Professional Documents
Culture Documents
Uluslararası Ticaret Ders Notu
Uluslararası Ticaret Ders Notu
Öğrenme çıktıları
Bölüm içinde hangi bilgi, beceri ve yeterlikleri
kazanacağınızı ifade eder.
Tanım
Bölüm içinde geçen
önemli kavramların
Bölüm Özeti tanımları verilir.
Bölümün kısa özetini gösterir.
Dikkat
Konuya ilişkin önemli
Sözlük uyarıları gösterir.
Bölüm içinde geçen önemli
kavramlardan oluşan sözlük
ünite sonunda paylaşılır.
Karekod
Bölüm içinde verilen
Neler Öğrendik ve Yanıt Anahtarı
karekodlar, mobil
Bölüm içeriğine ilişkin 10 adet
cihazlarınız aracılığıyla
çoktan seçmeli soru ve cevapları
sizi ek kaynaklara,
paylaşılır.
videolara veya web
adreslerine ulaştırır.
Editör
Yazarlar
Öğretim Tasarımcısı
Dr.Öğr.Üyesi Dönüş Çiçek
Grafiker
Ayşegül Dibek
ULUSLARARASI TİCARET
E-ISBN
978-975-06-4204-3
Giriş ................................................................. 3 Giriş ................................................................. 25
Dış Ticaret Politikasının Kapsamı ................. 3 Tarifelerin Yaygınlığı ..................................... 25
Dış Ticaret Politikasının Hedefleri .............. 5 Tarifelerin Geleneksel Amaçları:
Dış Ödeme Dengesizliklerinin Hazineye Gelir Sağlama ve Yerli
Giderilmesi ............................................. 5 Sanayiyi Koruma ............................................ 27
Dış Rekabetten Korunma ..................... 6 Gümrük Vergilerinin Konuluş
Ekonomik Kalkınma ............................. 6 Esasları ................................................... 28
Piyasa Aksaklıklarının Giderilmesi ...... 6 Gümrük Vergisinin Ekonomik Etkileri ......... 29
Ekonominin Liberalleştirilmesi ............ 6 Dar Anlamda Etkiler
İç Ekonomik İstikrarın Sağlanması ...... 6 (Kısmi Denge Yaklaşımı) ...................... 29
Hazineye Gelir Sağlamak ...................... 6 Az Gelişmiş Ülkelerde Tarifeler ve
Dış Piyasalarda Monopol Gücünden Kalkınma ................................................ 32
Yararlanma ........................................... 7 Makroekonomik Etkiler
Otarşi ..................................................... 7 (Genel Denge Etkileri) .......................... 32
Sosyal ve Siyasal Nedenler .................. 7 Ticaret Hadleri ve Optimum Gümrük
Dış Politika Amaçlarına Hizmet .......... 7 Tarifesi ............................................................ 34
Dış Ticaret Politikasının Araçları: Ticaret Hadleri Etkisi ............................ 34
Toplu Bakış .................................................... 8 Optimum Gümrük Tarifesi ................... 35
Gümrük Tarifeleri ................................. 8 Etken Dış Koruma ......................................... 36
Tarife-Dışı Araçlar ................................ 8
İhracatın Özendirilmesi ........................ 8
Bağlı Ticaret ........................................... 8
Dış Ticaret Politikalarının Tarihsel
Geçmişi ........................................................... 9
Korumacılık Yönündeki Görüşler ................. 11
Ulusal Güvenlik ..................................... 11
Genç Endüstri Tezi ............................... 11
Stratejik Ticaret Politikası .................... 14
Dampinge Karşı Korunma .................... 15
Belirli Koşullarda Geçerli Olabilecek
Görüşler ................................................. 15
Kişisel Çıkarlara Dayalı Görüşler .................. 16
Düşük Yabancı Ücret ........................... 16
Üretim Maliyetlerini Eşitleme ............. 16
Ulusal Pazar Görüşü .............................. 17
iii
Dünya Ticaretinin
Tarife Dışı Ticaret Serbestleştirilmesi:
BÖLÜM 3 BÖLÜM 4
Politikası Araçları Küreselleşme ve
Ekonomik Birleşmeler
Giriş ................................................................. 47 Giriş ................................................................. 81
Miktar Kısıtlamaları ....................................... 47 Küreselleşme .................................................. 81
İthalat Kotaları ...................................... 47 Dünya Ticaret Örgütü (WTO) ............. 81
İthal Yasakları ........................................ 51 GATT’tan WTO’ya Varan Gelişmeler ... 83
Döviz Kontrolü .............................................. 53 Uruguay Sonrası Dönemde WTO’nun
Çoklu Kur Sistemi .................................. 55 Faaliyetleri ve Doha Görüşmeleri ........ 87
Yeni Korumacılık ............................................ 56 İktisadi Birleşmeler Teorisi ........................... 89
Gönüllü İhracat Kısıtlamaları ............... 57 İktisadi Birleşme Türleri ....................... 90
Sağlık, Güvenlik ve Çevre Standartları, Dünyadaki Ekonomik Birleşmeler ....... 101
İdari Düzenlemeler, Kamu İhaleleri ..... 58
İhracat Sübvansiyonları ................................ 60
İthalat ve İhracat Vergileri ........................... 63
İthalatta Fark Giderici Vergiler ............ 63
İhracat Vergileri .................................... 64
Monopoller ve Karteller ................................ 65
İhracat Monopolleri ve Damping ........ 66
Dampinge Karşı Hükûmet Politikaları . 66
Karteller ................................................. 68
Dünya Ticaretinde Yaygın Biçimde
Uygulanmakta Olan Tarife Dışı
Kısıtlamalar ............................................ 70
iv
Ekonomik Kalkınma
Dış Ödemeler
BÖLÜM 5 ve Dış Ticaret BÖLÜM 6
Bilançosu Analizleri
Politikaları
v
Döviz Piyasası Uluslararası Para
BÖLÜM 7 BÖLÜM 8
Analizleri Sistemi
vi
Önsöz
Sevgili öğrenciler,
Dünya ekonomisinde 1980’lerden sonra ulusal kaları açıklanmış, diğer yönden dış ticareti
ekonomilerin dünya ekonomileri ile bütün- hem etkileyen hem de etkilenen dış ödeme-
leşme çabası, uluslararası ticareti günümüzde ler bilançosu, döviz piyasasına ilişkin konular
daha önemli hale getirmiştir. Serbest piyasa ve uluslararası para sistemi ayrıntılı olarak
ekonomisi ve küreselleşme yüzyılımızın dış incelenmiştir. Uluslararası Ticaret kitabın-
ticarette anahtar kavramları haline geldi. Bu da, öğrencilerimizin daima en temel bilgileri
kitap Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fa- bulması, tartışmalı konularda farklı görüşle-
kültesi Dış Ticaret Programına yönelik olarak rin ortaya konması açısından teorik bilgilerin
hazırlanmıştır. Dış ticaret programının temel uygulamadan örneklerle somutlaştırılmasına
amacının öğrencilerine dış ticaret işlemlerin- çalışılmış, yeni araştırma alanlarının göste-
de (ihracat, ithalat ve gümrükleme) yetkin- rilmesine önem verilmiştir. Ayrıca, okuma ve
lik kazandırmak olduğundan, kitabınızda bu anlaşılmayı kolaylaştırmak için anlatımın ola-
amaca yönelik konulara ağırlık verilmiştir. bildiğince yalın ve özlü ifadelerle yapılmasına
Bu çerçevede kitap, sekiz üniteden oluşmak- özen gösterilmiştir. Kitabın yazarı, Uluslara-
tadır. İlk üç ünitede dış ticaret politikasının rası İktisat alanında duayen hocamız Prof.Dr.
amaçları ve bu amaçları gerçekleştirmeye Halil Seyidoğlu’na titiz çalışmaları ve yardım-
yönelik araçlar. Diğer beş ünitede ise, dünya larından dolayı teşekkür ederim. Kitabın Açık
ticaretinin serbestleştirilmesi çabaları bağla- Öğretim Fakültesi Dış Ticaret Programı öğ-
mında küreselleşme ve ekonomik birleşmeler rencilerine başta olmak üzere tüm diğer oku-
ile ekonomik kalkınma ve dış ticaret politi- yuculara yararlı olmasını temenni ederim.
