa bir şeyler ekmek için bir bahçe
bırakmaya özen gösterirler ve komşuluk ilişkilerini kentin diğer gelişmiş bölgelerine göre doğayla uyum
içinde ve komşularıyla üzüntülerini, heyecanlarını ve mutluluklarını paylaşarak sürdürmeye çalışırlar.
Onlar konutun ve sakinlerinin bütünün parçası olduğunu henüz unutmayanlardır.
Mimar Cengiz Bektaş 1978 de İzmir- Şirince de dolaşırken içinden geçirdiklerini şöyle dile getiriyor;
“Örneğin ölçülerini çıkardığımız ev (depoyu, ahırı saymazsanız) ellibir metrekare; hem de dıştan
dışa...Şimdi sizler bunun iki katı, üç katı alanlara sığamıyorsunuz. Neden? Sevgilerinizi evlere
hapsediyorsunuz çünkü; alanları sokakları taşıyorsunuz ev içlerine bencil... Oysa bu evler hep birlikte var
oluyorlar, sevgiyle... Sevgiyi paylaşıyorlar. Güzellikleri birlikte olmaktan, birlikte yaşamaktan. Doğayı,
sokağı, alanı birlikte kullanıyorlar. İç-dış birliği içinde yaşıyorlar. Bir santim yeri yitirmemişler, her
köşenin bir anlamı var... Bunu anlasak, kendi kendimize yalan söylemesek yeter derim...”. Evet
Bektaş’ın bunları 1978 de yazdığı düşünülürse; bu gün mekâna ve daha da önemlisi büyük kentteki
konuta yönelik bu algı bozukluğunun, insanların metrekare hırsının, başkalarını umursamayan ve kendini
dört duvar içine hapseden tavrının artarak devam ettiğini görmek üzücüdür.
Bahçeli evlerde yaşanana benzer durumlar apartman dairelerinde de yaşanır. Daire alınır alınmaz ilk iş
bütün balkonlar kapatılır. Bu balkonlar bazen de birer mutfak alternatifi olur, yandaki komşunun
balkonda temiz hava almak üzere oturduğu akla getirilmeksizin kızartmalar yapılır. Böylece komşu
balkondan içeri kaçar, bu umursanacak bir şey değildir, ev kokmadan kızartma yenilir. Ya da balkon
olarak kullanılsa bile temizlik esnasında halılar, kilimler silkelenir. Aşağıda kahvaltı yapan komşu içeri
nasıl kaçtığını bilemez. Komşunun bunlardan rahatsızlık duyacağı akla bile gelmez. Mutfakların ve
odaların soluk alması gün ışığının içeri girmesi engellenir. Kapatılmış balkonlar gereksiz, eski ama
atılamayan eşyalar için birer depo olur. İçerden ve dışardan estetik olmayan görüntüler oluşturur. Bu gün
artık herkesin önceliği kendi evinin içidir. Yakın çevresinin de onun yaşam alanı olduğu unutulmuştur.
Balkonların kapatılmış olmasıyla, bu daireler (yasal olmasa da metrekareleri) büyüdüğünden prim bile
yapar ya da beklenti bu yöndedir. Eğer metrekare elde edilemiyorsa, apartmanda ortak alanlar
başkalarının hiç bir hakkı yokmuşçasına kullanılır. Ayakkabılar apartman holünde çıkarılıp bırakılır,
diğer komşuların yürümesi engellenir, görüntü kirliliği yaratılır ve kesif bir ayakkabı kokusu apartman
boşluğunu doldurur. Sigara içen komşu daire kapısını açar evinin içinde istemediği kirli havayı apartman
holüne doldurur. Ya da bisikleti olanlar, bisikletlerini asansörle daire kapılarının önüne kadar getirip,
korkuluğa kilitler. Diğer komşuların yolunun engellenmesi sorun olarak görülmez. Elektrik kesildiğinde
yada acil bir durumda bu tür sorumsuz davranışların apartman sakinlerinin can güvenliğini tehlikeye
attığı asla düşünülmez. Bu konularda uyarmak ise komşu hatırı nedeniyle hoş görülmez, ancak
komşunun hatırı ya da hakkı hep tek taraflı düşünülür ya da gözetilir. Eskiler ev alma komşu al derler,
çok doğru bir sözdür ama günümüzde apartman ya da site sakinleri maalesef yıllarca oturdukları
konutlarında bile komşularının kim olduğunu bilmeden yaşar. Sevinçlerini ya da üzüntülerini
paylaşmadan yıllar geçer. Avusturyalı sanatçı Hundertwasser giysilerle konutları birbirine benzeterek
“Yalnızca giysilerin ve duvarların içi değil, duvarların dışı da senindir”, diyordu. Evet evlerin önünde
sokakta veya komşu bahçelerde çocukların oynadığı sokağın yaşamın bir parçası olduğu günler geride
kaldı. Mimar Turgut Cansever ‘e göre; Osmanlı şehirlerinde mahalleli, mahallenin yönetiminden,
13


emniyetinden, sokakların bakımından, temizliğinden, çöpün toplanmasından ve kaldırılmasından,
çocukların gözetilmesinden sorumluydu. Yeni yapıların çevre ilişkileri ile ilgili son kararı, boyanacak
evlerin cephelerin renklerinin ne olacağına mahalleli birlikte karar verirdi. Ayrıca fukaranın, kimsesiz
çocukların, yaşlıların korunması da mahallelinin yarışarak ve zevkle paylaştığı toplumsal
yükümlülüklerdi.
Her biri bir mahalle nüfusunu barındıran apartmanlarda kat maliklerinin bırakın bu tür
sorumlulukları paylaşmasını, apartmanın ortak giderlerini, yakıt parasını toplamak, eskiyen, bozulan ya
da zaman içinde ihtiyaç hissedilen ortak giderlere katılımı sağlamak çoğu zaman mümkün değildir.
Apartmanlarda yönetici seçimleri için bile kat malikleri toplantısında çoğunluk sağlanamaz.
Toplumda iletişimsizliğin ve birbirine tahammülsüzlüğün doğurduğu sorunların giderek ağırlaştığı,
suç oranının arttığı, insanların tehdit algısının değiştiği bugünün dünyasında çözüm yüksek duvarlı siteler
içinde, konutlarımızı son teknoloji ürünü güvenlik ve kamera sistemleriyle donatmak mıdır? Yoksa insan
ölçeğinde, doğayla ve toplumu oluşturan bireylerin birbirleriyle etkileşim halinde sağlıklı, mutlu ve
huzurlu paylaşım olanaklarının olduğu yaşam çevrelerine dair unutulanların çok geç olmadan
hatırlanması mıdır? Unutulmamalıdır ki hayatı sağlıklı ve mutlu bir yaşam haline getirmeyi teknoloji tek
başına başaramaz, teknoloji sadece toplumun ve bireyin hizmetinde değerli araçlar sunabilir.

Pek çok yerde artık unutulan mahalle yaşamının en belirgin


toplumsal özellikleri nelerdir?

Konutta Tasarımı Etkileyen Faktörler


Konut tasarımını etkileyen faktörler genel olarak şu şekilde sıralanabilir;
• Kullanıcı gereksinme, istek ve beklentileri,
• Toplumsal ve kültürel faktörler,
• İklim verileri,
• Coğrafi ve topoğrafik veriler,
• Ulaşılabilir malzeme ve iş gücü olanakları,
• Konutun kent içindeki konumu,
• Yasal düzenlemeler,
• Ekonomi,
• Nüfus,
• Teknoloji.
Bunların alt başlıkları konuyu dağıtmamak için ele alınmamıştır. Bu faktörler toplumdan topluma
farklılıklar göstereceği gibi aynı toplumda zaman içinde de farklılıklar gösterir. Bütün bu farklılaşma ise
konutun biçimlenişini az yada çok değiştirir. Çoğu zaman da konut, kullanıcısına kullanıcının talebi,
isteği olmaksızın dış etkenlerin etkisiyle farklı koşullarda sunulur. Kullanıcının bu konuta uygun
yaşaması beklenir. Cansever, ailelerin, geçmişte olduğu gibi evini komşusu ile iyi ilişkiler kurmak üzere
arsasının uygun bir yerine yerleştirmek için ortaya bir niyet ve çaba koyma imkanına sahip olmadığına
dikkat çekmektedir. Gecekondular ve köy evleri dışında, evlerin ailenin, mahallenin bütün yerel
gerçeklerinden habersiz ve bunları dikkate alma ihtiyacı duymayan teknokratların hiçbir mantığa sahip
olmayan kararlarına göre yerleştirilmesini doğru bulmamaktadır. Kooperatifler, konut yapım şirketleri,
yapsatçılar eliyle yapılan konutların, neredeyse hepsi herhangi bir kültür temelinden yoksun, insanın,
ailenin ihtiyaçlarını karşılamayan, sosyal dayanışma şuurundan uzak, kalitesiz çirkinliklerden ibaret
olduklarını belirtmektedir. Cansever’in bu değerlendirmesinden de anlaşılacağı gibi konut tasarımına etki
eden faktörlerin ilk sıralarında yer alan kullanıcı ihtiyaçları, kültürel değerler, iklim, yapının konumu
konut tasarımında göz ardı edilir duruma gelmiştir. Kullanıcı ne konutunun ne de yaşayacağı çevrenin
14


tasarımında ve sürdürebilirliğinde artık söz sahibi değildir. Onun yerine karar verenler başkalarıdır.
Spekülasyona açık, çok genel kabullerle her farklı duruma aynı çözümü öneren imar planları konut
tasarımında neredeyse tek yönlendirici olmuştur. Bu süreci daha da içinden çıkılmaz hale getiren insanları
dev apartman bloklarına tıkıştıran, konutun toplumsal bir mekân olma özelliğini ortadan kaldırarak, kârlı
bir yatırım aracı olarak sunan konut üretiminin giderek daha fazla desteklenir oluşudur.

Göç olgusunun ana nedenleri nelerdir, kent mekanına yansımasının


doğurduğu kavram nedir?

KONUT SEÇİMİ VE KARAR VERME SÜRECİ


Konut tasarımını etkileyen faktörlerin hemen hepsi aslında farklı ele alışlarla konut seçimini de etkileyen
faktörlerdir. Konut seçimi dediğimizde ülkemizde konut edinme de kaç farklı durum karşımıza çıkabilir,
öncelikle ona açıklık kazandırmak gereklidir. En bilinen konut edinme yolları aşağıda sıralanmıştır;
• Kullanıcı ya da kullanıcılar kendi arsası üzerine konut yaptırılabilirler,
• Arsa sahibi ya da sahipleri arsalarını konut yapılmak üzere bir şirket yada şahsa kat karşılığı
denen yöntemle verip konut sahibi olabilirler.
• Kat karşılığı verilmiş bir arsa üzerine yapılan apartman bloğunu yapan müteahhitten ya da mal
sahibinden daire alınabilir.
• Daha önce yapılmış, kullanılmış ve sahibi tarafından ya da emlak alışverişiyle uğraşan kişiler
tarafından satılık bir müstakil ev ya da daire satın alabilir,
• Konut kooperatiflerine üye olma yada üyeliğini devreden kişiden üyelik hakkını satın alarak,
• Büyük ölçekli nerdeyse küçük kent ölçeğinde konut üretimi yapan şirketler yada bir kaç şirketin,
Emlak bankası ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığına bağlı Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’nın
ortaklığının söz konusu olduğu projelerden konut sahibi olunabilir.
• Kamuya ait işletmelerin lojmanları ve taşınmazlarının özelleştirilmesi ve satışı yoluyla,
• Doğal afetler sonrasında devlet eliyle yapılıp, uygun koşullarda kullanıcıya satışı yapılması,
• Miras yoluyla da konut sahibi ya da ortak mülkiyet söz konusu olabilir.
Bunların dışında çok yaygın olmayan özel durumlar da yasalar çerçevesinde karşılaşmak mümkündür.
Ancak ülkemizde en bilinen konut edinme yolları bunlardır. Yeni projelerde inşaat başlamadan önce proje
üzerinden konutun alınmasına karar verilmesi, birden fazla konut alımında indirim ya da bankalardan
konut kredisi kullanılması, peşin indirimi vb. gibi oldukça farklı ve yaygın uygulamalarda konut
alımında alıcıya avantaj olarak sunulmaktadır.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığına bağlı Toplu Konut İdaresi Başkanlığı


ile ilgili geniş bilgiye www.toki.gov.tr sitesinden ulaşabilirsiniz.

Konut seçimine konu olacak başka durum ise konutu mal sahibinden ya da bir şirket aracılığıyla
kiralamaktır. Kiralama söz konusu olduğunda birey ya da ailenin seçim yapması daha kolay
görünmektedir. Çünkü kiralama belli süreler için kontratla yapılır. Kontrata uymayan bir durum ya da ön
görülmeyen bir olumsuzlukla karşılaşıldığında kiracı isteklerine uygun bir başka konut bulma olanağına
sahiptir. Ama yine de kullanıcının konut seçiminde etki eden faktörlere ve yasal prosedüre kiralama
sırasında da dikkat etmesi daha sonra maddi ve manevi zarara uğramasını önleyecektir.
Konut seçimini etkileyen faktörler de zaman içinde konut tasarımını etkileyen faktörler gibi değişirler.
Kullanıcı mümkün olduğunca uzun zaman değişen durumlara cevap verme potansiyeline sahip, esnek
çözümler sunan konut seçimi yaparak gereksiz harcamalar ve sıkıntılardan kurtulacaktır.

15


Konut Tipleri
Satılık ilanlarında sıklıkla 1+1, 2+1 gibi karşılaşılan ifadeler konutun tipinden çok oda sayısı hakkında
bilgi verir. Bu ifade de yer alan 1 kısaca yaşama mekânı yani yaygın deyimle salonu, diğerleri ise oda
sayısını işaret eder. Konut tipleri ise daha çok konutun doğayla, yerle yakın çevresiyle ya da birbirleriyle
kurdukları ilişkilere göre isimlendirilir. Bu sınıflandırmalar zamanla ya da ülkeden ülkeye değişiklikler
gösterebilir. Bu sınıflandırmadaki ibareler genellikle imar planlarında da geçen ibarelerdir. Çünkü
günümüzde konutun nerde hangi tipte yapılacağı kullanıcının tercihine bırakılan bir karar değildir.
Ülkemizde kentsel ve kırsal sit alanlarında tescilli kültür varlığı olan konutların el değiştirmesi sıklıkla
karşımıza çıkabilir. Ancak onlar da özel bir kategori olsa da bulundukları yerle ve birbirleriyle kurdukları
ilişkilere göre bu bölümde yapılacak olan sınıflandırmaya belli ölçülerde dahil edilebilirler.
Konut tipleri en genel anlamda;
1. Bir bahçe yada parsel içinde yer alan ayrık nizam konutlar,
a. Az katlı müstakil konutlar,
b. Çok katlı kat mülkiyetine konu olan apartmanlar,
2. Parsel içinde imar planında gösterilen şekilde komşu parsellerle bitişik olarak konumlanan
bitişik nizam konutlar,
a. Az katlı müstakil konutlar,
b. Çok katlı kat mülkiyetine konu olan apartmanlar.
Bu sınıflandırma temel olmak üzere pek çok alt sınıflandırma yapılabilir. Örneğin bahçeli müstakil ev,
bahçeli dubleks yada çatı dubleks gibi. Çatı dubleks tabiri biraz zorlama bir tanım olmakla birlikte çok
kullanıldığı için açıklama gereği duyulmaktadır. Aslında çok katlı bir apartmanda son katta yer alan daire,
imar mevzuatındaki bir takım özel hükümler yada boşluklardan yararlanılarak çatı boşluğuyla birlikte
dubleks ev olarak tasarlanmıştır. Büyük konut projelerindeki devasa çok katlı kule bloklar ise, özel bir
durum gibi görünse de ayrık nizam çok katlı yapılar başlığı altında yer alır. Konut ilanlarında sıklıkla
kullanıldığı görülen villa ya da lüks villa ise bazen kendi parselinde, bazen de bir site içinde yer alan
genellikle ayrık nizam konut grubundadır. Bitişik parseller yada aynı parselde birden fazla aynı tip az
katlı konuttan oluşan dizilere de sıra ev denilmektedir. Sıra evler İngiltere de sanayi devrimi sonrası
sanayi bölgelerine yakın yerlerde taban alanı oldukça küçük iki katlı işçi konutları olarak doğmuştur.
Ancak günümüzde bahçeli konut sitelerinde sıklıkla yer verilen lüks bahçeli dubleks konut tipi haline
gelmiştir. Bu tip konutların genellikle önde ve arkada küçük bahçeleri bulunur. Batılaşma döneminde
Osmanlı imparatorluğu sınırları içinde özellikle o zamanki sanayi bölgesi Balat ve Fener civarında Haliç
çevresinde bunların ilk örnekleri yer almıştır.

16


Resim 1.6: Sütlüce Sıra Evler, İstanbul. Plan Şeması ve Cephe Rölevesi (Çizim: M. Nalçakan)

Apartmanların ilk örneklerini, yine batılılaşma döneminde Osmanlı topraklarında özellikle İstanbul da
Levantenlerin yaşadığı Galata, Pera ve İstiklal caddesi üzerinde halen görmek mümkündür.

Resim 1.7: Halil Hamit Bey Apartmanı, Tünel İstanbul. Kat Planı ve Cephe Rölevesi (Çizim: M. Nalçakan)

Bu sınıflandırmaların dışında bağ evi, kır evi, sayfiye ya da yazlık gibi konut tipleri de yine
bulundukları yerlerin kentsel yerleşim alanları dışında kırsal alanlarda ya da kıyılarda yer alan ayrık yada
bitişik nizam az katlı ve müstakil konutlardır. Ancak spekülatif nedenlerle özellikle denize sıfır çok katlı
yazlık konutlarda ülkemiz kıyılarında oldukça yaygın bir şekilde yapılmıştır. Bu tür yapılar imar
aflarıyla yasal durum kazanmışlardır. Cumhuriyet tarihimizde pek çok imar affı uygulaması mevcuttur.
1983 imar affı özellikle imarsız yapılmış yazlıklar, gecekondu bölgeleri ve imar planı olan kentsel
alanlarda kaçak yapılanmış konutların yaygın olarak yararlandığı yasal bir düzenlemedir. İmar afları
toplumda kaçak yapı yapmayı özendiren ve beklenti uyandıran uygulamalardır.

Konut Tiplerine Dair Yeni Kavramlar


Günümüz yoğun çalışma temposu içinde özellikle büyük kentlerde yaygınlaşmaya başlayan farklı
tasarlanmış apartman daireleri dikkat çekmektedir. Kentte, arsa fiyatlarının yüksek olduğu bölgelerde
lüks malzeme ve teknolojiyle donatılmış, kullanıcıya pek çok hizmetin verildiği, özel güvenlikli ve
bakımlı çevrelerde çok yüksek katlı bloklarda yer alan stüdyo daireler ve 1+1 daireler bu gruba girerler
ve son yıllarda bu tür projeler rezidans (residence) olarak isimlendirilmektedir. Ülkemizde çok yaygın
kullanılmayan loft daire kavramı da özel bir konut anlayışının ürünüdür. Bunların dışında rezidans villa
kavramı da konut piyasasında yeni bir terim olarak yerini almaktadır. Buradan da anlaşılacağı üzere artık
konutları farklılaştıran konumları ya da manzaralarından çok kullanılan malzeme, donatılar ve verilen
hizmetler olmaya başlamıştır.
Kullanıcı bu yüksek kulelerde, kendi kutusunda kentsel ve sosyal mekânlara gereksinim duymadan
yaşamayı tercih etmektedir. Bu tercihin başlıca nedeni metropollerde bir yerden bir yere gitmenin uzun
mesafeler ve trafik nedeniyle işkenceye dönüşmesidir. Bir diğer etken de insanın tüm metabolizmasını ve
ruhunu yoran çağdaş iş yaşamının stresli yapısıdır. İş dışında kendi kabuklarına çekilme ve parasıyla
alabildiği tüm hizmetleri elinin altında bulabilmenin yarattığı duyguyu günümüz insanı, doğa veya
insanlarla ilişki içinde yaşamanın yaratacağı duyguya tercih etmektedir. Bu akıllı evlerin sunduğu yaşam
şekli, kişiyi evinde pasif ve uzaktan seyirci pozisyonuna itmektedir. Çünkü her şey bir telefon ya da
internet yoluyla bir tuşla kullanıcıya ulaşmakta, dinlenmek ya da eğlenmek için teknolojinin şu anda
sunduğu smart TV, film kanalları ve internet yeterli olmaktadır. İnsanlarla yüz yüze iletişimin yerine
internet tercih edilmektedir, hem kendi evinizin konforundan uzakta kalmadan, trafiğe karışmadan
iletişimin çekiciliği yaşamak, hem de canını sıkan bir durum olduğunda ya da istemediğinde tek tuşla
iletişimi koparmak insanları rahatlatmaktadır. Bu tür konutlar tam bir kapalı kutu olarak tasarlanmaktadır.
Satın alındıktan sonra kullanıcının bireysel tercihlerle düzenleme yapmasına olanak tanımayan standart
çağdaş konutlar olarak belli bir kaç tip olarak tasarlanıp, üretilen konutlarda bir süre sonra tadilat

17


yapmanız da mümkn değildir. Pencereleri açılmaz ve havalandırma suni yoldan gerçekleştirilir, siz
mekânınızın ısını ayarlama özgürlüğüne sahip olursunuz. Pencereyi açıp şöyle bir temiz hava alamaz,
sabahın kokusunu içinize çekemezsiniz. Gelişen teknolojinin sundukları günümüzde home office yani
evden çalışmayı da her geçen gün daha çekici hale getirmektedir. Bu tür yaşam şeklini benimseyen kişiler
artık işe gitmek amacıyla da evinden çıkmadan yalıtılmış kutularında yaşarlar.

Bu konuyla ilgili www.residence.gen.tr adresini ziyaret edebilirsiniz.

Bunların dışında ebeveynlerin çalıştığı çocuklu ailelerin tercih ettiği kente yakın site içi yaşamlardan
söz etmek gerekirse, bunlarda yine genel sınıflama içinde yer alan ayrık veya bitişik düzen konutlar
grubunda yer alan, daha az katlı ya da müstakil konutlardır. Bu tür konutları farklılaştıran da yine
kurgulanmış, özel güvenliği sağlanmış ve her türlü hizmetin kendi konut yerleşmelerinde çözülmüş
olmasıdır. Buralarda yaşayan aileler, çocuklar için oyun alanları, yuva ve okul, ailenin ihtiyaçları için
alışveriş merkezi, sosyal tesisler, spor ve rekreasyon alanları için kentsel mekânlara ulaşmaya gereksinim
duymazlar, hepsi kendileri için yaratılmış yaşam çevrelerinin içindedir.
Farklı bir kullanıcı olarak öğrenciler üzerinde durulabilir. Öğrencilerin yoğun olduğu şehirlerde apart
daire ya da 1+1 daireler yaygın bir yapılanma olarak görülür. Bu dairelerin malzeme ve donatılarının çok
özenli olduğu söylenemez. İşte bunlar yatırım için alınmış ya mal sahibi tarafından ya da şirketler
tarafından genellikle bekar kullanıcılara ve öğrencilere kiralanan dairelerdir. Tasarımcı ve müteahhitler
bu tür yatırımlarda genellikle mümkün olan en fazla daireyi hedeflediklerinden mekânsal ilişkiler
açısından oldukça ilginç çözümlerle karşılaşmak mümkündür. Öğrencilerin konut kiralamada çok bilinçli
ya da seçici olduğunu söylemek çok gerçekçi olmaz. Bazı aileler, çocukları bir üniversiteye kayıt
yaptırdıklarında o kentte okula yakın bir daire alıp okulları bitince satmayı seçer.
Kendi kendilerine tüm ihtiyaçlarını gerçekleştirme gücü olmayan ya da çocuklarıyla birlikte yaşlanma
imkanı olmayan yaşlılar için özel çözümler sunan konut projeleri ihtiyacı her geçen gün kendini
hissettirmektedir. Ancak bu konuda yeterli çalışmanın yapıldığı ya da konunun ilgi topladığı söylenemez.
Yakın bir dönemde yaşlılar için özel çözümlerin de yer alacağı karma ya da özel projeler mutlaka
gündeme gelecektir. Dünyadaki diğer pek çok ülke gibi bizim ülkemizde de yaşlı nüfus giderek
artmaktadır. Yaşlıların daha aktif, yaşıtlarıyla ve akrabalarıyla, sevdikleriyle sosyal ilişkilerini artırarak
yaşama arzuları giderek güçlenmektedir

Bu konu kitabınızın 5. Ünitesi Konutlarda Erişebilirlik ve Herkesi İçin


Tasarım da ayrıntılı olarak değerlendirilmektedir.

Ayrıntılı bilgi için www.yaslilikrehberi.org adresini ziyaret


edebilirsiniz.

Konut Seçimini Etkileyen Faktörler


Daha önce de konut seçimini etkileyen faktörlerin temelde konut tasarımını etkileyen faktörlerle hemen
hemen aynı olduğu belirtilmişti. Konuyu şimdi daha yakından değerlendirmek gerekirse;
• Konut kullanıcısı birey ya da ailenin gereksinme, istek ve beklentileri,

• Kullanıcıların yaşamlarını etkileyen toplumsal ve kültürel faktörler,


• Konuttan beklenen konforu etkileyen iklim verileri,
• Kullanıcısı konutun bulunduğu yerle, yakın çevresiyle ve doğal çevreyle nasıl bir ilişki
kurmasını istiyorsa onu belirleyen coğrafi ve topoğrafik veriler,
• Kolay ulaşılabilir malzeme ve iş gücü olanakları,

18


• Konutun kent içindeki konumu ve kullanıcısının ihtiyaç duyduğu yerlere ulaşım olanakları

• Yasal düzenlemeler,
• Kullanıcının ekonomik durumu,

• Teknolojik verilerin yaşamlarına ne düzeyde girdiği,


• Konutun sürdürülebilirliği (değişen koşullara uyum ve bakım-onarımın kolay olması )vb. gibi
bu listeyi detaylandırmak mümkündür.
Kültürel sürekliliği gelenek ve görenekler sağlar. Kullanıcının, her toplumsal davranışı ve gelenekler
aynı zamanda birkaç temel gereksinme ya da gereksinmelerin tümü tarafından kararlaştırılmıştır.
Gereksinmelerin fizyolojik, toplumsal ve psikolojik yönü olduğu için her toplumsal geleneğin de
fizyolojik, toplumsal ve psikolojik yönü vardır. Zaman içinde değişen koşullar gereksinimleri,
gereksinimler alışkanlıkları, onlarda gelenekleri değiştirir. Toplumsal davranış kalıpları olarak da
tanımlanan kültürel sistemin öğrettikleri hem zaman boyutunda sürekli, hem de toplumsaldır ve geleceği
de topluma bağlıdır. Kültür değişir ve genellikle değişme uyum içinde gerçekleşir. Kültürel yayılma,
ödünç alma, öykünme vb. gibi yollarla komşular birbirlerini benzerler. Kültürel değişme karşısında,
bireylerin tutumları üç farklı şekilde gerçekleşir. Bunlar özetle; davranış düzeltmeleriyle uyum, yeni
elemanlara karşı çıkma ya da ortamdan geri çekilmedir.
Geçmişte kullanıcının kendi konutunu yaptırırken bahçe, sokak ve konut ilişkisinin nasıl kurulacağı,
ya da yamaçta mı yoksa ovada mı yerleşeceği kendi kararına bağlı görünüyordu. Ancak bu gün bu
konuda kullanıcıya söz hakkı düşme ihtimali giderek azalmıştır. Kullanıcı ancak maddi olanakları ve
yaşadığı kenttin imar durumu elveriyorsa bahçeli bir ev mi, müstakil bir konut mu, yoksa apartman
dairesi mi istediğine karar verme şansına sahip olabilir. Kent içinde, doğayla ilişki kuran bir konutta
yaşamak parası olan için de her zaman mümkün olmayabilir. Kent toprağının yani arsanın maddi değeri
giderek artmaktadır. Nüfus artışı ve göçlerle kentler giderek kalabalıklaşmaktadır. Böylece imar
planlarında kent merkezinindeki yapılaşma yoğunluğu artmaktadır. Yani genel bir karar mekanizması
vardır, kullanıcı ancak maddi gücü ve bu mekanizmanın izin verdiği ölçüde doğa ve yakın çevresiyle
nasıl bir ilişki kuracağını seçme özgürlüğüne sahiptir.
Konutun kent içindeki konumu; konut seçiminde çok önemlidir. Hem çalışan bireylerin ev ve iş
arasındaki ulaşım olanaklarının olması hem de çocukların okula gidiş gelişinde sorun yaşanmaması
ailelerin konut seçiminde birincil önceliği olmaktadır. Hatta bu koşullar sağlandığında konutun
bulunduğu yer, büyüklüğü ya da konfor şartlarının geri planda kaldığı söylenebilir. Özellikle İstanbul gibi
metropollerde ulaşım hem maddi boyutu hem de trafikte harcanan zaman açısından en büyük yaşamsal
sorundur. İnsanın tüm enerjisini tüketir, sabah işe ya da okula gitmek için evden çıkılır, şehir içinde
saatlerce yolda zaman harcanır. Yağmur, kar gibi iklim verileri de bu durumu daha da ağırlaştırır. Bu
nedenle hem kara yolu ulaşım hattı, hem toplu taşıma (metrobüs, metro, deniz ulaşımı vb. gibi.) hizmet
hatlarına yakın yerleşimler her zaman tercih edilen yaşam alanlarıdır. İstanbul için bir diğer örnek,
boğazın iki yakası arasında deniz ulaşımıyla ve yürüme mesafesinde ev ve iş yerinin olması durumudur,
İstanbul da tercih edilen bir diğer konum ise çevre yollarına ya da otoyollara yakın nispeten şehir dışı
sitelerde oturup, şehir merkezinde kolay ulaşılır bölgelerde çalışmaktır.
Konut tasarlanması, yapılması yasal düzenlemelerin sonucu olarak imar planlarının izin verdiği
koşullarda ve yerel yönetimlerin ilgili birimlerinin izniyle gerçekleştirilebilir. Ayrıca konuta yapılacak
tüm müdahalelerin ve tadilatların da Yerel Yönetimlerin ilgili birimlerinden yasal izinlerle yapılması
gerekir. İzinsiz yapılan her türlü müdahale kaçak olarak değerlendirilir ve yasal işlem yapılması gerekir.
Yasal düzenlemelerin merkezi yönetim ve yerel yönetimleri ilgilendiren pek çok yönü bulunur. Ayrıca
konut edinmede ve sonrasında mülkiyetle ilgili de dikkat edilmesi gerekenler vardır. Bu konu herkesin
hakim olamayacağı kadar kapsamlı ve çok yönlü olmakla birlikte, yasayı bilmemenin özür olarak kabul
edilmediği unutulmamalıdır. Mayıs 2012 de mecliste kabul olunan Kentsel Dönüşüm Yasasıyla riskli
yapıların tespiti ve dönüşüm sürecinin tamamlanması sürecinin sorumluluk ve yetkisi Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına verilmiştir.

19


İmar Kanunuyla ilgili www.mevzuat.gov.tr, Yapı Denetimi Hakkında
Kanun ve Kentsel Dönüşüm Yasasıyla ilgili olarak www.mevzuat.adalet.gov.tr adreslerini
ziyaret edebilirsiniz.

Ayrıca gittikçe yaygınlaşan konut kredileri de konuya farklı bir yasal boyut getirmektedir. Konunun
bir başka yasal boyutu ise Konutun Düzenlenmesi ünitesinde ayrıntıları verilecek olan uzman
tasarımcılarla yani mimarlar ve iç mimarlarla çalışma koşullarını belirleyen sözleşmelerdir. Konutla ilgili
daha pek çok yasal boyut mevcuttur, örneğin kat karşılığı arsa verip konut yaptırılması, kooperatif
üyelikleri, proje üzerinden konut satın alınması ve diğer alım satım işlemleri sırasında da pek çok yasal
mevzuat söz konusu olacaktır.

Fikir ve Sanat Eserleri ve İş Kanunuyla ilgili


www.mevzuat.adalet.gov.tr, Morgage sistemiyle ilgili genel bilgi almak için ise
www.uzmantv.com adresini ziyaret edebilirsiniz.

Ünite 6: Konut Seçiminde ve Düzenlenmesinde Yasal Mevzuat


Ünitesinde konuyla ilgili daha ayrıntılı değerlendirmeler bulabilirsiniz.

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
Konutu kullanacak kişi ve kişilerin, aile bireylerinin gereksinme, istek ve beklentilerini gerçekçi olarak,
kapsamlı bir şekilde ve uzun vadeli düşünerek ortaya koymak konut seçiminde ilk adım olmalıdır. Hem
bireysel hem de tüm aileyi ilgilendiren konular samimi bir şekilde ailede paylaşılmalıdır. Ancak bu
aşamada, bir takım çeldirici faktörlerler devreye girebilir. Bunların etkisiyle kullanıcı beklentileri olarak
değerlendirilebilecek başlıklar, gereksinme ve istekler olarak ortaya koyma yanılgısından kaçınmak
gerekir. Başkalarının ne düşündüğü değil sizin neye ihtiyacınız olduğu, ne istediğiniz önemlidir.
Konut günümüz dünyasında giderek daha fazla statü göstergesi ve kendini gerçekleştirme aracı olarak
görülmesinin olumsuz etkilerine tekrar hatırlatmak yararlı olacaktır. İstek ve beklentilerin ancak
olanaklar ölçüsünde gereksinmeler boyutuna ulaşabileceği gözden uzak tutulmamalıdır. Bu gerçek göz
ardı edilirse kaldırılamayacak yükler altına girilir, kişiler ellerindekileri de kaybedebilirler. Bu maddi
güçlükler aile içindeki mutluluğu gölge düşüren boyutlara ulaşabilir. Bütün bunlar yetmezmiş gibi bir de
beklenmeyen sağlık problemleri ya da öngörülemeyen özel durumlara hazırlıksız yakalanmak da
mümkündür.
Konut hem aile bireyleri arasında hem de yakın çevreyle, sevgi ve saygının hakim olduğu sağlıklı ve
mutlu bir paylaşım ortamının yaratılmasında bir araçtır. Konut seçimi yapılırken ailenin ya da
kullanıcıların sayısı, yapısı, yaşam alışkanlıkları hatta yeme içme kültürleri bile önemli verilerdir. Her
geçen gün kullanıcının değişen gereksinimleri ve olanakları doğrultusunda konutun küçük düzenlemelerle
konfor şartlarının arttırılması, değişen istek ve beklentilere ayak uyduran bir ev, yuva haline getirilmesi
mümkündür. Örnek vermek gerekirse; yeni evlenen genç bir çift yakın bir zamanda aileye bir bebek
katılma olasılığını, küçük çocukları olan bir aile ise çocukların biraz daha büyüdüğünde ayrı odalara
gereksinimleri olacağını hesaba katarak karar vermelidir.
Sonuç olarak kültür, hem kullanıcıların konutlarıyla kurdukları ilişkileri hem de komşularıyla
kurdukları ilişkileri az ya da çok etkiler. Komşular arasında zaman içinde karşılıklı etkileşim gerçekleşir.
Konut seçiminde konut ve yakın çevresinden beklentilerinin ne olduğu, kullanıcıların kültürel yapısı,
gelenek ve görenekleriyle doğrudan ilgilidir. Çocukların nasıl bir ortamda yetiştirileceği ya da
komşularla kurulacak ilişkilerin kapsamı buna örnek verilebilir. Son zamanlarda mahalle baskısı olarak
adlandırılan komşuların bazen birbirleriyle fazlaca ilgili olmalarının rahatsız edici pek çok yönü olmakla
birlikte, olumlu yönleri de vardır. Yakın çevremiz deki insanlarla samimi ama sınırları doğru belirlenmiş
ilişkiler içinde yaşamak insanı pek çok yönüyle rahatlatır. İnsanda aidiyet ve güven duygusunu
güçlendirir.

20


Geçmişte önemli bir veri olan kolay ulaşılır yerel ya da bölgesel malzeme ve işçilik olanakları uzun
bir süredir önemini yitirmiştir. Oysa ki her kente kendi kimliğini kazandıran en önemli faktörlerden birisi
budur. Kentlerin giderek birbirine benzemesi ve kentlerdeki yaşamın her geçen gün doğadan kopması bu
nedenle hızlanmıştır. Son yıllarda çokça konuşulan sürdürülebilirlik ve ekolojik tasarım gibi
kavramların mimariye girmesiyle yakın gelecekte tekrar önem kazanacak bir başlıktır. Ünitenizin başında
bu kavramların bizim yüzlerce yıllık konut kültürümüzü doğuran temel kavramlar olduğunu belirtmiştik.
Fakat uzunca bir zaman unutulmuş, şimdi ithal bir kavram gibi tekrar gündemimize girmiştir. Bölgesel
ve yerel olanaklardan faydalanmanın; çevreyle ve doğayla çatışmadan uyum içinde yaşama, enerji
tasarrufu, dönüştürülebilir malzeme kullanımı gibi pek çok anlamda konuta olumlu yansımaları olacaktır.
Ayrıca işsizlik nedeniyle gerçekleşen yer değiştirme ve yığılmaları da önleme gibi toplumsal bir boyutu
da vardır.
Son dönemlerde maliyetinin çok üzerinde fiyatlarla satılan akıllı konutlar, reklamlarında kullanılan
otel konforu yaşatma vaadini, ihtiyaç duyulabilecek servisleri de vererek yerine getirmektedir. Ama
konuttan istenen otel yaşantısı mıdır? Kullanıcısının isteği buysa bu konutlar çok uygundur. İçinde
bulundukları sitede yer alan alışveriş ve yeme içme mekânları, sosyal tesisler çok sınırlı zamanını evinde
geçirebilen insana çekici çözüm önerileri sunmaktadır. Aynı zamanda da insanı insanlardan ve doğadan
her geçen gün biraz daha koparan ve yaşamını tekdüzeleştiren, işleyen bir sisteme mutlak bağlı kılan bir
tasarlanmış yaşam biçimini dayatmaktadır. Oysa ki mimarın amacı ve devletin sorumluluğu insanların
mutlu olacağı yaşam çevrelerini oluşturmak olmalıdır. Mimar ve iç mimar açısından bakıldığında;
insanlara nasıl yaşamaları gerektiğini öğreten, onları kendi oluşturdukları fiziksel çevreye uymaya
zorlayan değil, kullanıcıların kendi ilgi ve zevk duyacakları, köşesine bucağına sahip çıkacakları ortamı
oluşturan bir tasarımcı ve yapıcı olmaları beklenir. Devletin yasal düzenlemelerle bunu destekleyen ve
yönlendiren bir tutum içinde olması gerekir. Bunun bir mekân tasarımcısı tarafından başarılabilmesi ise
ancak çağının olanakları, ihtiyaçları ve konutun kullanıcısının düşünce ve duygularıyla uyum içinde
olmasıyla mümkün olabilir. Ülkemizde yüz yıllar içinde oluşmuş konut geleneğinden birdenbire
koparılmış ve yabancı mimarlar etkisiyle kentlerimizin ve konutlarımızla insanımız maalesef
yabancılaşmıştır. Yaşam kültürümüze, inançlarımıza çok da uygun olmayan konutlarda yaşamak zorunda
bırakılmış olmak toplumsal sorunlara, psikolojik gerilimlere neden olmuştur. Konut yaşanılan bir mekân
olmaktan çıkmış, gösterilen durumuna gelmiştir. Örneğin; misafir kapısı kapanan misafir odaları,
banyoda inanç ve yıkanma kültürümüze tamamen ters ama olmasını çağdaşlık sandığımız küvetler gibi.
Bu bize yabancı ama dayatılan yaşam biçimi mobilya sektörüne de biçimlendirmiş ve salon takımı, yatak
odası takımı gibi kavramlar tüketimi biçimlendirmiştir. Salon takımlarının içinde yüksek kitaplıklar
yeriniz olsa da olmasa da alınıp, bir yerlere tıkıştırılır, içi boş kalan kütüphaneler için gazetelerin kuponla
ansiklopedi dağıttığı dönemler hatırlanmalıdır. Yatak odası takımlarının olmazsa olmazı baş ucu
komidinleri ise yer olmadığında pek çok evde üst üste konmuştur. Hatta odalara sığmayan bu takımlar
gelince, çeyiz sandıklar bu dolapların üstlerine kaldırılmıştır. Evlerin içine tıkıştırılan bu eşyaların 1999
depreminde pek çok can kaybına neden olduğu bilinmektedir. Uzun bir süredir maalesef konutlarımız
birer mobilya deposu durumundadır. Bu ünitenin sizi konut üzerine düşünmeye davet etmesinin nedeni;
geçmişte varolan konut algımızın, mekân duygumuzun ve güzellik anlayışımızın kaybolmuş olmasıdır.
Toplu yaşam çevrelerinde yaşayacak olan kullanıcıların birbirinden farklı yaşam alışkanlıkları,
ihtiyaçları, istekleri ve beklentileri olması doğaldır. Günümüzde tasarımda esneklik kavramına her
zamankinden daha çok gereksinim duyulmaktadır. Fakat şehir bölge plancısı, mimar ya da iç mimarın
esneklik kavramından anladığı nedir? Bu kavramı mekân tasarımında kullanabilecek bilgi ve beceriye
sahip midir bunun farkında olanlar da bu gerekliliği yatırımcılara anlatmayı başarabilecekler midir?.
Konut günümüz tüketim toplumunda sık sık alınır ve satılır bir meta, bir yatırım aracı olarak
görülmektedir. Çok büyük ölçekli projeleri üreten çok ortaklı yatırımcılar ürettikleri konutu en yüksek
kâr oranıyla satmayı amaç edinmektedir. Deprem sonrası zorunlu kılınan bir takım prosedürler bile
maalesef yatırımcı için projelerin olmazsa olmazı değil, konutları pazarlama da bir artı değer olarak
algılanmakta ve reklam malzemesi olarak kullanılmaktadır. Yeni çıkarılan bir yasayla deprem ve
ülkemizdeki yerleşim gerçeği tekrar ele alınmakta ve kentsel dönüşüm düzenlenmektedir. Deprem
gerçeğiyle yüzleşmeyi kaldıramayacak yapı sayısı çok fazla olan ülkemizde halihazırda bulunan
konutların bir kısmı depreme karşı koyabilecek durumdadır. Bu konutlar ilk kullanıcıları değişmiş olsa da
21


halihazırda yaşam çevreleri olarak varlıklarını sürdürmektedir. Zaman içinde kullanıcının değişen
istekleri ve değişen teknolojinin yaşamamıza kattıkları karşısında yetersizlikler ortaya çıkmış olsa da
bunlar küçük tadilatlar ve iç mimari düzenlemelerle çözülecek türdendir. Birbirinden farklı yaşam
çevrelerinin varlığı tarihi ve kültürel sürekliliğin sağlanmasında önemlidir. Bu kültürel zenginlik
toplumun geçirdiği toplumsal değişme ve onun mekâna yansıması hakkında ip uçlarını da içinde
barındırır. Geçmişten günümüze eklemlenerek ulaşan, fiziksel çevre olarak adlandırdığımız doğal ve
insan eliyle oluşturulan mekânlar bütünü olan yerleşmeler, mahalleler ve kentler aslında gören gözler için
okunmayı bekleyen birer kitap gibidir. Böyle yaşam çevreleri insanlara derin zamanlı yani geçmiş-şimdi-
gelecek kavramlarının bir zincirin halkaları olduğu gerçeğini duyumsayarak yaşamı anlamlandırma
olanağı sunarlar. Bu tür yaşam çevrelerinde kültür ve gelenek bir ek çaba ve gayret göstermeye gerek
kalmadan, yaşamın doğal akışında kuşaktan kuşağa geçer. Böylece tarihi ve kültürel süreklilik sağlanır.
Kentlerin gerçekçi verilere dayanan konut ihtiyacı hesaplanmadan konut açığı olduğu savıyla üretilen
yeni yerleşim alanları ve konutlar devreye girdiğinde hızla kentlerdeki halihazır konut alanları terk
edilerek çöküntü bölgelerine dönüşme ya da yeni yapılan yerleşim alanlarının uzun süre boş kalma riski
olduğu gözden uzak tutulmamalıdır. Son 5- 6 yıldır kiralara zam yapılması değil, indirimler söz konusu
olmuştur. Kent içinde dolaştığınızda uzun süredir boş duran kiralık ve satılık ilanıyla kolayca
karşılaşmanız mümkündür. Bu da aslında söylenenin aksine konutun bir yatırım aracı olarak uzun süre
cazibesini koruyamayacağını göstermektedir.
Son söz olarak konut seçimine kullanıcının tercihleri ne kadar etki edebilir, bu günümüzde gerçekten
cevaplanması zor bir sorudur. En azından kullanıcı kendi gerçek ihtiyaçlarını, isteklerini ve beklentileri
bilmeli, olanaklarının sınırlarını çok fazla zorlamadan konut edinme yoluna gitmelidir. Unutulmamalıdır
ki yaşam sadece mekânların fiziksel nitelikleriyle anlam bulmaz, asıl önemli olan mekâna bizim
yüklediğimiz anlamdır. Bunun en güzel örneği ise toplu konutlarda; dışarıdan bakıldığında hepsi aynı
görünen dairelerin, içine girildiğinde hepsinin birbirinden farklı dünyalar sunmasıdır. Kendinizi ifade
edebileceğiniz küçük dokunuşlarınıza ve zaman içinde değişen beklentilerinize cevap verme, uyum
sağlama potansiyeli yüksek, kendi olanaklarınızı fazlaca zorlamadan ulaşabileceğiniz konutu seçmek
temel amaç olmalıdır.

22


Özet

Tarih boyunca konut, içinde oluştuğu toplumun sürdürülebilirlik, ekolojik tasarım kavramılarının
ihtiyaçlarına, kültürel yapısına, bulunduğu kapsamında yer alan yaklaşımlar bundan yüzlerce
bölgenin iklim verilerine, malzeme olanaklarına yıl önce Türk Evini biçimlendiren temel
toplumun sahip olduğu yapım yöntemlerine ve prensiplerdir. Türk evi toplumsal değişme ya da
daha bu gibi pek çok ögeye bağlı olarak ailenin üyelerinin sayısının artması, ihtiyaçlarının
biçimlenmiştir. Bu biçimlenmede kültürlerarası değişmesi gibi zaman içinde yaşanan pek çok
etkileşimin de rolü vardır. Aynı toplumda farklı değişikliğe ayak uydurma potansiyeli olan
zamanlarda farklı konut ve yerleşme kültürlerinin mekânsal kurguya sahiptir.
izlerini görmek mümkündür. Konutun tasarımını
Ancak böyle olmasına rağmen içinde yaşadığımız
etkileyen faktörler zaman içinde toplumsal
konutlarda bu nitelikler görülmez. Çünkü
değişme sonucu değişirler. Toplumsal değişme
konutun biçimlenişinde batılılaşma eğilimlerinin
sürecinde kullanıcının ihtiyaçları, istekleri ve
de etkisiyle tarihi ve kültürel süreklilik
beklentileri değişir. Kullanıcı sözcüğü konutun
sağlanamamıştır.
içinde yaşayanlar anlamında kullanılmaktadır.
Tasarımcı da bu süreçten farklı şekillerde Kentlerimizde çok farklı dönemlerden çok farklı
etkilenir. Toplumsal değişme aynı zamanda özellikler gösteren konut ve yerleşme örnekleri
toplumda üretim, tüketim ilişkileri, anlamlar ve mevcuttur. Ancak 1999’da yaşanan Marmara
değerlerin de değişmesine neden olur. Gelenek ve depremi konutlarımızın deprem güvenliği
görenekler toplumda kültürel sürekliliği sağlar. açısından uygun olmadığını ortaya koymuştur.
Bunların değişmesine kültürel değişme diyoruz. Söz konusu konutların çoğu aslında gecekondu
Kültürel değişme kullanıcının çevresel isteklerini bölgeleriyle göçmen mahallerinde müteahhitler
değiştirerek kullanıcının istek ve beklentilerinin eliyle kat karşılığı denilen yöntemle yapılan
kullanıcı ihtiyaçları haline gelmesinde önemli bir kontrolsüz dönemin ürünleridir. Kentsel dönüşüm
rol oynar. çok uzun süredir ülkemiz gündemini meşgul eden
bir konudur ve Kentsel Dönüşüm Yasası 2012’de
Anadolu’ da ki kazılardan elde edilen bulgular ve
çıkmıştır. Şimdi hızlı ve yoğun bir çalışma
izlerden o günkü yaşantıya, konutun nasıl
dönemi başlayacaktır. Bunun yanında son
algılandığına ve kullanıcının fiziksel, toplumsal
yıllarda gelişen teknolojinin itici gücüyle artan ve
ve kültürel özelliklerine ilişkin bilgiler edinmek
yaşamı doğadan koparan konut kuleleri, akıllı
mümkündür. Ayrıca antik yerleşme kalıntıları
konutların insanımızın toplumsal ve kültürel
bize o günkü iklim koşulları ve malzeme
yapısına uygun olduğunu söylemek mümkün
olanaklarıyla ilgili olarak da bilgi verir. Anadolu’
değildir. Her ne kadar ünitemizin adı “Konut
da ki tüm yaşam katmanlarında zaman içinde
Seçimi” olsa da aslında geçmişte olduğu gibi
oluşan konut kültürünün izlerini de
konutumuzu seçme hakkımız olduğunu söylemek
görebileceğimiz Osmanlı döneminde gelişen
gerçekçi olmaz. Bu gün bizim adımıza alınmış
geleneksel Türk evi hem konut ölçeğinde hem de
kararlar ve hazırlanmış çevrelere maddi
mahalle öiçeğinde üzerinde durmaya değerdir.
gücümüzün elverdiğince yerleşmeye çalıştığımızı
Türk evinin temelinde insan doğa ilişkisi yatar.
söylemek daha doğru olacaktır. İşte bu noktada;
Herşey insan ölçeğinden çıkışla biçimlenir ve
bize kendi ihtiyaçlarımızı ve olanaklarımızı
kullanılmayan bir mekân ya da alan bulunmaz.
gerçekçi olarak değerlendirip, sunulanlar içinden
Oda bir ailenin tüm ihtiyaçlarını karşılayacak
bize en uygun olanını bulmak kalıyor. Bunu
şekilde düzenlenir. Duvarlarında ocak, dolaplar
yaparken de başkalarının ne diyeceği değil, sizin
ve yüklükler ve pencereler bulunan odaların yarı
ne istediğinizin önemli olduğu akılda
açık bir alan olan sofayla kurdukları farklı
tutulmalıdır. Banka kredilerinin reklamlarla
ilişkilerle konutlar oluşur. Sofa, konutta yaşayan
sunulan cazibesine kapılarak, geri ödeyeceğiniz
tüm bireylerin ortak kullanım alanıdır ve odaların
uzun yıllar içinde sizi zora sokacak
kapıları sofaya açılır. Sofanın üstü kapalıdır, açık
düşünülmeden verilecek kararlardan kaçınmak
cephesi bahçeye bakar. Zaman içinde değişen
gerekir. İhtiyaçlarınızın olanaklarınız oranında
ihtyaçlarla sofa kapalı bir mekâna dönüşmüştür.
gerçeklik kazanacağını hatırlatan “ayağını
Yüzyıllar içinde oluşan bu konutun temelinde;
yorganına göre uzat” atasözü hâlâ altın kuraldır.
insan, doğa, esneklik ve ekonomik olma
kavramları yatar. Bu günün çevre sorunlarına
çözüm olarak ortaya atılan çağdaş kavramlar olan
23


Kendimizi Sınayalım
1. Bir yaşam çevresi olan konutu isimlendirmede 6. Aşağıdakilerden hangisi antik çağlarda konut
aşağıdakilerden hangisi kullanılmaz? içerisinde gerçekleştirilen işlevlerden birisi
olamaz?
a. Yuva
a. Ölü gömme
b. Ev
b. Tapınma
c. Han
c. Avlanma
d. Hane
d. Tahıl Öğütme
e. Barınak
e. Yemek hazırlama
2. Geleneksel Türk evinde temel birim
7. Aşağıdakilerden hangisi yurdumuzda, özellikle
aşağıdakilerden hangisidir?
İkinci Dünya Savaşı sonrasında gözlemlenen,
a. Bahçe hızlı kentleşmenin olumsuz sonuçlarından biri
değildir?
b. Sofa
a. İşsizlik
c. Taşlık
b. Altyapı sorunları
d. Oda
c. Trafik sorunları
e. Ahır
d. Hava kirliliği
3. Geleneksel yerleşim birimi olan mahallede
e. Gecekondulaşma
aşağıdakilerden hangisi geçmişte mahallenin
ortak sorumluluğunda değildir? 8. Konut kullanıcısının ihtiyaçları, istekleri ve
beklentileriyle ilgili aşağıdakilerden hangisi
a. Mahalle ve sokakların bakımıyla ilgili kararlar doğrudur?
b. Evin içine yerleştirilecek eşyalar a. İhtiyaç, istek ve beklenti kavramlarıyla aynı
c. Can ve mal emniyetinin sağlanması olguyu ifade etmektedir.

d. Fakir, fukaranın gözetilmesi b. İnsan, kendini fiziksel ve psikolojik olarak


etkileyen ögelerle tektat tekrar karşılaştığında
e. Kimsesiz çocukların ve yaşlıların korunması yeni ihtiyaçlar, değerler ve istekler
oluşturmaktadır.
4. Toplumsal değişme aşağıdakilerden hangisini
değiştirmez? c. Çevresel istekler ağırlıklı olarak iklim
koşullarına bağlı değişim göstermektedir.
a. Kullanıcı ihtiyaçları, istekleri ve beklentilerini
d. Kullanıcı istek ve beklentileri kişiden kişiye
b. İnsanlararası ilişkileri farklılık göstermemektedir.
c. Üretim ve mülkiyet ilişkilerini e. İhtiyaçlar, uzun vadede istek ve beklentilere
dönüşmektedir.
d. Anlamları, değerleri ve kuralları
9. Kente yakın site içi konutlarla ilgili
e. İklim özellikleri aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
5. Aşağıdakilerin hangisi konut seçiminde rol a. Arsa sıkıntısı nedeniyle inşa edilmiş çok
oynamaz? yüksek katlı apartman bloklardır.
a. Komşuların nasıl bir eve taşındığı b. Site alanında herhangi bir sosyal hizmet söz
b. Aile üyelerinin sayısı ve ihtiyaçları konusu değildir.
c. Ağırlıklı olarak tek odalı sıralı evlerden
c. Ekonomik olanaklar
oluşmaktadır.
d. Kullanıcının kültürel yapısı
d. Çocuklar için oyun alanları, yuva ve okul gibi
e. Konutun kent içindeki konumu eğitim imkanları sağlamaktadır.
e. Sayfiye yerlerinde inşa edilmiş çift katlı
yapılardır.
24


Sıra Sizde Yanıt Anahtarı
10. Toplumsal değişim sırasında aşağıdaki Sıra Sizde 1
olgulardan hangisi değişmez?
İnsanların kültürel yaşamları ve gelenekleri,
a. İhtiyaçlar inançları, malzeme ve yapım yöntemleri,
b. Beğeniler toplumsal yaşamları, toprakla ilişkileri, üretim
yöntemleri, kullandıkları aletler ve konutun iç
c. Gelenekler mekân ve yakın çevre ilişkileri hakkında bize
d. Ekonomik koşullar bilgi verirler.

e. Güneş ışınlarının geliş açısı Sıra Sizde 2


Türk evinde asıl kat birinci kattır. Zemin kat
araziyle uyum sağlamak ve tarıma bağlı
yaşantının uzantıları olan ihtiyaçları karşılamak
üzere biçimlenmiştir. Evin girişinin bulunduğu bu
Kendimizi Sınayalım Yanıt kat, at arabası ve hayvanların yemlerinin
Anahtarı depolanması, çeşitli alet edavatın konması,
1. c Yanıtınız yanlış ise “Konut Üzerine çamaşır yıkanması, kışlıkların hazırlanması vb.
Düşünceler” başlıklı konuyu yeniden gözden gibi. amaçlarla kullanılır. Mutfak, kiler gibi
geçiriniz. kapalı mekânlarda bulunan zemin kat, bahçenin
devamında üstü kapalı, zemini taş kaplı yarı açık
2. d Yanıtınız yanlış ise “Anadolu’da Yüzyıllar
bir mekândır.
İçinde Oluşmuş Geleneksel Türk Evi” başlıklı
konuyu yeniden gözden geçiriniz. Sıra Sizde 3
3. b Yanıtınız yanlış ise “Unutulan Kavram: Holzmeister, Paul Bonatz, Bruno Taut, Jansen,
Bütünün Parçası Olarak Konut” başlıklı konuyu Ernest Egli ve diğerleri.
yeniden gözden geçiriniz.
Sıra Sizde 4
4. e Yanıtınız yanlış ise “Toplumsal Değişme ve
Zaman İçinde Değişen Konut Algısı” başlıklı Toplumsal değişme, zamanla her türlü insan
konuyu yeniden gözden geçiriniz. ilişkisinin az ya da çok değişimidir. Bu değişme
sürecinde insanların ihtiyaçları ve kültürleri,
5. a Yanıtınız yanlış ise “Konut Seçimi ve Karar gelenekleri de değişir. Tüm bu değişimler hem
Verme Süreci” başlıklı konuyu yeniden gözden kent mekânında, hemde konutun iç mekanıyla
geçiriniz. yakın çevre ilişkilerinde fonksiyonel ve yapısal
değişikliklere neden olur. Geçmişte yerleşme
6. c Yanıtınız yanlış ise “Antik Dönemde kültürümüzde hakim olan mahalle kavramı ve
Yerleşme ve Konut Kültürü” başlıklı konuyu komşuluk ilişkilerinin bu gün büyük oranda
yeniden gözden geçiriniz. geçerliliğini yitirmesi ya da evlerimizdeki
7. a Yanıtınız yanlış ise “Cumhuriyet Döneminde yıkanma kültürünün değişmesiyle; oturarak
Konut” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. yıkanma düzeninin yerine geçen duş ve kabin
sisteminin banyonun tasarımını değiştirmesi gibi.
8. b Yanıtınız yanlış ise “Toplumsal Değişme ve
Zaman İçerisinde Değişen Konut Algısı” başlıklı
konuyu yeniden gözden geçiriniz.
9. d Yanıtınız yanlış ise “Konut Tiplerine Dair
Yeni Kavramlar” başlıklı konuyu yeniden gözden
geçiriniz.
10. e Yanıtınız yanlış ise “Toplumsal Değişme ve
Zaman İçerisinde Değişen Konut Algısı” başlıklı
konuyu yeniden gözden geçiriniz.

25


Sıra Sizde 5 Yararlanılan Kaynaklar
Geçmişte mahalle her türlü dayanışma ve Bektaş, C. (2003). Yaşama Kültürü, İstanbul,
paylaşmanın yaşandığı toplumsal bir olgudur. Literatür Yayıncılık,
Mahallenin zenginleri, fakirleri, yetimleri, dulları,
öksüzleri, okumuşu yazmışı, yaşlıları, güçsüzleri, Bektaş, C. (2001). Mimarlıkta Eleştiri, İstanbul,
hastaları hatta delilerinin kimler olduğunu Literatür Yayıncılık.
mahallede herkes bilirdi. Birbirinin farklılıklarını Cansever, T. (1997). İslamda Şehir ve Mimari,
da bilerek, çoğu zaman hoşgörüyle ve birbirine İstanbul, Timaş Yayınları.
saygı göstererek ve sorumluluk duyarak yaşardı.
Bu anlayış konutların birbirleriyle ilişkilerine de Kuban, D. (1995). Türk Hayatlı Ev, İstanbul,
birbirine saygı duyma şeklinde yansırdı. Kimse Eren Yayıncılık.
kimsenin güneşini, havasını kesmez, pencerisini
komşuyu rahatsız edecek şekilde açmaz ve Küçükerman, Ö.- Güner, Ş. (1995). Anadolu
komşusunun haklarını gözeterek yaşardı. Mirasında Türk Evleri, İstanbul, T.C. Kültür
Bakanlığı.
Sıra Sizde 6
Nalçakan, M. (1992). Tarihi ve Kültürel
Toplumsal değişme ve onun itici gücü olan Sürekliliğin Fiziksel Çevrede Değişime
teknolojinin gelişmesi üretim yüntemlerini de Yansıması ve Eskişehir Örneği, İTÜ, İstanbul,
değiştirir. Kırsal alanda makineleşme insan Doktora Tezi.
gücüne duyulan ihtiyacı azaltmıştır. Buralarda
Oliver, P. (2003). Dwellings, Newyork, Phaidon
artan işsizlik ve gelişen iletişim teknolojileri
yoluyla daha kolay ve hızlı iletişimin Sey, Y. (1999). Tarihten Günümüze
gerçekleşmesi insanların daha iyi bir gelecek Anadolu’da Konut ve Mimari, İstanbul, Tarih
umuduyla büyük şehirlere göç etmesinde temel Vakfı Yayınları.
sebeptir. Zaman içinde daha farklı ve çeşitlenen Sey, Y. (1998). 75 Yılda Değişen Kent ve
etkenler ortaya çıkmış, göç olgusu da farklı Mimarlık, İstanbul, Tarih Vakfı Yayınları.
boyutlar kazanmıştır. Göçün kent mekanına
yansıması olarak gecekondu kavramı ortaya
çıkmıştır. Gecekondu kırdan kente göçle
gelenlerin genellikle hazine arazilerine çok hızlı
bir şekilde konutlarını derme çatma da olsa
yapmalarıyla ortaya çıkmıştır. Zamanla bunlar
yıkılarak yerine yapılan kaçak apartmanlardan
oluşan gecekondu bölgelerine dönüşmüştür. Daha
sonra imar aflarıyla yasal zemine oturtulan bu
konutlar bu gün kentsel dönüşüm yasasının
kapsamında önemli yer tutacaktır.

26


2
 
 
 
 
 
 
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Konut tasarım ölçütlerini değerlendirebilecek ve konut tasarımı sürecini denetleyebilecek,
Mekânsal işlevlerin konut içerisinde dağılımını doğru planlayabilecek,

Uygun malzeme ve mobilyaları listeleyebilecek,

Mekânda aydınlatma, renk ve doku konusunu doğru ilişkilendirebilecek


bilgi ve becerilere sahip olabilirsiniz.

Anahtar Kavramlar
Konutun Düzenlenmesi Malzeme ve Üretim

Mekânsal İşlevler Işık ve Aydınlatma

Mekânsal Ögeler Renk

Mobilyalar Doku

İçindekiler
 Giriş
 Konutta Tasarım Ölçütleri
 Konutta Mekânsal Öğeler
 Konutta Mekânsal İlişkiler
 Konutta Işık ve Aydınlatma
 Konutta Renk ve Doku
 Konutta Malzeme
 Konut Düzenlenmesinde Mobilyalar

28

   
Konutun Düzenlenmesi
GİRİŞ
Konut kavramı, bir veya birden fazla hacmin bir arada yer alarak insanın, korunma ve barınma
ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla, ilk çağlardan başlayarak sürekli geliştirilmiş mekânsal bir çözümdür.
Konut, insanın yaşamsal etkinliklerini sürdürmesini kolaylaştıran bir çevre sağlamış, sonuç olarak insanın
çalışma ve üretme gücü artmıştır. Günümüzde konut kavramı ilkel barınak tanımını aşmış; kullanıcının
günlük ihtiyaçlarını ve rahatını en iyi biçimde destekleyen, beğenilerini ve sosyal statüsünü yansıtan bir
mekân olma özelliği kazanmıştır.

İlk çağlarda oluşturulmuş tek odalı bir konut çözümü içerisinde


hangi işlevleri barındırıyor olabilir. Böyle bir çözümde hangi işlevler gereksizdir?

İçinde bulunduğu çağın koşulları doğrultusunda, konut kavramının çeşitli ölçütleri sağlaması
gerekmektedir. Günümüz konutunun temel anlamda; pişirme, yatma ve temizlik işlevlerini karşılamaya
yönelik olanaklar sunması beklenmektedir. Fakat konutun işlevselliği bunlarla sınırlı olarak
düşünülmemelidir. Bu doğrultuda, “Konut nedir?” sorusunun tam ve değişmez bir yanıtı olması çok
mümkün değildir. Her birey, temel ihtiyaçları gidermeye yönelik önkoşullar dışında konut ve konaklama
kavramlarıyla ilgili birbirinden çok farklı görüşlere sahiptir. Bireyler arasında oluşan sosyal ve kültürel
farklılıklar, bireylerin zevk ve seçimleri konut tanımının biçimlenişini etkilemektedir. Bunların yanında
bireyin yaşadığı bölgenin iklim ve topoğrafya özellikleri, hammadde ve üretim olanakları konut tanımının
biçimlenişi üzerinde önemli etkiye sahiptir.
Konutu meydana getiren hacimlerin boyutları, biçimleri, birbirleriyle oluşturdukları ilişkiler ve
yüklendikleri işlevler, konutu kullanan bireyleri fiziksel ve psikolojik açıdan etkileyecektir. Dolayısıyla
mekân; bireyin ihtiyaçları, olanakları ve onu kullanma biçimine göre yapılanmalıdır. Bu noktada
insanların seçimleri ve olanaklarına göre konut türleri; bahçeli tek ev, bahçeli ikiz ev, sıra evler ve çok
sayıda aile tarafından kullanılan katlı konut yapıları biçiminde sıralanabilir. Benzer biçimde; konutta
mekânların dağılımı, yerleşimleri ve karşılıklı ilişkileri doğrultusunda farklı sınıflandırmalar
oluşturulabilir. Bu sınıflandırmaların ağırlıklı olarak insan ihtiyaçları ve olanaklarına göre biçimlendiği ve
zaman içerisinde farklılaşabileceği göz önünde bulundurulmalıdır.

Yakın dönemde ortaya çıkmış olan; kullanılmayan fabrika ve depo


alanlarının konut olarak işlevlendirilmesiyle elde edilen loftlar ya da hareketli
modüllerden oluşan ve yerleşik yaşamı sorgulayan yaşama birimleri gibi konut çözümleri
var olmasına karşın henüz yaygınlık kazanmamıştır.

KONUTTA TASARIM ÖLÇÜTLERİ


Konut çözümleri farklı boyut, biçim ve mekân kurgularına sahip olabilmektedir. Konutların farklılaşan
özelliklerinin temelinde bu özellikleri biçimlendiren çeşitli tasarım ölçütleri yer almaktadır. Bu ölçütler
sadece konutun genel yapısını, mekânların boyut ve ilişkilerini değil bireysel ölçekte kullanıcıların

29

   
eylemlerini, karşılıklı ilişkilerini ve seçimlerini de etkileyecek ve mekânın son halinin oluşumuna yön
verecektir. Konut kullanıcılarının ihtiyaçları ve olanakları, mekân tasarımında insan etkeni, güvenlik,
çevre, iklim ve konutun yapısal özellikleri konutun tasarımının nasıl biçimleneceğini etkileyen önemli
ölçütlerdir. Bu ölçütlerin tam olarak kavranması; kullanıcı için doğru konutun seçimi, konut mekânlarının
doğru işlevlendirilmesi ve düzenlenmesi açısından büyük önem taşımaktadır.

Çeşitli firmalar tarafından geliştirilmiş olan konut planlama-tasarım


programları ve internet arayüzleri konut tasarımı sürecine farklı bir bakış açısı
getirmektedir. Bu programlar sayesinde konut tasarımında karar verme süreçleri
bilgisayar destekli yöntemlerle gerçek zamanlı olarak izlenebilmekte ve imalattan önce
mekânın son durumu görülebilmektedir. Ayrıca bazı programlar; tasarımcı, alıcı ve
taşeronlar için hazır tasarım şablonları ve gider hesaplama işlevleri sunabilmektedir.

Kullanıcı İhtiyaç ve Olanakları


Bir mekânın kullanım amacına doğru biçimde karar vermek ve bu amacı etkin biçimde karşılayabilmek
için; kullanıcı ihtiyaçları, seçimleri, olanakları ve mekân içerisinde gerçekleştirilecek etkinlik veya
etkinliklerin oluşturduğu önkoşulların bir araya gelmesiyle elde edilen veri bütününün dikkatli bir
biçimde değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu noktada kullanıcının;
• Konfor, güvenlik, renk, doku, stil, atmosfer seçimleri;
• Yaş grubu, yaşam biçimi, kültürel ve sosyal çevresi, özel ilgileri, konutu veya mekânı paylaştığı
diğer kullanıcılarla ilişkileri;

• Kişisel alan, erişim ve mahremiyet ihtiyaçları bireysel ölçekte göz önünde bulundurulmalıdır.
Ek olarak mekân içerisinde çözülmesi gereken işlevlerin nitelikleri, bu işlevlerin karşılıklı uyumu, bu
işlevlerle ilişkili ısı, nem, ışık, ses nitelikleri, tesisat, mobilya ve araç ihtiyaçları mekânsal ölçekte göz
önünde bulundurulmalıdır. Son olarak kullanıcının sağladığı olanaklar – bütçe ve zaman – göz önünde
bulundurulmalıdır. Sıralanan bu ölçütler doğrultusunda konut seçimi ve düzenlenmesi için bir ana çerçeve
oluşturulabilir.

Konut tasarımında göz önünde bulundurulması gereken en önemli


noktalardan birisi, günümüz konutlarında yaşanan alan sıkıntısından kaynaklanan, birden
fazla işlevin aynı mekân içerisinde çözümlenmesinin gerekliliğidir. Her işlevi en uygun
biçimde çözmek ve tüm kullanıcıların isteklerini tam olarak karşılamak olası değildir.
Dolayısıyla çözüm üretirken çeşitli noktalarda ödün vermek gerekeceği göz önünde
bulundurulmalıdır.

Kullanıcıların ihtiyaçları, seçimleri ve olanakları zaman içerisinde değişebilir. Konutlar uzun yıllar
kullanılmak üzere inşa edilmektedir. Bu süreçte kullanıcılar; çocuk sahibi olabilir, yaşlanabilir ya da
konut başka bir aile tarafından satın alınıp kullanılabilir. Yaşam kalitesini düşürmeden en fazla esnekliğin
elde edilmesi konut seçimi ve düzenlenmesi sürecinde önemli bir ölçüt olarak değerlendirilmelidir.

Konut düzenlemesinde bütçe hangi kalemlerden oluşabilir? Yetersiz


bir bütçe söz konusuysa, öncelikle hangi kalemlerden tasarruf etmek doğru olabilir?

İnsan Etkeni
Yapıların iç mekânları, insanların hareketlerine ve çeşitli yaşamsal etkinliklerine destek olma amacı
taşımaktadır. Bu nedenle iç mekânın biçim ve boyutları ve kullanıcıların vücut ölçüleri arasında bir uyum
olmalıdır. Mekânın fiziksel boyutlarının, kullanıcılar üzerinde psikolojik etkileri de olmaktadır. Ayrıca

30

   
mekânın dokunsal, işitsel ve ısıl nitelikleri, mekân-insan ilişkisi açısından önemli fiziksel boyutlar
arasında ele alınmalıdır.
Mekân tasarımında oran ve ölçek, insan boyutlarıyla ilişki kurmayı kolaylaştıran önemli kavramlardır.
Oran; bir nesnenin başka bir nesneyle kurduğu göreceli boyut ilişkisidir. Örneğin bir odanın yüksekliği ve
genişliği arasında var olan oran ilişkisi, odanın boyutlarının nasıl algılanacağını etkileyecektir. Odanın
döşeme genişliği arttıkça, sabit duran tavan yüksekliği, gittikçe daha alçak algılanacaktır. Ölçek ise; bir
nesnenin boyutlarının, referans olarak alınan standart boyutlara oranını ifade etmektedir. Mekân
tasarımında insan ölçeği kavramına özellikle dikkat edilmelidir. İnsan ölçeği, mekânı meydana getiren
ölçülerin insan vücudunun boyutlarıyla ilişkili olarak ele alınması biçiminde tanımlanabilir. İnsan ölçeği;
ulaşılabilecek yükseklik, oturma derinliği, çalışma yüksekliği ve yatma uzunluğu gibi çeşitli ölçüleri
etkilemektedir.
İnsana ait vücut ölçüleri ele alınırken, bu ölçülerin; farklı toplumlar, cinsiyet ve yaş grupları arasında
farklılık gösterebileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Bu ölçüler için hazırlanmış hesap tabloları ve
grafikler kullanılırken, bu verilerin ortalama değerler olduğu ve özel durumlar için tekrar ele alınması
gerektiği bilinmelidir. Kullanıcı sayısı ve insan boyutları; mobilyaların kaplayacakları alanı, bunların
çevresinde yer alacak etkileşim ve hareket alanlarını, kullanıcılar arasındaki etkileşim durumlarını ve
sosyal mesafeleri etkileyecektir. İnsan vücudunun yapısal boyutlarıyla insan vücudunun eylem
halindeyken ortaya çıkardığı boyutlar arasında farklar oluşacaktır. Örneğin yüksek bir raftan bir nesne
alırken, yemek pişirirken, merdiven inerken veya diğer insanlarla konuşurken söz konusu boyutlar
eylemin içeriğine ve bireyin sosyal statüsüne bağlı olarak farklılıklar gösterebilir. Bu noktada mekânda ne
yapıldığı ve nasıl yapıldığı bilgisi büyük önem taşımaktadır, çünkü mekân eyleme göre biçimlenmektedir.

Güvenlik
Konut düzenlenmesi üzerine çalışılırken göz önünde bulundurulması gereken önemli bir konu da
güvenliktir. Aşağıda konut ortamında karşılaşılabilecek çeşitli güvenlik sorunları için çözüm önerileri
verilmiştir;
• Karanlıkta gerçekleşebilecek olan kazalar fotoselli aydınlatmalar kullanılarak kolayca
engellenebilir. Böylece özellikle merdiven holleri gibi tehlikeli alanlarda kayıp düşme ve
yaralanma riski azalacaktır. Aynı zamanda loş gece aydınlatmaları, yerden LED aydınlatmalar
ve aydınlatmalı elektrik anahtarlarının kullanımıyla, karanlıkta kullanıcının yolunu daha kolay
ve güvenli biçimde bulması sağlanabilir.
• Yangın her yapıda olduğu gibi konut ortamında da önemli bir güvenlik sorunu olarak yer
almaktadır. Yangın konusunda malzeme seçimi büyük önem taşımaktadır. Özellikle bazı
sentetik malzemeler yanarken zehirli dumanların oluşmasına neden olabilir. Tutuşma ve yanma
eşiği yüksek malzemeleri seçmek güvenlik açısından önemli bir adım olacaktır. Mutfakta duman
ve gaz detektörlerinin kullanımı, yangın ve gaz kaçağı tehlikesinin zararlarını en aza indirmek
için önemli bir çözüm yoludur. Ayrıca konut içerisinde ve apartman içerisinde bulunan yangın
söndürücülerin önemsiz olarak görülmemesi ve periyodik bakımlarının yaptırılması, yangın
güvenliği açısından önem taşımaktadır.

• Konut içerisinde güvenli elektrik hatlarının ve çıkışlarının sağlanması yangın ve elektrik


çarpması riskini azaltacaktır. Sigortaların doğru seçilmesi ve topraklı hatların kullanımı önem
taşımaktadır. Aynı zamanda ıslak hacimlerde bulunan elektrik çıkışlarının kapaklı ve
topraklanmış olması, elektrik çarpmaları engellemek için gereklidir.
• Konut içerisinde özellikle çocuklar için büyük tehlike oluşturan; sivri kenarlar, köşeler, ve
mobilya aksamlarından kaçınılmalıdır. Yuvarlak hatlı ve yumuşak kenarlara sahip mobilyalar bu
konuda en güvenli çözümü sunmaktadır. Ayrıca çarpmaların gerçekleşebileceği noktalarda cam
ve ayna gibi ciddi yaralanmalara sebep olabilecek malzemelerin kullanımı risk oluşturmaktadır.
Konut içerisinde kapılarda, duş ve küvet kapaklarında standart cam uygulamalarından
kaçınılması gereklidir. Bunlar yerine temperli, kırılmaz camlar ya da parçalanmayan plastik cam
alternatifleri çözüm olarak düşünülebilir.

31

   
• Çocuklar için büyük tehlike oluşturan noktalardan bir diğeri konut içerisinde yer alan sıkışmaya
elverişli dar aralıklardır. Örneğin parmaklıklar arasındaki uzaklıklar, mobilyalar arasındaki
uzaklıklar ve mobilyalar ve duvarlar arasında kalan aralıklar iyi denetlenmelidir. Bu aralıkların
geniş bırakılmasıyla çocukların el, kol, bacak ya da kafalarının sıkışmasının önüne geçilebilir.
Ek olarak merdiven basamaklarında, balkonlarda ve pencerelerde sarkmaları ve düşmeleri
engelleyecek parmaklık ve benzeri çözüm önlemleri kaza riskini azaltacaktır.
• Konutta hırsızlık sorunu için uygun kilitler, parmaklıklar ve fotoselli aydınlatmalar önemli
caydırıcı çözümlerdir. Aynı zamanda bütçenin izin vermesi durumunda alarm sistemleri de
önemli bir ek çözüm sunabilir.

Çevre ve İklim
Çevre kavramı bir organizmanın tamamı veya bir parçası üzerinde tepkiye neden olan dış etmenler
topluluğu olarak tanımlanabilir. Dış etmenler fiziksel olduğu kadar psikolojik veya sosyal boyutta da
olabilir. Fiziksel çevre doğal ve yapay olmak üzere iki alt başlık altında değerlendirilebilir. Coğrafi
özellikler, bitki örtüsü, iklim koşulları vb. olgular doğal çevreyi oluştururken; insan ürünü tüm
yapılaşmalar, nesneler ve koşullar yapay çevreyi oluşturmaktadır. Daha soyut bir kavram olan toplumsal
çevre ise daha çok kişinin kültürel altyapısı ve sosyal koşullarıyla ilgilidir. Çevre, konut iç mekânının
düzenlenmesinde önemli bir ölçüttür. Doğal çevrenin sunduğu kaynak olanakları, iklim, konutun
çevresinde yer alan yerleşim özellikleri ve toplumsal çevrenin niteliği, konutun düzenlenmesi konusunda
önemli ipuçları verecektir. Konutu oluşturan hacimler, elde edilen ipuçlarına göre doğru olarak ele
alınmalı ve değerlendirilmelidir.
Bölgelerin iklim özellikleri daha çok yapılaşmanın fiziksel niteliği üzerinde etkili olmaktadır.
Günümüz yalıtım teknolojisi sayesinde mekân içerisinde iklim kontrolü en üst seviyede
sağlanabilmektedir. Buna rağmen yapıların fiziksel nitelikleri arasında bölgeden bölgeye farklılıklar
gözlemlenebilmektedir. Bu farklılıklar ağırlıklı olarak; cephe açıklıkları, yapının yönü, mekânların
yerleşimi ve malzeme seçimleri konularında gözlemlenmektedir. Bu farklılıklar konut içerisinde
aydınlanma oranlarını ve yapının ısıya karşı tepkisini etkilemektedir.

Bir konutun bulunduğu bölgenin iklimi ve coğrafi koşulları, konutu ve


kullanıcıyı hangi yönlerden etkileyecektir?

