You are on page 1of 245

AÖF Kitapları Öğrenci Kullanım Kılavuzu

Öğrenme çıktıları
Bölüm içinde hangi bilgi, beceri ve yeterlikleri
kazanacağınızı ifade eder.

Tanım
Bölüm içinde geçen
önemli kavramların
Bölüm Özeti tanımları verilir.
Bölümün kısa özetini gösterir.

Dikkat
Konuya ilişkin önemli
Sözlük uyarıları gösterir.
Bölüm içinde geçen önemli
kavramlardan oluşan sözlük
ünite sonunda paylaşılır.

Karekod
Bölüm içinde verilen
Neler Öğrendik ve Yanıt Anahtarı
karekodlar, mobil
Bölüm içeriğine ilişkin 10 adet
cihazlarınız aracılığıyla
çoktan seçmeli soru ve cevapları
sizi ek kaynaklara,
paylaşılır.
videolara veya web
adreslerine ulaştırır.

Öğrenme Çıktısı Tablosu


Araştır/İlişkilendir/Anlat-Paylaş
İlgili konuların altında cevaplayacağınız soruları, okuyabileceğiniz
ek kaynakları ve konuyla ilgili yapabileceğiniz ekstra etkinlikleri gösterir.
Yaşamla İlişkilendir
Bölümün içeriğine uygun paylaşılan yaşama dair gerçek kesitler
veya örnekleri gösterir.
Araştırmalarla İlişkilendir
Bölüm içeriği ile ilişkili araştırmaların ve bilimsel çalışmaları gösterir.
Çocukluk
Sosyolojisi

Editör

Prof.Dr. Levent ERASLAN

Yazarlar

BÖLÜM 1 Prof.Dr. Levent ERASLAN

BÖLÜM 2 Doç.Dr. Ayça DEMİR

BÖLÜM 3 Öğr.Gör.Dr. Umut C. KARADOĞAN

BÖLÜM 4 Arş.Gör.Dr. Mete Han ARITÜRK

BÖLÜM 5 Doç.Dr. Neriman AÇIKALIN

BÖLÜM 6 Dr.Öğr.Üyesi Mahmut ÇİTİL

BÖLÜM 7 Arş.Gör. Gonca BABADAĞ

BÖLÜM 8 Prof.Dr. Fuat GÜLLÜPINAR


T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 4182
AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 2961

Bu kitabın basım, yayım ve satış hakları Anadolu Üniversitesine aittir.


“Uzaktan Öğretim” tekniğine uygun olarak hazırlanan bu kitabın bütün hakları saklıdır.
İlgili kuruluştan izin almadan kitabın tümü ya da bölümleri mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik kayıt
veya başka şekillerde çoğaltılamaz, basılamaz ve dağıtılamaz.

Copyright © 2020 by Anadolu University


All rights reserved
No part of this book may be reproduced or stored in a retrieval system, or transmitted
in any form or by any means mechanical, electronic, photocopy, magnetic tape or otherwise, without
permission in writing from the University.

Öğretim Tasarımcısı
Dr.Öğr.Üyesi Seçil Banar

Grafik Tasarım ve Kapak Düzeni


Prof.Dr. Halit Turgay Ünalan

Dil ve Yazım Danışmanı


Öğr.Gör.Dr. Nilay Girişen

Ölçme Değerlendirme Sorumlusu


Öğr.Gör. Serpil Mutlu Kırlı

Grafiker
Ayşegül Dibek

Dizgi ve Yayıma Hazırlama


Nihal Sürücü
Süreyya Çelik
Halil Kaya
Diğdem Aydın
Handan Atman
Yasin Narin
Saner Coşkun
Gözde Soysever

ÇOCUKLUK SOSYOLOJİSİ

E-ISBN
978-975-06-4124-4

Bu kitabın tüm hakları Anadolu Üniversitesi’ne aittir.


ESKİŞEHİR, Aralık 2020
3474-0-0-0-2102-V01
İçindekiler

Çocukluk Çocuklar, Çocukluk


BÖLÜM 1 BÖLÜM 2
Sosyolojisine Giriş ve Sosyoloji

Giriş ................................................................. 3 Giriş ................................................................. 23


Çocukluk Sosyolojisinin Gelişimi .................. 3 Tarihsel Süreçte Çocukluk ............................. 23
Antik Dönem, Eski Yunan ve Roma Klasik Sosyoloji ve Modern Çocukluk ... 24
Döneminde Çocukluk ........................... 3 Patriyarkal Düşünce Biçimi ve
17.-18. Yüzyıllarda Çocukluk (Ortaçağ Çocukluk ............................................... 27
Dönemi ve Rönesans, Aydınlanma Paradigmatik Dönüşüm ve Yeni Çocukluk
Dönemi) ................................................. 4 Sosyolojisi ....................................................... 30
Sanayi Devrimi ve 19. yüzyıl Kapitalist Sosyal, Tarihsel, Kültürel Bir İnşa
Gelişim Döneminde Çocukluk .............. 4 Olarak Çocukluk .................................... 31
Modern Çocukluk .................................. 5 Çocukluk Sosyolojisinin Önündeki
Çocukluk Sosyolojisi ..................................... 6 Engeller .................................................. 32
Çocukluk Sosyolojisinin Çalışma
Konuları ................................................. 10
Çocukluk Sosyolojisinde Bilimsel Araştırma
Yöntem ve Teknikleri .................................... 11

Çocuk Kavramına Çocukluk


BÖLÜM 3 Tarih Açısından BÖLÜM 4 Kavramının
Bakış Düşünsel Temelleri

Giriş ................................................................ 45 Giriş ................................................................. 81


Farklı Kültürlere Sahip Toplumlarda Çocuk Çocukluk Kavramının Düşünsel Gelişimi ..... 81
Kavramı ve Çocuğun Eğitimi ........................ 46 Orta Çağ Sanatında ve Kavrayışında
Roma, Sparta, Atina Şehir Devletlerinde Çocukluk ................................................ 82
“Çocuk” Kavramı ve Eğitimi .......................... 49 Çocukluğun İcadı ................................... 84
Batı Toplumlarında Çocuk Kavramı ve Çocukluğa Sosyobiyolojik ve
Eğitimi ............................................................ 52 Sosyoekonomik Yaklaşımlar ........................ 86
Türk-İslam İnancında Çocuğa Bakış ve Çocuğu Yok Saymanın
Türkiye’de Çocuk Eğitimi .............................. 57 Sosyobiyolojik Nedenleri ...................... 87
Son Dönemde Ortaya Konulan Çocuk Çocukluğu Anlamak ............................. 88
Kavramı .......................................................... 63 Çocukluğun Felsefi ve Tarihsel Bağlamı ..... 89
Aristoteles’in Dört Nedeni ve
Çocukluk ................................................ 91
Perspektifçilik ve Çocukluğun
Tarihine Bakış ........................................ 92

iii
Çocuk Göçü ve Engelli Çocukların
BÖLÜM 5 BÖLÜM 6
Sonuçları Sosyolojisi

Giriş ................................................................. 103 Giriş ................................................................ 147


Çocuk Göçü .................................................... 103 Engelliliğin Tarihsel ve Kavramsal
Göçmen Çocuk Kavramı ....................... 104
Temelleri ......................................................... 147
Göç Nedenlerine Dayalı Olarak Çocuk
Göçmen Türleri .............................................. 106 Engellilik Kavramı ................................ 150
Göç Nedenlerine Dayalı Olarak Engelliliğin Nedenleri ve
Çocuk Göçmen Türleri .......................... 107 Sınıflandırılması ..................................... 150
Sosyal Göçmen Olarak Çocuk .............. 107 Günümüz Türkiye’sinde Engellilerin
Politik Göçmen Olarak Çocuk .............. 107
Yaygınlığı ............................................... 151
Ekonomik Göçmen Olarak Çocuk ........ 108
Bilimsel Araştırma Konusu Olarak Engelliliği Açıklayan Modeller ............. 152
Çocuk Göçü ................................................... 109 Engelli Çocuk ve Toplumsal Kurumlar ......... 153
Göç Olgusu ve Çocuk Kırılganlığı ................. 111 Engelli Çocuk ve Aile ............................ 155
Göçmen Çocuk Olgusunun Önemi ...... 112 Engelli Çocuk ve Eğitim ........................ 156
Göç Olgusunun Çocuklar Üzerindeki Etkileri... 113
Engelli Çocuğa Yönelik Ayrımcılık.......   158
Göçmen Çocukların Eğitime
Erişim Olanakları .................................. 114 Engelli Çocuk ve Bağımsız Yaşam ........ 159
Göçmen Çocuklar, Çocuk Evliliği ve
Doğurganlığı ......................................... 114
Çocuk Kaçakçılığı .................................. 115
Göçmen Çocukların Sağlık
Riskleri ve İhtiyaçları ........................... 116
Gebe Kadınlar ve Yeni Doğan Bebeklerin
Karşı Karşıya Oldukları Riskler ............. 116
Göçmen Dostu Hizmetlerin
Geliştirilmesi .......................................... 116
Kaynak Ülkedeki Sağlık Riskleri .......... 118
Yolculuk Sırasındaki Sağlık Riskleri ..... 118
Hedef Ülkedeki Sağlık Riskleri ............. 118
Zorluklar Karşısında Göçmen
Çocukların Uyum Kapasitelerinin
Geliştirilmesi .......................................... 119
Çocukların Çatışmalarda Kullanılması.   119
Refakatsiz ve Yetim Çocuklar .............. 121
Göç ve Çocuk İşçiliği ............................ 123
Göç ve Engelli Çocuklar ........................ 125
Engelli Çocukların Güvenliği ............... 125
COVİD-19 ve Göçmen Çocuklar ........... 126
Türkiye’de Göç Olgusu ve Çocuğun Durumu... 127
Uluslararası Göç, Göçmen
Çocuklar ve Türkiye .............................. 129
Çocuk Koruma ....................................... 130
Eğitim .................................................... 130
Ergen ve Gençlik Katılımı .................... 131
Sosyal Koruma ve Temel İhtiyaçlar ....   131
Sağlık ..................................................... 131
İnsani Yardım Liderliği,
Koordinasyon ve Strateji ..................... 131

iv
Farklı
Perspektiflerden Çocuk-Aile İlişkileri
BÖLÜM 7 Çocukluk ve BÖLÜM 8
ve Çocuğun Değeri
Sosyolojisi
Giriş ................................................................. 171 Giriş ................................................................. 201
Eğitim ............................................................. 171 Modern Aile Yapısındaki Dönüşümler
Zorunlu Eğitim; Temel Eğitim ve Çocuğun Değeri ........................................ 202
(İlkokul, Ortaokul) ve Ortaöğretim .... 172 Türkiye’de Ebeveyn-Çocuk İlişkilerinin
Çocuk Kavramı ve Temel Dönüşümü ...................................................... 205
Eğitimin Önemi ..................................... 174 Kentleşme Dinamikleri ve Değişen
Temel Eğitime Etki Eden Faktörler ............. 176 Aile Yapısı ............................................... 206
Aile .......................................................... 176 Ebeveyn Çocuk İlişkilerinin
Okul ve Öğretmen ................................ 176 Değişen Halleri ...................................... 207
Sosyal Çevre ........................................... 177 Modernleşme Kuramı: Türkiye’de Aile
Küreselleşme Araçları ve Sosyal Medya ....... 177 Yapısı İçin Sınırlı Bir Çerçeve ........................ 208
Dezavantajlı Çocukların Eğitimi ................... 179 Çiğdem Kağıtçıbaşı ve Çocuğun Değeri
Yoksul Çocukların Eğitimi .................... 179 Araştırmaları .................................................. 212
İşçi Çocukların Eğitimi .......................... 180 Çocuğun Değerini Etkileyen Farklı
Sokak Çocuklarının Eğitimi .................. 182 Faktörler ................................................ 216
Sığınmacı, Mülteci ve Göçmen 2000’li Yıllarda Çocuğun Değeri .......... 219
Çocukların Eğitimi ................................. 182 Çocuğun Maddi Faydası/Ekonomik
Korunmaya Muhtaç ve Kimsesiz Değerinin Düşüşü ve Sonuçları ............ 220
Çocukların Eğitimi ................................. 186 Psikolojik Değerin Artışı ve Ebeveyn
Suça Sürüklenmiş Çocukların ve Madde Tutumlarının Dengesi ........................... 221
Kullanan Çocukların Eğitimi ............................ 186 Aile Yapısı ve Çocuğun Benliği ..................... 222
Özel Eğitime İhtiyaç Duyan Farklı Ebeveynlik Tarzları ve
Çocukların Eğitimi ................................. 187 Ebeveyn Çocuk İlişkisi ........................... 223

v
Önsöz

Sevgili öğrenciler,
Çocukluk her bireyin ortak deneyimi olarak ği geçen tüm yazarlara içtenlikle teşekkür
önemli ve akademik olarak incelemeye de- ediyorum. Akademi ve bölüm öğrencilerimiz
ğer bir dönemdir. Doğu ve batı dünyalarında ile birlikte umarız bu eser çocuk ve çocukluk
her toplum kendi özelliklerine göre çocuk- üzerine çalışan herkese, karar vericilere, öğ-
luğu; dinsel, kültürel ve ekonomik referans- retmenlere, öğrencilere, velilere katkı sağlar
lar ile inşa etmişler ve dönemler boyunca da ve yol gösterir.
çocukluğa olan bakışlarını geliştirmişlerdir.
Günahkar çocuk kavramından bir özne olarak
çocukluğa evirilişin her dönemi çok önemlidir
ve kendi tarihsel öznelliğinde ele alınmalıdır.
Çocuk her dönemde var olan bir biyolojik sü-
reç iken çocukluk sosyal ve kültürel bir kav-
ram olarak tarihsel süreçte gelişmiş ve günü-
müzdeki haline ulaşmıştır. Çocuk ve çocukluk
Editör
toplumsal yaşamda görünür hale geldiğinde
de elbette toplumsalın bilimi sosyoloji ile Prof.Dr. Levent ERASLAN
ilişkilendirilir. Çocukluk sosyolojisi çocuğun
toplumsal kodlarını inceleyen, bir sosyal ak-
tör olarak çocuğun toplumsal yaşamdaki yeri
ve algılanış biçimlerini, mikro ve makro ola-
rak çocuğun toplumsalda yarattığı kültür, var
olma bağlamında çocukluğun ürettikleri gibi
konuları ele alır ve kendi özellikleri bağlamın-
da geliştirdiği metodolojisiyle inceler. Tekil
bir varlık olarak çocuğun değil daha çok ço-
cukluğun problem alanlarını toplumsal özel-
likleri ile ele alır.
Türkiye çocukluk sosyolojisi araştırmalarında
akademik kısırlık çekmekte, var olan güncel
sorun alanları ile çocukluk arasında ilişki ku-
rarak –ki bu büyük ölçüde toplumu rahatsız
eden sokak çocukları, suç ve çocuk vb.- araş-
tırmalar yapılmakta, kuramsal olarak bir kat-
kıdan ziyade uygulamalı betimleyici çalışma-
lar tercih edilmektedir. Bu eserde yukarıdaki
eleştiri bağlamında öncelikle çocuk ve çocuk-
luk kavramsallaştırması bağlamında çocuk-
luk sosyolojisinin temel özellikleri ele alınmış
daha sonra çeşitli perspektiflerden çocukluk
incelenmiştir.
Çocukluluk ve sosyolojisine ilişkin kavram,
konu, araştırma ve yöntemlerinin yer aldığı
bu kitap; sosyoloji biliminin ortaya koymakta
her ne kadar geç kaldığı bir eser olsa da konu-
ya ilişkin güçlü bir giriş yapmayı ve akademiyi
güçlendirmeyi hedeflemektedir. Kitaba eme-

vi
Bölüm 1
Çocukluk Sosyolojisine Giriş

Çocukluk Sosyolojisinin Gelişimi


öğrenme çıktıları

Çocukluk Sosyolojisi

1 2
1 Tarih içinde çocukluk kavramına verilen 2 Çocukluk kavramına sosyolojik bir bakış
anlamları ve özellikleri açıklayabilme ve açısı ile yaklaşabilme ve çalışma konularını
özetleyebilme tanımlayabilme

Çocukluk Sosyolojisinde Bilimsel


Araştırma Yöntem ve Teknikleri

3
3 Çocukluk kavramını sosyoloji bilimi
bağlamında çalışmanın yöntem ve
tekniklerini ifade edebilme

Anahtar Sözcükler: • Çocukluk • Sosyoloji• Çocukluk Sosyolojisi • Yöntem ve Teknikler

2
1
Çocukluk Sosyolojisi

GİRİŞ arasında bir varlık ve annesinin göğsünü sömüren


Çocukluk kavramı, son dönemde tüm dünyada günahkâr küçük canavarlar olarak çocuğun değer-
çeşitli yönleriyle tartışılmakta ve kendine özgü nite- sizleştirildiği bu dönemde, Aries’in çocukluk tarihi
likleri ile değişim ve dönüşümlerle ilişkilendirilerek ile ilgili çarpıcı analizler bulunmaktadır. Postman
ele alınmaktadır. Bu ele alış; çeşitli disiplinlerin ba- (1995) bir toplumun çocuğu nasıl görmezden gel-
kış açısı ile kimi zaman çocuk hakları, çocuk işçiler, diğini şöyle betimlemektedir: “Biyolojik açıdan
çocuk suçluluğu, çocuk istismarı, çocukluk politi- herhangi bir kültürün kendisini yeniden üretme
kaları gibi konularda olmaktadır. Bu ilgi düzeyinin gereksinimini unutması tasavvur edilemez. Fakat
artışı çocukluğun basit bir gelişim dönemi değil bir kültürün toplumsal açıdan çocukluk fikrine
aksine kendine özgü değerler, özellikler ve davranış sahip olmaksızın var olması oldukça muhtemeldir.
kalıplarının olduğu bir başka deyişle çocukluğun Bebekliğin tersine çocukluk biyolojik bir kategori
“toplumsal” olduğu gerçeğinin kabulü ile öncelikle değil, toplumsal bir kurgudur.”
ilişkilidir. Toplumsal bir özne olarak çocukluğun Antik Mısır’daki çocukların çoğu okula gitmez,
analizi, yapı ve özelliklerinin tespiti ile diğer yaşam bunun yerine erkekler babalarından çiftçilik veya
dönemlerinde (gençlik, yaşlılık) olduğu gibi varo- diğer zanaatları öğrenir; kızlar annelerinden dikiş,
luşsal olarak ele alınması, tarihsel süreç içerisinde yemek pişirme ve diğer becerileri öğrenirdi. Zengin
hem akademik çalışmalarda hem de günlük yaşam- ailelerin çocukları bazen yazıcı olmayı öğrenmişler
da ele alınması kolay bir konu olmamıştır. ancak burada da kopyalayıp ezberleyerek eğitim
almışlar ve çok katı bir disiplin söz konusu olmuş-
tur. Çocuklar için özel oyuncaklar ve kıyafetler
ÇOCUKLUK SOSYOLOJİSİNİN bulunmaz hatta iklim gereği de Mısır’daki çocuk-
GELİŞİMİ ların büyük bir çoğunluğu kıyafet giymezdi. An-
Çocukluğun tarihi insanlığın tarihi ile özdeştir tik Yunan’da ise çocukluk için durum farklı değil
ve ilk çocuk ilk insandır. Ancak çocuğu kendine hatta çok daha kötüdür. Antik Yunan döneminde
özgü döneme yerleştiren çocukluk kavramı top- bir çocuk doğduğunda özel bir tören düzenlenene
lumsal anlamda daha geç bir dönemin ürünüdür. ve çocuk ailenin bir parçası oluncaya kadar bir kişi
Diğer bir ifade ile tarihsel açıdan bakıldığında ço- (birey) olarak görülmemiştir. Ebeveynler, kanunen
cukluk ya da çocuk kavramının doğal bir gerçek- yeni doğan bebekleri ölüme terk etme hakkına sa-
likten çok toplumsal-kültürel bir yaratı olduğu ve hipti. Bazen yabancılar terk edilmiş bebekleri evlat
tarih içinde geliştiği görülmektedir (Doğan, 2000). edinirdi ki bu bebekler aileler için ancak köle du-
Çocukluk, kavramsal olarak diğer yaşam dö- rumunda olabilirdi.
nemlerinden daha geç bir şekilde akademik dün- Bu toplumsal kurguda çocukların sadece küçük
yanın tartışma konusu olmuştur. Çocukluk araş- adam ve kadınlar olarak görüldüğü, değersiz ve bel-
tırmaları, çocukluk kavramının evirilişini çeşitli ki de gereksiz bir dönemin yolcuları olarak tanım-
dönemlerde ele almaktadır. Bu dönemler: 1) Antik landığı da bilinmektedir. Kimi zaman evde anne ve
Dönem, Eski Yunan ve Roma Dönemi, 2) Orta- babanın önemsemediği, birbirlerinin benzeri “nes-
çağ Dönemi ve Rönesans, Aydınlanma Dönemi, ne” biçimindeki çocukların diğer yaşam dönem-
3) Sanayi Devrimi ve 19. yüzyıl Kapitalist Gelişim lerinden farklı yapı ve özelliklerinin dikkate alın-
Dönemi, 4) Modern Çocukluk (Postman, 1995) madığı ve çocukluğun kendisine özgü sınırlarının
ve Post-Modern Çocukluk dönemleridir. Belirtilen çizilmediği bir anlayışta; çocukların minyatür ye-
her bir dönem, kendi toplumsal gerçekliğinde ço- tişkinler gibi giyinip kuşandıkları ve aynı biçimde
cukluğu ele almış ve dönemin değerleri ile biçim- yeme-içme alışkanlıkları taşıdıkları görülmektedir.
lendirmiştir. Bu değer vermeme durumu yine Aries’in çalışmala-
rında ortaya koyduğu çocuk ölüm istatistiklerinde,
dönemin edebî eserlerinde, tablolarında ve çalışma
Antik Dönem, Eski Yunan ve Roma hayatında da görülmektedir (Pollock, 1983). Mau-
Döneminde Çocukluk se bu dönemin özelliklerini şöyle betimlemektedir:
Antik dönemde eğitilesi bir varlık olarak gö- “Çocukluğun tarihi bizim ancak son zamanlarda
rülen çocukluk Ortaçağ’da ele alınan bir kavram uyanmaya başladığımız bir kâbustur. Tarihin de-
olarak görülmemektedir. Cennet ve cehennem rinliklerine inildikçe çocuklara yönelik daha kötü

3
1
Çocukluk Sosyolojisine Giriş

bakım koşulları ile karşılaşırsınız ve daha çok çocuk dönük tartışmaları da beraberinde getirmiştir. Bu
ölümü, terk edilme, dayak yeme, şiddet görme ve tartışmaların başında da çocuğun eğitilmesi sorun-
cinsel istismarı görürsünüz.” (akt. Karatay, 2007). salı gelmektedir. Okul adı verilen kurumların yay-
gınlaşması ve okulların öğrencileri olarak çocukla-
rın farklı algılanmaları gerekliliği ortaya çıkmıştır.
17.-18. Yüzyıllarda Çocukluk (Ortaçağ Ailelerin çocukları ile ilgili karar alma, onları ko-
Dönemi ve Rönesans, Aydınlanma ruma ve kollama gibi davranış şekillerini geliştir-
Dönemi) meleri, küçük adamlık ya da kadınlıktan farklı bir
On yedinci yüzyıldan itibaren özellikle sanayi- dönem olarak çocukluğa geçişi sağlamıştır. Bu dö-
leşme ile tüm toplumsal yaşamın değişmesi çocuk- nemde ve izleyen dönemlerde çocuk; kendisine ait
luk anlayışını da etkilemiştir. İşgücüne katılmak ve eğitim süreçleri, giysi koleksiyonları, oyunları ve
kentin nimetlerinden faydalanmak istemi, kırdan oyuncakları olan, içindeki gizil güçlerinin ve ka-
kente göçüş sürecini başlatmış ve böylece değişen biliyetlerinin geliştirilmesi amaçlanan, bakımının
aile yapısı ile çocukluğun değişen yüzü iki biçim- önemsendiği korunası bir varlık konumundadır.
de görülmeye başlanmıştır. Bunlardan birincisi Böylece değerli olan çocukluk kendi nosyonunu
kırdan gelen çocuğun işçi statüsü ile uzun ve zor- oluşturmuş, çocuklara dönük edebiyat gelişmeye
lu çalışma koşullarında sömürünün öznesi olması, başlamış, eğitim sisteminde katı ve sert esasici anla-
diğeri de zenginleşen kentli burjuva çocuklarının yışın yerine pragmatik, bireyi merkeze alan anlayış
önem ve değer kazanmaya başlamasıdır. Bu önem hâkim olmuştur. Ayrıca eğitimli aileler ve özellikle
kazanma 17. yüzyıldan başlayarak oluşmuş, kentli annelerin iyi ve ideal çocuk yetiştirmelerine dönük
orta-üst sınıf aileler, çocuklarının özellikle eğitim- kurslar bu dönemde açılmaya başlamıştır (Öztan,
lerine önem vermiş, tutorlar (özel öğretmenler) ile 2009). Çocukluk ile ilgili tüm bu gelişmelerin özel-
gelişimlerini kontrol altına almaya çalışmışlardır. likle Batı’da refahın artması ile oluşmaya başladı-
Dönemin aynı zamanda tutorluk yapmış Rousse- ğı ve zenginleşen toplumun çocuğu ve çocukluğu
au ve Locke gibi ünlü yazarları çocukluk üzerine farklı görmeye başladığı söylenebilir. Bu vargıyı
çalışmalar yapmaya, ebeveynlere çocukların nasıl Cunningham (1998) şöyle açıklamaktadır: “Görüş
yetiştirileceğine dönük tavsiyeler vermeye başla- farklılıklarına rağmen çocukluk tarihçileri özellikle
mışlardır. Bu bilgilerin ve tavsiyelerin yer aldığı son on yılda bir konuda aynı görüşü kabul etme
eserlerden en ünlüsü akademik dünyanın ilk peda- eğilimine girmişlerdir. Bu görüşe göre çocukluğun
goji eseri olarak kabul edilen “Emilé ya da Çocuk tarihi “gelişmenin tarihi” ile paralel gitmektedir.
Eğitimi Üzerine”dir (Émileou de l’éducation) (Bal- İnsanların maddi yaşamlarında iyileşme olduğu
tacıoğlu, 1925). Bu eserde Rousseau, ilk çocukluk koşullarda, çocuklar aile içine daha çok alınarak,
döneminden başlayarak yetişkinliğine kadar hayali korunarak anne babaları için sevgi nesnesi hâline
çocuğu Emilé’i eğitir; bir çocuğun doğal şartlarda gelmeye başlamışlardır.” Bu bağlamda çocukluğa
nasıl davranış kazanacağını çeşitli örneklerle anlat- karşı olan oluşan bu ilgi toplumsal hayat, çalışma
maktadır. Rousseau’ya göre bireyin en iyi öğretme- yaşamı ve eğitim-öğretim gibi üç ana alanda kendi-
ni kendi doğal çevresidir. Bu öneriler ile çocuğun ni göstermiştir.
ayrı, özel oluşuna ve farklılığına vurgu yapar. Locke
ise “Eğitim Üzerine Bazı Düşünceler” (Some Tho-
ughts Concerning Education) adlı eserinde pratik-
Sanayi Devrimi ve 19. yüzyıl
faydacı ve ferdiyetçi eğitim anlayışı bağlamında Kapitalist Gelişim Döneminde
deneyimlere vurgu yapar. Locke; çocuğun doğal Çocukluk
yetenek ve eğilimlerinin gözlenip saptanmasını, ço- Çocukların korunmasına dönük sivil yaşamın
cuğa doğru ve hakiki erdemlerin benimsetilmesini örgütlenmesi ve zor durumdaki çocukların kurum-
esas almıştır. larda bakımı 19. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren
Bu dönem aynı zamanda modern çocukluk an- yaygınlaşmıştır. Batı’da terk edilen çocuklara yöne-
layışının temel özelliklerinin geliştiği bir dönemdir. lik kurum açma geleneği 16. yüzyıla kadar gitmek-
Filozofların ortaya koyduğu önemli eserler, çocuk- le birlikte, 1830’lardan itibaren her yaş ve ihtiyaç
luk kavramının belirginleşmesini sağlamış ve ço- grubu çocuklar için çok yoğun bir kurumsallaşma
cuğun diğer bireylerden farklı özellikler taşıdığına görülmektedir. Örneğin 1850 yılına varıldığında

4
1
Çocukluk Sosyolojisi

korunmaya muhtaç çocuklar için sadece New York (yetişkin-çocuk) için bir mesleki eğitim verme mis-
kentinde 27 özel ve kamu kurumu kurulmuştu. yonundan yavaş yavaş temel eğitime (ilköğretime)
Ülke çapında ise 1851 yılında 77 olan kurum sayı- doğru çocuklar için kurulan yapılar olması, okul-
sı 1880 yılına gelindiğinde 613’e ulaşmıştır. 1875 ların çocukluğu yetişkinlikten ayıran temel kurum
yılında New York’ta kurulan “The Society for the olmasını sağlamıştır. Ayrıca bu dönemde çocuklar
Prevention of Cruelty to Children” (Çocuklara için öğretim yöntem ve tekniklerinin, araç ve ge-
Karşı Yapılan Zulmü Önleme Derneği), İngiltere’de reçlerinin geliştirildiği, ders kitaplarının ve öğret-
“kimsesiz ve yetim” çocuklara yatılı hizmet veren men tutumlarının değiştiği, eğitim anlayışında pe-
ilk sivil kurumlardan olan Dr. Barnardo’s (1870), dagojik değerlerin arttığı da görülmektedir.
National Children’s Home (1869) (Milli Çocuk-
lar Yuvası), Catholic Children’s Society (1887),
(Katolik Çocuklar Derneği) gibi sivil örgütler bu
Modern Çocukluk
dönemin Batılı örnekleridir (Hayden, 1999). Aynı Bu gelişmelerden yola çıkılarak görüldüğü gibi
dönemde Osmanlı Devleti’nde de çocukların ko- modern çocukluk paradigmasının en temel özelliği;
runmasına dönük önemli gelişmeler görülmek- çocukluğun ayrı ve kendine özgü kategorik yapısı-
tedir. Osmanlı Devleti’nde kurulan ilk çocuk re- nın kabul edilmesidir. Bu bağlamda aile içerisinde
habilitasyon merkezi “Niş Çocuk Islahhaneleri”, çocuğun yeni kabul biçimi, modern çocukluk an-
“Darüşşafaka”, yetimlerin haklarının korunmasına layışının da çıkış noktasıdır. Bir başka deyişle mo-
dönük, “Eytam Keseleri ve Emval-i Eytam Neza- dern aile yapısı, modern çocukluk inşasının başlan-
reti”, I. Meşrutiyet döneminde kurulan sokak ço- gıç noktası olmaktadır. Çekirdek yapıdaki ailenin
cuklarının barındırılmasına dönük “Darülaceze”, yaşam biçimi, sosyokültürel konum, ev içi iş bö-
“Darülhayr-i Alî ve sonraki dönemlerde kurulan lümü, cinsiyetlere yüklediği anlam, eğitim dönem
“Darüleytamlar” vakıf ve devlet kurumları bulun- ve süreçleri, ekonomisi, çocuğu algılayış biçimi vb.
maktadır. Osmanlı devletinin bir vakıf medeniyeti faktörler modern çocukluğun inşasında rol almak-
olduğu düşünüldüğünde yetim, öksüz ve kimsesiz- tadır. “Modern çekirdek ailede çocuk, masum ve
lerin doğal olarak vakıfların koruması altında ol- yetişkin korumasına gereksinimi olan biri olarak
duğu açıktır. Ayrıca İslam dininin kimsesizlere ye- algılanır. Bu algılama hükümet, medya ve okullar
tim ve öksüz çocuklara dönük korumayı emreden tarafından kopya edilir ve pekiştirilir.” (Simerci,
öğretileri de Osmanlı coğrafyasında çok sayıda bu 2000). Bu hâliyle çocukluk modern bir kurgudur.
amaca dönük vakıfların açılmasına neden olmuştur Modern toplumlarda çocuklara verilen değerin art-
(Koç, 2008). masına bağlı olarak “çocukluk” fikri daha güçlü bir
kültürel kurgu olarak evirilmiş ve gelişmiştir (Se-
19. yüzyılda çocuk olarak kabul edilen bireylerle
merci, 2012).
ilgili bir diğer gelişme görülen alan ise çalışma yaşa-
mıdır. Sanayi Dönemi’nde çok uzun ve zorlu şart- Bu tartışmalar bağlamında modern çocukluk
larda çalışan çocukları koruma amaçlı idari ve yasal paradigmasının üç önermeye dayandırılabilir (İnal,
düzenlemeler yapılmıştır. Bunların ilki İngiltere’de 1999):
1801 yılında çıkarılan Sağlık ve Ahlak Kanunu’dur. 1. Modern çocukluk paradigması, iyimser
Bu kanunla birlikte çocukların çalışması sadece bir ilerleme görüşü içermektedir (çocuğa
gündüzle sınırlanmış ve çalışma süreleri on iki saa- aile içinde ve dış çevrede koruyucu ilginin
te indirilmiştir. 1833 Fabrika Kanunu ile dokuma artması, yasalarla çocuk istismarı ve ihma-
sanayinde çalışma yaşı dokuzla sınırlandırılmış, ay- linin önlenerek azaltılması, çocuğun ailede
rıca günlük çalışma saati de düşürülmüştür. Daha emek gücü değil neşe kaynağı olarak gö-
sonra yapılan değişiklikle ortaya çıkan 1847 Fabri- rülmesi vb.).
ka Kanunu’yla da kadınlar ve 18 yaş altı çocuk ve 2. Modern çocukluk paradigmasının, rasyo-
gençler için günlük çalışma süresi on saat olarak nel bir bakış açısıyla kurulduğu ve sürdü-
kabul edilmiştir (Karatay, 2007). rüldüğüne ilişkin bir inanç beslenmektedir.
Üçüncü gelişme görülen alan eğitim-öğretim 19.yüzyıldan itibaren, çocukların daha iyi
süreçleridir. Bu dönemin en önemli eğitim anla- nasıl yetiştirileceğine ilişkin olarak ortaya
yış değişikliği, okulların sadece çocuklara bırakıl- konulan bilimsel çaba, kuram ve uygula-
masıdır. Sanayi Dönemi’nde okulların tüm işçiler malar, geleneksel bakışa karşıt bir açılımı

5
1
Çocukluk Sosyolojisine Giriş

ifade etmektedir. Bu bağlamda, çocuğa liğin ürettiği evrensel çocukluk doğası, ulusal ve
ilişkin bazı bilim dallarının -pediatri gibi- kültürel farklılıklar nedeniyle değişime uğramak-
geliştirilmesi, modern çocukluk düşünce- ta, günümüzde yeniden tanımlanma yoluna gidil-
sinin bilimsel temelli olduğu iddiasına yol mektedir. Bu tartışmalar da çocukluk sosyolojisi-
açmaktadır. nin iddiaları arasındadır.
3. Modern çocukluk paradigmasının, demok- 1980’lerin mütevazı bir başlangıcından,
ratik ilke ve değerler üzerinde yükseldiği 1990’lardaki ampirik ve teorik aktivitenin artma-
düşünülmektedir. sıyla, çocukluk araştırmaları sosyolojisi uluslara-
Bu bağlamda yukarıda da sürekli tartışılan Batı rası alanda iyi bir şekilde yerleşmiştir. Bu çalışma
dünyasının çocukluk anlayışının evrensel bir ço- alanı, çocuklarla ilgili genel araştırmalara eleştirel
cukluk tasavvurunda temel teşkil ettiğine dair olan alternatifler geliştirmiş ve çocukluğu sosyal bir fe-
eleştirilerdir. Bu eleştirilerin başında çocukluğa dö- nomen olarak ve çocukların toplumlardaki yaşam-
nük akademik araştırma, teori ve kuramların Batı larını ve konumlarını anlamalarına önemli katkı-
dünyasının değer, özellik ve anlamlar dünyasından lar sağlamıştır. Sosyolojik çalışma için konu olarak
çıkması gelmektedir. çocukların ve çocukluğun önemi, Avrupa genelin-
de bu alanda teorik ve ampirik çalışmalar yapan
Sonuç itibarıyla gelinen nokta çocukluğun top-
büyüyen bir akademisyen topluluğuna yansımak-
lumsal bir yaratma olduğudur. Çocukların nasıl
tadır. Bu, siyasi değişim ve geçiş dönemlerinde ya-
tasarlandığı ve nasıl algılandığı her zaman kültürel
şayan çocuklara bakmak, çocukluğu toplumlarda
ve tarihsel bir bakış açısını yansıtır. Modern ço-
yapısal bir alan olarak anlamakla uğraşmak ve ço-
cukluk anlayışı, çocukluğun yetişkinlikten tama-
cukların günlük yaşamlarını kendi bakış açılarıyla
men farklı olduğu ve yetişkin yaşamının dışında
araştırmaktır.
tutulması gerektiği anlayışına dayanır. Modern-

Öğrenme Çıktısı
1 Tarih içinde çocukluk kavramına verilen anlamları ve özellikleri açıklayabilme ve
özetleyebilme

Araştır 1 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Sanayi Devrimi ve 19. Yüz- Türkiye’de aile yaşantısına


Çocukluğun sizin yaşantı-
yıl sürecinde Avrupa’da ço- bağlı olarak çocukluk kav-
nızda gösterdiği değişim ve
cukluk kavramı ve çalışma ramının nasıl değişimler
bunu etkileyen toplumsal
yaşamındaki çocuk konusu- yaşadığı konularını ilişki-
faktörleri değerlendiriniz.
nu araştırınız. lendiriniz.

ÇOCUKLUK SOSYOLOJİSİ
Son yıllarda çocukların kendi deneyimleri ile sağlık ve hastalık anlayışları üzerine araştırmalara disip-
linler arasında artan bir ilgi görülmüştür. Bu artan ilginin çocukluk sosyolojisindeki gelişmeler tarafından
teşvik edildiği görülmektedir. 1990’larda, çocukların büyük ölçüde olgunlaşmamış ve pasif sosyalleşme
nesneleri olarak tasvir edildiği baskın çocuk gelişimi kavramlarını eleştiren birçok çalışma ortaya çıkmaya
başlamıştır (Burman, 1994; Halldén, 1991; James ve Prout, 1997; Qvortrup, 1994).
Çocukluk sosyolojisi çalışmacıları, çocukluğun sosyal olarak nasıl inşa edildiklerini ve çocuğun anlayı-
şının farklı sosyokültürel bağlamlarda değiştiğini kurarak, çocuğun bu kavramlarını sorunlu hale getirmiş-

6
1
Çocukluk Sosyolojisi

lerdir. Daha da önemlisi, odak noktası çocukları anlamda tipik bir çocuk yoktur. Çocuklar farklı
yetişkinliğe giderken olgunlaşmamış varlıklar ola- yaşlar, cinsiyet, etnik köken, sosyoekonomik koşul-
rak görmekten, çocuklar üzerinde varlıklara ve sa- lar ve kapasiteye sahiptir. Farklı ulusal ve kültürel
dece sosyal dünyalarından etkilenmekle kalmayıp bağlamlarda yaşarlar ve farklı eğitim kurumları-
aynı zamanda sosyal dünyalarını da etkileyen ken- na katılırlar. Böylece çocuklar ve çocuklukla ilgili
di sosyal bir ajansına sahip yetkin aktörler olarak farklı yapı ve söylemler ortaya çıkmaktadır (Prout
odaklanmaya kaydırılmıştır (James ve Prout 1997; 2005). Çocukları ve yaşamlarını homojenleştiren
Qvortrup 1994). Ayrıca, çocukları belirli bir sos- ve bağlamsızlaştıran çocuğun kavramsallaştırılma-
yal grup olarak anlayarak, dikkati çocuk haklarına ları giderek daha fazla sorunlu olarak görülmekte-
ve yaşamları üzerindeki kontrolü sağlayan ve kısıt- dir (Singal ve Muthukrishna, 2014).
layan yapılara yöneltmişlerdir (Alanen ve Mayall, Çocukların sosyolojide ve özellikle klasik sos-
2001). yolojide ihmal edilmiş oldukları gerçeği, çocukluk
Bu ilk yıllardan itibaren çocukluk sosyoloji- sosyolojisi alanında çalışanlar tarafından açıklıkla
sindeki (ve sosyolojideki yeri) teorik pozisyonlar kabul edilmiştir. Cisimleşmiş ve maddileşmiş birey
ve merkezi kavramlar tartışılmıştır (Alanen 2014; ya da bireysel aktör olarak tanımlanan çocukluğun
James 2010). Aynı zamanda, sosyoloji ve diğer di- sosyolojide yeterince yer almaması genel olarak sos-
siplinlerde çocukluk ve çocukluklarla ilgili ampirik yolojinin tarihsel gelişimi ve modernlikle ilişkilen-
çalışmalar gelişmektedir. Bu gelişmelerin ve disip- dirilerek açıklanmaktadır (Demir Gürdal, 2013).
lin farklılıklarının tam bir açıklaması bu konunun Ancak çocukluk döneminin bazı önemsenmeyen
kapsamı dışında kalsa da, zamanla sosyolojide ço- özelliklerine dikkat çekmek, sosyal düzenin nasıl
cukluğa ilişkin bazı merkezî kavramlara ve teorik çalıştığına dair daha iyi bir bakış açısı sağlamak ve
kalkış noktalarına dikkat çekilmiştir. İlk olarak, çocukların yanlışlarını düzeltmede bir temel olarak
çocukları sosyal (azınlık) bir grup olarak görmek, bu bilgileri kullanmak için sosyoloji bilimine ihti-
dikkati bu grubun toplum yapılarına yerleştirme ve yaç duyulmaktadır (Mayall, 2000).
algılama biçimlerine çeker. Sosyal bir grup olarak Çocukluk, sosyolojiye göre sosyal bir gerçek-
çocukların diğer sosyal gruplarla ilişkili olarak anla- liktir ve sosyal bir kategori olarak toplumsal yapı,
şılmaya başlanmıştır. Daha da önemlisi, kuşaklara- süreç, organizmalarla olan ilişkileri ile araştırılmaya
rası ilişkilerde konumlandırılan çocuklar üzerinde değerdir. Sosyolojinin toplumu ve toplumu oluş-
yapılan çalışmalar, çocuklar, ebeveynler ve yetişkin turan dinamikleri anlama ve sorunsallara çözüm
toplum arasındaki ilişkilerdeki dinamiklerin an- üretme gayreti çeşitli alanlara dönük öneriler ge-
laşılmasına katkıda bulunmuştur (Mayall, 1998). liştirmesi yaşamsal dönemlere dönük olarak da
Bu, güç ilişkilerini ve çocukların (grup olarak) top- oluşmaktadır. “Çocukluk”, “gençlik” ve “yaşlılık”
lumsal ortamlarda ve okulda olduğu gibi farklı sos- olarak genel betimlenen yaşam dönemlerinin top-
yal ortamlarda nasıl ortaya konduğunu ve hesaba lumsal özellikler bağlamında nasıl görüldüğü, top-
katıldığını, anlamayı içerir. İkinci olarak, çocukları lumsal algıdaki yerleri, sorun alanları, beklenti ve
sosyal aracılar ve sosyal dünyalarının ortak kuru- istekleri, toplumsal yapı, değer ve özelliklere göre
cuları olarak anlamak, deneyimlerini ve günlük bu dönemlerin inşası gibi sorunlar genel olarak bu
yaşamda davranışlarını incelemek önemlidir. Ço- dönemlerin sosyolojik boyutunu oluştururken ço-
cukluk, nesiller arası ilişkilerde olduğu kadar daha cukluk, diğer iki yaşam döneminden farklılık arz
geniş sosyoekonomik bağlamlar ve bedensel, sosyal etmektedir. Bu farklılığın oluşmasının iki nedeni
ve maddi kaynaklarla da sınırlıdır. Bu, kimin ey- bulunmaktadır. Birincisi çocukluğun bir yaşam
lemlerinin kimi etkilemesi gerektiği ile ilgili soru- dönemi olarak çok zor ve uzun süreçler sonunda
ları gündeme getirir (Tisdall ve Punch, 2012). Güç var oluşunun kabul edilmesi ve kavramsallaştırıl-
ve katılım yer alır ve değiştirilebilir, bu da çocuk ması, diğeri ise “çocukluğun tüm dünyada hem or-
kurumunun belirli ortamlarda nasıl algılandığını, tak hem farklı yönleri olan bir deneyim olması”dır.
kolaylaştırıldığını ve kısıtlandığını dikkate alır. (James, 2000). Bu noktadan hareketle çocukluk
Üçüncüsü, son yıllarda, çocukları sadece varlık kendi yaşam alanında anlam kazanan ve kültürel,
olarak değil, varlıklar olarak görme yönünde bir coğrafi ve dinsel öğretilerden etkilenen bir özel-
dönüş olmuştur. Ayrıca, çocukların yaşamlarında likler bütünüdür ve çocukluk sosyolojisi bu temel
çeşitlilik ve farklılıklar ile ilgili bir sorun vardır; bu problem üzerine kurulmuştur.

7
1
Çocukluk Sosyolojisine Giriş

Çocukluk sosyolojisi, hâlen sosyolojinin olduk- Buna göre çocukluk sosyolojisinde yeni para-
ça yeni bir dalıdır. Şu anki sosyolojinin çocukluk digmanın anahtar özellikleri şöyledir (Prout, 2015;
çalışmaları da henüz gelişme seviyesindedir. Bu James, 2015):
gelişme sürecinde çocukluk ve çocukluk dönemi- • Çocukluk dönemi sosyal bir inşadır. Bu
ne dönük yeni bir teorik bakış, çok yönlü ampirik nedenle insan, yaşamının erken yıllarını,
araştırmalar yapılmaya başlanmıştır. Ayrıca sosyal öğeleriyle birlikte ele almak için yorumla-
politikalar ve diğer bilim dallarında olduğu gibi, yıcı bir zemin sunar. Çocukluk biyolojik
çocukluk dönemi üzerine olan uygulamalı pratikler gelişmemişliğin dışında, insan gruplarının
de gerçekleştirilmektedir (Bühler, 2010). ne doğal ne de evrensel bir özelliğidir fakat
Çocukluk sosyolojisi günümüzdeki çalışma birçok toplumun kendine has yapısal ve
içerik ve sorunsallarına çeşitli aşamalardan ge- kültürel bileşeni olarak görülür.
çerek gelmiştir. Erken dönem çocukluk sosyo- • Çocukluk bir sosyal analiz değişkenidir. Sı-
lojisinin en temel tartışma konularından biri nıf, sosyal cinsiyet ya da etnik köken gibi
sosyalizasyon teorisidir. Özellikle yeni çocuk- diğer değişkenlerden ayrı tutulamaz. Karşı-
luk sosyolojisi kavramsallaştırmasından önce bu laştırmalı ve kültürlerarası analiz, tekil ya da
alanda çalışan neredeyse tüm araştırmacılar, sos- evrensel bir fenomenden çok, bir çocukluk
yal bir varlık olan çocuğun sosyalleşmesi prob- çeşitliliğini ortaya çıkarır.
lemi üzerinde durmuşlardır. Örneğin Ambert
• Çocukların sosyal ilişkileri ve kültürleri,
(1986), çocuğu sosyalleşme açısından grubun
yetişkinlerin endişeleri ve bakış açılarından
tam üyesi olarak değil “tamamlanmamış” veya
bağımsız olarak kendi doğal düzenleri içeri-
“tamamlanma sürecinde” olarak tanımlamıştır.
sinde bir araştırmaya değerdir.
Ayrıca çocuklar sosyal yapılardan ve ilişkilerden
etkilenen ve bunları etkileyen sosyal aktörler ola- • Çocuklar çevrelerindekilerin ve yaşadık-
rak değil, potansiyel sonuç olgusu olarak görül- ları toplumun yaşamlarının, kendi sosyal
mektedir. Erken dönemde çocuklar sosyologlara yaşamlarının belirlenmesinde ve inşasında
geleceğin yetişkinleri olma dışında başka bir şey aktif özneler olarak görülmelidir. Çocuklar,
ifade etmemektedir. Öncelikle sosyolojide çocuk- sosyal yapının ve sürecin yalnızca pasif öz-
lar, sosyalleşme açısından anlaşılması gerekmek- neleri değildirler.
tedir. Bu durumun temel nedeni ise çocukluğu, • Etnometodoloji, çocukluk dönemi çalış-
toplumda uyumlu birey olmak için gereken bece- ması için özellikle etkin ve faydalı bir yön-
ri ve bilgileri kazanma aşaması olarak görülmesi- tem bilimdir. Etnometodoloji, çocukların
dir (Handel, vd., 2007). Bu analizler yeni çocuk- sosyolojik verilerin üretimine direkt katılı-
luk paradigmasında çok da görünür değildir ve mına ve söz hakkına, deneysel ya da anket
“yeni” çocukluk sosyolojisi çalışmalarında çocuk- şeklindeki araştırmalardan daha fazla ola-
lar, toplumları etkileyebilen ve toplumdan anlam nak tanır.
çıkarabilen sosyal aktörler olarak görülmektedir • Çocukluk, sosyal bilimlerin ikili yorum-
(Waksler, 1991). samacılığı ile ilişkili bir fenomendir. Bu,
Yeni bağlamda sosyolojik bir girişim olarak çocukluk sosyolojisinde yeni bir paradig-
çocukluk sosyolojisi ise sosyalleşme teorilerini mayı bildirmektedir ve aynı zamanda ço-
modern çocuk ve modern çocukluk tanımlarının cukluğun yeniden inşa sürecine bir karşılık
alışılmış görüşlerinin dışında, yeni soru ve analiz- vermektir.
ler için entelektüel bir zemin biçiminde oluştur- Bu temel vurgulardan hareketle yeni çocukluk
muştur. Yeni anlayış, iki önemli teorik kavram ile sosyolojinin gelişimi ve temel özellikleri aşağıdaki
bir mesafe kaydetmiştir. Bunlar: “Sosyal bir özne” gibi şematize edilir:
olarak ve “nesilsel bir düzen” olarak çocukluktur.
(Bühler, 2010)

8
1
Çocukluk Sosyolojisi

Çocuklar kendi
temsilliyetlerinin
Politik çocuk Otantik çocuk
özneleridir.

Sosyal aktör teorisi


Romantik
“yeni” çocukluk sosyal
Gelişimcilik
çalışması

Çocuklar politik- Çocuklar doğal


kültürel bir yapıdır. bir fenomendir.

Sosyalleşme Pozitif bilimsel


teorisi gelişimci teorisi

Çocuklar kontrollü şartlar


Şartlı çocuk altında çalışması gereken Gelişen çocuk
öznelerdir.

Şekil 1.1 Yeni çocukluk sosyolojisi paradigması


Kaynak: Ryan, 2000.

Yukarıdaki diyagram incelendiğinde dört anlayışın kesişimi ile oluşan çocukluk anlayışları görülmek-
tedir. Çocukluğun gelişimsel sürecini de içeren bu diyagramda çocuklar kendi temsiliyetlerinin özneleridir
ile çocukluk doğal bir fenomendir kesişimi romantik akım bağlamında otantik (yerel) çocukluğu; çocuk-
luk doğal bir fenomendir ve çocuklar kontrollü şartlar altında çalışması gereken öznelerdir kesişiminden
pozitivist paradigmanın ürünü olan gelişen çocuk; çocuklar kontrollü şartlar altında çalışması gereken öz-
nelerdir ile çocukluk politik-kültürel bir yapıdır kesişiminden sosyalleşme teorisi bağlamında şartlı çocuk;
çocukluk politik-kültürel bir yapıdır ve çocuklar kendi temsiliyetlerinin özneleridir kesişiminden ise yeni
çocukluk paradigması ile politik ve hatta sosyolojik çocukluk kavramına ulaşılmıştır.
Çocukluk sosyolojisinin tarihsel gelişimine bakıldığında birçok bilim adamı ve düşünürün doğrudan ya da dolaylı
katkılarını görmek mümkündür. Klasik sosyoloji kurucularının da göreli olarak ele aldığı çocukluğa; Sokrates,
Platon, Aristo, İbn-i Haldun, İbn-i Tufely, İbn-i Sina, Erasmus, Wolfgang Ratke, François Fénelon, François
Marie Arouet (Voltaire), John Locke, I.Kant, Jean-Jacques Rousseau, Got-thold Ephraim Lessing, Johann Hein-
rich Pestalozzi Sigmund Freud, Maria Montessori , John Dewey, Erik Erikson, Margaret Mead, Philippe Aries,
J.Piaget, Lev Vygotsky, L.Kolhberg gibi filozoflar, sosyal bilimciler, gelişim psikologları ve siyasal teorisyenler kendi
kurgularına göre erken dönemlerde katkıda bulunmuşlardır. Son dönem Batı’da çocukluk sosyolojisine katkı su-
nan bilim insanları ise; Lloyd de Mause, Michel Foucault, Linda Pollock, Allison James, Chris Jenks, Alan Prout,
Jens Qvortrup, William A. Cosaro, David Archard, Berry Mayall, Diana Gittins, Neil Postman, Mary Jane
Kehily, Andre Turmel, Paula S. Fass, Barrie Thorne’dur.

Türkiye’ de ise çocukluk sosyolojisi çalışmaları Cumhuriyet öncesi dönemde başlamış, dönemin aydınları özellikle
çocuk yetiştirme ve idealize edilmiş çocukluk üzerine çalışmalar yapmıştır. Çocukluk sosyolojisine doğrudan ya
da dolaylı yerel katkıda bulunanlar arasında erken dönemde: Münif Paşa, Ali Suavi, Satı Bey, Emrullah Efendi,
Selim Sabit Efendi, Ziya Gökalp, Ethem Nejat, İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu, son dönemde ise İsmail Doğan, Bekir
Onur, Mine Tan, Esin Küntay, Atalay Yörükoğlu, Haluk Yavuzer, Mahmut Tezcan, Emine Akyüz, M. Ruhi Şirin
ve Kemal İnal sayılabilir.

9
1
Çocukluk Sosyolojisine Giriş

Çocukluk Sosyolojisinin Çalışma çocukluğun algılanışı nasıldır? Emek piyasasında


Konuları çocukluk ve emeğinin korunması, çocuk hakla-
Çocukluk sosyolojisinin çalışma konuları rının gelişimi ve korunmasının toplumsal yönü,
daha çok toplumsal zemin ve çocuk-çocukluk dijital eşitsizlik ve çocuk, dijital kültürde çocuk-
ilişkilerinde var olmaktadır. Bir olgu olarak ço- luk imgesi (Rydin ve De Leeuw, 2010), toplum-
cukluğun toplumsalda yarattığı karşılığın etkisi sal yaşamda çocuk oyunları ve sosyalleşme (King
araştırmaların türünü ve kapsamını etkilemekte- ve Douai, 2014), çok kültürlü yapılarda çocuk-
dir. Örneğin; kavramsal bazı tartışmaların sınırlı luk (Sormaz ve Yüksel, 2012), çocuk istismarı ve
olduğu -Türkiye gibi- toplumlarda çocukluğun medya, çocuk mekansallığı (Ingoldsby ve Smith,
günlük sorun alanları, gündemde yarattığı etki 1995), çocukların yaşam coğrafyası, formel ve in-
oranınca dönemsel olarak artmakta ve araştır- formal alanlarda çocukluk (O’brien, vd., 2000),
macıların ilgisini çekmektedir. ABD ve Kıta Av- çocukların iyilik hali ve sosyal çevrenin etkisi
rupası gibi bölgelerde çocukluğun felsefi, tarihî, (Karatay, Semerci ve Müderrisoğlu, 2012) gibi
psikolojik ve sosyal boyutları diğer alanlarla di- konular disiplinler arası çalışma konularına veri-
siplinler arası bir anlayış ile ele alınabilmekte, lecek örnekler arasındadır.
daha çok teorik kavramsallaştırmalar önemsene- • Yoksul çocuklar
bilmektedir. • Kimsesiz çocuklar
Çocukluk kavram olarak birçok akademik • Sokak çocukları
alanın çalışma zemini içindedir. Bu yüzden disip- • İşçi çocuklar
linler arası olarak çocukluk çeşitli araştırmalarda
• Çocuk anne ve çocuk babalar
ele alınmıştır. Sosyoloji disiplininin kendine has
iddiası ve çalışma alanları bağlamında çocukluk • Göçmen çocuklar
makro ve mikro bağlamda ele alınmaktadır. Aşa- • Mülteci çocuklar
ğıda genel çalışma alanlarından birkaç örnek ve • Göçer çocuklar
öneri verilmiştir: • Risk altındaki çocuklar
Çocukluğun toplumsal işlevleri ve çocukların • Azınlık çocuklar
toplumda yüklendikleri açık ve gizil roller neler-
• Çocuk askerler
dir? Çocuk işgücünün ekonomiye katkısı nedir?
Toplum içinde bir tüketici kategorisi olarak ço- • Çocuk fahişeler
cuk nasıl ele alınmalıdır? Anne-babaların kendi • Taciz, istismar ve şiddete maruz kalan ço-
ideallerini gerçekleştirme aracı olarak çocukları cuklar
kullanış biçimleri nelerdir? Toplumların zengin- • İhmal edilmiş çocuklar
lik ve refah düzeyleri ile çocuklara bakış açıları • Çocuk gelinler
arasında doğrusal bir ilişki var mıdır? Sosyal,
• Engelli çocuklar
ekonomik, politik, toplumsal cinsiyet ve sınıf-
sal eşitsizliklerin eğitim uygulamalarında çocuğa • Madde kullanan çocuklar
olan etkisi nelerdir? Devletin ve kamunun sosyal • Suça sürüklenmiş çocuklar
politikalarında çocuk; korunması mı yoksa güç- • Parçalanmış aile çocukları
lendirilmesi gereken bir özne midir? Çocuk suç- • Hapishanede yaşayan veya mahkûm ebe-
luluğunun toplumsal kökenleri nelerdir? Çocuk veynleriyle hapishanede yaşayan çocuklar
hukukunun gelişmesinde toplumsal ve kültürel
• Politik çocuklar
yapının etkisi nedir? Farklı kültür ve inanışlarda

10
1
Çocukluk Sosyolojisi

Öğrenme Çıktısı
2 Çocukluk kavramına sosyolojik bir bakış açısı ile yaklaşabilme ve çalışma konularını
tanımlayabilme

Araştır 2 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Çocukluk sosyolojisi ça- İzlemiş olduğunuz filmle-


Sosyolojide “çocukluk” ko-
lışmalarında kullanılan et- rin çocukluğu nasıl ele al-
nusunun ele alınmasının
nometodoloji yöntemini dığını öğrendiğiniz bilgiler
önemini değerlendiriniz.
araştırınız. ile ilişkilendiriniz.

ÇOCUKLUK SOSYOLOJİSİNDE Yaşamda var olan tüm kavramlar, olgular, ilişki-


BİLİMSEL ARAŞTIRMA YÖNTEM ler ve bireyler bir şekilde toplumsal araştırmaların
VE TEKNİKLERİ konusu olmaktadır. Benzer şekilde çocukluk, er-
genlik, yaşlılık gibi yaşamın evreleri de toplumsal
Çocukluk sosyolojisi 1990’larda ve 2000’lerde araştırma konuları olarak sosyoloji biliminin bir
çocukluk çalışmaları alanında kritik bir disiplin parçası olmaktadır. Yapılan toplumsal araştırmalar
olarak oldukça hızlı bir şekilde gelişmiştir. Lisans sonucunda ortaya konan bulgu ve ilkelere eğitim-
öğretimi ve öğreniminde bir büyüme alanı haline ciler, akademisyenler, anne-babalar, sosyal hizmet
gelmiştir. Bu doğrultuda araştırmacılar araştırma sağlayıcıları ve kamu görevlileri tarafından çeşitli
sürecinde çocuklarla daha yenilikçi çalışma yolla- parametrelerde ihtiyaç duyulmaktadır. Buradan
rı bulmaktadır ve alandaki yeni anlayışlar ulusal hareketle geçmişte üzerinde yapılan çalışmalar sı-
ve küresel düzeydeki çocuklarla ilgili çalışmaları nırlı olsa da son yıllarda yapılan çalışmalarla bi-
etkilemektedir. Bu çalışmalardaki kilit alanlardan reylerin hayatının önemli bir parçası olduğu kabul
en önemlileri ise sosyolojik teorilerdir. Akademis- edilen çocukluk döneminin toplumsal yaşam araş-
yenler ve uzmanlar, çocuklar ve çocukluk üzerine tırmalarında zengin bir kaynak olma niteliği taşıdı-
araştırma ve teorileştirme konvansiyonlarına yeni- ğı görülmektedir.
lik getiren bir dizi eleştirel yaklaşım sunmuş, aynı
zamanda nesiller arası fark ve güç kavramlarını Çocukluk araştırmaları akademik bağlamda
yeniden çalışarak sosyal yapı ve ajansın sosyolojik iki bölümde incelenmektedir. Birincisi dönemsel
analizlerine daha geniş katkıda bulunmuşlardır. olarak çocukluğun araştırılması, ikincisi de top-
Çocukluk sosyolojisi bir dizi genel çalışma ve lisans lumsal yaşamda çocukların özne olarak yer aldığı
ders kitabı sağlayacak kadar olgunlaşmış ve çeşit- araştırmalardır. Birinci araştırma türünde daha
lenmiştir. Çocukları araştırmanın siyaseti, etiği ve çok toplumsalın çocukluk kavramına dönük al-
metodolojik yönleri ile ilgili teorik tartışmaların ve gısı diğerinde ise sosyal bir aktör olarak çocuğun
materyallerin yanı sıra önemli ifadelerin bir çekir- ortaya koydukları incelenmektedir. Toplumda var
deği vardır, bunlardan biri yapılan güncel çalışma- olan bütün sistemler ve bireyler gibi çocukluk da
larda çocukları hem araştırma konusu hem de işbir- içinde yaşadığı toplum ile döngüsel ve karşılıklı bir
likçi olarak görmeye odaklanmaktadır. Çocuklar ve ilişki içerisindedir. Bu anlamda ilk olarak çocuklu-
çocukluk üzerine yapılan araştırmaların çeşitliliği ğun çeşitli dönemleri araştırılarak bu dönemlerin
bu kaynakçada küresel boyut, çocuk kültürlerinin aileler, eğitimciler ve kamu yetkilileri tarafından
önemi, medyanın rolü ve aile ilişkilerinin değişen anlaşılmasını sağlamak gerekmektedir. Benzer şe-
doğası tartışılarak açıklanmaktadır. kilde çocukluğun toplumsallığın bir öznesi olarak

11
1
Çocukluk Sosyolojisine Giriş

anlaşılmasının gerekliliği ikinci araştırma biçimini araştırmalarda, araştırmacının bir süre bu grupla
ortaya çıkarmıştır. Bu araştırma konuları etrafın- birlikte yaşayarak grubun özelliklerini, yaşayış bi-
da bilimsel araştırma yöntemlerine ve desenlerine çimlerini ve geliştirdikleri kendi toplumsal yaşam
uygun olarak çocukluk sosyolojisinin sahip olduğu alanlarını tanıması ve gerçekçi analizler geliştirmesi
bilgi birikiminin ve nitel/nicel verilerin geliştiril- mümkün olmaktadır.
mesi için farklı araştırmalar yürütülmektedir. Biyografiler, anılar ve öz yaşama ait belgeler ço-
Çocukluğa dönük çalışmaların araştırma yön- cukluk sosyolojisinde önemli bulgular sağlayan
temleri incelendiğinde genel olarak gözlem ve ölç- çalışmalardır ve dönemsel incelemelerde kullanıl-
melerin tekrarlanabildiği nicel araştırma teknikle- ması elverişli bir yöntemdir. Sosyal bilimlerde sık-
rinin yanı sıra son dönemlerde algıların, olayların lıkla kullanılan araştırma yöntemlerinden biri olan
doğal ortamda gerçekçi ve bütüncül bir biçimde yaşam öyküleri, özellikle sosyoloji biliminde kul-
ortaya konulduğu nitel araştırma tekniklerinin ar- lanıma elverişlidir. Biyografiler ve yaşam öyküleri
tarak kullanılmaya başlandığı görülmektedir. Bu- inanç ve tutumlar bağlamında diğer tekniklerden
nun yanında birçok araştırmada hem nicel hem de daha güçlüdür (Giddens, 2005). Yaşam öyküsü gö-
nitel araştırma yöntemleri birlikte kullanılmıştır. rüşmesi, insanlardan bir süre boyunca yaşamlarını
Sosyoloji disiplininin kendine ait temel araştırma belgelemelerinin istendiği nitel bir veri toplama
yöntemleri olan anket, görüşme teknikleri (yapı- yöntemidir. Hayatlarının kişisel sözleriyle ve ken-
landırılmış ve derinlemesine görüşme), gözlem di kişisel zaman çizgilerini kullanarak kişisel bir
(yapılandırılmış ve doğal), literatür tarama, tarama açıklamadır. Buna göre, gerçek ya da kurgu olsun,
değerlendirme, söylem analizi, içerik analizi, sözlü söylenmeye uygun hatırlanan olaylara bağlı, seçici
tarih, kişi ve kurum monografileri, saha çalışma- olma eğilimindedirler. Ayrıca bu yöntem katılımcı-
ları, rapor inceleme, doküman inceleme, yaşam ya diğer tümdengelim yöntemlerinden daha fazla
öyküsü-biyografik veri inceleme vb. çocukluk sos- kendini ifade etme gücü verir. Neyin önemli oldu-
yolojisi araştırmalarında kullanılabilir. Ancak bu ğuna, niçin önemli olduğuna karar verme ve kendi-
yöntemlerden bazıları çocukluk alanının kendine lerini deneyimin içine yerleştirme konusunda daha
özgü yapısından ötürü ön plana çıkabilmekte iken belirgin bir rol vererek katılımcıyı güçlendirir. Bu-
bazılarının ise (anket, görüşme gibi) dikkatli kulla- nun bir parçası olarak, insanların yaşamlarını de-
nılması gerekmektedir. ğerlendirmelerine, yaşamın ne olacağını ve neden
Çocukluk araştırmalarında etkili kullanılabi- böyle olduğunu netleştirmeye yardımcı olur. Aynı
lecek araçlardan biri gözlem-katılımcı gözlem zamanda kişiselin ötesinde bir tarih sağlar, analiz
tekniğidir. Katılımcı gözlem, bir doğal gözlem çe- hayatların sosyal bir bağlamda meydana geldiğini,
şididir, ancak burada araştırmacı hayatlarına daha dolayısıyla sosyal olarak inşa edildiğini göstermeye
derin bir bakış elde etmek için çalıştıkları gruba ka- yardımcı olur.
tılır ve grubun bir parçası olur. Araştırılan grubun Buna ek olarak Heywood (2003) ise çocukluk
yapısı, değerleri, özellikleri, ritüelleri, davranış bi- deneyimlerini yaşatmaya çabalarken kaynaklar ve
çimlerini, birbirleriyle olan ilişkilerini, toplumsal, yöntemler konusunda uyarılar yapmaktadır. Ona
ekonomik ve kültürel özellikler çerçevesindeki kü- göre öz yaşam öyküleri çocuğun dünyasına açılan
melenişleri, rolleri, tutum ve tavır alışları bu teknik güvenli bir noktaymış gibi görünebilir. Daha ya-
ile yakından izlenebilir. Formal ve informal çocuk kından bakınca, eldeki metnin kendi geleneklerini
coğrafyaları, (okul, mahalle, ev gibi) araştırmacıla- içinde barındıran edebî bir tür olduğu fark edilir.
rın gözlemleyerek veri toplayacakları yerler konu- Her şeyden önce “belirli bir dönemin penceresin-
mundadır. Örneğin; bir okul öncesi kurumunda den, bir yaşamın değerlendirilmesi”dir ve bu yüz-
farklı sosyoekonomik ve kültürel coğrafyalardan den geçmişin şekillendirilmesi kaçınılmazdır. İlgi
gelen çocukların bu özelliklerini yansıtma biçim- çekici duyumlar beklenirken muhtemelen yazarın
leri, ürettikleri davranış kalıpları ve ilişki biçimleri yazılı geçmişi kadar, yazdığı andaki durumu da or-
incelenebilir. Katılımcı gözlem, çocukluk kategori- taya çıkarabilmektedir. Öz yaşam öykülerinde ço-
lerine göre yapılacak araştırmalarda da sıklıkla kul- cukluklarını yazan kişiler aslında dönemin çocuk-
lanılmaktadır. Örneğin; kâğıt toplayıcısı çocuklar, luk anlayışını ortaya koymaktadır. Örneğin Nejat
sokak çocukları, politik çocuklar ve mahkûm ebe- Eczacıbaşı’nın Kuşaktan Kuşağa adlı öz yaşam öy-
veynleri ile hapishanede yaşayan çocuklarla ilgili küsünde anlattığı çocukluk dönemi Cumhuriyet

12
1
Çocukluk Sosyolojisi

öncesi dönemde aile, aile içi ilişkiler, çocukluk, Toplumsalın çocuk algısı sinema üzerinden de
çocukluğa bakış, oyun, eğitim gibi birçok konuda analiz edilebilmektedir. Sinema filmlerindeki ço-
bilgiler vermektedir. Aynı şekilde ünlü tarihçi Prof. cukluk algısı ve yorumlanışı ile bizatihi çocukluğu
Dr. Halil İnalcık ile yapılan “nehir söyleşi” tarzın- ele alan filmler dönemsel özellikleri ile sinema sos-
daki Tarihçilerin Kutbu; Halil İnalcık Kitabı adlı yolojisinin yöntemleri ile irdelenmektedir. Sanat
eserde de İnalcık’ın çocukluk anlatıları; dönemin ürünlerinde kullanılan çocuk figürü, toplumsalın
çocukluk anlayışlarını ve çocukların gündelik ola- durumunu, toplumda çocuğun rolünü, çocuk al-
ğan yaşamlarını anlatmada etkili bilgiler vermek- gısını ve bir aktör olarak çocuğun toplumda var-
tedir. İ. Hakkı Sunata’nın İstibdattan Meşrutiyet’e lığını yansıtır. Çocukların anlatıda önemli bir rol
Çocukluktan Gençliğe adlı eserinde de dönemin oynadığı çocuklarla ilgili ve onları temsil eden
aile, çocukluk, mahalle, sosyal çevre betimlemele- filmler sinemada neredeyse on dokuzuncu yüzyı-
ri, eğitim yaşamı vb. anlatıları dönemin çocuk ve lın son yıllarında başladığından beri var olmuştur.
çocukluk anlayışına veri teşkil etmektedir. Ayrıca Çocukluk çok geniş, evrensel bir temadır ve bu
toplumsal bellek oluşturmada etkili yöntemlerden evrensel temanın çeşitli film kültürleri ve stilleri
biri olan sözlü tarih, çocukluk araştırmalarının arasında nasıl daha özel bir şekilde temsil edildiği
özellikle dönemsel incelemelerinde kullanılabilir. incelenmektedir. Bu inceleme yöntemlerinin yanı
Sözlü tarih yönteminin en belirgin özelliği bugü- sıra hem gerçek hayatta hem de incelenen diğer
ne kadar geçmişle ilgili belge yaratmada söz sahibi içeriklerde çocuklara konulan isimlerin sosyolojik
olamamış olan kesimlerin sesine kulak vermesidir analizleri, çocuklar ile ilgili atasözlerinin incelen-
ve bu da tarihin doğasını demokratikleştirmek için mesi, çocuk dergi ve gazetelerinin analizleri gibi
bize olanak sağlamaktadır. Sözlü tarih bir tür tarih- yöntemler de nitel olarak çocukluk dönemi araş-
sel bilinci geliştirme yöntemidir. (Grele, 1990; akt.: tırmalarında kullanılmaktadır.
Sağlam, 2012). Örneğin; Eraslan tarafından yapı-
Sonuç olarak; çocukluk sosyolojisinin gelişimi
lan Tarihe 1000 Canlı Tanık, Tarihte 1000 Canlı
ile birlikte 1990’lardan itibaren çocukluk araştır-
Çocuk adlı çalışmada sözlü tarih anlatılarından ço-
cukluğa dönük çıkarımlar yapılmıştır. Yine Eraslan malarında etnografilerin bilgi sağlayıcı bir teknik
ve diğerlerinin Deprem Çocukları Büyüdü adlı proje olarak kullanımı büyük kabul görmüştür. Özellikle
çalışmasında 1999 İzmit Depremi’nde çocuk olan- çocukluğun sosyal bir inşa olarak görülmesi, onla-
ların deprem öncesi, esnası ve sonrası tanıklıkları ve rın sesinin araştırmalarda duyurulması gerekliliğini
afet/depremin çocuklar üzerindeki psikolojik-sos- de ön plana çıkarmıştır. Keşfedilmiş, belirginleşmiş
yolojik etkisini ortaya çıkarmayı amaçlamaktadır. ve yok olma potansiyeli taşıyan bir kavram olarak
çocukluğun sosyolojik yöntem ve teknikler bağla-
Grafik romanlar son dönemde özellikle eğitim
mında ele alınması, incelenmesi ve diğer bilim dal-
bilimleri alanında kullanılan veri toplama teknikle-
larına veriler üretmesi, üzerinde önemle durulması
rinden biridir. Grafik roman, çizgi roman içeriğin-
gereken bir bilimsel gerçektir. Çocuğun toplumsal
den oluşan bir kitaptır. Roman kelimesi normalde
yaşamdaki konumu ve özellikleri, çocuk ve çocuk-
uzun kurgusal eserleri ifade etse de “grafik roman”
luk kavramının epistemolojik çözümlenmesi kendi-
terimi geniş bir şekilde uygulanır ve kurgu, kurgu-
ne has yöntemleriyle çocukluk sosyolojisinin temel
sal olmayan ve antolojize çalışmaları içerir. Çocuk-
görev alanlarındandır. Makro ve mikro bağlamda
luk sosyolojisinde araştırılacak konu ya da temalar
grafik romanlar ile çocuklara sunulabilir. Grafik ro- çocuğun toplumsal yaşamda sesinin duyulması,
manlar resim ve yazının birlikte yer aldığı, başı ve dinsel, kültürel bağlamda yerinin belirlenmesi gibi
sonu belli olan, seri hâlde hazırlanmayan, (bilim, konular da çocukluk sosyolojisinin ilgi alanındadır.
bilim kurgu, tarih, toplum, sosyoloji, paleontoloji Çocukluğun genel olarak pasif ve alıcı konumda,
vb. kompleks veya basit konuları içeren) her yaşta korunmaya muhtaç, naif yapısı ile ele alma -bu-
kişiye uygun eserlerdir. Grafik romanlar birbirine yurgan- bir kategorileştirme ile yaş dönemi olarak
bağlı konuların çok sayıda karede ele alındığı yazın- sınırlama anlayışının çok gerilerde kaldığı günü-
lardır. Karakterlerin görselleştiği bu tür yazınlarda müzde artık şu çok net görülmelidir: Çocukluğun
çizgiler, yazının yerini almaktadır. İfadeler balon- kendi gerçekliği nedir? Bu sorunun yanıtı elbette
cuklar içinde verildiği için kendine özgün tekniği çocukluk sosyolojisi kuram ve yöntemleri ile veri-
ve dili vardır (Bucher, 2004; Manning, 2004). lebilir. James (2000) bu gerçekliğin ipuçlarını şöyle

13
1
Çocukluk Sosyolojisine Giriş

vermektedir: “Yalnızca kültür çocukları biçimlen- lıklardan, uzun çalışma saatlerinden ya da açlıktan
dirmez, çocuklar da kültürün biçimlenmesine yar- ölen çocuklar gibi milenyum çağında da ölmekte,
dım eder. Bir başka deyişle, çocukluk sadece çocuk- ve hatta katledilmektedir. Bunun yanı sıra okula
ların deneyimlerini biçimlendirmez fakat çocuklar gönderilmeyen çocuklar, erken evlendirilen kü-
da kendi deneyimleri ile çocukluğun doğasının bi- çük kızlar, satılan çocuklar, aileleri ile göç etmeye
çimlenmesine yardımcı olurlar.” çalışan göçmen çocuklar, taciz, istismar ve şiddete
Çocukluğun sosyolojik olarak varoluşu akade- maruz kalan çocuklar, çocuk askerler, çocuk fahi-
mik dünyada artık kabul edilmişken süregelen bir şeler gibi artırılabilecek birçok sorun alanı hiçbir
biçimde dünyanın birçok yerinde çeşitli nedenlerle dönemde olmadığı kadar çocukları tehdit etmek-
çocuklar öldürülmektedir. Modern çocukluğun be- tedir. Bu nedenle çocukluk sosyolojisi iyi bilinmesi
lirginleşmesi öncesi dönemde salgınlardan, hasta- ve devamlı geliştirilmesi gereken bir alandır.

Öğrenme Çıktısı
3 Çocukluk kavramını sosyoloji bilimi bağlamında çalışmanın yöntem ve tekniklerini ifade
edebilme

Araştır 3 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Öğrendiğiniz bilgiler doğ- Okumuş olduğunuz kitap


Çocukluk sosyolojisi çalış-
rultusunda çocukluk ça- ve filmlerden çocukluk
malarında kullanılan göz-
lışmalarında yaşanabilecek sosyolojisi çalışmalarında
lem yönteminin özellikleri-
etik problemleri değerlen- kullanılabilecek eserleri
ni araştırınız.
diriniz. düşününüz.

14
1
Çocukluk Sosyolojisi

Tarih içinde çocukluk kavramına


1 verilen anlamları ve özellikleri
açıklayabilme ve özetleyebilme

öğrenme çıktıları ve bölüm özeti


Çocukluk Sosyolojisinin
Gelişimi

İnsanlık tarihinin başından beri var olan çocuk ve çocukluk kavramı tarih boyunca çeşitli biçimlerde ele alınmış
ve toplumda farklı yerlere sahip olmuştur. Ancak çocukluk kavramı geçmişte genellikle üzerinde durulmayan
toplumun ayrı bir bileşeni ve farklı özelliklere, ihtiyaçlara, gelişim seviyelerine, vb. sahip olan bir varlık olmasına
rağmen bu şekilde ele alınmamıştır. Bu nedenle çocukluk kavramı kavramsal olarak diğer yaşam dönemlerinden
daha geç bir şekilde akademik dünyanın tartışma konusu olmuştur. Çocukluk araştırmaları, çocukluk kavramı-
nın evirilişini çeşitli dönemlerde ele almaktadır. Bu dönemler: 1) Antik Dönem, Eski Yunan ve Roma Dönemi,
2) Ortaçağ Dönemi ve Rönesans, Aydınlanma Dönemi, 3) Sanayi Devrimi ve 19. yüzyıl Kapitalist Gelişim
Dönemi, 4) Modern Çocukluk (ve Post-Modern Çocukluk dönemleridir. Bu dönemler insanlık tarihinde ve
her yaştan bireyin yaşantısı üzerinde farklı etkilere, çeşitli toplumsal düzenlemelere sahip olma özelliği taşımak-
tadır. Belirtilen her bir dönem, kendi toplumsal gerçekliğinde çocukluğu ele almış ve dönemin değerleri ile
biçimlendirmiştir. Bu dönemler arasında; Antik Dönem, Eski Yunan ve Roma Dönemi’nde çocukluk kavramı
ele alınmaktan çok uzaktır. Hatta çocukluk dönemi hayatın gereksiz ve değersiz bir dönemi olarak görülmüştür.
17. ve 18. yüzyılda ise çocukluk kavramı özellikle varlıklı aileler arasında dikkat çekmeye başlamış ve bu ailelerin
çocuklarının aldıkları eğitim döneminin önemli konularından biri haline gelmiştir. Bu dönemde varlıklı ailele-
rin çocukları tutor denilen özel öğretmenler tarafından evlerinde eğitim görmeye devam ederken kentleşmenin
etkisi altında olan fakir ailelerin çocukları çalışma hayatına katılmış ve ucuz işgücü olarak görülmüşlerdir. Bir
sonraki dönem olan Sanayi Devrimi sürecinde çocuklar bu kez fabrikalarda çok zor şartlar altında çalışmışlar-
dır. Birçok çocuk bu çalışma şartları altında hayatını kaybetmiştir. Bu dönemde çocukların yaşadığı zorluklar
ise bir anlamda onların haklarının korunması ihtiyacını ortaya çıkarmış ve hem Avrupa’da hem de Osmanlı
Devleti’nde çocuklar için çeşitli kurumlar kurulmuş ve haklarını korumak üzere yasama yoluna gidilmiştir.
Çocukluk kavramı üzerine yapılan çalışmalar ve kavrama yüklenen anlamlar son dönemde modern çocukluk
olarak adlandırılan günümüzdeki döneme gelinmesine yol açmıştır. Sonuç itibarıyla gelinen nokta çocuklu-
ğun toplumsal bir yaratma olduğudur. Çocukların nasıl tasarlandığı ve nasıl algılandığı her zaman kültürel ve
tarihsel bir bakış açısını yansıtır. Modern çocukluk anlayışı, çocukluğun yetişkinlikten tamamen farklı olduğu
ve yetişkin yaşamının dışında tutulması gerektiği anlayışına dayanır. Modernliğin ürettiği evrensel çocukluk
doğası, ulusal ve kültürel farklılıklar nedeniyle değişime uğramakta, günümüzde yeniden tanımlanma yoluna
gidilmektedir.

15
1
Çocukluk Sosyolojisine Giriş

Çocukluk kavramına sosyolojik


2 bir bakış açısı ile yaklaşabilme ve
çalışma konularını tanımlayabilme
öğrenme çıktıları ve bölüm özeti

Çocukluk Sosyolojisi

Çocukluğu toplumun sosyal bir azınlığı olarak görmeye başlamak ve birey olmanın farklı bir dönemi olarak ka-
bul etmek sosyal bilimler alanında çocukluk konusunun farklı bir biçimde ele alınmasına olanak sağlamaya baş-
lamıştır. Çocukluğun birey olarak ayrı bir gelişimsel dönem olarak kabul edilmesinin ardından sosyal bir grup
olarak çocuklar diğer sosyal gruplarla ilişkili olarak anlaşılmaya başlanmıştır. Çocukluk, sosyolojiye göre sosyal
bir gerçekliktir ve sosyal bir kategori olarak toplumsal yapı, süreç, organizmalarla olan ilişkileri ile araştırılmaya
değerdir. Sosyolojinin toplumu ve toplumu oluşturan dinamikleri anlama ve sorunsallara çözüm üretme gayreti
çeşitli alanlara dönük öneriler geliştirmesi yaşamsal dönemlere dönük olarak da oluşmaktadır. Sosyolojinin
“çocukluk” dönemini ve kavramını özel olarak ele almasını gerektiren iki temel neden bulunmaktadır. Birincisi
çocukluğun bir yaşam dönemi olarak çok zor ve uzun süreçler sonunda var oluşunun kabul edilmesi ve kavram-
sallaştırılması, diğeri ise: “Çocukluğun tüm dünyada hem ortak hem farklı yönleri olan bir deneyim olmasıdır.”
(James, 2000). Çocukluk sosyolojisi, hâlen sosyolojinin oldukça yeni bir dalıdır. Şu anki sosyolojinin çocukluk
çalışmaları da henüz gelişme seviyesindedir. Bu gelişme sürecinde çocukluk ve çocukluk dönemine dönük yeni
bir teorik bakış, çok yönlü ampirik araştırmalar yapılmaya başlanmıştır.

Çocukluk kavramını sosyoloji bilimi


3 bağlamında çalışmanın yöntem ve
tekniklerini ifade edebilme

Çocukluk Sosyolojisinde
Bilimsel Araştırma Yöntem ve
Teknikleri

Çocukluk konusunun ele alındığı akademik araştırmalar temel olarak iki bölümde ele alınmaktadır. Bunlardan
birincisi dönemsel olarak çocukluğun araştırıldığı çalışmalardır. Bu çalışmalarda daha çok toplumun ve toplum
biliminin çocukluğa yönelik algısı ele alınmaktadır. İkinci çalışma bölümünde ise sosyal bir varlık olarak çocuk-
ların toplum üzerindeki rolü ve etkisi ele alınmaktadır ki bu çalışmalarda çocuklar sosyal bir aktör olarak ele
alınırlar. Toplumda var olan neredeyse bütün sistemler üzerinde bir etkisi ve rolü olan çocuk konusu üzerinde
akademik anlamda hem nitel hem de nicel birçok çalışma yürütülmeye başlanmıştır. Gelişmekte olan çocukluk
sosyolojisi ise bu çalışmaları geliştirmek için çok çeşitli bilimsel araştırma yöntem ve tekniği kullanmaktadır.
Bu yöntem ve teknikler arasında katılımcı gözlem çalışmaları, biyografik ve otobiyografik incelemeler, sinema-
kitap analizleri gibi sosyal bilimler çalışmalarında kullanılan birçok yöntem yer almaktadır.

16
1
Çocukluk Sosyolojisi

1 Aşağıdakilerden hangisi çocukluk sosyolojisi- 6 I. Çocukluk dönemi sosyal bir inşadır.


nin ele aldığı konulardan biri değildir?
II. Çocukluk bir sosyal analiz değişkenidir.

neler öğrendik?
A. Risk altındaki çocuklar
III. Çocuklar çevrelerindekilerin ve yaşadık-
B. Azınlık çocuklar ları toplumun yaşamlarının, kendi sosyal
C. Çocuk askerler yaşamlarının belirlenmesinde ve inşasın-
D. İntihar eden çocuklar da aktif özneler olarak görülmelidir.
E. Çocuk fahişeler
IV. Etnometodoloji, çocukluk dönemi ça-
lışması için özellikle etkin ve faydalı bir
2 I. Sinema yöntem bilimdir.
II. Otobiyografi Yukarıdakilerden hangileri doğrudur?
III. Grafik romanlar
A. I, II B. II, III ve IV
IV. Söylem analizi
C. I, II, III, IV D. I, III, IV
Yukarıdakilerden hangisi/hangileri çocukluk sos- E. II ve IV
yolojisinde kullanılan yöntemler arasında yer alır?
A. I ve II B. II, III ve IV
7 Osmanlı’da çocuklar için kurulan “Darülace-
ze”, “Darülhayr-i Alî ve “Darüleytamlar” gibi vakıf
C. I, II, III, IV D. I, III, IV ve devlet kurumları hangi dönemde kurulmuştur?
E. II ve IV
A. 15. yy. B. 16. yy.
C. 18. yy. D. 19. yy.
3 Aşağıdakilerden hangisi yeni çocukluk sosyo- E. 20. yy.
lojisi paradigması ile ilgili bir bilgi değildir?
A. Çocuklar kendi temsiliyetlerinin özneleridir. 8 İnsan nüfusunun yapısı, aile yapısındaki
değişimler, makro nüfus eğilimlerinin çocuklar
B. Çocukluk doğal bir fenomendir.
üzerindeki etkisi gibi konuları inceleyen araştırma
C. Çocukluk çalışmaları yapay koşullarda yürütülür. yöntemi aşağıdakilerden hangisidir?
D. Çocuklar kontrollü şartlar altında çalışılması
gereken öznelerdir. A. Etnografya B. Demografik
C. Görüşme D. Gözlem
E. Çocukluk politik-kültürel bir yapıdır.
E. Anket
4 Aşağıdakilerden hangisi Aydınlanma 9 Aydınlanma Dönemi’nde, önceki dönem-
Dönemi’nde varlıklı ailelerin çocuklarının eğitimi lerden farklı olarak çocukluğun bir kavram olarak
için görevlendirdikleri özel öğretmenlere verilen ele alınmaya başladığını gösteren durumlardan biri
addır? aşağıdakilerden hangisidir?
A. Hoca B. Lala A. Çocukların çalışma hayatını düzenlemek için
C. Muallim D. Tutor kanunlar oluşturulması
E. Master B. Çocukların evde ailelerine yardım etmeleri
C. Çocukların ailelerinden miras kalacak toprak-
5 İlk çocukluk döneminden başlayarak ye- ları ekip biçmeyi öğrenmeleri
tişkinliğine kadar hayali çocuğun eğitildiği; bir D. Çocukların fabrikalarda çalışmaya başlamaları
çocuğun doğal şartlarda nasıl davranış kazanaca- E. Çocuklar için kıyafet koleksiyonları yapılması
ğını çeşitli örneklerle anlatan eser aşağıdakilerden
hangisidir? 10 Aydınlanma Çağı’nda çocukların eğitiminde
benimsenmeye başlamış eğitim kuramı aşağıdaki-
A. Eğitim Üzerine B. Emile
lerden hangisidir?
C. Candide D. Kötülük Çiçekleri
A. Pragmatizm B. Yapılandırmacılık
E. Seçkinlik ve Sıradanlık Üzerine
C. Esasicilik D. Daimicilik
E. Varoluşçuluk

17
1
Çocukluk Sosyolojisine Giriş

Yanıtınız yanlış ise “Çocukluk Sosyolojisinin


1. D 6. C Yanıtınız yanlış ise “Çocukluk Sosyolojisi
Çalışma Konuları” konusunu yeniden göz-
Nedir?” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
den geçiriniz.
neler öğrendik yanıt anahtarı

Yanıtınız yanlış ise “Çocukluk Sosyolojisin- Yanıtınız yanlış ise “Çocukluk Sosyolojisi-
2. C 7. D
de Bilimsel Araştırma Yöntem ve Teknikleri” nin Gelişimi” konusunu yeniden gözden
konusunu yeniden gözden geçiriniz. geçiriniz.

Yanıtınız yanlış ise “Çocukluk Sosyolojisin-


3. C Yanıtınız yanlış ise “Çocukluk Sosyolojisi 8. A
de Bilimsel Araştırma Yöntem ve Teknikleri”
Nedir?” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
konusunu yeniden gözden geçiriniz.

Yanıtınız yanlış ise “Çocukluk Sosyolojisi- Yanıtınız yanlış ise “Çocukluk Sosyolojisi-
4. D 9. E
nin Gelişimi” konusunu yeniden gözden nin Gelişimi” konusunu yeniden gözden
geçiriniz. geçiriniz.

Yanıtınız yanlış ise “Çocukluk Sosyolojisi- Yanıtınız yanlış ise “Çocukluk Sosyolojisi-
5. B 10. A
nin Gelişimi” konusunu yeniden gözden nin Gelişimi” konusunu yeniden gözden
geçiriniz. geçiriniz.

Araştır Yanıt
1 Anahtarı

Tarih boyunca çocuk işçiliği her zaman var olmuştur. Çocuklar endüstri ön-
cesi dönemlerde ev hizmetçisi, çırak, aile şirketinde yardımcı ve çiftçi olarak
hizmet vermişlerdir. 19. yüzyılın öncesinde ve sırasında birçok aile, yiyecek
kaynakları, gelirleri ve diğer gerekli hükümler için çiftlik sahibi olan kırsal
ailelerden oluşmaktadır; çiftliğin bakımı sadece ebeveynlerin değil, çocukla-
rın da sorumluluğu olmuştur. Çocuklar bu dönemlerde tarlalarda çalışmak ve
hayvancılığa yardım etmek gibi aileleri ile birlikte yetişkin bireyler gibi çalış-
mışlardır. Bu özel emek türü, o dönemde toplum tarafından sömürücü veya
istismarcı olarak görülmediği için kabul edilmiş, daha ziyade ailenin hayatta
kalmasını sağlayan gerekli bir uygulama olarak görülmüştür. Bu çalışma aynı
zamanda çocuklar için aile çiftliğini veya işini devralmaya hazır olmalarını sağ-
layacak gerekli eğitim olarak görülmüştür. Ayrıca bu eğitim, çocukları belli bir
yaşa geldiğinde dışarı çıkıp kendi işlerini kurmaya hazırladığı düşünülmüştür.
Araştır 1 Sanayi Devrimi, tarım, teknoloji, ulaşım, imalat ve madencilik alanlarında kök-
lü bir değişim ve büyüme dönemidir. Bu dönemde, hayatta kalmak için büyük
ölçüde tarıma bağımlı olan toplumlar makineleşmeye geçmiştir. Dünya, küçük
kasabalarının, şehirlerinin ve ulusal sınırlarının ötesinde verimli bir şekilde seri
üretim ve ticaret yapmanın yeni ve yenilikçi yollarıyla tanışmıştır. Şehirde faa-
liyet gösteren birçok fabrikanın ise kalifiye olmasa da yetiştirebileceği, işi hızla
kavrayabilme yeteneği olan çalışanlara ihtiyaç duymuştur, ancak yardım ve daha
yüksek bir ödeme için grev yapma kabiliyeti olan çalışanlardan uzak durma ih-
tiyacı duyulmuştur. Makineleşmiş bir fabrikada yetişkin gücüne ihtiyaç duyul-
madığını düşünen birçok fabrika, toplumdaki en savunmasız ve sömürücü var-
lıkları, yani çocuklar çalıştırmaya karar vermiştir. Bazı çocuklar yetimhanelerden
alınmış veya aileleri tarafından çalışmaya gönderilmiştir. Çocuklar bu dönemde
“Yoksul çıraklar” ve “Çöpçüler” olarak çalıştırılmıştır. Küçük yaşlarda pek çoğu-
nun hayatını kaybetmesine neden olan tehlikeli koşullarda çalışmışlardır. Sanayi
Devrimi sırasında çocukların çalıştığı koşullar çok kötü olmakla birlikte uzun ve
esnek olmayan çalışma saatleri var olmuştur. Birçok araştırmaya göre bu saatler
günde 14 saat ile haftada 70 saat arasında değişmektedir.

18
1
Çocukluk Sosyolojisi

Araştır Yanıt
1 Anahtarı

Etnometodoloji, son zamanlarda disiplinler arasında, daha özel olarak sosyal


bilimler ve sağlık bilimleri arasında ivme kazanan nitel bir araştırma metodo-
lojisidir. Etnometodoloji, düzenlilik üreten, yerleşik bir bağlam içinde karşı-
lıklı olarak tanınabilen etkileşimler üretmek için bireylerin sosyal yaşamı “ya-
Araştır 2 parken” kullandıkları yöntemlerin incelenmesine odaklanır. Üyelerin gerçek,
olağan faaliyetlerinin organize günlük durumları nasıl ürettiğini ve yönettiğini
araştırır. Günlük yaşam yoluyla uygulama, etnometodolojinin merkezinde yer
alır; yöntemleri, sıradan durumlarda sağduyu bilgisinden yararlanarak yaşam
faaliyetlerinin hesap verebilir koşullarını üreten ve sürdüren yöntemleri izler.

Sosyal bilimlerin araştırma yöntemleri arasında kullanılan katılımcı gözlem


yöntemi, bir bilim insanının veri toplamak ve bir sosyal fenomeni veya so-
runu anlamak için aslında çalıştıkları grubun bir parçası hâline gelmesidir.
Katılımcı gözlemi sırasında, araştırmacı aynı anda iki ayrı rolü oynamaya ça-
lışır: öznel katılımcı ve objektif gözlemci. Her zaman olmasa da bazen grup
gözlemcinin onları incelediğinin farkındadır. Ancak bu durum yapılan araştır-
Araştır 3 manın nesnelliğini ve tarafsızlığını etkileyebileceğinden genellikle tercih edil-
mez. Katılımcı gözlemin amacı, belirli bir grup birey, değerleri, inançları ve
yaşam tarzları hakkında derin bir anlayış ve aşinalık kazanmaktır. Genellikle
odaktaki grup, dinî, mesleki veya belirli bir topluluk grubu gibi daha büyük
bir toplumun bir alt kültürüdür. Katılımcı gözlem yapmak için, araştırmacı
genellikle grubun içinde yaşar, grubun bir parçası olur ve uzun bir süre grup
üyesi olarak yaşar, grubun ve topluluğunun samimi ayrıntılarına ve gidişatına
erişmelerine izin verir.

Kaynakça
Allison, J. (2000). Yeni Çocukluk Sosyolojisinde Sorunlar, Yaklaşımlar ve Pratikler. Dünyada ve Türkiye’de
Değişen Çocukluk (Changing Childhood in The World and in Turkey) III. Ulusal Çocuk Kültürü Kongresi
Bildirileri, Ankara.
Aries, P. (1962). Centuries of Childhood, A Social History of Family Life. New York: Alfred A.
Baltacıoğlu, İ. H. (1925). Jean-Jacques Rousseau Terbiye Felsefesi.
Bucher, K. T. ve Manning, M. L. (2004). Bringing Graphic Novels into a School’s Curriculum. The Clearing
House. Journal of Educational Strategies, Issues and Ideas, 78:2.
Bumin, K. (1998). Batı’da Devlet ve Çocuk. İstanbul: Patika Yayınları.
Bühler, D. (2010). Introduction Childhood Sociology– Defining the State of the Art and Ensuring Reflection.
Current Sociology, 58: (2).
Cuff, E. C., Sharrock, W. W. ve Francis, D.W. ( - ). “Meaning And Action: I, Symbolic İnteractionism”.
Perspectives in Sociology, Routledge, 3rd Edition. (Çeviren: Ümit Tatlıcan).

19
1
Çocukluk Sosyolojisine Giriş

Cunningham, H. (1998). Children and Childhood in Western Society since 1500. London and New York:
Longman.
Doğan, İ. (2000). Akıllı Küçük: Çocuk Kültürü ve Çocuk Hakları Üzerine Sosyo-Kültürel Bir İnceleme. İstanbul:
Sistem Yayıncılık.
Eğribel, E. (2011). Türkiye Çocuk Hakları Anlayışı İçin Önsöz Yerine Mevcut Düzen İçinde Uygarlık Dışı, Uluslar
Ötesi Yeni Bir Kategori Olarak Çocukluk Mu? Yoksa Uygar-lık Krizini Aşacak Yeni Bir Dünya Mı? Sözel
bildiri, I. Çocuk Hakları Kongresi, Yetişkin Bildirileri 2, (Ed.: Mustafa Ruhi Şirin), Ankara.
Elkind, D. (2000). Değişen Dünyada Çocuk Yetiştirme ve Eğitim. Dünya’da ve Türkiye’de Değişen Çocukluk
(Changing Childhood In The World and in Turkey) III. Ulusal Çocuk Kültürü Kongresi Bildirileri, Ankara.
Grele, R. J. (1992). International Annual of Oral History, 1990: Subjectivity and Mul-ticulturalism in Oral
History. Greenwood Press, Akt: Sağlam M. (2012). “Türkiye’de Eğitime Özgü Çalışmalarda Sözlü Tarih
Yönteminin Yeri Üzerine Bir Deneme”. Batman Üniversitesi Yaşam Bilimleri Dergisi, Cilt: I, Sayı: 1.
Gürdal, A. (2004). Türkiye’de Çocukluğun Değişimi: Çocuk İmgesinin Doğan Kardeş Dergisi Üzerinden Okunması.
Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara: Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Gürdal, A. (2013). Sosyolojinin İhmal Edilen Kategorisi Çocuklar Üzerinden Çocukluk Sosyolojisine ve
Sosyolojiye Bakmak. “İş güç” Endüstri İlişkileri ve İnsan Kaynakları Dergisi, (15).
Handel, G., Spencer E., Cahill ve Frederick E. ( 2007). Children and Society: The Sociology of Children and
Childhood Socialization. Los Angeles: Roxbury Publishing Company.
Hayden, C. (1999). State Child Care Practice: Looking after Children? Philadelphia, USA: Jessica Kingsley
Publishers.
Heywood, C. (2003). Baba Bana Top At!: Batı’da Çocukluğun Tarihi. İstanbul: Kitap Yayınevi.
James, A. ve Prout, A. (2015). A New Paradigm for the Sociology Of Childhood.
Jenkins, J. (1993). Yazılı Kaynaklar ve Arkeolojik Buluntular Işığında Antik Devirde Çocuk Eğitimi. İstanbul:
Arkeoloji ve Sanat Yayınları.
Karatay, A. (2007). Cumhuriyet Dönemi Korunmaya Muhtaç Çocuklara İlişkin Politikanın Oluşumu.
Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul: Marmara Üniversitesi S.B.E.
Mayall, B. (2001). The Sociology Of Childhood İn Relation To Children’s Rights. The International Journal of
Children’s Rights, 8: (3).
Neuman, W. L. ( 2006). Toplumsal Araştırma Yöntemleri-Nitel ve Nicel Yaklaşımlar. I. Cilt. İstanbul: Yayınodası.
Postman, N. (1995). Çocukluğun Yokoluşu. (Çev. Kemal İnal), Ankara: İmge Kitabevi.
Provanace, Promise and Problems. Constructing and Reconstructing Childhood. Routledge Pub.
Ryan, J. (2008). How New Is the “New” Social Study of Childhood? The Myth of a Paradigm Shift. Journal of
Interdisciplinary History, (4).
Semerci, P. U., Karatay, A. ve Müderrisoğlu, S. (2012). Eşitsiz Bir Toplumda Çocukluk: Çocuğun İyi Olma Halini
Anlamak. İstanbul: Bilgi Üniversitesi Yayınları.
Sociological Readings. (Ed. Frances Chaput Waksler). New York: The Falmer Pres.
Waksler, F. C. (1991). Beyond Socialization. Studying the Social Worlds of Children.

20
Bölüm 2
Çocuklar, Çocukluk ve Sosyoloji
öğrenme çıktıları

Paradigmatik Dönüşüm ve Yeni


Tarihsel Süreçte Çocukluk Çocukluk Sosyolojisi

1 2
1 Çocukluğa bakış açısının tarihsel süreçte 2 Modern çocukluk sosyolojisi ile yeni
nasıl değiştiğini ve çocukluk kavramının çocukluk sosyolojisi arasındaki farkı
sosyolojiye nasıl girdiğini açıklayabilme tanımlayabilme

Anahtar Sözcükler:• Çocuk • Çocukluk • Modern Çocukluk • Patriyarkal Düşünce • Yeni Çocukluk
• Modernizm • Post-modernizm

22
2
Çocukluk Sosyolojisi

GİRİŞ Dolayısıyla çocuklar üzerine bir söylemin, anlamlı


Çocukların sosyolojide var oluş kazanması, bir bir kavramsal birlikteliğin ortaya çıkmasında önce-
yandan patriyarkal zihniyetin “ideal’’ ve “değerli” likle o söylemin varoluş şartlarının üretilmiş olması
olarak belirlediği ve tanımladığı davranış kalıpları gerekir. “Belirli bir söylem biçimi gelişmeden ilgili
çerçevesinde inşa edilen toplum ve kültürün ço- nesnenin özellikleri hakkında konuşulamaz” (Cuff
cuk tasavvurlarını diğer yandan sosyolojik teorinin vd., 2013). Bunun içindir ki örneğin; yetişkinlerin,
kendi iç çelişkilerine vereceği ve vermek zorunda çocukların cinsel organlarıyla oynamasının olduk-
olduğu mücadeleyi içerir. Ve Elbette bu her iki mü- ça serbest ve cinsel dürtüleri gizleme düşüncesinin
cadele alanını etkileme ve biçimlendirme gücüne yetişkinlere yabancı olduğu Ortaçağ’da (Postman
sahip sosyal, toplumsal, ekonomik ve politik yapı; 1995), çocukların bu tür ilişki ağlarında bulunma-
en temel mücadele alanıdır. masının gerekliliği, yetişkinlerin zihin dünyasında
bir anlama ve bir karşılığa sahip olamamıştır. Ben-
Çocukların varoluş mücadelelerinin hem zer biçimde çocukların, ilk günah düşüncesinin et-
hedefi olan hem de çocuklar lehine gelişmeleri sağ- kisiyle doğuştan kötü olduklarına yönelik inancın
layan epistemolojik ve ontolojik yaklaşımlardaki zayıflamasıyla birlikte masum oldukları düşünce-
kırılmalar; çocuklara yönelik tarihsel tasavvurları, sinin kök salmaya başladığı 19.yy’da (İnal, 2007;
sosyal gerçekliği teorileştirmeye çalışan sosyolojik Gittins, 2011), çocukların zayıf bir yoğunlukta
gayretleri ve beşerî üretimin tüm yapısal görünüm- sunsalar dahi “sapık” dürtülerinin bulunabileceği
lerinin karşılıklı ilişkiler zinciri ile birbirine kenet- ve cinsel gösterilerinin derinliğine inilirse cinsel
lendiği bir söylem oluşturur. Zira söylem tarihseldir dürtünün ana çizgilerinin açığa çıkarılabileceği
ve anlama pratiği ile ilişkilidir. Bunun için evrensel (Freud 1962) düşüncesi de çok anlamlı gelmemiş-
değildir ve belirli dönemlerde ortaya çıktığı için, tir. Bu sebepledir ki çocukların sosyolojide “kendi-
tam da bu noktada tarihseldir. Bu nedenle çocuklar lerinden” hareketle ele alınmaları ve anlaşılmaları
üzerine konuşma pratiklerinin; sosyolojideki para- gerekliliğine yönelik teorik gayretler için 1980’li
digmatik değişim temelinde farklılaşan çocukluk ve 1990’lı yılları beklemek gerekmiştir. Ancak söz
algısı çerçevesinde inşa edilmiş ve edilmekte olma- konusu yılların esas öncüsü, 1960 ve 1970’li yıllar-
sı; söylemler esasında anlam kazanmaktadır. dır, zira bu yıllar; pek çok toplumsal hareketin ve
sosyolojideki teorik hesaplaşmanın kamusal alanda
TARİHSEL SÜREÇTE ÇOCUKLUK ve akademide sergilenmesinin çekirdeklerini içeren
Sosyolojinin, sosyal gerçekliği “nedensel – açık- olayların birikimine ve bu yönüyle aslında tam da
lama” gayretindeki yapısal ve işlevselci paradigma- gelişen bir “çocukluk söylemi”ne tanıklık etmiştir.
larının etkisinden göreceli olarak sıyrılıp sosyal ger- Örneğin; 1960’larda aktivistler yetişkinlerin, ço-
çekliği “anlama” gayretine doğru giden tarihsellik cukların hayatlarına müdahale ederek çocuklar için
deneyimi, en azından bugün, çocukluk sosyoloji- kişisel özgürlük ve otonomi sağlanması yönünde
sinin çocukları “kendileri için incelenmeye değer” eleştiriler geliştirerek (Guggenheim, 2005) “çocuk-
(Prout ve James 1997 ) oldukları kabulüne doğru ların özgürleşmesi” gerektiğine yönelik bir düşünce
evrilmesi söylemi içinde anlam kazanır. Foucault’cu ağının oluşumuna katkıda bulunmuşlardır. 1962
(1999) anlamda söz konusu “söylemin nesnesi” ço- yılı, Philippe Ariès’in “Centuries of Childhood” ki-
cuklardır ve “bir söylem nesnesinin ortaya çıkması tabını yayımlayarak çocukluğun modern bir keşif
için gerekli şartlar, onun hakkında ‘bir şey diye- olduğu bilgisine ulaşmamız açısından önemli bir
bilmemiz’ ve birçok kişinin onun hakkında farklı tarihsel tespitin zamanıdır. Yine örneğin; 1968 yılı,
şeyler söyleyebilmeleri gerekli tarihsel şartlar”a bağ- “sosyalist güdümlü öğrenci ayaklanmaları” (Tho-
lıdır. Dolayısıyla bireysel varlıkları ile her zaman mas ve Walsh 2014) ile devrim ruhunu yansıtırken
var olan çocukların; zihin düzleminde, tarihsellikle aslında genel olarak akıl, rasyonalizm ve evrensellik
yoğurulmuş “çocukluk” kavramı ile ele alınması, fikirleri ile biçimlenen modernliğin hegemonyası-
olgu ya da kategorileri anlamlandırma pratiklerinin nın sarsılmaya başladığı ve modern aklın toplumsal
tarihselliği ile mümkün olmuştur. “Burada söylen- tasavvurlardaki mutlak belirlenimine yönelik ge-
mek istenen şey, herhangi bir çağda herhangi bir rilimlerin; radikal nitelikli düşünsel ve pratik kol-
şeyden bahsedemeyeceğimizdir” (Foucault 1999). lektif eylemler biçiminde ifade edildiği toplumsal
Bunun içindir ki her şey, söylem içinde anlamlıdır. hareketlerin ve kıpırdanmaların izlerini sunar. Bu

23
2
Çocuklar, Çocukluk ve Sosyoloji

izler, modernliğin “tarihsel farklılık, cinsiyet, ırk, 1997; Ambert, 2001; Mayall, 2001; Prout, 2005;
etnisite, sınıf veya cinsel yönelim” gibi kavramlar Turmel, 2008; Wyness, 2012) söylemden, “kendi
yerine “sabit ve değişmeyen bir kimlik” (Seidman kültürlerini inşa eden aktif katılımcılar”(Corsaro,
2002) üzerinden varoluş sınırlarının çizildiği sosyal 1997; James vd., 1998) olarak ele alan söyleme yö-
kategorilerin, toplumsal sahnede yer alma, direnme neliş, belirli bir tarihselliğin sonucudur.
ve var olma mücadelelerinin izleridir. Bahsedilen bu tarihselliğin sonucudur ki -ancak
“sonuç” bir bitiş olarak yorumlanmamalıdır zira ço-
cukluk sosyolojisinde çocukları hem anlamayı hem de
dikkat inşa etmeyi mümkün kılan çocukluk söylemi hâlâ üre-
Çocukların sosyolojide “kendilerinden” hareket- tilmekte olan bir süreçtir- 1970’lerin sonlarına doğru
le ele alınmaları ve anlaşılmaları için gerçekleşen yeni bir çocukluk paradigması olarak ortaya çıkan ve
teorik gayretler 1980’li ve 1990’lı yıllarda ger- 1980’ler ile 1990’larda akademik bir disiplin olarak
çekleşmiştir. iyice belirginleşen “yeni çocukluk sosyolojisi”nden
(James ve Prout, 1997; Corsaro, 1997; Qvortrup,
1997; James vd., 1998; Prout, 2011; Wyness, 2012)
1980’lere doğru barış, çevre, feminizm, milli-
bahsetmek söz konusu olmuştu.
yetçilik, parapsikoloji, yoksul hareketleri, terapi
grupları, ezilenler, akıl hastaları, engelliler, evsizler,
hayvan hakları, kürtaj karşıtları, gay ve lezbiyen Klasik Sosyoloji ve Modern Çocukluk
grupları (Rosenau 1998) gibi pek çok farklı sosyal “Yeni çocukluk sosyolojisi” kavramındaki
kategori görünür olma hedefleri doğrultusunda “yeni” kelimesi basit bir nitelemeymiş gibi görül-
“özgürlükçü toplumsal hareketlerde örgütlenir”ler mekle birlikte, sosyolojinin çocuklar ve çocukluk
(Yuval-Davis 2007). Belirli bir kimliği kamusal kavramı ile olan ilişkisinin anlamlandırılmasında
alanda meşru kılma amacında olan kategorilerin bu oldukça önemli bir işaret durumundadır. Zira ço-
amaç doğrultusunda taleplerini dile getirme olana- cuklar 1990’lardan önce de sosyolojide vardı ancak
ğına kavuşması; homojenleştirilen, tek tipleştirilen toplumsal varlıkları ve toplumsal aidiyetleri; aile
modern dünyanın tek gerçeklik anlayışının kırıla- ve okul ile sınırlanan, 19.yy klasik sosyolojisinin
rak birbirinden farklı gerçeklik dünyalarının inşası- 20.yy’ın ortalarına dek süren holistik yaklaşımla-
nı destekler. Ve çocukların çocukluk kavramı teme- rının bir yansıması olarak mevcuttu. Sosyolojinin
linde ele alınarak, “ideal, evrensel, Batılı modern gözbebeği konularından biri olmak yerine; toplum-
çocuk ve modern çocukluk” (Prout, 2005; Prout ve sal tasavvurlarda görmezden gelinen, ihmal edilen
James, 1997) kavramlaştırmasının dar sınırlarından ve marjinalleştirilen kategorilerinden biri olarak
çıkmaya başlamaları da bu tarihsellikte kırılmaya varlardı. Bu yönüyle özellikle James ve arkadaşları-
başlar. Postmodernliğin kültürel farklılıklar ve çok- nın (James vd., 1998) “yeni çocukluk sosyolojisi”
lu gerçekliklere yönelik vurgusu, ne çocukların ne kavramlaştırması; modernlik düşüncesinin damga-
de çocukluk kavramının sabit, evrensel ve değiş- sını vurduğu klasik sosyolojik tavrın, 1950’li yılların
mez bir niteliği olmadığına dair gelişmeye başlayan sonlarına dek izlerinin sürüldüğü epistemolojik ve
bu tarihsel duyarlılık ile göreceli bir eşzamanlılığa ontolojik yaklaşımlardan göreli bir uzaklaşmayı ve
karşılık gelir. Bu gelişmeler elbette birbiri içine ge- eleştirel düşünme biçimlerini içermesi bakımından
çen ve tarihsel derinlikleri olan politik, toplumsal, “eski” sosyolojik düşünme geleneğinden farklılaşma
ekonomik, kültürel değişimler ile uyuşumlu epis- gayreti anlamında “yeni”dir. “Yeni”yi anlayabilmek
temolojik ve ontolojik yaklaşımlardaki eleştirilerin, için öncelikle “eski”nin tarihsel dekoruna gitmek
“çocukluk” kavramının anlamlı bir tarihsel söylem gerekir. Zira “tarihsel gelişimi göz önüne alınmadan
olarak inşa edilmesindeki karşılıklı etkileşimi ve hiçbir fikir yeterince anlaşılamaz” (Comte 2003).
birikimini görmemize olanak tanır. Gerçekten de
Bu sebeple öncelikle “modern çocukluk
bir söylem “karmaşık ilişkiler demetinin olumlu
söylemi”nin sosyoloji çerçevesinde inşa edilme-
koşulları altında varolur” (Foucault 1999). Dola-
sinde etkili olan 19.yy. anlamlandırılmalıdır. Zira
yısıyla 19.yy klasik sosyolojisinde modern toplum
aslında gerek “sosyoloji”nin gerek sosyolojinin bi-
tasavvuruna uygun biçimde çocukları marjinalleş-
ricik konusu olarak belirlenen “modern toplum”un
tiren ve ihmal eden (Brannen ve O’Brien, 1995;
ve gerekse modern toplum tasavvurunda biçim-
Qvortrup, 1997; James ve Prout, 1997; Corsaro,

24
2
Çocukluk Sosyolojisi

lendirilen “modern çocukluk söylemi”nin inşa Pozitivist açıklama mantığının gözlem ve ya-
edilmesi; aynı toplumsal, siyasi, ekonomik ve ta- salar ile belirlenen doğasına uygun biçimde klasik
rihsel kökenlere dayanmaktadır. Kökenler daha da veya geleneksel olarak anılan 19.yy sosyolojisi de
derinleştirilirse Rönesans ve Reformasyon, 16.ve pozitivist tavıra göre biçimlenir ve “gerçeklik”in bir
17.yy’da Descartes ve Bacon ile temelleri atılan başka deyişle sosyolojinin ele alacağı gerçekliğin
“modern bilim” ve 18.yy Aydınlanması’nın birlikte ne olacağının mahiyeti, pozitivist epistemolojiye
oluşturdukları birikimli tarihsel bütünlük; 19.yy’a ve holistik ontolojiye uygun biçimde kesin çizgi-
öncülük eden yapı taşları ve temel köklerdir. “Fran- leriyle belirlenir: “gerçeklik”; yasalar aracılığıyla
sız Devrimi, Sanayi Devrimi ve Kapitalizm, Sosya- pozitivist bilimsel inceliklerin üzerinde işleneceği
lizmin ortaya çıkışı, feminist hareketlerin daha ör- “toplum”dur (society). Durkheim’in (2013) be-
gütlü hale gelişi, kentleşme, dinsel değişim, bilimin lirttiği gibi sosyolojinin kendine özgü inceleme
gelişimi, entelektüel güçler” (Ritzer, 2012; Jenks, konusu “toplumsal” olandır ve dışımızdaki şey-
2014) sosyoloji ve modern toplum kadar, modern ler gibi ele alınması gereken toplumsal olgulardır.
çocukluk paradigmasının inşa edilmesinde de etkili “Toplum” denilen gerçeklik, toplumsal yasalar ile
köklerdir (Prout, 2005; İnal, 2007). işleyebileceği düşünülen ve bireylerin varlıklarına
19.yy’ın hâkim epistemolojisi olarak poziti- indirgenemeyecek bir bütündür. Aynı doğadaki
vizm, “doğruluk ve yanlışlıkları sistematik gözlem gibi toplumda da yasalarla işleyen bir sistem ve dü-
ve deney yoluyla değerlendirilebilen, oldukça ge- zen tesis edilebilir. Bu açıdan sosyolojide bilimsel
nel ve evrensel ifadeler dizisinden” (Keat ve Urry, olarak gözlemlenebilecek ve bilimsel bilginin böy-
1994) oluşan bilim mantığına sahip bir yakla- lelikle üretilebileceği tek gerçeklik alanı, her türlü
şımdır. Toplumu doğa düzenliliğinde açıklama ve bireysel duyuş ve düşünceden bağımsız bir olgu-
toplumsal yasalar adını verdiği evrensel ve genel lar toplamı olarak sadece toplumdur. Durkheim’a
ifadeler ile toplum ve insanı kontrol etme amacını göre: “gerçeklik, bilim adamına kendini doğrudan
güden pozitivizm, “teorik terimler” ile “gözlemsel ve problematik olmayan bir tarzda sunar” (Keat
terimler” (a.e) arasındaki ilişki temelinde ifade edi- ve Urry 1994). Gerçeklik kendini doğrudan sunar
lebilir. Teorik olarak belirlenen herhangi bir şeyin çünkü gerçekliğin nesnel bilgisinin edinilmesinde
bilimsel olup olmamasının kriteri; ifade edilen düalistik dünya tasarımına uygun biçimde insan
şeyin, dışsal gerçeklikte gözlemlenebilir bir karşı- faktörü dışarıda bırakılmıştır. Toplum ve insan ara-
lığının olup olmamasıdır. O hâlde “bilimsel teo- sına, ‘pozitivist duvar’ olarak adlandırabileceğimiz,
rileştirmenin objektif temelini sağlayan, sadece ve geçirgenliği olmayan bir duvar örülmüştür. İnsan
sadece gözlem”dir ve “tüm bilgilerimiz gözlemlere öznel deneyimleri ile birlikte toplumsal işleyişin
dayanmak zorundadır” (Comte, 2003). dışındaymış gibi, toplumun işleyişinde herhangi
bir katkısı yokmuş gibi kavramsallaştırılmış, duvarı
Bilimsel teorileştirmenin objektif temelini sağ-
aşıp toplumsal işleyişe yargıları, duygu ve düşün-
layan temel ögenin gözlem olması, doğal olarak bir
celeri, beklentileri, inançları, arzuları, algı ve yo-
başka temeli de gerektirmektedir. O da pozitiviz-
rumları kısaca öznel deneyimleri ile katılmaması
min düalist karakteri olarak nitelendirilen; “bili-
garantilenmiştir.
nen ile bilen arasındaki derin boşluk” tur (Murphy,
2000). Sadece gözlemlenebilir olanlar ile sınırlanan 19. yy Fransa’sında yaşayan ve hem sosyolojinin
olgusal dünyanın bilimsel bilgisinin edinilme- kurucusu hem de disiplinimizin isim babası olarak
sinde; bilen öznenin her türlü öznel, içsel, ruhsal anılan Auguste Comte, sosyolojiyi pozitivist epis-
deneyimlerinin hariçte bırakılması amaçlanır. Zira temolojiye uygun olarak inşa etmesinde etkili olan
“zihinsel görüngüleri meydana gelirken gözlemek önemli toplumsal olaylara tanıklık etmiştir. Comte
tamamen imkânsızdır” (Comte, 2003). Bu düa- açısından sosyolojiyi doğa bilimlerinin metodoloji-
list tavırdan hareketle gerçeklik, insani müdahale sine benzer biçimde kurmaya sevk eden önemli bir
ve deneyimlerden bağımsız inşa ediliyormuş gibi toplumsal ve siyasal zemin vardır: Fransız devrimi
kavramsallaştırılır. İnsanî her türlü öznel eylem ala- ve sonrasında yaşananlar. Pozitivizmin 19.yy’da yı-
nının, gerçekliğin bilimsel ve objektif açıklamasını kıcı denecek tarzda egemen oluşu ve bu egemen-
sekteye uğratacağı düşünülür. Bu sebeple zihin- liğini insanı anlamaya, açıklamaya ve anlatmaya
madde, ruh-beden gibi ikilikler arası kesin bir ayrı- çalışan tüm söylem alanlarında belirgin kılması
ma işaret eden pozitivist düalizm inşa edilir. sadece metodolojik başarısının sonucu değildir.

25
2
Çocuklar, Çocukluk ve Sosyoloji

Özellikle 19. yy Fransa’sının toplumsal ve siyasal Kartezyen düşünce olarak da adlandırılan


yapısının sunduğu kimi özellikler pozitivizmin pozitivist düalizm açısından daha fazla problem
egemen, modern bir epistemolojik yaklaşım ola- teşkil eden şey, düalistik bir epistemolojinin top-
rak rol oynamasında etkili olmuştur. “1789’daki lumsal imâlarıdır (Murphy, 2000). Murphy’nin
Fransız Devrimi’nin çığır açtığı ve 19.yy boyunca bahsettiği “toplumsal imâlar”, pozitivizmin top-
devam eden uzun siyasal devrimler dizisi, sosyo- lum ve insan inşasında gözettiği güçlü etkilerdir.
lojik kuramlaştırmanın ortaya çıkışında en doğ- Rasyonel toplum örgütlenmesi; düzen ve akla da-
rudan etmendir” (Ritzer, 2012). Zira biliyoruz ki yalı burjuva modernizminin ve endüstriyel kapi-
toplumsal, siyasal ve tarihsel olay ve dönüşümler talizmin izlerini taşır. İnsan da 19.yy’da bu düzene
epistemolojik ve ontolojik yaklaşımlarla iç içe geçer uyumlu biçimde teorize edilir. Bireysel, çıkarcı,
ve hangisinin diğerini ne ölçüde etkilediğini ince bencil ve hazcı doğasının toplumun rasyonel ve
çizgilerle ayırmak olanaksızdır. “Devrim sonrasın- düzenli işleyişini sekteye uğratabileceği; duygula-
da eski gelenek ve değerlerin insanlar üzerindeki rı, hayalleri, tutkuları ile kaosa sebebiyet vereceği
etkisinin kaybolduğu zeminde toplum savaş ve düşüncesi ile insan, rasyonel toplum tablosunda
anarşi durumundadır” (Keat ve Urry 1994). Top- kendisine yer bulamaz. Bireyler önlerine örülen
lumun savaş ve anarşi ortamından kurtulabilmesi- pozitivist duvarın gerisinde durmalıdırlar. Arzu-
nin bilimsel temelli yolu, doğa bilimlerinin meto- lar ve aç gözlülükler ile mutlulukların ve hazla-
dolojisine ve kimliğine uygun bir sosyal bilim tesis rın tatmin edilmesi gayretleri inşa edilmekte olan
etmekten geçmelidir. Eğer pozitif felsefe toplumsal modern toplumdaki tüm modern bireyleri de
görüngüler de dâhil olmak üzere hâkim kılınırsa baştan çıkaracağı endişesi ile birlikte gider. Bu tür
toplumun yeni düzeni yeniden oluşturulacaktır duygular akla dayalı toplum örgütlenmesini ya-
(Comte 2003). Böylelikle “medeni insanları taciz ralar. “Tutkuların dizginsiz kalması, tam da daha
eden bu devrim buhranı ancak bu şekilde sona ere- fazla disipline ihtiyaç duydukları bir zamanda
bilir.” (a.e.40). Amaç, toplumsal düzen ve istikrarı düzensizliği yani anomi durumunu iyice yoğun-
rasyonel tarzda örgütlemektir. laştırmıştır” (Durkheim’dan aktaran Swingewood,
Sosyolojik pratik, gerçeğin temsili olarak kavra- 1998). O hâlde “tutku kurutulmalıdır” (Murphy
nır ve gerçek ise bu disiplin açısından “toplumsal” 2000). İnsan denetim altına alınmalıdır ve bunun
olarak oluşturulur (Game 1998). Toplumsal olarak da yolu Parsons’ın düşündüğü gibi bir ‘rol şebe-
oluşturulan bu gerçeklik aynı zamanda modern bir kesi’ olarak düşünülen toplumun normatif rol
gerçekliktir. 19.yy sosyolojisi, toplumu modern bir tanımlamalarıyla sağlanmalıdır veya Murphy’nin
toplum olarak tasavvur eder ve modernite sosyolo- (2000) ‘emirler labirenti’ olarak adlandırdığı top-
jik tartışmaların merkezi konusu hâline gelir. Ço- lum örgütlenmesine edilgen bir tavırla uyum gös-
cukluk kavramının modern bir kavram olarak ele terilmelidir. Kısaca pozitivist toplum gerçekliğin-
alınması ve bu kavram doğrultusunda çocukların de bireyler edilgen toplumsal rol icrâcıları olarak
modern toplum tasavvuruna göre biçimlendirilme- rol tanımlarına hapsedilirler ve sadece rollerinden
leri bahsettiğimiz tüm bu gelişmelerin etkisindedir. ibaret görülürler. Bireylerin bireysel, öznel gerçek-
Ancak biraz daha ileriye gitmek gerekir. Zira mo- likler yerine tek gerçeklik olan toplum hayatında
dern çocukluk söylemini 19.yy ve 20.yy ortalarına görünür kılınmalarının, gözlemlenebilir olma-
dek ulaşan sosyolojik düşünce geleneğinde anlaya- larının aracı olan rollerine uygun nitelikleri ile
bilmek için toplumsal tasavvurda bireylerin nasıl tanımlanmaları da böyle bir seyir izler. Bir başka
kurgulandığını ve pratiğe döküldüğünü de bilmek deyişle pozitivist epistemoloji bireyleri kendi hal-
gerekmektedir ki çocukların nasıl ihmal edildikle- lerine bırakmaz, bireyler ne yapacaklarını bilmez
rini ve görmezden gelindiklerini görebilelim. halde ortalıklarda savrulan rastgele toplum parça-
cıkları değillerdir. Yapı tarafından belirlenen, yapı
tarafından üretilen rol oyuncusu bu bireyler kimi
zaman şöyle tanımlanmışlardır: kuklalar, otorite-
dikkat ye körü körüne uyanlar, kültürel sersemler, yapı-
Pozitivist toplum gerçekliğinde bireyler yalnızca
sal sersemler, robotlar, piyonlar, boyun eğenler,
kendilerine tanımlanan rollerden ibaret görülür-
makine-çark dişlileri (Murphy, 2000; Giddens,
ler ve edilgen icracılar olarak tanımlanırlar.
1999; Walsh, 1998).

