You are on page 1of 251

AÖF Kitapları Öğrenci Kullanım Kılavuzu

Öğrenme çıktıları
Bölüm içinde hangi bilgi, beceri ve yeterlikleri
kazanacağınızı ifade eder.

Tanım
Bölüm içinde geçen
önemli kavramların
Bölüm Özeti tanımları verilir.
Bölümün kısa özetini gösterir.

Dikkat
Konuya ilişkin önemli
Sözlük uyarıları gösterir.
Bölüm içinde geçen önemli
kavramlardan oluşan sözlük
ünite sonunda paylaşılır.

Karekod
Bölüm içinde verilen
Neler Öğrendik ve Yanıt Anahtarı
karekodlar, mobil
Bölüm içeriğine ilişkin 10 adet
cihazlarınız aracılığıyla
çoktan seçmeli soru ve cevapları
sizi ek kaynaklara,
paylaşılır.
videolara veya web
adreslerine ulaştırır.

Öğrenme Çıktısı Tablosu


Araştır/İlişkilendir/Anlat-Paylaş
İlgili konuların altında cevaplayacağınız soruları, okuyabileceğiniz
ek kaynakları ve konuyla ilgili yapabileceğiniz ekstra etkinlikleri gösterir.
Yaşamla İlişkilendir
Bölümün içeriğine uygun paylaşılan yaşama dair gerçek kesitler
veya örnekleri gösterir.
Araştırmalarla İlişkilendir
Bölüm içeriği ile ilişkili araştırmaların ve bilimsel çalışmaları gösterir.
Uluslararası
Ticaret

Editör

Prof.Dr. Erol KUTLU

Yazarlar

BÖLÜM 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8 Prof.Dr. Halil SEYİDOĞLU


T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 4222
AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 2997

Bu kitabın basım, yayım ve satış hakları Anadolu Üniversitesine aittir.


“Uzaktan Öğretim” tekniğine uygun olarak hazırlanan bu kitabın bütün hakları saklıdır.
İlgili kuruluştan izin almadan kitabın tümü ya da bölümleri mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik kayıt
veya başka şekillerde çoğaltılamaz, basılamaz ve dağıtılamaz.

Copyright © 2021 by Anadolu University


All rights reserved
No part of this book may be reproduced or stored in a retrieval system, or transmitted
in any form or by any means mechanical, electronic, photocopy, magnetic tape or otherwise, without
permission in writing from the University.

Öğretim Tasarımcısı
Dr.Öğr.Üyesi Dönüş Çiçek

Grafik Tasarım ve Kapak Düzeni


Prof.Dr. Halit Turgay Ünalan

Dil ve Yazım Danışmanları


Emine Koyuncu
Hatice Köken

Ölçme Değerlendirme Sorumlusu


Öğr.Gör.Dr. Aslı Büyükerşen

Grafiker
Ayşegül Dibek

Dizgi ve Yayıma Hazırlama


Handan Atman
Selin Çakır
Zülfiye Çevir
Halil Kaya
Gizem Dalmış
Burak Arslan
Dilek Özbek
Saner Coşkun

ULUSLARARASI TİCARET

E-ISBN
978-975-06-4204-3

Bu kitabın tüm hakları Anadolu Üniversitesi’ne aittir.


ESKİŞEHİR, Eylül 2021
2503-0-0-0-2202-V01
İçindekiler

BÖLÜM 1 Dış Ticaret Politikası BÖLÜM 2 Gümrük Tarifeleri

Giriş ................................................................. 3 Giriş ................................................................. 25
Dış Ticaret Politikasının Kapsamı ................. 3 Tarifelerin Yaygınlığı ..................................... 25
Dış Ticaret Politikasının Hedefleri  .............. 5 Tarifelerin Geleneksel Amaçları:
Dış Ödeme Dengesizliklerinin Hazineye Gelir Sağlama ve Yerli
Giderilmesi ............................................. 5 Sanayiyi Koruma ............................................ 27
Dış Rekabetten Korunma ..................... 6 Gümrük Vergilerinin Konuluş
Ekonomik Kalkınma  ............................. 6 Esasları ................................................... 28
Piyasa Aksaklıklarının Giderilmesi  ...... 6 Gümrük Vergisinin Ekonomik Etkileri ......... 29
Ekonominin Liberalleştirilmesi ............ 6 Dar Anlamda Etkiler
İç Ekonomik İstikrarın Sağlanması ...... 6 (Kısmi Denge Yaklaşımı) ...................... 29
Hazineye Gelir Sağlamak ...................... 6 Az Gelişmiş Ülkelerde Tarifeler ve
Dış Piyasalarda Monopol Gücünden Kalkınma ................................................ 32
Yararlanma  ........................................... 7 Makroekonomik Etkiler
Otarşi  ..................................................... 7 (Genel Denge Etkileri) .......................... 32
Sosyal ve Siyasal Nedenler  .................. 7 Ticaret Hadleri ve Optimum Gümrük
Dış Politika Amaçlarına Hizmet  .......... 7 Tarifesi ............................................................ 34
Dış Ticaret Politikasının Araçları: Ticaret Hadleri Etkisi ............................ 34
Toplu Bakış  .................................................... 8 Optimum Gümrük Tarifesi ................... 35
Gümrük Tarifeleri  ................................. 8 Etken Dış Koruma ......................................... 36
Tarife-Dışı Araçlar  ................................ 8
İhracatın Özendirilmesi ........................ 8
Bağlı Ticaret ........................................... 8
Dış Ticaret Politikalarının Tarihsel
Geçmişi ........................................................... 9
Korumacılık Yönündeki Görüşler ................. 11
Ulusal Güvenlik ..................................... 11
Genç Endüstri Tezi  ............................... 11
Stratejik Ticaret Politikası .................... 14
Dampinge Karşı Korunma .................... 15
Belirli Koşullarda Geçerli Olabilecek
Görüşler ................................................. 15
Kişisel Çıkarlara Dayalı Görüşler .................. 16
Düşük Yabancı Ücret  ........................... 16
Üretim Maliyetlerini Eşitleme ............. 16
Ulusal Pazar Görüşü .............................. 17

iii
Dünya Ticaretinin
Tarife Dışı Ticaret Serbestleştirilmesi:
BÖLÜM 3 BÖLÜM 4
Politikası Araçları Küreselleşme ve
Ekonomik Birleşmeler
Giriş ................................................................. 47 Giriş ................................................................. 81
Miktar Kısıtlamaları ....................................... 47 Küreselleşme .................................................. 81
İthalat Kotaları ...................................... 47 Dünya Ticaret Örgütü (WTO) ............. 81
İthal Yasakları ........................................ 51 GATT’tan WTO’ya Varan Gelişmeler ... 83
Döviz Kontrolü .............................................. 53 Uruguay Sonrası Dönemde WTO’nun
Çoklu Kur Sistemi .................................. 55 Faaliyetleri ve Doha Görüşmeleri ........ 87
Yeni Korumacılık ............................................ 56 İktisadi Birleşmeler Teorisi ........................... 89
Gönüllü İhracat Kısıtlamaları ............... 57 İktisadi Birleşme Türleri ....................... 90
Sağlık, Güvenlik ve Çevre Standartları, Dünyadaki Ekonomik Birleşmeler ....... 101
İdari Düzenlemeler, Kamu İhaleleri ..... 58
İhracat Sübvansiyonları ................................ 60
İthalat ve İhracat Vergileri ........................... 63
İthalatta Fark Giderici Vergiler ............ 63
İhracat Vergileri .................................... 64
Monopoller ve Karteller ................................ 65
İhracat Monopolleri ve Damping ........ 66
Dampinge Karşı Hükûmet Politikaları . 66
Karteller ................................................. 68
Dünya Ticaretinde Yaygın Biçimde
Uygulanmakta Olan Tarife Dışı
Kısıtlamalar ............................................ 70

iv
Ekonomik Kalkınma
Dış Ödemeler
BÖLÜM 5 ve Dış Ticaret BÖLÜM 6
Bilançosu Analizleri
Politikaları

Giriş ................................................................. 111 Giriş ................................................................. 145


Sanayileşme ve Kalkınma ............................. 111 Dış Ödeme Dengesizliklerinin Önemi ve
Dış Ticaret Açısından Sanayileşme Etkileri ............................................................ 145
Stratejileri .............................................. 111 Ödemeler Bilançosunun Temel Yapısı ......... 147
Yeni Dönemde Küreselleşme ve Ekonomik İşlem ve Ülkede Yerleşik
Sanayileşme Politikalari ........................ 117 Olma ....................................................... 147
Türkiye’de Kalkınma ve Dış Ticaret Rejimi ... 118 Alacaklı ve Borçlu İşlemler ................... 148
24 Ocak 1980 İktisadi Kararları ve Uluslararası Ticari İşlemlerin “ikilik”
İhracata Yönelik Politikalar .................. 119 Özelliği ................................................... 149
Özelleştirme  ......................................... 120 Otonom ve Denkleştirici İşlemler ........ 149
Türkiye’nin AB ile Gümrük Birliği Ödemeler Bilançosunun Ana Hesap
Oluşturması  .......................................... 120 Grupları ........................................................... 151
Uluslararası Kalkınma Sorunları ................... 121 Cari İşlemler Hesabı .............................. 151
Kuzey-Güney Diyaloğu ......................... 121 Sermaye Hesabı ..................................... 154
Yeni Binyıl Kalkınma Resmî Rezervler Hesabı ........................ 157
Hedefleri (MDGs) ................................. 122 İstatistik Farklar (Net Hatalar ve
Klasik Büyüme Teorisi  ......................... 122 Unutmalar) ............................................ 159
Büyümenin Motoru Olarak Dış Çift Kayıtlı Muhasebe Yöntemine
Ticaret Tezi ............................................ 123 Göre Uygulamalar ................................. 161
Uluslararası Mali Krizler ve Az Gelişmiş Dış Ödemeler Dengesinin Açık veya
Ülkeler ............................................................ 128 Fazla Vermesi ........................................ 162
1980 Uluslararası Bankacılık Krizi ....... 128 Dış Ödeme Açıklarının Nedenleri ................. 163
1990’lardan Sonra Dünyadaki Diğer Yapısal Nedenler ................................... 164
Bölgesel Mali Krizler ve Nedenleri ...... 129 İktisadi Dalgalanma .............................. 165
2008 Küresel Mali Krizi ........................ 129 Geçici Faktörler ..................................... 165
2010 Euro Bölgesi Kamu Borcu Krizi .... 129 Yoğun Döviz Spekülasyonu ve Mali
Yeni Sanayileşen Ülkeler ve Orta Gelir Krizler ..................................................... 165
Tuzağı ............................................................. 133 Dış Açıklar Karşısında İzlenebilecek
Dış Ticaret Hadleri Konusundaki Politikalar ....................................................... 166
Tartışmalar ..................................................... 134 Ödemeler Bilançosunun İçerdiği
Ticaret Hadlerinin Tanımı .................... 134 Sınırlandırmalar ............................................. 167
Singer-Prebisch Tezi .............................. 135

v
Döviz Piyasası Uluslararası Para
BÖLÜM 7 BÖLÜM 8
Analizleri Sistemi

Giriş ................................................................. 177 Giriş ................................................................. 209


Döviz ve Piyasadaki İşlemciler  .................... 177 Uluslararası Para Sisteminin Tarihçesi ......... 209
Döviz  ..................................................... 177 Altın Para Standardı Dönemi ............... 209
Piyasadaki İşlemciler  ............................ 178 Birinci ve İkinci Dünya Savaşı Arasındaki
Döviz Talebi ve Döviz Arzı ................... 180 Buhran Dönemi ..................................... 211
Piyasadaki İşlem Türleri  ....................... 180 Bretton Woods Sistemi ........................ 213
Döviz Kuru ..................................................... 184 Bretton Woods Sonrası Uygulamalar ... 219
Dolaysız Kotasyon ve Dolaylı Avrupa Birliği ve Tek Para Birimi:
Kotasyon ................................................ 184 Euro ........................................................ 221
Alış Kuru, Satış Kuru ve Kur Marjı ....... 185 Uluslararası Para Fonu (IMF)  ...................... 226
Kur Marjını Etkileyen Faktörler ........... 186 IMF’nin Görevleri .................................. 226
İki Para Arasındaki Dolaysız Kur ve IMF Kotalar ........................................... 227
Çapraz Kur ............................................. 186 IMF Kredileri .......................................... 229
Döviz Arbitrajı ve Dövız Spekülasyonu ....... 187 Uluslararası Para Sistemi ve IMF’nin Yeni
Döviz Arbitrajı  ...................................... 187 Düzenlemeleri ................................................ 235
Yer Arbitrajı: İki Uçlu Arbitraj .............. 187 IMF-Dünya Bankası İş Birliği ............... 236
Döviz Spekülasyonu  ............................. 190
Perakende ve Toptan (Interbank)
Döviz Piyasaları ............................................. 191
Bankalar ve Uluslararası Ödeme
İşlemleri ................................................. 192
Perakende ve İnterbank Döviz
İşlemleri (İkinci Düzey Başlık) ............. 192
Bankaların Döviz Riski Yönetimi ......... 193
Ulusal Paranın Konvertibilitesi ..................... 195
Döviz Piyasasının Diğer Piyasalardan
Farkları  .......................................................... 197
Döviz Piyasasının Fonksiyonları ................... 199
Satınalma Gücü Transferi  .................... 199
Kredi Sağlama ........................................ 200
Riskten Korunma  ................................. 200

vi
Önsöz

Sevgili öğrenciler,
Dünya ekonomisinde 1980’lerden sonra ulusal kaları açıklanmış, diğer yönden dış ticareti
ekonomilerin dünya ekonomileri ile bütün- hem etkileyen hem de etkilenen dış ödeme-
leşme çabası, uluslararası ticareti günümüzde ler bilançosu, döviz piyasasına ilişkin konular
daha önemli hale getirmiştir. Serbest piyasa ve uluslararası para sistemi ayrıntılı olarak
ekonomisi ve küreselleşme yüzyılımızın dış incelenmiştir. Uluslararası Ticaret kitabın-
ticarette anahtar kavramları haline geldi. Bu da, öğrencilerimizin daima en temel bilgileri
kitap Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fa- bulması, tartışmalı konularda farklı görüşle-
kültesi Dış Ticaret Programına yönelik olarak rin ortaya konması açısından teorik bilgilerin
hazırlanmıştır. Dış ticaret programının temel uygulamadan örneklerle somutlaştırılmasına
amacının öğrencilerine dış ticaret işlemlerin- çalışılmış, yeni araştırma alanlarının göste-
de (ihracat, ithalat ve gümrükleme) yetkin- rilmesine önem verilmiştir. Ayrıca, okuma ve
lik kazandırmak olduğundan, kitabınızda bu anlaşılmayı kolaylaştırmak için anlatımın ola-
amaca yönelik konulara ağırlık verilmiştir. bildiğince yalın ve özlü ifadelerle yapılmasına
Bu çerçevede kitap, sekiz üniteden oluşmak- özen gösterilmiştir. Kitabın yazarı, Uluslara-
tadır. İlk üç ünitede dış ticaret politikasının rası İktisat alanında duayen hocamız Prof.Dr.
amaçları ve bu amaçları gerçekleştirmeye Halil Seyidoğlu’na titiz çalışmaları ve yardım-
yönelik araçlar. Diğer beş ünitede ise, dünya larından dolayı teşekkür ederim. Kitabın Açık
ticaretinin serbestleştirilmesi çabaları bağla- Öğretim Fakültesi Dış Ticaret Programı öğ-
mında küreselleşme ve ekonomik birleşmeler rencilerine başta olmak üzere tüm diğer oku-
ile ekonomik kalkınma ve dış ticaret politi- yuculara yararlı olmasını temenni ederim.
Editör
Prof.Dr. Erol KUTLU

vii
Bölüm 1
Dış Ticaret Politikası

1 2
Dış Ticaret Politikasının Kapsamı Dış Ticaret Politikasının Hedefleri
öğrenme çıktıları

1 Dış ticaret politikasının ne olduğunu ve 2 Dış ticaret politikasının hedeflerini


neleri kapsadığını açıklayabilme belirleyebilme

Dış Ticaret Politikasının Araçları: Toplu Dış Ticaret Politikalarının Tarihsel


Bakış Geçmişi

3 4
3 Hükûmetin dış ticarete müdahalede 4 Geçmişten günümüze dış ticaret
kullandığı araçların fonksiyonlarını politikasının farklılıklar gösterdiği başlıca
değerlendirebilme dönemleri açıklayabilme

5 6
Korumacılık Yönündeki Görüşler Kişisel Çıkarlara Dayalı Görüşler
5 Genç Endüstri Tezini anlama ve ülkelere 6 Kişisel çıkarlara dayalı korumacılık
olan etkilerini değerlendirebilme yönündeki görüşleri açıklayabilme

Anahtar Sözcükler: • Hükûmet Müdahalesi • Dış Ticaret Politikası • GATT, Korumacılık


• Genç Endüstriler Tezi • Stratejik Dış Ticaret Politikası • Anti-Damping Vergisi • Bilimsel Tarife

2
1
Uluslararası Ticaret

GİRİŞ DIŞ TİCARET POLİTİKASININ


Uluslararası Ticaret Teorisi analizlerinden çı- KAPSAMI
karılabilecek önemli bir sonuç, dünya üretiminin Bir ekonomi kötü performans gösterdiğinde,
uluslararası uzmanlaşma ve serbest ticaret koşulları bireylere ve topluma maliyet getirir. Zayıf ekono-
altında maksimuma ulaşacağıdır. Çünkü teoriye mik performans ve yavaş ekonomik büyüme dö-
göre, karşılaştırmalı üstünlükler ve serbest ticaret nemlerinde, işsizlik keskin bir şekilde artmakta
dünya kaynaklarının en etkin kullanımını sağlar. ve halkın endişesinin bir nedeni olmaktadır. İyi
Bununla birlikte, serbest ticaret görüşü teoride ekonomik performans ve hızlı ekonomik büyüme
ne kadar güçlü olursa olsun, uygulamada hiçbir dönemlerinde işsizlik düşer ancak yok olmaz. İlk
sınırlandırmaya tabi olmayan uluslararası mal ve görevimiz, ekonomistlerin ve devlet istatistikçileri-
hizmet ticaretine hemen hemen hiç rastlanmaz. nin işsizliği nasıl ölçtüğünü anlamak ve sonra neyi
Hükûmetler, çeşitli amaçları gerçekleştirmek için ölçtüklerini yorumlamayı öğrenmek.
uluslararası ticarete müdahalelerde bulunurlar. Bu Dış ticaret politikası, hükûmetin ülkenin doğ-
müdahalelerin altında ekonomik olduğu kadar, rudan dış ticaret akımlarını sınırlandırmak, özen-
sosyal ve siyasal amaçlar da yatabilir. dirmek veya bu işlemlerin yapılış yöntemlerini dü-
İthalatın ulusal ekonomiye verebileceği zararla- zenlemek için almış oldukları sistematik önlemleri
ra karşı, gelişmiş sanayi ülkelerinde de büyük bir ifade eder. Hükûmet müdahaleleri yalnızca mal
duyarlılık vardır. Bu konuda kamuoyu, hükûmetler akımlarıyla ilgili olmaz. Zaman zaman hükûmetler
üzerinde önemli bir baskı doğurur. Oysa piyasa ülkenin emek, sermaye ve teknoloji akımları üze-
ekonomisine dayalı bu ülkelerde benimsenen te- rine de müdahalelerde bulunmaktadırlar. Bu tür
mel ekonomik felsefeye göre serbest rekabet, eko- genel müdahaleleri ifade etmek için “uluslararası
ekonomi politikası” deyiminin kullanılması daha
nomik etkinliğin zorunlu koşullarından birisidir.
doğru olur. Fakat hükûmet kısıtlamaları daha çok
Ancak özellikle ithalatla rekabet edemeyen iç üreti-
dış ticaret akımları üzerinde yoğunlaştığı için uy-
ci grupların baskıları sonucu hükûmetler, koruyu-
gulamada tümünün yerine daha çok “dış ticaret
cu önlemler almak zorunda kalmaktadırlar.
politikası” terimi kullanılmaktadır.
Diğer yandan, az gelişmiş ülkeler de genellikle
sanayileşme hızlarını artırmak gibi amaçlarla dış ti-
caret üzerine çeşitli müdahalelerde bulunurlar.
Hükûmet müdahaleleri: Çoğunlukla
Devletin dış ekonomik ilişkilere müdahaleleri, gümrük tarifeleri, kotalar vs. gibi önlem-
çoğunlukla bu faaliyetlerin engellenmesi veya sınır- lerle belirli malların ithalatını sınırlandır-
landırılması biçimindedir. Örneğin, gümrük tari- maya yöneliktir. Bazen de ihracatta oldu-
feleri, kotalar, kambiyo denetimi vb. bu türdendir. ğu gibi özendirme amacıyla yapılabilir.
Ancak bir kısım hükûmet müdahaleleri de belirli
ekonomik işlemlerin özendirilmesi amacına yö- Dış ticaret politikası: Ülkenin dış ticaret
nelik olmaktadır. İhracata veya genel olarak döviz akımlarını doğrudan sınırlandırmak, özen-
kazandırıcı işlemlere yönelik hükûmet politikaları dirmek veya bu işlemlerin yapılmış biçim-
çoğunlukla bu faaliyetlerin özendirilmesi biçimin- lerini düzenlemek üzere aldığı kararlar, uy-
de olur. guladığı sistematik ekonomi politikalarıdır.
Bu bölümle birlikte uluslararası iktisat politika-
sının ana konularından birisini incelemeye başlıyo-
ruz. Aşağıda dış ticaret politikasının genel özellikle- Dış ticaret politikası genel ekonomi politikası-
ri incelendikten sonra, gelecek bölümden itibaren nın önemli bir aracıdır. Genel ekonomi politika-
gümrük tarifeleri ve diğer önemli bazı araçlar ele sı, ulusal ekonomilerin düzenlenmesi ve yönetimi
alınacaktır. amacıyla alınan çeşitli önlemleri kapsar. Dış ticaret

3
1
Dış Ticaret Politikası

politikasıyla öteki ekonomik politikalar arasında almaya zorlayabilir. Böylece, büyük ülkelerin baş-
yakın bir ilişki vardır. İç ekonomi ile ilişkili poli- lattıkları dış ticareti sınırlandırıcı politikalar hızla
tikalar dış ticareti etkileyebildiği gibi bunun tersi çevreye yayılır ve dünya ekonomisini bir daralma
de doğrudur. Örneğin dış ticarete yönelik olarak sürecine sokabilir. Bu ülkelerde dış ticareti dolaylı
alınan tarife ve kota gibi önlemler, diğer yandan biçimde etkileyen işsizlik, enflasyonla mücadele vb.
yurt içi çalışma düzeyi veya enflasyon oranı üzerin- yurt içi ekonomi politikaları da aynı sonucu doğu-
de de önemli sonuçlar doğurabilir. O bakımdan bu rabilir. O yüzden dünya ekonomisinin istikrarlı bi-
çeşitli politikalar arasındaki ilişkiler genel ekonomi çimde gelişebilmesi, büyük ülkelerin uyguladıkları
politikası çerçevesinde birbiriyle uyumlu olacak iç ve dış ekonomik politikalarla yakından ilgilidir.
biçimde düzenlenmeye çalışılır. Az gelişmiş ülkelerde ekonomik politikanın
temel amacı kalkınma olduğundan, hükûmetler
dış ticarete geleneksel olarak yoğun müdahaleler-
Genel ekonomi politikası: Hükûmetin de bulunmuşlardır. Diğer bir deyişle, bu ülkelerde
ekonomik ve mali araçları kullanarak çe- uluslararası ticaret politikası âdeta ekonomik kal-
şitli ekonomik, sosyal ve siyasal amaçları kınmanın bir aracı olarak kullanılmıştır.
gerçekleştirmek üzere aldığı sistematik ka-
rarlar bütünü.

dikkat
Dünya ekonomisinde büyük yeri olan ülkelerin Uluslararası ekonomideki düzenli gelişmenin
dış ekonomik politikaları, diğer ülkeleri de derin- önemli derecede, büyük sanayileşmiş ülkelerin
den etkileyebilir. Bu, özellikle koruyuculuk yö- izledikleri dış ticaret politikalarına bağlı olduğu-
nünde geçerlidir. Örneğin ABD’nin koyduğu bir na dikkat edelim. Bu ülkelerin sorumlu davra-
gümrük vergisi, bu piyasaya mal ihraç eden ülkeleri nıp yalnız kendi bireysel çıkarları doğrultusunda
güç durumda bırakarak onları da benzer önlemler hareket etmemeleri, diğer ülkelerin ekonomik
çıkarları ile uyumlu hareket etmeleri gerekir.

Yaşamla İlişkilendir

Dünya Ekonomisinde Büyüme ve Dış Ticaret


Aşağıdaki tabloda 2001-2018 döneminde belirli aralıklarla dünya ekonomisine ait üretim, dış ti-
caret hacmi ve dış ticaret hadleri yüzde değişmeler biçiminde gösterilmiştir. Gelişmiş ülkelerle yükselen
piyasalar ve gelişmekte olan ülkelerin durumları ayrı ayrı verilmiştir.
Tablodan anlaşılacağı üzere, yükselen piyasalar ve gelişmekte olan ülkeler sanayileşmiş ülkelere göre
daha hızlı bir büyüme gerçekleştirmişlerdir. İhracat ve ithalat hacmindeki gelişmelere bakıldığında ise
bu alanlardaki artış oranlarının yine yükselen piyasalar ve gelişmekte olan ülkelerde genellikle daha
yüksek olduğu görülüyor. Yapılan teorik analizler açısından bu durum, söz konusu ülkelerdeki büyü-
menin dış ticareti artırıcı yönlü olduğu biçiminde yorumlanabilir. Dış ticaret hadlerindeki değişmelere
bakıldığında ise bunun zaman zaman birinci, zaman zaman da ikinci grup ülkeler lehine olduğu anla-
şılmaktadır. Fakat bu değişmelerin daha çok dünya petrol fiyatlarındaki dalgalanmalardan kaynaklan-
ması, petrol ihraç eden ülkelerin de sınırlı sayıda olması dolayısıyla bu değişmelerden gelişmekte olan
ülkelerin uzun dönemli bir kazanç veya kaybı olduğunu söylemek güçtür.

4
1
Uluslararası Ticaret

Tablo 1.1 Dünya Ekonomisinde Büyüme, Dış Ticaret Hacmi ve Dış Ticaret Hadleri
(Yıllık yüzde değişme)

2001-2010 2012 2014 2016 2018


DÜNYA ÜRETİMİ 3.9 3.5 3.6 3.4 3.6
Gelişmiş Ülkeler 1.7 1.2 2.1 1.7 2.2
Yükselen Piyasalar ve Gelişmekte olan Ülkeler 6.2 5.4 4.7 4.6 4.5
DÜNYA TİCARET HACMİ
İhracat
Gelişmiş Ülkeler 3.8 2.6 3.1 1.5 3.2
Yükselen Piyasalar ve Gelişmekte olan Ülkeler 8.0 3.9 2.7 2.9 3.9
İthalat
Gelişmiş Ülkeler 3.6 1.1 3.4 2.2 3.6
Yükselen Piyasalar ve Gelişmekte olan Ülkeler 9.2 5.1 2.6 2.2 5.6
DIŞ TİCARET HADLERİ
Gelişmiş Ülkeler -0.1 -1.0 0.2 1.4 -0.7
Yükselen Piyasalar ve Gelişmekte Olan Ülkeler 1.2 0.6 -0.4 -1.7 1.1

Kaynak: IMF (WB), World Economic Outlook 2019 April, s. 156 ve 170.

Öğrenme Çıktısı
1 Dış ticaret politikasının ne olduğunu ve neleri kapsadığını açıklayabilme

Araştır 1 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Gelişmiş ülkelerin dış ti-


Genel olarak bir politika
caret politikalarının, ge-
nelerden oluşur? Buna göre Dış ticaret politikasının
lişmekte olan ülkelerin
dış ticaret politikası nasıl amaçları ve araçları nelerdir?
ekonomik büyümesini etki-
tanımlanır?
leyip etkilemediğini anlatın.

DIŞ TİCARET POLİTİKASININ HEDEFLERİ


Hükûmetin ülkenin dış ticaret ilişkilerine müdahalede bulunmasına yol açan bazı önemli nedenleri şu
şekilde belirtebiliriz:

Dış Ödeme Dengesizliklerinin Giderilmesi


Ödemeler bilançosu açıkları, ulusal ekonomi üzerinde önemli bazı olumsuz sonuçlar doğurur. Dış açık
veren ülkeler bu konuda büyük bir baskı altındadırlar. Çünkü er veya geç döviz rezervleri kritik düzeylere
inebilir. Dolayısıyla bu ülkelerde dış ticaret politikasının amacı, döviz gideri doğuran işlemlerin kısıtlanma-
sı ve döviz kazandırıcı işlemlerin özendirilmesi ile dış ticaret bilançosu açıklarının giderilmesine yöneliktir.

5
1
Dış Ticaret Politikası

Dış Rekabetten Korunma


Ülkeler dış piyasanın rekabetine dayanamayan Tekelci kuruluşlar: Yurt içi tekellerin or-
yerli endüstrileri korumak için ithalatı sınırlandır- taya çıkış nedeni genellikle uygulanan ko-
ma yoluna gidebilirler. Az gelişmiş ülkelerde, yeni ruyucu dış ticaret politikalarıdır.
kurulan veya ilerde kurulacak endüstriler, belirli
bir olgunluk aşamasına ulaşıncaya kadar böyle bir
korunmaya ihtiyaç duyabilirler. Sanayileşmiş ülke
Ekonominin Liberalleştirilmesi
hükûmetleri de özellikle az gelişmiş ülkelerin ihraç
ettikleri tekstil gibi emek yoğun bir kısım sanayi Günümüzde çoğu ülkelerde ekonomik politi-
mallarıyla rekabet edemeyen bazı yurt içi endüstri kaların ana amacı, serbest piyasa ekonomisini bü-
dallarını koruyucu politikalar izlemektedirler. tün kurum ve kuralları ile uygulamaktır. Bu ülke-
ler liberal bir dış ticaret politikası izleyerek ulusal
ekonominin dünya ekonomisi ile bütünleşmesini
Ekonomik Kalkınma sağlamaya çalışırlar.
Kalkınmakta olan ülkeler, dış ticaret politikası-
nı sanayileşme stratejilerinin bir aracı olarak kul-
İç Ekonomik İstikrarın Sağlanması
lanmaya çalışırlar. İthal ikamesi gibi içe dönük bir
sanayileşme stratejisi izleyen ülkelerde, dış ticaret Bilindiği gibi, iç ekonomik istikrarın bozulması,
politikasının ana amacı yerli endüstrilerin korun- işsizlik ve enflasyon şeklinde olur. Eksik istihdam
ması iken, dışa açık politika uygulayanlarda amaç, içindeki ülkeler işsizlik sorunlarını çözümleme
ihracatın özendirilmesidir. İlkel tarım ürünlerini, amacına yönelik dış ticaret politikaları izleyebilir-
dış piyasalardaki istikrarsızlık lardan korumak için ler. Şöyle ki gümrük tarifeleri ve kotalar koyarak
ekonomik yapının çeşitlendirilmesi, kıt döviz kay- toplam talebi yabancı mallardan yerli mallara doğ-
naklarının ekonomik olarak kullanılması (lüks tü- ru kaydırır ve yerli üretimi artırmayı hedefleyebi-
ketim malları ithalatının kısıtlanması ve ithalatta lirler. Ancak bu durumda karşı ülkenin ihracatı
ağırlığın yatırım ve ara mallarına verilmesi), az ge- azalacağı için o ülkeye adeta işsizlik ihraç edilmiş
lişmiş ülkelerde dış ticaret politikasının geleneksel olunur.
fonksiyonları arasında yer almıştır.

Ekonomik istikrarsızlık: Çoğunlukla


Sanayileşme stratejileri: Az gelişmiş ül- yüksek enflasyon ve/veya işsizlik biçimin-
keler dış ticaret politikalarını sanayileşme de kendisini gösterir.
amacıyla izledikleri ithal ikamesi ve ih-
racatı özendirme politikalarının bir aracı
olarak kullanırlar. Bunun gibi, içerde bazı malların arzının daral-
mış olması, iç fiyat artışlarına yol açarak bir enf-
lasyon nedeni oluşturabilir. Böyle bir durumda ise
Piyasa Aksaklıklarının Giderilmesi hükûmetler söz konusu malların ithalatını kolay-
laştırarak arz tıkanıklıklarını giderir ve fiyat istikra-
İç ekonomide tekelci kuruluşların yaygınlaş-
rını sağlamaya çalışırlar.
ması, üretimde kaynak etkinliğini bozar ve tüke-
ticileri kalitesiz yerli mallara yüksek fiyat ödemek
zorunluluğu ile karşı karşıya bırakabilir. Bu du- Hazineye Gelir Sağlamak
rumda hükûmet, gümrük tarifelerini veya öteki kı- Gelecek bölümde göreceğimiz gibi ithalat ve ih-
sıtlamaları azaltarak iç piyasada rekabeti geliştirme racat üzerine konulan birtakım vergiler özellikle az
yoluna gidebilir. Böylece monopoller kırılır, piyasa gelişmiş ülkelerde devlet hazinesi için önemli bir
aksaklıkları ortadan kalkar ve dolayısıyla kaynak gelir kaynağı oluşturur.
dağılımında etkinlik artar.

6
1
Uluslararası Ticaret

Dış Piyasalarda Monopol Gücünden Dış Politika Amaçlarına Hizmet


Yararlanma Yukarıda da belirtildiği gibi dış ticaret politikası,
Bazen dış ticaret politikasının amacı, ihraç edi- izlenen dış politika ile yakından ilgilidir. Bu amaçla
len mallarla ilgili olarak uluslararası piyasalarda örneğin, dost ülkelere gümrük indirimleri şeklinde
monopol duruma geçmek düşüncesi olabilir. Bu- ticari ödüller verilirken diğerleri bu olanaktan ya-
nun için ülke, tek üretici olduğu ürünlerin dışarı- rarlandırılmaz. Askerî bakımdan kritik kabul edilen
ya satışına sınırlandırmalar koyar veya benzer malı bazı mamul, yarı mamul, ham madde veya tekno-
üreten az sayıdaki öteki ülkelerle anlaşarak birlikte lojilerin düşman ülkelere satışı yasaklanır (askerî
kartel kurma yoluna gidebilir. Böylece, uygulana- malzeme satış ambargosu) veya askerî açıdan kritik
cak aşırı yüksek fiyatlarla ticaret hadleri lehte de- önem taşıyan bazı endüstriler yoğun koruma önlem-
ğiştirilmeye çalışılır. leri altına alınarak geliştirilmeye çalışılır vs.
Böylece dış ticaret politikasının bazı önemli
amaçlarına değinmiş bulunuyoruz. Şimdi dış ticaret
Otarşi
politikasının araçlarına kısa bir göz atalım. Bunlar
Bir kısım ülkeler, geçmiş dönemlerde ekono- ilerideki bölümlerde ayrıntılı biçimde incelenecektir.
mik ve siyasi rejimlerinin bir gereği olarak otarşi
adı verilen politikaları uygulamaya çalışmışlardır.
Otarşi, ekonomik bakımdan kendi kendine yeterli-
lik demektir. Dolayısıyla bu politikayı benimseyen Ambargo: Hasım ülkeye askerî bakımdan
ülkelerde ticaret politikasının amacı, dış dünya ile önem taşıyan malların satışının yasaklanması.
ekonomik bağların en düşük düzeye indirilmesidir.

Sosyal ve Siyasal Nedenler


Hükûmetler bazen sosyal ve siyasal düşünce-
lerle bir üretici grubunu kayırmak istediklerinde, dikkat
Uluslararası ticaret politikasının ülkenin genel
o sektörle ilgili malların ithalinden alınan gümrük
ekonomi politikasının ayrılmaz bir parçasını
vergilerini yükseltirler. Tersine, eğer gelir dağılımı-
oluşturduğuna dikkat edelim. Genel ekonomi
nın bir sınıf aleyhine değişmesi arzu ediyorsa, o en-
politikası, para, maliye, dış ticaret, istihdam, fi-
düstriler korunmaktan vazgeçilebilir.
yat istikrarı vs. gibi alanlarda uygulanan ve bir-
Bunun gibi ülke güvenliği, halk sağlığı, çevre birleriyle uyumlu olması gereken bir ekonomi
kirlenmesini önleme, doğal kaynak rezervlerinin politikaları bütünüdür.
korunması vb. nedenlerle belirli malların ithal ve
ihracı da kısıtlanmış veya yasaklanmış olabilir.
Öğrenme Çıktısı
2 Dış ticaret politikasının hedeflerini belirleyebilme

Araştır 2 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Büyük ülkelerin izledikleri Çin ve ABD arasında mey- Türkiye’nin 1980 sonrası
dış ticaret politikaları, dün- dana gelen ticaret savaşının liberalleşme sürecinin dış
ya ekonomisinin istikrarı gelişmekte olan ülke ekono- ticaret politikalarını nasıl
açısından neden önemlidir? mileri ile ilişkisini açıklayın. etkilediğini anlatın.

7
1
Dış Ticaret Politikası

DIŞ TİCARET POLİTİKASININ dırmaya yönelik bir tür kota uygulamasıdır.


ARAÇLARI: TOPLU BAKIŞ İthalat kotalarından farkları ithalatçı ve
ihracatçı ülkeler arasında bir anlaşmaya da-
Devletin dış ticarete müdahale için kullandığı
yanması ve karşı tarafın ihracatı üzerine ko-
geleneksel araç, gümrük tarifeleridir. Ancak zamanla
nulmuş olmalarıdır. Bunlara aynı zamanda
gümrük tarifelerinin etkisi azalmış, bunun yerine çok
ihracat kotaları da denir.
sayıda yeni araç ve düzenlemeler ortaya çıkmıştır.

Gümrük Tarifeleri Tarife-benzerleri: Gümrük tarifesi gibi


Malların ülke sınırlarından geçişi sırasında alınan kısıtlayıcı etkilerini piyasa mekanizması-
vergilerdir. Tarifelerin ekonomi üzerindeki etkileri nın işleyişi ile gösteren araçlar.
fiyat mekanizmasının işleyişi yoluyla gerçekleşir.

İhracatın Özendirilmesi
Tarife-Dışı Araçlar
Dış ticaret politikası araçları, her zaman ithala-
Gümrük tarifelerinin dışında genellikle döviz çı- tın sınırlandırılmasına yönelik olmaz. Amaç, bazen
kışına yol açan işlemleri kısıtlamak için hükûmetin ihracatın ya da genel olarak döviz kazandırıcı iş-
tek taraflı kararı ile konulan müdahale önlemleri- lemlerin özendirilmesi olabilir.
dir. Sayıları pek çoktur, bazıları aşağıdaki gibidir:
Günümüzde gerek gelişmiş, gerekse az gelişmiş
• Miktar kısıtlamaları: Devletin ithalatı doğ- ülkelerde ihracatın özendirilmesi için hükûmetlerin
rudan doğruya belirli miktarla sınırlandır- almış oldukları bir dizi önlem vardır. Özellikle dış
masına dayanan uygulamaları kapsar. Bun- piyasalara yeni açılmakta olan az gelişmiş ülkeler,
lar ithalat kotaları, ithalat yasaklamaları ve bu önlemlere yoğun olarak başvururlar. Bunlar ço-
döviz kontrolü gibi önlemlerden oluşur. Fi- ğunlukla ihracatçıya, ülkeye kazandırdığı dövizler
yat mekanizmasını kaldırıp yerine hükûmet karşılığında daha fazla ulusal para ödenmesi veya
yetkililerinin kararlarını geçirdikleri için, ihraç malları üretiminde maliyetlerin düşürülme-
kaynak dağılımı açısından oldukça sakınca- sine yönelik uygulamalarla bürokrasinin azaltılma-
lı sonuçlar doğurabilirler. sından oluşur.
• Tarife benzeri faktörler: Gümrük tarifele-
ri gibi ithalatı pahalılaştırıp yerli üretimin
kârlılığını artıran, yani fiyat mekanizması Bağlı Ticaret
yoluyla serbest ticarete müdahale niteliğin- Bazen döviz tasarrufu sağlamak, serbest dövizle
de olan önlemlere tarife benzerleri adı ve- satılamayan düşük kaliteli yerli üretimin ihracını
rilebilir. Örneğin çoklu kur uygulamaları, gerçekleştirebilmek, yabancı sermaye yoluyla bü-
yerli katkı oranları, ithal-ikamesi endüstri- yük sanayi tesisleri kurmak gibi nedenlerle bağlı
lerine verilen sübvansiyonlar vs. bu grupta ticarete (counter trade, karşı ticaret olarak da ad-
yer alırlar. landırılır) başvurulabilir. Bu tür ticaret çoğunluk-
• Görünmez engeller: Bu önlemler devletin, la ülkeler arası anlaşmalara dayanır ve taraflardan
halk sağlığı, çevre korunması veya kamu birisi devlet kuruluşu niteliğindedir. Eskiden sade-
güvenliği gibi nedenlerle çıkartmış olduğu ce takas ve kliring den oluşan bağlı ticaret günü-
idari, teknik düzenleme veya standartları müzde, karşı-satın alım, geri-satın alım, dengeleme
içerir. Her ne kadar konuluş amaçları farklı (offset) gibi değişik yöntemleri de kapsayacak bi-
olsa da dış ticareti sınıflandırdıkları ölçüde çimde genişletilmiştir.
bir tür dış ticaret engeli niteliği taşırlar. Gü-
nümüzde bu tür engellerin sayısında hızlı
bir artış ortaya çıkmıştır. Bağlı ticaret: Serbest ticaret mekanizması
• “Gönüllü” ihracat kısıtlamaları: Bunlar it- ile bağdaşmayan dış ticaret yöntemleri.
halatçı ülkenin piyasasını bozduğu gerekçe-
si ile üretici ülkelerin mal ihracını sınırlan-

8
1
Uluslararası Ticaret

Zamanla tarifelere dayalı korumacılıktan tarife dışı korumacılık türlerine geçilmesi, dış ticarette say-
damlığı azaltıp belirsizliği artırarak dünya ticaret akımlarını olumsuz yönde etkilemiştir.
Böylece dış ticaret politikası araçlarının ana çizgilerini gözden geçirmiş bulunuyoruz. Şimdi, tarihsel
açıdan dış ticaret politikalarını gözden geçirebiliriz.

Öğrenme Çıktısı
3 Hükûmetin dış ticarete müdahalede kullandığı araçların fonksiyonlarını değerlendirebilme

Araştır 3 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Günümüzde hangi dış tica-


Dış ticaret politikasının Bağlı ticaret günümüzde ya-
ret politikası araçları tercih
başlıca araçları nelerdir? pılıyor mu?
edilmektedir?

DIŞ TİCARET POLİTİKALARININ I. Dünya Savaşı’ndan önceki dönemde en geliş-


TARİHSEL GEÇMİŞİ miş sanayi ülkesi İngiltere idi. Bu ülke aynı zaman-
da serbest ticaretin de şiddetli bir savunucusuydu.
Daha önce de sözü edildiği gibi XVI. yüzyıl-
Diğer yandan sanayileşmeye yeni başlamış Alman-
dan XVIII. yüzyıl ortalarına kadar geçerli olan
ya, Fransa ve ABD gibi ülkeler koruyuculuktan
merkantilizm, müdahaleci dış ticaret politikala-
yana idiler.
rına dayanıyordu. Ancak dar anlamda merkan-
tilizm XVIII. asrın başlarından itibaren etkisini Büyük Dünya Depresyonu yıllarında, hemen
kaybetmeye başlamıştır. her ülke tarifelerini yükseltmiş, böylece rekabetçi
devalüasyonlar dönemine girilmiştir. Bu, bir an-
Merkantilist dönemden sonra, dünyada serbest
lamda merkantilist uygulamaların hortlaması de-
ticaret akımları etkili olmaya başladı. Dünya tica-
mek oluyordu. Hatta geleneksel olarak serbest ti-
retinin serbestleştirilmesi de en fazla kayırılmış
caretin savunuculuğunu yapan İngiltere bile 1932
ülke kuralı adı verilen bir uygulamasının önemli
yılında, Commonwealth Tercihli Tarife Sistemini
katkıları olmuştur.
kurmuş ve bu bölgenin dışındaki ülkelere karşı ta-
Eğer iki ülke, aralarındaki ticaretin en çok ka- rifelerini önemli ölçüde yükseltmişti.
yırılmış ülke kuralına göre yürütüleceği konusunda
II. Dünya Savaşı’ndan sonraki dönemde ise
görüş birliğine varırlarsa, yapacakları ticaret anlaş-
uluslararası iş birliği düşüncesi, geçmişteki dar ve
masında bu kayda yer verirler. Bunun ifade ettiği
katı milliyetçilik uygulamalarına ağır basmış ve bir
anlam şudur: Eğer taraflardan birisi, başka bir ülke-
dizi uluslararası örgüt kurulmuştur. Birleşmiş Mil-
ye örneğin gümrük indirimi şeklinde bir ödün ve-
letler Teşkilatı (UN) bu anlayışın bir sonucu idi.
rirse, bunu anlaşmaya taraf olan ülkeye de tanımak
Uluslararası ekonomik ve ticari konularda iş bir-
zorundadır.
liğini sağlamak amacıyla Uluslararası Para Fonu
(IMF), Dünya Bankası (IBRD) ve Uluslararası
En fazla kayırılmış ülke kuralı: Ulus- Ticaret Örgütünün (ITO) kurulması kabul edil-
lararası ticaret anlaşmalarına konulan ve mişti. Ancak ileride de belirtildiği gibi bunlardan
uluslararası ticareti serbestleştirme de et- uluslararası ticareti serbestleştirmek amacı taşıyan
kili olan bir uygulama. ITO, ABD’nin sözleşmeyi onaylamaması üzerine
resmen faaliyete geçememiştir.

9
1
Dış Ticaret Politikası

Uluslararası Ticaret Örgütü (ITO): Yeni korumacılık: 1973 Dünya Enerji


Dünya ticaretini serbestleştirmek için Krizinden sonra sanayileşmiş ülkelerde
1947 yılında kuruluşuna karar verilen an- yaygınlaşan, daha çok ihracat kotaları ve
cak anlaşma onaylanmadığı için faaliyete görünmez engellere dayalı korumacılık.
geçmeyen bir örgüt.

Nihayet 1994’te sonuçlanan Uruguay toplantı-


Bunun yerine 1948 yılında GATT ortaya çıktı.
larında ilk kez, tarifelerin yanında görünmez en-
GATT’ın yürüttüğü bir dizi çok-yanlı görüşmeler
gellerin indirilmesi konusunda sınırlı da olsa bazı
sonucunda İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki dö-
kararlar alınmış ve GATT anlaşmasını kapsayan
nemde gümrük tarifeleri önemli ölçüde azaltılmış-
Dünya Ticaret Örgütü (World Trade Organizati-
tır. Ancak tarifeler azaltılırken “görünmez engeller”
on) kurulmuştur. Bundan sonraki dönemde ve gü-
yaygınlaşıyordu. 1973’lerden sonra ise dünyada
nümüzde ticareti serbestleştirme çabaları, Dünya
koruyuculuk akımları yeniden egemen olmaya
Ticaret Örgütü çerçevesinde yürütülmektedir.
başladı. Buna yeni korumacılık adı verilir. İlerde
görüleceği gibi, bu dönemde korumacılık gümrük
tarifelerinden çok, gönüllü ihracat kotalarına ve
öteki görünmez ticaret engellerine dayanıyordu.
dikkat
En fazla kayrılan ülke kuralının dünya ticaretini
serbestleştirme de oynadığı önemli role dikkat
GATT (Gümrük Tarifeleri ve Ticaret
edelim. GATT ve Dünya Ticaret Örgütü (WTO)
Genel Anlaşması): ITO’nun faaliyete
gibi uluslararası ticareti liberalleştirmek ile görevli
geçmemesi üzerine 1948 yılında dünya ti-
kuruluşların dayandıkları ana ilke de budur.
caretini serbestleştirmek üzere yapılan bir
anlaşma, daha sonra Dünya Ticaret Örgü-
tünün (WTO) kapsamına alınmıştır.

Öğrenme Çıktısı
4 Geçmişten günümüze dış ticaret politikasının farklılıklar gösterdiği başlıca dönemleri
açıklayabilme

Araştır 4 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Dış ticaret politikalarının Ticaret örgütlerinin ülke-


Dünya Ticaret Örgütünün
tarihsel geçmişine bakıldı- lerin dış ticaret ilişkilerinin
temel faaliyetlerinin neler
ğında ne gibi farklı dönem- gelişmesine ne gibi etkileri
olduğunu anlatın.
ler görülmektedir? olmuştur.

10
1
Uluslararası Ticaret

KORUMACILIK YÖNÜNDEKİ lı görülebilecek nedenlere dayanır. Diğer bir grup


GÖRÜŞLER görüşler ise ancak belirli koşullar altında geçerlidir:
Ulusal çalışma düzeyinin yükselmesi, ticaret hadle-
Serbest ticaret politikası ile onun karşıtı ola-
rinin iyileştirilmesi ve dış pazarlık gücünün artırıl-
rak korumacılığı savunanlar arasındaki tartışmalar
ması gibi.
XVIII. yüzyıla inecek kadar eskidir.
Bazıları ise ulusal çıkarlarla ilgili olmaktan çok
belirli meslek gruplarının özel çıkarlarını yansıtır.
Koruyucu politikalar, korunan endüstrilerde çalı-
Korumacılık: Gümrük tarifeleri ve öteki
şanları dolaysız biçimde yararlandırır. Bu bakımdan
kısıtlama araçları ile ulusal sanayilerin dış
üretici gruplar, mevcut gümrüklerin kaldırılmasına
piyasa rekabeti karşısında desteklenmesi.
şiddetle karşı çıkar veya gönüllü ihracat kotaları ve
diğer kısıtlamalarla bağlı oldukları endüstrilere kar-
şı korumanın artırılmasını savunurlar.
Serbest ticareti savunanların görüşleri uluslara-
rası uzmanlaşmanın yararları üzerinde toplanmış-
tır. Buna göre fiyat mekanizmasının serbest işleyişi Ulusal Güvenlik
optimum kaynak dağılımını sağlar, dünya üreti- Bir savaş sırasında, ekonomik maliyeti ne olur-
mini maksimuma ulaştırır, bu da bütün ülkeleri sa olsun, ulusal savunma endüstrilerine sahip bu-
yararlandırır. lunmanın önemi tartışılamaz. Bu bakımdan, ulu-
Korumacılık ise kaynakların etkin dağılımını sal savunma ile doğrudan ilgili olan endüstrilerin
bozar. Çünkü rekabet fikrini baltalar, üretimde korunması ve geliştirilmesinde dış korumaya gerek
ayrıcalıklar sağlayarak iş adamlarının yenilikler vardır. Ulusal savunma ile ilgili araç ve gereçlerin
peşinde koşmalarını engeller, onları tembelliğe sağlanmasında dışarıya bağımlı olmanın sakıncaları
ve durgunluğa sürükler. Korunacak sanayi dalla- konusunda her ülkenin siyasal tarihinden pek çok
rının seçimi de ekonomik nedenlere dayanmaz, örnekler verilebilir.
özel çıkar grupları, siyasal ağırlıklarını kullanarak Aslında Adam Smith bile “Savunma zenginlik-
hükûmet kararları üzerinde etkili olurlar. Ayrıca, ten daha önemlidir.” diyerek ulusal savunma ama-
bir sanayinin korunması ötekilerin aleyhine olur ve cıyla koruyuculuğu kabul eder. Bununla birlikte,
onların da koruma istemelerine yol açar. Örneğin yukarıda da belirtildiği gibi ulusal güvenlik bakı-
iplik sanayiini koruyunca, dokuma sanayiinde ma- mından hiçbir ülke tam anlamıyla kendi kendine
liyetler yükselir ve yabancı üreticilerle rekabet ede- yeterli sayılamaz. Büyük ülkeler de savaş sanayii
meyince, onlar da tarifelerin artırılmasını isterler. için gerekli bazı hammaddelerden yoksundurlar.
Yani, “koruma korumayı getirir”. Bu mallarda kendi kendine yeterli olmak, ancak sa-
Korumacılık daima monopolü besler. Koru- vaştan önce yapılan stoklamalarla sınırlıdır. Kısaca-
ma duvarları altında bazı büyük firmalar, küçük sı savaşta dayanma gücünü artıran ve askerî-siyasi
işletmeleri endüstriden kovarak veya kendilerine nedenlerle kurulmasına karar verilen endüstrilerin
katarak kolayca tekelci duruma gelebilirler. Birkaç dış rekabetten korunmasında zorunluluk vardır.
büyük firmanın, aralarında anlaşıp iç piyasaya dile-
dikleri fiyat ve satış koşullarını benimsetmeleri de
güç değildir. Genç Endüstri Tezi
Serbest ticaret, piyasa mekanizmasının işleyi- İktisadi kalkınma amacıyla devletin dış ticarete
şine dayandığı için bürokrasiyi ortadan kaldırır. müdahalesini gerektiren önemli nedenlerden birisi
Oysa koruyucu önlemlerin uygulanması çok kar- genç endüstri tezi nedir.
maşık bir bürokratik mekanizmayı gerektirebilir.
Bu da kaynak israfına yol açar, rüşvet ve yolsuzluk-
Genç endüstriler tezi: Yeni kurulan bir
ların ortaya çıkmasına neden olabilir.
endüstride maliyetler dünya fiyatlarının
Dış ticarette koruyuculuğu savunanlar çok çe- üzerindedir, rekabetçi duruma gelinceye
şitli faktörler üzerinde dururlar. Bunların bir bö- kadar yabancı rakipler karşısında korun-
lümü, ulusal güvenlik, iktisadi kalkınma, stratejik ması gerekir.
ticaret politikası ve dampingin önlenmesi gibi hak-

11
1
Dış Ticaret Politikası

Bu görüşe göre, gelişip ilerde karşılaştırmalı üs- korunmaları gerekir. Bu yapılmazsa, yabancı firma-
tünlüğe sahip olacak endüstriler optimum üretim ların rekabeti, daha çocukluk çağında gelişme fırsa-
düzeyine ulaşıncaya kadar gümrük tarifeleriyle dış tı bulamadan onları boğacaktır.
rekabete karşı korunmalıdırlar. Tarihsel ve doğal Uluslararası rekabet konusunda, genç endüst-
nedenlerle başka ülkelerde daha erken kurulmuş rileri henüz işin başındayken yıkmak için yapılan
bulunan bir sanayi dalı, o alanda yeni kurulacak girişimlerin örnekleri pek çoktur. Bir ülkeye işlen-
olanlara göre bir üstünlük kazanır. Bu, onun elde
miş ürün satan yabancı şirketler, kendilerine iyi bir
etmiş olduğu deneyim, teknik bilgi ve ölçek ekono-
pazar olduğu sürece söz konusu ülkede bu malların
mileri gibi gelişmelerin bir sonucu olabilir.
üretilmesini çıkarlarına uygun bulamayabilirler. O
nedenle pazar ülkedeki genç endüstriyi daha baştan
baltalamak istemeleri olağandır.
Dinamik karşılaştırmalı üstünlükler:
Genç endüstriler tezinde dikkati çeken bir nok-
Mevcut endüstrilerdeki değil, sanayileşme
ta, koruyuculuğun sürekli değil, geçici olduğudur.
çabaları ile hedef alınan endüstrilerde sağ-
Koruma, endüstriye çocukluk çağını patlatıncaya
lanacak olan karşılaştırmalı üstünlükleri
ifade eder.
kadar zaman kazandırmaya yarar. Maliyetlerin düş-
mesi içsel ve dışsal ölçek ekonomileri ile açıklanır.
Koruyuculuğun sağladığı şemsiye altında üretim
Dolayısıyla doğal kaynaklar, iş gücü ve piyasa hacmi genişledikçe işçiler işi yaparak öğrenirler,
gibi özellikler yönünden kurulması ülke koşulları- daha gelişmiş teknikleri kullanmak olanağı doğar
na en uygun olsa bile, deneyimsiz genç endüstrile- ve yönetim bilgisi ilerler. Bunlar içsel ölçek ekono-
rin olgunluk çağına gelinceye kadar dış rekabetten mileri nedir.

Fiyat
Maliyet
Üretim hacmi 0M1 gibi düşük
bir düzeyde iken iç maliyetler
(fiyatlar) 0P1 gibi yüksek bir
düzeydedir. Üretim hacmi
UDOM’ 0M2’ye çıktığında iç maliyetler
0P2 düzeyine iner ve endüstri
dünya piyasalarında rekabetçi
P1
duruma gelmiş olur. Bazan, ne
kadar korunsa da maliyetler
P2 UDOM
UDOM’ eğrisi ile gösterildiği
gibi bir miktar düşse de dünya
fiyatları düzeyine inmez.

0 M1 M2 Üretim Hacmi

Grafik 1.1 Genç Endüstriler Tezi

Bunlardan ayrı olarak, endüstrideki firma sayısı art-


tıkça, teknik bilgi alışverişi hızlanır, kalifiye işçi sağlan-
ması kolaylaşır ve ulaştırma, haberleşme, bankacılık vb.
dikkat gibi altyapı tesisleri tamamlanır. Firma dışından sağla-
Genç endüstriler tezinde savunulan koruma sü-
nan bu gibi yararlara da dışsal ölçek ekonomileri den-
rekli değil, geçici süreyle sınırlıdır. Endüstri reka-
diğini biliyoruz.
betçi duruma geldikten sonra koruma kaldırıla-
caktır. Bu açıdan genç endüstriler tezi (dinamik) Kısaca, bu tezde yeni kurulan endüstrilerin, opti-
karşılaştırmalı üstünlük teorisine aykırı değildir. mum üretim hacmine ulaştıklarında sağlanacak içsel ve
dışsal ekonomiler nedeniyle yabancı üreticilerle rekabet
edebilecek düzeye gelecekleri savunulmaktadır.

12
1
Uluslararası Ticaret

Genç endüstriler tezi Grafik 1.1’deki gibi bir Bir kere, gelecekte verim artışı sağlanabilmesi
şekil üzerinde gösterilebilir. Endüstride üretime için endüstrilerin seçiminde doğru kararlar ver-
ufak bir ölçekle başlanır ve giderek kapasite artırı- mek gerekir. Hangi endüstrilerin ölçek ekonomisi
lır. Buna göre, ilk aşamada üretim hacminin OM1 yaratacağı ve maliyetlerdeki uzun dönemli değiş-
olduğunu kabul edelim. Uzun-dönem ortalama me seyri doğru tahmin edilebilmelidir. Oysa söz
maliyet eğrisi ise UDOM’dir; P1 ilk üretim ma- konusu tahminlerde hata yapma olasılığı oldukça
liyetini, P2 de dış rakiplerin satış fiyatlarını (Dün- yüksektir. Uygulamaya bakıldığında, korunacak
ya fiyatları) ifade eder. O bakımdan serbest ticaret endüstrilerin “yanlış” seçilmesi dolayısıyla, uzun
koşulları altında bu endüstrinin yabancı üreticilerle süreler desteklenmesine karşın maliyetlerini dün-
rekabet etme olanağı yoktur. Endüstriyi korumak ya fiyatları düzeyine indiremeyen endüstrilere pek
için P1P2 tutarında bir gümrük vergisi koymak sık rastlanır. Şekil açısından bu, ortalama maliyet
gerekir. Üretim hacmi ancak OM2’yi aştıktan son- eğrisinin, uzun dönemde UDOM biçiminde dış
ra, yerli üreticiler uluslararası piyasalarda rekabetçi dünya arz doğrusunun üzerinde uzanması demek-
duruma geçebileceklerdir. Dolayısıyla bu aşamaya tir. Bu tür endüstrilerdeki kaynakların er veya geç
kadar gümrük tarifelerinin giderek azaltılması ve o başka alanlara aktarılmasında yarar vardır. Çünkü
noktada kaldırılması gerekir. koruma sürekli olamaz.
Genç endüstriler tezi asıl olarak sanayileşmeye yeni Diğer bir olasılık da şudur: İlk tahminler doğru
başlayan ülkelerle ilgilidir. Ama ülkede ölçek ekono- yapılmıştır, endüstri ölçek ekonomisi sağlayabile-
mileri sağlanabilecek her endüstriye de uygulanabilir. cek ve ortalama maliyetlerini dünya fiyatlarının
Ana sanayileşme stratejileri açısından bakılır- altına indirebilecek bir potansiyele sahiptir. Fakat
sa genç endüstriler tezi “dinamik karşılaştırma- girişimciler, korumaya bağlı olarak elde ettikleri
lı üstünlükler”e dayanmakta ve ihracata yönelik yüksek kârlar dolayısıyla, maliyetleri düşürmek
kalkınma modellerine uygun bulunmaktadır. Bu için gerekli çabayı göstermezler. Ya da maliyetler
sanayileşme stratejisine göre her endüstrinin de- düşürülmüş olmakla birlikte, girişimcilerin mali-
ğil, yalnızca gelişme potansiyeline sahip olanların yet düşüşünü fiyatlara yansımıyor yüksek kârlar
seçilip korunması gerekir. O bakımdan tez, tüm şeklinde kendilerine alıkoymaları sonucu, iç fiyat-
endüstrilerin korunmasını öngören ithalat ikamesi lar dünya fiyatları düzeyine indirilemez. Bu du-
stratejisinden farklı bir anlayışa dayanır. rumda doğaldır ki ülkenin dış piyasalara açılması
gerçekleşemez.
Genç endüstriler tezi bir hayli eski olup XVIII.
yüzyıl sonları ve XIX. yüzyıl başlarına kadar in- Burada dışa açılmasının nedeni, ülkenin o alan-
mektedir. Bu görüşün savunuculuğunu Almanya’da larda karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olmamasıyla
Friedrich List ve ABD’de, zamanın Maliye Baka- değil, endüstrideki gelişmenin yararlarının tüm eko-
nı Alexander Hamilton yapmıştır. O dönemlerde nomiye yayılmasına fırsat verilmemesiyle ilgilidir.
dünyanın en ileri sanayileşmiş ülkesi İngiltere idi, Ayrıca koruma altına alınan endüstrilerin tem-
diğerleri ise henüz sanayileşme çabası içinde bu- silcileri, bunu bir hak olarak görme eğilimindedir.
lunuyorlardı. Her iki yazar da kendi ülkelerinde Dolayısıyla bu kesimde çalışan işçi ve işverenler
yeni gelişmekte olan endüstrilerin, ileri düzeyde sendikaları kanalıyla politik güçlerini kullanarak
gelişmiş İngiliz sanayii ile rekabete karşı korunma- tarifelerin kaldırılması yolundaki çabaları engelle-
ları gerektiğini savunmuşlardır. Benzer durum, hiç meye çalışabilirler.
kuşkusuz günümüzün az gelişmiş ülkeleri için de Korunan endüstrilerde maliyetlerin düşürül-
söz konusudur. mesi veya malların sürekli olarak dünya fiyatları-
Eleştiriler: Genç endüstriler tezinin dayandı- nın üzerinde satılması, yurt içi tüketicilerinin refah
ğı mantık oldukça güçlüdür. Her ülkede, belirli kaybına uğraması demektir. Diğer yandan, üretim-
bir koruyuculuktan sonra rekabetçi duruma gelen de optimum etkinlik sağlanamadığı için de ülkenin
birçok endüstriye rastlanabilir. Ancak bu uygula- kıt kaynakları israf edilmiş olur. Belirtmek gerekir
maların ekonomiye önemli maliyetler yükleyebi- ki bir endüstrinin korunması, onun mallarını ara
leceği de gözden uzak tutulmamalıdır. Bu olum- mal olarak kullanan öteki endüstrilerde de maliyet-
suz etkiler daha çok uygulamadaki aksaklıklardan leri yükseltir, dolayısıyla o kesimlerde de koruma-
kaynaklanırlar. cılık eğilimleri artar.

13
1
Dış Ticaret Politikası

Özetle, hükûmet yetkililerinin koruma isteyen için koruyucu dış ticaret önlemlerinden, sübvansi-
endüstrileri çok iyi değerlendirmeleri gerekir. Üreti- yon ve vergi önlemleri vb. den geçici olarak yarar-
cilerin, korumacılığın verdiği rahatlık içinde verim- lanılabilir. Sözü edilen ileri teknoloji endüstrileri,
liliği artıracak yöntemleri uygulamada isteksiz dav- yüksek risklerle karşı karşıyadır ve bu alanlarda öl-
ranmalarını önlemek için, maliyetlerdeki düşüşle çek ekonomilerinin gerçekleştirilebilmesi için bü-
birlikte gümrük tarifelerinin de indirilmesi yoluna yük hacimde üretim gerektirirler. Ancak başarılı ol-
gidilebilir. Bu da korunan endüstriler üzerinde sı- duklarında büyük ölçüde dışsal ekonomi sağlarlar.
nırlı bir hükûmet denetimini gerekli kılabilir.
Tarifeleri kaldırmanın bir yolu da bunları önce-
den belirlenen oranlarda aşamalı olarak indirmek Stratejik dış ticaret politikası: Sanayi-
ve belirli bir süre sonunda sınırlamaktır. Böylece, leşmiş bir ülkenin, gelecekteki hızlı büyü-
girişimciler tarifelerin gelecekte ne oranda düşü- mesi için kilit nitelikteki bazı endüstrileri
rüleceğini bugünden bilecekleri için ona uygun (elektronik, iletişim araçları vs. gibi) koru-
hareket eder, yani maliyeti düşürücü yol veya yön- yarak karşılaştırmalı üstünlük yaratmaya
temleri araştırırlar. Ancak bu ele alınacak endüstri- çalışması.
nin özelliklerine göre değişebilecek bir olaydır; bu
konuda genelleştirme yapmak güçtür.
Kısacası, stratejik ticaret politikası tezine göre,
ekonomide kilit endüstrilerin özendirilmesi dolayı-
sıyla sağlanan dışsal ekonomilerden bütün ülke ya-
dikkat rarlanır ve böylece de gelecekteki büyüme olanakları
Genç endüstri tezi de savunulan görüş az ge- yükselir. Görüleceği gibi, bu politika bir anlamda
lişmiş ülkelerde korumacı politikalar uygulama yukarıda incelenen genç endüstriler tezine benziyor
konusunda oldukça sağlam bir temele dayanır. ama onun gibi kalkınmakta olan ülkeler için değil,
Ancak hükûmetlerin siyasal çıkar hesaplarıyla sanayileşmiş ileri ülkeler için geliştirilmiştir. Ayrıca,
hareket etmeleri veya yeterli özeni göstermedik- bundan farklı olarak yüksek teknoloji endüstrilerine
leri durumlarda korunan endüstriler ülkenin sır- uygulanır. Bazı iktisatçılar, II. Dünya Savaşı’ndan
tında sürekli bir kambur oluşturabilirler. sonra Japonya’nın sanayi ve teknoloji alanındaki ba-
şarısını büyük ölçüde, uyguladığı stratejik sanayi ve
dış ticaret politikasına bağlarlar.
İktisadi kalkınma amacıyla koruyuculuğu ge- Japonya’da stratejik sanayi ve ticaret politika-
rektiren nedenler arasında genç endüstriler tezi sının örnekleri 1950’lerde çelik endüstrisinde,
tek faktör değildir. Bunun yanında, ihracat piya- 1970 ve 1980’lerde yarı geçişkenlerde görülmüştü.
salarında istikrarsızlık, ticaret hadlerinin tarım Avrupa’da ise 1970’lerde Concorde süpersonik uça-
ürünleri aleyhine dönmesi, özel maliyetlerin sosyal ğı, 1970 ve 1980’ lerde de Airbus uçaklarının ge-
maliyetleri yansıtmaması gibi nedenler üzerinde de liştirilmesinde bu uygulamalara rastlandı. ABD’ye
durulmaktadır. Bütün bu durumlarda kaynak et- gelince, bilgisayar çipleri gibi birçok yeni üründe
kinliğini gözden uzak tutmadan, ekonomik yapıyı kullanılan yarı geçişkenler piyasasını 1970’lerde bu
çeşitlendirecek ve sanayileşmeyi kolaylaştıracak bir ülke elinde tutuyordu. Japonlar 1970’lerin ortala-
koruyuculuk politikası izlemek gerekebilir. rından başlayarak, AR-GE’nin finansmanı, yatı-
rımlara vergi kolaylıkları sağlama, hükûmet-sanayi
iş birliğinin özendirilmesi ve iç piyasanın dış reka-
Stratejik Ticaret Politikası betten (ABD) korunması gibi yollarla bu endüstri-
Dış ticarette koruyuculuk aleyhindeki görüşler- yi geliştirme çabasına giriştiler. Bu sürecin sonunda
den bir diğeri de daha yeni sayılan stratejik ticaret Japonlar 1980’lerin ortalarında, önce ABD’nin yarı
politikasıdır. Bu görüşe göre sanayileşmiş bir ülke, geçişkenler piyasasını, sonra da tüm dünya piyasa-
korumacı önlemlerle, gelecekteki hızlı büyümesi larını ele geçirdiler.
için kilit kabul edilen yarı geçişkenler, bilgisayar, Bu tezin de bazı zayıf noktaları vardır. Önce başa-
iletişim araçları ve benzeri ileri teknoloji endüstri- rılı olabilecek, yani gelecekte büyük dışsal ekonomi
lerinde karşılaştırmalı üstünlük yaratabilir. Bunun doğuracak olan endüstrilerin seçimi, sonra da bunla-

14
1
Uluslararası Ticaret

rı destekleyecek uygun politikalara karar verilmesiyle çalışma düzeyini yükseltir. O nedenle ekonomik
ilgili sorunlar bulunmaktadır. Ayrıca bir ülke stra- duraklama içinde bulunan ülkeler işsizlik oranları-
tejik ticaret politikası uygular ve bunda da başarılı nı azaltmak için gümrük tarifelerini artırma yoluna
olursa, bu başarı öteki ülkelerin pahasına sağlanmış başvurabilirler.
olur. Dolayısıyla onlar da aynı yola başvurabilirler.
Çok sayıdaki ülke, aynı zamanda bu tür politikalar
uygularlarsa bu çabalar birbirini etkisizleştirir ve her İşsizliği önlemek: İşsizlik içindeki ülkeler
birinin sağlayacağı yararlar çok sınırlı kalır. belirli koşullarda tarifeler yoluyla işsizliği
azaltabilirler.
Dampinge Karşı Korunma
Gümrük tarifelerinin konulmasını gerektiren
Fakat ABD gibi dünya ekonomisinde önem-
başka bir neden de yabancı üreticilerin yaptıkları
li yeri olan ülkelerin, gümrük tarifeleri ile dış
dampinge karşı yerli üreticileri korumaktır. Hemen
ödeme açığı ve işsizlik sorunlarını çözümleyebil-
hemen tüm ülkelerde yasalar dampingin önlenmesi
me olanakları pek sınırlıdır. Çünkü bunların dış
için anti-damping vergilerinin konulmasını ön-
alımlarını kısmaları, diğer ülkelerin ihracatını
görür. Gelecek bölümde damping konusunda daha
azaltacak, dolayısıyla onlar da karşı önlemlere baş-
ayrıntılı bilgi verilecektir.
vuracaklardır. Bu durumda ise hiçbir ülke amacı-
na ulaşamaz. Bu politikalar özellikle 1930 Büyük
Dünya Depresyonu sırasında yaygın bir uygulama
Anti-damping vergisi: Ülkenin, yabancı
alanı bulmuştur.
ihracatçıların dampingin den korunmak
için koyduğu vergiye verilen ad. Bununla birlikte ufak ülkeler için durum biraz
daha esnektir. Dünya talebinin göreceli bakımdan
önemsiz bir bölümünü karşılayan bu ülkeler, güm-
Belirli Koşullarda Geçerli Olabilecek rük tarifeleri uygulasalar da başkaları üzerinde his-
sedilir bir etki yaratamazlar. Dolayısıyla bu ülkeler
Görüşler
için dış dünyada misilleme olasılığı daha düşüktür.
Devletin dış ticarete müdahale nedenleri arasın-
da gösterilen faktörlerden diğer bir bölümü aşağıda
açıklanmıştır. Bunların geçerliliği belirli koşullarla Ticaret Hadlerinin İyileştirilmesi
sınırlıdır. Yukarıda incelendiği gibi gümrük tarifeleri ti-
caret hadlerini ülke lehine değiştirerek ekonomik
refahı olumlu yönde etkileyebilir. Ancak bu da ger-
Ödemeler Bilançosunun
çekleşme olanağı pek sınırlı bir önlemdir.
İyileştirilmesi ve İşsizliğin Önlenmesi
İthalat kısıtlamaları, ithalat hacmini daralttığı
ölçüde dış dünyaya yapılan ödemelerin azalmasına, Ulusal Pazarlık Gücünü Artırma
böylece de dış açığın giderilmesine katkıda bulunur. Bu görüşe göre, yüksek gümrük tarifesine sahip
olan ülkeler, bu avantajlarını kullanarak, kendi ih-
raç mallarına yabancı ülke piyasalarında sağlanacak
Ödemeler bilançosunu iyileştirmek: Dış kolaylıklar karşılığında, tarifelerinde indirim yap-
açık içindeki ülkeler belirli koşullarda tari- ma yoluna gidebilirler. Oysa tarifeleri hâlen düşük
fe koyarak bu açıkları giderebilirler. olan ülkeler, verecek bu tür bir ödünleri bulunma-
dığından gümrük pazarlığında daha zayıf bir du-
Diğer yandan ithalatın daralması, toplam har- rumda kalırlar. Hiç kuşkusuz bu görüşün doğru
camaları yerli mallara (ithalata rakip endüstrilere) olabilmesi için tarife artışlarıyla ne kazanıldığı ve
doğru kaydıracağı için yurt içi üretimi, dolayısıyla ne kaybedildiğinin karşılaştırılması gerekir.

15
1
Dış Ticaret Politikası

Öğrenme Çıktısı
5 Genç Endüstri Tezini anlama ve ülkelere olan etkilerini değerlendirebilme

Araştır 5 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Genç endüstriler tezinde ön-


Genç endüstriler tezi nedir? Genç endüstri tezinin geliş-
görülen korumacılık ile uy-
Neden az gelişmiş ülkeler mekte olan ülkeler sağlaya-
gulamada meydana gelebile-
için önem taşımaktadır? bileceği faydaları anlatın.
cek sorunları ilişkilendirin.

KİŞİSEL ÇIKARLARA DAYALI nu, dolayısıyla kendilerinin bu ülkelerle rekabet


GÖRÜŞLER etmelerine olanak bulunmadığını öne sürerek ucuz
emek ülkelerinden gelen ithalatın kısıtlanması için
ABD ve diğer sanayileşmiş ülkelerde, özellikle
lobicilik yaparlar.
az gelişmiş ülkelerin ihraç ettikleri mallarla rekabet
edemeyen verimsiz bazı endüstrilerin temsilcileri Bu görüş ekonomik bakımdan tutarlı değildir.
düşük fiyatlı ithalatın iç piyasalarını bozduğu gerek- Bugün Amerika, sayısız sanayi malında az gelişmiş
çesiyle, devletin kendilerini dış rekabete karşı koru- ülkeleri rekabet dışı bırakıyor. Oysaki bu alanlarda
yucu önlemler almasını isterler. Burada söz konusu Amerika’nın ücretleri çok yüksektir. Bu görüşü sa-
olan endüstriler genellikle dokuma, ayakkabı, giyim, vunanlar ücretlerle, emeğin marjinal verimi arasın-
gıda ve benzeri emek-yoğun üretim dallarıdır. daki ilişkiyi görmezler. Ekonomik teoriye göre, iş
gücünün verimliliği yüksek olan alanlarda ücretler
Gelişmiş ülkelerin çıkarları açısından en uy-
de yüksek olur. Eğer bazı Amerikan endüstrileri ya-
gun politika, bu gibi zayıf endüstrilerde çalışanları
bancı mallarla rekabet olanağına sahip değilse, bu-
ülkenin göreceli olarak yüksek karşılaştırmalı üs-
nun nedeni, yabancı iş gücünün ucuz olması değil,
tünlüğe sahip olduğu dallara kaydırmak ve bunun
o alanlarda çalışan Amerikan iş gücü verimliliğin-
için kendilerine gerekirse geçici süre maddi destek
deki göreceli düşüklüktür.
sağlamaktır. Böylece hem reel ulusal gelirleri artar
hem de az gelişmiş ülkelerin ihracat olanakları en-
gellenmiş olmaz. Fakat üretici gruplar dış koruma Üretim Maliyetlerini Eşitleme
konusunda, kamuoyunun desteğini de sağlayarak Bu görüş de yukarıdakinin benzeridir. Eğer iş
hükûmetler üzerine önemli ölçüde siyasal baskıda gücü, iklim vs. gibi herhangi bir doğal üstünlük-
bulunma (lobicilik yapma) yoluna gitmektedirler. leri nedeniyle yabancı mallar, yerli mallardan daha
ucuza üretiliyorsa, rekabet eşitliğini sağlamak için
aradaki fark ölçüsünde bilimsel tarife adı verilen
Lobicilik faaliyetleri: Sanayileşmiş ül- bir tarife konulması savunulmaktadır.
kelerdeki emek-yoğun endüstri temsil-
cilerinin koruyucu önlemler alınmasını
sağlamak üzere, hükûmet üzerine baskı Bilimsel tarife: Gelişmiş ülkelerde az ge-
yapmaları. lişmiş ülkelerin ihracatı ile rekabet ede-
meyen emek-yoğun endüstrilerin temsil-
cilerinin, dışarıdan yapılan ithalat üzerine
Düşük Yabancı Ücret konulmasını istedikleri iç ve dış maliyetle-
Sanayi ülkelerinde koruyuculuğu savunan mes- ri eşitleyecek bir vergi.
lek grupları, Asya, Afrika ve Latin Amerika’nın az
gelişmiş ülkelerinde ücretlerin çok düşük olduğu-

16
1
Uluslararası Ticaret

Fakat unutulmamalıdır ki ülkeler arası üretim maliyetleri eşitlenirse dış ticaretin temel dayanağı da or-
tadan kalkmış olur. Dolayısıyla, bu görüş de karşılaştırmalı üstünlük teorisi ve uluslararası uzmanlaşmanın
yararları ile çelişmektedir.

dikkat
Çoğunlukla sanayileşmiş ülkelerde gümrük tarifesi ve öteki önlemlerle korunmayı isteyen endüstriler
tekstil ve giyim gibi endüstrilerdir. Bu endüstrilerdeki işçi ve işveren sendikaları, endüstrilerinin kamuoyu
desteğini sağlamak için endüstrilerini korumanın ülkenin ulusal çıkarlarının bir gereği olduğunu söylerler.
Oysa gerçekte söz konusu olan onların bireysel çıkarlarının korunmasıdır ve bu da çoğu kez ülke çıkar-
larına ters düşer.

Ulusal Pazar Görüşü


Burada, ulusal pazarların ülkenin yerli üreticilerinin hakkı olduğu belirtiliyor. Eğer ithalat kısıtlanacak
veya tamamen önlenecek olursa yerli üretim artacak, iktisadi faaliyetler genişleyecektir. Ancak yerli piya-
sanın ihtiyaç duyduğu tüm malların ülkenin kendisi tarafından üretilmesi, kapalı ekonomilere özgü bir
politikadır. Bu da uluslararası uzmanlaşmanın reddedilmesi anlamına gelir.
Böylece dış ticaret politikasına ilişkin genel açıklamalarımızı tamamlamış olduk. Şimdi sıra kullanılan
araçların ayrıntılı incelenmesine gelmiştir. İlk olarak gümrük tarifeleri ele alınacaktır.

Öğrenme Çıktısı
6 Kişisel çıkarlara dayalı korumacılık yönündeki görüşleri açıklayabilme

Araştır 6 İlişkilendir Anlat/Paylaş

ABD gibi sanayileşmiş ülke-


Sektör çıkarlarına bağlı
lerde tekstil, giyim, demir ve
olarak sanayileşmiş ülkeler- Bilimsel tarifenin sizce ne
çelik gibi emek-yoğun en-
de uygulanan korumacılık kadar bilimsel olduğunu
düstrilerde korumacılık için
en çok hangi sektörlerde anlatın.
yürütülen lobi faaliyetlerini
yaygındır?
nasıl açıklamak gerekir?

17
1
Dış Ticaret Politikası

Dış ticaret politikasının ne


1 olduğunu ve neleri kapsadığını
açıklayabilme
öğrenme çıktıları ve bölüm özeti

Dış Ticaret Politikasının


Kapsamı

Ekonomik analizler serbest ticaretin dünyadaki kıt ekonomik kaynakların en etkin dağılımını sağlayan bir
yaklaşım olduğunu gösterir. Buna karşın, hükûmetlerin hiç müdahalede bulunmadıkları bir serbest dış ticaret
politikası hemen hemen hiçbir ülkede uygulanmamıştır. Gerek gelişmiş, gerek az gelişmiş ülkelerde hükûmetler
çeşitli hedefleri gerçekleştirmek için ülkenin dış ekonomik ilişkilerine müdahalede bulunurlar.
• Hükûmetin, ülkenin belirli dış ticaret akımlarını sınırlandırmak, tamamen önlemek veya tersine, özen-
dirmek amacıyla ya da bu işlemlerin yapılış biçimlerini düzenlemek üzere uygulamış oldukları sistematik
politikalara dış ticaret politikası adı verilir.
• Dünya ekonomisinin istikrarlı biçimde gelişmesi, önemli ölçüde büyük sanayileşmiş ülkelerin uyguladıkları
dış ticaret politikalarına bağlıdır.

2 Dış ticaret politikasının


hedeflerini belirleyebilme

Dış Ticaret Politikasının


Hedefleri

Hükûmetler çeşitli amaçları gerçekleştirmek için ülkenin dış ekonomik ilişkilerine müdahalede bulunurlar.
Bunlardan bazıları şunlardır: Dış dengenin sağlanması, ulusal ekonominin korunması, ekonomik kalkınmanın
hızlandırılması, piyasa aksaklıklarının önlenmesi, liberal bir ekonomi politikası, iç ekonomik istikrar, hazineye
gelir yaratma, dış piyasalarda monopol yaratma, otarşi, sosyal ve siyasal nedenler vs.

Hükûmetin dış ticarete


3 müdahalede kullandığı araçların
fonksiyonlarını değerlendirebilme

Dış Ticaret Politikasının


Araçları: Toplu Bakış

Her politikanın hedeflerinin yanında bu hedefleri gerçekleştirecek belirli araçların bulunması gerekir. Uluslara-
rası ticaret politikasının hedefleri gruplandırılarak şöyle belirtilebilir: Tarifeler, miktar kısıtlamaları, görünmez
engeller, gönüllü ihracat kısıtlamaları, ihracatı özendirici önlemler, bağlı ticaret uygulamaları. Bunların içinde
en eski olanı gümrük tarifeleri ile miktar kısıtlamalarıdır. Diğerleri daha yeni zamanlarda ortaya çıkmıştır.

18
1
Uluslararası Ticaret

Geçmişten günümüze dış ticaret


4 politikasının farklılıklar gösterdiği
başlıca dönemleri açıklayabilme

öğrenme çıktıları ve bölüm özeti


Dış Ticaret Politikalarının
Tarihsel Geçmişi

Geçmiş dönemlerde uluslararası ticaretin serbestleştirilmesi de “en fazla kayırılmış ülke” ülke kuralının önemli
yeri vardır. Eğer A ülkesi ile B ülkesi arasındaki ticaret anlaşmasında böyle bir hüküm yer alıyorsa, A ülkesi bir
başka ülkeye (C gibi) uyguladığı düşük tarife oranlarını, anlaşmaya taraf olan B ülkesine de tanımak zorundadır.
GATT anlaşmasında öngörülen temel ilkelerden birisi en fazla kayırılmış ülke kuralıdır.
XIX. yüzyılda dünyada oldukça liberal dış ticaret politikaları uygulanmıştır. 1930’larda ise tüm dünyada
hükûmetlerin ticarete müdahaleleri aşırı boyutlarda artmıştı. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra özellikle GATT’ın
çalışmalarıyla sanayi malları ticareti üzerindeki kısıtlamalar önemli ölçüde azaltılmıştır. 1973 Dünya Enerji Kri-
zinden sonra dünyada korumacı politikalar tekrar yaygınlaşmıştır. 1990’lardan sonra ise “Soğuk Savaş” dönemi
bitmiş ve küreselleşme akımları etkili olmaya başlamıştır.

Genç Endüstri Tezini anlama


5 ve ülkelere olan etkilerini
değerlendirebilme

Korumacılık Yönündeki
Görüşler

Genç endüstriler tezi az gelişmiş ülkelerde yeni kurulan endüstrilerin geçici bir süre dış piyasanın rekabetinden
korunmasını savunur. Bu süre içinde endüstri optimum üretim kapasitesine ulaşır; en son teknolojiler uygula-
nır ve sağlanacak içsel ve dışsal ölçek ekonomileri sayesinde maliyetler düşürülür ve endüstri dünya piyasaları
ile rekabetçi duruma gelir. Bu aşamada ise artık korumacılığa gerek kalmaz. Korumacılık doğru endüstrilere
uygulandığı ve aşamalı olarak genç endüstriler dış rekabete açıldığı takdirde olumlu sonuçlar verebilir. Ancak
uygulamaya çok özen göstermek gerekir.

Kişisel çıkarlara dayalı


6 korumacılık yönündeki görüşleri
açıklayabilme

Kişisel Çıkarlara Dayalı Görüşler

Devletin dış ticarete müdahale etmesini savunan görüşlerden bir bölümü haklı nedenlere dayanır. Bu grupta
genç endüstrilerin korunması, ulusal savunma, stratejik ticaret politikası ve anti-damping vergisi gibi etkenler
yer alır. Bir grup görüşler ise belirli koşullar altında geçerli olabilecek niteliktedir. Bu grupta dış dengenin
sağlanması, reel üretimin büyümesi, işsizliğin azaltılması, ticaret hadlerinin iyileştirilmesi vs. gibi etkenler bu-
lunmaktadır. Bunlar, karşı ülkenin misillemede bulunmaması, tarife koyan ülkenin büyük ülke olması vs. gibi
koşullar gerektirir.
Bir grup nedenler ise ülke çıkarlarından çok firma veya endüstri çıkarlarının korunması ile ilgilidir. Sanayileşmiş
ülkelerde tekstil ve benzeri emek-yoğun endüstrilerde işçi ve işveren sendikalarının koruyucu önlemler alın-
masını sağlamak için hükûmete baskı yapmalarının temelinde bu etken yatar. Oysa ekonomik teori açısından
yapılması gereken sanayileşmiş ülkelerde bu gibi verimsiz endüstrilerde çalışan kaynakları verimliliği yüksek
alanlara aktarmak ve emek-yoğun alanlardaki koruyuculuğu kaldırmaktır.

19
1
Dış Ticaret Politikası

1 Ülkelerin dış ticaret akımlarını doğrudan sı- 7 Genç endüstriler tezinde öngörülen koruma-
nırlandırmak, özendirmek veya bu işlemlerin yapı- cılığın özelliği aşağıdakilerden hangisidir?
lış biçimlerini düzenlemek için uyguladıkları siste-
neler öğrendik?

matik ekonomi politikalarına ne ad verilir? A. Geçici olması


B. Sürekli olması
A. Para politikası B. Maliye politikası C. Dinamik karşılaştırmalı üstünlük teorisi ile çe-
C. Vergi politikası D. Dış ticaret politikası lişkili olması
E. İstihdam politikası D. Tüm endüstrileri kapsaması
E. Rekabetçi bir yapı oluşturmaktan uzak olması
2 Aşağıdakilerden hangisi dış ticaret politikası-
nın hedeflerinden biri değildir?
8 İşsizlik sorunu yaşayan bir ülkenin tarifeleri-
A. Köyden kente nüfus göçünü önlemek ni yükselterek işsizlik sorunlarını çözümleyebilme-
B. Piyasa aksaklıklarını gidermek si için zorunlu koşul aşağıdakilerden hangisidir?
C. Ekonomik kalkınmayı sağlamak A. İhracata da tarife uygulaması
D. Ekonomiyi liberalleştirmek B. Yabancı sermaye girişi olması
E. Hazineye gelir sağlamak C. Yabancı turist girişinin artması
D. Karşı ülkelerin misilleme yapmaması
3 Aşağıdakilerden hangisi dış ticaret politikası- E. IMF’den onay alması
nın araçlarından biri değildir?
A. Gümrük tarifeleri 9 ABD’de ve diğer sanayileşmiş ülkelerde teks-
B. İthalat kotaları til ve giyim gibi sektörlerde çalışanların, lobi faa-
C. Gönüllü ihracat kısıtlamaları liyetleri ile hükûmetin koruyucu önlem almasını
D. Çoklu kur uygulamaları sağlamaya çalışmalarının temel nedeni aşağıdaki-
E. Asgari ücret politikası lerden hangisidir?
A. Bu endüstrilerde emek verimliliğin düşük olması
4 I. Dünya Savaşı’ndan önceki dönemde dünyada B. Bu ülkelerde siyasal istikrarsızlık yaşanması
en gelişmiş sanayi ülkesi aşağıdakilerden hangisiydi? C. Bu ülkelerde döviz yetersizliği yaşanması
D. Bu ülkelerin az gelişmiş ülkelerin kalkınmasına
A. İngiltere B. İtalya C. Japonya destek olmak istemesi
D. Fransa E. Hollanda E. Bu ülkelerin dışa kapalı olması

5 Aşağıdaki dönemlerin hangisinde hemen he- 10 Anti-damping vergilerinin amacı aşağıdaki-


men her ülke tarifelerini yükseltmiş ve bir anlamda
merkantilist uygulamalar tekrar gündeme gelmiştir? lerden hangisidir?

A. XIX. asır boyunca B. I. Dünya Savaşı öncesinde A. Ülkenin yurt dışında damping yapmasına des-
C. 1980’li yıllarda D. 1990 sonrasında tek olmak
E. Büyük Dünya Depresyonu yıllarında B. Düşük fiyatlı yabancı mallardan yararlanmak
C. Yabancı üreticilerin yaptıkları dampinge karşı
yerli üreticileri korumak
6 Yeni kurulan bir endüstride maliyetlerin
yüksek olduğunu, bu nedenle bu endüstrinin op- D. Yabancı firmaların ülkeye yatırım yapmasını
timum üretim düzeyine ulaşıncaya kadar dış dün- sağlamak
yanın rekabetinden korunması gerektiğini savunan E. Faiz oranlarını artırmak
görüş aşağıdakilerden hangisidir?
A. Karşılaştırmalı Üstünlük Teorisi
B. Mutlak Üstünlük Teorisi
C. Sürekli Gelir Tezi
D. Singer-Prebisch Tezi
E. Genç Endüstriler Tezi

20
1
Uluslararası Ticaret

1. D Yanıtınız yanlış ise “Dış Ticaret Politikasının 6. E Yanıtınız yanlış ise “Genç Endüstri Tezi” ko-
Kapsamı” konusunu yeniden gözden geçiriniz. nusunu yeniden gözden geçiriniz.

neler öğrendik yanıt anahtarı


2. A Yanıtınız yanlış ise “Dış Ticaret Politikasının 7. A Yanıtınız yanlış ise “Genç Endüstri Tezi” ko-
Kapsamı” konusunu yeniden gözden geçiriniz. nusunu yeniden gözden geçiriniz.

Yanıtınız yanlış ise “Dış Ticaret Politikasının Yanıtınız yanlış ise “Belirli Koşullarda Geçer-
3. E 8. D
Araçları: Toplu Bakış” konusunu yeniden li Olabilecek Görüşler” konusunu yeniden
gözden geçiriniz. gözden geçiriniz.

Yanıtınız yanlış ise “Dış Ticaret Politikala-


4. A 9. A Yanıtınız yanlış ise “Kişisel Çıkarlara Bağlı Gö-
rının Tarihsel Geçmişi” konusunu yeniden
rüşler” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
gözden geçiriniz.

Yanıtınız yanlış ise “Dış Ticaret Politikala-


5. E 10. C Yanıtınız yanlış ise “Dampinge Karşı Korun-
rının Tarihsel Geçmişi” konusunu yeniden
ma” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
gözden geçiriniz.

Araştır Yanıt
1 Anahtarı

Politika belirli hedeflere ulaşmak için, belirli araçları kullanma becerisi veya
başarıdır. Buna göre bir politikada mutlaka hedefler ve araçlar bulunmalıdır.
Bu kural dış ticaret politikası için de geçerlidir. Dış ticaret politikasında da
Araştır 1 gümrük tarifeleri, kotalar, görünmez engeller vs. kullanılarak dış denge sağ-
lanmaya, ulusal endüstriler korunmaya, kalkınma hızı yükseltilmeye, iç piyasa
engelleri kırılmaya vs. çalışılır. Amaçların ve araçların ayrıntılı listesi için met-
ne bakılabilir.

Büyük ülkelerin uyguladıkları dış ticaret politikaları dünya ekonomisini çok


derinden etkiler. Örneğin ABD gibi bir ülkenin gümrük tarifesi koyması,
diğer ülkelerin ABD’ye ihracatını azaltır. ABD dışındaki ülkeler böylece el-
Araştır 2 lerindeki malları ihraç edemeyince üretimlerini azaltırlar, bu da o ülkelerde
büyüme hızının düşmesine ve işsizliğin artmasına neden olur. Tersine olarak,
ABD tarifelerini indirirse, diğer ülkelerin ihracatı, buna bağlı olarak da ulusal
üretimi ve istihdamı artar, işsizliği azalır.

Devletin dış ticarete müdahale için kullandığı geleneksel araç, gümrük ta-
rifeleridir. Ancak zamanla gümrük tarifelerinin etkisi azalmış, bunun yerine
çok sayıda yeni araç ve düzenlemeler ortaya çıkmıştır. Bu araçların başlıcala-
Araştır 3
rı; Gümrük Tarifeleri, Tarife-Dışı Araçlar (Miktar kısıtlamaları, Tarife ben-
zeri faktörler, Görünmez engeller, “Gönüllü” ihracat kısıtlamaları) İhracatın
Özendirilmesi ve Bağlı Ticarettir.

21
1
Dış Ticaret Politikası

Araştır Yanıt
1 Anahtarı

Dünya ekonomi tarihine bakıldığında, dış ticaret politikası özellikleri yönün-


den farklı dönemlere rastlanır. 1870’lerden sonra I. Dünya Savaşı’na kadar
genelde devlet müdahalesinin en düşük düzeylerde olduğu liberal dış ticaret
politikaları izlenmiştir. I. Dünya Savaşı ile II. Dünya Savaşı arasındaki dönem
tüm dünyada kısıtlayıcı dış ticaret politikalarının en yoğun olduğu dönemdir.
Araştır 4 II. Dünya Savaşı’ndan sonra uluslararası ticareti serbestleştirmek için ulusla-
rarası iş birliği yaygınlaşmıştır. IMF ve Dünya Bankası kurulmuş ve özellikle
GATT çerçevesinde çok yanlı tarife indirimi müzakereleri yapılmıştır. 1973
Dünya Enerji Buhranı korumacılığı yeniden hortlatmıştır. 1990’lardan sonra
dünyada küreselleşme akımları hız kazanmış ve yeniden serbest dış ticaret po-
litikalarına dönüş yapılmıştır.

Genç endüstriler tezi az gelişmiş ülkelerde yeni kurulan endüstrilerin geçi-


ci bir süre dış piyasanın rekabetinden korunmasını savunur. Bu süre içinde
endüstri optimum üretim kapasitesine ulaşır; en son teknolojiler uygulanır
Araştır 5 ve sağlanacak içsel ve dışsal ölçek ekonomileri sayesinde maliyetler düşürülür
ve endüstri dünya piyasaları ile rekabetçi duruma gelir. Bu aşamada ise artık
korumacılığa gerek kalmaz. Korumacılık doğru endüstrilere uygulandığı ve
aşamalı olarak genç endüstriler dış rekabete açıldığı takdirde olumlu sonuçlar
verebilir. Ancak uygulamaya çok özen göstermek gerekir.

ABD’de geleneksel olarak tekstil, giyim, demir-çelik vs. gibi emek-yoğun en-
düstrilerin temsilcileri korumacılık yönünde lobi faaliyetinde bulunmuşlardır.
Amaçları kısıtlama önlemleri alınmasını sağlamak üzere hükûmeti ve Kongre
üyelerini etkilemekti. Bunu yaparken de sürekli biçimde ülkenin ulusal çıkar-
larının korumayı gerektirdiğini ifade etmişlerdir. Oysa gerçek durum bunun
Araştır 6 tam tersidir. Bunlar emek verimliliğinin düşük olduğu endüstrilerdir. Ulusal
çıkarlar açısından yapılması gereken bunları korumak yerine, bu endüstriler-
deki kaynakları emek verimliliğinin ileri olduğu öteki sektörlere aktarmaktır.
Bu, aynı zamanda az gelişmiş ülkelerin ihracatını artıracağı için bu ülkelerin
sanayileşmelerine de büyük destek sağlayacaktır. Ancak hükûmetler siyasi ne-
denlerle bu konuda radikal kararlar alamamışlar, çoğu kez sektör isteklerine
boyun eğmişlerdir.

22
1
Uluslararası Ticaret

Kaynakça
Beth V. Yarbrough and Robert M. Yarbrough. (1994). Kalaycıoğlu, S. (1991). Dış Ticarette Korumacılık ve
The World Economy: Trade and Finance, (3rd. Ed). Liberasyon. İstanbul: Beta Yayıncılık.
The Dryden Press.
Neumark, F. (1938). Dış Ticaret Siyaseti. Çev. Sabri F.
Corden, W. M. (1974). Trade Policy and Economic Ülgener, İstanbul: İktisat Fakültesi Yayını.
Welfare. London: Oxford University Press.
Salvatore, D. (2008). International Economics,
Corden, W.M. (1971). The Theory of Protection. (7rd.d.). New York: Prentice-Hall.
London: Oxford University Press.
Seyidoğlu, H. (2020). Uluslararası İktisat: Teori,
Corden, W. M. (1992). International Trade Theory and Politika ve Uygulama (22. Baskı). İstanbul: Güzem
Policy, Edward Elgar, Brookfield, Vt. Can Yayınları.
Dennis, R. Appleyard ve Alfred J. Field, Jr. (2001). Şiir, E.Y. (1992). Dış Ticaret Kuramlarının Evrimi.
International Economics. New York. McGraw-Hill. Ankara: Gazi Üniversitesi Yayını.
Franklin R. Root. (1984). International Trade and
Investment. (5rd. Ed.). South Western.

23
Bölüm 2
Gümrük Tarifeleri
Tarifelerin Geleneksel Amaçları:
Hazineye Gelir Sağlama ve Yerli Sanayiyi

1 2
öğrenme çıktıları

Tarifelerin Yaygınlığı Koruma


1 Spesifik ve ad valorem tarifeyi 2 Tarifelerin geleneksel amaçlarını
tanımlayabilme açıklayabilme

Ticaret Hadleri ve Optimum Gümrük

3 4
Gümrük Vergisinin Ekonomik Etkileri Tarifesi
3 Gümrük tarifelerinin dar ve geniş açıdan 4 Optimum gümrük tarifesini açıklayabilme
ekonomiye etkilerini değerlendirebilme ve örneklendirilmesi

Etken Dış Koruma

5
5 Belirli oranda bir gümrük tarifesinin
gerçekte yurt içi üretime ne oranda koruma
sağladığını açıklayabilme

Anahtar Sözcükler: • Gümrük Tarifesi • Spesifik Tarife • Ad Valorem Tarife • Üretici Rantı
• Tüketici Rantı • Optimum Tarife • Etken Koruma • Negatif Koruma

24
2
Uluslararası Ticaret

GİRİŞ lere dayalı bir korumacılık yoluna gitmeleri, dünya


Dış ticaret politikasının en eski ve en yaygın ticaretinde daraltıcı sonuçlar doğurabilir. Bu da söz
araçlarından birisi, kuşkusuz ki gümrük vergileri- konusu ülkeleri, gümrük tarifelerini bir politika
dir. Bu vergiler ithal mallarının ülke sınırlarından aracı olarak kullanmalarında daha dikkatli davran-
girişi sırasında devletçe alınırlar. “Tarife” deyimi ise maya zorlar.
çeşitli mallara uygulanacak vergi oranlarını göste-
ren listeleri ifade eder. Gümrük vergileri normalde TARİFELERİN YAYGINLIĞI
yasalara bağlı olduğundan parlamento faaliyetini Tarifeler, malların sınırdan geçişi sırasında alı-
gerektirir. Ancak Türkiye’de olduğu gibi gümrük nan vergilerdir. Bugün gümrük vergileri genellikle
vergilerinin konulması, kaldırılması ve vergi oran- ithalata uygulanır. Ancak geçmişte, ihracattan ve
larının değiştirilmesi ile ilgili bazı yetkiler yasalarla transit mal geçişlerinden gümrük vergisi alınması-
hükûmete de verilmiş olabilir. na da yaygın olarak rastlanmaktadır.
Tarifeler konusunda bağımsız hareket etmek,
ulusal egemenliğin doğal bir sonucu kabul edilir.
Bu şekilde, ülkenin tek taraflı olarak koyduğu tari-
felere “otonom tarife” adı verilir. Ancak tarifelerin Tarife: Çeşitli mallara uygulanacak ver-
indirilmesi yönünde uluslararası iş birliğinin arttığı gi oranlarını gösteren listelerdir, gümrük
günümüzde, ülkeler iki veya çok yanlı anlaşmalarla vergisi yerine de kullanılır.
da tarife oranlarını belirlemiş olabilirler. Uluslara-
rası anlaşmalarla belirlenen tarifelere de “sözleşme-
li” tarife denmektedir. Ülkeler siyasal egemenliklerine dayanarak geç-
mişten beri gümrük tarifesi koymuşlardır. Bu şe-
Tarifelerin uluslararası anlaşmalarla belirlenmiş kilde hükûmetlerin tek taraflı kararı ile konulan
olmasındaki amaç, tarifeleri indirmek veya tama- tarifelere otonom tarife adı verilir.
men kaldırmak, böylece de ticaretin serbestleşme-
sini sağlamaktır. İki veya çok yanlı anlaşmalarla
tarife oranlarının belirlendiği durumlarda ülkeler,
anlaşmaya üye olan ülkelere karşı tarifelerinde tek Otonom tarife: Siyasal egemenliğin
yanlı değiştirme bağımsızlığını kaybederler. Aynı bir sonucu olarak tek taraflı biçimde
durum gümrük birliği ve serbest ticaret anlaşma- hükûmetin koymuş olduğu tarifeler.
sı gibi iktisadi birleşme hareketlerinde de vardır.
Bir gümrük birliğine veya serbest ticaret bölgesine
katılan ülkeler de birbirlerine karşı yaptıkları tica- Zaman içinde özellikle sanayileşmiş ülkeler,
retteki tarifeleri sıfırlarlar. Nitekim Türkiye ile Av- tek taraflı kararlarla konulan yüksek gümrük tari-
rupa Birliği arasında 1996 yılında Gümrük Birliği felerinin indirilmesi doğrultusunda yoğun çabalar
Antlaşması’nın imzalanmasından sonra, iki taraf gösterdiler. Bu şekilde daha düşük oranlı anlaşmalı
arasındaki ticarette uygulanan tarifeler ve kotalar tarifeler ortaya çıkmıştır.
kaldırılarak ticaret serbestleştirilmiştir.
Aynı bir ülkenin anlaşmalı ülkelere karşı özel,
onun dışındakilere karşı kendi otonom tarifelerini Sözleşmeli tarife: Uluslararası anlaşma-
kullanması, uygulamada o ülke için farklı tarife lis- larla belirlenmiş olan ve hükûmetin uy-
telerinin bulunması demektir. gulamak zorunda bulunduğu gümrük
Bu arada, dünya ticaretinde büyük yeri olan tarifeleri.
ülkelerin, özellikle tarifeleri yükseltme yönünde
hareket etme olanaklarının çok kısıtlı olduğunu da
belirtmek gerekir. Çünkü böyle bir hareket hemen Gerçekten de II. Dünya Savaşı’ndan sonra
hemen tüm diğer ülkeleri zarara uğratacak, dolayı- GATT çerçevesinde yapılan çok-yanlı görüşmeler
sıyla onlar da kendilerini korumak için benzer bir yoluyla özellikle sanayi malları üzerindeki gümrük
yola başvurabileceklerdir. O bakımdan sanayileş- tarifeleri önemli ölçüde düşürülmüştür. Gelişmiş
miş büyük ülkelerin veya ülke gruplarının tarife- ve az gelişmiş çeşitli ülkelerde sanayi malları üze-

25
2
Gümrük Tarifeleri

rine uygulanan gümrük tarife oranları konusunda, daha somut bilgiler edinebilmek için Tablo 2.1’e bakı-
labilir. Buradan görüleceği gibi gelişmiş ülkelerin 2000’li yıllar da sanayi mallarına uyguladıkları tarifeler
yüzde 2-3 dolaylarına indirilmiştir. Az gelişmiş ülkelerde ise bu oranlar daha yüksek düzeylerdedir.

Tablo 2.1 Seçilmiş Bazı Gelişmiş ve Gelişmekte Olan Ülkelerde Sanayi Malları Üzerindeki Tarife Oranları (%), 2018
Gelişmiş Ülkeler Tarife Oranı Gelişmekte Olan Ülkeler Tarife Oranı
Hong Kong, Çin 0 Meksika 5,8
Singapur 0 Türkiye 5,8
Norveç 0,5 Kırgızistan 6,1
İsviçre 1,8 Rusya Federasyonu 6,1
Kanada 2,1 Kore, Güney 6,7
Yeni Zelanda 2,1 Tacikistan 7,3
Japonya 2,5 Güney Afrika 7,6
Avustralya 2,7 Endonezya 8,0
ABD 3,1 Çin 8,8
Ukrayna 3,7 Pakistan 11,9
Avrupa Birliği (28) 4,2 Hindistan 13,6
Kazakistan 5,8 Brezilya 13,9
Bosna-Hersek 5,8 Zambiya 16,0
Kaynak: WTO, ITC, UNCTAD, World Tariff Profiles, 2019, ss. 20-24

Tablo 2.1’de örnek olarak seçilen bazı ülkelerde sanayi malları üzerindeki tarife oranları gösterilmiştir.
Tablodan dikkati çekmiş olduğu gibi, ülkeler arasında uygulanan tarife oranları arasında önemli farklar
vardır. Örneğin yüzde olarak bu oranlar Hong Kong’da sıfırken Norveç’te 0.5, İsviçre’de 1.8, Japonya’da
2.5, ABD’de 3.1 ve AB’de 4.2’dir. Gelişmekte olan ülkelere bakıldığında ise Türkiye’de 5.8, Endonezya’da
8.0, Çin’de 8.8 ve Brezilya’da 13.9’dır.
Bu oranların sanayi ürünleri ithalatıyla ilgili olup tarım ürünlerini kapsamadığını hatırlatmak gerekir.
Çoğunlukla tarım ürünlerinde bu oranlar daha yüksektir. Ayrıca, tarım ürünleri ticaretini engelleyen çeşitli
programlar vardır; tarımsal destekleme programları, telafi edici vergiler, ithalat vergileri vs. gibi. Bundan
başka ortalama vergi oranlarının düşük olması tüm sanayi ürünleri üzerindeki vergilerin de düşük oldu-
ğu anlamı taşımaz. Çünkü özellikle az gelişmiş ülkelerin ihracatçısı oldukları emek-yoğun sanayi malları
üzerindeki tarifeler oldukça yüksektir. Bütün bunlardan ayrı olarak sanayi ürünlerinin dünya ticaretini
sınırlandıran tek etken gümrük vergileri de değildir. Çünkü kamu düzeni, halk sağlığı, çevre korunması
vs. gibi nedenlerle konulan teknik, idari ve yasal standartlar da dolaylı olarak ticareti sınırlandıran önemli
birer etken konumundadır.
Gelişmiş ülkelerde ve bir ölçüde az gelişmiş ülkelerde görülen tarife indirimleri GATT’ın 1994 tarihin-
de sonuçlanan Uruguay toplantılarında alınan bağlayıcı kararların bir sonucudur. Bununla birlikte, hatır-
latmak gerekir ki sanayileşmiş ülkelerle ilgili olarak tabloda görülen nispeten düşük oranlar, bazı gerçekle-
rin de gözden kaçmasına neden olmaktadır. Çünkü bunlar genel ortalamalardır. Oysa bu ülkelerde hâlen
hassas sektör olarak kabul edilen tekstil, giyim, ayakkabı, seyahat valizleri, elektrikli makineler vs. gibi
özellikle az gelişmiş ülkelerin ihraç ettikleri mallara karşı uygula-
nan tarife oranları çok daha yüksektir. Ayrıca da gelecek bölümlerde
görüleceği gibi, tarife oranları ham maddelerden yarı işlenmiş ve Hassas sektörler: Sanayileşmiş
mamul mallara doğru çıkıldıkça yükselen (tarifelerin kademeleşme- ülkelerde, tekstil, giyim, oyuncak
si) bir eğilim göstermektedir. Bu da az gelişmiş ülkelerin mallarını vs. gibi emek yoğun endüstriler.
mamul durumda ihraç etmelerini güçleştirici bir etkendir.

26
2
Uluslararası Ticaret

dikkat
Dünya sanayi malları üzerindeki tarifelerin ortalama olarak azaltılması, yeni sanayileşmekte olan
ülkelerin de bu serbestlikten yararlanarak sanayileşmiş ülke piyasalarına kendi ihraç ürünlerini daha
kolay ve kısıtlanmamış biçimde ihraç edebildikleri anlamına gelmemektedir.

Öğrenme Çıktısı
1 Spesifik ve ad valorem tarifeyi tanımlayabilme

Araştır 1 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Otonom tarifelerin kapsamı ABD’nin Türkiye’den çelik Türkiye’nin taraf olduğu


bugün neden önemli ölçü- ihractıma gümrük vergisini sözleşmeli tarifelere örnek
de daralmış bulunmaktadır? arttırmasını değerlendirin. vererek anlatın.

TARİFELERİN GELENEKSEL Gelir sağlama amacına yönelik olan tarifeler,


AMAÇLARI: HAZİNEYE GELİR genellikle halkın yaygın biçimde tükettiği mallar
SAĞLAMA VE YERLİ SANAYİYİ üzerine konulur. Ancak talebi esnek mallara uygu-
lanan yüksek gümrükler, tüketimin kısılmasına yol
KORUMA
açarak vergi gelirlerini önemli ölçüde düşürebilir.
Gümrük vergilerinin uygulanmasında en yay- Bu nedenle, mali amaçlı vergilerde talep esnekliği
gın iki amaç, devlet hazinesine gelir sağlamak ve gözden uzak tutulmamalı ve vergi oranı, toplam
yerli sanayiyi dış rekabetten korumaktır. vergi gelirlerini maksimum yapacak bir düzeyde
belirlenmelidir.
Gümrük vergileri, çok eskilere dayanan tarihi
Gelir sağlama: Gümrük tarifeleri özel- boyunca devlete gelir sağlama fonksiyonu gördü.
likle az gelişmiş ülkelerin bütçe gelirleri Orta Çağlardaki Merkantilist dönemlerde tarifeler
içinde önemli bir gelir kaynağı oluşturur. bu görevi yoğun şekilde yerine getirdikten sonra
XIX. yüzyıldan itibaren nitelik değiştirmeye başla-
Koruma etkisi: Tarifeler yerli sanayileri dı ve koruma amacıyla da kullanılan bir araç duru-
dış rekabete karşı korumak amacıyla da muna geldi.
yaygın olarak kullanılırlar. Günümüzde çoğu az gelişmiş ülkelerde tarife
gelirlerinin toplam bütçe gelirleri içinde hâlâ bü-
yük bir yeri vardır. Oysa gelişmiş ülkelerde dolaylı
Bu vergiler, çeşitli ülkelerin bütçe gelirleri için- vergiler değil, gelir ve kurumlar vergisi gibi dolaysız
de farklı oranlarda yer tutmakla birlikte, özellikle vergiler daha büyük ağırlık taşımaktadır.
az gelişmiş ülkelerde devlet hazinesinin önemli bir
Gümrük tarifeleri, ithal mallarının yurt içi fi-
gelir kaynağını oluştururlar. Tarifelerin, dış ticaret
yatını yükselterek bu malların benzerlerini (itha-
politikasının en eski bir aracı olması da bu nedene
lata rakip malları) üreten yerli üreticileri dış reka-
dayanır. Gümrük vergileri, sınır kapılarındaki gö-
betten koruyucu etki doğurur. Bu görevi yerine
revliler tarafından, malların girişi sırasında oldukça
getirebilmek için vergi oranları yeteri kadar yüksek
kolaylıkla tahsil edilebilen vergidir.
olmalıdır.

27
2
Gümrük Tarifeleri

Bir malın ithalinden o malın yüksek yurt içi fi- Spesifik vergiler birim ve ağırlık gibi malların
yatı ile ondan düşük dünya fiyatı arasındaki fark fiziki birimleri üzerinden alınırlar. Örneğin otomo-
tutarında veya daha yüksek ölçüde bir vergi alın- bil başına 1.000$ veya petrolün variline 20$ vergi
ması, ithalatı tümden önler ve bu durumda söz konması gibi. Ad valorem vergiler ise malın değeri-
konusu mala tam bir koruma sağlanmış olur. Bu nin belirli bir yüzde oranı şeklindedirler. Otomobil
derece yüksek olan gümrük vergilerine yasaklayıcı ithalatından, söz gelişi C.I.F. değerin yüzde 80’i
vergi denir. Bundan daha düşük oranda bir vergi oranında vergi alınması gibi.
konulması durumunda ise bir miktar ithalat yapıl-
ması sürdürebileceği için, kısmi bir koruma sağlan-
ması söz konusudur. Burada her ne kadar asıl amaç
yerli sanayiyi korumak ise de aynı zamanda yapılan Ad valorem tarife: İthal malının fiyatının
ithalat ölçüsünde hazineye bir gelir sağlanmış olur. belirli bir yüzdesi biçiminde alınan güm-
Gümrük vergilerinin çoğunluğu bu şekilde hem rük vergisidir.
koruma hem de gelir etkisi doğururlar.
Spesifik vergiler, malın fiziki birimi gibi objek-
tif kıstaslara dayandıklarından uygulamaları ko-
Yasaklayıcı tarife: Uygulandığı malın it- laydır. Ancak bunlar vergide adalet ilkesi ile bağ-
halini sıfıra düşürecek kadar yüksek oranlı daşmazlar. Çünkü malın farklı değerdeki kaliteleri
tarife. arasında bir ayrım yapılmaz. Ucuz kalitede mal
ithal edenlerle pahalı kalitede mal ithal edenler hep
aynı vergiyi öderler. Söz gelimi, Mercedes veya VW
Fakat bu iki amaçtan tek başına birisine hizmet ithalinde aynı miktar vergi alınması örneğini ve-
eden vergiler de vardır. Örneğin, yurt içinde üre- rebiliriz. O nedenledir ki spesifik vergiler ithalatı,
timi hiç yapılmayan mallardan alınan vergi yalnız kalitesi düşük ucuz mallardan pahalı mallara doğru
gelir sağlamak için konulmuştur. Türkiye’de kah- kaldırabilirler.
veden alınan gümrük vergisi buna örnek gösterile- İkinci olarak, spesifik vergiler enflasyonda ad
bilir. İthalatı sıfıra indirecek kadar yüksek gümrük valorem vergiler kadar dış koruma sağlamazlar.
vergileri ise tümüyle yerli sanayiyi koruma amacına Bunlar, birim başına sabit bir miktar oldukları için
hizmet eder; burada gelir etkisi söz konusu değildir. fiyatlar yükseldikçe verginin fiyata oranı da düşer.
Gümrük tarifeleri ithalatı kıstığı ölçüde ödeme- Oysa ad valorem vergiler, değer üzerinden alındık-
ler dengesi açığını kapatıcı etki yapar. Bazı ülkeler larından artan fiyatlara aynı oranda uygulanırlar,
bu amaçla da tarife koymak yoluna gidebilirler. yani verginin koruma gücü değişmez. Yukarıda
Gümrük vergileri, ödemeler bilançosundan baş- belirtilen özelliklerden ötürü, spesifik vergiler daha
ka, içte ve dışta çalışma düzeyi, reel ulusal gelir ve çok aynı kalitedeki standart ürünlere (örneğin ta-
dış ticaret hadleri gibi bir dizi değişken üzerinde rım ürünleri ve madenler), ad valorem vergiler ise
önemli etkiler doğurabilirler. Aşağıda, önce güm- kalite ve fiyat farklarının önemli olduğu mallara
rük vergilerinin hangi esasa göre konulduğunu ele (ileri teknoloji içeren sanayi ürünleri) uygulanırlar.
alalım: Ad valorem vergilerin bu üstünlüklerine karşın
bazı güçlükleri de vardır. Bu vergilerin uygulanabil-
Gümrük Vergilerinin Konuluş Esasları mesi için, her şeyden önce malların değerinin be-
lirlenmesi gerekir. İthal mallarının üretildiği fabri-
Gümrük vergileri spesifik ve advalorem temel
kada, satış yerlerinde, taşıma aracında veya sınırdan
üzerinden alınabilirler. Bir de bunların ikisini bir-
girdiği andaki fiyatları birbirinden farklılık gösterir.
leştiren karma vergiler vardır.
Gümrük vergisi uygulanırken yukarıdakilerden
hangisi temel alınacaktır? Bu konuda F.O.B. fiyat ve
C.I.F. fiyat olmak üzere başlıca iki uygulama vardır.
Spesifik tarife: İthal mallarının fiziki biri- Birincisi (F.O.B.: free on board: güvertede teslim),
mi başına sabit miktarda alınan bir güm- malın ihracatçının limanında, gemiye yüklendiği
rük vergisidir. andaki fiyatıdır; maliyet ile malın geminin güver-

28
2
Uluslararası Ticaret

tesine yüklenmesine kadar yapılan masrafları


kapsar. Buna karşılık, C.I.F. fiyat malın ithalat-
FOB fiyat: Dış ticarette bir teslim şekli, malın ihracatçı-
çı ülkenin limanına vardığı andaki fiyatı olup
nın limanında geminin güvertesine yüklendiği sıradaki
maliyet ile birlikte taşıma ve sigorta giderleri
fiyatıdır.
toplamından oluşur (C.I.F.: cost, ınsurance
and freight: maliyet, sigorta ve navlun). Satış
CIF fiyat: İthal malının gemiyle ithalatçının limanına
sözleşmesinde örneğin, “C.I.F. İzmir” biçimin-
vardığı andaki fiyatıdır; maliyet, sigorta ve navlun kapsar.
deki bir kayıt malın teslim yerini belirtir.
Eğer ad valorem esas benimsenmiş ise
gümrük vergisi alınabilmesi için önce fiyatla-
rın belirlenmesine gerek vardır. Uygulamada,
ilke olarak ABD ve Kanada spesifik, Avrupa
Birliği ve Türkiye ad valorem esası benimse- dikkat
miş bulunmaktadır. F.o.b. ve c.i.f dışında uygulamada rastlanan diğer bazı teslim
fiyatları şunlardır: f.a.s. fiyat (free alongside ship: geminin ya-
Karma gümrük vergileri, genellikle ham nında teslim), malın gemiye yüklenmeden mavnalara kondu-
maddesi gümrük vergisine tabi olan malla- ğu durumdaki fiyatıdır. F.o.r (free on rail: demir yolu teslimi)
ra uygulanır. Bu durumda verginin spesifik malın ithalatçıya ulaştırılmak üzere trene yüklendiği sıradaki
kısmı ham madde üzerine konulan gümrük fiyatıdır. Bunun gibi, c.f. (cost and freight: maliyet ve navlun)
vergisine eşittir. Ek olarak alınan ad valorem c.i.f. fiyat gibidir, yalnız bundan eksik olarak sigorta giderle-
vergi ise iç ekonomide o sanayi dalına sağla- rini kapsamaz).
nan koruma oranını yansıtır.

Öğrenme Çıktısı
2 Tarifelerin geleneksel amaçlarını açıklayabilme

Araştır 2 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Gümrük tarifelerinin ser-


best ticarete konulan en Gelir amacıyla tarife konul- Gümrük tarifelerinin ko-
eski ve en yaygın bir kısıt- masında nelere dikkat edil- nulmasındaki geleneksel iki
lama olması hangi nedenle mesi gerektiğini açıklayın. amacını anlatın.
ilgilidir?

GÜMRÜK VERGİSİNİN EKONOMİK ETKİLERİ


Bir mal üzerine konulan gümrük vergisinin etkileri dar (kısmi denge) veya geniş açıdan (genel denge)
ya da mikro ve makro analizlerle ele alınabilir. Birincisinde yalnızca o endüstri üzerindeki, diğerinde ise
ekonominin tümünde ortaya çıkan etkiler göz önüne alınır. Aşağıda önce kısmi denge analizi ile dar an-
lamdaki etkilere yer verilecektir.

Dar Anlamda Etkiler (Kısmi Denge Yaklaşımı)


İthalatı tarifelerle korunan endüstriler genellikle dış piyasa ile rekabet edemeyen endüstrilerdir. Ama
hazineye gelir sağlama da hükûmetlerin, bu konuda yaygın olarak izledikleri amaçlar arasındadır.

29
2
Gümrük Tarifeleri

Bir mal üzerine gümrük vergisi konulması, o Bu etkiler bir şekil yardımıyla incelenecektir. Bu
malın yurt içi fiyatının yükselmesine yol açar. İç amaçla ele alınan ülkenin ufak bir ülke olduğu var-
fiyatların artması ise malın yerli üretiminin geniş- sayılmıştır. O bakımdan, gümrük vergisi konulan
lemesine, tüketiminin kısılmasına ve millî gelirin malın yurt içi fiyatı serbest dünya fiyatlarına göre
ilgili endüstride çalışan üreticilere doğru yeniden (taşıma giderleri sıfır), vergi tutarı kadar yükselir.
dağıtılmasına neden olur. Ayrıca, vergiler malın Şekil 2.1’de AA ve TT ele aldığımız malın arz
ithalatını sıfıra indirecek kadar yüksek olmadığı ve talep eğrileridir. Serbest dünya fiyatı 0P1’dir. Bu
sürece, devlet hazinesine de bir gelir sağlanır. Kısa- fiyattan yurt içi tüketim, 0 R’ye eşittir. Bu miktarın
cası, bir mal üzerine konulan gümrük vergileri, dar 0K kadarı yurt içinde üretilmekte, geri kalan KR
anlamda beş farklı etki ortaya çıkartır. Bunlar üre- miktarı ise ithalat yoluyla dışarıdan sağlanmakta-
tim, tüketim, dış ticaret, gelir dağılımı ve hazineye dır. Malın birimi başına P1P2 miktarında spesifik
gelir sağlama etkileridir. bir vergi (veya tutarı buna eşit bir ad valorem vergi)
konulduğunda yurt içi fiyat 0P2’ye, yurt içi üre-
tim de KS kadar artarak 0S’ye yükselir. Tüketim ise
UR kadar azalarak 0U olur. İthalat da SU (=MN)
Dar anlamdaki etkiler: Gümrük tarife-
ya düşer. Aşağıda göreceğimiz gibi, ithalattaki da-
lerinin mikro ekonomik etkileridir; beşe
ralmanın UR kadar kısmı tüketimdeki azalmadan,
ayrılır: üretim, tüketim, dış ticaret, gelir
KS kadar kısmı da yerli üretimin ithalatın yerine
ve gelir dağılımı etkileri.
geçmesinden kaynaklanır.

Fiyat
Serbest ticaret koşulları altında
A dünya fiyatı 0P1’dir. Taşıma gi-
T
F derlerinin ihmal edilmesi duru-
munda iç fiyatlar da 0P1 olur.
P1P2 miktarında bir tarife ko-
P3 nulunca KS üretim etkisini, UR
tüketim etkisini, KS + UR dış ti-
M N caret etkisini, c alanı gelir etkisini
P2
d K c b ve d alanı gelir dağılımı etkisini
P1 a R
S U
gösterir. Kalan a alanı tarifelerin
A toplumsal üretim etkisi, b alanı
T da toplumsal tüketim etkisini
yansıtır.
0 K S U R Miktar

Şekil 2.1 Gümrük vergilerinin kısmi denge etkileri

Üretim Etkisi
Gümrük vergilerinin ithal malının iç fiyatını yükseltmesi, ithalata rakip üreticileri dış piyasanın reka-
betinden koruyarak yerli üretimin artmasına yol açar. Buna koruma etkisi de denir.
Şekilde fiyatların 0P1’den 0P2’ye yükselmesi ile yerli malın üretimi K’den S’ye çıkmıştır. Çünkü üre-
ticiler bu yüksek fiyatlardan üretimdeki genişlemenin doğurduğu maliyet artışını karşılayabilirler. Doğal
olarak, söz konusu malın arz esnekliği ne kadar yüksek olursa (arz eğrisinin yatıklaşması) belirli bir fiyat
artışının sağladığı üretim genişlemesi de o kadar fazla olur.
Tarifelerin koruyuculuğu altında malın yurt içi üretimini artırmak kaynakların israf edilmesine yol aça-
bilir. Serbest ticareti savunanlar ağırlıklı olarak bu nokta üzerinde dururlar. Çünkü yukarıda belirttiğimiz
gibi yerli üretimdeki her birim artış daha yüksek bir reel maliyeti gerektirir. Başka bir deyişle, üretimde
kullanılan her yeni birim kaynağın verimliliği bir öncekinden daha düşüktür. Ya da her yeni üretim bir
öncekinden daha fazla kaynak kullanılmasını gerektirir.