Editör
Prof.Dr. Erol KUTLU
vii
Bölüm 1
Dış Ticaret Politikası
1 2
Dış Ticaret Politikasının Kapsamı Dış Ticaret Politikasının Hedefleri
öğrenme çıktıları
3 4
3 Hükûmetin dış ticarete müdahalede 4 Geçmişten günümüze dış ticaret
kullandığı araçların fonksiyonlarını politikasının farklılıklar gösterdiği başlıca
değerlendirebilme dönemleri açıklayabilme
5 6
Korumacılık Yönündeki Görüşler Kişisel Çıkarlara Dayalı Görüşler
5 Genç Endüstri Tezini anlama ve ülkelere 6 Kişisel çıkarlara dayalı korumacılık
olan etkilerini değerlendirebilme yönündeki görüşleri açıklayabilme
2
1
Uluslararası Ticaret
3
1
Dış Ticaret Politikası
politikasıyla öteki ekonomik politikalar arasında almaya zorlayabilir. Böylece, büyük ülkelerin baş-
yakın bir ilişki vardır. İç ekonomi ile ilişkili poli- lattıkları dış ticareti sınırlandırıcı politikalar hızla
tikalar dış ticareti etkileyebildiği gibi bunun tersi çevreye yayılır ve dünya ekonomisini bir daralma
de doğrudur. Örneğin dış ticarete yönelik olarak sürecine sokabilir. Bu ülkelerde dış ticareti dolaylı
alınan tarife ve kota gibi önlemler, diğer yandan biçimde etkileyen işsizlik, enflasyonla mücadele vb.
yurt içi çalışma düzeyi veya enflasyon oranı üzerin- yurt içi ekonomi politikaları da aynı sonucu doğu-
de de önemli sonuçlar doğurabilir. O bakımdan bu rabilir. O yüzden dünya ekonomisinin istikrarlı bi-
çeşitli politikalar arasındaki ilişkiler genel ekonomi çimde gelişebilmesi, büyük ülkelerin uyguladıkları
politikası çerçevesinde birbiriyle uyumlu olacak iç ve dış ekonomik politikalarla yakından ilgilidir.
biçimde düzenlenmeye çalışılır. Az gelişmiş ülkelerde ekonomik politikanın
temel amacı kalkınma olduğundan, hükûmetler
dış ticarete geleneksel olarak yoğun müdahaleler-
Genel ekonomi politikası: Hükûmetin de bulunmuşlardır. Diğer bir deyişle, bu ülkelerde
ekonomik ve mali araçları kullanarak çe- uluslararası ticaret politikası âdeta ekonomik kal-
şitli ekonomik, sosyal ve siyasal amaçları kınmanın bir aracı olarak kullanılmıştır.
gerçekleştirmek üzere aldığı sistematik ka-
rarlar bütünü.
dikkat
Dünya ekonomisinde büyük yeri olan ülkelerin Uluslararası ekonomideki düzenli gelişmenin
dış ekonomik politikaları, diğer ülkeleri de derin- önemli derecede, büyük sanayileşmiş ülkelerin
den etkileyebilir. Bu, özellikle koruyuculuk yö- izledikleri dış ticaret politikalarına bağlı olduğu-
nünde geçerlidir. Örneğin ABD’nin koyduğu bir na dikkat edelim. Bu ülkelerin sorumlu davra-
gümrük vergisi, bu piyasaya mal ihraç eden ülkeleri nıp yalnız kendi bireysel çıkarları doğrultusunda
güç durumda bırakarak onları da benzer önlemler hareket etmemeleri, diğer ülkelerin ekonomik
çıkarları ile uyumlu hareket etmeleri gerekir.
Yaşamla İlişkilendir
4
1
Uluslararası Ticaret
Tablo 1.1 Dünya Ekonomisinde Büyüme, Dış Ticaret Hacmi ve Dış Ticaret Hadleri
(Yıllık yüzde değişme)
Kaynak: IMF (WB), World Economic Outlook 2019 April, s. 156 ve 170.
Öğrenme Çıktısı
1 Dış ticaret politikasının ne olduğunu ve neleri kapsadığını açıklayabilme
5
1
Dış Ticaret Politikası
6
1
Uluslararası Ticaret
Büyük ülkelerin izledikleri Çin ve ABD arasında mey- Türkiye’nin 1980 sonrası
dış ticaret politikaları, dün- dana gelen ticaret savaşının liberalleşme sürecinin dış
ya ekonomisinin istikrarı gelişmekte olan ülke ekono- ticaret politikalarını nasıl
açısından neden önemlidir? mileri ile ilişkisini açıklayın. etkilediğini anlatın.
7
1
Dış Ticaret Politikası
İhracatın Özendirilmesi
Tarife-Dışı Araçlar
Dış ticaret politikası araçları, her zaman ithala-
Gümrük tarifelerinin dışında genellikle döviz çı- tın sınırlandırılmasına yönelik olmaz. Amaç, bazen
kışına yol açan işlemleri kısıtlamak için hükûmetin ihracatın ya da genel olarak döviz kazandırıcı iş-
tek taraflı kararı ile konulan müdahale önlemleri- lemlerin özendirilmesi olabilir.
dir. Sayıları pek çoktur, bazıları aşağıdaki gibidir:
Günümüzde gerek gelişmiş, gerekse az gelişmiş
• Miktar kısıtlamaları: Devletin ithalatı doğ- ülkelerde ihracatın özendirilmesi için hükûmetlerin
rudan doğruya belirli miktarla sınırlandır- almış oldukları bir dizi önlem vardır. Özellikle dış
masına dayanan uygulamaları kapsar. Bun- piyasalara yeni açılmakta olan az gelişmiş ülkeler,
lar ithalat kotaları, ithalat yasaklamaları ve bu önlemlere yoğun olarak başvururlar. Bunlar ço-
döviz kontrolü gibi önlemlerden oluşur. Fi- ğunlukla ihracatçıya, ülkeye kazandırdığı dövizler
yat mekanizmasını kaldırıp yerine hükûmet karşılığında daha fazla ulusal para ödenmesi veya
yetkililerinin kararlarını geçirdikleri için, ihraç malları üretiminde maliyetlerin düşürülme-
kaynak dağılımı açısından oldukça sakınca- sine yönelik uygulamalarla bürokrasinin azaltılma-
lı sonuçlar doğurabilirler. sından oluşur.
• Tarife benzeri faktörler: Gümrük tarifele-
ri gibi ithalatı pahalılaştırıp yerli üretimin
kârlılığını artıran, yani fiyat mekanizması Bağlı Ticaret
yoluyla serbest ticarete müdahale niteliğin- Bazen döviz tasarrufu sağlamak, serbest dövizle
de olan önlemlere tarife benzerleri adı ve- satılamayan düşük kaliteli yerli üretimin ihracını
rilebilir. Örneğin çoklu kur uygulamaları, gerçekleştirebilmek, yabancı sermaye yoluyla bü-
yerli katkı oranları, ithal-ikamesi endüstri- yük sanayi tesisleri kurmak gibi nedenlerle bağlı
lerine verilen sübvansiyonlar vs. bu grupta ticarete (counter trade, karşı ticaret olarak da ad-
yer alırlar. landırılır) başvurulabilir. Bu tür ticaret çoğunluk-
• Görünmez engeller: Bu önlemler devletin, la ülkeler arası anlaşmalara dayanır ve taraflardan
halk sağlığı, çevre korunması veya kamu birisi devlet kuruluşu niteliğindedir. Eskiden sade-
güvenliği gibi nedenlerle çıkartmış olduğu ce takas ve kliring den oluşan bağlı ticaret günü-
idari, teknik düzenleme veya standartları müzde, karşı-satın alım, geri-satın alım, dengeleme
içerir. Her ne kadar konuluş amaçları farklı (offset) gibi değişik yöntemleri de kapsayacak bi-
olsa da dış ticareti sınıflandırdıkları ölçüde çimde genişletilmiştir.
bir tür dış ticaret engeli niteliği taşırlar. Gü-
nümüzde bu tür engellerin sayısında hızlı
bir artış ortaya çıkmıştır. Bağlı ticaret: Serbest ticaret mekanizması
• “Gönüllü” ihracat kısıtlamaları: Bunlar it- ile bağdaşmayan dış ticaret yöntemleri.
halatçı ülkenin piyasasını bozduğu gerekçe-
si ile üretici ülkelerin mal ihracını sınırlan-
8
1
Uluslararası Ticaret
Zamanla tarifelere dayalı korumacılıktan tarife dışı korumacılık türlerine geçilmesi, dış ticarette say-
damlığı azaltıp belirsizliği artırarak dünya ticaret akımlarını olumsuz yönde etkilemiştir.