26
2
Çocukluk Sosyolojisi

Resim 2.1 Çocuk İşçiliği


Kaynak: https://.www.piqsels.com/tr/public-domain-photo-sjtcy

Patriyarkal Düşünce Biçimi ve sosyolojisi oluşturmalarıyla aynı zamanda, bir grup


Çocukluk kadın da öncü sosyoloji kuramları geliştirmişlerdir
Modern toplum tasavvurunda bahsedilen bu ancak bu kadınların sosyolog veya sosyoloji kuram-
modern birey anlayışının yanı sıra, çocukların sos- cıları olarak bilinmemeleri veya kabul görmemele-
yolojide uzun süre ihmal edilmiş olmalarını anlam- ri, sosyoloji disiplini içinde toplumsal cinsiyet poli-
landırmamızı sağlayacak bir diğer önemli konu ise tikalarının gücüne yönelik ürpertici bir tanıklıktır.
patriyarkal düşünce biçimidir. Gelişen sosyoloji disiplini, sosyologlar ve sosyoloji
kuramcıları olarak bu kadınlar özelinde aslında
“Patriyarkal değerler ailelerde doğup yayılır ama tüm kadınlar marjinalleştirilmiştir. “Bir cins olarak
sadece ailelere özgü değildirler. Toplumun her ka- toplumda kadınların ezilmesi sonucunu doğuran
demesini etkilerler: Aileyi, politikayı, ekonomiyi, kurumsal ve kültürel düzenleme ve uygulamaları
ideolojiyi. Bu değerler önce dini sonra bilimsel ve belirten” (Berktay, 2009) patriyarkal sistem, sosyo-
tıbbi terimlerle açıklandığından farklı biçimler al- loji üzerinde de pratik edilmiştir. Foucault (2000),
mışlardır. Ancak özde kadın, çocuk ve bütün ‘aşa- Batı epistemolojisi ve ontolojisinin totalleştirici ras-
ğı’ görülen grupların bağımlı olmasını ve hizmet yonalitesinin, iktidara direnen ve kendi deyimiyle
etmesini öngören erkek ve özellikle ata otoritesine “otorite-karşıtı mücadeleler”in tanımlanması ve
dayanan bir sosyal düzeni içerirler. Bu kavramın incelenmesi yoluyla eleştirilebileceğini belirtir. Bu
temelinde eşitsizlik, boyun eğme ve bağımlılık fi- amaç doğrultusunda Foucault’un analiz etmeyi ter-
kirleri yatmaktadır” (Gittins, 2011). cih ettiği kategoriler; modern toplumun görmez-
Patriyarkal değerlerin savunuculuğunu yapan den geldiği, rasyonel toplum çerçevesinin dışında
erk ve iktidar sahibi erkekler, genelde akademi bıraktığı ve bırakmakta ısrarcı olduğu, baskı altına
dünyasında özelde sosyolojide patriyarkal çizgi- alma gayreti içinde olduğu “deliler, akıl hastaları,
nin izlerini sürerler ve Scott’ın (2006) dediği gibi kadınlar ve çocuklar”dır. Zira akıl hastaları özelde
sosyolojinin kurucuları ‘ölü, beyaz erkek’lerdir. psikiyatrinin ve genelde tıbbın; çocuklar ebeveynle-
Sosyoloji gerçekten de erkek-baskın bir disiplindir rinin; kadınlar ise erkeklerin iktidarı altında nesne-
(Abbott vd., 2005). Yine Ritzer’in (2012) belirt- leştirilen ötekilerdir.
tiği gibi Durkheim, Weber ve Simmel’in Avrupa
27
2
Çocuklar, Çocukluk ve Sosyoloji

Buraya dek bahsedilenler modern çocukluk ken çocukları evrensel ve doğal tanımlayarak çocuk-
söyleminin oluşumuna kaynaklık eden köklerin lara ilişkin evrimci bir model geliştirmiştir (Prout ve
genel çerçevesidir. Bu genel çerçeve içine çocuklar, James 1997). Sosyolojiyi de etkileyen bu psikolojik
kartezyen ya da pozitivist düalizme uygun biçimde söylem, sosyolojinin bilinen klasik dikotomilerinde
yerleştirilirler. Bu noktada Prout’un (2005) tespiti etkili olmuştur. Öyle ki çocuklara bakış bu şekilde
oldukça önemlidir: Modern çocukluk sosyolojisi, belirlenirken çocukların kaderini tayin eden temel
modernist sosyolojinin ‘dikotomileri’ temelinde bir kavram, modern çocukluk paradigmasının ha-
ve özellikle ‘çocukluk-yetişkinlik’ dikotomisi mer- fızasına böylelikle girmiş olur: “sosyalizasyon” (Pro-
keze alınarak kurulmuştur. Çocukları yetişkinler ut ve James, 1997; Qvortrup, 1997; Kehily, 2009;
ile dikotomik bir ilişkide tanımlayan; çocukların Ambert, 2001; Mayall, 2001; Vigilant, 2007; Smith
yetişkinlere göre olan tamamlanmamışlıkları, ek- ve Greene, 2014). Aslında “toplum-sal”laşma de-
siklikleri ve yetersizlikleridir. Çocukların toplumsal mek daha doğru olur. Belirli “gelişme” aşamalarını
tasavvurdaki görünmezliklerini inşa eden bu episte- sağlıklı ve normal biçimde tamamlamaları gereken
molojik ve ontolojik tavır, patriyarkal sistemin te- çocuklar, modern ve rasyonel toplumun gereklilik-
mel belirlemelerini de içermektedir. Benzer biçimde lerine göre toplumsallaşmalıdırlar; bir başka deyişle
Foucault’nun dediği gibi çocukların ebeveynlerine toplumu ve kültürün değerlerini içselleştirerek gele-
ve genel olarak yetişkin toplumunun değerlerine ceğin ideal vatandaşları olmalıdırlar.
göre bağlı ve bağımlı biçimlendirilmelerini de içer- Çocukların pozitivist düalizm temelinde ge-
mektedir. Yetişkinlik-çocukluk dikotomisi, çocuk- rek modern çocukluk söyleminde inşa edilme-
luk sosyolojisinin diğer bir dikotomisi olan sosyal- lerinde gerekse modern toplumun düzen içinde
doğal dikotomisi (Prout, 2005; Prout, 2011) ile de var olmaları gerekliliğine uygun biçimde topluma
ilişkilidir. Çocukluğun bu melez karakteri (Prout, uyarlanmalarında önemli bir diğer nokta duygu ve
2011) çocukların, çocukluk söylemi içinde nasıl tutkuların törpülenmesidir. Çocukların duygusal
kavramsallaştırıldıklarını belirleyen önemli bir nite- gelişimi önemlidir ancak aynı, modern yetişkinle-
liktir. Ve aslında tüm dikotomiler birbiri ile ilişkili- rin tutkularının kurutulması ve pozitivist aklın her
dir. Zira çocukların doğal yapıları veya fiziksel özell- yerde egemen olması gerekliliğinde görüldüğü gibi
likleri onların sadece yetişkinlere göre olan biyolojik “kontrol” altına alınmalıdır. “İrrasyonel yönelimli
yetersizliklerini veya tamamlanmamışlıklarını değil eylemler, akrabalık ve aile gibi samimi ilişkilerin
aynı zamanda kültürel ve sosyal alandaki hazır bu- kurulduğu kişisel alanlara çekilerek sınırlanmalı ve
lunuşluklarının, sorumluluk sahibi olamayacak- rasyonel kontrol altına alınmalıdır.” (Scott, 2006).
larının, karar verme ve seçim yapma becerisinden Böylelikle çocukların irrasyonel yönelimlerinin özel
yoksun oluşlarının da belirleyicisi durumundadır. alanda sergilenmesinin mümkün olduğu biricik
“Çocukların fiziksel özellikleri onların zihinlerini mekân ve toplum-sal kurum; “aile” olarak ön plana
ve kimliklerini de karakterize etmektedir.” bir başka çıkar ki modern çocukluk imgesini kurumsallaştı-
deyişle “Çocukların fiziksel açıdan olgunluğa sahip racak ilk önemli kurum modern toplum inşasında
olamayışları onların sosyal kimliğini belirlemekte- belirginleşmiş olur. Ancak çocukların toplumsal-
dir.” (Wyness, 2012). Ve çocuklar aynı kadınların sallaşmalarını sağlamada bir kurumun daha işlev-
doğaya (doğanın-neslin üretilmesi işlevini yerine sel kılınması gerekmiştir ki o da eğitim kurumu
getiren, doğuran, bebeklerini emziren, her ay biyo- ve onun biricik mekânı olan okuldur. “Okul, ço-
lojik bir periyodu yaşayanlar olarak) erkeklerin ise cukluğun krallığı” (Fass, 2007) olarak tanımlanır.
kültüre (kültürü ve uygarlıkları yaratan iktidar sahi- Yeterli bilgiye sahip olmayan çocuklar, yetişkinle-
bi erkekler olarak) ait olmaları varsayımına dayanan rin denetiminde eğitime ve korunmaya ihtiyaç du-
patriyarkal sistem gibi biyolojileri veya doğal yapı- yarlar (Burman, 2005). 19.yy ve 20.yy başlarında
ları gereği (!) toplum ve kültürel tasavvurlarda ken- sosyolojinin temel kavramları arasında olan “kül-
dilerine biçilen yeri doldurmak zorunda bırakılırlar. türel formasyon”, “sistemli organizasyon”, “sosyali-
20.yy’da çocuk gelişimi (Ambert, 2001, Walkerdine, zasyon”, “doğa” (Scott, 2006) böylelikle çocukluk
2005; Kehily, 2009) ile ilgili başat söylem haline ge- tasavvurunun belirleyici kavramları olarak işe vu-
len psikolojik açıklamalar, basitten karmaşığa, irras- ruklaştırılmış olur. Dolayısıyla kültürel değerlerin
yonelden rasyonele doğru giden ve biyolojik olarak içselleştirilmesine yönelik vurgusu ve bu vurgunun
belirlenen gelişim aşamalarını tamamlamaları gere- ailenin de bir “sistem” olarak görüldüğü ve içeril-

28
2
Çocukluk Sosyolojisi

diği “toplumsal sistemde” bir aktörün-çocuğun sisteme uyarlanmasının gerekliliği olarak ifade edilmesi
ile (Parsons, 1970; Speier, 2005), 20.yy’da toplum-sal olarak “iyi” görülen davranışların ve alışkanlıkların
çocuğa kazandırılması (Maccoby, 2015) anlamında sosyalizasyon süreci kesin çizgilerle tanımlanmış olur.
Böylelikle devletin ve yetişkinlerin projesi olarak görülen çocuklar sosyalizasyon, gelişme ve eğitim çerçeve-
sinde toplumsal ve kültürel değerleri içselleştirerek toplumun pasif alıcıları konumunda, yetişkinlere bağımlı
biçimde inşa edilmişlerdir (Wyness, 2002; Wyness, 2012; Wyness, 2015). Ya da daha önceki belirlemeleri-
mizi de içerecek biçimde çocuklar, yapı tarafından belirlenen, yapı tarafından üretilen rol oyuncusu kuklalar,
otoriteye körü körüne uyanlar, kültürel sersemler, yapısal sersemler, robotlar, piyonlar, boyun eğenler veya
makine-çark dişlileri olarak üretilenler, belirlenenler, biçimlendirilenlerdir. Ya da sosyalizasyonun pasif alıcıla-
rı ve nesneleri olarak (Hill ve Tisdall 2014) inşa edilenlerdir. Bir başka deyişle başta eğitim ve aile olmak üzere
tüm sosyalizasyon araçları ve kontrol; çocukları hizaya getirmek için (Wyness, 2012) tasarlanmıştır.

Resim 2.2 Sosyalizasyon Sürecinde Eğitim


Kaynak: https://www.piqsels.com/tr/public-domain-photo-sulae
Öğrenme Çıktısı
1 Çocukluğa bakış açısının tarihsel süreçte nasıl değiştiğini ve çocukluk kavramının
sosyolojiye nasıl girdiğini açıklayabilme

Araştır 1 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Pozitivist aklın egemenliğin-


Aamir Khan’ın “Her Çocuk
de çocukların duygularının Pozitivist paradigmanın ço-
Özeldir” filmini izleyiniz
ve farklılıklarının törpülen- cukluğa yaklaşımını kendi
ve modern toplumda ço-
mesi için ideolojik bir aygıt çocukluk süreciniz üzerin-
cukların duygusallıklarının
olarak kullanılan eğitimin den hareketle değerlendiri-
törpülenmesi ahususuyla
pozitivist yaklaşıma göre niz.
ilişkilendiriniz.
olumlu tarafları nelerdir?

29
2
Çocuklar, Çocukluk ve Sosyoloji

PARADİGMATİK DÖNÜŞÜM VE demek düalizmin yıkılması; akıl, ilerleme, düzen,


YENİ ÇOCUKLUK SOSYOLOJİSİ tekbiçimlilik, evrensel, kesin, nesnel ve doğru bilgi
gibi modernliğin tutunduğu kavramların olmama-
19.yy ortalarında eleştirilmeye başlanan,
sı ve bilim yapma olanağının ortadan kalkması de-
20.yy’da kendine karşı radikal başkaldırışlarla kar-
mektir. Sosyoloji açısından gerçeklik artık toplum
şılaşan pozitivist epistemoloji, iki dünya savaşının
değil, bireysel “ben”lerin inşa ettikleri özneler arası
da ağır yükünü omuzlayarak, uzun yıllar sırtını
bir gerçekliktir. Dünya çoğul gerçekliklere kapı ara-
rahatça dayadığı ve tek gerçeklik olarak kabul
lamakta, toplumsal kuklalar da gerçekliğin üretici
ettiği; rasyonel, ilerlemeci, düzenli, seküler, bü-
özneleri olarak tanımlanmaktadırlar.
tünlüklü, normatif “toplum” gerçekliğinin, artan
eleştirilere yenik düşmesi sonucu karşısına çıkan Bu gelişmeler, epistemolojik ve ontolojik yak-
alternatif “gerçeklik” taleplerini seyretmeye zor- laşımlarda da bir karşılığa sahip olmuştur. Var
lanmıştır. Postmodernliğin ayak sesleri 19.yy’da olan ya da var olanın ne olarak kabul edildiği ve
ve ağırlıklı olarak 20.yy’da duyulmaya başlamış- bu var olana ilişkin öznenin bilgi edinme deneyi-
tır. “Modernliğin sicili; dünya savaşları, Nazizmin mi, varlığı ve bilgiyi sarmalayan ve aynı zamanda
yükselişi, toplama kampları, soykırım, dünya ça- varlık ve bilgi ile de sarmalanan sosyal gerçeklik-
pında bunalım...” (Rosenau, 1998) ve insanları le ilişkili olarak inşa edilir. Zira “epistemoloji ve
yabancılaştıran, güvensizliğe sürükleyen daha pek ontoloji iç içe geçer” (Clough, 2003). Dolayısıy-
çok şey, pozitivist ilkeler doğrultusundaki rasyo- la epistemolojik yaklaşım; çoklu gerçekliklerin
nel bir dünya inşasının acı vererek yolunda ilerle- bilgisini verebilecek anlamacı-konvensiyonalist-
diğini göstermiştir. Sıkıca tutunduğu ve bilimsel yorumlamacı yaklaşım olarak belirginleşirken
olma taleplerini üzerlerinde rahatlıkla inşa ettiği ontolojik yaklaşım; aksiyonel yaklaşım olarak
modern “toplum” ölmüştür(!) artık. Söz konusu belirginleşir. Gerçeklik, fail denilen insanların
ölüm, bu ölüme sebebiyet verdiği iddia edilen eylemleriyle inşa edilir. Bu epistemolojik ve on-
postmodernizmin kendisi için âdeta bir doğum tolojik tavır hem sosyolojide hem yeni çocukluk
müjdecisidir. Postmodernizmin vurucu darbe- sosyolojisinin varoluşunda ve hem de çocukların
si “modernizmin düalizmini yıkması” (Murphy, sosyolojide görünür olmalarında etkili olmuş-
2000) ile gerçekleşir. Postmodernistler “modernli- tur. Çocukların “var olduklarını”, yetişkinlerden
ğin yarattığı herşeyi eleştirirler” (Rosenau, 1998). farklı, kendilerine özgü bir sosyal dünyalarının
Modernliğin yarattığı her şeyse pozitivist episte- olduğunu dile getiren, çocukların deneyimlerini
molojinin bilgi edinmede insani deneyimi hariçte merkeze alan yeni çocukluk sosyolojisinin gelişi-
bırakan düalistik yapısına göre özenle tesis ettiği minde, 1980 ve 1990’lı yıllar arasında yaşanan ve
her türlü toplumsal olgudur. İç-dış ayrımını inşa 2000’li yıllarda da izleri sürülen bir dizi tarihsel
eden düalizmin yıkılması ile dış gerçekliğe bulaş- ve sosyal gelişme etkili olmuştur (Prout, 2011):
maması istenen her türlü iç ve öznel dünya ortaya üretimin esnekleşmesi, kimliklerin parçalanması,
çıkar. Batı Felsefesinin zihin ile beden, gerçeklik ulus devletin zayıflaması, rasyonel bilgi ve uzman-
ile görünüş gibi büyük ikilikleri etkin olarak unu- laşmaya duyulan inancın sarsılması, kesinsizlik
tulmalıdır (Rorty, 1996). duygusunun yayılması, risk algısının yerleşmesi,
demokrasi ve katılımla ilgili yeni düzenlemelerin
“Pozitivizme karşı şunu söyleyeceğim: Hayır,
ortaya çıkması, yeni aile formlarının görülmesi,
olgular kesinlikle varolmayan şeylerdir, yalnızca
yeni tüketim kalıplarının oluşması gibi değişimle-
yorumlar vardır. Herhangi bir kendinde olgu tespit
ri yaratan post-fordizm, post-modernite, network
edemeyiz: belki de böyle bir şeyi yapmak istemek
toplumu, risk toplumu tartışmaları. Yine 1950 ve
ahmaklıktır… neticede birçok türde hakikat vardır
1960’larda sosyal bilimlerde ve sosyolojide özel-
ve neticede hakikat yoktur… Hakikat bu yüzden
likle sembolik etkileşim ve fenomenoloji gibi yo-
bulunabilecek veya keşfedilebilecek orada bir şey
rumlayıcı yaklaşımların güçlenerek (Calhoun vd.,
değildir” (Nietzsche, 2002).
2012) yapısal-işlevselci yaklaşımların etkisinin za-
Olguların, gerçekliğin olmadığının dile getiril- yıflaması; yeni çocukluk sosyolojisinin gelişimin-
mesi epistemolojik ve ontolojik açıdan modernli- de etkili olmuştur (Prout ve James 1997).
ğe ve onun epistemolojisini oluşturan pozitivizme
Genel olarak sosyal gerçeklik aksiyonel ve kon-
vurulmuş en ağır darbedir. Gerçekliğin olmaması
vensiyonalist-yorumlayıcı-anlamacı yaklaşımlar

30
2
Çocukluk Sosyolojisi

tarafından; gündelik hayat üzerinden okunarak de modern çocukluk söyleminde olduğu gibi mo-
kavramsallaştırılır. “Sosyolojik düşüncenin top- dernist sosyolojik dikotomilerin genel çerçevesin-
lumların; benliğe sahip insanlardan oluşmasını den sıyrılamaz.
çok nadir biçimde kabul ettiği” (Blumer, 2012)
uzun bir tarihselliğe rağmen, bireylerin öznel-
liklerinin, anlamlarının, değerlerinin, inançları-
Sosyal, Tarihsel, Kültürel Bir İnşa
nın, duygularının, düşüncelerinin, çıkarlarının, Olarak Çocukluk
amaçlarının, sosyal etkileşimlerinin toplumsal Yapı-eylemlilik ikiliği, sosyal bir yapı veya
karakterli bir rol tanımlaması çerçevesinde ih- yapısal bir form olarak “çocukluk” ile eylemlilik
mal edilmediği bir gerçeklik anlayışı kabul edi- sahibi fail “çocuklar” arasındaki gerilimi ifade
lir. Gündelik hayat bir sistem veya yapı yerine, eder (Prout, 2005; Prout, 2011). Bir sosyal yapı
kendilerine “fail” denen bireylerin anlam vererek (social structure) olarak çocukluk, çocukluk ta-
ve sosyal eylem ve etkileşimlerde bulunarak inşa savvurlarının çocukları sarmalayan sosyal ger-
ettikleri bir gerçeklik olarak ele alınır. Gündelik çeklik tarafından inşa edildiğini anlatır. Zira yeni
hayat “önceden hazırlanmış, önceden imal edil- çocukluk sosyolojisinin en önemli katkılarından
miş” (Schutz, 2012) değil aksine anlam verme ve biri çocukluk kavramının sosyal, tarihsel ve kül-
yorumlama temelinde sürekli olmakta olan, sü- türel bir inşa olduğunu ve modern çocukluğun
rekli inşa edilmekte olan bir gerçeklik olarak kav- ileri sürdüğü evrensel ve tek biçimli bir çocukluk
ramsallaştırılır. Yapı-eylem(lilik) ikiliğinde teorik olduğu anlayışını kıracak biçimde çoklu bir içeri-
duruşun eylemden yana kullanıldığı bu yaklaşım ğe bir başka deyişle farklı çocukluklar olduğunu
ve teorilerde bireyler, kuklalar, robotlar, ürünler, göstermesidir. Gerçekten de “çocukluk, sosyal ve
piyonlar vb. olarak değil; anlam atfederek, amaç kültürel bir inşadır” (Prout, 2005; James ve Prout,
güderek, bireysel ve kişisel varoluşlarını bir başka 1997; James, 2004; Hill ve Tisdall, 2014); “ortaya
deyişle öznelliklerini sürekli gözeterek sosyal ger- çıktığı toplumun tarihini, kültürünü, değerlerini
çekliğin toplumsal değil, sosyal tarafına vurguda ve güç yapısını yansıtan sosyal bir inşadır” (King,
bulunacak biçimde sosyal eylem ve etkileşimleri 2004). Bu yönüyle de aslında tam bir “söylem”dir.
ile sosyal hayatı inşa eden, kuran, yönlendiren öz- “Kesinlikle toplumsal olarak düzenlenen” söylem
nel ve sosyal aktörler olarak tanımlanırlar. (Cuff vd., 2013) çocukların kim ve nasıl olma-
Tüm bu tarihsellik birikiminin oluşturduğu ları gerektiğini belirleme gücüne sahip politik,
yeni çocukluk sosyolojisinin temel ilkesi çocuklu- ekonomik, sosyal ve toplumsal bir yapı, bir sos-
ğun sosyal bir inşa olduğudur (Woodhead, 2009; yal kurum, kültürel bir temsil (Woodhead, 2009)
Wyness, 2012). Çocuk merkezlidir ve çocukların olarak belirir. Bu anlamda da sosyolojideki yapısal
eylemliliğini, haklarını ve refahlarını gözeten (Wo- ve işlevselci teoriler bağlamında olduğu gibi yapı
odhead, 2009) bir alandır. Yeni çocukluk sosyo- tarafından belirlenenlerdir. Ancak bu teorik tavrı
lojisinin genel özellikleri şu şekildedir: çocuklar iyi okumak gerekmektedir. Çocukluğun yapısal
toplumda düşük statü ve güce sahip bir sosyal bir form olması, çocukluğun alabileceği biçimle-
gruptur; çocukluk sosyal olarak yaratılır; çocukluk rin farklı coğrafyalarda ve farklı zamanlarda pek
farklı biçimlerde inşa edilir; çocukların düşünme çok “farklı” biçimler alabileceği ve bu anlamda
ve davranış biçimleri ile kültürleri kendileri için “tarihsel” olduğu bilgisini vermesi açısından ol-
değerlendirilmeli ve ele alınmalıdır; çocuklar yete- dukça önemlidir. Yeni çocukluk sosyolojisi ala-
neklidirler; çocuklar sosyalizasyon süreçlerinin ak- nında çalışanların bu bilgiyi sunması, modernist
tif katılımcılarıdır; yaş, toplumsal cinsiyet, etnisite sosyolojinin kalıplaşmış ve sınırlandırılmış dü-
ve sosyal statü gibi özellikler sosyal inşalar olarak şünce ve eylem pratiklerinin ötesine geçerek sa-
ele alınmalıdır (Hill ve Tisdall 2014). bit, değişmez ve evrensel bir çocukluk algısının
kırılmasını sağlaması ve postmodernlerin farklı
Yeni çocukluk sosyolojisi, çocukların anlam
gerçekliklere yaptığı göndermeyi teorik bir dille
üreten yaratıcı karakterlerine (Corsaro, 1997; Ja-
ifade etmesi açısından oldukça önemlidir. Zira
mes vd., 1998) vurguda bulunarak onları herhangi
çocuklar; yaş, toplumsal cinsiyet, etnisite, sınıf ve
bir yetişkin kaygısından mümkün olduğunca uzak
diğer karakteristikler açısından oldukça farklılaş-
biçimde sadece ve sadece kendileri için anlamayı
mış bir gruptur (Woodhead, 2009; Hill ve Tisdall
hedef edinmekle birlikte yeni çocukluk sosyolojisi

31
2
Çocuklar, Çocukluk ve Sosyoloji

2014). Çocukları tek biçimli olarak düşünmek Çocukluk Sosyolojisinin Önündeki


sınıf, toplumsal cinsiyet ve yaş temelli farklılık- Engeller
ları göz ardı etmek demektir. Gerçekten de tüm Çocukların eylemde bulunabilme yeterlilik-
çocukların bir çocukluğu olmasına rağmen nasıl lerinin teorik düzlemde vurgulanması olduk-
bir çocukluktan bahsedebileceğimiz (Fass, 2013) ça önemli bir teorik girişim olmakla birlikte bu
kollektif hafızanın zihinsel tasavvurları-hayalgücü vurgunun pratik hayatta ne kadar geçerliliğinin
kadar sosyal gerçekliğe damgasını vuran kültürel, olacağı çocukluk sosyolojisinin önündeki önemli
politik, ideolojik ve sosyal şartlar ile ilişkili bi- problemlerden biri olarak durmaktadır. Zira ye-
çimde inşa edilir. Çocukluğun sosyal ve tarihsel tişkinlerin dahi kendi öznelliklerini tahrif etme
bir inşa olduğu belirlemesinin bir diğer önemi ise gücüne sahip yapısal ve kültürel belirlenimlerden
çocukluğun sosyal olduğu gerçeğini bildirerek ço- kurtulamadıkları bir dünyada çocukların sesleri-
cukluğun doğal-biyolojik ve sosyal olduğunu dile ni duyurabilme ve kendi varoluş biçimlerini ifa-
getiren dikotominin de zırhını kırarak sosyal ola- de etme şanslarının tartışmalı olduğu ortadadır.
nın biyolojiye indirgenemeyeceğini bildirmesidir Özellikle farklı coğrafyalardaki farklı çocukluk
(Wyness, 2012). tanımları ve bu tanıma uygun inşa edilmeye ça-
Yapı-eylem(lilik) ikiliğinin diğer ucunda du- lışılan çocukların durumları (işçi, fahişe, göçmen,
ran eylem(lilik) (agency), çocukların yetenek- kimsesiz çocuklar vb.) göz önüne alındığında,
li sosyal aktörler (Prout, 2005; Wyness, 2012; çocukların fail olabilme imkânlarında dahi bir
Wyness, 2015) olduklarını dile getirerek çocuk- eşitsizlik yattığı görülmektedir. Bireyleri aktif sos-
ların sosyalizasyon ve kültürün pasif alıcıları ol- yal eylemci kılan; toplumsal rol tanımlamaların-
mak yerine kendilerine özgü düşünme ve davran- dan ibaret içi boşaltılmış kuklalar olmak yerine
ma bir başka deyişle anlam temelinde inşa edilen içinde yaşadıkları sosyal gerçekliği dönüştürme,
sosyal eylemlerini yaratabilme karakterine sahip değiştirme, müdahale etme yönünde, hatta gere-
failler olduğu sayıltısını dile getirir. Bu yönüyle kirse direniş yönünde bir niyetliliği taşıma ve bu
çocukların failler olarak sosyal dünyayı, eylem ve niyetliliği örgütlü biçimde pratik düzlemde icra
etkileşimleriyle inşa etmede payları olduğu dü- edebilme potansiyelini göstermeleridir. Bu tür bir
şünülür (Prout ve James, 1997; Wyness, 2012). iradeyi gösterebilme potansiyelinin çocuklar için
Eylemlilik; yapının ve insan özne tarafından de- geçerli olduğunu ya da olacağını düşünmek, en
ğiştirilebilecek toplumsal dünyanın maddiliğinin azından pratik düzlemde oldukça ütopik durmak-
öbür yüzüdür ve toplumsal dünya açısından ye- tadır. “Eylemlilik, çocukların seçimlerini yapma-
terli olan ve böylelikle değişmeyi harekete geçiren da özgür olduğu otonom bir sosyal mekân değil-
bir bilincin karakteristiği (Game, 1998) olarak dir.” (Wyness, 2015). Yetişkinlerin zihinlerinde
eylem(lilik), bireyin bir yeteneği olarak, bir eyle- hâlâ korunmaları gerektiğine inanılan ve yetişkin
me hali olarak, kişiselleştirilen bir eylem olarak, kontrollü mekânlarla sınırlı deneyim alanlarına
bir aktörün veya bir faktörün işlevi olarak (The hapsedilen çocukların, fail olabilme imkânlarının
Shorter Oxford English Dictionary, 1947; The olup olmayacağı ve ne ölçüde olabileceği büyük
Concise Oxford Dictionary of Current English, bir muammadır.
1990) tanımlandığı gibi, güç, etki, tesir anlam-
larında da kullanılmaktadır. Eylemlilik (agency)
kavramı, inşa etme gücüne sahip bireylerin iradi
eylemde bulunma becerilerini ifade eden bir nite-
lik olarak kullanılmaktadır.

32
2
Çocukluk Sosyolojisi

Resim 2.3 Farklı Çocukluklar


Kaynak: https://www.piqsels.com/tr/public-domain-photo-fzeuw

Resim 2.4 Farklı Çocukluklar


Kaynak: https://www.piqsels.com/tr/public-domain-photo-swmdf

33
2
Çocuklar, Çocukluk ve Sosyoloji

“Failliğimizi/aktörlüğümüzü yapı nedeniyle gerçeklik, kendini üretmeye ve teoriye direnmeye


yaşadığımız kısıtlama ölçüsüne göre ifade ederiz.” veya teorinin kavramsallaştırmasına konu olacak
(Walsh, 2014). Çocukların kendi kültürlerini inşa yeni/fark edilmemiş/gözden kaçmış/bastırılmış/
etmeleri, yetişkinler, akranları ve diğer çocuklar- ihmal edilmiş karakterini bildirmeye devam eder.
la ilişki ve etkileşimde bulunmaları; gerçekten de Dolayısıyla her teorik çaba kısmî/parçalı/göreli
yetişkin toplumunun üretimine yönelik bir katkı bir söylem oluşturmaya adaydır. Bunun içindir ki
olduğu kadar kendi biricik kültürlerini de üreten çocuklara yönelik kavramlaştırmalar da eksikli ve
yaratıcı sosyal aktörler olduklarını (Corsaro, 1997) parçalı kalmaktadır. Bunun içindir ki teori; sosyal
göstermekle birlikte sosyolojinin yapı-eylem(lilik) gerçekliğin oluşturucu ve içkin bir parçası olan ço-
ikiliğinin sınırlarından uzak durmaları pek de cukları kavramaya ve epistemolojik ve ontolojik
mümkün görünmemektedir. Olası çözüm; sosyo- temellere göre anlama ve açıklamaya çalıştığı her
lojideki ikiliği aşma yönündeki girişimlere ben- girişimde kısmen başarısız olma deneyimini yaşa-
zer çabalar biçiminde ortaya konulur. Giddens’ın yacaktır ki zira böyle de olmuştur. Çocukların sos-
(1984) yapılaşma teorisinde, ne bireysel aktörün yolojik teoriye karşı yürütmeleri gereken mücadele
deneyiminin ne de toplumsal bütünlüğün her- de bu noktada başlamaktadır (Burada bahsedilen
hangi bir formunun birbirinden bağımsız biçimde çocukların mücadelesi elbette metaforik biçimde
var olabileceğine dair dile getirdiği görüşe benzer okunmalıdır). Örneğin: Prout’un (2005; 2011) be-
görüşler çocukluk sosyolojisinde de ifade edilmiş- lirttiği üzere sosyal teori özneyi merkezsizleştirme
tir. Örneğin; Corsaro’nun (1997) “yorumlayıcı yönünde gayret sarf ederken çocukluk sosyolojisi
yeniden üretim” kavramına göre çocuklar toplum çocukların özne oluşları üzerine temel varsayımla-
tarafından üretilir ve aynı zamanda toplumu da rını inşa ederek çocukluk kavramı ve çocuklar için
üretirler. Sonuç olarak çocukluk sosyolojisinde ar- yeni bir mücadele alanını göstermiştir. Dolayısıyla
tarak kabul gören genel fikir; çocuklar yetişkinlerin sosyolojinin yapı-eylem(lilik) ikiliği henüz çözüm-
düşünce ve değerlerinin pasif alıcıları değil, aksine lenememişken – çözümlenmesi de bahsettiğimiz
bireysel ve kolektif olarak yaşadıkları sosyal dün- bu çerçeve içinde zor ve hatta her çaba kısmî kal-
yanın inşasına aktif olarak katkıda bulunanlardır maya zorunlu görünmektedir – çocukların fail oluş
(Hill ve Tisdall 2014). hikâyeleri daha karmaşık bir varoluşa sahip olmaya
Çocukların sosyolojide var oluş kazanması, bir adaydır.
yandan patriyarkal zihniyetin “ideal” ve “değerli” Son yirmi yıldır öne çıkan birçok farklı teorik
olarak belirlediği ve tanımladığı davranış kalıpları perspektifin paylaştığı genel çizgilere bakıldığın-
çerçevesinde inşa edilen toplum ve kültürün ço- da eylemin doğasının yeniden kavramlaştırılmaya
cuk tasavvurlarına diğer yandan sosyolojik teorinin çalışıldığı ve büyük ölçüde bu probleme yoğun-
kendi iç çelişkilerine vereceği ve vermek zorunda laşma eğiliminde olunduğu ve sofistike bir “özne
olduğu mücadeleyi içerir. Elbette, bu her iki mü- teorisi”nin daha “kurumsal” analizlerle ilişkilendi-
cadele alanını etkileme ve biçimlendirme gücüne rilmesi gerektiği algılanmaya başlamıştır (Giddens
sahip sosyal, toplumsal, ekonomik ve politik yapı; ve Turner 2013). Çocukluğun, çocukların hayat-
en temel mücadele alanıdır. larında geçici bir dönem olmasına rağmen sosyal
Teori ve sosyal gerçeklik arasındaki ilişki kar- sınıf, yaş, toplumsal cinsiyet, etnisite gibi diğer ya-
maşıktır. Zira gerçekliğin karmaşık ve değişken, pısal kategorilerle karşılıklı ilişki içinde, toplumun
ele avuca sığmaz ve her zaman için özerkliğini ilan sürekli bir “yapısal form”u olduğunun (Corsaro
edeceği sosyal karakteri karmaşıktır. Her teori, 1997) yeni çocukluk sosyolojisinde ileri sürülme-
sosyal gerçekliği kavramaya ve insanlar için anla- si, çocukları ve çocukluk kavramını teorileştirmeye
şılabilir bir bütün olarak açıklamaya çalışır. An- çalışan her epistemolojik ve ontolojik yaklaşım açı-
cak her teori anlamaya ve açıklamaya aday olduğu sından önemli bir belirlemedir. Küreselleşmenin,
gerçekliğin kendini ele almaya vakfettiği yönü ile kapitalizmin dayatmaları karşısında çocukların
sınırlıdır. Bu sınırlılık hem teorinin ilgili nesnesi- geleceği ve çocukluğun nasıl kavramsallaştırılması
ni özelleştirmesinden hem de sosyal gerçekliğin gerektiği, yapısal bütün içinde çocukların seslerini
kıvrak ve akışkan karakterinden kaynaklanır. Her duyurabilmelerine (Prout ve James, 1997; Qvort-
teori gerçekliğin belli bir yönünü ele alır ve ele rup, 1997; Pufall ve Unsworth, 2004; King, 2004;
almadığı dinamik ve sürekli inşa edilmekte olan Prout, 2005; Turmel, 2008; Woodhead, 2009) ola-

34
2
Çocukluk Sosyolojisi

nak tanıyan çabalarla daha görülür hâle gelmiştir. “Söylem pratiği şekillendirir.” (Berktay 2009). Dolayısıy-
la çocukluğun nasıl tasavvur edildiği, imge düzleminde nasıl karakterize edildiği; pratikte çocukların nasıl
biçimlendirildiği ya da biçimlendirilmeye nasıl karşı koyabilecekleri noktalarından hareketle kavramsallaş-
tırılabilir. “İnsan hayatını ‘pratik eylem çerçeveleri’ içinde kavramaya çalışmamız gerekiyorsa söze döküle-
bilecek ve dökülemeyecek şeyler arasındaki ilişkinin insanın etkinliklerinde temel önemde olduğunu kabul
etmemiz” gerekmektedir (Giddens 2013). Dolayısıyla çocuklar her ne kadar yapısal belirlenimlerin nesnesi
durumunda olsalar da onları kendi deneyimleri ve deneyimlerini dile getirme tarzları çerçevesinde ele alan
her teorik çaba, çocuklar hakkında sadece yetişkinlerce üretilen bilgi formlarının sınırlarına bağlı kalma-
dan, çocuklar tarafından söze dökülebilecek ve dökülemeyecek tüm eylem alanlarında onları anlamaya
yönelik ciddi çabalar olarak ortaya çıkacaktır-çıkmalıdır. Elbette bu tür bir çabanın etkili olabilmesi için,
çocuklar arasındaki eşitsizliğin azımsanmayacak kadar önemli olduğunun ve farklı çocuk kategorilerinin
birbirinden farklı çocukluk deneyimlerini ve farklı çocukluk kültürlerini ürettiği gerçeğinin unutulmaması
gerekmektedir.

Araştırmalarla
İlişkilendir
Fransız yönetmen Yann Arthus-Bertrand’ın vermişti. Bu yüzden uzun yıllar boyunca sevginin
2015 senesinde tamamlamış olduğu “Human” incitici olduğunu düşündüm. Sevdiğim herkesi
isimli belgesel altmışı aşkın ülkeden seçilen iki incittim. Acı verdiğim ölçüde sevgiye değer biç-
bini aşkın kişiyle yapılmış röportajları içeren bir tim. Ve sevgiden yoksun bir ortam olan cezaevine
çalışmadır. Belgesel boyunca çoğu zaman adı, gelince onun gerçekte ne olduğunu ve ne olmadı-
nereli olduğu, kim olduğu saklı olan insanların ğını anlamaya başladım. Biriyle tanıştım. Sevgi-
hayatlarından bazı kesitler anlatılmaktadır. Farklı nin esasını anlamamı sağladı. Geçmişimi gördü,
coğrafyalardan, farklı yaşlardan, farklı cinsiyetler- koşullarımı, bir insanın işleyebileceği en kötü ci-
den ve farklı yaşam öykülerine sahip bu insanla- nayet türü olan bir kadın ve çocuğun katledilme-
rın; dünyaya, yaşama ve ölüme, savaşa ve barışa, si ve ömür boyu cezaevinde kalacağım gerçeğini..
mutluluğa ve insanlığa dair düşünceleri verilmek- O Agnes’ti. Katlettiğim Patricia ve Chris, annesi
tedir. Gencinden yaşlısına tüm insanların zorlu ve büyükannesi. Bana sevgi hakkında en büyük
hayat mücadelelerinin ortak bir noktası bulun- dersi vermişti. Normalde benden nefret etmeliy-
maktadır: Çocuklukları. İnsanların kültürleri, di. Ama etmedi. Çıktığımız yolculukta zamanla
ırkları, cinsiyetleri değişse bile, mücadele ettikleri çok şaşırtıcı bir şekilde bana sevgiyi verdi. Bana
olaylar ve olgular değişse bile en temelde tüm ne olduğunu öğretti.”
bu farklı insanların geçmişlerinde ve bugün hâlâ Bir Erkek Çocuğu
eşit koşullara sahip olamadıkları görülmektedir.
“Bağışlayamayacağım tek bir şey annemle
Ailesi tarafından şiddet gören, ihmal ve istismar
ilgilidir. Beni satmak iyi bir fikir değildi. Onun
edilen çocukların, ülkelerindeki savaş nedeniyle
çocukları olduğumuz için bizi dünyaya getirmek-
henüz oyun çağlarındayken savaşa katılmak zo-
ten dolayı acı çekti. İşte bunu affedemem. Artık
runda olan çocukların, ailelerini kaybeden, kötü
hiçbir şeyden korkmuyorum çünkü çok berbat
muamele yüzünden evden kaçan çocukların.. ya-
şeyler yaşadım ve alıştım. Kolay kolay bir şeyden
şanamayan nice çocuklukların yaşam öykülerin-
korkmam. Bana, ‘Sana vuracağız, seni öldürece-
den bazı kesitler şu şekildedir:
ğiz.’ dediklerinde onlara korkmadığımı, yapsalar
Genç Bir Erkek bile korkmayacağımı söylerim.”
“Üvey babamın beni uzatma kabloları, askı- Bir Erkek Çocuğu
lar, tahta parçaları gibi malzemelerle dövdüğünü
“15 yaşında ömür boyu hapis cezası almış
hatırlarım. Bana derdi ki: “Bu beni daha çok acı-
benim için, hayatın anlamı ne olabilir ki? Zor
tıyor. Bunu sadece seni sevdiğim için yaptım.”
bir soru. Sanırım hayatın anlamı mutluluk olma-
Bana sevginin ne olduğu hakkında hatalı mesajı
lı. Her şeyi düzgün yapmak, genç yaşlı herkese

35
2
Çocuklar, Çocukluk ve Sosyoloji

yardım etmek, birbirine yardım etmek, birilerine ölümüydü. Çünkü beni hep destekledi. Beni ve
destek olmaktır. Beladan uzak durun. Cezaevi- kardeşlerimi hep destekledi. Babam bana düşme-
ne gelmeyin. Hayatın böyle bir anlamı yoktur. nin önemli olmadığını hemen tekrar ayağa kalk-
Burası kimseye uygun bir yer değildir. Bilemiyo- mak gerektiğini söylerdi. Düşersem hemen ayağa
rum.. Hayatta herkesin bir amacı vardır. Benim kalkmalıyım. Her zaman. Bu bana hep yardımcı
amacım nedir bilemiyorum. O sorunun cevabını olur. Geçmişte yaşıyor olsam bütün vaktimi ağ-
bilmiyorum.” layarak geçirirdim. Tatsız olurdum, canayakın
Bir Kız Çocuğu olmazdım, oynamayı ve gülümsemeyi bilmelisi-
niz. Çünkü geçmişte yaşamanın bir anlamı yok.
“12 yaşındayken kötü muameleden dolayı
Şimdiyi yaşamalısınız.”
büyük annemlerin evini terk ettim. Sokaklarda
yaşamaya başladım. Kendi yolumda gitmek ve
Kaynak:
bağımsız olmak benim için daha iyi olacaktı.
Tüm hayatımda benim için en zor olan babamın https://www.youtube.com/watch?v=F5BuDiuyofw

Öğrenme Çıktısı
2 Modern çocukluk sosyolojisi ile yeni çocukluk sosyolojisi arasındaki farkı tanımlayabilme

Araştır 2 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Nadine Labaki yönetmen-


liğindeki 2018 çıkışlı “Ke- Kendi çocukluğunuzu ele
fernahum” filmini izleyiniz. alarak, sizden daha avantajlı
Çocukların aktif eyleyenler
Filmde Zain üzerinden inşa ve dezavantajlı çocuklukları
olmaları önünde ne gibi
edilen çocukluğu, modern düşünün ve bunlara neden
eşitsizlikler vardır?
çocukluk sosyolojisi ve yeni olan faktörleri değerlendi-
çocukluk sosyolojisi kapsa- rin.
mında değerlendiriniz.

36
2
Çocukluk Sosyolojisi

Çocukluğa bakış açısının tarihsel süreçte nasıl


1 değiştiğini ve çocukluk kavramının sosyolojiye
nasıl girdiğini açıklayabilme

öğrenme çıktıları ve bölüm özeti


Tarihsel Süreçte Çocukluk

Çocukların doğrudan kendi varlıkları üzerinden teorik düzlemde ele alınmaları için verilen çabalar 1980’li ve
1990’lı yıllarda başlamıştır. Ancak bu çabaların temeli yoğun toplumsal hareketlerin yaşandığı 1960’lı ve 1970’li
yıllara dayanmaktadır. Zira bu yıllarda aktivistler tarafından çocukların otonomisi ve özgürlüğü hakkında eleş-
tiriler geliştirilmeye başlanmış, dolayısıyla “çocukluk” başlı başına bir söylem haline getirilmeye çalışılmıştır.
Foucault’cu perspektifle ele alındığında çocukluk kavramının sosyolojiye girebilmesi için çocuklar hakkında
bir şeyler söylenebilmesi ve bu söylemin tarihselliğe dayanması gerekmektedir. 1960’lı yıllarda yaşanan yoğun
toplumsal hareketlerin temelinde genel olarak modernitenin hegemonyasına bir eleştiri olduğu için çocukluk
kavramı da tarihsel süreçte evrenselliğin, rasyonelliğin ve modern aklın izlerinden uzaklaşarak yeni bir forma
evrilmeye başlamıştır. Böylelikle çocukluk kavramı moderniteden postmoderniteye, evrensellikten çok biçim-
liliğe, sabitlikten değişkenliğe doğru niteliksel olarak değişim göstermiştir. Klasik sosyolojinin modern toplum
tasavvuruna uygun bir biçimde özgürlüğü, duyguları, arzuları ve karar verme yetileri törpülenen ve hatta yok
sayılan çocukluklar yerini postmodernitenin savunularına uygun biçimde kendi kültürlerini aktif bir biçimde
inşa eden, otonomları ve özgürlükleri, duygu ve arzuları, karar verebilme yetileri olan çocukluklara bırakmıştır.

Modern çocukluk sosyolojisi ile yeni çocukluk


2 sosyolojisi arasındaki farkı tanımlayabilme

Paradigmatik Dönüşüm ve Yeni


Çocukluk Sosyolojisi

Klasik sosyolojinin ve pozitivist paradigmanın temellendirdiği modern çocukluk sosyolojisi yaklaşımında ço-
cukluk, modern toplum düzenini muhafaza edici niteliktedir. Bu nedenle çocukluğun duygusal, arzulu, tepkisel
doğası görmezden gelinerek çocukların adeta birer küçük yetişkin olmaları beklenir. Pozitivist toplum yapısında
yetişkinler dahi edilgen rol icracıları olarak görülürken çocukların bu yapıda aktif eyleyenler olabilmeleri söz
konusu değildir. Bireyler yapı tarafından belirlenmiş ve rolleri hazırlanmış kuklalardır. Bu nedenledir ki modern
çocukluk sosyolojisi çocukluğu doğrudan inceleme nesnesi olarak görmez. Çocukluğu, “yetişkinlik ve çocuk-
luk” dikotomisi üzerinden inceler. Bu da modern çocukluk sosyolojisi ile yeni çocukluk sosyolojisini ayıran en
temel farklardandır. Çocukların yetişkinlerden bağımsız olarak düşünülmesi ve incelenmesi söz konusu değildir.
Yeni çocukluk sosyolojisi ise çocukluğu yetişkinlikle değerlendirmekten azat ederek başlı başına bir inceleme
nesnesi olarak görür. Bu yaklaşıma göre çocuklar; yetişkinlerden bağımsız, kendi kültürlerinin icracıları olan ve
çocukluklarının merkeze alındığı bir sosyal inşadır. Dolayısıyla tek tip, evrensel bir çocukluk mevcut değildir.
Farklı tarihsel süreçlere, farklı coğrafyalara, farklı cinsiyetlere vb. bağlı olarak inşa edilen farklı çocukluklar söz
konusudur. Bu nedenle yeni çocukluk sosyolojisine göre çocukluk; sosyal, tarihsel ve kültürel bir inşadır.

37
2
Çocuklar, Çocukluk ve Sosyoloji

11960’lı yıllarda aktivistler aşağıdaki düşünce 5 Aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?


neler öğrendik?

akımlarından hangisinin gelişmesine katkı sağla- A. Modern çocukluk sosyolojisi “çocukluk - yetiş-
mıştır? kinlik” dikotomisi üzerine kurulmuştur.
A. Çocukların küçük yetişkinler olarak görülmesi B. Klasik sosyolojinin modern çocukluk tasavvu-
B. Çocukların özgürleşmesi runa göre; çocukların fiziksel olarak tamamlan-
C. Çocukların moderniteye uygun olarak yetişti- mamışlıkları; sorumluluk alma, karar verme ve
rilmesi seçim yapma becerilerini etkilemez.
D. Çocukların duygusal gelişimlerine önem verilmesi C. Patriyarkal sisteme göre; kadınlar, erkekler ve
E. Çocuklar için eğitimin öneminin vurgulanması çocuklar doğal yapıları gereği kültür ve toplu-
mun belirlediği rollere uymalıdırlar.
D. Klasik sosyoloji yaklaşımına göre çocuklar önce
2 “İdeal, evrensel, Batılı modern çocuk ve ço- ailede ardından okulda toplumsallaşma süreç-
cukluk” kavramsallaştırılması aşağıdakilerden han-
lerine girerler.
gisi sonucu kırılmaya başlamıştır?
E. Yeni çocukluk sosyolojisinde çocuklar kendi
A. Epistemolojik ve ontolojik yaklaşımlardaki dö- akran kültürlerinin aktif yaratıcılarıdır.
nüşümlerle
B. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde çocuk- 6 Yeni çocukluk sosyolojisinin gelişiminde aşa-
lardan bahsedilmesiyle ğıdakilerden hangisi etkili olmamıştır?
C. Sosyalist öğrenci ayaklanmalarıyla
A. Yapısal-işlevselci yaklaşımların zayıflayıp, sem-
D. Klasik sosyolojinin çocukluk söylemiyle
bolik etkileşimci yaklaşımların güçlenmesi
E. Farklı sosyal kategorilerin özgürlükçü sosyal ha-
B. Modernizmin ölümü ve post-modernizmin
reketlerde bulunmalarıyla
doğuşu
C. Toplumun öldüğü söylemi
3 Aşağıdaki kavram-isim eşleştirmelerinden han- D. Pozitivist epistemolojinin gücünün kırılmaması
gisi doğrudur?
E. Toplumsal hareketler
A. Anomi – Comte
B. Emirler Labirenti – Parsons 7 Yeni çocukluk sosyolojisine göre aşağıdakiler-
C. Emirler Labirenti – Murphy den hangisi yanlıştır?
D. Rol Şebekesi – Durkheim
A. Çocukluk tarihseldir, çünkü farklı zaman ve
E. Söylem - Postman coğrafyalarda farklılık gösterir.
B. Çocuklar sosyalizasyon ve kültürün pasif alıcı-
4 Pozitivizm ile ilgili aşağıda verilen bilgilerden larıdır.
hangisi doğrudur? C. Çocukların duygusal gelişimi önemlidir ve törpü-
A. Temelinde sezgi yatar. lenmeye çalışılıp, kontrol altına alınmamalıdır.
B. Bir şeyin bilimsel olabilmesi için dışsal gerçek- D. Failler olarak çocuklar, eylem ve etkileşimleri
likte gözlemlenebilir olması gerekir. ile sosyal dünyayı inşa etme yetisine sahiptir.
C. Pozitivist yaklaşımda bilimsel bilgi edinilme- E. Sosyalleşme biyolojik ve fizyolojik sınırları aşan
si sürecinde öznenin her türlü deneyimi göz kültürel ve toplumsal bir olgudur.
önünde bulundurulur.
D. Genelgeçer tek bir bilgi yoktur, kişiden kişiye
değişebilen göreceli bilgiler vardır.
E. Pozitivizmde bireyler sersemletilmiş kuklalar/
robotlar değil, aktif rol icracılarıdır.

38
2
Çocukluk Sosyolojisi

8 I- Çocukluk ortaya çıktığı toplumun tarihini 10 Çocukluk dönemi, çocukların hayatlarında


ve kültürünü yansıtan sosyal bir inşadır. geçici bir dönem olmasına rağmen sosyolojide ni-
II- Çocukluk yapısal bir formdur ve bu ne- çin önemlidir?

neler öğrendik?
denle farklı coğrafyalarda ve zamanlarda A. Sosyal sınıf, yaş, toplumsal cinsiyet, etnisite
farklı biçimler alabilir. gibi yapısal formlarla karşılıklı ilişki içinde bu-
III- Çocukluğun sosyal ve tarihsel bir inşa oldu- lunan çocukluğun görünür kılınması, çocukla-
ğunun belirtilmesi sosyal olanın biyolojiye rın toplumsal yapıda seslerini duyurabilmeleri-
indirgenemeyeceğinin bir göstergesidir. ne olanak sağlaması açısından önemlidir.
B. Çocukları sınırlamak, kontrol etmek, duygu-
Yukarıda verilen öncüllerden hangisi ya da hangi-
sallıklarını ve dürtüselliklerini törpüleyebilmek
leri Modernist sosyolojinin savunduğu sabit, değiş-
için çocukluğun teorileşmesi önemlidir.
mez ve evrensel çocukluk algısına karşılık olarak
yeni çocukluk sosyolojisine ait savunulardır? C. Çocukların, toplumsal yapının kültürüne ve
değerlerine uygun olarak sınırlandırılabilmesi
A. Yalnız I ve norm olana uymayanların ötekileştirilmesi
B. Yalnız II için çocukluğun sosyolojide varoluş kazanması
C. Yalnız III gereklidir.
D. I ve II D. Çocukların, yetişkin hayatına uygun olarak ye-
E. I, II ve III tiştirilebilmesi için gereklidir.
E. Çocukların, geleceğin ideal vatandaşları olarak
9 Çocukluk sosyolojisinin önündeki engeller görülmesi açısından önemlidir.
aşağıdakilerden hangisinde yanlış verilmiştir?
A. Teorik düzlemde çocuklar eyleyenler olarak ta-
nımlanmışsa da pratik hayatta bu eylemliliğin
ne derece geçerli olduğu önemli bir problemdir.
B. Farklı coğrafyalardaki farklı çocuklukların du-
rumları (işçi, fahişe, göçmen, kimsesiz çocuklar
vb.) çocukların eyleyenler olabilme imkanların-
da bile eşitsizlik yaratır.
C. Çocuklar, yetişkinler için hâlâ korunması gere-
kenler olarak görüldüklerinden yetişkin kont-
rolündeki sınırlı alanlara hapsolmuş çocukların
ne kadar fail olabildikleri dikkate alınmaz.
D. Çocuklar, yetişkinlerin düşünce ve değerlerinin
pasif alıcıları olduğu için faillikleri şüphelidir.
E. Çocukları dil ve öznel eylemleri yoluyla aktif
yaratıcı olduklarının toplumsal düzeyde halen
kabul görmemesi.

39
2
Çocuklar, Çocukluk ve Sosyoloji

1. B Yanıtınız yanlış ise “Tarihsel Süreçte Çocuk” 6. D Yanıtınız yanlış ise “Yeni Çocukluk Sosyolo-
konusunu yeniden gözden geçiriniz. jisi” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
neler öğrendik yanıt anahtarı

2. A Yanıtınız yanlış ise “Tarihsel Süreçte Çocuk” 7. B Yanıtınız yanlış ise “Yeni Çocukluk Sosyolo-
konusunu yeniden gözden geçiriniz. jisi” konusunu yeniden gözden geçiriniz.

Yanıtınız yanlış ise “Klasik Sosyoloji ve Mo- Yanıtınız yanlış ise “Sosyal, Tarihsel, Kültürel
3. C 8. E
dern Çocukluk” konusunu yeniden gözden Bir İnşa Olarak Çocukluk” konusunu yeni-
geçiriniz. den gözden geçiriniz.

Yanıtınız yanlış ise “Klasik Sosyoloji ve Mo- Yanıtınız yanlış ise “Çocukluk sosyolojisinin
4. B 9. D
dern Çocukluk” konusunu yeniden gözden Önündeki Engeller” konusunu yeniden göz-
geçiriniz. den geçiriniz.

Yanıtınız yanlış ise “Patriyarkal Düşünce Bi- Yanıtınız yanlış ise “Çocukluk sosyolojisinin
5. B 10. A
çimi ve Çocukluk” konusunu yeniden göz- Önündeki Engeller” konusunu yeniden göz-
den geçiriniz. den geçiriniz.

Araştır Yanıt
2 Anahtarı

Modern toplumun rasyonel ve akılcı yapısı ile çocukluğun irrasyonel ve duy-


gusal yapısı birbiriyle çatışmaktadır ve elbette pozitivizmin hakim olduğu mo-
dern toplum yapısı, düzeni sarsacak her şeyi denetim ve kontrol altına almak
isteyerek statükoyu muhafaza ettirmeyi amaçlar. Bu amaçla çocukluk süreci-
nin duygusal, tepkisel ve mantıksallıktan uzak doğasını aile içinde yaşanmak
suretiyle sınırlandırırken, çocuklara; kamusal alanda nasıl davranmaları gerek-
Araştır 1 tiğini öğretme işini eğitim kurumuna bırakır. Soyut bir yapı olarak eğitim ku-
rumunun somutlaştığı yer olan okullar, çocuklar için başlıca disipline edilme
ve denetlenme mekânlarıdır. Bu sayede modern toplum tüm çocukların aynı
denetimden geçtiğini bilerek toplum düzenini bozabilecek her türlü riski en
aza indirir. Böylece düzeni devam ettirecek, normları koruyacak, öğrendik-
lerini bir sonraki nesile aktaracak yetişkinleri henüz çocukken inşa eder. Bu
anlamda pozitivist yaklaşım için eğitimin olumlu tarafları, düzeni koruması ve
devam ettirmeyi sağlamasıdır.

Yeni çocukluk sosyolojisinin teoriye yaptığı en büyük katkılardan biri çocuk-


ların, kültürün yalnızca pasif alıcısı olmadığı gerçeğini savunmaktır. Çocuklar
içinde yaşadıkları sosyal dünyanın aktif inşacısıdırlar. Kendi hayatlarını şekil-
lendirebilen, düşünen, üreten eyleyicilerdir. Ancak yetişkinlerin sınırlarını ön-
ceden belirlediği korunaklı dünyalarında söz konusu eyleyicilikleri tam olarak
mümkün değildir. Ayrıca farklı coğrafyaların ve farklı kültürlerin; ekonomik,
Araştır 2
siyasal ve sosyal yapılarına bağlı olarak çocuklara aktif eyleyiciler olabilmele-
ri için eşit haklar sağlanamamaktadır. Her bir çocuğun biricik ve özel olan
çocukluk sürecinde sosyal dünyalarını inşa etme ve keşfetmeleri için gerekli
imkanların sağlanamadığı durumlar pratikte sık sık karşımıza çıkmaktadır.
Çocuk işçiler, göçmen çocuklar, kimsesiz çocuklar, mülteci çocuklar, sakat ço-
cuklar bunlardan bazılarıdır.

40
2
Çocukluk Sosyolojisi

Kaynakça
Abbott, P., Claire W. ve Tyler, M. (2005). An -----------(2013). “Is There A Story in the History of
Introduction to Sociology: Feminist Perspectives. 3rd Childhood?”. The Routledge History of Childhood
edition, NY: Routledge. in the Western World, ed. P. Fass, 1-14, USA:
Routledge.
Adjukiewicz, K. (1989). Felsefeye Giriş. (çev. A.
Cevizci). Ankara: Gündoğan. Foucault, M. (1999). Bilginin Arkeolojisi. (Çev. Veli
Urhan), İstanbul: Birey.
Ambert, Anne-Marie. (2001). The Effect of Children
on Parents. USA: The Haworth Press. ---------------- (2000). Özne ve İktidar. (Çev. I.
Ergüden-O. Akınhay), İstanbul: Ayrıntı.
Aries, P. (1962). Centuries of Childhood, A Social
History of Family Life. New York: Alfred A. Knopf. Freud, S. (1962). Cinsiyet Üzerine Üç Deneme. (Çev.
Ali Avni Öneş), İstanbul: Yeni Matbaa.
Berktay, F. (2009). Tek Tanrılı Dinler Karşısında
Kadın. İstanbul: Metis. Game, A. (1998). Toplumsalın Sökümü, Yapıbozumcu
Bir Sosyolojiye Doğru. (Çev. Mehmet Küçük),
Blumer, H. (2012). “Symbolic Interactionism”.
Ankara: Dost.
Contemporary Sociological Theory, ed.C.Calhoun,
J.Gerteis, J.Moody, S.Pfaff, I. Virk. 62-74, Wiley- Giddens, A. (1984). The Constitution of Society: Outline
Blackwell. of the Theory of Structuration. USA: University of
California Press.
Brannen, J. ve O’Brien, M. (1995). Childhood and
the Sociological Gaze: Paradigms and Paradoxes. ------------------ (1999). Toplumun Kuruluşu.
Sociology, Vol.29, No.4, 729-737, www.jstor.org/ (çev.H.Özel), Ankara:Bilim ve Sanat.
stable/42855615.
---------------- (2013). “Yapısalcılık, Post-yapısalcılık
Burman, E. (2005). “Discourses of the Child”, Speier, ve Kültürün Üretimi”. Günümüzde Sosyal Teori,
M. (2005) “The Everyday World of the Child”. editör: A. Giddens, J. Turner, (Çev. Ü. Tatlıcan).
Childhood: Critical Concepts in Sociology, edited by İstanbul: Say.
Chris Jenks, 26-41, USA: Routledge.
Giddens, A. ve J. H. Turner. (2013). “Giriş”.
Calhoun, C., Gerteis, J., Moody, J., Pfaff, S. ve Virk, I. Günümüzde Sosyal Teori, editör: A. Giddens, J.
(2012). Contemporary Sociological Theory, Wiley- Turner, (Çev. Ü. Tatlıcan). İstanbul: Say.
Blackwell.
Gittins, D. (2011). Aile Sorgulanıyor. (Çev. Tuna
Clough, S. (2003). Beyond Epistemology: A Pragmatist Erdem), İstanbul: Pencere.
Approach to Feminist Science Studies. USA:
Guggenheim, M. (2005). What’s Wrong with Children’s
Rowman&Littlefield Pub.
Rights? USA: President and Fellows of Harvard
Comte, A. (2003). Pozitif Felsefeye Giriş. (Çev. College.
Süleyman Sarı), Ankara: Yeryüzü.
Hill, M. ve Tisdall, K. (2014). Children & Society.
Corsaro, W. (1997). The Sociology of Childhood. USA: NY:Routledge.
Pine Forge.
İnal, K. (2007). Modernizm ve Çocuk, Geleneksel,
Cuff, E. C., Sharrock, W. W. ve Francis, D. W. (2013). Modern ve Postmodern Çocukluk İmgeleri. Ankara:
Sosyolojide Perspektifler. (Çev. Ümit Tatlıcan), Sobil.
Ankara: Say.
James, A. (2004). “Understanding Childhood from
De Mause, L. (2006). “The Evolution of Childhood”. an Interdisciplinary Perspective”. Rethinking
The History of Childhood, 1-73, ed.L. de Mause, Childhood, Peter B. Pufall and Richard P.
USA: First Rowman&Littlefield Pub. Unsworth (ed.), NJ: Rutgers University Press.
Durkheim, E. (2013). The Rules of Sociological Method: James, A., Chris J. ve Prout, A. (1998). Theorizing
and selected texts on sociology and its method. NY: Childhood. UK: Polity.
Free Press.
James, A. ve Prout, A. (1997). “Introduction”.
Fass, P. (2007). Children of a New World: Society, Constructing and Reconstructing Childhood, Allison
Culture and Globalization. NY: University Press. James, Alan Prout (ed.). London: UK Falmer
Press.

41
2
Çocuklar, Çocukluk ve Sosyoloji

Jenks, C. (2014). “Giriş”. Temel Sosyolojik Dikotomiler. Qvortrup, J. (1997). “A Voice for Children in
(Çev.İ.Çapçıoğlu), Ankara: Atıf. Statistical and Social Accounting: A Plea for
Children’s Right to be Heard”. Constructing and
Keat, R. ve Urry, J. (1994). Bilim Olarak Sosyal Teori.
Reconstructing Childhood, Allison James, Alan
(Çev. Nilgün Çelebi), Ankara: İmge.
Prout (ed.), London: UK Falmer Press.
Kehily, M. J. (2009). “Understanding Childhood: An
Ritzer, G. (2012). Modern Sosyoloji Kuramları. (Çev.
Introduction to Some Key Themes and Issues”. An
H. Hülür), Ankara: De Ki.
Introduction to Childhood Studies, second edition,
Mary Jane Kehily (ed.), UK: Mc Graw Hill. Rorty, R. (1996). “Pragmatistin Yolculuğu”. Yorum ve
Aşırı Yorum. (Çev. K. Atakay), İstanbul: Can.
King, A. (2004). The Structure of Social Theory. USA:
Routledge. Rosenau, P.M. (1998). Post-Modernizm ve Toplum
Bilimleri. (Çev. T.Birkan), Ankara: Ark.
Maccoby, E. E. (2015). “Historical Overview of
Socialization Research and Theory”. Handbook of Scott, J. (2006). Social Theory, Central Issues in
Socialization: Theory and Research, ed. J.E. Grusec, Sociology. UK: Sage.
P. D. Hastings, 3-32, NY: The Guilford Press.
Schutz, A. (2012). “The Phenomenology of the
Mayall, B. (2001). Towards a Sociology of Child Social World”. Contemporary Sociological Theory,
Health. Sociology of Health & Illness, vol.20 No.3, ed.C.Calhoun, J.Gerteis, J.Moody, S.Pfaff, I.
pp.269-288. Virk. 35-45, Wiley-Blackwell.
Murphy, J. W. (2000). Postmodern Sosyal Analiz ve Seidman, S. (2002). “Sosyolojik Teorinin Sonu”. ss.
Postmodern Eleştiri. (Çev. H. Arslan), İstanbul: 70-103, iç. İnsan Bilimlerinde Retoriğe Dönüş, (Ed.
Paradigma. ve çev. H. Arslan). İstanbul: Paradigma.
Nietzsche, F. (2002). “Yorum Üzerine”. ss. 277-290. Smith, C. ve Greene S. (2014). Key Thinkers in
iç. İnsan Bilimlerinde Retoriğe Dönüş, (Ed. ve Çev. Childhood Studies. UK: Policy Press.
H. Arslan). İstanbul: Paradigma.
Speier, M. (2005). “The Everyday World of the
Parsons, T. (1970). Social Structure and Personality. Child”, Childhood: Critical Concepts in Sociology,
USA: The Free Press. edited by Chris Jenks, 95-101, USA: Routledge.
Postman, N. (1995). Çocukluğun Yokoluşu. (Çev. Swingewood, A. (1998). Sosyolojik Düşüncenin Tarihi.
Kemal İnal), Ankara: İmge. (Çev. Osman Akınhay), Ankara:Bilim ve Sanat
Yayıncılık.
Prout, A. (2005). Future of Childhood: Towards the
interdisciplinary study of children. Routledge & Thomas, H. ve Walsh D. F. (2014). “Modernlik/
Falmer. Postmodernlik”. Temel Sosyolojik Dikotomiler,
(Çev.M. S. İnal). Ankara: Atıf.
------------- (2011). Taking A Step Away From
Modernity: Reconsidering the New Sociology of Turmel, A. (2008). A Historical Sociology of Childhood.
Childhood. Global Studies of Childhood, Vol.1, Cambridge University Press.
Number 1, 4-14, http://dx.doi.org/10.2304/
Vigilant, L. G. ve Williamson J. (2007). “The
gsch.2011.1.14.
Sociology of Socialization”. 21st Century Sociology:
Prout, A. ve James, A. (1997). “A New Paradigm for A Reference Handbook, Vol.1 Clifton D. Bryant,
the Sociology of Childhood? Provenance, Promise Dennis L. Peck (ed.), USA:Sage.
and Problems”. Constructing and Reconstructing
Walkerdine, V. (2005). “Developmental Psychology
Childhood, Allison James, Alan Prout (ed.),
and the Study of Childhood”. Childhood: Critical
London: UK Falmer Press.
Concepts in Sociology, edited by Chris Jenks, 3-25,
Pufall, P. B. ve Unsworth, R. P. (2004). “Introduction: USA:Routledge.
The Imperative and the Process for Rethinking
Walsh, D. (1998). “Structure/Agency”. Core
Childhood”. Rethinking Childhood, Peter B. Pufall
Sociological Dichotomies, Chris Jenks (ed.),
and Richard P. Unsworth (ed.), pp.1-21, NJ:
London: Sage.
Rutgers University Press.

42
2
Çocukluk Sosyolojisi

------------- (2014). “Yapı/Faillik”. Temel Sosyolojik Yuval-Davis, N. (2007). Cinsiyet ve Millet. (Çev. A.
Dikotomiler, (Çev.İ.Çapçıoğlu). Ankara: Atıf. Bektaş), İstanbul: İletişim.
Woodhead, M. (2009). “Childhood Studies: Past, The Shorter Oxford English Dictionary on Historical
Present and Future”. An Introduction to Childhood Principles. (1947). prep.W.Little, H.W.Fowler,
Studies, second edition, Mary Jane Kehily (ed.), J.Coulson, third edition, volume I A-M, Oxford:
UK: Mc Graw Hill. Clarendon.
Wyness, M. G. (2002). Contesting Childhood. NY: The Concise Oxford Dictionary of Current English.
Falmer Press. (1990). prep.R.E.Allen, eight edition, Oxford:
Clarendon.
--------------(2012). Childhood and Society. 2nd.
Edition, London: Palgrave Macmillan.
-------------(2015). Childhood-Key Concepts. UK:
Polity.

43
Bölüm 3
Çocuk Kavramına Tarih Açısından Bakış

Farklı Kültürlere Sahip Toplumlarda Roma, Sparta ve Atina Şehir


Çocuk Kavramı ve Eğitimi Devletlerinde Çocuk Kavramı ve Eğitimi

1 2
öğrenme çıktıları

1 İmparatorluk döneminde Çin, Hint, Babil, 2 Roma İmparatorluğu, Yunan ve Sparta


Mısır, İran, İsrail toplumlarında çocuk ve şehir devletlerinde çocuğa bakış ve
eğitim tarzını özetleyebilme eğitimleriyle ilgili bilgi verebilme

Türk-İslam İnancında Çocuğa Bakış ve


Türklerde Çocuk Eğitimi
4 Türk ve İslam anlayışında çocuk, Türk aile
Batı Toplumlarında Çocuk Kavramı ve sisteminde geleneksel ritüellerin getirisi
Eğitimi

3 4
olan eğitim algısına, ilerleyen dönemlerde
3 Ortaçağ, Rönesans, Reform, Sanayi dini ögelerin de eklenmesi ile birlikte
devriminde çocuk ve çocuğa bakışın değişen anlayışın eğitime olan yansımaları
değişimi konusunu aktarabilme değerlendirebilme

Son Dönemde Ortaya Konulan Çocuk


Kavramı

5
5 Günümüz çocuklarının aile içerisindeki
konumlarını, yaşam biçimlerini, ebeveynlerin
onlara bakış açıları, çocukluk sürecinde
takip edilen usulleri ifade edebilme

Anahtar Sözcükler: • Çocuk • Çocuk Eğitimi • Antik Çağ Toplumları • Orta ve Yeni Çağ
• Türk ve İslam Anlayışı • Çocuk Hakları

44
3
Çocukluk Sosyolojisi

GİRİŞ çimlerini araştırmak ve onları eldeki malzemelerin


İnsanlığın evrim süreci içerisindeki en saf, temiz ve dönemin kültürel koşullarının ışığında açıkla-
ve hususi dönemi çocukluktur. İnsanlığın varolu- mak daha verimli bir yaklaşım olacaktır” (Heywo-
şundan günümüze gelinceye kadar geçen süreçte od, 2003). “Karşılaştırma usulleri ve kültürler arası
düşünürlerin, tıp hekimlerinin, din alimlerinin, analizler, tek ve evrensel bir olgudan ziyade, birçok
idareci ve eğitimcilerin, bilim insanlarının ve hatta farklı çocukluk türü olduğunu ortaya çıkarmıştır”.
çocukla ilgilenen herkesin kendi perspektifinden de- Kısaca “çocukluk tarihsel olarak sınıflandırılmıştır
ğerlendirmeye çalıştığı, müstesna bir zaman dilimi- ve çocukların ne olması gerektiği, zaman içinde ye-
dir. “Çocuk” kavramının açıklamasının tam anlamı tişkinlere ne ifade ettiği, neden bu tarzdaki görüş-
ile yapılabilmesi noktasında zaman zaman kavram- lerin ve inançların değiştiği birbiri ile ilişkili olarak
sal yanılgılara düşülse de çocuk, henüz fiziksel ve anlaşılması gerekli bir durum olarak karşımızda
akli melekelerini tam anlamı ile kazanmamış, ken- durmaktadır” (Gittins, 2004).
di kararlarını alabilme noktasında yetisiz, evrimsel İlk Çağlar’da farklı kültürlerdeki çocuk algısı
sürecini tamamlamamış, bu anlayışla bağımsız bir değerlendirildiğinde oldukça farklı sonuçlara ula-
varoluşa sahip olmayan, sürekli değişim ve gelişim şılabilmektedir. Kız çocuklarının erkekler kadar iş
gösterebilen, eğitilebilen bir varlık olarak tanımla- gücü sağlayamadığı için katledildiği, engelli çocuk-
nabilir (Öktem, 2012: 5; Kök, 2002: 92-93; Alli- ların doğaüstü tanrıların yapılan hatalar neticesinde
son, 2001: 29-30; Altınköprü, 2003: 12). bahsi geçen ilkel toplumlara ceza olarak gönderildiği-
Eğitim tarihi incelendiği zaman da takdir edi- nin tasavvur edilmesi, ataya yapılan saygısızlığın bir
lecektir ki geleceğimizi emanet ettiğimiz çocuk ve vücut uzvunun kaybına sebebiyet verdiği, belirli
gençlerimize ilişkin araştırma, inceleme ve değer- bir yaşa ulaştıklarında ise kız ve erkek olarak tarla,
lendirme aşamaları oldukça kadük kalmıştır. Ele ev işi, hayvan bakma ya da gözcülük gibi görevler
alınan alışmadaki maksat bu konuya az da olsa bir üstlenme ile görevlendirildikleri tespit edilmiştir.
ışık tutabilmektir. Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin bi- Yunan site-devletlerinde insanlar, devletin ve
rinci maddesine göre erken yaşta reşit olma durumu toplumun menfaati için feda edilebilirdi. Bir bebek
hariç, on sekiz yaşına kadar her insan çocuk kabul dünyaya geldiğinde, görevlendirilen heyet tarafın-
edilmektedir. On sekiz yaşını doldurmuş olanlar dan muayene edilirdi. Heyetin yaşama kabiliyetine
genç sayılmaktadır. Ergenlik ise çocuğun biyolojik sahip gördüğü gürbüz bebeklerin yaşamasına izin
durumu ile alakalı olup bölgelere, toplumlara, bes- verilirken, heyetin yaşama kabiliyetinden mahrum
lenmeye göre değişiklik gösterir. İslam hukukuna gördüğü hastalıklı, cılız ve özürlü çocukların öldü-
göre buluğ çağına gelen çocuk esas itibariyle reşit rülmesi uygun görülürdü. Ölümüne karar verilen
sayılmakta ve çocukluk döneminden çıkmaktadır. çocuklar Tayget dağından uçuruma atılırdı (Demir,
Çocukluk kavramı farklı kültürlerde ve toplum- 2010) Roma’da çocuklar üzerinde babanın sınırsız
larda, tarihsel süreç içerisinde değişik anlamlar ifa- hâkimiyeti vardı. Babanın çocuğu öldürme, sokağa
de etmiştir. “Çocukluk kavramı tüm toplumlarda ve bırakma, başkalarına satma ve evlenmiş olanlarını
zaman dilimlerinde var olmuş, çocukluk anlayışları dilediğinde boşama yetkisi vardı (Akıncı, 2011).
ise onların yetişkinlerden ayıran kavramlar olarak de- İslâmiyet öncesi dönemde de Türklerde ataerkil
ğişik toplumlarda ve zamanlarda farklı” algılanmış- bir aile yapısı mevcuttu. Ancak Eski Roma’da ol-
tır (Onur, 2005). Bu sebeple çocukluk sosyo-kül- duğu gibi babanın hâkimiyeti sınırsız değildi. Evde
türel bir kavram olup tarihi bir sürece de sahiptir. babadan sonra annenin de sözü geçerdi. Bilhassa
“Çocukluk, teorik düzeyde çocuk olmanın ne anlama babanın ölümünden sonra annenin sözü mutlak
geldiğinin anlaşılmasıdır” (Heywood, 2003). dinlenirdi (Ekinci, 2008).
İşte bu gibi nedenlerle çocuk, insanlık tarihinin Aristo, insan hayatında çocukluk dönemini bir
her döneminde olmasına rağmen, değer olarak de- “felaket” olarak değerlendirmiştir. Bunun sebebini
ğişkenlik gösterebilen bir kavram halinde karşımıza de “çocukluğu” insan yaşamının en tehlikeye açık,
çıkmaktadır. Ortaçağ’daki çocukluk algısıyla, mo- zorlukların, hastalıkların, kazaların yaşandığı dönem
dern zamanların çocukluk algısı, elbette bu bakış olmasından kaynaklandığını ifade etmiştir. Ayrıca
açısından dolayı aynı olmayacaktır. “Değişik za- Aristo’ya göre çocuk, güncel yaşamındaki hareket-
man ve mekânlarda çocukluğun farklı kavranış bi- lerinde aklını kullanamaması sebebi ile erdeme de

45
3
Çocuk Kavramına Tarih Açısından Bakış

sahip olması beklenmeyen bir varlık olup, kendi merkezinde yer aldığı söylenebilir (Kağıtçıbaşı, C.,
haline bırakılacak olursa da mutsuzluğun ve huzur- Mahwah, NJ: Lawrence Erlbaum, 1993). Ancak bu
suzluğun ana kaynağıdır. Augustin’nin, Avrupa top- mevcut sorunun çocuğun toplumsal değeri ve kültü-
lumlarında yüzyıllarca etkisini sürdürecek anlayışına rel tanımı ile ilişkili olduğunu belirtilmektedir.
göre çocukluk, günahkarlıkla bir olarak nitelemiştir.
Buna en bilinen örneği de bir bebeğin, annesinin
memesine saldırması, onun ne denli kıskanç ve ne
FARKLI KÜLTÜRLERE SAHİP
denli kimseyle bir şeyini paylaşmak istememesinin TOPLUMLARDA ÇOCUK KAVRAMI
göstergesi olup günahkarlığının belirtisidir. Bunun VE ÇOCUĞUN EĞİTİMİ
yanı sıra Augustin, çocuğun iyiliğe yatkınlığını da Babil uygarlığında, çocukların politik tutsak
onun zayıflığına bağlamıştır (Güçlü, 2016). veya babanın borçlarının karşılığında bir güvence
Ortaçağ Avrupası’nda (yaklaşık olarak M.S. 500- temini rehine olarak bırakıldığı tespiti yapılmıştır.
1500 yılları arası) çocuk, minyatür bir yetişkin olarak Bu zaman diliminde çocuk bir ticari anlaşmanın
görülmüştür. O dönemde, doğum ve bebek ölüm teminatı gibi emtia değeri görmüş ve alacaklı ta-
oranları çok yüksek olduğu için, altı yaşından küçük- rafından kapalı ortamlarda, kafeslerde tutulmuştur
ler, ailenin bir üyesi gibi görülmemiştir (Gander ve (Özaslan, 2016: 32).
Gardiner, 1998). Philippe Ariés’e göre Ortaçağ’da bir Antik Çağ’da, Eski Mısır Krallığı zamanında dev-
bebek, bağlı olduğu kundaktan çıkarılır çıkarılmaz letlerin yaptığı savaşlarda çocukların yine bir nevi rehi-
yetişkin dünyasının bir parçası yapılmış, ebeveynleri ne olarak alıkonulduğu ve karşı tarafa şantaj silahına
ile aynı ortamlarda bulunmuş, onlarla aynı oyunları dönüştürüldüğü, yapılan uygulama işlevini yerine ge-
oynamış, toplumsal yaşamı ve giyim şeklini olduğu tirmediyse inandırıcılığı artırabilmek adına rehine ço-
gibi paylaşmış, yaşamın hiçbir yerinde ayrı yetişkin cuklara işkence yapıldığı ve hatta katledildiği örnekler
dünyasından ayrı tutulmamış, özel bir kategori de de- görülmüştür (Erdemir ve Erdemir, 2012: 656). Yine
ğerlendirilmemiştir (Aktaran; Spring, 1991). Eski Mısır Krallığında kraliyet aileleri arasında siyasi
Yeniçağ’da ise Fransa’da 1639’da yayımlanan bir anlamda evlilikler teşvik edilmiş, yapılan çocukların
bildiri ebeveynlerin çocukları üzerindeki otoritesi- devletler arasında dostluk ilişkilerinin kurulmasında,
ni anlatması açısından önemli bir örnek teşkil et- işbirliğinin geliştirilmesinde bir araç olarak kullanıldı-
miştir. Bu bildiriye göre babalar, kendilerine kötü ğı anlaşılmıştır. (Erdemir-Erdemir, 2012: 655).
davranan çocuklarını yargılamadan hapsettirme Eski Mısır kültüründe de çocukların itaatkâr
yetkisine sahiptir. Cezanın süresini ve cinsini dahi olarak yetiştirilmesi esas kabul edilmiştir. İtaat et-
tespit yetkisi babanındır. Dolayısıyla ana-babalar meyen çocukların dövülmesi ise bir terbiye yönte-
ile çocuklar arasında herhangi bir duygusal yakın- mi olarak ortaya çıkmıştır. Bu kültürde, çocuklara
lık söz konusu değildir. XVIII. Yüzyıl ortalarında, kalıcı ve etkin itaat kültürü aşılanırsa, böyle bir
Voltaire, Diderot ve Helvetius gibi aydınlanma karakterin ileri de kendi yaşlılığının da toplumun
düşünürleri, çocukluğu, “şeytanın üzerinden elini yaşlılarının da en büyük güvencesi olacak inancı-
çekmediği, kötülüğe ve günaha sürekli bir eğilim de- düşüncesi egemendir. Bu dönem için önemli bir
ğil, bir saflık dönemi” olarak sunmaya ve tanıtmaya ayrıntı da 5 yaşından itibaren çocuklara özel elbi-
çalışmışlardır (Güçlü, 2016). seler giydirildiği ve okula gönderildiğidir. Mısır’da
Günümüze gelindiğinde ise, özellikle eğitim ala- okul, yazının öğretilmesi işlevini taşıdığı gibi daha
nında yapılan reformlarla demokratik ve modern da ileri giderek, Eski Mısır’da, toplumsal sınıfların
dünyaya uyumlu bireylerin yetiştirilmesi hedeflen- oluşumuna okur-yazarlık tesir etmiştir.
miştir. Ne var ki ülkede kız çocuklarının eğitimi hâlâ Eski İran’da bakıldığında çocuk kültürünün,
bir sorundur (Kavak, Y., Ergen, H. 2004). Türkiye toplumsal inanç sisteminin etkisi altında olduğu
İstatistik Kurumunun 2008 yılı verilerine göre okul görülür. 5-20 yaş arasındaki çocuklara, ata bin-
dışında kalan çocukların %61’ini kız çocuklarının me, ok atma ve doğruluk öğretilir. Çocuk eğitimi,
oluşturduğu düşünülecek olursa durumun vahameti soylular ve halk arasında farklılık gösterir. Soylu
daha doğru anlaşılacaktır. Diğer taraftan çocuğu her çocuklar, sarayda yetiştirilirken, halk kesiminin
türlü istismardan koruyan yasaların varlığına karşın çocukları, aileleri tarafından eğitilir. Yine İran kül-
okulda ya da evde dayak hâlâ bir sorundur. Bu ör- türünde de erkek-kız çocuk ayrımı görülmektedir
neklerin günümüzde modern-geleneksel tartışmasının (Doğan, 2000).

46
3
Çocukluk Sosyolojisi

Sümer destanı Gılgamış’a göre bir erkeğin sayı-


ca kız-erkek fark etmeksizin ne kadar çok çocuğu
olursa öte alemde o denli rahat bir yaşam sürece-
dikkat ği inancı hâkimdir. Bu manada düşünüldüğünde,
Okulların asıl amacı, meslekîdir; “yazıcı” işlevin-
çocukların, öbür dünya olarak adlandırılan yerde,
de eleman yetiştirmek, okulun temel amacıdır.
ebeveynlerin hayatlarını güvence altına almak gibi
Ancak Sümerlerde hemen tüm okulların, erkek
bir görevlerinin daha olduğu anlaşılmıştır. Çocuk-
çocuklara hitap ettiği görülmektedir. Yönetim ve
ların Sümerlilerde statüsünü değerlendirdiğimizde
siyasi iktidar, ana babalar karşısında itaat kültü-
önemli bir yatırım aracı gibi “değer” gördüğünü
rünü korumuştur. Genel olarak Mezopotamya
söylemek mümkündür.
kültürü, çocuk davranışlarını yasalarla denetim
altına alan ilk kültürdür. Örneğin, ana babaya Toplum hayatının başlangıcından itibaren, ço-
isyan eden çocuk, eylemin niteliğine göre çeşitli cuklar üzerinde babalarının sınırsız hâkimiyeti vardı.
cezalara çarptırılmıştır. Babalar bunu suistimal ederek çocuklarını satabili-
yor, dövüp sakatlayabiliyor, kurban edebiliyor veya
başka şekillerde öldürebiliyordu (Çelik, 2005, 29).
Eski Çin’de, çocuklar hangi yaşta olursa olsun, anne-
Geleneksel Doğu kültürlerinin karakteristik babalarına sevgi ve saygı (duymasa da) göstermek ve
özellikleri değerlendirilecek olursa, erkek-kız ço- atalarına ibadet etmekle yükümlüydü (Batır, 2000).
cuk ayrımı mutlak görülür. Çünkü erkek çocuk, Bunu yerine getirmeyenler cezalandırılırdı. Mesela
kıza göre daha işlevsel kabul edilir. Çocuk, ana anne-babasını aşağılayan çocuklar ölüme terk edilir-
babaya saygılı ve itaatkâr olmalıdır. İsyan eden di. Babasını kasten öldüren bir evlat, işkence yapıla-
çocuk, isyanın niteliğine göre, ölüm cezasına bile rak katledilirdi (Demir, 2010).
çarptırılabilir. Geleneksel Doğu’da çocuk, bir an
önce olgunlaşmak zorundadır. Bu anlamda, çocu-
ğun en önemli ödevi “yetişkin olmak”tır. Bu da
modern anlamda çocukluk döneminin ortaya çık- dikkat
masını geciktirmiştir. Bu pragmatist çocuk kültü- Eski Hint’te farklı kasttan insanların gayrimeş-
rünün nedenleri; toplumun savaşçı genç insanlara ru doğan çocukları kast dışına çıkarılır ve parya
duyduğu ihtiyaç ve çocuklara, geleceğin toplum- sınıfına sokulurlardı. Paryalar hiçbir kasta men-
sal güvenceleri olarak bakılmasıdır. Geleneksel sup olmayan, köy ve kasabaların dışında yaşa-
Doğu kültürleri, bu ortak özelliklerinin yanı sıra, yan, en aşağı seviyede görülen insan grubuydu.
çocuk kültüründe farklı yaklaşım ve yöntemlere
de sahiptir. Bu da coğrafî konumların, felsefe ve
inançların farklı etkilerinden kaynaklanmaktadır. Yahudilikte aile, toplumun önemli bir müessesesi
Bu farklılıklar daha çok çocuğun toplumsallaşma- olarak görülmüş, çocuk buna göre bir değer kazan-
sı ve yetişkin yaşamına katılması, kültürlere göre mıştır. Aile ve çocuk üzerinde babanın hâkimiyeti çok
değişen anlayış ve uygulamalarda ortaya çıkmak- güçlüdür. Ebeveynine itaat etmeyen çocuklar dayakla
tadır (Doğan, 2000). cezalandırılmıştır. Yapılan uyarılara rağmen kendini
İslâm öncesi Arap Yarımadası’nda sadece kız ço- düzeltmeyen, anne-babasına hakaret ve darbeden ser-
cukları değil, erkek çocukları da hayatlarından emin seri, sarhoş gençler hâkim tarafından verilen kararla
değillerdi. İslâmiyet öncesi Araplarda çocuklar ba- taşlanarak öldürülmüşlerdir (Demir, 2010).
baları tarafından satılabiliyor ve öldürülebiliyordu. İsrail, yeryüzünün pek çok toplumu tarafından
İslâmiyet’le birlikte çocuk üzerinde babanın sınır- inançlar ve peygamberler kültürünün egemen oldu-
sız hâkimiyeti de sona ermiş oldu. İlk olarak ço- ğu yer olarak görülmektedir. Özellikle bu kültürde
cuk hakları kavramı kullanılmaya başlandı. Satılan, çocuklardan itaat beklenmektedir. Eğer beklentiler
köleleştirilen, ağır şekilde cezalandırılan, katledilen karşılanırsa toplumsal düzen sağlanabilecektir. Mo-
çocuklara günümüz hukuk sistemlerindekine benzer dern İsrail’de de çocuk, bugünden çok yarına hazır-
haklar verilerek varlıkları tanınmış oldu (Doruk, A., lanır. Bugün ile birlikte dün, geçmişle birlikte gele-
1980; Türkdoğan, 1992). ceğin olanca yükü, çocuğa yüklenir.

47
3
Çocuk Kavramına Tarih Açısından Bakış

Çocuk kavramını medeniyetin doğum yeri olarak gösterilen Mezopotamya’da ne şekilde değerlendiril-
diğine genel olarak bakacak olursak, Ortadoğu dünyasının zengin kültür ve karakteristik özelliklerini gösteren
Mezopotamya, Eski Mısır, İsrail ve İran kültürleri ile yoğurulmuştur. Mezopotamya’da kurulan ilk uygarlık
Sümerler de yazının ve yazılı kültürün ortaya çıkmasıyla birlikte, okul kavramının da ortaya çıktığı görül-
mektedir. Okul, aynı zamanda yazının yaratılma merkezidir.

Resim 3.1 Sümerlerde Çocuk


Kaynak: İndigo Dergisi.com

Resim 3.2 Çocukların Kurban Edilmesi


Kaynak: Mehmetdogramacı.com

dikkat
Çocuk, insanlık tarihinin başlangıcından itibaren büyüklerin menfaat dünyasının
kurtarıcı bir “değeri” olarak görülmüştür. Zaman zaman çalınan, rehin alınan, ce-
zalandırılan, değişim ya da yatırım aracı olarak kullanılan, itaatle yükümlü kılınan,
ebeveynin günahını çeken, suistimale açık varlıklar şeklinde “değer” bulmuştur.

Öğrenme Çıktısı
1 İmparatorluk döneminde Çin, Hint, Babil, Mısır, İran, İsrail toplumlarında, çocuk ve eğitim
tarzını özetleyebilme

Araştır 1 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Ortadoğu dünyasının zen- Zeynep Ata, Geçmişten Gü-


gin kültür ve karakteristik nümüze Çocuk Mağduriyetle-
özelliklerini gösteren Mezo- Farklı medeniyetlerin ço-
ri. Sosyal Çalışma Dergisi Yıl:
potamya, Eski Mısır, İsrail cuk ve çocuklu kavramları
2019, Cilt: 3, Sayı: 1, ss. 47-
ve İran kültürleri ile yoğu- ile ilgili anladıklarınızı ifade
60 http://dergipark.org.tr/scd
rulmuştur. Bu medeniyetler- ediniz.
ISSN: 2587-1412 online adlı
de okul kavramının ortaya makale ile ilişkilendiriniz.
çıkışı hakkında bilgi veriniz.

48
3
Çocukluk Sosyolojisi

ROMA, SPARTA, ATİNA ŞEHİR Kız ve erkek çocuklarının toplumsal kategori de


DEVLETLERİNDE “ÇOCUK” ayrımı kendisini eğitimde de gösterir. Toplumdaki
KAVRAMI VE EĞİTİMİ mevcut sosyal tabakaya uygun olarak eğitimde de
şu ikili ayrım göze çarpar. -Asillerin Eğitimi ile Köy-
Geleneksel Batı kültürü, Eski Yunan ve Roma lülerin Eğitimi- Bu devrin asilzade Yunanlılarının
kültürlerini içerir. “Antik Çağ’daki çocuk imgesi, eğitimini “Kahramanlık” ideali teşkil etmektedir. Bu
toplumun yasaları ve kültürü içinde eğitilmesi ge- durumda kuvvet, beceriklilik şan, şeref vb. unsurları
reken küçük bir yurttaş imgesidir” (Elkind, 1999). içermektedir ve Yunan eğitiminin görevi de bu un-
surları geliştirmektir. Bilinçli olarak uygulanan eği-
tim yalnızca asiller tabakası için söz konusudur. Bu
da vücudun disiplin etmesi, ruhun cesur bir duruma
dikkat sokularak çevik bir savaşçı yetiştirilmesini amaç edin-
Julia Yasasına göre en az 3 çocuğu olan yurttaş-
miştir. Köylülük ise asiller kültürünün dışındaki bir
lar idari görevlere getirilmeden avantajlar elde
unsuru teşkil etmektedir. Burada asillerin egemenliği
ediyordu ve memuriyete girişte bunlara tercih
yani güçlü olanın egemen olacağı görüşüne karşı, ça-
hakkı tanınıyordu.
lışkanlık ve haklılık esas ilke olarak alınmış, asillerin
savaşçılığı yerine, yaratıcılık kavramı üzerine bir mü-
cadele ruhu gelişmiştir. Böylece demokratik bir eğitim
Eski Yunan’dan itibaren Avrupa’da kız-erkek ço-
ideali ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır (Aytaç, 1993).
cuk ayrımı söz konusudur. Örneğin Sokrates, yal-
nızca erkek çocuklara ders vermiştir. Platon, erkek
ve kız çocukların, 6 yaşından sonra ayrılmalarını
istemiştir (Doğan, 2000). Eski Yunan geleneğinde,
doğumda erkek çocuk olmasının istenmesi, erkek
çocukların gelecekte çiftlikle ilgilenilmesi ve yaş-
landıklarında ailelerine bakabilmeleri düşüncesidir
(Russell, 1969). Ayrıca Eski Yunan’da istenmeyen
ya da hasta doğan bebekler için ölüme terk etme
davranışı söz konusudur. Bir erkek çocuk dünyaya
geldiğinde insanlar evlerini zeytin yapraklarından
yapılmış çelenklerle işlemişlerdir. Bu olimpiyat-
larda zafer kazananlara takılan ve uğur getirdiğine Resim 3.3 Antik Çağ’da çocuk eğitimi
inanılan bir tılsımdır. Oysa kız çocuk dünyaya gel- Kaynak: arkeofili.com
diğinde evlerin kapılarına yün topakları asılmakta-
dır. Yani kız çocuklar doğduğunda hangi işle uğra- Bunun yanı sıra Balkan yarımadasında ekime
şacakları o andan başlayarak bellidir. Bu tür doğum elverişli toprakların artık dar gelmeye başlaması kü-
duyuruları, ancak çocukların eve ve aileye kabul çük Asya kıyılarına geçilmesi gibi nedenlerden dolayı
edilip edilmeyeceklerine karar verildikten sonra ya- Yunanistan yarımadasında çok sayıda şehir devletleri
pılır. Bu kararlar genellikle erkek çocuklar lehine (Polis) kurulmuştur. Çok sayıdaki polis içerisinde iki-
alındığından aileye kabul edilmeyen kız çocukları si dünya tarihi yönünden özellikle önem kazanmıştır.
çoğunlukla toplum hizmeti için kurulan yerlere ve- Bunlar savaş devleti Sparta ile kanun devleti Atina’dır.
rilirler (Golden, 2004).
Sparta’nın aksine, kanun üzerine kurulan
Atina’da adalet ve demokrasi kültürü ile tesis edi-
len kamu düzeninin içerisinde, toplumun huzur ve
dikkat refahının en önemli teminatı olan eğitim sistemi,
Antik Çağ’da erkek çocuklarının eğitimine ön- çocuğun yetiştirilmesindeki en temel prensiplerden
celik veriliyordu ve baba, erkek çocuğunun eği- biri olarak kabul görmüştür. Atina’da açılan ve böl-
timinde tek söz sahibi mercii idi. ge coğrafyasının eğitim yaklaşımı ve sistemi olarak
en yenisi olan Stoacılar ve Epikroscular okullarının,
eğitim tarihi yönünden özellikle ikisi çok önemlidir.

49
3
Çocuk Kavramına Tarih Açısından Bakış

Stoacılar Okulu: Stoacılar okulu, M.Ö. 300 oldukça detaylı tartışmış ve toplumun savaşçı ya da
civarında Atina’da Kitionlu Zenon tarafından ku- özgürlükçü olması noktasında her toplumun kabul
rulmuştur. M.S. 6. Yüzyıla kadar ayakta kalmış bir edeceği belli bir erdemle kendi nesillerini yoğurma-
felsefe okuludur. Steo okulu; yaşlı, orta ve genç stoa sının daha doğru olacağı kanaatinde birleşmişlerdir.
olmak üzere üç devreye ayrılmıştır. Stao felsefesi eği- Her ikisi de eğitimin yedi yaşında başlaması gerek-
timde de kendisini kategorize etmiş; mantık, fizik ve tiğini ancak öncesinde de hem görsel hem de işitsel
ahlak olmak üzere 3’e ayrılmıştır. Mantık ve fiziğe olarak çocuğun hazırlanması gerektiğini düşünceleri
önem verilen bu okulda ahlak, bireye yalnızca sağ- ile ortaya koymuşlardır. Bu iki alime göre çocuklar
lam bir temel kazandırmak ve tabiata uygun olarak okul eğitimlerinin yanı sıra babalarının mesleğini de
bireyin yaşamasını sağlamak adına öğretilmiştir. Bu öğrenerek aynı zamanda mesleki yönden de kendile-
stoalar akla uygun olarak da yaşamayı bir felsefe ha- rini yetiştirebilme şansına da sahip olmalıdırlar. Bu
line dönüştürmüşlerdir. Okulun eğitimcilerine göre bağlamda Antik Yunan’da çocukların eğitimi yaş an-
insanlar şu 2 gruba ayrılır. – Akla göre hareket eden lamında iki aşama da değerlendirilmiştir. Bunun ilk
bölgeler- Tutkularına göre kolayca harekete geçebi- aşaması, çocuğun yedi ile ondört yaş arasındaki temel
len ve ıstırabın pençesinde kıvranan deliler. Karak- eğitim verilen dönemidir. Bunu ondört ile onsekiz
ter eğitiminde büyük önem veren stoacı görüş daha yaş arasındaki uzmanlık aşaması takip eder, ayrıca
sonraları İngiliz aristokrat eğitimi üzerinde büyük söz konusu eğitimde öncelikle matematik, geometri
etki yapmıştır (Karadoğan, 2015: 62). vb. konularında gence eğitim verilir. Klasik Dönem-
den itibaren ise Ephebos olarak adlandırılan, onsekiz
yaşına gelen gençlerin, iki yıl müddetince askeri eği-
tim aldıkları sistem tüm bunların sonrasında devreye
dikkat girer (Aristoteles, Çev: Tuncay, 1992: 5-45), (Bitros
Yunan şehir devletlerinde tüm okulların temel – Karayiannis, 2009: 1-29).
felsefesi “doğru vatandaş” yetiştirmek üzerine
Bu düşünceden hareketle Helenistik Dönemden
kuruludur.
önce okul gelişimi ve yapısı Yunan şehir devletlerinde
resmi bir kimlik kazanma noktasında başarılı olama-
mış, hemen tüm şehirlerde özel yapılar olarak aşama
Epikurosçular Okulu: Okul kendi adın kuru-
kaydettiği tespit edilmiştir (Hansen, 2006: 105).
cusu olan Samesli Epikuras’tan almıştır. M.Ö 300
yılında kurulan okul Roma’da İmparatorlar devrine Tüm bu kurumlarının dışında Yunan Şehir
varıncaya kadar taraftar bulmuştur. Epikuras’un Devletleri’nde eğitim sisteminin ilk basamağını
kurduğu bu okul bir çeşit kültür özelliği taşıdığı teşkil eden, değerli olan spor aktivitelerinin ya-
için kurucusuna bir nevi put gözü ile bakılır ve pıldığı “gymnasium”lar eğitimde önemli bir yere
bağlı kalınmıştır. Epikures her türlü bilgiyi, duyu- sahiptirler. Arkaik ve Klasik dönemlerde şehrin
mu indirger, bu nedenle onun bilgi teorisi tutarlı dışında kalmış bu yapılar, zamanla okuma-yazma
bir sansürizm ile birlikte temsil eder. Temel duru- ve müzik eğitiminin verildiği okulların yer aldığı
şu dine karşıdır ve aydınlanmacı bir görüş açısına kompleks bir yapıya kavuşmuş, şehrin surlarının
bağlıdır. Bununla birlikte Epikuresciler mitolojileri içerisine taşınmıştır. (Herodotos, V.58)
halka karşı ılımlı bir dille açıklamaya çalışmışlardır.
Okullardaki manevi hava ise her zaman için neşeli
şakacı ve tam anlamıyla yardımlaşma ilkesi üzerine
kurulmuştur (Aytaç, 1993).
dikkat
Ayrıca Aristoteles’e göre, M.Ö.4. Yüzyıl ortala- Gymnasium: Yunan eğitim kurumlarının en er-
rında Yunan eğitim sistemi iki temel üzerine kurgu- ken biçimidir. Erkek çocuklarının beden eğitimi
lanmıştır. Bunun ilki mental eğitim diğeri de fiziksel faaliyetlerinin yapıldığı bir nevi spor okulu olan
eğitimdir (Davidson, 1902: 6-7). Fiziksel eğitimi güç yapılar daha sonra diğer eğitim dallarını da kap-
yerine güzellik, erdem, ruhun cesareti, doğruluğu ve sayarak “okul” kimliği kazanmış ve Helenistik
vücudun güçlülüğü üzerine kurgularken, mental Dönemden itibaren okuma-yazma, güzel sanat-
eğitimi aklın gücü, edebi eğitim ve müzik ile verilen lar ve spor eğitimini içeren ilköğretim kurumla-
talim olarak tanımlamıştır. Çocukların almaları ge-
rına dönüşmüştür.
reken standart eğitim hakkında Platon ve Aristoteles

50
3
Çocukluk Sosyolojisi

Yunan şehir devletleri içerisinde en önemlilerinden na sarınarak hareket ettirilmişlerdir. Sparta’nın eği-
birisi de Sparta şehridir ki, bugünkü Mora yarımada- tim anlayışında yaşa dayalı bir hiyerarşi sistemi de
sında bir tarım alanı olarak görüldüğünden yerleşim mevcuttur. Hatta okullarda çocuklar, bilinçli olarak
yeri yapılmıştır. Söz konusu şehir devletinin sosyal ya- küçük kaos ortamlarına sokularak, nasıl bir yöntem
pısı, eğitimini ve öğretim sistemini kuvvetli bir şekilde ile sorunların üstesinden gelecekleri dahi takip edil-
etkilemiştir. Gerek baskı altındaki yerli halka ve gerek- miştir. Yaşanan kaos ortamında gösterdikleri tepki-
se dıştan gelecek tehlikelere karşı savaşa hazırlıklı olma ler neticesinde de çocukların güçlü mü yoksa zaaf
durumu, azınlık grubunu teşkil eden asil sınıfın tek sahibi mi olduğu belirlenmiş, buna bağlı olarak ceza
hayat amacı hâline gelmiştir. Onun için de Sparta’da ya da ödül verilmiştir. Sparta’daki eğitim sisteminin
barış dönemlerinde hayat, bir nevi “savaşa hazırlık” bir parçası da çocukların hırsızlık yapmasıdır. Fakat
yapılan bir yer, okullar ise bu duruma teorik ve pratik yemek bulmak adına yapılan hırsızlıkta yakalananlar
olarak katılan kurumlara dönüşmüştür. Sparta’da eği- şiddetle cezalandırılmıştır (E. Friedell, 1999: 99).
tim ve öğretim askeri bir karaktere sahiptir. Sparta eğitim sisteminde bunlar yaşanırken, ço-
İşte söz konusu olan bu okulların en tesirli eği- cukların temel ihtiyacı olan yazma ve hesap işleri
timcileri olan Poidonomosların emri ile yeni doğan ihmal edilmiştir. Bu yüzden de Sparta’da bilim fel-
çocuklardan yalnızca kuvvetli olanlar hayatta bırakı- sefe pek fazla gelişmemiştir. Sparta’da kız çocukları
lırken, zayıf yapılı olanların öldürülmesi doğal bir ey- bile sıkı bir askerî eğitime tabi tutulmuşlardır. Sert
lem olarak Sparta Şehir Devleti’nde kabul görmüştür. beden hareketleri ile geliştirilen bir kadın vücudu,
Hatta mevcut sürece anneler de dahil edilmiş ve do- sıhhatli ve kuvvetli bir anne yetiştirmenin de ilk
ğum yaptıktan sonra bebeklerinde bir fiziksel sıkıntı şartı olarak kabul görmüştür (Aytaç, 1993).
fark ettiklerinde onu yok etmek zorunda bırakılmış- Sparta’nın zıddı olarak Atina ileri bir ticaret ve
lardır. Bu hareket toplumun mükemmeliyetçiliğinin endüstri devletiydi. Atina şehir devleti demokrasinin
de anlaşılması açısından son derece önemlidir. Ayrıca doğduğu ve en yalın hali ile uygulandığı bir yerdi.
Sparta anneleri çocuklarını doğduğunda suyla değil, Tüm aydınlanma dönemlerinde olduğu gibi Atina
şarapla yıkamışlardır ki, bununda kutsanmakla bir şehir devletinde de öğrenme işine büyük önem ve-
bağlantısı vardır. (Plutarkhos; 2019: 29). rilmişti. Atina şehir devleti yöneticileri yüzyıllar bo-
Sparta’da yedi yaşına kadar ulaşan çocukların ai- yunca öğretime entelektüel bir formasyon kazandır-
leleri, yedi yaşından itibaren onları devlete ait eğitim mayı amaç edinmişlerdi. Atina’da entelektüel eğitimi
kurumlara bırakır ve otuz yaşına kadar savaş ve devlet vermek bir devlet işi olarak değil, özel kişilerin işi
işleri üzerine eğitim almalarını temin ederlerdi. Çocuk- olarak serbest bırakılmıştı. Bu ihtiyaca cevap vermek
lar aileleri ile görüştürülmez, beze sarılmaz, uzuvları ke- üzere birçok yerde matematik, felsefe retorik hoca-
silmez, nazlanmalarına müsaade edilmezdi (a.g.e., 29). ları, kendi okullarını açmaya başlamışlar, böylece
Atina Devleti, rasyonalist eğitim-öğretim sağlayan
bir okullar şehri manzarasına ulaşmıştı. İşte bu saye-
dedir ki, mezkur şehrin çocukları yedi yaşından baş-
dikkat lamak üzere evde ya da özel bir okulda ders almaya
Antik Çağ toplumlarının eğitim felsefesi bir- başlarlardı. Erkek çocukları okula götürülüp getiril-
birlerinden ihtiyaçlarına uygun olarak farklılık meleri ile de (pediagogas) pedagog adı verilen köle-
göstermiştir ler sorumluydu. Atina şehir devletinde de çocukların
askeri olarak hazırlanması daha küçük yaşlarından
itibaren son derece önemliydi. Bu sebeple çocuklar
eğitim hayatlarının başında jimnastik derslerini pa-
dikkat diotriklerden alırlardı. Okullardaki bu temel derslere
Poidonomos, Antik Yunan şehir devletlerinde ayrıca hesap dersleri de eklenirdi. Müzik ve jimnas-
özellikle de Sparta’da okul çağındaki çocukların tik eğitimi devlet tarafından inşa edilen ve kontrol
eğitiminden mesul resmî anlamda görevlendiril- edilen yalnızca palestralarda yapılırdı. Gençlerin eği-
miş kişilerdir. timi iki yıllık bir cephe devri ile yani iki yıllık silah
kullanma, nöbet tutma ve diğer kışla hizmetlerini
Sparta bir savaş devleti olması sebebi ile ço- kapsayan bir askeri hizmet devri ile de sona ererdi.
cukların vücutlarını kuvvetlendirmeleri ve savaşa Atina’da gençler 18 yaşında erkekler birliğine, 21
hazırlamaları için çıplak ayakla yürüme, soğuk ve yaşında yeniler ve kırk yaşından itibaren de olgun
sıcağa alışma talimleri adına tek bir kumaş parçası- erkekler sınıfına katılırlardı (Jenkins, 1993).
51
3
Çocuk Kavramına Tarih Açısından Bakış

Öğrenme Çıktısı
2 Roma İmparatorluğu, Yunan ve Sparta şehir devletlerinde çocuğa bakış ve eğitimleriyle
ilgili bilgi verebilme

Araştır 2 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Eliseo-Gonzales-Ruiz’in
“Play And Chilhood In Aci-
Antik Çağ’da Anadolu, Mı-
Aristokrat, şehirli ve köy- ent Greece” Journal Of Hu-
sır, Mezopotamya coğrafya-
lü çocuklarının eğitiminde man Sports And Exercise,
larında çocuk eğitimi anla-
takip edilen usul ve esaslar Volume: 5, Issue: 3, 2010
mında yürütülen faaliyetler
nelerdir? adlı makaleyi, okuduğunuz
nelerdir?
Antik Çağ devletlerindeki
çocuk algısı ile eşleştiriniz.

BATI TOPLUMLARINDA ÇOCUK


KAVRAMI VE EĞİTİMİ
Çocukluğun toplumsal tarihinin araştırılması
genellikle Ortaçağ’dan itibaren başlayan bir sü-
reçtir. Ortaçağ’da bugün bildiğimiz anlamda bir
çocukluğun olmadığı görülmektedir. Yetişkinlerin
dilinde çocuğu anlatacak ayrı ifadeler dahi mevcut
değildir. Çocuğun 7 yaşına gelmesine kadar sü-
ren bir bebeklik dönemi mevcuttur. Çocuklar bu
yaştan itibaren yetişkinlerin dünyasına girebilmiş-
lerdir. Ortaçağ Batısında günümüzdeki mânâsıyla
çocuk ve çocukluk terimlerine rastlanmamaktadır.
Ortaçağ Avrupa’sında çocuk küçük yetişkin ola-
rak görülmüş, anne bakımından kurtulduğu 5-7
yaş aralığından itibaren yetişkinlerle aynı şartlar
altında, hatta onların mahrem dünyaları içerisinde Resim 3.4 Rönesans döneminde çocuk
yaşamlarını idame ettirmiş; içki, kumar ve cinsel Kaynak: biacaip.com
taşkınlıklarla daha o dönemde karşı karşıya kal-
mışlardır (Metin Efe, 2008). Adı geçen dönemde
Avrupa’da çocukluk özel bir zaman dilimi olarak Batı’da çocukluk algısındaki değişim XVI. ve
kabul görmediğinden Fransızca, İngilizce ve Al- XVII. Yüzyıllarda görülmeye başlamıştır. Çocuk-
mancada çocukluk kavramını ifade eden kelimelere luk anlayışının ve yaşam tarzının değişmesi kendi-
günlük dilde pek rastlanmamıştır. Bunun tabii ne- sini en çok da eğitim alanında belli etmiştir. Bu dö-
ticesi olarak da çocuk edebiyatına dair eserler yok nemde ayrı bir çocukluk kavramının ortaya çıkışı
denecek kadar azdır (Yurtsever, 2009). ile okula giden, yetişkinin dünyasından çıkan genç

52
3
Çocukluk Sosyolojisi

kuşaklar oluşmuştur. Bu zaman diliminde çocukla-


rın yetişme durumlarına göre, okullar dahi katego-
rize edilmiş, çocuklar için ayrı alanlarda oyun oy- dikkat
nama, yeni ve farklı beceriler geliştirme özgürlüğü Çocukluk tarihi çalışmalarının öncüsü sayılan
doğmuştur (İvar, 1993). Aires’e göre 1600’lere kadar ayrı bir çocukluk
Bu dönemden itibaren ahlaki disiplinin sağ- kavramı yoktu. Ortaçağda çocukların temel
lanması, çocuğun yetişkinlerin “bozuk” dünya- ihtiyaçları giderilse de özel bir ilgiyle korun-
sından muhafazası, bu dünyaya da geçiş yaparken mazlardı. Çünkü çocuğu yetişkinlerden ayıran
gereken tedbirlerin alınarak ve itina ile temasının özellikler bilinmezdi. Bu nedenle çocukların
sağlanması istenmiştir. Özellikle Batı’da din orijinli kendilerine özgü giysileri, besinleri, oyunları,
yaklaşımlarda, ebeveynlere oldukça yoğun vazifeler oyuncakları yoktu.
düşmüş, ilahi kudret ile çocukların ruh ve beden-
lerinden onların mesul oldukları öğretisi daha ilk
aşamada verilmiştir. Ayrıca bu dönemde Ortaçağ okulları ile modern
Ancak her şeye rağmen Ortaçağ Avrupa’sında zaman okulları arasındaki en önemli fark ise disiplin
ebeveyn olmanın avantajları olduğu gibi dezavan- anlayışıdır. Disiplin yalnız okul içerisinde daha sıkı
tajları da mevcuttu. Bir açıdan ailenin devamlılı- bir denetim ya da gözetim değil, aile yaşantısını da
ğının sağlanması noktasında bir fırsat olan çocuk, içerisine alan bir anlayışa dönüşmeye başlamıştır. Bu
evlilerin arasındaki sevginin bir ürünü, aynı zaman türden eğitim anlayışıyla hapishane tarzı okullarla
da eğlencenin sembolü olarak değer bulmuştur. çocukların sosyal yaşamı sınırlandırılmış, uygulama-
Bununla birlikte, ebeveynlerin “gelecek garanti- lı eğitim yerine, kavramsal eğitim tarzı benimsenmiş
si” de yine çocuktur (Pollock, 1983: 208). Fakat ve çocuğun yeteneklerini fark ederek üzerine gitme
doğum sırasında anne ve bebek ölümlerinin sıkça imkânı da kısıtlanmıştır (Aries, 1962).
yaşanması, doğumdan sonraki bakım eksiklikleri
ve bilgisizlik ile özellikle alt sınıflar için çocuk ye-
tiştirmenin getirdiği ek maliyet, dinî öğretiden ba-
ğımsız olarak, çiftleri çocuk sahibi olma konusun- dikkat
da düşündürmüştür. Üst sınıflar için ise evli çiftler Maffeo Vegio (1406-1458) “Çocukların Eğitimi
arasındaki zorunlu fiziksel ayrılıklar, çocuk sahibi Üzerine” adlı eserinde bütün halk çocuklarının
olma oranını göreceli olarak düşürmüştür. Kralın/ eğitiminden değil, yalnızca devlet hayatında seç-
imparatorun hizmetinde uzun süren seferler, ida- kin bir yer tutmakla görevli hürlerin çocukları-
ri hizmetler ya da uzun süreli ticari yolculuklar, nın eğitiminden söz etmiştir.
üst sınıflarda bahsi geçen fiziksel ayrılığın en çok
rastlanılan nedenleri arasındadır (L. E. Mitchell,
2007). Bu bağlamda, Ortaçağ Avrupa’sında, özel- Bu bağlamda bazı yazarlar, Aires’in, Ortaçağ’da-
likle çocuk ölüm oranlarının yüksekliği ile özgül ki yaşam nostaljisini desteklememelerine rağmen
bir çocukluk anlayışının görece yokluğu arasında Rönesans dönemindeki insancıl yaklaşımının daha
ilişki kuran yaklaşımlar mevcuttur. Çocukların ha- doğru bir tarz olduğunu düşünmektedirler. Aries,
yatta kalma olasılığının düşüklüğünün, genellikle Ortaçağ toplumunda “çocukluk” kavramının bu-
ebeveynlerin çocukları ile yoğun duygusal bağlar lunmadığını ifade ederken bunun çocukların terk
kurmasını engellediği ileri sürülmüştür. XIV. Yüz- ve ihmal edildiği anlamını taşımadığını özellikle
yılın sonlarına kadar çocukların vasiyetnamelere ifade etmiştir. Bu kavram ona göre çocuk ile erge-
dahil edilmemesi ve birçok yerde ölen çocukların ni hatta yetişkini birbirinden ayırdığına ilişkin bi-
cinsiyetinin dahi kayda düşürülmemesi, bu öner- linçle de örtüşmektedir (Aries, 1962). Bu mevcut
meyi bir ölçüde destekler niteliktedir. Tüm bunlara durum, çocuklarla yetişkinler arasındaki ilişkilerin
ilaveten, aynı dönemde ortalama insan ömrünün tek yönlü otorite ilişkilerinden ibaret olmadığı, ço-
kısalığı ve yaygın üretim modelleri dikkate alındı- cukların bireysel ve kümesel tepkileriyle yetişkin
ğında, çocukların erkenden hayata atılmasının ne- davranış ve yaşantılarını etkilediklerini ortaya koy-
den sosyal ve ekonomik bir gereklilik olarak görül- muştur. Geçmişteki insan yaşantılarının psikolojik
düğünü ortaya koymaktadır. boyutuna yönelen ilgi, çocuğun tarihsel inceleme

53
3
Çocuk Kavramına Tarih Açısından Bakış

alanına alınmasında da etkili olmuştur. Akılcı, fay-


dacı ve maddeci modeller yerine tarihte tekil, öznel
yaşantılar çocuğun odağa alınmasını sağlamıştır.
Özellikle eğitim tarihi, aile tarihi, kadın tarihi araş- dikkat
Lawrence Stone’a göre, İngiltere’de evde ve okul-
tırmalarının gelişmesi çocuğun gelişimine ilişkin
da çocuklara son derece sert bedensel cezalar ve-
bilgileri genişletmiştir (Beales, R.W., Jr., 1975).
rilmesi kural idi; XVI. ve XVII. Yüzyıl başları
Bunun yanı sıra tüm Ortaçağ boyunca, ressamlar, “kamçılama çağı” olmuştu.
“inanılmaz bir şekilde”, çocukları anasının kucağında
bir büyük adam minyatürü olarak çizmişlerdir (Illich,
1985). Ama gerçekte, Avrupa’da Ortaçağ’ın çocukluk
Çocuğun hiç tanımadığı, algılayamadığı bir za-
algısını önemli oranda dini anlayış ve ritüeller tarafın-
man diliminden hukuksal, toplumsal, eğitsel kurumlar
dan belirlenmiştir (Öztan 2013: 18). Dönemin sert
içerisinde korunmaya alınan bir çocukluk kavramına
ve temelsiz ideolojisinden çocukluk da hesabına düşe-
geçiş tam 400 yıl sürmüştür. Çocukluğun kurumsal-
ni almıştır. Örneğin, Ortaçağ’da çocuk kötü muamele
laştığının ilk evrensel hareketi “ilköğretim hayatı”, bir
gören, alınıp-satılabilen bir emtia ve kölelik statüsün-
diğeri ise “Çocuk Hakları” hareketidir. Fakat Bukatko
de bir varlık olarak değersizleştirilmiştir (Elkind 1999:
ve Daehler’e göre çocuklukla yetişkinlik arasındaki gö-
28) Çünkü çocuklar üremeye katkıda bulunmayan ve
receli ayrımın erozyona uğradığını ve aydınlanma çağı
ekonomik anlamda topluma yük olup hiçbir sorum-
öncesinin bu iki karakteristik dönemi arasındaki sınır-
luluğunu yerine getirmeyen vasıfsız bir grup olarak
ların belirsizliğine geri dönüldüğünü belirten ifadelere
görülmüştür (Karakuş Öztürk, 2017).
de bilim çevrelerinde yer verildiği sıklıkla rastlanan bir
Buradan da anlaşılacağı üzere çocuklar Ortaçağ durumdur. Adı geçen bu bilim adamlarına göre, ayrıca
Avrupa’sında tabii bir yük olarak görülmüşler, hatta en önemli nokta, yalnız yetişkinlerin dünyasında bulu-
XVIII. Yüzyılın sonuna kadar Avrupa’da en çok nan pek çok sorunu bugün çocuklarda yaşamaktadır.
işlenen suç “çocuk cinayeti” vakaları olmuştur. İn- Alkol, uyuşturucu, cinsel saldırı, şiddete yönelik suçlar
giltere, Fransa, Almanya gibi ülkelerde söz konusu onların dar dünyasının kalıplarını paramparça edebil-
dönemde tüm ebeveynler olmasa da bir kısmı ço- mektedir (Bukatko-Daehler, 1992).
cuklarını süt annelerine veya bakım yurtlarına vere-
biliyorlardı (İnanç vd. 2010: 5). Böylece çocuk ve
çocukluk konularındaki yetişkin tavırlarının tarihsel
değişimi; çocukların yaşam alanlarındaki (ev, sokak,
oda, boş vakit süresi…) etkinliklerini belirleyen gös-
tergeler, çocuk olmanın ne denli bir öznel yaşantı
ve anlam taşıdığı; çocukların toplumsal, ekonomik,
psikolojik işlevleri ile sanatsal, sportif, folklorik, kül-
türel alandaki yansımaları bu odağın ana temalarını
da bu ifadeye göre yavaş yavaş teşekkül ettirmeye
başlamıştı (Aries, 1960).
Rönesans ile birlikte bu kültürel ve düşünsel or-
tamda yavaş da olsa bir değişim böylelikle başlamış-
Resim 3.5 XVIII. yüzyıl Avrupasının altın çocukları
tır. Gelis’e göre değişimin en önemli belirtisi çocu-
ğun yaşam alanını korumak yönündeki kararlılıktır. Kaynak: refid:21691793 ilişkili resim dosyası
XVI. Yüzyılın ikinci yarısında şehirlerde oluşan bu
tavır anne ve babaların, çocuk sağlığıyla daha fazla XVII. Yüzyıla kadar bir kişinin çocukluktan çık-
ilgilenmesinde ve onu küçük yaşta ölümden koru- ması için ekonomik bağımlılıktan kurtulması gerek-
mak çabasında yatmaktadır. Bu yeni aile modeli, miştir. Çocuklar için güncel hayatta kullanılan “ço-
kentli seçkinlerle başlamış, küçük şehirlerden önce cuk, küçük, oğlan, kız, ufaklık” benzeri kelimeler
büyük ticaret merkezlerinde benimsenmiştir. Bu du- feodal hiyerarşinin alt katmanındakilerle, sürekli
rum İtalya gibi Akdeniz ülkelerinde XIV. Yüzyılda emir altında yaşayan hizmetkâr sınıfını tanımlamada
görülürken Fransa ve İngiltere gibi ülkelerde XVI. da tercih edildiğinden konunun uzmanları arasında
Yüzyıla kadar görülmemiştir (Karadoğan, 2019). hoş karşılanmamıştır (Aries, 1962).

54
3
Çocukluk Sosyolojisi

Aries, çocukluk kavramının iki boyutta gelişti- da yaşlılara bakım işlevi birincil gruplardan ikincil
ğini gözlemlemiş ve şu kanaate ulaşmıştır: Çocuk gruplara aktarılırken değerler de nesnel koşullara uy-
kavramı aile dışındaki unsurlarla da geniş bir yelpaze muştur (Kağıtçıbaşı, 1982).
ağına sahip bir varlıktır. Bu geniş çevre XVI. Yüzyıla XVIII. Yüzyıldan itibaren Batı dünyasında görül-
gelindiğinde din adamlarından, XVII. Yüzyılda ise meye başlanan sanayileşmeyle birlikte çocuk işçilerin
hukukçularında katılımıyla oluşan ahlaki felsefe savu- kötü şartlarda çalıştırılması ve çocuk suçlarının art-
nucularıdır. Amaçları disiplinli ve akılcı davranışları ması üzerine çocukların korunması gündeme gelme-
geliştirmektir. Ancak bu çocuklar soylu çevrelerdeki ye başlamıştır (Ayzöğ,, 2008). Bu durumun dönem
gibi oyuncak olarak adlandırılmamıştır. Çocukları itibari ile Osmanlı Devleti’nde varlığından dahi söz
tanrının lütfu olarak gören ve düzeltilmesi gerektiğini edilememektedir. Çocukların işlediği kabahatlerin
savunan bir aile yapısına bu yüzyıldan sonra dönüş- cezaları mutlaka babaları, dini eğitim aldıkları sıb-
müştür (Aries, P., 1960). Bunun yanı sıra toplumun yan mekteplerindeki hocaları ya da mahallenin bü-
katmanlarındaki “çocuk” anlayışını sınıflandırırken yükleri tarafından verilmekte, bunun karşılığı “kaba
burjuva ailelerinde “çocukların sevilip, okşanacak ya- dayak” olarak nitelenen şiddet ile karşımıza çıkmak-
ratıklar” olarak algılandığının altını çizilmiştir. XVI. tadır. Kabahat işleyen çocukların bu durumlarından
ve XVII. Yüzyıllarda toplumun ahlak katmanını oluş- ebeveynleri sorumlu tutulmakta hatta toplum tara-
turan hukukçular ve din adamları açısından çocuklar, fından “terbiye eksikliği” olarak nitelenmektedir.
burjuva sınıfındaki gibi “sevilip okşanacak yaratıklar”
Buna karşılık XX. Yüzyılın Avrupa’sında çocuk-
olarak değil, “tanrının korunması, düzenlenmesi ve
ların durumu nispeten değişim göstermiş olsa da
disipline edilmesi” adına lütfettiği kırılgan bir imge
hali hazırda özellikle mutaassıp topluluklarda usul
olarak kabul edilmiştir (Aries, P ., 1960).
yine benzerlik göstermektedir. Özellikle küçük
Ana-baba tarafından çocuğa atfedilen kıymet ve yaşlarda çalışmaya başlatılan çocuklar ve bunların
beklenilen tavır-davranış türü, ailenin işlerlik an- kazançlarına aileleri tarafından göz konulması gü-
layışının da yansımasıdır. Şöyle ki çocuğa faydacı nümüzde de yaşanan trajedinin bir parçasını teşkil
değerler atfedilen aile sisteminde, çocuğun ailesine etmektedir. Çocuk bütün gün ya da hafta kazandı-
nesnel katkısı da yüksek düzeyde olacağını Batılı ğı ücretinin bir kısmını ya da tamamını ailelerine
aydınlar tarafından tasavvur edilmektedir. Bu katkı vermek, kardeşlerinin okul masraflarını karşılama-
hem çocukken aile ekonomisine yardım şeklinde ya yardımcı olmak, acil durumlarda para desteği
hem de ana-babaya yaşlılık güvencesi sağlamak bi- vererek zorundadır.
çiminde belirmiştir. Bu ayrıca Batıda değil, dün-
Bu hâl kadınlarda, erkeklere oranla daha yük-
yanın pek çok ülkesinde yani modern ekonomik
sektir ki bu durum kadının ekonomik bağımlılığını
yapının oluşmadığı, geleneksel yapının süregeldiği
gösterir. Kız ve erkek çocuklardan farklı beklentiler
tüm kesimlerde yaygın olarak günümüzde dahi gö-
değişik sosyal statülerin oluşumuna da sebep olmak-
rülmektedir (Kağıtçıbaşı, Ç. 1990).
tadır. Bu, karşı cinslerin aile içerisindeki hiyerarşik
Bu tip toplumlarda ana-baba ve çocuk arasındaki yapısına dahi etki etmektedir. Erkek çocuğundan
bu bağımlı ilişkiler sistemi, çocuğun kişiliği hakkın- daha fazla şeyler beklendiği için ona kıza nispeten
daki ana-baba değer yargılarını da belirlemektedir. fazla değer verilir. Çünkü erkek çocuk kırsal ortam-
Örneğin; çocuğun değeri kendisinde en çok olması da ailesine yaşlılık güvencesi anlamında kıza oranla
beklenen özelliklerin mevcut olması ile bağlantılı- daha çok saygınlık sağlar (Kağıtçıbaşı, 1972; Kağıt-
dır. Çocuğun ebeveynlerine karşı bağımsız değil, çıbaşı-Kansu, 1976-1977).
bağımlı olması, ana-babasının sözünü dinlemesi ta-
“Kardeşi Poyniekes’in cesedini Kreon’un yasağı-
lep edilmektedir. Bu durum yüzyıllardan beri Türk
toplumunda “hayırlı evlat” kavramı ile özdeşleştiril- na rağmen gömmeye kalkışan Antigon’u görünce,
mektedir (Kağıtçıbaşı, Ç., 1981). Gelişmiş teknoloji kardeşi İsmene sorar:
toplumlarında ise buna zıt bir tutum benimsenir. - Kendi oğlunun nişanlısını mı öldüreceksin?
Örneğin; çocuğun değerinin araştırılmasının ya- - Sabanı olan sürülecek başka tarla bulur…
pıldığı ABD ve Almanya’da bireysel bağımsızlığa o (Patten, 1946: 2; Muammer Salim, 2011) yanıtı
denli önem verilmektedir ki ebeveynler çocuklarına kız ile erkek arasındaki ayrımı kırsal da ve az geliş-
bağımlı olma fikrini reddetmektedir. Bu tür ülke- miş toplumlarda net olarak ortaya koymaktadır.
lerde “çocuk isteme” sebebi “yaşlılıkta güvenilecek Doğum ve ölüm oranlarının çok yüksek oldu-
birinin olması fikri sadece %7-8 iken Türkiye’de bu ğu tarihî devirlerde, toplum kesimlerindeki çocuk
oran %77’lere” kadar ulaşmaktadır. Bu toplumlar- sevgisinin de modernliğe kıyasla daha çok olup ol-

55
3
Çocuk Kavramına Tarih Açısından Bakış

madığını tespit edebilmek imkânsızdır. Çocuğa yönelik


duyguların oluşumunda bugün olduğu gibi o gün de çev-
resel, kültürel değer yargıları ile tarihsel etmenler önemli
rol oynamaktadır.
Bu ifadelerden hareketle, XX. Yüzyıla gelindiğinde hâkim dikkat
olan çocuk paradigması 3 temel unsura dayanmaktadır. New York’ta 1873’te çıkarılan “Çocuk Emeği
ve Eğitim Kanunu” ile sanayi iş kolunda 10 yaş
• Çocuklar, biyolojik olarak yetişkinlerden farklı bir
altı çocukların çalışması, 1886’da çıkan “Fabrika
işleyişe sahiptirler.
Kanunu” ile de 13 yaş altındaki çocukların fab-
• Çocukların mutlak surette yetişkinliğe hazırlan- rikalarda çalışması yasaklandı.
ması gerekir.
• Çocukların yetişkinliğe hazırlanmasının sorumluluğu
yetişkinlere aittir (Güçlü, 2016: 11-12).
XIX. Yüzyılın en tanınmış filozoflarından biri olarak kabul edilen Rousseau’ya göre de “Çocuk vahşi bir çiçek-
tir.” Çocuğun alacağı eğitim onun doğal gelişimini bozmayacak şekilde verilmelidir. Çünkü, eğitim çocuk açısın-
dan bir tür eksiltme sürecidir ve yetişkinlikte yapılan hatalar, burada yapılan hatalarla özdeştir. Dolayısıyla benzer
hususta J. Locke da şu ifadelere yer verilmiştir; çocuğun kabalığı, bilgisizliği, dengesiz hareketleri kendisinden değil,
yetiştirilme tarzından kaynaklanmaktadır. Bu düşünceler, XIX.-XX. Yüzyıllardan itibaren Atlantik okyanusunu da
aşarak Amerika’ya kadar ulaşan Batı’daki çocukluk anlayışının aksettirilmesidir (Tan, 1994: 11-12).
Batı’da yerleşik çocuk paradigması, XX. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren “çocukluk tarihi” adıyla
incelemeye alınmıştır (Hiner-Hawes, 1985). Bu açıdan bakıldığında çocukların sanıldığı kadar güçsüz ve
etkisiz bir kategori olmadıkları, salt sayısal olarak bile göz ardı edilemeyecekleri bu ifadelerle ortaya konul-
maya çalışılmıştır (Tan, 1989).

Öğrenme Çıktısı
3 Ortaçağ, Rönesans, Reform, Sanayi devriminde çocuk ve çocuğa bakışın değişimi
konusunu aktarabilme

Araştır 3 İlişkilendir Anlat/Paylaş

XIV. yüzyılın ortalarında


“Çocukluğun Tarihsel Ge-
Avrupa’da çocukların vasi-
Ortaçağ’dan Yeniçağ’a lişimi Üzerine Düşünceler”
yetnamelerde yer almaması
Avrupa’da özellikle de Rö- Iğdır Üniversitesi Sosyal
ve kayda geçmemeleri, adı
nesans Döneminde çocuk- Bilimler Dergisi, Sayı: 13,
geçen coğrafyalardaki top-
luğa bakış açısı, eğitim sis- 2017, s.253-276 adlı maka-
lumların yaşam şekli hak-
teminde takip edilen usuller leyi okuduktan sonra Avru-
kında nasıl bir anlayış içe-
hakkında bilgi veriniz. pa’daki “çocuk” ve “çocuk-
risinde olduğunu ortaya
luk” kavramını tartışınız.
koymuştur?