30
2
Uluslararası Ticaret

Demek oluyor ki arz eğrisi üzerinde bulunan K Dış Ticaret Etkisi


noktasından M’ye geçiş daha düşük bir verimlilik Yerli üretimdeki artış ve tüketimdeki azalma
pahasına gerçekleşir. Tam çalışma varsayımı altın- ise diğer yandan ithalatta daralma sonucunu do-
da, ithalata rakip mal üretimini genişletmek için ğurur. İthalatta söz konusu olan bu azalmaya dış
gereken kaynaklar, ihracat kesiminden çekilecek- ticaret etkisi adı verilir. Şekilde dış ticaret etkisi KS
tir. Oysa kaynakların bu kesimdeki marjinal veri- + UR’ye eşit bulunmaktadır.
mi daha yüksektir. Dolayısıyla ülke, ithal malını
doğrudan kendisi üretmek yerine eğer kaynakların
ihracat kesiminde çalıştırılmasını sürdürüp elde Gelir Etkisi
edilen ürünü yurt dışına satmış olsaydı, bunun Gümrük tarifeleri, ithalat hacmini sıfıra indire-
karşılığında KS miktar malı, daha ucuza elde etmiş cek kadar yüksek olmadıkları sürece, hazineye bir
olurdu. Bu miktar malın yurt içinde üretilmesi do- gelir sağlarlar. Bunların önemli bir amacının bütçe
layısıyla uğranılan kayıp “a” üçgeninin alanına eşit- gelirlerini artırmak olduğunu daha önce belirtmiş-
tir. Aşağıda tekrar ele alınacağı gibi buna gümrük tik. Şekilde P1P2 miktarında bir vergi konulunca,
tarifelerinin toplumsal üretim kaybı adı verilir. ithalat hacmi SU’ya düşmektedir. Toplam vergi ge-
liri, ithalat miktarı ile birim başına alınan verginin
çarpımına yani, SU(P1P2’ye eşittir. B ise “c” dik-
dörtgeninin alanını temsil eder. Çoğu az gelişmiş
Toplumsal üretim kaybı: Gümrük tarife-
ülkelerde gümrük vergileri hazinenin önemli bir
leri dolayısıyla üretimin ancak daha yük-
gelir kaynağı olma özelliğini sürdürmektedir.
sek reel bir kaynak maliyeti (daha düşük
verimlilik) ile artırılmış olması.
Bölüşüm Etkisi
Gümrük tarifeleri, ulusal gelirin tüketicilerden
Tüketim Etkisi üreticilere doğru yeniden bölüşümüne neden olur.
Gümrük tarifeleri iç fiyatları yükselterek bir Şekilde tüketicilerden üreticilere aktarılan gelir ya
yandan yerli üretimi özendirirken, öbür yandan da bölüşüm etkisi “d” alanıyla gösterilmiştir. Bu-
da tüketimin kısılmasına yol açar. Şekil 2.1’de fi- nun açıklaması aşağıda yapılacaktır.
yatların P1P2 kadar artması sonucu ithal malının Tam rekabet koşulları altında endüstri denge-
tüketimi UR miktarında azalmıştır. İthal malına si, o endüstride verimliliği en düşük olan firmanın
olan fiyat talep esnekliği ne kadar yüksek ise tanım maliyetinin piyasa fiyatına eşitlenmesi ile sağlanır.
gereği, belirli bir fiyat artışı sonucunda tüketimde- Verimliliği en düşük olan firmaya “marjinal firma”
ki azalma da o kadar fazla olacaktır. adı verilebilir. Bu firma, uzun dönemde kendisini
Gümrük vergilerinin ithal malını pahalılaştır- ancak o endüstride tutmaya yetecek kadar bir kâr
mak ve tüketimi kısması toplum açısından tüketici sağlar. Bu da onun “normal kâr”ı olup uzun dönem
refahının düşmesine yol açar. Şekilde “b” üçgeni ile maliyetinin bir bölümünü oluşturur. Marjinal fir-
temsil olunan bu alan, gümrük tarifelerinin top- ma, verimlilik sıralamasında en sonda yer aldığına
lum açısından tüketim kaybını (consumption göre, marjinal-altı firmalar etkinlikleri ölçüsünde
deadweight loss) oluşturur. Bu kayıplar gümrük normal kârlarından ayrı olarak bir de “normal üstü
vergisi dolayısıyla 15 tüketici rantındaki düşüşü kâr” elde ederler. Buna teknik deyimiyle üretici
ifade eder. rantı adı verilir. Üretici rantı aslında tüketicilerden
üreticilere yapılan bir gelir aktarmasıdır.

Toplumsal tüketim kaybı: Gümrük ta-


rifelerinin iç fiyatları yükseltmesi dolayı- Üretici rantı: Firmaların ortalama mali-
sıyla toplam tüketici rantında ortaya çıkan yetlerinin piyasa fiyatından düşük olması
azalma. dolayısıyla normal kârın üzerinde elde et-
tikleri kazançlar.

31
2
Gümrük Tarifeleri

Bu açıklamadan sonra, yeniden grafiğe döne- rilerin arz eğrisi belirli bir üretim hacmine kadar
lim. İthalata rakip endüstride üretim hacmi 0K pozitif değil, büyük bir olasılıkla negatif eğimli
iken marjinal firmanın üretici rantı sıfırdır. Fiyat- olacaktır. Yeni kurulan bir endüstrinin, maliyet-
lar 0P2’ye yükselince bu firma da bir üretici rantı lerini düşürerek dünya piyasalarında rekabetçi bir
elde etmeye başlar. Bunun gibi, endüstriye yeni duruma geçmesi, ancak bu koşullar altında müm-
giren her firma, verimliliği ölçüsünde normal-üstü kün olur. Böyle olunca bu gibi endüstriler için bir
kâr sağlar. Fakat yine piyasaya en son girenin mar- toplumsal üretim kaybının ortaya çıkması söz ko-
jinal maliyeti piyasa fiyatına eşitlenir. Bu noktada nusu olmayacaktır.
endüstri dengesi yeniden sağlanır ve marjinal firma Bunun gibi, tüketiciler de, bugün için bir re-
için normal üstü kazanç sıfıra eşit olur. Üretilen her fah kaybına uğramış olsalar da, gelecekte göreceli
birim başına elde edilen rant arz eğrisi ile piyasa olarak düşük fiyatlardan daha kaliteli mal tüketme
fiyatı doğrusu arasındaki dikey farka eşittir. Buna olanağına kavuşabilirler. Başka bir deyişle, tarifeler
göre gümrük tarifesinin, fiyatları 0P1’den 0P2’ye dolayısıyla bugünkü bir toplumsal refah kaybı pa-
yükseltmesi ile üreticilerin sağladıkları toplam rant hasına, ilerde daha yüksek bir toplumsal refah artı-
geliri “d” yamuk alanı tutarındadır. şı gerçekleştirilebilir. Bu nokta özellikle az gelişmiş
Önceki bölümlerde yapılan açıklamalardan ha- ülkeler için büyük önem taşır.
tırlanacağı gibi, serbest ticaret ihracat kesiminde, Bu düşüncelerle az gelişmiş ülkelerde gümrük
koruyuculuk ise ithalata rakip kesimlerde çalışan tarifeleri ve öteki kısıtlayıcı araçlar iktisadi kal-
faktörlerin gelirini yükseltir. O bakımdan çoğul- kınmanın bir aracı olarak yaygın kullanım alanı
cu demokratik toplumlarda, genellikle dış piyasa- bulmuştur. Ancak yine de tarifelerin az gelişmiş
nın rekabetine dayanamayan endüstrilerdeki işçi ülkeler açısından burada değinildiği gibi olumlu
ve işveren kuruluşları, hükûmeti ve parlamentoyu sonuçlar vermesinin, korumanın kalkınma üze-
etkileyerek ürettikleri malların gümrük tarifeleriyle rinde olumlu etkiler doğurmasına bağlı olduğunu
korunmasını sağlamaya çalışırlar. Sahip oldukları göz önünde bulundurmak gerekir. Geçen bölümde
oy potansiyeli bu konuda büyük bir baskı aracıdır. genç endüstriler tezi incelenirken bu koşullar üze-
Şekil açısından ifade etmek gerekirse, bu alan- rinde ayrıntılı olarak durulmuştu.
daki yarışmanın amacı “d” alanının genişletilmesi-
ni sağlamaktır. Fakat gümrük tarifeleri ekonominin
tümü üzerine bir maliyet (üretim ve tüketim ka-
yıpları) yükler. Dolayısıyla, koruyucu uygulamalar
dikkat
bir sınıfı yararlandırmış olsa bile, bir bütün olarak Gümrük tarifelerinin toplumsal üretim ve tü-
toplumsal refahın düşmesine yol açabilir. ketim maliyeti doğurması biçimindeki analizler
özellikle sanayileşmiş ülkeleri ilgilendirir. Yeni
Az Gelişmiş Ülkelerde Tarifeler ve sanayileşmiş ülkeler için bugün için toplumsal
Kalkınma maliyetler olsa da ekonomi rekabetçi güç kazan-
dıkça bu maliyetler ortadan kalkabilir.
Yukarıda yapılan analizler Batılı literatürde ya-
pılan standart nitelikteki analizlerdir ve bunlar daha
çok sanayileşmiş ülkelerle ilgilidir. Oysa konuya sa-
nayileşmekte olan ülkeler açısından bakıldığında Makroekonomik Etkiler (Genel Denge
farklı sonuçlarla karşılaşılabilir. Çünkü sanayileş- Etkileri)
menin başlangıcındaki ülkeler için korumacılık hiç Yukarıda belirtildiği gibi tarifelerin yalnız hedef
değilse belirli bir süre için zorunlu olabilir. alınan piyasa üzerindeki dolaysız değil, onu izleye-
Aşağıda genç endüstriler tezinde de incelenece- rek diğer piyasalar üzerinde doğuracağı ikincil etki-
ği gibi, az gelişmiş ülkelerde gelişmeye elverişli en- lerin incelenmesi durumunda genel denge yaklaşı-
düstrilerin korunması ve böylece üretim hacminin mı uygulanmış olur. Ekonominin tümü üzerinde
genişletilmesi, önemli derecede ölçek ekonomile- ortaya çıkan bu etkilere makroekonomik etkiler de
rine yol açarak, uzun dönemde maliyetlerin düş- denir. Bu etkileri aşağıdaki gibi inceleyebiliriz:
mesine olanak sağlar. O nedenle bu gibi endüst-

32
2
Uluslararası Ticaret

Ulusal Gelir ve İstihdam Artışı Dış Ticaret Hadlerini İyileştirme


Gümrük tarifeleri toplam talebi yabancı mallar- Diğer bir etki ise gümrük tarifelerinin, ticaret
dan yerli mallara doğru kaydırır. Böylece yurt içi hadlerini tarife koyan ülke lehine değiştirmesidir.
endüstrilerde üretim artar. Bu reel üretim artışı da Ancak aşağıda daha ayrıntılı biçimde göreceğimiz
çarpan mekanizmasının işleyişi ile tüm ekonomiye gibi, bunun için karşı ülkelerin misilleme yapma-
yayılır ve toplam ulusal gelir yükselir. Ulusal gelir ması yanında tarife koyan ülkenin monopsoncu
artışı diğer yandan ülkenin boş duran kaynaklarına (tek alıcı) durumda olması da gerekir.
çalışma alanları yaratır. Bu da istihdam düzeyinin
yükselmesine ve işsizliğin azalmasına yol açabilir.
Misilleme: Tarifelerini yükselterek dış ti-
caret ortaklarına zarar veren ülkeye karşı,
İstihdamı yükseltici etki: Tarifeler belir- öteki ülkelerin de tarifelerini yükselterek
li koşullar altında ulusal gelir ve çalışma tepkide bulunmaları
düzeyini yükseltici (işsizliği azaltıcı) etki
doğurabilirler.
Ülkedeki Gelir Dağılımını Belirli
Kuşkusuz bu sonuçların ortaya çıkabilmesi için
Sosyal Sınıflar Lehine Değiştirmek
uluslararası tarife anlaşmaları göz önüne alındığın- Hükümetler bazen gelir dağılımını bir sosyal
da ülkenin, tarife oranlarını yükseltme serbestîsine sınıf lehine değiştirmek istediklerinde gümrük ta-
sahip olması ve öbür ülkelerin de buna tepki olarak rifelerini bu amaçla kullanma yoluna gidebilirler.
misilleme yapmaları gerekir. Ama küreselleşme sü- Stolper-Samuelson gelir dağılımı teoreminden de
recinin hızla geliştiği günümüz dünyasında, ulus- hatırlanacağı gibi, serbest ticaret gelir dağılımını
lararası anlaşmalarla gümrük sınırlarının kaldırıl- ülkenin kıt olarak sahip bulunduğu üretim faktörü
maya çalışılması bu yöntemin uygulanma şansının aleyhine değiştirebilir.
çok düşük olduğunu ortaya koymaktadır. Ayrıca O bakımdan özellikle sanayileşmiş ülkelerde
işsizliği azaltmanın daha etkin yurt içi yöntemleri tekstil, giyim, gıda vs. gibi rekabetçi olmayan sek-
(para ve maliye politikası gibi) varken bu amaçla törlerdeki sendikalar, koruyucu önlemler almaları
tarifelerin kullanılması topluma önemli bir maliyet için hükûmete baskı yaparlar. Daha önce de belir-
yükleyebilir. tildiği üzere, bu sektörlerdeki kaynakları belirli bir
eğitimden geçirip daha verimli endüstrilere aktar-
mak yerine tarife gibi koruyucu önlemler alınması
Dış Ticaret Bilançosu Açıklarını
toplumun tümünü zarara uğratabilir.
Giderme
Gümrük tarifeleri ithalatı kısıtladığı ölçüde,
ülkenin döviz giderlerini azaltır, böylece de ticaret Yabancı ülkelerin Sübvansiyonlu ve
bilançosu açığını kapatıcı etki yapar. Ancak yuka- Dampingli İhracatına Karşı Konulan
rıda gelir ve istihdam artışı amacıyla tarife konul- Tarifeler
ması durumunda belirtmiş olduğumuz kısıtlamalar Bazı ülkeler yurt içi üreticilere verdikleri süb-
burada da geçerlidir. Ayrıca dış açık veren tüm ül- vansiyonlarla bu malların ihracatını sağlama hedefi
kelerin tarifeleri yükselterek bu açıkları gidermeye gidebilirler. İthalatçı ülkelerdeki ithal ikamesi üre-
çalışmaları, dünya ticaretinde aşırı boyutlarda bir ticileri ise bundan büyük zarara uğrayabilirler. Eğer
daralma yaratarak tüm ülkelerin zarara uğramasına sübvansiyon, karşılaştırmalı üstünlük sahibi olma-
neden olabilir. masına karşın yabancı firmanın ihracat yapmasına
olanak sağlıyorsa, gerçekte ülkenin etkin kaynak
dağılımını bozmuş olacaktır. İhracatçı ülkenin re-
Ödemeler bilançosunu iyileştirici etki: fahı artmış olsa da dünya refahı düşeceği için bu
Tarifeler belirli koşullar altında dış ödeme durumda ithalatçı ülke tarafından koruyucu bir ta-
açıklarını giderici etki yapabilir. rife uygulamak daha etkin bir dış ticaret politikası
oluşturabilir.

33
2
Gümrük Tarifeleri

Önceki bölümde vurgulandığı gibi, ithalatçı ül-


keler, benzer gerekçelerle dampinge karşı ulusal eko-
nomilerini maliyetin altında ihracat yapan yabancı dikkat
üreticilere karşı korumak için anti-damping vergileri Gümrük savaşı özellikle 1930’larda yaşanmıştır
uygulamak zorunda kalabilirler. Ancak unutmamak ve ülkelerin karşılıklı olarak birbirlerinin mal-
gerekir ki söz konusu amaçlarla tarife konulmadan larına karşı tarifeleri yükseltmelerini ifade eder.
önce gerekli soruşturmaların yapılması, gerçekte bir ABD’nin uyguladığı bu politika literatürde aynı
sübvansiyon ve damping yapılıp yapılmadığı kararı- zamanda “komşuyu zarara sokma politikası”
na varılması veya bunların oranlarının belirlenmesi olarak adlandırılmıştır.
de önemli güçlüklere neden olmaktadır.

Öğrenme Çıktısı
3 Gümrük tarifelerinin dar ve geniş açıdan ekonomiye etkilerini değerlendirebilme

Araştır 3 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Bir ülkenin tarifelerini ar-


tırarak ulusal gelir ve istih-
Gümrük tarifelerinin geniş
dam düzeyini yükseltme Gümrük tarifelerinin mak-
anlamdaki etkileri nelerdir?
ve ödemeler dengesini iyi- ro ekonomik etkilerini an-
Bunlara neden geniş anlam-
leştirme olanağı var mıdır? latın?
daki etkiler denir?
Bunun için ne gibi koşullar
gerekir?

TİCARET HADLERİ VE OPTİMUM GÜMRÜK TARİFESİ


Önceki açıklamalarda tarife koyanın ufak bir ülke olduğu, dolayısıyla ele alınan ülke açısından ulusla-
rarası fiyatların veri olduğu varsayılmıştır.
Oysa tarife koyanın büyük bir ülke olduğu kabul edilirse, bu ülkenin dış ticaret politikası uluslararası
piyasa dengesini bozucu, dolayısıyla ticaret hadlerini etkileyici sonuçlar doğuracaktır. Bu gibi ülkelerde
tarife artışları genel olarak ticaret hadlerinin ülke lehine değişmesine yol açar.

Ticaret Hadleri Etkisi


Gümrük tarifelerinin ticaret hadleri etkisini göstermek için yeniden, önceki bölümlerde incelemiş ol-
duğunuz teklif eğrilerini kullanacağız. Ülkeler ABD ile Almanya, mallar da bilgisayar ve otomobil olsun.
Bilgisayar ABD’nin, otomobil de Almanya’nın ihraç mallarıdır. Serbest ticaret dengesi iki ülkenin teklif
eğrilerinin kesiştiği P0 noktasında gerçekleşir. Buna göre Şekil
2.2’den görüldüğü gibi, ABD Almanya’ya 0B0 miktar bilgi-
sayar ihraç edip karşılığında bu ülkeden 0G0 miktar otomo-
Dış ticaret haddi etkisi: Bir büyük ül-
bil ithal eder. P0 noktasından geçen 0P0 doğrusunun eğimi
kenin tarife koyarak karşı ülkeyi satış
(0G0/0B0), bilgisayarın otomobil cinsinden fiyatını bildire-
fiyatlarını düşürmeye zorlaması, böy-
cektir ki bu ABD’nin dış ticaret hadlerini gösterir.
lece de ticaret hadlerini kendi lehine
Şimdi, ABD’nin otomobil üzerine bir tarife koymuş oldu- değiştirmesi.
ğunu varsayalım, acaba teklif eğrisi bundan nasıl etkilenecek-

34
2
Uluslararası Ticaret

tir? Gümrük tarifesi ticaret hacmini daraltır ve bu şekilde 0P1’in 0P0’a göre daha dik olmasından da
ülkenin teklif eğrisini 0A1 biçiminde sola kaydırır. anlaşılacağı gibi, bilgisayarın göreceli fiyatını yük-
Yeni denge noktası P1 olmuş ve ticaret hadleri 0P1 seltmektedir. Büyük ülkenin yukarıda açıklanan
biçiminde Amerika’nın lehine değişmiştir. monopolcü-monopsoncu gücüne karşılık, küçük
Görüleceği gibi ABD, gümrük tarifesi koyarak ülkeler tam rekabete daha yakın koşullar altında
dünya piyasalarındaki monopolcü-monopsoncu faaliyet gösterirler. Yani fiyatları etkilenmezler.
durumundan yararlanmış ve ticaret hadlerini yük- Bunu yukarıdaki şekil üzerinde de açıklayabili-
seltmiştir. Bu ülke bilgisayar piyasasında mono- riz. Örneğin eğer ABD küçük bir ülke olsaydı,
polcü, otomobil piyasasında ise monopsoncu güce ilk durumda 0A0 bu ülkenin teklif eğrisini temsil
sahiptir. Tarife konulması ile ticaret hadlerindeki ederken, 0P0 ticaret hadleri doğrusu aynı zaman-
yükselmenin mekanizması ise şöyledir: Tarifeden da karşı ülkenin teklif eğrisi durumunda olacaktı.
sonra bu ülkenin ilk ticaret hadlerinden yapmak Böylece gümrük tarifesi sonucu ABD’nin teklif
istediği ticaret hacmi 0P0’dan 0E’ye düşmektedir. eğrisi 0A1 şeklinde sola doğru kayarken dış ticaret
Diğer bir deyişle, ABD’nin bilgisayar ihracat arzı hacmi 0P0’dan 0E’ye inecek fakat dış ticaret had-
B0B1 kadar, otomobil ithalatı talebi de G0G1 ka- leri değişmeyecekti. Yabancı teklif eğrisi buradaki
dar azalmaktadır. Böylece dünya piyasalarında or- gibi doğrusal olduğu sürece ticaret hadleri sabit
taya çıkan bilgisayar kıtlığı ve otomobil bolluğu, kalır.

Otomobil

İlk durumda denge dış ticaret hadleri


A0
0A0 ve 0G’nin kesiştiği noktadan ge-
A1 çen 0P0 doğrusunun eğimine eşittir.
ABD’nin bir tarife koyması teklif eğri-
G sini 0A1 biçiminde sola kaydırır ve dış
G0
P0 ticaret hadleri 0P1 biçiminde ülkenin
P1 lehine değişir. Çünkü E noktasında
görüldüğü gibi ülke B0B1 kadar daha
az teklifte bulunmakta ve yabancı
G1 maldan da G0G1 kadar da az talep
E
etmektedir. Bunun geçerli olabilmesi
için Almanya’nın misilleme yapma-
ması gerekir.

0 B1 B0 Bilgisayar

Şekil 2.2 Gümrük tarifeleri ve ticaret hadleri

Optimum Gümrük Tarifesi


Burada söz konusu olan, büyük bir ülkenin “optimum” diye nitelendirilen bir tarife koyarak serbest
ticarete göre refah düzeyini nasıl en yüksek düzeye çıkarabileceğidir. Ama tarife koyanın refah artışları, di-
ğerlerindeki refah düşüşü pahasına gerçekleştiği için yüksek bir olasılıkla onlar da aynı yola başvurur, yani
misilleme yaparlar. Bu ise tümünün kaybetmesi ile sonuçlanır.
Büyük bir ülkenin gümrük tarifesi koyması, ülke refahı açısından
birbirine ters iki etki doğurur: Ticaret hadlerinde iyileşme ve ticaret
Ticaret hacmi etkisi: Tarifele-
hacminde daralma. Bunlardan birincisi refahı olumlu, ikincisi ise
rin ithalatı daraltarak ulusal re-
olumsuz etkiler. O hâlde optimum tarife, ticaret hacmindeki daralma-
fahı olumsuz yönde etkilemesi
nın olumsuz etkilerine karşılık, ticaret hadlerindeki iyileşmeden doğan
durumudur.
net refah artışlarını maksimum yapan bir gümrük tarifesi oranıdır.

35
2
Gümrük Tarifeleri

Büyük ülke, serbest ticaret durumundan hareketle, tari-


fe oranlarını artırmayı sürdürdükçe optimum tarife oranı
Optimum gümrük tarifesi: Tarifelerin,
ile ülke refahı maksimum bir düzeye yükselir, bu oran ge-
yapılan son artışın ticaret hadlerini iyi-
çildikten sonra ise refah azalmaya başlar. Tarife oranları aşırı
leştirici etkisi ile ticaret hacmini daraltıcı
düzeylere yükseltildiğinde, ticaret hacmi sıfıra düşer (yasak-
etkisinin birbirine eşit olacak düzeyde be-
layıcı tarife), yani ülke tam bir otarşi durumuna ulaşır. Bu
lirlenmesi. Bundan daha yüksek düzeyde-
noktada dış ticaret kazançları da kuşkusuz sıfıra eşit olur.
ki vergi ülke refahını düşürür, daha düşük
düzeydeki bir vergi de en yüksek refah dü- Bununla birlikte, günümüzde büyük ya da sanayileşmiş
zeyine ulaşmasını engeller. bir ülkenin optimum gümrük tarifesi düşüncesiyle hareket
edip tarifelerini yükseltmesi olanağı çok düşüktür. Çünkü
bu olay, GATT ilkeleriyle bağdaşmayacağı gibi, böyle bir
tutum diğer ülkelerde misillemeye yol açar. Büyük ülke optimal tarife koyarken, karşı ülkelerin pasif kal-
malarını beklemek gerçek dışıdır. Kendi refah düzeylerini korumak için onlar da bu aracı kullanabilirler.
Böyle olunca, sorun tarifelerin karşılıklı olarak yükseltilmesine dönüşür ki bu bir “gümrük savaşı” de-
mektir. Sonunda hiçbir ülke amacına ulaşamayacak fakat daralan dünya ticareti dolayısıyla tümü birden
zarara uğrayacaktır. 1930’larda dünya ekonomisinde bunun açık bir örneği yaşanmıştı. Bugünkü anlayış
ise tersine, ekonomik ve mali bütünleşmeyi sağlamak üzere, dünya ticaretini serbestleştirmek yönündedir.

Öğrenme Çıktısı
4 Optimum gümrük tarifesini açıklayabilme ve örneklendirilmesi

Araştır 4 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Tarife koyarak dış ticaret


Optimum gümrük tarifesi hadlerini yükseltmenin ti- Optimum gümrük tarifesi
nedir? caret hacmine etkisi nedir? teorisini anlatın?
Örneklendirerek açıklayın.

ETKEN DIŞ KORUMA Dolayısıyla yerli otomobil endüstrisine sağ-


Bir mal üzerine belli oranda bir gümrük tarife- lanan gerçek (effective: etken) korumanın ölçüsü
si konulmakla, yurt içinde o malı üreten endüst- olarak yalnızca nihai mallar üzerindeki tarife oranı-
rilere bununla aynı oranda bir koruma sağlanmış nı ele almak doğru değildir. Bunun için hem nihai
olmaz. mal hem de onun üretiminde kullanılan girdilerin
tarife oranlarını göz önünde bulundurmak gerekir.
Gümrük tarifeleri yalnızca nihai mallardan Bu iki tür tarife uygulamasına dayanarak hesapla-
alınmaz. Genellikle ithal edilen nihai malların nan gerçek koruma oranlarına etken koruma oranı
yurt içindeki benzerlerinin (ithalata rakip mallar) adı verilmektedir. Oysa yalnız nihai mal üzerindeki
üretiminde kullanılan girdiler, yani ara malları ve oranlara “nominal tarife oranı” denmektedir.
ham maddeler de gümrük tarifesine tabidirler. Söz
gelişi, içerdeki otomobil endüstrisini korumak için Etken koruma, nihai mal ve girdiler üzerindeki
ithal otomobiller üzerine tarife konulmuşken aynı gümrük tarifeleri sonucunda, malın yurt içi kat-
zamanda yerli otomobil üretiminde kullanılan, ma değerinin ne oranda korunduğunu ifade eder.
motor, şanzıman ve diferansiyel gibi parçaların it- Başka bir deyişle, tarifelerin yurt içi katma değe-
halinden de belirli oranlarda vergi alınır. ri, uluslararası fiyatlarla hesaplanan (serbest ticaret
koşulları altındaki) katma değere göre ne oranda

36
2
Uluslararası Ticaret

yükselttiğini gösterir. Bilindiği üzere, katma değer her aşamada


malın fiyatından, onun üretiminde kullanılan emek, sermaye,
Etken koruma: Gümrük vergisinin
doğal kaynak girdileri dışındaki ara mallarının çıkarılması ile
yurt içi endüstrilere gerçekte ne oran-
elde edilir. Bulunan fark, onun üretimine katılan üretim fak-
da koruma sağlandığını gösterir; nihai
törlerinin gelirleri (ücret, faiz, rant ve kâr) toplamından oluşur.
mal üzerindeki tarife oranı ile doğru,
Etken koruma oranı konusunu somut bir örnek üzerinde malın üretiminde kullanılan tarife
açıklayalım: Bunun için söz gelişi otomobil lastiği endüstrisini oranları ile ters orantılıdır.
ele alalım. Öyle varsayalım ki bu bir ithalata rakip endüstridir.
Yani içeride üretilen otomobil lastiği dışarıdan yapılan ithalatla
rekabetçi bir durumdadır. Ayrıca, açıklamalarda kolaylık olsun diye lastik üretiminde tek bir ithal malı gir-
di kullanıldığını, bunun da kauçuk olduğunu varsayalım. İlk durumda gerek lastik, gerek kauçuk gümrük-
süz olarak ithal edilmektedir. Dolayısıyla ülkedeki fiyatlar uluslararası fiyatlara eşittir. Bu koşullar altında,
lastiğin birim fiyatı 50 TL olsun, bunun yarısı ya da 25 TL’si ithal edilen kauçuğa ödensin. Demek oluyor
ki bir birim lastik üretmekle yaratılan katma değer 25 TL’dir (50-25 = 25 TL). Hiçbir tarifenin bulunma-
dığı bu durumda yaratılan yurt içi katma değer, uluslararası katma değerle özdeştir.
Şimdi, hükûmetin otomobil lastiği ithalatından yüzde 50 oranında bir gümrük tarifesi almaya baş-
ladığını, kauçuğun ise eskisi gibi gümrüksüz ithal edildiğini varsayalım. Nihai mal üzerindeki bu vergi,
nominal tarifedir. Bu durumda Türkiye’de yabancı lastik fiyatları 75 TL’ye çıkar, yerli üretilen lastiğin fiyatı
da aynı düzeye yükselir. Lastik üretiminde kullanılan yabancı girdiye yapılan ödeme değişmediğine göre
(kauçuk ithali hâlen gümrüksüz), birim lastik başına yaratılan yurt içi katma değer 55 TL’ye yükselmiş olur
(75 - 25 = 50 TL). Ama uluslararası fiyatlar açısından yaratılan katma değer yine eskisi gibi 25 TL’ye eşittir.
Demek ki lastik üzerine uygulanan yüzde 50 oranındaki bir tarife, yurt içi katma değeri, (dış katma
değere oranla) yüzde 100 oranında yükseltmiş oluyor. Bir başka deyişle, yüzde 50 oranındaki bir nominal
tarifenin yurt içi lastik endüstrisine sağladığı etken koruma yüzde 100’dür.
İkinci durumda, lastiğe uygulanan yüzde 50 oranındaki tarife yanında, hükûmetin kauçuk ithaline de
yüzde 20 oranında bir tarife koyduğunu varsayalım. Bu durumda, yabancı girdiye yapılan ödeme 30 TL’ye
çıkar, yurt içi katma değer ise 45 TL’ye düşer (75-30 = 45 TL). Uluslararası fiyatlarla (serbest ticaret koşul-
ları altındaki) lastik üretimindeki katma değerin 25 TL olduğu hatırlanacak olursa, demek ki bu durumda
etken koruma oranı yüzde 80’e düşmektedir. Bir başka deyişle, girdiler üzerine konulan gümrük tarifeleri
etken koruma oranının düşmesine neden oluyor.
Görüleceği gibi, etken koruma oranı yurt içi üretime sağlanan korumanın ölçüsünü yansıtır. Bu ise
tarife yapısı (nihai mallar ve ithal girdilerin her biri üzerindeki tarifeler) dolayısıyla, yurt içi katma değerde
ortaya çıkan artış yüzdesine eşittir. Yukarıdaki tanımlamaya göre tek bir girdi (i) kullanılması durumunda,
ilgili mala (j) sağlanan etken koruma oranı (Zj) şu formülle gösterilebilir:

Tj − aij.Ti
Zj =
1− aij Tj : j nihai malı üzerindeki tarife oranı
Ti: i ithal girdisi üzerindeki tarife oranı
aij: Tarife yokluğunda ithal girdinin nihai malın değerine oranı

Daha önce sözlü olarak açıkladığımız ilişkiler yukarıdaki formül üzerinde açıklıkla görülmektedir.
Buna göre Zj oranı, Tj ile doğru ve Ti ile ters orantılıdır. Yani, etken koruma, nihai mal üzerindeki tarife
oranı ile doğru fakat girdiler üzerindeki tarife oranı ile ters orantılı bir ilişki içindedir.
Ayrıca, etken koruma oranı ithal girdilerin nihai malın serbest piyasa değeri içindeki payından (aij ) da
etkilenmektedir. Ancak bu etkinin yönü belirsizdir.
Dikkat etmek gerekir ki kullanılan girdilerin fiilen ithal edilmeleri ile yurt içinde ithalata rakip en-
düstrilerde üretilmeleri arasında etken koruma açısından bir fark yoktur. Çünkü ikinci durumda, aynen
nihai malda olduğu gibi, ithal girdiler üzerine tarife konulması, bunların yurt içinde üretilen benzerlerinin
fiyatını yükseltecektir.
37
2
Gümrük Tarifeleri

Ayrıca, etken koruma üretimde tek girdi yerine, birden


fazla girdi kullanılması durumunda da geçerlidir. Ancak o
Negatif dış koruma: Tarifeler dolayısıy-
takdirde girdilerin toplamını dikkate almak gerekir.
la yurt içinde yaratılan katma değerin,
tarife öncesi katma değerden daha düşük Yukarıdaki açıklamalara göre, girdilerin nihai mal içinde-
olması. ki payı sabit kalırken, bir mal üzerindeki tarifeler ne kadar
yükseltilir ve girdilere uygulanan tarifeler ne kadar azaltılırsa,
söz konusu mal o derece yüksek bir etken koruma oranından
yararlandırılmış olur. Bunun tersine, nihai mal üzerindeki
tarife oranı sabitken, girdilerin tarife oranları ne ölçüde yük-
dikkat seltilirse, bu malın yurt içi katma değeri o ölçüde düşer. Yani
Bir mal üzerine belirli oranda bir tarife konul- söz konusu malın üretimi korunmayıp gerçekte cezalandırıl-
ması (nominal tarife), o malı üreten yurt içi mış olur. Bu duruma negatif dış koruma adı verilir.
endüstrilere aynı oranda koruma sağlamaz. İç Bir ülkede gümrük tarifelerinin kaynak dağılımı üzerin-
endüstrilerin gerçekte ne oranda korunmakta deki etkilerini saptamak için nominal değil, etken koruma
olduğu etken koruma oranına bağlıdır. oranlarını dikkate almak gerekir.

Yaşamla İlişkilendir

Nominal ve Etken Koruma Oranları


Araştırmalar gerçek dünyada gümrük tarife listelerinde yer alan oranların sağladığı etken koruma-
nın çoğu kez bu listelerde kayıtlı olanlardan çok daha yüksek olduğunu ortaya koymaktadır. Bu amaçla
aşağıdaki tabloda Avrupa Birliği’nde işlenmiş tarımsal gıda ürünleri üzerine yapılan bir çalışmanın so-
nuçları gösterilmiştir.
Tablodan anlaşılacağı gibi, etken koruma oranları nominal tarife oranlarına göre et ürünlerinde 6.5,
şeker üretiminde 5.3, çeltik üretiminde 3.9 ve pirinç üretiminde 2.0 kat daha yüksek çıkmıştır. Dikkati
çeken bir nokta ise yağlı tohumlar üretiminde etken koruma oranının negatif olmasıdır. Bunun nedeni
nihai ürün sıfır tarife ile ithal edilirken onun üretimi için kullanılan girdilerin tarifeye tabi olmasıdır.
Bu durumda nihai malın (yağlı tohumlar) üretimi gerçekte korunmayıp üretim caydırılmış olmaktadır.

AB’de Bazı Tarımsal Ürünlerin Nominal ve Etken Koruma Oranları 2003 (%)

Üretim sektörü Nominal oran Etken koruma oranı


Çeltik 64,9 245,3
Tahıl 22,1 56,1
Yağlı tohum 0,0 -1,6
Sebzeler ve meyveler 14,5 17,1
Et ürünleri 41,2 266,4
Süt ürünleri 87,7 134,9
Beyazlatılmış pirinç 87,4 170,3
Şeker 77,5 411,1
Bitkisel ve hayvansal yağlar 11,4 22,1

Kaynak: Antimiani, Conforti and Salvatici, “The Effective Rate of Protection of European Agrifood
Sector,” (Capri, Italy, 2003).

38
2
Uluslararası Ticaret

Öğrenme Çıktısı
5 Belirli oranda bir gümrük tarifesinin gerçekte yurt içi üretime ne oranda koruma
sağladığını açıklayabilme

Araştır 5 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Etken koruma bazen nega-


Etken koruma nedir ve ne- Liberalleşmenin toplum açı-
tif olabilir mi? Böyle bir du-
lere bağlıdır? sından yararlarını anlatın.
rum ne anlama gelir?

39
2
Gümrük Tarifeleri

1 Spesifik ve ad valorem
tarifeyi tanımlayabilme
öğrenme çıktıları ve bölüm özeti

Gümrük vergileri spesifik esasa veya ad valorem esasa göre


Tarifelerin Yaygınlığı konulurlar. Spesifik vergiler, malın birimi başına alınan sabit
miktardaki vergilerdir. Ad valorem vergiler, malın değerinin bir
yüzdesi biçiminde alınırlar. Spesifik vergiler uygulaması kolay
ancak adaletsiz vergilerdir. Ad valorem vergiler, adalet ilkesine
uygun fakat uygulaması daha güç vergilerdir.

2 Tarifelerin geleneksel
amaçlarını açıklayabilme

Tarifelerin Geleneksel Amaçları: Bir mal üzerine konulan tarife iç fiyatları yükselterek malın iç
Hazineye Gelir Sağlama ve Yerli üretimini artırır (üretim etkisi), tüketimini azaltır (tüketim et-
Sanayiyi Koruma
kisi) ve böylece ithalatını da daraltmış olur (dış ticaret etkisi).
İthalat sıfıra inmediği sürece tarifeler hazineye bir vergi geliri
sağlar (gelir etkisi). Ayrıca geliri de yurt içi tüketicilerden yurt
içi üreticilere doğru yeniden dağıtır (gelir dağılımı etkisi). Yurt
içi üreticilere aktarılan bu gelir aslında bir üretici rantıdır.
Tarifeler, üretimin daha yüksek maliyetten (kaynak verimlili-
ğini düşürerek) artırılmasını sağladığı için topluma bir üretim
maliyeti yüklerler. Diğer yandan, içeride yükselen fiyatlar ne-
deniyle tüketici rantının bir bölümü yok olur. Bu da tarifelerin
toplumsal tüketim maliyetini ifade eder.
Bununla birlikte kalkınmakta olan ülkelerde tarifeler konuldu-
ğu anda bir üretim ve tüketim maliyeti ortaya çıksa da zamanla
korunan endüstri rekabetçi duruma geldikçe bu maliyetler sona
erecektir. Makroekonomik etkiler tarifelerin ekonominin bü-
tünü üzerinde doğurduğu etkilerdir. Bunlara örnek olarak dış
ödemeler bilançosunun sağlanması, reel ulusal üretim ve istih-
damın artması ile dış ticaret hadlerinin iyileşmesi gösterilebilir.
Ancak bu etkilerin ortaya çıkması için karşı ülkelerin misilleme
yapmaması, ülkenin büyük ülke olması vs. gibi koşullar gerekir.
Bir ülke ulusal gelirini artırmak ve işsizliğini azaltmak için tari-
felerini yükselttiğinde, zarara uğrayan ülkeler de aynı yola baş
vuruyorlarsa ortaya bir gümrük savaşı çıkmış olur. Bundan da
hiçbir ülke kazançlı çıkmaz, tersine tümü birden kaybeder.

40
2
Uluslararası Ticaret

Gümrük tarifelerinin dar ve geniş


3 açıdan ekonomiye etkilerini
değerlendirebilme

öğrenme çıktıları ve bölüm özeti


Gümrük Vergisinin Ekonomik Gümrük verilerinin etkileri dar anlamda (mikroekonomik) et-
Etkileri kiler ve geniş anlamda (makroekonomik) etkiler diye iki değişik
açıdan incelenebilir. Dar anlamda beş etki vardır: üretim, tüke-
tim, dış ticaret, gelir ve gelir dağılımı etkileri.

4 Optimum gümrük tarifesini


açıklayabilme ve örneklendirilmesi

Ticaret Hadleri ve Optimum Bir büyük ülke gümrük tarifesi koyarak dış ticaret hadlerini le-
Gümrük Tarifesi hine değiştirebiliyorsa, bu tarife artışlarının bir sınırı olacaktır.
Bu da optimum tarife oranı olarak adlandırılır. Optimum tarife
ticaret hadlerindeki iyileşme ile dış ticaret hacmindeki daralma
karşısında ülke refahını maksimum yapan tarife oranıdır.

Belirli oranda bir gümrük tarifesinin


5 gerçekte yurt içi üretime ne oranda
koruma sağladığını açıklayabilme

Tarifelerin yurt içi endüstriye ne oranda koruma sağlandığı


Etken Dış Koruma
etken koruma oranı ile ölçülür. Etken koruma oranı, tarifeler
dolayısıyla yurt içinde yaratılan katma değerin uluslararası kat-
ma değerden ne ölçüde büyük olduğunu ifade eder ve nihai
mal üzerindeki tarife ile doğru, girdiler üzerindeki tarife ile
ters orantılıdır. Bazen etken koruma oranı negatif olabilir. Bu
durumda söz konusu endüstri gerçekte korunmuş olmayıp bir
anlamda cezalandırılmış olmaktadır.

41
2
Gümrük Tarifeleri

1
İktisadi birleşme hareketleri aşağıdakilerden 7 Aşağıdakilerden hangisi tarife koyarak işsizlik
hangisinin uygulama alanını daraltmaktadır? sorunlarının çözümlenebilmesini engelleyen ne-
neler öğrendik?

A. Anlaşmalı tarife denlerden biridir?


B. Gümrük tarife kotaları A. Karşı ülkenin misilleme yapması
C. Otonom tarife B. İşsizliğin talep yetersizliğinden kaynaklanmış
D. Spesifik tarife olması
E. Ad valorem tarife C. Faizlerin düşürülmesi
D. Bütçenin açık vermesi
2 İthal malının fiyatının belli bir yüzdesi olarak E. Tarifelerin otonom olması
alınan gümrük tarifesine ne ad verilir?
A. Ad valorem tarife B. Spesifik tarife 8 Tarife koyarak ticaret hadlerini yükseltebilen
C. Global tarife D. Miktarsal tarife bir ülke aşağıdakilerden hangisini gerçekleştirerek
ekonomik refahını en yüksek düzeye çıkartabilir?
E. Ayrımcı tarife
A. Tarifelerini sürekli yükselterek
B. Tarifelerini önce yükseltip sonra düşürerek
3 Tarifelerin, dış ticaret politikasının en eski
aracı olmasının nedeni aşağıdakilerden hangisidir? C. Tarifelerini önce düşürüp sonra yükselterek
D. Optimum gümrük tarifesi uygulayarak
A. Vergileri çeşitlendirmesi E. Ad valorem tarife koyarak
B. Senyoraj oranını düşürmesi
C. Arbitraj oranını yükseltmesi
D. Gelir kaynağı olması
9 Aşağıdakilerden hangisi gümrük savaşını ifa-
de eder?
E. Üretim maliyetini artırması
A. İki ülkenin de gümrük tarifelerini karşılıklı ola-
rak yükseltmesi
4 Spesifik vergiler daha çok hangi nitelikteki B. İki ülkenin de spesifik gümrük tarifesi uygula-
mallar için uygundur?
ması
A. İleri teknoloji ürünleri B. Sanayi ürünleri C. Bir ülke gümrük tarifesini artırırken diğer ül-
C. Otomobil D. Standart mallar kenin gümrük tarifesini azaltması
E. Bilgisayarlar D. İki ülkenin de gümrük tarifelerini karşılıklı ola-
rak düşürmesi
5 E. İki ülkenin tariflerde kademeleşmeye gitmesi
Aşağıdakilerden hangisi gümrük tarifelerinin
dar anlamdaki etkilerinden biri değildir?
A. Üretim etkisi B. Tüketim etkisi 10 Malın üretiminde kullanılan girdiler üzerine
konulan tarifelerin artırılmasının, nihai mala sağ-
C. Dış ticaret etkisi D. Gelir etkisi
lanan yurtiçi koruma üzerindeki etkisi aşağıdaki-
E. Faiz etkisi lerden hangisidir?
A. Etken koruma oranını etkilemez.
6
Aşağıdakilerden hangisi gümrük tarifelerinin B. Etken koruma oranını azaltır.
makroekonomik etkilerinden biri değildir?
C. Etken koruma oranını reel faiz oranında artırır.
A. Ulusal gelir ve istihdam artışı D. Etken koruma oranını nominal tarife ile aynı
B. Emisyon hacminin daralması oranda artırır.
C. Dış ticaret bilançosu açıklarının giderilmesi E. Etken koruma oranını enflasyon oranında artırır.
D. Dış ticaret hadlerinin iyileşmesi
E. Ülkedeki gelir dağılımının belirli sosyal sınıflar
lehine değişmesi

42
2
Uluslararası Ticaret

Yanıtınız yanlış ise “Makroekonomik Etkiler


1. C Yanıtınız yanlış ise “Giriş” konusunu yeni- 6. B
(Genel Denge Etkileri)” konusunu yeniden
den gözden geçiriniz.
gözden geçiriniz.

neler öğrendik yanıt anahtarı


Yanıtınız yanlış ise “Gümrük Vergilerinin Yanıtınız yanlış ise “Makroekonomik Etkiler
2. A 7. A
Konuluş Esasları” konusunu yeniden gözden (Genel Denge Etkileri)” konusunu yeniden
geçiriniz. gözden geçiriniz.

Yanıtınız yanlış ise “Tarifelerin Geleneksel Yanıtınız yanlış ise “Ticaret Hadleri ve Op-
3. D 8. D
Amaçları: Gelir Sağlama ve Yerli Sanayiyi Ko- timum Gümrük Tarifesi” konusunu yeniden
ruma” konusunu yeniden gözden geçiriniz. gözden geçiriniz.

Yanıtınız yanlış ise “Gümrük Vergilerinin Yanıtınız yanlış ise “Ticaret Hadleri ve Op-
4. D 9. A
Konuluş Esasları” konusunu yeniden gözden timum Gümrük Tarifesi” konusunu yeniden
geçiriniz. gözden geçiriniz.

Yanıtınız yanlış ise “Dar Anlamda Etkiler


5. E 10. B Yanıtınız yanlış ise “Etken Dış Koruma” ko-
(Kısmi Denge Yaklaşımı)” konusunu yeni-
nusunu yeniden gözden geçiriniz.
den gözden geçiriniz.

43
2
Gümrük Tarifeleri

Araştır Yanıt
2 Anahtarı

Günümüzde otonom tarifelerin kapsamının daralması, uluslararası tarife


anlaşmalarının ve iktisadi birleşme hareketlerinin yaygınlaşması ile ilgilidir.
Özellikle GATT ve onun uzantısı durumunda olan Dünya Ticaret Örgütü
Araştır 1 (WTO) kapsamında yapılan çok yanlı anlaşmalarla üye ülkeler tarifeleri dü-
şünmüşlerdir. Ortak Pazar ve serbest ticaret bölgesi gibi ekonomik gruplaşma-
lar da bu gruplara bağlı ülkeler arasındaki tarifelerin kaldırılması sonucunu
doğurmuştur.

Gümrük tarifelerinin çok eski ve çok yaygın müdahale aracı olmasının temel
nedeni, bunların gelir etkisiyle ilgilidir. Günümüzde de özellikle az gelişmiş
Araştır 2 ülkelerde devlet hazinesi gelirlerinin önemli bir bölümü tarife gelirlerinden
sağlanmaktadır.

Gümrük vergilerinin geniş anlamdaki (makroekonomik) etkileri arasında dış


açıkları giderici etki, reel ulusal üretimi ve istihdamı artırıcı (işsizliği azaltıcı)
Araştır 3 etki, dış ticaret hadlerini iyileştirici etki gibi etkiler sayılabilir. Bunlar ekono-
minin genelini ilgilendirdikleri için bu isimle adlandırılırlar.

Büyük bir ülke tarife koyarak dış ticaret hadlerini kendi lehine değiştirmeyi
başarsa bile, bunun bir de olumsuz sonucu vardır. O da tarifelerin dış ticaret
hacmindeki daralmanın refahı düşürücü etkidir. Bu iki ters etki karşısında
Araştır 4 ülke o şekilde bir vergi oranı uygulanacaktır ki vergideki artışın neden oldu-
ğu dış ticaret haddini iyileştirici etki, ticaret hacmindeki daralmanın neden
olduğu refah düşüşüne eşit olsun. Bu orandaki bir vergiye optimum gümrük
vergisi adı verilir.

Etken koruma, bir mal üzerine konulan tarifenin (nominal tarife), o malın
benzerlerini üreten yurt içi endüstrilere sağlamış olduğu gerçek korumayı ifa-
de eder. Bu da tarifeler nedeniyle yaratılan yurt içi katma değerin, tarife ko-
Araştır 5
nulmadan önceki katma değerden ne oranda yüksek olduğuna bağlıdır. Etken
koruma nihai mal üzerine konulan tarife oranı ile doğru, o malın üretiminde
kullanılan girdiler üzerindeki tarife oranları ile ters orantılıdır.

44
2
Uluslararası Ticaret

Kaynakça
Balassa B.et al. (1971). The Structure of Protection in Steven Husted and Michael Melvin. (1990).
Developing Countries, John Hopkins University International Economics, New York. Harper and
Press. Row.
Bhagwati, J. N. (1988). Protectionism, Cambridge Laird, S. ve Years, A. (1990). Quantitative Methods
Mass.: M.I.T. Pres. for Trade Barrier Analysis, New York: New York
University Press.
Carbaugh, R.J. (1989). International Economics,
Wadsworth Publishing. Laird S. ve Yeats, A. (1990). Trends in Nontariff
Barriers of Developed and Developing Countries,
Corden, W. M. (1990). Trade Policy and Economic
1965-1986, Weltwirtschaftliches Archiv.
Welfare, London: Oxford University Press.
Rodrik, D. (1995). Political Economy of Trade Policy,
Grubel, H. G.ve Johnson, H. G.(1971). Effective
Amsterdam, Elsevier. G. M. Grossman and K.
Tariff Protection, Geneva: United Nations.
Rogoff, eds., Handbook of International Economics,
Husted, S. ve Melvin, M.(1990). International Vol. III.
Economics, New York: Harper and Row.
Salvatore,D. (2002). International Economics, New
Kruger, A. O. (1974). The Political Economy of the York: Prentice-Hall.
Rent-Seeking Society, American Economic Review,
Seyidoğlu, H. (2020). Uluslararası İktisat: Teori,
64 (3). June.
Politika ve Uygulama, (22. Baskı). İstanbul:
Krueger, A. O. (1996). The Political Economy of Güzem Can Yayınları.
American Trade Policy, Chicago: University of
Chicago Press.

45
Bölüm 3
Tarife Dışı Ticaret Politikası Araçları
Miktar Kısıtlamaları

1
1 Miktar kısıtlamasını ve ithalt kotalarını

2
öğrenme çıktıları

tanımlayabilme ve ne gibi etkiler


doğurduğunu değerlendirebilme Döviz Kontrolü
2 İthal yasaklarının etkilerini açıklayabilme 3 Döviz kontrolünün etkilerini açıklayabilme

Yeni Korumacılık İhracat Sübvansiyonları

3 4
4 Yeni korumacılık akımının nasıl ortaya 5 İhracat sübvansiyonlarının konulma
çıktığını ve eskisinden farklarının neler sebeplerini açıklayabilme ve uluslararası
olduğunu açıklayabilme topluma olan etkisini değerlendirebilme

İthalat ve İhracat Vergileri


6 Fark giderici verginin ne olduğunu

5 6
tanımlayabilme Monopoller ve Karteller
7 İhracattan neden vergi alındığını 8 Uluslararası fiyat farklılıklarının sebeplerini
değerlendirebilme ve etkilerini açıklayabilme

Anahtar Sözcükler: • Görünmez Engeller • İhracat Sübvansiyonları • Damping • Kıtlık Rantı


• İthalat Yasakları • Döviz Kontrolü • Yeni Korumacılık • Gönüllü İhracat Kotaları

46
3
Uluslararası Ticaret

GİRİŞ MİKTAR KISITLAMALARI


Devletin dış ticaret akımlarına müdahalede kul- Geleneksel olarak tarife dışı araçların ağırlıklı
landığı geleneksel araç tarifelerdir. Fakat zamanla bir bölümünü miktar kısıtlamaları oluşturur. Bun-
müdahale araçlarında büyük bir artış ve çeşitlenme lar gümrük tarifelerinden farklı olarak ithalat hac-
ortaya çıkmıştır. Gümrük tarifelerinden başka, ser- mini dolaysız biçimde sınırlandırmaya yönelik uy-
best ticaret akımlarına müdahale amacıyla kullanı- gulamalardır. Miktar kısıtlamaları arasında ithalat
lan bu araçların tümü, tarife dışı araçlar diye ayrı kotaları ve ithalat yasakları önemli bir yer tutmak-
bir grup içinde toplanırlar. tadır. Aşağıda, bu araçlar üzerinde durulmaktadır.
Tarife dışı araçların çoğu ithalatın kısıtlanma-
sına yöneliktir. Fakat bir kısmı da ihracatın özen-
dirilmesi ve hatta caydırılması amacıyla konulmuş
olabilir. O hâlde, genel bir tanımlama ile tarife-dışı dikkat
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra gümrük tari-
araçlar kavramı, gümrük tarifelerinden ayrı olarak
feleri azar azar indirilirken tarife dışı kısıtlama
uluslararası mal ve hizmet akımlarının normal ge-
araçlarının tür ve kapsamında büyük artışlar ol-
lişme seyrini etkileyen her türlü politika ve uygula-
duğuna dikkat ediniz. Bu ise tarife indirimleri-
maları ifade etmektedir.
nin gerçekte dünya ticaretinin serbestleştirildiği
Zamanla, özellikle GATT çerçevesinde yürütü- anlamına gelmediğini ifade eder.
len görüşmeler sonucunda gümrük tarifeleri azar
azar indirilirken dış ticareti kısıtlamaya yönelik
tarife dışı araçların yaygınlaştırılması, dünya ti- İthalat Kotaları
caretinde saydamlığın kaybolmasına yol açmıştır. Hükûmetlerin ithal edilecek mal hacmi üzerine
Çünkü tarifeler, diğer kısıtlamalara göre daha az fiziki miktar veya değer olarak koyduğu sınırlandır-
belirsizlik doğurur. Tarifeler açık listeler şeklinde malara kota adı verilir. Kotalar, belirli sürelere göre
olduklarından bunların ithalat fiyatları üzerindeki düzenlenirler. Örneğin, altı ay veya bir yıl içinde it-
etkilerini izlemek oldukça kolaydır. Oysa sayıları hal edilecek yabancı otomobillerin sayısını bin adet
giderek artan yeni kısıtlamalar hem fiyat hem de veya değerini bir milyon dolar olarak belirlemek
miktar konusunda belirsizlikler doğurur. Ayrıca ta- gibi. İthalatı kotaya bağlı mallardan ayrıca gümrük
rifeler genellikle bir tek oran şeklinde belirlendik- vergisi de alınmakta olabilir.
lerinden tüm ülkelere karşı aynı derecede bir engel
oluştururlar. Tarife dışı kısıtlamaların bir kısmı ise
ülkelere göre farklı uygulanmaktadır. İthalat kotası: İthal edilecek mal miktarı-
Tarife dışı araçların bir bölümü özellikle nın fiziki miktar veya parasal değer olarak
1973’lerden sonra sanayileşmiş ülkelerde yaygın- sınırlandırılmasını öngören kısıtlamalıdır.
laşan yeni koruculuk akımları çerçevesinde yoğun
olarak uygulanmıştır. Bunlar arasında örneğin, gö- İthalat kotaları, yurt içi sanayi ve tarım ke-
nüllü ihracat kısıtlamaları, teknik, güvenlik, sağlık simini korumak ya da ödemeler bilançosu açık-
standartları, idari düzenlemeler, sübvansiyonlar, larını önlemek gibi nedenlerle kullanılırlar. Batı
kamu ihaleleri vs. yer alır. Görünmez engellerin Avrupa’da II. Dünya Savaşı’nın hemen sonrasında
ve sübvansiyonların kaldırılması ilk kez GATT’ın çok yaygındı. Ondan sonra sanayileşmiş ülkelerde
Uruguay Görüşmelerinde tartışılmış ve bu konuda daha çok tarım kesimini korumak için kullanıldı.
sınırlı da olsa bazı kararlar alınmıştır. Fakat kotaları asıl uygulayan az gelişmiş ülkeler
Böylece, bu bölümde tarife dışı araçlar diye ad- olmuştur. Bu ülkeler özellikle ithalatı ikame edici
landırılan ve çok geniş bir grubu oluşturan müda- sanayileşme politikalarının bir aracı olarak kotaları
hale önlemleri üzerinde durulacaktır. yaygın biçimde uygulamışlardır.

47
3
Tarife Dışı Ticaret Politikası Araçları

Kotaların Türleri (bugünkü AB nin kurucuları) geçmişteki hazırlık


Uygulamada farklı kota türlerine rastlanır. Bun- döneminde Türkiye’ye topluluğa ihraç edeceği bazı
lardan birisi global kotalardır. Burada, ithalat hacmi tarım ürünleri için gümrük tarife kotası uygula-
miktar veya değer olarak belirlenir ancak ithalatın maktaydılar. Bu, bir anlamda Türkiye’ye verilen bir
kimler tarafından (veya hangi ülkelerden) yapılacağı ticari ödün anlamına geliyordu.
konusunda bir kısıtlama getirilemez. Fakat bu ko- Özetle, değişik uygulama biçimleri olmakla
taların uygulanması durumunda erken davrananlar birlikte, kotalar ithalatı doğrudan sınırlandırmaya
kotadan orantısız ölçüde büyük paylar alabilirken yönelik uygulamalardır. O bakımdan da ekonomik
gerçek ihtiyaç sahipleri hiç ithalat yapamamak gibi açıdan çok ciddi sorunlar doğurabilirler. Şimdi bu
bir sorunla karşılaşabilir. Ayrıca, kota ilanının he- etkileri gözden geçirelim.
men sonrasındaki yoğun ithalat dolayısıyla kotalar
erkenden dolabilir ve dönem sonlarına doğru mal-
İthal Kotalarının Ekonomik Etkileri
ları ülkeye ithal etme olanağı kalmayabilir. O ne-
denle uygulamada global kotalar yerine tahsisli kota Kotaların ilk etkisi, ithal mallarının yurt içinde
sistemi (allocated quota) daha yaygın kullanılmıştır. arzını kısarak fiyatlarını yükseltmektir. Fiyat artış-
ları ise diğer yandan gümrük tarifelerine benzer
Tahsisli sistemde kotalar, başvuruda bulunan fir-
etkiler doğurur. Bu bakımdan her kotaya denk
malar arasında üretim kapasitesi, ihracat, istihdam
bir gümrük tarifesi oranı belirlenebilir ve kotalar
vs. gibi belirli ölçütlere göre dağıtılır (tahsis edilir).
tarife oranlarının eş değeri olarak incelenebilirler.
Kotadan pay alanlara ise ithalat izinlerini gösteren
Aşağıda bu etkiler gümrük tarifelerinde olduğu
birer belge verilir. Bu belgelere ithalat lisansı denir.
gibi kısmi denge analizleri ile gösterilecektir.
Kotaların üçüncü bir şekli gümrük tarife kota-
ları (tariff quotas)’dır. Burada yine belirli dönem-
deki ithalat için belirlenen sınırlar (kota) vardır. Kotaya denk gümrük vergisi: Yurt içi
Ancak kotanın dolmasından sonra ithalat kapıları fiyatlar üzerindeki etkileri açısından her
kapatılmaz, daha yüksek tarife ödenerek ithalata kota miktarına eş değer bir gümrük ver-
izin verilir. Kota sınırları içinde kalan ve düşük gisi bulunabilir.
gümrük tarifeleri ödenen kotalar örneğin ulusal sa-
nayinin temel ham madde ihtiyacını veya zorunlu
yurt içi tüketimini temsil eden miktarlar olabilir. Şekil 3.1’de DD ve SS kotaya tabi bir malın ta-
Kota sınırına ulaşılmasından sonra yüksek tarifeler lep ve arz eğrileridir. Bu malın serbest dünya fiyatı
uygulanarak da olsa ithalatın sürdürülmesine izin P1 ile gösterilmiştir (söz konusu malın gümrük ver-
verilmesi nedeniyle tarife kotaları diğer kota türle- gisine tabi olması durumunda P1 = dünya fiyatı +
rine göre daha yumuşak uygulamalar olarak kabul gümrük vergisi). P1 fiyatından tüketim 0L’ye, üre-
edilir. Ankara Anlaşması kapsamında AET ülkeleri tim 0E’ye, dolayısıyla ithalat hacmi de EL’ye eşittir.

Fiyat

S
D İthalâta MN miktar bir kota konulmakta-
dır. Buna bağlı olarak EF üretim etkisi, KL
tüketim etkisi, EF + KL dış ticaret etkisi or-
P3 taya çıkmaktadır. Tarifelerdeki gibi, a ve b
M N üçgen alanları kotaların topluma üretim ve
P2
Kıtlık rantı tüketim maliyetleridir. Ancak c alanı şimdi
d a c b hükümetin sağladığı vergi geliri olmayıp
P1
S D kıtlık rantını gösterir.

0 E F K L Miktar

Şekil 3.1 İthalat kotalarının etkileri


48
3
Uluslararası Ticaret

Şimdi hükûmet yetkililerinin bu mal üzerine


MN miktarında bir kota koyduklarını kabul ede- Kıtlık rantı: Kotaların yurt içi mal arzını
lim. İthalatın daraltılması (EL’den FK’ye) fiyatların kısıtlamaları dolayısıyla fiyatlarda ortaya
P2’ye yükselmesine neden olacaktır. Dolayısıyla çıkan artışların neden olduğu kârdır. Kota
konulmuş bulunan MN miktar kota, değer olarak kârları normalde ithalatçılara gider. Bazen
P1P2 oranında bir gümrük vergisinin karşılığı ol- de ihracatçılar veya devlet alır.
maktadır. O bakımdan bu miktar kotanın yol aç-
tığı üretim, tüketim ve gelir dağılımı etkileri P1P2 Fakat kıtlık rantının her koşulda ithalatçılara gi-
miktarındaki bir gümrük vergisinin doğuracağı et- deceği varsayımı da doğru değildir. Eğer karşı ülke-
kilerin bir benzeri olacaktır. Şöyle ki yurt içi üretim deki ihracatçılar malın dış piyasası üzerinde tam bir
0E’den 0F’ye yükselir (üretim etkisi). Tüketim ise denetim sağlayacak biçimde örgütlenmişler (mono-
0L’den 0K’ye düşer (tüketim etkisi), (a) üçgen alanı pol durumu), buna karşılık ithalatçılar dağınık ve
toplumun üretim kaybını, (b) üçgeni de toplumun birbirleriyle rekabetçi durumda iseler, ihracatçılar
tüketim kayıplarını ifade eder. Gelir dağılımı etkisi mallarını yüksek fiyattan satarak bu kârları yüksek
ise (d) yamuk alanıyla gösterilmiştir. bir olasılıkla kendilerine alıkoyarlar. Tersine eğer it-
Bu benzerliklere karşın kotalarla gümrük tari- halatçılar örgütlenmiş (monopsoncu) ve ihracatçılar
feleri arasında gelir etkisi bakımından önemli bir dağınıksa kıtlık rantı ithalatçılara gider. Belirtmek
fark vardır. Kotalarda c alanı gümrük vergileri gibi, gerekir ki ithalatın lisansa bağlı olması, ithalatçıların
monopsoncu duruma gelmelerinde baş etkendir.
bütçe gelirlerini göstermez. Kotalar, yabancı malın
arzını kısıtlayarak o malın ithalatçı ülkedeki fiyatı- Diğer bir yol da hükûmetin “açık artırma” ile
nı, talep esnekliğine göre ithalat fiyatının (serbest lisansları en yüksek fiyat öneren ithalatçılara satma-
dünya fiyatı + taşıma giderleri + gümrük vergisi) sıdır. Bu durumda kıtlık rantı gümrük vergilerinde
üzerinde aşırı biçimde yükseltebilirler. İthal malla- olduğu gibi devlet hazinesine gider. Fakat gerek uy-
gulamayla ilgili sorunlar, gerek ithalatçıların politik
rının kıtlığından ortaya çıkan bu kota kârlarına kıt-
baskıları, hükûmetlerin bu yönteme başvurmaları-
lık rantı adı verilir. Şekilde iç piyasa satış fiyatı ile
nı güçleştirmektedir. Nitekim gerçekte bu yöntemi
ithalat fiyatı arasındaki fark P1P2’ye, toplam kıtlık
yürürlüğe koyan pek az ülke görülmüştür.
rantı ise (c) alanına eşittir.
Uygulamada en yaygın olan durum, kota
kârlarından ithalatçıların yararlanmalarıdır. Bunun
tersi bir uygulama Türkiye’nin geçmişte sosyalist
Gelir etkisi farkı: Kotalarla gümrük ver- ülkelerle kliring esasına göre yürüttüğü ticarette gö-
gileri arasındaki önemli bir fark, kotaların rülmüştür. Türkiye, pahalı ve düşük kaliteli malları-
bütçeye gelir etkisinin olmamasıdır. nı dünya piyasalarında serbest dövizle satamayınca
anlaşmalı ülkelere yönelmek zorunda kalıyordu. Bu
ülkelerin dış ticareti devlet tekelinde toplanmıştı. O
Burada önemli olan, kıtlık rantını veya bu kota nedenle devlet kuruluşu durumundaki ihracat fir-
kârlarını kimlerin alacağıdır. Kotalarla gümrük maları, sattıkları mallara, bu malların Türkiye’deki
tarifeleri arasındaki belli başlı farklardan birisi bu iç satış fiyatlarına yakın bir fiyat koyarak kıtlık ran-
noktadadır. Eğer kota yerine onunla eş değerde tını kendilerine alıkoymak yoluna gidiyorlardı.
bir gümrük tarifesi konulmuş olsaydı, kıtlık rantı
vergi geliri şeklinde hazineye giderdi. Fakat çoğun-
Gümrük Tarifeleri ile İthalat
lukla ithalatçılar kotaya tabi malları düşük dünya
fiyatından alıp içerdeki yüksek fiyatlardan satarak
Kotalarının Karşılaştırılması
kıtlık rantını ceplerine indirirler (normal gümrük Kotaların ve genel olarak miktar kısıtlamala-
vergisi ödenmiş olmasına karşın). İthalatçıların rının, dış ticaret akımları üzerindeki etkileri fi-
bu şekilde sağladıkları zahmetsiz kazançlar aynı yat mekanizmasının işleyişi ile ortaya çıkmaz.
zamanda ülkenin gelir dağılımındaki eşitsizlikleri Bu uygulamalarla fiyat mekanizmasının yerine
de artırır. Ayrıca ithalatta emek harcanmadan ca- hükûmetlerin kararları geçmiş olmaktadır. Bu da
yanlış bir idari karar alınması durumunda ortaya
zip kârlar sağlanabildiği için ithalat lisanslarını elde
çıkacak toplumsal maliyetin o denli yüksek olması
etme amacıyla rüşvet ve yolsuzluklar artar.
sonucunu doğurur.

49
3
Tarife Dışı Ticaret Politikası Araçları

Diğer bir fark da ithal edilen malın yurt içi fiyat


artışlarıyla ilgilidir. Taşıma giderleri dikkate alın-
Toplumsal maliyet: Genellikle kotaların madığında, gümrük tarifeleri durumunda malın iç
toplumsal üretim ve toplumsal tüketim piyasadaki satış fiyatı dış piyasa fiyatı ile gümrük
maliyeti gümrük tarifelerinden daha yük- tarifesi toplamından yüksek değildir. Daha yüksek
sek olur. fiyatlardan satış durumunda mal dışarıdan edilir.
Oysa kotalarda iç satış fiyatının üst sınırı belirli
değildir; bu iç talep esnekliğine bağlıdır. İç piyasa-
da bir talep artışı durumunda da fiyat malın talep
esnekliğine bağlı olarak aşırı biçimde yükselebilir.
Bu da kotaların toplumsal maliyetinin o derece
kitap
yüksek olması sonucunu doğurur.
Kotalarla gümrük tarifelerinin etkilerinin
karşılaştırılması konusunda daha ayrıntılı
bilgi için şu kaynağa bakılabilir: Halil Seyi-
doğlu, Uluslararası İktisat: Teori, Politika ve Fiyat artışının üst sınırı: Kotalarda fiyat
Uygulama, 20. Baskı, İstanbul, Güzem Can artışının üst sınırı belirli değildir.
yayınları, 2015, bölüm 7, ss. 196-201.

Şekil 3.2’de DD ve AA malın yurt içi talep ve


Kotalar tarifelere göre çok daha katı uygulama- arz eğrilerini gösterir. P1 malın dünya fiyatıdır.
lardır. Kotaya tabi mala karşı yüksek bir yurt içi MN miktarında bir kota veya buna eş değer olarak
talep bulunsa da bu malın ithalatını izin verilen P1P2 ölçüsünde bir tarife konulması durumunda
sınırın ötesinde artırma olanağı yoktur (gümrük iç fiyatlar P2 düzeyinde oluşur. Şimdi, herhangi
tarife kotaları hariç). Oysa gümrük tarifeleri du- bir nedenle bu malın yurt içi talep eğrisi DD biçi-
rumunda, yüksek fiyatlardan da olsa ilgili yabancı minde sağa doğru kayacak olursa kota uygulaması
mal talep edildiği sürece bu malın dışarıdan yapıla- durumunda ithalat miktarı sabit kalır ve fiyatlar
cak ithalatla karşılanma olanağı vardır. P3’e yükselir. Oysa kota yerine eş değer bir tarife
Kotaya tabi bir malın talebi resmî ithalat kanal- uygulanmış olsaydı fiyatlar P2 düzeyinde (P1+ ta-
larından karşılanmayınca bu talebin yasal olmayan rife) kalacak, ithalat hacmi ise MN (=KL)’den MS
yollardan karşılanması için kapı açılmış olur. Bu da (=KT)’ye yükselecekti.
yabancı mal kaçakçılığı ve karaborsacılığın özen- Ayrıca kotalarda saydamlık yoktur. İhracatçı,
dirilmesi demektir. malı yabancı ülkenin giriş kapılarına ulaşıncaya ka-
dar ne gibi engellerle karşılaştığı konusunda tam
bir bilgi sahibi değildir. Dolayısıyla daima bir belir-
Kaçakçılık: Kotalar mal kaçakçılığını ta- sizlik vardır, bu da ticareti caydırıcı yönde etkiler.
rifelerden daha çok özendiriyorlar. Bunlardan başka, kotaların belirlenmesi, uygu-
lanması ve denetimi yoğun bir bürokratik faaliyeti
gerektirir ki bu da bir reel kaynak israfı demektir.
Aslında tarifelerin iç fiyatları, dış fiyatlara göre
aşırı derecede yükseldiği durumlarda (tarife oran-
larının yüksek olması) gümrük tarifeleri de mal
kaçakçılığı yönünde bir özendiri doğurmuş olur. Saydamlık: Kotalar tarifeler kadar say-
Ama iç talep artışları hiç değilse yüksek fiyatlardan dam değildir.
karşılanabileceği için, bu eğilim kotalardaki kadar
yoğun olmayacaktır.

50
3
Uluslararası Ticaret

Fiyat D’
A
D

M N
P3 Hükümet MN kadar bir ithalât kotası be-
kota
M N S lirlemişken talebin D’D’ biçiminde kayma-
P2 kota sı karşısında iç fiyatlardaki artış, önceden
belirli değildir; bu, malın talep esnekliğine
bağlıdır.
P1
D’
D
A

0 K L T Miktar

Şekil 3.2 Talep artışı ve kotaların etkisi

Diğer bir fark da şu noktadadır: Kotadan pay nin genellikle bilinmemesi, dolayısıyla ithalatı belli
almak, hele bu mal iç piyasada yoğun biçimde ta- miktarla sınırlandırmak için gerekli tarife oranının
lep edilen türden bir mal ise önemli bir ayrıcalık tahmin edilmesidir. Ayrıca konulan bir tarife karşı-
doğurur. İthal edilen madde ister üretimde kul- sında dışarıdaki ihracatçı fiyatı düşürerek tarifenin
lanılsın, ister iç piyasada satılsın, önemli bir rant bir bölümünü üstleniyor tarifeler yine beklendiği
geliri sağlar. Bu da gelir dağılımını bozduğu gibi biçimde ithalatı kısıcı olmayabilir.
lisansların elde edilebilmesi için rüşvetçiliği ve yol- İthalatı sınırlandırıcı etkileri kesin olduğu için
suzlukları artırır. kotalar, acil dış açık sorunu ile karşılaşan ülkelerin
Bu ve benzeri sakıncalarından dolayı, sanayi başvurdukları önlemler arasında yer alır. Bu gibi
ürünleri üzerine ithalat kotaları konulması GATT durumlarda özellikle yoğun sermaye çıkışını önle-
ilkeleri ile bağdaşmaz. Korumacılığın zorunlu ol- mek için sermaye akımları üzerine kota konulması-
duğu durumlarda GATT’ın tercihi, gümrük ta- na izin verilebilir.
rifelerinden yanadır. Ancak az gelişmiş ülkelere Fakat bu olumlu yönlerine karşın, genel bir
kalkınma amacıyla, gelişmiş ülkelere de yoğun ser- değerlendirme yapıldığında, kotaların uluslararası
maye çıkışını önleme gibi özel amaçlar için kota ticaret ve mali akımlar açısından zararlı etkilerinin
izni verilmiştir. çok daha yüksek olduğu kabul edilmektedir.
Yukarıda değinilen sakıncalarına karşın, kotala-
rın tarifelerden üstün olduğu bazı yönleri de vardır.
Örneğin belirli durumlarda tarifeler ithalatı kısıtla-
mada etkili değildir. Böyle bir durum ithal malları-
nın yurt içi talep esnekliğinin düşük olması koşul- dikkat
ları altında görülebilir. Gümrük tarifeleri ne kadar Kotaların tarifelere göre çok daha katı uygula-
yükseltilirse de ülkeye mal girişi sürer. O takdirde malar olduğuna dikkat ediniz. Çünkü tarifeler
ithalatı önlemek (yurt içi endüstrileri korumak) piyasa mekanizmasına müdahale sayılırken ko-
için kota uygulamasına başvurmak bir zorunluluk talar piyasa mekanizmasının işleyişinin yerine
durumuna gelebilir. hükûmet yetkililerinin kararlarının geçmesi
demektir. GATT ve Dünya Ticaret Örgütü her
Ayrıca kotaların uygulandığı durumda ithalatın
iki kısıtlamaya da karşı olmakla birlikte, ara-
ne miktar kısıtlanacağı konusunda bir belirsizlik
larında bir tercih yapma durumunda tarifeleri
yoktur. Oysa tarifelerin ithalatı kısıcı etkisi tam
önermektedir.
olarak belirli değildir. Bunun bir nedeni ithalatı
kısıtlanacak malın yurt içi talep ve arz esneklikleri-

51
3
Tarife Dışı Ticaret Politikası Araçları

İthal Yasakları İthalat yasaklarının konulmasında ekonomi dışı


İthalat yasakları, ithalatı kotalarla kısıtlamanın faktörler de etken olabilir. Örneğin halk sağlığına,
en son şeklidir. Burada yasaklanan malın ülkeye genel ahlaka ve kamu düzenine zararlı maddelerin
girişi tamamen önlenmektedir. İthalat yasakları- ülkeye girişinin önlenmesi veya hasım ülkeye am-
na örneğin şu gibi nedenlerle başvurulabilir: (a) bargo konulup bu ülkeden ne mal alınması, ne de
Ekonomi için önemsiz veya lüks sayılan malların ona mal satılması gibi.
ithaline izin verilmeyecek kıt döviz kaynaklarından İthal yasaklarının doğuracağı ilk etki, ithali ya-
tasarruf sağlanır. (b) Yerli sanayiyi dış rekabetten saklanan malın fiyatını, talep esnekliğine bağlı ola-
tam olarak korunur. (c) Dış açıkların kapatılması- rak hızla yükselmesidir. Yasaklamaların etkilerini
na katkı sağlar. bir şekil üzerinde gösterebiliriz. Şekil 3.3’te SS ve
DD ele alınan malın, bilinen arz ve talep eğrileri,
Pd’de serbest dünya fiyatıdır. Bu fiyattan OL ka-
İthalat yasakları: Malların ülkeye girişinin dar mal tüketilmekte, bunun KL (=MN) miktarı
tamamen engellenmesidir. Ekonomik ve ithalatla karşılanmakta ve OK miktarı yurt içinde
ekonomi dışı nedenlerle uygulayabilirler. üretilmektedir.

Fiyat
D S1 S2
S
Serbest dünya fiyatı Pd iken malın ithali
PY E1
tamamen yasaklanırsa arz 0K, yani yur-
PN E2 tiçi üretimle sınırlı kalır ve fiyat, talep
PM L esnekliğine bağlı olarak yükselir. Zaman
geçtikçe arz eğrisinin esnekliği artar ve
arz eğrisi SS1 den SS2 ye ve SS ye doğru
Pd değişir. Fiyatlar da PY den PN ye ve son-
M N ra da PM ye düşer.
S
D

0 K L Miktar

Şekil 3.3 İthal yasakları

Bu durumda, hükûmetin aldığı bir kararla ithalatı yasakladığı (ithalatın KL miktarından sıfıra düşürül-
düğü) varsayılırsa malın yurt içi arzı zorunlu olarak iç üretim miktarına eşit olur. Çok kısa dönemde (pi-
yasa dönemi) yurt içi üretim yatırılmadığından yurt içi arz toplam üretimle sınırlı olur. Başka bir deyişle,
arz eğrisi mevcut üretim hacmi olan OK düzeyinde dik bir doğru durumuna gelir, yani SS1 olur. Zamanla
üretimde artış sağlanabileceğinden orta dönemde arz eğrisinin esnekliği göreceli olarak yükselir ve eğri
örneğin SS2 olur. Uzun dönemde ise normal şekli olan SS durumuna ulaşır.
Burada ilginç bir nokta, ithalat yasaklanınca, ilk aşamada SS1 ile DD eğrilerinin kesişme noktası olan
Py’den de görüleceği gibi, iç fiyatlar şiddetle yükselir. Oysa ithalat yasağı yerine sınırlı da olsa bir kota ko-
nulmuş olsaydı, fiyatlar bu derece artmayacaktı. Uzun dönemde arz esnekliği arttıkça (arz eğrilerinin S2 ve
S3 olacak biçimde yastıklaması), iç fiyatların da giderek düşmesi (PN, PM vs. gibi) beklenebilir.
İthal yasakları durumunda koruyucu, tüketimi kısıcı ve gelir dağılımı etkileri çok daha şiddetli ol-
maktadır. İthalat sıfıra indiğinde hükûmet, yasaklama koyduğu bir maldan gümrük geliri de sağlayamaz.
Doğal olarak yanlış bir endüstrinin yasaklamalarla korunması durumunda ortaya çıkacak kaynak israfı da
o ölçüde büyük olur.

52
3
Uluslararası Ticaret

Türkiye’de kotalar ve ithalat yasakları yerli sanayii koru-


ma ve dış ödeme açıklarını önleme amacıyla geçmişte yo-
24 Ocak 1980 Kararları: Türk ekonomi-
ğun olarak kullanılmıştır. 24 Ocak kararlarından sonra
sinde dışa açılma ve liberalleşme hareketi-
başlayan dış ticareti liberalleştirme hareketi içinde kotalara
nin başlaması.
1981 yılında son verildi. İthali yasak olan malların sayısı da
giderek azaltıldı ve 1990 ithalat rejimi ile tamamen (kanu-
nen ithali yasak olanlar dışında) kaldırıldı.
İthalat kotaları ve yasaklamalar aşırı koruma duvarları oluşturarak ulusal ekonomiyi dış dünyadan so-
yutlarlar. Böylece iç fiyatların dünya fiyatlarıyla bağlantısı kalmaz, kaynak dağılımında etkinlik bozulur ve
ihracat geriler. Aslında bu tür araçlar yukarıda değinildiği gibi ithal ikamesine dayalı sanayileşmenin doğal
özellikleridir. İhracata dönük sanayileşme stratejileri ise dış ticarette liberalleşmeye dayanır.

dikkat
Türkiye’de geçmişte yerli sanayileri korumak için kotalar ve yasaklamalar yaygın olarak
kullanılmıştır. Hatta o derece ki iç piyasa üretiminin iç tüketimi karşılamaya yeterli
olmadığı mallarda bu açığı karşılayacak ölçüde ithalat kotası belirlenmiş, ithalatın daha
fazlası ise yasaklanmıştır. Bu ise çok katı bir koruma sağlanması demektir.

Öğrenme Çıktısı
1 Miktar kısıtlamasını ve ithalt kotalarını tanımlayabilme ve ne gibi etkiler doğurduğunu
değerlendirebilme
2 İthal yasaklarının etkilerini açıklayabilme

Araştır 1 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Analitik yönden ithalat


kotaları ile gümrük tarife-
lerinin etkileri arasındaki Tarifeler indirilirken ulusla-
Günümüzde ne tür ithal ya-
farkları ve hangi yönlerden rarası ticaret gerçek anlam-
sakları mevcuttur? Örnek-
tarifelerin kotalardan, hangi da serbestleştirilmiş midir?
lendirin.
yönlerden de kotaların ta- Neden?
rifelerden üstün olduğunu
araştırın.

DÖVİZ KONTROLÜ
Tarife dışı araçlardan bir diğeri de döviz kontrolü veya
kambiyo denetimidir. Bu sistem genellikle ithalat kotaları
Döviz kontrolü: Devletin döviz alım,
ve çoklu kur sistemleri ile birlikte uygulanır. Kotalar mal satım, ihraç ve ithali üzerine kısıtlamalar
akımlarını, döviz kontrolü ise döviz çıkışlarını (dolaylı koymasına dayanan uygulamalar.
olarak da döviz girişlerini) sınırlandırır.

53
3
Tarife Dışı Ticaret Politikası Araçları

Genel olarak dövizle ilgili işlemler üzerine hükûmetin koymuş olduğu kısıtlamalara, diğer bir deyiş-
le, döviz piyasasına yapılan hükûmet müdahalelerine döviz kontrolü adı verilir. En katı döviz kontrolü
uygulamalarında serbest bir döviz piyasası yoktur, her türlü döviz işlemleri hükûmet tekeli altındadır.
Hükûmetler döviz alım ve satım işlemlerini yürütmek üzere genellikle Merkez Bankasını görevlendirirler.
Dış alemden bir döviz geliri elde edenler bu dövizleri belirli bir süre içerisinde, ilgili bankaya satmak zo-
rundadırlar. Bu şekilde biriken döviz gelirleri, çeşitli dış ödeme ihtiyaçları arasında dağıtıyorlar.
Merkez Bankasından döviz satın alabilmek için önce yetkili makamlardan, bu ödeme türü ve miktarı
konusunda bir izin (“lisans”) almak gerekir. Döviz kontrolleri genellikle sabit kur sisteminde uygulanır ve
sabit kurları hükûmetler belirler.
Şekil 3.4’te TT döviz işlemlerinin serbest olması durumunda dolar talep (TL arz) eğrisini, AA da dolar
arz (TL talep) eğrisini gösterir. İkisinin kesiştiği noktada beliren OP kuru serbest piyasa koşullarındaki
denge kurudur. Fakat kambiyo denetimi rejimlerinde hükûmetler resmî kuru genellikle denge kurunun
altında belirlerler ya da resmî kur kısa süre içinde denge kurunun altına düşer. Buna ulusal paranın aşırı
değerlenmesi dendiğini biliyoruz.
Doların
TL fiyatı A
T

Denge kurunun 0P olması


E
P gerekirken 0R olarak düşük
belirlenmesi, döviz talebinin
döviz arzını MN miktarında
M N aşmasına neden olur. Bu da
R karaborsanın ortaya çıkmasın-
da temel etkendir.
T

0
D C B Dolar miktarı

Şekil 3.4 Kambiyo denetimi

Şekilde resmî döviz kuru OR’dir. Bu kurdan Hangi alanda olursa olsun, resmî bir serbest
döviz talebi OB, döviz arzı ise OD’dir, dolayısıyla döviz piyasasının oluşumuna izin verilmeyen du-
DB miktarında bir talep fazlası vardır. Hükûmet rumlarda, bu piyasanın yerini daima gayriresmî
yetkilileri OD döviz arzına eşit miktarda ithalat serbest piyasa adı verilen karaborsa alacaktır. Döviz
lisansı çıkartarak ithalatçılar arasında dağıtırlar. alanında da durum böyledir. Resmî kurdan ortada
Böylece aşırı değerlenmiş resmî kurdan ancak sı- karşılanmamış bir talep bulunduğu sürece birey-
nırlı sayıda kimsenin talebi karşılanmış olur. Diğer ler, yasal engelleri aşıp ihtiyaçlarını serbest piyasa-
bir grup insan, daha yüksek bir fiyat ödemeye razı da sağlama yoluna giderler. Karaborsa bu şekilde
olsalar bile, resmî kanallardan döviz alma olanağı ürer. İhracatçılar veya döviz geliri elde edenler de
bulamazlar. Kısacası resmî döviz kurundan ortada kazandıkları dövizleri düşük resmî kurdan bozdur-
karşılanmamış bir döviz talebi vardır. Dolayısıyla mak yerine bunları kambiyo yetkililerinin deneti-
döviz kontrol sistemlerinin doğal sonucu bir döviz minden kaçırarak, yüksek fiyat elde edebildikleri
karaborsasının ortaya çıkmasıdır. serbest piyasada satarlar. Bu fonlar karaborsa döviz
arzını oluşturur. Böylece yasal olmayan yollardan
döviz arz ve talebinin karşılaştığı bir döviz karabor-
Döviz karaborsası: Döviz kontrolünün sası ortaya çıkar.
uygulandığı ülkelerde, izinsiz olarak yapı-
lan döviz alım satım işlemleri ve işlemlere
uygulanan yüksek kurlar.

54
3
Uluslararası Ticaret

Az gelişmiş ülkelerin kambiyo denetimine gös-


terdikleri büyük ilginin bir diğer nedeni de bu
Gayrıresmî serbest döviz piyasası: Dö- önlemlerle ithalat hacminin mutlak olarak kısıtla-
viz kontrolü uygulayan ülkelerde, yasalara nabilmesi ve mevcut döviz rezervlerinin çeşitli dış
aykırı olarak yapılan döviz alım ve satış ödeme ihtiyaçları arasında belirli bir öncelik sıra-
işlemleri, döviz karaborsası. sına göre dağıtılan bilmesidir. Liberal bir dış tica-
ret rejiminin kıt döviz kaynaklarının israfına yol
açabileceği bazı durumlar söz konusu olabilir. Ör-
Yakın tarihe kadar döviz karaborsası (Tahta- neğin ülkede temel ihtiyaç maddelerinin yokluğu
kale piyasası) Türkiye’de de önemli bir olay du- çekilirken yüksek gelir grupları için lüks tüketim
rumunda idi. Ancak 1981’den sonra esnek kur mallarının ithaline ağırlık verilmesi gibi.
sistemlerinin uygulanması ve döviz kontrolünün
yumuşatılması ile birlikte, serbest döviz piyasasının Oysa kambiyo denetimi, hükmete eldeki kıt
“karaborsa” niteliği ortadan kalkmıştır. döviz kaynaklarının dağıtımında, sermaye malla-
rı ve donatımı gibi kalkınmayla doğrudan ilişkili
alanlara veya gıda maddeleri ve ilaç gibi temel tüke-
tim maddelerine öncelik verme olanağı sağlar.
Tahtakale piyasası: Türkiye’de geçmiş dö-
nemlerde döviz karaborsasının, bugün de
Kambiyo denetimi üçüncü olarak, ülkeden
yasal döviz işlemlerinin yoğunlaştığı merkez.
sermaye ihracını doğrudan önleyen bir araçtır. Bir
ülkeden sermaye çıkışı, o ülkenin ödemeler bilan-
çosunu olumsuz şekilde etkiler. O bakımdan sana-
Aşırı biçimdeki kambiyo denetimi uygulamala- yileşmiş ülkeler bile zaman zaman sermaye ihracını
rında, ulusal para konvertibilitesini tümden yitirir. engellemek için kambiyo denetimine başvurmuş-
Çünkü yasal olarak serbest bir döviz piyasasına izin lardır. Nitekim Büyük Dünya Depresyonu sırasın-
verilmez. Fakat sistem daha yumuşak şekillerde de da sistemin ilk kez uygulanmaya başlanması böyle
uygulanabilir. Örneğin ilke olarak serbest bir döviz bir nedene dayanıyordu. Uluslararası Para Fonu da
piyasası uygulanırken, sermaye ihracı veya dış seya- sermaye ihracının engellenmesi amacıyla kambiyo
hat harcamaları gibi işlemler hükûmet yetkililerinin denetimine izin vermektedir.
iznine tabi tutulmuş olabilir. Böylece döviz piyasası- Bununla birlikte, kambiyo denetimi gibi araçlar
na yapılan müdahalelerin ölçüsünde ulusal paranın yoğun müdahaleci sistemlere özgüdür. Bu sistem-
konvertibilitesi zayıflar, yani ulusal para “yumuşak” lerde döviz kontrolü, diğer dış ticaret kısıtlamaları
bir para durumuna gelmiş olur. ile birlikte uygulanarak ulusal ekonomi, dış piya-
sanın rekabetine karşı korunmaya çalışılır. Yoğun
koruma duvarları ise ulusal ekonomiyi dış dünya-
dan soyutlar.
Konvertibilite: Yabancı paraların iç piya-
sada dileyen herkese, dilediği miktarda ve
istenen amaç için satılmasının yasal olarak
serbest olduğu ülkelerin ulusal parası. Ter- dikkat
si, “yumuşak paradır”. Türkiye 1930’lardan, 1985’lere kadar çok katı
döviz kontrolü uygulayan bir ülkedir. İzinsiz
olarak Merkez Bankasının dışında döviz alım ve
Döviz kontrolü, özellikle yoğun şekliyle, başlan- satımı, döviz ihraç ve ithali yasaklanmıştır. Bu-
gıçtan beri az gelişmiş ülkeler arasında yaygın bir nun sonucunda ise yaygın bir döviz karaborsası
uygulama alanı bulmuştur. Bunun önemli neden- ortaya çıkmıştır. Döviz karaborsasının merkezi
lerinden birisi, ithalatı kısıtlayarak dış ödeme açık- de Tahtakale olmuştur. Tahtakale piyasası bugün
larını önlemek için kullanılabilen bir araç olarak de vardır ancak bugün bu piyasada yapılan iş-
görülmesidir. Ancak gerçekte bu uygulamalar, dış lemler yasal nitelik kazanmıştır.
açığı giderici değil, baskı altına alıcı nitelik taşırlar.

55
3
Tarife Dışı Ticaret Politikası Araçları

Çoklu Kur Sistemi aşırı durum olarak kuşkusuz her farklı mal veya hiz-
Kambiyo denetimi uygulayan ülkelerde genel- met grubu için farklı bir kur uygulaması düşünüle-
likle çoklu kur uygulamaları da yaygındır. Çoklu bilir. Türkiye, geçmişte yoğun kambiyo denetimi ile
kur sistemleri de sabit kur sistemleriyle bir arada birlikte çoklu kur uygulamalarını birlikte uyguluyor-
görülebilir. Ancak burada tek değil, birden fazla du. Örneğin sanayi malları ihracatı, geleneksel tarım
resmî kur vardır. Amaç yine, ülkenin döviz gelir- ürünleri ihracatı, hac ziyareti ve yurt dışı seyahatler
lerini artırma ve döviz giderlerini kısma düşünce- ve işçi dövizleri için farklı farklı kurlar belirlenmişti.
sidir. Şöyle ki gerekli olmadığı düşünülerek ithali Kur uygulamasında böyle bir farklılığa gidilmesi,
kısıtlanmak istenen mallara yüksek, zorunlu malla- kaynak dağılımındaki etkinlik ve firmalar arasında
ra da düşük kur uygulanır. İhracatta ise ihracı özen- rekabet eşitliği açısından önemli sakıncalar doğu-
dirmeye çalışılan, örneğin yeni ihraç edilmeye baş- rur. Örneğin kaynak verimliliğinin yüksek olduğu,
lanan sanayi ürünlerine yüksek, geleneksel tarım dolayısıyla ihracata yönelmesi beklenen endüstriler
ürünlerine de düşük kur uygulamasına gidilebilir. için düşük kurlar belirlenmesi, bu alandaki ihracatçı
Çoklu kur uygulamalarının en basit şekli ikili firmaların yabancı üreticilerle rekabet edememesine
kur sistemidir. Bu sistemde biri genellikle düşük ve kaynakların verimsiz alanlara kaymasına neden
tutulan bir resmî sabit kur, diğeri de arz ve talep ko- olabilir. Bunun gibi, yüksek kur uygulayarak verim-
şullarına göre belirlenen serbest piyasa kuru vardır. siz endüstrilerde üretimin ve ihracatın arttırılmaya
Çoklu kur uygulamaları bazen çok karmaşık bi- çalışılması da bir kaynak israfı niteliğindedir. O ba-
çimler alabilir. Ülkede uygulanan resmî kur sayısı kımdan, dış rekabete açılmak isteyen ülkelerde ilk
ikiden fazla da olabilir. Örneğin farklı ithal ve ihraç yapılması gereken bu farklılıkların giderilerek tek bir
ürünleri için değişik kurlar olabildiği gibi, hizmetler denge kuruna geçmek veya kuru arz ve talebe göre
ve dış seyahatler için de ayrı kurlar konulabilir. En belirlenecek biçimde serbest bırakmak olmalıdır.

Öğrenme Çıktısı
3 Döviz kontrolünün etkilerini açıklayabilme

Araştır 2 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Çok Elyaflılar Anlaşması’nın


kaldırılması uluslararası ti-
carette ne gibi yeni sorun Döviz kontrolü nedir, ne
Döviz kontrolünün döviz
ve tehditler doğurmuştur? gibi farklı uygulamaları
karaborsası yaratması nasıl
vardır? Döviz kontrolünün
açıklanabilir?
Döviz kontrolünün ihracat etkilerini grafikle açıklayın.
ve ithalat hacmine etkilerini
araştırın.

YENİ KORUMACILIK
Tarifeler, ithal kotaları ve kambiyo denetimi oldukça eski ticarete müdahale araçlarıdır. Ancak zaman
içinde bu araçlarda bir indirim sağlanırken çok sayıda yeni müdahale uygulamaları ortaya çıkmıştır. Özel-
likle 1973 Dünya Enerji Krizi’den sonra baş gösteren “enflasyonla birlikte işsizlik” (stagflasyon) uygulama-
ları karşısında sanayileşmiş ülkelerde korumacılık akımları yeniden yaygınlık kazanmıştır.
Bu yeni korumacılık başta tekstil, ayakkabı, giyim, çelik vs. olmak üzere daha çok az gelişmiş ülkelerin
yeni ihraç etmeye başladıkları emek-yoğun sanayi malları üzerinde ortaya çıktı. Ayrıca koruma aracı olarak
da çok değişik önlemlere başvuruldu. Bunların arasında örneğin gönüllü ihracat kısıtlamaları, teknik stan-

56
3
Uluslararası Ticaret

dartlar ve idari düzenlemeler, ihracata ve iç piyasa- ülkenin bir tür siyasi ve ekonomik baskısı vardır.
ya yönelik endüstrilere sübvansiyon, kamu ihale- Anlaşma gereği örneğin Hindistan AB’ye çelik veya
lerinde yerli üreticilere öncelik, yabancı yatırımlar Türkiye ABD’ye tekstil ihracatını belirli bir kota ile
için yurt içi katkı zorunluluğu vs. yer almaktadır. sınırlandırır. Bu tür anlaşmalara “gönüllü” (!) ihra-
Şimdi bu araçlara göz atalım: cat kotaları denmesinin nedeni budur.

Yeni korumacılık: 1973 Dünya Enerji Gönüllü ihracat kısıtlamaları: Tekstil ve


Buhranı’ndan sonra yaygınlaşan ve daha giyim gibi emek yoğun mallar ihracatının
çok görünmez engellere ve gönüllü ihra- satıcı ülke tarafından kotalarla sınırlandı-
cat kısıtlamalarına dayalı uygulamalara rılması konusunda alıcı ve satıcı ülkeler
verilen isim. 1930’lardaki korumacılığın arasında varılan anlaşmalara bağlı olarak
geri gelmesidir. konulan engeller.

İhracat kotaları özellikle, yeni sanayileşmek-


te olan ülkelerin imalat sanayii ürünleri ile tarım
dikkat ürünleri ihracatı üzerine konulur. En yoğun uy-
Dünya iktisat tarihinde 1930’larda dünyayı gulandıkları alan “hassas” sektörler olarak bilinen
etkisi altına alan korumacılık birinci koru- tekstil ve hazır giyimdir. Ancak gelişmiş ülkeler
macılık dönemi olarak bilinir. Dünya Enerji bu kısıtlamaları, ayrıca motorlu araçlar, elektronik
Buhranı’ndan sonra yeniden hortlayan koru- eşya ve kaliteli çelik gibi az gelişmiş ülkelerin gö-
macılık akımlarına da “yeni” korumacılık adı receli karşılaştırmalı üstünlük sahibi bulundukları
verilmiştir. Bu ikinci korumacılık döneminde alanlarda da yaygınlaştırmışlardır.
kullanılan araçlar da eskisinden farklıdır.

Gönüllü İhracat Kısıtlamaları İhracat kotası: Sanayileşmiş ülke piyasa-


Sanayileşmiş ülkelerde yaygınlaşan “yeni koru- sında bozulmalara neden olduğu gerekçe-
macılık” akımları kapsamında en çok kullanılan siyle, az gelişmiş ihracatçı ülkenin ihracatı
araçlardan birisi gönüllü ihracat kısıtlamalarıdır. üzerine konulan kotalar. Tipik örneği
Genellikle ithalatçı durumdaki sanayi ülkesi ile tekstil kotalarıdır.
ihracatçı durumda ve çoğunlukla emeğe dayalı az
gelişmiş ülke arasındaki anlaşmalar sonucunda, az
İhracat kotaları mal arzını kısıtlayarak ithalatçı
gelişmiş ülkelerin ihracatı üzerine konulan bir kota
ülkede malların satış fiyatlarının yükselmesine ne-
niteliğindedirler. O nedenle bunlara ihracat kota-
den olur. Bu ise ithalatçı ülkedeki tüketicilerin adı
ları da denir. geçen mallara yüksek fiyat ödemeleri dolayısıyla bir
Aynı tip kısıtlamalar ayrıca “pazar payı dü- refah kaybına uğramaları ve aynı zamanda tüketi-
zenleme anlaşmaları” veya “organize serbest tica- cilerden yurt içi üreticilere doğru bir gelir transferi
ret anlaşmaları” biçiminde de adlandırılmaktadır. yapılması demektir.
Tüm bu uygulamalarda amaç, az gelişmiş ülkenin Diğer yandan, yüksek fiyatlardan ihracat yap-
ihracatını sınırlandırarak onunla rekabet edemeyen makta olan yabancı ülkelerdeki firmalar da bir rant
sanayileşmiş ülkedeki yerli üreticileri korumaktır. geliri elde ederler. Bu, bir anlamda daha önce it-
Gönüllü ihracat kısıtlamaları nitelikleri bakı- halat kotaları ile ilgili olarak incelediğimiz “kıtlık
mından ithalat kotalarına benzerler. Ancak bunların rantına” benzer. Ancak ithalat kotalarında kıtlık
uygulamasını ithalatçı değil, ihracatçı yerine getirir. rantını normal olarak ithalatçılar alırken, şimdi bu
Bu tür kısıtlamalar ithalatçı durumdaki sanayileş- rant gelirleri ihracatçılara gitmektedir.
miş ülkelerle, ihracatçı durumdaki az gelişmiş ülke- Sanayileşmiş ülkelerde bu tür kısıtlamalarda
ler arasında yapılan ikili veya çok yanlı anlaşmalara gidilmesinin nedeni, yurt içi endüstrilerde işsizlik
dayanırlar. Burada ithalatçı durumdaki sanayileşmiş yaratmamak veya yeni iş olanakları sağlamaktır.

57
3
Tarife Dışı Ticaret Politikası Araçları

Ancak kaynaklar böylece göreceli olarak verimsiz


alanlarda toplanmış oldukları için, bunun söz ko-
nusu ülkelere reel ekonomik maliyeti çok yüksektir. Çok Elyaflılar Anlaşması (MFA): Sa-
Diğer yandan, gelişmiş ülkelerin bu gibi ön- nayileşmiş ülkeler tarafından, az gelişmiş
lemlerle iç piyasalarını yeni sanayileşen ülkelerin ülkelerin ihraç ettikleri tekstil ürünleri
ihracatına kapamaları sanayileşme açısından geliş- üzerine kota konulmasına olanak veren
mekte olan ülkeler üzerinde çok olumsuz sonuçlar çok yanlı anlaşma. 2005 yılı başında yü-
doğurmuştur. rürlükten kalkmıştır.
Tarifelere dayalı korumacılıktan ihracat kotala-
rına geçilmesi, dünya ticareti üzerinde ek bazı ma-
liyetler doğurur. Önce bunlar dünya ticaretindeki
belirsizliği artırır ve “saydamlığı” bozarlar. Ayrıca Tekstil kotası: Sanayileşmiş bir ülkenin az
bu kısıtlamalar tüm ihracatçı ülkelere karşı ayrım gelişmiş ülkeler için ayrı ayrı belirlediği ve
gözetmeyen biçimde uygulanmadıkları için, ülke- bunların her bir tekstil ürününden kendi
ler arası rekabet eşitliğini ve dünya kaynak dağılı- piyasasına ihraç edebilecekleri miktarları
mının etkinliğini de olumsuz etkiler. belirleyen kotalar.
Gönüllü ihracat kotaları, ihracatçı ülkedeki fir-
maların kartelleşme eğilimlerini de artırabilir. Çün-
GATT’ın Uruguay toplantısında alınan karar
kü kotaların firmalar arasında dağılmasından sonra
uyarınca MFA Anlaşması ve ona bağlı olarak da
endüstriye yeni girenlerin bu pazardan pay almaları
tekstil kotaları 2005 yılı başından itibaren uygula-
oldukça gelişebilir. Bu da ihracatçı ülke piyasala-
madan kaldırılmıştır.
rında da rekabet eşitliğinin bozulması demek olur.
Tekstil kotalarının kaldırılması, dünya ticare-
Uygulama açısından da gönüllü ihracat kısıtla-
tinde gönüllü ihracat kısıtlamalarının tümüyle son
maları ithalat kotalarından daha az etkili olmuştur.
bulması demek de değildir. Çünkü çelik, makine
Çünkü ihracatçı firmaların, hedef alınan dış piya-
parçaları, televizyon, kaliteli çelik vs. gibi ürünler
salara girme konusunda başvurabilecekleri çeşitli
konusunda da ithalatçı ülkelerle ihracatçı ülkeler
yollar vardır. Örneğin daha fazla kâr elde etmek
için kotaları yüksek kaliteli ve yüksek fiyatlı mal- arasında imzalanan pek çok benzer anlaşma vardır.
larla doldurma, ihracatı kısıtlamaya tabi olmayan Tekstil konusunda ithalatçı sanayileşmiş ülke-
mal gruplarına doğru kaydırma, öteki ülkelerin lerin her bir ihracatçı ülke için kota belirlenmesine
kullandıkları kotaları onlardan devralma vs. gibi. olanak veren Çok Elyaflılar Anlaşması 2005 yılı
Gönüllü ihracat kısıtlamalarına tabi gelenek- başında son bulmuştur. Ancak tekstil kotalarının
sel endüstrilerin başında tekstil gelir. ABD, ilk kez kalkması ihracatçı ülkeler açısından bu kez de “Çin
1955 yılında Japonya’nın tekstil ihracatını gönül- tehlikesinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Çin,
lü ihracat kotaları ile sınırlandırmıştır. Daha sonra ücretlerin düşüklüğü ve devletin sağladığı destek-
1962 yılında bu ülke GATT’ın gözetimi altında lerle çok düşük maliyetle üretim yapmaktadır. Böy-
pamuklu dokuma üzerinde, Uzun Vadeli Pamuklu lece kota sınırı olmadan bu ülkenin ithalat yapması
Dokuma Antlaşması’nı (LTA) imzaladı. LTA 1974 dünya piyasalarını ele geçirmesi anlamına gelebilir.
yılına kadar yürürlükte kaldı ve o tarihte yerine ülke Türkiye bu tehlikeye karşılık çeşitli tekstil ürünleri
ve mal grupları yönünden daha kapsamlı olan Çok- üzerinde Çin’e karşı özel tekstil kotaları koymuştur.
Elyaflılar Anlaşması (MFA) yapıldı. MFA Anlaş-
ması başlıca tekstil ithalatçısı sanayileşmiş ülkelerle Sağlık, Güvenlik ve Çevre
ihracatçı durumdaki sanayileşme yolundaki ülkeler
Standartları, İdari Düzenlemeler,
arasında yapılmış bir çerçeve anlaşması idi. Bu anlaş-
ma ile sanayileşmiş ülkeler, her az gelişmiş ülkenin Kamu İhaleleri
kendilerine ihraç edebileceği tekstil miktarını gös- Hemen her ülkede halkın sağlık ve güvenliğini ya
teren kotaları belirleme hakkı elde etmişlerdi. Buna da doğal çevreyi korumak üzere malların üretim ve
göre, ABD, AET, Kanada ve öteki sanayileşmiş ül- dağıtımı konusunda belirlenen standartlar, çıkarılan
kelerin Türkiye dâhil az gelişmiş ülkeler için belirli idari yönergeler ve konulan kurallar vardır. Bunların
aralıklarla belirlemiş oldukları tekstil kotaları vardı. kuruluş amaçları oldukça geçerli ve inandırıcı ge-

58
3
Uluslararası Ticaret

rekçelerle dayanabilir. Gerçekten de ülkedeki insan, gelişmiş ülkelerde üretim yöntemleri ve satış ko-
bitki ve hayvan sağlığının korunması hükûmetlerin şullarıyla ilgili olarak belirli standartlar benim-
başta gelen görevlerindendir. Fakat söz konusu tek- senmiştir. Fakat bu standartlara uygun üretim,
nik standartlar veya idari düzenlemeler bazen gizli diğer yandan maliyetleri yükselteceği için ticareti
birer dış ticaret engeli gibi etki yapabilir; diğer bir kısıtlayabilir. Nitekim bu gibi yüksek standarda
deyişle, yerli üreticileri dış rekabete karşı koruyan sahip ülkelerdeki üreticiler, benzer malların düşük
görünmez bir mekanizma oluşturabilirler. standartlı ülkelerden ithal edilmesi durumunda ek
tarifeler konulmasını sunmaktadırlar (GATT ilke-
leri ile ilişkili olsa da).
Teknik standartlar: İthalatçı ülkelerin Genellikle teknik standartların belirlenmesi ile
ithal malının teknik özelliklerini belirle- birlikte, mal veya araçların bu standartlara uygun-
mek için koydukları normlar, bir tür dış luğunu test etmek için gerekli analiz yöntemleri de
ticaret engeli; görünmez engeller olarak gösterilir. Dolayısıyla bu amaçla görevli kuruluşlara
adlandırılır. (“uluslararası gözetim şirketleri”) ihraç mallarının
denetiminin yaptırılıp standartlara uygunluğu ka-
Bunun gibi, iç piyasada satışa sunulacak mal- nıtlayan belgeler almak gerekir. Bu da diğer yönüyle
ların imalatında kullanılan girdilerin bileşimini uluslararası ticarette bürokrasinin artması demektir.
gösteren etiketleme zorunlulukları, paketleme ve Yükleme öncesi muayeneler ve orijin kuralları
ambalajlama koşulları ve pazarlama biçimiyle ilgili da bir anlamda uluslararası mal ticaretinin akışını
öteki kısıtlamalar da ithal edilecek mallar açısından engelleyici etkenlerdir. Yükleme öncesi muayeneler,
benzer sorunlar doğurur. gözetim ve muayene şirketleri tarafından yükleme
Genel olarak görünmez engeller adı verilen bu yerinde kalite, miktar ve fiyat yönlerinden yapılır.
uygulamalar pek çok ve çeşitlidir. Bazıları da ge- Ancak bu konudaki gecikmeler ve fiyat denetimi
çerli bir nedene dayanmayabilir. Örneğin Japon sırasında, ihracatçılarla denetim şirketleri arasında
hükûmeti geçmişte aldığı bir kararla yabancı yapı- baş gösterebilecek anlaşmazlıklar da önemli engel-
mı kayakların ülkeye ithalini yasaklamış; gerekçe leyici faktörler arasındadır. Bu konudaki anlaşmaz-
olarak da Japonya’da karın başka ülkelere yağandan lıkların çözümü için uluslararası bir mekanizmanın
farklı olduğunu göstermişti(!). Böyle bir karara Ja- kurulması gerekmiştir.
pon hükûmetlerinin yerli kayak üreticilerini koru- Yukarıda değinilen bu idari düzenlemelerden
ma isteğinin neden olduğunu anlamak güç değildir. birisi de kamu ihaleleri ve kamu kuruluşlarının sa-
tın alma politikaları ile ilgilidir. Hemen hemen her
ülkede hükûmet kuruluşlarının satın alımlarında
Görünmez engeller: İthalatçı ülkelerin yerli mal ve hizmetlerin tercih edilmesi konusunda
halk sağlığını, kamu düzenini, çevreyi ko- yasa ve yönetmelikler bulunmaktadır. Bunlar yerli
rumak vs. gibi nedenlerle koydukları fakat malı kullanmayı emreden veya özendiren düzen-
bir dış ticaret engeli gibi etki doğuran ya- lemelerdir. Sanayileşmiş ülkelerdeki bu yasaların
sal, idari veya teknik düzenlemeler. geçmişi bir hayli eski olmakla birlikte, 1970’lerden
sonra bu uygulamaların daha da ağırlık kazandığı
Bunun gibi, 1960’larda ABD, şarbon hastalığı görülmektedir.
bulunduğu gerekçesiyle Arjantin’den sığır eti ithali-
ni yasaklamışken koyun eti ithalini de aynı yasanın
kapsamına aldı. Oysa adı geçen ülkede bu hastalık Kamu ihaleleri: Hükûmetin mal ve hiz-
koyunlarda hiç görülmüş değildi. Ayrıca hastalık met satın alımı için açtığı yarışmalar, ço-
önlenmiş olmasına ve aradan onca zaman geçmesi- ğunlukla yabancı firmaların katılmasını
ne karşın adı geçen yasağın sürdürülmesi de dikkati engelleyecek hükümler içerir.
çeken başka bir noktadır.
Günümüzde çevrenin korunması konusun- Örneğin ABD’de 1933’te çıkarılan bir “Ame-
da büyük duyarlılık vardır. Sanayileşmenin doğal rikan malı kullan yasası” bulunmaktadır. Bu yasa,
çevreye vereceği zararları önlemek için özellikle ABD’deki kamu kuruluşlarına yapacakları ihaleler-

59
3
Tarife Dışı Ticaret Politikası Araçları

de, dünya fiyatlarından yüzde 12’ye kadar daha pahalıya bile olsa, yerli malları satın alma zorunluluğu
yüklemektedir. Hatta bu ülkede Savunma Bakanlığı ihalelerinde yerli mallara sağlanan bu fiyat ayrıcalığı
yüzde 50’lere kadar çıkmaktadır. Böyle bir politika, kamu kuruluşlarının satın alma maliyetlerini artırımı
ve vergi odeyicilerine ek yükler getirmesinin yanında uluslararası rekabet koşullarını da bozmaktadır.
Benzer yasalar Avrupa Birliği’nde, Japonya’da ve diğerlerinde de bulunur. Örneğin çoğu kez, büyük
kamu inşaatı ihalelerinde yerli firmalara öncelik verilir ya da yabancıların yerli firmalarla bir ortaklık kur-
maları öngörülür. Yerli malı kullanımı ile ilgili gelenek, yasa ve uygulamalar ülkemizde de vardır. Ayrıca
zaman zaman kamu görevlilerinin yurt dışı gezilerinde yerli ulaşım araçlarını kullanmaları yönünde karar-
lar alınmıştır. Aslında monopoller yaratmadığı ve kaynak dağılımında israfa neden olmadığı sürece bu tür
uygulamaları zararlı kabul etmemek gerekir.
Bununla birlikte, kamuya ait ihalelerde yurt içi satıcı-
lara öncelik verme biçimindeki ayrımcılığın önüne geç-
mek ve ihalelerin eşit koşullarda tüm uluslararası firmala-
ra açılmasını sağlamak gibi düşüncelerle 1979’da GATT dikkat
tarafından bir Satın Alma Kodu benimsenmiştir. Ancak Tarifeler saydam uygulamalardır. Oysa görün-
Uruguay Görüşmelerinde daha ileri hükümler getiren bir mez engeller saydamlıktan uzaktır; her an yeni-
anlaşma imzalandı ve kamu ihalelerinde sınır ötesi reka- leri konulabilir veya değiştirebilirler. O bakım-
betin sağlanması ilkesi kabul edildi. Böylece, bir üye ül- dan görünmez engellerle mücadele çok daha
kede açılan kamu ihalelerine, tüm üye ülke firmalarının güçtür. Günümüzde Dünya Ticaret Örgütüne
eşit koşullar altında katılması ilke olarak benimsenmiştir. verilen sorumlulukların başında bu güç görevin
Standartlar ya da genel olarak görünmez engeller, yerine getirilmesi gelmektedir.
uluslararası ticarette saydamlığı bozmakta ve işlemlerin
yapılmasında önemli güçlükler doğurmaktadır. İkinci
Dünya Savaşı’ndan sonra gümrük tarifeleri ve ithalat kotalarında görülen azalmaya karşın yakın geçmişte
bu gibi görünmez engellerin sayı ve kapsamlarında büyük artışlar olmuştur. Hatta bugün dünya ticaretini
kısıtlayan asıl faktörler gümrük tarifeleri değil, bu gibi görünmez engellerdir. Nitekim ünlü bir benzet-
meyle gümrük tarifeleri bir buzdağının su üstündeki parçasına, görünmez engeller ise suyun altında kalan
kısmına benzetilir.
Standartlar konusu ilk kez Tokyo Görüşmeleri sırasında GATT gündemine gelmiş, daha sonra da
Uruguay Görüşmelerinde önemli bir tartışma konusunu oluşturmuştur. Belirtmek gerekir ki nitelikleri
gereği standartların kaldırılması tarifelere göre çok daha güçtür. Uruguay Toplantıları sonucunda bu gibi
görünmez engellerin önce tarife oranına dönüştürülmeleri, sonra da tarifelerin kaldırılması ilkesi benim-
senmiştir. Ancak bu konuda DTÖ kapsamında yapılacak daha çok çalışmaya gerek bulunmaktadır.

Öğrenme Çıktısı
4 Yeni korumacılık akımının nasıl ortaya çıktığını ve eskisinden farklarının neler olduğunu
açıklayabilme

Araştır 3 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Yeni korumacılık ne de- Çok Elyaflılar Anlaşması’nın


Gönüllü ihracat kısıtlama-
mektir? Koruma aracı ola- kaldırılması uluslararası ti-
ları hangi tür mallar üzerine
rak daha çok hangi kısıtla- carette ne gibi yeni sorun ve
konulmaktadır?
yıcı araçlar kullanılmıştır? tehditler doğurmuştur?

60
3
Uluslararası Ticaret

İHRACAT SÜBVANSİYONLARI ihracat sübvansiyonları dolayısıyla iç piyasadaki sa-


Devletin dış ticarete müdahalesinde amaç her tışlar azalır ve fiyatlar yükselir. Fiyatlar uluslararası
zaman ithalatın kısıtlanması olmayıp bazen de ih- fiyat ile sübvansiyon toplamı düzeyine çıkar. Yüksek
racatın özendirilmesidir. Bu amaçla alınabilecek fiyatlar ise üreticilerin fiyatlara olan tepkisi ile oran-
önlemler çok çeşitlidir. Bunlar arasında örneğin tılı biçimde ihracatın artmasını sağlar.
ihracatçıya vergi iadesi, dolaysız prim ödemesi, ih-
racata dönük üretim yapan sanayicilere düşük faizli
kredi ve ucuz girdi sağlanması, ihraç malını satın İhracat sübvansiyonları: Hükûmetin ih-
alacak yabancı ithalatçılara uygun koşullu kredi ve- racatı özendirmek için ihracatçıya, ihraç
rilmesi vs. yer alır. malı üreten sanayiciye sağlamış olduğu
Bütün bu uygulamalarla, ihracatçıya veya ihra- vergi, faiz veya benzeri parasal özendiri-
cata dönük mal üreten sanayicilere ihracatın karşı- yorlar. Bir tür damping gibi etki yapar.
lığı olarak ulusal para cinsinden daha fazla ödeme
yapılmış ya da malın birim üretim maliyeti düşü-
rülmüş olur. Her ikisi de ihracatta kârlılığı yüksel- Arz ve talebin fiyatlara olan tepkisi kısmi den-
tir. İhracatı özendirme önlemlerindeki farklılıklara ge analizi ile açıkça gösterilebilir. Şekil 3. 5’te
karşın, ortak yönleri bu noktada toplanmaktadır. sübvansiyon konulmadan önce yurt içi fiyatlarla
Sübvansiyonun yurt içi ekonomik etkileri: Bir ih- uluslararası fiyatlar birbirine eşit olup ikisi de P0
racat sübvansiyonu gerçekte negatif ihracat vergisi düzeyindedir. İhracata sübvansiyon verilmesin-
gibidir. Sübvansiyon, üreticilerin ihraç edilen mal den sonra ise iç fiyatlar P1’e yani P0 + sübvansiyon
birimi başına sağladıkları fiyatı yükseltir. Başka bir düzeyine yükselir. Fiyattaki artış karşısında yurt
deyişle, ihraç edilen her mal birimi için şimdi ulus- içinde talep edilen miktar M1’den M3’e düşer, arz
lararası fiyat ile sübvansiyonun toplamı kadar bir edilen miktar M2’den M4’e çıkar, sübvansiyon
gelir elde edilir. Böylece satışların iç piyasadan dış öncesinde M1M2 olan ihracat miktarı da şimdi
piyasalara kaydırılması özendirilmiş olur. Sonuçta M3M4’e yükselir.

Fiyat
D
S
İhracat sübvansiyonu konulduktan sonra
B C F iç fiyatlar sübvansiyon miktarı kadar ar-
P1 tar ve P0dan P1e çıkar. İç talep M1den
A E J H G Sübvansiyon M3e düşer, arz miktarı M2den M4e,
P0 ihracat da M1M2den M3M4e yükselir.
Toplam sübvansiyon, ihracat miktarı
ile birim başına sübvansiyonun çarpımı
olan ECFG alanına eşittir. Sübvansiyo-
nun net toplumsal maliyetiECJ ve HFG
üçgen alanlarının toplamı kadardır.

0 M3 M1 M2 M4 Miktar

Şekil 3.5 İhracat sübvansiyonunun etkileri

61
3
Tarife Dışı Ticaret Politikası Araçları

İhracat sübvansiyonuna karşı piyasada ortaya çı-


kan bu uyum mekanizmaları tüketici rantının ABCJ
Telafi edici vergi: Ucuz ithal malının
alanı kadar düşmesine ve üretici rantının ABFH
ülkeye girişini engellemek için sınırdan
miktar artmasına neden olur. Hükûmetin uyguladığı
giren mallardan içerideki yüksek fiyat ile
sübvansiyon programının vergilerle finanse edildiği
arasındaki fark ölçüsünde alınan bir ver-
varsayılırsa, böyle bir program doğaldır ki vergi ode-
yicilerine bir maliyet yükler. Bu maliyet birim başına gi. Avrupa Birliği’nin tarımsal destekleme
sübvansiyon tutarı ile yeni ihracat miktarının çarpımı- politikasının esası buna dayanır.
na eşittir ki grafikte bu da ECFG alanı ile temsil edilir.
Son olarak belirtmek gerekir ki ihracat sübvansi-
yonlarının net sosyal maliyeti de ECJ ve HFG üçgen İhracatın özendirilmesi günümüzde gelişmiş ya
alanlarının toplamı kadardır. ECJ alanı, üreticilere da az gelişmiş olsun tüm ülkelerin yoğun olarak
yapılan transferin bir bölümünü oluşturur. Bu mik- çaba gösterdikleri bir konudur. Hemen tüm ülkeler
tar âdeta iki kez ödenmiş (birincisi tüketici rantında Amerika’nın Eximbank’ın benzer kuruluşlar aracılı-
düşme, ikincisi de sübvansiyon maliyeti olarak) ve ğıyla, ihracatçılarına dış satım kolaylıkları sağlarlar.
bir kez elde edilmiş (yurt içi üreticiler tarafından) Örneğin, Avrupa Birliği Airbus uçaklarına, Japon-
gibi olmaktadır. Dolayısıyla ECJ üçgen alanı bir tür ya bilgisayar ve öteki ileri teknoloji endüstrilerine
tüketici veya vergi ödeyicisi kaybı olarak düşünü- önemli ölçüde sübvansiyon verir. Az gelişmiş ülkeler
lebilir. HFG alanı ise üretimde M2’den M4’e geçiş ise kalkınmalarının ihracata bağlı olması dolayısıyla
dolayısıyla üretim etkinliğinde ortaya çıkan düşüşün ihracat sübvansiyonlarını yaygın olarak kullanırlar.
neden olduğu normal etkinlik kayıtlarıdır. Bununla birlikte, uluslararası kamuoyunun tepki-
Şu nokta da gözden uzak tutulmamalıdır ki ih- lerini çekmemek için bu tür uygulamalar açıktan
racat sübvansiyonları karşı taraf, yani ithalatçı ülke değil, dolaylı ve üstü kapalı biçimde yapılmaktadır.
üzerindeki etkileri bakımından bir tür damping ni- Örneğin, imalatçı ihracatçılara düşük faizli kredi,
teliği taşır. O bakımdan dünya kamuoyu sübvansi- ucuz elektrik ve ham madde sağlanması, taşıma gi-
yonlu ihracata karşı çok duyarlıdır. Kotalar gibi sa- derlerinin, dış fuarlara katılım giderlerinin, yabancı
nayi ürünleri üzerindeki ihracat sübvansiyonları da ülkelerde açılacak tanıtım ofislerinin giderlerinin
GATT (ve bugün Dünya Ticaret Örgütü-WTO) devlet tarafından karşılanması vs. gibi.
tarafından yasaklanmıştır.
İthalatçı ülkeler, yabancı ihracatçılara ödenen
sübvansiyonların ulusal ekonomilerinde doğuraca-
ğı zararlı etkilerden korunmak için, bu tür malların dikkat
ithalatından ek bir vergi alırlar. GATT’ın Sübvan- İhracat sübvansiyonları ihracatçının dış piyasalarda
siyonlar Kodu ile düzenlenmiş olan bu vergiye tela- maliyetin altında satış yapmasına olanak verece-
fi edici vergi adı verilir. Bu bir anti-damping vergisi ğinden bir tür damping uygulaması gibidir. Sonuç
niteliğindedir ve bu verginin de konulabilmesi için olarak da ihracat sübvansiyonlarına rakip ülkeler
önce ithalatçı ülkede usulüne uygun biçimde bir büyük tepki gösterirler. O nedenle ülkeler, ihracatı
soruşturmanın yapılmış olması gerekir. dolaysız parasal ödemelerle desteklemek yerine, gir-
di sübvansiyonu, düşük faizli kredi, vergi indirimi
gibi dolaylı yollarla destekleme yoluna giderler.

Yaşamla İlişkilendir

Bazı Ülkelerde Tarıma Uygulanan Sübvansiyonlar


Tabloda 2015 yılında seçilmiş bazı ekonomilerde tarımsal üretime sağlanan sübvansiyonlar hem
üretim değerinin hem de ülke GSYH’lerinin bir yüzdesi olarak gösterilmiştir. Tarımsal üretim değerinin
yüzdesi olarak AB’de bu oran yüzde 32,34 iken Çin’de yüzde 21.34 ve Türkiye’de yüzde 19.82 düzey-
lerindedir. GSYH’nin yüzdesi biçiminde ise Çin’de yüzde 3.15, ABD’de yüzde 2.00 ve Kazakistan’da
yüzde 1.43 olmuştur.

62
3
Uluslararası Ticaret

Tablo Bazı Ülkelerde Tarımsal Üretime Yapılan Destekleme Ödemeleri: Toplam Tarımsal Üretimin ve GSYİH’nin
Yüzdesi Olarak, 2015

Ülke Toplam Tarımsal Üretimin Yüzdesi Olarak GSYİH’nin Yüzdesi Olarak


Meksika 9.20 0.56
ABD 9.44 0.42
Türkiye 19.82 2.00
Avustralya 1.34 1.34
Kanada 9.40 0.38
AB (28) 32.34 1.41
Brezilya 2.59 0.29
Çin 21.34 3.15
Rusya Federasyonu 15.34 0.93
Yeni Zelanda 0.66 0.28
Kazakistan 14.64 1.43
Kaynak: OECD verileri (https://stats.oecd.org).