Böylece dış ticaret politikası araçlarının ana çizgilerini gözden geçirmiş bulunuyoruz. Şimdi, tarihsel
açıdan dış ticaret politikalarını gözden geçirebiliriz.
Öğrenme Çıktısı
3 Hükûmetin dış ticarete müdahalede kullandığı araçların fonksiyonlarını değerlendirebilme
9
1
Dış Ticaret Politikası
Öğrenme Çıktısı
4 Geçmişten günümüze dış ticaret politikasının farklılıklar gösterdiği başlıca dönemleri
açıklayabilme
10
1
Uluslararası Ticaret
11
1
Dış Ticaret Politikası
Bu görüşe göre, gelişip ilerde karşılaştırmalı üs- korunmaları gerekir. Bu yapılmazsa, yabancı firma-
tünlüğe sahip olacak endüstriler optimum üretim ların rekabeti, daha çocukluk çağında gelişme fırsa-
düzeyine ulaşıncaya kadar gümrük tarifeleriyle dış tı bulamadan onları boğacaktır.
rekabete karşı korunmalıdırlar. Tarihsel ve doğal Uluslararası rekabet konusunda, genç endüst-
nedenlerle başka ülkelerde daha erken kurulmuş rileri henüz işin başındayken yıkmak için yapılan
bulunan bir sanayi dalı, o alanda yeni kurulacak girişimlerin örnekleri pek çoktur. Bir ülkeye işlen-
olanlara göre bir üstünlük kazanır. Bu, onun elde
miş ürün satan yabancı şirketler, kendilerine iyi bir
etmiş olduğu deneyim, teknik bilgi ve ölçek ekono-
pazar olduğu sürece söz konusu ülkede bu malların
mileri gibi gelişmelerin bir sonucu olabilir.
üretilmesini çıkarlarına uygun bulamayabilirler. O
nedenle pazar ülkedeki genç endüstriyi daha baştan
baltalamak istemeleri olağandır.
Dinamik karşılaştırmalı üstünlükler:
Genç endüstriler tezinde dikkati çeken bir nok-
Mevcut endüstrilerdeki değil, sanayileşme
ta, koruyuculuğun sürekli değil, geçici olduğudur.
çabaları ile hedef alınan endüstrilerde sağ-
Koruma, endüstriye çocukluk çağını patlatıncaya
lanacak olan karşılaştırmalı üstünlükleri
ifade eder.
kadar zaman kazandırmaya yarar. Maliyetlerin düş-
mesi içsel ve dışsal ölçek ekonomileri ile açıklanır.
Koruyuculuğun sağladığı şemsiye altında üretim
Dolayısıyla doğal kaynaklar, iş gücü ve piyasa hacmi genişledikçe işçiler işi yaparak öğrenirler,
gibi özellikler yönünden kurulması ülke koşulları- daha gelişmiş teknikleri kullanmak olanağı doğar
na en uygun olsa bile, deneyimsiz genç endüstrile- ve yönetim bilgisi ilerler. Bunlar içsel ölçek ekono-
rin olgunluk çağına gelinceye kadar dış rekabetten mileri nedir.
Fiyat
Maliyet
Üretim hacmi 0M1 gibi düşük
bir düzeyde iken iç maliyetler
(fiyatlar) 0P1 gibi yüksek bir
düzeydedir. Üretim hacmi
UDOM’ 0M2’ye çıktığında iç maliyetler
0P2 düzeyine iner ve endüstri
dünya piyasalarında rekabetçi
P1
duruma gelmiş olur. Bazan, ne
kadar korunsa da maliyetler
P2 UDOM
UDOM’ eğrisi ile gösterildiği
gibi bir miktar düşse de dünya
fiyatları düzeyine inmez.
0 M1 M2 Üretim Hacmi
12
1
Uluslararası Ticaret
Genç endüstriler tezi Grafik 1.1’deki gibi bir Bir kere, gelecekte verim artışı sağlanabilmesi
şekil üzerinde gösterilebilir. Endüstride üretime için endüstrilerin seçiminde doğru kararlar ver-
ufak bir ölçekle başlanır ve giderek kapasite artırı- mek gerekir. Hangi endüstrilerin ölçek ekonomisi
lır. Buna göre, ilk aşamada üretim hacminin OM1 yaratacağı ve maliyetlerdeki uzun dönemli değiş-
olduğunu kabul edelim. Uzun-dönem ortalama me seyri doğru tahmin edilebilmelidir. Oysa söz
maliyet eğrisi ise UDOM’dir; P1 ilk üretim ma- konusu tahminlerde hata yapma olasılığı oldukça
liyetini, P2 de dış rakiplerin satış fiyatlarını (Dün- yüksektir. Uygulamaya bakıldığında, korunacak
ya fiyatları) ifade eder. O bakımdan serbest ticaret endüstrilerin “yanlış” seçilmesi dolayısıyla, uzun
koşulları altında bu endüstrinin yabancı üreticilerle süreler desteklenmesine karşın maliyetlerini dün-
rekabet etme olanağı yoktur. Endüstriyi korumak ya fiyatları düzeyine indiremeyen endüstrilere pek
için P1P2 tutarında bir gümrük vergisi koymak sık rastlanır. Şekil açısından bu, ortalama maliyet
gerekir. Üretim hacmi ancak OM2’yi aştıktan son- eğrisinin, uzun dönemde UDOM biçiminde dış
ra, yerli üreticiler uluslararası piyasalarda rekabetçi dünya arz doğrusunun üzerinde uzanması demek-
duruma geçebileceklerdir. Dolayısıyla bu aşamaya tir. Bu tür endüstrilerdeki kaynakların er veya geç
kadar gümrük tarifelerinin giderek azaltılması ve o başka alanlara aktarılmasında yarar vardır. Çünkü
noktada kaldırılması gerekir. koruma sürekli olamaz.
Genç endüstriler tezi asıl olarak sanayileşmeye yeni Diğer bir olasılık da şudur: İlk tahminler doğru
başlayan ülkelerle ilgilidir. Ama ülkede ölçek ekono- yapılmıştır, endüstri ölçek ekonomisi sağlayabile-
mileri sağlanabilecek her endüstriye de uygulanabilir. cek ve ortalama maliyetlerini dünya fiyatlarının
Ana sanayileşme stratejileri açısından bakılır- altına indirebilecek bir potansiyele sahiptir. Fakat
sa genç endüstriler tezi “dinamik karşılaştırma- girişimciler, korumaya bağlı olarak elde ettikleri
lı üstünlükler”e dayanmakta ve ihracata yönelik yüksek kârlar dolayısıyla, maliyetleri düşürmek
kalkınma modellerine uygun bulunmaktadır. Bu için gerekli çabayı göstermezler. Ya da maliyetler
sanayileşme stratejisine göre her endüstrinin de- düşürülmüş olmakla birlikte, girişimcilerin mali-
ğil, yalnızca gelişme potansiyeline sahip olanların yet düşüşünü fiyatlara yansımıyor yüksek kârlar
seçilip korunması gerekir. O bakımdan tez, tüm şeklinde kendilerine alıkoymaları sonucu, iç fiyat-
endüstrilerin korunmasını öngören ithalat ikamesi lar dünya fiyatları düzeyine indirilemez. Bu du-
stratejisinden farklı bir anlayışa dayanır. rumda doğaldır ki ülkenin dış piyasalara açılması
gerçekleşemez.
