You are on page 1of 4

MAKALENİN ADI: OKULDA DİKKAT

EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE
BOZUKLUĞU (DEHB)
YAZAR: SUNA KAYMAK ÖZMEN

MAKALEYİ İNCELEYEN:
ELİF YÜCEEL
190444025
İLKÖĞRETİM MATEMATİK ÖĞRETMNELİĞİ
2.SINIF
GİRİŞ
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğuna son zamanlarda çocuklarda ve ergenlik çağındaki
bireylerde sıkça rastlanmaktadır. Bu hastalık yakın zamanda çıkmamıştır fakat aileler ve öğretmenler
çocuklarının son zamanlardaki hareketlilik ve dikkatsizliklerini sorgularken yeni çıkan bir hastalıkmış
gibi bahsederler. Bunun nedeni eskiden ailelerin çocukların bu davranışlarını karakteristik bir özellik
gibi görüp haylaz diyerek geçiştirip şimdiki ailelerin daha çok araştırması ve bu konunun gündemde
olması nedeniyle bir hastalık olduğunun yaygın olarak bilinmesidir. Bu hastalığın belirtilerinden olan
çok hareketlilik aileleri, sınıf düzenini bozmak ise öğretmenleri çok çaresiz bırakmıştır ve bunun
üstüne uzmanlar daha çok bu konunun üstünde araştırma yapmıştır. Bunun sonucunda bunun doğru
eğitimle çözülebileceği düşüncesiyle okul temelli eğitim fikri ortaya atılmıştır.

GELİŞME

Okula başlamadan önce çocukların özgür olması ve enerjilerini bu özgür ortamda atabilmeleri
nedeniyle hastalığın fark edilmesi zordur fakat okula başlandıktan sonra belli bir düzen ve disiplin
gerektiğinde bu fazla enerjilerini atamayıp hastalıkları rahatça fark edilebilir bir hale gelir.
Öğretmenler bu hastalığı çok iyi bilmeli ve bunu çocukla arasında olumsuz bir ilişki haline
dönüştürmemelidir. Bu hastalık okul çağındaki çocuklarda yerinde duramama, sorulan soru bitmeden
cevap verme, ders ortasında ayağa kalkma, sınıf düzenini bozma gibi şekillerde kendini gösterebilir.
Bu aslında onların şımarıklığından değil, iki şeye odaklanamama, dikkat dağınıklığı ve sabırsızlık gibi
hastalık belirtilerinden kaynaklanır. Böyle çocuklar genelde ders anlatılırken olan monotonluğa
dayanamaz yanındaki arkadaşıyla konuşur ya da camdan bakarlar. Bu davranışları yüzünden de sınıfa
zarar verdikleri düşünülür. Aileler ve öğretmenler bu davranışları çocuk kafasına göre davranıyor
olarak yorumlasalar da DEHB hastaları bunu bilerek yapmazlar. Ve bu davranışların derslerdeki bazı
ilgi çekici aktiviteler ve ödüllendirmelerle şiddeti azalabilir. Bazı çocuklar okulda çok hiperaktif evde
ise çok sakin olmaktadırlar. Böyle durumlarda öğretmenlere ve ebeveynler birbirini anlamakta güçlük
çekebilirler fakat bu durumun aşılabilmesi için en önemli şey öğretmenin bu hastalık hakkında yeterli
bilgiye sahip olup ailelere anlatabilmesidir.

Bu hastaların normal düzene uyum sağlayabilmesi için erken teşhis konulup okula erken başlatılması
önemlidir. Normal çocuk hareketliliği ile hiperaktif bir çocuğu ayırt ettirecek bazı davranışlar şöyledir;
normal çocuklar sakin ve kurallar olan ortamlarda durulurken DEHB olan çocuklar daha fazla
hırçınlaşır ve hareketlenir, stresli ortamlarda normal çocuklar hareketlenirken hiperaktif çocuklar
durulur. Bu farkı belirleyen en önemli davranış ise aşırı hareketlilik ile yıkıcı davranışların bir arada
olmasıdır.

DEHB hastalığı yapılan araştırmalar sonucunda erkeklerde daha fazla görülmektedir bunun nedeninin
genetik ve dışa yönelim konusundaki bozukluklara daha yatkın olmalarıdır. Ve genel bir algı olan
erkek çocukların daha hareketli olması bu hastalığın daha geç fark edilmesine neden olmaktadır. Son
zamanlardaki araştırmalarda ise cinsiyet oranının hemen hemen aynı olduğu fakat hastalığın kendini
kızlarda dikkat eksikliği şeklinde, erkeklerde ise hiperaktivite ağırlıklı gösterdiği tespit edilmiştir.

DEHB hastaları genelde bu hastalığa ek başka davranış sorunlarını da beraber gösterirler. Böyle
olması da hastalığın yorumlanmasını zorlaştırır. Bu ek davranış sorunlarına örnek verecek olursak;
depresyon, yazma ve matematiği geç öğrenme, sosyal ortamlardan uzak durma ve en sık olanı
davranım bozukluğudur. Böyle olması da onları sosyal ortam ve akademik başarı konusunda olumsuz
etkiler.