Öğrenme Çıktısı
5 İhracat sübvansiyonlarının konulma sebeplerini açıklayabilme ve uluslararası topluma
olan etkisini değerlendirebilme

Araştır 4 İlişkilendir Anlat/Paylaş

İhracat sübvansiyonları
hangi amaçla konulur? Süb- Sübvansiyon uygulamaları İhracat sübvansiyonları ulus-
vansiyonların ihracat döviz- neden bir tür damping ni- lararası piyasada haksız reka-
lerini artırması için gereken teliğinde kabul edilir? bete yol açar mı? Açıklayın.
koşul nedir?

İTHALAT VE İHRACAT VERGİLERİ


Hükûmetler zaman zaman ithalattan ve ihracattan çeşitli mekanizmalarla ve çeşitli adlar altında vergiler
alırlar. Bunlarla ilgili olarak aşağıda ithalatta fark giderici vergi ve ihracat vergileri ele alınacaktır.

İthalatta Fark Giderici Vergiler


İthalatla rekabet eden yerli endüstrileri korumak için
başvurulan yollardan biri de fark giderici vergi uygulama- Teaâfi edici vergi: Hükûmetlerin döviz
larıdır. Doğurdukları sonuçlar bakımından ithal kotalarına gelirlerini artırmak için kendi ihracatçı-
benzerler. Bunlar daha çok tarım kesimi için kullanılırlar. larına sağlamış oldukları sübvansiyonlara
Burada, hükûmetler korumak istedikleri sektördeki üretici- karşı korunmak amacıyla, ithalatçı du-
ler için yüksek iç fiyatlar belirlerler. Bunlar minimum ithal rumdaki ülkelerin ithalata uyguladıkları
fiyatını oluşturur. İç piyasada bu yüksek fiyatları geçerli kıl- ek vergiler.
mak için de fark giderici vergiler uygulanır.

63
3
Tarife Dışı Ticaret Politikası Araçları

Doğaldır ki ülke serbest ticaret koşulları altında düşük dünya fiyatlarından ithalata izin verirse, yurt içi
üreticiler için belirlediği yüksek fiyatları uygulama olanağı kalmaz. O nedenle fark giderici vergi uygula-
masına başvurulur. Yani, içerde belirlenen destekleme fiyatı ile düşük ithal fiyatı arasındaki fark tutarında
ilgili malın ithalinden bir vergi alır.
Bu vergilerin ithalatı kısıtlayıcı etkisi kesindir. Diyelim ki yabancı ihracatçılar, dış piyasa paylarını
artırmak için satış fiyatlarını indirmiş olsunlar. İhracatçıların bu yola gitmeleri karşısında ithalatçı ülke,
fiyatlardaki düşüş ölçüsünde fark giderici bir vergi koyarsa, düşük fiyatlı ithal mallarının ülkeye girişi ke-
sinlikle önlenmiş olur.

Fiyat
S
D

Malın Pd gibi düşük dünya fiyatın-


dan ülkeye girmesini engellemek için
yüksek iç fiyatlarla dünya fiyatları
Pi arasındaki PdPi farkı ölçüsünde bir
fark giderici vergi alınır. Dış satı-
Fark giderici
vergi cılar tarafından fiyatlar indirilirse
Dünya Fiyatı fark giderici vergiler artırılarak iç
Pd piyasa satış fiyatı sabit tutulur.

S D

0
M Miktar

Şekil 3.6 Fark giderici vergiler

Fark giderici vergiler Şekil 3.6 üzerinde göste-


rilmiştir. Buna göre içeride desteklenmek istenen
malın serbest dünya fiyatı Pd’dir. Bu mala sağlana- dikkat
cak destekleme fiyatı (minimum fiyat) ise denge Fark giderici vergiler ithalatı engellemede çok
fiyatına, yani 0Pi’ye eşit olduğunu varsayalım. Bu katı uygulamalardır, ithalat kotalarına benzeti-
koşullar altında gereken fark giderici verginin tutarı, lebilirler. AB ülkeleri ortak tarım politikası kap-
birim başına PsP’ye eşittir. Böylece ithalat tamamıy- samında ucuz yabancı tarım ürünlerinin bölgeye
la önlenmiş olacaktır. Dikkat edilirse, söz konusu girmesini önlemek için prelevman adı verilen bu
uygulamalar vergi mekanizmasına dayanmakla bir- tür vergiler koyarlar. AB’nin koyduğu bu vergi-
likte, çok katı sonuçlar doğurmaktadır. O nedenle lere tabi olan mallar gerçekte ABD’nin AB ülke-
bunlar ithalat kotaları veya yasakları gibi miktar kı- lerine ihraç etmek istediği tarım ürünlerdir.
sıtlamalarının bir benzeri olarak kabul edilirler.
Fark giderici vergilerin en tipik örneği Avrupa İhracat Vergileri
Birliği’nin ortak tarım politikası uygulamalarında
Çeşitli isimler altında malların ihracından alınan
görülür. Bu politikalar çerçevesinde Birlik, kendi
vergilerdir. Diğer araçlardan farklı olarak bunlar ih-
üreticilerini korumak amacıyla yüksek yurt içi des-
racatı sınırlandırmaya yöneliktir. Sanayileşmiş ülke-
tekleme fiyatları belirler, sonra da dünya fiyatlarını
lerde fazla kullanılmamakla birlikte gelişmekte olan
bu yüksek fiyatlara eşitlemek üzere fark giderici ver-
ülkelerde oldukça yaygındırlar. Örneğin Gana’da
gi uygulamasına başvurur. Bu önlemler dolayısıyla
kakao, Brezilya ve Kolombiya’da kahve, Pakistan’da
ucuz fiyatlı yabancı malların Birliğe girişi kesinlikle jute, Burma ve Tayland’da pirinç, Sri Lanka’da çay,
önlenir. Bu aşırı korumacı sistemin yumuşatılarak Malezya’da kalay ihracatından bu tür vergiler alınır.
tarım ürünleri ticaretinin serbestleştirilmesi için Ülkemizde de fındık ve pamuk ihracatında bir za-
GATT’ın Uruguay Görüşmelerinde ABD ile AB manlar uygulanmış olan fon kesintileri de bu tür
arasında zorlu pazarlıklar yapılmıştır. uygulamaların örnekleri arasında sayılabilir.
64
3
Uluslararası Ticaret

İhracat kısıtlamaları konusunda bir diğer uy-


gulama da ihracat ambargolarıdır. Ambargo, bir
İhracat vergileri: İhraç edilen mallardan
ülkeye karşı dış ticaret yasağı konulması, yani o
ana ülke tarafından alınan vergilerdir. Ha-
ülkeye mal satışının ve o ülkeden mal alımının ya-
zineye gelir sağlama, ihracatı caydırma, dış
saklanmasıdır. Ambargo siyasal amaçlı bir önlem-
ticaret hadlerini iyileştirme gibi amaçlara
dir; genellikle ambargo yoluyla, hasım durumdaki
hizmet eder.
yabancı ülkeye siyasal baskı yapılır.

İhracattan vergi alınması hazineye gelir sağ-


lamak, ham maddelerin yurt içinde işlenmelerini İhracat ambargosu: Ekonomik, askerî
özendirmek, doğal ham maddenin arzını korumak ve siyasi nedenlerle hasım durumdaki bir
ve ticaret hadlerini ülke lehine etkilemek gibi ne- ülkeye belirli malların satışının hükûmet
denlerle ilgili olabilir. Fakat az gelişmiş ülkelerde tarafından yasaklanması.
ihracat vergilerinin yaygın olarak kullanılması
daha çok bunların devlet hazinesi için önemli bir
gelir kaynağı olmasıyla ilgilidir. Ambargo, yalnızca belirli malların ihracatının
Dünya ihracat piyasalarında önemli yeri olan veya ithalinin yasaklanması biçiminde olabileceği
ülkeler, ticaret hadlerini geliştirmek için ihracat gibi, tüm ticari ilişkileri de kapsayabilir. Örneğin
vergilerini kullanma yoluna gidebilirler. Çünkü ih- ABD, 1960’dan beri Küba’ya ihracat ambargosu
racat vergisi, dünya piyasalarında kıtlık yaratarak uygulamaktadır. Irak’ın Kuveyt’i işgalinden son-
ihraç ürününün dünya fiyatını yükseltici etki ya- ra da bu ülkeye Birleşmiş Milletler kararıyla tica-
par. Ancak bu konuda çok dikkatli olmak gerekir. ret ambargosu konmuştur. Geçmişte, Kıbrıs Barış
Çoğu tarım ürünlerinin ikame esnekliği oldukça Harekatı’ndan sonra da ABD Türkiye’ye askerî
yüksektir. Örneğin kahve fiyatları yükseltilince tü- malzeme satış ambargosu uygulamıştır. Bu gibi ör-
keticiler çay tüketimini artırabilirler. Dolayısıyla neklerin sayısını arttırmak mümkündür. Ancak he-
ticaret hadlerini yükseltmek düşüncesiyle ihracat men hepsinde ortak olan özellik odur ki dış ticaret,
vergisi koyan ülkeler gerçekte ihracat gelirlerinin dış politikanın bir aracı olarak kullanılmaktadır.
azalması durumuyla karşılaşabilirler.
Öğrenme Çıktısı
6 Fark giderici verginin ne olduğunu tanımlayabilme
7 İhracattan neden vergi alındığını değerlendirebilme

Araştır 5 İlişkilendir Anlat/Paylaş

İthalatta fark giderici ver-


Fark giderici vergiler açı-
gi uygulamasının amaçları İthalatta fark giderici ver-
sından Avrupa Birliği’nin
nelerdir? Neden bu yöntem gilerin etkilerini kotalarla
tarımsal destekleme politi-
tarife ile korumaya tercih karşılaştırın.
kalarını değerlendirin.
edilir?

MONOPOLLER VE KARTELLER
İhracat çoğu kez değişik ölçülerde monopol gücüne sahip büyük firmalar tarafından yapılmaktadır.
Monopolcü uygulamaların temel özelliği yüksek fiyat uygulamaları ile aşırı kazanç elde edilmesidir. Mo-
nopolcü firmanın kârını artırabilmek için başvurabileceği bir yol da fiyat farklılaştırması yapmaktır. Bu
çerçevede firma daha sonra fiyatları yükseltme düşüncesi ile geçici bir süre dış piyasa fiyatlarını düşürme
yoluna gidebilir. Bu ise aşağıda inceleneceği gibi bir damping uygulamasıdır.
65
3
Tarife Dışı Ticaret Politikası Araçları

İhracat Monopolleri ve Damping Bazı durumlarda ise bir firma malını dış piya-
İhracat endüstrisindeki bir büyük firmanın salarda sürekli olarak içerden daha düşük fiyatlar-
malını dış piyasada iç piyasadan daha düşük bir dan satmayı planlayabilir. Aşağıda görüleceği gibi,
fiyattan satma uygulamasına damping adı verilir. sürekli damping bir çeşit uluslararası fiyat farklı-
Damping deyimi, başlangıçta üreticilerin yurt için- laştırması olup monopolcü firmanın normal kâr
de satamadıkları malları, iç fiyatları kırmamak için maksimizasyonunun sonucudur. Burada üretim
dünya pazarlarına boşaltmaları anlamında kullanıl- hacminin genişletilip sağlanacak içsel ve dışsal ölçek
mıştır. Ancak giderek değişik şekiller ve farklı amaç- ekonomilerle maliyetlerin düşürülmesi amaçlanır.
lar ortaya çıkmıştır. Örneğin malın dış piyasada iç İhracatın özendirilmesi amacıyla alınan vergi
piyasadan daha yüksek fiyatla satılması da damping iadesi, ihracat sübvansiyonu gibi önlemler de itha-
sayılmış fakat buna ters damping denmiştir. latçı durumundaki ülkeler tarafından çoğunlukla
Malların dış piyasada iç piyasaya oranla daha dü- damping olarak kabul edilir. Sonuçta, bu tür mal
şük fiyatlardan satılması biçiminde tanımladığımız ihraç eden ülkeler hakkında ilgili uluslararası anlaş-
damping üçe ayrılabilir: (1) Arada bir yapılan dam- malar ve yasalar çerçevesinde soruşturma açılmakta
ping, (2) yıkıcı damping ve (3) sürekli damping. ve eğer damping yapıldığı sonucuna varılmış bir
anti-damping vergisi konmaktadır.

Damping: Bir ihracatçı firmanın yabancı


ülkeye üretim maliyetinin altındaki fiyat-
Anti-damping Vergisi: Piyasasında dam-
lardan mal satmasıdır.
ping yapılan bir ülkede, hükûmetin yerli
üreticileri korumak için yabancı satıcıya
karşı uyguladığı özel bir vergi.
Ters damping: Bir ihracatçı firmanın ya-
bancı piyasaya ulusal piyasadaki satış fiya-
tına göre daha yüksek fiyattan mal satması.
Üretimin sürekliliği konusunda bir belirsizlik
olmadıkça, ülke halkının yabancı malları ucuza
tüketerek ekonomik refah düzeylerini artıracakları
Ekonomide baş gösteren talep daralması, zevk düşünülebilir. Oysa yıkıcı dampingte büyük firma-
ve tercihlerin değişmesi ve benzeri geçici neden- lar, bu yola sırf dış piyasaları ele geçirebilmek için
lerle, firmanın iç satışlarının yavaşlaması stoklarda
başvururlar. Ayrıca uygulamada zararlı ve zararsız
aşırı birikmeler doğurabilir. Bu gibi durumlarda
damping türlerini birbirinden ayırmak da çok zor-
üreticiler, bu stok fazlalarını yalnızca değişken ma-
dur. O nedenle ülkelerin dış ticaret rejimlerinde,
liyetleri karşılayacak bir fiyattan dış piyasalarda sat-
aralarında bir ayrım gözetmeksizin tüm damping
mayı deneme yoluna gidebilirler. Arada bir yapılan
uygulamalarına karşı sıkı bir biçimde koruyucu ön-
damping budur; iç piyasada firmaların yaptıkları
mevsim sonu indirimli satışlara benzetilebilir. lem almaları öngörülür.
Bazen büyük bir firma, dış piyasadaki rakiple-
rini ortadan kaldırmak için, fiyatlarını onların da- Dampinge Karşı Hükûmet Politikaları
yanamayacağı kadar düşürür, rakipler endüstriden Hükûmetler dampinge karşı büyük duyarlı-
çıktıktan sonra da monopolcü olarak aşırı şekilde lık göstermekte ve yüksek anti-damping vergileri
yükseltir. Buna yıkıcı damping nedir. Yerli endüst- veya telafi edici vergilerle bu uygulamaları önle-
rilerin bu tür zararlı dampingin etkilerine karşı ko- meye çalışmaktadırlar.
runmasında kesin bir zorunluluk vardır.
Anti-damping vergileri GATT Sözleşmesi’nde
de ele alınmıştır. Sözleşmede bir malın ithalatçı
ülke piyasalarında normal fiyatının altında satıl-
Yıkıcı damping: İhracatçı firmanın ya-
ması damping olarak tanımlanır. Normal fiyat
bancı piyasayı ele geçirebilmek ve o piya-
ise malın, ihracatçı firmanın kendi iç piyasasında
sada monopol oluşturabilmek için, yerli
satışa sunulduğu fiyattır. Bu şekilde, ithalatçı ül-
firmaların dayanamayacağı kadar düşük
keye dampingli olarak giren, o ülkede kurulu bir
fiyatlardan o piyasaya mal satması.

66
3
Uluslararası Ticaret

endüstriye maddi zarar tehdidi oluşturan veya en- Sözü edilen bu düzenlemelere göre, her ülkede
düstrinin kurulmasını geciktiren mallara karşı ilgi- anti-damping soruşturmalarını yapmakla görevli
li ithalatçı ülkeler anti-damping vergisi uygulama kuruluşlar vardır. Bir damping iddiası karşısında
hakkına sahiptirler. bu kuruluşlar, dampingli olduğu öne sürülen mal-
Aynı maddede telafi edici vergilere de değinili- ların yerli üreticiler üzerindeki olumsuz etkilerinin
yor. Buna göre, ihracatçı ülkede üretim veya ihracat yabancı ihracatçının fiyatları yapay olarak düşük
aşamalarında dolaylı ya da doğrudan sağlanan süb- düzeylere indirmesinden mi, yoksa yerli üreticile-
vansiyonlarla, mallar ithalatçı ülke piyasalarına daha rin verimsizliğinden mi kaynaklandığı gibi konu-
düşük fiyatlardan sürülebilir. Bu durumda, aynen larda araştırma ve incelemelerde bulunurlar. Bu
dampingte olduğu gibi ithalatçı ülkenin bir telafi yönlerden yapılacak titiz ve objektif bir soruşturma
edici vergi koyma hakkı doğar. Yabancı ülke üreti- sonucu, eğer ihracatçının damping yaparak pazar
cilerine ödenen sübvansiyonlar, yerli ekonomi üze- bozulmasına neden olduğu, yerli endüstriye mad-
rinde damping ile aynı nitelikte sonuçlara yol açar. di zarar verdiği ya da böyle bir tehlike oluşturduğu
Aralarındaki başlıca fark, yerli ekonomiye verilen kesinleşirse, ilgili ülkeye bir anti-damping ve telafi
zararların, birincisinde devletçe sağlanan yardımlar- edici vergi koyma hakkı doğar.
dan, ikincisinde ise doğrudan doğruya ihracatçı fir-
manın kendi girişimlerinden kaynaklanmalıdır.
Anti-damping konusu ilk kez GATT’ın Ken-
Anti-damping soruşturması: Yerli üreti-
nedy Görüşmeleri sırasında (1964-67) ele alınmış ve
cilerin ulusal piyasada damping yapıldığı
bir Anti-Damping Kodu hazırlanmıştır. Tokyo Gö-
iddiası karşısında durumu araştırmak için
rüşmeleri sırasında (1973-79) ise bu kod, gözden ge-
yöntemi belirlenmiş olan inceleme.
çirilerek yenilenmiştir. Bu düzenlemelere göre anti-
damping uygulamaları, GATT’ın ana sözleşmesinde
belirtilen durumlarda ve ancak anlaşmada, yöntemi
gösterilen soruşturmalar sonucunda başlatılabilir. Bununla birlikte, sanayileşmiş ülkelerde özel-
GATT çerçevesindeki diğer anlaşma ve sözleşmeler likle az gelişmiş ülkelerin ihracatına karşı damping
gibi, anti-damping ile ilgili düzenlemeler de bugün- iddialarında ve yapılan soruşturmalarda giderek
kü DTÖ’nün kapsamına alınmıştır. büyük artışlar olmuştur. Çoğu kez bu soruşturma-
ların objektif biçimde yapıldığını ve bu vergilerin
damping ve sübvansiyon oranıyla sınırlı tutulduğu-
Anti-damping kodu: Damping yapan nu belirtmek de güçtür. Uruguay Görüşmelerinde
ülkelerde açılacak soruşturmanın ve uygu- konu yeniden ele alınmış, bu vergilerin amaç dışın-
lanacak vergilerin esasını belirlemek üzere da kullanılmasını önlemek üzere yeni bazı tanımla-
GATT’ın belirlemiş olduğu yönerge. malar ve açıklamalar getirilmiştir.

67
3
Tarife Dışı Ticaret Politikası Araçları

Tablo 3.1 Çeşitli Ülkelerde İthalatta Uygulamaya Konulmuş Olan Anti-Damping Önlemleri
(31 Aralık 2017 itibarıyla)

Ülke Uygulanmakta olan Anti-damping vergilerinin sayısı Kapsadığı ürün sayısı


ABD 327 393
Avrupa Birliği 117 185
Brezilya 169 138
Çin 87 51
Hindistan 267 440
Japonya 7 4
Kanada 76 84
Kore Cumhuriyeti 31 30
Meksika 65 87
Pakistan 28 49
Peru 7 62
Rusya Federasyonu 20 69
Türkiye 166 244
Kaynak: WTO, World Tariff Profiles 2018, s. 188.

Tablo 3.1’de çeşitli ülkelerde soruşturmalar sonucunda


kesinleşen ve uygulamaya konulmuş bulunan anti-dam- dikkat
ping (ve telafi edici sübvansiyon) vergilerinin sayısı ile bu Damping, ne türde olursa olsun, piyasasında sa-
vergilerin kapsadığı ürünlerin adedi (31 Aralık 2017 iti- tış yapılan ülke için yıkıcı sonuçlar doğurur. O
barıyla) gösterilmektedir. Tablodan anlaşılacağı gibi ABD nedenle ülkeler dampinge karşı çok duyarlıdır-
uyguladığı 327 adet vergi ile ilk sırada gelir. Bu vergilerin lar. Kendi üreticilerini korumak için antidam-
üzerine konulduğu ürün sayısı ise 393’tür. AB’de uygu- ping vergisi koymakta tereddüt etmezler. Ancak
lamaların sayısı ise 117 ve kapsanan ürün adedi 185’tir. bir soruşturma açtırarak gerçekte damping ya-
Diğer yandan Hindistan, Çin ve Brezilya da bu önlemleri pılıp yapılmadığını belirlemek zorundadırlar.
yaygın biçimde uygulayan ülkeler arasındadır. Türkiye’de Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra bu
de özellikle Uzak Doğu ülkelerinden ve eski Sovyet Cum- bölgeden ve Asya Krizi’nden sonra Uzak Doğu
huriyetlerinden gelen ve damping kararına bağlanan çok ülkelerinden Türkiye’ye giren mallar hakkında
sayıdaki ithal sanayi malına karşı anti-damping vergisi uy- çok sayıda damping soruşturması açılmış ve an-
gulanmakta olduğu dikkat çekmektedir. tidamping vergileri konulmuştur.

Karteller
Serbest ticareti kısıtlamaya yönelik uygulamaların bir
diğeri de kartellerdir. Karteller, benzer mal veya hizmet-
Karteller: Benzer mal veya hizmetleri üre-
leri üreten firmaların fiyatları belirlemek, üretimi kısmak,
ten firmaların fiyatları belirlemek, üretimi
piyasaları bölüşmek veya yeni teknolojilerin uygulamaya
kısmak, piyasaları bölüştürmek veya yeni
konmasını sınırlandırmak gibi amaçlarla aralarında yapmış
teknolojilerin uygulanmasını sınırlandır-
oldukları anlaşmalardır. Böyle bir anlaşmanın, farklı ülke-
mak gibi amaçlarla aralarında yapmış ol-
lere ait firmalar arasında yapılması durumunda uluslarara-
dukları açık veya gizli anlaşmalar.
sı karteller söz konusu olur. Karteller geçici anlaşmalardır;
kartele giren firmalar bağımsızlıklarını kaybetmezler. Bu
özellikler onları şirket birleşmelerinden (tröstler) ayırır.

68
3
Uluslararası Ticaret

Karteller çeşitli şekillerde kurulurlar. Bunlar- Karteller, fiyatı yükseltip kârı artırabilmek için
dan birisi firmalar arası dolaysız anlaşmalardır. Bir üretimi suni olarak kısma yoluna giderler. Bunun
kartele girmeyi kabul eden firma, onun ortak fi- için de kartele giren her firma için bir ihracat kotası
yat ve üretim politikasını benimsemek zorundadır. belirlenir. Kartelin başarısı için her firmanın kendi-
Anlaşmaya uymayanlar için özel ceza uygulamaları si için ayrılan bu kota sınırlarının dışına çıkmaması
öngörülür. gerekir. Bununla birlikte, firmalar yüksek kartel fi-
Küreselleşmenin bir yolu da rakip firmaların yatından fazla mal satarak kârlarını artırabilecekleri
patentlerini birbirine devretmeleridir. Bilindiği için her firma için gizlice de olsa kota sınırlarının
üzere patent, bir yeniliği ilk kez bulana, yasalarla ötesinde ihracat yapma eğilimi söz konusu olabilir.
belirli süreler için sağlanmış olan tekel hakkıdır. Dolayısıyla kartelin başarısı büyük ölçüde bu gibi
kota ihlallerinin önlenmesine bağlıdır.
Diğer bir yol da karşılıklı patent değiş tokuşu-
dur. Belirli bölgedeki piyasalarda faaliyet gösteren Özetle, anlaşmada öngörülen yasal önlemler
büyük firmalar kendi ürünlerinin patent hakları- sürdürülemez kartelin varlığı daima tehlikededir.
nı rakip firmalara vererek dünya piyasalarını ara- Bireysel firmalarda hile yapma eğilimi vardır. Bir-
larında bölüştürebilirler. Söz gelişi, üç büyük ilaç kaçı hileli yollara sapınca, diğerlerinin de onları iz-
şirketinden birisi Amerika’da, diğeri İngiltere’de, lemesi, sonunda karteli dağılmaya kadar götürebilir.
üçüncüsü de Kıta Avrupası’nda faaliyet göstersin. Temel bir malın üretici sayısı ne kadar az ve bu
Önceleri her bölgedeki firmalar, o piyasada diğer- mala yakın ikame mallarının sayısı ne kadar sınır-
leriyle rekabet ederken sonra kendi patentlerinin lı ise uluslararası kartellerin başarı şansı o kadar
birbirine devri konusunda bir anlaşmaya varmışlar. yüksektir. Çünkü iyi ikame mallarının bulunması
Bu anlaşmadan sonra örneğin, Amerikan firması durumunda kartel, üretim ve ihracatı kısma giri-
Amerika’da, İngiliz firması İngiltere’de, Avrupa fir- şiminde bulununca alıcılar ikame mallarına yöne-
ması da Avrupa’ da diğerleri adına tescil edilen pa- lirler. Bu bize, petrol ve kalay dışındaki madenler
tentlere sahip olarak monopolcü duruma geçerler. ile şeker, kahve, kakao ve kauçuk dışındaki tarım
ürünleri alanlarında neden kartellerin başarılı ola-
madığını gösteriyor.
Patent değiş-tokuşu: Küreselleşmenin bir Karteller birçok ülkenin ulusal yasalarında ya-
yoludur; belirli yörede tüm diğer firmalar saklanmıştır. Ancak uluslararası kartellere karşı
patentleri bir rakip firmaya devrederek koymak güçtür çünkü bunlar tek başına hiçbir ül-
onun monopolcü duruma gelmesini sağ- kenin yetki alanına girmezler.
larlar. Böylece her firma kendi yöresinde Yakın zamanlardaki en önemli kartellerden bi-
monopolleşir. risi kuşkusuz ki Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgü-
tüdür (OPEC). OPEC, 1973’te ve daha sonraki
Piyasaların paylaşılması ile sonuçlanan kartel yıllarda petrol arzını sınırlandırarak dünya petrol
uygulamaları arasında çok uluslu şirketlerin ya- fiyatlarının hızla yükselmesine neden olmuştur.
bancı ülkelerde şube açmalarını ve lisans anlaşma- Ancak zamanla, petrol şokunun etkileri atlatılmış
larını da belirtmek gerekir. Yabancı ülkedeki şu- ve örgüt de etkinliğini önemli ölçüde yitirmiştir.
benin çoğunlukla, ana şirketin üçüncü ülkelerdeki
piyasalarına ihracatta bulunması yasaklanır, ihra-
cat ancak onun girmediği piyasalarla sınırlandırı- Petrol ihraç eden ülkeler örgütü (OPEC):
lır. Lisans anlaşmalarında da benzer kısıtlamalara Petrol alanında dünyadaki önemli bir kar-
pek sık rastlanır. teldir.

69
3
Tarife Dışı Ticaret Politikası Araçları

Hükûmetlerce resmen tanınan başka bir kartel de


Uluslararası Hava Taşıma Birliğidir (IATA). Bu kar-
Uluslararası hava taşımacılığı birliği
tel, hava yolu taşımacılığının güvenlikle ilişkisi dolayısıyla (IATA): Hava taşımacılığı alanında belli
hükûmetler tarafından kabul görmektedir. IATA üyeleri başlı firmaların üye oldukları bir kartel.
hem fiyat hem de hizmet koşulları üzerinde (bagaj, oturma
yeri genişliği, ikram vs.) anlaşırlar.
Kartellere karşı hükûmet politikaları her zaman olumsuz yönde olmamıştır. Örneğin Japonya’da sanayi-
leşme politikalarının şekillenmesinde ve Nazi Almanya’sında savaş hazırlıklarının sürdürülmesinde kartel-
ler önemli rol oynamışlardır. Bugün de özellikle ihracat alanındaki karteller hükûmetler tarafından destek
görmektedir.

dikkat
Dikkat etmek gerekir ki kartelin bünyesinde kartelin dağılması yönünde işleyen güçler vardır.
Şöyle ki kartelin belirlediği resmî fiyat yüksek bir fiyattır. Dolayısıyla bu yüksek fiyatlar her üye
ülkeyi, gizlice kota sınırlarının üzerinde satış yapmaya yöneltebilir. Her ülkenin, diğerlerinin
duymayacağı varsayımından hareket ederek kendine ayrılan miktarın üzerinde satış yapması ise
dünya mal arzının bollaşmasına ve dolayısıyla da fiyatların düşmesine neden olabilir.

Dünya Ticaretinde Yaygın Biçimde Uygulanmakta Olan Tarife Dışı Kısıtlamalar


Ünite içinde yapılan analizlerde tarife dışı kısıtlamalarla bunların ekonomik etkileri incelenmiştir. Bu-
gün gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde uygulanan farklı türlerdeki tarife dışı kısıtlama araçlarının bilin-
mesi, dünya ticaretin serbestleştirilmesindeki engellilerin daha iyi anlaşılmasına da yardımcı olur.
O bakımdan bu ekte dünya ticaretinde hâlen uygulanan belli başlı tarife dışı engeller tanıtıldıktan
sonra seçilmiş bazı ülkelerde bu araçların ne ölçüde kullanılmakta olduğu bir tablo üzerinde sayısal olarak
gösterilecektir.
Önce uygulanmakta olan tarife dışı engeller topluca bir tablo hâlinde gösterilmiştir: Bu bir anlamda
bölüm içinde yapılan açıklamaların da bir özeti gibidir: Bunları kısaca şöyle tanıtabiliriz:
Antidamping Vergisi: Açılan soruşturma sonucunda ülkesinde damping yapıldığını belirleyen ülkenin
ulusal sanayinin koruma gerekçesiyle uygulamasına izin verilir.
Telafi Edici Vergiler: İhracatçı ülkenin ihraç malı üreticilerine verdiği sübvansiyonların olumsuz etki-
lerini gidermek amacıyla ithalatçı ülke tarafından konulan dengeleyici vergilerdir. WTO’nun uygulaması-
na izin verdiği bu verilere antisübvansiyon vergisi denilmektedir.
Miktar Kısıtlamaları: İthalat kotası olarak da bilinirler. Yurt içi endüstrileri korumak veya dış ticaret
açıklarını gidermek amacıyla konulurlar.

70
3
Uluslararası Ticaret

Tablo 3.2 Seçilmiş Ülkelerde Uygulanan Çeşitli Tarife-Dışı Kısıtlama Önlemleri ve Sayıları, 2014*
Ülke ADP CV QR SG SPS SSG TBT Ülke Toplamı
Almanya 1 70 7
İngiltere 4 7 7
İtalya 9 2 11
AB 12 12
Rusya 4 33 37
Hollanda 2 46 30 78
Belçika 177 66 243
Türkiye 21 72 7 247 347
Hindistan 276 59 38 70 91 534
Peru 10 3 6 2 553 63 637
Avustralya 45 6 61 4 340 - 196 652
Polonya 68 615 683
Avustralya 72 47 20 210 345 694
Meksika 51 2 2 261 394 710
Japonya 5 21 1 352 52 686 1112
Kore 45 92 4 474 38 599 1252
Fransa 129 17 11 503 27 829 1510
Kanada 51 16 13 3 835 599 1517
Brezilya 164 5 4 955 714 1842
Çin 126 6 1 794 1043 1970
ABD 254 59 13 10 2678 166 1110 4290
*ADP: Anti-damping vergisi, CV: Telafi edici vergiler, QR: Miktar kısıtlamaları, SG: Endüstri koruma önlemleri, SPS:
Gıda güvenliği, bitki ve hayvan sağlığı önlemleri, SSG: Çevre koruma ve toplumsal güvenlik önlemleri, TBT: Teknik
düzenlemeler ve mal standartları.
Kaynak: WTO, Integrated Trade Intelligence Portal (I-TIP), www.wto.org

İç Endüstrileri Koruma Önlemleri: Yurt içi üreticileri koruma amacına yönelik önlemlerdir. Yurt içi
endüstrileri ithalattan zarara uğramış olan veya böyle bir tehlike ile karşılaşan ülkeler WTO’nun izniyle
geçici sürelerle dış rekabete karşı yurt içi üreticilerine koruyucu önlemler alabilirler.
Gıda Güvenliği, Bitki ve Hayvan Sağlığı Önlemleri: Bitki ve hayvan sağlığını koruma amacına yö-
neliktir. Hükûmetlerin bu amaçla aldıkları önlemler arasında önemli farklılıklar bulunmakta, bu da söz
konusu ürünlerin ticareti üzerinde bir tür kısıtlama önlemi gibi etki yapar.
Özel Koruma Önlemleri: Ülkeler özel koruma önlemlerine özellikle çevre Amaç 10-korunması ve top-
lumsal güvenlik gibi amaçlarla başvurmaktadırlar.
Teknik Düzenlemeler ve Mal Standartları: İnsan sağlığı ve güvenliği ya da çevreyi koruma gibi amaç-
larla konulan malın hacim, kullanış veya işlevlerini ya da etiketleme ve paketleme gibi özelliklerini belir-
lemeye yönelik düzenlemelerden oluşur. Yabancı malın ülkeye ithal edilebilmesi için bu gibi özellikleri
karşılaması gerekir; bu ise etkileri açısından bir tür ticaret engeli gibidir.
Tabloda dünya ticareti açısından önemli yere sahip olan bazı ülkeler ele alınmış ve bunların her biri-
sinin hangi tür kısıtlama önlemini ve ölçüde uyguladığı gösterilmiştir. Ülke sıralaması uygulanan toplam
engel sayısına göre yapılmıştır.

71
3
Tarife Dışı Ticaret Politikası Araçları

Tabloda dikkati çeken nokta gelişmişlik düzeyine bağlı olmaksızın ülkeler arasında tarife dışı engelle-
rin çok yaygın olarak uygulanmasıdır. Örneğin Almanya ve İngiltere’de kısıtlama sayıları 7’şer ve Avrupa
Birliği’nde 12 iken ABD’de 4290’ı bulmaktadır. Çin, Brezilya, Kanada, Fransa, Kore ve Japonya’da da bu
tür kısıtlamaları yaygın olarak uygularlar. Türkiye’deki sayı bu ülkelerdeki kadar yüksek olmasa da yine de
azımsanmayacak boyutlardadır.
Tablodan gözlemlenen bir diğer özellik de tarife dışı engeller arasında en yaygın biçimde uygulanan-
ların Teknik Düzenlemeler ve Mal Standartları ile (TBT), Gıda Güvenliği, Bitki ve Hayvan Sağlığı Ön-
lemleri (SPS)’dir. Ondan sonraki sırada ise Anti-Damping Vergisi (ADP), Çevre Koruma ve Toplumsal
Güvenlik Önlemleri (SSG) ve diğerleri gelmektedir.

Öğrenme Çıktısı
8 Uluslararası fiyat farklılıklarının sebeplerini ve etkilerini açıklayabilme

Araştır 6 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Uluslararası fiyat farklılaş- Damping bir uluslararası


Günümüzde uygulanan fi-
tırması neden yapılır? İç ve fiyat farklılaştırması uygu-
yat farklılaştırması politika-
dış piyasalara uygulanacak laması olarak kabul edilebi-
larına örnek verin.
fiyatlar nasıl belirlenir? lir mi?

72
3
Uluslararası Ticaret

Miktar kısıtlamasını ve ithalt kotalarını


1 tanımlayabilme ve ne gibi etkiler
doğurduğunu değerlendirebilme

öğrenme çıktıları ve bölüm özeti


2 İthal yasaklarının etkilerini
açıklayabilme

Miktar Kısıtlamaları

1 Dış ticarete müdahale amacıyla kullanılan, gümrük tarifelerini kapsayan kısıtlamaların tümüne tarife-dışı
araçlar adı verilebilir. Zamanla gümrük tarifeleri azaltılırken tarife-dışı kısıtlamaların sayı ve kapsamı artı-
rılmıştır. Miktar kısıtlamalarından en önemlisi kotalardır. Kota, belirli bir süre içinde ithaline izin verilen
mal miktarının hükûmet tarafından fiziki miktar veya değer olarak belirlenmesidir. Kotaların etkisi gümrük
tarifelerine benzer biçimde incelenebilir. Ancak kotalarda hükûmetin gelir sağlama etkisi yoktur. Bunun
yerini şimdi kıtlık rantı veya kota kârları alır. Kota kârları normal koşullar altında ithalatçılara gider. Devlet
lisansları açık artırma yoluyla en yüksek fiyatı verene dağıtarak bu kârları kendisi de alabilir.

2 İthali yasaklanan bir malın ülkeye girişi kesin olarak önlenir. İthal yasakları ekonomik veya ekonomik
olmayan nedenlerle konulur. Ekonomik nedenleri başında yurt içi sanayiye mutlak koruma sağlama arzusu
yer alır.

3 Döviz kontrolünün
etkilerini açıklayabilme

Döviz Kontrolü

3 Döviz kontrolünün en aşırı şeklinde, ülkenin tüm döviz gelirleri merkez bankasında bir fonda toplanır ve
dış ödemeler de izne tabi olarak bu fondan yapılır. Ancak döviz işlemlerine hükümetin koyduğu kısıtlamalar
bundan daha yumuşak olabilir. Kambiyo kontrolü uygulayan bir ülkenin parası konvertibilitesini yitirir ve
yumuşak para olur. Döviz kontrolünün doğal sonucu döviz karaborsasının oluşmasıdır. Karaborsa konulan
kısıtlamaların sonucunda oluşan gayrı resmi serbest piyasa demektir.

Yeni korumacılık akımının nasıl ortaya


4 çıktığını ve eskisinden farklarının neler
olduğunu açıklayabilme

Yeni Korumacılık

4 1937 Dünya Enerji Buhranı’nın doğurduğu işsizlik sorunları karşısında sanayileşmiş ülkelerde koruma-
cılık geri gelmiştir. Daha çok görünmez engellere dayalı bu korumacılık uygulamalarına “yeni korumacılık”
adı verilir. Yeni korumacılık özellikle yeni sanayileşmekte olan ülkelerin ihraç etmekte oldukları tekstil ve
giyim gibi emek-yoğun endüstrilere karşı uygulanmıştır.

73
3
Tarife Dışı Ticaret Politikası Araçları

İhracat sübvansiyonlarının konulma


5 sebeplerini açıklayabilme ve uluslararası
topluma olan etkisini değerlendirebilme
öğrenme çıktıları ve bölüm özeti

İhracat Sübvansiyonları

5 İhracatı özendirmek için ihracatçıya, ihracat için mal üreten sanayici veya yan sanayicilere verilen süb-
vansiyonlar, yabancı para cinsinden ihracatı ucuzlatır. Fakat dış talep esnekliğine bağlı olarak ihracat hac-
mini daha büyük ölçüde genişlettiği sürece, ihracat dövizlerini artırıcı etki yapar. İhracata dolaysız ödeme
biçiminde yapılan ihracat sübvansiyonları bir tür damping kabul edilir. O nedenle ihracat sübvansiyonları
genellikle faiz indirimi, düşük fiyatlı girdi sağlama gibi dolaylı yollardan yapılır.

6 Fark giderici verginin ne


olduğunu tanımlayabilme

İhracattan neden
7 vergi alındığını
değerlendirebilme

İthalat ve İhracat Vergileri

6 Ucuz ithal mallarını içerideki yüksek fiyat düzeyine çıkartmak için ithalattan bu fark ölçüsünde bir vergi
alınır. Buna da fark giderici vergi adı verilir. Bunlar ithalatı kesin olarak önledikleri için ithalat kotalarına
benzetilebilirler. Avrupa Birliği’nin tarım ürünlerini destekleme politikaları fark giderici vergi uygulamasına
dayanmaktadır.

7 Hükûmetler bazen ihracattan da vergi alabilirler. İhracat vergilerindeki amaç, hazineye gelir sağlama,
belirli malların ihracını engelleyerek içeride arz darlığı yaratılmasını önleme veya o mal konusunda ulusla-
rarası piyasalarda arzı kısıtlayarak fiyatların yükseltilmesini sağlama vs. olabilir.

Uluslararası fiyat
8 farklılıklarının sebeplerini
ve etkilerini açıklayabilme

Monopoller ve Karteller

8 İhracat monopolleri bazen iç ve dış piyasaları birbirinden ayırarak her birisine farklı fiyat uygularlar.
Uluslararası fiyat farklılaştırması yapabilmek için piyasaların birbirinden ayrılmış olmasının yanı sıra bu
piyasalardaki talep esnekliklerinin de farklı olması gerekir. Esnekliğin düşük olduğu piyasaya yüksek, yüksek
olduğu piyasaya da düşük fiyat uygulanır.
Benzer mal veya hizmet üreten az sayıdaki dev firmanın aşırı kâr sağlamaya yönelik olarak fiyatları belir-
lemek, üretimi kısmak, yeni teknolojileri sınırlandırmak üzere aralarında yapmış oldukları gizli veya açık
anlaşmalara kartel adı verilir. Lisans anlaşmaları ve patent değiş tokuşu kartellerin kurulmasındaki en yaygın
yollardır. Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) ve Uluslararası Hava Taşıma Birliği (IATA) günümü-
zün en etkili iki kartel örneğidir.

74
3
Uluslararası Ticaret

1 Aşağıdakilerden hangisi ithalat kotalarının 6 Daha çok tekstil gibi emek-yoğun malların
amaçlarından biridir? sanayileşmiş ülkelere ihracatı üzerine konulan ve
ithalatçı ülke ile ihracatçı ülke arasındaki anlaşma-

neler öğrendik?
A. Döviz kurunu yükseltmek
nın sonucu olan kısıtlamalara ne ad verilir?
B. Emisyon hacmini artırmak
C. Faiz oranlarını düşürmek A. İthalat kotası
D. Damping uygulamasını engellemek B. Kambiyo kontrolü
E. Ödemeler bilançosu açıklarını önlemek C. Gönüllü ihracat kısıtlaması
D. İhracat sübvansiyonu
E. İhracat kredisi
2 Kotaların doğurmuş olduğu kârlar ne tür bir
gelirdir?
A. Emek geliri
7 Aşağıdakilerden hangisi dış ticarette görün-
mez engeller arasında yer alır?
B. Sermaye geliri
C. Rant geliri A. Gümrük tarifesi
D. Faiz geliri B. İhracat vergisi
E. Hem emek geliri hem sermaye geliri C. Kur ayarlamaları
D. Çevreyi koruma amaçlı yasal düzenleme
E. Döviz kontrolü
3 İthalatı kotalarla kısıtlamanın en son şekli
aşağıdakilerden hangisidir?
A. Çoklu kur uygulamaları
8 Aşağıdakilerden hangisi ihracat sübvansiyo-
nu kapsamındaki uygulamalardan biri değildir?
B. Revalüasyon
C. İthalat teminatları A. İhracattan vergi alınması
D. Devalüasyon B. İhracatçıya vergi iadesi verilmesi
E. İthalat yasakları C. İhracatçıya düşük faizli kredi verilmesi
D. İhracatçıya ucuz girdi sağlanması
E. İhraç malını satın alacak yabancı ithalatçılara
4 Aşağıdakilerden hangisi döviz kontrolünün uygun koşullu kredi verilmesi
doğal sonuçlarından biridir?
A. Serbest piyasada arz ve talep dengesinin sağlanması 9 Aşağıdakilerden hangisi neden olduğu so-
B. Döviz talebindeki artışın resmî döviz kurunu nuçlar açısından ithalat kotalarına benzetilebilir?
otomatik biçimde yükseltmesi
C. Döviz karaborsasının oluşması A. İthalatta fark giderici vergiler
D. Ülkenin ulusal parasının konvertibilite kazanması B. Gümrük tarifeleri
E. Döviz piyasası üzerinde hiçbir kısıtlamanın bu- C. Gönüllü ihracat kısıtlamaları
lunmaması D. İhracat sübvansiyonları
E. Kambiyo denetimi
5 Dünya Enerji Buhranı’ndan sonra yaygın-
laşan ve daha çok görünmez engellere ve gönüllü 10 Aşağıdakilerden hangisi ihracat vergilerinin
ihracat kısıtlamalarına dayalı olan uygulamalara ne amaçlarından biri değildir?
ad verilir? A. Hazineye gelir sağlamak
A. Yeni korumacılık B. Ham maddelerin yurt içinde işlenmelerini
B. Küreselleşme özendirmek
C. Ekonomik entegrasyon C. Dış ticaret hadlerini iyileştirmek
D. Ekonomik liberalleşme D. Doğal ham madde arzını korumak
E. Dolarizasyon E. Emisyon hacmini düşürmek

75
3
Tarife Dışı Ticaret Politikası Araçları

1. E Yanıtınız yanlış ise “İthalat Kotaları” konu- 6. C Yanıtınız yanlış ise “Gönüllü İhracat Kısıtla-
sunu yeniden gözden geçiriniz. maları” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
neler öğrendik yanıt anahtarı

Yanıtınız yanlış ise “Sağlık, Güvenlik ve Çev-


2. C Yanıtınız yanlış ise “İthalat Kotaları” konu- 7. D
re Standartları” konusunu yeniden gözden
sunu yeniden gözden geçiriniz.
geçiriniz.

3. E Yanıtınız yanlış ise “İthal Yasaklarıa” konusu- 8. A Yanıtınız yanlış ise “İhracat Sübvansiyonları”
nu yeniden gözden geçiriniz. konusunu yeniden gözden geçiriniz.

4. C Yanıtınız yanlış ise “Döviz Kontrolü” konu- 9. A Yanıtınız yanlış ise “Fark Giderici Vergiler”
sunu yeniden gözden geçiriniz. konusunu yeniden gözden geçiriniz.

5. A Yanıtınız yanlış ise “Yeni Korumacılık” ko- 10. E Yanıtınız yanlış ise “İhracat Vergileri” konu-
nusunu yeniden gözden geçiriniz. sunu yeniden gözden geçiriniz.

Araştır Yanıt
3 Anahtarı

Kotaların etkileri ile tarifelerin etkileri birbirinin benzeridir. Ancak tarifeler


etkilerini piyasa mekanizmasının işleyişi ile yerine getirirler, kotalar ise piya-
sa mekanizması yerine bürokratik mekanizmaya dayalı uygulamalardır. Ne
miktar mal ithal edileceğini hükûmet kararları belirler. Kotalarda tarifelerde
olduğu gibi hazineye gelir sağlama etkisi yoktur. Kıtlık rantı ithalatçılara, ih-
racatçılara bazen de devlete gitmiş olabilir.
Tarifeler kotalara göre daha esnek uygulamalardır. Piyasa mekanizmasını orta-
dan kaldıramazlar. Toplumsal maliyetleri kotalardan düşüktür. Tarife konulan
malın iç piyasada satışının bir üst sınırı vardır. Talep artsa da fiyat bu sınırın
Araştır 1 üzerine çıkmaz. Kotalarda talep artışının belirli bir üst sınırı yoktur. Bu malın
talep esnekliğine bağlıdır. Tarifeye tabi bir mala olan talep artarsa tarifeli fi-
yattan istenildiği kadar mal ithal edilebilir. Kotalarda belirlenen miktarın öte-
sinde ithalat yapılamaz. Kotalar daha fazla bürokratik mekanizma gerektirir.
Daha yaygın biçimde rüşvet ve kaçakçılığa neden olurlar. Bunların yanında
kotaların üstün oldukları yönler de şunlardır: Kotaya tabi maldan yapılacak
ithalat hacmi önceden belirlidir. Tarifelerde ise bunu önceden tam olarak tah-
min etme olanağı bulunmayabilir. Kotalar, ithalatı kısma, sermaye ihracını
önleme ve böylece de dış dengeyi sağlama açısından daha etkili araçlardır.
Ayrıca yerli sanayiye daha sıkı bir koruma sağlarlar.

76
3
Uluslararası Ticaret

Araştır Yanıt
3 Anahtarı

Döviz kontrolünün doğal sonucu döviz karaborsasının oluşmasıdır. Karaborsa


konulan kısıtlamaların sonucunda oluşan gayriresmî serbest piyasa demektir.
Hükûmetin belirlediği resmî kurlar piyasa dengesini sağlayan kurların altında
kaldığı için herkese talep ettiği miktarda döviz satışı yapılmamaktadır. Ancak
talep fazlası karşısında resmî kurda yükselmeye de izin verilmez. Böyle olun-
Araştır 2 ca resmî kurdan talep ettikleri dövizi satın alamayan insanlar, yasalara aykırı
olduğunu bile bile resmî makamların dışında yüksek fiyat ödeyerek döviz sa-
tın alma yoluna giderler. Ellerinde döviz bulunan bazı kimseler de riski göze
alarak bu dövizleri düşük resmî kurdan satmak yerine yasal olmayan serbest
piyasada arz ederler. Kısıtlamanın bulunduğu her yerde bu şekilde yasa dışı
serbest piyasalar (karaborsa) ortaya çıkar.

1973 Dünya Enerji Buhranı’ndan sonra sanayileşmiş ülkelerde artan işsizlik


sonucu bu ülkeler yerli sanayilerini özellikle az gelişmiş ülkelerden ithal edilen
Araştır 3 tekstil gibi emek-yoğun ürünlerin rekabetinden korumaya yönelik önlemler
almışlardır. Böylece 1930’lara benzer biçimde dünyada korumacılık yaygın-
laşmıştır. Ancak bu daha çok teknik standartlar, çevre korunması, halk sağlığı,
kamu düzenine ilişkin yönetmelikler ve idari kararlar biçimde uygulanmıştır.

İhracat sübvansiyonları, ihracatı özendirerek ülkenin döviz gelirlerini artır-


mak amacıyla konulur. Sübvansiyonlar bir yandan sübvansiyonlu malı döviz
Araştır 4 olarak ucuzlatırken, diğer yandan ihracat hacmini genişletir. İhracat gelirleri-
nin net olarak artması için hacimdeki genişlemenin fiyattaki düşüşten daha
yüksek oranda olması gerekir.

İthalatta fark giderici vergi konulmasındaki amaç yurt içi üreticilere belirli
düzeyde bir fiyat desteği sağlamaktır. Bunun için yabancı malların ucuz fiyatla
satışının engellenmesi gerekir. Bu amaçla fark giderici vergi uygulamasına baş-
vurulursa, ithal mallarından yüksek iç destekleme fiyatı ile düşük yabancı mal
Araştır 5 fiyatları arasındaki fark ölçüsünde bir vergi alınır. Bunların etkisi çok katıdır.
O yüzden tarifelerden çok ithal kotalarına benzetilebilirler. Örneğin, yabancı
üreticiler söz konusu piyasaya girmek için ihraç malının fiyatını düşürmeyi
deneseler bile, bu yalnızca ödenecek fark giderici verginin artırılması ile so-
nuçlanır, ihracat hacminde bir artış doğurmaz.

Monopolcü bir firma kârını artırmak için iç ve dış piyasalara göre bir fiyat
farklılaştırması yapma yoluna gidebilir. Bunun için iç ve dış piyasaların birbi-
Araştır 6 rinden kesin biçimde ayrılmış ve farklı piyasalarda talep esnekliklerinin bir-
birinden farklı olması gerekir. Bu durumda talep esnekliği düşük piyasalara
göreceli olarak yüksek, talep esnekliği yüksek piyasalara da göreceli olarak
düşük fiyatlar uygulanır.

77
3
Tarife Dışı Ticaret Politikası Araçları

Kaynakça
Brander, J. A. (1995). Strategic Trade Policy. Laird, S. ve Years, A.(1990). Quantitative Methods
Amsterdam: Delsevier. for Trade Barrier Analysis. New York: New York
University Press.
Carbaugh, R. J. (1989). International Economics,
Wadsworth Publishing. Rodrik, D. (1995). Political Economy of Trade Policy,
Amsterdam. G. M. Grossman and K. Rogoff, eds.,
Grossman, G. M. ve Rogoff, K. (1995). Handbook of
Handbook of International Economics, Vol. III,
International Economics, Amsterdam: Elsevier.
Salvatore, D. (2013). International Economics. New
Husted, S. ve Melvin, M. (2007). International
York: Prentice-Hall.
Economics. New York: Harper and Row.
Seyidoğlu, H. (2020) Uluslararası İktisat: Teori,
Krugman, P. R. ve OBStfeld, M. (2006). İnternational
Politika ve Uygulama, (22. Baskı). İstanbul:
Economics. Theory and Policy, Boston. Pearson,
Güzem Can Yayınları.
Addison-Wesey.
Krueger, A. O. (1996). The Political Economy of
American Trade Policy. Chicago: University of
Chicago Press.

78
Bölüm 4
Dünya Ticaretinin Serbestleştirilmesi: Küreselleşme
ve Ekonomik Birleşmeler
öğrenme çıktıları

İktisadi Birleşmeler Teorisi


2 Bölgesel düzeyde ülkelerin ne tür
ekonomik gruplaşmalar yaptığını ve bu
gibi ekonomik birleşmelerin dünya refahını

1 2
Küreselleşme nasıl etkilediğini değerlendirebilme
1 Dünya ticaretini serbestleştirmenin genel 3 İkinci en iyi teorisini ve kutuplaşma
yaklaşımlarını açıklayabilme teorisini tanımlayabilme

Anahtar Sözcükler: • Küreselleşme • GATT • Dünya Ticaret Örgütü (WTO) • İktisadi Birleşmeler Teorisi
• Gümrük Birliği • İkinci En İyi Teorisi • İktisadi Birlik • Kutuplaşma Teorisi

80
4
Uluslararası Ticaret

GİRİŞ Ekonomik anlamda küreselleşmenin şu üç bo-


İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan yutu dikkat çekicidir: Ticari küreselleşme, mali
dünya ticaretini serbestleştirme eğilimleri günü- küreselleşme ve üretimin küreselleşmesi. Ticari kü-
müzde de hızlı bir biçimde sürmektedir. Dünya reselleşme veya küresel ticaret, diğerlerinden daha
ticaretinin serbestleştirilmesi doğrultusundaki bu eski bir gelişmedir. Bu gelişme, 1947’de kurulan
süreç iki ayrı doğrultuda gelişme göstermiştir. Bi- GATT çerçevesinde gümrük tarifeleri ve kotaların
risi, GATT çerçevesindeki çok yanlı görüşmelerle kaldırılarak uluslararası ticaretin evrensel boyutlar-
ticaretin serbestleştirilmesine dayanan evrensel da serbestleştirilmesi çalışmaları ile başlatılmıştır.
yaklaşımdır. Bu aynı zamanda bugün küreselleşme Bugün GATT’ın yerine Dünya Ticaret Örgütü-
adı verilen gelişmenin de başlangıcını oluşturur. WTO geçmiş bulunmaktadır. WTO, görevleri ve
kapsamı GATT’tan daha geniş ve yaptırım gücü
İkincisi ise iktisadi birleşme hareketlerini kap- daha yüksek bir kurum niteliğindedir.
sar. Burada, genellikle belirli bir coğrafi bölgede
yerleşik ve yakın ekonomik ilişki içinde bulunan Küresel ticaretin gelişmesinde, GATT çerçe-
ülkeler arasındaki dış ticaret ve diğer ekonomik fa- vesindeki uluslararası düzenlemelerle iletişim ve
aliyetleri serbestleştirmek üzere iktisadi gruplaşma- haberleşme başta olmak üzere, teknolojik gelişme-
ların oluşturulması söz konusudur. Bu tür gruplaş- lerin önemli etkileri vardır. Bu sayede taşıma mali-
malar değişik biçimlerde olabilir ama ana amaçları yetleri düşmüş, uluslararası pazar gelişmeleri daha
üye ülkeler arasındaki ticaretin serbestleştirilmesi- kolay izlenir bir duruma gelmiştir.
dir. Günümüzde bölgesel iktisadi birleşmelerin sayı Fakat küreselleşmenin yaygınlaşmasında siyasal
ve kapsamında çok büyük artışlar ortaya çıkmıştır. gelişmelerin etkisi de göz ardı edilmemelidir. 1980
Bölgesel yaklaşım aslında evrensel yaklaşım- sonları ve 1990 başlarında Sovyetler Birliği’nin dağıl-
la çelişkili olmayıp onu destekleyici niteliktedir. ması ile iki kutuplu (Batı ve Doğu Bloku) dünyadan
Kendi aralarında iktisadi birlik oluşturan ülkele- tek kutuplu bir dünyaya geçilmesi, böyle bir geliş-
rin çoğu aynı zamanda Dünya Ticaret Örgütüne menin ana koşullarını hazırlamıştır. Başka bir deyişle
(WTO) de üyedir. Dolayısıyla bu kuruluşun aldı- bugünkü dünya, eski komünist ülkeleri de kapsayan
ğı kararlar doğrultusunda tarifelerini ve tarife dışı kapitalist bir ekonomik yapıya dayanmaktadır.
engellerini çok yanlı biçimde azaltmakla yüküm- Mali küreselleşme, ülkelerin kısa ve uzun va-
lüdürler. Ancak bu ülkeler kendi aralarındaki ti- deli sermaye akımlarıyla ilgili olarak uygulamakta
carette WTO’dan daha ileri, hatta tam bir serbesti oldukları engel ve kısıtlamaları kaldırıp yurt içi pi-
sağlamayı amaçlarlar. yasalarını dünya piyasaları ile bütünleştirmelerinin
bir sonucudur. Bu gelişmeler dolayısıyla sermaye-
nin uluslararası dolaşımında büyük artışlar olmuş
KÜRESELLEŞME ve dünya âdeta tek bir mali piyasa durumuna dö-
Evrensel boyutlarda dünya ticaretini serbestleş- nüşmüştür. Mali küreselleşme olayı 1980 sonrası
tirme çabalarına küreselleşme denebilir. Küresel- döneme aittir ve küreselleşme kavramı da özellikle
leşme, özellikle 1980 sonları ve 1990 başlarından mali liberalleşme ile birlikte yaygınlık kazanmıştır.
itibaren dünyada yaygın olarak kullanılmaya baş- Ekonomik küreselleşmenin üçüncü boyutu üre-
lanan bir kavramdır. Küreselleşme aslında yalnızca timin küreselleşmesidir ki bu da sınır ötesi üreti-
ekonomik bir kavram olmayıp sosyal, siyasal, kül- min yaygınlaşmasını ifade eder. Başka bir deyişle,
türel yönleri bulunan çok boyutlu bir gelişmedir. günümüzde dünya üretiminin çok önemli bir payı
çok uluslu işletmeler tarafından ana ülke sınırları
dışında gerçekleştirilmektedir. Aslında bu anlam-
daki küreselleşme de çok yeni olmayıp İkinci Dün-
Küreselleşme: 1980’lerden sonra dünya- ya Savaşı sonrası döneme kadar inmektedir.
daki sosyalist rejimlerin yıkılması ve tek-
nolojideki hızlı gelişmeler sonucu, ülkeler
arasında ekonomik sınırların kalkması, Dünya Ticaret Örgütü (WTO)
dünya ülkelerinin ekonomik, sosyal ve 1 Ocak 1995 tarihinde faaliyete geçen WTO,
kültürel yönlerden birbirine yakınlaşması. Uruguay Görüşmelerinde oluşturuldu ve dünya ti-
caretini serbestleştirme çabalarını sürdürmek üzere

81
4
Dünya Ticaretinin Serbestleştirilmesi: Küreselleşme ve Ekonomik Birleşmeler

GATT Anlaşması’nı değiştirip geliştirerek kendi Yukarıda genel olarak değindiğimiz WTO’nun
bünyesine aldı. Başka bir deyişle, aşağıda belirtece- faaliyetlerini daha somut biçimde şöylece sıralaya-
ğimiz gibi, WTO’nun yasal dayanağı geliştirilmiş biliriz:
biçimiyle yeni GATT Sözleşmesi’dir. 1. Örgütün kapsamına giren (GATT’tan dev-
GATT, geçici bir anlaşma olarak ortaya çık- ralınan) anlaşmaların uygulanması, yöneti-
mıştı; ana ilke olarak da sanayi malları üzerindeki mi ve işleyişinin sağlanması.
dünya ticaretini serbestleştirmeye yönelik çalışma- 2. Yapılacak yeni çok yanlı ticaret görüşme-
lar yapmıştır. Oysa WTO, yasal zemine oturtulan, leri için bir forum oluşturma, ticareti ser-
yaptırım gücü artırılmış, sanayi malları ile birlikte bestleştirme çabalarına yeni alanlar katma:
tarım, tekstil ve hizmetler ticaretinin serbestleştiril- Örgütün sanayi ürünlerinin yanında tarım,
mesi yanında fikrî mülkiyet haklarını da bünyesine tekstil ve hizmetler ticaretinin serbestleşti-
alan bir kuruluş niteliğindedir. rilmesi, ticarete ilişkin sınai ve fikrî mülki-
yet haklarının korunması gibi alanlarda da
çalışmalar yapması öngörülür.
3. Üyeler arasında çıkabilecek anlaşmazlıkları
GATT (Gümrük Tarifeleri ve Ticaret çabuk ve etkili biçimde çözmek üzere bir
Genel Anlaşması): Dünya ticaretini ser- ara buluculuk mekanizması kurma: Anlaş-
bestleştirmek üzere 1947 yılında yapılan mazlıkların çözümü mekanizması GATT
ve 1995 yılında Dünya Ticaret Örgütü- 47 kapsamında da yer almakla birlikte ol-
nün (WTO) kapsamına alınan çok yanlı dukça etkisiz kalmakta idi. WTO’da çözüm
bir anlaşma. konusunda etkili karar alınmasını sağlamak
için bir “Anlaşmazlıkların Çözümü Organı”
kurulmuştur.
Uruguay Toplantılarında GATT Sözleşmesi’nde
değişiklik yapılmış ve yeni ortaya çıkan anlaşma 4. Üyelerin dış ticaret politikalarını gözden
metnine GATT 94 adı verilmiştir. Bu yeni anlaşma geçirme ve değerlendirme: Söz konusu ör-
metni ilk sözleşme olan GATT 47’den çok daha güt, üyelerin dış ticaret politikalarının de-
geniş kapsamlıdır. Anlaşmada yapılan bu deği- netlendiği bir forum rolü oynar. Bu amaçla
şikliklerden sonra GATT 94 yukarıda değinildiği anlaşmada “Ticaret Politikalarını Gözden
gibi WTO’ya bağlandı. Böylece dünya ticaretini Geçirme Mekanizması” ve bu mekanizma
serbestleştirme amacıyla GATT’ın yerine kurulan çerçevesinde çalışacak olan Ticaret Politika-
WTO, Bretton Woods’un iki temel kuruluşları larını Gözden Geçirme Organına yer veril-
olan Dünya Bankası ile Uluslararası Para Fonu’nun miştir. Sözü geçen organ üye ülkelerin dış
yanında üçüncü bir örgüt biçiminde ortaya çıktı ve ticaret politikalarını, iki veya dört yıl gibi
bir anlamda üçlü sacayağı tamamlanmış oldu. belirli aralıklarla incelemeye tabi tutar.
Tüm Batılı sanayileşmiş ülkeler üyesidirler. Eski
Doğu Bloku ülkeleri ile Sovyetler Birliği’nin yıkıl-
masından sonra bağımsızlığına kavuşan ülkelerin Ticaret Politikalarını Gözden Geçirme
çoğunluğu da WTO’ya üye olmuşlardır. Bugün Organı: WTO’nun üye ülkelerin dış ti-
üye sayısı 150’nin üzerindedir. Önemli ülkeler ara- caret politikalarını denetlemekle görevli
sında Rusya henüz üye olmamıştır. birimi.
WTO’nun geniş anlamda dünya ticaretini ser-
bestleştirme amacına ulaşılabilmesi için, üye ülke-
lerin ortak çıkar ve karşılıklı olma ilkeleri doğrultu- 5. Sürekli bir kurumsal yapı olarak IMF,
sunda hareket ederek dış ticarette “her türlü engeli” Dünya Bankası ve bunlara bağlı kuruluş-
ve “farklı işlemleri” kaldırmaları öngörülür. Tica- larla yakın iş birliği yapma: Örgütün böy-
reti daraltan her türlü engelin kaldırılmasından, lece küresel ekonomik politikaların oluş-
ithalat ve ihracata uygulanan tüm vergi dışı engeli turulmasında daha etkin bir rol oynaması
önce tarifeye dönüştürmek, sonra da bu tarifeleri amaçlanmıştır.
kaldırmak anlaşılır.

82
4
Uluslararası Ticaret

6. Uluslararası ticaret sisteminin faydaların-


dan yararlanmaları için gelişmekte olan ül-
kelere ve dönüşüm ekonomilerine yardımcı
olma. dikkat
Uluslararası ticarette ayrımcılığın kaldırılması GATT, dünya ticaretini serbestleştirmek ama-
için GATT’tan devralınan iki önemli kural vardır: cıyla yapılan çok yanlı bir geçici anlaşmadır.
En çok kayrılan ülke kuralı ve ulusal işlem kuralı. 1995 yılında Dünya Ticaret Örgütü (WTO)
kurulmuş ve GATT Anlaşması bu örgütün kap-
En fazla kayrılan ülke kuralına göre, bir üye samına alınmıştır.
ülkenin diğerinin mallarının ithalatıyla ilgili olarak
ona verilen bir ödün (tarife indirimi gibi) veya sağ-
lanan bir kolaylık, ayrım yapmadan diğer bütün ül-
kelere de aynen geçerli kılınmalıdır. Serbest ticaret GATT’tan WTO’ya Varan Gelişmeler
bölgeleri ve gümrük birlikleri bu kuralın dışındadır. Dünya ticaretini serbestleştirme çabalarını ilk
olarak sanayileşmiş ülkeler başlatmış, giderek az ge-
lişmiş ülkeler de bu akımın içine çekilmişlerdir. Bu
gelişmeler, temelde 1930’larda dünya ekonomisin-
En fazla kayrılan ülke kuralı: WTO’nun de görülen yoğun korumacılık ve iktisadi milliyet-
GATT’tan devraldığı temel ilkelerden bi- çilik hareketlerine bir tepki olarak düşünülebilir.
risi; dünya ticaretinin çok-yanlı olarak ser- Gerçekten de Büyük Depresyonu izleyen yıl-
bestleştirilmesi üzerinde önemli derecede larda dünya ticaretinde uluslararası iş birliğinden
etkili olmuştur. tümüyle uzak bir dönem yaşanmıştı. Ülkeler,
içinde bulundukları dış ödemeler açığı ve işsizlik
sorunlarını çözümlemek için bireysel olarak hare-
İkincisi ise ulusal işlem kuralıdır ve yurt için- ket etmekte, bu da rekabetçi devalüasyonlara ve
de uygulanan vergi ve öteki müdahalelerde yerli karşılıklı tarife yükseltmelerine yol açmaktaydı.
mallarla yabancı mallar arasında bir fark gözetil- Böylece dış ticaret, ikili anlaşmalar kanalıyla yü-
meden hepsine aynı işlem yapılmasını ifade eder. rütülmekte ve dünya ticareti de en düşük düzeyle-
Sonuç olarak, ticaretteki bütün bu engellerin re inmiş bulunmaktaydı.
ve ayrımcılığın kaldırılması ile uluslararası ticarette İki dünya savaşı arasındaki bu dönemde ülke-
serbestleşme sağlanacak ve bütün ülkelerin yararına lerin gümrük tarifelerini aşırı ölçüde yükseltmele-
olarak uluslararası ticaret hacmi genişlemiş olacaktır. rinin yanı sıra, tarife uygulamalarında da önemli
farklılıklar görülüyordu. Bazı ülkeler gümrük tari-
felerini ayrımcı biçimde uyguluyorlardı; yani, belli
bir mala uygulanan tarife oranları ithal edilen ül-
Ulusal işlem kuralı: WTO’nun ikinci bir keye göre değişik oluyordu. Bu ise dünya kaynak
ilkesi; yurt içinde konulan vergi ve öteki dağılımında etkinliğin bozulması ve uluslararası
müdahale araçlarında yerli mallarla yabancı ticarette haksız rekabet koşullarının ortaya çıkma-
mallar arasında fark gözetilmemesini, hep- sına yol açıyordu.
sine aynı işlem yapılmasını ifade eder.
Bu dönemde uluslararası ticarette görülen bu
kısıtlayıcı uygulamalardan özellikle Batılı sanayi-
WTO’nun dayandığı yönetim yapısı şöyledir: leşmiş ülkeler şikâyetçi idiler. Çünkü sanayi üre-
Üye ülkelerin ilgili bakanlarından oluşan bir Ba- timinin hızla geliştiği bu ülkelerde, ekonomik ha-
kanlar Konferansı vardır, en az iki yılda bir top- yatın canlılığı, büyük ölçüde geniş dış piyasaların
lanır. Ayrıca daha sık toplanan ve tüm üye ülke varlığına bağlı bulunuyordu. O nedenle, Batılı ül-
temsilcilerinden oluşan bir Genel Konseye sahiptir. keler daha İkinci Dünya Savaşı sona ermeden veya
Nihayet örgütü temsil eden ve ilgili Bakanların ata- Savaş’ın hemen sonrasında çok yanlı bir uluslara-
dığı bir Genel Direktörü bulunur, örgütün merkezi rası ticaret ve ödeme sistemi gerçekleştirmek için
Cenevre’dedir. harekete geçtiler.

83
4
Dünya Ticaretinin Serbestleştirilmesi: Küreselleşme ve Ekonomik Birleşmeler

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki uluslararası sı gelişmelerin daha iyi değerlendirilebilmesi için
ekonomik ve mali sistemin temeli 1944’te toplanan GATT’ın iyi bilinmesi gerekir.
Bretton Woods Konferanslarında atılmıştır. Kon-
feransların sonucunda kurulmasına karar verilen
GATT’ın Politika ve İlkeleri
iki örgütten birisi olan Dünya Bankası’nın görevi
Avrupa ekonomilerinin onarımına katkıda bulun- Dünya ticaretini serbestleştirmek amacıyla ku-
mak (daha sonraları az gelişmiş ülkelere kalkınma rulan GATT’ın çeşitli ekonomik konularda be-
yardımı sağlamak), ikincisi olan Uluslararası Para nimsediği tutum, politika ve uygulamalar vardır.
Fonu’nun görevi de uluslararası parasal ve mali sis- Bunların başlıcaları aşağıda gözden geçirilecektir.
temin düzenli biçimde işlemesini sağlamaktı. Koruma Aracı Olarak Gümrük Tarifeleri-
nin Tercih Edilmesi: GATT, korumanın zorun-
lu olduğu durumlarda, gümrük tarifelerini ko-
GATT’ın Kuruluşu ve Faaliyetleri talardan üstün tutar. Çünkü tarifeler hem daha
Uluslararası para sistemi ve dünya sanayi üretimi “saydam” hem de piyasa mekanizması ile daha
alanlarında sağlanan iş birliği karşısında uluslararası uyumlu araçlardır.
ticaretin serbestleştirilmesi yönünde de benzer giri-
İkinci Dünya Savaşı’ndan önceki dönemde ko-
şimlere şiddetle gerek doğmuştu. O nedenle, 1947-
talar ve idari kararlarla konulan öteki kısıtlama araç-
48 arasında Havana’da (Küba) toplanan elli kadar ül-
ları dolayısıyla, koruyucu önlemlerde bir saydamlık
kenin temsilcisi Uluslararası Ticaret Örgütü (ITO)
yoktu. Yani, ihracatçılar mallarını gönderdikleri ül-
adı verilen bir organın kurulmasını kararlaştırdılar.
kelerdeki kısıtlamalar konusunda belirsizlik içinde
ITO yasasında, örgütün temel görevinin ulus- bulunuyorlardı. Belirsizlikler daima ticareti caydı-
lararası ticarette gümrük tarifeleri ve öteki kısıtla- rıcı etkide bulunur. O bakımdan GATT, gümrük
maların kaldırılarak, dünya ticaretinin serbestleş- tarifelerini piyasa mekanizması ile çelişen ve daha
tirilmesi olduğu açıkça belirtiliyordu. Ancak ITO az saydam olan ithal kotalarına tercih etmiştir.
sözleşmesi, ülkelerin iç ekonomik politikalarına
karışma niteliği taşıdığı gerekçesiyle başta ABD
olmak üzere, bazı sanayileşmiş ülkelerin yasama
organları tarafından onaylanmamıştır. Gerçek ne- Gümrük tarifelerinin tercih edilmesi:
denin ise serbestleştirmeden zarara uğrayacak yurt GATT ilkeleri açısından serbest ticarete
içi firmaların yaptıkları siyasal baskılar olduğunu bir müdahale aracı olarak tarifeler kotala-
söylemek yanlış olmaz. ra tercih edilir.
Böylece büyük ülkelerin onaylamamaları nedeniy-
le, ITO’nun kuruluş girişimi daha baştan suya düşmüş
oluyordu. Fakat diğer yandan da ülkeler, dünya ticare- GATT ve “Haksız Rekabet” Uygulamaları:
tinin serbestleştirilmesine büyük ilgi duyuyorlardı. O GATT 47’de “haksız rekabet” konusu da yer alır.
nedenle, daha ITO’nun kuruluş görüşmeleri tamam- Örneğin sözleşmede, bir üye ülkenin damping yap-
lanmadan belirli mallar üzerinde tarife indirimlerinde ması karşısında, bundan zarara uğrayan ithalâtçı
bulunmak için birbirleriyle anlaşmışlardı. ITO’nun, ülkenin “anti-damping vergisi” koyma yetkisi bu-
ulusal parlamentolar tarafından onaylanmasına kadar lunduğu belirtilir. Yine sözleşmeye göre, üye ülke
geçecek sürede bu indirimleri uygulamaya koymak hükûmetlerinin ihracata verdikleri sübvansiyonlar
üzere bir de genel anlaşma yapılmış ve indirimler da ithalatçı ülke ekonomisini olumsuz biçimde et-
üyelerin tümüne yaygınlaştırılmıştı. Bu anlaşmanın kiliyorsa, ithalatçı buna karşı bir telafi edici vergi
ITO gibi, üye ülke parlamentolarınca onaylanması uygulama hakkına sahiptir.
gerekmiyordu. Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel
Anlaşması ( GATT) adı verilen anlaşma bu şekilde,
ITO’nun onaylanmaması üzerine geçici bir anlaşma
Haksız rekabet uygulamaları: GATT
olarak ortaya çıkmıştır.
ilkelerine göre, bir üye ülkenin ihracata
Aşağıda GATT’ın görev ve faaliyetleri konu- uyguladığı sübvansiyonlar ithalatçı ülke
sunda daha ayrıntılı açıklamalar yapılacaktır. Her ekonomisi üzerinde olumsuz etkilere ne-
ne kadar bugün GATT’ın yerine WTO geçmiş ise
den oluyorsa, o da kendini korumak için
de bu kuruluş aslında GATT’ın bir devamı sayılır.
telâfi edici vergiler koyabilir
Dolayısıyla bugünkü durumun ve gelecekteki ola-

84
4
Uluslararası Ticaret

Zarar gören endüstrilerin damping ve sübvan- alınamamıştır. Böylece konu WTO’nun gelecekte
siyon iddiaları karşısında hükûmetlerin karşı vergi yapacağı çalışmalara kalmış bulunmaktadır.
koymadan önce bir soruşturma yaptırmaları gere- GATT ve Yeni Korumacılık Akımı: GATT
kir. Bu soruşturmaların yöntemlerini belirlemek 47 sözleşmesine göre, bir üye ülkenin ihracatı, it-
üzere GATT Tokyo Görüşmeleri sırasında bir halatçı üye ülkede ciddi bir zarara yol açıyor veya
Anti-Damping Kodu ile Sübvansiyonlar ve Telafi böyle bir tehlike doğuruyorsa, bu durumda ithalat-
Edici Vergiler Kodu benimsemiştir. Üye ülkeler çı ülke hükümeti iç piyasasını korumak amacıyla
damping soruşturmalarına ilişkin ulusal yasalarını kısıtlayıcı önlemler alma hakkına sahiptir. Özellik-
bu kodlara uygun biçimde düzenlemişlerdir. le 1973’lerdeki Dünya Enerji Buhranı’ndan sonra
GATT ve Çevre Korunması: Son yıllarda do- sanayileşmiş ülkelerde başlatılan yeni bir koruyu-
ğal çevrenin korunması konusu büyük ilgi topla- culuk akımı bu maddeye dayanmaktaydı.
maktadır. Bu çerçevede GATT ve onun dayandığı Yeni korumacılık adı verilen bu akım çerçeve-
ilkeler, “çevreci” diye bilinen gruplar tarafından yo- sinde, özellikle az gelişmiş ülkelerin ihraç ettikleri
ğun eleştirilere uğramıştır. Söz konusu eleştirilerin tekstil, gıda, ayakkabı, çelik vs. gibi emek yoğun
nedenlerini şöyle belirtebiliriz: ürünler üzerine gönüllü ihracat kısıtlamaları (ihracat
kotaları) konulmuştu. Sanayileşmiş ülkelerin bu gibi
durumlarda gümrük tarifeleri yerine gönüllü ihracat
Çevreciler ve GATT: Çevreciler GATT’ın kısıtlamalarını tercih etmeleri, söz konusu önlemle-
dayandığı serbest ticaret uygulamalarını rin ayrımcı biçimde uygulanmalarıyla ilgilidir. Diğer
çevrenin korunmasına ters etkiler doğura- bir deyişle, tarifeler tüm ülkelere karşı ve aynı oran-
cağı gerekçesiyle eleştirmişlerdir.
larda uygulanır; oysa ihracat kotaları istenen ülkele-
rin mallarına karşı konulabilmektedir.

Önce, serbest ticaretin gerektirdiği şiddetli re-


kabet ve maliyeti düşürme girişimleri, üreticilerin Yeni korumacılık ve GATT: Yeni koru-
kaynakları aşırı kullanmasına neden olabilir ve do- macılık akımı yasal dayanağını GATT
layısıyla çevre konusunda daha düşük standartlar Anlaşması’ndan almıştır.
benimsenmesine yol açabilir.
İkinci olarak, GATT, ithalatçı ülkelerin bir malın
nasıl veya hangi yöntemlerle üretildiğine bakarak, it- Az gelişmiş ülkeler özellikle geçmiş dönemlerde
halini kısıtlayıcı önlem uygulamalarına izin vermez. GATT’ın dayandığı serbest ticaret ilkelerini çoğu
Oysa bazı malların üretiminde doğal çevreyi bozucu kez kalkınma çabalarıyla çelişkili bulmaktaydılar.
yöntemler uygulanmış olabilir. Örneğin kimyasal O nedenle faaliyetinin ilk yıllarında, geleneksel
maddeler üretilirken kirli atıkları arıtma tesislerin- fonksiyonları açısından bu kuruluşu bir tür “zen-
den geçirmeden nehre veya denize boşaltma gibi. ginler kulübü” olarak görmekteydiler.
Üçüncü bir durum da, GATT’ın, çevre koruma
standartları yüksek olan ülkelerin, düşük çevre stan- GATT Toplantıları
dardına sahip ülkelerden yaptıkları ithalat üzerine Temel işlevi dünya ticaretini serbestleştirmek
özel bir vergi koymalarına da karşı olması ile ilgi- olan GATT bu görevini, düzenli aralıklarla yap-
lidir. Aşağıda da belirtileceği gibi ileri sanayileşmiş tığı çok yanlı görüşmeler yoluyla gerçekleştirmeye
ülkelerdeki üreticiler bunun gelişmekte olan ülkeler- çalışmıştır. 1947 yılında Cenevre’deki ilk toplantı-
le yapılan ticarette “haksız rekabet” yarattığını iddia sından 1994 yılındaki son toplantısı olan Uruguay
etmektedirler. Toplantılarına kadar sekiz toplantı yapmıştır. Bu
Ayrıca GATT, arzı tükenmekte olan doğal toplantılar Tablo 4-1’de belirtilmiştir.
kaynakları korumak üzere, bu kaynakları yoğun
biçimde kullanan malların ihracını engelleyen kı-
sıtlamalar konulmasına da onay vermez.
Uruguay Toplantıları: 1994’te sonuç-
Bu gibi nedenlerle GATT belirli çevrelerde
lanan son GATT görüşmesi; dünya tica-
eleştirilere konu olmuştur. Sorun, Uruguay Top-
retinin serbestleştirilmesi konusunda en
lantılarında da ele alınmış ancak ülkelerin çıkarları
kapsamlı kararlar bu toplantıda alınmıştır.
arasındaki derin çelişki dolayısıyla ortak bir karar

85
4
Dünya Ticaretinin Serbestleştirilmesi: Küreselleşme ve Ekonomik Birleşmeler

İlk toplantıdan sonra, gerek ele alınan konular ve başlıca görüşmeci taraflar, gerekse uygulanan yön-
temlerde önemli değişmeler ortaya çıkmıştır. Şöyle ki önceleri, dünyadaki temel ekonomik güçleri temsil
etmeleri nedeniyle, görüşmeler özellikle ABD ile Batı Avrupa ülkeleri arasında yoğunlaşıyordu. Daha son-
raları Japonya’nın büyük bir ekonomik güç olarak ortaya çıkması ile bu ülke de görüşmelerde etkin bir rol
oynamaya başlamıştır.
Tablodan görüleceği gibi, ilk toplantı 1947 yılında Cenevre’de yapılmış ve oldukça başarılı geçmiştir.
Fakat ondan sonraki dört toplantıdan çok başarılı sonuçlar alındığını söylemek güçtür. Bu ilk toplantılarda
ülkeler birbirlerine tek tek ürünler üzerinde düşük tarife oranı biçiminde karşılıklı ödünler vermiş ve en
çok kayrılan ülke kuralı dolayısıyla bu ödünler tüm öteki üye ülkelere de uygulanmıştır.
1957 Roma Anlaşması ile Avrupa Ekonomik Topluluğunun bir gümrük birliği şeklinde kuruluşunun
tamamlanması üzerine, bu bölge ile yapılan ticaretteki engellerin kaldırılması için ABD yeni bir görüşme-
nin başlatılmasına gerek görmüştü. Dolayısıyla ABD’de 1962 Tarihli Ticareti Geliştirme Yasası çıkartılmış
ve Başkan’a tüm mallar üzerindeki tarifeleri yüzde 50 oranında toptan indirme yetkisi tanınmıştı. Böy-
lece Kennedy Görüşmeleri başlatılmış ve sonunda sanayi malları alanında tarifelerin ortalama yüzde 35
oranında düşürülmesi kararlaştırılmıştı. Ama o güne kadar yapılan GATT görüşmelerinde tarım ürünleri
gündeme gelmemiş, ayrıca tarife dışı engeller üzerinde de durulmamıştı.
Fakat bir yandan tarifeler indirilirken, diğer yandan tarife dışı engeller giderek yaygınlaşıyor, bu da indi-
rimlerin etkilerini gideriyordu. O nedenle, 1973’te Tokyo Görüşmelerinin yapılmasına karar verildi. Tokyo
Görüşmeleri sonucunda imalat sanayii ürünleri üzerinde yeni tarife indirimlerinde bulunuldu, tarife dışı
engeller konusunda ise uyulması gereken ilkeleri gösteren bazı davranış kodları benimsendi. Bu arada az
gelişmiş ülkeler için de karşılıklı olmama ilkesi kabul edildi. Bu ilkeye göre, az gelişmiş ülkeler kendi ihraç
ürünleri için sanayileşmiş ülke pazarlarında tarife indirimlerinden yararlanacak fakat sanayileşmiş ülkelerden
yaptıkları ithalâtta karşılık olarak bir indirimde bulunmaları gerekmeyecekti. Bununla birlikte, az gelişmiş
ülkelerin tarife ödünlerinden sağladıkları yararlar çok sınırlı kalmıştır. Çünkü tarife indirimleri kendilerini
fazla ilgilendirmeyen, başka bir deyişle, bu ülkelerin üretip satamadıkları sanayi mamullerini kapsamaktaydı.

Tablo 4.1 1947-1993 GATT Toplantıları ve WTO Doha Görüşmeleri


Katılan Yapılan ağırlıklı
Yıl(lar) Yer/Toplantı adı ülke Kapsanan konular tarife indiriminin
sayısı yüzdesi
1947 Cenevre 23 Tarifeler -26
1949 Annecy 13 Tarifeler -3
1950-51 Torquay 38 Tarifeler -4
1955-56 Cenevre 26 Tarifeler -3
1961-1962 Cenevre 26 Tarifeler -4
(Dillon Görüşmeleri)
1964-1967 Cenevre 62 Tarifeler ve anti-damping önlemleri -38
(Kennedy Görüşmeleri)
1973-1979 Cenevre 102 Tarifeler, tarife -dışı önlemler, çok- -33
(Tokyo Görüşmeleri) yanlı anlaşmalar
1986-1994 Cenevre 123 Tarifeler, tarife-dışı önlemler, tarım, -38
(Uruguay Görüşmeleri) hizmetler, tekstil, sınai ve fikrî
mülkiyet hakları, anlaşmazlıkların
çözümü, WTO’nun kurulması
2001-04 Doha 144 Tarımda, sanayide ve hizmetlerde -
(Doha Görüşmeleri) küresel ticareti serbestleştirmek
Kaynak: WTO, World Trade Report 2010.

86
4
Uluslararası Ticaret

Tokyo Görüşmelerinde gerçekleştirilen indirimler- misinde ilk on yılda 5.25 trilyon dolarlık bir üretim
den sonra sanayi ürünleri üzerindeki tarifeler oldukça artışı sağlanacağı tahmin edilmiştir. Bu artışın 1.4
düşük düzeylere indirildi (Örneğin yüzde olarak trilyon doları AB’de, 1.6 trilyon doları Japonya’da
ABD’de 4.3, Kanada’da 5.2, Fransa’da 6.0, Japonya’da ve 1.1 trilyon doları da ABD’de ortaya çıkacaktı.
2.9, İngiltere’de 5.2 ve Batı Almanya’da 6.3). Ticaretteki gelişmeler açısından bakıldığında ise
Daha sonraki GATT toplantısı 1986 yılının Ey- GATT Genel Sekreterliğinin tahminlerine göre
lül ayında Uruguay’ın Punta del Este kentinde başla- 2005 yılında dünya mal ihracatı 755 milyar dolar-
dı. Uruguay Görüşmeleri adı verilen bu toplantıların lık bir artış gösterecekti.
dört yıl sürmesi planlanmıştı. Ancak özellikle tarım-
sal sübvansiyonların kaldırılması konusunda ABD Uruguay Sonrası Dönemde WTO’nun
ile AB (özellikle Fransa) arasında baş gösteren görüş
Faaliyetleri ve Doha Görüşmeleri
ayrılıkları nedeniyle görüşmeler dört yıl daha uzadı
ve 15 Nisan 1994’te Fas’ın Marakeş kentinde 125 Uruguay Görüşmelerinin başarıyla sonuçlan-
ülkenin nihai anlaşmayı imzalaması ile sonuçlandı. masından sonraki birkaç yıl ülkeler, alınan ön-
lemlerin uygulanması konusunda yoğunlaştılar.
Uruguay Görüşmeleri o güne kadar yapılanlar
Ama birçok sorun ortada durmaktaydı. 1990’ların
içinde gerek katılan ülke sayısı, gerekse ele alınan
sonlarına doğru çok-yanlı yeni bir görüşme başla-
konular açısından en geniş kapsamlısıdır. Bu gö-
tılması doğrultusunda istekler ortaya çıktı. Yapıla-
rüşmelerde sanayi malları alanında yeni tarife in-
cak görüşmeler “Yeni Binyıl Görüşmeleri” olarak
dirimleri (yüzde 34 oranında) yapılırken, mal ti-
nitelendirildi.
caretine ek olarak hizmet ticareti de konu edilmiş
ve hizmetler ticaretinin serbestleştirilmesi amacıyla Yeni toplantıya gerekçe olarak gösterilen ne-
Hizmetler Ticareti Genel Anlaşması (GATS) kurul- denler arasında, birçok ülkenin tarım ürünleri ve
muş, sınai ve fikrî mülkiyet haklarının korunması hizmetler ticareti üzerindeki kısıtlamaların azaltıl-
ve tarımsal sübvansiyonlarla diğer tarife dışı araçlar masını arzulamaları, sanayi malları alanında kalan
tartışılmıştır. Ayrıca, toplantılarda az gelişmiş ülkele- tarifelerin de indirilmesini, anti-damping ve fikrî
rin (özellikle orta ve üst gelir grubunda yer alanların) mülkiyet haklarına ilişkin birçok noktanın açıklığa
de ticaretin serbestleştirilme sürecine katılarak tarife kavuşturulmasını istemeleri vs. bulunuyordu. Sa-
indirimlerinde bulunmalarına karar verilmiştir. Top- nayileşmiş ülkeler ayrıca “çalışma standartları” adı
lantının önemli tartışma konularından birisi de ta- verilen (az gelişmiş ülkelerin kesinlikle karşı olduk-
rımsal sübvansiyonların azaltılması ve bu ürünlerin ları) konuların, uluslararası ticaretin çevre üzerinde
dünya ticaretinin serbestleştirilmesi idi. etkilerinin ve firmaların üretim yerlerini uluslara-
rası alanda kaydırmaları gibi sorunların tartışılması
yönünde isteklerde bulunuyorlardı.
Çalışma standartlarının son birkaç yıldır yoğun
Sınai ve fikrî mülkiyet hakları: Fikir ve tartışmalara konu olan bazı yönleri bulunmakta-
sanat ürünleri üzerindeki mülkiyet hakla- dır. Çocuk işçi çalıştırılması, iş yerinde sağlık ve
rıdır. GATT’ın Uruguay toplantısında ilk güvenlik koşulları, günlük ve haftalık çalışma sa-
kez ele aldığı konulardan birisidir. atleri, bunların en önemlileri arasındadır. Örneğin
gelişmiş ülkelerdeki üniversite öğrencileri az geliş-
miş ülkelerde fabrika ve iş yerlerinde çocuk işçi ça-
Uruguay Görüşmelerinin bir diğer sonucu da lıştırılmasına karşı çıkmaktadırlar. Bu ülkelerdeki
daha önce değinildiği gibi, Dünya Ticaret Örgütü işçi ve işveren sendikaları da iş yerinde güvenlik ve
WTO’nun kurulmasıdır. Görüşmelerde GATT 47 sağlık koşullarına, alet ve edevatın güvenli kullanı-
Sözleşmesi’nde değişiklikler yapılmış ve bu şekilde mına gerekli özen gösterilmediğini öne sürerek az
oluşan GATT 94, WTO’nun kapsamına alınmış- gelişmiş ülkeleri protesto etmişlerdir.
tır. Başka bir deyişle, adı geçen kuruluş bir anlamda
GATT’ın geliştirilerek örgütsel yapıya kavuşturul- Gelişmiş ülkelerde emek yoğun endüstrilerde-
muş bir şeklidir. ki işçi ve işveren sendikaları, az gelişmiş ülkelerde,
kendilerine göre geri olduğunu iddia ettikleri ça-
Yapılan bir çalışmada Uruguay Görüşmelerinin lışma ortamında üretilen mallarla rekabet etmele-
tam olarak uygulanması durumunda dünya ekono- rinin “adaletsiz” olduğunu ileri sürmüşlerdir. Bu

87
4
Dünya Ticaretinin Serbestleştirilmesi: Küreselleşme ve Ekonomik Birleşmeler

görüşlere göre eğer gelişmekte olan ülkeler, geliş- ihracatının engellenmesi, o ülkelerdeki üretim fak-
miş ülke firmalarının uyguladıkları sağlık ve çevre törlerini iç ekonomiye dönük alanlara kaydırmaya
standartlarını, günlük ve haftalık çalışma sürelerini zorlamak demektir; bu ise çevre sorunlarını daha
uygulamaya zorlanırlarsa (örneğin gelişmiş ülkeler da artırıcı etki yapabilir. Ayrıca, bu ülkeler de zen-
tarafından bunların ihraç mallarına karşı ticari kı- ginleştikçe temiz bir çevreye daha fazla ilgi duya-
sıtlamalar konularak), tüm firmaların eşit koşullar- caklardır. Dolayısıyla kısıtlanmamış bir uluslararası
da rekabet etmesi sağlanacak ve uluslararası ticaret ticaret, onların kalkınmalarını hızlandırarak dolay-
de “adil” olacaktır. lı yoldan çevre standartlarının yükseltilmesine de
Bu iddiaları çok temkinli karşılamak gerekir. katkı sağlayabilir.
Çünkü söz konusu görüşlerin çoğu kez “insancıl” Uluslararası ticarete ilişkin sorunları görüşmek
nedenlerle ileri sürüldüğü belirtilse de asıl nede- ve bununla ilgili bir gündem belirlemek üzere
nin o ülke hükûmetlerinden koruma talebi olduğu WTO üyesi ülkelerin bakanları 1999 yılı Aralık
gözden kaçırılmamalıdır. Heckscher-Ohlin mode- ayında ABD’de, Seattle kentinde toplandılar. Bu
linden de hatırlanacağı gibi, serbest ticaret, ülkede toplantılara Yeni Binyıl Görüşmeleri adı verilmişti.
kıt olan faktörün gelirini düşürücü etki doğurur; Ama toplantılarda küreselleşme karşıtlarının yo-
bu da sanayileşmiş ülkelerde özellikle emek yoğun ğun protesto gösterileri ile karşılaşıldı. Küreselleş-
kesimlerde korunma yönünde isteklere neden olur. me karşıtları arasında çeşitli gruplar bulunuyordu.
Az gelişmiş ülkelerde gelişmiş ülkelerin çalışma Örneğin yukarıda da değinildiği gibi, az gelişmiş
standartlarını uygulama olanağı bulunmadığı gibi, ülkelerden mal ithalinin artmasıyla işlerini kaybet-
bu ülkelerde üretimin büyük çoğunluğu da aile iş- mekten korkan sendikalar, serbest ticareti geliştir-
letmeleri tarafından yapılmaktadır. Çocuk işçiler, menin çevreye vereceği zararlardan endişe duyan
çalışma yaşamında önemli bir yer tutar. Bunun “yeşiller”, çocuk işçi karşıtları vs. bunlar arasında
önüne geçilmesi ise ancak o ülkelerdeki ekonomik yer almaktaydı. Sözü edilen gruplara ayrıca ulusalcı
ve sosyal koşulların değiştirilmesi ile sağlanabilir ki çevreleri de eklemek gerekir. Bunlar da WTO’yu
bunun da kısa bir zamanda başarılabilmesine ola- ülkeler üstü bir kuruluş, yani kurallar koyup bu
nak yoktur. kuralları ulusal devletlere zorla uygulatan bir örgüt
Gelişmiş ülkeler ayrıca az gelişmiş ülkelerdeki olarak görmektedirler.
düşük çevre standartlarından duydukları kaygıla- Bir yandan gündem üzerinde üyeler arasında
rı dile getirmektedirler. Daha önce de değinildiği baş gösteren anlaşmazlıklar, diğer yandan küre-
gibi, düşük çevre standartları, firmaların üretim selleşme karşıtlarının yoğun gösterileri nedeniyle
süreçlerinde çevreyi temiz tutacak koruma cihaz- Seattle Toplantısı bir gündem dahi belirleyemeden
ları takma veya çevreyi koruyucu benzeri önlemler dağılmıştır.
alma zorunda olmaları demektir. Doha Görüşmeleri: WTO’nun daha sonraki
ABD gibi yüksek çevre standartlarının zorunlu toplantısı 2001 yılı Kasım ayında Katar’ın başkenti
olduğu sanayileşmiş ülkelerdeki bazı üretici grup- Doha’da başladı. Doha Görüşmeleri adı verilen bu
lar, çevre standartları geri ülkelerdeki bu farklılık görüşmelerin gündeminde örneğin, sanayi ürünle-
dolayısıyla üretim maliyetlerinin de düşük oldu- ri ile birlikte tarım ürünleri ve hizmet ticaretinin
ğunu ve bunun kendileri için bir “haksız rekabet” serbestleştirilmesi, tarımsal sübvansiyonların kaldı-
yarattığını iddia etmektedirler. Sonuç olarak bu rılması, anti-dampingle ilgili kuralların sıkılaştırıl-
firmalar, hükûmetleri üzerine baskı uygulayarak ması, uluslararası yatırım ve rekabet politikalarının
ülkelerindeki yüksek çevre standartlarının gevşetil- geliştirilmesi vs. gibi konular yer almaktaydı.
mesini veya az gelişmiş ülkelerdeki çevre standart-
larını yükseltici uluslararası önlemler alınmasını sa-
vunurlar. Bu önlemlerin gerçekleşmesine kadar da
az gelişmiş ülkelerden ithal edilecek sanayi malları Doha Görüşmeleri: 2001 Kasım ayında
üzerine, örneğin yeni bir tarife gibi kısıtlama ön- Katar’ın başkentinde başladı. Sanayi ve ta-
lemleri konulmasını talep etmektedirler. rım ürünleri ile hizmetler ticareti alanında
daha ileri bir liberalleşme sağlamaya çalışır.
Aslına bakılırsa, sanayileşmiş ülkeler tarafından
çevre koruması gerekçesiyle az gelişmiş ülkelerin

88
4
Uluslararası Ticaret

Doha Görüşmeleri kapsamında üye ülke bakanlarının katılımıyla birkaç toplantı yapıldı. Toplantıların
amaçları arasında uluslararası ticarette özellikle az gelişmiş ülkelere yönelik iyileştirmeler sağlanması gibi
hedefler de yer alıyordu. Fakat toplantılar sırasında az gelişmiş ülkeler, hedeflenen amaçların kendilerini
daha da yoksullaştıracağını öne sürdüler. Örneğin, G-20 içinde yer alan Güney ülkeleri (Hindistan, Çin,
Brezilya, vs.), ABD ve AB gibi gelişmiş ülkelerden uygulamakta oldukları tarımsal sübvansiyonları kal-
dırmalarını isterken, yoksul ülkelerdeki çiftçilerin korunması yönünde önlemler alınmasını talep ettiler.
Tarımsal sübvansiyonlar konusunda ABD ile AB arasındaki görüş ayrılıkları da devam etmekte idi. Doha
Görüşmeleri ile ilgili son Bakanlar Toplantısı Meksika’nın Caucun kentinde yapıldı ve öncekiler gibi bir
uzlaşma sağlanamadan dağıldı. Böylece WTO’nun Doha Görüşmeleri bugün için bir sonuç alınamadan
dağılmış bir toplantı görünümündedir.

Öğrenme Çıktısı
1 Dünya ticaretini serbestleştirmenin genel yaklaşımlarını açıklayabilme

Araştır 1 İlişkilendir Anlat/Paylaş

İlişkilendir Dünya Ticaret


GATT’ın Uruguay toplan-
Örgütü (WTO) nasıl kurul- WTO’nun somut olarak ne
tıları önceki toplantılardan
muştur, GATT ile arasında gibi görevleri vardır?
hangi yönlerden farklıdır?
ne gibi bir ilişki vardır?

İKTİSADİ BİRLEŞMELER TEORİSİ


Yukarıda incelediğimiz ve öncülüğünü GATT’ın yaptığı evrensel yaklaşım, uluslararası ticaretin tüm
ülkeleri kapsayacak genel bir çerçevede liberalleştirilmesini amaçlar. Oysa bölgesel yaklaşımın kapsamı bir
grup ülke ile sınırlıdır. Burada, çoğunlukla aynı coğrafi bölgede yer alan ülkeler arasında dış ticaret engel-
leri kaldırılarak ticaret serbestîsi sağlanan bir grup oluşturulmaya çalışılır.
İktisadi birleşmeler teorisi bu şekilde, bir grup ülkenin
aralarındaki ticareti serbestleştirici politikalar izlemelerini İktisadi birleşmeler teorisi: Ekonomik ve
konu edinmektedir. İktisadi birleşmeler, siyasal bakımdan coğrafi yönden yakın bir grup ülkenin
bağımsız ülkeleri ekonomik yönden birbirine daha bağımlı aralarında serbest ticaret bölgesi, gümrük
duruma getirir. Ülkeler iktisadi birleşme akımlarına katıla- birliği veya ekonomik birlik kurarak dün-
rak üretim kapasitelerini, kaynak verimliliklerini ve sonuç- ya ticaretini serbestleştirmeleri.
ta toplumsal refah düzeylerini artırmayı amaçlarlar.
Sanayileşmiş ülkelerde hızlı üretim artışlarına karşın iç ulusal piyasaların yetersizliği, bu gibi birlikler
oluşturarak piyasa hacminin genişletilmesine yardımcı olmaktadır. Ayrıca geniş bir piyasa, kaynak verim-
liliğini yükseltmek, içsel ve dışsal ölçek ekonomileri sağlamak, teknolojik gelişmeyi hızlandırmak ve dış
rekabeti artırmak gibi avantajlara sahiptir. Az gelişmiş ülkeler ise iç piyasalarını birleştirmek yoluyla sana-
yileşme hızlarını yükseltmeye çalışırlar.
Dış pazar ve üretim etkinliği gibi ekonomik faktörlerin yanı sıra iktisadi birliklerin oluşturulmasında,
ekonomik ve siyasal güçlerin bir araya getirilmesiyle bölge dışında kalanlara karşı daha büyük dayanışma
sağlamak veya uluslararası politikada daha etkin bir rol oynamak gibi düşüncelerin de payı olabilir.

89
4
Dünya Ticaretinin Serbestleştirilmesi: Küreselleşme ve Ekonomik Birleşmeler

Günümüzde ulaştırma ve haberleşme teknikle- kotalar kaldırılmakta hem de birlik dışında


rinin ulaştığı boyutlar uzaklık faktörünü ortadan kalan ülkelere karşı tek bir ortak tarife uy-
kaldırarak, ülkeler arası ilişkileri yoğunlaştırmış ve gulanmaktadır.
iktisadi birleşmeler için daha uygun bir ortam ha- d. Ortak Pazar: Gümrük birliğinden daha ile-
zırlamıştır. ri bir iktisadi birleşmedir. Çünkü gümrük
birliğinde olduğu gibi üyeler, aralarındaki
ticareti serbestleştirip dışa karşı ortak tarife
uygularlarken, emek ve sermaye gibi üretim
dikkat faktörlerinin de bölge içinde serbest dolaşı-
Dünya ticaretini serbestleştirmede evrensel ve mı sağlanmaktadır.
bölgesel yaklaşımlar arasında çelişki bulunmayıp
e. İktisadi Birlik: İktisadi birleşme hareketle-
birbirini desteklerler. Böylece ülkeler bölgeselle-
rinin en ileri şeklidir. İktisadi birlikler ortak
şerek küreselleşmiş olmaktadırlar.
pazarın ötesinde ekonomik, mali ve para
politikalarının koordinasyonunu da gerek-
tirir. Yani iktisadi birliklerde, üye ülkelerin
İktisadi Birleşme Türleri bireysel makroekonomik politika izlemede-
Ülkeler arasındaki iktisadi iş birliği hareketleri, ki serbestîleri bir ölçüde, birliğe devredilir.
sınırlı sayıdaki mallar üzerinde tarife indirimlerin- Böyle bir aşamaya geçilmiş olabilmesi için
den, kapsamlı iktisadi birliklerin kurulmasına ka- tek bir para ve bankacılık sistemi, ortak
dar değişebilmektedir. Bazı birleşme hareketlerinde mali politikalar ve tüm birlik çapında ortak
yalnızca ülkelerin aralarındaki mal ve hizmet akım- ekonomik politikaları belirleyecek ve uygu-
larını serbestleştirmeleri, bazılarında buna ek ola- layacak ülkeler üstü bir organın kurulmuş
rak üretim faktörlerinin serbest dolaşımı, nihayet olması gerekir.
diğer bir kısmında ise bunlarla birlikte para, maliye Ekonomik birliğin bir diğer şekli de “parasal
ve ekonomi politikası alanlarında da uyum ve iş birliktir”. İlerde daha ayrıntılı olarak görüleceği
birliğinin sağlanması söz konusudur. gibi, parasal birlik, üye ülkelerin ulusal paraları
Günümüzde iktisadi birleşme veya gruplaşma arasında sabit kur ilişkisi kurulmasını öngörmekte,
hareketleri çok değişik şekiller almaktadır. Birleş- bunun için de ulusal para ve maliye politikalarının
menin derecesine göre bunları aşağıdaki gibi sıra- uyumlaştırılmasını amaçlamaktadır.
layabiliriz: Parasal birlikler çoğu kez dalgalı kur sistemle-
a. Tercihli Ticaret Anlaşmaları: En dar kap- rinin temel özelliği olan kur değişmelerinin, dış
samlı iktisadi iş birliği örneğidir. Burada ticaret ve sermaye akımları üzerindeki caydırıcı
anlaşmaya üye olan ülkeler, tek yanlı veya etkilerini gidermek için yapılan düzenlemelerdir.
karşılıklı olarak belirli mallar üzerindeki Özellikle sıkı ekonomik ve ticari ilişki içinde bu-
gümrük tarifelerinde indirimde bulunurlar lunan ülkeler arasında, bu tür birliklerin kurulması
(tarife ödünleri verirler). üyelerin yararına olabilir.
b. Serbest Ticaret Bölgesi: Bu tür birleşme- Ancak iktisadi birlikler bundan çok daha kap-
lerde, birliğe üye ülkeler, aralarındaki tica- samlı hareketlerdir. Çünkü burada söz konusu
rette gümrük tarifelerini ve miktar kısıtla- olan, yalnızca para ve maliye politikalarının değil,
malarını kaldırmakta fakat birlik dışında tüm ekonomik ve sosyal politikaların uyumlaştı-
kalanlara karşı her biri kendi özel tarifesini rılması ve bazı yetkilerin birlik düzeyinde bir ku-
uygulamaktadır. Yani aynı mal, birlik üyesi ruluşa (ülkeler-üstü) devredilmesidir. Fakat bazen,
bir ülkeden ithal edildiğinde tarife öden- Avrupa Birliği örneğinde olduğu gibi, ekonomik
mez fakat üçüncü ülkelerden ithal edildi- birlik kurmayı amaçlayan ülkeler bu doğrultuda
ğinde ulusal gümrük vergisi uygulanır. daha hızlı bir yol almak için aynı zamanda parasal
c. Gümrük Birliği: Burada serbest ticaret bir birlik kurmayı da öngörmüş olabilirler.
bölgelerinden daha ileri bir birleşme söz Belirtmek gerekir ki uygulamada görülen birleş-
konusudur. Şöyle ki hem üyelerin kendi me hareketleri bazı durumlarda yukarıda değindik-
aralarındaki ticarette gümrük tarifeleri ve lerimizin hiçbirisine tam olarak uymayabilir. Başka

90
4
Uluslararası Ticaret

bir deyişle, uygulamada bu hareketlerin belirli özel- kir. Bu ise yerli katkı payını kanıtlayan belgelerin
likleri alınarak farklı birleşme türleri oluşturulabil- veya menşe şahadetnamelerinin kullanılmasını ge-
mektedir. Örneğin, serbest ticaret bölgelerindeki rektirir ki bu da bir anlamda bürokrasiyi artırmak-
gibi mal ticareti yanında ortak pazardaki gibi fak- tan başka bir şey değildir.
tör dolaşımının da serbest bırakılması veya ticareti
serbestleştirme girişimleri ile birlikte ortak sanayi
projelerinin gerçekleştirilmeye çalışılması vs. gibi.
Ticareti dolambaçlı yollara saptırma:
Serbest ticaret bölgesi durumunda bölge
Gümrük Birlikleri ve Serbest Ticaret
dışından yapılacak ithalatın önce birlik
Bölgeleri içindeki düşük tarifeli ülkeye ithal edilme-
Tercihli ticaret anlaşmaları birer uluslararası ik- si, oradan da yüksek tarifeli ülkeye akta-
tisadi iş birliği örnekleridir. Ancak bunlar örgütsel rılması olayı.
bir yapıya sahip değildir. Günümüzde iktisadi bir-
leşme hareketleri içinde en sık rastlananlar gümrük
birliği ile serbest ticaret bölgeleridir. Bunların her Benzer bir sorun da gümrük birliklerinde, dışa-
ikisinde de üye ülkeler arasındaki gümrük tarifele- rıdan birliğe giren mallardan ortak bir tarife alın-
ri ve kotaların kaldırılması söz konusudur. Ancak ması durumunda görülür. Örneğin Amerika’dan
gümrük birliklerinde dışa karşı ortak bir gümrük Fransa’ya ihraç olunan bir mal düşünelim. Bu mal
tarifesi uygulanırken serbest ticaret bölgelerinde Avrupa Birliği’ne Marsilya, Napoli veya Hamburg
her ülke kendi özel tarifesini sürdürmektedir. gibi çeşitli limanlardan sokulabilir. Dolayısıyla mal
hangi limanlardan girerse normal olarak gümrük
vergisini de o ülke tahsil eder. Ancak mal birlik
içinde başka bir ülkeye gittiği sürece bu, bir ülke-
Serbest ticaret bölgesi: Bir grup ülkenin nin ithal ettiği malın gümrük vergisinin başka bir
kendi aralarındaki ticareti serbestleştirme- ülkeye ödenmesi demek olur. O yüzden gümrük
leri ve üçüncü ülkelere karşı kendi özel birliklerinde, üçüncü ülke mallarının ithalinden
tarifelerini uygulamaları biçimindeki böl- sağlanan gümrük vergileri tüm birlik çapında bir
gesel birlikler. fonda toplanır ve sonra da üye ülkeler arasında bö-
lüştürülür veya birliğin ortak giderlerinin finans-
Gümrük birliği: Bir grup ülkenin kendi manında kullanılır.
aralarındaki ticareti serbestleştirmeleri ve
İktisadi birleşme hareketleri genellikle, yakın
dışarıya karşı ortak bir gümrük tarifesi uy-
ilişki içinde bulunan ülkeler arasında kurulur. İliş-
gulamaları biçimindeki iktisadi birleşme
kilerdeki bu yakınlık acaba neleri kapsar?
hareketi.
Coğrafi yakınlık önemli bir etkendir. Coğrafi
bakımdan uzak ülkeler arasında taşıma giderleri
Bu özellikleri dolayısıyla gümrük birliklerinin önemli bir maliyet sorunu doğuracağından, güm-
daha ileri bir hareket olduklarına kuşku yoktur. rük birliklerinin kurulması da güçleşir. Fakat coğ-
Ayrıca serbest ticaret bölgeleri, üyelerin dışa karşı rafi yakınlık yeterli değildir. Ekonomik, siyasal ve
farklı tarifeler uygulamaları dolayısıyla, uluslararası askerî konularda da yakın iş birliği içinde olmak
ticareti dolambaçlı yollara saptırabilir. Çünkü gerekir. Önemli noktalardan birisi ise ülkelerin
daha önce de belirtildiği gibi, birlik dışındaki ülke- ekonomik gelişme düzeyleriyle ilgilidir. Yakın eko-
lerden birlik içindeki yüksek gümrüklü ülkeye mal nomik iş birliğinin daha çok, benzer ekonomik
ihraç edecek olan ihracatçılar, mallarını önce birlik gelişme düzeyindeki ülkeler arasında gerçekleştiril-
içinde düşük tarifeli ülkeye gönderir ve orada bu diği görülmektedir. Örneğin AB, EFTA, Mercosur
düşük tarifeleri ödedikten sonra, asıl amaçladıkları vs. hep bu özelliktedir. Ayrıca, birliği kuracak ülke-
yüksek gümrüklü ülkeye re-eksport yaparlar. Böyle ler arasında yakın tarihi, sosyal ve kültürel bağlar
dolambaçlı yollara başvurulması uluslararası ticaret bulunmalıdır. Dil, din gibi ortak kültürel değerler,
akımlarının normal gelişmesini bozabilir. Bunu sıkı ekonomik ilişkiler kurulmasında önemli dere-
önlemek için ithalatın kaynağını araştırmak gere- cede etkili olabilmektedir.

91
4
Dünya Ticaretinin Serbestleştirilmesi: Küreselleşme ve Ekonomik Birleşmeler

Yaşamla İlişkilendir

Türkiye’nin Taraf Olduğu Serbest Tica- hükümler yer alabilmektedir. Gümrük Birliği
ret Anlaşmaları (STA’lar) 1996 başında AB ile Anlaşması’nın güncelleştirilmesinde Türkiye’nin
imzalamış olduğumuz Gümrük Birliği Anlaşma- talep ettiği değişikliklerden birisi de AB’nin
sı Türkiye’nin AB’nin ortak ticaret politikasını STA görüşmelerine kendisinin de taraf olarak
benimsemesini gerektirir. Bu kapsamda AB’nin katılmasıdır.
serbest ticaret anlaşması imzaladığı çeşitli ülke- Türkiye, STA’lardan genel olarak şu gibi ya-
lerle Türkiye’nin de benzer anlaşmalar yapması rarlar beklemektedir:
gerekmiştir. Nitekim 2004 yılında AB’ye tam üye
• Çevre ve komşu ülkeler başta olmak üzere
olarak katılan Orta ve Güney Avrupa ülkeleriyle
hedef pazarlara giriş olanaklarının artırılma-
daha önceden serbest ticaret anlaşmaları imzalan-
sı, AB pazarlarına bağlılığın azaltılması
mıştı. Bu ülkelerin AB’ye tam üye olarak girmele-
riyle bu anlaşmalar sona ermiştir. • İhracatçıların dış pazarlarda, başta AB ülke-
lerinin girişimcileri olmak üzere rakipleri ile
Bugün AB üyeliği dolayısıyla Türkiye’nin
eşit koşullarda rekabet edebilmesinin sağlan-
serbest ticaret bölgesi anlaşması imzaladığı veya
ması, - Tarife ve tarife dışı engellerin kaldırı-
anlaşma için görüşmeler yaptığı çok sayıda baş-
larak ihracatımızın ürün bazında çeşitlendi-
ka ülke ve ülke grubu bulunmaktadır. Anlaşma
rilmesi ve ihracat hacminin genişletilmesi,
imzalanması bir zorunluluk olmakla birlikte,
Türkiye’nin AB tarafından uygulanmış STA’ların • Sağlanan tercihli ticaret ödünleri dolayısıyla
içeriğini aynen kabul etmesi gerekmez. doğrudan yabancı sermaye girişlerinin özen-
dirilmesi
Belirtmek gerekir ki Türkiye AB’nin im-
zaladığı STA’ların görüşmelerine taraf olarak • Dışa açık rekabetçi alt yapının güçlendiril-
katılmamaktadır. Oysa bu anlaşmalarda ba- mesi ile, ülke ekonomisinin uluslararası re-
zen Türkiye’nin çıkarlarıyla bağdaşmayacak kabet gücünün artırılması vs.

Gümrük Birliklerinin Ekonomik Etkileri


İktisadi birleşme hareketleri, üye ülkeler arasındaki ticari engellerin kaldırılmasını gerektirdiğinden
bu tür gelişmeler, dünya ticaretinin serbestleştirilmesi ya da küreselleşme yolunda atılan bir adım olarak
değerlendirilebilir. Ancak üye ülkeler üye olmayanlarla yaptıkları ticaret üzerindeki kısıtlamaları sürdür-
düklerinden bu yoldan dünya ticaretini serbestleştirme girişimleri yine de sınırlı kalmaktadır.
Aşağıda iktisadi birleşme hareketlerine örnek olarak gümrük birlikleri ele alınarak bu tür hareketlerin
ekonomik etkileri incelenmeye çalışılacaktır. Bu etkilerin benzerleri diğer birleşmeler için de geçerlidir.
Gümrük birliklerinin doğurduğu etkiler önce, statik ve dinamik etkiler diye ikiye ayrılır. Statik etkiler,
teknoloji ve ekonomik yapının sabit kalması varsayımı altında, üretim faktörlerinin yeniden dağıtımı
dolayısıyla ortaya çıkacak etkileri ifade eder. Geleneksel dış ticaret analizlerinde daha çok statik etkiler
üzerinde durulur.

Statik etkiler: Gümrük birliğinin oluşturul- Dinamik etkiler: Gümrük birlikleri ile
ması ile ortaya çıkan bir defalık etkiler; ticaret geniş bir piyasa yaratmanın doğurduğu
yaratıcı ve ticareti saptırıcı etkilerden oluşur. süreklilik gösteren etkiler.

92
4
Uluslararası Ticaret

Oysa tek bir piyasanın yerine, birleşme hareketi


ile ortak bir geniş piyasanın geçmesi, kaynak arzı-
Ticaret yaratıcı etki: Gümrük birlikleri
nı, üretim yönetimini ve teknolojiyi değiştiren bir
içinde tarifelerin kaldırılması dolayısıyla
dizi sonuçlar doğurur ki bunlara “dinamik etkiler”
birliğe üye ülkelerin birbirinden yaptıkları
denmektedir. Statik etkiler bir defalıktır. Dinamik
ticaretin hacminde ortaya çıkan artışlar.
etkiler ise süreklilik gösteren ve çoğunlukla kalkın-
mayı hızlandıran etkilerdir. Aşağıda önce statik et-
kileri ele alalım:
Ticareti saptırıcı etki, gümrük birliğinin kurul-
ması ile en verimli üreticinin birlik dışında kalması
Statik Etkiler
ve birlik ülkelerinin bu ülkeden yapmakta olduk-
Bir bölge içinde ticaret engelleri kaldırılınca bu ları ithalatın sona ermesi dolayısıyla ortaya çıkar.
bölgeyi oluşturan ülkeler arasında dış ticaret hacmi Böylece ithalat en verimli ülkeden birliğe üye daha
genişler ve üretim daha etkin ellerde toplanır. Buna az verimli ülkelere kaymış olur. Bu durumda kay-
gümrük birliklerinin ticaret yaratıcı etkisi denir. nakların verimliliği göreceli biçimde azalmış olaca-
Ticaret yaratıcı etki gümrük birliklerinin dünya ğından refah değişmeleri olumsuz yöndedir.
refahı üzerindeki olumlu yönüdür.
O hâlde gümrük birliklerinin dünya refahına
Bölge içinde gümrüklerin kaldırılması ve dı- net etkisi, doğurduğu ticaret yaratıcı ve ticareti sap-
şarıya karşı ortak bir gümrük tarifesi uygulanma- tırıcı etkilerin göreceli büyüklüğüne bağlıdır. Eğer
sı bölge içi ticareti geliştirirken bölge dışı ticareti ticaret yaratıcı etki, ticareti saptırma etkisinden
olumsuz biçimde etkileyebilir. Böylece bölge içi daha büyükse birlikler ortalama kaynak verimlili-
ticaret, bölge dışı ticaret aleyhine genişlemiş olur. ğini yükseltecek ve dünya refahını yükseltecektir.
Ticaret yaratıcı etkiler gümrük birliklerinin ku- Tersine, ticaret saptırıcı etkinin ticaret yaratıcı et-
rulmasından sonra bölge içi ticaretteki gelişmeleri kiden büyük olduğu durumlarda dünya kaynakla-
ifade etmektedir. Bölge dışından yapılan ticaretteki rının ortalama verimliliği azalacak ve dünya refahı
daralmaya da ticareti saptırıcı etki denir. düşecektir.

Ticareti saptırıcı etkiler: Gümrük bir- Gümrük birliklerinin dünya refahına et-
liğinin kurulması ile birlik dışında kalan kisi: Ticaret yaratıcı etki ile ticareti saptırıcı
ülkelere ortak gümrük tarifesi uygulandığı etkinin göreceli büyüklüğüne bağlıdır.
için daha verimli olan ve birlik dışında ka-
lan bu ülkelerden yapılan ithalat hacmin-
Burada belirtilen dünya refahı ve dünya kaynak
de ortaya çıkan azalma.
verimliliği üzerindeki etkiler, doğaldır ki ilgili ülke-
lerdeki değişmeler kanalıyla ortaya çıkacaktır. Yani
Ticaret yaratıcı etki gümrük birliği, dolayı- örneğin ticaret yaratıcı etkinin göreceli olarak bü-
sıyla üye ülkelerdeki yüksek maliyetli üretimin yük olduğu durumda birlik üyesi ülkelerin kaynak
yerine birlik içindeki daha verimli ülkenin üreti- verimliliği ve refah düzeyleri yükselecek ve bu da it-
minin geçmesi dolayısıyla ortaya çıkar. Başka bir halat artışlarıyla diğer dünya ülkelerine yayılacaktır.
deyişle bu etki, birlik içerisinde karşılaştırmalı üs- Şimdi, gümrük birliklerinin bu iki statik etki-
tünlüklere uygun bir uzmanlaşmanın sonucudur. sine daha yakından bir göz atalım: Ticaret yaratıcı
Ticaret yaratıcı etkinin büyüklüğü gümrük birliği etkinin refah kazançları iki bölümden oluşur. Biri-
sonucunda birliğe katılan ülkelerin refah artışının si yüksek maliyetli ülkede yerli üretimin azalması,
da yüksek olacağına bir işaret sayılabilir. Bununla dolayısıyla ortaya çıkan üretim kazançlarıdır. Diğe-
birlikte, refah üzerindeki net değişmenin belirlene- ri de düşük fiyattan tüketici rantındaki artışı gös-
bilmesi için ticareti saptırıcı etkinin de göz önünde teren tüketim kazançlarıdır. Bu iki etkinin toplamı
bulundurulması gerekir. Çünkü ticareti saptırıcı ticaret yaratıcı etkinin doğurduğu refah artışını ifa-
etki refahı olumsuz yönde etkiler. de eder.

93
4
Dünya Ticaretinin Serbestleştirilmesi: Küreselleşme ve Ekonomik Birleşmeler

Ticareti saptırıcı etki, en verimli üreticinin birlik dışında kalması ve mallarının ortak gümrük tarifesine
tabi olması nedeniyle, birliğin bu ülkeden yaptığı ithalatın durmasından kaynaklanır. Dolayısıyla eğer bir-
lik kurulduktan sonra, ya bu ülke birlik içinde yer alır ya da fiyat avantajı kapanmamış olarak bu ülkeden
ithalat devam ederse, bir ticaret saptırıcı etki ortaya çıkmaz ve bir refah düşüşü görülmez.
Bu anlatılanları bir örnekle gösterelim. A, B, C diye üç ülke ve bir mal ele alalım: Bu malın söz konusu
ülkelerdeki fiyatları sırasıyla 225, 150 ve 100 lira olsun. Demek oluyor ki söz konusu malın en verimli üre-
ticisi C’dir, ikinci sırada B ülkesi yer alır. Verimliliği en düşük (maliyeti en yüksek) ülke ise A’dır. Analizleri
A ülkesi açısından yürütelim.
A ülkesinin, ilk aşamada yüksek maliyetli yerli üretimini korumak için yüzde 100 oranında, ayırım
gözetmeyen bir ad valorem vergi uygulamakta olduğunu varsayalım. Böylece bu ülkede B’nin malının
fiyatı 300, C’nin malının fiyatı ise 200 liraya yükselir. Dolayısıyla A ülkesi B’den hiç ithalat yapmaz; tü-
ketiminin bir bölümünü kendi üretimi ile bir bölümünü de en verimli ülke durumundaki C’den yaptığı
ithalatla karşılar.

Fiyat A ve B bir gümrük birliği kurar ve yüzde 100


D S oranında bir ortak gümrük tarifesi uygulamaya
A’nın fiyatı koyarlarsa C ülkesi A’ya mal satamaz, (h) alanı
225
P V Y C’nin fiyatı + tarife kadar bir ticareti saptırıcı etki olur. Diğer
200 3
yandan (e) ile (f ) üçgen alanlarının toplamı
P2 e f B’nin fiyatı
150 kadar bir ticaret yaratıcı etki ortaya çıkar. Eğer
M I h J N
P1 C’nin fiyatı (e) ile (f ) nin toplamı (h) alanından büyükse,
100
E H gümrük birlikleri dünya refahı açısından olumlu
S D sonuç doğurur. Tersi durumda dünya refahında
bir düşme ortaya çıkar.
0
L K R T Miktar

Şekil 4.1 Gümrük birliğinin statik etkileri

Buna göre, Şekil 4.1’de, SS ve DD ele alınan malın A ülkesindeki arz ve talep eğrileridir. A’nın ufak bir
ülke olduğunu varsaydığımızdan, B ve C’nin fiyatları (arz eğrileri) yatay doğrularla gösterilmiştir. Grafiğe
göre ilk durumda, yani tüm ülkelere yüzde 100 oranında bir tarife uygulandığında A’nın tüketiminin OR
olduğu, bunun OK kadarının yurt içi üretimle sağlandığı, geri kalan KR (veya IJ=VY) kadarının C ülke-
sinden ithal edildiği görülüyor.
A ve B’nin bir gümrük birliği kurduklarını ve C’nin bu birliğin dışında kaldığını varsayalım. Bu du-
rumda B’nin malı A ülkesine gümrüksüz gireceğinden, fiyatlar B’nin fiyat düzeyi olan 150 liraya iner
(taşıma giderleri ve öteki müdahaleler sıfır). Birlik dışına karşı uygulanacak ortak gümrük tarifesinin A
ülkesinin birleşmeden önceki tarife oranı ile aynı olduğunu kabul edersek, C’nin malının A’daki ithal fiyatı
eskisi gibi 200 lira olarak kalır.
Bu değişikliklerden sonra birlik içinde B’nin fiyatları geçerli olacağından C ülkesi artık birliğe mal
satamaz. Birlik içinde gümrüklerin kalkması ile A ülkesinin ithalatı LT (veya MN)’ye yükselir ve bu itha-
lat tümüyle B’den yapılır. İthalattaki artışın LK (veya MI) kısmı, A’nın kendi pahalı üretiminin azalması
ve yerine göreceli olarak daha verimli durumdaki B’nin üretiminin geçmesi, RT (veya JN) kısmı da fiyat
düşüşünün tüketimi artırması dolayısıyla ortaya çıkmıştır. Böylece ithalattaki toplam artış LK+RT (veya
MI+JN) olmaktadır; ticaret yaratıcı etki bunu ifade eder. Diğer yandan, eskiden C ülkesinden yapılan KR
(veya EH) miktar ithalat ise şimdi B ülkesine kaymıştır; bu da ticareti saptırıcı etkidir.
Miktardaki bu değişmeler ekonomik refahı da etkileyecektir. Buna göre LK miktar yerli üretimin yerine
B’nin üretimi geçmesi dolayısıyla sağlanan refah artışı MVI üçgeninin alanına ve fiyat düşüşü sonucu tüke-
timde ortaya çıkan RT miktar artışının refahı yükseltici (tüketici rantındaki artış) etkisi de JYN üçgen alanına
eşittir. Böylece gümrük birliğinin ekonomik refahı artırıcı etkisi bu iki üçgen alanının toplamı kadardır.