Genç endüstriler tezi bir hayli eski olup XVIII.
yüzyıl sonları ve XIX. yüzyıl başlarına kadar in- Burada dışa açılmasının nedeni, ülkenin o alan-
mektedir. Bu görüşün savunuculuğunu Almanya’da larda karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olmamasıyla
Friedrich List ve ABD’de, zamanın Maliye Baka- değil, endüstrideki gelişmenin yararlarının tüm eko-
nı Alexander Hamilton yapmıştır. O dönemlerde nomiye yayılmasına fırsat verilmemesiyle ilgilidir.
dünyanın en ileri sanayileşmiş ülkesi İngiltere idi, Ayrıca koruma altına alınan endüstrilerin tem-
diğerleri ise henüz sanayileşme çabası içinde bu- silcileri, bunu bir hak olarak görme eğilimindedir.
lunuyorlardı. Her iki yazar da kendi ülkelerinde Dolayısıyla bu kesimde çalışan işçi ve işverenler
yeni gelişmekte olan endüstrilerin, ileri düzeyde sendikaları kanalıyla politik güçlerini kullanarak
gelişmiş İngiliz sanayii ile rekabete karşı korunma- tarifelerin kaldırılması yolundaki çabaları engelle-
ları gerektiğini savunmuşlardır. Benzer durum, hiç meye çalışabilirler.
kuşkusuz günümüzün az gelişmiş ülkeleri için de Korunan endüstrilerde maliyetlerin düşürül-
söz konusudur. mesi veya malların sürekli olarak dünya fiyatları-
Eleştiriler: Genç endüstriler tezinin dayandı- nın üzerinde satılması, yurt içi tüketicilerinin refah
ğı mantık oldukça güçlüdür. Her ülkede, belirli kaybına uğraması demektir. Diğer yandan, üretim-
bir koruyuculuktan sonra rekabetçi duruma gelen de optimum etkinlik sağlanamadığı için de ülkenin
birçok endüstriye rastlanabilir. Ancak bu uygula- kıt kaynakları israf edilmiş olur. Belirtmek gerekir
maların ekonomiye önemli maliyetler yükleyebi- ki bir endüstrinin korunması, onun mallarını ara
leceği de gözden uzak tutulmamalıdır. Bu olum- mal olarak kullanan öteki endüstrilerde de maliyet-
suz etkiler daha çok uygulamadaki aksaklıklardan leri yükseltir, dolayısıyla o kesimlerde de koruma-
kaynaklanırlar. cılık eğilimleri artar.
13
1
Dış Ticaret Politikası
Özetle, hükûmet yetkililerinin koruma isteyen için koruyucu dış ticaret önlemlerinden, sübvansi-
endüstrileri çok iyi değerlendirmeleri gerekir. Üreti- yon ve vergi önlemleri vb. den geçici olarak yarar-
cilerin, korumacılığın verdiği rahatlık içinde verim- lanılabilir. Sözü edilen ileri teknoloji endüstrileri,
liliği artıracak yöntemleri uygulamada isteksiz dav- yüksek risklerle karşı karşıyadır ve bu alanlarda öl-
ranmalarını önlemek için, maliyetlerdeki düşüşle çek ekonomilerinin gerçekleştirilebilmesi için bü-
birlikte gümrük tarifelerinin de indirilmesi yoluna yük hacimde üretim gerektirirler. Ancak başarılı ol-
gidilebilir. Bu da korunan endüstriler üzerinde sı- duklarında büyük ölçüde dışsal ekonomi sağlarlar.
nırlı bir hükûmet denetimini gerekli kılabilir.
Tarifeleri kaldırmanın bir yolu da bunları önce-
den belirlenen oranlarda aşamalı olarak indirmek Stratejik dış ticaret politikası: Sanayi-
ve belirli bir süre sonunda sınırlamaktır. Böylece, leşmiş bir ülkenin, gelecekteki hızlı büyü-
girişimciler tarifelerin gelecekte ne oranda düşü- mesi için kilit nitelikteki bazı endüstrileri
rüleceğini bugünden bilecekleri için ona uygun (elektronik, iletişim araçları vs. gibi) koru-
hareket eder, yani maliyeti düşürücü yol veya yön- yarak karşılaştırmalı üstünlük yaratmaya
temleri araştırırlar. Ancak bu ele alınacak endüstri- çalışması.
nin özelliklerine göre değişebilecek bir olaydır; bu
konuda genelleştirme yapmak güçtür.
Kısacası, stratejik ticaret politikası tezine göre,
ekonomide kilit endüstrilerin özendirilmesi dolayı-
sıyla sağlanan dışsal ekonomilerden bütün ülke ya-
dikkat rarlanır ve böylece de gelecekteki büyüme olanakları
Genç endüstri tezi de savunulan görüş az ge- yükselir. Görüleceği gibi, bu politika bir anlamda
lişmiş ülkelerde korumacı politikalar uygulama yukarıda incelenen genç endüstriler tezine benziyor
konusunda oldukça sağlam bir temele dayanır. ama onun gibi kalkınmakta olan ülkeler için değil,
Ancak hükûmetlerin siyasal çıkar hesaplarıyla sanayileşmiş ileri ülkeler için geliştirilmiştir. Ayrıca,
hareket etmeleri veya yeterli özeni göstermedik- bundan farklı olarak yüksek teknoloji endüstrilerine
leri durumlarda korunan endüstriler ülkenin sır- uygulanır. Bazı iktisatçılar, II. Dünya Savaşı’ndan
tında sürekli bir kambur oluşturabilirler. sonra Japonya’nın sanayi ve teknoloji alanındaki ba-
şarısını büyük ölçüde, uyguladığı stratejik sanayi ve
dış ticaret politikasına bağlarlar.
İktisadi kalkınma amacıyla koruyuculuğu ge- Japonya’da stratejik sanayi ve ticaret politika-
rektiren nedenler arasında genç endüstriler tezi sının örnekleri 1950’lerde çelik endüstrisinde,
tek faktör değildir. Bunun yanında, ihracat piya- 1970 ve 1980’lerde yarı geçişkenlerde görülmüştü.
salarında istikrarsızlık, ticaret hadlerinin tarım Avrupa’da ise 1970’lerde Concorde süpersonik uça-
ürünleri aleyhine dönmesi, özel maliyetlerin sosyal ğı, 1970 ve 1980’ lerde de Airbus uçaklarının ge-
maliyetleri yansıtmaması gibi nedenler üzerinde de liştirilmesinde bu uygulamalara rastlandı. ABD’ye
durulmaktadır. Bütün bu durumlarda kaynak et- gelince, bilgisayar çipleri gibi birçok yeni üründe
kinliğini gözden uzak tutmadan, ekonomik yapıyı kullanılan yarı geçişkenler piyasasını 1970’lerde bu
çeşitlendirecek ve sanayileşmeyi kolaylaştıracak bir ülke elinde tutuyordu. Japonlar 1970’lerin ortala-
koruyuculuk politikası izlemek gerekebilir. rından başlayarak, AR-GE’nin finansmanı, yatı-
rımlara vergi kolaylıkları sağlama, hükûmet-sanayi
iş birliğinin özendirilmesi ve iç piyasanın dış reka-
Stratejik Ticaret Politikası betten (ABD) korunması gibi yollarla bu endüstri-
Dış ticarette koruyuculuk aleyhindeki görüşler- yi geliştirme çabasına giriştiler. Bu sürecin sonunda
den bir diğeri de daha yeni sayılan stratejik ticaret Japonlar 1980’lerin ortalarında, önce ABD’nin yarı
politikasıdır. Bu görüşe göre sanayileşmiş bir ülke, geçişkenler piyasasını, sonra da tüm dünya piyasa-
korumacı önlemlerle, gelecekteki hızlı büyümesi larını ele geçirdiler.