56
3
Çocukluk Sosyolojisi

TÜRK-İSLAM İNANCINDA tır. Burada tilki sinsilik, kurnazlık özelliği ile kurt
ÇOCUĞA BAKIŞ VE TÜRKİYE’DE ise yiğitlik timsali ile öne çıkmaktadır. Ailenin ilk
ÇOCUK EĞİTİMİ çocuğu ister kız, ister erkek olsun ”tun oğul” den-
mektedir. Annenin ilk doğurduğu kız çocuğu için
İslamiyet öncesi Türklerde çocuk, aile hukuku ayrıca “tun kız” ifadesi de tercih edilmektedir. Aile-
açısından önemli olduğu gibi ailenin soy olarak nin en küçük çocuğuna “aştal oğul” (Salim, 2002)
devam etmesindeki en önemli faktörlerden biridir. denilirken, kardeşler için “kandaş” ifadesi kullanıl-
Çocuğun olmaması aile hayatını olumsuz yönde mıştır. Büyük kardeş “eçi”, küçük kardeş “ini” ola-
etkileyeceği gibi mal mülk dağılımını da etkileye- rak adlandırılmıştır (Ögel, 2001).
cektir. Bozkır yaşamında kadında aranan en önem-
li özellik ise başlı başına doğurganlıktır. Ailenin de-
vamı çocuk ile kabildir (Candarlıoğlu, G., 1977).
Aile hukuk açısından çocuğun dünyaya gelmesi
aile ilişkilerini olumlu yönde etkileyecektir. Çocu- dikkat
ğun olmadığı durumlarda erkek ve toplum, sorunu “Tun” ifadesi yenidoğan anlamına gelmektedir.
kadında aramamakta, kendisiyle birlikte sorumlu-
luğu bölüştürmektedir. Çünkü eski Türklerde ço-
cuk sahibi olmak oldukça arzulanan bir durumdur Eski Türklerde çocuğun ad alabilmesi için belir-
(Ünalan.- Öztürk, 2008). li bir yaşa gelmesi gerekmektedir. Çocuğun doğar
doğmaz aldığı adı gerçek ismi değildir. Oğlan, er-
genliğe ulaştığında bir kahramanlık göstermeliydi
ki, hak ettiği orijinal yani bundan sonra cemiyet
tarafından verilen ve kendisinin taşıyacağı “millî”
dikkat adını alabilsin (Gökalp, 1976).
XIV. Yüzyılda, İlhanlı Devleti’nin başkenti Türklerde çocuğun yetişmesi mutlak aile orta-
Tebriz’de 110 çocuğun barındığı iki yetimhane mında gerçekleşmekteydi. Çocuklar daha küçük
kurulmuş ve buralardaki çocukların meslek sahi- yaşlarda at binerek, ok atarak, kılıç kullanarak sa-
bi olarak yetişmelerini sağlanmaya çalışılmıştır. vaşta ustalık elde etmeye başlarlardı. Bu onların
aynı zamanda devletin ve toplumun yönetim töre-
sini de öğrenmeleri anlamını taşımaktaydı. Çocuk-
Türkler kız ile erkek çocukları arasında bir ay- lar eğitim aşamasında bile kurallara uymak zorun-
rıma asla gitmemişlerdir (Ögel, 2001). İnsan do- daydılar. Çocukların eğitimi sadece aile bireylerine
ğası ne kadar fark gösterse de erkek veya kız çocu- değil, toplumun tüm fertlerine aitti. Çocukların
ğunun aile açısından birbirleri ile farklı olabilme hukuk açısından temel hak ve hürriyetleri, aile or-
ihtimali bulunmaktadır. Eski Türklerde erkek ço- tamında şekillenmekteydi. Adını kendi hakkı ile
cukları ifade ederken, “ataç” ifadesi kullanılmıştır. kazanan çocuk, düzenlenen toy sonrasında adının
Ataç, büyüklük gösteren erkek çocuk anlamında duyulmasını sağlamakla da yükümlüydü (Koca-
kullanılırken, “anaç” ise küçükken, büyük anlayış Uğurlu 2010). Yaygın olan isimler arasında, Boz-
gösteren kızlar için tercih edilen bir ifade tarzıdır kurt, Turul (Tuğrul), Konal Keldi, Kök Börü, Uku
(Kaşgarlı Mahmud, 1985). Ayrıca eski Türklerde (Baykuş), Aşbergen, Yağıbasan, Uralbey, Sırgeldi,
erkek çocuğu babaya, kız çocuğu anaya benzetme İdilbay gibi isimler bulunurdu (İnan, 2000).
alışkanlığı mevcuttur. Buna uygun olarak “Ata oğlu Yine eski Türklerde ataerkil bir yapı mutlak
ataç doğar” şeklinde sarf edilen cümle Türklerde egemen olduğundan çocuğun velayeti de babanın
var olan düşünceyi net olarak ortaya koymaktadır üzerinde olurdu. Ailede babanın töreleri geçerliydi.
(Ünalan- Öztürk, 2008). Babanın çocuklar üzerindeki otoritesi, Türklerde
Bunun yanı sıra eski Türklerde doğacak çocu- devlet anlayışının devam etmesinde de etkiliydi.
ğun kız ya da erkek olduğunu öğrenmek için “Tilki Anne figürü, çocuk üzerinde ancak baba yokken
mi, kurt mu?” ifadeleri de kullanılmıştır. Eğer til- hak sahibiydi. Babanın mirası anneye kaldığı gibi
ki denirse doğacak çocuğun kız olacağı, eğer kurt anne çocukların da vasisi olurdu. Aile de çocuklar
denirse doğacak çocuğun erkek olacağı anlaşılmış- kendi kendilerine yetecek kadar olgunluğa erişirler-

57
3
Çocuk Kavramına Tarih Açısından Bakış

se, büyüklerinden bağımsızlığını ister hatta malın İslam uygarlığının çocuğun fiziksel gelişimi, psi-
mülkün bir kısmını zorla dahi alabilirlerdi (Gö- kolojisi, hastalıklarının tanı ve sağaltımı konusunda
kalp, Z., Yay. Haz. Yusuf Çötüksöken, 1991). da zengin ve ayrıntılı bilgilere sahip olduğu bilinmek-
Çocuk kavramı İslâm hukuku açısından değer- tedir. Ünlü düşünür Gladi, bu birikimin Avrupa’da
lendirildiğinde ise doğan her çocuk “yaşam hak” büyük çapta Hellenistik Dönem’de oluşurken, İslam
ehliyetine sahip olarak doğmaktadır. Bu düşün- dünyasında bunun bir yaşam felsefesi olduğunun al-
ceden hareketle yeni doğan çocuk, kendisine ad tını çizilmektedir İslam inancının başat kaynaklarını
verilmesi, akika kurbanı kesilmesi, tecrübeli, ehil oluşturan ayet ve hadislerde, çocuğun yetişkinlerden
bireyler tarafından büyütülüp, bakılması, doğru ve farklı ve özel bir “biyolojik” işleyiş tarzının olduğu,
etkin bir şekilde terbiye edilmesi, yedi yaşına ulaş- yetişkinliğe belirli bir hazırlık sürecinden sonra ancak
ulaşılabildiği de ifade edilmiştir. Aynı zamanda İslam
tığında ise temyiz kudretine kavuşmuş olması bek-
inancına göre çocuğun hem fiziksel hem ruhen yetiş-
lenir. Ergen dönemine ulaşana kadar da bu tarzdaki
mesinden birinci derecede ebeveynleri etkin olduğu
hakları korunan çocuğun, adı geçen dönemde de
da çoğu yerde ifade edilmiştir (Gladi, 1989).
İslami kaideler çerçevesinde her türlü hukukî işle-
mi kendi başına yapabilmesi için sorumluluklarını Eski Türklerde doğumdan itibaren, erişkinliğe
bilmesi istenir. (Demir, 2010). geçinceye kadar devam eden süreçte çocuğun hi-
mayeye muhtaç olduğu belirtilmekte ve her dönem
kendi içerisinde değerlendirilmektedir. Çocukların
doğumdan itibaren sahibi oldukları hakların bir bö-
lümünü aile hukuku içerisinde aranması gerekmek-
dikkat tedir. Ayrıca Türk-İslam olgusunda, ailenin oluşma-
Akika Kurbanı: Alnı boyalı ya da kınalanan bir sını sağlayan evlilik merasimlerinin gerçekleşebilmesi
koyun olan akika, çocuğu tanrının verdiği bir için çocuklarının sosyal açıdan ana ve baba rızasını
nimet olarak gören İslam anlayışında, “Şükür ve almaları gerekmektedir. Aile içinde evlenecek olan
Şükran borcuna” karşılık yine tanrı adına kesilen kızın kendi hayat arkadaşını seçme özgürlüğü yok
kasaplık hayvanlara verilen addır. Araplar genel- denebilecek kadar azdır, varsa da bu şehirlerle sınır-
de onu erkek çocukları için keser. lıdır. Bu yaşanan durum aile içerisinde ferdin hür
olduğunu göstermesi açısından önemli bir durum-
dur (Doruk,1980). Eski Türklerde nikahsız evlilik
Çocukluk, İslamiyet’te geniş ve ayrıntılı olarak söz konusu dahi değildir (Türkdoğan, 1992). Eski
alınan bir konudur. Kur’an ve sünnette çocuğu er- Türklerde aile hukukun güvence altına alınması için
genliğe kadar “yükümlü” sayılmamaktadır. Ayrıca “kalıng” denilen başlık parası veya külfetli miktar
İslam düşünürlerinin çocukları doğumlarından itiba- mülkü ifade eden kazanımdır (Ögel, 2001).
ren onlarla ilgili konularda bağımsız bir inceleme ala- Divanı Hikmet’te ihtiyaç duyulan insan profi-
nı oluşturmuş olmaları, üzerinde durulması gereken linin oluşumunda, evliliğin ardından beklenen ço-
hususlardan birisidir (Canan, 1981) Çocuk hakla- cuk öğesi öne çıkmaktadır. Eser içerisinde çocuk ve
rındaki hükümlerle dinsel konuları ele alan çalışma- çocukluğa ilişkin doğrudan ifadeler yoktur. Ancak
lar, XVI. Yüzyıla kadar uzanmaktadır. Bunlardan en “yetim” konusu işlenmiştir. Bu da çevresel ve siyasal
önemlileri “Cami’u Ahkâm-ı Siyar” ın yazarı Estru- zor şartların etkisiyle ilişkilendirilebilir. Bu eserde
şeni ile “Adab’ul-Muallimin” eserinin yazarı Kaabisi çocuk, ilahî bir koruma altındadır. 18 yaşına kadar
ilk akla gelen isimlerdir. (Karadoğan, 2019: 212). çocuklar, tanrısal bir eğitime tabi tutulmuştur. Ku-
tadgu Bilig’te de çocuklar, cinsiyet farklılığı içinde
ele alınmıştır. Eser, bu ayrımı erkek çocuk lehine
geliştirmektedir. Dede Korkut Hikâyeleri’nde ise
dikkat
aile ve çocuğun önemi ortaya konulmuştur; her
İslamiyet öncesinde Arap kabilelerinde aile rei- ailenin mutlaka bir çocuğa sahip olması vurgulan-
sinin çocukları üzerinde sınırsız bir hâkimiyeti mıştır. Eserde çocuğun, aile ve toplum değerleri-
vardı. Özellikle kız çocukların satabilir hatta ne uygun davranış göstermesi beklenmiş, bunun
öldürebilirdi. İslamiyet’in kabulünden sonra ba- dışında 15 yaşına basan erkeklerden bir yiğitlik
banın bu hakkı dini kitap aracılığıyla kaldırıldı.
beklendiği, dolayısıyla erkeklerin çocukluk döne-
minin, “15 yaşına kadar” sürdüğü ima edilmiştir.

58
3
Çocukluk Sosyolojisi

Divan-i Lügat-it-Türk’te de çocuk kelimesinin


tanımı olarak, ‘her şeyin küçüğü’ anlamı verilmiş-
tir. Çocuğu anlatmada, özel olarak kullanılan bir
kelime yoktur; en çok kullanılan kelime “oğul”dur.
dikkat
Yine bu eserde aileler, çocukların maddî ve manevî Kız çocuklarına ise “oyluk kemiği” verilirdi.
koruyucusu olarak görülür (Doğan, 2000).
İslamiyet’ten önce Türklerde kadının ve çocu-
ğunun kendilerine ait mülkü ya da parası olmuştur
(Doruk, 1980). Türklerde ailenin bölünmemesine
önem verildiğinden oğlan evlendikten sonra baba-
sının izni olmadan evinden ayrılabilmesi mümkün
değildir (Aksoy, 2011). Çocuk babasının vefatının
ardından ocağın ateşinin sönmemesini sağlayacak
kişidir. Bunun içinde en küçük çocuklara “ot tiğin”
denmiştir. Bu çocuklar hanedan içerisinde tahta
çıkamaz ancak, babalarının malı ve mülkü onlara
düşmüştür (Ögel,1993). Fakat kumaların çocuk-
ları mirastan pay alamamıştır (Türkdoğan, 1992).

dikkat Resim 3.6 Orta Asya Türklerinde çocuk


Otçigin ( = Ot-Tigin) şeklinde izah ediliyorsa, bu da
Kaynak: semrabayraktar.blogspot.com
Böri- Tigin şeklinde tahlil edilmelidir (Ögel, 1993).

Evlatlıklarda, öz çocuklar gibi benzer haklara sa-


İslamiyet öncesi Türklerde evlat edinme de hip olurdu. Evlatlığın baba soyuna geçmesi, hukukî
önemli bir husustur. Evlat edinme de yabancı ka- olarak babanın mirasından da hak sahibi olmak an-
vimlerden çocuk alınamazdı. Bunun sebebi soyun lamına gelirdi. Bu oğullar onun soyuna dahil olduk-
devamlılığını sağlayabilmekti. Evlatlığın yakın ak- ları için evlat edinen babanın egzogami dairesinden
rabadan alınması, boyların töresi gereği idi. Evlat asla evlenemezdi (İnan A., 2000). Türklerde babala-
edinme bir de savaşlar sırasında gerçekleşebilirdi. rının soylarına giren evlatlıkların kağan bile olabil-
Savaşların ardından düşmanların bıraktığı çocuk- dikleri görülmekteydi (Ögel, 1979).
lar da evlat edinilebilirlerdi. Hatta Türklerde evlat Evlatlığın hukukî durumunu şöyle değerlendir-
edinme törenleri dahi yapılmaktaydı. Bunun için mek mümkündür:
”bozaska” kurban kesilirdi. Kurbanın “aşıklı ke- Çocuklarını evlatlık verenler asla geri alamazlar.
miği” aksakal tarafından erkek çocuğuna verilirdi • Evlatlıklar, edinildikleri ailenin en yakın bi-
(İnan, 2000). reyleri ile evlenemezler.
• Evlatlıklar, öz evladın tüm hukukî hakları-
na sahiptir.
dikkat • Evlatlık edinen babanın eğer erkek evladı
Bozaska, kurban edilmiş hayvanın kafasının olursa, evlatlık veren baba oğlunu geri alabilir.
önünde olan yara veya herhangi bir ize verilen • Evlatlığı tard etme hakkı aynı zamanda bo-
addır. (Güngör, 2006) yun da hakkıdır (İnan, 2000).

59
3
Çocuk Kavramına Tarih Açısından Bakış

İslamiyet öncesi Türk boylarında evlatlık uygu- “oğlan eretti” (Kaşgarlı Mahmud, 1985)” ifadesi ile
laması, çocukların sahipsiz kalmasını önlediği gibi vermişlerdir ki, bu ayrıca “ogul ersindi” (Kaşgarlı
çocuksuz ailelere çocuk da sağlamıştır. Bu durum Mahmud, 2006)” bir diğer deyiş ile “oğlan erkek-
ailenin korunmasına da hizmet etmektedir. Sosyal leşti” şeklinde söyleye gelmişlerdir. Bebeğin emek-
açıdan Türklerde çocuk sahibi olmak önemlidir. lemesi, “oğlan itlindi (Kaşgarlı Mahmud, 1985)
Çocuğu olmayan ailelerin itibarlarının zayıf olması cümlesi ile ifade edilirken, çocuğun diş çıkarması
ya da hiç olmaması çocuk sahibi olmayı zorunlu “oğlan tişlendi” (Kaşgarlı Mahmud, 1985)”, sevilme
kılmaktadır. hadisesi de “oxşama” (Kaşgarlı Mahmud, 2006)”
İslamiyet’ten önceki Türk toplumu incelendi- kelimesi ile anlamlandırılmıştır (Batur, 2011).
ğinde çocuklar için kullanılan çok sayıda sıfat or-
taya çıkmaktadır. Yaşından beklenmeyecek kadar
olgunluk gösteren kız çocukları için “anaç” ve aynı
olgunluğu gösteren erkek çocukları içinse “ataç” dikkat
ifadeleri tercih edildiğini ifade etmiştik (Kaşgarlı “ogul beşiktin yorıldı” = Çocuk beşikten çözüldü.
Mahmud, 1985). Çocuğun yaşça küçük olduğunu
belirtmek için “uşak oğlan” ( Kaşgarlı Mahmud,
2006) bir kadının ilk çocuğunu belirtmek içinde Gelişim uzun bir süreçtir. Bu süreçte çocuk fi-
“tun ogul” (Kaşgarlı Mahmud, 1985)” kelimele- ziksel ve fizyolojik gelişimleri farklı aşamalardan
ri kullanılmıştır. Ailenin son çocuğunu belirtmek geçerek yaş grubuna göre değişim göstermektedir.
adına “aştal ogul” (Kaşgarlı Mahmud, 1985)”, ele Çocuklar ağlar, yaramazlık yapar, emekler, diş çıka-
avuca sığmayan haşarı çocuk için “ısız” (Kaşgar- rır, yarışır, oyun oynar, bitlenir, büyür vesaire değişik
lı Mahmud, 2006)”, üvey kız veya erkek çocuğu haller yaşar. İşte Türkler bu durumlar için şu ifadeleri
belirtmek için “ ögey ogul veya kız (Kaşgarlı Mah- kullanmışlardır: Bebeğin annesini emmesine “sarıttı,
mud, 1985)” ile birlikte “baldır ogul” veya “baldır emsedi, emüzdi, emdi” (Kaşgarlı Mahmud, 1985 ve
kız” (Kaşgarlı Mahmud, 2006)” ifadeleri kulla- 2006”, bebeğin ağlamasına ilişkin olarak da “ıgladı,
nılmıştır. Çocuğu severken, “ulıç” (Kaşgarlı Mah- sıgtadı, çarladı, yıgladı, çarlattı, çarlaştı, ıglaştı” (Kaş-
mud,1985)”, ya da ağır söz sarf ederken “yudhu” garlı Mahmud, 1985 ve 2006)” gibi kelimeleri ter-
(Kaşgarlı Mahmud, 2006) kelimesi karşılık olarak cih etmişlerdir. Bebeğin büyümesi (gürbüzleşmesi)
kullanılmıştır. ile ilgili olarak, “tıgraştı, etikdi, ikdildi, eritti, ulgattı,
sünğüklendi, etlendi… (Kaşgarlı Mahmud, 1985 ve
2006)” gibi kelimeler kullanılmıştır.
dikkat
Tutunçu=evlatlık ya da üvey erkek çocuk için
“kanğsık” çocuk anlamında kullanılan bir diğer dikkat
kelimedir. “Köwezlik” ifadesi yine şımarık çocuklar için
tercih edilen ifadeler arasındadır.

Çocukluğun kişiliğinin oluşumunda katılım ve


çevre önemli bir etkendir. Çocuğun dünyayı algı- Çocuk ve eğitim denilince akla ilk önce “hacet”
lama şekli yetişkinlerden bir hayli farklıdır. Bu du- diğer anlamı ile “ihtiyaç” kavramıyla ifade edilen
rum çocuğun çevresine yüklediği anlamsal dünyayı “tuvalet” eğitimi gelmektedir. Tuvalet eğitimi ço-
etkileyen en önemli varlık ise anne figürüdür (Pi- cuk için kritik bir dönemdir ve zamanında gerekti-
aget, Jean, 1956). Bebek figürü ise genelde “beşik” ği gibi verilmelidir. Aksi halde ortaya türlü sorunlar
ile verilir. İslamiyet öncesi Türklerde “ügrük” (Kaş- çıkabilir. Aynı dönem içerisinde çocukların cinsel
garlı Mahmud, 1985)” olarak adlandırılan bu ifa- eğitimi ile tuvalet terbiyesi ile birlikte verilmelidir.
deye bakılacak olursa, “beşiğin sallanması” anlamı Bu eğitimde kullanılan kelimeler hâlihazırda günü-
da buradan çıkarılabilir (Kaşgarlı Mahmud, 2006). müz Türkçesinde kullanılan ifadelerle de aynıdır.
İslamiyet’in etkisiyle değişen geleneklerden birisi Eski Türklerde hiç şüphesiz ki dayak, kulak
de sünnet edilme hadisesidir. Türkler bu durumu çekme hoş karşılanmayan eylemlerdir. Ancak geç-

60
3
Çocukluk Sosyolojisi

mişten günümüze bu eylemlerin şu ya da bu şekil- merasim gerektiriyordu. Osmanlıların Kuruluş


de geldiği aşikârdır. “Kötek cennetten çıkma” gibi Dönemine kadar bu gelenek bozulmadan yaygın
buna benzer ifadeler her zaman kullanılagelmiştir. olarak devam etmişti. Çocuğun yetiştirilmesinde
Divan-ı Lügat-it Türk’te çocuğun dayak yemesine en dikkat çeken hususlardan birisi de Türk dilinin
ilişkin bazı anlatımlara rastlanılmaktadır. “Ol oğ- iyi öğretilmesiydi. Bu durum yeniçeri olmak üzere
lan kulakın ezitti”. (Kaşgarlı Mahmud, 2006) ya toplanan Hıristiyan çocuklarına temelde öğretile-
da “Oglan yuwıldı.=Çocuğu uslandırdı.” (Kaşgarlı nin Türk dili ve İslâm dini olmasından da açıkça
Mahmud, 2006), “Oglanıg kötledi. = Çocuğa fe- görülmektedir (Turan, 1992).
nalık yaptı.” (Kaşgarlı Mahmud, 2006) şeklinde
cümleler dikkati çekmektedir.
Yine Eski Türklerde erkek çocukları ilk meslekî
eğitimlerini de babalarından (ata) almaktadır. Bunu
Kaşgarlı Mahmud şu şekilde ifade etmiştir: “Ol oglın dikkat
Osmanlı’da 1914’te çıkarılan Musavver Hukuk-u
işte çıgrıttı” (Kaşgarlı Mahmud, 1985). Hatta babaları
Etfal (Çocuk Hakları Düşüncesi) derginin ama-
tarafından erkek çocukların gurbete çalışmaya gönde-
cı, ilk sayısında şöyle ifade edilmişti: “Mesleğimiz
rildiğini de aynı eserden çıkarabiliriz.
çocukluğun haklarını savunmaktır. ...Çocukların
Türk toplumunun kimlik yapısında zaman yiyeceğine karışacağız, çünkü hayat onunla sağla-
içinde en az değişime uğrayan kurum aile olmuş, nır. Giyeceğine karışacağız, çünkü sıhhate, çalış-
bu durum Osmanlı’dan günümüze değin, büyük maya etkisi vardır. Annesine Babasına karışacağız,
çaplı bir değişime uğramadan ulaşmıştır. Bu min- çünkü çocuğun maddi ve manevi hayatını Büyük
valde Osmanlı toplumunun da kuruluşundan iti- ölçüde etkileyen bunlardır...”
baren temel unsuru düğün, doğum, çocuk, anne ve
babadır. Türk-İslam anlayışında aile varlığının te-
mel maksadı insan soyunun devamıdır. Bu sebeple-
dir ki, çocuk yapmak ve yetiştirmek aile kurumunun Çocuğun ilk eğitim ve öğretimi evde bulunan
en öncelikli görevidir. Türk-İslam ailesi anlayışında büyükleri tarafından verilmektedir. Belli bir yaş ve
planlar ve hesaplar genellikle çocuğun varlığına yö- akıl seviyesine ulaşan çocuklar okula gönderilmek-
nelik yapılmaktadır. Hatta öyle ki, erken dönem tedir. Bu dönemde devlet bünyesinde eğitim için
Türk toplumlarında doğum, toplum içerisinde se- belirli bir alt yaş sınırı konulmamışsa da çocukların
vinç gösterilerine dahi sebep olmuştur. Doğum mü- dört yaşından başlayarak okul ortamına girdikleri
nasebetiyle saçılar saçılmış çocuğa takılar takılmış anlaşılmaktadır. Bu okul dönemi de çocuğun ailesi
baba ziyafetler vermiştir. (Aksoy, 2011). tarafından devamlı denetim altında tutulmuştur. El-
bette bunu belirli bir yaş aralığından sonra daha ge-
niş eğitim döneminin takip ettiği de anlaşılmaktadır.
Çocuğun dünyasında XIX. Yüzyıl eğitimi nasıl
bir değişim sağladı? sorusunun karşılığı “esasında
dikkat eğitimde geleneksel amaç büyük oranda değişme-
Çocuklar için en tehlikeli dönem 5 yaşına kadar mişti.” biçiminde verilebilir. Osmanlı Devleti’nde
olan süreçtir. Bilhassa annenin doğum sırasın- görülen modernizasyonun ilginç tarafı, bazı durum-
da vefat etmesi ve de sütannenin bulunamaması larda içerikten çok biçimin değişmesiydi. Tanzimat
durumunda çocuğun yaşama ihtimali çok dü- Döneminde ilk aşamada yüksekokullar kuruldu;
şüktür. Bazı durumlarda büyük kız kardeş(ler)in fakat eski usul mahalle mekteplerinin (sıbyan mek-
ve/veya ebelerin, bebek bakıcılarının katkıları ile tebi), çağdaş eğitime geçmesi çok daha zor oldu.
çocuklar yaşatılmıştır. Yine de çocuk bakımı ve Osmanlı’nın tebaası olan gayrimüslimler için de
sağlığı hakkında bilinenler oldukça azdır. durum bundan pek farklı değildi. Anlaşılacağı üze-
re çocuk eğitimi hem değişen hem değişmeyen bir
alandı ve XIX. Yüzyılın Batı Avrupa eğitimleriyle kı-
Çocuğun doğumundan sonra en önemli hadi- yas edilemez bir noktadaydı. Bir başka söylemle, Os-
se adının konmasıdır. Dede Korkut hikâyelerinde manlı Devleti bünyesindeki seçkin sınıf ile eğitime
de görüldüğü gibi çocuğa ad koyma Türklerde bir giren en alt sosyal katmandaki genç, Avrupalı çağ-

61
3
Çocuk Kavramına Tarih Açısından Bakış

daşlarına oranla daha şanslıydı; çünkü Osmanlı’nın Bu bağlamda çocuk eğitimi ve çocuğa yönelik
alt tabakasındaki genç, istediği takdirde eğitimden edebiyat bir tarih ve toplum bilincinin ürünü ol-
uzak kalmadığı gibi sokağa ve talihinin kendisini sa- muştur. Çocuğun eğitimi üzerinde konuşmak ve
vurmasına terk edilmemişti. (Aksoy, 2011). düşünmek çağlar boyu her toplumda karşılaşılan
bir konudur. Ama “Rönesans insanı” dediğimiz
toplum ve insanın değişebilirliği bilincine ulaşmış
tarihsel tip, çocuğun eğitimine ve çocuk edebiyatı-
dikkat na da bu değiştirme süreci açısından yaklaşmıştır.
İngiltere’de 1880’de, Fransa’da 1882’de, Ameri-
Türkiye bu anlamdaki bir çocuk edebiyatına ve eği-
kan eyaletlerinde 1852’de, Osmanlı Devleti’nde
timine ancak son yüz elli yılda eğilmiştir.
ise 1824’te eğitim zorunlu hâle getirildi.
Antik Çağ Yunan-Roma ve Ortaçağ toplumla-
rında çocuk eğitimine dair metinler incelendiğin-
de, mevcut toplumsal düzeni ve geleneği koruyan
XVIII-XIX. Yüzyıl başı Batı Avrupa ailesindeki
ve bunu destekleyen düşünceler aslında sonraları
tek eşten doğan çocuk kalabalığı veya Eşkinaz Ya-
her toplumda görülmeye başlanmıştır. İslam top-
hudi gettolarındaki çok çocuklu ailelerin evrensel
lumunda da örneğin; Gazalî’nin çocuklara gerekli
bir özellik olmadığı, Osmanlı ailelerinin ise tıpkı
bilgileri vermek adına kaleme aldığı “Ey Çocuk”
Bizans’taki gibi temelde çekirdek aile özelliğini gös-
adlı çalışması bu alanda uzun yıllar başvuru kay-
terdiği anlaşılmaktadır. Trakya-Makedonya bölge-
nağı olarak kullanılmıştır. Çocuğun yetiştirilmesi
sinde Selanik ve Strymon arasında bir mukayese
için bu gibi düstur kitaplardan çok, çocuk ede-
yapıldığında Strymon’da, Selanik’e göre daha çok
biyatının geliştirilmesi ve sözel kültürden yazılı
çocuk ve geniş aile tespit edilmiştir. Kırsal ve kent-
metinlere dökülmesi daha çok modern Avrupa’ya
sel yapı arasındaki bu fark, Osmanlı devri için de
özgü bir olay olsa da bu türden bir okuma, daha
geçerlidir (Aksoy, 2011).
doğrusu okutma alışkanlığı ailenin tüm fertlerinin,
XIX. Yüzyıl Osmanlı Devleti’ndeki gayrimüslim okulun ve toplumun bir görevi olarak algılanması
milletlerin eğitim kuramlarına Türkçe dersi de kon- gerekmektedir. Yeni zaman Avrupalısının uygarlık-
muş ve özellikle Yahudi okulları buna dikkat etmiş- taki aşama kaydeden rolü yazılı metinleri okuyan,
tir. Buna rağmen hem Türklere hem de diğer ulus- yazıyla kendini ifade eden ve yazılı metinlerle dü-
lara Türk tipi bir eğitim vermek imkânı olmamıştır. şünen bir insan olmasıdır. Çocuk edebiyatı da bu
Dil eğitimi tek başına bir etkinlik değildir. Hele ço- dönemin bir ürünüdür (Meriç, 1986).
cuk edebiyatının sokakta ve halk arasındaki özgün
Geçmişten günümüze bakıp bir değerlendirme
niteliğine dayanarak çocuk eğitimini geliştirmesi de
de bulunacak olursak, bir bakıma okuma alışkan-
mümkün olmamıştır. Netice olarak çocuk, ailesinin
lığı edinememiş bir toplum olan Türklerin, geç-
ve cemaatinin geleneksel sözlü kalıpları içinde eği-
mişte çocuğa yönelik metinlerinin ve söyleyecek
timine devam etmiştir. XIX. Yüzyılda sınırlı olarak
sözlerinin de kısmen sınırlı olması anlaşılabilir bir
artan refah neticesinde, az çocuk yapılması ve hatta
durumdur. Mevcut kütüphanelerdeki el yazması ve
çocuk düşürme fiili artarak az sayıda çocuğa iyi eği-
matbaa eseri pek çok kaynağın arasında çocuklar
tim verme özlemi gelişmiştir. (Aksoy, 2011)
için kaleme alınanların kıtlığı bilinmektedir. XIX.
Yüzyılda çocuklar ve o düzeyindeki genç okuyucu-
lar arasında en fazla okumak maksadı ile tercih edi-
dikkat len risaleler; taş-basma olarak da bulunabilen Ah-
Dünyada ilk çocuk mahkemesi ABD’de 1878’de; mediye-Muhammediye ve Şahmeran hikâyesi ile
Avrupa’daki ilk çocuk mahkemesi ise İngiltere’de Seyyid Battal Gazi destanı tarzı metinler olmuştur.
1905’te kurulmuştur. Portekiz’de 1911’de, Türk masalları da geçen yüzyılda bilimsel anlamda
Japonya’da 1923’te, Yunanistan’da 1939’da ku- edebî bir derlemeye tabi tutulmamıştır. Bu bağlam-
ruldu. Türkiye ise bu konudaki çalışmalarına da sözlü kültürün yaşayan bu nadir eserlerini der-
1945’te başlamış, ancak ilk çocuk mahkemesi leyen tek istisnaî isim de Macar Türkolog Ignacz
1987’de kurulabilmiştir. (http://www.unicef. Kunosz’dır. (Ortaylı, 2001).
org/turkey/pdf/_cr23.pdf )

62
3
Çocukluk Sosyolojisi

Öğrenme Çıktısı
4 Türk ve İslam anlayışında çocuk, Türk aile sisteminde geleneksel ritüellerin getirisi olan
eğitim algısına, ilerleyen dönemlerde dini ögelerinde eklenmesi ile birlikte değişen anlayışın
eğitime olan yansımaları değerlendirebilme

Araştır 4 İlişkilendir Anlat/Paylaş

“Türklerde Aile ve Çocuk


Eğitimi” adlı makaleyi oku-
yup, İslamiyet öncesi ve di-
nin kabulünün ardından de-
İslamiyet öncesi Türklerde Türklerde eğitim sisteminin
ğişen koşulları kıyaslayınız.
çocuk ve çocukluk kavramı- İslamiyet öncesi ve dinin ka-
İlhan Aksoy, Uluslararası
nın yanı sıra aile hukuku- bulünden sonraki gelişim aşa-
Sosyal Araştırmalar Dergisi
nun işleyişi nasıldı? maları hakkında bilgi veriniz.
The Journal of International
Social Research Cilt: 4 Sayı:
16 Volume: 4 Issue: 16 Kış
2011 Winter 2011.

SON DÖNEMDE ORTAYA la ulaşabildikleri beyaz ekran ve sanal dünyadan


KONULAN ÇOCUK KAVRAMI her şeyi görebildikleri, öğrenebildikleri ve yetiş-
kinlerin sahip olduğu her şeye sahip olabildikle-
Çağımızın çocukları oyuncaklardan, kitaplar-
ri, sırlarını da öğrenebildikleri için artık yetişkin
dan, gittikleri mekanlardan artık çabuk sıkılıp vaz-
olmanın da bir anlamı kalmamıştır (Alver, 2004).
geçer olmuştur. Televizyon da işte bu aşamada ço-
Postman’ın “kültürel çöküş” olarak nitelendirdi-
cuğun değişken doğasına katkıda bulunur. Yüzlerce
ği bu durum, çocukluğu da derinden etkilemiş,
kanal arasında, renkli, hareketli görsel programları,
çocukluğun ve kitap kültürünün kaybolmasına
müzikleri, hikayeleri istediği gibi değiştirebilme
neden olmuştur. (Akt. Alver, 2004). Hızlı, renkli
özgürlüğüne sahiptir. Çocuk bu arada ilgisini çe- ve sesli akıp giden görüntülere bakmak çok daha
ken her şeye bakabilir ki, bu onun doğal tepkisidir. kolay duruma gelmiştir. Kitap okumak zaman,
Çağdaş ifşa aracı olan beyaz ekran sayesinde yetiş- emek ve dikkati toplamak ister. Televizyon da ise
kinler dünyasının tüm sırlarını öğrenir. Yetişkinlere bu tür zorunluluklar yoktur. Günün her saati açık
yönelik programları izledikçe büyüdüğü duygusu- kalabilir, sürekli dikkat ona yönetilmese bile bir
na kapılmaktan kendini alamaz. Erken olgunlaşma iki saniyelik göz atışta konu anında yakalanabi-
süreci içinde zamanla çocuk programlarını hafife lir. Televizyon, kitabın oluşturduğu entelektüel
alır ve onlardan uzaklaşır (Şirin, 2009). ve zihinsel birikimi kökünden böylece kazımış-
Günümüzde tipografik kültürden elektronik tır. Günümüzün çocukları klasikleri, televizyona
kültüre geçilmesiyle birlikte yetişkinler dünyasına uyarlanmış dizi filmlerden öğrenmektedir. Renkli
ilişkin sırlar birer birer ortadan kalkmaya başlamış; masal kitapları çizgi filmlere, tek tuşla bilgisaya-
çocukluk ile yetişkinlik arasındaki sınırlar şeffaf- ra yüklenen elektronik kitaplara, masal anlatan
laşmış, nesiller tüketime yönlendirilerek ya da bir oyuncaklara sahneyi bırakmıştır. Kitap raflarını
tüketim metası haline getirilerek nesneleştirilmiş- artık modern zamanların teknolojik oyuncakları
tir. Bu düşünceden hareketle çocuklar, rahatlık- doldurmaktadır.

63
3
Çocuk Kavramına Tarih Açısından Bakış

Medyada ulaşılabilirlik imkanlarının artması Bu düşünceden yola çıkarak, çocukların akıl almaz
ve fırsatların eşitlenmesiyle birlikte iletişim ve bil- bir hızla yetişkinler dünyasına doğru hareket ettikleri,
gi teknolojilerini daha çok kullanan çocuk(luk) ve çocukluklarını tükettikleri söylenebilir. (Şirin, 2009).
yetişkin(lik) kategorileri süreç içerisinde içi içe ge- Televizyon, “çocukluk” ile “yetişkinlik” arasında kesim
çebilmekte hatta birbirinin yerini alabilmektedir. çizgisini üç biçimde aşındırmıştır: Birincisi televizyo-
Bunun birçok sebebi vardır: Birincisi şirket ve tü- nun biçimsel özelliklerini anlamak için “eğitim gör-
ketim piyasalarının, iki yaş aralığını birbirine yak- mek” gerekmemektedir (Alver, 2004). Enformasyonu
laştırıp, onları içlerinde tanımlayarak kar oranlarını farklılaşmış bir biçimde sunması, televizyonun eşitlikçi
artırmak istemesi (İnal, 2009), ikincisi ise yetişkinin yaklaşımının sonucudur. Televizyon, çocuk-yetişkin,
çocuğuyla “arkadaş gibi” olması şeklinde bir imge or- okur-yazar, okumaz-yazmaz ayrımı yapmaz (Şirin,
taya atarak, günümüzün çocuklarının çabuk olgun- 2005). İkinci olarak, televizyon izleyiciden, karmaşık
laşması, bilgilenmesi ve demokratik ortamın gereği zihinsel ve davranışsal tepki göstermesini istememek-
hızla bilinçlenmesini temin etmektir. Böylece çocuk tedir. Üçüncü aşamada ise televizyon, izleyicileri arasın-
ve yetişkin aynı dili konuşabilmekte, aynı ortamı da ayrım yapmamaktadır, böylece televizyon, sürekli
paylaşabilmektedir. Çocuğuyla “arkadaş gibi” olmak, ileti aktararak yetişkinler tarafından sınırlandırılan ya-
çocukluk ve yetişkinlik kategorilerinin özellikleri şam deneyimlerini çocuklara açmış olmaktadır (Alver,
bozmak anlamına gelir. Aynı takımı tutmak, aynı 2004). Postman, iyi bir televizyon programının amacı-
jargonu kullanmak, aynı elbiseleri giymek, vb. Bu nın düşünmeyi değil, alkış almayı sağlamak olduğunu
aynılık ya da benzerlik, çocuğun çocukluğunu do- söyler. Ona göre düşünmek, bir temsil sanatı değildir;
ğal biçimde yaşamasını engelleyecektir (İnal, 2009). oysa televizyon bir temsil sanatıdır. (Postman, 2012).
Yetişkinle çocuk arasındaki sınırların “arkadaşça” Öte yandan çocuklar, televizyonun yetişkinler dünya-
kalkması sonucu yetişkinlerin çocuklar üzerindeki sının medyası olduğunu bilmez. Buradaki yanılgının
otoritesi de sarsılmıştır. Her şey bilindiğinden ve sebebi şudur: Çocuk ve yetişkin, televizyona rahatlıkla
paylaşıldığından çocukça meraklar, hatta yaramaz- ulaşabilir, yaş, eğitim düzeyi ve hiyerarşi aramaz, serbest
lıklar ve utanma duygusu zayıflamış, nezaket de ye- girişe açık bir iletişim aracıdır (Şirin, 2009).
rini çok bilen çocukların ukalalığına bırakmıştır. İşte bu durum televizyonun ve onunla bağlantılı sa-
Çocuk ile yetişkinlik arasındaki mesafe azalır- nal dünyanın lehde ve aleyhde kullanılması noktasında
ken, “çocukluk kavramı” dünyamızdan biraz daha doğuracağı sonuçları hakkında ayrıntılı bilgi sahibi ol-
uzaklaşmaktadır. Bu ortaya çıkan yeni çocuk nes- manın zorunluluğunu ortaya koymaktadır. Günümüz-
li ise “televizyon çocuğu” olarak adlandırılmaktadır de yaşanılan Covid-19 pandemisi de göstermiştir ki,
(Şirin, 2008). Eskiden bilinmeyeni anne-babasına, okulların yerini televizyon ve bilgisayar ekranları, sanal
öğretmenine soran çocuklar, artık dünyayı inter- eğitim portalları almıştır. Bu minvalde, yine mevcut sa-
netten ve televizyondan keşfetmeyi tercih etmekte- nal portallar kullanılmak sureti ile medya okur-yazarlığı
dir. Buna bağlı olarak çocuk-ebeveyn paylaşımları herkesin güncel sorunu haline gelmiştir. Ebeveynlerin
da giderek azalmaktadır. Günümüzün postmodern bu hususta kendilerini geç kalmadan yetiştirebilme-
ebeveynlerde zaman baskısı oldukça fazladır. Özel- si adına hızla tipografik kültürden çıkarak, elektronik
likle her iki ebeveynin çalıştığı çekirdek ya da par- kültüre entegrasyonunu sağlaması, nesillerin yetiştiril-
çalanmış ailelerde, çocukla yeteri kadar ilgileneme- mesinde oldukça önemli hale gelmiştir.
diği hissine kapılan anne-baba, bu açığını çocuğa Ayrıca modern dünyanın çocukları ile ilgili
abartılı maddi imkânlar sunarak ya da olmayacak olarak, onların her alanda cinsel obje olarak kulla-
durumlara ya da konumlara “izin vermek” suretiyle nılması, çocuk suçlarının yetişkin suçlarıyla benzer
vicdanını özgürleştirmeye çalışmaktadır. duruma gelmesi, giyim, kuşamı ile yetişkinlere ben-
Diğer taraftan kendilerine zaman ayırabilmek adı- zeşen çocukların, kendi alemlerinin “sıkıcı” ortam-
na ebeveynler, çocuklarını beyaz ekranın kontrolsüz larından çıkarak bir an evvel yetişkinlerin “parlak”
dadılığına emanet etmekte, ailece geçirilen süreler alemlerine kuralsız ve sınırsızca girmek istemeleri
azalmaktadır. Konsept televizyonlar hariç, diğer yayın sonucunda masum oyunların unutulmaya başla-
organlarının sunumlarında çocuk merkezli yaklaşıma dığı, çocukların fiziksel görünüşünün değiştiği,
pek yer verilmemektedir. Hatta öyle ki, yetişkinlere ait çocukların yetişkin, yetişkinlerin de çocuklar gibi
programlarda eğer çocuklara yer verilse bile onlardan davranmaya başladığı tespitleri işin uzmanlarınca
yetişkin becerisi, başarısı ve bilgisi beklenmektedir. yapılmaktadır (Salim, M., 2011). Örneğin, Ameri-

64
3
Çocukluk Sosyolojisi

ka Birleşik Devletleri’nde özellikle 12-13 yaşındaki ranırken, günümüzde sanal alemin egemenliğine
kız çocukları en yüksek ücretli modeller arasın- hapsolmuş, bilgisayar oynamaktan ve beyaz ekrana
dadır. Bu çocuklar tüm görsel iletişim araçlarında kilitlenmekten gözleri bozuk bir nesil ile karşı karşı-
yayımlanan reklamlarda bilmiş ve cinsel anlamda yayız. Yeni nesil çocuklar, sokakta oynamanın, diğer
uyarıcı özelliğe sahip yetişkin kılığında kıyafetler çocuklarla sosyal anlamda temas etmenin, ağaçlara
içerisinde gayet rahat bir biçimde arz-ı endam et- tırmanıp, boş arsalarda top oynamanın bedelini,
mektedir. Yaşanan bu durumda göstermektedir ki, yüzü, gözü ve dizleri yaralanarak ödememekte, bu-
beş asır önce Erasmus tarafından öne sürülen ve radan edinecekleri tecrübeleri, hayat tarzlarını oluş-
daha sonra XVIII. Yüzyılda tümüyle benimsenen turmasına ebeveynleri ve devamında onların yetiş-
düşünce, yani çocuk ile yetişkinlerin birbirinden melerinden sorumlu olanlar izin vermemekte ve
mutlak surette her alanda ayrılması zorunluluğu, bu çocuklar sürekli ekranın karşısında oturmaktan
artık günümüzde her kesimin temsilcisi bireyler duruş bozukluğu olan, aşırı kilo sorunlu çocuklar
tarafından da kabul edilmektedir (Postman, 1995). haline gelmeye başlamışlardır. Çocuklar artık hayal
Sözü edilen bu çocuk-yetişkin karmaşası duru- kurmamakta, kendileri için kurulmuş hayal dünya-
mu kendisini daha çocukların giydiği kıyafetlerinde larına ekrandan nüfuz etmektedirler. Somut oyun/
göstermektedir. Çocukların kendilerine has olan gi- oyuncaktan çok sanal oyunları tercih etmektedirler.
yimlerinin yerini, günümüzde küçültülmüş yetişkin
giysileri almıştır. Ebeveynler çocuklarına kendi giy-
silerinin küçültülmüş örneklerini giydirmekten zevk
duymalarına rağmen, onların dünyalarında ne denli dikkat
bir çarpık ruh hali yarattıklarının farkına varama- 1929’da Türk Ocağı’nın örgütlediği 4 bin çocuk
maktadır. Çocuklar etrafta küçük adamlar ve kadınlar ilk kez TBMM’den bazı haklar talep etmiştir:
gibi dolaşmaktadır. Özellikle çağımızda kız çocukla- “Her çocuğa okul, çocukları dövenlere ve işken-
rının alışveriş tutkusu yetişkinlerle boy ölçüşebilecek ce edenlere karşı kanun çıkmasını, sokaklarda
sevilere ulaşmıştır. Hatta o kadar ki, yetişkinlerin ve yatan çocuklara çatı, zengin-fakir her çocuk için
çocukların davranış, dil, tutum ve arzuları, fiziksel gö- izci teşkilatı isteriz...”
rünümleri giderek artan bir biçimde birbirinden ayırt
edilemez duruma gelmiştir. Öte yandan, çocukların
moda ile olan ilişkilerini daha çok çizgi film karakter- Çocuklar eskiden olduğu gibi evin dışında,
leri, müzik grupları, sinema filmleri ve oyuncak ka- sokakta oyun oynamamaktadır. Günümüzde, do-
rakterler belirlemektedir (Postman, 1995). ğadan kopuk, elektronik oyunlar, mekân olarak
Günümüzde çocuk oyunları giderek yok olmak- da çoğunlukla evin içi kullanılmaktadır. Mahalle
ta, sokak ve mahalle aralarındaki oyun parkları ço- oyunlarının temaşası ve yüz yüze iletişim ile ya-
ğunlukla boş kalmaktadır. Semtin çocukları ile bağı- şanan sosyalleşme duygusu ile yetişen çocukların
ra çağıra oynanan sokak oyunları yerini yavaş yavaş yerini günümüzde yalnız, dört duvar arasına hap-
bilgisayar oyunlarına, alışveriş merkezlerindeki eğ- solmuş, asosyalleşmiş çocuklar almıştır. X kuşağı ya
lence parklarına çoktan bırakmıştır. Çağımızın post- da Z Kuşağı gibi kavramlarla adlandırılan bu kuşa-
modern çocuk tipi, yapay zekâ, klonlama, robot ha- ğın çocukları genelde iletişim aracı olarak, internet,
kimiyeti ve uzay maceraları gibi gerçek ya da hayali e-posta, fotoğraf çeken cep telefonu gibi araçları ile-
temalarla, animasyon, simülasyon tarzı algı, kavram tişim aracı olarak; sosyal paylaşım ağlarını ise sosyal-
ve teknikleri öğrenip yeni dünya düzeninin gerek- leşmek için kullanmaktadır (Yılmaz-Ersoyol, 2013:
lerine göre toplumsallaşmaya çalışmaktadır (İnal, 6,(4), 762). Geleceğin karşımıza çıkardığı çocuklar,
2009). Ancak son dönemde yaşanan talihsiz pande- iletişimsiz, kablosuz ağlarla gerçek hayattan koparıl-
mi süreci bir bakıma ebeveynleri doğru bir davranışa mış, irili ufaklı ekranlara bağlantılı sanal bir kuşak
da sürükleyerek, onları çocukları ile birlikte alışveriş olacaktır ki bunlar, elektrikler kesildiğinde oyun
merkezlerinin kapalı oyun alanları yerine belediyele- dahi oynayamaz hale gelecektir (İnal, 2009).
rin açık hava oyun parklarına ve daha geniş kitlelerle Değişen oyuncak dünyası ile ilgili olarak Ritzer;
sosyalleşmeye yöneltmiştir. geçmişte oyuncakların, yetişkin becerisini (bebek evleri,
Bundan otuz yıl öncesine kadar çocukların so- kaldıraç setleri) öğreten yetişkin aletlerinin oyun versi-
kaklarda koşuşturmaktan üzerlerindeki giysileri yıp- yonları (oyuncak çekiç) ya da ortak donanım ilgileriyle

65
3
Çocuk Kavramına Tarih Açısından Bakış

bağıntılı (elektrikli trenler) olduğundan bahseder (Rit- mız modern anlamda bir çocukluk fikrinin oluşması,
zer, 2011). 1930 lardan itibaren çocuklar, Walt Disney yüzyıllar içinde gelişmiştir. Çağlar boyunca çocukluk
tarafından tüketime sunulan ve büyük beğeni toplayan imgelerini ele aldığımız bu çalışma da üç farklı çocuk-
-yetişkin eşyalarının oyun versiyonları olmayan- doğru- luk kurgusunu içermektedir. Bunlar geleneksel, mo-
dan çocuklara hitap eden oyuncaklarla oynamaktadır. dern ve postmodern çocukluk imgeleridir. Geleneksel
1950’lerden itibaren ise Barbie ve G.I. Joe gibi oyun- çocukluk imgesi, geleneksel kültürlerin çocukluğa ba-
caklar, televizyon reklamları aracılığıyla doğrudan ço- kış açısını anlatır. Geleneksel kültürlerde, ayrı bir özel
cuklara pazarlanmaya başlanmıştır. Bugün yetişkinler döneme işaret etmeyen çocukluk, cinsiyet ayrımı ve
birçok oyuncakla ilgili çok az şey bilirler ya da hiçbir şey işlevsiz görülme gibi düşüncelerin olumsuz etkileriyle
bilmezler, çünkü bunlar televizyonda ya da sinemada mağdur edilmiş ya da hor görülmüştür. Bu da genel
doğrudan çocuklara pazarlanan farklı bir çocuk kültü- olarak korunması gereken ya da özel olan bir çocuk-
rünün parçasına dönüşmüştür (Ritzer, 2011). luk düşüncesinin olmadığına işaret etmektedir. Bu ge-
Günümüzde bir çocuğa hediye almak için, oyun- leneksel çocuk imgeleriyle ile savaş içine girecek olan
cak dükkanına girip raflardan birini seçmek beyhude düşünce dünyası da modern çocukluk düşüncesinin
bir uğraş olabilir. Seçilen oyuncağın animasyon filmi- ortaya çıkmasına neden olmuştur.
nin ve ürünlerinin popülerliği, alınan karakterin kur-
gulanmış tema içeriğinde güçlü, sevilen bir karakter
olup olmaması, kıyafet/aksesuarlarının uygunluğu, vb.
ayrıntıları bilmek paketi açacak olan çocuğun mutlulu- dikkat
ğunu ve hayal kırıklığını etkileyen unsurları belirlemek- XVIII ve XIX. Yüzyıllarda Sanayi Devrimi ile işgü-
tedir. Öte yandan artık her oyuncak tüm oyuncak dük- cüne ihtiyaç duyulmuş yoksulluk içindeki anne- ba-
kanlarında satılmamaktadır. Belirli ürünler, ürünün baların ısrarı ile çocuklar fabrikalarda çalıştırılmaya
yaratıcısı/üreticisi şirketlerin anlaşmalı olduğu zincir başlanmıştır. Çocukların genellikle bir örgü veya
mağazaların dışında satılamamaktadır. dokuma makinesinin başında durmak ve koptukla-
rında ipleri bağlamak gibi görevleri vardı.

Modern çocukluk imgesi, Rönesans, Reform, Ay-


dınlanma, romantizm, kapitalizmin doğuşu, sanayileş-
me süreçleriyle birlikte oluşmuştur. “Batı’da, kimilerinin
modernite adını verdiği, genelde Rönesans Dönemin-
de doğduğu ve Aydınlanma yüzyılında yayıldığı kabul
edilen şeyin gelişimiyle birlikte ‘birey’ figürünün ağırlı-
ğının arttığı tespiti yapılmıştır. Bu hareket içinde hem
davranışlar hem de (toplumsal pratikler daha çok birey-
selleşmiş olduğundan) tasarımlar, birey birimine değer
kazandırarak konu değiştirmişlerdir” (Corcuff, 2009).
Bu gelişmelerle birlikte, matbaanın bulunması ve yay-
gınlaşması; dolayısıyla farklı bir enformasyon sürecine
girilmesi, çocukluk anlayışında oldukça etkili olmuştur.
Resim 3.7
Dünyada barışın yolu, yasalardan, zenginlikten,
Kaynak: Genelkurmay Arşivi (hurriyet.com) teknolojiden ya da bilimsel gelişmelerden geçme-
mektedir. Elbette bunlar önemsiz değildir. Ama
Sonuç olarak; bunlar sadece birer araçtır. Her araç, hangi amaçla
kullandığımızla ilişkili olarak erdemden kötülüğe
Toplumsal bir kurgu olarak çocukluğun ele alın- birçok şeye hizmet edebilir. Ama sevgi sadece; iyili-
masına en büyük katkı Ariés’ten gelmiştir. Ortaçağ’da ğe, erdeme, güzelliğe ve barışa hizmet eder. Çünkü o
çocukluk düşüncesinin olmadığını; bu yüzden çocuk- araç değil, amaçtır. Bütün çocuklar sevilmeye değer,
ların, yetişkin toplumuna ait olduğunu; çocukların, masum, iyi ve güzel varlıklardır. Dünyada milyonca
yedi yaşına geldiğinde, yetişkinlerin yaşamına katıla- çocuk, beslenememekten, büyüklerin silahlarından
bildiğini ve onlarla aynı ortamları ve bilgileri paylaşa- çıkan mermilerden, mayınlardan, şiddete maruz kal-
bildiğini çalışmalarıyla göstermiştir. Bugün anladığı- maktan, kötü çalışma koşullarından ölmektedir.

66
3
Çocukluk Sosyolojisi

Çocukları sevmek, onlara zaman ayırmak, ay- lumsal yapı inşa etmeye yönelik bir yaklaşım öngör-
rılan zamanı dolu dolu geçirmek yani geçiştirme- düğünden toplumun öz değerlerinden uzaklaşmalar
mektir. Çocukları sevmek, onlara değerli olduklarını da yaşanmaya başlamıştır.
hissettirmektir. Çocukları sevmek, onları en iyi ba- Dünyada güçlü devlet kurmanın yolu güçlü aile
kıcılara bırakmak, yaşamını oyuncakçı dükkânına yapısından, o da ailede babanın yanında güçlü bir
çevirmek, her istediğini karşılamak, sürekli öpüp anne karakterinden geçmektedir. Kültür aktarıcısı
okşamak, paraya boğmak, güzel giysi ve hediyelere ve taşıyıcısı olan kadın, toplumda hak ettiği yeri
boğmak değildir. Bu çocuğu, duygusal ve bilişsel öl- alırsa modern devletin temel dinamiği olan ege-
dürmek demektir. Bu, empati yeteneğinden yoksun- menlik ile bağımsızlık gibi kavramlarda saygınlık
luk demektir. Empatik yoksunluk ise kötülük üretir. ve derinlik kazanacaktır. Günümüz Cumhuriyet
Çocukluğun modern kimliğine kavuşma serü- Türkiye’sinde de geleneksel aile yapısı toplumun en
veni ile çocukların korunması düşüncesini içeren kıymetli kurumu olarak varlığını sürdürmeye de-
plan ve politikalarının gelişimi hemen hemen başa vam etmektedir. Çünkü bu kurum milleti ve devle-
baş ilerlemiştir. Çocuğun yetişkinden ayrı olduğu ti ayakta tutan en önemli dinamiktir.
ve ona göre tutum ve davranış geliştirilmesi gerek- Çocuk ve çocukluk dönemine ilişkin yapılan
tiği düşüncesi, günümüz modern çocuk algılaması- açıklamalar, tanımlamalar, uluslararası camiada kabul
na, çocuk hakları perspektifini kazandırmıştır. görmesine rağmen genel anlamda toplumların geliş-
Çocukların korunmasında toplumun ve dev- mişlik seviyeleri, siyasal rejimleri ile devam eden kül-
letin sorumluluğunun bulunduğu algısıyla oluş- türel kodlarıyla da bağlantılıdır. Geçmiş dönemlerden
turulan politikalar özellikle XIX. Yüzyıldan sonra itibaren tanıklık edilen, hakim olunan ve yaygın bir
geliştirilmiştir. Tarihsel geçmişe bakıldığında gerek biçimde görülen çocukluk imgeleri de sürekli olarak
ülkemizde gerekse diğer devletlerde, korunmaya değişim göstermiştir. İlk çağlarda hor görülen çocuk,
muhtaç çocuklar sorununa iş ve uğraşı edindir- Aydınlanma Çağı ile fark edilmiş, değer görmüştür.
mekle çözüm aranmaya çalışıldığı görülmektedir. Çocuğun fiziksel ve ruhsal olarak korumaya
Bunun sebebini, eli boş kalan çocuğun ilgi ve ala- muhtaç doğası ile örtüşen modern dönemin çe-
kasını yanlış işlere kaydırabileceğine yönelik endi- kirdek ailesi; postmodernizm, küreselleşme, tüke-
şelerle toplumda oluşan, çocuğun toplum için za- tim çağı ile erozyona uğramıştır. Babanın sağladığı
rarlı bir birey olabileceği korkularına bağlayabiliriz. imkânlarla annesinin şefkatli kolları altında büyüyen
Tarihte oyun anlayışı ile çocukluk anlayışının çocuklar, günümüzün ekonomik kaygılarını, kariyer
beraber yürüdüğü bilinmektedir. Günümüzde ba- kaygısını taşıyan, fast-food yaşayan, tüketim ve tek-
şarıya koşullanan ve zorlanan çocuğun oyunu da noloji odaklı ebeveynleri olmuşlardır. Bir bakıma
değişime uğramakta, serbest olmaktan çıkmakta, kendi kendine ya da televizyonun kontrolsüz bakıcı-
dört duvar arasına kapatılmaktadır. Birlikte oyna- lığında büyüyen yeni nesil çocukların da kendilerine
manın yerini yalnız başına oynama almaktadır. Öte yetebilmeleri, her şeyi bilmeleri beklenmektedir.
yandan çocukluk, tarih boyunca değişen bir süreç Çağımızda yoğun iş tempoları sebebiyle ebe-
olarak başladığı yere dönebilmektedir. Ortaçağda veynler çocuklarına masal dahi okumak adına vakit
yetişkinlerle birlikte olan çocukların, XVII. Yüzyıl- bulamamaktan yakına dursun, çocuklar zaten çizgi
dan itibaren onlardan ayrıldığı, günümüzde ise bir- filmler ile dizilerin yaşamımıza girmesiyle birlikte
çok alanda onlarla yeniden birleştiği görülmekte- masal okumak yerine, onların kendilerine sundu-
dir; böylece, “acele ettirilmiş”, “yetişkinleştirilmiş” ğu programları ve formatları takip edip, izlemeye
bir çocukluk doğmaktadır (Onur, 2007b). ağırlık vermektedir. Bunun yanı sıra bu çocuklar
Türk toplumunda aile, temel anlamda devlet dinledikleri masallarla hayal dünyalarını zenginleş-
yapısının da en değerli nüvesi olması sebebi ile ya- tirmek yerine, büyüklerin tasarladığı çizgi filmle-
zılı olmayan iç sosyal hukuk kurallarıyla da korun- ri izleyen, yaratıcılıkları her geçen gün sınırlanan
muştur. Aile ve çocuk eğitiminde kurumsallaşma hatta körelen bireyler olarak karşımıza çıkmakta-
hiç şüphe yok ki, o toplumun gelişmişlik seviyesini dır. Bu çocuklar “Pamuk Prenses” olmayı değil,
de gösterir. Geleneksel Türk toplumunda çocuklar televizyondaki çizgi filmlerdeki/dizilerdeki tuhaf
anaokulunda değil, mahalle arasında komşular ve kıyafetli, makyajlı karakterler gibi olmayı ve onla-
akrabalar ile sosyalleşmiştir. Çağımızda bu kurum- rın oyuncaklarını anne-babalarına nasıl aldırabile-
sallaşma aynı zamanda eski değerlerinde kaybolma- ceklerini hayal etmektedir. Çizgi olarak hayatlarına
sına sebep olmuştur. Uzmanların (Pedagoglar) Türk giren karakterler, zamanla çocuğun davranışlarını,
aile yapısı üzerinde yaptığı çalışmalar mevcut yapıyı ilişkilerini, beslenme tarzını, giyimini kısacası dün-
geliştirmek, eksiklikleri gidermek ve doğru sistemin yayı algılayış biçimini etkilemektedir.
yaygınlaştırmaktan çok Batı standartlarında bir top-

67
3
Çocuk Kavramına Tarih Açısından Bakış

Araştırmalarla
İlişkilendir
Çocuk Haklarının Tarihi Gelişimi olarak karşımıza çıkmaktadır (Akyüz, 2013). Bu
Hukuksal anlamda “çocuk hakları” tabiri ol- sayede bunun yalnızca annenin haklarını koru-
dukça yeni bir kavram olup XXI. Yüzyılda bir- yan değil, çocuğun da yararına olan bir kanun
takım sözleşmelerle düzenlenmeye çalışılmıştır. olduğu anlaşılmaktadır
Bununla birlikte Batı dünyasında yayılmaya baş- XX. Yüzyılda uluslararası alanda, ilk girişim
layan hümanistik düşünceler ve Fransız İhtilali, 1894 yılında Jules de Jeune tarafından çocukların
çocukların kendilerine özgü haklara sahip olabi- korunmasına yönelik örgüt kurulması fikri ile or-
leceği fikrini uyandıran gelişmelerdir. Özellikle taya atılmış ve bu amaçla 1912 yılında İsviçre’de
yoksul ve kimsesiz çocukların korunması konu- bir toplantı tertiplenmiştir. I. Dünya Savaşı’nın
sunda Büyük çaba sarf eden İsviçreli eğitimci çıkması ile bu çalışmalar kesintiye uğramış ancak
Pestalozzi’den (1746-1827) sonra Batı toplumla- 1921 yılına gelindiğinde, Brüksel’de bir kong-
rı bu konuda sorumluluk almaya başlamışlardır re toplanarak “Uluslararası Çocukları Koruma
(Akyüz, 2013). Pestalozzi ile birlikte sosyal de- Birliği” kurulmuştur. 1924 yılına ulaşıldığında
ğişim sonucu zayıflayan aile kurumunun çocuğu ise ilk defa Milletler Cemiyeti tarafından kabul
yeteri kadar koruyamadığı, onun korunması ve edilen “Cenevre Çocuk Hakları Bildirgesi” ile
eğitilmesinde devletin de sorumluluklarının ol- çocuk haklarını korumaya yönelik ilk resmi giri-
duğu anlaşılmıştır. şim dünya kamuoyuna duyurulmuştur. (Akyüz,
Roma hukukunda çocuğa bakış açısı çağdaşı 2013).
toplumlar ile kıyaslandığında iyi bir durumda de- Bunun yanı sıra Milletler Çocuk Hakları-
ğildi. Ebeveyn olarak kastedilen baba, çocuklarını na Dair Sözleşme ise toplam elli dört maddeden
dilerse satabilir, suç işlerse cezalandırabilir, gere- oluşan, tüm çocukların aynı haklara sahip ol-
kirse öldüredebilirdi (Koschaker, 1997:300). Eğer duğunu ve bütün hakların eşit derecede önemli
çocuk memleket dışına, yani Tiber ötesine satıl- olduğunu vurgulayan bir belge niteliğinde olup,
mışsa (Tiber devletin sınırı idi) o vakit çocuk köle her biri ayrı bir hakkı özetleyen dört kısımdan
olurdu. Çocuk ülke içine satıldığı zaman vatandaş oluşur. Haklar “hayatta kalma hakkı”, “gelişme
olma hakkını koruyabilir fakat sahibinin yanında hakkı”, “korunma hakkı” ve “katılım hakkı” şek-
hür olmayan statüsünde olurdu. Eğer çocuğu sa- linde ayrılmıştır (UNICEF, 2007:17).
tın alan kişi isterse onu serbest de bırakabilirdi. Bu Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin dört
durumda çocuk evine dönme hakkına da sahipti. maddesine ayrıca özel vurgu yapılmıştır. Çünkü
Roma İmparatorluğu’nda bir baba bu şekilde bir bunlar sözleşmedeki diğer tüm hakların uygula-
erkek, üç kız çocuğunu satabilirdi. ması için temel teşkil eder. Toplumdaki birçok de-
Görüldüğü gibi Roma hukukunda çocuğa ğişikliğin çocuklar üzerinde orantısız ve genellikle
potansiyel iş gücü olarak görülmekte, köle ola- olumsuz bir etkisi vardır. Aile yapısının bozulması,
rak satılabilmekte ve hatta katledilebilmektedir. refah düzeyinin azalması, küreselleşme gibi unsur-
Bunun yanı sıra çocuğun beslenmesi, güvenli bir lar çocuk bireyleri olumsuz etkileyebilmektedir.
ortam sağlanması ebeveynleri tarafından büyü- Genellikle büyüklerin dünyasında meydana gelen
tülmesi gibi çağdaş çocuk haklarına ilişkin izler bu değişimlerin etkisi, özellikle de silahlı çatışma
bulunmamaktadır. ve benzeri olağanüstü durumlar çocuk bireylerin
Modern Hukuka gelindiğinde ise XX. Yüz- dünyasında daha yıkıcı bir tesir bırakabilmek-
yılda çocuk haklarının temeli olabilecek sıçra- tir. Çocukların sağlıklı gelişimi ve büyümesi her
malar yaşandığı görülebilmektedir. I. Dünya toplumun gelecekteki refahı için öncelikli vazifesi
Savaşı’ndan sonra gelişen çağdaş hukuk siste- olmalıdır. Çocuklar yoksulluk, yetersiz beslenme,
minde velayet çocuğa bakıp gözetmeyi, barın- kötü sağlık koşulları, çevre kirliliği gibi olumsuz
masını, eğitimini sağlamayı, maddi manevi re- şartlardan çok çabuk etkilenmektedirler. Çocuk-
fahını güvence altına almayı amaçlayan görevler ların özellikle bahsi geçen hususlarda, olumsuz
ve yetkiler toplamı olup, yalnızca babaya değil şartlar içerisinde gelişimi ve büyümesi toplumun
aynı zamanda anneye de ait olan bir kavram geleceğini de olumsuz yönde etkileyecektir.

68
3
Çocukluk Sosyolojisi

Bir toplumun çocuklarını ihmal etmesinin Sonuç olarak bu sözleşme, çocukların mut-
maliyeti çok büyüktür. Çocukların en erken de- lak surette özel ilgi, alaka ve haklara muhtaç ol-
neyimlerinin gelecekteki gelişmeleri ciddi dere- duğu uyarısını yapmakta, ırk, cinsiyet ve sair tüm
cede etkilediği toplumsal araştırmalar tarafından ayrımcılık ifadelerine karşıtı bir tutum sergile-
ortaya konmaktadır. mekte, çocuğun refah içerisinde büyüyebilmesi
Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair için gerekli olan sorumlulukların aile ile birlikte
Sözleşmede çocuğu ilgilendiren bütün faaliyet- toplumun üstlenilmesi gereğini telkin etmekte,
lerde, çocuğun yararının temel düşünce olduğu çocuğun doğum öncesi ve sonrasında beden ile
belirtilmiştir. Türkiye’nin de kabul ettiği bu söz- zihin açısından ayrıcalıklı bir korunma ve yasal
leşmenin çocuk yararının önceliği ilkesi gereği, güvencesi olduğuna dikkat çekmektedir.
Türk Medeni Kanununda da “…çocuğun yararı
anne babanın ya da diğer kişilerin yararıyla çatış- Kaynak: Tarihi Süreçte Çocukluk ve Çocuk
tığında, çocuğun yararı esas alınacaktır.” ifadesi Hakları Childhood and Child Rights Within
ile hak ettiği yerini almıştır. Ayrıca siyasi süreçte The Historical Process (Derleme). Arş. Gör. Dr.
çocukların görüşleri nadiren dinlenir ve dikkate Rabia Dirican, Gazi Üniversitesi, Temel Eğitim
alınır. Çocuklar oy kullanmaz veya siyasi sürece Bölümü, https://orcid.org/0000-0002- 3851-
katılmazlar, ancak şu anda onları etkiyen veya et- 5726 rabiadirican@gazi.edu.tr. Çocuk ve Gelişim
kileyecek olan önemli konularda fikirlerinin dik- Dergisi (ÇG-D) Journal of Child and Develop-
kate alınması gerekir. (Akyüz, 2013). ment (J-CAD) Cilt 2 (2018) Sayı 2 51-62.

Öğrenme Çıktısı
5 Günümüz çocuklarının aile içerisindeki konumlarını, yaşam biçimlerini, ebeveynlerin
onlara bakış açıları, çocukluk sürecinde takip edilen usulleri ifade edebilme

Araştır 5 İlişkilendir Anlat/Paylaş

“Geçmişten Günümüze Ço-


cukların Korunmasına Yö- X kuşağı ya da Z Kuşağı gibi
nelik Uygulamalar Üzerine kavramlarla adlandırılan bu
Bir İnceleme” başlıklı maka- kuşağın çocukları genelde
Bilgi teknolojilerine erişi-
le incelendikten sonra dersin iletişim aracı olarak, inter-
min kolaylaşması ile birlik-
ana konusu olan “Sınırlarını net, e-posta, fotoğraf çeken
te çocukların, yetişkinlerin
Kaybeden Çocuk” meta- cep telefonu gibi araçları
dünyasına hangi yollarla
forunun karşılaştırmasını iletişim aracı olarak; sosyal
sızdıklarını ve bu durumun
yapınız. Soruna ilişkin üre- paylaşım ağlarını ise sosyal-
yol açtığı olumsuzlukları
teceğiniz çözüm önerilerini leşmek için kullanmaktadır.
ifade ediniz.
tartışınız. Fatma Yaşar Ekici, Bu duruma çocukları iten
Türk ve İslam Dünyası Araş- sebepler nelerdir, aranızda
tırmalar Dergisi, Yıl: 2, Sayı: tartışınız.
4, Eylül 2015, s. 44-66.

69
3
Çocuk Kavramına Tarih Açısından Bakış

İmparatorluk döneminde Çin, Hint,


1 Babil, Mısır, İran, İsrail toplumlarında
çocuk ve eğitim tarzını özetleyebilme
öğrenme çıktıları ve bölüm özeti

Farklı Kültürlere Sahip


Toplumlarda Çocuk Kavramı ve
Eğitimi

Babil uygarlığında, çocukların politik tutsak veya babanın borçlarının karşılığında bir güvence temini mak-
sadıyla rehine olarak kullanıldığı, Mısır Krallığı zamanında, devletlerin yaptığı savaşlarda çocukların yine
bir nevi rehine olarak alıkonulduğu kraliyet aileleri arasında siyasi anlamda evliliklerin teşvik edildiği, ya-
pılan çocukların devletler arasında dostluk ilişkilerinin kurulmasında, işbirliğinin geliştirilmesinde bir araç
olarak kullanıldığı anlaşılmıştır.
Sümer toplumunda ise çocuğun statüsü değerlendirildiğinde, önemli bir yatırım aracı gibi “değer” gördü-
ğünü söylemek mümkünken, Çin’de, çocuklar hangi yaşta olursa olsun, anne-babalarına sevgi ve saygı (duy-
masa da) göstermek ve atalarına ibadet etmekle yükümlüdür. Eski İran’da çocuk kültürünün, toplumsal
inanç sisteminin etkisi altında olduğu, 5-20 yaş arasındaki çocuklara, ata binme, ok atma ve doğruluk gibi
kavramların öğretildiği anlaşılmıştır. Eski Hint’te ise farklı kasttan insanların gayrimeşru doğan çocukları
kast dışına çıkarıldığı ve parya sınıfına sokulduğu tespiti yapılmıştır. Paryalar hiçbir kasta mensup olmayan,
köy ve kasabaların dışında yaşayan, en aşağı seviyede görülen insan grubudur. Yahudilikte, aile ve çocuk
üzerinde babanın hâkimiyeti çok güçlüdür. Ebeveynine itaat etmeyen çocuklar dayakla cezalandırılmıştır.

Roma İmparatorluğu, Yunan ve Sparta


2 şehir devletlerinde çocuğa bakış ve
eğitimleriyle ilgili bilgi verebilme

Roma, Sparta ve Atina Şehir


Devletlerinde Çocuk Kavramı
ve Eğitimi

Roma’da çocuklar üzerinde babanın sınırsız hâkimiyeti vardır. Babanın çocuğu öldürme, sokağa bırakma,
başkalarına satma ve evlenmiş olanlarını dilediğinde boşama yetkisi de mevcuttur. Eski Yunan’dan itibaren
Avrupa’da kız-erkek çocuk ayrımı söz konusudur. Bu anlamda çocukların ebeveynlerin beklentileri doğrul-
tusunda eğitilmesi durumu da ilk defa bu zaman diliminde gündeme gelmiştir.
Atina’da açılan ve bölge coğrafyasının eğitim yaklaşımı ve sistemi olarak en yenisi olan değişik eğitim anla-
yışlı okulların varlığı, dönemin Yunan şehir devletlerinin gelişmesinde en önemli faktörlerden birisi olmuş-
tur. Bu okulların eğitim tarihi yönünden özellikle ikisi çok önemlidir. Stao okulu, eğitimde de kendisini
kategorize etmiş, mantık, fizik ve ahlak olmak üzere üç farklı alanda faaliyet göstermiştir. Mantık ve fiziğe
önem verilen bu okulda ahlak, bireye yalnızca sağlam bir temel kazandırmak ve tabiata uygun olarak bireyin
yaşamasını sağlamak adına eğitim verirken, Epikros okulu aydınlanmacı bir anlayışı benimsemiştir. Sparta
şehir devletinde ise eğitim ve öğretimin ana karakteri askeri özelliklere dayanmaktadır. Yönetimin, devletin
kuruluşu ile birlikte aldığı karar gereği, yeni doğan çocuklardan sadece kuvvetli olanlar hayatta bırakılmış,
zayıf olanlar öldürülmüştür.

70
3
Çocukluk Sosyolojisi

Ortaçağ, Rönesans, Reform, Sanayi


3 devriminde çocuk ve çocuğa bakışın
değişimi konusunu aktarabilme

öğrenme çıktıları ve bölüm özeti


Batı Toplumlarında Çocuk
Kavramı ve Eğitimi

Ortaçağ toplumunda “çocukluk” kavramının bulunmadığını ifade edilirken, bunun çocukların terk ve ih-
mal edildiği anlamını taşımadığını özellikle ifade etmiştir. Bu kavram ona göre çocukla ergeni hatta yetişkini
birbirinden ayırdığına ilişkin bilinçle örtüşmektedir. Akılcı, faydacı ve maddeci modeller yerine tarihte tekil,
öznel yaşantılar çocuğun odağa alınmasını sağlamıştır. Özellikle eğitim tarihi, aile tarihi, kadın tarihi araş-
tırmalarının gelişmesi çocuğun gelişimine ilişkin bilgileri bu yüzyılda genişletmiştir.
XVI. Yüzyılın ikinci yarısına ulaşıldığında şehirlerde oluşan bu tavır anne ve babaların, çocuk sağlığıyla daha
fazla ilgilenmesinde ve onu küçük yaşta ölümden korumak çabasına dönüşmüştür. Bu yeni aile modeli,
kentli seçkinlerle başlamış, küçük şehirlerden önce büyük ticaret merkezlerinde benimsenmiştir. Bu durum
İtalya gibi Akdeniz ülkelerinde XIV. Yüzyılda görülürken, Fransa ve İngiltere gibi ülkelerde XVI. Yüzyıla
kadar görülmemiştir.
Buna karşılık küçük yaşlarda çalışmaya başlatılan çocuklar ve bunların kazançlarına aileleri tarafından göz
konulması günümüzde de yaşanan trajedinin bir parçasını teşkil etmektedir. Çocuk bütün gün ya da hafta
kazandığı ücretinin bir kısmını ya da tamamını ailelerine vermek, kardeşlerinin okul masraflarını karşıla-
maya yardımcı olmak, acil durumlarda para desteği vererek zorundadır. Bu hâl kadınlarda, erkeklere oranla
daha yüksektir ki bu durum kadının ekonomik bağımlılığını gösterir. Kız ve erkek çocuklardan farklı bek-
lentiler değişik sosyal statülerin oluşumuna da sebep olmaktadır. Bu durum, karşı cinslerin aile içerisindeki
hiyerarşik yapısına dahi etki etmektedir.

Türk ve İslam anlayışında çocuk, Türk


aile sisteminde geleneksel ritüellerin

4 getirisi olan eğitim algısına, ilerleyen


dönemlerde dini ögelerin de eklenmesi
ile birlikte değişen anlayışın eğitime
olan yansımaları değerlendirebilme

Türk-İslam İnancında Çocuğa


Bakış ve Türklerde Çocuk
Eğitimi

Eski Türklerde ataerkil bir yapı mutlak egemen olduğundan çocuğun velayeti de babanın üzerinde olurdu.
Ailede babanın töreleri geçerliydi. Babanın çocuklar üzerindeki otoritesi, Türklerde devlet anlayışının devam
etmesinde de etkili olmuştur. Anne figürü çocuk üzerinde ancak baba yokken hak sahibi olabilmektedir. Ba-
banın mirası anneye kalır, anne çocukların vasisi olurdu. Aile de çocuklar kendi kendilerine yetecek kadar
olgunluğa erişirlerse, büyüklerinden bağımsızlığını ister hatta malın mülkün bir kısmını zorla dahi alabilirlerdi.
Bunun yanı sıra çocukluk, İslamiyet’te geniş ve ayrıntılı olarak ele alınan bir konudur. Kur’an ve sünnette
çocuğu ergenliğe kadar “yükümlü” sayılmaması, İslam düşünürlerinin çocukluktan itibaren onlarla ilgili
konularda bağımsız bir inceleme alanı olarak üzerinde durması, çağımız üzerinden de değerlendirildiğinde
oldukça önemlidir. İslam alimleri tarafından doğumdan itibaren, erişkinliğe geçinceye kadar devam eden
süreçte çocuğun himayeye muhtaç olduğu belirtilmekte ve her dönem kendi içerisinde değerlendirilmesi
gerektiği ifade edilmektedir. Türk-İslam anlayışında, çocukların hukuki durumlarından bir bölümünü aile
hukuku içinde aramak gerektiği de ayrıca vurgulanan bir husustur. Türk-İslam olgusunda ailenin oluşma-
sını sağlayan evlilik merasimlerinin gerçekleşebilmesi için çocuklarının sosyal açıdan ana ve baba rızasını
almaları beklenmektedir. Aile içinde evlenecek olan kızın kendi hayat arkadaşını seçme özgürlüğü yok de-
nebilecek kadar azdır, varsa da bu şehirlerle sınırlıdır.

71
3
Çocuk Kavramına Tarih Açısından Bakış

Günümüz çocuklarının aile içerisindeki


konumlarını, yaşam biçimlerini,
5 ebeveynlerin onlara bakış açıları,
öğrenme çıktıları ve bölüm özeti

çocukluk sürecinde takip edilen usulleri


ifade edebilme

Son Dönemde Ortaya Konulan


Çocuk Kavramı

Günlük yaşam üzerinde televizyonun şekillendirici etkisinin artmasıyla kültürel değişim de giderek hızlan-
maktadır. Postman’ın “kültürel çöküş” olarak nitelendirdiği bu durum, çocukluğu da derinden etkilemiş,
çocukluğun ve kitap kültürünün kaybolmasına neden olmuştur. Hızlı, renkli ve sesli akıp giden görüntülere
bakmak çok daha kolay duruma gelmiştir. Kitap okumak zaman, emek ve dikkati toplamak ister. Televizyon
da ise bu tür zorunluluklar yoktur. Günün her saati açık kalabilir, sürekli dikkat ona yönetilmesi bile bir
iki saniyelik göz atışta konu anında yakalanabilir. Televizyon, kitabın oluşturduğu entelektüel ve zihinsel
birikimi kökünden böylece kazımıştır.
Çocuk ile yetişkinlik arasındaki mesafe azalırken, “çocukluk kavramı” dünyamızdan biraz daha uzaklaş-
maktadır. Bu ortaya çıkan yeni çocuk nesli ise “televizyon çocuğu” olarak adlandırılmaktadır (Şirin, 2008).
Eskiden bilinmeyeni anne-babasına, öğretmenine soran çocuklar, artık dünyayı internetten ve televizyon-
dan keşfetmeyi tercih etmektedir. Buna bağlı olarak çocuk-ebeveyn paylaşımları da giderek azalmaktadır.
Günümüzün postmodern ebeveynlerde zaman baskısı oldukça fazladır. Özellikle her iki ebeveynin çalıştığı
çekirdek ya da parçalanmış ailelerde, çocukla yeteri kadar ilgilenmediği hissine kapılan anne-baba, bu açı-
ğını çocuğa abartılı maddi imkânlar sunarak ya da olmayacak durumlara ya da konumlara “izin vermek”
suretiyle vicdanını özgürleştirmeye çalışmaktadır.

72
3
Çocukluk Sosyolojisi

1 Çocuk Hakları Sözleşmesinin birinci madde-


sine göre, erken yaşta reşit olma durumu hariç, 18 6 Ortaçağ Avrupa’sında çocuğa bakış açısı bir
yaşına kadar her insanın kabul gördüğü hâli aşağı-

neler öğrendik?
bütün olarak değerlendirilecek olursa aşağıdakiler-
dakilerden hangisidir? den hangisi söylenemez?
A. Ebeveyn A. Çocuk kötü muamele gören, alınıp satılabilen
B. Olgun bir emtia ve köledir.
C. Çocuk B. Ortaçağ Avrupası’nda “çocuk cinayetleri” ola-
D. Yenidoğan ğan bir vakıa olmuştur.
E. Birey
C. Avrupa’da çiftlerin bir sevgi ürünü, eğlence
sembolü ve gelecek garantisidir.
2 İnsanlar, hangi devletin ve toplumun menfa- D. Ortaçağ Avrupası’nda vasiyetlerde her zaman
ati doğrultusunda “feda” edilebilirlerdi?
yer almışlardır.
A. Türk-İslam E. Ortaçağ boyunca sanatkârlar çocuğu büyük bir
B. Yunan site-devletleri insan minyatürü gibi tasvir etmişlerdir.
C. Eski Çin Krallığı
D. Sümer 7 Rönesans ile birlikte kültürel ve düşünsel or-
E. Mısır Uygarlığı tam değişti. Bu konu ile ilgili Gelis’in en önemli
tespiti aşağıdakilerden hangisidir?
3 XVIII. yüzyıl ortalarında aşağıdaki Fransız
aydınlanmacı ve yazarlardan hangisi çocuğu bir A. Çocuğun yaşam alanını korumak yönünde or-
“günaha sürekli eğilimi olan şeytanın üzerinden taya konulan kararlılık
elini çekmediği bir saflık” olarak tanımlamıştır? B. Çocuğun eğitimi için gereken fedakarlığı yapmak
A. Pierré de Marivaux-Rousseau C. Çocuk büyüdükçe ebeveynlerin onlara sun-
B. Montesquieu-Pierre Boyle dukları imkân ve hizmetlerin artması
C. Denis Diderot-Voltairé D. Çocukları ticari bir emtia olarak büyüklük, ağır-
D. René Descartes-Jean Le Rond d’albert lık ve niteliğine uygun olarak sınıflandırılmak
E. Pascal-Beaumorchois E. Sanayileşme ve ekonomik gelişime bağlı olarak
çocuğun topluma entegrasyonunda farklı eği-
4 Çocukların yatırım aracı olarak değer gördü- tim metodları benimsemek
ğü toplum aşağıdakilerden hangisidir?
A. Hint 8 XVII. yüzyılda burjuva ailelerinde çocuklara
B. İsrail olan yaklaşım tarzı aşağıdakilerden hangisi değildir?
C. Mısır A. Tanrının insanlığa bir lütfu olarak tanımlanmak
D. Çin B. Sevilip, okşanacak yaratıklar olarak görmek
E. Sümer C. Koruması, düzenlenmesi ve disipline edilmesi
gereken varlık olarak algılamak
5 Atina Şehir Devleti’nde çocukları okula götü- D. Ana ve babayla yaşlılık güvencesi sağlamak
rüp getirmekle görevli kişi aşağıdakilerden hangisidir?
E. Çocuğun kültürel ve eğitsel değişimine sürekli
A. Demos yeni donanımlar eklemek suretiyle sıkı, sert bir
B. Grammatites terbiyeden geçirmek
C. Kitharistes
D. Pedagog ( Paidagoges)
E. Majistra

73
3
Çocuk Kavramına Tarih Açısından Bakış

10 Türk-İslam anlayışında “evlat edinilmenin”


9 “İslam hukukuna göre çocuk hak ehliyetine hukuki durumu aşağıdakilerden hangisidir?
sahip olarak doğar, yedi yaşında temyiz kudretine
neler öğrendik?

ulaşır. Ergenlikte ise her şeyden sorumlu olur.” A. Evlatlık verilen kişi ailesi tarafından bir daha geri
alınamaz.
ifadesinden hareketle İslam inancına göre bir erge- B. Evlatlıklar verildikleri aile ile akrabalık ilişkisi
nin aşağıdakilerden hangisini yapması beklenemez? kuramaz.
A. Tüm manevi yükümlülükleri yerine getirmek C. Evlatlık olanlar ailenin öz çocuğunun sahip ol-
B. Toplumsal statüsü el veriyorsa evlenmek duğu tüm hakları kullanabilir.
C. İnsanlar arasında ayrım yapmak D. Evlatlık edinen kişinin ileride oğlu olursa evlat-
D. Doğru ve yanlışı ayırt edip gerektiğinde hüküm lık aldığı erkeği ailesine verebilir.
verebilmek, bunun getirdiği sorumluluğu taşı- E. Evlatlığı bir tek onu sahiplenen huzurdan, aile-
yabilmek den, boydan çıkarabilir.
E. Edinilen mülkün sorumluluğu ile birlikte mu-
hafazasını yapabilmek

74
3
Çocukluk Sosyolojisi

Yanıtınız yanlış ise “Çocuk Haklarının Tari- Yanıtınız yanlış ise “Batı Toplumlarında Ço-
1. C 6. D
hi Gelişimi” konusunu yeniden gözden ge- cuk Kavramı ve Eğitimi” konusunu yeniden

neler öğrendik yanıt anahtarı


çiriniz. gözden geçiriniz.

Yanıtınız yanlış ise “Batı Toplumlarında Ço-


2. B Yanıtınız yanlış ise “Giriş” konusunu yeni- 7. A
cuk Kavramı ve Eğitimi” konusunu yeniden
den gözden geçiriniz.
gözden geçiriniz.

Yanıtınız yanlış ise “Batı Toplumlarında Ço-


3. C Yanıtınız yanlış ise “Giriş” konusunu yeni- 8. E
cuk Kavramı ve Eğitimi” konusunu yeniden
den gözden geçiriniz.
gözden geçiriniz.

Yanıtınız yanlış ise “Farklı Kültürlere Sahip Yanıtınız yanlış ise “Türk-İslam İnancında
4. E 9. C
Toplumlarda Çocuk Kavramı ve Çocuğun Çocuğa Bakış ve Türklerde Çocuk Eğitimi”
Eğitimi” konusunu yeniden gözden geçiriniz. konusunu yeniden gözden geçiriniz.

Yanıtınız yanlış ise “Roma, Sparta, Atina Şe- Yanıtınız yanlış ise “Türk-İslam İnancında
5. D 10. E
hir Devletlerinde “Çocuk” Kavramı ve Eğiti- Çocuğa Bakış ve Türklerde Çocuk Eğitimi”
mi” konusunu yeniden gözden geçiriniz. konusunu yeniden gözden geçiriniz.

75
3
Çocuk Kavramına Tarih Açısından Bakış

Araştır Yanıt
3 Anahtarı

Eski çağlarda çocuk bir “geçim kaynağı”, “güvence unsuru”, “siyasal ortam-
Araştır 1 larda anlaşma aracı”, “ceza mekanizmasının bir nüvesi” olarak görülmüştür.

Roma ve Antik çağ Yunan şehir devletleri döneminde çocuklar kategorize edilmekte,
denetimleri, yaşantıları ve kaderleri atalarının elinde olan varlıklardı. Ama Yunan
Araştır 2 şehir devletlerinden başlayarak, kaderleri elde tutulan çocukların nasıl yetişmesi ge-
rektiği gündeme geldiğinde eğitimin başlıca kaynak olduğu tespiti yapılmış ve buna
göre çocuklara eğitim alanında “istenilen bireyler” olması öğretilmeye başlanmıştır.

Ortaçağ’da çocuk algısı daha çok dini motiflerle şekillenirken, ebeveynlerinin üze-
rinde bir yük olarak görülmektedir. XVI. ve XVII. Yüzyıllar arasında ise çocuk-
Araştır 3 ların tanrının mutlak muhafaza etmesi gereken, ıslahı zorunlu varlıklar olduğu
şeklinde bir algı oluşmuşken, eğitim alanında da toplumsal sınıflar arasındaki
adaletsizlik sebebi ile çocuk bireylerin tamamı eğitimden faydalanamamıştır.

İslamiyet öncesi Türklerde çocuk, aile hukuku açısından önemli olduğu gibi
ailenin soy devamında da etkin bir yeri vardı. Çocuğun olmaması aile haya-
Araştır 4 tını olumsuz yönde etkileyeceği gibi mal mülk dağılımını da olumsuz yönde
etkileyecektir. Aile hukuk açısından değerlendirildiğinde çocuğun dünyaya
gelmesi aile ilişkilerini olumlu yönde etkileyecektir.

Çağımızda ebeveynler kendilerine zaman ayırabilmek adına çocuklarını be-


yaz ekranın kontrolsüz dadılığına emanet etmekte, ailece geçirilen sürelerini
Araştır 5 azalmaktadırlar. Çocuklarda televizyonun ve sanal alemin büyük küçük ayırt
etmeksizin sunduğu yetişkin dünyasına kolaylıkla ve denetimsiz biçimde gi-
rebilmektedir.

76
3
Çocukluk Sosyolojisi

Kaynakça
Akıncı, Ş. (2011). Roma Hukuku Dersleri. 15. Bsk., Corcuff, P. (2009). Bireycilik Sorunu. Kılıç, Aziz Ufuk,
Konya, s. 181 vd. (Çev.), Versus Kitap Yay., 1.Baskı, İstanbul, s.
Aksoy, İ. (2011). Türklerde Aile ve Çocuk Eğitimi. Çelik, C. (2005). Çocuk Kavramı ve Medeni Hukuk
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi The Journal Açısından Çocuk Haklarının Tarihi Gelişimi.
of International Social Research, 4, (16), s.11-19. e-akademi, 36, s.29.
Akyüz, E. (2013). Çocuk Hukuku. Ankara, s.24-36. Davidson, T. (1902). Aristoteles and Ancient
Educational İdeals. New York, s.6-7.
Allison, J. (2001). Yeni Çocuk Sosyolojisinde Sorunlar,
Bakış Açıları ve Uygulamalar. III. Ulusal Çocuk Demir, A. (2010). Tarihten Günümüze Çocuk
Kültürü Kongresi, Yayına Hazırlayan: B. Onur, Hakları. International Journal Of Early Childhood
Ankara Üniversitesi Çocuk Kültürü Araştırma ve Education Research, 1, (3), İstanbul, s.37-47.
Uygulama Merkezi Yayınları, Ankara, s.29-30.
Donuk, A. (1980). Çeşitli Topluluklarda ve Eski Türklerde
Alver, F. (2004). Neil Postman’ın Çocukluğun Yok Aile. İ.Ü.Ed.Fak. Dergisi, 1, (2), s.147-168.
Oluşu Sürecinde İletişim Teknolojisi Eleştirisinin
Doğan, İ. (2000). Akıllı Küçük-Çocuk Kültürü ve
Eleştirisi. Ankara Üniversitesi İletişim Araştırmaları
Çocuk Hakları Üzerine Sosyo-Kültürel Bir İnceleme.
Dergisi, 2, (2), s.130-150.
Sistem Yay., 1. Baskı, İstanbul, s.100-120.
Ayzöğ, D. (2008). Öğrencilerin Çocuk Haklarını
Erdemir, H. ve Erdemir, H. (2012). Antikçağ ‘da
Algılama Düzeyleri ile Başarıları Arasındaki İlişki.
Çocuk Olmak: Ölmek ya da Ölmemek. Uluslararası
Beykent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Kadına ve Çocuğa Karşı Şiddet Sempozyumu, II.
İstanbul, 2, (1), s.7-8.
Cilt, MÇD Yayınları, Ankara, s.655-656.
Altınköprü, T. (2003). Çocuğun Başarısı Nasıl Sağlanır?
Elkınd, D. (1999). Çocuk ve Toplum. Çev. Demet
Hayat Yayıncılık, İstanbul, s.12.
Öngen, No:3, Ankara Üniversitesi ÇOKAUM
Aries, P. (1962). A Centuries of Childhood, A Social Yayınları, Ankara, s. 28.
History of Family Life. New York, s.100-125.
--------. (2000). Değişen Dünyada Çocuk Yetiştirme
Ariès, P. (1960). L’Enfantet la vie Familie sous L’ancien ve Eğitim. III. Ulusal Çocuk Kültürü Kongresi
Regime. Paris, s.320-335. Bildirileri, Ankara Üniversitesi Çocuk Kültürü
Araştırma ve Uygulama Merkezi Yayınları, s.14.
Aristoteles. (1992). Politika. (Mete Tuncay, Çev.),
İstanbul, Remzi Kitabevi, s.5-45. Friedell, E. (1999). Antik Yunan’ın Kültür Tarihi. çev.,
Necati Aça, Dost Kitabevi Yayınları, Ankara, s.99.
Aytaç K. (1993). Avrupa Eğitim Tarihi. Bsk. 3,
İstanbul, s. 25-36. Frones, İ. (1993). Changing Chilhood. I, (1), Oslo.
Batır. (2000). Fseobşaya İstoriya Gasudartva i Prava Hansen, M. H. ( - ). Polis. An Introduction to the
(Umumi Devlet ve Hukuk Tarihi). Bılina Yayınları, Ancient Greek City-State. Oxford University Press,
Moskova, s.59. London, s.105.
Batur, Z. (2011). Divan-ı Lügat’it Türk’te Çocuk Herodotos. (1991). Herodot Tarihi. (Çev.: Müntekim
Dünyası ve Çocuk Eğitimi. Turkish Studies, 6, (2), Ökmen), Remzi Kitabevi, İstanbul, s.58.
Spring, s.247-262.
Heywood, C. (2003). Baba Bana Top At-Batı’da
Beales, R.W. Jr. (1975). In search of the Historical Çocukluğun Tarihi. (Çev.: Hoşsucu, Esin), Kitap
Child: Miniature Adulthood and Youth in Colonial Yay., 1.Baskı, İstanbul, s.16, 22.
New England. USA., s.379-398.
Hiner, N. R. ve Hawes, J. M. (1985). Growing Up
Bukatko-Daehler. (1992). Child Development. in America, Children in Historical Perspective.
Houghton Milfin Corp., USA, s.200-260. Chicago University, Chicago, USA, s.447-470.
Canan, İ. (1980). İslam’da Çocuk Hakları. Yeni Asya Gladi, A. (1989). Concepts of Childhood and
Yay. , İstanbul, s.170-176. Attitudes Towards Children in medieval Islam.
Journal of the economical and Social History of the
Candarlıoğlu, G. (1977). Türk Destan Kahramanları.
Orient, vol: XXXII, Part II, s.33-62.
İstanbul, s.60-64.

77
3
Çocuk Kavramına Tarih Açısından Bakış

Gittins, D. (2004). “The Historical Construction of Koca, S. ve Uğurlu S. (2010). Dede Korkut
Childhood”. An Introduction to Childhood Studies, Hikâyelerinden Hareketle Türk Kültüründe
Mary Jane, Kehıly, (Ed.by). Open University Erkek Evlat olarak Oğul Kavramı. Akademik
Press, 1st edn., England. Bakış Dergisi, 22, Kırgızistan-Celalabad, s.1-10.
Golden, M. (2004). Eski Yunan’da Çocuk İmgeleri. Kök, A. N. (2002). Çocuk Mahkemeleri Mevzuatı ve
Hatay, Ayşegül, (Çev.), P Dünya Sanatı Dergisi, Adli Tıp. II. Ulusal Çocuk ve Suç Sempozyumu
34, Yaz, İstanbul, s.12-48. Bildiriler, Türkiye’de Çocuklara yeniden Özgürlük
Vakfı Ankara, s.92-93.
Gökalp Z. (1976). Türk Medeniyet Tarihi. Haz: Kazım
Yaşar Kopraman,-İsmail Aka, İstanbul, s.296 vd. Kaşgarlı Mahmud. (2006). Divan-ı Lügati’t Türk. C.
I-II-II, Ankara, 2006, s. 628-725.
-------. (1991). Türk Uygarlık Tarihi. Yay. Haz. Yusuf
Çötüksöken, İnkılap Kitabevi, Ankara, s.35-36 vd. Kirkpatrick, C. (1963). The Family: As Process and
Institution. Second Edition, s.68.
Güçlü, S. (2016). Çocukluk ve Çocukluğun
Sosyolojisi Bağlamında Çocuk Hakları. Sosyoloji Koca S. (2002). Eski Türklerde Sosyal ve Ekonomik
Dergisi, Armağan Sayısı, 1 (22), 2016, s. 4-10. Hayat Türkler. C.III, Ankara, s.8-53.
Güngör, Ş. (2006). Türk Halk Edebiyatına Dair. Meriç C. (1986). Çocuk Edebiyatı, Kültürden İrfana.
Kitabevi Yayınları, İstanbul, 2006, s. 45. İstanbul, s.323.
İnan, A. (2000). Tarihte ve Bugün Şamanizm, Mitchell, L. E. (2007). Family Life in the Middle
Materyaller ve Araştırmalar. Ankara, s.131-132. Ages. Greenwood Press, Westport-Connecticut-
London, s.25-47.
İnal, K. (2009). Türkiye’de Çocukluk: Nereye!. Ankara:
Nobel Yayın Dağıtım, s.6-45. Metin E. (2008). Çocukların Cezai Sorumluluğu.
Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
İnanç Y. (2010). Banu, Gelişim Psikolojisi, Çocuk ve Ergen
Konya, s.2-3vd.
Gelişimi. 6. Baskı, Pegem Akademi, Ankara, s.5.
Onur, B. (2005a). Türkiye’de Çocukluğun Tarihi. İmge
Kağıtçıbaşı, Ç. (1996a). Family and Human
Yay., 2.Baskı, Ankara, s.99-112.
Development Across Cultures: A view from the other
side. Lawrence Erlbaum, Mahwah, NJ. --------. (2007b). Çocuk, Tarih ve Toplum. İmge Yay.,
1. Baskı, Ankara, s.146.
---------. (1972). Sosyal Değişimin Psikolojik Boyutları,
İzmir’deki Lise Öğrencileri Üzerinde Bir İnceleme. Ortaylı, İ. (2001). Osmanlı Toplumunda Aile. Pan
Ankara, s.20-190. Yayıncılık, İstanbul, s. 102-115.
---------. (1981). Türkiye’de Değerler ve Doğurganlık. Ögel, B.. (2001). Dünden Bugüne Türk Kültürünün
Boğaziçi Üniversitesi, İstanbul. Gelişme Çağları. 4. Bsk., Türk Dünyası
Araştırmaları Vakfı, İstanbul, s.256.
---------. (1982). Old-Age Security value of Children.
Journal of Cross-Cultural Psychology, I, (13), s.29-42. --------. (1993). Türk Mitolojisi. C:I, Ankara, s.65.
---------. (1990). İnsan, Aile ve Kültür. İstanbul, Remzi --------. (1979). Türk Kültürünün Gelişme Çağları.
Kitabevi, s.135-200. s.156-170.
Kağıtçıbaşı, Ç. ve Kansu A., (1976-1977). Cinsiyet Öktem, D. (2012). Türkiye’deki Çocuk Adalet
Rollerinin Sosyalleşmesi ve Aile Dinamiği. Sisteminin Yönetimi ve Yaş Ayrımcılığına İlişkin
Boğaziçi Üniversitesi Dergisi, 4-5, s.35-48. Paradigmanın İncelenmesi. Türkiye’de Çocuk
Adalet Sisteminin Yönetimi, İHOP, Uluslararası
Karadoğan, Umut C. (2015). Farklı Perspektiften
Çocuk Merkezi Yayınlar, Ankara, s.5.
Çocukluk Sosyolojisi; “Çocuk” Kavramına Tarih
Açısından Bakış. Vize Yayıncılık, Ankara, s.62. Özarslan Dikmen, A. (2016). Çocuk ve Çocukluk
Sosyolojisi. Resse Yayınları, İstanbul, s.32.
---------. (2019). “Çocuk” ve “Çocukluk” Kavramının
Tarihsel Süreçte Değerlendirilmesi. 4, (7), s.212. Öztan, Güven G. (2013). Türkiye’de Çocukluğun
Politik İnşası. 2. Baskı, İstanbul Bilgi Üniversitesi
Kavak, Y. ve Ergen, H. (2004). Türkiye’de İlköğretime
Yayınları, İstanbul, s.13.
Katılım ve Okula Gidemeyen Çocuklar. TED
Eğitimde Yeni Ufuklar II: Eğitim Hakki ve Okula Öztürk Karakuş, H. (2017). Çocuğun Tarihsel
Gidemeyen Çocuklar Sempozyumu, 3-4 Aralık, Gelişimi Üzerine Düşünceler. Iğdır Üniversitesi
Türk Eğitim Derneği, Ankara, s.3-4. Sosyal Bilimler Dergisi, 13, 2017, s.259.

78
3
Çocukluk Sosyolojisi

Patten, B. M. (1946). Human Emriology. Blackstion, s.2. Şirin, M. R. (2009). Televizyon, Çocuk ve Aile.
İstanbul: İz Yayıncılık, s.6-161.
Plutarkhos. (2019). Lykurgos’un Hayatı, çev.,
Sabahattin Eyüboğlu ve Vedat Günyol, Türkiye İş Tan, M. (1990). Çağlar Boyunca Çocuk. A.Ü. Eğitim
Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, s.29. Bilimleri Fakültesi Dergisi, 22, (1), Ankara, s.11-
12, 70 vd.
Piaget, J. (1956). The Child’s Conception Of Space.
New York, s. Turan, R. (1992). Osmanlıların Kuruluş Yıllarında
Türk Ailesi. Sosyo-Kültürel Değişme Sürecinde Türk
Pollock, L. (1983). Forgotten Children: Parent-
Ailesi, I, Ankara, s.80-82.
Child Relations. Cambridge University Press,
Cambridge, s.208. Türkdoğan, O. (1992). Türk Ailesinin Genel Yapısı,
Sosyo-Kültürel Değişme Sürecinde Türk Ailesi. I,
Postman, N. (1995). Çocukluğun Yokoluşu, Çev: K.
Ankara, s.29-70.
İnal, İmge, İstanbul, s.52-56.
UNICEF. (2007). Çocuk hakları ve gazetecilik
---------. (2012). Öldüren Eğlence Televizyon.
uygulamaları hak temelli perspektif. Unicef Dublin
(O.Akınhay, Çev.), Ayrıntı Yayınları, İstanbul,
Teknoloji Enstitüsü, 2007, s.17.
s.104-105.
Ünalan, S. ve Öztürk, H. (2008). İslamiyetten Önce
Ritzer, G. (2011). Büyüsü Bozulmuş Dünyayı
Türklerde Eğitim ve Öğretim. Fırat Üniversitesi
Büyülemek. Ayrıntı Yayınları, İstanbul, s.54.
Dergisi, 13, (2), s. 89-109.
Russell, B. (1969). Batı Felsefe Tarihi. (Antik Çağ),
Yılmaz, E. (2013). Medyanın Değişen Çocukluğa
Çev. Muammer Sencer, Say Yayınları, İstanbul,
Etkisi Konusunda Veli, Öğretmen ve Öğretmen
1969, s. 181.
Adaylarının Görüşleri. 6, (4), April 2013, s.762.
Salim, M. (2011). Geçmişten Günümüze Türkiye’de
Yörükoğlu, A. (1989). Gençlik Çağı. Özgür Yayınları,
Çocuk Koruma Politikaları, Sosyal Hizmetler ve
s.13.
Çocuk Esirgeme Kurumu. Süleyman Demirel
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Yurtsever, M. (2009). Ebeveyn Çocuk Hakları Tutum
Yönetimi Anabilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Ölçeğinin Geliştirilmesi ve Anne-babaların Çocuk
Lisans Tezi. Isparta, s.6. Haklarına Yönelik Tutumlarının Farklı Değişkenler
Açısından Değerlendirilmesi. Marmara Üniversitesi
Sormaz, F. ve Yüksel, H. (2012). Değişen Çocukluk,
Eğitim Bilimleri Enstitüsü, İstanbul, s.19-33.
Oyun ve Oyuncağın Endüstrileşmesi ve Tüketim
Kültürü. Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler
Dergisi, 11, (3), s.985-1008.

İnternet Kaynakları
academia.edu/222016/ilkçağlarda_egitim (Erişim Tarihi: 04.02.2020).
Bitros, G. C. ve Karayiannis, A. D. (2009). Character, knowledge and skills in ancient Greek education: Lessons for
today’s policy makers. Online at http://mpra.ub.uni- muenchen.de/18012/, MPRA Paper No. 18012, posted
20. October 2009 09:14 UTC, pp.1-29 (Erişim Tarihi: 09.02.2020).
home.anadolu.edu.tr/-aboyacı/ders/eb/tarih.pdf (Erişim Tarihi: 05.01.2020).
humanium.org/en/childrens-rights-history/ (Humanium. (2011). Children’s Rights History. Erişim Tarihi:
07.02.2020).
notoku.com/avrupada-egitimin-tarihsel-gelişimi (Erişim Tarihi: 06.01.2020).
Sandalci, F. S. Çocuk Hakları ve Sosyal Hizmet Mesleği. 20 Ağustos 2015 tarihinde http://www.sosyalhizmetuzmani.
org/cocukhaklarishu.htm adresinden alındı. (Erişim Tarihi: 07.02.2020).
unicef.org/turkey/pdf/_cr23.pdf. (erişim 06.11.2020)
Zararsiz, M. Yetişkinler için Animasyon Filmleri. http://www.beyazperde.com/dosyalar /sinema/dosya-
50043/?page=7 (Erişim Tarihi: 02.02.2020).

79
Bölüm 4
Çocukluk Kavramının Düşünsel Temelleri
öğrenme çıktıları

Çocukluğa Sosyobiyolojik ve
Çocukluk Kavramının Düşünsel Gelişimi Sosyoekonomik Yaklaşımlar

1 2
1 Çocuk ve çocukluk kavramlarının tarihsel 2 Sosyobiyolojik ve sosyoekonomik
süreçte ve düşünsel anlamda nasıl bir yaklaşımların çocuk ve çocukluk
değişim geçirdiklerini özetleyebilme kavramına bakışını açıklayabilme

Çocukluğun Felsefi ve Tarihsel Bağlamı

3
3 Çocukluk kavramını ve çocuğa yönelik
yaklaşımları felsefi bir bakış açısıyla
karşılaştırabilme

Anahtar Sözcükler: • Çocukluk Kavramı • Çocukluk Felsefesi • Orta Çağ’da Çocukluk


• Rönesans’ta Çocukluk • Postmodernizm ve Çocuk

80
4
Çocukluk Sosyolojisi

GİRİŞ
Çocukluk kavramını toplum bilimleri bağla-
mında bir bütün olarak ve tüm yönleriyle ele almak dikkat
Çocukluk Felsefesi (Philosophy of Childho-
gerekir. Zira çocukluk; sosyolojisiyle, felsefesiyle ve
od) ve Çocuklar İçin Felsefe (Philosophy for
tarihiyle bir bütündür. Bu alanlardan hangisi ana
Children [P4C]) birbirinden farklı alanlardır.
tema olarak belirlenirse belirlensin, disiplinlerara-
“Çocukluk Felsefesi”, çocukluğun felsefi arka
sı bir yöntem benimsenmeden çocukluk üzerine
planıyla ilgili teoriler üretirken “Çocuklar İçin
bir incelemeye girişmek pek de mümkün değildir.
Felsefe” çocuklara okul öncesi dönemden iti-
Bu bakımdan kitabın bu bölümünde çocukluğun
baren felsefeyi öğretmek ve sevdirmek amacıyla
ne anlama geldiğine dair temel tartışma çocukluk
kullanılan yöntemler ve araştırmalar bütünüdür.
felsefesi bağlamında, çocukluğun tarihi ve sosyo-
lojisiyle iç içe ele alınacaktır. Bu bölümde çocuk-
luk felsefesinin ne olduğu açıklanacak ardından
çocukluğa ve çocuk kavramına yaklaşımın tarihsel ÇOCUKLUK KAVRAMININ
süreçte nasıl bir evrim geçirdiği kuramsal boyutta DÜŞÜNSEL GELİŞİMİ
irdelenecektir.
Yakın bir döneme kadar çocukluk felsefesini,
Çocukluk felsefesi tıpkı teknoloji felsefesi, ya- eğitim felsefesinin alt alanı olarak ele alma eğili-
pay zekâ felsefesi, biyoloji felsefesi, sinema felse- mi yaygın olmakla birlikte (örn. Siegel, 2009)
fesi gibi yeni sayılabilecek alt disiplinlerle birlikte günümüzde çocukluk felsefesi -kapsamının da
yakın dönemde düşünsel bir araştırma alanı ola- belirginleşmesiyle- özgün bir araştırma konusu ve
rak kabul görmüştür. Alanın kurucusu olarak sa- alanı olarak kabul görmüştür. Bu bölümde, göre-
yabileceğimiz Gareth Matthews’a göre çocukluk ce yeni ortaya çıkan bu alanın çocukluğun tanım-
felsefesi, çağlar boyunca çocuklara yönelik davra- lanmasında ve anlaşılmasındaki yeri ve önemi ile
nışlardaki değişiklikleri, çocuklukla ilgili değişen birlikte diğer disiplin ve bilim dalları ile ilişkisi
kavramları, çocuklardaki bilişsel ve ahlaki gelişimi, ortaya konacaktır.
çocukların haklarını ve çıkarlarını, çocuk otono-
Çocukluk felsefesi, tıpkı çocukluğa dair diğer
misini, çocukların ahlaki durumunu ve toplumda-
araştırmalar gibi yeni sayılabilir; zira çocukluğun
ki yerlerini incelemektedir (Matthews ve Mullin,
yetişkinlikten ayrı bir biçimde incelenmeye baş-
2015: 1). Matthews, The Philosophy of Childhood
lanışı insanlık tarihinde oldukça yakın dönemlere
(Çocukluk Felsefesi) adlı kitabıyla çocukluk fel-
karşılık gelmektedir. Orta Çağ’da birçok düşünüre
sefesinin temellerini atar ve çocukluk felsefesinin
göre kayıtsız kalınan ve hatta yok sayılan çocukluk
neleri içermesi gerektiğini göstermeye çalışır. Bu
dönemi, günümüzde üzerine derin araştırmaların
bağlamda Matthews yeterli ve savunulabilir bir
yapıldığı, başta eğitim bilimleri ve pedagoji alan-
çocukluk felsefesinin en azından şu beş öğeyi içer-
ları olmak üzere psikoloji, sosyoloji ve bu bölümün
mesi gerektiğini savunur:
üzerinde şekillendiği felsefenin önemli bir araştırma
1. Çocuğun ne olduğuna dair bir kavrayış, konusu haline gelmiştir.
2. Çocukluğun metalarının ne olduğuna dair
bir kavrayış,
3. Çocukluğa uygun bilişsel menfaatler ve he-
deflerin neler olduğuna dair bir kavrayış, Çocukluk felsefesi, çocuğun ve çocukluğun
ne olduğuyla, tarihin ilerlemesiyle birlikte
4. Çocukların ahlaki kapasitelerinin ne oldu-
çocuğa ve çocukluk kavramına yönelik yak-
ğuna dair bir değerlendirme,
laşımın nasıl değiştiğiyle ilgilenen disiplindir.
5. Çocukların haklarını ve sorumluluklarını, Aynı zamanda çocuğun ahlaki ve bilişsel geli-
ebeveynlerin çocuklarına yönelik hakları ve şimi, çocuk hakları, çocukluk ve otonomi, ço-
sorumlulukları kadar anlayabilmemizi sağ- cuğun toplumdaki yeri gibi konuları da ele alır.
layacak bir çerçeve (Matthews, 2006: 6).

81
4
Çocukluk Kavramının Düşünsel Temelleri

Bu bağlamda çocukluk felsefesinin ne


olduğunun anlaşılması için çocukluğun çağ-
lar boyunca algılanışındaki değişikliklerin
anlaşılması ve irdelenmesi büyük önem arz
etmektedir. Philippe Ariès’in çocukluğun
çağlar boyunca algılanışına ve bu anlayışın
değişimine dair yazdığı -sonrasında önemli
tartışmalara ve araştırmalara kaynak olan-
temel çalışmasına yakından bakmak değerli
bir başlangıç olacaktır. Kökenlerinde Ariès’in
1960 yılında kaleme aldığı Centuries of Child-
hood: A Social History of Family Life (Çocuk-
luğun Çağları: Aile Yaşamının Sosyal Tarihi)
adlı eserinin bulunduğu sava göre özellikle
Orta Çağ’da çocukluk tamamen yok sayıl-
makta ve çocuklar adeta küçük birer yetişkin
olarak görülmekteydi (Ariès: 1962). Ariès’in
bu kanıya varmasında yaş ve gelişim üzerine
yazılmış Orta Çağ kitapları, dönemin çocuk
kıyafetleri, oyunların ve uğraşların tarihi üze-
rine yaptığı çalışmalar etkili olmuştur (Clar-
ke, 2004: 4). Ariès, Orta Çağ’ın çocukluğu
yok sayan yaklaşımıyla ilgili döneme ait kıya-
fetlerden, edebi eserlere değin kitabında çok
Resim 4.1 Ariès’in tanımlamalarına uygun düşen bir örnek olarak sayıda örnek vermektedir. Ancak Ariès’in in-
ele alabileceğimiz, çocuğun yetişkin olarak resmedildiği, 1325
celeme başlıkları arasında hem büyük önem
tarihli Paolo Veneziano’ya ait bir tablo.
verdiği hem de birçok tartışmanın etrafında
şekillendiği başlığın resim sanatı olduğunu
Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/c/cf/
söylemek yanlış olmayacaktır.
Paolo_Veneziano_-_Madonna_of_the_Poppy_-_WGA17012.jpg

Orta Çağ Sanatında ve Kavrayışında Çocukluk


Ariès’e göre, on ikinci yüzyılda Orta Çağ sanatı çocukluk kavramına sahip değildi ve çocukluğu resmet-
mek gibi bir çaba gütmüyordu. Ona göre böylesi bir yaklaşım ihmalin, yeteneksizliğin veya yetersizliğin
sonucu değildir. Daha olası görünen şey, Orta Çağ dünyasında çocukluğun bir yeri olmayışıdır. Ariès
çalışmasında dönemin sanat eserlerinden bu durumu yansıtan örnekler verir. Örneğin, İsa ile çocukları
resmeden bir Otto dönemi minyatüründe yer alan sekiz çocuk, çocukluğa ait hiçbir emareye sahip ol-
maksızın, sadece daha küçük boyutta ve açık bir şekilde yetişkin erkekler olarak resmedilmiştir. Yine on
birinci yüzyılın sonlarına ait bir Fransız minyatüründe
Aziz Nikolaos tarafından hayata döndürülüşü resmedilen
üç çocuk, yüz hatlarında veya karakteristik özelliklerinde
yetişkinlerden bir farkları olmaksızın, yine sadece yetiş- dikkat
kinlerin küçük bir ölçekte resmedilmiş hallerinden başka 1382 yılına tarihlenen Legenda Aurea (Altın Ef-
bir şey değildir. Ariès’e göre Orta Çağ ressamı çıplak bir sane) adlı Orta Çağ kitabında yer alan ilgili çi-
çocuk bedeni çizdiğinde de bu beden, yetişkinlerinkiyle zimi British Library kataloglarından görüntüle-
aynı özelliklere sahiptir. Buna on üçüncü yüzyıla ait bir meniz mümkün: (British Library, Royal MS 19
Mezmurlar kitabında yer alan bir çizimde bebeğin yetiş- B. xvii, f. 14r.) https://www.bl.uk/catalogues/il-
kinlere ait göğüs ve karın kaslarıyla çizilmesi örnek göste- luminatedmanuscripts/record.asp?MSID=8527
rilebilir (Ariès, 1962: 33).

82
4
Çocukluk Sosyolojisi

On üçüncü yüzyılla birlikte


nadiren de olsa çocukluğun mo-
dern anlamda resmedilişine benzer
tasvirler ortaya çıkmıştır. Ne var
ki Ariès’e göre bunlar istisna sayı-
labilecek kadar azdır. Orta Çağ’ın
son dönemlerine kadar genel kaide,
çocukların küçük boyutta yetişkin
insanlar olarak resmedilmesidir
(Ariès, 1962: 34). Orta Çağ’ın son
dönemlerinde, Rönesans’a geçiş-
le birlikte gerçekçi çocuk resimleri
görülmeye başlansa da dikkat çekici
bir nokta olarak bu dönemde bir
çocuğun portresine rastlamak nere-
deyse imkânsızdır. Ariès bunun iki
sebebi olabileceğini iddia eder:
1. Çocukluk, kaydının tutul-
ması gerekmeyen önemsiz bir
evre olarak düşünülmektedir.
2. Çocuk ölümlerinin günü-
müzden çok daha fazla ol- Resim 4.2 Aziz Nikolaos ve küçük boyutlu yetişkinler şeklinde resmedilmiş
ması sebebiyle hayatının üç çocuk.
başlarında yok olan çocuk,
Kaynak: https://foundinantiquity.files.wordpress.com/2013/12/
hatırlanmaya değmez (Ariès,
nicholasthreekids2.jpg
1962: 38).
Ariès’e göre nihayet on yedinci yüzyılla beraber çocuklar ve
çocukluk sanatta kendilerine özel bir yer bulmaktadır. Özellik-
le Franz Hals, Van Dyck ve Philippe de Champaigne ve Paul
Rubens’e ait çalışmalar incelendiğinde çocukların karakteristik dikkat
özelliklerini ön plana çıkartan ve sadece çocuğun yer aldığı port- Ariès’e göre Orta Çağ sanatı, Orta Çağ’da
releri sıklıkla görmek mümkündür (Ariès, 1962: 42). Özetlemek çocuğa yaklaşımı gözler önüne sermek-
gerekirse Ariès, Orta Çağ’dan Yakın Çağ’a, çocukların kıyafetle- tedir ve düşünüre göre Orta Çağ’da ço-
rinden oynadıkları oyunlara ve özellikle sanattaki yer alışlarına cuklar tıpkı resmedildikleri gibi küçük
değin çocukluğun izini sürmüştür. Bu araştırmasının sonucunda birer yetişkin olarak görülmektedir.
ise Orta Çağ’da çocuklara ve çocukluğa özgü özelliklere dair özel
bir yaklaşımın bulunmadığını iddia etmiştir. Ariès bu düşünce-
lerini şu şekilde özetlemektedir:

“Orta Çağ toplumunda çocukluk fikri yoktu; bu çocukların ihmal edildiği, terk edildiği veya hor görüldüğü an-
lamına gelmez. Çocukluk düşüncesi çocuklara yönelik ilgi ve sevgi ile karıştırılmamalıdır: bu çocukluğun kendine
özgü doğasının farkındalığına tekabül eder, bu kendine özgü doğa çocuğu yetişkinden ve hatta genç yetişkinden
ayırır. Orta Çağ toplumunda, bu farkındalık eksikti. Bu sebeple çocuk annesinin, dadısının veya beşik sallayanın
sürekli ilgisi olmadan yaşayabildiği anda yetişkin topluma aitti (…) Dil, çocuk kelimesine bizim bugün verdiği-
miz kısıtlı anlamı vermiyordu.” (Ariès, 1962: 128)

83
4
Çocukluk Kavramının Düşünsel Temelleri

Antik Yunan kültüründe paideia, kente


yani “polis”e ideal bir yurttaş olarak yetişti-
rilmek üzere özellikle çocukların eğitilmesi
ve disipline edilmesi anlamına gelmekteydi.

Çocukluğun İcadı
Tüm bunlardan anlaşılacağı üzere başlarında
Ariès’in geldiği bir grup düşünür, modern döneme
kadar günümüzdekine benzer bir çocukluk fikrinin
var olmadığını savunurlar. Bu düşünürler, dönemin
insanları için çocukluk kavramının bir anlamı olma-
dığını, çocukluğun özellikle Yeni Çağ’ın sonrasın-
da, günümüze uzanan süreçte icat edildiğini iddia
ederler (Clarke, 2004: 3). Yine Clarke’a göre Ariès’in
fikirleri, ailenin neredeyse hiçbir duygusal içeriğe sa-
hip olmayan pratik ihtiyaçlar ve ekonomik gereksinim
üzerine inşa edilmiş bir yapıdan, üyelerini -özellik-
Resim 4.3 On yedinci yüzyılla birlikte çoğalan gerçekçi le de çocukları- sevgi ve ilgi ile yetiştiren bir yapıya
çocuk portrelerine bir örnek: Peter Paul Rubens’e ait doğru ilerlediğini savunan tezler için bir dayanak
1619 tarihli bir tablo. noktasını oluşturmaktadır (Clarke, 2004: 5).
Kaynak: https://upload.wikimedia.org/wikipedia/ Clarke, Childhood Studies (Çocukluk Çalışma-
commons/a/a2/Peter_Paul_Rubens_-_Rubens_Sohn_
ları) adlı eserinde Ariès’in savını temel alan veya
Nikolas_mit_Perlenkette%2C_um_1619.jpg
Ariès’in savı ile paralel bir yaklaşıma sahip düşün-
celeri derlemiştir. Bu bağlamda dört düşünürün
Çocuğa ve çocukluğa dair böylesi bir tanımla- görüşleri ön plana çıkmaktadır (Clarke, 2004: 5).
manın yoksunluğu oyunlardan, çocukların çalış- Clarke’a göre Ariès’le paralel düşünen tarihçilerden
tırıldığı alanlara kadar her türden sosyal etkinliğe Lloyd de Mause, The History of Childhood (Çocuk-
yansıyordu. Bu sebeple Orta Çağ’da çocuklar, sü- luğun Tarihi) adlı eserinde Orta Çağ’da çocuklara
rekli ilgiden bağımsız yaşayabilecek çağa geldik- yönelik yaklaşımın, onları sıklıkla ölüme veya so-
lerinde (Ariès’e göre yaklaşık yedi yaşında) birer kağa terk etmekten ve onlara kayıtsız kalmaktan
yetişkin olarak kabul edilmekte ve çocuklara, ye- günümüzde çocuğa yönelik ilgi ve öneme doğ-
tişkinlere göre işler verilmekte ve bir yetişkine dav- ru ilerlediğini ve dönüştüğünü savunur (Mause:
ranıldığı gibi davranılmaktaydı. Ariès’e göre Orta 1976). Yine Clarke’ın bu çerçevede dikkat çektiği
Çağ medeniyeti Antikçağ’ın paideia (Antikçağ diğer bir düşünür olan Edward Shorter, The Ma-
Grek yaklaşımında çocukların ve gençlerin eğitil- king of the Modern Family (Modern Ailenin Teşek-
mesine önem veren anlayış) anlayışını unutmuş külü) adlı eserinde “İyi annelik modernizasyonun
olup modern çağın eğitim anlayışıyla ilgili hiçbir bir icadıdır.” diyecek kadar ileri gitmiştir (Shorter,
şey bilmemekteydi (Ariès, 1962: 411). Dolayısıy- 1976:170). Düşünür, geleneksel toplumlarda iki ya-
la çocuklar eğitim alanının da dışında konumlan- şından küçük çocuklara, yüksek ölüm oranlarından
maktaydı. Bunun bir sonucu olarak Orta Çağ’da dolayı duygusal olarak kayıtsız kalınırken, yirminci
çocuklar yetişkinlerin çalıştığı tüm işlerde çalıştı- yüzyılda küçük çocukların refahı ve mutluluğunun
rılıp çok küçük yaşlarda savaşlarda asker olarak yer halka yönelik hitapların en önemli konuların başın-
alabiliyordu (Ariès, 1962: 128). da gelmeye başladığını iddia etmiştir (Clarke, 2004:

84
4
Çocukluk Sosyolojisi

5). Shorter yine bu görüşleriyle bağlantılı olarak geleneksel aileyi mülkiyeti nesilden nesle aktarmakla sınırlı
ve bireysel esenliği yok sayan bir mekanizma olarak tanımlamaktadır. Dolayısıyla Shorter’a göre aile, duy-
gusal bir birlikten çok üretime ve yeniden üretime dayanan bir birimdir. Shorter’ın düşüncesinde ancak on
sekizinci yüzyılın gelişi ile birlikte modern aile oluşmaya başlamış ve bu bağlamda üç alanda duygular hâkim
olmaya başlamıştır:
1. Romantik aşk, materyal değerlendirmelerin önüne geçmiştir.
2. Çocuk, ailenin en önemli değeri haline gelmiştir.
3. Aile bireylerinin birbirleri ile ilişkisinde araçsal etmenlerin yerini sevgi ve ilgi almıştır. (Pollock,
1996: 30)
Bu bağlamda ele alabileceğimiz diğer bir tez ise Lawrence Stone’a aittir. Stone, The Family, Sex and
Marriage in England 1500-1800 (İngiltere’de Aile, Cinsellik ve Evlilik 1500-1800) adlı eserinde on yedinci
yüzyılın sonlarında dahi, aile içindeki ilişkilerin duygusal anlamda kopuk ve duygudan uzak olduğunu
iddia etmiştir. Düşünür, dönemin önde gelen akımlarından Püritenlerin (On altıncı yüzyılda İngiltere’de
ortaya çıkan ve Amerika’da da yaygın olan Protestanlık mezhebine bağlı bir dini akım) çocukları günahkâr
varlıklar olarak görmesinin de bunda etkili olduğu görüşündedir (Stone, 1977: 137). Stone’a göre bu
türden yaklaşımların yıkılmasında orta sınıfın ortaya çıkması, sa-
nayileşme ile ortaya çıkan bireyciliğin, çocuk merkezli bir görüşü
yaratması ve bu görüşün orta sınıftan diğer sınıflara yayılmasının Bireycilik, bireylerin özgür eylem-
etkisi büyüktür. Clarke’a göre bu savlarda her ne kadar kronolojik de bulunmasını toplumsal hareke-
anlamda ve detaylar bağlamında Ariès’ten farklılıklar bulunsa da tin veya devlet kontrolünün üzerin-
nihayetinde tümü Ariès ile ortak bir perspektifi paylaşmaktadır ve de gören bir toplumsal kuramdır.
onun görüşlerinde temellenmektedir (Clarke, 2004: 6).

Duygular Ekolü
1500-1914 yılları arasındaki batılı ailelerdeki değişimi ve bu döneme yönelik kuramları inceleyen Mic-
hael Anderson, Approaches to the History of the Western Family 1500-1914 (Batılı Aile Tarihine Yaklaşımlar
1500-1914) adlı eserinde Clarke’ın değindiği türden savların savunucularını “Sentiments School” yani “Duy-
gular Ekolü” adı altında ele almıştır. Duygular ekolünde yer alan düşünürlere göre günümüzdeki aile yapısı
duygulara, hislere ve nezakete önem
vermektedir ve bu yönelim beş yüz
yılı aşkın bir süredir adeta sürekli bir
ilerleme halindedir. Geçen beş yüz
yılda aileler kitlelerin ayakta kalma-
sı, çiftçilik nezdinde üretim ve yeni-
den üretim ile üst sınıflara geçebil-
me endişesi ile kurulurken ve dışsal
bir yapıya sahipken dönemimize
doğru ilerlediğimizde orta sınıfın
da oluşmasıyla aileler yaşam boyu
şefkat, hayat arkadaşlığı gibi içsel
anlamlar kazanmaya başlamıştır.
Bununla bağlantılı olarak aile için-
deki bu süreç, çocuğa yönelik ilgide
de benzer bir yapıyı sürdürmüştür
(Anderson, 2001: 38).
Duygular ekolü olarak adlandı-
rabileceğimiz bu ekolün fikirlerini
özetlemek gerekirse, modernitenin
ortaya çıkışı, insanların çocuklarına Resim 4.4 Aile fotoğrafı

85
4
Çocukluk Kavramının Düşünsel Temelleri

yönelik hislerinde bir değişim yaratmıştır. Bu değişim kayıtsızlıktan, yüksek değer atfetmeye doğru bir
ilerlemeyi kapsamaktadır ve nihayetinde yirminci yüzyılda, çocuk ailenin merkezindeki yerini kazanmıştır.
Bu yönüyle modern aile, geçmiş ailelerden tanınamayacak kadar farklılaşmıştır (Clarke, 2004: 6). Daniel
Kline da Ariès ve benzeri düşünürlerin fikirlerini John Clarke’a benzer bir şekilde tanımlamaktadır: Orta
Çağ’da çocuklara ve çocukluğa dair bilinen pek bir şey yoktu. Çocuklar “küçük yetişkinler” olarak kabul
edilmekteydi. Ebeveynleri, çocukların mümkün olduğunca çabuk şekilde yetişkin rollerine geçmelerini
istemekteydi. Bu görüş bağlamında karanlık çağlardan günümüze yaklaşıldıkça, çocukları yok saymaktan
ve kötü muamelelerden, çocuklara yönelik daha aydın bir görüşe ve anlayışa doğru ilerleme kaydedildiği
söylenebilir (Kline, 2008: 1).

Öğrenme Çıktısı
1 Çocuk ve çocukluk kavramlarının tarihsel süreçte ve düşünsel anlamda nasıl bir değişim
geçirdiklerini özetleyebilme

Araştır 1 İlişkilendir Anlat/Paylaş

William Golding’in Sinek- Çocukların dünyayı kavra-


lerin Tanrısı adlı romanını yışlarıyla, yetişkinlerin dün-
Çocukluğu disiplinlerarası
okuyarak Orta Çağ’da mev- yayı kavrayışları arasındaki
bir kavram olarak ele alma-
cut olduğu savunulan ço- farklılıkları kendi kişisel
nın faydaları nelerdir?
cukluk kavramına yaklaşım deneyimleriniz üzerinden
ile ilişkisini kurunuz. düşününüz.

ÇOCUKLUĞA SOSYOBİYOLOJİK VE SOSYOEKONOMİK YAKLAŞIMLAR


Ariès’in çocukluk üzerine savlarını ortaya koyduğu günden itibaren onun düşüncelerini destekleyen dü-
şünürler olduğu kadar, bu savları eleştiren de önemli sayıda düşünür ve kuram ortaya çıkmıştır. Barbara
Hanawalt, Ronald Finucane, Sally Crawford, Michael Sheehan, Nicholas Orme, Shulamith Shahar, David
Hunt, Adrian Wilson, Linda Pollock ve benzeri pek çok isim Ariès’in çalışmalarını eleştirmiştir. Bu düşü-
nürler, geçmiş dönemlerde toplumsal, hukuki, ailevi, teolojik ve edebi yönlerden çocuğun ve çocukluğun,
Ariès’in çizdiği kadar karanlık bir tablo içinde olmadığını ve yok sayılmadığını savunmuşlardır (Kline, 2008:
1). Ariès ve benzeri düşünce yapısını sahiplenmiş düşünürlere karşı pek çok farklı açıdan eleştiriler getirilmiş
olsa da bunlardan ikisi farklı perspektiflerden sorunu irdelemesi bakımından büyük önem arz ediyor.
Bu eleştirilerden ilki Linda Pollock’un Forgotten Children: Parent-Child Relations from 1500 to 1900
(Unutulmuş Çocuklar: 1500’den 1900’e Ebeveyn-Çocuk İlişkileri) adlı eserinde ortaya koyduğu sosyobi-
yolojik ve sosyoekonomik yönleri içeren eleştiri kapsamında ortaya konulabilir. Pollock söz konusu eserinde,
Ariès, De Mause, Stone, Shorter ve benzeri isimlerin içerisinde yer aldığı grubun aile ve çocuk hakkındaki
fikirleri arasındaki benzerliğin dikkat çekici olduğunu söyler. Özetle bu yaklaşıma göre geçmiş toplum-
ların çocuklara yaklaşımı oldukça acımasız bir yapıyı içermekteydi ve geçen çağlar boyunca çocuklara ve
çocukluğa olan yaklaşım olumlu bir yönde ilerleme kaydetmişti. Bu yaklaşıma göre aileler çocuklarına
karşı kayıtsızdı ve çocukluğu yetişkinlikten ayrı bir dönem olarak değerlendirmemekteydi (Pollock, 1996:
32-33). Pollock, bu türden savlarda üç temel sorunun cevapsız kaldığını iddia eder:
1. İnsanlar doğaları gereği ve evrimsel olarak neden kendi soylarından gelen yavrularına kötü davranıp
ihmal etmiştir?

86
4
Çocukluk Sosyolojisi

2. İlkel topluluklarda ve hatta primatlarda çocuklar bu şekilde ihmâl edilmekte midir?


3. Çocuklara acımasızca davranmak onların gelişimini ters yönde etkilememekte midir (Pollock,
1996: 33)?
Pollock’a göre geçmişte ailelerin çocuklarına bilinçli olarak kayıtsız kaldığı ve kötü davrandığı ve yine
onları yetişkinlerden ayrı olarak ele almadıkları fikri sosyobiyolojik açıdan anlamsız görünmektedir. Zira
sosyolobiyolojik açıdan bakıldığında özellikle insanlar gibi gelişmiş türlerde, hele de bu türlerin yavruları
tamamen ebeveyn ilgisine muhtaç olarak doğarlarken ebeveynlerin yavrularına gerekli ilgiyi göstermemesi
hem yavrularının hem kendilerinin hem de tüm türlerinin yok olmasına dahi neden olabilirdi. Doğada,
özellikle memeli hayvanlar gibi, yavrularının ebeveyn ilgisine muhtaç olduğu, insanların da üyesi bulun-
duğu türlere ait canlılar içinde, yavrularına yönelik böyle bir doğal yönelim görülmediği gibi insanlar için
de böylesi bir yönelim olası değildi. Sosyobiyolojik teori açısından bakıldığında, ebeveyn ve yavru arasında
çatışma oluşması için tek neden bu ikisi arasında çıkar çatışması oluşmasıdır. Bu türden bir nedense, sa-
dece eski çağlarda değil, hangi çağda, zamanda ve şartlar altında ortaya çıkarsa çıksın, tüm ebeveyn-çocuk
ilişkisini etkileyebilecek bir neden olarak kabul edilebilir (Pollock, 1996: 37).