94
4
Uluslararası Ticaret

Diğer yandan, C ülkesinin üretim maliyeti • Eğer en düşük maliyetli ülke (örnekte C)
B’den birim başına EI kadar daha düşük olduğu birliğe katılmışsa, ticareti saptırıcı etki yok-
için, bu ülkeden KR miktarındaki bir ticaret sap- tur. Kurulacak bir birlik içinde en düşük
masının doğuracağı refah düşüşünün de EIJH dik- maliyetli üreticinin yer alma olasılığı ise ka-
dörtgeninin alanına (EI_EH) eşit olduğu anlaşılır. tılan ülke sayısı ile artar.
O hâlde, gümrük birliğinin refah üzerindeki net • En az maliyetli ülkenin birliğe girmediği
etkisi bu alanların karşılaştırılmasına bağlıdır. An- durumda bile, ortak gümrük tarifesi yete-
cak MVI+JYN > EIJH olduğu durumda, gümrük rince düşük tutulursa ticareti saptırıcı etki
birlikleri birliğe katılan ülkeler, dolayısıyla da dün- önlenebilir. Söz gelişi, yukarıdaki örnekte
ya ekonomisi için net bir refah artışı sağlar, tersi ortak gümrük tarifesi yüzde 50’den daha
durumda ise bir refah düşüşü vardır. düşük oranda belirlenirse, C ülkesi yine de
Refahtaki değişmeleri geometrik olarak gös- birliğe mal ihracını sürdürebilir.
termek üzere başka bir yol da izlenebilir. Şöyle ki • Her iki etkinin ortaya çıktığı durumlarda da
fiyatların 150 düzeyine düşmesi, tüketici rantında bu refah etkilerinin hacmini değiştirebilen
ABYN kadar bir artış yaratır. Fakat bunun ABVM çeşitli faktörler vardır. Örneğin bunlardan
kısmı üretici rantındaki azalışı ve tüketici rantında- birisi, üye ülkelerle birlik dışındaki ülkele-
ki artışı ifade eder. Bu iki miktar tam olarak birbiri- rin fiyatları arasındaki göreceli farklılıklardır.
ne eşit olduğundan refah etkileri birbirini götürür, Eğer örnekte B ülkesindeki maliyetler C’nin
yani toplum refahı açısından bir değişme ortaya maliyetine daha yakın olsaydı, göreceli ola-
çıkmaz. Diğer yandan, önceden C ülkesinden yapı- rak ticaret yaratıcı etki büyük, ticareti saptı-
lan ithalat karşılığı devletin elde etmiş olduğu tarife rıcı etki ise nispeten küçük olurdu.
gelirleri toplamının (EVYH alanı) IVYJ kadar bir
• Gümrük birliğinin kurulmasından önce bir
payı gümrük birliğinin kurulmasından sonra düşük
mal, üye ülkelerin hiçbirisi tarafından üretil-
fiyatlar biçiminde tüketiciye aktarılır. Bütün bun-
miyorsa bu malla ilgili ne bir ticaret yaratıcı,
lar çıkartıldıktan sonra geriye MVI ve JYN üçgen
ne de bir ticaret saptırıcı etki ortaya çıkar.
alanları ile EIJH dikdörtgen alanı kalır. MVI+JYN
alanı refah kazançlarıdır (tarife konulduğu duru- • Üye ülkeler coğrafi olarak ne kadar yakın
mundaki üretici rantı ile kaybedilen tüketici rantı olurlarsa, taşıma giderleri azalacağından ti-
toplamı) ifade eder. Oysa tarife gelirlerindeki azal- caret yaratıcı etki o derece artar.
manın EIJH dikdörtgen alanı ile gösterilen kısım • Birlik üyesi ekonomilerin birleşmeden
tamamen yok olmaktadır; bu ise toplum açısından önce, tamamlayıcı ya da rekabetçi olmaları
bir refah kaybıdır. da bu konuda önemlidir. Tamamlayıcı ve
Gümrük birliklerinin statik etkileri ilk kez rekabetçi ekonomi kavramları bir anlamda
1950’lerde Kanadalı ünlü iktisatçı Jacob Viner aşağıdaki şekilde tanımlanabilir:
tarafından incelenmiştir. Viner’in analizlerinden
çıkartılan ve “gümrük birlikleri serbest ticaret doğ-
rultusunda bir adım olmakla birlikte her zaman
dünya refahını artırmayabilir” biçimindeki sonuç, Tamamlayıcı ekonomiler: Birbiri ile re-
“ikinci en iyi teorisi” düşüncesinin geliştirilmesine kabetçi olmayan veya birbirine benzeme-
önemli katkıda bulunmuştur. yen mallar üreten ülkeler.
Bununla birlikte, Viner’in açıklamaları iktisadi
birleşmeler teorisi alanında bir ilk adım oluşturur. Rekabetçi ekonomiler: Birbirine benze-
Viner, yalnız üretim etkileri ile ilgilenmişti. Tüke- yen mallar üreten ülkeler.
tim etkileri ise daha sonra Meade tarafından ince-
lenmiştir. Johnson ise söz konusu üçgen alanları Eğer iki ülkede gümrüklerle korunan endüstri-
toplayarak toplam refah kazançlarını göstermiştir. ler birbirlerinin benzeri ise bu ekonomiler rekabet-
Yukarıdaki açıklamalardan gümrük birlikleri- çi sayılırlar. Tersine, eğer gümrüklerle korunan en-
nin refah etkilerini belirleyecek bazı faktörleri şu düstriler birbirlerinden farklıysalar bu ekonomiler
şekilde sıralayabiliriz: de tamamlayıcıdır.

95
4
Dünya Ticaretinin Serbestleştirilmesi: Küreselleşme ve Ekonomik Birleşmeler

Bu tanımlama açısından üye ülkelerin ekono- me hareketleri üye ülkelerin ekonomik yapılarında,
mileri ne derece rekabetçiyseler birleşmeden sağla- üretim kapasitesi ve kaynak verimliliklerinde kök-
nacak yararlar o kadar yüksektir. Çünkü tarifeler lü değişiklikler yapar. Bunlar zaman içinde oluşan,
kaldırılınca büyük bir üretim hacmi, bölge içinde millî geliri, kalkınma hızını ve ekonomik refahı
yüksek maliyetli üreticilerden yine içerdeki düşük yakından ilgilendiren değişmelerdir. Çoğu iktisat-
maliyetli üreticilere doğru kayar. Başka bir deyişle, çılara göre gümrük tarifelerinin asıl önem taşıyan
üretim daha etkin ellerde toplanır. Oysa tamamla- yönü, statik değil bu dinamik etkilerdir.
yıcı ekonomiler arasında kurulacak birlikler böyle Gümrük birliklerinin dinamik etkileri daha
büyük bir ticaret yaratma etkisine yol açmazlar. önce incelediğimiz dış ticaretin dinamik yararla-
Belirtmek gerekir ki gümrük birliklerinin statik rının bir benzeridir. Bunların başlıcalarını tekrar
refah etkileri yalnızca ticaret yaratıcı ve ticareti sap- hatırlatalım:
tırıcı etkileri dolayısıyla ortaya çıkmaz. Bunun ya- Dış rekabetin artması: Gümrük tarifeleri, ko-
nında örneğin, gümrük idarelerinin, sınır kapısın- talar ve öteki kısıtlamalar monopolleşmeyi ve ve-
daki görevlilerin kaldırılması, gümrük işlemlerinin rimliliği düşük işletmeleri özendirir. Birlik içinde
son bulması vs. de refahı etkileyecek sonuçlar do- dış ticaret kısıtlamalarının kaldırılması, yerli üre-
ğurur. Diğer yandan, gümrük birliklerinin, üçüncü ticileri dış piyasa rekabetiyle karşı karşıya getirir.
ülkelerden ithalatı ve o ülkelere ihracat arzını azalt- Böylece verimliliği düşük üreticiler endüstriyi terk
ması da ticaret hadlerini birlik lehine değiştirebilir. eder ve ancak rekabete dayanacak kadar verimli ça-
Bu konuyu bitirmeden değinmek istediğimiz lışanlar faaliyetlerini sürdürebilir.
bir nokta da şudur: Gümrük birliği kurulduktan Ölçek ekonomileri: Üretim hacminin geniş bir
sonra bölge içinde verimli üreticilerle rekabet ede- piyasanın ihtiyaçlarını karşılayacak biçimde artırıl-
meyen bazı firmalar endüstriyi terk etme zorunlu- ması, ölçek ekonomilerinden yararlanılmasına yol
luğu ile karşılaşırlar. Dolayısıyla bunlar birbirleriyle açar. Büyük ölçekli üretimin doğurduğu maliyetleri
anlaşma ve birleşme ile tröstleşme yoluna gidebi- düşürücü etkenler içsel ölçek ekonomileri ve dışsal
lirler. Böyle bir gelişme rekabeti sınırlandırarak ölçek ekonomileri diye ikiye ayrılır. Birincisi işlet-
gümrük birliklerinin yararlarını azaltır. O nedenle, menin kendisinden kaynaklanır. Örneğin geniş bir
iktisadi birlik kuran ülkeler, bölge içinde rekabeti piyasa, işletmenin daha ileri teknolojik yöntemler
kısıtlayacak bu gibi tröstlerin ortaya çıkışını engel- uygulamasına olanak sağlar. Kitlesel üretim yapıl-
leyecek önlemler almak zorundadırlar. ması nedeniyle pazarlama fonksiyonları daha büyük
hacimlerde gerçekleştirilir; daha az stok bulunduru-
lur. Ayrıca üretim, planlama, yönetim, araştırma ve
geliştirme gibi faaliyetler için ileri derecede kalifiye
dikkat eleman çalıştırılma olanağı elde edilir. Bütün bunlar
En verimli ülke birlik içinde yer alırsa gümrük ise işletme maliyetlerinde tasarrufa yol açar.
birliklerinin ticareti saptırıcı bir etkisi olmaz. Büyük ölçekli üretim ekonomileri, birliğe ka-
Birliğe üye ülkelerin sayısı ne kadar artarsa en tılan ufak ülkeler için daha büyük önem taşır. Ge-
birliğin en verimli ülkeyi kapsama olasılığı da o niş bir iç piyasaya sahip ülkeler, birliğe katılmadan
kadar artar. da bu ekonomilerden yararlanırlar. Örneğin ABD
kendi içinde zaten bir gümrük birliği gibidir. Ama
Lüksemburg, Hollanda ve Danimarka gibi iç piya-
Dinamik Etkiler sası ufak ülkeler, Avrupa Birliği üyeliğinden önemli
Statik etkiler ekonomik yapıda bir değişiklik ol- ölçüde ölçek ekonomisi sağlarlar.
madan, tarifelerin kaldırılması dolayısıyla dış tica- Piyasa hacminin genişlemesi, ayrıca işletme dışı
ret hacmi ve refah düzeyinde ortaya çıkan değişme- tasarruflar doğurur. Bunlar işletmenin bağlı bulun-
lerle ilgilenir. Bunlar daha önce de ifade ettiğimiz duğu endüstri dalının gelişmesinden kaynaklanır.
gibi bir defalık etkilerdir. Hızla gelişen bir sanayi karşısında eğitim kurum-
Oysa dar bir ulusal piyasanın yerine birleşik, ları, çeşitli endüstri dallarının ihtiyacı olan teknik
geniş bir piyasanın geçmesiyle görülecek etkiler eleman ve yöneticiler yetiştirirler. Böylece firmalar,
yalnız bunlardan ibaret değildir. Ekonomik birleş- teknik iş gücünü kendileri eğitmekle yapacakları

96
4
Uluslararası Ticaret

masraflardan kurtulmuş olurlar. Bir sanayinin ge- İktisadi Birlik


lişmesi o alandaki teknik bilgilerin ilerlemesine ve Ekonomik bütünleşme hareketlerinin son aşaması
hızla yayılmasına yol açar. Bundan başka, kitlesel iktisadi birliklerdir. İktisadi birlik, uygulanacak eko-
üretim karşısında endüstriye ham madde sağlayan nomik, parasal, mali ve sosyal politikaların birlik ta-
işletmeler de ileri teknoloji ve büyük ölçekli üre- rafından ortak biçimde belirlenmesini gerektirir. Bu-
tim yöntemlerini kullanmaya başlarlar. Bu ise ham nun için de ülkelerin politika belirleme ve uygulama
madde ve ara mallarının bollaşmasına, kalitesinin yetkilerinin bir bölümü birlik düzeyinde oluşturulan
yükselmesine ve fiyatların ucuzlamasına neden (ülkeler üstü) bir kuruluşa devredilir. Ekonomik bir-
olur. Ayrıca ulaşım, enerji, mali kurumlar vs. gibi lik bazen bir parasal birlikle tamamlanır. İktisadi bir-
altyapı hizmetlerinde gelişme sağlanır. lik aşamasında birliği oluşturan ülkeler âdeta geniş bir
Teknolojik ilerleme: Gümrük birlikleri, üye ülkenin farklı bölgeleri durumuna gelirler.
ülkelerin teknolojik ilerleme hızlarını yükseltir.
Geniş bir piyasa, büyük işletmelerin kurulmasına
yol açar. Bu ise bir yandan yurt dışından ileri tek-
niklerin aktarılmasına, öte yandan da işletmelerin İktisadi birlik: Uygulanacak ekonomik,
bünyesinde araştırma ve geliştirme faaliyetlerine parasal, mali ve sosyal politikaların birlik
daha büyük fonlar ayrılmasına olanak verir. tarafından ortak biçimde belirlenmesini
Yatırımları özendirme: Gümrük birlikle- gerektirir; bunun için de ülkelerin politi-
ri, kaynakların etkinliğini, dolayısıyla millî geliri ka belirleme ve uygulama yetkilerinin bir
yükseltir. Millî gelirdeki büyüme de tasarrufları bölümü birlik düzeyinde oluşturulan (ül-
ve yatırımları artırır. Gümrük birlikleri tarifelerin keler üstü) bir kuruluşa devredilir.
yeniden yükseltilmeyeceği konusunda iş adamları-
na güven sağlayarak yatırımların riskini azaltır ve
kârlılığı yükseltir. Bundan başka, piyasa hacminin Ekonomik birlikler, oluşturulması ve sürdürül-
genişlemesi, birlik içinde üretimin daha etkin eller- mesi güç kuruluşlardır. Bunun temel nedeni ise üye
de toplanmasına ve bölgeye önemli ölçüde yabancı ülkelerin, mikro ve makroekonomik politikalarla
sermaye yatırımının çekilmesine neden olabilir. birlikte, çok geniş alanı kapsayan konular hakkında
Belirtmek gerekir ki gümrük birliklerinin oluş- anlaşmalarını gerektirmesidir. Gözlemler siyasal,
turulması, üçüncü ülke üreticilerinin ortak güm- ekonomik ve kültürel yönlerden benzer ülkeler-
rük tarifesinden kaçınmak amacıyla, bölge içindeki de bile, belirli alanlardaki farklılıkları gidermenin
yatırımlarını artırmalarına neden olur. Bu tür ya- kolay olmadığını gösteriyor. Tarihsel açıdan da
bancı sermaye işletmelerine “tarife fabrikaları” adı ülkeler, ekonomik birlik uğruna ulusal egemenlik
verilmektedir. Nitekim 1960’lardan sonra Avrupa haklarını kısmen ya da tamamen böyle bir ülkeler
Ortak Pazarı’na akan Amerikan sermayesi özellikle üstü kuruluşa (ekonomik birliğe) devretmekte fazla
bu nedene dayanıyordu. istekli davranmamışlardır.
Kaynak hareketliliği: İster gümrük birliği, Siyasal birleşme ile iktisadi birlikler arasında
ister ortak pazar biçiminde olsun, birlik çapında yakın bir ilişki vardır. Çoğu kez siyasal birleşmeye
emek ve sermayenin hareketliliğindeki artış, bölge giden yolun iktisadi birleşmeden geçtiği görülmek-
içinde kaynakların daha iyi kullanımına yol açar. tedir. Örneğin, 1870’de Bismarck, Almanya’nın
Bu da verimliliği ve refahı yükseltici bir faktördür. siyasal birliğini 1834’te Alman prenslikleri arasın-
Böylece gümrük birliklerinin dinamik etkilerini da kurulan Zollverein (gümrük birliği) sayesinde
gözden geçirmiş bulunuyoruz. Belirtmek gerekir ki gerçekleştirmiştir.
statik ve dinamik yararları dolayısıyla gümrük bir-
liğine katılmak, aşağıda görüleceği gibi, kaynak et-
kinliğini artırmak açısından ancak “ikinci en iyi” bir
Zollvereign: 1970’de Alman prenslikleri
politikadır. Birinci en iyi politika ise tek yanlı olarak
arasında oluşturulan ve Alman Birliğinin
tüm ticaret engellerini kaldırmaktır. Ama zarara uğ-
kurulması üzerinde önemli etkileri olan
rayacak yerli üreticilerin şiddetle karşı koymaları do-
gümrük birliği.
layısıyla, bu politikaların uygulanması çok güçtür.

97
4
Dünya Ticaretinin Serbestleştirilmesi: Küreselleşme ve Ekonomik Birleşmeler

Gümrük birlikleri, iktisadi birliklerin ancak uygulamaların önlenmesi gerekir. Bu amaçla vergi
yarı yolu sayılır. Genellikle gümrük birliklerini farklılıkları da ortadan kaldırılmalıdır. Nitekim bu-
oluşturan ülkeler, ilerlemelerini sürdürerek bu gün Avrupa Birliği’nde KDV sisteminin uygulanı-
aşamadan sonra iktisadi birlik aşamasına geçmeyi şındaki ana nedenlerden birisi budur.
ve en sonunda siyasal bir bütünleşmeye ulaşmayı İnsanların serbest dolaşımı: Birlik içinde di-
amaçlarlar. Aynı özellik AB’de de vardır; nitekim leyen herkes, dilediği ülkeye göç etme ve herhangi
Maastricht Anlaşması ile tam bir ekonomik ve pa- bir ayrımcılığa uğramadan oralarda çalışma olanak-
rasal birleşmenin sağlanması, oradan da siyasal bir- larına sahip olmalıdır. Bu konuda ülkelerin eğitim
liğe geçilmesi hedeflenmiştir. sistemlerindeki farklılıkların giderilmesi ve birinin
İktisadi birlik durumunda, üyeler arasında ser- verdiği diplomaların diğerleri tarafından tanınması
best ticaret ve serbest faktör dolaşımının ötesinde önem taşıyor. Ayrıca mesleki standart ve nitelikle-
bir iş birliği öngörülür. Örneğin vergi politikaları, rin de uyumlaştırılması gerekiyor.
para ve maliye politikaları ile sosyal ve öteki ulusal Yasal ve yönetsel engeller: İşletme, vergi, mu-
politikaların uyumlaştırılmasını gerektirir. Böy- hasebe, anti tröst yasaları gibi alanlarda uyum sağ-
le bir uyum, üyeler arasında tam bir bütünleşme lanmalı. Ayrıca, Sınai ve Fikrî Haklar Yasası, Pa-
sağlanması, diğer bir deyişle, üyelerin âdeta tek bir tent Yasası ve ticaret unvanı gibi ekonomi ve ticaret
birleşik ülke oluşturmalarına benzetilebilir. alanlarına ilişkin yasalardaki farklılıkların da gide-
Avrupa Ortak Pazarı örneğinde ekonomik birli- rilmesinde zorunluluk vardır.
ğe geçiş, önce bir “tek pazar” oluşturulması yönün- Avrupa Ekonomik Topluluğu, gelecek bölüm-
deki önlemleri kapsıyordu. Bu ise ortak standartla- de daha ayrıntılı olarak görüleceği gibi, 1992’de
rın benimsenmesini, başka bir deyişle, farklı ulusal imzalanan Maastricht Anlaşması ile ekonomik ve
düzenlemelerin ortak bir standarda dönüştürülme- parasal birlik kurulması kararı aldı. 1999 başında
sini gerektiriyordu. Ortak standartlar benimsen- tek para birimi avronun uygulamaya konması ile
mesi gereken konular aşağıdaki gibi belirtilebilir: parasal birlik gerçekleştirildi. Bundan sonra üye ül-
Mal standartları: Mal konusundaki düzenleme keler bağımsız para politikası uygulamaya son ver-
ve standartlar bir dizi alanla ilgili olabilir: Sağlık diler ve birliğin para politikası yeni kurulan Avrupa
normları, teknik özellikler ve çevre standartları vs. Merkez Bankası tarafından yürütülmeye başlandı.
gibi. Bu standart ve normlardaki farklılıklar, önceki Ekonomik politikalar alanında da üye ülkelerin
bölümde incelendiği üzere, birer koruyuculuk aracı birbiriyle uyumlu politikalar izlemeleri öngörülür.
durumuna dönüştürülebilmektedir. Özetlemek gerekirse, iktisadi birliğin oluşabil-
Hizmet sektörü: Ekonomik birliğin kurula- mesi için tüm önemli ekonomik, mali, sosyal ve
bilmesi için hizmet sektörlerinde de liberalleşme yasal konularda âdeta bütünleşmiş bir piyasa du-
gerekiyor. Çünkü bankacılık ve finans, sigortacılık, rumuna gelmiş olmak gerekir. Nitekim Avrupa
iletişim araçları, taşımacılık vs. gibi alanlarda sınır Topluluğu bu yöndeki gelişmeleri hızlandırmak
ötesi rekabetin bulunmaması hizmet kalitesini dü- için 1993 başından itibaren tek Pazara geçmiştir.
şürür ve fiyatları yükseltir. Bu da kaynak israfıdır. Maastricht Anlaşması’na rağmen hâlen bu konu-
Kamunun satınalım işlemleri: Kamu ihalele- da aşılması gereken önemli güçlükler vardır. En
rinde de sınır ötesi rekabet sağlanmalıdır. Diğer bir önemlisi de bazı üyelerin (İngiltere başta olmak
deyişle, bir üye ülkede açılan kamu ihalelerine tüm üzere) ulusal egemenlik haklarından vazgeçme ko-
topluluk üyeleri katılabilmelidir. nusunda sürdürdükleri çekingenliktir.
İşletme hukuku ilkeleri: Tek pazarın oluştu-
rulması açısından işletme hukukunun uyumlaştı-
rılması, böylece tüm topluluk çapında bir işletme
dikkat
hukukunun yaratılması gerekiyor.
Gümrük birliklerinde nihai hedef çoğunlukla si-
Ortak rekabet kuralları: Ekonomik birlikler, yasal birleşmedir. Alman siyasal birliği de böyle
rekabeti sınırlandırarak şirketler arası birleşmele- bir gümrük birliği (Zollvereign) sayesinde sağ-
ri, yani tröstleşmeyi özendirici etkiler doğurabilir. lanmıştır.
Topluluk düzeyindeki üreticilere aynı şansın sağ-
lanması için, ülkeler arasında rekabeti bozacak

98
4
Uluslararası Ticaret

“İkinci En İyi” Teorisi engellemelerini dengeleyecek yeni müdahaleci en-


Viner’in yukarıda değinilen gümrük birlikle- gellerin konulması (örneğin yeni gümrük tarifeleri
rinin etkileri konusundaki açıklamalarına kadar gibi), ikinci en iyi politikaları oluşturur.
benimsenen görüş şu idi: Ülkelerin izleyecekleri Kısacası, sosyal ve özel fiyat farkını sıfır yapan
serbest (müdahalesiz) ticaret dünya refahı açısın- politikalar birinci en iyidir. Bunun gerçekleşmediği
dan en iyi politikadır; o hâlde, hâlen uygulanmakta durumlarda, mevcut seçenekler arasında bu farkı
olan bir dış ticaret engelinin kaldırılması veya azal- en düşük yapanlar da ikinci en iyi politikaları oluş-
tılması da serbest ticaret yönünde atılan bir adım tururlar.
olduğundan, dünya refahını artırıcı etkide bulunur. İkinci en iyi teorisinin mantığı yalnızca dış tica-
Ancak gümrük birliği analizleri göstermiştir ki retle sınırlı olmayıp tüm ekonomik politikalara uy-
bir grup ülkenin kendi aralarındaki ticareti serbest- gulanabilir. Gerçek dünyada ekonomik değişkenler
leştirmeleri, birlik dışına karşı uyguladıkları tari- farklı ölçülerde de olsa, daima özel kesimden veya
feleri sürdürdükleri bir durumda ülkenin refahını kamudan kaynaklanan kısıtlamalarla karşı karşıya-
net bir biçimde artırmayabilir. Yukarıda ayrıntılı dır. Bu koşullar altında ise ancak ikinci en iyi poli-
biçimde incelenen bu fikir daha sonraları Genel tikalardan söz edilebilir.
Ekonomi Teorisi’nde ortaya atılan İkinci En İyi İkinci en iyi teorisine bir örnek verelim: Diye-
Teorisi’nin de temelini oluşturmuştur. lim ki bir malın yurt içi üretiminden KDV alınır-
ken aynı malın ithali, böyle bir verginin dışında
tutulmuştur. Bu durumda yerli mallar göreceli
olarak pahalılaşacağı ya da dışarıdan getirtilenler
İkinci en iyi teorisi: Serbest ticaretin ge-
ucuzlayacağı için, doğal olarak söz konusu malın
çerli olmadığı gerçek dünyada bazen mev-
ithalatı artar. Ancak ülkenin ithalatındaki artışın
cut kısıtlamaların bir bölümünün kaldı-
finansmanında kullanılan dövizin, ekonomiye bir
rılması değil, yeni kısıtlamaların konması
maliyeti vardır. Bu da o dövizleri kazanmak için
ülke ve dünya refahını artırabilir.
kullanılan kaynaklara eşittir.
Eğer ithalat artışı yerine, söz konusu mallar
Tam rekabet ve serbest ticaret, dünya refahını en ülkede üretilmiş olsaydı yine bir kaynak maliyeti
yüksek düzeye çıkartması bakımından en iyi politi- doğacaktı. Ancak malların ulusal üretimle karşılan-
kadır; o bakımdan bu politikalara “birinci en iyi” de ması durumundaki maliyet, bunların ithalatla elde
denebilir. Tam rekabetin önemli varsayımlarından edilmesi durumuna göre daha düşük olabilir. Böyle
birisi, özel maliyet-sosyal maliyet (ve özel fayda-sos- olunca, ithalattan da yerli mallar üzerindeki KDV
yal fayda) arasında bir farkın bulunmamasıdır. Diğer tutarına eşit oranda ek bir vergi alınması ülke refa-
bir deyişle, piyasa fiyatları, bir mal veya hizmet üreti- hını artırır. Görüldüğü gibi, hâlen hükûmet müda-
minin hem onu üreten özel kişilere hem de topluma halelerinin uygulanmakta olduğu (yerli üretimden
olan maliyetini (ve sağladığı faydayı) gösterir, bunla- KDV alındığı) bir durumda, yeni bir müdahaleci
rın arasında bir sapma söz konusu değildir. önlem konulması (ithalat vergilerinin artırılması)
ülke refahına daha fazla hizmet edebilir.
Ancak bu varsayım çoğu kez gerçeklere ters
düşer. Çünkü gerçek hayatta özel monopoller, hü- İkinci en iyi teorisinin en yaygın uygulama
kümet müdahaleleri veya üretimdeki dışsallıklar alanlarından birisi yukarıda da değinildiği gibi,
nedeniyle özel maliyet ve sosyal maliyet (ve özel gümrük birlikleridir. Çünkü burada, bazı kısıt-
fayda-sosyal fayda) eşitliği sağlanamamaktadır. İşte, lamalar kaldırılırken (üyeler arasında tarifelerin
tam rekabet koşullarının geçerli olmadığı böyle bir kaldırılması, ticaretin serbestleştirilmesi), diğer
ortamda, yalnızca ticareti serbestleştirmekle üre- engeller sürdürülmektedir (dışa karşı ortak tarife).
timde ve tüketimde Pareto optimumu sağlanamaz. Dolayısıyla yalnızca bir kısım engellerin kaldırıldı-
Bu durumda hâlen uygulanan kısıtlamaları denge- ğı bir ortamda ise refahtaki net değişme her zaman
leyecek yeni kısıtlayıcı önlemler alınması, ülke re- artış yönünde ortaya çıkmayabilir.
fahı açısından daha yararlı olabilir. İşte, tam reka- Çevre kirlenmesinden başka bir örnek verecek
bet ve serbest ticaret politikalarının (birinci-en-iyi) olursak, çevreyi kirleten bir endüstride eğer üretici-
gerçekleşmediği gerçek bir ortamda mevcut piyasa lerden çevreye yaptıkları zararı karşılayacak bir ver-

99
4
Dünya Ticaretinin Serbestleştirilmesi: Küreselleşme ve Ekonomik Birleşmeler

gi alınmıyorsa bu üretimin üreticiye olan özel ma- iktisatçı Gunnar Myrdal tarafından ortaya atılan
liyeti topluma olan maliyetinin çok altında kalır. bu görüş, Kutuplaşma Teorisi diye bilinir.
Bu durumda söz konusu ürünlerin dış ticaretinin
serbest bırakılması toplumsal refaha hizmet etmiş
olmaz. Bu tür ürünlerin ticaretinin örneğin yeni
Kutuplaşma teorisi: Gümrük birliği için-
vergilerle kısıtlanması daha yararlı olabilir.
de geri kalmış ülke ile göreceli olarak ileri
Viner’in 1953’te gümrük birliği teorisi üzerindeki ülkeler arasındaki farkın giderek açılması,
öncü çalışmasından (The Customs Union Issue) son- geri kalmış ülkenin daha da yoksullaşması.
ra teori, Meade tarafından geliştirildi ve 1957’de Lip-
sey ve Lancaster tarafından genelleştirildi. İkinci en iyi
teorisi bugün yalnız uluslararası ekonomi için değil, Ülkeler arasında tarihsel nedenlerle veya yalnız-
genel ekonomi için de büyük önem taşımaktadır. ca rastlantı gibi etkenlerden dolayı gelişme farklı-
Bununla beraber, ikinci en iyi teorisinin koruyu- lıkları vardır. Bir kısım ülkeler teknoloji ve sermaye
culuğu savunmaya yönelik olarak ortaya atılan bir birikimi açısından diğerlerine oranla daha ileri du-
görüş olduğu da söylenemez. Çünkü teoriye göre, rumdadır. Gelişmesini henüz tamamlamamış ülke-
belirli koşullar altında (toplumsal maliyetin özel ma- lerin, bunlarla bir gümrük birliği kurarak serbest
liyetten büyük olması) ithalat kısıtlamaları toplum- ticaret ilişkilerine girişmeleri, kendileri açısından
sal refahı artırır. Diğer bazı durumlarda ise (toplum- sakıncalı olabilir. Bunun bir nedeni, az gelişmiş ül-
sal maliyetlerin özel maliyetten küçük olması) ithal kede yeni kurulan sanayilerin ileri ülkelerin rekabe-
kısıtlamalarının kaldırılması ülke yararınadır. tine dayanacak bir durumda olmamasıdır.
O bakımdan teori, ancak marjinal toplumsal İkinci bir neden de az gelişmiş ülkelerdeki ni-
maliyetle fayda arasındaki farkı azaltan her politi- telikli emek ve sermaye gibi kıt faktörlerin, sağla-
kanın, ekonomik etkinliği yükselteceği anlamında dıkları yüksek gelirler dolayısıyla, birliğe bağlı ileri
yorumlanabilir. Başka bir deyişle, teoride önce özel ülkelere göç etmek istemeleridir. Göç eden bu fak-
ve sosyal fiyatlar arasında farklılığa yol açan piyasa törler, gittikleri ülkede üretime olumlu katkı yapar-
aksaklıklarının giderilmesi üzerinde durulur, bu- larken ayrıldıkları ülkenin kalkınma hızını olum-
nun söz konusu olmadığı durumlarda ikinci en iyi suz biçimde etkilerler. O nedenle iktisadi grupların
politikaların uygulanması önerilir. benzer gelişme düzeyindeki ülkeler arasında kurul-
masında zorunluluk vardır.
Kutuplaşma Teorisi yalnız ülkeler arası serbest ti-
carette değil, aynı ülkenin farklı bölgeleri arasında, ge-
dikkat lişme farklarının bulunması durumunda da kendini
Gerçek dünyada olduğu gibi, hâlen dış ticaret gösterir. Birçok ülkede bölgeler arasında önemli geliş-
üzerinde yaygın kısıtlamalar bulunuyorsa bu or- me farkları vardır. Türkiye’deki Doğu-Batı, İtalya’daki
tamda bazı engelleri kaldırma doğrultusunda alı- Kuzey-Güney sorunları bunun örnekleridir. Serbest
nacak önlemler yerine yeni engellerin konulması piyasa ekonomisi altında, geri kalmış bölgelerdeki
dünya refahına daha fazla katkı yapabilir. Ancak kaynaklar gelişmiş bölgelere göç etmekte ve böylece
ikinci en iyi teorisini korumacılık doğrultusunda ülkede birtakım “gelişme kutupları” oluşmaktadır. Bu
bir gerekçe olarak yorumlamak doğru değildir. gibi farklılıkları önlemek için hükümetler piyasa me-
kanizmasının serbest işleyişine müdahale ederek böl-
gesel kalkınma planları uygularlar. Uluslararası alanda
Kutuplaşma Teorisi ise sorunun çözümü çok daha güçtür; çünkü böyle bir
mekanizma kurulmuş değildir.
Farklı gelişme düzeylerinde bulunan ülkelerin,
mal ve faktör hareketlerinin serbest olduğu bir ik-
tisadi gruba katılmaları durumunda, serbest piyasa İktisadi Birleşmeler Teorisi ve Az
düzeni, bunlar arasındaki gelişme dengesizliğini Gelişmiş Ülkeler
artırır. Bu yönde yığınlı (kümülatif ) hareketler Az gelişmiş ülkeler de iktisadi birleşmeler te-
ortaya çıkar. Böylece zengin ülkeler daha zengin, orisine yoğun bir ilgi duymuşlardır. Nitekim ge-
yoksul ülkeler daha yoksul duruma gelirler. İsveçli

100
4
Uluslararası Ticaret

rek Latin Amerika’da gerek Orta Doğu, Asya ve elde etmiş ülkeler daha geri durumda olan ülkele-
Afrika’daki az gelişmiş ülkeler arasında çok sayıda rin sanayileşmelerini engelleyebilirler. Bu ise geliş-
iktisadi birleşme hareketi ortaya çıkmıştır. Fakat me farklılıkları bulunan ülkeler arasında kurulacak
bu ülkelerin iktisadi birlikler kurmalarındaki ana birliklerin başarısızlığına ortam hazırlayan önemli
etken sanayileşmelerini hızlandırma konusundaki bir nedendir. Nitekim aşağıda değineceğimiz gibi,
istek ve çabalarıdır. Ufak ufak piyasaların yerine, Latin Amerika Serbest Ticaret Bölgesi’nin (LAF-
geniş bir birleşik piyasanın geçmesi, doğurduğu öl- TA) başarısızlığına yol açan önemli nedenlerden
çek ekonomileri, teknolojik gelişme, kaynak etkin- birisi de bu olmuştur.
liğini artırma ve yabancı sermayeyi özendirme gibi Bunlardan başka, yeni bağımsızlığına kavuşan
olumlu etkiler dolayısıyla, kalkınmayı hızlandırabi- ülkeler, başarılı bir birleşme için gerekli olan ölçüde
lir. Böylece, az gelişmiş ülkeler tek başlarına başara- egemenlik haklarını ülkeler üstü bir kuruluşa dev-
madıklarını birlikte gerçekleştirmeyi umarlar. retmekte isteksiz davranmaktadırlar. Ülkeler ara-
sında mesafelerin genellikle uzak oluşu, etkin ulaş-
tırma ve haberleşme olanaklarının bulunmaması
ve tarım ürünlerinin ihracatı için aynı piyasalarda
İktisadi birleşmeler ve az gelişmiş ülke- rekabet etmeleri vs. de çoğu durumda başarısızlığa
ler: Az gelişmiş ülkelerin iktisadi birleşme neden olan öteki faktörler arasındadır.
hareketleriyle ilgilenmelerinin asıl nedeni
birleşmeden yararlanarak sanayileşme hız-
larının yükseltilmesidir. Dünyadaki Ekonomik Birleşmeler
Hâlen dünyadaki gelişmiş ve az gelişmiş ülke-
ler arasında oluşturulan çok sayıda iktisadi birleş-
Bununla birlikte, Viner’in geliştirdiği gelenek- me hareketi vardır. Bunların içinde kuşkusuz en
sel iktisadi birleşmeler teorisini (Meade ve diğer- başarılı olanı Avrupa Birliği’dir. Avrupa Birliği ve
lerinin yaptıkları katkılar dâhil) olduğu gibi, az Türkiye’nin AB ile olan ilişkileri gelecek bölümde
gelişmiş ülkelere uygulayabilmek oldukça güçtür. ayrıntılı olarak incelenecektir.
Çünkü teoride daha çok iktisadi birliklerin statik
AB’den başka sanayileşmiş ülkeler arasında ge-
etkileri vurgulanmakta ve üstü kapalı biçimde tam
liştirilen başka birleşmeler de vardır. Avrupa Kı-
çalışma ve kalkınmış ülke varsayımı yapılmaktadır.
tasında Avrupa Serbest Ticaret Bölgesi (EFTA),
Aralarındaki farklılıklara karşın, kalkınma ça- Amerika Kıtası’nda da Kuzey Amerika Serbest Ti-
bası içindeki ülkeler az çok birbirine benzer bir caret Bölgesi (NAFTA) bunlara örnek olarak göste-
ekonomik yapıya sahiptirler. Sanayi kesimleri daha rilebilir. Az gelişmiş ülkeler arasında ise çok sayıda
çok gıda, tekstil veya dayanıklı tüketim malları gibi iktisadi birleşme hareketi ortaya çıkmıştır. Dünya-
emek yoğun ürünlerden oluşur. Bu benzer özellik- daki belli başlı iktisadi bütünleşme hareketleri ve
leri dolayısıyla az gelişmiş ekonomilerin rekabetçi bunların ticaret hacmi konusunda daha ayrıntılı
bir görünümde oldukları söylenebilir. Geleneksel için Tablo 4-2’nin incelenmesi gerekir.
gümrük birliği teorisinden de hatırlanacağı gibi,
rekabetçi ekonomiler arasında kurulacak birlikler
önemli derecede ticaret yaratıcı etki doğurarak eko-
nomik refahı yükseltirler.
Oysa az gelişmiş ülkeler açısından bu açıklama- Avrupa Serbest Ticaret Bölgesi
lara büyük bir destek verme olanağı yoktur. Çün- (EFTA): Hâlen üyeleri İsviçre, Norveç ve
kü bu ülkeler bir kısım endüstrilerini yeni kurmuş İzlanda’dır; bir serbest ticaret bölgesi mo-
veya bunları henüz geliştirme aşamasındadırlar. deline göre 1960’da kurulmuştur.
Genç endüstriler tezinden de bilindiği üzere, söz
konusu endüstriler yeterli bir olgunluğa ulaştırıl- Kuzey Amerika Serbest Ticaret Bölgesi
madan rekabetçi güç elde edilemez ve karşılaştır- (NAFTA): ABD ile Kanada arasında 1988
malı üstünlüklerden yararlanılamaz. Dolayısıyla, yılında kuruldu ve 1992’de Meksika’nın
kurulacak bir birlik içinde sanayileşmeye daha katılmasıyla üye sayısı üçe çıktı.
erken başlamış ve o nedenle göreceli bir üstünlük

101
4
Dünya Ticaretinin Serbestleştirilmesi: Küreselleşme ve Ekonomik Birleşmeler

Tablo 4.2 Dünya Ticaretinin Ekonomik Gruplar Arasında Dağılışı, 2017 (milyar $ ve yüzde
Ülke Grupları Grubun Toplam Dünya Ticaretine
Ticareti Yüzdesi
AVRUPA
Avrupa Birliği-27 (EU-27) 5 851.9 33.1
Euro Sahası 4 539.6 25.7
Avrupa Serbest Ticaret Bölgesi (EFTA) 406.2 2.3
AMERİKA
Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması (NAFTA) 2 375.7 13.4
Orta Amerika Ortak Pazarı (CACM) 41.4 0.2
Latin Amerika Entegrasyon Bölgesi (LAIA) 925.4 5.2
And Topluluğu (CAN) 41.0 0.2
Güney Ortak Pazarı (MERCOSUR) 323.8 1.8
Karayip Topluluğu (CARICOM) 16.5 0.1
Doğu Karayip Devletleri Örgütü (OECS) 0.4 0.0
Amerika Kıtası Serbest Ticaret Bölgesi (FTAA) 2 956.9 16.7
Amerikan Devletleri Topluluğu (OAS) 2 959.3 16.7
AFRİKA
Büyük Göller Ülkeleri Ekonomik Topluluğu (CEPGL) 9.1 0.05
Doğu ve Güney Afrika Ortak Pazarı (COMESA) 81.3 0.5
Doğu Afrika Topluluğu (EAC) 14.2 0.08
Orta Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu (ECCAS) 64.4 0.4
Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu (ECOWAS) 889.9 0.5
Mano Nehri Birliği (MRU) 17.6 0.1
Güney Afrika Kalkınma Topluluğu (SADC) 171.1 1.0
Orta Afrika Ekonomik ve Parasal Topluluğu (CEMAC) 20.8 0.1
Batı Afrika Ekonomik ve Parasal Birliği (UEMOA-WAEMU) 25.1 0.1
Arap Ülkeleri Teşkilâtı (LAS) 925.4 5.2
Arap Magreb Birliği (AMU) 100.6 0.6
Güney Afrika Gümrük Birliği (SACU) 101.2 0.6
ASYA
Güney Doğu Asya Ülkeleri Topluluğu (ASEAN) 1.311.1 7.4
Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EKİT-ECO) 352.2 2.0
Malenezya Spearhead Grubu (MSG) 9.7 0.05
Körfez İşbirliği Konseyi (GCC) 736.7 4.2
Asya Pasifik Ticaret Anlaşması (APTA) 3 188.9 18.0
Güney Asya Bölgesel İşbirliği Topluluğu (SAARC) 365.4 2.1
Bağımsız Devletler Topluluğu (CIS) 518.9 2.9

102
4
Uluslararası Ticaret

Grubun Toplam Dünya Ticaretine


BÖLGELER ARASI GRUPLAR
Ticareti Yüzdesi
G-7 5 583.1 31.5
G-20 13 599.4 78.9
G-77 5 867.9 33.2
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) 10 325.1 58.4
İslam İşbirliği Örgütü (OIC) 1 803.4 10.2
BRICS 3 222.9 18.2
Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) 1 018.8 5.8
Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC) 8 809.3 49.8
Asya-Pasifik Ticaret Anlaşması (APTA) 3 188.9 18.0
Afrika-Karayip ve Pasifik Ülkeleri Grubu-ACP 340.9 1.9
Bağımsız Devletler Topluluğu (CIS) 518.9 2.9
DÜNYA 17 688.6 100.0
Gelişmiş Ülkeler (Asya ve Okyanusya’daki ) 1 027.4 5.8
Gelişmekte olan ülkeler (Çin dışında) 5 601.9 31.7
Kaynak: UNCTADStat, Data Center,( http://unctadstat.unctad.org )

Öğrenme Çıktısı
2 Bölgesel düzeyde ülkelerin ne tür ekonomik gruplaşmalar yaptığını ve bu gibi ekonomik
birleşmelerin dünya refahını nasıl etkilediğini değerlendirebilme
3 İkinci en iyi teorisini ve kutuplaşma teorisini tanımlayabilme

Araştır 2 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Az gelişmiş ülkelerin iktisa-


di birlik kurmaları daha çok Türkiye’nin tam üye olarak
hangi amaçlarla ilgilidir? Bu AB’ye katılması durumun- Parasal birlik iktisadi birli-
ülkelerin daha çok hangi da kutuplaşma teorisinin ğin zorunlu bir koşulu mu-
birlikler ile bağ kurmaları işlemesi söz konusu mudur? dur? Anlatın.
kendileri için yararlı olur?

103
4
Dünya Ticaretinin Serbestleştirilmesi: Küreselleşme ve Ekonomik Birleşmeler

1 Dünya ticaretini serbestleştirmenin genel


yaklaşımlarını açıklayabilme
öğrenme çıktıları ve bölüm özeti

Küreselleşme 1 Bugün dünya ticaretini çok yanlı biçimde denkleştirme görevi


Dünya Ticaret Örgütü (WTO)’ne aittir. WTO, GATT’ın ye-
rine kurulmuş ve 1995 yılında faaliyete geçmiştir. Görev alanı
GATT’ınkinden daha geniştir. Örneğin GATT’ın ilgi alanının
dışında kalan tarım ürünleri ticareti, hizmetler ticareti, sınai ve
fikrî mülkiyet hakları vs. gibi konularda WTO’nun kapsamı-
na girmektedir. WTO’nun dayandığı iki temel ilkeden birisi
en fazla kayırılan ülke, diğeri de ulusal işlem kuralıdır. GATT
koruma aracı olarak tarifeleri kotalara tercih etmiştir. Çevreci
kuruluşlar GATT ve WTO’nun serbest ticaret ilkesini çevrenin
korunması hedefi ile çelişkili bulurlar.
Az gelişmiş ülkeler önceleri GATT çerçevesinde anlaşmaya va-
rılan düşük tarifelerden bir karşı ödün vermeden yararlandı-
rılırlardı. Uruguay toplantılarından sonra bu ülkeler de karşı
ödün vermeye zorlanmışlardır.
Uruguay Toplantıları en geniş kapsamlı konuların görüşüldüğü,
aynı zamanda GATT’ın son toplantısıdır. Bu toplantıda sanayi
malları üzerinde tarifeler daha da düşürülmüş, tarım ürünleri
ticaretinin serbestleştirilmesi, sınai ve fikrî mülkiyet haklarının
korunması konusunda kararlar alınmış, tekstil kotalarını dü-
zenleyen Çok Elyaflılar Anlaşması’nın aşamalı olarak kaldırıl-
ması benimsenmiştir. Ayrıca bir ticaret politikalarını denetleme
mekanizması ile hizmetler ticaretini serbestleştirmesi amacıyla
Hizmetler Ticareti Genel Anlaşması (GATS) kurulmuştur.

104
4
Uluslararası Ticaret

Bölgesel düzeyde ülkelerin ne tür ekonomik gruplaşmalar


2 yaptığını ve bu gibi ekonomik birleşmelerin dünya refahını
nasıl etkilediğini değerlendirebilme

öğrenme çıktıları ve bölüm özeti


3 İkinci en iyi teorisini ve kutuplaşma teorisini
tanımlayabilme

İktisadi Birleşmeler Teorisi

2 İktisadi birleşmeler bir grup ülke arasında ticaretin serbestleştirilerek iktisadi gruplar oluşturulması ko-
nusunu inceler. Bu gruplaşmalar serbest ticaret bölgesi, gümrük birliği, ortak pazar, iktisadi birlik ve parasal
birlik biçimlerinde oluşmaktadır.
Serbest ticaret bölgesinde üye ülkeler kendi aralarındaki ticareti serbestleştirir ancak üye olmayanlara karşı
kendi özel tarifelerini uygularlar. Gümrük birliğinde hem bölge içi ticaretin serbestleştirilmesi hem de dışa-
rıya karşı ortak bir gümrük tarifesinin uygulanması söz konusudur. Ortak pazarda ise üretim faktörlerinin
bölge içindeki dolaşımı da serbestleştirilmesidir. En ileri iktisadi birleşme şekli iktisadi birliklerin oluştu-
rulmasıdır. Burada ortak iktisadi, sosyal ve mali politikalar uygulanır. İktisadi birliği kuran ülkelerin nihai
amacı genellikle buradan siyasal birlik aşamasına ulaşmaktır.
Parasal birlik bir grup ülke tarafından tek para sisteminin uygulanmasıdır. Parasal birlik iktisadi birlik için-
de veya ondan bağımsız biçimde uygulanır.
Serbest ticaretin geçerli olmadığı bir dünyada ticareti serbestleştirme yönünde alınacak bazı bireysel önlem-
ler yerine, mevcutları dengeleyici yeni kısıtlamaların konulması dünya refahı açısından daha doğru olur. Bu
teoriye “ikinci en iyi teorisi” adı verilmektedir.

3 Serbest ticaretin geçerli olmadığı bir dünyada ticareti serbestleştirme yönünde alınacak bazı bireysel ön-
lemler yerine, mevcutları dengeleyici yeni kısıtlamaların konulması dünya refahı açısından daha doğru olur.
Bu teoriye “ikinci en iyi teorisi” adı verilmektedir. Biraz gelişmiş ülkenin gelişmiş ülkelerin oluşturdukları
bir gümrük birliğine girmeleri durumunda az gelişmiş ülke daha da yoksullaşabilir. Buna kutuplaşma teorisi
adı verilir.

105
4
Dünya Ticaretinin Serbestleştirilmesi: Küreselleşme ve Ekonomik Birleşmeler

1 Aşağıdakilerden hangisi dünya ticaretini ser- 6 GATT’ın son toplantısı aşağıdakilerden hangi-
bestleştirmek amacıyla kurulmuş bir örgüttür? sidir?
A. Kennedy Toplantısı
neler öğrendik?

A. Dünya Ticaret Örgütü (WTO)


B. Uluslararası Para Fonu (IMF) B. Uruguay Toplantısı
C. Dünya Bankası (IBRD) C. Tokyo Toplantısı
D. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı D. Annecy Toplantısı
(OECD) E. Torquay Toplantısı
E. Avrupa Birliği (AB)
7 Aşağıdakilerden hangisi gümrük birliklerinin
2 Aşağıdakilerden hangisinin amacı dünya hiz- dinamik etkileri arasında yer almaz?
metler ticaretini serbestleştirmektir? A. Ölçek ekonomileri
A. IMF B. Kaynak hareketliliği
B. EFTA C. Teknolojik ilerleme
C. NAFTA D. Ticaretin sapması
D. GATS E. Yatırımları özendirme
E. LAFTA
8 Bir az gelişmiş ülkenin, ileri derecede sanayileş-
3 Aşağıdakilerden hangisi Dünya Ticaret Örgütü- miş ülkelerden oluşan bir iktisadi birleşme hareketine
nün GATT’dan devraldığı temel ilkelerden biridir? girdiğinde daha fazla yoksullaşabileceğini öne süren
teori aşağıdakilerden hangisidir?
A. Şartlılık ilkesi
B. En fazla kayırılan ülke ilkesi A. Tek Pazar Teorisi
C. Tarife artırımı ilkesi B. Bölgesel Kalkınma Teorisi
D. Soyutluk ilkesi C. Gümrük Birliği Teorisi
E. Esneklik ilkesi D. Kutuplaşma Teorisi
E. Faktör Donanımı Teorisi
4 Gümrük birliğinin serbest ticaret bölgesinden
farkı aşağıdakilerden hangisidir? 9 Az gelişmiş ülkelerin iktisadi birleşme hareket-
leriyle ilgilenmelerinin temel nedeni aşağıdakilerden
A. Üye ülkeler arasında gümrük tarifelerinin kaldırıl-
mış olması hangisidir?
B. Üye ülkeler arasında miktar kısıtlamalarının kal- A. Statik etkilerden yararlanmak
dırılmış olması B. Yerli sanayiyi korumak
C. Tek para sisteminin kurulmuş olması C. Sanayileşmeyi hızlandırmak
D. Her ülkenin dışa karşı kendi özel tarifelerini uy- D. Rekabetten kaçınmak
gulaması
E. Dış borç almak
E. Üye ülkelerin dışa karşı ortak gümrük tarifesi uy-
gulaması
10 Gümrük Birliği Teorisi’ne göre, aşağıdakilerden
5 Gümrük birliklerinin dünya refahı üzerinde net hangisinin arasında kurulacak gümrük birliklerinin
olarak olumlu etki doğurabilmesi için gerekli koşul doğuracağı refah artırıcı etkiler daha yüksektir?
aşağıdakilerden hangisidir?
A. Rekabetçi ekonomiler
A. Ticaret yaratıcı etkinin ticareti saptırıcı etkiden B. Tamamlayıcı ekonomiler
büyük olması C. Gelişmiş ve az gelişmiş ülkeler
B. Ticaret yaratıcı etkinin ticareti saptırıcı etkiden
D. Yarı sanayileşmiş ülkeler
küçük olması
C. Ticaret yaratıcı etkinin ticareti saptırıcı etkiye eşit E. Geleneksel üretim kalıbına sahip ülkeler
olması
D. Ticaret yaratıcı etkinin hiç oluşmaması
E. Ticareti saptırıcı etkinin çok yüksek olması

106
4
Uluslararası Ticaret

1. A Yanıtınız yanlış ise “Dünya Ticaret Örgütü 6. B Yanıtınız yanlış ise “GATT Toplantıları” ko-
(WTO)” konusunu yeniden gözden geçiriniz. nusunu yeniden gözden geçiriniz.

neler öğrendik yanıt anahtarı


2. D Yanıtınız yanlış ise “GATT’ın Uruguay Top- 7. D Yanıtınız yanlış ise “Dinamik Etkiler” konu-
lantıları” konusunu yeniden gözden geçiriniz. sunu yeniden gözden geçiriniz.

3. B Yanıtınız yanlış ise “Dünya Ticaret Örgütü 8. D Yanıtınız yanlış ise “Kutuplaşma Teorisi” ko-
(WTO)” konusunu yeniden gözden geçiriniz. nusunu yeniden gözden geçiriniz.

Yanıtınız yanlış ise “Gümrük Birlikleri ve Yanıtınız yanlış ise “İktisadi Birleşmeler ve
4. E 9. C
Serbest Ticaret Bölgeleri” konusunu yeniden Az Gelişmiş Ülkeler” konusunu yeniden
gözden geçiriniz. gözden geçiriniz.

Yanıtınız yanlış ise “Gümrük Birliklerinin Yanıtınız yanlış ise “Gümrük Birliklerinin
5. A 10. A
Statik Etkileri” konusunu yeniden gözden Statik Etkileri” konusunu yeniden gözden
geçiriniz. geçiriniz.

107
4
Dünya Ticaretinin Serbestleştirilmesi: Küreselleşme ve Ekonomik Birleşmeler

Araştır Yanıt
4 Anahtarı

Uruguay Görüşmeleri o güne kadar yapılanlar içinde katılan ülke sayısı ve


ele alınan konular açısından farklıdır. Bu toplantı diğerlerine göre daha kap-
samlı olmuştur. Bu görüşmelerde sanayi malları alanında yeni tarife indirim-
leri (yüzde 34 oranında) yapılmış, mal ticaretine ek olarak hizmet ticareti de
gündeme gelmiş, sınai ve fikrî mülkiyet haklarının korunması ve tarım-
Araştır 1 sal sübvansiyonlarla diğer tarife dışı araçlar tartışılmıştır. Toplantıda alınan
bir diğer karar ise az gelişmiş ülkelerin de ticaretin serbestleştirilme sürecine
katılarak tarife indirimlerinde bulunmalarına yönelik olmuştur. Toplantının
önemli tartışma konularından biri de tarımsal sübvansiyonların azaltılması ve
bu ürünlerin dünya ticaretinin serbestleştirilmesi olmuştur.

Az gelişmiş ülkeler için gümrük birliklerinin statik etkilerinden çok dina-


mik etkileri önemlidir. Bunlar dar bir ulusal piyasa yerine daha geniş hacimli
birleşik bir piyasa geçmesinin doğuracağı etkilerdir ve bunlar kalkınma ile
Araştır 2
doğrudan ilişkilidir. Diğer bir deyişle, az gelişmiş ülkeler sanayileşme hızla-
rını yükseltmek için iktisadi birleşmelere ilgi duyarlar. Böylece, tek başlarına
başaramadıklarını birlikte gerçekleştirmeye çalışırlar.

108
4
Uluslararası Ticaret

Kaynakça
Balassa, B. (1974). Trade Creation and Trade Diversion Krueger, A. O. (1996). The Political Economy of
in the European Common Market: An Appraisal of American Trade Policy. Chicago: University of
the Evidence, The Manchester School. Chicago Press.
Carbaugh, R.J. (1989). International Economics. Meade, J. (1955). The Theory of Customs Unions.
Wadsworth Publishing. Amsterdam: North-Holland.
Ertürk, E. (1993). Ekonomik Entegrasyon Teorisi. Seyidoğlu, H. (2020). Uluslararası İktisat: Teori,
Bursa: Ezgi Kitabevi, Bursa. Politika ve Uygulama. (22. Baskı). İstanbul:
Güzem Can yayınları
Johnson, H. G. (1958). The Gains from Freer Trade
with Europe: An Estimate, Manchester School of Soyak, A. (der.).(2002). Küreselleşme: İktisadi
Economics and Social Studies, September. Yönelimler ve Sosyo-politik Karşıtlıklar. İstanbul:
OM Yayınları.
Kreinin, M. E. (1985). International Economics:
A Policy Approach. New York: Harcourt Brace Viner, J. (1953). The Customs Union Issue. New
Jovanovich. York:The Carnegie Endowment for International
Peace.
Kreinin, M. E. (1974). Trade Relations of The EEC: An
Empirical Investigation. New York: Praeger.

109
Bölüm 5
Ekonomik Kalkınma ve Dış Ticaret Politikaları
Sanayileşme ve Kalkınma
1 Dünyadaki tüm az gelişmiş ülkeler
öğrenme çıktıları

açısından sanayileşmenin neden


kalkınmada öncelik taşıdığını
açıklayabilme
2 Sanayileşme stratejisinin temel özellikleri
sıralayabilme
3 İthal ikamesi stratejisinin özellikleri
açıklayabilme ve bu stratejiyi
uygulayan ülkelerin yaşadığı sorunları Türkiye’de Kalkınma ve Dış Ticaret

1 2
değerlendirebilme Rejimi
4 İhracata dönük sanayileşme modelini 5 Türkiye’de kalkınma ve sanayileşme
açıklayabilme politikalarını açıklayabilme

Uluslararası Mali Krizler ve Az Gelişmiş


Uluslararası Kalkınma Sorunları
Ülkeler
6 Kuzey Güney diyaloğunu açıklayabilme
9 Az gelişmiş ülkelerin ekonomik

3 4
7 Yeni Bin Yıl Kalkınma hedeflerini kalkınmalarıyla ilgili olarak uluslararası
açıklayabilme alanda karşılaştıkları başlıca sorunları
8 Büyümenin kaynağını açıklayabilme açıklayabilme

5 6
Yeni Sanayileşen Ülkeler ve Orta Gelir Dış Ticaret Hadleri Konusundaki
Tuzağı Tartışmalar
10 Orta gelir tuzağını açıklayabilme 11 Singer-Prebisch Tezini açıklayabilme

Anahtar Sözcükler: • İçe Dönük Sanayileşme • Dışa Dönük Sanayileşme • Büyümenin Motoru
• Washington Uzlaşısı • Mali Krizler • İhracat Gelirlerinde İstikrarsızlık • Dış Korumacılık • Dış Ticaret Hadleri

110
5
Uluslararası Ticaret

GİRİŞ
Kuzey Amerika, Batı Avrupa, Japonya ve Ok- Sanayileşme: Sanayi malları üretimine ağırlık
yanusya dışında dünyanın çok büyük bir bölümü vererek kalkınma yaklaşımı, sanayi malları ge-
az gelişmiş ülkelerden oluşur. Az gelişmişliğin te- nellikle tarıma göre daha fazla sermaye, daha
mel göstergelerinden birisi, kişi başına düşen reel ileri teknoloji içerir, dolayısıyla sanayileşmenin
gelirin göreceli düşüklüğüdür. Ayrıca yüksek kır- eğitici ve itici etkileri tarımdan daha fazladır.
sal nüfus, hızlı nüfus artışı, okuryazarlık oranının
düşüklüğü, ortalama ömrün kısa oluşu, vs. de az Uluslararası ticarette az gelişmiş ülkelerin, geliş-
gelişmiş ülke olmanın temel özelliklerinden bazı- miş ülkelerle olan ekonomik ilişkilerinin geleneksel
larıdır. Aslında iktisadi kalkınma çok boyutlu, yani niteliği, bunların sanayileşmiş ülkelere gıda mad-
ekonomik, sosyal, kültürel ve tarihsel boyutları deleri ve ham madde ihraç edip, onlardan işlenmiş
olan bir süreçtir. Bütün bu farklı etkenlerin sonucu sanayi ürünleri ithal etmeleridir. Ama bu ayrım za-
olarak da az gelişmişlik refah düzeyinin düşüklüğü man içinde değişim göstermektedir. Şöyle ki, yeni
biçiminde kendini gösterir. sanayileşmeye başlayan bazı az gelişmiş ülkeler ki,
bunların içinde Güneydoğu Asya ülkeleri ile bazı
Az gelişmiş ülkeler, ekonomi politikalarını Latin Amerika ülkeleri de bulunmaktadır, özellikle
belirlemeye başladıkları ilk günlerden beri yaşam emek yoğun sanayi malları ihracatı alanında önem-
düzeyleri yönünden, gelişmiş ülkelerle araların- li bir ilerleme göstermişlerdir. Yeni sanayileşmekte
daki farkların giderilmesine çalışmaktadırlar. Bu olan bu ülkelerin ihraç etmekte oldukları ürünler
amaçla da sanayinin geliştirilmesine özel bir önem arasında tekstil, giyim, demir-çelik, elektronik ci-
verilir. Diğer bir deyişle az gelişmiş ülkelerde sa- hazlar vs. ön planda gelmektedir.
nayileşme, iktisat politikasının başta gelen amaç- Az gelişmiş ülkelerde kalkınma çabalarının ama-
larından birisidir. cı tarıma dayalı ekonomik yapının sanayi, özellikle
ileri teknoloji ve yoğun sermaye gerektiren ürünler
Bu çerçevede aşağıda ithal ikamesi ve ihra- yönünde değiştirilmesi olduğu söylenebilir. Aynı
cata yönelik kalkınma stratejileri incelenecek, özellik dış ticaret için de söz konusudur. Bu ülkeler
Türkiye’nin kalkınma deneyimlerine yer verilecek, gıda, ham madde veya maden ürünleri ihracatın-
sonra da klasik büyüme teorisinden ve kalkınma- dan ileri teknoloji içeren sanayi malları ihracatına
nın motoru olarak dış ticaret görüşünden söz edi- geçmeye çalışmaktadırlar.
lecektir. Daha sonra ise uluslararası çerçevede az Bir ülkenin kalkınması için ekonomik, sosyal ve
gelişmiş ülkelerin yaşadıkları kalkınma sorunlarına kurumsal yapı ile yakından ilgili olmakla birlikte,
yer verilecektir. Bu amaçla, ihracat gelirlerindeki uluslararası ticaret ilişkilerinin de ülkenin kalkın-
istikrarsızlıklar, artan korumacılık, ağır dış borç ması açısından büyük önemi vardır. Hatta uluslara-
rası ekonomik ve mali ilişkilerde ileri derecede kü-
yükü ve dış ticaret hadlerindeki uzun vadeli değiş-
reselleşmenin yaşandığı bir dönemde, dış ticaretin
meler ele alınacaktır. Ancak daha önce de sanayi- katkısı olmadan kalkınmanın gerçekleşmeyeceğini
leşme ile ekonomik kalkınma arasındaki ilişkiler söylemek de hatalı olmaz. Bununla birlikte, ulusla-
üzerinde durulacaktır. rarası ticaretin kalkınmaya etkileri konusunda ge-
çen asırdan beri ortada farklı görüşler bulunduğu
da bir gerçektir. Bu konudaki tartışmaların bir bö-
SANAYİLEŞME VE KALKINMA lümü uluslararası ticareti açıklamak için öne sürü-
Sanayileşme, doğurduğu içsel ve dışsal ekono- len Karşılaştırmalı Üstünlük Teorisi’nin az gelişmiş
miler, hızlı teknolojik ilerleme ve eğitici etkileriyle ülkeler için geçerliliği ile ilgilidir.
kalkınmanın temel itici gücüdür. Yirminci asrın
başlarında Japonya’nın sanayileşme alanında göster- Dış Ticaret Açısından Sanayileşme
diği mucize, diğer az gelişmiş ülkelere örnek olmuş Stratejileri
ve onları bu yolda daha azimli yapmıştır. O nedenle Yakın geçmişte, dış ticaretle olan ilişkilerinin
1950’lerden beri kalkınmayı sanayileşme ile özdeş- niteliği açısından sanayileşme stratejileri, ithalat
leştirmek yönünde genel bir eğilim oluşmuştur. ikamesi ile ihracata yönelik sanayileşme diye iki-

111
5
Ekonomik Kalkınma ve Dış Ticaret Politikaları

ye ayrılmıştır. Strateji genel model veya yaklaşım Bazen ithal ikamesi yerine içe dönük, ihracatın
demektir; politikadan daha geniş kapsamlıdır. Bir teşviki yerine de dışa dönük kalkınma modeli te-
strateji ancak onunla uyumlu politikalar aracılığıy- rimleri kullanılır. Ancak bu kavramların kapsamla-
la uygulamaya konulabilir. rı daha geniştir. Örneğin; içe dönük bir kalkınma
ithalat ikamesi kadar, yurt içi talep artışlarından da
kaynaklanmış olabilir. Dışa açık kalkınma da ihra-
catın özendirilmesi ile birlikte, daha liberal kambi-
Sanayileşme stratejileri: Kalkınmanın hangi
yo ve yabancı sermaye politikalarının izlenmesini
genel modele göre gerçekleştirileceğini gös-
içerebilir. Bununla birlikte, bu kavramlar uygula-
teren genel yaklaşımlardır; ithalat ikamesi ve
mada çoğu kez birbiri yerine de kullanılmaktadır.
ihracatın teşviki diye ikiye ayrılır.
İhracata yönelik büyümenin önemli bir gösterge-
si, ihracatın GSMH içindeki payının yükseltilmesidir.
Başka bir deyişle, bu modelde, bir yandan millî geli-
İthalat ikamesi 1960’lı ve 70’li yılların sanayi- rin hızla büyümesine, diğer yandan da ihracatın daha
leşme stratejisi diye bilinir. O yıllarda gelişmekte yüksek oranlarda artırılmasına çalışılır. Buna bağlı
olan ülkelerde yaygın olarak uygulanan ithalat ika- olarak, ihracata dönük sanayileşmenin diğer bir amacı
mesi, daha sonraları ülkeler tarafından terk edilmiş da ihracatta sanayi ürünleri payının yükseltilmesidir.
ve onun alternatifi olan ihracata yönelik veya ih- Yani ihracat artışı ile birlikte, ihracatın yapısının da
racatın teşvikine dayanan stratejilere geçilmiştir. sanayi mallarına doğru kaydırılması amaçlanır.
Küreselleşmenin yaygınlaştığı günümüzde ise itha-
lat ikamesinin gerektirdiği biçimde dışa kapalı bir
ekonomi hemen hemen hiç kalmamıştır.
Böylece, tarihsel açıdan yeni sanayileşmeye dikkat
başlayan ülkelerde kalkınma çabaları daha çok, ha- İthalat ikamesinin 1960’lı ve 1970’li yılların sanayi-
zır durumdaki iç piyasaları dışarıdan ithal edilen leşme stratejisi olduğuna dikkat edelim. Bu strateji-
mallardan devralacak yerli endüstrilerin kurulması lerin öngördüğü dışa kapalı ekonomi modeli yerini
biçiminde olmuştur. Yaygın deyişle ilk sanayileşme dışa açık ihracatın teşviki politikasına bırakmıştır.
hamleleri genellikle ithalat ikamesine dayalı olarak 1980’lerden sonraki ekonomik küreselleşme süreci
ortaya çıkmıştır. Fakat kalkınmalarına ithalat ika- ile birlikte ithal ikamesi stratejisi uygulayan ülkelerin
mesi ile başlayan bu ülkelerin daha sonra ihracata sayısı giderek azalmıştır.
dönük sanayileşme modellerine yönelmek zorunda
kaldıkları da yine tarihsel bir gerçektir.
İthalat İkamesi
Ayrıca, ithalat ikamesine genellikle tüketim
malları endüstrileri ile başlandığı görülmüştür. Bu- Bugün genellikle gelişmekte olan ülkenin geç-
nun nedenleri ise bu alanlarda hazır bir iç piyasanın mişinde kalmakla birlikte, ithalat ikamesi, öncele-
bulunmasının yanı sıra, tüketim malları üretiminin ri ithalatla karşılanan iç piyasa talebinin, koruyucu
yoğun sermaye ve çok ileri teknoloji gerektirmeyen ve özendirici önlemler uygulanarak yerli üretimle
firmalar tarafından yapılabilmesi ile ilgilidir. karşılanmasını öngören bir kalkınma stratejisidir.
Yurt içi piyasaların yabancı üreticilerden devralın-
Bir ülkede büyümeyi harekete geçiren kaynak-
masını öngörür. Bunun için de yoğun bir devlet
lar ithalat ikamesi, ihracat ve iç talepteki artışlar ol-
müdahalesini gerektirir.
mak üzere üçe ayrılır. İlk ikisi dış ticaretten doğan
etkilerdir; üçüncüsü ise tamamen yurt içi nitelik-
teki harcamalarla ilgilidir. İthalat ikamesine dayalı
kalkınma, aşağıda daha ayrıntılı biçimde incelene- İthalat ikamesi: İçe dönük sanayileşme modeli;
ceği gibi, toplam yurt içi talebin ithal mallarından önceden ithalatla karşılanan iç piyasa talebinin,
yerli mallara doğru kaydırılmasını esas alır. koruyucu ve özendirici önlemler uygulanarak
yerli üretimle karşılanmasını öngören bir kal-
İhracata dönük sanayileşmede ise itici güç dış ta-
kınma stratejisidir; yurt içi piyasaların yabancı
lepten kaynaklanır. Bu tür sanayileşmenin en belir-
üreticilerden devralınmasını öngörür, bunun
gin özelliği, üretimin dünya piyasaları için yapılması
için de yoğun bir devlet müdahalesini gerektirir.
ve ihracatı artırmanın ana hedefi oluşturmasıdır.

112
5
Uluslararası Ticaret

Devlet müdahalesi, yalnızca yüksek gümrük Döviz kurları gibi faiz oranları da devletçe belir-
tarifeleri, kotalar ve dış ticaret kısıtlaması gibi ti- lenir ve tipik olarak, faizler piyasa denge değerinin
cari engellerin uygulanması biçiminde kendini altında tutulur. Böylece de yatırım maliyetleri ucuz-
göstermez; bunun yanında döviz kurları, faizler, latılarak sanayileşmeye ek destek verilmek istenir.
temel mal ve girdi fiyatları, vs. de devlet tarafından Oysa faizler, tasarrufları harekete geçiren ve ya-
belirlenir. Bütün bunlar için yoğun bir bürokratik tırımları çeşitli ekonomik faaliyetler arasında yön-
mekanizma oluşturulur ve serbest fiyat mekaniz-
lendiren önemli bir etkendir. Ekonomik ve mali
masının işleyişi büyük ölçüde engellenir.
bakımdan dış piyasalarla bütünleşmiş ülkelerde
Kısacası, ithal ikamesi iç piyasaya dönük üre- faiz, enflasyon ve döviz kurları arasında dengeli iliş-
timi esas alan, yoğun koruyuculuğa dayalı ve eko- kiler vardır. Örneğin; faiz oranları, tasarruf sahip-
nominin hemen her kesimini kapsayacak biçimde lerinin reel bir gelir etmelerini sağlayacak biçimde,
yaygın devlet müdahaleciliğini öngören bir ekono- enflasyon oranının üzerinde bulunur. Yüksek enf-
mik modeldir.
lasyonlu ülkelerde nominal kurlar da en az enflas-
yon ölçüsünde artırılır.
Açık ekonomilerde, bu ilişkiler çoğunlukla ser-
İç piyasaya dönük üretim: İthalat ikame-
best piyasa mekanizmasının işleyişi ile belirlenir.
si stratejisinin temel hedefi iç piyasa tale-
Oysa ithalat ikamesi uygulayan ülkelerde hükûmet
bini karşılamaktır.
müdahaleleri dolayısıyla bu ilişkiler genellikle kay-
bolur. Söz gelişi, enflasyon hızı çok yüksek iken
Bu tip sanayileşme modelinde kaynakların tah- hükûmet, ulusal parayla ithal girdilerini ucuzlat-
sisinde Karşılaştırmalı Üstünlük Teorisi yol gösteri- mak için kurlarda bu oranda bir ayarlama yap-
ci bir rol oynamaz; seçici değil, dengeli bir sanayi- maktan çekinebilir. Yine, benzer nedenlerle içeride
leşme söz konusudur. Şöyle ki, kalkınma felsefesi, üretilen ara mallarının fiyatlarını dünya fiyatlarının
yalnızca ilerde gelişip rekabetçi duruma geçecek, çok altında tutabilir. Bütün bunlar ise ekonominin
yani dinamik karşılaştırmalı üstünlüklere sahip kaynak dengesinin bozulmasına yol açar.
endüstrilerin seçilip geliştirilmesi ilkesine dayalı Kısacası, ithalatı ikame eden sanayileşmede izle-
değildir. Tersine, beklenen talep artışlarına göre,
nen iktisat politikaları ülkeyi dış dünyadan soyut-
yatırım fonlarının tüm sektörler arasında dengeli
lar; baskı altında tutulan bir fiyat, faiz ve kur poli-
biçimde dağıtımı öngörülür. Bunun için de sektör-
tikası vardır. Uygulanan yüksek koruma önlemleri
ler arasındaki ileri ve geri bağlılıkları kantitatif ola-
dolayısıyla iç fiyatların dünya fiyatlarıyla ilişkisi
rak gösteren girdi-çıktı tablolarından yararlanılır.
kalmaz. Dış rekabet eksikliğinin sonuçları, devletin
iç fiyatları doğrudan belirlemesi ile giderilmek iste-
nir. Ama bu aşırı bir bürokratik mekanizma doğu-
Karşılaştırmalı üstünlükler ve ithalat rur ve ekonomideki dengeleri daha da bozar.
ikamesi: İthalat ikamesi stratejisi dengeli İthalat ikamesi uygulamalarının ilk aşamasında
kalkınma modeline dayanır, karşılaştırma- genellikle koruyuculuğun geçici olacağı belirtilir.
lı üstünlüklerin yeri yoktur. Çünkü korunan endüstrilerdeki gelişmelerle önce
iç piyasanın ihtiyaçlarının karşılanacağı, sonra da
Geçmişteki ithal ikamesi politikaları, genellikle ürünlerin dünya piyasalarına “boşalmaya” başla-
sabit döviz kuru sistemleriyle bir arada uygulan- nacağına işaret edilir. Ancak, uygulamada ihracat
mıştır. Bu sistemlerde döviz kurları hükûmetler konusundaki bu iyimser görüşlerin çoğunlukla
tarafından belirlenir. Ancak çoğunlukla kurların gerçekleşmediği görülmüştür. Endüstrilerin reka-
denge değerlerinin altında tutulması, ulusal para- bet düşüncesine göre seçilmemesi, sürekli koru-
nın aşırı değerlendirilmesine neden olur; bu da dış mayı gerektirmiştir. Bu durumda söz konusu olan,
ticaret dengesini olumsuz yönde etkiler. O bakım- genç endüstriler tezine uygun bir korumacılık da
dan, ithalat ikamesi yaygın biçimde döviz kontrolü değildir. Çünkü tüm sanayinin sürekli korunması
ile birlikte uygulanmıştır. ve desteklenmesi gerekmektedir.

113
5
Ekonomik Kalkınma ve Dış Ticaret Politikaları

etkili bir aracı olarak görülmüştür. Yukarıda belir-


tildiği gibi, uygulamaya tüketim malları endüstri-
dikkat
leri ile başlanır, fakat giderek, ara ve yatırım malları
İthal ikamesine ilk kez başlayan ülkelerde içe dönük da ithalat ikamesinin kapsamına alınır. Bu yapısal
üretimin geçici olacağı düşüncesi vardır. Çünkü iç değişim ile birlikte sanayinin ileri teknoloji ve daha
piyasa için üretim genişledikçe mallar yurtdışında yoğun sermaye gerektiren mallar yönünde gelişti-
satılmaya başlanacak, böylece de ülke kendiliğinden rilmesi amaçlanır.
dış piyasalara açılmış olacaktır. Ancak bu stratejiyi İthalat ikamesinin, özellikle tüketim endüstrileri
uygulayan ülkelerde ihracat konusundaki bu iyimse alanında yabancı sermaye yatırımlarını uyarıcı bir
beklentiler hiçbir zaman gerçekleşmemiştir. etki yapacağı düşünülebilir. Tüketim mallarının yurt
içi üretimi, yüksek dış ticaret kısıtlamaları ile koru-
nunca, geleneksel olarak o piyasalara ihracat yapan
yabancı üreticiler bundan zarar görürler. Bu durum-
Ülkelerin Öncelikli Olarak İthal İkamesine da, kaybettikleri piyasaları tekrar elde etmek üzere,
Yönelme Nedenleri üretimin son aşamasını az gelişmiş ülkeye kaydırabi-
Bununla birlikte, ithalât ikamesinin kalkın- lirler. Sanayileşmekte olan az gelişmiş ülkelerde nihai
makta olan ülkelere çekici görünen bazı yönleri mallar yoğun biçimde korunurken, ara malları ve
vardır. Şöyle ki, burada üretimin amacı, iç piyasa- ham maddelerin gümrüksüz veya düşük tarifeye tabi
da halen var olan bir talebin karşılanmasıdır. Oysa olarak ithal edilmesi de bu eğilimi hızlandırır. Fakat
dış piyasalar için üretim bu derece kolay değildir. yabancı sermaye şirketinin, ara mallarını dışarıdan
Çünkü dış piyasalara çıkmak belirli bilgi, beceri ve getirterek, kurgu veya ambalajlama ile ilgili son aşa-
deneyim gerektirir. Ayrıca üretim maliyetlerinin mayı az gelişmiş ülkede gerçekleştirmesi, aslında ev
yüksekliği de bu olanağı sınırlandırır. sahibi ülke ekonomisine beklenen ölçüde bir katkı
Dış piyasalarda yabancı mallarla rekabet ede- sağlamaz. Bu tür üretime ülkemizde alışılan deyim-
bilmek, her şeyden önce yerli üretimin uluslararası le, montaj sanayi denmektedir.
fiyat ve standartlara uygunluğuna bağlıdır. Hâlbuki İthalat ikamesinin birinci aşaması tüketim mal-
iç piyasaya yapılan satışlarda böyle bir rekabet en- ları endüstrilerinde yurt içi piyasa kapasitesinin
dişesi yoktur. sınırlarına ulaşılmasıyla sona erer. Bundan sonra
Uygulamada ithalat ikamesine genellikle, tü- sanayileşme politikasının gelişebileceği iki yön var-
ketim malları endüstrilerinden başlanır. Bu ise bir dır. Birisi dış piyasalara açılmaktır. Nitekim Güney
rastlantı değildir, çünkü bu alanlarda yurt içinde Kore ve Tayvan gibi ithalat ikamesinden başlayıp
önceden hazır bir talep vardır. Ayrıca bu endüst- sonra ihracata yönelen ülkeler bu yola gitmişlerdir.
rilerde kurulacak firmalar, yoğun sermaye ve ileri İkincisi ise yukarıda belirtildiği gibi, bu tür sana-
teknolojiye ihtiyaç göstermeyen, ufak işletmelerdir. yileşmenin kapsamının ara ve yatırım mallarına
Bu ilk uygulama ithalat ikamesinin “kolay aşama- doğru genişletilmesidir. Türkiye ve çoğu gelişmekte
sını” oluşturur. olan ülke ise bu ikinci yolu izlemiştir.
Ayrıca, ithalat ikamesinin alternatif politikaları
da (ihracatın özendirilmesi) kapsadığı düşünülür. İthalat İkamesinin Yol Açtığı Sorunlar
Yani, iç piyasaya yönelik üretim ile birlikte, ülke- Yukarıda işaret edilenlere ek olarak, ithalat ika-
nin giderek bu mallarda ihracatçı duruma gelmesi mesine karşı yöneltilen başka önemli eleştiriler de
beklenir. vardır. Bunların başlıcalarını aşağıdaki gibi sırala-
Bu politikaların kuşkusuz en çekici görülen yabiliriz:
yönlerinden birisi, ithal listelerinde yer alan mal- Kaynak israfı: İthalat ikamesi, karşılaştırmalı
ların ülke içinde üretimine geçmekle, döviz gider- üstünlüklere uygun bir kaynak dağıtımına dayan-
lerinden tasarruf sağlanacağı ve böylece dış açık maz. Yüksek koruma duvarlarının arkasında geliş-
sorunlarının çözümleneceği düşüncesidir. tirilmeye çalışılan endüstrilerde, uluslararası stan-
İthal ikamesi, birçok az gelişmiş ülkede ekono- dartlara göre maliyetler ve fiyatlar yüksek, kalite ise
mik yapıyı modernleştirmenin ve gelişmiş ülkeler- düşük olmaktadır. Aşırı koruyuculuk iş adamlarını
dekine benzer, ileri bir sanayi yapısı oluşturmanın uyuşukluğa sürükler, monopolleşme eğilimini artı-

114
5
Uluslararası Ticaret

rır ve yerli sanayide araştırma ve geliştirme faaliyet- kesimlerde yüksek ücretle iş bulma ümidi, köylerde
lerini caydırıcı etki yapar. Böyle bir sanayileşmenin yaşayan insanları kentlere çeker. Böylece, geçmiş-
sonucu, kaynak dağılımındaki etkinliğin bozulma- te birçok gelişmekte olan ülkede görüldüğü gibi,
sı ve genel olarak tüketici refahının düşmesidir. kentlerin etrafında gecekondu mahalleleri oluşur
Dışa bağımlılık: İthalat ikamesi, başlangıçta ve işsizlik patlama noktasına ulaşır. Kısacası, ithal
güdülen amacın tersine, ulusal ekonominin dışa ikamesi politikaları sonuçta işsizlik sorunlarını
bağımlılığını artırır. Bu politikalar gerçekte, itha- daha da artırmakta ve ülkedeki faktör donatımına
latın toplam hacminden çok, bileşimini etkiler. ters, ulusal ekonomi ile uyumsuz bir sanayi yapısı-
Nihai malların ithalatı azalır, buna karşılık ara mal- nın ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
ları, yatırım malları ve teknoloji ithali artar. İçerde Yapılan tahminler geçmişte uygulanan ithal ika-
üretim kapasitesi bir kez kurulduktan sonra üretim mesi politikalarının az gelişmiş ülkelerde ortalama
tesislerini sürekli olarak ithal malı ham maddelerle olarak ulusal gelirin yüzde 10’larına varan bir kay-
beslemek gerekir. nak israfına neden olduğunu göstermiştir.
İhracat endüstrileri aleyhine doğan çarpık- Bununla birlikte, ithal ikamesi politikalarının
lık: İthalat ikamesi, temelde iç piyasaya dönük bir yine de özellikle geniş iç piyasaya sahip az gelişmiş
uygulamadır. Bu politikalar ihracat endüstrileri- ülkelerde, hiç değilse kalkınmanın ilk aşamaların-
ne, ithalatı ikame eden endüstrilerle aynı düzeyde da yararlı olduğu söylenebilir. Sonraki aşamalarda
özendirme sağlamadıkları gibi, resmî sabit kurdan ise bu politikaların terk edilerek ihracatın teşvikine
ulusal parayı da aşırı değerlendirerek ihracatçıyı bir yönelmek, adeta bir zorunluluk olmaktadır. O ba-
anlamda cezalandırmış olurlar. kımdan içe dönük sanayileşmeden başlayarak dışa
İhracata yönelik üretimin iç piyasaya yönelik açılma ile sürdürülen bu iki stratejinin bir sıra iz-
üretimden daha düşük oranlarda özendirilmesi ise lediğini ve birbirini tamamladığını söylemek hatalı
doğal olarak ihracat gelirlerinin azalmasına neden sayılmaz.
olur.
Dış borçların artışı: Bir yandan dışa bağım- İhracata Dönük Sanayileşme
lılığın artması, diğer yandan ihracatın gerilemesi İthalat ikamesinin karşıtı ihracata dönük sa-
dış ödeme açıklarını ülkenin en önemli sorun- nayileşme veya ihracatın özendirilmesi stratejisidir.
larından birisi durumuna getirir. Bu da ülkeyi Buna dışa açık kalkınma stratejisi de denir. Bu yak-
açıklarını finanse etmek için, sürekli biçimde dış laşım, dinamik karşılaştırmalı üstünlüklere uygun
kaynak aramak zorunda bırakır. Böylece, artan bir sanayileşme modeline dayanır. Sanayileşmede
dış borçlar bu politikaların adeta doğal bir sonucu seçicilik ana ilkedir; ithalat ikamesinin tersine, tüm
durumuna gelir. endüstrilerin değil ancak gelişebilecek ve rekabet
Artan işsizlik ve ülkeye yabancı bir sanayi ya- edebilecek potansiyele sahip olanların özendirilme-
pısı: Tüketim malları endüstrilerinden başlayarak sine ve desteklenmesine çalışılır.
ara ve yatırım malları endüstrileriyle bütünleşmeyi
amaçlayan bir ithalat ikamesi (“derinlemesine” sa-
nayileşme), ileri teknoloji ve sermaye yoğun üretim
yöntemlerini özendirir. İhracata dönük sanayileşme: Dışa açık sana-
yileşme modeli olarak da adlandırılır; sanayi-
Hükûmetlerin uyguladıkları gümrük vergisi
leşmede ana ilke dünya piyasaları için üretim
muafiyeti, ucuz kredi ve öteki sübvansiyonlarla aşı-
yapmaktır; tüm endüstrilerin değil, ileride
rı değerlenmiş kur politikaları sanayide bu yöndeki
gelişip rekabetçi konuma gelecek olanların
bir değişmeyi destekler. Sermaye yoğunluğu yüksek
seçilip geliştirilmesini öngörür.
ve ileri teknolojiye dayalı üretim yöntemleri, emek-
ten tasarruf edici niteliktedir. Başka bir deyişle bu
tür sanayi yatırımları çok az yeni iş olanakları yara- Üretimde amaç, dış piyasalara yönelmek oldu-
tırlar. Bu da artan nüfusun önemli bölümünün ta- ğundan, iç piyasa darlığı engeli ortadan kalkar, do-
rımda ve geleneksel kesimlerde tutulmasını gerek- layısıyla üretim tesisleri optimum teknik kapasite
tirir. Dolayısıyla da ülkedeki gizli ve açık işsizlerin ile kurulabilir ve ölçek ekonomilerinden yararlan-
sayısında büyük artışlar olabilir. Modern kentsel ma olanağı elde edilir.

115
5
Ekonomik Kalkınma ve Dış Ticaret Politikaları

İhracata yönelen bir sanayileşme modelinde, dış rı ile uyumlu olmasına yol açar. Üretim artışının
ticaret politikasının temel işlevi, kurulan ve ilerde emek yoğun endüstrilerde gerçekleştirilmesi ise
kurulacak olan endüstrileri dış piyasanın rekabeti- aynı zamanda ülkenin işsizlik sorununa da bir öl-
ne hazırlamaktır. O nedenle “genç endüstriler ”in çüde çözüm getirmiş olur.
bir süre dış rekabetten korunmaları gerekse de asıl İhracata yönelik politikaların dolaysız etkisi ül-
hedef, uzun dönemde liberal bir dış ticaret rejimi kenin ihracat gelirlerinde görülür. İhracat hacmin-
uygulayarak ulusal ekonominin dünya ekonomisi deki genişleme döviz gelirlerini artırır. Bununla
ile bütünleşmesini sağlamaktır. birlikte, ihracata yönelik uygulamalar liberal bir dış
İhracata yönelik sanayileşme, koruyuculuk ye- ticaret politikası ile birlikte yürütüldüğü için, ülke-
rine dış rekabeti temel aldığı için, üretici davranış- nin ithalat giderleri de artar. O bakımdan GSMH
larında ve üretimin yapısında önemli değişmeleri içinde dış ticaretin hacmi büyümekle birlikte, ül-
gerektirir. Dış rekabet monopolleri kırar, iş adam- kenin dış ödemeler dengesinde bir iyileşme görül-
larını sürekli olarak kaliteyi iyileştirecek ve fiyatla- meyebilir.
rı düşürecek biçimde yeni yöntemler araştırmaya İhracatı özendirme politikaları serbest ticaret
zorlar. Bu da ekonomiye daha büyük bir dinamizm ve uluslararası uzmanlaşmanın yararlarına dayanan
kazandırır ve gelişmeyi hızlandırır. Rekabetle tek- uygulamalardır. Bu politikalar ulusal ekonomiyi
nolojik gelişme arasında daima yakın bir ilişki var- dünya ekonomisi ile bütünleştirerek ekonomik
dır. Oysa ithalat ikamesi politikaları iç piyasayı dış kaynakların en etkin biçimde kullanılmasına ola-
rekabete karşı sıkı bir biçimde koruyarak teknolo- nak sağlarlar.
jik gelişme yolundaki en önemli dürtüyü ortadan
kaldırır.
Karşılaştırmalı Üstünlük Teorisi’ne göre dış pi- dikkat
yasalarda rekabet edebilmek için ülkenin, üretimde İhracata yönelik sanayileşmede asıl amaç iç pi-
göreceli biçimde bol olarak sahip bulunduğu emek yasa için değil, dünya piyasaları için üretim yap-
ve doğal kaynaklara dayalı endüstrilere ağırlık ver- maktır. Yeni kurulan bir endüstrinin geçici bir
mesi gerekir. Böyle bir ilkenin göz önünde bulun- süre ile korunması bu hedefi değiştirmez.
durulması, kurulacak sanayilerin de ülke koşulla-

Yaşamla İlişkilendir

Türkiye’de Bugünkü İhracat Destekleri


Bugün Türkiye’de ihracata yönelik olarak çeşitli özendiriciler uygulanmaktadır. Bunların bir bölü-
mü doğrudan devlet destekleridir. Bu destekler örneğin, ihraç ürünlerinin dış pazarlaması, Ar-Ge çalış-
maları, dışa açılma, dış fuarlara katılım, ürünlerin markalaşması ve çevre sağlığının korunması, vs. gibi
amaçlar için verilir. Son yıllarda özellikle Türk mallarının yurt dışında markalaşması, Türk malı imajının
yaygınlaştırılması ve “Turquality” markasının yerleştirilmesine büyük önem verilmektedir.
Doğrudan devlet desteklerinden başka ihracata yönelik Eximbank kredisi uygulamaları bulunmak-
tadır. Eximbank, kredi, garanti ve sigorta faaliyetleri ile ihracatı destekler. Uygun koşullu bu krediler
hem ihraç mallarının üretimi, hem de ihracat sonrası finansmanı için verilir. Garanti programları da
riskin devlet tarafından üstlenilerek ihracatı özendirme amacına yöneliktir.
Bunların yanında Eximbank kanalından ihracatçılara kullandırılan döviz kredileri bulunmaktadır.
Bunlar ihracat taahhüdü karşılığında verilirler ve diğer ihracat kredilerinde olduğu gibi vergi, resim ve harç
istisnasından yararlandırılırlar.

116
5
Uluslararası Ticaret

Yeni Dönemde Küreselleşme ve Washington Uzlaşısı terimi aslında ilk kez


Sanayileşme Politikalari 1989’da Latin Amerika ülkelerine yönelik poli-
1990’lardan sonraki dönemde dünya hızlı bir tika düzenlemeleri için kullanılmış bir kavramdı.
küreselleşme sürecine girmiştir. Küreselleşme çok Ama giderek diğer az gelişmiş ülkeler ve 1990’lar-
yönlü bir gelişmedir. Bu çerçevede, ülkeler ekono- dan sonra piyasa ekonomisine geçmeye çalışan eski
mik ve mali konularda olduğu kadar, sosyal, siyasal sosyalist ülkeler (dönüşüm ekonomileri) için de
ve kültürel alanlarda da birbirleriyle sıkı bir ilişki kullanılmaya başlandı. Böylece Washington Uzla-
içinde bulunmaktadırlar. Sosyalist rejimlerin de yı- şısı giderek, günün standart bir kalkınma modeli
kılmasıyla bu yeni dönemde artık bir iki istisna (Ku-
durumuna geldi.
zey Kore ve Küba gibi) dışında dünyada dışa kapalı
bir toplum kalmamıştır. Bu dönemde ithal ikamesi Bu yeni politika düzenlemeleri önceki dönem-
stratejisinin tarihe karıştığı açıktır. Ancak az gelişmiş lerdeki kalkınma model ve uygulamalarından çok
ülkelerin izledikleri sanayileşme stratejilerini geçmiş farklıdır. Önceki dönemlerde kalkınma sürecinde
dönemlerdeki biçimiyle ihracatın teşviki olarak nite- hükûmet politikalarına ve kamu sektörüne merkezî
lendirmek de doğru olmaz. Çünkü dışa açılma olayı bir rol veriliyordu. Nitekim 1970’lere kadar çoğu
ekonomi dışı alanlar da dâhil olmak üzere, toplum- az gelişmiş ülkede kalkınma politikaları güçlü
sal yaşamın tüm yönlerini kapsamaktadır.
kamu sektörüne ve devlet müdahaleciliğine da-
Yeni dönemde az gelişmiş ülkelerin kalkınma yanmaktaydı. Birçok ülke kaynak dağılımına yön
politikaları özellikle Dünya Bankası ve IMF’nin
vermek üzere fiyat denetimleri ve müdahale yön-
tavsiyeleri ile liberalleşme yönünde büyük bir deği-
şim geçirmiştir. Kredi faaliyetleri dolayısıyla bu dö- temleri benimsemişti. Bu müdahalelerle kalkınma
nemde Dünya Bankası ve IMF’nin az gelişmiş ülke- gereklerine ve toplumdaki sosyal ve beşerî ihtiyaç-
ler üzerindeki nüfuzunda büyük bir artış olmuştur. lara yanıt verilmeye çalışılıyordu.
G-7 Grubu diye bilinen büyük sanayileşmiş ülke- Oysa geleneksel anlayışın tersine, Washington
lerin desteğini de arkalarına alan bu kuruluşlar, az Uzlaşması piyasa mekanizması ile kaynak dağılı-
gelişmiş ülkeleri hükûmet müdahalesinden uzak,
mında etkinlik artışı sağlamaya ağırlık veren bir
piyasa mekanizmasına ağırlık veren politikalar uy-
yaklaşımdır. Uygulamadaki duruma bakıldığında
gulamaya zorlamışlardır. Âdeta, geçmişte kalkınma
alanında yaşanan başarısızlıkları bu ülkelerdeki yo- da istatistikler dışa dönük politika izleyen ülkelerde
ğun hükûmet müdahalelerine bağlamışlardır. büyüme hızının ve kişi başına düşen gelir artışının
Washington temelli uluslararası kuruluşların daha yüksek olduğunu göstermektedir.
(IMF ve Dünya Bankası) liberal politika önerile- Bununla birlikte, kalkınma stratejisi olarak ül-
rini ifade eden kalkınma stratejilerindeki bu yeni keler daha fazla dışa açılırlarken, bu politikaların
yaklaşım, Washington Uzlaşısı olarak bilinir. Bu başarı şansını düşüren bazı önemli etkenlerin hâlâ
politika değişikliği, önceki dönemlerin yoğun dev- ortada durmakta olduğunu da hatırlatmak gerekir.
let müdahaleciliğine dayalı kalkınma stratejilerine
Bunlar arasında örneğin; sanayileşmiş ülkelerdeki
bir tepki olarak da düşünülebilir.
yaygın korumacılık eğilimlerinin çok yüksek oldu-
ğu, dünya piyasalarına dönük üretimin gerektirdiği
Washington Uzlaşısı: Liberal politika çoğu bilgi, beceri ve teknolojilerin az gelişmiş ülke-
uygulamalarını ifade eden yeni kalkınma lerde yeterince bulunmadığı, bu ülkelerin bazıları-
stratejileri nın dış borçlarının çok ağır olduğu vs. belirtilebilir.

117
5
Ekonomik Kalkınma ve Dış Ticaret Politikaları

Öğrenme Çıktısı
1 Dünyadaki tüm az gelişmiş ülkeler açısından sanayileşmenin neden kalkınmada öncelik
taşıdığını açıklayabilme
2 Sanayileşme stratejisinin temel özellikleri sıralayabilme
3 İthal ikamesi stratejisinin özellikleri açıklayabilme ve bu stratejiyi uygulayan ülkelerin
yaşadığı sorunları değerlendirebilme
4 İhracata dönük sanayileşme modelini açıklayabilme

Araştır 1 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Kalkınmada ağırlık sanayileş-


Küreselleşen dünyada sana- Az gelişmiş ülkeler neden
meye verilirken tarımın geri
yileşme stratejileri nasıl bir geleneksel olarak iktisadi kal-
planda tutulması doğru mu-
değişim geçirmiştir? Was- kınmayı sanayileşme ile öz-
dur? Uygulamadan örnekler-
hington Uzlaşısı nedir? deşleştirme eğilimindedirler?
le destekleyerek tartışın.

TÜRKİYE’DE KALKINMA VE DIŞ 1930’larda sanayileşme amacına ulaşmak için,


TİCARET REJİMİ bazı sanayi planları hazırlanmıştır. Örneğin, ilk
Beş Yıllık Sanayi Planı 1931’de uygulamaya kon-
Türkiye’de kalkınma çabalarının oldukça
du. Bu planda daha çok tüketim malları endüst-
eski bir geçmişi vardır. Ülkeyi kuran önderler,
rilerine ağırlık veriliyordu. Birinci Plan’ın uygu-
Cumhuriyet’le birlikte yoğun bir sanayileşme
lamada oldukça başarılı sonuçlar vermesi üzerine,
hamlesine girişmişlerdi. Sanayi hem ekonomik
İkinci Sanayi Planı hazırlanmışsa da bu plan, o
kalkınmanın, hem de yeni kazanılan siyasal ba-
sıralar patlak veren İkinci Dünya Savaşı dolayısıyla
ğımsızlığın zorunlu bir koşulu olarak düşünülü-
uygulanamadı.
yordu. Tarımın görevi, sanayiyi desteklemekti.
Türkiye’nin kalkınma tarihinde sanayiye daima
öncülük rolü verilmiştir.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında sanayileşme özel İlk Sanayileşme Planı: Türkiye’de ilk sana-
kesimin girişimlerine bırakılmıştı. Fakat özel ke- yileşme programı 1930’larda uygulanmıştır.
sim, gerek mali gücünün yetersizliği gerekse dene-
yim yokluğu dolayısıyla bu görevi beklenen şekil-
de yerine getirememişti. Bu sıralar, Büyük Dünya İlk kalkınma planlarında sanayileşme stratejisi
Depresyonu’nun doğurduğu sorunlar da devletin bakımından dikkat çeken bazı özellikler vardır: Bu
ekonomiye müdahalesini gerektiriyordu. Böylece, planlarda iç piyasanın temel ihtiyaçlarını karşıla-
1923-1929 arasındaki kısa bir liberal politika uy- maya yönelen ve ham maddesi yurt içinden sağla-
gulamasından sonra, 1930’ların başından itibaren nabilen endüstrilerin kurulması ana ilkedir. Kuru-
yoğun bir devlet müdahaleciliği uygulanmaya baş- lacak endüstriler, ilk kez 1929 yılında bağımsız bir
landı. Böylece, devlet sanayileşme görevini özel ke- biçimde yükseltilen ulusal gümrük tarifeleri ve yine
simin yanında bizzat kendisi yüklenmiş oluyordu. o yıllarda yürürlüğe konulan kambiyo denetimi ve
Bu şekilde ortaya çıkan yeni uygulamaya “dev- kotalarla korunmuştur. Görülüyor ki, o dönemin
letçilik” adı verilir. Devlet, sanayileşme amacını ger- siyasal ve ekonomik koşulları içinde izlenmeye baş-
çekleştirmek üzere, daha sonraları İktisadi Devlet lanan bu politikalar, bugünkü kalkınma termino-
Teşekküllerinin çekirdeğini oluşturacak Etibank, lojisiyle ithalat ikamesine dayanır. Ham maddesi
Sümerbank, Denizcilik Bankası gibi finansman, içerden karşılanan endüstrilere öncelik tanınması
yönetim ve mülkiyet rejimi bakımından kendisine ise, sanayileşme politikasını dışa bağımlı olmadan
bağlı işletmeler oluşturmuştu. sürdürme arzusunun bir ifadesidir.

118
5
Uluslararası Ticaret

Bu şekilde uygulamaya giren ithalat ikamesi po- Hazırlanan ilk dört kalkınma planında, ihracat
litikaları, ondan sonraki dönemlerde de sanayileş- konusunda olumsuz görüşlerden hareket edildi.
menin temel özelliğini oluşturmuştur. Şöyle ki, bu ilk planlara sanayi kesiminde önemli
1950’de liberal eğilimli hükümetin iş başına bir ihracat potansiyeli bulunmadığı, iç üretimde
gelmesi ile tarım ve altyapı alanlarındaki yatırım- artışlar sağlansa bile yüksek fiyat ve düşük kalite
lara eskisinden daha çok önem verilmiş ve özel ke- nedeniyle bunu dış piyasalara yönlendirme olanak-
simin güçlendirilmesi için bazı önlemler alınmıştı. sızlığı gibi düşünceler egemen olmuştu. Böylece
Ancak, kalkınma modelinin ana özellikleri değiş- yüksek koruyuculuk duvarları arkasında geleneksel
memişti: Ağırlık yine sanayi üretimine verilmiş, ithalat ikamesi politikaları yoğun biçimde sürdü-
sanayileşme ithalat ikamesi modeline dayandırıl- rülmeye çalışılmıştır. Oysa bu sıralarda Türkiye,
mış ve kalkınmanın karma bir ekonomik sistem Ankara Antlaşması’nı imzalamış ve AET (bugünkü
içerisinde, yani özel ve kamu kesiminin iş birliğiyle Avrupa Birliği) üyeliği için ilk adımını atmıştı.
gerçekleştirilmesi ilkesi benimsenmişti.
Dönemin başında dış ticarette girişilen libe- 24 Ocak 1980 İktisadi Kararları ve
rasyon uygulaması şiddetli enflasyon ve artan dış İhracata Yönelik Politikalar
ödeme güçlükleri karşısında, kısa bir süre içinde
Türkiye 24 Ocak 1980 İktisadi Kararları ile
terk edildi. Dış açıkları kapamak için uygulanan
geleneksel ithal ikamesi stratejisini değiştirerek
sıkı kambiyo denetimi ve yoğun kotalar ise büyük
ihracatın özendirilmesine dayanan kalkınmaya yö-
lisans primlerinin (kıtlık rantı) doğmasına neden
neldi. Nitekim bu dönemde hazırlanan Beşinci Beş
oluyordu.
Yıllık Kalkınma Planı’nda (1985-1989) öncekiler-
1963’te Planlı Kalkınma Dönemi’ne girildi. Bu den farklı olarak dışa açık bir ekonomik model esas
dönemin sanayileşme stratejisi de geçmiş dönem- alınmıştır.
lerdeki uygulamaların bir uzantısı olarak düşünü-
Adı geçen kararlar, Dünya Enerji Buhranı’ndan
lebilir. Ancak modern tekniklere uygun olarak ha-
sonra ülkeyi etkisi altına alan yoğun döviz darboğazı
zırlanan bu planlarda, sanayileşme amacı daha açık
ve yüksek enflasyon döneminde uygulamaya kon-
bir biçimde ortaya konmuş ve öteki politikalar bu
muştur. Amaç, kısa dönemde enflasyonun önlen-
doğrultuda yönlendirilmiştir. Planlarda sanayinin
mesi ve IMF ile öteki uluslararası mali kuruluşların
“sürükleyici” sektör olduğu açıklıkla belirtilmiştir.
güvenini sağlayarak yeni krediler elde edebilmekti.
Ana strateji yine ithalat ikamesidir. Dış ticaret po-
litikası ile sanayileşme arasında dolaysız bir bağ ku- 24 Ocak Kararları ve ondan sonraki dönemde
rulur. Başka bir deyişle, ithalat ikamesine dayalı dış alınan önlemler bütün hâlinde bir “iktisadi ön-
ticaret politikasının sanayileşme amacını gerçekleş- lemler paketi” oluşturur. Bu kararlarla, uzun dö-
tirmede başlıca araç olarak kullanılması öngörülür. nemde dış dünyadan soyutlanmış olan Türkiye’nin
yeniden dünya ekonomisi ile bütünleştirilmesi
amaçlanmıştı. Bunun için de gerek iç, gerek dış
ekonomiye ilişkin birçok alanda serbest piyasa me-
Kalkınma Planları: Türkiye, 1963 yılında kanizmasına işlerlik kazandırılmaya çalışılıyordu.
planlı kalkınma dönemine girdi; ilk kalkınma
planları ithalat ikamesi stratejisine dayanıyordu,
1980’den sonra bu yaklaşım değiştirilmiştir.
24 Ocak 1980 İktisadi Kararları: Türkiye
bu kararların alınması ile içe dönük sanayi-
1950’lerdeki kalkınma deneyimlerinde ise dış leşmeden dışa dönük sanayileşme modeline
ticaret rejimi ile sanayileşme arasındaki ilişkiler do- geçmiştir.
laylı yollardan sağlanıyordu. Şöyle ki, dış açıkları
gidermek için getirilen miktar kısıtlamaları önemli
rantlar doğuruyor, bu da ithalat ikamesi üretimini Birbirini izleyen önlemlerden oluşan bu karar-
özendiriyordu. Ancak, kurulan endüstrilerin ham ların dış ticaret yönünden getirdiği bazı yeni uygu-
madde ve ara mallar yönünden dışa bağımlı olması lamalar şunlardır: Kotaların kaldırılması, gümrük
ve karşılaşılan büyük dış ödeme açıkları, yurt içi tarife oranlarının düşürülerek dış ticaret rejiminin
sanayi üretimini engelliyordu. liberalleştirilmesi, kambiyo denetiminin yumu-

119
5
Ekonomik Kalkınma ve Dış Ticaret Politikaları

şatılması, esnek kur sistemine geçilmesi, faizlerin Türkiye’de KİT’lerin özelleştirilmesini sağlamak
serbest bırakılması, bürokrasinin azaltılması, ser- üzere Kamu Ortaklığı İdaresi (önceleri Toplu Ko-
best piyasa mekanizmasına işlerlik kazandırılması, nut ve Kamu Ortaklığı İdaresi) kurulmuştur. Özel-
yabancı sermayeye yeni teşvikler sağlanması vs. leştirilmesine karar verilen kamu iktisadi kurum
Bu önlemler, daha önceki koruyucu politikalar ve kuruluşlarının hisseleri bu kuruluşa devredilir,
çerçevesinde ihracat aleyhine doğan çarpıklıkları sonra da hisse senetlerinin halka satışı yoluyla özel-
leştirme gerçekleştirilir. Özelleştirme çalışmalarını
gidermeye ve ihracat ile öteki döviz gelirlerini ar-
hızlandırmak üzere 1994 yılında çıkarılan bir yasa
tırmaya yönelikti. Bunları tamamlamak üzere, iç
ile Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ve Özelleştirme
ekonomi alanında da alınan bir dizi önlemler vardı.
Yüksek Kurulu oluşturuldu. Özelleştirme ile güdü-
Örneğin, Kamu İktisadi Teşebbüsleri’ne bütçe açık- len amaçlardan biri de ilgili kamu kuruluşlarının
larını kendi öz kaynaklarıyla karşılamalarını sağla- hisse senetlerini yabancılara satarak ülkeye yabancı
maları için fiyat politikalarında serbesti tanınmış, sermaye girişini özendirmektir. Bununla birlikte
vergi alanında yeni reformlar yapılmış ve bu arada gerek anayasal engeller, gerekse toplumsal uzlaşma-
Katma Değer Vergisi uygulamasına geçilmişti. nın sağlanamamış olması dolayısıyla geçen zamana
karşın özelleştirmede istenen sonuçların alındığını
söylemek güçtür.
KİT’lerin özelleştirilememiş olması, bu kuru-
dikkat
luşların işletme zararlarının genel bütçeden karşı-
Türk ekonomisi 24 Ocak 1980 İktisadi Kararla- lanmasının sürdürülmesi, bütçe açıklarının giderek
rı ile içe dönük sanayileşme stratejisini değiştire- büyümesine yol açmıştır. Bütçe açıklarının emis-
rek dışa açılmıştır. Ancak 24 Ocak Kararlarının yon yoluyla ya da borçlanarak finanse edilmesi ise
birbirini izleyen bir dizi önlem, politika ve uy- Türkiye’deki kronikleşen yüksek enflasyonun başlı-
gulamadan oluştuğuna dikkat edelim. ca nedenlerinden birisini oluşturmuştur.
Ayrıca, 2000 yılının Kasım ayında ve 2001
yılının Şubat ayında Türkiye’nin yaşamış olduğu
Özelleştirme ekonomik krizler de temelde ülkenin bütçe açıkla-
Türkiye’de sanayinin gelişmesinde devle- rından kaynaklanır. Bütçe açıklarını finanse etmek
tin oynadığı role daha önce değinilmişti. Fakat için Hazinenin yapmış olduğu büyük borçlanmalar
Cumhuriyet’in kurulmasından sonra Kamu İktisa- faizleri aşırı derecede yükselterek ülkeye kısa süreli
yabancı sermaye (sıcak para) girişine neden oluyor-
di Teşebbüslerinin (KİT’ler) sayısı azalmayıp gide-
du. Ancak bu fonların aniden ülkeyi terk etmesi
rek artırılmıştır.
krizi daha da derinleştirmiştir.
1980’den sonra girilen liberal ekonomi orta-
mında ağırlık piyasa ekonomisine ve özel kesime
verilmiş ve bu amaçla kamunun ekonomideki pa- Türkiye’nin AB ile Gümrük Birliği
yının azaltılması yeniden gündeme gelmiştir. Bu Oluşturması
gelişmede KİT’lerin verimli çalıştırılması, bütçe Türkiye, 1963 tarihinde Ankara Antlaşması’nı
açıklarının kapatılmak istenmesi ve mülkiyetin ta- imzalamış ve o zamanki ismiyle AET’ye, ileride
bana yaygınlaştırılması vs. gibi düşüncelerin etkisi tam üyeliği öngörülecek biçimde “ortak üye” ol-
vardır. Diğer bir neden de hisse senetlerinin aynı muştu. 1996 yılının başında ise AB ile bir Gümrük
zamanda yabancılara satışı yoluyla ülkeye yabancı Birliğine girilmiştir.
sermaye, ileri teknoloji ve yönetim bilgilerinin giri-
şine olanak sağlamak düşüncesidir.
Belirtmek gerekir ki, 1980’lerde ortaya çıkan Türkiye-AB Gümrük Birliği: 1996 yılı ba-
özelleştirme olayı, yalnız Türkiye’ye özgü bir ge- şında uygulamaya girdi, Türkiye AB ülkelerin-
lişme de değildir. Bu tarihlerde örneğin; İngiltere, den yaptığı sanayi malları ithalatı üzerindeki
Almanya ve ABD’de de özelleştirmeler yapılmış- tarifeleri sıfırladı ve AB’nin üçüncü ülkelere
tır. Söz konusu ülkeler de özellikle 1930 Dünya uyguladığı Ortak Gümrük Tarifesini uygula-
Buhranı dönemlerinden kalma kamu işletmelerine maya koydu.
sahiptiler.

120
5
Uluslararası Ticaret

Daha önce de incelendiği gibi, Gümrük Birliği ilke olarak sanayi ürünlerini kapsar. Tarım ürünleri
Gümrük Birliğinin kapsamı dışında tutulmuştur. Böylece Türkiye, sanayi ürünleri üzerindeki tarifeleri
kaldırmış ve üçüncü ülkelere karşı AB’nin ortak gümrük tarifesini uygulamaya koymuştur. O hâlde Güm-
rük Birliği ile Türkiye AB ülkelerine karşı serbest, Birlik dışı ülkelere karşı da oldukça liberal bir dış ticaret
politikaları izlemeye başlamıştır.
Aslına bakılırsa, Türkiye 24 Ocak Kararlarından sonra aşama aşama dış ticaret ve kambiyo rejimini
serbestleştirici politikalar izlemeye koyulmuştur. Dünyanın ekonomik bakımdan küreselleşmeye gittiği
bir dönemde Türkiye’nin bu liberal eğilimlerin dışında kalması elbette beklenemezdi. Bununla birlikte,
Türk ekonomisinin dış rekabetten zarar görmemesi için, devletin destekleyici ve yol gösterici rolünün de
sürdürülmesine duyulan gerek ortadan kalkmış değildir.

Öğrenme Çıktısı
5 Türkiye’de kalkınma ve sanayileşme politikalarını açıklayabilme

Araştır 2 İlişkilendir Anlat/Paylaş

24 Ocak 1980 kararlarının


Türkiye’de dış ticaret ve sa- Türkiye’de sanayileşme ile dış
Türkiye’de sanayileşme ve
nayileşme politikaları nasıl ticaret politikalarını geçmiş-
dış ticaret politikalarına et-
bir gelişme göstermiştir? ten bugüne kadar inceleyin.
kisini anlatın.

ULUSLARARASI KALKINMA SORUNLARI


Yukarıda iktisadi kalkınma ve dış ticaret modellerini inceledikten sonra bu kesimde, uluslararası eko-
nomik alanda ortaya çıkan ve az gelişmiş ülkelerin kalkınmasıyla yakından ilgili bulunan bazı önemli
gelişmeler üzerinde durulacaktır.
Ele alınacak konular arasında Kuzey-Güney Diyaloğu, klasik büyüme teorisi ve büyümenin kalkın-
masının motoru olma teoremi, az gelişmiş ülkelerin ihracat gelirlerindeki istikrarsızlıklar, dış borçlar, mali
krizler ve dış ticaret hadleri, gibi gelişmeler yer almaktadır. Bu incelemelerle okuyucuya, dünya ekonomisi-
nin bugünkü ve yakın geçmişteki ekonomik sorunları hakkındaki daha somut bilgiler sunulmuş olacaktır.

Kuzey-Güney Diyaloğu
1950’lerin sonları ve 1960’ların başlarında, eski sömürgelerin bağımsızlığına kavuşması ile dünyadaki
az gelişmiş ülkelerin sayısında çok hızlı artışlar oldu. Siyasi bağımsızlıklarını elde ettikten sonra bu ülkeler,
yoğun biçimde kalkınma çabalarına giriştiler.
Ancak az gelişmiş ülkeler, kısa sürede geçerli ulus-
lararası ekonomik düzeni, iktisadi kalkınmalarına yar-
dımcı olmadığı, tersine gelişmiş ülkelerle aralarındaki Kuzey-Güney Diyaloğu: Az gelişmiş ülkelerin
açığın daha da derinleşmesine neden olduğu gerekçesiy- uluslararası ekonomik, mali ve siyasal konular-
le eleştirmeye başladılar. Sanayileşmiş ülkeler daha çok daki eleştiri, görüş ve isteklerini dile getirdikleri
dünyanın Kuzey yarı küresinde, az gelişmiş ülkeler de uluslararası platformlara verilen isim.
Güney yarı kürede bulundukları için, bu iki grup arasın-
daki tartışmalara Kuzey-Güney Diyaloğu adı verilmiştir.

121
5
Ekonomik Kalkınma ve Dış Ticaret Politikaları

Güney’in yürürlükteki uluslararası ekono- Yeni Binyıl Hedefleri, uluslararası topluma


mik düzen konusunda duyduğu hoşnutsuzluklar, farklı bir bakış açısı getirmekte, sosyal ve ekono-
Kuzey’le arasındaki refah farkının giderek büyüme- mik kalkınma için öncelikle insanın geliştirilmesini
si, mal ihracı ve ithali ile teknoloji ve mali kaynak (beşerî kalkınma) ve küresel katılımcılığı ana ilkeler
sağlanması yönlerinden Kuzey’e bağımlı olunması olarak kabul etmektedir. Söz konusu hedefler ara-
gibi nedenlerden ileri geliyordu. Ayrıca yürürlükte- sında yoksulluk ve açlık sorunlarını yeryüzünden
ki ekonomik ve siyasal düzenin temelini oluşturan kaldırma, herkese en az ilköğretim olanağı sağlama,
uluslararası kuruluşlar da Kuzey’in etki ve denetimi kadın-erkek eşitliği ve kadını ekonomik yönden
altında bulunuyorlardı. güçlendirme, bulaşıcı hastalıklarla mücadele, doğal
Az gelişmiş ülkeler bu düşüncelerle, Kuzey’le çevreyi koruma ve küresel katılım sağlama gibi il-
aralarında eşit ve hakça ilişkilere dayalı, yoksulluğu keler yer almaktadır.
yeryüzünden kaldırmayı amaçlayan ve Güney’in Küresel katılımcılık hedefi özellikle gelişmiş, sa-
ekonomik yönden kendi kendine yeterli duruma nayi ülkelerine yöneliktir ve bu ülkelerin öteki he-
gelmesini sağlayacak bir “yeni uluslararası ekono- deflerin gerçekleştirilmesine yardımda bulunmak
mik düzen” yaratılmasını savunmaya başladılar. üzere sorumluluk taşıdıklarını ifade eder. Başka
Böyle bir düzen her şeyden önce, geçerli ekonomik bir deyişle, sanayileşmiş ülkelerin daha fazla mad-
ve siyasal güç yapısının değiştirilmesini ve az geliş- di yardımda (ODA yardımları) bulunmalarını ve
miş ülkelerin dünya ekonomisinde daha etkin bir teknik yardım vermelerini ifade eder. Çevre korun-
rol oynamasını gerektirecekti. ması konusunun Birleşmiş Milletler Yeni Binyıl he-
defleri arasında yer alması ise günümüzde konuya
verilen önemin bir yansımasıdır.
Bugünkü duruma bakıldığında, Büyük Sahra’nın
dikkat
Az gelişmiş ülkeleri uluslararası ekonomik ve siyasal güneyindeki Afrika’da sınırlı bazı ilerlemeler kayde-
düzenle ilgili eleştirilerin özellikle 1960’larda başla- dildiği, ancak yeryüzünde yoksulluk ve sefalet için-
dığına dikkat edelim. Bunun nedeni bağımsızlığına deki insanların azalmayıp 1990’lara göre daha da
kavuşan ülkelerin sayısındaki artışla birlikte kalkın- arttığı acı bir gerçek olarak ortada durmaktadır.
ma sorunlarının dünya gündeminde ağırlıklı bir yer
tutmaya başlamasıdır. Klasik Büyüme Teorisi
Az gelişmiş ülkelerin en önemli eleştirilerinden
birisi, klasik uluslararası büyüme teorisine yönel-
Yeni Binyıl Kalkınma Hedefleri (MDGs) tilmişti. Bu teoriye göre, dünya ekonomisinin bü-
Yukarıda belirtilen Yeni Uluslararası Ekonomik yümesi için her şeyden önce “Merkez’i oluşturan
Düzen girişimi başarıya ulaşmış değildir. Ancak sanayileşmiş ülkelerin (Kuzey), sürekli ve istikrarlı
az gelişmiş ülkelerin kalkınma sorunları bugün biçimde gelişmesine gerek vardır. Çünkü merkezde
de uluslararası gündemdeki yerini korumaktadır. başlatılan büyüme, otomatik biçimde “çevre ”ye
1990’larda yapılan uluslararası konferans ve zirve yayılacak ve az gelişmiş ülkelerin kalkınmalarını
toplantılarının çoğunda kalkınma sorunları önemli hızlandıracaktır.
bir yer tutmuştur. Bunun üzerine 2000 yılı Eylül
ayında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından
Yeni Binyıl Kalkınma Hedefleri diye adlandırılan Klasik büyüme teorisi: Bu teoriye göre, az
bir karar oy birliği ile benimsenmiş ve bununla il- gelişmiş ülkelerin kalkınması merkez duru-
gili bir de Deklarasyon yayımlanmıştır. mundaki sanayileşmiş ülkelerin hızlı büyü-
mesine bağlıdır; oysa geçen zaman bunun
gerçekleşmediğini ortaya koymaktadır.
Yeni Binyıl Kalkınma Hedefleri: Sos-
yal ve ekonomik kalkınma için öncelikle Büyümeyi sağlayıcı etkilerin çevreye yayılması
beşerî kalkınmayı ve küresel katılımcılığı ise şöyle bir mekanizma ile açıklanır: Kuzey’deki
esas alır. büyüme, bu ülkelerde ücretlerin yükselmesine ve

122
5
Uluslararası Ticaret

Güney’in mallarına olan talebin artmasına neden da ihracat artışları yeni gelişen bu ülkelerde, ünlü
olur. Güney, hızlı nüfus artışı ve düşük ücret dü- İktisatçı Nurkse’nin de belirttiği gibi, büyüme ve
zeyleri dolayısıyla emek yoğun mallarda karşılaştır- kalkınmayı hızlandıran sürükleyici bir etken duru-
malı üstünlüğe sahiptir. Böylece az gelişmiş ülkeler, muna geldi. Kısacası bu görüşe göre, uluslararası
gelişmiş ülkelere emek yoğun mallar ve işlenmemiş ticaret, adı geçen ülkeler bakımından bir tür büyü-
ham maddeler ihraç ederken, gelişmiş ülkeler de menin motoru rolü oynamıştır.
üretimlerini yoğun sermaye ve ileri teknoloji gerek-
tiren endüstrilere doğru kaydırırlar. Bu mekaniz-
ma, uluslararası serbest mal ve faktör hareketleriyle
Büyümenin motoru: On dokuzuncu asırda
desteklenince, dünya ekonomisi karşılaştırmalı üs-
ABD ve Avustralya gibi zengin kaynaklı yeni
tünlük modeline uygun bir gelişme sürecine girer.
yerleşim alanlarından, Avrupa sanayinin ihtiyaç-
Fakat geçen zaman bu iyimser tahminlerin larını karşılamak için yapılan ihracat, bu yörele-
gerçekleşmediğini ortaya koydu. Sanayileşmiş ül- rin kalkınmasında “motor” rolü oynamıştı.
kelerdeki hızlı refah artışına karşın Asya, Afrika
ve Latin Amerika’ya yayılmış az gelişmiş ülkelerde
yoksulluk ve sefalet önlenemedi. Bu ülkeler dünya
Yeni yerleşim alanlarının, ihracat artışlarıyla
nüfusunun üçte ikiden fazlasını oluştururken dün-
hızlı bir kalkınma gerçekleştirmelerinde kilit öne-
ya sanayi üretiminden aldıkları pay beşte birin bile
me sahip etken, bu ülkelerin sahip oldukları zengin
altında kalmıştı.
doğal kaynaklardır. Gerçekten de o dönemde ve-
rimli topraklar, sınırsız ormanlar ve bol maden re-
zervleri bu yörelerin başlıca özellikleri arasında idi.
dikkat İkinci olarak, çeşitli becerilere sahip insan-
Klasik uluslararası büyüme teorisine göre az ge- lar kitleler hâlinde, aşırı nüfus yoğunluğu olan
lişmiş ülkeler çevreyi, sanayileşmiş ülkeler mer- Avrupa’dan bu gibi boş topraklara göç ettiler. Yeni
kezi oluşturur. Merkez ne ölçüde hızlı büyürse, gelenler ayrıca büyük miktarlarda sermaye de getir-
bunun çevrenin kalkınması üzerinde doğuracağı mişlerdi. Böylece, adı geçen yörelerde demir yolu,
olumlu etkiler o derece yüksek olur. kanal ve öteki altyapı yatırımları yapıldı. Bunlarla
gıda ve ham madde kaynaklarının dış dünyaya açıl-
ması kolaylaştı.
Büyümenin Motoru Olarak Dış Ticaret Bunlardan başka, bu dönemde denizaşırı taşı-
macılık alanında da hızlı gelişmeler kaydedilmişti;
Tezi
böylece Avrupa’nın buğday, mısır, pamuk, yün ve
XIX. yüzyılda İngiltere, dünya sanayi üretimi- öteki gıda ve ham madde ihtiyaçları ucuz bir bi-
nin büyük bir payını karşılıyordu. Sanayi üretimin- çimde karşılanabilmekteydi.
de ve nüfustaki hızlı artışlar, İngiltere’nin gıda ve
Kısacası, yeni gidilen topraklarda Avrupa’nın
ham maddeler talebini artırdı. İngiltere kaynak yö-
ihtiyaç duyduğu tüm kaynaklar bol miktarlarda
nünden fakir bir ülke olarak ihtiyacı olan bu mad-
bulunuyordu. Bunlara olan talep hızla artarken
deleri ABD, Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda, Ar-
Avrupa’dan buralara önemli miktarda sermaye ve iş
jantin, Güney Afrika, gibi o günkü yeni yerleşim
gücü göçleri oluşuyordu.
alanlarından karşılıyordu. Dolayısıyla İngiltere’deki
büyümenin etkisiyle zengin kaynaklara sahip söz Kravis gibi iktisatçılar, XIX. yüzyılda yeni yer-
konusu ülkelerin gıda ve ham madde ihracatında leşim alanlarında görülen hızlı kalkınmayı, bu
da önemli artışlar olmuştur. Örneğin, 1815-1913 ülkelerin sahip oldukları zengin doğal kaynaklar
döneminde, İngiltere’nin nüfusu 3 kat, GSMH’si biçimindeki olumlu içsel koşullara bağlarlar. Bu
10 kat artarken ithalat hacminde 20 kat bir artış yazarlara göre dış ticaret, yalnızca kalkınmayı des-
görülmüştü. tekleyici bir rol oynamıştır.
İngiltere’deki bu büyüme, bilinen çoğaltan (çar- Oysa bugünkü az gelişmiş ülkelere bakıldığın-
pan) mekanizması ile yeni yerleşim alanlarına ve da, bu ülkelerin geçmişteki yeni yerleşim alanları-
öteki dünya ülkelerine doğru yayıldı. Sonuç olarak nın tersine, doğal kaynakların hem talebi hem de

123
5
Ekonomik Kalkınma ve Dış Ticaret Politikaları

arzı yönünden önemli derecede elverişsiz koşullarla Doğaldır ki az gelişmiş bir ülke, kalkınmanın
karşı karşıya oldukları görülür. gerektirdiği yatırım, ara malı ve ham maddelerle
Talep yönünden bakıldığında, bugün gıda ve ileri teknoloji ve yönetim bilgilerini yurt dışından
ham maddelerin talebi geçmiş yüzyıllara göre çok sağlayacaktır. Bunların finansmanı için gerekli olan
daha yavaş artmaktadır. Aşağıda ticaret hadleri in- ve kendisinin karşılayamadığı fonları da yine yurt
celenirken ayrıntılı olarak görüleceği gibi, yapay dışı kaynaklardan elde etmeye çalışacaktır. Dış ti-
ham maddelerin doğal olanların yerine kullanıl- caretin ayrıca, piyasa hacmini genişleterek, iş bö-
ması, gelir arttıkça gıda talebinin göreceli olarak lümüne ve ölçek ekonomilerine olanak sağlaması,
azalması, hurda metallerin tekrar işlenmesi vs. gibi yeni bilgi, fikir ve yöntemleri ülkeye tanıtması,
rekabeti artırması, yurt içi tekelleri önlemesi ve iç
etkenler, doğal ham madde talebini azaltıcı yönde
talebi uyararak yeni mamullerin üretimine olanak
etkide bulunur.
vermesi, vs. gibi görünür ve görünmez pek çok
Arz yanında ise örneğin Cairncross’un da işa- olumlu etkisi söz konusudur. Ancak aşağıda da de-
ret ettiği gibi, bugünkü az gelişmişlerin çoğunda ğineceğimiz gibi, dış ticaret kalkınma üzerinde bazı
önemli bir doğal kaynak yetersizliği sorunu yaşan- ciddi olumsuz etkiler de doğurabilir. Dolayısıyla
maktadır. Ayrıca bu ülkeler, aşırı nüfusa sahip ol- bu olumsuz etkileri en aza indirecek bir yaklaşım
dukları için, gıda ve ham madde üretiminin önem- izlemek gerekir.
li bir payı içerde tüketilmekte ve ihracata ancak
önemsiz bir pay ayrılabilmektedir. Sonra bugün, İhracat Gelirlerindeki İstikrarsızlıklar
eskiden yeni yerleşim alanlarına olduğu gibi, bu ül-
Daha önce de incelendiği gibi, az gelişmiş ül-
kelere dışarıdan üretime dönük önemli bir sermaye
kelerin ihracatı çoğunlukla birkaç geleneksel tarım
(dolaysız yabancı sermaye yatırımı) girişi de olma-
ürününden oluşur. Başka bir deyişle, ihracatta bü-
maktadır. Bunun yanında bu ülkelerin çoğunda
yük bir mal yoğunlaşması vardır. İhracatın yapısın-
yakın zamanlara kadar tarımsal gelişmenin ikinci
daki bu özellik döviz gelirlerinde büyük düzensiz-
plana itilmesi de bunların ihracat olanaklarını sı- liklere yol açar ve dolayısıyla iktisadi kalkınmayı da
nırlandırmıştır. çok olumsuz etkiler.
Bütün bu nedenlerle, XIX. yüzyılda yeni yerle- İhracattaki dalgalanmanın bir nedeni tarımsal
şim alanları için öne sürülen kalkınmanın motoru üretimin özelliklerinden ileri gelir. Tarımsal üretim
olarak dış ticaret modelinin, bugünkü az gelişmiş büyük ölçüde, doğal olayların yol açtığı belirsizliğin
ülkeler için geçerliliğini savunmak güçtür. etkisi altında bulunur. Örneğin bazı yıllar kuraklık,
Bununla birlikte bugün kalkınma stratejilerin- don, aşırı yağışlar dolayısıyla üretim düşebilir ya da
den hangisi benimsenirse benimsensin, uluslararası tersine iklim koşullarının iyi gitmesi sonucu ürün
ticaretin katkıları olmadan az gelişmiş bir ülkenin tahmin edilenden fazla gerçekleşebilir. Bu gibi bek-
kalkınması düşünülemez. Hele bugünkü gibi eko- lenmedik olaylar ihracatta istikrarsızlık doğurur.
nomik küreselleşmenin aşırı boyutlara ulaştığı bir
dünyada ülkeler küreselleşmenin dışında kalarak
değil, bu gelişmenin yararlarını en iyi bir biçimde İhracat gelirlerindeki istikrarsızlıklar: Az ge-
kullanarak kalkınmalarını hızlandırmak durumun- lişmiş ülkelerde ihracatın az sayıda tarım ürünü
dadırlar. üzerinde yoğunlaşması döviz gelirlerinin önem-
Geçmiş dönemlerde bir kısım iktisatçılar, dış li ölçüde dalgalanmasına neden olmaktadır.
ticaretin, ülkede boş duran kaynakların kullanıl-
masına olanak veren bir pazar yaratma aracı oldu-
ğuna dikkat çekmişlerdi. Başka bir deyişle bu gö- Diğer yandan, tarım ürünlerinin talep ve arz
rüşe göre dış pazarlar az gelişmiş bir ülkenin tarım esnekliklerinin düşük olması da ihracat gelirlerde-
ürünleri fazlasının ve ülkede kullanılmayan ham ki dalgalanmanın şiddetini artırır. Örneğin, talep
maddelerin değerlendirilmesi açısından zorunlu- esnekliği düşük olan bir malın arzındaki belirli
dur. Bu şekilde, dış piyasalara açılma ise durağan bir artış, bu malın fiyatını yüksek ölçüde düşürür.
bir ekonomide kalkınmayı başlatacak etkenlerin (King Kanunu). Çoğu tarım ürünlerinde görülen
başında gelir. durum budur.