için kilit kabul edilen yarı geçişkenler, bilgisayar, Bu tezin de bazı zayıf noktaları vardır. Önce başa-
iletişim araçları ve benzeri ileri teknoloji endüstri- rılı olabilecek, yani gelecekte büyük dışsal ekonomi
lerinde karşılaştırmalı üstünlük yaratabilir. Bunun doğuracak olan endüstrilerin seçimi, sonra da bunla-
14
1
Uluslararası Ticaret
rı destekleyecek uygun politikalara karar verilmesiyle çalışma düzeyini yükseltir. O nedenle ekonomik
ilgili sorunlar bulunmaktadır. Ayrıca bir ülke stra- duraklama içinde bulunan ülkeler işsizlik oranları-
tejik ticaret politikası uygular ve bunda da başarılı nı azaltmak için gümrük tarifelerini artırma yoluna
olursa, bu başarı öteki ülkelerin pahasına sağlanmış başvurabilirler.
olur. Dolayısıyla onlar da aynı yola başvurabilirler.
Çok sayıdaki ülke, aynı zamanda bu tür politikalar
uygularlarsa bu çabalar birbirini etkisizleştirir ve her İşsizliği önlemek: İşsizlik içindeki ülkeler
birinin sağlayacağı yararlar çok sınırlı kalır. belirli koşullarda tarifeler yoluyla işsizliği
azaltabilirler.
Dampinge Karşı Korunma
Gümrük tarifelerinin konulmasını gerektiren
Fakat ABD gibi dünya ekonomisinde önem-
başka bir neden de yabancı üreticilerin yaptıkları
li yeri olan ülkelerin, gümrük tarifeleri ile dış
dampinge karşı yerli üreticileri korumaktır. Hemen
ödeme açığı ve işsizlik sorunlarını çözümleyebil-
hemen tüm ülkelerde yasalar dampingin önlenmesi
me olanakları pek sınırlıdır. Çünkü bunların dış
için anti-damping vergilerinin konulmasını ön-
alımlarını kısmaları, diğer ülkelerin ihracatını
görür. Gelecek bölümde damping konusunda daha
azaltacak, dolayısıyla onlar da karşı önlemlere baş-
ayrıntılı bilgi verilecektir.
vuracaklardır. Bu durumda ise hiçbir ülke amacı-
na ulaşamaz. Bu politikalar özellikle 1930 Büyük
Dünya Depresyonu sırasında yaygın bir uygulama
Anti-damping vergisi: Ülkenin, yabancı
alanı bulmuştur.
ihracatçıların dampingin den korunmak
için koyduğu vergiye verilen ad. Bununla birlikte ufak ülkeler için durum biraz
daha esnektir. Dünya talebinin göreceli bakımdan
önemsiz bir bölümünü karşılayan bu ülkeler, güm-
Belirli Koşullarda Geçerli Olabilecek rük tarifeleri uygulasalar da başkaları üzerinde his-
sedilir bir etki yaratamazlar. Dolayısıyla bu ülkeler
Görüşler
için dış dünyada misilleme olasılığı daha düşüktür.
Devletin dış ticarete müdahale nedenleri arasın-
da gösterilen faktörlerden diğer bir bölümü aşağıda
açıklanmıştır. Bunların geçerliliği belirli koşullarla Ticaret Hadlerinin İyileştirilmesi
sınırlıdır. Yukarıda incelendiği gibi gümrük tarifeleri ti-
caret hadlerini ülke lehine değiştirerek ekonomik
refahı olumlu yönde etkileyebilir. Ancak bu da ger-
Ödemeler Bilançosunun
çekleşme olanağı pek sınırlı bir önlemdir.
İyileştirilmesi ve İşsizliğin Önlenmesi
İthalat kısıtlamaları, ithalat hacmini daralttığı
ölçüde dış dünyaya yapılan ödemelerin azalmasına, Ulusal Pazarlık Gücünü Artırma
böylece de dış açığın giderilmesine katkıda bulunur. Bu görüşe göre, yüksek gümrük tarifesine sahip
olan ülkeler, bu avantajlarını kullanarak, kendi ih-
raç mallarına yabancı ülke piyasalarında sağlanacak
Ödemeler bilançosunu iyileştirmek: Dış kolaylıklar karşılığında, tarifelerinde indirim yap-
açık içindeki ülkeler belirli koşullarda tari- ma yoluna gidebilirler. Oysa tarifeleri hâlen düşük
fe koyarak bu açıkları giderebilirler. olan ülkeler, verecek bu tür bir ödünleri bulunma-
dığından gümrük pazarlığında daha zayıf bir du-
Diğer yandan ithalatın daralması, toplam har- rumda kalırlar. Hiç kuşkusuz bu görüşün doğru
camaları yerli mallara (ithalata rakip endüstrilere) olabilmesi için tarife artışlarıyla ne kazanıldığı ve
doğru kaydıracağı için yurt içi üretimi, dolayısıyla ne kaybedildiğinin karşılaştırılması gerekir.
15
1
Dış Ticaret Politikası
Öğrenme Çıktısı
5 Genç Endüstri Tezini anlama ve ülkelere olan etkilerini değerlendirebilme
16
1
Uluslararası Ticaret
Fakat unutulmamalıdır ki ülkeler arası üretim maliyetleri eşitlenirse dış ticaretin temel dayanağı da or-
tadan kalkmış olur. Dolayısıyla, bu görüş de karşılaştırmalı üstünlük teorisi ve uluslararası uzmanlaşmanın
yararları ile çelişmektedir.
dikkat
Çoğunlukla sanayileşmiş ülkelerde gümrük tarifesi ve öteki önlemlerle korunmayı isteyen endüstriler
tekstil ve giyim gibi endüstrilerdir. Bu endüstrilerdeki işçi ve işveren sendikaları, endüstrilerinin kamuoyu
desteğini sağlamak için endüstrilerini korumanın ülkenin ulusal çıkarlarının bir gereği olduğunu söylerler.
Oysa gerçekte söz konusu olan onların bireysel çıkarlarının korunmasıdır ve bu da çoğu kez ülke çıkar-
larına ters düşer.
Öğrenme Çıktısı
6 Kişisel çıkarlara dayalı korumacılık yönündeki görüşleri açıklayabilme
17
1
Dış Ticaret Politikası
Ekonomik analizler serbest ticaretin dünyadaki kıt ekonomik kaynakların en etkin dağılımını sağlayan bir
yaklaşım olduğunu gösterir. Buna karşın, hükûmetlerin hiç müdahalede bulunmadıkları bir serbest dış ticaret
politikası hemen hemen hiçbir ülkede uygulanmamıştır. Gerek gelişmiş, gerek az gelişmiş ülkelerde hükûmetler
çeşitli hedefleri gerçekleştirmek için ülkenin dış ekonomik ilişkilerine müdahalede bulunurlar.
• Hükûmetin, ülkenin belirli dış ticaret akımlarını sınırlandırmak, tamamen önlemek veya tersine, özen-
dirmek amacıyla ya da bu işlemlerin yapılış biçimlerini düzenlemek üzere uygulamış oldukları sistematik
politikalara dış ticaret politikası adı verilir.
• Dünya ekonomisinin istikrarlı biçimde gelişmesi, önemli ölçüde büyük sanayileşmiş ülkelerin uyguladıkları
dış ticaret politikalarına bağlıdır.
Hükûmetler çeşitli amaçları gerçekleştirmek için ülkenin dış ekonomik ilişkilerine müdahalede bulunurlar.