Konutun Yapısal Özellikleri


Yapılar inşa edilirken taşıyıcı bir sisteme ihtiyaç duyulmaktadır. Bu sistemi oluşturan ögelerin boyutları,
oranları ve yerleşimleri; tanımladıkları mekânların boyut, ölçek, konum ve yönelim gibi özelliklerini
belirlemektedir. Günümüzde konutu oluşturan mekânlar hem aile bireylerinin zaman içerisinde değişen
ihtiyaçları doğrultusunda hem de konut el değiştirdiğinde, yeni yerleşen ailenin ihtiyaçları doğrultusunda;
bölüntülerin yıkılması, yeni bölüntülerin inşası, ısıtma ya da tesisat sisteminin yenilenmesi ya da
merdivenlerin konumunun değiştirilmesi gibi çeşitli tadilatlar gerektirebilir. Betonarme bir yapıda
gerçekleştirilecek tadilat sürecinde, yapının kolon ve kirişlerinin oluşturduğu taşıyıcı sistemin doğru
değerlendirilmesi büyük önem taşımaktadır. Yapıyı ayakta tutan taşıyıcı sistem, kolon ve kiriş ögeleriyle
düşey ve yatay yüklerin dengelenmesi ilkesi üzerine kurulmuştur. Böylece yapı kendi içerisinde kapalı ve
dengeli bir bütün olarak ayakta durmaktadır. Bu sistemin herhangi bir ögesinin eksilmesi ya da zarar
görmesi tüm sistemin dengesini ortadan kaldıracak, yapının kısmen veya tamamen çökmesine neden
olabilecek bozulmalara yol açacaktır. Tadilat sırasında yapıya aşırı yük yüklemek de, yapı başlangıçta bu
yeni yükü taşıyacak biçimde tasarlanmadığı için benzer bir etkiye neden olabilir. Tadilat konusunda
mutlaka inşaat mühendislerinden uzman görüşü alınmalı ve bu doğrultuda sadece uygun görülen tadilat
işlemleri gerçekleştirilmelidir. Bu konuda en sağlıklı yaklaşım, yapıda tadilat gerektiren durumlar için
alternatif çözüm önerileri geliştirmesi ve mutlak tadilat durumunda ise en az değişiklikle tadilatın
gerçekleştirilmesidir. Ayrıca bilinmelidir ki insanlar pahalı ve zaman alan tadilatlar yerine çoğunlukla
kendi alışkanlıklarını değiştirmeyi seçmektedir.

32

   
Konutun yapısal özellikleri konusunda daha detaylı bilgi 3. Ünitede
sunulmaktadır.

KONUTTA MEKÂNSAL ÖGELER


Sınırlar oluşturarak mekânın tanımlı ve algılanabilir olmasını sağlayan duvar, döşeme, tavan ve açıklıklar;
yapıya biçimini vermekte, sınırladığı iç hacmi diğerlerinden ayırmakta, hacimlerin birbirleriyle ve
çevreyle ilişkisini sağlamaktadır. Bu ögeler dışında yapıda yer alan kolon, kiriş, perde duvar, çatı ya da
gergi-askı gibi ögeler, iç mekânı oluşturan hacmin daha detaylı tanımlanmasını sağlamaktadır. Mekânsal
ögelerin konut tasarımına önemli katkılarından birisi, ortaya çıkan yüzeylerde gerçekleştirilen çeşitli
görsel uygulamalardır. Yüzey bitişleri olarak adlandırılan bu uygulamalar, bir konutun son halinin ortaya
çıkmasında önemli bir paya sahiptir. Örneğin mobilyalarla birlikte yüzeylerin ortaya koyduğu görsel etki
bir konutta rahat-sıcak veya kasvetli-soğuk bir atmosfer yaratabilir. Ek olarak, yüzey bitişlerinin niteliği
mekânın boyutlarını, ölçeğini ve oranlarını algılamamızda önemli bir katkıya sahiptir.

Duvarlar
Duvarlar mekân sınırlarını tanımlayan ögeler arasında, kullanıcının görüş alanı içerisine en çok giren
ögedir. Duvarlar, görüş alanını sınırlarken aynı zamanda kullanıcının hareket alanında da bir engel
oluşturmaktadır. Duvarlar üzerinde konumlandırılan çeşitli ölçülerde açıklıklarla hem mekânlar arasında
hem de iç ve dış çevre arasında görsel ilişkiler oluşturulabilir. Duvarlar üzerinde yer alan açıklıkların
boyutları büyüdükçe duvarın yarattığı kapatıcılık duygusu ortadan kalkmaktadır. Böylece fiziksel olarak
yan yana bulunan mekânlar, kullanıcının görüş alanı içerisinde daha fazla var olmaya başlar ve
mahremiyet hissi bu duruma ters orantılı olarak azalır.
İç duvar yüzeyleri iklimsel etmenlerle karşı karşıya kalmadıkları için malzeme dayanıklılığı
konusunda esnekliğe sahiptir. Dolayısıyla malzeme, renk ve doku seçenekleri cephe duvarlarına göre
daha zengindir. Duvar bitiş malzemesi olarak kullanılabilecek çok sayıda seçenek mevcuttur. Duvar
boyası, hem uygulama kolaylığı hem de ucuzluk ve yaygınlık açısından bu malzemelerin en
önemlilerinden biridir. Duvar kağıtları, ahşap paneller, aynalar, seramik karolar, doğal taşlar, metaller ve
kumaşlar sık kullanılan diğer malzeme alternatifleri olarak sıralanabilir. Burada dikkat edilmesi gereken;
kullanıcı istekleri, bütçe ve oluşturulmak istenen atmosfer doğrultusunda doğru malzemelerin
seçilmesidir. Örneğin duvar yüzeyleri mekânda geniş alan kapladığı için açık, nötr renkler kullanılarak
daha aydınlık bir mekân etkisi yaratılabilir ya da koyu duvar kağıtları ve metal panellerle daha karanlık ve
soğuk bir mekân etkisi yaratılabilir. Bir duvarın bitiş malzemesi, zemin veya tavanın devamı niteliğinde
olabilir. Zemin malzemesini duvarın alt kısımlarına taşımak ya da tavan malzemesini alçı, strafor vb.
uygulamalarla aşağı çekmek algılanan duvar alanını azaltacak, daha geniş ve alçak bir mekân etkisi
oluşturacaktır. İç mekânda geniş yer kaplayan duvar yüzeyleri mekân içerisinde yer alan mobilya,
aksesuar vb. diğer imgeleri destekleyecek biçimde düzenlenmelidir.

Döşemeler
Döşemeler, iç mekânın kat seviyesini meydana getiren düzlemlerdir. İç mekânda hem kullanıcıları, hem
de mobilyaları taşıyan platformlar olan döşemeler, üzerlerine binen yükleri güvenle taşıyabilecek
strüktüre sahip olmalıdır. Strüktürün sağlamlığı kadar, döşeme üzerine kaplanan dış yüzeylerin
dayanıklılığı da büyük önem taşımaktadır. Döşeme malzemesi, hem kullanıcıların hareketlerine hem de
mekân içerisinde yer alan mobilyaların ve diğer araçların ağırlıklarına bağlı olarak aşınmaktadır. Uzun
süreli kullanım için döşeme malzemesi fiziksel aşınmalara, soyulmalara, çizilmelere, çukur ve çentiklerin
oluşumuna karşı dayanıklı olmalıdır. Ayrıca bakım kolaylığı için; kirlenmeye, neme ve lekelenmeye karşı
dayanıklı döşeme bitiş malzemeleri seçilmelidir. Döşeme yüzeylerinde; ahşap parke, seramik karo,
duvardan duvara halı veya linolyum gibi çok sayıda malzeme seçeneği mevcuttur. Duvar yüzey
bitişlerinde olduğu gibi; kullanıcı istekleri, olanakları ve yaratılmak istenen atmosfer öne çıkan
ölçütlerdir.

33

   
Döşeme yüzeylerine bitiş malzemesi uygulanmadan önce, döşeme yüzeylerinin pürüz ve engebelerini
ortadan kaldırmak amacıyla en az bir kat örtü altı malzemesi veya düzeltme şapı uygulanmalıdır. Aksi
takdirde bitiş malzemesinin üzerine yüzey sorunları oluşabilir ve yüzeyde ayak konforu azalabilir. Ek
olarak ayak konforu, döşeme malzemesinin esnekliğine ve bir dereceye kadar da malzemenin sıcaklığına
bağlıdır. Burada sıcaklık kavramı; hem malzemenin dokusu ve rengiyle elde edilen psikolojik sıcaklık
hem de zeminden ısıtma ve yalıtım yoluyla elde edilen fiziksel sıcaklık etkilerini kapsamaktadır. Ahşap
döşemeler; sıcak ve doğal bir görsel etkinin yanı sıra konfor, esneklik ve dayanıklılık gibi özellikleri bir
arada barındırdığı için konut bağlamında yaygın olarak kullanılmaktadır. Ayrıca ahşap döşemelerin
bakımları kolaydır, zarar gördüğünde ise onarılabilir veya değiştirilebilir. Bir başka yaygın malzeme olan
duvardan duvara halı ise, sağladığı konfor ve maliyet avantajları nedeniyle seçilmektedir. Fakat halılar,
kısa sürede kir tutmalarını ve çabuk yıpranmaları nedeniyle ağırlıklı olarak yatak odası gibi günlük
kullanımın az olduğu mekânlarda tercih edilmektedir. Islak hacimlerde ise seramik ve doğal taş gibi
malzemeler, dayanıklılık ve temizlik kolaylığı sağladıkları için sıklıkla tercih edilmektedir. Islak
hacimlerde kullanılan seramik ya da doğal taş malzemenin yüzey özellikleri önem kazanmaktadır.
Islanmaya elverişli yüzeylerde pürüzsüz ve kaygan malzemelerin kullanımı, kazalara neden olabilir.
Böyle durumlarda halılar, paspaslar veya zemine yapıştırılan kauçuk ögelerle döşemede kaygan yüzeyler
azaltılmalı, kaza ve yaralanmalara karşı önlem alınmalıdır.

Tavanlar
Tavan, iç mekânda oluşturduğu örtü altında bulunanlar için hem fiziksel hem de psikolojik korunma
duygusu sağlamaktadır. Tavan yüksekliğinin mekân algısı üzerinde önemli bir etkisi vardır. Konut
ölçeğinde tavan yüksekliği çok büyük önem teşkil etmese de, özellikle çok katlı konutlarda yüksek tavan
boşlukları ve galeriler; açık, ferah ve aydınlık bir mekân atmosferini destekleyecektir. Ayrıca yüksek
tavanlar asma kat uygulamasına da izin verir ve konut içerisinde ek döşeme alanları elde etmeye olanak
sağlar. Üst kısmı döşeme işlevi gören tavanlar genellikle düz yüzeylere sahiptir. Bir çatı strüktürüyle
desteklenen tavanlar ise bu strüktürün yapısını yansıtabilir, mekânın yön kazanmasını sağlayabilir, görsel
bir hareket etkisi oluşturabilir. Çatı katlarında sıklıkla yer alan eğimli tavanlar örnek olarak gösterilebilir.
Asma tavanlar konut bağlamında tesisat çözümleri için önemli olanaklar sağlamaktadır. Tipik bir
asma tavan çözümü, döşeme veya çatı strüktürüne asılmış metal bir iskeletle desteklenmiş modüler tavan
karoları ya da alçıpan malzemeden imal edilebilir. Asma tavan uygulamaları; havalandırma ve elektrik
tesisatlarına ait ögeleri gizlemek, gömme aydınlatmalar için gerekli tavan boşluğunu sağlamak veya ışık
havuzları gibi dekoratif uygulamalar oluşturmak için kullanılabilir.

Pencereler
Pencerelere ve kapılar, duvar düzlemleri üzerinde oluşturdukları açıklıklarla yapının hacim etkisini
yönlendiren sınır-geçiş ögeleri olarak nitelendirilebilir. Pencereler, genel bir yaklaşımla; güneş ışığını
mekâna almak, mekânı manzaraya açmak ve mekânın havalandırılmasını sağlamak amacıyla oluşturulan
açıklıklardır. Bu doğrultuda pencerelerin boyut ve yükseklik değerleri önem kazanmaktadır. Örneğin
yüksekte yer alan küçük bir pencere mekâna ışık girişine izin verirken manzarayı kısıtlayabilir ya da
yatak odasında kullanılacak büyük boyutlu bir pencere kullanıcı mahremiyetini tehdit edebilir. İç
pencerelerle mekânlar arasında görsel ilişki kurulabilir. Söz konusu mekânlar, fiziksel sınırlarının dışında
daha büyük ve daha bütüncül olarak algılatılabilir. Pencere boyutları sadece çevresinde yer alan
yüzeylerle değil aynı zamanda insan boyutlarıyla da ilişkili olmalıdır. Örneğin, mekânın daha geniş
algılanmasını ya da daha geniş bir manzaraya egemen olmasını sağlamak için büyük boyutlu pencereler
tercih edildiğinde, hem insan ölçeğiyle ilişki kurmak hem de dayanıklılığı artırmak amacıyla yatay ve
dikey kayıtlar kullanılarak pencere daha küçük parçalara bölünebilir.
Pencereler, konut içerisinde işlevlerin dağılımı ve mobilyaların yerleşimi üzerinde etkili olmaktadır.
Örneğin, gün boyu sunulan aydınlık ve manzara, pencere çevresine oturma gruplarının yerleştirilmesini
ya da manzaraya karşı bir okuma alanının oluşturulmasını teşvik edebilir. Pencerelerin olumlu etkilerinin
yanında, kullanıcılar için, güneş ışığının yaratacağı ısınma ve kamaşma gibi olumsuz etkiler de önemli
birer veri olarak göz önünde bulundurulmalıdır. Örneğin, kontrolsüz güneş ışığı halılar ve mobilyalar
üzerinde solma ve bozulma etkileri meydana getirebilir ya da pencere açıklığında oluşan parlaklıkla
kamaşmalar meydana gelebilir. Açık duvar renkleri ve perdeler kullanılarak bu duruma çözüm
getirilebilir.

34

   
Pencerelerde kullanılan cam, zayıf bir ısı yalıtkanıdır. Isı akımına karşı direnci artırmak için çift
katmanlı veya üç katmanlı pencereler kullanılmalıdır. Böylece katmanları oluşturan cam paneller arasına
hapsolmuş havayla, pencere daha iyi ısı yalıtımı sağlayacaktır. Ayrıca ışığın, havanın, sıcak ve soğuğun iç
mekâna girişini denetlemek amacıyla dış panjur, tente, gömme pencere, pergolalı pencere, parmaklık,
gölgelik, jaluzi ya da perde gibi yardımcı çözümler kullanılabilir.
Günümüzde konutlarda kullanılan pencereler; ahşap, metal veya PVC çerçeveli olarak
üretilebilmektedir. Fabrikalarda üretilen pencereler standart boyutlarda kullanıcıya sunulmaktadır. Fakat,
farklı üreticiler arasında boyutların farklılık gösterebildiğine dikkat edilmelidir. Kullanıcıya özel
boyutlarda ve biçimlerde pencereler üretilebilir fakat bu durumun ek maliyet oluşturacağı göz önünde
bulundurulmalıdır.

Kapılar
Kapılar; mekânlar arasında öncelikli olarak kullanıcılar için fiziksel geçiş olanağı yaratmaktadır. Ayrıca
bir mekândan diğerine görüntü, ses, sıcak ve soğuk hava iletimini de bir dereceye kadar kontrol etmek
için de kullanılmaktadır. Bir mekânın içerisinde yer alan kapı açıklıklarının sayısı, konumu ve boyutları;
kullanıcıların mekân içerisindeki hareketlerini ve etkinliklerini etkilemektedir. Ayrıca kapı açıklığının
konumu ve ölçüleri mekân içerisinde mobilyaların araçların yerleşimini ve kullanımını etkileyebilir.
Örneğin, kapıların odanın ortasında yerleştirilmeyip yan duvarlardan birine yakın olması, mekân
kullanışlılığı açısından çeşitli avantajlar sağlayabilir. Bu düzenlemede mekân içerisinde kullanıcı
dolaşımını parçalayarak rahatsızlık vermez. Ayrıca kapıyla bölünmemiş duvarlar mobilyaların yerleşimi
için daha fazla kesintisiz yüzey sağlar. Bir başka çözüm olarak, kapı açıklığının yeri belirlenirken kapı
arkasında 37.5 – 40cm kadar bir aralık bırakılabilir. Bu aralık daha sonra depolama işlevi için duvar
yüzeyinde bir dolap çözülmesine olanak sağlayacaktır.
Konut bağlamında kapılar; menteşeli salınan kapı, sürme kapı, katlanabilir kapı veya akordeon kapı
gibi farklı kullanım durumları için geliştirilmiş farklı açılma çözümlerine sahip olabilir. Pencerelerde
olduğu gibi kapılarda da ahşap, metal, PVC ve cam yaygın olarak kullanılan malzemelerdir. Konut
kapılarının çerçeve ve kanatlarında ağırlıklı olarak ahşap, metal ve PVC kullanılmaktayken, saydamlık ya
da yarı saydamlık etkisi elde etmek için kapı üzerinde cam kullanılabilir. Ayrıca havalandırma sağlamak
için kapı üzerine menfez veya hava delikleri yerleştirilebilir. Mahremiyet duygusunu korumak için buzlu
camlar kullanmak veya güvenlik için temperli cam ya da plastik cam alternatifleri kullanmak, konut
ortamında sıkça başvurulan çeşitli çözümlerdir. Kapılar da pencereler gibi standart ölçülerde
üretilmektedir. Konut içerisinde oluşturulmuş açıklıklar ve çevrelerinde yer alan duvar yüzeyleri, ölçü
olarak farklılıklar gösterebilmektedir. Bu nedenle seçilen kapılar üretilmeden önce üreticinin yerinde
keşif yapması ve ölçü alması, karşılaşılabilecek montaj hatalarını en aza indirmek için önemli bir adım
olacaktır.

Merdiven ve Şömineler
Merdivenler, kullanıcıların farklı yüksekliklerde yer alan zemin kotları arasında düşey olarak hareket
etmesini sağlar. Merdiven tasarımında en önemli iki ölçüt, güvenlik ve iniş-çıkış kolaylığıdır. Bu ölçütleri
karşılayabilmek için merdivenin rıht ve basamak ölçülerinin oranı, insanın vücut ölçüleri ve hareketlerine
uygun olarak belirlenmelidir. Merdiven eğiminin gerekenden daha dik olması, çıkışta kişiyi fiziksel
olarak zorlayacak, inişte ise kararsız ve ürkütücü bir etki yaratacaktır. Merdiven eğiminin fazla olduğu
durumlarda basamak derinliği, rıht yüksekliğine oranla kısa demektir ve derinliğin artırılması sorunu
çözebilir.

35

   
Merdiven ölçülerinin kullanışlılığını belirleyen çeşitli formüller ve
standartlar bulunmaktadır. Bu formüller ve standartlar A. Sarı’nın İstanbul Teknik
Üniversitesi Yayınları’ndan “Merdivenler: Düşey Sirkülasyon Araçları” (1968) kitabından
edinilebilir.

Şömineler günümüzde iç mekânı ısıtmak için etkili bir çözüm olmasa da, bir odak noktası yaratma ve
sıcak bir atmosfer oluşturma konusunda mekânın atmosferine katkıda bulunmaktadır. Ateş yanmasa bile
şömineler mekânda ilgi toplayan yerlerdir ve mekân düzenlenirken odak noktası olarak ele alınabilir.
Şömineler; yanmayı kolay ve güvenli biçimde sağlamalı, dumanı iyi çekmeli ve etkin bir biçimde bacaya
aktarmalıdır. Şömine tasarımında güvenlik çok önemlidir. Şömine tasarım ve imalatı uzman kişiler
tarafından gerçekleştirilmelidir.

Çevresel Sistemler  
Çevresel sistemler, kullanıcıların mekân konforunu yüksek tutmak ve mekân içerisinde gerçekleşecek
çeşitli etkinlikler için destek altyapı oluşturmak amacıyla düzenlenmiş sistemlerdir. Çevresel sistemler;
ısınma, iklimlendirme, su, elektrik ve aydınlatma tesisatı biçiminde ayrı ayrı ögelerden oluşur. Çevresel
sistemlerin yapı içerisinde temel dolaşım biçimi yatay veya düşey doğrultularda yol alan borular, kablolar
ve kanallardır. Küçük çaplı borular ve kablolar aracılığıyla gerçekleştirilen düşey dolaşım, duvar kalınlığı
içerisinde gizlenebilir. Daha büyük çaplı dolaşım ögelerinin, şaft boşlukları içerisinde yol alması
gerekmektedir. Çevresel sistemler tasarlanırken ve kurulurken, sistemin kendi içerisinde etkinliği kadar
yapıyla uyumlu olup olmadığına da dikkat edilmelidir. Bu süreç, konuda uzmanlaşmış makine ve elektrik
mühendislerinin deneyimini gerektirmektedir.

Çevresel sistemlerle ilgili daha fazla bilgi F. Sönmez’in Birsen


Yayınevi’nden “Tesisat” (1983) ve İ. G. Kan’ın Birsen Yayınevi’nden “Yapıların Elektrik
Tesisatı” (2004) kitaplarından edinilebilir.

Isıtma tesisatının amacı, mekânda gerçekleşen ısı kaybını telafi etmektir. Basit bir ısıtma sistemi; ısı
oluşturan bir aygıttan, ısıyı mekâna taşıyan bir hattan ve ısıyı mekân içerisinde dağıtan bir düzenekten
meydana gelmektedir. Konut ortamında sıklıkla kullanılan kalorifer çözümleri bu düzeneğe örnektir. Bir
diğer ısıtma çözümü olan klimalar ise, daha çok soğuk hava sağlayan cihazlar olarak kullanılmalarına
rağmen, sene boyunca mekân içi iklim kontrolü sağlamak amaçlı tasarlanmıştır. Klima ve benzeri
iklimlendirme sistemleri sadece hava sıcaklığını değil havanın oksijen ve nem oranlarını da kontrol
altında tutmayı ve mekân içerisinde havayı hareket ettirmeyi amaçlamaktadır. Doğalgaz tesisatı, günümüz
konutunun ısınmasında önemli bir çözüm haline gelmiştir. Doğalgaz tesisatı konusunda en önemli olgu
güvenliktir. Risk taşıyan mekânlarda menfezlerin kapatılmaması ve gaz detektörlerinin kullanılması
güvenlik açısından büyük önem taşımaktadır. Isıtma ve doğalgaz tesisatları makine mühendisleri
tarafından tasarlanmalıdır.
Su tesisatı; insan kullanımı, mekânik sistemler ve yangın korunma sistemleri için, yapı içerisinde
temiz su dağıtımı ve kullanım sonrası oluşan atık suyun toplanarak kanalizasyona ulaştırılması
görevlerini üstlenmektedir. Su; ana su kanalından basınçla konut içerisine ulaştırılır ve dağıtılır,
kullanıldıktan sonra yerçekimi yoluyla tahliye edilir ve kanalizasyona ulaştırılır. Su tesisatında
mesafelerin kısa tutulması ve en az ek parçayla sistemin tamamlanması, etkin bir çözüm için önem
taşımaktadır. Bu nedenle ıslak hacimler olarak adlandırılan banyo, tuvalet ve mutfak mekânları
birbirlerine yakın olarak, çoğu durumda ortak bir duvar paylaşacak biçimde çözülmeye çalışılır. Su
tesisatı makine mühendisleri tarafından tasarlanmalıdır.
Yapının elektrik tesisatı; elektrikle işleyen araç ve gereçlerin çalışabilmesi için güç sağlamaktadır. Bir
yapıya elektrik gücü, tedarikçi firma tarafından sağlanmaktadır. Servis akımı olarak adlandırılan bu akım
öncelikle konutun elektrik sayacına ulaşır, buradan akım kesici ana şaltere daha sonra da bir elektrik
panosuna aktarılır. Elektrik panosu gelen elektriği küçük ve daha kolay kontrol edilebilir devrelere dağıtır
ve sigortalar sayesinde bu devrelerde oluşabilecek aşırı yüklenmeler engellenir. Elektrik tesisatı elektrik
mühendisleri tarafından tasarlanmalıdır.

36

   
Elektrik tesisatında güvenli kablolama büyük önem taşımaktadır.
Elektrik kabloları sıva atılmadan önce duvarlar, tavan veya döşemede hazırlanmış olan
kablo kanallarının içinden geçebilir. Bu çözümün yeterli esneklik sunmadığı durumlarda
alçıpan duvarların ve asma tavanların arkada kalan bölümleri kablolama alanı olarak
kullanılabilir. Ayrıca bazı özel süpürgeliklerin içerisinde yer alan kanallar, alternatif
çözümler olarak değerlendirilebilir.

KONUTTA MEKÂNSAL İLİŞKİLER


Kullanıcıların konut içerisinde dolaşımını sağlamak ve konutun işlerliğini artırmak amacıyla hacimler
arasında çeşitli fiziksel ilişkiler kurmak zorunludur. Hacimler arasında kurulan ilişkiler şu iki biçimde
kurgulanabilir;
• Konutun girişiyle ilişkilendirilmiş bir hol hacmi, konutun belli başlı diğer mekânları için bir
geçiş alanı olarak kullanılabilir. Tüm mekânların giriş ve holle bağlantısı olması gerekmeyebilir
veya istenmeyebilir. Bu durumda bazı mekânlar, diğerleri için geçiş amaçlı olarak kullanılabilir.
• Konut içerisinde oturma veya yemek odası gibi ana hacimlere, birer geçiş alanı oluşturmak üzere
ek işlev yüklenebilir. Bu çözüm daha az alana ihtiyaç duyacaktır fakat konut içerisinde çeşitli
dolaşım ve mahremiyet sorunları oluşturabilir.
Hol, dış mekândan iç mekâna geçiş için oluşturulmuş bir ara mekândır. Bu mekân dışarıda kullanılan
kıyafetleri ve ayakkabıları depolamak ya da misafirleri ağırlamak gibi iç mekân-dış mekân kesişimini
vurgulayan işlevleri karşılamaya uygun olmalıdır. Hol ve benzeri dolaşım alanları, mekânlar arasında
arayüz oluşturur. Aynı zamanda mekân içerisinde dolaşımın biçimlenişi ve mekânların hiyerarşik kurgusu
üzerinde etkili olmaktadır. Eğer hol yeteri derecede geniş bir alana sahipse ve uygun miktarda gün ışığı
alıyorsa, çocuklar için bir oyun alanı ya da ütü alanı gibi ek işlevler yüklenebilir.
Bir mekândan diğerine geçiş farklı görsel ve işlevsel özelliklere sahip olabilir ve konutun genel
durumuyla da ilişkili olarak farklı psikolojik etkiler yaratabilir. Örneğin, akıcı geçişler ve sabit olmayan
sınırlar; geniş, açık ve uyumlu mekânlar oluşturacaktır. Mekânlar arasında yer alan açıklıkları denetleyen
kapılar ve kimi durumlarda pencereler mekânların birbirleriyle ilişkisini güçlendirecektir. Açılıp kapanan
kapılar ve pencereler mekânları kullanıcının seçimine göre diğer mekânlardan soyutlayabilir ya da daha
akıcı bir hale getirebilir. Bu noktada açıklıkların boyutları ve hangi oranda görüşe izin verdiği önem
taşımaktadır.
Konutta mekânsal ilişkiler konusunda önemli olgulardan birisi de konut içerisinde etkinlik gruplarına
uygun bölgeler oluşturma (zoning) yaklaşımıdır. Bölgeler sosyal, yarı-sosyal veya özel alanlar olarak
tanımlanabilir ve bu tanımlarla ilişkili işlevleri ele alan mekânlar bir arada çözülebilir. Bu yöntemle
birbirleriyle ilişkili eylem alanları, bir arada gruplanabilir ve kullanım koşullarına uygun olarak daha
kolay ve sistemli bir biçimde düzenlenebilir. Örneğin, kişisel ve özel bir alan olan yatak odası evin daha
arka bölümlerine yerleştirilirken, misafirlerin ağırlanacağı yemek odası, giriş alanıyla ilişkili olarak
kurgulanabilir. İki katlı bir konut işlevlerin iki ayrı kata bölünmesine ve birbirinden bağımsız iki bölge
kurgulanmasına olanak sağlamaktadır. Örneğin, sosyal mekânlar alt katta çözülürken, özel mekânlar üst
katta çözülebilir. Bazı durumlarda ek işlevler için oluşturulmuş çamaşır odası vb. mekânların bodrum
katında çözülebilmesi olanaklıdır.

Konutu Oluşturan Mekânlar


Konut işleyişinin kurgulanırken öncelikli olarak değerlendirilmesi gereken bilgiler; konutu oluşturan
hacimlerin boyutları, konumları, birbirleriyle ve komşu konutlarla göreceli ilişkileridir. Bu bilgiler
doğrultusunda hangi mekânlarda hangi işlevlerin yer alacağına karar verilir. Odalarda yer alabilecek olası
işlevler üzerine düşünmeden önce hangi odaların hangi işlevleri destekleyebileceği üzerine düşünmek
doğru bir çıkış noktası oluşturabilir. Eğer bir konut hacmi belirli bir işlev düşünülerek tasarlanmış ve
konumlandırılmışsa, bu hacim amaca yönelik oda olarak değerlendirilir. Örneğin mutfakla
ilişkilendirilmiş büyük boyutlu bir mekân, yaşam alanı olmak üzere tasarlanmıştır ve bu yönde

37

   
işlevlendirilmesi doğru olacaktır. Bu koşullarda, odaların işlevleri zaman içerisinde değişen ihtiyaçlar
veya yeni kullanıcıların istekleriyle çakışabilir. Eğer bir konut, benzer boyut ve özellikleri taşıyan
odalardan oluşuyorsa daha esnek bir kullanım söz konusudur (Şekil 2.1). Bu tür konutlar özellikle
kiracılar için önemli avantajlar sağlarlar. Örneğin, eşit durumda birden fazla insanın yaşadığı öğrenci ve
bekar evleri bu planlama biçiminden faydalanabilir. Esnek kullanımlı bir oda birçok işlevle uyumlu
olabilmektedir. Örneğin, söz konusu oda önce bir çocuk odası olarak planlanıp, çocuklar büyüyüp evden
ayrıldıktan sonra ise bir hobi odası olarak tekrar düzenlenebilir.

Şekil 2.1: Aynı odanın farklı biçimlerde işlevlendirilmesi.

Gittikçe yaygınlaşan bir başka plan tipi ise loftlar gibi açık alanlardan oluşan konutlarda göze
çarpmaktadır. Açık planlar, akıcı dolaşım ve esnek yerleşme olanağı sağlamaktadır fakat bölücülerin az
sayıda olması mahremiyet konusunda sıkıntılara neden olabilmektedir. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte
daha geniş mekân açıklıkları daha az taşıyıcı ögeyle kesintisiz olarak oluşturulabilmektedir. Bu geniş
mekânlar her koşulda kullanıcı için uygun çözümü sunamayabilir ve daha küçük mekânlar veya alanlara
bölümlenmesi istenebilir. Bu durumda raflar, kitaplıklar, dolaplar veya işlevsel hareketli paneller bölücü
olarak kullanılabilir. Fakat bu çözümlerin dar mekânlarda esneklik sağlamak yerine kısıtlamalar
yaratabileceğine dikkat edilmelidir.

Geniş ve açık mekânlar içerisinde birden fazla işlev çözülürken


nelere dikkat etmek gereklidir? Mahremiyet konusuyla ilgili ne gibi önlemler alınabilir?

Mutfak
Mutfaklar, kullanıcıların konut seçiminde en çok üzerinde durdukları mekânlardan birisidir. Özellikle
evde uzun zaman harcanan mutfakların; kullanışlılık, temizlik ve estetik kavramlarını bir arada
bulundurması beklenmektedir. Günümüzde, konutun diğer mekânlarıyla görsel ve fiziksel olarak ilişkili
çok işlevli mutfak çözümlerine yönelim artmıştır. Konutun büyüklüğü ve konut içerisine mekânların
kurgusu konut mutfağının boyutlarını ve işlerliğini doğrudan etkilemektedir. Mutfak çözümleri küçükten
büyüğe şu biçimde sıralanabilir;
• Yemek pişirme yeri; bekar evleri, küçük boyutlu yazlıklar ve pansiyonlar gibi dar alana sahip
konutlar içerisinde, başka bir işleve hizmet eden bir mekânın içerisinde, bir duvar veya köşede
ek işlev olarak bulunabilir. Bu tür mutfaklar bazı durumlarda dolapların içerisine de gizlenebilir.
• Mutfakçık ise, dar alanlı konutlarda en az boşluğu işgal eden ve çoğu durumda kapıyla
ayrılmamış küçük boyutlu mutfak boşluklarıdır. Burada en çok dikkat edilmesi gereken nokta
kapı bulundurmayan açıklığın, pişirme kokularının konut geneline dağılmasına kolayca izin
vereceğidir.
• Küçük mutfaklar, asgari miktarda mutfak aracıyla donatılmış, kapısıyla ayrılmış tamamen
bağımsız mutfaklardır.
• Normal mutfaklar, işlerlik açısından daha rahat ölçülere sahiptir. Bu mutfak türünde ihtiyaca
göre yemek için bir masa veya köşe takımının kullanımı da söz konusu olabilir. Ek masa yüzeyi
sayesinde mutfak, yemek pişirme alanı olmanın yanı sıra bir yaşam alanı kimliği de
kazanmaktadır. Bazı çözümlerde yemek pişirme alanı ve yemek yeme alanı büfe veya tezgah
gibi bir ögeyle ayrılmış olabilir.
38

   
• Büyük mutfaklarda ise işlev doğrultusunda mekân içerisinde farklı alanların tanımlanması
olanaklıdır. Mutfakta ada tezgah ya da bar tezgahı gibi çözümlerin kullanılması, tasarıma farklı
bir boyut getirecektir.
Mutfakta yer alan yüzeyler, araçlar ve gereçler mutfağın işlevselliğini sağlayan önemli bileşenlerdir.
Mutfaklarda yer alan çalışma yüzeyleri; ocak, evye, buzdolabı ve servis alanı gibi farklı işlevlere hizmet
eden bölümlere ayrılmıştır. Bu bölümler farklı biçimlerde bir araya gelebilmektedir. Genel olarak bu
işlevlerin, yemek hazırlama süreci göz önünde bulundurularak, kullanım sırasına göre yerleştirilmesi ve
akıcı bir çalışma kurgusu sağlaması beklenmektedir. Kullanılabilecek mutfak alanıyla ilişkili olarak tek
sıra, çift sıra paralel, “U” biçiminde ya da “L” biçiminde düzenler ya da ada düzenler oluşturulabilir.
Yemek hazırlama eylemi aynı zamanda sosyal bir etkinliktir. Mutfakta geniş bir masa, bar tezgahı ya da
ada çözümleri, birden fazla insanın aynı anda yemek pişirme etkinliğine katılması sağlayabilir (Şekil 2.2).

Şekil 2.2: Çeşitli mutfak çözümleri.

Mutfakta hareket alanının derinliği 120cm’den daha az olmamalıdır. Bu ölçü bir kişi çalışırken diğer
kişinin geçişine izin verebilecek en az aralıktır. Tezgahlar ortalama 90cm yükseklikte olmalıdır ve baza
seviyesinde kullanıcının boyuna göre ayarlanabilir olmalıdır. Ocak, buzdolabı ve bulaşık makinesi gibi
mutfak eşyalarının gerektirdiği tipik çalışma derinliği 60cm’dir. Tezgah derinlikleri ve dolaplar bu ölçüye
göre ele alınmalıdır. Çalışma yüzeyleri kayar tezgahların kullanımıyla genişletilebilir. Günümüzde yemek
yemek için yemek pişirmek gerekliliği ortadan kalkmıştır. Sonuç olarak yemek hazırlamaya ayrılan
süreler oldukça azalmış, sipariş edilen ve hazır satılan yiyeceklerin kullanım oranı artmıştır. Bu durum
depolama alanları ihtiyacında, özellikle dondurucu hacminde artışa neden olmuştur. Günümüzde çok
sayıda seçeneğe sahip mutfak dolapları sipariş üzerine üretilebildiği gibi aynı zamanda modüler olarak da
üretilip kullanıcı ihtiyaçlarına daha iyi ve hızlı yanıt verebilecek duruma gelmiştir (Şekil 2.3).

39

   
Şekil 2.3: Modüler bir mutfak çözümü.

Mutfaklarda kullanılan araçların başında ocak gelmektedir. Ocakla ilgili olarak, güvenlikten sonra en
önemli konu havalandırmadır. Ocakta ısınan hava, ortaya çıkan duman ve koku davlumbaz ve buna bağlı
emiş sağlayan bacayla pasif olarak dışarı atılabileceği gibi aspiratör vb. elektrikli cihazlarla daha etkili bir
çözüm elde edilebilir. Mutfaklarda diğer önemli bir araç yıkama işlevinin gerçekleştirildiği evyedir. Evye
basitçe; su tesisatına bağlı sıcak ve soğuk su sağlayan batarya, suyu toplamaya yarayan çanak ve atık
suyu sevk eden borulardan oluşmaktadır. Evyeler tezgah üzerine monte edilebilir veya tezgahla aynı
malzemeden tezgahın devamı biçiminde üretilebilir. İşlevselliğin artırılması için damlalık ve yarım
hazneler barındıran daha geniş boyutlar seçilebilir. Küçük boyutlu konutlarda, mutfak dolaplarında
çamaşır makinası için ayrılmış boşluklar bulunabilmektedir. Bu durumda uygun tesisatın sağlanmış
olmasına dikkat edilmelidir. Mutfakta televizyon gibi başka eşyalar da bulunabilmektedir. Bu eşyalar için
yeterli sayıda elektrik çıkışı sağlamak mutfak kurgusunda önem taşımaktadır. Mutfakta önemli bir diğer
konu ise çöptür. Çöpler; özel çöp kutuları içerisinde biriktirilip belirli saatlerde dışarı çıkartılarak ya da
çöp bacalarıyla uzaklaştırılabilir. Çöp öğütücüler, sadece çöpleri öğütüp sıkıştırarak hacimlerinin
küçülmesini sağlamaktadır, çöpleri yok etmemektedir.

Ne kadar küçük ve kişisel ölçekte olursa olsun her proje belirli bir
alan, belirli miktarda kaynak ve enerjiye mal olmakta, kullanım sırasında atık
oluşturmakta, sonuç olarak hem doğal hem de sosyal çevreyi etkilemektedir. Bu nedenle
bireylerin sosyal sorumluluk çerçevesinde hareket etmesi, kaynakların gereksiz yere
tüketilmemesi ve atıkların doğru biçimde tahliye edilmesi sağlanmalıdır.

Yemek Alanı
Yemek alanı, günümüz konutunda; mutfak içerisinde, yaşama alanı içerisinde veya ayrı bir oda olarak
çözülebilmektedir. Yemek alanı ağırlıklı olarak mutfakla ilişkilidir. Servis kolaylığı ve oluşan
bulaşıkların mutfağa kolay aktarımı için mutfağa yakın olması ve servis penceresi gibi ortak açıklıklarla
işlevselliğin artırılması önemlidir. Yemek alanının boyut ve kapsamına karar vermede önemli ölçütler;
kullanıcı sayısı, yemek yeme alışkanlıkları ve kullanılabilir alandır. Yemek alanı düzenlenirken aile için
sosyal bir mekân yaratıldığı ve bu mekânın bir çalışma ya da oyun alanı olarak da kullanılabileceği göz
önünde bulundurulmalıdır.
Farklı ölçü ve biçimlerde yemek masaları, mekânın yapısına uygun olarak farklı biçimlerde
yerleştirilebilmektedir. Yuvarlak bir masa tüm kullanıcılar için eşit ve merkezcil bir düzen oluştururken,
dikdörtgen bir masa daha doğrusal ve hiyerarşik bir düzen oluşturmaktadır. Köşe masalar ise mekânda
daha işlevsel çözümlere izin vermektedir. Yemek masasında her bir kullanıcı için en az 40 cm derinlik ve
65cm genişliğe ihtiyaç duyulmaktadır. Örneğin, 6 kişilik dikdörtgen bir yemek masası 80-90cm genişliğe
40

   
ve 180-200cm uzunluğa sahip olmalıdır. 6 kişilik yuvarlak bir yemek masasında ise 125cm çapla aynı
nitelikler yakalanabilir. Ayrıca yemek masası ve en yakın duvar arasında, oturan kullanıcıların arkasından
rahat geçiş olanağı sağlamak için en az 1m mesafe bulunmalıdır.

Banyo
Su pek çok kültürde temizlik kavramının merkezinde yer almaktadır. Islak mekân sınıflandırması
içerisinde yer alan banyo, bir servis alanı olarak konut kullanıcılarına temizlik olanakları sağlamaktadır.
Bu nedenle banyolar su tesisatıyla sıkı bir ilişki içerisinde olmak zorundadır. WC çözümleri evde yeterli
alan olmaması durumunda banyo içerisinde bulunabilir. Fakat banyo dışında evde ayrı bir tuvaletin
olduğu durumlar da yaygındır. Konut içerisinde ebeveyn yatak odasında veya ayrı katlarda banyolar
bulunabilir. Bir banyo planı içerisinde alafranga klozet, küvet, duşakabin, lavabo, çamaşır makinesi,
kurutma makinesi ve çeşitli depolama çözümleri bulunabilir. Aynı zamanda Türkiye’de sık rastlanmayan
bide ve bebek bakım yüzeyleri bu çözüm içerisinde yer alabilir. Günümüzde banyoda yer alan depolama
çözümleri; ayna ve lavaboyla beraber düşünülmüş hazır birimler olarak satın alınabilmektedir. Bu
çözümde dolabın arkasında yer alacak tesisatın doğru ölçülerde olması gerekmektedir. Ayrıca montaj
sonrasında dolabın arkasında kalacak olan tesisat ögelerine ulaşımın zor olacağı göz önünde
bulundurulmalıdır. Bazı hazır birim seçeneklerinde çift lavabo bulunabilir. Bu birimler daha çok yer
sıkıntısı olmadığı durumlarda, sabah saatlerinde yaşanan kullanım yoğunluğuna bir çözüm olarak
düşünülmüştür.
Banyolar ve tuvaletler mahremiyet kavramı kapsamında değerlendirilmesi gereken mekânlardır.
Sadece kullanıcının konforu değil, komşu mekânlara görsel, koku ve ses iletimini kontrol etmek de önem
taşımaktadır. Banyoda doğru havalandırma düzeni hem koku hem de nem kontrolü açısından önem
taşımaktadır. Örneğin, havalandırma şaftına veya dışarıya açılan bir pencere, doğal akımla yeterli
havalandırma çözümü sunabilir. Banyo, karşı karşıya kaldığı nem ve temizlik kimyasallarının bıraktığı
tortular nedeniyle konut içerisinde en sık tadilat gerektiren mekânlardan birisidir. Tadilat sürecinde dikkat
edilmesi gereken en önemli nokta, tesisat sistemine ait sorunların en az değişiklik ve yapıya en az zararla
çözülmesidir.

Yatak Odası
Yatak odası kullanıcıların uyku ve dinlenme ihtiyaçlarını gidermesi amacını taşımaktadır. Yatak odaları
diğer odalardan görsel ve ses iletimi açısından yalıtılmalı ve sosyal olarak kullanılan mekânlardan uzakta
kurgulanmalıdır. Tipik bir ebeveyn yatak odası; tek veya çift kişilik bir yatak, dolap, konsol, komodin,
etajer ve makyaj masası gibi bileşenleri barındırmaktadır. Çocuk yatak odaları ise yaşa uygun yatak ve
depolama birimleri dışında çocuğun günlük yaşamını destekleyecek çalışma masası, kitaplık ve oyun
yüzeyleri gibi ek mobilyalar barındırabilir. Yapıya sabitlenmiş dolaplar ve yüklüklerin kullanımı, yapıyla
doğrudan ilişkili depolama olanağı sunmaktadır. Yatak odası sadece uyku ve dinlenme değil aynı
zamanda giyinme eylemini de desteklemelidir. Dolap kapaklarının rahat açılması, kapaklar açıldığında
giyinmek için yeteri kadar alan bulunması önemli ölçütlerdir. Bazı durumlarda giysi dolapları ayrı bir
hacimde toplanabilir, özel soyunma odaları düzenlenebilir.
Yatak, yatak odasında yer alan en önemli mobilyadır. Yataklar; dolap ve yüklük içerisinde
depolanabilen portatif şilteler, açılır kapanır yataklar ve çocuklar için yer kazanımı sağlayan çok katlı
ranza yataklar gibi pek çok farklı türde, farklı ihtiyaçlara yanıt verebilecek biçimde tasarlanıp
üretilebilmektedir. Yatak odasının ve yatağın fiziksel özellikleri kadar mobilyaların oda içerisinde
konumları da önem taşımaktadır. Yatağın konumu plan düzleminde pencere ve kapı boşlukları dikkate
alınarak değerlendirilmelidir. Yatağın çevresinde kullanıcı ya da kullanıcılar için en az 70cm olmak üzere
yeterli geçiş alanı sağlamaya, pencere ve kapıların açılışını engellememeye dikkat edilmelidir. Panjur
veya özel perdeler kullanarak sabah güneşinin kullanıcıyı rahatsız etmesinin önüne geçilebilir. Dikkat
edilmesi gereken bir başka konu da yatağın konumunun odanın kullanıcı üzerinde oluşturacağı psikolojik
etkiyi de farklılaştıracağıdır. Örneğin yatağın köşede yer alması odada genişlik ve açıklık etkisi
oluştururken aynı zamanda bir güvenlik duygusu da önerecektir ya da yatağın ortada bulunması yatağı
odanın odak noktası haline getirecektir.

41

   
Yaşam Alanı
Yaşam alanı, konut içerisinde kullanıcıların bir araya gelip sosyalleştikleri ve gün içerisinde en uzun
zaman geçirdikleri, yaşama yeridir. Aynı zamanda oturma odası ve salon kavramları da kullanılmaktadır.
Yaşam alanının, aynı anda birden fazla aile bireyinin birbirlerinden bağımsız olarak yürüttüğü farklı
eylemleri desteklemesi gerekebilir. Örneğin bir kullanıcı televizyon izlerken bir diğer tarafta başka bir
kullanıcı kitap okuyor olabilir ya da yemek takımı yaşam alanı içerisinde bulunabilir, mobilyalar aynı
zamanda yatak işlevi görebilir. Çok işlevlik göz önünde bulundurularak planlama yapmak gereklidir.
Yaşama alanının içerisinde çeşitli etkinliklere göre farklı bölgeler tanımlamak ve bu doğrultuda hareket
etmek planlama sürecini kolaylaştırabilir. Teknolojinin sürekli gelişimiyle, ev içerisinde kullanılan
mobilyaların zaman içerisinde artması, azalması ve farklı tesisat ihtiyaçları ortaya çıkarması olasıdır. Bu
durum mobilya yerleşimini etkileyecektir.

Çocuklara ait oyun alanlarıyla ilgili dikkat edilmesi gereken bir nokta,
ebeveynler başka bir işle uğraşırken çocukların göz önünde bulunabilmesidir. Örneğin
evin annesi yemek hazırlarken, uygun bir açıklıkla birleştirilmiş olan yaşam alanında
oynayan çocuğunu gözleyebilir. Bu gibi çözümler çocuk güvenliği için önem
taşımaktadır.

Konut ortamı sadece yemek, temizlik ve uyku gibi temel işlevleri değil aynı zamanda kullanıcıların
eğlence ve dinlenme ihtiyaçlarını da karşılamak zorundadır. Konut, insanlar için özellikle bir rahatlama
yeri olarak benimsenmiştir. Günümüzde yaşam alanı bir rahatlama ve eğlence alanı olarak da
düşünülmektedir. Televizyon ve bazı durumlarda ev sineması sistemi günümüz konutunda yaşam alanının
vazgeçilmez ögeleri olarak görülmektedir.

Ev Ofis
İnsanların çalışma kültüründe gerçekleşen değişiklikler, masa başı işlere yönelim, ev ortamında gelişen
bilgisayar teknolojisi ve elektronik cihazlar sayesinde oluşturulabilen çalışma ortamları ve iletişim
araçları ev ofis kavramının gittikçe yaygınlaşmasına neden olmuştur. Her ne kadar bir koltuk, bir sehpa
ve bir bilgisayarla konut ortamında bir ofis yaratılabilse de, bu çözümde kullanıcı için en iyi ergonomik
ve sağlıklı çalışma koşulları sağlamak olası değildir. Daha iyi çalışma koşulları için ayrı bir odanın ev
ofis olarak düzenlenmesi doğru olacaktır. Ev ofis, bir bireyin günlük işine katkıda bulunan yarı zamanlı
etkinlikler için düzenlenmiş olabileceği gibi fatura düzenlemek, mail göndermek gibi basit işlevlerin
gerçekleştirildiği bir mekân da olabilir. Ev ofis; bilgisayar için bir masa yüzeyi, evraklar için depolama
birimleri, bazı durumlarda ziyaret edecek müşteriler için oturma elemanları barındırılabilir. Ev ofis olarak
kullanılacak mekânlar yeterli miktarda gün ışığı almalı, elektrik ve internet açısından kolay erişilebilir
bağlantılar sunmalıdır.

Depolama
Gündelik yaşamda sürekli olarak kullanımda olmayan nesneler için konut içerisinde depolama alanları
oluşturulması gerekmektedir. Genel bir kural olarak konutun %2’lik kısmının depolama için ayrılması
öngörülmekteyse de özellikle günümüzün tüketim koşullarında, bu alanın yetersiz kalabileceği göz
önünde bulundurulmalıdır. Depolama alanları ayrı bir oda içerisinde olabileceği gibi oda içerisinde yer
alan dolaplarla yan işlev olarak da çözülebilir (Şekil 2.4). Depolanacak eşyaların niteliğine uygun
depolama alanlarının oluşturulması önem taşımaktadır. Kimi nesnelerin iyi organize edilmiş bir biçimde
ayrı bir yerde saklanması istenirken, başka nesneler kolayca görülecek bir biçimde sergilenebilir. Örneğin
bir kütüphanede depolanan kitapların gelen misafirler tarafından görülmesi ya da çeşitli ülkelerden
toplanmış hediyelik eşyaların vitrinlerde sergilenmesi istenebilir. Sergileme amaçlı depolama konusunda
tasarım ve aydınlatma ön plana çıkarken, pişirme ekipmanları ya da kıyafetlerin depolanmasında
ulaşılabilirlik ve işlevsellik ön plandadır. Dikkat edilmesi gereken bir nokta da depolamanın süresidir.
Depolama günlük kullanımı desteklemesi gerektiği gibi bazı durumlarda yıllarca depolanacak nesnelerin
zarar görmemesi için uygun koşulları sağlaması gerekebilir.
42

   
Şekil 2.4: Bağımsız bir mekân olarak soyunma odası içinde dolap çözümü.

Depolama alanları ayrı ayrı satın alınabildiği gibi modüler dolaplar ya da sabit mobilyalar olarak
mekâna monte edilebilmektedir. Duvarlarda nişler açmak ya da geçiş alanlarında galeriler oluşturmak
depolama çözümleri için uygun hacimler sağlamaktadır. Depolama birimlerinden imal edilmiş ayırıcılar
ve geçiş alanları, görsel zenginlik yaratacak farklı bir depolama çözümü olarak önerilebilir. Örneğin,
girişte yer alan nişler, ayakkabılık veya portmanto gibi çözümler için kullanılabilir. Bir ailenin konut
kullanımı süresince depolama ihtiyaçları artacaktır ve bu doğrultuda yeni depolama çözümleri getirilmesi
gerekebilir. Koridorlar, artık alanlar olarak adlandırılan merdiven altları ya da tavan arası gibi alanlar
depolama çözümü için uygun alternatifler sunabilir.
Depolama çözümlerinde en önemli iki ölçüt nesnelere ulaşım kolaylığı ve nesnelerin uygun koşullar
altında korunabilmesidir. Kullanıcı uzandığında, oturduğunda ve diz çöktüğünde nesnelere rahat
erişebilmelidir. Aynı zamanda dolaplar depolanan nesneleri nem, toz ve parazitler gibi etkilerden
koruyacak biçimde düzenlenmelidir.

Balkon, Teras, Bahçe


Balkonlar, teraslar ve bahçeler, konut iç mekânı ve dış mekânı arasında bağlantı kuran, konutun fiziksel
bir uzantısı niteliğinde mekânlardır. Ortaya çıkan süreklilik; pergolalar, uzatılmış duvarlar, ya da içeriden
dışarıya devam eden bitiş malzemeleriyle vurgulanabilir. İç mekân ve dış mekânın ilişkilendirilmesi
çevreyi mekânın bir parçası haline getirecektir. Fakat balkon, teras ve bahçelere açılan açıklıkların,
özellikle kullanıcı mahremiyeti sağlanabilmesi için doğru ve etkili kontrol edilebilmesi önem
taşımaktadır.
Çok katlı konut yapılarında balkonlar, kullanıcı-çevre ilişkisinde büyük önem taşımaktadır. Balkonlar,
konutların ön, arka veya yan yüzeylerinden dışarıya taşacak biçimde imal edilen ve sınırları korkuluklarla
çevrili yapılardır. Eğer balkonun çevresi tam kapalıysa bu tür balkonlara cumba veya şahnişin adı
verilmektedir. İç mekânlarda yer alan balkonlar ise iç balkon veya çıkma şırvan adını almaktadır. Balkon,
komşuluk ilişkilerini önde tutan ve kullanıcı-çevre ilişkisini güçlendirmek amacıyla tasarlanmış bir
mekân olsa da, günümüzde; hava kirliliği, gürültü kirliliği ve imar mevzuatında yer alan boşluklar
nedeniyle esas işlevi dışında kullanılmaktadır. Çoğunlukla balkonlar izinsiz olarak kapatılarak iç mekâna
katılmakta veya birer depo görevi üstlenmektedir. Bu durum yapıların dış cephelerinde görsel kirliliğe
neden olmaktadır.

43

   
Yardımcı İşlevler
Konut içerisinde fitness ve egzersiz alanları, müzik odası, kütüphane gibi, eğlence ve hobilere yönelik
alanlar bulunabilir. Söz konusu alanlar her ne kadar başka bir mekânın içerisinde çözülebilse de uygun
koşullarda ayrı bir oda kullanmak, işlevsellik ve psikolojik doyum açısından önemlidir. Konut içerisinde
sayılan işlevler için ayrılmış mekânlar dışında, yardımcı işlevler olarak düşünülebilecek olan çamaşır
yıkama, kurutma ve ütü için ayrılan odalar ya da tesisat odaları da bu kapsam içerisinde
değerlendirilebilir. Genel olarak çok katlı konutlarda yer sıkıntısı olmaması durumunda oluşturulan ve
çoğunlukla uzun aralıklarla kullanılan bu mekânlarda sade tasarım ve işlevsellik ön plandadır.

Konut içerisinde yardımcı işlevler için ayrılabilecek alanlar söz


konusu olmadığında, bu işlevler için nasıl bir çözüm sunulabilir?

KONUTTA IŞIK VE AYDINLATMA


Görme eylemi ancak aydınlık bir ortamda gerçekleşebilir. Mekânın biçim, renk ve doku özelliklerinin
algılanabilmesi için doğal veya yapay bir ışık kaynağına ihtiyaç vardır. Aydınlatma tasarımının öncelikli
amaçları; iç mekânda yer alan biçim ve sınırları görünür kılmak, kullanıcıların mekân içerisinde çeşitli
etkinlikleri güvenli bir biçimde gerçekleştirmelerini sağlamak, aynı zamanda kullanıcılar için ferah ve
açık bir atmosfer oluşturmaktır. Kullanılacak açıklıkların ve aydınlatma elemanlarının niteliği, sayısı ve
konumları belirlenirken, kullanıcıların ihtiyaçları ve mekânın içeriği dikkatle irdelenmelidir.
Konutta aydınlatma konusunda en önemli ögelerden birisi doğal ışıktır. Doğal ışık, gün içerisinde
güneşin yönü ve konutun yönelimi doğrultusunda, odalarda gerçekleştirilecek etkinliklerin seçimi ve
işlerliği açısından önem taşımaktadır. Kuzey yön, az miktarda fakat homojen bir gün ışığına sahiptir; gün
ışığına en az ihtiyaç duyulan konut girişi, depolama alanları ve yardımcı alanlar bu yöne bakabilir. Doğu
yön, daha çok sabah saatlerinde gün ışığı almaktadır ve gündüz saatlerinde etkin olarak kullanılan mutfak,
ebeveyn yatak odası ve banyo gibi mekânlar bu yöne bakabilir. Güney yön, gün içerisinde en fazla gün
ışığı alan yöndür ve çocuk odaları, yemek yeme alanı, teras gibi öğlene doğru, öğlen ve öğleden sonra sık
olarak kullanılan mekânlar bu yöne bakabilir. Batı yön ise öğleden sonra ve akşamüstü ağırlıklı olarak
gün ışığı almaktadır. Öğleden sonradan akşam karanlığına kadar kullanılan oturma odası ve dinlenme
alanları batı yönde yer alabilir. Özellikle öğleden sonra ve akşam güneşi için geniş açıklıklar önemlidir
fakat konut cephelerinde her zaman böyle bir esneklik söz konusu olmayabilir. Örneğin, apartman
daireleri tek ya da iki cepheyle sınırlı kalabilmektedir. Mekânın işlevine karar vermeden önce açıklıklarla
ilgili dikkat edilmesi gereken diğer önemli noktalar; yollardan ve çevreden gelen gürültü ve komşular
tarafından izlenebilme durumudur.
Yapay aydınlatma, gün ışığının yetersiz kaldığı ya da bulunmadığı durumlarda elektrik gücüyle ışık
oluşturan bir armatür yardımıyla mekânın aydınlatılmasıdır. Yapay aydınlatma tasarımında önemli
noktalar; dengeli bir ışık düzeni oluşturulması, uygun bir ritim duygusunun yakalanması, önemli nesne ve
bölgelerin iyi ve doğru vurgulanması olarak sıralanabilir (Şekil 2.5). Yapay ışık kaynakları biçimlerine
göre noktasal, çizgisel, düzlemsel veya hacimsel olarak sınıflandırılabilir. Noktasal kaynaklar; mekân
içerisinde yüksek parlaklıkları nedeniyle bir odak oluşturur, bir bölgeyi veya ilgi çekici bir nesneyi
aydınlatmak için kullanılabilir, yansıtıcılarla yönlendirilebilir ya da bir ritim veya dizi oluşturacak
biçimde düzenlenebilir. Çizgisel kaynaklar mekân içerisinde kullanıcıları yönlendirmede kullanılabilir,
nesnelerin veya açıklıkların sınırlarını vurgulayabilir ya da bir alanı daha tanımlı ve belirgin hale
getirebilir. Bir dizi çizgisel ışık kaynağı paralel olarak bir araya getirilerek bir aydınlatma düzlemi
oluşturulabilir. Hacimsel kaynaklar ise yarısaydam malzemelerle oluşturulmuş çeşitli üç boyutlu biçimler
içerisine yerleştirilen noktasal ışık kaynaklarının, ışığın kırılma özelliği sayesinde tüm nesneyi bir ışık
kaynağına dönüştürmesiyle elde edilir. Hacimsel kaynaklar ağırlıklı olarak dekoratif amaçlı
kullanılmaktadır.

44

   
Şekil 2.5: Konut banyosunda aydınlatma tasarımı.

Işık üretme yöntemine göre iç mekânda en çok kullanılan yapay aydınlatma türleri; enkandasen,
floresan, halojen ve LED aydınlatmalardır. Bu noktada ışığın türü kadar armatürün nitelikleri de ön plana
çıkmaktadır. İşleve uygun doğru armatür seçimi büyük önem taşımaktadır. Örneğin, yemek masası
üzerine yerleştirilmiş tek ampul gözde kamaşma yaratacakken, uygun armatürle ışık masa üzerine
yönlendirilebilir, böylece kamaşma yok edilebilir. Yapay ışık kaynakları mekân içerisinde dolaylı veya
dolaysız olarak aydınlatma sağlayabilir. Işığın mekân içerisinde yayılma biçimi; ışık kaynağını taşıyan
armatürün tasarımına, konumuna ve yönüne bağlıdır. Armatürler gömme ya da sıva üstü olabilir, yansıtıcı
yüzeyleri spot formunda toplayıcı ya da küre biçiminde dağıtıcı bir özelliğe sahip olabilir. Abajurlar,
lambaderler ve ayarlanabilir çalışma lambaları özel durumlar için üretilmiş çözümlerdir. Yemek odası ya
da banyo gibi alanlarda gerçekleştirilen, eylemle ilişkili bir aydınlatma tipinin benimsenmesi kullanıcı
için çeşitli kullanım kolaylıkları sağlayacaktır. Özel aydınlatma armatürleri mutfakların, banyoların, diğer
mekânlarda yer alan dolapların veya nişlerin içerisine yerleştirilebilir.

KONUTTA RENK VE DOKU


Renk olgusu insanın, çevresine ait görsel özellikleri doğru ve hızlı bir biçimde saptamasında önem
taşımaktadır. Nesnelerin sahip olduğu biçim, doku ve aydınlanma gibi çeşitli görsel özelliklerinin tam
olarak farkına varılması, renk algısıyla gerçekleşmektedir. Nesnelere atadığımız renklerin kaynağı, onları
algılanabilir kılan ışıktır. Nesnelerin yüzeyleri, onları oluşturan malzemelerin özellikleri nedeniyle doğal
bir renge sahiptir. Bu doğal renk; renk pigmenti içeren boyalar, vernikler veya başka bir malzeme
tabakasının yüzeye uygulanmasıyla değiştirilebilir. Renk algısı görecelidir ve rengin içerisinde yer aldığı
bağlamla yakından ilişkilidir. Renkler yan yana bulundukları diğer renklerle dinamik bir ilişki
içerisindedir ve birbirlerinin özniteliklerini etkilemektedir. Örneğin, arka plan oluşturan duvar, döşeme ve
tavan renkleri, mobilyaların sahip olduğu renklerin algısı ve psikolojik etkisi üzerinde pay sahibi
olacaktır.
Renkler, ton ve doygunluk değerleriyle, sıcaklık ve soğukluk gibi çeşitli psikolojik etkilerin
oluşmasını ya da görüş alanında yer alan nesneler arasında bir hiyerarşi kurulmasını sağlamaktadır. Renk
algısının psikolojik etkileri, renk konusunda çeşitli genellemelerin ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Genel bir biçimde, sıcak ve yüksek yoğunlukta renklerin görsel olarak uyarıcı; soğuk ve düşük
yoğunlukta renklerin ise yumuşak ve rahatlatıcı oldukları söylenebilir. Yüksek parlaklığa sahip renkler ve
renkler arasında oluşan kuvvetli zıtlık ilişkileri, dikkat çekici bir etki oluşturmaktadır. Zıtlık aynı
45

   
zamanda nesnelerin sınırlarının kolay ayırt edilmesini de sağlamaktadır. Renklerin tonları benzeştikçe iki
nesne tek bir nesne gibi algılanmaya başlayacaktır.
İnsanlar, sevdikleri veya sevmedikleri renkler olduğunu sürekli olarak ifade etseler de konut
bağlamında iyi ya da kötü renk biçiminde değil uygun veya uygun olmayan renk biçiminde düşünmek
gereklidir. Rengin uygunluğu; kullanım yeri, biçimi ve çevresinde yer alan renklerin oluşturduğu renk
paletine gösterdiği uyumla ilgilidir. Sürekli değişen tasarım trendleri, konut içerisinde çeşitli renklerin
moda olmasını sağlayabildiği gibi, gözden düşmesine neden olabilir. Görsel etkilerin canlı-coşkulu ya da
huzurlu-sakin olması, seçilen renklerin ton ve doygunluk değerleriyle ilişkilidir. Ton ve doygunluk
değerleri arasında büyük farklar; dikkat çekici çelişkiler ve çarpıcı etkiler yaratırken küçük aralıklar ise
kolay kolay göze çarpmayan düzenler oluşturacaktır.
Mekân içerisinde görülen yüzeylerin büyük bölümünü oluşturan döşeme, duvar ve tavan yüzeylerinin
nötr renklerde olması, oluşturulan bu arka planın önünde yer alan mobilya ve aksesuarları algısal olarak
ileriye itecek ve gözde yorulmayı engelleyecektir. Ayrıca mekân içerisinde vurgulanmak istenen nesneler
ise kuvvetli renklerle ve güçlü zıtlık etkileriyle ön plana çıkartılabilir. Bir mekânda kullanılan renklerin
karşılıklı uyumu kadar mekân içerisinde oluşturulan renk dengesine de dikkat edilmelidir. Örneğin, canlı-
sakin renkler ve açık-koyu tonlar bir arada dengeli bir biçimde kullanılabilir ve çeşitli ton geçişleriyle
renkler arasında ilişki güçlendirilebilir. Bu geçişlerin önemsenmemesi, mekânda parçalanmış bir görsel
etki oluşmasına neden olabilir.

Konut içerisinde bir mekânı sadece beyaz ve tonlarıyla


renklendirmek görsellik açısından ne gibi olumsuz sonuçlar doğurabilir? Bu olumsuz
sonuçların etkisini azaltmak veya yok etmek için ne gibi çözümler üretilebilir?

Doku, yüzeylerin sahip olduğu; yükseklik-derinlik, renk ve aydınlanma gibi fiziksel yapı
farklılıklarından ötürü ortaya çıkan görsel niteliktir. Doku genel olarak, bir yüzeyin sahip olduğu üç
boyutlu pürüzlülük-pürüzsüzlük etkisini ifade etmek için kullanılmaktadır. İnsanlar dokular için; sıcak,
davetkar, kaba, parlak vb. sıfatlar kullanarak çeşitli psikolojik etkileri de tanımlayabilmektedir.
Yüzeylerin sahip oldukları dokuların algılanması; dokunun ölçeği, izleyicinin yüzeye olan uzaklığı ve
ışığın yarattığı gölge etkilerine bağlıdır. Dokunun ölçeği ve izleyicinin uzaklığı birbirleriyle ters orantılı
olarak ilişkilidir. Örneğin, eğer izleyici küçük ögelerden oluşan bir dokudan uzaktaysa detayları fark
etmeyebilir, dokuyu pürüzsüz olarak algılayabilir. Aydınlatma, hem şiddeti hem de yönüyle doku
üzerinde girinti ve çıkıntıların oluşturduğu gölgeleri belirler. Bu gölgeler dokunun üç boyutlu yapısının
algılanmasını sağlamaktadır.
Doku başlığı altında sınıflandırılabilecek olan desen ise, konut bağlamında daha çok dekoratif
tasarımlar olarak yer almaktadır. Desenler motif adı verilen görsel birimin belirli bir düzen çerçevesinde
tekrar edilmesiyle oluşturulur. Motif ve tekrarların niteliği, nesnenin dokusal niteliğini meydana getirir.
Desenler; banyo karoları, tekstiller ve duvar kağıtları gibi uygulamalarda sıkça kullanılan görsel
ögelerdir.
Dokular, mekân içerisinde görsel bir zenginlik kaynağı oluşturmanın yanı sıra yüzeyin temizlik ve
bakım niteliklerini de belirlemektedir. Örneğin, pürüzsüz yüzeyler üzerlerinde oluşan kir ve aşınmışlığın
kolay fark edilmesine neden olsalar da temizlenmeleri kolaydır. Diğer taraftan, her koşulda doğru olmasa
da, pürüzlü yüzeylerde kir ve aşınmışlık daha az fark edilir fakat bakımları daha zordur. Özellikle
temizliğin ön planda olduğu mutfak, banyo gibi mekânlarda doğru doku seçimi önem taşımaktadır.

KONUTTA MALZEME
Mekânı oluşturan tüm yüzeyler; beton, ahşap, doğal taş, metal, tekstil veya kağıt, bir veya birden fazla
malzemenin bir araya getirilmesiyle elde edilmektedir. Mekân içerisinde ve mobilyalarda malzemelerin
kullanılabilmesi, malzemelerin belirli işlemlerden geçmesi sonucu olasıdır. Malzemeler dayanıklılık
artırma amacıyla, koruma amacıyla, tasarruf amacıyla, maliyeti düşürmek amacıyla, sağlık ve güvenlik

46

   
koşullarını artırmak amacıyla veya nakliyatı kolaylaştırmak amacıyla işlenebilmektedir. Malzemeler üç
ana başlık altında sınıflandırılabilir;
• Doğal malzemeler; kullanım için özellikle ciddi bir işlemden geçmemiş, doğal ortamından elde
edildikten sonra, son kullanıcıya ulaşana kadar çok fazla değişim geçirmemiş malzemelerdir.
Doğal taş ve ahşap, konut bağlamında doğal malzeme olarak sıklıkla kullanılmaktadır. Malzeme
ne kadar doğal olursa olsun malzemelerin işlenmesi, hem uygulama hem de nakliyat için
standart ölçülere uygun olarak boyutlandırılmaları sıklıkla gerekmektedir.
• İşlenmiş malzemeler; doğal malzemelerin çeşitli süreçler sonucunda işlenerek mekânda
kullanılabilir hale getirilmesiyle elde edilmektedir. Kil pişirilerek elde edilen seramik ve tuğla ya
da ahşap malzeme artıklarının ısı, basınç ve kimyasallarla bir araya getirilmesiyle oluşturulan
sunta, MDF ve OSB gibi malzemeler örnek gösterilebilir.
• Sentetik malzemeler; doğada var olmayan fakat yapay süreçlerle üretilebilen malzemelerdir.
Plastikler bu sınıfta yer almaktadır. Aynı zamanda fiberglas gibi ürünlerde birkaç sentetik
malzeme bir arada kullanılabilir.

Malzeme konusunda daha detaylı bilgi 4. Ünitede sunulmaktadır.

Ahşap
Ahşabın mekânda ve mobilyalarda kullanımı doğallık, sıcaklık ve konfor kavramlarını vurgulamaktadır.
Örneğin taş bir yapı içerisinde gözle görülebilen alanlarda ahşap malzemenin kullanımı, mekândaki
soğuk atmosferi dengeleyecektir. Tüm ahşap malzemelerin, kesim süreciyle ilişkili olarak damarlı bir
dokuya sahip olma ve ağaç boyutları nedeniyle ortaya çıkan uzunluk ve genişlik sınırlılıkları gibi ortak
özellikleri bulunmaktadır. Ahşap malzemeler, ortak görsel ve yapısal özelliklere sahip olsa da pek çok
farklı ağaçtan elde edilen pek çok farklı ahşap ürünü mevcuttur. Bu ürünler; kozalaklı ağaçlardan elde
edilen yumuşak ahşaplar, yaprak döken ağaçlardan elde edilen sert masif ahşaplar, birkaç ince ahşap
katmanının üst üste birleştirilmesiyle elde edilen kontrplaklar, ahşabın ince katmanlar halinde
kesilmesiyle elde edilen ahşap kaplamalar, ağaç ve talaş kalıntılarının ısı, basınç ve kimyasallarla
sıkıştırılmasıyla elde edilen sunta, MDF vb. malzemeler, çeşitli ahşap tabakalarının üst üste sıkılmasıyla
elde edilen lamine ahşaplar, ısı ve buharla biçimlendirilebilen katmanlı bükme ahşaplar olarak
sıralanabilir. Kaplama malzemesi olarak farklı ağaç türleri, farklı doku ve renk seçenekleri sunmaktadır
(Şekil 2.6). Özellikle ağacın kesim yönüyle ilişkili olarak doku çeşitliliği artırılabilmektedir. Kullanıcı
seçimleri, yaratılmak istenen atmosfer, bütçe ve malzemelerin stok durumları dikkate alınarak uygun olan
kaplama türleri kataloglardan seçilebilir. En fazla kullanılan kaplama türleri; huş, kiraz, abanoz, maun,
meşe, gül ağacı, tik ve ceviz olarak sıralanabilir fakat daha egzotik ağaçlar da, özellikle günümüzde
bambu ağacı, seçenekler arasında yer almaktadır. Bu ağaçlar dışında kavak, sedir, çam ya da kızılağaçtan
elde edilen daha yumuşak ahşap türleri, mobilyaların ve konutta yapısal uygulamaların görünmeyen
bölümlerinde taşıyıcı ve destekleyici kullanılmaktadır.

47

   
Şekil 2.6: Döşeme kaplaması olarak masif ahşap malzeme.

Ahşap kullanımında önemli olan noktalardan bir tanesi uygun birleşim detaylarının seçimidir.
Birleşim detayları ahşap malzemenin bir arada sağlam biçimde durmasını sağlamaktadır. Uzun bir
kullanım süreci için işleve uygun detay seçimi önem taşımaktadır. Ahşap kullanımıyla ilgili bir diğer
önemli nokta ise yüzey bitişidir. Her ne kadar yağlı ahşaplar çıplak olarak kullanılabilse de; çekici,
dayanıklı ve pürüzsüz yüzeyler elde etmek ve yüzeyde yer alan gözenekleri kapatmak için ahşap
yüzeylerinin bir bitiş malzemesiyle kaplanması gerekmektedir. Bu doğrultuda; çeşitli boyalar, cilalar,
vernikler, lake ve yağlar farklı görsel etkiler elde etmek için kullanılabilir.

Doğal Taş ve Pişmiş Toprak


Doğal taş, tarihi süreç boyunca yapılaşmada önemli ve yaygın bir malzeme olmuştur. Günümüzde ise
dekoratif bir seçenek olarak sıklıkla kullanılmaktadır. Doğal taş malzeme; genelde strüktürel olması veya
strüktürle yakın ilişkili olması nedeniyle güç, sabitlik ve dayanıklılık kavramlarıyla ilişkilendirilmektedir.
Doğal taşlar pek çok doku ve renk seçeneğiyle, konut içerisinde döşeme veya duvar kaplaması olarak her
mekânda, çeşitli boyutlarda uygulanabilmektedir. Granit, traverten ve mermer gibi sert taşlar dayanıklılık
ve görsel çekicilik boyutunda kalite ve zenginlik mesajları verebilir fakat uygulamada maliyeti oldukça
artırmaktadır.
Önemli ve yaygın bir uygulama düzeni olan karolar; sırlı yüzeyleriyle seramikler, çeşitli renk ve
desenlerde küçük mozaikler, daha geniş boyutlu ocak taşları veya ateşte pişirilmiş terakota gibi
malzemelerden farklı yöntemlerle elde edilebilmektedir. Karolar; kare, dikdörtgen altıgen, sekizgen, daire
veya daha özel biçimlerde olabilmektedir.

Metal
Konut bağlamında kapılar, pencereler, korkuluklar ve pek çok uygulama detayında metaller
kullanılmaktadır. Günümüzde konut içerisinde kullanılan metal ögelerin tamamı endüstriyel yöntemlerle
üretilmekte ve sonuç olarak kullanıcıya pürüzsüz ve parlak yüzeyler sunabilmektedir. Metalin iç mekânda
kullanımı ağırlıklı olarak modernizm etkisi ve modern dünyanın teknolojik değerlerine bir gönderme
niteliği taşımaktadır. Ferforje gibi farklı işleme teknikleriyle üretilmiş metaller hem mobilya olarak hem
de konut bünyesinde, parmaklık vb. işlevlerle de kullanılabilmektedir. Ayrıca konutu taşıyan ve
destekleyen çelik strüktür gibi yapısal ögeler mekân içerisinde görünür kılınabilir.

48

   
Konutta yaygın olarak kullanılan metaller; çelik, demir, alüminyum, pirinç, bronz ve bakırdır. Çelik,
demir ve alüminyum hem yapısal ögelerde hem de mobilyalarda sıklıkla göze çarpmaktadır. Bronz ve
pirinç daha çok belirli dönem tasarımlarına göndermeler yapmak ve nostaljik bir atmosfer yaratmak için
kullanılmaktadır. Aynı zamanda çeşitli süslemeler ve küçük detaylar için de önemli malzemelerdir. Bakır
ise konut içerisinde şömine ve davlumbaz gibi alanların detaylarında kullanılmaktadır.

Cam
Cam, iç mekânda en çok saydamlık özelliğiyle ön plana çıksa da, opaklık ve yansıtıcılık gibi farklı yüzey
değerleri de sağlayabilmektedir. Cam konut içerisinde en çok pencere, kapı ve ayırıcı yüzeyler gibi
saydamlığın işlev olarak ön plana çıktığı ögelerde kullanılmaktadır. Camın iç mekânda kullanımı görsel
bir özgürlük sağlarken, hareketi ve diğer duyuları kısıtlayabilmektedir. Camın, metal malzemelerle geniş
yüzeyler halinde kullanılması mekânda modern bir atmosfer yaratabilir. Cam konusunda en çok dikkat
edilmesi gereken konu, camın kırılgan yapısından ötürü güvenlik açısından yetersiz olmasıdır. Bu
konuda, temperli cam ya da plastik cam alternatifleriyle bu tehditlerin aşılması gerekmektedir.

Cam ve cam tabanlı malzemelerin ebeveyn yatak odasında kullanımı


olumsuz sonuçlar oluşturabilir mi? Hangi uygulama ne gibi olumsuz sonuçlar oluşturur
ve ne gibi çözümlerle bu sorunlar aşılabilir?

Plastik
Plastikler; ağırlıklı olarak petrolden üretilen, çeşitli temel yapı taşlarının kimyasal yollarla bir araya
getirilmesiyle elde edilen sentetik malzemelerdir. Plastiklerin, iç mekânda pek çok kullanım yeri
bulunmasına karşın sıklıkla geleneksel ve doğal malzemeler için ucuz alternatifler olarak
değerlendirilmektedir. Bu nedenle plastiklerin mekân içerisinde sentetik özelliklerini öne çıkarmayan
konumlar ve işlevlerde kullanımı yaygındır. Örneğin, döşeme karoları, plastik laminatlar, duvar
kaplamaları, mobilyalarda döşeme çözümleri, malzemenin sentetik doğasını gizlemekte ve pratik
uygulama çözümleri sağlamaktadır. Laminat döşeme kaplamalarında olduğu gibi, plastik kolayca diğer
malzemeleri taklit edebilir ve bütçenin sınırlı olduğu durumlarda çözüm alternatifi olarak ele alınabilir.
Fakat taklit edilen doğal maddeyle aynı kullanım özellikleri elde edilemeyeceği gibi düşük kaliteli
plastiklerin kullanımıyla sağlığı tehdit eden çeşitli durumların ortaya çıkması da olasıdır.

Tekstil
Tekstil tabanlı malzemeler mekâna yumuşaklık, eğrisellik ve esneklik etkisi kazandırır. Mekânın daha
rahat ve insancıl bir algı yaratmasına yardımcı olur. Tekstiller iç mekânda en çok sandalye, koltuk, yastık
vb. mobilyaların döşeme kaplamaları olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda gölgelikler ve perdeler gibi
ışık kontrolüne yönelik çözümlerde tekstil kullanımı çok yaygındır. Ayrıca tekstiller duvardan duvara
halı, kilim vb. çözümlerle döşeme yüzeyinde de uygulanabilmektedir. Tekstiller, kullanım sürecinde
çabuk aşındıkları için, sık sık yenilenme gerektirmektedir. Bu durum her ne kadar dezavantaj gibi görünse
de, mekânda yeni renk ve dokulardan oluşan farklı bir görsellik oluşturulabilmesi için de bir fırsat
yaratmaktadır.