124
5
Uluslararası Ticaret

Uygulamada, az gelişmiş ülkelerin yarıya yakın


bir kısmı ihracat gelirlerinin yüzde 50’den fazla-
sını petrol, kahve, kakao veya muz gibi yalnız bir dikkat
tek maddeden sağlamaktadır. Gelirlerinin yüzde Az gelişmiş ülkelerin dış ticarette yaşadıkları önem-
60’ını, üçten az madde ihracından elde eden ülke- li bir sorunun ihracat gelirlerindeki istikrarsızlık ol-
ler ise tüm az gelişmiş ülkelerin dörtte üçünü oluş- duğuna dikkat edelim. İhracatın az sayıdaki tarım
turur. Çok sınırlı sayıda birkaç madde üzerinde ve madencilik ürünü üzerinde doğurması bu ülke-
uzmanlaşmanın, döviz gelirlerinde istikrarsızlıklara lerin ihracatını istikrarsız duruma getiren etkenle-
yol açması doğaldır. Çünkü örneğin bir ürünün ih- rin başında gelir.
racatında ortaya çıkan düşüş diğerlerindeki artışlar-
la dengelenmemektedir.
İhracat gelirlerindeki dalgalanma, ülkenin öde- Emek Yoğun Sanayi Mallarında Artan
meler bilançosu, enflasyon oranı ve ekonomik Korumacılık
kalkınması üzerinde önemli etkiler doğurur. Bu
Sanayi ürünleri ihracatının artırılması, az geliş-
ülkeler, genellikle yeterli ölçüde döviz rezervlerine miş ülkelerin iç üretim politikalarına olduğu kadar
sahip olmadıklarından, ihracat gelirlerinde görülen dış dünyadaki gelişmelere de bağlıdır. Bu ülkelerin
herhangi bir düşme, yurt dışından makine ve do- dünya sanayi malları piyasalarındaki paylarını artı-
natım ithalatını azaltır ve böylece de sanayileşme rabilmeleri, diğer ülkelerle ticaret ve yatırım bağ-
programında önemli darboğazlara neden olabilir. lantıları kurmalarına ve rekabet güçlerini yükselt-
Ayrıca, ihracat gelirlerindeki azalmalar, ihracat en- mek üzere yeni üretim ve yönetim teknikleri ithal
düstrilerinden başlayarak, tüm ekonomide toplam etmelerine bağlıdır.
reel gelirin düşmesine yol açar. Geleneksel olarak az gelişmiş ülkeler, sahip ol-
İhracatta beklenmedik artışlar ise bu derece dukları emek bolluğu ve düşük ücret avantajları
ciddi olmamakla birlikte, yine bazı sorunlara yol dolayısıyla emek yoğun sanayi dallarında karşılaş-
açabilir. İhracat dövizleri karşılığında emisyon hac- tırmalı üstünlük elde etmişlerdir. Dolayısıyla geliş-
minde ortaya çıkan genişlemenin ekonomide aşırı mekte olan ülkelerin, sanayi malları ihracatında ge-
talep şişkinliği yaratarak enflasyonu körüklemesi lişmiş ülke piyasalarına serbestçe girebilmeleri, bu
buna bir örnektir. ülkelerin kalkınmaları açısından büyük bir önem
taşır. Dünya sanayi ürünleri ticaretine egemen olan
İhracat gelirlerinde görülen düzensizlikler, az
piyasalar sanayileşmiş ülke piyasalarıdır.
gelişmiş ülkeleri bir yandan iç sanayileşme yö-
Nitekim 1970’lerden sonra sanayileşmiş ülke-
nünden belirli politikalar izlemeye zorlarken, di-
lerde özellikle rekabet derecesi düşük emek yoğun
ğer yandan da uluslararası alanda bazı girişimlere
yurt içi endüstrilere uygulanan koruyucu önlemler,
yöneltmiştir. İç sanayileşme açısından, az gelişmiş
bu mallar üzerinde karşılaştırmalı üstünlüğe sahip
ülkeler özellikle geçmiş dönemlerde gümrük tari- az gelişmiş ülkeleri çok olumsuz yönde etkilemiştir.
feleri, kotalar ve öteki kısıtlamalarla korunan, çe- Daha önce belirtildiği gibi, bu endüstrilerin başın-
şitlenmiş bir ekonomik yapı oluşturmayı öngören da tekstil gelir. Ama çelik, gemi yapımı, elektronik
ithalat ikamesine dayalı kalkınma modelleri be- tüketim malları, TV cihazları, ayakkabı ve daha
nimsemişlerdi. Böylece, uluslararası uzmanlaşmaya birçokları bunlar arasında yer alır. Ülkemizle bir-
daha az yer vermeleri karşılığında ihracat gelirlerin- likte, Brezilya, Hong Kong, Kore, Meksika, Singa-
deki belirsizliği bir ölçüde azaltmayı amaçlıyorlar- pur gibi yeni sanayileşmekte olan ülkeler özellikle
dı. Ancak bu politikalar kaynak etkinliği, enflasyon bu malların üretim ve ihracatında önemli bir atılım
ve döviz gelirleri açısından ülkeleri ekonomik dar- yapmışlardır. Az gelişmiş ülkelerin dışa açılmaya
boğazlara sokmuştu. O yüzden daha sonraları bu çalıştıkları bir dönemde böylesine bir korumacılık
politikalarda değişiklik yapılarak ihracata dönük az gelişmiş ülkelerin dış piyasalara yönelmeleri açı-
modellere ağırlık verilmeye başlandı. sından kuşkusuz ki çok cesaret kırıcı olmuştur.

125
5
Ekonomik Kalkınma ve Dış Ticaret Politikaları

Gelişmiş ülkelerde yaşanan durgunluk: Pet-


rol fiyatlarındaki artışlar veya küresel mali krizler
Emek yoğun ürünlerde korumacılık: Dün- nedeniyle sanayileşmiş ülkelerde yaşanan resesyon-
ya Enerji Buhranı’ndan sonra sanayileşmiş
lar az gelişmiş ülkelerden yapılan ithalatı azaltarak
ülke piyasalarında az gelişmiş ülkelerin ihraç
döviz gelirlerini düşürmüştür.
ettikleri emek yoğun ürünler üzerindeki kı-
sıtlama önlemleri artırılmıştır. Reel faizlerdeki artışlar: 1970’lerde reel faizle-
rin düşük, hatta negatif (gerçekleşen enflasyonun
beklenen enflasyondan yüksek) olması, ödünç
GATT’ın Uruguay toplantılarında tekstil ve ta- alımları özendirmişti. Oysa 1980’lerde sanayileş-
rımsal ürünler üzerindeki tarife dışı engellerin aşama- miş ülkelerde enflasyon oranlarındaki hızlı düşüşler
lı da olsa, kaldırma kararının alınmış olması, az ge- reel faiz oranını yükseltmiştir.
lişmiş ülkelerin olduğu kadar, sanayileşmiş ülkelerin İlkel tarım ürünleri fiyatlarının düşmesi:
de yararınadır. Çünkü sanayileşmiş ülkelerin, karşı- 1980’lerin sonlarında ilkel tarım ürünü ve ham
laştırmalı üstünlük ilkesi uyarınca, verimsiz endüstri- madde fiyatları hızla düşmüştür. 1990 başlarında
leri korumaktan vazgeçmeleri ve kaynaklarını üretim bu ürünlerin fiyatlarında bir artış görülmüşse de
etkinliği göreceli açıdan yüksek alanlara aktarmaları, kısa süre sonra yeniden önemli düşüşler yaşanmıştır.
bu ülkelerde de refah artışına yol açacaktır. Az gelişmiş ülkelerde uygulanan iç tüketime
yönelik politikalar: Alınan dış borçlar çoğu ülkede
Az Gelişmiş Ülkelerin Ağır Dış Borç yatırımların değil, yabancı tüketim mallarının fi-
Yükü nansmanında kullanılmıştır. Bu ülkelerde hükûmet
bütçesinde görülen büyük açıklar ve uygulanan ge-
Az gelişmiş ülkelerin uluslararası alanda karşı-
nişletici para politikaları dış borçların geri ödenme-
laştıkları en önemli sorunlardan birisi kuşkusuz ki
sini güçleştirmiş ve açıkların finansmanı için yeni-
yüksek dış borçlardır. Çoğunun, tüketim malları
den borçlanmayı zorunlu duruma getirmiştir.
ile birlikte, kalkınma için gerekli olan ham madde
ve yatırım mallarını yurt dışından ithal etme zo- Az gelişmiş ülkelerde hazırlıksız başlatılan
runda olmaları, bu ülkelerin dış kaynak borçları- mali liberalleşme hareketleri: Gerekli koşullar
nı artırmaktadır. Sınırlı döviz gelirleri karşısında sağlamadan mali piyasalar üzerindeki hükûmet
bu durum aşırı dış borçlanmanın başlıca nedenini kısıtlamalarının kaldırılması, bankaları ve öteki
kuruluşları gerekli titizliği göstermeden dış piya-
oluşturmaktadır.
salardan borçlanmaya yöneltmiş, karşılaşılan mali
Fakat az gelişmiş ülkelerin dış borç sorunları- krizler nedeniyle de bu borçlar geri ödenememiştir.
nın ortaya çıkmasında etkili olan daha birçok et-
Tablo 5.1’de 2008-2012 döneminde az geliş-
ken bulunmaktadır. Bunlar, ülkeden ülkeye deği-
miş ülkelerin dış borçları ve dış borç göstergeleri
şebildikleri için genelleme yapmak güçtür. Ancak
(oranları) yer almaktadır. Buna göre söz konusu ül-
önemli bazılarını belirtmekte yarar vardır.
kelerin 2008’de 3.262,1 milyar dolar olan toplam
Petrol fiyatlarındaki artışlar: 1973-74, 1979- dış borçları sürekli artarak 2012 yılında 4.829,6
81 ve sonraki dönemlerde petrol fiyatlarında ortaya milyar dolara ulaşmıştır. Bu borçların önemli bir
çıkan hızlı artışlar, ithalatçı ülkelerde petrol fatura- kısmı uzun vadeli ve kamuya ait olmakla birlikte,
larının finansmanı için dış borçlanmaya olan ihti- kısa vadeli ve özel garantisiz borçlar da küçümsen-
yacı da artırmıştır. meyecek boyutlardadır.

126
5
Uluslararası Ticaret

Tablo 5.1 Az Gelişmiş Ülkelerin Dış Borçları ve Borç Stoku En Yüksek 15 Ülke, 2017

Toplam Dış Borç GSYİG’ye İhracata Dış Rezervler/ Dış


Ülke
(Milyon $) Oranı (%) Oranı (%) Borç Oranı (%)
Düşük ve Orta Gelirli Ülkeler 7 070 182 25.0 101.7 81.3
Düşük Gelirli Ülkeler 157 193 29. 5 135.9 -
Orta Gelirli Ülkeler 6 912 989 24.9 101.2 82.8
Alt Orta Gelirli Ülkeler 1 899 126 29.3 120.3 47.9
Üst Orta Gelirli Ülkeler 5 013 863 23.6 95.4 96.0

Borcu En Yüksek Ülkeler


Brezilya 542 980 27.0 205.9 68.4
Hindistan 513 209 19.8 101.0 75.9
Rusya 492 763 32.0 107.6 72.3
Meksika 455 058 40.5 101.6 37.5
Türkiye 454 725 54.1 211.4 18.5
Endonezya 354 352 36.0 177.0 35.8
Güney Afrika 176 335 52.0 160.4 25.8
Kazakistan 167 485 118.4 287.1 10.9
Tayland 129 765 29.8 40.6 151.1
Kolombiya 124 364 41.3 232.7 37.6
Ukrayna 113 281 98.4 179.3 15.7
Romanya 109 354 53.1 119.4 36.7
Vietnam 104 079 48.8 45.7 47.2
Mısır 82 886 35.9 190.3 40.1
Pakistan 84 523 26.3 286.0 18.7

Kaynak: World Bank, International Debt Statistics, 2019, ss. 16-20

Tablodan anlaşılacağı gibi düşük ve orta gelir grubunda yer alan ülkelerin toplam dış borç stoku 7.
070.182 milyon dolardır. Dış borçların ağırlığı veya yükü konusunda değerlendirme yapabilmek için ge-
nellikle bu borçların Gayrı Safi Yurtiçi Gelir (GSYİG), ihracat gelirleri, dış rezervler, borç servisi ve benzeri
değişkenlerle olan oranlarına bakılır. Buna göre düşük ve orta gelirli ülkelerde dış borçların GSYİG’e
oranı yüzde 25.0, ihracat gelirlerine oranı yüzde 101.7 ve dış rezervlerin dış borçlara oranı da yüzde 81.3
düzeyindedir. Bu açıdan alt orta gelir dilimindeki ülkelerin daha ağır bir borç yükü altında oldukları an-
laşılmaktadır.
Paris Kulübü: İki yanlı resmî (hükûmetler arası) borçların yeniden yapılandırılması (borç erteleme
anlaşmaları), Paris Kulübü adı verilen ve IMF’nin de katılımıyla ödünç vericilerden oluşan gönüllü bir ku-
ruluş aracılığıyla yapılmaktadır. Paris Kulübü çerçevesinde ödünç alıcı ülkelerle borç ertelemesi anlaşmaları
yapılarak, borçları düzenli biçimde geri ödemenin sağlanmasına ve borç servisi güçlüklerinin azaltılmasına
çalışılmıştır.
1970’den beri Paris Kulübü kapsamında yapılan borç erteleme anlaşmalarında koşullar geliştirilmiştir.
Ama yine de aynı zaman içinde çok sayıda anlaşma yapılmış olması, bunun bir çözüm olmadığının gös-
tergesidir.

127
5
Ekonomik Kalkınma ve Dış Ticaret Politikaları

HIPC Girişimi: 1996’da G-7 ülkelerinin devlet ve hükûmet başkanlarının katılımlarıyla yapılan Lyon
Zirvesi’nde, ağır borçlu yoksul ülkelerin borçlarına yönelik olarak HIPC Girişimi (Highly Indepted Poor
Countries- HIPC Attempt) adı verilen bir düzenlemede bulunuldu. (Ağır borçlu nitelendirilen ülkelerin
sayısı 2007’de 38’dir. Bu grupta yer alan bazı ülkeler örneğin şunlardır: Benin, Kamerun, Çat, Kongo,
Fildişi, Etiyopya, Gana, Honduras, Madagaskar, Mozambik, Somali, Sudan, Togo, Uganda, Zambiya)
Amaç söz konusu ülkelerin dış borçlarını ödenebilecek bir düzeye (sürdürülebilir borç) indirmek için
uzun süreli çözümler bulmaktı. Bu kapsamda alacaklıların eşit koşullarla katılımına dayalı bir eş güdüm
sağlanması öngörülmekteydi. HIPC Girişimi ile ilk kez sağlanacak borç indirimlerine iki yanlı resmi dış
borçların yanında çok yanlı (uluslararası mali kuruluşlarca verilen) borçlar da dâhil ediliyordu. Böylece
hükûmetler ve çok taraflı kuruluşlar tarafından verilen resmî borçlarda önemli indirimler yapılarak, ağır
borçlu yoksul ülkelere yönelik olarak sık sık borç erteleme anlaşmaları yapma zorunluluğunun da önüne
geçilmesi amaçlanıyordu.
Öğrenme Çıktısı
6 Kuzey Güney diyaloğunu açıklayabilme
7 Yeni Bin Yıl Kalkınma hedeflerini açıklayabilme
8 Büyümenin kaynağını açıklayabilme

Araştır 3 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Az gelişmiş ülkelerin ihracat


Klasik büyüme teorisi ve
Kuzey Güney Diyaloğunun gelirlerinde görülen istikrar-
kalkınmanın motoru olarak
etkilerini Klasik uluslararası sızlıklar hangi nedenlerden
dış ticaret tezinde öne sürü-
büyüme teorisi bağlamında ileri gelir ve bu sorunların
len görüşler nelerdir? Bun-
değerlendiriniz. nasıl ortadan kaldırılabilece-
lar bugün için geçerli midir?
ğini anlatın.

ULUSLARARASI MALİ KRİZLER VE AZ GELİŞMİŞ ÜLKELER


Küreselleşmenin yaygınlaştığı günümüzde mali
krizler dünyada daha sık ortaya çıkmaya başlanmıştır.
Mali krizlerden en çok etkilenenler de az gelişmiş ül- Mali krizler: Günümüzde mali krizler sık sık
keler olmaktadır. Aşağıda Türkiye’de 2000 Kasım ve ortaya çıkmakta ve en çok da az gelişmiş ül-
keleri etkilemektedir; mali krizler bankacılık
2001 Şubat krizleri de dâhil olmak üzere az gelişmiş
krizi, borsa krizi ve döviz krizi biçiminde ol-
ülkelerin karşılaştıkları mali krizlerin neden ve sonuç-
maktadır; IMF’nin kriz politikaları yoksulluğu
ları, alınan önlemler ve krize yönelik IMF politikaları daha da artırabilir.
konusunda bazı açıklamalar yapılacaktır.

1980 Uluslararası Bankacılık Krizi


Az gelişmiş ülkeler ilk kez 1970’lerde ve ağır petrol faturalarını ödemek üzere, uluslararası özel ticari
bankalardan borçlanmaya başlamışlardı. Bazıları bu borçlarla önemli kalkınma hızları gerçekleştirmeyi
başarmıştı. Fakat 1980’lerin başında birçok az gelişmiş ülke (Türkiye ise daha 1979 yılında) dış borç öde-
me yükümlülüklerini yerine getiremeyeceklerini duyurdular. Bu, bir anlamda bu ülkeler için bir mali iflas
anlamına geliyordu. İlginç olan bunların arasında önemli bir petrol ihracatçısı olan ve petrol gelirlerine
güvenerek aşırı dış borçlanmaya giden Meksika’nın da bulunmasıydı.

128
5
Uluslararası Ticaret

Böylece 1982 yılının ortalarında dünyada cid- sı mali krizlerle karşı karşıya kaldılar. 1994 ve 1995
di bir “dış borç krizi” ortaya çıkmış oluyordu. Bu Meksika Krizi, 1997 Güney Doğu Asya Krizi, 1998
borçların çoğunluğu uluslararası bankalardan sağ- Rusya Krizi, 1999 Arjantin Krizi bunlardan bazıla-
lanmış olduğu için buna uluslararası bankacılık rıdır. Bu arada Türkiye’de 1994 Krizi’nden sonra
krizi de deniyordu. 2000 Kasım ve Şubat 2001 Krizleri gibi tarihinin
belki de en ağır ekonomik bunalımlarını yaşamak
zorunda kaldı. Türkiye’de ve dünyada yaşanan son
Bankacılık krizi: Az gelişmiş ülkeler petrol krizlerden çıkartılabilecek bazı sonuçlar vardır.
faturalarını ödemek için uluslararası ticari Bunları aşağıdaki gibi belirtebiliriz:
bankalara borçlanmışlardı, bu borçları ödeye-
memeleri ile 1980 başlarında bankacılık krizi 2008 Küresel Mali Krizi
ortaya çıktı.
Bu krizin diğerlerinden önemli bir farkı vardır;
öncekiler belirli ülke veya bölgelerde baş göstermiş
ve etkileri de daha çok o yörelerle sınırlı kalmış-
tır. Oysa 2008 Krizi küresel niteliktedir. Şöyle ki,
dikkat ABD’de bankaların verdikleri düşük faizli, fakat
Dünya Enerji Krizinin doğurduğu yüksek faturayı yüksek riskli ipotekli konut kredileri konut sektö-
ödemek için az gelişmiş ülkelerin, 1970 sonları ve ründe büyük bir genişlemeye yol açmış, âdeta bir
1980 başlarında uluslararası mali piyasalara çıkıp balon etkisi yapmıştı. Ama Fed’in enflasyona karşı
banka kredisi sağlamaları olumlu bir gelişme olarak faizleri yükseltmesi karşısında bu kredilerin büyük
karşılanmıştı. Ancak, yükselen faizler ve ağırlaşan çoğunluğu geri ödenemedi ve bankalar iflas duru-
dış borçlar bu ülkeleri, borç servislerini karşılayama- muyla karşılaştılar. Böylece ipotekli konut kredi-
mak durumunda bıraktı. Ancak yeni borç yapılan- si bankalarında ortaya çıkan bu kriz, daha sonra
ma anlaşmalarının yapılması ve bir kısım borçların ABD’nin mali sisteminin tamamını etkilemiş ve
faizinin silinmesi sonucu kriz atlatılmış ve bu ülke- oradan da tüm dünyaya yayılmıştır. Küresel mali
lerin çoğu borçlarını düzenli biçimde yeniden öde- kriz reel sektörde de etkilerini göstermiş, ABD’de,
meye başlamışlardır. Avrupa’da, Uzak Doğu’da ve dünyanın başka yö-
relerindeki birçok ülkede büyüme negatife dön-
müş, işsizlik oranlarında önemli artışlar olmuştur
Borçların ödenememesi karşısında, çoğu borçlu ve yoksulluk yaygınlaşmıştır. Krize sürüklenen
ülkeler, IMF’nin de aracılık etmesiyle gelişmiş ülke ülkelerde hükümetler hazırladıkları büyük kurtar-
bankalarıyla borç erteleme veya borcu yeniden ya- ma paketleri ile iflas durumundaki mali kurumları
pılandırma anlaşmaları imzalamışlardır. Belirtmek kurtarmaya çalışmış ve uygulamaya koydukları ver-
gerekir ki, 1980’lerin ikinci yarısı ve 1990’ların gi ve harcama önlemleriyle ekonomilerini canlan-
başlarında yapılan bu dış borç erteleme anlaşma- dırmaya çalışmışlardır.
ları ile orta gelir düzeyindeki az gelişmiş ülkelerin
(Türkiye’de bunlar arasında) dış borç sorunu büyük
ölçüde çözümlenmiştir. Söz konusu ülkeler daha 2010 Euro Bölgesi Kamu Borcu Krizi
sonra borç servislerini düzenli bir biçimde yerine Euro Bölgesinde baş gösteren bu kriz aslında
getirmiş başlamış ve uluslararası piyasalara çıkarak bir kamu borcu krizi niteliğindedir. Yunanistan,
yeni borçlar almışlardır. Bununla birlikte, en düşük İrlanda, İspanya, Portekiz ve İtalya krizden özel-
gelir düzeyinde yer alan bazı az gelişmiş ülkelerin likle etkilenen ülkeler arasındadır. Kriz kamuya ait
dış borç hâlâ ciddiyetini korumaktadır. borçların zamanında ödenememesi nedeniyle orta-
ya çıkmıştır.
Gerçekte söz konusu ülkelerde hükûmetlerin
1990’lardan Sonra Dünyadaki Diğer
kamu gelirlerinin çok üzerinde harcamada bulun-
Bölgesel Mali Krizler ve Nedenleri maları ve kamu bütçesindeki açıkları iç ve dış borç-
Bankacılık krizinin etkileri tam atlatılmadan az lanma ile finanse etme yoluna gitmeleri krizlerin
gelişmiş ülkeler bu kez de özellikle kısa vadeli ser- ortaya çıkmasında ana nedeni oluşturur. Bunu bir
maye giriş ve çıkışlarından kaynaklanan uluslarara- anlamda sözü edilen ülkelerde hükûmetlerin Euro

129
5
Ekonomik Kalkınma ve Dış Ticaret Politikaları

Alanına katıldıktan sonra bölgede geçerli düşük


faiz oranlarından yararlanmak üzere uyguladıkları
borçlanma politikalarının bir sonucu olarak değer- Kısa süreli yabancı sermaye ve kriz: Mali
lendirmek de mümkündür. Ancak Euro Alanına krizlerde özellikle kısa süreli yabancı sermaye
katılmış olmaları dolayısıyla bağımsız para ve kur (sıcak para) giriş ve çıkışlarının önemli etki-
si olmuştur; fonların dövize çevirtilip yoğun
politikası araçlarını kullanma olanağını kaybetmiş
biçimde yurt dışına çıkarılması krizi derin-
olmalarının da borç krizinde bir ölçüde etkili oldu-
leştirmektedir.
ğu düşünülebilir.
Euro Bölgesinde ortaya çıkan bu kriz kuşkusuz
bir az gelişmiş ülke krizi değildir; ama bu yöreye Fakat bu fonlar her an ülkeyi terk etmeye hazır
ihracat yapan gelişmekte olan ülkeler krizden çok durumdadır. Ekonomik ve siyasal hayatta olumsuz
gelişmeler, geleceğe ait karamsar tahminler yabancı
olumsuz etkilenmişlerdir. AB ile olan özel ekono-
fonların ülkeden ani çıkışına neden olabilir. Daha
mik ilişkileri dolayısıyla Türkiye’de olumsuz yönde somut olarak ülkenin mali itibarının gerilemesi,
etkilenen ülkeler arasında yer almıştır. başka ülkelerde faizlerin yükseltilmesi, devalüasyon
Euro Bölgesinde borç krizine sürüklenen ülke- beklentileri, vs. fonların ani ve kitleler halinde ül-
ler için çeşitli “kurtarma paketleri” hazırlanmış ve keyi terk etmesine neden olabilir.
bu kapsamda gerek AB kaynaklarından (özellikle
Almanya tarafından), gerekse IMF kaynaklarından
yüz milyarlarca dolar tutarında maddi yardım ya-
dikkat
pılmıştır. 2013 yılından itibaren söz konusu ülkeler
Mali krizlerin ortaya çıkmasında kısa süreli yabancı
yavaş yavaş krizin etkilerinden kurtularak yeniden
sermaye akımlarının önemli bir etkisi olmuştur. Yük-
büyüme yolunda ilerlemeye başlamışlardır. sek faizler nedeniyle ülkeye giren sermaye geleceğe
Aşağıda özellikle yöresel krizlere yönelik olarak dönük kuşkular dolayısıyla kitleler hâlinde ülkeyi
bazı gözlemler üzerinde durulacaktır. terk etmeye başlayınca kriz kaçınılmaz olmuştur.
Mali Krizlerde Yabancı Sermaye Giriş ve Çı-
kışlarının Etkisi: Gelişmekte olan ülkelerde ortaya Hangi nedenle olursa olsun, yabancı fonla-
çıkan mali krizlerle günümüzde yaşanmakta olan rın aniden ülkeden kaçmaya başlaması, ev sahibi
mali liberalleşme arasında yakın bir ilişki olduğu ülkenin de bu nedenle artan döviz talebini karşı-
birçok yazar tarafından kabul edilmektedir. Mali li- layacak dış rezerve sahip bulunmaması veya IMF
beralleşme, mali piyasalar üzerindeki kısıtlamaların gibi uluslararası kuruluşlardan yeterli finansman
kaldırılması ve sermayenin yüksek getiri sağlamak sağlayamaması, yoğun sermaye çıkışının bir döviz
üzere, ulusal sınır tanımadan dünya ülkeleri arasın- krizine dönüşmesine neden olabilmektedir. Döviz
da serbest dolaşımı anlamına gelmektedir. piyasasında başlayan panik mali piyasalara olan gü-
veni sarsarak yatırımcıların bankadaki mevduatla-
Özellikle kısa süreli yabancı fonların çok hare- rını geri çekmeye ve ellerindeki menkul değerleri
ketli ve istikrarsız nitelikte olması, bu fonların yo- satmaya başlamaları ile bir banka ve borsa krizi du-
ğun olarak girdiği ve çıktığı ülkelerde mali sorunlar rumuna da dönüşebilir.
yaratabilmekte ve bu sorunlar kriz boyutlarına ula- Özetle günümüzde mali küreselleşmenin yol
şabilmektedir. Günümüzde kamu finansman açığı açtığı ani ve şiddetli fon akımları, mali krizlerin
yaşayan bazı ülkeler yüksek reel faiz politikası iz- sık sık ortaya çıkmasında ve yayılmasında önemli
leyerek bu açıkları borçlanma ile karşılama yoluna derecede etkili olmaktadır. Bununla birlikte, mali
gitmişlerdir. Yüksek reel faizler, kısa süreli yabancı krizler için gerekli ortamı hazırlayanın etkenlerin
yine de bu ülkelerin uyguladıkları makroekonomik
fonların ülkeye girişini özendirici etki yapar. Böy-
politikalardaki dengesizlikler olduğu gözden uzak
lece, yüksek faiz oranlarının çekici etkisi ile ülkeye tutulmamalıdır. Bu konuda, özellikle bütçe açıkla-
giren yabancı sermaye fonları (özellikle kısa süreli rını yüksek faizli borçlanma ile finanse etmenin ve
fonlar), ülkenin hem döviz açığını, hem de bütçe aşırı değerlenmiş kur politikaları izlemenin etkile-
açığını azaltır ve ülkeye geçici bir rahatlık sağlar. rini vurgulamak gerekir.

130
5
Uluslararası Ticaret

Aşırı Değerlenmiş Ulusal Paralar: Belirtmek


gerekir ki, bir yandan yüksek faiz politikası, diğer
yandan merkez bankasının döviz piyasasına mü- Reel ekonomiye etki: Mali krizler para, ser-
dahaleleri ile düşük kur politikası izlenmesi, kısa maye ve döviz piyasalarında başlamış olsa da
vadeli yabancı sermaye fonlarının ülkeye girişini reel ekonomiye yansır, üretimin düşmesine,
özendirir. Ancak, bunun için düşük kur politika- işsizliğin artmasına ve iflasların yaygınlaşma-
sının kısa zamanda değiştirilmeyeceğine yabancı sına neden olur.
yatırımcıların güven duymaları gerekir. Çünkü ya-
bancı sermayenin en çok endişe ettiği nokta, yük-
Geçen bölümde de açıklandığı gibi, Uluslararası
sek faiz gelirinden yararlanırken öngörülmeyen bir
Para Fonunun başlıca görevlerinden birisi de mali
kur yükselişi dolayısıyla zarara uğrama olasılığıdır.
krizle karşılaşılmaması için önlemler almak, kriz
Ülkenin geleneksel olarak istikrarlı bir kur politi-
doğduğunda da bundan etkilenen ülkelere yardım
kası sürdürmesi (ulusal parası aşırı değerlenmiş ol-
vermek ve uluslararası mali sistemin gelişmesine
masına karşın), yabancı sermayenin bu endişelerini
katkıda bulunmaktır. Şimdi IMF’nin bu konudaki
bir ölçüde giderebilir.
faaliyetlerinin kısa bir değerlendirilmesini yapalım.
Kuşkusuz böyle bir ortamda örneğin; ileride bir
IMF’nin Kriz Politikaları: Geçmiş uygulama-
devalüasyon olasılığını sezinleyerek yabancı serma-
lar geleneksel IMF politikalarının mali krizler kar-
yenin ülkeden yoğun olarak kaçışı, sonuçta bir mali
şısında çok başarılı olmadığını ortaya koymaktadır.
kriz yaratmışsa bunun nedenlerini aynı zamanda
Aslında IMF’nin, hem sağladığı krediler, hem koy-
içeride izlenen yanlış makroekonomik politikalar-
duğu ilkeler ve yüklendiği gözetim fonksiyonu ile
da aramak gerekir. Özetle, Satınalma Gücü Parite-
mali krizleri önlemek gibi temel bir görevi vardır.
si Teorisinde önerildiği biçimde, içerideki yüksek
enflasyona paralel olarak kurların yükseltilmesi ve
bununla uyumlu yüksek faiz politikasının izlenme-
si kriz yaratan ortamdan büyük ölçüde uzaklaşıl- IMF’nin kriz politikası: Kriz içindeki bir
masına neden olur. ülkeye yüksek faiz, sıkı para politikası, harca-
maları daraltıcı politikalar ve ulusal paranın
devalüasyonu karşılığı IMF tarafından yeni
kredi açılması, krizin doğurduğu yoksulluğu
dikkat artırmaktadır.
Geçmişteki krizlere bakıldığında, uygulanan sabit kur
sisteminin ve ulusal paranın aşırı değerlenmiş olması-
nın ülkeye yoğun yabancı sermaye girişini özendirdiği Gözetim fonksiyonu çerçevesinde yapılan da-
ve bu sermayenin ülkeden yoğun biçimde kaçmaya baş- nışma toplantılarında ilgili ülkenin tüm para, ma-
laması ile de krizin kaçınılmaz olduğu görülmektedir. liye, döviz, iç ve dış borçlanma, vs. gibi politikaları
gözden geçirilir. İlgili ülkeye bir krizden kaçınmak
için alınması gereken önlemler ve yapılması gere-
Krizin Reel Ekonomiye Etkileri: Mali krizler, ken politika değişiklikleri konusunda önerilerde
yalnız mali kesimle sınırlı kalsalardı doğuracakları bulunulur.
ekonomik zararlar o derece yüksek olmayabilirdi. İkinci olarak IMF, kriz içindeki ülkelere kısa
Oysa mali krizler ve krize karşı uygulanan yüksek süreli krediler sağlar. IMF kredilerinin eleştirile-
faiz ve harcama daraltıcı politikalar toplam talebi bilecek birçok yönleri vardır. Şöyle ki, geleneksel
düşürerek birçok firma ve iş yerinin iflasına, ülke- olarak IMF kredileri, kriz başladıktan sonra veril-
de reel üretimin düşmesine ve işsizliğin artmasına mektedir. Bu ise önce krizin ekonomiyi sarsıcı et-
neden olabilmektedir. Ayrıca kriz ithalat daralma- kilerinin ortaya çıkmasına izin verilmesi demektir.
ları yoluyla dış dünyaya yayılmakta, dünya ticaret Ayrıca IMF’nin kredi verirken öne sürdüğü ge-
hacmini düşürmekte ve uluslararası ekonomide leneksel “şartlılık ilkeleri” de kriz koşullarına uygun
benzer sonuçların ortaya çıkmasına ortam hazır- düşmemektedir. Kredi alan ülkenin harcama daral-
lamaktadır. tıcı ve faizleri yükseltici politikalar uygulaması gibi

131
5
Ekonomik Kalkınma ve Dış Ticaret Politikaları

koşulları yerine getirmesi toplam talep düşüşünü sel Mali Krizi sırasında bazı ülkeler IMF kredilerin-
hızlandırarak içinde bulunulan kriz ortamını daha den özel sektör işletmelerinin de yararlandırılması
da şiddetlendirebilir. doğrultusunda bazı düzenlemeler yapmışlardır.
Bundan da öte, IMF’nin açtığı krediler ülkeyi Kısa Süreli Sermaye Akımlarının Sınırlandı-
terk eden yabancı fonlara ödeme amacıyla kulla- rılması: Krize karşı en iyi politikanın krizlerin orta-
nılır (Merkez Bankasının piyasada yaptığı döviz ya çıkmasını önlemek olduğuna kuşku yoktur. Bu
satışları ile). Bu ise birçok yönlerden sakıncalıdır. da ülkelerin ekonomik ve mali politikaları arasında
Önce, yabancı yatırımcılar bir kriz durumunda bir uyum ve iş birliği sağlanması, ülkede sürdürü-
IMF’nin desteği ile fonlarını geri çekebileceklerine lemez makroekonomik dengesizliklerin önlenmesi,
duydukları güvenin rahatlığını yaşarlar. Böylece, bankacılık kesiminin güçlendirilmesini, istatistik
verdikleri bir yatırım kararının riskini üslenmekten bilgilerin doğru ve zamanında sağlanabilmesi gibi
kurtulmuş olurlar. Bu ise onları dış yatırıma karar uygulamaları gerektirir.
verirken gerekli özeni göstermemeye (moral ha- Bu konuda ayrıca krizler ortaya çıkmadan önce,
zard) yöneltebilir. krizi önceden haber verecek çeşitli değişkenlerin bir
bileşkesi olan erken uyarı indeksleri hazırlanmıştır.
Ekonometrik yöntemlere dayanan bu indekslerin
güvenirliliği giderek artmaktadır.
dikkat
IMF’nin geleneksel kredi politikalarının krize dü- Ancak, krizlerin önlenmesi ve etkileri derinleş-
şen ülkelerde yerli üreticilere fazla yararı dokunma- meden krizden çıkılabilmesi için ülkelerin ekono-
ması, işsizliğe ve yaygın iflaslara neden olması dik- mik ve mali politikaları arasında etkin bir uyum
kat çekicidir. Bu amaçla IMF’nin krize karşı daha sağlama olasılığı fazla yüksek değildir. Bu durumda
etkin, yeni politikalar oluşturmasında zorunluluk ülkeler krize karşı politikalarını çoğu kez birbirin-
vardır. den bağımsız olarak belirlemektedirler. Alınabile-
cek önlemler arasında kısa süreli yabancı sermaye
giriş ve çıkışlarını kısıtlamak da vardır. Nitekim son
Ayrıca, IMF kredileri gerçekte krizden asıl za- küresel kriz arasında bazı Latin Amerika ülkeleri-
rara uğrayan yerli üreticilerin sorunlarına çare ol- nin bu tür yabancı sermaye girişlerinden bir vergi
mamaktadır. İçerdeki talep daralması ve faizlerdeki almaya başladıkları (Tobin vergisi) görülmüştür.
önemli yükselme dolayısıyla birçok firma zarara Aslında sermaye çıkışlarının kotalarla sınırlan-
uğramıştır. Firmaların banka borçlarını ödeyeme- dırılması geçmişte sanayileşmiş ülkelerde de yaygın
diği, iflasa sürüklendiği ve üretimlerini kıstığı bu olarak görülmüştür. Bu sayede ülkeler denetimsiz
ortamda, ülkede işsizlik de artmış ve yoksulluk yay- sermaye giriş ve çıkışlarının doğuracağı zararlı et-
gınlaşmış duruma gelir. O nedendir ki 2008 Küre- kilere karşı bir ölçüde kendilerini korumuş olurlar.

Öğrenme Çıktısı
9 Az gelişmiş ülkelerin ekonomik kalkınmalarıyla ilgili olarak uluslararası alanda
karşılaştıkları başlıca sorunları açıklayabilme

Araştır 4 İlişkilendir Anlat/Paylaş

1980 krizinde en borçlu ül-


Az gelişmiş ülkelerin ulus-
keler hangileri idi? Bu borç
lararası ekonomik ve mali 1980 başlarındaki dış borç
sorununun çözümü için ne
alanda karşılaştıkları bazı krizi nasıl ortaya çıktı?
gibi uluslararası girişimler
önemli sorunlar nelerdir?
yapılmıştır?

132
5
Uluslararası Ticaret

YENİ SANAYİLEŞEN ÜLKELER VE engellediği ifade edilmektedir. Bunun gibi, yüksek


ORTA GELİR TUZAĞI bağımlılık oranlarının da hanehalkı tasarruflarını
Yakın geçmişin en etkileyici kalkınma olayla- engellemesinin gelişme hızını yavaşlattığı belirtilir.
rından biri de hiç kuşkusuz yükselen piyasalar diye Ayrıca yapılan araştırmalar, orta ve yükseköğretim
adlandırılan yeni sanayileşen ülkelerin ortaya çık- gören nüfus oranının büyük olduğu ve ihracatının
masıdır. Bu sayede yeryüzünde milyonlarca yoksul önemli bölümünün ileri teknoloji ürünlerini kapsa-
insanın yaşam düzeyinde önemli iyileşmeler sağ- dığı ülkelerde orta gelir tuzağına yakalanma riskinin
lanmıştır. Bununla birlikte, son zamanlarda yük- daha düşük olduğunu gösteriyor. Örneğin, Malezya
selen piyasaları oluşturan ülkeler grubundaki bu ve Tayland’da orta gelir tuzağı nitelikli beşeri serma-
hızlı büyümenin daha ne kadar süreceği, akademik ye yetersizliğiyle açıklanırken, Güney Kore’nin yük-
çevrelerde büyük bir ilgi ve tartışma konusu olma- sek gelir düzeyine sıçrama yapması, orta ve yüksek
ya başlamıştır. Literatürde bu konudaki tartışmalar eğitimin yaygınlaşmasına bağlanmaktadır.
“büyümedeki yavaşlamalar” (growth slowdowns) Gerek beşerî sermaye gerekse ihraç edilen ileri
veya daha yaygın deyimle “orta gelir tuzağı” (midd- teknoloji ürünleri ülkenin yenilik yaratma ve uygu-
le-income trap) olarak adlandırılır. lama gücünü, diğer bir deyişle teknolojik ilerleme
2008 Küresel Krizi ile birlikte yeni sanayile- kapasitesini belirler. Yükselen piyasa ülkeleri orta
şen ülkelerin, özellikle de bu grubun en dinamik gelir düzeyine ulaştıkça; tipik olarak daha ileri ülke-
ekonomilerinden olan Çin’in büyüme oranlarında lerden yüksek üretim teknolojileri ithal ederler. Bu
görülen yavaşlama, dikkatlerin bu konuya yönel- gelişmiş teknolojileri daha sonraki aşamalarda yerel
mesine neden olmuştur. koşullara uydurarak ihracata uygularlar. Üretim ve
Yapılan araştırmalar, düşük gelir grubundaki ihracattaki teknolojik dönüşüm sürecinin gerçekleş-
bir kısım ülkelerin hızla gelişerek orta gelir düzeyi- mesi ise her şeyden önce yüksek derecede nitelikli
ne ulaştıklarını, ancak daha sonra bu grupta uzun bir insan gücü havuzunun varlığını gerektirir.
süreler kalmalarına rağmen üst gelir basamağına Özetle orta gelir tuzağı hipotezine göre, yeni sa-
çıkmalarını sağlayacak bir sıçrama yapamadıkları-
nayileşmeye başlayan ülkelerde verimli alanlardaki
nı göstermektedir. (Barry Eichhengreen, Donghyun
yatırımlar er geç tamamlanmaktadır. Bu durumda
Park and Kwanho Shin, “Growth Slowdowns Redux:
kırsal alanlardaki aşırı nüfusun kentsel alanlara göç
New Evidence on Middle-Income Trap,” NBER Wor-
etmesi ise vasıfsız emeğin kalkınmada bir avantaj
king Paper 18673 (2013). Söz konusu tuzağın or-
taya çıkması için, orta gelir grubunda geçirilmesi değil, bir engel durumuna gelmesine ve ülkenin
gereken sürenin genellikle yedi yıl veya daha faz- orta gelir tuzağına sürüklenmesine yol açmaktadır.
la olması gerektiği kabul edilir. Örneğin; Güney Bununla birlikte, tüm gelişmekte olan ülkeler orta
Kore, Singapur, Tayvan ve Hong Kong (Asya Kap- gelir tuzağına karşı aynı ölçüde duyarlı değildirler.
lanları) orta gelir tuzağından kurtulmayı başarırken Yüksek beşerî sermaye birikimine sahip, ileri tek-
Malezya, Tayland, Güney Afrika ve Brezilya vs. gibi noloji içeren malların üretim ve ihracatını yapan
ülkelerin ise orta gelir tuzağına yakalandıkları ifade ülkeler orta gelir tuzağından kurtulma açısından
edilmektedir. daha şanslı bir konumdadırlar.
Orta gelir tuzağının çeşitli nedenlerinden söz Geçmiş dönemlerde sağladığı hızlı gelişmeye
edilmektedir. Üzerinde özellikle durulan faktörler karşın, özellikle Küresel Krizden sonraki dönem-
arasında, örneğin geçmişte gerçekleştirilen yüksek lerde büyüme hızının yavaşlaması ve uzun süre-
yatırım oranları, eksik değerlendirilmiş döviz kuru lerden beri orta gelir grubundaki yerini koruması
politikaları, yüksek orandaki yaşlı nüfus bağımlılı- dolayısıyla bazı iktisatçılar Türkiye’nin uygulamada
ğı, vs. yer almaktadır. orta gelir tuzağına yakalanmış olduğu tezini savu-
Yüksek yatırım oranlarının gelecekte düşük ge- nurlar. Bu İktisatçılara göre geçen asırda ancak dört
tiri oranlarına (sermaye yatırımları konusunda aza- Asya ekonomisi orta gelir düzeyinden yüksek gelir
lan verimler yasasının işleyişi) neden olması, eksik düzeyine geçmeyi başarabilmiştir. Latin Amerika
değerlendirilen kurların ise dış piyasalarda yarattı- ülkeleri gibi Türkiye de gerekli atılımı yapamamış,
ğı yapay rekabet üstünlüğü dolayısıyla firmaların böylece de orta gelir tuzağına yakalanmaktan kur-
teknoloji merdiveninde üst sıralara tırmanmalarını tulamamıştır.

133
5
Ekonomik Kalkınma ve Dış Ticaret Politikaları

Yukarıda da belirtildiği gibi, literatürde orta gelir tuzağı konusundaki tartışmalar oldukça yeni olup
bununla ilgili olarak henüz kesin bir sonuca ulaşılmış değildir. Türkiye’nin durumuyla ilgili görüşleri de
bu kapsamda değerlendirmek gerekir.

Öğrenme Çıktısı
10 Orta gelir tuzağını açıklayabilme

Araştır 5 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Türkiye hangi yıldan itiba- Günümüzde Orta gelir tu-


Orta gelir düzeyinin neden-
ren orta gelir tuzağına düş- zağına hangi grup ülkeler
leri neler olabilir?
müştür? yakalanmaktadır?

DIŞ TİCARET HADLERİ KONUSUNDAKİ TARTIŞMALAR


Az gelişmiş ülkelerin kalkınma sorunlarıyla ilgili literatürde önemli yeri olan konulardan birisi de dış
ticaret hadlerinin uzun dönemde bu ülkeler aleyhine işlemekte olduğunu öne süren görüşlerdir.
Dış ticaret hadleri, bir ülkenin sattığı ve satın aldığı malların fiyatlarındaki değişmeler dolayısıyla dış
ticaretten elde ettiği kazanç ya da uğradığı kayıpları göstermeye yarayan bir kavramdır. Kitabın çeşitli bö-
lümlerinde ticaret hadlerine değinilmiş ve bu kavram ihracat fiyatlarının ithalt fiyatlarına oranı biçiminde
tanımlanmıştır.
Dış ticaret hadleri kavramının yurt içi ekonomideki karşılığı iç ticaret hadleridir ve bu kavram özellikle
tarım kesiminde çalışanların refah düzeylerindeki değişmeleri yansıtır. Başka bir deyişle, iç ticaret hadleri,
köylünün sattığı tarımsal ürünlerle satın aldığı sanayi ürünlerinin fiyatlarındaki değişmeler sonucunda
refah düzeyinde ortaya çıkan düşüş veya yükselişlerin hesaplanmasında kullanılır.
Aşağıda önce dış ticaret hadlerinin tanımı gözden geçirilecek, sonra da ticaret hadlerinin az gelişmiş
ülkeler aleyhine işlediğini savunan tezler üzerinde durulacaktır.

Ticaret Hadlerinin Tanımı


Dış ticaret hadlerinin en yaygın kullanılan tanımı net değişim ticaret hadleri tanımıdır. Buna göre net
değişim ticaret hadleri ülkenin ihracat fiyat indeksinin ithalat fiyat indeksine oranıdır. Bu tanım aşağıdaki
gibi bir formülle gösterilebilir:
Px
N=
Pm

N : Net değişim (mal) ticaret hadleri


PX : İhracat fiyatları indeksi
Pm : İthalat fiyatları indeksi

Formülden açıkça görüleceği gibi, ithalat fiyatları sabitken, ihracat fiyatlarının düşmesi veya ihracat
fiyatları değişmezken ithalat fiyatlarının yükselmesi, (ya da her iki fiyat indeksi yükselirken ithalat fiyat-
larının ihracat fiyatlarından daha büyük oranda artması) gibi durumlarda net değişim ticaret hadleri (N)
ülkenin aleyhine döner.

134
5
Uluslararası Ticaret

ham madde gibi tarım ürünleri ithal etmekteydi.


Dolayısıyla ticaret hadlerinin uzun dönemde bu
Net değişim dış ticaret hadleri: En çok kul-
ülkenin lehine değişmesi biçimindeki bu sonuç,
lanılan ticaret haddi tanımı; ihracat fiyat in-
tersinden ele alındığında, tarım ürünleri ihracatçısı
deksinin ithalat fiyat indeksine oranıdır; dış
az gelişmiş ülkeler aleyhine işlemekte olduğu an-
ticaret hadlerindeki bir iyileşmenin ulusal re-
lamında yorumlanabilir. İkinci Dünya Savaşı’ndan
fahı artırıcı, bozulmanın ise düşürücü yönde
sonra bu tartışmalar giderek yaygınlaştı ve konu
etki yaptığı kabul edilir.
1960’lı yıllarda uluslararası platformlarda özellikle
UNCTAD tarafından sanayileşmiş ülkelere karşı
Net değişim ticaret hadlerinde aleyhte bir ha- yoğun biçimde savunulmuştur.
reket, ülkenin dış ticaret fiyatlarındaki değişme- Singer-Prebisch tezinde savunulan görüşler,
lerden dolayı refah kaybına uğraması anlamında Latin Amerika’da ve dünyanın başka yörelerindeki
yorumlanabilir. Çünkü söz konusu ülkenin belirli az gelişmiş ülkelerin 1960’lı yıllarda yaygın olarak
bir başlangıç yılına göre, bir birim ithal malı elde ithal ikamesine dayalı sanayileşme politikası uygu-
edebilmek için daha fazla ihraç malı vermesi gere- lamalarında önemli derecede etkili olmuştur.
kecektir. Aynı şeyi tersinden ifade etmek gerekirse, Singer-Prebisch tezinde, ticaret hadlerinin az
net değişim ticaret hadleri aleyhine dönen bir ülke, gelişmiş ülkeler aleyhine dönmesine neden olarak,
bir birim ihraç malı karşılığında eskisine göre daha arz talep etkileri ve ekonomilerin yapısal esnekli-
az ithal malı elde eder. ğiyle ilgili bir dizi faktör üzerinde durulmuştur.
Dış ticaret hadleri lehine değişen bir ülkede ise Taleple ilgili faktörler: Singer-Prebisch tezin-
dış ticaret, refah düzeyinin yükselmesine katkıda de ticaret hadlerindeki bozulmaya neden olduğu
bulunur. vurgulanan belli başlı talep etkenleri şunlardır:
Gıda maddeleri talebinin azalması: Az gelişmiş
Singer-Prebisch Tezi ülkelerin ihracatı içinde gıda maddeleri önemli bir
Tarım ve sanayi ürünleri arasındaki ticaret had- yer tutar. Engel Kanunu’na göre, gelir arttıkça gıda
lerinin uzun dönemde tarım ürünleri aleyhine de- maddelerine yapılan harcamaların payı azalır, öteki
ğişmekte olduğunu öne süren görüşe, bu görüşün sanayi mallarına yapılan harcamaların oranı ise ar-
ilk savunucuları olan Alman iktisatçısı Hans Singer tar. Demek oluyor ki, gelişme ile birlikte sanayileş-
ile Latin Amerikalı Raul Prebisch’in adlarından do- miş ülkelerde az gelişmiş ülkelerin mallarına karşı
layı Singer-Prebisch tezi denmektedir. talep artışı yavaşlamaktadır. Oysa az gelişmiş ülke-
lerde gelir artışları dolayısıyla ithalat talebi, kendi
ihraç mallarına olan talepten daha fazla yükselir.
Singer-Prebisch Tezi: Dış ticaret hadlerinin
Tüketim yapısının bu yönde değişmesi ise ticaret
uzun dönemde tarım ürünleri aleyhine veya hadlerinin gıda maddeleri ihraç eden ülkeler aley-
sanayi ürünleri lehine değişmekte olduğunu hine dönmesinde etkili olan önemli bir faktördür.
savunur. Buna neden olarak tarım ürünle- Doğal ham maddelerin yerine yapaylarının geç-
rinin talebinin azalması ve arzının artması mesi: Doğal ham maddelerin yerine kullanılmak
üzerinde durur. Ayrıca az gelişmiş ülkelerde üzere yapay olanlarının icat edilmesi ve hurda me-
ekonomik yapının çok katı olduğunu belirtir. tallerin yeniden kullanıma sokulması, az gelişmiş
ülkelerin ihraç ettiği doğal ham maddelerin tale-
bini azaltmakta ve bunların fiyatlarının düşmesine
Bu görüşün temeli, İngiltere’nin ticaret hadleri
yol açmaktadır.
üzerine yapılan ve XIX. asrın sonlarından XX. asrın
başlarına kadar olan dönemi kapsayan ve Milletler Gelişmiş ülkelerde tarım kesimini koruyucu ön-
Cemiyeti tarafından yaptırılan bir çalışmaya daya- lemler: Çoğu gelişmiş ülkelerde siyasal ve ekono-
nır. Sözü edilen çalışmaya göre, İngiltere’nin ticaret mik gerekçelerle çiftçi sınıfını korumak için tarım
hadleri 1870’de 100 iken 1938’de 170’e çıkmıştır. ürünleri ithaline önemli kısıtlamalar getirilmiştir.
İngiltere, bu dönemin en gelişmiş sanayi ülkesi ola- Bu ise az gelişmiş ülkelerin ihraç mallarına olan ta-
rak, işlenmiş ürünler ihraç edip gıda maddeleri ve lebi daraltan bir etkendir.

135
5
Ekonomik Kalkınma ve Dış Ticaret Politikaları

Arzla ilgili faktörler: Talep faktörlerinin ya- Eleştiriler: Singer-Prebisch tezi, İktisat Literatü-
nında arzla ilgili faktörler de ticaret hadlerinin az ründe yoğun bir tartışma başlatmış ve şiddetli eleş-
gelişmiş ülkeler aleyhine dönmesine neden olabilir. tirilere uğramıştır. Aslında ticaret hadleri çok daha
Singer-Prebisch tezinde üzerinde durulan başlıca öncelerden üzerinde durulan bir konu idi. Ricardo,
arz faktörleri arasında şunlar yer almaktadır: tam tersi bir görüşü benimseyerek, tarımda azalan
Teknolojik yenilikler ve faktör artışları: İhracat verimler kanununun işleyişi dolayısıyla ticaret had-
kesiminde ortaya çıkan yenilikler, tarımsal ürünle- lerinin uzun dönemde sanayileşmiş ülkeler aleyhi-
rin arzını bollaştırarak ihracat fiyatlarını düşürür. ne değişeceğini öne sürüyordu. Bu görüşün daha
Ayrıca üretim faktörlerindeki artışlar (özellikle hızlı yakın tarihlerdeki temsilcilerinden birisi de ünlü
iş gücü artışı), emek-yoğun ihraç mallarının üre- iktisatçı Lord Keynes’tir. Keynes, ticaret hadlerinin
timini genişleterek fiyatlarının düşmesine neden bozulması nedeniyle Avrupa’yı “karanlık bir gelece-
olabilir. ğin” beklemekte olduğu kehanetinde bulunuyordu.
Tekelci kuruluşların etkisi: Singer-Prebisch tezin- Fakat aşırı bir hızla değişen teknoloji karşısında bu
de, gelişmiş ülkelerdeki güçlü işçi sendikalarının ve görüşlerin fazla bir geçerliliği olmamıştır.
sanayideki tekelci kuruluşların, verimlilikteki artış- Singer-Prebisch tezine yöneltilen eleştirilerden
ları fiyatlara yansıtmayıp yüksek ücretler ve kârlar birisi, Milletler Cemiyetinin yukarıda sözü edilen
biçiminde kendilerine alıkoydukları savunulmak- araştırması ile ilgilidir. Buna göre, İngiltere’de ihraç
tadır. Az gelişmiş ülkelerde ise bu kuruluşların ya ve ithal edilen malların fiyatları, mallar bu ülkenin
hiç bulunmayışı, ya da etkisiz oluşu dolayısıyla limanında iken ölçülür. Dolayısıyla, bu ülke açısın-
verimlilik artışları ihraç mallarının ucuzlamasıyla dan ithal edilen gıda ve hammaddelerin fiyatların-
sonuçlanmakta ve böylece de teknolojinin nimet- daki düşme, bu dönemde denizaşırı yük taşımacı-
leri gelişmiş ülkelere aktarılmaktadır. Ayrıca geliş- lığı maliyetlerindeki düşüşlerin bir sonucu olabilir.
miş ülkelerde ihracat kesimindeki firmaların ileri Öne sürülen bu görüşe karşın yapılan uygulamalı
derecede tekelleşmiş olmaları, onların yüksek fiyat çalışmalar bu dönemde taşıma giderlerinde bu
uygulamalarını kolaylaştırır. denli önemli bir artış ortaya koymamaktadır.
Katı ekonomik yapı: Tezde, ticaret hadlerinde- Bir diğer eleştiri de az gelişmiş ülkelerin itha-
ki bozulmanın etkilerinden kaçınmayı engelleyen lat fiyatlarındaki artışların kalitedeki yükselmeyi
üçüncü bir faktör olarak yapısal esneklikler üzerin- yansıtmasıyla ilgilidir. Bu görüşe göre sanayi malla-
de durulur. Az gelişmiş ülkelerde ekonominin ya- rında kalite gelişmeleri tarımsal ürünlere göre daha
pısal esnekliği çok düşüktür. Eğer bir ekonomide önemli bir yer tutar. Dolayısıyla sanayi mallarının
ihracat fiyatlarındaki düşme karşısında, kaynaklar fiyatlarındaki göreceli artışlar söz konusu kalite
ihracat kesiminden kolayca yurtiçi kesimlere ak- iyileşmesinden ileri gelir. Sanayi ürünlerindeki ka-
tarılabiliyorsa, fiyatlardaki düşüş en az ekonomik lite iyileşmelerinin tarım ürünlerinden daha fazla
zararla atlatılabilir. Fakat az gelişmiş ülkelerde eko- olduğu gerçek olmakla birlikte, bunun dış ticaret
nomik yapı genellikle çok katı olduğundan uğranı- hadlerindeki bozulmayı ne ölçüde açıkladığı belirli
lacak kayıplar da o derece büyük olmaktadır. değildir.

Öğrenme Çıktısı
11 Singer-Prebisch Tezini açıklayabilme

Araştır 6 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Singer-Prebisch Tezi nedir Dış ticaret hadlerinin uzun Singer-Prebisch Tezinde


ve tezde hangi etkenler üze- dönemli seyri konusunda na- öne sürülen görüşler neler
rinde durulur? sıl bir tartışma yaşanmıştır? olduğunu açıklayın.

136
5
Uluslararası Ticaret

Dünyadaki tüm az gelişmiş ülkeler


1 açısından sanayileşmenin neden
kalkınmada öncelik taşıdığını açıklayabilme

öğrenme çıktıları ve bölüm özeti


2 Sanayileşme stratejisinin temel
özellikleri sıralayabilme

İthal ikamesi stratejisinin özellikleri


açıklayabilme ve bu stratejiyi
3 uygulayan ülkelerin yaşadığı
sorunları değerlendirebilme

4 İhracata dönük sanayileşme modelini


açıklayabilme

Sanayileşme ve Kalkınma

1 Az gelişmişlik genellikle kişi başına gelirin düşüklüğü ile ölçülür. Ancak gerçekte kalkınma çok boyutlu
bir olaydır. Kalkınma genellikle bir iç sorun olarak kabul edilir, fakat bu olayın aynı zamanda çok önemli
uluslararası boyutları vardır. Ülkelerin kalkınma deneyimlerinde sanayileşme daima ön planda gelmiştir.
Hatta çoğu kez sanayileşme kalkınma ile eşanlamlı kullanılır.

2 Sanayileşme stratejileri dış ticaretle olan ilişkiler açısından ithal ikamesi ve ihracatın teşviki diye ikiye
ayrılır. İthalat ikamesi yoğun koruma önlemleri altında olabildiğince ithal mallarının tümünün yurt içinde
üretilmesini öngören bir modeldir. Her alanda yoğun bir devlet müdahaleciliğine dayanır. Kaynak israfına
yol açar ve döviz darboğazını daha da şiddetlendirir.

3 Uygulamada, ithal ikamesi stratejisi izleyen ülkeler sonunda içine düştükleri derin bir ekonomik krizden
sonra bu stratejiyi terk ederek ihracatın teşvikine yönelmişlerdir. Yarattığı sorunlar; kaynak israfı, artan işsizlik,
dışa bağımlılık, ihracat endüstrileri aleyhine çarpıklık, ülkeye yabancı sermaye yapısı şeklinde özetlenebilir.

4 İhracatın özendirilmesine dayalı sanayileşme stratejisi, dinamik karşılaştırmalı üstünlüklere uygun bir
sanayileşme modeline dayanır. Sanayileşmede seçicilik ana ilkedir, karşılaştırmalı üstünlüklerin öngördüğü
uluslararası uzmanlaşmaya dayanır. İthalat ikamesinin tersine, tüm endüstrilerin değil ancak gelişebilecek ve
rekabet edebilecek potansiyele sahip olanların özendirilmesine ve desteklenmesine çalışılır.

Türkiye’de kalkınma ve
5 sanayileşme politikalarını
açıklayabilme

Türkiye’de Kalkınma ve Dış


Ticaret Rejimi

5 Türkiye’de ilk sanayileşme plnını 1930’larda uygulanmıştır. Devletçilik uygulamaları da bu yıllarda başlar.
Planlı döneme girilmesi ile birlikte ithalat ikamesi devletin resmî sanayileşme politikası durumuna gelmiştir. 24
Ocak 1980 İktisadi Kararlarından sonra Türkiye ekonomisinde ithal ikamesinden ihracatın teşvikine geçilmiş-
tir. 1990’lardan sonra da özelleştirmeye ağırlık verilmeye başlanmıştır.

137
5
Ekonomik Kalkınma ve Dış Ticaret Politikaları

6 Kuzey Güney diyaloğunu


açıklayabilme

7 Yeni Bin Yıl Kalkınma


öğrenme çıktıları ve bölüm özeti

hedeflerini açıklayabilme

8 Büyümenin kaynağını
açıklayabilme

Uluslararası Kalkınma Sorunları

6 Uluslararası kalkınma sorunlarına ilişkin olarak gelişmiş ülkelerle az gelişmiş ülkeler arasındaki ilişkiler
Kuzey-Güney diyaloğu olarak adlandırılır.

7 Yeni Binyıl Kalkınma Hedefleri geçmişte uygulanan stratejilerden farklı bir yaklaşım getirmektedir. Geçmişteki
başarısızlıkları hükûmetlerin ekonomiye müdahaleleri ile açıklamakta ve az gelişmiş ülkelere piyasa mekanizması-
na dayalı modeller önermektedir. Ancak bugün dünyada yoksulluk daha da yaygınlaşmış bulunmaktadır.

8 Klasik büyüme teorisinde az gelişmiş ülkelerin kalkınması “Merkez’i oluşturan sanayileşmiş ülkelerin hız-
la büyümesine bağlanmaktadır. Geleneksel açıdan dış ticaret “kalkınmanın motoru” olarak düşünülmüştür.
Ancak bugünkü az gelişmiş ülkeler bu modele uygunluk göstermezler.

Az gelişmiş ülkelerin ekonomik kalkınmalarıyla


9 ilgili olarak uluslararası alanda karşılaştıkları
başlıca sorunları açıklayabilme

Uluslararası Mali Krizler ve Az


Gelişmiş Ülkeler

9 Az gelişmiş ülkelerin uluslararası ekonomide karşılaştıkları sorunlar arasında şunlar özellikle dikkat çekicidir: İh-
racat gelirlerindeki istikrarsızlıklar, emek yoğun sanayi malları üzerinde artan korumacılık, ağır dış borç yükü, mali
krizler ve dış ticaret hadlerinin uzun dönemde az gelişmiş ülkeler aleyhine işlemekte olduğu konusundaki görüşler.
Az gelişmiş ülkelerin ihracatının geleneksel olarak birkaç tarımsal ürün üzerinde toplanması döviz gelirlerinde
büyük bir değişkenliğe yol açar.
Sanayileşmiş ülkelerde tekstil ve benzeri emek yoğun malların ithalatı üzerine konulan kısıtlamalar bu ürünleri
ihraç etmeye başlayan az gelişmiş ülkeleri çok olumsuz biçimde etkiler.
Çoğu az gelişmiş ülkeler ithalata olan bağımlılıkları ve ihracatın yeterli hızla artmaması dolayısıyla ağır bir dış
borç yükü altına girmişlerdir.
Günümüzde sık sık ortaya çıkan mali krizlerden en çok etkilenen ülkeler az gelişmişlerdir. Türkiye’de yakın
geçmişte ağır mali kriz geçirmiş ülkeler arasındadır. Krizler bu ülkelerde yoksulluk ve sefaletin artmasına neden
olmaktadır.
Dış ticaret hadlerinin uzun dönemde tarım ve sanayi malları arasındaki seyri konusu doktrinde oldukça tar-
tışmalıdır. Dış ticaret hadlerinin tarım ürünleri aleyhine gelişmesi bu ürünleri ihraç eden az gelişmiş ülkelerin
bundan bir refah kaybına uğramaları anlamına gelir. Ancak istatistiksel göstergelerden de bu konuda kesin bir
sonuca ulaşılamamaktadır.

138
5
Uluslararası Ticaret

10 Orta gelir tuzağını


açıklayabilme

öğrenme çıktıları ve bölüm özeti


Yeni Sanayileşen Ülkeler ve
Orta Gelir Tuzağı

10 Büyümedeki Yavaşlamalar olarak da adlandırılan Orta gelir Tuzağı yükselen piyasaları oluşturan ülkeler gru-
bundaki hızlı büyümenin ne kadar süreceği konusundaki tartışmaların gündeme getirdiği bir konudur. Orta gelir
tuzağının ortaya çıkması için, orta gelir grubunda geçirilmesi gereken sürenin genellikle yedi yıl veya daha fazla
olması gerektiği kabul edilir. Orta gelir tuzağının nedenleri; geçmişte gerçekleştirilen yüksek yatırım oranları, eksik
değerlendirilmiş döviz kuru politikaları, yüksek orandaki yaşlı nüfus bağımlılığı, vs. şeklinde sıralanabilir.

11 Singer-Prebisch Tezini
açıklayabilme

Dış Ticaret Hadleri


Konusundaki Tartışmalar

11 Dış ticaret hadlerinin uzun dönemde tarım ve madencilik ürünleri ihraç eden az gelişmiş ülkeler aleyhine işle-
mekte olduğunu öne süren ve özellikle 1960’lı yıllarda yaygın olan görüşlere Singer-Prebisch Tezi adı verilmiştir.
Bu da uluslararası ticarette göreceli fiyat ilişkileri dolayısıyla az gelişmiş ülkelerin bir refah kaybına uğramaları
olarak yorumlanmıştır. Dış ticaret hadlerinde az gelişmiş ülkeler aleyhine bozulmaya neden olan etkenler arasında
talep ve arzla ilgili faktörler üzerinde durulmuştur. Bunlara bir de bu ülkelerde ekonomik yapıdaki düşük esnekliği
eklemek gerekir. Talep faktörleri arasında örneğin, Engel Kanunu ile gıda talebinin azalması, yapay ham madde
kullanımının yaygınlaşması, gelişmiş ülke piyasalarındaki kısıtlamalar üzerinde durulmuş, arz faktörleri arasında
da tarımdaki teknolojik gelişmelere, sendikalara ve öteki tekelci kuruluşlara dikkat çekilmiştir.

139
5
Ekonomik Kalkınma ve Dış Ticaret Politikaları

1 Aşağıdakilerden hangisi ithalat ikamesi stra- 6 Az gelişmiş ülkelerin döviz gelirlerinin dalgalan-
tejisinin özelliklerinden biri değildir? masının başlıca nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
neler öğrendik?

A. İthal mallarının benzerlerinin yurt içinde üre-


A. İhracatın az sayıda tarım ürünü üzerinde yo-
tilmesi
ğunlaşması
B. Yüksek gümrük tarifeleri ve kotaların uygulanması
C. Sanayileşmede seçiciliğin olmaması B. Arbitraj oranının düşük olması
D. Yoğun devlet müdahaleciliğinin olması C. İhracatın çok sayıda sanayi ürününden oluşması
E. Sanayileşmenin ana hedefinin dış dünya ile bü- D. Yüksek katma değerli üretim yapılması
tünleşmek olması E. Yeterli ölçüde dış yardım alınamaması

2 Aşağıdakilerden hangisi ithalat ikamesinin 7 Aşağıdakilerden hangisi 2010 yılında Euro


yol açtığı sorunlardan biri değildir? bölgesinde baş gösteren krizden en çok etkilenen
ülkeler arasında yer almaz?
A. İşsizliğin artması
B. Kaynak israfı A. İtalya B. Yunanistan
C. Dışa bağımlılığın azalması C. Portekiz D. Hollanda
D. İhracat endüstrileri aleyhine doğan çarpıklık E. İspanya
E. Dış borçların artması
8 Ticaret hadlerinin uzun dönemde tarım ürünü
3 İhracata dönük sanayileşme stratejisi ile ilgili ihraç eden az gelişmiş ülkeler aleyhine işlemekte oldu-
aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? ğunu savunan görüş aşağıdakilerden hangisidir?
A. Yoğun devlet müdahaleciliğini savunur. A. Heckscher-Ohlin Teorisi
B. Üretimde amaç, dış piyasalara yönelmektir. B. Karşılaştırmalı Üstünlük Teorisi
C. Dinamik karşılaştırmalı üstünlüklere uygun bir C. Mutlak Üstünlük Teorisi
sanayileşme modeline dayanır. D. Singer-Prebisch Tezi
D. Sanayileşmede seçicilik ana ilkedir.
E. Genç Endüstriler Tezi
E. Üretici davranışlarında ve üretim kalıplarında
önemli değişimleri gerektirir.
9 Aşağıdakilerden hangisi az gelişmiş ülkelerin
ağır dış borç sorunlarının ortaya çıkmasında etkili
4 Az gelişmiş ülkelerin ekonomik, mali ve si- olan faktörlerden biri değildir?
yasal konulardaki eleştiri, görüş ve isteklerini dile
getirdikleri uluslararası platformlara ne ad verilir? A. Petrol fiyatlarındaki artışlar
A. Yeni uluslararası ekonomik düzen B. Az gelişmiş ülkelerde hazırlıksız başlatılan libe-
B. Gözetleme toplantıları ralleşme hareketleri
C. IMF toplantıları C. Gelişmiş ülkelerde yaşanan durgunluk
D. Kuzey-Güney diyaloğu D. Reel faizlerdeki artışlar
E. Dünya Bankası toplantıları E. İlkel tarım ürünleri fiyatlarındaki artışlar

5 Klasik Büyüme Teorisi’ne göre az gelişmiş ülke- 10 Aşağıdakilerden hangisi Washington Uzlaşı-
lerin kalkınması aşağıdakilerden hangisine bağlıdır? sını ifade eder?
A. Dış yardımlara A. İthalat ikamesi modeli
B. Tekstil kotalarının kaldırılmasına B. Dış ticaret hadlerindeki bozulma
C. Teknolojiye
C. Liberal politika uygulamalarına dayalı yeni kal-
D. Merkez durumundaki sanayileşmiş ülkelerin
kınma stratejisi
hızlı büyümesine
E. Senyoraj oranının yükselmesine D. İhracatın teşviki
E. Hükümet müdahalelerinin yaygınlaşması

140
5
Uluslararası Ticaret

Yanıtınız yanlış ise “İhracat Gelirlerindeki


1. E Yanıtınız yanlış ise “İthalât İkamesi” konusu- 6. A
İstikrarsızlıklar” konusunu yeniden gözden
nu yeniden gözden geçiriniz.
geçiriniz.

neler öğrendik yanıt anahtarı


2. C Yanıtınız yanlış ise “İthalât İkamesi” konusu- 7. D Yanıtınız yanlış ise “Uluslararası Mali Kriz-
nu yeniden gözden geçiriniz. ler” konusunu yeniden gözden geçiriniz.

Yanıtınız yanlış ise “Dış Ticaret Hadleri Ko-


3. A Yanıtınız yanlış ise “İhracata Dönük Sanayi- 8. D
nusundaki Tartışmalar” konusunu yeniden
leşme” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
gözden geçiriniz.

Yanıtınız yanlış ise “Az Gelişmiş Ülkelerin


4. D Yanıtınız yanlış ise “Kuzey-Güney Diyaloğu” 9. E
Ağır Dış Borç Yükü” konusunu yeniden göz-
konusunu yeniden gözden geçiriniz.
den geçiriniz.

5. D Yanıtınız yanlış ise “Klâsik Büyüme Teorisi” 10. C Yanıtınız yanlış ise “Küreselleşme” konusunu
konusunu yeniden gözden geçiriniz. yeniden gözden geçiriniz.

Araştır Yanıt
5 Anahtarı

Küreselleşen dünyada piyasaya dayalı modeller ağırlık kazanmıştır. IMF ve Dünya


Araştır 1 Bankası’nın desteklediği bu yeni yaklaşım Washington Uzlaşısı olarak bilinir.

Cumhuriyet’in kuruluşunu izleyerek kısa bir liberal ekonomi döneminden


sonra, 1930’larda yoğun devlet müdahaleciliği başladı. Devletçilik uygulama-
ları da bu sıralarda ortaya çıktı. İlk sanayi programları bu dönemde uygulandı.
Sanayi daima tarıma göre ön plânda tutulmuştur. 1963’de planlı kalkınma
Araştır 2 dönemine girildi. İlk beş yıllık kalkınma planları yoğun ithal ikamesine da-
yanıyordu. Ortaya çıkan yoğun döviz darboğazı üzerine 24 Ocak 1980 İkti-
sadi İstikrar Kararları ile Türk ekonomisi aşama aşama dışa açılmaya başladı.
1980’lerde özelleştirme ve 1990’lardaki küreselleşme ile birlikte dışa açık eko-
nomi politikaları hız kazandı.

Klasik büyüme teorisine göre az gelişmiş ülkelerin kalkınması “Merkez’i oluş-


turan sanayileşmiş ülkeler topluluğunun hızlı büyümesine bağlıdır. Çünkü bu
büyüme az gelişmiş ülkeleri de peşinden sürükleyecek ve onların da hızla kal-
kınmasına neden olacaktır. Gerçekte en azise sanayileşmiş ülkelerde kişi başına
gelir hızla artarken çoğu az gelişmiş ülkelerde benzer bir gelişme sağlanmadığı
Araştır 3 gibi bu ülkelerle aradaki gelişme farklılıkları giderek büyümüştür. İhracatın kal-
kınmanın motoru rolü oynaması hipotezi, On dokuzuncu yüzyılda Amerika
ve Avustralya gibi zengin kaynağa sahip, yeni yerleşim alanlarının kalkınması
için kullanılmıştır. Bu ülkelerden, Avrupa sanayinin ihtiyaçlarını karşılamak için
yapılan ihracat bu yörelerin kalkındırılması doğrultusunda önemli bir itici güç
doğurmuştu. Oysa bugünkü az gelişmiş ülkelerin içinde bulundukları ekono-
mik ve kurumsal yapı o günkü yeni yerleşim alanlarından çok farklıdır.

141
5
Ekonomik Kalkınma ve Dış Ticaret Politikaları

Araştır Yanıt
5 Anahtarı

Az gelişmiş ülkelerin karşılaştıkları en önemli sorun hızlı bir şekilde sanayi-


leşmenin gerçekleştirilmesidir. Ancak bu amaç doğrultusunda karşılaştıkları
Araştır 4 önemli iç ve dış sorunlar vardır. Bazı önemli dış sorunlar arasında örneğin
şunlar yer almaktadır: İhracat gelirlerinde görülen istikrarsızlık, sanayileşmiş
ülke piyasalarında artan korumacılık, ağır dış borçlar, sık sık ortaya çıkan mali
krizler, dış ticaret hadlerinde ortaya çıktığı belirtilen uzun vadeli bozulma.

Orta gelir tuzağının çeşitli nedenlerinden söz edilmektedir. Üzerinde özellikle


durulan faktörler arasında, örneğin geçmişte gerçekleştirilen yüksek yatırım
Araştır 5 oranları, eksik değerlendirilmiş döviz kuru politikaları, yüksek orandaki yaşlı
nüfus bağımlılığı, vs. yer almaktadır.

Dış ticaret hadlerinin uzun dönemde tarım ve madencilik ürünleri ihraç


eden az gelişmiş ülkeler aleyhine işlemekte olduğunu öne süren ve özellikle
1960’lı yıllarda yaygın olan görüşlere Singer-Prebisch Tezi adı verilmiştir. Bu
da uluslararası ticarette göreceli fiyat ilişkileri dolayısıyla az gelişmiş ülkelerin
bir refah kaybına uğramaları olarak yorumlanmıştır. Dış ticaret hadlerinde az
Araştır 6 gelişmiş ülkeler aleyhine bozulmaya neden olan etkenler arasında talep ve arz-
la ilgili faktörler üzerinde durulmuştur. Bunlara bir de bu ülkelerde ekonomik
yapıdaki düşük esnekliği eklemek gerekir. Talep faktörleri arasında örneğin,
Engel Kanunu ile gıda talebinin azalması, yapay ham madde kullanımının
yaygınlaşması, gelişmiş ülke piyasalarındaki kısıtlamalar üzerinde durulmuş,
arz faktörleri arasında da tarımdaki teknolojik gelişmelere, sendikalara ve öte-
ki tekelci kuruluşlara dikkat çekişmiştir.

Kaynakça
Charles A. Jones. (1984). The North-South Dialogue: A R. Prebisch, (1962). The Economic Development
Brief History, St. Martin’s Press, of Latin America and Its Principal Problems,
Economic Bulletin for Latin America.
Chenery, H. B. (1961). Comparative Advantage and
Development Policy, American Economic Review, Salvatore, D. (2000). International Economics. New
March. York: Prentice-Hall.
Krueger, A. O. (1984). Trade Policies in Developing Seyidoğlu, H. (2020). Uluslararası İktisat: Teori,
Countries, Amsterdam: North-Holland:R. Politika ve Uygulama. (22. Baskı). İstanbul:
W. Jones and P. B. Kenen eds., Handbook of Güzem Can yayınları
International Economics.
Singer, H. (1950). The Distribution of Gains Between
MacBean, A. I. (1966). Export Instability and Economic Investing and Borrowing Countries, American
Structure. Cambridge: Mass., Harvard University Economic Review.
Press,
Toprak M. ve Demir Ö. (2001). Küreselleşen Dünyada
Michael P. Todaro ve Stephan Smith (2003). Economic Türkiye Ekonomisi: Serbest Piyasa Devriminin
Development,. (8th ed.), London: Pearson, Serüveni, Ankara: Siyasal Kitabevi.
Addison Wesley.
Todaro, M. P. ve Smith, S.C. (2003). Economic
Prebisch, P. (1962). The Economic Development Development. London: Pearson, Addison Wesley.
of Latin America and Its Principal Problems,
World Bank, World Development Indicators, 2014.
Economic Bulletin for Latin America.
142
Bölüm 6
Dış Ödemeler Bilançosu Analizleri
Dış Ödeme Dengesizliklerinin Önemi ve Ödemeler Bilançosunun Temel Yapısı

1 2
Etkileri 2 Ödemeler bilançosunu tanımlayabilme ve
öğrenme çıktıları

1 Dış dengesizlikler ekonomi üzerinde ne gibi ödemeler bilançosuna ait işlemlerin, nasıl
etkiler doğurduğunu değerlendirebilme kaydedildiğini açıklayabilme

Ödemeler Bilançosunun Ana Hesap


Grupları
3 Ödemeler bilançosunun temel hesap
grupları ve alt bilançolarının neler olduğunu
açıklayabilme ve her hesap içine hangi
işlemlerin kaydedildiğini gösterebilme
4 Resmî rezervler hesabının temel

3 4
bileşenlerini sıralayabilme Dış Ödeme Açıklarının Nedenleri
5 İstatiksel farkların nasıl hesaplandığını 6 Dış dengesizliklere neden olan etkenleri
açıklayabilme sıralayabilme

Dış Açıklar Karşısında İzlenebilecek


Politikalar Ödemeler Bilançosunun İçerdiği

5 6
7 Bir dış açık (fazla) karşısında ülkelerin Sınırlandırmalar
ne gibi genel politikalar izleyebileceğini 8 Ödemeler bilançosunun içerdiği
açıklayabilme sınırlamaları belirleyebilme

Anahtar Sözcükler: • Ödemeler Bilançosu • Cari İşlemler Bilançosu • Dış Ticaret Bilançosu • Sermaye Hesabı
• Resmî Rezervler Hesabı • İstatistik Farklar Hesabı • Dış Açık Politikaları • Uluslararası Borçluluk Dengesi

144
6
Uluslararası Ticaret

GİRİŞ Dış ödemeler bilançosundaki bir açık veya fazla


Bu bölümden itibaren uluslararası ekonomik ülke ekonomisi üzerinde oldukça geniş kapsamlı
işlemlerin ödemeyle ilgili yönü ve doğrudan doğ- etkiler doğurur. Örneğin; ülkedeki millî gelir ve
ruya ticaretten kaynaklanmayan sınır ötesi para ve çalışma düzeyi, kalkınma hızı, döviz kurları, enf-
sermaye akımları ele alınacaktır. Uluslararası tica- lasyon oranı, ücret artışları, gelir dağılımı ve dış
rete karşılık, bu tür işlemlere de uluslararası para- borçlar gibi temel ekonomik değişkenler dış öde-
sal işlem adı verilir. Uluslararası İktisat’ın para ve meler dengesinden doğrudan etkilenir. Dolayısıyla
sermaye akımları konusunu inceleyen bölümüne ülkenin dış ekonomik ilişkilerinin sağlıklı bir yolda
Uluslararası Parasal İktisat veya Uluslararası Finans olup olmadığının belirlenmesi, bir sorun varsa ge-
gibi isimler verilir. rekli önlemlerinin zamanında alınması ve politika
düzenlemelerinin yapılması için, ödemeler bilanço-
Parasal uluslararası iktisat teorisinin en temel su istatistiklerinin sürekli olarak izlenmesi gerekir.
konularından birisi, dış ödemeler bilançosudur.
Ülkenin uluslararası ekonomik ve mali işlemlerinin Taşıdığı büyük önem dolayısıyla ülkenin ti-
gruplandırılarak incelenmesi, ödemeler bilançosu cari, mali ve parasal politikalarını belirleyen veya
açık ve fazlaları, dış dengesizliklerin giderilmesi, uygulayan kuruluşlar (örneğin; Hazine, Merkez
iç ve dış dengenin birlikte sağlanması bu çerçeve- Bankası, Dış Ticaret Müsteşarlığı, Devlet Planlama
de ele alınan başlıca konulardır. Bu bölümde dış Teşkilatı, vs. gibi) dış ödemeler dengesindeki ge-
ödemeler dengesi kavramı, ödemeler bilançosunun lişmelerle yakından ilgilidirler. Bazı hükûmet uy-
yapısı, etkileri, yararları ve taşıdığı sınırlandırmalar gulamaları ise doğrudan dış denge durumundaki
gibi alanlarda açıklamalarda bulunulacaktır. gelişmelere tepki niteliğindedir. Örneğin, bir dış
açık veya fazlanın döviz kurlarını etkilememesi için
merkez bankasının döviz piyasasına müdahalede
DIŞ ÖDEME DENGESİZLİKLERİNİN bulunması durumunda olduğu gibi. Aslında, eko-
ÖNEMİ VE ETKİLERİ nomik ve mali politikaların belirlenmesinde yalnız-
Dış ödemeler bilançosu, (balance of payments) ca ülkenin kendi dış denge durumunun izlenmesi
ülkelerin belirli bir dönem içerisindeki dış ekono- de yeterli değildir. Bu amaçla dünya ekonomisinin
mik ve mali ilişkilerinin durumunu gözler önüne genel gidişi ve ülkenin yakın ekonomik ilişkide
serer. Ülkenin mal, hizmet ve sermaye akımları gibi bulunduğu ülkelerdeki gelişmeler de gözden uzak
işlemler dolayısıyla dış dünyadan sağladığı gelirle- tutulmamalıdır.
rin dışarıya yaptığı ödemelere eşit olup olmadığını Dış ödemeler bilançosu hükûmet yetkilileri
ortaya koyar. Bir ülkenin dış ödemeler bilançosun- açısından olduğu kadar, dış ticaret ve yatırımlarla
daki denge ya da dengesizlik, o ülkenin uluslararası ilgili tüm kişi, firma ve kuruluşlar bakımından da
ödeme gücündeki iyileşme ya da bozulmaları yan- önemli bir göstergedir. İthalatçı ve ihracatçı firma-
sıtır, dolayısıyla da çoğu kez o ülkenin uluslararası ların ulusal para cinsinden gelir ve gider hesapları
alandaki ekonomik ve mali itibarının bir göstergesi kur değişmelerinin dolaysız etkisi altındadır. Ayrı-
olarak yorumlanır. Dış ödemeler dengesi, uygula- ca, ana ülkenin veya onun ticaret ortaklarının bir
nan ekonomik ve mali politikaların bir sonucudur. döviz darboğazı içinde bulunmaları, dış ticaret ve
O bakımdan hükûmetlerin ekonomik politika uy- kambiyo kısıtlamalarını gündeme getirebilir. Bu ise
gulamalarındaki başarılarının bir göstergesi olarak iş adamlarının maliyet, kâr hesaplamaları ve yatı-
değerlendirilmesi doğaldır. rım planları üzerinde beklenmedik etkiler doğurur.
Bunun gibi yabancı tahvil, hisse senedi, hazine
bonosu, banka mevduatı biçimindeki uzun veya
Ekonomik politikalar: Bir ülkede ticari, kısa vadeli mali varlıklara yatırımda bulunmak
mali ve parasal politikaların belirlenebil- isteyenlerle yabancı ülkelere dolaysız yabancı ser-
mesi için ödemeler bilançosu istatistikle- maye yatırımı yapmayı planlayanlar da ödemeler
rinin izlenmesi gerekir. dengesindeki gelişmelerle ilgilenirler. Örneğin ya-
bancı bir menkul değer (tahvil veya hisse senedi)

145
6
Dış Ödemeler Bilançosu Analizleri

satın alan yerli yatırımcılar, ilgili menkulün bağlı büyük bir duyarlılık gösterdiklerini ortaya koyma-
olduğu dövizin kurunda beklenmedik bir düşüşten ya yeterlidir. Ama bunların da ötesinde konunun
zarara uğrarlar. Buna benzer biçimde, yatırım yapı- bir de uluslararası ekonomik ve mali örgütlerle
lan ülkede şiddetli bir döviz darboğazı yaşanması, ilgili yönü vardır. Dünya Bankası veya Uluslara-
yabancı şirketlerin kâr transferleri üzerine sınırla- rası Para Fonu (IMF) gibi kuruluşlara kredi için
malar konulması ile sonuçlanabilir. başvuran ülkelerin, dış ödeme bilançoları ve genel
Geleneksel teoriye göre, bir ülkenin parasının olarak izledikleri iç ve dış ekonomik politikalar, bu
dış değerindeki değişmelerle (döviz fiyatlarının ter- kuruluşların uzmanları tarafından ayrıntılı olarak
si) onun gerçekleştirdiği uluslararası ticaret akım- incelenir, gereğinde kendilerine iç ve dış dengeyi
ları arasında sıkı bir ilişki vardır. Dış ticaret fazlası sağlamaya yönelik politika düzenlemeleri önerilir.
veren ülkelerin paraları döviz piyasalarında değer Hatırlatalım ki, ödemeler dengesine karşı duyu-
kazanır, ticaret bilançosu açık veren ülkelerin pa- lan bu büyük ilgi yalnızca günümüze özgü bir özel-
raları da değer kaybeder. Bugün ise, ulusal paranın lik değildir. Önceki bölümlerde de değinildiği gibi,
dış değerindeki değişmeler açısından ülkenin ulus- daha 17. ve 18. yüzyıllarda Merkantilistler de dış
lararası ticaret akımlarının yanında sermaye akım- denge durumuyla yakından ilgileniyorlardı. Onların
larının da büyük önem taşıdığı görülmektedir. Bu ana amacı bir dış fazla oluşturacak şekilde altın ve
alandaki gelişmeleri de yine ödemeler bilançosun- gümüş stoklarını artırmaktı. Çünkü değerli maden-
dan izlemek gerekir. leri, ulusal servetin kaynağı olarak görüyorlardı.

Ulusal paranın dış değeri: Bir ülkede Merkantilistler: Dış dengeye önem ver-
ulusal paranın dış değeri ile dış denge mişler, dış ödeme fazlası sağlamaya çalış-
arasında yakın bir ilişki vardır. Geleneksel mışlardır.
yaklaşıma göre dış açık veren ülkelerin pa-
rası değer kaybeder. Bu genel açıklamalardan sonra aşağıda ödemeler
bilançosunun temel niteliklerine, ana hesap grup-
larına, ödemeler bilançosu muhasebesine, dış açık
Verilen bu örnekler, çeşitli ülkelerde kamuo- ve dış fazla kavramlarına daha yakından bakacağız.
yunun, iş çevrelerinin ve hükûmetlerin en son ya- Ödemeler bilançosunun denkleşme mekanizmaları
yımlanan ödemeler bilançosu istatistiklerine neden ise gelecek bölümlerde incelenecektir.

Öğrenme Çıktısı
1 Dış dengesizlikler ekonomi üzerinde ne gibi etkiler doğurduğunu değerlendirebilme

Araştır 1 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Gerek kamuoyunun, gerekse


Ödemeler dengesi kayıtları
hükûmet yetkililerinin en son
Ülkenin ödemeler bilanço- açısından, neden ülkenin
yayımlanan ödemeler denge-
su durumu kimleri ve hangi yurttaşı olma yerine, ülkede
si istatistiklerine verdikleri
nedenlerle ilgilendirir? yerleşik olma kavramı kul-
büyük önem hangi nedenler-
lanılır? Anlatın.
den ileri gelmektedir?

146
6
Uluslararası Ticaret

ÖDEMELER BİLANÇOSUNUN çoğu ülkeler için uluslararası sermaye akımları tica-


TEMEL YAPISI ret akımları kadar önem taşımaya başlamıştır.
Ödemeler bilançosu genellikle, bir ülkede yer-
leşik kişilerin (gerçek kişi veya firma) belirli bir
Uluslararası ekonomik işlemler: Ele alı-
dönem boyunca yabancı ülkede yerleşik kişiler-
nan bir ülke ile dış dünya arasındaki mal,
le yaptıkları tüm ekonomik işlemlerin sonucunu
hizmet ve faktör akımlarını ifade eder.
gösteren sistematik bir kayıt biçiminde tanımlanır.
Ödemeler bilançosu kayıtları genellikle bir yıllıktır.
Ancak bu tabloları daha kısa süreler için hazırlayan Uluslararası ekonomik işlemlerin sonucunda
ülkeler de vardır. Örneğin, ABD’de ve diğer bazı genellikle parasal bir ödeme vardır; ilke olarak mal,
ülkelerde ödemeler bilançosu üç aylık (mevsimlik) hizmet veya teknoloji ihraç ya da yabancı sermaye
olarak da yayımlanmaktadır. ithal eden bir ülkeye döviz girer, tersi durumlarda
ise ülkeden döviz çıkar. Bununla birlikte, gerçekleş-
Ödemeler bilançosunun belirli bir dönem bo-
tirilen tüm ekonomik işlemler karşılığında bir öde-
yunca gerçekleştirilen işlemleri göstermesi, bunun
me yapıldığı sanılmamalıdır. Örnek olarak, ülkede
bir stok değil, akım kavramı olmasını ifade eder.
faaliyet gösteren bir yabancı sermaye şirketinin,
Örneğin; ödemeler bilançosu, ülkenin birikmiş
yatırımda kullanacağı makineleri dışarıdaki ana
dış borç veya varlıklarının tutarını göstermez, ama
şirketinden getirtmesi, yabancı şirketin faaliyette
bunlardaki yıllık değişmeleri göz önüne serer. Di-
bulunduğu ülkedeki kârlarını kullanarak o ülke-
ğer bir deyişle örneğin, bir yıla ait dış ödeme açık-
de yaptığı yatırımlar, diyelim ki deprem veya açlık
ları o yıl sonunda ülkenin dış borçlarının artma-
sorunları dolayısıyla devletin veya halkın yabancı
sına ya da dış fazlalarının azalmasına neden olur.
ülkelere yaptıkları yardımlar, takas veya kliring yo-
O bakımdan dış ödemeler bilançosu kavramı ticari
luyla ticaret vs. verilebilir.
işletmelerin bilançolarına değil, kâr zarar hesapları-
na benzerler. Oysa ödemeler bilançosunun tanımına göre,
dış dünya ile yapılan ekonomik işlemler ister pa-
Şimdi ödemeler bilançosu ile ilgili bazı kavram-
rasal bir ödeme gerektirsin isterse gerektirmesin,
ların açıklamalarına göz atalım: Bu amaçla aşağıda
ödemeler bilançosuna kaydedilmelidirler. Bu açık-
ekonomik işlem, ülkede yerleşik olma, alacaklı iş-
lama bize, dış ödemeler bilançosu deyiminin kulla-
lem ve borçlu işlemler tanıtılacaktır.
nış amacına çok da uygun düşmediğini gösteriyor.
Bu deyimin yerine örneğin, uluslararası ekonomik
işlemler dengesi kavramının kullanılması amaca
daha uygun olabilirdi.
dikkat
Ödemeler bilançosu işletmelerdeki bilanço kav-
ramına benzetilebilirse de bir stok değil, bir
akım kavramı olması ile ondan ayrılır. Uluslararası ekonomik işlemler bilançosu:
Ülkenin dış dünya ile yürüttüğü tüm ekono-
mik işlemleri kapsar, dış ticaret bilânçosu kav-
ramı yerine kullanılması daha anlamlı olurdu.
Ekonomik İşlem ve Ülkede Yerleşik
Olma Ödemeler bilançosu tanımındaki ülkede yerleşik
Ödemeler bilançosu tanımındaki şu iki kavram olma (ülke sakini) deyiminden normal olarak eko-
dikkati çekiyor: Ekonomik işlem (economic transac- nomik faaliyetlerini o ülkede yürüten kişiler, firma-
tion) ve ülkede yerleşik olanlar (residents). Uluslara- lar ve kamu kuruluşları anlaşılır. Hatırlatmak gerekir
rası ekonomik işlemler ele alınan ülke ile dış dünya ki, uluslararası ekonomik ilişkiler açısından ülkede
arasındaki mal, hizmet ve faktör akımlarını içerir. yerleşik olma kavramının, sahip olunan yurttaşlıkla
Faktör akımları da sermaye, emek ve teknolojiden aynı olması gerekmez. Farklı bir ülkenin yurttaşı ol-
oluşur. Geleneksel olarak uluslararası ekonomik iş- salar da, genel olarak kişiler, sürekli oturdukları veya
lemler içinde mal ve hizmet ticareti ilk sırada gelir. işlerini yürüttükleri ülkede yerleşmiş kabul edilirler.
Fakat özellikle iletişim teknolojisinin gelişmesi ve Buna göre, örneğin Almanya’da uzun süreli oturan
sermaye piyasalarındaki küreselleşme ile birlikte, Türk işçileri bu ülkede yerleşik kabul edilirler. Bir

147
6
Dış Ödemeler Bilançosu Analizleri

ülkede geçici olarak bulunan kişiler diyelim ki turist- Alacaklı ve Borçlu İşlemler
ler, o ülkede yerleşik değildirler, dolayısıyla bunların Yukarıda belirtildiği gibi, bir ülkenin dış dünya
gezide bulundukları ülkede yapmış oldukları harca- ile yaptığı her türlü ekonomik işlem ödemeler bi-
malar, bir dış ekonomik işlem sayılarak ilgili ülkenin lançosuna kaydedilir. Fakat mal, hizmet, sermaye,
ödemeler bilançosuna kaydedilir. emek ve teknoloji akımları üzerindeki bu işlemler
sayıca binleri, hatta on binleri bulmaktadır.
Ülkede yerleşik olma: Normal olarak Ancak bu dağınıklığa karşılık, ortak yönler de
ekonomik faaliyetlerini o ülkede yürüten vardır. Örneğin, bunlar dış dünyaya karşı ya bir
kişi, firma ve kamu kuruluşlarını ifade alacak hakkı, ya da bir borç doğururlar. Birinci
eder, uluslararası ekonomik ilişkiler açı- gruptakiler alacaklı işlemlerdir ve bunlar ödemeler
sından ülkede yerleşik olma, sahip olunan bilançosunun aktif kısmına kaydedilirler. Diğerleri
yurttaşlıkla aynı olmayabilir. ise borçlu işlemler olup ödemeler bilançosunun pa-
sif yanında yer alırlar.

Bununla birlikte, ülkede yerleşik olma ilkesinin


istisnaları da vardır. Örneğin; ülkede sürekli oturan
yabancı ülke temsilcileri (yabancı elçilik ve konso- Alacaklı işlemler: Ülkede yerleşik kişiler
losluk görevlileri, diplomatlar gibi), yabancı silahlı lehine yabancılar üzerinde bir alacak hak-
kuvvetler mensupları, vb. oturdukları değil, yurttaşı kı doğuran işlemlerdir, ödemeler bilanço-
bulundukları ülkede yerleşmiş kişiler olarak işlem sunun aktifine kaydedilir.
görürler. Buna göre diyelim ki Ankara’da sürekli gö-
revle oturan bir yabancı diplomatın satın aldığı bir Borçlu işlemler: Yabancılar lehine, ülke-
halı, Türkiye açısından bir ihracat işlemidir. Bunun de yerleşik kişiler üzerinde bir alacak hak-
gibi, ülkedeki uluslararası kuruluşlarda çalışan kişiler kı doğuran işlemlerdir, bilançonun pasifi-
de görev yaptıkları ülkede yabancı sayılırlar. ne kaydedilirler.
Şirketlerin ise tüzel kişiliği vardır. Bir şirket nor-
mal olarak, kurulduğu ülkede yerleşik sayılır. Ana
Genel olarak alacaklı işlemler ülkeye bir döviz
merkezin dışında açılan şubeler ise normal olarak fa-
girişi sağlarlar, örneğin mal veya hizmet ihracı veya
aliyetini yürüttüğü yabancı ülkede yerleşik kişi (tü-
yabancı sermayedarların ülkede menkul değer satın
zel kişi) kabul edilir. Buna göre, söz gelişi Türkiye’de
almaları durumunda olduğu gibi. Bazen de alacaklı
kurulu Amerikan şirketleri, ödemeler bilançosu açı-
bir işlem yapıldığı hâlde, ülkeye döviz yerine bir
sından yerli şirketlerle aynı işlemi görürler; söz gelişi
mal girmesi veya ülkede yerleşik kişilerin dışarıda
bunların iç piyasadaki satışları, ham madde veya ara
vadeli bir alacak hakkı (yabancılara açılan krediler)
malı alımları Türkiye’nin dış ticaretine girmez. An-
elde etmeleri de söz konusu olabilir. Ülkeye mal
cak bunların ana ülkelerine transfer ettikleri dövizler
şeklinde gelen dolaysız yabancı sermaye ile vadeli
veya yurt dışına yaptıkları satışlar, Türkiye’nin öde-
ihracat satışları bu duruma örnektir.
meler bilançosuna kaydedilir.
Bunun gibi, borçlu işlemler de genellikle ülke-
den döviz çıkışı sonucu doğurur veya dışarıya karşı
borçları artırırlar. Örneğin; mal ve hizmet ithali,
dikkat yabancı tahvil veya hisse senedi satın alınması veya
Ülkede faaliyet gösteren yabancı sermaye şir- yurt dışına karşılıksız yardım yapılması gibi. Böyle-
ketleri, ödemeler bilançosu açısından ulusal şir- ce ödemeler bilançosu, alacaklı ve borçlu işlemlerin
ketlerle aynı işleme tabi tutulurlar. Onların da kaydedildiği genel bir hesap görünümündedir.
sınır ötesi ekonomik işlemler ülkenin ödemeler
bilançosuna kaydedilir.

148
6
Uluslararası Ticaret

Uluslararası Ticari İşlemlerin “ikilik” Otonom ve Denkleştirici İşlemler


Özelliği Aşağıda ayrıntılı biçimde inceleneceği gibi, öde-
Her uluslararası ekonomik işlem, ilgili ülkeler- meler bilançosunun temel hesap grupları şunlardır:
den birine fiziki mal ve hizmetlerin devrini, diğerine Cari işlemler hesabı, sermaye hesabı ve resmî re-
de bunun karşılığı olan parasal kaynakları talep etme zervler hesabı. Bir de istatistik farklar veya net hata
hakkını sağlar. Örneğin; mal ihracatı durumunda ve unutmalar diye bilinen tek kalemlik bir hesap
ihracatçı ülke ödemenin yapılmasını, ithalatçı ülke vardır. Aşağıda ayrıntılı biçimde değineceğimiz gibi
de malın devrini isteme hakkına sahip bulunur. Bu- bu kayıt, hesaplar arasında denklik sağlamak ama-
nun gibi, yabancı tasarruf sahipleri ulusal sermaye cıyla kullanılır.
piyasasından bir tahvil satın alınca, yabancı ülke bu Cari işlemlere mal ve hizmet akımlarıyla ilgili
değerli kâğıdın mülkiyetini, ev sahibi ülke de bunun işlemler ve sermaye hesabına da sınır ötesi serma-
karşılığı olan dövizleri elde eder. ye işlemleri kaydedilir. Resmî rezervler hesabı ise
Uluslararası ekonomik ve mali işlemlerin ço- merkez bankasının piyasaya müdahalede buluna-
ğunda böyle bir ikilik vardır. Bir kayıt tekniği rak yaptığı döviz alım ve satımları sonucu ülkenin
olarak, ödemeler bilançosu Çift Kayıtlı Muhase- resmî uluslararası rezervlerindeki net değişmeyi
be Sistemi’ne göre tutulur. Bu yöntemde, ikilik gösterir.
özelliğine uygun olarak örneğin bir borçlu işlem, Bu açıklamalara göre cari işlemler ve sermaye
ilgili hesabın borçlu yanına kaydedildikten sonra, hesabına kaydedilen işlemler otonom niteliktedir.
başka bir hesabın da alacaklı yanına kaydedilir. Bir Çünkü bunların yapılış nedenleri ödemeler bilan-
alacaklı işlem de ilgili hesabın alacaklı, başka bir çosu dengesini sağlamakla ilgili değildir. Bunlar
hesabın da borçlu kısmında gösterilir. Böylece aynı ekonomik hayatın normal işleyişine göre yapılan
işlemin iki ayrı hesabın ters yanlarına kaydedilmesi işlemlerdir. Ödemeler bilançosunda ekonomik
bunların denkleştirilmesi sonucunu doğurur. anlamda bir açık veya fazla doğuran işlemler bun-
Aşağıda işlemlerin ödemeler bilançosuna kay- lardır. O bakımdan bunlara otonom işlemler adı
dedilişi konusunda örnekler verilecektir. Fakat özet verilir; bazen de dengesizlik doğuran işlemler denir.
olarak belirtmek gerekirse, çift kayıtlı muhasebe
tekniğinin bir özelliği olarak ödemeler bilanço-
sunun alacaklı yanının toplamı, daima borçlu ya-
nının toplamına eşit çıkmalıdır. Bu ise ödemeler Otonom işlemler: Denkleştirici işlemle-
bilançosunun muhasebe kayıtları anlamında her rin tersi; yapılış nedeni ödemeler bilanço-
zaman denk olması demektir. Ama elbette bu, eko- su dengesini sağlamakla ilgili bulunmayan
nomik anlamda dış dengenin sağlanmış olduğu işlemlerdir, çizgi üstü işlemleri olarak da
anlamına gelmez. Ekonomik anlamda ödemeler adlandırılırlar.
bilnçosundaki bir açık veya fazlanın bulunabilmesi
için, bazı teknik işlemler yapmak gerekir. Bu konu Buna karşılık, resmî rezerv değişmeleri denk-
daha sonra aşağıda ele alınacaktır. leştirici işlemleri (accom- modating transactions)
oluşturur. Merkez bankasının bu tür işlemler yap-
ması dış dünya ile yürütülen mal, hizmet ve serma-
dikkat ye akımlarının, yani otonom işlemlerin sonucuna
Ülkenin uluslararası ekonomik işlemlerinin bağlıdır. Bunlar merkez bankasının döviz piyasası-
“ikilik” özelliğine dikkat etmek gerekir. Karşı- na müdahaleleri biçiminde gerçekleştirilir ve resmi
lıksız transferler bu özelliğe sahip değildir. An- döviz rezervlerinde net bir artış veya azalışa neden
cak onlar da çift kayıtlı muhasebe uygulamasına olurlar.
göre bu sisteme uydurulurlar.

149
6
Dış Ödemeler Bilançosu Analizleri

O hâlde özet olarak, merkez bankası müdahale-


leri, piyasada bağımsız biçimde yürütülen otonom
Denkleştirici işlemler: Otonom işlemle-
işlemlerin doğurduğu dengesizlikleri karşılamak
rin sonucunda ortaya çıkan dengesizliğin
için yapılır. O nedenle, bu tür döviz işlemlerine
neden olduğu işlemler, çizgi altı işlemleri
denkleştirici veya dengesizlik giderici (gap-filling)
olarak da adlandırılırlar.
işlemler adı verilmektedir. Ödemeler bilançosun-
da bu çok sayıdaki müdahaleler teker teker değil,
Diyelim ki, mal veya sermaye biçimindeki oto- bunların net sonucu resmî rezervlerde bir artış veya
nom işlemlerin sonucu olarak piyasada döviz talebi azalış biçiminde gösterilir.
döviz arzını aşmaktadır. Bu durumda kurlar yük- Ödemeler bilançosu hesaplarında bazan iş-
selmeye başlamıştır ve merkez bankası kurların bu lemlerin nitelik farklarını göstermek için otonom
ölçüde yükselmesini önleme amacındadır. Böylece ve denkleştirici işlemler arasına bir çizgi çizildiği
merkez bankası resmî döviz rezervlerini kullanarak varsayılır ve otonom işlemler bu çizginin üstüne,
piyasada döviz satışı yapar ve döviz rezervleri azalır. denkleştirici olanlar da bunun altına kaydedildiği
Bunun tersine, otonom işlemler dolayısıyla döviz kabul edilir. O nedenle otonom olanlar için çizgi
arzının döviz talebini aştığı durumlarda da merkez üstü (above the line) işlemleri, denkleştirici olanlar
bankası bu döviz fazlasını satın alarak resmî rezerv- için çizgi altı (below the line) işlemleri deyimleri de
lerini artırır. kullanılabilir.
Ülkenin uluslararası resmî rezervlerinin tutul- Daha sonra da belirtileceği gibi, ödemeler den-
ması, iç ve dış piyasa değişikliklerine göre bu re- gesi işlemlerinin otonom (veya çizgi üstü) ve denk-
zervlerin yönetimi ve uygulanan kur politikasına leştirici (çizgi altı) diye gruplandırılması dış açık ve
uygun olarak döviz piyasasında istikrar sağlanması dış fazlaların belirlenmesi bakımından büyük önem
gibi faaliyetler merkez bankasının normal görev- taşır. Çünkü bir dengesizlik doğuranlar otonom iş-
leri arasındadır. Bir ülkenin uluslararası rezervleri lemlerdir. Denkleştirici olanlar ise bu dengesizlik-
genellikle döviz, altın, SDR veya IMF net rezerv lere bağlı olarak merkez bankasının gerçekleştirdiği
pozisyonu biçiminde olur. Altın ve öteki döviz dışı dış rezervleri doğrudan etkilerler. Şimdi ödemeler
rezervlerin piyasaya müdahale amacıyla kullanıla- bilançosunun ana hesap gruplarını daha yakından
bilmesi için bunların öncelikle piyasa koşullarında incelemeye geçebiliriz.
dövize dönüştürülmeleri gerekir.
Öğrenme Çıktısı
2 Ödemeler bilançosunu tanımlayabilme ve ödemeler bilançosuna ait işlemlerin, nasıl
kaydedildiğini açıklayabilme

Araştır 2 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Uluslararası ekonomik iliş- Kamuoyunda dış ticaret


kilerdeki ikilik (düalite) dengesindeki gelişmeler ne-
özelliği ne demektir? Karşı- den yakın bir ilgi uyandırır? Bir işlemin alacaklı veya
lıksız transferlerin ödemeler Cari işlemlerin ülke millî borçlu olması ne demektir?
bilançosuna kaydedilişinde geliri ile ilişkisi nereden ileri
bir ayrıcalık var mıdır? gelir?

150
6
Uluslararası Ticaret

ÖDEMELER BİLANÇOSUNUN ANA yeri tutar. Ayrıca mal ticareti reel ekonomideki ge-
HESAP GRUPLARI lişmelerin en somut bir göstergesidir. Çünkü ülke
ekonomisinde üretim, teknoloji, verimlilik, vs. gibi
Ödemeler bilançosunun kolayca anlaşılabilir
alanlarda gerçekleşen uzun dönemli gelişmelerin
ve yorumlanabilir bir araç olarak kullanılabilmesi
bir sonucu olarak düşünülebilir.
için, ülkenin dış dünya ile yaptığı borçlu veya ala-
caklı işlemler ortak özelliklerine dayanarak belirli
hesap gruplarına kaydedilirler. Görünür ticaret: Cari işlemler bilançosu-
nun mal ticareti alt bölümüne verilen ad
Cari İşlemler Hesabı
Geleneksel olarak ödemeler bilançosu içinde en Mal ihracatı ülkeye döviz kazandıran başlıca
fazla önem verilen bölüm cari işlemler hesabı (cur- işlemdir. Kayıt tekniği açısından alacaklı bir işlem
rent transactions account)dır. Ülkenin ihraç ve it- olarak aktif kısmına kaydedilir (başka bir hesabın,
hal ettiği mallar ve hizmetler bu hesaba kaydedilir. örneğin döviz hesabının, pasif yanına düşürülen
borçlu kayıtla denkleştirilir). Bunun tersine, mal
ithalatı yabancılar lehine alacak hakkı doğurması
Cari işlemler hesabı: Mal ticareti, hizmet dolayısıyla borçlu bir işlem olarak kaydedilir.
ticareti ve tek yanlı transferleri kapsar.
Toplam mal ithalatı ile toplam mal ihracatı ara-
sındaki farka, dış ticaret bilançosu adı verilir. Bu kav-
Cari işlemlere kaydedilen işlemler de kendi ara- ram dış ödemeler bilançosu ile karıştırılmamalıdır.
sında üç alt bölüme ayrılırlar: Mal ticareti, hizmet Ödemeler bilançosu ülkenin tüm uluslararası gelir
ticareti ve tek-yanlı (karşılıksız) transferler. Şimdi ve giderlerini, dış ticaret dengesi (bilançosu) ise yal-
bunları ele alalım: nızca dar anlamda mal ithal ve ihracını kapsar.

Mal Ticareti
Dış ticaret bilançosu: Ülkenin mal ihra-
Mal ticareti yerine bazen görünür ticaret deyi-
catı ile mal ithalatı arasındaki denge
mi kullanılır. Mal ithalat ve ihracatı çoğu ülkelerin
uluslararası ekonomik işlemleri içinde en büyük

Yaşamla İlişkilendir

Belli Başlı Uluslararası Hizmet Türleri Uluslararası taşımacılık: Kara, deniz ve


Bazı uluslararası hizmet işlemi örnekleri ara- hava yolu araçlarıyla yabancı ülkelere yolcu ve
sında aşağıdakiler yer almaktadır. yük taşımacılığından kazanılan dövizler veya ya-
bancılara yaptırılan taşımacılık işlemleri dolayı-
Dış turizm: Yabancı turistlerin ülkede yap-
sıyla yapılan ödemeler bu grupta yer alır.
tıkları harcamaları belirtir. Yabancı turistler gezi,
konaklama, yiyecek, müze ziyaretleri, hediyelik Uluslararası bankacılık ve sigortacılık:
eşya vs. gibi dış hizmetlerden yararlanmak için Ulusal banka ve sigorta şirketlerinin uluslararası
dövizle ödemede bulunurlar. Bu kaynaktan sağla- faaliyetlerden kazandıkları dövizler veya bu hiz-
nan gelirler, ele alınan ülke için aynen mal ihraca- metler için yabancı kuruluşlara yapılan ödemeler
tına benzer. O nedenledir ki dış turizm, gelenek- bununla ilgilidir.
sel benzetme ile, “bacasız fabrika” sayılmaktadır. Uluslararası inşaat hizmetleri: Ülkede yer-
Tersine, ülkede yerleşik kişilerin yabancı ülkeler- leşik olanların yabancı ülkelerde yaptıkları inşaat
de yapmış oldukları geziler de mal ithalâtı gibi ve danışmanlık hizmetleri ile ana ülkede yabancı-
borçlu işlemler arasında yer alır. lar tarafından sağlanan bu tür hizmetleri kapsar.

151
6
Dış Ödemeler Bilançosu Analizleri

Türk müteahhitlerinin yurt dışı inşaat hizmet- mümessillik ve banka komisyonları, uydu kirala-
lerinden sağladıkları kazançlar ödemeler denge- rı, uluslararası bilgisayar, telsiz, telefon ve radyo
mizde küçümsenmeyecek bir yer tutmaktadır. hizmetlerinin bedelleri, vs. gibi.
Lisans bedelleri, kiralar, komisyonlar vs: Yurt dışı resmî hizmetler: Yurt dışında ül-
Yurt dışındaki çeşitli şirket ve kuruluşlara, sağ- keyi temsil eden elçilik veya konsolosluk görevli-
lanan özel hizmetler karşılığında yapılan ödeme- lerinin ücret ve maaşları, devlete ait bina ve arazi-
leri kapsar. Örneğin; telif hakları, royalty’ler, li- lerin bakım ve onarımı, dışarıdaki askerî birlik ve
sans ödemeleri, leasing bedelleri, danışmanlık ve görevlilerin harcamaları, vs. gibi resmî harcama-
mühendislik ücretleri, yabancı filmlerin kiraları, lar bu grupta toplanır.

Uluslararası bankacılık ve sigortacılık: Ulusal


banka ve sigorta şirketlerinin uluslararası faaliyet-
dikkat lerinden kazandıkları dövizler veya bu hizmetler
Dış ticaret bilançosu kavramının dış ödemeler için yabancı kuruluşlara yapılan ödemeler bununla
bilançosu kavramı ile aynı olmadığına dikkat ilgilidir.
edelim. Lisans bedelleri, kiralar, komisyonlar vs.: Yurt
dışındaki çeşitli şirket ve kuruluşlara, sağlanan özel
hizmetler karşılığında yapılan ödemeleri kapsar. Ör-
Uluslararası Hizmetler neğin; royalty’ler, lisans ödemeleri, leasing bedelleri,
Ülkenin hizmet ithali ve ihracından kaynakla- danışmanlık ve mühendislik ücretleri, yabancı film-
nan ödeme akımları da cari işlemler bilançosunun lerin kiraları, mümessillik ve banka komisyonları,
hizmetler bölümünde yer alır. Hizmet ithal ve ih- uydu kiraları, uluslararası bilgisayar, telsiz, telefon ve
racına görünmez ticaret de denir. radyo hizmetlerinin bedelleri, vs. gibi.
Yurt dışı resmî hizmetler: Yurt dışında ülkeyi
temsil eden elçilik veya konsolosluk görevlilerinin
Görünmez ticaret: Ödemeler bilançosuna kay- ücret ve maaşları, devlete ait bina ve arazilerin ba-
dedilen hizmet ticaretine verilen genel isim kım ve onarımı, dışarıdaki askerî birlik ve görev-
lilerin harcamaları, vs. gibi resmî harcamalar bu
grupta toplanır.
Uluslararası hizmetler kapsamındaki bazı işlem- Dış yatırım kazançları: Yurt içindeki yabancı
ler aşağıdaki gibidir: sermaye şirketlerinin faaliyetlerinden kazanıp yurt
Dış turizm: Yabancı turistlerin ülkede yaptık- dışına transfer ettikleri kârlar, ülkedeki uzun ve kısa
ları harcamaları belirtir. Yabancı turistler gezi, otel, süreli mali sermaye yatırımlarının geliri olarak (faiz
yiyecek, müze ziyaretleri, hediyelik eşya vs. gibi ve temettü) dışarıya gönderilen paralar ve resmî dış
dış hizmetleri karşılamak amacıyla dövizle öde- borç faizleri bu grupta yer alır. Aşağıda da belirtile-
mede bulunurlar. Bu kaynaktan sağlanan gelirler, ceği gibi, uluslararası dolaysız yatırımlar ve portfolyo
ele alınan ülke için aynen mal ihracatına benzer. yatırımları, ödemeler bilançosunda sermaye hesabı-
O nedenledir ki dış turizm, geleneksel benzetme na kaydedilirler. Oysa bu yatırımların gelirleri (kâr,
ile “bacasız fabrika” sayılmaktadır. Tersine, ülkede faiz veya temettülerin transferi) sermaye faktörünün
yerleşik kişilerin yabancı ülkelerde yapmış oldukla- hizmetlerinden yararlanmanın bedeli sayılır. O ne-
rı geziler de mal ithalatı gibi cari işlemler bilanço- denle de cari işlemler bilançosunda yer alırlar.
sunun borçlu işlemleri arasında yer alırlar. Yurt dışı işçi gelirleri: Yurt dışında çalışan işçi-
Uluslararası taşımacılık: Kara, deniz ve hava lerin anayurda gönderdikleri paralar (remittances)
yolu araçlarıyla yabancı ülkelere yolcu ve yük ta- da emek hizmetleri ihraç etmenin karşılığıdır. Do-
şımacılığından kazanılan dövizler veya yabancılara layısıyla işçi gelirleri alacaklı işlem olarak cari iş-
yaptırılan taşımacılık işlemleri dolayısıyla ödenen lemlerin hizmetler bölümünde gösterilirler.
dövizler bu grupta yer alır.