Bunlardan bazıları şunlardır: Dış dengenin sağlanması, ulusal ekonominin korunması, ekonomik kalkınmanın
hızlandırılması, piyasa aksaklıklarının önlenmesi, liberal bir ekonomi politikası, iç ekonomik istikrar, hazineye
gelir yaratma, dış piyasalarda monopol yaratma, otarşi, sosyal ve siyasal nedenler vs.
Her politikanın hedeflerinin yanında bu hedefleri gerçekleştirecek belirli araçların bulunması gerekir. Uluslara-
rası ticaret politikasının hedefleri gruplandırılarak şöyle belirtilebilir: Tarifeler, miktar kısıtlamaları, görünmez
engeller, gönüllü ihracat kısıtlamaları, ihracatı özendirici önlemler, bağlı ticaret uygulamaları. Bunların içinde
en eski olanı gümrük tarifeleri ile miktar kısıtlamalarıdır. Diğerleri daha yeni zamanlarda ortaya çıkmıştır.
18
1
Uluslararası Ticaret
Geçmiş dönemlerde uluslararası ticaretin serbestleştirilmesi de “en fazla kayırılmış ülke” ülke kuralının önemli
yeri vardır. Eğer A ülkesi ile B ülkesi arasındaki ticaret anlaşmasında böyle bir hüküm yer alıyorsa, A ülkesi bir
başka ülkeye (C gibi) uyguladığı düşük tarife oranlarını, anlaşmaya taraf olan B ülkesine de tanımak zorundadır.
GATT anlaşmasında öngörülen temel ilkelerden birisi en fazla kayırılmış ülke kuralıdır.
XIX. yüzyılda dünyada oldukça liberal dış ticaret politikaları uygulanmıştır. 1930’larda ise tüm dünyada
hükûmetlerin ticarete müdahaleleri aşırı boyutlarda artmıştı. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra özellikle GATT’ın
çalışmalarıyla sanayi malları ticareti üzerindeki kısıtlamalar önemli ölçüde azaltılmıştır. 1973 Dünya Enerji Kri-
zinden sonra dünyada korumacı politikalar tekrar yaygınlaşmıştır. 1990’lardan sonra ise “Soğuk Savaş” dönemi
bitmiş ve küreselleşme akımları etkili olmaya başlamıştır.
Korumacılık Yönündeki
Görüşler
Genç endüstriler tezi az gelişmiş ülkelerde yeni kurulan endüstrilerin geçici bir süre dış piyasanın rekabetinden
korunmasını savunur. Bu süre içinde endüstri optimum üretim kapasitesine ulaşır; en son teknolojiler uygula-
nır ve sağlanacak içsel ve dışsal ölçek ekonomileri sayesinde maliyetler düşürülür ve endüstri dünya piyasaları
ile rekabetçi duruma gelir. Bu aşamada ise artık korumacılığa gerek kalmaz. Korumacılık doğru endüstrilere
uygulandığı ve aşamalı olarak genç endüstriler dış rekabete açıldığı takdirde olumlu sonuçlar verebilir. Ancak
uygulamaya çok özen göstermek gerekir.
Devletin dış ticarete müdahale etmesini savunan görüşlerden bir bölümü haklı nedenlere dayanır. Bu grupta
genç endüstrilerin korunması, ulusal savunma, stratejik ticaret politikası ve anti-damping vergisi gibi etkenler
yer alır. Bir grup görüşler ise belirli koşullar altında geçerli olabilecek niteliktedir. Bu grupta dış dengenin
sağlanması, reel üretimin büyümesi, işsizliğin azaltılması, ticaret hadlerinin iyileştirilmesi vs. gibi etkenler bu-
lunmaktadır. Bunlar, karşı ülkenin misillemede bulunmaması, tarife koyan ülkenin büyük ülke olması vs. gibi
koşullar gerektirir.
Bir grup nedenler ise ülke çıkarlarından çok firma veya endüstri çıkarlarının korunması ile ilgilidir. Sanayileşmiş
ülkelerde tekstil ve benzeri emek-yoğun endüstrilerde işçi ve işveren sendikalarının koruyucu önlemler alın-
masını sağlamak için hükûmete baskı yapmalarının temelinde bu etken yatar. Oysa ekonomik teori açısından
yapılması gereken sanayileşmiş ülkelerde bu gibi verimsiz endüstrilerde çalışan kaynakları verimliliği yüksek
alanlara aktarmak ve emek-yoğun alanlardaki koruyuculuğu kaldırmaktır.
19
1
Dış Ticaret Politikası
1 Ülkelerin dış ticaret akımlarını doğrudan sı- 7 Genç endüstriler tezinde öngörülen koruma-
nırlandırmak, özendirmek veya bu işlemlerin yapı- cılığın özelliği aşağıdakilerden hangisidir?
lış biçimlerini düzenlemek için uyguladıkları siste-
neler öğrendik?
A. XIX. asır boyunca B. I. Dünya Savaşı öncesinde A. Ülkenin yurt dışında damping yapmasına des-
C. 1980’li yıllarda D. 1990 sonrasında tek olmak
E. Büyük Dünya Depresyonu yıllarında B. Düşük fiyatlı yabancı mallardan yararlanmak
C. Yabancı üreticilerin yaptıkları dampinge karşı
yerli üreticileri korumak
6 Yeni kurulan bir endüstride maliyetlerin
yüksek olduğunu, bu nedenle bu endüstrinin op- D. Yabancı firmaların ülkeye yatırım yapmasını
timum üretim düzeyine ulaşıncaya kadar dış dün- sağlamak
yanın rekabetinden korunması gerektiğini savunan E. Faiz oranlarını artırmak
görüş aşağıdakilerden hangisidir?
A. Karşılaştırmalı Üstünlük Teorisi
B. Mutlak Üstünlük Teorisi
C. Sürekli Gelir Tezi
D. Singer-Prebisch Tezi
E. Genç Endüstriler Tezi
20
1
Uluslararası Ticaret
1. D Yanıtınız yanlış ise “Dış Ticaret Politikasının 6. E Yanıtınız yanlış ise “Genç Endüstri Tezi” ko-
Kapsamı” konusunu yeniden gözden geçiriniz. nusunu yeniden gözden geçiriniz.
Yanıtınız yanlış ise “Dış Ticaret Politikasının Yanıtınız yanlış ise “Belirli Koşullarda Geçer-
3. E 8. D
Araçları: Toplu Bakış” konusunu yeniden li Olabilecek Görüşler” konusunu yeniden
gözden geçiriniz. gözden geçiriniz.
Araştır Yanıt
1 Anahtarı
Politika belirli hedeflere ulaşmak için, belirli araçları kullanma becerisi veya
başarıdır. Buna göre bir politikada mutlaka hedefler ve araçlar bulunmalıdır.
Bu kural dış ticaret politikası için de geçerlidir. Dış ticaret politikasında da
Araştır 1 gümrük tarifeleri, kotalar, görünmez engeller vs. kullanılarak dış denge sağ-
lanmaya, ulusal endüstriler korunmaya, kalkınma hızı yükseltilmeye, iç piyasa
engelleri kırılmaya vs. çalışılır. Amaçların ve araçların ayrıntılı listesi için met-
ne bakılabilir.
Devletin dış ticarete müdahale için kullandığı geleneksel araç, gümrük ta-
rifeleridir. Ancak zamanla gümrük tarifelerinin etkisi azalmış, bunun yerine
çok sayıda yeni araç ve düzenlemeler ortaya çıkmıştır. Bu araçların başlıcala-
Araştır 3
rı; Gümrük Tarifeleri, Tarife-Dışı Araçlar (Miktar kısıtlamaları, Tarife ben-
zeri faktörler, Görünmez engeller, “Gönüllü” ihracat kısıtlamaları) İhracatın
Özendirilmesi ve Bağlı Ticarettir.