KONUT DÜZENLENMESİNDE MOBİLYALAR


Mobilyalar, mekânda insan eylemlerini destekleyen ve mekânı insan ölçeğine indirgeyen bir ara öge
olarak nitelendirilebilir. İşlevsel olanaklar sunmanın yanı sıra mobilyalar mekânın görselliği ve
atmosferini de biçimlendirmektedir. Mobilyaların renk ve dokuları; doğal ya da yapay, opak ya da
saydam, sıcak ya da soğuk, parlak ya da mat olabilir. Her bir mobilyanın sahip olduğu biçim, renk, doku
ve diğer mobilyalarla kurduğu görsel etkileşim, kullanıcının kişiliğini yansıtmada ve mekânın kimliğini
oluşturmada etkilidir. Mobilyalar doğrusal, eğrisel, geometrik veya serbest biçimli olabilir. Yatayda ya da
düşeyde görsel olarak hafif ya da ağır olabilir. İnsan boyutları mobilyaların biçim, oran ve ölçülerini
doğrudan yönlendirmektedir. Bu noktada, sadece mobilyanın doğru ölçülere sahip olmasına değil çevrede

49

   
mobilyanın işlerliğini sekteye uğratmayacak yeterli alanın sağlanmasına da dikkat edilmelidir. Örneğin
kullanıcının sandalyesine rahatlıkla oturup kalkabilmesi için masa ve duvar arasında en az 70cm alan
bırakılmalıdır.
Mobilyalar çoğunlukla ahşap, metal, plastik ve tekstil tabanlı malzemelerden imal edilmektedir. Her
malzeme kendine özgü güçlü ve zayıf yönlere sahiptir. Sağlık açısından güvenilirlik, dayanıklılık,
temizlik ve bakım kolaylığı ve maliyet uygun malzemenin seçimi açısından önemli ölçütlerdir.
Mobilyalar tekil ürün ya da takım halinde olabileceği gibi modüler olarak da üretilmektedir. Modüler
mobilyalar belirli işlevlere karşılık gelen çeşitli parçaların bir araya getirilmesiyle oluşturulan birleşik
mobilyalardır. Kişiler kendilerine uygun olan mobilya modüllerini birleştirerek bütçelerine ve
kullandıkları mekâna uygun bir mobilyayı, seri üretimin sağladığı fiyat avantajı ve üretim hızıyla elde
edebilirler.

Günümüzde çeşitli firmalar, ürünleri demonte olarak sattıkları için


nakliyat ve montaj aşamalarında maliyeti ortadan kaldırarak bu süreçleri alıcıya
yüklemekte ve daha ucuza mobilya edinme olanağı sunmaktadır.

Mekânın işlerliği ve görselliğiyle ilgili önemli bir olgu, oda içerisinde mobilyaların yerleşimidir.
Mobilyalar mekân içerisinde ayrı ayrı yerleştirilebileceği gibi aralarında işlevsel veya görsel bir birliktelik
önerilip bu doğrultuda gruplar halinde de yerleştirilebilir. Mobilyalar aynı zamanda tasarımcısı tarafından
takım olarak da ele alınmış olabilir. Takım olarak tasarlanmış mobilyalar farklı özelliklere sahip mekânlar
için en iyi çözümleri sunacak esnek bir düzenleme önermektedir. Mobilyayı oluşturan parçalar
birbirlerinden bağımsız hareket edebilir, kendi içerisinde farklı kombinasyonlarla birleşebilir, katlama ya
da çevirme gibi eylemlerle farklı işlevler için farklı biçimlere bürünebilir. Diğer taraftan sabit mobilyalar
ise mekân içerisinde süreklilik sağlamasına rağmen sadece uygun olan konumlara yerleştirilebilirler ve
farklı durumlara uyum sağlayamazlar.
Konut bağlamında mobilyaların yerlerinin değişimi günlük olabileceği gibi mevsimlik ya da daha
uzun süreli bir eylem de olabilir. Bu duruma; temizlik sırasında bir komodin ya da yatağın başka bir
konuma kaydırılması ya da yazın ve kışın güneş alma durumuna göre mobilyaların yerlerinin mevsimlik
olarak değiştirilmesi örnek gösterilebilir. Ek olarak zaman içerisinde aile yapısında gerçekleşebilecek
değişimler, kullanıcı isteklerinin farklılaşmasına sebep olabilir ve konut içerisinde köklü değişimler
gerektirebilir. Günümüzde konutlar sık sık el değiştirebilmektedir ve taşınan her yeni ailenin bir
öncekinden farklı ihtiyaçları ve istekleri olacağı göz önünde bulundurulmalıdır.
Günümüz konutunda, odalarda birden fazla işlevin bir arada çözülmesi beklenmektedir. Örneğin yatak
odası aynı zamanda ütü yapılabilecek bir mekân ya da yaşam alanı aynı zamanda bir ev sineması olarak
işlevlendirilebilir. Mekân içerisinde çözülecek her farklı işlev için farklı mobilyalara ve ek alana ihtiyaç
vardır. Bu doğrultuda mekânda mobilyalar konumlandırılırken ek işlevlerin ne kadar alan kaplayabileceği
önceden hesaplanmalıdır. Teknolojide yaşanan gelişmeler ve sosyal çevrede yaşanan değişimler
doğrultusunda yeni nesneler günümüz konutunda yer bulabilmektedir. Örneğin bundan 30 yıl önce
konutlarda bilgisayar bulunmazken günümüzde birden fazla bilgisayara sıkça rastlanmaktadır. Bu durum
konut içerisinde bilgisayar için özel bir alanın oluşturulmasını ve bilgisayar kullanımına yönelik
mobilyalar tasarlanmasını gerektirmiştir. Bir başka örnek olarak, televizyonların ucuzlaması ve
incelmesiyle yatak odaları, televizyon izlenen ve mobilyaların bu eyleme uygun olarak seçildiği ve
konumlandırıldığı bir yer haline gelmiştir.
Konutta yer alan başlıca mobilyalar; oturma elemanları, masalar, yataklar, depolama ögeleri ve
aksesuarlar biçiminde sınıflandırılabilir. Oturma elemanları, oturan kullanıcının ağırlığını ve oturma
pozisyonunda gerçekleştirilen etkinliğe göre vücut biçimini rahatça destekleyecek biçimde
tasarlanmaktadır. Oturma eylemi masa başında çalışma ya da ayakları uzatarak televizyon izleme gibi
farklı durumlarda farklı ölçü ve destek ihtiyaçları doğurmaktadır. Bu doğrultuda farklı kullanımlar için
sandalye, sedir, koltuk vb. farklı oturma çözümleri oluşturulmuştur. Bir konut için oturma elemanlarına
karar verirken işleve uygun mobilya seçimine dikkat edilmelidir.

50

   
Dar bir alana ve yetersiz sayıda odaya sahip bir konut için mobilya
seçimi gerçekleştirilirken öncelikli olarak hangi ölçütler göz önünde bulundurulmalıdır?

Yataklar ise, yatma ve dinlenme pozisyonlarında kullanıcının tüm vücuduna destek olmaktadır.
Yataklar iki bileşenden oluşmaktadır; şilte ve taşıyıcı taban. Şilteler, insan vücudunun ağırlığını
destekleme yöntemi, boyutlar ve biçim açısından çeşitlilik göstermektedir. Şilte seçiminde ağırlıklı olarak
kullanıcının kişisel seçimleri söz konusudur. Şilte yatağın önemli bir ögesi olsa da mekânın görselliğini
en çok etkileyen ögelerin yatak tabanı, yatak başı ve yatağı örtmek için kullanılan nevresim olduğu
bilinmelidir.
Masalar, zeminden bir destekle belirli bir yükseklik üzerinde konumlandırılmış yatay düzlemlerdir.
Masalar sıklıkla yemek yeme, çalışma, depolama ve sunum amaçlı olarak işlevlendirilir. Bir masada
olması gereken önemli nitelikler; kullanımda olan nesneleri güvenli biçimde taşımak, denge sağlamak,
kullanım amacına uygun biçim ve boyutlara sahip olmak, eyleme uygun olarak yerden doğru yükseklikte
olmak ve dayanıklı bir malzemeden üretilmiş olmak biçiminde sıralanabilir. Masa yüzeyleri ahşap, cam,
metal, plastik, doğal taş, pişmiş toprak veya betondan imal edilebilir. Bu yüzeyler, farklı malzemelerden
üretilmiş ayaklarla, masif kütlelerle veya çekmeceli dolaplarla desteklenebilmektedir. Bu noktada işleve
uygun doğru malzemenin, dokunun ve rengin seçimi önemlidir. Örneğin çalışmak için kullanılacak bir
masa yüzeyinin açık renkte olması uygun bir aydınlanma seviyesi sağlayacaktır.
Aksesuarlar, mekâna görsel zenginlik ve süsleme getiren ögelerdir. Aksesuarlar işlevsel olabileceği
gibi tamamen süsleme amaçlı olabilir veya herhangi bir işlev barındırmayabilir (Şekil 2.7). Sanat eserleri,
koleksiyonlar ve bitkiler önemli aksesuarlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bitkiler özellikle iç mekâna
canlılık değeri katmaları önemlidir.

Şekil 2.7: İç mekânda aksesuar kullanımı.

51

   
Özet

Mekân, insan eylemlerini desteklemeye yönelik sahip olabilir, konutun genel yapısıyla da ilişkili
kurgulanmış, tanımlı sınırlara sahip çevredir. olarak farklı psikolojik etkiler yaratabilir.
Konut ise, farklı işlevlere yönelik bir veya birden
Konutun işleyişinin kurgulanması sırasında
fazla hacmin bir araya gelerek; insanın, hava
öncelikli olarak değerlendirilmesi gereken
etkileri ve tehlikelere karşı korunma ve barınma
bilgiler; konutu oluşturan hacimlerin boyutları,
ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla ilk çağlardan
konumları, birbirleriyle ve komşu konutlarla
itibaren geliştirilmiş mekânsal bir çözümdür.
göreceli ilişkileridir. Mutfak, yemek alanı, banyo,
Günümüzde konut kavramı en temel anlamda;
yatak odası, yaşam alanı, ev ofis, depolama,
mutfak, yatma ve temizlik işlevlerini karşılamaya
balkon, teras bahçe ve yardımcı mekânlar, konut
yönelik olanaklar sunmaktadır fakat konut
içerisinde belirli etkinliklerin gerçekleştirilmesine
işlevselliğinin bunlarla sınırlı değildir. İnsanların
olanak sağlar.
seçimleri ve olanaklarına göre konut türleri;
bahçeli tek ev, bahçeli ikiz ev, çok sayıda aile Mekânın biçim, renk ve doku özelliklerinin
tarafından kullanılan sıra evler ve çok sayıda aile algılanabilmesi için doğal veya yapay bir ışık
tarafından kullanılan katlı konut yapıları kaynağına ihtiyaç vardır. Aydınlatma tasarımının
biçiminde sıralanabilir. öncelikli amaçları; iç mekânın biçimi ve
sınırlarını görünür kılmak, kullanıcıların mekân
Konut çözümleri; farklı boyut, biçim ve mekân
içerisinde çeşitli etkinlikleri güvenli bir biçimde
kurgularına sahip olabilmektedir. Konutların
gerçekleştirmelerini sağlamak, aynı zamanda
farklılaşan özelliklerinin temelinde bu özellikleri
kullanıcılar için ferah ve açık bir atmosfer
biçimlendiren tasarım ölçütleri yer almaktadır.
oluşturmaktır. Kullanılacak açıklıkların ve
Bu ölçütler sadece konutun genel yapısını,
aydınlatma elemanlarının niteliği, sayısı ve
mekânların boyut ve ilişkilerini değil daha
konumları belirlenirken kullanıcıların ihtiyaçları
bireysel ölçekte; kullanıcıların eylemleri,
ve mekânın özellikleri dikkatle irdelenmelidir.
karşılıklı ilişkileri ve seçimlerinden kaynaklı
çeşitli farklılıklar da meydana getirmekte, Nesnelerin sahip olduğu biçim, doku ve
mekânın son halinin oluşumuna yön vermektedir. aydınlanma gibi çeşitli görsel özelliklerin farkına
Konut kullanıcılarının ihtiyaçları, seçimleri, varılması, renk algısıyla gerçekleşmektedir. Doku
olanakları, mekân tasarımında insan etkeni, kavramı ise, yüzeylerin sahip olduğu; yükseklik-
güvenlik, çevre, iklim ve konutun yapısal derinlik, renk ve aydınlanma gibi fiziksel yapı
özellikleri konut tasarımının biçimlenişi etkileyen farklılıklarından ötürü ortaya çıkan görsel
önemli ölçütlerdir. niteliktir.
Belirli bir mekânı tanımlayarak algılanabilir Mekânı meydana getiren tüm yüzeyler; ahşap,
olmasını sağlayan; duvar, döşeme, tavan ve taş, metal, tekstil veya kağıt, bir veya birden fazla
açıklıklar, yapıya biçimini vermekte, sınırladığı malzemenin bir araya getirilmesiyle
iç hacmi diğerlerinden ayırmakta, hacimlerin oluşmaktadır. Malzemeler; doğal, işlenmiş veya
birbirleriyle ve çevreyle ilişkisini sağlamaktadır. sentetik olarak sınıflandırılabilir.
Bu ögeler dışında kolon, kiriş, perde duvar, çatı
Mobilyalar, mekânda insan eylemlerini
ya da gergi askı gibi ögeler, iç mekânı oluşturan
destekleyen ve mekânı insan ölçeğine indirgeyen
hacmin sınırlarını daha belirgin kılmaktadır.
bir ara ögedir. İşlevsel olmanın yanı sıra
Mekânsal ögelerin yüzeylerinde çeşitli görsel
mobilyalar mekânın görselliği ve atmosferini de
uygulamalar gerçekleştirilebilir ya da oluşturulan
biçimlendirmektedir. Mobilyaların renk ve
açıklıklarla, mekânlar arasında ve çevreyle görsel
dokuları; doğal ya da yapay, opak ya da saydam,
ilişkiler kurgulanabilir. Ayrıca merdivenler,
sıcak ya da soğuk, parlak ya da mat olabilir. Her
şömineler ve çevresel sistemler gibi konutun
bir mobilyanın sahip olduğu biçim, renk, doku ve
işlerliğiyle ilgili çeşitli sorunlara yanıt veren
diğer mobilyalarla kurduğu görsel etkileşim
mekânsal ögeler de söz konusudur.
kullanıcının kişiliğini yansıtma ve mekânın
Konutu meydana getiren hacimlere ulaşım kimliğini oluşturmada etkilidir.
sağlamak ve konutun işlerliğini artırmak
amacıyla hacimler arasında çeşitli fiziksel
ilişkiler kurmak zorunludur. Bir mekândan
diğerine geçiş farklı görsel ve işlevsel özelliklere
52

   
Kendimizi Sınayalım
1. Aşağıdaki seçeneklerden hangisi insanların 5. Aşağıdaki malzemelerden hangisi, doğal bir
seçimleri ve olanaklarına göre sınıflandırılmış malzeme olarak nitelendirilebilir?
konut türlerinden biri değildir? a. MDF
a. Bahçeli tek evler b. Terakota
b. Bahçeli ikiz evler
c. PVC
c. Sıra evler
d. Granit
d. Lojmanlar
e. Seramik
e. Apartmanlar
2. Doğal ışık için aşağıdakilerden hangisi 6. Aşağıdakilerden hangisi konutlar
doğrudur? sınıflandırılırken göz önünde bulundurulabilecek
bir ölçüttür?
a. Kuzey yön, homojen dağılım gösteren gün
ışığına sahip olduğu için yaşam odaları için a. Oda sayısı
uygundur. b. Kapı sayısı
b. Güney yön, gün içerisinde en fazla aydınlanan
c. Döşeme malzemesi
yöndür.
c. Batı yöne bakan odalar gün içerisinde d. Tavan rengi
doğrudan güneş ışığı alamazlar. e. Komşuluk ilişkileri
d. Konutların ve apartmanların giriş kapıları
7. Aşağıdakilerden hangisi bir iç hacmin
mutlaka doğuya bakmalıdır.
sınırlarını tanımlayarak kullanıcı tarafından
e. Mekân içerisine doğrudan gelen güneş ışınları algılanabilir olmasını sağlayan mekânsal
tekstiller üzerinde olumsuz bir etki yaratmaz. ögelerden birisi değildir?
3. Aşağıdaki seçeneklerden hangisi konut a. Duvarlar
düzenlenmesi sürecinde göz önünde
bulundurulması gereken ölçütlerden biri b. Aksesuarlar
değildir?
c. Pencereler
a. Kullanıcı ihtiyaçları
d. Merdivenler
b. İnsan etkeni
e. Döşemeler
c. Gelir vergisi oranları
8. Su tesisatıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi
d. Bütçe yanlıştır?
e. Güvenlik
a. Konut içerisinde temiz su dağıtımını sağlar.
4. Konut içerisinde uygulanan mutfak
çözümleri için aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? b. Atık suyun toplanarak kanalizasyona
aktarılmasını sağlar.
a. Büyük mutfaklar, ada tezgah veya bar tezgahı
çözümleri için uygun alanı sağlayabilir. c. İnşaat mühendisleri tarafından tasarlanır.
b. Mutfakçıklarda, pişirme kokularının konuta d. Su tesisatında mesafeler kısa tutulmalı en az
dağılmaması için doğru havalandırılma ek parça kullanılmalıdır.
önemlidir.
e. Suyun konut dışına tahliyesi yer çekimi
c. Yemek pişirme yerleri, daha çok çift katlı
yoluyla sağlanır.
konutların yatak odalarına bitişik olarak
çözülmektedir.
d. Küçük mutfaklar, asgari miktarda mutfak
aracıyla donatılmıştır ve her türlü yemek
pişirme ihtiyacına yanıt verebilir.
e. Normal mutfaklar, kullanılacak olan köşe
masalar ya da bar tezgahı çözümleriyle bir
yaşam alanı kimliği de kazanabilir.
53

   
Sıra Sizde Yanıt Anahtarı
9. Aşağıdakilerden hangisi günümüz Sıra Sizde 1
konutlarında sıkça kullanılan yapay ışık
kaynaklarından birisi değildir? İlk çağlarda ele alınmış konut çözümleri sıklıkla,
en az sayıda işleve yanıt veren, kolay ve hızlı
a. Floresan üretilebilen tek odalı mekânlardır. Uyku,
b. Meşale dinlenme ve depolama genel olarak desteklenen
işlevler olsa da ağırlıklı olarak hava etkileri ve
c. Halojen
yabani yaşamdan korunma gibi işlevler öne
d. LED çıkmaktadır.
e. Enkandasen Sıra Sizde 2
10. Aşağıdaki aksesuarlardan hangisinin konut Bütçe; yapısal sorunların düzeltilmesi, tadilat ve
bağlamında yaygın olarak kullanımı söz konusu yenileme işlemleri için yıkım, malzeme ve işçilik
olamaz? bedellerini ve satın alınacak mobilya, araç-gereç
ve aksesuarların bedellerini kapsayacaktır.
a. Bitkiler
Öncelikli olarak yıkım ve tadilat işlemlerinin en
b. Sanat eserleri azda tutulması, malzeme ve mobilyalarda uygun
c. Çelenkler fiyat/başarım oranına sahip ürünlerin seçilmesi ve
işçilik konusunda birden fazla firmadan fiyat
d. Koleksiyon ürünleri teklifi almak giderleri azaltacaktır.
e. Saatler Sıra Sizde 3
Bir konutun bulunduğu bölgenin iklimi ve coğrafi
koşulları; sıcaklık, gün ışığı, nemlilik vb.
Kendimizi Sınayalım Yanıt değerleri etkileyecek, rahat yaşanabilecek bir
Anahtarı konutun alacağı biçimi belirleyecektir. Konut
1. d Yanıtınız yanlış ise “Giriş” başlıklı konuyu kullanıcısı ise konutun biçiminden, sıcaklık
yeniden gözden geçiriniz. değişimlerinden, gün içinde aydınlık olan
saatlerden doğrudan etkilenecektir. Ayrıca
2. b Yanıtınız yanlış ise “Işık ve Aydınlatma”
bölgenin iklim ve coğrafi koşulları, kullanılabilir
başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.
hammaddeleri ve malzeme seçimlerini
3. c Yanıtınız yanlış ise “Tasarım Ölçütleri” etkileyecektir. Fakat günümüzde yapılarda
başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. yalıtımın iç mekânda iklim etkilerini ve coğrafi
koşulların konut ve kullanıcı üzerindeki etkisi
4. c Yanıtınız yanlış ise “Mutfak” başlıklı
konuyu yeniden gözden geçiriniz. zayıflamıştır.

5. d Yanıtınız yanlış ise “Malzeme” başlıklı Sıra Sizde 4


konuyu yeniden gözden geçiriniz. Eğer birden fazla kullanıcı söz konusu ise
6. a Yanıtınız yanlış ise “Giriş” başlıklı konuyu mahremiyet konusuna dikkat edilmesi
yeniden gözden geçiriniz. gerekecektir. Ayrıca mutfak ve tuvalet alanlarının
yaratacağı koku sorunları da göz önünde
7. b Yanıtınız yanlış ise “Mekansal Öğeler” bulundurulmalıdır. Ek olarak bölücü duvarların
başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. olmaması ses izolasyonuna olanak
8. c Yanıtınız yanlış ise “Çevresel Sistemler” tanımayacaktır. Görsel mahremiyet sorunları
başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. çeşitli hafif ya da yapısal bölücülerin doğru
açılarda doğru konumlara yerleştirilmesiyle
9. b Yanıtınız yanlış ise “Işık ve Aydınlatma”
aşılabilir. Açık mekânlarda, geniş pencerelerin
başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.
mekânın tamamının dışarıdan görülmesine olanak
10. c Yanıtınız yanlış ise “Mobilyalar” tanıması sorunu da pencerelere yerleştirilecek;
başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. perde, jaluzi, gölgelik vb. çözümlerle aşılabilir.

54

   
Sıra Sizde 5 Yararlanılan Kaynaklar
Günümüz konutunda çoğunlukla yardımcı Ching, F.D. (2002). Mimarlık Biçim, Mekân ve
işlevler için ek hacimler söz konusu Düzen. İstanbul: YEM Yayınevi.
olamamaktadır. Böyle durumlarda var olan konut
Ching, F.D. (2004). İç Mekân Tasarımı.
hacimlerinin birden fazla işleve yanıt verecek
İstanbul: YEM Yayınevi.
biçimde değerlendirilmesi gerekmektedir. Örnek
olarak çamaşır odası için ek hacim Hasol, D. (1998). Ansiklopedik Mimarlık
bulunamadığında banyo, çamaşır odası işlevini, Sözlüğü. İstanbul: YEM Yayınevi.
kısmen de olsa, yerine getirebilecek biçimde Friedman, A. (2002). The Adaptable House:
düzenlenebilir. Designing Homes for Change. New York:
McGraw-Hill.
Sıra Sizde 6
Renkler bir mekân içerisinde yer alan nesnelerin Krebs, J. (2007). Design and Living. Berlin:
algılanmasını kolaylaştırmaktadır. Ayrıca Birkhӓuser.
renklerin ton ve doygunluk değerleriyle elde Panero, J. (1979). The Human Dimension and
edilecek vurgu etkileri, nesneler arasında bir Interior Space. New York: Whitney Library of
hiyerarşi oluşturacak ve tekdüze bir görsellik Design.
oluşmasını engelleyecektir. Sadece beyaz ve
Pile, J. (2002). Interior Design. Singapore:
tonlarının kullanılması mekânda yer alan
Pearson Prentice Hall.
nesnelerin algılanmasını zorlaştırırken tekdüzelik
duygusunu da artıracaktır. Mekâna belirli bir Roth, M.L. (2002). Mimarlığın Öyküsü.
amaç doğrultusunda çeşitli renklerde ögeler İstanbul: Kabalcı Yayınevi.
katılabilir. Örneğin gün ışığını vurgulamak adına Özerdim, B. (1991). Konutlar ve Konut
canlı sarı perdeler ya da dinlenme işlevini Tasarımına Giriş. İzmir: Dokuz Eylül
vurgulamak adına kırmızı bir televizyon koltuğu Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık Fakültesi
odanın tekdüze havasını kırabilir. Yayınları.

Sıra Sizde 7
Evet oluşturabilir. Yatak odaları karanlıkta
kullanılan mekânlardır ve gece lambası ya da
benzeri araçlarla yeterli gece aydınlatması
sağlanmazsa kazalar ortaya çıkabilir. Cam,
düşme ve çarpmalarda ciddi yaralanmalara sebep
olabilir. Temperli camlar, akrilik gibi plastik
malzemeler camın yerini alabilir. Ayrıca ebeveyn
yatak odası, mahremiyetin önemli bir ölçüt
olduğu bir mekândır. Dolayısıyla kapılarda buzlu,
kumlu cam benzeri net görüş sağlamayan fakat
ışık geçişine izin veren malzemeler kullanılabilir.
Ek olarak pencerelerde uygun perdelerin
kullanımı da camın mahremiyet duygusu
üzerinde oluşturduğu olumsuz etkiyi azaltacaktır.

Sıra Sizde 8
Yetersiz sayıda odanın bulunması çok işlevli
mekân çözümlerini gerektirmektedir. Bu
durumda mekânda kullanılacak mobilyaların çok
işlevli olması ve az yer kaplaması, dar alanda çok
sayıda işlevin çözülmesine izin verecektir. Fakat
bu noktada insan ölçülerine dikkat edilmeli ve
küçük boyutlu ama rahat kullanım sağlayan
mobilyalar seçilmemelidir.

55

   
3






Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Taşıma kavramını ve nedenlerini karşılaştırabilecek,
Taşıyıcı sistem gereksinimini ve fonksiyonlarını anlatabilecek,

Taşıyıcı sistem oluşturmada kullanılacak malzemeleri tanıyabilecek,

Yığma ve iskelet sistemlerin taşıma prensiplerinive farklarını değerlendirebilecek,

Deprem ve depreme dayanıklı yapı kavramını açıklayabilecek,

Depreme dayanıklı yapı tasarımında dikkat edilmesi gereken hususları listeleyebilecek


bilgi ve becerilere sahip olabilirsiniz.

Anahtar Kavramlar
Taşıma İskelet
Taşıyıcı Sistem Betonarme
Yük Betonarme İskelet
Kuvvet Ahşap İskelet
Yığma Deprem
Kemer Depreme Dayanıklı Yapı
Lento

İçindekiler
v Giriş
v Taşıma Kavramı
v Tasıyıcı Sistem Tanımı
v Yığma Taşıyıcı Sistemler
v İskelet (Karkas) Sistemler
v Betonarme İskelet Sistemler
v Ahşap İskelet Sistemler
v Depremler ve Depreme Dayanıklı Yapı Tasarımı
56


Mimari ve Taşıyıcı Sistemler
GİRİŞ
Mimar Louis Kahn ‘Mimarlık doğanın yapamadığıdır’ der.
Mimarlık insanoğlunun varoluşundan bu yana ne yaparsak yapalım kendisinden kaçınamadığımız bir
sanattır. Doğa koşullarına dierenebilme açısından insanın fizyolojik yapısının yetersizliği ve zayıflığı
düşünüldüğünde mimarlık uğraşının insanın varoluşuyla birlikte ortaya çıkması kaçınılmazdır.
Canlı varlığın korunma içgüdüsünün onu ittiği yapıcılık, temelde canlıyı çevreden ayırma işlemidir,
yani bir yalıtmadır. İnsan uçsuz bucaksız, gözüyle, hayal gücü ile kavramakta güçlük çektiği evrensel
boşluğu ve doğal çevrenin bir parçasını, bir veya birkaç yönde sınırlandırıyor, onu içe dönük, kendi
çevresinde özel bir boşluk haline getiriyor.
Özel bir kavram olarak kullanıldığı anlamda yapı, doğanın bir parçasının canlıyı içine alacak şekilde
sınırlandırılıp bir örtü altına alınması yani evrensel boşluğun bir parçasının ‘yapım’ aracılığıyla farklı bir
mekâna dönüştürülerek, insanın içinde kendisini güvenli hissedeceği sınırlı bir hacim yaratılmasıdır. .
Yapı eylemi diye adlandırdığımız mimarlığın kaynağındaki olay budur. İnsanoğlu yapı yapan birkaç
canlıdan biridir. Ancak insan yapı yapan diğer canlılar gibi içgüdüleriyle değil bu dürtüyü
değerlendirmekle birlikte, onu aşacak şekilde aklını duygularını ve yaratıcı potansiyelini de kullanarak bu
eylemi gerçekleştirir. Bu nedenle insanın yapı eylemi bilinçli ve düşünümsel pek çok kararı ve seçimleri
içeren bir eylemdir.
Tarih başlarında herkes kendi çevresini düzenleyen, başka bir deyişle yapay ortamını hazırlayan
mimarlardı. Medeniyetin ilerlemesiyle birlikte, genel barınaklardan farklı olan yapıları tasarlamak,
onların çevrelerini planlamak ve gerçekleştirmekle görevli uzman insanlar ortaya çıkmıştır.
Zamanımızda ise mimarlığın sanat, teknik, toplum-bilim, ekonomi vb. gibi o kadar çok girdileri
vardır, malzeme o denli çeşitlenmiş, bilim her dalda olduğu gibi bu konuda da o kadar ilerlemiştir ki, bir
mimarın artık bunların tümünü bilmesi, uygulaması, denetlemesi olanaksızlaşmıştır. Artık tasarımın farklı
evreleri dahi farklı uzmanlar tarafından yürütülüyor. Mimarlık insanı doğrudan ilgilendiren bir konu
olarak birçok bilimle ortak bir kesit oluşturmaktadır. Bununla birlikte tasarım bilim dallarının mesleğin
ağırlığını oluşturduğu, bunu yapım bilimleri ve taşıyıcı sistem ile ilgili dalların izlediği söylenebilir.
Bu nedenle tasarım sürecinin her adımında, binanın nasıl yapılacağı, taşıyıcı sistemi, üretim biçimi
detayları vb. birlikte düşünülmelidir.

Taşıyıcı Sistemlerin Gerekliliği


Romalı mimar-mühendis Marcus Vitruvius ‘un yaklaşık İ.Ö.25 yılında mimarlığın tanımını yaptığı
kitabında başarılı bir mimarlık yapıtı için Firmitas (sağlamlık), Utilitas (işlevsellik) ve Venustas (güzellik)
ölçütlerini uyguladığını biliyoruz. Genel anlamıyla günümüzde de geçerli olan bu ölçütlerin başında
Firmitas (sağlamlık)’ın olması rastlantı değildir, çünkü güzel ya da işlevsel olmayan bir bina olabilir fakat
sağlam olmayan, ayakta kalamayan bir bina düşünülemez. Bir yapının mevcut olabilmesi için her şeyden
önce ayakta durabilmesi gerekmektedir. Güzel ya da çirkin olsun her yapının, çok doğru seçilmiş ve
uygulanmış bir taşıyıcı sisteme sahip olması vazgeçilmez ön şarttır.

57


TAŞIMA KAVRAMI
Taşıyıcı sistemleri incelerken önce taşımanın ne olduğunu incelememiz gerekmektedir. Taşımanın
doğurucusu “yer çekimi” ve onun cisimler üzerindeki etkisidir. Yeryüzünde yer çekimi adı verilen güç,
cisimlere kütleleri ile orantılı olarak ağırlık merkezinden etki eder. Cisim veya canlılar bu etkiye karşı
evirilerek biçimlenecek (canlılar), biçimlendirilecek ve biçimini koruyacak bir taşıyıcıya gerek duyarlar.
Sağlam bir yer çekimi fikriyle ve onun çevremizdeki nesneler üzerindeki etkilerini görerek
yetişiyoruz, çünkü (görece olarak ağırlıksız bir rahim halinden ayrıldıktan sonra) kol ve bacaklarımızı
oynatmağa başladığımız ilk andan itibaren yer çekiminin çekimini deneyimliyoruz. Bebekken
bedenlerimizi ayağa kaldırmak için uğraşıyoruz, ayakta dengede kalmayı başardıktan sonra da
ayaklarımız üzerinde nasıl duracağımızı öğreniyoruz, dolayısıyla bilimsel olarak anlamadan çok önce,
hepimiz dayanıksız nesnelerin düz bir doğru üzerinde aşağıya doğru ya da daha tam söylemek gerekirse,
dünyanın merkezine doğru düşecekleri konusunda açık bir kavrayışa sahip oluyoruz.
İşte bu durum, taşıyıcı sistemlerin özüdür. (Yer çekiminin sürekli çekimine karşın nesnelerin yere
düşmeyeceğinden emin olma.) İnsanoğlunun doğanın bir parçasını sınırlandırılıp bir örtü altına alması
çabaları ile birlikte ‘taşıyıcı sistem’dediğimiz olgu ortaya çıkar.

TAŞIYICI SİSTEM TANIMI


Korunmuş bir çevre oluşturmak amacıyla boşluğu bölerek ya da kapatarak tasarlanmış bir örtü olarak
tanımladığımız yapılar, büyüklüğü, kullanma biçimi, amacı, malzemesi, yapım tarzı ne olursa olsun
yaşam ömürleri boyunca pek çok olumsuz etkiye maruz kalırlar.
Yapıyı oluşturan tüm elemanlar, konumlarına göre bu olumsuz etkilerin bir ya da birkaçına karşı
koymak zorundadırlar. Yapıya etki eden bu olumsuzlukların en önemlileri ‘yükler’ ve ‘kuvvetler’dir.
Taşıyıcı sistem, binanın herhangi bir noktasına etkiyen yükleri ortaya çıktıkları noktadan nihai
direncin sağlandığı zemine ileten kısmıdır. Bütün bu yükler aynı zamanda binanın şeklini bozmak
eğilimindedirler ve sonuç olarak yıkılmasına neden olurlar. Taşıyıcı sistemin bir diğer fonksiyonu da
binanın şekil değiştirmesini ve çökmesini önlemektir. Bu nedenle taşıyıcı sistemler gerekli mukavemete
ve rijitliğe sahip olmak zorundadır.
Taşıyıcı sistem, bazen yığma yapılarda olduğu gibi (düşey taşıyıcı olarak) mekânın sınır elemanı iken
aynı zamanda onun taşıyıcı bir elemanı da olabilir. Örneğin çok basit bir örnek oluşturan iglooda buzdan
bloklar kendi kendilerini taşıyan bir kubbe oluştururken, aynı zamanda boşluğu örten veya kapatan
elemanlardır. (Resim 3.1)

Resim 3.1: Kızılderili çadırı ve igloo (Kaynak:Dwellings,Paul Oliver)

Türü ne olursa olsun taşıyıcı sistemlerin bir diğer görevi de belirli ve genelde uzun bir zaman dilimi
içinde işlevini sürdürmektir. Bu bakımdan kullanılan malzemeleri öğeleri bağlantıları giderek bütün
sistemi, yalnız statik açıdan değil, zaman etmeninin bozucu koşullarını da göz önüne alarak
değerlendirmek gerekir.
58


Doğada var olan taşıyıcı sistemlerden 3 örnek verebilir misiniz?

Bu konuyla ilgili daha ayrıntılı bilgi için C.Gerçek’in Yaprak


Kitabevinden basılı olan‘’Yapıda Taşıyıcı Sistemler’’ (1979) kitabını başvuru kitabı olarak
kullanabilirsiniz.

Taşıyıcı Sistemlere Etki Eden Yükler ve Kuvvetler

Kuvvet
Kuvvet, duran bir cismin hareketine neden olan ya da hareket halindeki bir nesnenin hareketinde
değişikliğe neden olan etkidir.
Bir strüktüre etkiyen kuvvet, strüktürün üzerindeki ağırlığın etkisidir. Örneğin, 70 kg ağırlığındaki bir
kişi döşemeye bastığında 70 kg lık bir kuvvetle aşağı doğru etki eder. Yerçekiminin objeleri sn’de 9.81
m’lik ivmeyle aşağıya doğru çekme etkisi vardır (sn’de m/sn2). Kuvvetler (N) ile ölçülendirilir. Sonuç
olarak yerçekimi etkisindeki 1 kg’lık bir obje 9.81 N’luk bir kuvvet etki ettirecektir.
Bu durumda herhangi bir döşemeye basan 70 kg ağırlığındaki bir kişinin etkiyeceği kuvvet 70x9.81
m/sn2 = 686.7 N olacaktır.
Objelerin kütleleri ya da ağırlıklarından dolayı oluşan kuvvetler, rüzgara benzeyen türden
kuvvetlerden farklıdırlar, çünkü onlar yerçekimi etkisindedirler. Bir binanın yan duvarlarına etkiyen
güçlü bir rüzgar binayı yüzlerce kg 'lık bir kuvvetle etkileyecektir.
Taşıyıcı sisteme etki eden yükler genellikle vektörel olarak ifadeye olanak veren kuvvetler ile
gösterilirler.

Yük
Yük herhangi bir obje veya çevre tarafından taşıyıcı sisteme uygulanan kuvvettir.Taşıyıcı sistemin ana
görevi yükleri taşıma ve zemine aktarma olarak belirtildiğine göre, önce sistemin biçimlenmesini,
düzenlenmesini doğrudan doğruya etkileyen bu yükleri tanımak gerekir.

Yer Çekimine Bağlı Yükler


Statik yükler: Şiddeti, yönü ve yeri ani değişiklikler göstermeksizin, yapıya her zaman aynı biçimde
etkiyen yüklerdir. Bunları da şu temel türlere ayırabiliriz.
Ölü yükler (Zati yük): Yapı üzerinde her zaman var olan, hiçbir değişim göstermeyen yüklerdir.
Örneğin, kolon, kiriş, döşeme, duvar gibi yapı elemanlarının kendi ağırlıkları.
Hareketli yükler (İşletme yükleri): Yapıya sonradan yüklenen, uzun zaman dilimleri içerisinde
yavaş olarak değişim gösteren yüklerdir. Çoğunlukta düşey olarak etki ederler. Evin içindeki eşya ve
insanlar gibi. Kar yükü de hareketli yükler sınıfında ele alınır.

Çevresel Etkilere Bağlı Yükler


Dinamik yükler: Yapıya birdenbire etkiyen ve çok kısa süreler içerisinde çok büyük değişimler gösteren
kuvvetlerdir. Deprem yükleri, rüzgar yükleri, patlamalar, köprüden hızla geçen kamyon, fabrika
içerisinde çalışmakta olan büyük titreşimli makinenin oluşturduğu yükler gibi. Yükün dinamik olması
yapıların üzerinde çok karmaşık ve büyük etkilerin doğmasına yol açar. Örneğin bir yapıya ani olarak
yüklenen bir cisim kendi ağırlığının birkaç katı büyüklüğünde etkiler yaratır.
Deprem etkisi yapının titreşimi sonucu, ağırlığı ve depremin şiddeti ile orantılı olarak meydana gelen
yatay kuvvetlerdir.

59


Rüzgar ve deprem etkileri özellikle yüksek yapılarda önemli olur ve yüksekliğin fazla olması
durumunda bu etkileri karşılamak düşey yüklerinkine oranla önem ve öncelik kazanır. Rüzgar etkisi
yönüne göre önüne çıkan yüzeyde basınç ve onun arkasında emme biçiminde yatay kuvvetler olarak
alınır. Bu kuvvetlerin değeri ve yüzeye dağılışı yapının biçimine ve bulunduğu yerden yüksekliğine
bağlıdır.
Bütün bu kuvvetlerden başka taşıyıcı sistemde bunlarla aynı türden kesit zorları oluşturan olaylar da
vardır. Örneğin betonarme sistemlerde betonun rötresi ve sıcaklık değişmesi bir boy kısalması, uzaması
doğurur ve bunun önlenmemesi sonucunda da kesit zorları ortaya çıkar. Temeldeki farklı oturmalar ya
da başka sebeplerle meydana gelen mesnet çökmeleri de önemli kesit zorları doğmasına sebep olabilirler.
(Şekil 3.1)

Şekil 3.1: Bir taşıyıcı sisteme etki eden yükler.

Bütün bu etkilerin çeşitli şartlardaki değerleri şartnamelerle düzenlenmiştir. Sabit yüklerin gerçeğe
yakın olarak hesaplanabilmelerine karşın hareketli yükler ancak tahmin edilebilir ve bunların yapıda en
elverişsiz durumu yaratacak biçimde etkidiği varsayılır.
Taşıyıcı sistemin düzenlenmesi ve biçimlenmesi yüklere bağlı bulunduğundan, ancak yapıya etkileyen
bütün yüklerin göz önüne alınmasından, nelerin taşınacağının belirmesinden sonra bir taşıyıcı sistem
seçilmesi, üzerinde tartışılması mümkün olur.
Sağlıklı bir taşıyıcı sistem tasarımı, yapı elemanlarının çeşitli yükler ve dış etkiler altındaki
davranışının iyi bilinmesiyle elde edilebilir. Yapı elemanlarının ve bu elemanların birleştirilmesi sonucu
oluşturulan taşıyıcı sistemlerin davranışını anlayabilmek için, bu elemanların kendilerine etkiyen
kuvvetler altındaki deformasyonlarını incelemek gerekir.

60


Yapı elemanına etki eden bütün bu kuvvetler sonucunda, yapı elemanının içinde elemanın dengede
kalmasını ve yapının bir bütün olarak davranmasını sağlayan iç kuvvetler oluşur. Bu iç kuvvetlerin hepsi
elemanın içersinde birtakım gerilmelerin oluşmasına neden olur. Bu gerilmelerin en önemlileri, eksensel
çekme ve basınç kuvvetleri sonucunda ortaya çıkan çekme ve basınç gerilmeleri, yapı elemanı içerisinde
hem basınç hemde çekme gerilmelerine neden olan ve eğilme momentinden dolayı oluşan eğilme
gerilmeleridir. Bütün taşıyıcı sistemler ya çekme ya da basınç gerilmelerinden etkilenirler.

Taşıyıcı Sistem Oluşturmakta Kullanılan Malzemeler


Taşıyıcı sistemlerin genel düzenlemesi ve formu büyük ölçüde yapıldıkları malzemenin özelliklerinden
etkilenirler. Bu nedenle taşıyıcı sistemler dört temel malzeme olan ahşap çelik, betonarme ve kagir
malzeme ile yapılırlar.
Her malzemenin kendisine özgü özellikleri vardır. Malzemenin yük taşıma performansını da etkileyen
bu özellikler; mukavemet, elastikiyet, az uzama ve spesifik ağırlıktır (ki strüktürün kendi ağırlığını
belirler).
Diğer dikkate değer fiziksel özellikler malzemenin mukavemeti ve yangın karşısındaki
performansıdır.
Fiziksel olmayan özellikler ise maliyet, kolay bulunabilme ve çevre ile uyumdur.
Dört temel malzemeden, betonarme ve çelik yüksek mukavemetli ahşap ve kagir ise düşük
mukavemetli olarak düşünülebilir, ancak hepsinin strüktürel düzenlemelerde performanslarını en iyi kılan
eşsiz kombinasyonları vardır.
Taşıyıcı sistem seçimini etkileyen diğer faktörler ise malzemenin yapım ve bitirme işlerine
uygunluğudur.

Bu bölümle ilgili daha detaylı bilgi almak için bu kitabın 4. Ünitesini


okuyabilirsiniz.

Taşıyıcı Sistemlerin Sınıflaması

Geleneksel Taşıyıcı Sistemler


Yığma Sistemler
İskelet Sistemler
Karma Sistemler

Çağdaş Taşıyıcı Sistemler


Asma sistemler
Kabuklar (Betonarme)
Katlanmış plaklar
Uzay Kafes Sistemler
Şişirme Sistemler

Bu ünitede yalnızca, ülkemizde konut üretiminde yoğun olarak


kullanılan yığma, betonarme ve ahşap iskelet taşıyıcı sistemlerin genel özelliklerinden
bahsedilecektir.

61


YIĞMA TAŞIYICI SİSTEMLER
Taş, tuğla, briket, ahşap, kerpiç gibi çok çeşitli malzemenin üst üste yerleştirilerek harç ve kendi
ağırlıklarının gücü ile duvar, kolon, kemer, kubbe, tonoz gibi yapı elemanları aracılığı ile binaların elde
edilmesine Yığma Taşıyıcı Sistem denir.
Kullanılan çeşitli malzemenin özellikleri, yapı zemini ve istenilen yapının kullanma amacı, yığma
yapıların biçimlenmesinde rol oynar. Bu tür yapılarda duvarlar hem mekânları birbirlerinden ayıran
mimari bir işlev görürler, hem de taşıyıcıdırlar. Yani yapının döşeme, çatı ve üst katlarını duvarlar
taşırlar.

Yığma Duvar Konstrüksiyonları


Örgü teşkilinde gerekli kural ve özelliklere uyulmak koşulu ile çeşitli yapı bileşenlerinin yan yana ve üst
üste konması ile elde edilen duvarlar yığma duvar olarak adlandırılır.
Küçük ölçekli yığma binalarda duvarlar genellikle tuğla veya blok malzemenin ya da her ikisinin
birlikte kullanılmasıyla masıf ya da boşluklu olarak inşa edilirler.
Yığma duvarların dayanımını etkileyen en önemli faktörler duvar yapımında kullanılan kargir
malzemenin türü, harcın kalitesi ve duvarın örgü biçimidir.

Örgü biçimi tüm kargir malzemeler için aynıdır. Duvarlar genel olarak
tuğla malzeme ile birlikte anıldığından örgü kuralları tuğla duvarlar için incelenecektir.

Tuğla Duvarlarda Örgü Kuralları


Örgü deyimi tuğlanın uzun boyutunun enine (kilit tuğla) veya boyuna (sıra tuğla) kullanılarak, belli
kurallar çerçevesinde dizilmesi ve harçla bütünleştirilerek taşıyıcı ve bölücü duvarlar elde edilmesidir.
Yığma duvarlarda yapı bileşenlerinin arasında kalan kısımlara derz adı verilir. Bu derzler genellikle
“yatak veya yatay”, “düşey veya yanaşma” derzi adını alırlar.
Derzler yığma duvarlarda zayıf noktaları oluştururlar. Derzlerde kullanılan harcın mukavemeti yapı
taşlarından (bileşenlerinden) daha düşük alınmaktadır. Bu nedenle yığma duvarların oluşturulmasında
dikkat edilmesi gereken iki nokta vardır.
Yapı taşlarının düzgün olmaları
Derzlerin yani zayıf noktaların azaltılması
Şaşırtmalı tuğla örgüsünde yüklerin tuğlalar birbiri üstüne binince, alt sıradaki tuğlalara çimento
harçlı duvarlarda 45°, kireç harçlı tuğla duvarlarda 60°lik bir açıyla dağıldıkları kabul edilir.
Yani şaşırtmalı binen tuğla örgüsünde yükler bir açı altında aşağıya doğru yayılarak dağılır ve böylece
duvarın daha büyük bir bölümü yük altında kalır (Şekil 3.2).

Şekil 3.2: Tuğla duvarda yük dağılımı


62


Derzlerin üst üste gelmesi başka bir deyişle düşey derzlerin sürekli olması durumunda ise yük
dağılımı, örgünün zayıf noktası olan harç hattında açılmalara neden olur, (Şekil 3.3).

Şekil 3.3: Sürekli düşey derzler duvarın bütün olarak çalışmasını engeller. Yatay yükler altında duvar dilimleri
birbirlerinden ayrılabilir.

Taşıyıcı olarak görev yapacak olan tuğla duvarlarda tuğlanın cinsi ve


niteliği duvarın mukavemetini doğrudan ilgilendiren bir faktör olduğundan kullanılacak
olan dolu ve delikli tuğlaların TS EN 771-1’e uygun olmasına dikkat edilmelidir.

Tuğla Duvar Örgüsünde Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar


• Yatay derzler paralel, düşey derzler kesintili olmalı

• Tuğlaların oluşturduğu düzlemler birbirine paralel olmalı

• Tuğlalar birbirinin üzerine en az 5 cm’lik bir yüzeyle oturmalı

• Harç kalınlığı değişmemeli ve en az 1 cm olmalı


• Mümkün olduğunca bütün tuğla kullanılmalı, parçalar sadece köşelerde, birleşim noktalarında
ve bitişlerde olmalı
• Köşelerde ve diğer tüm birleşimlerde örgü kurallarına özellikle uyulmalıdır.

Duvar Harçları
Yığma yapılarda doğal veya yapay taşların etki eden kuvvetler karşısında dağılmaması, bütün olarak
çalışabilmesi, yükleri zemine aktarabilmesi için birim bileşenleri bağlayan bir yapıştırıcı/bağlayıcı
malzeme gerekmektedir. Bu işlevi duvar harcı yüklenir. Harcın görevi yapı bileşenlerini (taş, tuğla,
gazbeton, briket vb gibi) bağlayarak duvarın tek bir eleman olarak çalışmasını sağlamaktır.
Harç bir takım bağlayıcı maddelerin belli oranda kum, katkı malzemesi ve su ile karıştırılması
sonunda ortaya çıkan kimyasal reaksiyonlarla sertliğini kazanan bir yapı malzemesidir.
Duvarların basınç emniyet gerilmeleri harç ile doğrudan ilişkilidir. Harç niteliği ne kadar iyi ise
duvarın dayanımı o denli artar. Harcın niteliği de kullanılacak harç bileşenlerinin niteliği ve oranı ile
belirlenir.
Bağlayıcı maddelerin en eski yaygın örneği kireçtir. Bugün ise ya çimento harçları ya da çimento ile
takviye edilmiş kireç harçları yeğlenmektedir.
Duvar örülürken yapı bileşenleri harcın suyunu emerek çabuk sertleşmeye ve yapıştırma / bağlama
özelliğini kaybetmesine neden olur. Bu nedenle örgüye sokulan taşların su emme gücüne bağlı olarak
suda tutularak nemlendirilmesi doğru bir yaklaşımdır.

63


Hatıllar
Tuğla duvarlar ile diğer kargir malzemeli duvarlar eksensel basınç etkisinde en uygun davranışı
gösterirler. Bu tür duvarların eğilme dayanımı az olup, çekme kuvvetlerine ve yatay yüklere dayanımları,
sürtünme kuvvetleri ve harç bağlayıcılığıyla gerçekleşir. Bu etki hatıllarla ve monolitik döşemelerin
etkisiyle arttırılır.
Hatıl bir duvarın bütün olarak çalışmasını sağlamak amacıyla duvar üstüne (yüksek duvarlarda duvar
aralarına da) gelen bir yapı elemanıdır. İki ucundan desteklenen bir kirişten farklı olarak bir hatıl
tamamen ya da büyük bir bölümünün altında bulunan duvar tarafından desteklendiği için eğilmeden çok
basınçla etkilenir.
Yatay hatıllar tavan ve merdiven döşemelerini de kapsamak üzere her bir döşemenin taşıyıcı duvarlara
oturduğu yerlerde en az 20 cm yükseklikte ve duvarın veya varsa besleme ayağının genişliğinde
yapılmalıdır. Hatıl ve döşeme birlikte dökülmelidir.
Uzun duvarlarda deprem ve rüzgar gibi yatay yüklere karşı duvarı güçlendirmek amacıyla düşey
hatıllarda kullanılırlar. Düşey hatıllar en az duvar kalınlığında olmalı ve temel sömeli ile duvar üstü
hatıllarına bağlanmalıdırlar. Böylece yığma duvar bir bakıma betonarme kolonlarla destekleniyor gibi
olmaktadır.
Düşey hatıllar her iki yandan gelen taşıyıcı duvarların örülmesinden sonra konulacak kalıpların
arasındaki boşluğun donatılarak betonlanması ya da çelik profiller konulmasıyla gerçekleştirilirler. (Şekil
3.4)

Şekil 3.4: Yığma duvarlarda yatay ve düşey hatıl oluşumu.

Yığma Duvarlarda Açıklık Oluşturma Yöntemleri


Duvarlarla çevrili bir mekânda yaşam koşullarının zorunlu kılmasına bağlı olarak duvar bünyesinde
boşluklar oluşturulması gerekir. Bu boşluğun üzerindeki bloklar ya da tuğlalar yerçekimine karşı
desteklenmelidir. Bu da ya bir lento (betonarme, ahşap ya da metal) ya da kemer aracılığıyla
gerçekleştirilir.

Lento
Duvar örgüsündeki yatay sıraların, belirlenen yerde ve uzunlukta, kesintiye uğratılarak örgünün
sürdürülmesi için duvara yerleştirilmiş tek parça elamana lento denir.
Üst başlığın köprü benzeri bir yöntemle çözülmesi lentoyu hem kendi kendini taşımak, hem de üst
kısımdaki duvar kütlesinin basıncına karşı direnmek zorunda bırakır.

64


Kemer
Yığma duvar yapısında yer alan taş, tuğla, kerpiç benzeri basınca karşı üstün direnç gösteren küçük
parçaların, basınç etkisini yan kısımlara ileten bir dizge kuracak şekilde birleştirilmesi kemer ismi verilen
yapı öğesini tanımlar.
Kemer içindeki her parça, gerek kendi şeklinden, gerekse kemer eğrisi düzeni içindeki yerinden ötürü
kilit taşının yerine konmasıyla birbirine geçiş sağlayan basınç kuvvetleri serisinin meydana gelmesine ve
üzengi yüzeylerin aracılığıyla taşıyıcı ayaklara aktarılmasına yol açar.
Kemer üstündeki duvar tarafından üretilen yerçekimi kuvvetleri kemer üzerinde dağılır ve kemer
taşlarında, her bir kemer taşının aşağı yüzüne bakacak dikey olan diyagonal kuvvetlere dönüşür.
Kemer konstrüksiyonun sakıncalarından biri, en üst kemer taşı, yani kilit taşı, yerine konuluncaya
dek, yapım esnasında kemer taşlarının kemer kalıbıyla taşınması gerekliliğidir. Daha sonra kemer kendi
kendini taşıyabilir.
Geleneksel olarak yarım daire şeklinde düzenlenen beşik kemerlerde düşey kuvvetlere ek olarak
bunlarla doğru orantılı artan yanal kuvvetler bulunur. Yanal kuvvetler uygun olarak sınırlanmazsa
kemerin kaidesinin yayılmasına neden olurlar.
Üzerinde hiçbir yük bulunmayan kemerlerde ise sorun kemerin kendi ağırlığıdır. Eğer birkaç kemer
yan yana koyulursa o zaman kemerin yanal kuvvetleri bitişik kemerin yanal kuvvetleri tarafından tümüyle
etkisiz hale getirilir.
Bu olduğunda, kemerler ince payeler ya da sütunlar üzerine yerleştirilebilir, çünkü yanal kuvvetler
iptal edilmiştir. Böyle bir sıra kemerde uçlarda hala çözülmemiş yanal kuvvetler bulunur fakat bunlar
uçtaki payandalar ya da duvarlar tarafından zemine iletilirler.

Resim 3.2: Lento ve kemer elemanlarından örnekler.(Özkul,H

65


Yığma taşıyıcı duvarlarda sonradan boşluk oluşturmak gerektiğinde
‘TÜRKİYE BİNA DEPREM YÖNETMELİĞİ’ kuralları uyarınca işlem yapılmalı ya da uzman
kişilere danışılmalıdır.

Yığma Taşıyıcı Sistemlerin Yerçekimine Bağlı Yüklere Karşı Koyabilmeleri


İçin Uyulması Gereken Kurallar
• Taşıyıcı duvarların düzenlenmesi taşıyacakları döşeme ya da çatı sisteminin tipine uygun
olmalıdır. Tek yönlü açıklık geçen sistemlerde paralel duvar setleri kullanılır ve yaklaşık eşit
açıklıklara yerleştirilirler. Açıklıkların geçilmesi esas olarak döşeme sistemi ile bağlantılıdır.
Açıklıklar ahşap döşemeler için 3,5 – 5 m betonarme döşemeler için 3,5 – 8 m arasındadır. Çift
yönlü açıklık geçen sistemlerde hücresel düzenlemelere gidilir ve kareye yakın hemen hemen
eşit ölçülerde hücreler kullanılır. Yığma binalarda kullanılan çift yönlü döşemeler genellikle
yerinde dökme betonarme döşemelerdir.
• Çok katlı binalarda plan geometrisi her katta aşağı yukarı aynı şekilde olmalıdır. Bu, taşıyıcı
duvarların binanın bütün yüksekliğinde devam etmesi açısından özellikle çok önemlidir.
• Duvarların narinlik oranına özellikle dikkat edilmelidir. Kat yükseklikleri gerektiğinden fazla
olmamalı ve uzun duvarlardan kaçınılmalıdır. Narinlik oranı 20’ den az olacak şekilde duvar
kalınlığı seçilmelidir.

Yığma Taşıyıcı Sistemlerin Yatay Yüklere Karşı Koyabilmeleri İçin


Uyulması Gereken Kurallar
• Planlar her iki yönde duvarlar içermelidir.
• Strüktürün yatay parçaları (döşemeler) duvarlar arasında etkin bir hat oluşturmalıdır. Bu parçalar
yeterli mukavemete sahip olmalı ve duvarları yeterince sabitlemelidir.
• Duvarlar planda olabildiğince simetrik yerleştirilmelidir. Bu rüzgar yüklerinin küçük olduğu az
katlı binalarda önemli değildir, fakat bina yüksekliği arttıkça önemi artar.
• Dış duvarlarda düzlem dışı kuvvetlerin etkimesi sonucunda ortaya çıkan eğilme etkisi sık
aralıklarla konulan yanal desteklerle ve açıklığın azaltılması suretiyle azaltılabilir.

Yığma yapıların depreme dayanıklı tasarımı konusunda daha detaylı


bilgi edinmek isterseniz
http://www.koeri.boun.edu.tr/YayInlar/YonetmelIkler_4_12.depmuh adresini ziyaret
edebilirsiniz.

Ülkemizin en önemli tarihi eserlerinden olan Ayasofya ve Selimiye


Camiinin taşıyıcı sistemlerinin ne olduğunu biliyormusunuz?

İSKELET (KARKAS) SİSTEMLER


Taşıyıcılık görevini “Karkas” adı verilen bir iskeletin yerine getiridiği sistemler iskelet sistemler olarak
adlandırılırlar. Bu iskelet betonarme, ahşap veya çelikten yapılabilir.
İskelet yapının en basit örneği kolon ve kirişler gibi çubuk elemanlardan oluşan çerçevelerdir. Düşey
yayılı yükleri kirişler üzerine oturan ve plak olarak da adlandırılan döşemeler taşır. Döşemelere gelen
yük önce kirişlere sonra kolonlara ve daha sonra da bina temellerine aktarılırlar.
İskelet (karkas) ve kat döşemeleri oluşturulduktan sonra üzerine bölme duvarları örülür. Bu duvarlar
“taşıyıcı” değil “taşınan”dır.
Bina kat adetleri ve yükseklikleri arttıkça büyüyen yatay yükleri (deprem ve rüzgar) taşımakta
çerçeveler yetersiz kalırlar. Bu durumda yüksek yapılarda kolonların bir boyutunun çok büyümesiyle
oluşturulan perde, çekirdek ya da tüp olarak adlandırılan yapı elemanlarının kullanılması zorunluluğu
ortaya çıkar.

66


İskelet Sistemlerin Düzenlenmesi
İskelet sistemin düzenlenmesi için döşeme türü, açıklıklar, kolon ızgarası, çalışma doğrultusu vb.
hakkında genel bir kural verilemez. Her biri özel durumlara bağlıdır ve yapının fonksiyonu öncelik alır.
Bununla beraber çeşitli taşıyıcı elemanların uygun yerleştirilmesi, kullanılması için taşıyıcılık özellikleri
açısından bazı esaslar sıralanabilir.
İskeleti düzenlerken kolonların yerleştirilmesi özellikle önemli ve anlamlıdır. Kat döşemesi bunlara
bağlı olarak biçimlenecektir. Yapı malzemesi ne olursa olsun taşıyıcıların düzgün bir sıra ile
yerleştirilmesi birçok kolaylık sağlar, bazı problemlerin ortaya çıkmasını önler. Betonarmede bu durum
daha da önem kazanır.
Kolonlar üst üste gelmeli, bütün yükleri tam aktarmaya imkan vermeli ve konstrüksiyon yüksekliği ile
açıklık arasında dengeli bir bağlantı olmalıdır. Yan yana gelen açıklıkların birbirinden çok farklı olması,
kirişlerin kenar açıklıklarının orta gözlere göre biraz küçük yapılması ya da konsollar eklenmesi
momentlerin düzgün dağılmasını, elemanların birbirine yakın kesit zorları etkisinde kalmasını sağlar.
Yurdumuzda en çok uygulama alanı bulan iskeletli yapı türleri, betonarme, ahşap ve çelik yapılardır.
Betonarme, diğerlerine göre sonradan ortaya çıkmışsa da günümüzde oldukça yaygın uygulama alanına
sahiptir. Bunun nedenlerinin başında ekonomik olması ve amaca uygun uygulama alanının daha geniş
olması gelir.

BETONARME İSKELET SİSTEMLER

Beton ve Betonarme
Beton kendi başına çimento ve agregadan (taş parçacıkları) oluşan bileşik bir malzemedir. Betonun
özellikleri bileşenlerinin özelliklerine ve karışımındaki oranlarına bağlıdır. Beton özellikleri doğrudan
uygulamacılar tarafından kontrol edilebilen birkaç malzemeden biridir. Betonun tasarımcıları özellikle
ilgilendiren özellikleri, taze iken likit, sertleştiğinde kazandığı mukavemettir. Betonun likit formu ona
çalışabilirlik özelliği kazandırır. Bu özellik şekil verilmesini kolaylaştırır. Bu karmaşık geometrisi olan
elemanların yapımı veya betonun donatının etrafını sarıp sertleşmesi açısından çok önemlidir.
Sertleşmiş durumdaki beton uygun basınç mukavemetine sahip bir malzemedir, (Tipik olarak 20 N/
mm² ile 60 N/ mm² arasında karışım oranına bağlı olarak değişir). Çok düşük çekme mukavemetine
sahiptir (genellikle basınç mukavemetinin onda biri gibi).
Betonarme, malzemenin ana hacmine form kazandıran beton ve donatı çubukları şeklindeki çelikten
oluşan bir malzemedir. Oldukça yüksek çekme ve eğilme mukavemetine sahiptir, kesin mukavemet
özellikleri kullanılan donatı miktarına ve elemanın kesintideki yerine bağlıdır. Betonarmenin özellikleri
betona, donatıya ve donatının strüktürel elemandaki yerine bağlıdır.
Betonarmenin başarılı kullanılabilmesi temel özelliklerinin ve yükler altındaki davranışlarının
bilinmesiyle mümkündür.
Aderans Betonarme malzemenin en önemli özelliklerinden biri beton ile çeliğin beraber çalışacak
yani yük taşıyacak şekilde bir araya gelmesidir. Beton ile donatı meydana gelen etkiler nedeniyle şekil
değiştirirler. Bu arada iki malzeme arasında gerilmelerin geçişi meydana gelir. Betonarme bir elemanda
donatı ile onu saran çelik arasında herhangi bir relatif yer değiştirme yada kayma olmaksızın gerilmelerin
geçişine aderans denir. Donatının betondan sıyrılması veya ayrılması karma bir malzeme olan betonarme
de beraber çalışmayı engellediği gibi, bazı durumlarda elemanın çökmesine de neden olabilir. Bu nedenle
betonarmede kullanılan çelik betona tutunabilecek yüzey dokuları ile üretilirler.

67


Betonarme İskelet Sistemlerin Temel Elemanları

Kolonlar
İskelet sisteminin düşey taşıyıcıları kolonlardır. Kolonlar kirişlere veya bazen de doğrudan döşemelere
mesnetlik yaparak aldıkları yükleri temeller aracılığıyla zemine aktarırlar. Kirişlerle beraber yatay yük
etkilerini taşınmasında iyi bir taşıyıcı sistem olan çerçeveleri oluştururlar. Bütün iskelet sistem bu kolon-
kiriş ilişkisinden ayakta durur. Kolonların yerleri ve yönleri, kirişlerle bağlantıları, üst kolonların gelerek
sisteme katılmaları projelendirmede önemli rol oynar.
Kolonlar için en basit ve ilk akla gelebilecek kural, iki kolon aksının birbirinin tam üstüne gelecek
şekilde yerleştirilmesidir. Bu kolonlarda burkulma kuvvetinin doğmaması için uyulması gereken bir
kuraldır.
Betonarme kolanlar pek çok kesit formunda yapılabilirler. En genel olanları kare, dikdörtgen ve
dairesel olanlarıdır. Kolonların ana donatıları boyuna donatılardır. Boyuna donatılar, basınç yüklerine
karşı koymaya yardım eder ve gereken kesit alanını azaltırlar. Link şeklindeki enine donatılar (etriyeler),
çatlak şeklindeki basınç zafiyetini önlemek için boyuna donatılara yanal destek sağlarlar.
Tüm basınca çalışan elemanlarda olduğu gibi kolonlarda da uygulanacak boyutların saptanmasındaki
temel faktör kolonu burkulma zafiyetine karşı hassaslaştıran aşırı narinlikten kaçınmaktır. Düşey
taşıyıcıların narinlik oranı efektif yüksekliğin en küçük genişliğe bölünmesi ile elde edilir.
Kolonlarda ortaya çıkacak olan bir hasar tüm sistemi zayıflatır, onarılması güç durumlar ortaya
çıkarır. Bu nedenle boyutlamalarına özen gösterilmesi önemlidir.

Kirişler
Kirişler iskelet taşıyıcı sistemlerde, düşey yüklerin karşılanmasında döşemelere mesnetlik yaparak,
yüklerin kolonlara aktarılmasını sağlarlar. Bunun yanında kolonları birbirlerine bağlayarak taşıyıcı
çerçeveyi oluştururlar. Genel olarak eğilme momentine maruz olmakla beraber kesintilerinde normal
kuvvetler de bulunur. Buna bağlı olarak bu kesitlerde çekme gerilmelerini alacak ana donatılar açıklıkta
altta, mesnette üstte bulunur. Boyuna donatılar yanında, bunları saran ve etriye denilen enine donatılarda
bulunur. Etriyeler kirişlerin dayanımlarına katkıda bulunurken, aynı zamanda ana donatılara bir kafes
oluşturarak kalıp içine kolayca yerleşmelerini sağlarlar.
Betonarme kirişler genelde ya dikdörtgen yada T veya L şeklinde döşeme ile birleşik kesite sahiptir.
Normalde geçebilecekleri açıklık 4,5 – 10m arasındadır. Daha büyük açıklıklar daha fazla hacim ve
yükseklik gerektirirler. (20 m açıklık için 1,5 m veya üzerinde kiriş yüksekliği) Kiriş yükseklikleri
genellikle kirişin taşıdığı yük ve açıklığa bağlıdır ve normal bir açıklık için basit mesnetli bir kiriş
uzunluğunun yirmide biri kadardır, Dikdörtgen bir kirişin genişliği genellikle derinliğin üçte biri ya da
yarısı kadardır.

Plaklar (Döşemeler)
İskelet sistemlerdeki yüzeysel elemanlar genel olarak döşeme olarak da adlandırılırlar. Plaklar kalınlığı
diğer iki boyutuna göre çok az olan, kendi orta düzlemlerine dik yüklenmiş düzlem yüzeysel
taşıyıcılardır. Bunlar tek ya da çift doğrultuda çalışacak biçimde ve çizgisel olarak ya da noktalarda
mesnetlendirilebilirler, yükleri kesit içersinde oluşan eğilme momentleri ile aktarırlar. Plakların çok geniş
bir kiriş davranışı gösterdiği söylenebilir.
Döşeme plakları taşıyıcı sistemlerin yüklerle ilk karşılaşan elemanlarıdır. Düşey yükler altında,çeşitli
yük aktarım şekilleri dışında yapının genel davranışını etkilemezler, ancak deprem sırasında diyafram
etkisi nedeniyle yatay yük aktarımı bakımından döşemelerin önemi artar. Özellikle binanın bazı
bölümlernde döşemelerin olmaması ya da boşlukların bulunması yapının depreme karşı davranışını
olumsuz etkiler.

68


Betonarme Perdeler
Perde duvarlar betonarme binalarda depreme karşı güvenli bir davranış için, yapının yanal rijitliğini
sağlayan düşey taşıyıcı elemanlardır. Betonarme kolonlar büyük yük taşımak zorunda kaldıklarında ya da
yükseklikleri nedeniyle deprem veya rüzgar yüküne karşı binanın direncinin artması istendiğinde
betonarme kolonların perdeler şekline dönüştüğü görülmektedir. Kolonlarda olduğu gibi betonarme
perdeleri burkulma zafiyetine karşı hassaslaştıran aşırı narinlikten kaçınılmalıdır.

Temeller
Bir binanın kendi ağırlığı, yani çatının, duvarların, döşemelerin ağırlığı ile birlikte içindeki eşya ve insan
gibi hareketli yüklerinin tamamı binanın toplam yükünü verir. Bu yük iskelet sistemlerde sırasıyla
döşemeler, kirişler ve kolonlardan geçerek temellere aktarılır. İşte temeller kolonlar tarafından iletilen
binanın toplam yükünü temel zeminine ileten geçış elemanlarıdır.
Bir kolonun boyutları üzerine gelecek yüklerle orantılı olarak büyüyecek şekilde hesaplanır. Bu kolon
tarafından taşınan yük kolon malzemesinden daha zayıf bir temel zeminine geçtiği zaman dirençsizliği
oranında genişleyen bir alana gereksinim duyar. Sömeller bu genişlemeyi kolon altına yayarak sağlayan
elemanlardır. Planda genellikle dikdörtgen şeklinde ve ayrık olan sömeller birbirlerine iki doğrultuda bağ
kirişleriyle bağlanırlar.Zemin yapıya göre daha çok belirsizlikleri içerdiği için temellerin düzenlenmesi
büyük önem taşır. Bu konuda yapılacak bir dikkatsizlik taşıyıcı sistemin tümünde veya önemli bir
bölümünde hasar oluşmasına neden olur (Resim. 3.3).

Resim 3.3: Betonarme İskelet Taşıyıcı Sistem

Betonarme iskelet sistemle üretilen ilk yapının hangi tarihte, nerede,


kim tarafından gerçekleştirildiğini biliyormusunuz?

AHŞAP İSKELET SİSTEMLER


Taşıyıcı kat duvarları ile döşemeleri ahşap iskelet ve bu iskelet arasındaki boşlukları dolduran dolgu veya
kaplama malzemelerinden oluşan binalara “ahşap karkas’’ yapılar” denir. Temelleri ve varsa bodrum
duvarları kagirdir. Ahşap iskelet sistemlerin temel elemanları, taşıyıcı sistemi oluşturan taban ve başlık
kirişleri ile dikmeler ve stabiliteyi oluşturan diyagonallerdir. Kural olarak kirişler eğilmeye, dikmeler
basınca çalışırlar. Genelde kolon olarak bilinen taşıyıcı eleman, ahşap yapılarda dikme, kirişler ise
kullanıldıkları yerlere göre döşeme kirişi, taban veya başlık kirişi, alt veya üst başlık adlarını alırken,
çatılarda kiriş yerine aşık, makas, kafes kiriş, döşeme kirişi yerine mertek gibi tanımlar kullanılır.
69


Yardımcı elemanlar da döşeme gibi kullanım yüzeylerini oluşturmak, taşıyıcı olmayan elemanları
yapmak, ana elemanları desteklemek, duvarları kaplamak, çatı örtüsünü taşımak, pencere kapı gibi
elemanları tespit edebilmek için gerekli olan elemanlardır.

Ahşap İskelet Yapıların Temel Elemanları

Taban Kirişi
Temel duvarının veya subasman hatılının üzerine gelen yatay taşıyıcı elemanlardır. Uzunlukları boyunca
altındaki hatıl tarafından desteklendikleri için bir kiriş gibi eğilme ile değil hatıl gibi basınçla etkilenir.
Bu nedenle kirişler gibi dikdörtgen kesitli olmaları gerekmez. Yatay yük etkisiyle yana devrilme
olasılığını ortadan kaldırmak için, alttaki hatıla geniş yüzeylerinden tespit edilirler.Bu yaklaşım çatı
çözümündeki yastık kirişi ve damlalık aşığı gibi ahşap bileşenler için de geçerlidir.
Taban kirişleri temel hatılına yaklaşık 2 m’de bir ankraj demirleriyle tutturulmalıdır. Demirler altta
betanorme hatıl varsa 15 cm, taş veya tuğla duvar olması durumunda ise 40 cm’ye kadar içeriye
sokulmalıdır.
Ahşap malzemeyle kagir malzemenin temasında oluşan rutubet etkisiyle çürümeyi önlemek için duvar
ile taban kirişi arasına bitümlü karton yerleştirilmesi veya temas eden yüzeyin bir ahşap koruyucu ile
kaplanması gerekir. Afet Yönetmeliğine göre taban kirişinin en küçük boyutu tek katlı yapılarda 10/10
cm, iki katlı yapılarda 12/12 cm olmak zorundadır.

Dikmeler
Taban kirişine basan, üstüne gelen başlık kirişini veya çatı makaslarını taşıyan düşey elemanlardır. Basınç
gerilmeleriyle etkilenirler. Burkulma etkisini azaltmak için desteklenmeyen yüksekliklerinin az olmasında
ve kesitlerinin kare olmasında yarar vardır. Başka bir deyişle dikmeler için kare ve daire kesitler uygun
olmakta, narinliklerini azaltmak için de ara kirişleriyle bölünmelerinde yarar görülmektedir.
Yine afet yönetmeliğine göre taşıyıcı dikmeler en çok akstan-aksa 1.5 m aralıkla kullanılabilirler.
Dikmeler tüm ana elemanlar gibi tek katlı yapılarda 10/10 cm iki katlılarda zeminde ve üst katta 12/12 cm
olabilirler. Dikmeler iki kiriş arasında tek parçalı olmalı ve eklenmemelidir. Bunlar taban ve başlık
kirişlerine geçmeli birleşmeli, ayrıca çivi ile tutturulmalıdır.

Başlık Kirişleri
Dikmelerin üzerine gelen, dolayısıyla noktasal desteklenerek eğilme ile etkilenen yatay elemanlardır. İlke
olarak kirişler ekli üretilebilirler. Eklenmede dikkat edilecek kurallar, eklenen her iki elemanın
kesitlerinin aynı derecede işlem görmesi, birleşimlerin çivi, ahşap bulonları ile tutturulması, aşırı yük
durumlarında ahşap takozlarla desteklenmesidir. Yönetmeliklerce istenen minimum boyutların aşılması
durumunda eğilmeyi azaltmak için dikdörtgen kesitler tercih edilmelidir.

Köşegenler (Diyagonaller)
Ahşap karkas yapının birleşimleri bir mafsal özelliğindedir. Bir statik kural olarak mafsal birleşimli
dörtgen alanlar yatay yükler karşısında stabil olmadıkları için ahşap karkas yapıları yanal yüklere karşı
(rüzgar, deprem vb.) desteklemek amacıyla başvurulan yollardan bir tanesi de köşegen (eğik konumlu)
deprem elemanlar kullanmaktır. Bunlar payanda olarak da adlandırılırlar.
Köşegen ya başlık kirişi ile taban kirişi arasına ya da dikme ile taban kirişine basar. Böylece dikme ve
kirişlerin (yatay ve düşey elamanların) oluşturduğu diktörtgen alanlar eğik eleman tarafından üçgenlere,
yani mafsallı birleşimlerin stabil olduğu geometrilere dönüştürülmüş olur. Dikkat edilecek nokta,
köşegenin iki ana eleman arasında yer almasıdır, yani iki ucunun da dikme, başlık veya taban kirişi gibi
elemanlara birleşmesidir. Aksi taktirde bir ana taşıyıcı elemanın yardımcı bir elemana yük aktarması
durumu ortaya çıkacaktır ki bu da statik ilkeler çerçevesinde doğru olmayan bir durumdur. Diyagonallerin
tek parça olarak imali, diğer elemanlarla bağlantılarının geçmeli olması gereklidir.
70


Diğer bütün iskelet sistemlerde olduğu gibi ahşap iskelet sistemlerin
de taşıyıcı elemanlarından herhangi birinin (dikme, başlık, döşeme kirişi gibi) eksiklik ya
da zayıflığı sistemin tümünde önemli zaafiyete neden olacağından bu elemanlar farklı
gerekçelerle kaldırılmamalı zorunluluk halinde uzmanlara danışılarak işlem yapılmalıdır.

Ahşap Karkas Yapılarda Yardımcı Yapım Elemanları


• Ara Kirişler; taban ve başlık kirişleri ile dikmelerin oluşturduğu gözleri daha küçük bölümlere
ayıran, yatay konumlu, ahşap elemanlardır.
• Ara Dikmeler; taşıyıcı olmayan, bölücü ahşap karkas duvarların yapımında veya ana taşıyıcı
dikmeler arasında konstrüktif amaçlı olarak kullanılan dikmelerdir.
• Döşeme Kirişleri; zemin katta taban kirişine, üst katta başlık kirişine oturan döşeme üzerine
gelen yükleri karşılayıp bağlandığı elemanlara aktaran ahşap elemanlardır.

• Döşeme Tahtaları; döşeme kirişlerinin üstüne veya gerektiğinde altına da çakılan 2,5-3 cm
kalınlığında 10 cm genişliğinde ahşap bileşenlerdir.

• Dolgu ve Kaplamalar; Ahşap karkas yapıların duvarları kerpiç, hımış, tuğla vb. gibi malzeme ile
doldurulup, üzerine rabıta teli, lata vb. çakılarak sıva uygulanabileceği gibi kaplama tahtaları ile
de örtülebilir.

Ahşap iskelet sistemlerle ilgili daha ayrıntılı bilgi edinmek için


Ç.Türkçü’nün Birsen Yayınevi tarafından basılan ‘’Yapım: İlkeler- Malzemeler-Yöntemler-
Çözümler’’ (2010) kitabını okuyabilirsiniz.

Resim 3.4: Ahşap İskelet Sistemle Üretilmiş Geleneksel Konut

Geleneksel yöntemlerle üretilen ahşap, canlı ve doğal niteliğine bağlı olarak hareket eden, liflerinin
yönü ile ilişkili olarak uzayıp kısalan, suya karşı doğal koşullarda geçirgen olması nedeniyle şişen ve
çürüyen bir malzemedir. Aynı zamanda yangına karşı dayanıksız ve zararlılara karşı dirençsizdir.
Geleneksel ahşap yapılarımız da artık unutulmaya yüz tutan yapı detayları işçilik ve malzeme ile
üretildiklerinden ömürlerinin uzatılması için doğru yöntemlerle onarılmaları ve belirli zaman dilimleri
içinde bakımlarının yapılması gerekmektedir.

71


Geleneksel ahşap yapıların korunması ve onarımı ile ilgili bilgi almak
için R.Günay’ın Birsen Yayınevinden basılı olan “Geleneksel Ahşap Yapılar-Sorunları ve
Çözüm Yolları” (2002) kitabına başvurabilirsiniz.

DEPREMLER VE DEPREME DAYANIKLI YAPI TASARIMI


Bilindiği gibi yurdumuz dünyanın en etkin deprem kuşaklarından birinin üzerinde bulunmaktadır.
Geçmişte yurdumuzda birçok yıkıcı depremler olduğu gibi, gelecekte de sık sık oluşacak depremlerle
büyük can ve mal kaybına uğrayacağımız bir gerçektir.
Deprem Bölgeleri Haritası'na göre, yurdumuzun %92' sinin deprem bölgeleri içerisinde olduğu,
nüfusumuzun %95' inin deprem tehlikesi altında yaşadığı ve ayrıca büyük sanayi merkezlerinin %98' i ve
barajlarımızın %93' ünün deprem bölgesinde bulunduğu bilinmektedir.
Dünyanın oluşumundan beri, sismik yönden aktif bulunan bölgelerde depremlerin ardışıklı olarak
oluştuğu ve sonucundan da milyonlarca insanın ve barınakların yok olduğu bilinmektedir.