Resim 4.5 Evsiz bir aile

Çocuğu Yok Saymanın Sosyobiyolojik Nedenleri


Ebeveynler ve çocuklar arasındaki çıkar çatışmasına dair böylesi bir gözlemi Antropolog Colin
Turnbull’un Afrika’da gerçekleştirdiği bir çalışmasında görmek mümkündür. Turnbull, kuraklığın sebep
olduğu bir kıtlık döneminde Afrika’da yaşayan Ik kabilesini incelemiştir. Turnbull, kıtlıktan önce Ik ka-
bilesinde yetişkinlerin çocuklarına ve diğer bireylere karşı kibar, cömert ve neşeli bir şekilde yaklaştığını
deneyimlemişken kuraklıktan sonra artan açlık sebebiyle kabilenin üyelerinin sadece kendi kurtuluşları ile
ilgilenen acımasız bireylere dönüştüklerini gözlemlemiştir. Ku-
raklık öncesi altruist yani özgeci bir yaşamı ön plana alan ka-
bilede kuraklık sonrasında bu türden davranışlar azalmaya ve Altruizm, özgecilik olarak da adlan-
kabul görmemeye başlamıştır ve zayıflarla yaşlıların acı çekme- dırılan, diğerlerinin iyiliğini çıkarsız
si, diğerleri için bir eğlence kaynağı haline gelmiştir. Bu şartlar ve hatta kendi zararına olacak şekilde
altında çocuklar, yaklaşık üç yaşına geldiklerinde kendi halleri- önemsemek anlamına gelen terimdir.
ne bırakılmaya başlanmış ve hatta yetişkinlerle bir çocuğu be-

87
4
Çocukluk Kavramının Düşünsel Temelleri

raber görmek neredeyse imkânsız hale gelmeye baş- Çocukluğu Anlamak


lamıştır. Dolayısıyla kuraklığın bir sonucu olarak Bu bağlamda Pollock’a göre sosyoekonomik
gıda bulunamaması ve bağlantılı olarak bireylerin şartlar değiştiğinde sosyobiyolojik şartların değiş-
varlığını devam ettirememe kaygısı ile biyolojik ne- memesi pek olası görünmemektedir, zira insanlar
denler ön plana geçince, çocuklarına son derece iyi en temelde varlıklarını devam ettirmek üzere ha-
davranan ebeveynlerin bile davranışlarında değişik- reket eden canlılardır. Bu nedenle yetişkinlerin
likler gözlemlenebilmektedir (Pollock, 1996: 40). çevresel şartlar iyi olduğu sürece çocuklarına azami
Felsefi bir bağlamda bakıldığında örneğin ilgi göstermeleri, kendilerinin ve türlerinin geleceği
sözleşmeci filozoflar olarak adlandırabileceğimiz için en uygun davranış olacakken çevresel şartlar
Thomas Hobbes, John Locke ve Jean-Jacques bozulduğunda -bu Orta Çağ’da veya günümüzde
Rousseau’ya göre insanlar doğa durumunda (status olabilir- çocukları adım attığı anda çalıştırmaya
naturalis) yani sözleşmeler ile yasaların bağladığı başlamaktan, çocukların savaşlarda yer almasına
bir devletleşme durumuna geçmeden önce, çıkarla- kadar çeşitlenebilecek farklı senaryolara yol açacak-
rının çatıştığı her durumda birbirlerini sömüren ve tır. Günümüz dünyasında da, özellikle sorunların
hatta yok eden varlıklardı. Her ne kadar Rousseau yoğun olduğu ülkelerde çocukların savaşlarda kul-
için bu durum mülkiyetin ortaya çıkışı ile başlasa lanılmalarına veya bireysel açıdan ekonomik var-
da yine de toplum sözleşmesi öncesi ve mülkiyet lıklarını sürdüremeyecek ailelerde çocukların çok
sonrası doğa durumunda bireylerin birbirini yok küçük yaşlarda zorla çalıştırılmalarına sıklıkla rast-
etmeye veya tahakküm altına almaya çalıştığı bir lamak mümkündür.
durum söz konusuydu (Rousseau, 2009: 115, 133). Buna bir ek olarak Clarke, Pollock’un Ariès ve
Özellikle Hobbes’un yaklaşımında tüm insanların benzeri düşünen düşünürlere yönelik eleştirilerini
doğaları kendi benliklerini ve varlıklarını ayakta Children and Childhood (Çocuklar ve Çocukluk)
tutmak üzerine kurulu ve diğerleri ile çıkarlarının adlı kitapta özetlemiştir. Buna göre Pollock, Orta
çakıştığı her durumda onları yok etmeye eğilimli Çağ’ın veya herhangi bir dönemin çocuklarla ger-
bir yapıda ele alınmaktadır. Bu açıdan bakıldığında çek ilişkisini anlamak için esas incelenmesi gereken
insanların çıkarları çatıştığında yetişkinlerin, yetiş- kaynakların edebi eserler, çocuk terbiye kitapları,
kinlerle; yetişkinlerin, çocuklarla ve hatta çocukla- vaaz kitapları ve benzerleri değil; gerçek deneyim-
rın, çocuklarla çatışması kaçınılmaz bir durumdur. lere dayanan günlükler, otobiyografiler ve diğer bi-
rinci elden tanık eserler olduğunu savunur. Bunlar
incelendiğinde ebeveynlerin Ariès’in iddia ettiğinin
aksine çocuklarının ölümünden oldukça etkilendi-
dikkat ğinin ve çocuklarının ölümlerine kayıtsız kalma-
Doğa durumu ve toplum sözleşmesi kuramla- dıklarının görüleceğini savunur. Pollock’a göre aksi
rı hakkında ayrıntılı bilgi almak için Thomas takdirde yapılan çalışmalar, araba sürmeyi, trafik
Hobbes’un Leviathan, John Locke’un, Yönetim kurallarını okuyarak öğrenmeye çalışmak gibidir.
Üzerine İnceleme ve Jean-Jacques Rousseau’nun İnsanların deneyimleri ve yaptıkları incelendiğin-
Toplum Sözleşmesi ve İnsanlar Arasındaki Eşit- de, aynı şartlar altındaki bugünün aileleriyle, geç-
sizliğin Kaynağı adlı eserlerine başvurabilirsiniz. mişin aileleri arasında çok da farklılık bulunamaya-
caktır (Clarke, 2004: 7).

88
4
Çocukluk Sosyolojisi

Resim 4.6 Geçmişte olduğu gibi günümüzde de çocukların savaşlarda kullanımı sürmekte.

Öğrenme Çıktısı
2 Sosyobiyolojik ve sosyoekonomik yaklaşımların çocuk ve çocukluk kavramına bakışını
açıklayabilme

Araştır 2 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Jean-Jacques Rousseau’nun Kendi gözlemlerinizden yola


Toplum Sözleşmesi adlı eseri- çıkarak sosyoekonomik ya-
Sosyoekonomik düzey, ço-
ni okuyarak, sosyoekonomik pıların çocuklara yaklaşımı
cuklara yaklaşımı nasıl etkiler?
ve sosyobiyolojik kuramlarla nasıl etkilediğini örnekler
ilişkilendirmeye çalışınız. üzerinden düşününüz.

ÇOCUKLUĞUN FELSEFİ VE TARİHSEL BAĞLAMI


Ariès’in savına dair en büyük tartışmaların başında, bu savın yol açtığı çocukluk fikrinin yeni bir icat
ve ‘modernitenin bir eseri’ olup olmadığı sorusu gelmektedir (Clarke, 2004: 3). Bu bağlamda Ariès ve
benzeri düşünürlere yönelik ikinci temel eleştiri, çocukluk anlayışının Orta Çağ toplumunda var olma-
dığı ve modernitenin icadı olduğu fikriyle ilişkilidir. Ariès geçmişe, günümüze ait bir düşünce yapısı ve
zihniyetle bakarak Orta Çağ’da günümüze benzer bir çocukluk fikri aramaktadır. Bu türden bir düşünce
geçmişten günümüze sürekli bir ilerleme halinde olduğumuz savını ortaya koyan doğrusal tarih anlayışı
ile doğrudan ilişkilidir.

89
4
Çocukluk Kavramının Düşünsel Temelleri

Tarih anlayışı, özellikle Modern Batı düşünce- ke, 2004: 3). Çocukluk felsefesinin kurucu isim-
sinde doğrusal bir ilerleme gösterme eğiliminde- lerinden Gareth B. Matthews da günümüzdeki
dir. Bu anlayışa göre tarihi, A olayı olduktan sonra çocukluk fikrinin önceki dönemlerden ayrılan bir
B olayı olacaktır veya B olayının olması A olayının yapısı olduğu fikrine katılır ve çocukluğun değişi-
gerçekleşmesine bağlıdır şeklinde formüle etmek mi üzerine düşünmemizi sağlayan ilk ismin Ariès
mümkündür. Bu görüş, Modern Batı düşüncesi- olduğunu iddia eder. Bu bağlamda çocuk kavra-
nin neden-sonuç ilişkisine dayalı kökenlerinin de mının tarihsel ve kültürel anlamda şartlandığımız
bir göstergesidir. Michel Foucault, ilerlemeci tarih bir kavram olduğunu anlamaktayız (Matthews ve
anlayışının Batılı insanın kendiyle övünmesine Mullin, 2015: 1). Bu tartışmanın sağladığı düşün-
vesile olmaktan başka bir işlevi olmayan bir araç sel zenginlik sayesinde Ariès, Orta Çağda çocukla-
olduğunu savunmaktadır. Foucault bu bağlamda, rın küçük insanlardan başka bir anlama sahip ol-
The Order of Things (Şeylerin Düzeni) adlı eserin- madığını savunurken Shulamith Shahar, Orta Çağ
de, Batı medeniyetinin tarih anlayışını yalnızca düşünürlerinin çocukluğu iyi tanımlanmış dö-
kendinden önce gelen kültür ve medeniyetlerle nemlere böldüğünü iddia etmektedir. Yine aynı şe-
değil; aynı zamanda kendisinin zaman açısından kilde Piaget, yirminci yüzyılın ilk yarısında İsveçli
çağdaşı ve mekân açısından sınırdaşı olan kültür çocukların düşünüşünde animistik yönler bulur-
ve medeniyetlerle olan ilişkisini değerlendirirken, ken Margaret Mead, Pasifikte yaşayan çocukların
yaslandığı ideolojik konumunun kurumsal bir da- böyle bir yönelişi olmadığını iddia edebilmektedir.
yanağından başka bir şey olmayabileceğini savu- (Matthews ve Mullin, 2015: 2).
nur (Foucault, 1971: 367).
Bu sava göre Batı’nın doğrusal tarih bilincini,
sanayileşmiş ve modern toplumunu geçmişe dö- Animizm, Latince anima kökeninden
nük olarak maddileştirip üstünleştirmesinde bir türemiş olup cansız nesneleri de canlı ve
araç olarak gördüğünü iddia etmek mümkündür. hareketli olarak görmek anlamına gelir.
Bu açıdan bakıldığında Batı’nın çocukluğa yöne- Çocuklarda ve özellikle ilkel dinlerde
lik bakışı da bu yönelimi içermektedir. Günümüz- animistik düşünce tarzı yaygındır.
de sosyoekonomik açıdan gelişmiş durumda olan
ülkeleri inceleyen düşünürler, bu ülkelerin çocuğa
ve çocukluğa yönelik yaklaşımlarındaki ilerleyişle- Matthews’a göre tarihsel boyutun dışında fel-
rini kültürel, sosyal ve benzeri bir ilerleme olarak sefi olarak da çocuklara ve çocukluk kavramına
görmektedirler. Oysaki Orta Çağ’a benzer koşul- yönelik insanların fikirlerinde radikal bir kopuş
larda yaşayan yirmi birinci yüzyıl Orta Doğu’suna ve farklılaşma olduğu konusunda şüphelenmek
bakıldığında çocuklara yönelik benzer bir kayıtsız- için geçerli sebepler varlığını korumaktadır. Dü-
lık veya değer kaybı türünden hususları keşfetmek şünüre göre bugün bile çocuklar hakkında çocuk-
olasıdır. Bu, coğrafyadan ve tarihten bağımsız bir luğun “Aristotelesçi konsepti” olarak adlandırabi-
durumdur; zira aynı şeyleri İkinci Dünya Savaşı leceğimiz görüş baskın konumunu korumaktadır
Avrupa’sı için de söylemek pekâlâ mümkün gö- (Matthews ve Mullin, 2015: 2,3). Matthews,
rünmektedir. Dolayısıyla Orta Çağ’da bazı verilere çocukluk felsefesinde ele almaya çalıştığı konula-
dayanarak çocuğun ve çocukluğun yok sayıldığını rın hemen hepsinin Aristoteles tarafından da ele
ve bu konuda günümüze değin sürekli bir ilerleme alındığını kabul etmektedir. Fakat Aristoteles’in
hâlinde olduğumuzu iddia etmek modernitenin çocuklar üzerine felsefesi ne kadar tatmin edici
doğrusal tarih anlayışının ürünüdür. olsa da verdiği cevaplar tıpkı onun köleliği doğal
Orta Çağ toplumunda çocukluk kavramının görmesi ve kadınlara yönelik cinsiyetçi bir tutum
olmadığına yönelik görüşler haklı olarak oldukça içerisinde olması gibi yanlıştır. Aristoteles’in fel-
tepki çekmiştir. Bununla birlikte söz konusu gö- sefesi genel anlamda her ne kadar değerli öğeler
rüşler özellikle sosyal bilimcilerin ilgisini çocuk- içerse de, Ariès’e göre onun kadınlar, engelliler,
lukla ilgili araştırmalara ve çocukluğun tarihinin köleler ve çocuklar üzerine görüşleri önemli tar-
ihmal edilen yönlerine çekerek bu alanın önemli tışma konularını ortaya çıkarmanın dışında aynı
bir uzmanlaşma alanı olmasını sağlamıştır (Clar- zamanda yanlıştır (Matthews, 2006: 6).

90
4
Çocukluk Sosyolojisi

Aristoteles’in Dört Nedeni ve Çocukluk


Matthews, Aristoteles’in dört nedeni ile insanların çocukları algılayışı arasında bir bağ kurmaktadır. Bu
bağlamda Aristoteles nedensellik ile ilgili kuramlarını özellikle Fizik ve Metafizik adlı eserlerinde tartış-
maktadır. Aristoteles bir şey bilmek için o şeyin aitia’sını yani “bir şeyi o şey yapan şeyi” bilmek gerektiğini
savunur. Aristoteles’e göre “Bu Nedir?” sorusu dört farklı yoldan cevaplanabilir ve bu cevapların her biri
bir nedensellikle yani bir şeyi o şey yapan aitaia (nedenler) ile ilgilidir (Aritotle, 2006: 28,31). Bu soruları
ve sırasıyla karşılık geldiği nedenleri şu şekilde sıralayabiliriz:
1. Bu neden yapılmıştır? – Maddi Neden (Causa Materialis)
2. Bu kimin tarafından yapılmıştır? – Etken Neden (Causa Efficiens)
3. Bunu olduğu gibi yapan ve başka şey yapmayan nedir? Biçimsel Neden (Causa Formalis)
4. Bu ne için yapılmıştır? – Ereksel Neden (Causa Finalis)

Resim 4.7 Aristoteles

Bu dört neden bağlamında bir heykeli ele aldığımızı varsayalım. Heykelin maddi nedeni mermer, etken
nedeni heykeltıraş, biçimsel nedeni örneğin bir siyasetçi heykeli oluşu ve son olarak ise ereksel nedeni yani
yapılış nedeni; sergilenmek, hediye edilmek veya benzeri nedenleri içerebilir. Söz konusu heykel gibi cansız
bir nesne iken cevaplamanın kolay olduğu bu soru, yaşayan bir varlığa yöneldiğinde Matthews’in üzerinde
durduğu çocukluğun Aristotelesçi kavranışı fikrini daha açık kılmaktadır. Matthews’a göre Aristoteles,
canlı bir organizmanın ereksel nedeninin o organizmanın yetişkinliğe ulaştığında ortaya çıktığını savun-
maktadır. Yine bu görüş bağlamında bir organizmanın biçimsel nedeni, o organizmanın yetişkinlikte sahip
olacağı biçim ve yapı ile yani tüm işlevlerini yerine getirebilecek duruma gelmesiyle anlaşılır hale gelir. Bu
kavramsallaştırmaya göre, bir çocuk ait olduğu organizma türünün yetişkinleşmemiş, tamamlanmamış,
olgunlaşmamış bir modeli ve örneğidir. Bu olgunlaşmamış tür, olgun türe ulaşmak için doğal olarak bir
potansiyeli içerisinde barındırır; ancak bu potansiyeli gerçekleştirip gelişimini tamamladığında bir yetişki-
nin yapısına, biçimine ve işlevlerine sahip olacaktır (Matthews ve Mullin, 2015: 2, 3).

91
4
Çocukluk Kavramının Düşünsel Temelleri

Matthews’a göre günümüzde birçok yetişkin sıdır (Fay, 2012: 102,103). Bir tarifin mümkün
genel olarak çocuklar hakkında Aristoteles’in bu olabilmesinin tek yolu tarifi yapan kişinin -mesela
kavramsallaştırması ile paralel düşüncelere sahip- tarihçilerin- tarifte önemli olan olguları uygun bir
tir. Bu düşünüş tarzı yetişkinlerin, çocuklara yak- biçimde seçmesidir. Örneğin çocukluğun tarihi
laşımını doğrudan belirler. Yetişkinlerin en temel tarif edilirken çocuklara yönelik tarihsel bir belge,
yaklaşımı, çocukların büyüyüp bir yetişkinin dü- günümüzden bakıldığında ölçülmesi mümkün ol-
şünsel, biyolojik ve fizyolojik bütün niteliklerine mayan, annenin çocuğuna olan sevgisinden daha
sahip olana kadar onlara korucuyu ve destekleyi- önemli kabul edilmektedir. Bu sebeple çocuk-
ci bir çevre oluşturmaktır (Matthews ve Mullin, luğun tarihini yazanlar, bu az sayıdaki belgelere
2015: 3). Böylesi bir sav yine Ariès ve diğerlerinin kısıtlanırken, günümüzün perspektifiyle geçmi-
modernist bir bakış açısıyla tarihin ilerleyişiyle in- şi anlamlandırmaya çalıştıkları için arada büyük
sanlığın ilerlediği; dolayısıyla insanların çocuklara farklılıklar bulma eğilimindedir. Perspektifçilik
ve çocukluğa yönelik algılarının ve yaklaşımlarının yaklaşımına göre “örgütleyici bir kavramsal sistem
olumlu yönde geliştiği fikrine bir eleştiri niteliği de olmadan hiçbir entelektüel etkinlik hatta basit bir
taşımaktadır. Zira üzerinden iki milenyumdan faz- tarif bile mümkün değildir” (Fay, 2012: 104).
la zaman geçmesine rağmen insanların çocuklara
yönelik kavrayışı, felsefi anlamda Aristoteles’inkin-
den çok da farklılık göstermemiştir.
Pozitivizm, tüm bilginin kaynağında pozitif
Bununla birlikte Orta Çağ ile günümüz arasın-
bilgi ve deneyimlerin yer alması gerektiğini;
da çocukluğa yaklaşımda bu denli büyük bir uçu-
metafizik bilginin yanı sıra safi mantık ve safi
rumun olduğunu iddia etmek veya Orta Çağ’da
matematik bilgilerin de bilginin kökeninde ola-
çocukluğun büsbütün var olmadığını söylemek ne
mayacağını savunan kurama verilen isimdir.
kadar yanlış sayılabilirse, çağımızdaki çocukluğa
ve çocuklara yönelik kazanımları yok saymak da
aynı oranda yanlış sayılabilir. Bu bağlamda günü-
müz perspektifinden veya görüşlerini yakın bul- Perspektifçiliğe göre, bilginin öznesi olan insan-
duğumuz bir düşünürün perspektifinden geçmişe lar önceki düşünce ve kavramlarını kafalarından
bakmak bir tür başlangıç için gereklilik olsa da bu atamazlar, dünyaya ve gerçekliğe aracısız bakamaz-
girizgâh farklı türden görüşlerin felsefi ve bilimsel lar (Fay, 2012: 106). Dünyaya belli bir perspek-
bir tartımını yapmadıktan sonra bir tür perspektif- tifle bakmak olumsuzlanacak bir durum değildir;
çiliğe dönüşebilmektedir. zira dünyaya öznel bir anlam yüklemeden bakmak
mümkün değildir. Ancak birçok insan perspek-
tifçi bir girişin ardından, önce epistemolojik sonra
ontolojik göreciliğin yolunu tutar. Bu yolu izleyen-
Perspektifçilik, kişinin bakış açısına ve ler, yalnızca farklı kavramsal sistemlerin varlığına
yorumlayışına göre algının, deneyimin inanmakla kalmazlar, bu sistemlerdeki insanların
ve akıl yürütmenin değişime uğradığını birbirleriyle iletişim kuramayacak kadar ayrı dün-
savunan ve herkes için geçerli değişmeyen yalarda yaşadıklarına da inanırlar. Bunun sonu-
bir hakikat olduğunu reddeden görüştür. cunda insanların ve toplumların dünyaları tama-
men karşılaştırılamaz hale gelir. Bu durum, Orta
Çağ’daki çocukluk kavramının günümüzdeki sos-
Perspektifçilik ve Çocukluğun yoekonomik açıdan güçlü bir batı ülkesindekiyle
Tarihine Bakış farklı olmasından dolayı yok sayılması gibidir. Zira
Perspektifçilik yaklaşımına göre bilgi sahip- kavramsal sistemler arasındaki farklılıklara aşırı
leri gerçekliği asla doğrudan doğruya göremezler; vurgu; adeta yalnızca farkların var olduğu inancına
gerçekliğe kendi varsayımları ve yargılarıyla yak- götürür (Fay, 2012: 111).
laşırlar. Çağımızda perspektifçilik yaklaşımı adeta Epistemolojik göreciliğe göre bilişsel, etik ya da
pozitivizmin tahtını devralmıştır. Perspektifçili- estetik inanç, iddia, deneyim ya da eylemlerin içeriği,
ğin bu denli güç kazanmasının ardında yatan şey; anlamı, hakikati ve mantıklılığı ancak belli bir kav-
bilimin tarifleyici olması kadar açıklayıcı da olma- ram sisteminin içinden belirlenebilir. Buna göre,

92
4
Çocukluk Sosyolojisi

bir çevreden bakılarak başka bir çevredekilerin Böylesi bir araştırma yürüten ve bir nevi post-
yargılanması mümkün değildir (Fay, 2012: 107). modern açıdan çocuk incelemelerini eleştiren David
Epistemolojik görecilikte, karşılaştırılamazlık vur- Kennedy, The Well of Being: Childhood, Subjectivity,
gusu son derece yoğundur. Dolayısıyla böylesi bir And Education (Varlığın İyiliği: Çocukluk, Öznel-
bakışla da Orta Çağ toplumu ve günümüz toplu- lik ve Eğitim) adlı eserinde, çocuğun ve çocuklu-
munu karşılaştırmak adeta imkânsız bir hale gele- ğun yaklaşık yüz yıldır Batı medeniyetinin resmi bir
bilmektedir. araştırma nesnesi haline geldiğini söyler. Bu süreçte
çocuk incelemelerinin üniversitelerde, medyada ve
resmi oluşumlarda kurumsallaştırıldığını savunur.
Düşünür bu kurumsallaştırmanın çocuğu ve ço-
Görecilik, diğer adıyla relativizm bilgi-
cukluğu adeta fizik ve biyolojinin sunduğu evrensel
nin, hakikatin ve ahlakın kültürlere, tarihe
olarak doğrulanabilir bilgilerin elde edilebileceği bir
ve toplumlara göre değişken olduğunu ve
müspet ilim ve salt bilim nesnesiymiş gibi ele almak-
mutlak olmadığını savunan doktrinindir.
ta olduğunu iddia eder (Kennedy, 2006: 1). Böylesi
bir yaklaşım ise doğal olarak çocuğu ve çocukluğu
modernist, pozitivist bir bakış açısının ürünü olan
Ontolojik görecilik yaklaşımına göre, gerçek- kesin ve eksiksiz olarak anlaşılabilecek, formüle
liğin kendisi ancak bu gerçekliğin içinde yaşayan- edilebilecek bir nesnelleştirme içine sokmaktadır.
ların kendi kavram sistemleri tarafından belirlene- Bunun bir sonucu olarak farklı disiplinler, çocuk-
bilir. Dolayısıyla gerçeklikle olan tek ilişkimiz ona luğa yönelik anlayışımızın veya çocukları eğitmekte
dair deneyimlerimizdir. Gerçeklik duyum, düşünce ve yetiştirmekte kullandığımız yöntemlerin geçmiş
ve sözlerimizin bize söyledikleridir. Kısaca gerçek- çağlara göre sürekli bir ilerleme içerisinde olduğu
liğin kendisiyle bizim veya içinde bulunduğumuz iddiasına sahip olabilmektedir.
topluluğun gerçekliğini birbirinden ayıracak hiçbir
Bu yaklaşım daha önce de değindiğimiz gibi
temel yoktur. Düşünüre göre ontolojik göreciliğin
bizleri geçmişin kazanımlarından koparan ve bizi
iddiasını şu şekilde özetlemek mümkündür: Farklı
geçmişten ileride olduğumuz fikrine sürükleyerek
kavramsal sistemlerde yaşayan insanlar aynı dünya-
yanılgıya düşüren bir sistemi getirebilir. Bu sebeple
yı farklı düşünmek ve yaşamakla kalmaz, tamamen yapılması gereken öncelikle çocukları ve çocukluğu,
farklı dünyalarda yaşarlar. (Fay, 2012: 110) salt bilimsel bir biçimde ele alınabilecek bir yapıda
Brian Fay, epistemolojik göreciliğin bizi onto- görmekten vazgeçmek ve çocukluğa dair felsefi yak-
lojik göreciliğe götürdüğünü savunur. Bu türden laşımı da denkleme dâhil etmektir. Bununla birlikte
bir görecilik, “bizi saygılı ve anlayışlı biçimlerde Matthews’in, Aristoteles örneğinde değindiği gibi
başkalarıyla kaynaştırmak yerine, aramızda hiç- çocukluk kavramına ve çocuğa yönelik yaklaşımı-
bir anlaşma zemini kurulamayacak şekilde böler.” mızın bazı yönlerden binlerce yıldır değişmediğini
(Fay, 2012: 111,113). Dolayısıyla görecilik insan- kabul etmeliyiz. Bununla birlikte çocukları ve ço-
ların düşünce ve duygularından bağımsız bir haki- cukların ürünlerini yetişkin olana kadar değerli ve
kat kavrayışını ortadan kaldırır ve postmodernist tam olarak görmeme eğilimimizden vazgeçmeliyiz.
bir kaosa yol açar. Bu açıdan çocukluk kavramının Bu bağlamda çocukların yaptıkları resimleri de bir
serüveni ile Ariès ve benzeri düşünürlerin önceki yetişkinin ortaya koyduğu bir sanat eseri gibi kabul
çağlara bakışını irdelersek böylesi bir yaklaşımın etmeyi öğrendiğimiz anda Matthews’a göre çocuk-
bizi günümüzdeki insanların çocuklar ve çocukluk ların düşüncelerini, yaratıcılıklarını, duyarlılıklarını
kavramları konusunda doğru bir noktada olduğu- ve deneyimlerini küçümseyen bakış açımızdan kur-
nu ve geçmişten öğrenecekleri bir şey olmadığı gibi tulmuş oluruz (Matthews, 2000: 145). Böylesi bir
sonrasında da hep daha ileri ve doğruya gidecekleri zihniyet değişimi de çocuğun ve yetişkinin özgürlü-
yanılgısına götürebileceği açıktır. ğünü beraberinde getirecektir.

93
4
Çocukluk Kavramının Düşünsel Temelleri

Öğrenme Çıktısı
3 Çocukluk kavramını ve çocuğa yönelik yaklaşımları felsefi bir bakış açısıyla
karşılaştırabilme

Araştır 3 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Aristoteles’in Dört Neden


Kuramının yer aldığı Fi- Çocukluğun tamamen bi-
Aritoteles’in Dört Neden
zik ve Metafizik kitaplarını limsel bir biçimde ele alı-
Kuramı başka hangi dü-
okuyup kendi düşünceleri- nabilecek bir yapıda olup
şünürler tarafından, hangi
nizden yola çıkarak bu ku- olamayacağı üzerine düşü-
amaçlarla kullanılmıştır?
ramın çocukluk ile ilişkisini nünüz.
kurmaya çalışınız.

94
4
Çocukluk Sosyolojisi

Çocuk ve çocukluk kavramlarının tarihsel


1 süreçte ve düşünsel anlamda nasıl bir değişim
geçirdiklerini özetleyebilme

öğrenme çıktıları ve bölüm özeti


Çocukluk Kavramının Düşünsel
Gelişimi

Çocuk ve çocukluk kavramının yetişkinlikten ayrı bir alan olarak incelenmeye başlanması insanlık tarihi düşü-
nüldüğünde oldukça yakın bir döneme karşılık gelmektedir. Birçok düşünüre göre çocukluk, Orta Çağ’ın biti-
şine değin adeta yok sayılan bir dönem olarak kabul edilmektedir. Günümüzde ise çocukluk, özellikle düşünsel
boyutta, felsefe, sosyoloji ve benzeri pek çok disiplinin araştırma konusu olarak ele alınmaktadır. Çocukluğun
düşünsel bağlamda nasıl bir değişim geçirdiğini, kendisinden sonraki pek çok önemli araştırmaya ve tartışmaya
da kaynaklık eden Philippe Ariès’in savlarının izini sürerek anlamak mümkündür. Ariès’in özellikle dönemin sa-
nat eserlerinden yola çıkarak oluşturduğu savına göre Orta Çağ’da çocukluk tamamen yok sayılmakta, çocuklar
küçük birer yetişkin olarak görülmektedir. Dönemin minyatürlerinde ve resimlerinde çocukların sıklıkla küçük
birer yetişkin olarak resmedildiği görülmektedir. Ariès’i takip eden düşünürlere göre, Orta Çağ’da çocukluğun
önemsiz bir evre olarak görülmesi ve çocuk ölümlerinin fazlalığından dolayı, çocukluk hatırlanmaya değmeyen
bir evre olarak kabul edilmiş ve çocukluk kavramı üzerinde durulmamıştır. Gerçekçi çocuk tasvirlerinin gö-
rülmesi ise ancak Rönesans’a geçişle birlikte görülmeye başlanmış ve on yedinci yüzyıl ile beraber çocuklar ve
çocukluk tam anlamıyla sanatta kendilerine yer bulmuşlardır. Bu bağlamda değinilmesi gereken önemli bir ekol
olan duygular ekolünde, günümüzdeki aile yapısında duyguların kazandığı öneme yer verilmektedir. Moderni-
tenin ortaya çıkışı ile birlikte insanların çocuk ve çocukluk kavramına bakışında önemli bir değişim yaşanmış
ve artık çocukluk kavramı yetişkin kavramından ayrı değerlendirilmeye başlanmıştır.

Sosyobiyolojik ve sosyoekonomik yaklaşımların


2 çocuk ve çocukluk kavramına bakışını
açıklayabilme

Çocukluğa Sosyobiyolojik ve
Sosyoekonomik Yaklaşımlar

Toplumların çocuk ve çocukluk kavramına yaklaşımları, içinde yer aldıkları sosyolojik yapıya göre değişiklik
göstermektedir. Bazı düşünürler, geçmiş toplumların çocuklara yaklaşımını oldukça acımasız kabul etmek-
teyken geçen çağlarla birlikte çocukluğa yönelik yaklaşım ilerleme göstermiştir. Sosyobiyolojik yaklaşıma
göre çocuğun ve çocukluk kavramının Orta Çağ’da günümüze oranla daha az önemsenmesinin nedeni, aile
çocuk arasındaki çıkar çatışmasının oluşmasıdır. Yine bu yaklaşıma göre aile ve çocuk arasında bu türden bir
çatışma -hangi çağda olunursa olunsun- aile ve çocuğun sosyobiyolojik açıdan varlığını sağlıklı bir şekilde
ortaya koyabileceği şartlar sağlanmadığı sürece her zaman ortaya çıkabilir. Bu bağlamda çocuk ve çocukluk
kavramının bazı dönemlerde gereken öneme haiz olmayışının nedeni çağlardan ziyade şartlarla yakından iliş-
kilidir. İnsan doğa durumunda iken yani çıkar çatışmasının düzenlenmediği bir dönemdeyken,yetişkinlerin,
yetişkinlerle olduğu kadar çocuklarla da çatışma yaşaması, yok sayması beklenen bir durumdur. Sosyoe-
konomik şartlar değiştiğinde sosyobiyolojik şartlar da değişeceğinden toplumların çocuklara ve çocukluk
kavramına bakış açısı da değişecektir.

95
4
Çocukluk Kavramının Düşünsel Temelleri

Çocukluk kavramını ve çocuğa yönelik


3 yaklaşımları felsefi bir bakış açısıyla
karşılaştırabilme
öğrenme çıktıları ve bölüm özeti

Çocukluğun Felsefi ve Tarihsel


Bağlamı

Ariès’in savına dair en büyük tartışmaların başında, bu savın yol açtığı çocukluk fikrinin yeni bir icat ve
‘modernitenin bir eseri’ olup olmadığı sorusu gelmektedir. Bu bağlamda Ariès ve benzeri düşünürlere yö-
nelik ikinci temel eleştiri, çocukluk anlayışının Orta Çağ toplumunda var olmadığı ve modernitenin icadı
olduğu fikriyle ilişkilidir. Matthews’a göre Aristoteles, canlı bir organizmanın ereksel nedeninin o orga-
nizmanın yetişkinliğe ulaştığında ortaya çıktığını savunmaktadır. Bu kavramsallaştırmaya göre, Matthews’a
göre günümüzde birçok yetişkin Aristoteles’in Dört Neden kuramından yola çıkarak ulaşabileceğimiz, bir
çocuğu ait olduğu organizma türünün yetişkinleşmemiş, tamamlanmamış, olgunlaşmamış bir modeli ve
örneği olduğuna dair Aristoteles kavramsallaştırması ile paralel düşüncelere sahiptir. Günümüz perspekti-
finden veya görüşlerini yakın bulduğumuz bir düşünürün perspektifinden geçmişe bakmak bir tür başlangıç
için gereklilik olsa da bu girizgâh farklı türden görüşlerin felsefi ve bilimsel bir tartımını yapmadıktan sonra
bir tür perspektifçiliğe dönüşebilmektedir. Perspektifçilik yaklaşımına göre “örgütleyici bir kavramsal sistem
olmadan hiçbir entelektüel etkinlik hatta basit bir tarif bile mümkün değildir.” Perspektifçiliğe göre, bilginin
öznesi olan insanlar önceki düşünce ve kavramlarını kafalarından atamazlar, dünyaya ve gerçekliğe aracısız
bakamazlar. Epistemolojik göreciliğe göre bilişsel, etik ya da estetik inanç, iddia, deneyim ya da eylemlerin
içeriği, anlamı, hakikati ve mantıklılığı ancak belli bir kavram sisteminin içinden belirlenebilir. Buna göre,
bir çevreden bakılarak başka bir çevredekilerin yargılanması mümkün değildir. Ontolojik görecilik yaklaşı-
mına göre, gerçekliğin kendisi ancak bu gerçekliğin içinde yaşayanların kendi kavram sistemleri tarafından
belirlenebilir. Bunun bir sonucu olarak farklı disiplinler, çocukluğa yönelik anlayışımızın veya çocukları eğit-
mekte ve yetiştirmekte kullandığımız yöntemlerin geçmiş çağlara göre sürekli bir ilerleme içerisinde olduğu
iddiasına sahip olabilmektedir.

96
4
Çocukluk Sosyolojisi

1 Çocukluk felsefesi alanının kurucusu sayılan 5 Özellikle dönemin sanat eserlerinden yola çı-
isim kimdir? karak Orta Çağ’da çocukluğun yok sayıldığını ve
çocukların küçük yetişkinler olarak görüldüğünü
A. Aristoteles

neler öğrendik?
savunan düşünür kimdir?
B. Philippe Ariès
C. Gareth Matthews A. Platon
D. Lawrence Stone B. Gareth Matthews
E. Linda Pollock C. Philippe Ariès
D. John Locke
E. Jean-Jacques Rousseau
2 Çağlar boyunca çocuklara yönelik davra-
nışlardaki değişiklikleri, çocuklukla ilgili değişen
kavramları, çocuklardaki bilişsel ve ahlaki gelişimi, 6 Çocukların refahının ve mutluluğunun mo-
çocukların haklarını ve çıkarlarını, çocuk otono- dernizasyon ile aile kurumunun merkezine otur-
misini, çocukların ahlaki durumu ve toplumdaki duğunu iddia eden düşünür Edward Shorter’a
yerleri gibi konuları inceleyen disiplinin adı nedir? göre aşağıdakilerden hangisi modern aileye hâkim
olan etmenlerden biri değildir?
A. Pedagoji
B. Çocukluk Felsefesi A. Romantik aşk, materyal değerlendirmelerin
C. Eğitim Felsefesi önüne geçmiştir.
D. Çocuklar İçin Felsefe B. Çocuk ailenin en önemli değeri haline gelmiştir.
E. Çocukluk Tarihi C. Aile bireylerinin birbirleri ile ilişkisinde araçsal
etmenlerin yerini sevgi ve ilgi almıştır.
D. Çocuklar küçük yetişkinlerdir ve ailede onlarla
3 Aşağıdakilerden hangisi Matthews’a göre ye- aynı şekilde görev almalıdır.
terli ve savunulabilir bir çocukluk felsefesinin içer- E. İyi annelik kavramı modernizasyonun bir icadı
mesi gereken ögelerden değildir? olarak ortaya çıkmıştır.
A. Çocuğun ne olduğuna dair bir kavrayış
B. Çocukluğa uygun bilişsel menfaatler ve hedef- 7 “ ___________ anlayışını benimseyen dü-
lerin neler olduğuna dair bir kavrayış şünürlere göre günümüzdeki aile yapısı duygulara,
C. Çocukların ahlaki kapasitelerinin ne olduğuna hislere ve nezakete önem vermektedir ve bu yöne-
dair bir değerlendirme lim beş yüz yılı aşkın bir süredir adeta sürekli bir
D. Çocukluğun metalarının ne olduğuna dair bir ilerleme hâlindedir.” ifadesinde boş bırakılan yere
kavrayış aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
E. Çocukların sağlıklı gelişimi için ihtiyaç duydu-
A. Çocukluk Felsefesi
ğu doğru besinlerin belirlenmesi
B. Orta Çağ Felsefesi
C. Duygular Ekolü
4 Orta Çağ’da çocuğa yaklaşımla ilgili aşağıda- D. Sözleşmeci Gelenek
kilerden hangisi doğrudur? E. Frankfurt Ekolü
A. Çocuklara gereken önem verilmiştir.
B. Çocuklar, yetişkinlerden ayrı bir biçimde ele 8 Çocukluğun Çağları: Aile Yaşamının Sosyal
alınmıştır. Tarihi adlı kitabı yazan ve Orta Çağ’da çocukluk
C. Çocuk ölümü oranları günümüzden büyük bir tartışmalarını başlatan yazar kimdir?
farklılık göstermez.
D. Çocuklar, Yeni Çağ’a göre daha gerçekçi resme- A. Philippe Ariès
dilmiştir. B. Gareth Matthews
E. Çocuklarla ilgili onların farklılıklarını ortaya C. Aristoteles
koyacak bir yaklaşım benimsenmemiştir. D. Brian Fay
E. Jean-Jacques Rousseau

97
4
Çocukluk Kavramının Düşünsel Temelleri

9 Çocuklara olan yaklaşımda, ilgi ve şefkat- 10 Matthews’ın bağlamından farklı bir şekilde,
te sosyoekonomik ve sosyobiyolojik şartların en yetişkinlerin çocukları algılayışlarıyla bağlantısını
önemli etkenler olduğunu iddia eden düşünür kurmak için kullandığı Aristoteles’e ait kuram aşa-
neler öğrendik?

kimdir? ğıdakilerden hangisidir?


A. Colin Turnbull A. Arkhe Kuramı
B. Thomas Hobbes B. Beş Element Kuramı
C. Edward Shorter C. Dört Neden Kuramı
D. Linda Pollock D. İdealar Kuramı
E. Philippe Ariès E. Sosyobiyolojik Kuram

98
4
Çocukluk Sosyolojisi

Yanıtınız yanlış ise “Çocukluk Kavramının


1. C Yanıtınız yanlış ise “Giriş” konusunu yeni- 6. D
Düşünsel Gelişimi” konusunu yeniden göz-
den gözden geçiriniz.
den geçiriniz.

neler öğrendik yanıt anahtarı


Yanıtınız yanlış ise “Çocukluk Kavramının
2. B Yanıtınız yanlış ise “Giriş” konusunu yeni- 7. C
Düşünsel Gelişimi” konusunu yeniden göz-
den gözden geçiriniz.
den geçiriniz.

Yanıtınız yanlış ise “Çocukluk Kavramının


3. E Yanıtınız yanlış ise “Giriş” konusunu yeni- 8. A
Düşünsel Gelişimi” konusunu yeniden göz-
den gözden geçiriniz.
den geçiriniz.

Yanıtınız yanlış ise “Çocukluk Kavramının Yanıtınız yanlış ise “Çocukluğa Sosyobiyolo-
4. E 9. D
Düşünsel Gelişimi” konusunu yeniden göz- jik ve Sosyoekonomik Yaklaşımlar” konusu-
den geçiriniz. nu yeniden gözden geçiriniz.

Yanıtınız yanlış ise “Çocukluk Kavramının Yanıtınız yanlış ise “Çocukluğun Felsefi ve
5. C 10. C
Düşünsel Gelişimi” konusunu yeniden göz- Tarihsel Bağlamı” konusunu yeniden gözden
den geçiriniz. geçiriniz.

99
4
Çocukluk Kavramının Düşünsel Temelleri

Araştır Yanıt
4 Anahtarı

Çocukluğu disiplinlerarası bir yaklaşımla ele almanın avantajı, bize çocuk-


luğun kültürel, sosyal, ekonomik, politik, tarihi, psikolojik, sosyolojik, fel-
Araştır 1 sefi ve benzeri boyutlarını bir arada ele alma imkânı sağlamasıdır. Bu türden
bir avantaj, çocukluğu sadece bir disiplinin sınırlayıcı yaklaşımıyla değil tüm
boyutlarıyla anlamamızı sağlar. Yine çocukluğa disiplinlerarası bir yaklaşımla
bakmak, çocuğu, çocukluğu ve ilişkili olarak aile yapısını daha geniş bir top-
luluk ve toplum içinde ele almamızı sağlar.(Rogoff, 2003). Çocukluğa disip-
linlerarası bir şekilde yaklaşmanın bir diğer önemli katkısıysa toplumun farklı
katmanları arasındaki ilişkileri ve gerilimleri bütünlüklü olarak anlamamızı
sağlamasıdır (Corsaro, 2011).

APA’ya (Amerikan Psikologlar Derneği) göre sosyoekonomik düzey, bir bi-


reyin, grubun veya sınıfın toplumsal durumunu gösterir. Bu düzey sıklıkla
eğitim, gelir ve mesleğin birleşimiyle ölçülür. Sosyoekonomik düzeydeki fark-
lılıklar kaynaklara erişim, imtiyazlar, güç ve kontrol konusundaki farklılıkları
ortaya çıkarır. Düşük seviyedeki sosyoekonomik durum, sağlık durumunu,
kaynak paylaşımını ve yaşam kalitesini etkilemektedir (Socioeconomic sta-
tus. https://www.apa.org/topics/socioeconomic-status, Erişim Tarihi: 3 Nisan
2020). Düşük sosyoekonomik düzey sağlık bağlamında; depresyon, anksiyete
bozuklukları, intihara yatkınlık gibi psikolojik rahatsızlıklardan (Newacheck,
Hung, Park, Brindis, & Irwin, 2003), obezite ve kalp rahatsızlıkları gibi fi-
Araştır 2 ziksel rahatsızlıklara kadar erişen sorunlara yol açabilmektedir (Newacheck,
Hung, Park, Brindis, & Irwin, 2003). Eğitim bağlamındaysa düşük gelir gru-
bundaki çocukların okulu bırakma oranları, daha yüksek gelire sahip ailelerin
çocuklarına oranla daha fazla ve başarı oranları ise daha düşüktür (Zhang,
2003). Dolayısıyla sosyoekonomik durum ebeveynlik uygulamalarını kapsa-
yacak şekilde doğrudan ailenin istikrarını olumsuz etkilemektedir (Trickett,
Aber, Carlson, & Cicchetti, 1991). Yoksulluk çocuğun ihmal edilmesi ve su-
istimaliyle doğrudan ilişkilidir. Yapılan araştırmalar düşük gelir grubundaki
ailelerde çocuk suistimali ve ihmalinin daha yaygın olduğunu göstermektedir
(Ondersma, 2002).

Aritoteles’in Dört Neden Kuramı’nın farklı kullanım alanları


Düşünür Kullanım Amacı
Nikolaas Tinbergen Hayvan davranışlarını açıklamak
Araştır 3
Martin Heidegger Teknolojinin kullanım amaçlarını açıklamak
Francis Bacon Doğa bilimlerinin yapısını açıklamak
Charles Darwin Ereksel nedeni Türlerin Kökeni’nde kullanmıştır.

100
4
Çocukluk Sosyolojisi

Kaynakça
Anderson, M. (2001). Approaches to the History of Matthews, G. B. (2006). “A Philosophy of
Western Family 1500-1914. Cambridge University Childhood”. Monograph, The Poynter Center
Press, Cambridge. for the Study of Ethics and American Institutions,
Bloomington, 2006. http://poynter.indiana.
Ariès, P. (1962). Centuries of Childhood: A Social
edu/files/3213/4513/2627/m-matthews.pdf,
History of Family Life. Robert Baldick (Çev.),
(03.07.2015).
Alfred A. Knopf Publishing, New York.
Matthews, G. B. (2000). Çocukluk Felsefesi. Gendaş
Aristotle. (2006). Physics: Books I and II. J. L. Ackrill
Kültür, İstanbul.
ve Lindsay Judson (Ed.), William Charlton (Çev.),
Oxford University Press, Oxford, 2006. Newacheck, P. W., Hung, Y. Y., Park, M. J., Brindis, C.
D. ve Irwin, C. E. (2003). Disparities in adolescent
Clarke, J. (2004). “Children and Childhood”.
health and health care: Does socioeconomic status
Childhood Studies: An Introduction, Dominic
matter? Health Services Research, 38, 1235-1252.
Wyse (Ed.), Blackwell Publishing, Oxford.
doi:10.1111/1475-6773.00174
Corsaro, W. A. (2011). The Sociology of Childhood.
Ondersma, S. J. (2002). Predictors of neglect within
Sage, Londra
low-SES families: The importance of substance
De Mause, L. (1976). The History of Childhood. Bellew abuse. American Journal of Orthopsychiatry, 72,
Publishing, Londra. 383-391. doi:10.1037/0002-9432.72.3.383
Fay, B. (2012). Çağdaş Sosyal Bilimler Felsefesi. Pollock, L. (1996). Forgotten Children: Parent-
Ayrıntı Yayınları, İstanbul. Child Relations from 1500 to 1900. Cambridge
Foucault, M. (1971). The Order of Things: An University Press, Cambridge.
Archeology of the Human Sciences. Pantheon Rogoff, B. (2003). The Cultural Nature of Human
Books, New York. Development. Oxford University Press, New
Hobbes, T. (2012). Leviathan veya Bir Din ve Dünya York.
Devletinin İçeriği, Biçimi ve Kudreti. Semih Lim Rousseau, J-J. (2009). İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin
(Çev.), 10. Baskı, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul. Kaynağı. R. Nuri İleri (Çev.), 10. Baskı, Say
Kennedy, D. (2006). The Well of Being: Childhood, Yayınları, İstanbul.
Subjectivity, and Education. State University of Rousseau, J-J. (2009). Toplum Sözleşmesi. çev. Vedat
New York Press, Albany. Günyol, 5. Baskı, Türkiye İş Bankası Kültür
Kline, D. T. (2008) Review of Classen, Albrecht, Yayınları, İstanbul.
ed, Childhood in the Middle Ages and the Siegel, H. (2009). The Oxford Handbook of the
Renaissance: The Results of a Paradigm Shift in Philosophy of Education. Oxford University Press,
the History of Mentality. H-Childhood, H-Net Oxford.
Reviews, Kasım, 2008, https://www.h-net.org/
Shorter, E. (1976). The Making of the Modern Family.
reviews/showpdf.php?id=22822, s. 1-11.
Fontana, Londra.
Locke, J. (2012). Yönetim Üzerine İkinci İnceleme: Sivil
Stone, L. (1977). The Family, Sex and Marriage in
Yönetimin Gerçek Kökeni, Boyutu ve Amacı Üzerine
England 1500–1800. Weidenfeld & Nicholson,
Bir Deneme. Fahri Bakırcı (Çev.), 2. Baskı, Ebabil
Londra.
Yayınları, Ankara.
Trickett, P. K., Aber, J. L., Carlson, V. ve Cicchetti,
Matthews, G. B. ve Mullin, A. (2015). “The Philosophy
D. (1991). Relationship of socioeconomic status
of Childhood”. The Stanford Encyclopedia of
to the etiology and developmental sequelae of
Philosophy (Spring 2015 Edition), Edward Nouri
physical child abuse. Developmental Psychology,
Zalta (Ed.), https://leibniz.stanford.edu/friends/
27, 148-158. http://dx.doi.org/10.1037/0012-
members/view/childhood/sc/, (30.06.2015).
1649.27.1.148.
Zhang, M. (2003). Links between school absenteeism
and child poverty. Pastoral Care in Education, 21,
10-17. doi:10.1111/1468-0122.00249.

101
Bölüm 5
Çocuk Göçü ve Sonuçları
Göç Nedenlerine Dayalı Olarak Çocuk

1 2
Göçmen Türleri
öğrenme çıktıları

Çocuk Göçü 2 Göç nedenlerine dayalı olarak çocuk


1 Çocuk göçü kavramını tanımlayabilme göçmen türlerini açıklayabilme

Bilimsel Araştırma Konusu Olarak Çocuk


Göçü

3 4
3 Bilimsel araştırma konusu olarak çocuk Göç Olgusu ve Çocuk Kırılganlığı
göçü perspektifinin göç olgusunu 4 Göç olgusu ve çocuk kırılganlığı
anlamaktaki önemini açıklayabilme kavramını birlikte analiz edebilme

Göç Olgusunun Çocuklar Üzerindeki


Etkileri Türkiye’de Göç Olgusu ve Çocuğun

5 6
5 Göç olgusunun çocuklar üzerindeki Durumu
etkilerini çok boyutlu bir perspektif ile 6 Türkiye’de göç olgusu ve çocuğun
açıklayabilme durumunu açıklayabilme

Anahtar Sözcükler: • Çocuk Göçü • Göçmen Çocuk • Çocuk Yoksulluğu • Çocuk Ticareti
• Çocuğun Eğitimi • Sığınmacı Çocuklar • Refakatsiz ve Yetim Çocuklar • Engelli Göçmen Çocuklar

102
5
Çocukluk Sosyolojisi

GİRİŞ İnsan göçü, tüm insan hareketlerini içerir ve


Sosyolojik bir olgu olarak göç hareketleri lite- yerelden küresele doğru ortaya çıkmaktadır. Göç
ratürde uzun süredir erkek göçmenler üzerinden olgusu hem zamansal hem de mekânsal boyutları
ele alınmıştır. Kadın ve çocukların göç sürecinde olan demografik bir olaydır. Bu olgu ayrıca, iradi
yaşadıklarını ele alan çalışmalar son yıllarda ağırlık boyutu da göz önüne alınarak tanımlanabilir. Bu
kazanmaya başlamıştır. Bu nedenle, bu bölümde bağlamda, bireyler ekonomik ya da aile birleşmele-
öncelikli olarak çocuk göçü ve göç hareketinin ak- ri gibi nedenlerle daha iradi nedenlerle yer değişti-
tif bir aktörü olarak çocuk tanımına yer verilmiştir. rebilirler. Buna ek olarak, doğal afetler ve silahlı ça-
Bir sonraki alt başlıkta ise çocuk göç türleri üzerin- tışmalar gibi mülteci akışının görüldüğü kısa ya da
de durulmuştur. Buna bağlı olarak bunun ardından uzun vadeli yerinden edilme gibi daha düşük iradeli
sosyal, ekonomik ve politik göçmenler olarak ço- nedenlerle de yer değiştirmeleri söz konusu olabilir.
cuk göçmen türleri incelenmiştir. İlerleyen bölüm- Herhangi bir bölgedeki insan nüfusu doğurganlık,
de çocuk göçmen olgusunun tek başına sosyoloji- ölüm ya da göç yoluyla değişebilir. İnsan göçünü
nin araştırma konusu olmasının önemi üzerinde bu kadar önemli kılan şey, göç akışlarının nüfus sa-
durulmuştur. Göç sürecinin çocuklar üzerindeki yısında ve yoğunluğunda, tipik olarak doğurganlık
etkilerinin ele alındığı bölüme bağlı olarak çocuk ve ölümden kaynaklananların çok ötesinde hızlı ve
kırılganlığı kavramı göç olgusu ile birlikte ele alın- beklenmedik değişikliklere neden olabilmesidir.
mıştır. Sonraki bölümde, göç sürecinin çocukların Bu nedenle, mekânsal ölçeğe ve coğrafi alana bağlı
eğitim ve sağlık olanaklarına erişimi, çocuk kaçak- olarak, göç genellikle çevreyi etkileyen en önemli
çılığı ve ticareti, refakatsiz ve yetim çocukların göç demografik faktördür. Bu nedenle, bilim insanları
sürecini deneyimleme biçimleri, göç süreci ile artan ve politika yapıcılar tarafından insan göçü ve çevre
risklerden biri olan çocuk işçiliği ve engelli çocuk- arasındaki bağlantıları anlamak giderek daha fazla
ların göç sürecine katılım biçimleri ile COVID-19 önem kazanmaya başlamıştır (Kallio, 2016:4).
küresel salgının göçmen çocuklar üzerindeki etki- 2019 Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal
leri incelenmiştir. Son bölümde ise Türkiye’de göç Konseyi Uluslararası Raporu’na göre, 1990 yılında
olgusu ve çocuğun durumu ele alınmıştır. yaklaşık olarak dünya çapındaki uluslararası göçmen
sayısı 153 milyondan 2019 yılında 272 milyona
ulaşmıştır. Bu sayı içinde, 82 milyon göçmeni ba-
ÇOCUK GÖÇÜ rındıran Avrupa birinci sırada, 59 milyon göçmen
Çocuk göçü günümüzde önemli bir olgu olarak sayısı ile Kuzey Amerika ikinci sırada ve 49 milyon
karşımızda durmaktadır. Teknoloji ile artan iletişim, ile Kuzey Afrika ve Batı Asya ülkeleri üçüncü sırada
daha uygun fiyatlı seyahat olanakları, iklim değişik- yer almaktadır. 2010 ile 2017 yılları arasında küre-
liği, güvenlik, istihdam ve fırsatlara erişim yaşanan sel mülteci ve sığınmacı sayısı ise, yaklaşık olarak 13
küresel eşitsizlikler ile ortak küresel kültürün yayıl- milyon artmıştır. Bu sayı, tüm uluslararası göçlerin
ması genç nüfus hareketliliğinde önemli etkenler yaklaşık ¼’üne karşılık gelmektedir. Afrika ve Batı
arasında sayılabilir (IOM, 2019a: 231). Diğer yaş Asya, küresel mülteci ve sığınmacı sayısının yaklaşık
aralıklarında gerçekleşen göç örüntüleri gibi, çocuk yüzde 46’sına ev sahipliği yapmakta, ardından yakla-
göçü de geniş kapsamlı bir olgudur. Bu bağlamda, şık yüzde 21 ile Sahra altı Afrika ülkeleri gelmekte-
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 1. dir. 2019 Raporu’na göre, 2019’da tüm uluslararası
Maddesi 18 yaşını doldurmamış her insanı çocuk göçmenlerin üçte ikisi sadece 20 ülkede yaşamakta-
tanımı içinde kabul etmektedir (UNCHR, 1990:1). dır (UNDESA, 2019a: iv).
Geniş anlamda göç kavramı hem yerel hem de 2019 Dünya Göç Raporu’na göre, küresel olarak
uluslararası insan hareketliliğini ifade etmektedir. uluslararası göçmen sayısı: 272 milyon ile dünya
Bu hareketlilik, kısa süreli ya da yaşam boyu sü- nüfusunun% 3,5’ine karşılık gelmekte ve bu göç-
rebileceği gibi, tek yönlü ya da dairesel seyahatleri menlerin %52’sini erkekler, %48 ise kadınlar oluş-
de kapsayabilmektedir. Göç nedenleri ise, sadece turmaktadır. Tüm uluslararası göçmenlerin %74’ü
bir ailenin yer değiştirmesi, savaşta yaşanan şiddet, 20-64 yaş arasında olup ekonomik olarak aktif nü-
soykırımdan kaçmak ya da bir devlet parçalanma- fusu oluşturmaktadır (IOM, 2019b:3). En büyük
sı gibi geniş bir yelpazede ortaya çıkabilmektedir uluslararası göçmen sayısı 51 milyon ile Amerika
(IOM, 2019a:231). Birleşik Devletleri’nde ikamet etmekte ve bu, dün-

103
5
Çocuk Göçü ve Sonuçları

ya toplamının yaklaşık %19’una karşılık gelmek- bölge ya da yerleşim yerinden diğerine hareket ha-
tedir. Her biri yaklaşık 13 milyon göçmen ile, Al- lindeyken ya da varış noktasında doğan çocukları
manya ve Suudi Arabistan dünya çapında ikinci ve da kapsamaktadır. Elverişsiz koşullar terimi ise sa-
üçüncü en büyük uluslararası göçmen sayısına ev vaşa ve diğer şiddet biçimlerine maruz kalma, açlık,
sahipliği yapmakta ve onu 12 milyon göçmen ile güvensiz ve / veya yetersiz barınma, gıda güvensiz-
Rusya Federasyonu ve 10 milyon göçmen ile Birle- liği, sosyal izolasyon, eğitime, sağlık hizmetlerine
şik Krallık izlemektedir. Tüm uluslararası göçmen- sınırlı erişim, yasal kayıt eksikliği, belirsiz yasal
lerin üçte birini yalnızca on ülkeden gelen göçmen- statü ve sosyoekonomik yoksunluk gibi durumları
ler oluşturmaktadır. 2019 yılında Hindistan, 17,5 ifade etmektedir. Bu örnekler, göçmen çocukların
milyon kişinin yurtdışında yaşayan uluslararası yaşayabileceği ve acil ve uzun vadeli sağlık ve esen-
göçmenlerin önde gelen kaynak ülkesi durumun- liklerini etkileyen çok çeşitli olumsuz koşullardan
dadır. Meksika’dan gelen göçmenler 11,8 milyon yalnızca birkaçıdır (ISSOP, 2018: 162).
ile en büyük ikinci diasporayı oluştururken, onu 2017’de dünya çapında 258 milyon insan doğ-
10,7 milyon ile Çin, 10,5 milyon ile Rusya Fede- dukları ülkenin dışında yaşamakta ve bunun 30
rasyonu ve 8,2 milyon ile Suriye Arap Cumhuriyeti milyonunu çocuklar oluşturmaktadır. Çocuklar,
izlemektedir (UNDESA, 2019a: iv). özellikle belgesiz olduklarında, savunmasız ve ye-
rinden edilmiş nüfus grubunu oluşturmaktadır.
Hareket hâlindeki çocukların karşılaştıkları sa-
Diaspora: Gerçek veya sembolik kimlik vunmasızlıklarla ilgili ortak UNICEF-IOM ça-
ve aidiyet duyguları, göç deneyimlerine lışmaları, çocukların yolculuklarında yetişkinle-
ve geçmişlerine göre şekillenen göçmen- re daha savunmasız durumda olduklarını açıkça
ler veya göçmenlerin soyundan gelenleri göstermektedir. Bunun yanı sıra, sınırlar arasında
ifade etmektedir. Hedef ülkedeki ortak düzensiz hareket eden, yerinden edilmiş, vatansız,
bir tarih, kimlik veya deneyimlere daya- ebeveynleri tarafından geride bırakılmış ya da teh-
lı olarak anavatanlarıyla ve birbirleriyle likeli yolculuklar sırasında kaybolmuş ve hayatını
bağlantılarını sürdüren insanlardır (IOM, kaybetmiş çocuklar hakkında veriler son derece sı-
2019b:49). nırlıdır (UNICEF&IOM, 2019 :1).

2019 yılı istatistiklerine göre, çatışma, şiddet, in-


san hakları ihlali ya da kamusal düzeni bozan diğer Ailelerinden ayrı düşmüş çocuklar:
olaylar nedeniyle, 79,5 milyon insan zorla yerinden Hem ebeveynlerinden hem de yasal veya
edilmiş durumdadır. Zorla yerinden edilen 79,5 geleneksel birinci basamak bakıcılarından
milyon kişinin tahminen 30-34 milyonu 18 yaşın ayrılmış olanlardır. Ancak, çocuğun diğer
altındaki çocuklardan oluşmaktadır. Tüm mültecile- akrabalarından olması şart değildir. Bu
rin %68’inin kaynak ülkelerini teşkil eden beş ülke, nedenle bunlar, diğer yetişkin aile üyeleri-
Suriye Arap Cumhuriyeti 6,6 milyon, Venezuela 3,7 nin eşlik ettiği çocukları da içerebilmekte-
milyon, Afganistan 2,7 milyon, Güney Sudan 2,2 dir (Inter-Agency, 2004: 13).
milyon ve Myanmar 1,1 milyon göçmen ile önemli
bir yere sahiptirler. En fazla mülteciye ev sahipliği
yapan ülkeler arasında ise, birinci sırayı 3,6 milyon Bu bağlamda çocuk göçü, çocukların hem yetiş-
ile Türkiye, 1,8 milyon ile Kolombiya, 1,4 milyon kin akrabalarının eşlik ettiği hem de yalnız olduk-
ile Pakistan, 1,4 milyon ile Uganda ve 1,1 milyon ları seyahatleri içerebilmektedir. Eğitim fırsatlarına
ile Almanya yer almaktadır (UNHCR, 2019a: 2-3). erişim, aile güvenliği ya da sömürü ve kalıcı trav-
maya yol açacak durumda olan çocuğun yaşam ka-
litesinin iyileştirilmesi, çocuk göçünün önemli ne-
Göçmen Çocuk Kavramı denleri arasındadır. Yetişkinler gibi çocuk göçü de
“Göçmen çocuklar” kavramı, elverişsiz koşullarda fırsatları değerlendirmek ya da güvenlik arayışı gibi
halen hareketlilik hâlinde ya da önceden hareketli- nedenlerle her zaman var olmuştur, bu anlamda ço-
lik yaşamış 18 yaşın altındaki çocukları ve ergenleri cuk göçü yeni bir olgu değildir. Etnik ya da dinî ay-
ifade etmektedir. Bu terim, anneleri halen bir ülke rımcılığa dayanmayan göç çoğu zaman sorunsuzdur

104
5
Çocukluk Sosyolojisi

ve çocuk ailesiyle birlikte yeni topluma entegre olur. Bu, dünyadaki göçmenlerin %14’üne karşılık gel-
Ancak bu modele uymayan, güvenlikten yoksun, mektedir. Bu veri, çocukların eğitimi ve refahı için
düzensiz ve çocukların sömürülmesine neden olan yetkililerin acil önlemler alması gerektiği anlamına
çocuk göçleri de varlığını sürdürmektedir. Elbette da gelmektedir (IOM, 2019a:231).
bu diğer göç biçimlerinin önemsiz olduğu anlamına
gelmemektedir. Bununla birlikte, çeşitli boyutlarıy-
la güvenli olmayan uluslararası çocuk göçünü daha Yetim Çocuklar: Ebeveynlerinden her iki-
iyi anlamaya yönelik acil ihtiyaç, çocuk göçünün bu sinin de hayatını kaybetmiş olduğu çocuk-
yönünün, çocukların hak ettikleri korumayı sağla- ları tanımlamaktadır. Ancak, bazı ülkelerde
mak için hükümetlerden ve uluslararası aktörlerden ebeveynlerinden sadece birini kaybetmiş
daha fazla katılım ve destek gerektirmesinden kay- çocuklar için de aynı tanımlama kullanıl-
naklanmaktadır (IOM, 2019a231). maktadır (Inter-Agency, 2004: 13).
Yüzyıllar boyunca savaşlar, kıtlık ve çevre fela-
ketleri nedeniyle ailelerinden ayrılan kız ve erkek
çocukları her zaman var olmuştur. Çocukların köle Ebeveynleri sınır dışı etme işlemleri ya da ço-
olarak kullanılması, dini tarikat ya da savaş tüc- cukların yıllarca ebeveynleriyle yeniden birleş-
carlarının istismarı ya da çocuk ticareti nedeniyle mesini engelleyen uzun süreli idari prosedürler
çocuklar sömürüye her zaman açık halde olmuş- çocukların sağlığı ve refahı için yıkıcı sonuçlar do-
lardır. Ancak bu çocuk istismarı ve sömürüsünün ğurabilmektedir. Göç sırasında karşılaşılan çocuk
uzun tarihine karşın, göçmen çocukların güvenli- boğulma olaylarını engellemek için hayat kurtarma
ğini ve yüksek çıkarlarını koruma mücadelesi göz prosedürlerinin olmaması, mülteci kamplarında
ardı edilmiştir. Son zamanlarda bu olguya artan çocuklara yönelik formel eğitim eksikliği, göçmen
ilginin nedeni, sayıca daha fazla çocuğun göç et- çocukların maruz kaldıkları cinsel istismarlara kar-
mek zorunda kalmasıyla yakından ilgilidir. 2015 şı devletlerin eylemsizliği ve yerinden edilmiş ço-
yılında tüm dünyada artan göç hareketleriyle bir- cukların fiziksel ve psikolojik ihtiyaçlarının karşı-
likte 2017 yılında yaklaşık 30 milyon olan çocuk lanmaması gibi pek çok sorun uluslararası çocuk
göçmen sayısı, 2019 yılında, 20 yaş altındaki grup göçünde karşılaşılan sorunlardan sadece bazılarıdır
için 37,9 milyon çocuk göçmen sayısına ulaşmıştır. (IOM, 2019a: 231).

Öğrenme Çıktısı
1 Çocuk göçü kavramını tanımlayabilme

Araştır 1 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Göçmen çocuk kavramını


incelemek için Reyhan Atasü
20 Kasım 1989 tarihinde
Topcuoğlu’nun “Türkiye’de
kabul edilen çocuk hak-
Göçmen Çocukların Katılım Farklı boyutları ile “çocuk”
larının uluslararası stan-
Hakkı “İnsan ve Toplum Bi- kavramını ve uluslararası
dartlarda ve çok boyutlu
limleri Araştırmaları Dergisi” sözleşmelerde çocuk kavra-
bir perspektifle ele alındığı
“Journal of the Human and mının tanımlanmasının ta-
Uluslararası Çocuk Hakları
Social Sciences Researches” rihsel arka planını tartışınız.
Sözleşmesi’nin temel ilkele-
[itobiad / 2147-1185] Cilt/
ri nelerdir?
Volume: 8, Sayı/Issue: 1, 2019
makalesini okuyabilirsiniz.

105
5
Çocuk Göçü ve Sonuçları

GÖÇ NEDENLERİNE DAYALI olanları kapsamaktadır. İç göç döngüsel bir özel-


OLARAK ÇOCUK GÖÇMEN lik taşıyabilmekte ve uluslararası hareket için bir
TÜRLERİ başlangıç olabilmektedir. Bu üç kategoride yer alan
göçlerin her biri büyük sayılarda çocuk gruplarını
Çocuk göçü tanımı konusundaki tartışmalar içermekte ve onlar için son derece riskli durumlara
son derece kafa karıştırıcı niteliktedir. Bu tartış- neden olabilmektedir (IOM, 2019a: 233).
maların tümü çocuk göçü kavramından değil fakat
aynı zamanda göç türleri arasında net olarak yapı- Uluslararası çocuk göçü ise, güvenlik, hayatta
lamayan tanımlamalardan da kaynaklanmaktadır. kalma çabası, ailevi nedenler ya da insan kaçakçı-
Zorunlu göç ile ekonomik göç arasındaki ayrımı ları aracılığıyla seyahat eden çocukları içermektedir
basitçe yapmanın getirdiği sonuçlar, acil yardıma (IOM, 2019a: 233).
ihtiyacı olan savunmasız göçmenler için hak ihlal- Aşağıdaki faktörler, özellikle güvenlikle ilgili
lerine neden olabilmektedir (IOM, 2019a: 232). olarak çocukların farklı ihtiyaçlarını anlamak için
Yetişkinler gibi, çocukların göçü de sadece “zo- önem taşımaktadır:
runlu” ya da “gönüllü” olarak ayrılamaz, bunun 1. Çocuğun kiminle seyahat ettiği;
yerine zamana bağlı olarak değişebilecek zorunlu Çocukların ebeveynleri veya bakım verenlerle
ve gönüllülük unsurlarının iç içe geçmişliği söz mi, refakatsiz veya yabancılarla mı ya da kaçakçılar
konusu olabilmektedir. Çok çeşitli durumlar nede- veya sadece tanıdıkları kişilerle mi seyahat ettikleri
niyle, çocuk göçmenler artık genel olarak “hareket çocuk göç sürecini etkileyen önemli bir unsurdur.
halindeki çocuklar” olarak tanımlanmaktadır; bu Bir çocuk yanında ailesi ya da yakınlarıyla göçe sü-
durum göçmen kategorileri arasındaki geçişkenliği recine dâhil olabilmekte, ancak daha sonra ailesi ya
kolaylaştırmakta ancak yerleşimden sonra ortaya da yakınlarından ayrı kalabilmektedir. Bu durum
çıkan zorlukların anlaşılmasının güçleşmesine ne- yolculuğun farklı aşamalarında çocuğun ihtiyaçla-
den olmaktadır (IOM, 2019a: 233). rını da değiştirmektedir.
Çocuklar çok çeşitli nedenlerle göç etmekte- 2. Vize ya da başka bir yasal hükümle çocu-
dirler. Bazı göç yolculukları son derece cinsiyete ğun göçüne izin verilip verilmediği;
dayalı nitelikler çalışmaktadır. Örneğin, Nijeryalı Düzenli bir göç statüsü olmadan seyahat eden
kız çocukları seks endüstrisinde çalıştırılmak üzere çocuklar, sömürü, gözaltı ve diğer tehlikeler açı-
Avrupa’ya taşınmaktadır. Diğer bazı göç türleri ise, sından daha yüksek risk altındadırlar. Çocuğun
göç veren ülkeye bağlı olarak farklı oranlarda hem sığınma talebinin reddedilmesi ancak yine de ya-
kız çocukları hem de erkek çocukları içerebilmekte- sal izni olmadan varış ülkesinde kalması nedeniyle,
dir. Özellikle, çatışma ve doğal afet gibi nedenlerin göç sırasında bir çocuğun yasal statüsü normalden
dışında kalan çocuk göçleri çoğu zaman güvenlidir düzensiz hâle gelebilmektedir.
ve çocuk aile biriminin bir parçası durumundadır.
3. Çocuğun, çocuk asker veya çete üyesi ola-
Bununla birlikte, çocukların güvenliğini tehlike-
rak tutulup tutulmadığı, çocuk istismarı veya
ye atan ve haklarını ihlal eden göçlere dahil olma
çocuk evlilikleri gibi çocuğa özgü zulümden
eğilimi gittikçe artmaktadır. Bu tür göç örnekleri,
kaçmak için göç edip etmediği;
yalnızca boğulmaların sık görüldüğü Doğu ve Orta
Akdeniz gibi zorlu yollarda açıkça yaşamı tehdit Bu tür bir göç durumunda çocuğun yasal koru-
eden zorunlu göçleri değil, aynı zamanda çocukla- ma altına alınması öncelik taşımaktadır.
rın rutin olarak fiziksel ve/veya cinsel şiddete ma- 4. Çocuğun bir aile kararıyla mı yoksa aile
ruz kaldığı göçleri de içermektedir. Güvenli olma- bilgisi veya desteği olmadan mı göç ettiği;
yan göç çoğunlukla, yardıma ihtiyacı olan gözetim Yetişkin sorumluluklarının erken yaşlarda veril-
altındaki çocukların kırılganlığından yararlanan diği ülkelerden gelen birçok göçmen, kendi karar
aracıların sömürüsü nedeniyle ortaya çıkmaktadır alma organlarını kullanmaktadırlar. Afgan erkek
(IOM, 2019a: 233). çocukları ile Eritreli ve Orta Amerikalı erkek ve kız
Çocuklar iç göç ya da uluslararası göçmen konu- çocukları bu duruma örnek oluşturmaktadır. Ulus-
munda olabilirler. İç göçe konu olan çocuklar, ülke lararası hukuka göre “çocuk” olarak sınıflandırılsa-
içinde yerinden edilmiş kişiler, mevsimlik göçmenler lar bile, yetişkinler gibi hareket eden bu çocuklar
ya da kırdan kente göç etmek durumunda kalmış göç ederek kendilerini veya ailelerini destekleme

106
5
Çocukluk Sosyolojisi

fırsatları aramaktadır. Batı ve Orta Afrika’daki ço- altında hazırlandıkları varsayımına dayanmakta-
cuklar da dini eğitim almak için göç etmektedir- dır. Böylece sosyal göçmen olarak kabul edilen
ler. Ancak bir dinî lider olması veya din eğitimi çocuklar, yetişkin göçmenin pasif takipçileri olan
ile ilgilenmesi gereken kişiler çoğu zaman çocuğu bağımlı, eksik, yetersiz, pasif ve kırılgan olarak
sömüren kişiler olmaktadırlar. Bir çocuğun yasal kavramsallaştırılmaktadırlar. Bu kavram, “aile ku-
olarak karar verebilme gücüne sahip olabilmesiyle rumunun” batılı, çağdaş versiyonu olan “çekirdek
ilgili uluslararası bir oydaşma bulunmamaktadır. aile” kavramına atıfta bulunmaktadır. Ancak, “ge-
Ülkelere özgü standartlar duruma göre çeşitlilikler niş aile” kavramını göz önüne almak, resmi büyük
göstermektedir (IOM, 2019a: 233-234). ölçüde karmaşıklaştıracak ve ev içi istismar vakala-
rının da gösterdiği gibi “ailenin” her zaman çocuk-
lar için güvenli bir sığınak olmadığı gerçeğini de
Mülteci: Sözleşmeye göre mülteci, ırkı, ortaya koyacaktır (Huijsmans, 2006: 4).
dini, milliyeti, belirli bir sosyal gruba Çekirdek ailenin göçünün bir parçası olarak
mensubiyeti ya da siyasi görüşünden do- veya aile birleşimi amacıyla çocukların göçünün
layı zulme uğrama korkusu nedeniyle çocuğun yüksek yararına olduğu bir gerçektir. An-
menşe ülkesine dönemeyen veya isteme- cak bu durum, aile reisi ile yakın biyolojik ya da
yen kişidir. Sözleşme hem statü hem de yasal bağları olan çocuklarla sınırlıdır. Çocuğun en
hak temelli bir araçtır ve başta ayrımcılık yüksek yararı, aile göçü veya muhtemelen ebeveyn-
yapmama, cezalandırmama ve geri gön- lerin yüksek yararına ters düşecektir ve bu nedenle
dermeme gibi bir dizi temel ilkeyle des- hangisinin gerçekten üstün olduğu tam olarak net
teklenmektedir. Sözleşme hükümleri, ırk, değildir. Aile birleşimi için yapılan göçlerde, çocu-
din veya menşe ülke ayrımı yapılmaksızın ğun yüksek yararı ile ebeveynlerin yüksek yararı-
uygulanacaktır. Uluslararası insan hakla- nın ters düştüğü durumlarda hangisinin gerçekten
rı hukukundaki gelişmeler, Sözleşme’nin üstün olduğu tam olarak net değildir (Huijsmans,
cinsiyet, yaş, engellilik, cinsel yönelim 2006: 5).
veya diğer yasaklanmış ayrımcılık temelle-
Her ne kadar bu mesele, çoğu durumda soyut
rine göre ayrımcılık yapılmadan uygulan-
olarak kalsa da, uluslararası çocuk evlat edinmeye
ması ilkesini de benimsemiştir. Sözleşme,
uygulandığında sonuçları netleşmektedir. Uluslara-
reşit olmayan mültecilerin, özellikle re-
rası evlat edinme durumunda, bir çocuk aile birle-
fakatsiz çocukların vesayet ve evlat edin-
şimi amacıyla değil, aile oluşumu amacıyla ‘göç et-
me yoluyla korunmasını da içermektedir
mektedir’. Aile birleşimi durumunda olduğu gibi,
(UNHCR, 2013: 3).
burada da çocuğun yüksek yararı ‘çocuk göçünü’
haklı çıkaran ana argüman olarak ileri sürülmek-
tedir. Ancak bu durumda bu argümanın çocuğun
Göç Nedenlerine Dayalı Olarak çıkarının ebeveynin çıkarına üstün geldiğini iddia
Çocuk Göçmen Türleri etmek her zaman çok kolay değildir (Huijsmans,
Nedenlerine dayalı olarak çocuk göçmenler sos- 2006: 5).
yal, politik ve ekonomik göçmen olarak üç biçimde
ele alınmaktadır. Politik Göçmen Olarak Çocuk
Son 10 yılda en az 100 milyon insan ülkeleri-
Sosyal Göçmen Olarak Çocuk nin sınırları içinde veya dışında sığınmak için ev-
Sosyal göçmen kavramı, göç eden çocuklar ara- lerinden kaçmak zorunda kalmıştır. Zorla yerin-
sında, göç nedenleri en az endişe uyandıran gru- den edilme ve vatansızlık, son yıllarda uluslararası
bu oluşturmaktadır. Bu, çocukların ihtiyaçlarının gündemde üst sıralarda yer almaya devam etmiş
en iyi şekilde karşılandığı, haklarının en iyi şekilde ve dünyanın her yerinde dramatik sonuçlar do-
korunduğu ve yetişkinliğe en iyi şekilde aile kuru- ğurmuştur. Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin
mu içinde ve ebeveynlerinin doğrudan koruması 1951 Sözleşmesi’nin 70. ve Vatansızlığın Azaltıl-

107
5
Çocuk Göçü ve Sonuçları

masına İlişkin 1961 Sözleşmesi’nin 60. yıldönümü Ekonomik Göçmen Olarak Çocuk
olan 2021’e yaklaşırken bu sözleşmeler son derece Çocukların ekonomik göçmenler olarak görül-
önemli hale gelmiştir. Son on yılda ortaya çıkan mesi, politik ve sosyal çocuk göçmen kategorile-
birkaç büyük kriz kitlesel yerinden edilmelerde rine göre belki de en sorunlu bakış açısını ortaya
önemli rol oynamıştır. Bu krizlerden bazıları, 2010 koymaktadır. Böyle bir kategorileştirme her şeyden
yılı başlarında patlak veren ve halen devam eden önce çocuk tanımlamasını en çok bozan biçimler-
Suriye çatışması, Güney Sudan krizi, Ukrayna’daki
den biridir. Sosyal göçmen olarak çocuk, ailenin bir
çatışmalar, mülteci ve göçmenlerin deniz yoluyla
parçası olarak görülmekte, politik göçmen çocuklar
Avrupa’ya gelişi, Myanmar’dan Bangladeş’e devlet-
göç olgusunun ortaya çıkardığı sorunlar karşısında
siz mülteci akışı, Venezuelalıların Latin Amerika ve
çocuğa bir koruma yaklaşımı sergilemektedir. Eko-
Karayipler’den çıkışı, çatışma ve iklim değişikliği-
nomik amaçlarla ve özellikle de bir iş için göç eden
nin yol açtığı Afrika’nın Sahel bölgesindeki krizi
çocukların ise statülerinin tanınma olasılığı hemen
Afganistan, Irak, Libya ve Somali’deki çatışmalar
ve güvenlik endişeleri, Orta Afrika Cumhuriye- hemen hiç söz konusu değildir.
ti’ndeki çatışmalar, Etiyopya’da ülke içinde yer de- Bu nedenle çocuklar tarafından yapılan bazı
ğiştirmeler, Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde işler yetişkinlerin ücretli iş alanından bir şekilde
ortaya çıkan siyasi karışıklıklar ve Yemen’deki bü- dışlanmaktadır. Bu uygulamada, çocuk göçmen
yük insani kriz ve yerinden edilme olayları olarak işçilere yönelik olarak, çocukları iş yerlerinden
sayılabilir (UNHCR, 2019a:6). uzaklaştırmak ve onları menşe toplumlarına geri
2019’un sonunda savaş, çatışma, zulüm, insan göndermek anlamına gelmektedir. Çocuk göçmen
hakları ihlalleri ve kamu düzenini ciddi şekilde işçiliğinin risklerini ve sömürücü koşullarını göz
bozan olaylar nedeniyle zorla yerinden edilen in- ardı etmeden “iyi bir çocukluk için gerekli kabul
san sayısı 79,5 milyonu bulmuştur. Bu sayı, 2010 edilen belirli ön koşullara ilişkin genel varsayımlar
yılındaki 41 milyon insanın neredeyse iki katını temelinde” bir yaklaşım geliştirilmesi gerekmekte-
oluşturmaktadır. 2019 yılı itibariyle, güvenlik ya dir. Bu nedenle, aile, okul ve yerel topluluklar gibi
da korunma gibi nedenlerle dünyada 97 kişiden kurumların bu çocuklara sunduğu koşullar ve göçü
1’i zorla yerinden edilmiş durumdadır (UNHCR, tetikleyen faktörler üzerinde durmak gerekmekte-
2019a:6). dir (Huijsmans, 2006:9).

Öğrenme Çıktısı
2 Göç nedenlerine dayalı olarak çocuk göçmen türlerini açıklayabilme

Araştır 2 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Çağlayan, Savaş. (2006).


Göç teorilerinin tarihsel Göç teorilerinin dönemsel
“Göç Kuramları, Göç ve
olarak dünyadaki dönemsel ekonomik, politik ve kültü-
Göçmen İlişkisi,” Muğla
ekonomik politika ve uygu- rel belirleyicileri ile göç ve
Üniversitesi Sosyal Bilimler
lamalardan nasıl etkilendi- göçmen tanımlamalarında-
Dergisi, sayı: 17, s.1-25.
ğinin araştırınız. ki dönüşümleri tartışınız.
makalesini okuyunuz.

108
5
Çocukluk Sosyolojisi

BİLİMSEL ARAŞTIRMA KONUSU Göçlerdeki artışın önemli bir nedeni bir derece-
OLARAK ÇOCUK GÖÇÜ ye kadar nüfus artışının basit bir sonucu olarak ele
alınabilir. Ancak, ülkeler arası ve içi artan eşitsizlik-
İnsan göçü, küresel anlamda 2015 yılında şim-
ler ve modern ulaşım araçlarına ve modern medya-
diye kadar hiç görülmemiş bir düzeye ulaşmıştır.
ya artan erişim, kesinlikle mevcut göç ölçeğine kat-
Bu göçlerin ortaya çıkardığı insani, ekonomik,
kıda bulunan faktörler olarak dikkate alınmalıdır.
toplumsal ve politik sonuçlar tüm dünya ülkeleri-
Dahası, bu son özellikler yalnızca göç artışına kat-
ni ilgilendiren ve çözüm bekleyen sorunlar olarak
kıda bulunmakla kalmamış, aynı zamanda göç sü-
kendini göstermektedir (Kallio, 2016:2). 2020 yılı
reçlerini de dönüştürmüştür (Huijsmans, 2006:1).
itibariyle 7,7 milyar olan dünya nüfusunun, yak-
laşık 10 yıllık bir süreçte 8,5 milyar olması bek- Göç konusuna ilginin gittikçe artması, aka-
lenmektedir. Bazı ülkelerde nüfus artışı görülürken demik düzeyde de farklı düşünce okullarından
bazı ülkelerde ise azalma eğilimi görülmektedir kaynaklanan çok çeşitli “göç teorileri” nin ortaya
(UNDESA, 2020: 3). çıkması ile sonuçlanmıştır. Ancak teorik düzeydeki
çeşitlilik, ulus devlet düzeyindeki göç politikaları-
Göç, insanlık tarihi ile eşzamanlı bir olgudur ve
nın çoğunun temelini oluşturan küçük ve görünüş-
insanlar binlerce yıldır daha iyi geçim kaynakları,
daha büyük fırsatlar ve iyileştirilmiş güvenlik ara- te “standart” içerikler dizisi ile örtüşmemektedir.
yışı gibi nedenlerle göç etmektedirler. Ancak, hızla Göç politikaları çoğu durumda ulus devlet düze-
artan dünya nüfusu ve ulaşım ve bilgi teknolojileri- yinde eşik-bekçiliği araçları olarak işlev görmekte-
nin küresel ilerlemesiyle birlikte insan göçünde de dir. Ulus-devlet perspektifinden inşa edilen bu tür
önemli bir artış ortaya çıkmıştır (Kallio, 2016: 4). politikalar, en iyi ihtimalle ulusal politik-ekonomik
Dünya nüfusunun büyüklüğü ve dağılımındaki bu çıkarların sonuçları olarak ve en kötü ihtimalle de
tür değişiklikler, Sürdürülebilir Kalkınma Hedef- “ötekilik” korkusuna doğru bir önyargı olmakla
lerine ulaşmak için önem taşımaktadır. Hızlı nü- birlikte, giderek birbirine bağlı bir dünyada kendi-
fus artışı sürdürülebilir kalkınmanın önündeki en ni göstermektedir (Huijsmans, 2006: 1).
önemli engellerden birini oluşturmaktadır. Nüfusu Aynı zamanda, sosyal bilimlerdeki yenilikçi
en hızlı artan ülkeler, yoksullukla mücadele, daha anlayış, sosyal ilişkilere gömülü bir sosyal süreç
fazla eşitlik sağlama, açlık ve kötü beslenme, sağ- olarak göçün daha iyi anlaşılmasına ve değerlen-
lık ve eğitim ve sistemlerinin kapasite ve kalitesini dirilmesine de katkıda bulunmuştur. Örneğin, göç
arttırma konularında alanlarında en fazla güçlükler eskiden ‘cinsiyet körü’ bakış açısıyla incelenirken,
yaşayan ülkeler arasındadır (UNDESA, 2019a: 1). artık göçün erkeklere kıyasla kadınlar üzerinde
2010 yılında beri, 27 ülkede nüfus %1’den daha farklı etkilerinin de anlaşılmasına dönük çalışma-
fazla azalma göstermiştir. Bu düşüşün bir nedeni ların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Buna bağ-
düşük doğurganlık düzeyleri iken diğer bir nede- lı olarak, feminist araştırmacıların ve aktivistlerin
ni ise, bazı yerlerde yüksek göç oranlarının ortaya çalışmaları, kadınların yalnızca erkek göçmenlerin
çıkmış olmasıdır. Bu anlamda göç, bazı ülkelerde pasif takipçileri olarak değil, aktif göçmenler olarak
nüfus değişikliğinin önemli bir nedeni haline gel- tanınmasına da katkıda bulunmuştur. Hem göç
miştir. 2010 ve 2020 arasında, Avrupa ve Kuzey edilen hem de göç alan toplumların belirli cinsiyet
Amerika, Kuzey Afrika ve Batı Asya ve Avustralya yapıları olduğundan, her iki cinsiyet için fırsatlar
/ Yeni Zelanda, uluslararası göçmenlerin net alıcı- ve kırılganlıklar göç sürecinde belirgin bir şekilde
ları olurken, diğer bölgeler net gönderici ülkeler farklılıklar göstermektedir. Bu nedenle, göç konu-
olmuştur. En büyük göç hareketlerinden bazıları, sunda ‘cinsiyet körü’ bakış açısının, sadece ‘erkek
Bangladeş, Nepal ve Filipinler’den göçmen işçile- göçmen’in ihtiyaçlarına ve gerçeklerine odaklanmış
re olan talep ile Suriye, Venezuela ve Myanmar’da olması nedeniyle emek göçü politikalarının belir-
yaşanan şiddet, güvensizlik ve silahlı çatışmalardan lenmesinde önemli çarpıklıklara neden olduğu ger-
kaynaklanmaktadır. Beyaz Rusya, Estonya, Alman- çeği görülmeye başlanmıştır (Huijsmans, 2006: 1).
ya, Macaristan, İtalya, Japonya, Rusya Federasyonu, Bu anlamda çocuk göçü de büyük ölçüde ka-
Sırbistan ve Ukrayna ise, düşük doğum ve yüksek dın göçü ile benzer özellikler göstermektedir. Göç
ölüm oranlarını telafi edecek oranda göç alan ülke- sürecinde her zaman var olmalarına karşın, birkaç
ler arasında yer almaktadır (UNDESA, 2019a: 2). on yıl öncesine kadar kadınlar gibi çocuklar da

109
5
Çocuk Göçü ve Sonuçları

spesifik bir araştırmaya çok fazla konu olmamışlar- ve meşru nedenleri olabileceği ve göç ve göçmen
dır. Kadın ve erkekleri arasındaki farklılıkları or- işçiliğinin getirdiği gerçek risklerin hafife alındı-
taya koymak daha kolay iken, söz konusu çocuk ğı gerçeğini göz ardı etmek anlamına gelmektedir
olduğunda açık ve evrensel ölçütler ortaya konul- (Huijsmans, 2006:2).
madıkça çocukluğun ne zaman son bulduğuna iliş- Kadın sorunları ile çocuk sorunları arasındaki
kin tartışmalar sonuçsuz kalmaktadır (Huijsmans, farklılıklar büyük ölçüde kadınların bir yetişkin
2006: 1). Bu nedenle, Birleşmiş Milletler Çocuk olarak nasıl ele alındığından çok çocukların ve ço-
Hakları Sözleşmesi (UNCHR), neredeyse evrensel cukluğun inşa edilme biçimleriyle açıklanmaktadır.
olarak on sekiz yaşın altındaki herkesi çocuk tanımı Yetişkinleri ile çocuklar arasındaki nitelik farklılık-
içine alıp çocukluk ve yetişkinlik arasındaki çizgiyi larının çoğu belirgin olsa da çocuklar büyüdükçe
çizerek konuya yasal netlik getirmiştir (UNCHR, bu farklılıklar daha az görünür hale gelmektedir.
1990: 1). Ayrıca, ‘gönüllü’ göç ile mülteci olarak ‘göç’ ve ‘in-
Kadınlar ve çocuklar arasında kurulan ikinci pa- san kaçakçılığı’ arasında keskin bir çizgi çekmek de
ralellik ise her iki grubun da “kırılgan” olmasıdır. aynı derecede sorunludur (Huijsmans, 2006:3).
Hem kadınların hem de çocukların kırılganlığının Çocukluğun heterojenliğine karşın, çoğu za-
ataerkinin hegemonyası ile ilişkili olarak anlaşılma- man çocukluk üzerine yapılan çalışmalar hala
sı gerekmesine karşın, göç sırasında kadın ve ço- büyük ölçüde tekil bir çocukluk ve çocuk kavra-
cukların kırılgan konumlarına yönelik değişkenler mından kaynağını almaktadır. Bu tür evrensel bir
belirgin bir şekilde farklılıklar göstermektedir. Göç çocukluk ‘modelinin’ cazibesi, çocukların büyük
ve kadın tartışmalarında kadının özerkliğinden söz ölçüde biyolojik ve bilişsel gelişim aşamalarından
edilirken çocuklar için benzer bir yaklaşım nadi- dolayı yetişkinlerinkinden farklı ve daha düşük
ren benimsenmektedir. Ayrıca, kadın göçmenlerin niteliklere sahip olduğu fikrine dayanmaktadır.
durumunun iyileştirilmesindeki baskın eğilim, ka- Çocukların fiziksel ve bilişsel kapasitelerinin yetiş-
dınları erkeklere tabi kılan güç ilişkileri nedeniy- kinlerden farklı olması gerçeği bir tarafa böyle bir
le, kadınları ‘güçlendirmeye’ odaklanırken çocuk yaklaşım, çocukluğun ne olduğu ve onlardan bek-
göçmenlerin, göçün sert ve zorlu gerçekliğinden lenenlerin büyük ölçüde tarihsel ve kültürel olarak
soyutlanarak kendi geleneksel rolleri içinde reha- belirlendiği’ gerçeğini görmezden gelmektedir. Bu
bilite edilebilecekleri düşünülmektedir. Ancak bu anlamda, yerel farklılıkları ortaya koyması da o öl-
durum, çocukların göç etmek için kendilerine ait çüde güçleşmektedir (Huijsmans, 2006:3).

Öğrenme Çıktısı
3 Bilimsel araştırma konusu olarak çocuk göçü perspektifinin göç olgusunu anlamaktaki
önemini açıklayabilme

Araştır 3 İlişkilendir Anlat/Paylaş

GÖÇMER (2016) Ulus-


lararası Kitlesel Göçler ve
Göç olgusunu, coğrafi, kro- Türkiye’deki Suriyeliler Ka- Ülke içi çocuk göç hareket-
nolojik, demografik-ekono- sım-2016 Ankara I. Ulus- leri ile ülke dışından gelen
mik, politik-yasal ve geçici lararası Göç ve Güvenlik çocuk göç hareketlerini
olmak üzere farklı biçimlerde Konferansı Sonuç Raporu, çocuklar üzerinde yarattığı
sınıflandırılarak tanımlan- 11-13 Kasım 2016. http:// riskler açısından arkadaşla-
ması konusunu araştırınız. www.pa.edu.tr/Upload/edi- rınızla tartışınız.
tor/files/goc-konferansi.pdf
kaynağı inceleyiniz.

110
5
Çocukluk Sosyolojisi

GÖÇ OLGUSU VE ÇOCUK cukların yetişkinlere göre yoksulluk içinde yaşama


KIRILGANLIĞI olasılıkları daha yüksektir ve yoksulluğun etkilerine
karşı daha savunmasızdırlar. Yoksulluk, çocukları
Çocuk kırılganlığı, her şokun yeni bir güvenlik
beslenme, eğitim, sağlık hizmetleri, su ve hijyen
açığı seviyesine yol açtığı ve her yeni seviyenin bir
koşullarına erişim gibi hayatta kalmak ve gelişmek
dizi yeni riskler ortaya çıkardığı aşağı doğru ilerleyen için en çok ihtiyaç duydukları şeylerden mahrum
bir sarmaldır. Bir başka deyişle, bir çocuğun olum- bırakmaktadır. Çocuklar büyüdükçe, yoksulluğun
suz bir sonuçla karşılaşma olasılığı her şokla birlikte sonuçları daha da artmakta, refahları ve kendileri,
artar. Bu sarmalın en altında aile bakımından mah- aileleri ve toplulukları için daha iyi bir gelecek inşa
rum veya ciddi aile istismarı ve ihmali durumunda etme becerileri üzerinde telafisi imkânsız zararlara
yaşayan çocuklar yer almaktadır. Ebeveyn bakımını neden olmaktadır (UNICEF 2020a: 9).
kaybetmiş veya kaybetme riski altında olan çocuk-
Yoksulluğun önemli değişkenlerinden biri olan
lar, kendi adlarına karar vermekten birinci derecede
yeterli temizlik koşullarına erişimde 2000 yılından
sorumlu olan kişileri kaybettikleri veya kaybetme
beri önemli ilerlemeler sağlanmıştır. Küresel karşı-
riskiyle karşı karşıya kaldıkları için önemli derecede laştırılabilir verilerle, 2000 yılında %28 olan yeterli
savunmasızdırlar. Bu durum çocukları istismar ve temizlik olanaklarına erişim, 2017 yılında %45’e
sömürülere karşı savunmasız getirmekte ve yüksek çıkmıştır. Bu ilerlemeye karşın, 2030 yılı öngörüle-
risklerle karşı karşıya bırakmaktadır. Öncelikle, her ri, temel temizlik hizmetlerine erişimde “neredeyse
çocuk koruyucu ve destekleyici bir ebeveyn bakımı- evrensel” standartlara yalnızca her dört ülkeden bi-
na muhtaçtır. Yoksul ve sosyal ağları zayıf bir aile- rinin kavuşabileceğini göstermektedir. Bu ilerleme-
deki çocuk daha savunmasızdır. Ebeveyn ya da ba- nin en yavaş olduğu haneler ise en yoksul %20’lik
kım veren gözetiminden uzak kalan kendi başının dilimde yer alan hanelerdir (UNICEF 2019b: 12).
çaresine bakmak zorundadır. Hane halkına yönelik,
Çocuk kırılganlığını gösteren en önemli olgu-
işsizlik, hastalık, sakatlık, ebeveyn ölümü, alkolizm,
lardan bir diğeri ise 5 yaş altı çocuk ölüm istatistikle-
savaş gibi şok durumları çocuğun kırılganlığını ridir. Buna göre, 2018’de her gün 5 yaşın altındaki
daha da arttırmaktadır. Bu sarmal içinde çocuk aile ortalama 15.000 çocuk hayatını kaybetmiştir. Bu
ya da evden tümüyle kopar ve desteksiz kalır. Çocuk ek olarak, son 30 yılda refah düzeyi en yüksek ha-
kırılganlığını belirleyen en önemli etkenler, yoksul- nelerde çocuk ölüm oranları azalırken, en yoksul
luk, psikolojik, sosyal, kültürel ve politik koşullar hanelerde doğan çocuklarda ölüm oranı iki katına
olarak ele alınabilir (Jans, 2016: 3). çıkmıştır. Çatışma ortamlarında yaşayan çocuklar
Eğer ebeveynler ya da bakım verenler çocuğa da her zaman daha savunmasız durumdadırlar. En
yeterli bakımı sağlayamıyorlarsa ve/veya aileler is- yüksek çocuk ölüm oranlarına sahip yerlerin çoğu,
tihdam olanakları bulabilmek amacıyla yaptıkları silahlı çatışma içinde olan ya da son zamanlarda
göçlerin sonucu parçalanıyorsa çocuklar risk altıda silahlı çatışmalardan etkilenmiş olan ülkelerdir
anlamına gelmektedir (Jans, 2016: 5). 2015 verileri (UNICEF 2019b: 18).
ile dünyada 2,200 milyon çocuk yaşamakta ve bu Kültürel bağlam ve kişisel ilişkiler, aile içindeki
çocukların %26’sını oluşturan 570 milyon çocuk çocuğun kırılganlık düzeyini belirleyen önemli et-
günlük 1.25 doların altında yani yoksulluk sınırı kenlerden bir diğeridir. Bunlar, tek ebeveynli, bo-
altında yaşamaktadır. Ayrıca, toplam çocuk nüfu- şanmış ya da yeniden evlenmiş bir ailede yaşamak,
sunun %7’sini oluşturan 150 milyon çocuk ebe- evde çok sayıda çocuğun varlığı, erken veya plansız
veynlerinden biri ya da ikisini de kaybetmiş, %10’a ebeveynlik, ebeveynlerin düşük eğitim seviyeleri,
karşılık gelen 220 milyon çocuk ise risk altındadır ebeveynlik becerilerinin eksikliği, geniş aile des-
(SOS Children’s Villages International, 2015: 3) teğinden yoksun olmak, etnik kimliğinden dolayı
2015 yılından bugüne yoksulluğa düşmüş çocuk sa- damgalanma, dışlanma ya da ayrımcılığa uğramak
yısında önemli bir artış görülmektedir. UNICEF’in ya da ebeveynlerin hasta veya engelli bir çocuğa ba-
güncel verilerine göre, dünya genelinde her üç ço- kamaması durumları kapsamaktadır. Bu durumlar
cuktan biri, yaklaşık 663 milyon çocuk yoksulluk aile üzerinde çoğunlukla yoğun bir stres yaratmak-
içinde yaşamaktadır. Bunlardan 385 milyonu günde ta ve ailenin parçalanmasına neden olabilmektedir.
1,90 dolardan daha az bir parayla hayatta kalmaya Psikolojik ve sosyal faktörler ise madde bağım-
çalışan aşırı yoksulluk içinde yaşayan çocuklardan lılığı, şiddet, fiziksel ve zihinsel, ekonomik, cinsel
oluşmaktadır. Çocukların ve özellikle de küçük ço- istismar ve ihmal gibi konuları içermektedir. Aile-

111
5
Çocuk Göçü ve Sonuçları

lerin siyasi ve ekonomik strese verdikleri tepki ve UNICEF’in 2019 yılı verilerine göre, 30 milyon
bunlarla nasıl başa çıktığı ile ilgili konular siyasi ve çocuk doğdukları ülkenin dışında yaşamakta ve
ekonomik faktörler arasında değerlendirilmektedir. bunların arasında 12 milyon mülteci ya da sığın-
Ayrıca, destek hizmetlerine erişimleri, hane halkı- macı bulunmaktadır. Ayrıca, milyonlarca çocuk da
nın savunmasızlık düzeyini belirleyen önemli bir ebeveynlerinin göç sürecinde geride bırakılarak aile-
diğer değişkendir. lerinden ayrı kalmaktadırlar. Yaşanan bu süreç, göçü
Tüm bu kırılganlık belirteçleri, ebeveyn ya da çocuklar ve gençler için güvenli ve güçlendirici bir
bakım verenlerin çocuklarına yeterli bakımı sağ- hale getirmek sadece bir zorluk değil, aynı zamanda
lamakta zorlandıkları durumlara yol açtıkları yer- önemli bir fırsattır. Sürdürülebilir Kalkınma He-
defleri ve uluslararası göç arasındaki yakın bağlan-
lerde geçerlidir. Bu durum, çocuk haklarının ihlal
tı, Göç ve Mülteciler için Küresel Sözleşmelerde de
edilmesine veya ailenin parçalanmasına neden ola-
kendine yer bulmaktadır. (UNICEF 2020b:1)
bilmektedir. En kırılgan çocuklar, çoğunlukla bir-
den fazla risk faktörüne maruz kalanlar olmaktadır Bu bağlamda, UNICEF’in 2018-2021 Strate-
(Jans, 2016: 5). jik Planı, şu beş ana hedef doğrultusunda oluştu-
rulmuştur:
1. Her çocuğun yaşam ve büyüme, sağlık, bes-
Çocuğun ırksal, kültürel ve dini suisti- lenme, HIV ve AIDS, erken çocukluk ge-
mali: Bir çocuğun ırkı, yaşı, kültürü veya lişim ve ergen sağlığı konularında tematik
dini özelliklerine dayalı olarak aşağılama, çalışmaları içerir.
alay etme, nefret veya olumsuzluk içeren 2. Her çocuğun eğitime erişiminin sağlanma-
her türlü tutum ve davranış olarak tanım- sını içerir.
lanmaktadır. Bu tutum ve davranışlar, 3. Her çocuk şiddetten ve istismardan korun-
doğrudan ırkçı aşağılama veya ayrımcılık masını ve çocuk koruma hizmetlerini içerir.
gibi aleni olabilir ya da kişinin kültürel
4. Her çocuk güvenli ve temiz bir çevrede ya-
değerlerine saygısızlık, o kültüre ilişkin
şar, UNICEF’in su, temizlik ve hijyen ala-
olumsuz imgeler kullanma ve önyargılı nındaki çalışmaları ve iklim, afet risklerinin
davranışlar sergileme biçimlerinde kendi- azaltılması ve kentsel ortamlar konusundaki
ni gösterebilmektedir (Child Safe Policy girişimlerini içerir.
2014:11).
5. Her çocuğun eşit yaşam şansına sahip ol-
ması, UNICEF’in geride hiçbir çocuğu bı-
rakmama taahhüdünün bir tezahürüdür ve
Göçmen Çocuk Olgusunun Önemi yoksulluk, cinsiyet eşitliği ve ayrımcılığı ele
Avrupa’daki mevcut göç krizi, koruma ve güven- alma, ergenlere ve engelli çocuklara destek
lik arayışı ile insanların Avrupa’ya seyahat ederken, sağlama, her yaştan çocukların güvenli ve
çocukları ve ailelerini etkileyen bir dizi politik, sos- anlamlı katılımı ve sivil katılımı destekleme
yal, ekonomik ve çevresel riskler üzerinde durmayı çabalarını içerir (UNICEF, 2019a:8).
gerektirmektedir. Bu çocukların içinde bulunduğu Hem Birleşmiş Milletler 2030 Gündemi hem
olumsuz koşullar politika yapıcıları sağlık, sosyal de Küresel Göç Sözleşmesi, göçmenleri toplum-
ve eğitim hizmetler konularında çözümler üret- ların ayrılmaz üyeleri ve sürdürülebilir kalkınma
meye zorlamaktadır. Avrupa’da yükselen yabancı ve kapsayıcı büyümeye katkıda bulunan önemli
düşmanlığı ve milliyetçilik, sınırların kapanmasına unsurlar olarak kabul etmektedir. Sürdürülebilir
ve bu çocukların temel ihtiyaçlara erişiminin sınır- Kalkınma Hedefleri’nin hareket halindeki çocuk-
landırılmasına ve insan hakları ihlallerine neden lara özellikle odaklanması kapsayıcılık taahhüdünü
olmuştur (ISSOP, 2018: 162). yerine getirmesi anlamında çok önemlidir. Çoğu
2015 yılında Ege Denizi’nde kaydedilen tüm zaman, göçmen çocuklar istatistiksel olarak gö-
ölümlerin %30’unu çocuklar oluşturmaktadırlar. rünmemekte, ulusal sistemlerden dışlanmakta ve
Diğer bir ciddi endişe verici durum ise, ebeveynleri ayrımcılığa uğramaktadırlar. Bu anlamda kapsayı-
veya bakım veren kişiler olmadan seyahat eden refa- cılık, çocukların korunması ve güçlendirilmesini
katsiz çocukların Avrupa’ya sığınma talebinde mey- sağlamak açısından 2030 Gündemde önemli bir
dana gelen artışlardır (IOM&UNICEF, 2015: 1). yer tutmaktadır (UNICEF, 2020b: 1).

112
5
Çocukluk Sosyolojisi

Öğrenme Çıktısı
4 Göç olgusu ve çocuk kırılganlığı kavramını birlikte analiz edebilme

Araştır 4 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Göçmen çocukların kırıl- Sezgin, Hatice, “Avrupa’da


ganlığını yansıtan önemli Kayıp Refakatsiz Mülteci Refakatsiz mülteci çocukları
unsurlardan biri olan kayıp Çocuklar”, Araştırma 104, göç etme ve iltica sürecine
ya da ölmüş çocuklara iliş- İNSAMER, Ağustos 2019, zorlayan nedenleri tartışınız.
kin verileri araştırınız. kaynağı inceleyiniz.

GÖÇ OLGUSUNUN ÇOCUKLAR On yıldan fazla alan uğraşlar sonucu 2000 yı-
ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ lında, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Genel
Kurulu, çocukların silahlı çatışmalar ile fuhuş ve
Çocuklar göçten en az üç şekilde etkilenmektedir-
pornografide kullanılması alanlarını kapsayan iki
ler. Aileleriyle birlikte göç edebilirler, ebeveynleri
önemli konuda ek protokol düzenlemiştir. Her
veya yasal vasileri olmadan yalnız göç edebilirler;
ya da aileleri için geçim kaynaklarını güvence altına iki protokol de 2002 yılında yürürlüğe girmiştir.
almak için yurt dışına gitmekten başka seçenekle- Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin
ri olmayan göçmen ebeveynler tarafından geride 38. Maddesi, devletleri insani krizden etkilenen
bırakılabilirler. Her üç durumda da çocuklar özel çocukları korumaya ve onlara bakmaya çağırmak-
koruma ve bakım hakları konusunda önemli zor- tadır. Buna göre, ihtiyarı ek protokol ile, devlet-
luklarla karşılaşmaktadırlar. Bu nedenle, mülteci- lerin silahlı çatışmaları düzenleyen ilgili yasalar
lerin ve göçmenlerin hareketine yönelik politika uyması ve 15 yaşından küçük çocukların silahlı
ve programların çocuklara kesintisiz bakım ve il- çatışmaya dahil edilmesine karşı koruma altına
gili destek hizmetlerine erişim sağlayan hükümler alınmasının gerektiği vurgulanmaktadır. Üçüncü
içermesi hayati önem taşımaktadır. Ancak bu şe- protokol ise, 2011 yılında kabul edilmiş ve 2014
kilde çocuklar göçün ortasında gelişimlerini devam yılında yürürlüğe girmiştir. Buna göre, çocuk
ettirebilirler ve yaşadıkları toplulukla olumlu bir hakları ihlalleri karşısında çocuklara doğrudan
şekilde bütünleşebilirler (SOS Children’s Villages Çocuk Hakları Komisyonu’na şikâyette bulunma
International, 2016: 1) hakkı getirilmiştir.
İnsani krizler çocuklar açısından çok ciddi Çocuk satışı, çocuk fuhşu ve çocuk pornogra-
tehlikeler de beraberinde getirmektedir. Özellikle fisine ilişkin İhtiyari Protokol, çocuk hakları ih-
2015 yılında artan küresel göçlerle birlikte, birçok lallerinin bu en ciddi biçimlerinin suç sayılması
çocuk evlerinden ayrılmak zorunda kalmıştır. Bu gerektiğine odaklanmaktadır. Protokol, bu olgu ile
çocuklar aynı zamanda, ailesinden ve eğitimden savaşmakta, artan kamu bilincinin ve uluslararası
mahrum bırakılmış, sömürü ve şiddete maruz kal- iş birliğinin önemini de vurgulamaktadır. Ayrıca,
mış ve yaralanma ya da ölümle riskiyle karşı kar- yalnızca cinsel sömürü, organ nakli veya zorla çalış-
şıya kalmışlardır. Bu riskler çoğu zaman, çocukları tırma amacıyla çocuk ticareti yapanları değil, aynı
besleyici gıdaya erişim, korunma ve sağlık da dahil zamanda çocuğu bu amaçlarla kabul edenlere de
olmak üzere çok sayıda temel haklarından mahrum cezaî işlemlerin uygulanması gerektiği belirtilmek-
bırakmıştır (UNICEF, 2019b: 15). tedir (UNICEF 2019b: 9-15).

113
5
Çocuk Göçü ve Sonuçları

cuklar zorunlu eğitime ilişkin ulusal mevzuatın


kapsamı dışındadır ve bu nedenle genellikle okul
Mültecilerin Hukuki Durumuna İlişkin
entegrasyon programlarının dışında tutulmakta-
Birleşmiş Milletler Sözleşmesi: 1948
dırlar. Mülteci ve göçmen çocuklarla çalışmak için
Evrensel İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 14.
eğitilen personel ve kaynaklardaki yetersizlikler,
Maddesi’ne dayanan ve 1951’de kabul
okul kapasitesi, dil engelleri, psiko-sosyal destek ve
edilen Mültecilerin Hukuki Durumu-
sınırlı telafi dersleri, eğitime ihtiyaç duyan mülteci
na İlişkin Birleşmiş Milletler Sözleşmesi,
ve göçmen çocukların karşılaştığı en yaygın zorluk-
bugün uluslararası mülteci korumasının
lar arasındadır. Göçmen ya da mülteci geçmişi olan
en önemli parçasıdır. Sözleşme, 22 Nisan
öğrenciler, özellikle de yeni gelenler, gerekli ek des-
1954 tarihinde yürürlüğe girmiş ve 1951
teği almadıklarında, başlangıçta akademik olarak
Sözleşmesi’nin coğrafi ve zamansal sınırla-
düşük performans gösterebilmektedirler. Ancak,
rını kaldıran 1967 Protokolü ile yalnızca
yeterli destek sağlandığında eğitim performans-
bir kere değişikliğe uğramıştır. 1951 Söz-
ları, zaman içinde önemli ölçüde iyileşmektedir
leşmesi başlangıçta kapsam olarak sadece
(UNHCR&UNICEF&IOM, 2019: 5).
İkinci Dünya Savaşı sonrası koşulları gö-
zeterek 1 Ocak 1951’den önce ve Avrupa
içinde meydana gelen olaylardan kaçan Göçmen Çocuklar, Çocuk Evliliği ve
kişilerle sınırlı tutulmuştur. Ancak 1967 Doğurganlığı
Protokolü bu sınırlamaları kaldırmış ve Çocuk evliliğinin zararlı sonuçları küresel olarak
böylece Sözleşmeye evrensel bir kapsam azalırken, birçok ülke bu konuda ya çok az ilerleme
kazandırılmıştır (UNHCR, 2013: 3). kaydedebilmiş ya da hiç ilerleme kaydedememiştir.
Bu durum, kadın ve erkek cinsiyet kalıplarının ço-
cuk evliliğini teşvik ettiği toplumsal cinsiyet norm-
Göçmen Çocukların Eğitime Erişim larının değiştirilme zorunluluğunu da ortaya koy-
Olanakları maktadır. Dünyada çocuk evliliklerinin en yüksek
olduğu beş ülkeden dördü son on yılda önemli bir
Çocuk haklarına erişim konusunda eğitim ve-
ilerleme kaydedememiştir (UNICEF, 2019b: 12).
rileri de endişe verici durumdadır. Küresel olarak,
ilköğretim düzeyinde okul dışında kalan çocukla- Çocuk evlilikleri, 18 yaşından önce resmî veya
rın sayısı 2007 yılından beri durağan bir seyir iz- gayri resmî olarak evlendirilen tüm çocuk evlilikle-
lemektedir. Bunun yanında, dikkat çekici sayıda rini kapsamaktadır. Çocuk Hakları Sözleşmesi özel-
çocuk öğrenme güçlüğü yaşamaktadır. Çocukla- likle çocuk evlilikleriyle ilgili bir madde içermeme-
rın ve gençlerin rekabetçi ve küreselleşmiş işgücü sine karşın maddelerinin çoğu, çocuk evliliklerinin
piyasasında başarılı olmak için gereken beceri ve engelleme eğiliminde olan haklarla doğrudan ilgili-
yeterlilikleri olmadan örgün eğitimden ayrılmala- dir. Çocuk evlilikleri her iki cinsiyetten çocuklar ara-
rı önemli olumsuz sonuçlar doğurucu niteliktedir sında da gerçekleşse de kızlar için çok daha yaygın
(UNICEF 2019b: 12). bir risk olmaya devam etmektedir. Çocuk evlilikleri,
Tüm çocukların temel eğitim hakkı olmasına köklü cinsiyet eşitsizliklerinin ve kısıtlayıcı cinsiyet
rağmen, uygulamada sığınmacı, mülteci ve göç- normların yanı sıra yoksulluk ve ekonomik fırsat
men çocuklara sunulan eğitimin türü, kalitesi ve eşitsizliğinin de hem nedeni hem de sonucudur. Ço-
süresi eğitim ihtiyaçlarından çok göçmen / sığın- cuk evlilikler, kız çocuklarının geleceğe ilişkin eğitim
ma sürecinde çocukların nerede olduklarına bağlı ve kariyer beklentilerinin önünü keserek, güçlenme-
olmaktadır. 2015–2016 mülteci ve göçmen kri- leri için gerekli olan yaşam becerileri geliştirmelerin-
zinden etkilenen tüm Avrupa Devletleri, çocuk- den mahrum bırakmaktadır. Erken gebelik ve do-
ların okula gidebilmesini sağlamak için çaba sarf ğum riski gibi hem kız çocuklarını hem de bebekleri
etmişlerdir. Örneğin Bulgaristan, Yunanistan ve çok yakından ilgilendiren bir tehlike ile karşı karşıya
Sırbistan’da okul çağındaki tüm mülteci ve göçmen kalmaktadırlar (UNICEF, 2019b: 32).
çocukların%50 ila % 62’si 2018 itibarıyla örgün Dünya çapında toplam doğurganlık düşmesine
eğitim sistemine entegre edilmişlerdir. 3-5 yaş arası karşın, ancak Sahra altı Afrika, Latin Amerika ve
Okul öncesi ve 15 yaş ve üstü lise çağındaki ço- Karayipler de dahil olmak üzere bazı ülkelerde er-

114
5
Çocukluk Sosyolojisi

gen doğurganlığı yüksek olmaya devam etmektedir. Ergen doğurganlığı hem genç anneler hem de doğur-
dukları çocuklar için olumsuz sağlık riskleri ve sosyal sonuçlar doğurmakta ve anne ve çocuk ölümlerine
yol açmaktadır. 2015-2020 yılları arasında, %46’sı Sahra altı Afrika’da, %18’i Orta ve Güney Asya’da ve
%14’ü Latin Amerika’da ve Karayipler’de olmak üzere, dünya çapında 15-19 yaşlarındaki annelerden tah-
mini olarak 62 milyon bebeğin doğmuş olası beklenmektedir (UNDESA, 2019b: 7).

Çocuk Kaçakçılığı
“İnsan ticareti” karşı tarafı sömürme amacıyla zor kullanma tehdidi, zor kullanma ya da diğer zorlama,
kaçırma, dolandırıcılık, aldatma, yetkinin kötüye kullanılması gibi yollarla veya üzerinde karar verme yet-
kisi taşıyan kişiye menfaat temini yoluyla, kişinin barındırılması ya da bir yerden bir yere taşınması anlamı-
na gelmektedir. Sömürü biçimler fuhuş yaptırmak veya diğer cinsel istismar biçimlerine maruz bırakmak,
zorla çalıştırmak, evlendirmek, esaret altında tutmak ya da organlarını almak gibi çok çeşitli alanlarda
kendini gösterebilmektedir (OHCHR, 2000: 2). 2000 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda kabul
edilen Palermo Protokolü’ne göre, insan kaçakçılığı suçunu tespit etmekte, zor kullanma, dolandırıcılık
ya da hileye başvurma ve baskı ve sömürü amacıyla eylemi gerçekleştirme unsurları temel alınmaktadır
(Trafficking in Persons Report, 2019: 6).

Resim 5.1 Çocuk Kaçakçılığı


Kaynak: https://blogs.unicef.org/blog/libyan-detention-centres/

Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi 34. ve


35. maddelerine göre, taraf devletler, çocuğu her türlü
cinsel sömürü ve cinsel istismardan korumayı taahhüt İnsan ve Göçmen Kaçakçılığı İnsan Ti-
etmektedirler. Bu amaçlar doğrultusunda, taraf devletler, caretinin, özellikle de Kadın ve Çocukla-
çocuğu herhangi bir yasadışı cinsel faaliyette bulunmaya rın Ticaretinin Önlenmesi, Bastırılması
teşvik etmek veya zorlamak; fuhuşta veya diğer yasadışı ve Cezalandırılmasına İlişkin 2000 Proto-
cinsel faaliyetlerde istismar ederek kullanmak; çocukla- kolü, insan ticaretini, “kazanç elde etmek
rın pornografik performanslarda ve materyallerde sömü- amacıyla, insanları zor, hile ya da aldatma
rülmesi ile herhangi bir amaçla veya herhangi bir şekilde yoluyla sömürme ve istismar etme” olarak
çocukların kaçırılması, satılması veya kaçakçılığının ön- tanımlamaktadır (IOM, 2019a: 53).
lenmesi için tüm uygun ulusal, iki taraflı ve çok taraflı
önlemleri almak zorundadırlar (UN,1991: 10).

115
5
Çocuk Göçü ve Sonuçları

Özellikle çocukların ebeveynlerinden ayrı göç ve fuhuş riski altındadırlar. Göç halindeki kadınlar,
hareketine dahil oldukları durumlarda, bir göç stra- çoğunlukla ne yeterli sağlık hizmetlerine erişim ne
tejisi olarak çocuklar sunulan hizmetler karşılığında de gebeliğin sonlandırılması konusunda bilinçli bir
sınır ötesi hareketi kolaylaştıran yetişkinlerle ilişkiye seçim yapabilecek durumda olmamaktadırlar. Ge-
girmek zorunda kalabilmektedirler. Çocuklar ayrı- belik ve doğuma bağlı komplikasyonlar, göçmen
ca, göç için kendilerine kaynak yaratabilmek için, kadınların en sık görülen sağlık sorunları arasında
iş gücü ve seks ticaretinin derin istismar ağını gelir yer almaktadır (ISSOP, 2018: 165-166).
getirici bir fırsat olarak görebilmektedirler. Yasal Ayrıca gebe göçmenler, gebelikleri süresince ye-
göç yollarının bulunmaması nedeniyle, göç etmek tersiz beslenme ve emzirme desteğinden de yoksun
isteyen çocukların daha güvenli bir seçenekleri bu- kalabilmektedirler. Anne ve bebek için gerekli olan
lunmamaktadır. Bu seçeneksizlik koşullarında kü- bakımı gerçekleştirmek ve gerektiğinde tercüman
resel olarak belirlenen insan ticareti mağdurlarının ve arabuluculardan destek alarak gerekli sağlık bil-
%28’ini çocuklar oluşturmaktadır (CCYP, 2017: 2). gileri ve hizmetlerinin zamanında verilmesini sağla-
mak insan hakları gereği olarak ele alınmalıdır. Git-
Göçmen Çocukların Sağlık Riskleri tikleri ülkedeki bakım standartlarına uygun olarak,
doğum öncesi, doğum ve doğum sonrası bakım
ve İhtiyaçları
hizmetlerine erişim göçmen kadınlar ve bebekleri
Günümüzde yaşanan hızlı demografik dönü- için büyük önem taşımaktadır. Karşılanmayan ih-
şüm ve hareketlilik, sağlığı koruma ve hastalıkları tiyaçlar, anne ve bebek hastalıklarına ve ölümlerine
önlemeye dair stratejilerin de geliştirilmesini zo- neden olabilmektedir (ISSOP, 2018: 166).
runlu kılmaktadır. Sağlık alanında eşitliğin yaygın-
Göçmen çocuklar ve ailelerinin karşılaştıkları
laştırılması gebelik ve erken çocukluk döneminden
sağlık riskleri bu konuda profesyonel ve koşullara
başlamak zorundadır. Sağlıklı çocuklar daha iyi öğ-
uygun bir sağlık hizmetleri yaklaşımının gerekli-
renir, sağlıklı yetişkinler daha üretkendir ve sağlıklı
liğinin önemini de ortaya koymaktadır. Birleşmiş
yaşlılar topluma aktif olarak katkıda bulunmaya
Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 24. Mad-
devam edebilirler (WHO, 2020:16).
desi her çocuğa “mümkün olan en yüksek sağlık
Sağlıkta eşitlik, önlenebilir eşitsizliklere neden standardından yararlanma ve hastalık tedavisi ve
olabilecek kaynakların ve diğer süreçlerin dağıtımı- rehabilitasyon için gerekli yerlere başvurma” hak-
na odaklanan insan hakları standartlarıyla yakın- kını sağlamaktadır. Bazı çocuklar için göç çocuğun
dan ilgili etik bir ilke olma niteliği taşımaktadır. tüm çocukluk dönemini kapsayacak kadar uzun
Sağlıkta eşitlik, sosyal adalet kavramıyla yakından bir süreci içerebilmektedir. Uygun ve etkili bir ba-
ilişkili bir kavramdır. Sağlıkta sistematik bir eşitsiz- kım sağlamak için, sağlık sistemleri dil ve kültürel
liğin mevcut olması toplumsal adaletin sağlanama- engelleri aşmalı ve sağlık çalışanlarının kültürel açı-
dığının bir göstergesidir (WHO, 2020: 42). dan yetkin, travma konusunda bilgilendirilmiş ve
bakım sağlama konusunda becerikli olmaları sağ-
Gebe Kadınlar ve Yeni Doğan lanmalıdır. Dil ve kültürlerarası farklılıklar veya fi-
nansal kısıtlamalar gibi ortak zorluklar konusunda
Bebeklerin Karşı Karşıya Oldukları
bireyselden kurumsal düzeye kadar herkesin farklı
Riskler ihtiyaçlarına ilişkin farkındalık ve bilgi sahibi ol-
Göçmen kadınların ve ergenlik çağındaki kız mak, yalnızca pediatrik açıdan değil fakat aynı za-
çocukların cinsel ve üreme sağlığı konusunda ta- manda göçmen dostu sağlık hizmetlerinin oluştu-
şıdıkları riskler, anne, yeni doğan ve çocuk sağlığı rulması bakımından da önem taşımaktadır (ISSOP,
üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Birleşmiş Mil- 2018: 166).
letler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 24. Maddesi,
çocukların doğum öncesi ve doğum sonrası sağlık
bakımı ve emzirme hakkını belirtmiş olsa da göç- Göçmen Dostu Hizmetlerin
men kadınlar yolculuklarının her aşamasında gebe Geliştirilmesi
kalma, doğum, güvenli gebelik ve doğum kontrol Göçmen çocuklar ve aileleriyle sağlık personeli
yöntemlerine erişim konusunda zorluklarla karşı- arasındaki iyi iletişim, uygun ve etkili bakım için
laşmaktadırlar. Aynı zamanda insan ticareti, tecavüz çok önemlidir. Sağlık hizmetleri sistemleri, farklı

116
5
Çocukluk Sosyolojisi

kültürel ve dilsel gruplarla iletişimi becerileri ve Her düzeydeki sağlık hizmeti sağlayıcıları, ço-
uygun eğitim materyalleri gibi azınlık nüfusun ih- cuk ve ailenin haklarını korumalarını sağlarken ye-
tiyaçlarını karşılayan hizmetlerden genellikle yok- rel ve ulusal yönergeleri dikkate almalıdır. Politika
sundurlar. Tercümanlık hizmetleri olmadan, uygun düzeyinde, ülkenin imkânlarına göre göçmen dostu
tıbbi bakım mümkün olmamaktadır. Profesyonel bakımı sağlamak için çaba gösterilmelidir. Her şey-
tercümanlık hizmetlerinin, gereksiz teşhis ve te- den önce bu, uyrukları veya yasal statüleri ne olursa
davileri azaltarak maliyetleri düşürmeye ve ebe- olsun tüm çocuklara sağlık hizmetlerine erişimin
veynlerde doktor performansından memnuniyeti sağlanması gerektiği anlamına gelmektedir. Ayrıca,
artırmaya yardımcı olduğu görülmektedir. Ayrıca, hizmetler, yerel nüfusa verilen bakımla aynı stan-
kültürel arabulucuların, kültürel ihtiyaçları belirle- dartta olmalıdır. Bu, finansal kısıtlamaların da azal-
me konusunda sağladıkları desteğin teşhis ve tedavi tılması anlamına gelmektedir. Profesyonel tercü-
sürecinde kolaylaştırıcı bir rol oynadığı ortaya ko- manların kullanımına ilişkin olarak ücretlendirme
nulmuştur (ISSOP, 2018: 166). uygulamalarında, dil uyuşmayan danışmanlıklarda
ihtiyaç duyulan fazladan zamanı kullanan sağlayıcı-
Sağlık alanında çalışanların, göçmen çocuk ve ların cezalandırmaması ve kolaylaştırıcı bir altyapı-
aileleriyle kurdukları iletişim, yaklaşım biçimi, nın oluşturması göçmen dostu bir bakımın sağlan-
hizmetin sunulması sürecinde kültürel farklılıklara ması açısından önemlidir (ISSOP, 2018: 167).
duyarlık ve farkındalık eğitimi almış olmaları göç-
menlerin kendilerini güvende hissetmeleri ve dam-
galayıcı yaklaşımları önlemeye yardımcı olmakta-
Çocuğun Güçlendirilmesi: Çocuklar, ken-
dır (ISSOP, 2018: 166).
dilerini etkileyen kararlar hakkında görüş ve
Çocuk, bakım veren ve hizmet sağlayıcılar ara- fikirlerini belirtme ve dinlenilme hakkına
sındaki iletişim, Çocuk hastalara etkin bir tedavi sahiptirler. Güçlendirme, çocukların söz sa-
sürecinin işletilebilmesi açısından önem taşımakta- hibi olmasının koşullarını yaratmakla ilgili
dır. Aile yapısının ve aile içindeki farklı kültürleşme bir kavramdır. Katılım, çocuklara kendile-
biçimlerinin dikkate alınması, kronik hastalığı olan rini etkileyen konular ve kararlar hakkında
ya da özel bakım gerektiren çocukların ihtiyaçla- söz sahibi olma fırsatı vermesi anlamında
rının organize edilmesi ve bu hizmetlere erişimde önemlidir. Çocuklar görüşlerine değer ve-
finansal desteklerin sağlanması tedavi sürecinde rildiğini hissettiklerinde, duygu ve düşün-
başarıyı artıran etkenler arasındadır. Ayrıca, sağlık celerini ifade etme olasılıkları artmaktadır.
çalışanlarının ve tercümanların, şiddet geçmişi olan Güçlendirme ve katılım bir kerelik bir olay
hastalar gibi duygusal açıdan zor vakalarla uğraşır- değil, kültürün parçası olan bir yaklaşım
ken desteğe ihtiyaç duymaktadırlar. Araştırmalar, biçimidir. Çocukları güçlendirmek ve katı-
hastalar ile sağlık çalışanlarının aynı etnik kökene lımlarını kolaylaştırmak onların güvenliğini
sahip olduklarında, bakım kalitesi ve hasta mem- artırır (CCYP, 2017: 1).
nuniyetinin daha yüksek olduğunu göstermektedir
(ISSOP, 2018: 167).
Göçmen çocukların sağlığı hem seyahatlerin-
Göçmenler, kültürlerine özgü hastalıklar, yeme-
den önceki sağlık durumları hem de kendilerine
içme örüntüleri, göç sırasında yaşadıkları şiddet ve
bakım veren kişilerin sağlıklarıyla yakından ilgili-
travma ile ev sahibi ülkedeki barınma ve yaşam ko- dir. Bu çocukların karşılaştıkları riskler, yaşadıkları
şullarına bağlı olarak farklı sağlık bilgilerine ihtiyaç yer, menşe ülkeleri, yolculukları boyunca ve varış
duymaktadırlar. Göçmenler ayrıca, geldikleri ül- ülkesine geldikten sonra farklılık gösterebilmekte-
kenin sağlık hizmetlerine erişim, sağlıklı beslenme dir. Göçmen çocuklar, bu ortamların her birinde
biçimi, kazaların önlenmesi, cinsel sağlık ve madde yaşadıkları deneyimlerden dolayı yüksek psikolojik
bağımlılığı gibi pek çok alanda da bilgilendirilme travma riski altındadırlar ve bu riskler uzun vadede
ihtiyacı duymaktadırlar. Bu tür bilgiler, göçmen fiziksel ve zihinsel sağlıkları açısından önemli so-
grupların ihtiyaçlarına uygun hâle getirilerek, sos- nuçlar doğuracak niteliktedir. Hastalık ve travmaya
yal medya, internet, topluluk etkinlikleri gibi çeşit- karşı özellikle savunmasız olan gruplar arasında re-
li programlarla göçmenlerin erişimine sunulmalı- fakatsiz çocuklar, gebe kadınlar ve bebekler bulun-
dır (ISSOP, 2018: 167). maktadır. (ISSOP, 2018: 163).