21
1
Dış Ticaret Politikası
Araştır Yanıt
1 Anahtarı
ABD’de geleneksel olarak tekstil, giyim, demir-çelik vs. gibi emek-yoğun en-
düstrilerin temsilcileri korumacılık yönünde lobi faaliyetinde bulunmuşlardır.
Amaçları kısıtlama önlemleri alınmasını sağlamak üzere hükûmeti ve Kongre
üyelerini etkilemekti. Bunu yaparken de sürekli biçimde ülkenin ulusal çıkar-
larının korumayı gerektirdiğini ifade etmişlerdir. Oysa gerçek durum bunun
Araştır 6 tam tersidir. Bunlar emek verimliliğinin düşük olduğu endüstrilerdir. Ulusal
çıkarlar açısından yapılması gereken bunları korumak yerine, bu endüstriler-
deki kaynakları emek verimliliğinin ileri olduğu öteki sektörlere aktarmaktır.
Bu, aynı zamanda az gelişmiş ülkelerin ihracatını artıracağı için bu ülkelerin
sanayileşmelerine de büyük destek sağlayacaktır. Ancak hükûmetler siyasi ne-
denlerle bu konuda radikal kararlar alamamışlar, çoğu kez sektör isteklerine
boyun eğmişlerdir.
22
1
Uluslararası Ticaret
Kaynakça
Beth V. Yarbrough and Robert M. Yarbrough. (1994). Kalaycıoğlu, S. (1991). Dış Ticarette Korumacılık ve
The World Economy: Trade and Finance, (3rd. Ed). Liberasyon. İstanbul: Beta Yayıncılık.
The Dryden Press.
Neumark, F. (1938). Dış Ticaret Siyaseti. Çev. Sabri F.
Corden, W. M. (1974). Trade Policy and Economic Ülgener, İstanbul: İktisat Fakültesi Yayını.
Welfare. London: Oxford University Press.
Salvatore, D. (2008). International Economics,
Corden, W.M. (1971). The Theory of Protection. (7rd.d.). New York: Prentice-Hall.
London: Oxford University Press.
Seyidoğlu, H. (2020). Uluslararası İktisat: Teori,
Corden, W. M. (1992). International Trade Theory and Politika ve Uygulama (22. Baskı). İstanbul: Güzem
Policy, Edward Elgar, Brookfield, Vt. Can Yayınları.
Dennis, R. Appleyard ve Alfred J. Field, Jr. (2001). Şiir, E.Y. (1992). Dış Ticaret Kuramlarının Evrimi.
International Economics. New York. McGraw-Hill. Ankara: Gazi Üniversitesi Yayını.
Franklin R. Root. (1984). International Trade and
Investment. (5rd. Ed.). South Western.
23
Bölüm 2
Gümrük Tarifeleri
Tarifelerin Geleneksel Amaçları:
Hazineye Gelir Sağlama ve Yerli Sanayiyi
1 2
öğrenme çıktıları
3 4
Gümrük Vergisinin Ekonomik Etkileri Tarifesi
3 Gümrük tarifelerinin dar ve geniş açıdan 4 Optimum gümrük tarifesini açıklayabilme
ekonomiye etkilerini değerlendirebilme ve örneklendirilmesi
5
5 Belirli oranda bir gümrük tarifesinin
gerçekte yurt içi üretime ne oranda koruma
sağladığını açıklayabilme
Anahtar Sözcükler: • Gümrük Tarifesi • Spesifik Tarife • Ad Valorem Tarife • Üretici Rantı
• Tüketici Rantı • Optimum Tarife • Etken Koruma • Negatif Koruma
24
2
Uluslararası Ticaret
25
2
Gümrük Tarifeleri
rine uygulanan gümrük tarife oranları konusunda, daha somut bilgiler edinebilmek için Tablo 2.1’e bakı-
labilir. Buradan görüleceği gibi gelişmiş ülkelerin 2000’li yıllar da sanayi mallarına uyguladıkları tarifeler
yüzde 2-3 dolaylarına indirilmiştir. Az gelişmiş ülkelerde ise bu oranlar daha yüksek düzeylerdedir.
Tablo 2.1 Seçilmiş Bazı Gelişmiş ve Gelişmekte Olan Ülkelerde Sanayi Malları Üzerindeki Tarife Oranları (%), 2018
Gelişmiş Ülkeler Tarife Oranı Gelişmekte Olan Ülkeler Tarife Oranı
Hong Kong, Çin 0 Meksika 5,8
Singapur 0 Türkiye 5,8
Norveç 0,5 Kırgızistan 6,1
İsviçre 1,8 Rusya Federasyonu 6,1
Kanada 2,1 Kore, Güney 6,7
Yeni Zelanda 2,1 Tacikistan 7,3
Japonya 2,5 Güney Afrika 7,6
Avustralya 2,7 Endonezya 8,0
ABD 3,1 Çin 8,8
Ukrayna 3,7 Pakistan 11,9
Avrupa Birliği (28) 4,2 Hindistan 13,6
Kazakistan 5,8 Brezilya 13,9
Bosna-Hersek 5,8 Zambiya 16,0
Kaynak: WTO, ITC, UNCTAD, World Tariff Profiles, 2019, ss. 20-24
Tablo 2.1’de örnek olarak seçilen bazı ülkelerde sanayi malları üzerindeki tarife oranları gösterilmiştir.
Tablodan dikkati çekmiş olduğu gibi, ülkeler arasında uygulanan tarife oranları arasında önemli farklar
vardır. Örneğin yüzde olarak bu oranlar Hong Kong’da sıfırken Norveç’te 0.5, İsviçre’de 1.8, Japonya’da
2.5, ABD’de 3.1 ve AB’de 4.2’dir. Gelişmekte olan ülkelere bakıldığında ise Türkiye’de 5.8, Endonezya’da
8.0, Çin’de 8.8 ve Brezilya’da 13.9’dır.
Bu oranların sanayi ürünleri ithalatıyla ilgili olup tarım ürünlerini kapsamadığını hatırlatmak gerekir.
Çoğunlukla tarım ürünlerinde bu oranlar daha yüksektir. Ayrıca, tarım ürünleri ticaretini engelleyen çeşitli
programlar vardır; tarımsal destekleme programları, telafi edici vergiler, ithalat vergileri vs. gibi. Bundan
başka ortalama vergi oranlarının düşük olması tüm sanayi ürünleri üzerindeki vergilerin de düşük oldu-
ğu anlamı taşımaz. Çünkü özellikle az gelişmiş ülkelerin ihracatçısı oldukları emek-yoğun sanayi malları
üzerindeki tarifeler oldukça yüksektir. Bütün bunlardan ayrı olarak sanayi ürünlerinin dünya ticaretini
sınırlandıran tek etken gümrük vergileri de değildir. Çünkü kamu düzeni, halk sağlığı, çevre korunması
vs. gibi nedenlerle konulan teknik, idari ve yasal standartlar da dolaylı olarak ticareti sınırlandıran önemli
birer etken konumundadır.
Gelişmiş ülkelerde ve bir ölçüde az gelişmiş ülkelerde görülen tarife indirimleri GATT’ın 1994 tarihin-
de sonuçlanan Uruguay toplantılarında alınan bağlayıcı kararların bir sonucudur. Bununla birlikte, hatır-
latmak gerekir ki sanayileşmiş ülkelerle ilgili olarak tabloda görülen nispeten düşük oranlar, bazı gerçekle-
rin de gözden kaçmasına neden olmaktadır. Çünkü bunlar genel ortalamalardır. Oysa bu ülkelerde hâlen
hassas sektör olarak kabul edilen tekstil, giyim, ayakkabı, seyahat valizleri, elektrikli makineler vs. gibi
özellikle az gelişmiş ülkelerin ihraç ettikleri mallara karşı uygula-
nan tarife oranları çok daha yüksektir. Ayrıca da gelecek bölümlerde
görüleceği gibi, tarife oranları ham maddelerden yarı işlenmiş ve Hassas sektörler: Sanayileşmiş
mamul mallara doğru çıkıldıkça yükselen (tarifelerin kademeleşme- ülkelerde, tekstil, giyim, oyuncak
si) bir eğilim göstermektedir. Bu da az gelişmiş ülkelerin mallarını vs. gibi emek yoğun endüstriler.
mamul durumda ihraç etmelerini güçleştirici bir etkendir.