Deprem Nedir?
Deprem, tektonik plakların hareketleri sonucu yerkabuğunun altında biriken gerilme enerjisinin aniden
boşalmasıdır. Depremler genel olarak, tektonik plak hareketleri, yanardağ patlaması, heyelanlar,
patlamalar gibi sebeplerle meydana gelir. Enerjinin boşalması sırasında yerkabuğunda meydana gelen ani
yer değiştirmeler sebebi ile oluşan deprem dalgaları depremin meydana geldiği yerden çok uzak yerlerde
dahi büyük hasarlar oluşmasına neden olabilmektedir.
Deprem, insanın hareketsiz kabul ettiği ve güvenle ayağını bastığı toprağın da oynayacağını ve
üzerinde bulunan tüm yapılarında hasar görüp, can kaybına uğrayacak şekilde yıkılabileceklerini gösteren
bir doğa olayıdır.

Depreme Dayanıklı Yapı Kavramı


Depreme dayanıklı yapı en şiddetli depremde bile en ufak hasarı olmayan yapı demek değildir. Depreme
dayanıklı olarak kabul edilen bir yapı, olan depremin şiddetine göre çeşitli ölçülerde hasar görebilir.
En şiddetli depremde bile en küçük bir çatlağı olmayan yapı yapmak için gereken bütün bilgiler
vardır. Ancak bu şekilde bir yapının maliyeti çok yüksek olacağından çok önemli yapılar bu şekilde
yapılabilir. (Örneğin bir atom santralı) Konut yapılarının ise depremde bir miktar hasar görmesine izin
verilir.
Deprem Bölgelerinde Yapilacak Binalar Hakkinda Esaslar ile ilgili yönetmeliğe göre yeni yapılacak
binaların depreme dayanıklı tasarımının ana ilkesi;
• Hafif şiddetteki depremlerde binalardaki yapısal ve yapısal olmayan sistem elemanlarının
herhangi bir hasar görmemesi,
• Orta şiddetteki depremlerde yapısal ve yapısal olmayan elemanlarda oluşabilecek hasarın sınırlı
ve onarılabilir düzeyde kalması,
• Şiddetli depremlerde ise can güvenliğinin sağlanması amacı ile kalıcı yapısal hasar oluşumunun
sınırlanmasıdır.
Deprem Yönetmeliğine göre yapılmış bir yapı ile hafif ve orta şiddetli depremlerde mal kaybını
önlemek veya azaltmaya, çok şiddetli depremlerde ise mal kaybını önlemekten çok can kaybını önlemeğe
çalışılmaktadır. Binanın taşıyıcı kısımlarında olan hasar bina güvenliğini tehlikeye sokarken, taşıyıcı
olmayan kısımlardaki hasar yapının onarılıncaya kadar kullanılmamasına yol açar.

Mevcut binaların değerlendirmesi ve güçlendirilmesinde esas alınan


performans kriterleri Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalarlalarla İlgili Yönetmeliğin
7.Bölümü’nde tanımlanmıştır.
http://www.koeri.boun.edu.tr/YayInlar/YonetmelIkler_4_12.depmuh
72


Depremde hasar gören yapıların onarımı ile ilgili daha detaylı bilgi
edinmek isterseniz N.Bayülkenin “Depremlerde Hasar Gören Yapıların Yapım ve Onarım
ve Güçlendirilmesi” adlı kitabına başvurabilirsiniz.

Depreme Dayanıklı Yapı Tasarımı


Depremlerde meydana gelen yapısal hasarlara deprem özellikleri, yerel zemin koşulları ve yapı kalitesi
olmak üzere üç faktör etki etmektedir.
Deprem özelliklerini; bölgenin depremselliği, deprem riski ve oluşabilecek depremin büyüklüğü,
Yerel zemin koşulları; zemin büyütme faktörü, zemin sıvılaşma potansiyeli,
Yapı kalitesini ise depreme dayanıklı mimari ve taşıyıcı sistem tasarımı, kaliteli işçilik ve beton ile
yapısal denetim oluşturmaktadır
Gerek Türkiye’de gerekse dünyada depremlerden edinilen deneyimler depreme dayanıklı yapı
tasarımının daha mimari tasarım sırasında başladığını ortaya koymaktadır. Depremlerde hasar gören
yapıların hasar nedenleri bazen doğrudan doğruya mimari tasarım ile bağlantılı olmaktadır. Mimari
tasarımda olabildiğince özgür davranmak normal koşullarda bile taşıyıcı sistem tasarımında güvenli bir
çözüme ulaşılmasını güçleştirirken, deprem etkileri altında taşıyıcı sistem tasarımında çok daha önemli
problemler yaratabilmektedir.
Düzenli taşıyıcı sistem seçimi, öncelikle mimari tasarım ile ilgilidir. Gerek planda ve gerekse düşey
doğrultuda, mimari tasarımın olabildiğince karmaşıklıktan uzak, basit ve sürekli taşıyıcı sistemlerin
kullanılabilmesine olanak verecek biçimde düzenlenmesi depreme karşı başarılı bir yapısal tasarımın ilk
koşuludur.
Yapı tasarım ve üretim sürecinde yapısal güvenliği etkileyen faktörleri özetleyecek olursak;
• Deprem ve özellikleri

• Yerel zemin ve geoteknik koşullar

• Kullanılan yapısal malzemeler ve kalitesi

• Mimari tasarım

• Taşıyıcı sistem tasarımı

• İmalattaki özen ve işçilik

• Proje ve yapı denetimi düzenlenmesi


depreme karşı başarılı bir yapısal tasarımın vazgeçilmez koşullarıdır.

Ülkemizde betonarme binaların %90’ nında gözlenen deprem


hasarlarının belli başlı nedenleri nelerdir.

Depreme Dayanıklı Yapı Tasarımında Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar


Depreme dayanıklı yapı hangi cins malzeme ile yapılmış ve hangi taşıyıcı sistem olursa olsun tasarımda
bazı genel hususlara ve ayrıntılara dikkat etmek gerekir.
Deprem bölgelerinde yapılacak binalarda sıkça rastlanan tasarım hataları ve dikkat edilmesi gereken
bazı kurallar şunlardır;
• Bina planda olabildiğince basit geometrik ve simetrik şekilde olmalıdır.
• Merdiven boşluğu, asma kat gibi nedenlerle bırakılan döşeme yırtıkları taşıyıcı sistemde zaafiyet
meydana getireceğinden sakıncalıdır.
73


• Cephe süreksizlikleri ya da cephedeki ani değişiklikler, büyük gerilme yığılmalarına ve
depremde katlar arasında farklı davranışa neden olacaktır.
• Plandaki bir boyutu diğer boyutuna nazaran büyük olan yapılar; titreşim, ısı, rötre ve farklı
oturmalar nedeniyle uygun dilatasyonlara ayrılmalıdır.
• Dolgu duvarlar da yapıya önemli bir rijitlik kazandırmakta, deprem esnasında taşıyıcı elemanlar
gibi davranmaktadır. Herhangi bir katı tuğla veya benzeri malzemeli duvarla örülmemiş
“yumuşak kat” lı yapılar deprem açısından oldukça sakıncalıdır.
• Bodrum kata konulan bant pencereler ile asma kat teşkili gibi durumlarda kısa kolonlar
oluşacaktır. Deprem esnasında bu kolonlarda büyük gerilme yığılmaları olacak ve kolonlar
burkulma konumuna ulaşacağından büyük sorun yaratırlar.
• Duvarlar ve kolonlar her katta üst üste gelmeli ve temelden çatıya kadar kesintisiz devam
etmelidir. Bunların bazılarının bir kattan sonra kesilmesi ve daha sonraki katlarda yapılma-
ması yapıda bir süreksizlik doğurur. Yapının o katında ani bir zayıflık noktası oluşur. Büyük bir
ihtimal ile o yapının depremde gördüğü hasar o noktada en büyük çapta olur.
• Yapıda kullanılan malzeme ve sistem aynı olmalıdır. Örneğin ön duvarları taş yığma ve arka
duvarları tuğla yığma yapmak her iki malzemenin depreme dayanıklılık özelliklerinin farklı
olmasından dolayı sakıncalıdır. Aynı şekilde ön cephesi betonarme arka cephesi yığma yapı
yapmak da önemli sakıncalar doğurur. Çünkü ön cephe depremde aynı yük altında daha fazla yer
değişririrken arka cephe daha az yer değiştirerek çatlayıp yıkılabilir. Diğer bir kaçınılması
gereken yapım şekli de alt katı betonarme üst katı yığma yapmaktır. Çünkü bu iki katın direnci
aynı değildir.
• Yapının taşıyıcı elemanlarının boyutları birbiri ile orantılı olmalıdır. Örneğin her kattaki kolon
boyutları üstten aşağı doğru arttırılmalıdır. Mesela alt katta 40x40 olan kolonlar üst katlarda
35/35 – 30/30 şeklinde azaltılmalı, yani katlar arasında yapı elemanlarının boyutları arasında
büyük farklılıklar olmamalıdır. Aynı durum yığma yapılardaki duvar kalınlıkları için de
geçerlidir.
• Deprem zorlaması en fazla alt katlarda etkili olacağından buradaki kolon düzenine önem
verilmeli, görünüş ve kullanım gerekleriyle kolonlar kesilmemeli ve sistem zayıflatlmamalıdır.
• Binanın ön cephesinde dükkan veya başka amaç ile kapı ve pencere boşluklarının geniş
tutulması, özellikle yığma yapılarda, yapının arka cephesindeki açıklıkların daha az olması
yapının arka cephesinin ön cephesine göre daha rijit olmasına yol açar. Binanın ağırlık merkezi
ile kütle merkezi arasında büyük bir uzaklık olacağından burulma etkileri oluşacak ve yapının
hasarı, yapıya depremde gelen kuvvetlerin yapacağından daha fazla olacaktır.
• Depremde en çok zorlanan yerlerden birisi kolon-kiriş birleşim bölgeleridir. Kolon ve kirişlerin
birleşim bölgelerine yakın sarılma bölgeleri deprem etkisinde daha fazla zorlanacağı için,
etriyelerin sıklaştırılması ile buradaki betonun hem dayanımının hem de sürekliğinin artması
sağlanır. Böylece deprem etkilerinin sebep olacağı hasar da düşük düzeye indirilebilir.
• Temel bağ kirişlerinin, temelleri birbirlerine bağlayıp birbirlerine göre yer değiştirmeyi
önleyecek şekilde düzenlenmesi ve donatının kenetlenmesinin temel bloku içinde yapılması
gerekir.

Depreme dayanıklı yapı tasarımı konusunda daha detaylı bilgi edin-


mek isterseniz http://www.koeri.boun.edu.tr/YayInlar/YonetmelIkler_4_12.depmuh
adresini ziyaret edebilirsiniz.

74


Özet

Canlı varlığın korunma içgüdüsüyle ortaya çıkan Taşıyıcı sistemlerin düzenlenmesi ve biçimlen-
yapıcılık canlıyı doğal çevreden ayırma işlemidir. mesi bu yüklere bağlı olduğundan ancak yapıya
Özel bir kavram olarak kullanıldığında yapı, etki eden bütün yüklerin belirlenmesinden sonra
doğanın bir parçasının insanı içine alacak şekilde bir taşıyıcı sistem seçilmesi mümkün olur.
sınırlandırılıp bir örtü altına alıması yani insanın
Taşıyıcı sistemleri genel düzenlemesi ve formu
kendisini güvende hissedecegi bir mekân
büyük ölçüde yapıldıkları malzemenin
yaratılmasıdır. Yapı eylemi bilinçli ve düşünüm-
özelliklerinden etkilenirler. Taşıyıcı sistemler
sel pek çok kararı ve seçimleri içeren bir
dört temel malzeme olan betonarme, ahşap, çelik
eylemdir. Yapı eylemi diye adlandırdığımız
ve kagir malzeme ile üretilirler. Her malzemenin
mimarlık ise günümüzde sanat, teknik,
kendisine özgü özellikleri vardır. Betonarme ve
toplumbilim, gibi pekçok bilimle ortak bir kesit
çelik yüksek mukavemetli, ahşap ve kagir düşük
oluşturur. Tasarım sürecinin her adımında
mukavemetli malzemelerdir.
binanın nasıl yapılacağı, taşıyıcı sistemi, üretim
biçimi ve detayları birlikte düşünülmelidir. Taşıyıcı sistemlerin seçimini etkileyen diğer
faktörler ise malzemenin yapım ve bitirme
Bir yapının mevcut olabilmesi için herşeyden
işlerine uygunluğudur.
önce ayakta durabilmesi gerekir. Güzel ya da
çirkin her yapının çok doğru seçilmiş ve Taşıyıcı sistemler ‘geleneksel ve çağdaş’ system-
uygulanmış bir taşıyıcı sisteme sahip olması ler olarak iki ana gurupta incelenebilirler.
vazgeçilmez bir önşarttır. Taşıyıcı sistemlerin ve Geleneksel sistemler içerisinde yer alan yığma ve
taşımanın doğurucusu ‘yerçekimi’ ve onun betonarme iskelet sistemler, ülkemizde konut
cisimler üzerindeki etkisidir. Yerçekimi cisimlere üretiminde yoğun olarak kullanılan sistemlerdir.
kütleleriyle doğru orantılı olarak ağırlık Yığma taşıyıcı sistemler; taş, tuğla, briket, ahşap
merkezlerinden etki eder. cisimler ve canlılar bu vb. gibi malzemenin üst üste yerleştirilerek kendi
etkiye karşı biçimlerini koruyacak bir taşıyıcıya ağırlıklarının gücü ve harcın bağlayıcılığıyla ile
gerek duyarlar. Bu durum taşıyıcı sistemlerin oluşan duvar, kemer, kubbe gibi yapı elemanları
özüdür. aracılığıyla ortay çıkan sistemlerdir.
Yapılar büyüklükleri, kullanma biçimleri, amacı, Bu tür yapılarda yapının çatı, döşeme ve üst
malzemesi ve yapım tarzı ne olursa olsun yaşam katlarını duvarlar taşırlar. Duvarlar hem
ömürleri boyunca pekçok olumsuz etkiye maruz mekânları ayıran ve örten hem de taşıyıcı
kalırlar. Yapıya etki eden bu olumsuzlukların en elemanlardır. Yığma duvarların dayanımını
önemliler ‘yükler’ ve ‘kuvvetler’ dir. Taşıyıcı etkileyen en önemli faktör kullanılan malzemenin
sistem binanın herhangi bir noktasına etkiyen türü, harcın kalitesi ve örgü biçimidir.
yükleri ortaya çıktıkları noktadan alıp zemine
Kagir malzemeli duvarlar eksensel basınç
ileten aynı zamanda şeklini değiştirmesini ve
etkisinde uygun davranış sergilerler. Eğilme
çökmesini önleyen kısmıdır. Taşıyıcı sistemlerin
dayanımları az olup, çekme kuvvetlerine ve yatay
belirli ve genelde uzun bir zaman dilimi içinde
yüklere dayanımları sürtünme kuvvetleri ve
işlevlerini sürdürmeleri gerekir.
harcın bağlayıcığıyla gerçekleşir. Bu etki
Taşıyıcı sisteme etki eden kuvvet üzerindeki hatıllarla ve döşemelerin etkisiyle arttırılır.
ağırlığın etkisidir. Objelerin kütleleri ya da
Yığma duvarlarda duvar bünyesinde boşluk
ağırlıklarından dolayı oluşan kuvvetler, rüzgar
oluşturmak için lento ve kemer adı verilen yapı
deprem gibi kuvvetlerden farklı olarak
ögeleri kullanılır.
yerçekiminin etkisindedirler.
Yığma taşıyıcı sistemlerin yerçekimine bağlı
Yük herhangi bir obje ya da çevre tarafından
yüklere karşı koyabilmeleri için; duvar
taşıyıcı sisteme uygulanan kuvvettir. Kütlelerin
düzenlemesinin döşeme ya da çatı sistemine
kendi ağırlıklarından ya da üzerlerindeki eşya,
uygun olması, çok binalarda plan katlı
insan, mobiya vb. gibi oluşan yükler yerçekimine
geometrisinin her katta aşağı yukarı aynı olması,
bağlı yükler gurubuna girer. Rüzgar, deprem, ısı
duvarların narinlik oranına dikkat edilmesi
farklılıkları gibi etkilerden oluşan yüklerse
gerekir. Yatay yüklere karşı koyabilmeleri içinse;
çevresel etkilere bağlı yüklerdir.
plan her iki yönde duvarlar içermeli, döşemeler

75


duvarlar arasında etkin bir hat oluşturmalı, Taşıyıcı sistemi ahşap iskelet ve bu iskelet
duvarlar olabildiğince simetrik olmalıdır. arasındaki boşlukları dolduran dolgu veya
kaplama malzemesinde oluşan binalara ahşap
İskelet taşıyıcı sistemler, taşıyıcılık görevini
karkas (iskelet) binalar denir. Taşıyıcı elemanları
kolon ve kirişler gibi çubuk elemanlardan oluşan
başlık taban ve döşeme kirişleri ile köşegenlerdir.
çerçevelerin üstlendiği sistemlerdir. İskelet
Yardımcı elemanları ise ara kirişler, döşeme
sistemlerde döşemelerden alınan yükler önce
kirişleri, döşeme tahtaları, dolgu ve
kirişlere sonra kolonlara ve daha sonra da
kaplamalardır. Yük aktarış biçimleri betonarme
temeller aracılığıyla zemine aktarılırlar. Yüksek
iskelet sistemlerdeki sırayla olur.
yapılarda artan yatay yükleri taşımakta perde,
çekirdek ya da tüp olarak adlandırılan yapı Tektonik plakların hareketleri sonucunda
elemanlarının kullanılması zorunluluğu ortaya yekabuğunun altında biriken enerjinin aniden
çıkar. boşalmasıyla oluşan depremler, insanın
hareketsiz sandığı ve güvenle ayağını bastığını
Yurdumuzda en çok uygulanan iskeletli yapı
toprağında oynayacağını ve üzerinde bulunan
türleri sırasıyla betonarme, ahşap ve çelik
tüm yapıların hasar görüp can kaybı oluşturacak
yapılardır.
şekilde yıkılabileceğini gösteren bir doğa
Betonarme, beton ve çeliğin birlikte çalışacak olayıdır.
şekilde biraraya gelmesiyle oluşan bir
Depreme dayanıklı yapı depremin şiddetine göre
malzemedir. Betonarme iskelet sistemlerin düşey
çeşitli ölçülerde hasar görebilir. Deprem
taşıyıcıları kolonlardır. Kolonlar kiriş ya da
yönetmeliğine göre yapılmış bir yapı ile hafif ve
döşemeden aldıkları yükleri temellere iletirler.
orta şiddetteki depremlerde mal kaybını önlemek
Kolonların birbirlerinin üstüne gelecek şekilde
ve azaltmaya, çok şiddetli depremlerde ise can
yerleştirilmesi ve burkulma zaafiyeti oluşturacak
kaybını önlemek amaçlanır.
narinlikten kaçınılması önemlidir. Kirişler
döşemelere mesnetlik yaparak yüklerin kolonlara Depremlerde meydana gelen yapısal hasarlara;
aktarılmasını sağlayan ve aynı zamanda kolonları deprem özellikleri, yerel zemin koşulları ve yapı
birbirine bağlayarak taşıyıcı çerçeveyi oluşturan kalitesi olmak üzere üç faktör etki etmektedir.
elemanlardır. İskelet sistemlerdeki yüzeysel
Depreme dayanıklı yapı tasarımı mimari tasarım
taşıyıcılar ise döşemelerdir. Tek ya da çift
sırasında başlar. Düzenli taşıyıcı sistem seçimi
doğrultuda çalışacak biçimde çizgisel olarak ya
öncelikle mimari tasarımla ilgilidir. Gerek planda
da noktasal nolarak mesnetlendirilebilirler. Yatay
gerekse düşey doğrultuda mimari tasarımın
kuvvetlerin aktarımında diyafram etkisi
olabildiğince karmaşıklıktan uzak, basit ve
oluşturarak sisteme katkıda bulunurlar.
sürekli taşıyıcı sistemlerin kullanılabilmesine
Betonarme binalarda depreme karşı güvenli bir
olanak sağlayacak şekilde düzenlenmesi depreme
davranış için kullanılan yapı elemanları
karşı yapısal tasarımın ilk koşuludur.
perdelerdir. Binanın toplam yükünü kolonlardan
alarak zemine aktaran elemanlar temellerdir.
Temel sistemi iki yönde bağ kirişleriyle
bağlanarak, sistemin bütün olarak çalışması
sağlanır.

76


Kendimizi Sınayalım
1. Taşıyıcı sistemleri gerekli kılan doğal etki 6. Aşağıdakilerden hangisi iskelet sistemlerdeki
aşağıdakilerden hangisidir? taşıyıcı elemanlardan değildir?

a. Yağmur a. Söve
b. Yerçekimi b. Perde duvar
c. Radyasyon c. Döşeme
d. Güneş tutulması d. Kolon
e. Heyelan e. Kiriş
2. Aşağıdakilerden hangisi taşıyıcı sistemlerin 7. İskelet taşıyıcı sistemlerde elemanlar arasında
görevidir? yük aktarım sırası aşağıdakilerden hangisidir?
a. Yükleri taşıma-Yapıyı dengede tutma a. Kolon-Kiriş-Döşeme-Temel
b. Güneş ışınlarından koruma b. Döşeme-Kiriş-Kolon-Temel
c. Isı izolasyonu c. Kiriş-Kolon Döşeme-Temel
d. Örtme d. Döşeme–Kolon-Kiriş Temel
e. Estetik görüntü oluşturma e. Kiriş-Döşeme-kolon-Temel
3. Aşağıdakilerden hangisi taşıyıcı sistem 8. Betonarmeyi oluşturan ana malzemeler
oluşturmakta kullanılan malzemelerden değildir? aşağıdakilerden hangileridir?
a. Ahşap a. Kum-Çakıl
b. Betonarme b. Çimento-Kum
c. Plastik c. Beton-Çelik
d. Çelik d. Çelik-Taş
e. Tuğla c. Kum-Çelik
4. Aşağıdakilerden hangisi yığma yapıların ana 9. Ahşap Karkas yapılarda kolonların görevini
taşıyıcı elemanıdır? üstlenen eleman aşağıdakilerden hangisidir?
a. Kiriş a. Dikme
b. Lento b. Başlık Kirişi
c. Duvar c. Mertek
d. Kolon d. Payanda
e. Çatı e. Aşık
5. Yığma duvarlarda açıklık oluşturmak için 10. Aşağıdakilerden hangisi depreme dayanıklı
gerçekleştirilen yapı elemanları aşağıdakilerden yapı tasarımı için gerekli ilkelerden değildir?
hangileridir? a. Mimari tasarım
a. Kolon-Kiriş b. İmalattaki özen ve işçilik
b. Döşeme-Kiriş c. Taşıyıcı sistem tasarımı
c. Hatıl-Kemer d. Kullanılan malzeme ve kalitesi
d. Lento-Kiriş e. Estetik görüntü
e. Lento-Kemer

77


Kendimizi Sınayalım Yanıt Sıra Sizde Yanıt Anahtarı
Anahtarı
Sıra Sizde 1
1. b Yanıtınız yanlış ise “Taşıma Kavramı” İnsan ve hayvanların iskeletleri, yumurta kabuğu
başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.
ve termit kuleleri doğada var olan taşıyıcı sistem
2. a Yanıtınız yanlış ise “Taşıyıcı Sistem Tanımı” örneklerindendir.
başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.
Sıra Sizde 2
3. c Yanıtınız yanlış ise “Taşıyıcı Sistem
Oluşturmakta Kullanılan Malzemeler” başlıklı Ülkemizin en önemli tarihi eserlerinden olan
konuyu yeniden gözden geçiriniz. Ayasofya ve Selimiye camii yığma taşıyıcı sistem
ile üretilmişlerdir.
4. c Yanıtınız yanlış ise “Yığma Taşıyıcı
Sistemler” başlıklı konuyu yeniden gözden Sıra Sizde 3
geçiriniz. Betonarme iskelet sistemle üretilen ilk bina1892
5. e Yanıtınız yanlış ise “Yığma Duvarlarda yılında Francois Hennebique adlı Fransız
Açıklık Oluşturma Yöntemleri” başlıklı konuyu müteahhit tarafından Paris’te gerçekleştirilmiştir.
yeniden gözden geçiriniz.
Sıra Sizde 4
6. a Yanıtınız yanlış ise “İskelet (Karkas)
Ülkemizde betonarme binaların %90’ında
Sistemler” başlıklı konuyu yeniden gözden
geçiriniz. gözlenen deprem hasarlarının bellibaşlı nedenleri;

7. b Yanıtınız yanlış ise “İskelet (Karkas) • Yanlış ve uygun olmayan taşıyıcı sistem
Sistemler” başlıklı konuyu yeniden gözden seçimi,
geçiriniz. • Yanlış ve yetersiz donatı detayları
8. c Yanıtınız yanlış ise “Beton ve Betonarme”
• Yapım aşamasındaki denetim eksikliği olarak
başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.
sıralanabilir.
9. a Yanıtınız yanlış ise “Ahşap İskelet
Sistemler” başlıklı konuyu yeniden gözden
geçiriniz.
10. e Yanıtınız yanlış ise “Depreme Dayanıklı
Yapı Tasarımı” başlıklı konuyu yeniden gözden
geçiriniz.

78


Yararlanılan Kaynaklar
Kuban, D. (2002). Mimarlık Kavramları, Macdonald, J. A. (1996). Structure and
İstanbul,Yapı-Endüstri Merkezi Architecture, Oxford, Reed Educational and
Professional PublishingLtd.
Roth, M. L. (2000). Mimarlığın Öyküsü,
İstanbul, Kabalcı Yayınevi. Salvadori, M. (1990). The Art of Construction,
Chicago, Chicago Rewiew Press, İncorporated.
İzgi. U. (1999). Mimarlıkta Süreç: Kavramlar-
İlişkiler, İstanbul, YEM Yayın. Bayülke, N. (1978). Depremler ve Depreme
Dayanıklı Yapılar, İmar ve İskan Bakanlığı
Gerçek, C. (1979). Yapıda taşıyıcı Sistemler, Deprem Araştırma Enstitüsü Başkanlığı.
İstanbul, Yaprak Kitabevi.
Ünay,İ. A. (2002). Tarihi Yapıların Depreme
Türkçü, Ç. (2010). Yapım: İlkeler- Dayanımı, Ankara, ODTÜ Mimarlık Fakültesi
Malzemeler-Yöntemler-Çözümler, İstanbul, Basım İşliği.
Birsen Yayınevi.
Koçak, A. Depreme dayanıklı Betonarme Yapı
Macdonald, J. A. (1997). Structural Desin for Tasarımı,cagriy.files.wordpress.com/.../depreme
Architecture, Oxford, Reed Educational and -dayanikli-betonarme-yapi-tas
Professional PublishingLtd.

79


4
 
 
 
 
 
 
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Konutta malzeme seçimini etkileyen kriterleri değerlendirebilecek,
Yapı malzemesinin konutta yaşayan insanlar üzerindeki etkilerini saptayabilecek,
Yapı malzemesinin performanslarına uygun kullanımlarını ayırt edebilecek,
Konutta yalıtım uygulamalarının önemini açıklayabilecek
bilgi ve becerilere sahip olabilirsiniz.

Anahtar Kavramlar
Yapı Malzemesi Isı Yalıtımı

Performans Özellikleri Su ve Nem Yalıtımı

Konutta Kullanılması Ses Yalıtımı

İçindekiler
 Giriş
 Yapı Malzemeleri
 Konutta Yalıtım

80

   
Konutta Malzeme Seçimi
ve Yalıtım
GİRİŞ
Günümüzde malzeme dünyası çok geniş bir alana yayılan ürün yelpazesiyle konut üreticilerine ve
kullanıcılarına sayısız seçenekler sunmaktadır. Yaşam alanlarında, özellikle konutlarda kullanılan yapı
malzemesinin yapı fiziği açısından seçimi, tasarım ve üretim tekniğine bağlı olduğu kadar kullanım
koşulları ve süresindeki performanslarına göre de önem kazanmaktadır. Ürün seçimi, yapının işlevini,
performansını ve kullanıcıyı doğrudan etkiler. Değişen, çeşitlenen, benzerleri olan ürünlerin arasından
gereksinimleri karşılayabilecek olan en uygun malzemenin seçimi kullanım sürecinin en az sorunla
geçmesini sağlayacak, kullanıcıya konfor getirecek, aynı zamanda bakım ve onarım masraflarını en aza
indirecektir. Yapı malzemesi seçiminde, ürünün yüklendiği işlevlere bağlı olarak, ürünlerin beklenen
özelliklerinden başka diğer ürünlerden ayırıcı özellikleri önem kazanmaktadır. Bu nedenle bu ünitede
yapıda kullanılan belli başlı malzemeler yapı bileşiniyle bir bütün içinde değil, kendi karakteristik
özellikleriyle ele alınmıştır.
Konutta yapı elemanlarının ve malzemenin sağlam, dayanıklı, uzun ömürlü, güvenli ve rahat
kullanılabilir, ekonomik, çevreye, insana dost, ısı, su, neme, sese karşı yalıtılmış olması ve konfor
sunması istenmektedir. Malzemeden istenen bu performans sıralanması kullanıcı beklentilerindeki önem,
gereklilik derecesi ve koşullara göre değişebilmektedir. Kullanıcı gereksinimleri sosyolojik, fizyolojik,
antropometrik, psikolojik etkenler ile, teknik (fiziksel ve kimyasal) gereksinimlere, yapı konumuna ve
maruz kaldığı koşullara, ekonomik gereksinimlere bağlı olarak farklılaşabilmektedir. Bu nedenle seçim
kriterlerinde insana ilişkin, çevresel (doğal-yapay çevre, iç-dış), ekonomik etkenler değerlendirilirken,
konutlardaki yapı elemanı ve malzemesinin kullanıcının yaşam boyu gereksinimlerine, yaşamın çeşitli
evrelerindeki hallerine yanıt verebilecek performansa sahip olması istenmekte, yapım aşamasında ise
yapım kolaylığı, biçim ve boyut uygunluğu, değiştirilebilir, bulunabilir, standartlara uygun olması gibi
özellikleri sağlaması beklenmektedir.
Yapı malzemeleri mekânların yalnızca fiziki çevresini oluşturmakla kalmayıp, dokunsal, görsel
özellikleriyle psikolojik ve biyolojik çevreleri yaratır. Bu nedenle, uzun sürelerin geçirildiği yaşam
alanlarında kullanılan malzemenin kullanıcı üzerinde rahatlatıcı, güven ve huzur veren bir psikolojik etki
yaratması, biyolojik olarak kullanıcıya zararlı olabilecak kimyasallar içermemesi, mikroorganizma
oluşumuna izin vermemesi, aynı zamanda çevreyle dost olması gerekmektedir. Malzemenin, sağlamlılığı
ve uzun sureli dayanıklılığı önemli olduğu kadar; yapı bütünlüğü içindeki davranışı, kullanıcıyla ilişkisi,
yapı biyolojisi ve ekolojik açıdan özellikleri önemlidir.

Yapı malzemelerinin uygunluk belgeleri ile ilgili olarak daha ayrıntılı


bilgi için http://www.bayindirlik.gov.tr adresini ziyaret edebilirsiniz.

Yapı malzemeleri hakkında daha ayrıntılı bilgi edinmek isterseniz


M.Eriç’in Literatür Yayınevinden basılı olan “Yapı Fiziği ve Malzemesi” (2002) kitabını
okuyabilirsiniz.

81

   
YAPI MALZEMESİ
Malzeme her formun öz yapısıdır. Gottfried Semper malzeme form ilişkisini anlatırken; “sanatın her işi
malzemesinin görünümünü bir fiziksel olay olarak yansıtır. Bu yolla biz ahşabın, tuğlanın, taşın vb.
stilleriyle konuşabiliriz.” diyerek malzemenin kendi performansının formları biçimlendirdiğini
vurgulamaktadır. Gerçekten de malzeme tarih boyunca mimarinin biçimlerini etkilediği gibi, bugün
sadece iskeleti, dolgusu, kabuğu, örtüsüyle kalmayıp aklına girmekte “smart malzeme” grubuyla nano
ölçekten yapıların bütününe hükmetmektedir.
Aşağıda bugün fazlasıyla çeşitlenen yapı malzemelerinin mimari formlara etkisi üzerinde yorum
yapılmadan yapıda en çok kullanılan malzemeler hakkında bilgi verilmiştir.
Yapı malzemesi; bir tasarımın bünyesine giren, o tasarımın oluşum ve kullanma sürecindeki
biçimlenişini ve yapıyı kullanan insanın sağlık ve konforunu etkileyen, her tür işlenmemiş, yarı veya tam
işlenmiş maddeler olarak tanımlanmaktadır.
Mimaride tasarımın en önemli etmeni olan malzeme, mimarinin formlarını belirleyen, projeyi
şekillendiren bir elemandır ve teknolojisi doğrultusunda yapı biçimlenmelerini etkilemiştir. Bugün
malzeme teknolojilerindeki gelişmelerle malzeme, geleneksel kullanımından öte, kompozit yapıları,
dahası nano ölçeğindeki katılımlarıyla giderek standart özelliklerini aşmakta, özgürleşmekte, ütopyalara
kaynak oluşturmaktadır.
Mimari tasarımlara yön veren malzeme, yapıda kullanılma sürecinde yapı biyolojisi, yapının
çevresinde oluşan fiziki çevre ve yapı içinde yaşayan insanların konforu ile yakından ilişkilidir. Yapıda
dış yüzeylerde kullanılan malzemenin seçiminde, estetik değerler önemli olduğu kadar, kullanım
sürecinde sorun yaratmaması, işlevselliği karşılaması, iç mekânda uygun fizik ortamını sağlaması
önemlidir. Yapı malzemesi yapıda yer aldığı konumuyla amaçlanan işlevleri karşılamalı, fiziksel ve
kimyasal özellikleri istenilen kriterleri taşımalı, yapı biyolojisi yönüyle sorunsuz, ekolojik ve standartlara
göre onaylanmış olmalı, hijyen koşullarını sağlamalı, sağlıklı ve konforlu çevreler oluşturmalıdır.
Yapı malzemesinin kimyasal yapısının bozulmadığı değişimleri ölçülebilen, gözlenebilen; sertlik,
renk, koku, yoğunluk, ısı ve elektrik iletkenliği, erime noktası, kaynama noktası, çözünürlük gibi
özellikleri fiziksel özellikler olup, malzemenin asit veya bazlarla ilişkisi, yanıcı olup olmaması gibi
maddenin atom veya moleküllerinde meydana gelen değişimleri kimyasal özelliklerdir. Yangın, korozyon
gibi durumlar ise malzemeyi fiziksel ve kimyasal olarak etkilediğinden bu koşullar fiziko kimyasal
özellikler altında değerlendirilmektedir.
Malzeme yapıda; basınç, çekme, kayma, burulma, eğilme, burkulma kuvvetlerine, yorulma, çarpma
hali gibi deformasyonlara, yüzey sertlik ve gözenek özelliğine göre aşınmalara maruz kalabilir. Bu
deformasyonlara ısısal sorunlar ve malzemede ısıdan kaynaklanan gerilmeler, su-nem etkisi, sıcaklık ve
suyun ilişkisi ile terleme ve yoğuşma halleri, malzemede ses yayılımı ve geçirimliliğine bağlı olarak ses
yayılımı, ses yutulma olayları, güneş, yangın, korozyon gibi çeşitli etkenler sonucunda bozulmalar
eklenebilir. Bu nedenle yapıda malzeme tekil olarak incelenirken duvar, döşeme gibi yapı elemanı
içindeki yeri, davranışı ve uygulama olanaklarıyla bir bütün olarak ele alınmalıdır. Yapı elemanları
katmanlarındaki su, su buharı, ısı, ses ve yangın gibi yalıtım sorunlarıyla, kullanıma yönelik oluşabilecek
sorunlar değerlendirilmelidir.

D.K.Doran’ın Bileşim Yayınevinden basılı olan “Yapı Malzemeleri Cep


Kitabı” nı (1992) bir başvuru kitabı olarak kullanabilirsiniz.

Doğal Taş Yapı Malzemesi


Doğal taş; çeşitli etkenler ile oluşan doğal, kristal içyapılı ve inorganik esaslı kayaçlar olup, strüktür
yapımında kendine yeten, dayanıklığıyla tarihe en uzun süre tanıklık etmiş malzemedir. Doğal taşlar
oluşumları sonucu meydana gelen iç yapıları nedeniyle farklı özellikler gösterirler.

82

   
Konutta Kullanılması
Taş ileri bir teknoloji gerektirmeksizin, hiçbir bağlantı sistemine ihtiyaç duymadan, ağırlığının verdiği
statik potansiyelle ayakta durması, uzun ömürlü bir malzeme olması nedeniyle geçmişte yerel, geleneksel,
anıtsal yapıların, peyzaj tasarımlarının malzemesi olmuştur. Bilge ve soyluluk etkisi veren, saygınlık
etkisi istenen yapılar için tercih edilmiştir. Günümüzde ise; doğal taşlar, yapıya belli bir ağırlık
getirmeleri, yer kaybına neden olmaları, işleme ve kullanım olanaklarının zorlukları gibi nedenlerden
dolayı özel amaçlarla ve genellikle kaplama olarak kullanılmaktadır. Ülkemizin belli kesimlerinde yöresel
malzeme olarak yapıdaki önemini koruyan taş, yapıya konstrüksiyon (temel ve duvar örgülerinde),
kaplama (duvar, döşeme, çatı, yol), dolgu-yalıtım (ısı, yangın) ve agrega malzemesi olarak girer. İç dış
duvarlarda, döşemelerde kaplama olarak, merdiven basamak ve rıhtlarda, pencere, kapı söve ve
denizliklerde, eşiklerde, çeşitli renkleriyle bahçe mobilyalarında, havuz kaplamaları ve bordürlerde,
sütun, küpeşte ve kemerlerde, banyo ve mutfak tezgahlarında, şömine ve barbekülerde uygulanmaktadır.
Genel yapı itibariyle dayanıklı olan doğal taş yapı malzemesinin fiziksel, kimyasal bileşimindeki
maddeler ve ortamla olan (dış- iç hava) etkileşimler, taşın çeşidine göre kullanımda olumsuzluklara neden
olabilir. Çözünür tuzlar, asit bileşimleri, donma-çözülme olayları veya nem ve sıcaklık döngüleri taşın
bozulmasına neden olan etkenlerdir. Çözünür tuzlar kristalleşerek ve taşta nem emilimini artırarak hacim
genişlemelerine ve fiziko-kimyasal etkileşimlere neden olurlar. Kükürt dioksit gibi asit gazları, kalsit ve
dolomit gibi karbonatlı mineraller içeren taşlara zarar verirler. Buzlanma, donma taşın gözenek yapısına,
su emilimine bağlı olarak etkili olurken, donma-çözülme sadece genleşmeden dolayı zararlı olmakla
kalmayıp termodinamik açıdan taşı bozabilmektedir. Nem ve sıcaklık döngüleri taşın yapısına göre
kimyasal olarak zararlı olabilmektedir.
Yapıda kullanılan doğal taşlar; homojen yapılı, gözeneksiz, atmosfer etkilerine dayanıklı, yüksek
basınç ve eğilme mukavemetine sahip olmalıdır. Bu özelliklere sahip olan magmatik kütleler ve fiziksel
tortul külteler grubundaki taşlar konstrüktif amaçla kullanılmaya çok elverişlidir. Kargir yapılarda
kullanılan taşlar fiziksel-mekanik kuvvetlere dayanıklı, sert ve damarsız yüzey yapısına sahip ve yoğun
hava etkilerine, don olaylarına, darbelere dirençli olmalıdır.
Yapıda kaplama amacıyla kullanılan doğal taş malzemeden, atmosfer etkilerine dayanıklılığının
yüksek olması ve estetik değerleri karşılaması aranır. Kaplama olarak kullanılacak taş türünün
belirlenmesinde; taşın dokusuna, gözenek yapısına, damarlarına, aşınma mukavemetine, işlenebilme
özelliğine dikkat edilmelidir. Duvar yüzeyine yapıştırılarak uygulanan kaplamalar yüzeyle iyi aderans
sağlamalı, havalandırılan cephe sistemlerinde diğer tabakaların hareketleriyle uyumlu olmalıdır. Kaplama
amacıyla kullanılan mermerin yağ, asit, pas etkileri karşısındaki düşük dayanımı göz önünde tutulmalıdır.
Oniks ve Paros mermeri ışığı geçirme özelliğiyle estetik amaçlı kullanımlara cevap verirken, granit;
zengin renk ve doku çeşitliliğinin yanı sıra dayanıklılığıyla, işlevsel, kolay temizlenebilir ve sağlığa
uygun oluşuyla iç ve dış mekânlarda kullanılabilecek taşlar arasında yer almaktadır. İnce plakalar haline
getirilebilen arduvaz, dayanıklılığıyla çatı kaplaması olarak kullanıma uygunken, kireç taşları don
olaylarından ve tuz saldırısından zarar görürler. Kum taşları ise donmaya dirençli olup, tuzlara ve asitlere
karşı dayanıksızdırlar.
Doğal taş kaplamalar konstrüksiyon sistemi üzerine kenetlerle bağlanabildiği gibi yapıştırıcı ile de
tesbit edilmektedir. Boyutları taşın cinsiyle ve üretim teknolojisiyle ilişkili olan levhaların dış
yüzeylerinin cilalanmış olması tercih edilirken, duvara bakan yüzeylerinin harca iyi yapışması için
oldukça pürüzlü olması gerekmektedir. Kaplama olarak yan yana kullanılacak taşların sertlik ve yüzey
dayanıklılık değerlerinin birbirine yakın olması gerekmektedir. Özellikle merdiven basamaklarında
aşınma etkisine karşı aynı cins bordürler kullanılmalı, TSE’ nin ilgili standartlarına uyulmalıdır.
Doğal taşın, özellikle kireç taşlarının yüzeyinde biriken kirlerden etkilenmemesi ve kimyasal
tepkimeye girmemesi için toz, duman, egzost dumanına karşı suyla yıkanması gerekmektedir. Kum
taşındaki silis, suda çözünmediğinden kimyasal temizleme yöntemi ile temizlenmeli, bakır lekeleri için
amonyak solüsyonları kullanılmalıdır. Taş yüzeyleri için temizleme yöntemi seçilirken yüzeye zarar
veren kostik soda, törpüleme veya parça püskürtme yöntemlerinden, özellikle granit üzerine hidroflorik
asit kullanımından kaçınılması gerekmektedir.
83

   
Yapı malzemelerinin yapı bileşenlerinde kullanılma ve uygulamasına
yönelik daha ayrıntılı bilgi edinmek isterseniz N, Toydemir; E. Gürdal; Tanaçan, L.’ın
Literatür Yayınevinden basılı olan “Yapı Elemanları Tasarımında Malzeme” (2000) kitabını
okuyabilirsiniz.

Dış mekânda kullanılan kaplama taşının ne gibi farklı özellikleri


vardır?

Ahşap Yapı Malzemesi


Ahşap, doğal dokusu, renk etkisi, bazı türlerinin kokusuyla mekâna özellikli bir atmosfer kazandırır.
Frank Lloyd Wright’ ın dediği gibi; ahşap tüm malzemeler içinde insanın dokunmak ve görmek istediği,
insana en yakın malzemedir. Lifli, organik esaslı bir malzeme olan ahşap, reçineli oluşuna göre, sert
ağaçlar (şimşir, meşe, dişbudak, kayın, gürgen, kestane, ceviz, kiraz, abanoz, maun, akçaağaç, çınar),
yumuşak ağaçlar (kavak, köknar, söğüt, huş, kızılağaç, ıhlamur, sedir, akağaç) ve çıralı ağaçlar (çam,
ladin) şeklinde gruplanabilir.
Suni ahşap malzemeleri ise üretim şekline göre; prese kaplama, prese aglomere ve prese masif olarak
üç grup halinde sınıflandırmak mümkündür. Kontrplak gibi tabakalar halinde tutkallarla preslenen
kaplamaları kapsayanlar; prese kaplamalar olarak, talaş, lif ve yonganın preslenmesiyle üretilenler; prese
aglomere olarak gruplandırılmaktadır. Prese masif ahşaplar ise; yoğunlaştırılmış ve emprenye edilmiş
ahşapları ve tutkallı lamine ahşapları kapsamaktadır. Ahşap, yonga veya odun lifli levhalar üzerine yapay
reçine ile yapıştırılan ince kaplamalı plakalar formika, lamiton, laminat olarak, talaş levhalar heraklith,
yonga levhalar ise kontrtabla gibi adlarla satılmaktadır. Bu ürünlere, yapay fenol reçinesi, yapay melamin
reçinesi veya polyester reçinesi kullanılarak hazırlanan levhalar üzerine selüloz kraft kağıtları ile desen ve
renk verilmekte, yüksek basınçla preslenerek laminasyon işlemi uygulanmaktadır. 200-250 ºC ısıya
dayanıklı olan bu levhalardan yanmama özelliği isteniyorsa tabakalar arasına alüminyumdan ince metal
levha konarak, ısının geniş bir alana yayılması sağlanmaktadır. Piyasada verzalit, durapal, lamiton gibi
adlarla satılan polyester reçinesi emdirilmiş, yonga veya odun lifli tablaların yapay reçine ile kaplanmış
üst yüzeyleri dış etkilere karşı dayanıklı olsa da, iç kısımların zayıf olması çok iyi yalıtılmayı
gerektirmektedir. Ahşap lifli kompozitler, masif ahşaba göre çok ucuz olup, malzeme firesiz
kullanılabilmektedir.

Konutta Kullanılması
Ahşap iç yapısındaki hava boşlukları nedeniyle ısıya karşı geçirgenliği düşük, ses yutuculuk değeri
yüksek, koruyucu maddelerin katkısıyla atmosferik ve kimyasal etkilere, asit ve bazlara karşı dayanıklıdır
(50-300 yıl dayanım). Ağacın cinsine ve lif yönüne göre eğilme ve kopma, kırılma, burulma dayanımları
farklılık gösteren ahşap malzemenin lif yönünde kopma dayanımı oldukça yüksektir. Kuru ağaçların
özellikle akasya, ceviz, ıhlamur, dişbudak, tik, porsuk ağaçlarının esnekliği fazladır. Ahşabın bu olumlu
özelliklerinin yanı sıra hafif ve esnek olması, deprem bölgelerinde bu malzemeyi tercih edilir kılmaktadır.
Ahşap malzeme metalin ve camın sert çizgilerini yumuşatabilme özelliğine sahiptir. Ahşabın farklı
tasarım olanakları sayesinde çok geniş bir alanda seçim ve uygulama yapmak mümkün olmaktadır. Farklı
türlerin siyahtan kırmızıya kadar renk seçeneği mevcuttur. Ayrıca aynı türden olan ağaçların bile renkleri
birbirinden farklıdır. Ahşabın yapısal renk farklılıkları, zengin doku etkilerine ve detaylı desenlendirmeye
olanak sağlaması mekânlara farklı görsellikler kazandırır. Beyaz renkli ağaçlar; kavak, ıhlamur,
akgürgen, diş budak ve akcaağaç, sarı renkli ağaçlar; şimşir, çam, ladin, meşe, kestane, zeytin, limon, dut
ve tik, kızıl renkli ağaçlar; kızıl ağaç, armut, elma, söğüt, karaçam, çınar, kırmızı gürgen ve maun, yeşil
renkli ağaçlar; akasya, limba ve kalambur, siyah renkli ağaçlar; abanoz ve pelesenk, kahverengi renkli
ağaçlar ise; ceviz, karaağaç, erik, sedir ve amber ağaçları olarak gruplanabilir. Ahşabın sağlam yapıda
olanlarının renk doygunlukları iyidir ve daha parlaktır. Çam gibi gün ışığında koyulaşan ahşaplar için
özel önlem alınması gerekmektedir.

84

   
Ağacın yapısında bulunan reçine, terebentin, tanen ve eterli yağlar her ağaç cinsine kendine has bir
koku kazandırmakta; çam, defne, gül, ardıç, sedir gibi ağaçlar kimi zaman sadece bu özelliklerinden
dolayı tercih edilmektedir. Görselliği ve kokusu ile, yarattığı sıcaklık etkisi sayesinde mekâna olumlu
katkılar sağlayan ahşabın, sık, düzgün, ince lifli, iyi kurutulmuş olanları, üzerine çarpan sesi yumuşatarak
yansıtır ve mekânda müzik ya da konuşmanın anlaşılmasını kolaylaştırır.
Genelde bütün ahşap yapı malzemeleri üzerine cila, vernik, boya, koruyucular kolaylıkla
uygulanabilir. Uygulamalarda çeşitli birleşim detaylarına izin veren ahşap malzeme tutkal, çivi, vida,
metal bağlantı elemanlarıyla ve çeşitli geçme sistemlerle birleştirilebilmektedir.
Ahşabın lif yönlerine göre mukavemet değerlerinde farklılıklar göstermesi, mikroorganizmalara karşı
zayıf olması, güneşin etkisi ile sürekli bir yanmaya (oksidasyon) ve kimyasal ayrışmaya uğraması ve
nemden etkilenmesi, bunun sonuncunda dayanıklılığının düşmesi, özellikle reçineli olanların kolaylıkla
tutuşması olumsuz özellikleridir. Ahşap selüloz yapısı özelliğiyle bulunduğu ortamın nemini bünyesine
aldığı için tam kuru halde bulunamaz. Kuru kabul edilen bir ahşap, bünyesinde % 20-25 oranında nem
barındırır. Bu özelliği nedeniyle yangın sırasında taşıma özelliğini uzun süre korur (30dakika -R30-
yangın direnci sağlar, 30 dakikadan sonra 0.7mm/1 dakika kesit azalması olur). Kuru ağaç elektriği
geçirmez ve bu özelliğiyle yalıtıma yardımcı olarak kullanılmaktadır. Ahşabın metal, cam yapı
malzemesine göre ısıyı daha az iletme özelliğine sahip olması nedeniyle; yapı ürünlerinde, özellikle
alüminyum doğramalarda ahşap- alüminyum bir arada kullanılmaktadır.
Ahşap yapı malzemesi, yapıda taşıyıcı olarak; kiriş, kafes kiriş, kutu kesitli veya tutkallı lamine kiriş,
dikme, payanda gibi elemanlar şeklinde geçme, çivi, bulon veya tutkalla birleştirilerek uygulanır. Ahşap
kaplama olarak, lambri, parke, kontrplak, lif ve yonga levhalar şeklinde geçmeli, bindirmeli olarak veya
kadronlara çakılarak ya da şap üzerine yapıştırılarak uygulanabilir. Ayrıca; ahşap, doğrama (kasa, kanat,
kayıt, vb.) ve dolu, boşluklu ve petek sistemde pano elemanları, hazır duvar, döşeme ve çatı panoları,
kalıp elemanları olarak yapıda, mobilya yapımında kullanılmaktadır.
Yapıda kullanılan ahşabın seçiminde; ağacın çift özlü, don damarlı, budaklı, urlu, eğri, çatlak, oluklu
gövde yapı gibi kusurları ve çürüme, mantarlaşma, böceklenme gibi olumsuz özellikleri taşımamasına
dikkat edilmelidir.
Ahşabın kullanım ömrünü artırmak için; ahşabı yapıdaki yerine koymadan önce, özellikle rutubet,
mikroorganizma, atmosfer ve yangın etkisine karşı korumayı sağlayacak bazı önlemleri almak gereklidir.
Mikroorganizma etkisine karşı bitüm ve katran, bakır, krom, çinko ve arsenik esaslı su eriticili kimyasal
bileşikler ve metalik klor naftalinleri, benzen, hegzaklorit, PVC, çam reçinesi, üreformaldehit, poliester,
alkit gibi organik eriticili kimyasal bileşikler kullanılanılır. Amonyum tuzları, potasyum silikat, asit borik
ve boraks gibi maddeler, ahşabın bünyesini kömürleştirip karbondioksit açığa çıkararak yanmayı
durduran mono ve diamonyum fosfat, mono magnezyum fosfat gibi bileşikler yangın etkisine karşı
ahşaba uygulanan koruyuculardır. Ahşabın bünyesine çeşitli kimyasalların emdirilmesiyle yapılan
emprenye uygulaması, çürümeyi elli kat geciktirerek ahşabın ömrünü uzatır.
Dış cephede kullanılacak ahşap panolarda, yüzleri fenol ya da melamin tabaka kaplı kontrplak, özel
reçineli MDF (orta yoğunlukta lif levha Medium Density Fiberboard) kullanılmalı, ahşap lambriler için;
meşe, gürgen, kızılağaç, akuju (maun), beyaz çam gibi daha az budaklı ağaçlar seçilmelidir. Panel ürünler
arasında plywood olarak adlandırılan ürünler çok iyi kurutulmuş (içinde barındırdığı nem oranı en fazla
% 5), tutkalla, yüksek derecede, basıç altında preslenerek birleştirilmiş birden fazla kaplama levhaları
olup, dış hava koşullarına dayanıklıdır. Bu ürünler yapısal amaçlı kullanılabilir. Yönlendirilmiş yonga
levhalar (OSB- Oriented Strand Board) yüksek üretim teknolojisine sahip ahşap malzemedir ve suya ve
neme, böceklenmeye ve küfe son derece dayanıklı olmaları nedeniyle dışarıda kullanılabilmektedir. Bu
ürünlerin taşınması ve nakliyesi, uygulaması kolaydır. OSB malzeme aynı zamanda dekoratiftir.
Kontraplak, MDF yonga levha gibi fabrikasyon üretimle yapılan ahşap kökenli malzemeler, her
boyutta üretilebilmesi, homojen olması, mukavemet değerlerinin bilinmesi, nefes alması, mükemmel bir
ısı yalıtım değerine, yüksek akustik, hafiflik özelliğine sahip olması, bakım maliyeti gerektirmemesi,
uygulama kolaylığı, beton, çelik ve diğer kargir yapı elemanlarıyla kolayca ve sorun çıkarmadan bir arada
kullanılabilmesi açısından konutlarda tercih edilmektedir.
85

   
Yapay reçine plakaları ile kaplanmış levhalar ve melamin reçineli dolgu tablalar çok çeşitli boyutlarda
olabilmektedir. Bu ürünler ıslak hacimlerde kullanılabildiği gibi asit ve kimyasal eriyiklerden, sirke,
limon ve deterjanlardan etkilenmediği, hijyenik olduğu, bakteri ve mikrop barındırmadığı, yüzeyi
çizilmediği için mutfak tezgahlarında, duvar kaplamalarında, küpeşte ve korkuluklarda sorunsuz olarak
uygulanabilmektedir. Güneş ışığına dayanıklı olan bu yapay ürünlerin renkleri solmaz ya da bozulmaya
uğramaz. Montaj ve işçiliği kolaydır.
Doğal ahşap malzemeden en küçük parçaların bile sıkıştırılmasıyla çok çeşitli kullanımlar elde
edilebilmekte ve bu malzemenin, kompozit malzeme üretimlerimleriyle her türlü şeklinden
yararlanılabilmektedir. Doğal ahşap ekolojik bir malzemedir.

Kompozit malzeme hakkında bilgiye H. Y. Ersoy’un Literatür


Yayınevinden basılı olan “Kompozit Malzeme” (2001) kitabından ulaşabilirsiniz.

Ahşap yapı malzemesinin olumlu özellikleri nelerdir?

Pişmiş Toprak Yapı Malzemesi


Yeryüzünün malzemesi olan, ana maddesi kilden oluşan toprak; ilkel veya geliştirilmiş haliyle yapının
taşıyıcı (duvar, kemer, tonoz, kubbe) ve taşıyıcı olmayan ögelerinde, yüzeylerde, örtü sistemlerinde,
vitrifiye, sıhhi tesisat malzemelerinde, harç ve sıvaları içine alan geniş bir kullanım alanında yer
almaktadır.
Su ile yoğurulduğu zaman istenilen şekli alabilen, pişirildiğinde ise su geçirmezlik ve mukavemet
kazanan, ana maddesi ince taneli kil olan (alüminyum silikatlar) sırlanmış ya da sırlanmamış, gözenekli
ya da gözeneksiz olan malzemedir ve yapıda pişmemiş şekliyle, takviyesiz ya da takviyeli (kerpiç gibi)
pişirilerek tuğla, seramik gibi yaygın bir yapı malzeme grubunda kullanılmaktadır.
Tuğlalar, kalite özelliklerine ve üretim yöntemlerine göre çeşitlenmektedir. Duvar sistemi içinde yer
alan tuğlalar, taşıyıcı özellikte, dayanıklı, yeterli mukavete sahip tuğlalar olmalıdır. Taşıyıcı nitelikteki
duvarlarda dolu, düşey delikli tuğlalar ve klinker kullanılmaktadır. Kaplama olarak kullanılan yüzeyi
sırlanmış tuğlalarla, seramik ve fayanslar ise, su geçirimsiz, gözeneksiz ve dayanıklı, özel üretimlerle
kumlu, rustik, renkli, olabilen pişmiş toprak yapı malzemeleridir. Dış atmosfer koşullarına, kimyasal ve
mikoorganizma etkilerine karşı son derece dayanıklı olan pişmiş toprak malzemenin en çok etkilendiği
haller çiçeklenme olayıdır. Topraktan ve harç bünyesindeki kireçten yoğuşma ve kapiler su emme yoluyla
tuğlaya geçen bazı tuzların erimeleri ve yüzeyde tortulaşmaları sonucu meydana gelen çiçeklenmeler
tuğlanın bünyesine zarar verip, mukavemet düşüşüne neden olabilirler.

Konutta Kullanılması
İnsanın istediği gibi biçimlendirdiği ilk yapı malzemesi olan toprağın kullanımı taş gibi yaygın olmuş,
ağaç ve taşın zor elde edildiği bölgelerde ana yapı malzemesi olarak kullanılmıştır. Yapıya taşıyıcı, dolgu,
kaplama olarak giren pişmiş toprak malzemenin kullanım yerine göre pişme dereceleri, sırlı ya da sırsız,
gözenekli ya da gözeneksiz olma durumları değişmektedir. 19x9x5 cm boyutlarında olan normal tuğla,
derzleri şaşırtmalı biçimde köşelere ve duvar bağlantılarına dikkat edilerek örülmelidir. 1m3 duvar içinde
497 adet normal tuğla yer alır.
Bu tuğlaların deniz kıyıları gibi yerlerde nemden uzak tutulmaları gerekmektedir. Donma etkisinin
fazla ve deniz tuzunun bulunduğu yerlerde yüksek mukavemetli kalsiyum silikat tuğlaların kullanılması
önerilir. Özellikle yüksek ergime noktalı oksitler ihtiva eden killerden yapılmış, 1500-1800 Cº sıcaklığa
ve kimyasal etkilere dayanıklı refrakter tuğlaların ses ve yangın direnci iyi olup, bu tuğlalar yapıda
şömine, ocak, fırın yapımında kullanılmaktadır.

86

   
Kullanıcıyı etkileyen di!er bir durum tu!la duvarın ısıl hareketidir. Genle"me ve büzülme olayları ısı
derecelerinin veya nem farkının fazla oldu!u bölgelerde genle"me ve büzülme olaylarına dikkat edilmeli,
bir arada kullanılan kaplamaların genle"me katsayıları dikkate alınmalı, duvarda hareket ba!lantıları
kullanılmalıdır.
Siliko-kalker tu!lası (Kireç-kum ta"ı) ise genelde beyaz renkte üretilip, radyasyon yansıtıcı özelli!i
nedeniyle tercih edilmektedir.
Gre-seramik, fayans, porselen ve bunların mozaiklerinden olu"an seramik kökenli kaplamaların
yapı"tırılmasıyla olu"turulan duvar yüzeyleri dı" hava ko"ullarına oldukça dayanıklıdır. Ço!u asit ve baz
saldırısına kar"ı dirençlidir. Yeni üretilen ön gerilmeli seramikler ise, beton ve çelikle birlikte dö"emeler
üzerinde uyumlu bir "ekilde kaplama olarak kullanılabilmektedir. Duvar ve zemin karolarının
kaplandıkları yüzeylerle farklı boyutsal de!i"iklikler göstermemesi ve ters yönlerdeki kuvvetlerden
etkilenip çatlamaması için tabakaların birbiri ile ili"kisi dü"ünülmelidir. Dayanıklılı!ın çok önemli oldu!u
dö"emelerde gre ve yarı-gre seramik dö"eme kaplamaları tercih edilmeli, yürüme güvenli!i açısından
parlak, sırlanmı", dokusuz yüzeylerden kaçınılmalıdır. Bu seramikler suyu ve nemi geçirmese de arada
kalan harçlı derzlerden su geçi"i olaca!ından uygulama sırasında su yalıtımı yapılmalı, ayrıca bo"luksuz
malzemelerin alt yüzeyinin harçla iyi yapı"masını sa!lamak için girintili çıkıntılı bir zemin yüzeyinin
sa!lanması gerekmektedir.
Gre-seramik, porselen, istenilen formlara girebilmesi, döküm kolaylı!ı sa!laması ve hijyenik olması
nedeniyle sıhhi tesisat elemanlarında çok yaygın olarak kullanılmakta, nano teknoloji sayesinde ısıyla
renk de!i"tirme, yüzeyin kendini temizlemesi gibi özelliklerle akıllı hale getirilmektedir. Ayrıca gre –
porselen iyi yalıtkan olması nedeniyle elektrik izolatörleri olarak yapılarda ve yüksek akım elektrik
tesisatlarında kullanılmaktadır.

!ç mekânda seramik malzemenin kullanım yerleri nerelerdir ve tercih


nedenleri nelerdir?

Cam Yapı Malzemesi


En basit açıklamayla cam sert, kırılgan ve genellikle saydam bir malzeme olup, ate" ile "ekillendirilen
toprak elementlerinden olu"turulmaktadır. Üretim a"amasında ham maddeler ısıtıldıktan sonra hızlı bir
so!utma i"lemi gerçekle"tirilmekte ve tamamen kristalle"meyen rijit bir yapı elde edilmektedir.
Cam; kuvvet etkilerine kar"ı kesitlerine ba!lı olarak dayanıklı, atmosferik etkilere dayanımlı, ı"ı!ı
düzgün kırma özelli!ine ve radyasyon geçirimlili!ine sahip, saydam bir yapı malzemesidir.
Cama üretimdeki çe"itli uygulamalarla ve camla"tırıcı, eritici, sabitle"tirici, arıtıcı, renklendirici gibi
maddelerin katkısıyla performans ya da görünümlerini de!i"tirmek ve farklı özellikler kazandırmak
mümkündür.
Dünyada üretilen camların %90’ını olu"turan, düz cam ya adi cam olarak adlandırılan soda kalsik
camının yapısında %5 oranında CaO bulunur. Bu cam ısıl "oklara kar"ı dü"ük dayanımda ve kimyasallara
kar"ı kararsızdır. Ani ısı de!i"ikli!i olan ortamların dı"ında, kimyasallardan uzak her yerde
kullanılabilirler. Kolaylıkla eritilebilen bu camların laminasyon, temperleme, kaplama, aynalama gibi
farklı i"lemlerle temel özellikleri geli"tirilebilmektedir. Böylece ısı ve ses yalıtımı, güne" kontrolü
sa!layan, darbelere dayanıklı, güvenli hale getirilerek, ihtiyaca uygun ve dekoratif amaçlı
kullanılabilirler.
Geni" düz camlara ince kaplamaların uygulanmasıyla üretilen kaplamalı camlar; düz camın ısı, ı"ık,
iletimini ve yansıtma özelliklerini de!i"tirmek için kullanılmaktadır. Metallerin ya da metal oksitlerin
kullanıldı!ı kaplamalar cam yüzeyine birden fazla sayıda uygulanarak camın özelliklerini artırabilir.
Örne!in; altın, gümü", bakır ile kaplanmı" olan camlar özel renk efektleri, güne"e kar"ı koruma özelli!i
ve ısı yalıtım özelli!i kazanır. Bu camların düz camla bir arada kombinasyonları performansı artırır.
Yalıtım camı ünitesinin ısı kontrol ve/veya güne" kontrol performansının artırılması aynı zamanda
gürültü kontrolüne de yardımcı olur.
87

! !
Isıtma ve hızlı so!utma yöntemi ile ısıl i"lem uygulanarak, sertle"tirilmi"; temperli camlar cama ısıl
gerilim yüklerini kar"ılayabilecek yeterlikte direnç kazandırılmı" camlardır. 700 ºC sıcaklı!a kadar
ısıtıldıktan sonra aniden so!utulan bu camlara, ısıl i"lem uygulanmamı" düzcama göre yakla"ık 2 kat daha
fazla güç kazandırılır. Kısmi temperli cam kırıldı!ı zaman büyük parçalara ayrılmadı!ından ve kırıkları
keskin, sivri olmadı!ından dolayı tehlike yaratmaz. Camın de!i"tirilmesi ancak kırılmasıyla mümkün
olmaktadır. Ayrıca bu camlara çe"itli renklerde emaye boya uygulanarak serigrafik/rulo baskı yöntemi ile
fon ve/veya desen yapılabilmektedir.
#ki veya daha fazla cam plakanın genelde polivinil bütiral (PVB) gibi özel ba!layıcı ile, ısı ve basınç
altında yapı"tırılarak birle"tirilmesiyle elde edilen lamine camlar; çarpmaya dayanıklı, kur"un
geçirmeyen, ba!layıcının özelli!ine göre ses yalıtımı sa!layan camlardır. Lamine camlar kırıldı!ında
aradaki katmanın cam parçalarının da!ılmasını önlemesi sayesinde güvenlidir. Bu camların polikarbonat
ilavesiyle performansları artırılabilir.
Akustik PVB'li lamine camlar, akustik lamine camlar, iki cam plakanın, ses emici ba!layıcı bir
tabakayla ısı ve basınç altında birle"tirilmesiyle elde edilir.
Aynalar, metalik bir tabakanın düz cam üzerine kimyasal i"lemle kaplanmasıyla üretilir. Neme ve dı"
etkenlere kar"ı hassas olan gümü" kaplama, bakır kaplama ve biri kırmızı astar, di!eri koyu mavi renkli
olmak üzere iki kat boya ile korunur. Güvenli!in önemli oldu!u konumlarda kırıldı!ında da!ılmasını
önlemek amacıyla aynanın arka yüzünün özel bir malzeme ile kaplanması gerekmektedir.
Cam hamurunun, tabanında delikler bulunan refrakter malzemeden yapılmı" tekne içine konarak
ısıtılması ve deliklerden a"a!ıya do!ru akıtılması sonucunda elde edilen cam lifi ise birçok yapı
malzemesinin içerisinde katılarak güçlendirme ya da yalıtım gibi amaçlar için kullanılmaktadır. Isı
yalıtımı amaçlı bakalitlenmi" cam yünü, bakalitletmemi" cam elyaf, cam pamu!u levha, boru, rulolar
"eklinde çe"itli ürünlerin içinde yer almaktadır. Cam yününden yapılmı" kalınlı!ı artırılmı" ürünlerin ses
emi" özellikleri mükemmel olup, özellikle yüksek frekanslı gürültüye kar"ı etkili olmaktadırlar.

Konutta Kullanılması
Cam yapı malzemesi yapıda, üretim hattından çıktı!ı "ekliyle kullanılabildi!i gibi, temel özellikleri
geli"tirilerek istenen amaca uygun hale getirilebilir. Yapıda cam yapı malzemesi düz cam, ısı, güne",
gürültü kontrollü camlar, emniyet ve güvenlikli, yangın yalıtımlı camlar olarak çe"itli amaçlarla ya da
dekorasyon düzeninde yer almaktadır.
Pencere camlarının, tek cam olarak kullanılması durumunda, güne"in ı"ık ve ısısından yararlanılsa da,
kı"ın bina içinden dı"arıya önemli boyutta ısı kaçı"ı olmaktadır. Tek camın kalınlı!ını artırmak, ısı
yalıtımına katkı sa!lamadı!ından özel olarak yalıtım camı ünitelerine sahip, hava bo"luklu camlar (çift
cam, üçlü cam) üretilmektedir. Bu camlar bina ısısının camdan dı"a kaçı"ını azaltarak enerji tasarrufu
sa!larken, gürültü kontrollüne yardımcı olarak rahat bir ya"am ortamı olu"turur. Cam tabakaların arasında
6-12 mm hava bo"lu!u bırakılarak yapılan bu ürünlerde hava bo"lu!unun 12 mm den fazla olmamasına
dikkat edilmesi gerekmektedir (aksi durumunda içerideki hava sirkülasyona girmeye ba"layaca!ından
(ta"ınım) camın yalıtım de!eri dü"er). Pencerelerde tek cam yerine çift cam kullanıldı!ında ısı kayıpları
yarı yarıya azalır. Gürültü kontrolü açısından da farklı kalınlıkta cam tabakaları uygulamak avantaj
sa!lar.
Özel amaçlar için yapıda yer alan camlardan silisyum camı, UV lambaları ile mikrop öldürücü özel
lambaların yapımında kullanılırken, ate"e dayanıklı alüminosilikat camı, alevle do!rudan temas edecek
her türlü yapısal ürün yapımında yer almaktadır.
Genelde 7mm. kalınlı!ında, maksimum boyutları 3700x3300 mm. olan dokulu-dokusuz telli camlar
ise güvenlik amacıyla kullanılırlar. Ayrıca güvenlik camları olarak kullanılan temperli ve lamine camlar,
yangın camları olarak da geli"tirildi!inde, yangın alevi ve dumanının bina iç birimlerinin birinden
di!erine geçi"ini ve yayılmasını geciktirirler (Polisajlı telli camlar, borosilikat camlar, sertle"tirilmi"
yüzer kalsiyum/silisli camlar v.b.). Bu camlar güvenli bir sistemle birlikte 60 dakikaya kadar ate"e
direnebilirler. Isı ile köpürerek genle"en ve opakla"an özel jel dolgulu çok katmanlı ünitelerden

88

! !
olu"turulmu" lamine camlar, yangın alevi ve dumanına ek olarak yangın ısısını geciktirirler. Ancak bu
camların performansından iyi sonuçlar alınabilmesi için yapıda do!rama ile bütünle"tirilmesi
gerekmektedir. Emaye boya ve baskı uygulanmı" temperli emniyet camları ise; cephe kaplama, kapı ve iç
bölme, du" kabini camı olarak i"levsel ve dekoratif amaçlı kullanılmaktadır. Renkli/renklendirilmi",
yansıtıcılı, ısı emici ve low-e camlar güne" kontrolü amaçlı kullanılmakta olup, yapıda dekoratif amaçlı
da uygulanmaktadır.
Laminasyonlu camlar mekânda güvenlik sa!lamaları açısından genel olarak e!imli veya ba" üstü
pencere sistemlerinde tercih edilirken, aynı zamanda dü"ük UV geçirgenli!i ile e"yaların renk kayıplarına
u!ramasını engellemesi ve ses kontrolü sa!laması nedeniyle de önerilmektedir.
Do!rama bo"lu!u içinde yer alan camın özellikleri de göz önünde tutularak, cam yüzey alanının cam
kalınlı!ıyla ili"kisine dikkat edilmeli, cam kalınlı!ı seçilirken cama aktarılan yükler, yapının yüksekli!i
ve konumuna ba!lı olarak etkilenece!i rüzgar yükleri göz önünde tutulmalıdır.
Camın do!ramayla ili"kisinde do!ramanın deformasyon gerilimlerinin cama aktarılmamasını
sa!layacak macun ya da çıta sistemleri uygulanmalıdır.
Kum püskürtme, asitle kazıma, parlak kesim, buzlandırma gibi di!er yüzey i"lemleriyle görselli!i de
zenginle"tirilen cam, yapıya sadece yüzeyler "ekinde girmeyip, cam bloklar olarak da normal tu!la örme
uygulamalarında oldu!u gibi harçlı yapı"tırma ile uygulanabilmektedir. Yüksek sıcaklıktaki cam
hamurunun özel kalıplarda preslenmesi ile elde edilen bo"luklu camın, bir di!erine yine sıcak olarak
birle"tirilmesi suretiyle çe"itli büyüklük, renk, desen ve dokularda üretilen cam tu!lalar dü"ey
kullanımlarda i"levsel ve estetik sonuçlar vermektedir.
Yüksek sıcaklıktaki masif camın kalıplar içinde "ekillendirilmesi yöntemiyle üretilen cam parkeler
ise, cam dö"eme olarak dekoratif amaçlı ya da yaya trafi!inin oldu!u kaldırımlarda alt katlara ı"ık
sa!lamak amacıyla kullanılmaktadır. Parke boyutunda (20x20x2.5, 25x25x2.5, 30x30x3 cm) hazırlanmı"
cam parkelerin yapı"tırılmasında çimento hamuru ya da polimer kökenli esnek derz malzemeleri
kullanılır. Cam hamuru içerisine opakla"tırıcı katılarak (kriyolit) üretilen cam mozaiklerin uygulaması
ise; ka!ıt ya da file üzerinde bir araya getirilerek elde edilmi" büyük parça karoların harç üzerine
yapı"tırılması "eklindedir. Cam mozaik malzemenin buhar geçirgenli!i dü"ük oldu!undan fazla buhar
olu"an hacimlerin dı" yüzeylerinde ve sıcaklık farklılıklarının fazla oldu!u bölgelerde kullanılması
önerilmemektedir. Bölme duvar sistemlerinde kullanılan 75 mm kalınlı!ında, ön üretimli monoblok cam
üniteleri, alüminyum çerçeveli, çift cam olarak hazır modüler panolar "eklinde üretilmekte olup, hızlı
montaj sa!lamaktadırlar.
Renkli, farklı dokuda camların kur"unla birle"tirilmesiye olu"turulan vitray cam yüzeyleri ya da
bombeli camlar yapıya estetik olarak girmekte, i"levsellik ve esteti!in bir arada kullanımına çözüm
olmaktadırlar.
Cam yapı malzemesinde cam yüzeylerinin; dalgalı olmaması, bünyesinde hava kabarcı!ı ve yabancı
madde bulunmaması ve saydamlı!ının kaybolmamı" olması önemlidir.

Camların do#ramaya uygulanmasında dikkat edilmesi gereken


konular nelerdir?

Metal Yapı Malzemesi


Frank Gehry’e göre metal günümüzün malzemesidir ve mimari formları heykele dönü"türmeye izin
vermektedir. Metal malzeme ah"ap, ta" ve di!er birçok malzemeden farklı olarak tekrar "ekillenebilir,
tekrar kullanılabilir ve yeni metal türleri olu"turulması amacıyla karı"tırılabilirler. Metaller nadir olarak
saf halde kullanılır. XX. yüzyıl ba"ından itibaren endüstri malzemesi olarak yaygın bir "ekilde
kullanılmaya ba"layan metaller, yerkabu!undan cevher olarak elde edilen, homojen dokulu, katı veya sıvı
halde kimyasal özelliklerini de!i"tirmeyen, demir, bakır, alüminyum, çinko, kur"un gibi çe"itli
malzemelerdir. Metallerin bütün iyon-atomları birbirinin aynı ise saf, de!i"ik oranlarda oldu!u durumları
ise ala"ım olarak adlandırılır.

89

! !
Metaller homojen ve yoğun dokulu kristal yapılarından dolayı ısı, ses ve elektriği iyi iletirler.
Metallerin ısısal genleşmeleri yüksek olup, basınç ve çekme mukavemetleri eşdeğerdedir.
Metaller, elektrokimyasal özelliklerine ve bulundukları ortam koşullarına bağlı olarak, elektron
alışverişinde bulunurlar ve bunun sonucunda yıpranır, sonunda yok olurlar. Korozyon denen bu olay; iki
metalden diğerine göre daha az asal ve aktif olan metalin, anot görevini yüklenerek çözülmeye
başlamasıdır. Korozyon, dış koşulların etkisi veya iki metalin birbirine değmesi sonucu yüzeysel
tabakalarda paslanma, leke ve çukurcuklar ve derinlemesine etkiler olarak çeşitli şekillerde görülür.
Özellikle tuzlu su ve alçı demiri, çimento ve kireç, kurşunu hızla korozyona uğratmaktadır. Demir, hava
oksidasyonu ile meydana gelen korozyon etkisine dayanıksızken, bakır, alüminyum ve çinko dayanıklıdır.
Paslanmaz çelik adıyla geniş bir uygulama alanı bulan %18 krom ve % 8 nikelli çelikler hiçbir şekilde
korozyona uğramazlar. Çelikteki krom ve nikel içerikleri, çeliğin yüzeyinde yoğun bir oksit tabakası
oluşmasına neden olmakta, böylece çelik çevre etkilerinden korunmaktadır. Bu tabakanın kalınlığı
korozyonun hızını azaltmaktadır. En sık rastlanan korozyon tipi olan galvanik korozyonda ise iki metalin
yan yana gelme durumlarında yüzeylerin korunması önem kazanmaktadır. Yüzeylerin temiz ve kuru iken
boyanması metallere önemli bir koruma kazandırmaktadır. Çinko ve demir, demirle bakır birbirine
değmemesi gereken metallerdir.
Ayrıca metallerde yangın etkisi karşısında ani mukavemet düşmeleri meydana gelir. Örneğin
alüminyum ilk 5 dakikada, çelik ise ilk 20 dakikada ilk mukavemetinin % 90'ını kaybeder. Demir, bakır,
alüminyum, çinko, kurşun ve titanyum yapıya en çok giren metallerdir.
Demir, düşük fiyatı ve yüksek mukavemet özellikleri nedeniyle tüm metaller içinde yapıda en çok
kullanılan metaldir. En çok bilinen demir alaşımı çelik ise yapıya, taşıyıcı sistem içinde ya da giydirme
cephe elemanlarında girmektedir.
Kızıl kahve renkli, yumuşaklığı nedeniyle kolay şekillenebilen, işlenebilen bir metal olan bakırın; ısı
ve elektrik iletkenliği çok yüksektir. Lehim ve pirinç kaynağı ile birleştirilen bakır, Pirinç (Cu+Zn)
Bronz (Cu+Sn) alaşımları gibi başka metallerle kolayca birleşebilir, kaplanabilir. Açıkta kalan yüzeyi
oksitlenip, rengini değiştirir ancak; korozyona karşı oldukça dayanıklıdır. Etkilendiği eriyik nitrat asitidir.
Alüminyum aynı hacimdeki çelik ve bakırdan hafiftir. Mat gümüşümsü renkte, yansıtma özelliği olan
bir metaldir. Havaya maruz kaldığında yüzeyinde ince bir oksit tabakası oluşur. Birçok uygulamada bu
doğal oksit tabakası görünümü tercih edilse de, eloksal, lâke maddeleri vs. gibi uygulamalar ile
kaplanarak yüzeyi uzun süre korunabilir. Üzerinde oluşan oksit tabakasının koruyucu olması korozyona
karşı üstün bir koruma sağlamaktadır. Ancak bazı kimyasallarla özellikle civayla temas etmesinden
kaçınmak gerekir.
Alüminyum elastik bir malzeme olması nedeniyle ani darbelere karşı dayanıklıdır. Alüminyumun
dayanıklılığı düşük sıcaklıklarda azalmayıp, çeşitli alaşımlarının mukavemeti, normal yapı çeliğinin
mukavemetine denk veya daha yüksek olabilmektedir. Kolaylıkla dövülebilen, makinede işlenebilen ve
dökülebilen alüminyum, kalınlığı I/100 mm. den daha ince olan folyo veya tel haline getirilebilir.
Alüminyum ısı ve elektriği bakır kadar iyi iletir. Zehirleyici ve manyetik değildir.
Çinkonun korozyon direnci çok yüksek olmasına karşın kimyasal etkilere direnci azdır. HCl gazı
çinkoyu korozyona uğratır. Yüksek sıcaklıkta oksijen, klor ve kükürt gibi elementlerle şiddetle reaksiyona
girer.
Kurşun, yapıda tek başına ya da alaşımlarda kullanılmaktadır. Çok yumuşak bir metal olan kurşun,
kolaylıkla şekillendirilebilir. Altın, gümüş, platin, kalay gibi metallerle çeşitli alaşımlar şeklinde
kullanılabilir, iletken bir metaldir, asite karşı dirençlidir.
Ticari saf titanyum tuzlu suya, deniz atmosferine, çeşitli asitlere ve kimyasallara karşı çok dirençlidir
ve korozyona, kimyasal maddelere karşı diğer alaşımlara göre 20 kat daha dayanıklıdır. Oksitleyici
ortamlarda titanyumun yüzeyinde oluşan pasif film tabakası 550-600oC’ye dek koruyucu özelliğe sahiptir.
Nitrik asit, nemli klor, klor çözeltileri, klorlanmış organize bileşikler ve inorganik klor çözeltileri ve
özellikle sıcak klor çözeltilerine karşı dirençli olan titanyum 600oC üzerinde oksijen ve azotla reaksiyona
girer.