117
5
Çocuk Göçü ve Sonuçları

Kaynak Ülkedeki Sağlık Riskleri Aileden ayrılma, aile üyelerinin ölümü, cinsel şid-
Bir çocuğun menşe ülkesinden ayrılmasının al- det, adam kaçırma veya gasp gibi travmatik olay-
tında yatan birden çok neden olabilir. Savaş ve ça- ların çocuk üzerinde depresyon ve travma sonrası
tışmadan kaçıyor olabilir, işkence veya cinsel şiddet stres bozukluğu gibi uzun süreli fiziksel ve psikolo-
gibi insan hakları ihlallerine maruz kalmış veya aşı- jik etkileri olabilmektedir (ISSOP, 2018: 164).
rı yoksulluk içinde yaşıyor olabilir. Göçmen çocuk-
ların çoğu, yüksek oranda beslenme yetersizliği ve Hedef Ülkedeki Sağlık Riskleri
tüberküloz, sıtma ve bağırsak parazit enfeksiyonları
Kabul edilen ülkedeki yeni ve alışılmadık ortam,
ile hepatit B dahil bulaşıcı hastalıkların daha yoğun
dil, kültür ve eğitim engelleriyle birleştiğinde, yeni yer-
olarak görüldüğü ülkelerden gelmektedirler. Buna
leşmiş çocukları gecikmiş veya yetersiz sağlık hizmetleri
ek olarak, uzun zaman yeterli koruyucu ve teda-
riskiyle karşı karşıya bırakmaktadır. Bu durum özel-
vi edici sağlık hizmetlerine erişmekte de güçlükler
likle sağlık hizmetlerinin kendilerini sivil makam-
çekmektedirler. Bu nedenle, göçmen çocuklar ya
lara bildireceğinden korkan belgesiz göçmenler ile
hiç aşılanmamış ya da kısmen aşılanmış durumda
bakım ve yardım hakları konusunda bilgi ve reh-
olabilmekte ve bunun sonucunda da aşıyla önlene-
berliğe ihtiyaç duyan refakatsiz çocuklar için önem
bilir hastalıklara karşı savunmasız kalabilmektedir-
taşımaktadır. Yetersiz ve güvensiz barınma koşulları,
ler. Ayrıca, yetersiz diş bakımı nedeniyle diş çürüğü
göçmen çocukları evde ve yakın çevrede artan kaza
oranlarında artışlar olabilmektedir. Bebekler, yeni
ve yaralanma riskleriyle karşı karşıya bırakabilmek-
doğan bakım taramasından mahrum kalabilmekte
tedir. Eğitime erişimde yaşanan zorluklar, birçok
ve bunun yerine bebeğe zarar verebilecek gelenek-
çocuk için gecikmiş öğrenmeye ve yaşa uygun okula
sel uygulamalarla tedavi edilmeye çalışılmış ola-
entegrasyonda önemli zorluklara neden olabilmek-
bilmektedirler. Gecikmiş tanı ve tedavi ile uygun
tedir. Kronik sağlık sorunu olan ve engelli göçmen
olmayan tedavi yöntemlerinin kullanılması çocuk-
çocukların topluma katılım düzeyleri diğer çocukla-
ların sağlığı üzerinde olumsuz etkiler doğurabil-
ra göre çok daha güç olabilmekte ve dışlanma riskle-
mektedir (ISSOP, 2018: 163).
ri artmaktadır (ISSOP, 2018: 164).
Hem refakatlı hem de refakatsiz göçmen çocuk-
Yolculuk Sırasındaki Sağlık Riskleri lar, sadece doğdukları ülkede değil göç ettikleri ülke-
Seyahat rotasına bağlı olarak yolculuk, göçmen de de zihinsel ve psikososyal sorunlar açısından yüksek
çocukların karşısına farklı zorluklar çıkarmaktadır. risk altında bulunmaktadırlar. Avrupa’ya seyahat
Ege Denizi’nin Türkiye ile Yunanistan arasında ge- eden çocuklar için bu riskler, sınırların kapatılması,
çişi sırasında çok sayıda çocuk, aşırı kalabalık tekne- yaşam koşullarının kötüleşmesi, yabancı düşmanlığı
lerin alabora olması sonucu boğulmuştur. Yolculuk ve sosyal marjinalleşme gibi seyahatleri sırasında ya-
sırasında doğan bebekler hipotermi, septisemi, me- şadıkları karmaşık travmalar nedeniyle artmaktadır.
nenjit ve pnömoni gibi hastalıklar açısından yüksek Tüm göçmen çocuklar çoğu zaman zihinsel sağlıkla-
risk altındadır. Bebekler, özellikle emzirme yolcu- rını da olumsuz etkileyecek pek çok travmaya maruz
lukları sırasında anneler için bir zorluk olduğun- kalabilmektedirler. Bakıcılarının ruh sağlığı, yetersiz
dan, yetersiz beslenme sorunu yaşayabilir Yetersiz, yaşam koşulları, ötekileştirme, travmaya karşı hiz-
aşırı kalabalık barınma ve standart altı hijyen ve sa- metlerin eksikliği ve çocuklar ile çalışan profesyonel-
nitasyon tesisleri, çocukları ishalli hastalıklar ve cilt ler arasında kültürel farklılıklar, çocukların zihinsel
enfeksiyonları gibi bulaşıcı hastalıklar için risk altı- ve psikososyal sağlıklarına yönelik temel tehditler
na sokmaktadır (IOM&UNICEF, 2015: 1). Yolcu- olarak ele alınabilir (ISSOP, 2018: 164).
luk sırasında bebekleri emzirmek anneler açısından Bu faktörler çocuklarda düşük benlik saygısına
güçleştiğinden bebeklerde beslenme sorunları orta- neden olabilmektedir. Göçmen çocuklar genellikle,
ya çıkabilmektedir. Yetersiz, aşırı kalabalık ve hijyen sığınma süreci sırasındaki yaşadıkları güvensizlik
olmayan barınma koşullarında, çocuklarda ishalle de dahil olmak üzere, travma sonrasında kendile-
bağlı hastalıklar ile cilt enfeksiyonları gibi bulaşıcı ri de psikolojik rahatsızlıklar yaşayan ebeveynlerle
hastalıklar görülme riski artmaktadır. Bazı çocukla- birlikte yaşamaktadırlar. Travma yaşayan bakıcılar,
rın yolculuk sırasında hapsedilmiş olması, zihinsel çocuklarına güvenlik duygusu ve psikolojik destek
ve fiziksel sağlık sorunları riskini artırabilmektedir. sağlamakta zorlanabilmektedirler. Çocuk bakımın-

118
5
Çocukluk Sosyolojisi

daki kültürel farklılıkları kabul etmeyen ve ebevey- yimlerinin bu çocuklarda dayanıklılığı arttırdığını
ni yetersiz veya ebeveynlik becerilerinden yoksun ortaya çıkarmıştır. Diğer bir deyişle, uzun süreli
olarak gören profesyoneller tarafından bunun ço- sığınma süreçleri, birden fazla yer değiştirme ve
cuklar üzerindeki zarar verici etkileri daha da şid- eğitime erişim eksikliği, zorla yerinden edilmiş ço-
detlenebilmektedir (ISSOP, 2018: 164). cuklarda ruh sağlığını olumsuz etkileyen risk fak-
Göçmen çocukların barınma, sık yer değiştirme, törleridir (ISSOP, 2018: 165).
oyun oynayacak alan ve oyuncak yoksunluğu, ak- Bu bulgular, travma yaşamış çocukların klinik
ranlarıyla etkileşim eksikliği ve okula sınırlı erişim bakımını sağlığın teşviki ve geliştirilmesi ile eşleşti-
de dahil olmak üzere yaşam koşulları çocukları sa- ren göç politikası ve uygulamasının önemini ortaya
dece bir tür hayatta kalma mücadelesi içine sokarak koymaktadır. Göçmen çocukların ve ailelerin istik-
geleceklerine ilişkin planlar yapmayı güçleştirmektir. rarlı bir şekilde yerleşmesini destekleyen, sığınma
Aynı zamanda, çocuk uzmanları da dahil olmak üze- taleplerini hızla çözen, olumlu okul ve sağlık hiz-
re yerel halktan gelen yabancı düşmanlığı, çocukla- metlerine erişimi teşvik eden politikalar, göçmen
rın kendi kökenlerine ilişkin değersizleştirici bir tu- çocuklarda dayanıklılığı artırmakta ve entegrasyon
tum içine girmelerine hatta kökenleriyle bağlarını sürecini hızlandırmaktadır (ISSOP, 2018: 165).
koparmalarına neden olabilmektedir. Bu koşullar
altında, göçmen çocukların ve gençlerin hem kendi
toplumlarından hem de ev sahibi toplumdan “çifte Çocukların Çatışmalarda Kullanılması
marjinalleşme” riski altına girme olasılıkları ortaya Dünyada milyonlarca çocuk nedeni olmadık-
çıkabilmektedir. Çifte marjinalleşmenin en önemli ları çatışmaların içinde yer almaktadırlar. Dün-
sonuçları, şiddet, suç, bağımlılık, intihar ve radikal- ya genelindeki çocukların neredeyse beşte birini
leşme olarak görülebilmektedir (ISSOP, 2018: 165). oluşturan 420 milyon çocuk bir çatışma bölgesin-
Göçmen çocuklar için psikososyal ve akıl sağlığı de yaşamaktadır. 142 milyon çocuk ise, bir yılda
risklerinin en aza indirilebilmesi ancak bu çocuk- 1000’den fazla savaş nedeniyle ölümlerin gerçek-
ların yeni toplumlarına kabul edilme şekillerinde leştiği yüksek yoğunluklu çatışma bölgelerinde ya-
yapılacak radikal bir değişiklikle sağlanabilir. Bu- şamaktadır. Rapor, 2010 yılından bu yana çocuk
nunla birlikte, silahlı çatışmanın, ekonomik yok- hakları ihlallerinin neredeyse üç katına çıktığını
sunluğun ve sosyal ve politik marjinalleşmenin göstermektedir. Yetersiz beslenme, hastalıklar ve
olumsuz etkilerini hafiflettiği gösterilen bazı ko- sağlık, su ve temizlik hizmetlerinin bozulması da
ruyucu de faktörler bulunmaktadır. Okullar ve ço- dahil olmak üzere çatışmaların dolaylı etkileri ne-
cuk bakım merkezleri, çocuklar için sosyal destek deniyle her yıl yüz binlerce çocuk ölmektedir (Save
sistemleri geliştirmeye yardımcı olabilmekte ve bu the Children, 2019: 9). Bu çocukların çoğu silahlı
destek çocuk için bir güvenlik duygusu sağlayabil- kişiler tarafından şiddete maruz kalmakta, yerin-
mektedir (ISSOP, 2018: 165). den edilmeye zorlanmakta ya da açlık ve sömürü
ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Dünyada 46 ülke
18 yaşın altındaki çocukları askere almaya devam
Zorluklar Karşısında Göçmen etmektedir (Child Soldiers International, 2018: 1).
Çocukların Uyum Kapasitelerinin Çocukların katılımına ilişkin İhtiyarı Protokole
Geliştirilmesi göre, bu protokole imza atan ülkelerin 18 yaşın al-
Göçmen çocuklar, maruz kaldıkları travmaya ve tındaki çocukların silahlı çatışmalara doğrudan ka-
karşılaştıkları zorluklara rağmen, genellikle olumlu tılmamalarını önlemek için “mümkün olan tüm ön-
bir bakış açısına ve yüksek düzeyde bir uyum kapa- lemleri almalarını” gerekmektedir Ayrıca çocukların
sitesine sahiptirler. Bu direnç, çocuğun doğasında zorunlu askere alınması da yasaklanmaktadır. Ayrıca,
var olan ya da kişisel bir özellikten kaynaklı değil, taraf devletler bağımsız silahlı grupların çatışmalarda
aksine, çocuğun tehdit ve güçlüklerle karşılaştığı çocukları askere almasını ve kullanmasını yasakla-
zaman olumlu bir şekilde uyum sağlamasına izin mak için yasal önlemler almak zorundadırlar (UNI-
veren dinamik bir süreçtir. (ISSOP, 2018: 165). CEF, 2019a: 9). Ancak çocukların silahsız ya da gele-
Mülteci çocuklar ve silahlı çatışmalardan etkile- neksel silahlarla savaşa gönderilmesi ve yasadışı silah
nen çocuklar üzerinde yapılan araştırmalar, sosyal ticareti ile ilgili mevcut verilerin eksikliği nedeniyle
içermenin, destekleyici bir aile ortamının, bakım çocuk askerliği olgusuna ilişkin verilerin tespit edile-
verenin zihinsel sağlığının ve olumlu okul dene- bilmesi son derece güçtür (Haer, 2019: 76).

119
5
Çocuk Göçü ve Sonuçları

Resim 5.2 Çocuk Askerler


Kaynak: https://www.dw.com/en/the-77-percent-the-plight-of-child-soldiers-in-africa/av-52421493

Çocuk askerler üzerine büyüyen akademik li- 2000 yılında BM Genel Kurulu tarafından kabul
teratürün temel eksikliklerinden biri, kız çocuğu edilen Çocukların Silahlı Çatışmalara Dahil Olma-
askerlerle ilgili araştırmaların yetersizliğidir. Bazı sına İlişkin İsteğe Bağlı Protokol (OPAC), çatışmada
araştırmalar Afrika’daki çatışmalar son zamanlar- 18 yaşın altındaki kişilerin kullanımını yasaklaya-
da tüm çocuk savaşçıların %30-40’ını kız çocukla- rak 1977 tarihli standardını yükseltmiştir. OPAC,
rın oluşturduğunu iddia etmektedir. Kuşkusuz bu 16 yaşın altındaki bireylerin savaşmak için askere
ihmalin arkasındaki nedenin bir kısmı, savaş ve alınamayacağını ve 16-18 yaş arasındaki bireylerin
şiddetin bir anlamda ‘erkeklerin işi’ olduğu varsa- silahlı bir güce katılmaya zorlanamayacağını belirt-
yımıdır. Ayrıca, kız çocukların silahlı gruplara ka- mektedir. Ancak küresel olarak devletlerin yüzde
tıldıkları düşünüldüğü ölçüde, bu yakın zamana 30’undan fazlası, OPAC’a üye olmayı reddetmiş-
kadar katılımlarının doğrudan çatışmalarda değil, lerdir. BM Çocuk ve Silahlı Çatışma Ofisi, Orta
fakat savaş alanındaki tali işlerde destek sağlamakla Doğu ve Afrika’daki çeşitli çatışmalarda zorla veya
sınırlı olduğu varsayılıyordu. 2017 yılı tahminleri gönüllü olarak savaşan çocukların sayısının 2019’da
dünya çapında en az 18 silahlı çatışma 100.000’den ikiye katlandığını tespit etmiştir. Bu artış büyük öl-
fazla çocuğun devlet ve devlet dışı askeri kuruluşlar- çüde Irak, Suriye ve Yemen’de gerçekleşmiştir. Geç-
da asker olmaya zorlandığını ortaya koymaktadır. mişte daha çok haberci, muhafız ya da hamal ola-
Birleşmiş Milletler verileri de bu çocukların çoğu- rak kullanılan çocuklar, silahların daha hafif, daha
nun aslında 15 yaşın altında olduğunu ve %40’ının ölümcül ve kullanımı kolay hale gelmesiyle birlikte
kız çocuğu olduğunu bildirmektedir. Bu giderek doğrudan savaş alanlarında kullanılmaktadırlar.
kötüleşen küresel bir sorundur ve dikkatle üzerin- Çocukların yetişkinlere göre daha kolay manipüle
de durulması gerekmektedir. İkinci Dünya Savaşı edilebilmesi, daha az maliyetli olması gibi neden-
sonrası Cenevre Sözleşmeleri, silahlı çatışmalar için lerle çocukları savaş alanlarında sömürenler açısın-
uluslararası hukuk standartlarını belirleyen dört dan kazançlı, çocuklar açısından ise büyük bir kay-
anlaşma ve üç protokolden oluşuyordu. 1977 ta- bın yaşandığı görülmektedir. Yemen yaklaşık olarak
rihli ek bir protokol, devlet ve devlet dışı aktörlerin 19 milyonu insani yardıma muhtaç olan 29 mil-
15 yaşın altındaki çocukları savaşçı olarak kullan- yonluk bir ülkedir ve Birleşmiş Milletler verilerine
malarını yasaklayarak bu çatışmalardaki çocukla- göre, 2015 ile 2016 yılları arasında Yemen’de sava-
rın haklarını ele almış ve çocukların kullanımını şan çocukların sayısında %500 artış gerçekleşmiştir
bir savaş suçu olarak belirleme adımını eklemiştir. (Mulroy&Oehlerich&Baddorf, 2020: 1-3).

120
5
Çocukluk Sosyolojisi

Refakatsiz ve Yetim Çocuklar Refakatsiz ve ailelerinden ayrı düşmüş çocuklar,


Yaş faktörü özellikle genç sığınmacılar için son çeşitli nedenlerle kaynak ülkelerinden ayrılmakta-
derece önemli sonuçlar doğurabilmektedir. Bir- dır. Bu nedenler çoğunlukla, işkence ve zulümden,
leşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 20 Ka- silahlı çatışmadan, sömürü ya da yoksulluktan kay-
sım 1989 tarihinde benimsenen Çocuk Hakları naklanabilmektedir. Çocuklar, hayatta kalmalarını
Sözleşmesi’ne göre 18 yaşın altındaki her birey ço- sağlamak ya da eğitim veya iş bulmak için aileleri
cuk kabul edilmektedir (UNCRC, 1989:1). Buna tarafından gönderilmiş veya kendi başlarına ayrıl-
göre, refakatsiz çocuklar her iki ebeveyninden ve maya karar vermiş, yolculuk sırasında ailelerinden
yasal ya da geleneklere dayalı olarak kendisine ba- ayrılmak zorunda kalmış veya ebeveynlerine veya
kım vermekle yükümlü bir yetişkinden ayrı olan diğer aile üyelerine ulaşmaya çalışıyor olabilirler
çocukları ifade etmektedir. Sığınmacılar ve mülte- ya da insan ticareti mağduru olabilirler. Aslında
ciler için uygulanan uluslararası ve ulusal politika- refakatsiz ve ailelerinden ayrı düşmüş çocuklarda
lar, genellikle 18 yaşın altındaki gençlere 18 yaşın çoğunlukla bu nedenler iç içe geçmiş bir biçimde
üzerindekilere göre daha fazla koruma ve destek görülmektedir. Pek çok refakatsiz ve ailelerinden
sağlamaktadır (ISSOP, 2018: 165). ayrı düşmüş çocukların çoğu, korktukları, söyleye-
medikleri ya da başka bir yere gitmeleri konusunda
Ancak, birçok mülteci çocuğun doğum tari-
aileleri, akranları ya da insan kaçakçıları tarafından
hini gösteren resmî belgeleri yanlarında bulunma-
önceden uyarıldıklarından dolayı yetkililere kayıt
maktadır. Bu, birçok ülkedeki sağlık çalışanlarının
olmaktan kaçınmaktadırlar. Endişe verici bir şekil-
genç bir sığınmacının çocuk mu yoksa yetişkin mi
de, çocukların bir kısmı ise, cinsel, emek gücü ya
olduğunu belirlemede göç yetkililerine yardımcı
da başka bir amaçla insan tacirleri tarafından kont-
olma taleplerine yol açmaktadır. Avrupa’da yaş be-
rol edildikleri için yetkililerle iletişim kuramamak-
lirlemek için halihazırda kullanılan X-ışını yöntemi
tadırlar. Ayrıca, refakatsiz veya ailelerinden ayrılmış
kesin doğruluğa sahip bir yöntem olarak gösteril-
çocukların sayıları uluslararası koruma için başvur-
memektedir. Yönergelerin netlikten uzak olması ve
madıkları ya da insan ticareti mağduru prosedürle-
keyfi uygulamalar, göçmen çocuk ve ergenlerin ko-
rine tabi olduklarından dolayı istatistikler de görül-
runmasında eksikliklerin ortaya çıkmasına neden
meyebilmektedirler (UNHCR 2014:7).
olmaktadır. Bu şüpheli yöntemlere dayanan tıbbi
olan ve olmayan uygulamalar bir dizi önemli etik Refakatsiz veya ailelerinden ayrılmış çocuklar,
sorunu da beraberinde getirmektedir. Ayrıca, göç- sömürü ve insan ticareti için yüksek risk altında
men çocukların maruz kaldıkları sağlık ve güvenlik bulunmaktadırlar. 2015 yılında sığınma başvuru-
riskleri göz önüne alındığında, fiziksel yaşın bu sa- sunda bulunan yaklaşık 90.000 refakatsiz çocuk-
vunmasız grubun ihtiyaçlarını tanımlamanın en iyi tan 10.000’den fazlası kaybolmuştur. Bu çocuklar
yolu olup olmadığı da sorgulanabilir durumdadır birden fazla fiziksel ve psikolojik travmaya maruz
(ISSOP, 2018: 165). kalmışlar ve yeniden yerleşmeden sonraki ilk yıl-
larda yüksek oranda depresyon ve travma sonrası
stres bozukluğu sergilemişlerdir. Bu nedenle, yeni-
den yerleşimden sonraki ilk yıllarda alınan bakım
Refakatsiz Çocuklar: Hem ebeveynle- ve eğitim son derece önem taşımakta ve uzun vade-
rinden hem de yasal ve geleneksel olarak li uyumun temel belirleyicileri haline gelmektedir
çocuktan sorumlu olan kişilerden ayrıl- (ISSOP, 2018: 165).
mış çocukları kapsamaktadır. Silahlı bir
Avrupa’daki mülteci ve göçmen kız ve erkek
çatışma veya başka bir felaket meydana
çocuklar, özellikle tek başlarına seyahat ederken,
geldiğinde, birçok çocuk ebeveynlerinden
menşe ülke, geçiş yolları ve varış ülkelerinde cin-
veya diğer bakıcılarından ayrılmak zorun-
siyete dayalı şiddet de dahil olmak üzere istismara
da kalabilmektedirler. Durumları nadiren
ve sömürüye açık bir durumdadırlar. Mart 2020’de
hemen netleştiğinden, bu çocuklar yetim
Yunanistan ile Türkiye arasındaki sınır da dahil ol-
yerine “ailesinden ayrılmış” veya “refakat-
mak üzere, ülke sınırlarındaki geri itme ve kurtar-
siz çocuklar” olarak adlandırılmaktadırlar
ma operasyonlarındaki kısıtlamalara rağmen, 2020
(Inter-Agency, 2004: 13).
ve 2021’de Avrupa’ya akının yüksek olması bek-
lenmektedir. 2019’da dörtte birinden fazlası çocuk

121
5
Çocuk Göçü ve Sonuçları

olan 123.700 mülteci ve göçmen Avrupa’ya gitmiş- maktadır. Bu tanıma göre 2015 yılında, Asya’da
tir. Doğu Akdeniz güzergahındaki gelişlerdeki ani 61 milyon, Afrika’da 52 milyon, Latin Amerika ve
artışla birlikte, Bosna Hersek ve Yunan adalarında- Karayipler’de 10 milyon ve Doğu Avrupa ve Orta
ki durum aşırı kalabalık, güvenli olmayan konak- Asya’da 7,3 milyon olmak üzere dünya genelinde
lama ve temel hizmetlere sınırlı erişim koşullarının yaklaşık 140 milyon yetim çocuk bulunmakta-
ortaya çıkmasına neden olmuştur. Yunanistan’da, dır. Yetim olarak sınıflandırılan yaklaşık 140 mil-
5.500 refakatsiz ve ailelerinden ayrı düşmüş çocu- yon çocuktan 15,1 milyonu her iki ebeveynini de
ğun varlığı, diğer Avrupa Birliği Üye Devletlerine kaybetmiş durumdadır ve Tüm yetim çocukların
hızlı bir şekilde yer değiştirme çağrılarını tetikle- %95’i beş yaşın üzerinde bulunmaktadır. Yetim
miştir. Halihazırda, mülteci ve göçmen çocuk- çocukların büyük çoğunluğunun hayatta kalan bir
lar göçmenlik kontrolü altında tutulmaya devam ebeveyni, büyükanne veya başka bir aile üyesi ile
edilmektirler. 2019 ve öncesinde gelenler de dahil birlikte yaşamını sürdürmektedir.
olmak üzere, 51.200’den fazla mülteci ve göçmen
Krizler ve yerinden edilme sırasında çocuklar,
çocuk, %68 erkek, %32 kız, Yunanistan, İtalya ve
ergenler ve gençler, özellikle refakatsiz oldukla-
Balkanlar’da yaşamaktadır. Yapılan iyileştirmelere
rında veya ailelerinden ayrıldıklarında sömürü ve
ve kaynak tahsislerindeki değişikliklere karşın sı-
istismara uğrama riskleri artmaktadır. Bu çocukla-
nırlı ulusal müdahale kapasiteleri nedeniyle mülte-
ra refakatsiz ve ailelerinden ayrı düşmüş çocuklar
ci ve göçmen çocukların ve ailelerinin temel sağlık,
adı verilmektedir. Bu çocuklar tarafından 2019’da
koruma ve eğitim hizmetlerine erişiminin karşılan-
ması konusunda güçlükler yaşanmaktadır. Ulusal yaklaşık 25.000 yeni sığınma başvurusu yapılmış-
sağlık, eğitim, çocuk koruma ve iltica politikala- tır. Ayrıca, 153.300 refakatsiz ve ailelerinden ayrı
rının uygulanmasındaki eksiklikler, artan göçmen düşmüş çocuk mülteci nüfusu arasında rapor edil-
karşıtlığı ile birleştiğinde, mültecilerin ve göçmen- miştir. Ancak, her iki rakam da verilerin rapor eden
lerin sosyal içermesine de zarar vermektedir. Yakla- ülkelerin sınırlı sayıda olması nedeniyle önemli öl-
şık olarak 1.000 kız çocuğu da dahil olmak üzere çüde eksik tahminlerdir UNHCR (2019a: 9).
12.900’ün üzerinde refakatsiz veya ailelerinden Sadece 2018’de silahlı çatışmalarda yaklaşık
ayrılmış çocuk, Yunanistan, İtalya ve Balkanlar’da olarak 100.000 kişi ölmüş ve bu süreçte on binler-
yaşa ve cinsiyete özel acil bakıma ve korumaya ihti- ce ya çocuk yetim kalmış ya da ebeveyn bakımın-
yaç duymaktadır (UNICEF, 2020c:1) dan yoksun bırakılmıştır. Savaşın ve yoksulluğun
İnsan yaşamının ilk 18 yılı sadece bir fiziksel ge- neden olduğu büyük göç hareketleri, on binlerce
lişim dönemi olarak değil fakat aynı zamanda psi- çocuğun ebeveynleriyle birlikte veya korumasız
kolojik etkileri olan sosyolojik etkileşimler dönemi olarak yer değiştirmelerine neden olmaktadır.
olarak da tanımlanabilir. Bu nedenle, bir çocuğun Çocuk ölümlerinde en önemli nedenlerin başın-
yaşamının erken dönemlerinde karşılaştığı koşul- da yer alan doğal afetlerden son 20 yılda yaklaşık
lar, sadece yetişkin yaşamındaki beklentilerini be- olarak 750,000 kişi hayatını kaybetmiş, dolayısıy-
lirlemekle kalmamakta, bir bütün olarak toplumun la binlerce çocuk ebeveynlerini kaybetmenin bir
zihinsel sağlığı için de ciddi etkiler yaratmaktadır sonucu olarak aile desteğinden mahrum kalmış-
(Nar, 2020: 1). UNICEF’in raporuna göre, her lardır. Dünyadaki tüm ölümlerin%68’i bulaşıcı
gün yaklaşık 10.000 çocuk yetim kalmaktadır. Bir olmayan hastalıklardan kaynaklanırken %22,5’i
çocuk ebeveynlerinden birini veya her ikisini bir- bulaşıcı hastalıklardan kaynaklanmaktadır. Savaş
den kaybettiğinde, pek çok ekonomik, duygusal ve veya çatışmalar da çocukların yetim kalmasında
zihinsel sorunlarla karşı karşıya kalmaktadır. Dün- önde gelen nedenler arasındadır. Örneğin, yalnız-
yada yoksulluk, açlık ya da benzeri bir nedenden ca 2018’de silahlı çatışmalarda yaklaşık 100.000
dolayı her üç saniyede bir çocuk ölmekte, bir gün- kişi ölmüş ve bu süreçte on binlerce çocuk yetim
de bu sayı ortalama 10,000’i bulmaktadır. Çocuk kalmış veya ebeveyn bakımından yoksun bırakıl-
ölümlerine neden olan en önemli etkenler, doğal mıştır. II. Dünya Savaşı’ndan bu yana yaşanan en
afetler, salgın hastalıklar, olumsuz sağlık koşulları, büyük insani kriz olarak kabul edilen Suriye’deki
savaş ve çatışmalar yer almaktadır (Nar, 2020: 2-3). iç savaş nedeniyle 18 yaş altı 9.200.000 çocuk ev-
Küresel olarak, herhangi bir ölüm nedeniyle lerini veya ailelerini kaybetmiştir. Bir çocuk ebe-
bir ya da her iki ebeveynini de kaybeden 18 ya- veynlerinden birini ya da her ikisini birden kay-
şın altındaki her çocuk yetim olarak tanımlan- bettiğinde veya ebeveynleri ebeveynlik görevlerini

122
5
Çocukluk Sosyolojisi

yerine getirmeyecek duruma geldiğinde çocuk ülkenin izlediği hedeflere bağlıdır. Bunun karşılığı,
risklere karşı açık duruma gelmektedir. Yetimler ülkeden ülkeye ve aynı ülkede sektörlere göre deği-
veya terk edilmiş çocuklar savunmasız ve kırılgan şiklikler göstermektedir (ILO 2004:16)
hale gelmektedirler. Oysa ebeveynlerinin bakımı 1973 ILO Asgari Yaş Sözleşmesi, 1999 Çocuk
altındaki çocuklar savaş, doğal afetler, yoksulluk İşçiliğinin En Kötü Biçimleri Sözleşmesi ve Birleş-
veya hastalık durumlarında görece daha iyi ko- miş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 182.
runmaktadır. (Nar, 2020: 3-4). Maddesi uyarınca tanımlanmış olan çocuk işçiliği,
Bu tür çocuklar, barınma ve yemek gibi temel çocuğun fiziksel ve zihinsel büyüme ile potansi-
ihtiyaçlar karşılığında veya aidiyet duygusu gibi yellerini geliştirmeyi engelleyen, saygınlıklarını
duygusal ihtiyaçlarını karşılamak için kolayca suç zedeleyen ve çocukluklarını yaşamaktan mahrum
çetelerinin pençesine düşebilmektedirler. Savaşın bırakan her türlü işi kapsamaktadır. Asgari Yaş Söz-
ve yoksulluğun neden olduğu büyük göç hareket- leşmesi, asgari istihdam veya çalışma yaşı ile zorun-
leri, on binlerce çocuğun ebeveynlerinin yanında lu öğretimi tamamlama yaşı olan 15 yaş arasında
veya korumasız olarak yer değiştirmesine neden açık bir bağlantı kurmaktadır. Ayrıca tehlikeli işler
olmaktadır. Bugün birçok Avrupa ülkesinde bin- için asgari yaş sınırı ise 18 olarak belirlenmiştir.
lerce çocuğun kayıp çocuklar listesinde olduğu ve (ILO&OECD&IOM&UNICEF, 2019: 2).
binlerce çocuğun doğum belgeleri olmadığı için Çocuklar tarafından yapılan bütün işler, orta-
herhangi bir listeye alınmadığı belirtilmektedir. dan kaldırılması hedeflenen çocuk işçiliği olarak
Yetim çocuklar, menşe ülkelerinde veya başka yer- sınıflandırılmamaktadır. Çocukların veya ergenle-
lere göç sırasında insan ticaretine karışan çeşitli suç rin sağlıklarını ve kişisel gelişimlerini etkilemeyen
örgütleri tarafından hedef alınmaktadır. Suriye’deki veya eğitimlerini engellemeyen işlere katılımları
savaştan sonra Avrupa’ya mülteci olarak gelen ço- genellikle olumlu olarak kabul edilmektedir. Bu,
cuk sayısının 200.000 civarında olduğu ve son beş ebeveynlerine evde yardım etme, bir aile işine kat-
yılda Avrupa ülkelerinde 10.000’den fazla çocuğun kıda bulunma veya okul saatleri dışında ve okul
kaybolduğu bildirilmektedir (Nar, 2020: 4). tatillerinde harçlık kazanma gibi faaliyetleri içer-
mektedir. Bu tür faaliyetler çocukların gelişimine
ve ailelerinin refahına katkıda bulunmakta, onlara
Göç ve Çocuk İşçiliği beceri ve deneyim sağlamakta ve yetişkin yaşamları
Devlet koruması ve hizmetlere erişimden uzak boyunca toplumun üretken üyeleri olmalarına yar-
kalan göçmen çocuklar çocuk işçiliği, sağlık ve eği- dımcı olmaktadır (ILO, 2004: 16).
tim olanaklarına erişememe, cinsel istismar, çocuk Çocuk işçiliğinin pek çok biçimi varlığını sür-
ticareti, yasa dışı işlerde kullanma gibi pek çok riskle dürürken, ILO’nun 182 Sayılı Sözleşmesinin 3.
de karşı karşıya kalmaktadırlar (Van de Glinde ve Maddesi ile tanımlanan çocuk işçiliğinin en kötü
Kou 2013:29). Çocuk işçiliği terimi genellikle ço- biçimlerini gecikmeden ortadan kaldırmak örgü-
cuklukların potansiyellerini geliştirebilmekten yok- tün öncelikleri arasındadır. Sözleşmede çocuk iş-
sun bırakan, onurlarını zedeleyen, fiziksel ve zihin- çiliğinin en kötü biçimleri şunları kapsamaktadır:
sel gelişimlerine zararlı olan iş olarak tanımlanır. Bu a) Kölelik veya köleliğe benzer her türlü uy-
işler, çoğu zaman çocukları okula gitme fırsatından gulamalar, örneğin çocukların köle olarak
da mahrum bırakan, okulu erken terk etmeye ya da satışı, kaçırılması, silahlı çatışmalarda kul-
okula gitmeyi aşırı uzun ve ağır işlerle birlikte yü- lanılmak üzere çocukların zorla tutulması
rütmeye zorlayan, çocuklara zihinsel, fiziksel, sos- ya da çocukları borçlandırma yoluyla zorla
yal veya ahlaki açıdan zarar veren tehlikeli işlerdir. çalıştırma gibi uygulamalar;
Çocuk işçiliğinin en kötü biçimleri, erken yaşlarda b) Çocuğun fuhuş, pornografi üretimi veya
çocukları ailelerinden ayırarak ciddi tehlikelere ve pornografik performanslar için kullanılma-
hastalıklara maruz bırakan ve büyük şehirlerde ken- sı ya da temin ve teklif edilmesi;
di başlarına terk edilen çocukların köleleştirilmesi c) Çocuğun yasadışı faaliyetler için kullanıl-
şeklinde ortaya çıkmaktadır. Belirli “iş” biçimleri- ması ya da bunun teklif edilmesi, özellikle
nin “çocuk işçiliği” olarak tanımlanıp tanımlanma- de ilgili uluslararası anlaşmalarda tanımlan-
yacağı çocuğun yaşına, yapılan işin türüne, çalışma dığı gibi uyuşturucu üretimi ve kaçakçılığı
saatlerine, işin gerçekleştirildiği koşullara ve her için kullanılması;

123
5
Çocuk Göçü ve Sonuçları

d) Doğası veya gerçekleştirildiği koşullar ge- Mevsimlik tarım işçiliğinin doğası, ailelerin her
reği çocukların sağlığına, güvenliğine veya türlü riske açık ve çocukların en savunmasız oldukla-
ahlakına zarar vermesi tüm muhtemel işler rı alanlardan biridir. Ekonomik ve sosyal nedenlerden
(ILO, 2004: 46) ötürü, yetişkin mevsimlik işçisi çocuklar genellikle ai-
Tehlikeli çocuk işçiliği veya tehlikeli iş, doğası lelerinin göçü sırasında onlarla birlikte hareket etmek
gereği veya gerçekleştirildiği koşullar gereği ço- zorunda kalmakta ve yaşlarına uygun olmayan işler-
cukların sağlığına, güvenliğine veya ahlakına zarar de çalışmaktadırlar. Yoksulluk, ailelerin düşük eğitim
vermesi muhtemel olan tüm işleri kapsamaktadır. düzeyi, ailelerin çocuklarının gelirine bağımlılığı ve
Yasaklanması gereken bazı tehlikeli iş faaliyetleri- çocuk işçiliğinin hane halkı gelirine katkıda bulun-
manın bir aracı olarak kültürel olarak kabul edilmesi
ne ilişkin hükümetler için rehberlik ILO’nun 190
gibi sosyoekonomik faktörler, diğer alanlar olduğu
Sayılı Tavsiye Kararının 3. Maddesinde verilmekte-
gibi mevsimlik tarım işçiliğinde de çocuk işçiliğinin
dir. Buna göre;
görülme sıklığını artırmaktadır (ILO, 2013: 6).
a) Çocukları fiziksel, psikolojik veya cinsel
istismara maruz bırakan işler; yeraltında,
su altında, tehlikeli yüksekliklerde veya ka- Uluslararası Çocuk İşçiliğinin Ortadan
palı alanlarda çalışmak; Kaldırılması Programı (IPEC): ILO’nun
b) Tehlikeli makine, ekipman ve araçlarla Uluslararası Çocuk İşçiliğinin Ortadan Kal-
veya ağır yüklerin elle taşınmasını içeren dırılması Programı, çocuk işçiliği sorunla-
işlerde çalışmak; örneğin çocukları tehli- rına karşı ulusal kapasiteleri güçlendirerek
keli maddelere veya işlemlere veya sağlıkla- ve çocuk işçiliği ile mücadele için dünya
rına zarar veren sıcaklığa, gürültü seviyesine çapında bir hareket yaratarak çocuk işçili-
veya titreşimlere maruz bırakabilecek sağ- ğinin aşamalı olarak ortadan kaldırılmasına
lıksız bir ortamda çalışmak; yönelik olarak çalışmaktadır. 1992 yılında
c) Uzun saatler boyunca veya gece çalışmak başlatılan programa göre, öncelikli hedef
gibi özellikle zor koşullar altında çalış- grupları, bir yerde sürekli olarak tutulan ço-
mak veya çocuğu işverenin tesislerin- cuk işçiler, tehlikeli çalışma koşullarında ve
de sürekli olarak tutularak çalıştırmak mesleklerde bulunan çocuklar ve özellikle
(ILO, 2004: 48) 12 yaşın altındaki savunmasız çocuklar ile
çalışan kız çocuklarıdır (ILO, 2013: 6).

Resim 5.3 Çocuk İşçiliği


Kaynak: https://www.brecorder.com/2016/06/12/302154/168m-children-around-globe-involved-in-
124 child-labour-ilo/
5
Çocukluk Sosyolojisi

Göç ve Engelli Çocuklar


Hem olağanüstü kriz durumlarında hem de kriz olmayan zamanlarda, engelli çocuklarla ilgili verile-
re ulaşmak oldukça güçtür ve bu çocukların sayılarına ilişkin tahminler spekülatiftir. Engelli çocukların
göç ve yer değiştirme verilerindeki boşluklar ise çok daha büyüktür. Dünya çapında engelli göçmen veya
mülteci çocukların sayısı hakkında bir tahmin yürütmek mümkün değildir. Ancak Ürdün ve Lübnan’daki
mültecilerle ilgili yakın zamanda yapılan bir araştırma, oradaki mültecilerin yaklaşık dörtte birinin bir tür
engelle yaşadığını ortaya koymaktadır (UNICEF, 2016: 39).
Eğitime erişim, engelli çocuklar için genellikle daha zordur. Erişilebilir tuvaletler, erişim rampaları, tı-
rabzanlar veya tekerlekli sandalyeler için yeterince geniş kapılar gibi altyapısındaki eksiklikler engelli ço-
cukların okula erişimini güçleştiren faktörlerden sadece bazılarıdır. Altyapı koşullarının elverişsizliğinin
yanında, öğretim yöntemlerinin engelli çocukları kapsayıcı nitelikler içermemesi de erişimde önemli bir
engeldir. Engelli çocukların eğitime erişememesi, gelecekte özerk olma kapasitelerini olumsuz etkilemekte
ve gelir getirici faaliyet alanlarını ve topluma aktif katılım imkânlarını kısıtlamaktadır (HelpAge Internati-
onal and Handicap International, 2014: 33).

Resim 5.4 Göç Sürecinde Engelli Çocuklar


Kaynak: https://www.un.org/development/desa/disabilities/refugees_migrants_with_disabilities.html

Engelli Çocukların Güvenliği


Tüm çocuklar savunmasızdır ancak bazı çocukların güvenli olduklarından emin olmak için koruma ve özel
bakıma ihtiyaçları vardır. Engelli çocukların istismara uğrama riski daha yüksektir. Engelli çocuklara karşı
ayrımcılık yapmak yasalara aykırıdır ve tüm çocuklar gibi engelli çocuklar da kendilerini etkileyen karar
alma süreçlerine katılma hakkına sahiptirler. Engelli çocuklar taciz, zorbalık, aşağılama, fiziksel ve cinsel
istismar gibi zarar ve istismara karşı daha savunmasızdırlar. Bu savunmasızlık ve kırılganlığın artmasın-
da, engelli çocukların sosyal izolasyona maruz kalmaları, sınırlı gelişimsel özellikleri, iletişim zorlukları,
başkalarının kapasiteleri hakkında düşük beklentileri ve bu endişe ve kaygıları dile getirmeleri önemli
etkenlerdir. Ayrıca, engelli çocukların engel türüne bağlı olarak değişen istismar biçimlerine maruz kal-
dıkları bilinmektedir. Her çocuk farklıdır ve kendi engeli ve dünyayı deneyimleme biçimleri değişiklikler
gösterebilmektedir. Engelli bir çocuğun kendi sesini duyurması ve ifade etmesi engeli olmayan bir çocuğa
göre son derece güç olabilmektedir (Child Safe Policy, 2014: 12).

125
5
Çocuk Göçü ve Sonuçları

COVİD-19 ve Göçmen Çocuklar edilmiş, sığınmacı ve mülteci çocuklar fiziksel ve


Mevcut veriler ve istatistikler, çocukların ruh sağlığı açısından ciddi risklerle karşı karşıya-
COVID-19’un doğrudan sağlık etkilerinden bü- dırlar. Bu durum, 2020 yılında yüz binlerce çocuk
yük ölçüde kurtulduklarını ancak sosyoekonomik ölümüne neden olabilecek sonuçlar doğurabilecek
zorluklar da dâhil olmak üzere dolaylı etkilerine bir sorun olarak görülmektedir. Göç etmek zo-
maruz kaldıklarını göstermektedir. Zayıflamış sağ- runda bırakılan çocuklar için yetersiz barınma ve
lık sistemleri ve kesintiye uğramış sağlık hizmet- güvenlik önlemleri çocukların şiddete ve istismara
leri, iş ve gelir kayıpları, okula erişimin kesintiye tanık olma veya bunlara maruz kalma risklerini
uğraması ve seyahat ve hareket kısıtlamaları doğ- artırmaktadır. Çatışma ortamlarındaki çocuklar ve
rudan çocukların ve gençlerin refahını etkilemek- aynı zamanda mülteci yerleşim yerlerinde sağlık-
tedir. Hayatları zaten güvensizlik içinde olanlar sız ve kalabalık koşullar da önemli risk altındadır
bu durumdan daha da ciddi şekilde etkilenmek- (UN, 2020:3).
tedirler. Göçmen ve yerinden edilmiş çocuklar Göçmen ve yerinden edilmiş çocuklar genellikle
dünyadaki en savunmasız nüfuslar arasında yer iş kaybı ve ekonomik gerilemelere karşı savunmasız
almaktadır. 2019’da sınırların ötesinde zorla ye- durumda kalmış ailelerde yaşamaktadırlar. Dünya
rinden edilenler de dahil olmak üzere, yaklaşık 33 Bankası’na göre ölümcül bir virüs olan COVİD-19
milyon çocuk doğdukları ülkenin dışında yaşamak küresel yoksulluğu önemli ölçüde tetiklemiş ve 40
zorunda bırakılmıştır. 2018 yılı sonunda toplam milyon ila 60milyon insanı aşırı yoksulluğa itmiştir
31 milyonun üzerinde çocuk şiddet ve çatışma (Mahler v.d. 2020: 1). ILO raporuna göre, güven-
nedeniyle kendi ülkelerinde veya yurt dışında cesiz ve geçici çalışanlar, ücretli izin ya da hastalık
zorunlu yerinden edilmeye maruz kalmışlardır. izni gibi sosyal güvence kapsamı dışında kaldıkla-
Buna yaklaşık 13 milyon çocuk mülteci, yaklaşık rından dolayı bu küresel salgından orantısız biçim-
1 milyon sığınmacı çocuk ve kendi ülkelerinde ye- de olumsuz etkilenecek en önemli gruplardan bi-
rinden edilmiş tahmini 17 milyon çocuk dahildir. ridir. Ayrıca, göçmen işçiler hem hedef ülkedeki iş
3,7 milyon çocuğun mülteci kamplarında veya yerlerine erişimlerini hem de ailelerine geri dönme
toplu merkezlerde yaşadığı tahmin edilmektedir. fırsatlarını kısıtlayacak olan bu salgının olumsuz
COVID-19 çocukların hayatlarına daha da fazla etkilerine karşı son derece savunmasız durumda
belirsizlik ve risk getirmiş durumdadır (Lindt& kalmışlardır (ILO, 2020: 6).
Allen& Hansen&Beise&Blume, 2020: 31). Ebeveynlerden biri veya her ikisin de iş için göç
2020 yılında 386 milyon olarak tespit edilen ettiğinde bakıcıların yanında kalan çocuklar için,
aşırı yoksulluk içinde yaşayan çocuk sayısına 2020 para havaleleri genellikle kritik bir gelir ve güven-
yılında 42 ila 66 milyon çocuğun daha eklenece- lik kaynağıdır. Bu durum özellikle işçi dövizlerinin
ği tahmin edilmektedir. 2020 yılında COVİD-19 yoksulluğu azalttığı, beslenme koşullarını iyileştir-
nedeniyle, en yoksul, dezavantajlı ve savunmasız diği ve yüksek öğrenim harcamaları ve çocuk işçi-
durumda olan çocuklar için salgının çok daha za- liğinin azalmasıyla ilişkili olduğu düşük ve orta ge-
rar verici etkileri olacağı beklenmektedir. Bu etki- lirli ülkelerde geçerlidir. Havale işlemlerinin dörtte
lerin bazı çocuklar için ömür boyu süreceği öngö- üçünün gıda, barınma, okul ve sağlık gibi temel
rülmektedir. Salgınla birlikte 188 ülkede okulların ihtiyaçları karşılamak için kullanıldığı tahmin edil-
kapatılması ile 1,5 milyardan fazla çocuk ve genç mektedir. Dünya Bankası, işçi dövizlerinin 2020’de
yüz yüze eğitimden uzak kalmıştır. Bu çocuk ve yaklaşık yüzde 20 oranında azalacağını öngörmek-
gençlerin yaklaşık olarak üçte ikisi uzaktan eğiti- tedir, bu da yakın tarihteki en keskin düşüşe karşı-
me başlamış ancak özellikle düşük gelirli ülkelerde lık gelmektedir. Bu durum, aileleri ve çocukların
bu oran %30 civarında kalmıştır. Küresel boyutta refahının tehlikeye girmesi, daha fazla çocuğun
görülen salgının diğer önemli bir etkisi ise, 143 ül- okulu bırakması, iş aramak zorunda kalması, çocuk
kede 368,5 milyon çocuğun beslenme kaynağı ola- evliliğine zorlanması veya insan ticaretine maruz
rak dayandığı okul yemeklerinden mahrum kaldı- kalma risklerinin artacağı anlamına gelmektedir
ğı ortaya çıkmıştır. Ayrıca, ülke içinde yerinden (Lindt vd.. 2020: 34).

126
5
Çocukluk Sosyolojisi

Öğrenme Çıktısı
5 Göç olgusunun çocuklar üzerindeki etkilerini çok boyutlu bir perspektif ile açıklayabilme

Araştır 5 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Hoşgör, G. Ayşe. (2013),


“Türkiye’de Çocuk Yoksul-
luğunun Tezahürü, Mev-
simlik Tarım Göçündeki
Çocuğun mevsimlik tarım Kız ve Oğlan Çocuklarının Çocuk yoksulluğu ile mev-
işçiliğiyle ilişkili süreçler- Eğitim(sizlik) Profili”, (eri- simlik tarım işçiliği arasın-
deki kırılganlığını etkileyen şim adresi: http://ec.europa. daki ilişkiyi arkadaşlarınızla
unsurları araştırınız. eu/enlargement/taiex/dyn/ tartışınız.
create_speech. jsp?speechI
D=28485&key=1b059c2
4fc3da9b9cf38988e0b915
6d0), makalesini okuyunuz.

TÜRKİYE’DE GÖÇ OLGUSU VE üzerinde durulacaktır. Özellikle, kentlere itici faktör-


ÇOCUĞUN DURUMU lerin yol açtığı göçlerde, işsizlik, yoksulluk gibi ne-
denler kentlerde sadece yetişkin aile bireylerini değil
Göç literatüründe ülkemizde ve dünyada ele alı-
fakat aynı zamanda çocukları da olumsuz etkilemek-
nan göç dinamikleri ağırlıklı olarak yetişkin erkek
tedir. Ailenin yetişkin bireylerinin kentte refah düze-
göçmenler üzerinden araştırılmış, kadın ve çocuk- yini sağlayabilecek geliri elde edememesi durumun-
ların göç olgusundaki rolleri son yıllarda alan çalış- da çocukların erken okul terki ya da devamsızlığın
malarına dâhil olmaya başlamıştır. Literatürdeki bu akademik başarıyı düşürecek düzeyde olması, çocuk
eksilik, göç olgusunun çocuklar üzerindeki etkileri işçiliğinin ortaya çıkması, çocuğun sağlığını olumsuz
ve çocukların deneyimlerine odaklanan bu çalışmada etkileyecek koşullara maruz kalması gibi pek riskle
da kendisini göstermektedir. Uluslararası insan hare- karşı karşıya kalma olasılığı artmaktadır.
ketliliğinin artmasıyla birlikte Birleşmiş Milletler ve
2020 Küresel Çocukluk Raporu’na göre, dünya
buna bağlı kuruluşlar kadın ve çocukların da göç sü-
çapında yüz milyonlarca çocuğun çocukluk yaşamı
recinde görünürlüğünü sağlayan küresel çapta rapor- çok erken sona ermektedir. Bunun başlıca neden-
lar ortaya koymuşlardır. Ancak Türkiye’de iç göçler leri arasında sağlıksızlık, yetersiz beslenme, eğitim-
konusunda kadın ve çocuk göçmenlerin kendilerine den dışlanma, çocuk işçiliği, çocuk yaşta evlilik,
özgü göç süreci ve kalkış noktası ile varış noktasın- erken gebelik, zorla yerinde edilme, çatışmalar ve
da yaşadıklarına dair çalışmalar dünya literatürü ile aşırı şiddet yer almaktadır. Çocukların en iyi ko-
paralel olarak son yıllarda artış göstermeye başlamış- runduğu ve çocukluklarını yaşayabildiği ilk üç ilke
tır. Türkiye’de göç olgusunun çocukları ilgilendiren sıralamasında Singapur, Slovenya ve Finlandiya yer
önemli boyutlarını yerli nüfusun ülke içi hareketlili- alırken, çocukların çocukluklarını yaşayamadıkla-
ği, yerli nüfusun ülke dışına hareketliliği ile özellikle rı ve haklarına erişemedikleri ülkeler arasında en
sınır komşumuz Suriye’den son yıllarda artan insan aşağıda yer alanlar ise 178. sırada Çad, 179. sırada
hareketliliği oluşturmaktadır. Göçün çocuklar üze- Orta Afrika Cumhuriyeti ve 180. Sıra Nijerya yer
rinde kentlerde daha iyi yaşam, eğitim, sağlık olanak- almaktadır. Bu küresel sıralamada Türkiye ise 180
larına erişim gibi olumlu katkıları olabileceği gibi bu ülke arasında 63. sırada yer almaktadır (Save The
bölümde çocuklar üzerinde yarattığı olumsuz etkiler Children, 2020: 3).

127
5
Çocuk Göçü ve Sonuçları

Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi sonuçlarına 720 bin kişi olup çalışan çocuklar arasında 5 yaşın-
göre 2019 yıl sonu itibarıyla, Türkiye nüfusu 83 da olan çocuklar da mevcuttur. 5-17 yaş grubunda
milyon 154 bin 997 kişi iken bunun 22 milyon çalışan çocukların aynı yaş grubundaki çocuklar
876 bin 798’ini çocuklar oluşturmaktadır. Birleşmiş içinde payını gösteren istihdam oranı ise %4,4 ol-
Milletler tanımına göre; 0-17 yaş grubunu içeren muştur. Çalışan çocukların %79,7’sini 15-17 yaş
çocuk nüfus, 1970 yılında Türkiye’de toplam nüfu- grubundakiler oluştururken, %15,9’unu 12-14 yaş
sun %48,5’ini oluştururken bu oran 1990 yılında grubundakiler, %4,4’ünü ise 5-11 yaş grubundaki
%41,8 ve 2019 yılında %27,5 olmuştur (TUIK, çocuklar oluşturmaktadır. Cinsiyete göre incelen-
2020: 1). diğinde çalışan çocukların %70,6’sını erkek çocuk-
2008 yılından bu yana devam eden “Büyük ların, %29,4’ünü ise kız çocukların oluşturduğu
Durgunluk” döneminin ulusal ekonomiler üzerin- görülmektedir (TUIK, 2020: 1).
deki etkisiyle, çocukların iyi olma hâlinde gözlenen Çalışan çocukların %65,7’si bir eğitime devam
düşüş arasındaki güçlü ve çok yönlü ilişki bulun- ederken bu oran erkeklerde %65,6, kızlarda %66,1
maktadır. Krizden en çok etkilenen ülkelerde, en oldu. Yaş gruplarına göre, 5-14 yaş grubundaki ça-
büyük sıkıntıyı çocuklar çekmekte ve bu durgunlu- lışan çocukların %72,0’ı, 15-17 yaş grubunda çalı-
ğun doğurduğu sonuçlardan en uzun süre etkilene- şan çocukların ise %64,1’i aynı zamanda bir eğiti-
cek olanlar da yine bu ülkeler olacaktır. 2008’den me devam etmektedir. Çalışan çocukların %34,3’ü
beri ekonomik durgunluk nedeniyle yoksulluk sı- eğitime devam etmemektedir. Çalışan çocukların
nırının altında yaşamaya başlamış olan çocuk sa- çalışma nedenlerinde ilk sırayı %35,9 ile “hane
yısı, bu sınırın altına düşmekten kurtulan çocuk halkının ekonomik faaliyetine yardımcı olmak”,
sayısından 2,6 milyon daha fazladır. 6,6 milyon alırken bunu, %34,4 ile “iş öğrenmek, meslek sa-
çocuk ise yoksulluk sınırının altına düşmüşken 4 hibi olmak” %23,2 ile “hane halkı gelirine katkıda
milyon çocuk kurtarılmıştır. Dünyanın en gelişmiş bulunmak” izlemiştir. Çocukların %6,4’ü ise “ken-
41 ülkesinde yaklaşık 76,5 milyon çocuk yoksul- di ihtiyaçlarını karşılamak” amacıyla çalışmaktadır.
lukla boğuşmaktadır. En yoksul ve en savunmasız Çalışan çocukların %30,8’i tarım, %23,7’si sa-
çocuklar, krizin etkisini daha yoğun ve orantısız bir nayi %45,5’i ise hizmet sektöründe yer almaktadır.
şekilde hissetmişlerdir. Özellikle de savunmasız du- Yaş grubuna göre incelendiğinde; 5-14 yaş grubun-
rumdaki çocuklar işsiz, göçmen, tek ebeveynli ve da çalışan çocukların %64,1 ile tarım sektöründe
geniş ailelerde olanlar en şiddetli yoksulluk düzey- 15-17 yaş grubunda çalışan çocukların ise %51,0
lerine ilişkin istatistiklerde fazla temsil edilmişler- ile hizmet sektöründe ağırlık kazandığı görülmek-
dir Türkiye’de yaşayan 15-24 yaş grubundaki her tedir. İşteki durumuna göre çalışan çocukların
dört gençten biri örgün eğitim veya meslekî eği- %63,3’ü ücretli veya yevmiyeli, %36,2’si ücretsiz
time devam etmemektedir. (UNICEF, 2014:2-3). aile işçisi, %0,5’i ise kendi hesabına olarak çalış-
OECD veri tabanından elde edilen verilere göre maktadır. Çalışan çocukların %66,0’ı düzenli işye-
Türkiye’de 0-17 yaş çocukların yüzde 25’i yoksul rinde, %30,4’ü tarla-bahçede, %3,0’ı seyyar sabit
olarak tanımlanan hanelerde yaşamaktadır. Çocuk olmayan işyeri veya pazar yerinde, %0,5’i ise evde
yoksulluğu konusunda bölgeler arası önemli fark- çalışmaktadır (TUIK, 2020: 1).
lar gözlemlenmektedir. Çocuk yoksulluğuna dair Türkiye’de çocuklar tarımsal alanda, narenciye,
bölgesel farkları içeren verilerin, özellikle Suriye’den pamuk, kimyon, fındık, yer fıstığı, bakliyat ve şe-
gelen göç sonrası durum da dikkate alınarak güncel- ker pancarı gibi pek çok sektörde çalışmaktadırlar.
lenmesi önemli bir ihtiyaçtır (T.C. Kalkınma Ba- Türkiye’nin bazı bölgelerinde çocuklar, mevsimlik
kanlığı, 2020: ix). tarım işçiliği ile uğraşmakta ve bundan dolayı da
Türkiye genelinde 5-17 yaş grubundaki ço- kötü yaşam ve çalışma koşullarına maruz kalmak-
cuk sayısı 16 milyon 457 bin kişi olarak tahmin tadırlar. Çocuklar tarlada, hayvancılık alanında,
edilmektedir. Yaş grupları itibarıyla, 5-11 yaş gru- orman işlerinde, yabani otların temizlenmesinde
bundaki çocuk sayısı 9 milyon 12 bin, 12-14 yaş ve sulama kanallarında uzun saatler geçirmektedir-
grubundaki çocuk sayısı 3 milyon 796 bin, 15-17 ler. Bu çocuklar mevsimlik tarım işçiliği için çoğu
yaş grubundaki çocuk sayısı ise 3 milyon 649 bin zaman aileleriyle birlikte çalışacakları yerlere 3 ile
kişi olarak tahmin edilmektedir. Bir ekonomik fa- 7 ay boyunca kalacak biçimde göç etmekte ve bu
aliyette çalışan 5-17 yaş grubundaki çocuk sayısı nedenle de formel eğitimden uzak kalmaktadırlar.

128
5
Çocukluk Sosyolojisi

Çocuklar ayrıca küçük ölçekli imalat, ticari Çocuğun iyi olma hâli alanları açısından eğitim
ofisler, elektrik onarım hizmetleri, eğitim ve sağlık birçok farklı gösterge ile izlenmesi gereken, erken
hizmetleri, inşaat, dokuma, kiremit ve tuğla yapı- çocukluktan yetişkinliğe, çocukların yapabilirlikle-
mı, makine üretimi, gıda işleme, kimyasal üretim, rini arttıran ve doğdukları ailelerin koşullarından
metal işleri, ahşap işleri ve marangozluk, tekstil, farklı yaşamlar kurgulamaları için gerçek bir fırsat
deri, ayakkabı yapımı ve otomobil tamiri gibi alan- yaratılmasına olanak sağlaması beklenen kurumsal
larında da çalışmaktadır. Özellikle kırsal kesimde mekanizmadır. 2019 OECD verilerine göre 3-5
el sanatları işlerinde çalıştıkları için okula devam yaş arasındaki çocuklarda okul öncesi eğitime eri-
edemeyen kız çocukları bulunmaktadır. Mobilya şenlerin oranları açısından Türkiye %37’lik oran
sektöründe çalışan çocuklar, tehlikeli kimyasallara ile son sırada yer almaktadır. 15-19 yaş dilimindeki
ve tehlikeli makinelere maruz kalmak da dâhil ol- çocukların okula devam etme oranlarına bakıldı-
mak üzere sağlık ve güvenlik riskleriyle karşı karşı- ğında da ise Türkiye’de bu yaş grubundaki çocuk-
yadırlar (ILAB, 2008: 372). ların %70’i eğitimlerine devam edebilmektedir ve
Çalışma ortamında fiziksel sağlığı olumsuz et- OECD ortalaması olan %77’nin altında kalmakta-
kileyen faktörler incelendiğinde; çalışan çocukların dır (T.C. Kalkınma Bakanlığı 2020: X).
%12,9’unun aşırı sıcak/soğuk ya da aşırı nemli/
nemsiz bir ortamda çalıştığı, %10,8’inin kimyasal
madde, toz duman veya zararlı gazlara maruz kal- Uluslararası Göç, Göçmen Çocuklar
dığı görülmektedir. Çalışan çocukların %10,1’i zor ve Türkiye
duruş şekli veya harekete maruz kaldı veya ağır yük Küresel mülteci nüfusu ise 2018’de 25,9 milyon
taşımış, %10,0’ı ise gürültü veya şiddetli sarsıntı- olarak kaydedilmekte ve bu nüfusun %52’sini 18
ya maruz kalmıştır. Çalışan çocukların %6,4’ünün yaşın altındaki çocuklar oluşmaktadır (UNDESA,
çalıştığı ortamda kaza riski ile karşı karşıya kaldı- 2019a: iv). Suriye Arap Cumhuriyeti ve Türkiye,
ğı, %4,6’sının ise çalıştığı işyerinde göz yorgunlu- sırasıyla 6,7 milyon ve 3,7 milyonla küresel ola-
ğu veya görsel odaklanma konusunda risk altında rak en fazla sayıda mültecinin kaynağı ve ev sa-
olduğu belirlenmiştir. Çalışan çocukların %1,3’ü hibi olmuştur. Kanada, 2018’de Amerika Birleşik
çalıştığı yerde bir yaralanma veya sakatlanmaya ma- Devletleri’nden daha fazla mülteciyi yeniden yer-
ruz kalırken, %4,4’ü çalıştığı yerde yaralanma veya leştirerek en büyük mülteci yerleştirme ülkesi ol-
sakatlanma durumuna tanık olmuştur. İşyerinin muştur (UNDESA, 2019a: iv).
çalışma koşullarından kaynaklı herhangi bir ra-
hatsızlık geçirenlerin oranı %0,6 iken, bu duruma
tanık olanların oranı %2,2 oldu. Çalışan çocukla-
rın %0,1’i çalıştığı yerde fiziksel, sözlü şiddet veya Uluslararası göçmenler: Doğdukları dı-
kötü muameleye maruz kalırken, bu duruma tanık şında bir ülkede veya bölgede yaşayan in-
olanların oranı ise %1,5 oldu. sanları ifade eder. Doğduğu ülke bilgisinin
Ev işlerinde ailesine yardımcı olan çocuklar, hane mevcut olmaması durumunda ise vatan-
için alışveriş, temizlik, yemek, ütü vb. ev işleri ile ha- daşı oldukları ülke dışındaki bir ülkede
nede kendinden küçük çocuklara veya yaşlı/engelli/ yaşayan kişileri ifade eder (UN 2019).
hasta bir yakına bakma konularında ailesine destek
olan çocukları ifade etmekte olup, çalışan çocuk
kapsamında yer almamaktadır. Bu çerçevede, 5-17 Türkiye, 2018’de beşinci kez üst üste 3,6 mil-
yaş grubunda, ev işlerinde ailesine yardımcı olan yonu Suriyeliler olmak üzere 3,7 milyon göçmene
çocukların oranı %45,5 olmuştur. Bu oran, erkek ev sahipliği yapan ülkesi konumunda yer almış-
çocuklarında %40,0; kız çocuklarında %51,3 ola- tır. Suriyelilerin küresel mülteci nüfusu içindeki
rak görülmektedir. Ev işlerinde ailesine yardımcı önemli payını yansıtan diğer iki komşu ülke ise ilk
olan çocukların %43,5’i hane için alışveriş yapma, 10’da yer alan Ürdün ve Lübnan olmuştur. (IOM,
çamaşır-bulaşık yıkama, ütü yapma, yemek pişirme, 2019c:40). Türkiye, Birleşmiş Milletler Mülteciler
ev eşyalarının temizliği gibi işlerde, %23,2’si hanede Yüksek Komiserliği’nin desteği ile mültecilere na-
kendinden küçük çocukların bakımında, %5,4’ü ise kit yardımı, sağlık ve eğitim gibi ulusal hizmetle-
hanedeki yaşlı/engelli/hasta bir yakınının bakımında re erişimlerini sağlamak üzere çalışmaktadır. 2018
ailesine yardımcı olmuştur (TUIK, 2020: 1). Ulusal Uyum Stratejisi doğrultusunda, ilgili devlet

129
5
Çocuk Göçü ve Sonuçları

kurumlarının da desteği ile mültecilerin sertifikalı Programı ve Mülteciler için Şartlı Eğitimde Nakit
beceri eğitimi için ulusal kurumlara kaydolmaları Transferi (ŞEY) Programı gibi sosyal yardım prog-
da dahil olmak üzere geçim fırsatlarını ve işgücü pi- ramları ile 28.000’in üzerinde çocuğa ulaşılmıştır.
yasasına erişimini kolaylaştırmıştır. Bu bağlamda, UNICEF ayrıca, Aile Çalışma ve Sosyal Hizmet-
işgücü piyasasına erişimlerini artırmak için, 3.571 ler Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı gibi kilit bakan-
Suriyeli mültecinin Türkiye’de sertifikalı beceri eği- lıklardan 2.000’den fazla personele, savunmasız
timi için resmî ulusal kurumlara kaydolmaları des- mülteci çocuklarla çalışma becerilerini geliştirmek
teklenmiştir (UNHCR, 2019b: 130). ve haklarının korunmasını sağlamak için kapasite
Devam eden kriz, çocuk evliliği ve erken yaşta geliştirme eğitimleri sağlamaya devam etmektedir
evlilik, cinsel istismar, cinsiyete dayalı şiddet, zorla (UNICEF, 2019c: 2).
fuhuş ve çocukların silahlı gruplara zorla alınma-
sı gibi olumsuz baş etme mekanizmaları da dâhil Eğitim
olmak üzere, ciddi koruma risklerini ve hassas du-
Türkiye’de 2003 yılından beri yürürlükte olan
rumlarını da beraberinde getirmiştir. Eşit olmayan
ve dezavantajlı aileleri desteklemek amacıyla uygu-
güç dinamikleri ve kaynaklara ve bilgiye adaletsiz
lanan Eğitim İçin Şartlı Nakit Transferi programı
erişim nedeniyle kadınlar ve kız çocukları insani
2017 yılında sığınmacıları da kapsayacak şekilde
yardım hizmetlerine erişimde zorluklarla karşılaş-
genişletilmiştir. Program MEB, Aile, Çalışma ve
maktadırlar (IOM, 2019b: 20).
Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Türk Kızılay’ı ve UNI-
2019 yılında Türkiye, dört milyondan fazla in- CEF tarafından ortaklaşa yürütülmekte ve AB,
sanla dünyadaki en büyük kayıtlı mülteci nüfusa Norveç ve ABD tarafından mali olarak desteklen-
ev sahipliği yapmaya devam etmiştir. 1,6 milyo- mektedir. 2019 ortasına kadar, program aracılığıyla
nu çocuk olmak üzere yaklaşık 3,6 milyon Suri- yaklaşık 500.000 mülteci çocuk okula devam et-
yeli geçici koruma altında bulunmaktadır. Ayrıca miştir (OECD, 2020: 21).
Türkiye, kayıtsız mülteciler ve hareket halindeki
UNICEF, her türden eğitime erişimi yaygınlaş-
göçmenler için önde gelen bir geçiş ülkesi olmaya
tırmak ve savunmasız mülteciler ve Türk çocuklar
devam etmektedir. 2019’da başta Afganlar, Suri-
için eğitim kalitesini ve kapsayıcılığını artırmak
yeliler ve Iraklılar olmak üzere 183.000’den faz-
üzere Milli Eğitim Bakanlığı ve diğer ortaklarla
la insan, 2018’e göre yaklaşık %70’lik bir artışla
yakın işbirliği içinde çalışmaktadır. 2019 sonu iti-
Türkiye’den AB’ye deniz ve kara yoluyla geçmeye
barıyla 680.000’den fazla Suriyeli ve diğer mülteci
çalışmıştır. Bunlardan 76.000’den fazlası başarıy-
öğrenci, ülke genelindeki Türk devlet okullarına ve
la Yunanistan ve Bulgaristan’a ulaş olup, yaklaşık
geçici eğitim merkezlerine kaydolmuş durumdadır.
olarak %37’sini çocuklar oluşturmuştur. Denizde
Ayrıca yaklaşık olarak 9.900’ü devlet okullarına
60.000 kişi daha kurtarılmış veya durdurulmuş
yönlendirilmiş olan Hızlandırılmış Öğrenme Prog-
ve yaklaşık 46.000 kişi de karada yakalanmıştır
ramına kayıtlı 11.800’den fazla okul dışı çocuk ile
(UNICEF, 2019c: 2).
7.500’den fazla çocuk Türkçe Derslerinden yarar-
lanmıştır. UNICEF ayrıca 23.087 Suriyeli ve Türk
Çocuk Koruma çocuğa ev ve toplum temelli erken çocukluk eğiti-
UNICEF, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler mi sağlamıştır. Eğitim erişim, savunmasız gruplara
Bakanlığı (AÇSHB) ve diğer ortaklar, bakım süreci ulaşmakta kritik bir unsurdur ve UNICEF, 24 ilde
boyunca çocuk koruma sistemleri ve hizmetlerinin 54.200’den fazla çocuğu ve ergeni ilgili fırsatlara
kapsamını ve kalitesini iyileştirmek üzere çalışmak- yönlendiren hedefli bir sosyal yardım kampanya-
tadırlar. Yaklaşık 200.000 çocuk dâhil 255.000’den sı yürütmüştür. UNICEF ayrıca Suriyeli çocuklar
fazla savunmasız mülteci, göçmen ve sığınmacı, için sürdürülebilir, güvenli ve koruyucu öğrenme
UNICEF destekli 74 çocuk ve ergen dostu alan ortamları sağlamaya yardımcı olan 12.293 Suriyeli
ve merkezden oluşan bir ağ üzerinden koruma gönüllü eğitim personeline aylık teşvikler sağlamış-
hizmetlerine erişmiştir. Ayrıca, AÇSHB ASDEP tır (UNICEF, 2019c: 2).

130
5
Çocukluk Sosyolojisi

Ergen ve Gençlik Katılımı için tasarlanmış 91 Aşı Takip Sistemi paketi tedarik
“Kayıp Kuşak Yok” stratejisi çerçevesinde UNI- etmiştir. UNICEF ayrıca Bebek ve Küçük Çocuk
CEF, 2019 yılında Gençlik ve Spor Bakanlığı, Aile Beslenmesi konusunda eğitim programları tasarla-
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve STK ması ve geliştirmesi için Sağlık Bakanlığına destek
ortaklarıyla Suriyeli ve Türk ergenler ve gençler vermiştir (UNICEF, 2019c: 3).
için anlamlı katılım ve yaşam becerileri eğitimi
fırsatlarını genişletmek için iş birliği yapmıştır. İnsani Yardım Liderliği, Koordinasyon
94.000’den fazla ergen ve genç, yaşam becerileri ve Strateji
kursları, topluluk eylem projeleri ve spor etkinlik-
Türkiye Hükümeti, Bölgesel Mülteci Müda-
leri dahil olmak üzere sosyal uyumu teşvik eden bir
halesi çerçevesinde Birleşmiş Milletler Ülke Ekibi
dizi faaliyete katılmıştır. UNICEF destekli il Ço-
tarafından desteklenen Suriyelilerin yanı sıra diğer
cuk Hakları Komiteleri’nden 183 Türk ve Suriyeli
mülteci ve göçmen gruplarına yönelik genel kriz
ergen, Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 30’uncu yıl-
müdahalesine liderlik etmektedir. BM kurumlar
dönümü anısına Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde
arası müdahalenin liderliği Suriye Müdahale Gru-
20. Çocuk Forumu düzenleyerek üyelerine bir bil-
bu aracılığıyla ve teknik koordinasyon Suriye Gö-
diri sunmuşlardır (UNICEF, 2019c: 2).
rev Gücü aracılığıyla gerçekleşmektedir. UNICEF,
Eğitim Çalışma Grubu, Eğitim ve Çocuk Koruma
Sosyal Koruma ve Temel İhtiyaçlar Alt Çalışma Grubu ile Güneydoğu Türkiye Eğitim
2019 yılında, Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler ve Çocuk Koruma Çalışma Grup’larının eş başka-
Bakanlığı, belediyeler, sivil toplum ve özel sektör ile nıdır ve Kalıcı Çözümler Çalışma Grubu ve Acil
birlikte UNICEF, savunmasız mültecilerin ve Türk Durum Planlaması Çalışma Grubu’nun aktif üyesi-
çocukların sosyal koruma hizmetlerine erişiminin dir. Hizmetlerin genişletilmesi ve ulusal sistemlerin
artmasını sağlamak için mevcut ulusal sistemleri güçlendirilmesi, çocuk işçiler ve mülteci çocuklar
güçlendirmeye devam etmiştir. Mülteci Çocuklar gibi en savunmasız çocuklara ulaşmak ve cinsiyet
için Şartlı Nakit Transferi Programı 2019’da önem- duyarlılığını artırmaya yönelik çabalar 2019’da en
li ölçüde genişlemiş ve 2018 yılına göre %37 ar- önemli önceliklerden biri olmaya devam etmiştir
tışla bir yılda 562.000’den fazla çocuğa ulaşmıştır. (UNICEF, 2019c: 3).
Savunmasız ergen mültecilerin karşılaştığı ekono- Sonuç olarak, göçmen çocuklar, sağlıklarını
mik sorunlar nedeniyle, Eylül ayında ortaokullar- ve refahlarını olumsuz etkileyen pek çok risklerle
da 190.000 çocuğa yönelik ödeme planı başlatıl- karşı karşıyadırlar. Bu riskler yolculuğun başladı-
mıştır. UNICEF ayrıca Çocuk İşçiliğinin Ortadan ğı ülke, yolculuğun istikameti, yolun uzunluğu
Kaldırılmasına İlişkin Ulusal Planı uygulanmasını ve varış ülkesine göre farklılıklar göstermektedir.
desteklemiş ve 480 iş müfettişine, bakanlık perso- Bu yolculukta, refakatsiz çocuklar, gebe kadınlar
neline ve devlet okulu öğretmenlerine çocuk işçiliği ve bebekler özellikle savunmasız grupları oluştur-
vakalarının nasıl daha iyi tespit edileceği konusun- maktadırlar. Göçmen çocukların sağlığını etkile-
da eğitim vermiştir. UNICEF ayrıca, en savunma- yen faktörler, sağlık sisteminin sınırlarını da aşacak
sız durumdaki Suriyeli ve ev sahibi topluluk ha- bir biçimde sosyal ve yapısal belirleyicileri de içe-
nelerinin yaklaşık 10.500’üne bir defaya mahsus, recek kadar geniş kapsamlı bir sorun olarak orta-
mevsimlik nakit temelli yardım sağlamak için yerel ya çıkmaktadır. Marjinalleştirme ve sosyal izolas-
makamlarla yakın iş birliği içinde çalışarak yakla- yon, göçmen çocukların sağlık haklarına erişimin
şık 23.300’ü çocuk 51.000 kişiye fayda sağlamıştır önündeki başlıca engellerdir. Yabancı düşmanlığı
(UNICEF, 2019c: 3). ve milliyetçiliğin yükselişi, sağlık, sosyal ve eğitim
hizmetlerine erişim ve politika yapıcılar için özel
bir zorluk teşkil etmektedir (ISSOP, 2018: 168).
Sağlık Göç ve hareketlilik üzerine uzun vadeli ve artan
UNICEF, Sağlık Bakanlığı ile iş birliği yaparak bulgular, göç olgusunun büyük ölçüde öncelikli
yıl boyunca Göçmen Sağlık Merkezlerine destek politika alanlarını etkileyen, küresel ekonomik,
sağlamış, çevrimiçi lojistik ve soğuk zinciri izlemek sosyal, politik ve teknolojik dönüşümlerle ilişkili

131
5
Çocuk Göçü ve Sonuçları

olduğunu göstermektedir. Tarihsel olarak göç ve yerinden edilme olguları, uzun vadeli sosyal, güvenlik,
politik ve ekonomik olaylarla bağlantılı olarak ele alınmak zorundadır (IOM, 2019a: 1). Göçmen ço-
cukların haklarına anlamlı erişimin sağlanabilmesi için, yerel halkla aynı standartlarda ve göçmenlerin
kültürel farklılıklarını da göz önüne alan bir sağlık sisteminin oluşturulması önemlidir. Göçmen çocuk
sağlığını geliştirmek ve korumak için tasarlanmış programlar ve faaliyetler göçmen çocukları ve ailelerini
birlikte içermelidir. (ISSOP, 2018: 168).

Öğrenme Çıktısı
6 Türkiye’de göç olgusu ve çocuğun durumunu açıklayabilme

Araştır 6 İlişkilendir Anlat/Paylaş

2013 yılından itibaren özel-


Erdoğan, M. (2015). Türki- likle Suriye’den gelen sığın-
Türkiye’de bulunan geçici
ye’deki Suriyeliler. Toplumsal macılarla birlikte Türkiye’de
koruma altındaki Suriyeli
kabul ve uyum. İstanbul: iç göçler ve uluslararası göçler
çocukların eğitime erişim
Bilgi Üniversitesi Yayınları. sonucu yerli ve mülteci ço-
olanaklarını araştırınız.
kitabını inceleyiniz. cukların eğitim alanında kar-
şılaştıkları sorunları tartışınız.

132
5
Çocukluk Sosyolojisi

1 Çocuk göçü kavramını


tanımlayabilme

öğrenme çıktıları ve bölüm özeti


Çocuk Göçü

Diğer yaş aralıklarında gerçekleşen göç örüntüleri gibi, çocuk göçü de geniş kapsamlı bir olgudur. Birleşmiş
Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 1. Maddesi 18 yaşını doldurmamış her insanı çocuk tanımı içinde kabul
etmektedir (UNCHR, 1990:1).2019 Dünya Göç Raporu’na göre, küresel olarak uluslararası göçmen sayısı:
272 milyon ile dünya nüfusunun% 3,5’ine karşılık gelmekte ve bu göçmenlerin %52’sini erkekler, %48 ise
kadınlar oluşturmaktadır. Tüm uluslararası göçmenlerin %74’ü 20-64 yaş arasında olup ekonomik olarak aktif
nüfusu oluşturmaktadır (IOM, 2019a:3). Tüm uluslararası göçmenlerin %48’ini kadınlar ve kızlar çocukları
oluşturmaktadır. Kadın göçmenlerin payı %51,8 ile en yüksek Kuzey Amerika ve %51,4 ile Avrupa’da ve en
düşük %47,5 ile Sahra altı Afrika’da ve %35,5 oranı ile Kuzey Afrika ve Batı Asya’da görülmektedir (UNDESA,
2019a: iv). 2019 yılı istatistiklerine göre, çatışma, şiddet, insan hakları ihlali ya da kamusal düzeni bozan diğer
olaylar nedeniyle, 79.5 milyon insan zorla yerinden edilmiş durumdadır. Zorla yerinden edilen 79,5 milyon
kişinin tahminen 30-34 milyonu 18 yaşın altındaki çocuklardan oluşmaktadır. Tüm mültecilerin %68’inin
kaynak ülkelerini teşkil eden beş ülke, Suriye Arap Cumhuriyeti 6,6 milyon, Venezuela 3,7 milyon, Afganistan
2,7 milyon, Güney Sudan 2,2 milyon ve Myanmar 1,1 milyon göçmen ile önemli bir yere sahiptirler. En fazla
mülteciye ev sahipliği yapan ülkeler arasında ise, birinci sırayı 3,6 milyon ile Türkiye, 1,8 milyon ile Kolombiya,
1,4 milyon ile Pakistan, 1,4 milyon ile Uganda ve 1,1 milyon ile Almanya yer almaktadır (UNHCR, 2019a: 2-3).

Göç nedenlerine dayalı


2 olarak çocuk göçmen
türlerini açıklayabilme

Göç Nedenlerine Dayalı Olarak


Çocuk Göçmen Türleri

Çocuklar çok çeşitli nedenlerle göç etmektedirler. Bazı göç yolculukları son derece cinsiyete dayalı nitelikler
çalışmaktadır. Örneğin, Nijeryalı kız çocukları seks endüstrisinde çalıştırılmak üzere Avrupa’ya taşınmaktadır.
Diğer bazı göç türleri ise, göç veren ülkeye bağlı olarak farklı oranlarda hem kız çocukları hem de erkek çocuk-
ları içerebilmektedir. Özellikle, çatışma ve doğal afet gibi nedenlerin dışında kalan çocuk göçleri çoğu zaman
güvenlidir ve çocuk aile biriminin bir parçası durumundadır. Bununla birlikte, çocukların güvenliğini tehlikeye
atan ve haklarını ihlal eden göçlere dâhil olma eğilimi gittikçe artmaktadır. Bu tür göç örnekleri, yalnızca boğul-
maların sık görüldüğü Doğu ve Orta Akdeniz gibi zorlu yollarda açıkça yaşamı tehdit eden zorunlu göçleri de-
ğil, aynı zamanda çocukların rutin olarak fiziksel ve / veya cinsel şiddete maruz kaldığı göçleri de içermektedir.
Güvenli olmayan göç çoğunlukla, yardıma ihtiyacı olan gözetim altındaki çocukların kırılganlığından yararla-
nan aracıların sömürüsü nedeniyle ortaya çıkmaktadır (IOM, 2019a: 233). ‘Sosyal göçmen’ kavramı, göç eden
çocuklar arasında, göç nedenleri en az endişe uyandıran grubu oluşturmaktadır. Bu, çocukların ihtiyaçlarının
en iyi şekilde karşılandığı, haklarının en iyi şekilde korunduğu ve yetişkinliğe en iyi şekilde aile kurumu içinde
ve ebeveynlerinin doğrudan koruması altında hazırlandıkları varsayımına dayanmaktadır (Huijsmans, 2006: 4).
Son 10 yılda en az 100 milyon insan ülkelerinin sınırları içinde veya dışında sığınmak için evlerinden kaçmak
zorunda kalmıştır. Zorla yerinden edilme ve vatansızlık, son yıllarda uluslararası gündemde üst sıralarda yer
almaya devam etmiş ve dünyanın her yerinde dramatik sonuçlar doğurmuştur (UNHCR, 2019a: 6).

133
5
Çocuk Göçü ve Sonuçları

Bilimsel araştırma konusu olarak çocuk


3 göçü perspektifinin göç olgusunu
anlamaktaki önemini açıklayabilme
öğrenme çıktıları ve bölüm özeti

Bilimsel Araştırma Konusu


Olarak Çocuk Göçü

Göç sürecinde her zaman var olmalarına karşın, birkaç on yıl öncesine kadar kadınlar gibi çocuklar da spesifik
bir araştırmaya çok fazla konu olmamışlardır. Kadın ve erkekleri arasındaki farklılıkları ortaya koymak daha ko-
lay iken, söz konusu çocuk olduğunda açık ve evrensel ölçütler ortaya konulmadıkça çocukluğun ne zaman son
bulduğuna ilişkin tartışmalar sonuçsuz kalmaktadır (Huijsmans, 2006: 1). Bu nedenle, Birleşmiş Milletler Ço-
cuk Hakları Sözleşmesi (UNCHR), neredeyse evrensel olarak on sekiz yaşın altındaki herkesi çocuk tanımı içine
alıp, çocukluk ve yetişkinlik arasındaki çizgiyi çizerek konuya yasal netlik getirmiştir (UNCHR, 1990: 1). Göç
ve kadın tartışmalarında kadının özerkliğinden söz edilirken çocuklar için benzer bir yaklaşım nadiren benim-
senmektedir. Ayrıca, kadın göçmenlerin durumunun iyileştirilmesindeki baskın eğilim, kadınları erkeklere tabi
kılan güç ilişkileri nedeniyle, kadınları ‘güçlendirmeye’ odaklanırken, çocuk göçmenlerin, göçün sert ve zorlu
gerçekliğinden soyutlanarak kendi geleneksel rolleri içinde rehabilite edilebilecekleri düşünülmektedir. Ancak
bu durum, çocukların göç etmek için kendilerine ait ve meşru nedenleri olabileceği ve göç ve göçmen işçiliğinin
getirdiği gerçek risklerin hafife alındığı gerçeğini göz ardı etmek anlamına gelmektedir (Huijsmans, 2006: 2).

4 Göç olgusu ve çocuk kırılganlığı


kavramını birlikte analiz edebilme

Göç Olgusu ve Çocuk


Kırılganlığı

Çocuk kırılganlığı, her şokun yeni bir güvenlik açığı seviyesine yol açtığı ve her yeni seviyenin bir dizi yeni
riskler ortaya çıkardığı aşağı doğru ilerleyen bir sarmaldır. Bir başka deyişle, bir çocuğun olumsuz bir sonuçla
karşılaşma olasılığı her şokla birlikte artar. Bu sarmalın en altında aile bakımından mahrum veya ciddi aile
istismarı ve ihmali durumunda yaşayan çocuklar yer almaktadır. Ebeveyn bakımını kaybetmiş veya kaybetme
riski altında olan çocuklar, kendi adlarına karar vermekten birinci derecede sorumlu olan kişileri kaybettikleri
veya kaybetme riskiyle karşı karşıya kaldıkları için önemli derecede savunmasızdırlar. Bu durum çocukları is-
tismar ve sömürülere karşı savunmasız getirmekte ve yüksek risklerle karşı karşıya bırakmaktadır (Jans, 2016:
3). 2015 yılından bugüne yoksulluğa düşmüş çocuk sayısında önemli bir artış görülmektedir. UNICEF’in
güncel verilerine göre, dünya genelinde her üç çocuktan biri, yaklaşık 663 milyon çocuk yoksulluk içinde yaşa-
maktadır. Yoksulluk, çocukları beslenme, eğitim, sağlık hizmetleri, su ve hijyen koşullarına erişim gibi hayatta
kalmak ve gelişmek için en çok ihtiyaç duydukları şeylerden mahrum bırakmaktadır. Çocuklar büyüdükçe,
yoksulluğun sonuçları daha da artmakta, refahları ve kendileri, aileleri ve toplulukları için daha iyi bir gelecek
inşa etme becerileri üzerinde telafisi imkânsız zararlara neden olmaktadır (UNICEF 2020b: 9). 2015 yılında
Ege Denizi’nde kaydedilen tüm ölümlerin %30’unu çocuklar oluşturmaktadırlar. Diğer bir ciddi endişe verici
durum ise ebeveynleri veya bakım veren kişiler olmadan seyahat eden refakatsiz çocukların Avrupa’ya sığınma
talebinde meydana gelen artışlardır (IOM&UNICEF, 2015: 1).

134
5
Çocukluk Sosyolojisi

Göç olgusunun çocuklar üzerindeki


5 etkilerini çok boyutlu bir perspektif
ile açıklayabilme

öğrenme çıktıları ve bölüm özeti


Göç Olgusunun Çocuklar
Üzerindeki Etkileri

İnsani krizler çocuklar açısından çok ciddi tehlikeler de beraberinde getirmektedir. Özellikle 2015 yılında artan
küresel göçlerle birlikte, birçok çocuk evlerinden ayrılmak zorunda kalmıştır. Bu çocuklar aynı zamanda, aile-
sinden ve eğitimden mahrum bırakılmış, sömürü ve şiddete maruz kalmış ve yaralanma ya da ölümle riskiyle
karşı karşıya kalmışlardır. Bu riskler çoğu zaman, çocukları besleyici gıdaya erişim, korunma ve sağlık da
dahil olmak üzere çok sayıda temel haklarından mahrum bırakmıştır (UNICEF, 2019b: 15). Çocuk hak-
larına erişim konusunda eğitim verileri de endişe verici durumdadır. Küresel olarak, ilköğretim düzeyinde okul
dışında kalan çocukların sayısı 2007 yılından beri durağan bir seyir izlemektedir. (UNICEF, 2019b: 12). Çocuk
evlilikleri her iki cinsiyetten çocuklar arasında da gerçekleşse de kızlar için çok daha yaygın bir risk olmaya
devam etmektedir. Çocuk evlilikleri, köklü cinsiyet eşitsizliklerinin ve kısıtlayıcı cinsiyet normların yanı sıra
yoksulluk ve ekonomik fırsat eşitsizliğinin de hem nedeni hem de sonucudur. (UNICEF, 2019b: 32). Dünyada
milyonlarca çocuk nedeni olmadıkları çatışmaların içinde yer almaktadırlar. Dünya genelindeki çocukların
neredeyse beşte birini oluşturan 420 milyon çocuk bir çatışma bölgesinde yaşamaktadır. 142 milyon çocuk
ise, bir yılda 1000’den fazla savaş nedeniyle ölümlerin gerçekleştiği yüksek yoğunluklu çatışma bölgelerinde
yaşamaktadır (Save the Children, 2019: 9). Refakatsiz veya ailelerinden ayrılmış çocuklar, sömürü ve insan
ticareti için yüksek risk altında bulunmaktadırlar. 2015 yılında sığınma başvurusunda bulunan yaklaşık 90.000
refakatsiz çocuktan 10.000’den fazlası kaybolmuştur (ISSOP, 2018: 165).

6 Türkiye’de göç olgusu ve çocuğun


durumunu açıklayabilme

Türkiye’de Göç Olgusu ve


Çocuğun Durumu

2020 Küresel Çocukluk Raporu’na göre, çocukların en iyi korunduğu ve çocukluklarını yaşayabildiği ilk
üç ilke sıralamasında Singapur, Slovenya ve Finlandiya yer alırken, çocukların çocukluklarını yaşayamadıkları
ve haklarına erişemedikleri ülkeler arasında en aşağıda yer alanlar ise 178. sırada Çad, 179. sırada Orta Afrika
Cumhuriyeti ve 180. Sıra Nijerya yer almaktadır. Bu küresel sıralamada Türkiye ise 180 ülke arasında 63. sırada
yer almaktadır (Save The Children, 2020: 3). Çocuk yoksulluğuna dair bölgesel farkları içeren verilerin, özellik-
le Suriye’den gelen göç sonrası durum da dikkate alınarak güncellenmesi önemli bir ihtiyaçtır (T.C. Kalkınma
Bakanlığı, 2020: ıx). 2019 yılında Türkiye, dört milyondan fazla insanla dünyadaki en büyük kayıtlı mülteci
nüfusa ev sahipliği yapmaya devam etmiştir. 1,6 milyonu çocuk olmak üzere yaklaşık 3,6 milyon Suriyeli geçici
koruma altında bulunmaktadır. Ayrıca Türkiye, kayıtsız mülteciler ve hareket halindeki göçmenler için önde
gelen bir geçiş ülkesi olmaya devam etmektedir (UNICEF, 2019c: 2).

135
5
Çocuk Göçü ve Sonuçları

1 Uluslararası Çocuk İşçiliğinin Ortadan Kaldı- 6 2019 yılı Uluslararası Göç Örgütü’nün ra-
rılması Programı (IPEC) kaç yılında başlatılmıştır? poruna göre, 20 yaş altındaki küresel çapta çocuk
göçmen oranı toplam göçmen oranına göre kaçtır?
neler öğrendik?

A. 1963
B. 1992 A. %17
C. 2001 B. %21
D. 2004 C. %18
E. 2011 D. %14
E. %37
2 1973 ILO Asgari Yaş Sözleşmesi’ne göre, as-
gari istihdam ve çalışma yaşı sınırı aşağıdakilerden 7 Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, Çocuk-
hangisidir? ların Silahlı Çatışmalara Dahil Olmasına İlişkin
İsteğe Bağlı Protokol (OPAC) kaç yılında kabul
A. 12
edilmiştir?
B. 14
C. 15 A. 1963
D. 16 B. 1973
E. 18 C. 1984
D. 1999
E. 2000
3 1973 ILO Asgari Yaş Sözleşmesi’ne göre, teh-
likeli işler için asgari istihdam ve çalışma yaşı sınırı
aşağıdakilerden hangisidir? 8 2017 Birleşmiş Milletler verilerine göre, kü-
resel kız çocuğu asker oranı toplam çocuk asker
A. 17 oranına göre kaçtır?
B. 18
A. %40
C. 19
B. %5
D. 21
C. %8
E. 22
D. %30
E. %10
4 2017 yılı Uluslararası Göç Örgütü’nün veri-
lerine göre, Küresel çapta çocuk göçmen sayısı aşa-
ğıdakilerden hangisidir? 9 2020 UNICEF Raporu’na göre, dünyada aşı-
rı yoksulluk içinde yaşayan çocuk sayısı aşağıdaki-
A. 78 milyon lerden hangisidir?
B. 82 milyon
A. 85 milyon B. 98 milyon
C. 30 milyon
C. 385 milyon D. 412 milyon
D. 62 milyon
E. 502 milyon
E. 63 milyon

10 2017 Çocuk ve Gençlik Merkezi (CCYP)


5 2019 yılı Uluslararası Göç Örgütü’nün ra- Raporu’na göre, küresel olarak belirlenen insan
poruna göre, 20 yaş altındaki küresel çapta çocuk ticareti mağdurları içinde çocukların oranı aşağı-
göçmen sayısı aşağıdakilerden hangisidir? dakilerden hangisidir?
A. 22,7 milyon A. %11
B. 27,7 milyon B. %17
C. 30,4 milyon C. %22
D. 35,2 milyon D. %28
E. 37,9 milyon E. %32

136
5
Çocukluk Sosyolojisi

Yanıtınız yanlış ise “Göç Olgusunun Çocuk-


1. B 6. D Yanıtınız yanlış ise “Çocuk Göçü” konusunu
lar Üzerindeki Etkileri” konusunu yeniden
yeniden gözden geçiriniz.
gözden geçiriniz.

Yanıtınız yanlış ise “Göç Olgusunun Çocuk-


2. C 7. E

neler öğrendik yanıt anahtarı


Yanıtınız yanlış ise “Çocuk Göçü” konusunu
lar Üzerindeki Etkileri” konusunu yeniden
yeniden gözden geçiriniz.
gözden geçiriniz.

Yanıtınız yanlış ise “Göç Olgusunun Çocuk- Yanıtınız yanlış ise “Göç Olgusunun Çocuk-
3. B 8. A
lar Üzerindeki Etkileri” konusunu yeniden lar Üzerindeki Etkiler” konusunu yeniden
gözden geçiriniz. gözden geçiriniz.

Yanıtınız yanlış ise “Göç Olgusu ve Çocuk


4. C Yanıtınız yanlış ise “Çocuk Göçü” konusunu 9. C
Kırılganlığı” konusunu yeniden gözden ge-
yeniden gözden geçiriniz.
çiriniz.

Yanıtınız yanlış ise “Göç Olgusunun Çocuk-


5. E Yanıtınız yanlış ise “Çocuk Göçü” konusunu 10. D
lar Üzerindeki Etkileri” konusunu yeniden
yeniden gözden geçiriniz.
gözden geçiriniz.

Araştır Yanıt
5 Anahtarı

Araştır 1

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 20 Kasım 1989 tarihinde kabul edilen Sözleşme, insanlık ailesinin
tüm üyelerinin, doğuştan varlıklarına özgü bulunan haysiyetle birlikte eşit ve devredilemez haklara sahip olma-
larının tanımlanmasının, dünyada özgürlük, adalet ve barışın temeli olduğunu belirterek çocukların özel ilgi ve
yardıma hakkı olduğunu kabul etmektedir. Bu Sözleşme uyarınca çocuğa uygulanabilecek olan kanuna göre
daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, onsekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır. Çocukların, ırk, renk,
cinsiyet, dil, siyaset ya da başka düşünceler ulusal, etnik ve sosyal köken, mülkiyet, sakatlık, doğuş ve diğer sta-
tüler nedeniyle hiçbir ayrım gözetmeksizin tanır ve taahhüt ederler. Taraf Devletler, her çocuğun temel yaşama
hakkına sahip olduğunu kabul ederler. Çocuk doğumdan hemen sonra derhal nüfus kütüğüne kaydedilecek ve
doğumdan itibaren bir isim hakkına, bir vatandaşlık kazanma hakkına ve mümkün olduğu ölçüde ana–babasını
bilme ve onlar tarafından bakılma hakkına sahip olacaktır. Ana–babası, ayrı devletlerde oturan bir çocuk olağa-
nüstü durumlar hariç hem ana hem de babası ile düzenli biçimde kişisel ilişkiler kurma ve doğrudan görüşme
hakkına sahiptir. Taraf Devletler, çocukların yasadışı yollarla ülke dışına çıkarılıp geri döndürülmemesi hâlleriyle
mücadele için önlemler alırlar. Çocuk, düşüncesini özgürce açıklama hakkına sahiptir. Hiçbir çocuğun özel ya-
şantısına, aile, konut ve iletişimine keyfi ya da haksız bir biçimde müdahale yapılamayacağı gibi, onur ve itibarına
da haksız olarak saldırılamaz. Çocuğun yetiştirilmesi ve geliştirilmesi sorumluluğu ilk önce ana–babaya ya da
durum gerektiriyorsa yasal vasilere düşer. Taraf Devletler, ister tek başına olsun isterse ana babası veya herhangi
bir başka kimse ile birlikte bulunsun, mülteci statüsü kazanmaya çalışan ya da uluslararası veya iç hukuk kural ve
usulleri uyarınca mülteci sayılan bir çocuğun, bu Sözleşmede ve insan haklarına veya insani konulara ilişkin ve söz
konusu Devletlerin taraf oldukları diğer Uluslararası Sözleşmelerde tanınan ve bu duruma uygulanabilir nitelikte
bulunan hakları kullanması amacıyla koruma ve insani yardımdan yararlanması için gerekli bütün önlemleri
alırlar. Taraf Devletler zihinsel ya da bedensel özürlü çocukların saygınlıklarını güvence altına alan, özgüvenlerini
geliştiren ve toplumsal yaşama etkin biçimde katılmalarını kolaylaştıran şartlar altında eksiksiz bir yaşama sahip
olmalarını kabul ederler. Taraf Devletler, çocuğun olabilecek en iyi sağlık düzeyine kavuşma, tıbbî bakım ve reha-
bilitasyon hizmetlerini veren kuruluşlardan yararlanma hakkını tanırlar. Taraf Devletler, çocuğun eğitim hakkını
kabul ederler ve bu hakkın fırsat eşitliği temeli üzerinde gerçekleştirilmesini esas alırlar. Taraf Devletler, çocuğun,
ekonomik sömürüye ve her türlü tehlikeli işte ya da eğitimine zarar verecek ya da sağlığı veya bedensel, zihinsel,
ruhsal, ahlâksal ya da toplumsal gelişmesi için zararlı olabilecek nitelikte çalıştırılmasına karşı korunma hakkını
kabul ederler. Taraf Devletler, silahlı çatışma halinde kendilerine uygulanabilir olan uluslararası hukukun, çocuk-
ları da kapsayan insani kurallarına uymak ve uyulmasını sağlamak yükümlülüğünü üstlenirler (UNICEF, 2004).

137
5
Çocuk Göçü ve Sonuçları

Araştır Yanıt
5 Anahtarı

Göç olgusunun ve dinamiklerinin ortaya çıktığı dönemler siyasi, ekonomik ve


kültürel belirleyicileri tarafından şekillenmiştir. Göç teorileri de tarihsel ola-
rak dünyadaki dönemsel ekonomik politika ve uygulamalardan etkilenmiştir.
Göç kuramlarının gelişimini takip ettiğimizde, ilk olarak 1960’lı yıllarda or-
taya atılan neo-klasik göç teorilerinin dayandıkları iktisat modeline ve günün
koşullarına uygun olarak “bireysel faktörleri” göç analizine dâhil ettiklerini
söyleyebiliriz. Bu teori, göç sürecini bireysel girişimin bir parçası olarak yo-
rumlarken, bölgeler arası eşitsizlikleri işgücü arz-talebi yoluyla giderilebilecek
geçici dengesizlik durumları olarak değerlendirmiştir. Ancak, özellikle 1970’li
yıllarla birlikte, dünyadaki ekonomik krizler ve işgücünün sömürülmesine
Araştır 2 karşı ortaya çıkan negatif ortam, göç kuramlarında yapısal eşitsizliklerin sor-
gulanmasını gündeme getirmiştir. Bu bağlamda, merkez-çevre ilişkileri kap-
samında, uluslararası göçün merkez ülkeler tarafından çıkarlarına uygun ola-
rak yönlendirildiğini savunan dünya sistemi teorisi ön plana çıkmıştır. Aynı
dönemlerde, ikili işgücü piyasası teorisi ise merkez-çevre kavramını işgücü
piyasalarının yapısına uyarlayarak zengin ülkelerdeki birincil (vasıflı) ve ikin-
cil (vasıfsız) işgücü ayrımına dayalı olarak enformel sektörün güvencesiz ve
ucuz işgücü olması nedeniyle yüksek düzeyde göçmen emek gücüne ihtiyacı
olduğu iddiasını öne çıkarmaktadır. 1990’lı yıllardan sonra ise, ekonominin
küreselleşmesi ve uluslararası iletişim ve ulaşım kaynaklarının gelişmesinin
uluslararası göç sürecinde yarattığı karmaşıklaşma ile birlikte yapısal faktör-
lerin yanında kültür, aileler, etnik gruplar ve ilişki ağlarının da göç analizine
katılması söz konusu olmuştur (Güllüpınar, 2012: 54-55).

138
5
Çocukluk Sosyolojisi

Araştır Yanıt
5 Anahtarı

Coğrafi sınıflandırma, insan coğrafyası açısından kapsanan mesafeye dayalı


olarak göç olgusunu, yani bölgenin belediye, il ya da kıta gibi idari ve siyasi ör-
gütlenmesini ve nüfusu yani orada yaşayan vatandaşları dikkate alır. Referans
olarak hizmet veren bölgeler ile ilgili olarak, aşağıdaki kategoriler ayırt edilebi-
lir: İç göç: Bölünmez bir birim olarak kabul edilen il, bölgeya da alan içindeki
göç hareketidir. Bu göç, kırdan-kente, kentten-kıra, kırdan-kıra, kentten-ken-
te, yaylacılık ya da bölgelerarası hareketleri kapsamaktadır. Uluslararası göç:
Bir veya daha fazla devletin sınırlarını aşan göç hareketidir. Uluslararası göç,
coğrafi bağlamlara göre farklı kategorilere ayrılabilir. Bunlar, okyanus ötesi
göç, kıtalararası göç, Sınır göçü, Komşu göçü olarak gerçekleşebilmektedir
(Baggio, 2016: 1).
Kronolojik Sınıflandırma: göç olgusunu, öznel ve nesnel terimlerle tanımla-
maktadır. Öznel tanımlama, bir grup ya da insanın menşe yeri dışında kalma
niyetinde olduğu süreyi, nesnel terimler ise, menşe yerin dışında etkin olarak
kaldığı süreyi tanımlamaktadır.
Öznel süre, geçici göç, kalıcı göç ve belirsiz göç olmak üzere süre ölçütüne
göre farklılaşmaktadır. Kalıcı göç, göçmenin niyeti doğrultusunda, mutat ika-
met ettiği yerden uzakta geçirilme süresinin sınırlı bir süreye sahip olması,
kalıcı göç, göçmen niyeti doğrultusunda, mutat ikamet yerinden uzakta geçi-
Araştır 3 rilme süresinin sınırlı bir süreyi kapsamaması, belirsiz göç ise göçmenin niyeti
doğrultusunda göç deneyimine ayrılan belirli bir sürenin olmadığı durumları
tanımlamaktadır.
Etkin süre, Bir kişinin veya bir grubun menşe yerinin etkin bir şekilde dı-
şında kaldığı süreyi tanımlamaktadır. Etkin süre dikkate alınarak belirlenen
göç kategorileri ise, geçici göç, sözleşmeli göç ve mevsimlik göç olgularıdır.
(Baggio, 2016:2).
Demografik Ekonomik Sınıflandırma: Göçmenlerin ekonomik ve demog-
rafik özelliklerini dikkate alarak göç olgusunu ele almaktadır. Buna göre, bi-
reysel göç, aile göçü, çok sayıda insanın hareket ettiği kitlesel göç, göç ede-
nin cinsiyetine dayalı kadın/erkek ve yaş kriterine dayalı çocuk/yaşlı göçü,
birinci, ikinci, üçüncü kuşak göçmenler bu sınıflama içindedir.
Siyasi ve Yasal Sınıflandırma: Siyasi-yasal sınıflandırma, gönderen veya alıcı
ülkelerin yasal-idari sistemi veya göç politikasını ifade etmektedir Nedensel
Sınıflandırma: İnsan hareketliliğinin nedenlerine ve motivasyonlarına daya-
narak yapılan bir sınıflanma biçimidir. Serbest ya da kendiliğinden insan
hareketi: göç eden kişinin veya grubun özgür seçiminin sonucunda çalışmak
gibi ekonomik, turizm, dini ziyaret, eğitim ya da tedavi olmak gibi sağlık
nedenleri ile yapılan göçlerdir. Zorunlu Göç: Hareket, çatışma, doğal afetler,
zulüm, ayrımcılık ve sınır dışı edilme gibi nedenlere dayalı olarak zorunlu yer
değiştirmeleri ifade etmektedir (Baggio, 2016: 5).

139
5
Çocuk Göçü ve Sonuçları

Araştır Yanıt
5 Anahtarı

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi, 2014 ila 2018 yılları arasında dünya
çapında her gün bir kayıtlı göçmen çocuğun kayıp veya ölü olarak bildirildiği
BM raporlarından derin kaygı duymaktadır. AKPM, bu verinin buzdağının ucu
olduğunun ve gerçekte daha fazlasının başka bir ülkede sığınak arama sırasında
ölmüş veya kaybolmuş olduğunun, fakat bu kaybolmaların kayıt altına alın-
madığının farkındadır. AKPM; Europol’ün Ocak 2016’da Avrupa’da 10,000
göçmen küçüğün kaybolduğu ve Alman yetkililerin 9000 göçmen küçüğün
Almanya’da kayıp olduğu beyanlarına dikkat çeken Avrupa’daki refakatsiz kü-
çüklerin korunmasını uyumlaştırmaya ilişkin 2136 (2016) sayılı Karar’ına atıf
yapar. Bu rakamların kayda değer ölçüde azalmadığı görülmekte ve kayıp mül-
teci ve göçmen çocukların durumuna ilişkin ciddi uluslararası farkındalık ek-
sikliği sürmektedir. Çocuklar, göçmenler ve sığınmacıların özellikle korumasız
bir grubudur ve bu sebeple yolculukları boyunca karşılaştıkları şiddet, cinsel
Araştır 4 istismar, insan kaçakçılığı ve sömürü gibi birçok tehlikeye karşı özel korunma-
ya ihtiyaç duyarlar. Göçmen ve mülteci çocuklara yönelik şiddet biçimlerinin
çoğu; onları her şeyden önce çocuk, daha sonra göçmen ve mülteci olarak hak
ettikleri koruma ve bakımdan daha da uzaklaştıran gizli ağlarda “yok olup” or-
tadan kaybolmalarına neden olmaktadır. Ulusal parlamentolar ve üye ülkelerin
hükümetleri göçmen ve mülteci çocukların kaybını önlemek için çocuğun üs-
tün yararı neyi gerektiriyorsa onu yapmalı, böylece onların yaşamlarına, mane-
vi ve zihinsel bütünlüklerine olan riskleri azaltmalıdır. Suç faaliyetleri, çocuk
göçmenlerin ortadan kaybolmasının tek nedeni olmaktan uzaktır. Standardın
altında kabul koşulları, gözaltına alınma korkusu, toplu geri dönüşler veya geri
gönderme ve iyi bir vesayetin eksikliği, diğerler sebeplerin yanı sıra, çocukların
ideal varış yerlerine yardımsız ulaşma ümidiyle ya tek başlarına ya da küçük
gruplarda kaybolmaları için ek sebeplerdir. Dolayısıyla bu faktörler çocukların
daha fazla travma, şiddet ve istismara yöneldikleri bir tuzağa dönüşmektedir.

Çocuğun mevsimlik tarım işçiliğiyle ilişkili süreçlerdeki kırılganlığını etkileyen


özellikleri arasında; cinsiyeti, yaşı, anadili, sağlık ve engellilik durumu sayılabilir.
Örneğin, kaynağında cinsiyet olan ve çocukların kırılganlığının farklılaşmasına
yol açan şu hususlardan bahsedilebilir: Kız çocuklar oğlan çocuklardan farklı
olarak tarımsal üretimde çalışmadan bağımsız olarak ev ve/veya çadır içi işler-
de daha çok çalışmaktadır. Yani bir çocuğun oyun ve dinlenmeye ayırabilece-
ği zaman cinsiyetine bağlı olarak değişebilmektedir. Gezici tarım işçisi olarak
çalışan çocuklar arasında kız ve oğlan çocukların eğitime devam oranlarının
da farklı olduğu görülür. Bu konuyla ilgili araştırma bulunmasa da çocuğun
Araştır 5 cinsiyetinin, mevsimlik tarım işçiliğiyle ilişkili süreçlerde şiddet, istismar, ihmal
ve dışlanma ihtimalini farklı şekillerde etkilediği düşünülebilir. Çocuğun kü-
çük yaşta olması onu olumsuz seyahat, çalışma ve barınma koşullarına karşı
daha kırılgan kılmaktadır. Bu durumlardan küçük yaştaki çocukların fiziksel ve
bilişsel gelişimleri büyük yaştaki çocuklardan daha çok zarar görebilmektedir.
Çocuğun anadilinin resmî dil Türkçeden farklı oluşu ve Türkçeyi iyi bilmemesi
çocuğun işveren, kamu görevlileri ve hizmet vericilerle iletişimini kısıtlayabilir,
sosyal dışlanma hissini güçlendirebilir ve yine mevsimlik tarım işçiliğiyle ilişkili
süreçlerde kırılganlığını artırıcı bir rol oynayabilir. Çocuğun herhangi bir fiziksel
veya zihinsel engeli ya da kronik hastalığının olması da çocuğun kırılganlığının
artmasına neden olabilir (Kalkınma Atölyesi, 2013: 21).

140
5
Çocukluk Sosyolojisi

Araştır Yanıt
5 Anahtarı

Türkiye’ye geldikten sonra da Suriyeli nüfusun çok ciddi il değişiklikleriyle


karşılaşılmakta ve bu yer değişiklikleri çocukları da doğrudan etkilemektedir.
5-17 yaş arasında yer alan Suriyeli çocukların ciddi bir eğitime erişim ihtiyacı
olduğu görülmektedir. Söz konusu nüfus yaklaşık olarak 1 milyon 50 bin ço-
cuğa karşılık gelmektedir. Millî Eğitim Bakanlığı 2018 yılı itibari ile,655.454
çocuk için okul açılmış durumdadır ve bu sayı yaklaşık olarak %62,5’lik bir
okullaşma oranına karşılık gelmektedir. İlkokulda Suriyeli çocuklarda nere-
deyse %100’e yakın artık bir okullaşma oranı olmasına karşın, ortaokulda da
%57, lisede ise %25’lik bir okullaşma oranı olduğu görülmektedir. Çocuklar
9. sınıfta kaydolsa dahi genelde 11-12’nci sınıflarda bu %25’lik oran %15’lere
düşmektedir. Çocukların eve ekonomik katkı sağlamak zorunda kalmaları
hem Suriyeli çocuklar arasında kayıt dışı çalışmaya neden olmakta hem de
lisede okul devam oranlarında ciddi bir düşüşle sonuçlanmaktadır. Türkçe dil
eğitiminin sağlanabilmesi için geçici Eğitim merkezleri kapatılmış ve Suriye-
Araştır 6 li çocuklar Türk okullarına transfer edilmiştir. Proje faaliyetleri kapsamında
hem Türkçe dil eğitimi sağlanması hem de ana dilin unutmaması için çocuk-
lara Arapça dil eğitimi verilmektedir. Bunun için hem Türkçe öğreticiler hem
de Arapça öğreticiler sürece katkı sağlamaktadırlar.
Millî Eğitim Bakanlığı Suriyeli Çocukların Türk Eğitim Sistemine Enteg-
rasyonunun Desteklenmesi (PICTES) projesi kapsamında, genelde yaz dö-
neminde olmak üzere hiç okullaşmamış ya da okula ara vermiş çocukların
okullaşabilmesi için telafi eğitimleri verilmektedir. Okula başladıktan sonra da
akranlarıyla çocuğun seviyesini yakalaması için akademik derslerden oluşan
bir destekleme verilmektedir. Suriyeli çocuklara Türkçe öğretmek üzere eğitim
materyalleri geliştirilmiş, bu amaçla hem Arapça bilen çocuklar için Arapça
materyal hem Türkçe öğretim materyalleri geliştirilmiştir. Suriyeli öğrencile-
rin Türkçe dil seviyesini belirlemesi için bir değerlendirme sistemi geliştirilmiş
ve Ölçme Değerlendirme Sınıf Hizmetleri Genel Müdürlüğü ile iş birliği içe-
risinde bu merkezi sınav olarak uygulanmıştır (YÖK, 2019: 39-40).

141
5
Çocuk Göçü ve Sonuçları

Kaynakça
Atasü Topcuoğlu, R. (2019). Türkiye’de Göçmen Save The Children. (2020). Global Childhood Report
Çocukların Katılım Hakkı. İnsan ve Toplum 2020: The Hardest Places to be a Child.
Bilimleri Araştırmaları Dergisi” “Journal of the
Sezgin, H. (2019). Avrupa’da Kayıp Refakatsiz Mülteci
Human and Social Sciences Researches” [itobiad /
Çocuklar. Araştırma 104, İNSAMER, Ağustos
2147-1185] Cilt/Volume: 8, Sayı/Issue: 1, 2019.
2019.
Çağlayan, S. (2006). Göç Kuramları, Göç ve Göçmen
SOS Children’s Villages International. (2015). Child
İlişkisi. Muğla Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi,
At Risk The world’s most vulnerable children: who
sayı: 17, s.1-25.
they are, where they live, and what puts them at risk.
Erdoğan, M. (2015). Türkiye’deki Suriyeliler. Toplumsal
SOS Children’s Villages International. (2016). Position
kabul ve uyum. İstanbul: Bilgi Üniversitesi
Paper On Migrant And Refugee Children. SOS
Yayınları.
Children’s Villages International Brigittenauer
Güllüpınar, F. (2012). Göç Olgusunun Ekonomi- Lände 50, 1200 Vienna, Austria.
Politiği Ve Uluslararası Göç Kuramları Üzerine
TUIK. (2019). İstatistiklerle Çocuk. 2019 Sayı: 33373,
Bir Değerlendirme. Yalova Sosyal Bilimler Dergisi,
Haber Bülteni, 17 Nisan 2020.
Sayı:4/ Nisan 2012-Eylül 2012.
UNDESA. (2019a). Ten Key Findings. United
HelpAge International and Handicap International.
Nations, Department of Economic and Social
(2014). Hidden Victims of the Syrian Crisis:
Affairs, Population Division, World Population
Disabled, injured and older refugees. HelpAge
Prospects.
International and Handicap International,
London and Lyon. UNDP. (2019). Human Development Report 2019.
Beyond Income, Beyond Averages, Beyond Today:
Huijsmans, R. (2006). Children, Childhood And
Inequalities In Human Development In The 21st
Migration. June 2006. Working Paper Series No.
Century, New York, NY 10017 USA.
427.
UNHCR (2013). Convention and Protocol Relating
ILO. (2004). Child Labour: A textbook for university
to the Status of Published by: Refugees. UNHCR
students. ILO Publications, International Labour
Communications and Public Information Service
Office, CH-1211 Geneva 22, Switzerland.
Geneva 2 Switzerland www.unhcr.org Convention
ILO & OECD & IOM & UNICEF. (2019). and protocol relating to the status of refugees -
Ending Child Labour, Forced Labour and Human UNHCR, 2010 Published on Nov 21, 2013
Trafficking in Global Supply Chains. ILO, OECD,
UNHCR & UNICEF & IOM. (2019). Refugee and
IOM, UNICEF Geneva, 2019.
Migrant Children in Europe Overview of Trends in
IOM. (2019a). World Migration Report 2020. UN, New 2019.
York, https://doi.org/10.18356/b1710e30-en.
UNICEF. (2019a). For Every Child, Reimagine.
IOM. (2019b). International Organization for UNICEF Annual Report 2019. New York:
Migration Glossary on Migration. Geneva.
UNICEF & IOM. (2019). Call for Papers UNICEF/
IOM & UNICEF. (2015). Data Brief: Migration of IOM Expert Workshop. Children on the Move:
Children to Europe. Building Migration Data Capacities. Rabat,
Morocco, 20th -22nd of March 2019
ISSOP. (2018). Migration Working Group. ISSOP
position statement on migrant child health. Van de Glind, H. ve Kou, A. (2013). Migrant Children
Child Care Health Dev. 2018; 44:161–170. in Child Labour, A vulnerable group in need of
International Society for Social Pediatrics and attention. International Organisation of Migration,
Child Health, Geneva, Switzerland. https://doi. Children on the Move. s.27–43,
org/10.1111/ cch.12485
World Migration Report. (2020). UN, New York,
Jans, V. (2016). Child At Risk The Most Vulnerable https://doi.org/10.18356/b1710e30-en.
Children: Who They Are And Why They Are
At Risk. SOS Children’s Villages International,
November 2016.

142
5
Çocukluk Sosyolojisi

İnternet Kaynakları
AKPM. (2020). Avrupa’da Kayıp Mülteci ve Göçmen Çocuklar. Karar 2324 (2020). https://www.tihek.gov.tr/
upload/file_editor/2020/05/1589229233.pdf.
Baggio, F. (2016). Descriptive Classification of Migration. http://www.simiroma.org/Baggio/TS109/
Classification%20Baggio%20EN.pdf
Child Safe Policy. (2014). Commission For Children And Young People. https://www.quarryhillps.vic.edu.au/
uploaded_files/media/child_safe_policy.pdf
Child Soldiers International. (2018). Annual Report 2017-18 Key Events and Progress over the Financial Year
Child Soldiers. International London. https://reliefweb.int/sites/reliefweb.int/files/resources/CSI_annual_
report_2018.pdf
CCYP. (2017). Empowerment and participation of children. Tip Sheet: Child Safe Organisations, Commission
for Children and Young People, Level 20/570 Bourke Street Melbourne 3000 – DX210229. www.ccyp.vic.
gov.auhttps://ccyp.vic.gov.au/assets/resources/tipsheet-empower-participation-children.pdf
GÖÇMER. (2016). Uluslararası Kitlesel Göçler ve Türkiye’deki Suriyeliler. Kasım-2016 Ankara I. Uluslararası
Göç ve Güvenlik Konferansı Sonuç Raporu. 11-13 Kasım 2016. http://www.pa.edu.tr/Upload/editor/files/
goc-konferansi.pdf.
Haer, R. (2019). Children and armed conflict: looking at the future and learning from the past. Third World
Quarterly, 40:1, 74-91, DOI 10.1080/01436597.2018.1552131 https://www.tandfonline.com/doi/full/10
.1080/01436597.2018.1552131?scroll=top&needAccess=true
ILAB. (2008). International Child Labor & Forced Labor Reports. Turkey: 2008 https://www.dol.gov/sites/
dolgov/files/ILAB/child_labor_reports/tda2008/turkey.pdf.
ILO (2010). Towards a World Without Child Labour Mapping the Road to 2016. (10-11 May 2010, The
Hague, The Netherlands. https://www.ilo.org/wcmsp5/groups/public/---ed_norm/ ipec/documents/
meetingdocument/wcms_ipec_pub_13453.pdf
ILO (2013). Eliminating The Worst Forms Of Child Labour In Turkısh Seasonal Harvesting. https://www.ilo.org/
wcmsp5/groups/public/---dgreports/ exrel/documents/publication/wcms_409628.pdf
ILO (2020). COVID-19 and the World of Work: Impacts and Policy Responses. International Labour Organization
Briefing note, 18 March 2020. Available at www.ilo.org/wcmsp5/groups/ public/---dgreports/---dcomm/
documents/briefingnote/ wcms_738753.pdf, accessed 30 April 2020.
Inter-Agency (2004). Inter-Agency Guiding Principles on Unaccompanied and Separated Children. January 2004,
Geneva, Switzerland available at: https://www.refworld.org/docid/4113abc14.html. accessed 22 September
2020.
IOM (2019c). IOM Türkiye MCOF: Göç Krizi Operasyonel Çerçevesi 2018-2019. https://turkey.iom.int/sites/
default/files/sitreps/MCOF_TR.pdf.
Kallio, E. (2016). Human Migration: Implications and Opportunities for Conservation Working Paper. 4 (July
2016) The Social Science for Conservation Fellowship Programme Working Paper Series, https://www.
iucn.org/sites/dev/files/pdf_final_human_migration.pdf.
Kalkınma Atölyesi. (2013). Mevsimlik Tarım İşçiliği ve Çocuklar Sorun Analizi Ve Politika Önerileri.
Ankara: Altan Matbaası. http://www.ka.org.tr/dosyalar/file/Yayinlar/Raporlar/TURKCE/01/
S O RU N % 2 0 A N A L % C 4 % B 0 Z % C 4 % B 0 % 2 0 V E % 2 0 P O L % C 4 % B 0 T % C 4 % B 0 K A % 2 0
%C3%96NER%C4%B0LER%C4%B0.pdf.
Lindt, N., Allen, R., Hansen, C., Beise, J. ve Blume, S. (2020). Migrant and displaced children in the age of
COVID-19: How the pandemic is impacting them and what can we do to help Danzhen You, Vol. X,
Number 2, April–June 2020. Migration Policy Practice. https://www.unicef.org/media/68761/file.
Mahler, D. G. v.d. (2020). The Impact of COVID-19 (Coronavirus) on Global Poverty: Why sub-Saharan Africa
might be the region hardest hit. World Bank Blogs, 20 April 2020. Available at https://blogs.worldbank.org.

143
5
Çocuk Göçü ve Sonuçları

Mulroy, M., Oehlerich, E. veBaddorf, Z. (2020). Begin with the Child Soldier Numbers Doubled in the Middle
East in 201. April 14, 2020. https://www.mei.edu/publications/begin-children-child-soldier-numbers-
doubled-middle-east-2019
Nar, C. (2020). Orphan Report. Research, INSAMER, May 2020. https://www.ihh.org.tr/public/publish/0/136/
insamer-2020-yetim-raporu-eng.pdf.
OECD. (2020). Education Policy Outlook: Turkey © OECD 2020. http://www.oecd.org/education/policy-
outlook/country-profile-Turkey-2020.pdf
OHCHR. (2000). Protocol to Prevent, Suppress and Punish Trafficking in Persons Especially Women and
Children, supplementing the United Nations Convention against Transnational Organized Crime Adopted
and opened for signature, ratification and accession by General Assembly resolution 55/25 of 15 November
2000. https://www.ohchr.org/Documents/ProfessionalInterest/ProtocolonTrafficking.pdf.
opendata/impact-covid-19-coronavirus-global-poverty-whysub-saharan-africa-might-be-region-
hardest?CID=WBW_AL_ BlogNotification_EN_EXT, accessed 23 April 2020.
reliefweb.int/sites/reliefweb.int/files/resources/Hidden%20victims%20of%20the%20Syrian%20Crisis%20
April%202014%20-%20Embargoed%2000.01%209April.pdf.
Save the Children. (2019). Stop The War On Children: Protecting Children In 21st Century Conflict, GmbH
& Co. KG German. https://www.savethechildren.org/content/dam/usa/reports/ed-cp/stop-the-war-on-
children-2019.pdf
sos-childrensvillages.org/getmedia/384bc38a-62aa-4c2a-9563-a5ecc61b6a77/SOS-Child-at-risk-report-web.
pdf.
sos-childrensvillages.org/getmedia/73abf1b5-05ca-4f1a-89bf-841350b7a8ae/SOS-CVI-Position-Migrant-
Refugee-Children-A4.pdf.
T.C. Kalkınma Bakanlığı. (2020). On Birinci kalkınma planı (2019-2023). Çocuk çalışma grubu raporu.
Ankara: T.C. Kalkınma Bakanlığı. https://www.sbb.gov.tr/wp-content/uploads/2020/04/Cocuk_ve_
GenclikOzelIhtisasKomisyonuCocukCalismaGrubuRaporu.pdf.
Trafficking in Persons Report. (2019). U.S. Department of State. 2019. Retrieved 21 June 2019 https://www.
state.gov/wp-content/uploads/2019/06/2019-Trafficking-in-Persons-Report.pdf.
TUIK. (2020). Çocuk İşgücü Anketi Sonuçları. 2019, Sayı:33807, 31 Mart 2020 http://www.tuik.gov.tr/
PreHaberBultenleri.do?id=33807.
UN. (1991). Convention on the Rights of the Child. New York: United Nations. https://www.ohchr.org/
Documents/ProfessionalInterest/crc.pdf.
UN. (2020). United Nations, The Impact of COVID-19 on Children. Policy brief, 15 April 2020. Available at
https://unsdg.un.org/sites/ default/files/2020-04/160420_Covid_Children_Policy_Brief. pdf, accessed 23
April 2020.
UNCHR. (1990). UN Commission on Human Rights. E/CN.4/RES/1990/74, Geneva. https://www.ohchr.org/
Documents/ProfessionalInterest/crc.pdf.
UNDESA. (2019b). United Nations, Department of Economic and Social Affairs, Population Division (2019).
International Migration 2019: Report (ST/ESA/SER.A/438). https://population.un.org/wpp/Publications/
Files/WPP2019_DataBooklet.pdf
UNDESA. (2020:1). World Social Report 2020: Inequality in a Rapidly Rhanging World. https://www.un.org/
development/desa/dspd/wp-content/uploads/sites/22/2020/02/World-Social-Report2020-FullReport.pdf
UNHCR. (2014). UN High Commissioner for Refugees Safe & Sound: what States can do to ensure respect
for the best interests of unaccompanied and separated children in Europe, October 2014, available at:
https://www.refworld.org/docid/5423da264.html. accessed 13 September 2020.
UNHCR. (2019a). Global Trends: Forced Displacement in 2019. Geneva, Switzerland: UNHCR. https://www.
unhcr.org/5ee200e37.pdf.

144
5
Çocukluk Sosyolojisi

UNHCR. (2019b). Global Report 2019. Published by UNHCR PO Box 2500 1211 Geneva 2 Switzerland.
https://reporting.unhcr.org/sites/default/files/gr2019/pdf/GR2019_English_Full_lowres.pdf#_
ga=2.87859419.258011001.1599656584-448574663.1599478558&_gac=1.180503381.1599517538.
C j w K C A j w t N f 6 B R Aw E i w A k t 6 U Q k P z t C V m c J 4 i R B 6 J S R q 5 l B _ o s - n w b L I Z - o g b y 6 _
zZIr9MhOK76CF1hoCB0oQAvD_BwE.
UNICEF. (2004). Çocuk Haklarına Dair Sözleşme. UNICEF, Türkiye. https://www.unicefturk.org/public/
uploads/files/UNICEF_CocukHaklarinaDairSozlesme.pdf
UNICEF. (2014). ‘Ekonomik Durgunluk Döneminin Çocukları: Ekonomik krizin gelişmiş ülkelerde yaşayan
çocukların iyi olma hâli üzerindeki etkisi’, 12. Innocenti Raporu, UNICEF Araştırma Ofisi, Floransa Office.
https://www.unicef.org/turkey/media/4341/file/Ekonomik%20Durgunluk%20D%C3%B6neminin%20
%C3%87ocuklar%C4%B1.pdf.
UNICEF. (2016). Uprooted The Growing Crisis For Refugee And Migrant Children, New York, NY 10017,
USA. https://www.unicef.org/publications/files/Uprooted_growing_crisis_for_refugee_and_migrant_
children.pdf
UNICEF. (2019b). For Every Child, Every Right: The Convention on the Rights of the Child at a crossroads.
New York: United Nations Children’s Fund (UNICEF), 2019. ISBN: 978-92-806-5073-0. https://www.
unicef.org/media/62371/file/Convention-rights-child-at-crossroads-2019.pdf
UNICEF. (2019c). Turkey Humanitarian Situation Report No. 36. https://www.unicef.org/media/81781/file/
Turkey-SitRep-End-Year-2019.pdf
UNICEF. (2020a). Social Policy Every Child Deserves an Equitable Chance in Life. https://www.unicef.org/
social-policy.
UNICEF. (2020b). Children In The Context Of Migration, Key Asks For 2020 Sdg Voluntary National
Reviews. https://www.unicef.org/media/64381/file/SDG%2010.7_2pager_final.pdf.
UNICEF. (2020c). Refugee and Migrant Response in Europe 2020-2021. https://www.unicef.org/media/76251/
file/2020-HAC-Refugee-Migrant-Response-Europe-revised-06.05.pdf.
unsdg.un.org/sites/default/files/2020-04/160420_Covid_Children_Policy_Brief.pdf.
WHO (2020). Health 2020 A European Policy framework and Strategy For the 21st Century, WHO Regional
Office For Europe UN City Copenhagen, Denmark. https://www.euro.who.int/__data/assets/pdf_
file/0011/199532/Health2020-Long.pdf?ua=1.
YÖK. (2019). Göç ve Eğitim Saha Deneyimi ve İhtiyaç Analizi (Editörler: Tufan, Z.K.&Bulut, C.&Özdemir,B.K.)
Karabük Üniversitesi, Özer Matbaa. https://www.yok.gov.tr/Documents/Yayinlar/Yayinlarimiz/2019/goc_
ve_egitim_kitabi.pdf.

145
Bölüm 6
Engelli Çocukların Sosyolojisi
öğrenme çıktıları

Engelliliğin Tarihsel ve Kavramsal


Temelleri
1 Engellilik kavramını, nedenlerini ve türlerini Engelli Çocuk ve Toplumsal Kurumlar
ifade edebilme 4 Engelli çocuğun sosyalleşme süreçlerini,
2 Engellilerin yaşadığı tarihsel ve toplumsal aile ve eğitim ortamlarıyla etkileşimini

1 2
sorunları tartışabilme ifade edebilme
3 Engelliliği açıklayan sosyolojik modelleri 5 Engelliliğe yönelik ayrımcılığı ifade
ifade edebilme edebilme

Anahtar Sözcükler: • Engellilik • Toplumsallaşma • Engelli Sosyolojisi • Engellilere Yönelik Ayrımcılık

146
6
Çocukluk Sosyolojisi

GİRİŞ miştir. Böyle çocuklar ya ormana bırakılmış ya da


Her toplumda birbirinden farklı özelliklere sa- Tanbet kayalıklardan Bareter nehrine atılmışlardır
hip toplumsal gruplar bulunmaktadır. Engelliler de (Gök, 1958). Böylece ilk çağlarda engellilere yöne-
toplumun geniş ve önemli bir grubunu oluştururlar. lik olumsuz tutumların aynı zamanda bir devlet po-
Engelliler toplumsal bir grup olmanın yanı sıra top- litikası olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca eski Cermen
lumsal bir sorun ya da toplumsal bir olgu olarak da kabilelerinde sakat doğan çocukları, babaları boğa
ele alınabilir. Engelli bireylerin doğuştan ya da son- bilmekte, güçten düşen ve yaşlanan babaları da ço-
radan edindikleri bazı özellikler onların toplumsal cukları asabilmekteydi (Enç, 2005). Bunun nedeni
yaşama katılmalarında engelleyici bir etki yaratabi- kendilerinin ya da ebeveynlerinin işlediği suç ya da
lir. Bu nedenle engellilerin toplumsal yaşamda çeşitli günahlar yüzünden tanrılarca cezalandırılmış olma-
güçlüklerle karşılaşabilecekleri söylenebilir. Tarihsel ları kanısıydı. Tanrıların öfkesini daha çok üstlerine
süreçte, engellilerin sosyal, siyasal ya da ekonomik çekmemek için en etkili yolun bu suç delillerini
haklara sahip olmak bir yana, yaşama haklarını bile ortadan kaldırmak olduğu sanılırdı (Çitil, 2017).
uzun süre elde edemedikleri görülmektedir (Çitil, İlk çağlardaki bu karanlık tablo engellilerin toplum
2012). Günümüzde engelli hakları ve engellilerin yaşamı içinde eşit ve hür bir yaşama kavuşmaları bir
toplumsal kurumlarla etkileşimi pozitif yönde iyi- yana yaşam hakkı bile tanınmayan toplum dışı var-
leşse de engelli bir çocuk olmanın türlü sıkıntıları lıklar olarak kabul edilmeleri anlamını taşıyordu.
olduğu da bir gerçektir. Bu nedenle günümüzde Bu sebeple engelliler, sosyolojinin toplumsal taba-
engelli çocuk olmanın sosyolojik arka planının ir- kalaşma teorilerinde en alt seviyede bulunan serfler-
delenmesi, bu çocukların toplumsal konumlarını, den, paryalardan ve hatta sınıf altı unsurlardan da
yaşadıkları sorunları ve çevreyle ilişkilerini anlama daha aşağıda bir konumda bulunmaktaydılar.
zorunluluğunu ortaya çıkarmaktadır. Bu kapsamda Hristiyanlığın yayılmasının etkisi ile engelli bi-
bu bölümde engelliliğin kısa tarihsel serüvenini, en- reylere yönelik bu kötü yaklaşım yerini ilgi, koru-
gellilik ile ilgili kavramları, engelli çocuklar ile top- ma ve şefkate bırakmış, dini kurumlarda özel ge-
lumsal kurumların ilişkisi ele alınacaktır. reksinimli bireylerin temel ihtiyaçları karşılanmaya
başlanmıştır (Enç, 2005). Bu olumlu gelişmeler en-
gellilerin öldürülmesinin önüne geçilmesi gibi bir
ENGELLİLİĞİN TARİHSEL VE yarar sağlamanın ötesine geçememiş; 15. yüzyılın
KAVRAMSAL TEMELLERİ sonlarına kadar engelli bireyler ağır ve yorucu işler-
Engelli bireylerle ilgili tarihsel bilgiler antik de çalıştırılmışlardır (Gök, 1958). Bu gelişmelerin
çağlara kadar uzanmaktadır. Savaş ve avlanma gibi ardından engellilerin eğitimi alanında ilk sistematik
önemli durumlarda bireyin bir işe yaraması gerek- çalışmalara 17. yüzyıldan itibaren rastlanılmaktadır.
tiği düşünüldüğünden ilkel toplumlarda bireylerin İşitme engelliler için 1648 yılında, görme engelli-
beden gücü ve sağlığına önem verilmiştir. Bu ne- ler için 1785 yılında, zihin engelliler için ise 1842
denle eski toplumlarda sakat doğan yâda sonradan yılında Batıda okullar açılmıştır (MEB, 1991).
engelli olanlara olumsuz tepkiler gösterilmiştir. Bu durum engellilerin toplumsallaşması açısından
Böylece savaş ve üretime katılabilmeleri beklene- önemli başlangıçlardan kabul edilmektedir. Bura-
meyecek durumda doğanların hemen ortadan kal- dan da anlaşılacağı üzere 17. yüzyıla kadar olumsuz
dırılması yoluna gidilmiştir (Enç, 2005). koşulların kıskacında kalan engelliler artık toplum
İlk ve orta çağ Avrupa’sında engelli bireylerin bu tarafından daha fazla dikkate alınmaya başlamıştır.
farklı durumları hoşgörü ile karşılanmamış, uğur- Engelli bireylerle ilgili Türk toplumlarında-
suz ve gereksiz sayılarak öldürülmüş veya kendi ki tarihsel gelişmelerle ilgili bilgiler ise çok sınır-
âlileri tarafından sokağa atılmışlardır (Irvine vd., lıdır. Osmanlı ve öncesi dönemde Türk ve İslam
2007). Özellikle ilk çağlardaki Sparta’da sakat ve toplumlarında engellilerin, Batı’dakinin aksine öl-
hatta cılız doğan çocuklar, iyi bir savaşçı olamaya- dürülme, zor işlerde çalıştırılma ya da zarar verici
cağı düşüncesiyle daha bebek iken acımasızca öl- davranışlara maruz kalma gibi durumlar yaşamadı-
dürülmüşlerdir. Bebekken durumu anlaşılmayan ğı tahmin edilmektedir. Özellikle Selçuklu ve Os-
ancak yaşı ilerledikçe farklı alanlarda yetersizlik manlı dönemlerinde engelli ve ruhsal problemleri
sergileyen çocuklar da bu durum fark edildiğinde olan bireylere yönelik bakım ve tedavi hizmetleri
bizzat anneleri tarafından yetkililere teslim edil- sunulduğu bilinmektedir (Balcı, 2013).