152
6
Uluslararası Ticaret

Bazı uygulamalarda hizmetler bilançosu içinde lışan işçilerin ana yurda gönderdikleri ücretler, bu
yer alan emek ve sermaye gelirleri, gelirler bilanço- hesabın alacaklı kısmına kaydedilir. Tersine, geçici
su adı verilen ayrı bir alt bilançosunda gösterilir. olarak ana ülkede çalışan nitelikli ve niteliksiz ya-
Böylece cari işlemler hesabındaki alt bilançoların bancı işçilerin kendi ülkelerine gönderdikleri para-
sayısı dörde çıkmış olur. Gelirler bilançosuna dış lar ise ele alınan ülke açısından borçlu bir işlemdir.
dünyaya yapılan faiz ve kâr gibi sermaye giderleri
ile dış dünyadan sağlanan faiz ve kâr gelirleri kay-
dedilir. Ayrıca sınır ötesinden sağlanan emek gelir-
Tek-Yanlı Transferler:
leri ile yabancılara, emekleri karşılığı yapılan öde- Ülkeler arasında bağış ve hibe şeklinde yapılan
meler de bu kesimde gösterilir. işlemler bu gruba girer. Karşılığında hiçbir ödeme-
de bulunmak gerekmediği için, bu tür işlemlere
Toplam uluslararası hizmet gelir ve gideri ara-
tek yanlı veya karşılıksız transfer denmiştir. Bağışta
sındaki farka hizmetler (görünmez işlemler) bilan-
bulunanın kişiliğine göre tek-yanlı transferler resmî
çosu adı verilir. Bazen mal ve hizmet işlemleri bir
veya özel nitelikte olabilirler.
arada ele alınmakta ve ikisini birden kapsayacak
biçimde mal ve hizmetler bilançosu terimi kulla-
nılmaktadır.
Tek yanlı işlemler: Ödemeler bilançosuna
Uluslararası Faktör Gelir ve Giderleri kaydedilen, karşılık olarak bir ödeme ge-
rektirmeyen işlemler, bağışlar ve yardımlar;
Yurt içindeki yabancı sermaye şirketlerinin fa-
transfer işlemleri olarak da adlandırılır.
aliyetlerinden kazanıp yurt dışına transfer ettikleri
kârlar, ülkeye yapılan uzun ve kısa süreli yabancı
mali yatırımların geliri olarak dışarıya gönderilen Örneğin hükûmetlerin hibe şeklindeki parasal
paralar (faizler ve temettüler) veya dış borçlara öde- yardımları, gıda ve ilaç gibi ayni (mal) yardımla-
nen faizler bu grupta yer alır. Bunun gibi, ülkede rı, eğitim, sağlık, kültür gibi ticaret dışı alanlarda
yerleşik kişilerin yurt dışında yaptıkları doğrudan faaliyet gösteren uluslararası kuruluşlara ödedikleri
yatırımlardan sağladıkları kârlar veya dış mali yatı- aidatlar, bütçelerine yaptıkları katkılar, vb. resmî
rımlardan elde ettikleri faiz ve temettü kazançları ile tek-yanlı transferler grubuna girerler.
açılan dış kredilerin faiz gelirleri de alacaklı işlemler
Benzer şekilde, özel kişi veya işletmelerin ya-
olarak dış âlem faktör gelirleri arasına kaydedilir.
bancılara yaptıkları bağışlar veya gönderdikleri
Değinilen bu işlemler sınır ötesi sermaye yatı- hediyeler de özel tek-yanlı transfer işlemleridir. Ül-
rımları dolayısıyla elde edilen faktör geliri veya ya- kemizde ise yurt dışında çalışan işçilerin gönder-
pılan ödemeleri kapsamaktadır. Oysa ülkeye giren dikleri dövizlerle sürekli oturmak üzere ülkeye göç
veya ülkeden çıkan sermayenin kendisi aşağıda da edenlerin beraberinde getirdikleri paralar karşılık-
belirteceğimiz gibi sermaye hesabının kapsamına sız transfer kabul edilerek bu hesaba kaydedilir.
girer. Sermaye yatırımlarının gelirleri (kâr, faiz veya
Yapılan bir karşılıksız transfer de bağışta bulu-
temettülerin transferi) bir tür sermaye faktörünün
nan ülke açısından borç işlemi niteliğindedir. Do-
hizmetlerinden yararlanmanın bedeli sayıldığı için
layısıyla bu tür işlemler tek-yanlı transferler hesabı-
cari işlemler içinde faktör gelirleri hesabına kayde-
nın borçlu yanına kaydedilirler. Muhasebe kaydını
dilmektedir.
denkleştirmek için de başka gruplardaki bir hesaba
Uluslararası faktör hareketleri içinde en önemli aynı miktar bir alacak kaydı düşürülür. Söz gelişi,
yeri kuşkusuz sermaye faktörü tutmaktadır. Ancak yapılan bağışın mal şeklinde olması durumunda,
emek faktörünü de ihmal etmemek gerekir. Çok tek-yanlı transferler hesabına kaydedilen borçlu
sayıda mühendis, doktor, bilim adamı gibi nitelikli işlem, mal hesabına aynı miktar bir alacak kay-
emek veya vasıfsız işçi geçici olarak, bulundukları dıyla denkleştirilir. Eğer bağışlanan para ise, yine
ülkelerin dışında çalışmaktadır. tek-yanlı transferlerin borçlu kısmına kaydedilir,
Dolayısıyla uluslararası faktör gelirleri hesabı- sermaye ya da resmî rezervler hesabına düşürülen
na sermaye yatırımlarının gelir ve giderleri kadar bir alacak kaydı ile denkleştirilir. Ödemeler bilan-
emek hareketinden kaynaklanan gelir ve giderler çosu muhasebesi ile ilgili olarak bölümün sonunda
de kaydedilmektedir. Geçici olarak yurt dışında ça- çeşitli örnekler verilmiştir.

153
6
Dış Ödemeler Bilançosu Analizleri

Cari İşlemler Dengesi O nedenle cari işlemler bilançosunda ve özellikle dış


Böylece yukarıdaki açıklamalarla ödemeler bi- ticaret bilançosunda ortaya çıkan bir gelişme gerek
lançosunun önemli hesap gruplarından birisi olan hükûmet çevrelerinde, gerekse iş dünyası ve ülke ka-
cari işlemler hesabını gözden geçirmiş bulunuyo- muoyunda önemli yankılar uyandırır.
ruz. Cari işlemlerin alacaklı ve borçlu kısımları top- Bunun diğer bir nedeni de ödemeler dengesi-
lamı arasındaki farka cari işlemler bilançosu adı ve- nin çeşitli alt bilançoları içinde diğer ülkelerle en
rilir. İki taraf toplamının birbirine eşit çıkması cari iyi karşılaştırma yapılabilenin cari işlemler ve dış
işlemler bilançosunun dengede olmasını, alacaklı ticaret bilançoları olmasıdır. Dolayısıyla ülkenin
kısım toplamının borçlu kısımdan büyük olması yıllık (veya mevsimlik) olarak yayımlanan mal ve
cari işlemler bilançosunun fazla vermesini, tersi de hizmet bilançoları, öteki ülkelerin benzer dengeleri
cari işlemler açığını ifade eder. ile karşılaştırılarak ülkedeki temel ekonomik geliş-
melerin ne yönde olduğu, örneğin ülkenin verim-
lilik, teknolojik gelişme ve dış rekabet alanlarında
diğer ülkelerden ne ölçüde ileri veya geri durumda
Cari işlemler bilançosu: Ödemeler bilan-
bulunduğu belirlenmeye çalışılır.
çosunda cari işlemlerin alacaklı ve borçlu
kısımları toplamı arasındaki farka denir.

dikkat
Alt bilançolar açısından ele alacak olursak, cari Cari işlemler bilançosunun dış ticaret bilançosu,
işlemler dengesi net mal ve hizmetler bilançosu ile hizmetler bilançosu ve karşılıksız transferler bi-
tek-yanlı transferler bilançosu toplamına eşittir. lançoları toplamından oluştuğuna dikkat edelim.
Daha da ayrıntıya inilecek olursa, cari işlemler bi-
lançosu dış ticaret bilançosu, uluslararası hizmetler
bilançosu, uluslararası Faktör Gelir ve Giderler bi- Sermaye Hesabı
lançosu ve karşılıksız transferler bilançolarını kapsar. Ülkenin dış dünya ile gerçekleştirdiği sermaye gi-
Cari işlemler hesabı, cari yılda üretilen mal ve riş ve çıkışları sermaye hesabına kaydedilir. Sermaye
hizmetlerin ithal ve ihracı ile yatırım gelirlerini ve işlemleri, genelde bir ülkede yerleşik kişi ve kuruluş-
tek yanlı transferleri kapsadığı için, ülkenin ulusla- ların yabancı bir ülkede yaptıkları fiziki yatırımlarla
rarası işlemleri ile millî geliri arasında doğrudan bir (üretim tesisleri, bina, arazi, vs.), sınır ötesine aktarı-
ilişki kurmaktadır. Diğer bir deyişle ülkede üretilip lan mali fonlardan (yabancı tahvil, hisse senedi, ha-
yabancılara satılan mallar, ülkenin Gayri Safi Yurtiçi zine bonosu, vs. alım-satımı, yabancı ülke bankala-
Hasılası (GSYİH)nın bir bölümü durumundadır. rında vadeli hesap açtırılması gibi) oluşur.
Açık ekonomilerde millî gelirin (gayrisafi yurt
içi hasıla: GSYİH) oluşumu açısından cari işlem-
ler bilançosunun önemli bir yeri vardır. Millî gelir Sermaye hesabı: Ödemeler bilançosuna
hesaplamalarında ihracat (X) toplam harcama akı- kaydedilen ve ülkeye giren ve ülkeden çı-
mına bir katılım, ithalat (M) ise toplam harcama- kan sermayeyi gösteren hesap
lardan ayrılan bir sızıntı durumundadır. Buna göre
net ihracat da denilen ihracat ve ithalat farkı denge
millî gelirinin oluşumunu doğrudan etkiler:
Ödemeler bilançosu açısından, yurt dışından ül-
GSYİH = C + I + (X-M). keye sermaye girişi bir alacak işlemi, ülkeden sermaye
çıkışı da bir borç işlemidir. Buna göre sermaye girişi
Formülde C tüketimi, I da yatırımı ifade eder, ya ele alına ülkede yabancı sermaye varlıklarındaki bir
(X-M) ise ihracat ve ithalat farkını, yani dar anlamda artış ya da ana ülkenin yurt dışındaki sermaye varlık-
dış ticaret, geniş anlamda cari işlemler bilançosunu larındaki bir azalma biçiminde kendini gösterebilir.
gösterir. Buna göre, ihracatın ithalattan büyük ol- Söz gelişi, bir Amerikalı yatırımcının bir Türk şirketi
ması ekonomide toplam harcamaların genişlemesine tarafından çıkarılan tahvili satın alması, bu yatırımcı-
ve dolayısıyla çalışma düzeyinin artmasına (işsizliğin nın Türk şirketine borç para vermesi, başka bir deyişle
azalması) katkıda bulunur. Tersine, ithalatın ihracat- Türkiye’ye portföy yatırımı biçiminde yabancı serma-
tan büyük olması da toplam talebi azaltarak millî ye girmesi demektir. Dolayısıyla da işlem Türkiye’nin
geliri ve çalışma düzeyini düşürücü etkide bulunur. ödemeler bilançosuna alacaklı olarak kaydedilir.

154
6
Uluslararası Ticaret

Bunun tersine, sermaye çıkışı da ülkenin yurt dışındaki sermaye varlıklarının artması veya ülkedeki
yabancı sermaye varlıkların azalması biçiminde oluşur. Dikkat edilirse her iki durumda da ana ülkeden
dışarıya ödeme yapılması söz konusudur.

Tablo 6.1 Ödemeler Bilançosunun Ana Hesap Grupları ve Alt Bilançolar


Ödemeler Bilânçosunun Ana Hesap Grupları ve Alt Bilânçolar
Alacak Borç
A. CARİ İŞLEMLER HESABI
Mal ihracatı (+)
Mal ithalatı (-)
Dış Ticaret Bilânçosu
Hizmetler ihracatı (+)
Hizmetler ithalatı (-)
Hizmetler Bilânçosu
Karşılıksız transferler
Giriş (+)
Çıkış (-)
Karşılıksız transferler bilânçosu
CARİ İŞLEMLER DENGESİ
B. SERMAYE HESABI
Uzun vadeli sermaye hareketleri
Doğrudan yatırımlar
Yurtiçinde (+)
Yurtdışında (-)
Portfolyo yatırımları
Varlıklar (-)
Yükümlülükler (+)
Uzun vadeli krediler
Kullanılan krediler (+)
Geri ödenen krediler (-)
Kısa vadeli sermaye hareketleri
Varlıklar (-)
Verilen krediler (-)
Bankaların döviz varlıkları (-)
Yükümlülükler
Krediler (+)
Mevduatlar (+)
SERMAYE İŞLEMLERİ BİLÂNÇOSU
C. İSTATİSTİK FARKLAR HESABI
ÖDEMELER BİLÂNÇOSU GENEL DENGESİ
D. RESMİ REZERVLER HESABI
Döviz rezervleri
Altın rezervleri
Menkul değerler
MF nezdindeki varlıklar
RESMİ REZERVLER BİLÂNÇOSU

155
6
Dış Ödemeler Bilançosu Analizleri

Örnek olarak, bir Türk işadamının yurtdışında Günümüzde uluslararası sermaye işlemleri ol-
bir fabrika satın alması, ya da elinde Türk Hazine dukça çeşitlenmiş ve çok karmaşık bir nitelik al-
Müsteşarlığı tarafından çıkartılmış bono bulunan mıştır. Bunun önemli bir nedeni mali tekniklerde,
Amerikalı yatırımcının bu bonoyu satarak nakde dö- mali kurum ve faaliyetlerde ortaya çıkan hızlı ge-
nüştürmesi ve parayı kendi ülkesine geri göndermesi lişmelerdir. Bilgisayar teknolojisindeki ilerlemeler
gibi. Tüm bu durumlarda Türkiye’den bir sermaye ve hükûmetlerin mali piyasalar üzerindeki kısıt-
çıkışı söz konusudur ve işlemler Türkiye’nin ödeme- lamaları önemli ölçüde kaldırmaları uluslararası
ler bilançosuna borçlu işlem olarak kaydedilirler. sermaye işlemlerinin çeşitlenmesini ve gelişmesini
Dikkat edilirse, ödemeler bilançosuna kaydedi- destekleyici etki yapmıştır. Tüm bu karmaşıklıklara
lişi yönünden sermaye giriş ve çıkışı, mal giriş ve karşın, sermaye işlemleri de belirli özellikleri yö-
çıkışının tersidir. Bununla birlikte, her iki işlem nünden bazı gruplara ayrılabilir. Örneğin; işlemler
grubunun dayandığı düşünce birbirinden farklı vadelerine göre kısa ve uzun süreli, işlemi yapanın
değildir. Gerek mal ve hizmet ihracatı, gerekse ya- kişiliğine göre özel ve resmî nitelikte olabilirler.
bancı sermaye girişi ülkeye döviz kazandırmakta ya Uzun vadeli sermaye: Bir yıldan daha uzun
da dış dünya üzerinde bir alacak hakkı doğurmak- vadeli olarak gerçekleştirilen tüm sınır ötesi serma-
tadır. Bunun tersine, mal ithali ve sermaye ihracı
ye işlemleri bu bölümde yer alır. Bunlar arasında,
da ülkeden döviz çıkışına ya da yabancılara karşı
örneğin yabancıların ülkede yaptıkları ya da ulusal
borçlanılmasına yol açmaktadır.
firmaların yurt dışında gerçekleştirdikleri dolaysız
Özet olarak belirtmek gerekirse, ülkenin ulus- yabancı sermaye yatırımları önemli bir yer tutar.
lararası sermaye hareketleri hem yurt içinde yaban- Bunun gibi, yabancı tahvil ve hisse senetlerinin
cılara ait sermaye yatırımlarında hem de ülkede alım satımı da yine bu gruba girer. Söz konusu ser-
yerleşik kişilerin yurtdışında edindikleri sermaye maye akımlarına da uluslararası portfolyo yatırımı
varlıklarındaki değişmelerle ilgilidir. Bu ise serma-
(portfolio investments) adı verilmektedir.
ye işlemlerinin bu farkı yansıtacak biçimde ödeme-
ler bilançosuna kaydedilmesini gerektirir. Nitekim Uzun süreli sermaye işlemleri özel şirketler veya
ileride de belirteceğimiz gibi, Türkiye’deki uygula- resmîkuruluşlar (hükûmetler, uluslararası kurum-
maya göre doğrudan yatırımlar ödemeler bilanço- lar veya öteki hükûmet kuruluşları) tarafından ger-
suna yurt dışında ve yurt içinde olmak üzere ayrı çekleştirilmiş olabilir. Buna göre, Dünya Bankası
ayrı kaydedilir. Yurt dışındaki doğrudan yatırımlar veya IMF gibi uluslararası finansman kuruluşları-
Türkiye’de yerleşik kişilerin (gerçek kişi ve işletme- nın ülkeye açtıkları krediler veya diğer devletlerden
ler) dışarıda yaptıkları yatırımlardır, o bakımdan alınan ya da onlara sağlanan krediler, birer uzun-
da bu kalemdeki bir artış ödemeler bilançosu açı- süreli resmî sermaye işlemi niteliğindedir. Doğal
sından borçlu bir işlemdir. Yabancıların Türkiye’de olarak hükûmet kuruluşlarının uluslararası serma-
yaptıkları fiziki yatırımlar da ödemeler bilançosuna ye piyasalarında tahvil satarak sağladıkları fonlar da
yurt içinde yapılan doğrudan yatırımlar olarak kay- yine bu grupta ele alınır.
dedilir. Dolayısıyla bu kalemdeki bir artış da bilan- Yukarıda da belirtildiği gibi, bu tür sermaye iş-
çosunun alacaklı işlemleri arasında yer alır. lemleri ödemeler bilançosunun sermaye hesabı bö-
Portfolyo yatırımlarında ve kısa süreli sermaye lümünde gösterilirken, bunların karşılığında yapı-
hareketlerinde ise söz konusu edilen bu fark, varlık- lan faiz, kâr ve temettü ödemelerine cari işlemlerin
lar ve yükümlülükler olarak gösterilmiştir. Varlık- hizmetler bölümünde yer verilir.
lar, Türkiye’de yerleşik kimselerin edinmiş oldukla-
Kısa süreli sermaye: Vadesi bir yıla kadar olan
rı yabancılara ait uzun ve kısa vadeli yabancı mali
özel veya resmî nitelikteki uluslararası sermaye
varlıklardır. Bunlarda bir artış, yurt dışına döviz
akımlarıdır. Uygulamada bu tür sermaye yatırım-
çıkışı demek olduğundan negatif işaretli (borçlu),
azalış da tersine pozitif işaretli (alacaklı) bir işlem larının süresi çoğunlukla 30, 60 veya 90 gündür.
oluşturacaktır. Sermaye işlemleriyle ilgili yükümlü- Günümüzde kısa-süreli mali yatırım araçları çok
lükler ise, Türkiye’deki özel ve resmî kişi ve kuru- çeşitlenmiştir. Örneğin bunlardan bazıları şunlar-
luşların yurt dışından edindikleri sermaye fonlarını dır: Ticari bonolar, finansman bonoları, hazine bo-
yansıtır. Bunlardaki bir artış, ülkeye döviz girecek noları, mevduat sertifikaları, vadeli banka mevduat
olmasından ötürü pozitif işaretli, azalış da döviz çı- hesapları, ihracat kredileri, prefinansman kredileri,
kışına yol açmasından dolayı negatif işaretlidir. muhabir açıkları vs.

156
6
Uluslararası Ticaret

Daha önce de değinildiği gibi, kısa vadeli ser- Sermaye hesabını bitirmeden önce son ola-
maye işlemlerinin bir bölümü yabancı piyasalarda rak yurt içi bankaların yurt dışındaki muhabirleri
bir kâr veya faiz geliri elde etmek için yapılırken üzerinde tuttukları mevduat hesaplarındaki değiş-
ticari kredilerde olduğu gibi, bir bölümü de ihra- melerle ilgili bir noktaya işaret edelim. Yukarıdaki
catı artırmak amacıyla ithalâtçıya verilen krediler açıklamalardan da anlaşılacağı gibi bu hesaplardaki
niteliğindedir. değişmeler, kısa süreli sermaye akımının kapsamına
girer. Örneğin; muhabir hesaplarındaki bir azalma
kısa süreli sermaye çıkışı, artma da sermaye girişi
Kısa süreli sermaye: Vadesi bir yıla kadar niteliğindedir.
olan özel ve resmî nitelikteki uluslararası
sermaye akımlarıdır, sıcak para olarak da
adlandırılır.
dikkat
Portfolyo sermayesi ile kısa süreli sermayenin
varlıklar ve yükümlülükler biçiminde iki bölüm
Sermaye işlemlerinin uzun ve kısa-süreli olarak hâlinde gösterilmesine dikkat edelim. Aynı şe-
gruplandırılması, aslında bunların paraya dönüş- kilde doğrudan yatırımlar da yurt içinde ve yurt
türülebilme (likidite) özelliklerinden kaynaklanır. dışında diye belirtilmiştir. Bunun nedeni serma-
Kısa-süreli mali araçlar (banka mevduatı, hazine ye işlemlerinin hem ülkede yerleşiklerin dışarı-
bonosu, mevduat sertifikası, ticari bonolar, vs.) ol- daki sermaye varlıklarında, hem de yabancıların
dukça likit varlıklardır. Buna karşılık günümüzde ele alınan ülkedeki sermaye varlıklarında ortaya
sermaye piyasalarında yaşanan gelişmelerin sonu- çıkan değişmeleri yansıtmasıdır.
cunda bazı uzun vadeli tahviller ve hisse senetleri
de istenildiği anda kolayca paraya dönüştürülebil- Hangi işlemler sermaye hesabına alacaklı (borç-
mektedir. Dolayısıyla belirli türdeki yatırım araçla- lu) işlem olarak kaydedilir?
rı için bu vade ayrımının büyük bir önemi yoktur.

dikkat Resmî Rezervler Hesabı


Ödemeler bilançosu açısından, yurt dışından Bu hesapta merkez bankasının döviz piyasasına
ülkeye sermaye girişi bir alacak işlemi, ülkeden yapmış olduğu müdahalelerin sonucunda ülkenin
sermaye çıkışı da bir borç işlemidir. Buna göre uluslararası resmî rezervlerindeki değişmeler gösterilir.
sermaye girişinin ya ele alınan ülkede yabancı ser- Piyasada döviz talebinin arzı aşması durumun-
maye varlıklarındaki bir artış ya da ana ülkenin da, eğer kur istikrarının sağlanması amaçlanıyorsa,
yurt dışındaki sermaye varlıklarındaki bir azalma merkez bankası döviz satışında bulunur. Böylece
biçiminde kendini göstereceğine dikkat edelim. resmî rezervler eksilir. Döviz arzının talebin üzeri-
ne çıkması durumunda da kur düşüşünü önlemek
için piyasadan döviz satın alınarak resmî rezervlere
Sermaye hesabındaki toplam alacaklı ve borçlu iş-
eklenir. Merkez bankasının yaptığı bu işlemler do-
lemlerin net bakiyesine uluslararası sermaye bilançosu
layısıyla ülkenin uluslararası rezervlerindeki değiş-
(balance of capital account) adı verilir. Sermaye bilan-
melerin net sonucu ödemeler bilançosunun Resmî
çosunun borçlu bakiye vermesi, ülkenin bilanço dö-
Rezervler Hesabı’nda gösterilir.
nemi içerisinde net olarak dış dünya üzerindeki mali
veya fiziki sermaye yatırımlarının arttığını, alacaklı
bakiye vermesi ise dışarıya ihraç ettiğinden daha fazla
yabancı sermayeyi ülkeye çekebildiğini ifade eder. Resmî rezervler hesabı: Ülkenin merkez
bankası tarafından tutulan uluslararası re-
Sermaye hesabı da bazı alt bilançolara ayrılabilir.
zervlerdeki değişmeleri gösterir.
Örneğin dolaysız sermaye yatırımları dengesi, port-
föy yatırımları dengesi, kısa-süreli sermaye dengesi,
vs. gibi. Bu gibi alt bilançolar belirli türdeki sermaye
akımlarından doğan sonuçları izlemeye yarar.

157
6
Dış Ödemeler Bilançosu Analizleri

İleride ayrıntılı olarak göreceğimiz gibi, bir – B = + ∆R


ülkenin uluslararası rezervleri, döviz (uluslararası
ödemelerde kullanılan yabancı ülke paraları), al- Burada, dış açık (– B) ile rezervlerdeki bir azalış
tın, IMF nezdindeki kaynaklar (net alacaklı rezerv da (+∆R) ile ifade edilmektedir. Bir dış fazla duru-
pozisyonları ve Özel Çekme Hakları-SDR gibi) ve munda ise eşitlik şöyle olacaktır:
yabancı ülke kuruluşları tarafından çıkarılan, her
an nakde dönüştürülebilen nitelikteki menkul kıy- + B = – ∆R
metlerden oluşur. Çoğu ülkeler bakımından bunlar
içinde en önemli yeri tutan döviz rezervleri, özellik- Burada da (+B) dış fazlayı (– ∆R) de rezerv-
le de Amerikan doları, euro, İsviçre frangı, sterlin lerdeki artışı temsil etmektedir. Eşitliklerde rezerv
ve Japon yeni gibi paralardır. azalışının artı, artışının da eksi ile gösterilmesi
okuyucuyu yanıltmamalıdır. Çünkü daha önce be-
Daha önce de değinildiği gibi, otonom işlemler
lirtildiği gibi bu muhasebe uygulamalarından ileri
ekonomik hayatın normal işleyişinin sonucudurlar.
gelmektedir.
Bunlar bağımsız veya kendiliğinden yapılan işlem-
lerdir. Cari işlemler ve çoğu sermaye işlemleri bu Her iki eşitlikte de dikkat edilirse dış denge-
türdendir. Bunlar çizgi üzerinde (above-the-line- sizlik ile rezerv değişmeleri eşit olmakla birlikte,
transactions) yer alırlar. işaretler birbirine terstir. Bunun nedeni, sabit kur
sistemlerinde bir dış açığı aynı miktar rezerv azalı-
Oysa denkleştirici işlemlerin ortaya çıkış nede-
şının, bir dış fazlayı da aynı miktar rezerv artışının
ni, ödemeler bilançosunun durumudur. Başka bir
izlemesidir.
deyişle, dış dünyadan sağlanan otonom gelirlerle
otonom giderler arasında bir dengesizlik bulunma- Sabit kur sisteminin tam karşıtı ise serbest de-
sı ya da kabaca bir yaklaşımla piyasa işleyişinden ğişken kur sistemidir. Bu sistemde döviz kurlarının
kaynaklanan toplam döviz arz ve talebi arasındaki oluşumu arz ve talep güçlerinin işleyişine bırakıl-
dengesizliklerdir. Resmî rezervler hesabındaki iş- mış olup piyasa üzerinde merkez bankasının her-
lemler bu açık veya fazlalıkların bir sonucudurlar. hangi bir müdahalesi yoktur.
Yani bunlar denkleştirici işlemlerdir ve çizgi altında Kısacası, serbest değişken kur sisteminde kurlar
yer alırlar. Eğer otonom işlemler grubunun alacaklı arz ve talebin etkisine göre tam olarak dalgalandı-
ve borçlu kısımları birbirine eşit olsaydı, resmî re- ğı için, döviz rezervlerinde herhangi bir değişme
zervlerde herhangi bir değişime de gerek kalmazdı. olmaz (merkez bankası müdahalelerinin bulun-
Muhasebe tekniği açısından resmî rezervlerle maması dolayısıyla). Başka bir deyişle, yukarıdaki
ilgili işlemlerin ödemeler bilançosuna kaydedilişi formül açısından, bu sistemde ∆R = 0’dır.
ise şöyledir: Resmî rezervlerde bir azalma (merkez Gerçek hayatta ise bu iki karşıt sistem arasında
bankasının döviz satışları) alacak, rezervlerdeki bir çeşitli uygulamalar vardır. Şöyle ki, bir yandan pi-
artma da (merkez bankasının döviz alımları) borç yasa koşullarına göre kurlarda değişmeye izin veri-
işlemi niteliğindedir. lirken, diğer yandan da aşırı dalgalanmalar merkez
Kur sistemi, dış ödeme dengesizliği ve rezerv bankası müdahaleleri ile önlenmeye çalışılır. Nite-
değişmeleri: Belirtmek gerekir ki, dış ödemeler kim günümüzde birçok ülke tarafından benimse-
dengesizliği ile resmî rezervlerdeki değişme ara- nen yönetimli dalgalanma böyle bir sistemdir. O
sındaki ilişkinin niteliği uygulanan kur sistemine hâlde “karma sistem” adı verebileceğimiz bu uygu-
bağlıdır. lamalarda hem döviz kurları, hem de resmî rezervler
değişmektedir. Hükûmet müdahaleleri ne derece
Sabit kur sisteminde amaç, döviz arz ve talep
azsa, söz konusu uygulamalar serbest değişken kur
güçlerindeki bir değişme karşısında kurlarda ortaya
sistemine o derece yaklaşacak ve resmî rezervlerdeki
çıkması söz konusu olan bir değişmenin tümüyle
değişmeler göreceli olarak o kadar düşük olacaktır.
önlenmesidir. Bu da ancak merkez bankasının pi-
yasada dış açık miktarında döviz satması ile gerçek- Yukarıda belirttiğimiz gibi, bir ülkenin ulusla-
leşebilir. Dış fazla durumunda ise bunun tersi söz rarası rezervleri döviz, altın ve IMF kaynaklarından
konusudur. O hâlde, resmî rezervlerdeki değişme oluşur. Piyasa müdahaleleri ise genellikle Amerikan
(∆R), dış dengesizlikle aynı ölçüdedir. Buna göre doları ile yapılır. Ama merkez bankası elindeki öte-
bir dış açık aşağıdaki eşitlikle temsil olunabilir: ki rezerv araçlarını (örneğin altın rezervlerini) iste-
diği an piyasada dolara dönüştürebilir. Eğer eldeki

158
6
Uluslararası Ticaret

rezervler piyasaya müdahale için yeterli olmazsa, o külçe altınların mülkiyeti kâğıt üzerine düşürülen
takdirde IMF gibi finansman kuruluşlarından veya kayıtlarla bir ülkeden diğerine geçirilir.
öteki ülkelerden borçlanma yolları araştırılabilir.
İstatistik Farklar (Net Hatalar ve
Unutmalar)
dikkat İstatistik farklar (statistical discrepancy), öde-
Dış açık (fazla) ile resmî rezerv değişmeleri ara-
meler bilançosu istatistiklerini muhasebe kayıtları
sındaki ilişkinin döviz kuru sisteminin sabit veya
anlamında denkleştirmek amacıyla kullanılır ve bir
değişken oluşuna bağlı olduğuna dikkat edelim.
tek kalemden ibaret bir kayıttır. Buna bazan net
hatalar ve unutmalar hesabı da denir.
Altın rezervlerinin kaydedilişi: Konuyu bitir-
meden önce son olarak altının resmî rezervler he-
sabına kaydediliş özelliğine kısaca değinmekte yarar İstatistik farklar kalemi: Ödemeler bi-
vardır. Altın, geleneksel rezerv araçlarından birisidir. lançosu istatistiklerini muhasebe kayıtları
Birçok ülke bugün hâlâ dış rezervlerinin oldukça anlamında denkleştirmek amacıyla kulla-
büyük bir bölümünü altın cinsinden tutmaktadır. nılır ve bir tek kalemden ibaret kayıttır;
Bununla birlikte, günümüzde altının bir uluslararası bazen net hatalar ve unutmalar hesabı ola-
ödeme aracı rolü önemli derecede azaltılmıştır. Bu rak da adlandırılır.
çerçevede altın için resmî sabit fiyat uygulamasına
son verilmiş bulunmaktadır. Altın fiyatları özel piya-
salardaki arz ve talep gelişmelerine bırakılmıştır. Bilindiği üzere, ödemeler bilançosunun oto-
Altın bir rezerv aracı olmasının yanında, aynı nom veya çizgi-üstü işlemlerinin net bakiyesi ile
zamanda bir sanayi ham maddesidir. Bu ikili fonk- denkleştirici ya da çizgi-altı işlemlerin ters yönlü
siyon altının ödemeler bilançosuna kaydı bakımın- (işareti ters) bakiyesi birbirine eşit olmalıdır. Bu-
dan özel bir durum ortaya çıkartır. Acaba altınla nunla birlikte, uygulamada çoğu kez cari işlemlerle
ilgili işlemler resmî rezervler hesabına mı, yoksa sermaye işlemlerinin kaydedilişindeki hata, eksik,
mal ticareti gibi cari işlemlere mi kaydedilmelidir? gecikme ve unutma gibi nedenler dolayısıyla bu
eşitlik kendiliğinden sağlanmamaktadır.
Bu konuda gerek IMF gerekse birçok ülke ta-
rafından benimsenen uygulamaya göre, sanayide İthalat ve ihracatla ilgili bilgiler, mallar sınırdan
kullanım amacıyla yapılan altın ithal ve ihracı, mal geçerken ilgililer tarafından doldurulup Gümrük
ticareti gibi cari işlemler içinde gösterilir. Kayıt İdareleri’ne verilen mal bildirim formlarından sağ-
yöntemi de diğer mallarda olduğu gibidir. Dış öde- lanır. Bu formların düzenlenişi sırasında malların
me amacına bağlı altın işlemleri ise resmî rezervler değer ve miktarlarıyla ilgili bilgiler yanlış kaydedil-
hesabında yer alır. Buna göre, merkez bankasının miş olabilir. Bazı durumlarda da ithalatçı ve ihra-
altın ihracı resmî rezervler hesabının alacaklı yanı- catçılar kasıtlı olarak yanlış bilgi verebilirler. Örne-
na, altın ithali de borçlu yanına kaydedilir. ğin; kambiyo rejiminin koyduğu kısıtlamalardan
kurtulmak için malın değeri, ihracat faturasında
Yeri gelmişken belirtelim ki “altın hareketleri”
olduğundan düşük, ithalâtta ise olduğundan daha
deyiminden fiziki anlamda bir hareket anlaşılmama-
yüksek gösterilmiş olabilir.
lıdır. Çünkü günümüzde, geçen asırda olduğu gibi,
altının gemilere yüklenip bir ülkeden diğerine gön- Bir kısım işlemler de döviz piyasasında arz ve
derilmesi, sanayideki bazı kullanım amaçları dışın- talep yarattıkları hâlde, ödemeler bilançosuna kay-
da, hemen hemen hiç söz konusu değildir. Bugünkü dedilmezler. Bu, özellikle mal veya sermaye ka-
uygulamaya göre çeşitli ülkeler, altın stoklarını gü- çakçılığı durumlarında söz konusudur. Kaçakçılık
venirliği yüksek belirli merkezlerde tutarlar. Buralar (smuggling), resmî makamların bilgisi ve izni ol-
örneğin Fort Knox, Londra, Paris ve Bern gibi yer- madan, yasadışı biçimde yapılan ekonomik işlem-
lerdeki banka kasalarıdır. Altın rezervleri buralarda lerdir. Böylece yasal ve idari engeller aşılır ve ör-
yoğun güvenlik önlemleri altında muhafaza edilir ve neğin ithalatta gerekli gümrükler ve öteki vergiler
bu hizmetlerin karşılığında belirli bir ücret alınır. Bu ödenmeden mal ülkeye sokulur.

159
6
Dış Ödemeler Bilançosu Analizleri

Bazı işlemlerin değeri ise tahmin yoluyla elde lümü de denkleştiricidir), resmî rezervler hesabını
edilmeye çalışılır. Örneğin turizm gelirlerini belir- da denkleştirici kabul edelim. Hiçbir eksik ve hata-
lemek için anket yoluna başvurulur. Bunun gibi, nın bulunmaması durumunda genel bir ödemeler
ülkeler arası hediye alışverişlerini (karşılıksız trans- bilançosu dengesizliği (B), cari işlemler bilançosu
ferler), dış yatırım gelir ve giderlerini tam olarak (Bc) ile sermaye hesabı bilançosunun (Bk) topla-
tahmin etmek de oldukça güçtür. mından oluşur. Yani matematiksel olarak:
Bir kısım mallarda malın fiilen ülkeye girmesi
veya ülkeden çıkması ile bunun karşılığı olan öde- B = Bc + Bk = ∆R
menin yapılması farklı bilanço dönemlerine rastla-
mış olabilir. Örneğin; kredili ihracatta, mal bu yıl Genellikle ülkelerin resmî rezerv değişmelerine
gönderilirken ödeme gelecek yıla kalabilir. Ya da (∆R) ilişkin istatistikleri oldukça güvenilir nitelik-
tersine peşin ödeme durumunda ödemenin bugün tedir. Çünkü bunlar merkez bankasına ait veriler-
yapılmasına karşılık malın sevkinin gelecek yıllarda dir. Oysa cari işlemler bilançosu (Bc) ve sermaye
gerçekleştirilebilir. hesabı bilançosuna (Bk) ilişkin istatistikler bu de-
rece güvenilir değildir. Bunlar, yukarıda da belirtti-
Ayrıca, sermaye giriş ve çıkışının serbest olduğu ğimiz gibi, çeşitli ölçme ve kayıt hatalarını içerirler.
ülkelerde ülkeye giren ve ülkeden çıkan özellikle O nedenle de iki hesap arasında bir farklılık olun-
kısa süreli sermayenin (sıcak para fonları) tam ola- ca, resmî rezervler bilançosuna ait verileri, ödeme-
rak belirlenmesi kolay olmayabilir. Bu tür sermaye- ler bilâAçosundaki açık veya fazlaların göstergesi
nin de bir kaydı bulunmadığı için, tahmin yoluyla olarak kabul etmek daha doğru olur. Bu varsayım
bir sonuca ulaşılmaya çalışılır. Bunda da yukarıda yapıldığında da cari işlemler bilançosu ile sermaye
değinildiği gibi, yanılgı payı yüksektir. hesabı bilançoları toplamını, resmî rezervlerin ba-
Yukarıda değinilen veya benzeri nedenler dola- kiyesine eşitlemek üzere çizgi üstüne bir kalem ek-
yısıyla ödemeler bilançosu kayıtlarından elde edi- lemek gerekir ki, bu da istatistik farklar hesabıdır.
len otonom işlemlerin net bakiyesi, denkleştirici Bunu bir örnekle gösterelim. Yılsonunda ödeme-
işlemler hesabının bakiyesine (işareti ters yönde) ler bilançosu düzenlemeleri yapılırken resmi rezerv-
tam olarak eşit çıkmamaktadır. İşte, aradaki bu far- lerdeki azalmanın 200 milyon dolar (∆R = +200)
kı denkleştirmek için kullanılan tek kalem hesaba bulunduğunu varsayalım. Bunun yanında cari iş-
istatistik farklar adı verilir. Bazen istatistik farklar lemlerde 25 milyon dolar tutarında bir açık (Bc =
yerine, net hatalar ve unutmalar (net errors and (25), sermaye bilançosunda da 100 milyon dolarlık
omissions) deyimi de kullanılmaktadır. bir açık (Bk = (100) görülmekte olsun.
Demek oluyor ki, otonom işlemlere göre hesapla-
nacak dış açık 125 milyon dolar iken resmî rezervlere
dikkat göre açık 200 milyon dolardır. Yukarıdaki düşünce
İstatistik farklar hesabının çizgi üstü işlemleri ile ile gerçek açığın 200 milyon dolar olduğu kabul edi-
çizgi altı işlemleri arasındaki dengeyi sağlamak lirse, dengeyi sağlamak için, çizgi üstü işlemlerine 75
için kullanıldığına dikkat edelim. milyon dolarlık bir kayıt (istatistik farklar) eklemek
gerekecektir. Demek ki, eğer işaret farkını göz önünde
bulundurmazsak, 200 = 25 + 100 + 75 olacaktır.
Yapılan açıklamaların ışığı altında, bir dış açık
veya dış fazla şu iki yoldan birisi ile belirlenebilir: Belirtmek gerekir ki eşitliğin iki yanı arasındaki
Ya otonom işlemlerin net bakiyesinin hesaplanması farklar bazen çok önemli boyutlara ulaşabilmekte-
ile ya da resmî rezervler hesabının bakiyesi ile. Eğer dir. Bu da istatistik farklar hesabının dış dengesiz-
ödemeler bilançosu kayıtlarında hiçbir hata, eksik liklerin tahmininde oynadığı rolü gösterir. Çeşitli
veya unutma olmasaydı, bu iki yöntemle buluna- ülkeler üzerine yapılan ekonometrik çalışmalar da
cak sonuçlar birbirinin aynısı olurdu. sermaye hesabının cari işlemlere göre çok daha bü-
yük hatalar içerdiğini göstermiştir.
Bu açıklamaları daha da somutlaştıralım: Kolay-
lık olsun diye cari işlemlerle sermaye hesabının tü- Eğer gerçekte olduğu gibi, sermaye işlemlerinin
münü otonom (oysa gerçekte sermaye hesabındaki bir bölümünün, denkleştirici kısa süreli ticari kre-
kısa süreli sermayenin bir bölümü otonom, bir bö- dilerden oluştuğu kabul edilirse, o takdirde çizgi
altı işlemleri resmî rezerv değişmeleri ile birlikte

160
6
Uluslararası Ticaret

bu tür sermaye işlemlerini de kapsar. Söz gelişi, yu- bir kez borçlu, bir kez de alacaklı olarak kaydedilir.
karıdaki örneğe göre eğer resmî rezervlerdeki 200 Bunun nedeni uluslararası işlemlerde genellikle gö-
milyon dolarlık azalmanın yanında yabancılara 10 rülen ikilik özelliğiyle ilgilidir. Aşağıda bu konuda
milyon dolar da ticari kredi açılmışsa, gerçek dış bazı örnekler verilecektir.
açık tutarı 210 milyon dolar olur. O takdirde çizgi Cari işlemlerde ve sermaye işlemlerinde ülke
üstü işlemleri bu miktara eşitlemek için çizgi üstü açısından döviz girişi (veya alacak hakkı) doğuran
işlemlerine eklenmesi gereken istatistiksel fark tu- işlemler alacaklı işlemler olup aktif yanına; döviz
tarı 85 milyon dolar olacaktır. çıkışı (veya borç) doğuran işlemler de pasif yanına
Burada Türkiye’de kısa süreli otonom sermayeyi kaydedilirler. Oysa resmî rezervler hesabındaki uy-
hesaplamada zaman zaman başvurulan bir yöntem- gulama bunun tam tersidir. Denkleştirme amacıyla
den de söz edelim. Yukarıda belirttiğimiz gibi, bu tür ülkeye döviz girişi (veya kısa süreli borçlanma) pa-
sermayenin güvenilir kayıtları bulunmamaktadır. O sif, döviz çıkışı (veya kısa süreli borçlardaki azalma)
bakımdan çizgi altı işlemleri ile çizgi üstü işlemleri ise aktif işlemi olarak muhasebeleştirilir.
eşitlemek için kullanılan istatistiksel farklar hesabının
bu konuda bir gösterge oluşturacağına inanılmakta-
Örnek 1: Bir Türk ihracatçısı ABD’ye 1 000
dır. Bu hesabın tamamının olmasa bile, önemli bölü-
dolar tutarında bir ihracat yapmıştır. Satış bedeli
münün kısa süreli sermaye giriş ve çıkışından kaynak-
döviz olarak ödenmiştir.
landığı düşünülmekte, dolayısıyla bu farkın büyümesi
Türkiye’ye yönelik kısa süreli sermaye akımlarının da Aktif Pasif
arttığı biçiminde yorumlanmaktadır. Mal ihracatı 1 000 -
Gözlemler Türkiye’de yaşanan mali krizlerle Döviz girişi - 1 000
özellikle kısa süreli yabancı sermaye hareketleri ara-
sında yakın bir ilişki olduğunu ortaya koymaktadır. İhracat yabancılar üzerinde bir alacak hakkı do-
Bu tür sermayenin ülkeye girişi döviz rezervlerini ğurduğu için mal ticaretinin aktif kısmına kayde-
rahatlatıcı geçici bir etki doğursa da çok ani biçim- dilir. Ülkeye döviz girişi ise döviz hesabının borçlu
de ülkeyi terk etmesi bir mali krizin doğmasına çok kısmında yer alır.
uygun bir ortam hazırlamaktadır. O bakımdan,
kaba bir gösterge biçiminde de olsa, ödemeler bi- Örnek 2: Bir Türk ithalatçı Almanya’dan 5 000
lançomuzda “net hatalar ve eksikler” başlığı altında dolarlık bir makine ithal etmiş ve karşılığında ihra-
yayımlanmakta olan istatistikler farklar hesabının catçının çektiği vadeli bir poliçeyi kabul etmiş olsun.
sürekli izlenmesi bu konuda ilgililere bir fikir vere-
Aktif Pasif
bilecek niteliktedir.
Mal ithalatı - 5 000
Kısa süreli sermaye girişi 5 000 -
dikkat
Ödemeler bilançosu açık ve fazlalıklarının he- İthalat ülkede yerleşik kişiler için bir borç iş-
saplanması bakımından işlemleri otonom ve lemidir. Poliçe ile ödeme ise vadeli satış işlemidir.
denkleştirici diye ayırmanın taşıdığı kritik öne- Dolayısıyla ülkeye bu miktar kısa süreli sermaye
me dikkat edelim. girmiştir. Bu da bir alacaklı işlemdir.

Örnek 3: Bir yabancı turist Türkiye’de bir ban-


kada 500 dolar bozdurmuştur.
Çift Kayıtlı Muhasebe Yöntemine Aktif Pasif
Göre Uygulamalar Turizm geliri 500 -
Çift kayıtlı muhasebe sisteminin temel özelliği, Döviz girişi - 500
bir işlemin bir hesabın alacaklı veya borçlu kısmına
kaydedildikten sonra, başka bir hesabın ters yanına Yabancı turistlerin ülkeyi ziyareti aynen mal ih-
kaydedilerek denkleştirilmesidir. Diğer bir deyişle, racatı gibi ülkemiz açısından bir alacak işlemidir.
bir uluslararası işlem aynı miktarda olmak üzere Döviz girdisi ise borçlu bir işlem olarak kaydedilir.

161
6
Dış Ödemeler Bilançosu Analizleri

Örnek 4: Türk Kızılayı Suriye’ye yardım olarak 3 bilanço dönemi içinde yapılan otonom ekonomik
000 dolar tutarında bir gıda yardımında bulunmuştur. işlemlerin sonucudur. Otonom kalemler, bölümün
Aktif Pasif girişinde de belirtildiği üzere, ekonomik ve ticari
hayatın normal işleyişi ile kendiliğinden gerçekleşen
Gönderilen tek yanlı transfer - 3 000
işlemlerdir. Oysa denkleştirici işlemler, otonom iş-
Mal ihracatı 3 000 - lemlerin yol açtığı bir açık veya fazlayı dengeleme
amacıyla ortaya çıkarlar. O bakımdan otonom iş-
Tek yanlı transferler karşılıksız olarak yapılır. lemlere “açık-yaratıcı”, denkleştirici olanlara “açık-
Yapılan yardımlar Türkiye açısından bir borç iş- kapayıcı” işlemler de denildiğini biliyoruz.
lemidir, o nedenle tek yanlı transferler hesabının
Ödemeler bilançosunun ana hesap gruplarına
borçlu kısmına kaydedilir. Yardım mal şeklinde ol-
bu açıdan bakıldığında cari işlemlerin otonom,
duğu için ihracat hesabının alacaklı kısmına yazıla-
sermaye işlemlerinin genellikle otonom, resmî re-
rak denkleştirilir.
zerv işlemlerinin de denkleştirici nitelikte oldukları
görülür. Örneğin; cari işlemlerde yer alan mal ve
Örnek 5: Bir Amerikalı yatırımcı aracı kuruluş hizmet akımları, benzer malların iç ve dış fiyatları
kanalıyla İMKB’den 2 000 dolarlık bir hisse senedi (göreceli rekabet durumu), döviz kurları, iç ve dış
satın almış ve karşılığını New York Bankası üzerine gelir düzeyleri (göreceli satınalma gücü) veya do-
çektiği çekle ödemiştir. ğal kaynakların arzı gibi faktörlerin etkisine bağlı
Aktif Pasif bulunmaktadır. Sermaye hesabındaki dolaysız ya-
Sermaye ithali 2 000 - bancı sermaye ve portföy yatırımları ise iç ve dış
gelir oranları ve risk düzeyleri gibi faktörlerden et-
Döviz girişi - 2 000
kilenir. Bunlar da ekonomik ve politik nedenlerle
ilgilidir. Kısa-süreli sermaye fonlarının bir bölümü
Yabancıların menkul değer satın alımları Türki- de otonom nitelikte olup genelde faiz farklarından
ye açısından aynen ihracat gibi alacaklı bir işlemdir. yararlanmak için mali merkezler arasında dolaşır
Ödemenin çekle yapılmış olması bir döviz girişi ni- dururlar. Fakat diğer bir bölümü (örneğin, satıcı
teliğindedir. ülkedeki bir ihracat finansmanı kuruluşunun itha-
latçıya açtığı kredi durumunda olduğu gibi) denk-
Örnek 6: Bir Türk yatırımcı 1 000 dolar de- leştirici nitelik taşır.
ğerinde bir Amerikan hazine bonosu satın almış, Resmî rezervlerdeki artış veya azalışlar ise mer-
karşılığı yatırımcının bankası durumundaki İş kez bankasının piyasada döviz alım ve satımlarının
Bankasının ABD’deki muhabiri üzerinde tuttuğu bir sonucudur. Bu da dış ödemelerdeki bir denge-
hesaptan ödenmiştir. sizlik dolayısıyla döviz kurlarında ortaya çıkacak
Aktif Pasif değişmeleri sınırlandırmak amacına yönelik oldu-
Sermaye ihracı - 1 000 ğundan, denkleştirici niteliktedir.
Dış alacaklarda azalma 1 000 - Unutmamak gerekir ki uluslararası ekonomik
işlemler çok sayıda firma, iş adamı ve yatırımcı ku-
Satın alınan yabancı hazine bonosu Türkiye açı- ruluşlar tarafından ve farklı nedenlere dayalı olarak
sından bir borç işlemidir. Ödemenin dışarıda tutu- yapılır. O bakımdan, ödemeler bilançosunun her
lan fonlardan karşılanması kısa süreli dış alacakla- an dengede olmasını bekleyemeyiz. Hatta bir an
rın azalması demektir ki, bu da alacaklı bir işlem için dengede olduğunu varsaysak bile, bu dengenin
olarak kaydedilir. sürüp gitmesi beklenemez. Çünkü işlemlerin yapı-
lışını etkileyen faktörler sabit kalmamakta, sürekli
değişmektedir. Toplam alacaklı ve borçlu işlemlerin
Dış Ödemeler Dengesinin Açık Veya net sonucu sıfır olmadıkça ödemeler bilançosunda
Fazla Vermesi bir dengesizlik var demektir. Bilanço dönemi so-
Yukarıdaki açıklamaları özetlersek, dış ödeme- nunda dış dengenin tam olarak sağlanması az rast-
ler bilançosu dengesizlikleri dış açık veya dış fazla lanan, bir açık veya fazlanın ortaya çıkması ise daha
(surplus) şeklinde kendini gösterir. Bu dengesizlikler sık rastlanan özelliklerdir.

162
6
Uluslararası Ticaret

Teorik yönden bir dış açık veya fazlanın belir- rezervler hesabında da bir sorun yoktur; çünkü bu
lenmesi oldukça kolaydır. Bununla birlikte, uygu- bir denkleştirici hesaptır. Sermaye hesabına gelince,
lama açısından bazı sorunlar ortaya çıkmaktadır. yukarıda belirtildiği üzere, buradaki işlemlerin bir
Bu konuda asıl güçlük doğuran etken işlemlerin bölümü otonom, bir bölümü ise denkleştiricidir.
niteliğiyle ilgilidir. Başka bir deyişle, bir dış denge- Daha doğrusu, ihracatçının ithalatçıya açtığı kısa
sizlik otonom işlemlerin sonucuna bağlı olduğuna vadeli kredi biçimindeki ticari krediler denkleştiri-
göre, öncelikle hangi işlemlerin otonom, hangile- ci, onun dışındakiler otonom niteliktedir.
rinin de denkleştirici olduğunu bilmek gerekir. Bu Özetle, ödemeler bilançosundaki bir dengenin,
konuda da işlemlerin içinde toplandıkları ana he- açık veya fazlanın belirlenebilmesi bir ölçüde uzman-
sap grupları fikir verici niteliktedir. Şöyle ki, cari lık isteyen bir iştir. Bunun için ödemeler bilançosun-
işlemler hesabı otonom işlemlerden oluşur. Resmî daki hesapların ana niteliğinin iyi bilinmesi gerekir.

Öğrenme Çıktısı
3 Ödemeler bilançosunun temel hesap grupları ve alt bilançolarının neler olduğunu
açıklayabilme ve her hesap içine hangi işlemlerin kaydedildiğini gösterebilme
4 Resmî rezervler hesabının temel bileşenlerini sıralayabilme
5 İstatiksel farkların nasıl hesaplandığını açıklayabilme

Araştır 3 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Sermaye hesabında varlık-


Ödemeler dengesinin ulusal
larda değişme ile yükümlü-
Dış ticaret bilançosu ile dış gelirle ilişkili hesabı hangi-
lüklerde değişmeler hangi
ödemeler bilançosu arasın- sidir? Bu ilişkinin nasıl ku-
durumda borçlu, hangi du-
da nasıl bir ilişki vardır? rulduğunu Keynesgil ulusal
rumda alacaklı işlem niteli-
gelir denklemi ile gösterin.
ğindedir?

DIŞ ÖDEME AÇIKLARININ NEDENLERİ


Ödemeler bilançosu dengesizliklerinin uygulanan döviz
kuru politikası ile yakın ilişkisi vardır. Serbest dalgalanan
Serbest dalgalanan kur sistemi: Kurların
kur politikası altında, döviz arz ve talebi arasındaki denge
tamamen piyasanın işleyişine terk edildiği
kur değişmeleri ile otomatik biçimde sağlanır. Böylece bu
bu sistemde dış denge, kurların döviz arz
sistemde uluslararası rezervlere de gerek kalmaz. Sabit kur
ve talebimi eşitleyecek biçimde otomatik
sistemlerinde ise kur değişmelerine izin verilmediği için dış
değişmelerle sağlanır.
dengesizlikler oluşmakta, bu da rezerv değişmelerini zorun-
lu duruma getirmektedir.
Bu ifadeler genellikle doğru olmakla birlikte, bazı düzeltmeler gerektirir. Bunun bir nedeni ödemeler
bilançosu ile döviz piyasasının tam olarak birbiriyle uyumlu olmamasıdır. Ülkenin dış ekonomik ilişkileri
arasında yer alan bir grup işlem bir döviz giriş ve çıkışıyla ilgili bulunmadığı halde ödemeler bilançosuna
kaydedilirler. Takas, kliring, hediyelik eşya alışverişi vs. gibi. Dolayısıyla ülkenin döviz piyasasında denge
sağlanmış olsa da ödemeler bilançosunda yine de bir dengesizlik görülebilir.
Bu nokta göz önüne alınmasa bile, dış dengesizliğin kur değişmeleriyle tamamen giderilebilmesi ola-
nağını sınırlandıran bazı nedenler vardır. Bu da kısa ve uzun dönem farklılığıyla ilgilidir. Kur değişmeleri
yeterince uzun bir dönemde arz ve talep değişmelerini uyararak bu dış dengesizliği giderici etki doğurabilir.

163
6
Dış Ödemeler Bilançosu Analizleri

Oysa kısa dönemlerde bu olanak da sınırlıdır. Dö- ortaya çıkacak değişmelere bağlı olarak ülkenin
viz arz ve talebinin kurlara karşı esnekliğinin düşük dış denge durumu da değişir. O hâlde, bir ülke-
olduğu (Marshall-Lerner Koşulunun sağlanamadı- nin ödemeler bilançosu başlangıçta dengede olsa
ğı) bu durumlarda mevcut bir dış dengesizlik uzun bile, zamanla bu denge sürüp gidemez. Normal
sürede ortadan kalkmayabilir. olanı zaman içinde bir dış açık veya fazlanın orta-
Görüleceği gibi salt kur değişmeleriyle dış den- ya çıkmasıdır.
genin sağlanması konusunda bazı kavramsal sorun- Şu noktayı hemen belirtmek gerekir ki, ödeme-
lar bulunmaktadır. Fakat ortada bu tür güçlükler ler bilançosunun her gün, her hafta ya da her ay
bulunmasa bile uygulamadan doğan sorunlar var- dengede olması gerekmez. Gerçekte üretimin ve dış
dır. Çünkü hemen hiçbir ülkede tümüyle serbest piyasaların özellikleri dolayısıyla, yıl içinde belirli
piyasanın işleyişine terk edilmiş bir kur politikası dönemlerde gelirlerle giderler arasında mevsimlik
uygulamasına rastlanmaz. Bazı ülkeler geçmişteki dengesizlikler bulunabilir. Örneğin Türkiye’de ih-
Bretton Woods Sistemi altında olduğu gibi sabit racat, genellikle güz ve kış aylarında yapılmakta,
kur sistemi uygulamaktadır. Bunlar ulusal parala- dolayısıyla döviz gelirlerinde bu aylarda göreceli bir
rını ya bir başka ülkenin parasına ya da bir para artış ortaya çıkmaktadır.
sepetine bağlamışlardır. Bazılarında ise kurlar piya- Dış denge bakımından önemli olan, belirli
sanın işleyişine terk edilmiş olsa da merkez bankası bir dönem boyunca (tercihen bir yıl içinde) top-
müdahaleleri ile kurlarda istikrar sağlanmasına ça- lam gelir ve giderlerin birbirine eşitlenmesidir.
lışılır (yönetimli dalgalanma). Bu gibi istikrarlı kur Bazen dış dengenin sağlanması bir yıldan daha
uygulamaları da bir tür sabit kur uygulaması gibi- uzun, örneğin iki, ya da üç yıllık dönemleri kap-
dir ve bu sistemlerde de dış dengenin sağlanması sayabilir. Bu, özellikle konjonktür dalgalanmala-
iktisat politikasının başlıca hedeflerinden birisidir. rı durumunda görülür. Konjonktürün genişleme
Dolayısıyla aşağıdaki açıklamalar sabit veya is- aşamasında ödemeler bilançosunda bir açık, da-
tikrarlı kur sistemlerinde dış dengesizliklerin ortaya ralma aşamasında ise bir fazla ortaya çıkar. Fakat
çıkışını açıklama amacına yöneliktir. dönem içerisinde ortalama olarak dış fazlalıklarla
Sabit döviz kuru rejiminde ödemeler bilanço- dış açıklar birbirini karşılıyorsa, yine de ciddi bir
sundaki sürekli açıklar ülkenin birikmiş rezervleri- dış açık veya fazla sorunu yaşanmaz.
nin ve sağlayabileceği dış kaynakların tükenmesine Dış dengesizlik doğuran faktörler bazı genel
yol açabilir. O nedenle, köklü etkenlere dayalı dış gruplara ayrılabilir: Yapısal nedenler, iktisadi dalga-
açıkları giderici önlemlerin alınmasında bir zo- lanma, geçici nedenler ve döviz spekülasyonu gibi.
runluluk vardır. Oysa rezerv biriktirmenin bir üst
sınırı bulunmaz. O bakımdan ödemeler fazlası ve-
ren ülkeler, dış fazlaların giderilmesinde bu derece
Yapısal Nedenler
önemli bir baskı ile karşı karşıya değildirler. Bu etkenler ekonominin bünyesinden kaynak-
lanırlar. Bir bölümü enflasyon ve ona bağlı olarak
Sık sık vurguladığımız gibi, ödemeler bilanço-
ulusal paranın aşırı değerlenmesiyle ilgilidir.
su açıkları ülkenin otonom dış dünya giderlerinin
otonom dış dünya gelirlerinden daha büyük olma- Ulusal ekonomide uygulanan harcama geniş-
sı demektir. Cari işlemler ve sermaye işlemlerinin letici politikalar (tüketim ve yatırım harcamaları-
bir bölümü otonom niteliktedir. Bu işlemlerin ya- nın artırılması), hem ihraç mallarına hem de ithal
pılışı çeşitli nedenlere dayanır. Örneğin; ithalat ve mallarına olan iç talebin yükselmesine neden olur.
ihracat akımları uluslararası fiyat farklılıkları, zevk Bu da dış ödeme açıklarına yol açar veya mevcut
ve tercihler, üretim teknolojisi, faktör donatımı açıkları daha da büyütür. Ayrıca, içeride fiyatlar
vs. gibi etkenlere bağlıdır. Sermaye hareketleri de artarken merkez bankası müdahaleleriyle kurların
uluslararası alanda yatırımların kârlılığı, göreceli yeterince yükselmesine izin verilmemesi, ulusal pa-
faiz farklılıkları, döviz kurlarında beklenen değişik- ranın aşırı değerlenmesiyle sonuçlanır. Aşırı değer-
likler, ülkelerin siyasal ve ekonomik istikrarı gibi lenme ise yabancı para cinsinden ihracatı pahalı-
faktörlerle açıklanabilir. laştırdığından ihracat gelirlerini azaltıcı, ulusal para
cinsinden yabancı malları göreceli olarak ucuzlattı-
Doğaldır ki, bütün bu etkilerin zaman içinde
ğından da ithalat talebini uyarıcı etki doğurur.
sabit kalması beklenemez. Bunların her birindeki

164
6
Uluslararası Ticaret

Bir ülkenin dış dengesi, yabancı ülkelerdeki


dalgalanmalardan da etkilenebilir. Şöyle ki, kar-
Aşırı değerlenme: Hükûmet müdahale-
şı ülkenin yüksek konjonktür içinde bulunması,
leriyle kurların denge değerinden düşük
onun ticaret ortağının dış denge durumunu olum-
tutulmasıdır, dış açık doğuran önemli bir
lu, karşı ülkenin durgunluk veya gerileme içinde
etkendir.
bulunması ise olumsuz yönde etkiler. Kuşkusuz iki
ülkenin, konjonktürün aynı veya değişik aşamala-
Kalkınma hızı da dış dengeyi etkiler. Az gelişmiş rından geçmeleri her birinin ödemeler bilançosunu
ülkeler genellikle, yeterli bir kalkınma hızını gerçek- farklı şekillerde etkileyecektir.
leştirebilmek için, önemli hacimlerde makine, dona-
tım ve ara malları ithal etmek zorundadırlar. Oysa
bu ülkelerin döviz gelirleri, genellikle ihtiyaçlarına Geçici Faktörler
oranla oldukça sınırlıdır. Dolayısıyla kalkınma hızı- Dış dengeyi bozan bir grup gelişme de geçici
nın göreceli olarak yükseltilmesi dış ödeme açıkları- (arızi, occasional) faktörler diye nitelendirilebilir.
nın ve dış borçların büyümesine yol açabilir. Bunlar beklenmedik şekilde ortaya çıkan ve ilgili
Ekonomik verimlilikteki değişmeler de önemli ülkelerin denetimleri dışında kalan olay, durum
bir etkendir. Teknolojideki gerilik ve ekonomi yö- veya faktörlerdir.
netimindeki beceriksizlikler, uluslararası rekabeti Bir kısmı kendi kendini giderici nitelikte (rever-
güçleştirerek ihracat gelirlerinin düşmesine neden sable) olup anormal koşullar ortadan kalkınca dış
olur. Teknolojik gelişme hızı yüksek ve üretim yö- denge üzerindeki baskılar da yok olur. Diğerleri ise
netiminde çağdaş yöntemleri uygulayan ülkeler ise, daha köklü etki yaparlar. Bunlar hem dolaysız hem
dış rekabet güçlerini yükselterek dış denge durum- de dolaylı yönden dış açıkların artmasına neden
larını olumlu yönde etkilemeyi başarabilirler. olabilirler. Dünya ham madde fiyatlarındaki yük-
Bazı kritik ham maddeler yönünden aşırı dere- selme, bu grupta düşünülebilir. Petrol fiyatlarında-
cede dışa bağımlı olunması da bir başka etkendir. ki şiddetli artışlar, ithalatçı ülkelerin dışalım gider-
Bu gibi ülkeler, kendi denetimleri dışında dünya lerini doğrudan ve dolaylı yoldan yükseltmişti.
ham madde fiyatlarında ortaya çıkabilecek artış- Ayrıca bir yıl kötü hava koşulları, su baskını,
lardan şiddetle etkilenirler. Dünya Enerji Buhranı kuraklık, deprem vs. gibi nedenlerle ihracatın azal-
sırasında petrol ithalatçısı durumundaki az gelişmiş ması veya ithalatın beklenmedik şekilde artması da
ülkelerin büyük dış açık ve dış borç sorunlarına geçici faktörler arasında belirtilebilir. Bu koşullar
saplanmaları bunun açık bir örneğidir. düzelince dış denge üzerindeki olumsuzluklar da
Halkın tercihlerindeki kaymalar da bu grupta ortadan kalkar.
ele alınabilir. Tercihlerde yabancı mallar yönünde
bir değişiklik olursa, dış denge bundan olumsuz Yoğun Döviz Spekülasyonu Ve Mali
yönde etkilenir. Krizler
Spekülatif amaçlı, kısa süreli sermaye fonlarının
İktisadi Dalgalanma ülkeye giriş ve çıkışları da dış dengeyi ciddi olarak et-
İktisadi dalgalanmalar (economic cycles), ilgili kiler. Örneğin; ulusal parada değer kaybının beklen-
ülkelerin dış denge durumları bakımından önemli diği durumlarda yoğun biçimde döviz satın alınması
sonuçlar doğurabilir. Ulusal ekonomiden kaynakla- veya dışarıdaki yüksek faiz oranlarından yararlan-
nan bir dalgalanmanın genişleme aşamasında gelir ve mak için fonların kitleler hâlinde yurt dışına ihraç
harcamalar artıp fiyatlar yükseleceğinden ödemeler edilmesi, dış açık sorununun boyutlarını büyütür.
bilançosu açık verir. Daralma aşamasına girildiğin-
de, bu faktörlerde tersine bir gelişme görülür ve bir
dış fazlalık ortaya çıkar. Eğer dalgalanma boyunca Spekülasyon: Yoğun spekülasyon dış
görülen bu açık ve fazlalar birbirine eşitlenmiyorsa dengesizlik doğuran, bazen daha da ileri
ülke ciddi dış ödeme sorunları içine sürüklenebilir. gidilerek mali krizlere neden olabilen bir
olaydır.

165
6
Dış Ödemeler Bilançosu Analizleri

Son yıllarda mali küreselleşme ile birlikte mali siklikleri, ülkeden kısa süreli sermaye çıkışının bir
krizler de sık sık ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu- mali krize dönüşmesini kolaylaştırmaktadır.
nun önemli bir nedeni, kısa süreli sermaye akım- Bu gibi durumlarda sorunun büyümesini önle-
larının faiz ve kur değişmesi olasılıklarına anında
mek için makroekonomik dengesizliklerden (kurda
ve şiddetli biçimde tepkide bulunmasıdır. Özellikle
yaşanan bütçe açıklarının yüksek faiz politikası iz- aşırı değerlenme, yüksek enflasyon, ödemeler bi-
lenerek kısa süreli borçlanma ile karşılanması, bu lançosu açığında aşırı artış, sürdürülemez dış borç-
ülkeleri mali krizlere karşı açık bir durumda bıra- lar, vs. gibi) kaçınılması, yeterli ölçüde döviz rezervi
kır. Uygulanan aşırı değerlenmiş kur politikası ve bulundurulması, sermaye giriş ve çıkışlarının kota-
bankacılık kesimindeki denetim ve düzenleme ek- ya tabi tutulması gibi önlemler düşünülebilir.

Öğrenme Çıktısı
6 Dış dengesizliklere neden olan etkenleri açıklayabilme

Araştır 4 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Ülke genelinde meydana


Kısa vadeli dış ödemeler bi-
Dış açık (fazla) doğuran et- gelen doğal felaketler ne
lançosu açıklarının neden-
kenler nelerdir? gibi bir sebeple dış ticaret
lerini anlatın.
açığına neden olurlar?

DIŞ AÇIKLAR KARŞISINDA İZLENEBİLECEK POLİTİKALAR


Ödemeler bilançosundaki açıklar karşısında ülkelerin izleyecekleri yollar, bu açıkları finanse etmek,
baskı altına almak, ya da tedavi edici önlemler üzerinde durmak şeklinde özetlenebilir. Açıkların finanse
edilmesi, yukarıda belirtildiği gibi resmî döviz rezervlerini
kullanılmasını gerektirir. Böyle bir yol açıkların düzeltilme-
si yönünde önlem almaya gerek duyulmaması demektir. Dış açık politikaları: Açıklar bazen fi-
Fakat ülke kaynakları sınırsız değildir, sahip olunan dış nanse edilmekle yetinilir bazen de baskı
rezervler ne kadar büyük olursa olsun, ergeç tükenebilir- altına alınır, en iyi politika dış açıkların
ler. Ayrıca dış borçlanmaların da bir sınırı vardır. O ba- tedavi edilmesidir.
kımdan uzun süreli açıkların finanse edilmesi değil, tedavi
edilmesi gerekir.
Bu anlatılanlar kuşkusuz sabit kur rejimlerine özgüdür. Serbest değişken kur sistemlerinde, döviz
kurları arz ve talep gelişmelerine karşı gerekli uyumu sağlayarak dengesizlikleri kendiliğinden giderici
etkide bulunur.
Dış açıklar durumunda izlenebilecek diğer bir yöntem de dış ticaret ve kambiyo politikası araçlarını
harekete geçirmektir. Yani, hükûmetler gümrük vergileri, kotalar ve yasaklamalarla ithalatı kısıtlamaya ça-
lışırlarken, kambiyo denetimi ile de ülkeden döviz ve sermaye çıkışını kısıtlarlar. Fakat bütün bu önlemler
dış açıkları ancak baskı altına almaya yarar; gerçekte ise açıklar giderilmiş olmazlar.
Dış ödeme açıkları potansiyel açık ve görünür (fiilî) açık diye de ikiye ayrılırlar. Potansiyel açık, uy-
gulanan dış ticaret ve kambiyo kısıtlamalarının kaldırılmasıyla ortaya çıkabilecek dengesizlikleri gösterir.
Gerçek açıklar bunlardır. Ödemeler bilançosundaki fiilî açıklar ise görünür dengesizlikleri yansıtır. Bunlar
uygulanan fiyat ve miktar kısıtlamalarına göre, bir anlamda ortaya çıkmasına izin verilmiş ya da planlanmış
olan açıklardır.

166
6
Uluslararası Ticaret

Üçüncü yol da açıkların tedavisi ya da dü- Bunun yanında ihracatın artırılabilmesi için
zeltilmesidir. Bu yol en güç, fakat en güvenilir kısa ve uzun dönemde alınabilecek başka önlem-
olanıdır. Açıkların tedavisi, önce uygulanan kur ler vardır. Kısa dönemde örneğin; ihracatçının dış
politikasının gözden geçirilmesini gerektirir. Dış piyasalar konusunda bilgilendirilmesi, ihracat üre-
dengesizliklerin önemli bir nedeni, çoğu kez uy- timine ucuz girdi ve kredi sağlanması, ihracat bü-
gulanan kur politikasıdır. Merkez bankasının kur rokrasisinin önlenmesi vs. üzerinde durulabilir.
istikrarını sağlamak gerekçesiyle piyasaya yaptığı Uzun dönemde ise konu daha çok kalkınma
müdahaleler, ulusal paranın aşırı değerlenmesi politikalarıyla ilgilidir. İhracata yönelik bir kalkın-
(döviz kurunun düşük tutulması) sonucunu do- ma modeli, kaynakların dinamik karşılaştırmalı
ğurmuş olabilir. Dolayısıyla eğer ortada böyle bir üstünlüklere göre dağıtımını, dış ticaret rejiminin
durum varsa, merkez bankası döviz kurunun pi- liberalleştirilmesini ve uluslararası işbölümüne gi-
yasada denge değerini bulacak biçimde değerinin dilerek ekonominin dünya piyasası ile bütünleşti-
yükselmesine izin vermelidir. rilmesini gerektirebilir.

Öğrenme Çıktısı
7 Bir dış açık (fazla) karşısında ülkelerin ne gibi genel politikalar izleyebileceğini
açıklayabilme

Araştır 5 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Bir dış ödeme açığı karşı-


Potansiyel açık ile görünür Ödemeler dengesi kavramı
sında ülkeler ne gibi genel
açık arasında ne fark vardır? neleri göstermez?
politikalar izleyebilirler?

ÖDEMELER BİLANÇOSUNUN İÇERDİĞİ SINIRLANDIRMALAR


Ödemeler bilançosu bir ülkenin dış ekonomik ilişkilerinin çok yararlı bir göstergesidir. Şöyle ki ülke,
ithalatını dış dünya gelirleriyle karşılayabilmekte midir, yoksa borçlanmakta veya döviz rezervlerinden mi
ödeme yapmaktadır? Sanayileşmeyle birlikte dış ticaretin bünyesi nasıl değişmektedir? Dış ticaret hacmin-
deki yıllık büyüme oranı ne olmaktadır? Ülkeye ne kadar yabancı sermaye girmekte, turizm, dış yatırım
ve yurt dışında çalışan işçilerden yılda ne miktar gelir sağlanmaktadır? Bu ve bunlara benzer daha birçok
önemli soru, ancak ödemeler bilançosundaki bilgilerle cevaplandırılabilir.
Bununla birlikte, ödemeler bilançosu bilgilerinin taşıdığı bazı sorunlar vardır. Önce, bütün diğer ista-
tistiklerde olduğu gibi ödemeler bilançosu istatistiklerinde de verilerin doğruluğu konusu ile karşılaşılır.
Mallar sınırdan geçerken bunların kaydını tutmak oldukça kolaydır. Örneğin; hizmet hareketlerini, port-
folyo ve dolaysız sermaye yatırımlarını izleyebilmek önemli güçlükler doğurabilir.
Ayrıca bu sakıncadan arındırılmış olsa bile, ödemeler bilançosu tekniğinden ileri gelen diğer bazı sınır-
landırmalar bulunmaktadır. Bunları aşağıdaki gibi belirtebiliriz:
Ödemeler bilançosu, belirli bir ana kadar ülkenin birikmiş dış borç veya dış alacaklarını göstermez.
Ödemeler dengesi bir akım kavramıdır, ancak bir yıl içindeki ekonomik ve mali işlemlerin doğurduğu net
açık veya fazlayı ortaya koyar.
Bir ülkenin o güne kadar birikmiş dış borç ve dış alacaklarını gösteren tablo uluslararası yatırım pozis-
yonu (balance of indebtedness) adını alır. Uluslararası yatırım pozisyonu, dış borç veya varlıkları sürele-
rine, türlerine, alacaklı ve borçlulara göre ayırır. Örneğin; özel dış borçların (varlıkların) hangi oranlarda
dolaysız yatırımlardan, portfolyo yatırımlarından (tahvil ve hisse senedi) veya kısa süreli sermaye araçların-

167
6
Dış Ödemeler Bilançosu Analizleri

dan oluştuğunun bilinmesinde yarar vardır. Sonra,


resmî borç veya varlıkların ne kadarının diğer ülke
Potansiyel açık: Ülkenin uyguladığı dış
ya da uluslararası kuruluşlarla ilgili olduğunu, bun-
ticaret ve kambiyo kısıtlamalarının kaldırıl-
ların hangi yabancı paralara bağlı bulunduklarını
masıyla ortaya çıkabilecek gerçek dengesiz-
bilmek de büyük önem taşır. Oysa bu ve benzeri
liklerdir.
bilgiler ödemeler bilançosu istatistiklerinden elde
edilemez. Bunun için ülkenin uluslararası yatırım Ödemeler bilançosu dış ticaretin bileşimi ve
pozisyonu göstergesini oluşturmak gerekir. ülkelere göre dağılışı konusunda da bilgi vermez.
Oysa bir ülke, bölge veya para alanlarıyla yapılan
ticaretin incelenmesinde büyük yararlar olabilir.
Uluslararası borçluluk dengesi: Bir ülke- Bunun gibi, ödemeler bilançosundan dış ticaretin
nin o güne kadar birikmiş dış borç ve dış bünyesindeki değişmeler de izlenemez. Ama örne-
alacaklarını gösteren tabloyu ifade eder. ğin kalkınan bir ülkede, ihracatta sanayi ürünleri
payının artırılması, ithalatta ağırlığın tüketim mal-
larından ham madde ve yatırım mallarına doğru
Ödemeler dengesi açık ve fazlaları dış ekono- kaydırılması gibi gelişmelerin sürekli biçimde in-
mik ilişkilerdeki “gerçek” bir dengesizliği de göster- celenmesi gerekir.
memektedir. Ülkeler gümrük tarifeleri, kotalar ve Türkiye’nin dış ticaret bilançosunun açık ve-
kambiyo denetimi gibi kısıtlamalarla uluslararası rirken sermaye bilançosunun fazlalık verdiğini, o
mal ve sermaye akımlarını sınırlandırırlar. Dola- nedenle de ödemeler bilançosunun açık gösterme-
yısıyla ödemeler dengesinin gösterdiği açıklar fiilî diğine dikkat edelim! Ancak sermaye girişlerinin
(görünür) açıklardır. Potansiyel açıkların saptana- büyük bölümünün dış borçlanma ile sağlandığını
bilmesi için ödemeler dengesi kayıtlarının ötesine hatırlatalım.
geçilip uygulanan ticaret ve kambiyo politikaları-
nın kısıtlayıcı etkilerini tahmin etmek gerekir.

Fiilî açıklar: Ödemeler bilançosunda yer


alan görünür açıklardır, uygulanan dış tica-
ret kısıtlamalarının sonucunda ortaya çıkar.

Öğrenme Çıktısı
8 Ödemeler bilançosunun içerdiği sınırlamaları belirleyebilme

Araştır 6 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Ödemeler bilançosu ülkenin Uluslararası yatırım pozis- Türkiye’nin uluslararası ya-


dış ekonomik ilişkileri ko- yonu ne demektir, ne gibi tırım pozisyonuna ilişkin
nusunda neleri göstermez? yararları vardır? verileri yorumlayın.

168
6
Uluslararası Ticaret

Dış dengesizlikler ekonomi üzerinde


1 ne gibi etkiler doğurduğunu
değerlendirebilme

öğrenme çıktıları ve bölüm özeti


Dış Ödeme Dengesizliklerinin
Önemi ve Etkileri

1 Dış açıkların önemli bir nedeni ulusal paranın aşırı değerlendirilmesine izin verilmesidir. Ayrıca, teknolojik
gerilik, üretim faktörlerinin, dolayısıyla ürün fiyatlarının pahalılığı, ülkenin hızlı kalkınması için yoğun ithalat
yapması, genişleyici ekonomik konjonktür ve arızi nedenler de açık nedenini oluşturabilirler.
Dış açık veren bir ülke ya bu açıkları finanse etmekle yetinir ya bunları dış ticaret, kambiyo kısıtlamaları ve
vergilerle baskı altına alır ya da tedavi edici önlemler alma yoluna gider.
Her türlü dış ticaret ve kambiyo kısıtlamaları kaldırıldıktan sonra ortaya çıkacak açıklara potansiyel açık denir.
Ödemeler bilançosunda gerçekleşen açıklar ise görünür açık veya fiilî açıklardır.

Ödemeler bilançosunu tanımlayabilme


2 ve ödemeler bilançosuna ait işlemlerin,
nasıl kaydedildiğini açıklayabilme

Ödemeler Bilançosunun Temel


Yapısı

2 Ödemeler bilançosu genellikle ülkede yerleşik kişilerin belirli bir dönem boyunca yabancı ülkelerde yerleşik
kişilerle yaptıkları tüm ekonomik işlemlerin sonucunu gösteren sistematik bir tablo biçiminde tanımlanır. Bu
tablolar yıllıktır, ancak daha kısa dönemler için de hazırlanabilir.
Ödemeler bilançosu çift kayıtlı muhasebe sistemine göre düzenlenir. Ülkenin dış dünya ile gerçekleştirdiği
işlemler ya alacaklı, ya da borçlu işlemelerdir. Alacaklı işlemler genellikle ülkeye döviz girişine, borçlu işlemler
de döviz çıkışına neden olurlar.
Ödemeler bilançosuna kayıt açısından ülkede faaliyet gösteren yabancı şirketler yerli şirketlerle aynı işleme
tabidirler.
Ödemeler bilançosu işlemleri otonom ve denkleştirici diye iki gruba ayrılır. Piyasa mekanizmasının işleyişi ile
kendiliğinden ortaya çıkan, yapılış nedeni ödemeler bilançosu dengesini sağlamakla ilgili bulunmayan işlem-
lere otonom işlem denir. Otonom işlemler çizgi üstü işlemleri olarak da adlandırılırlar.
Otonom işlemlerin sonucunda ortaya çıkan dengesizliğin neden olduğu işlemlere de denkleştirici işlemler
veya diğer bir deyişle çizgi altı işlemleri adı verilir.

169
6
Dış Ödemeler Bilançosu Analizleri

Ödemeler bilançosunun temel hesap grupları ve alt


3 bilançolarının neler olduğunu açıklayabilme ve her
hesap içine hangi işlemlerin kaydedildiğini gösterebilme
öğrenme çıktıları ve bölüm özeti

4 Resmî rezervler hesabının temel bileşenlerini


sıralayabilme

5 İstatiksel farkların nasıl hesaplandığını açıklayabilme

Ödemeler Bilançosunun Ana


Hesap Grupları

3 Ödemeler bilançosunun ana hesapları, cari işlemler, sermaye ve resmî rezervler hesabıdır. Bir de denkleş-
tirme amaçlı istatistik farklar hesabı vardır, buna net hata ve eksikler adı da verilir.
Cari işlemler bilançosu dış ticaret bilançosu, hizmetler bilançosu ve karşılıksız transferler bilançosundan
oluşur, ödemeler bilançosunun ulusal gelirle doğrudan ilişkili bölümüdür.
Ülkedeki yabancı sermaye varlıklarının artmasına neden olan veya ülkenin yurt dışındaki sermaye varlık-
larını azaltan işlemler sermaye hesabına alacaklı işlem olarak kaydedilir. Çünkü bunlar ülkeye döviz girişi
sonucunu doğurur. Tersine, ülkenin yurt dışındaki sermaye varlıklarını artıran veya yabancıların ana ül-
kedeki sermaye varlıklarını azaltan işlemler de ülkeden sermaye çıkışı niteliğinde oldukları için sermaye
bilançosunun borçlu işlemleridir.
Resmî rezerv değişmeleri merkez bankasının döviz piyasasına yaptığı müdahalelerin sonucudur. Bu değiş-
meler net olarak tek bir kalem biçiminde kaydedilir. Resmî rezervlerdeki bir artış negatif, azalış da pozitif
işaretli bir işlemdir. Sabit kur sistemlerinde resmî rezervlerdeki değişme (işareti ters yönlü olarak) ödemeler
bilançosu dengesizliğine eşittir. Serbest değişken kur sistemlerinde ise tüm değişme kurlarda olur, rezervler-
de hiçbir değişme olmaz.

4 Resmî rezervler, döviz (büyük sanayi ülkelerinin paraları), altın ve IMF kaynaklarından (net alacaklı re-
zerv pozisyonları ve Özel Çekme Hakları-SDR) oluşur. Ama çoğu ülke bakımından bunlar içinde en önemli
yeri döviz rezervleri, özellikle de Amerikan doları, euro, sterlin ve yen gibi paralar tutmaktadır.

5 Ödemeler dengesinin otonom veya çizgi-üstü işlemlerinin net bakiyesi ile denkleştirici ya da çizgi-altı iş-
lemlerin ters yönlü (işareti ters) bakiyesi birbirine eşit olmalıdır. Bununla birlikte, uygulamada çoğu kez cari
işlemlerle sermaye işlemlerinin kaydedilişindeki hata, eksik, gecikme ve unutma gibi nedenler dolayısıyla bu
eşitlik kendiliğinden sağlanmamaktadır.

170
6
Uluslararası Ticaret

6 Dış dengesizliklere neden olan


etkenleri sıralayabilme

öğrenme çıktıları ve bölüm özeti


Dış Ödeme Açıklarının
Nedenleri

6 Yapısal nedenler, iktisadi dalgalanma, geçici nedenler ve döviz spekülasyonu.

Bir dış açık (fazla) karşısında


7 ülkelerin ne gibi genel politikalar
izleyebileceğini açıklayabilme

Dış Açıklar Karşısında


İzlenebilecek Politikalar

7 Bir dış ödeme açığı karşısında hükûmetler, ya yalnızca açığın finansmanı ile yetinir, başka bir işlem yapmaz,
ya açıkları baskı altına alır, ya da tedavi edici önlemler alma yönünde politikalar izlerler. Geçici açıklar duru-
munda yalnızca finansman yeterli olabilir. Baskı altına alıcı önlemler tedavi önlemlerinden sonuç alınıncaya
kadar geçecek sürede ülkeye zaman kazandırır.

8 Ödemeler bilançosunun içerdiği


sınırlamaları belirleyebilme

Ödemeler Bilançosunun
İçerdiği Sınırlandırmalar

8 Bir dış ödeme açığı karşısında hükûmetler, ya yalnızca açığın finansmanı ile yetinir, başka bir işlem yapmaz,
ya açıkları baskı altına alır, ya da tedavi edici önlemler alma yönünde politikalar izlerler. Geçici açıklar duru-
munda yalnızca finansman yeterli olabilir. Baskı altına alıcı önlemler tedavi önlemlerinden sonuç alınıncaya
kadar geçecek sürede ülkeye zaman kazandırır.

171
6
Dış Ödemeler Bilançosu Analizleri

1 Ödemeler bilançosu ile ilgili aşağıdaki ifade- 5 Kurların tamamen piyasaların işleyişine terke-
lerden hangisi yanlıştır? dildiği döviz kuru sistemi aşağıdakilerden hangisidir?
neler öğrendik?

A. Cari işlemler ve sermaye hesabına kaydedilen A. Sabit kur sistemi


işlemler otonom niteliktedir. B. Yönetimli dalgalanma sistemi
B. Ödemeler bilançosu kayıtları genellikle bir yıldır. C. Serbest dalgalanan kur sistemi
C. Ödemeler bilançosu bir akım kavramıdır. D. Müdahaleci kur sistemi
D. İşlemler ödemeler bilançosuna ya alacaklı ya da E. Nötr kur sistemi
borçlu olarak kaydedilir.
E. Mali tevzin hesabı, ödemeler bilançosunun ana
hesaplarından biridir. 6 Aşağıdakilerden hangisi ödemeler bilançosu-
nun ana hesapları arasında yer almaz?
2 Ülkeye döviz girişi sağlayan bir uluslararası A. Emisyon
ekonomik işlem ödemeler bilançosu açısından na- B. Cari işlemler
sıl bir işlemdir? C. Sermaye
A. Alacaklı işlem D. İstatistik farklar
B. Borçlu işlem E. Resmî rezervler
C. Kısmi işlem
D. Belirsiz işlem 7 Aşağıdakilerden hangisi dış ticaret bilançosu-
E. Nötr işlem nu ifade eder?
A. Reel gelir ve gider farkı
3 Çift kayıtlı muhasebe sisteminin özelliği aşa- B. Hizmet ihracat ve ithalatı
ğıdakilerden hangisidir? C. İstatistik farklardaki noksanlıklar
A. Aynı işlemin, iki ayrı hesabın alacaklı kısmına D. Mal ihracatı ile ve mal ithalatı arasındaki denge
kaydedilmesi E. Sermaye ihracatı ve sermaye ithalatı arasındaki
B. Aynı işlemin, iki ayrı hesabın borçlu kısmına denge
kaydedilmesi
C. Aynı işlemin, iki ayrı hesabın ters yanlarına 8 Ülkenin dış borçlarını ödemesi, ödemeler bi-
kaydedilmesi lançosu açısından nasıl bir işlemdir?
D. Aynı işlemin hem cari işlemler hesabına hem
A. Nötr işlem
de sermaye hesabına kaydedilmesi
B. Belirsiz işlem
E. Her işlemin, her zaman sermaye hesabına da
kaydedilmesi C. Alacaklı işlem
D. Borçlu işlem
E. Kısmi işlem
4 Ödemeler bilançosunda “dengesizlik doğuran
işlemler” olarak da adlandırılan işlemler aşağıdaki-
lerden hangisidir?
A. Denkleştirici işlemler
B. Blokaj işlemleri
C. Optimal işlemler
D. Nötr işlemler
E. Otonom işlemler

172
6
Uluslararası Ticaret

9 Yaşanan deprem nedeniyle bir ülkenin ihra- 10 İstatistik farklar hesabının görevi aşağıdaki-
catının azalması dış dengesizlik doğuran aşağıdaki lerden hangisidir?
nedenlerden hangisinin kapsamında yer alır?

neler öğrendik?
A. İthalatla ihracat arasında denge sağlamak
A. Geçici faktörler B. Yabancı sermaye girişi ile çıkışı arasında denge
B. Yoğun döviz spekülasyonu sağlamak
C. Mali kriz C. Hizmet ihracı ile hizmet ithali arasında denge
D. İktisadi dalgalanmalar sağlamak
E. Yapısal nedenler D. Yabancı portfolyo sermayesi girişi ile çıkışı ara-
sında denge sağlamak
E. Otonom işlemler bakiyesi ile denkleştirici iş-
lemler bakiyesi arasında denge sağlamak

173
6
Dış Ödemeler Bilançosu Analizleri

Yanıtınız yanlış ise “Ödemeler Bilançonun


1. E 6. A Yanıtınız yanlış ise “Cari İşlemler Hesabı”
Temel Yapısı” konusunu yeniden gözden
konusunu yeniden gözden geçiriniz.
geçiriniz.
neler öğrendik yanıt anahtarı

Yanıtınız yanlış ise “Ödemeler Bilançonun


2. A 7. D Yanıtınız yanlış ise “Cari İşlemler Bilançosu”
Temel Yapısı” konusunu yeniden gözden
konusunu yeniden gözden geçiriniz.
geçiriniz.

Yanıtınız yanlış ise “Ödemeler Bilançonun


3. C 8. D Yanıtınız yanlış ise “Sermaye Hesabı” konu-
Temel Yapısı” konusunu yeniden gözden
sunu yeniden gözden geçiriniz.
geçiriniz.

Yanıtınız yanlış ise “Ödemeler Bilançonun Yanıtınız yanlış ise “Dış Ödeme Açıkları-
4. E 9. A
Temel Yapısı” konusunu yeniden gözden nın Nedenleri” konusunu yeniden gözden
geçiriniz. geçiriniz.

Yanıtınız yanlış ise “Dış Ödeme Açıkları- Yanıtınız yanlış ise “İstatistik Farklar (Net
5. C 10. E
nın Nedenleri” konusunu yeniden gözden Hatalar ve Unutmalar)” konusunu yeniden
geçiriniz. gözden geçiriniz.

Araştır Yanıt
6 Anahtarı

Ödemeler bilançosunun gösterdiği gelişmeler ithalatçı, ihracatçı, dış yatırımcı


ve kredi kullanıcıları ile döviz ticareti yapan işlemcileri, doğurabileceği risk ve
kâr fırsatları dolayısıyla doğrudan ilgilendirir. Hükûmet yetkilileri de bu bil-
Araştır 1
giler olmadan ekonomik ve mali politikaları belirleyemezler. Ancak enflasyon,
ekonomik büyüme ve işsizlikle olan bağlantıları dolayısıyla sokaktaki insan da
ödemeler bilançosu istatistiklerine yakın ilgi duyar.

Uluslararası ekonomik ilişkilerdeki ikilik (dualite) özelliği …….


Evet kaydedilir; çünkü söz konusu şirket ana merkezi yurt dışında bulunan
Araştır 2 birçok uluslu şirket de olsa şube ele alınan ülke açısından o ülkede “yerleşik”
sayılır. Bu açıdan o ülkenin ulusal şirketleriyle aynı işleme tabi tutulur.

Dış ticaret bilançosunun kapsamı dardır, yalnızca mal ihracat ve ithalatı ara-
sındaki farkı içerir. Oysa dış ödemeler bilançosu ülkenin tüm uluslararası eko-
Araştır 3 nomik ve parasal ilişkilerinden doğan sonucu ortaya koyar. Dış ticaret bilan-
çosu dış ödemeler bilançosunun bir alt bölümüdür.

Dış açığa neden olan önemli bir etken döviz kurunun denge değerinin altında
tutulması (ulusal paranın aşırı değerlenmesi)dır. Bunun gibi, ülkenin yüksek
Araştır 4 bir büyüme hızı gerçekleştirmeye çalışması, ekonomik konjonktürün genişle-
me aşamasında bulunma, arızı etkenler, para ve sermaye piyasalarındaki spe-
külatif faaliyetler de dış ödeme açıklarını büyültür.

174
6
Uluslararası Ticaret

Araştır Yanıt
6 Anahtarı

Bir dış ödeme açığı karşısında hükûmetler, ya yalnızca açığın finansmanı ile
yetinir, başka bir işlem yapmaz, ya açıkları baskı altına alır, ya da tedavi edici
Araştır 5 önlemler alma yönünde politikalar izlerler. Geçici açıklar durumunda yalnızca
finansman yeterli olabilir. Baskı altına alıcı önlemler tedavi önlemlerinden
sonuç alınıncaya kadar geçecek sürede ülkeye zaman kazandırır.

Ödemeler bilançosu bir akım kavramıdır; ülkenin o güne kadar birikmiş dış
Araştır 6 borç ve ya alacaklarını göstermez. Ayrıca ülkenin ticaret yaptığı ülke veya ülke
grupları konusunda da bilgi vermez.

Kaynakça
Dennis R. Appleyard ve Alfred J. Field, jr.( 2008). Meade, J. E. (1951). The Balance of Payments, Oxford
International Economics, Boston: 6th. ed., University Press.
McGraw-Hill.
Niehans, J. (1984). International Monetary Economics,
Ertürk, E. (1991). Türkiye Ekonomisinde Yeni Bir John Hopkins.
Boyut: Para İkamesi. Bursa: Uludağ Üniversitesi
Salvatore, D. (2001). International Economics.
yayını.
Prentice-Hall.
Husted, S. ve Melvin M. (1990). International
Seyidoğlu, H. (2020). Uluslararası İktisat: Teori,
Economics. New York: Harper and Row.
Politika ve Uygulama. (22. Baskı). İstanbul:
International Monetary Fund (IMF). (1993). Balance Güzem Can yayınları
of Payments Manual, Washington. D. C:
Ulbrich, H. (1983). International Trade and Finance:
Kemp, D. C. (1987). “Balance of Payments Concepts- Theory and Policy. Prentice-Hall.
What Do They Really Mean?” Federal reserve
Yarbrough B. V. ve Yarbrough R. M.(1994). The World
Bank of Chicago, Reading in International
Economy: Trade and Finance. Dryden Press.
Finance, Federal Reserve Bank of Chicago.
KrugmanP.R. ve OBStfeld, M. (2006) İnternational
Economics, Theory and Policy, Boston. Pearson,
Addison-Wesey.

175
Bölüm 7
Döviz Piyasası Analizleri
Döviz ve Piyasadaki İşlemciler Döviz Kuru

1 2
1 Döviz piyasalarındaki işlemleri ve amaçlarını 3 Döviz piyasasında kurların nasıl oluştuğunu
öğrenme çıktıları

açıklayabilme değerlendirebilme
2 Döviz işlemlerinin çeşitlerini sıralayabilme 4 Kur marjını etkileyen faktörleri sıralayabilme

Döviz Arbitraji ve Döviz Spekülâsyonu Perakende ve Toptan (Interbank) Döviz

3 4
5 Döviz arbitraj ve spekülasyonu Piyasaları
kavramlarını tanımlayabilme, aralarındaki 6 Döviz interbankını ve perakende döviz
farkları açıklayabilme piyasasını açıklayabilme

Döviz Piyasasının Diğer Piyasalardan

5 6
Ulusal Paranın Konvertibilitesi
Farkları
7 Ulusal paranın konvertibilitesini
8 Döviz piyasasının diğer piyasalardan
açıklayabilme
farkını açıklayabilme

7
Döviz Piyasasının Fonksiyonları
9 Döviz piyasasının temel fonksiyonlarını
açıklayabilme

Anahtar Sözcükler: • Döviz Piyasası • Döviz Talebi • Döviz Arzı • Vadeli Döviz • İşlemi, Gelecek İşlemleri
• Döviz Arbitrajı • Döviz Spekülasyonu • Konvertibilite

176
7
Uluslararası Ticaret

GİRİŞ Döviz piyasaları yabancı paraların alınıp sa-


Kitabın bundan önceki bölümlerinde ağırlıklı tıldığı ya da bir ulusal paranın başka bir paraya
olarak uluslararası mal ve hizmet ticareti incelendi. dönüştürülmesine olanak veren ortamlardır. Dö-
Bunlar uluslararası ekonomik ilişkilerin fiziki yönünü viz piyasalarında yapılan işlemlerin büyük bölümü
oluşturur. Bu konular Uluslararası Ticaret Teorisi ve ulusal para ile yabancı paraların birbirine dönüştü-
Uluslararası Ticaret Politikası olarak iki gruba ayrıl- rülmesi biçimindedir. Ancak doğal olarak bazı tür
mıştı. Bu ve izleyen bölümde ise uluslararası ekono- işlemler de doğrudan veya dolaylı olarak bir yaban-
mik işlemlerin ödemelerle ilgili yönü ve uluslararası cı paranın başka bir yabancı paraya dönüştürülme-
ticaretle ilgili olmayan sınır ötesi para ve sermaye si biçiminde olabilir.
akımları ele alınacaktır. Uluslararası ticaret işlemlerine
karşılık olarak bu tür işlemlere de uluslararası parasal
işlem adı verilir. Uluslararası İktisat’ın bu konuları in- Döviz piyasası: Yabancı paraların alınıp
celeyen bölümüne Parasal Uluslararası Parasal İktisat satıldığı, bankaların ve banka dışı mali
Teorisi veya Uluslararası Finans gibi isimler verilir. kurumların oluşturduğu piyasalar
Uluslararası parasal teoriye bu bölümde döviz piya-
sasının incelenmesiyle başlayacağız. Gelecek bölümde
ise ödemeler bilançosu konusunu ele alacağız. Bu açıklamalara göre, eğer dünyada tek bir para
birimi kullanılmakta olsaydı (örneğin altın stan-
dardındaki gibi) döviz piyasalarına da gerek kal-
DÖVİZ VE PİYASADAKİ mazdı. Günümüzde, örneğin altın standardında ol-
İŞLEMCİLER duğu gibi, ulusal paraların birbirine dönüşümünde
Bu başlık altında önce döviz ve dövizin alınıp kullanılabilecek ortak bir payda yoktur, çoğunlukla
satıldığı piyasa ele alınacak, daha sonrada döviz ve ülkelerin farklı farklı para birimleri vardır. Bütün
döviz piyasasının işlemcileri ve yaptıkları faaliyetle- bunlar ulusal paraların birbirine dönüşümü için
ri açıklanacaktır. ayrı bir mekanizmanın oluşturulmasını gerektir-
mektedir ki, bu da döviz piyasasıdır.
Döviz Önce, teknik açıdan şu ayrıma dikkat edelim:
Yabancı ulusal paralar nakit biçiminde olabileceği
Uluslararası ekonomik ve mali işlemlerin yurt
gibi banka havaleleri, ödeme emirleri, döviz poli-
içi işlemlere göre başlıca farklılığı bunların en az iki
çeleri, mevduat sertifikaları veya seyahat çekleri
farklı ülkenin ulusal parası ile ilgili olmalarıdır. Ge-
vs. biçiminde de olabilirler. Bunların likiditesi de
nel bir tanımlamayla yabancı ülke paralarına veya
oldukça yüksektir. Yani kolayca ve ufak bir masraf
paraya bağlı likiditesi yüksek ödeme araçlarına dö-
karşılığında ilgili oldukları yabancı ulusal paralara
viz denmektedir.
dönüştürülebilirler. Döviz piyasalarında bu iki tip
ödeme aracı arasında bir ayrım yapılır. Ülkemizde
doğrudan nakit şeklinde olanlara efektif, kolayca
Döviz: Yabancı ülke paralarına ve bu pa- nakde dönüştürülebilen (likiditesi yüksek) araçlar
raların yerine geçen banka havalesi, bono, biçiminde olanlara da “döviz” işlemi denmektedir.
çek gibi likit ödeme araçlarına verilen ge-
nel isim.
Efektif: Bankacılıkta nakit biçimindeki
yabancı paralara efektif, banka havalesi
Bazı istisnalar dışında, her ülke kendine özgü
biçimindeki yabancı para işlemlerine de
bir para birimine sahiptir. Geleneksel olarak bu uy-
döviz denir.
gulama siyasal egemenliğin bir sonucudur. Ülkeler,
geçmişteki deneyim ve uygulamalarına, kullanılan
madenin cinsine, ağırlığına, biçimine, vs.ye göre
Sanıldığının tersine, döviz piyasalarında asıl
ulusal para birimlerine farklı isimler vermişlerdir.
ağırlığı oluşturan bölüm efektif paraların alım satı-
Bu konuda ilginç örnekler

177
7
Döviz Piyasası Analizleri

mı değil, banka havaleleri, kısa vadeli bonolar, vs. daralmasına neden olur. Bu ise aynen menkul de-
gibi “döviz” biçimindeki paralar üzerinden yapılan ğerler piyasasında olduğu gibi döviz piyasasında da
işlemlerdir. Fiilî olarak nakit kullananlar, örneğin etkinliğin sağlanmasına katkıda bulunur.
gezi amacıyla yurt dışına çıkma, küçük tasarruflarını Çoğunlukla büyük bankaların ana merkezle-
enflasyona karşı koruma veya dövizdeki değer artış- rindeki döviz departmanlarında görev yapan mali
larından spekülatif kârlar sağlama amacıyla hareket işlemciler (dealer), piyasa yapımcısı olarak faaliyet
eden kimselerdir. Oysa ihracat veya ithalat bedelle- gösterirler. Bunlar belirli yabancı paraların alım sa-
rinin ödenmesi, sınır ötesine sermaye gönderilmesi tımı üzerinde uzmanlaşmış kişilerden oluşur. Alım
gibi büyük hacimli işlemler nakit döviz ile yapılmaz- satımları gerçekleştirmek için de her an söz konusu
lar. Bu tip ödemelerde banka havaleleri, döviz poli- yabancı paralardan oluşan bir stok bulundururlar.
çesi veya ödeme emri gibi yöntemler kullanılır.

Piyasadaki İşlemciler Piyasa yapımcısı bankalar: Döviz üze-


Aşağıda daha ayrıntılı olarak belirtileceği gibi, rinden pozisyon tutan, alım ve satım fa-
döviz piyasasının iki temel ayağı vardır; birisi inter- aliyetleri ile piyasayı etkileyebilen büyük
bank piyasası veya toptan piyasa, diğeri de müşte- bankalar
riler piyasası veya perakende piyasasıdır. İnterbank
piyasasındaki işlemlerin hacmi milyon dolarlarla
ölçülür. Oysa banka ile müşterileri arasındaki pe- Piyasa yapımcısı olan bankalar; gerek kendi
rakende piyasada işlemler genellikle küçük mik- para piyasalarında gerekse dünyanın başka yörele-
tarlıdır; alınıp satılan miktarın yalnızca bir dolar rindeki piyasalarda öteki bankalarla döviz alışverişi
olmasında bile engel yoktur. yaparak, stoklarını banka politikası uyarınca belir-
Piyasanın bu iki ayağında faaliyet gösteren iş- lenmiş olan işlem hacmi sınırları içinde sürdürme-
lemciler genelde şu grupları kapsar: Bankalar ve ye çalışırlar. Burada işlem sınırlarının önemini vur-
banka dışı mali kurumlar, dış ticaret ve dış yatırım gulamak gerekir; çünkü çoğu bankaların kambiyo
işlemleriyle uğraşan birey veya firmalar, spekülatör- departmanları bir tür kâr merkezi durumundadır;
ler ve arbitrajcılar, merkez bankası ve hazine, döviz buralarda dealer olarak görev yapan kimseler ise ka-
brokerleri ve enflasyona karşı korunmak isteyen zandırdıkları kâr üzerinden pay alırlar. Dolayısıyla
küçük tasarrufçular. dealerlerin kâr baskısı altında yetkilerini aşarak ti-
caret limitlerinin dışına çıkmaları bankanın büyük
risk altına girmesine neden olur. Nitekim uygula-
Bankalar ve Banka-Dışı İşlemciler mada bazı bankaların bu yüzden büyük zararlara
Döviz piyasasının temel aracı kurumları ban- uğradıkları ve hatta iflasa süründükleri biçimindeki
kalardır. Ticari bankalar genellikle hem döviz alım haberler zaman zaman kamuoyunda izlenmektedir.
satımıyla hem de sınırların ötesine döviz transferi Ufak ve orta büyüklükteki bankalar ise inter-
yapma ve akreditif açmak gibi dış ticaret işlem- bank piyasasına katılmakla birlikte genellikle piya-
leriyle uğraşırlar. Ticari bankalar döviz işlemleri sa yapımcılığı rolü üstlenmezler. Yani, önemli stok
genellikle bankanın ayrı bir servisi durumundaki pozisyonları tutmak yerine, bu bankalar müşteri-
kambiyo departmanlarından yürütürler. Ticari leriyle yaptıkları perakende ticareti denkleştirmek
bankalardan başka, ülkemizde olduğu gibi yalnızca amacıyla büyük bankalardan döviz alır ve onlara
anında teslim kayıtlı döviz alım satım işlemleri ya- döviz satışında bulunurlar. Doğaldır ki, piyasa ya-
pan ve kamuoyunda “döviz büfesi” olarak bilinen pımcısı olan bankalar bile her ulusal para cinsi üze-
banka dışı mali kurumlar da vardır. rinden piyasa yapımcısı olmayabilirler. Bu bankalar
Bankalar (ve banka dışı işlemciler), alış fiya- müşterilerini en çok ilgilendiren paralar üzerinden
tından aldıkları dövizi biraz daha yüksek bir satış kendi adlarına alım satım yaparlar; dolayısıyla daha
fiyatından satarak kâr sağlamaya çalışırlar. Dünya- az önemli paralar üzerinde müşterilerinin ihtiyaç-
nın dört bir yanında döviz ticareti yapan kuruluş- larını karşılamak için, onlar da öteki bankalar gibi
lar arasındaki rekabet, alış ve satış kurları marjının interbank piyasasına katılırlar.

178
7
Uluslararası Ticaret

Dış Ticaret ve Dış Yatırım İşlemleri mek veya ülkenin dış piyasalardaki rekabet gücü-
Yapan Kişiler ve Firmalar nün yükseltilmesine yönelik olarak eksik değerlen-
İthalatçılar ve ihracatçılar bu piyasanın temel miş kur politikası uygulamak gibi.
işlemcileridir. Bunun gibi, dış portfolyo ve dolaysız
sermaye yatırımcıları, çok uluslu şirketler ve turist-
ler de ticari veya yatırım faaliyetlerini gerçekleştir- Merkez bankası müdahalesi: Merkez ban-
mek üzere döviz piyasasının kullanıcıları arasında kaları döviz kurlarını (ulusal paranın dış de-
yer alır. Bunların döviz piyasalarını kullanmaları ğerini) istenen yönde ve ölçüde etkilemek
gerekli olmakla birlikte, ana ticaret ve yatırım faali- için piyasada döviz alım ve satımı yapar.
yetleri bakımından döviz işlemleri arızi niteliktedir.

Spekülatörler ve Arbitrajcılar Döviz Brokerleri


Spekülatörler ve arbitrajcılar piyasada doğrudan Broker, kendisi işleme taraf olmadan alıcı ve
işlem yaparak kazanç sağlamaya çalışırlar. Yukarıda satıcıyı bir araya getiren, diğer bir deyişle aracılık
değinilen döviz ticaretiyle uğraşan kurumlar alış ve görevi yapan kişi (firma)dir. Hizmetinin karşılı-
satış kurları farkından yararlanarak (bazen de buna ğında da taraflardan bir komisyon alır. Anında ha-
kurlarda bekledikleri değişmelerden) kâr sağlama berleşmeyi sağlamak üzere broker dünya etrafında
amacındadır. Arbitrajcılar da ileride ayrıntılı bi- yüzlerce banka veya öteki mali temsilcilerle açık
çimde görüleceği üzere, risk üslenmeden aynı dö- telefon bağlantısı kurabilir.
vizin fiyat farklarından kâr elde etmek için alım ve Yakın geçmişten başlayarak, brokerler arasındaki
satım işlemleri yaparlar. yoğun telefon hatlarının yerini bilgisayarlı otomatik
Spekülatörler ise kurlarda bekledikleri değişme- işlem sistemlerinin almakta olduğu görülür. İleride
lerden kazanç sağlamak üzere alım satım yaparlar. daha ayrıntılı olarak değinileceği gibi, Reuters ve
Başka bir deyişle risk üstlenerek kazanç sağlamaya benzeri bilgisayarlı sistemlerde, ilgili taraflar broke-
çalışırlar. rin aracılığına gerek kalmadan fiyat teklif ve talep-
lerini doğrudan ve anonim biçimde sisteme girmek-
Uygulamada spekülasyon ve arbitraj faaliyet-
tedirler. Böylece iki tarafın fiyat önerileri çakışınca
lerinin ağırlıklı bölümü büyük bankalar ve mali
işlem gerçekleştirilmiş olur. ABD’de anında piyasada
kurumlar tarafından, bu kurumlar adına çalışan iş-
elektronik talimatlı eşleştirme sistemiyle yapılan iş-
lemciler kanalıyla gerçekleştirilir. Bu ise bankaların
lemlerin broker aracılığıyla yapılanlara oranının üçte
hem döviz işlemci (dealer) hem de spekülatör ve
bir düzeylerine ulaştığı tahmin ediliyor.
arbitrajcı olarak faaliyet göstermesi demektir.

Merkez Bankaları ve Hazine Enflasyondan Korunmaya Çalışan


İşlemciler
Merkez bankası (bazen de Hazine), döviz pi-
yasasını kâr amacıyla değil, ülkenin döviz rezerv- Türkiye gibi yüksek enflasyonlu ülkelerde, ufak
lerini belirli düzeyde tutmak (eksikleri piyasadan gelir sahipleri gelirlerinin reel değerini enflasyona
tamamlamak ve fazlayı piyasada satmak) ve ulusal karşı korumak için bu paraları harcama zamanı ge-
parası değerini istenen doğrultuda ve ölçüde etki- linceye kadar daha sağlam bazı yabancı paralara dö-
lemek için kullanırlar. Merkez bankasının yaptığı nüştürdükleri görülmektedir. Aslında bu olay enf-
müdahaleler izlenen kur politikasının yürütülmesi lasyon dolayısıyla ulusal paranın değer biriktirme
ile ilgilidir. Eğer ülkede istikrarlı bir kur politikası aracı olma görevini yerine getirememesi demektir
benimsenmişse o takdirde, merkez bankası kurda- ve yaygın deyimle dolarizasyon olarak adlandırılır.
ki ani ve şiddetli yükselmeleri (düşüşleri) önlemek Enflasyondaki hızlı artışlara paralel olarak ulusal
üzere, piyasada döviz satışında (satın alımında) para yalnız değer biriktirme görevini değil, değişim
bulunur. Ancak bazen hükümetler kur istikrarını ve değer birimi olarak kullanılma işlevlerini de ye-
sağlamaktan başka amaçlar da gütmekte olabilirler. rine getiremeyebilir. İnsanlar bütün bu işlevler için
Örneğin kısa süreli yabancı mali sermayeyi ülkeye de kısa veya az çok uzun süreler için döviz kullan-
çekmek için aşırı değerlenmiş kur politikası izle- ma yoluna gidebilirler.

179
7
Döviz Piyasası Analizleri

Döviz Talebi ve Döviz Arzı Benzer durumlar sermaye işlemlerinde de görü-


Döviz piyasasının müşterileri, yani alıcı ve satıcı lür. Günümüzde sermaye piyasaları giderek küre-
durumunda olanlar uluslararası ticari, mali işlem selleşmektedir. Yurt dışında fabrika veya üretim te-
yapan veya spekülatif faaliyette bulunan gerçek ki- sisi kurmak veya satın almak gibi dolaysız sermaye
şilerle firmalar veya öteki ticari ve mali kurumlar- yatırımları geleneksel yöntemlerdir. Bugün özellik-
dır. Bankalar, esas fonksiyonları alım ve satıma ara- le yabancı sermaye piyasalarından tahvil ve hisse se-
cılık etmekle birlikte, bazen kendileri de doğrudan nedi satın almak gibi portföy yatırımları ile yabancı
alıcı veya satıcı olarak bu piyasaya girerler. Nihayet, hazine bonoları, banka hesapları ve öteki kısa süreli
belirli durumlarda merkez bankası da kurlara mü- para piyasası yatırımları, bu piyasalarda yapılan iş-
dahale amacıyla bu piyasaya alıcı ve satıcı olarak lemler arasında önemli bir yer tutmaktadır.
girer. Her mal veya ekonomik varlıkta olduğu gibi,
Müşteriler çeşitli amaçlarla ulusal para karşılı- serbest piyasa koşulları altında döviz fiyatları da
ğında bankalardan (ve öteki banka dışı kurumlar- döviz arz ve talebine bağlı olacaktır. Böylece, döviz
dan) döviz satın alabilirler. Satın alınan bu dövizler arz ve talebini kısaca açıkladıktan sonra şimdi bu
döviz talebini oluşturur. Aynı şekilde, herhangi bir piyasaların diğer özelliklerine geçebiliriz.
yolla döviz kazanan veya ellerinde döviz bulundu-
ran kimseler, ulusal para karşılığında bu dövizleri Piyasadaki İşlem Türleri
bankalara veya öteki mali kurumlara satmak iste-
Döviz piyasasında işlemler üç türlü olabilir:
yebilirler; bunlar da döviz arzının kapsamına girer.
Anında teslim işlemleri, vadeli teslim işlemleri ve
Döviz piyasasında döviz talep edenlerin amaç- swap işlemleri.
ları, uluslararası mal ve hizmet ticaretinde bulun-
mak, sınır ötesine sermaye çıkartmak, ulusal para
tasarruflarını enflasyona karşı korumak ve arbitraj Anında Teslim İşlemleri
ile spekülasyon yapmak biçiminde olabilir. Normal Anında işlemler, alınıp satılan paraların ilke
koşullar altında ilk iki neden en önemli yeri tutar. olarak anlaşmaya varıldığı anda teslimi kaydıyla
Diğer bir deyişle, ithalatçılar yurt dışından mal ve gerçekleştirilen işlemlerdir. Bununla birlikte, an-
hizmet ithali için ellerindeki ulusal para fonlarıy- laşmaya varılır varılmaz taraflardan birinin dövizi,
la döviz satın alır, yani döviz talebinde bulunurlar. diğerinin de kararlaştırılan kur üzerinden bunun
Bunun gibi, yurt dışına mal ve hizmet ihraç edip karşılığı olan ulusal parayı teslim etmesi durumu
de döviz geliri elde eden ihracatçılar, bu dövizleri daha çok nakit döviz işlemlerinde görülür. Örne-
ulusal paraya dönüştürmek için bankaya satmakla ğin; bir bankada efektif döviz satın alımı veya satışı
döviz arz etmiş olurlar. bu şekilde gerçekleştirilir. İnterbank piyasasında
hesaptan hesaba havale biçiminde yapılacak anında
işlemlerde ödeme ve teslim tarihi ise normal olarak
anlaşmaya varıldığı tarihi izleyen iki iş günüdür.
Ödeme ve teslim tarihine işlemin valörü de
dikkat denir. Valörün iki iş günü sonrasına ait olması ta-
Günümüzde döviz piyasasında yapılan işlemle- raflara kolaylık sağlamak içindir. Böyle bir süre bir
rin yalnızca mal ve hizmet ticaretinden kaynak- tarafın sattığı dövizi, diğer tarafın da ulusal parayı
lanmayıp önemli bir bölümünün sınır ötesi ser- karşı tarafa devretmeye hazır duruma getirmesine
maye akımlarıyla ilgili olduğuna dikkat ediniz. yardımcı olur.

180
7
Uluslararası Ticaret

Tablo 7.1 Küresel Piyasalarda Anında Teslim ve Vadeli İşlemler 2010, 2016, Nisan ayı günlük ortalaması (Milyar $ ve %)
İşlem Türü 2010 2016
Miktar % Miktar %
Anında teslim işlemleri (spot) 1.488 37,5 1.652 32,6
Vadeli işlemler (outright forwards) 475 11,9 700 13,8
Döviz swapları 1.759 44,3 2.378 46,9
Faiz swapları 43 1,1 82 1,6
Opsiyonlar ve diğer 207 5,2 254 5,0

TOPLAM 3.971 100,0 5.067 100,0


Kaynak: BIS, Trennial Central Bank Survey 2016, s. 9.

Tablo 7.1 merkezi İsviçre’de bulunan Uluslara- Vadeli döviz alım veya satım işlemleri müş-
rası Denkleştirme Bankası (BIS) tarafından küresel teri ile çoğunlukla bir banka arasında imzalanan
döviz piyasaları üzerine üç yılda bir uygulanan an- sözleşmeler biçiminde yapılır. Sözleşmede alına-
ket sonuçlarına dayanmaktadır. Buna göre küresel cak veya satılacak dövizin cinsi, miktarı, uygula-
piyasalarda gerçekleştirilen toplam döviz işlemle- nacak kur, ödeme ve dövizin teslim tarihine iliş-
rinin günlük hacmi (Nisan ayı ortalaması olarak) kin bilgiler yer alır. İlke olarak bugünden yalnız
2016 yılında cari kurlarla 5.067 milyar dolardır. Bu sözleşme yapılır, ulusal paranın ödenmesi ve dövi-
miktarın yüzde 38,3’ü anında teslim işlemlerinden zin teslim edilmesi ise sözleşmede öngörülen ileri-
oluşur. 2010 yılında yapılan ankette ise günlük iş- deki bir tarihte gerçekleştirilir. Bu vadeler de ço-
lem hacmi 3.971 milyar dolar olup bunun içinde ğunlukla 30, 60 veya 90 gün gibi süreleri kapsar.
anında teslim işlemlerinin payı yüzde 37.5’idi. Ancak ana ilke gerek miktar, gerek süre açısından
bu sözleşmeler müşterilerin ihtiyaçlarına uygun
biçimde düzenlenirler.
Vadeli Teslim İşlemleri
Vadeli sözleşmelerin yapılmalarındaki en önemli
Vadeli teslim işlemlerine yalnızca vadeli işlem
neden; gelecekte döviz cinsinden ödeme yapıncaya
de denmektedir. Bunlar gelecekte bir tarihte belirli
veya sağlanacak döviz gelirlerini piyasada ulusal pa-
miktar ulusal para ödenerek (sabit bir kurdan) be-
raya dönüştürünceye kadar geçecek sürede kurlarda
lirli miktarda yabancı paranın satın alınması veya
ortaya çıkacak olumsuz bir gelişmeden, müşterile-
satılması için yapılan sözleşmelerdir. Vadeli alım
rin (ithalatçı, ihracatçı, dış yatırımcı veya dış kredi
veya satım sözleşmeleri de, dolaysız veya dolaylı bi-
kullanıcıları) korunma arzularıdır. Örneğin ithalat-
çimde yapılabilirler. Dolaylı vadeli işlemler yaygın
çı 90 gün sonra yapacağı bir ödeme ile ilgili olarak
kullanılan ismiyle gelecek işlemleri olarak adlandı-
piyasada bir banka ile ödeyeceği döviz miktarına
rılırlar. Çoğunlukla vadeli döviz işlemi dendiğinde
eşit bir döviz alım sözleşmesi yapmışsa, kurlarda
bundan dolaysız işlemlerini anlamak gerekir.
beklenmedik bir artışın yaratacağı kur riskini orta-
dan kaldırmış olur. İhracatçı da diyelim ki 90 gün
sonra elde edeceği dövizleri bugünden sabitleştiri-
Vadeli döviz işlemleri: Belirli bir kurdan len kur üzerinden satmak üzere banka ile anlaşmış-
ileride bir tarihte, belirli miktar dövizin sa riskini gidermiş olur. Kuşkusuz bu tür işlemlere
alınması veya satılması amacıyla yapılan uygulanacak kur, anında işlemlere uygulanacak kur
sözleşmeler ile aynı olmaz.

181
7
Döviz Piyasası Analizleri

Gelecek işlemleri: Borsada, yabancı pa-


dikkat ranın cinsi, miktarı ve vadesi yönünden
Anında teslim kurları ile vadeli teslim kurları ara- standartlaştırılmış olan alım ve satım
sındaki farkı etkileyen birçok faktör vardır. Bun- sözleşmeleri ile geleceğe yönelik biçimde
ların içinde en önemlisi, ilgili iki ülkedeki kısa döviz alınıp satılması. Vadeli işlemlerin
süreli faiz oranlarıdır. Başka bir deyişle kısa süreli geliştirilmiş biçimidir.
faiz oranı düşük olan bir ülkenin parası, yüksek
faizli ülkenin ulusal parası karşısında bu faiz farkı
ölçüsünde vadeli piyasada yüksek kurdan (primli) Daha önce sözünü ettiğimiz Uluslararası Denk-
satılır. Veya tersine, faiz oranı yüksek ülkenin pa- leştirme Bankasının anket sonuçlarına göre 2013
rası vadeli piyasada bu kur farkı ölçüsünde düşük yılı Nisan ayı ortalaması olarak uluslararası piyasa-
fiyattan işlem görür (iskonto yapar). lardaki vadeli işlem hacmi (vadeli teslim ve gelecek
işlemleri birlikte) günlük 680 milyar dolardır. Bu
ortalama değerle vadeli işlemler swaplar ve anında
Burada vadeli sözleşme yapan müşteriler, bu işlemlerden sonra döviz piyasalarında yapılan iş-
sözleşmelerle kur riskini bankaya aktarmış olurlar. lemler arasında üçüncü sırada gelmektedir.
Bankalar da alım ve satım sözleşmelerini vade ve
miktar yönünden denkleştirerek bu risklerden kur- Döviz Piyasalarında Swap Biçiminde
tulurlar. Bankaların riskleri nasıl giderdikleri konu- Yapılan (Geri Dönüşümlü) İşlemler
sunda aşağıda daha ayrıntılı bilgi verilecektir.
Döviz piyasasında gerçekleştirilen işlemlerin
Dövizin gelecek (dolaylı vadeli teslim) sözleş- bir bölümü de swap biçiminde yapılır. Swap bir
meleri de temelde yukarıdakine benzer niteliktedir. yabancı paranın, belirli miktarının teslim tarihleri
Yine bugünden belirli kur üzerinden bir alım veya (valör) farklı olmak üzere, aynı anda alınması ve
satım sözleşmesi edinilmesi, sözleşmenin içerdiği satılması biçiminde yapılan işlemlere verilen addır.
dövizin ve karşılığındaki belirli ulusal para miktarı- Bunlara geri dönüşümlü işlem de denebilir. Alım
nın ise vade sonunda ödenmesi söz konusudur. Bu- ve satım işlemleri aynı karşı taraf, yani banka veya
nunla birlikte, gelecek sözleşmelerinin vadeli teslim bir broker ile yapılır. İki işlem birbirine bağlı ola-
işlemlerinden oldukça farklı yönleri vardır. Şöyle rak gerçekleştirilir. Anlaşma aynı karşı taraf ile tek
ki, bu sözleşmeler dağınık veya serbest bir biçimde işlem biçiminde yapıldığı, başka bir deyişle araya
bir banka ile değil ancak bu amaçla kurulan, belirli bir zaman farkı girmediği için kur riski söz konusu
yeri, yönetimi, çalışma düzeni olan döviz borsala- olmaz.
rında alınıp satılırlar. Gelecek işlemleri borsaları
dünyada yalnızca büyük mali merkezlerde bulu-
nur ve bunlar çoğunlukla mal borsalarının veya
menkul değer borsalarının bir bölümü durumun- Swap: Belirli miktarda yabancı paranın,
dadırlar. Ayrıca borsadan alınıp satılan bu tür söz- teslim tarihleri (valör) farklı olmak üzere,
leşmelerin edinilebilmesi için önemli miktarda bir aynı anda hem alınması, hem de satılması
teminat parası yatırmak gerekir. Bunlar daha çok biçiminde yapılan işlemlere verilen addır.
spekülatörlerin faaliyet gösterdikleri piyasalardır. O
bakımdan sözleşmenin nihai teslimle sonuçlanması
da çok enderdir. Bunun yerine sözleşme sahipleri Bir anında döviz işlemi ile karşılığında bir va-
ellerindeki sözleşmeyi satarak borsaya karşı pozis- deli işlem yapılması biçimindeki döviz swaplarına
yonlarını denkleştirirler. “vadeli karşılığı anında teslim swapları” adı ve-

182
7
Uluslararası Ticaret

rilir. Örneğin; yabancı paralara kısa vadeli olarak mesi gibi. Bu tür borçlarda farklı paralar üzerinden
yatırılan fonları kur riskine karşı korumak üzere, borçlanılan kredilerin anaparası genellikle aynıdır.
anında piyasada önce bir döviz alış işlemi, sonra Dolayısıyla swap edilecek olan farklı paralarla öde-
da bununla bağlantılı olarak vadeli bir döviz satış necek olan faizlerdir. Bu sayede firma bulabildiği
düzenlemesi yapılması, döviz swapı uygulamaları- bir paraya bağlı kredinin faizini, asıl istediği yaban-
nın yaygın uygulama alanlarıdır. Bunun gibi, ticari cı para ile ödeme olanağı elde etmiş olur.
bankaların bir yabancı para üzerinden verdikleri
eksik veya fazla pozisyonları denkleştirmek üzere
diğer bankalardan, daha sonra iade edilmek üzere, Döviz swapı: Bir kredi işlemidir, bir fir-
bu miktar dövizi ödünç almaları da başka bir döviz manın belirli bir yabancı para üzerinden
swapı örneğidir. bulmuş olduğu kredinin yine o yabancı
Ancak swap edilen döviz işlemleri vadeli-vadeli para ile ödenecek olan faizinin, başka bir
biçiminde de olabilir. Burada örneğin üç aylık vade firmanın ondan farklı bir yabancı para
ile satın alınacak bir dövizin altı ay sonra satılması üzerinden sağlamış olduğu kredinin faizi
öngörülmüş olabilir. Böyle bir işlemin yapılmasın- ile değiştirilmesi işlemidir.
daki amaç da söz gelişi, üç ay sonra o yabancı pa-
ranın faiz oranında artış beklendiği bir durumda
yüksek faizlerden yararlanmakla ilgili olabilir. Bu- Kredi swaplarının bir diğer türü de faiz swapla-
rada işlemci söz konusu yabancı parayı geri ödeme rıdır. Burada iki firma aynı yabancı para ile borçlan-
süresine kadar faize yatırarak yüksek bir faiz geliri mıştır. Borcun anaparası da aynıdır. Fakat birisi sabit
elde etmeyi ummaktadır. Bir başka örnek de söz faizli borçtur (tahvil borçları gibi) diğeri ise değişken
gelişi işletmenin altı ay sonra elde edeceği döviz faizli bir kredi (banka kredileri gibi)dir. Dolayısıyla
gelirleri vardır; ancak bu dövizlere daha önceden firmalar aralarında bir swap işlemi yapmakla sabit
diyelim ki üç ay sonra ihtiyaç duyulacaktır. Böylece faizle borçlanan değişken faizi, değişken faizle borç-
de üç ay vadeli bir döviz alım işlemi ile altı aylık lanan da karşı tarafının sabit faizini öder. Bu işlemi
bir döviz satış işlemi birlikte yapılarak olası bir kur yapmaktaki amaç firmaların en uygun faizle borçla-
riskine karşı güvence sağlanmış olunur. nabildikleri ulusal para ile borçlanıp borçlanma ma-
liyetini daha da düşürebilmeleridir.
İstatistiklerin gösterdiğine göre, swapları ulusla-
rarası döviz piyasalarında en büyük işlem hacmini
oluşturmaktadır. Nitekim Uluslararası Denkleştir-
me verilerine göre, 2013 yılı Nisan ayı ortalama- Faiz swapı: Bir yabancı para cinsinden
sı olarak yapılan günlük döviz swaplarının değeri biri sabit faizli, diğeri değişken faizli ol-
2.228 milyar dolar düzeyindedir. mak üzere kredi sağlayan iki firmanın
Hatırlatmak gerekir ki, döviz piyasasında swap anlaşarak birbirlerinin faizlerini ödemeleri
(değiş tokuş) biçiminde işlem yapılması ile döviz
swapı olarak adlandırılan işlemler birbirinden fark-
lıdır. Döviz swapı bir kredi işlemidir. Başka bir de-
yişle bir firmanın belirli bir yabancı para üzerinden
dikkat
bulmuş olduğu kredinin yine o yabancı para ile Swap biçiminde yapılan döviz işlemleriyle döviz
ödenecek olan faizinin, başka bir firmanın ondan swapları farklı kavramlardır. Döviz swapları, faiz
farklı bir yabancı para ile elde etmiş olduğu kredi- oranı swapları gibi, firmalar arasında sağlanan
nin faizi ile değiştirilmesi işlemidir. Örneğin dolar kredilerin faiz ödemelerinin değiş tokuş edilme-
cinsinden ödenecek bir kredi faizinin euro cinsin- sine dayanır.
den ödenecek bir kredi faizi ile değiş tokuş edil-

183
7
Döviz Piyasası Analizleri

Öğrenme Çıktısı
1 Döviz piyasalarındaki işlemleri ve amaçlarını açıklayabilme
2 Döviz işlemlerinin çeşitlerini sıralayabilme

Araştır 1 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Anında teslim işlemi ve va- Swap şeklindeki döviz işle-


deli teslim işlemi ne demek- Döviz piyasalarının tam re- mi ile kredi swaplarının bir
tir? Bu iki piyasa arasında kabet piyasası koşullarına bölümünü oluşturan döviz
kurların farklı oluşu hangi uygunluğunu tartışın. swapları arasında ne fark
nedenlerle açıklanabilir? vardır?