90

   
Konutta Kullanılması
Metal; yapıda çubuk, profil veya levhalar şeklinde taşıyıcı, kaplama, doğrama, tesisat ve ince yapı
elemanlarında, mobilya yapımında geniş bir kullanım alanı bulmaktadır. Profil olarak şekillendirilmiş
demir ve alüminyum metalleri, konutta pencere ve kapı doğramalarında, paslanmaz çelik veya
alüminyum taşıyıcı sistem arasına veya giydirme cephe olarak hazır duvar elemanlarında
uygulanmaktadır.
Metallerde oluşan korozyon, metal yüzeylere katı ve sıvı yağ, boya, vernik, lak, katran, kauçuk vs.
sürülmesi, ya da kaplama uygulanması, çimentolu harç kullanılması veya emay ile ya da kalay, kurşun,
nikel, bakır, çinko, krom, kadmiyum gibi korozyona uğramayan metallerle kaplanmasıyla (nikelaj,
kromaj, kalaylama gibi) engellenebilmektedir. Boya ile yapılacak korumalarda, yüzey iyice temizlenmeli,
önce astar boya, üzerine selülozik boya uygulanmalıdır.
Metal ürünler piyasadan çubuk, profil ve levha olarak çeşitli boylarda ve kilogram ölçümüyle
sağlanmaktadır.
Demir kullanılacağı yerde ısıtılıp dövülerek istenilen şekle getirilip uygulanabilir. Aynı şekilde bakır,
çinko, kurşun, alüminyum alaşımları da ısıl işleme gereksinim göstermeden şekillendirilebilmekte, metal
parçalar perçin, bulon ve kaynakla birleştirilebilmektedir.
Çelik, yapıda kiriş ve kolonlarda taşıyıcı eleman olarak, halat, putrel, boşluklu profiller, köşebentler
ve çivi, perçin, cıvata, bulon gibi tespit elemanlarında, kromlu çelikler, nikelli çelikler gibi özel çelikler
ise dayanıklılığın ve aşınma dayanımının artırılmak istendiği durumlarda kullanılmaktadır. Çeliğin uygun
profillerde üretilebilmesi, kolay kaynak yapılabilmesi, dayanıklı olması, kabul edilebilir bir sertlik
derecesine sahip olması yapılarda çeliği tercih edilen bir malzeme haline getirmiştir. Büyük açıklıklar
veya yükseklikler gerektiren çok katlı yapılarda, kafes kiriş, asma- germe ve çelik karkas sistemlerde
çözüm olan çelik, yapıya çağdaş yapı sistemlerini kazandırmıştır. Betonarme yapılarda beton donatısı
olarak çekme kuvvetlerine çalışan betonarme çeliği, dairesel kesitli olup, yüzeyleri düz, nervürlü veya
profillidir. Yüzeydeki bu girinti ve çıkıntılar çeliğin betonla aderansını artırmak içindir. Ön gerilmeli
betonlarda yüksek dayanımlı çelikler kullanılır.
Yapısal çeliklerin beton veya vermikülit gibi malzeme ile kaplanması, üzerine özel boyalar
kullanılması çeliğin ateşe dayanıklılığını bir ölçüde artırabilmektedir.
Demir, bakır ve kurşun; yapının temiz su ve ısıtma tesisatlarında, tesisat armatürlerinde (boru,
musluk, radyatör), alüminyum, paslanmaz çelik, bronz, pirinç ve demir; ince yapı malzemelerinde, vida
ve çivilerde, kilit ve doğrama aksamında, bakır; tellerde, elektrik tesisatında, inşaatlarda beton, kiriş ve
yüzeylerin güçlendirilmesinde, çatı örtü ve derelerinde, boya sanayinde, alüminyum; güneş kırıcı ve
storlarda, çinko; çatı kaplamasında, çatı oluklarında ve derelerinde, borularda, çinko klorür; koruyucu
ahşap boyalarında, çinkooksit; boyalarda beyaz renk, üstübeç yapımında, çinko sülfür; karanlıkta
parlayan pigment olarak çeşitli ürünlerde kullanılmaktadır.
Gri mavimsi renkte olan kurşun, yumuşak, dövülebilir, paslanmaz olması nedeniyle yapılarda; levha
ve borularda, detay elemanlarında; çatı örtüsü, boya ham maddesi olarak, lehimcilikte, röntgen ışınlarının
geçmesinin istenmediği yerlerde, vitray uygulamalarında, kenet ve mafsallarda kullanılmaktadır.
Genelde kaplama elemanı olarak kullanılan alüminyum, galvaniz saç, paslanmaz çelik, titanyum,
bakır ve çinko levhalar çatı ve duvar kaplamaları olarak yapıya işlevsel olduğu kadar estetik katkılar
sağlamaktadır. Alüminyumun gümüşi, parlak renginin, titanyumun kızıllaşan yüzey özelliği, çeliğin
parlak yansımaları gerek iç mimari, gerekse mimari için bu malzemeleri cazip kılmaktadır.
Titanyum malzeme; fiziksel ve kimyasal özelliklerinin olumlu yönlerinin geliştirilmesiyle, mimaride
levha kaplamalarından, sıvı kaplama karışımlarına kadar geniş bir kullanım alanı bulmakta,
dayanıklılığından dolayı tercih edilmektedir. Kaplama malzemesi olarak rijit levlalarda kullanılan
titanyum, alaşımlarından başka Ti2O olarak, değişik üretim şekilleriyle boyalar ve akıllı yüzey
kaplamalarında sıvı- karışımların, katı bileşimlerin içinde yer almaktadır. Titanyum "Titan beyazı" adı
altında kaynak elektrotlarında kaplama maddesi, ateşe dayanıklı seramiklerde bileşen, yer kaplama maddesi,
özellikle de pigment olarak kullanılır.

91

   
Bağlayıcı Yapı Malzemesi (Alçı, Kireç, Çimento)
Bağlayıcı maddeler; toz bağlayıcı maddeler (alçı, kireç, çimento vb.) ve sıvı bağlayıcı maddeler
(hidrokarbonlu bağlayıcılar) olarak gruplanabilir. Burada toz bağlayıcılar ele alınacaktır.
Toz bağlayıcılar su eklenmesi ile hamur haline geldikten sonra zamanla plastikliğini kaybedip
sertleşen, bağlayıcı özelliği olan kalsiyum esaslı malzemelerdir. Bu malzeme grubu, katılaşma özelliği
gösterdikleri ortama göre: Havada katılaşma özelliği gösteren bağlayıcı malzemeler (alçı, hava kireci),
hem havada hem de su içinde katılaşma özelliği gösteren bağlayıcı malzemeler (su kireci ve çimento)
olarak ikiye ayrılır.

Alçı
Kalsiyum esaslı bir malzeme olan alçı kristal bir içyapıya sahiptir. Pişirilerek içyapısı değişen alçının, su
ile karıştırıldıktan sonra yeniden yitirdiği oranda kristal suyunu yapısına alması olayına hidratasyon denir.
Bu reaksiyonu katılaşma süreci (priz) izlemekte, alçı katılaştıktan sonra bir sıcaklık artışı göstermekte ve
hidratasyon bitmektedir. Hidratasyonun sona ermesiyle alçı sertleşip dayanım kazanır. Hidratasyon
sonrasındaki katılaşma süresi, normal koşullarda şekil ve boyutlara bağlı olarak bir kaç gün ile birkaç
hafta arasında değişir. Sertleşme, karışımındaki su oranına da bağlıdır. Su/alçı oranı büyüdükçe
katılaşmanın başlama ve sona erme süreleri uzamaktadır. Su/alçı oranının değişmesi, alçı ürünlerinin
yapısındaki boşluk oranının değişmesine de neden olur ve birim hacim ağırlığını etkiler. Oran küçüldükçe
alçının birim hacim ağırlığı artar, büyüdükçe azalır. Hidratasyon için gerekli su miktarı, toz - alçı
ağırlığının en az 20’si kadar olmalıdır. Su oranındaki artış, gözenekli ve boşluklu bir yapının oluşmasına
neden olduğundan mekanik dayanımı azaltmaktadır. Ayrıca alçı karışımına katılan geciktirici,
çabuklaştırıcı maddeler de alçı yapı ürünlerinin mekânik dayanımını olumsuz etkilemektedirler.
Alçının boşluklarındaki nem ve bünyesindeki kristal suyu yüksek sıcaklıklarda buharlaşır. Ayrışan ve
buharlaşan su, alev ile alçı eleman arasında bir buhar tabakası oluşturarak malzemeyi yangına karşı
avantajlı hale getirir.
Alçı malzemesinde ses yutuculuk değeri oldukça yüksek olup, ses yutuculuk özelliği, yapısındaki
boşluk oranındaki düzenlemeler ile (lifli gereçler, hafif agrega, alçının köpürtülmesi) geliştirilebilir.
Alçı malzemesi, tuğla, taş gibi yapı malzemeleriyle iyi aderans göstermesine karşın, ahşaba karşı
zayıftır. Alçının boşluklarında bulunan suyun oranı ölçüsünde hava ile asidik karakter göstermesi metaller
ile kullanımında sakıncalar yaratmaktadır.

Konutta Kullanılması
Alçı boşluklu yapısından dolayı kılcal yollarla suyu bünyesine çekebileceğinden bulunduğu ortamda bir
nem dengesi oluşturur. Yapısındaki boşluklar, yoğuşma suyunu tutarak ortam nemini azaltırken kuru
dönemlerde de tuttuğu su buharını vererek ortamın nem dengesini sağlar. Alçı su tutma özelliğinden
dolayı sürekli nemli koşullarda tutulmamalı, ıslak mekânlarda kullanılmamalı, su ile temas
ettirilmemelidir. Dış yüzeylerde kullanımı durumunda atmosfer etkilerinden korumak amacıyla
yüzeylerine silikat veya sodyumfluosilat sürülmesi gerekir.
Alçı ısı iletkenliği yönünden, mekânın konforunu olumlu koşullarda etkileyecek yapıya sahiptir. Alçı
malzemesi yangına karşı dayanıklılık özelliğinden dolayı taşıyıcı yapı bileşenlerini koruma amaçlı
kullanıldığı gibi mekân bölücü yapı bileşeni olarak da ısının diğer mekânlara geçişini geciktirir.
Alçı malzemesinin ses yutuculuk değerinin oldukça yüksek olması nedeniyle akustik amaçlı
kullanılmaktadır. Sadece alçı elemanlarla oluşturulmuş bir duvarda ses %50, mineral lifli malzeme
katkısıyla %90 azalma gösterir.
Alçı sıva uygulamalarında mevcut zeminin aderansı yoksa, aderans suni olarak püskürtme harcı ile
sağlanır ve bu pürüzlü yüzey, alçı sıvanın tutunmasını kolaylaştırır. Alçının metaller ile kullanımında
metalin oksitlenmesi söz konusu olduğundan alçı uygulamalarında metal mala yerine ahşap mala
kullanılması uygundur.

92

   
Alçı yapıda hamur ve parçalı ürünler olarak kullanılmaktadır. Kapladıkları yüzeyin biçimine uyabilen,
bir bağlayıcı ve dolgu malzemesi olarak kullanılan karışımlar bir sıvının katkısıyla hazırlanır. Hamur
alçılarda bu sıvı “su”dur ve alçı sıva olarak adlandırılır. Alçı sıva; alçı, su, kum ve gerektiğinde katkı
maddelerinin karışımıyla elde edilen sıvalardır. Alçı sıvalar çimento veya kireç sıvanın üzerine düzgün
bir yüzey elde etmek için 4-10 mm. kalınlığında, sürme ya da püskürtme tekniği kullanılarak yapıldığı
gibi (perdah alçısı) perlit dolgusu katılarak, kaba alçı sıva olarak da uygulanabilir. Alçı - kireç sıva
harçlarının hazırlanmasında çok iyi söndürülmüş beyaz kireç kullanılmalıdır. Gerektiği hallerde alçıyı
renklendirmek, hareketli dokular vermek olasıdır.
Agrega olarak kullanılan malzemenin özelliğine göre alçı sıvalar; ısı yalıtımlı sıvalar, yangın
dayanımlı sıvalar, akustik sıvalar ve X ışınlarından koruma sıvaları olmak üzere çeşitlenebilmektedir. Isı
yalıtımlı sıvalar; hafif agrega (perlit veya vermikulit) ya da köpürtücü eklenerek gözenek oranı artırılmış
sıvalardır. Cam lifi katkısıyla ısı yalıtım oranı daha da yükselir. Bu özellikteki alçı sıvalar sıcak öğelere
yakın yüzeylerde (fırın, ocak, şömine) kullanılabilir. Yangına dayanımlı sıvalar; yanmayan agrega (perlit
vermikülit gibi) ve alçı karışımı olup, genellikle taşıyıcı çelik konstruksiyonu koruma amaçlı, doğrudan
püskürtülerek uygulanmaktadır. Katkılı alçı içerisine, hafif agrega olarak vermikülit, perlit veya ponza
taşı gibi gözenekli doğal taş parçacıkları katılarak elde edilen alçılar, akustik sıvalar olarak
adlandırılmakta ve mekânlar arasındaki ses geçişini azaltmak amacıyla kullanılmaktadır.
Ağır agrega olan “barit”in kullanılmasıyla, sıvalar X ışınlarından ve radyoaktif ışınlara karşı koruma
özelliği kazanırlar. Bu sıvalar son kat bitirici sıva olarak uygulandığı gibi altlık olarak da kullanılabilir.
Yapıda parçalı olarak kullanılan ürünler boyut ve biçimine göre; paneller, karo parçalar ve bloklar
olarak çeşitlenmektedir. Paneller yapıların iç duvar, tavan ve bölme yüzlerini kaplamak veya bölmek
amacıyla kullanılan iki yüzü karton kaplı hazır elemanlardır. Bu ürünler, genelde bölme duvar
kalınlığında olan, yapıların yük taşımayan iç bölmelerinde kullanılan, derzli, derzsiz, harçlı, boyanabilen
veya kağıtla kaplanabilen ve sıvanabilen elemanlardır.
Yapıda kullanım yeri ve amacına yönelik alçı duvar panelleri ve bileşenleri; bir yüzü PVC kaplanarak
su geçirmez alçı paneller, asfalt emdirilmiş ya da alçı dolgusunun içerisine bitümlü mum karıştırılmış ya
da suyu içine almayan bir kağıtla yüzeyi bitirilmiş; dışta kullanılan alçı paneller, arkaları polietilen ile
kaplanmış; buhar kesici alçı paneller, iç dolgusuna cam yünü, perlit veya vermikülit katılarak üretilen;
yangın panelleri olarak çeşitlenmektedir. Dışa gelecek yüzlerin plastik, mantar kumaş, kağıt, ahşap vb.
kaplamalarla bitirilmiş, dekoratif paneller yapıda yaygın bir şekilde kullanılmaktadır.
İç mekânları bölmede kullanılan, bina yüklerini taşıyıcı niteliği olmayan alçı bloklar, kat
yüksekliğinde veya daha kısa boyutlarda olup, dolu, boşluklu alçı bloklar, tesisat elemanlarının yerleşimi
açısından kolaylık sağlayan yarım boşluklu alçı bloklar olarak yapıda yer almaktadır.
Yerinde kalıplama yöntemiyle yapılan büyük yüzeyli asma tavanlar ise; tavanlarda farklı biçimler,
yüzey hareketleri, eğrisel, düz, kırık ana kesitler elde edebilmek için estetik amaçlı ya da havalandırma
kanallarını, elektrik tesisatını gizleme amacıyla yapılmaktadır.
Ayrıca alçı malzeme ile perde bantları, kartonpiyerler, aplik çıtaları, aydınlatma öğeleri, nişler,
kolonlar, söveler, süpürgelikler gibi çok çeşitli şekillerde, dekoratif amaçlı öğeler yapılmaktadır. Alçı
malzemeyle, aydınlatma öğelerinin bir arada kullanımındaki pratik uygulamalar aynı anda ışık unsurun da
çözümlenebilir olmasını sağlamaktadır. Alçı malzemeyle yaratılan ışık düzenlemeleri, yüzeylerle
yaratılan ışık oyunları mekâna ayrı bir boyutsal etki, farklı görüntü olanakları, vurgulayıcı, yönlendirici
etkiler kazandırır.

Kireç
Kireç hem havada hem de suda katılaşma özelliği gösteren (su kireci-hidrolitik kireç), beyaz renkli bir
bağlayıcıdır. Su kireci (kalsiyum silikat), sudan etkilenmeyen ve su içinde katılaşma özelliği gösteren bir
kireç türüdür.
Piyasada üretim yönetimine göre sınıflandırılan çalı kireci, alevli ateşte pişirilmiş olup (1000 °C),
söndürülmesi kolaydır. Kömür kireçleri ise kömürle pişirilir (1400 °C) ve söndürülmesi zor kireçlerdir.
93

   
Mermer kireci, hammaddesi saf olan ve diğerlerine oranla daha fazla miktarda sönmüş kireç veren; esmer
kireç ise içinde %10 yabancı madde bulunan (dolamit kireci) kireç türleridir.

Konutta Kullanılması
Kireci kullanmadan önce kuyuda bekletme ve dinlendirme sürelerine dikkat etmek gerekir. Yapıda duvar
harcı olarak kullanılacak kirecin en az bir hafta, sıva harcı olarak kullanılacak kirecin en az iki, üç hafta
kuyuda bekletilmesi gerekir.
Kireç yapıda, günümüzde daha çok restorasyon, bakım ve onarım işlerinde, kireç sıva, kireç badana
uygulamalarında, yapı biyolojisi, çevre ve ekolojinin dikkate alındığı uygulamalarda kullanılmaktadır.

Çimento
Çimento belli oranlarda karıştırılan kil, Fe2O3 ve kalker (CaCO3) karışımının çeşitli sıcaklık değerlerinde
(1200-1450°C) pişirilmesi sonucu elde edilen, havada ve suda katılaşma özelliği gösteren, gri veya beyaz
renkli bir bağlayıcı türüdür. Çimento bileşimine kil dolayısıyla silis (SiO2), alümin (Al2O3), demir oksit
(Fe2O3), kalker taşı dolayısıyla da kireç (CaO), magnezyum oksit (MgO) girmektedir.
Bu maddelerin döner fırınlarda 1400-1500°C sıcaklıkta pişirilmesiyle, içinde bulunan silis, demir
oksit ve alüminin kireçle çeşitli kimyasal değişimlere uğraması ve soğuması sonucunda çimento klinkeri
oluşmaktadır. Pişmiş kil ve kalkerlerin birleşiminden oluşan, klinker adı verilen iri taneli bu malzeme
ince bir şekilde öğütüldükten sonra bağlayıcılık özelliği kazanır.
Klinkere çimentonun priz süresini düzenlemek, hızlı sertleşmeyi yavaşlatmak amacıyla priz
geciktirici (alçıtaşı gibi) katkılar konabildiği gibi, priz hızlandırıcı, akışkanlaştırıcı, su azaltıcı katkılar,
dona dayanıklılık, geçirimsizlik, erken yüksek mukavemet sağlayan katkılar, hava sürükleyici katkılar
gibi birçok katkı maddesi eklenebilir.
Betonarme yapılarda kullanımı en yaygın çimento türü olan Portland çimentosudur. Çimento
dayanımını; çimentoyu oluşturan maddelerin su ile yaptığı kimyasal reaksiyon olan hidratasyon ve
katılaşmanın gerçekleştiği priz yapma süreci sonucunda kazanır. Çimentoların priz süreleri sıcak
ortamlarda hidratasyon olayı hızlandığı için kısalır, sıcaklığın düşmesi ile uzar. Ayrıca karıştırma
suyunun fazla kullanılması da bağlayıcı maddenin priz süresinin uzamasına neden olur.
Çimentoların genel özellikleri sıcaklık, bağıl nem, çimento tipi, çimento inceliği, mineral, kimyasal
katkılar gibi faktörlerin etkisiyle değişir.
Çimento üretimine katkı malzemesi olarak giren doğal ve yapay puzolanlar betonun geçirimliliğini
azaltmaları, çimentonun hidratasyon ısısını düşürmeleri ve betonun dayanım ve dayanıklılığını artırmaları
yönünden uzun yıllardan beri yaygın olarak kullanılmaktadır.
Beyaz çimento olarak adlandırılan, hammaddesi beyaz kil (kaolen), kalker, mermer tozu olan beyaz
renkli Portland çimentosunun maliyeti yüksektir (normal Portland çimentosunun 3 katı kadardır). Toz
halindeki (% 1-5 arasında) metal oksitlerinden oluşan pigmentlerin eklenmesi ile elde edilen özel renkli
çimentolar dekoratif amaç için kullanılırken, pigmentler çimentonun dayanımına olumsuz etki
yapabilmektedirler.
Antibakteriyel çimento ise; mikrobiyolojik fermentasyonu önlemek için antibakteriyel maddeler
kullanılarak üretilen bir Portland çimentosudur.

Yapıda Kullanılması
Çimento yapıda sıva, harç, beton ve özel beton üretiminde kullanılmaktadır. Doğal ve yapay puzolanlı
çimento ile üretilen betonlar sıvı ve gazlara karşı geçirimsizliğin gerekli olduğu koşullarda
kullanılmaktadır. Bu betonlar dayanıklı ve ekonomiktir. Curuflu çimento ile yapılan betonların,
işlenebilirliği ve dayanım özellikleri (sülfatlı, deniz, klorlu, karbonatlı, termal sulara, zararlı kimyasallara
v.b.) yüksektir. Cüruflu çimentolar, geçirimsiz beton yapımına uygun olup, don olayına dayanıklıdır.
Ayrıca ateşe dayanımın gerekli olduğu yerlerde kullanılmaktadır. Üretim enerjisi ve hammadde
94

   
bakımından maliyetleri daha düşüktür. Düşük hidratasyon ısıları nedeniyle baraj inşaatı gibi büyük kütleli
yapılar için uygundur. Aluminli çimentolar, kimyasallara dayanımın ve mukavemetin yüksek olması
istenen yerlerde kullanılmaktadır. Beyaz ve renkli çimentolar dekoratif uygulamalarda, antibakteriyel
çimento ise gıda maddesi üreten tesislerin, havuz, su deposu gibi mantar, bakteri üreyebilecek benzer
koşulların betonlarında tercih edilmektedir. Çimento, uygun depolama koşullarında (nemsiz) dört aydan
fazla bekletilmemeli, torbalar halinde saklanması durumunda en çok sekiz torba üst üste dizilmeli, torba
dizileri arasından hava geçişi sağlanmalıdır.

Toz halinde olan bağlayıcı yapı malzemeleri nelerdir ve nasıl oluşur?

Suni Taş Yapı Malzemesi (Harç, Beton)

Harç
Harç, yapıda kumla birlikte bağlayıcı bir maddenin su ile karıştırılmasıyla yapılan, tuğla veya taşların
birbirine yapışmasını sağlayan hamur karışımdır. Karışıma kil, kireç, çimento, alçı, polimer, puzolan gibi
hidrolitik bağlayıcılardan bir veya bir kaçı girebildiği gibi, kullanım amacına uygun olan bir harç eldesi
için katkı ve dolgu malzemeleri, mineral esaslı renk pigmenleri de katılabilir. Yapıda kullanılan harcın
basınç mukavemetinin, doluluğunun, geçirimsizliğinin, yapışma ve yapıştırma gücünün, aderansının iyi
olması, kullanım koşullarına (dış etkiler, aşınma) dirençli olması, yeterli çalışabilirliği sağlayacak kadar
plastik olması gerekmektedir. Duvar harcı; kargir elemanları birleştirmek, yatay yükleri karşılamak
amacıyla hazırlanan uygun kum, kireç hamuru, bağlayıcı olarak çimento ve yeteri kadar suyun
karışımından elde edilen malzemedir. Belirli oranlarda kum, sönmüş kireç ve suyun karıştırılması sonucu
elde edilen kireç harçları iç bölme duvarları için uygun olup, su ve nemin olduğu yerlerde kesinlikle
kullanılmamalıdır. Çimento harçları, çimentonun priz almaması için iki saat içinde kullanılmalıdır. Melez
(kireçli) harç: kirecin, çimentonun prizini geciktirmesi, işlenebilirliği artırması amacıyla çimento harcının
içine bir miktar kireç katılmasıyla oluşturulan harçlardır. Melez harçların aderansı güçlü olup, tavan ve
duvar sıvası olarak kullanılmaktadır. Horasan öğütülmüş (ufalanmış) ya da kırılmış olan pişmiş toprak
ürünlerinin genel ismi olup, Horasan harcı ise tuğla, kiremit gibi maddelerin kireç, kül, kum hatta
yumurta akı ile karıştırılması ile oluşturulan harçtır. Horasan harcı, Selçuklu ve Osmanlı yapılarında
duvar harcı olarak kullanılmıştır.
Katran ve bitüm kullanımına dayanan hidrolitik olmayan bağlayıcılarla yapılan harçlar ise havada
donma özelliği gösteren, suya karşı geçirimsiz olan harçlardır.
Harcın kıvamı, uygulama esnasında zorluk çıkartmaması bakımından önemli olup, iyi bir harç kıvamı
çok sulu ya da çok kuru olmamalıdır. Tuğla harcın üzerine konduğunda harç hemen çökmemeli, mala
üzerine yapışmamalıdır.
Harçlar; içerisine katkı maddeleri katılarak suya, neme, ağır hava şartlarına ve dona karşı dayanıklı
hale getirilebilmektedir. Piyasada hazır bir şekilde; 30-40 kg’ lık torbalar içerisinde kuru karışım olarak
satılan karışımların ambalajda bekletilme koşullarına dikkat etmek gerekmektedir.

Konutta Kullanılması
Yapıda kullanım yerine göre; duvar harçları, sıva harçları, şap, şerbet, badana olarak gruplanan harçların
kullanım yerine göre kıvamları, içindeki bağlayıcı maddeler ve karışım oranları, dolayısıyla nitelikleri
değişmektedir.
Duvar örme harcı olarak kullanılan duvar harcında, çimentonun miktarı ve özelliği harcın kullanıldığı
duvarın dış veya iç duvar olmasıyla ilgilidir. Dış duvarlarda, iç duvarlara göre daha fazla çimento
kullanılır. Uygulamada; duvar harcı hazırlanacak yerin temiz olması, önceden ıslatılması gerekmektedir.
Harç yapımında kullanılacak kireç iyi söndürülmüş, harç kumu istenilen tane boyutunda ve temiz, harç
yapımında kullanılacak su, temiz ve berrak olmalı, yapılan harç prize başlamadan tüketilmelidir.
Duvarı dış etkilere karşı koruma ve estetik amaçlı kullanılan sıva harçları, iç ve dış mekânda
bimsblok, tuğla, gazbeton, beton, brüt beton, briket duvar ve tavan gibi yüzeyler üzerine dışta 2-3 cm,
95

   
içte 1.5-2 cm kalınlığında uygulanmaktadır. Düzgün olmayan yüzeyler için kalınlık artırılırken, sıva
harçının metal elemanlarla takviye edilmesi gerekmektedir. Dış sıvalarda çimento, melez, su kireci, iç
sıvalarda kireç ve alçı harçları kullanılır. Sıva harçları kaba ve ince sıva olarak iki aşamada uygulanmakta
ve iki uygulama arasında 24 saat beklenmesi gerekmektedir. Yüksek yapışma ve dayanım mukavemetleri
ile sağlam bir zemin oluşturan kaba sıva üzerine yapılan ince sıva üzerine silme, taraklama işlemleri ile
dekoratif etkiler verilebilir. Ayrıca, ısı-ses ve yangın yalıtımı da sağlayan çok amaçlı dış cephe sıva
harçları da vardır.
Şaplar yapılarda döşemede düzgün bir yüzey elde etmek, su geçirimsizliği ve ses yalıtımı (yüzer şap)
sağlamak amacıyla döşemelerde kullanılan yüksek dozajlı (100 – 500 kg) çimento harçlarıdır. Rötrenin
önlenmesi amacıyla şap yüzeylerin parçalı olarak dökülmesi ve nemli ortamda iki hafta korunması
gerekmektedir.
Çeşitli onarım işlerinde, derzlerin doldurulmasında, gevşek zeminlerin takviyesinde çimento şerbeti
0-15 mm den küçük kum ve %200 su katılarak hazırlanmalıdır. Çimento badanaları ise, genellikle
geçirimsizlik amacıyla ve brüt beton yüzeylerin onarımında kullanılmaktadır. Kireç badanalar, hijyenik
olması, nem ve hava geçişini sağlaması, ucuz olması ve uygulamadaki kolaylığı nedeniyle tercih
edilmektedir.

Beton
Beton yapay olarak üretilen bir taş olup, çimento, ince agrega (kum) ve iri agreganın (çakıl) su ile
karıştırılmasından oluşur. Çimento ve su; taze -plastik- karışım olup çimento hamurunu, çimento hamuru
ve ince agrega; harcı, harç ve iri agrega da betonu meydana getirir. İri agreganın aralıklarını çimento
hamuru ve ince agrega doldurur. Taze haldeyken plastik olup şekil verilebilen beton, zamana bağlı olarak
sertleşir ve dayanım kazanır.
Agregalar; doğadan elde edildikleri şekilde kullanılan (örneğin, deniz ve akarsulardan elde edilen
kum, çakıl gibi doğal taş esaslı) doğal agregalar, istenen boyutlarda ve nitelikte yapay maddeden
üretilmesiyle elde edilen yapay agregalar (suni taş, yüksek fırın cürufu, tuğla kırığı, polimerler)
olabilmektedir. Agreganın ağırlığı ve buna bağlı olarak gözenekliliği (porozite) ve mukavemetle ilgili
özelikleri betonun özeliklerini olumlu olarak etkiler.
Agregaların ağırlıklarına göre yapılan betonların sınıflandırılmasında, ağır agreganın kullanıldığı
beton; “ağır beton” ve hafif agreganın kullanıldığı beton; “hafif beton” olarak gruplandırılır. Hafif
betonların ağırlıkları düşük, ısı geçirgenlik dirençleri diğer betonlara göre daha yüksektir.
Betonda çimento, suyla birleşip, reaksiyona girerek hidratasyon olarak adlandırılan kimyasal bir
olayla karmaşık bir jel yapı oluşturarak bağlayıcılık özelliği kazanır. Zamana ve sıcaklığa bağlı olarak
çimento hamuru kenetlenerek katılaşır. Hidratasyon için gerekli minimum su ihtiyacı portland
çimentosunun ağırlıkça %20’sini, alüminli çimentonun %40’ını içerir.
Hidratasyon olayı sonucunda çimento hamuru ile agrega arasında oluşan aderans özellikleri betonun
genel mekanik davranışlarını ve dayanıklılığını etkiler. Kalsiyum karbonat (CaCO₃) kökenli agregalar
(kireçtaşı, dolomit, mermer) en yüksek aderans özellikleri gösteren agregalardır.
Betonun ağırlıkça %10-15’ ini, hacimce %8-12’sini oluşturan çimentonun plastik deformasyon
yeteneğini kaybederek katılaşması sürecinde (piriz) çimentonun jel dokusu, bulunduğu ortama göre
hacim küçülmesine veya genişlemesine uğrar. Kuru ortamda jel suyunun ağırlıkça eksilmesi sonucu
meydana gelen büzülme (rötre) nedeniyle meydana gelen çatlaklar malzemede mukavemet düşmesine ve
geçirimliliğe neden olmaktadır. Bu nedenle çimento hamurunu nemli ortamda muhafaza etmek
gerekmektedir. Rötre tehlikesini önlemek için çimentonun su içindeki şişme özelliğinden yararlanılması
yanında, genişlemeyi sağlayan sülfo-alümin ve yüksek fırın cürufu gibi katkı maddeleri ilavesiyle
hazırlanmış özel çimentolar kullanılabilir.
Kaliteli bir beton için tasarımdan başlayan süreçler; üretim, taşıma, yerleştirme, kür (kaliteli şantiye),
işçilik olarak sıralanırken, betonun mekanik dayanıklılığı (basınç, çekme dayanımı, elastik modül) için
yukarıda açıklandığı gibi, betonun su/çimento oranı, kür koşulları, kür süresi önem kazanmaktadır.
96

   
Betona dayanıklılık; iç yapısındaki kapiler boşlukların azaltılması ve çimento hamuru ile agrega ara
yüzeylerinin aderansının güçlendirilmesiyle kazandırılmakta, ayrıca betonun güçlendirilmesi; çimento
hamuruna öğütülmüş kalker ve kuvars tozu, yüksek fırın cürufu, uçucu kül, silika füme katılmasıyla
sağlanmaktadır.

Konutta Kullanılması
Beton döküm ile her türlü şekli ve formu alabilmekte ve bir çok çeşitte yüzey dokusu ve rengine sahip
olabilmektedir.
Beton yapıda taşıyıcı elemanlar, dolgu, yalıtım, kaplama elemanları, hazır elemanlar olarak yer
alırken, malzemenin üzeri örtülmeyerek, brüt etkinin ön plana çıkarılması ve beton dokusunun
vurgulanmasıyla estetik amaçlı da kullanılmaktadır.
Dolgu ve yalıtım betonları; ince agregasız, hafif agregalı (bims, tuğla kırığı, cüruf, vermikülit ve
perlit), bitkisel agregalı (ağaç, pirinç, hindistancevizi kabuğu vb.) ve asbestli (eternit) gibi agregaları
bünyesinde bulunduran betonlardır. Hafif betonlar hava ve gaz boşluklu olup, birim hacim ağırlıkları
1600 kg/m3 den küçüktür. Bu betonların aynı zamanda ısı geçirimsizlik değerleri de yüksek olup, yapıda
duvar ve döşeme sistemi içinde ya da bloklar veya panolar halinde kullanılabilirler. Isı ve ses yalıtım
amaçlı olarak; perlit betonu, yüksek fırın cürufu ile üretilen betonlar, vermikulit betonu, genleştirilmiş kil
ve şist betonu, tüf, uçucu kül ve sünger taşı (ponza veya bims taşı) betonu, odun talaşı ve ahşap yonga ile
üretilen betonlar kullanılmaktadır.
Kireç ve çimento bağlayıcıyla oluşturulmuş karışıma alüminyum tozu katılmasıyla oluşan kimyasal
reaksiyon sonucu meydana gelen boşluklu gazlı betonlar, yapıda donatılı veya donatısız
kullanılmaktadırlar. Ytong olarak isimlendirilen bu betonlar döşeme, duvar blokları ve panoları şeklinde
uygulanmaktadır.
Duvar olarak kullanılan çeşitli boyutlarda hazırlanmış beton bloklar; birimlerin harçla bir araya
getirilmesiyle oluşmaktadır. Boşluklu duvar yapımında kil tuğlalar ile birlikte kullanılma durumunda
malzemelerin birbirinden farklı çalışabileceği göz önünde tutulmalıdır. Dış koşullara, özellikle yağmura
maruz kalan duvarların betonu, geçirimsiz, yüksek çimento oranlı harçlar kullanılarak yapılmış olmalıdır.
Kaplama betonları; dökme mozaikler ve palladiyen döşemeler şeklinde uygulanmaktadır. Şantiyede
yerinde dökme metodu ile düzeltme harcı üzerine derzli olarak dökülen, döküldükten 3-5 gün sonra
karborondum diskler ile yüzeyi silinen kaplama betonları dökme mozaikler olarak nitelendirilmektedir.
Üst katı oluşturulan beton içine doğal taş veya mermer parçalarının elle yerleştirilip, aralarının harçla
doldurulması sonucu elde edilen kaplama betonları ise palladiyen döşemelerdir.
Fiber-çimento, reçine-polimer, polimer- çimento ile üretilen beton arduvazlar ise çatı kaplamalarında
kullanılmaktadır.
Yapay taş kaplamaların duvara uygulanması; doğal taş plakların uygulama sistemleriyle aynı olup,
büyük boyutlu plak uygulamalarında yapıştırma yerine güvenlik gerekçesiyle kenetli sistemin ya da bir
ızgara sistemine vida ile tespit yönteminin uygulanması uygundur.
Dekoratif yüzeyli betonlar, yüksek kalitede olup, dokusal yüzeyi gösterilen, bu nedenle de kalıp
sisteminde özen gösterilmesi gereken betonlardır (brüt beton). Beton yüzeyin aynı zamanda estetiğe
hizmet etmesinden dolayı; kalıp yapımında ya da üretimden sonra gerektiğinde yıkama, fırçalama, kırma
veya asitle silme gibi işlemler uygulanmakta, özel yüzey dokuları verilmektedir.
Basınca gösterdiği dirence karşın çekme mukavemetinin zayıf olması nedeniyle yapıda taşıyıcı sistem
içinde demirle takviye edilerek kullanılan donatılı beton (betonarme), deprem ve yangına, aşınmaya karşı
dayanıklı, istenilen şekli alabilen, üretimi ve uygulanması kolay olan bir yapı ürünüdür. İleri betonarme
yapı teknikleriyle ön gerilimli betonlar olarak yapıya giren betonlar, kalıp içine yerleştirilmiş, elastiklik
özelliği yüksek çeliklerin önceden çekilerek gerilmesi ve beton dökülüp, mukavemet kazandıktan sonra
serbest bırakılması sonucu beraberinde sürüklediği betonu sıkıştırmasıyla oluşturulmaktadır. Ön gerilimli
betonlar ile yapıda ekonomik bir şekilde büyük açıklıkların geçilmesi mümkün olmaktadır.

97

   
Betona kullanım sürecinde çevresel etkiler arasında kimyasal ortam, deniz suyu, klorür, donma
çözülme, aşınma, karbonatlaşma zarar veren koşullardır. Bu nedenle sertleşmiş betondan; dış etkilere
dayanıklı olması, su ve havadaki mevcut kimyasallara dayanabilmesi, donma-çözülme, ıslanma-kuruma
etkilerine dayanması, projede öngörülen dayanımı güvenle sağlaması istenmektedir.
Yapıda kullanılan yerle ilişkili olarak betona geçirimsizlik, deniz suyuna, yüksek sıcaklıklara,
aşınmaya dayanıklılık gibi nitelikler kazandırılabilir. Yapının sağlamlığı; beton kalitesine bağlıdır. Beton
kalitesi; bileşen malzemeler ve karışım oranları, üretim yönetimi, betonun servis, bakım ve kürü gibi
süreçlerin doğru işlemesi, çevre koşullarına dikkat edilmesi ile ilgilidir.
Betonarme sistem içinde projede belirtilen sınıfta beton kullanılması, karışım tasarımında beton
karışımının kompasitesinin doğru olması, çelik donatının doğru ve yeterli olması (doğru çapta, sayıda ve
şekilde yerleştirilmesi, işçilik) uygulama sırasında betonun bakımı ve kürü (yeterli bir rutubet kaynağı
sağlamak; sık sık ve devamlı sulama, ıslak çuvallarla örtme, buhar verme, kum, nemli toprak veya saman
sererek sürekli ıslatma, sıvı kür maddeleri ile kaplama, güneş ve rüzgarın etkisinden koruma) betonun
dayanıklılığı için önemli etkenlerdir.
Beton yapı malzemesinin atmosfer etkilere açık olması, yıkıntı değerinin olmaması, ağırlığıyla yapıya
yük getirmesi gibi olumsuz özelliklerinin yanı sıra taze betonun cilt üzerinde olumsuz etkisi
bulunmaktadır (su katıldığında çimentoda bazlar açığa çıkar). Ayrıca beton yapı ürünü, en yüksek radon
oluşum katsayısına sahiptir. Akciğer kanserine neden olabilen radon, beton yapı ürününün nemi,
yoğunluğu, gerecin yapısı ve karıştırıldığı ya da bileşim oluşturduğu maddelerin niteliklerine bağlı olarak
kullanım sürecinde yapı içindeki radon kirliliğine neden olmaktadır. Bu nedenle yapının sık sık
havalandırılması gerekmektedir.
Betonun kalitesi açısından bakımı sırasında betonu fazla sıcak ve soğuktan, rüzgardan korumak,
agrega sıcaklığını denetlemek, çimento hidratasyonunun devamlılığını sağlamak, rötrenin oluşmasını
önlemek, bu amaçla betonu devamlı ıslak ve rutubetli tutmak gerekmektedir. Sıcak havada beton
dökülecekse; gece beton dökümü tercih edilmeli, beton dökümünün kısa sürede tamamlanması
sağlanmalı, kür sürelerine ve şartlarına dikkat edilmelidir (en az 7 gün boyunca kür). Önlem
alınmayacaksa don riski olan hava koşullarında beton dökümünden olabildiğince kaçınılmalıdır.

Betonun dayanıklılığını etkileyen beton kalitesi nasıl sağlanır?

Boya ve Sıvı Kaplama Yapı Malzemesi


Boyalar; bağlayıcı, (film yapıcı) pigment, (örtücü ya da renk verici) ve çözücüden oluşan, yüzeyleri
renklendirmek ya da dış etkilerden korumak amacıyla kullanılan, yüzey üzerine uygulandığında süsleyici
ve koruyucu bir film oluşturan sıvı bir yüzey kaplama malzemesidir. Bağlayıcı, pigment karışım
oranlarını değiştirerek macun, mat, yarı parlak ve parlak boya çeşitleri yapılabilir. Boyalar yüzeyin hava,
su, ışık gibi dış etkilerden korunması için bir örtü katmanı oluşturur.
Boyaların özellikleri; bağlayıcıları, inceltici ve çözücülerine, pigmentlerine ya da katkı maddelerine
göre değişir.
Bağlayıcılar; pigmenti bağlayan, kuruduktan sonra bir tabaka oluşturan maddeler olup, sertleşme yani
kuruma şekline göre, kimyasal reaksiyonla kuruyanlar, kimyasal reaksiyon yapmadan kuruyanlar olmak
üzere iki grupta toplanırlar. Kimyasal reaksiyonla kuruyanlar ya havanın oksijeni veya ısı ile ya da
boyanın içinde bulunan iki bileşen arasında kimyasal reaksiyonla kuruma gösterirler. Keten yağı
(kaynamış bezir yağı), alkid reçineler, epoksi, polyester lakları, poliüretan boyaları bu gruba girer.
Kimyasal reaksiyon yapmadan kuruyanlar bağlayıcılar ise; film yapıcı, bir çözücünün (tinerin) içinde
çözülmüştür veya dağılmıştır. Bu solventin buharlaşarak uçması ile bir film tabakası oluşur. Kimyasal
reaksiyon olmaz.
Boya karışımlarında kullanılan polimer malzemenin özelliğine göre boyalar; termo plastik boyalar ve
termoset boyalar olarak ayrılabilir. Termo plastik boyalar: ısı uygulamasıyla yumuşayan, soğuyunca eski

98

   
haline dönen ve kendi çözücüsüyle çözülebilen, termoset boyalar: kuruduktan sonra ısıdan etkilenmeyen,
kendi çözücüsüyle de çözülmeyen boyalardır.
Çözücü ve incelticiler (solvent); bağlayıcıları çözerek ya da dağıtarak, üretim işlemlerini
kolaylaştırmak, uygulama koşullarına uygun özellikler kazandırmak için kullanılan ve boyanın uçucu
kısmını oluşturan kimyasal maddelerdir. Suyun çözücü özelliğinin yetersiz kaldığı üretimlerde,
endüstriyel çözücüler; çam reçinesi ya da petrolün damıtılmasından elde edilen terebentin ve neft gibi
renksiz ve uçucu yağlar, karbon gibi sıvılar, ara madde veya ana madde olarak da bileşimlerde yer alır.
İncelticiler de çözücüler gibi boyaya uygulama kolaylığı getirir. Boyalar inceltici özelliğine göre; su ile
incelen boyalar (badanalar) ve tiner - ispirto ile incelen boyalar (yağlı boyalar), doğal veya yapay
reçinelerin, yağ gibi kuruyucu ya da alkol, neft gibi seyreltici maddelerde eritilmesi ile elde edilen yağ
reçineli boyalar (vernikli boyalar) olarak çeşitlenmektedir. Vernikli boyalar, uyguladığı yüzeyi parlatır,
güzelleştirir ve korur. Verniğin tek başına korozyona ve mekanik etkilere dayanımı azdır. İnce pigmentler
ile karıştırılırsa koruyuculuğu ve dayanımı artar. Fenolik, alkit, vinyl üre, folmaldehit gibi sentetik
reçinelerden sentetik vernikler ve sentetik boyalar üretilir. Ancak yapı biyolojisi ve solunum yollarından
vücuda direkt olarak girmesi açısından üretici ve kullanıcının sentetik kimyasallara, özellikle formaldehit
reçinele karşı dikkatli olması gerekmektedir.
Ayrıca, benzin ve benzol gibi eritenlerde asfalt, bitüm ve katranın eritilmesiyle üretilen yüzeyleri
korozyona ve neme karşı koruyan siyah renkli bitümlü boyalar (hidrokarbonlu boyalar), alkol, eter ve
keten gibi solventler ile nitroselülozların eritilmesiyle oluşan, yüzeye sürüldüğünde sert bir film tabakası
oluşturan nitrat ve asetat sellüloz boyalar (lak boyalar) gibi özel amaçlı boyalar bulunmaktadır.
Boyaya renk, örtücülük ve koruyuculuk kazandıran renk pigmentleri aynı zamanda örtücü de olabilir.
Pigmentler, madensel pigmentler (kurşun, çinko, antimon, kadmiyum, krom, kobalt, titan ve baryum
bileşikleri), organik pigmentler (hayvansal-bitkisel), sentetik pigmentler (analin türleri) ve karışık
pigmentler (madensel ve organik maddelerin karışımı) olarak boyaya girerler. Katkı maddeleri ise;
boyanın kuruma sürelerini ayarlayan, mantarlaşmayı veya kabuklaşmayı önleyen, beyaz görünmesini
sağlayarak özellikler kazandıran ya da sürülebilirlik gibi uygulama kolaylığı getiren maddelerdir. Katkı
maddeleri boyanın cinsine göre ve kullanılış amacına göre; uygulamayı kolaylaştırmak (inceltici
maddeler, çökme-sarkma engelleyici, kayganlaştırıcı), performansı artırmak (kurutucu, ıslatıcı,
matlaştırıcı, köpük kesici, kabuklaştırmayı, mantarlaşmayı önleyici, optik beyazlatıcı) amacıyla kullanılır.
Boya sürme (fırça, rulo ile) ve basınç tekniği kullanılarak dış yüzeylere uygulanır. Düzgün bir yüzey
elde edebilmek için boya öncesi yüzey macunla kaplanır.

Konutta Kullanılması
Yapı dış yüzeylerinde boya kullanımındaki amaç; yapı ömrünün uzaması, kullanıcının sağlığını
bozabilecek yapı hasarlarının ve koşullarının en aza indirgenmesi ve yapıdan beklenen performansın elde
edilmesi yönündedir. Kağir ve beton dış cephe için kaplama malzemeleri ve koruyucu kaplama sistemleri
olarak kullanılan boyalar, vernikler ve cilaların yüksek ısı, deniz ve yüksek kimyasal etkilere maruz yerler
için özel tipleri bulunmaktadır.

Sağlıklı bir ortam için iç mekânda kullanılan, boya ve sıvı


kaplamalarda aranan özellikler nelerdir?

Polimer Esaslı Yapı Malzemesi


Plastik yapı malzemesi olarak adlandırılan polimerler, monomer denilen kimyasal ünitelerden meydana
gelen, yüksek molekül ağırlığına sahip sentetik malzemelerdir.
Termoset malzemenin, örneğin poliüretan (PU) malzeme ve bileşimlerinin UV ışınımı etkilerine
dayanıklılığı yönünden pek çok polimere göre üstünlüğü vardır.
Polimerler, suyun ve ayrıca asitlerin, alkalilerin ve tuzların, sulu çözeltilerin etkisi altında bozulup,
yıpranabilirler. Hidroliz olarak tanımlanan bu yıpranma, molekül bağların koptuğu yerde su
99

   
moleküllerinin ilave edilmesiyle oluşmaktadır. Normal sıcaklıklarda organik malzemenin çoğu hidrofobik
ve gözeneksiz yapılarından dolayı suya karşı dayanıklıdır. Ancak radyasyonun neden olduğu ısı
yükselmesiyle hidroliz ortamı doğmaktadır.

Konutta Kullanılması
Polimer esaslı malzeler piyasada ürün olarak plastik malzeme olarak çeşitlendirilmektedir. Doğal polimer
olan kauçuk, su geçirmez özelliğiyle yüzeylerde esnek kapatıcı olarak kullanılmakta, ancak; pahalı olması
ve sıcakta çok yumuşama göstermesi gibi özelliklerinden dolayı yapıdaki kullanımı sınırlı kalmaktadır.
Sentetik polimerlerden termosetler ve termoplastikler yapıya dış cepheden, dekorasyona ve tesisat
sistemine yayılan pek çok ürünle girmektedir. Polimer esaslı malzemeler, dış cephelerde hafif olmaları
nedeniyle cepheye fazla yük getirmedikleri ve ısı problemini de bir ölçüde çözümledikleri için tercih
edilmekte, kullanımlar iklimsel etkenlere, yapının yöresel karakterine ve cephelerin durumuna göre plak
elemanlar, profil elemanlar, koruyucu ince kaplamalar olarak çeşitlenebilmektedir.
Atmosferik etkilere karşı dayanıklılık, ısıya karşı duyarlılık ve renk özelliğini koruması gibi çeşitli
koşullar altında gösterecekleri performans, polimer malzemenin türünü seçmekte en önemli kriterlerdir.
Polimer malzeme türlerinin doğrudan cephe kaplaması olarak kullanılması; atmosfer koşulları ve güneş
ışınlarına dayanımlarının değişkenlik göstermesi, rengini kaybetmesi gibi etkiler nedeniyle sınırlıdır. En
yaygın kullanımıyla dikkat çeken polimer, termoset malzeme grubu içinde yer alan poliüretandır (PU) .
PU malzeme, dış cephede kaplama olarak sıvı kaplamalar veya rijit kaplamalar şeklinde çeşitli uygulama
biçimleriyle kullanılmaktadır. PU malzemenin ince (boya) kaplamalar şeklinde olanı, püskürtme ve fırça
ile uygulanabilen sıvı kaplamalardır.
Kaplama uygulamalarında yüzeye önce bir astar çekilmekte, daha sonra kaplama istenen kalınlığa
göre tabakalar halinde uygulanmaktadır. Çevre sıcaklığının en az 15°C olması kaydıyla, uygulama hiç ısıl
işlem gerektirmezken, kaplayıcı bileşik birkaç saatten fazla bekletilmemelidir. En çok kullanılan
kaplamalar; alkit poliüretan, akrilik poliüretan, epoksi poliüretan ve vinil poliüretan tipleridir. Ayrıca su
ile kür edilen poliüretanlar da bulunmaktadır. Yüzeylerin farklılığına göre kaplama yöntemleri de
çeşitlenmektedir.
Poliüretanın rijid (sert) köpük olan ürünleri, dış cephelerde kullanılan diğer bir gruptur. Yapıda
değişik amaçlarla yer alan PU malzemenin kaplama levha şeklinde olanları, düz ve yalı baskısı olarak
birbiri üzerine "geçme sistemi" ile yapıştırılarak ya da istenirse karkas bir uygulama üzerine vidalanarak
yüzeye uygulanmaktadır. Uygulama cephe hareketine ve yüzeyin özelliğine göre düzenlenmektedir.
Mevcut sıva üzerine yapılacak uygulamalarda karkasa gerek kalmaksızın PU kaplamaların duvara temas
eden yerleri PU esaslı yapıştırıcı sürülerek dubel veya vida ile duvara monte edilmektedir. Tuğla üzerinde
bozuk yüzeylerde uygulama ise, 50 cm aralıklarla ahşap veya metal karkas üzerine olmaktadır.
Termoplastik grubu içerisinde yaygın kullanımıyla dikkat çeken polimer; polivinilklorür’dür (PVC).
PVC malzemenin dış cephe kaplaması olarak kullanımı oldukça geniş bir alanı kapsamaktadır (Siding).
Boya bileşimlerinde ve astar olarak, daha çok duman, asitlere, alkalilere, yağlar ve alkoller gibi bazı
eritkenlere, atmosferik korozyon etkilerine karşı koruyucu kaplama olarak kullanımları bulunmaktadır.
Bununla beraber ısıl dirençleri düşüktür (65°C dolaylarında). PVC malzemesinin dış cephede kullanımı
boyaların dışında yapı elemanları olarak, levha biçiminde, değişik genişlikte ve standard boylarda, uygun
profillerde kaplamalar şeklinde çeşitlenmektedir. İstenilen renkte ve ahşap kaplama etkisi verebilecek
yüzeysel dokuda olabilmektedir. Genelde taşıyıcı sisteme tespit edilerek uygulanmakta, düşey ya da yatay
düzenlemeler yapılabilmektedir. Bu kaplamalar tuğla, beton, ahşap ya da çelik konstrüksiyon üzerine tek
katlı veya çok katlı binalarda kullanılmaktadır. Cephesi düzgün olmayan veya çelik konstrüksiyon
binalarda OSB (Oriented Structurel Board-Yönlendirilmiş Yonga levha) uygulanmaktadır. Binanın
izolasyon durumuna göre, bina yüzeyine karkaslanan çıtaların arasına nem dengeleyici ya da köpük
yerleştirilmektedir.
Kaplamanın iklim koşullarında ısı değişikliklerine göre esneyip büzülme yapabileceği düşünülüp
profiller arasında çalışma payının bırakılması gerekmektedir. Bu boşluk, uygulama sırasındaki hava

100

   
sıcaklığına bağlı olarak 6 mm-9 mm arasında, kaplamaların asıldığı çivi aralıklarının düzenlenmesi de
malzemenin genişleyip büzülmesine izin verecek şekilde olmalıdır.
PVC kaplamalar, elyaf takviyesi olmadan üretildiğinden kırılmaya karşı duyarlılığının en aza
indirgenmesi amacıyla tasarımda katlamalı sistemlere gidilmektedir. Ancak katlamalı profiller, çeşitli
parçaların yüzey üzerindeki yerleşmeleri sırasında teknik sorunlara ve özel profil çeşitliliğine neden
olduğundan cephe üzerindeki uygulama biçimlerinin önceden tasarlanması gerekmektedir.
Duvarla malzeme arasında boşluk kalacak şekilde hava boşluklu uygulanan sistemlerde, katlamalı
PVC cephe elemanıyla, bina yüzeyi üzerindeki hareketlerin beraberliği, fiziksel etkenler ve estetik
görünüm açısından önem taşımaktadır. Çıkabilecek yapısal sorunları, özel detaylardaki uygulamalarla ve
köşe elemanlarının yeterli toleransı gösterebilecek genişlikte üretilmesiyle çözümlemek mümkündür.
Ayrıca, boyutsal kararlılığa, yüksek çözünme direncine, üstün elektriksel özelliklere sahip, geniş bir
sıcaklık aralığında özelliklerini koruyabilen, nemden etkilenmeyen yüksek molekül ağırlıklı polimer
kompozitleri; cam takviyeli polimerler (CTP), poliesterler, polikarbonatlar (PC) yapıda metallerin yerini
almış durumdadır. Polikarbonat plaklar, büyük çatılarda, okul ve benzeri binalarda kaza riskinin azlığı ve
güvenli olması gereken binalarda (gökdelenler) camın yerini almıştır. Panel şeklinde kullanımlarda
120x80x1.2 cm boyutlarında olabilmektedir.
Raf sistemlerinde, mekân bölücülerde, dekoratif amaçlı panellerde, şeffaflık istenen durumlarda
kullanılan polistiren (PS)’in şok dayanımlı, cam takviyeli üretimleri vardır ve cam gibi saydam
olabilmektedir.
Mobilyada, yüzey kaplamalarında, dekoratif panellerde kullanılan yüksek yoğunluklu polietilen
(YYPE- PE), Mobilyada, aydınlatma elemanlarında, laminatlarda kullanılan geri dönüşümlü, toksik
olmayan etilen vinil asetat (EVA), saf halde kullanılabildiği gibi, barit, alüminyum dihidrat, talk gibi
dolgu ve takviye edici katkılarla özellikleri iyileştirilmektedir.
Ayrıca ışık geçirgenliğine sahip polipropilen (PP) ve her türlü forma izin veren fiberglas iç
dekorasyonda, mobilya yapımında, reçine içine tekstil, elyaf veya organik malzemeler, geometrik
desenler ilave edilerek üretilebilen polyester reçineler duvar, tavan panellerinde, ateşe, suya ve
bakterilere, yağlara, pek çok kimyasala karşı dayanıklı olan polyester ve polipropilen iç mekânda ses
seviyelerini kontrol etmeye yardımcı olmak üzere akustik paneller şeklinde çeşitli kullanımlarda yer
almaktadırlar.

Polimer malzeme hakkında daha ayrıntılı bilgi edinmek isterseniz S.


Akkurt’un Birsen Yayınevinden basılı olan "Plastik Malzeme Bilgisi" (1991) kitabını
okuyabilirsiniz.

Polimer malzemelerin üretimine ilişkin detaylı bilgiye Ö.T. Savaşçı, N.


Uyanık Ve G. Akovali’nın Pagyay Yayınlarından basılı olan Plastikler Ve Plastik
Teknolojisi (2002) kitabından ulaşabilirsiniz.

Polimer malzeme türleri EKOLOJİK yönden değerlendirildiğinde


termoplastik ve termoset gruplar arasında farklı sonuçlara ulaşılabilmektedir. Bu nedenle
gruplar içindeki türler ekolojik yönüyle ayrı ayrı değerlendirilmeye alınmalıdır.

Yapı Tekstilleri
Teknik tekstil malzemesi arasında ayrı bir grup olan yapı tekstilleri ve jeotekstiller fonksiyonel
özellikleri, uygulama kolaylığı ile mimaride ve inşaat mühendisliğinde birçok yapı sorununa çözüm
getirmektedir. Tekstil kompozitleri korozyona karşı dirençleriyle pek çok malzemenin önünde yer
almakta, gelişen lif ve üretim teknolojisi ile pek çok fonksiyonu üstlenebilme yeteneği sayesinde, mimari
yapı ve inşaatlarda büyük bir kullanım alanı bulmaktadır. Kompozit endüstrisi içinde cam, karbon lifleri

101

   
ve aramid gibi organik polimer malzemelerden yapılan dokuma, örme, dokuma, non-woven ve sarılmış
iplik takviyeleri teknik tekstil ürünleri olarak yapılarda büyük oranda kullanılmaktadır.
Yapı tekstilleri olarak adlandırılan tekstiller; çadırlar, tenteler ve güneşlikler gibi geçici yapılarda,
yalıtım ve takviye amaçlı uygulamalarda da yer almaktadır. Bu uygulamalarda; ağır pamuklular yerine,
son yıllarda daha hafif, mukavemetli, çürümeye, güneş ışıklarına, hava etkilerine ve ateşe dayanıklı
olmaları nedeniyle, birçok çeşidiyle sentetik malzemeler kullanılmaktadır.
Sentetik liflerin mimari tekstillerde çeşitli uygulamalarda kullanılması yapılarda çok sayıda avantajı
beraberinde getirmiştir. Bu tekstillerin hafif olması, kolay kurulup, kolay sökülebilmesi, portatif,
ekonomik, depreme dayanıklı olması, kolay zarar görmemesi ve çabuk tamir edilebilmesi gibi avantajları
bulunmaktadır.
Takviye amaçlı kullanılan yapı tekstillerinde güçlendirme için; termoset veya termoplastik polimer
reçine, metal, seramik, karbon, cam lifleri gibi ilave lifler kullanılmaktadır. Cam, karbon, polipropilen ve
akrilik lifleri beton, sıva ve diğer inşaat malzemelerinin çatlamasını önlemede, CFRP (karbon elyaf
takviyeli polimer) kompozitleri; beton kolon ve kirişlerin onarımlarında veya güçsüz noktaların
takviyelerinde kullanılmaktadır. Herhangi bir yıkım gerektirmeden polimer esaslı bir yapıştırıcı ile
sardırılan CFRP, hasarlı yapılarda onarım amacıyla kullanıldığı gibi, dayanımını artırdığı için kolonlarda
kesitin azaltılmasına da yardımcı olmaktadır. Korozyona karşı dirençli olan bu malzeme hafifliği ve
uygulamasının kolaylığı nedeniyle yaygın kullanım alanı bulmaktadır.
Betonların kuvvetlendirilmesi, kopma ve eğilme mukavemetlerinin artırılması amacıyla lif kullanmak
(fiber-reinforced concrete) artık tüm inşaat sektöründe yaygın olarak başvurulan bir yöntemdir. Son on
yıldır, yapı sektöründe çimentoyu güçlendirmek maksadıyla lif takviyeli polimer (fibre reinforced
polymer-FRP) kullanımında önemli bir artış olmuştur. FRP genellikle poliester, vinil ester veya epoksi
polimerin içinde aramid, karbon ve cam elyafının yerleştirilmesiyle elde edilir. Bu malzemelerin mekanik
özellikleri çeliğe göre çok farklıdır. Bu özellikler kullanılan elyaf ve reçine tipine göre değişmektedir.
Genellikle FRP ler çeliğe göre daha düşük ağırlıkta, fakat daha kuvvetlidir. FRP malzemelerin çeliğe göre
en önemli avantajları, çelik gibi korozyona uğramamalarıdır.
Konutlarda yalıtım amaçlı kullanılan yapı tekstilleri binaların çatı, iç duvar, temel, döşeme veya
tavanlarda kullanılabilecek çeşitliliktedir. Konutlarda kullanılan yalıtım sağlayan, teknik tekstiller,
gözenekli yapıları nedeniyle belirli büyüklükteki partikül geçişine izin verirken, daha büyük partiküllerin
geçişini engelleyerek, su, ısı iletim veya yalıtımı, elektrik iletim yalıtımı gibi bir çok durumu değiştirme
özelliğine sahiptirler. Reçine kaplı olanlar, su ve gaz geçisini önlemede, esneklik ve elastikiyetleri
sayesinde çok farklı alanlarda kullanıma olanak sağlamaktadır.
Liflerin yüzeyi ve aralarında hapsedilen hava sayesinde bütün lifli malzemeler ısının yayılmasına bir
ölçüde karşı koyarlar. Etkili bir yalıtkan tekstil %10-20 lif ve %80-90 havadan oluşan, durgun havayı
tutan özelliktedir. Çok sayıda ince lif daha fazla durgun havayı tutar. Bu kumaşlar, ses ve ısı yalıtımı için
uygun malzemeler ile birlikte dolgulu yapılabilmekte veya kompozit malzemeyle hafif gramajlı boşluklu
şekilde düzenlenebilmektedir. Filtre yapabilen liflerle elde edilen yumuşak, uniform yüzeyli non-
wovenler, ses yalıtımı sağlayan teknik tekstiller, açık hücre poliüretan köpüklere alternatif olarak
kullanılmaktadır. Bu malzemeler, aynı zamanda gürültü ve vibrasyonu da engelleyebilmektedir. Ayrıca
kumaş enlerinde 5 metreye varan genişliklere ulaşılabilmesi yapılarda büyük avantaj sağlamaktadır.
Çeşitli non-woven cam ve poliester kumaşlar, halihazırda, çatı kaplama uygulamaları için kullanılmakta,
bu tekstiller bina ve ekipman izolasyonunda da önemli bir rol oynamaktadır. Genelde asbest liflerinin
yerine tercih edilen cam lifli non-wovenlar metal kaplamalı çatılarda nem yoğunlaşmasını da
önlemektedir.
Son günlerde nano teknolojinin tekstil endüstrisine girmesiyle tekstil malzemeye, bakteri
barındırmama, izolasyon altı korozyonu önleme gibi özelliklerinin kazandırılması mümkün
olabilmektedir.

102

   
Yapı tekstilleri hakkında daha ayrıntılı bilgi edinmek isterseniz H. T.
Gezer’in Maltepe Üniversitesi Yayınlarından olan “Mekân Örtüsü Tekstil Malzemesi”
(2002) kitabını okuyabilirsiniz.

Konutta Kullanılması
Tekstil malzemesinin hafif, dayanıklı, güneş ışıklarına ve hava etkilerine, çürümeye, ateşe (bir kısmı),
korozyona karşı dayanıklı olması, yapıda kullanım alanını artırmaktadır. “Mimari membranlar”ın dışında
nonwoven cam ve polyester kumaşlar, çatı kaplama uygulamalarında bina ve donanımlarının yalıtımında,
takviye amacıyla depremde hasar görmüş binaların yeniden sağlamlaştırılmasında ve jeotekstiller olarak
da çevresel dayanımı artırmak üzere kullanılmaktadır.
Tekstil lifleri, özellikle polipropilen ve akrilik lifleri betonun, sıvaların ve diğer inşaat malzemelerinin
çatlamasını önlemek amacıyla, karbon lifi depreme dayanıksız binaların takviyesinde, malzemelerin
kopma ve eğilme mukavemetlerinin artırılması için kullanılmaktadır. Binalarda kullanılan yalıtım
tekstilleri, binaların çatılarında, iç duvar, döşeme veya tavanlarında ısı, su ve ses yalıtımını
sağlayabilmektedir. Elektrik yalıtımı sağlayan teknik tekstiller ise elektrik kablo bantlarında, lif optik
kablolarında ve elektrik tesisatlarında kullanılmaktadır.
Akıllı tekstiller, yapıda kendi kendini temizleme, ışığı, ısıyı kontrol edebilme yetenekleriyle işlevsel
ve estetik amaçlı yer almaktadır. Özelliklerini uyarılara bağlı olarak değiştiren (ışık, sıcaklık, kuvvet ve
elektriksel bir alan etkisi) şekil hafızalı (shape memory) tekstiller, suyu hiçbir şekilde yüzeyinde
tutmayan, buruşmayan kumaşlar, sinek kovar perdeler, ısısı kontrollü leke tutmayan döşemelikler, anti
bakteriyel, esnek, dayanıklı duvar kaplama tekstilleri, kendini ışıklandıran naylon ve polyester lifleriyle
üretilmiş dokumalar iç mimaride konforu ve estetiği bir arada sağlamaktadır. Örneğin; Shigeru Ban’ın
1995 yılında yapmış olduğu “Wall House”, bioklimatik mimarinin bir örneği olarak katlanabilir kumaşla
oluşturulan duvarlarla çevrilidir. Perde duvar, daha fazla hava ve ışığı evin çekirdeğine kadar
ulaştırmaktadır. Kışın sıcaklığı koruyabilmesi amacıyla kapatılan perde, yazın toplanabilmekte, yaşam
alanı teras olabilmektedir.
Nano teknoloji ile geliştirilen tüm akıllı malzemeler mimari tasarımlara yeni tasarım ufukları açmaya
devam etmektedir.

Yapı tekstillerinden beklenen performanslar nelerdir?

Çevre, konut, insan ilişkileri, sürdürülebilir mimarlık, enerji etkin yapı


tasarımı, çevreyle dost yapı malzemeleri, yapı biyolojisi mimaride sorgulanması gereken
konulardır.

Çevre, konut, insan ilişkilerinin, sürdürülebilir mimarlığın temel


ilkelerinin irdelendiği, enerji etkin yapı tasarımına ilişkin strateji ve yaklaşımların
açıklandığı, çevreyle dost yapı malzemelerinin anlatıldığı; Çelebi, G. Ü.; A. B. Gültekin’in,
TMMOB Mimarlar Odası Yayını olan “Yapı-Çevre İlişkileri”, (2008) kitabı okumanız
önerilmektedir.

Yapı malzemesinin içerdiği maddeler, bu maddelerin risk koşullarına


ve fiziksel çevrenin durumuna göre sağlığı olumsuz yönde etkilebilir. Etkilenme şekli
etkileyen maddenin özelliğine ve kullanıcının yaşı, cinsiyet, sağlık durumuna bağlı olarak
değişik biçimlerde sağlık sorunu olarak ortaya çıkabilir.

103

   
KONUTLARDA YALITIM
Yaşadığımız konutların; işlevsel, maruz kaldığı tüm yüklere dayanımlı, atmosfer etkilerine, kimyasal
reaksiyonlara, yangına dayanıklı olması, estetik ölçütleri karşılaması ve ekonomik olması istenirken,
insan sağlığını tehdit etmeyecek, psikolojisini olumsuz etkilemeyecek ve gereksinimlerini karşılayacak
ortamları sağlaması beklenir. Bu beklentilerin yerine getirilmiş olması yapı ömrünü uzattığı gibi,
insanların bu mekânlarda daha sağlıklı ve mutlu yaşamalarını sağlar. Bu koşulları yerine getirmek için;
yapının ısı, su buharı, neme karşı yalıtımının yapılmış, su yoğuşmalarına, zemin ve yağmur suyuna karşı
önleminin alınmış olması, gürültü kontrolünün yapılmış, akustiğinin sağlanmış, doğal ve yapay ışık
kontrolünün düşünülmüş ve tüm bu etkilerin bir arada dikkate alınarak çözümlenmiş olması
gerekmektedir.
Günümüzün yapı konstrüksyonlarının tasarımı ve planlaması yapı fiziğine uygun bilgi ve dikkat
gerektirirken; çevre bilincinin getirdiği gereklilikler enerji tasarrufu ile ilgili önlemlerin alınmasını
zorunlu kılmaktadır.

Isı Yalıtımı
Yapı fiziği açısından ısı yalıtımında alınacak önlemler; yapısal planlamayla başlayan ve malzeme
seçimini içine alan bir süreç izler. Düşük ısıların hakim olduğu bölgelerde masif kütleler planlamak,
soğuk yöne cephenin dar kısmını vermek veya koridorları yerleştirmek alınacak olan planlama
önlemleridir. Yüksek ısıların hakim olduğu iklimsel koşullar için tasarlanan planlamada ise,
havalandırmayı sağlayacak parçalı ve avlulu orta hollü kütlelerin ve az pencereli yüzeylerin, örtülü
çatıların (soğuk çatı) geniş saçakların yer alması gerekir.
Örtülü çatılarda ısı yalıtımın yeri genellikle çatı boşluğunun tabanı, kaba döşemenin üzeridir. Teras
çatılarda (sıcak çıtalar) ise özellikle su ve ısı çözümlerinin beraberce dikkate alınması gerekir. Isı
genleşme katsayıları farklı olan malzemeler yan yana getirilmemeli, ısı yalıtım malzemesi soğuk yüzeye
yakın olarak yerleştirilmelidir. Isı yalıtım malzemesinin, yalıtım değerini kaybetmemesi için sudan
korunması, yoğuşma kontrollerinin yapılması gerekmektedir.
Dış cepheler için kullanılan yapı malzemelerinde ısı transferi “ısı iletim katsayısı” ile ifade edilir. Isı
iletim katsayısı küçük değerde olan malzemenin, ısı yalıtımı iyi olur. Bir yapı elemanının ısı yalıtımı: “Isı
geçiş değeri”; U-değeri (W/m2K) olarak, “ısı geçiş direnci” R-değeri olarak belirtilir (m2K/W). Büyük R
değerleri ısı akışına karşı daha çok direnç anlamına gelir. Isı geçiş değeri ne kadar küçükse veya ısı geçiş
direnci ne kadar büyükse, ısı yalıtımı o kadar iyi yapılmış demektir.
Isısal direnci yüksek olan kabuklar genellikle çift cidarlı ve / ya da yalıtımlı veya oldukça kalın
kullanılmış malzemeden oluşur. Cam yüzeyler ya da pencereler özellikle tek cam kullanıldığında, ısısal
direnci çok düşük olan öğelerdir. Yapı kabuğunda kullanılan değişik malzeme ve kesit kalınlıkları
kabuğun tümünde ısısal direnç yönünden farklılık getirmektedir.
Yapı içinde, bağıl nem, hava devinimleri, sıcaklık ve hacmi çevreleyen öğelerin iç yüzey sıcaklıkları
kabul edilebilir sınırlar içinde olduğu zaman ısısal konfor sağlanır. Ancak, yapı kabuğunun ısısal direnci
düşük olduğu zaman, soğuk hava koşullarında bu kabuğun iç yüzey sıcaklığı konfor sınırlarının altında,
sıcak hava koşullarında ise üzerinde olabilir. Hacmin iç hava sıcaklığına göre yaklaşık ± 3 °C’ den fazla
farklılık gösteren yapı kabuğunun iç yüzey sıcaklığı ışınımsal sıcaklık yönünden konforsuzluk yaratan
önemli bir etkendir. Yapı kabuğunun iç yüzey sıcaklığının düşük olması, kabuktan olan ısı kayıplarının
fazla olduğunu gösterir. Yapıda gerekli sıcaklığın korunması için daha fazla enerji kullanımını zorunlu
kılan bu durum, çevre kirliliği yönünden de olumsuz etkilere neden olur. Konforlu bir ev ortamının ısısı
19 - 22 °C arasında havadaki nem oranı % 40 - 50 arasında olmalıdır.
Cam yüzeyi fazla olan yapılarda iklim verilerine göre ve etkin enerji kullanımı yönünden ikili, üçlü
ya da dörtlü cam sistemlerinin kullanılması uygundur. Bu tür yapılarda ısısal konfor yönünden uygun
fizik ortamın yaratılabilmesi için değişen dış hava koşullarına otomatik uyarlanan, uygun enerji
kullanımını denetleyen akıllı sistemlerin kullanılması doğru olur. Dolu alanlara gelen güneş ışınımlarının

104

   
ısıtıcı etkisinin istenmeme durumunda ise; yapı yüzünün yansıtma özelliği de önem kazanırken, çabuk
ısınan, bu ısıyı uzun süre tutan ve iç hacme ileten yapı kabuğu denetlenmelidir.
Ayrıca devamlı şekilde sıcaklık değişimlerinin neden olduğu, özellikle dış cephe ve iç yüzeylerde
yapısal ısısal deformasyonlar ve gerilmelere, ısısal genleşmeye karşı önlemler alınmalıdır. Isısal
genleşme; malzemede meydana gelen iç gerilmeler, sıcaklık değişim hızı ve malzemelerin ısı iletkenlik
değeri ile ilgilidir. Duvar, çatı gibi büyük elemanları oluşturan parçaların serbestçe hareket edebilmelerini
sağlayacak, genleşmeye imkan verecek olan derzlerin örneğin, çimento esaslı harçlar yerine, daha
esneklik sağlayan kireç esaslı harçlarla kullanılması uygun olacaktır.
Çeşitli tabakalardan yapılmış yapı bileşenlerinde (duvarlar ve döşemeler) tabakaların hatalı
düzenlenmesi, bileşenin ısı yalıtma yeteneğini azaltan yoğuşma olayının meydana gelmesine yol açabilir.
Yapı bileşenleri bünyesinde meydana gelecek yoğuşma olayı, bileşenin ısı geçirgenlik direncini
azaltacağı gibi yapısal hasarlara da yol açabilir. Ayrıca malzeme bileşimlerinde ortaya çıkan yüzeysel
terleme ve iç yoğuşma (kondansasyon) ve donma gibi ısısal etkilere bağlı olarak oluşan sorunların da
ısısal yalıtımda çözümlenmesi gerekmektedir.

Isı Yalıtımında Uygulama Yerlerine Göre Malzeme Seçimi


Isı geçirimsizlik istendiği hallerde kullanılan malzemenin ısı geçirgenlik dirençlerinin yüksek, boşluk
oranının fazla olması gerekir. Polistren, poliüretan esaslı plastik köpük, cam yünü veya pamuğu, yapay
ahşap, lif levha veya çimento bağlayıcılı ahşap talaşı levha, mantar levha, boşluklu veya gazlı beton,
perlit, asbest, cüruf veya bims betonu, boşluklu tuğla gibi malzemeler bu amaçla kullanılır. Bu
malzemeler yüzeye örtü, serpme ve püskürtme olarak uygulanır. Katı levhaların yapıştırılması, monte
edilmesi, köpük uygulama gibi uygulama teknikleri malzemeye ve kullanım yerine bağlı olarak
farklılıklar gösterir. Yalıtım uygulamalarında; yalıtım malzemesinin fazla sıkıştırılmaması gerekir. Ayrıca
duvara açılan delikler (dubel, çivi gibi) hava geçişine neden olacağından bu deliklerin yalıtım malzemesi
ile doldurulması uygundur. Tavan, duvar, döşeme gibi yüzeylerin birleşim yerlerinde ve kiriş aralarında
oluşabilecek ısı köprülerini önlemek için uygun detaylandırma yapılmalıdır.
Yalıtım döşenmeden önce nem kontrolünün yapılması gerekmektedir. Nemin yalıtımın içine girmesi
ve içeride yoğuşması yalıtım malzemesinin ısıl direnç özelliğini kaybetmesine neden olur. Bu durumda iç
hava kalitesi bozulacağı gibi kullanım sürecinde yapı malzemesi de çabuk yıpranır. Nem difüzyonunu
önlemek için su buharı geçişini engelleyici boya veya diğer engelleyici maddeler yalıtım yapılan duvarın
iç yüzeyine uygulanmalıdır. Binanın hava ile teması olan tüm soğuk yüzeylerinde, küf, rutubet ve
mantarlaşmanın önüne geçmek için, ısı yalıtım malzemeleri kullanılması gereklidir.
Tüm yalıtım malzemeleri, üretimi ve kullanımı süresince kirleticiliği, geri dönüştürülebilirliği,
dayanıklılığı ve iç ortam havasına etkisi gibi çevresel nitelikler açısından değerlendirilmelidir. Sentetik
mineral, lif ve cam yününün yapı içine hava sızıntısı ile geçişinin önlenmesi sağlanmalıdır. Yüksek
oranlarda geri dönüşümlü bileşenler içeren taş yünü (% 75 geri dönüştürülmüş cüruf), cam yünü (% 20 –
25 geri dönüştürülmüş cam), selüloz (% 75 kullanılmış kağıt), perlit kompozit levha (% 23 kullanılmış
kağıt) gibi geri dönüşümlü yalıtım malzemeleri tercih edilmelidir. Örneğin; geri dönüşümlü plastik reçine
şişirilmiş (expanded) veya püskürtülmüş (extruded) polistren üretiminde % 50 oranında geri dönüşümlü
reçine kullanılmakta, atık polistren küçük parçacıklar halinde kalıplara dökülerek yeniden
şekillendirilmektedir. Ancak bu yalıtım malzemesinin yangın direnci olmadığından kullanımı sınırlıdır.
Taş yünü paneller ısı ve ses yalıtımının ortak çözümü için ideal bir malzeme olmasının yanı sıra, yangın
güvenliği açısından kullanılabilecek en güvenli malzemelerdir biridir. Ayrıca, yangına karşı amonyum
sülfat kullanılan yalıtım malzemesinde zamanla yangın direncinde artış olduğu görülmüştür. Amonyum
sülfat, ıslak püskürtme uygulamasında metallerle temas durumunda oluşan pastır.