147
6
Engelli Çocukların Sosyolojisi

Araştırmalarla
İlişkilendir
Görme engellilik, tarihte her toplumda farklı şekillerde yorumlanmış olmakla birlikte, insanın
en değerli duyusunun kaybı olarak düşünülmüştür. Antik Çağ’dan itibaren görme engellilik, merak
uyandıran fiziksel bir durum olarak algılanmış; Antik Çağ’da “doğaüstü güçlerin” körlüğe yol açtığına
inanılmış; Orta Çağ’da ise insanın görme yetisinden mahrum bırakılması yaygın bir ceza şekli olarak uy-
gulanmıştır. Bu çağrışımın etkisiyle de görme engellilik, toplumda olumsuz bir algı yaratmış ve görme
engelli bireyler Orta Çağ Avrupası’nda toplum yaşamına tam olarak dâhil edilmemişlerdir. Rönesans
Avrupası’nda da görme engellilik, bir yandan “ceza”, diğer yandan ise “ruhanî içgörü”nün yansıması
olarak bir “ödül” şeklinde değerlendirilmeye devam etmiştir. Bununla birlikte, artan hastalıkların çeşitli
engellilik durumlarını beraberinde getirmesiyle, görme ve diğer engellilerin toplumsal açıdan görünür-
lüğü artmıştır. Sanayi Devrimi ile birlikte ise görme engelli bireylere yönelik toplumsal düzenlemelerin
ivme kazandığı görülmektedir.

Kaynak: Subaşıoğlu, F., & Atayurt Fenge, Z. Z. (2019). Dünyada ve Türkiye’de Görme Engellilik: Za-
man Çizelgesi (A Timeline for Visual Disability in the World and in Turkey). Ankara Üniversitesi Dil
ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi [DTCF Dergisi], 59(1), 595-645.

Eski Türk toplumlarında engelli bireylerin özel Sosyal Yardım Bakanlığına bağlı olan İzmir’deki
yetileri olduğuna inanılır ve kötü muamele yapıl- Sağır-Dilsiz ve Körler Okulu’nun Millî Eğitim Ba-
masının uğursuzluk getireceği düşünülürdü. Yunus kanlığına devredilmesi; engelli bireyleri yetiştirme
Emre, Hacı Bektaş Veli ve Mevlâna gibi düşünür- işinin bir sağlık hizmeti olarak algılanmasından çı-
lerin -yaratıcın yarattıklarına kıymet ve değer ve- kartılarak bir eğitim hizmeti olarak kabul edildiği
rilmesini öğütleyen- yaklaşımı engelli bireylerin de anlamına gelmektedir. 1951 yılından itibaren en-
toplumsal yaşamlarında olumlu etkisi olan temel gellilere yönelik kurumların açılması hızla artmış
bir zemin oluşturmuştu. Yine Osmanlı döneminde ve günümüzdeki sayıya ulaşmıştır.
engelli bireylerin toplumda çeşitli görevler üstlen-
dikleri ve toplumsal yaşama ve üretime katkı sağ-
ladıkları anlaşılmaktadır. Ancak Türk toplumunda
engelli bireylerin eğitilmesi ile ilgili ilk girişimler dikkat
Batı’dan biraz daha geç olmuştur (Çitil, 2017). Bu Yüzyıllar boyunca görmezden gelinen, öldürülen
kapsamda Osmanlılar’da bilinen ilk özel eğitim ya da dışlanan engelli çocuklar ancak yirminci
kurumu, 1889 yılında sağır ve dilsizler için açılan yüzyıla gelindiğinde belli hak ve imkânlara ka-
Dilsizler Mektebi’dir. Bu okulda daha sonra görme vuşabilmişlerdir.
yetersizliği olan bireyler için de bir sınıf açılmış-
tır. Okul Avusturyalı Grati Efendi’nin girişimleri
ve Münif Paşa’nın desteği ile kurulmuştur (Çitil, Yirminci yüzyıldan itibaren ise özellikle Batı
2017). Diğer taraftan 1909 yılında Selanik’te özel toplumlarında engelli bireylerin sağlık ve bakım
bir Dilsiz Mektebi ve İzmir’de 1911–1924 yılla- imkânlarının arttığı görülmektedir (Irvin vd.,
rı arasında açıldığı tahmin edilen Sağır ve Dilsiz 2007). Eğitim imkânlarının artması ise engelli
Mektebi de Türkiye’de engellilere yönelik ilk özel bireylerin toplumsal yaşamda daha fazla görül-
eğitim girişimleri olarak karşımıza çıkmaktadır. İs- melerine neden olmuştur. Fakat yüzyıllar sonra
tanbul’daki okul ile İzmir’deki okul 1926 yılında elde ettikleri eğitim görme hakları da sınırlı ola-
birleşmiş ve 1951 yılına kadar Türkiye’deki özel rak sürdürülmüştür. Yirminci yüzyılın ikinci ya-
eğitim hizmetleri yalnızca bir okul tarafından sür- rısına kadar bu çocuklar kentten ve insanlardan
dürülmüştür (Çitil, 2009). 1951 yılında Sağlık ve uzak yerlerde açılmış ayrı özel eğitim okullarında

148
6
Çocukluk Sosyolojisi

öğrenim görmüşlerdir. Bu okullar aynı ya da farklı


engel gruplarından çocukların bir araya getirildiği,
ailelerinden ayrı yaşamak zorunda kaldıkları yatılı
okullardır. Bu okulların temel yararı özel eğitimin
varlığı ve gerekliliğini ispatlamış olmalarıdır (Çitil,
2017). Fakat buradaki çelişki, bireyi topluma yararlı
hâle getirmeyi amaçlayan eğitim kurumlarının, en-
gelli bireyi toplumdan uzak, toplumla kaynaşmadan
topluma hazırlamayı amaç edinmiş olmasıdır. Ayrıca
ikinci dünya savaşı sırasında engelli bireyler savaş or-
tamından fazlasıyla etkilenmişlerdir. Hitler dönemi Resim 6.1 Hartheim Kalesi / Avusturya–Engellilerin
Almanya’sında engellilere sunulan hizmetler kaldı- Öldürüldüğü Merkez
rılmış, engelli çocukların bir kısmı kısırlaştırmış, bir Kaynak: http://www.ushmm.org adresinden elde
kısmı da ötanazi merkezlerinde gaz verilerek ya da edilmiştir.
ölümcül iğnelerle öldürülmüşlerdir.
Hitler döneminde engelli bireylerin öldürülmesi-
nin sebepleri arasında Spartalılar’da olduğu gibi bü-
yük savaşa hazırlık, üstün, saf ve güçlü bir ırk yarat-
ma arzusu ve engelli bireylerin topluma maliyetinin
bir yük olarak görülmesi gösterilebilir. 1938 yılında
Almanya’da Naziler tarafından sokaklara asılan bir afiş
bu konuda ilginç bir örnek sunmaktadır (Çitil, 2017).
Afişten de anlaşılacağı üzere engelliler bazı top-
lumlarda tarihsel kaderlerini yaşamayı sürdürmüşler-
dir. Ancak savaş sonrası yaralarını sarmaya başlayan
Batıda, engelli hakları konusunda olumlu gelişmeler
devam etmiştir. Yirminci yüzyılın ikinci yarısından
sonra bu çocukların, toplumdan koparılmadan eği-
tilmeleri için önce özel sınıflar açılmış, daha sonra da
evlerine en yakın genel eğitim kurumlarına yerleşti-
rilmeye başlanmıştır (MEB, 1991). Bu gelişmelerin
ardından engelli bireyler modern toplumun bir par-
çası hâline gelmeye başlamışlardır. Yüzyıllar boyunca
görmezden gelinen, öldürülen ya da dışlanan engelli
çocuklar artık normal gelişim gösteren çocuklarının
sıra arkadaşı olmaya başlamıştır. Yarım yüzyıldan beri
devam eden bu duruma toplum uzun süre alışamamış Resim 6.2 Hastalıklı insanların hayatınız boyunca size
maliyeti 60000 Reichsmark.
ve engelli çocukların normal akranları ile aynı ortam-
da bulunmalarının türlü sıkıntıları yaşanmıştır. En- “Sevgili vatandaşlar, bu sizin paranız”
gelli bireylere yönelik politikalar ve toplumsal algı her Kaynak: http://bugraderci.blogspot.com.tr adresinden
geçen zamanda olumlu yönde gelişmektedir. Ancak elde edilmiştir.
istenen düzeyde bir gelişime halen ulaşılamamıştır.

149
6
Engelli Çocukların Sosyolojisi

rahatça dolaşabileceği donanımlardan yoksunsa ve


bu çocuk yapmak istediği tüm işlerde çevresinde
bunu zorlaştıran engeller varsa engellidir. Bu çocuk
Yaşamla İlişkilendir spor ve oyun alanında sorun yaşarken, sınıfında
hiçbir sorunla karşılaşmayabilir (Ataman, 2003).
Bu örnekte de görüldüğü gibi bireyin bedensel bir
Neden 3 Aralık Dünya Engelliler Günü? yetersizliği olsa da engelli olmadığı ortamlar bulu-
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 3 Aralık nabilir. O sebeple “engel” kavramı aslında bireyin
1981 tarihinde 1982 yılını “Engelliler Yılı” ola- toplumla ilişkisini betimleyen, toplumun yetersiz-
rak ilan etmiş ve “Engelli Kişilerle İlgili Dün- liği olan bireye yönelik olarak ortaya koyduğu hazır
ya Eylem Programı”nı yürürlüğe koymuştur. bulunuşluğu ifade eden bir kavram olarak karşımı-
Bu dönemden itibaren 10 – 16 Mayıs tarihleri za çıkmaktadır (Doğan ve Çitil, 2011). Bu sebeple
“Engelliler Haftası” olarak ilan edilmiş ve 1983 sosyoloji açısından “engel” kavramı daha işlevsel
yılında başlayan “Engelliler On yılı” programın bir içeriğe sahip görünmektedir.
sona ermesiyle 3 Aralık tarihi “Dünya Engelliler
Günü” olarak kutlanmaya başlanmıştır.

Engellilik Kavramı dikkat


Sosyolojik bir bakış açısıyla ele aldığımızda özür
Engellik; zihinsel, fiziksel, davranışsal ya da
ve yetersizlik gibi kavramların bireyleri etiketle-
duyu organlarının zedelenmeye bağlı olarak tüm ya
diğini ve bireyin içsel ve fiziksel durumu üze-
da kısmen işlevlerinde gözlenen kayıpların ortaya
rinden gelişen kavramlar olduğunu söylemek
çıkardığı yetersizlik nedeniyle bireyin çevreyle etki-
mümkündür. Ancak engel kavramı, bireyin özür
leşimde karşılaştığı problem durumudur (Ataman,
veya yetersizliğinden değil de çevresel faktörle-
2003). Toplumda yetersizlikten etkilenmiş birey-
rin ve toplumsal algının etkisinden bahsetmesi
leri tanımlamak amacıyla çok çeşitli kavramların
açısından dışsal bir içeriğe sahiptir. Günümüzde
kullanıldığı görülmektedir. Bu kapsamda, engel
eğitim bilimcilerin de engel kavramının yanı sıra
kavramının yanısıra yetersizlik, zedelenme, sap-
“özel gereksinimliler” kavramını tercih etmeye
ma, sakatlık ve özür gibi kavramların yaygın olarak
başladıkları görülmektedir.
tercih edildiği görülmektedir. Bu kullanım farkları
hukuki konularda, kamu kuruluşlarında, sivil top-
lum örgütlerinde ya da özel eğitimle ilgili alanlarda
farklı tercihlerden etkilenmiştir. Engelliliğin Nedenleri ve
Sınıflandırılması
Engelli olma durumu temelde üç ana evrede
En genel tanımıyla engellilik; duyu or- oluşan nedenlerle açıklanmaktadır. Bu kapsamda
ganlarının zedelenmeye bağlı olarak iş- doğum öncesi, sırası ve sonrası dönemlerde ortaya
levlerinde gözlenen kayıpların ortaya çı- çıkan çeşitli nedenlerle bireyler yetersizlikten etki-
kardığı yetersizlikten etkilenme nedeniyle lenebilmektedir. Doğum öncesi nedenleri; kalıtım,
bireyin çevreyle etkileşimde karşılaştığı annenin geçirdiği hastalıklar, çeşitli kazalar, yanlış
problem durumudur. ya da yan etkisi olan ilaç kullanımı, radyasyona
maruz kalma ve röntgen çekilmesi olarak sıralana-
bilir. Doğum sırası nedenlere; erken-geç veya zor
Doğan ve Çitil (2011), özür ve yetersizlik gibi doğum, çocuğun ters gelmesi, göbek bağının do-
kavramların bireyleri etiketlediğini ve bireyin içsel lanması, doğum esnasında bebeğin oksijensiz kal-
durumu üzerinden gelişen kavramlar olduğunu an- ması gibi örnek olarak verilebilir. Doğum sonrası
cak engel kavramının, bireyin yetersizliğinden değil nedenlerin ise çocuğun geçirdiği ateşli hastalıklar,
de çevresel faktörlerin etkisinden bahsetmesi açı- kızamık, kabakulak, menenjit, kazalar, beslenme
sından dışsal bir içeriğe sahip olduğunu belirtmek- bozukluğu, bakımsızlık, eğitimsizlik, yanlış gele-
tedirler. Örneğin binaların girişleri, tuvaletler, sınıf nek ve görenekler, kalça çıkıklığı, vb. sebeplerden
ortamı tekerlekli sandalye kullanan bir çocuğun kaynaklandığı söylenebilir.

150
6
Çocukluk Sosyolojisi

Engel nedeni ve oluşum süreci bireyin farklı şekillerde yetersizlikten etkilenmesini sağlayabilmektedir.
Bu kapsamda “engel türleri” denildiğinde genellikle yetersizliğin etkilediği organ ve uzuvların odağa alın-
dığı tıbbi temelli sınıflandırmaların yaygın olduğu görülmektedir. Bunun dışında da farklı model ve yak-
laşımların farklı sınıflandırmaları olduğu bilinmektedir. ABD’de kısa adı İDEA olan yasada 16 yetersizlik
sınıfı belirlenmiştir. Buna göre, öğrenme güçlükleri, dil ve konuşma bozuklukları, zihinsel yetersizlik, duy-
gusal ve davranışsal bozukluk, çoklu yetersizlik, işitme-görme kaybı, işitme güçlüğü, ortopedik bozukluk-
lar, süreğen hastalıklar, görme yetersizliği, otizm, travmatik beyin hasarı, gelişim geriliği, dikkat eksikliği
ve hiperaktivite bozukluğu gibi çeşitli yetersizlik alanlarının sınıflandırmaya girdiği görülmektedir (Akça-
mete, 2010). Ataman ve arkadaşları ise engelli çocukları rastlanma sıklığı yüksek ve düşük olmak üzere iki
başlık altında sınıflandırmışlardır (Ataman, 2003). Buna göre engel türleri tablo 6.1’de gösterilmektedir.

Tablo 6.1 Engel Türleri


Rastlanma Sıklığı • Zihinsel yetersizliği olan çocuklar
Yüksek • Gelişimi tehlike altında olan çocuklar
• Öğrenme güçlü gösteren çocuklar
• Duygusal ve davranışsal bozukluğu olan çocuklar
• İletişim yetersizliği olan çocuklar
Rastlanma Sıklığı • Görme yetersizliği olan çocuklar
Düşük • İşitme yetersizliği olan çocuklar
• Ortopedik yetersizlikten etkilenmiş olan ve sağlık yetersizliği olan çocuklar
• Otizm ve otistik bozukluğu olan çocuklar

Yukarıda ele aldığımız iki sınıflandırmada da görüldüğü üzere farklı engel türleri bulunmaktadır. Bun-
ların yanı sıra birden fazla engeli bulunan “çok engelli çocuklar” da bulunmaktadır. Engel türleri kendi
içinde de farklı derece ve özelliklere sahiptir. Bu konuda da farklı sınıflandırmalar olsa da genel anlamda
yetersizlikten etkilenme düzeyi hafif, orta ve ağır şeklinde sınıflandırılabilmektedir.

Günümüz Türkiye’sinde Engellilerin Yaygınlığı


Türkiye’de engellilerin yaygınlığı konusunda en kapsamlı ve ilk çalışma 2002 yılında yapılmıştır. Bu
araştırmaya göre nüfusumuzun %12,5’i engelli (o zamanki adıyla “özürlü”) olarak kabul edilmiştir. Bu da
ülkemizde yaklaşık 10 milyon engelli vatandaş olduğu anlamına gelir ki bu mantığa pek uymamaktadır.
Araştırma bulguları incelendiğinde bu oranın büyük çoğunluğunun süreğen hastalığa sahip bireyler oldu-
ğu anlaşılacaktır. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının 2019 yılında yayınladığı Engelli ve Yaşlı
İstatistik Bülteni’ne göre ulusal engelliler veri tabanında kayıtlı ve hayatta olan engelli sayısı; 1.384.054’ü
erkek, 1.064.300’ü kadın olmak üzere 2.448.354’tür.

Tablo 6.2 Veri tabanında kayıtlı ve hayatta olan engellilerin engel gruplarına göre dağılımları
Engel Grubu Kişi Sayısı
Süreğen Hastalık 1.102.211
Zihinsel 518.279
Ortopedik 387.044
Görme 284.366
İşitme 232.056
Ruhsal ve Duygusal 209.653
Dil ve Konuşma 42.558
Diğer 59.012
Kaynak: Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Engelli ve Yaşlı İstatistik Bülteni, 2019-Haziran.

151
6
Engelli Çocukların Sosyolojisi

Resmî kayıtlar incelendiğinde yukarıda bahsi beklentiler oluşmakta, onların neleri başarabileceği
geçen engel türlerinin birçoğu hakkında net bir konusunda bilgi ve tutum eksikliği ortaya çıkmak-
rakam elde edilemediği görülmektedir. Örneğin ta ve ayrımcı, etiketleyici tutumlar gelişmektedir.
otizmli bireylerin sayısı hakkında resmi bir ista- Medikal modelin hâkim olmasıyla birlikte en-
tistik bulunmamaktadır. Türkiye’de 10 milyon gelli bireylerin önceki dönemlere nazaran yaşam
engelli, 2 milyon otizmli birey var gibi ifadelerin standartlarında önemli gelişmeler olmuştur. Medi-
kamusal hizmetlere bir faydası bulunmamaktadır. kal model ile engelliliğin oluşumunun önlenmesi,
Bu nedenle rakamlarla ya da oranlarla bir önem ya- rehabilitasyon, bakım ve izleme ile ilgili koruyucu
rışına girilmemesi engellilik konusunun bir bütün ve önleyici programların hazırlanması engelli bi-
içinde toplumsal bir olgu olarak ele alınması çok reylerin ve ailelerinin yaşam kalitesini arttırmıştır
daha sağlıklı bir yaklaşım olacaktır. (Arıkan, 2002). Ancak yukarıda da değinildiği gibi
bu modelin yetersizliğe odaklanması ve meseleyi
engelli birey üzerinden ele alması temel sınırlılık
olarak karşımıza çıkmaktadır.
internet
Engellilerle ilgili güncel istatistiklere ulaşmak
için: https://ailevecalisma.gov.tr sayfasını ziya- Rehabilitasyon: Herhangi bir nedenle oluşan
ret edebilirsiniz. engelin etkilerini mümkün olan en az düzeye
indirmeyi ve engellinin hayatını bağımsız bir
şekilde sürdürebilmesini sağlamayı amaçlayan
Engelliliği Açıklayan Modeller
fiziksel, sosyal, zihinsel ve mesleki beceriler
Engellilikle ilgili en eski model, engelliliği doğ- geliştirmeye yönelik hizmetlere denir.
rudan günahkârlık ve kötülüğe bağlayan “moral/
ahlaki model”dir (Oğultürk, 2012). Yukarıda ele
aldığımız üzere ilk ve orta çağ Avrupa’sında yaygın Sosyal Model
olan bu görüşe göre engelli insanlar kendilerinin ya Yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren en-
da ailelerinin bazı günahlarından dolayı bu duru- gelli bireylerin haklarının yetersizliği ya da ihlali
ma maruz kalmışlardır. Ancak yirminci yüzyıldan gibi sorunlar devam etmiştir. Bu nedenlerden do-
itibaren engellilik konusunda daha akılcı açıklama- layı başta ABD ve İngiltere olmak üzere gelişmiş
lar yapılmaya başlanmıştır. Bu kapsamda bu yanlış Batı toplumlarında engelli bireyler ve özellikle de
bakış açısının karşısına çıkan ilk model; tıbbi mo- aileleri örgütlenmeye başlamışlardır. Bu örgütlen-
deldir (Çitil, 2017). me 1960’lı yıllarda Paul Hunt’ın çıkışlarından etki-
lenmiştir (Giddens, 2012). Hunt’a göre engellilik
sorunu yalnızca işlev kaybıyla ve bu durumun bi-
Tıbbi / Medikal Model
reyler üzerindeki etkisiyle sınırlı değildir. Bu birey-
Bu yaklaşımda, adından da anlaşılacağı üze- lerin normal insanlarla kurduğu ilişki üzerinde de
re yetersizliğin tıbbi açıklamasına odaklanılmış, etkili olmaktadır. Hunt’ın çıkışıyla başlayan sosyal
toplumsal etkenlere değinilmemiştir. Bu nedenle model söylemleri seksenli yıllarda fiziksel engel-
modele bireysel engellilik modeli de denilmektedir li olan akademisyenlerin öncülüğünde “engellilik
(Giddens, 2012). Bu modele göre, toplum katı ve hareketi”ne dönüşmüştür. Medikal modelin ayrım-
değiştirilemez olarak görülürken insanın çevreye cılığı pekiştiren sınıflamalarına karşı bu örgütler
uyması gerektiği için esnek ve değiştirilebilir olması yasal mücadelelere girişmişler ve olumlu sonuçlar
savunulur (Oğultürk, 2012). Bu yüzden engelliliğe almaya başlamışlardır.
tıbbi müdahale yapılarak bireyin normal yaşama
Sosyal model, engelliliği medikal modelin tek
dönebileceği düşünülmektedir. Medikal modelde,
yönlü tanımından uzak bir şekilde sosyal anlam
kişinin eksiklik ya da yetersizliği üzerinde duruldu-
içinde ele almaktadır. Sosyal modele göre engellilik;
ğundan, kişinin güçlü ve olumlu yanları göz ardı
aktivite sınırlılığının yarattığı avantajsız durumu
edilmekte böylece engelli bireylerin sınırlı, aciz
yaşayan bireylerin engelli olmayan toplum üyeleri
bireyler olduğu düşüncesi oluşmaktadır (Öztürk,
tarafından göz ardı edilmesi, toplumsal aktiviteler-
2011). Bu nedenle engelli bireylerle ilgili düşük
den uzak tutulması halidir (Burcu, 2007). Bu du-

152
6
Çocukluk Sosyolojisi

rum, toplumdaki kısıtlayıcı, damgalayıcı, ayrımcı kendi hayatlarını kontrol edebilmeli, sebepsiz kısıt-
ve engelleyici tutumlar sonucu ortaya çıkmaktadır lamalardan bağımsız olabilmeli, kendi tercihlerini
(Arıkan, 2002). Bu yüzden engellilik toplumun yapabilmelerine ve bunları gerçekleştirebilmelerine
engelliliğe yarattığı tepkisinin bir ürünüdür (Win- saygı duyulmalıdır (Özgöbek, 2007).
ter, 2005). Bu anlamda engellilik, engelli olmayan
insanların ayrımcı ve etiketleyici görüşleriyle orta-
ya çıkan, sınırlayıcı yasalar, politikalar ve kurum-
sallaşmış alışkanlıkların sonucu olarak toplumun dikkat
Sosyal modele göre engellilik; aktivite sınırlılığı-
yarattığı bir durumdur (Özgöbek, 2007). Sosyal
nın yarattığı avantajsız durumu yaşayan birey-
model engellilerin önündeki engellerin ortadan
lerin engelli olmayan toplum üyeleri tarafından
kaldırılarak topluma tam katılımlarının sağlaması
göz ardı edilmesi, toplumsal aktivitelerden uzak
gerektiğine inanmaktadır (Giddens, 2012). Sosyal
tutulması halidir
modele göre engelli bireyler mümkün olduğunca

Öğrenme Çıktısı
1 Engellilik kavramını, nedenlerini ve türlerini ifade edebilme
2 Engellilerin yaşadığı tarihsel ve toplumsal sorunları tartışabilme
3 Engelliliği açıklayan sosyolojik modelleri ifade edebilme

Araştır 1 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Engelli bireylerin hakları Engelli çocukların bu bö-


konusunda yeterli düzey- lümde ele alınanlar dışında Yetersizliğin engele dönüş-
de bilgi sahibi olduğunuzu ne tür toplumsal sorunları memesi için toplumsal ku-
düşünüyor musunuz? Sizce olabilir? Geçmişte ve gü- rumlarda ne tür önlemler
Türkiye’de engelli çocuklara nümüzde benzer ve farklı alınmalı?
sunulan olanaklar yeterli mi? sorunlar neler olabilir?

ENGELLİ ÇOCUK VE TOPLUMSAL KURUMLAR


Engelli bireylerle ilgili tanımlamalar, sınıflandırmalar ve yaklaşımları açıkladıktan sonra engelli bir ço-
cuk olmanın sosyolojik arka planının ele alınması gerekmektedir. Bu kapsamda engelli çocuk ve toplumsal
kurumların ilişkisi üzerinde durmakta fayda bulunmaktadır. Engelli çocuklar da normal gelişim gösteren
akranları gibi bir aileye sahip olmakta, sokakla tanışmakta, eğitim kurumlarına devam etmekte, arkadaş-
lıklar kurmakta ve büyümektedirler. Bu kapsamda akranları ile benzer aşamalar geçirmekle birlikte bu
aşamalarda farklı durum ve sorunlarla karşılaşabilmektedirler. Engelli çocukların da toplumda bağımsız bir
yaşama ve toplum tarafından kabul görmeye ihtiyaçları vardır (Doğan ve Çitil, 2011).
Yukarıda da ele alındığı üzere engelli bireyler uzun acılar çektikten sonra toplumun ilgisine kavuşabil-
mişlerdir. O zamanki adıyla Başbakanlık Özürlüler İdaresinin (ÖZİDA) bir araştırmasına göre Türkiye’de
engellilere yönelik olumlu tutuma sahip olanların oranları, olumsuz tutuma sahip olanlardan daha fazladır
(ÖZİDA, 2004). Bu açıdan bakıldığında toplumda engelli algısı her geçen dönem olumlu yönde değiş-
mektedir. Ancak aynı araştırmadan edindiğimiz bu bilgi, olumsuz tutuma sahip olanların da varlığını is-
patlamaktadır. Bu nedenle dünyadaki tüm çaba ve değişimlere rağmen engelli çocukların toplumsal sistem
içerisinde yeterince yer edinemediği söylenebilir. Öyle ki Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Özel Komi-
tesi, mevcut insan hakları sözleşmelerinin kâğıt üzerinde engellilerin haklarını koruduğunu, ancak uygu-
lamada, engellilerin bu haklarından yararlanmadıklarını ifade etmiştir. Böylece ülkelerin engellilerle ilgili

153
6
Engelli Çocukların Sosyolojisi

düzenlemelerde yetersiz kalması neticesinde 2006 gözler önüne serme açısından gerekli görünmekte-
yılında ayrı biz sözleşme yapma gereği duyulmuş- dir. Engelli çocukların topluma dâhil olmalarında
tur. Engelli Hakları Sözleşmesi, engellilerin toplu- etken olan temel faktörlerin başında ise aile ve eği-
ma dâhil olması, ayrımcılıktan ve damgalanmaktan tim kurumları gelmektedir.
korunması, hizmetlerin engelliler için erişilebilir
olması, yasalar önünde eşitlik konularında devlete
yükümlülükler getirmektedir. Bu durum da engelli
bireylerle ilgili ciddi toplumsal sorunların Dünya dikkat
genelinde sürdüğünün başka bir göstergesidir. En- Engelli Hakları Sözleşmesi, engellilerin topluma
gelli Hakları Sözleşmesinde ele alınan dört temel dâhil olması, ayrımcılıktan ve damgalanmaktan
başlık her ülkenin kendi toplumsal şartları içinde korunması, hizmetlerin engelliler için erişilebilir
değerlendirilmesi gereken ve farklı düzeylerde ge- olması, yasalar önünde eşitlik konularında dev-
reksinimler ortaya koyan başlıklardır. Bu kapsam- lete yükümlülükler getirmektedir.
da Türkiye özelinde engelli çocukların durumunun
ele alınması konunun bizi ilgilendiren boyutunu

Araştırmalarla
İlişkilendir
Bu çalışmanın amacı dünyada ve Türkiye’de çerliliğini sağlama konusunda çaba göstermiştir.
engelli haklarının gelişimi ve mevcut durumunu Bu kapsamda BM’ye bağlı birçok organda engelli
ortaya koymak ve bu doğrultuda Türkiye’deki bireyler için çalışmalar yürütülmektedir. Örne-
engelliler alanındaki hukuk çalışmalarını de- ğin Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür
ğerlendirmektedir. Çalışma kapsamında engelli Organizasyonu (UNESCO) özel eğitimle ilgili
haklarının tarihsel gelişimi ve toplumsal temel- olarak yapılan ya da yapılacak faaliyetleri yürüt-
leri, uluslararası düzenlemelerde engellilerle ilgili mekle, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) sağlık ve
gelişmeler, günümüzde engelli haklarının yasal engelliliğin önlenmesi konusu ile ilgili olarak tek-
dayanakları ele alınmıştır. Bunların yanı sıra nik desteği vermekle, Birleşmiş Milletler Çocuk
Türkiye’de “Engelli Hukuku” alanında yapılan Fonu (UNICEF) çocuklara yönelik hazırlanan
bilimsel çalışmalar, kamu hizmetleri ve başta Hu- programlara destek sağlamakla sorumludur. Ay-
kuk Fakülteleri olmak üzere üniversitelerin bu rıca, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) iş piya-
konudaki durumu incelenmiştir. Ortaya koyulan sasına engellilerin erişimini, uluslararası çalışma
bulgular dünyadaki genel durumla kıyaslanarak standartları aracılığıyla ekonomik bütünleşmenin
Türkiye’de “Engelliler Hukuku” ve böyle bir ala- sağlanması ve teknik işbirliği sağlamaktadır. Bir-
na duyulan ihtiyaç ortaya koyulmaya çalışılmıştır. leşmiş Milletler Engelliler Programı, BM sistemi
Engelli bireyler yaşadıkları toplum içerisinde içerisinde engellilere yönelik hazırlanan temel
çeşitli sosyal, kültürel, ekonomik, fiziksel ve yasal programdır ve bu program BM Genel Sekreterli-
engellerden dolayı güçlüklerle karşılaşmaktadır. ği Ekonomik ve Sosyal İşler Bölümünün, Sosyal
Yirminci yüzyılla birlikte engellilerin, temel in- Politika ve Kalkınma Birimi tarafından yürütül-
san haklarının korunduğu ve sosyal yaşama tam mektedir. BM sayesinde uluslararası alanda da
katılımlarının sağlandığı bir toplumun temelleri, birçok düzenleme gerçekleştirilmiştir. BM’nin
hem uluslararası hem de ulusal yapıda oluşmaya yanı sıra 1980’li yıllardan günümüze kadar Avru-
başlamıştır. Birleşmiş Milletler örgütü kurulduğu pa Konseyi’nin özel gereksinimli bireylerle ilgili
andan itibaren engellilerle ilgili yoğun ve önemli birçok kararı bunmaktadır. Yukarıda da bahse-
çalışmalar başlatmıştır. dildiği üzere Birleşmiş Milletlerin 2006 yılında
kabul ettiği Engelli Hakları Sözleşmesini Avrupa
İnsan haklarına saygı, tüm insanların eşitliği
ülkelerinin büyük kısmı imzalamış ve ilgili hü-
ve temel özgürlüklerin korunması ilkeleri ile ku-
kümleri gerçekleştirme yoluna gitmişlerdir. Av-
rulan BM, engelli bireyler için de bu ilkelerin ge-

154
6
Çocukluk Sosyolojisi

rupa Birliği ülkeleri Salamanca Bildirgesini de onaylayarak bu konuda önemli adım atmış ve gerekli
eğitim çerçevesini belirlemişlerdir. Hem Birleşmiş Milletler hem de Avrupa Birliği düzeyinde alınan
karar ve yapılan çalışmaların, dünya genelinde özel gereksinimli bireylerin yaşam ve eğitim imkânlarını
olumlu yönde arttırdığı söylenebilir. Bu uluslararası düzenlemelerle Türkiye’deki yasal düzenlemeler de
paralellik göstermektedir.
Sonuç olarak engelliler hukuku alanına zemin oluşturacak ulusal ve uluslararası, doğrudan ve dolaylı
birçok yasal düzenleme olduğu, buna rağmen engelli hakları ya da engelliler hukuku konusu Türkiye’de
yeterli ilginin gösterilmediği söylenebilir. Bu kapsamda Türkiye’de bilim insanlarının engelli hukuku
konusunda çok az sayıda araştırma yaptıkları, hukuk fakültelerinde bu konunun çok sınırlı şekilde ele
alındığı ve pratik alanlarda çok az hizmet sunulduğu anlaşılmaktadır. Başta hukukçular olmak üzere
engelli hakları alanında toplumsal duyarlılığın artması engellilerin hak ettikleri bir yaşam standardına
ulaşmalarında katkı sağlayacaktır

Kaynak: Çitil, M & Üçüncü, M. K. (2018). Türkiye’de Engelli Hakları ve Engelliler Hukuku’nun
Durumu. Türkiye Adalet Akademisi Dergisi, 35(233-278).

Engelli Çocuk ve Aile Engelli çocuğun varlığı anne-babalarının bir-


Engellilik, tüm toplumlarda var olan önemli birleriyle ve diğer çocuklarla ilişkilerini etkilediği
bir olgu ve toplumsal bir gerçekliktir. Bu kapsamda kadar akrabalarıyla, arkadaş ve komşularıyla da iliş-
engelli çocuğun ailesi, onun gelecekteki toplumsal kilerini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu nedenle
statüsünün de önemli bir belirleyicisidir (Doğan ve engelli çocuğa sahip aileler; yaşam amaçlarını de-
Çitil, 2011). Aile, genel anlamda toplumun çekir- ğiştirme, yapmak istedikleri etkinliklerden vazgeç-
değini oluşturan toplumsal bir kurum olduğundan me, eğlence yerine çocuğa zaman ayırma, çevreden
engelli çocukların ilk tanıştığı toplumsal kurum da uzaklaşma gibi sosyal sorunlar yaşayabilmektedirler
kendi aileleridir. Bazı istisnaları olmakla birlikte her (Çitil, 2016). Oysa ailelerin yakın çevresi, akraba-
insan aile içinde dünyaya gözlerini açar ve burada ları ve arkadaşları ile yaptıkları görüşme, toplantı,
gelişir. Engelli çocuklar da aynı süreçlerden geçerek ziyaret gibi etkinliklerde engelli çocuk hem yetiş-
aile içinde gelişmeye ve toplumsallaşmaya başlarlar. kinlerle hem de yaşıtları ile karşılaşabilmektedir.
Ailenin bu etkinlikleri sınırlandırması çocuğun
sosyalleşmesini de etkilemektedir. Burada ailenin
yaklaşımı kadar karşılaşılan kişilerin yaklaşımı da
Toplumsallaşma: doğumla başlayan, çocuk
çocuğun sosyalleşmesi ya da asosyal bir yaşama zor-
yetiştirme, eğitme ve kişinin ait olduğu grup
lanmasına yol açmaktadır (Doğan ve Çitil, 2011).
ya da topluluk yoluyla toplumsal tutumla-
Türkiye’den örnek verilecek olursa; bazı ailelerin
rın, değerlerin, alışkanlıkların, örnek dav-
misafir geldiğinde ya da dışarı çıkarken engelli ço-
ranışların ve bilgi birikiminin aktarılması
cuklarını evdeki bir odaya gönderdikleri, hapsettik-
sürecidir (Başbakanlık, 2010:22).
leri ya da bağladıkları maalesef birçok kez duyulan
ve gözlenen bir olgudur.
Her anne-baba çocukları doğmadan önce çe- Ailelerinin çocuklarının toplumsallaşması ko-
şitli planlar yapmakta, çocuklarının kişiliği, fizik- nusunda geliştirdikleri olumsuz tutum ve davranış-
sel özellikleri ve geleceği hakkında olumlu hayal, ların psikolojik ve sosyolojik nedenleri bulunmak-
tahmin ve beklentiler geliştirebilmektedir. Ancak tadır. Bu kapsamda ailelerin geçirdikleri psikolojik
çocuklarının engelli olduğunu öğrendikleri andan aşamalarda takılı kalmaları, engelli çocuğu kabul
itibaren bu önceki duygu ve düşünceleri ciddi şe- etmekte güçlük yaşamaları ve engelli bir çocuğa sa-
kilde hasar görür. Bu durum ailenin psikolojik ve hip olmaktan utanç duymaları psikolojik nedenlere
sosyal özelliklerini etkilemekte ve böylece aile eko- örnek olarak verilebilir. Sosyolojik olarak da “ku-
nomik, sosyal, kültürel, eğitsel ve sağlık alanların- sursuz beden”e ulaşmak için toplumsal şuurun arka
da çeşitli güçlüklerle karşılaşabilmektedir (Çitil ve planında bir mükemmellik arzusu oluşturulması,
Doğan, 2019). böylece ideal olan fiziksel görünümden uzaklaşma-

155
6
Engelli Çocukların Sosyolojisi

nın toplumsal kabulü etkileyeceği algısı neden ola- yışın artması, aile bireylerinin birbirine yakınlaşma-
rak sunulabilir. Toplumdaki bu kusursuzluk arzusu sıdır. Sonuçta engellilik olgusu her aileyi farklı şekil
engelli çocuğu kapı ardına kilitlemeyi açıklayacak ve derecede etkileyebilmektedir (Çitil, 2016).
sosyolojik zeminlerden biri olabilir (Doğan ve Çi- Engelli çocuklar, sokakla tanışmada da sorunlar
til, 2011). Ancak toplumsal olayların hiçbir zaman yaşamaktadırlar. Fiziksel veya zihinsel yetersizlikle-
tek nedenle açıklanmaması gerekmektedir. rin etkisiyle ve güvenlik sebebiyle, aileleri onları “aşı-
Ailelerin sosyodemografik özelliklerinin de en- rı koruma” duygusuyla diğer çocuklar gibi rahatça
gellilikle doğrudan ilgisi bulunmaktadır. Engelli- sokağa gönderememekte, böylece okul öncesi dö-
liğin nedenleri arasında doğum öncesi faktörlerin nemde sokağın verdiği sosyalleşmeden bu çocukla-
oldukça etkili olduğu bilinmektedir. Bu kapsamda rın büyük kısmı yararlanamamaktadır. Ailesi, yakın
sosyal yapı, toplumsal servislerin yaygınlığı, evlilik akrabaları ve komşuları ile başlayan toplumla tanış-
biçimleri, ekonomik-sosyal imkânlar ve çalışma ma süreci engelli çocuklar için sokak ve okulla de-
koşulları engelliliğin ortaya çıkmasında önemli vam etmektedir. Bu sebeple engelli çocukların aile-
etkilere sahiptir (Çitil, 2016). Örneğin, kırsal ke- den sonra ilk karşılaştıkları toplumsal kurum eğitim,
simde yaşayan, gelir düzeyi düşük, akraba evliliği yani okuldur. Türkiye’de ve dünyada engelli çocuk-
yapmış olan, hamilelik döneminde tarlada çalışan lara verilen eğitime ise “özel eğitim” denilmektedir.
bir kadının; hamilelik sürecini doktor gözetiminde
ve evde dinlenerek geçiren kentli bir kadından çok
daha fazla risk altında olduğu söylenebilir. Bu kap-
samda engelli çocuğa sahip ailelerin; orta ve ortanın dikkat
altında bir sosyo-ekonomik düzeyden gelen, büyük Engelli çocukların aileden sonra ilk karşılaş-
çoğunluğu sadece okur-yazar ve temel eğitim almış tıkları toplumsal kurum eğitim, yani okuldur.
çekirdek aileler olduğunu belirtmek gerekmektedir Türkiye’de ve dünyada engelli çocuklara verilen
(Ardıç, 2012). eğitime ise en genel anlamda “özel eğitim” de-
Aileler, engelli çocuklarının gelişimi için hem nilmektedir.
uygun eğitim ortam ve desteklerini bulmalı hem
de kendi içinde eğitime destek sağlayacak bilgi ve
becerilere sahip olmalıdır. Okulda öğretmen tara- Engelli Çocuk ve Eğitim
fından kazandırılan bir beceri ya da davranış evde Özel eğitim: özel eğitime ihtiyacı olan birey-
anne-babalar tarafından kolaylıkla bozulabilir. Bu lerin eğitim ve sosyal ihtiyaçlarını karşılamak için
durumun tersi de olabilir. Öyle ki çocuğuna uy- özel olarak yetiştirilmiş personel, geliştirilmiş eği-
gun davranış ve beceri kazandıran anne-babaların tim programları ve yöntemleri, bu bireylerin tüm
çocuklarının bu durumunun okulda uygun şekilde gelişim alanlarındaki özellikleri ile akademik di-
desteklenmemesi zaman ve efor kaybına yol açabi- siplin alanlarındaki yeterliliklerine dayalı olarak
lir. Bu nedenle anne-babaların ve okul çalışanları- uygun ortamlarda sürdürülen eğitimdir (MEB,
nın uygun bir eğitim ortamı sağlanmasında işbir- 2006). Engelli çocukların eğitiminde iki temel uy-
liğine ihtiyaçları bulunmaktadır. Bu nedenle iki gulama olduğu söylenebilir. Bunlardan biri çocuk-
tarafın da karşılıklı bir çaba içinde olmaları ve bir- ların normal gelişim gösteren akranları ile aynı eği-
birlerini desteklemeleri gerekmektedir. Türkiye’de tim ortamlarında öğrenim görmesi (kaynaştırma /
de bu iş birliğinin sağlanması konusunda birçok bütünleştirme) diğeri ise engel türüne göre (görme,
yasal düzenleme olduğu görülmektedir. Ancak işitme, zihin ve ortopedik engelliler) açılmış olan
mevcut yasal düzenlemelere rağmen bu bağlamda özel eğitim okullarında yatılı veya gündüzlü eğitim
aileler türlü sorunlar yaşayabilmektedirler. uygulamalarıdır. Ayrıca engel derecesine göre de
Buraya kadar ele aldığımız özellik, sorun ve ge- ayrı okullar bulunmaktadır.
reksinimlerde genel olarak ailelerin olumsuz durum- Özel eğitim alanındaki gelişmeler, dünyadaki
larına odaklanılmıştır. Ancak engelliliğin bazı aile- engelli haklarına dair gelişmelere paralel bir seyir
lerde pozitif etkileri de bulunmaktadır. Bu etkiler izlemiştir. Önceleri toplumdan dışlanan, eğitim
özetle; eşlerin birbirleriyle sorunu paylaşması sonu- imkânları sunulmayan engelli çocuklar, gelişmele-
cunda uyum değerlerinin yükselmesi, hayatın derin rin etkisiyle topluma uzak yatılı ve ayrı okullarda
bir anlam kazandığı düşüncesi, aile içi şefkat ve anla-

156
6
Çocukluk Sosyolojisi

eğitim imkânlarına kavuşmuşlardır. Bu çocuklar Engelli çocuklar ve eğitimsel uygulamalarda sos-


daha sonra toplumdan koparılmadan ama akran- yolojisi açısından incelenecek birçok konu ve sorun
larından ayrı okul ve sınıflarda öğrenim görmeye bulunmaktadır. Bunlardan ilki yukarıda da kısmen
devam etmişlerdir. Son olarak da özellikle gelişmiş değindiğimiz ayrı okullar ve kaynaştırma uygula-
ülkelerde engelli çocukların yaşıtlarıyla aynı sınıf- ması sorunudur. Engelli bireylerin ayrı okullarda
larda eğitim görmeleri sağlanmaya başlamıştır. Bu eğitim almalarının onları toplumdan soyutladığı
süreç ise kavramsal olarak kaynaştırma, normalleş- ve bunun sonucunda ne kadar iyi eğitim verilirse
tirme ve bütünleştirme kavramları ile açıklanabil- verilsin bu bireylerin sosyalleşemediği, toplumun
mektedir. Bu üç kavram bazen birbiri ile karıştırılsa da uzun yıllar dışarıda kalan bu bireyleri kabul-
da kapsam ve içerik bakımından farklılaşmaktadır. lenmekte zorlandığı söylenebilir. Buna karşın kay-
Bu kapsamda yirminci yüzyılın ikinci yarısında en- naştırma uygulamalarında gereken düzenlemelerin
gelli bireylerin “farklı ama eşit” olduğu gerekçesiyle sağlanamaması, yeterli personelin bulunmaması,
ayrı okul ve sınıflarda eğitim imkânlarına kavuşma- sınıf öğretmenlerinin engelliler konusunda yeterli
sının ardından 1970’li yılların başında “normalleş- donanıma sahip olmaması gibi birçok nedenle de
tirme” anlayışının gelişmeye başladığı görülmekte- engelli bireylerin normal akranlarıyla aynı ortamda
dir (Batu ve Uysal, 2010). eğitim almalarının onlara olumsuz etki edebileceği
Kaynaştırma kavramı genel anlamda engelli bi- düşüncesini ileri sürenlere de rastlanmaktadır.
reyin olağan gelişim gösteren akranlarıyla birlikte
tam ya da yarı zamanlı olarak birlikte eğitim gör-
melerini ifade etmektedir (Akçamete, 2010). Ancak
burada unutulmaması gereken, engelli öğrencinin Yaşamla İlişkilendir
ve öğretmeninin gerektiğinde destek özel eğitim
imkânlarına sahip olmasının gereğidir. Normal-
leştirme kavramı ise eğitim ortamlarının yanı sıra Bir Eğiticinin Aileye Mektubu: Örnek
ev kurma, çalışma, sosyal ve boş zaman etkinlikleri Olay 1
gibi imkânlardan engelli bireylerin de engelli olma- Sayın Veli,
yanlar kadar yararlanması kavramıdır. Bütünleştir- Ahmet ile son iki dersimizde problem ya-
me kavramı ise kaynaştırma kavramının daha geniş şamaktayız. Ahmet söz dinlememekte ve ders
bir içeriğe kavuşmuş şeklidir. Buna göre bütünleş- içinde dikkat çekmek için problem çıkarmakta
tirme, iş birliğine açık, destekleyici ve öğrenmeye ısrar ediyor. Bugün derste kolundaki küçük ya-
uygun ortamlarda tüm öğrencilerin öğrenmek için rayı son derece pis tırnaklarıyla tekrar kanatmak
gereksinim duyduğu hizmetlerin ve fiziksel koşul- suretiyle her tarafını kana buladı. Tepki göster-
ların sağlanması, öğrencilerin her birinin bireysel diğimde ise ders yapmayı reddetti. Şu an dersin
farklılıklara saygı duyması ve farklılıklardan bir son 20 dakikasını karşılıklı oturarak geçiriyoruz.
şeyler öğrenmesidir. (Akçamete, 2010:55). Saygılarımla…
Doğru bir şekilde planlanıp uygulandığında ……… ……….. Eğitici
olumlu sonuçlar verdiği bilimsel bir gerçek olan
kaynaştırma eğitimi uygulamasına Türkiye’de de
Örnek olay-1’de özel eğitim alanında eğitim
bir devlet politikası olarak önem verilmektedir.
almamış bir personelin aileye öğrenci hakkında
Ancak Başbakanlığın bir araştırmasına göre top-
yazdığı bir mektup görülmektedir. Gerçek bir ola-
lumumuzda engellilerin eğitim almaları gerekti-
ya dayanan bu mektubu yazan kişi karşısındaki
ği bildirilmesine karşın, ruhsal-duygusal sorunu
öğrencinin engelli olduğunu unutmuş olabilir mi?
olanların ve zihinsel engellilerin akranlarıyla aynı
Karşısındaki çocuğun engelli olduğunu bilse de
ortamda eğitim almaları uygun görülmemektedir
kullandığı ifadeler çocuk ve eğitim hakkında ye-
(ÖZİDA, 2004). Bu olumsuz görüşün ardında bil-
terli düzeyde bir bilgi birikimine sahip olmadığını
gi eksikliği, kötü örnek ve yaşantılar vs. birçok ne-
gösteriyor. Çocuğun gösterdiği problem davranışa
den olabilir. Ancak engelli çocuğun toplumun bir
profesyonel bir müdahale yapması gerekirken du-
parçası olduğu ortak kabulüne ulaşmak için onun
rumu aileye havale eden eğitici çocuğa karşı ayrım-
eğitim ortamlarında da akranlarından ayrılmaması
cı bir muamele yapıyor.
gerektiğinin kabul edilmesi gerekmektedir.

157
6
Engelli Çocukların Sosyolojisi

Engelli Çocuğa Yönelik Ayrımcılık


Ayrımcılık insanların dil, din, cinsiyet, ırk, si- Engelliliğe dayalı ayrımcılık: Siyasi,
yasi düşünce, felsefi inanç, bedensel farklılık gibi ekonomik, sosyal, kültürel, medeni veya
nedenlerle diğer insanlar tarafından olumsuz mu- başka herhangi bir alanda insan hak ve
amele görmesi, aşağılanması şeklinde ortaya çık- temel özgürlüklerinin tam ve diğerleri
maktadır. Ayrımcı davranışların odak noktası, öte- ile eşit koşullar altında kullanılması veya
kileştirme, dışlama, reddetme ya da aşağılamadır. bunlardan yararlanılması önünde engelli-
Engelliliğe yönelik ayrımcılığın ve ötekileştirmenin liğe dayalı olarak gerçekleştirilen her türlü
çeşitli nedenleri bulunabilir. Nazlı’ya (2010) göre ayrım, dışlama veya kısıtlamaya denir.
modern toplumlarda engelli bireylerin hakları
olumlu yönde gelişse de tüketim kalıpları üzerin-
den pekiştirilen yeni bir ötekilik ortaya çıkmıştır. Ülkemiz hem uluslararası sözleşmeler hem de
Modern toplumda “Kusursuz Beden” anlayışının Avrupa Birliği müktesebatı gereğince engellilerin
tıp ve sosyal yaşam içinde egemen olmaya başlama- hakları konusunda önemli adımlar atmış bulunmak-
sı ile birlikte piyasaya birçok ilaç ve kozmetik, spor tadır. Ancak örnek olayda da görüldüğü üzere bu
aleti vb. ürün sürülmüştür. Böylece tüketim kül- hakların birçoğunun kâğıt üzerinde kalması engelli
türüne bedenin iyi görünümüne ve korunmasına vatandaşlarımızın toplumsal yaşamda karşılaştıkları
yönelik ürünler dâhil olmuştur. Postmodern top- güçlüklerin yalnızca yasal düzenlemelerle çözüleme-
lum, tüketim kültürünün bedensel mükemmelliğe yeceğinin de bir göstergesidir. Bireyin, engelli ola-
dayalı yeni bir imajı ön plana çıkarmıştır. Böylece rak tanımlanması ya da sıfatlandırılması onun diğer
modern topluma göre içeriği daha geniş bir öteki- insanların haklarından mahrum kalacağı anlamına
lik ortaya çıkmıştır (Doğan ve Çitil, 2011). Dolayı- gelmemektedir. Toplumun başta yetersizliğin artma-
sıyla kilo problemi olanlar, yaşlılar, bedensel estetik sını ve engele dönüşmesini önlemesi gerekmektedir.
kusuru bulunanlar, bedensel ve zihinsel engelliler Ancak her birey kendi özellikleri içinde ve kapsamlı
de bu yeni tüketim kalıpları üzerinden yeni bir öte- bir şekilde değerlendirilmelidir. Yukarıda ele aldığı-
kileştirmenin kapsamına girmişlerdir. Bu bireyler mız örnek olaylar fazlasıyla çoğaltılabilir. Ancak bu-
yeni tüketim alanlarının içine çekilmişlerdir. rada dikkat edilmesi gereken toplumda ayrımcılığa
sıklıkla rastlanmaya devam edilmesidir.

Doğrudan ayrımcılık: Engelliliğe dayalı


Yaşamla İlişkilendir ayrımcılık temeline dayanan ve engellinin
hak ve özgürlüklerden, karşılaştırılabilir
Engelliye Ayrımcılık Yapan Şoföre Hapis durumdakilere kıyasla eşit şekilde yarar-
Cezası: Örnek Olay-2 lanmasını engelleyen, kısıtlayan veya zor-
laştıran her türlü farklı muameleye denir.
Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi, tekerlek-
li sandalyedeki Teslime Tablacı’yı “Seninle mi
Dolaylı ayrımcılık: Görünüşte ayrımcı
uğraşacağız, git işine” diyerek otobüse almayan
olmayan her türlü eylem, işlem ve uygula-
şoförü iki yıl sonra cezalandırdı. Önceki gün (5
malar sonucunda engelliliğe dayalı ayrım-
Mayıs) verilen kararda, mahkeme şoföre “ayrım-
cılık temeliyle bağlantılı olarak, engellinin
cılık” nedeniyle önce altı ay hapis cezası verdi;
hak ve özgürlüklerden yararlanması bakı-
daha sonra kısa süreli hapis cezasını 6 ay süreyle
mından nesnel olarak haklılaştırılamayan
ehliyetinin alınarak halk otobüsü şoförlüğünün
dezavantajlı bir konuma sokulmasıdır.
yasaklanmasına çevirdi.

Kaynak: http://bianet.org/bianet/bianet/114367-
engelliye-ayrimcilik-yapan-sofore-hapis-cezasi say-
fasından erişilmiştir.

158
6
Çocukluk Sosyolojisi

şiler aynı toplumun olumsuz örneği olarak karşı-


mıza çıkabilmektedir. Alışveriş merkezleri, sinema,
tiyatro, park, bahçe ve müze gibi toplumun ortak
dikkat kullanım alanlarında engelli bireyleri göz ardı eden
Pozitif ayrımcılık; ekonomik, politik alanlarda
anlayışla toplumsal bütünleşmeden bahsedilemez.
ve toplumsal yaşamdaki eşitsizlikleri azaltmak
Buralarda engelli bireylere yönelik alınacak önlem
için dezavantajlı gruplara (kadın, çocuk, engelli
ve yapılacak düzenlemelerle bu bireylerin ulaşabi-
vb.) verilen ayrıcalık ve haklardır..
lirliği ve erişebilirliği sağlanmalıdır. Ayrıca toplu
taşıma araçları da engellilerin istifade edebileceği
şekilde teknolojik donanıma kavuşturulmalıdır.
Engelli Çocuk ve Bağımsız Yaşam Yollar, kaldırımlar, trafik ışık ve işaretleri, bina gi-
Gelişmiş ülkelerde ve Türkiye’de engelli birey- rişleri, tuvaletler vb. engellilerin özellikleri dikkate
lerin sağlık, sosyal güvenlik, eğitim, bakım, ekono- alınarak düzenlenmelidir.
mik, sosyal ve kültürel birçok alanda çeşitli hakları
bulunmaktadır. Ancak engelli çocukların ve ailele-
rinin bu hakları ne düzeyde bildikleri ya da kul- Makul düzenleme: Engellilerin insan hak-
landıkları merak konusudur. Bu konudaki ikinci larını ve temel özgürlüklerini tam ve diğer
temel sorun da bireylerin kâğıt üzerinde haklarının bireylerle eşit şekilde kullanmasını veya
bazı kişilerce pratikte gasp edilmesidir. Yetişkinliğe bunlardan yararlanmasını sağlamak üzere
kadar geçen tüm bu süreçte engelli çocuk ve ergen- belirli bir durumda ihtiyaç duyulan, ölçü-
lere; başta eğitim olmak üzere, bağımsız yaşayabil- süz veya aşırı bir yük getirmeyen, gerekli ve
meleri için gereken her şeyin sağlanması gerekir. uygun değişiklik ve tedbirleri içermektedir.
Ancak bu sağlanırken “Siz engellisiniz, hadi size
yardım edelim.” şeklindeki yaklaşım da onları yok
eden ilkel toplumların yaklaşımından farklı değil- Tüm bu düzenlemelerin yapılmadığı bir toplu-
dir. Mesele şartları eşitlemek, onlara sosyal bir ya- mun insan haklarına saygılı olduğunu kimse iddia
şam için fırsatlar sunabilmektir. Bunu sağlayama- edemez. Tek başına veya arkadaşları ile sinemaya
yan toplumlarda engelliler bağımsız bir ferd değil gidemeyen, ihtiyaçları karşılamak için alışverişe
ancak yük olacaklardır. Bunu ne engelliler ister ne çıkamayan, konferansa katılamayan, konser dinle-
de toplum kaldırır. yemeyen, faturasını yatıramayan, çalışamayan bir
Engelli çocukların toplum içinde bağımsız bir engellinin; toplumun bir parçası olduğunu iddia
yaşam sürdürebilmesi için gereken önemli düzen- etmek mümkün değildir. Bu sebeple toplumun
lemelerden biri fiziksel çevre ve ulaşımdır. Bu ko- engelli algısının olumlu yönde gelişmesi için top-
nuda da birçok yasal düzenleme bulunmakta ancak yekün bir seferberliğe ihtiyaç duyulmaktadır. Ha-
bu düzenlemeler uygulamada dikkate alınmamak- len toplumda varlığını ispat edememiş engellilere
tadır. Bir binanın girişinde engellilerin kullanması sosyolojik bir bakış sunmak da bu sebeple oldukça
için yapılan rampa toplumun olumlu bir icraatı güç bir çabaya dönüşmektedir.
olsa da bu rampanın önüne çöp bidonu koyan ki-

159
6
Engelli Çocukların Sosyolojisi

Yaşamla İlişkilendir

Gerçek Hikâye: Fırat onu karşıladı ve işe gidebilmesi için nelere dikkat
Fırat 16 yaşında, hafif düzeyde zihinsel yeter- etmesi ve yapması gerektiğini bir hafta kadar ona
sizliğe sahip bir çocuktu. İlk ve ortaokulu kaynaş- çalıştırdı. Bir hafta sonra evden kendi başına işe
tırma öğrencisi olarak tamamlamış ve kendisi gibi gitmeyi öğrenen Fırat, iş yerinde de basit hizmet-
çocuklar için açılmış olan İş Okuluna başlamıştı. lerde bulunuyordu. Zamanla bankaya para yatır-
Bu okul günümüzde özel eğitim mesleki eğitim ma, telefonlara bakma, faks çekme gibi görevleri
merkezi adını taşımakta olup, çeşitli atölyelerde başarıyla gerçekleştirmeye başladı.
çocuklara iş eğitimi verilmektedir. Bu okul işe gi- Fırat, İş okulundan mezun olduğunda çalış-
rişte lise dengi sayılmakla birlikte çıraklık eğitim tığı medikal şirketin depo müdürü olmuştu. On-
merkezlerine benzer bir sisteme sahiptir. Okula larca ilaç ve medikal ürünün ismini, fiyatını ve
devam edilirken dışarıda iş bulunabilirse bu öğ- stokta ne kadar olduğunu çok iyi biliyordu. Artık
renciler haftanın dört günü işe gitmekte ve bir iş yerinde insanlar ona saygı duyuyor ve onunla
günü okula gelmektedirler. arkadaşlık ediyorlardı. Mezun olduğu hafta işve-
Fırat da bu okulda birinci sınıfı tamamlamış reni ona görevinde kalması için ciddi bir maaş
ikinci sınıfa geçmişti. Okulun iş yeri koordina- teklif etti. Fırat nezaketle reddedip kendi aile işini
törü olan Mahmut öğretmen, Fırat dâhil olmak yapmak istediğini söyledi. Şimdilerde evlenmeye
üzere on öğrenciyi işe yerleştirecekti. Kızılay’da çe- hazırlanan Fırat, Ulus’ta büyük bir ayakkabı ma-
şitli şirketlerde “ofisboy” olarak çalıştırılmak üzere ğazasında yöneticilik yapıyor.
görüşmeler yapılmıştı. Dokuz şirketin sekizi öğ-
rencilerle birlikte gezildi ve tüm öğrenciler işe yer- Engelli bireyler ne tür ve düzeyde eğitim alır-
leştirildi. Geriye bir şirket ve iki öğrenci kalmıştı. larsa alsınlar toplumsal yaşamın parçası olmadıkla-
Fırat biraz içe kapanık bir öğrenciydi. Görüşmeler rında bunca emeğin boşa gittiğini söylemek gerekir.
esnasında heyecanlanıyor ve utanıyordu. Bu ne- Bu nedenle her vatandaş gibi onlar da yetişkinliğe
denle işverenler onu tercih etmiyordu. geçtiklerinde bir iş sahibi olmalıdırlar. Ancak en-
Son iş yerine geldiklerinde ise işveren, arka- gelliler ile ilgili yanlış toplumsal yargılar, onları iş
daşı Mustafa’yı seçmişti. Fırat bu duruma çok dünyasının dışına itmektedir. Bu durumda aileler
üzüldü. En yakın arkadaşı da işe girmiş ama ken- de kendi çocuklarının işe alışmasında yeterince ce-
disini kimse istememişti. Biraz daha cesur olması sur olamamaktadırlar. Ancak yukarıda Fırat’ın
gerektiğini düşünüyordu. Ama ailesi engelinden hikâyesinde de görüldüğü üzere beklenenin çok üze-
dolayı onu hep korumuş, sokağın karşısındaki rinde performans sergileyebilecek engelli çocukların
bakkala ekmek almaya bile göndermemişti. Üz- daha küçük yaşta toplumla ve iş dünyasıyla tanış-
gün bir şekilde öğretmeninin yanına sokuldu ve ması gerekmektedir.
gitmek için kapıya yöneldi. Onun üzüldüğünü
gören işveren Abdullah Bey dayanamadı ve “o
Kaynak: Çitil, M. (2015). “Engelli Çocuklar ve
da kalsın biraz deneyelim” dedi. Fırat sevincin-
Sosyolojisi”. Farklı Persfektiflerden Çocukluk ve
den ne yapacağını bilemedi. Ertesi günü erken-
Sosyolojisi (Ed. L. Eraslan) içinde. Ankara: Vize
den kalktı ve hazırlandı. Ama çok heyecanlıydı.
Yayıncılık.
Aydınlıkevler’den Kızılay’a onu babası götüre-
cekti. Kızılay’a geldiklerinde Mahmut öğretmen

160
6
Çocukluk Sosyolojisi

Toplumsal yaşamın en önemli alanlarından de bulunmaktadır. Ne kadar nitelikli olursa olsun


biri olan iş hayatı, okuldan sonra engelli çocuğun engelli bireylere üst düzey yöneticilik ya da sorum-
sosyalleşme sürecini devam ettirebileceği en önem- luluk verilme olasılığı düşük görünmektedir.
li yerdir. Bu sebeple engelli bireylerin toplumdan Engelli çocuklar ne tür ve düzeyde eğitim
tecrit edilmediğini ispat etmenin yolu onları iş ha- alırlarsa alsınlar toplumsal yaşamın parçası olma-
yatının her alanında görmekle mümkün olacaktır. dıklarında bunca emeğin boşa gittiğini söylemek
İstihdam konusunda bilinen en yaygın sorunlardan gerekir. Bu nedenle her vatandaş gibi onlar da ye-
biri de işverenlerin engelli personel çalıştırmaya tişkinliğe geçtiklerinde bir iş sahibi olmalıdırlar.
ilişkin tutumlarıdır. Bazı işverenler engelli bireyi Ancak engelliler ile ilgili yanlış toplumsal yargılar,
çalışıyor gibi gösterip, maaş vermeden sigorta öde- onları iş dünyasının dışına itmektedir. Bu durum-
mekte bazıları ise sırf engelli işçi çalıştırmamak için da aileler de kendi çocuklarının işe alışmasında
şirketinin personel sayısını 50’nin altında tutmak yeterince cesur olamamaktadır. Ancak yukarıda
amacıyla şirketi parçalara bölmektedir. Özel sektör- Fırat’ın hikâyesinde de görüldüğü üzere beklene-
de ve kamuda kota uygulaması olmasına rağmen, nin çok üzerinde performans sergileyebilecek ço-
engelliler için iş arama, bulma veya bu işi sürdür- cukların daha küçük yaşta iş dünyasıyla tanışması
mede güçlükler yaşamaktadırlar. İşverenler genel- gerekmektedir.
likle eğitimli, ‘fiziği düzgün’ engelli aradıklarından
Sonuç olarak,
bu sefer de engelliler arasında da ayrımcılık ortaya
çıkmaktadır. İşverenlerin engellilerin eğitimleri ko- Engellilerin istihdamı, fiziksel çevre ve ulaşımı,
nusunda da yeterli bilgiye sahip olmadıkları görül- barınması, sosyal gereksinimleri, aileleri ve ken-
mektedir. İşverenler engelli işçi ararken “Yükseko- dilerinin sosyoekonomik, demogragik, kültürel
kul mezunu olmak, iyi düzeyde İngilizce bilmek” özelliklerinin de araştırılması sosyolojinin sahası-
kriterlerle elaman aramaktadırlar. Oysa bazı engel- na girmektedir. Engelli bireylerin toplum içindeki
liler için ilköğretimi bile tamamlayabilmek büyük yeri ve eğitim imkânlarının toplumsal yaşama etki-
çaba gerektirmektedir. Bu durumun tam tersi de si eğitim sosyolojisi açısından önemli bir inceleme
yaşanabilmektedir. Basit işler için yüksek kriterler konusudur. Bu sorun ve tartışmaların incelenmesi
belirleyen işverenler olduğu gibi güçlü özgeçmiş ve ve çözüme katkı sağlayacak analizlerin yapılmasın-
becerilere sahip engellilere basit işler teklif edenler da hepimize yararlar sağlayacaktır.

Öğrenme Çıktısı
4 Engelli çocuğun sosyalleşme süreçlerini, aile ve eğitim ortamlarıyla etkileşimini ifade
edebilme
5 Engelliliğe yönelik ayrımcılığı ifade edebilme

Araştır 2 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Sizce engelli çocuklar normal


gelişim gösteren akranlarıyla
Sizce kamuda ve özel sek- Yakın çevrenize engelli bir
mı eğitim görmeli yoksa en-
törde engelli bireyler hangi birey varsa onun hakkında
gel türüne göre açılmış ayrı
işleri yapıyor? Engelli olup neler düşünüyorsunuz? En-
bir okula mı devam etmeli?
üst düzey yönetici olabilen- gellilerle ilgili genel düşün-
Yukarıda sunulan yasal dü-
lerin oranı nedir? celerinizi anlatın.
zenlemelerle ilişkilendirerek
değerlendirin.

161
6
Engelli Çocukların Sosyolojisi

Engellilik kavramını,
1 nedenlerini ve türlerini
ifade edebilme
öğrenme çıktıları ve bölüm özeti

Engellilerin yaşadığı
2 tarihsel ve toplumsal
sorunları tartışabilme
Engelliliği açıklayan
3 sosyolojik modelleri ifade
edebilme

Engelliliğin Tarihsel ve
Kavramsal Temelleri

Tarihsel süreçte, engelli çocukların sosyal, siyasal ya da ekonomik hakları bir yana, yaşama haklarını bile uzun
süre elde edemedikleri görülmektedir. İlk ve orta çağ Avrupa’sında engelli bireylerin bu farklı durumları hoşgörü
ile karşılanmamış, uğursuz ve gereksiz sayılarak öldürülmüş veya kendi âlileri tarafından sokağa atılmışlardır.
Hristiyanlığın yayılmasının etkisi ile engelli bireylere yönelik bu kötü yaklaşım yerini ilgi, koruma ve şefkate
bırakmış, dini kurumlarda özel gereksinimli bireylerin temel ihtiyaçları karşılanmaya başlanmıştır. Osmanlı ve
öncesi dönemde Türk ve İslam toplumlarında engellilerin, Batı’dakinin aksine öldürülme, zor işlerde çalıştırıl-
ma ya da zarar verici davranışlara maruz kalma gibi durumlar yaşamadığı tahmin edilmektedir. 20. yüzyıldan
itibaren ise özellikle Batı toplumlarında engelli bireylerin sağlık ve bakım imkânlarının arttığı görülmektedir.
Eğitim imkânlarının artması ise engelli bireylerin toplumsal yaşamda daha fazla görülmelerine neden olmuştur.
Fakat yüzyıllar sonra elde ettikleri eğitim görme hakları da sınırlı olarak sürdürülmüştür. 20. yüzyılın ikinci
yarısına kadar bu çocuklar kentten ve insanlardan uzak yerlerde açılmış ayrı özel eğitim okullarında öğrenim
görmüşlerdir. Günümüzde ise engellilerin en büyük sorunu; toplumda kendilerine gereken önemin verilmemesi,
toplumda eşit ve saygın bir konum elde etmede yaşadıkları güçlüklerin üstesinden gelememeleridir.
Engellik; zihinsel, fiziksel, davranışsal ya da duyu organlarının zedelenmeye bağlı olarak tüm ya da kısmen işlevlerinde
gözlenen kayıpların ortaya çıkardığı yetersizlik nedeniyle bireyin çevreyle etkileşimde karşılaştığı problem durumudur.
Engelli olma durumu temelde üç ana evrede oluşan nedenlerle açıklanmaktadır. Bu kapsamda doğum öncesi,
sırası ve sonrası dönemlerde ortaya çıkan çeşitli nedenlerle bireyler yetersizlikten etkilenebilmektedir. Doğum
öncesi nedenleri; kalıtım, annenin geçirdiği hastalıklar, çeşitli kazalar, yanlış ya da yan etkisi olan ilaç kullanı-
mı, radyasyona maruz kalma ve röntgen çekilmesi olarak sıralanabilir. Doğum sırası nedenlere; erken-geç veya
zor doğum, çocuğun ters gelmesi, göbek bağının dolanması, doğum esnasında bebeğin oksijensiz kalması gibi
örnek olarak verilebilir. Doğum sonrası nedenlerin ise; çocuğun geçirdiği ateşli hastalıklar, kızamık, kabakulak,
menenjit, kazalar, beslenme bozukluğu, bakımsızlık, eğitimsizlik, yanlış gelenek ve görenekler, kalça çıkıklığı,
vb. sebeplerden kaynaklandığı söylenebilir. Engel türleri denildiğinde genellikle yetersizliğin etkilediği organ ve
uzuvların odağa alındığı tıbbi temelli sınıflandırmaların yaygın olduğu görülmektedir. Bunun dışında da farklı
model ve yaklaşımların farklı sınıflandırmaları olduğu bilinmektedir.
Türkiye’de engellilerin yaygınlığı konusunda en kapsamlı ve ilk çalışma 2002 yılında yapılmıştır. Bu araştırmaya
göre nüfusumuzun %12,5’i engelli olarak kabul edilmiştir. Net olmamakla birlikte resmi güncel veriler bu ora-
nın çok daha altında (yaklaşık %3) engelli vatandaşımız olduğunu bildirmektedir.
Engellilikle ilgili en eski model, engelliliği doğrudan günahkârlık ve kötülüğe bağlayan “moral / ahlaki model”dir.
Ancak yirminci yüzyıldan itibaren engellilik konusunda daha akılcı açıklamalar yapılmaya başlanmıştır. Bu kap-
samda bu yanlış bakış açısının karşısına çıkan ilk model; tıbbi modeldir. Bu yaklaşımda, adından da anlaşılacağı
üzere hastalığın ya da yetersizliğin tıbbi açıklamasına odaklanılmış, toplumsal etkenlere değinilmemiştir. Medi-
kal modelde, kişinin eksiklik ya da yetersizliği üzerinde durulduğundan, kişinin güçlü ve olumlu yanları göz ardı
edilmektedir. Medikal model ile birlikte engelliliğin oluşumunun önlenmesi, rehabilitasyon, bakım ve izleme
ile ilgili koruyucu ve önleyici programların hazırlanması engelli bireylerin ve ailelerinin yaşam kalitesini arttır-
mıştır. Medikal modelin ayrımcılığı pekiştiren sınıflamalarına karşı bazı örgütler yasal mücadelelere girişmişler
ve olumlu sonuçlar almaya başlamışlardır. Böylece ortaya çıkan “Sosyal mode”l, engelliliği medikal modelin tek
yönlü tanımından uzak bir şekilde sosyal anlam içinde ele almaktadır. Sosyal modele göre engellilik; aktivite
sınırlılığının yarattığı avantajsız durumu yaşayan bireylerin engelli olmayan toplum üyeleri tarafından göz ardı
edilmesi, toplumsal aktivitelerden uzak tutulması halidir

162
6
Çocukluk Sosyolojisi

Engelli çocuğun sosyalleşme


4 süreçlerini, aile ve eğitim ortamlarıyla
etkileşimini ifade edebilme

öğrenme çıktıları ve bölüm özeti


5 Engelliliğe yönelik ayrımcılığı ifade
edebilme

Engelli Çocuk ve Toplumsal


Kurumlar

Engelli olma durumu başta çocuğun kendisi olmak üzere ailesini ve çevresini önemli ölçüde etkileyen bir du-
rumdur. Bu nedenle engelli çocuklarla ilgili sosyolojik bir analiz yapmak için çocuğun, ailesinin ve toplumsal
kurumların ilişkisinin incelenmesi gerekmektedir. Bu bağlamda engelli çocuk ile aile, eğitim, ekonomi/istih-
dam, ulaşım ve erişebilirlik gibi konuların ilişkisinin incelenmesi bu bölümün temel amacını oluşturmaktadır.
Bu kapsamda engelli çocuğun karşılaştığı ilk toplumsal kurum bizzat kendi ailesidir. Engelli çocuğa sahip aile-
ler çeşitli psikolojik aşamalardan geçmektedirler. Anne-babalar bu aşamalarda istenen düzeye gelemezlerse bu
durum engelli çocuğu olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Bazı aileler engelli çocukları olduğu için toplumsal
ilişkilerini sınırlandırmakta, çocuklarının bu durumundan utanmakta ya da çocukları için endişelendiklerin-
den onları toplumdan uzak tutabilmektedirler. Böyle durumlar engelli çocuğun toplumsallaşması engelleyen
önemli riskler olarak karşımıza çıkmaktadır.
Engelli çocukların sosyolojik özelliklerini anlamak için bakılması gereken bir diğer önemli alan eğitimdir. En-
gelli çocuklar çeşitli tür ve kademelerde okullara devam etmektedirler. Bu okullardan bir kısmı kendileri gibi
aynı engel türünden çocuklara için açılmış okullarken, engelli çocukların büyük bir kısmı da normal akranla-
rıyla birlikte eğitim aldıkları kaynaştırma uygulamalarından yararlanmaktadırlar. Engelli çocuklar tanılama ve
yerleştirme, okula başlama ve devam etme süreçlerinde çeşitli güçlükler yaşamaktadırlar.
Ayrımcılık insanların dil, din, cinsiyet, ırk, siyasi düşünce, felsefi inanç, bedensel farklılık gibi nedenlerle diğer
insanlar tarafından olumsuz muamele görmesi, aşağılanması şeklinde ortaya çıkmaktadır. Ayrımcı davranış-
ların odak noktası, ötekileştirme, dışlama, reddetme ya da aşağılamadır. Engelliliğe dayalı ayrımcılık: Siyasi,
ekonomik, sosyal, kültürel, medeni veya başka herhangi bir alanda insan hak ve temel özgürlüklerinin tam ve
diğerleri ile eşit koşullar altında kullanılması veya bunlardan yararlanılması önünde engelliliğe dayalı olarak
gerçekleştirilen her türlü ayrım, dışlama veya kısıtlamaya denir.
Gelişmiş ülkelerde ve Türkiye’de engelli bireylerin sağlık, sosyal güvenlik, eğitim, bakım, ekonomik, sosyal
ve kültürel birçok alanda çeşitli hakları bulunmaktadır. Engelli çocukların toplum içinde bağımsız bir yaşam
sürdürebilmesi için gereken önemli düzenlemelerden biri fiziksel çevre ve ulaşımdır. Bu konuda da birçok yasal
düzenleme bulunmakta ancak bu düzenlemeler uygulamada dikkate alınmamaktadır. Toplumsal yaşamın en
önemli alanlarından biri olan iş hayatı, okuldan sonra engelli çocuğun sosyalleşme sürecini devam ettirebileceği
en önemli yerdir. Bu sebeple engelli bireylerin toplumdan tecrit edilmediğini ispat etmenin yolu onları iş haya-
tının her alanında görmekle mümkün olacaktır.

163
6
Engelli Çocukların Sosyolojisi

1 Aşağıda verilen bilgilerden hangisi engellilerin 5 Aşağıda verilen yetersizlik türlerinden han-
tarihsel süreçte yaşadıkları süreçlerden değildir? gisi rastlanma sıklığı yüksek engel türleri arasında
gösterilemez?
neler öğrendik?

A. İlk ve ortaçağ Avrupa’sında engelli bireylerin bu


farklı durumları hoşgörü ile karşılanmamıştır. A. Zihinsel yetersizliği olan çocuklar
B. İlk çağlarda engelliler uğursuz ve gereksiz sayıl- B. Gelişimi tehlike altında olan çocuklar
mış veya kendi aileleri tarafından sokağa atıl- C. Görme yetersizliği olan çocuklar
mışlardır. D. Öğrenme güçlü gösteren çocuklar
C. Sparta’da sakat ve cılız doğan çocuklar, iyi bir E. Duygusal ve davranışsal bozukluğu olan çocuklar
savaşçı olamayacağı düşüncesiyle daha bebek
iken acımasızca öldürülmüşlerdir. 6 Aşağıda verilen bilgilerden hangisi “medikal
D. Hristiyanlığın yayılmasının etkisi ile engelli model”i açıklamak için kullanılamaz?
bireylere yönelik bu kötü yaklaşım yerini ilgi,
koruma ve şefkate bırakmıştır. A. Medikal modelde yetersizliğin tıbbi açıklama-
sına odaklanılır.
E. Osmanlı ve öncesi dönemde Türk toplumların-
da engelliler, zor işlerde çalıştırılmış ya da zarar B. Medikal model engelliliği sosyal anlam içinde
verici davranışlara maruz kalmışlardır. ele alır.
C. Medikal modele göre toplum katı ve değiştiri-
2 Türk toplumlarında engellilerin eğitimi ko- lemez olarak görülürken insanın çevreye uyma-
sı gerektiği için esnek ve değiştirilebilir olması
nusunda açılan ilk kurumun adı, açan kişi ve açı-
savunulur.
lış tarihi aşağıdakilerden hangisinde doğru olarak
verilmiştir? D. Medikal modelde engelliliğe tıbbi müdahale
yapılarak bireyin normal yaşama dönebileceği
A. Dilsizler Mektebi – Grati Efendi - 1989 düşünülür.
B. Sağırlar Mektebi – Albert Karmona - 1914 E. Medikal modelde, kişinin eksiklik ya da yeter-
C. Körler Okulu – Yanyalı Fuat Efendi - 1921 sizliği üzerinde durulduğundan, kişinin güçlü
D. Dilsizler Mektebi – Grati Efendi – 1889 ve olumlu yanları göz ardı edilir.
E. Sağır-Dilsiz ve Körler Okulu – Mitat Enç - 1951
7 Aşağıdakilerden hangisi engelli çocuk ve aile-
3 Zihinsel, fiziksel, davranışsal ya da duyu or- si hakkında söylenemez?
ganlarının zedelenmeye bağlı olarak tüm ya da A. Engelli çocuğun ailesi, onun gelecekteki top-
kısmen işlevlerinde gözlenen kayıpların ortaya çı- lumsal statüsünün de önemli bir belirleyicisidir.
kardığı yetersizlik nedeniyle bireyin çevreyle etkile- B. Engelli çocuğun varlığı anne-babalarının bir-
şimde karşılaştığı problem durumu nedir? birleriyle ve diğer çocuklarla ilişkilerini etkile-
A. Zedelenme yebilir.
B. Engellilik C. Ailelerin engelli çocuğun gelişimine destek sağla-
C. Yetersizlik yacak bilgi ve becerilere sahip olması gerekmez.
D. Sakatlanma D. Ailenin sosyal etkinlikleri sınırlandırması çocu-
E. Özür ğun sosyalleşmesini de olumsuz yönde etkiler.
E. Aileler, engelli çocuklarının gelişimi için hem
4 Aşağıda verilen nedenlerden hangisi engellili- uygun eğitim ortam ve desteklerini bulmalıdır.
ğin nedenleri arasında gösterilemez?
A. Annenin eğitim durumu
B. Annenin geçirdiği hastalıklar
C. Erken-geç ya da zor doğum
D. Çocuğun geçirdiği ateşli hastalıklar
E. Kalıtımsal etkenler

164
6
Çocukluk Sosyolojisi

8 Aşağıdakilerden hangisinin tanımı “genel 10 Aşağıdakilerden hangisi engelli bireylerin ba-


anlamda engelli bireyin olağan gelişim gösteren ğımsız bir yaşam kurması için gereken koşullardan
akranlarıyla birlikte tam ya da yarı zamanlı olarak biri olarak gösterilemez?
birlikte eğitim görmeleri” şeklindedir? A. Engelli bireyin ve ailesinin yasal haklarını bil-

neler öğrendik?
A. Kaynaştırma mesi
B. Bütünleştirme B. Devletin ve toplumun engelliler için pozitif ay-
rımcılık yapması
C. Normalleştirme
C. Engelli bireyler için uygun fiziksel çevre ve ula-
D. Kapsayıcılık
şım imkanlarının sağlanması
E. Hızlandırma
D. Tüm engelli öğrencilerin üniversiteye girmesi-
nin sağlanması
9 İnsanların dil, din, cinsiyet, ırk, siyasi düşünce, E. Yetişkinliğe geçen engelli bireyler için uygun
felsefi inanç, bedensel farklılık gibi nedenlerle diğer
istihdamın sağlanması
insanlar tarafından olumsuz muamele görmesi, aşa-
ğılanması durumu aşağıdakilerden hangisidir?
A. Nepotizm
B. Dışlayıcılık
C. Görgüsüzlük
D. Zorbalık
E. Ayrımcılık

165
6
Engelli Çocukların Sosyolojisi

Yanıtınız yanlış ise “Engelliliğin Tarihsel ve


1. E 6. B Yanıtınız yanlış ise “Tıbbi / Medikal Model”
Kavramsal Temelleri” konusunu yeniden
konusunu yeniden gözden geçiriniz.
gözden geçiriniz.
neler öğrendik yanıt anahtarı

Yanıtınız yanlış ise “Engelliliğin Tarihsel ve


2. D 7. C Yanıtınız yanlış ise “Engelli Çocuk ve Aile”
Kavramsal Temelleri” konusunu yeniden
konusunu yeniden gözden geçiriniz.
gözden geçiriniz.

3. B Yanıtınız yanlış ise “Engellilik Nedir?” konu- 8. A Yanıtınız yanlış ise “Engelli Çocuk ve Eği-
sunu yeniden gözden geçiriniz. tim” konusunu yeniden gözden geçiriniz.

Yanıtınız yanlış ise “Engelliliğin Nedenleri ve Yanıtınız yanlış ise “Engelli Çocuğa Yöne-
4. A 9. E
Sınıflandırılması” konusunu yeniden gözden lik Ayrımcılık” konusunu yeniden gözden
geçiriniz. geçiriniz.

Yanıtınız yanlış ise “Engelliliğin Nedenleri ve Yanıtınız yanlış ise “Engelli Çocuk ve Ba-
5. C 10. D
Sınıflandırılması” konusunu yeniden gözden ğımsız Yaşam” konusunu yeniden gözden
geçiriniz. geçiriniz.

166
6
Çocukluk Sosyolojisi

Araştır Yanıt
6 Anahtarı

Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir hukuk devletidir. Aynı zamanda Birleşmiş


Milletler üyesi olan Türkiye birçok uluslararası sözleşmenin de tarafıdır. BM’nin
kurulduğu günden bu yana engellilerle ilgili imzaya açtığı birçok düzenleme
Araştır 1 bulunmaktadır. Bu düzenlemelerden en kapsamlı ve güncel olanı ise 2006 yılın-
da kabul edilen Engelli Hakları Sözleşmesi’dir. Türkiye’de bu sözleşmeye imza
atmış ve TBMM tarafından onaylanmıştır. Tüm bunların yanı sıra 2005 yılında
yürürlüğe giren Engelliler Hakkında Kanun ve 1997 yılında yürürlüğe giren
573 sayılı Özel Eğitim Hakkında KHK ile engelli vatandaşlarımıza ve ailelerine
yönelik birçok hak ve olanak sunulmuştur (Çitil & Üçüncü, 2018).

Türkiye’de kamuda ve özel sektörde engelli bireyler de istihdam edilmektedir.


Kamuda istihdam için Devlet tarafından E-KPSS isimli bir sınav yapılmak-
tadır. Bu sınava girecek düzeyde bilişsel becerileri olmayanlar için ise kura
Araştır 2 yöntemi uygulanmaktadır. Özel sektörde ise 50 ve üzeri çalışanı olan işletme
veya firmaların %3 oranında engelli çalıştırma zorunlulukları bulunmaktadır.
Ancak engellilerin hangi meslekleri yaptığı konusunda net bir bilgi ya da ra-
por bulunmamaktadır.

167
6
Engelli Çocukların Sosyolojisi

Kaynakça
Akçamete, G. (Editör). (2010). Genel eğitim okullarında özel gereksinimi olan öğrenciler ve özel eğitim. (3.Baskı),
Ankara: Kök Yayıncılık.
Ardıç, A. (2012). “Özel gereksinimli çocuk ve aile”. Özel Eğitimde Aile Eğitimi ve Rehberliği içinde. (Ed. A.
Cavkaytar). Ankara: Vize Yayıncılık.
Arıkan, Ç. (2002.) Sosyal model çerçevesinde özürlülüğe yaklaşım. Ufkun Ötesi Bilim Dergisi. 2, 1: 11-25.
Ataman, A. (2003). Özel gereksinimli çocuklar ve özel eğitime giriş. Ankara: Gündüz Yay.
Balcı, S. (2013). Osmanlı Devleti’nde Engelliler ve Engelli Eğitimi – Sağır Dilsiz ve Körler Mektebi. Ankara: Libra
Kitap Yay., 2013, .s.18.
Başbakanlık. (2010). Türkiye’de aile değerleri araştırması. T.C. Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel
Müdürlüğü. Genel Yayın Nu: 145.
Batu, S. ve Uysal, A. (2010). “Günümüz sınıflarında engelli çocukların gelişimini destekleme”. Genel Eğitim
Okullarında Özel Gereksinimi Olan Öğrenciler ve Özel Eğitim, Akçamete, A. G. (Editör) içinde.
(3.Baskı) Ankara: Kök Yayıncılık.
Bilton, T., K., Bonnet, P., Jones, T., Lawson, D., Skinner, M., Stanworth, A. Webster. (2008). Sosyoloji. (Çev.
Editörü: Kemal İnal). Ankara: Siyasal Kitabevi 2008.
Burcu, E. (2007) Türkiye’de özürlü birey olma, temel sosyolojik özellikleri ve sorunları üzerine bir araştırma.
Hacettepe Üniversitesi Yayınları.
Cavkaytar, A. (2008). “Özel Eğitime gereksinim duyan çocuklar ve özel eğitim”. H.İ. Diken (Ed.)., Özel eğitime
gereksinimi olan öğrenciler ve özel eğitim içinde. Ankara: PegemA Yayıncılık.
Çitil, M. (2009) Cumhuriyetin ilanından günümüze Türkiye’de özel eğitim. Gazi Üniversitesi. Eğitim Bilimleri
Enstitüsü. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi.
Çitil, M. (2012). Yasalar ve özel eğitim. Ankara: Vize Yayıncılık.
Çitil, M. (2015). “Engelli çocuklar ve sosyolojisi”. Farklı perspektiflerden çocukluk ve sosyolojisi (Ed. L. Eraslan)
içinde (s.179-197). Ankara: Vize Yayıncılık.
Çitil, M. (2016). Engelli çocuğu olan ailelerin toplumsal yapısı ve eğitsel sorunları. Doktora Tezi, Ankara
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
Çitil, M. (2017). Türkiye’de özel eğitim: Tarihsel, politik ve yasal gelişmeler. Ankara: Vize Yayıncılık.
Çitil, M. ve Doğan, İ. (2019). Engelli çocuğu olan ailelerin yapısı ve toplumsal ilişkilerinin belirlenmesi. Sosyal
Politika Çalışmaları Dergisi, 19(43), ss.61-108.
Çitil, M. ve Üçüncü, M. K. (2018). Türkiye’de engelli hakları ve engelliler hukuku’nun durumu. Türkiye Adalet
Akademisi Dergisi, 35(233-278).
Doğan, İ. ve Çitil, M. (2011). Engelli Çocuk ve Ergenlerine Sosyolojik Bir Yaklaşım. Engelli Çocuk ve Ergenlerin
Hakları El Kitabı. (Anne-Baba ve Öğretmenler İçin). (Hazırlayan: A. Kulaksızoğlu). Çocuk Vakfı Yayınları:
99 İstanbul.
Enç. M. (2005) Görme özürlüler (Gelişim, uyum ve eğitimleri). Gündüz eğitim ve Yayıncılık. Ankara
Giddens, A. (2012). Sosyoloji. (Yayıma Hazırlayan: Cemal Güzel). Kırmızı Yayınları :İstanbul
Gök, S. (1958). Dünyada ve Türkiye’de sağır, dilsiz, okulları tarihçesi ve eğitim sistemi. İstanbul: Hüsnütabiat
Matbaası, Türkiye Sağır, Dilsiz ve Körler Tesanüt Cemiyeti Neşriyatı
Irvine, P., Boyd-Wright, E. ve Applequist, K. (2007). “History of special education”. Encyclopedia of Special
Education içinde. (Ed. Reynolds, C. R. ve E. Fletcher-Janzen) (Third Edition). New Jersey: John Wiley &
Sons. s. 1042-1049.

168
6
Çocukluk Sosyolojisi

Millî Eğitim Bakanlığı – MEB. (1991). Özel Eğitim ve Rehberlik Daire Başkanlığı özel eğitim kurumları tanıtıcı
el kitabı. MEB yayınları
MEB. (2006). 31.05.2006 tarihli ve 26184 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren Özel Eğitim
Hizmetleri Yönetmeliği.
Nazlı, A. (2010). Ötekilik, Beden ve engellilik: Sosyolojik bir bakış. IV. Engelsiz Üniversiteler Çalıştayı. 11-12
Mart 2010. Ege Üniversitesi. İzmir.
Oğultürk, N. (2012). Zihinsel engelli çocuğa sahip ailelerin, aile işlevlerini etkileyen etmenler: Çankaya belediyesinden
hizmet alan aileler üzerine bir değerlendirme. Yayımlanmamış doktora tezi, Hacettepe Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Ankara
Özgöbek, H. R. (2007). Türkiye’nin engelliler politikası analizi. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Hacettepe
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.
ÖZİDA. (2004). Toplum özürlülüğü nasıl algılıyor? Temel Araştırma Projesi, 2004.
Öztürk, Y. (2011). Engelli çocuğa sahip ailelerin gereksinimlerinin ve aile yükünün belirlenmesi. Yayımlanmamış
yüksek lisans tezi, Haliç Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü,
Özsoy, Y., Özyürek, M. ve Eripek, S. (1996). Özel eğitime muhtaç çocuklar. Özel Eğitime Giriş. (6. Baskı).
Ankara: Karatepe Yayınları.
Subaşıoğlu, F. ve Atayurt Fenge, Z. Z. (2019). Dünyada ve Türkiye’de görme engellilik: Zaman Çizelgesi (A
Timeline for Visual Disability in the World and in Turkey). Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya
Fakültesi Dergisi [DTCF Dergisi], 59(1), 595-645.
Şahin, H. (2004). Engellilik kimin sorunu? bireyin mi, toplumun mu? Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı
Özveri Dergisi, 1, (1), s.48-59.
Winter, J. A. (2005). Toplumsal bir sorun çözümleyici olarak özürlü hakları hareketinin gelişimi. (The Development
Of The Disability Rights Movement As A Social Problem Solver) Allyn Professor Emeritus Of Sociology
Connecticut College (Çeviri:Mehmet Ergün Sosyal Çalışmacı, ÖİB).

169
Bölüm 7
Farklı Perspektiflerden Çocukluk ve Sosyolojisi

Eğitim
öğrenme çıktıları

1
1 Eğitime ilişkin temel kavramları

2
Temel Eğitime Etki Eden Faktörler
açıklayabilme
3 Temel eğitime etki eden faktörleri
2 Çocuk kavramını ve temel eğitimin önemini sıralayabilme ve açıklayabilme
aktarabilme

Dezavantajlı Çocukların Eğitimi

3
4 Dezavantajlı çocuk kavramını
tanımlayabilme ve dezavantajlı
çocukların eğitimi için yapılan çalışmaları
değerlendirebilme

Anahtar Sözcükler: • Eğitim • Zorunlu Eğitim • Temel Eğitim • Çocuk


• Küreselleşme Araçları • Dezavantajlı Çocuk

170
7
Çocukluk Sosyolojisi

GİRİŞ
Kitabımızın bu bölümünde çocuk ve eğitim konusu ele alınacaktır. Bu kapsamda eğitim, zorunlu eği-
tim ve temel eğitim gibi kavramlar açıklandıktan sonra çocukluk döneminde temel eğitimin önemi ve
temel eğitime etki eden aile, okul ve öğretmen, sosyal çevre, küreselleşme araçları ve sosyal medya gibi fak-
törler irdelenecektir. İlerleyen bölümlerde “Yoksul Çocukların Eğitimi”, “İşçi Çocukların Eğitimi”, “Sokak
Çocuklarının Eğitimi”, “Sığınmacı, Mülteci ve Göçmen Çocukların Eğitimi”, “Korunmaya Muhtaç ve
Kimsesiz Çocukların Eğitimi”, “Suça Sürüklenmiş Çocukların ve Madde Kullanan Çocukların Eğitimi”
ve “Özel Eğitime İhtiyaç Duyan Çocukların Eğitimi” başlıkları altında dezavantajlı çocukların eğitimi ele
alınacaktır.

Suça
Sürüklenmiş
Özel Eğitime ve Madde
Gereksinimli Kullanan
Çocuklar Çocuklar

Sokak Küreşelleşme Araçları ve


Çocukları Sosyal Medya Aile

Dezavantajlı ÇOCUK
İşçi VE
Çocukların
Çocuklar EĞİTİM
Eğitimi

Yoksul Okul ve
Sosyal Çevre
Çocuklar Öğretmen

Korunmaya Sığınmacı,
Muhtaç ve Mülteci ve
Kimsesiz Göçmen
Çocuklar Çocuklar

Şekil 7.1 Çocuk ve eğitim konusunun bileşenlerinin balık kılçığı ile gösterimi

İnsanoğlu varoluşu gereği bir öğrenme güdüsü içerisindedir. Deneme yanılma ile başlayan doğayı tanıma
ve anlama süreci, zamanla öğrenilenleri birbirine aktarma çabasına dönüşmüştür. Bilgi seviyesinin de yük-
selmesiyle birlikte yaşam şekilleri farklılaşmış ve modern toplumlara kadar evrilecek olan süreç başlamıştır.

EĞİTİM
Doğa bilgisine sahip olunmasının yanı sıra bireylerin yaşamlarını farklılaştıran bir diğer etken eğitimdir.
Eğitim sözcüğünün etimolojisine baktığımızda Latince “educare” sözcüğünden türediğini görmekteyiz. Bu
sözcük ise “öğreneni özel bir beceri ile donatmak için talim ettirmek” anlamına gelmektedir (Yayla, 2005; s.
3). En genel ifadeyle eğitim, “bireyin davranışında kendi yaşantısı yoluyla ve kasıtlı olarak istendik değişme
meydana getirme süreci” olarak tanımlanmaktadır (Ertürk, 1998, s. 12). Benzer doğrultuda Sönmez (2002)
eğitimi, çevrenin ayarlanması yoluyla bireyin davranışlarını istendik yönde değiştirme ve değerlendirme
süreci; Varış (1988) ise kişinin toplumsal yeteneklerinin ve kişisel gelişiminin sağlanması amacıyla seçkin
ve kontrollü bir çevreyi ve okul etkinliklerini içine alan sosyal bir süreç olarak tanımlamaktadır.

171
7
Farklı Perspektiflerden Çocukluk ve Sosyolojisi

leştirir; çünkü insanın doğal yeteneklerinin gelişmesi


kendiliğinden olmaz, doğa insana hazır yetenekler
Eğitim; bireyin davranışında kendi yaşan-
vermemiştir. Doğa insanı sahip olduğu yeteneklerin,
tısı yoluyla ve kasıtlı olarak istendik değiş-
olanakların çekirdekleriyle donatmış, onları geliştir-
me meydana getirme sürecidir.
meyi de kendisine bırakmıştır.” (Anğ, 2006, s. 61)
sözleri ile açıkça belirtmektedir.
Doğar doğmaz insanın öğrenme sürecinin de
başladığını vurgulayan Jean-Jacques Rousseau,
Zorunlu Eğitim; Temel Eğitim (İlkokul,
eğitimin yalnızca var olan bilgileri doğrudan aktar-
mak olmadığını kişinin deneyimlerinin bu süreçte
Ortaokul) ve Ortaöğretim
çok önemli olduğunu ifade etmektedir (Gültekin, 14/06/1973 tarihli ve 1739 sayılı Millî Eğitim
1979). Aynı doğrultuda Dewey de eğitimin ha- Temel Kanununda geçen “temel eğitim” terimi
yatın kendisi olduğunu belirterek, eğitimi yaşan- “ilköğretim” olarak değiştirilmiştir. Ülkemizde 30
tıların sürekli olarak yeniden oluşumu ve gelişimi Mart 2012 tarihli 6287 sayılı İlköğretim ve Eğitim
bağlamında sosyal bir süreç olarak tanımlamıştır Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması-
(Varış, 1985). na Dair Kanun sonrasında zorunlu eğitimde; 8 yıl-
lık kesintisiz eğitimden 4+4+4 olarak ifade edilen
İnsan toplumsal bir varlıktır. Emile Durkheim’e
12 yıllık kesintili eğitim uygulamasına geçilmiştir.
göre eğitim, toplumsal ve kültürel bir aktarım aracı
Bu değişiklik ile eğitim süresini artırmak ve aynı
olarak genç kuşakların toplumsallaştırılması işlevi-
zamanda ilgi, ihtiyaç ve yetenekler gözetilerek ço-
ni görmektedir (Dill, 2007). Bu bağlamda eğitim,
cukların doğru yönlendirilmelerini sağlamak amaç-
toplumların devamlılığını sağlamada bugün en
lanmaktadır. Dörder yıllık ilkokul ile ortaokuldan
önemli araçlardandır ve bireylerin topluma uyu-
oluşan ilköğretim, öğrenim çağındaki 6-13 yaş gru-
munu sağlama görevini üstlenmiştir. “En mühim,
bunda bulunan kız ve erkek çocuklar için zorunlu
en esaslı nokta eğitim meselesidir. Eğitimdir ki, bir
olup devlet okullarında parasızdır. Zorunlu eğitim;
milleti ya hür, müstakil, şanlı, yüksek bir cemiyet ha-
temel eğitim ve ortaöğretimi kapsamaktadır. Yakın
linde yaşatır ya da bir milleti esaret ve sefalete terk
gelecekte 1 yıl okul öncesiyle birlikte zorunlu eğiti-
eder.” sözleriyle Atatürk eğitimin önemine işaret
min 13 yıla çıkarılması planlanmaktadır.
etmiştir. Devletin, toplumun ve bireylerin gerek-
sinimleri doğrultusunda farklılaşıyor olsa da eğitim
süreci önceden belirlenmiş amaçlar doğrultusunda
şekillenmektedir. Bu süreçte toplumsallaşmanın ve
öğrencilerin akademik yönden gelişiminin sağlan-
masının yanı sıra demokratik tutum ve alışkanlık- dikkat
1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununda ge-
lar kazanarak etkili birer vatandaş olmaları hedef-
çen “temel eğitim” terimi “ilköğretim” olarak
lenmektedir.
değiştirilmiştir.
21. yüzyılda eğitime verilen önem giderek art-
mıştır ve eğitim süreçlerinde başarıya ulaşan ülkeler Dörder yıllık ilkokul ile ortaokuldan oluşan il-
teknoloji, bilim, sanayi gibi ülkenin gelişmişlik dü- köğretim, öğrenim çağındaki 6-13 yaş grubunda
zeyini belirlemede önemli rol oynayan alanlarda ön bulunan kız ve erkek çocuklar için zorunlu olup
plana çıkmaktadırlar. Ayrıca eğitimin orta ve uzun devlet okullarında parasızdır.
vadede ekonomik kalkınmayı sağlama, bilimsel ve Zorunlu eğitim, temel eğitim ve ortaöğretimi
teknolojik ilerlemelere katkıda bulunma, toplum- kapsamaktadır.
sal refahı artırma, sağlıklı bireylerin yetiştirilmesi
gibi önemli katkılarının yanında demokrasi bilinci-
nin oluşturulması, çevre bilincinin gelişmesi, yok- Temel eğitim, topluma uyumun sağlanması ve
sulluk, eşitsizlik, suç ve şiddet olaylarının azalması daha iyi bir yaşam sürdürülmesi noktasında ge-
gibi toplumsal faydaları da bulunmaktadır (Maya, reken temel bilgi ve becerileri sağlamaktadır. Bu
2013). Eğitimin bireysel açıdan katkısını ise Kant; kapsamda birinci kademede; okuma yazma, ana-
“İnsan ancak eğitim sayesinde insan olur. İnsanda dili kullanma becerisi, okuduğunu anlama, temel
önceden mevcut olmayan bu niteliği eğitim gerçek- matematiksel işlemler gibi sonraki öğrenmelere ön

172
7
Çocukluk Sosyolojisi

koşul olan temel bilgiler kazandırılmaktadır. Sınırlı eğitim imkânına sahip ve ilköğretim sonrası okulu
terk etme oranlarının yüksek olduğu az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde en azından temel bilgi ve
becerilerin kazandırılması son derece önemli görülmektedir (Okutan, 2003). Bu bağlamda ülkeler zorunlu
eğitim süresinin artırılmasına yönelik politikalar izlemektedirler. 15 yaş grubundaki öğrencilere uygulanan
Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (Programme for International Student Assessment [PISA])
ve 4. ve 8. sınıf düzeyindeki öğrencilere uygulanan Uluslararası Matematik ve Fen Eğilimleri Araştırması
(Trends in International Mathematics and Science Study [TIMSS]) öğrencilerin bilgi ve becerilerinin
ölçülmesi üzerinden ülkelerin eğitim sistemlerinin başarısını tespit etmeyi amaçlamaktadır (MEB, 2013).
PISA ve TIMSS sınavlarında başarı gösteren ülkelerin okul öncesi eğitim, eğitimde fırsat eşitliği, öğret-
men niteliği, eğitime kaynak ayrılması gibi konulara daha fazla önem verdiği görülmektedir (TEDMEM,
2018). Bu noktada Tablo 7.1’de ele alınan bazı ülkelerin eğitim sistemlerini incelemek faydalı olacaktır.

Tablo 7.1 Ülkelerin Eğitim Süreleri


Okul öncesi İlköğretim Ortaöğretim
Ülke Başlama Başlama Başlama
Tipi Süre Tipi Süre Tipi Süre
yaşı yaşı Yaşı
isteğe isteğe
Almanya 3 3 Zorunlu 4+6 6 3 15
bağlı bağlı
isteğe isteğe
Çin 3 3 Zorunlu 6+3 7 3 15
bağlı bağlı
isteğe isteğe
Finlandiya 3 3 Zorunlu 6+3 7 3 16
bağlı bağlı
isteğe isteğe
Güney Kore 3 3 Zorunlu 6+3 6 3 15
bağlı bağlı
isteğe isteğe
Japonya 3 3 Zorunlu 6 6+3 3 16
bağlı bağlı
isteğe isteğe
İngiltre 4 2 Zorunlu 6+5 5 3 16
bağlı bağlı
isteğe
Singapur 3 4 Zorunlu 4+2 6 Zorunlu 4-5 13
bağlı
isteğe
Türkiye 3 3 Zorunlu 4+4 6 Zorunlu 4 14
bağlı
Kaynak: Ada ve Baysal, 2009; Balcı, 2009; Durmuşçelebi ve Bilgili,2014, Göçen Kabaran ve Görgen, 2016; MEB
Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü.-http://urn.meb.gov.tr.

Çin’de okul öncesi eğitim kurumları, çocuk yuvaları ve gündüz bakımevleri resmi eğitimin bir par-
çasıdır. Okul öncesi eğitimde akademik bir program bulunmamakta, yalnızca çocukların özenli bakımı
sağlanmaktadır. Okula başlama yaşı 7’dir. İlkokul 6 yıl ve ortaokul 3 yıl olmak üzere zorunlu eğitim toplam
9 yıldır. Okullarda tam gün eğitim yapılmaktadır. Zorunlu eğitimde okullaşma oranını artırmak amacıyla
özellikle kırsal bölgelerdeki çocukların okula gitmelerini kolaylaştırmak için çeşitli yöntemler uygulanmak-
tadır. Bu amaçla hizmet veren az nüfuslu, ormanlık ve uzak dağlık ilçelerdeki yatılı okullar ve yarım günlük
okullar sayesinde zorunlu eğitimde okullaşma oranı %100’e yaklaşmaktadır (Sezgin, 2008).
Finlandiya’da eğitim sisteminde anadil, ekonomik durum, cinsiyet, yerleşim yeri ve özel gereksinimler
gözetilerek tüm bireylere gerekli olanaklar sunulmaya çalışılmaktadır. Okul öncesi eğitimde çocukların öğ-
renme kapasitelerini artırmayı hedefleyen Finlandiya eğitim sisteminin genel amaçları; öğrencilerin hayat
boyu gelişimlerini desteklemek, onlara hayatta ihtiyaç duyabilecekleri bilgi ve becerileri kazandırmak ve
eğitimde fırsat eşitliğini sağlamaya çalışmak olarak sıralanabilir (Basic Education Act of Finland, 1998).

173
7
Farklı Perspektiflerden Çocukluk ve Sosyolojisi

Okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretim ücretsiz yüzyıl becerilerini zorunlu kılmaktadır. Bu bağlam-
olup okul servisi, yemekler, kırtasiye malzemeleri, da eğitim sürecinde bilgi toplumunun ve yeni eği-
ders kitapları ve yardımcı kitaplar eğitim bütçesin- tim paradigmasının bir gereği olarak, bilgiye ulaş-
den karşılanmaktadır. Okul öncesi eğitim zorunlu ma yollarını bilen, analiz yapabilen, yeni bilgiler
değildir, fakat 6 yaşındaki çocuklar temel eğitim üretebilen, ürettiklerini paylaşabilen ve öğrenmeyi
okullarında bir yıl okul öncesi eğitimden yararla- öğrenen bireyler yetiştirmek gerekmektedir (Arslan
nabilmektedirler. 6 yıl ilköğretim ve 3 yıl ortaöğre- ve Eraslan, 2003). Fakat çağa ayak uydurmak, bi-
tim olmak üzere toplam 9 yıl olan zorunlu eğitim, lim ve teknolojide ilerlemek, toplumun refah dü-
7-16 yaş grubunu kapsamaktadır. Okullaşma oranı zeyini yükseltmek, ekonomik kalkınma ve gelişme
%100’e yakındır (Ekinci ve Öter, 2010). sağlamak gibi amaçlarla eğitim sürecinde matema-
Güney Kore’de 6-15 yaş grubunu kapsayan zo- tik, fizik, kimya, dil gibi alanlarda bilişsel açıdan
runlu eğitimin süresi 9 yıldır ve parasızdır. Üniver- gelişimlerine yardımcı olunurken çocukların ye-
siteye kadar kademeler arası geçişte merkezi sınav teneklerinin ve yaratıcılıklarının köreltilmemesi
uygulanmamaktadır. Zorunlu eğitim ile öğrencilere gerekmektedir. Çünkü eğitim toplumsal anlamda
sonraki eğitim basamaklarına ve günlük yaşama te- fayda sağladığı kadar bireylerin potansiyelini açığa
mel oluşturacak yetenek, karakter ve kişilik kazan- çıkarmalarına ve kendini gerçekleştirmelerine de
dırmak; onları demokratik vatandaş olarak yetiştir- hizmet etmektedir. Bu doğrultuda farklı zekâ tür-
mek amaçlanmaktadır (Altıntaş ve Görgen, 2014). leri ve kapasitelerinin çeşitliliği göz ardı edilmeden
çocukların çok yönlü gelişimleri desteklenmelidir
Japonya’da okul öncesi eğitim, anaokulları ve
(Robinson, 2006). Tuncer (1979) özellikle batıda,
gündüz bakım evlerinde verilmektedir. 6-15 yaş
eğitim hayatına girmeden önce sıkı kurallara bağlı
grubu öğrencilerine yönelik, 6 yıl ilkokul ve 3 yıl
yetiştirilen çocuğun, okulda bu baskıdan kurtuldu-
ortaokuldan oluşan 9 senelik temel eğitim zorun-
ğunu, sınıflarda özgürce hareket ettiğini ve düşün-
ludur. Japon eğitim sistemi işbirliğini, gelenekleri,
celerini rahatça söyleyebildiğini, bağımsızlığının
uluslararası anlayış ruhunu, matematik, fen ve dil
ve araştırmalarının desteklendiğini belirtmektedir.
becerilerini, sanata, müziğe ve edebiyata olan ilgiyi
Ancak ülkemizde bu durumun tersten işlediğini,
geliştirerek; insan haklarına ve barışa saygı gösteren
küçükken olabildiğince özgür olan, hemen hemen
demokratik bireyler yetiştirmeyi hedeflemektedir
her istediği yapılan, her daim korunup gözetilen
(Tösten ve Ekinci, 2012).
çocuğun; okula başlar başlamaz sıkı denetime gir-
Singapur eğitim sistemi; öğrencilerin potansi- diğini ve kurallarla bir anda karşı karşıya gelince bu
yellerinin farkına varmalarını, yeteneklerinin or- duruma ayak uydurmakta zorlandığını söylemek-
taya çıkarılıp geliştirilmesini ve hayat boyu devam tedir. 2005 yılında gerçekleştirilen değişiklik itiba-
edecek bir öğrenme tutkusu geliştirmelerini hedef- riyle “yapılandırmacı yaklaşım” kabul edilmiş olsa
lemektedir (Kaytan, 2007). Okul öncesi eğitimde da eğitimde ezbercilik anlayışı –kısmen- ve yoğun
okullaşma oranı, zorunlu olmadığı halde neredeyse sınav programları devam etmektedir. Çocuklar kü-
%100’dür. İlköğretim, 6-12 yaş grubuna yönelik çük yaşlardan itibaren not ve sınav kaygısı ile yüz
birinci kademe 6 yıl ve 13-16 yaş grubuna yönelik yüze gelmekte ve bu durum okul terki, okuldan
ikinci kademe 4 yıl olmak üzere toplam 10 yıl sür- kaçma ya da okulu sevmeme gibi olumsuzlara se-
mektedir. Devlet okulları ücretsizdir ve masraflar bep olabilmektedir.
devlet tarafından karşılanmaktadır. Matematik, fen
öğretiminin yanı sıra teknik becerilerin öğretimine
de yer verilmektedir. Ayrıca vatandaşlık ve ahlak Çocuk Kavramı ve Temel Eğitimin
bilgisi, kültürel birikim ve değerler eğitimine de Önemi
ağırlık verilmektedir (Levent ve Yazıcı, 2014). Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi
Eğitimli olup yalnızca okuma yazma bilmek ya madde 1’de 18 yaşından küçük herkes “çocuk” ola-
da aritmetik bilgiler yaşadığımız çağ için yeterli gel- rak tanımlanmaktadır. Aynı şekilde Türk Medeni
memektedir. Özellikle bilim ve teknolojide yaşa- Kanunu (madde 11 ve 12) reşit sayılabilmeyi; ev-
nan gelişmeler; eleştirel düşünme, analitik düşün- lenme, velisinin rızasıyla ergin sayılma için mahke-
me, sorgulama, yaratıcılık, yeniliklere açıklık, grup meye başvurulması gibi bazı istisnalar haricinde 18
içinde çalışabilme, işbirliği, girişimcilik gibi 21. yaşını tamamlamış olmaya bağlamıştır.

174
7
Çocukluk Sosyolojisi

Temel eğitimin kapsadığı dönem bilişsel, du-


yuşsal, psikomotor ve sosyal gelişim açısından
18 yaşından küçük herkes “çocuk” olarak kritik bir dönemdir. Bireyin kendini ve çevresini
tanımlanmaktadır. tanımaya başlaması açısından bu dönem oldukça
önemlidir. Dolayısıyla temel eğitim döneminde-
ki çocukların özelliklerinin iyi bilinmesi verilecek
olan eğitimin kalitesini doğrudan etkileyecektir.
Temel eğitim döneminde konuşma, okuma-yazma,
temel matematiksel işlemler gibi temel becerilerin
yanı sıra estetik bakış açısı, iletişim becerileri, gün-
lük yaşam için gereken fiziksel beceriler ve sosyal
hayatta geçerli olan ahlaki değerler kazandırmalı-
dır. Ayrıca bu dönemin sonlarında çocuklar; bir
zevki öteleyebilme, kendini bir işe verebilme, bir işi
yapabilmek için gereken zaman ve enerjiyi uygun
bir şekilde kullanabilme ve toplumsal sorumluluk
bilincine erişme gibi davranışları da edinmelidirler
(Kuzgun, 2014).

Resim 7.1 Çocuk

Çocuk kavramının toplumlar için algılanma şekli


son derece önem arz etmektedir. Az gelişmiş ülkelerde- dikkat
ki geleneksel anlayış, çocuğu ailenin ekonomik kalkın- Temel eğitim döneminde konuşma, okuma-
masına katkıda bulunabilecek iktisadi bir araç ve po- yazma, temel matematiksel işlemler gibi temel
tansiyel işgücü olarak görmektedir. Buna karşın daha becerilerin yanı sıra estetik bakış açısı, iletişim
çok batı dünyasında ve az gelişmiş toplumların üst ke- becerileri, günlük yaşam için gereken fiziksel
simlerinde bağımlılık döneminde olarak algılanan ço- beceriler ve sosyal hayatta geçerli olan ahlaki de-
cuk, çalışma ve sorumluluktan uzak tutulması gereken ğerler kazandırmalıdır.
bir varlık olarak görülmektedir (Bulutay, 1995).

Öğrenme Çıktısı
1 Eğitime ilişkin temel kavramları açıklayabilme
2 Çocuk kavramını ve temel eğitimin önemini aktarabilme

Araştır 1 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Dünya Sağlık Örgütü tarafın-


Uluslararası düzeyde yapı- Ülkemizde 2005 yılında
dan 2009-2010 yıllarında ger-
lan sınavlarda ilk sıralarda eğitim programlarında ger-
çekleştirilen “Okul Çağındaki
yer alan ülkelerin başarısını çekleştirilen değişiklik itiba-
Çocukların Sağlık Davranışı
aile, okul öncesi eğitim, eği- riyle kabul edilen yapılan-
(Health Behaviour in School
timde fırsat eşitliği, öğret- dırmacı yaklaşımın eğitim
aged Children) [HBSC]” ko-
men niteliği ve eğitime kay- sistemi üzerindeki etkilerini
nusundaki çalışma bağlamın-
nak ayrılması gibi konular ve uygulamadaki yansıma-
da çocukların okulu sevmeme
ile ilişkilendiriniz. larını tartışınız.
nedenleri nelerdir?

175
7
Farklı Perspektiflerden Çocukluk ve Sosyolojisi

TEMEL EĞİTİME ETKİ EDEN Aile içinde destekleyici iletişim ortamı, sosyal-
FAKTÖRLER leşmenin gelişiminde ve çocuklara pozitif kimlik
kazandırılmasında son derece önemlidir. Aile bi-
Toplumun bireyin önüne koyduğu davranış
reylerinin özellikle anne babaların çocuk yetiştirme
modelleri, değerler, normlar ve yaptırımlar gibi
ve iletişim becerilerinin, aile eğitim programları
çeşitli standartlar eğitimin amacına ve işlevine
aracılığı ile geliştirilmesi ve desteklenmesi gerek-
yön vermektedir (Doğan, 2007, s. 228). Eğitim
mektedir. Bu bağlamda çocukların yaş dönemleri-
ile sadece bilgi değil; beceri, tutum, değer ve çe-
ne ve gelişim ihtiyaçlarına yönelik sadece annelere
şitli alışkanlıklar da kazandırılmaktadır. Eğitimin
değil, çocuğun sağlıklı gelişimi ve eğitimindeki et-
en önemli çıktısı öğrencidir. Bu bakımdan öğren-
kin rolü sebebiyle babalara da duyarlılığı arttırıcı
ci niteliği eğitimin niteliğinin de bir göstergesi-
eğitimler verilmelidir (Yalçın, 2013). Eğitimin tüm
dir. Hazırbulunuşluk, bireysel farklılıklar, geçmiş
paydaşları eğitimin niteliğini artırmak noktasında
yaşantılar, okul öncesi eğitimden yararlanma du-
aile katılımının öneminin farkında olmalı ve ailele-
rumu, ailenin sosyoekonomik durumu ve eğitim
re bu süreçte sorumluluk almaları gerektiği bilinci
seviyesi, okul kültürü, öğretmenler, eğitim süresi,
kazandırılmalıdır.
cinsiyet eşitliği, öğrenme stratejileri, eğitim politi-
kaları, sosyal çevre, küreselleşme araçları ve sosyal
medyanın etkisi gibi değişkenler öğrenci nitelik- Okul ve Öğretmen
lerinde, dolayısıyla verilen eğitimin de niteliğinde Çocuğun gelişim sürecinde okul ve öğretmen-
belirleyici unsurlar arasında yer almaktadır (Sarıbaş ler son derece etkili bir çevre olarak görülmektedir.
ve Babadağ, 2015). Okul, eğitim sisteminin genel amaçları ve temel
ilkeleri bağlamında öğrencilere istendik bilgi, bece-
Aile ri ve davranışların kazandırıldığı örgüttür (Aytaç,
2013). Okul ve toplumu karşılıklı konulmuş iki
Toplumların temeli olan aile, insanlığın toplum-
aynaya benzeten Bursalıoğlu (2012), okulun ço-
sal gerçekliğinin belirlenmesinde son derece önem-
cuğu sosyalleştirmek, ona kültürü aşılamak, devlet
li bir rol oynamaktadır (Doğan, 2007). Toplumun
sistemine bağlılık göstermesini ve liderlik yetenek-
kültürü çocuğa eğitimin başladığı yer olan ailede ve-
leri olan öğrencilerin seçilip eğitilmesini sağlamak,
rilmeye başlanmaktadır. Bu bakımdan aile bir top-
ekonominin beyin gücü ve insan gücünü yetiştir-
lumsallaştırma ortamıdır (Aydın ve Akyol Gürler,
mek gibi görevleri olduğunu ifade etmektedir. Eği-
2014). Çeşitli kritik dönemleri içeren çocukluk dö-
tim öğretim faaliyetlerinin yürütüldüğü okulların
neminin ilk yıllarının önemi ve çocukların zamanla-
temel amacı; olumlu benlik algısına sahip, toplu-
rının büyük bir bölümünü aile bireyleriyle geçirdiği
ma yararlı, estetik bilinci gelişmiş, duyarlı, yaratıcı,
göz önünde bulundurulduğunda, ailenin çocuğun
empati kurabilen, sorumluluk sahibi, eleştirel dü-
potansiyelini açığa çıkarma ve geliştirmede, başarı-
şünebilen, sorgulayan, yeniliklere açık, hoşgörülü,
sını artırma ve desteklemede oldukça önemli bir rol
demokratik, haklarını bilen ve barış yanlısı bireyler
oynadığı da ortaya çıkacaktır. Ailenin sosyoekono-
yetiştirmektir.
mik ve kültürel durumu, çocuk sayısı, aile bireyleri-
nin eğitim düzeyleri ve çocuk yetiştirme yöntemleri
çocuğun eğitimi üzerinde etkili olan faktörler arasın-
da gösterilebilir (Maya, 2013).

dikkat
Eğitim öğretim faaliyetlerinin yürütüldüğü
okulların temel amacı; olumlu benlik algısına
dikkat sahip, topluma yararlı, estetik bilinci gelişmiş,
Ailenin sosyoekonomik ve kültürel durumu, duyarlı, yaratıcı, empati kurabilen, sorumluluk
çocuk sayısı, aile bireylerinin eğitim düzeyleri sahibi, eleştirel düşünebilen, sorgulayan, yeni-
ve çocuk yetiştirme yöntemleri çocuğun eğitimi liklere açık, hoşgörülü, demokratik, haklarını
üzerinde etkili olan faktörlerdir. bilen ve barış yanlısı bireyler yetiştirmektir.

176
7
Çocukluk Sosyolojisi

Çağdaş ve bilimsel gelişmelere ve toplumun ih- Küreselleşme Araçları ve Sosyal


tiyaçlarına göre kendini yenileyen okullar, değişim Medya
ve gelişimin öncüsü konumundadır. Ayrıca okullar Kitle iletişim araçları ve küreselleşmenin etkile-
milli ve manevi değerleri de öğrencilere kazandı- şimi, toplumları kendi sınırlarının ötesindeki sos-
rılmakla yükümlüdürler. Tüm bunların gerçekleş- yal, kültürel, ekonomik ve siyasi değişimlere açma-
tirilebilmesi için de iyi eğitim almış, nitelikli ve ya zorlamaktadır. Bu noktada küreselleşme araçları
gerekli donanımlara sahip öğretmenlere ihtiyaç şeklinde ele alabileceğimiz kitle iletişim araçları pek
duyulmaktadır. Senemoğlu (2003), okullarda is- çok alanda hayatımızı kolaylaştırırken, öte yandan
tendik öğrenmelerin gerçekleşmesini sağlayan ve bunların bilinçsiz kullanımı nedeniyle meydana
istendik öğrenmelerin oluşmasına rehberlik eden gelen olumsuzluklar tüm dünyada etkisini göster-
kişilerin öğretmenler olduğunun altını çizmekte- mektedir. Teknolojik araçların toplumsallaşmadaki
dir. Öğretmen nitelikleri ve davranışları öğrenci rolü göz önünde bulundurulduğunda, küreselleş-
niteliğinin belirleyicisidir. Dolayısıyla öğretmenler me ve sosyal medya araçlarının çocuklar üzerindeki
sahip oldukları bilgi ve becerileri, değerleri, tutum- olumsuz etkisi göz ardı edilemeyecek boyuttadır
ları, davranışları ve hayata bakış açıları ile eğitimde (Lindberg, 2013).
anahtar konumdadırlar. Bu kapsamda bilgi öğre-
timinde, gelecek kuşakların yetiştirilmesinde ve Türk Dil Kurumu (TDK) medyayı, “iletişim
toplumsallaştırılmasında öğretmenlere büyük so- ortamı, kitle iletişim araçlarının tümüne verilen
rumluluk düşmektedir (Sarıbaş ve Babadağ, 2015). ad” olarak tanımlamaktadır. Gazete, dergi, kitap,
Öğretmenler, öğrencilerin yeni düşünceler ortaya televizyon, telefon, bilgisayar, film, müzik, video
koymalarını, önerilerini, yaptıkları açıklamaları, oyunları, internet, afiş panoları gibi bilgi aktaran
toplumsal değerleri edinip edinmediklerini, sor- her türlü ortam medya kapsamına girmektedir.
dukları soruları, arkadaşları ve çevreleri ile olan Türkiye İstatistik Kurumu’nun Ağustos 2013’te
ilişkilerini gözlemlemeli, gerektiğinde müdahale yayımladığı 6-15 yaş grubu çocukların bilgisayar
etmeli, olumlu tutum ve davranışlar kazandırmaya kullanımı ile ilgili verilere göre çocukların yakla-
yönelik önlemler almalıdırlar. şık %61 bilgisayar ve %46’sı her gün internet kul-
lanmaktadır (Türkiye İstatistik Kurumu (2013).
06-15 Yaş Grubu Çocuklarda Bilişim Teknoloji-
Sosyal Çevre leri Kullanımı ve Medya. http://www.tuik.gov.tr/
Bireyin gelişiminde en önemli etkenlerden biri PreHaberBultenleri.do?id=15866). Doğan (2007)
çevredir. Eğitim ailede başlamakta ve çocuğun yararlı yanları bulunsa da internet üzerinden en
okula başlamasıyla çevreden alınan eğitime dönüş- fazla zarar görenlerin ve sömürülenlerin çocuklar
mektedir. Arkadaş çevresi ve toplumsal ilişkilerle ve gençler olduğunu; internet üzerindeki suçların
birlikte sosyal çevrenin etkisi giderek artmaktadır. çoğunun çocuklar ve gençler tarafından işlendiğini
Her toplumsal faaliyet gibi eğitim de içinde bu- belirtmektedir. Günümüz koşullarında çocukları
lunduğu çevreden doğrudan veya dolaylı olarak teknolojiden ve sosyal medyadan tamamen uzak
etkilenmektedir. İçinde bulunduğu toplum okulun tutmak mümkün olmadığından, ebeveynlerin
genel çevresini meydana getirmektedir. Toplumun daha seçici ve dikkatli davranmaları gerekmektedir.
sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasi yapı, yasal dü- Korumacı bir tavırla “bunu izleme” denilmesinin
zenlemeler, bilim ve teknolojideki gelişmişlik sevi- yerine, çocuklarda “bunu eleştirerek izle” anlayışı-
yesi gibi değişkenleri doğrudan veya dolaylı olarak nın geliştirilmesi son derece önemlidir (Tanrıverdi
okulu etkilemektedir. Okulun sosyal çevresi ise di- ve Apak, 2010).
ğer okullar, aileler, yakın çevrede yaşayanlar, çeşitli
kurum ve kuruluşlar, çeşitli baskı grupları, gönüllü
kuruluşlar ve sivil toplum kuruluşlarından oluş-
maktadır. Okulun ve öğrencinin çevresindeki bu Medya; iletişim ortamı, kitle iletişim araç-
faktörlerin olumlu olduğu kadar olumsuz etkileri larının tümüne verilen addır.
de söz konusu olabilmektedir.

177
7
Farklı Perspektiflerden Çocukluk ve Sosyolojisi

dikkat
Çocuklara karşı aşırı korumacı bir tavırla “bunu izleme” denilmesinin yerine, ço-
cuklarda “bunu eleştirerek izle” anlayışının geliştirilmesi gerekmektedir.

Resim 7.2 Kitle iletişim araçlarının rolü

Küreselleşme araçlarının olumsuz etkilerinden korunabilme ve bilinçli bir etkileşim sağlayabilme ihti-
yacı medya okuryazarlığı kavramını ortaya çıkarmıştır. Medya okuryazarlığı, kitle iletişim araçları ile izleyi-
ci arasında bilinçli ve sağlıklı bir iletişim kurulmasına yardımcı olmaktadır (Gündüz Kalan, 2010). Ailede
başlaması gereken “medya okuryazarlığı süreci” kapsamında okul eğitimi ile birlikte çocuklarda iletilere
eleştirel gözle bakma, seçici olma, kendi mesajını oluşturabilme becerisi ve alışkanlığının geliştirilmesi
hedeflenmektedir (Tanrıverdi ve Apak, 2010).

dikkat
Medya okuryazarlığı, kitle iletişim araçları ile izleyici arasında bilinçli ve sağlıklı bir ile-
tişim kurulmasına yardımcı olmaktadır.

İnternet ve televizyon gibi oldukça yaygın olan


medya araçlarının olumsuz etkilerinden çocukları
ve gençleri korumak, güvenli bir şekilde bilgi edin-
melerini sağlamak amacıyla Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu tarafından, isteğe bağlı ve ücretsiz
olan “Güvenli İnternet” uygulaması başlatılmıştır.
Ayrıca 15/2/2011 tarih ve 6112 sayılı Radyo ve Te-
levizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında
Kanun’un 8. ve 24. maddeleri gereğince “Akıllı İşa-
retler Sembol Sistemi” uygulanmaktadır. İnternetin
daha bilinçli kullanılması için çocuklara ve gençlere
Resim 7.3 Kitle iletişim araçları

178
7
Çocukluk Sosyolojisi

seminerler düzenlenmektedir (Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı [ASPB], 2017). Benzer doğrultuda ço-
cukları bilişsel, fiziksel ve ahlaki açıdan olumsuz yönde etkileme veya şiddeti özendirme ihtimali olan içe-
rikleri, çocukların ekran karşısında olabileceği saatlerde yayınlayan kuruluşlara yönelik çeşitli yaptırımlar
bulunmaktadır (ASPB, 2013).