DÖVİZ KURU karıdaki örnek buna göre ifade edilirse 2.00 TL/$ =
Yabancı paraların fiyatına döviz kuru veya döviz 1/2.00 $/TL (TL başına 1/2,00 dolar) olur.
fiyatı denildiğini biliyoruz. Daha genel bir ifade ile
döviz kurunu bir ulusal para ile yabancı para ara- Dolaylı kotasyon: Kurun, bir birim ulu-
sındaki değişim oranı biçiminde de tanımlayabiliriz. sal para karşılığı olan yabancı para miktarı
biçiminde tanımlanması, buna “Amerikan
Dolaysız Kotasyon ve Dolaylı yöntemi” de denir.
Kotasyon
Döviz kuru, ya bir birim yabancı para ile değiş-
tirilebilen ulusal para miktarı; ya da bir birim ulusal
paranın karşılığı olan yabancı para tutarı biçiminde
dikkat
tanımlanır. Döviz kurunun yabancı para birimi ba- Kote etmek ve kotasyon terimleri genellikle fi-
şına ulusal para miktarı olarak tanımlanmasına do- yatlar için kullanılır ve ilgili mali kurumun alış
laysız kotasyon denmektedir. Bu yönteme ayrıca veya satış için belirlemiş olduğu fiyatı yansıtır. Bu
“Avrupa yöntemi” de denir. Örnek 2,00 TL/$, (do- terim yerine fiyat yazmak ifadesi de kullanılabilir.
lar başına 2,00 TL biçiminde okunur) veya 1,5625 Banka gibi kurumlar yazdıkları alış fiyatından dö-
SF/$ (dolar başına 1,5625 İsviçre frankı), gibi. viz satın almaya, satış fiyatından da döviz satmaya
hazırdırlar. Kuşkusuz müşteriler çeşitli kurumlar
tarafından kote edilen fiyatları karşılaştırarak en
Dolaysız kotasyon: Döviz kurunun ya- uygun buldukları fiyat üzerinden işlem yaparlar.
bancı para birimi başına ulusal para mik-
tarı biçiminde tanımlanmasıdır. Avrupa
yöntemi ile kur belirleme olarak da bilinir. Uluslararası piyasalarda kurlar, ilke olarak do-
laysız kotasyon (Avrupa yöntemi) biçiminde belir-
lenir. Bunun iki önemli istisnası Avrupa para biri-
Döviz kuru, bir birim ulusal para karşılığı olan mi Euro ve İngiliz sterlinidir. Bu paraların kurları
yabancı para miktarı biçiminde de ifade edilebilir. bunların bir birimi başına öteki paralar cinsinden
Buna da dolaylı kotasyon veya “Amerikan yönte- ifade edilir. Bunun gibi, İrlanda poundu ve Yeni
mi” adı verilir. Bu sistem bir öncekinin tersidir. Yu- Zelanda doları için de dolaylı kotasyon kullanılır.

184
7
Uluslararası Ticaret

Burada karışıklıkları önlemek için bir hatırlatma yapmakta yarar vardır: Döviz kuru, ulusal paranın ya-
bancı para fiyatı olduğuna göre, ulusal paranın bir yabancı paraya göre değer kaybetmesi (Avrupa usulünde
kurun yükselmesi), yabancı paranın ulusal para cinsinden değer kazanması ile eş anlamlıdır. Tersine; ulusal
paranın değer kazanması (Avrupa usulünde kurun düşmesi), yabancı paranın değer yitirmesi demektir.

Alış Kuru, Satış Kuru ve Kur Marjı


Döviz kurları “döviz alış kuru” ve “döviz satış kuru” olarak ayrı ayrı belirlenir. Alış kuru, satış kurundan
daha düşük olur ve aradaki fark işlem giderleriyle bankanın kârını kapsar.
Hatırlatmak gerekir ki, bir paranın satış kuru öbür paranın alış kurudur. TL karşılığı dolar almak iste-
yen bir kimse aynı zamanda dolar karşılığı TL arz etmiş olmaktadır.
Alış ve satış fiyatları arasındaki farka marj (spread) adı verilir. Yukarıda belirttiğimiz gibi, alım ve satım
marjı içinde bankanın kârı bulunmakla birlikte, bunun tümü kâr değildir; işleme aracılık eden kurumun
masrafları da bu marjdan karşılanır.

Kur marjı: Döviz satış kuru ile döviz alış kuru arasındaki farka verilen isim

Kur marjının piyasada faiz, kâr veya benzeri oranlarla karşılaştırılabilmesi için bunun, yüzde oranlara
dönüştürülüp yıllık olarak ifade edilmesinde yarar vardır. Bu işlem şu formüle göre yapılabilir:

PS - PA
Kur marjı (yüzde) = ×100
PS

Burada PS ve PA sırasıyla bankanın satış ve alış kurlarını ifade eder. Belirtmek gerekir ki, bir dövizin
satın alınması ile satılması arasında geçecek süre çok kısadır; o bakımdan marjlar yıllık yüzdelere dönüş-
türüldüklerinde oldukça yüksek oranlara ulaşabilirler. Bir örnek verelim: Bankanın uyguladığı alış kuru
2.1510TL/$, satış kuru 2.1590TL/$ olsun ve dövizin satın alınması ile müşteriye satılması arasında 20
günlük bir süre geçsin. Buna göre yıllık yüzde kur marjı:
Burada PS ve PA sırasıyla bankanın satış ve alış kurlarını ifade eder.
Söz gelişi doların alış kuru 1.40TL ve satış kuru 1.50TL ise kur marjı

1.50 −1.40
×100 = %7
1.50 olur.

Belirtmek gerekir ki, marj ödemelerinin süresi çok kısadır; o bakımdan düşük görünen bir marj yıllık
yüzdelere dönüştürüldüğünde oldukça yüksek oranlara ulaşabilmektedir. Yukarıdaki örneğe uygulayarak
dönüştürme işleminin nasıl yapılacağını göstermeye çalışalım. Diyelim ki, dövizin banka tarafından satın
alınması ile müşteriye satılması arasında 10 günlük bir süre geçsin. Buna göre yıllık (360 gün) yüzde kur
marjı şu şekilde hesaplanır:

1.50 −1.40 10
Kur marjı (yıllık yüzdesi): × ×100 = %18.5 olarak bulunur.
1.50 360

185
7
Döviz Piyasası Analizleri

Kur Marjını Etkileyen Faktörler lardır, en düşük işlem tutarı çoğunlukla 1 milyon
Genellikle piyasada yoğun biçimde alınıp sa- doların üzerindedir. Dolayısıyla bankaların bireysel
tılan (işlem hacmi yüksek) dövizlerde alım satım müşterilerine uygulayacakları kurlar, normal olarak
kurları arasındaki marj düşük, buna karşın fazla interbank kurlarından farklı olacaktır. Ancak, ban-
işlem görmeyen dövizlerde yüksektir. İşlem hac- kalar arasındaki rekabet bu kurlardan ortaya çıka-
mi arttıkça marjın azalması doğaldır; çünkü tüm cak sapmayı büyük ölçüde engeller.
işlemlerde yapılan sabit giderler aynıdır. Diğer yan- Sonra, bütün mali kurumların durumu aynı ol-
dan, döviz piyasalarında hızlı bir istikrarsızlık (kur- maz. Örneğin, dolarda fazla pozisyonu bulunan bir
larda aşırı yükseliş veya düşüşler) yaşandığı dönem- bankayı ele alırsak; pozisyonunu denkleştirmek için
lerde marjlar artar. Çünkü banka aldığı ve sattığı bu fazlayı elinden çıkartmak isteyeceğinden daha
dövizin yarattığı net değişmeyi, karşı bir işlemle düşük bir satış fiyatı belirlemiş olabilir. Tersine, ek-
dengeleyebileceğinden tam olarak emin değildir. sik pozisyon içindeki bankalar da piyasadan daha
Açık veya fazla pozisyon alması, bir risk yüklen- yüksek satış kurları talep edebilirler. O bakımdan
mesi demektir. İstikrarsızlık bekleyişlerinin ortaya alıcı ve satıcı durumundaki bireysel müşterilerin,
çıkması bile bu konuda yeterli bir riskin bulunması karar vermeden önce birkaç banka ve mali kurum
anlamına gelir. üzerinde piyasa araştırması yapmaları kendileri açı-
Bir diğer nokta da efektif kurlarda marjın dö- sından yararlı olur. Ayrıca yüksek miktarlar için
vize göre daha geniş olmasıdır; yani nakit yabancı pazarlıkla daha uygun kurlar elde edilebileceği de
paralar, banka havalelerine göre banka tarafından gözden uzak tutulmamalıdır.
daha düşük kurdan satın alınır ve daha yüksek Nihayet bir diğer etken de döviz piyasalarının
kurdan satılırlar. Bunu nasıl açıklamak gerekir? Bir dağınıklığıdır. Merkezî bir borsa biçiminde örgüt-
neden, yukarıda değinildiği üzere efektif dövizle- lenmeyen döviz piyasalarında, çeşitli yörelerdeki
rin ufak miktarlarda alınıp satılmasıdır. Diğer bir bankalar aynı dövizler için farklı alış ve satış kurları
neden de bankanın kasasında bulundurulan nakit belirlemiş olabilirler. Ama işlemciler bunun farkına
dövizlerin hiçbir faiz geliri sağlamamasıdır. Oysa varmakta ve bu farkı ortadan kaldıracak davranışta
banka havalelerinde, transfer edilen paralar yabancı bulunmakta geç kalmış olabilirler.
bir bankada tutulduğundan, faizler işlemeye devam
eder. Banka, nakit biçimindeki dövizleri çoğunluk-
İki Para Arasındaki Dolaysız Kur ve
la turistlerden (veya Türkiye örneğinde yabancı ül-
kelerde çalışan işçilerden) sağlar. Bunların fazlaları-
Çapraz Kur
nı tekrar ilgili ülkeye göndermesi veya fon açığını Dünyanın değişik yörelerinde döviz ticareti ile
o ülkeden getirteceği nakitlerle karşılaması, önemli uğraşan bankalar ve öteki mali kurumlar döviz kur-
masraflara neden olabilir. O bakımdan, bankalar larının belirlenmesinde genellikle Amerikan doları
nakit dışı dövizleri tercih ederler. ile kendi ulusal paraları arasındaki değişim oranını
esas alırlar. Diğer bir deyişle; dolar, dünyadaki döviz
piyasalarında âdeta bir değer standardı görevi yapar.
Kurların bu şekilde dolar cinsinden ifadesi,
kur hesaplamaları açısından büyük kolaylık sağlar.
dikkat Çünkü çeşitli ülkelerin döviz piyasalarında, kurlar
Gazetelerde yayımlanan kur tablolarında efektif Amerikan doları ile kendi ulusal paraları arasında-
yabancı paralardaki alış ve satış kurlarının dö- ki oran biçiminde ifade edildiğinde buradan, dolar
viz üzerindeki alış ve satış kurlarından genellikle dışı iki farklı ulusal para arasındaki değişim oranı
farklı olduğuna dikkat ediniz. otomatik biçimde hesaplanabilir. Diyelim ki, İs-
tanbul piyasasında geçerli kur 1$: 3.75 TL’dir. Aynı
anda Frankfurt piyasasındaki kur ise 1$: 1.50)
Burada bir noktayı daha hatırlatmakta yarar olsun. O takdirde buradan, 1) = 2.50 TL olması
vardır: Mali basında yer alan döviz kuru kotasyon- gerektiği sonucu çıkartılır. Bu şekilde ortak dolar
ları interbank kurlarını yansıtır. Bunlar bankaların paydasından hesaplanan kurlara çapraz kur adı
kendi aralarındaki işlemlere uyguladıkları fiyat- verilir.

186
7
Uluslararası Ticaret

cak kurlardan (dolaylı kurlar) farklı olamaz. Çünkü


böyle bir farklılığın ortaya çıkması, arbitraj faaliye-
Çapraz kur: İki ulusal para arasındaki de-
tini kârlı duruma getirir ve bunun sonucunda da
ğişim oranının dolaylı olarak, başka para-
dolaysız ve dolaylı kurlar arasındaki uyumsuzluk
ların kurlarından elde edilmesi
ortadan kalkar.
Çeşitli ülkelerin döviz piyasalarında doların esas
Aynı iki ulusal para arasında piyasada fiilen uy- alınması, dolar dışı ulusal paralar arasındaki kurla-
gulanan kurlar dolaysız kurlardır. Buna karşılık, rın, bunların her birinin dolar kuruna göre hesap-
çapraz kur yöntemiyle hesaplananlar ise dolaylı kur lanması, döviz piyasalarındaki gereksiz karışıklığı
adını alır. ortadan kaldırır. Böylece de piyasada açıklık ve iş-
Eğer işlem giderlerinin sıfır olduğu kabul edi- lemlerin yapılışına kolaylık sağlanır. Gerçek dünya-
lirse, dolar dışı iki ulusal para arasında piyasada ge- daki bu durumun bir sonucu olarak, döviz piyasa-
çerli olacak dolaysız kurlar, bu paraların her birinin sındaki aracı kurumların tüm yabancı paralara göre
dolar karşısındaki değişim oranına göre hesaplana- ayrı ayrı kur belirlemelerine de gerek kalmaz.

Öğrenme Çıktısı
3 Döviz piyasasında kurların nasıl oluştuğunu değerlendirebilme
4 Kur marjını etkileyen faktörleri sıralayabilme

Araştır 2 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Döviz kuru nasıl tanımla- Reel kurlar ne zaman nominal


nır? Alış ve satış kurları marjı Dolaylı ve dolaysız kotas- kurlardan sapma gösterirler?
neyi gösterir, marjın büyük- yon yöntemleri nedir? Reel kurda bir düşüş ülkenin
lüğü nelerden etkilenir? dış ticaretini nasıl etkiler?

DÖVİZ ARBİTRAJI VE DÖVIZ SPEKÜLASYONU


Bu başlık altında döviz arbitrajı ve döviz spekülasyonu incelenecek ve iki kavramın temel özellikleri ve
farklılıkları ele alınacaktır.

Döviz Arbitrajı
Döviz, menkul değer, ticari mal veya üretim faktörü gibi bir ekonomik varlığın aynı andaki fiyat fark-
lılıklarından kazanç sağlamak üzere eşanlı olarak alınıp satılması (veya satılıp alınması) biçimindeki işlem-
lere arbitraj adı verilir.
Arbitraj, geniş kapsamlı bir ticari ve mali varlık grubu için uygulanabilen bir mekanizmadır. Bu faa-
liyetin ayırıcı özelliği, bir risk üstlenmeden aynı andaki fiyat farklılıklarından yararlanmak düşüncesidir.
Risksiz oluşu, arbitrajı spekülasyondan ayıran en önemli özelliktir. Burada döviz arbitrajı ile ilgili açıkla-
malara yer verilmektedir.

Yer Arbitrajı: İki Uçlu Arbitraj


Döviz arbitrajı, bir ulusal paranın diğer ulusal para karşısındaki değişim oranının (kurunun) çeşit-
li piyasalarda aynı andaki farklılıklarından kaynaklanmış olabilir. Yine, açıklamalarda basitlik sağlamak

187
7
Döviz Piyasası Analizleri

amacıyla döviz alış ve satış kurunun aynı olduğunu ve başka bir işlem gideri de bulunmadığını varsayalım.
Bu koşullar altında belirli bir anda New York ve İstanbul piyasalarında geçerli TL/$ kurları aşağıdaki gibi
olsun:
İstanbul Piyasası New York Piyasası
1$ : 2.10 TL 1$ : 2.25 TL

Görüldüğü gibi, dolar o anda TL cinsinden İstanbul’da ucuz, New York’ta pahalı satılmaktadır. Bu fiyat
farklılığından kâr sağlamak düşüncesi, arbitrajcıyı derhâl harekete geçirir. Bunun için arbitrajcı, İstanbul pi-
yasasında TL karşılığı dolar satın alacak ve bu dolarları New York piyasasında yeniden TL’ye dönüştürecektir.
Böyle bir yol izlediği takdirde, işlem masrafı bulunmadığına göre, dolar başına kazancı 0.15TL olacaktır.
Kârlılık olanaklarının belirdiği durumlarda arbitrajın temel ilkesi, bir ulusal para ile başlanıp sonunda
yine aynı ulusal paraya dönülmesidir. Dolayısıyla yukarıdaki örnekte arbitraja dolarla da başlanabilir. Bu-
nun için arbitrajcı doların pahalı olduğu (TL’nin ucuz) New York’ta dolar satıp, TL satın alır ve bu TL’leri
İstanbul’daki düşük fiyattan yeniden dolara çevirtir.
Piyasa veya yer farklılıklarından kaynaklanan bu arbitraj türüne yer arbitrajı adı verilir. Ayrıca, iki farklı
para ile ilgili bulunduğu için buna iki uçlu arbitraj da denebilir.

Yer arbitrajı: Bir yabancı paranın aynı anda çeşitli piyasalardaki kur farklılığından kaynaklanan arbitraj

Arbitrajcı, çeşitli piyasalar arasındaki alım satım işlemlerini aynı banka kanalıyla yapar; bu banka, ör-
neğin söz konusu iki piyasada şubesi bulunan çokuluslu bir banka da olabilir. Tek banka kanalıyla, aynı
anda bir piyasada alış, diğer piyasada da satış işlemi yapıldığı için, kur değişimlerinden dolayı bir riske
katlanmak gerekmez.
Arbitrajcının kâr sağlaması yanında, ekonomik açıdan önem taşıyan bir özellik de bu işlemlerin iki
piyasa arasındaki kur farklılıklarını ortadan kaldırmasıdır. Bu ise şöyle gerçekleşir: Arbitrajcı İstanbul’da
TL karşılığı dolar satın aldıkça, bu piyasada doların fiyatı yükselir (TL fiyatı düşer); tersine, New York
piyasasında TL karşılığı dolar satıldıkça da dolar fiyatında düşme (TL fiyatında yükselme) ortaya çıkar.
Fiyatlarda ters yöndeki bu gelişmelerin sonucunda döviz kurları iki piyasada aynı düzeye gelir. Kur eşitliği
sağlandığında, kârlılık ortadan kalktığı için arbitraj da son bulur.
Görüldüğü gibi arbitraj, çeşitli piyasalarda kurlar arasında bozulan dengeyi gidermekte ve dünya çapın-
da kurlar arasında bir uyum sağlanmasına (Tek Fiyat Kanunu) yardımcı olmaktadır. İşlem giderleri hesaba
katıldığında ise, kurlar arasında en az bu giderleri yansıtacak kadar bir farklılık olacaktır.
Ayrıca belirtmek gerekir ki, kurlar arasında dengenin bozulması ve arbitraj olanaklarının ortaya
çıkması çok kısa vadeli bir durumdur. Arbitraj faaliyeti anında bu boşluğu doldurur ve uyum yeniden
sağlanır.

Çapraz Kur Farklılıklarına Bağlı Arbitraj: Üç-uçlu Arbitraj


Arbitraj bazen piyasalar arasındaki fiyat farklılıklarından değil, aynı piyasada ulusal paraların çapraz
kurları ile dolaysız kurları arasında oluşabilecek farklılıklardan da kaynaklanabilir. Bunu örnekle göster-
mek için yine alış ve satış kurlarının birbirine eşit olduğu varsayılsın. Bu amaçla dolar, mark ve TL’yi ele
alalım ve bu paraların belirli bir anda iç ve dış tüm piyasalarda aşağıdaki fiyatlar üzerinden işlem görmekte
olduklarını kabul edelim:

188
7
Uluslararası Ticaret

Üç-uçlu arbitraj: İki ulusal para arasında dolaylı yoldan elde edilen çapraz kur ile dolaysız kur
arasındaki farklılıktan kaynaklanan arbitraj, üçgen arbitraj olarak da adlandırılabilir.

1€: 2.00$ veya 1€: 2.50TL ve


1$: 1.00TL

Her piyasada aynı kurlar geçerli olduğuna göre, burada bir yer arbitrajından söz edilemez. Ancak yu-
karıdaki piyasa kurlarından Euro’nun dolaysız TL kuru ile çapraz kuru arasında bir uyumsuzluk olduğu
anlaşılmaktadır. Çünkü piyasadaki dolaysız TL/$ kuru (dolar birimi başına TL miktarı) 1.00 TL iken,
hesaplanan doların TL kuru 1.25 TL’dir. Diğer bir deyişle doların TL ye göre dolaysız kuru ile çapraz kuru
arasında bulunan 0.25 TL miktarındaki fark arbitrajcıları harekete geçirecektir.
Arbitrajcının burada izleyeceği yol şöyle özetlenebilir: Elinde TL bulunan arbitrajcı bununla dolar satın
alacak, satın aldığı dolarları Euro’ya dönüştürecek, en son da bu Euroları satıp TL satın alacaktır. Böyle
hareket ederse 1 Euro’yu 2.00TL’ye elde eder ve bunu 2.50 TL kurundan sattığında da 0.50 TL kâr sağla-
mış olur. Eğer arbitrajcı işe dolarla başlamışsa izleyeceği yol, bununla Euro almak, Euro’yu TL’ye çevirmek
ve TL fonlarını dolara dönüştürmek biçiminde olacaktır. Kârı yine, dolar başına 0.25 TL (veya 0.25$’dır).
Üçüncü bir durum olarak arbitrajcı Euro ile başlayabilir; bunun için Euro ile TL satın alır, bunları dolara
çevirtir ve dolarla da tekrar Euro’ya dönüş yapar.
Dikkat edilirse arbitrajcı hangi para ile başlarsa, işlemlerin yapılmasından sonra yine aynı paraya döner
ve bir kazanç elde eder. Bu işlemler sonucu olarak da çapraz kurlarla dolaysız kurlar arasındaki uyumsuzluk
ortadan kalkar ve aynı iki ulusal para arasında tek fiyat oluşur. Yukarıdaki örnekte TL karşılığı piyasada yo-
ğun olarak dolar satın alınması doların dolaysız TL kurunu çapraz kur olan 1$ = 1.25 TL düzeyine çıkartır
ve bu noktada da arbitraj olayı biter.
Daha önce açıklanan yer arbitrajı, iki ülkenin ulusal parası ile ilgili bulunmakta ve yalnız iki ayrı işlem
gerektirmekteydi. Burada ise üç farklı ulusal para vardır ve arbitraj üç ayrı işlem gerektirmektedir. Onun
için buna “üç uçlu arbitraj” da denmektedir.
Arbitraj bazen daha fazla sayıda ulusal parayla da ilgili bulunabilir. Ancak temel mekanizma aynıdır:
Belli bir anda kurlarda farklılıkların ortaya çıkması (aynı iki ulusal para arasında) ve bu fiyat farklılığından
kazanç elde etmek için ilgili paraların eşanlı olarak alınıp satılma (veya tersine satılıp alınması) girişiminde
bulunulmasıdır.

Yaşamla İlişkilendir

Döviz Piyasalarının Coğrafi Dağılışı


Döviz piyasaları uluslararası mali piyasalar arasında işlem hacmi en yüksek olan piyasalardır. Aşağı-
da bu piyasaların önem sıralarına göre coğrafi dağılışı, döviz cinslerine göre işlem hacimleri ve işlemle-
rin ağırlıklı olarak hangi paraların değişimi biçiminde gerçekleştirildiği gibi konularda rakamsal veriler
sunulacaktır.
Uluslararası Denkleştirme Bankası’nın (BIS) üç yılda bir yapılan anketine göre 2013 yılında çe-
şitli ülkelerin piyasalarında gerçekleştirilen döviz işlemlerinin hacimleri ve bunların yüzde oranları
Tablo7.2’de gösterildiği gibidir.

189
7
Döviz Piyasası Analizleri

Tablo 7.2 Döviz Piyasası İşlemlerinin: Coğrafi Dağılışı, 2016


(Nisan Ayı Günlük Ortalaması)
Ülke İşlem Değeri (Milyar $) Yüzdesi
İngiltere 2.406 36.9
ABD 1.272 19.5
Singapur 517 7.9
Hong Kong 437 6.7
Japonya 399 6.1
Fransa 181 2.8
İsviçre 156 2.4
Avustralya 121 1.9
Almanya 116 1.8
Danimarka 101 1.5
Kanada 86 1.3
Hollanda 85 1.3
Türkiye 22 0.3

Kaynak: BIS, Trennial Central Bank Survey 2016, s. 14.

Buna göre dünyadaki en büyük döviz piyasası, günlük 2.406 milyar dolar veya yüzde 36.0 ile İn-
giltere piyasası (Londra)’dır. İngiltere’yi 1.272 milyar dolar veya yüzde 19.5 ile ABD, 517 milyar dolar
veya yüzde 7.9 ile Singapur, 437 milyar dolar veya yüzde 6.7 ile Hong Kong izlemektedir. Japonya,
Fransa, İsviçre, Avustralya ve Almanya gibi ülke veya bölgeler de üst sıralarda yer almaktadır. Tablodan
anlaşılacağı üzere, Türkiye’deki günlük işlem hacmi 22 milyar dolar olarak kaydedilmiştir, bu miktar
toplam dünya piyasasının ancak yüzde 0.4’ü kadardır.

Döviz Spekülasyonu
Döviz piyasasındaki işlemlerin bir bölümü spe- Spekülasyon: Bir kimsenin kendi tah-
külasyon amacıyla yapılır. Spekülasyon, yalnızca minlerine dayanarak, fiyatında yükselme
dövizle ilgili bir faaliyet de değildir. Alım satım ko- beklediği ekonomik varlığı satın alması,
nusu olan ve fiyatlarında iniş çıkışlar görülen, kolay fiyatında düşme beklediği malı ise satması
taşınabilen ve bozulmadan saklanabilen tüm mallar ile kâr sağlamaya çalışması; bir tür “riske
veya mali varlıklar üzerinde spekülasyon yapılabilir. karşı oynayarak” kâr elde etme faaliyetidir.
Genel bir tanımlamayla spekülasyon, bir kimse-
nin kendi yaptığı tahminlere dayanarak, fiyatında
yükselme beklediği ekonomik varlığı satın alması, Bizim burada üzerinde duracağımız konu döviz
fiyatında düşme beklediklerini ise satması yoluyla spekülasyonudur. Dolayısıyla, herhangi bir yabancı
bir kâr sağlama faaliyetidir. Eğer tahminler doğru paranın değer kazanacağını tahmin eden speküla-
çıkarsa kâr elde edilir, tersi durumda ise bir zarar tör, ilerde satmak amacıyla o parayı bugünden sa-
vardır. tın alır. Eğer tahminleri gerçekleşir de ilgili döviz

190
7
Uluslararası Ticaret

gerçekten değer kazanırsa, bundan bir kazanç sağ- Spekülatörler, döviz kurlarındaki değişmelerin
lar. Eğer yanılırsa, yani satın aldığı dövizin değeri tahmin edilmesinde, ülkenin ödemeler bilançosu
düşerse bundan da bir zarara uğrar. Yabancı para- durumu, faiz ve enflasyon oranı, ihracattaki geliş-
larda değer düşüşü beklenen durumlarda ise spe- meler, dış borç ödemeleri, IMF gibi mali kuruluş-
külatörler buna ters bir davranış gösterirler. Yani, ların desteği, vs. gibi tüm etkenleri dikkate alırlar.
bugünden adı geçen dövizi satar ve beklerler. Yarın Başarı doğru tahmini yapabilmektedir.
dövizin fiyatı gerçekten düşmüşse, onu daha ucuza Döviz spekülasyonu ya anında teslim piyasasın-
satın almakla bir kâr elde etmiş olurlar. Yok, eğer da, ya da geleceğe yönelik piyasalarda yapılır. Anın-
fiyat düşmemiş, yükselmişse o takdirde bir zarar da teslim piyasasında spekülasyon, nakit yabancı
söz konusu olur. paraların alım satımı biçimindedir. Bunun için
Spekülasyonun ayırıcı özelliği ilerdeki fiyat eldeki nakit fonlarını bu işlemlere bağlamak gere-
değişmelerinin bugünden tam olarak bilinmeme- kir. Bazı amatör spekülatörler bunu deneyebilirler.
si, yani geleceğe ait bir belirsizliğin bulunmasıdır. Ama profesyonel spekülatörler, geleceğe yönelik pi-
Bu durumda herkes, tüm göstergeleri göz önüne yasalarda “oynamayı” tercih ederler. Çünkü bu yol
alarak tahminler yapar ve bu tahminlerine göre de daha pratik ve masrafsız olmaktadır. Bu konuda ise
alım veya satım faaliyetine girişir. Kuşkusuz, doğ- gelecek bölümlerde ayrıntılı bilgi verilecektir.
ru tahmin yapanlar kazanır, diğerleri hatalarının
cezasını uğradıkları zararla çekerler. Eğer gelecek,
bugünden tam olarak biliniyor olsa idi, herkes aynı
davranış içine gireceğinden bir spekülasyondan söz dikkat
Arbitraj ve spekülasyon birbirinden farklı işlem-
edilemezdi. Kısacası, risk yüklenmek spekülasyo-
lerdir. Arbitrajcı hiç risk üslenmezken, speküla-
nun temel özelliğidir.
törün tüm faaliyeti riskle oynamaktır.

Öğrenme Çıktısı
5 Döviz arbitraj ve spekülasyonu kavramlarını tanımlayabilme, aralarındaki farkları açıklayabilme

Araştır 3 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Arbitraj nedir, ne gibi yollar-


Piyasada fazla işlem görme- Arbitraj nedir, ne gibi yol-
la yapılabilir? Spekülasyonla
yen iki parayı birbirine dö- larla yapılabilir? Ekonomik
arasında ne gibi farklar var-
nüştürmenin en etkili yolu yararları nelerdir?
dır? Arbitraj fiyatlarla ilgili
nedir?
nasıl bir sonuç doğurur?

PERAKENDE VE TOPTAN (INTERBANK) DÖVİZ PİYASALARI


Bankalar döviz piyasasının vazgeçilmez kuruluşlarıdır. Müşteriler döviz işlemlerinin büyük bir bölü-
münü bankalarla gerçekleştirirler. Ayrıca dış ticaret ve uluslararası ödeme işlemleri de bankalar aracılığıyla
yürütülür. Bankaların döviz piyasasında oynadıkları bu vazgeçilmez rol dolayısıyla, bu konu üzerinde biraz
daha durmakta yarar vardır.

191
7
Döviz Piyasası Analizleri

Aşağıda önce bankalar aracılığıyla uluslararası Bu işlemler ilgili bankaların döviz pozisyonla-
ödeme işlemlerinin yapılış mekanizması üzerinde rını da etkiler. Eğer başka bir işlem yapılmadığını
durulacak, sonra da interbank piyasası hakkında varsayarsak, Türk bankasında bir eksik dolar pozis-
bilgi verilecektir. yonu, Amerikan bankasında da bir TL fazla pozis-
yonu doğacaktır. Başka bir deyişle, her iki banka
da bir açık dolar pozisyonu ile karşılaşacaktır. Ban-
Bankalar ve Uluslararası Ödeme kaların herhangi bir kur riski ile karşılaşmamaları
İşlemleri için bu açık pozisyonlarını denkleştirmeleri gerekir.
Uluslararası ödeme işlemleri döviz piyasasında Bunun yapılış mekanizması aşağıda açıklanacaktır.
faaliyet gösteren bankalar aracılığıyla yürütülür. Gü- Ancak belirtelim ki, eğer bankalar bu pozisyonla-
nümüzde bankaların aracılığından yararlanmadan rı piyasada denkleştiremezlerse, kurlarda değişme
sınırların ötesine fon gönderilmesi olağan değildir. kaçınılmaz olur; bu da değişmeleri önlemek üzere
Bazı büyük bankalar, özellikle dış ticaretin fi- merkez bankasının alıcı veya satıcı olarak piyasaya
nansmanı ve uluslararası mali işlemler konularında girmesini gerektirebilir. Bundan da ülkenin resmî
uzmanlaşmışlardır. Uluslararası ödeme konularında döviz rezervleri etkilenir.
faaliyet gösteren bankaların, yurt dışındaki işlerini
gördürebilmeleri için o ülkelerdeki belirli bankalarla
ilişki kurmaları zorunludur. Böylece iki ayrı ülkede
faaliyet gösteren ve karşılıklı olarak birbirlerinin iş-
dikkat
lerini yürütmek üzere aralarında anlaşma bulunan
bankalara muhabir banka adı verilir. Muhabir ban- Bankalar, dolar fonlarının uluslararası transfe-
ka bazen, çokuluslu bir bankanın yabancı ülkede fa- riyle ilgili olarak kısaca, CHIPS (Clearing Ho-
aliyet gösteren şubesi de olabilir. Ancak bu zorunlu use Interbank Payments System: Takas Kurumu
değildir, tamamen ayrı bankalar arasında da varılan Interbank Ödeme Sistemi) diye adlandırılan
anlaşma gereği muhabirlik ilişkisi kurulabilir. bir bilgisayar ağını kullanırlar. Dünyada dolar-
la ilgili interbank transferlerinin yüzde 90’nın-
dan fazla bir bölümü CHIPS kanalıyla gerçek-
Muhabir banka: İki ayrı ülkede faaliyet leştirilmektedir. CHIPS’in merkez ofisi New
gösteren ve karşılıklı olarak birbirlerinin York’tadır; 150’den fazla mevduat kuruluşu bu
işlerini yürütmek üzere aralarında anlaşma sisteme üyedir. Sterlin fonlarının transferi için
bulunan bankalara verilen isim de 1984’te CHAPS (Clearing House Automa-
ted Payments System: Takas Kurumu Otomatik
Ödeme Sistemi) diye bilinen benzer bir sistem
Muhabir bankalar, birbirleri üzerinde ve o ya- kurulmuştur.
bancı ülkelerin ulusal paraları cinsinden her an
kullanılabilecek alacak hesapları bulundururlar.
Karşı banka adına bir ödeme yapılırken onun hesa-
bı borçlandırılır, bir gelir tahsili durumunda da bu Perakende ve İnterbank Döviz
hesap alacaklandırılır. İşlemleri (İkinci Düzey Başlık)
Yukarıda da değinildiği gibi, bankalarla (ve döviz
TÜRKİYE ABD
ticareti yapan banka dışı mali kurumlar) müşteriler
arasındaki işlemler perakende döviz piyasasını oluş-
Mal
İthalatçı İhracatçı turur. Döviz piyasasının ikinci ve görünmeyen yönü
ise döviz pozisyonlarını denkleştirmek için bankaların
Ödeme Ödeme kendi aralarında yaptıkları işlemlerden oluşur. Buna
(TL) ($) da bankalararası döviz piyasası veya döviz interbankı
Türkiye Ödeme emri Amerika
adı verilir. Döviz piyasasının en büyük bölümünün,
Bankası Bankası interbank piyasasından oluştuğunu göz önüne alarak,
döviz piyasasının görünmez yönünü oluşturan bu
Şekil 7.1 Uluslararası Ödeme İşlemlerinin Yapılış Mekanizması ikinci tür piyasa üzerinde biraz daha duralım.

192
7
Uluslararası Ticaret

Döviz işlemlerinde bankanın karşılaşacağı risk, paranın kurundaki düşüşten zarara uğrayacaktır.
beklenmedik kur değişimlerinden ortaya çıkar. Eksik pozisyon durumunda yine bir risk söz ko-
Örneğin; kurlardaki bir düşme, bankanın elindeki nusudur; çünkü elinde yeterinden az döviz ya da
döviz rezervlerinin değerini azaltarak bankayı kay- aynı şey demek olan gereğinden fazla ulusal para
ba uğratır. Bunun gibi, kurlardaki bir yükselme de bulunmaktadır. Bu dövizi satın alıp yerine koydu-
bankanın döviz borçlarının ulusal para karşılığını ğu sırada eğer döviz kuru yükselmiş bulunuyorsa,
artırarak yine bir kayıp doğurur. Şimdi, bu genel bir zarara uğraması kesindir.
açıklamalar çerçevesinde bankanın karşılaşabileceği Bankalar açık pozisyonlarını denkleştirmek
çeşitli olasılıkları ve bunlara karşı alınabilecek ön- üzere interbank piyasasına başvurabilirler. Aşağıda
lemleri gözden geçirelim. bu konunun ayrıntıları üzerinde durulacaktır.
Eğer belirli süre içerisinde bankanın yabancı bir
para (diyelim ki dolar) üzerinden, müşterilerinden
satın aldığı miktar ile onlara yaptığı satışlar (veya
alım ve satım yükümlülükleri) birbirine eşitse, ban- Açık pozisyonu denkleştirme: Bankala-
kanın söz konusu döviz üzerindeki pozisyonunda rın uyguladıkları risk yönetimi politikası
bir değişme olmaz; dolayısıyla bir döviz riski ile çerçevesinde fazla veya eksik pozisyonla-
de karşılaşılmaz. Oysa eğer satın alınan (veya satın rını kapatıcı yöndeki faaliyetlerine denir.
alma yükümlülüğü altına girilen) döviz miktarı sa-
tış (veya üstlenilen satış yükümlülüğü) tutarından
fazla ise o takdirde döviz rezervlerinde bir artışla
karşılaşılır. Bu duruma, bankanın ilgili yabancı
dikkat
para üzerinde fazla (uzun) pozisyon alması denir Firmalar vadeli işlem yapmakla riski bankaya
veya bunun tersi olabilir, yani banka aynı para üze- devretmiş, kendilerini riskten korumuş olurlar.
rinden satın aldığından daha fazla döviz satışında Fakat bankalar da yüklendikleri bu riskten ken-
bulunmuştur. Buna da eksik (kısa) pozisyon adı dilerini korumak üzere risk yönetimi işlemleri
verilir. yapmak zorundadırlar.

Fazla pozisyon: Bankanın satın aldığı İnterbank piyasası dealerlardan ve brokerlerden


(veya satın alma yükümlülüğü altına girdi- oluşur. Ama bu ikisinin rolleri esas olarak birbirinden
ği) döviz miktarının, sattığı (veya üstlendiği farklıdır. Dealer, faaliyetlerini bir büyük bankanın
satış yükümlülüğü) tutarından fazla olması ana merkezindeki döviz odasından yürütür. Bir piya-
durumu. Uzun pozisyon olarak da bilinir. sa yapıcısı durumundadır; bankanın ihtiyacına göre
sürekli biçimde döviz almaya ve satmaya hazırdır.
İnterbank piyasasında yapılan işlemlerin hacmi,
genellikle milyon dolarlarla ifade edilir. Bu piya-
Eksik pozisyon: Bankanın aynı yabancı sada uygulanan kurlar da aşağıda belirtileceği gibi,
para üzerinden satın aldığından daha fazla bankaların perakende müşterileri için belirledikleri
döviz satışında bulunması durumu. Kısa fiyatlardan farklıdır.
pozisyon olarak da bilinir. İnterbank işlemlerinin yapılışını somut biçim-
de açıklamak için, örneğin dolar üzerinden eksik
pozisyon veren bir bankayı ele alalım: Pozisyonunu
Bankaların Döviz Riski Yönetimi denkleştirmek üzere dolar satın almak isteyen bu
Bankalar normalde spekülatif kuruluşlar değil- bankanın iki seçeneği vardır: Birincisi, ana merke-
dir; o bakımdan döviz işlemlerinde güvenceli hare- zindeki dealerının doğrudan öteki bankalara tele-
ket etmek zorundadırlar. Gerek fazla, gerek eksik fon ederek dolar satmak isteyen (yani pozisyonu
pozisyon durumlarında banka kur riskine açıktır. kendisininkine ters) bir banka bulmak; ikincisi de
Çünkü birinci durumda bir döviz rezervi fazlası- bir brokere başvurarak onun aracılık hizmetlerin-
na sahiptir. Eğer bu fazlalığı elinden çıkarmazsa, o den yararlanmak.

193
7
Döviz Piyasası Analizleri

Eğer birinci yola gidilirse, dealer piyasada faali- leri hakkında oldukça sağlıklı tahminlerde buluna-
yet gösteren çok sayıdaki bankadan bazılarını arar bilirler. Nitekim aracılık faaliyetini yürütürken bu
ve karşı tarafın fiyat teklifini uygun bulursa onunla eğilimlere göre döviz kurlarının belirlenmesinde
doğrudan anlaşma yapar. Bir dealer, öbürüne alıcı önemli derecede etkili olurlar. Fakat brokerlerin
veya satıcı olduğunu belirtmeden onun fiyatını bil- hizmetleri oldukça pahalıdır. O bakımdan bazı bü-
dirmesini ister. O da alış ve satış fiyatlarını belirtir. yük bankaların dealerler’ları, daha önce de belir-
Karşı tarafın fiyat teklifini alınca, arayıcının yalnız tildiği gibi, bazen brokerlere başvurmaktansa, ilgili
bir dakika kadar bir düşünme süresi vardır. Verece- bankayı doğrudan kendileri arayıp bulmayı tercih
ği karar bağlayıcı olacaktır. O bakımdan hata yap- ederler.
maması gerekir. İster doğrudan ister brokerler aracılığıyla olsun,
Doğrudan bir karşı taraf arayıp bulma yönte- bankalar arasında yapılan döviz işlemleri döviz in-
minin, broker komisyonlarından tasarruf etme gibi terbankı kapsamına girer. Hacimlerinin büyük ol-
bir avantajı vardır. ması dolayısıyla interbank işlemlerine uygulanan
İkinci seçenekte ise işlem yapacağı karşı banka- döviz kurları perakende piyasada geçerli olanlardan
yı kendisi arayıp bulmak yerine, bu işi bir brokere daha düşüktür. Bankalar, interbank kurlarına belir-
havale eder. Brokerler, daha önce de belirtildiği gibi li bir marj ekleyerek müşterilerine uygulayacakları
bankalar arasında aracılık görevi yaparlar. Belli bir kurları oluştururlar.
dövizi satın almak isteyen bankaya satıcı durumda Belirtmek gerekir ki, bankalar perakende pi-
olan bir banka, satmak isteyene de alıcı bulurlar. yasadaki müşterilerinden gelecek her siparişi kar-
Bu hizmet karşılığında her iki taraftan da bir ko- şılamak için interbank piyasasına girmeleri de
misyon alınır. gerekli değildir. Doğal olarak bu konuda belirli
Şurasını belirtmekte yarar vardır ki, banka- bir esneklik içinde hareket ederler. Pozisyonların-
lar ister alıcı, ister satıcı olarak piyasaya girsinler, daki eksilme veya artma ancak kendilerince kabul
kimliklerinin bilinmesini arzu etmezler. Çünkü bu edilemez bir sınıra ulaştıktan sonra bunu denk-
hem kendileri, hem de piyasa için olumsuz sonuç- leştirmek isterler. Diğer bir deyişle, bankalar da
lar doğurabilir. Örneğin, bir büyük bankanın piya- uygulamada belirli ölçülerde bir eksik veya fazla
saya alıcı olarak girmesi, piyasada döviz talebinin pozisyon almaktadırlar.
arttığına bir işaret sayılabilir ve satıcı derhâl fiyatı İnterbank Piyasasında Elektronik İşlemlere Da-
yükseltebilir. Aynı şekilde, büyük bir bankanın dö- yalı Sistemler: 1980’lerden sonra interbank piya-
viz satmak istemesi de piyasada kurları düşürücü sasında doğrudan bir karşı taraf bulma alanında
etki yapabilir. Küçük bankalar ise ticari kapasitele- büyük ilerlemeler sağlandı. Daha önce de değindi-
rinin sınırlılığının anlaşılmasını istemediklerinden, ğimiz gibi, “otomatik alım ve satım sistemleri” adı
kimliklerini işlemler son aşamaya gelinceye kadar verilen yeni uygulamalar ortaya çıktı. Bunlar dün-
gizli tutmayı tercih ederler. yanın dört bir yanına dağılmış bankaların dealerleri
Şimdi, tekrar broker kanalıyla dolar satın almak arasında işlem fiyatları, işlem miktarları ve öteki pi-
isteyen banka örneğine dönelim. Banka brokere, yasa bilgileri konusunda dolaysız iletişim kurma ve
satın almak istediği dövizin miktarını ve ödeyebi- otomatik işlem yapma olanağı sağlarlar. Elektronik
leceği fiyatın üst sınırını bildirir. Broker da eğer sistemlerin en tanınmış olanlarından birisi ABD’de
hâlen elinde böyle bir teklif varsa onu ilgili bankaya 1992’de faaliyete geçen Reuters’tir. Ertesi yıl onu
bildirir. Yoksa alıcının kimliğini belirtmeden çeşitli MINEX adlı sistemin oluşturulması izledi. Japon
bankalara başvurup onlardan dolar satış teklifleri bankaları ile Dow Jones’a hizmet sunmak için de
alır. Bunların içinde en uygun olanını döviz talep Telerate ve Electronic Brokering Services kuruldu.
eden bankaya bildirir. Teklif kabul edildikten son-
ra alıcı ve satıcı arasında doğrudan ilişki kurulur.
O aşamaya kadar bankalar birbirlerinin kimlikleri Elektronik sistemde denkleştirme: Re-
hakkında bilgi sahibi olmazlar. uters gibi bilgisayar sistemine üye olan
bankaların teklif ve taleplerini anonim
Brokerler, yürüttükleri aracılık faaliyetleri dola-
biçimde bilgisayara girmeleri ile işlemlerin
yısıyla döviz piyasasındaki gelişmelerle iç içedirler.
aracısız gerçekleştirilmesi.
O bakımdan piyasanın gidişi ve olası kur değişme-

194
7
Uluslararası Ticaret

Reuters (ve diğerleri), sisteme üye olarak katılan piyasasındaki geleneksel brokerlik faaliyetlerinde
bankaların ve öteki mali kurumların yayınlanmak de bir yavaşlama gözlenmektedir. Ancak otomatik
üzere alış ve satış fiyatlarını ekrana canlı olarak gir- interbank işlemleri yine de sisteme girmeyi kabul
melerine olanak sağlar. Fiyat kotasyonları ekranda eden bir grup banka arasında gerçekleştirilmekte-
anonim (isimsiz) biçiminde gözükür. Bankaların dir. Sistemin dışındaki bankalarla geleneksel uygu-
girdiği bu fiyat öneri ve talepleri örtüşünce, işlem lamaları sürdürme zorunluluğu vardır.
gerçekleştirilir. Sistem, ayrıca tarafların hesapla- Bunlardan ayrı olarak interbank piyasasında
rında yeterli bir kredinin bulunup bulunmadığını ödeşme ve denkleştirme amacıyla da çeşitli sistem-
denetler ve gerekli onayın alınmasından sonra da ler oluşturulmuştur. Daha önce sözü edilen CHIPS
hesaplarda denkleştirme işlemlerini yapar. bunlardan birisidir. Bankalar arasında yapılan sa-
Böylece, geleneksel telefona dayalı doğrudan yıları on binlerle ifade edilen işlemlerin geleneksel
arama yöntemine göre işlemler, çok daha hız- olarak iki taraflı biçimde denkleştirilmesi büyük
lı biçimde gerçekleşebilir, bu da zaman uzadıkça maliyetlere yol açar. Bunların çok yanlı biçimde
kaçırılabilecek olan uygun fiyat fırsatlarından ya- denkleştirilmesi için kurulan sistemler ise hem ma-
rarlanma olanağı sağlar. Otomatik işlem sistemleri- liyetleri düşürmüş, hem de likidite risklerini önem-
nin yaygınlaşmaya başlaması ile birlikte interbank li ölçüde azaltmıştır.

Öğrenme Çıktısı
6 Döviz interbankını ve perakende döviz piyasasını açıklayabilme

Araştır 4 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Bir banka veya banka dışı


mali kurumun belirli bir
Bankaların uluslararası öde-
döviz üzerinden eksik veya
melerdeki aracılık rollerini Perakende ve toptan döviz pi-
fazla pozisyon alması nedir?
bir diyagram yardımıyla yasası ne demektir? Anlatın.
Neden her iki durumda da
açıklayın.
ilgili kurum, kur riskine
karşı açık durumdadır?

ULUSAL PARANIN KONVERTİBİLİTESİ


Latince kökenli bir kelime olan konvertibilite, değiştirme veya dönüştürme gibi anlamlara gelir. Eko-
nomideki anlamı da bununla ilgilidir. Şöyle ki, bir ülke ulusal parasının, döviz piyasasında serbestçe öteki
ülke paralarına dönüştürülebilme özelliğine sahip olmasını ifade eder.
Konvertibilitenin ilk koşulu, ülkede yasalara göre serbest bir döviz piyasasının varlığıdır. Bu piyasada
bankalar ve öteki aracı kurum ve kuruluşlar, dileyen herkese ve diledikleri miktarda döviz satarlar veya
bunların arz edecekleri dövizleri satın alırlar. Böylece ulusal paranın yabancı paralara dönüştürülmesi,
dövizlerin ithal ve ihracı tamamen serbesttir.
Belirtmek gerekir ki, konvertibilite ile döviz kurunun sabit veya değişken oluşu arasında bir ilişki yok-
tur. Başka bir deyişle, serbest döviz piyasasına sahip bir ülkede döviz kurları, hükümet yetkililerince be-
lirlenen sabit kurlar biçiminde olabileceği gibi, piyasanın işleyişine bırakılmış bir değişken biçiminde de
olabilir. Konvertibilitenin ayırıcı özelliği, dileyen herkesin serbestçe döviz işlemi yapabilme hakkının bu-
lunması ve döviz fonlarının ihraç ve ithalinin serbest olmasıdır.

195
7
Döviz Piyasası Analizleri

Her türlü döviz alım ve satımı devletin tekelinde


toplanmıştır. Kişilerin izinsiz olarak yanlarında
dikkat döviz bulundurmaları veya döviz alım ve satımına
Konvertibilite ülkede ulusal yasaların serbest girişmeleri, yasalarla ağır suç sayılmıştır. Bu şekilde
döviz işlemi yapılmasına izin vermesi demektir. konvertibiliteden yoksun paralara inkonvertibil pa-
Hükûmet döviz işlemleri üzerindeki serbestiyi sı- ralar veya yumuşak paralar adı verilir.
nırlandırdığı ölçüde ulusal para konvertibiliteden
uzaklaşır, yumuşak para özelliğine sahip olur.

Yumuşak para: Konvertibiliteden yoksun


paralara verilen isim; bu ülkelerde döviz
Bu konuda bir başka yanlış anlayışa değinmek
alım ve satımı, ithal ve ihracı üzerine hü-
gerekir: Çoğu kez sanıldığının tersine, konvertibil
kümetler çeşitli kısıtlamalar koymuşlardır.
paraların ille de uluslararası ödemelerde kullanılan
paralar olması gerekmez. Çünkü uluslararası öde-
meler, ancak sınırlı sayıda ulusal para üzerinden
yapılır. Bunlar geleneksel olarak Amerikan doları Belirtmek gerekir ki, dünyada konvertibilite so-
ve daha sınırlı ölçüde İngiliz sterlini, Alman markı runlarının ortaya çıkması 1930’ların sonrasına rast-
ve Japon yeni gibi paralardır. Bu paraların uluslara- lar. Altın para standardının uygulandığı dönemler-
rası ödeme aracı olarak kullanılmaları, o ülkelerin de, her ülke parasını belirli fiyattan altına bağladığı
dünya ekonomisindeki ağırlıklarıyla ilgilidir. Daha ve bu sabit fiyattan altın alım-satımını sürdürdüğü
birçok sanayileşmiş ülkenin parası konvertibil ol- için ulusal paralar, altın içeriklerine göre serbestçe
masına karşın, uluslararası ödemelerde yaygın bi- birbirine dönüştürülebilmekte idiler. Ancak, Bü-
çimde kullanılmaz. yük Depresyon yıllarından sonra altın standardı
Konvertibilite, liberal ekonomik sistemin doğal kaldırılınca, ulusal paraların birbirine dönüştürül-
bir sonucu sayılır. İç ve dış ekonomik ve mali ilişki- mesi de bir sorun olarak ortaya çıkmıştır.
lerinde serbest piyasa ekonomisi modelini uygula- İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan Ulus-
yan ülkelerin, aynı zamanda paralarına konvertibi- lararası Para Fonunun amaçlarından birisi de üye
lite tanımaları yani serbest rekabet koşullarına göre ülkelerin konvertibiliteyi benimsemelerine yardım-
işleyen bir döviz piyasasına sahip olmaları gerekir. cı olmaktı. Nitekim Batı Avrupa ülkeleri konverti-
Ulusal ekonominin dünya ekonomisi ile bütünleş- biliteye aşamalı olarak ancak 1958’de geçebilmiş-
mesi bu şekilde gerçekleşir. lerdir. Türkiye’de çok uzun bir kambiyo denetimi
uygulamasından sonra, 24 Ocak 1980 Kararlarını
izleyen liberal ekonomi döneminde kambiyo kont-
Konvertibilite: Ülkede yasalara göre rolünü giderek yumuşatmış ve ancak 1991 yılı baş-
serbest bir döviz piyasasının varlığıdır. larında ulusal parasını konvertibil bir para olarak
Böylece ulusal paranın yabancı paralara IMF’ye tescil ettirmiştir.
dönüştürülmesi, dövizlerin ithal ve ihracı Bir ülkenin ulusal parasına konvertibilite tanı-
tamamen serbesttir. yabilmesi için gerek iç gerek dış mali çevrelerde, o
ülke ekonomisine karşı belirli bir güvenin oluşmuş
bulunması gerekir. Bu da ancak ülkenin, ihtiyacı
Konvertibilite, uluslararası ödeme ve denk- olan dövizi yaratabilecek bir kapasiteye sahip olma-
leştirme işlemlerini bürokrasiden kurtarması, dış sına bağlıdır. En sağlam döviz kazanma yolları ise
ticareti ve dış mali ilişkileri geliştirmesi ve dünya gelişmiş bir sanayiye sahip olmak ve dünya piya-
ekonomisinin karşılaştırmalı üstünlük modeline salarında ileri ölçüde rekabetçi güç elde etmektir.
uygun biçimde gelişmesine katkıda bulunması gibi Bununla birlikte, ülke döviz gelirlerini başka kay-
yönlerden önemli yararlar sağlamaktadır. naklarla da destekleyebilir. Örneğin; dış turizm,
Konvertibilitenin tersi kambiyo denetimidir. önemli bir ham madde ihracatçısı olmak veya ül-
En katı uygulama şekliyle kambiyo denetiminde kenin önemli miktarlarda yabancı sermaye çekebil-
serbest döviz işlemlerine tümüyle izin verilmez. mesi vs. gibi.

196
7
Uluslararası Ticaret

Döviz, gelişmiş ve az gelişmiş çoğu ülkeler için ih- parayı yabancı paralara dönüştürme izni verilmez-
tiyaç duyulan kaynakların başında gelir. Dolayısıyla ken, bu hak yabancılara sağlanmaktaydı. Böylece
mevcut döviz rezervlerini ekonomik kullanmak için yabancılar, sözgelişi ülkede mal ihracatı veya başka
zaman zaman döviz işlemleri üzerine şu veya bu şekil- bir yolla ulusal para cinsinden bir alacak hakkı elde
de kısıtlamalar konulur. Örneğin; mal akımları ser- ettiklerinde, bu fonları dövize çevirterek yurtdışına
best bırakılırken, dışarıya sermaye ihracı yasaklanır çıkarabiliyorlardı. Bu olanak sağlanmadığı takdirde
veya belirli miktarla sınırlandırılır, ya da yurtdışına yabancıların ülkede sahip oldukları parasal fonlar
çıkışlarda belirli miktarın üzerinde döviz satın alımı- bir tür “donmuş alacak” durumuna gelmiş olacaktı.
na izin verilmez, vs. Bütün bu ve benzeri durumlarda Batı Avrupa ülkeleri 1958’de tam konvertibiliteye
ulusal paranın konvertibilitesi de konulan kısıtlama- geçmeden önce ilk adım olarak böyle bir “yabancı
lar ölçüsünde zayıflatılmış olur. Teorideki tam kon- konvertibilitesi” uygulamışlardı.
vertibiliteye karşılık, uygulamada karşımıza daha çok Günümüzde Rusya ve öteki bazı yeni bağımsız
sınırlı konvertibilite durumları çıkmaktadır. cumhuriyetler ulusal paralarına konvertibilite sağ-
Döviz kontrolü uygulayan bir ülkenin parası- lamaya çalışmaktadırlar. Ancak, yukarıda da belirt-
na konvertibilite tanıması, genellikle bazı sınırlı tiğimiz gibi, konvertibilitenin ön koşulu, sağlam
konvertibilite aşamalarından sonra gerçekleştirilir. bir ekonomiye sahip olmaktır. Bu ülkeler hâlen
Bununla ilgili bir uygulama, geçmişte Batı Avrupa özelleştirme ve serbest piyasa ekonomisine geçişin
ülkelerinde görülen yabancı konvertibilitesi duru- karışıklıklarını yaşamaktadırlar. Ayrıca enflasyon
mudur. Burada ülke sakinlerine, ellerindeki ulusal oranları oldukça yüksek boyutlardadır.

Öğrenme Çıktısı
7 Ulusal paranın konvertibilitesini açıklayabilme

Araştır 5 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Döviz piyasalarının hacmi,


coğrafi dağılımı, piyasada
Hangi paralar konvertibil- TL’nin konvertibilitesi yo-
işlem gören paralara göre
dir? Konvertibilitenin ko- lunda nasıl bir gelişme ol-
işlem hacimleri konuların-
şulları ve yararları nelerdir? muştur?
da istatistiksel veri toplayıp,
yorumlayın.

DÖVİZ PİYASASININ DİĞER PİYASALARDAN FARKLARI


Açıklamaların bu aşamasında döviz piyasalarının diğer piyasalara göre önemli bazı farklılıkları üzerinde
durulacaktır. Bunları aşağıdaki gibi özetleyebiliriz:
a. Döviz piyasaları döviz arz ve talep edenlerin doğrudan karşılaştıkları piyasalar değildir: Bu
piyasalarda örneğin mal piyasalarından farklı olarak arz ve talep edenler genellikle hiç yüz yüze gelmezler.
Çünkü asıl alıcı ve satıcılar işlemleri birbiriyle değil aracı durumundaki banka, banka-dışı mali kuruluşlar
ya da gerçek kişilerle yaparlar. Banka ve mali kurumları bu piyasalardaki rolü aracılık etmek, yani alıcı ve
satıcılara karşı taraf olma durumudur. Bu da işlemciler açısından arayıp bir karşı taraf bulmanın maliyetini
azaltır.
b. Döviz piyasaları belirli bir borsa biçiminde örgütlenmiş piyasalar değildir: Döviz işlemleri,
örneğin menkul kıymetler borsasında olduğu gibi, belirli yerde kurulu ve örgütsel yapıya sahip borsalar-
da yapılmaz. Döviz piyasaları örgütlenmemiş piyasalardır. Gerçi, döviz işlemleriyle uğraşan bankalar ve

197
7
Döviz Piyasası Analizleri

aracı kurumlar daha çok belirli kentlerde yoğunlaş- salarda anında veya vadeli olarak alınıp satılan dö-
mış olabilirler ancak işlemler, müşterilerle bankalar vizler borsalarda olduğu gibi standart sözleşmelere
veya bankaların kendi aralarında serbest piyasa ku- bağlı değildir. Alınıp satılan dövizler, para cinsi,
ralları içinde yürütülür. miktarı ve vadesi (vadeli işlemler için) bakımından
Piyasanın merkezileşmiş veya dağınık bir yapıda tamamen müşterinin isteğine bağlıdır.
olması, fiyatın ilgililerce öğrenilebilmesi bakımın- e. Döviz piyasaları küresel nitelikteki piya-
dan önemlidir. Merkezî piyasada fiyatı öğrenmek salardır: Yukarıda belirtildiği gibi, döviz ticaretiyle
kolaydır. Örneğin, menkul kıymetler borsasında uğraşan kurumlar daha çok büyük mali merkezler-
gerçekleştirilen işlemlerin fiyatları anında ışıklı bir de ve özellikle menkul kıymetler borsalarına yakın
tabela ile gösterilir ve bunlar aynı zamanda elektro- yerlerde toplanmışlardır. Ancak bu, döviz piyasa-
nik olarak (örneğin Reuters kanalıyla) tüm dünyaya larının söz konusu ulusal piyasalarla sınırlı olduğu
duyurulur. Bu tür piyasalarda, piyasa demokrasisi- anlamına gelmez. Dünyanın neresinde bulunur-
nin en iyi biçimde yerine getirileceği düşünülebilir. larsa bulunsunlar, döviz işlemi yapan bankalar ve
(Piyasa demokrasisi ile genellikle anonim emirlerin öteki mali kurumların dealer veya brokerları tele-
en uygun fiyatlardan yerine getirilmesi kastedilir). fon, faks, teleks ve internet ağlarıyla birbirlerine
Coğrafi bakımdan dağınık bir piyasada ise en bağlanmış durumdadırlar. Dolayısıyla herhangi bir
uygun döviz kurunu keşfedebilmek kolay değil- ulusal piyasada ortaya çıkan gelişmeden tüm diğer
dir. Tüm dünya piyasalarında döviz ticareti yapan merkezler anında haberdar olurlar.
banka veya mali kurum sayısı bir tahmine göre Gelişmelerin anında yayılması ve arbitraj ola-
(Uluslararası Denkleştirme Bankası-BIS) 10.000
naklarının varlığı, çapraz kurlarda ortaya çıkabile-
dolayındadır. Bunların çalışma saatleri arasında da
cek bir sapmanın hızla düzeltilmesine yol açar. O
farklılıklar vardır. Bir işlemci, bu kadar çok sayı-
bakımdan aralarındaki coğrafi uzaklığa karşın, tüm
daki karşı taraf arasında en uygun fiyatın nerede
ulusal piyasalardaki kurlar uyum içinde bulunurlar.
olduğunu nasıl bulabilsin?
Bu özellikleri dolayısıyla, döviz piyasalarının evren-
Gerçi bu bankaların, her birindeki kur kotasyon- selleşmiş piyasalar oldukları söylenebilir.
larının elektronik ekranlarda yayımlandığı düşünü-
lebilir. Ama ekranlarda yer alan bu fiyatlar yalnızca f. Yeryüzünde döviz piyasası hiç kapanmayan
gösterge olarak kullanılma veya bilgi verme amacına bir piyasa durumundadır: Kıtalar arasındaki saat
hizmet eder; gerçek işlemler bu fiyatlardan yapılır farkları nedeniyle, 24 saat içerisinde dünyadaki
veya yapılmaz. İşlemler yapıldığında da bunların döviz piyasalarından hiç değilse birisi açıktır. Ör-
kayıtlarının tutulup bir araya getirilmesi ve duyurul- neğin ABD’nin batısında San Francisco’da çalışma
ması söz konusu değildir. Özetle, piyasa dağınıklığı günü sona erince, Uzak Doğu piyasaları (Tokyo,
dolayısıyla aynı dövizlerin piyasada az çok farklı fi- Hong Kong, Singapur) iş gününe yeni başlar. Bu
yatlarının kaydedilmiş olmasına rastlanabilir. piyasaların kapanmasında ise Orta Doğu piyasaları
iki saat öncesinden açılmış olup, Avrupa piyasala-
c. Piyasa yapımcılığı: Daha önce de belirtildiği
gibi, döviz piyasasında faaliyet gösteren bazı büyük rı güne yeni başlamaktadır. Londra ile New York
bankalar çoğunlukla piyasa yapımcısı durumunda- arasında üç buçuk saat gibi kısa bir ortak çalışma
dır. Bu bankalar döviz ticareti için belirli fon bütçe- süresi vardır; bu süre içinde iki piyasada da iş hacmi
leri ayırmışlardır. Bunlar beklentileri doğrultusunda aşırı boyutlara ulaşır.
belirli dövizleri alıp satarak pozisyon oluştururlar. Döviz piyasasının 24 saat boyunca hiç kapan-
Ancak bunu yaparken de bir risk üstlenirler. Dolayı- mamasının önemi şuradadır ki; günün her saatinde
sıyla belirli paralar üzerinden pozisyon oluştururken dünya etrafındaki bankalar arasında döviz ticareti
stoklarını hangi sınırlar içinde tutacakları önemlidir. yapılabilir. Ayrıca diğer piyasalar kapalıyken, açık
Banka politikasına göre güvenli kabul edilen sınırla- olan yerel piyasada ortaya çıkan bir gelişme, tüm
rın dışına çıkılması, aşırı risk alma demek olduğun- öteki piyasaları da etkiler. Dolayısıyla dealerlar sa-
dan sonuçta banka iflasa kadar sürüklenebilir. bah işe başladıklarında, akşamki kapanış kurundan
d. Müşterinin ihtiyaçlarına göre sözleşme çok farklı bir kurla karşılaşmış olabilirler. Diğer bir
yapılabilmesi: Döviz piyasaları menkul kıymet deyişle döviz kurlarının günün 24 saati boyunca
borsaları gibi örgütlenmemiş piyasalardır. Bu piya- her an değişme olasılığı vardır.

198
7
Uluslararası Ticaret

dikkat
Döviz piyasalarının küresel özelliği dolayısıyla bir piyasada sabah işlemler başladığında geçerli olan kur,
akşamki kurdan farklı olabilir. Çünkü orada gece iken açık olan piyasalardaki gelişmeler tüm dünya piya-
salarındaki kurları değiştirmiş olabilir.

g. Döviz piyasaları tam rekabet piyasalarına oldukça yakın piyasalardır: Eğer piyasalara hükûmet
müdahalelerinin minimum düzeylerde olduğu varsayılırsa, döviz piyasaları tam rekabet piyasalarının ko-
şullarına büyük ölçüde uygunluk gösterirler. Örneğin; alıcı ve satıcılar çok sayıdadır (her bir işlemci piyasa
hacminin önemsiz bir payını karşılar), piyasaya giriş ve çıkışlar serbesttir; döviz homojen (nitelik farkları
bulunmayan) bir ekonomik varlıktır. Ayrıca tüm işlemciler her an piyasa koşulları hakkında oldukça iyi
bir bilgiye sahiptirler. Tam rekabet piyasalarının temel özelliği ilgili ekonomik varlığın, bütün piyasalarda
tek bir fiyatının oluşması ve gerek alıcılar gerek satıcılar açısından bu fiyatın veri olmasıdır. Hükûmetlerin
piyasalara müdahalede bulunmadıkları durumlarda, döviz piyasaları büyük ölçüde bu koşullara yaklaşır.

Öğrenme Çıktısı
8 Döviz piyasasının diğer piyasalardan farkını açıklayabilme

Araştır 6 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Döviz piyasalarının başlıca


özellikleri nelerdir? Neden Ödemeler dengesi işlemle- Günümüzde en yaygın kul-
döviz piyasaları tam rekabet ri ile döviz piyasası işlemleri lanılan döviz piyasalarına
piyasalarına oldukça yakın arasında nasıl bir ilişki vardır? örnek verin.
piyasalar olarak kabul edilir?

DÖVİZ PİYASASININ duyulur. Döviz piyasasının temel fonksiyonu ulu-


FONKSİYONLARI sal paraların birbirine dönüştürülmesini sağlayarak
uluslararası ticaret, yatırım veya mali fon transferi-
Döviz piyasasının üç temel işlevi vardır. Bunlar;
ne olanak vermesidir. Eğer döviz piyasaları olma-
satın alma gücünün transferi, kredi sağlama ve kur
saydı, bir ülkede yerleşik kişilerin sahip oldukları ve
riskinden korunmadır:
normal koşullar altında o ülkenin anaparasına bağlı
olan servetlerin o ülke sınırlarının dışına çıkartıla-
Satınalma Gücü Transferi bilmesi çok güç veya olanaksız olurdu.
Yüksek enflasyon dolayısıyla bazı az gelişmiş ül-
kelerde ulusal para yerine dolar, euro, sterlin gibi
yabancı ulusal paraların kullanıldığı durumlar bir Satınalma gücü transferi: Döviz piya-
yana bırakılacak olursa, normal koşullar altında her salarının asli görevi; bir ülkede veya bir
ülkede kullanılan para o ülkenin ulusal parasıdır. ulusal paraya bağlı servetlerin yurt dışına
Dolayısıyla başka ülkelerle ticarette bulunmak veya aktarılmasıdır.
mali işlem yapmak için ilgili ülkelerin ya da ona
dönüştürülebilen bir üçüncü ülke parasına gerek

199
7
Döviz Piyasası Analizleri

uygulamalar aynı zamanda bir finansman tekniği-


dir. Söz gelişi akreditif ile ödemede ihracatçı malını
dikkat gemiye yükleyip usulüne uygun olarak düzenlediği
Eğer döviz piyasaları olmasaydı, bir ulusal pa- sevk evrakını ithalatçı bankanın kendi ülkesindeki
raya bağlı olarak insanlar ne kadar büyük servet muhabirine sunduğu vakit banka tarafından kendi-
sahibi olsalar da, bu diğer ülkeler bakımından sine ödeme yapılır. Diğer yandan ithalatçı da malı
fazla bir değer taşımayacaktır. Çünkü bu ser- teslim almak üzere evrakları bankadan teslim aldı-
vetleri yurt dışına çıkarmada büyük güçlüklerle ğında ödemede bulunur. Böylece de sevk sırasında
karşılaşılır. Hatta bazen mümkün bile olmayabi- işlemin finansmanı dış ticarete aracılık eden ban-
lir. Çünkü bu durumda yapılabilecek olan şey, kalar (döviz piyasası) tarafından karşılanmış olur.
servetleri mal olarak (örneğin altın cinsinden) Kredi işlevi yalnız bununla da sınırlı değildir.
yurt dışına çıkartmaktır. Ama ülke buna da izin Normal olarak ihracatçının malın sevkinden önce,
vermeyebilir. Verse bile bunun da kendine özgü örneğin malı piyasadan tedarik etmek veya imal et-
güçlükleri vardır. tirmek için, ithalatçının da stoklara ilâve ettiği malı
satıncaya kadar kısa vadeli finansmana ihtiyaçları
olabilir. Piyasa, yine bu tür ihtiyaçlar için ilgililere
kredi sağlama olanaklarına sahiptir.
Kredi Sağlama
Ticaret işlemlerinde malların ülkeler arasında
taşınması bir zaman alır. Uzaklığa ve taşıma ara- Riskten Korunma
cının türüne göre bu süre bir kaç haftadan 6 aya Gerek mal ticareti ile uğraşan ithalatçı ve ih-
kadar değişebilir. Sevk sırasında ise işlemin finanse racatçılar, gerekse yabancı piyasalarda ödünç fon
edilmesi gerekir. Eğer ödeme peşin yapılırsa işlem arayanlar veya dış yatırım yapmak isteyenler bek-
ithalatçı tarafından, ithalatçıya ulaştıktan sonra lenmedik kur risklerinden bir zarara uğrayabilirler.
yapılırsa ihracatçı tarafından finanse edilmiş olur. O bakımdan da kur risklerini gidermeye veya en
Ama ne ithalatçı, ne de ihracatçının durumu sevk aza indirmeye yönelik işlemlere ilgi duyarlar. Döviz
finansmanını karşılamaya elverişli olabilir. Oysa piyasasının önemli bir fonksiyonu da ilgili taraflara
dış ticarette uygulanan akreditif, banka kabulü gibi kur riskinden korunma olanağı sağlamasıdır.

Öğrenme Çıktısı
9 Döviz piyasasının temel fonksiyonlarını açıklayabilme

Araştır 7 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Döviz piyasaları hangi ih-


Bir banka veya banka dışı
tiyaçlardan doğmuştur, ör-
mali kurumun belirli bir Döviz riski yönetimi ne de-
gütlü olmayan piyasa ne
döviz üzerinden eksik veya mektir?
demektir, borsadan farkları
fazla pozisyon alması nedir?
nelerdir?

200
7
Uluslararası Ticaret

Döviz piyasalarındaki
1 işlemleri ve amaçlarını
açıklayabilme

öğrenme çıktıları ve bölüm özeti


2 Döviz işlemlerinin
çeşitlerini sıralayabilme

Döviz ve Piyasadaki İşlemciler

1 Döviz piyasaları bir ulusal paranın başka bir paraya dönüştürülmesine olanak veren kurumsal yapılardır.
Bu piyasada döviz arz ve talep edenlerle, aracı durumdaki bankalar ve banka dışı mali kurumlar yer alır. Bu
piyasada bankalar, ithalatçı ve ihracatçı gibi işlemciler, arbitrajcı ve spekülatörler, merkez bankaları, döviz
brokerleri ve enflasyondan korunmak isteyen küçük tasarrufçular alıcı ve satıcı olarak işlem yaparlar.

2 Döviz piyasasında yapılan işlemler anında teslim, vadeli teslim ve swap işlemleri biçiminde olabilir.

Döviz piyasasında
3 kurların nasıl oluştuğunu
değerlendirebilme

4 Kur marjını etkileyen


faktörleri sıralayabilme

Döviz ve Piyasadaki İşlemciler

3 Döviz kurunu bir ulusal para ile yabancı para arasındaki değişim oranı biçiminde de tanımlayabiliriz.
Eğer her haber, bilgi, olay veya gelişme piyasaya tam olarak yansıyorsa döviz piyasaları etkin piyasalardır. Bu
piyasaların etkinliği konusunda tam bir görüş birliği bulunmamaktadır. Döviz kurunun bir birim yabancı
para karşılığı olan ulusal para miktarı biçiminde tanımlanmasına dolaysız kotasyon (yazılım), bir birim
ulusal para biriminin karşılığı olan yabancı para miktarı biçiminde tanımlanması da dolaylı kotasyon diye
adlandırılır.

4 Kur marjını etkileyen faktörler; piyasada işlem döviz piyasalarında hızlı bir istikrarsızlık (kurlarda aşırı
yükseliş veya düşüşler) yaşandığı dönemler, efektif kurlarda marjın dövize göre daha geniş olması, banka-
nın kasasında bulundurulan nakit dövizlerin hiçbir faiz geliri sağlamaması, döviz piyasalarının dağınıklığı
şeklinde sıralanabilir.

201
7
Döviz Piyasası Analizleri

Döviz arbitraj ve spekülasyonu


5 kavramlarını tanımlayabilme,
aralarındaki farkları açıklayabilme
öğrenme çıktıları ve bölüm özeti

Döviz Arbitraji ve Döviz


Spekülâsyonu

5 Bir ekonomik varlığın aynı andaki fiyat farklılığından yararlanmak için birbirine bağlı olarak yapılan alım-
satım (veya tersine, satım-alım) işlemlerine arbitraj adı verilir. Arbitraj, iki ayrı piyasadaki fiyat farklılığından
kaynaklanmış olabileceği gibi, çapraz kurla dolaysız kur arasındaki farktan da kaynaklanmış olabilir. Çapraz kur
arbitrajına üç uçlu arbitraj veya üçgen arbitraj da denebilir.
İki ulusal para arasında doğrudan işlem yapılmadığı durumlarda bu paralar arasındaki değişim oranı üçüncü
bir ortak para yoluyla belirlenebilir. Şöyle ki, eldeki para önce ortak para birimine, daha sonra da asıl istenen
yabancı paraya dönüştürülür.
Spekülasyon riske karşı pozisyon alarak kâr sağlama faaliyetidir. Yaptığı tahminler sonucu bir yabancı paranın
değerinin yükseleceğini tahmin eden spekülatör, o parayı bugünden veya gelecekte teslim kaydıyla satın alır; ya-
rın sattığında ise eğer o gün kur beklediği biçimde yükselmişse kâr eder, aksi durumda zarara uğrar. Değerinde
düşme beklenen para durumunda ise spekülatörün davranışı buna ters olur.

6 Döviz interbankını ve perakende


döviz piyasasını açıklayabilme

Perakende ve Toptan
(Interbank) Döviz Piyasaları

6 Bankalarla (ve döviz ticareti yapan banka dışı mali kurumlar) müşteriler arasındaki işlemler perakende döviz
piyasasını oluşturur. Döviz piyasasının ikinci ve görünmeyen yönü ise döviz pozisyonlarını denkleştirmek için
bankaların kendi aralarında yaptıkları işlemlerden oluşur. Buna da bankalararası döviz piyasası veya döviz in-
terbankı adı verilir.

202
7
Uluslararası Ticaret

7 Ulusal paranın konvertibilitesini


açıklayabilme

öğrenme çıktıları ve bölüm özeti


Ulusal Paranın Konvertibilitesi

7 Konvertibilite, bir ülke ulusal parasının, döviz piyasasında serbestçe öteki ülke paralarına dönüştürülebilme
özelliğine sahip olmasını ifade eder. Konvertibilitenin ilk koşulu, ülkede yasalara göre serbest bir döviz piyasası-
nın varlığıdır. Bu piyasada bankalar ve öteki aracı kurum ve kuruluşlar, dileyen herkese ve diledikleri miktarda
döviz satarlar veya bunların arz edecekleri dövizleri satın alırlar. Böylece ulusal paranın yabancı paralara dö-
nüştürülmesi, dövizlerin ithal ve ihracı tamamen serbesttir. Konvertibilite, uluslararası ödeme ve denkleştirme
işlemlerini bürokrasiden kurtarması, dış ticareti ve dış mali ilişkileri geliştirmesi ve dünya ekonomisinin kar-
şılaştırmalı üstünlük modeline uygun biçimde gelişmesine katkıda bulunması gibi yönlerden önemli yararlar
sağlamaktadır.

8 Döviz piyasasının diğer


piyasalardan farkını açıklayabilme

Döviz Piyasasının Diğer


Piyasalardan Farkları

8 Döviz piyasalarının öbür mal, hizmet ve mali varlık piyasalarından bazı farklılıkları vardır. Bunlar özetle şöyle
belirtilebilir: Alıcı ve satıcılar arasında doğrudan ilişki yoktur, borsa biçiminde örgütlenmiş piyasalar değildir,
sözleşmeler standart değildir, evrensel niteliktedir, gün boyu hiç kapanmaz, tam rekabete en yakın piyasalardan
birisidir. Bunların ayrıntıları metinden izlenebilir.

9 Döviz piyasasının temel


fonksiyonlarını açıklayabilme

Döviz Piyasasının Fonksiyonları

9 Döviz piyasasının temel fonksiyonu satın alma gücünün bir ülkeden (veya bir ulusal paradan) başka bir
ülkeye aktarılmasını sağlamaktır. Diğer bir işlevi, dış ticaret işleminin yapılışı sırasında alıcıya ve satıcıya kredi
sağlamaktır. Diğer bir görevi de kur değişmesi riskine karşı tarafları korumaktır.

203
7
Döviz Piyasası Analizleri

1 Bankacılık uygulamalarına göre aşağıdakiler- 7 Döviz interbankı aşağıdakilerden hangisini


den hangisi efektifi ifade eder? ifade eder?
A. Bankaların perakendeci müşterilere döviz kre-
neler öğrendik?

A. Yabancı para çekleri


B. Yabancı paraya bağlı tahviller disi vermesini
C. Yabancı paraya bağlı bonolar B. Bankaların döviz kurunu belirlemesini
D. Nakit biçimindeki yabancı paralar C. Bankaların yurt dışına fon ihraç etmesini
E. Nakit biçimindeki ulusal para D. Bankaların döviz pozisyonlarını denkleştirmek
için kendi aralarında yaptıkları işlemleri
E. Bankaların Merkez bankasına ödünç para
2 Aşağıdakilerden hangisinin döviz piyasasında vermesini
işlem yapmasının nedeni temelde diğerlerinden
farklıdır? 8 Konvertibilitenin tanımı aşağıdakilerden
A. Arbitrajcı B. İthalatçı hangisidir?
C. İhracatçı D. Spekülatör A. Bir ulusal paranın, döviz piyasasında serbestce
E. Merkez bankası diğer ülke paralarına dönüştürülebilme özelli-
ğine sahip olmasıdır.
3 Döviz kurunun, yabancı para birimi başına B. Bir ulusal paranın merkez bankasının izniyle
ulusal para miktarı biçiminde tanımlanmasına ne alınıp satılabilmesidir.
ad verilir? C. Döviz rejimi üzerinde kambiyo denetimi uygu-
lanmasıdır.
A. Dolaylı kotasyon B. Optimal kotasyon D. Merkez bankasının döviz tahsis lisansları ver-
C. Döviz sarmalı D. Dolaysız kotasyon mesidir.
E. Döviz netliği E. Döviz kurlarının hükümet tarafından belirlen-
mesidir.
4 Gelecekte bir tarihte belirli miktarda ulusal
para ödenerek (sabit bir kurdan) belirli miktarda 9 Aşağıdakilerden hangisi döviz piyasasının
yabancı paranın satın alınması veya satılması için özelliklerinden biri değildir?
yapılan sözleşmelere ne ad verilir? A. Döviz arz ve talep edenlerin doğrudan karşılaş-
A. Anında teslim işlemleri mamaları
B. Vadeli teslim işlemleri B. Dağınık bir yapıda olması
C. Döviz optimizasyonu C. Hiç kapanmayan bir piyasa olması
D. Döviz arbitrajı D. Küresel nitelikli olması
E. Döviz opsiyonu E. İşlemlerin borsaya bağlı biçimde yapılması

5 Anında piyasada önce bir döviz alış işlemi 10 Döviz piyasasının temel görevi aşağıdakiler-
sonra da bununla bağlantılı olarak 90 gün vadeli den hangisidir?
bir döviz satış sözleşmesi yapılması aşağıdaki işlem- A. Merkez bankasına kredi vermek
lerden hangisini ifade eder?
B. Hazineye kredi vermek
A. Arbitraj B. Spekülasyon C. Swap C. Küçük tasarrufçuyu korumak
D. Spot E. Efektif D. Çokuluslu şirketlere yatırım kredisi vermek
E. Satın alma gücü transferi yapmak
6 Döviz arbitrajını, döviz spekülasyonundan ayı-
ran en önemli özellik aşağıdakilerden hangisidir?
A. Esnek olması B. Belirsiz olması
C. Siyasi amaç taşıması D. Risksiz olması
E. Kâr amacı taşımaması

204
7
Uluslararası Ticaret

1. D Yanıtınız yanlış ise “Döviz” konusunu yeni- 6. D Yanıtınız yanlış ise “Döviz Spekülasyonu”
den gözden geçiriniz. konusunu yeniden gözden geçiriniz.

neler öğrendik yanıt anahtarı


Yanıtınız yanlış ise “Perakende ve İnterbank
2. E Yanıtınız yanlış ise “Piyasadaki İşlemciler” 7. D
Döviz İşlemleri” konusunu yeniden gözden
konusunu yeniden gözden geçiriniz.
geçiriniz.

3. D Yanıtınız yanlış ise “Döviz Kuru” konusunu 8. A Yanıtınız yanlış ise “Ulusal Paranın Konverti-
yeniden gözden geçiriniz. bilites” konusunu yeniden gözden geçiriniz.

Yanıtınız yanlış ise “Döviz Piyasasının Diğer


4. B Yanıtınız yanlış ise “Vadeli Teslim İşlemleri” 9. E
Piyasalardan Farkları” konusunu yeniden
konusunu yeniden gözden geçiriniz.
gözden geçiriniz.

Yanıtınız yanlış ise “Döviz Piyasasında Swap


5. C 10. E Yanıtınız yanlış ise “Döviz Piyasasının Fonksi-
Biçiminde Yapılan İşlemler” konusunu yeni-
yonları” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
den gözden geçiriniz.

Araştır Yanıt
7 Anahtarı

Alınıp satılan dövizin teslimini ve ödemenin yapılmasını hemen gerektiren


işlemler anında teslim işlemleridir. Banka havalelerinde (döviz işlemleri) bu
Araştır 1 süre iki iş günüdür. Vadeli işlemlerde sözleşmenin bugün yapılması, ödeme
ve teslimin ise birkaç ay sonra yerine getirilmesi öngörülür. Başlangıçta yapı-
lan sözleşmede döviz kuru sabitleştirilir. Bu iki piyasa arasında kurların farklı
olmasının temel nedeni ilgili paralar üzerindeki kısa süreli faiz oranlarının
farklılığıdır.

Döviz kurları ya, 1 birim yabancı paranın değiştirildiği ulusal para miktarı
olarak (dolaysız kotasyon) ya da 1 birim ulusal paranın değiştirildiği yabancı
Araştır 2 para miktarı (dolaylı kotasyon) biçiminde tanımlanır. Alış ve satış kuru ara-
sındaki farka marj adı verilir. İşlemin nakit yabancı para veya banka havalesi
biçiminde olması, iki para arasındaki alım satım işlemlerinin düşük veya yük-
sek olması, işlemlerin hacmi, vs. kur marjını etkileyebilir.

205
7
Döviz Piyasası Analizleri

Araştır Yanıt
7 Anahtarı

Arbitraj, bir mal veya mali varlığın aynı andaki fiyat farklılığından yararlan-
mak üzere yapılan eşanlı alım-satım (veya satım-alım) faaliyetidir. İki işlem
Araştır 3 aynı ilişi veya kurumla tek işlem biçiminde yapıldığı için işlemin yapılışı sı-
rasında kur değişime riski yoktur. Dolayısıyla arbitraj tamamıyla risksiz bir
işlemdir. Kur farklılıkları aynı anda farklı piyasalarda (yer arbitrajı) veya do-
laysız kurlarla çapraz kurlar arasındaki bir farklılık biçiminde (üç uçlu arbit-
raj) ortaya çıkmış olabilir. Arbitrajın ekonomik yönden en önemli işlevi, fiyat
farklılıklarını ortadan kaldırması ve tüm piyasalarda aynı fiyatın geçerli olma-
sını sağlamasıdır. Buna tek Fiyat Kanunu adı verilir. Spekülasyon ise bir risk
üstlenerek kâr sağlama faaliyetidir. Eğer spekülatör bir dövizin kurunun yük-
seleceğini tahmin ederse onu satın alır, eğer ileride kur gerçekten yükselirse bir
kazanç sağlar, aksi hâlde zarar eder. Kurda düşme bekleyen spekülatör de buna
ters bir davranış gösterir, ileride daha düşük kurdan alıp yerine koyacağını
tahmin ederek o dövizi bugünden satmaya başlar.

Döviz alacağından çok döviz borcu altına giren bir banka o döviz üzerinden
eksik (kısa) pozisyon almış olur. Tersi durumda ise bir fazla (uzun) pozisyon
Araştır 4 söz konusudur. Eksik pozisyon durumunda kurda öngörülmeyen bir artış,
fazla pozisyon durumunda da öngörülmeyen bir yükselme, pozisyonunu
denkleştirme sırasında bankayı büyük zararlara sokabilir.

Döviz piyasası işlemleri üzerine kısıtlama getirmemiş olan ülkelerin paraları


konvertibildir. Konvertibilitenin zorunlu koşulu ekonominin ülkenin döviz
talebini karşılayacak ölçüde döviz geliri sağlayabilmesidir. Bu da mal, hizmet
ihracı veya yabancı sermaye akımlarından yeterli bir döviz geliri elde edilmesi-
ni gerektirir. Petrol gibi bir hammaddeye sahip ülkeler bir yana bırakılırsa, ge-
nellikle sanayileşmede belirli düzeye ulaşmış ülkeler paralarına konvertibilite
Araştır 5
tanımaktadırlar. Konvertibilite, uluslararası uzmanlaşma, serbest dış ticaret ve
Karşılaştırmalı Üstünlük Teorisinin temel koşullarından birisidir. Türk lirası
yoğun kambiyo kontrolü dolayısıyla 1930’lardan 1985’lere kadar konvertibil
bir para değildi. 24 Ocak 1980 Ekonomik Kararlarından sonra ekonominin
her alanda liberalleştirilmeye başlanması ve dış dünyaya açılması sonucunda
ancak 1991 yılında TL’ye konvertibilite tanınmıştır.

Döviz piyasalarında alıcı ve satıcılar çok sayıdadır. Piyasalara giriş ve çıkışlar


Araştır 6 serbesttir. Yabancı para homojen bir varlıktır. İletişim araçlarının da gelişme-
siyle piyasalar hakkında kolayca bilgi edinme olanağı vardır. Böylece, tam re-
kabet piyasasının bu dört koşulun u büyük ölçüde yerine getirmiş olurlar.

Döviz piyasaları bir ulusal paraya bağlı satınalma gücünü başka bir ulusal pa-
raya (veya başka bir ülkeye) transfer etme gereğinden doğmuştur. Ancak piya-
Araştır 7 saların kredi sağlama ve riskten koruma gibi başka görevleri de vardır. Döviz
piyasaları örgütlü olmayan piyasalardır. Borsaların tersine, bu tür piyasalar
belirli bir yerde kurulu olmayıp çok dağınık durumdadır. Ayrıca, borsadaki
gibi belirli çalışma ilkeleri de bulunmamaktadır.

206
7
Uluslararası Ticaret

Kaynakça
Aliber, R. Z. (1987). The International Money Game. Madura, J. (1989). International Financial
New York: Basic Books. Management, St Paul:West Publishing.
Dornbusch, R. (1980). Exchange Rate Economics: Rivera-Batiz, F. L. ve Rivera-Batiz, L. (1989).
Where Do We Stand? Brookings Paper on International Finance and Open Economy
Economic Activity. Macroeconomics, Macmillan.
Einzigp. (1967). The Dynamic Theory of Forward Salvatore, D. (2007). International Economics, New
Exchange. London: Macmillan. York: John Wiley.
Federal Reserve Bank of Chicago, (1987). Readings in Seyidoğlu, H. (2015). Uluslararası İktisat: Teori,
International Finance (3rd ed) Politika ve Uygulama. İstanbul: Güzem Can
Yayınları.
Frenkel, J. F. ve Mussa, M.L. (1980). The Efficiency
of the Foreign Exchange Market and Measures of Seyidoğlu, H. (2020). Uluslararası İktisat: Teori,
Turbulence, American Economic Review. Politika ve Uygulama. (22. Baskı). İstanbul:
Güzem Can Yayınları
Husted, S. ve Melvin, M.(1990). International
Economics. Harper and Row.. Steven, H. ve Melvin, M. (2007). International
Economics. Boston: Pearson.
Levi, M. D. (1990). International Finance, McGraw-
Hill. Tomas, A. P. (2004). ). International Economics. New
York: McGraw-Hill.
Krugman, P. R. ve Obsfeld, M. (2006). International
Economics, Theory and Policy, Addison-Wesley.

207
Bölüm 8
Uluslararası Para Sistemi

Uluslararası Para Sisteminin Tarihçesi


öğrenme çıktıları

1 Bretton Woods sisteminin nasıl bir


uluslararası para sistemi olduğunu
ve bu sistemin neden yıkıldığını Uluslararası Para Fonu (IMF)
değerlendirebilme 4 IMF’nin kuruluş amacını ve görev

1 2
2 Arz yanlı ekonomi politikasını tanımlarını tanımlayabilme
açıklayabilme 5 IMF kotalarının önemini açıklayabilme
3 Parasal birliğin temel özelliklerini 6 IMF kredisinin temel mekanizmalarını
belirleyebilme açıklayabilme

3
Uluslararası Para Sistemi ve IMF’nin Yeni
Düzenlemeleri
7 Uluslararası para sistemini ve IMF’nin yeni
düzenlemelerini özetleyebilme

Anahtar Sözcükler: • Altın Para Standardı • Bretton Woods Sistemi • Ayarlanabilir Sabit Kur Sistemi
• Arz Yanlı Ekonomi Politikası • Maastricht Anlaşması • Maastricht Kriterleri
• Özel Çekme Hakları (SDR) Jamaika Anlaşması • Mali Krizler Dünya Bankası

208
8
Uluslararası Ticaret

GİRİŞ Altın Para Standardı Dönemi


Uluslararası ekonomik ve mali ilişkilerin düzen- Dünyada 1870’lerden Birinci Dünya Savaşı’nın
li biçimde gelişebilmesi her şeyden önce, etkin ve başlangıcına kadar kesintisiz olarak altın standar-
aksamadan görev yapan bir uluslararası para siste- dı uygulanmıştır. Kuşkusuz, o zamanlar dünya
minin varlığına bağlıdır. O nedenledir ki Uluslara- ekonomisinin merkezi Batı Avrupa, özellikle de
rası İktisat biliminin kurucusu olan Adam Smith İngiltere’den oluşuyordu. Dolayısıyla bu açıkla-
bile uluslararası para sisteminin önemini vurgu- maları da böyle bir çerçeve içinde değerlendirmek
lamak için, onu bir “büyük teker”e benzetmişti; gerekir.
arabanın (yani uluslararası ekonominin) iyi işleye- Altın para standardında her ülkenin parasının
bilmesi için “teker”in de iyi dönmesi gerekiyordu! değeri belirli ağırlıkta saf altın olarak tanımlanmış-
Bu bölümde uluslararası para sistemi, genel an- tır. Bu fiyata altın paritesi adı verilir. Ulusal pa-
lamda ülkelerin döviz kuru sistemlerini, uluslara- ranın değerinin parite düzeyinde sürdürülebilmesi
rası anlaşmalarla yapılan düzenlemeleri, öngörülen için Merkez Bankası veya Darphane gibi görevli bir
mekanizmaları ve oluşturulan mali kuruluşları ifa- kurumun bu fiyattan dileyen herkese altın satması
de eder. ve kendisine arz edilen tüm altın külçeyi satın al-
Bretton Woods sisteminin yıkılması ile hâlen ması gerekiyordu. Ancak bu sayede ülkenin ulusal
içinde bulunduğumuz yeni döneme girilmiş olu- parasının altın değeri sabit tutulmuş olur.
nuyordu. Aşağıda, Bretton Woods’un yıkılması-
nı izleyerek gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde
oluşmaya başlayan farklı parasal uygulamalar hak- Altın para standardı: Her ülkenin ulusal
kında açıklamalar yapılmaktadır. Bu amaçla önce parasının değeri belirli ağırlıkta saf altın
ABD’deki arz yanlı ekonomi politikası gözden biçiminde tanımlanır; altının alım ve sa-
geçirilmekte, sonra da Avrupa Birliği’nde ortak tımı, ithal ve ihracı serbesttir.
para birimi olarak euronun uygulamaya konması
incelenmektedir. Daha sonra ise IMF’nin yaptığı Altın paritesi: Ulusal para ile altın arasın-
sınıflandırmaya dayanarak dünya ülkelerinin uygu- da ülkenin belirlemiş olduğu sabit fiyat.
ladıkları kur politikaları ve onunla bağlantılı olarak
uygulanan para politikaları gözden geçirilmektedir.
Uluslararası Para Fonu, uluslararası para konu-
larıyla çok yakından ilgili bir örgüttür. Hatta temel Belirtmek gerekir ki altın standardında bulunan
kuruluş amacı da uluslararası para sisteminin aksa- bir ülkede dolaşımda kullanılan para madeni altın
madan işlemesine yardımcı olmaktır. Uluslararası para (altın sikke) olabileceği gibi, kâğıt banknotlar
Para Fonu’nun kredi faaliyetlerinin tanıtılmasın- da olabilir. Ancak bu banknotlar bugünkü kâğıt
dan sonra, özel çekme hakları(SDR) ve uluslararası paradan farklıdır. Çünkü bu banknotları Merkez
para sistemi ve IMF’nin yeni düzenlemeleri hak- Bankasına (veya bu görevi yapan başka bir kuru-
kında bilgiler verilecektir. luşa) getiren herkese, bankanın bunların karşılığı
olan sabit miktar altını satması gerekiyordu. Oysa
bugünkü kâğıt paraların bu şekilde altın karşılıkları
ULUSLARARASI PARA yoktur.
SİSTEMİNİN TARİHÇESİ Yukarıda belirtildiği gibi, her ülke ulusal para-
Uluslararası ödeme sistemleri bakımından, sını altına bağlayınca tüm ulusal paralar otomatik
dünya ekonomi tarihinde belirli dönemler vardır. biçimde sabit kurlarla birbirine bağlanmış olur.
Bunlardan birincisi, 1870’lerden 1930’lara kadar Ulusal paralar arasındaki değişim oranı bu parala-
süren “altın para çağı”, ikincisi, 1930 ile 1944 ara- rın kapsadığı altın miktarlarına bağlıdır. Söz gelişi
sını kapsayan “buhran dönemi”, üçüncüsü 1944 bir Osmanlı akçesi bir gram, bir İngiliz sterlini iki
ve 1973 yılları arasında uygulanan Bretton Woods gram saf altına eşitse, buradan bir Osmanlı akçesi
Sistemidir. Dördüncüsü ise “karma uygulamalar” 1/2 birim İngiliz sterlinine eşit olacağı anlaşılır.
olarak da nitelendirebileceğimiz hâlen içinde bu-
lunduğumuz dönemi kapsar.

209
8
Uluslararası Para Sistemi

fiyatına, ele alınan ülke açısından altın ihraç nokta-


sı adı verilir. Yukarıdaki örnekte, söz gelişi 1 gram
dikkat altının Türkiye ile İngiltere arasında taşıma masrafı
Altın para sistemlerinde ulusal paralar içerdikleri 0.02 Osmanlı lirası ise 1 sterlin = 2.04 Osmanlı
altın miktarlarına göre kolayca birbirine dönüş- lirası fiyatı, sterlinin altın ihraç noktasını oluşturur.
türüldükleri için o dönemlerde çağdaş anlamda Türkiye’de kimse sterline bundan daha yüksek
döviz piyasaları bulunmamaktaydı. fiyat ödemez onun yerine İngiltere’ye altın ihraç
eder.
Tersine, dövizin alabileceği en düşük değer de
Altın standardı aynı zamanda uluslararası bir paraların altın kapsamına göre belirlenen fiyattan,
sitemdi. Ulusal paralar arasındaki değişim oranının altının taşıma giderlerinin çıkartılması ile elde edi-
her yerde aynı (daha doğrusu birbirine çok yakın) lir. Bu da ilgili paranın altın ithal noktasıdır. Yuka-
olması, altının ihraç ve ithalinin serbest olması do- rıdaki örneğe göre 1 sterlin = 1.96 Osmanlı lirası,
layısıyla gerçekleşmekteydi. Diğer bir deyişle, eğer Türkiye açısından altın ithal noktasıdır.
bir yabancı ülke parasının ulusal para cinsinden Kısacası, altın para standardı bir sabit kur siste-
karşılığı (döviz kuru) bu paraların içerdikleri al- midir. Bu sistemde döviz kurlarının sabit oluşu gö-
tın miktarları arasındaki orandan daha yüksek bir revli kuruluşun bu fiyattan serbest altın alım satım
değere yükselme eğilimi gösterirse, kimse o dövizi faaliyetlerinde bulunması ve altının ihraç ve ithali-
satın almaz. Çünkü bu durumda yurt dışına ödeme nin serbest oluşuyla sağlanmaktadır. Ulusal paralar,
yapmak için yabancı paraya o yüksek fiyatı ödeye- altın gibi ortak bir paraya bağlı olduklarından bu
rek onu satın almaktansa dışarıya doğrudan altın sistemde bugünküne benzer biçimde karmaşık ya-
göndermek tercih edilir. Çünkü gönderilen altın- pıdaki döviz piyasaları da bulunmaz.
ların söz konusu ülkenin parasına dönüştürülerek
XIX. asırda, altın standardı “Altın Çağı”nı yaşa-
ödeme yapılması daha ucuza gelir.
mıştır. Bu dönemde uluslararası ödemelerde mali
Söz gelişi, yukarıdaki örnekte İngiltere’ye öde- buhranlara pek ender rastlanmıştır. Birinci Dünya
me yapmak için İstanbul’da sterlin talep eden bir Savaşı’nın patlak vermesiyle, altın standardı uygu-
kimseyi ele alalım: Sterlinin altın fiyatı, 2 Osmanlı lamasına ara verildi. Savaş ekonomisinin getirdiği
lirası olduğu için ona daha yüksek bir fiyat ödemek zorluklar nedeniyle, belli başlı paraların altına bağ-
doğru değildir; onun yerine İngiltere’ye altın ih- lılığı kaldırılarak serbest dalgalanmaları sağlandı.
raç edilir. Bunun tersine, İngiltere’de elinde sterlin Fakat bu sürekli bir çözüm olamazdı. Çünkü ül-
bulunan ve bu paraları Osmanlı lirasına dönüştür- keler yeniden altın standardına dönmek için âdeta
mek isteyen bir kimse de 1 sterlin karşılığında 2 sabırsızlanıyorlardı. Nitekim daha savaş sona erer
Osmanlı lirasından daha düşük bir fiyat vermeye ermez, birbiri ardından altına dönüş başladı. Ulu-
razı olmaz. Çünkü böyle yapmaktansa, sterlin ye- sal paralar yeniden altına bağlanırken savaş öncesi
rine Türkiye’ye altın gönderip bu altınları akçaya paritelerin aynen benimsenmesine büyük önem
dönüştürmek daha avantajlıdır. veriliyordu. Bu, âdeta bir ulusal prestij konusu idi.
Yukarıdaki açıklamalarda altını bir ülkeden di- Oysa bu tutum, ilerde ortaya çıkacak parasal buh-
ğerine göndermenin masrafsız olduğunu varsaydık. ranların tohumlarını taşıyordu. Çünkü savaş sıra-
Oysa gerçekte, altını uluslararası alanda taşımanın sındaki enflasyonist gelişmeler dolayısıyla, ülkele-
bir maliyeti vardır. Taşıma giderleri dikkate alın- rin göreceli rekabet güçleri değişmişti.
dığında, yukarıdaki hesaplama sonuçlarında ufak 1919’da ilk olarak ABD, savaş öncesi fiyattan
değişiklikler olur. Şöyle ki ulusal paralar arasındaki altına dönüş yaptı. Bu, öbür ülkelere örnek oldu.
değişim oranı (döviz kurları) taşıma giderleri tutarı İngiltere de 1925’te yine savaş öncesi paritesi üze-
kadar bu paraların altın kapsamları oranından bir rinden parasını altına bağladı. Nihayet 1928 yılına
sapma gösterebilir. Başka bir deyişle, bir yabancı gelindiğinde hemen hemen tüm ülkeler yeniden
ülke parasının piyasadaki fiyatı (kuru) en fazla, al- altın standardına dönmüşlerdi.
tın kapsamına göre belirlenen fiyat ile içerdiği altın
Dünya para tarihinde bu ikinci altın standardı
miktarını ilgili ülkeye göndermek için gereken ma-
denemesi başarılı olamamıştır. Çünkü her şeyden
liyetin toplamına eşit olabilir. Yabancı paranın bu
önce, böyle bir sistemin yaşayabilmesi için gereken

210
8
Uluslararası Ticaret

temel ekonomik ve sosyal koşullar ortada yoktu. Amerika’da gelişen bu olaylara diğer ülkelerin
Devlet müdahaleciliğinin giderek arttığı XX. yüz- gösterdikleri ilk tepki, altın standardından ayrılmak
yılın ekonomik ve sosyal dünyası, XIX. yüzyılın ve dış alımlar üzerine kısıtlamalar koymak biçimin-
liberal ekonomisinden çok farklı idi. Artık ulusla- de olmuştur. Bu dönemde, millî gelir ve çalışma
rarası ticaret ve ödemelerde sınırsız bir serbestî söz düzeyindeki düşmeyi önlemek için tarifeler ve öte-
konusu değildi. ki ticaret engelleri sık sık kullanılan araçlar duru-
muna gelmişti. Bireyselci bir yaklaşımla millî gelir
ve istihdam düzeyinin, dış ticaret kısıtlamaları gibi
İkinci altın standardı dönemi: Birin-
araçlarla korunmaya çalışılmasına komşuyu zara-
ci Dünya Savaşı sırasında altın standardı
ra sokma politikası (beggar-thy-neighbor policy)
uygulamasını durduran ülkelerin savaştan
adı verilir. Bütün bu uygulamalar dünya üretim ve
sonra yeniden altın standardı uygulaması-
ticaret hacminin eşine rastlanmadık şekilde düşme-
na giriştikleri 1920’li yıllar.
sine neden olmuştur. Öyle ki 1932 ortalarında sa-
nayi mallarının dünya üretim ve ticareti, 1929 yılı
başlarına göre üçte bir oranında gerilemişti.

Devlet, ekonomik ve sosyal alanda yeni görev-


ler yüklenmişti. İşsizlikle mücadele, sosyal güven-
Komşuyu zarara sokma politikası: 1930
lik, dengeli gelir dağılımı, fiyat istikrarı ve iktisadi
Büyük Dünya Depresyonu’nu izleyen yıl-
kalkınma bunların başında geliyordu. Hükûmetler,
larda ABD’nin gümrük tarifelerini yüksel-
bu amaçları gerçekleştirebilmek için serbest tica-
terek işsizlik sorunlarını çözmeye çalışması.
rete, giderek artan kısıtlamalar koyuyorlardı. Dış
açık veya fazlaların ulusal para arzını etkilemesi
de otomatik olmaktan çıkmıştı. Merkez bankaları
dış dengesizliklerin para arzı üzerinde istenmeyen Uluslararası mali alanda beklenen panik ise
etkilerini derhâl kısırlaştırıyorlardı. Dış dengenin 1931’de “Credit-Anstalt” adlı bir Viyana ticaret
sağlanması birinci amaç olmaktan çıkmış, onun bankasının iflasa sürüklenmesi üzerine başladı. He-
yerine iç denge geçmişti. Ayrıca savaş, başta Al- men tüm Avrupa ülkelerinde yabancı alacaklılar,
manya olmak üzere birçok ülke için bir dış borç kısa-süreli alacaklarını geri çekmek için bankalara
ve tazminat sorunu doğurmuş, bu da uluslararası hücum ettiler. Alman Merkez Bankası bu durum-
sermaye akımlarının hızını yavaşlatmıştı. Bu gibi da ülkenin altın ve döviz rezervlerinin tükenmesi-
nedenlerle 1920’lerdeki altın standardı uygulaması ni önlemek için “kambiyo denetimi” uygulamaya
uzun ömürlü olamadı. başladı. Birçok Kuzey ve Doğu Avrupa ülkesi de bu
yolu izledi. Böylece, 1930’lara gelindiğinde ülkeler,
birer ikişer altın standardını terk etmiş bulunuyor-
Birinci ve İkinci Dünya Savaşı lardı. İngiltere altın standardından 1931’de, ABD
Arasındaki Buhran Dönemi ise 1933’te ayrıldı.
1929 Büyük Dünya Depresyonu, altın standar- Altın standardı yıkıldıktan sonra ulusal para-
dının yıkılışını çabuklaştırdı. 1929 Buhranı önce ları birbirine dönüştürebilme olanağı kalmamıştı.
ABD’nin menkul değerler borsasının çökmesi bi- Bu da ülkeleri, uluslararası ödemelerini gerçekleş-
çiminde ortaya çıkmış, sonra da bu ülkenin sanayi tirebilmek için birbirleriyle iki yanlı anlaşmalar
üretiminde ve istihdam düzeyinde şiddetli düşüş- (ödeme anlaşmaları) yapmaya zorlamıştı. Sonuç-
ler biçiminde etkisini sürdürmüştür. Sonuçta, bu ta ise dünyada çok yanlı denkleştirme mekaniz-
ülkenin ithalatı birdenbire azalmış ve dış dünyaya ması ortadan kalkmış oluyordu. Bu gelişmelerin
sağladığı krediler kesilmişti. Bu ülke ayrıca, içerde sonucunda ise dünya ticareti ciddi bir darboğaza
yaşanan işsizliği önlemek amacıyla 1930’da Smo- girmişti.
oth-Hawley Tarife Kanunu ile gümrük tarifelerini
oldukça yüksek oranlarda (ortalama % 50) artırdı.
Oysa Amerikan ekonomisinin canlılığı öbür ülke-
ler bakımından çok önemli idi.

211
8
Uluslararası Para Sistemi

Altın standardının yıkılmasından sonra, çoğun-


luğu eski İngiliz sömürgelerinden oluşan bir grup
İki yanlı ödeme anlaşması: 1930’larda
ülke, ulusal paralarını sterline bağladılar. İngiltere
altın standardının yıkılması ile ülkelerin
de yukarıda değinildiği gibi, parasındaki aşırı dal-
takas esasına dayalı olarak birbirleriyle
galanmaları önleyerek bu ülkeleri zarara uğratmak-
yaptıkları dış ticaret anlaşmaları.
tan kaçınıyordu. Böylece İngiltere’nin önderliğinde
ve onun sömürgelerinden oluşan bir sterlin sahası
ortaya çıktı.
İlginç olan bir nokta da şudur ki, para alan-
ları veya para blokları adı verilen mali gruplaş- Sterlin sahasının merkezi Londra’ydı. Bu gruba
malar da ilk kez bu dönemde ortaya çıktı. Şöyle bağlı ülkeler dış rezervlerini çoğunlukla sterlin ola-
ki İngiltere altın standardından ayrıldıktan sonra rak Londra’da tutuyorlardı. Bölge içi ticarette öde-
sterlinin değerini serbest bıraktı. Parasındaki aşırı meler, Londra’daki bu rezervlerin kullanılması ile
dalgalanmaları önlemek için piyasaya yapacağı mü- daha serbest biçimde yapılabiliyordu. Fakat sterlin
dahaleleri desteklemek için bir merkez bankasında alanının dışındaki ülkelerle ticaret, sıkı kambiyo
bir kambiyo denkleştirme fonu (Exchange Equali- denetimi ve yoğun ithal kısıtlamalarına tabi tutu-
zation Fund) kurmuştu. Bu fonun görevi bugünkü luyordu.
merkez bankalarında olduğu üzere, İngiliz Merkez Fransa’nın önderliğinde ufak bir grup ülke ise
Bankasının sterlinin değerini korumak üzere, ser- (İsviçre, Belçika ve Hollanda) ulusal paralarının al-
best piyasada yapacağı ulusal para ile yabancı para- tına bağlılığını sürdürdüler. Bunlar da Altın Bloku-
ların alım ve satımına kaynak sağlamaktı. nu oluşturdular. Fakat dış ödemeler birçok kısıtla-
maya tabi tutuluyordu. Nitekim, büyük dış ödeme
açıklarını önleyebilmek için Fransa, ithalatta kota
Para alanları: Uluslararası ödemelerin- sistemini uygulamaya koymuştu.
de dolar, euro, sterlin vs. gibi aynı parayı Almanya’nın önderliğinde ve çoğunluğu az ge-
kullanan ve ulusal paralarıyla bu para ara- lişmiş ülkelerden oluşan geniş bir grup ise döviz
sında sabit kur ilişkisi bulunan ülkelerin ödemelerini doğrudan hükûmet denetimi altına
oluşturdukları grup. sokan bir kambiyo denetimi uygulamasına giriş-
mişti (Türkiye dâhil).
Kambiyo denkleştirme fonu: Merkez ABD’ye gelince, bu ülke serbest dalgalanmaya
bankasında oluşturulan ve yabancı parala- bıraktığı doların bir miktar değer yitirmesine izin
rı kapsayan bir fon; bu fon ulusal paranın verdikten sonra, 31 Ocak 1934’te 1 ons altın: 35$
değerini istikrarlandırmak için merkez olarak doların değerini yeniden belirledi. İlginçtir
bankasının piyasaya yapacağı müdahale- ki bu tarihte saptanan resmî dolar fiyatında 1971
lerde kullanılır. yılı Aralık ayında doların devalüasyonuna kadar bir
değişme yapılmamıştır.
Özet olarak denebilir ki İkinci Dünya Savaşı’nın
arifesine gelindiğinde, uluslararası mali alan tam
bir karışıklık içinde bulunuyordu. Küresel altın
dikkat standardı yıkılmış, onun yerine birbirinden ilgisiz
Ülkeler 1930’lardaki dış ticaret kısıtlamaları başlıca üç para bloku oluşmuştu. Kambiyo kontro-
ve uluslararası ödeme güçlüklerinden o derece lü uygulayan geniş bir grup ülkenin ulusal paraları
bunalmışlardı ki daha savaş sona ermeden çok konvertibilitesini yitirmiş, bu ülkelerde ticaret iki
yanlı uluslararası ödemelere olanak verecek bir yanlı kanallara saptırılmış, yüksek gümrük tarife-
sistemin kurulması için Bretton Woods Konfe- leri ve sıkı miktar kısıtlamaları yaygın uygulamalar
ranslarını toplamışlardı. durumuna gelmişti. Sabit kurdan parası aşırı de-

212
8
Uluslararası Ticaret

ğerlenen bir ülke devalüasyon yapıyor ancak tica- kurulacak sistemin altın standardının özelliklerini
ret ortakları da bundan zarar görmemek için karşı taşımasını ve bunun için de bir sabit kur sistemi-
devalüasyonlara başvuruyorlardı. Altın Blokuna nin kurulmasını savunuyordu. Ayrıca, sistemin
bağlı ülkeler de sabit kurlardan doğan dış açıklarını 1920’lerdekine benzer biçimde enflasyonist olma-
önlemek için, gümrük tarifelerini yükseltmekte ve ması için, dış denkleşme zorunluluğunun açık ve-
yoğun miktar kısıtlamaları uygulamaktaydılar. Yal- ren ülkelere yüklenmesinden yana idi.
nız sterlin bölgesi içinde ticaret bir ölçüde serbest-
çe yürütülüyor ve ulusal paralar oldukça sınırlı bir
konvertibiliteye sahip bulunuyordu. Keynes planı: 1944’te yapılan Bret-
ton Woods Konferanslarına Keynes tara-
Bretton Woods Sistemi fından sunulan savaş sonrasına ait ulusla-
rarası para sistemi taslağı.
İkinci Dünya Savaşı’ndan önceki dönemde,
uluslararası mali konularda dayanışma örneklerine Bancor: Keynes Planında kurulması ön-
çok az rastlanmıştır. Oysa, savaş sonrası dönemde, görülen Uluslararası Kliring Birliğinin çı-
oldukça sıkı bir uluslararası iş birliği görülür. kartacağı para.
Önceki dönemde yaşanan gelişmelerin sonu-
cunda denebilir ki tüm ülkeler dünya ticaretini
serbestleştirecek, çok yanlı denkleşmeye olanak
Bretton Woods Konferanslarında ayrıca Ulus-
verecek ve savaşta yıkılan ekonomilerin onarımını
lararası Para Fonu (IMF) ile Uluslararası İmar ve
kolaylaştıracak bir uluslararası ticari ve mali siste-
Kalkınma Bankasının (IBRD: Dünya Bankası)
min kurulmasına şiddetle gerek duyuyorlardı. O
adı ile iki ayrı ekonomik ve mali örgütün kurul-
yüzden ülkeler daha savaş sona ermeden yeni bir
ması kararlaştırıldı. Bu ikiz kuruluşlardan birincisi
uluslararası para sistemi yaratmak amacıyla 1944’te
uluslararası para sisteminin işleyişinden sorumlu
Amerika’da Bretton Woods (New Hampshire) ka-
olacak, ikincisi ise ekonomik amaçlarla görevli ola-
sabasında toplandılar.
cak ve Avrupa’nın onarım ve kalkınma çabalarına
Bretton Woods sistemi, İngiltere ile Amerika (daha sonra az gelişmiş ülkelere) mali kaynak sağ-
arasında bir uzlaşmanın sonucunda şekillenmiştir. layacaktı.
Konferansa birisi ünlü iktisatçı Keynes tarafından
Savaştan sonra uygulanmak üzere, kararlaştı-
hazırlanan “İngiliz planı”, diğeri de Hazine Bakanı
rılan para sistemine, toplantıların yapıldığı yerin
White tarafından savunulan Amerikan planı olmak
isminden dolayı Bretton Woods Sistemi denmek-
üzere iki tasarı sunulmuştur. Sonunda ufak bazı de-
tedir. Fakat sistemin düzenli işleyişini sağlamak
ğişikliklerle “White planı” benimsendi.
görevi kendisine verildiği için bu sisteme “IMF sis-
Keynes planında dış açıkla karşılaşan ülkele- temi” de denmiştir.
re otomatik kredi sağlayacak bir mekanizmanın
Bretton Woods Konferanslarına, Sovyet Rusya
kurulması öngörülüyordu. Ayrıca bu plana göre,
ve Doğu Avrupa ülkeleri ile birlikte kırk dört ülke
uluslararası denkleşmenin yükü yalnızca açık ve-
temsilcisi katılmıştı. Bunların çoğunu az gelişmiş
ren ülkelerin omuzlarına yüklenmemeli, sistem dış
ülkeler oluşturuyordu. Fakat Sovyetler Birliği ve
açık veren ülkeleri olduğu kadar, fazla veren ülke-
öteki Sosyalist ülkeler (Romanya hariç) Bretton
leri de denkleşmeye zorlamalıydı. Bunlardan başka
Woods Anlaşması’nı imzalamadılar. Dolayısıyla
Keynes Planı bir uluslararası Kliring Birliğinin ku-
Bretton Woods temelde Batılı kapitalist ülkelerin
rulmasını içeriyordu. Birlik bir tür dünya merkez
oluşturdukları bir sistem durumunda kalmıştır.
bankası veya ulusal merkez bankalarının merkez
bankası gibi çalışacak, bancor adı verilen bir ulus-
lararası ödeme aracı çıkartacak ve dış ödemeleri çok Temel Özellikler
yanlı biçimde denkleştirme görevleri yapacaktı. Bretton Woods (IMF sistemi) analitik olarak
ABD’ye gelince, bu ülkenin ekonomisi savaş- “ayarlanabilir sabit kur” modeline dayanır. Bu sis-
tan daha da güçlenerek çıkmıştı. O yüzden, dünya temin nitelikleri konusunda aşağıda örnek üzerin-
ticaretine konulan kısıtlamaların kaldırılmasını, de ayrıntılı açıklamalar yapılacaktır.

213
8
Uluslararası Para Sistemi

Bretton Woods Sistemine göre ABD dışındaki Bretton Woods sisteminde, ulusal paraların do-
tüm IMF üyeleri, resmî kurdan paralarının değe- lar paritesi etrafında dalgalanma marjı, alt ve üst
rini dolar cinsinden tanımlamışlardı. Bir paranın yönde yüzde bir (%1) olarak sınırlandırılmıştı. Üye
resmî dolar karşılığına onun “dolar paritesi” adı ve- ülkelerin merkez bankaları, döviz piyasasına mü-
riliyordu. ABD’nin ise ayrıcalıklı bir durumu var- dahale ederek ulusal paralarının değerinin bu alt
dı. Bu ülke doları, başka bir ülkenin parasına değil, ve üst sınırların dışına çıkmasına engel olacaklardı.
1 ons: 35$ fiyatından altına bağlamıştı. Bilindiği Müdahale amacıyla kullanılacak para da sistemin
üzere altın fiyatları ons cinsinden ifade edilir. Bir niteliği gereği, yine Amerikan doları idi.
ons 31 grama eşittir. Sistemde, dış ödeme dengesizliklerini gidermek
için üye ülkelere paritelerde değişiklik yapma ola-
nağı tanınıyordu. Ancak temelde bir sabit kur sis-
Bretton Woods Sistemi: İkinci Dünya temi söz konusu olduğu için devalüasyon ve reva-
Savaşı’ndan sonra dünyada uygulanan do- lüasyon gibi kur değişiklikleri en son başvurulacak
lara ve dolayısıyla altına bağlı sabit kurlu çarelerdi. Dış açıkla karşılaşılan ülkeler, önce döviz
uluslararası para sistemi. rezervlerini kullanacaklar ve para-maliye politikası
gibi yurt içi önlemlerle toplam harcamalarını kıs-
maya çalışacaklardı.
IMF’nin başlıca görevi, dış açık veren üye ülke-
Her ulusal paranın bir dolar paritesi bulunduğu
lere kısa süreli kredi sağlamaktı. Kullanılan finans-
ve dolar da bu sabit fiyattan altına bağlandığı için,
man kaynaklarına ve alınan iç önlemlere karşın,
tüm ulusal paralar dolaylı olarak altına bağlanmış
açıklar giderilememişse, ancak o takdirde devalüas-
oluyor, yani her ulusal paranın bir de “altın parite-
yona başvurulabilecekti. Fon yasalarına göre yüzde
si” bulunuyordu. Amerika ayrıca, yabancı merkez
10’dan daha yüksek oranda yapılacak bir devalüas-
bankalarına ellerindeki dolarları Federal Rezerve
yon için IMF’nin iznini almak gerekiyordu. Fonun
Bank’a arz etmeleri durumunda, sabit resmî fi-
izin vermesi ise ödemeler bilançosunda “köklü bir
yattan onlara altın satma sorumluluğunu üstle-
dengesizlik” (fundamental disequilibrium) bulun-
niyordu. Sistem dolaylı da olsa altına dayandığı
ması kaydına bağlanmıştı. Ancak Fon, devalüasyon
için, buna altın kambiyo sistemi (gold exchange
konusundaki bu katı tutumunu sonraki yıllarda
system) de denmiştir.
değiştirmiş ve kredi kullanmak isteyen hemen her
ülkeye devalüasyon koşulunu öne sürmeye başla-
mıştır.
Altın Kambiyo Sistemi: Ulusal paraların
dolaylı olarak altına dönüştürülebileceği
Ayarlanabilir Sabit Kur Sistemi
uluslararası para sistemi, Bretton Woods
Sistemi. Bretton Woods sisteminin dayandığı ayarlana-
bilen sabit kur sistemi şu gibi özelliklere sahiptir:
Ulusal para, belirli bir kur üzerinden değeri sabit
bir varlığa (altın, hesap birimi veya değeri istikrarlı
bir başka ülke parası gibi) bağlanmıştır. Buna parite
kuru adı verilir. Bretton Woods sisteminde bu para
dikkat Amerikan dolarıdır. Ancak genellikle piyasada olu-
Bretton Woods sistemine göre tüm ülkeler şan kurların parite etrafında çok dar sınırlar arasında
paralarını Amerikan dolarına bağlarlarken değişmesine izin verilir. Bretton Woods sisteminde
ABD’nin parasını hiçbir ülkenin ulusal parası bu sınırlar ±%1’dir. Parite kurundan yüzde 1 yüksek
cinsinden değil, altın cinsinden tanımladığına olan piyasa kuruna üst destekleme noktası adı verilir,
dikkat ediniz. kurun bu düzeyin üzerine çıkmasını önlemek için
merkez bankası müdahale eder ve piyasada dolar sa-

214
8
Uluslararası Ticaret

tışı yapar. Parite kurundan yüzde 1 düşük olan piyasa kuruna da alt destekleme noktası adı verilir. Kurun bu
sınırın altına düşmesini önlemek için de merkez bankası piyasadan dolar alımında bulunur.
Temelde sabit olan kurun “ayarlanabilme” özelliği ise parite kurunu sürdürme olanağının kalmaması du-
rumunda ortaya çıkar. Buna göre döviz kurunun üst destekleme noktasına çıkması ve bu düzeyde uzun süreli
kalma eğilimi göstermesi durumunda mevcut parite kuru gerçekçiliğini yitirmiş olur. Başka bir deyişle, bu
kur artık sürdürülebilir bir kur olmaktan çıkmıştır (çünkü merkez bankasının pariteyi desteklemek için pi-
yasada sürekli biçimde dolar satması olanak dışıdır). Dolayısıyla yapılması gereken daha gerçekçi bir parite
kuru belirlemek, yani resmi kuru yükseltmek, diğer bir deyişle de devalüasyon yapmaktır. Aynı şekilde, kurun
uzun süreli olarak alt destekleme noktasına düşmesi durumunda da daha düşük bir parite kuru belirlemek
gerekir ki, bu da ulusal paranın revalüasyonu anlamına gelir.

dikkat
Bretton Woods sistemi sabit bir kur sistemi olmakla birlikte, zorunlu koşullar altına ülkelere devalü-
asyon ve revalüasyon gibi kur ayarlamaları da yapma olanağı veriyordu. Ancak kur ayarlamalarının sık
sık yapılmaması gerektiğine dikkat ediniz.