105

   
Enerji tasarrufu sağlanması ve uygulamaya dair usul ve esasları
düzenlemek amacıyla Bayındırlık ve İskân Bakanlığı tarafından hazırlanan “Binalarda Isı
Yalıtımı” yönetmelik hükümleri uyarınca TS 825 Standardında belirtilen hesap metoduna
göre "ısı yalıtımı projesi" , “Enerji Kimlik Belgesi” yetkili kişiler tarafından mimari proje
sistem detaylarına uygun olarak hazırlanmak zorundadır.

Su Yalıtımı
Bir yapıyı su; yeraltı suları (zemin suyu seviyesine göre basınçlı veya basınçsız etkileyen sular), yüzeysel
temas eden su (yağmur, kar suları ve ıslam hacimlerde bulunan su ) ve atmosferde bulunan nem şeklinde
etkiler.
Su ile malzemenin ilişkisi; su içinde bulunan malzemelerde su emme, yüzeysel olarak su ile temasta
bulunan malzemelerde yüzeysel ıslanma olarak görülür. Bu yüzeyler düz veya meyilli çatılar, ıslak hacim
döşemeleri (banyo, mutfak, teras, balkonlar), genleşme için bırakılan derzler ve doğramalar, tesisat
sistemi içerisinde olabilir.
Su içinde bulunan bir malzeme; suyun hidrostatik basıncının etkisi ve malzeme yapısındaki boşluklar
sonucunda etkilenir. Su geçirimlilik olayı olarak ortaya çıkan durumda, su, malzeme yapısındaki kılcal
kanallar yoluyla, kapiler basınç etkisi ile hareket etmektedir. Malzeme boşlukları içine girmiş bulunan su,
donma olayıyla katı hale geçerek hacimsel genişlemeye uğrar ve malzeme yapısında iç gerilmelere neden
olarak malzemeye zarar verir. Basınçlı su ve kapilerite olaylarının etkili olduğu yerler; genel olarak zemin
suyu ve yeraltı sularının etkilediği yapı temelleri, bodrum duvar ve döşemeleri, su depoları, barajlar vb.
dir. Ayrıca suyun yapı elemanına etkileme derecesi, hava sıcaklığı ve basınç farkları ile değişkenlik
gösterebilir. Hava basınç farkları ile hava sıcaklığının artışı atmosferde daha çok su buharı oluşmasına,
tersi ise atmosferin su buharı bakımından doygunluğa ulaşmasına neden olur. Birdenbire oluşan sıcaklık
düşüşleri, buhara doymuş olan havanın içerisinde bulunan buharın bir kısmının, yoğunlaşarak su haline
dönüşmesine ve yapı malzemesi yüzeyinde yoğuşmalarla birlikte soğuk yüzeyler oluşmasına neden olur.
Malzemede meydana gelen yoğuşma ile, malzeme yüzeyinde “terleme” veya malzeme içinde gizli olarak
“kondansasyon” meydana gelir ve bu durum malzemeye zarar verir.
Su ve nemin yapıda etkili olması sonucunda malzemede oluşan kusurlar, lokal kalmayıp, etkisini daha
yaygın göstererek yapıya zarar verebilmektedir. Su sızıntıları beton içindeki, betona mukavemet veren
demir donatıyı korozyona uğratır ve kolon ve kirişlerde zayıflamalar binada ciddi hasarlar oluşmasına
neden olur. Bu durum betonda gerilmeler ve çatlaklar oluşturur. Suyun verdiği tahribat, sıva ve boyaların
dökülmesine, kaplamaların oynamasına, derz aralarının çatlamasına, dökülmesine ve açıklıklar
oluşmasına, çatı parapetlerinde, balkon teraslarında kabarmalara, duvar, döşeme ve sokl elemanlarında
yapısal zararlara, ahşap doğramalarda zamanla çürüme ve dökülmelere, duvar yüzeylerinde boyaların ve
duvar kağıtlarının kabarmasına, cephelerin yağmur suyuna bağlı kirlenmesine, sonuçta büyük maliyetler
getiren tamirat işlemlerine neden olur. Ayrıca içeri giren sular küflenme ve mantarlaşmaya neden olarak
içeride yaşayanların sağlığını tehdit eder.

Su Yalıtımında Uygulama Yerlerine Göre Malzeme Seçimi


Su yalıtımı yerine göre doğru malzeme ve doğru yöntemle, uygun detaylar ve çözümler dikkate alınarak
uygulanmalıdır. Örneğin, düz teras çatılarda ısı yalıtım tabakasının üstte olduğu sistemler tercih edilmeli,
su yalıtımını dış koşullara karşı da koruma sağlayan, elastikiyet özelliği olan bitümlü membran, PVC
membranlar kullanılmalıdır. Su deposu, atık su deposu, havuz, temel ve bodrum gibi su ile her zaman
temasta olacak yerlerde, suyu seven, beton içerisindeki kapiler boşluklara ilerleyerek yalıtım yapan, hem
pozitif, hemde negatif basınçlarda uygulanabilen kimyasal esaslı yalıtım malzemesi seçilmelidir. Metal
çatılarda bitümlü membran esaslı ve üzeri UV ışınlarına karşı özel mineraller ile kaplı malzemeler tercih
edilmelidir.
Yapıda tüm dilatasyon yerleri elastikiyet özelliği olan dolgu fitillerle, genleşme ve büzüşme özelliği
olan özel mastiklerle kapatılmalıdır.

106

   
Yapıda kullanılacak olan ısı yalıtım malzemesinin buhar diffüzüyonuna dirençli, ısı iletkenlik
katsayısı 0.06 W/mK değerinin altında ve tüm dünyada ısı yalıtım malzemesi olarak kabul edilen ürünler
arasında, standart ve şartnamelere uygun olması, yapıştırılarak uygulanacak yalıtım malzemelerinde, bu
malzemelerin tabana ve birbirine yapışacak özellikte malzemelerden seçilmesi gerekmektedir.
Isı yalıtım ile birlikte su yalıtımı da uygulanıyor ise, sistemin havalandırmalı olarak seçilmesi, Yapı
Fiziğinin bir bütün olarak ele alınarak, seçilecek detayın aynı zamanda yerine göre su, rutubet, ısı
yalıtımlarını da içermesi gerekmektedir.

Ses Yalıtımı
Ses yalıtımı; gürültülü alanlardan çevreye yayılan sesi azaltmak (jeneratör, hidrofor, kalorifer, yüksek ses
düzeyine sahip eğlence yerleri vb.), yaşanan ortamı istenmeyen seslerden yalıtarak gürültünün zararlı
etkilerinden korumak (konutlar, okul, hastane, yurt, otel, iş yeri vb.)ve kullanım koşulu sese bağlı alanlar
gibi özellikli mekânlarda (sinema, tiyatro, konser ve konferans salonu, TV ve ses kayıt stüdyosu vb.)
uygun kullanım koşulları oluşturmak amacı ile yapılan uygulamalardır. Gürültü, düzensiz yapılı, farklı
frekans bileşenlerine sahip olan ve genellikle zamana göre, değişken olan istenmeyen ses topluluğudur.
Gürültü; sinirlilik, kalıcı işitme kayıpları, algılama güçlüğü, dikkat dağılması, iş veriminde düşüş,
uykusuzluk, dolaşım sistemi bozuklukları, çeşitli vücut salgılarında anormallik gibi psikolojik ve
fizyolojik olarak pek çok sağlık sorununa neden olmaktadır.
Ses; gazlar, katı maddeler ve sıvı ortamlarda titreşimler yaratarak yayılan bir enerjidir. Ses dalgaları
olarak hava içerisinde hareket edip, ulaştıkları yapı elemanının titreşmesine neden olur. Yapılarda ses
iletimi titreşimlerin yapı elemanı içerisinde ilerleyerek veya yapı elemanında bulunan çeşitli boşluklardan
geçerek ses kaynağına komşu olan hacme iletilmesiyle oluşur. Ayrıca bir nesnenin yapı elemanına
çarpması sonucu, yapı elemanının her iki yüzeyinin titreşerek ses dalgası üretmesi (darbe kaynaklı ses
iletimi) de mümkündür.
Ses şiddeti, birim zamanda birim alana gelen ses enerjisi miktarıdır. Büyüklük olarak dB (desibel) ile
ifade edilir. Ses dalgaları, içinde ilerledikleri ortamda bir engelle karşılaştıklarında, yüzey tarafından
enerjisinin bir kısmı yansıtılır, bir kısmı soğurularak ısıya dönüşür, bir kısmı da ilerlemeye devam eder.
Yapı içindeki ses, belirlenen konfor düzeyinde kontrol altında tutulmabilmelidir (gündüz 30 dB’ in
altı, gece 10 dB’ in altı). Öncelikli olarak yapıyı planlarken ses yalıtımı dikkate alınmalıdır. Ayrıca
yapıların duvar, döşeme, tavan, cam ve doğrama gibi elemanları belirlenirken ses yalıtım özelliği yüksek
olan malzemeler kullanılmalı, alt ve üst kat döşemeler ile komşu duvarlar arasında ses geçişini
engelleyecek düzenlemeler yapılmalıdır. Ses yalıtımı; yansıyan ses dalgalarının geçişini engelleyecek,
kontrolde tutacak uygulamalardan oluşmaktadır.
Gürültünün önlenmesi açısından, yapıların konumu ve tasarımı önem taşımakta, yansımaya neden
olacak avlulu ve U tipi binalarda duvar, pencere gibi yapı elemanları belirlenirken ses yalıtım özelliği
yüksek olan malzemeler kullanılmalıdır. Projelerde yatak odaları ile oturma odaları gibi mekânlar yan
yana düzenlenmemeli, tek katmanlı bölme duvarlar yerine çift katmanlı hafif bölme duvarlar tercih
edilmeli, döşemelerde darbe seslerine karşı yüzer döşeme uygulaması yapılmalı, böylece doğrudan veya
dolaylı yollardan ses iletimine neden olacak ses köprüleri ortadan kaldırılmalı, konstrüksiyon arasına ve
iki yüzüne ses yutucu malzemeler konmalıdır.
Cam ve kapı olan yüzeylerde önlemler alınmalı, laminasyonlu ve akustik laminasyonlu camlar
kullanılmalı, cam kalınlığı artırılmalı, ısı yalıtımını da sağlayan çift doğramalı camlar, kalın, ağır ve
boşluksuz kapılar tercih edilmelidir. Ayrıca, perde ve halı gibi tekstil ürünleri ses geçişini engellemede
yardımcı olurlar. Tesisat sistemleri fan, pompa gibi elemanların çalışmasından kaynaklanan gürültü ve
titreşimlerinin önlenmesi amacıyla sesi absorbe eden malzemeler ile kaplanmalı, tesisat borularının
bağlantı detaylarında titreşimin önlenmesi için detaylar düşünülmelidir (özel yalıtımlı kelepçeler).
Mevcut kapalı ortamda yansıma süreleri düzenlenerek “akustik düzenleme”ye uygun planlama
yapılmalıdır.

107

   
Ses Yalıtımında Uygulama Yerlerine Göre Malzeme Seçimi
Ses yalıtım malzemeleri, kapalı bir ortamda sesin yansıma süresini düzenleyen, gösterdiği dirençle ses
enerjisini mekanik enerjiye ve ısı enerjisine dönüştüren ürünlerdir. Ses geçirimsizliği için dolu
malzemeler, ses emicilik için ise boşluklu malzemeler seçilmeli, kompozit malzemelerin bileşenlerinin
özelliklerine dikkat edilmelidir.
Ses yalıtım malzemeleri duvar, döşeme, çatılarda kullanılan camyünü, taşyünü, ahşap lifli levhalar,
yumuşak poliüretan esaslı köpükler, melamin köpüğü, keçeler, alçı panolar, mantar gibi malzemeler,
döşemelerde darbe sesinin önlenmesi amacıyla şap ve parke altında polietilen gibi kapalı gözenekli
malzemeler, kauçuk köpüğü, tekstil atığı gibi malzemelerdir.
Hava kanalları ise ses soğurucu maddelerle astarlanabilir. Kanal sistemlerine dirsekler konabilir.
Kanalların giriş noktalarının duvar veya döşemeyle bağlantısı kesilebilir. Böylece, havalandırma
sistemindeki gürültüler dağıtılabilir veya engellenebilir. Duvar ve döşemelerden iletilen motor
titreşimleri, motorları sarsıntıyı yok edecek biçimde yerleştirerek önlenebilir. Böyle durumlarda tavan
alçaltılabilir, ya da yüzeyler soğurucu maddelerle kaplanır. Halılar, perdeler, kumaş kaplı koltuklar,
düşünülebilecek seçeneklerdir.

Yapı ürünlerini yapı biyolojisi açısından irdeleyen Balanlı, A., Öztürk,


A.’in Yapı Biyolojisi–Yaklaşımlar (2006) kitabı yapı ürün seçiminde olması gereken
kriterlerin yapı biyolojişi açısından değerlendirilmesinde yardımcı olacaktır.

Yalıtım detaylarıyla ilgili daha ayrıntılı bilgi için


http://www.izoder.org.tr; http://detayizolasyon.net; http://www.bekayapi.com.tr/
adreslerini ziyaret edebilirsiniz.

TSE Teknik Kurulu’nun 22 Mayıs 2008 tarihli toplantısında kabul


edilerek yayınlanan “Binalarda Isı Yalıtım Kuralları”, T.S. 825 Standardına
http://www.avdenerji.com adresinden ulaşabilirsiniz.

Su ve nem, ısı yalıtımın önemini anlatınız.

108

   
Özet

Çevre sisteminin bütünü içinde yer alan ve melerin detaylarının uyum içinde çözümlenmesi
yaşanılan, kullanılan konutların “Yapı Fiziği, gerekmektedir. Aksi halde yapılan yanlış uygula-
Yapı Biyolojisi ve Ekoloji” ile ilişkisi, sistemin malar yapının kısa zamanda yıpranmasına neden
kullanıcılarının sağlığı ve konfor koşulları ile olur. Yüzeyde başlayan hasarlar bir süre sonra
doğrudan ilgilidir. Bu sistem içinde sorun malzemelerin dayanıklılığı ve etkinliğini azaltır
yaratmayacak çevrenin oluşturulması büyük ve sorunların büyümesiyle yapı, tamiri zor bir
ölçüde yapılardaki malzeme seçimine bağlıdır. sürece girerken, bu durum yapı maliyetini de
Doğru olarak seçilmiş malzeme ile yapı; artırır.
kimyasal, fiziksel ve mekanik etkilere karşı
Dış çevre koşullarına maruz kalan yapılarda
dayanıklılık gösterirken, aynı zamanda iç konfor
uygun fizik ortamın yaratılabilmesi için gerekli
için gerekli fiziksel şartlar da sağlanmış olur.
olan su ve neme ait, ısısal, işitsel, görsel gibi
Yapı malzemesinde yapı fiziğine uygunluk konfor koşullarının sağlanması gerekmektedir.
kriterleri, dış çevre faktörleriyle ve biyolojik Bu nedenle yapı kabuğunun biçimlenişi, cam/do-
etkiler ile bir arada değerlendirilmeli, malzemeye lu alan oranları, bu kabukta ve iç mekânda
yönelik kriterler doğrultusunda ele alınmalıdır. kullanılacak malzemeler, bunların kalınlıkları ve
Ayrıca yapım ve kullanım süresini, uygulama ve konumları, detayları ve yalıtımla ilgili
maliyete yönelik kriterleri ve estetik kriterleri de düzenlemeler önem kazanmaktadır.
göz önünde bulundurmak gerekir.
Yapının çevreye ve kullanıcıya uygun fiziksel
Yapının oluşturulmasında, değişik yapım ortamı ve gerekli konforu sağlaması yalıtımının
sistemleri ve malzeme çeşitleri bir arada (su ve nem, ısı, ultraviyole, ses) en iyi şekilde
kullanılsa da temel amaç, yapının sağlam olması, çözümlenmesine bağlıdır. Yapıda yalıtım
ekolojik olması ve iç mekânda uygun fizik sorunları bir bütün olarak ele alınırken
ortamın sağlamasıdır. uygulanacağı yapı bileşeninin de yapısal durumu,
malzeme katmanları, malzemelerin doluluk-
Yapının şekli, genel taşıyıcı sistemi malzeme
boşluk oranları dikkate alınmalıdır. Temel, duvar,
performansları doğrultusunda biçimlenmektedir.
döşeme, çatı gibi su, nem, ısı sorunları getiren
Bu nedenle malzeme ve üretim teknolojisindeki
yapı elemanlarında malzemenin toprakla,
gelişmeler mimari tasarımları etkilediği kadar
atmosferle ilişkisinde doğabilecek etkiler
konutlarda yaşam alanlarındaki malzeme
düşünülmeli, dış hacimler, ıslak hacimler,
seçimlerine alternatifler kazandırmaktadır.
köşelerin detayları yalıtım yönünden doğru
Bu nedenle konutlarda kullanılan malzemelerin çözümlenmelidir. Etkin bir yalıtım için, yalıtım
dayanıklılığının yanı sıra kullanım süreciyle uygulamasının, binanın temelinden çatısına kadar
oluşan etkilenmelerinin birarada değerlendirilme- tüm yapı elemanlarını kapsaması gerekmektedir.
si, standart değerlerin bilinmesi, kirleticilik
Ayrıca hacimlerin ısıtma enerjisi ihtiyacının
yönünden özelliklerinin araştırılması gerekmek-
hacmi çevreleyen bileşenlerin ısı yalıtım ve ısı
tedir.
depolama özelliklerine bağlı olduğuna dikkat
Ünitede doğal taş, ahşap, pişmiş toprak, cam, edilerek, yapı bileşenini oluşturan katmanların
metal, bağlayıcı yapı malzemesi (alçı, kireç, ısısal etkiler karşısında davranışını bileşendeki
çimento), suni taş yapı malzemesi (harç, beton), tüm malzemeleri kapsayacak şekilde ele almak
boya ve sıvı kaplamalar, polimer esaslı yapı yerinde olacaktır.
malzemesi ve yapı tekstilleri gibi yapıda
Ancak Yapı Fiziği açısından ele alınan tüm
kullanılan bazı malzemeler ele alınmıştır. Bu
malzeme seçimlerinin, uygulamaların insan
malzemelerin fiziksel, kimyasal, fiziko-kimyasal,
sağlığını etkilemeyecek, yapay çevre
mekanik özelliklerine kısaca değinilmiş, yapıda
oluşturulurken, doğal çevre dengesini
kullanılma biçimi, uygulama şekilleri hakkında
bozmayacak, yaşamın sürekliliği için gerekli
bilgi verilmiştir.
koşulları da yerine getirmiş olması
Konutta fiziksel çevrenin konfor koşullarında gerekmektedir.
malzemenin doğru seçimi önemli olduğu kadar,
kullanılan yerdeki uygulamanın da doğru
detaylandırılması ve birlikte kullanılan malze-
109

   
Kendimizi Sınayalım
1. Yapı malzemesinin hangi özelliği konutta 6. Beton ile ilgili aşağıdaki bilgilerden hangisi
yaşayan insanların konforunu etkilemez? doğrudur?

a. Ürün formları, bulunabilirlik a. Beton, taş ocaklarında çıkarılan doğal taşların


geride bıraktığı tozların su ile karılmasıyla
b. Ses yutuculuk değeri elde edilir.
c. Malzemenin hidrofobik olması (suyu itmesi) b. Çimento hamuru zaman ve sıcaklıkla ilişkili
d. Isı geçirme katsayısı olarak kenetlenerek katılaşır.

e. Mikroorganizmalara dayanıklı olması c. Su/çimento oranı betonun dayanıklılığına etki


etmemektedir.
2. Hangi malzeme soğuk iklimde, dış ortamda
yer döşemesi olarak kullanılamaz? d. Beton ıslatılarak tekrar kalıplanabilir.
a. Gözenekli taş e. Beton sadece köşeli hacimler elde etmek için
kullanılabilir.
b. Gre seramik
7. Aşağıdakilerden hangisi yapı dış
c. Termoset polimer
yüzeylerinde boya kullanımındaki amaçlardan
d. Beton biri değildir?

e. Cam karo a. Yapı ömrünü uzatmak.

3. Alçı yapı malzemesi için aşağıdakilerden b. Çekici bir cephe görüntüsü elde etmek.
hangi özellik yanlıştır?
c. Yapıdan beklenen performansı elde etmek.
a. Boşluklu yapıdadır.
d. Kullanıcı sağlığını tehdit edebilecek yapı
b. Yoğuşma suyunu tutarak ortam nemini hasarlarını en aza indirmek.
azaltır.
e. Yapının ısı yalıtımını sağlamak.
c. Islak mekânlarda sorunsuz kullanılabilir.
8. Aşağıdakilerden hangisi bağlayıcı yapı
d. Ses yutuculuk değeri oldukça yüksektir. malzemeleri arasında sınıflandırılamaz?

e. Karışımdaki su oranındaki artış mekanik a. Alçı


dayanımı azaltır. b. Hava kireci
4. Aşağıdakilerden hangisi betonun kaliteli c. Çimento
olması için önemli değildir?
d. Soda
a. Bileşen malzemeler ve karışım oranları
e. Su kireci
b. Kullanılan kalıbın malzemesi
9. Aşağıdakilerden hangisi cam malzemenin
c. Servis süresi ve koşulları görselliğini zenginleştirmek için uygulanan yüzey
d. Bakımı ve kür süreci işlemlerinden birisi değildir?

e. Çevre koşullarına uygun uygulama yönetimi a. Yıkama

5. Yapı tekstilleri için aşağıdakilerden hangi b. Kum püskürtme


özellik yanlıştır? c. Asitle kazıma
a. Ses ve ısı yalıtımı sağlayabilir. d. Buzlandırma
b. Güçlendirme için kullanılabilir. e. Parlak kesim
c. Filtre amaçlı kullanılabilir.
d. Sentetik liflerle üretilenler daha dayanıksızdır.
e. Su yalıtımında kullanılabilir.

110

   
Sıra Sizde Yanıt Anahtarı
10. Aşağıdakilerden hangisi yapı malzemele- Sıra Sizde 1
rinde gözlemlenen bozulmaların nedenlerinden
birisi olarak gösterilemez? Kaplama olarak dış mekânda kullanılacak taşların
özellikle atmosferik koşullara karşı dirençli
a. Burkulma kuvveti olması, yüzeyinde biriken kirlerden, donma ve
tuz saldırısından etkilenmemesi, kimyasal
b. Gözenek özelliğine göre aşınma
tepkimeye girmemesi gerekmektedir. Bu nedenle
c. Buharlaşarak kaybolma aşınma etkisine karşı daha sert, yüzeyinin
gözeneksiz, damarsız ve yüzey dayanıklılığının
d. Korozyon yüksek olması gerekir.
e. Yangın Sıra Sizde 2
Ahşap, hem taşıyıcı, hem de kaplama elemanı
olarak kullanılabilen organik bir malzemedir.
Ahşap sistem yangında kesitine bağlı
olarak hemen çökmez, kaçış süresi kazandırır
(çelik yapıya göre). İyi korunan bir ahşap 300
yıl yaşayabilmektedir. Kendi ağırlığına oranla
daha fazla miktardaki yükü taşıyabilen hafif bir
Kendimizi Sınayalım Yanıt malzemedir. Çok az enerji harcanarak üretilmesi,
Anahtarı artıkların yine ahşap yan sanayisinde
kullanılması, yapı biyolojisi yönünden olumsuz
1. a Yanıtınız yanlış ise “Giriş” bölümünü bir özelliği olmaması gibi özellikleriyle ekolojik
yeniden gözden geçiriniz. bir malzemedir. Renk seçenekleriyle dekoratif ve
estetik, doku özellikleriyle mekânlarda sıcaklık
2. a Yanıtınız yanlış ise “Yapı Malzemelerinin” etkisi yaratan bir malzemedir.
tümünü yeniden gözden geçiriniz.
Sıra Sizde 3
3. c Yanıtınız yanlış ise “Bağlayıcı Yapı
Malzemesi başlıklı konunun Alçı“ bölümünü Seramik yapı malzemesi iç mekânda işlevsel ve
yeniden gözden geçiriniz. görsel özellikleriyle yaygın bir kullanım alanına
sahiptir. Su geçirimsiz, gözeneksiz, sırlı
4. b Yanıtınız yanlış ise “Suni Taş Yapı seramikler, karo ve mozaik şeklinde banyo ve
Malzemesi” başlıklı konunun “Beton” bölümünü mutfak mekânlarında, döşeme ve duvar
yeniden gözden geçiriniz. kaplaması olarak uygulanmakta, porselen, yarı
porselen olanlar vitrifiyelerde, sıhhı tesisat
5. d Yanıtınız yanlış ise “Yapı Tekstilleri”
elemanlarında kullanılmaktadır. Kolay
başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.
temizlenebilmesi, hijyenik olması, suya ve neme,
6. b Yanıtınız yanlış ise “Suni Taş Yapı kimyasallara, yüksek sıcaklıklara, oksitlenmeye
Malzemesi (Harç, Beton)” başlıklı konuyu dayanıklı, yüksek basınçlara dayanabilmesi,
yeniden gözden geçiriniz. kolay uygulanabilmesi, renk doku ve
uygulamadaki dekoratif düzenlemelerle estetik
7. e Yanıtınız yanlış ise “Boya ve Sıvı Kaplama zenginlikler sunması gibi nedenlerden dolayı
Yapı Malzemesi” başlıklı konuyu yeniden tercih edilir.
gözden geçiriniz.
Sıra Sizde 4
8. d Yanıtınız yanlış ise “Bağlayıcı Yapı
Malzemesi (Alçı, Kireç, Çimento)” başlıklı Doğrama boşluğu içinde yer alan camın
konuyu yeniden gözden geçiriniz. özellikleri göz önünde tutularak, cam yüzey alanı
ile cam kalınlığının ilişkisine dikkat edilmeli,
9. a Yanıtınız yanlış ise “Cam Yapı Malzemesi” cama aktarılan yükler, yapının yüksekliği ve
başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. konumuna bağlı olarak etkileneceği rüzgar
yükleri hesaplanarak cam kalınlığı seçilmelidir.
10. c Yanıtınız yanlış ise “Yapı Malzemesi” Ayrıca doğramanın deformasyon gerilimlerinin
başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. cama aktarılmasını önlemek amacıyla cam ve
doğrama arasına macun ya da çıta sistemleri
uygulanmalıdır.

111

   
Sıra Sizde 5 Sıra Sizde 8
İnce toz halinde olan ve su eklenmesi ile hamur Yapı tekstilleri geçici yapılarda örtü sistemi
haline gelen ve zamanla plastikliğini kaybedip olarak taşıyıcı olabildiği gibi, yalıtım ve takviye
sertleşen, bağlayıcı özelliği olan alçı, kireç, amaçlı uygulamalarda da kullanılmaktadır. Bu
çimento gibi malzemelere bağlayıcılar denir. Bu tekstillerden mukavemetli, çürümeye, güneş
malzemelerin katılaşma özelliği bulunduğu ışıklarına, hava etkilerine, korozyona karşı
ortama göre değişir: Alçı, hava kireci, havada dirençli ve ateşe dayanıklı olmaları, bakteri
katılaşırken, su kireci ve çimentolar hem havada barındırmamaları istenmektedir. Örtü amaçlı
hem de su içinde katılaşma özelliğine sahiptirler. kullanılacak tekstillerin hafif olması, kolay
kurulup, kolay sökülebilmesi, portatif, ekonomik,
Sıra Sizde 6 depreme dayanıklı olması, kolay zarar
Betonun dayanıklılığı beton kalitesine bağlı olup, görmemesi, kirlenmemesi ve çabuk tamir
beton karışımına giren malzemeler ve karışım edilebilmesi gerekmektedir.
oranları, üretim yönetimi, servis durumu, betonun
bakım ve kürü gibi süreçler ile çevre koşulları Sıra Sizde 9
etkili olur. Ayrıca betonun dayanıklılığında etkili Su ve nem, yapı malzemesini çeşitli yollardan
olan geçirimsizlik özelliği suni taş, yüksek fırın etkileyerek, malzeme yüzeylerinde küf ve mantar
cürufu, tuğla kırığı, polimerler gibi yapay gibi organizmaların oluşmasına, malzemelerin
agregalarla sağlanabilir. çürümesine, kolon ve perde duvarlardaki
donatının paslanmasına sıvaların kabarıp
Sıra Sizde 7 dökülmesine neden olur ve malzeme dayanımını
Boya ve sıvı kaplamalar çözücü ve incelticiler, düşürür. Suyun olumsuz etkileri yapıların
bağlayıcılar, pigmentlerden oluşan kaplamalardır. kullanım ömrünün azalmasına neden olurken
Bağlayıcılar; pigmenti bağlayan, kuruduktan aynı zamanda ısısal konforu da etkiler. Isıtma ve
sonra bir tabaka oluşturan maddeler olup, soğutma işi için harcanan enerjinin kontrolü
sertleşme yani kuruma şekline göre, kimyasal açısından ısı yalıtımı çok büyük önem
reaksiyonla kuruyanlar, kimyasal reaksiyon taşımaktadır. Ayrıca yalıtım sayesinde ısınma
yapmadan kuruyanlar olmak üzere iki grupta amacı ile yakılan yakıtta azalma olacak,
toplanırlar. Çözücü ve incelticiler; bağlayıcıları dolayısıyla çevreye zararlı olan atık gaz geçişi de
çözerek ya da dağıtarak, boyanın uçucu kısmını azalacaktır. Isı yalıtımının doğru yapıldığı yerde
oluşturan kimyasal maddelerdir. Boyaya renk, ısı dağılımı homojen olacağından konfor da
örtücülük ve koruyuculuk kazandıran ise renk sağlanacaktır.
pigmentleridir. İç mekânda yaratılan koşulların
kullanıcı sağlığını tehdit etmemesi gerekir. Bu
nedenle; özellikle havanın oksijeni veya ısı ile
kimyasal reaksiyonla kuruma gösteren
boyalardan, buharlaşarak havaya karışan zehirli
çözücülerden kaçınılması gerekmektedir.
Kuruduktan sonra ısıdan etkilenmeyen, kullanım
sürecinde havaya zararlı kimyasallar salmayan
boyalar tercih edilmeli, ağır madensel
pigmentlerin olduğu boyalardan kaçınılmalıdır.

112

   
Yararlanılan Kaynaklar
Arıoğlu, E., Arıoğlu, N., Yılmaz, A. O., (2006) Toydemir, N.; Gürdal, E.; Tanaçan, L., (2000),
Beton Agregaları, Evrim Yayınevi. Yapı Elemanları Tasarımında Malzeme,
Literatür, İstanbul.
Bell B. V.; Rand P., (2006), Materials For
Architectural Design, Laurence King Zijlstra, E., (2005), Material Skills, Evolution
Publishers, UK. Of Material, Materia, Rotterdam.

Beylerian G. M., Dent A., (2005), Material Akkurt, S., (1991), Plastik Malzeme Bilgisi,
Connexion, Thames & Hudson, Londra. Birsen Yayınevi, İstanbul.

Doran D. K., (1992), Newnes Yapı Malzemeleri Balanlı, A., Öztürk, A., (2006), Yapı Biyolojisi –
Cep Kitabı, Çeviren: Ceren Yalçın (2004), Yaklaşımlar, YTÜ Yayını, Yayın No:
Bileşim Yayınevi, İstanbul. YTÜ.MF.YK-06.0759 / Fakülte Yayın No:
MF.MİM-06.002, İstanbul.
Duran, K., Atav, R., Bahtiyari, İ., (2005).
“Yalıtım Teknik Tekstilleri”. Non-woven Beylerian G. M., Dent A., (2007), Ultra
Technical Textiles, Ekim, sayı. 10, sayfa.45-47, Materials, How Materials Innovation is
İstanbul. Changing The World, Thames & Hudson,
Londra.
Erdoğan, M., (2001), Açıklamalı Malzeme
Bilimi Sözlüğü, Nobel yayın dağıtım, Ankara G. Ü. Çelebi; Gültekin A. B., (2008), Yapı-
Çevre İlişkileri, TMMOB Mimarlar Odası
Eriç, M, (1994), Yapı Fiziği ve Malzemesi, Yayını, İstanbul.
Literatür Yayınevi (2. Baskı), İstanbul.
Gezer H., (2008), “Akıllı (Smart) Malzemenin
Ersoy, Y. H, (2001), Kompozit Malzeme, Mimari Ve İçmimaride Kullanılması”, 4.Ulusal
Literatür Yayınevi, İstanbul. Yapı Malzemesi Kongresi ve Sergisi. TMMOB
yayını, ISBN 978-9944-89-663-7, İstanbul,
Gennes, P., G., (1997), Kırılgan Nesneler,
s.329-341.
Tübitak, Promat Basım, İstanbul.
Ritter A., (2007), Smart Materials In
Gezer H., (2009), Mekân Örtüsü Tekstil
Architecture, Birkhauser, Berlin.
Malzemesi. T.C. Maltepe Üniversitesi Yayınları,
2009/1, ISBN 978-975-6760-36-9, G.M. Savaşçı, Ö.T., Uyanık, N. Ve Akovalı G.,
Matbaacılık Ve Tic., İstanbul. (2002). Plastikler ve Plastik Teknolojisi,
Pagyay Yayıncılık, İstanbul.
Gezer, B.T., (2006) “Hafif Metaller Ve Kullanım
Alanları”, Yıldız Teknik Üniversitesi, Metalurji Ünal, A., (2005), “Yapı Tekstilleri ve
Ve Malzeme Mühendisliği, Bitirme Projesi. Uygulamaları. Tekstilde Yeni Ufuklar”, Teknik
Tekstil Semineri. 4 Ekim, İTO, İstanbul.
Gezer, H., (2006), ‘Sarıp Sarmalayan Malzeme;
Teknik Tekstiller’ Mimarlıkta Malzeme, Yıl:1, Weston R., (2007), Materials, Form and
S.2, TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Architecture, Laurence King Publishers, UK.
Büyükkent Şubesi yayını, s. 76-83.
Yıldırım, K., Aydın, N., Çelikbilek Ve Güçer, Ş.,
Horrocks, A. R., Anand, S.C., (2003), Teknik (2002), “ Kaliteli Yaşam İçin Teknik Tekstiller
Tekstiller El Kitabı. (Techinical Textiles ve Kullanım Alanları”. Kimya Teknolojileri,
Handbook). The Textile Institute. Türk Tekstil Sayı; 17.
Vakfı, İstanbul.
TS 825 Standardı “Binalarda Isı Yalıtımı”
Ojeda O. R.; Pasnik M., (2005), Materials
Architecture in Detail, Rockport Publishers,
USA.

113

   
5






Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Erişilebilirlik kavramını anlayacak ve özürlülükle ilişkisini tanımlayabilecek,
Erişilebilir konutun özelliklerinin neler olduğunu açıklayabilecek,

Herkes için tasarım düşüncesini anlatabilecek,

Herkes için tasarım ilkelerini ifade edebilecek,

Herkes için tasarım ilkelerinin konutlarda nasıl uygulanacağını tartışabilecek


bilgi ve becerilere sahip olabilirsiniz.

Anahtar Kavramlar
Engellilik Herkes İçin Tasarım

Erişilebilirlik Ergonomi

Özürlü Hakları Sözleşmesi Verimlilik

Yardımcı Teknolojiler

İçindekiler
v Giriş
v Konutlarda Erişilebilirlik
v Herkes İçin Tasarım
v Herkes İçin Tasarım İlkeleri
v Herkes İçin Tasarım Özellikleri
v Herkes İçin Tasarımın Konutlara Uygulanması
v Herkes İçin Tasarımla İlgili Dikkat Edilecek Hususlar

114


Konutlarda Erişilebilirlik ve
Herkes İçin Tasarım
GİRİŞ
İnsanlar gereksinimlerinin karşılandığı ortamlarda huzur ve güven içinde yaşamak isterler. Bunun
koşullarından birisi de bulundukları ortamın, kullandıkları araç gerecin ve aldıkları hizmetin erişilebilir ve
kendilerine uygun olmasıdır. İnsanların fiziksel ve zihinsel özellik ve yeterliliklerinin birbirinden farklı ve
zaman içerisinde değişken olması yanında bazı bireylerin yaşlılık ve veya özürlülük durumu da böyle bir
uyumun sağlanması ve sürdürülmesinin önündeki temel engeldir. Bu ünitede ilk olarak ürünlere,
cihazlara, hizmetlere ve ortamlara herkesin eşit erişimini hedefleyen erişilebilirlik kavramı ele alınacak,
erişilebilirlik ve özürlülük arasındaki ilişki ortaya konacaktır. Bireylere ve özellikle özürlülere ve
yaşlılara yaşamı zorlaştıran engellerin çoğunlukla yapılı çevre ve konutla ilgili olduğu olgusundan
hareketle erişilebilir konutlar ve özellikleri incelendikten sonra konutlarda erişilebilirliği artırmak için
yapılabilecek düzenlemeler engel kategorilerine göre incelenecektir. Daha sonra insanların birbirlerinden
farklı ve zaman içerisinde değişebilen özellik ve yeteneklerini dikkate alarak; mekân, ürün ve hizmetlerin
mümkün olabilecek en geniş kullanıcı kitlesine sahip olacak şekilde tasarlanmasını amaçlayan herkes için
tasarım yaklaşımı konut özelinde ele alınacaktır. Herkes için Tasarım yaklaşımının felsefesi ve ilkeleri ele
alınacak, konuyla ilgili uygulama örnekleri verilecektir.

KONUTLARDA ERİŞİLEBİLİRLİK
Erişilebilirlik; bir ürün, cihaz, hizmet veya ortamdan yararlanabileceklerin sayısını ve çeşitliliğini ifade
eden, genel bir kavramdır. Bu bağlamda konutlarda erişilebilirlik; tüm yaşayanların konut içerisinde
dolaşımın olanaklı kılınması, konut bölümlerinden ve konuttaki alet ve donanımlarından tam olarak
yararlanmalarının sağlanmasıyla ilgilidir. Öte yandan erişilebilir bir ürün, cihaz, hizmet veya ortam
oluşturulabilmesi, öngörülen kullanıcıların farklı özellik ve yeterliliklere sahip olabileceklerinin, başka bir
deyişle engelli kullanıcıların da dikkate alınmasını gerektirir. Erişilebilirliğin, ancak engelli bireylerin de
dahil edilmesi durumunda tam olarak sağlanabileceği olgusundan hareketle, bu kesimde önce ve engellik
kavramları ele alınacak, özürlülerin önündeki kısıtlamaların aşılmasında yararlanılan yardımcı
teknolojilerden söz edilecektir. Daha sonra konutlarda erişilebilirlik konusu ele alınarak erişilebilir bir
konutun genel özellikleri ortaya konacaktır.

Özürlülük, Engellilik ve Erişilebilirlik


Yaşadıkları ortamda, kendilerine sunulan hizmetlerden yararlanmada ve çeşitli alet ve araçları
kullanmada bireyleri birbirinden ayrı kılan unsur fiziksel ve zihinsel özellikleri ve yeterlilikleridir. Bu
özellikleri ve yeterlilikleri açısından diğer bireylere göre eksiklikleri olması durumunda sakatlık veya
engellilik durumu ortaya çıkmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü (WHO: World Health Organization)
engelliliği; bir aktiviteyi diğer bireylere göre normal kabul edilen sınırlar içerisinde yapamamaya neden
olan sınırlılıklar veya (bir sakatlığa bağlı) beceri eksiklikleri olarak tanımlamaktadır.
(T.C. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Toplum Özürlülüğü Nasıl Anlıyor Raporu) na göre
özürlülük olarak görülen başlıca durumlar şunlardır :
Zihinsel Özürlü: Çeşitli derecelerde zihinsel yetersizliği olan kişidir. Zekâ geriliği olanlar (mental
retardasyon), Down Sendromu, Fenilketonüri (zekâ geriliğine yol açmışsa) bu gruba girer.
115


İşitme Özürlü: Tek veya iki kulağında tam veya kısmi işitme kaybı olan kişidir. İşitme cihazı
kullananlar da bu gruba girmektedir.
Görme Özürlü: Tek veya iki gözünde tam veya kısmi görme kaybı veya bozukluğu olan kişidir.
Görme kaybı ile birlikte göz protezi kullananlar, renk körlüğü, gece körlüğü (tavukkarası) olanlar da bu
gruba girmektedir.
Ortopedik Özürlü: Kas ve iskelet sisteminde yetersizlik, eksiklik ve fonksiyon kaybı olan kişidir. Kol,
ayak, bacak, parmak ve omurgalarında kısalık, eksiklik, fazlalık, yokluk, hareket kısıtlılığı, şekil
bozukluğu, kas güçsüzlüğü, kemik hastalığı olanlar, felçliler, serebral palsi, spastikler ve spina bifida
olanlar bu gruba girmektedir.
Dil ve Konuşma Özürlü: Herhangi bir nedenle konuşamayan veya konuşmanın hızında, akıcılığında,
ifadesinde bozukluk olan ve ses bozukluğu olan kişidir. İşittiği halde konuşamayanlar, gırtlağı alınanlar,
konuşmak için alet kullananlar, kekemeler, afazi, dil-dudak-damak-çene yapısında bozukluk olanlar bu
gruba girmektedir.
Ruhsal ve Duygusal Hastalığı Olan: Duygu, düşünce ve davranışlardaki normalden farklı örüntüler
nedeni ile günlük yaşam aktivitelerine tamamlamada, kişiler arası ilişkilerini devam ettirmede güçlük
yaşayan kişidir. Depresyon şizofreni gibi hastalıklar bu gruba girmektedir.
Süreğen Hastalık: Kişinin çalışma kapasitesi ve fonksiyonlarının engellenmesine neden olan, sürekli
bakım ve tedavi gerektiren hastalıklardır (kan hastalıkları, kalp-damar hastalıkları, solunum sistemi
hastalıkları, sindirim sistemi hastalıkları, idrar yolları ve üreme yolları hastalıkları, cilt ve deri
hastalıkları, kanserler, endokrin ve metabolik hastalıkarı, sinir sistemi hastalıkları, HIV)
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu: Çocukta 7 yaşından önce başlayan, en az iki ortamda
(ev, okul) 6 ay süreyle yaşına ve gelişim seviyesine uygun olmayan dikkat eksikliği, aşırı hareketlilik,
hiperaktivite ve dürtüsellik belirtileriyle görülen bozukluktur
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) dünya üzerinde toplam nüfusun yaklaşık %15’inin ( yaklaşık 1 milyar
kişi) engelli statüsünde olduğu, bunun da %2 ila %4’ ünün hareket etmede önemli sorunları olduğu
bilgisini vermektedir, (WHO, 2011). Bu rakamın nüfus artışı, yaşlanma ve sağlık hizmetlerinin
iyileştirilmesi sonucunda sayısal ve oransal olarak daha da artması beklenmektedir. Öte yandan ortalama
ömür beklentisinin 70 yıl ve üzerinde olduğu ülkelerde, bireylerin ortalama yaşam süresinin %11,5’una
karşı gelen 8 yılı engelli statüsünde geçirdikleri belirtilmektedir.

http://www.un.org/disabilities/ Birleşmiş Milletler Enable sitesi


yoluyla dünya üzerinde engellilikle ilgili çeşitli bilgilere ve kaynaklara erişebilirsiniz.

Ülkemizde ise nüfus içerisindeki özürlülük oranları Türkiye Özürlüler Araştırması (2002)
verilmektedir. Buna göre toplumdaki özürlü oranı çoğunluğu süreğen (uzun zamandan beri süren, kronik)
hastalık nedeniyle olmak üzere yaklaşık %12 olarak tahmin edilmektedir. Bu oran 2011 Nüfus
tahminlerine göre güncellendiğinde;
• Engelli statüsünde olan vatandaşların sayıları: 9.181.679
• Ortopedik, görme, işitme, dil ve konuşma, zihinsel özürlü: 2.010.928,

• Süreğen hastalık: 7.170.751’dir.


Yakın zamana kadar özürlülerin yaşama dahil edilmesi özel düzenlemelerle mümkün iken artık
engellilerin herhangi bir ayrımcılığa uğramadan sosyal yaşamın tüm boyutlarına dahil edilmesi yasal
mevzuatla da desteklenen bir olgu olarak ele alınmaktadır.
Uluslararası platformda Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi engelli bireylerin haklarına
bağlayıcılığı olan evrensel bir güvence sağlamaktadır. 21. yüzyılın ilk insan hakları sözleşmesi olarak
tanımlanan sözleşme ülkemiz parlamentosu tarafından ek protokolü de dahil olmak üzere kabul edilerek
yürürlüğe girmiştir. Toplam 50 maddeden oluşan ve taraf olan devletlere, engellilere karşı ayrımcılığı
ortadan kaldırmak ve onların yaşam standartlarını yükseltmek gibi yükümlülükler getiren sözleşmenin 3
maddesindeki ilkeleri arasında “Erişilebilirlik” yer almaktadır.

116


Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi’ne aşağıdaki adresten
erişebilirsiniz.(http://www.ozida.gov.tr/ulasilabilirlik/Belgeler/2_MEVZUATSTANDART/UL
USLARARASI_SOZLESME/BM_ENGELLIHAKLARISOZLESMESI.pdf).

Engellilerin ve dezavantajlı grupların sosyal hayata katılımı bir ülkenin en önemli gelişmişlik
göstergelerinden birisidir. Engellerden arınmış erişilebilir bir çevre de engelli bireylerin sosyal hayata
katılım hakkı sağlamak için atılmış ilk adım olarak nitelendirilmektedir. Bu bağlamda erişilebilirlik
genel olarak engelli bireylere de engelli olmayanlarla aynı düzeyde katılım ve tercih imkanları sağlamaya
yönelik çok geniş kapsamlı bir kavramdır.
Ülkemizin de imzalamış olduğu Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Sözleşmesi erişilebilirlilik
kapsamını aşağıdaki şekilde belirlemiştir: Engellilerin bağımsız yaşamalarının ve toplumun tüm
alanlarına tam katılımının sağlanması ve engellilerin diğerleriyle eşit bir şekilde fiziksel çevreye, ulaşıma,
bilgi ve iletişim teknolojisi ve sistemi dahil bilgiye ve iletişime, hem kırsal hem de kentsel bölgelerde
halka açık olan veya halka sunulan diğer tesislere ve hizmetlere erişiminin sağlanması için uygun
tedbirleri almalıdır. Buna göre göre erişilebilirlik iki temel erişimi içermektedir:
1. Fiziksel çevreye erişebilmek: Erişilebilir bir fiziksel çevre sadece engellilerin değil herkesin
faydalandığı, okul, sağlık tesisleri, işyerleri de dahil olmak üzere açık ve kapalı mekânlardır.
Erişilebilir bir çevrenin bileşenleri Tablo 6-2’de gösterilmektedir.
2. Bilgi ve mesaja ulaşabilmek: Enformasyon, iletişim , elektronik hizmetler ve acil servis
hizmetleri de dahil olmak üzere tüm hizmetler

Tablo 5.1: Erişilebilir Yapılı Çevrenin Bileşenleri

Açık Alanlar Toplu Taşıma Hizmetleri


• Kaldırımlar • Taşıtlar
• Rampalar • Bekleme, Aktarma, İndirme-Bindirme
Yerleri
• Merdivenler
• Duraklar
• Yaya Geçitleri
• İstasyonlar
• Taşıt Park Yerleri
• Açık ve Yeşil Alanlar
Bilgilendirme, İşaretleme ve Duyumsanabilir
• Kent Mobilyaları Yüzey
Binalar • Bilgilendirme ve İşaretleme
• Bina girişleri • Duyumsanabilir (Hissedilebilir) Yüzey
• Bina İçi Yatay Dolaşım
• Bina İçi Dikey Dolaşım

Kaynak: T.C. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Özürlü ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü ; Yerel Yönetimler için
Ulaşılabilirlik Temel Bilgiler El Kitabı
http://www.ozurluveyasli.gov.tr/upload/Sayfa/385/files/YerelYonetimlerIcinUlasilabilirlikTemelBilgilerTeknikElKitabi.pdf

Yakın çevrenizi gözlemleyerek yerel yönetimler ve çeşitli kurumlar


tarafından engelli bireylerin erişimini sağlamaya veya artırmaya yönelik ne tür
düzenlemeler yapıldığını belirleyiniz.

117


Erişilebilir Konutlar ve Özellikleri
Bir konutun erişilebilir olup olamdığının belirleyicisi kullanıcıların yeterlilikleridir. Erişilebilir bir konut
kullanıcıların ihtiyaçlarını ve istediklerini mümkün olduğunca bağımsız bir şekilde yapabilmesine olanak
sağlar.
Kanada Emlak ve Konut Kurumu konutlarda erişilebilirliliği dört düzeyde tanımlamaktadır:
• Ziyaret edilebilir (visitable): Temel düzeyde erişilebilirliğe sahip olan bu tür konutların,
sınırlıkları olanlar da dahil olmak üzere birçok kişi tarafından ziyater edilmesi mümkündür.
Girişin hemzemin olması, geniş kapıların bulunması ve giriş katında tuvalet bulunması yeterli
görülmektedir.
• Uyarlanabilir (adaptable): Bu tür konutlar, eğer gelecekte ihtiyaç olur ise hızla uyarlanabilir
niteliktedir. Esnek konut (flexi housing) olarak adlandırılan bu uygulamada ihtiyaç durumunda
tekerlekli sandalye ile yanaşabilmek üzere mutfak dolaplarının kapakları çıkarılabilir ya da
asansör takılmak için dolap boşlukları kullanılabilir.
• Erişilebilir (accessible): Erişilebilir bir konut engelli bireylerin de ihtiyaçlarına cevap verebilir
niteliktedir. Erişilebilir konutların bölümlerinde özellikle tekerlekli sandealye kullananların
dönüş yapabilmesine olanak sağlayacak yeterli alan, sandalyenin girebileceği duş teknesi ve
mutfakta çalışma (tezgah) yüzeylerinin tekerlekli sandalye ile yaklaşmaya olanak verecek
şekilde olması gerekir
• Evrensel (Universal): Evrensel (herkes için) tasarlanmış konutlarda kullanıcıların engellilik
durumları ve zaman içerisinde değişen yetenekleri dikkate alınmıştır.

Yaşadığınız konutu yukarıdaki dört ilke kapsamında değerlendiriniz.

Konutların erişilebilirliği konusunda en ileri çalışmaların yapılıldığı ABD’de 1988 yılında uyulması
ilgili mevzuat çerçevesinde (Fair Housing Act) uyulması gereken gereken 7 temel ilke belirlenmiştir.
• Bina geliş yolunun ve girişinin erişilebilir olması
• Ortak ve genel kullanımı olan alanların erişilebilir olması
• Kapıların tekerlekli sandalye kullananlarca açılıp kapanabilmesi
• Yerleşim biriminin (daire) girişinde ve içerisinde erişilebilirliğin sağlanması
• Aydınlatma anahtarları, elektrik prizleri, termostat (ısı düzenleyici) ve benzeri diğer ortam
düzenleme kontrol düğemelerinin erişilebililir yerlerde bulunması
• Banyo duvarlarının daha sonra tutunma kolları monte edilebilecek şekilde güçlendirilmesi
• Mutfak ile banyo ve tuvaletlerin engellilerce rahat kullanılabilir olması
Erişilebilirlik konutun bir bölümünü değil bütününü kapsamalıdır. Konutlarda erişilebilirliği artırmak
için önerilen yöntemlerden bazıları Tablo-1’de verilmektedir. Erişilebilir bir konutun önemli
özelliklerinde birisi de tehlike durumunda hızla terketmeye olanak vermesidir. Eğer konut çok katlı ise
her kattan enaz bir tehlike çıkışı sağlanmalıdır.

118


Tablo 5.2: Konutta Erişilebilirliği Artırıcı Önlemlerden Örnekler

Dış Mekân
• Harekete duyarlı aydınlatma
ışıkları
• Tekerlekli sandalye rampası
• Yükseltilmiş (yastık )bahçe
• Engel içermeyen girişler Yükseltilmiş
• Merdivenlere korkuluk yastık bahçe
Banyo
• Kaynar su önlemli musluk ve
duşlar
• Giriş platformlu duş
teknesi/Küvet
• Tutma kolları
• Sürme kapılar
Mutfak
• Düşük seviyeli tezgahlar Giriş
• Erişilebilir mutfak aletleri platformlu
• Kolay açılabilir dolaplar ve duş teknesi
saklama kapları
Genel Yaşam Alanları
• Korkuluk
• Geniş, kaymayan zemin ve
eşikler
• Kolay kullanılabilir elektrik
anahtarları ve prizler
• Kolay açılır kapı kolları

Konutlarda Erişilebilirlik İçin Düzenlemeler


Erişilebilir bir konut sadece engelliler için uygun tasarlanarak inşa edilmiş bir konut olmayıp, evdeki tüm
kullanıcıları kapsayan bir düzenlemedir. Birçok kişinin yaşlılık döneminde bir bakımevine (huzurevi)
gitmek yerine kendi evinde yaşamayı tercih ettiği bilinen bir gerçektir. Ancak evleri tasarım ve yapım
aşamasında erişilebilirlik özelliklerine sahip değilse bu kişilerin yaşlılık döneminde ev içerisinde hareket
sınırlalıkları ortaya çıkabilmekte, çoğu kez evde daha önceden yapabildikleri şeyleri yapamama,
durumunda kalabilmektedir. Bu durumda bazı düzenlemelerle evlerin erişilebilir olması sağlanabilir.
Bu bölümde bireyin yetenekleri veya fiziksel koşulları değiştiğinde konutta yapılabilecek
düzenlemeler (tadilatlar) hakkında bilgi verilecektir. North Carolina Üniversitesi Evrensel Tasarım
Merkezi (NCSU; The Center for Universal Design, 1999) tarafından derlenen bu öneriler genellikle ağır
sakatlıklardan daha çok hafif ve orta düzeyde yaşanan problemlere yöneliktir. Örneğin; tamamen körlük
değil, görme kaybı, tamamen sağırlık değil işitme yetersizlikleri esas alınmıştır. Düzenlemeler aşağıdaki
engellilik durumları dikkste alınaraak hazırlanmıştır.
• İşitme

• Görme

• Koku Duyusu
• Dokunma duyusu ve El Becerisi

• Güç ve Hareket Sınırlıkları


• Mobilite ve Çeviklik

• Denge ve Koordinasyon
• Algılama (Cognition)

119


İşitme
İşitme sorunu olanlar , işitme kaybının derecesine göre bazı sesleri duyamazlar, bir konuşmayı
dinlerken bazı kelimeleri anlamayabilirler. Kimi zaman da arka plan gürültüsü olduğunda veya birden
fazla kişinin konuşması durumunda belirli sesleri ayırt etmekte zorlanırlar. Aynı zamanda ses kaynağının
yerini belirlemede de zorluk yaşayabilirler. Konut içerisinde de kapı zili, telefon gibi çağrıları veya saat
alarmlarını ve zaman sayaçlarının uyarı sinyallerini duymayabilirler. Daha da öte duman veya yangın
alarmlarını fark etmeyebilirler. Bu kişiler yüz yüze konuşmaları, telefondaki sesleri veya televizyon ve
radyo gibi iletişim araçlarının seslerini de duymakta zorlanabilirler. Ses yoluyla iletilen sinyalleri
güçlendirmek işitme sorunu olanlar için evlerde alınabilecek temel önlemdir. Örneğin; telefonlara ses
yükselten cihazlar (amplifikatör) ilave edilebilir veya var olan telefon daha yüksek ses düzeyine sahip
olanla değiştirilebilir.
Ses yükseltilmesi mümkün olmaz veya yetersiz kalırsa ses sinyallerini diğer duyusal sinyallerle
değiştirmek ve desteklemek bir çözüm olabilir. Örneğin; kapı zili çaldığında bir ışık kaynağının da yanıp
sönmeye başlaması veya duman alarmında tehlikenin varlığı flaş ışıklar şeklinde yansıtılabilir. Bunun
dışında sağır kişilerin telefon görüşmesi yapmasını sağlayan cihazlar bulunmaktadır. Sesli sinyaller
fiziksel olarak hissedilebilir sinyallere de dönüştürülebilir. Uyuyan veya dinlenen kişinin yatağını
sarsarak haber verecek bir ikaz sistemi bunun bir örneğidir. Bir diğer uygulama da arka plan gürültüsünün
azaltılması olabilir.
Görme
Görmeyle ilgili problem yaşayanlar çevrelerindeki detayları belirlemekte zorlanabilirler. Bu kişiler
için görüntü bulanık veya sislidir. Sadece büyük nesneleri görebilirler veya ancak gölgeleri ve ışığı fark
edebilirler. Cilalanmış yüzeylerden veya yansıtma özelliği olan duvar kaplamalarından gelen parıltılar,
doğrudan aydınlatma yoluyla gelen parlak ışıklar görmelerini tamamen engelleyebilir. Düşük aydınlatma
düzeylerinde yeterince görmeyebilirler. Öte yandan, aydınlatma düzeyindeki hızlı değişmeler olursa
gözler buna yeterli uyumu sağlayamayabilir. Örneğin; iyi aydınlatılmış bir mekândan daha karanlık bir
mekâna geçişte uzun süre göremeyebilirler. Görmeyle bağlantılı bir sorunları da derinlik algılamasının
değişmesidir.
Görme problemi yaşayanlar ev ortamında saatleri okumakta, telefon tuşlarını veya dokunmatik
yüzeyleri algılamakta, cihazların etiketlerini ve kontrol mekanizmalarını, ısı ayarlama cihazlarını
(termostat) algılamakta ve okumakta zorlanabilirler. Bu kişiler aynı zamanda çeşitli tarifler, gıda ve
temizlik malzemesi etiketleri, gazete, dergi, kitap, telefon rehberi ve ilaç reçetelerini okumakta sıkıntı
yaşayabilirler. Bu sıkıntılar yemek pişirme, temizlik, kitap okuma, bireysel öğrenme, iletişim, sağlıklı ve
güvenlik gibi birçok ev faaliyetlerini de etkileyebilir.
Görme kaybının diğer bir sonucu da zemin yüksekliklerinin fark edilememesi ve merdiven
basamaklarının yüksekliği ve derinliğinin algılanamamasıdır. Bundan da öte bu kişiler örneğin bir
duvarın nerede sonlandığı ve duvarın nerede zeminle buluştuğunu göremeyebilirler.
Görme azalması olan kişiye yardımcı olacak temel düzenleme daha fazla aydınlatma sağlayarak
görülebilirliği artırmaktır. Bunun için mutfakta, okuma alanlarında, banyoda ve merdivenlerde faaliyete
yönelik aydınlatma yapılabilir. Bu amaçla mutfak dolaplarının altına, merdiven ve koridorlar boyunca
floresan ampuller veya priz/duvar/tavan aplikleri kullanılabilir. Bunların yanında ışık veren (fosforlu)
aydınlatma anahtarlarının olması, aydınlatma araçlarının ayarlı dirence (reosta) sahip olması böylece
aydınlatma düzeyinin ayarlanabilir olması önerilebilir. Öte yandan , tavan pencereleri kullanılarak en
karanlık mekânları bile aydınlatma gücüne sahip gün ışığından yararlanılabilir. Tavan penceresinden
daha düşük maliyetli bir çözüm yeni bir teknoloji olan çatıya monte edilebilir ışık tüpleridir. Diğer bir
yöntem de ışık parıltılarının azaltılmasıdır. Bu kapsamda, güneşlik veya perdeler, pencere kaplamaları,
zeminin yansıtıcı olmayan mat malzemeyle kaplanması, dokulu duvar kağıdı veya duvarlarda mat boya
kullanılması gibi çözümler önerilebilir. Görme azalması olan kişilere yönelik diğer bir uygulama da
görsel işaretlerin yerine diğer duyusal işaretlerin kullanılmasıdır. Örneğin değişik mekânlardaki taban
yüzeyinin farklılaştırılması bu kişilerin konut içinde dolaşmalarında kolaylık sağlayabilir. Örneğin giriş
bölümünde seramik yer karo, holde ahşap parke, mutfakta vinil kaplama, vb. kullanılabilir. Son olarak bir
120


diğer yöntem de renk algılamasının zenginleştirilmesidir. Örneğin; duvarları döşemeyi ve tezgahları
farklılaştırmak için parlak ve kontrast renkler kullanılabilir. Benzer şekilde renkler ve kontrastlık yoluyla
merdivenlerin rıht ve basamak yüzeylerini birbirinden farklılaştırmak için de kullanılabilir.
Koku Alma Duyusu
Koku alma duyusu azalan kişilerin çeşitli kokuların varlığını hissetmeleri zorlaşır. Başka bir deyişle
kokular arasında ayırım yapamazlar. Koku duygusunun azalması durumunda örneğin yangın
başlangıcındaki duman , gaz kaçağı ve havayla taşınan kirleticiler ve toksinler gibi tehlike habercisi
olabilecek kokuların varlığından haberdar olunamaz.
İşitme ve görme problemlerine benzer şekilde uygulanabilecek bir yöntem koku duyusu yerine farklı
duyulara yönelik sinyaller kullanmaktır. Böylece bireyler dumanı fark etmek için burunlarına güvenmek
yerine duman olması durumunda görsel ve işitsel ikazlardan yararlanırlar. Aynı zamanda propan, metan
gibi tehlikeli gazların varlığına karşı dedektörler kullanılabilir. Konutta var olabilecek renksiz ve kokusuz
olan ve bu nedenle herkes için tehlike yaratabilecek iki tür gazvardır; karbon monoksit ve radon. Karbon
monoksit soba veya ocak bacasındaki kaçakları, radon gazı da evin altında veya civarında olabilecek
kayalardan sızabilir. Her ikisini de tespit edecek cihazlar bulunmaktadır. Bazı detektörler birden fazla
tehlikeyi, örneğin duman ve karbon monoksit kaçaklarını ikaz edecek niteliktedir
Dokunma Duyusu ve El Becerisi
Dokunma duyusunda azalma olan kişiler cisimlerin dokularını ve şekillerini algılamakta zorluk
çekebilirler. Elleri, kolları veya bacaklarını uyuşmuş hissederler. Aynı zamanda sıcak ve soğuk yüzeyleri,
basıncı veya basınç düzeyindeki değişikliği algılamayabilirler. El beceresi ise parmakla yapılan sıkma,
tutma, çevirme ve bükme gibi hareketleri içeren yeteneklerdir. Bu hareketler dokunmayla doğrudan
ilintilidir. Ellerde veya parmaklarda uyuşma, hissizlik olduğu zaman el becerisi de azalır. Dokunma ve el
becerisiyle ilgili sorun yaşayanlar ev aletleri veya ısı ayarlamaları (termostat) gibi bazı cihazları kumanda
etmekte zorluk çekebilirler. Bunun yanında kapı veya çekmece kulplarını, musluk vanalarını, şişe veya
kavanoz kapaklarını kavramak, çevirmek veya döndürmek, elektrik kablolarını fişe sokmak veya fişten
çıkarmak, paketlenmiş eşyaları açmak bu kişiler için önemli sorun olabilir. Bu kişiler farkında olmadan
soba veya ocaktan yanabilirler, bıçakla veya sivri bir kesici/delici aletten yara alabilirler. Bundan da öte
bacaklarındaki uyuşma nedeniyle yere düşebilirler. Eğer su sıcaklığını yanlış ayarladılarsa lavabo, küvet
veya duş teknesinde aşırı sıcak suyla haşlanma tehlikesiyla karşılaşabilirler.
Dokunma duyusunda azalma olan kişilere yardımcı olacak bir uygulama, duvar, tezgah gibi
yüzeylerde daha belirgin olarak hissedilebilecek malzeme kullanmak olabilir. Bunun için tuğla vinil veya
ahşap kullanılabilir. Diğer bir yöntem güvenliği artırmaktır. Bunun için çeşitli yöntemler kullanılabilir.
Sıcak su kullanımında için su ısıtıcının derecesinin düşürülmesi haşlanmaya karşı bir önlem olduğu gibi
elektrik sarfiyatını da düşürecektir. Soba veya radyatörlerin muhafaza altına alınması, bıçak veya
kesici/sivri aletlerin bulun duğu dolap veya çekmecelerin kilitli tutulması önerilen önlemler arasındadır.
Duyusal işaretlerin artırılması bu amaçla da kullanılanılabir. Örneğin ocak gibi yüzeylerin sıcak iken
parlak ya da akkor gösteren malzemeler kullanılabilir ya da ışıklı göstergeyele ikaz sağlanabilir. Ellerin
kulanımıyla ilgili sorunlarda ise parmakla sıkma ya da kavrama gerektiren kumada aletleri veya kollar
varsa bunların değiştirilmesi yoluna gidilebilir.
Güç Kaybı ve Hareket Sınırlılıkları
Kollar ve bacaklarda güç azalması bireylerin fiziksel güçlerini sürdürmelerine engel olabilir. Örneğin;
uzun süre ayakta duramazlar kısa süreli de olsa ağırlık taşıyamazlar. Güç kaybına uğrayan kişiler,
kaldırma, itme, çekme gibi hareketler yanında kendi vücutlarını yükseltmede (örneğin; oturma
pozisyonunda iken ayağa kalkmakta) ya da diz çökmede de zorlanabilirler. Hareket sınırları ise
yapılabilecek hareketlerin kapsamıyla ilişkilidir. Bireylerin omuzlarının üzerinden ne kadar yükseğe
erişebildikleri veya omuzlarından kollarını ne kadar çevirebildikleri, dirseklerini veya dizlerini ne ölçüde
bükebildikleri bu sınırlılıkları belirler. Hareket sınırlılıkları olan kişiler uzanma, eğilme, çömelme,
alçalma, diz üstü durmada zorluklar yaşarlar.

121


Birçok konut, yemek pişirme ve bulaşık yıkama faaliyetlerinin ayakta yapılacağı varsayımına dayalı
olarak tasarlanmıştır, bu da uzun süreler ayakta durmayı gerektirir. Diğer birçok ev işinde de -yatakların
toplanması, çöplerin taşınması, ev içinde eşyaları, bir yerden başka bir yere götürülmesi - yük vücudun
üst kısmına biner. Kuvvet gerektirmesi açısından ağır eşyaların yüksek yüklüklerden aşağıya indirilmesi,
çekmecelerin çekilmesi ve itilmesi zaman zaman önemli sorun yaratabilir. Hareket sınırlılıkları bu
faaliyetlerin aynı zamanda diğer uzanma ve eğilme içeren hareketlerin yapılmasını zorlaştırabilir. Hareket
alanını belirleyen diğer bir unsur da kişinin boyudur. Kısa boylu bir kişiler bazı raflara merdiven ya da
tabure olmaksızın ulaşamayabilirler, bazı durumlarda bunlara çıkmakta da zorlanabilirler. Uzun boylu
kişiler için ise zemin, seviyesindeki dolaplar ve alçak raflara erişmek sorun olabilir.
Güç kaybı ve hareket sınırlılıklarında yapılabilecek düzenlemelerden birisi kişiye kuvvet dayanağı ve
destek sağlamak olabilir. Örneğin; mutfakta veya banyoda tabure, tezgâh veya eviyenin altına boşluk
açılması, tezgah veya eviyenin önünde ayakta duran kişinin desteklenmesi, banyolar için tutunma kolları
gibi düzenlemeler yapılabilir. Diğer bir yöntem ise gerekli olan kuvvet veya çabanın azaltılmasını
sağlamaktadır. Kapıların açılmasını kolaylaştırmak, evdeki elektrikli aletleri uzaktan kumanda ile açıp
kapamak, tezgâhların altını tekerlekli dolaplar yapmak, çekmece ve dolaplar için C veya D şeklinde
kulplar bu tür önlemlerdendir. Çöp atmak için gerekli geliş gidişleri azaltmak için çöp sıkıştırıcılar veya
öğütücüler kullanılabilir. İleri düzeyde güç azalması durumunda oturan kişinin sandalyeden kalkması için
itme (katapult) düzeneği kurulabilir. Hareket alanının azalması durumunda temel önlem kişinin erişmesi
yerine erişilecek nesnenin ya da kumanda aletinin kişiye gelmesidir. Diğer bazı düzenlemeler ise farklı
kişiler için farklı yükseklikte çalışma yüzeyleri, yüksekliği ayarlanabilir dolap rafları yoluyla çalışma
veya depolama alanlarının daha erişebilir kılınmasıdır.
Mobilite ve Çeviklik
Mobilite ve çeviklik kaybına uğrayan kişiler yürümede zorlanırlar veya hiç yürüyemezler. Sadece kısa
sürelerde ayakta durabilirler veya çok kısa mesafeli olarak hareket edebilirler. Hızlı hareket etmeleri
genellikle mümkün değildir. Bu durumdaki kişiler, aralarında tekerlekli sandalye kullananlarda dâhil
olmak üzere, bazı kumanda aletlerini kullanabilirler ve günlük yaşam içindeki faaliyetlerini oturdukları
yerde yapabilirler.
Mobilite ve çeviklik sorunları konut içerisinde uzun, kıvrımlı, zemin kodu değişen, eğim içeren
dolaşmaları ve merdiven inip çıkmayı zorlaştırır. Bu durumdaki kişiler yatağa yatmakta ve yataktan
kalkmakta, tuvalette, küvet ya da duşta sorun yaşarlar. Aynı zamanda su sıcaklığının değişmesi
durumunda hızlı hareket edemedikleri için sıcak suda yanma tehlikesi de mevcuttur.
Mobilite ve çeviklik sınırlılıkları olan kişilerin bağımsız yaşam sürdürebilmeleri için ev içindeki ve
dışındaki engellerin ortadan kaldırılması gerekir. Otomatik garaj kapısı, tekerlekli sandalye için uygun
kapılar ve yollar (rampa veya eğimli zemine sahip) geniş otomatik açılır kapılar bu kişiler için yardımcı
olabilir. Bazı durumlarda bu kişilerin yardım almaksızın yürümeleri mümkün olmayabilir. Yatakları çok
yüksek gelebilir, sandalyeleri ve tuvalet çok alçak bulabilirler. Halı, eşik veya merdiven basamağı
tökezlemelerine neden olabilir.
Denge ve Koordinasyon
Denge ve koordinasyon kaybı kişileri ayakta dururken veya yürürken stabil olmayan (dengesiz) bir
konuma getirir ve düşmelerine neden olabilir. Bu kişiler, düşme riskini azaltmak için genellikle ayaklarını
sürüyerek yürümeyi tercih ederler, ancak bu düşme riskini daha da arttır. Bu tür fonksiyon bozukluğu
olan kişilerin kendilerini sandalye, yatak veya benzeri mobilyalar üzerinden doğrulmaları ve kalkmaları
da zor olabilir.
Denge ve koordinasyon kaybı durumlarında güvenliği sağlamak çok önemlidir. Konut içerisindeki
eşiklerin kaldırılması, halıların kaymasının önlenmesi, merdiven başlarında dengeyi korumak için
tırabzanların uzatılması, yatakların yüksekliğinin azaltılması, sandalye ve tuvaletlerin yükseltilmesi
önerilebilir. Bu düzenlemeler için ideal yükseklik kişiden kişiye değişecektir ancak genellikle dizlerin ve
kalçanın aynı düzlemde olmasını sağlayan yükseklik (veya dizlerin biraz aşağıda olduğu) en uygun
olmaktadır. Bu kişilere otururken, kalkarken ve dolaşırken destek sağlanması yerinde olur, bunun için en
çok kullanılan tutunma kolları ve korkuluktur Yatak, tuvalet ve sandalyelerin yanındaki eşyaların da ağır
olması ve sağlam durması çok önemlidir. Zemin ve merdivenlerin aydınlatılması yoluyla görüşün
artırılması da yardımcı olacaktır
122


Algılama (Cognition)
Algılama veya bilişsel kavrayış; yaşanılmakta olan anın öğelerini belirlemek; işlevlerini algılamak¸
parçası oldukları süreci anlamak şeklinde birbirini takip eden adımlardan oluşmaktadır. İnsanlar
yaşlandıkça kavrayışı ve algılamayı etkileyen Alzheimer gibi hastalıklara daha yatkın olmaktadırlar.
Bilişsel kavrayışları zayıflayan kişiler örneğin; sıcak bir ocak veya sivri bir bıçak gibi uyarıcılara
reaksiyonları yavaşlar ve gelen sinyalleri fark edemezler veya birbirinden ayıramazlar. Aynı zamanda
hatırlama ve enformasyonu anlama zorluğu çekerler ve bu enformasyonu işleme süreci uzar. Bu tür
kişiler için zaman ve mekân karışıklığı söz konusu olabilir.
Algılama sorunu olanlar konut içerisinde, örneğin; radyatör, sivri bıçak, açık pencere veya dik
merdivenlerin arttırdığı tehlikeyi algılamayabilirler, konut dışarısına çıktıklarında kaybolabilirler ve geri
dönmek için yolu adresi ya da yakınlarının telefon numarasının hatırlamayabilirler. Bu durumda olan
kişilerin evden çıkmalarını veya uzaklaşmalarını engellemek için kapıların açılmasını, kapanmasını ve
kilitleriyle ilgili gerektiğinde alarm sistemleri yoluyla önlem alınması gerekir. Bir diğer önlem de tehlike
arz edebilecek nesnelere (radyatör, sivri bıçak, tehlikeli kimyasal maddeler, ocak, soba, ecza dolabı),
yaklaşmalarını önlemek veya bunların etrafına koruyucu siperler koymak olabilir. Algılamayı arttırmak
için de ısındığında daha parlak hale gelen, kırmızı renk alan elektrikli aletler gibi düzenlemeler
yapılabilir.

Yardımcı Teknolojiler
Yardımcı (assistive veya adaptive) teknolojiler engelli ya da yaşlı bireylerin yapmaları imkansız yada çok
zor olan işleri yapmalarını sağlayan araç yada düzeneklerdir. Bu kişiler, yardımcı (assistive veya
adaptive) teknolojiler yoluyla başta hareket olmak üzere görme, iletişimde bulunma, yeme, giyinme,
soyunma, banyo ve tuvalet konusunda kendilerini zorlayan ya da yapamadıkları faaliyetleri
gerçekleştiririler.

• Hareket engelliler için koltuk değneği, ilişme, ortoz, iki veya üç tekerlekli sandalye

• İşitme engelliler için kohlear implant (kulak salyangozu protezi)


• Görme engelliler için beyaz baston, büyüteç, oküler cihazlar, sesli kitaplar, ekran büyütme
yazılımları

• Konuşma engelliler için iletişim panoları, ses sentezleyiciler


• Bilişsel engelliler için ise günlük faaliyetlerin sembollerini içeren takvimler tipik yardımcı cihaz
örnekleri olarak verilmektedir (Dünya Engelliler Raporu).
Bilgisayar ve iletişim teknolojisindeki gelişmeler sonucunda, bazıları aşağıda verilen, engellilere ve
yaşlılara yardımcı olacak birçok teknoloji geliştirilmiştir ve bu konudaki çalışmalar yaygın olarak devam
etmektedir. Bunların bazıları aşağıda gösterilmektedir.

Tablo 5.3: Yardımcı Teknolojilerden Örnekler

Alternatif klavye Braille alfabesi ile baskı yapan cihazlar


Elleri kullanmadan ekran imlecini hareket Ekran klavyesi
ettirme
Ekranı büyütme
Nefes yoluyla aktive olan sistemler
Ses tanıma
Okuma kalemi yada joystick’lir (yönetme kolu)
Metni sese dönüştürme
Dokunmatik ekranlar

123


HERKES İÇİN TASARIM
Herkes için tasarım, insanların birbirlerinden farklı ve zaman içerisinde değişebilen özellik ve
yeteneklerini dikkate alarak, mümkün olabilecek en geniş kullanıcı çeşitliliğini sağlamayı amaçlayan
tasarım yaklaşımıdır.

Herkes İçin Tasarım Düşüncesi


İnsanlar, gereksinimlerinin karşılandığı ortamlarda huzur ve güven içinde yaşamak isterler. İnsanların
bulunduğu ortam genellikle evleri (konut) veya işyerleridir. Bunun dışında alışveriş, ziyaret, seyahat,
eğlence vb. nedenlerle farklı ortamlarda bulunabilirler. Bütün bu mekânlar arasındaki ulaşım da yaşamın
önemli bir parçasıdır. Konutlar ve işyerleri başta olmak üzere bütün yapılı çevre, araç gereçler insanların
kullanımına sunulmak üzere; hizmetler de insanların yararlanması için tasarlanır ve oluşturulur. Ancak
bireylerin başta yaş ve cinsiyet olmak üzere birbirinden farklı fiziksel özelliklere, zihinsel kapasite ve
becerilere sahip oldukları bir gerçektir. Ayrıca, ülkelere ve bölgelere göre değişse de ortalama %10
civarındaki engellilik oranı dikkate alındığında, bu ortamlardan, araç ve hizmetlerden yararlanmak
isteyen ancak diğer bireylere göre daha kısıtlı olan engelli bireylerin de yaşıyor olması beklenen bir
durumdur. Öte yandan fiziksel ve zihinsel özelliklerin zaman içerisinde değişkenlik göstermesi tüm
insanların karşılaştıkları bir olgudur. Bunun sonucunda içinde yaşanılmakta olan ortamda daha önceden
kolaylıkla gerçekleştirilebilen işlerin yapılması zorlaşmaya başlayabilir veya hiç yapılamaz hale gelebilir.
Geçici ve kalıcı olabilen, yavaş ilerleyen veya aniden ortaya çıkan görme kayıpları yaşayabilirler,
merdivenleri çıkmak, banyo yapmak veya mutfağı kullanmak mümkün olmaktan çıkabilir. Ayrıca
gelebilecek konukların da benzer nitelikleri olabileceğini unutmamak gerekir. Dolayısıyla yaşanılan
konutun, kullanıcıların farklı ve zaman içerisinde değişen özelliklerine cevap verebilecek şekilde
tasarlanmış ve düzenlenmiş olması huzurlu ve güvenli yaşamın önemli bir bileşenidir.
Herkes İçin Tasarım kavramını ilk ortaya atan kurum olan Kuzey Carolina Devlet Üniversitesi
Evrensel Tasarım Merkezi, Evrensel (Herkes için) Tasarımı “özelleştirilmiş bir tasarım veya uyarlama
gerektirmeksizin bütün mekân ve ürünlerin mümkün olduğunca en çok sayıda kişi tarafından kullanımına
olanak verecek tasarım” olarak vermektedir. Mekânların, araçların ve hizmetlerin gerektiği zamanda özel
uyarlamalar yapılarak kullananlara uygun hale getirilmesi çoğu kez pratik bir çözüm olarak akla gelir.
Ancak böyle bir çözüm teknik olarak uygulanabilir olmayabilir ya da uygulansa bile ekonomik olarak
büyük maliyetlere yol açabilir. Bu nedenle konutta yaşayanlara yönelik özel düzenlemelerden ziyade
mekân, araç veya hizmetlerin mümkün olduğunca tasarım aşamasında farklı bedensel ölçü ve özellikteki
kişilerin ve erişebileceği, kullanabileceği veya yararlanabileceği şekilde tasarlanması en sağlıklı ve
ekonomik yaklaşım olacaktır. Bu yaklaşım herkes için tasarım yaklaşımının da çıkış noktasını
oluşturmaktadır. (North Carolina Eyalet Üniversitesi)

Konutların gerek duyulduğu anda gerek duyan kişilerin ihtiyaçlarına


uygun hale dönüştürülmesi mümkün iken bu düzenlemenin tasarım ve yapım
aşamasında gerçekleştirilmesinin avantajları nelerdir?