Öğrenme Çıktısı
3 Temel eğitime etki eden faktörleri sıralayabilme ve açıklayabilme

Araştır 2 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Çocuğun kişilik gelişiminde, Kitle iletişim araçları ve


olumlu davranış kazanımın- “Koro (Les Choristes)” fil- küreselleşmenin özellikle
da ve eğitimin temel hedef- mini izleyiniz ve eğitime etki çocuklar ve gençler üzerin-
lerine ulaşılması noktasında eden faktörleri irdeleyiniz. deki olumsuz etkilerinin
ailenin rolünü ve aile eğiti- azaltılması için yapılması
minin önemini araştırınız. gerekenleri değerlendiriniz.

DEZAVANTAJLI ÇOCUKLARIN ihtiyar heyetleri, yerel belediyeler, Sağlık ve Sosyal


EĞİTİMİ Yardım Bakanlığı ile Millî Eğitim Bakanlığının
sorumlu olduğu belirtilmiştir. Çocuk Hizmetleri
UNICEF (2012) okul dışında olan ve deza-
Genel Müdürlüğü tarafından korunmaya muhtaç
vantajlı çocuklar olarak da isimlendirebileceğimiz
çocukların ailelerinin yanında yaşamlarını devam
çocukları; “nüfusa kayıtsız çocuklar, özel eğitime ge-
ettirebilmeleri için geliştirilen Sosyal ve Ekonomik
reksinimi olan çocuklar, süreğen hastalığı olan veya
Destek Hizmetleri (SED) kapsamında ayni ve nak-
uzun süreli tedavi görmesi gereken çocuklar, Roman
di yardımların yanı sıra psikososyal destek hizmeti
çocuklar, çocukken evlendirilen ve/veya hamile kalan
de verilmektedir (ASPB, 2017).
çocuklar, sığınmacı, mülteci ve yabancı göçmen çocuk-
lar, ülke içinde göç eden çocuklar ve kanunla ilişki içi-
ne girmiş olan çocuklar” olarak ele almaktadır. Yoksul Çocukların Eğitimi
Devlet tarafından ailenin huzur ve refahı ile Yoksulluk, yaşadığımız çağın başlıca sorunla-
özellikle anne ve çocukların korunması; her çocu- rındandır. Yalnızca gelişmemiş ya da az gelişmiş
ğun korunma ve bakımdan yararlanması; korunma- ülkelerde var olduğu zannedilse de aslında yoksul-
ya muhtaç çocukların topluma kazandırılmaları ve luk, tüm ülkelerde ciddi bir sorun olarak karşımıza
her türlü istismar ve şiddet karşısında çocuklara yö- çıkmaktadır. Millî gelirin düşük olması, gelir dağı-
nelik koruyucu tedbirlerin alınması Anayasa ile gü- lımındaki eşitsizlikler, enflasyon, işsizlik, hızlı nüfus
vence altına alınmıştır. Ayrıca çocuğun korunması- artışı, göçler, kadın erkek eşitsizliği, eğitim eksikliği,
na ilişkin ilk özel düzenleme olan 23 Mayıs 1949 bireylerde sürekli bir hastalığın ya da özrün olma-
tarihinde çıkarılan Korunmaya Muhtaç Çocuklar sı gibi durumlar yoksulluğu artırmaktadır (Can,
Hakkında Kanun’da “beden, ruh, ahlâk gelişmele- 2013). Göreli olarak gelir dağılımından daha düşük
ri tehlikede olup ana ve babasız, ana ve babası belli pay alan kesimlerin eğitim, sağlık ve beslenme gibi
olmayan ve Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre sosyal refah devletinin temel hizmetlerinden daha az
haklarında korunma tedbirleri alınması mecburi olan düzeyde faydalanmaları, sosyal adaleti ve toplumsal
çocukların” mahkeme kararıyla ve reşit olana kadar barış ortamını olumsuz yönde etkileyebilmektedir
bakılmalarından ve bir meslek edinmelerinden köy (Karaman ve Özçalık, 2007).

179
7
Farklı Perspektiflerden Çocukluk ve Sosyolojisi

pılmaktadır. 2012 yılında Sosyal Yardımlaşma ve


Dayanışmayı Teşvik Fonu’ndan aktarılan yardım-
lar arasında eğitim yardımları %40 ile en büyük
paya sahiptir. Maddi olanakları yeterli olmayan ve
bundan dolayı çocuklarını okula gönderemeyen
ailelere, çocuklarını okula göndermeleri kaydıyla
şartlı eğitim yardımı yapılmaktadır (ASPB, 2017).
Ayrıca Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü tarafın-
dan eğitim materyali, öğle yemeği ve ücretsiz kitap
yardımı da yapılmaktadır (Can, 2013).
Birleşmiş Milletler, yoksulluğun eğitimdeki
Resim 7.4 Çocuk olumsuz yansımalarını en aza indirmek amacıyla
“Binyıl Kalkınma Hedefleri” kapsamında, 2015
Yoksul çocukların durumu, UNICEF’in “Dün- yılına kadar tüm ülkelerde evrensel temel eğiti-
ya Çocuklarının Durumu Raporunda”; “Yoksulluk min verilmesini hedeflemiştir. Yoksulluğun bir kı-
içinde yaşayan çocuklar; yaşama, büyüme ve gelişme- sır döngü halinde gelecek nesillere aktarılmasının
leri açısından gerekli maddi, manevi ve duygusal kay- engellenebilmesi ancak eğitimli bireylerin yetiş-
naklardan yoksun biçimde yaşamakta, böylece hak- mesiyle mümkün olacağından, hedefe tamamen
larından yararlanamamakta, potansiyellerini tam ulaşılamasa da uluslararası alanda bu konunun ele
olarak geliştirememekte, topluma tam ve eşit üyeler alınması önemli bir fırsat olarak değerlendirilebilir
olarak katılamamaktadır.” şeklinde ifade edilmiştir (Avşar-Kurnaz, 2007).
(UNICEF, 2004). Yoksulluktan en fazla etkilenen-
lerin çocuklar olması gelecek kuşakların sağlıksız, İşçi Çocukların Eğitimi
niteliksiz ve umutsuz bireyler olarak yetişmesine
yol açmaktadır. Yoksul çocuklar okula gitme, okul Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) (1999), 18
malzemelerini satın alma ya da ders çalışacak yer yaşın altında olan ve aile bütçesine katkı sağlamak
bulma noktasında sıkıntılar yaşayabilmekte ve veya kendi hayatını sürdürebilmek amacıyla çalı-
içerdiği tüm risklere rağmen küçük yaşlarda çalış- şanları “çocuk işçi” ya da “çalışan çocuklar” olarak
maya başlayabilmektedirler (Can, 2013). Anne ve tanımlamaktadır. Çocukları çalışma hayatına iten
babalarından yeterince bakım ve destek alamayan pek çok faktör söz konusudur. Bu faktörler; yok-
çocuklar kazalara, suiistimale, sokak hayatına veya sulluk, işsizlik, eğitimsizlik, göç, geleneksel bakış
suç işlemeye daha açık hale gelmektedirler (UNI- açısı, mevzuat ve denetimdeki eksiklikler ile bun-
CEF, 2010). ların etkin uygulanmaması ve işverenlerin talebi
olarak sıralanabilir. Bu faktörlerden her biri bir
diğerinin hem nedeni hem de sonucu olabilmek-
te, bu durum da bir kısır döngüye yol açmakta-
dır. Bu nedenle çocuk işçiliğine yol açan faktörleri
dikkat ve bunların birbiriyle ilişkilerini bir bütün olarak
Yoksulluk içinde yaşayan çocuklar; yaşama, değerlendirmek gerekmektedir (Çalışma ve Sosyal
büyüme ve gelişmeleri açısından gerekli mad- Güvenlik Bakanlığı [ÇSGB], 2005’ten aktaran Ka-
di, manevi ve duygusal kaynaklardan yoksun raman ve Özçalık, 2007).
biçimde yaşamakta, böylece haklarından yarar-
lanamamakta, potansiyellerini tam olarak geliş-
tirememekte, topluma tam ve eşit üyeler olarak
katılamamaktadır. Çocuk işçi/çalışan çocuklar; 18 yaşın
altında olan ve aile bütçesine katkı sağla-
mak veya kendi hayatını sürdürebilmek
Yeterliliği tartışmaya açık olsa da ülkemizde amacıyla çalışan çocuklardır.
yoksul çocukların eğitimi için çeşitli çalışmalar ya-

180
7
Çocukluk Sosyolojisi

İlköğretim ve Eğitim Kanunu, 506 Sayılı Sosyal Si-


gortalar Kanunu, 2821 Sayılı Sendikalar Kanunu,
818 Sayılı Borçlar Kanunu” olarak ele alınabilir
(Günöz, 2007, s. 59).

dikkat
Ülkemizdeki çocuk işgücüne yönelik yasalar;
“Anayasa, 4857 Sayılı İş Kanunu, 3308 Sayılı
Çıraklık ve Mesleki Eğitim Kanunu, 1593 Sayılı
Umumi Hıfzıssıhha Kanunu, 2559 Sayılı Polis
Vazife ve Salahiyet Kanunu, 222 Sayılı İlköğre-
tim ve Eğitim Kanunu, 506 Sayılı Sosyal Sigor-
talar Kanunu, 2821 Sayılı Sendikalar Kanunu,
818 Sayılı Borçlar Kanunu” olarak sıralanabilir.

Bir çocuğun çalıştırılması onun eğitim, sağlık,


hatta kimi zaman yaşama hakkı gibi en temel hak-
larının ihlal edilmesi anlamına gelmektedir. Çocuk
Resim 7.5 Çalışan çocuk
emeğinin kullanılması gelişmekte olan ve yoksul
ülkeler kadar gelişmiş ülkeler için de önemli bir so-
run alanıdır (Lindberg, 2013). Var olan tüm yasa-
lara ve alınan önlemlere rağmen TÜİK tarafından
en son 2012 yılında yapılan Çocuk İşgücü Anketi
sonuçları 6-17 yaş aralığındaki 15 milyon 247 bin
çocuğun yaklaşık %6’sının (893 bin) çalışmadığını
göstermektedir. Çalıştırılmaları kanunlara aykırı
olduğu halde istatistikler, 6-14 yaş grubundaki 292
bin çocuğun yaklaşık %20’sinin okula devam et-
mediğine işaret etmektedir (TÜİK Çocuk İşgücü
Anketi Sonuçları, 2012. http://www.tuik.gov.tr/
PreHaberBultenleri.do?id=13659). Okula devam
etmeseler dahi çocuklar çalıştıkları ortamlarda top-
Resim 7.6 Çalışan çocuk lumsallaşmaya devam etmektedirler. Dolayısıyla
Hükümetler, çocukların korumasını güvence çalışan çocukların bilişsel, fiziksel, psiko-sosyal ge-
altına alacak yasal düzenlemeler yapmak ve po- lişimlerinin yanı sıra çalışma şartlarının takip edil-
litikalar geliştirmek durumundadırlar (Ataman, mesi ve gelişim süreçlerini destekleyen programla-
2008). Türkiye’de, çocukların ve gençlerin korun- rın uygulanması büyük önem taşımaktadır (ASPB,
ması kapsamında kimsenin yaşına, cinsiyetine ve 2013).
gücüne uymayan işlerde çalıştırılamayacağı ve kü- Çocuk işçiliğinin sona erdirilmesinde eğitim en
çüklerin çalışma şartları açısından özel olarak ko- etkin araçtır. Zorunlu eğitim çağında olan çocuk-
runması gerektiği Anayasada güvence altına alın- ların çalışmaları sebebiyle eğitimden yoksun kal-
mıştır (ASPB, 2013). Bu noktada çocuk işgücüne maları bireysel zararlar kadar toplumsal zararlara
yönelik yasalar; “Anayasa, 4857 Sayılı İş Kanunu, yol açmaktadır. Bu bağlamda eğitimin yaygınlaş-
3308 Sayılı Çıraklık ve Mesleki Eğitim Kanunu, tırılması için eğitim maliyetlerinin yoksul ailelerin
1593 Sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu, 2559 de karşılayabileceği duruma getirilmesi son derece
Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu, 222 Sayılı önemlidir (Tor, 2010). Çocukları çalışma hayatına

181
7
Farklı Perspektiflerden Çocukluk ve Sosyolojisi

iten sebepler önlenemediği takdirde “çalışan ço- Eğitimin bir temel hak ve ilköğretimin zorunlu
cuklar” olgusunun sorumlusu tüm toplum olacak- olduğu ilkesinden hareketle, Milli Eğitim Bakan-
tır. Kuşkusuz çocuk işçiliğine bir son verilmesinde lığının, okul müdürlüklerinin, ailelerin, sivil top-
sadece işverenlere değil, toplumun tüm kesimlerine lum kuruluşlarının ve yerel yönetimlerin işbirliği
görev düşmektedir (Kavi, 2010). Çalışma ve Sosyal ile çocukların okula devam etmeleri sağlanmalıdır.
Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB) tarafından başta en Sokakta yaşayan/çalışan/çalıştırılan çocuklar ko-
kötü biçimleri olmak üzere çocuk işçiliğinin sona nusunda sağlık, eğitim, sosyal hizmetler de dahil
erdirilmesi amacıyla hazırlanan “Çocuk İşçiliği ile olmak üzere disiplinler arası ve sektörler arası iş-
Mücadele Ulusal Programı (2017-2023)” 2017 yılı birliğine dayalı eşzamanlı hizmetler yürütülmelidir.
itibarıyla yürürlüğe girmiştir (ASPB, 2017). Çocuk Ayrıca bu döngüye yeni çocukların katılmasını en-
işçiliği ile mücadele kapsamında “Ulusal İstihdam gelleyici tedbirler alınmalıdır (Acar, 2010).
Stratejisi”, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ile
ortaklaşa yürütülen 2013’te başlatılan “Fındık Ta-
rımında Çocuk İşçiliğinin Önlenmesi Projesi” ve
Sığınmacı, Mülteci ve Göçmen
uluslararası kuruluşlarla işbirliği içerisinde yürü- Çocukların Eğitimi
tülen “İthal Tarım Ürünlerinde Çocuk İşçiliğinin Yasadışı göçmenler, herhangi bir şekilde yasal
Önlenmesi ve İstihdama İlişkin İyi Uygulamaların olarak bir ülkeye girme hakkı olmadığı halde o ül-
Sürdürülmesi Amaçlı İş Birliği Pilot Projesi” alınan kede bulunan kişileri (ILO, 2004); sığınmacılar bir
tedbirler arasında gösterilebilir (ASPB, 2017). Ça- ülkeye kabul edilen ve mülteci statüsü için ulusal
lışan çocukların yaklaşık %45’inin tarım sektörün- ve uluslararası hukuka göre değerlendirilmek ve ka-
de olduğu göz önünde bulundurulduğunda özel- rara bağlanmak üzere başvuru yapan kişileri ifade
likle göç alan ve göç veren illerdeki eğitim ve sosyal etmektedir. Mülteciler ise “ırkı, dini, tabiiyeti, belli
hizmet alanlarındaki nitelikli insan gücünün artı- bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünce-
rılması önem arz etmekte ve MEB ile ÇSGB’nın leri nedeniyle, zulme uğrayacağından haklı sebeplerle
işbirliği içerisinde bulunması gerekmektedir (Bele- korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bu-
li, 2013) . lunan ve bu devletin korumasından yararlanamayan
ya da bu korku sebebiyle, yararlanmak istemeyen veya
bu tür olaylar sonucu önceden yaşadığı ikamet ülkesi-
Sokak Çocuklarının Eğitimi ne dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle dön-
Aile içi huzursuzluk, şiddet, üvey anne-baba, mek istemeyen kişilerdir”.
kalabalık aile, cinsel istismar, zorla çalıştırılma, so-
runlu ebeveynler, terk etme/edilme gibi faktörler
sebebiyle sokağa yönelen çocukların sayısı gün geç-
tikçe artmaktadır. Sokak çocukları; sokakta çalışan,
sokakta yaşayan, dilenen ve madde bağımlısı ço- dikkat
cuklar şeklinde çeşitli alt gruplar oluşturmakta ve Türkiye’de Bulunan Mülteciler, Sığınmacılar ve
gruplar arasında geçişler olabilmektedir (TBMM, Yasa Dışı Göçmenlerin Sorunlarını İnceleme
2004). Bu çocuklar sokakta beslenme, barınma, Raporu, (2008). (Mültecilerin Hukuki Duru-
güvenlik gibi imkânlardan yoksun kalmakta ve eği- muna Dair Cenevre Sözleşmesi, Birleşmiş Mil-
timden ya yeterince yararlanamamakta ya da hiç letler Genel Kurulu’nun 14 Aralık 1950 tarih ve
yararlanamamaktadırlar. 429 sayılı Kararıyla toplanan Konferansta kabul
edilmiş, 28 Temmuz 1951 tarihinde Cenevre’de
imzalanmış ve 22 Nisan 1954 tarihinde yürür-
lüğe girmiştir.
dikkat
Aile içi huzursuzluk, şiddet, üvey anne-baba,
kalabalık aile, cinsel istismar, zorla çalıştırılma,
sorunlu ebeveynler, terk etme/edilme gibi fak-
Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kül-
törler sebebiyle sokağa yönelen çocukların sayısı
türel Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin 13. mad-
gün geçtikçe artmaktadır.
desi “ilköğretim herkes için zorunlu ve parasızdır”
şeklindedir. Bu kapsamda İnsan Hakları Evrensel

182
7
Çocukluk Sosyolojisi

Beyannamesi’nin 14. maddesine göre zulüm al-


tında herkesin başka ülkelere sığınma ve sığınma
imkânlarından faydalanma hakkı bulunmaktadır.
dikkat
Türkiye’nin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler Türkiye’nin uyguladığı geçici koruma politika-
Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 28. maddesine göre sının temel unsurlarını “açık sınır politikası”,
mülteci ya da sığınmacı statüsünde olan ailelerin ço- “zorla geri göndermeme”, “Türkiye’deki kalma
cukları herhangi bir ayrımcılığa uğramadan zorunlu süresinde kısıtlama yapmama”, “kamplarda in-
temel eğitim hakkından yararlanabilmektedirler. Sı- sani yardım sağlanması” şeklinde ifade etmek
ğınma isteyenlerin kabul edilmesi için asgari stan- mümkündür.
dartların belirlendiği 27 Ocak 2003 tarihli 2003/9/
EC (AT) sayılı Konsey Yönergesinde, “üye devletler,
sığınmacıların küçük çocuklarına ve sığınma tale- Suriyeli çocukların eğitimi ile ilgili çalışmalar
binde bulunan küçüklere, aileleri ya da kendileri Göç ve Acil Durum Eğitim Daire Başkanlığı tara-
hakkında sınır dışı tedbiri uygulanmadığı sürece, fından gerçekleştirilmektedir. Suriyeli çocukların
ev sahibi devletin yurttaşlarına benzer koşullarda Millî Eğitim Bakanlığına bağlı okullara kaydının
eğitim sistemine erişim imkânı sağlar…” ifadesine yapılması ile ilgili hukuki engeller kaldırılmıştır.
yer verilmiştir. Bu noktada benzer bir hakkın idari Yeni okulların kapasite artırım çalışmaları ve geçi-
alıkoyma durumundaki sığınmacılara da verilmesi ci eğitim merkezlerinde de kendi dillerinde eğitim
gerektiği sonucuna ulaşılabilir (Erdoğan, 2012). almalarıyla ilgili çalışmalar ise devam etmektedir
(ASPB, 2017). UNICEF ile Aile ve Sosyal Politi-
kalar Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı, Türk Kızı-
layı ve Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığının işbirliğinde Şartlı Eğitim Yardımı
dikkat Programı kapsamında yardımın 230 binden fazla
2003 yılında kabul edilen Üye Devletlerde Sı- Suriyeli ve diğer mülteci öğrencilere ulaşması ön-
ğınma Talebinde Bulunanların Kabulünde görülmektedir (TEDMEM, 2017). Kamp dışında
Minimum Standartları Düzenlemek Üzere AB yaşayan Suriyeli çocukların topluma uyumlarının
Konseyi Direktifi (2. madde) “idari alıkoyma sağlanması ve Türk çocuklar ile Suriyeli çocuklar
kavramını, sığınma talebinde bulunanların bir arasında karşılıklı bilgi alışverişinin sağlanması
üye devlet tarafından hareket özgürlüğünün kı- amacıyla Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü ve
sıtlanması bakımından belirli bir yerde tutulma- UNICEF Türkiye Temsilciliği işbirliğinde “Sosyal
sıdır” şeklinde tarif etmiştir. Uyum Programı” düzenlenmektedir. Bu program
ile çocukların sosyal uyum problemlerini en aza
indirmek, haklarına uygun bir hayat sürmeleri-
Türkiye’deki sığınmacılar arasında en fazla sayıda ni sağlamak ve aynı zamanda kültürler arasında
bulunan Suriyeli sığınmacılar, izlenmekte olan açık karşılıklı anlayışı ve hoşgörü ortamının geliştiril-
kapı politikası kapsamında ülkemize “geçici koru- mesi hedeflenmektedir (ASPB, 2017). “Refakatsiz
ma” statüsüyle kabul edilmektedir. Türkiye, Suriye küçükler” olarak adlandırılan 18 yaş altı, anne ve
vatandaşlarına geçici koruma politikası kapsamında babası olmayan başvuru sahibi sığınmacılar, Aile
çadır kentlerde -BM’nin 2012 Raporuna göre yük- ve Sosyal Politikalar İl Müdürlükleri ile işbirli-
sek standartlarda- barınma, güvenlik, sağlık, sosyal ği içinde uydu kentlerdeki gençlik merkezi gibi
güvenlik, sosyal hizmetler, yiyecek, sosyal aktivite, devlet yurtlarına yerleştirilmektedir. On sekiz
eğlence, eğitim, ibadet, tercümanlık, temizlik gibi yaşına kadar devlet koruması ve gözetimi altında
hizmetler sunmaktadır. Ancak kamp dışında yaşa- tutulan bu grubun temel eğitimden yararlanması
yanların; dil bilmemeleri, yeterli barınma, sağlık ve sağlanmakta ve mali destek ile temel ihtiyaçları
beslenme imkânlarına sahip olmamaları, bir sorunla giderilmektedir (Kartal ve Başçı, 2014). Ayrıca
karşılaştıklarında nereye müracaat edeceklerini bil- okullaşmanın en önemli engellerinden biri olan
memeleri, kültürel uyumsuzluk ve okul çağındaki dil sorunu ortadan kaldırmak amacıyla Türkçe
çocukların eğitimlerine devam edememeleri gibi so- kursları açılmış, Suriyeli öğretmenlere çalışma
runları bulunmaktadır (Demirel, 2014). izni ve eğitim desteği verilmiş, sosyal uyumu ko-

183
7
Farklı Perspektiflerden Çocukluk ve Sosyolojisi

laylaştırmak için rehberlik öğretmenleri ile sınıflarında yabancı uyruklu öğrenci bulunan öğretmenlere
kapsayıcı eğitim konulu eğitimler verilmiştir (TEDMEM, 2017).
Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü verilerine göre yıllara göre ül-
kemizde bulunan 5-17 yaş aralığındaki Suriyeli nüfusu her yıl artmaktadır. 2014-2015 yılları arasında
ülkemizde eğitime erişimi sağlanan Suriyeli öğrenci sayısı %30 oranla 230.000 iken, 2018-2019 yıllarında
bu sayı yaklaşık %61 ile 643.058, 2019-2020 yılları arasında yaklaşık %63 ile 684.919 olmuştur. Eğitim-
den yararlanan öğrenci sayısı her yıl artış göstermekle birlikte öğrencilerin hala büyük bir kısmının eği-
tim hizmetlerinden yararlanamadığı görülmektedir. Eğitim kademelerine göre okullaşma oranı en yüksek
yaklaşık %89 ile ilkokul düzeyindedir. Okul öncesinde bu oran yaklaşık %31, ortaokul düzeyinde %70
ve lise düzeyinde ise yaklaşık %33’tür (https://hbogm.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2020_01/27110237_
OCAK_2020internet_BulteniSunu.pdf ). Tablo 7.2’de okullara göre mülteci öğrenci sayıları ve okullara
göre öğrenci sayıları verilmiştir.

Tablo 7.2 Okullara Göre Mülteci Öğrenci Sayıları ve Okullara Göre Öğrenci Sayıları*
Geçici Eğitim Merkezleri Resmi Okullar Açık Okullar Toplam
25.278 633.271
Kamp Dışı Kamp İçi Kız Erkek 26.179 684.728
19.021 6.257 312.135 321.136
* 11.10.2019 tarihli YOBİS ve E-Okul Verileri
Kaynak: HBÖGM Geçici Koruma Kapsamı Altındaki Öğrencilerin Eğitim Hizmetleri- Ekim 2019.

İstatistiklere göre resmi okullarda yaklaşık 570 bin Suriyeli ve yaklaşık 63 bin Iraklı öğrenci MEB’in öğ-
retim programlarıyla eğitim görmektedir (HBÖGM Geçici Koruma Kapsamı Altındaki Öğrencilerin Eği-
tim Hizmetleri- Ekim 2019). Suriye’deki olayların başladığı Mart 2011’den bu yana okullar büyük oranda
kapanmaya başladığı için Suriyeli çocukların Türkiye’ye gelmeden önce de eğitimden yararlanamadıkları
bir zaman söz konusudur (Seydi, 2014). Eğitim imkânın yeterince sunulamamasının yanı sıra Suriyeli
ailelerin çocuklarını okula göndermek yerine çalışmaya yönlendirmelerinin bu noktada önemli bir payı
olduğunu söyleyebiliriz. Sığınmacı, mülteci ve göçmen çocuklar için eğitim etkili bir koruma yöntemidir.
Yaşam koşullarının zorluğu ile eğitim imkânından faydalanamamaları uzun vadede hem çocuklar hem de
toplum açısından sorun teşkil etmektedir. Ayrıca tüm bunlar suç oranlarındaki artış da dâhil bazı sosyal
sorunlara zemin hazırlamaktadır. Bu nedenle bu çocukların temel eğitim süreçlerinde önemli oranda yer
alması, Türkiye’nin iltica mevzuatında ve uygulama sürecinde iyileştirilmesi gereken alanlardandır (Kartal
ve Başçı, 2014).
Ülkelerin sığınmacı, mülteci ve göçmenlere yaşama, barınma, sağlık, eğitim gibi temel insani hakları
sağlamaları gerektiğini ve Türkiye’nin yaptıklarının niteliğini ve niceliğini ele aldığımız bu noktada, İkinci
Dünya Savaşı’ndan bu yana en büyük insan göçü sayılan Ortadoğu ve Afrika’dan gelen mültecileri durdur-
mak için Macaristan’ın Sırbistan ile sınırına 175 kilometre uzunluğunda ve 3 metre yüksekliğinde dikenli
tel örmesi ile gündeme gelen mülteci krizinin Avrupa Birliği ülkelerini birbirine düşürmesi tartışmalı bir
konu olarak değerlendirilebilir (https://www.trthaber.com/haber/dunya/macaristan-rotasi-siginmacilara-
tamamen-kapatildi-210908.html).

184
7
Çocukluk Sosyolojisi

Araştırmalarla
İlişkilendir
TÜRKİYE’NİN MÜLTECİ SORUNU VE dönmeyeceği, gelecekteki durumları ve ülkeleri-
SURİYE KRİZİNİN MÜLTECİ SORUNUNA ne nasıl geri döneceği bir sorun olarak varlığını
ETKİLERİ devam ettirmektedir.
Dünyanın çeşitli bölgelerinde siyasi ve eko- BMMYK’nin mülteciler için sunduğu üç
nomik istikrarsızlıklardan dolayı yaşanan çatış- sürdürülebilir çözüm uygulaması Türkiye’de
ma ortamından ve insan hakları ihlallerinden bulunan Suriyeliler için uygulanabilir görünme-
kaçan insanlar öncelikle yaşamlarını güvenceye mektedir. Bu sorun ancak Suriye vatandaşlarının
almak sonrasında göreceli olarak daha iyi bir Suriye sınırları içerisinde Türkiye sınırına kom-
hayat sürdürebileceği gelişmiş ülkelere sığınma- şu olacak bir tampon bölgede barındırılmaları
cı ve mülteci olmak istemektedirler. Hedef ülke ile çözüme kavuşacaktır. Oluşturulacak tampon
konumunda bulunan gelişmiş ülkeler, özellikle bölgenin güvenliği ve burada barınacak olan Su-
AB ülkeleri, mülteci ve sığınmacıların AB ülkele- riyelilerin ihtiyaçları uluslararası kuruluşlar tara-
ri sınırları dışında kalan ülkelerde barınmalarını fından karşılanmalıdır. Türkiye’nin üzerindeki
temin etme çabasındadır. Göç yolları üzerinde yük hafifletilmelidir. AB başta olmak üzere ulus-
bulunan Türkiye de AB tarafından tampon böl- lararası toplumun üyeleri; yeni Suriyeli mülteci
ge olarak görmektedir. Türkiye mülteciler ara- akınlarında Türkiye’ye yardım etmek için verdiği
sında Avrupalı olan ve olmayan ayrımını etkin fonları ve yardımları artırmalıdır. Ülkelerinden
şekilde uygulayan bir ülkedir ve sadece Avrupa kaçan Suriyelilerin AB ülkelerine ve diğer geliş-
Birliği üyesi ülke vatandaşlarına mülteci statüsü miş ülkelere kabulü kolaylaştırmalıdır.
vermektedir. Avrupa dışından gelenlere mülteci Tüm ülkeler, yeni mülteci akımlarını nasıl
olarak kabul etmemektedir. Coğrafi kısıtlama önlenebileceği konusunda bir anlaşmaya var-
uygulamasıyla Avrupa dışından gelip sığınma malıdırlar. Eğer yoksulluk, mülteci akımlarının
isteğinde bulunanlara mülteci statüsünün veril- başlıca nedeni ise yoksulluğu azaltıcı tedbirler
memesi, Türkiye’nin Avrupa Birliği nezdinde gü- alınmalı, destekler verilmelidir. Gelişmekte olan
venli üçüncü ülke olmasını engellemekte ve Av- ve az gelişmiş bölgelerde insan hakları ihlalleri,
rupa Birliğinin Türkiye’yi bir tampon ülke olarak şiddet ve çatışma ortamlarına son verilmesi için
kullanmasının önüne geçmektedir. Coğrafi kısıt- gerekli tedbirler alınmalıdır. Önleyici diplomasi,
lama uygulaması Türkiye’yi, hedef ülke olmaktan çatışma önleyici arabuluculuk girişimleri artırıl-
uzaklaştırmaya yönelik bir adımdır. Türkiye’nin malıdır. Uluslararası zorunlu göçe neden olan se-
mültecilerle dolup taşmasını kısıtlayıcı bir kalkan bepler en aza indirildiği hatta arzu edilen boyutta
işlevi görmektedir. ortadan kaldırıldığı takdirde mülteci ve sığınmacı
İkinci Dünya Savaşından sonra yaşanan en insanların sorunu diye bir problem yeryüzünden
büyük göç krizi olarak nitelendirilen Suriye krizi kalkacaktır. Bu problemler devam ettiği sürece
bunun en güncel örneğidir. Türkiye Suriyelilerin Asya, Orta Doğu ve Afrika ülkelerinden AB ül-
korunması konusunda üzerine düşeni yapmıştır. kelerine göç yolunda kritik konumda bulunan
Mevcut sayı tahmin edilenin çok üstünde bo- Türkiye; göç hareketliliğin en çok etkilediği ülke-
yutlara ulaşmış ve iki milyon kişiyi aşmıştır. İç lerden biri olmaya devam edecek görünmektedir.
savaşın uzamasıyla Türkiye’ye gelen Suriyelilerin
sayısı her geçen gün artmaktadır. Gelenlerin- Kaynak: Nurdoğan, A. K., Dur, A. İ. B. ve Öz-
de Türkiye’de kalma eğilimleri de artmaktadır. türk, M. (2016). “Türkiye’nin Mülteci Sorunu ve
Suriye’de ki iç savaş sona erse dahi, Suriyelilerin Suriye Krizinin Mülteci Sorununa Etkileri”, İş ve
büyük kısmının, yıkılan yerleşim yerleri tekrar Hayat Dergisi, Cilt 2 Sayı 4, s. 217 – 238. (Kı-
yaşanabilir hale getirilene kadar ülkelerine dönüp saltılarak alınmıştır.)

185
7
Farklı Perspektiflerden Çocukluk ve Sosyolojisi

Korunmaya Muhtaç ve Kimsesiz luma yeniden kazandırılmaya çalışılmaktadır. An-


Çocukların Eğitimi cak toplumun tüm kesimlerinin ve ilgili sektörlerin
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu işbirliği ile hizmetlerin daha etkin hale getirilmesi
Kanunu madde 3’te “korunmaya muhtaç çocuklar”; gerekmektedir (ASPB, 2013).
“beden, ruh ve ahlaki gelişmeleri tehlikede olan, anne
ve babasız/anne ve babası belli olmayan, anne ve Suça Sürüklenmiş Çocukların ve
babası tarafından terk edilen/ihmal edilen; fuhuşa/ Madde Kullanan Çocukların Eğitimi
dilenciliğe zorlanan, alkollü içkileri ve uyuşturucu
Çocuk Koruma Kanunu (CKK) madde 3 “Ço-
maddeleri kullanma ve serseriliğe sürüklenme teh-
cuk, daha erken yaşta ergen olsa bile, 18 yaşını dol-
likesiyle karşı karşıya bulunan çocuklar” olarak ta-
durmamış kişidir. Bedensel, zihinsel, ahlaki, sosyal,
nımlamaktadır. Çeşitli sebeplerden ötürü bir ailesi
duygusal gelişimi ve kişisel güvenliği tehlikede olan,
olmayan, ailesinden ayrılmak zorunda kalan, öz ai-
ihmal/istismar edilen ya da suç mağduru olan çocuk,
lesinin yanında yetişme imkânı olmayan ve bakıma
korunma ihtiyacı olan çocuktur. Kanunlarda suç ola-
muhtaç olan bu çocukların korunma altına alına-
rak tanımlanan bir fiili işlediği iddiası ile hakkında
rak topluma kazandırılmaları hem çocukların hem
soruşturma ve kovuşturma yapılan ya da işlediği fiil-
de toplumun geleceği açısından oldukça önemlidir
den dolayı hakkında güvenlik tedbirine karar verilen
(Şenocak, 2006). Bu konu Anayasada madde 61’de
çocuk ise suça sürüklenen çocuktur”.şeklindedir.
“Devlet, korunmaya muhtaç çocukların topluma ka-
zandırılması için her türlü tedbiri alır. Bu amaçlarla Çocuk suçluluğu, hem psikolojik hem sosyo-
gerekli teşkilat ve tesisleri kurar veya kurdurur.” şek- lojik açıdan ele alınması gereken çok boyutlu bir
linde yer almaktadır. olgudur. Çocuklar ekonomik nedenler başta olmak
üzere ailesel etkenler, çevresel faktörler, ergenlik
dönemi, arkadaş/akran çevresi ve güncel siyasi po-
litikaların etkisi ile suça sürüklenebilmektedir. Ge-
lir dağılımındaki eşitsizlik, yoksulluk ve yoksunluk,
göç ve uyum problemleri, savaşlar ve çatışma orta-
dikkat
Devlet, korunmaya muhtaç çocukların toplu- mı gibi durumlar bu sorunu daha da artırmaktadır.
ma kazandırılması için her türlü tedbiri alır. Bu Dolayısıyla çocukları suça sürükleyen sosyal, eko-
amaçlarla gerekli teşkilat ve tesisleri kurar veya nomik, psikolojik durumların ve madde bağımlı-
kurdurur. lığı, eğitim düzeyi, suç işlenen yerde yaşama, aile,
sosyal medya ve küreselleşme araçları, suç işleyen
arkadaş grubuna dâhil olma gibi faktörlerin bilin-
mesi ve incelenmesi gerekmektedir (Kamer, 2013).
Ülkemizde korunmaya muhtaç çocuklara yö-
nelik sosyal hizmetler, “Aile ve Sosyal Politikalar TÜİK verilerine göre güvenlik birimlerine ge-
Bakanlığı Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü” len veya getirilen çocuk sayısı 2017 yılında 2016
tarafından yürütülmektedir. Bu sorumluluk kap- yılına göre artış göstererek 335 bin 242 oldu. Bu
samında, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme çocukları, mağdur olan ya da madde kullanımı
Kurumu aile yanında bakım hizmetleri (koruyucu nedeniyle gelen çocuklar izlemektedir. İstatistikler
aile, evlat edindirme, ayni-nakdi yardım hizmetle- suça sürüklenen çocukların yaklaşık %33’ünün ba-
ri), 0-12 yaş grubundaki çocuklar için çocuk yuva- ğımlılık yapan madde kullandıklarını ve yaralama,
ları, sevgi evleri ve çocuk evleri, çocuk ve gençlik hırsızlık, madde kullanımı, mala zarar verme gibi
merkezleri ile 13-18 yaş grubundaki çocuklar için suçlarla isnat edildiklerini göstermektedir (Türkiye
yetiştirme yurtları, sevgi evleri ve çocuk evleri, ko- İstatistik Kurumu (2017). Güvenlik Birimine Ge-
ruma, bakım ve rehabilitasyon merkezleri, bakım len veya Getirilen Çocuklar. http://www.tuik.gov.
ve sosyal rehabilitasyon merkezleri aracılığıyla ku- tr/PreHaberBultenleri.do?id=27609). Bu veriler
ruluşta bakım hizmetleri sunmaktadır (UNICEF, suça sürüklenen çocukların sayısının giderek arttı-
2012). Sokağa yönelimleri önlemek amacıyla ço- ğını gözler önüne sermektedir. Gözaltına alınma-
cuk ve gençlik merkezlerinde barınma, eğitim ve ları ile başlayıp cezaevinden çıkmaları ve topluma
rehabilitasyon imkânları kapsamında çocuklar top- tekrar uyum sağlama çabasıyla devam eden süreç-

186
7
Çocukluk Sosyolojisi

te çocukların psikolojisi olumsuz şekilde etkilen- Suça sürüklenen çocuğa uygulanan yaptırımla-
mektedir. Cezaevlerinde çocukların psikolojisini rın nihai hedefi onu cezalandırmak değil, çocuğun
olumsuz yönde etkilememek için çeşitli önlemler topluma yeniden kazandırılmasını sağlamak olma-
alınmaktadır. Bu kapsamda ilgili önlem ve çalış- lıdır. Avrupa’da pek çok uygulamada çocukların
malar; infaz koruma memurları, psikologlar, sosyal işlediği bazı suçlar, soruşturma veya kovuşturma
hizmet uzmanları, idareciler ve öğretmenler gibi konusu olabilecekken, çocuk arabuluculuğu ve
pek çok meslek grubunun birlikte çalışmalarıy- uzlaşma gibi yöntemlere çözüme ulaştırılmaktadır.
la yürütülmektedir (Cansu Gözükara. Suça İtilen Türkiye’de ise çocuklara yönelik bir hukuk siste-
Çocuklarda Toplumsal ve Psikolojik Destek Çok minin ve suça sürüklenmiş çocuklara ve gençlere
Önemli. (29.03.2016) https://hapistecocuk.word- yönelik özel bir cezai sistemin bulunmaması, Ço-
press.com/2016/03/30/suca-itilen-cocuklarda- cuk Koruma Kanunu’nun öngördüğü kurumsal
toplumsal-ve-psikolojik-destek-cok-onemli). yapıların oluşturulmaması, suça sürüklenen ve suç
Emniyet Müdürlüğünün Çocuk ve Gençler mağduru çocuğu toplumla kaynaştıracak olan iyi-
Sosyal Koruma ve Destek Programı (ÇOGEP) leştirme ve eğitim hizmetlerinin etkin işlememesi
kapsamında risk altındaki çocukların topluma ka- çocuk adalet sisteminin temel sorunları arasında
zandırılması amacıyla sportif ve kültürel faaliyetler, gösterilebilir (ASPB, 2013).
meslek edindirmeye yönelik kurslar ve kültürel
geziler düzenlenmektedir. Yine bu kapsamda “Gü-
venli Okul/Güvenli Eğitim Projesi” kapsamında
çocukların şiddet, madde bağımlılığı ve diğer risk-
lere karşı güvenli bir eğitim-öğretim hayatı geçir- dikkat
Suça sürüklenen çocuğa uygulanan yaptırımla-
melerini sağlamak amacıyla yürütülen çalışmalar
rın nihai hedefi onu cezalandırmak değil, ço-
bulunmaktadır (ASPB, 2017). Suç mağduru ve
cuğun topluma yeniden kazandırılmasını sağla-
suça sürüklenen çocuklara yönelik yaşadıkları trav-
mak olmalıdır.
manın etkilerini azaltmak, sağlıklı kişilik gelişim-
lerini sağlamak, madde bağımlılığı tedavisini yap-
mak ve olumlu yönde davranış değişikliği sağlamak
amacıyla Çocuk Destek Merkezleri oluşturulmuş- Özellikle suça sürüklenen ve sokakta yaşayan
tur. Mağdur olma durumları, suça sürüklenme, so- çocuklar arasında yaygın olan madde bağımlılığı;
kakta yaşama, madde bağımlılığı gibi ihtisas alan- eğitim, iş ve sosyal destek sistemlerinin kaybedil-
larında yaş gruplarına (11-14/15-18) ve cinsiyete mesi gibi pek çok alanda kayıplara neden olan
göre bu merkezlerde çocukların fiziksel, duygusal, bir sorundur. Madde bağımlısı olan çocukların ve
psikolojik ve sosyal ihtiyaçları belirlenerek gerekli gençlerin tekrar topluma kazandırılmasında en et-
müdahaleler gerçekleştirilmektedir (ASPB, 2017). kili araç yine eğitimdir. Ancak eğitim bu noktada
tek başına yeterli olamayacağı için valilik, belediye,
sağlık ve güvenlik kuruluşları, sivil toplum ve med-
ya kuruluşları işbirliği içinde çalışmalı, ailelere ve
öğrencilere yönelik etkili eğitim programları geliş-
tirilmeli ve önleyici tedbirler alınmalıdır.

Özel Eğitime İhtiyaç Duyan


Çocukların Eğitimi
Özel eğitim, yetersizliği veya üstün özellikleri
bulunan bireylerin yetenekleri doğrultusunda ka-
pasitelerini en üst düzeye çıkararak, onları kendine
yeten, bağımsız ve üretici bireyler olarak yetiştir-
meyi ve toplumla kaynaştırmayı hedefleyen eğitim-
dir (Kırcaali İftar,1998). Özel Eğitim Hizmetleri
Resim 7.7 Suça sürüklenen çocuk Yönetmeliği madde 4’te özel eğitime ihtiyacı olan

187
7
Farklı Perspektiflerden Çocukluk ve Sosyolojisi

bireyler; “dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, dil ve konuşma güçlüğü, duygusal ve davranış bozuklu-
ğu, görme yetersizliği, işitme yetersizliği, ortopedik yetersizliği, özel öğrenme güçlüğü, zihinsel yetersizliği veya
süreğen hastalığı bulunan bireyler, otistik, serebral palsili ve üstün yetenekli bireyler” şeklinde yer almakta-
dır. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, Engelli Kişilerin Haklarına Dair Bildirge ile (madde 6) yetersiz-
liği bulunan bireylerin eğitim hakkının önemle
üzerinde durmaktadır ve bu bireylerin yetenek ve
becerilerini en yüksek düzeye çıkaracak, onların
toplumla bütünleşmesini hızlandıracak olan pro-
tez, ortopedik uygulamalar, tıbbi ve sosyal reha-
bilitasyon, eğitim, yardım, danışmanlık, barınma
ve diğer tüm hizmetlerden yararlanma hakkına
sahip olduklarının altını çizmektedir.
Özel eğitimde en fazla ihmal edilen grup olan
üstün yetenekliler, uygun eğitim aldıkları takdir-
de oldukça başarılı olabilecek ve çok önemli işlere
imza atabilecek bireyler olmalarına rağmen; uygun
Resim 7.8 “Bir okulun yapılması, bir hapishanenin eğitim alamadıkları zaman kendini gerçekleştireme-
kapanması demektir.” (Victor Hugo) sözünden hareketle menin sonucunda çeşitli olumsuzluklar yaşamakta-
eğitimin toplumdaki olumsuz davranışlar üzerindeki etkisi dırlar. Dolayısıyla üstün yetenekli bireylerin tanılan-
ması ve uygun bir eğitim programıyla gelişimlerinin
desteklenmesi gerekmektedir. Bu açıdan üstün yetenekli öğrencilerin eğitiminde gelişmiş ülkelerde uygulanan
yöntemler ve politikaların incelenerek ülkemiz şartlarına uygun modeller ve politikaların geliştirilmesi oldukça
önem arz etmektedir (Kaya, 2013, s. 119).
Yetersizliği bulunan ve özel eğitime ihtiyaç duyan bireyler konusunda ayrıntılı bilgi kitabımızın ilgili
bölümünde sunulacaktır.

Öğrenme Çıktısı
4 Dezavantajlı çocuk kavramını tanımlayabilme ve dezavantajlı çocukların eğitimi için
yapılan çalışmaları değerlendirebilme

Araştır 3 İlişkilendir Anlat/Paylaş

“Her Çocuk Özeldir (Taare Her çocuğun korunma ve


Zameen Par)” filmi ile “Bulut bakımdan yararlanması; ko-
Okul dışında olan ve de- Çocuk” belgeselini izleyiniz ve runmaya muhtaç çocukla-
zavantajlı çocuklar olarak dezavantajlı çocukların haya- rın topluma kazandırılma-
isimlendirebileceğimiz ço- tında ailenin, sosyal çevrenin, ları ve her türlü istismar ve
cuklar UNICEF tarafından eğitimin, okul ortamının ve öğ- şiddet karşısında çocuklara
hangi kapsamda ele alın- retmenlerin etkisini değerlen- yönelik koruyucu tedbir-
maktadır? diriniz (Kaynak: https://www. lerin alınması kapsamında
trtbelgesel.com.tr/content/vi- neler yapılabileceği üzerin-
deo/bulut-cocuk-128126). de düşününüz.

188
7
Çocukluk Sosyolojisi

1 Eğitime ilişkin temel


kavramları açıklayabilme

öğrenme çıktıları ve bölüm özeti


Çocuk kavramını ve
2 temel eğitimin önemini
aktarabilme

Eğitim

En genel ifadeyle eğitim, “bireyin davranışında kendi yaşantısı yoluyla ve kasıtlı olarak istendik değişme mey-
dana getirme süreci” olarak tanımlanmaktadır (Ertürk, 1998, s. 12). 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanu-
nunda geçen “temel eğitim” terimi “ilköğretim” olarak değiştirilmiştir. Dörder yıllık ilkokul ile ortaokuldan
oluşan ilköğretim, öğrenim çağındaki 6-13 yaş grubunda bulunan kız ve erkek çocuklar için zorunlu olup
devlet okullarında parasızdır. Zorunlu eğitim, temel eğitim ve ortaöğretimi kapsamaktadır. Bireylerin tüm
eğitim hayatını ve toplumu yakından ilgilendiren temel eğitim, toplumdaki bütün vatandaşların sahip ol-
ması gereken asgari düzeyde ortak bilgi, beceri, tutum ve davranışları ifade etmektedir. Bu kapsamda birinci
kademede; okuma yazma, anadili kullanma becerisi, okuduğunu anlama, temel matematiksel işlemler gibi
sonraki öğrenmelere ön koşul olan temel bilgiler kazandırılmaktadır. Eğitim olanaklarının sınırlı olduğu ve
okulu terk etme oranlarının yüksek olduğu az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerde, bireylerin en azın-
dan temel bilgi ve becerilerle donatılması için temel eğitim oldukça önemlidir (Okutan, 2003).
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi madde 1’de 18 yaşından küçük herkes “çocuk” olarak ta-
nımlanmaktadır. Çocuk kavramının toplumlar için algılanma şekli son derece önem arz etmektedir. Ayrıca
temel eğitimin kapsadığı dönem bilişsel, duyuşsal, psikomotor ve sosyal gelişim açısından kritik bir dönem-
dir. Bireyin kendini ve çevresini tanımaya başlaması açısından bu dönem oldukça önemlidir. Dolayısıyla
temel eğitim dönemindeki çocukların özelliklerinin iyi bilinmesi verilecek olan eğitimin kalitesini doğru-
dan etkileyecektir.
Eğitim sistemleri farklılık gösterse de araştırmalar bilim, teknoloji ve sanayide gelişmiş olan ve çeşitli ulus-
lararası sınavlarda başarılı olan ülkelerin zorunlu eğitim süresinin en az 9 yıl olduğunu ortaya koymaktadır.
Türkiye’de bu süre 12 yıldır. Eğitimli olup yalnızca okuma yazma bilmek ya da aritmetik bilgiler yaşadı-
ğımız çağ için yeterli gelmemektedir. Özellikle bilim ve teknolojide yaşanan gelişmeler, eleştirel düşünme,
analitik düşünme, sorgulama, yaratıcılık, yeniliklere açıklık, grup içinde çalışabilme, işbirliği, girişimci-
lik gibi 21. yüzyıl becerilerini zorunlu kılmaktadır. Bu bağlamda eğitim sürecinde bilgi toplumunun ve
yeni eğitim paradigmasının bir gereği olarak, bilgiye ulaşma yollarını bilen, analiz yapabilen, yeni bilgiler
üretebilen, ürettiklerini paylaşabilen ve öğrenmeyi öğrenen bireyler yetiştirmek gerekmektedir (Arslan ve
Eraslan, 2003).

189
7
Farklı Perspektiflerden Çocukluk ve Sosyolojisi

Temel eğitime etki eden


3 faktörleri sıralayabilme ve
açıklayabilme
öğrenme çıktıları ve bölüm özeti

Temel Eğitime Etki Eden


Faktörler

Sağlıklı bir toplum ancak ruhsal, bedensel ve sosyal açıdan yeterli ve iyi yetişmiş bireylerden meydana
gelebilir. Bu da toplumların geleceği ve aynası olan çocukların her yönden iyi gelişiminin sağlanmasıyla
mümkün olabilir. Ancak çocukların gelişim sürecinde aile, eğitim, sosyal çevre ve küreselleşme araçlarının
olumlu veya olumsuz etkileri olabilmektedir. Genel anlamda bu olumsuz etkileri en aza indirmenin yolu
yine eğitimden geçmektedir.
Çeşitli kritik dönemleri içeren çocukluk döneminin ilk yıllarının önemi ve çocukların zamanlarının büyük
bir bölümünü aile bireyleriyle geçirdiği göz önünde bulundurulduğunda, ailenin çocuğun potansiyelini
açığa çıkarma ve geliştirmede, başarısını artırma ve desteklemede oldukça önemli bir rol oynadığı da ortaya
çıkacaktır. Ailenin sosyoekonomik ve kültürel durumu, çocuk sayısı, aile bireylerinin eğitim düzeyleri ve
çocuk yetiştirme yöntemleri çocuğun eğitimi üzerinde etkili olan faktörlerdendir (Maya, 2013).
Çocuğun gelişim sürecinde okul ve öğretmenler son derece etkili bir çevre olarak görülmektedir. Okul, eği-
tim sisteminin genel amaçları ve temel ilkeleri bağlamında öğrencilere istendik bilgi, beceri ve davranışların
kazandırıldığı örgüttür (Aytaç, 2013).Öğretmen nitelikleri ve davranışları öğrenci niteliğinin belirleyicisidir.
Dolayısıyla öğretmenler sahip oldukları bilgi ve becerileri, değerleri, tutumları, davranışları ve hayata bakış
açıları ile eğitimde anahtar konumdadırlar. Bu kapsamda bilgi öğretiminde, gelecek kuşakların yetiştirilme-
sinde ve toplumsallaştırılmasında öğretmenlere büyük sorumluluk düşmektedir (Sarıbaş ve Babadağ, 2015).
Bireyin gelişiminde en önemli etkenlerden biri çevredir. Eğitim ailede başlamakta ve çocuğun okula başla-
masıyla çevreden alınan eğitime dönüşmektedir. Arkadaş çevresi ve toplumsal ilişkilerle birlikte sosyal çev-
renin etkisi giderek artmaktadır. Her toplumsal faaliyet gibi eğitim de içinde bulunduğu çevreden doğrudan
veya dolaylı olarak etkilenmektedir.
Kitle iletişim araçları ve küreselleşmenin etkileşimi, toplumları kendi sınırlarının ötesindeki sosyal, kültürel,
ekonomik ve siyasi değişimlere açmaya zorlamaktadır. Bu noktada küreselleşme araçları şeklinde ele alabi-
leceğimiz kitle iletişim araçları pek çok alanda hayatımızı kolaylaştırırken, öte yandan bunların bilinçsiz
kullanımı nedeniyle meydana gelen olumsuzluklar tüm dünyada etkisini göstermektedir.

190
7
Çocukluk Sosyolojisi

Dezavantajlı çocuk kavramını tanımlayabilme


4 ve dezavantajlı çocukların eğitimi için yapılan
çalışmaları değerlendirebilme

öğrenme çıktıları ve bölüm özeti


Dezavantajlı Çocukların Eğitimi

Eğitimin bireysel ve toplumsal açıdan öneminin bilincinde olan dünya ülkeleri eğitimde fırsat ve cinsiyet
eşitliği, okul öncesi eğitim, zorunlu eğitim süresinin artırılması ve dezavantajlı çocukların eğitimleri için
çaba göstermektedirler. Bu bağlamda yoksulluk, çalışmak zorunda olma, sokakta yaşama, kimsesizlik ve
korunmaya muhtaç olma, sığınmacı, mülteci veya göçmen olma, suça sürüklenmişlik, madde bağımlılığı ve
özel eğitime ihtiyaç duyma gibi sebeplerden dolayı sağlık, beslenme, barınma, eğitim gibi temel gereksinim-
lerini dahi karşılamakta zorlanan çocukların gelişimleri ve topluma kazandırılmaları için devletin resmi ku-
rumlarının yanı sıra okul, yerel yönetim, gönüllü kuruluşlar, üniversite ve sivil toplum kuruluşlarının (STK)
işbirliği içinde bulunmaları gerekmektedir. Özgürlük, insan hakları, siyasal katılım gibi farklı alanlarda iş-
levleri olan STK’lar, Türkiye’de daha çok eğitim alanında faaliyet göstermektedir. Türkiye’nin kalabalık nü-
fusu, dezavantajlı çocukların durumu ve özellikle eğitim alanındaki hizmetlerin eşit dağılımının zorluğu göz
önünde bulundurulduğunda; okuma-yazma kursları düzenlemek, kız çocuklarının eğitimini teşvik etmek,
burs ve okul malzemesi yardımında bulunmak, fakir ve kimsesiz çocukların öğrenim masraflarını gidermeye
yardımcı olmak gibi önemli çalışmaları bulunan sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerinin önemi ortaya
çıkacaktır (Eraslan, 2011). Bu doğrultuda ülkemizde gelişmiş diğer ülkelerde olduğu gibi sivil toplum ku-
ruluşlarının etkin olarak eğitime katkı sunması sağlanmalıdır ve kamunun eğitim politika ve uygulamalarını
desteklemesini ve denetlemesini sağlayacak bir zemin oluşturulmalıdır (Eraslan ve Babadağ, 2015).
Unutulmaması gerekir ki eğitimde eşitlikten ziyade adaletin tesis edilmesi çok daha doğru bir yaklaşım ola-
caktır. Ülkemizde doğudan batıya, kuzeyden güneye eğitimi etkileyen faktörler dikkate alındığında, açık bir
sistem olan eğitimin girdilerinin asla eşit olamayacağı dolayısıyla eğitimin çıktılarının da bu sebeple farklı-
lıklar göstereceği göz ardı edilmemelidir. Asıl olan insanların refah huzur ve mutluluğunun tesis edilmesi ve
bunun gelecek nesillere aktarılması ise aldıkları eğitim sebebiyle insanları yaşamları boyunca mutlu kılacak
adil bir eğitim sisteminin oluşturulması son derece önemlidir.

191
7
Farklı Perspektiflerden Çocukluk ve Sosyolojisi

1 “Bireyin davranışında kendi yaşantısı yoluyla 5 Bir çocuğun toplumsallaşmasında ilk rolü
ve kasıtlı olarak istendik değişme meydana getirme aşağıdakilerden hangisi oynamaktadır?
süreci” aşağıdaki kavramlardan hangisini tanımla-
neler öğrendik?

maktadır? A. Okul
B. Aile
A. Eğitim B. Öğretim
C. Öğretmen
C. Temel eğitim D. Zorunlu eğitim
D. Sosyal çevre
E. Küreselleşme
E. Sosyal medya araçları
2 I. Okuma yazma
6 Eğitim sürecinde okul ve öğretmenin rolü
II. Anadili kullanma becerisi bağlamında aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
III. Okuduğunu anlama becerisi A. Okullar, değişim ve gelişimin öncüsü konu-
IV. İleri matematiksel işlemler mundadır.
B. Okullar milli ve manevi değerleri öğrencilere
Yukarıda verilenlerden hangileri temel eğitimde bi- kazandırılmakla yükümlüdürler.
rinci kademede kazandırılmaktadır? C. İstendik öğrenmelerin gerçekleşmesinde öğret-
A. I-II B. I-II-III men büyük rol oynamaktadır.
C. II-III-IV D. I-II-IV D. Gelecek kuşakların toplumsallaştırılmasında
E. I-II-III-IV tek sorumlu olan öğretmenlerdir.
E. Öğretmen nitelikleri ve davranışları öğrenci ni-
3 I. Dörder yıllık ilkokul ile ortaokuldan oluşur. teliğinin belirleyicisi konumundadır.

II. Öğrenim çağındaki 4-14 yaş grubunu kapsar. 7 Kitle iletişim araçları ile izleyici arasında bi-
III. Kız ve erkek çocuklar için zorunludur. linçli ve sağlıklı bir iletişim kurulmasına yar-
dımcı olmaktadır.
IV. Devlet okullarında parasızdır.
İletilere eleştirel gözle bakma, seçici olma,
Ülkemizde ilköğretim kademesi için yukarıda veri-
kendi mesajını oluşturabilme becerisi ve alış-
len bilgilerden hangileri doğrudur?
kanlığının geliştirilmesini sağlamaktadır.
A. I-III B. I-IV
Yukarıda verilen bilgiler hangi kavrama işaret et-
C. II-III-IV D. I-III-IV mektedir?
E. I-II-III-IV
A. Medya
4 I. Eğitim politikaları B. Sosyal medya
C. Medya okuryazarlığı
II. Okul kültürü ve öğretmenler D. Küreselleşme
III. Okul öncesi eğitimden yararlanma durumu E. Sosyal çevre
IV. Ailenin sosyo-ekonomik durumu ve eği-
tim seviyesi
V. Küreselleşme araçları ve sosyal medyanın etkisi
Yukarıda verilen değişkenlerden hangileri öğrenci ni-
teliğinin belirleyici unsurları arasında gösterilebilir?
A. II-III-IV B. I-IV-V
C. I-II-III-IV D. II-III-IV-V
E. I-II-III-IV-V

192
7
Çocukluk Sosyolojisi

8 I. Okul başarısı düşük olan çocuklar 10 “Kanunlarda suç olarak tanımlanan bir fiili
II. Süreğen hastalığı olan veya uzun süreli te- işlediği iddiası ile hakkında soruşturma ve kovuş-
davi görmesi gereken çocuklar turma yapılan ya da işlediği fiilden dolayı hakkın-

neler öğrendik?
da güvenlik tedbirine karar verilen çocuklar” hangi
III. Çocukken evlendirilen ve/veya hamile kapsamda ele alınmaktadır?
kalan çocuklar
A. Suça sürüklenmiş çocuklar
IV. Sığınmacı, mülteci ve yabancı göçmen
B. Çocuk işçiler
çocuklar
C. Sokak çocukları
V. Kanunla ilişki içine girmiş olan çocuklar D. Korunmaya muhtaç çocuklar
Yukarıdakilerden hangileri dezavantajlı çocuklar ara- E. Özel eğitime gereksinimi olan çocuklar
sında yer almaktadır?
A. I-III-IV
B. II-IV-V
C. I-III-IV-V
D. II-III-IV-V
E. I-II-III-IV-V

9 “Beden, ruh ve ahlaki gelişmeleri tehlikede


olan, anne ve babasız/anne ve babası belli olma-
yan, anne ve babası tarafından terk edilen/ihmal
edilen; fuhuşa/dilenciliğe zorlanan, alkollü içkileri
ve uyuşturucu maddeleri kullanma ve serseriliğe
sürüklenme tehlikesiyle karşı karşıya bulunan ço-
cuklar” hangi kapsamda ele alınmaktadır?
A. Sığınmacı, mülteci ve göçmen çocuklar
B. Korunmaya muhtaç çocuklar
C. Yoksul çocuklar
D. Çalışan çocuklar
E. Suça sürüklenmiş çocuklar

193
7
Farklı Perspektiflerden Çocukluk ve Sosyolojisi

1. A Yanıtınız yanlış ise “Eğitim” konusunu yeni- 6. D Yanıtınız yanlış ise “Okul ve Öğretmen” ko-
den gözden geçiriniz. nusunu yeniden gözden geçiriniz.
neler öğrendik yanıt anahtarı

Yanıtınız yanlış ise “Zorunlu Eğitim; Temel Yanıtınız yanlış ise “Küreselleşme Araçları ve
2. B 7. C
Eğitim (İlkokul, Ortaokul) ve Ortaöğretim” Sosyal Medya” konusunu yeniden gözden
konusunu yeniden gözden geçiriniz. geçiriniz.

Yanıtınız yanlış ise “Zorunlu Eğitim; Temel Yanıtınız yanlış ise “Dezavantajlı Çocukların
3. D 8. D
Eğitim (İlkokul, Ortaokul) ve Ortaöğretim” Eğitimi” konusunu yeniden gözden geçiri-
konusunu yeniden gözden geçiriniz. niz.

Yanıtınız yanlış ise “Temel Eğitime Etki Yanıtınız yanlış ise “Korunmaya Muhtaç ve
4. E 9. B
Eden Faktörler” konusunu yeniden gözden Kimsesiz Çocukların Eğitimi” konusunu ye-
geçiriniz. niden gözden geçiriniz.

Yanıtınız yanlış ise “Suça Sürüklenmiş Çocuk-


5. B Yanıtınız yanlış ise “Aile” konusunu yeniden 10. A
ların ve Madde Kullanan Çocukların Eğitimi”
gözden geçiriniz.
konusunu yeniden gözden geçiriniz.

Araştır Yanıt
7 Anahtarı

İstatistiklere göre ülkemizdeki okullaşma oranları her geçen yıl niceliksel an-
lamda artış gösterse de eğitimin niteliği ve çocukların eğitime yaklaşımları
tartışmaya açık konulardandır. Dünya Sağlık Örgütü’nün araştırmasına göre,
“okulumu çok seviyorum” diyenlerin oranı araştırmanın yapıldığı diğer 38
Avrupa ve Kuzey Amerika ülkesine göre Türkiye’de daha yüksek olsa da oku-
la yönelik memnuniyet diğer ülkelerdeki gibi yaş büyüdükçe azalmaktadır
(Dünya Sağlık Örgütü, 2009-2010 Okul Çağındaki Çocukların Sağlık Dav-
ranışı (HBSC) http://unicef.org.tr/sayfa.aspx?id=43). Türkiye’de 11 yaşındaki
kız çocuklarının %75’i okulu severken, 15 yaşındaki erkek çocuklar arasında
Araştır 1
okulu sevenlerin oranı sadece %25’tir. Ayrıca araştırma sonuçları Türkiye’deki
sınavların fazlalığının ve sınavlara atfedilen önemin çocukların üzerinde ol-
dukça olumsuz etkilere yol açabildiğini ve çocuklar üzerinde bir baskı yarattı-
ğını ortaya koymaktadır. Yetersiz güdülenme, aşırı yorulma, not kaygısı, diğer
çocukların olumsuz yaklaşımları, aşırı kısıtlamalar, öğrenme güçlükleri, öğret-
men ve yönetici faktörleri de çocukların okulu sevmemelerine hatta okuldan
nefret etmelerine yol açabilmektedir. Küçük yaşlarda başlayabilen bu durum
ileriki yaşlarda daha kötü sonuçlar doğurabileceği için özellikle anne babaların
okul ve öğretmenlerle işbirliği içinde bu konuyla ilgilenmesi gerekmektedir.

194
7
Çocukluk Sosyolojisi

Araştır Yanıt
4 Anahtarı

İlk eğitimini aileden alan çocuğun; kişilik gelişimi, olumlu davranış kazan-
ması, ruhsal ve fiziksel açıdan sağlıklı, kendi kendine yetebilen, hem kendine
hem de yaşadığı dünyaya faydalı bir birey olarak yetişmesi noktasında ailenin
rolü büyüktür (Tezel Şahin ve Cevher Kalburan, 2009). Çeşitli kritik dönem-
leri içeren çocukluk döneminin ilk yıllarının önemi ve çocukların zamanları-
nın büyük bir bölümünü aile bireyleriyle geçirdiği göz önünde bulunduruldu-
ğunda; ailenin çocuğun potansiyelini açığa çıkarma ve geliştirmede, başarısını
artırma ve desteklemede büyük bir sorumluluğu olduğu görülmektedir. Aile-
nin sosyo-ekonomik ve kültürel durumu, çocuk sayısı, aile bireylerinin eği-
tim düzeyleri ve çocuk yetiştirme yöntemleri çocuğun eğitimi üzerinde etkili
olan faktörlerdendir (Maya, 2013). Aile içinde destekleyici iletişim ortamı,
sosyalleşmenin gelişiminde ve çocuklara pozitif kimlik kazandırılmasında son
derece önemlidir. Nitekim bunun bilincinde olan ülkeler tarafından ailelere
Araştır 2
yönelik farklı aile eğitimi programları uygulanmaktadır. Bu kapsamda “çocuk
gelişimi, eğitimi, olumsuz davranışların giderilmesi, ailenin çocuk yetiştirme ile
ilgili bilinçlendirilmesi, çocuğa karşı olumlu tutum geliştirmesi” gibi konularda
ailelere yönelik sistemli ve planlı olarak çeşitli programlar düzenlenmektedir
(Tezel Şahin ve Cevher Kalburan, 2009). Aydın (2014, s. 47) “Eğitimin en iyi
gerçekleştirileceği yer ailedir. İnsanlar¸ temel değerlerini yeni nesillere aile aracılığı
ile aktarır.” ve “Aile toplumun temelidir. Aile, içinde yaşanılan toplumda, devlete
kadar uzanan kurumlar zinciri içinde, diğer kurumların güçlü ve sağlıklı olma-
sını sağlayan en önemli birimdir.” sözleri ile ailenin eğitim sisteminde, değer
aktarımında ve toplumsallaşma sürecinde önemini vurgulamıştır. Dolayısıyla
eğitimin tüm paydaşları eğitimin niteliğini artırmak noktasında aile katılı-
mının öneminin farkında olmalı ve ailelere bu süreçte sorumluluk almaları
gerektiği bilinci kazandırılmalıdır.

UNICEF (2012) okul dışında olan ve dezavantajlı çocuklar olarak da isim-


lendirebileceğimiz çocukları; “nüfusa kayıtsız çocuklar, özel eğitime gereksinimi
olan çocuklar, süreğen hastalığı olan veya uzun süreli tedavi görmesi gereken ço-
Araştır 3 cuklar, Roman çocuklar, çocukken evlendirilen ve/veya hamile kalan çocuklar,
sığınmacı, mülteci ve yabancı göçmen çocuklar, ülke içinde göç eden çocuklar ve
kanunla ilişki içine girmiş olan çocuklar” olarak ele almaktadır.

195
7
Farklı Perspektiflerden Çocukluk ve Sosyolojisi

Kaynakça
Acar, H. (2010). Sokakta Yaşayan ve/veya Çalıştırılan Bulutay, T. (1995). Türkiye’de Çalışan Çocuklar.
Çocuklara Yönelik Hizmet Modelinin ve İl Eylem Ankara: Devlet İstatistik Enstitüsü Matbaası.
Planlarının Değerlendirilmesi Raporu. (Birinci
Bursalıoğlu, Z. (2007). Okul Yönetiminde Yeni Yapı
Baskı). SHÇEK Genel Müdürlüğü ve UNICEF,
ve Davranış. (On Yedinci Baskı), Ankara: Pegem
Ankara.
Akademi.
Ada, S. ve Baysal, Z. N. (2013). Eğitim Yapıları ve
Çocuk Koruma Kanunu (2005). T.C. Resmi Gazete.
Yönetimleri Açısından Çeşitli Ülkelere Bir Bakış.
25876, 15 Temmuz 2005.
(İkinci Baskı). Ankara: Pegem Akademi.
Demirel S. (2014). Türkiye’de Geçici Koruma
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı (ASPB). (2013).
Statüsüyle Bulunan Suriye Vatandaşlarına
Ulusal Çocuk Hakları Strateji Belgesi ve Eylem
Yönelik Harcamaların Güvenlik Ekonomisi
Planı-2013-2017.
Açısından Değerlendirilmesi. Çankırı Karatekin
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı (ASPB). (2017). Üniversitesi Uluslararası Avrasya Strateji Dergisi,
Türkiye’de Çocuklara Yönelik Koruyucu ve Önleyici 4 (1), 95-128.
Politikaları Değerlendirme Çalıştayı Raporu.
Dill, J. S. (2007). Durkheim and Dewey and the
Altıntaş, S. ve Görgen, İ. (2014). Türkiye İle Güney Challenge of Contemporary Moral Education.
Kore’nin Matematik Öğretim Programlarının Journal of Moral Education, 36 (2).
Karşılaştırmalı Olarak İncelenmesi. Nwsa-
Doğan, İ. (2004). Vatandaşlık Demokrasi ve İnsan
Education Sciences, 1C0614, 9 (2) ,191-216.
Hakları. Ankara: Pegem A Yayıncılık.
Anğ, T. (2006). Felsefe, Eğitim, Tarih ve İnsan Üzerine
Doğan, İ. (2007). Sosyoloji Kavramlar ve Sorunlar.
Düşünceler. İstanbul: Toroslu Kitaplığı.
(Yedinci Baskı), Ankara: Pegem A Yayıncılık.
Arslan, M. ve Eraslan, L. (2003). Yeni Eğitim
Durmuşçelebi, M. ve Bilgili, A. (2014). Yeni (12
Paradigması ve Türk Eğitim Sisteminde Dönüşüm
Yıllık) Eğitim Sistemi, Karşılaşılan Sorunlar
Gerekliliği. Milli Eğitim Dergisi, 160.
ve Dünyadaki Uygulamalardan Bazılarının
Ataman, H. (2008). Eğitim Hakkı ve İnsan Hakları İncelenmesi. Turkish Studies, 9 (2), 603-621.
Eğitimi. (Birinci Baskı), İzmir: İnsan Hakları
Eraslan, L. (2011). Sivil Toplum ve Eğitim (ESTK).
Gündemi Derneği.
(Birinci Baskı), Ankara: Maya Akademi.
Avşar Kurnaz, Ş. (2007). Çocuk Yoksulluğu. Aile ve
Eraslan, L. ve Babadağ, G. (2015). “Eğitimin Politik
Toplum, 3 (12), 47-55.
Temelleri”. Mustafa Metin ve Tufan Aytaç (Ed.),
Aydın, M. Z. ve Akyol Gürler, Ş. (2014). Okulda Eğitim Bilimine Giriş, (içinde 121-140). Ankara:
Değerler Eğitimi Yöntemler, Teknikler, Kaynaklar. Pegem Akademi.
Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık.
Erdoğan, İ. (2012). Uluslararası Hukukun Temel Hak
Aytaç, T. (2013). Eğitim Yönetiminde Yeni ve Özgürlük Normları Bağlamında Avrupa İdarİ
Paradigmalar: Okul Merkezli Yönetim. Ankara: Alıkoyma Normları ve Uygulamaları. İstanbul
Nobel Akademi Yayıncılık. Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, 70 (2),
21-50.
Balcı, A. E. (2009). Karşılaştırmalı Eğitim Sistemleri.
Ankara: Pegem Akademi. Ertürk, S. (1998). Eğitimde Program Geliştirme.
(Onuncu Baskı), Ankara: METEKSAN.
Beleli, Ö. (2013). Mevsimlik Tarım İşçiliği ve Çocuklar:
Sorun Analizi ve Politika Önerileri. (İkinci Baskı), Geçici Koruma Yönetmeliği. (22.10.2014 tarihli ve
Kalkınma Atölyesi, Ankara. 29153 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış hali)
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi. (1994). Göçen Kabaran, G. ve Görgen, İ. (2016). Güney Kore,
T.C. Resmi Gazete. 22138, 11 Aralık 1994. Hong Kong, Singapur ve Türkiye’deki Öğretmen
Yetiştirme Sistemlerinin Karşılaştırmalı Olarak
Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel
İncelenmesi. Bartın Üniversitesi Eğitim Fakültesi
Haklar Uluslararası Sözleşmesi. (1976) T.C. Resmi
Dergisi, 5 (2), 478 -495.
Gazete. 25196, 11 Ağustos 2003.

196
7
Çocukluk Sosyolojisi

Gündüz Kalan, Ö. (2010). Medya Okuryazarlığı Lindberg (Ahioğlu) N. (2013). Küreselleşen Dünyada
ve Okul Öncesi Çocuk: Ebeveynlerin Medya ve Türkiye’de Çocukluğun Durumu. Kastamonu
Okuryazarlığı Bilinci Üzerine Bir Araştırma. Eğitim Dergisi, 21 (1), 1-10.
İletişim Fakültesi Dergisi, 39, 59-73.
Maya, İ. (2013). PISA Sonuçları Açısından Ülkelerin
Günöz, M. (2007). Türkiye’de Çocuk İşçiliği Sorunu Eğitimli Olmayan Nüfus Yapısının Analizi: Uluslararası
ve Çözüm Önerileri. (Uzmanlık Tezi), Çalışma Bir Perspektif. Turkish Studies, 8 (8), 911-927.
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Türkiye İş Kurumu
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB). (2013). PISA 2012
Genel Müdürlüğü, Ankara.
Ulusal Ön Raporu.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi. (1948).
Milli Eğitim Temel Kanunu. (2012). T.C. Resmi
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu. 217 A(III), 10
Gazete. 27284, 10 Temmuz 2009.
Aralık 1948.
Okutan, M. (2003). Okul Müdürlerinin İdari
Karaman, B. ve Özçalık M. (2007). Türkiye’de
Davranışları. Milli Eğitim Dergisi, 157.
Gelir Dağılımı Eşitsizliğinin Bir Sonucu: Çocuk
İşgücü. Celal Bayar Üniversitesi İ.İ.B.F. Yönetim ve Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği (2006). T.C.
Ekonomi, 14(1), 26-41. Resmi Gazete. 26184, 31 Mayıs 2006.
Kartal, B. ve Başçı, E. (2014) Türkiye’ye Yönelik Özkan, H. H. (2006). Popüler Kültür ve Eğitim.
Mülteci ve Sığınmacı Hareketleri. CBÜ Sosyal Kastamonu Eğitim Dergisi, 14 (1), 29-38.
Bilimler Dergisi, 12 (2), 276-299. Sarıbaş, S. ve Babadağ, G. (2015) Temel Eğitimin
Kavi, E. (2010). Çocuk İstihdamı Açısından Sosyal Temel Sorunları. Anadolu Eğitim Liderliği ve
Sorumluluk Standardı. İstanbul Üniversitesi Öğretim Dergisi, 3 (1), 18-34.
Elektronik Dergi Sistemi. Senemoğlu, N. (2003). Gelişim Öğrenme ve Öğretim.
Kaya, N. G. (2013). Üstün Yetenekli Öğrencilerin Ankara: Kalkan Matbaacılık.
Eğitimi ve BİLSEM’ler. Erzincan Üniversitesi Seydi, A. R. (2014). Türkiye’nin Suriyeli Sığınmacıların
Eğitim Fakültesi Dergisi, 15 (1),115-122. Eğitim Sorununun Çözümüne Yönelik İzlediği
Kaytan, E. (2007). Türkiye, Singapur ve Politikalar. Süleyman Demirel Üniversitesi Fen
İngiltere Matematik Öğretim Programlarının Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, 31, 267-
Karşılaştırılması. Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe 305.
Üniversitesi, Ankara. Sezgin, M. F. (2008). Türk ve Çin Eğitim ve Öğretim
Kamer, V. K. (2013). Çocukların Suça Sürüklenmesine Sistemleri Üzerine Bir Karşılaştırma. Yüksek
Neden Olan Faktörler ile İlgili Sosyolojik Teoriler. Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler
Türkiye Adalet Akademisi Dergisi, 4 (12), 419-438. Enstitüsü, Ankara.
Kırcaali İftar, G. (1998). “Özel Gereksinimli Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu
Bireyler ve Özel Eğitim”. Süleyman Eripek (Ed.) Kanunu. (1983). T.C. Resmi Gazete. 18059, 27
Özel Eğitim (içinde 3-15). Eskişehir: Anadolu Mayıs 1983.
Üniversitesi Yayınları. Sönmez, V. (2002). Eğitim Felsefesi. (Altıncı Baskı),
Korunmaya Muhtaç Çocuklar Hakkında Kanun. Ankara: Anı Yayıncılık.
(1949). T.C. Resmi Gazete. 7217, 23 Mayıs 1949. Şenocak, H. (2006). Korunmaya Muhtaç Çocuklara
Kuzgun, Y. (2014). İlköğretimde Rehberlik. (Yedinci Sağlanan Bakım Yöntemleri. Sosyal Siyaset
Baskı), Ankara: Nobel Akademi. Konferansları Dergisi, 51, 178-228.
Levent, F. ve Yazıcı, E. (2014). Singapur Eğitim Tanrıverdi, B. ve Apak, Ö. (2010). Türkiye,
Sisteminin Başarısına Etki Eden Faktörlerin Finlandiya ve İrlanda İlköğretim Programlarının
İncelenmesi. Eğitim Bilimleri Dergisi, 39, 121- Medya Okur-Yazarlığı Eğitimi Açısından
143. Karşılaştırılması. Kuram ve Uygulamada Eğitim
Bilimleri, 2, 1153-1213.

197
7
Farklı Perspektiflerden Çocukluk ve Sosyolojisi

TEDMEM. (2018). 2017 Eğitim Değerlendirme Uluslararası Çalışma Örgütü. (2004). Küresel
Raporu. Türk Eğitim Derneği (TED), Ankara. Ekonomide Göçmen İşçilere Adil Muamele.
Tor, H. (2010). Türkiye’de Çocuk İşçiliğinin Boyutları. UNICEF. (2012). All Children in Scholl By 2015,
Zeitschrift für die Welt der Türken Journal of World Okul Dışındaki Çocuklar Küresel Girişimi,
of Turks, 2 (2), 25-42. Türkiye Ülke Raporu.
Tösten, R. ve Ekinci, İ. (2012). Japonya Eğitim Varış, F. (1985). Eğitim Bilimine Giriş. Ankara: Ankara
Sisteminde Yükseköğretim. The Journal of Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Yayınları.
Academic Social Science Studies, 5 (8), 1185-1196.
Varış, F. (1988). Eğitimde Program Geliştirme “Teori
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası. (1982). T.C. Resmî ve Teknikler”. Ankara: Ankara Üniversitesi Eğitim
Gazete. 17863, 9 Kasım 1982. Bilimleri Fakültesi Yayınları.
Türk Medenî Kanunu. (2001). T.C. Resmi Gazete. Yalçın, H. (2013). Anne-Çocuk İletişimi Eğitiminin
24607, 8 Aralık 2001. Etkileri. SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal
Bilimler Dergisi, 28, 179-194.
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO). (1999). Kötü
Şartlardaki Çocuk İşçiliğinin Yasaklanması ve Yayla, A. (2005). Eğitim Kavramının Etik Açıdan
Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Acil Önlemler Analizi. Yüzüncü Yıl Üniversitesi Eğitim Fakültesi
Sözleşmesi. T.C. Resmi Gazete, 24445, 27 Haziran Dergisi, 2 (1).
2001.

198
7
Çocukluk Sosyolojisi

İnternet Kaynakları
Basic Education Act of Finland. (1998). Erişim Tuncer, O. (1979). Çocuk, Aile ve Çevresi. Çocuk
adresi: https://finlex.fi/en/laki/kaannokset/1998/ ve Eğitim. Ankara: TED Yayınları. Erişim adresi:
en19980628.pdf. http://www.ted.org.tr/pdf/tedcocukveegitimocr.pdf.
Engelli Kişilerin Haklarına Dair Bildirge. (1975). Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK). (2013). 06-15
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 3447. Erişim Yaş Grubu Çocuklarda Bilişim Teknolojileri
adresi: http://insanca.kadikoy.bel.tr/bmozurlu Kullanımı ve Medya. Erişim adresi: www.tuik.
haklarbildiri.html. gov.tr.
Can, Y. (2013). Sosyal Hizmetler ve Yoksulluk, Özel Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK). (2017).
İhtisas Komisyonu Raporu. Trakya Kalkınma Güvenlik Birimine Gelen veya Getirilen
Ajansı. Erişim adresi: http://www.trakya2023. Çocuklar. Erişim adresi:http://www.tuik.gov.tr/
com/uploads/ docs/ 28062013Yed095.pdf. PreHaberBultenleri.do?id =27609.
Dünya Sağlık Örgütü, 2009-2010 Avrupa’da Okul Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK). (2012).
Çocuklarının Sağlık Davranışları (HBSC). Çocuk İşgücü Anketi Sonuçları. Erişim adresi:
Erişim adresi: http://www.hbsc.org/publications/ http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.
international. do?id=13659.
Ekinci, A. ve Öter, Ö. M. (2010). Finlandiya’da Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM). (2004).
Eğitim ve Öğretmen Yetiştirme Sistemi. (Çalışma 74üncü Birleşim. Tutanak Dergisi, 47. Cilt, 22.
Ziyareti Raporu 10-12 Kasım 2010). Erişim Dönem, 2. Yasama Yılı. Erişim adresi: https://
adresi: http://duabpo .dicle.edu.tr/oygem/dosya/ www.tbmm.gov.tr/ tutanaklar/TUTANAK/
Finlandiya_Raporu.pdf. TBMM/d22/c047/tbmm22047074.pdf.
Gözükara, C. (2016). Suça İtilen Çocuklarda Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM). İnsan
Toplumsal ve Psikolojik Destek Çok Önemli. Haklarını İnceleme Komisyonu (2008).
Erişim adresi: https://hapistecocuk.wordpress. Türkiye’de Bulunan Mülteciler, Sığınmacılar ve
com/2016/03/30/ suca-itilen-cocuklarda- Yasa Dışı Göçmenlerin Sorunlarını İnceleme
toplumsal-ve-psikolojik-destek-cok-onemli. Raporu. Erişim adresi: https://www.tbmm.gov.tr/
komisyon/insan haklari/belge/gocmenraporu.pdf.
MEB Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü.
Erişim adresi: http://urn.meb.gov.tr. UNICEF. (2004). The State of the World’s Children
2005 Childhood Under Threat. New York. Erişim
Özalp, G. (2015, 1 Eylül). Utanç duvarı AB’yi
adresi: http://www.unicef.org/turkey/pdf/dcd05.
birbirine düşürdü. Erişim adresi: http://www.
pdf.
hurriyet.com.tr/dunya/29955853.asp.
UNICEF. (2010). Türkiye’de Çocukların Durumu
Robinson, K. (2006). Okullar Yaratıcılığı
Raporu 2011. Erişim adresi: http:// www.unicef.
Öldürüyor. Erişim adresi: http://www. ted.
org.tr/files/bilgimerkezi/doc/sitan-tur-2011.pdf.
com/talks/kenrobinsonsaysschoolskillcreativity/
transcript?language=tr.

199
Bölüm 8
Çocuk-Aile İlişkileri ve Çocuğun Değeri
Türkiye’de Ebeveyn-Çocuk İlişkilerinin
Modern Aile Yapısındaki Dönüşümler ve Dönüşümü

1 2
Çocuğun Değeri 2 Türkiye’de kentleşme ve endüstrileşme
öğrenme çıktıları

1 Modern çağda çocuğun değeri ve aile ile birlikte meydana gelen ebeveyn-çocuk
yapısındaki dönüşümleri açıklayabilme ilişkilerindeki dönüşümü açıklayabilme

Modernleşme Kuramı: Türkiye’de Aile Çiğdem Kağıtçıbaşı ve Çocuğun Değeri


Yapısı İçin Sınırlı Bir Çerçeve Araştırmaları

3 4
3 Modernleşme kuramının Türkiye’de aile 4 Kağıtçıbaşı’nın çocuğun değeri
yapısının dönüşümüne ilişkin görüşlerini çalışmasının çocuk ve aile çalışmalarına
eleştirel olarak analiz edebilme katkısını açıklayabilme

5
Aile Yapısı ve Çocuğun Benliği
5 Aile yapısı ve çocuğun benlik biçimleri
arasındaki ilişkileri açıklayabilme

Anahtar Sözcükler: • Çocuğun Değeri • Ebeveynlik Tarzları • Modernleşme Kuramı • İlişkisel Benlik
• Ayrıksı Benlik • Eğitim • Aile Yapısı • Psikolojik Değer

200
8
Çocukluk Sosyolojisi

GİRİŞ ilişkin olarak farklı yaklaşımlar ortaya çıkmaktadır:


Anne babaların çocuklarına yönelik sahip ol- İnsan sermayesi olarak çocuklara yatırım, sosyal
dukları tutum ve onlara verdikleri değer, çocuğun düzeni garanti etmek için çocukları disiplinli va-
toplum içindeki yeri, anlamı ve işlevlerine ilişkin tandaşlar olarak eğitmek, ailede ekonomik, psiko-
önemli ip uçları taşımaktadır. Aile içinde anne- lojik ve sosyal değeri üzerinden çocukların belli bir
babaların eğitim, sağlık, beslenme, boş zamanlar anlam ifade ediyor olması, modern toplumlarda
vb. alanlarda çocuğa yönelik yaklaşımları, aile ve çoğunlukla aynı anda gerçekleşir.
toplum içinde çocuğun yeri ve rolüne ilişkin olarak Aytaç’ın (2007: 11) ifadesiyle aile, kendisine
güçlü fikirler vermektedir. Dahası, çocuğa verilen toplum dediğimiz yapıyı inşa eden iktidar şebeke-
değer, aile modelleri, anne baba tutumları ve in- si içindeki uğraklardan biridir. Ailenin tarihsel ve
sanların kültürel sermayelerinin gelişimi ile ilgili de siyasal önemi de buradan ileri gelir; çünkü uzun
önemli bilgiler içerir. Sonuç olarak, çocuğa yakla- vadeli toplumsal dönüşümlerin öngördüğü insan
şım, aile ve toplum hakkında önemli boyutlara ışık tiplerinin ortaya çıkarılabilmesi için gerekli güç ve
tutabilmektedir. Çocuklara ebeveynleri ve toplum enerji birikimi onda yoğunlaşmıştır.
tarafından atfedilen değerler, çocuğun aile ve top- Tıpkı aile gibi çocukluk da sosyal ve kültürel
lumdaki yeri hakkında bilgi sağlar. Çocuğa verilen olarak inşa edilen sosyolojik bir olgudur ve her
değer ve atfedilen anlam, nesiller arası dinamikleri kültürde çocuğa yaklaşım birbirine benzemeyen
anlamak için de anahtardır. davranış örüntüleri içerir. Her toplum bir bakıma
Corsaro’nun (2003: 5) da belirttiği üzere, ço- kendi çocuğunu ve çocukluğa ilişkin perspektifleri-
cukların dünyalarına girmek zordur. Biz yetişkinler ni yaratır. Tabii ki fizyolojik ve zihinsel olarak daha
daha büyük, sosyal ve bilişsel olarak daha olgun ve çok biyolojik temelli olarak çocuğun geçirdiği ge-
daha güçlüyüz. Çocuklar yetişkinlerin bu özellikle- lişim evreleri vardır ve bütün çocuklarda evrensel
rini bilir ve tahmin eder ve onların önyargılarının prensipler söz konusudur. Çocuğa atfedilen değer
üstesinden gelmek kolay değildir; çocuklar için, bir bir toplumun içindeki farklı toplumsal gruplar
yetişkin ne kadar başka türlü hareket etmeye çalışsa içinde radikal olarak heterojendir.
da, o hala bir yetişkindir. Ancak, dikkat, sabır ve se- Bu ünitede, ilk bölümde özellikle 19. yüzyıldan
bat ile bu engellerin çoğunu aşmak mümkün olabi- itibaren endüstrileşme ve kentleşme sonucunda or-
lir ve çocuklarla gerçek bir iletişim kurmak müm- taya çıkan yeni sosyal koşullar içinde aile yapısında
kün olabilir. Daha da önemlisi, onların kültürünü ve çocuklukta meydana gelen sosyolojik dönüşüm-
paylaşmak ve onlara verilen değeri hissettirmek ler ele alınmıştır. Modernleşme ve kentleşme süreci
ancak özel bir arkadaş olarak onların dünyalarına çocuğu ve çocukluğu merkeze alarak onu ayrıksı
girmeyi başarmakla mümkün olabilir. Dahası, son bir süreç olarak değerlendirmesine rağmen, bu dö-
yıllarda aile sosyologları bu argümanları giderek nemde ebeveynlerin çocuğa odaklanan yaklaşımla-
daha fazla savunmakta ve çocukluk sosyologlarıy- rının olumlu ve olumsuz sonuçları olmuştur. İkinci
la verimli bir diyalog içinde olmaya başlamışlardır. bölüm ise, Türkiye’deki aile yapısındaki değişimleri
Bu diyaloğun bir sonucu, çocukların aile yaşamı- merkeze alarak, kentleşme ve endüstrileşme ile bir-
na bakış açılarına olan ilginin artması ve çocukla- likte ebeveyn-çocuk ilişkilerinin hangi açılardan na-
rın deneyimlerinin yetişkinlerin deneyimlerinden sıl bir değişim gösterdiğini incelemektedir. Üçüncü
okunamayacağını, kendi başlarına araştırılması ge- bölümde ise Türkiye’deki aile yapısı ve ebeveyn-
rektiğini kabul etmesi önemli bir gelişmedir (Jen- çocuk ilişkilerini analiz etmek için modernleşme
sen ve McKee, 2003: xi). kuramının sınırlılıkları detaylı olarak ele alınmıştır.
Sonuç olarak, çocuğun değeri her ne kadar an- Dördüncü bölümde ise sosyal psikoloji ve aile sos-
ne-babanın bakış açısından bakılarak araştırılan ve yolojisi alanında çığır açıcı çalışmalara imza atan
birtakım bilgilere ulaşılan bir konu olsa da çocuğa Çiğdem Kağıtçıbaşı’nın uzun yıllara yayılan çocu-
yönelik olarak anne-babanın değer ve tutumlarının ğun değeri, aile modeli ve benlik üzerine yaptığı
çocuklar tarafından nasıl algılandığı meselesi de ol- çalışmalar ayrıntılarıyla analiz edilmiştir. Çocuğun
dukça önemlidir. psikolojik, ekonomik ve sosyal değerinin yıllar
Çocuklar toplumun geleceğidir. Bu temel var- içinde nasıl dönüştüğünü araştıran Kağıtçıbaşı’nın
sayıma dayalı olarak aile ve toplumda çocuklara çalışması, eğitim, kentleşme, sosyoekonomik statü,

201
8
Çocuk-Aile İlişkileri ve Çocuğun Değeri

yaş, cinsiyet vb. değişkenler açısından çocuğun de- ralların yönlendirdiği seçimi, tutku veya aşk sunan
ğerini, ebeveynlik tarzlarını, benlik biçimini ve aile bir ilişki için duyulan arzudan giderek daha fazla
modellerini değerlendirmektedir. etkilenmiştir. Ebeveynler ile çocuklar arasındaki
ilişkiler de daha güçlü bir duygusal içeriğe sahip
olmuş, bu bağlamda, çocukların düzenli eğitimi-
MODERN AİLE YAPISINDAKİ ne duyulan ilgi de öne çıkmıştır. Ancak bu ailenin
DÖNÜŞÜMLER VE ÇOCUĞUN toplumdaki egemenliği, bir bütün olarak basit, ke-
DEĞERİ sintisiz bir yayılma süreci yaşamamıştır (Giddens,
17. ve 18. yüzyıllarda kapitalizmin gelişmesin- 2012a: 115).
den önce, Batı Avrupa’da hane halkının genellik- Hane halkının üretimde iş birliği içinde oldu-
le bir üretim birimi olduğu kesinlikle doğrudur. ğu aile istihdamının sağlanması, tarımsal köken-
Yani, üretim hane içinde ya da eve bitişik arazi- lerden gelenler tarafından beklenmiştir. Ailenin
de yapılırdı ve çocuklar dâhil ailenin tüm üyeleri ekonomik dayanışmasını yıkacak etki, büyük
üretim faaliyetine katkıda bulunurlardı. Kapitalist ölçüde çocuk işgücünün kullanımını yasakla-
girişimin genişlemesi, büyük ölçekli sanayinin or- yan liberal mevzuatla birlikte işverenlerin ken-
taya çıkısından bile önce, aile üyelerini ayrı ayrı iş dilerinden gelmiştir. En son ve özellikle önemli
piyasalarına sokarak bu durumu ortadan kaldır- olan nokta, günümüzde egemen olmaya eğilimli
mıştır. Bunun ardından işyerinin haneden yaygın olan hane yaşamı biçimlerinin, kapitalizmin üc-
bir biçimde ayrılması, bu süreci en üst noktaya çı- retli işçiler üzerindeki doğrudan etkisinden daha
karmıştır. Fakat bu değişimlerin önceden var olan çok, yaşam tarzları kısmen “aşağı doğru yayılan”
geniş aile sistemini ortadan kaldırdığını düşün- burjuva ailesinden etkilenmiş gibi görünmekte-
menin hatalı olduğu kanıtlanmıştır. Tarihî araş- dir. Çocukların ekonomik faaliyete katıldığı ge-
tırmalar, tüm Batı Avrupa’da daha geniş akrabalık leneksel üretim biçimlerinde, gösterilen etkenler
ilişkileri bir bakıma kesinlikle bugün olduğundan gerçekte ailenin büyüklüğünü ne kadar çok etki-
daha önemli olsa da, ailenin en azından kapita- lerse etkilesin, aslında büyük ailelerin kurulması
lizmin ilk oluşumundan önceki birkaç yüzyıl bo- arzulanıyordu. Fakat çocukların çalışmadıkları ve
yunca tipik olarak çekirdek aile tipine geniş aile kadınların ücret almadıkları yerlerde büyük aileler
tipinden daha yakın olduğunu göstermiştir. Hane ekonomik yük haline gelir. “Etkili bireyciliğe” da-
halkının daha kalabalık olduğu durumlarda, bu- yanan gelişmiş doğum kontrol yöntemleri, bugün
nun sebebi hizmetçilerin varlığıydı. Kapitalizmin süregelen model olan küçük ailelerle uyumlu olan,
gelişimi ve aile yaşantısının karakteri arasındaki daha uzun süreli evlilikler yapılmasını sağlamıştır.
ilişkilerin varsayıldığından çok daha karmaşık Bunun elbette kadınlar üzerinde de önemli etki-
olduğu kanıtlanmıştır. Örneğin ilk kapitalist gi- leri vardır çünkü artık çoğu, çocuklarının olgun-
rişimciler, çocukların da yetişkinler kadar üretim laşması ve evden ayrılmalarının ardından yakla-
işine katılmaları gerektiğine ilişkin klasik beklen- şık yirmi ilâ otuz yıl yaşama olanağına sahiptirler
tiye uyarak, çoğu kez bireylerden çok aileleri istih- (Giddens, 2012a: 119). Evliliklerin dağılması ön-
dam etmişlerdir. Bu, madenlerde ve fabrikalarda ceki yüzyıllarda boşanmadan çok, ölümün sonucu
kötü koşullarda çalışan çocukların merhametsizce olarak gerçekleşse de Avrupa’da oldukça yaygındı.
sömürülmesine sebep olsa da bunu işverenlerin ac Bazı yorumcular “dağılan evlilik”lerden etkilenen
gözlülüğüne bağlamak yarı yarıya doğru olacaktır çocukların oranının geçmişte, en az şimdiki kadar
(Giddens, 2012a: 112-113). yüksek olduğunu ileri sürmüşlerdir. Üvey aileler,
20. yüzyılda varlığını sürdüren aile kurumunun daha önce sözü edilen “demografik” geçiş önce-
temeli olan “kapalı evcil çekirdek aile”nin ortaya sinde, yüksek ölüm oranlan nedeniyle yaygındı.
çıkısı, bir kaç ayırt edici nitelikle belirlenmiştir. Fakat birçok çocuk, artık bir ebeveynin üvey ol-
Stone, bunları, “etkili bireycilik” terimi altında duğu, ancak ayrılmış veya boşanılmış doğal ebe-
toplar. Evlilik bağlarının oluşumu, değişik sınıf- veynle düzenli iletişimin sürdürüldüğü ailelerde
larda farklı kur yapma biçimleri içinde gelişmesine büyüyorlar. (Giddens, 2012a: 121).
rağmen, ilgili olanlar için giderek çok daha fazla Modernleşme süreciyle birlikte çocuk, farklı duygu
kişisel bir seçim konusu haline gelmiştir. Erkeğin, ve değerlere konu olan sembolik bir dünya olarak top-
cinselliği belirgin olarak evlilikle ilişkilendiren ku- lumun merkezinde yer almaktadır. Aile, çocuk mer-

202
8
Çocukluk Sosyolojisi

kezli bir yapı olarak düşünülür ve buna bağlık olarak rı korumanın, özellikle de çocukların kendileri için
da evlilik çocuk temelli bir sosyal ilişkidir. Çocukluk, pahalıya mal olduğunu iddia etmektedir. Kuralları
kendisi üzerinden bir hayat tarzının, söylem düze- yetişkinler belirler. Çocukluğu gizli bir bahçe ola-
ninin, dünya görüşünün ve algıların oluştuğu bir rak düşünmeyi seviyoruz ama yirminci yüzyılda bu
alandır (BASAGM, 2010). Modern toplumlarda bahçenin daraldığı öne sürülmektedir. Gillis’e göre,
yaşayan insanlara göre, çocukluk yaşamın önemli gerçek çocuk yetişkin hayatı üzerindeki gücünü
bir aşamasıdır. Çocuklar, bebeklerden farklıdır; ço- kaybederken ‘sembolik’ çocuk daha değerli hâle
cukluk, bebeklik ile ergenlik dönemi arasında yer gelmiştir. Sembolik çocuk yetişkin tarafından ya-
alır. Ne ki, çocukluk kavramı, bugünkü toplum ya- ratılmıştır ve çocukların kendi yaşamlarının zıttı
şamımızın birçok başka yönü gibi, yalnızca geçmiş olarak durur (Gillis, 2003).
iki ya da üç yüzyılda ortaya çıkmıştır. Daha eski Çocuklar artık tümüyle aileye bağımlıdır ve
kültürlerde çocuklar, uzun bir bebeklik dönemin- bireyselleşme süreci onları artan bir şekilde daha
den doğrudan doğruya topluluk içindeki çalışma zayıf hale getirebilmektedir. Bugün ekonomi tüke-
rollerini yüklenmeye geçmekteydiler. Fransız tarih- timdeki artışa bağlı kalırken geleneksel yaşam stan-
çi Philippe Aries (1965) gelişmenin ayrı bir aşama- dardını korumak için iki maaşa ihtiyaç var. Önemli
sı olarak “çocukluğun” orta çağda var olmadığını ölçüde tüketim çocuklar üzerinde yoğunlaşmakta-
ileri sürmüştür. Orta çağ Avrupa’sına ait resimlerde dır. Gillis, Noel ve diğer festivallerin ve turizmin
çocuklar, olgun yüzleri ve kendilerinden daha bü- (şimdi dünyanın en büyük tek endüstrisi) aile za-
yüklerle aynı tarz giysileri olan kücük yetişkinler manına nasıl eşit derecede uyum sağlayabildiğini
olarak sergilenmekteydiler. Çocuklar, yetişkinlerle vurgularken, McKee ve meslektaşları ebeveynlerin
aynı iş ve oyun etkinliklerine katılmaktaydılar ve çocuğuna ayıramadığı zaman eksikliğini hediyeler
bizim şu anda sıradan bir şey olarak gördüğümüz ve pahalı tatiller ile nasıl değiş tokuş edebildiğini ve
ayrı oyunları ya da oyuncakları yoktu. Bugün fark bunun bir tür yeni ebeveynlerin telafi mekanizması
ettiğimiz, uzun süren çocukluk dönemi yüzünden, olduğunu tartışıyorlar. Tüm dünyada, kamusal bir
modern toplumlar kimi bakımlardan geleneksel söylem, kariyer açısından istihdamı (özellikle an-
toplumlardan daha fazla çocuk merkezlidirler. Ama neler) vurgulamıştır ve bunun bireysel bir seçim
çocuk-merkezli bir toplumun, bütün çocukların meselesi olduğunun altını çizmiştir. Çocuklar daha
anne babalarından ya da diğer yetişkinlerden sevgi çok ebeveynlerinin istihdamına bağımlıdırlar, aynı
ve özen gördüğü bir toplum olmadığı vurgulanma- zamanda bu istihdam çocuklar için iki ucu keskin
lıdır (Giddens, 2012b, 215-216). bıçak gibidir. Edwards, çocukların “orada bir yer-
Aile kompozisyonundaki ve ekonomik statü- de” bulunan varlıklar olarak çalışan ebeveynler için
deki büyük ölçekli dönüşümler hane halklarını ve büyük bir değere sahip olduğunu (2002: 13) ama
çocukları farklılaştırırken ortaya çıkan çeşitlilik de tam olarak bu ‘orada olmanın’ anlamı ebeveyn is-
çocukların durumuyla ilgili inançlarda ve çocuğa tihdamı ve aile kompozisyonundaki değişiklikler
ilişkin değerlerin değişiminde somutlaşmıştır. Top- ile dönüşüme uğramıştır. Demografik açıdan, Batı
lumsal değişimler ve çocukluk bağlamında yaşanan toplumlarında, nüfus piramidi tepetaklak olmak
değişiklikler de ebeveyn-çocuk ilişkileri ve çocuklu- üzeredir. Gillis’in iddia ettiği gibi, yaşam boyu ço-
ğun anlamı konularında dönüşümlere yol açmıştır. cuksuzluk eşi görülmemiş seviyelere yükselmiştir,
Modernite, endüstrileşme ve kentleşme süreçleri iki ancak paradoksal bir biçimde, çağdaş toplum ço-
önemli alanda çocukların yaşamlarını etkilemiştir: cukluk saplantısına sahip olmaya devam etmekte-
iş-yaşamı ve aile kompozisyonu. Aile kompozisyo- dir. Sayısal olarak nüfusun yaşlanması, aile üyeleri
nundaki ve ekonomik statüdeki büyük ölçekli dönü- arasında çocukların marjinalleştirilmesi anlamına
şümler hane halkını ve çocukluğa yüklenen anlamları gelir. Çocukların sayısı giderek azalıyor ve aileler
farklılaştırmıştır. Çocuklar, gerçek ekonomik değerle- daha çok dağılmaktadır. Kapitalist ağ toplumunun
rini yitirmiş olsalar bile sembolik olarak daha değerli esnek ailelere sahip esnek bireylere ihtiyacı var gibi
hale gelmiştir (Zelizer 1985). Gillis’in çalışmaları da görünmektedir. Aynı zamanda, yetişkinlerin bi-
ebeveynlik uygulamalarının ve uygun ebeveynliğin reyselleşme eğilimleri ve kişisel seçimleri çocukları
ne olduğuna dair inançların da değişime uğradığı- toplumun sınırlarına ve marjinine hapsetmektedir.
nı göstermesi açısından önemlidir. Gillis, çocukları Öte yandan, geçimsiz bir aile çocuk için muhte-
sembolik olarak daha değerli hale gelmesinin ve onla- melen bölünmüş, parçalanmış veya yeniden ya-

203
8
Çocuk-Aile İlişkileri ve Çocuğun Değeri

pılandırılmış bir aileden daha iyi (çoğu durumda biri haline gelmiştir. 100 yıl öncesine göre zaman
daha kötüdür) değildir: Çocuklar genellikle ‘kötü çok daha fazla bir şekilde çocukların etrafında or-
ve daha kötü’ seçenekleri arasında konumlandı- ganize ediliyor, ama söz konusu dönüşüm sadece
rılmış görünmektedir (aktaran, Jensen ve McKee, nicel bir dönüşüm değildir. Aynı zamanda önemli
2003: 13). ölçüde çocuklarla harcanan zaman kalitesi de değiş-
Clarke ve Joshi, çocukların yoksunluğunun ve miştir. Bugün çocuklarla geçirilen zaman çok daha
aile içindeki değerinin aile kompozisyonuyla ne düzenli, çok daha planlanmış bir şekilde düzenlen-
kadar yakından bağlantılı olduğunu göstermekte- mektedir. Şimdi ‘aile zamanı’ olarak tanımlanan za-
dir. Günümüzde daha fazla çocuk bekar anneler- man, hayatımızın diğer zamanlardan farklı bir tür
le, evli olmayan ebeveynleri veya üvey ebeveynleri haline gelmiştir. Sadece birlikte yaşayan çocuklarla
ile yaşıyor. Üvey ebeveyn istatistiklerini tutmak daha fazla zaman geçirmekle kalmıyoruz, aynı za-
ve izlemek zordur, ancak İngiltere’de, üvey anne- manda bazı anlar onları sıradan zamanın akışından
lerden yaklaşık yedi kat daha fazla üvey babalar ayrılacak şekilde çerçeveleniyor. Bu zamanlar çocuk
olduğu tahmin edilmektedir. ‘İş yoksulu’ olan merkezli olsa da yetişkinler tarafından yaratılmıştır.
bekar annelerin evinde doğan çocuklar, özellikle Yetişkinler ve çocuklar tarafından da farklı bir şe-
genç anneler ve üvey ailelerde yaşayan çocukların kilde yaşanırlar. Akılda tutmak gerekir ki, çocukluk
ekonomik olarak daha yoksul bir yaşam sürmenin zamanı yaşam döneminin ayrı bir dönemi olarak
yanı sıra verilen değer açısından da yoksunluklar çocuklar için farklıdır. Çocukluk zamanı, yetişkin-
içinde oldukları ifade edilebilir. Yoksunluk üzeri- lerin kendi kayıp çocukluklarını dilediği ama sahip
ne sosyal göstergelere bakıldığında ana hikâyenin olamadığı bir yetişkin olarak inşa etmesi ve yarat-
aynı olduğu görülmektedir. Moxnes, boşanmanın ması olarak görülebilir (Gilles, 2003: 150-151).
sadece çocukluğun ekonomik koşullarının bozul- Çocuklu aile denklemi nispeten yeni bir geliş-
masına değil, aynı zamanda günlük yaşamda pek medir. On dokuzuncu yüzyıldan önce, aile ev an-
çok yoksunluğa, annelerin belki de evde daha ağır lamına geliyordu. Akraba ya da değil, bir evin tüm
sorumluluklar taşımasına ve daha uzun saatler üyeleri, ailenin kurucu üyeleri olarak düşünülmüş-
çalışmasına ve çocukların fiziksel olarak ayrılmış tür. Ailesel ilişkileri tanımlayan zaman değil, uzay-
ebeveynlerle duygusal açıdan daha az zaman geçir- dı. Ev reisleri, yaşları veya ebeveynlik durumu ne
melerine yol açtığı için evde yeni tür olumsuz iliş- olursa olsun çocukların bakımının teslim edildiği
kiler gelişmesine neden olduğunu göstermektedir. ve çocuklar için sosyal olarak tanımlanmış babalar
Moxnes, boşanmadan sonra çocukların ekonomik, ve anneler vardı. Çocukluk sosyal olarak benzer
konut ve kişilerarası değişikliklere uyumlarını han- bir şekilde inşa edildi; ilişkiler doğduğunuz kişiye
gi faktörlerin engellediğini ortaya çıkarmaya çalış- göre değil, kimlerle birlikte yaşadığınıza bağlı ola-
mıştır (aktaran, Jensen ve McKee, 2003: 5). rak şekillenmişti. Kuşak ilişkileri zamanın değil,
Modern aile zamanı çok büyük ölçüde çocuklar hanenin hiyerarşisi içinde bir fonksiyona sahipti.
etrafında organize edilir. Çocuklu hanelerde gün- Aile ev halkıyken bildiğimiz kadarıyla aile zamanı
lük ritimler çocukların gelişi ve gidişleri ile uyumlu diye bir fikir bulunmuyordu. On dokuzuncu yüz-
hale getirilir. Aile yemeği onların varlığında organi- yıldan önce yüksek doğurganlık ve ölüm oranları
ze edilir. Cumartesi ve Pazar büyük ölçüde çocuk- nedeniyle ebeveynlerin büyük bir çoğunluğunun
larla birlikte olmaya ayrılmıştır ve yıllık takvim bir çocuklarının olgunluğa ulaştığını görmesi asla ga-
dizi çocuk festivali haline gelmiştir. Çocukların do- ranti değildir. Sanayi öncesi dönemde yaşlılık bir
ğum günleri, çocuklar ile ilişkili festivaller, tatiller istisnaydı o dönemi bizimkinden ayıran yetimle-
ve bayramlar giderek önem kazanmıştır. Aile tatil rin kitlesel olarak fazlalığıdır. Çocukların doğduğu
zamanları büyük ölçüde okul programlarına göre ailelerinden ayrılması da yoksulluğun bir fonksi-
ayarlanır. Çocuklar evden ayrıldıktan sonra bile, yonuydu. Yoksullar için, çocukları daha iyi evlere
aile zamanları onların varlığını gerektirir. Bayram- göndermek bir hayatta kalma stratejisiydi. Zengin
lar ve özel tatil günleri çocuklar ve torunlar ile bir ve güçlüler de çocuklarını evlerini terk etmeye teş-
araya gelmek için vardır. Aile toplantıları da aynı vik ettiler, ama ekonomik nedenlerden ziyade pe-
amaçla düzenlenir. Modern aile zamanı, yetişkinle- dagojik nedenlerden dolayı bunu teşvik etmişlerdir
rin sadece çocuklarla değil, çocukluk çağının ken- (Gilles, 2003: 152).
disiyle de bağlantı kurmalarının başlıca yollarından

204
8
Çocukluk Sosyolojisi

Çocuğun değerini belirleyen şey ebeveynlerin gele- luk almaz, çocukların ekonomik değeri yüksektir.
neksel veya modern yaşam koşullarıyla ilgili olabilece- Bu ilişki, çoğu Afrika ve birçok geleneksel ülkede
ği gibi ülkenin ve toplumun refah koşulları ile de ilgili olduğu gibi geniş ailenin kural olduğu geleneksel
olabilir. İlk olarak, ebeveynlerin eğitim durumu, ha- ülkelerde de görülebilir. Ebeveynler çocuklarının
yattan beklentileri, sosyo-ekonomik statüsü veya yaşı aile ve yaşlanan ebeveynlere bakacağını varsayar ve
çocuğa yönelik değeri belirler. İkinci olarak, ülkenin bekler. Bazı araştırmalar ampirik olarak, yoksul ül-
içinde bulunduğu koşullar etkilidir. Örneğin, yoksul kelerde, çocukların ekonomik değerinin ekonomik
ülkelerde, çocukların ekonomik değeri, ebeveynle- açıdan gelişmiş ülkelerden daha yüksek olduğunu,
rin çocukların ailenin ekonomik hayatta kalmasına çocukların duygusal değerinin ise düşük oluştuğu-
yardımcı olacağı ve daha sonra yaşlı ebeveynlerle nu göstermektedir. Araştırmalar (örneğin, Dünya
ilgileneceği yönündeki gerçekçi beklentilerine da- Bankası 2003) Peru, Kosta Rika ve Kolombiya gibi
yanmaktadır. Bu nedenle, düşük ekonomik kay- ülkelerde çocukların ekonomik değerinin en yük-
naklar ebeveynleri daha fazla çocuk sahibi olmaya sek ve duygusal değerinin ise en düşük olduğunun
motive ediyor gibi görünmektedir. Bu açıdan ba- altını çizmektedir. Çocukların en yüksek duygusal
kıldığında, çocukların ve ailenin değeri bir ülkenin ve en düşük ekonomik değerinin ise Kore, Tayvan,
ekonomik durumu ile ilgilidir. Ayrıca, çocukların Japonya, ABD ve Avustralya gibi ülkelerde söz
değeri de ülkenin refah sistemi ile ilgilidir: Devlet konusu olduğu ifade edilmektedir (Trommsdorff,
ailelerin ve yaşlıların hayatta kalması için sorumlu- 2009: 89).

Öğrenme Çıktısı
1 Modern çağda çocuğun değeri ve aile yapısındaki dönüşümleri açıklayabilme

Araştır 1 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Türkiye’deki aile yapısının


dönüşüm dinamiklerini de-
taylı olarak incelemek için
Türkiye Aile Yapısı Araştır-
Hofstede’nin bireyci ve top- ması (2016, Ankara: Aile Bireyci ve toplulukçu kül-
lulukçu kültürü benimse- ve Çalışma Sosyal Hizmet- türü benimseyen aileler-
yen toplumların aile ve bi- ler Bakanlığı Yayınları) adlı deki olası çocuk yetiştirme
rey yapıları üzerine yaptığı eseri inceleyiniz. Belgeyi şu biçimlerini arkadaşlarınızla
çalışmasını araştırınız. linkten indirebilirsiniz tartışınız.
https://www.ailevecalisma.
gov.tr/media/35811/taya-
2016.pdf

TÜRKİYE’DE EBEVEYN-ÇOCUK İLİŞKİLERİNİN DÖNÜŞÜMÜ


Türkiye’de 20. yüzyılın ikinci yarısından günümüze endüstrileşme, kentleşme, ekonomik yapıda yaşa-
dığı değişim ve dönüşümler, eğitim düzeyinin artması ve küreselleşme ile birlikte aile yapısı ve işlevlerinin
de zaman içinde değişmesine yol açmıştır. Aile yapısında yaşanan bu değişimler, esasen ülkenin toplumsal
yapısında gerçekleşen önemli değişimlerin başında gelmektedir. Kentleşme dinamikleri sonucunda aile ya-
pısındaki değişiklikler; ailenin yaşam tarzı (kentsel yaşam tarzı), üst kuşaklarla ilişkiler (çekirdek izole aile),
tüketim alışkanlıkları (geleceğe borçlanarak kredi kartı odaklı bir tüketim alışkanlığı), sosyal ilişki kurma
biçimleri (sosyal medya ağırlıklı sosyal ilişkiler), komşuluk ilişkileri (kentsel ilişkilerdeki mesafe uzaklık) ve

205
8
Çocuk-Aile İlişkileri ve Çocuğun Değeri

ebeveynlerin çocuklarla kurdukları ilişkilerin biçimi (çocuğun bireysel-psikolojik değerinin başat hale gel-
diği bir hoşgörülü ebeveynlik) ve çocukluğun dönüşümü (bireyselleşme, yalnızlaşma ve sokak oyunlarının
azalması) vb. alanlarında yoğunlaşmış görünmektedir.

Resim 8.1 Ebeveyni ile parkta eğlenceli vakit geçiren çocuklar

Kentleşme Dinamikleri ve Değişen Türkiye’de yaşanan kalkınma sürecinde aile


Aile Yapısı yapısında ortaya çıkan değişimleri belirleyen en
Sosyoekonomik düzeyde görece refah artışı ve önemli gösterge, 1950’li yıllarda endüstriyel üreti-
kentleşme dinamikleri her alanda toplumsal deği- min artması ve tarımsal üretimin teknolojik aletler-
şimi hızlandıran bir etkiye sahip görünmektedir. le yapılmasıyla birlikte hızlanma eğilimi gösteren
Ailenin değişimi de bu sürecin önemli bir parçası kırdan kente göç olgusudur. Aile yapısında yaşanan
olarak Türkiye ve dünyada sıkça çalışma konusu ol- değişmeleri incelemenin önemli araçlarından biri,
maya başlamış görünüyor. Türkiye’deki modernleş- ekonomik kalkınma ile birlikte değişen toprak ya da
me dinamikleri ve kentleşme deneyimi, toplumun mülk sahipliğidir. Timur’un 1968 yılındaki ulusal
aile ve nüfus yapısında güçlü dönüşümler sağlamış- araştırma sonuçlarını kullanarak yaptığı çalışma, aile
tır. Kentleşen ve modernleşen toplumda toplumsal genişliği ve toprak sahipliği arasında güçlü bir ilişki
cinsiyet ilişkileri açısından eşitlikçi yaşam tarzı tale- olduğunu göstermektedir. Bu çalışmanın sonuçla-
bi öne çıkmış, özerklik, bağımsızlık ve bireyselleşme rına göre topraksız tarım işçileri arasında çekirdek
çocuk ve gençler arasında yaygın bir eğilim olmaya ailenin oranı %79’a ulaşmaktayken; toprak sahibi
başlamış, ailelerin çocuklarıyla kurduğu ilişkilerin çiftçilerde bu oran %44’tür. Kentsel mekânlarda ise
biçimi onların psikolojik değerini kabul edecek çekirdek ailenin oranı profesyonel olarak çalışan-
tarzda değişmiş, parçalanmış aile, boşanma oranları lar ve devlet memurları arasında %77’lik bir orana
artmış dolayısıyla tek ebeveynli çocuklar artmış ve ulaşmaktadır. Aile yapısının değişiminin arkasında
evlenme yaşı yükselmiş ve sonuç olarak doğurganlık yatan en önemli itici faktörü, genel olarak değişen
oranları azalmıştır. üretim ve değişen mülkiyet ilişkileri oluşturmakta-
dır (akt., Dedeoğlu, 2000: 154).

206
8
Çocukluk Sosyolojisi

Ebeveyn Çocuk İlişkilerinin Değişen maktadır. Kadınların işgücüne ve kamusal alana


Halleri katılımlarının artmasıyla tetiklenmiş olan toplum-
Kentleşme ve endüstrileşme ile birlikte ortaya sal dönüşüm, sadece “eve ekmek getiren erkek” ve
çıkan toplumsal değişimlerin beklenmeyen so- “ev hanımları”nın egemen olduğu hegemonik aile
nuçlarına bakarak ebeveyn-çocuk üçlü ilişkisinde biçimini (Topçu, 2018: 55) değiştirmemiş ancak
kimin kazanıp kimin kaybettiği meselesinin kar- anne ve babaların çocuklarına ilişkin deneyim, de-
maşıklığını anlamak çok önemlidir. Bir çocuğun, ğer ve tutumları da değişim kervanına katılmıştır.
günümüzdeki yaşam kalitesinde zamanla ilerleme Bu açıdan Türkiye’de kentleşme düzeyi, sanayileşme
ve gerilemeler olduğunu kabul etmeliyiz. Toplu- seviyesi, ailedeki çocuk sayısı, kadının statüsü, ebe-
mun giderek çocuk merkezli hale geldiği yönün- veynlerin yaşı, ailedeki eğitim düzeyi, sekülerleşme ve
deki iddiaları da bazı çelişkileri ve olumsuzlukları tolerans düzeyi gibi faktörler ailenin çocuğa atfettiği
görünmez kılmaktadır; bu çocuk merkezli olduğu ekonomik, psikolojik ve sosyal değerin ölçüsünü
iddia edilen yeni yaşam biçiminin çelişkilerini de doğrudan etkileyen faktörler olmaktadır. Dahası,
ortaya çıkarmak önemlidir. Gerçekten de çocuklar anne-babanın sınıfsal konumu, benimsedikleri de-
hem kıt ve daha marjinal hale gelmektedir. Artık ğerlerin benzer olduğuna ilişkin algıları ve ebeveyn
çocuklar ekonomik değil, ebeveynler için duygu- pratikleri, çocuğa atfedilen değerde etkili olmakta-
sal bir kaynak olduğu için risklerin yanı sıra kaza- dır (Beşpınar ve Beşpınar, 2018: 14).
nımlar da söz konusudur. Genel olarak, toplumsal Özellikle toplumda annelerin çalışma hayatı-
değişimin ebeveyn iletişimini güçlendirmiş olması na girişiyle birlikte anneliğin dönüşümünün ba-
çocuklar açısından son derece değerli olduğu açık- balık rollerinde de güçlü etkiler yarattığını ortaya
tır. Öte yandan, çocukların bireyselleşmenin kur- koyan yeni çalışmalar (Topçu, 2018; Beşpınar ve
banları olma ve zayıflamış bir sosyal ilişkilere ve Beşpınar, 2018; Zeybek, 2013), değişen annelik
konuma sahip olma durumu, idealize edilmiş ve ve babalık rollerinin çocuklarla ilişki biçimi ve ço-
güçlendirilmiş çocuk popüler söylemleriyle çeliş- cuğa atfedilen değerleri de dönüştürdüğünü öne
mektedir (Jensen ve McKee, 2003: 3). sürmektedir. Örneğin Topçu (2018: 79, 85) farklı
1970’lerin başında kentsel nüfus, ülkenin top- sınıflardan (beyaz yakalı ve mavi yakalı) babalarla
lam nüfusunun yüzde 36’sına karşılık gelirken bu yaptığı görüşmelere dayanarak, babaların eğitim
oran 2018 yılında %92,3’e çıkmıştır. Belde ve köy- ve ekonomik sermayelerindeki artışla birlikte, ço-
lerde yaşayanların oranı ise %7,7 olarak kayıtlara cuklarının günlük hayatlarındaki ayrıntılara daha
geçmiştir (TÜİK, 2018). Son yarım yüzyılda Türk fazla hakim olduğunu, çocuklara atfedilen değerle-
toplumunda ekonomik kalkınma ile birlikte sosyal rin farklılaştığını, ev işlerine ve çocuklara bakım ve
ve kültürel dönüşümlerin yaşandığı dikkate alındı- sorumluluk konularında rutin olarak daha katılım-
ğında, belirgin bir kentleşme süreci yaşandığı ve bu cı olduklarını tespit etmiştir. Bu gruptaki babalar,
süreçlere paralel olarak geniş ailenin yerini nükleer çocuklarının bakımı ve çocuklarının hayatlarındaki
aileye bırakmakta olduğu iddia edilmektedir. pek çok konuyla ilgilenme açısından eşleriyle, daha
alt gelir grup babalara nazaran en çok ortaklaşa
Özellikle kentsel yaşam tarzları, daha fazla sa- emek vermeye çalışan baba grubu olarak öne çık-
yıda ve daha uzun süre okulda bulunan çocuklar maktadır. Bu durumu farklı bir şekilde söylersek,
için aileye daha uzun bağımlılık dönemlerini içer- kadın istihdamı arttıkça çocukların bakımı ve ev
mektedir. Ayrıca, annelerin çalışma hayatına daha işlerine katılım konusunda çocukların değil, baba-
fazla katılıyor olması da çocuk sahibi olmaya ve ların aile için faydaları artış göstermektedir.
çocuğa atfedilen anlamlar açısından çok etkili ol-

207
8
Çocuk-Aile İlişkileri ve Çocuğun Değeri

Öğrenme Çıktısı
2 Türkiye’de kentleşme ve endüstrileşme ile birlikte meydana gelen ebeveyn-çocuk
ilişkilerindeki dönüşümü açıklayabilme

Araştır 2 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Türkiye’de değişen babalık


roller ile ilgili detaylı bilgi
edinmek için AÇEV ve YA
Dedeniz ile babanız arasın-
DA Vakfının ortak araştır-
Günümüzdeki babalığın daki ebeveyn tutumların-
masına dayanan ve Ulaş Tol,
değişen rollerini araştırınız. dan kaynaklanan farklılıkla-
ve Demet Daşkan’ın Erkek-
rı arkadaşlarınızla tartışınız.
lik ve Babalık Halleri (2018,
İstanbul: Taymaz Matbaa)
adlı çalışmasını inceleyiniz.

MODERNLEŞME KURAMI: dünya görüşünü yansıtır. Psikologlar ve diğer sos-


TÜRKİYE’DE AİLE YAPISI İÇİN yal bilimciler tarafından öne sürülen eleştirilere
SINIRLI BİR ÇERÇEVE karşın bu prototip varlığını sürdürmüş; aile ve aile
değişimi konularındaki fikirleri etkilemeye devam
Modernleşme kuramı, sosyolojide popülerliği- etmiştir (Kağıtçıbaşı, 2012: 214).
ni yitirmesine ve ciddi eleştirilere maruz kalmasına
rağmen bu kuramda sosyal değişim ve aileyle ilgili Türkiye’de aile yapısında zaman içinde mey-
düşünceler geniş bir yer tutmaktadır. Batı modeli- dana gelen dönüşümleri, tümüyle modernleşme
ne doğru tek yönlü bir değişim beklentisi psikolog- teorisinin öngörüleriyle açıklamak mümkün gö-
lar ve sosyal bilimciler arasında sürmektedir. Bun- rünmüyor. Çünkü modernleşme teorisi, sanayileş-
dan dolayı örneğin, gelişmekte olan ülkeler genelde me sürecinden geçmiş Batılı aile tipine referansla
“geçiş toplumları” olarak tanımlanır ki bu geçiş de ailedeki değişimin gelenekselden moderne, geniş
Batı toplumuna yönelmeyi ifade eder. Başka bir de- aileden çekirdek aileye, bağımlılıktan özerkliğe,
yişle, modernleşme kuramına göre, endüstrileşen/ otoriterden demokratik forma ve bireyselleşme di-
modernleşen az gelişmiş tüm toplumlar, Batı tipi namiklerine doğru evrileceğini varsaymaktadır.
bir aile modeline doğru evrilecektir. “Prototipik” Aile yapısında zaman içinde meydana gelen
Batı ailesinin temel özelliklerini belirtmek gerekir- dönüşümleri, modernleşme teorisinin öngördüğü
se, bu bir “bağımsız” ilişkiler sistemidir. Aile, akra- gibi ya çekirdek ya da geniş aile tanımlaması için-
balardan bağımsızdır ve kendi başına, ayrı, çekir- de incelemenin yetersiz kaldığı öne sürülmektedir.
dek bir birim teşkil eder. Ayrıca, ailenin kendi alt Türkiye’deki aile yapısı ele alındığında, modernleş-
sistemleri de (kişiler) birbirlerinden iyi belirlenmiş me yaklaşımına yöneltilebilecek eleştirilerden biri
sınırlarla ayrılmıştır. Bütün Batı ailelerinin bu mo- geniş ailenin ilişkisel varoluşunun aslında çekirdek
dele uymadığı iddia edilebilir. Bu iddia doğrudur. aile yapısında da devam ettiğidir. Kentsel alanlarda
Yine de bu model, özellikle psikolojide tutulan bir ortaya çıkan genel eğilim ise, ailelerin genel yapısı
prototiptir ve Batılı (özellikle orta sınıf Amerikan) çekirdek olsa dahi, güçlü akrabalık ve hemşehrilik
bağları ve geniş ailenin ilişkisel yapısının devam et-

208
8
Çocukluk Sosyolojisi

mesidir (Kıray, 1985; Duben, 1982). Aileler ayrı geleneksel aile modelini zayıflatacağı düşünülmüş-
mekânlarda yaşasalar bile, geniş aile hâlâ güçlü tür. Modernleşme süreçlerinin bireysel özgürlü-
bir kültürel yapı olarak durmaktadır (Kandiyoti, ğün temeli olarak idealize edilmiş batılı bağımsız
1988: 278). Abandan-Unat bu tip aileleri ‘fonk- bir aile modeline yol açacağı varsayılmıştır. Ancak
siyonel olarak geniş aile’ olarak adlandırmaktadır aile bireyleri arasında duygusal karşılıklı bağımlı-
(Abadan-Unat, 1986:186) Son olarak modernleş- lık modelinde olduğu gibi güçlü duygusal bağım-
me kuramının karşısında, Vergin daha farklı bir lılıkları ve taahhütleri sürdürürken bile daha fazla
görüşü savunmakta ve kentleşmenin akrabalık ya bireysel özerkliğin mümkün olabileceği ifade edil-
da başka bir deyişle anonim ilişkilerin çözülmesine mektedir. Yeni kompozisyonda aile, örneğin yaşlı
yol açmadığını iddia etmektedir. Ailede doğrusal bir bireyi bireysel tercihlere ve yeteneklere göre
bir değişimi öngören evrimci teorilerin aksine, şekillendirmeye zorlarken, ona konaklama ve bes-
farklı değişim yönlerini öngören bir model aile ya- lenme imkânı sağlamaya devam edebilir (Tromm-
pısında çeşitli değişimlerin olabileceğini savunmuş- sdorff, 2009).
tur (Vergin, 1985: 574’ten; akt, Dedeoğlu, 2000: Modernleşmiş sanayileşmiş ve kentleşmiş olsa
155). Öte yandan, ülkemizde genel olarak çekirdek da Türkiye aile yapısında duygusal bağlılık konu-
ailenin yaygınlığına karşın, geniş aileyi yeğleyen sunda belli ölçülerde kültürel ve sosyal bir devam-
yaygın bir sosyal değer vardır. Böyle bir gelenek- lılık yaşanmaktadır. Sosyoekonomik gelişmeyle
sellik içinde yetişen çocuğun sadece bir aile içinde birlikte ailelerin çocuktan maddi destek ve eko-
değil, akrabalık, hısımlık, komşuluk sistemi içinde nomik fayda beklentisi azalmış olmakla birlikte,
büyümesi (Tezel ve Şahin, 2007: 783) yalıtılmış bir duygusal bağımlılığın belli ölçülerde devam ettiği
çekirdek aile beklentisinden farklı gelişmektedir ve gözlenmektedir. Kağıtçıbaşı (2000: 122) da ço-
akrabalarla yakın ilişki ailelerin hâlâ çocuklardan cuğun ekonomik değerindeki ve çocuktan maddi
beklediği bir davranış örüntüsü görünümündedir. destek beklentilerindeki sistematik azalma, her ne
Özellikle son otuz yılda kentleşme dinamikleri kadar ailede bir çekirdekleşme ve ayrışma olacağı
bireyleri sürekli olarak kırsal yapılardan uzaklaştı- izlenimi verse de, durum yakından incelendiğinde,
rarak kentlere akın etmesine yol açtı. Kentsel ya- gerçekten de sosyal ekonomik gelişmeyle birlikte
şamda eğitim sürelerinin ve üniversiteye gidenlerin bağımlılığın azaldığını ancak duygusal bağlılıkta
artması nedeniyle evlenme yaşı ileri yaşlara çıktı ve bir değişme olmadığını ileri sürmektedir.
buna bağlı olarak da doğurganlık oranları düştü. Sonuç olarak, denilebilir ki Türkiye’de ailede
Kentsel yaşam pratiklerinin içinde aile daha çok bir çocuğa atfedilen değerlerdeki dönüşümler modern-
tüketim birimi haline geldi. Bütün bu gelişmeler leşme kuramının argümanlarıyla tamamen değil
şüphesiz ailenin önemini azaltmadı, Türkiye’de bi- ancak kısmen örtüşmektedir. Modernleşme ku-
reylerin önemli bir kısmı hala ailesiyle birlikte ya- ramının ailenin dönüşümüne ilişkin varsayımları
şamaktadır. Dahası tam da eğitim sürelerinin uza- Türkiye gibi ülkeler için sınırlı düzeyde doğrulan-
ması, çocuğun aileye bağımlılığını arttıran bir etki mıştır diyebiliriz. Türkiye gibi ülkelerde modern-
yapmıştır bile denilebilir. Aile ve çocuk ilişkilerinin leşme kuramının öngördüğü Batılı aile modeli ve
formu zaman içinde değişse bile, ailenin birey için çocukların tümüyle özerkleşmesine önem verilen
önemi ve Türkiye toplumundaki yeri hala güç kay- çekirdek aile ayrıksı birey (özerk) modelinden fark-
betmiş sayılmaz. lılıklar göstermektedir. Türkiye’de Aileye duygusal
Modernleşme teorileri için aile değişim teorisi- bağımlılığın belli bir düzeyde devam eden modern-
nin etkileri geniş kapsamlıdır. Klasik modernleşme leşmiş ailelerde, çocukların özerk ilişkisel bir benlik
teorisine göre, ekonomik kalkınma ve demokratik- (Kağıtçıbaşı, 2017) geliştirdiği öne sürülmektedir.
leşme daha fazla bireysel özgürlüğü getireceği için

209
8
Çocuk-Aile İlişkileri ve Çocuğun Değeri

Resim 8.2 Büyükannelerinden hikâye dinleyen çocuklar

2011’de yapılan Türk Aile Yapısı Araştırması’nın Öte yandan, sosyolojik açıdan değişen bu eği-
verilerine göre 18 yaş ve üzeri nüfusun yüzde 87 gibi limler, Türkiye’de aile yapısının ve aileye ilişkin
büyük bir oranı çekirdek ailenin bir üyesi olarak tutumların eşitlikçi bir yapıya doğru evrildiği an-
yaşamını sürdürüyor. Geri kalanlar arasında geniş lamına gelmemelidir. Öztan’ın (2014: 179) da vur-
ailede akraba statüsünde olanlar yüzde 6 dolayın- guladığı üzere, Türkiye hâlâ aileci bir toplumdur ve
da. Yalnız yaşayan, başkalarıyla yaşayan ve Özbay’ın modernleşme projesi kadınların eğitim, siyaset ve
“eksik aile” diye adlandırdığı, iki kardeşin bir arada istihdam alanında kamusal yaşama katılımlarının
yaşaması gibi hanelerde yaşayanların toplamı yüzde önünü açmış olsa da, eşitlikçi eğilimler ve kamusal
7’yi aşmıyor. İster çekirdek aile hanelerinde, ister yaşama katılım konularında pek ilerleme sağlanma-
geniş aile hanelerinde olsun 18 yaş üstü bireylerin mış ve erkeklerin egemenliğine dayalı aile ideolojisi
yüzde 87’si hane reisi ebeveyn-çocuk ilişkisi içinde gücünden pek bir şey kaybetmemiş görünmektedir.
yaşıyor (Özbay, 2015: 17).