Bu hastaların gelecekte okulu bırakma, sınıfta kalma ve okula uyum sağlayamama gibi riskleri olduğu
için aileleri bu hastalıkla ilgili bilgilendirmek çok büyük önem taşımaktadır. Bu hastalar okul dışında
da suç işlemeye ve madde bağımlılığına daha yatkındırlar. Ergenlik döneminde bu hastalık yalan
söyleme, durduk yere sorun yaratma, hırsızlık gibi davranışlarla etkisini gösterebilmektedir. Fakat bu
bir genellemedir. Erken teşhis konulduysa, aile desteği varsa ve bu hastalık kendini sadece dikkat
eksikliği şeklinde gösteriyorsa hastalığın yüksek oranda yenilebileceği öngörülmektedir. Beyinle
alakalı bazı hastalıklar, ilaç yan etkileri, işitme ve görme bozuklukları gibi rahatsızlıklarla karıştırılsa
da öğretmenler bunların ayrımını çok iyi bilmeli ve ona göre davranmalıdır.

DEHB tanılı olan öğrenciler davranışlarındaki farklılıklar nedeniyle okulda, evde, sosyal çevresinde
ve kendi içinde sorunlar yaşamaktadır. Ebeveynler ve öğretmenler bu çocukların güçlü yanlarını
keşfetmeye başladıklarında onlar hakkındaki düşünceleri de değişebilmektedir. DEHB tanılı öğrenciler
meraklı, heyecanlı, enerjik, şakacı, empatik, ve duyarlı gibi birçok keşfedilmeye açık olumlu yönleri
vardır. Bu davranışların önemsenmemesi çocukların çevreye uyum sağlamalarını engeller. Öğretmen
bu davranışlara değer vermeli, yönlendirmeli ve bu çocukları çevreye kazandırmalıdır.

DEHB hakkında öğrencinin ve öğretmenin doğru bilgilendirilmesi çok önemlidir. Okulda verilen
eğitimde davranış ve belirtiler açısında olumlu sonuçlar alabilmekte bilişsel davranışçı yaklaşımın
etkisi olduğu tespit edilmiştir. Öğretmenlerin DEHB tanılı öğrencileri yönlendirme ve derse
kazandırma ile ilgili yetersiz bilgiye sahip oldukları görülmüştür. Öğretmenlerin DEHB tanılı
öğrenciler için yeterli bilgiye sahip olabilmesi ve ebeveynlerle işbirliği yapabilmeleri konusunda
eğitim verilmesi gerekmektedir. DEHB tanılı öğrenciler kendini kontrol etme ve yönlendirme, plan
yapma konularında başarısız oldukları görülmüştür. Bu başarısızlıkları gidermek adına dikkatle ilgili
temel becerileri temel alan eğitim verilmesi olumlu etkilemektedir.

DEHB tanılı öğrencilerin çevresini görmezden gelerek amaca odaklanıp sadece ona dikkatini vermesi
oldukça zordur. Sınıf ortamının ve etraftaki uyarıcıların bunları dikkate alarak düzenlenmesi
öğrencilerin derse odaklanması açısından büyük önem taşır. Yapılan araştırmalar sonucunda
öğrencilerin en sık problem yaşadığı alanlar öğretmenin yapılandırmasının daha az görüldüğü
alanlardır. DEHB yaşayan öğrenciler çok fazla hareketli oldukları için dış bir yapılandırmaya ihtiyaç
duymaktadırlar. Öğrencilerin kendi kendilerine öğrenmekte zorlandıkları da görülmektedir. En az
problemi ise öğretmen ile birlikte eğlenceli bir ortamda ders işlerken yaşamaktadırlar. DEHB tanılı
öğrencilerin herhangi bir yönde çabası onu teşvik edecek cümleler ile öğretmen tarafından
pekiştirilmeli ve yeri geldiğinde bu çabası ödüllendirilmelidir. Öğrenci çabaladığı halde olumsuz bir
sonuca ulaşırsa öğretmen tarafından, yine de onu yapabileceğine inandırarak özgüven kazandırıcı
cümlelerle yönlendirmek gerekmektedir. Öğretmen, DEHB tanılı öğrencilerin sınıftaki problemli
davranışlarını anlık olarak kötü yorumlayıp tepki verebilir bu da öğrencilerin olumsuz davranışlarını
pekiştirmiş olur. Öğretmenin DEHB tanılı öğrencinin ebeveynleri ile işbirliği içinde olması çok
önemlidir. Ebeveynler çocuğun evdeki genel durumundan şikâyet etmeksizin savunucu şekilde
bahsetmeli ve öğretmen ile çözüm yolu aramalıdır.

SONUÇ

Okul çağındaki çocuklarda sık rastlanılan DEHB ders ortamını ve öğretmenlerin eğitim yeterliliklerini
zorlamaktadır. Öğretmenlere çocuğun karşılaştığı ve karşılaşabileceği problemler hakkında eğitim
verilmesi çocuğun okul ve gelişim sürecinde oldukça önemlidir. Öğrencilere dikkat eğitimi
verilmesinde öğrencilerin kendi kendini yönlendirebilmesi amaçlanmıştır. Öğretmenlere ve
öğrencilere yönelik düzenlenen eğitim programlarının çok gerekli olduğu ortaya çıkmaktadır.

KAYNAKÇA

 https://dergipark.org.tr/tr/pub/mersinefd/issue/17376/181439

You might also like