Herkes İçin Tasarımın Kapsamı


Önceleri daha çok engellilere yönelik olarak ve mimari tasarımlar kapsamında mekânla ilgili olarak
düşünülen herkes için tasarım yaklaşımı artık daha da geniş kapsamlı olarak ele alınmaktadır. Herkes için
tasarım yaklaşımıyla mekânlar yanında, nesnelerin, enformasyonun, iletişimin ve hizmetlerin
özelleştirilmiş veya farklılaştırılmış çözümlere başvurmadan en geniş kullanım çeşitliliğine ve yine en
geniş kullanıcı kitlesini kapsayacak şekilde tasarlanması için bir çerçeve oluşturulmaktadır. Başka bir
deyişle evrensel tasarım her şeyi ve herkesi dikkate alan insan merkezli bir tasarımdır.
“Herkes İçin Tasarım” yanında “Evrensel Tasarım” (Universal Design), “Kapsayıcı Tasarım”
(Inclusive Design) ve “Yaşamın Tümünü Kapsayan Tasarım” (Lifelong Learning) olarak da ifade edilen
bu olgu belirli engeli olan kullanıcıya odaklanmaktan ziyade yaşla, hareket olanaklarıyla, görsel, işitsel ve
zihinsel yeteneklerle sınırlı olmaksızın herkesi kapsayan çözümler oluşturulması” olarak
124


tanımlanmaktadır. İnsan yeterliliklerinin yaşamın çeşitli evrelerindeki değişkenliği herkes için tasarım
felsefesinin de temelini oluşturur. Konunun uzmanlarının çoğu evrensel tasarımı “beşikten mezara”
tasarım olduğunu ve insan yaşamının her evresini kapsadığını belirtmektedirler. Literatürde herkes için
tasarım uygulamalarına mekânlar ve nesneler yanında en çok eğitim ve iletişim alanında
rastlanılmaktadır.
Mekânların ve nesnelerin herkes için tasarımı: Bireylerin yapılı çevrede ve binaların içindeki
hareketlerinin kolaylaştırılması günlük yaşamlarıyla ilgili donanım ve araç gereci rahatlıkla
kullanabilmelerinin sağlanması amaçlanır. Mekânların ve nesnelerin engelli bireyleri de azami ölçüde
kapsayacak şekilde tasarlanması ve oluşturulması erişimin en önemli bileşenidir.
Herkes için öğretim tasarımı: Derslerin ve öğrenme kaynaklarının bireylerin özelliklerine uygun
hale getirilmesini amaçlar. Herkes için tasarım ilkelerinin ders malzemelerinin oluşturulması, ders
sunumu ve ölçme değerlendirme süreçlerine uygulanmasını içerir. Eğitim öğretimin teknolojiyle entegre
olmaya başladığı günümüzde öğretim tasarımını da bilgi ve iletişim teknolojilerinin sağladığı olanaklar
bağlamında ele almak özellikle engelli öğrenciler açısından önemli avantajlar sağlayacaktır.
Herkes için Web: Her bireyin bilgi toplumuna katılımına olanak verecek şekilde bilgi ve iletişim
teknolojilerine erişiminin sağlanması amaçlanmaktadır. Evrensel tasarım ilke, yöntem ve araçlarının
günümüzde yaygınlaşan geniş bant ağları internet teknolojilerine uygulanması yönündeki düzenlemeleri
kapsar. Böylece sonradan bazı uyarlamalar veya özel tasarımlara gerek kalmayacaktır.

HERKES İÇİN TASARIM İLKELERİ


Aşağıdaki ilkeler 1997 yılında Kuzey Carolina Eyalet Üniversitesinde Evrensel Tasarım Merkezinde bir
grup tasarımcı ve mimar tarafından başlatılan bir çalışma sonucunda geliştirmiştir (NCSU, 1997). Söz
konusu merkez, üniversitenin Tasarım Fakültesinin bir girişimi olarak yenilikçi tasarım, araştırma, eğitim
ve tasarım desteği yoluyla ortamların ve ürünlerin geliştirilmesi misyonuyla kurulmuştur.

1. Kullanımda Eşitlik
Tasarımın farklı beceri düzeylerinde kişilerce kullanılabilir ve
tercih edilir olması
• Bütün kullanıcılar için tasarımda mümkünse eşit, değilse
eşdeğer şartlar sağlanmalıdır.
• Kullanıcılar arasında ayrım yapılmamalı ve kullanıcı
damgalanmamalıdır.
• Güvenlik ve mahremiyet ile ilgili kurallar tüm kullanıcıları
kapsamalıdır.
• Tasarım tüm kullanıcılar için cazip kılınmalıdır.

Bu ilkeye göre; tasarım herkes tarafından eşit bir biçimde kullanılabilmeli, mümkün olduğunca belirli
kullanıcılar için farklı özellikler içermemelidir. Hiçbir kullanıcı zor durumda kalarak küçük düşmemeli,
güvenlik ve mahremiyet herkes için korunmalıdır.

2. Kullanımda Esneklik
Tasarım, geniş bir aralıktaki bireysel tercihler ve beceilere cevap
verebilmelidir.
• Farklı kullanım biçimlerine olanak sağlamalıdır.
• Ürün, sağ veya sol elini kullananlar için aynı derecede
kullanışlı olmalıdır.
• Kullanıcının doğru ve hassas olabilmesini kolaylaştırmalıdır.
• Kullanıcının temposuna uyum sağlayabilmelidir.

125


Bu ilkeye göre; tasarım kullanım biçimine ilişkin seçenekler de sunacak şekilde, geniş bir beceri ve
tercih aralığı için uygun olmalıdır. Esnek tasarımlar örneğin iş yaparken sağ elini veya sol elini kullanan
kişileri uygun olmalı veya bir işi tamamlamak için daha fazla süreye ihtiyacı olanların ihtiyaçlarını
karşılayabilmeleridir.

3. Basit ve Sezgisel Kullanım


Kullanıcının bilgi, deneyim, dil becerileri ve o andaki
konsantrasyon yoğunluğundan bağımsız olarak anlaşılması
kolay olmalıdır.
• Gereksiz karmaşıklıktan kaçınmalıdır.
• Kullanıcının beklentileri ve sezgisel kullanımıyla uyumlu
olmalıdır.
• Geniş bir yelpazedeki kullanıcının okuma düzeyi ve dil
becerilerinine uygun olmalıdır..
• Bilgiler önem derecesine uygun bir şekilde düzenlenmelidir.
• Kullanım sırasında ve sonrasında etkin bilgi ve geribildirim
sağlamalıdır.

Bu ilke tasarımın deneyimsiz, okuma güçlüğü olan veya dil farklılığı olanla da dâhil olmak üzere
herkes için kolay ve anlaşılır olmasını öngörmektedir.

4. Algınabilir Enformasyon
Tasarım, gerekli bilgiyi çevresel ortam ve kullanıcının
duyusal becerilerinden bağımsız olarak kullanıcıya
aktarabilmelidir.
• Temel bilgiler farklı (resimli, sözlü, dokunulur, vb)
biçimlerde de sunulmalıdır.
• Temel bilgilendirmelerin okunabilirliği fon ve
kontrastlık açısından en üst düzeyde olmalıdır.
• Bileşenler tarif edilebilir biçimde farklılaştırmalıdır.
(örneğin; kullanım talimatları ve yönlendirmeler kolay
yapılabilmelidir)
• Duyusal kısıtlılıkları olan kişilerin kullandığı teknik ve
araçlarla bağdaşmalıdır.

Bir tasarımı veya ürünü ayırdedebilmek veya kullanabilmek için gerekli bilgi (enformasyon) herkese
anlayacağı bir şekilde iletilmelidir. Bunun için uygun renk karşıtlıkları (kontrast) yanında doku (desen) ve
kullanımı kolay örneğin görüntü, harf ve doku (desen) gibi iletişim biçimleri kullanılmalıdır.

5. Hataların tolere edilebilmesi


Tasarım kaza sonucunda veya istemeden oluşabilecek
riskleri ve olumsuzlukları en aza indirmelidir.
• Tasarımlanan bileşenlerin en fazla kullanılanları en
ulaşılabilir olacak şekilde, tehlike arz edenler ise
elimine edilerek, izole edilerek ya da kapatılarak
tehlikeleri ve hataları minimize edecek şekilde
düzenlenmelidir.
• Hatalar ve tehlikeler için uyarılar sağlamalıdır.
• Hatalara olanak tanımayan özelliklere sahip olmalıdır.
• Dikkat gerektirecek işlerde dikkatin dağılmasını
engellemelidir.

126


Tasarımda kazaların olabileceği öngörülmesi ve tehlikeli olabilecek bileşenleri perdeleyerek, uyarılar
koyarak ve ahmakça kullanımlarda bile hataları önleyecek basitlik ve sağlamlık özellikleri katarak
kullanım için fazla fiziksel güç gerektirmemelidir.

6. Düşük Fiziksel Çaba


Tasarım en az yorgunluğa yol açacak etkin ve rahat bir
kullanım sağlamalıdır.
• Kullanıcının doğal duruş pozisyonunu korumasına
olanak sağlamalıdır.
• Ürün makul düzeyde güç harcanarak kullanıla-
bilmelidir.
• Tekrarlı hareketler en aza indirmelidir.
• Uzun süreli fiziksel güç kullanımı en aza indirilmelidir.

Bu ilkeye göre tasarım etkili bir biçimde, rahat ve fazla güç harcamadan kullanılabilmelidir; başka bir
deyişle kullanıcıların çok fazla eğilmelerinin, zorlanmalarının, güç harcamalarının veya hareketleri
tekrarlamalarının önüne geçilmelidir.

7. Yaklaşım ve Kullanım Alanın Uygunluğu


Tasarım, kullanıcının vücut ölçüleri, duruş ve
hareketliliğinden bağımsız olarak yaklaşma, uzanma,
elleçleme ve kullanım için yeterli alan sağlamalıdır.
• Oturan veya ayaktaki kullanıcılar için önemli
bileşenlere açık ve net bir bakış açısı sağlanmalıdır.
• Oturan ya da ayaktaki kullanıcıların tüm bileşenlere
rahat ulaşabilmesi sağlanmalıdır.
• El ve kavrama boyutlarındaki değişkenliğe uyumlu
olmalıdır.
• Yardımcı gereçlerin kullanımı ya da yardımcı kişiler
için yeterli alan sağlamalıdır.

Bu ilkeye göre bedensel ölçülerden bağımsız olarak, duruyor veya hareket halinde iken her kullanıcı
için rahat işlev görecek ölçülere sahip bir alan sağlanmalıdır. Buna göre kısa veya uzun boylu olsun,
oturur durumda veya ayakta bulunsun, yalnız veya bir başka kişinin yardımıyla hareket ediyor olsun,
herkes tasarımlanan alandaki unsurları görebilmeli, erişebilmeli ve rahatça kullanabilmelidir.

HERKES İÇİN TASARIM ÖZELLİKLERİ


Herkes için tasarım güvenlik, ergonomiklik ve iş verimliliği açısından daha gelişmiş konutlar oluşmasını
ve her yaş ve yetenek seviyesindeki kullanıcıların yaşam kalitesinin daha yüksek olmasını amaçlar.
Herkes için tasarım yaklaşımının belli başlı özellikleri aşağıda ele alınmaktadır.

Herkes İçin Tasarım “Koruyucu” Mimarı Uygulamasıdır


Konut içerisindeki gereksiz riskleri ortadan kaldırarak güvenliğin artırılmasını sağlar. Bütün dünyada 65
yaş ve üzeri kişilerde yaralanmaların başta gelen ölüm nedenlerinden birisi olduğu bilinmektedir.
Kazazedelerin yaşamak durumunda kaldıkları ızdırap ve zorluklar yanında ev kazaları önemli maddi
kayıplara da yol açmaktadır. Öte yandan düşme sonucu yaralanan ve hastaneye kaldırılanların yarısı daha
sonra normal yaşama dönememekte ve bağımlı yaşamaya mahkûm olmaktadırlar. Basamaksız yürüme
yolları, girişler ve banyo alanları tutma kolları, kaymayan zemin düşmeye bağlı kaza risklerin azaltan en
önemli düzenlemelerdir.

127


Herkes İçin Tasarım Ergonomik Tasarımdır
İnsan mühendisliği olarak da adlandırılan ergonominin temel konusu çalışanlar ve yaptıkları iş arasında
uyum sağlamaktır. Bu bağlamda insan özelliklerini, yeteneklerini, yeteneklerini geliştirme gücünü ve bu
gücün sınırlarını inceleyerek, insandan istenebilecek görevlerin çerçevesini belirler. Herkes için
tasarımın esasında iyi bir ergonomik tasarım olduğu görüşü kısmen doğrudur. Ancak ergonomik
çalışmalarda herkesi kapsayacak bir tasarımın yapmanın yüksek maliyet ve çaba gerektireceği yönünde
bir görüş hakim olmuştur ve tasarımlar da ortalama bir bireye göre düşünülmüştür.
Herkes için tasarım yoluyla tekrarlı hareketlerin vücutta yol açtığı stresler azaltılarak özellikle
eklemler ve sırt olumsuz etkilere karşı korunur. İnsanlar iş esnasında vücudun daha az etkilenmesini
sağlayacak basit mekanizmalar icat etmişlerdir. Örneğin; kullanılan araçların tekerlekli olması çekilen
bavul, market arabası, çocuk arabası, yürüteçler, tekerlekli sandalye gibi önemli kolaylıklar sağlar.
Kapılarda ve musluklarda açma kolu kullanılması, yük taşıma esnasında kapıların daha kolay açılmasını
sağlayacağı gibi el ve bilekteki stresi de azaltır. Beklenen yaşam süresinin gittikçe uzaması bireylerin
vücutlarının da daha yıpranmış olması olgusunu getirmektedir. Bu nedenle vücudun gereksiz tekrarlı
hareketlerden korunmasında yarar bulunmaktadır.

Herkes İçin Tasarım İş Verimliliği Sağlar


İş verimliği, herhangi bir bir işin daha az efor ile yapılması, veya aynı efor ile daha fazla iş yapılmasıdır.
Herkes için tasarım iş kolaylaştırma ilkelerini hayata geçirerek verimliği artıran bir yaklaşımdır. İşlerin
daha kolay kılınması dolayısıyla verimlilik sağlanması günümüzde herkesin sağlamaya çalıştığı bir yaşam
biçimidir. Herkes için tasarım yoluyla işleri daha etkin yapmaya olanak sağlayan ürünler ve çalışma
ortamları oluşturularak günlük işlerin yapılması için gereken enerji ve zamandan tasarruf edilirken daha
yaratıcı ve üretken çalışmalara zaman ayrılması mümkün olur. Kronik sağlık problemleri olan ve daha az
enerji harcayarak canlılığını korumaya çalışan kişiler açısından bu önemli bir husustur.

Herkes İçin Tasarım Kapsayıcı Tasarımdır


Nüfusun önemli bir kesiminin engellilerden oluştuğu düşünüldüğünde herkese göre tasarlanmış
konutlardan her yaş ve yetenek düzeyindeki kişiler yararlanma olanağı sağlar, gereksiz engel ve riskler
ortadan kaldırılır. Böylece ailedeki hiçbir bireyin dışarıda kalmaması sağlanır. Herkes için Tasarım
ilkeleri doğru uygulandığında kapsayıcılık yanında estetik de sağlayacaktır. Böylece konutların alım
satım değeri de yüksek olacaktır.
Herkes için tasarım yaklaşımında bireylerin görme, işitme, güç, vücut ölçüleri, canlılık, koordinasyon,
hassaslık, hareketlilik, esneklik yönüyle farklı olabilecekleri ve medikal cihazlar, hareket sağlayıcı veya
yardımcı araçlar kullanabilecekleri dikkate alınır. Başka bir deyişle “sağlıksız” koşullar ortadan
kaldırılarak veya azaltılarak sağlıklı bir ortam oluşturmaya çalışılır.

Herkes İçin Tasarım Nesiller Boyu Tasarımdır


Geçmiş dönemlerde zaman şartları ve alışkanlıklar nedeniyle konutlarda bazı engel ve tehlikelerin
varlığının farkına varılmamış veya ihtiyaç duyulmadığı için göz yumulmuş olabilir. Bu konutlarda
yaşayan ve yaşlananlar bazı tadilatlar, restorasyonlar yapmak durumunda kalmakta ve bakım desteği
almaktadırlar veya daha ileri düzeyde bakım hizmeti alabilecekleri yerlerde yaşamlarına devam etmek
yolunu seçmektedirler. Günümüzde bireyler bu tür ihtiyaçları önceden görerek konutların yetersizliği
nedeniyle zorlanacakları veya yer değiştirecekleri bir durumda kalmamaya özen göstermektedirler.
Sonuç olarak herkes için tasarım yoluyla daha sağlam konutların uygun ve ekonomik oarak
yapılabilmesi sağlanmaktadır. Yapım aşamasında sağlanamadığı takdirde, tadilat veya eklentilerin
planlamasında herkes için tasarım ilkeleri dikkate alınmaktadır.

128


HERKES İÇİN TASARIMIN KONUTLARA UYGULANMASI
Geleneksel olarak; konutlar da dahil, tasarımlarda genellikle ortalama ölçülere sahip sağlıklı bireylerin
esas alınması yoluna gidilmiştir. Bu uygulamanın birçok bireyi ortamdan yararlanamaz duruma getirdiği
veya ortalamanın dışında özelliklere ve becerilere sahip kişilerin zorlanmasına neden olacağı açıktır.
Herkes için tasarım yaklaşımında konutu kullanacak olan; çocuklar, yaşlılar, diğerlerine göre daha
uzun/kısa boylu olanlar, tekerlekli sandalye veya baston (yürütücü) kullananlar gibi, bireylerin çok çeşitli
özelliklere sahip olabilecekleri dikkate alınır.
Farklı birey özellikleri ve bu özelliklerin zaman içerisinde değişkenlik göstermesi yanında insanların
yaşamlarının özellikle yaşlılık evresinde ortaya çıkan çeşitli fiziksel ve zihinsel sorunlar da dikkate
alındığında konutların tasarımında ve düzenlenmesinin kapsamı oldukça genişlemektedir. Bu bireylerin
konutlardan etkin bir şekilde yararlanması onlara engel teşkil edebilecek unsurları ortadan kaldıracak
düzenlemelerin yapılmasına bağlıdır. Bu düzenlemeler genel olarak yaşadıkları mekânın, kullandıkları
araçların ve yararlandıkları hizmetlerin kendilerine uygun hale getirilmesine yönelik çözümler gerektirir.
Bu bölümde herkes için tasarım ilkelerinin konutların tüm mekânlarına ve bileşenlerine yansıtılarak
her yaş grubundaki farklı özelliklere sahip bireylerin rahatça kullanabileceği örnek konutun temel
özellikleri tanıtılacaktır.
Bireylerin konut içeresindeki hareketlerini sağlayan unsur sadece önlerindeki engellerin kaldırılmış
olması değildir. İnsanlar sürekli olarak çevreleriyle etkileşim halindedirler ve bu esnada tüm duyularından
yararlanırlar. Bu nedenle tasarım aşamasında görsel, işitsel, dokunmayla ilgili ve bilişsel (algılamayla
ilgili) duyularının dikkate alınması gerekir.
Konutların bir kez inşa edildikten sonra uzun süre kullanılacağı dikkate alınırsa tasarımın herkes için
olacak şekilde inşaat başlamadan gerçekleştirilmesi önemlidir. Yapım sonrası düzenlemeler veya
iyileştirme çalışmaları (tadilat) gereksiz zaman, para ve malzeme harcamalarına yol açacaktır. Konutta
başlangıçtan itibaren var olan tasarım öğeleri daha kalıcı olacağı gibi görsel olarak da daha uygun ve
çevreyle uyumlu olacaktır.
Herkes için Tasarım yaklaşımının konutlara uygulanmasında dikkat edilmesi gereken hususlar
aşağıda verilmektedir.
• Bir bütün olarak konut
• Binaya geliş araç park yerleri
• Konut girişi
• Konut içerisindeki her alt birim (oda, koridor, giriş ve merdiven gibi)
• Her birimin diğer birimlere olan göreli konumu (örneğin; tuvalete olan mesafe)
• Konutun ve her alt biriminin döşeme, tavan, duvarlar ve pencereler gibi tasarım gerektiren
bileşenleri
• Sabit veya yeri değişebilir tüm mobilyalar
• Aydınlatma, ısıtma, iklimlendirme
• İçme suyu da dâhil olmak üzere su tesisatı
• Yangın güvenliği, alarm sistemleri, acil çıkış birimleri, yangın çıkışları
• Binanın bakım ve tamiratı
Konut tasarımında bu ilkeler zeminden tavan arasına, peyzajdan kapı kollarına kadar tüm unsurları
içermektedir. Konuta giriş, konut bölümleri arasındaki geçişler, konutun herhangi bir bölümünde
gerçekleştirilen işlevler (bir bölümün işlevselliği) ve konutun (binanın) dış mekânından yararlanmada
kolaylık ve etkililik sağlanması, engel bulunmaması esastır. Dolaplardan dolap içi kornişler, ev aletleri,
büro donanımları, lavabolar, eviyeler, banyo ve duş tekneleri, oturma ve çalışma mekânları, koridor ve
pencereler güvenli ve herkes tarafından erişebilir olmalıdır. Zemin kaplamaları ve ışıklandırma yanında
renkler ve desenler de güvenlik dikkate alınarak seçilmelidir.

129


Bütün bunların gerçekleştirilmesi için stilden taviz vermek gerekmemektedir. Esasında herkes için
tasarım yoluyla konuta konfor ve zarafet kazandırılabilir. Herkes için tasarım ilkeleri bunun için ilham
kaynağı olabilir.
Bir konutta birden fazla kuşağın bir arada yaşaması sık karşılaşılan bir durumdur. Bir ebeveyn
(anne-baba) bir yandan kendi çocuklarının bakımını sürdürürken diğer yandan kendi anne ve/veya
babalarının da bakım sorunlarıyla karşılaşılabilmektedir. Bu tür aileler için herkes için tasarım çok yararlı
bir çözümdür. Öte yandan mekânların yaşlılar, çocuklar veya engelli kişiler tarafından ziyaret edilebilir
olması da önemlidir. Bir konutu kullanışlı ve güvenli kılmak konusundaki yaratıcılığın sınırı yoktur ancak
herkes için tasarımın aşağıdaki 20 ilkesinin tasarıma dahil edilmiş olması gerekir. Herkes için tasarım
özellikle yaşlılar ve görme zorluğu, işitme kaybı, romatizma, hareket sınırlılığı gibi fiziksel zorluklar
içinde yaşayanlar için önemli bir fırsattır.
Tablo 5.4: Konutta Evrensel Tasarım Uygulamaları (Bileşenleri)

• En az bir girişin basamaksız (merdivensiz) olması


• Düz (hemzemin) veya alçak eşikli kapı girişleri
• Yeterli genişlikle giriş, koridor ve hollere sahip açık plan
• Odalarda en az 1,5 m çapında dönüş açıklığı olması
• Konutun bir katının tüm ihtiyaçlara cevap verecek plana sahip olması (veya bunun ileride
mümkün olabilmesi)
• Birden fazla kat olması durumunda merdiven basamaklarının alçak ve derin olması, her iki
tarafında korkuluk bulunması; mümkün olduğu takdirde asansör konulması veya asansör
için yer ayrılması
• Rahat erişim sağlamak üzere elektrik anahtarlarının standart yükseklikten daha aşağıda,
prizlerin ise daha yukarıda olması
• Kapılarda musluklarda ve dolap kapaklarında açma kolu kullanılması veya tutamaçların C
veya D şeklinde olması
• Ev aletlerinin, ayakta veya oturur durumda kolaylıkla kullanılabilir tasarıma sahip olması ve
yerleştirilmesi
• Ev aletlerinin, ısıtıcı veya iklimlendirme (klima) cihazlarının ve diğer donanımın kolay
erişebilir, görülebilir, anlaşılabilir ve çalıştırılabilir olması
• Konut içerisinde doğal ışık kaynakları olması, ortam ışıklandırması ve çalışma ışıkları
yoluyla bol aydınlatma sağlanması.
• Pencerelerin kolay açılıp kapanabilir olması, otomatik veya uzaktan kumanda kullanılması
• Mutfak, banyo ve ya benzeri mekânlardaki tezgâh üstlerinin geniş olması
• İş yapma yüzeyleri yüksekliğinin farklı kullanıcıların oturarak ya da ayakta erişimini
sağlayacak şekilde ayarlanabilir olması
• Geniş giriş olan ve kolay aşılabilir eşiğe sahip ferah duş mekânı olması,
• Tuvaletlerin sandalye yüksekliğinde olması
• Banyolarda ve gerekli yerlerde tutma kollarının bulunması
• Alçak dolaplar, tam açılabilir çekmeceler, açık ve yüksekliği ayarlanabilir raflar ve askı
çubuklarına sahip erişebilir depolama alanları olması
• Düz, sağlam ve kaymayan taban döşemesi kullanılması,
• Bakımı kolay malzeme, sistem ve yüzeyler oluşturulması

Kaynak: W.A. Jordan , Universal Design for the Home: Great Looking.

130


Şekil 5.1: Konutta evrensel tasarım uygulamalarından örnekler.

Kaynak: http://design-dev.ncsu.edu/openjournal/index.php/redlab/article/viewFile/124/69

Herkes için Tasarım kavramını ilk ortaya atan ve gelişimine büyük


katkılarda bulunan ABD Kuzey Carolina Eyalet Üniversitesi tarafından geliştirilen
Evrensel Tasarım ilkelerinin hayata geçirildiği Örnek Ev projesine erişebilirsiniz.

Konutlarda herkes için tasarımın hedefini bir cümleyle açıklayınız

HERKES İÇİN TASARIMLA İLGİLİ DİKKAT EDİLECEK


HUSUSLAR
Herkes için tasarlanmış bir konut; pratik ve esnek kullanımı olan ve farklı yaş ve beceri düzeyinde olan
kişilerin zaman içerisindeki ihtiyaçlarına cevap verebilen bir ortamdır. Tasarımda, genel olarak
yaşayanlar veya ziyaretçiler açısından engel teşkil edecek unsurlardan kaçınılmaya çalışılmıştır. Böyle
bir konut, içinde yaşayanların mümkün olduğu oranda, yaşamları boyunca önemli bir tadilat ve özel
düzenlemeye ihtiyaç olmadan yaşamlarını geçirebilmelerine olanak sağlayacak şekilde tasarlanmıştır.

131


Herkes için tasarımın orijinal tasarımın herkesi kapsayacak şekilde geliştirilmesini amaçlar.
Herkes için tasarımın, herkesin belirli ölçülerde kullanabileceği “sulandırılmış” çözümler üretmeye
yönelik olduğu düşüncesi yanlıştır. Orijinal tasarımı bozacak bir dizi tavizler söz konusu değildir. Herkes
için tasarım mümkün olduğunca kapsayıcı bir tasarım ortaya çıkmasını amaçlar. Bununla birlikte bazı
bireylerin erişimini ya da kullanımını arttırırken diğerlerini kısıtlamaya veya kullanımlarının zorlaşmasına
yol açmamalıdır.
Herkes için tasarlanmış ürünler-ortamlar yüksek estetik değere sahip olabilirler.
Sadece işlevi ön plana alarak tasarlanmış bir ürünün veya ortamın estetik yönden de güçlü olması
zordur. Herkes için tasarım, bir ürünün erişilebilirliğini ve kullanılabilirliğini ençoklamaya yöneliktir ve
bu bağlamda işlevsellik ön plandadır. Ancak sadece işlevselliğin esas alınması söz konusu değildir.
Tasarımcılar, bir ürünün kullanılabilirliğinin görünümüyle yakından ilgili olduğunu unutmamalıdırlar.
Görünümüyle kolay kullanılabilir izlenimi veren ürünlerin gerçekten kolay kullanılabilir olduğu
“kullanılabilirlikte estetik etki” şeklinde açıklanmaktadır.
Herkes için tasarım yeni bir tasarım akımının çok ötesinde bir anlam taşır.
Herkes için tasarım bir tasarım stili veya akımı değildir. Aksine tüm tasarım stil veya akımlarına
uygulanabilecek bir yaklaşımdır. Tasarımcıları herhangi bir tasarım sürecine başlarken kullanıcıların
ihtiyaçlarını dikkate almaya yönlendirir. Öte yandan erişebilir ve kullanılabilir bir ürünün görünümünde
moda, stil veya kişisel beğenilerin etkisinin olması olağan bir durumdur.
Herkes için tasarım belirli pazarları hedefleyen ürünlerin tasarımını değiştirmeye yönelik
değildir.
Herkes için tasarım pazarda var olan ürünleri değiştirmeyi öngören bir yaklaşım değildir. Belirli bir
demografik gruba (örneğin; gençlere) yönelik tasarımlar, herkes için tasarım yaklaşımından olumsuz
etkilenmeyeceklerdir. Aksine; bu ürünlerin hedeflediği pazar kesiminin dışında da erişilebilir ve
kullanılabilir olmasını sağlayacaktır.
Herkes için tasarım, “ulaşılabilir tasarım standartları” ile eş anlamlı olarak alınmamalıdır.
Herkes için tasarımın zaman zaman bir ulaşılabilir tasarım standardı olduğu düşünülmektedir. Yasal
mevzuat, bireylerin engellilik durumları nedeniyle ayrımcılığa tabi tutulmasını yasaklamaktadır. Erişebilir
tasarım standartları tasarımcıların uymaları gereken minimum tasarım spesifikasyonlarını gösteren yasal
zorunluluklarla ilgili bir husustur. Halbuki herkes için tasarım sadece engelli bireylere uygulanan bir
yaklaşım olmayıp yaş, beden ölçüleri ve yeteneklerinden bağımsız bir şekilde herkesi kapsar. Ayrıca
herkes için tasarım uyulması gereken bir spesifikasyon listesi değildir, kullanıcıların değişen yeteneklerini
dikkate alır.
Herkes için tasarım yaşlı ve engellilerin dışında geniş bir kitleye yarar sağlar.
Herkes için tasarımla ilgili olarak, bu yaklaşımın sadece yaşlı ve engellilerin yararına olduğu
şeklindeki yanlış bir algı vardır. Aksine, herkes için tasarım yaklaşımı teşvik edilerek toplumun bütün
bireylerinin erişilebilir ve kullanılabilir ürün, hizmet ve ortamlara sahip olması amaçlanır. Hiçbir birey
yaşamının tüm evrelerinde bütün aktivitelerini aynı düzeyde sürdürme kabiliyetine sahip değildir.
İnsanlar yaşamları boyunca zaman zaman sağlık sorunları veya ameliyat nedeniyle (kısa veya uzun süreli
ya da kalıcı) engellilik durumları yaşayabilirler, ortama yabancı oldukları için (örneğin yabancı
ülkelerde) anlama zorluğu çekebilirler, bedensel özellikleri nedeniyle (yaş, vücut ölçülerine bağlı olarak)
veya benzeri birçok nedenden ötürü ulaşılabilirlik ve kullanımla sorun yaşayabilirler. Herkes için tasarım
yaklaşımı bütün bu fiziksel, davranışsal ve diğer faktörlerin dikkate alınmasını öngörür. Bir aktivitenin
herhangi bir aşamasında bireyin yetenekleri açısından kısıtlılık hali söz konusu olabileceği hesaba katılır.
Öte yandan yaşamının hiçbir döneminde hiçbir yetersizlik durumuyla karşılaşmayacak olan (varsayımsal)
bir birey için bile, en azından basit ve sezgisel tasarımın getirdiği olumlu kullanıcı deneyimleri şeklinde
bir yarar söz konusudur.
Herkes için tasarım sadece konunun uzmanları tarafından değil tüm tasarımcılar tarafından
uygulanabilecek bir yaklaşımdır.
Herkes için tasarım kesinlikle özel bir uzmanlık gerektiren çalışma değildir. Bütün tasarımcılar
tarafından uygulanabilir. Böyle bir tasarımın ilk adımı olarak kullanıcı ya da birey merkezli tasarım
ilkesinin benimsenmesi gerekir. Bunun için bireylerin yeterliliklerindeki çeşitliliğinin farkında olunması
ve buna saygı gösterilmesi yeterlidir.
132


Herkes için tasarım tüm tasarım sürecine entegre edilmelidir.
Herkes için tasarım bir “yama” yaklaşımı değildir. Tasarım sürecinin sonuna gelindiğinde, yapılan
tasarımı herkese uygun hale getirecek düzeltmelerin etkili ve verimli bir şekilde uygulanması mümkün
değildir. Baştan itibaren tasarım sürecine dâhil edilmiş olması gerekir.
Herkes için tasarım “herkese uygun tek beden” yaklaşımı değildir.
Herkes için tasarım; “bir tasarım yapalım, herkese uysun” uygulaması değildir. Herkes için tasarım,
tasarımcıların, kullanıcıların yeteneklerinin çok geniş bir aralıkta değişiyor olduğunu dikkate almaya sevk
eder. Mümkün olduğunca da çok kişinin beğenisini kazanan bir tasarım ortaya çıkarmaya yönlendirir.
Ancak, farklı kullanıcılara hitap edebilmesi için tasarıma, örneğin kişiye göre ayarlanabilir özellikler,
birkaç kullanımdan sonra kullanıcı tercihlerini algılayan akıllı unsurlar dahil edilerek (genellikle bilişim
teknolojileriyle kapsamında) daha evrensel çözümler veya belirli ihtiyaçları karşılamaya yönelik özel
tasarımlar söz konusu olabilir. Amaç, herkese aynı veya eşdeğer deneyim, aktivite veya hizmet
sunabilmektir. Bunların birbirinden kısmen farklı yollar veya ara yüzlerle sağlanabileceği kabul edilen bir
olgudur. Ancak tasarımcılar, dışlamayan ya da ayrım yapmayan bir tasarım hedeflemelidirler.
Herkes için tasarlarmış bir ürün hedeftir, herkes için tasarım ise bir süreçtir.
Herkes için tasarım bir çıktı değil süreç olarak görülmelidir. Herkes için tasarım yoluyla yüzde yüz bir
çözüme ulaşılacağı veya ulaşılabilirliği varsayımı veya beklentisi olmamalıdır. Herkes için tasarım,
tasarımcıların varmaya çalıştıkları bir nihai hedef olarak görülmelidir.

133


Özet

İnsanların huzur ve güven içinde yaşamalarının Herkes için tasarım yaklaşımı İnsanların
önemli bir bileşeni bulundukları ortamın, birbirlerinden farklı ve zaman içerisinde
kullandıkları araç gerecin ve aldıkları hizmetin değişebilen özellik ve yeteneklerini dikkate
erişilebilir ve kendilerine uygun olmasıdır. alarak; mekân, ürün ve hizmetlerin mümkün
Herkesin eşit erişimini hedefleyen erişilebilirlik olabilecek en geniş kullanıcı kitlesine sahip
kavramı, fiziksel çevreye erişebilmek ve bilgi ve olacak şekilde tasarlanmasını amaçlar. Fiziksel
mesaja ulaşabilmek üzere iki temel erişimi mekânlar ve nesneler yanında öğretim ve web
içermektedir. Erişilebilirlik kavramının hayata gibi alanları da kapsayan Herkes İçin Tasarım
geçmesi için bireylerin değişen ve çeşitlilik yaklaşımının yedi temel ilkesi bulunmaktadır.
gösteren fiziksel ve zihinsel kapasiteleri yanında Yaklaşım konut özelinde ele alındığında konutun
engellilerin de dikkate alınması gerekir. Bu taşıması gereken özelliklerin çerçevesi ortaya
bağlamda bireylere ve özellikle özürlülere ve çıkmaktadır. Orijinal tasarımın herkesi
yaşlılara yaşamı zorlaştıran engellerin çoğunlukla kapsayacak şekilde geliştirilmesini amaçlayan
yapılı çevre ve yaşadıkları konutla ilgilidir. Herkes için tasarım yaklaşımı bir tasarım
Konutlarda erişilebilirliği artırmak için engel standardı olmayıp uygulanması için konu
kategorilerine yapılabilecek düzenlemeler uzmanlarına gerek yoktur. Tasarım sürecine
bulunmaktadır. Her engel türüne göre konutlarda entegre edilerek yaşlı ve engelliler de dahil geniş
alınabilecek önlemler ve düzenlemeler konut inşa bir kitlenin kapsanmasını sağlaması yanında
edilmeden önce tasarım aşamasında yapıldığı tasarımların yüksek estetik değere sahip olması
takdirde daha zahmetsiz ve ucuza mal olacaktır. da sağlanır.
Yardımcı teknolojiler engelli ya da yaşlı
bireylerin yapmaları imkânsız ya da çok zor olan
işleri yapmalarını sağlayan araç ya da
düzeneklerdir. Engelli bireylerin kullanmakta
olduğu, koltuk değneği, tekerlekli sandalye,
işitme cihazı gibi bilinen birçok yardımcı alet
yanında özellikle son yıllarda bilgisayar ve
iletişim teknolojisindeki gelişmeler sonucunda,
engellilere ve yaşlılara yardımcı olacak birçok
teknoloji geliştirilmiştir

134


Kendimizi Sınayalım
1. Aşağıdaki kavramlardan hangisi özürlü bir 6. Dünya Engellilik Raporunda tanımlanan iki
bireyi engelli olmaktan çıkarmayı sağlamaya temel erişim konusu aşağıdakilerden hangisinde
yönelik düzenlemeleri konu alır? doğru olarak verilmiştir?

a. Kolaylık a. Bina-Dış mekân

b. Sağlamlık b. Açık alan-Bina

c. Basitlik c. Bina-Toplu taşıma araçları

d. Dayanıklılık d. Fiziksel çevre-Bilgi ve mesaj

e. Erişilebilirlik e. Bilgi-İşaret

2. Aşağıdakilerden hangisi genel olarak 7. Aşağıdakilerden hangisi insanların


dünyadaki engelli bireylerin oranını yansıtan birbirlerinden farklı ve zaman içerisinde
değerdir? değişebilen özellik ve yeteneklerini dikkate
alarak, mümkün olabilecek en geniş kullanıcı
a. %1 çeşitliliğini sağlamayı amaçlayan tasarım
yaklaşımına verilen addır?
b. %3
c. %5 a. Bütünleşik tasarımç
b. Herkes için tasarım
d. %8
c. Teknolojik tasarım
e. %15
d. Engellilere yönelik tasarım
3. Aşağıdakilerden hangisi süreğen hastalık
kategorisinde değildir? e. Yalın tasarım
a. Kan hastalıkları 8. Aşağıdakilerden hangisi Herkes İçin Tasarım
yaklaşımının Kullanımda Eşitlik ilkesi
b. Kalp damar hastalıkları
kapsamında bir uygulama değildir?
c. Görme kaybı
a. Kullanıcının temposuna uyum sağlanması
d. Sindirim sistemi hastalıkları
b. Bütün kullanıcılar için tasarımda mümkünse
e. Sinir sistemi hastalıkları eşit, değilse eşdeğer şartlar sağlanması
4. Ortalama yaşam beklentisinin 70 ve üzerinde c. Kullanıcılar arasında ayrım yapılmamalı ve
olduğu ülkelerde bireylerin yaşam süresinin ne kullanıcı damgalanmamalıdır.
kadarlık kısmını engelli statüsünde geçirdiklerine
d. Güvenlik ve mahremiyet ile ilgili kurallar tüm
ilişkin oran değer aşağıdakilerden hangisidir?
kullanıcıları kapsamalıdır
a. %4,5
e. Tasarım tüm kullanıcılar için cazip kılınması.
b. %7,5
9. Aşağıdakilerden hangisi Herkes İçin Tasarım
c. %9 yaklaşımının Kullanımda Esneklik ilkesi
d. %11,5 kapsamında bir uygulamadır?
e. %15 a. Kullanıcının temposuna uyum sağlanması
5. Ülkemizde özürlülük ve yaşlılıkla ilgili b. Tekrarlı hareketler en aza indirmesi
çalışmalar hangi bakanlığın görevleri içindedir?
c. Kullanıcılar arasında ayrım yapılmamalı ve
a. Sağlık Bakanlığı kullanıcı damgalanmamalıdır.
b. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı d. Hatalar ve tehlikeler için uyarılar sağlanması
c. Kültür Bakanlığı e. Gereksiz karmaşıklıktan kaçınması
d. İçişleri Bakanlığı
e. Devlet Bakanlığı
135


Kendimizi Sınayalım Yanıt
10. Aşağıdakilerden hangisi Herkes İçin Tasarım Anahtarı
yaklaşımının Algılanabilir Enformasyon ilkesi 1. e Yanıtınız yanlış ise “Engellilik ve
kapsamında bir uygulamadır? Erişilebilirlik” başlıklı konuyu yeniden gözden
a. Kullanıcının temposuna uyum sağlanması geçiriniz.

b. Tekrarlı hareketler en aza indirmesi 2. e Yanıtınız yanlış ise “Engellilik ve


Erişilebilirlik” başlıklı konuyu yeniden gözden
c. Temel bilgiler farklı (resimli, sözlü, geçiriniz.
dokunulur, vb) biçimlerde de sunulması
3. c Yanıtınız yanlış ise “Engellilik ve
d. Hatalar ve tehlikeler için uyarılar sağlanması Erişilebilirlik” başlıklı konuyu yeniden gözden
geçiriniz.
e. Gereksiz karmaşıklıktan kaçınmalıdır
4. d Yanıtınız yanlış ise “Engellilik ve
Erişilebilirlik” başlıklı konuyu yeniden gözden
geçiriniz.
5. b Yanıtınız yanlış ise “Engellilik ve
Erişilebilirlik” başlıklı konuyu yeniden gözden
geçiriniz.
6. d Yanıtınız yanlış ise “Engellilik ve
Erişilebilirlik” başlıklı konuyu yeniden gözden
geçiriniz.
7. b Yanıtınız yanlış ise “Herkes İçin Tasarım”
başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.
8. a Yanıtınız yanlış ise “Herkes İçin Tasarım”
başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.
9. a Yanıtınız yanlış ise “Herkes İçin Tasarım”
başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.
10. c Yanıtınız yanlış ise “Herkes İçin Tasarım”
başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

136


Sıra Sizde Yanıt Anahtarı
Sıra Sizde 3
Sıra Sizde 1
Herkes için tasarım ilkelerinin konutun yapım ve
Yaşadığımız çevrede başta belediyeler olmak
inşaat aşamasında uygulanması önemli bir ek
üzere çeşitli kurumlar tarafından fiziksel
maliyet gerektirmeyecektir. Dolayısıyla ileride
mekânlara engellilerin erişimini sağlayacak
ihtiyaç ortaya çıkarsa tadilat gerekmeyecek ya da
iyileştirme çalışmaları gözlemekteyiz: Bunlar
küçük tadilatlar yeterli olacaktır. Aksi takdirde
arasında; Açık alanlardaki kaldırımlar
varolan bir konutta ihtiyaçlar doğrultusunda
düzenlemeleri, tekerlekli sandalye kullananlar
tadilatlar yapmanın masrafı çok yüksek olacaktır.
için rampaların yapılması, merdivenlerde
engelliler için önlemler alınması, binaların giriş, Sıra Sizde 4
asansör ve tuvaletlerinin engellilere uygun hale
Herkes için tasarım yoluyla her yaş, yetenek ve
getirilmesi, toplu taşım araçlarının engellilerin
vücut ölçülerindeki kişilere konut içerisinde rahat
faydalanmasına uygun hale getirilmeye
hareket etme ve bağımsız yaşama olanağı
çalışılması ve engellilere yönelik çeşitli
sağlanması amaçlanmaktadır
bilgilendirme tabelaları, işaretler konulduğunu,
yüzeylerin görmeyenler tarafından hissedilebilir
hale getirilmesi çalışmaları sayılabilir.

Sıra Sizde 2
Yaşadığınız konut engellilerin erişimi açısından
aşağıdaki dört kategoriden birisine girebilir veya
engellilerin erişimine uygun olmayabilir.
Ziyaret edilebilir: Eğer giriş hemzemin ise, geniş
kapılar yeterli genişlikte ise, giriş katında tuvalet
varsa
Uyarlanabilir: İhtiyaç olur ise hızla uyarlanabilir
nitelikte; . Esnek konut (flexi housing) Erişilebilir
(accessible);
Erişilebilir Engelli bireylerin de ihtiyaçlarına
cevap verebilir niteliktedir.
Evrensel (Universal): Kullanıcıların engellilik
durumları ve zaman içerisinde değişen
yetenekleri dikkate alınmıştır.
Ülkemizdeki konutların önemli kısmının
erişilebilirlik niteliğinin düşük olduğu nitelikte
olduğu unutulmamalıdır.

137


Yararlanılan Kaynaklar
T.C. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Özürlü
BTK (2012) Bilgi Teknolojileri ve İletişim
ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü (2011),
Kurumu, Bilgi ve İletişim Teknolojilerinde
Yerel Yönetimler için Ulaşılabilirlik Temel
Engelsiz Erişim. Araştırma Raporu
Bilgiler El Kitabı, Genel Yayın No.:49
http://www.tk.gov.tr/kutuphane_ve_veribankasi/r
http://www.ozurluveyasli.gov.tr/upload/Sayfa/38
aporlar/arastirma_raporlari/index.php
5/files/YerelYonetimlerIcinUlasilabilirlikTemelB
BTK (2011) Özürlülere Yönelik Teknolojik ilgilerTeknikElKitabi.pdf
Düzenlemeler
T.C. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Özürlü
http://www.tk.gov.tr/kutuphane_ve_veribankasi/r
ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü (?),
aporlar/arastirma_raporlari/index.phpJordan
toplum Özürlülüğü Nasıl Anlıyor Araştırması,
Homes for Easy Living (2004) Universal https://eyh.aile.gov.tr/uploads/pages/bakim-
Benefits of Universal Design; hizmetleri-stratejisi-ve-eylem-plani-2011-
http://www.homesforeasyliving.com/benefits 2013/toplum-ozurlulugu-nasil-anliyor-arastirma-
projesi-sonuclari.pdf
Jordan Wendy A. (2008) Universal Design For
the Home, Quayside Publishing, MA The Institute for Human Centered Design:
http://www.humancentereddesign.org/index.php
NCSU (1997) , Principles of Universal Design, Zimmermann R. (2006) Universal Design Means
North Carolina State University The Center for Accessibility For One And All
Universal Design; http://www.ncsu.edu/project/ http://www.facilitiesnet.com/ada/article/Accessib
designprojects/udi/center-for-universal- ility-for-One-and-All--5573
design/the-principles-of-universal-design/
NCSU (1999), North Carolina University The
Center for Universal Design, Home
Modifications and Products for Safety and Ease
of Use http://design-dev.ncsu.edu/ openjournal
/index.php/redlab/article/viewFile/94/48

138



6






Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Konut piyasasını algılayarak konut piyasasındaki sorunları tanımlayabilecek,
Konut alımındaki finansal araçları tanımlayarak, konut piyasası ile ilişkili kurumları ve konut
piyasasının ülke ekonomisi açısından önemini açıklayabilecek,
Konut edinimindeki yasal düzenlemelerin çevrenizdeki uygulamalarını gösterebilecek
bilgi ve becerilere sahip olabilirsiniz.

Anahtar Kavramlar
Yasal Mevzuat Mortgage

Gayrimenkul Yatırım Ortaklıkları İmar Affı

Devremülk Zorunlu Deprem Sigortası

Vergiler Tapu Kütüğüne İşlenmiş Şerhler

Konut Kredisi

İçindekiler
v Giriş
v Konut Piyasasının Yapısı ve Önemi
v Gayrimenkullerde “Mülkiyet Hakkı”
v Konut Edinme Yolları ve Vergilendirilmeleri
v Konut Seçiminde Dikkat Edilecek Yasal Mevzuatlar (Tapu, TSM, Şerhler)
v Tadilat Yapılırken Uyulması Gereken Yasal Mevzuatlar
v Konut Edinme Sırasında Sıkça Karşılaşılan Sorunlar ve Çözümleri

140


Konut Seçiminde ve
Düzenlenmesinde
Yasal Mevzuat
GİRİŞ
İnşaat sektörü ülkemiz ekonomisinin lokomotifi görevini üstlenmektedir. Bu sektörün ürünü olan
gayrimenkuller taşınmaz mal niteliğindedir ve ekonomik açıdan çok önemli bir piyasası vardır. Buna
bağlı olarak ülkemizde tüm Avrupa ülkelerindeki müteahhitlerin toplamından daha fazla müteahhit
bulunmaktadır ve bu sayı gün geçtikçe artmaktadır. Bunun nedenlerinden biri de ülkemizde özellikle
kayıt dışı yap-satçı müteahhitlerle ilgili yasal statülerin henüz belirlenmemiş olmasıdır. Sonuçta her
üretimde olduğu gibi konut üretiminde de hatalar ve işlevsel bozukluklar vs. çıkabilmektedir. Ayrıca
konutların içinde yaşanabilir olduğundan diğer üretimlerden farklı olarak; komşularla ve çevreyle
ilişkileri düzenleyen, mülkiyet hakkı ve benzeri kavramları tanımlayan, Medeni Kanun, Kat Mülkiyeti
Kanunu vb. gibi yasal düzenlemeler bulunmaktadır. Konut seçerken ve alırken bu düzenlemelere uygun
davranmak, ileride bu taşınmazla ilgili yasal sorun yaşamamak açısından önemlidir.

KONUT PİYASASININ YAPISI VE ÖNEMİ


Ülkemizdeki konutların yoğunluğu, büyüklüğü, kullanılan malzemeleri ve bunlara bağlı olarak fiyatları;
kentlerin sosyo-ekonomik verilerine göre farklılık gösterirler. Büyük kentlere göçlerden dolayı bu
kentlerde konut açığı kapanmakta zorlanırken, göçlerin yaşandığı küçük şehirlerde konut fazlası
bulunabilmektedir. Konut açığını kapatabilmek ve denetlemek amacı ile T.C. Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına bağlı Toplu Konut İdaresi Başkanlığı çalışmalarına devam etmektedir. Ayrıca geçmişten bu
güne konut yapılaşmasını desteklemek amacı ile çıkartılmış Kooperatif kanunu gibi birçok çalışma
yapılmıştır ve yapılmaktadır. Ayrıca sektörün sağladığı iş gücü de oldukça büyüktür ve işsizlik sorununa
yardımcı olmaktadır.
Mesken amaçlı gayrimenkuller planlamalarına göre 1+1, 2+1, 3+1, 4+1 olarak üretilir ve
pazarlanırlar. Büyük metropollerde kalabalık ailelerin azalması ve yetişkin bireylerin aileden ayrı bir
konutta yaşamak istemesi sonucunda yeni yapılan konut binalarında; tek kişinin ihtiyaçlarına cevap
verebilecek, min. alana ve bu alan için max. fonksiyona sahip tasarımlar yer almaya başlamıştır. Ayrıca
büyük metropol merkezlerinde yeni bina yapabilecek arazi kalmadığından, şehir banliyölere doğru
genişlemiş, buralara yapılan konutlarda yaşayanların ihtiyaçlarını karşılayabilmek amacıyla sosyal
tesisleri ve alışveriş merkezleri bulunan siteler yaygınlaşmıştır. Bu arada eskiyen şehir merkezi kent
dokusunu yenileyebilmek ve daha kullanılabilir hale getirebilmek için ilgili belediyeler tarafından
“kentsel dönüşüm” projeleri geliştirilmektedir. Son yıllarda ülkemizde yaşanan depremler bu konuyu
hassaslaştırmış, özellikle tarihi özelliği bulunmayan ve çarpık kentleşme ürünü eski yapıların ayıklanması
için büyük adımlar atılmasını sağlamıştır. Bütün bu gelişmelerin sonucu olarak büyük metropollerde
konut talebi artmıştır. Gayrimenkul sektöründeki hareketlilik dolayısı ile karlılık; yapı malzemesi
üreticilerinden, Bankacılığa kadar diğer pek çok sektörü doğrudan ilgilendirdiği gibi, bazı düzenlemeler
de yatırımcıların doğrudan Gayrimenkul piyasası ile ilgilenmelerine yol açmıştır. (Mortgage,
Gayrimenkul Yatırım Ortaklıkları vs.)
Mortgage; uzun vadeli borçlanma ile konut edinebilmeyi amaçlamaktadır. Her ne kadar İpotekli
Konut Kredisi sistemine benzese de bazı farklılıkları vardır. Genel anlamda sistemin işleyişi şu şekildedir;
konut sahibi olmak isteyenlere finans kuruluşlarınca, konut üzerinden tesis edilecek ipotek karşılığında
141


15-20 yıl gibi uzun vadeli konut kredileri kullandırılır. Kredilerden doğan alacaklar İpoteğe Dayalı
Menkul Kıymet Kuruluşları’na devredilir ve bu kuruluşlar devraldıkları alacaklar karşılığında ipotek
yatırım fonu veya varlığa dayalı menkul kıymet ihraç ederek, satarlar. Dolayısı ile sistem kendi kendini
besler. Konut kredilerinin menkul kıymetleştirilmesinden elde edilen fonlar, tekrar sisteme aktarılır ve
böylece finans kuruluşları uzun vadeli konut kredilerini finanse edebilir. Ancak ülkemizde bu sisteme
uygun konut ve finansör sayısı sınırlı olduğundan ve geçen yıllarda Amerika’da bu sistemin hatalı
yürütülmesinden dolayı büyük bir kriz yaşanmış olmasından dolayı mortgage yasası tam anlamı ile
hayata geçecek şekilde çıkamamış, bu nedenle de işlevsel olamamıştır. Genel olarak avantajlarını
sıralayacak olursak; konut mevcut konut kredilerinden daha uygun koşullarda ve uzun vadeli olarak
alınabilmektedir. Konut değeri, bir uzmanın görüşü ile belirlenmektedir. Konut, oturulabilir ve sağlam
niteliktedir. Belirli bir yapı güvenliği söz konusudur. Konut alıcısı, kullandığı krediyi dilerse erken ödeme
koşullarında önceden kapatabilir.
Gayrimenkul Yatırım Ortaklıkları; Sermaye Piyasası Kanunu çerçevesinde, Sermaye Piyasası
Kurulu tarafından düzenlenmiş olup gayrimenkullere, gayrimenkule dayalı projelere ve gayrimenkule
dayalı sermaye piyasası araçlarına yatırım yapmak suretiyle faaliyet gösteren özel bir portföy yönetim
şirketi tipidir. Bu firmaların amaçlarını özetlemek gerekirse: Getiri potansiyeli yüksek gayrimenkullere
yatırım yapmak, gayrimenkule dayalı projelere yatırım yapmak, portföyündeki gayrimenkullerden kira
geliri elde etmek, gayrimenkul alım satım kazançları elde etmek denilebilir.

Gayrimenkul sektörüne hizmet eden ve sektörün hareketliliğinden


doğrudan veya dolaylı etkilenen diğer sektörleri sayınız.

GAYRİMENKULLERDE MÜLKİYET HAKKI


Gayrimenkullerle ilgili mülkiyet hakkı, taşınmaz üzerinde hak sahibine kullanma, yararlanma ve tasarruf
yetkisi veren, hukuk düzeninin sınırları içinde kullanılabilen mutlak ve ayni bir hak olup Türk Medeni
Kanunu ile düzenlenmiştir. Mülkiyet hakkına sahip kişi (malik) mülkiyetindeki taşınmazı kullanma,
başkalarına devretme, tahrip etme, ürünlerinden ve gelirlerinden faydalanma yetkisine sahiptir. Mülkiyet,
hak sahiplerinin sayısına göre tek başına mülkiyet ve birlikte mülkiyet olmak üzere ikiye ayrılır. Tek
başına mülkiyet; adından da anlaşıldığı üzere bir mülke tek başına sahip olmak anlamı taşır. Birlikte
mülkiyet ise kendi içinde “paylı mülkiyet”(müşterek mülkiyet)ve “elbirliği ile mülkiyet” (iştirak halinde
mülkiyet) olarak ikiye ayrılmaktadır. Paylı mülkiyette birden çok kimse taşınmazın tamamına belli
paylarla sahiptir ve bu taşınmazın haklarından da hisseleri oranında faydalanırlar. Her ortak taşınmaz
üzerinde kendi hissesi oranında sorumludur. Bu taşınmaz üzerinde payları oranında ayrı tasarruflarda
bulunabilirler. Her paydaş kendi payı üzerinde malikin sahip olduğu hak ve yükümlülükleri aynen taşır.
Ancak, bir payın devri halinde diğer paydaşın şuf’a (ön alım) hakkı vardır. Buna göre, hisseli bir
gayrimenkulün bir kısım hissesini satın alan üçüncü şahsa karşı, diğer hissedarlarına ön alım hakkını ileri
sürerek dava açma hakları vardır. Müşterek mülkiyette aksine sözleşme olmadıkça, hissedarlar taşınmazı
birlikte idare ederler. Bunun yanı sıra, alelade işleri herhangi bir paydaş yapabilir. Ancak, önemli işleri
çoğunluk kararı ile yapmaları gereklidir.
El birliği ile mülkiyette ise ortakların belirlenmiş payları yoktur ve taşınmazın hak ve
yükümlülüklerinden birlikte sorumludurlar. Elbirliği ile (İştirak halinde) mülkiyette, malikler taşınmaz
üzerinde oybirliği ile tasarruf edebilirler. İştirak halinde mülkiyet, sözleşmeden veya kanundan doğabilir.
Sözleşmeden doğan iştirak halinde mülkiyete örnek olarak, karı koca arasındaki mal ortaklığı rejimini,
aile şirketi emsalini verebiliriz. Kanundan doğan iştirak halinde mülkiyete örnek olarak, miras şirketi
verilebilir. Miras olarak kalan bir gayrimenkulün sahipleri o gayrimenkule diğer mirasçılarla birlikte
“elbirliği” ile sahip olurlar.
Taşınmaz mülkiyetinin devri, tapu sicilinde tescil işleminin yapılması ile gerçekleşir. Noterden vb.
yapılan satışlar, tapuya işletilmedikleri müddetçe geçerliliği yoktur. Taşınmazlarla ilgili mülkiyet hakları
için tapu kayıtları esas alınır. Taşınmaz rehininin kurulması vb. işlemler de tapu sicilinde tescile bağlıdır.

142


Mülkiyet hakkı, mutlak bir hak olduğundan, Türk Medeni Kanunu malikin mülkiyeti altındaki nesneyi
başkalarının haksız saldırılarından koruyabilmesi için malike bazı yetkiler tanımıştır.
Devre mülk: Mesken olarak kullanılmaya elverişli bir yapı veya bağımsız bölümün ortak
maliklerinden her biri lehine bu yapı veya bağımsız bölümünden yılın belli dönemlerinde müşterek
mülkiyet payına bağlı olarak istifade edilmek üzere tesis edilen bir irtifak hakkıdır. Bu tariften de
anlaşılacağı üzere, devre mülk hakkı ancak müşterek mülkiyete konu olmuş mesken nitelikli taşınmaz
mallar üzerine irtifak hakkı tesisi suretiyle kurulabilir.
Üzerinde devre mülk hakkı kurulacak yapı veya bağımsız bölümlerin ortak malikler arasında dönem
süresi devir ve teslimi ile istifade şekil ve usulleri, yöneticilerin seçimi ile hak ve sorumlulukları, büyük
onarım için ayrılacak dönem, bakım masrafları gibi hususları içeren ve bütün hak sahiplerince imzalanmış
devre mülk sözleşmesinin ibraz edilmesi ve istemde bulunulması üzerine, Tapu Müdürlüklerince
düzenlenecek resmi senetle tesis edilir. Devre mülk hakkı mesken olarak kullanılmaya elverişli müstakil
bir yapı (bir villa, tek daireli bir ev v.s.) veya Kat Mülkiyeti Kanunu uyarınca kat irtifakı tesis edilmiş
veya mülkiyeti kat mülkiyetine çevrilmiş mesken nitelikli bağımsız bölümler üzerine tesis edilebilir.
Mesken olarak müstakil olarak kullanılmaya elverişli yapı birden çok mesken nitelikli bağımsız bölümü
ihtiva ediyor veya aynı parsel içinde birden fazla mesken nitelikli bağımsız bölüm mevcutsa, bu
meskenlerde devre mülk hakkı tesis edilebilmesi için yapının mülkiyetinin kat mülkiyetine çevrilmesi
veya kat irtifakı tesisi zorunludur. Devre mülk hakkının tesis edilebilmesi için bu hakkın bağlı olduğu
mülkiyet payının ve devre sayıları ile sürelerinin sözleşmede gösterilmesi gerekir. Devrelerin sayı ve
süreleri mutlaka resmi senette de belirtilmesi gerekmektedir. Devre süreleri 60, 40, 15 gün şeklinde gibi
değişik olarak da belirlenebilir. Bu durumda büyük onarım için ayrılacak süre dâhil, devre toplamlarının
bir yılı aşmaması ve devre gün sayısının 15 günden daha az süreli olmaması gerekir.
Devre Mülk Hakkı Sahiplerinin Tasarruf Hakları Devre mülk hakkı tesis edilecek kat irtifakı veya kat
mülkiyetine çevrilmiş mesken nitelikli bağımsız bölümler ile müstakil yapıların, müşterek mülkiyet
payına bağlı olarak her türlü devir ve temlike konu edilebileceği gibi, miras hükümlerine göre mirasçıya
da intikal eder.
Hak Sahiplerinin Dönem Sonunda Bağımsız Bölüm veya Yapıyı Boşaltma Mecburiyetleri Devre
mülk hak sahipleri, kendilerine ayrılan ve tapu sicilinde belirtilen dönem süresi sonunda, bağımsız bölüm
veya yapıyı sözleşme hükümleri gereğince boşaltarak yeni hak sahibine teslim etmeye mecburdurlar.

Elbirliği ile mülkiyet nasıl sona erebilir?

KONUT EDİNİMİ YOLLARI VE VERGİLENDİRİLMELERİ


Bir konut çeşitli yollarla edinilebilir. Miras, bağış, satın alma, inşa etme, icra yolu ile alma vb. şekilde
edinilen taşınmazların edinim yollarına göre farklı harçları ve vergileri bulunmaktadır. Bir gayrimenkul
satın alırken ekonomik, estetik, fonksiyonel ve strüktürel özelliklerinin tatmin edici olmasına dikkat
edilir. Konutun değerini ve satış kabiliyetini belirleyen pek çok faktör bulunmaktadır. Sadece büyüklüğü
tek başına bir değer oluşturmaz. Konutun değerini ve satış kabiliyetini arttıran faktörleri sıralayacak
olursak; Ulaşım kolaylığı ve bulunduğu muhitin popüler olması, bulunduğu bölgenin deprem derecesi,
bulunduğu bölgedeki konum avantajı (okula, çarşıya vs. yakınlığı), ana binanın parsel alanının büyük
olması (bahçe vs.), güvenlikli site içinde olması, sosyal tesislerinin yeterli ve çevre düzenlemesinin iyi
yapılmış olması, havuz vb. sosyal tesislere yakınlığı, kapalı ve açık otoparkı olması, oda sayısı,
büyüklüğü, manzarası, işçilik malzeme ve kalitesi, tadilat ihtiyacı bulunmaması, yeni deprem
yönetmeliğine göre yapılmış olması, bulunduğu katı, ana bina içindeki konumu, cephe sayısı ve yönleri,
yapan müteahhit firmanın tanınmış olması, hukuksal sorunu olmaması, iskanlı olması, kat mülkiyeti
olması, kullanım alanlarının dolayısı ile planlamasının rasyonelliği, aidat vb. ekonomik giderlerinin az
olması, komşuların sosyal yapılarının iyi olması, ana binanın betonarme ve dış cephesinin bakımlı olması
(ısı yalıtımlı ve yeni görünümlü), ana binanın merdivenlerinin-sahanlıklarının ve iç boyalarının bakımlı
olması, teknik donanımı (asansörü, ısınma sistemi, hidroforu, jeneratörü vs.), tapusunun kat irtifaklı ve
hissesiz olması, arsa payı oranı, kira getirisi vs.
143


Konut ediniminde vergiler: Konutun nasıl edinildiğine bağlı olarak bir takım vergiler doğar. Miras,
Bağış, Hibe, Piyango çekilişi vb. yollarla (ivazsız intikal) edinilen konut için “Veraset ve İntikal Vergisi”
ödenir. Vergi Usul Kanununa göre; ivazsız intikaller hariç bir taşınmazın alındıktan sonra 5 yıl içinde
satılması durumunda Gelir Vergisi doğar. Ancak alındıktan 5 yıl geçtikten sonra yapılan satışlar, ticari
nitelikli sayılmaz ve bunlara Gelir Vergisi doğmaz. Ancak alınan konut kiraya verildiği durumda bir gelir
sağlandığı için, Gelir Vergisi doğar.
Konutun Tapu sicil müdürlüğünden tescili sırasında “tapu harcı” ödenir. Harç miktarı gayrimenkulün
değerine bağlı olarak değişir. Harçlar Kanunu uyarınca, gayrimenkul satış işleminde tapu harcı alıcı ve
satıcıdan ayrı ayrı binde onbeş (%15) oranında tahsil edilir. Ancak bu oranlar 2018 Yılı sonuna kadar
geçerli olup 2019 Yılında Gayrimenkullerin gerçek değerleri üzerinden harç alınması ve buna bağlı yeni
oranlar belirlenmesi konusunda Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığına bağlı
olarak Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün çalışmaları sürmektedir. Şu andaki alım satımlarda;
gayrimenkulün değeri olarak “Emlak beyanında belirtilen değer” esas alınır. Satış bedeli bu değerden
düşük olamaz. Mükelleflerin gerçek alım satım bedelinden daha düşük beyanda bulunmaları ve bunun
idarece tespiti halinde aradaki farka isabet eden harç cezalı olarak tahsil edilir.
İktisadi işletmelere dâhil olmayan gayrimenkullerin satışı katma değer vergisinden istisnadır. Ancak
iktisadi işletmelerin aktifinde kayıtlı bulunan gayrimenkullerin satışı katma değer vergisine tabidir.
Uygulanacak KDV oranı 150 m²’ye kadar olan konut teslimlerinde %1, 150 m²’den büyük konutlar ile
işyerlerinin tesliminde %18’dir. Ancak 05.05.2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 2018/11674 nolu
BKK (Bakanlar Kurulu Kararı) ile konut teslimlerindeki KDV (Katma Değer Vergisi) oranları şu
şekildedir; Yapı ruhsatı 01.01.2013 tarihinden önce alınan 150 m2’den küçük konutların teslimindeki
KDV oranı %1 olarak devam edecektir. 150 m2 den küçük olduğu halde lüks veya birinci sınıf inşaat
olarak yapılmış olan konutlar bu indirimden faydalanamayacaktır.
Bakanlar Kurulu Kararına göre; Yapı ruhsat tarihi ve emlak arsa m2 rayiç bedeline bağlı olarak 150
m2 den büyük konutların veya lüks yapılmış 150 m2 den küçük konutların KDV oranı %18 veya %8
olarak değişmekle birlikte, 31.12.2018 tarihine kadar teslim edilen ve %18 KDV uygulanması gereken
tüm konutlarda KDV %8 olarak uygulanacaktır.
6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun kapsamında 150 m2
altındaki lüks konutların tesliminde rezerv yapı alanı ve riskli alan olarak belirlenen yerlerdeki yapılarla
riskli yapılarda KDV oranı %1 olarak uygulanacaktır.
Kurumların aktifinde veya belediyeler ile il özel idarelerinin mülkiyetinde, en az iki tam yıl süreyle
bulunan gayrimenkullerin satışı katma değer vergisinden istisnadır. Gayrimenkul ticareti ile uğraşan
kurumların bu istisnayı uygulaması için, söz konusu gayrimenkulleri aktiflerinde ticaretini yapmak
amacıyla tutmamaları gerekir. Yine konut yapı kooperatiflerince üyelerine yapılan konut teslimleri de
KDV’den istisnadır.
Emlak beyanı; emlak vergisine ve satış bedellerine esas oluşturmaktadır. Bir konut alındıktan sonra,
emlak beyannamesi doldurulup konutun bağlı bulunduğu Belediyeye verilmesi gereklidir. Beyanname
doldurulmasında iki etken bulunmaktadır. Bunlar taşınmazın üzerinde bulunduğu arsanın değeri ve
taşınmazın yapım maliyetidir. Arsanın m2 değeri bulunduğu sokağa göre değişiklik gösterir. Yapı m2
maliyeti de yapı cinsine göre (yığma, betonarme, 1. Sınıf, 2. Sınıf vs.) değişiklik gösterir. Bu değerler her
yıl ilgili Belediyelerce açıklanmaktadır. Beyanname hesaplanmasında esas; konutun arsa payına düşen
arsa alanı değeri ile dıştan dışa konut alanı yapım maliyetinin toplanarak bir değere ulaşılmasıdır. Emlak
vergileri edinilen konutun değerine bağlı olarak değişir. Emlak vergisi gayrimenkulün bağlı olduğu
belediyeye her yıl iki eşit taksitte ödenir. Birinci taksit 01 Mart - 31 Mayıs, ikinci taksit 01- 30 Kasım
tarihleri arasındadır. İlgili yasaya göre emlak vergisinin %10 u kadar tutar da Taşınmaz Kültür
Varlıklarının Korunmasına Katkı Payı olarak ödenir. Emlak vergisi kanununa göre, Vergi değeri,
mükellefiyetin başlangıç yılını takip eden yıldan itibaren her yıl bir önceki yıl vergi değerinin, Vergi Usul
Kanunu hükümleri uyarınca aynı yıl içinde tespit edilen yeniden değerleme oranının yarısı nispetinde
artırılması suretiyle bulunur.

144


Emlak vergisi kanununa göre, Türkiye sınırları içinde, brüt alanı 200 metrekareyi geçmeyen bir
konutu olan emekliler, ev kadınları, işsizler, özürlüler, gaziler, şehitlerin dul ve yetimleri emlak
vergisinden muaftır. Emeklilerin, işsizlerin ve ev hanımlarının herhangi bir gelirinin olması veya o sene
için belirlenen muafiyet bedelinden fazla menkul sermaye iradı (senelik kira geliri toplamı) geliri olması
halinde bu muafiyetten yararlanamazlar. Ayrıca birden fazla konutu olanlar, bu konutlardan birini muaf
tutarak bu haktan yararlanamazlar. Yazlık amaçlı veya dağ evi şeklinde kullanılan konutlar dâhil,
tamamının emlak vergisini ödemeleri gerekir. Satış konusu gayrimenkulün, satıldığı yıl ve geçmiş yıllara
ait ödenmemiş emlak vergisinin ödenmesinden, alıcı ve satıcı zincirleme olarak sorumlu tutulurlar.
Gayrimenkulü satın alan kişi, ödediği geçmiş yıl emlak vergilerini faiziyle birlikte daha sonra önceki
sahibine rücu edebilir.
Gayrimenkul alanlar belediyeye Emlak Vergisi Bildirimi (Emlak vergisi beyannamesi) vermekle
yükümlüdürler. Alım işlemi 01 Ocak - 30 Eylül tarihleri arası gerçekleşmiş ise takvim yılı sonuna (31
Aralık) kadar, alım işlemi takvim yılının son üç ayında gerçekleşti ise (Ekim, Kasım, Aralık aylarının
herhangi bir gününde) 3 ay içinde bu yükümlülüğü yerine getirmeleri gerekir.
Mesken olarak kullanılan bina ve apartman dairelerinin vergi değerinin ¼ ü (%25), inşaatlarının sona
erdiği yılı takip eden bütçe yılından itibaren 5 yıl süre ile geçici muafiyetten yararlandırılır. Bu binaların,
bina apartman dairesi ise dairelerin, mesken olarak kullanılması şartıyla, satın alma veya sair suretle
iktisap olunması halinde de bu muaflık hükmü kalan süre için uygulanır. Emlak vergisi, taşınmazın
bulunduğu bölgeye ve taşınmazın cinsine göre farklı oranlarda ödenir. Emlak vergisi, taşınmazın değeri
üzerinden hesaplanır.
Emlak Vergisi Oranları:

Konut İşyeri Arsa Arazi

Normal Yöreler Binde 1 Binde 2 Binde 3 Binde 1

Büyükşehir Sınırları ve Mücavir Alanlar Binde 2 Binde 4 Binde 6 Binde 2

Konut kredisi kullanımı ve avantajları: Son yıllarda kullanılan "konut kredileri" nedeni ile ilgili
mevzuat çerçevesinde; Bankaların ipotek konulacak gayrimenkullere Lisanslı firmalar aracılığı ile
ekspertiz raporu düzenletmesi sonucunda, hukuki sorunları bulunan taşınmazlara kredi çıkmamakta ve bu
taşınmazların müteahhitleri kredili satış yapamadıklarından uzun sürede, uygun fiyatla ve nakit olarak
pazarlama yoluna gitmektedirler. Bu nedenle; emlak piyasasında "Krediye uygun daire" kavramı
çıkmıştır. Dolayısı ile konut kredisi kullanıldığında alınacak taşınmaza ait hukuksal sorunlar
belirlenmekte, böylece alıcının mağduriyeti önlenebilmektedir. Ayrıca alınan konut kiraya verildiği
durumda; kullanılan konut kredisi faizlerinin tümünün gelir vergisinden düşürülme vb. vergi avantajları
bulunmaktadır.

Alınan konut “iş yeri” olarak kiraya verildiği zaman doğan gelir
vergisi, konut olarak kiraya verilmesinden doğan gelir vergisi ile aynı olur mu?

KONUT SEÇİMİNDE DİKKAT EDİLECEK YASAL MEVZUATLAR


Bir konutun üretimi şu şekilde olur; Tarla vb. nitelikli parsele Belediye tarafından (Yerleşim dışı
bölgelerde “İl Özel İdaresi” tarafından) imar (yapılaşma hakkı) verilir ve parselin niteliği arsa haline
dönüşür. Yapılaşma şartlarına göre bu arsa için bir mimar tarafından “mimari proje” çizilir ve bu projeye
göre inşaat mühendisleri tarafından “statik projesi”, makine mühendisi tarafından “tesisat projesi”,
elektrik mühendisi tarafından “elektrik projesi” çizilir. Tüm bu projeler ilgili Belediyeye sunularak
“inşaat ruhsatı” alınır ve Belediye tarafından onaylanmış bu proje ilgili Tapu Sicil Müdürlüğüne
sunularak, bağımsız bölümlerin ana bina içindeki dağılımlarını gösteren “Kat irtifakı” kurulur. Kat
irtifakına göre daireler için ayrı tapular çıkartılır. Daha sonra inşaata başlanır. İnşaatların statik açıdan
sağlam yapılması “Yapı Denetim Firmaları” tarafından, projesine uygun yapılmaları da belediye
145


tarafından kontrol edilir. İnşaatın bitirilmesinden sonra belediyeye müracaat edilerek “iskân” belgesi
(yapı kullanma izni) alınır. Bu belgenin alınabilmesi için yapının projesine uygun yapılması şartı
bulunmaktadır. Daha sonra tapular “kat irtifakı” tapusundan “kat mülkiyeti” tapusuna döndürülür. Bu
aşamaların bazılarının suiistimale açık olması veya bilinçsiz olarak bazı hatalar yapılması sonucunda
ülkemizdeki gayrimenkullerin birçoğu hukuksal sorunlar taşımakta ve mal sahipleri mağduriyet
yaşamaktadır. Bununla ilgili açıklamalar "Satın almadan önce ön araştırma" bölümünde yapılmıştır.