Yaşamla İlişkilendir

Gelenekten Değişime Türkiye’de Aile ve Çocuklar Belki bu genç kızın sözleri de durumu özetliyor.
Kırsal kökenli, görece kapalı bir ortam için- Çocuklarımızın ve onların ailelerinin sorunu ge-
de kendini geliştirmeye çabalayan bir genç kız bu leneğin sağladığı yakınlık, destek ve saygıyı yitir-
gerilimi şöyle tanımlıyor: “Kalabalık bir aileden meden değişimin sağladığı özerk seçim olanağına
çıkıp kendi küçük dünyamızı kurmaya çalışmak açık olmak. Bizlere düşen de onların bu çaba-
bizi zorluyor. Bu tür tanıdığım çoğu genç dep- larında bir denge bulmalarına yardımcı olmak.
resif. Mesele büyük manevi değeri olan küçük Bunu nasıl yapacağız, nasıl bir kavramsal çerçeve
destekleri kaybetmeden kendi ortamını kurmak.” oluşturacağız, ailelere, topluma ne önereceğiz?

210
8
Çocukluk Sosyolojisi

Geleneksel yapımızdaki hiyerarşi ve yakın- eskinin hiyerarşik söylemini ve sınırlarını daha


lık boyutlarinin bileşimi bize yapı ve içerik sağ- eşitlikçi bir sınır kavramıyla değiştirebiliriz, yani
lıyordu: Bireysel açıdan çok içsel, gizli bir tekil bir tür sınırı koruruz. Eskiler “su küçüğün, söz
ben’i sarmalayan, ben-öteki ayrımı içermeyen bir büyüğün” derken karşılıklı hakların sınırlarını
“biz-ben” hali yaşanırken, sosyal açıdan hak ve ifade etmişler. Peki bugün? Yeni bir özdeyiş ne
yükümlülük sınırımızın nerede başlayıp nerede olabilir?
bittiğini bilmek benliğimize bir şekil veriyordu, Ebeveyn-çocuk ilişkisinde evrensel bir altya-
bu da ailevi benlik. Yani duygusal alışverişte sınır- pı gerekir düşüncesiyle modern evrim kuramına
sız bir birliktelik, rol edimlerinde ise epey sınırlı psikolojik bir bakışla bakalım: İnsanlararası iliş-
bir ayrışıklık. Şimdi bu iki boyuttan birinde, yani kide iki tarafın da kendisi için geçerli bir günde-
hiyerarşi de azaltmaya gidince yakınlık boğucu mi vardır; çocuk kendi istediğini ister ebeveyn de
olabiliyor. Ama biz de daha az hiyerarşik, daha kendi gündemini gütmek durumundadır (Slavin
demokratik olmak istiyoruz. O zaman kuram & Kriegman, 1998). Bunu bir gerçek olarak ka-
şunu öngörüyor; hiyerarşiyi azaltacaksak, yakın- bul edersek, bu gündemler arasında zıtlık olabi-
lığı da azaltmalıyız; bu da Batı’nın insan modeli leceğini de kabul edersek, ortaya bir ayar/pazarlık
olur. Bunu istemiyorsak, yakınlığın sağladığı in- yapma gereği çıkar. Bu pazarlık bir ilişki pazarlı-
sancıllığı korumak istiyorsak ne yapacağız? Belli ğıdır, ama taraflar eşit değildir; tabii ki ebeveyn
ki kolay yanıtı olmayan, belki yeni sentezler ge- daha güçlü, daha bilgili, uzun vadeli ortak çıkarı
rektiren bir soru bu. daha iyi görebilir olmak durumundadır. Özetle
Değişmekte olan ailelerimizde, çocuklarımızı ailede hiyerarşi kaçınılmazdır, tam eşitlikçi de-
eskinin zorlayıcı ve özgürlük kısıtlayıcı yöntemle- mokrasi yoktur.
riyle büyütmek istemiyoruz. Ama herkesin eşit, Peki ailede ne tür demokrasi vardır? Ebe-
her şeyin pazarlığa açık olduğu bir ilişki, çocuğun veynin de, çocuğun da sözünü, sesini duyurma
ihtiyacı olan güven ve sağlamlık hissini vermediği hakkı. İşte burada evrim kuramından bize ulaşan
gibi ebeveyn de bununla kolaylıkla başa çıkamaz. bir diğer kavram devreye girer, “kapsayıcı uygun-
Bence bugün yaşanan en büyük risk şu: ebevey- luk”; özetle bireyin kendini, genlerini sürdürme-
nin eski ve yeni arasında yalpalaması, her iki uçta yi kan bağı olanları da içeren bir şekilde anlıyor
da aşırıya gitme olasılığı, sonuçta çocukların ne- olması. Evrimcilere göre ebeveyn fedakarlığının
rede duracaklarını öğrenememeleri, talepkarlıkla temelinde bu yatar. Bu da bize ebeveynin bir iliş-
güvensizlik arasında bocalamaları ve en kötüsü ki pazarlığında, kendi gündemi kadar, belki daha
benliklerinin sağlam bir içerik ve yapı geliştire- çok çocuğun gündemini ve gereksinimini hesaba
memesi. Bundan kastım şu ögeler: duygulanım katacağını düşündürür. Yeter ki çocuk gündemi-
ayarı, örneğin öfke kontrolü, ketlenmeye taham- ni dile getirme hakkına sahip olsun. Bu düşün-
mül, zorluktan yılmamak gibi şeyler. celer biraz soyut, bunların işe vuruk tanımlarını
Peki bu ana/babalara ne önereceğiz? Benim düşünmemiz lazım. Bayram ziyareti örneğini ele
şu an görebildiğim tek çare bir ideal de olsa aile- alalım. Çocuk evde kalmak istiyor. Ana/babaya
lerimiz içinde demokrasi nedir; nasıl uygulayabi- göre yaşı yalnız kalmaya uygun değil, üstelik ço-
liriz; bunu kendimiz için tanımlamaya başlamak. cuğu götürmek istiyorlar. Ne yapsınlar?
Burada da başlangıç noktası “benim özgürlüğü- Prof. Dr. Güler Okman Fişek
mün sınırları ötekinin özgürlüğünün sınırlarında
biter” kavramı. Yani çocuğun da ana/babanın da Kaynak: https://bupampsi.boun.edu.tr/
insan hakları, gereksinimleri vardır. Bu kavramla gelenekten-degisime-turkiye-de-aile-ve-cocuklar

Üç nesildir kentli orta sınıf Türk ailelerinde çocuk yetiştirme üzerine yapılan bir çalışmadan elde edi-
len bulguları özetleyen Sunar (2002), geleneksel ve modern aileler arasında farklı süreklilik alanlarına
işaret ediyor. Her üç nesil de bireyin üzerindeki ailenin önemini destekleyen ebeveyn davranışlarını tespit
etmektedir. Aynı şekilde, her üç nesil ailede özellikle anne ve çocuklar arasında ve aynı zamanda kısmen
babalar ve kızları arasında önemli bir duygusal yakınlık olduğu bulgulanmıştır. Bu yakınlık atmosferine
düşük seviyelerde ebeveyn-çocuk çatışması, esneklik, sert kurallardan kaçınma; fiziksel ve diğer zorlayıcı

211
8
Çocuk-Aile İlişkileri ve Çocuğun Değeri

cezalardan kaçınma eşlik etmektedir. Aynı çalışma, önemli süreklilik alanları olmakla birlikte, geleneksel
aile pratiklerinden de önemli farklılıklar olduğunu göstermektedir. Aile içinde olumsuz duyguların sürekli
bastırılması ile birlikte, nesiller boyunca duyguların ifadesinin teşvik edilme eğiliminde bir artış vardır. Ay-
rıca, çocukta bağımsızlığın daha fazla teşvik edilmesi gözlenmektedir. Bu eğilimler aile içindeki duygusal
yakınlık düzeyini azaltmış gibi görünmese de gelecek nesillerde aile ilişkilerini etkileyebilecek potansiyel
bir bireyselleşme eğilimi oluşturmaktadır (Sunar ve Fişek, 2005: 19).

Öğrenme Çıktısı
3 Modernleşme kuramının Türkiye’de aile yapısının dönüşümüne ilişkin görüşlerini eleştirel
olarak analiz edebilme

Araştır 3 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Türkiye’de Aile yapısının


dönüşümünün kentleşme
Kadınların çalışma yaşamı-
ve modernleşme süreçle-
na girmesi annelik koşulla- Kentli orta sınıf ailelerin
riyle olan ilgisini detaylı
rında ve inşasında ne gibi çocuk yetiştirme tarzlarını
olacak incelemek için Alan
dönüşümlere yol açmıştır. arkadaşlarınızla tartışınız.
Duben’in Kent, Aile, Tarih
Araştırınız.
(2002, İstanbul: İletişim)
adlı kitabını okuyunuz.

ÇİĞDEM KAĞITÇIBAŞI ailede yaşanan sistematik değişikliklerle birlikte de-


VE ÇOCUĞUN DEĞERİ ğişime uğrar.
ARAŞTIRMALARI
Çocuğun değeri kavramı ve son zamanlarda aza-
lan doğum oranları ve artan yaşam beklentisi nede-
niyle dünyanın birçok yerinde devam eden önemli Yaşamla İlişkilendir
demografik değişiklikler nedeniyle gittikçe önem
kazanmıştır. Çocuğun değeri kavramı, ebeveyn-ço-
Kore, Filipinler, Singapur, Tayvan, Tayland,
cuk ilişkilerinin kuşaklar boyunca nasıl değiştiğiyle
Türkiye, Endonezya (Java ve Sudan), ABD ve
de ilgilenmektedir (Trommsdorff ve Nauck, 2010).
Almanya’da gerçekleştirilen Çocuğun Değeri
Çocuklara ebeveynleri ve toplum tarafından at- Araştırması, 1970’lerde, büyük bölümü doğur-
fedilen değerler, çocuğun aile ve toplumdaki yeri gan yaşlarda kadından oluşan 20,000’den fazla
hakkında bilgi sağlar. Çocuğa verilen değer ve atfe- evli kişiyle yürütülmüştür. Bu araştırmada, ana
dilen anlam, nesiller arası dinamikleri anlamak için babaların çocuk sahibi olma konusundaki istek-
de anahtardır. Çiğdem Kağıtbaşı (2015) çalışmala- leri, çocuklarına atfettikleri değerler, doğurgan-
rında, “çocuğun değeri” adlı önemli bir temayı aile lık tercihleri gibi konular incelenmiştir. 2000’li
değişimi teorisi açısından incelemiştir. Bu kuramsal yıllarında başında ise, bu ülkelerin çoğunda,
bakış açısı ve çalışmalar, çocukların/onlardan bek- Trommsdorff ve Nauck tarafından başlatılan
lentilere atfedilen değerler ile ailenin ekonomik yeni bir Çocuğun Değeri Araştırması ile kıs-
fayda, yaşlılıkta destek, sosyal statü gibi beklentiler mi bir tekrar yapılmıştır (Kağıtçıbaşı ve Ataca,
ile bağlantılarına ışık tutmaktadır. Çocuğa atfedilen 2005).
değerler, sosyal, kültürel ve ekonomik bağlamlarda

212
8
Çocukluk Sosyolojisi

Çocuğun aile içindeki konumu sorgulayan getirmesi ve katkı yapması, çocuğun ev işleri yap-
Kağıtçıbaşı, Çocuğun Değeri araştırmaları (1981; ması ve yaşlılıkta ebeveynlerine bakım sağlaması-
2002) çocuğa verilen değeri ve atfedilen anlamı nı ifade ederken; Çocuğun psikolojik değeri; ço-
ölçmeye ve anlamaya çalışan uzun zamana yayılan cuğun eve neşe vermesi, duygusal açıdan doyum
yani boylamsal çalışmalar yapmıştır. Çocuk üze- sağlaması ve anne-babaları birbirine yaklaştırması
rine odaklanan bu çalışmalar aynı zamanda aile olarak düşünülmektedir. Son olarak, çocuğun sos-
yapısına yönelik önemli analizler sunmaktadır. yal değeri ise; ailenin devamlılığını sağlaması, ebe-
Kağıtçıbaşı’nın (1981) çalışması çocuğa atfedilen veynlere toplumsal başarı ve itibar algısı vermesi
değerleri sosyal, psikolojik ve maddi/ekonomik gibi unsurları anlatmaktadır (Kağıtçıbaşı ve Ataca,
değer olmak üzere üç farklı kategori üzerinden 2017: 78).
değerlendirmiştir.

Çocukların faydacı (ekonomik) değeri, hem


gençken (çocuk işçiliği olarak ya da ev işlerine
dikkat yardım ederken) aileye maddi katkılarını, hem
Çocuğun değeri araştırmasına tüm nüfusu temsil
de büyüdüklerinde yaşlılık güvencesi olmasını
eden örneklemler seçilmiş, bölgesel gelişim düzeyleri,
içermektedir. Bu değer, ailenin maddi refahı için
kentleşme, sanayileşme gibi göstergeler açısından ve
özellikle yetişkin çocuklara olan bağımlılığını ve
eğitim, iş ve gelir düzeyi gibi kişisel özellikler açısın-
çocukların güçlü aile sadakatini, aile kolektifi bir
dan analiz edilmiştir.
örüntüye de yansır. Çocukların psikolojik de-
ğeri ise, ebeveynler tarafından çocuklardan elde
Çocuğun ekonomik değeri (maddi fayda, eko- edilen neşe, gurur, eğlence, arkadaşlık ve sevgi te-
nomik fayda) öncelikle eve ekonomik açıdan gelir melinde atfedilir (Kağıtçıbaşı, 2005: 20).

Resim 8.3 Anne ile ev ödevi

213
8
Çocuk-Aile İlişkileri ve Çocuğun Değeri

Türkiye’deki değişen sosyoekonomik koşullar kültürel ve sosyo-ekolojik koşullar, ikinci seviyeyi


ve kentleşme ile birlikte, daha modern ve de- oluşturan aile yapısını (örneğin, nükleer ve geniş
mokratik yapıya sahip, endüstrileşmiş bir ülke ailelere karşı, yüksek veya düşük doğurganlık dü-
olduğu söylenebilir (Sunar ve Fişek, 2005). Tür- zeylerini) etkilemektedir. Bu yapısal değişkenler
kiye gibi beraberlik kültürüne sahip toplulukçu birlikte, ebeveynlerin sosyalleşme değerlerini,
toplumlarda, kentleşme, eğitim ve refah düze- uygulamalarını ve çocuklarının gelişen benlik ve
yinin artması ile beraber oluşan değişim aile içi değer yönelimlerini de kapsayan üçüncü düzeyi
ilişkilere de yansımaktadır. Kağıtçıbaşı’nın Aile (aile sistemleri) etkiler. Aile değişimi teorisinde
Değişimi Kuramı, Türkiye’deki aile yapısını ve aile içinde maddi ve duygusal (veya psikolojik)
değişimleri açıklamak için bir kuramsal çerçeve karşılıklı bağımlılıklar arasında temel bir ayrım
sağlamaktadır. Kentleşme ile birlikte yaşam ko- yapılır. Bu iki karşılıklı bağımlılık biçimi, Kağıt-
şulları değişip maddi bağımlılıklar azalsa da aile çıbaşı tarafından tanımlanan tipik aile model-
içindeki psikolojik ve duygusal bağlılıklar, top- lerinde farklı olarak vurgulanmıştır (Mayer vd.
lumumuzda devam etmektedir. Kağıtçıbaşı bu 2012: 65).
sentez aile yapısı modelini “psikolojik/duygusal Kağıtçıbaşı, Aile Değişimi Teorisi’nde üç ayrı
bağlılık modeli” olarak tanımlamıştır (Kağıt- aile modeli üzerinde de durmuştur. Özellikle ba-
çıbaşı, 2010). Bu sentez modelle, çocuk sahibi tıdaki orta sınıf kentsel ailelerde yaygın olarak
olmanın ve çocuğa atfedilen değerin de benzer görülen Bağımsız Aile Modeli, geleneksel kır top-
şekilde ekonomik neden olmaktan öte, psikolo- lumunda yaygın olan (nesillerarası) Bağımlı Aile
jik yönlerinin zamanla daha önemli hale geldiği Modeli ve nihayet bu ikisinden de farklı olan Duy-
vurgulanmaktadır (Kağıtçıbaşı ve Ataca, 2005; gusal Bağlı Aile Modeli. Bu üçüncü sosyal yapı,
aktaran AÇEV, 2017). çocuk yetiştirmede özerkliğin de önemsenmesini
Kağıtçıbaşı’nın da vurguladığı gibi, bu değişim beraberinde getirmiştir; çünkü kentsel ortamda
ile Türk ailesindeki iletişim alışkanlıkları da de- yaygınlaşan okul ve eğitim ortamlarıyla uzman-
ğişmektedir. Özellikle aile içinde çocuğa atfedilen laşmış iş ortamlarında özerk kararlar verebilmek
değerin değişmesiyle, baskıcı ve otoriter ebeveyn- gerekmektedir. Fakat duygusal bağlılıkların de-
lik davranışları daha demokratik ve eşitlikçi ilişki- vam etmesi nedeniyle benliğin ilişkisel niteliği
lere dönüşmeye başlamıştır. Kentleşme ile birlikte yok olmamaktadır. Özerkliğin ilişkililikle birlik-
ortaya çıkan çocuklardaki özerk davranışların ve te oluştuğu bu aile yapısı Türkiye gibi sıkı insan
benliğin önemi vurgulansa da belirli seviyedeki ilişkilerinin görüldüğü beraberlik kültürlerinin
kontrolcü ebeveyn davranışları hâlâ uygulanmak- kentsel, eğitimli kesitlerinde yaygındır. Örne-
tadır (Boratav, Fişek ve Ziya, 2017). Bununla ğin, Mayer, Trommsdorff, Kağıtçıbaşı ve Mishra
beraber, aile ortamındaki ve çocuğun sağlıklı bü- (2012), üç ülkede yaptıkları karşılaştırmalı bir
yümesi için gerekli olan sevgi ve koruma her za- araştırmada Türkiye ve Hindistan’da Duygusal
man yerini ve önemini korumuştur (Kağıtçıbaşı, Bağlı Aile Modeli’nin, Almanya’da ise Bağımsız
1981). Toplumun eğitim seviyesindeki ve kadın- Aile Modeli’nin yaygın olduğunu buldular ve
ların iş gücüne katılımındaki artış, daha eşitlikçi Kağıtçıbaşı’nın teorisini desteklediler (Kağıtçıbaşı
yapıların oluşmasına olanak sağlamaktadır (Sunar ve Cemalciler, 2014: 328).
ve Fişek, 2005). Ancak yine de değişen şartlar ve İlk olarak, bağımsız aile modelinden söz etmek
yapılar olsa da, bunların davranışlara yansıması gerekirse, bu aile modelinde bireyci yönelim, yük-
biraz daha uzun zaman alabilmekte ve gerek aile sek refah ile Batı kültürleri için tipik olarak doğur-
içi ilişkilerde, gerekse babalığın anlaşılması ve uy- ganlığın düşük olduğu nükleer ailelerden bahsede-
gulamasında geleneksel etkilerin görüldüğü söy- biliriz. Özerklik bu aile modelinde çok değerlidir
lenebilmektedir (Boratav ve ark., 2017; aktaran ve maddi faydanın yanı sıra, aile bireyleri arasın-
AÇEV, 2017). daki duygusal karşılıklı bağımlılıklar da vurgulan-
Kağıtçıbaşı’nın (2007) aile değişim teorisi, maktadır. Günümüzde çocuk sahibi olmanın eko-
ailelerin gelişimini farklı düzeylerde açıklamak- nomik bir avantajı olmadığından (sosyal güvenlik
tadır. Birinci düzey, genel kültürel yönelimi (ör- sistemleri ebeveyn statüsünden bağımsız olarak
neğin, bireycilik/kolektivizm) ve yaşam koşullarını yaşlılık güvencesi sağlamaktadır) çocuk sahibi ol-
(örneğin, kentsel-kırsal, refah düzeyi) kapsar. Bu manın sadece duygusal nedenleri vardır. Çocuk

214
8
Çocukluk Sosyolojisi

yetiştirme hedefleri çocukların bağımsızlığını ve tekliğini vurgularken, ebeveynlik stratejileri daha az bir
oranda ilişkiler ve kişilerarası bağımlılık konusuna ama daha çok oranda ise kişisel özerklik ve öz-değere
odaklanır. İkinci olarak, aile içi bağımlılık modeli, modernleşme süreçlerinin güçlü bir etkisi olmadığı Batı-
dışı, kolektivist ve düşük refahlı kültürlerde yaygındır. Bu durum özellikle düşük sosyo-ekonomik kalkın-
maya sahip Batı dışı birçok kırsal alanda söz konusudur. Bu aile modelinde, doğurganlık yüksek bir oranda
seyreder ve geniş aileler karakteristik bir özelliktedir. Çocuklar faydacı (ekonomik) olduğu kadar duygusal
nedenlerle de değerlidir ve çocuklar aileye ekonomik olarak yardım etme ve yaşlılıkta ebeveynlerine bakma
sorumluluğuna sahiptir. Güçlü maddi bağımlılığın yanı sıra duygusal bağımlılıklar bu aile modelinde söz
konusudur ve kişisel özerklik o kadar da değerli değildir. Üçüncü olarak, iki modelin bir sentezi olarak,
Kağıtçıbaşı (2007) duygusal (veya psikolojik) karşılıklı bağımlılık aile modelini ortaya atmıştır. Bu modelde,
birbirine bağlı aile kültürlerinde modernleşme süreçlerinin bir sonucu olarak maddi karşılıklı bağımlılıklar
(ve geleneksel hiyerarşiler) zayıflarken duygusal bağımlılıklar önemli bir özellik olarak kalmaya devam
eder. Burada en önemli varsayım, duygusal yakınlık ve ilişki yönelimi bozulmadan kalırken, kişisel özerk-
liğin artabileceği varsayımıdır. Özerklik artık aile veya grup için bir tehdit olarak değil, modern çalışma
ortamında ailenin işleyişi için bir ön koşul olarak algılanmaktadır (Mayer vd., 2012: 64-65).

Resim 8.4 Ekonomik değer olarak Çocuk-Kömür Ayıklayan Çocuklar


Kaynak: https://indigodergisi.com/2013/11/eli-sanata-yuregi-aciya-dusen-cocuk-isciler/

Çocuğun Değeri araştırmasının sonuçları, artan kentleşme, eğitim ve geliri içeren sosyoekonomik kalkınma-
nın ailedeki çocuğa maddi bağımlılıkları azalttığını, psikolojik bağımlılıkların ise değişmediğini açıkça ortaya
koymuştur. Bu, aslında, kişisel ve kuşaklar arası bağımlılıklarda genel bir azalma ve böylece artan çekirdekleşme
ve ayrışma olacağını varsayan modernleşme teorisinin tahminlerini doğrulamamaktadır. Nitekim çeşitli top-
lumlardan yapılan araştırmalar, sosyoekonomik kalkınma, kentleşme vb. gelişmelere rağmen, aile-kolektif
kültürel ortamlarda aile ilişkilerinde beklenen bireyselleşme/ayrışma gerçekleşmediğini de göstermiştir. Bu
araştırmada dikkat çeken şey hem kişisel hem de ailesel maddi bağımlılıkların giderek artan refahla zayıf-
lama eğiliminde olduğu, psikolojik (duygusal) karşılıklı bağımlılıkların da önemli olmaya devam ettiğidir.
Bu genel desen, Duygusal Bağımlılık Modeli’nin temelidir (Kağıtçıbaşı, 2005: 21).

215
8
Çocuk-Aile İlişkileri ve Çocuğun Değeri

Ailedeki çocuğa yönelik olarak psikolojik de- da, çocukların aileye ekonomik katkısının çok
ğerin maddi bağımlılığın yerini alması, artan re- önemli olmasıdır. Çocuklar gençken aile ekono-
fah, kentleşme ve ekonomik kalkınma ile birlikte misine katkıda bulunur ve yaşlılıkta ana babalar
azalması anlaşılabilir bir durumdur. Bu yaşam yaşamlarını sürdürebilmek için çocuklarına ba-
tarzı değişiklikleri ile birlikte yaşlılık aylığı, sosyal ğımlı hale gelirler. Ayrıca, ekonomik/faydacıl ço-
güvenlik yardımları, hayat ve sağlık sigortası gibi cuğun değerinin daha belirgin olması daha fazla
organize sosyal destek sistemleri, ebeveynlerin ha- erkek çocuk tercihiyle ilintilidir, çünkü ataerkil
yatta kalmak için yetişkin çocuklarına bağımlı ol- aile sistemlerinde, yaşlılıkta aileye ekonomik des-
mak zorunda kalmadan daha kolay yaşayabilme- tek sağlayan, esas olarak erkek çocuktur (Kağıtçı-
lerini sağlamaktadır. Öte yandan, sosyoekonomik başı ve Ataca, 2005).
ilerlemeyle birlikte “akrabalık” değerlerinin, aile Bu nedenle, kadınlar arasında çocuğun yaşlılık
kolektif kültürlerindeki duygusal ya da psikolo- güvencesi olarak görülmesi, Endonezya’daki iki
jik bağlılık veya karşılıklı bağımlılıkların azalması alt örneklemde %93 ve %98, Filipinler’de %89,
için hiçbir neden yoktur. Bunlar sosyoekonomik Tayland ve Tayvan’da %79 ve Türkiye’de %77 ora-
kalkınma ve kentsel yaşam tarzları ile uyumsuz nında çocuk doğurma nedeni olarak belirtilmiştir.
değildir. Aslında gelişmiş sosyoekonomik standartlar Bu değer, Almanya ve ABD’de sadece %8 oranla
ve kentleşme, vb ile birlikte çocuğa atfedilen ekono- diğer ülkelerinkine bir tezat oluşturmuştur. Kore
mik ve faydacı değerin öneminde bir azalma olur (%54) ve Singapur (%5) gibi hızlı ekonomik ge-
ancak çocuk için anne-babalar tarafından atfedilen lişme süreci yaşayan ülkelerde görülen oranlar ise
psikolojik değerin önemi artar. Bu değişimin doğur- bu iki uç nokta arasında yer alıyordu (Kağıtçıbaşı,
ganlık açısından önemli etkileri vardır, çünkü ço- 1982b).
cukların ekonomik ve faydacı değeri çocuk sayısı ile
Ülke içi farklılıklar da, sosyoekonomik gelişme
ilişkilendirilirken, psikolojik değerleri sayıya dayalı
düzeyleri bakımından benzer kalıplar sergilemek-
değildir. Örneğin, bir ailenin çok sayıda çocuğu
tedir. Türkiye’de oturulan bölgenin gelişmişlik düzeyi
varsa, her birinin aileye veya yaşlı ebeveynlerinin
arttıkça kadınlar için çocuğun yaşlılık güvencesi değe-
yaşlılık güvenliğine olan ekonomik katkısı bir ara-
ri azalmaktadır (en az gelişmiş yerlerde %100, orta
ya geliyor. Bu açıdan, çocukların ekonomik değeri
derecede gelişmiş yerlerde %73, gelişmiş bölgeler-
kümülatiftir. Ancak, bir kişi tüm sevgi ve sevinci
de %61 ve büyük kent merkezlerinde %40). Aynı
bir veya iki çocuktan alabilir, bunun için daha faz-
şekilde, bu oran kadının çalıştığı işe ve eğitim dü-
la çocuğa ihtiyaç yoktur, bu psikolojik tatminler
zeyine göre değişim göstermektedir (kırsal kesimde
çocuk sayıları ile biriken ve artan bir şey değildir.
tarımla uğraşan ücretsiz çok az eğitimli ya da ta-
Bu nedenle kentleşme ve sosyoekonomik kalkın-
mamen eğitimsiz aile işçisi kadınlar %100; küçük
ma doğurganlığın azalmasına yol açmaktadır (Ka-
esnaf ve zanaatkârlar gibi tipik “geleneksel” grup-
ğıtçıbaşı, 2005: 21).
lar %91; ücretliler %50 ve beyaz yakalı çalışanlar
-eğitim düzeylerine bağlı olmak üzere- %19 ila 37
Çocuğun Değerini Etkileyen Farklı oranında yaşlılık güvencesi değerinden söz etmiş-
Faktörler lerdir). Erkeklerden de aynı doğrultuda cevaplar
alınmıştır (Kağıtçıbaşı, 2012: 221).
Özellikle, ekonomik/faydacıl çocuk değeri ve
özellikle yaşlılık güvencesi çocuğun değeri, daha Diğer bir faydacıl değer olan çocukların “ev işle-
azgelişmiş ülkelerde ve ülkelerin kırsal, daha az- rine yardımı,” ana babanın eğitimi arttıkça önemi-
gelişmiş bölgelerinde daha önemli bulunmuştur. ni kaybediyordu (hiç eğitimi olmayanlar için %28,
Bunun nedeni, yoksulluğun yoğun olduğu ve ilkokul düzeyinde %22, lise düzeyinde %11, üni-
sosyal güvenlik sistemlerinin olmadığı ortamlar- versite düzeyinde % 10). Benzer şekilde, çocukların

216
8
Çocukluk Sosyolojisi

“ekonomik yardımı” da (örneğin, genç yaşta, aile analizi sonucunda Bulatao şunu bulmuştur: 5 ya
işinde/marjinal ekonomide vb çalışarak aile eko- da daha fazla çocuğa sahip ve doğum kontrolü kul-
nomisine katkıda bulunmak) ana baba eğitimiyle lanmayan kadınlar, 2 ya da daha az çocuğa sahip ve
önemini kaybediyordu (hiç eğitimi olmayanlar için doğum kontrolü kullanan kadınlara göre çocuğun
%56, ilkokul düzeyinde %54, lise düzeyinde %15, ekonomik değerini daha çok vurgulamışlardır; ikisi
üniversite düzeyinde %20) (Kağıtçıbaşı, 1982b). arasındaki fark oldukça büyük çıkmıştır (bazı ülke-
Buna tezat oluşturan biçimde, çocukların psi- lerde %30’u aşmıştır) (Kağıtçıbaşı, 2012).
kolojik değerinin, refah düzeyi yüksek olan yerlerde Sonuç olarak, kırsal, düşük refah ve düşük sos-
ve kentsel yaşam koşullarında daha belirgin olduğu yoekonomik düzeydeki toplumlarda, yetişkin evlada
görülmüştür. Bunun nedeni, çocukların artık aileye maddi bağımlılık ve buna bağlı olarak yüksek doğum
ekonomik katkısının olmamasıdır; tam tersine ol- oranına; çocuğun ekonomik/faydacıl değerini ve yaş-
dukça masraflıdırlar. Göreli olarak, çocukların psi- lılık güvencesi değerini ön planda tutan sosyalleşme
kolojik değeri, çocuk sahibi olmakta önemli bir ne- değerlerine ve erkek evlat tercihine çokça rastlan-
den olarak ortaya çıkar, çünkü çocuk sahibi olmanın maktadır. Bu arada, erkek çocuk tercihi çocuğun
ekonomik olarak bir anlamı yoktur, ama çoğu kişi ekonomik değeriyle yakından ilgilidir. Özellikle
yine de çocuk sahibi olmak ister. Bu nedenle, çocuk- ataerkil toplumlarda erkek evlatlar daha güvenilir
lara atfedilen değerler ile aile ve toplumdaki yerleri bir yaşlılık güvencesi ve ekonomik yarar kaynağı-
farklılıklar göstermektedir. Bu farklılığın önemli bir dır. Erkek çocuk tercihi doğurganlıkla da bağlantı-
boyutu kırsal-kentsel ve sosyoekonomik farklardır; lıdır; yüksek doğurganlık en azından birkaç erkek
kısaca, toplumsal ve sosyoekonomik anlamda geli- evladın hayatta kalmasının garantisi olabilir. Bu
şim düzeyidir (Kağıtçıbaşı, 2012: 222). çerçevede, sosyalleşme değerleri aile/grup sadaka-
Çocuğun ekonomik/faydacıl değeri, doğurgan- tini, ana babaya maddi katkıyı desteklemektedir.
lıkla (çocuk sayısıyla) da ilgilidir, ancak psikolojik Bu değerler nesiller arası bağımlılık sistemi içinde
değeri için aynı şeyi söyleyemeyiz. Türkiye’de aile- ailenin devamlılığı açısından işlevseldir. Bunlarla
deki çocuk sayısının, çocuğun psikolojik değeriy- bağlantılı olarak, bu tip ekonomik faydayı ön planda
le ters, ekonomik değeriyle doğru orantılı olduğu tutan aile etkileşimi, kendisini çocuk yetiştirme bi-
saptanmıştır. Çünkü, çocukların maddi katkıları çimlerinde de gösterir. Çocuk yetiştirmede özerklikten
birbirine eklenebilir, fakat çocuğun ana babaya sev- çok denetim içeren itaat ve bağımlılık yaklaşımı bu-
gi vermek vb psikolojik değeri aynı şekilde çocuk rada önemlidir. Öte yandan, Türkiye’deki Çocuğun
sayısıyla biriken bir değer değildir. Örneğin, her Değeri Araştırmalarında, çocuklarda en çok isteni-
bir çocuğun aileye sağladığı maddi yardım birbiri- len nitelik olarak çocuğun “ana babasının sözünü
ne eklenerek sonunda (yaşlı) ana babaya daha bü- dinlemesi” vurgulanmıştır (kadınların %59’u, er-
yük bir maddi yardım sağlanabilir, ancak çocuktan keklerin %61’i tarafından seçilmiştir). Buna karşı-
sevgi görme gereksinimi bir ya da iki çocukla da lık çocuğun “bağımsız ve kendine güvenli” olma-
tamamen giderilebilir (Kağıtçıbaşı, 2012). sı, erkeklerin sadece %17’si, kadınların da %19’u
tarafından tercih edilmiştir (Kağıtçıbaşı, 1982b).
Nitekim Türkiye’deki çocuğun değeri araştır-
Endonezya, Filipinler ve Tayland’da da benzer te-
masında iki çocuk sahibi olan kadınlardan, çocu-
zat sonuçlar elde edilmiştir. Başka bir deyişle, itaat
ğun ekonomik değerini vurgulayanlar daha fazla
ve sosyal uyumun önemsendiği toplumlarda ve Batı
çocuk isterlerken, psikolojik değerini vurgulayanlar
toplumlarındaki etnik azınlık gruplarında, bu değer-
başka çocuk sahibi olmak istemediklerini söylemiş-
lerin çocuk yetiştirme tarzlarına yansıdığını gösteriyor
lerdir. Aynı şekilde, 8 ülkeden elde edilen Çocuğun
(aktaran, Kağıtçıbaşı, 2012).
Değeri Araştırmaları bulgularının karşılaştırmalı

217
8
Çocuk-Aile İlişkileri ve Çocuğun Değeri

Yaşamla İlişkilendir

Anne babalar çocuklara temel değerleri pati, kanaatkarlık, çalışkanlık, adalet ve sorumlu-
nasıl öğretmeli? luk. Hepimizin çevresinde görmek istediği temel
değerlerden sadece bazıları.
Çocuğa değerleri yaşayarak benimsetmek
gerekir
Erken çocukluk döneminde çocukların biliş-
sel yapıları, ahlaki ve etik değerleri anlamak için
yeterli değildir. Bu nedenle, soyut kavramlar ve
semboller kullanılarak yapılan uzun anlatımlardan
uzak durulmalıdır. Nasihat etmek, kavranamayan
cümlelerden ve kalıplandırılmış düşüncelerden
öteye gidemez. “Uyulması gereken kurallar” şek-
“Sevgi, saygı, cesaret, dürüstlük, iyimserlik,
linde aktarılan değerler içselleştirilmekten ziyade
yardımseverlik, hoşgörü, alçakgönüllülük, empa-
cezadan kaçınmaya ve sonuç odaklı davranmaya
ti, kanaatkarlık, çalışkanlık, adalet ve sorumlu-
yönelik tutumun gelişmesini teşvik eder. Çocuğa
luk. Hepimizin çevresinde görmek istediği temel
değerleri yaşayarak benimsetmek gerekir. İstenen
değerlerden sadece bazıları” diyen Uzman Psiko-
ve olumlu davranışlara daha sık yer verilip olum-
log Ceylan Şekerci, çocuklara bu değerlerin nasıl
suz davranış vurgulanmamalıdır.
öğretilebileceğiyle ilgili önerilerini sundu.
Çocuğunuza karşı her zaman dürüst olun
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür
Örgütü (UNESCO) tarafından değerler eğitimi; Çocuklar ebeveynlerini model alırlar. Onla-
“Çocukların ve gençlerin pozitif değerleri keşfe- rın davranışlarını kopyalarlar. Bu kendiliğinden
dip geliştirmeleri ve kendi potansiyellerine göre gelişen bir süreçtir. Sizin olayları karşısındaki tu-
ilerlemeleri için yürütülen eğitimsel gayretler” tumlarınız, hayatla ilgili pek çok konuda çocuğa
olarak tanımlanmaktadır. Değerler, çocuklardaki rehber olacaktır.
olumlu özellikleri güçlendirmeyi ve kişiliği farklı Kriz anlarında konuşmayı erteleyin
yönlerden geliştirmeyi amaçlar. Bilişsel, sosyal ve Her fırsatta çocuğunuzu karşınıza oturtup
duygusal gelişim göz önüne alındığında, çocuk- bir şeyler anlatmaya çalışmayın. Özellikle, kriz
ların iyi ve doğru insan olmanın unsurlarını, yani anlarında, çocuk veya ebeveynin gergin ya da
ahlaki ve etik değerleri, sorgulayarak ve empati üzüntülü olduğu zamanlarda konuşmayı erte-
kurarak kazanmaları ve içsel potansiyellerini ge- leyin. Çocukların kendilerini rahat hissettikleri
liştirmeleri önemlidir. Değerler eğitimi sadece anlarda öğrenme süreçleri çok daha kolay işler.
doğru ve yanlışın empoze edilmesinden ibaret Bu zaman, arabada geçirdiğiniz bir beş dakika
değildir. Karşısındakinin bakış açısını anlama, bile olabilir. Çocuğunuz sizin kendisine zaman
deneyimleriyle ilişkilendirme, anlamlı olma ve ayırıp problemlerini, başarılarını, korkularını ve
olumluya odaklanma gibi özelliklere sahip ol- çelişkilerini dinlediğinizi gördükçe, kendisini de-
malıdır. “İyi insan olmak” korku, kaygı, nefret ğerli hissedecek ve diğer insanlara ilgi duymayı ve
ve suçluluk gibi olumsuz duygulardan değil; nazik olmayı öğrenecektir.
sevgi, saygı ve empati gibi olumlu duygulardan Mutlaka sohbet edin
beslenir. Ahlak psikolojisi ile ilgili kuramlar, in-
Gece uyumadan önce rutin haline getirece-
sanların içlerinde hem duygusal hem de zihinsel
ğiniz bir “günü değerlendirme” sohbetiniz olsun.
olarak başkalarının iyiliğini gözetme ve adalet an-
“Bugün neler oldu? Beni en çok ne mutlu etti?
layışının bulunduğu noktasında birleşmektedir.
Üzüldüğüm, kızdığım, endişelendiğim şeyler ne-
Sevgi, saygı, cesaret, dürüstlük, iyimserlik, lerdi?” Anne babanın rehber olduğu süreçte çocu-
yardımseverlik, hoşgörü, alçakgönüllülük, em- ğun değerleri içselleştirmesi daha kolay olacaktır.

218
8
Çocukluk Sosyolojisi

Cesaret, iyimserlik, empati, hoşgörü bu günlük di özgürlük alanına da sahip çıkabilmelidir. İyi
diyaloglar içinde farkında olmadan gündeme ge- insan olmak ve hayır diyebilmek arasında denge
lecek ve pekişecektir. kurmayı başaran çocuk, hem kendi olarak hem
Doğru ortamı hazırlamak çok önemli de toplum içinde bir birey olarak mutlu ve sağ-
lıklı bir yaşam sürebilecektir.
Tutarlılık, iletişimde açık olmak, güvenli ve
rahat bir ortam hazırlamak önemlidir. Çocuğun Uzman Psikolog Ceylan Şekerci
içinde yetiştiği ailede benimsenen değerler rahat-
lıkla nesilden nesile aktarılabilir. Burada önemli Kaynak: https://www.hurriyet.com.tr/aile/anne-
olan bir nokta, değerlerin içselleştirilirken kişisel babalar-cocuklara-temel-degerleri-nasil-ogretme-
sınırların da korunabilmesi gerektiğidir. Çocuk li-41502834 (erişim tarihi: 20.07.2020).
başkalarının sınırlarına saygı gösterirken ken-

2000’li Yıllarda Çocuğun Değeri Kağıtçıbaşı, ebeveynlerin çocuğa atfettikleri


Kağıtçıbaşı ve Ataca (2005) Türkiye’deki eski ve değerlerin dönüşümünü ele aldığı boylamsal çalış-
yeni Çocuğun Değeri çalışmasının sonuçlarını kar- masında (1981, 2003), geleneksel toplumsal yapı-
şılaştırmalı olarak analiz etmiştir. Sonuçlar, maddi da çocuk ebeveyn ilişkisinin çocuğun özerkliğini
karşılıklı bağımlılıkların yani çocuktan beklenen desteklemediğini ve çocuğun büyük ölçüde maddi
ekonomik faydanın 30 yıl öncesinden günümü- değerinin önemsendiği ve kuşaklar arası karşılıklı
ze kadar dramatik bir düşüş içinde olduğunu ve bağımlılığın temel olduğu bir aile modeli söz ko-
çocukların duygusal değerinin önem kazandığını nusudur. Ancak endüstrileşmeyle birlikte, modern
göstermektedir. Ayrıca, son yapılan çocuğun değeri kentleşmiş yapısının hüküm sürdüğü ailelerde ise
çalışmasından elde edilen sonuçlar, geleneksel de- çocuğun psikolojik değerinin merkeze alındığı aile
ğerlerin ve maddi karşılıklı bağımlılıkların kırsal- denetiminin çocuğun özerkliğiyle birlikte var oldu-
dan kente, düşükten sosyoekonomik statüden yük- ğu, ilişkisel özerk benliklerin yetişebildiği duygusal
sek ekonomik statülere, büyükannelerden annelere bağımlı aile modelinin egemen olduğunu tespit
ve çeşitli kültürlerdeki ergenlere kadar düşüşte ol- etmiştir.
duğunu göstermiştir. Sonuç olarak, ampirik bulgu- Çocuğun değeri boylamsal araştırmasında top-
lar aile ve ebeveynlik biçimlerinin değiştiği öner- lumsal tabakalar arasındaki farklılıkların çocuğa
melerini desteklemektedir. Ancak, çalışmaların ilişkin tutumları doğrudan etkilediğini ve sonuç
hiçbiri aile değişim teorisinde ortaya konulan mad- olarak, daha yüksek sosyoekonomik düzeyle bir-
di ve duygusal bağımlılıklarla ilgili özel tahminlere likte, maddi/faydacıl çocuğun değerinin daha
uygun olarak aileyle ilgili değişkenlerin farklılık- düşük; psikolojik çocuğun değerinin daha yüksek;
larını gösterecek açık kanıtlar sağlamamaktadır. çocuklardan finansal/maddi yardıma ilişkin bek-
Modernleşme teorileri için aile değişim teorisinin lentilerin daha düşük; kız çocuk tercihinin daha
etkileri geniş kapsamlıdır. Klasik modernleşme teo- fazla; çocuklar için bağımsızlık/kendine güven
risine göre, ekonomik kalkınma, demokratikleşme isteğinin daha fazla; ve mevcut, istenen ve ideal
ve daha fazla bireysel özgürlüğü geleneksel aile ta- çocuk sayılarının daha az olması beklendiğini bul-
ahhütleriyle birleştirmenin üçüncü bir yolu yoktur gulanmıştır. Aynı çalışmada kuşaksal farklılıkların
(Mayer vd, 2012: 65). ve yaşın da çocuklara yönelik tutumlarda ve ona
atfedilen değerlerde bir değişime yol açabileceği
varsayılmıştır. Genel beklenti, zaman içindeki ve
toplumsal tabakalar arasındaki farklılıkların, an-
dikkat neler ve büyükanneler arasındaki kuşaksal farklara
Kağıtçıbaşı’nın çocuğun değeri çalışmaları üç kültür
yansıması yönündedir. Örneğin, anne yaşı arttıkça
ve iki kuşak boyunca aile ile ilgili değişen değerlerin
çocukların bir fayda sağladığı, itibarı arttırdığı ve
kalıplarını analiz etmeyi amaçlamaktadır.
iş/sosyal hayatı olumsuz etkilediği beyan edilmiş-
tir. Ancak, büyükannelerle karşılaştırıldığında an-
nelerin, özellikle de daha genç annelerin, çocuğa

219
8
Çocuk-Aile İlişkileri ve Çocuğun Değeri

yükledikleri maddi/faydacıl değerin daha düşük; lar için teorik bir kılavuz olarak hizmet vermiştir
çocuğun psikolojik değerinin daha yüksek; çocuk- (Trommsdorff, 2009: 88).
lardan finansal/maddi yardıma ilişkin beklentileri-
nin daha düşük; kız çocuk tercihlerinin daha fazla;
çocuklar için bağımsızlık/kendine güven istekleri-
Çocuğun Maddi Faydası/Ekonomik
nin daha fazla; ve mevcut, istenen ve ideal çocuk Değerinin Düşüşü ve Sonuçları
sayılarının daha az olması beklenmektedir (Kağıt- Çocuğun aile için maddi faydası/ekonomik
çıbaşı ve Ataca, 2017: 82). değeri ile ilişkili göstergeler; çocuğun ileride yaş-
Sonuç olarak, Kağıtçıbaşı’nın çocuk üzerine çalış- lılık güvencesi sağlaması, yaşlılıkta parasal destek,
malarının literatüre etkisi ve özgün katkılarını özet- bakım desteği, ev işlerine yardım ve genel olarak
lersek; ilk olarak Kağıtçıbaşı, ekonomistlerin ekono- eve ekonomik yardımdır. Örneğin, kırsal ekonomi-
mik üretkenlik ve bireysel davranış (doğurganlık) lerde çocuğun maddi değerinin çok fazla olduğu
arasında doğrudan bağlantılar varsayan geleneksel tartışma götürmez bir gerçektir. Çocukların mad-
yaklaşımının yanlış olduğunu açıkça göstermiştir; di katkıları ve ekonomik faydası hem az gelişmiş
ona göre, sahip olunan değer yönlendirmeleri gibi toplumlarda hem de kırsal kesimlerde yaşayanlar
aracı faktörler göz ardı edilmemeliydi. Çocukla- için hayati fonksiyonlara sahiptir. Genellikle kırsal
rın olumlu veya negatif değerinin doğurganlığı kesimde yaşayan, çok çocuklu, sosyoekonomik dü-
etkilediği varsayılmıştır. İkinci olarak, Kağıtçıbaşı, zeyi düşük ve eğitim seviyesi düşük aile koşulların
çocukların ekonomik, sosyal ve psikolojik/duy- da ailenin çocuklardan maddi beklentisi yüksektir.
gusal değeri olmak üzere farklı yönleri arasında Bu açıdan bakıldığında, sosyo-ekonomik gelişmey-
ayrım yaparak çocukların değeri üzerine araştır- le birlikte çocuğun ekonomik değerine ilişkin aile-
mayı teşvik etmiştir. Bu durum, araştırmacıların lerin yüklediği anlam değişmekte ve azalmaktadır.
sosyo-ekonomik değişikliklerin farklı değerler ve Değişen yaşam tarzları, özellikle kentleşme ve
davranışlarla hangi şekilde ilişkili olduğunu belirt- ana-babanın eğitiminin artmasıyla çocuğun çalış-
melerine olanak sağladı. Üçüncü olarak, Türkiye’de ması ve aileye ekonomik fayda sağlaması önemini
topluluk içi farklılıkları inceleyerek kültür kavra- yitirmektedir. Bu çocuğun hem daha az çalışması
mı üzerine halen devam eden tartışmalara katkıda hem de ailenin buna daha az önem vermesiyle ken-
bulunmuştur. Kağıtçıbaşı’nın kültürler arası karşı- dini gösterir (Kağıtçıbaşı, 2000: 56).
laştırmalara yönelik ilgisi, Türkiye’de devam eden Genel olarak değişik ülkelerde gerçekleştirilen
değişimleri ampirik olarak araştırmasına olanak çocuğun değeri üzerine yapılan araştırmalar sosyo-
sağladı. Bu nedenle, kırsal ve kentsel alanları insani ekonomik gelişimle kültürleşme, aile ve psikolojik
kalkınma bağlamı olarak ayırt etme gereğinin altı- değişkenlerin arasındaki ilişkiyi inceleyen çalışmalar,
nı çizmiştir Dördüncü olarak, Kağıtçıbaşı, doğur- ebeveynlerin çocuklarla kurduğu maddi bağımlılık
ganlık ötesindeki başka süreçlere de odaklanarak ilişkisinin psikolojik/duygusal bağlılık modeline doğ-
demografik araştırmaların geleneksel yaklaşımının ru evrildiğine işaret etmektedir. Dahası tüm dünyada
ötesine geçti: O, ebeveynlik davranışlarını incele- maddi bağımlılık modelinden psikolojik/duygusal
yerek bir insani gelişim perspektifini araştırmalara bağlılık modeline doğru küresel bir odaklaşmanın
dahil etmiştir. Çocuk doğurmanın ötesinde, anne- olduğu ileri sürülmektedir (Kağıtçıbaşı, 2017: 179).
babalar çocukta arzu edilen gelişimsel sonuçları Sunar ve Fişek’in (2005) araştırmasına göre,
teşvik etmek için ilgi ve bakıma odaklanmaktadır. sosyal ve ekonomik değişimi sağlayan sanayileş-
Sonuç olarak, Kağıtçıbaşı’nın beşinci katkısı, farklı me kentleşmeyle birlikte, kısmi değişimin en fazla
makro ve mikro düzey sistemler arasındaki ilişki- kentli ve eğitimli kesimde meydana gelmesine ve
lere ve bunların bireysel gelişimsel sonuçlara olan bu ailelerle ebeveynlerin çocuklarla paylaşımları
etkilerine odaklanarak toplumsal değişimi ince- artmasına rağmen, çocuklara karşı ebeveyn tara-
lemesidir. Kağıtçıbaşı’nın bu alandaki özel katkısı, fından güçlü bir bakım hiyerarşisinin sürdüğü,
sosyo-ekonomik değişim ve insani gelişim bakış çocuğun bireysel yaşantısının ve başarısının önemli
açılarını birbirine entegre etmeye çalışan Aile De- olmasıyla birlikte maddi beklentinin azaldığı; an-
ğişimi Modeli’nin bir parçası olarak bir kuramsal cak manevi yakınlık beklentisinin gücünden bir şey
çerçeve ortaya koymasıdır. Bu model, çocukların kaybetmediği ve duygusal karşılıklılık ya da bağım-
değeri üzerine kültürler arası ampirik çalışma- lılığın önemini ortaya koyuyor.

220
8
Çocukluk Sosyolojisi

Öte yandan, Mayer, Trommsdorff, Kağıtçıbası nı olumsuz etkilemedikleri beyan edilmiştir. Hane
ve Mishra (2012: s. 72) Türkiye’deki ailelerin ço- halkı büyüklüğü ve anne eğitimi kontrol edildikten
ğunluğunu duygusal bağlılık modeline yakın sonra, anne yaşı arttıkça çocukların bir fayda sağla-
görmektedir. Buna göre Türkiye’deki ailelerde ço- dığı, annenin itibarını arttırdığı ve işi/sosyal hayatı
cuğun aileye bağımlı konumunun pekiştirildiği olumsuz etkilediği beyan edilmiştir.
söylenebilmektedir. Buna paralel olarak Kağıtçıbaşı
ve Ataca (2005: s. 108) ebeveynlerin çocuklarından
bağımsız olma beklentilerinin en az önemsenen de-
Psikolojik Değerin Artışı ve Ebeveyn
ğer olduğunu bulgulamıştır. Tutumlarının Dengesi
Yıllar içerisinde çocuğa verilen değerin ince- Araştırmalar gösteriyor ki, Türkiye’de son on
lendiği 2016 Türkiye Aile Yapısı Araştırmasının yıllardaki ekonomik kalkınma ve refah artışı ve eği-
İleri İstatistikleri çalışmasında (Koçkar ve Harma, timdeki gelişmeler ve kentleşme süreçleriyle birlik-
2018: 166) 2006 ve 2016 yılları arasında (10 yıllık te aile yapısında ortaya çıkan en dikkate değer deği-
bir fark) annelerin çocukları nasıl gördüğü, onla- şim ve farklılık, çocuğun yaşlılık güvencesi değerini
ra nasıl bir anlam atfettiği ve atfedilen bu anlamın de içine alacak şekilde, çocuktan beklenen faydacı
değişip değişmediği incelenmiştir. On yıllık süre ve ekonomik değer düşmektedir. Buna mukabil,
içerisinde çocuğun maddi bir fayda sağladığı (ör- çocuğun psikolojik değerinde kayda değer bir artış
neğin çocuk, büyüdüğünde anne-babasına maddi dikkat çekmektedir.
katkı sağlamalıdır), itibarı olumlu etkilediği inancı Sonuç olarak, kentleşme dinamikleriyle birlik-
(örneğin, çocuk sahibi olan kadın, olmayana göre te, sosyoekonomik statüsü yüksek, daha eğitimli,
daha itibarlıdır) ve olumsuz etkileri arttırdığı inan- seküler ve tolerans seviyesi yüksek insanlarda daha
cında (örneğin, çocuk, annenin sosyal/eğitim/is ha- fazla olmak üzere, eşler arasında ve çocuklara yöne-
yatını olumsuz etkiler) tutarlı azalmalar görülmüş- lik eşitlikçi değerlerin öne çıktığını ve özellikle ço-
tür. Benzer eğilim anne yaşı dikkate alındığında da cuğun özerkliğine, bireysel yaşantısına ve başarısına
bulunmuştur. Annenin eğitim düzeyi ve hane halkı verilen önemin artmasına bağlı olarak maddi fayda
büyüklüğünden bağımsız olarak, yaşı arttıkça (görece beklentisinin azaldığını (Sunar ve Fişek, 2005) an-
daha önceki jenerasyonlar) çocuğun değerine ilişkin cak ailede çocukla duygusal bağımlılığın sürmesi ve
yukarıdaki üç boyutta artıs gözlenmektedir. Diğer bir manevi düzlemde karşılıklılığın sadece anne-baba-
deyişle genç nesil önceki jenerasyonlara göre çocuk- ya değil, birinci dereceden aile üyeleri ve akrabalara
ların maddi fayda sağladığını, itibarı olumlu etki- karşı da gösterilmesi beklentisi sürmektedir.
lediğini veya annenin iş ve sosyal hayatını olumsuz Mark Poster’in (1989: 234) Eleştirel Aile Ku-
etkilediğini daha az düşünmektedir. Günümüzde ramı eserinde aktardığı gibi, aile demokratik bir
anneler çocuklarına rağmen çalışabilmektedir, bu topluluk olacaksa, insanların bugün karşı karşıya
durum özellikle daha fazla kreş ve okulöncesi ku- kaldığı dehşete düşürücü bir şekilde kendini aileye
rum bulunan iller için daha fazla geçerlidir. Öte adamak ve tam bir yalnızlık içinde kalmak seçene-
yandan, küreselleşen tüketim dünyası şartlarında ğinin her ikisinden de kaçınılmalıdır. Ailenin ege-
çocuklar maddi fayda sağlamak bir yana, kendile- men ataerkil biçimine eleştirel yaklaşan ve Ütop-
rine masraf yapılan durumdadır. Genç nesiller ço- yacı modele bağlılığını ifade eden Poster’e göre,
cuğu, yaşı daha büyük bireylere göre daha farklı ele bu model anne baba-çocuk ilişkisinin gevşemesini
almaktadırlar. Katılımcıların yaşı arttıkça, çocuğu talep etmektedir; öyle ki her birinin diğeri üze-
gerçekçi fayda, itibar ve yarattığı olumsuz etkiler (sos- rindeki bağımlılığı daha az kapsayıcı hale gelmeli,
yal, eğitim ve is hayatına) bakımından daha yüksek geniş toplumsal şebekelere yayılmalıdır. Çocuklar
değerlendirdikleri bulunmuştur. Hanedeki kişi sayısı aracılığıyla yaşamak yerine onlar ile birlikte daha
arttıkça anneler çocukların onlara fayda sağlaya- adil ve karşılıklı olarak yaşamaya başlamak gerekir.
cağını, itibarını arttıracağını ve kariyer/sosyal ha- Ancak, Gilles’e (2003: 162) göre bizim çocukluğa
yatları üzerinde olası olumsuz etkilerinin olacağını ilişkin efsanevi bir dünya anlayışımızın ve yetişkin
beyan etmişlerdir. Annenin eğitim seviyesi arttıkça özlemlerimizin kaynağını incelemeden önce bunu
çocuklar fayda sağlayan, itibar kazandıran bireyler yapmak mümkün olmayacaktır.
olarak görülmüş anne-babanın sosyal ve iş hayatı-

221
8
Çocuk-Aile İlişkileri ve Çocuğun Değeri

Öğrenme Çıktısı
4 Kağıtçıbaşı’nın çocuğun değeri çalışmasının çocuk ve aile çalışmalarına katkısını
açıklayabilme

Araştır 4 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Çocuğun değerindeki dö-


nüşümleri aile modelleri ve
benlik ile ilgisini anlamak
Çocuğun psikolojik değeri-
için Çiğdem Kağıtcıbaşı’nın
nin artmasının ebeveyn-ço-
Büyük ebeveyn (dede/nine) “Benlik, Aile ve İnsan Geli-
cuk ilişkilerini nasıl dönüş-
modellerini araştırınız. şimi: Kültürel Psikolojide
türdüğünü arkadaşlarınızla
Kuram ve Uygulamalar”
tartışınız.
(2016, İstanbul: Koç Üni-
versitesi Yayınları) kitabını
inceleyiniz.

AİLE YAPISI VE ÇOCUĞUN benlikten söz edilmektedir: Birçok batı kültüründe


BENLİĞİ yaygın olan başkalarından ayrışmış bir bireyci ben-
lik olarak ayrık benlik, İkincisi ise, batı dışındaki
Benlik kavramı, üzerinde uzun yıllardır çalışılan
toplulukçu kültürlerde görülen başkalarıyla ilişkili,
bir konu olmakla beraber, son yıllarda sosyal psiko-
sosyal bağlamdan koparılamayan, ilişkili bir benlik
loji, sosyoloji ve kültürlerarası psikolojide yeniden
(Kağıtçıbaşı ve Cemalciler, 2014: 326). Şimdi ben-
ilgi konusu olmuştur. Benliğin ne olduğu ve önemi
lik biçimlerini ve farklı özelliklerini ele alalım.
Batı düşünce tarzında yeşerip geliştiği için, bireyci
toplumların benlik özellikleri ortaya konmuştur. Ayrık Benlik Yapısı: Batı kültürlerinde genellik-
Bireyci, orta-sınıf kültüründe, benlik, bireyin ge- le başkalarının arasından sıyrılmak ve kendini gös-
reksinimlerini, yeteneklerini, güdülerini ve hak- termek, farklı olmak, kendini ifade edebilmek, kişi-
larını içeren içsel (bireye ait) özelliklerden oluşan sel amaçları gerçekleştirebilmek önemlidir. Örneğin,
bir varlık olarak görülmüştür. Her birey, bu özel- kendine güvenmek, kendi başına karar vermek ve bu
liklere sahiptir ve bunları değişik sosyal ortamlarda kararların arkasında durmak, Amerikalı politikacıla-
düşünce ve davranışlarını yönlendirmede kullanır. rın söylevlerinde sık sık başvurdukları özelliklerdir.
Toplulukçu kültürlerde ise kişi kendisini bağımsız Bu özelliklere sahip olmak o kültürde önem taşır. Bu
bir birey olarak değil bir grubun (örn. aile, köy, ka- yüzden, böyle bir insan olmak, kişinin özgüvenini ve
vim vb.) parçası olarak görür; bunun sonucunda da öz değerini artırır; çünkü kültürün diğer üyelerinin
benlik, bireysel amaç ve davranışların, grubunun beklentisi de bu yöndedir. Davranışın bireysel amaç
norm ve beklentileri ile uyumlu olmasını sağlamak ve tercihlere dayandığı bireyci kültürlerde bu özel-
kaygısını taşır. Benliğimizin yapısı, dünyayı, başka- liklere sahip olmayan insanların o kültürle barışık
larını ve kendimizi nasıl görüp, algıladığımızı be- yaşaması zordur. Bireyci kültürlerde benlik, başkala-
lirler, varoluşumuzun temelini oluşturur ve her tür rından açıkça ayrılmıştır.
duygu, düşünce ve davranışımızı etkiler. Bu yüzden İlişkili Benlik Yapısı: Batı dışındaki birçok
kültürlerarası duygu, düşünce ve davranış farklılık- toplulukçu kültürde, benliğin ayrışmışlığına değer
larının temelinde o kültürlerde yaygın olan benlik verilmez. İnsanların esasta birbirlerine bağlı olduğu
yapıları arasındaki farkların yattığını söylemek yan- gerçeği önem taşır. Başta gelen kural, başkalarına
lış olmaz. Günümüzde sosyal psikoloji ve kültür- uymak ve onlarla bağlılığı sürdürmektir. Kişinin
lerarası psikoloji literatüründe esas olarak iki tür sosyalleşme şekli, onun ait olduğu gruplara ve genel

222
8
Çocukluk Sosyolojisi

olarak var olan ilişkilere uyum göstermesini, başka- özerklik temel insan ihtiyacıdır. Bu tür benlik, özel-
larının duygularına duyarlı olup onların aklından likle toplulukçu kültüre sahip toplumların gelişmiş
geçeni okumasını, ona atfedilen görev ve rolleri kentsel bölgelerinde, kuşaklararası, özellikle yetiş-
ve ondan beklenen davranışları yerine getirmesi- kin evlada maddi bağımlılıkların azaldığı, buna
ni sağlar. Kişiden beklenen roller ve görevler be- karşılık duygusal bağlılıkların kaybolmadığı aile
lirlenmiştir ve kişinin başkalarıyla olan bağlarının modelinde gelişmektedir (Kağıtçıbaşı ve Cemalci-
güçlenmesine olanak sağlar. İlişkili benlikler için, ler, 2014: 327-328). Kağıtçıbaşı’nın (2014) ortaya
özgüven, özdeğer ve doyum kavramları Batı’da ta- koyduğu “özerk-ilişkili benlik” içinde hem bireyci
nımlanandan başka anlamlar taşır. İlişkilere uyum (özerk), hem de toplulukçu (ilişkisel) özellikler taşı-
gösterebilmek ve o ilişkilerin bir parçası olabilmek, maktadır. Ancak burada özerklikten anlaşılan baş-
ilişkili benlikler için özgüven ve özdeğerin teme- kalarından ayrışma uzaklaşma değil, kendi kendine
lini oluşturur. Bu tür benliğe sahip olan insanlar, karar verebilme, etkin olabilmedir. Kağıtçıbaşı’na
başkalarına bağlı olarak tanımladıkları statülerine göre özerklik, ilişkililik içinde de mümkündür.
uygun bir şekilde davranırlar (Ali bey’in kızı veya
X ailesinin üyesi veya Y okulunun mezunu gibi),
onlara atfedilen sosyal görevleri, zorunlulukları ve
Farklı Ebeveynlik Tarzları ve Ebeveyn
sorumlulukları yerine getirmeye çalışır, hatta ken- Çocuk İlişkisi
dilerine yeni sosyal görev ve sorumluluklar biçerler Ebeveynler yaşam boyu yakın, samimi, duygu-
(kendilerinden beklenmediği halde, hasta bir akra- sal bir biçimde kendini doğrulama ve kişisel kim-
balarının yanında refakatçi kalmak için gönüllü ol- lik oluşumuna katkıda bulunan kararlı sosyal ilişki
mak gibi). İlişkili benlik, sınırları belirgin çizgilerle üreterek kişiye benlik kazandırabilir. Kuşaklar arası
başka benliklerden ayrılan bir benlik değildir. Başka ilişkiler, büyük ölçüde karşılıklı etkileşimlere daya-
benliklerle örtüşme görülür. Başka bir deyişle, benli- nır. İşlevsel olarak farklılaşmış toplumlarda önemli
ğin tanımının bir kısmını başka benlikler oluşturur. ötekilerden gelen sosyal onaylar arttıkça kuşaklar
Bu demek değildir ki, ilişkili benliklerin, kişilik arası ilişkilerin önem artabilir. Çocuk sahibi olmak
özellikleri, yetenekleri, tutumları ve bunlar gibi yoluyla sosyal kabul elde etmek, ebeveynler için
başka içsel özellikleri önemli değildir. Elbette ki çocuğun uzun vadeli faydasıdır. Ebeveynlerin baş-
önemlidir. Ancak, düşünce, duygu ve davranışları, kalarından aldığı sosyal onayını arttırmaya yarayan
başkalarıyla olan ilişkiler çok etkiler. İlişkili benli- çocuğun bu yararı, ebeveyn-çocuk ilişkisinin kali-
ğin yaygın olduğu Asya kültürlerinde, kendini öne tesindeki karşılıklı duygusal yarar için de önemlidir
çıkaran kişiler hoş görülmez. Kendi başına, farklı (Nauck, 2014: 1803).
bir birey olmaktansa, grubun bir üyesi olarak var Darling ve Steinberg (1993), ebeveynlik tarzı ile
olmak daha çok önem taşır. ebeveynlik uygulamalarının ayrı olarak kavramsal-
Toplulukçu kültürlerin hepsinde, sadece ilişkili laştırılması gerektiğini ileri sürmüşlerdir. Darling
benliklere rastlanmadığı gibi, bireyci kültürlerde de ve Steinberg (1993) tarafından annebabalık tarzı,
sadece ayrık benliklere rastlanmaz. Hatta kültürün “anne babanın çocuğuyla iletişimindeki tutumu
alt gruplarında bile benlik yapılarında ciddi fark- ve anne-babanın çocuğa yönelik davranışlarını ba-
lılıklar vardır (kadınlarla erkekler arasındaki ya da rındıran duygusal bir iklim” olarak tanımlanmış-
farklı sosyoekonomik ve etnik gruplar arasmdaki tır. 40 yılı aşkın bir süre önce Diana Baumrind
benlik farklı lıklan gibi). Ancak kültürel beklenti- (1966) ebeveynlik tarzları alanında pratikte önemli
ler, gelenekler, ortak yaşam tarzları vb. sosyal olgu- değişimlere zemin hazırlayarak, ebeveyn davranış-
lar, o kültürde yaşayan insanların birbirine benzer ları ve çocuk yetiştirme hedeflerinin geniş bir dav-
benlik yapısına sahip olması sonucunu doğurur. O ranış repertuarını tanımlamak için kullanılabilecek
kültürde uyumlu bir şekilde yaşayabilmek bunu otoriter, demokratik ve izin verici üç ana ebeveynlik
gerektirir. tarzı ortaya koymuştur. Birkaç on yıl sonra bu üç
Özerk İlişkili Benlik: Bu iki tür benliğe ek ola- ebeveynlik tarzına Maccoby ve Martin (1983) bir
rak Kağıtçıbaşı, üçüncü bir tür benlik yapısı ortaya dördüncü tarz olarak ihmalkar ebeveynlik tarzını
koymuştur: hem ilişkisel eğilimi hem de özerkli- ekledi. Yetkeci (authoritative) ebeveynler sıcak ve
ği içinde barındıran “özerk ilişkili benlik yapısı”. yakındır ama belirgin kuralları vardır. Çocuklarını
Araştırmalar göstermiştir ki hem ilişkililik hem de belli sınırlamalar dahilinde bağımsız olmaya cesa-

223
8
Çocuk-Aile İlişkileri ve Çocuğun Değeri

retlendirirler. Otoriter (authoritarian) anne-baba- davranışlarının etkin bir şekilde düzeltilmesinin


lar daha az sıcaklık, daha yüksek kontrol davranışı önemine işaret etmiştir. Bu önerilerin her ikisinin
gösterirler. Otoriter ebeveynler çocuklarından koy- yaygınlığı günümüzde ebeveynlik müdahalele-
dukları kural ve taleplere kesin itaat beklerler. Bu rinde açık bir şekilde görülebilir. Benzer şekilde,
ailelerde kurallar tartışılmaz. İzin verici (permis- Baumrind, ebeveynlerin ebeveyn sevgisini davra-
sive) ebeveynler çok sıcaktırlar ama çocuktan bir nış için bir koşul olarak kullanmamalarını tavsiye
beklenti ve talepleri yoktur. Çocuklarına belli dav- etmiş ve hatta bu eylemin muhtemelen çocuğun
ranış kuralları ve sınırları çizmede yetersiz kalırlar. bilinçli bir seçim yapma becerisine hafif bir güç
Anne-babalığı, çocukları ne isterse buna izin ver- kullanılmasından bile daha çok zarar vereceği-
mek olarak görürler. İlgisiz (neglectful) ebeveynler ni belirtmiştir. Yüksek düzeyde sıcak ve pozitif
ise ne sıcak ne de yakındırlar; çocukları üzerinde ebeveyn-çocuk bağlarının bakımına odaklanmak
herhangi bir kontrolleri de yoktur. Çocuklarının aynı zamanda çağdaş ampirik temelli ebeveyn-
ihtiyaçları, davranışları, seçimleri vb. konularla il- lik müdahalelerinin de bir özelliğidir. Baumrind
gilenmezler (Dost vd., 2019: 1147). ebeveynlikte birincil boyut olarak “duyarlılık’ ve
Baumrind’in ufuk açıcı çalışması, ebeveynle- ‘’talepkarlık’’ (beklenti) gibi özelliklerin öneminin
rin çocuk davranışlarına ve tutumlarına ilişkin açıkça altını çizmiştir (Rodriguez vd., 2009: 197).
bir takım analizler içermektedir. Klasik çalışma- Ebeveynlik tarzları, ebeveynlerin karmaşık
sının altında yatan önemli bir motivasyon, ebe- davranış ve tutumlarının sonuçlarının çocukların
veynlerin disiplin uygulamalarının etkilerini öne sosyal gelişimiyle nasıl ilişkili olduğunu anlamada
süren mitleri çürütmek ve sertleştirilmiş ebeveyn yararlı olmuştur. Dört ebeveynlik tarzı, duyarlılık
kontrolünün çocuk yetiştirmede ideal olduğuna (sıcaklık), talep (ebeveyn kontrolü) ve özerklik ta-
dair ampirik kanıtlar sağlamak gibi görünüyordu. nınması boyutları üzerinden değerlendirilmiştir.
Baumrind’in çalışmaları gelecekteki ebeveyn-ço- Sıcaklık, çocuğun faaliyetlerine dâhil olmak ve bu
cuk ilişkileri üzerine araştırmalar için zemin ha- etkinliklerle ilgilenmek, çocuğu dinlemek ve des-
zırlamış ve klinik uygulamalar için açık önerilerde tekleyici olmak anlamına gelir. Talep, bir ebevey-
bulunmuştur. 1966’da yayımladığı makale, lite- nin çocuğa dayattığı kontrol miktarını (örneğin,
ratürde çocuk davranışlarının doğrudan gözlem- davranış beklentileri), standart ve kuralların uygu-
lendiği ve ebeveynlerin davranışlarının mülakatlar lanması ve bir ebeveynin standartları ve kuralları
yoluyla (anketler yerine) gözlemlendiği ya da elde uygulama derecesidir. Özerklik tanınması ise, ço-
edildiği ve böylece ebeveynlik araştırmalarında cukların aile içinde özerklik ve bireysel ifadeye izin
gözlemsel verilerin önemini vurgulayan bir çalış- vermesi olarak tanımlanır. Otoriter ebeveynlik tar-
ma olmuştur. Ayrıca, ebeveyn sevgisi ve saygısının zı, sosyal ve bilişsel çalışma, akademik başarı, ben-
cezaları etkili hale getirmede güçlü değişkenler ol- lik saygısı, sosyal uyum ve sosyal yetkinlik arasında
duğunu belirterek cezanın etkisiz olduğunu öne- pozitif korelasyon bulunmuştur. Otoriter ebeveyn-
rebilecek davranışsal araştırmaları ikna edici bir lik tarzında aynı zamanda çocuklarda psikopatolo-
şekilde bağlamsallaştırmıştır. Baumrind duygusal- jik vakaların düşük olduğu tespit edilmiştir ancak
etkileşimsel bir bağlam oluştururken, ebeveynlik otoriter ve müsamahakâr ebeveynlik stillerinin bir-
tarzları, ebeveynlik davranışları ve hayvan model- likte kullanıldığı durumlarda çocukların psikolojik
lerine dayalı bir temel oluşturmak için mevcut rahatsızlıklarında artışa rastlanmıştır (Rodriguez
araştırmalar arasında bir bağlantı kurdu ve bunu vd., 2009: 197).
insanlara genişletti. Ayrıca ampirik temelli müda- Sanayileşme ve kentleşme yönünde hızlı sosyal
hale stratejilerine de zemin hazırladı. 1966’daki ve ekonomik bir değişim içindeki geleneksel top-
makalesinde ebeveynlik tarzlarına ilişkin 12 yan- lulukçu toplum içinde büyüyen çocuklar, otoriter
lış bilinen mitleri gündeme getirdi ve her birini ebeveynlerini daha önce de olduğu gibi sıcak ve ka-
dikkatlice çürüttü ve argümanlarının her birini bullenici görmeye devam mı edecekler, yoksa oto-
destekleyecek veriler sağladı. Baumrind, özellikle riter davranışı reddedilmek olarak mı algılayacak-
‘’hafif ceza’’ verilmesini savunarak, çocuğun ceza- lardır? En azından bazı koşullarda, ikinci seçeneğin
nın nedeni ve alternatif uygun davranış hakkında olabileceğine dair bazı bulgular vardır. Örneğin Su-
çocuğa özel ebeveyn geribildirim ile birleştirilme- nar (2009), şehirli Türk ergenlerde bulduğu yüksek
si gerektiğini savunmuştur. Ayrıca, çocuk kötü kontrol ve sevgi algısı arasındaki negatif ilişkinin,

224
8
Çocukluk Sosyolojisi

kendi ebeveynlerindekinden veya büyükbaba ve malarda da benzer sonuçlar bulunmuştur. Örne-


büyükannelerindekinden çok daha güçlü olduğu- ğin, İstanbul’da ikamet eden, çoğu kırsal kökenli,
nu bulmuştur. (Dinn ve Sunar, 2017: 97). işçi olarak çalışan ebeveynlerle yapılan çalışmada,
Avustralya’daki Avustralyalı (bireyci olarak dü- annelerin, çocuklarında itaate büyük değer verdik-
şünülür) ve Türkiye’den gelen göçmen annelerinin leri ortaya konmuştur. Sunar (2002), şehirde yaşa-
ebeveynlik tarzlarının karşılaştırıldığı çalışmada, yan orta sınıf Türk ebeveynlerin, çocuklarının davra-
Yağmurlu ve Sanson (2009), Türkiyeli annelerin nışlarını şekillendirmede fiziksel ceza ve diğer otoriter
daha fazla itaat yönelimli hedeflere sahip oldukla- kontrolleri nadiren kullandıklarını; daha çok ödül,
rını ve daha fazla cezalandırma yönelimli strateji- akıl yürütme ve suçluluk duygusu yaratma gibi yön-
ler kullandıklarını bulurken Avustralyalı annelerin temleri tercih ettiklerini bulgulamıştır. İstanbul’daki
daha bireysel hedeflerle birlikte daha fazla tüme- orta sınıf ve işçi sınıfı örneklemlerinin karşılaştırıl-
varım yönelimli stratejiler kullandıklarını öne sür- dığı bir çalışmada Pehlivanoğlu (1998), işçi sınıfı
müşlerdir (Dinn ve Sunar, 2017: 97). ebeveynlerin, orta sınıf ebeveynlere kıyasla, ergen
çocukları tarafından daha otoriter yöntemler kul-
Bireycilik-toplulukçuluk boyutlarına ek olarak,
landıkları şeklinde algılandıklarını bulmuştur. Le
sosyoekonomik düzey (SED), ebeveynlerin eğitim dü-
Compte, Özer ve Özer (1978) ve Fişek (1982),
zeyi ve meslekleri gibi demografik faktörler, otoriter
Türkiye’de orta ve üst sınıfta yer alan ebeveynlerin fi-
veya demokratik çocuk yetiştirme tarzları üzerinde
ziksel cezaları daha az kullandıklarını ve demokratik
önemli etkilere sahiptir. Çeşitli ülkelerden elde edi-
çocuk yetiştirme inanışlarını daha çok destekledikle-
len araştırma sonuçları çocuk yetiştirmeye yönelik
rini göstermişlerdir. İmamoğlu (1987), Türkiye’deki
otoriter inanışların SED ile negatif bir ilişki içinde
ebeveynlik tutumlarını ve uygulamalarını incele-
olduğuna işaret etmektedir. SED’nin yanında be-
miş ve Ankara’da yaşayan ebeveynlerin düşük SED
lirli meslek grupları ile ilişkili değerler ve inanışlar,
seviyeleri ile otoriter ebeveynlik tarzlarının ilişkili
çocuk yetiştirme yöntemlerini etkileyebilmektedir.
olduğunu bulmuştur. Ebeveynlik tarzını önemli öl-
Aralarında ABD ve Türkiye’nin de olduğu sekiz
çüde etkileyen diğer bir faktör de ebeveynlerin eği-
farklı ülkede yapılan kültürlerarası “çocukların
tim seviyesidir. Örneğin, Schaefer (1991) ebeveyn-
değeri” çalışması, babaların mesleki konumları-
lerin otoriter çocuk yetiştirme inanışlarına karşın
nın belirli ebeveynlik inanışları ve çocuk yetiştirme
demokratik inanışların ebeveynin eğitim düzeyi ile
tutumları ile ilişkili olduğunu ortaya koymuştur
pozitif korelasyon gösterdiğini belirtmiştir (akta-
(Hoffman, 1987). Türkiye’de yapılan diğer çalış-
ran, Dinn ve Sunar, 2017: 98-99).

Öğrenme Çıktısı
5 Aile yapısı ve çocuğun benlik biçimleri arasındaki ilişkileri açıklayabilme

Araştır 5 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Aile ve kültürün çocukların


sosyal benlik gelişimindeki
etkilerini detaylı bir şekil-
Ebeveynlik tarzlarının ergen de öğrenmek için Sevda Ebeveynlik tarzlarının fark-
davranışlarının şekillenme- Bekman ve Ayhan Aksu- lı benlik oluşumlarındaki
sine etkilerini ve sonuçlarını Koç’un “İnsan Gelişimi, etkilerini arkadaşlarınızla
araştırınız. Aile ve Kültür: Farklı Bakış tartışınız.
Açıları” (2013, İstanbul:
Koç Üniversitesi Yayınları)
adlı eserini inceleyiniz.

225
8
Çocuk-Aile İlişkileri ve Çocuğun Değeri

Modern çağda çocuğun değeri


1 ve aile yapısındaki dönüşümleri
açıklayabilme
öğrenme çıktıları ve bölüm özeti

Modern Aile Yapısındaki


Dönüşümler ve Çocuğun Değeri

Modernite, endüstrileşme ve kentleşme süreçleri iki önemli alanda çocukların yaşamlarını etkilemiştir: iş-
yaşamı ve aile kompozisyonu. Aile kompozisyonundaki ve ekonomik statüdeki büyük ölçekli dönüşümler hane
halkını ve çocukluğa yüklenen anlamları farklılaştırmıştır. Çocuklar, gerçek ekonomik değerlerini yitirmiş olsalar
bile sembolik olarak daha değerli hale gelmiştir (Zelizer 1985). Gillis’in çalışmaları da ebeveynlik uygulama-
larının ve uygun ebeveynliğin ne olduğuna dair inançların da değişime uğradığını göstermesi açısından
önemlidir. Gillis, çocukları sembolik olarak daha değerli hale gelmesinin ve onları korumanın, özellikle de ço-
cukların kendileri için pahalıya mal olduğunu iddia etmektedir. Kuralları yetişkinler belirler. Çocukluğu gizli
bir bahçe olarak düşünmeyi seviyoruz ama yirminci yüzyılda bu bahçenin daraldığı öne sürülmektedir. Gillis’e
göre, gerçek çocuk yetişkin hayatı üzerindeki gücünü kaybederken, ‘sembolik’ çocuk daha değerli hale gel-
miştir. Sembolik çocuk yetişkin tarafından yaratılmıştır ve çocukların kendi yaşamlarının zıttı olarak durur
(Gillis, 2003). Çocuklar artık tümüyle aileye bağımlıdır ve bireyselleşme süreci onları artan bir şekilde daha
zayıf hale getirebilmektedir. Bugün ekonomi tüketimdeki artışa bağlı kalırken, geleneksel yaşam standardını
korumak için iki maaşa ihtiyaç vardır. Önemli ölçüde tüketim çocuklar üzerinde yoğunlaşmaktadır. Gillis,
Noel ve diğer festivallerin ve turizmin (şimdi dünyanın en büyük tek endüstrisi) aile zamanına nasıl eşit de-
recede uyum sağlayabildiğini vurgularken, McKee ve arkadaşları ebeveynlerin çocuğuna ayıramadığı zaman
eksikliğini hediyeler ve pahalı tatiller ile nasıl değiş tokuş edebildiğini ve bunun bir tür yeni ebeveynlerin
telafi mekanizması olduğunu tartışıyorlar. Tüm dünyada, kamusal bir söylem, kariyer açısından istihdamı
(özellikle anneler) vurgulamıştır ve bunun bireysel bir seçim meselesi olduğunun altını çizmiştir.

Türkiye’de kentleşme ve endüstrileşme


2 ile birlikte meydana gelen ebeveyn-çocuk
ilişkilerindeki dönüşümü açıklayabilme

Türkiye’de Ebeveyn-Çocuk
İlişkilerinin Dönüşümü

Türkiye’nin 20. yüzyılın ikinci yarısından günümüze endüstrileşme, kentleşme, ekonomik yapıda yaşadığı de-
ğişim ve dönüşümler, eğitim düzeyinin artması ve küreselleşme ile birlikte aile yapısı ve işlevlerinin de zaman
içinde değişmesine yol açmıştır. Aile yapısında yaşanan bu değişimler, esasen ülkenin toplumsal yapısında
gerçekleşen önemli değişimlerin başında gelmektedir. Kentleşme dinamikleri sonucunda aile yapısındaki deği-
şiklikler meydana gelmektedir: Ailenin yaşam tarzı (kentsel yaşam tarzı), üst kuşaklarla ilişkiler (çekirdek izole
aile), tüketim alışkanlıkları (geleceğe borçlanarak kredi kartı odaklı bir tüketim alışkanlığı), sosyal ilişki kurma
biçimleri (sosyal medya ağırlıklı sosyal ilişkiler), komşuluk ilişkileri (kentsel ilişkilerdeki mesafe uzaklık) ve
ebeveynlerin çocuklarla kurdukları ilişkilerin biçimi (çocuğun bireysel-psikolojik değerinin başat hale geldiği
bir hoşgörülü ebeveynlik) ve çocukluğun dönüşümü (bireyselleşme, yalnızlaşma ve sokak oyunlarının azalması)
vb. alanlarında yoğunlaşmış görünmektedir. Son yarım yüzyılda Türk toplumunda ekonomik kalkınma ile
birlikte sosyal ve kültürel dönüşümlerin yaşandığı dikkate alındığında, belirgin bir kentleşme süreci yaşandığını
ve bu süreçlere paralel olarak geniş ailenin yerini nükleer aileye bırakmakta olduğu iddia edilmektedir. Özel-
likle kentsel yaşam tarzları, daha fazla sayıda ve daha uzun süre okulda bulunan çocuklar için aileye daha uzun
bağımlılık dönemlerini içermektedir. Ayrıca, annelerin çalışma hayatına daha fazla katılıyor olması da çocuk
sahibi olmaya ve çocuğa atfedilen anlamlar açısından çok etkili olmaktadır. Kadınların işgücüne ve kamusal
alana katılımlarının artmasıyla tetiklenmiş olan toplumsal dönüşüm, sadece “eve ekmek getiren erkek” ve “ev
hanımlarının” egemen olduğu hegemonik aile biçimini (Topçu, 2018: 55) değiştirmemiş ancak anne ve baba-
ların çocuklarına ilişkin deneyim, değer ve tutumları da değişim kervanına katılmıştır.

226
8
Çocukluk Sosyolojisi

Modernleşme kuramının Türkiye’de aile


3 yapısının dönüşümüne ilişkin görüşlerini
eleştirel olarak analiz edebilme

öğrenme çıktıları ve bölüm özeti


Modernleşme Kuramı:
Türkiye’de Aile Yapısı İçin Sınırlı
Bir Çerçeve

Modernleşme kuramına göre, endüstrileşen/modernleşen az gelişmiş tüm toplumlar, Batı tipi bir aile mode-
line doğru evrilecektir. “Prototipik” Batı ailesinin temel özelliklerini belirtmek gerekirse, bu bir “bağımsız”
ilişkiler sistemidir. Aile, akrabalardan bağımsızdır ve kendi başına, ayrı, çekirdek bir birim teşkil eder. Ayrıca,
ailenin kendi alt sistemleri de (kişiler) birbirlerinden iyi belirlenmiş sınırlarla ayrılmıştır. Bütün Batı aileleri-
nin bu modele uymadığı iddia edilebilir. Bu iddia doğrudur. Yine de bu model, özellikle psikolojide tutulan
bir prototiptir ve Batılı (özellikle orta sınıf Amerikan) dünya görüşünü yansıtır. Psikologlar ve diğer sosyal
bilimciler tarafından öne sürülen eleştirilere karşın bu prototip varlığını sürdürmüş; aile ve aile değişimi
konularındaki fikirleri etkilemeye devam etmiştir (Kağıtçıbaşı, 2012: 214). Türkiye’de aile yapısında zaman
içinde meydana gelen dönüşümleri, tümüyle modernleşme teorisinin öngörüleriyle açıklamak mümkün
görünmüyor. Çünkü modernleşme teorisi, sanayileşme sürecinden geçmiş Batılı aile tipine referansla aile-
deki değişimin gelenekselden moderne, geniş aileden çekirdek aileye, bağımlılıktan özerkliğe, otoriterden
demokratik forma ve bireyselleşme dinamiklerine doğru evrileceğini varsaymaktadır. Aile yapısında zaman
içinde meydana gelen dönüşümleri, modernleşme teorisinin öngördüğü gibi ya çekirdek ya da geniş aile
tanımlaması içinde incelemek yetersiz kaldığı öne sürülmektedir. Türkiye’deki aile yapısı ele alındığında,
modernleşme yaklaşımına yöneltilebilecek eleştirilerden biri geniş ailenin ilişkisel varoluşunun aslında çekir-
dek aile yapısında da devam ettiğidir. Kentsel alanlarda ortaya çıkan genel eğilim ise, ailelerin genel yapısı
çekirdek olsa dahi, güçlü akrabalık ve hemşehrilik bağları ve geniş ailenin ilişkisel yapısının devam etmesidir
(Kıray, 1985; Duben, 1982). Aileler ayrı mekânlarda yaşasalar bile, geniş aile hâlâ güçlü bir kültürel yapı
olarak durmaktadır (Kandiyoti, 1988: 278). Abandan-Unat bu tip aileleri ‘fonksiyonel olarak geniş aile’
olarak adlandırmaktadır (Abadan-Unat, 1986:186) Son olarak, modernleşme kuramının karşısında, Ver-
gin daha farklı bir görüşü savunmakta ve kentleşmenin akrabalık ya da başka bir deyişle anonim ilişkilerin
çözülmesine yol açmadığını iddia etmektedir. Ailede doğrusal bir değişimi öngören evrimci teorilerin aksine,
farklı değişim yönlerini öngören bir model aile yapısında çeşitli değişimlerin olabileceğini hesaplayabilmek-
tedir (Vergin, 1985: 574’den; akt, Dedeoğlu, 2000: 155). Öte yandan, Ülkemizde genel olarak çekirdek
ailenin yaygınlığına karşın, geniş aileyi yeğleyen yaygın bir sosyal değer vardır. Böyle bir geleneksellik içinde
yetişen çocuk sadece bir aile içinde değil, akrabalık, hısımlık, komşuluk sistemi içinde büyümesi (Tezel ve
Şahin, 2007: 783) yalıtılmış bir çekirdek aile beklentisinden farklı gelişmektedir ve akrabalarla yakın ilişki
ailelerin hâlâ çocuklardan beklediği bir davranış örüntüsü görünümündedir.

227
8
Çocuk-Aile İlişkileri ve Çocuğun Değeri

Kağıtçıbaşı’nın çocuğun değeri


4 çalışmasının çocuk ve aile çalışmalarına
katkısını açıklayabilme
öğrenme çıktıları ve bölüm özeti

Çiğdem Kağıtçıbaşı ve Çocuğun


Değeri Araştırmaları

İlk olarak Kağıtçıbaşı, ekonomistlerin ekonomik üretkenlik ve bireysel davranış (doğurganlık) arasında doğru-
dan bağlantılar varsayan geleneksel yaklaşımının yanlış olduğunu açıkça göstermiştir; ona göre, sahip olunan
değer yönlendirmeleri gibi aracı faktörler göz ardı edilmemeliydi. Çocukların olumlu veya negatif değerinin
doğurganlığı etkilediği varsayılmıştır. İkinci olarak, Kağıtçıbaşı, çocukların ekonomik, sosyal ve psikolojik/
duygusal değeri olmak üzere farklı yönleri arasında ayrım yaparak çocukların değeri üzerine araştırmayı teşvik
etmiştir. Bu durum, araştırmacıların sosyoekonomik değişikliklerin farklı değerler ve davranışlarla hangi şekilde
ilişkili olduğunu belirtmelerine olanak sağladı. Üçüncü olarak, Türkiye’de topluluk içi farklılıkları inceleyerek
kültür kavramı üzerine halen devam eden tartışmalara katkıda bulunmuştur. Kağıtçıbaşı’nın kültürler arası
karşılaştırmalara yönelik ilgisi, Türkiye’de devam eden değişimleri ampirik olarak araştırmasına olanak sağladı.
Bu nedenle, kırsal ve kentsel alanları insani kalkınma bağlamı olarak ayırt etme gereğinin altını çizmiştir Dör-
düncü olarak, Kağıtçıbaşı, doğurganlık ötesindeki başka süreçlere de odaklanarak demografik araştırmaların
geleneksel yaklaşımın ötesine geçti: O, ebeveynlik davranışlarını inceleyerek bir insani gelişim perspektifini
araştırmalara dahil etmiştir. Çocuk doğurmanın ötesinde, anne-babalar çocukta arzu edilen gelişimsel sonuçları
teşvik etmek için ilgi ve bakıma odaklanmaktadır. Sonuç olarak, Kağıtçıbaşı’nın beşinci katkısı, farklı makro ve
mikro düzey sistemler arasındaki ilişkilere ve bunların bireysel gelişimsel sonuçlara olan etkilerine odaklanarak
toplumsal değişimi incelemesidir. Buna göre, daha genel olarak ekonomik sistem, ailenin mikro sistemiyle
ilişkisi içinde, ebeveynlik stilleri gibi gelişimsel koşullar ve bireysel değer yönelimleri gibi gelişimsel sonuçlarla
ilişkili olarak incelenmiştir. Kağıtçıbaşı’nın bu alandaki özel katkısı, sosyoekonomik değişim ve insani gelişim
bakış açılarını birbirine entegre etmeye çalışan Aile Değişimi Modeli’nin bir parçası olarak bir kuramsal çerçeve
ortaya koymasıdır. Bu model, çocukların değeri üzerine kültürler arası ampirik çalışmalar için teorik bir kılavuz
olarak hizmet vermiştir (Trommsdorff, 2009: 88).

228
8
Çocukluk Sosyolojisi

Aile yapısı ve çocuğun benlik


5 biçimleri arasındaki ilişkileri
açıklayabilme

öğrenme çıktıları ve bölüm özeti


Aile Yapısı ve Çocuğun Benliği

Bireyci, orta-sınıf kültüründe, benlik, bireyin gereksinimlerini, yeteneklerini, güdülerini ve haklarını içeren
içsel (bireye ait) özelliklerden oluşan bir varlık olarak görülmüştür. Her birey, bu özelliklere sahiptir ve bun-
ları değişik sosyal ortamlarda düşünce ve davranışlarını yönlendirmede kullanır. Toplulukçu kültürlerde ise
kişi kendisini bağımsız bir birey olarak değil bir grubun (örn. aile, köy, kavim, vb.) parçası olarak görür; bu-
nun sonucunda da benlik, bireysel amaç ve davranışların, grubunun norm ve beklentileri ile uyumlu olması-
nı sağlamak kaygısını taşır. Ayrık Benlik Yapısı: Batı kültürlerinde genellikle başkalarının arasından sıyrılmak
ve kendini göstermek, farklı olmak, kendini ifade edebilmek, kişisel amaçları gerçekleştirebilmek önemlidir.
Bu yüzden, böyle bir insan olmak, kişinin özgüvenini ve özdeğerini artırır; çünkü kültürün diğer üyelerinin
beklentisi de bu yöndedir. Davranışın bireysel amaç ve tercihlere dayandığı bireyci kültürlerde bu özelliklere
sahip olmayan insanların o kültürle barışık yaşaması zordur. Batı dışındaki birçok toplulukçu kültürde,
benliğin ayrışmışlığına değer verilmez. İnsanların esasta birbirlerine bağlı olduğu gerçeği önem taşır. Başta
gelen kural, başkalarına uymak ve onlarla bağlılığı sürdürmektir. Kişinin sosyalleşme şekli, onun ait olduğu
gruplara ve genel olarak var olan ilişkilere uyum göstermesini, başkalarının duygularına duyarlı olup onların
aklından geçeni okumasını, ona atfedilen görev ve rolleri ve ondan beklenen davranışları yerine getirmesini
sağlar. Kişiden beklenen roller ve görevler belirlenmiştir ve kişinin başkalarıyla olan bağlarının güçlenmesine
olanak sağlar. İlişkili benlikler için, özgüven, özdeğer ve doyum kavranılan Batı’da tanımlanandan başka an-
lamlar taşır. İlişkilere uyum gösterebilmek ve o ilişkilerin bir parçası olabilmek, ilişkili benlikler için özgüven
ve özdeğerin temelini oluşturur. Bu tür benliğe sahip olan insanlar, başkalarına bağlı olarak tanımladıkları
statülerine uygun bir şekilde davranırlar (Ali bey’in kızı veya X ailesinin üyesi veya Y okulunun mezunu
gibi), onlara atfedilen sosyal görevleri, zorunlulukları ve sorumlulukları yerine getirmeye çalışır, hatta ken-
dilerine yeni sosyal görev ve sorumluluklar biçerler. Bu iki tür benliğe ek olarak Kağıtçıbaşı, üçüncü bir tür
benlik yapısı ortaya koymuştur: hem ilişkisel eğilimi hem de özerkliği içinde barındıran “özerk ilişkili benlik
yapısı”. Araştırmalar göstermiştir ki hem ilişkililik hem de özerklik temel insan ihtiyacıdır. Bu tür benlik,
özellikle toplulukçu kültüre sahip toplumların gelişmiş kentsel bölgelerinde, kuşaklararası, özellikle yetişkin
evlada maddi bağımlılıkların azaldığı, buna karşılık duygusal bağlılıkların kaybolmadığı aile modelinde ge-
lişmektedir (Kağıtçıbaşı ve Cemalciler, 2014: 327-328). Kağıtçıbaşı’nın (2014) ortaya koyduğu “özerk-iliş-
kili benlik” içinde hem bireyci (özerk), hem de toplulukçu (ilişkisel) özellikler taşımaktadır.

229
8
Çocuk-Aile İlişkileri ve Çocuğun Değeri

1 McKee ve arkadaşları, ebeveynlerin çocuğuna 6 Sosyoekonomik statüsü yüksek, daha eğitim-


ayıramadığı zaman eksikliğini hediyeler ve pahalı li ve tolerans seviyesi yüksek olduğu ve eşler ara-
tatiller ile değiş tokuş etmesini aşağıdaki kavram-
neler öğrendik?

sında ve çocuklara yönelik eşitlikçi değerlerin öne


lardan hangisiyle açıklar? çıktığı ailelerde aşağıdaki çocuğun değerlerinden
A. Kamusal ebeveynlik B. Telafi mekanizması hangisinin yüksek olması beklenir?
C. Oyun ekonomisi D. Bireysel seçim A. Psikolojik değer B. Ekonomik değer
E. Vicdan azabı C. Sembolik değer D. Sosyolojik değer
E. Sosyal değer
2 Abandan-Unat, ailelerin ayrı mekânlarda ya-
şasalar bile, geniş ailenin hâlâ güçlü bir kültürel 7 Çocuğun eve neşe vermesi, duygusal açıdan
yapı oluşturmasını aşağıdaki kavramlardan hangi- doyum sağlaması ve anne-babaları birbirine yak-
siyle ifade etmektedir? laştırması çocuğun hangi değeri ile ilgilidir?
A. Fonksiyonel geniş aile B. Bağımlı çekirdek aile A. Ekonomik değer B. Sosyal değer
C. Geçiş ailesi D. Kentli bağımsız aile C. Sembolik değer D. Psikolojik değer
E. Geniş bağımlı aile E. Ailevi değer

3 Kağıtçıbaşı’nın aile modeli analizine göre, ba- 8 Batı dışındaki birçok toplulukçu kültürde,
tıdaki orta sınıf kentlerde aşağıdaki aile biçimlerin- hangi benlik türünün gelişimine izin verilmez?
den hangisi bulunmaktadır?
A. Ayrışmış benlik B. İlişkisel benlik
A. Bağımlı aile modeli C. Bağımlı benlik D. Duyarlı benlik
B. Duygusal Bağlı aile modeli E. Ayna benlik
C. Bağımsız aile modeli
D. Geniş aile modeli
E. Küçük burjuva ailesi 9 İçinde hem bireyci hem de toplulukçu özel-
likler taşıyan, bireyciliği başkalarından ayrışma
uzaklaşma değil, kendi kendine karar verebilme,
4 Sanayileşme sürecinden geçmiş Batılı aile etkin olabilme anlamına gelen benlik türü aşağıda-
tipine referansla ailedeki değişimin gelenekselden kilerden hangisidir?
moderne, geniş aileden çekirdek aileye, bağımlı-
lıktan özerkliğe, otoriterden demokratik forma ve A. Özerk-bağımlı benlik
bireyselleşme dinamiklerine doğru evrileceğini var- B. Bağımlı-ilişkisel benlik
sayan kuram aşağıdakilerden hangisidir? C. İlişkisel-bağlamsal benlik
D. Ayrık-özgür benlik
A. Postmodern kuram
E. Özerk-ilişkisel benlik
B. Postyapısalcı kuram
C. İşlevselci kuram
D. Modernleşme kuramı 10 Orta sınıf Türk ebeveynlerin, çocuklarının
E. Yapısalcı kuram davranışlarını şekillendirmede aşağıdaki yöntemler-
den hangisine daha çok başvurdukları söylenebilir?

5 Çocukların ekonomik, sosyal ve psikolojik/ A. Fiziksel cezalar


duygusal değeri olmak üzere farklı yönleri arasında B. Otoriter kontrol teknikleri
ayrım yaparak çocukların değeri üzerine araştırma- C. Aşırı gözetim
yı teşvik eden düşünür aşağıdakilerden hangisidir? D. Akıl yürütme ve suçluluk duygusu yaratma
A. N. Postner B. F. Gillis E. Psikolojik şiddet
C. A. Giddens D. Ş. Mardin
E. Ç. Kağıtçıbaşı

230
8
Çocukluk Sosyolojisi

Yanıtınız yanlış ise “Modern Aile Yapısındaki Yanıtınız yanlış ise “Çiğdem Kağıtçıbaşı ve
1. B 6. A
Dönüşümler ve Çocuğun Değeri” konusunu Çocuğun Değeri Araştırmaları” konusunu
yeniden gözden geçiriniz. yeniden gözden geçiriniz.

neler öğrendik yanıt anahtarı


Yanıtınız yanlış ise “Modernleşme Kuramı: Yanıtınız yanlış ise “Çiğdem Kağıtçıbaşı ve
2. A 7. D
Türkiye’deki Aile Yapısı İçin Sınırlı Bir Çer- Çocuğun Değeri Araştırmaları” konusunu
çeve” konusunu yeniden gözden geçiriniz. yeniden gözden geçiriniz.

Yanıtınız yanlış ise “Çiğdem Kağıtçıbaşı ve


3. C 8. A Yanıtınız yanlış ise “Aile Yapısı ve Çocuğun
Çocuğun Değeri Araştırmaları” konusunu
Benliği” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
yeniden gözden geçiriniz.

Yanıtınız yanlış ise “Modernleşme Kuramı:


4. D 9. E Yanıtınız yanlış ise “Aile Yapısı ve Çocuğun
Türkiye’deki Aile Yapısı İçin Sınırlı Bir Çer-
Benliği” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
çeve” konusunu yeniden gözden geçiriniz.

Yanıtınız yanlış ise “Çiğdem Kağıtçıbaşı ve


5. E 10. D Yanıtınız yanlış ise “Aile Yapısı ve Çocuğun
Çocuğun Değeri Araştırmaları” konusunu
Benliği” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
yeniden gözden geçiriniz.

Araştır Yanıt
8 Anahtarı

Hofstede bireycilik ve toplulukçuluk kavramlarını şöyle tanımlamıştır: “Bi-


reycilik, bireyler arasındaki bağların gevşek olduğu, herkesin sadece kendine
veya çekirdek ailesine bakmak zorunda olduğu kültürler için geçerlidir. Top-
lulukçuluk ise, insanlann doğuştan itibaren güçlü ve sıkı gruplara bağlı olduğu
ve bu bağılılığın yaşam boyunca, sorgulanmayan bir sadakat karşılığında va-
rolduğu toplumlarda vardır” (Kağıtçıbaşı ve Cemalciler, 2014). Hofstede’nin
(1980; 2001) kültürel yönelimlerin temel boyutlarından biri olarak öne sür-
düğü bireycilik-toplulukçuluk, kişilikten aile etkileşimlerine ve iş ortamlarına
kadar değişen bir bağlamda yapılan yoğun kültürlerarası çalışmaların ana te-
masını oluşturmaktadır. Bu araştırmacılara göre, bireyci yönelimde bir kişinin
en büyük önceliği kendi amaç, ihtiyaç ve isteklerine tanıdığı düşünülürken,
toplulukçu yönelimde ise bir kişinin en büyük önceliği, grup içerisindeki diğer
kişilerin ihtiyaç ve beklentilerine tanıdığı ve kendi amaç, ihtiyaç ve isteklerini
gruba uyum sağlamak adına ikinci plana alma eğiliminde olduğu düşünül-
Araştır 1 mektedir olduğuna dair bulgular ortaya konulmuştur. Türk kültürünün bir
“ilişkililik kültürü” olduğunu öne sürmüştür. Diğer yandan pek çok çalışma
Türkiye’nin Hofstede’nin belirtilen sıralamasının gösterdiğinden daha bireyci
olabileceğine işaret etmekle birlikte sonuç olarak Türkiye’nin ABD’den daha
az bireyci ve daha çok toplulukçu bir kültürel yönelime sahip olduğuna dair
pek az soru işareti bulunmaktadır. Bireycilik-toplulukçuluk kavramlarını daha
ayrıntılı tanımlayabilmek adına, Triandis ve arkadaşları yatay ve dikey olarak
adlandırdıkları ikinci bir boyut önerip araştırmışlardır. Bu görüşle, bireyci-
lik-toplulukçuluk, dikey ve yatay bireycilik ile dikey ve yatay toplulukçuluk
olarak dört kategoriye ayrılmıştır. “Dikey” kutup hiyerarşi ve otoriteyi ifade
ederken, “yatay” kutup tam tersine eşitlik ve hiyerarşik ayrımın olmamasına
işaret eder. Bu boyutları kullanan çalışmalar genel olarak ABD’nin “dikey bi-
reycilik” kategorisine girerken, Türkiye’nin “dikey toplulukçuluk” kategorisin-
de olduğunu göstermiştir (aktaran, Dinn ve Sunar, 2017: 96).

231
8
Çocuk-Aile İlişkileri ve Çocuğun Değeri

Araştır Yanıt
8 Anahtarı

Genel olarak günümüzde babalığın (ataerkil) erkekliğe göre ve (ataerkil) er-


kekliğe rağmen olumlu dönüşümler geçirdiği söylenebilir. Babalık, (ataerkil)
erkekliği dönüştürmek, ehlileştirmek için önemli bir fırsat yaratıyor. Babalık
söylem, algı ve pratiklerine dair bulgular, egemen erkeklik özelliklerinin “baba
olma” hâliyle birlikte değişime ve dönüşüme yönelik müdahalelere açık hâle
geldiğini gösteriyor. Sosyal medyada sıklıkla paylaşılan söylemlerdeki erkeklik
algısında negatif olarak görülebilecek kavramlar daha az yer tutuyor; zira, bu
kavramların işaret ettiği davranışlara belli oranlarda tolerans var. Babalık söz
konusu olduğunda ise bu davranışlar meşru görülmüyor. Babalık söyleminde
olumlu ve romantize özellikler öne çıkıyor. Kıskançlık, çapkınlık, otoriterlik,
baskıcı ve kavgacı olmak, alkol almak, şiddet gibi kavramlar egemen erkeklik
söyleminde “meşru ve makbul,” “erkeği erkek yapan özellikler” olarak görü-
lürken, babalık söyleminde hoşgörüyle karşılanmayan özelliklere dönüşüyor.
Babalık algısı, babalığın erkeklerin yaşamında olumlu özelliklerin daha da
olumlu hâle gelmesi gerektiği düşünülen, olumsuz özelliklerin ise daha fazla
eleştirildiği bir özellik sergiliyor. Bu anlamıyla babalık, erkekliğin ehlileştiği
bir dönem olarak görülüyor. Araştırma bulguları, erkeklerin ev işlerini yap-
masalar da çocuk bakımına kısmen de olsa katıldıklarını gösteriyor. Bu bulgu
da, babalıkla birlikte eşitlikçi yönde bir değişimin gerçekleşmesi potansiyeline
işaret ediyor. Babalık algısının içerdiği kavramlar, belli ağırlık noktalarında
Araştır 2 kümeleniyor. Bu kümeler ağırlıklarına göre şöyle sıralanabilir: - Geçim Sağla-
ma, ihtiyaçları karşılama, çalışma, sorumluluk alma, eve ekmek getirme - Yeni
Sorumluluklar Alma, ilgilenme, sevgi, destek olma, arkadaş olma - Otorite
Olma, güçlü, dayanak, aile reisi, otorite olma - Sahip Çıkma, koruma kolla-
ma, namusuna sahip çıkma, bir arada tutma, örnek olma Bu başlıklar arasında
en güçlü olanının Geçim Sağlama olduğu, Yeni Sorumluluklar Alma başlığın-
daki kavramların ise henüz çok güçlü olmamakla birlikte ön plana çıkmaya
başladığı görülüyor. Geleneksel olarak babalığı kutsal kılan Otorite Olma ve
Sahip Çıkma başlıklarının ise toplumsal algıda geri planda kaldığı gözlemle-
niyor. Bu durum bize babalık algısında otoriter babanın yerini geçim sağlayan
babanın almaya başladığını gösteriyor. Araştırma bulguları hâkim erkeklik ve
babalık söylemleri ile toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin kalıp yargıların baba-
ların algısında hâlen güçlü bir biçimde yer bulduğunu gösteriyor. Bu tabloyu
kadınların benzer söylem ve yargıları, yer yer erkeklerden de güçlü bir biçimde
benimsiyor olması karamsarlaştırıyor. Öte yandan kutsal ve romantize edilmiş
babalık algısını oluşturan kavram kümeleri arasında “Otorite Olma” ve “Sahip
Çıkma” görevlerinin geri planda kalarak “Geçim Sağlama” ve “Yeni Sorumlu-
luklar Alma” görevlerinin öne çıkması, aile reisliğinde kadınların da pay sahibi
olarak görülmeye başlanması söylem düzeyindeki değişimleri gösteren bulgu-
lar olarak dikkat çekiyor (Tol ve Daşkan, 2018: 53).

232
8
Çocukluk Sosyolojisi

Araştır Yanıt
8 Anahtarı

Anneliğin toplumsal inşası üzerinde hâkim olan yaklaşım, kadınların yaşamı-


nı özel alanla sınırlandıran evcimenlik kültüdür. Bu ideoloji, farklı ideolojiler
ile sentezlenerek yoğun annelik ideolojisine dönüşmüştür. 0-14 yaş arası çocu-
ğu olan annelerin istihdam oranlarının OECD ortalamasının son elli yılda iki
katına çıkması ise tam zamanlı anneliği savunan yoğun annelik ideolojisinin
dönüşüme uğradığının bir göstergesidir. Bu yaşanan dönüşümler, çalışma haya-
tının annelik ile uyumlu hale getirilmesine olanak tanıyan yasal düzenlemeler
ve çocuk bakım hizmetlerinin genişlemesi gerektiğini göstermiştir. Bu alanda
yapılan araştırma sonuçları, geçmiş yıllarda birçok toplumda etkisi hissedilen
yoğun annelik koşullarının değişerek, annelik ve çalışma hayatının bir arada
yürütüldüğü yeni bir dengeye doğru evirildiğine işaret etmektedir. 1950’lerden
itibaren kadınların da erkeklerle benzer eğitim düzeylerine ulaşmaları ve birçok
meslekte kendilerine yer edinebilmeleri ile kadınların işgücüne katılım oranları
yükselmeye başlamıştır. Ancak çalışma hayatına katılan kadınların evlendikle-
rinde ya da en iyi ihtimalle anne olduklarında çalışma hayatına uzun sürelerle
ara vermeleri ya da çalışma hayatının tamamen dışına çıkmaları hâkim annelik
ideolojileri ile tutarlı bir biçimde annelik ve çalışma hayatının bir arada yürütül-
mesini olanak dışı bırakmıştır. 1970’lere gelindiğinde özellikle doğum kontrol
hapının kullanımı ile kadınlar hem kendi bedenleri hem de hayatları üzerinde
kontrol sahibi olabilmiş, annelik zamanını belirleyebilme özgürlüğü kazanmış-
lardır (Goldin, 2006). Sanayileşmiş ülkelerde kadınların özellikle de annelerin
işgücüne katılım oranlarında artış yaşanmıştır. Diğer taraftan bu süreçte anne-
ler, çocuksuz kadınlardan daha az çalışmak -çocuk bakım faaliyetleri nedeniyle
yarı zamanlı çalışmaya yönelme- dolayısıyla daha az kazanmak gibi olumsuz
sonuçlar yaşamıştır (Blundell, Bozio ve Laroque, 2011; Joshi, Paci ve Waldfogel,
1999). Tam zamanlı çalışan annelerin dahi çalışma hayatında yeterli performans
göstermedikleri ve örgütsel bağlılıklarının zayıf olduğu şeklinde önyargılar ile
Araştır 3 karşı karşıya kaldığı göz önünde bulundurulduğunda yarı zamanlı işlerde çalışan
annelerin yaşadığı sorunlar azımsanamayacak boyuttadır. Tam zamanlı ya da
yarı zamanlı çalışan kadınların anne olmaları halinde çalışma yaşamında karşı
karşıya kaldıkları ve annelik ile çalışmanın bir arada yürütülmesinin yarattığı
zorluklar nedeniyle istihdam oranlarının düştüğü düşünülmektedir (Lundborg,
Plug ve Rasmussen, 2014). 1970’lerden önce kadın çalışanların büyük bir kısmı
annelik sonucunda çalışma hayatından çekilmeyi ya da çalışmaya uzun sürelerle
ara vermeyi tercih etmiştir. Son yıllarda bu seçenek hala varlığını korumakla
birlikte bu seçimi yapan annelerin sayısında önemli düşüşler yaşanmıştır. Ka-
dınların anneliği çalışma hayatına tercih etmek yerine çalışma hayatı ile bir ara-
da sürdürme eğilimindeki artış, yapılan araştırmalar ve istatistiksel veriler ile de
ortaya konmaktadır. Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan bir araş-
tırma çocuk sahibi olmanın kısa vadede istihdamı azaltmasına rağmen uzun va-
dede istihdama olumsuz bir etkisi olmadığını ortaya koymuştur (Cristia, 2008).
Son yirmi yıldır çalışma hayatına katılan kadınların sayısında hatırı sayılır bir
artış gerçekleşmiş bu doğrultuda çalışan anne sayısı da artış eğilimine girmiştir.
Çalışma hayatı ile anneliği bir arada yürüten kadınların 2014 yılında OECD
ortalaması; % 66,2, AB ortalaması ise % 68,2’dir. Kadınların çalışma hayatı-
na dâhil olmaları halinde doğurganlık oranlarının azalacağı iddiasının aksine
birçok ülkede doğurganlık oranları artmıştır. Diğer taraftan çocuk sahibi olma
oranlarının en yüksek olduğu 25-29 yaş arasında bulunan kadınların istihdam
oranının da % 64 civarında olması ve 0-14 yaş arası çocuk sahibi olan annelerin
istihdam oranının, bu yaş grubunda çocuğu bulunmayan annelerin istihdam
oranlarından 7-8 puan yüksek olması da annelik nedeniyle istihdam oranlarının
azalmadığının kanıtı niteliğindedir. Dolayısıyla emekliliğe değin kesintisiz bir
çalışma hayatı sürdürmesi beklenen “çalışan” ve çocuklarına tüm hayatını ada-
ması beklenen “anne” kimlikleri birbirleri üzerinde aşınmalar yaratarak “çalışan
anne” şeklinde yeni bir senteze dönüşmüştür (Aktaran, Kılıç, 2019: 25, 32).

233
8
Çocuk-Aile İlişkileri ve Çocuğun Değeri

Araştır Yanıt
8 Anahtarı

Son yıllarda aile yapısında değişikliklere yol açan ortalama ömrün artması, do-
ğurganlık oranlarındaki düşüş, daha çok kadının ev dışında çalışmaya başla-
ması ve evlilik krizleri vb. gibi aileye ilişkin eğilimler, aile içinde çocuk bakım
organizasyonunu da etkilemiş, daha da özel olarak, büyük ebeveynlerin çocuk
bakımı sağlayıp sağlamama ya da bu bakıma dahil olma derecelerine bağlı
olarak farklı büyük ebeveynlik modelleri ortaya çıkarmıştır. Çoğunlukla yaşa-
mın ilerleyen dönemlerinde edinilen bir rol olan büyük ebeveynliğin doğası
toplumsal, ailevi, sosyal ve kültürel faktörlerce şekillenmektedir. Bu bakımdan
farklı toplumsal ve ailevi bağlamlardaki kadın ve erkeklerin büyük ebeveynlik
rollerini gerçekleştirmeleri birbirlerinden farklıdır. Büyük ebeveynler kişisel
durumlarına ve tercihlerine bağlı olarak da kendi büyükanne-babalık tarzlarını
müzakere edip geliştirmektedirler. Çalışmalardan bazıları, büyük ebeveynlik
sınıflandırmalarını duygusal yakınlık, ilişkinin araçsal veya duygusal karakteri
gibi temel boyutları üzerine dayandırır. Bu anlamda bir prototipik sınıflandır-
ma, büyük ebeveynlik türlerini ayırt etmek için ana noktalardan biri olarak
büyük ebeveynliğin kişisel ve sosyal anlamını kullanan Robertson (1977) tara-
fından önerilen sınıflandırmadır. Kişisel boyut, büyük ebeveynlerin torunları-
nın kişisel memnuniyetine katkısına odaklanırken; sosyal boyut ise torunları
için oynadıkları model ve manevi rehber rolünü ifade eder (Triado vd., 2005:
102-103). Böylece, Robertson paylaşımlı (apportioned), sembolik (symbolic),
bireyselleştirilmiş (individualized) ve uzak (remote) olmak üzere dört çeşit bü-
yük ebeveynlik stilini tanımlar. Paylaşımlı büyük ebeveynlik stilinde büyük
ebeveynler bir yandan çocuğun manevi gelişiminden, öz değerlerin çocuğa
aktarılmasından sorumluyken diğer yandan hoşgörü ve çocuğun şımartılma-
sını torunlar ile büyük ebeveynlerin haklarından biri olarak algıladıkları için
Araştır 4 çocuğu şımartırlar, onlara karşı hoşgörülüdürler. Sembolik tarz çocuğun ah-
laki gelişimiyle ilgilenmenin yanı sıra bundan daha da çok doğru eylemlere
ve saygı duyulup örnek alınan modeller olmaya odaklanan büyük ebeveynleri
ifade eder. Bireyselleştirilmiş tarz, büyük ebeveyn ve çocuk arasındaki ilişki
ve arkadaşlık gereksinimleri üzerine yoğunlaşırken uzak stil, seyrek görülen
ve alışılagelmiş etkileşimden uzak bir büyük ebeveynlik stili tanımlamakta-
dır (Denham ve Smith, 1989: 347). Cherlin ve Furstenberg (1985) uzak stil
yerine ilişkisi koparılmış/ayrı ifadesini kullanırlar ve söz konusu büyük ebe-
veynlerin bu tipolojide yer almalarını yasça daha büyük olmaları ya da coğrafi
olarak torunlarından daha uzakta bulunmalarıyla bağdaştırırlar. Ayrı/ilişkisi
koparılmış büyük ebeveynlere karşılık “Etkili” büyük ebeveynler ise torunla-
rıyla neredeyse her gün temas eden büyükanne ve babalara işaret etmektedir
(akt. Timonen ve Arber, 2012: 7). Neugarten ve Weinstein resmi (formal),
eğlenceli (funseeking), uzak (distant), vekil veli (surrogate parents) ve aile bil-
geliğinin rezervi (reservoir of family wisdom grandparents) biçiminde katego-
rileşen bir büyük ebeveynlik tipolojisi çizerken; Cherlin ve Furstenberg büyük
ebeveynlik stillerinin yaşam seyri perspektifi içerisinde incelenmesi gerektiğini
savunarak bu kategorileştirmeye karşı çıkmışlardır. Bunun yerine ilişkisi ko-
parılmış/ayrı, pasif, destekleyici, otoriter ve etkili olarak adlandırılan beş ayrı
tarzda büyük ebeveynlik biçimlendirmesi önermişlerdir (Timonen ve Arber,
2012: 7). 1992 yılında Cherlin ve Furstenberg torun bakım sorumluluğu alın-
maksızın torunlarla zevkli etkileşimlere odaklanan arkadaşça (companionate)
tür, ebeveynlik sorumluluğunun üstlenildiği katılımcı (involved) tür ve uzak
(remote) tür olmak üzere üç farklı büyük ebeveynlik profili önererek sınıflan-
dırmalarını basitleştirmişlerdir (aktaran, Uğur, 2018: 15-17).

234
8
Çocukluk Sosyolojisi

Araştır Yanıt
8 Anahtarı

Ebeveyn davranışının iki önemli boyutundan biri kabullenme ve sıcaklıkla


karakterize olan “cevap vermeye hazır olma”, diğeri de ergeni kontrol ve yö-
netmeye endeksli “talepkâr olma”dır. Bu iki boyutun birleşiminden dört te-
mel ebeveyn örüntüsü ortaya çıkmaktadır (Coleman ve Hendry, 1999, 81;
Conger ve Galambos, 1997; Özbay, 1992, 64-66) Yetkin ebeveynler, her iki
boyutta yüksek performans gösteren ve sosyal entelektüel ve akademik ola-
rak yetkin olan çocuklar yetiştirirler. Baskıcı ebeveynler, talepkârlıkta yüksek,
cevap vericilikte düşük olan” (Conger ve Galambos, 1997)kurallara uyum
gösteren, itaatkâr fakat düşük benlik kaygısı ve negatif benlik algısı taşıyan
çocuklar yetiştirir. Son olarak, izin verici-hoşgörücü ebeveynler ise, psikolojik
olarak uyumlu fakat baz sapmış davranışlar gösterebilen çocuklar; izin verici
ve ilgisiz ebeveynler ise en zayıf gelişimsel eğilimler gösteren çocuklar yetişti-
rirler. Ebeveyn-ergen ilişkisi çatışma seviyesi bağlamında karakterize olabilir.
Baz çatışmalar aile etkileşimi içinde normaldir, ancak yüksek boyutta yaşanan
Araştır 5 çatışmalar zararlıdır. Bu çatışmalar, aile içinde stres yaşandığı zaman artabi-
lir. Ergenin ‘gelişen otonomi’ talebi veya duygusu ailede yaşanan çatışmanın
kaynağı olabilir. (Horroks, 1965). Ebeveynler derece derece ergene özerklik
vermeli ve onu desteklemelidir. Ergenlik sürecinde yaşanan en önemli değişik-
liklerden biri tek yönlü otoriteden karşılıklı karar verme sürecine girilmesinde
yaşanır. Sorumlu, otonom davranışı, en iyi ‘yetkin’ aile tipinde gelişmektedir.
Bu ebeveynler ergene sınırlar koyarken, aynı zamanda destek ve onay vererek
başarıyı teşvik edeler. Ebeveynlik davranışının diğer bir özelliği de gözlem ve
danışmadır. Bulgulara göre ebeveynin çocuğunu gözlemlemedeki başarısızlığı,
ergenlerde hap kullanımına, düşük okul performansına, güvensizliğe ve çeşitli
riskli davranışlara neden olur. Öte yandan Stattin ve Kerr’in yaptığı çalışmada,
ergenle ebeveyn arasındaki problemli davranışta, ebeveynin gözleminin değil,
gencin kendisini açıklamasının önemli olduğunu vurgular. Böylelikle gencin
ebeveynine sorunların açıklaması karşılıklı bir iletişimin gerçeklemesini sağlar
(aktaran, Ulusoy vd., 2005: 370).

235
8
Çocuk-Aile İlişkileri ve Çocuğun Değeri

Kaynakça
Aytaç, A. M. (2007). Ailenin serencamı: Türkiye’de Kağıtçıbaşı, Ç. (2000). Kültürel psikoloji: Kültür
modern aile fikrinin oluşması. Ankara: Dipnot bağlamında insan ve aile. (2. baskı), İstanbul:
Yayınları. Evrim Yayınevi.
Başbakanlık Aile ve Sosyal Politikalar Genel Kağıtçıbası, Ç. (1981). Çocuğun değeri: Türkiye’de
Müdürlüğü. (2010). Türkiye’de aile değerleri değerler ve doğurganlık. İstanbul: Boğaziçi
araştırması. Ankara: Manas Medya. Üniversitesi İdari Bilimler Fakültesi Yayınları.
Beşpınar, F. U. ve Beşpınar, L. Z. (2018). Türkiye’de Kağıtçıbaşı Ç. ve Ataca, B. (2017). Çocuğun değeri
orta üst sınıf laik ve muhafazakar kimliklerin ve aile değişimi: Türkiye’den otuz yıllık bir portre.
babalık deneyimleri üzerinden irdelenmesi: Sosyoloji Dergisi, 35, 77-101 (Çev. Pelin Önder
Benzerlikler, farklılıklar, önyargılar ve mesafeler. Eroğlu, Ebru Aloğlu).
Toplum ve Bilim, 143, 5-43.
Kağıtçıbaşı, Ç. ve Ataca, B. (2015). Value of Children,
Corsaro, W. (2003). We are Friends Right? Inside Kids’ Family Change, and Implications for the Care of
Culture. Washington DC: Joseph Henry Press. the Elderly. Cross-Cultural Research, 49(4): s. 374–
392
Dedeoğlu, S. (2000). Toplumsal cinsiyet rolleri
açısından Türkiye’de aile ve kadın emeği. Toplum Kağıtçıbaşı, Ç ve Cemalciler, Z. (2014). Dünden
ve Bilim, 86, 139-171. Bugüne İnsan ve İnsanlar: Sosyal Psikolojiye Giriş.
İstanbul: Evrim yayınları.
Dost, M. T. vd. (2019). Ebeveynlik Biçiminin Kişilik
Özellikleri, Benlik Saygısı ve Yaşam Doyumunu Kağıtçıbası, Ç. ve Ataca, B. (2006). Value of children
Yordama Gücü. Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, and family change: A three-decade portrait from
18(71): s. 1146-1165. Turkey. Applied Psychology: An International
Review, 54 (3), 317-337.
Fişek, G. O. (2005). Gelenekten değişime Türkiye’de
aile ve ergenler. Adolesan Sağlığı Sempozyum Kılıç, E. (2019). Evcimenlik Kültünden Çalışan
Dizisi, No: 43, 39-49. Anneye: Annelik İdeolojileri Üzerine Bir
Değerlendirme. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi
Giddens, A. (2012a). Sosyoloji: Kısa Fakat Eleştirel Bir
Sosyal Bilimler Dergisi, 20(1): s. 17-36
Giriş. Ankara: Siyasal Kitabevi.
Koçkar, A. İ. ve Harma, M. (2018). “Aile içi
Giddens, A. (2012b). Sosyoloji. İstanbul: Kırmızı Yayınları.
anlaşmazlıklar, çocuğa yansımaları ile çocuğun
Gilles, J. (2003). “Childhood and family time: a changing değerinin yıllar içerisinde değişimi” (Ed. Yasemin
historical relationship”. (Ed. Jensen, A. ve McKee, Esen ve Cenap Nuhrat) Türkiye aile yapısı ileri
L.) Children and the Changing Family: Between istatistik analizi, Ankara: Aile, Çalışma ve Sosyal
Transformation and Negotiation. London and New Hizmetler Bakanlığı., s. 136-179.
York: RoutledgeFalmer, s. Jensen, A. ve McKee, L.
Mayer, B., Trommsdorff, G., Kağıtçıbası, Ç. ve Mishra,
(2003) Children and the Changing Family: Between
R. C. (2012). Family models of independence/
Transformation and Negotiation. London and New
interdependence and their generational similarity
York: RoutledgeFalmer, s.145-169.
in Germany, Turkey and India. Family Science, 3
Jensen, A. ve McKee, L. (2003). Children and (1), 64-74.
the Changing Family: Between Transformation
Nauck, B. (2014) Value of Children and the Social
and Negotiation. London and New York:
Production of Welfare. Demographic Research, 30: s.
RoutledgeFalmer.
1793-1824. DOI: 10.4054/DemRes.2014.30.66
Kağıtçıbaşı, Ç. (2012). Benlik, aile ve insan gelişimi:
Özbay, F. (2015). Dünden bugüne aile, kent ve nüfus.
Kültürel psikolojide kuram ve uygulamalar.
İstanbul: İletişim Yayınları.
İstanbul: Koç Üniversitesi Yayınları.
Öztan, E. (2014). Türkiye’de ailecilik, biyosiyaset ve
Kağıtçıbaşı, Ç. (2005). “Cross-cultural Perspectives
toplumsal cinsiyet rejimi. Toplum ve Bilim, 130,
on Family Change,” (Eds.) Rita Liljeström and
176-189.
Elisabeth Özdalga, Autonomy and Dependence
in the Family: Turkey and Sweden in Critical Poster, M. (1989). Eleştirel Aile Kuramı. (Çev: Hüseyin
Perspective. İstanbul: Swedish Research Institute, Tapınç), İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
p. 17-38.

236
8
Çocukluk Sosyolojisi

Rodriguez, D. M., Donovick, M. R. ve Crowley, S. Trommsdorff, G. (2009). “A social change and


L. (2009). Parenting Styles in a Cultural Context: human development perspective on the value of
Observations of ‘‘Protective Parenting’’ in First- children”. (Eds.) S. Bekman and A. Aksu-Koç,
Generation Latinos. Family Process, Vol. 48(2): Perspectives on Human Development, Family, and
s.197-210. Culture, Cambrigde: Cambridge University Press,
s. 86-108.
Sunar, D. ve Fişek, G.O. (2005). “Contemporary
Turkish families.” J.L. Roopnarine ve U.P. Gielen Trommsdorff, G. ve Nauck, B. (2010). Introduction
(Der.) Families in global perspective içinde. Boston: to Special Section for Journal of Cross-Cultural
Pearson Education Inc. Psychology: Value of Children: A Concept for
Better Understanding Cross-Cultural Variations
Sunar, D. (2002). “Change and continuity in the
in Fertility Behavior and Intergenerational
Turkish middle class family.” In E. Özdalga & R.
Relationships. Journal of Cross-Cultural Psychology,
Liljestrom (Eds.), Autonomy and dependence in
41(5-6): s. 637 –651.
family: Turkey and Sweden in critical perspective.
Istanbul: Swedish Research Institute, pp. 217-238. Uğur, S. B. (2018). Büyük Ebeveyn ve Torun
İliskileri: Cocuk Bakım Pratikleri Üzerine Bir
Tezel-Şahin, F. ve Cevher F. N. (2007). Türk
Arastırma. Yayınlanmamış Doktora Tezi, Akdeniz
toplumunda aile-çocuk ilişkilerine genel bir bakış.
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Antalya.
ICANAS 38 (38. Uluslararası Asya ve Kuzey
Afrika Çalışmaları Kongresi). Atatürk Kültür, Dil Ulusoy D. vd. (2005) Ebeveynin Çocuk Yetiştirme
ve Tarih Yüksek Kurumu, Ankara. Biçimi Ve Ergen Problemleri: Ankara İli Örneği.
Türk Eğitim Bilimleri Dergisi, 3(3): s. 367-386.
Topçu, G. (2018). Varsayılan aile kıskacında babalık:
Türkiye’de farklı babalık algıları ve sosyal politika Zeybek, S. O. (2013). Bu bebeğin annesi nerede?:
ilişkisi. Toplum ve Bilim, 145, 54-102. Cinsiyet, babalık ve armağan ilişkileri. Toplum ve
Bilim, 126, 120-144.
Tol, U. ve Daşkan, D. (2018). Erkeklik ve Babalık
Halleri. (AÇEV ve YA DA Vakıf ). İstanbul:
Taymaz Matbaa.

İnternet Kaynakları
TÜİK (2018). Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi Sonuçları, 2018.
http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=30709 (erişim, 01.08.2019).

237

You might also like