Şimdi, Türk lirası ile doları ele alarak bu anlatılanları bir örnekle açıklayalım. Türk Hükümet yetkilile-
rinin liranın değerini şu şekilde belirlemiş olduklarını (parite) varsayalım: 1.00 $: 2.00 TL. Piyasa kurunun
parite etrafında ± %1 oranında değişmesine izin verildiğine göre, üst destekleme noktası 1.00 $: 2.02 TL
ve alt destekleme noktası da 1.00 $: 1.98 olur. Bu durum Grafik 8.1. üzerinde gösterilmiştir. Grafikte TT
dolar talebini (TL arzı), AA da dolar arzını (TL talebini) ifade eder. Döviz fiyatlarının alt ve üst destekleme
noktalarının dışına çıkmasına izin verilmediği için arz ve talep eğrileri bu fiyat düzeylerinde yatay eksene
paralel bir duruma gelmektedir. Eğrilerin kesişme noktası (D) bu iki sınır arasında yer alır.
Şimdi, diyelim ki Türk halkının tercihlerinin Amerikan mallarına doğru kayması nedeniyle TT dolar ta-
lebi eğrisi T’T’ şeklinde sağa doğru kaymış olsun. AA dolar arz eğrisi sabit kaldığına göre, bu durumda dolar
fiyatları yükselme eğilimi gösterecektir (serbest dalgalanma koşulları altında doların yeni denge değeri AA ile
T’T’ nün dışa doğru uzatılmasıyla bulunabilir). Ancak fiyatların üst destekleme noktasının üzerinde yük-
selmesine izin verilmediğinden, Merkez Bankası derhal piyasaya müdahale ederek dolar satmaya (TL satın
almaya) başlar. Grafikden anlaşılacağı gibi, piyasada satılması gereken dolar miktarı A T’ ye eşittir.

Doların TL Fiyatı

Üst destekleme noktası


T A T’ A’
2.02

Dolar satışı
Parite kuru
2.00
1.99 D Dolar alımı

1.98
T A’ T’
Alt destekleme noktası

0 M Dolar Miktarı

Piyasadaki dolar kuru alt ve üst destekleme noktaları arasında TT döviz talebi ve AA döviz arzı eğrilerinin kesiş-
tiği D noktasında 1.99TL olarak dengededir. Talep T’T’ olarak sağa kayarsa, kurum 2.02TL düzeyinin üzerine
çıkmasını önlemek için merkez bankası piyasada en az AT’ miktar dolar satar. Arzın A’A’ biçiminde sağa kayması
durumunda ise 1.98TL’nin altına inmesini önlemek amacıyla piyasadan TA’ miktar dolar satın alır.
Şekil 8.1 Ayarlanabilir Sabit Kur Sistemi

215
8
Uluslararası Para Sistemi

İkinci bir durum olarak, Amerika’da Türk mal 4. Müdahale aracı: Tüm ülkeler paralarının
ve hizmetlerine olan talebin artması dolayısıyla, resmî değerini dolar cinsinden tanımla-
dolar arz eğrisinin A’A’ şeklinde sağa doğru kaydı- dıkları için, bu değerin sabit tutulması için
ğını kabul edelim. Dolar fiyatları bu kez alt destek- piyasaya yaptıkları müdahalelerde (merkez
leme noktasının altına inme eğilimi gösterir. Mer- bankasının piyasadan döviz alım ve satım-
kez Bankası bunu önlemek amacıyla piyasada dolar ları) dolar kullanılmıştır.
talebi yaratır, yani piyasadan T A’ miktarında dolar Bütün bu özellikler ise Amerikan dolarına ulus-
satın alır (TL satar). lararası ekonomide bir tür anahtar para statüsü
Görülüyor ki, sistemde döviz kurlarının sabit kazandırmıştı.
tutulması merkez bankasının piyasa işlemleriyle
gerçekleştirilmektedir. Merkez Bankası bu görevi
yerine getirebilmek üzere her şeyden önce yeteri Anahtar para: Uluslararası ticarette öde-
kadar döviz rezervine sahip bulunmalıdır. me aracı, değer standardı, rezerv ve müda-
İkinci bir durum olarak, Amerika’da Türk mal hale aracı olarak kullanılma gibi görevleri
ve hizmetlerine olan talebin artması dolayısıyla, yerine getiren ulusal para, Amerikan dola-
dolar arz eğrisinin A’A’ şeklinde sağa doğru kaydı- rı için yapılan niteleme.
ğını kabul edelim. Dolar fiyatları bu kez alt destek-
leme noktasının altına inme eğilimi gösterir. Mer-
kez Bankası bunu önlemek amacıyla piyasada dolar Doların IMF sistemi içerisindeki bu ayrıcalıklı
talebi yaratır, yani piyasadan T A’ miktarında dolar yeri, hiç kuşkusuz Amerikan ekonomisinin dünya-
satın alır (TL satar). daki ağırlığından ileri geliyordu. Bir paranın ulus-
Görülüyor ki, sistemde döviz kurlarının sabit lararası ödeme aracı olarak kullanılabilmesi için,
tutulması merkez bankasının piyasa işlemleriyle onun bazı özelliklere sahip bulunması gerekir. Bu
gerçekleştirilmektedir. Merkez Bankası bu görevi özelliklerin başında dünya ticaretinin gerekleri-
yerine getirebilmek üzere her şeyden önce yeteri ne göre arzının kolayca artırılabilmesi ve herkes-
kadar döviz rezervine sahip bulunmalıdır. çe güven duyulan bir para olması gelir. Savaştan
sonra ABD, Komünist Blok dışında dünya sana-
yi üretiminin üçte ikisini tek başına karşılıyordu.
Bretton Woods Sistemi ve Dolar
Batı Avrupa ülkeleri ve Japonya ise henüz yıkılan
Bretton Woods sistemi ile dolar altına bağlı, de- ekonomilerini onarmaya çalışıyordu. Bu rakipsiz
ğeri sabit bir para idi. Öte yandan da bütün ulusal üstünlük, doları anahtar para statüsüne getirmeye
paraların bağlandığı ortak payda (numéraire) oluş- yetiyordu.
turuyordu.
Yabancı merkez bankaları, dolar rezervlerini
Bu özelliklerin sonucunda dolar uluslararası Amerika’nın merkez bankası durumundaki Fede-
ekonomik ve mali alanda şu gibi fonksiyonları üst- ral Reserve Bank’a arz ederek diledikleri an altına
lenmiş oluyordu. çevirtebildiklerinden dolara, “altın kadar iyi hatta
1. Uluslararası ödeme aracı: Dolar bir ulusla- altından daha iyi bir para” gözüyle bakılıyordu.
rarası ödeme aracı idi çünkü uluslararası öde- Merkez bankaları bu dolarları New York serma-
melerde ağırlıklı olarak dolar kullanılıyordu. ye piyasasında kısa süreli hazine bonoları ve öte-
2. Uluslararası değer standardı: Değeri de- ki menkullere yatırarak bir faiz elde edebilirlerdi.
ğişmeyen bir para olduğu için uluslararası Oysa altın, merkez bankalarının kasalarına “gömü-
borç, alacak, ödeme, bütçe gibi mali değer- lü” kaldığı sürece hiçbir gelir getirmeyecekti (altı-
ler dolara bağlanıyor veya bu değerler dolar- nın resmî fiyatı sabit).
la ölçülüyordu. Doların anahtar para olmasından, ABD’nin
3. Rezerv aracı: Dış ödemelerde yaygın ola- sağladığı (hâlen de elde etmekte olduğu) bazı
rak kullanıldığı için dolar altın ile birlikte önemli yararlar vardır. Bu yararlar ABD’nin bir tür
ülkelerin dış ödemelerinde kullanmak üze- dünya merkez bankacısı olmasının bir sonucudur.
re biriktirdikleri bir dış rezerv parası duru- Yukarıda belirttiğimiz gibi, dolar ikili bir fonksiyon
munda idi. yerine getirir. Bir yönüyle Amerika’nın ulusal para-

216
8
Uluslararası Ticaret

sıdır, diğer yönüyle de uluslararası ödemelere aracı-


lık eder. Dolayısıyla Amerika, merkez bankasının
çıkarttığı kâğıt paralarla ithalatını finanse etmek dikkat
gibi bir ayrıcalığa sahipti. Bretton Woods sisteminin dolara yüklemiş oldu-
Amerika dışındaki ülkelerin, ithalat giderlerini ğu görevler bu parayı bir anahtar para, ABD’yi de
finanse edebilmeleri ancak mal veya hizmet ihracı dünyanın merkez bankacısı durumuna getirmişti.
ile veya başka bir yolla önce dolar kazanmalarına
bağlıdır. Sistemin yalnız ABD’ye sağladığı bu ayrı-
calığa, aşağıda da görüleceği gibi, emisyon (seigno-
rage) kazançları adı verilir. Kuşkusuz doların bu
ABD “Dünyanın En Borçlu Ülkesi” mi?
statüsü, Amerika’ya uluslararası siyasal ilişkilerde Yukarıda ABD’nin elde ettiğini belirttiğimiz
de çok önemli bir üstünlük sağlamıştır. emisyon kazançları konusu üzerinde biraz daha
durmakta yarar vardır. ABD, para basarak ithala-
tını finanse etmekle gerçekte nasıl bir kazanç sağ-
lamış oluyor? Eğer ABD’nin ithalatının karşılığın-
Emisyon kazancı: Geçmişte, bir madeni
da ödediği dolarlar yabancı ihracatçılar tarafından
paranın yapıldığı metalin değeri ile para-
anında bu ülkeden mal ve hizmet satın alımında
lık değeri arasındaki fark; uluslararası ti-
kullanılırsa ABD açısından çok önemli bir avantaj
carette ABD’nin dolar basarak ithalatını
sağlanmış olmayabilir. Ancak yabancıların ellerin-
finanse edebilmesi nedeniyle elde ettiği
deki bu dolarların mal ve hizmet satın alımı (veya
özel avantajlar.
yatırım amacı ile) ABD’ye ne zaman geri dönece-
ği belli değildir. Yabancıların bu dolarları ellerinde
tuttukları sürede bir anlamda yabancı ihracatçılar
IMF sistemi bu ülkeye bazı yükler de getiri-
(yabancı ülkeler) ABD’ye bir tür faizsiz ticari kredi
yordu. Örneğin Amerika, dış denge durumuna
açmış olmaktadırlar. Çünkü eğer Amerikan doları
herkesten daha fazla özen göstermek ve ödemeler
ile finansman olanağı bulunmasaydı karşılığı öden-
bilançosunda açık doğuracak politikalardan kaçın-
meden bu ithalatı gerçekleştirebilmesi için yabancı
mak zorundaydı. Çünkü dış açıklar, doların değeri-
satıcıların ABD’ye kredi açmaları gerekecekti, bu-
ni düşürerek bu paraya duyulan güveni sarsabilirdi.
nun ise belirli bir faizi olacaktı. Oysa şimdi ABD
Ayrıca ABD, doları bağımsız olarak yani tek başına
böyle bir faiz ödeme yükümlülüğünden kurtulmuş
devalüe etme olanağına da sahip bulunmuyordu.
olmaktadır. Bunun da nedeni yabancı ülkelerde
Çünkü dolar hiçbir ülkenin parasına bağlanma-
yerleşik kişilerin (gerçek kişiler, işletmeler ve kamu
mıştı. Zaten devalüasyon, kambiyo denetimi, dış
kurumları) elde ettikleri dolarları kendi ülkelerin-
ticaret kısıtlamaları gibi önlemler doların anahtar
de tutmaya istekli olmaları, ithalat veya dış yatırım
para statüsü ile bağdaşmazdı. Ayrıca, ABD yabancı
için hemen ABD’ye geri ödememeleridir. Kuşku-
merkez bankalarının arz edecekleri dolarları altına
suz, dolarların ABD’ye geri gelme süresi ne derece
çevirmek yükümlülüğü altında olduğundan, dışarı-
uzarsa, ABD’nin elde etmiş olacağı kazançlar da o
da dolar rezervlerinin aşırı ölçüde genişleyerek altın
kadar büyüyecektir.
stoklarını eritmesine karşı duyarlı olmak zorunday-
dı. Ancak ABD’nin gerçekte bu sorumlulukları- Burada bir yanlış anlamayı düzeltmek gere-
nın bilincinde olarak davrandığını söylemek çok kir. Zaman zaman basında ABD’nin dünyanın
güçtür. Özellikle Vietnam Savaşı dolayısıyla geniş en borçlu ülkesi olduğu biçiminde haberler çıkar.
uluslararası askerî harcamalara girişmiş dış ticaret Bunu ABD’nin Türkiye veya başka bir ülke gibi
bilançosundaki açıklardan fazla kaygı duymamıştır. uluslararası para ve sermaye piyasalarından ödünç
para alması biçiminde düşünmek doğru değil-
Diğer yandan New York’un büyük bir mali
dir. Bundan gerçekte kastedilen her yıl ABD’nin
merkez olmasının ABD açısından olumsuz yönleri
ödemeler bilançosu açıkları dolayısıyla yabancı-
de vardı. Yabancı ülke ve şirketlerin bu piyasadan
ların elde ettikleri ve dünyada hacmi giderek bü-
borçlanmaları ulusal para arzını ve faizleri beklen-
yüyen ABD doları stoklarıdır. Bunlar bir yönü ile
medik şekilde etkileyebildiği gibi, dışarıya ihraç
ABD’nin dış borçlarıdır çünkü bu dolarlarla onla-
olunan fonlar dış ödemeler bilançosu üzerindeki
rın karşılığı kadar mal, hizmet veya mali varlık sat-
baskıları artırıyordu.

217
8
Uluslararası Para Sistemi

makla yükümlüdür. Yabancılar dolarlarını ellerinde alımında vergi indirimi sağlandı. En önemlisi de
tuttukça ABD bu sorumluluğunu yerine getirmeyi yabancı merkez bankaları tarafından arz edilecek
geciktirmiş olmaktadır. dolarları altına dönüştürme zorunluluğunun “geçi-
ci” kaydıyla kaldırılması idi.
Bu gelişmeler üzerine Washington’da Smith-
En borçlu ülke ABD: ABD’nin ithalat sonian Institute’de toplanan “Onlar Grubu”nun
bedellerini dolarla ödemesi dolayısıyla üyeleri, doların devalüasyonu konusunda anlaşma-
yabancı ülkelerin elde ettikleri dolarlar ya vardılar ve 18 Aralık 1971 tarihli Smithsonian
ABD’nin borcu sayılır, gerçek anlamda Kararları ile dolar, diğer paralara göre ortalama
bir borç değildir, bu dolarlar ABD’ye iade yüzde 9 oranında devalüe edildi. Altının resmî fi-
edilerek karşılığında mal, hizmet veya yatı ise ons başına 35 dolardan 38 dolara çıkartıldı
mali varlık satın alınmış olacaktır. ve “altın penceresinin kapatılması” onaylandı (böy-
lece doların altın konvertibilitesi sürekli olarak kal-
dırılmış oldu). Ayrıca, Smithsonian Anlaşması ile
ulusal paraların dolar paritesine göre dalgalanma
marjı da ± %1’den, ± %2.25’e çıkartıldı (iki yönde
toplam yüzde 4.5). Bu düzenlemeler üzerine ABD,
dikkat daha önce koyduğu gümrük vergisini kaldırdı.
Yabancı özel ve resmî kuruluşların ellerinde
veya kasalarında bulunan dolarlar bir anlam-
da ABD’nin borcudurlar çünkü istendiği vakit
ABD dolar sahiplerine bu dolarların karşılığında Smithsonian kararları: 18 Aralık 1971
mal, hizmet veya mali varlık vermek (satmak) tarihinde alınan bu kararlarla Amerikan
zorundadır. Bununla birlikte, yabancılar bu doları diğer ülke paraları karşısında tari-
dolarları ellerinde tutmayı sürdürdükleri süre- hinde ilk kez devalüe edildi.
ce ABD hiçbir külfete katlanmaz. Dolayısıyla
ABD’nin en borçlu ülke olarak tanımlanması-
nın yanıltıcı olduğuna dikkat edelim. Smithsonian düzenlemeleri, uluslararası para
sisteminde çok az değişiklik yapmıştı. Ulusal pa-
ralar, daha yüksek kurlardan yine dolara bağlanmış
Dolar Devalüasyonları ve Sistemin ancak dalgalanma marjları genişletilmekle, sisteme
biraz esneklik kazandırılmış oluyordu.
Yıkılışı
Smithsonian Anlaşması’ndan sonra, ilerde pa-
1960’ların sonlarında “sürekli istikrarsızlıklar”
rasal birleşmeyi öngören o zamanki ismiyle AET
uluslararası mali alanın başlıca özelliği durumuna
bugünkü ismiyle AB ülkeleri, 1972 Mart’ında al-
gelmişti. ABD ise bu koşullar altında Almanya ve
dıkları bir kararla kendi paraları arasındaki dalga-
Japonya gibi ödemeler bilançosu fazla veren ül-
lanma marjını daha dar bir aralıkla sınırlandırdılar.
kelerden paralarını dolara göre revalüe etmelerini
Bu uygulamaya, Tüneldeki Yılan adı verilir.
istiyor fakat onlar revalüasyona yanaşmıyorlardı.
Bunun doğal olarak çeşitli nedenleri vardı: Bir
kere, dış ödeme fazlaları bu ülkelere önemli bir
ekonomik ve siyasal güç sağlıyordu. Sonra, ihracat- Tüneldeki yılan: Smithsonian kararla-
çı firmalar (örneğin, Almanya’da Volkswagen gibi) rı ile dolar devalüe edilip, öteki paralar
ve çiftçiler revalüasyona gitmemesi için hükûmete toplam % 9 dalgalanma marjı ile yeniden
baskı yapıyorlardı. dolara bağlanmıştı. AB ülkeleri ise kendi
Nihayet zamanın Amerikan Devlet Başkanı paraları aralarındaki dalgalanma marjı-
Nixon, Batılı ülkeleri ve Japonya’yı revalüasyona nı dolara karşı olan dalgalanma marjının
zorlamak amacıyla, 1971 Ağustos’unda bir dizi ön- yarısı ile sınırlandırdılar, buna “tüneldeki
lem aldı. Örneğin, tüm ithalat üzerindeki gümrük yılan” denir.
vergileri yüzde 10 artırıldı ve yerli malların satın

218
8
Uluslararası Ticaret

Doların devalüasyonuna karşın, ABD’nin dış piyasada oluşan arz ve talep güçlerinin işleyişine
ödeme açıklarındaki artışlar sürüyordu. Bu büyük bırakılmıştır. Ancak merkez bankası zaman zaman
açıklar, uluslararası ticari ve mali çevrelerde Smith- müdahale ederek kurlarda ortaya çıkan aşırı yük-
sonian düzenlemelerinin başarısız olduğu ve yeni seliş veya aşırı düşüşleri önlemeye çalışır. Merkez
bir devalüasyonun gerekliliği inancını doğurmuş- bankasının piyasaya yaptığı müdahaleler dolayısıy-
tu. Nihayet 1973 Şubat’ında dolar bir kez daha la bu, bir yönüyle yönetimli dalgalanmaya benzeti-
spekülatif baskı altına girdi ve Batılı sanayileşmiş lebilir. Ancak müdahalelerin amaçları bakımından
ülkeler doların yeniden devalüasyonuna karar ver- ondan farklıdır. Şöyle ki burada amaç spekülâsyon
diler. Böylece dolar ikinci kez, ortalama yüzde 5 veya benzeri geçici nedenler sonucu kurlarda orta-
oranında devalüe edildi. Altının resmî fiyatı da ons ya çıkan aşırı dalgalanmaları giderip kurda istikrarı
başına 38 dolardan 42.2 dolara yükseltildi. sağlamakla ilgilidir. Oysa aşağıda da belirtileceği
gibi yönetimli dalgalanmada yapılan müdahalelerle
kurlar gerçek denge değerinin altında veya üstünde
Bretton Woods Sonrası Uygulamalar sürdürülmeye çalışılmakta olabilir.
1973 yılının Mart ayında başlıca sanayileşmiş
Döviz piyasalarının tamamen müdahalesiz ol-
ülkeler paralarını Amerikan doları karşısında dal-
duğu sistemlere bazen “temiz” (clean) dalgalanma,
galanmaya (tek tek veya Avrupa Topluluğunda ol-
şu veya bu nedenle müdahalelerin yapıldığı sistem-
duğu gibi birlikte) bıraktılar. Böylece de sabit kurlu
lere de “kirli” (dirty) dalgalanma denmektedir.
Bretton Woods sistemi yıkılmış oldu.
(b) Yönetimli Dalgalanma: Yönetimli dalga-
Bu durumda serbest dalgalanmaya geçmek,
lanma (managed floating) diye adlandırılan uy-
başlıca sanayileşmiş ülkeler için hemen hemen
gulamada döviz kurları için benimsenen pariteler
tek seçenek durumunda idi. Çünkü uygulayabi-
bulunmamaktadır. Kurlar ilke olarak piyasada
lecekleri, önceden hazırlanmış, anlaşmalara dayalı
belirlenir. Ancak merkez bankası müdahaleleri ile
bir para sistemi yoktu. Ancak yine de dalgalı kur
kurlar belirli doğrultuda etkilenmeye (yönetilme-
uygulamalarının kısa süreceği düşünülüyor, ileride
ye) çalışılır. Böylece, merkez bankası müdahaleleri
geçmiştekine benzer biçimde geniş kapsamlı yeni
nedeniyle kurlar gerçek piyasa değerinden sapma
bir uluslararası düzenleme yapılacağı bekleniyordu.
gösterebilir ve aşırı ya da eksik değerlenmiş bir du-
Ancak geçen zaman, ülkelerin bu uygulamalardan
ruma gelebilir. Döviz piyasasına yapılan müdahale-
fazla şikâyetçi olmadıklarını gösterdi. Belki de o
ler çeşitli amaçlara yönelik olabilir; örneğin yabancı
nedenle, yeni bir sistem oluşturulması konusu bü-
sermaye girişlerinin özendirilmesi, ara ve yatırım
yük ölçüde güncelliğini yitirdi.
malları ithalatının ucuzlatılarak sanayileşmeye des-
Özet olarak belirtmek gerekirse, bugün dünya- tek verilmesi, halkın temel tüketim mallarının ucuz
da bütün ülkeler tarafından paylaşılan, anlaşmalar- fiyatla ithali vs. gibi.
la kurulmuş, tek kur sistemine bağlı bir uluslararası
(c) Dalgalanma Sınırlarının Genişletilmesi
para sistemi yoktur. Bunun yerine, sabit kur siste-
ve Sürünen Pariteler: Bu sistemde döviz kurları-
minden dalgalı kur sistemine kadar değişebilen ve
nın sabit paritelere bağlılığı sürdürülür. Bu yönüyle
ülkelerin kendileri tarafından seçilen, farklı sistem
sistem bir sabit kur sistemi olarak düşünülebilir.
ve uygulamalar vardır.
Fakat parite etrafında izin verilen dalgalanmaların
Uluslararası Para Fonu (IMF), uluslararası mali sınırları (dalgalanma bandı) önemli ölçüde genişle-
ilişkileri düzenleme görevini sürdürmektedir. An- tilmiştir. Bu da sistemin esnek kur sistemine benzer
cak Bretton Woods sisteminin yıkılmasından sonra yönünü oluşturur.
üye ülkelerin farklı uygulamalarına yasallık kazan-
Dolayısıyla genişletilmiş dalgalanma sınırları
dırmak için, IMF’nin kuruluş yasasında değişiklik-
içerisinde kalmak koşuluyla, döviz kurları arz ve
ler yapılmıştır. Bu değişiklikle, belirli ilkelere uy-
talep koşullarına göre belirlenir. Ufak kur ayarla-
mak kaydıyla, dileyen üyenin dilediği kur sistemini
maları böylece piyasada kendiliğinden gerçekleşmiş
benimseyebileceği resmen kabul edilmiştir. Bugün
olur. Fakat döviz kurlarının uzun süre alt veya üst
uygulanmakta olan bazı kur sistemleri aşağıdaki
sınırda sürünmesi belirlenen paritenin gerçekliğini
gibi özetlenebilir:
yitirdiği, dolayısıyla yeni bir parite kuru belirleme-
(a) Müdahaleli (kirli) Dalgalanma: Dalga- ye (develüasyon ve revalüasyon) gerek olduğu an-
lı kur sistemine en yakın bir uygulamadır. Kurlar lamına gelir.

219
8
Uluslararası Para Sistemi

(d) Para Kurulu Düzenlemeleri: Ulusal para- du. Bu ise ülkeleri kur değişikliğinden doğabilecek
nın sabit bir kur üzerinden yabancı paraya dönüş- zararları en aza indirmek için dış rezervleri çeşit-
türülmesine dayalı bir para ve kur politikası uygu- lendirmek gibi yeni sorunlarla (“rezerv yönetimi”
lamasıdır. Merkez bankasının para basma yetkisi sorunu) karşı karşıya bırakıyordu.
büyük ölçüde sınırlandırılmıştır. Başka bir deyişle, Üçüncüsü, yukarıda belirtildiği üzere, Bretton
merkez bankası yalnızca ülkeye giren dövizler kar- Woods’un yıkılmasından sonra çoğunluğu az geliş-
şılığında para basabilir. Bu da onun ulusal para ar- miş ülkelerden oluşan bir grup ülke, sabit kur uygu-
zını kontrol etme ve en son ödünç verme görevi lamalarını sürdürerek paralarını yeniden Amerikan
yapma gibi geleneksel fonksiyonlarının büyük öl- dolarına bağlamışlardır. Doların öteki paralara göre
çüde kısıtlanması demektir. Bununla birlikte, para değerinin değişmesi, o ülkelerin ulusal paralarının
kurulu düzenlemelerinin ne derece sıkı uygulana- da aynı yabancı paralar karşısında değerlerinin de-
cağına bağlı olarak bu konuda merkez bankasına ğişmesi demektir. Örneğin dolar değer kazanınca
belirli ölçüde bir esneklik de tanınmış olabilir. Bu ona bağlı paralar da yapay olarak değer kazanmış
tür para ve kur politikalarına genellikle yüksek enf- gibi olur. Böyle bir gelişme ise dış denge durum-
lasyonla mücadele amacıyla başvurulmaktadır. larını olumsuz etkileyerek parasını dolara bağlayan
(e) Geleneksel Sabit Kur Düzenlemeleri: Bu ülkeler açısından olumsuz sonuçlar doğurur.
sistemde ülke parasını ±%1 veya daha düşük sı- İşte, bu gibi sorunlar bugünkü dönemin özel-
nırlar içinde ya bir büyük ülkenin parasına ya da liklerinden bazılarını oluşturur. Ülkeler, uluslarara-
bir paralar sepetine bağlar. Söz konusu para sepeti sı ödemelerde değeri göreceli olarak sabit kalacak
çoğunlukla ticari ve mali ilişki içinde bulunulan bir değer standardı oluşturma ihtiyacını karşılamak
ülkelerin ulusal paralarından ve bunların her biri- için, özellikle para sepetlerine büyük önem ver-
sine ülkenin ticari ve mali ilişkileri içindeki payı mektedirler. Ülkeler SDR ve ECU gibi genel veya
ölçüsünde bir ağırlık verilerek elde edilir. Bazen de bölgesel para sepetlerinin dışında, özel olarak bir-
SDR gibi standart hesap birimleri benimsenmiş leşik hesap paraları oluşturma yoluna gitmişlerdir.
olabilir. Para otoriteleri ya doğrudan müdahalelerle Bu para sepetleri çoğunlukla, bireysel ülkelerin ti-
(piyasada döviz alış ve satışı gibi) ya da faiz oran- cari ilişkide bulundukları yabancı ülke paralarını,
larını değiştirmek veya döviz kontrolü önlemleri bu ülkelerin onların dış ticaretindeki payları ora-
uygulamak gibi dolaylı önlemlerle kuru öngörülen nında bir araya getirilmesiyle oluşturulur. Bir tek
sabit sınırlar içinde tutmaya çalışırlar. ulusal para yerine, değer standardı olarak bir para
sepetinin benimsenmesi, tek paranın değerinde gö-
Arz Yanlı Ekonomi Politikası ve Dolar rülecek ani ve sık değişikliklerin etkilerini azaltır.
1973 başlarında belli başlı sanayileşmiş ülkeler,
Bretton Woods sisteminin temelini oluşturan, pa- Para sepeti: Birleşik para, hesap birimi
ralarını sabit kurlardan Amerikan dolarına bağlama gibi adlarla da adlandırılabilir; çeşitli ülke
uygulamalarına son vermişlerdir. Böylece, bu ülke- paralarının belirli ağırlıklarda bir araya ge-
lerin paraları ile Amerikan doları birbirlerine karşı tirilmesiyle oluşturulan bir değer ölçüsü,
dalgalanmaya bırakılmış oluyordu. değeri göreceli olarak sabittir.
Bretton Woods sisteminin kilit parası olan do-
ların dalgalanmaya bırakılması, birçok yönlerden
O bakımdan IMF tarafından çıkarılan Özel
önem taşıyordu. Çünkü dolar önce, uluslararası bir
Çekme Hakları (SDR) gibi hesap birimlerinin
“değer standardı” idi. Uluslararası ödemeler, mal,
uluslararası değer ölçüsü olarak kullanılması ol-
hizmet ve sermaye akımlarının değeri dolarla ölçü-
dukça yaygınlaştı. Dolar da bu amaçla kullanımını
lüyordu. Oysa sürekli dalgalanan bir para, iyi bir
sürdürmektedir. Bununla birlikte, dalgalanan bir
değer standardı görevi yapamazdı.
para olması dolayısıyla değerinin sık sık değişmesi,
İkincisi, dolar önemli bir “rezerv parası” idi. Ül- doların iyi bir değer ölçüsü olma niteliğini gölgele-
keler resmî rezervlerinin büyük bölümünü Ameri- mektedir. Yakın geçmişte uygulamaya konulan Av-
kan doları cinsinden tutuyorlardı. Öteki paralara rupa tek para birimi eurodan da istikrarlı bir para
göre dolardaki bir düşme, ülkelerin dolar rezervle- birimi olarak değer standardı olarak görev yapması
rinin değerinin de o ölçüde azalması demek olur- beklenmiştir.

220
8
Uluslararası Ticaret

Dolar 1973 Mart’ında dalgalanmaya bırakılın- Ülkelerinden sermaye kaçışını özendirdiği için,
ca piyasada bir miktar değer kaybetti. Fakat birinci Japonya ve Almanya gibi ülkeler bu politikalar-
petrol şoku, doların değerini yükseltici etki yap- dan şikâyetçi idiler. ABD ise bu ülkelerin, özellikle
mıştır. Bunun nedeni petro-dolarların önemli bö- Japonya’nın, kısıtlayıcı politikalar sonucu birik-
lümünün New York sermaye piyasasına yatırılması tirdikleri dış ödeme fazlalarının Amerikan tica-
idi. 1977’den sonra dolar tekrar inişe geçince, Car- ret bilançosu açıklarına yol açtığını savunuyor ve
ter Yönetimi doları desteklemek için bazı önlemler dolayısıyla bu ülkelerin daha liberal bir dış ticaret
aldı (sıkı para ve maliye politikası gibi). rejimi ve harcama genişletici politikalar izlemeleri-
Fakat doların değerinde yükselmeye yol açan ni öneriyordu. Sonunda 1985 Eylül’ünde taraflar
ilginç bir gelişme 1980’de Reagan Yönetimi’nin iş arasında anlaşma sağlandı (Plaza Anlaşması, New
başına gelmesiyle uygulanan Arz-Yanlı Ekonomi York). Buna göre, ABD yüksek faiz politikasını
Politikasıdır (Supply-Side Economics). Talepten çok terk ediyor, Japonya da iç piyasada harcamalarını
arz faktörüne ağırlık veren bu politikalar Keynes genişletici politikalar uygulamayı kabul ediyordu.
ekonomisinin tersine, ekonominin canlandırılması
için üretimin artırılması, bu amaçla da özel kesimin
özendirilmesi esasına dayanır. Özel kesimi uyarmak Plaza Anlaşması: 1985 tarihli bu anlaş-
için vergilerin indirilmesi ve kamu harcamalarının ma ile Amerikan Yönetimi, yabancı ser-
kısılması öngörülür. Bu önlemlerin ortaya çıkarttığı maye çekmek için izlediği yüksek faiz po-
bütçe açıkları ise iç ve dış borçlanma, diğer bir deyiş- litikasını terk etmiştir, böylece o zamana
le, yüksek faiz politikası ile finanse edilmiştir. kadar değer kazanan dolar değer kaybına
uğramıştır.

Arz yanlı ekonomi politikası: 1980 baş-


larında ABD’de Reagan Yönetimi tarafın- Plaza Anlaşması’ndan sonra dolar, döviz pi-
dan uygulanan, ekonomiyi canlandırmak yasalarında inişe geçti ve bir süre sonra da az çok
için talep değil, arz faktörüne ağırlık veren istikrar buldu. Bugün, uluslararası borsalardaki
politikalara verilen ad. gelişmelere bağlı olarak doların değeri de değişir.
Ancak çeşitli piyasalarda doların değerinde ortaya
1980 başlarında arz-yanlı ekonomi politikası çıkan ani iniş ve çıkışlar çoğunlukla ilgili yabancı
çerçevesinde izlenen yüksek faiz politikası, Avrupa ülke merkez bankaları tarafından piyasaya yapılan
ve Uzak Doğu piyasalarından kısa süreli fonların müdahalelerle önlenmeye çalışılır.
yoğun biçimde ABD’ye doğru akmasına yol aç- Doların değerindeki değişmelere Amerikan Fe-
mıştı. Cari işlemler bilançosundaki açığa karşın, deral Reserve Bank kadar, hatta ondan daha fazla
ülkeye yoğun olarak giren yabancı sermaye fonları, yabancı ülkelerin ilgi duydukları gözlemlenmek-
doların değerini yapay biçimde yükseltiyordu. Do- tedir. Söz gelişi dolar, euro karşısında büyük bir
ların değeri yükselirken ABD’nin bunu önlemek değer kaybına uğramış olsun. Bu, diğer yönden,
için herhangi bir girişimde bulunmaması bir tür euronun dolara göre değer kazanması anlamına
“özel çıkar sağlamaya yönelik ihmal” politikasıdır. gelir ve euro bölgesi ülkeleri açısından aynen bir
Bu durum 1981’den 1985’e kadar sürdü. revalüasyon gibi etkide bulunur. Yani bu bölgeden
ABD’ye ihracatı azaltır, ABD’den bölgeye ithalatı
artırır. Dolayısıyla ABD’nin ulusal parası olan do-
ların istikrarını sağlamak âdeta öbür ülkelerin bir
dikkat
Parasalcı iktisatçıların öncülük ettikleri arz yan-
sorunu durumuna gelmiş gibi olmaktadır.
lı ekonomi politikası ilk kez ABD’de uygulandı.
Devleti küçülterek ekonomiyi canlandırma hedefi Avrupa Birliği ve Tek Para Birimi:
güden bu politikalar büyük bütçe açıklarına neden Euro
oldu, dünyadaki sermaye fonları ABD’ye doğru aktı
Avrupa Ekonomik Topluluğunun kurucuları,
ve dolar yapay olarak değer kazandı. Öteki ülkelerin
topluluğun ekonomik ve siyasal birleşme yolun-
de baskılarıyla bu politikalardan vazgeçilmiştir.
daki başarısının büyük ölçüde ortak ekonomik,

221
8
Uluslararası Para Sistemi

sosyal ve mali politikalar izlenmesine bağlı olduğu- Fund: EMCF) tarafından çıkartılıyordu. Bu kuru-
nun bilincindeydiler. Her ülkenin bağımsız şekilde luş bugünkü Avrupa Merkez Bankasına dönüştü-
uygulayacağı ekonomik ve parasal politikalar, diğer rülmüştür.
üyeler üzerinde önemli derecede olumsuz etkiler Avrupa Para Sisteminin içerdiği Döviz Kuru
doğurabilirdi. O bakımdan ekonomik birleşme Mekanizması (Exchange Rate Mechanism-
yolunda ileri adımlar atılabilmesi için, parasal bir- ERM)’nın bazı özellikleri şöyle idi: Sisteme katılan
leşme alanında da ortak politikalar benimsenmesi her üye ülkenin parası sabit bir pariteden ECU’ye
gerekiyordu. bağlanmıştı; ulusal para ile ECU arasındaki bu sa-
Bununla birlikte, Topluluk kurulduğu zaman, bit fiyata “merkezî kur” (central rate) adı veriliyor-
üye ülkeler henüz ortak bir para politikası izlemeye du. Piyasada kurların merkezî kur (ECU paritesi)
hazır durumda değildiler. Başka bir deyişle bütçe, etrafında çok dar sınırlar içinde (toplam yüzde
para ve maliye politikası gibi alanlarda egemenlik 2.25) dalgalanmasına izin verilirdi.
haklarını kısmen de olsa, Topluluğa devredecek bir
anlayışa sahip bulunmuyorlardı. O nedenle böyle
bir yola gitmek yerine parasal istikrar, dış denge,
Döviz kuru mekanizması (ERM):
fiyat istikrarı ve tam çalışma gibi konuları, ulusal
1979’da kurulan Avrupa Para Sistemi-
ekonomi politikalarının ortak amaçları olarak be-
nin öngördüğü kur mekanizması; kurlar
nimsemeyi tercih ettiler. Ancak zaman geçtikçe,
merkezî kur adı verilen sabit kurlardan
diğer ekonomik konularda olduğu gibi, parasal
±%1.125 gibi çok dar dalgalanma sınırları
alanda da ortak politikalar izlemenin Avrupa’nın
ile ECU’ya bağlanmıştı.
bütünleşmesi için zorunlu olduğu daha iyi anlaşı-
lıyordu.

Avrupa Para Sistemi Maastricht Antlaşması ve Parasal


Bu amaçla önce Avrupa Para Sistemi diye ad- Birlik
landırılan bir sistem uygulamaya koydular. 1979 AB’ye üye on iki üye ülkenin devlet veya
Mart’ında kurulan Avrupa Para Sistemi (EMS- hükûmet başkanlarının katılımıyla 1991 yılı son-
European Monetary System), Topluluk ülkeleri larında Hollanda’nın Maastricht kentinde yapılan
arasında parasal birlik yolunda sağlanan önemli bir Konsey toplantısında (Avrupa Zirvesi) ekonomik
ilerlemedir. ve parasal birlik koşulları karara bağlanmıştır. Baş-
ka bir deyişle, Maastricht Anlaşması ekonomik ve
parasal birliğin aşamalarını, bununla ilgili politika
uygulamalarını ve yapılacak kurumsal değişmeleri
Avrupa para sistemi: AB ülkelerinin
ortaya koyan temel bir belge niteliğindedir. Söz
1979 tarihinde uygulamaya koydukları
konusu anlaşma ile o zamanki Avrupa Ekonomik
bu sistemin merkezini ECU oluşturur. AB
Topluluğu ismi de Avrupa Birliği olarak değiştiril-
ülkelerinin paraları merkezî kur adı veri-
miştir.
len sabit kurlardan ECU’ya bağlanmıştı,
AB’nin euroya geçişten önceki son parasal Maastricht Anlaşması, Avrupa Birliği’nde aşa-
uygulamasıdır. malı olarak ekonomik ve parasal birlik kurulmasını
öngörmekteydi. Ekonomik ve parasal birlik, AB
içinde serbest mal, hizmet, emek ve sermayenin
EMS’nin temeli Avrupa Para Birimi-ECU’ye dolaşımı ile birlikte tek para biriminin kabulü an-
(European Currency Unit) dayanıyordu. ECU, lamına gelmektedir.
para sepeti tekniğine göre oluşturulmuş bir hesap Bu amaçlara ulaşmak üzere ortak para politikası
birimi idi; üye ülke paralarının, ekonomik ağır- uygulanması, ekonomik politikaların yakınlaştırıl-
lıklarına göre belirlenen miktarlarının bir araya ması ve maliye politikası başta olmak üzere daha
getirilmesinden oluşuyordu. ECU, Avrupa Para birçok alanda uyum sağlanması gerekir.
Sisteminin diğer önemli bir kuruluşu olan Avrupa Maastricht Anlaşması’nda öngörülen aşamalar-
Parasal İşbirliği (European Monetary Cooperation dan geçilerek Avrupa Birliği’nin tek para birimini

222
8
Uluslararası Ticaret

oluşturacak euro, 1 Ocak 1999 tarihinde uygula-


maya konmuştur. Bu tarihte parasal birliğe katılan
ülkelerin para birimleri, geri dönülmez biçimde dikkat
euroya dönüştürülürken 31.12.1998 tarihindeki AB’nin para birimi euroya yalnızca AB üyesi
döviz kurları esas alınmış ve 1 ECU = 1 euro olarak ülkeler katılabilir. Ancak onların da Maastricht
değiştirilmiştir. kriterlerini karşılamadan bu sisteme kabul edil-
Euro, yürürlüğe girdiği 1 Ocak 1999 tarihin- meleri söz konusu olmaz.
den 1 Ocak 2002’ye kadar fiziki varlığı olmayan,
yalnız bankacılık ve finans işlemlerinde kullanılan
bir hesap birimi olarak görev yapmıştır. Fiziki varlı- 1 Kasım 1993 tarihinde yürürlüğe giren Ma-
ğa sahip ve piyasada kullanılan bir para durumuna astricht Anlaşması ile, ekonomik ve parasal birliğin
gelmesi ise 2002 yılının Ocak ayı başında gerçek- aşamaları, bu süreçte izlenecek ekonomi ve para po-
leşmiştir. O tarihten sonra altı aylık bir süre daha litikaları ile gerekli kurumsal düzenlemeler ayrıntılı
ulusal paraların euro ile birlikte dolaşımı sürdürül- olarak belirlenmişti. Anlaşma, üye ülkeler arasında
müş, 1 Temmuz 2002 tarihinden sonra ise ulusal ekonomi politikalarının sıkı bir uyuma dayalı ol-
paralar kaldırılmış ve euro Avrupa Birliği’nin tek masını ve tek para sistemine geçildikten sonra or-
para birimi durumuna gelmiştir. tak bir para politikası izlenmesini öngörür. Ayrıca,
Euroya katılabilmek için üye ülkelerdeki eko- tek para sisteminin uygulamaya konması ile birlik-
nomik koşulların aşağıda belirtilecek kriterlere te, üye ülkelerin parasal alandaki yetkileri Avrupa
uygunluk göstermesi gerekir. Euro başlangıçta on Merkez Bankasına devredilmiştir. Bu ise, parasal
bir AB ülkesinin katılımıyla uygulamaya girmiştir alanda hükûmetler arası iş birliği sürecinden, ulus-
(Almanya, Fransa, İtalya, İrlanda, Belçika, Hollan- lararası birleşmeye geçildiği anlamına gelir.
da, Lüksemburg, İspanya, Portekiz, Avusturya ve Avrupa para birliğinin gerçekleştirilmesi, ekono-
Finlandiya). Yunanistan, Maastricht kriterlerine mik bütünleşmede ortak para politikasının ve istik-
uyum sağlayamadığı için önceleri Avrupa parasal rarlı bir ortak para biriminin oynayacağı rolün bir
birliğinin dışında kalmış fakat 2000 yılı yazında sonucudur. Birliğin para politikasının yönetimi tek
sisteme katılmıştır. Danimarka, İsveç ve İngiltere ve bağımsız bir kuruluş olan Avrupa Merkez Banka-
ise bu kıstasların karşılanması açısından bir sorun- sına verilmiştir. Avrupa Merkez Bankası (AMB) ise
ları olmamasına karşın, kendi istekleriyle sistemin 1998 yılında Frankfurt’ta faaliyete geçmiştir.
dışında kalmayı tercih etmişlerdir.
Maastricht Anlaşması’nda AB içinde güçlü ve
istikrarlı bir euroya sahip olabilmek için üye ülke- Avrupa Merkez Bankası: AB’nin para po-
lerden yerine getirilmesi istenen koşullar, diğer bir litikasını yönetir, euro ihraç eder, 1998’de
deyişle Maastricht kriterleri şunlardır: Frankfurt’ta faaliyete geçmiştir.
• Fiyat istikrarı: Her üye ülkenin yıllık orta-
lama enflasyon oranı, bu alanda en iyi so-
nuç elde eden (fiyat artış oranları en düşük AMB’nin temel hedefi euro bölgesinde fiyat
olan) üç üye ülke ortalamasının 1,5 puan istikrarını sağlamaktır. Bu hedefi yerine getirirken
fazlasını geçmeyecektir. de AB’nin sürdürülebilir ekonomik büyüme, yeni
istihdam alanları yaratılması, yaşam standardının
• Kamu açığı: Üye ülkenin bütçe açığı, o
iyileştirilmesi vs. gibi temel hedefleriyle uyumlu
ülke GSYİH’sinin yüzde 3’ünü aşmamalı-
olmaya çalışılacaktır. Diğer bir deyişle, AMB, Bir-
dır.
lik içinde optimal bir politika bileşimi oluşturma-
• Kamu borçları: Üye ülkenin kamu borç- da önemli bir görev üstlenmiştir. Bunun yanında
larının onun GSYİH’sine oranı yüzde 60’ı Birliğe üye ülkelerin, başta maliye politikası olmak
geçmemelidir. üzere, uygulayacakları politikaların da ortak para
• Faiz oranları: Her üyenin ortalama faiz politikası ile uyumlu olması gerekir.
oranı fiyat istikrarı konusunda en iyi du- Parasal birlik aynı zamanda Avrupa Birliği için-
rumdaki üç ülkenin faizlerinin ortalamasını de tek pazarı güçlendirici ve ekonomik istikrarı
iki puandan fazla aşmamalıdır. artırıcı bir gelişmedir. Böyle bir uygulamanın sağ-

223
8
Uluslararası Para Sistemi

layabileceği yararları daha somut biçimde aşağıdaki rezerv aracı olarak tutulan bir para olacağı beklen-
gibi belirtebiliriz: miştir. Başka bir deyişle, euro daha baştan, uluslara-
• Tek para birimine geçiş ile döviz kurlarında rası para alanında Amerikan dolarına rakip bir para
ani ve öngörülemeyen dalgalanmalar orta- olarak planlanmıştır. Bu da Avrupa Birliği’nin ulus-
dan kalkacak, bu da bölgeye yönelik ticaret lararası ekonomik ve mali ilişkilerdeki artan ağırlı-
ve sermaye akımlarını hızlandırıcı etki ya- ğının bir sonucu olarak düşünülmüştür.
pacaktır. Üçüncü ülkeler (birlik dışı ülkeler) üzerindeki
• Ulusal paraları birbirine dönüştürmenin ge- etkilere gelince, euronun kullanımı AB içinde tica-
rektirdiği masraflar (alış ve satış kurları farkı ret ve sermaye akımlarını artırdığı ve büyümeyi hız-
ve komisyonlar vs. gibi) ortadan kalkacak, landırdığı sürece, diğer ülkeler de bundan olumlu
finans ve bankacılık işlemleri ucuzlayacak, etkilenir. Başka bir deyişle, AB içinde artan gelir ve
aynı para birimini kullanan birleşik ve daha ticaret hacmi, bölge dışı ülkelerle olan ticaretin de
güçlü sermaye piyasaları oluşacaktır. artmasına yol açar. Diğer yandan Avrupa para ve
sermaye piyasalarının birleşerek daha derin ve daha
• Euro, birlik ülkelerinde fiyatlara saydam-
güçlü bir piyasa durumuna gelmesi, üçüncü ülkele-
lık getirecektir, böylece tüketiciler fiyatları
rin de bu piyasadan borçlanma olanaklarını artıra-
doğrudan karşılaştırabilme olanağına kavu-
bilir. Ayrıca diğer ülkelerin fon sahibi yatırımcıları
şacaklar, bu da firmalar arası rekabeti artıra-
da bundan yararlanır.
cak ve verimliliği yükseltecektir.
Birlik dışı ülkeler üzerindeki asıl etki euronun
• Tek para biriminin uygulanması bölge
değerindeki değişmelerle ilgilidir. Piyasalarda değe-
içinde finansmanı kolaylaştırıp yatırımları
ri sürekli artan bir euronun diğer ülkeler üzerin-
artırırken, bölge dışından dolaysız yabancı
deki etkisi olumlu olur. Çünkü euronun değerinin
sermaye yatırımlarını özendirecek, böylece
sağlamlaşması, üçüncü ülkelerin paralarının değer
de ekonomik büyümeyi hızlandıracaktır.
kaybına uğraması demektir ki bu da onların tica-
• Ekonomik büyümenin hızlanması vergi ret bilançosunu geliştirici etki yapar. Aynı durum
gelirlerini artırıp kamunun borçlanma ge- Türkiye açısından da söz konusudur; euro karşı-
reğini azaltarak kamunun faizler üzerindeki sında TL’nin sürekli değer kaybetmesi Türkiye’nin
baskısını da hafifletebilir. ihracatını özendirici, ithalatını caydırıcı etkide bu-
Bu etkilerin ötesinde euronun oluşturulmasında lunur. Sürekli değer yitiren bir euro ise buna ters
AB’nin dünya ekonomisine yönelik olarak bekledi- etkiler doğurur. Nitekim 2000’lı yılların başında
ği daha kapsamlı sonuçlar da vardır. AB’de, euro- Türkiye’nin dış ticaret bilançosu açıklarındaki bü-
nun uluslararası ödemelerde kullanılan, değer stan- yümenin önemli nedenlerinden birisinin eurodaki
dardı olarak görev yapan ve diğer ülkeler tarafından değer kayıpları olduğu bilinmektedir.

Yaşamla İlişkilendir

Euro Piyasaların Tarihçesi: Eurodolar Piyasası


Piyasanın Kısa Tarihçesi: Euro piyasaların öncüsü durumunda olan eurodolar piyasası 1950’lerin
sonlarında Batı Avrupa’da ortaya çıkan ekonomik gelişmelere bağlıdır. Savaştan sonra girişilen onarım
faaliyetlerinin hızla tamamlanması, bu ülkelerin paralarına konvertibilite tanımaları ve Avrupa Eko-
nomik Topluluğunun kurulması gibi nedenlerle bölgeye önemli ölçüde Amerikan yatırımı yapılmıştı.
Avrupa’daki Amerikan şirketleri, yerel piyasa kaynaklarının sınırlı olması nedeniyle, yatırım fonu ihti-
yaçlarını önceleri ana ülke piyasalarından, yani New York’tan karşılıyorlardı.
Fakat 1960 başlarında, Amerika ciddi dış ödeme açıkları ile karşılaşmıştı. Kennedy Yönetimi 1963
yılında, New York’tan dışarıya sermaye çıkışını kısıtlamak için yabancı ülkelerin tahvil borçlanmaları
üzerine “faiz oranlarını eşitleme vergisi” (Interest Equalization Tax) adıyla bir vergi koydu. Bu durum

224
8
Uluslararası Ticaret

karşısında Avrupa’daki Amerikan bankaları ihtiyaçları olan dolar kredilerini, içinde faaliyet gösterdikleri
Avrupa ülkelerindeki bankalardan karşılamaya yöneldiler. Eurodolar işlemleri böylece, özellikle Londra
piyasasında başladı ve Batı Avrupa’da hızla yayıldı.
Bu piyasanın gelişmesinde Londra’da (ve diğer ülkelerde) dolara bağlı mevduat ve kredilere ödenen
faizlerin New York piyasasına göre daha uygun koşullarda olmasının da büyük etkisi vardır. Bunun te-
mel nedeni de Amerikan iç para piyasasıyla ilgili yasal zorunlulukların dış piyasalarda geçerli olmaması-
dır. Örneğin, o tarihlerde Amerikan Merkez Bankası durumundaki Federal Reserve Bankasının yurt içi
bankalar için getirdiği ve Regulation Q olarak bilinen bir düzenlemesi vardı. Bu kayıt dolayısıyla, yurt
içi piyasada Amerikan bankaları bir aydan kısa vadeli mevduata faiz ödeyemiyorlardı. Oysa Avrupa’daki
bankalar bir günlük yatırılan paralara bile faiz ödeyebilecek durumda idiler. Ayrıca, açılan krediler kar-
şılığında belirli oranlarda rezerv karşılıkları tutma vs. gibi düzenlemeler de yurt dışında geçerli değildi.
Sözü edilen bu gibi maliyet etkenlerinin olmaması nedeniyle Avrupa’daki bankalar hem dolar mev-
duatı açanlara hem de dolar kredisi kullananlara daha uygun faiz koşulları önerebiliyorlardı. Bu da
piyasanın gelişmesi üzerinde büyük ölçüde etkili olmuştur. Fakat zaman içinde europara piyasaları ku-
rumsallaşmıştır. Nitekim, 1970 ortalarında ABD’de Regulation Q kaydının kaldırılmasına karşın, euro
piyasalar hızlı gelişmesini sürdürmüştür.
Bütün bunlardan ayrı olarak belirtmek gerekir ki, eurodolar isminin ilk kez kullanılması ilginç bir
olay sonucudur. Şöyle ki İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yaşanan “soğuk savaş” döneminde Sovyetler
Birliği, dış ticaretinin finansmanı için elinde tuttuğu dolar fonlarını, Amerika’daki bankalara yatırmayı
sakıncalı bulmuştu. Çünkü, Amerikan hükûmeti tarafından her an bunlara el konulabilirdi (örneğin,
banka hesaplarını bloke edip fonların dışarı çıkışını engellemek gibi yöntemlerle). Bu durum karşısında
Fransa’yı daha güvenli bulmuş ve sahip olduğu dolar fonlarını Fransa’daki temsilcisi olan Banque Com-
merciale pour l’Europe du Nord adlı bankaya yatırmayı tercih etmişti. Bu bankanın telgraf ve teleks
adresi EUROBANK idi. Brokerler da söz konusu dolar fonlarını “Eurodolar” diye adlandırmışlardı. Bu
isim, daha sonra yurtdışına yatırılan tüm dolar fonları için kullanılmaya başlandı.

Öğrenme Çıktısı
1 Bretton Woods sisteminin nasıl bir uluslararası para sistemi olduğunu ve bu sistemin
neden yıkıldığını değerlendirebilme
2 Arz yanlı ekonomi politikasını açıklayabilme
3 Parasal birliğin temel özelliklerini belirleyebilme

Araştır 1 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Türkiye’de uygulanan dü-


Avrupa tek para sistemi eu- şük kur ve yüksek faiz po-
Avrupa Birliği’nde ortak
roya katılmak için AB üyesi litikaları ile arz yanlı eko-
para birimi euroya hangi
ülkelerin yerine getirmeleri nomi politikası arasında bir
aşamalardan sonra geçildi?
gereken koşullar nelerdir? benzerlik kurulabilir mi?
Tartışın.

225
8
Uluslararası Para Sistemi

ULUSLARARASI PARA FONU


(IMF)
Uluslararası para sisteminin temel kuruluşla- dikkat
rından birisi Uluslararası Para Fonu (IMF)’dur. IMF ve Dünya Bankası birbirinin ikiz kardeşi
O bakımdan sistemin işleyişinin iyi anlaşılabilmesi olan finans kuruluşlarıdır. Ancak ikisinin faali-
için IMF’nin faaliyetlerinin gözden geçirilmesinde yet alanı birbirinden ayrıdır. IMF kısa vadeli dış
yarar vardır. ödeme açıkları durumunda finansman kredisi
verir, Dünya Bankası ise uzun vadeli kalkınmaya
Uluslararası Para Fonu (IMF) Dünya Bankası
yönelik projelere kredi sağlar.
ile birlikte, 1944 yılında toplanan Bretton Woods
Konferanslarında kurulmuş ve 1946’da faaliyete
geçmiştir. Başlıca amaçları, uluslararası para sis-
teminin düzenli biçimde işlemesini sağlamak, dış IMF’nin Görevleri
ödeme sorunları ağırlaşan ülkelere kısa vadeli kredi Uluslararası para ve mali sistemin işleyişinden
açmak ve uluslararası mali kriz sorunlarının yöne- sorumlu bir kuruluş olan IMF’nin görevlerinde za-
timine katkıda bulunmak vs. biçiminde özetlene- man içinde artış ve çeşitlenme olmuştur. Bugün bu
bilir. görevleri aşağıdaki biçimde sıralayabiliriz:
1. Ekonomik istikrarsızlık içine giren ülkelere
dış ödeme açıkları için kısa vadeli kredi sağ-
Uluslararası para fonu (IMF): Uluslara- lamak
rası para sistemini yönetmek ve mali istik-
2. Uluslararası mali sisteme zarar vermesini
rarı sağlamak gibi amaçlarla 1944 yılında
önlemek üzere üye ülkelerin kur politikala-
Bretton Woods Konferanslarında kurul-
rını gözetlemek ve denetlemek
du. Geçici dış ödeme açıkları durumunda
üye ülkelere kısa vadeli kredi sağlamak, 3. Mali kriz içine giren ve dolayısıyla ulusal
kur politikalarını gözden geçirmek gibi parası yoğun spekülasyona uğrayan ülkelere
amaçları vardır. krizin atlatılması için mali kaynak sağlamak
4. Üye ülkelerin uluslararası ticari bankalara
veya resmî kuruluşlara olan ve ödenemeyen
borçlarının ortaya çıkması durumunda, so-
IMF, sabit kurlu Bretton Woods sisteminin yü- runun çözümü için taraflar arasında aracılık
rütülmesinden sorumlu bir kurum olarak ortaya yapmak, yeni ödeme planları ve borç ertele-
çıkmıştı. Fakat bu sistemin yıkılışından sonra da me anlaşmaları hazırlamak
uluslararası parasal ve mali düzeni sağlamakla ilgili 5. Dünya Bankası ile iş birliği içerisinde üye ül-
görevlerini sürdürmektedir. kelerdeki makro ekonomik ve yapısal uyum
IMF’ye üye ülkeler, aynı zamanda Dünya Ban- politikalarına finansal destek sağlamak
kasına da üyedirler. Sovyetler Birliği’nin dağılması, 6. Üye ülkelerde dış ticaret ve kambiyo rejim-
Yugoslavya’nın parçalanması, Çek ve Slovak Cum- lerinin liberasyonunu özendirici çalışmalar-
huriyetlerinin ayrı devletler olmaları ve baştan beri da bulunmak, bu konularda üyelere teknik
Fonun dışında kalan İsviçre’nin üyeliğe katılmasıy- yardım ve eğitim hizmetleri sunmak
la, 1990’ların ilk yarısında IMF’nin üye sayısında
Yukarıda belirtilen görevlerden uluslararası para
önemli artışlar olmuştur. Bugün üyelerinin sayısı
sisteminin işleyişi ve dış ödemeler dengesiyle ilgili
180’ini geçmiştir. Türkiye daha 1947 yılında üye
olanlar IMF’nin geleneksel fonksiyonlarıdır. Di-
olmuştur. IMF’ye üye ülkelerin dünya ticaretinde-
ğerleri, zaman içerisinde ekonomik ve mali ihtiyaç-
ki payları yüzde 90’nın üzerindedir.
ların gelişmesi sonucunda ortaya çıkmıştır (yapısal
uyum kredileri gibi).

226
8
Uluslararası Ticaret

IMF Kotalar toplanmış olan çeşitli ulusal paralar (altın ve SDR


IMF üyesi her ülkeye ilk girişte bir kota belir- dâhil)’dan ileri gelir. Bugün üye ülkelerin kotaları
lenir. Üyelerin Fonla yapacakları mali işlemler ve SDR ile ölçülür.
Fonun yönetimine katılmadaki ağırlıkları onların Oy verme ağırlığı: Her üyenin Fondaki oyu-
kotalarına bağlıdır. Daha açık bir deyişle, kotalar nun ağırlığı, onun kotasına bağlıdır. Oy verme
ülkelerin üyelik katkıları, oy verme hakkı, çekebile- ağırlığı iki yönden önem taşır: Birincisi, Fonun
cekleri kaynak miktarı ve Özel Çekme Haklarının temel politika ve uygulamalarına ilişkin kararların
(SDR) dağıtımı gibi yönlerden önem taşır. belirli bir oy çoğunluğunu gerektirmesiyle ilgilidir.
Örneğin, kotaların artırılması, yeni SDR yaratıl-
ması veya Fonun altın satışı vs. gibi olaylar Guver-
Kotalar (IMF’de): Her üye ülkenin nörler Kurulunun yüzde 85’lik çoğunluk kararı ile
IMF’de bir kotası vardır; kotalar oy ver- gerçekleştirilebilir. Fon kredilerinin gider ve faizle-
me ağırlığı, sağlanacak kredi miktarı, rinin belirlenmesi için de asgari yüzde 70 oranında
SDR’lerin dağıtımı ve ödenecek aidat çoğunluğa gerek vardır.
miktarı bakımından önem taşır. İkinci olarak, üyelerin oy verme ağırlığı, onların
Fonun Yönetim Kurulundaki temsilini de etkiler.
En yüksek kotaya sahip ülkelerle, son iki yıl içinde
en büyük net kredi veren durumundaki iki ülke,
Üyelik katkısı: Kotalar, her üyenin Fona yapa- Yönetim Kurulundaki temsilcilerini kendileri atar-
cağı mali katkılarının sınırını gösterir. Üye ülkeler, lar. Diğer temsilciler ise üyeler tarafından seçimle
üye olarak kabul edildiklerinde, kotalarının yüzde gelirler. Üyelerin oy ağırlığı onların kotalarına bağlı
25’i kadar uluslararası rezerv paralarla (SDR veya olduğundan, kotalar bu komitelerin bileşimini de
onun bileşiminde yer alan sağlam paralar), yüzde etkilemiş olmaktadır.
75’i kadar da kendi ulusal paraları ile IMF’ye öde-
mede bulunurlar. Sonradan yapılacak kota artışla-
rı durumlarında da üye ülkeler artan kısımlar için
yine aynı oranda ulusal para ve rezerv paralar cin- dikkat
sinden Fona katkı sağlarlar. Üye ülke kotalarının Üye ülkeler kotaları ölçüsünde IMF yöneti-
uluslararası rezerv paralarla ödenen yüzde 25’lik minde söz sahibidirler. Bu ise IMF’nin büyük
bölümüne rezerv tranşı (rezerv dilimi) adı verilir. sanayileşmiş ülkelerin etkisi altında bulunan bir
Fonun faaliyete geçtiği ilk yıllarda bu pay altınla kuruluş durumuna getirir.
ödendiği için önceleri buna “altın tranşı” deniyor-
du. 1970’lerden sonra altınla ödeme zorunluluğu
kaldırıldı ve bunun yerine sağlam paralarla (rezerv
paralar) ödeme ilkesi benimsendi. Fondan sağlanacak kredi miktarı: Kotalar üye
ülkelerin Fondan çekebilecekleri mali kaynakların
sınırını da belirler. Diğer bir deyişle, Fondan sağ-
lanabilecek kredi miktarı onların kotalarıyla oran-
Rezerv tranşı: Her üye ülkenin IMF’deki tılıdır.
kotasının sağlam dövizlerle ödenen yüzde
Yeni yaratılan Özel Çekme Haklarının (SDR)
25’lik dilimi her an kullanılabilecek nite-
dağıtımı: SDR, aşağıda belirtileceği gibi, mevcut
liktedir.
rezervlere ek olarak uluslararası likidite ihtiyaçları-
nı karşılamak üzere 1970’de Fon tarafından yara-
tılmış bir kaynaktır. Yeni çıkartılan SDR’ler üyeler
Üye ülkelerin Fona farklı paralar cinsinden
arasında o anda Fondaki kotalarla orantılı olarak
yaptıkları bu katkılar dolayısıyla Fon, her an çeşitli
paylaştırılır.
ulusal paralardan ve SDR’den oluşan havuz görü-
nümündedir. Ayrıca 1970’lerden önce kotaların Fon yasasına göre kotalar ilke olarak, üye ülke-
yüzde 25’i altınla ödendiği için kaynakları arasında nin millî gelir, dış ticaret ve sermaye işlemlerinin
bir miktar da altın stoku bulunur. Aslında bu ku- hacmi gibi ekonomik ve mali göstergelere göre
ruluşa “para fonu” adı verilmesi, onun bütçesinde belirlenir. Mevcut kotalar beş yılda bir gözden ge-

227
8
Uluslararası Para Sistemi

çirilir ve dünya ekonomisinin likidite ihtiyaçlarına göre gerek görülürse artırılabilir. Bunun için Fonun
Guvernörler Kurulu (Board of Governors, IMF’nin yönetim organı) tarafından yüzde 85 oy ağırlığı ile
karar almak gerekir.
Özellikle yeni sanayileşmekte olan ülkelerin kotalarının düşük olması, dolayısıyla Fonda seslerini yete-
rince duyuramamalarının eleştiri konusu olması üzerine 2008 yılında bir Katılım ve Oy Ağırlığı Reformu
yapıldı. Buna göre de büyük sanayileşmiş ülkelerin kotalarının yüzde 6 oranında azaltılması ve yeni sana-
yileşmekte olan ülkelerin kotalarının bu oranda artırılması kabul edildi. Buna göre kendilerine kota devri
yapılan ülkeler arasında örneğin Rusya, Çin, Hindistan, Türkiye, Brezilya vs. gibi ülkeler yer almaktadır.
2010 yılında kotaların 14. Gözden Geçirilmesi sırasında ise IMF’deki toplam kotaların iki katına çıkartıl-
ması kararı alınmıştır. Ancak bu artış üye ülkelerin onaylamasından ve gerekli katkıları sağlamalarından
sonra yürürlüğe girecektir.
Hâlen bazı ülkelerin IMF kotaları Tablo 8.1’de gösterilmiştir. Buna göre en yüksek kotaya sahip
ABD’nin kotası yüzde 17.77’dir. Onu Japonya (yüzde 6.6), Almanya (yüzde 6.1), İngiltere (yüzde 4.5)
ve Fransa (yüzde 4.5) gibi ülkeler izlemektedir. Türkiye’nin kotası yüzde 0.60 düzeyinde bulunmaktadır.

Tablo 8.1 Büyüklük Sırasına Göre Seçilmiş Ülkelerin IMF Kotaları ve Oy Ağırlığı (4 Mayıs 2019)
Kotası Oy ağırlığı
Ülke
Milyon SDR Toplamın Yüzdesi Oy Sayısı Toplamın Yüzdesi

ABD 82.994,2 24,58 830,988 23,26


Japonya 30.820,5 9,13 309,251 8,66
Almanya 14.565,5 4,31 146,701 4,11
Kanada 11.023,9 3,27 111,285 3,11
İngiltere 10.738,5 3,18 108,431 3,03
Fransa 10.738,5 3,18 108,431 3,03
İspanya 9.535,5 2,82 96,401 2,70
Çin 9.525,9 2,82 96,305 2,70
Meksika 8.912,7 2,64 90,173 2,52
Hollanda 8.736,5 2,59 88,411 2,47
Suudi Arabistan 6.985,5 2,07 70,901 1,98
Rusya Fed. 5.945,4 1,76 60,500 1,69
Hindistan 5.821,5 1,72 59,261 1,66
İsviçre 5.771,1 1,71 58,757 1,64
Belçika 4.605,2 1,36 47,098 1,32
İsveç 4.430,0 1,31 45,346 1,27
Brezilya 4.250,5 1,26 43,551 1,22
Danimarka 3.439,4 1,02 35,440 0,99
Güney Kore 3.366,4 1,00 34,710 0,97
Yunanistan 2.428,9 0,72 25,335 0,71
Endonezya 2.079,3 0,62 21,839 0,61
Pakistan 2.031,0 0,60 21,356 0,60
Norveç 1.883,7 0,56 19,883 0,56
Malezya 1.773,9 0,53 18,785 0,53
Türkiye 1.455,8 0,43 15,604 0,44
Singapur 1.408,0 0,42 15,126 0,42
Kırgızistan 88,8 0,03 1,934 0,05
Somali 44,2 0,01 1,488 0,04
Tuvalu 1,8 0,001 1,064 0,03
TOPLAM 337.628,0 100,0 3.572,928 100,0

Kaynak: IMF Members’ Quotas and Voting Power www.imf.org

228
8
Uluslararası Ticaret

1944’teki ilk kota tahsislerinde ABD’nin payı öderler. Tersine, rezerv tranşlarında tutulan kay-
yüzde 31 gibi çok daha yüksek bir düzeyde idi. Bu- naklara ise Fon tarafından bir faiz verilir. Bir ül-
gün bu oranın önemli ölçüde düşürüldüğü görül- kenin Fondaki ulusal para stokundan, kullandığı
mektedir. Bununla birlikte, ABD Yediler Grubu ile kredi miktarı çıkartıldığında kalan kısım onun ko-
birkaç başka sanayileşmiş ülkeyi yanına alarak yine tasından daha az ise bu, o üyenin Fonda istediği an
de IMF’nin (ve Dünya Bankasının) ABD ve öteki kullanabileceği bir rezerv tranşına sahip bulundu-
sanayileşmiş ülkelerin denetimi altında bulunduğu ğu anlamına gelir. Onun içindir ki ülkelerin IMF
anlamına gelir. 2008’de yeni gelişmekte olan ülke- nezdinde kullanmadıkları rezerv fonu bakiyeleri
lere yapılan yüzde 6’lık kota aktarımının ise bu du- onların uluslararası rezervlerinin bir parçası sayılır.
rumu dağiştireceğini söylemek güçtür. IMF’nin kredi politikası temelde şartlılık (con-
ditionality) ilkesine dayanır. Buna göre, Fondan
IMF Kredileri kredi almak isteyen ülke, dış ödemeler dengesini
sağlamaya yönelik bir istikrar programı hazırlaya-
IMF’nin başlıca işlevlerinden birisi, üye ülkele-
rak Fona sunmak ve onunla anlaşmaya varmak zo-
re geçici dış ödeme açıklarının giderilmesi amacıyla
rundadır. Ülkenin uygulayacağı ekonomik ve mali
kredi sağlamaktır. IMF kredileri genelde kısa süreli
politikaları gösteren ve Fona sunulan bu programa
olmaktadır.
niyet mektubu (letter of intention) adı verilir.
Üye ülkeler, Fon kredilerinden çeşitli hesaplar
içinde ve farklı koşullar altında yararlanabilirler.
Kullanılabilecek toplam kredi miktarları ise yuka- Şartlılık ilkesi: IMF kredileri şartlılık il-
rıda belirtildiği gibi Fondaki kotalarına bağlıdır. Bu kesine göre verilir; bunlar arasında kamu
farklı kredi kaynaklarını ve düzenlemeleri görme- harcamalarını kısma, vergileri artırma,
den önce, kısaca Fonun borç verme yöntemi üze- para arzını kısma, devalüasyon, özelleştir-
rinde duralım. me vs. yer alır.

Niyet mektubu: IMF’den kredi almak


Fonun Kredi Mekanizması
veya aldığı kredinin sonraki aşamalarının
IMF’nin kredi mekanizması geleneksel borç serbest bırakılmasını isteyen ülkeler, iz-
verme işlemlerinden farklıdır. Bir ülkenin Fondan leyecekleri ekonomik ve mali politikaları
borçlanması, o ülkenin kendi ulusal parasının, ayrıntılı olarak gösteren programlar hazır-
Fondan sağlanan diğer bir ülke parasıyla “değiştiril- layıp IMF’ye sunar ve Fon ile anlaşmaya
mesi” (ya da kendi ulusal parası karşılığında yaban- varmaya çalışırlar. Bu programlar niyet
cı ülke parasının “satın alınması”) biçiminde olur. mektubu olarak bilinir.
Borçlanmak isteyen ülkeler Fondan, istedikleri ve
Fonun da kabul ettiği bir yabancı para veya SDR
satın alabilirler.
Krediler konusunda Fonun belirlediği bazı kıs-
Fondan borçlanmak, üye ülke ile IMF’nin bir taslar vardır. Bunlar üye ülkede özellikle toplam
anlaşmaya varmasını gerektirir. Bu anlaşmada üye talebi kısmaya ve böylece ekonomik ve mali istik-
ülke, belirlenen süreler içinde Fona yatırdığı ulu- rarı sağlamaya yönelik politikalar uygulama taah-
sal parasını “geri alma”yı (krediyi ödeme) taahhüt hütlerinden oluşur. Örneğin, IMF’nin üzerinde
eder. Geri ödeme süresi çoğunlukla 3-5 yıldır. durduğu önlemler arasında kamu harcamalarının
Ancak bazı hesaplarda bu süre daha uzun olabil- kısılması ve bu kapsamda özellikle kamu personel
mektedir. Ülke, ulusal parasını geri alırken Fonun giderlerindeki artışın sınırlandırılması, vergilerin
o anda kabul edeceği sağlam dövizler (genellikle artırılması, vergi sistemi ve mali sektör reformu,
SDR’nin kapsamına giren paralar) veya SDR ile ulusal paranın değerini düşürme, serbest fiyat poli-
ödeme yapar. Böylece, kredi işlemleri dolayısıyla tikaları, dış ticareti serbestleştirme vs. gibi koşullar
Fonun emri altında üye ülke paralarından oluşan vardır. Ayrıca IMF kredileri, aşağıda değinileceği
portfolyo,sürekli olarak değişme gösterir. gibi, destekleme kredisi (stand-by) biçiminde ve-
Kredi kullanan üye ülkeler, Fonda biriken ulu- rilir, yeni kredi dilimlerinin serbest bırakılması da
sal para stokları üzerinden, belirli oranlarda faiz performans kriteri gibi koşullara tabidir.

229
8
Uluslararası Para Sistemi

Üye ülkenin hazırladığı ekonomik önlemler pa- Birinci kredi tranşı çerçevesinde yapılacak kay-
ketinin Fon tarafından onaylanması hem bu kuru- nak kullanımlarında, ülkenin dış ödeme güçlükle-
luş hem de öteki uluslararası kuruluşlarla özel ticari rini gidermek üzere, gerekli çabayı göstereceğini be-
bankalardan yapılacak borçlanmalar açısından bü- lirtmesi yeterlidir, performans kriteri (şartlılık ilkesi)
yük önem taşır. Resmî veya özel uluslararası finans aranmaz. Daha sonraki borçlanmalar (satın alımlar)
çevrelerinin ilgili ülkeye kredi açmaları, genellikle ise (yani ikinci, üçüncü ve dördüncü kredi tranşla-
IMF’nin “yeşil ışığı”na bağlıdır. Fakat kredi alabil- rı) “yüksek kredi tranşı” kredileri diye adlandırılır.
mek için IMF’nin öne sürdüğü bu koşulların üye Yüksek kredi tranşlarından yapılan borçlanmalarda
ülkelerin ulusal egemenlik haklarına bir anlamda koşullar ağırlaşır. Bu krediler normal olarak destek-
müdahale niteliği taşıması, ilgili ülkelerde ciddi leme anlaşmaları (stand by arrangements) biçiminde
tartışmalara konu olagelmiştir. verilir ve performans kriterine tabidir.
Belirtmek gerekir ki IMF’den yapılan borçlan-
malar toplam uluslararası rezervlerde (uluslararası
likidite, ülkelerin bulundurdukları resmî rezervle- Performans kriteri: Üye ülkeler IMF’den
rin toplamı) sürekli bir artış doğurmaz. Çünkü kre- sağladıkları destekleme kredilerinin son-
di geri ödendiğinde uluslararası rezervlerin toplamı raki dilimlerinin serbest bırakılmasını
yine eski düzeyine inmiş olur. istediklerinde, IMF, önceki uygulamaları
(performansı) değerlendirir ve başarılı bu-
lursa krediyi serbest bırakır.
Fon Üzerindeki Normal Çekme
Hakları (Genel Kaynaklar Hesabı)
Destekleme anlaşması: IMF kredileri
Üye ülkeler, finansman ihtiyaçlarının nitelik- destekleme kredisi biçiminde verilir; amaç
lerine göre IMF’den farklı hesaplar veya kaynaklar üye ülkenin sunduğu 2-3 yıllık istikrar
çerçevesinde kredi sağlayabilirler. Aşağıda Fonun programına finansal destek sağlamaktır.
normal ya da genel kredi kaynaklarından (Fondan İlk aşamadaki uygulama başarılı bulunur-
normal çekme haklarını) yapılacak borçlanmalar sa izleyen kredi dilimi serbest bırakılır.
üzerinde durulacaktır:
Üye ülkelerin IMF’den çekebilecekleri kay-
nakların bir sınırı vardır. Borçlanan ülke, Fondan Destekleme anlaşmaları ödemeler bilançosu
başka bir üye ülkenin ulusal parasını alır ve karşılı- açıklarını gidermeye yönelik, süresi bir ile iki yıl
ğında kendi parasından eş değer miktarı Fona ya- arasında değişen makroekonomik politikalar uy-
tırır. Ancak Fonun emrinde bulunan bir ülkeye ait gulamalarını kapsar. Sözü edilen makro politikalar
toplam ulusal para miktarının ilgili ülke kotasının para, maliye ve kambiyo politikalarıyla ilgili olabi-
yüzde 300’ünü geçemeyeceği biçiminde bir kayıt lir. Yüksek kredi tranşlarından borçlanma için ülke-
vardır. Ülke, Fondaki ulusal parasının yüzde 75’ini nin sıkı bir istikrar programı hazırlayıp uygulama-
üyelik aidatı olarak yatırmış olduğu için, böyle bir ya koyması gerekir.
kayıt, normal Fon kaynaklarından borçlanma sını- Destekleme anlaşmaları çerçevesinde yüksek
rının en fazla üye ülke kotasının yüzde 225’i kadar kredi tranşlarından yapılan borçlanmalarda kay-
olması anlamına gelir. Ancak IMF ile varılacak an- naklar bölümler hâlinde sağlanır. Performans kri-
laşma uyarınca Fon bazen bu sınırın üzerinde de teri, borç alan üye ülkenin belirli bütçe ve kredi
kredi verebilmektedir. tavanlarına uyması, uygun kambiyo ve faiz politi-
Fonun belli başlı kredi kaynağını kredi tranş- kaları uygulaması, cari işlemler ve sermaye transfer-
larından yapılacak borçlanmalar oluşturur. Buna leri üzerindeki kısıtlamaları kaldırması gibi belirli
Genel Kaynak Hesabı da denir. Bu kaynak çerçeve- önlemler alması zorunluluğunu içerir. Kısacası, bu
sinde kredi hakları dört tranşa (dilim) ayrılmıştır. kıstasa göre kredinin daha sonraki kredi dilimleri-
Her tranş, üye ülke kotasının yüzde 25’ine eşittir. nin kullandırılması için mevcut uygulamaların ba-
Yukarıda da açıklandığı gibi, kredi sağlanması ül- şarılı bulunması gerekir.
kenin ulusal parası karşılığında, istenen bir yabancı Kredi tranşlarından yapılan borçlanmalardaki
paranın “satın alınması” biçiminde olur. geri ödeme (ulusal paranın geri alınması) süresi

230
8
Uluslararası Ticaret

genellikle 3 1/4 yıldan 5 yıla kadar değişmektedir. Türkiye’ye transfer etmekle yükümlüdür. Bu işlem
1974’ten beri IMF’nin tüm kredi işlemlerinde do- dolayısıyla borçlanan ülke Türkiye, dolar kredisi
lar değil, SDR kullanılmaktadır. elde ederken karşı ülkeye yine IMF aracılığıyla bir
Hatırlatmak gerekir ki kredi tranşlarından ya- faiz ödemesinde bulunur. SDR programına göre
pılan borçlanmalar rezerv tranşından ayrıdır; baş- buna katılan bir üye, diğer üyelerin kendisine dev-
ka bir deyişle rezerv tranşı, kredi tranşlarına ek bir redeceği SDR’leri (ilk tahsisinin üç katına ulaşınca-
kaynaktır. Bu kaynağın kullanılmasında herhangi ya kadar) kabul etmek zorundadır.
bir kayıt veya koşul aranmaz. SDR’lerin uluslararası likidite talebindeki artışı
karşılamak üzere çıkartılması öngörülmüştür. Yu-
karıda da belirtildiği gibi, IMF Yönetim Kurulu ge-
lecek beş yıllık dönemler için uluslararası ekonomi-
dikkat nin likidite talebi konusunda tahminlerde bulunur.
IMF kredileri ilke olarak destekleme kredileri Buna bağlı olarak da hangi tarihlerde, ne miktarda
biçimindedir. Bunlar 2-3 yıllık istikrar (enflas- SDR çıkartılacağına karar verir. Bu kararın toplam
yonu önleme ve dış açıkları finanse etme) prog- oy hakkının yüzde 85’ine sahip beşte üç oranındaki
ramlarını desteklemek amacıyla aşamalı olarak IMF üyelerinin onaylanması ile SDR’ler yaratılmış
verilen kredilerdir. Bir sonraki kredi diliminin olur.
serbest bırakılması için performansın başarılı Oysa bugüne kadar yalnız üç parti SDR çıkar-
bulunması gerekir. tılmıştır. İlk parti SDR, 1970-1972 döneminde
gerçekleştirilip toplam 9.3 milyar dolar tutarında
(1970’de 3.3 milyar $, 1971 ve 1972’de de 3’er
milyar $ olmak üzere)’dır. İkinci parti çıkartılan
Özel Çekme Hakları (SDR) SDR’ler ise 1979, 1980 ve 1981 yıllarında 4’er
Özel Çekme Hakları (Special Drawing Rights: milyar dolar olmak üzere toplam 12 milyar dolar
SDR), IMF’nin aynı adı taşıyan ayrı bir departma- SDR çıkartılmıştır. Böylece ilk iki partide toplam
nı tarafından çıkartılır. 1970 yılında mevcut ulus- olarak 21.4 milyar dolar tutarında SDR yaratılmış
lararası likiditeyi artırmak üzere IMF tarafından olup, üye ülkelere kotalarıyla orantılı biçimde da-
yaratılan özel bir uluslararası rezerv aracıdır. Bu ka- ğıtılmıştır.
naldan üye ülkelere, IMF’deki normal çekme hak- İlk iki parti SDR’nin çıkartılmasından sonra
larından ayrı bir dış rezerv sağlanır. IMF’ye bağlı geçen zaman içinde çok sayıda ülke IMF’ye ka-
olmakla birlikte, normal çekme haklarından farklı tılmıştır. Dolayısıyla değişen dünya koşullarına
bir statüye sahiptir. uyum sağlamak için 1998 yılında Yönetim Kurulu,
şimdiye kadar çıkartılana eşit miktarda (21,4 mil-
yar SDR) yeni parti SDR çıkarılmasına karar ver-
Özel Çekme Hakları (SDR): IMF tara- di. Bu yeni SDR’ler, tüm üyelerin sahip oldukları
fından çıkartılan bir likidite varlığı, ideal SDR miktarı, IMF’deki kotalarının sabit bir ora-
bir rezerv aracıdır çünkü istenen zamanda, nına (yüzde 29,32’sine) eşitlenecek biçimde yeni
istenen miktarda ve karşılık gerekmeden üyelere dağıtılmıştır. Böylece yeni katılan üyelerin
çıkartılır; aynı zamanda bir hesap birimidir. de SDR’den pay almaları ve mevcut tahsisler ara-
sındaki göreceli farklılıkların giderilmesi sağlanmış
olmaktadır.
SDR genelde, bir hükûmetin diğerinin merkez
bankasından, onun ulusal parasını çekmesine ola-
nak veren bir haktır. Örneğin Türkiye’nin, dolar
rezervine ihtiyacı olsun ve bu amaçla SDR’lerini dikkat
kullanmak istesin. Bunun için bütün yapacağı iş, Özel Çekme Hakları ideal bir uluslararası likidi-
elindeki SDR’leri Amerikan Merkez Bankasına te varlığı olmasına karşın, doların yerine geçmesi
devretmekten ibarettir. SDR’leri devralan Federal söz konusu olduğundan ABD tarafından büyük
Reserve Bank, bunların karşılığı olan dolar tutarını destek görmediği için kullanımı sınırlı kalmıştır.

231
8
Uluslararası Para Sistemi

(a) SDR’lerin devredilmesi: SDR karşılıksız olarak çıkartılan bir rezerv aracıdır. Yani çıkartılması için
bir altın veya döviz karşılığına gerek yoktur. SDR’ler bir kere yaratılınca sistemde sonsuz olarak varlığını
sürdürürler.
Yeni SDR çıkartma kararı alınınca, bunun gerçekleşmesi için üye ülkelerin IMF’deki hesapları üzerine
bir kayıt düşülmesi yeterli olur. Diğer bir ifade ile, bir ülkeye belirli bir SDR tahsisi yapılınca IMF, bu
ülkeyi, hesaplarında o miktar SDR alacaklandırır. Bir A ülkesi SDR’lerini, ulusal parasını elde etmek için
B’ye devrederse IMF, A’nın hesabından o miktar SDR’yi indirerek B’nin hesabına kaydeder. Görüldüğü
gibi, SDR ancak hesaptan hesaba aktarılan, fiziki varlığı olmayan bir para veya hesap birimidir.
IMF’nin normal çekme haklarındaki gibi SDR, üye ülkelere bu kurumdan bir mali kaynak veya fon
sağlama hakkı vermez. Bunun yerine, öteki ülkelerden ulusal para elde etme olanağı doğurur. Normal IMF
kredilerinden farklı olarak SDR’nin geri ödenme zorunluluğu da yoktur.
Ancak başkaları tarafından kendilerine SDR devredilen ülkeler bakımından bir kayıtlama söz konusu-
dur. Bu da daha önce değinildiği gibi, bu ülkelerin toplam miktar ilk tahsislerinin yüzde 300’üne ulaşınca-
ya kadar SDR kabul etmek zorunda olmalarıdır. Bundan sonraki miktarları kabul edip etmemek ülkenin
kendi isteğine bırakılmıştır.
SDR’sini başka ülkelere devredenler, IMF kanalıyla, kabul eden ülkelere net bir faiz öderler. Faiz oran-
ları, IMF’de en yüksek kotası bulunan beş büyük ülkenin ulusal faiz oranlarına dayanan bir formüle göre
hesaplanır.

Tablo 8.2 Seçilmiş Bazı Üyelerin SDR Tahsislerinin Toplamları ve Hâlen Bu Ülkelerin Ellerinde Bulunan SDR
Miktarları, 30 Nisan 2014, (Milyon SDR)

Tahsis Edilen Toplam Elinde Bulunan Toplam Tahsisin Yüzdesi olarak


Miktar Miktar Elindeki Miktar
ABD 35.315,7 35.838,7 101,5
Almanya 12.059,2 11.669,2 96,8
Fransa 10.134,2 9.287,0 91,6
İngiltere 10.134,2 9.645,1 95,2
Rusya 5.671,8 5.689,6 100,3
Belçika 4.323,3 4.137,6 95,7
Brezilya 2.887,1 2.595,2 89,9
İspanya 2.827,6 2.702,0 95,6
Nijerya 1.675,4 1.675,1 100,0
Türkiye 1.071,3 966,2 90,2
Macaristan 991,1 13,5 1,4
Şili 816,9 744,8 91,2
Portekiz 806,5 792,6 98,3
Yunanistan 782,4 553,8 70,8
Kazakistan 343,7 348,3 101,4
Azerbaycan 153,6 154,9 100,8
Kırguzistan 84,7 125,5 148,1
Kaynak: IMF, Annual Report of the Executive Board for the Financial Year Ended April 30, 2014, Appendix IV, s. 41.

232
8
Uluslararası Ticaret

(b) Hesap birimi olarak SDR: Özel Çekme Hakları hem bir uluslararası likidite aracı (rezerv parası)
hem de bir hesap birimi görevi yapar. SDR programının oluşturulmasında, bunun aynı zamanda IMF
faaliyet ve işlemlerinde kullanılacak bir hesap birimi olması düşüncesi rol oynamıştır.
1970’de program ilk kez uygulamaya konduğunda SDR, doların altın paritesine bağlanmıştı ve
1SDR:1$ idi. Dolar altına göre devalüe edilirken SDR’nin altın karşılığı sabit tutuldu, böylece SDR’nin
dolar fiyatı da yükseltilmiş oldu. Dalgalı kur dönemine geçildikten sonra, 1974 Temmuz ayından itibaren
SDR’nin değeri “para sepeti” yöntemine göre belirlenmeye başlandı. SDR’nin hesaplanmasında önceleri
on altı sanayileşmiş ülke ulusal parası esas alınıyordu. 1981’den sonra değerlendirme beş büyük ulusal
paraya (dolar, mark, frank, yen ve sterlin) göre yapıldı. Euronun AB’nin ortak para birimi olarak benim-
senmesi üzerine 2000 yılı Eylül ayından sonra SDR’nin değeri Amerikan doları, euro, Japon yeni ve İngiliz
sterlinine göre belirlenmeye başlandı. Bugünkü uygulama da böyledir.
Tablo 8.3’te SDR’nin değerinin nasıl belirlendiği görülmektedir. Tabloda SDR’nin kapsamındaki para-
lar ve bu ait oldukları ülke veya bölgelerin ekonomik ağırlıklarına göre bu paraların her birinin sepette yer
alan miktarları gösterilmektedir. Bu miktar dövizlerin dolar karşılıkları piyasada geçerli dolar kurlarına göre
belirlenir. Daha sonra da miktar dolarlar istenilen para birimine dönüştürülerek SDR’nin ilgili para cin-
sinden değeri kolayca bulunabilir. Örnek olarak, 6 Ocak 2015 tarihinde SDR’nin değeri 1SDR=1,4330$
veya 3.347,83 TL hesaplanmıştır.

Tablo 8.3 SDR Para Sepetinin Bileşimi


1 Ekim 2016’dan Sonraki 1 Ekim 2016’dan Önceki
Sepetteki Sepetteki
Para Cinsi Sepetteki Miktarı Sepetteki Ağırlığı
Miktarı Ağırlığı
ABD Doları 0.58252 %41.73 0.6600 %41.90
Euro 0.38671 %30.93 0.4230 %37.40
Çin Yuanı 1.0174 %10.92 - -
Japon Yeni 11.900 %8.33 12.1000 %9.40
İngiliz Sterlini 0.085946 %8.09 0.1110 %11.30
Kaynak: IMF Annual Report 2019

Sepet para tekniğine göre oluşturulan hesap birimlerinin en önemli yararı, bunların değerinin tek para-
ya göre daha istikrarlı olmasıdır. Çünkü sepetteki paraların bazıları değer kazanıp bazıları değer yitireceği
için, sepet dışındakilere göre ortalama değerde büyük değişiklik olmaz. Kısacası, birleşik bir para (hesap
birimi) olarak SDR’nin değeri büyük ölçüde istikrar gösterir.
Fon uygulamalarına göre, SDR kapsamına girecek ulusal paralarla bunların ağırlıkları, her beş yılda bir
yeniden gözden geçirilir. Nitekim son yapılan düzenlemelerle doların SDR içindeki miktarı azaltılırken
euronun miktarı artırılmıştır.
(c) SDR ve dünya rezerv arzı: SDR programının kuruluş amacının uluslararası likidite artışlarını
sağlam, güvenilir ve uluslararası denetim altında bulunan bir kaynağa bağlamak olduğuna yukarıda değin-
miştik. SDR’nin üretiminin çok kolay ve masrafsız olduğu, istenen anda, istenen miktarda artırılabildiği
göz önüne alındığında ideal bir rezerv para olduğuna kuşku yoktur.
Bununla birlikte SDR’ler uluslararası likidite içinde önemli bir rol oynayamamıştır. Bunu Bretton
Woods’tan sonra dünyada esnek kur sistemlerine geçilmesi ile açıklama olanağı da yoktur. Burada, büyük
ülkelerin ve özellikle ABD’nin tercihleri ön plana çıkmaktadır. Doların ve daha düşük ölçülerde öteki
sağlam paraların rezerv aracı olarak kullanılmasından sağlanan senyoraj kazançları nedeniyle büyük ülke-
ler programa yeterli bir ilgi göstermemişlerdir. AB ülkelerinin de tek para birimi euroyu oluşturmaktaki
amaçlarından birisi de bu pastadan bir pay almak düşüncesidir.

233
8
Uluslararası Para Sistemi

ma Bankası, İsviçre Millî Bankası, Uluslararası Ta-


rımsal Kalkınma Fonu (IFAD) vs. yer almaktadır.
dikkat SDR ayrıca uluslararası borç, alacak, yatırım,
Özel Çekme Hakları (SDR)’nın hem bir ulus- bütçe, aidat, faiz vs. gibi mali büyüklüklerin para-
lararası likidite varlığı hem de bir hesap birimi sal değerlerinin ölçülmesinde kullanılan bir değer
olduğuna dikkat edelim. Değeri dolar, euro, standardı rolü oynar. Kuşkusuz, gücünü Amerikan
yen ve sterlinden oluşan bir sepet para tekniğine ekonomisinin dünyadaki ağırlığından alan dolar da
göre belirlenir. En önemli bir özelliği değerinin geleneksel olarak bir uluslararası değer standardı
sabit olmasıdır. O bakımdan da uluslararası ku- (hesap birimi) görevi yapmaktadır. Ancak yukarıda
ruluşlar genellikle mali hesaplarını SDR’ye göre da değinildiği gibi, özellikle günümüzde yoğunluk
tutarlar. kazanan kısa süreli sermaye akımlarına bağlı olarak
değerinin ani olarak ve sık sık değişmesi, doların
(veya herhangi başka bir tek paranın) bu fonksiyo-
(d) SDR’nin kullanım alanları: SDR, ulusal nu yerine getirmesi için önemli bir engeldir. Aynı
paraların dalgalanmaya bırakıldığı bir dönemde, özellikler tek başına alındıklarında tüm ülke para-
büyük ölçüde değerini koruyan bir para niteliği- ları için söylenebilir.
ne sahip olduğu için, uluslararası mali işlemlerde
önemli bir hesap birimi görevi yapar. Henüz fiziki
varlığı olan bir para değildir. Uluslararası değer standardı: Uluslarara-
Ancak IMF dışında, bazı uluslararası veya böl- sı mali varlık veya yükümlülüklerin değe-
gesel kuruluşlar da borçlarının ödenmesi ve alacak- rini ölçmek için kullanılan hesap birimi.
larının tahsisi gibi işlemlerinde SDR’yi kullanırlar.
Bunlar SDR Departmanında aynen ülkelerin tabi
oldukları kurallara bağlı olarak işlem yapma yetki- Ayrıca günümüzde sabit kur sistemini benim-
sine sahiptirler. Ancak doğal olarak bu kuruluşlara, seyen bir grup ülke de ulusal paralarını SDR’ye
yeni SDR yaratılırken bu ülkelere tahsis yapılması bağlamıştır. Diğer yandan, bazı özel işletme veya
söz konusu değildir. Bugün SDR Departmanına kuruluşlar uluslararası piyasalardan borçlanmak
izinli olarak kaydedilen kuruluşlar arasında Dünya üzere SDR cinsinden tahvil ihraç etmektedir. Bu
Bankası, Birleşmiş Milletler, Afrika Kalkınma Ban- gibi uygulamalara “özel SDR kullanımı” da den-
kası, Arap Parasal Fonu, Asya Kalkınma Bankası, mektedir. Bununla birlikte, SDR’nin özel finans-
Uluslararası Denkleştirme Bankası, İslam Kalkın- man amaçlarıyla kullanılışı hâlâ oldukça sınırlıdır.

Öğrenme Çıktısı
4 IMF’nin kuruluş amacını ve görev tanımlarını tanımlayabilme
5 IMF kotalarının önemini açıklayabilme
6 IMF kredisinin temel mekanizmalarını açıklayabilme

Araştır 2 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Uluslararası Para Fonu


IMF’nin ABD’nin deneti-
(IMF) hangi amaçlar için
IMF kotaları hangi bakım- mi altında bulunduğu iddi-
kurulmuştur? Zaman içinde
lardan önem taşır? alarının kotaların hacmi ile
görevleri nasıl bir değişme
bir ilişkisi var mıdır?
göstermiştir?

234
8
Uluslararası Ticaret

ULUSLARARASI PARA
SİSTEMİ VE IMF’NİN YENİ Jamaika Anlaşması: Arz yanlı ekonomi
DÜZENLEMELERİ politikası kapsamında ABD, bütçe açıkla-
rını borçlanma ile finanse etmekte, böylece
Günümüzde yaygın olarak uygulanan müdaha-
de yüksek faiz politikası izlemekte idi, bu
leci ya da yönetimli dalgalanma modeli bazı önemli
da dünyadaki kısa süreli fonların ABD’ye
sakıncalar içerir. Bunlardan birisi, merkez bankası
akmasına neden olmuştu. 1976 Plaza An-
müdahalelerinin rakip ülkeler karşısında haksız re-
laşması ile yüksek faiz uygulamasına son
kabet üstünlüğü sağlamak amacıyla kullanılabilme-
verildi, dolar değer yitirmeye başladı.
sidir. Şöyle ki örneğin ülke, piyasa müdahaleleriyle
döviz kurlarını denge değerinden yüksek tutmaya
Gözetleme görevi: IMF’ye 1976 Jamaika
yönelik bir politika izleyebilir (ulusal parasının ek-
Anlaşması ile verilen görev, bir üye ülke-
sik değerlendirilmesi). Yapay biçimde yükseltilen
nin döviz kurlarına yapacağı müdahale-
bu kurlar ise ihracatı özendirip ithalatı caydırıcı so-
lerle (ulusal paranın eksik değerlendiril-
nuçlar doğurabilir. Böyle bir uygulama ise ülkenin
mesi) diğer üyeler üzerinde haksız rekabet
ticaret ortaklarını zarara sokması demektir. Dolayı-
üstünlüğü sağlamaya çalışmasının önüne
sıyla uluslararası alanda bu gibi haksız uygulamala-
geçme amacına yöneliktir.
ra karşı önlem alınması gerekir.

Fon, kendisine verilen gözetleme görevi ile ilgili


Eksik değerlendirme: Döviz kurunun olarak üye ülkelerin izleyecekleri kur politikaları ko-
merkez bankası müdahaleleri ile denge de- nusunda bazı “ilkeler” benimsemiş ve bunları 1977
ğerinden yüksek tutulması, ihracatı özen- Nisan’ında yürürlüğe koymuştur. Hâlen uygulan-
dirici, ithalatı caydırıcı etki yapar. makta olan bu ilkeler özetle şöyle belirtilebilir.
• Üye ülkeler döviz piyasalarındaki kısa süreli
istikrarsızlıkları giderici önlemler alacaklar an-
cak bu müdahalelerle kurların uzun süreli eği-
Bugünkü yaygın yönetimli dalgalanma sistemi limini değiştirmemeye özen göstereceklerdir.
altında, ülkelerin döviz piyasası müdahaleleriyle
• Üyeler döviz piyasasına müdahalelerinde, özel-
ticaret ortakları üzerinde haksız rekabet üstünlü-
likle paralarına müdahale edilen üyelerin çıkar-
ğü elde etmelerinin önüne geçmek ve uluslararası
larına zarar vermemeyi ön planda tutacaklardır.
parasal düzeni sağlamak amacıyla, IMF tarafından
Başka bir deyişle, kurlara aşırı müdahale ederek
alınan bazı kararlar ve benimsenen ilkeler vardır.
rakip ülkeler üzerinde haksız rekabet üstünlüğü
1976 tarihli Jamaika Anlaşması ile IMF’nin sağlamaya çalışmayacaklardır.
kuruluş yasası değiştirilmiş ve üye ülkelerin sabit
kur rejiminden dalgalı kur sistemine kadar, dile-
dikleri herhangi bir sistemi benimsemelerine izin
verilmiştir. Bunun için tek koşul üye ülkelerin han- dikkat
Yeni dönemde IMF’nin izleyeceği kriterler için
gi kur sistemini benimsediklerini ve sonradan ya-
“kural” (rules) yerine “ilke” (principles) deyi-
pacakları değişiklikleri de Fona bildirmek zorunda
minin kullanılması nedensiz değildir. Şöyle ki
olmalarıdır. Jamaika Anlaşması’nda ayrıca IMF’ye
birinci olarak bu ilkeler bağlayıcı nitelikte değil-
uluslararası para sisteminin etkin işleyişini sağla-
dir, ikinci olarak da bunların geçici olduğu, yani
mak üzere, üye ülkelerin kur politikalarını gözetle-
yeni bir uluslararası para sistemi benimsenince-
me görevi (surveillance) verildi.
ye kadar yürürlükte kalacakları düşünülmüştür.

235
8
Uluslararası Para Sistemi

Bu ilkelerde, merkez bankası müdahaleleri ile için ondan yerine getirmesi istenen para arzını kısı-
kısa süreli istikrarsızlıkların giderilmesinin isten- cı ve faizleri yükseltme, ulusal parayı devalüe etme,
mesindeki amaç, döviz kurlarının uzun süreli de- toplam harcamaları kısma, vergi oranlarını artır-
ğişmeleri yansıtmasına olanak sağlanmasıdır. Bu ma vs. gibi politikalar gerçekte ekonomide ani bir
değişmeler ise teknolojik gelişme, faktör arzındaki durgunluk yaratmakta, işsizliği yaygınlaştırmakta
artış, ekonomik yönetimdeki etkinlik ve enflasyon ve ulusal şirketleri iflasa sürüklemektedir. Bütün
gibi reel etkenlere bağlı bulunmaktadır. bu gelişmeler ise Türkiye’de yaşanan 1994 ve 2001
Fonun gözetim fonksiyonunun dayandığı ana mali krizlerinde kendini göstermiştir.
ilkeler bunlardır. Fon bu fonksiyonunu normal Özetlemek gerekirse, bugün ülkeler farklı kur
olarak üye ülkelerle periyodik olarak yaptığı ikili sistemleri uygulamaya koymuşlardır. Ancak büyük
danışma toplantılarında yerine getirir. Bunlara IV. çoğunluk yönetimli dalgalanma modelini uygula-
Madde Danışma Toplantıları da denir. Bu toplan- maktadır. Bu karma sistem içinde IMF’nin yeni
tılar yıllık olarak veya üye ülkenin isteği ile 24 aya görevi, yönetimli dalgalanmanın yol açabileceği
kadar varan aralıklarla yapılır. Bir IMF uzmanları haksız rekabet uygulamalarının önüne geçme ve
heyeti ilgili ülkeyi ziyaret eder, toplantılar sırasında uluslararası para sisteminin aksamadan yürütülme-
üye ülke, ekonomik ve mali politikalar ve gelişme- sini sağlama amaçlarına yöneliktir. Bu amaçla Fon
ler hakkında bilgi verir. yasasında değişiklik yapılarak ona üye ülkelerin
Adı geçen toplantılar Fona, üye ülkenin ekono- kur uygulamalarını gözetleme görevi verilmiştir.
mik gelişme, uygulama ve politikalarını inceleme, Bununla birlikte, diğer yandan uluslararası mali
ödemeler bilançosunu gözden geçirme ve bu uygu- krizlerin tek başına IMF’nin faaliyetleri ile önle-
lamaların diğer üyelerin döviz kurları ve dış den- yebilmenin güç olduğunu da kabul etmek gerekir.
geleri üzerindeki etkilerini değerlendirme olanağı Bunun için özellikle büyük ülkelerin ekonomi ve
verir. İzledikleri politikalarla, uluslararası ticari ve para politikaları arasında yakın bir uyum ve iş bir-
mali akımları şiddetle etkileyebilen ABD, Japonya liğine gerek olduğu kuşkusuzdur. Nitekim 2007
ve AB ülkeleri ile görüşmelere özel bir önem verilir. Krizi zamanında, IMF’nin de katılımıyla ülkeler
özellikle G-20 içinde krizin zararlarını en aza indir-
Belirtmek gerekir ki IMF’nin öneri ve ilkeleri-
mek ve en kısa zamanda dünya ekonomisini yeni-
ne uymamanın yasal bir yaptırımı yoktur. Bununla
den büyüme trendi içine sokabilmek için böyle bir
birlikte, IMF büyük manevi ağırlığa sahip bir ku-
iş birliği sergilemişlerdir.
ruluştur. IMF’den veya Dünya Bankası gibi öteki
uluslararası ekonomik kuruluşlardan ya da doğru-
dan doğruya özel mali piyasalardan kredi sağlamak IMF-Dünya Bankası İş Birliği
isteyen ülkeler IMF ile uyumlu bir politika izlemek Daha önce de değinildiği gibi, Uluslararası Para
zorundadır. Çünkü uluslararası özel veya kredi ku- Fonu ile Dünya Bankası 1944 Bretton Woods top-
ruluşları, ilgili ülkeye kredi açmadan önce IMF’nin lantılarında yaratılmış ikiz kuruluşlardır. Bunlar-
“yeşil ışığı”na bakarlar. Hatta çoğu kez, IMF ile dan birisine üye olan ülke, aynı zamanda diğerine
anlaşmak bu kuruluşun kendisinden sağlanacak de üye olur. Ana sözleşmelerine göre her iki kuru-
kredilerden çok uluslararası özel mali piyasalar için luşun faaliyet alanları birbirinden farklıdır. Birinci-
önemlidir. IMF ile sembolik de olsa varılan kredi si kısa süreli ödemeler bilançosu dengesizlikleri ve
anlaşması, ticari piyasalardan sağlanacak ödünçle- uluslararası mali iş birliği konularıyla ilgilenirken
rin faizini düşürücü etki yapar. ikincisi az gelişmiş ülkelerin kalkınma hızlarını
Fakat bütün bunlara karşın, dünya ekonomi- yükseltmek için onlara ekonomik yardımda bulun-
sinde son yıllarda sık sık ortaya çıkan mali kriz- ma gibi alanlarda uzmanlaşmıştır.
ler karşısında, IMF’nin uyguladığı politikalar çok Ancak bu konular her zaman birbirinden ayrı-
başarılı olmamakla eleştirilmektedir. Bunun bir lamaz. Örneğin kalkınma çabası içinde bulunan az
nedeni IMF’nin yürüttüğü gözetim fonksiyonuna gelişmiş ülkelerin çoğu, aynı zamanda yapısal dış
karşın, krizlerin ortaya çıkışını önleyememesi veya ödeme açıklarıyla karşı karşıyadırlar. Sorunların bu
krizi önceden haber verememesidir. Kriz çıktıktan şekilde bir bütünlük göstermesi, iki kuruluş arasın-
sonra ise buhran içindeki ülkeye kaynak sağlanması da sıkı bir iş birliğini gerektirir.

236
8
Uluslararası Ticaret

Fakat denebilir ki faaliyet alanları aynı olmasa da bu iki kuruluşun asıl amaçları, üye ülkelerde istik-
rarlı gelişmenin sağlanmasıdır. Bu da üyelere daha uygun koşullarda yardımda bulunmak için, onların
deneyim ve uzmanlık bilgilerini birleştirmek, politika önerileri ve mali yardımlarını uyumlaştırmak
biçiminde iş birliğine gitmelerini gerektirir.
IMF ile Dünya Bankası arasındaki iş birliğinin özellikle yakın geçmişte geliştiği gözlenmektedir. Bu iş
birliği daha çok iki kuruluşun borç verme faaliyetlerinde kendini gösterir. IMF’nin borç verme politikası
bir ölçüde kısa vadeli kredilerden, orta vadeli yapısal ve dış denge amaçlı kredilere doğru değişmektedir.
Dünya Bankası da geleneksel proje kredilerinin yanında, ülkelerin sektörel uyum ve makroekonomik poli-
tikalarının desteklenmesi amacına yönelik kredileri giderek artırmıştır. Amaçlarının aynı yönde değişmesi,
Fon ile Banka arasındaki iş birliğini daha da zorunlu hâle getirmiştir.

Öğrenme Çıktısı
7 Uluslararası para sistemini ve IMF’nin yeni düzenlemelerini özetleyebilme

Araştır 3 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Özel Çekme Hakları nasıl


Bir hesap birimi olarak özel Resmî ve özel ne gibi kulla-
değerlendirilir, neden değe-
çekme haklarının değeri na- nım alanları olduğunu açık-
ri göreceli olarak sabit kal-
sıl belirlenir? layın.
maktadır?

237
8
Uluslararası Para Sistemi

Bretton Woods sisteminin nasıl bir


1 uluslararası para sistemi olduğunu ve bu
sistemin neden yıkıldığını değerlendirebilme
öğrenme çıktıları ve bölüm özeti

2 Arz yanlı ekonomi politikasını açıklayabilme

3 Parasal birliğin temel özelliklerini


belirleyebilme

Uluslararası Para Sisteminin


Tarihçesi

1 Bretton Woods sisteminde ABD, doları ve onsu 35 doların altında başladı, diğer ülkeler de sabit kurlardan
paralarının değerini Amerikan doları cinsinden tanımladılar. Bu bir ayarlanabilir sabit kur sistemi idi. Çün-
kü mevcut dolar paritesini sürdüremeyen ülkelere devalüasyon ve revalüasyon olanağı sağlanmıştı.
Dolar 18 Aralık 1971’de Smithsonian kararları ile ilk kez diğer paralara karşı devalüe edildi. Uluslararası
piyasalarda spekülasyon durmadı, 1973 Şubat’ında ikinci kez devalüe edildi ve ondan bir ay sonra da Bret-
ton Woods sistemi yıkıldı. Yeni dönemde çoğu ülkeler ulusal paralarını gözetimli dalgalanmaya bıraktılar.

2 Bu politikalara “arz-yanlı” denmesinin nedeni, Keynes modelinin tersine ekonomiyi canlandırmak için
bunların ekonominin talep yanı değil, arz yanı üzerinde durmalarıyla ilgilidir. Vergiler indirilerek, kama
harcamaları kısılarak ve özelleştirmelerle, daha doğrusu hükûmet kesimi küçültülerek özel üreticiler üretimi
artırma konusunda özendirilmeye çalışılır.

3 Uluslararası ödeme sistemleri bakımından, dünya ekonomi tarihinde belirli dönemler vardır. Bunlardan
birincisi 1870’lerden 1930’lara kadar süren “altın para çağı”, ikincisi 1930 ile 1944 arasını kapsayan “buh-
ran dönemi”, üçüncüsü 1944 ve 1973 yılları arasında uygulanan Bretton Woods sistemidir. Dördüncüsü ise
“karma uygulamalar” olarak da nitelendirebileceğimiz hâlen içinde bulunduğumuz dönemi kapsar.

238
8
Uluslararası Ticaret

IMF’nin kuruluş amacını


4 ve görev tanımlarını
tanımlayabilme

öğrenme çıktıları ve bölüm özeti


5 IMF kotalarının önemini
açıklayabilme

IMF kredisinin temel


6 mekanizmalarını
açıklayabilme

Uluslararası Para Fonu (IMF)

4 Uluslararası para sistemini yönetmek ve mali istikrarı sağlamak gibi amaçlarla 1944 yılında Bretton
Woods Konferanslarında kuruldu. Geçici dış ödeme açıkları durumunda üye ülkelere kısa vadeli kredi
sağlamak, kur politikalarını gözden geçirmek gibi amaçları vardır. Bretton Woods sisteminin yıkılmasından
sonra ise görev alanı biraz daha genişleyip çeşitlenmiştir. IMF’nin görevleri şöyle belirtilebilir: Bugün bu
görevleri aşağıdaki biçimde sıralayabiliriz: (a) Ekonomik istikrarsızlık içinde olan ülkelere dış ödeme açıkları
için kısa vadeli kredi sağlamak, (b) uluslararası mali sisteme zarar vermesini önlemek üzere üye ülkelerin
kur politikalarını gözetlemek ve denetlemek, (c) mali kriz içine giren ve dolayısıyla ulusal parası yoğun spe-
külasyona uğrayan ülkelere krizin atlatılması için mali kaynak sağlamak, (d) üye ülkelerin uluslararası ticari
bankalara veya resmî kuruluşlara olan ve ödenemeyen borçlarının ortaya çıkması durumunda, sorunun
çözümü için taraflar arasında aracılık yapmak, yeni ödeme planları ve borç erteleme anlaşmaları hazırlamak,
(e) Dünya Bankası ile iş birliği içerisinde üye ülkelerdeki makroekonomik ve yapısal uyum politikalarına
finansal destek sağlamak ve (f ) üye ülkelerde dış ticaret ve kambiyo rejimlerinin liberasyonunu özendirici
çalışmalarda bulunmak, bu konularda üyelere teknik yardım ve eğitim hizmetleri sunmak.

5 IMF üyesi olan her ülkeye ilk girişte bir kota belirlenir. Kotalar, her üyenin Fona yapacağı mali katkıları-
nın sınırını gösterir. Bu kotalar üyelerin Fonla yapacakları mali işlemler ve Fonun yönetimine katılmadaki
ağırlıklarını belirler. Bu kotalar ülkelerin üyelik katkıları, oy verme hakkı, çekebilecekleri kaynak miktarı ve
Özel Çekme Haklarının (SDR) dağıtımı gibi yönlerden önem taşır.

6 IMF’nin kredi mekanizması geleneksel borç verme işlemlerinden farklıdır. Bir ülkenin Fondan borç-
lanması, o ülkenin kendi ulusal parasının, Fondan sağlanan diğer bir ülke parasıyla “değiştirilmesi” (ya da
kendi ulusal parası karşılığında yabancı ülke parasının “satın alınması”) şeklinde olur. IMF kredileri ilke
olarak destekleme kredisi biçiminde verilir. Burada IMF’nin onay verdiği 2-3 yıllık bir istikrar programının
mali yönden desteklenmesi söz konusudur. Krediler dilimler şeklinde verilir. İlk dilimin kullanılmasından
sonra, yeni kredi diliminin serbest bırakılması için mevcut uygulamaların başarılı olması ve programın de-
vamındaki uygulamalar için IMF’nin onay vermesi gerekir. Başka bir ifadeyle yeni kredi dilimlerinin serbest
bırakılması da performans kriteri gibi koşullara tabidir. IMF’nin kredi politikası temelde şartlılık ilkesine
dayanır. Fondan kredi almak isteyen ülke, dış ödemeler dengesini sağlamaya yönelik bir istikrar programı
hazırlayarak Fona sunmak ve onunla anlaşmaya varmak zorundadır. Krediler konusunda Fonun belirlediği
bazı kıstaslar vardır. Bunlar üye ülkede özellikle toplam talebi kısmaya ve böylece ekonomik ve mali istikrarı
sağlamaya yönelik politikalar uygulama taahhütlerinden oluşur.

239
8
Uluslararası Para Sistemi

Uluslararası para sistemini ve


7 IMF’nin yeni düzenlemelerini
özetleyebilme
öğrenme çıktıları ve bölüm özeti

Uluslararası Para Sistemi ve


IMF’nin Yeni Düzenlemeleri

7 Bugün ülkeler farklı kur sistemleri uygulamaya koymuşlardır. Ancak büyük çoğunluk yönetimli dalgalanma
modelini uygulamaktadır. Bu karma sistem içinde IMF’nin yeni görevi, yönetimli dalgalanmanın yol açabi-
leceği haksız rekabet uygulamalarının önüne geçme ve uluslararası para sisteminin aksamadan yürütülmesini
sağlama amaçlarına yöneliktir. Bu amaçla Fon yasasında değişiklik yapılarak ona üye ülkelerin kur uygulamala-
rını gözetleme görevi verilmiştir. Bununla birlikte, diğer yandan uluslararası mali krizlerin tek başına IMF’nin
faaliyetleri ile önleyebilmenin güç olduğunu da kabul etmek gerekir. Bunun için özellikle büyük ülkelerin eko-
nomi ve para politikaları arasında yakın bir uyum ve iş birliğine gerek olduğu kuşkusuzdur. Nitekim 2007 krizi
zamanında, IMF’nin de katılımıyla ülkeler özellikle G-20 içinde krizin zararlarını en aza indirmek ve en kısa
zamanda dünya ekonomisini yeniden büyüme trendi içine sokabilmek için böyle bir iş birliği sergilemişlerdir.

240
8
Uluslararası Ticaret

1 Aşağıdakilerden hangisi altın para standardı- 6 Aşağıdakilerden hangisi IMF’nin görevlerin-


nın özelliklerinden biri değildir? den biri değildir?
A. Ekonomik istikrarsızlık yaşayan ülkelere dış

neler öğrendik?
A. Her ülkenin ulusal parasının değerinin belirli
ağırlıkta saf altın biçiminde tanımlanması ödeme açıkları için kısa vadeli kredi vermek
B. Görevli bir kurumun dileyen herkese altın sat- B. Üye ülkelerin kur politikalarını denetlemek
ması ve kendisine arz edilen tüm altın külçeyi C. Mali kriz içindeki üye ülkelere krizi atlatmaları
satın alması için mali kaynak sağlamak
C. Altın ithalat ve ihracatının serbest olması D. Dünya ticaretinin serbestleştirilmesi için üye
D. Piyasada kullanılan banknotların altın karşılık- ülkelerin gümrük tarifelerini azaltmalarını sağ-
larının olmaması lamak
E. Altın standardının uluslararası bir sistem olması E. Dünya Bankası ile iş birliği içerisinde, üye ül-
kelerdeki makroekonomik ve yapısal uyum po-
2 Aşağıdakilerden hangisi 1930’larda altın para litikalarına finansal destek sağlamak
standardının yıkılması ile ülkelerin takas esasına
dayalı olarak birbirleriyle yaptıkları dış ticaret an- 7 IMF tarafından verilen destekleme kredileri-
laşmalarını ifade eder? nin amacı aşağıdakilerden hangisidir?
A. Moratoryum A. Üye ülkelerin 2-3 yıllık ulusal istikrar progra-
B. İki yanlı ödeme anlaşmaları mına mali destek sağlamak
C. Konsolidasyon B. Üye ülkelerin alt yapı yatırımlarının finansma-
nını desteklemek
D. Konversiyon
C. Üye ülkelerin senyoraj oranlarını düzenlemek
E. Arbitraj anlaşmaları
D. Üye ülkelerde ihracatın finansmanını sağlamak
3 Ayarlanabilir sabit kur sisteminde, piyasadaki E. Üye ülkelerin vergi kayıplarını karşılamak
döviz kurunun üst destekleme noktasına çıkması
ve bu düzeyde uzun süre kalma eğilimi göstermesi 8 Aşağıdakilerden hangisi IMF kredilerindeki
durumunda aşağıdaki uygulamalardan hangisi ger- şartlılık ilkesi içinde yer almaz?
çekleştirilmelidir? A. Kamu harcamalarını kısma
A. Senyoraj oranını azaltmak B. Eğitim süresini artırma
B. Revalüasyon yapmak C. Para arzını kısma
C. Devalüasyon yapmak D. Devalüasyon yapma
D. Dolaylı vergileri artırmak E. Özelleştirme
E. Gümrük tarifelerini artırmak
9 Aşağıdakilerden hangisi IMF tarafından ya-
4 Amerikan doları ilk kez hangi anlaşma ile de- ratılan özel bir uluslararası rezerv aracıdır?
valüe edilmiştir? A. SDR
A. Maastricht Anlaşması B. ECU
B. Smithsonian Kararları C. NRT
C. Plaza Anlaşması D. Dolar
D. Paris Anlaşması E. Sterlin
E. Brüksel Kararları
10 SDR ilk kez kaç yılında çıkarılmıştır?
5 Aşağıdakilerden hangisi Maastricht kriterleri A. 1970
arasında yer almaz? B. 1967
A. Fiyat istikrarı C. 1965
B. Kamu açıkları D. 1954
C. Kamu borçları E. 1940
D. Faiz oranları
E. Altın para standardı

241
8
Uluslararası Para Sistemi

1. D Yanıtınız yanlış ise “Altın Para Dönemi” ko- 6. D Yanıtınız yanlış ise “Uluslararası Para Fonu
nusunu yeniden gözden geçiriniz. (IMF)” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
neler öğrendik yanıt anahtarı

Yanıtınız yanlış ise “Birinci ve İkinci Dünya


2. B 7. A Yanıtınız yanlış ise “IMF Kredileri” konusu-
Savaşı Arasındaki Buhran Dönemi” konusu-
nu yeniden gözden geçiriniz.
nu yeniden gözden geçiriniz.

Yanıtınız yanlış ise “Ayarlanabilir Sabit Yanıtınız yanlış ise “Fon Üzerindeki Normal
3. C 8. B
Kur Sistemi” konusunu yeniden gözden Çekme Hakları” konusunu yeniden gözden
geçiriniz. geçiriniz.

Yanıtınız yanlış ise “Dolar Devalüasyonları


4. B 9. A Yanıtınız yanlış ise “Özel Çekme Hakları
ve Sistemin Yıkılış” konusunu yeniden göz-
(SDR)” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
den geçiriniz.

Yanıtınız yanlış ise “Maastricht Antlaşması


5. E 10. A Yanıtınız yanlış ise “Özel Çekme Hakları
ve Parasal Birlik” konusunu yeniden gözden
(SDR)” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
geçiriniz.

Araştır Yanıt
8 Anahtarı

AB üyesi ülkeleri açısından Avrupa tek para birimi euroya katılmak için ge-
reken koşullar Maastricht Zirvesi’nde belirlenmiştir. Maastricht kriterleri de
denilen bu koşullar arasında şunlar yer alır: Enflasyon oranı, birlik içinde en
Araştır 1 düşük fiyat artışı olan üç ülke ortalamasının yüzde 1,5’indan yüksek olma-
malı, faiz oranları en iyi durumdaki üç üye ülke ortalamasından iki puandan
yüksek olmamalı, bütçe açıkları ülkenin GSYİH’nin yüzde 3’ünden yüksek
olmamalı, kamu borçları GSYİH’nin yüzde 60’ını aşmamalı.

IMF kotaları, üye ülkelerin alınan kararlara katılmadaki ağırlıkları (oy ağırlık-
ları), Fondan sağlanacak normal kaynak miktarı, Fona ödenecek aidat miktarı
Araştır 2 ve yeni yaratılan Özel Çekme Hakları (SDR) miktarının belirlenmesi açısın-
dan önem taşır.

Özel Çekme Haklarının (SDR) değeri sepet para tekniğine göre belirlenir.
Bugün Amerikan doları, euro, sterlin ve yenden oluşan bir para sepetinin de-
ğerine eşittir. En önemli özelliği sabit oluşudur. O nedenle IMF’nin yanında
Araştır 3 Dünya Bankası, Birleşmiş Milletler ve diğer birçok uluslararası ekonomik ve
mali kurum tarafından mali işlerde bir hesap birimi olarak kullanılmaktadır.
Hatta, sermaye piyasalarında da birçok özel işletme tahvil ihracını SDR’ye
bağlı olarak yapmaktadır.

242
8
Uluslararası Ticaret

Kaynakça
Cooper, R. N. (1984). A Monetary System fort he Future, Foreign Affairs, Fall.
Dennis R. Appleyard ve Alfred J. Field, jr. (2008). International Economics, Boston, 6th. ed., McGraw-Hill.
Frenkel, J. A. (1996). Recent Exchange-Rate Experience and Proposals for Reform, American Economic Review.
Krugman, P. R. ve Obsfeld, M. (2006). International Economics, Theory and Policy, Addison-Wesley.
Lawrence H. Officer ve T. D. Willett (eds). (1969). The International Monetary System: Problems and
Proposals, PrenticeHall, Englewood Cliffs, N.J.
McKinnon R. I. (1996). The Rules of the Game, Cambridge, Mass., MIT Press.
Paul R. Masson ve Michael Mussa. (1995). The Role of the IMF: Financing and Its interactions with Adjustment
and Surveillance, Pamphlet Series, No.50, IMF.
Polak, J. J. (1991). The Changing Nature of IMF Conditionality, Essay in International Finance, No. 184,
Princeton, Princeton University Press.
Salvatore, D. (2013). International Economics. New York: John Wiley.
Seyidoğlu, H. (2009). Uluslararası Finans. İstanbul: Güzem Yayınları.
Seyidoğlu, H. (2020). Uluslararası İktisat: Teori, Politika ve Uygulama. (22. Baskı). İstanbul: Güzem Can
Yayınları.
Töre, N. (1972). Uluslararası Para Sistemi ve Az Gelişmiş Ülkeler. A.Ü. Hukuk Fakültesi Yayını.
Turan, G. (1980). Dünya Para Sistemi: Dünü ve Bugünü. İş Bankası Yayını.
Yeager, L. B. (1966). International Monetary Relations, Harper and Row.
Vries, M. G. De. (1997). The International Monetary Fund and the International Monetary System, in M.
Fratianni, D. Salvatore and J. Von Hagen, eds. Handbook of Macroeconomic Policy in Open Economies,
Greenwood Press.

243

You might also like