Konutun Oluşum Aşamaları


Gayrimenkul sektörünü düzenlemek için çıkartılmış birçok yasal mevzuat bulunmaktadır. Türk Medeni
Kanunu ve Kat Mülkiyeti Kanunu; “Mülkiyet Hakkı” vb. kişisel hakları düzenlerken, Tapu Kadastro
Kanunu, İmar Kanunu vb. kanunlar gayrimenkullerin üretimi ve tescillerini düzenlerler. Ancak
gayrimenkul çok geniş kapsamlı bir sektör olduğundan, miras hukukundan, vergi hukukuna kadar pek
çok düzenleyici yasaya bağlı olarak gelişir.
Hukuk sistemimizde kanunu bilmemek mazeret sayılmaz. Bu nedenle konut ediniminde daha sonra
zarara uğramamak için bu düzenleyici yasalara uygun hareket etmek gereklidir. Edinilen konut özel bir
yasa statüsünde olabilir. Tescilli (kayıtlı) tarihi bir binada veya sit alanında vs. olabilir. Örneğin
İstanbul’da İstanbul Boğazının iki yakasındaki konutlar; Boğaziçi İmar Kanunu’na tabiidir. Ön siluette
bulunanların hukuki durumu“ön görünüm” statüsü ile belirlenmiş olup, bu binalarda oturanlar Boğaziçi
İmar Müdürlüğü’nden izin almadan boya dahi yapamazlar. Aynı şekilde bazı binalara yasal kısıtlamalar
getiren birçok faktör bulunmaktadır.
İmar affı ve önemi: 08.03.1984 Tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan 2981 sayılı imar affına göre;
bu tarihten önce yapılmış olan ruhsatsız veya ruhsatlı olup da illegal büyümeleri olan taşınmazlar 6 ay
içinde yaptıkları başvuru sonucunda affedildiler. Mevcut illegal kısımları dâhil projeleri hazırlanarak bu
projelere göre ruhsat ve iskân aldılar. Ancak illegal yapılaşmaların statik hesaplamaları ve sağlamlıkları
göz ardı edilmiş oldu. Bu defa; 18/05/2018 tarihli ve 30425 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak
yürürlüğe giren “Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin 7143 sayılı
Kanun’nun Geçici 16. Maddesi ile 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununa eklenen Geçici 16.
Madde ile İmar barışı olarak adlandırılan bir uygulama getirilmiş bulunaktadır. İmar barışı uygulaması,
iskânsız yapıların belli bir harç karşılığında kayıt altına alınarak iskân verilmesi ve bu gelirin dönüşüm
projelerine finans sağlaması amacıyla getirilen bir düzenleme olarak anlatılmaktadır.
7143 sayılı Kanunun Geçici 16 maddesi ile 3194 sayılı İmar Kanununa eklenen maddeye göre;
Afet risklerine hazırlık kapsamında, 31 Aralık 2017 tarihinden önce ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine
aykırı olarak yapılmış yapılar için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve yetkilendireceği kuruluşlara
31/12/2018 tarihine kadar imar barışına başvurulabileceği ve bu maddedeki şartların yerine getirilmesi
halinde ve Yapı Kayıt Belgesi alınabileceği Başvuruya konu yapının ve arsasının mülkiyet durumu, yapı
sınıf ve grubu ve diğer hususlar Bakanlık tarafından hazırlanan Yapı Kayıt Sistemine yapı sahibinin
beyanına göre kaydedileceği, Yapının depreme dayanıklılığı hususunun malikin sorumluluğunda olduğu,
Kayıt bedeline ilişkin oranı iki katma kadar artırmaya, yarısına kadar azaltmaya, ayrıca bölgelere göre
kademelendirmeye ve başvuru süresini bir yıla kadar uzatmaya Bakanlar Kurulunun yetkili kılındığı,
Yapı Kayıt Belgesi verilen yapılarla ilgili alınan yıkım kararları ile tahsil edilemeyen idari para
cezalarının iptal edileceği, Yapı Kayıt Belgesinin yapının kullanım amacına yönelik olduğu. Yapı Kayıt
Belgesi alan yapılara, talep halinde ilgili mevzuatta tanımlanan ait olduğu abone grubu dikkate alınarak
geçici olarak su, elektrik ve doğalgaz bağlanabileceği, Yapı Kayıt Belgesinin, yapının yeniden inşa
edilmesine veya kentsel dönüşüm uygulamasına kadar geçerli olacağı, Yapı Kayıt Belgesi düzenlenen
yapıların yenilenmesi durumunda yürürlükte olan imar mevzuatı hükümlerinin uygulanacağı, Yapı ruhsatı
alıp da yapı kullanma izin belgesi almamış veya yapı ruhsatı bulunmayan yapılarda, maliklerin yarısının
muvafakatinin bulunması halinde yapı kullanma izin belgesi aranmaksızın cins değişikliği ve kat
mülkiyeti tesis edilebileceği. Yapılan tespit sonucunda arsa emlak değeri ile yapı yaklaşık maliyeti
toplamı üzerinden yüzde üç oranında kayıt bedeli alınacağı, ancak, cins değişikliği ve kat mülkiyeti tesis
işlemi için bedelin iki katı ödeneceği Hazineye ait taşınmazlar üzerine inşa edilmiş olması halinde, bu
taşınmazlar Bakanlığa tahsis edileceği, Yapı kayıt belgesi sahipleri ile bunların kanunî veya akdi
146


haleflerinin talepleri üzerine taşınmazların Maliye Bakanlığınca rayiç bedel üzerinden doğrudan
satılacağı, elde edilen gelirlerin genel bütçeye gelir kaydedileceği görülmektedir.
Dolayısı ile tehlikeli boyutta kolon aralıkları bulunan veya donatıları eksik, yapım kalitesi çok düşük
olan binalar da iskân almış oldular. Mevcut durumda yasal yollardan bir inşaat yaparken, statik
hesaplamaları ve betonarme projesinin Belediyenin Statik Bürosunca onaylanması dışında inşaat bitene
kadar Yapı Denetim Firmaları tarafından kontrolü söz konusudur. Ne yazık ki zamanında verilen bu hak,
sağlam olmayan yapıların dokunulmazlığını sağlamakla birlikte “tekrar af çıkabilir” düşüncesi ile kaçak
yapılaşmanın artmasına neden olmuştur. Hatta affa girip iskân aldığı halde daha sonra iskânlı binasını
yıkarak yerine daha büyük kaçak yapı yapanların sayısı oldukça fazladır. Yasal açıdan bir sakınca
yaratmasa da deprem endişesi olanların edinmek istedikleri konutun bağlı bulunduğu Belediyeden
binanın yapı denetim firmalarınca denetimlerinin tamamlanmış olmalarını sorgulamaları önerilir.
Zorunlu Deprem Sigortası: Meskenlere yönelik olarak oluşturulan bir sigorta ürünüdür. Bu sigorta,
teminatı Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK) tarafından sunulan ancak poliçe üretimi yetkili sigorta
şirketleri ve acentelerince yapılan zorunlu bir sigorta olup, depremin meskenlerde neden olduğu maddi
hasarlara karşı teminat sağlamaktadır. Zorunlu Deprem Sigortası'nın süresi bir yıldır. Sigorta
sözleşmesinin her yıl poliçe süresi sona ermeden yenilenmesi gerekmektedir. Kamu kurumları tarafından
çoğu zamana uygulanmasa da Zorunlu Deprem Sigortasının yaptırılmış ve priminin ödenmiş olduğu
belgelenmedikçe bu sigortaya tabi binalarla ilgili tapu tescil işlemleri, su ve doğalgaz abonelik işlemleri
dâhil hiçbir işlem yapılmaması gerekmektedir.

Şekil 6.1: Konut oluşum aşamalarında tapulardaki değişiklikler

Marmara depremi sonucunda yapıların taşıyıcı sistemlerinin


güvenilirliğini arttırmak için alınan önlemler nelerdir?

147


TADİLAT YAPILIRKEN UYULMASI GEREKEN YASAL MEVZUAT
Bir konutun tadilatı sırasında, yapılacak tadilatın boyutu ve konutun herhangi bir yasal kısıtlılığının
bulunup bulunmadığının bilinmesi önem taşımaktadır. Şayet konutun herhangi bir kısıtlılığı yoksa sadece
iç duvarlarda boya, badana gibi hafif tadilatlar için ilgili belediye vb. kurumlardan yasal izin alınması
gerekmemektedir. Ancak bina üzerinde herhangi bir kısıtlama varsa, örneğin “1.Derece Tarihi Eser”
nitelikli bir yapı ise en basit bir tadilat için dahi Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu’ndan izin
alınması gereklidir. Ülkemizde bilinçsizce harap edilmiş eserlerin olması, bu tip kısıtlayıcı önlemler
alınmasına neden olmuştur.
Üzerinde herhangi bir kısıtlayıcı engel bulunmayan konutlarda tadilatın boyutu daha büyükse, örneğin
iç ara duvarların yıkılması vs. gerekiyorsa, mutlaka teknik bir destek alınmalıdır. Bina yeni yapılmış olsa
dahi taşıyıcı sistemi “yığma” olabilir. Günümüzde yığma özellikli tuğlalar üretilmeye devam etmekte
dolayısı ile yığma binalar da yapılmaktadır. İç bölmelerin yıkılarak tadilat yapılmasını Belediyeler takip
edemez. Bu nedenle genelde buna ait bir yaptırım da söz konusu değildir. Ancak yığma özellikli
binalarda bilinçsiz duvar yıkımı kötü sonuçlar doğurabilir. Aynı şekilde betonarme binalarda kolonların
kesilmesi de istenmeyen sonuçlar doğuracaktır. Bu durumun şikâyet vs. sonucu ortaya çıkması ile resmi
kurumlar tarafından yaptırım uygulanır.
Tadilat konutun dış duvar sınırlarını da değiştirecek bir planlama içeriyorsa, bu durumda bir Mimara
“tadilat projesi” çizdirip ilgili Belediyeye bu projeyi onaylattırarak bir “tadilat ruhsatı” almak ve bu
ruhsata dayanarak tadilat projesine uygun şekilde tadilatı gerçekleştirmek gereklidir. Ancak konut
müstakil nitelikli değilse; bağımsız bölümün sınırları değişeceğinden bu husus diğer kat maliklerini de
ilgilendirecektir. Yan yana iki daire aynı kişinin olsa ve kişi bu iki dairenin arasındaki duvarı yıkarak iki
daireyi tek daire haline getirse dahi, bağımsız bölümlerin arasındaki duvarın izinsiz yıkılması suç teşkil
eder. Yasal olarak bu işlemin tadilat projesi ve tadilat ruhsatı ile yapılmasının yanı sıra yeniden kat
irtifakı kurularak daire numaralarının ve arsa paylarının değiştirilmesi gerekmektedir. Tadilatla ilgili
olarak anlaşma yapılan tüm teknik elemanlarla işin tanımını, kullanılacak malzemeleri, bedelini, ödeme
şartlarını ve teslim süresini belirleyen bir sözleşme imzalanmalıdır.

Çatı dubleksinin kendi kullanımında olan çatı arasının tadilatla


büyütülmesi ve açık teras alanının pergola ile kapatılması suç teşkil eder mi?

KONUT EDİNİMİNDE SIKÇA KARŞILAŞILAN SORUNLAR VE


ÇÖZÜMLERİ
Bir taşınmaz satın alındığında; o taşınmazın yapısal ve hukuki sorunları yeni mal sahibinin
sorumluluğuna geçer. Örneğin kaçak yapılmış bir ev satın alındığında yıkım emri satın alınan eve
uygulanmaktadır. Dolayısı ile bir taşınmazı satın alırken hukuki durumunun çok iyi irdelenmesi
gerekmektedir. Belediye ve Tapu Sicil Müdürlüğünden görüş almak ne yazık ki yetersizdir. Çünkü bir
taşınmazın yerinde tespit yapmadan projeye uygunluğunu ve hukuksal sorunlarını bilmek mümkün
değildir. Şayet taşınmaz bir "Banka Kredisi" ile alınıyorsa Banka gerekli incelemeyi yaptıracağından
sorun yoktur. Konutun krediye uygun olup olmadığı, diğer bir anlamda yasal sorunu bulunup
bulunmadığı ekspertiz işlemi aşamasında belirlenecektir. Eğer banka kredisi kullanılmadan bir konut
alınacaksa, öncesinde yasal durumu ile ilgili gerekli araştırmalar yapılmalıdır.

Satın Almadan Önce Ön Araştırma


• Alınacak gayrimenkulün tapu sureti istenip incelenmelidir. Eğer alınan taşınmaz müstakil bina
değilse; tapunun üzerinde mutlaka bağımsız bölüm numarası yazmalıdır. Aksi durumda arsa
payı ile satış yapılıyor demektir. Bu tip taşınmazlar "müşterek mülkiyet" niteliklidir. Dolayısı ile
satın alındığında ana binaya hissedar olarak girilmiş olur ve alınan daireye sahip olunmaz, bir
anlamda binaya ve dertlerine ortak olunur.

148


• Alınacak tapunun satın almaya niyetlenilen gayrimenkule ait olup olmadığını araştırılmalıdır.
Tapularda adres bulunmaz. Gayrimenkulün yerini kadastro paftalarına çizilmiş ada ve parsel
numaraları belirler. Bazen kötü niyetle olmasa da satıcılar aynı bölgedeki gayrimenkullerinin
tapularını karıştırabilirler. Bunun için Tapu Kadastro Müdürlüğünden bir kadastro tespiti
gerekmektedir. Alınacak gayrimenkulün yerini belirleyip etrafındaki sokaklar ve binalarla kroki
olarak çizip,ilgili Kadastro Müdürlüğünde bulunan kadastro paftasındaki parsel numarası ile
karşılaştırılmalıdır. Şayet ilgili Belediyenin internet sayfasında “imar durumu sorgulama” vb.
gibi ada/parsel bazında araması bulunan bir hizmet varsa, buradan da araştırma yapılarak parsel
teyidi yapılabilmektedir.
• Satın alınacak gayrimenkulün oturduğu parselin sorunu olup olmadığı araştırılmalıdır. Parsel su
havzasında kalabildiği gibi; bu nedenle imarı iptal edilmiş bir bölgede de olabilir. Belediye
araştırmasında ruhsatla ilgili bir sorunu bulunup bulunmadığı irdelenmeli, ayrıca şehrin su havza
planları gözden geçirilerek parselin konumuna bakılmalıdır. Ne yazık ki bazı belediyeler bu
hususa dikkat etmeden imar planlarını yürürlüğe koymakta, daha sonra da ruhsatlı binaların
sahipleri mağdur duruma düşmektedir. Bu hususlar teknik olduğundan bir danışmanlık
firmasından destek alınabilir.
• Alınacak konutun arsa payına ve hissesine dikkat edilmelidir. Bazı müteahhitler toplumun
bilinçsizliğinden istifade ederek haksız kazanç sağlamakta, bağımsız bölüm olmayan bir
bölümü, ayrı bir bağımsızmış gibi başkasının arsa payı hissesi ile satabilmektedir. Bunu
anlatabilmek için önce "bağımsız bölüm" kavramını açıklamamız gerekmektedir. Bağımsız
bölüm; bir ana taşınmazın (Apartmanın) içindeki daireleri, dükkânları ifade eder. Bir apartmanda
10 daire bir dükkân varsa, o apartman 11 bağımsız bölümlüdür. Kapıcı daireleri bağımsız bölüm
sayılmazlar. Alınıp, satılabilen, bir arsa payı dolayısı ile mal sahibi bulunan ve apartman olağan
kurullarında temsil yetkisi bulunan taşınmazlardır. Apartmanda daireler, dükkânlar bağımsız
bölüm oldukları gibi, bir iş merkezinde de ofisler bağımsız bölümdür. Aynı şekilde bir sitede de
villaların her biri bir bağımsız bölümdür. Bir taşınmazın bağımsız bölüm sayılabilmesi için; tek
bir parsel içindeki bir ana taşınmaza ait olmaları, arsa paylarının bulunması ayrıca bir "kat
irtifak" planının ve listesinin de Tapu Müdürlüğünde kayıtlı olması gereklidir. Tapu
müdürlüğündeki bu kayıtlar esastır ve taşınmazın ana bina içindeki yerini, arsa payını, sahibini,
hak ve kısıtlamalarını bu kayıtlar belirler. Dolayısı ile apartmanlarda kat planlarında, villalardan
oluşan sitelerde vaziyet planlarında bağımsız bölümlerin yerleri bağımsız bölüm numaraları ile
belirlidir. Bazı müteahhitler binayı yaparken çatı aralarına, sığınak ve kapıcı daireleri gibi ortak
mahallere tecavüzle projede yer almayan illegal yaşam mekânları çıkartabilirler. Bu mekânları
başka bağımsızların hisseleri ile satabilirler. En çok rastlanan; çatı dubleksinin tam kata çevrilip
ara merdivenlerinin iptal edilerek iki ayrı daire haline getirilmesi ve 1/2 hisse ile farklı iki kişiye
iki ayrı daire olarak satılmasıdır. Burada alıcıların bilinçsizliği oldukça belirgindir. Normal bir
daire satın aldıkları halde tapularında "dubleks daire" yazmaktadır ve isimlerinin yanında "1/2
hissesi" ibaresi bulunmaktadır! Bir bağımsız bölüm satın alınıyorsa hissesi olmaz. Sadece arsa
payı olur.
• Alınacak gayrimenkul "kat mülkiyet" veya "kat irtifak" tapulu olabilir. Bir taşınmazın kat
mülkiyet tapusu varsa, yapı kullanım izni de (iskânı) var demektir. Dolayısı ile normal şartlarda
yasal süreç içinde projesine uygun olarak bitirilmiş sorunsuz bir binadan daire alındığının
göstergesidir. Kat irtifak tapusu ise ana taşınmaz üzerindeki bağımsız bölümün kime ait
olduğunu gösteren tapudur. Kat mülkiyet tapusuna geçebilmek için, binanın hiç bir yasal sorunu
olmadan iskân alması gereklidir. Bu farkı tapudaki "Ana gayrimenkulün niteliği" kısmından
anlayabilirsiniz. Eğer bu kısımda Arsa, tarla vb. bir ibare varsa kat irtifaklı, ana binayı anlatan
(örn: 5 katlı betonarme bina) bir açıklama varsa kat mülkiyetlidir.
• Alınacak gayrimenkul müstakil olup "cins tashihi" yapılmış bir tapusu da olabilir. Eğer bu bina
site içinde bir villa ise ve sitenin parseli içindeyse “arsa payı” olan ve “yatay kat irtifakı”
bulunan bir tapusu vardır. Site içinde olsun olmasın sadece binanın oturduğu ayrı bir parsele ait
tapusu varsa “cins tashihli” bir tapusu vardır ve bu durumda parselin sahibi bir kişi olduğundan
arsa payı yoktur.

149


• Alınacak gayrimenkul henüz inşaat halindeki bir binada olabilir. İnşaatın verilen yasal süre
içinde bitirilememesi durumunda ruhsat iptali vs. den dolayı sıkıntıya düşülebilir. İmar
Kanununa göre; ruhsat alındıktan sonra inşaatların beş sene içinde tamamlanması şartı vardır.
Tamamlanmış ve iskân alarak Kat mülkiyeti kurulmuş binalar en sorunsuz olanlarıdır.
• Alınacak dairenin yasal sorunu olup olmadığı araştırılmalıdır. Bunun için taşınmazda bir
ölçümleme yapıp, apartmanın bulunduğu ilçenin Belediye'sinden ve Tapu Müdürlüğü'nden bir
araştırma yapılması gereklidir. En azından ilgili Belediyedeki dosyasında bir yıkım kararı veya
ruhsat iptali olup olmadığını sorgulayabilir, belediyedeki yetkililere taşınmazla ilgili bir sorun
olup olmadığı sorulabilir. Yıkım kararı varsa; bu kararın alınacak daire ile ilişkili olup olmadığı,
yıkım gerçekleştiği durumda alınacak dairenin etkilenme durumu vs. sorgulanmalıdır.
Dosyasında yıkım kararı bulunmasına karşılık, imar barışından faydalanıldığına dair bir "yapı
kayıt belgesi" varsa; yıkım kararının yapı kayıt belgesi tarihinden önce alınmış olmasına dikkat
edilmelidir.
• Alınacak bağımsızın sınırları ve tapusu kontrol edilmelidir. Bağımsız bölümlerde dış konturlara
veya ortak mahallere doğru büyüme çok rastlanan bir durumdur. Örneğin kredisiz olarak satın
alınan daire zemin ve bodrum katta, ters dubleks ve 260 m2 büyüklükte gözükürken, bu daha
sonra satılmak istendiğinde alıcı kişi krediye başvurduğunda eksper tarafından bu dairenin
sadece 42 m2 olduğu ortaya çıkartılabilir. Üstelik apartman sakinleri bunu fark ederek dava
açabilirler. Bu tip gayrimenkullerin tapusunda "dubleks" ibaresi görülmüyorsa; tapu dairesinden
proje araştırması yapılması gerekir. Aynı durum "çatıda odası olan daire", "çatı piyesli daire",
dubleks daire", vb. yazmadığı halde dubleks kullanılan çatı dubleksleri için de geçerlidir.
• Prensip olarak arsa payı taşınmazın ana bina içindeki değeri oranında verilmelidir. Dolayısı ile
ön cephede, manzarası olanlar, daha büyük olanlar, dükkânlar vs. daha büyük arsa payına sahip
olmalıdırlar. Ancak arsa payını proje mükellefinin tespit etmesi gerekirken, müteahhitler
vermekte ve pratik olarak hepsine eşit pay verebilmektedirler. Bu hatalı uygulama şayet
"apartman yönetim planı" giderlerin arsa payı oranında karşılanmasını öneriyorsa haksız bir
dağılıma neden olmaktadır. Örneğin merkezi ısıtma sistemi olan bir binada çok küçük bir daire
çok büyük bir dubleks daire ile aynı parayı verebilmektedir.
• Yönetim Planları; apartman sakinlerinin birlikte yaşama kurallarını belirlemek amacı ile
hazırlanırlar ve aksi bir karar alınmadığı sürece yasal olarak kat malikleri daha önceden
belirlenerek Tapu Sicil Müdürlüğüne verilmiş yönetim planına uymak zorundadır. Satın alınacak
bağımsızla ilgili yönetim planı incelenmelidir. Örneğin köpek gibi evcil bir hayvan besleniyorsa
ve yönetim planında "site içinde köpek beslemek yasaktır" gibi bir karar varsa mağdur
olunabilir. Yönetim planının değiştirilebilmesi için kat maliklerinin beşte dördünün oyu şarttır.

• Alınacak dairenin apartman içinde doğru katta ve doğru yerde, site içinde doğru konumda
bulunduğundan emin olunmalıdır. Kişilerin birbirlerinin dairelerinde oturuyor olmaları
ülkemizde çok sık rastlanan bir durumdur. Bunun nedeni bina yapıldıktan sonra, proje
mimarının yaptığı numaralandırmaya dikkat etmeden dairelere numara verilmesi ve bu
numaralara göre satış yapılmasıdır. Yasal olarak geçerli olan, Tapu Sicil Müdürlüğü'nde bulunan
ve mimar tarafından çizilmiş olan "kat irtifak projesi" dir. Bu projede bağımsız bölümlerin kapı
numaraları ana bina planı içinde gösterilmiş durumdadır. Tapu Sicil Müdürlüğü’nde bulunan
Bağımsız Bölüm Listesinde hangi dairenin hangi katta bulunduğu yazar ve bu bilgi tapu
suretlerindeki bilgilerle ve kat irtifak projesindeki numaralarla örtüşür. Ancak bazen yerindeki
kapı numaraları kat irtifak projesinden farklı yerlerde bulunabilmekte ve malikler de buna göre
oturabilmektedir. Örneğin; daire kat irtifak projesine göre giriş yönüne göre solda olması
gerekirken, yerinde sağda olabilmektedir. Bu durum konut kredisi almaya engeldir. Dolayısı ile
satışı zor olacağından mal sahibi tarafından ilgili Tapu Sicil Müdürlüğü’ne müracaat yapılarak
düzelttirilmeden satın alınması sakıncalıdır. Aynı şekilde yatay kat irtifakına sahip, villalardan
oluşan sitelerde vaziyet planı incelenerek alınacak konutun yeri ile tapuda yazan bağımsız
numarasının uyuşup uyuşmadığı kontrol edilmelidir.
• Gayrimenkul bir site içindeyse, blok numarası ve bloğun site içindeki konumu yerinde tespit
edilerek, bu bloğun Tapu Sicil Müdürlüğü’ndeki kat irtifak projesinde bulunan vaziyet planına
uygunluğunu (Yerleşim olarak aynı konumda olmalıdır) kontrol edilmelidir. İnşaat yapılırken
kat irtifakı kurulmuş ve tapuları çıkmış olduğu halde bazı bloklar hiç yapılmamış olabilir. Böyle
150


bir tapu adeta hisseli arsa tapusu niteliğindedir ve çok daha büyük sorunları bulunmaktadır. Çok
ucuz dahi olsa böyle bir gayrimenkulün satın alınması önerilmez.
• Alınacak bağımsızın bağlı bulunduğu Tapu Sicil Müdürlüğü'ndeki kütük defterinden tapu
takyidatlar sorgulanmalıdır. Tapu takyidatları; bir taşınmazın hak veya kısıtlayıcı durumlarını
belirler ve bu durumlar kütüğe işlenmiş olur. Örneğin alınmak istenen ev ileride istimlâk
edilecek olabilir. Alıcıları uyarmak amacı ile bu tip bilgiler "şerh" adı altında tapu kütüğüne
işlenir. Mal sahipleri tarafından "e devlet" portalından da temin edilebilen şerhler taşınmazın
yasal durumunu ve satış kabiliyetini doğrudan etkileyebilecek türden olabilir. Bu konu hakkında
yorum yapabilmek aslında avukatlık, mimarlık dâhil birçok mesleki bilgiyi gerektirmektedir. Bu
nedenle bir gayrimenkulü almadan önce tapu suretini alarak en azından bir araştırma
yaptırılması doğru olacaktır. Aksi durumda tapuda çıkabilecek olumsuz bir şerh, mağduriyete
neden olabilir. Örneğin intifa hakkı bulunması (Daireyi kullanım hakkı başkasınındır), 18.C
şerhi bulunması (parselin bir kısmının kamulaştırma ihtimali var anlamı da taşır) vb. gibi
takyidat bilgileri sorun yaratacak konulardır.

Başlıca Önemli Şerhler


İpotek: İpotekler satış sırasında tapu memurları tarafından alıcıya bildirilir ve alıcı bunları kabul ederse
satış gerçekleşir. Dolayısı ile gayrimenkullerin teminat alınmalarında veya tasarruflarında etken değildir.
Ancak bu şerhler temizlenmediği müddetçe satış kabiliyetlerini düşürür.
Haciz: Haciz, kesinleşmiş icra takibinin konusu olan bir alacağın ödenmesini sağlamak amacıyla
borçluya ait ve haczi caiz bulunan mallara icra müdürlüğünün el koyması işlemidir. Hacizler satış
sırasında tapu memurları tarafından alıcıya bildirilir ve alıcı bunları kabul ederse satış gerçekleşir.
Dolayısı ile gayrimenkullerin satışlarında etken değildir. Ancak bu şerhler temizlenmediği müddetçe satış
kabiliyetlerini düşürür.
Kamu Haczi: Devletin, Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergi, resim, harç ve bunlara bağlı ceza,
faiz ve zamlar ile kamu hizmetleri uygulamasından doğan ve ödenmeyen alacakları (Amme alacakları)
nedeniyle, borçlu durumdaki kişilerin mal ve haklarına el konulması işlemidir. Kamu haczi konmuş
taşınmazlara ipotek konulması ve satış yapılması yasalarla engellenmiştir. Dolayısıyla, bu şerh
gayrimenkulün satın alınmasına engeldir.
İhtiyati Tedbir: Mahkeme dava konusu olan (veya dava konusu yapılacak olan) ve aynı (mülkiyeti)
taraflar arasında çekişmeli bulunan bir taşınmazın, dava sırasında başkasına devredilmesini önlemek için,
taşınmazın başkasına devrinin yasaklanmasına (ferağdan men'ine) karar verebilir. Çünkü ihtiyati tedbir
konmazsa veya mahkeme böyle bir kararı vermekte gecikirse dava konusu taşınmaz mal el değiştirebilir.
İhtiyati tedbir kararının tapu siciline kaydedilmesinden sonra, artık davalı, bu taşınmazı başkasına
devredemez. Dolayısı ile gayrimenkulün devrine, satın alınmasına engeldir.
İhtiyati Haciz: Gayrimenkulün bir davaya konu olduğunu gösterir ve malikin tasarrufunu zorlaştırır.
Ne için konduğu hakkında ilgili tapu dairesinden bilgi edinilmesi zordur. Ancak bu tip hacizler
belediyeye emlak borcu gibi idari alacakları tarafından şerh düşürüldüğü gibi şahsi alacaklar karşılığı da
konmuş olabilir. İhtiyati tedbir hacizleri henüz kesinleşmemiş alacak karşılığı olarak şerh düşülürler.
Herhangi bir alacak karşılığında doğrudan şerh işletilebilir. Bu alacağın kesin olduğu anlamını taşımaz.
İlgili yasa gereği şerh konulduktan sonra 10 gün içinde takip davası açılması gerekmektedir. Aksi
durumda bu şerhler geçerliliğini yitirir. Söz konusu şerh uzun süre önce konmuşsa geçerliliğini yitirmiş
olma ihtimali yüksektir. Hacizler satış sırasında tapu memurları tarafından alıcıya bildirilir ve alıcı bunları
kabul ederse satış gerçekleşir. Dolayısı ile gayrimenkullerin satışlarında etken değildir. Ancak bu şerhler
temizlenmediği müddetçe satış kabiliyetlerini düşürür.
150/C: Alacağı olan kişi ya da kurum gayrimenkulü icra kanalı ile sattırarak satış
bedelinden alacağını alır. İcra ve İflas Kanunun 150/C maddesi, icra müdürünü, ipoteğin paraya
çevrilmesi hakkındaki takibin başladığını Tapu Sicil Müdürlüğüne haber vermeye mecbur tutmuş ve bu
hususun gayrimenkulün kütük sayfasına şerh verilmesini öngörmüştür. Böylece, bu şerh sicile verildikten
151


sonra, gayrimenkulü icra takibinden sonra satın almış olanların Medeni Kanunun 1023. maddesine
dayanarak iyi niyet iddiasında bulunmaları söz konusu olmayacaktır. Bu şerhin kütüğe işlenebilmesi için,
gayrimenkulün üzerinde bir ipotek olmalıdır. Bu şerhin bulunması satışa yasal olarak engel olmamakla
birlikte satış kabiliyeti yok denecek kadar azaltır.
Kira Şerhi: Bu şerhler genellikle iş yerlerindeki kiracılar tarafından güvence amacıyla konulurlar.
Gayrimenkullerin satışlarında olumsuz etkendirler. Satış sırasında tapu memurları tarafından alıcıya
bildirilir ve alıcı bunları kabul ederse satış gerçekleşir. Ancak gayrimenkulü satın alan kişi kiracıyı şerhte
belirtilen süre bitmeden çıkartamaz. Dolayısı ile bu şerhler temizlenmediği müddetçe satış kabiliyetlerini
düşürür. Ancak elektrik, doğalgaz vb. hizmetler için gerekli olan alanları sağlamak amacı ile tüm
bağımsızların üzerine konmuş olan resmi kurum şerhleri, bu kapsam dışındadır.
Encümen Kararı: Encümen kararlarıyla 3194 nolu imar kanununun 32. ve 42 maddelerinin
uygulanması kararı alınması; binadaki illegal kısımların yıkılması ile ilgilidir ve yıkım kararının
kesinleşmesi anlamını taşır.
İntifa hakkı: Kullanım hakkı anlamını taşır ve kısıtlayıcı niteliktedir. İntifa hakkı, ona sahip olan
kişinin (en çok) hayatı ile sınırlı olarak, başkasına ait bir taşınmazdan tamamıyla yararlanmak ve
kullanmak hakkıdır. Çıplak mülkiyet kimde olursa olsun, gayrimenkulden faydalanma hakkı, intifa hakkı
olana aittir. Dolayısı satış kabiliyetlerini düşürür.
Korunması Gerekli Kültür ve Tabiat Varlığı: Taşınmazın tarihi bir yapı, Doğal-Tarihi Sit
Alanı’nda bulunan bir yapı vb. olması nedeni ile şerh düşülür. Bu şerhin konulduğu yapıların yıkılıp
yapıldıkları zaman, tarihi dokuya uygun olarak yenilenmesi gerekmektedir. Bunun için projelerinin ve
inşaatının kontrolünü Kültür ve Tabiat varlıklarını koruma kurulu üstlenir.
18. Madde Uygulaması: Gayrimenkulün oturduğu parselin belli bir kısmının, belediyece hazırlanan
bir plana göre kamulaştırılacak alan içinde kaldığını gösteren bir şerhtir. Binanın üzerindeki parsele ait
bir şerh olduğu için, her daireye konmuş durumdadır. İmar uygulaması nedeniyle ana binanın oturduğu
parselin komşu parsellerle tevhidi (birleşmesi) ve ifrazı (ayrılması) sonucunda yüzölçümünün değiştiğini
bildiren beyandır. İmar düzenlemelerinde bu durum olağan olup, yeni düzenlemede satın alınacak
gayrimenkulde kamulaştırma gerekmediği sürece satın alınmasına engel değildir.
Kamulaştırma: Parsel üzerindeki kamulaştırma (istimlâk) şerhi, parsel üzerinde hak sahibi bulunan
tüm maliklerin sayfasına işlenir. Eğer parselin kamulaştırılan kısmında yapı varsa, maliklere arsa payı
oranında istimlâk bedeli ödenerek yıktırılır. Eğer parselde istimlâk yapılan alan hakkında bilgi
alınamamışsa, satın alınması risklidir.
Kamulaştırmanın kesinleşmesi (31/B): Kamulaştırma kanununa göre; kamulaştırma kararının
tebliğinden sonra taşınmaz malın başkasına devir ve ferağ veya temliki, yasaktır. Dolayısı ile teknik
olarak satın alınamaz.
İmar düzenlemesine alındı: 3194 sayılı imar kanununa göre her hangi bir bölgede park, bahçe vb.
gibi sosyal donatı alanları vb. alanlar yetmediği zaman, ilgili belediyelerce revizyon imar planları
çıkartılabilir. Bunun için düzenleme yapılacak alanlarda bulunan binalı veya binasız arsa ve arazileri
malikleri veya diğer hak sahiplerinin muvaffaktı aranmaksızın, bunları yeniden imar planına uygun olarak
kamulaştırmaya belediyeleri yetkili kılar. Ancak düzenlemenin ne zaman gerçekleştirileceği, söz konusu
parselin bundan gerçekten etkilenip etkilenmeyeceği net olarak belli değildir. Bölgede düzenleme
gerçekleşinceye kadar inşaatların ilerlemesini ve bu nedenle de kamulaştırma maliyetlerinin artmaması
için, tapuya “imar düzenlenmesine alındı” şerhi konur. Şerh konduktan sonra yasal olarak parsellerin
birleştirilmesi, ayrılması, yeni inşaatlar yapılması imkânsızlaştırılır. Alınacak taşınmazın üzerinde risk
mevcuttur.
Taşınmaz satış vaadi sözleşmesi: Belirli bir taşınmaza ait asıl satım sözleşmesinin yapılması amacı
ile taraflar arasında borçlandırıcı ilişki kuran sözleşmelerdir. Taşınmaz satış vaadi sözleşmesiyle satıcı,
sözleşmede şartlar oluştuktan sonra gayrimenkulün satışını alıcıya devretmeyi taahhüt eder. Sözleşmeye
göre kararlaştırılan zamanda alıcı tarafından gayrimenkulün devri alıcıya verilmezse, alıcı kendi
edimlerini yerine getirmişse satıcı aleyhine, Tapu iptali ve tescil davasını gayrimenkulün bulunduğu
152


sözleşme ile belirlenen bedele göre görevli olan Hukuk Mahkemesinde açabilir. Taşınmaz Satış Vaadi
Sözleşmesinde sözleşmenin tapuya şerh edilebileceği hükmü konmuşsa 3’üncü kişilere karşı
kuvvetlendirilmiş şahsi hak olarak ileri sürülebilir. Ancak şerhten itibaren 5 yıl içerisinde vaat edilen satış
yapılmadığı takdirde hükümsüz kalır.
Sükna hakkı: Belli bir şahıs lehine kurulan şahsi bir ittifak hakkıdır. Bu hakkın sahibi gerçek kişi
olabileceği gibi tüzel kişilikte olabilir. Sükna hakkı bir evde ya da evin bir bölümünü bir odasını tek
başına veya malikle birlikte oturma ve kullanma yetkisi veren bir haktır. Bu hak devredilemeyen, miras
yoluyla geçmeyen kişiye bağlı irtifak haklarındandır. Bu hak tapu siciline tescil ile doğar. Taşınmazın
satın alınmasında olumsuz etkendir.
Şufa hakkı: Hisseli mülklerin satışında aynı mülk üzerinde pay sahibi olan hissedarların öncelikli
satın alma hakkıdır. Hissedarlık durumu meydana geldikten sonra hissedarlardan her biri kendi payını
üçüncü bir kişiye sattıkları takdirde öteki hissedarlar yararına şufa hakkı doğar. Şufa hakkından feragat
edilebilir. Bunun resmi şekilde yapılıp tapuya tescil edilmesi gereklidir (satın alma hakkını
kullanmamak). Paydaşlar arasında şufa hakkı kullanılamaz. Taksimi yapılmış veya kat mülkiyetine
geçilmiş taşınmazlarda şufa hakkı kullanılamaz. Şufa hakkının kullanılması; diğer hissedarlar tarafından
satışın yapıldığını öğrendikleri tarihten itibaren bir ay, öğrenilmemesi durumunda on yıldır. Bu sürenin
geçirilmesi hak düşürücüdür. Satışta olumsuz etkendir.
Vefa (Geri alım) hakkı: Vefa hakkı satıcıya sattığı taşınmazın bedel karşılığında ve tek taraflı irade
ile geri alma hakkını verir. Satıcı vefa sözleşmesine dayanarak sözleşmede belirtilen sürenin sonunda
sattığı taşınmazını geri alabilir. Vefa hakkı sahibi bu hakkını kullanacağı zaman ödeyeceği bedel
sözleşmede belirtilmemiş ise ilk satıştaki bedel üzerinden ödeme yapar. Vefa hakkı satışta kalan bir
bakiye var ise bir güvence olarak kullanılabilir (ipotek gibi). Bu sözleşmede satıcı lehine bir güvence
vardır. Bu güvence tapu kütüğüne şerh verilmekle ayni hak kazanılır. Kanun bu hakkı en fazla on sene
saklı tutmaktadır. Bu sürenin sonunda malikin talebi ile terkin edilebilir.Satışta olumsuz etkendir.
Bağışlama vaadi: Bağışlama vaadi ilerideki bir tarihte bir malı bağışlamayı taahhüt niteliğinde ön
akittir. Satışta olumsuz etkendir.
Aile konutu: Konut ailenin kullanımına ayrılmış olup tapuya şerh düşülmüştür. Bu şerhten dolayı
eşlerden herhangi biri tek başına bu konutla ilgili tasarruf hakkına sahip değildir. Eşlerden her ikisinin de
onayı gereği vardır.
Satış esnasında:
• Öncelikle gayrimenkul satışları ilgili Tapu Sicil Müdürlüklerinden yapılır. Noterden yapılan
satışların hukuki açıdan geçerliliği yoktur. Noterden satışlar genellikle binanın ilk
yapılışında ileride Tapu Sicil Müdürlüğündeki satışlara temel oluşturmak üzere yapılmakta olup
daha sonra çıkabilecek anlaşmazlıklara delil oluştururlar. Bir müteahhit aynı daireyi farklı
noterlerden bir çok kişiye satabilir. Mağdur olmamak için satışın mutlaka Tapu Sicil
Müdürlüğünden yapılması gereklidir.

• Satıcı 65 Yaşının üzerindeyse; Tapu Sicil Müdürlüğü satıcının aklının yerinde olduğuna dair
Devlet hastanesinden alınmış bir doktor raporu istemektedir. Eğer bu raporu istemeden satış
işlemi yapılırsa ileride mirasçılar dava açarak daireyi geri alabilirler. Satıcının yaşına dikkat
edilmeli ve gerekirse rapor istenmelidir.

• Bir konut satın alınırken ilgili Tapu Sicil Müdürlüğünde alım satım harcı ödenmesi gerekir. Bu
harç konutun değerinin binde 16,5'u olup taşınmazın bedeli oranında artar. Satın alınacak
konutun Belediye tarafından tespit edilmiş bir rayiç değeri vardır. Tespit edilmiş değerden daha
düşük bir beyanda bulunulursa, tespiti durumunda cezalı olarak ödeme alınır. Ayrıca ileride
herhangi bir şekilde satış iptal edilirse, iade alınacak bedel satışta gösterilen bedel kadar
olacaktır. Bu nedenlerle satış bedelinin gerçek beyan edilmesi önem taşımaktadır.

153


Satıştan sonra:
• Satış yapıldıktan sonra taşınmazın yasal durumunda değişiklik olabilir. Örneğin "kontur ihlali"
(Binanın zemin kodunun yasal yerinden daha yüksekte alınarak bodrum katın açığa çıkartılması
vs.) nedeni ile ruhsatı iptal edilebilir. Konut satın alırken Belediyede bir sorununun
gözükmemesi, bir sorunu olmadığı anlamını taşımamaktadır. Belediye bunu önceden tespit
edememiş olabilir. Bu gibi durumları öngörebilmek için profesyonel destek alınmalı veya konut
güvenilir kurumlardan alınmalıdır.
• Satıştan bir müddet sonra alınan gayrimenkul için dava açılarak bu gayrimenkul geri alınması
söz konusu olabilmektedir. Bu iki nedenden olabilir. İlki anlaşmalı satış (Muvazaalı
satış) davasıdır. Satın alınan gayrimenkulün sahibi daha önce birine borçlu olup, borca karşılık
evi elinden alınmasın diye acilen bir yakınına anlaşmalı olarak evini satmış gözükebilir. Yakını
da başkasına satış yapıp gayrimenkulü alacaklı kişiden kaçırarak icra yoluyla satışı önlenmiş
olur. Böyle bir durumda satışın gerçek olduğunun ispat edilmesi çok önemlidir. Bu nedenle
özellikle Tapu harcını az ödemek için taşınmazın değerinin olması gerekenden daha düşük
gösterilmesi doğru değildir. Ayrıca arada bir emlakçı vs. gibi şahit gösterilebilecek biri yoksa da
sorun olacaktır. Alacaklılar için iptal davası açma süresi beş yıl olup, taşınmazı aldıktan sonra
beş yıl süre geçmişse iptal davası açılma ihtimali kalmaz. İkincisi ise alınan gayrimenkul hisseli
ise "izale-i şuuyu" davası ile şufa hakkını (ön alım hakkı) kullanarak diğer hissedarın satılan
gayrimenkul hissesini geri almasıdır. Çünkü yasaya göre bir gayrimenkulün ortaklarından biri
hissesini satarsa önce diğer ortaklara teklif etmelidir. Buna "şufa hakkı" ön alım hakkı denir.
Şayet bu teklifi yapmadan satış yaparsa ortaklar daha sonra iptal davası açarak taşınmazı satışta
belirtilen değer üzerinden geri alabilir.
• Satış yapıldıktan sonra artık o taşınmazın emlak vergisini vermekle yeni mal
sahibi mükelleftir. Bunun için öncelikle Belediyenin Emlak İşleri bölümüne bir "beyanname"
verilmesi gereklidir.

Satın alınacak zemin kattaki bir konutun tapu kütüğünde “Bağımsızın


Niteliği: Dükkan” olarak kayıtlıysa ve mimari projesinde de dükkan gözüküyorsa, satın
alındığında ne gibi olumsuzluklar olabilir.

Konut ile ilgili yasal mevzuat zaman içerisinde sıklıkla değişikliğe


uğramaktadır. Bu ünitenin yazım aşamasında örneğin; kentsel dönüşüm yasası Mayıs
2012’de onaylanarak yürürlüğe girmiştir. Bu nedenle ihtiyacınız olduğunda geçerli yasal
mevzuatın ne olduğuna dair araştırma yapmak ya da bir uzmandan yardım almak gerekir.

154


Özet

Gayrimenkul sektörü ülkemiz ekonomisinin Tapu Sicil Müdür-lüğü’nden yapılmalı, satış


lokomotifi görevini üstlenmekte olup bu esnasında alım-satım harcı; emlak vergi
sektördeki hareketlilik; yapı malzemesi beyanında belirtilmiş değere uygun olarak
üreticilerinden, Bankacılığa kadar diğer pek çok hesaplanarak ödenmelidir. Satış yapıldıktan
sektörü de doğrudan ilgilendirmektedir. sonra artık o taşınmazın emlak vergisini
Gayrimenkul sektörünü düzenlemek için vermekle yeni mal sahibi mükelleftir. Bunun
çıkartılmış birçok yasal mevzuat bulunma- için öncelikle Belediyenin Emlak İşleri
ktadır. Türk Medeni Kanunu ve Kat Mülkiyeti bölümüne bir "beyanname" verilmesi gerekl-
Kanunu; “Mülkiyet Hakkı” vb. kişisel hakları idir. Beyanname verme işleminin yasalarla
düzenlerken, Tapu Kadastro Kanunu, İmar belirlenmiş süresi mevcut olup, bu süre
Kanunu vb. kanunlar Gayrimenkullerin üretimi geçirilmemelidir. Satın alınan konutun tadilat
ve tescillerini düzenlerler. Ancak Gayrimenkul işlemi yapılacaksa tadilatın boyutuna bağlı
çok geniş kapsamlı bir sektör olduğundan, olarak ilgili Belediyeden izin almak gereklidir.
Miras Hukukundan, Vergi Hukukuna kadar pek Büyük boyutlu tadilatlarda tadilat projesi ve
çok düzenleyici yasaya bağlı olarak gelişir. tadilat ruhsatı alınması gereklidir. Alınan konut
Gayrimenkullerle ilgili mülkiyet hakkı, kiraya verilecekse gelir vergisi doğacağı
taşınmaz üzerinde hak sahibine kullanma, unutulmamalıdır. Sonuç olarak konut edinirken
yararlanma ve tasarruf yetkisi veren, hukuk dikkatli ve bilinçli davranmalı, ilgili yasaların
düzeninin sınırları içinde kullanılabilen mutlak kurallarına uygun davranarak, ödenmesi
ve ayni bir hak olup Türk Medeni Kanunu ile gereken vergileri ve harçları ihmal etmemelidir.
düzenlenmiştir. Taşınmaz mülkiyetinin devri,
tapu sicilinde tescil işleminin yapılması ile
gerçekleşir. Bir konut çeşitli yollarla
edinilebilir. Miras, bağış, satın alma, inşa etme,
icra yolu ile alma vb. şekilde edinilen
taşınmazların edinim yollarına göre farklı
harçları ve vergileri bulunmaktadır. Bir
taşınmazı satın alırken hukuki durumunun çok
iyi irdelenmesi gerekmektedir. Satın almadan
önce ön araştırma yapılmalı, alınacak
gayrimenkulün tapu sureti istenip incelenme-
lidir. Taşınmazın parseli ve ana bina içindeki
konumu teyit edilmeli, hukuksal bir sorunu
bulunup bulunmadığı araştırılmalı, üzerinde
tasarrufu engelleyici bir şerh bulunup
bulunmadığı sorgulanmalıdır. Bazı durumlarda
taşınmazın özel bir durumu çıkabilmektedir.
Birinci derece tarihi bina olması, istimlâk
edilecek olması, onaylı projesine uygun
olmaması gibi ileride sorun çıkarabilecek bu
gibi durumlarda taşınmazın araştırma
yapmadan alınması, kusurlu mal satışı konusu
gibi görünse de yasalara göre alıcı gerekli tüm
araştırmaları yapmış ve taşınmazı mevcut
şartları ile kabul etmiş sayılmaktadır. Dolayısı
ile herhangi bir konut alımında bu işlemler için
ilgili Tapu Sicil Müdürlüğü ve Belediye’den
araştırma yapmak gereklidir. Konut Banka
kredisi ile alınıyorsa; tüm araştırmalar kredi
veren Banka aracılığı ile Lisanslı Gayrimenkul
Değerleme Şirketlerine yaptırılacaktır. Satış
155


Kendimizi Sınayalım
1. Bir ana binadaki bağımsız bölümler ile arsa 4. Devre mülk hakkıyla ilgili aşağıdaki
payı arasındaki ilişkiye ait aşağıdakilerden ifadelerden hangisi yanlıştır?
hangisi Kat Mülkiyeti Kanunu uyarınca
a. Devre mülk hakkının rehni mümkün
yanlıştır?
değildir.
a. Ana gayrimenkul içinde lehine kat irtifakı
b. Devre mülk hakkı, mirasçılara intikal eder.
kurulmamış veya kat mülkiyetine
bağlanmamış arsa payı bırakılmaz. c. Devre mülk hakkının kurulması için, Tapu
Sicil Muhafızlığında resmi senet
b. Arsa payı kat irtifakından veya kat
düzenlenmelidir.
mülkiyetinden ayrı olarak devredilemez.
d. Devre mülk hakkı, müşterek mülkiyete tabi
c. Kat mülkiyetinin başkasına miras yolu
gayrimenkullerde söz konusudur.
veya satın alma vs. ile devri sırasında ona
bağlı arsa payı da birlikte geçer. e. Devre mülk hakkı, mesken olarak
kullanılmaya elverişli yapı veya bağımsız
d. Ana gayrimenkulde kat mülkiyetinin
bölümlerde kurulabilir.
kurulmasından önce o gayrimenkulün
kütüğünde işli olan şerh edilmiş olan 5. Satın alınan bir konutun satışının
haklar ve kısıtlamalar kat mülkiyetinin geçersizliğinden hangi durumda
konması ile birlikte kalkar. bahsedilemez?

e. Ana gayrimenkuldeki kapıcı dairesi, a. Muvazaalı satış olmasının ispatlanması


sığınak gibi ortak alanlara ait arsa payı b. Önceden başkasının adına düzenlenmiş
bulunmaz. geçerli bir satış vaadinin bulunması
2. Türkiye sınırları içinde 100 m2lik tek c. Taşınmazın hisseli olması ve
meskene sahip olan aşağıdaki mükelleflerden
hissedarlardan birinin ön alım hakkı için
hangisi, Emlak Vergisi Kanunu’nda yer alan
itirazda bulunması
indirimli vergi uygulamasından yararla-
namaz? d. Taşınmazın bir önceki sahibinin 5 yıl
a. Şehitlerin dul ve yetimleri geçmeden satış yapmış olması

b. Gaziler e. Satışın sadece noterden yapılmış olması

c. Anne ve babası ile yaşayan, hiçbir geliri 6. Gayrimenkullerde mülkiyet hakkı


aşağıdaki kanunlardan hangisiyle
olmayan 18 yaşın altındaki çocuklar
düzenlenmiştir?
d. Sosyal güvenlik kurumundan aldığı emekli
a. Türk Borçlar Kanunu
aylığı dışında hiçbir geliri olmayanlar
b. Türk Vergi Kanunu
e. Durumunu tam teşekküllü devlet
hastanesinden aldığı sağlık raporu ile c. Türk Ticari Kanunu
kanıtlayan özürlüler
d. Türk Medeni Kanunu
3. Bay A, 24.04.2012 tarihinde bir daire satın
e. Türk İş Kanunu
almıştır. Bay A, söz konusu daireye ait emlak
vergisi bildirimini hangi tarihe kadar vermek 7. Konut satışının ticari nitelikte sayılmaması
zorundadır? için satın alındıktan en az kaç yıl sonra
satılması gerekmektedir?
a. 25.04.2012
a. 1 yıl
b. 24.05.2012
b. 3 yıl
c. 24.07.2012
c. 5 yıl
d. 30.09.2012
d. 7 yıl
e. 31.12.2012
e. 10 yıl

156


Kendimizi Sınayalım Yanıt
8. Emlak Vergisi Kanunu’na göre, 200 Anahtarı
metrekareyi geçmeyen bir konutu olan 1. d Yanıtınız yanlış ise “Konut Ediniminde
aşağıdaki vatandaşlardan hangisi emlak Sıkça Karşılaşılan Sorunlar ve Çözümleri”
vergisinden muaf olamaz? başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.
a. Emekliler 2. c Yanıtınız yanlış ise “Konut Ediniminde
b. Özürlüler Vergiler” başlıklı konuyu yeniden gözden
geçiriniz.
c. Gaziler
3. e Yanıtınız yanlış ise “Konut Ediniminde
d. İşsizler Vergiler” başlıklı konuyu yeniden gözden
geçiriniz.
e. Emlakçılar
4. aYanıtınız yanlış ise “Gayrimenkullerde
9. Aşağıdakilerden hangisi konutun
Mülkiyet Hakkı/Devre Mülk” başlıklı konuyu
üretiminde izlenen aşamalardan birisi değildir?
yeniden gözden geçiriniz.
a. Tarla vb. nitelikli parsele belediye
5. d Yanıtınız yanlış ise “Konut Ediniminde
tarafından imar verilmesi ve parsel
Sıkça Karşılaşılan Sorunlar ve Çözümleri”
niteliğinin arsa haline dönüşmesi. başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.
b. Arsa için mimar ve mühendisler tarafından 6. d Yanıtınız yanlış ise “Gayrimenkullerde
projeler hazırlanması. Mülkiyet Hakkı” başlıklı konuyu yeniden
c. Tüm projelerin belediyeye sunularak inşaat gözden geçiriniz.
ruhsatı alınması. 7. c Yanıtınız yanlış ise “Konut Edinimi Yolları
d. İnşaatın yapı denetim firmaları ve ve Vergilendirilmeleri” başlıklı konuyu yeniden
gözden geçiriniz.
belediye tarafından inşaat süreci boyunca
denetlenmesi 8. e Yanıtınız yanlış ise “Konut Edinimi Yolları
ve Vergilendirilmeleri” başlıklı konuyu yeniden
e. Kat mülkiyeti tapularının kat irtifakı
gözden geçiriniz.
tapularına dönüştürülmesi.
9. e Yanıtınız yanlış ise “Konut Seçiminde
10. Şerh; gayrimenkul malikinin temlik Dikkat Edilecek Yasal Mevzuat” başlıklı
hakkının yasaklanması, kısıtlanması veya konuyu yeniden gözden geçiriniz.
kişisel hakların kuvvetlendirilmesi amacıyla
üçüncü kişileri uyarıcı mahiyette tapu 10. a Yanıtınız yanlış ise “Başlıca Önemli
kütüğünün şerhler sütununa yazılan hususlardır. Şerhler” başlıklı konuyu yeniden gözden
Aşağıdakilerden hangisi başlıca önemli geçiriniz.
şerhlerden biri değildir?
a. Emlak vergisi
b. Haciz
c. Encümen kararı
d. İpotek
e. Kamulaştırma

157


Sıra Sizde Yanıt Anahtarı
Sıra Sizde 1 Sıra Sizde 5
Gayrimenkul sektörüne hizmet eden ve Çatı dubleksinin kendi kullanımında olan çatı
sektörün hareketliliğinden doğrudan veya arasının tadilatla büyütülmesi ve açık teras
dolaylı etkilenen diğer sektörler; İnşaat alanının pergola ile kapatılması suç teşkil eder.
(çimento, demir-çelik, müteahhitlik vb. yapı Pergola dâhil her türlü proje dışı kapalı alan
malzemesi ve hizmetleri ile mobilya, tekstil, kazanımı imar kanununa göre suçtur ve yıkım
seramik, orman ürünleri vb. dekorasyon kararı gerektirir.
malzemesi üreticileri), Taşımacılık (malzeme
Sıra Sizde 6
nakli), Bankacılık (konut kredileri) vb.
sayılabilir. Satın alınacak zemin kattaki bir konutun tapu
kütüğünde “Bağımsızın Niteliği: Dükkân” ola-
Sıra Sizde 2 rak kayıtlıysa ve mimari projesinde de dükkan
Elbirliği ile mülkiyet; taşınmazın satılması veya gözüküyorsa, satın alındığında emlak vergisi
mülkiyet sahipleri arasında paylar belirlenerek yüksek çıkacak, zorunlu deprem sigortası yapıl-
Tapu Sicil Müdürlüğünde paylı mülkiyete amayacak ayrıca daha sonra satılırken projesine
dönüştürülmesi ile sona erer. uygun olmamasına bağlı olarak konut kredisi
çıkmayacağından satışı zor olacaktır.
Sıra Sizde 3
Alınan konut “iş yeri” olarak kiraya verildiği
zaman, gelir vergisi konut ile aynı olmaz.
Tamamen farklı verilere dayanarak verilen
beyanname sonucunda bir vergi oluşur ve Yararlanılan Kaynaklar
bunun dışında ayrıca bir “stopaj” doğar.
Stopajın ödenmesinden kiracı sorumludur. Gelir İdaresi Başkanlığı “Gayrimenkullerin
elden çıkarılmasında vergisel sorumlu-
Sıra Sizde 4 luklar”
Son yaşanan Marmara depremi sonucunda Doğal Afet Sigortaları Kurumu “ ZDS Tanım
yapıların taşıyıcı sistemlerinin güvenilirliğini ve kapsamı”
arttırmak için öncelikle mevcut yapılarda hasar
3194 İmar Kanunu
tespit raporları düzenlenmiş ve bu raporlar
sonucunda bazı binalara güçlendirmeler 2981 İmar Affı kanunu
yapılmıştır. Yeni yapılan binalar için yeni
634 Kat Mülkiyeti Kanunu
deprem yönetmeliği uygulanmış ve yapı
denetim şartı getirilmiştir. 4721 Medeni Kanun
213 Vergi Usul Kanunu
2644 Tapu Kanunu

158


Sözlük

A
Açıklık: Bir mekânı sınırlayan düzlemler Ayni Haklar: Kişilerin eşya üzerinde doğrudan
üzerinde oluşturulmuş, diğer mekânlar doğruya hâkimiyetini sağlayan ve bu
veya çevreyle fiziksel iletişim sağlayan nedenle herkese karşı ileri sürülebilen
yırtıklardır. haklardır.

Ada: Çevresi kamuya ait cadde, sokak, yol,


kanal, ark, dere, göl, deniz gibi doğal ve
B
yapay sınırlarla, kadastro çalışma alanı Bağımsız Bölüm: Bir yapının Kat Mülkiyeti
sınırı ile veya Devlet Demir Yolları arazisi Yasası hükümlerine göre bağımsız
ile çevrili parseller topluluğuna kadastro mülkiyete konu olan bölümlerden her biri.
adası denir.
Balkon: Bir binanın üst katlarından dışarıya
Agrega: TDK: katışmaç; yapıcılık, bayındırlık: doğru çıkmış, önü ve yanları korkulukla
Harç, beton, asfalt gibi gereçlerin ana çevrili yer.
bölümünü oluşturan kırma taş, kum çakıl
Banliyö: Büyük bir kentin yakın çevresinde
gibi ögeler, gereçler, özdekler (Ersoy,
bulunan yerleşim birimi.
2001, s. 19).
Basamak: Merdiveni oluşturan, yeryüzüne
Akar: Kiraya verilerek gelir sağlayan mülk.
paralel olarak yerden kademe kademe
Akit: Tarafların karşılıklı beyanların alındığı yükselen düzlemlere verilen addır.
resmi senet tanzimine tabi işlemine denir. Aderans: Bir maddenin başka bir madde
yüzeyi üzerine yapışma özelliği.
Alaşım: Metallerin genel özelliklerini iyileştiren
metallerin kombinasyonudur (Erdoğan, Beyan: Üçüncü kişileri aydınlatmak,
2001, s.2). bilgilendirmek ve özellikle uyarmak
amacıyla tapu kütüğündeki özel sütununa
Altyapı: Mesken, iş veya diğer amaçlı kullanılan işlenen taşınmazın hukuki durum ve
bina ve bölgeleri destekleyen akıbetini gösteren belirtmelerdir.
kanalizasyon, yol, elektrik, su, gaz,
telekomünikasyon ve arıtımdan oluşan C
yapı bütünüdür. Cebri İcra: Yerine getirilmeyen veya
ödenmeyen bir borcun icra müdürlüğü
Altyapı: Su, elektrik, kanalizasyon, yol gibi
aracılığı ile tahsili.
tesislerin tümüne verilen ad.
Cebri Satış: Üzerinde haciz veya ipotek kaydı
Anahtar Teslim: Bir yapının tüm gereç ve bulunan borçluya ait taşınmaz malın borcu
işçiliğinin yüklenici tarafından karşılanıp, tahsil amacıyla icra müdürlüğü veya
bütünüyle bitirilmiş olarak mal sahibine alacaklı kamu idaresi kanalıyla satılarak,
teslim edilmesini öngören sözleşme şekli. ihale alıcısı adına tescili işlemidir.
Antre: Bir binanın veya apartman dairesinin ilk Cephe: Bir binanın yüzlerinden her biri, özellikle
girilen bölümü, giriş. ön yüz.
Antropometri: İnsanların fiziksel yapısı ve Cins Değişikliği: Bir taşınmazın cinsinin yapısız
ölçüleri hakkında bilgi veren ve insanlar iken yapılı veya yapılı iken yapısız hale,
arasında var olan fiziksel farklılıkların bağ, bahçe ve benzeri iken arsa ve arazi,
nedenlerini açıklayan bilim dalıdır. arsa ve arazi veya yapılı iken bağ, bahçe
Arazi: Sınırları yeterli vasıtalarla belirlenmiş, ve benzeri duruma dönüştürmek için
yatay ve düşey sınırları bulunan zemin paftasında ve tapu sicilinde yapılan işlem.
parçasıdır. Cins Tashihi: Tapu kütüğünde kayıtlı bir
Arsa: Belediye ve mücavir alan sınırları veya taşınmazı niteliğinin değiştirerek, bir
köy yerleşik alanlarında yapılan planlarla başka nitelikteki tapu kütüğünde tescil
iskân (yapılaşma) sahası olarak ayrılmış edilmesi.
yerlerde bulunan arazi parçalarına arsa
denir.
159

   
D G
Daire: Yapılarda aynı çatı altında birden fazla Gabari: Yapılacak bir binanın belediyece
yapılan bölümlerden her biri. öngörülen azami yüksekliği.
Devre Mülk: Belirli devrelerde kişilerce Gayrimenkul: Arazi, arsa, bağımsız bölüm gibi
kullanılarak belirli zaman içinde diğer bir yerden bir yere taşınamayan, yerinde
halk sahiplerine devredilen mekân. sabit duran mülkler.
Dilatasyon Derzi: Yapının yüklerden veya yapı Gecekondu: Hazine arazileri üzerinde izinsiz ve
elemanlarının genleşmelerinden dolayı yetkisizce çok kısa sürede yapılan derme
oluşabilecek hasarları önlemek amacıyla çatma kaçak yapılar.
bırakılan boşluk.
Giydirme Cephe: Çok katlı bir yapıda,
Doygunluk: Bir rengin kendi parlaklığına göre döşemelerin önünden geçerek devam
renkliliğidir. Doygun bir renk zengin ve eden, bunlara veya kolonlara asılan,
canlı görünecekken, doygun olmayan bir taşıyıcı olamayan, çoğu camlı dış duvar.
renk solgun ve zayıf olarak görünecektir.
Götürü: Bir yapı işinin baştan kararlaştırılan
Dönüm: Eni ve boyu kırkar arşın olan eski bir sabit bir tutar karşılığında bir yükleniciye
yer ölçüsü, yaklaşık 1000 m2. yaptırılması ilkesine dayanan sözleşme
türü.
Dubleks: İki katlı, ikinci katına içten merdivenle
çıkılan konut. Granülometri: Beton veya harçta taneli
gereçlerin boyut bakımından bileşimi.
E
Ekspertiz: Bir arsaya veya yapıya belli ölçütlere H
göre değer biçme işi. Haciz: Bir alacağın ödenmesi için borçlunun
parasına, aylığına veya malına icra dairesi
Emlak Beyanı: Şahıs, kurum ve kuruşlarca
tarafından el konulması.
sahibi olduklarını ispatlayarak
bulundukları bölgedeki bağlı oldukları Harita: Coğrafya olgularının dağılımını bir plan
belediyelere verilen belge. üzerinde gösteren ölçekli çizim.
Emlak: Mülk ve maldan oluşan emlak kelimesi Hidrofilik: Yüzey suyu sever. Damla yayılır ve
ev, arsa, bağ, bahçe, tarla ve arazi gibi yüzeyi kaplar (Gennes, P., G., s.63).
taşınmayan malların orta adı.
Hidrofobik: Yüzeyin suyu sevmediği durum.
Emsal: Bir yapı veya konutun satış ya da kira Damla yayılmaz, küçük bir kubbecik
bedelinin, benzerleriyle karşılaştırıl- biçimini alır (Gennes, P., G., 1997, s.63).
masıdır.
Hisse Tevhidi: Bir taşınmaz malda hissesi olan
Ergonomi: İnsan vücudunun fiziksel ve bilişsel bir kimsenin aynı taşınmaz üzerinde yeni
özellikleriyle uyumlu araç-gerecin tasarım bir hisse iktisap etmesi halinde önceki
ve üretim süreçlerini ele alan bilim dalıdır. hisseyle sonra alınan hissenin
birleştirilerek tapu kütüğüne tescil
F edilmesi demektir.
Feragat: Bir haktan bedelli veya bedelsiz Hisse: Bir taşınmaz malın tam mülkiyetinin bir
vazgeçme. kısmına karşılık gelen paydır.
Ferağ: Sahiplik hakkını başkasına devredip ilişki Hisseli Tapu: Bir taşınmaz üzerinde birden fazla
kesme; bu iş için tapuda yapılan resmi kişinin hissedar olduğunu gösterir belge.
işlem.
http://www.serki.com/index.
Fransız Balkonu: Döşemeye değin inen ve kapı
gibi açılan, önü korkuluklu pencere.

160

   
İ K
İfraz: Tapu kütüğünde kayıtlı bir taşınmazın Kadastro: Her çeşit arazi ve mülklerin, alanını,
birden fazla parsel haline getirilmesidir. sınırlarını ve değerlerini belirtip plana
bağlama işi.
İfraz: Tapu kütüğünde kayıtlı bir taşınmazın
birden fazla parsel haline getirilmesidir. Kâgir: Yığma yapı.
İmar Affı: Kaçak yapıların ya da imar Kamulaştırma: Devlet veya diğer kamu tüzel
kurallarına uygun yapılara kaçak eklenmiş kişilerinin, kamu yararının gerektirdiği
bölümlerin aklanması. hallerde, karşılıklarını peşin ödemek
şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz
İmar Planı: Nüfusu 10.000’i aşan belediyeler ile
malların tamamına veya bir kısmına el
nüfusu daha az olduğu halde il merkezi
koyması işlemidir.
olan veya gelecekte imar işleri
bakımından plana gereksinimi bulunduğu Kapiler Su Emme: Suyun herhangi bir basınç
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’nca etkisi olmadan malzeme bünyesinde kılcal
saptanan belediyelerin “İmar Kanunu” yolla ilerlemesi
uyarınca yaptırmakla yükümlü oldukları Kargir Yapı: Yapıların inşasında bağlayıcı
fiziksel plandır; Nazım ve Uygulama İmar olarak harç kullanılan bir yapım
Planı olmak üzere iki türlüdür. tekniğidir.
İnert Malzeme: Hareketsiz, tepkimeye girmeyen Kat İrtifakı: Bir arsa üzerinde ileride kat
malzemedir. mülkiyetine konu olmak üzere yapılacak
ve yapılmakta olan bir veya birden çok
İnorganik Malzeme: Silisyum, kalsiyum ve yapının bağımsız bölümleri için, o arsanın
çeşitli mineral esaslı malzemelerdir (Eriç, maliki veya ortak malikleri tarafından,
M, 1994,s.182). Kat, Mülkiyeti Kanunu' na göre kurulan
İnşaat Ruhsatı: Belediye sınırları içinde bulunan irtifak hakkıdır.
ve imar planında da yapı inşa edilmesi Kat Karşılığı Anlaşması: Taraflar arasında
uygun olan arsa üzerine, imar planına şekil, biçim adet (yüzde ) karşılığı bedel
uygun olarak hazırlanmış ve diğer teknik ödemeksizin Tapu Sicil Müdürlüğü'nce
kıstaslara uygun projenin uygulaması için senet altına temlik şeklidir.
verilen yapı yapma iznidir.
Kat Maliki: Kat mülkiyeti hakkına sahip özel ya
İntifa Hakkı:Emlakın iradından faydalanma ve da tüzel kişi.
kullanma hakkına denir.
Kat Mülkiyeti: Bir ya da daha çok kişinin, bir
İpotek: Temin edilen bir kredi veya doğması yapının belirli bir bölümüne sahip
muhtemel bir borca güvence olarak bir olabilmesi.
gayrimenkul gösterilmesi halinde borç
miktarı kadar alacağın, varsa faizi ile Kompasite: Beton karışımında kullanılan katı
beraber taşınmazın tapu kütüğünün ilgili bileşenlerin oluşturduğu “hacmi” ifade
sütununa tescili işlemidir. eder (Arıoğlu, 2006, s.7)

İrtifak Hakkı: Taşınmaz üzerinde kullanma ve Kondansasyon: Yoğunlaşma, gaz halindeki


yararlanma hakkı veren haktır. suyun sıvı hale geçmesidir.

Islak Hacim: Mutfak, banyo ve tuvalet gibi Konsept: Bir tasarımın biçimsel ve işlevsel
konut içerisinde su tesisatına ait çıkışların bütünlük sağlayan ana fikridir.
bulunduğu, suyun sıklıkla kullanıldığı Kot: Yapıda herhangi bir katı meydana getiren
mekânlara verilen addır. döşeme düzleminin, referans olarak alınan
İştirakin Feshi: Miras veya diğer sebeplerle bir düzleme göre yüksekliğidir. Referans
oluşan iştirak halinde mülkiyetin sona olarak alınan düzlemin yüksekliği ±0.00
erdirilerek, hissedarlık (müşterek kotu olarak belirlenir.
mülkiyet) esasına geçilmesi işlemidir. Kroki: Bir bölgenin veya parselin üzerindeki
İzale-İ Şuyu: Hissedarlar arasında paylaşılmayan yapı ve tesisleri de gösterecek şekilde bir
emlakın mahkeme yoluyla satışına isteme altlığa yaklaşık biçimde çizimi.
şekline denir.

161

   
L
Kür: Betonun 7gün 20 ºC ve %80-100 bağıl Niş: Mekânın yapısal özellikleri sonucu,
nem ortamında bakımına kür denir duvarların arasında veya içerisinde oluşan
(Arıoğlu, 2006, s.5) küçük ölçekli girintilerdir.

Kütük: Tapu Sicil Müdürlüklerinde bulunan, Nizam: Binaların yan yana sıralanış düzeni; ayrık
arazi, bağımsız bölüm, müstakil ve daimi nizamda aralarında toprak parçası vardır;
irtifaklar ile bunların üzerinde kurulabilen bitişik nizamda duvarları ortaktır.
hakların yazıldığı büyük boy defterler.
Lebiderya: Kesintisiz deniz manzaralı daire. O-Ö
Oksidasyon: Bir metalik oksit üretmek için
Lüks: Bir dairenin en temel öğeler dışında,
metalin oksijenle reaksiyonudur. Bu olay
konfora yönelik daha fazla detaylarla
normal olarak yüksek sıcaklıklarda daha
donatılmış olması.
hızlı olur (Erdoğan, 2001, s.48).

M Organik Malzeme: Hidrojen, karbon ve azot


esaslı malzemelerdir (Eriç, M, 1994, s.
Mahremiyet: İnsanın ya da insan gruplarının 182).
diğer insanlarla etkileşiminde, etkileşimin
boyutlarını kontrol altında tutma çabasıdır. Ortak Yerler: Kat irtifakı veya kat mülkiyeti
kurulmuş binalarda bağımsız bölümler
Menfez: Hacimler arasında oluşturulmuş küçük dışında kalıp, korunma ve ortaklaşa
açıklıklar üzerine yerleştirilen, hava kullanma veya faydalanmaya yarayan
akımına izin veren, yabancı maddelerin yerlere ortak yerler denir.
geçişini ise engelleyecek biçimde
tasarlanmış birleşim detayıdır. Otomasyon (Takbis): Tapu ve kadastro
bilgilerinin bilgisayar ortamına aktarılması
Menkul: Bir yerden başka bir yere taşınabilen, suretiyle hizmetlerin tümünün bilgisayar
taşınır. yardımıyla vatandaşlara sunulmasıdır.
Merkezi Isıtma: Bir binanın çeşitli bölümlerinin,
bir merkezden borularla sevk edilen sıcak Ölçek: Bir harita veya çizimde görülen
su veya buharla, ya da kanallarla sevk uzunluklarla bunların imlediği gerçek
edilen sıcak hava ile ısıtılma sistemi. uzunluklar arasındaki oran.

Morfoloji: Yapı bilimi, biçim bilimi. Ön Bahçe Derinliği: Binanın ön yüzünden kendi
parselinin ön sınırına kadar olan en yakın
Muhdesat: Bir arazi üzerinde arazi sahibinden dik uzaklık.
bir başkasına ait bulunan yapı veya ağaç
Ön Cephe: Yapının yola bakan yüzü.
Müstakil Tapu: Tek konut için verilen tapu.
Müşterek Mülkiyet: Birden fazla kişinin bir
taşınmaz üzerindeki 1/2, 2/8, 3/12 gibi P
belli payları oranında taşınmazın tamamı
Pafta: 1. Üzerine proje çizilen levha. 2. Büyük
üzerinde hak sahibi olmasımüşterek
haritaları meydana getiren ayrı
mülkiyettir. Kişilerin taşınmaz üzerindeki
parçalardan her biri.
sorumlulukları ve menfaatleri payları
oranındadır. Parsel: Belli bir amaç için ayrılıp sınırlanmış
arazi parçası, bir adanın parçalarından her
N biri.
Nazım İmar Planı: Bir kentin haritaları üzerine Plan: Belli bir yerin bir ölçekte kuşbakışı
çizilen ve arazi parçalarının kullanış çizimidir.
biçimleri ile başlıca bölge tiplerini
belirten, yani kentin gelecekte alacağı Por: Gözenek
biçimi gösteren plan. Porozite: Boşluk oranı (Arıoğlu, 2006, s. 174)

162

   
Puzolan: Puzolan; tek başına bağlayıcılık Şahsi Haklar: Kişilere eşya üzerinde bir
özelliği olmayan ancak ince öğütülmüş başkasının ayni hakkına dayanarak,
halde ve normal sıcaklıktaki nemli hâkimiyet imkânı sağlayan bu nedenle
ortamda kalsiyum hidroksitle kimyasal sadece hukuki ilişkinin muhatabına karşı
reaksiyona girerek bağlayıcılık özelliği ileri sürülebilen haklardır.
gösteren malzemelerdir. (ASTM,
“Standard Specifications for Fly Ash and Şale: İsviçre çobanlarının kulübelerine ya da dağ
Raw or Calcined Natural Pozzolan for Use evlerine verilen ad.
as Mineral Admixture in Portland Cement
Concrete”, ASTM, Philadelphia, ASTM C Şerh: Gayrimenkul malikinin temlik hakkının
618-85, 1985) yasaklanması, kısıtlanması veya kişisel
hakların kuvvetlendirilmesi amacıyla
PVC: Polivinil Klorür. Yapı sektöründe yaygın üçüncü kişileri uyarıcı mahiyette tapu
olarak kullanılan, esnek ve ucuz bir tür kütüğünün şerhler sütununa yazılan
plastiktir. hususlardır.
Şirvan: Çatı arasında bulunan basık oda.
R
Reaktif Madde: Reaksiyona girebilen maddedir.
Renk Paleti: Konut bağlamında bir mekânı T
oluşturan yüzeylerin sahip olduğu renkleri Tapu ve Kadastro Müdürlükleri: Akitli ve
ve renk oranlarını ele alan imgesel veya akitsiz işlemleri ile arazi, arsa ve binalar
fiziksel çizelgedir. üzerinde yapılan değişikleri işleyen, kayda
Resmi Senet: Taşınmaz mülkiyetinin veya geçen, bunların sicilini tutan devlet
mülkiyetten başka ayni hakların kurulması daireleri.
ve devri için tapu sicil müdürlüğünde Tapu: Arazinin belirli bir parçasının veya
görevli bir memur tarafından düzenlenip, üzerine inşa edilmiş bağımsız bölümün
taraflar ve gerekiyorsa tanıklar tarafından malikini gösteren, tapu sicil müdürlüğünce
imzalanan, müdürce imza ve mühür ile verilmiş, aksi kanıtlanıncaya kadar geçerli
tasdik edilen resmi bir sözleşmedir. resmi bir belgedir.
Restorasyon: Aslını bozmadan onarma. Teknik Altyapı: Elektrik, gaz, içme ve kullanma
Rıht: Merdivenin iki basamağı arasında kalan suyu, kanalizasyon, her tür ulaştırma,
düşey bölümüdür. Merdivenin türüne göre haberleşme ve arıtım gibi hizmetlerin
kapalı veya açık olabilir. sağlanması için yapılan tesisler ile açık ve
kapalı otopark kullanışlarına verilen ad.
S-Ş Teras: 1. Oturup hava almaya yarayan, düz ve
çevresi açık yüksekçe yer, taraça. 2. Üstü
Sabit Mobilya: Atölye veya fabrikalarda gezinmeye elverişli düz dam.
birimler halinde imal edildikten sonra,
mekânda önceden kararlaştırılmış duvar Tevhid: İki veya daha fazla sayıda parseli tek bir
veya nişlere, madeni ya da plastik parsel halinde birleştirme.
aksamlarla sabitlenen mobilyalardır.
Ton: Bir alanın; kırmızı, yeşil, mavi, sarı renkler
Sandık Odası: Genellikle penceresi olmayan, ve bu renklerin karışımlarından
evdeki fazla eşyaların konulabileceği hangilerine, hangi oranlarda karşılık
küçük oda. geldiğini açıklayan, rengin ana özelliğidir.
Selamlık: Eskiden büyük konaklarda erkeklerin Toplu Konut: Sosyal ve fiziksel altyapısıyla
bulunduğu ve erkek konukların alındığı birlikte gerçekleştirilen çok sayıda konut
bölüm. birimini anlatmakta kullanılan terim.
Servis Girişi: Büyük binalarda yan hizmetler için Trampa: Bir malın başka bir malla
kullanılan ikinci derecedeki giriş. değiştirilmesi. Değiştirilecek mallar taşınır
veya taşınmaz mal olabilir.
Stüdyo: Aynı zamanda oturma, yatma ve yemek
için kullanılan oda.

163

   
U
Uygulama İmar Planı: Tasdikli hali hazır Yevmiye: Tapu siciliyle ilgili olarak tapu sicil
haritalar üzerine varsa kadastral durumu müdürlüğünde yapılan her işlem ile red
işlenmiş olarak nazım imar planı edilen istemlerin tarih ve sıra numarasına
esaslarına göre çizilen ve çeşitli bölgelerin göre kaydedildiği deftere yevmiye defteri;
yapı adalarını, bunların yoğunluk ve bu defterden alınarak tapu kütüğünde
düzenini, yolları ve uygulama için gerekli yapılan tescil veya terkinin yanında
imar uygulama programlarına esas olacak belirtilen tarih ve numaraya da, yevmiye
uygulama etaplarını ve diğer bilgileri tarihi ve numarası denir.
ayrıntıları ile gösteren ve 1/1000 ölçekte Yıkma Ruhsatı: Bir yapıyı yıkmak için ilgili
düzenlenen raporuyla bir bütün olan belediyeden alınan izin; yıkma izni.
plandır.
Yoğuşmak: Sıcaklık veya basınç değişiminden
Uyruk: Tabiiyet, bir ülkenin vatandaşı olmak. dolayı gaz halinden sıvı hale geçiş

Yol Yalısı: Su kıyısı ile arasında yol olan köşk.


V Yola Terk: İmar planlarının uygulanışı sırasında
Vakıf Taviz Bedeli: Vakıf malların mülke taşınmaz mal maliklerince bedelli veya
dönüşümü tasarruf edene intikali için bedelsiz olarak imar planına uygun
öngörülmüş bedel. biçimde taşınmazın tamamının veya bir
kısmının kamu yararına (yola, yeşil alana,
Vakıf: Gerçek veya tüzel kişiler tarafından parka) terk edilmesi işlemidir.
yeterli mal veya hakları belirli ve sürekli
bir amaca tahsis edilerek, mahkeme Yönetim Planı: Kat mülkiyeti kurulmuş
kararıyla kurulan tüzel kişiliğe sahip mal apartman ve sitelerde bina veya sitenin
toplulukları. nasıl yönetileceğini, kat maliklerinin hak,
borç ve sorumluluklarını düzenleyen ve
Vefa Hakkı: Satanın, sattığı taşınmaz malı tüm kat maliklerince imzalı olan bir
müşteriden geri satın alma hakkını saklı belgedir.
tutmasıdır. Vefa hakkı tapu kütüğüne şerh
edilir.
Z
Veraset Belgesi: Mirasın, mirasçılara intikali için
Zabıt Defteri: Kadastrosu yapılmamış taşınmaz
tapu sicil müdürlüğünce aranan, sulh
malların kaydedildiği ve üzerinde
hukuk mahkemesinden alınmış, vefat eden
kurulacak hakların takip edildiği defterdir.
malikin mirasçılarının kimler olduğunu
gösteren, hasımsız, aksi sabit oluncaya Zayî: Bir belgenin kaybolması veya yok
kadar geçerli bir belgedir. olmasıdır. Tapu senedi veya ipotek
belgesinin kayıp edilmesi halinde,
Y zayiinden yenisi çıkartılabilir.

Yalı: Düzlük ve açıklık su kıyısına yapılmış Zilyetlik: Bir eşya (mal) üzerinde zilyetlik
köşk. iradesine dayanarak fiili hâkimiyet kurma
eylemi.
Yerleşim Yeri: Bir kimsenin sürekli kalma
niyetiyle oturduğu yerdir. İkametgah. Zorunlu Deprem Sigortası: Mesken, ev,
bağımsız bölüm nitelikli yerlerin, depreme
Yetki Belgesi: Tapu Kanununun 2. maddesi karşı, yetkili sigorta şirketleri tarafından
uyarınca tapu işlemleri sırasında tüzel sigortalanması.
kişilerden istenen ve tüzel kişinin
gayrimenkul tasarruflarına izinli olduğunu
ve temsilcisinin kimler olduğunu belirtir
belgedir.

164

   

You might also like