26
2
Uluslararası Ticaret
dikkat
Dünya sanayi malları üzerindeki tarifelerin ortalama olarak azaltılması, yeni sanayileşmekte olan
ülkelerin de bu serbestlikten yararlanarak sanayileşmiş ülke piyasalarına kendi ihraç ürünlerini daha
kolay ve kısıtlanmamış biçimde ihraç edebildikleri anlamına gelmemektedir.
Öğrenme Çıktısı
1 Spesifik ve ad valorem tarifeyi tanımlayabilme
27
2
Gümrük Tarifeleri
Bir malın ithalinden o malın yüksek yurt içi fi- Spesifik vergiler birim ve ağırlık gibi malların
yatı ile ondan düşük dünya fiyatı arasındaki fark fiziki birimleri üzerinden alınırlar. Örneğin otomo-
tutarında veya daha yüksek ölçüde bir vergi alın- bil başına 1.000$ veya petrolün variline 20$ vergi
ması, ithalatı tümden önler ve bu durumda söz konması gibi. Ad valorem vergiler ise malın değeri-
konusu mala tam bir koruma sağlanmış olur. Bu nin belirli bir yüzde oranı şeklindedirler. Otomobil
derece yüksek olan gümrük vergilerine yasaklayıcı ithalatından, söz gelişi C.I.F. değerin yüzde 80’i
vergi denir. Bundan daha düşük oranda bir vergi oranında vergi alınması gibi.
konulması durumunda ise bir miktar ithalat yapıl-
ması sürdürebileceği için, kısmi bir koruma sağlan-
ması söz konusudur. Burada her ne kadar asıl amaç
yerli sanayiyi korumak ise de aynı zamanda yapılan Ad valorem tarife: İthal malının fiyatının
ithalat ölçüsünde hazineye bir gelir sağlanmış olur. belirli bir yüzdesi biçiminde alınan güm-
Gümrük vergilerinin çoğunluğu bu şekilde hem rük vergisidir.
koruma hem de gelir etkisi doğururlar.
Spesifik vergiler, malın fiziki birimi gibi objek-
tif kıstaslara dayandıklarından uygulamaları ko-
Yasaklayıcı tarife: Uygulandığı malın it- laydır. Ancak bunlar vergide adalet ilkesi ile bağ-
halini sıfıra düşürecek kadar yüksek oranlı daşmazlar. Çünkü malın farklı değerdeki kaliteleri
tarife. arasında bir ayrım yapılmaz. Ucuz kalitede mal
ithal edenlerle pahalı kalitede mal ithal edenler hep
aynı vergiyi öderler. Söz gelimi, Mercedes veya VW
Fakat bu iki amaçtan tek başına birisine hizmet ithalinde aynı miktar vergi alınması örneğini ve-
eden vergiler de vardır. Örneğin, yurt içinde üre- rebiliriz. O nedenledir ki spesifik vergiler ithalatı,
timi hiç yapılmayan mallardan alınan vergi yalnız kalitesi düşük ucuz mallardan pahalı mallara doğru
gelir sağlamak için konulmuştur. Türkiye’de kah- kaldırabilirler.
veden alınan gümrük vergisi buna örnek gösterile- İkinci olarak, spesifik vergiler enflasyonda ad
bilir. İthalatı sıfıra indirecek kadar yüksek gümrük valorem vergiler kadar dış koruma sağlamazlar.
vergileri ise tümüyle yerli sanayiyi koruma amacına Bunlar, birim başına sabit bir miktar oldukları için
hizmet eder; burada gelir etkisi söz konusu değildir. fiyatlar yükseldikçe verginin fiyata oranı da düşer.
Gümrük tarifeleri ithalatı kıstığı ölçüde ödeme- Oysa ad valorem vergiler, değer üzerinden alındık-
ler dengesi açığını kapatıcı etki yapar. Bazı ülkeler larından artan fiyatlara aynı oranda uygulanırlar,
bu amaçla da tarife koymak yoluna gidebilirler. yani verginin koruma gücü değişmez. Yukarıda
Gümrük vergileri, ödemeler bilançosundan baş- belirtilen özelliklerden ötürü, spesifik vergiler daha
ka, içte ve dışta çalışma düzeyi, reel ulusal gelir ve çok aynı kalitedeki standart ürünlere (örneğin ta-
dış ticaret hadleri gibi bir dizi değişken üzerinde rım ürünleri ve madenler), ad valorem vergiler ise
önemli etkiler doğurabilirler. Aşağıda, önce güm- kalite ve fiyat farklarının önemli olduğu mallara
rük vergilerinin hangi esasa göre konulduğunu ele (ileri teknoloji içeren sanayi ürünleri) uygulanırlar.
alalım: Ad valorem vergilerin bu üstünlüklerine karşın
bazı güçlükleri de vardır. Bu vergilerin uygulanabil-
Gümrük Vergilerinin Konuluş Esasları mesi için, her şeyden önce malların değerinin be-
lirlenmesi gerekir. İthal mallarının üretildiği fabri-
Gümrük vergileri spesifik ve advalorem temel
kada, satış yerlerinde, taşıma aracında veya sınırdan
üzerinden alınabilirler. Bir de bunların ikisini bir-
girdiği andaki fiyatları birbirinden farklılık gösterir.
leştiren karma vergiler vardır.
Gümrük vergisi uygulanırken yukarıdakilerden
hangisi temel alınacaktır? Bu konuda F.O.B. fiyat ve
C.I.F. fiyat olmak üzere başlıca iki uygulama vardır.
Spesifik tarife: İthal mallarının fiziki biri- Birincisi (F.O.B.: free on board: güvertede teslim),
mi başına sabit miktarda alınan bir güm- malın ihracatçının limanında, gemiye yüklendiği
rük vergisidir. andaki fiyatıdır; maliyet ile malın geminin güver-
28
2
Uluslararası Ticaret
Öğrenme Çıktısı
2 Tarifelerin geleneksel amaçlarını açıklayabilme
29
2
Gümrük Tarifeleri
Bir mal üzerine gümrük vergisi konulması, o Bu etkiler bir şekil yardımıyla incelenecektir. Bu
malın yurt içi fiyatının yükselmesine yol açar. İç amaçla ele alınan ülkenin ufak bir ülke olduğu var-
fiyatların artması ise malın yerli üretiminin geniş- sayılmıştır. O bakımdan, gümrük vergisi konulan
lemesine, tüketiminin kısılmasına ve millî gelirin malın yurt içi fiyatı serbest dünya fiyatlarına göre
ilgili endüstride çalışan üreticilere doğru yeniden (taşıma giderleri sıfır), vergi tutarı kadar yükselir.
dağıtılmasına neden olur. Ayrıca, vergiler malın Şekil 2.1’de AA ve TT ele aldığımız malın arz
ithalatını sıfıra indirecek kadar yüksek olmadığı ve talep eğrileridir. Serbest dünya fiyatı 0P1’dir. Bu
sürece, devlet hazinesine de bir gelir sağlanır. Kısa- fiyattan yurt içi tüketim, 0 R’ye eşittir. Bu miktarın
cası, bir mal üzerine konulan gümrük vergileri, dar 0K kadarı yurt içinde üretilmekte, geri kalan KR
anlamda beş farklı etki ortaya çıkartır. Bunlar üre- miktarı ise ithalat yoluyla dışarıdan sağlanmakta-
tim, tüketim, dış ticaret, gelir dağılımı ve hazineye dır. Malın birimi başına P1P2 miktarında spesifik
gelir sağlama etkileridir. bir vergi (veya tutarı buna eşit bir ad valorem vergi)
konulduğunda yurt içi fiyat 0P2’ye, yurt içi üre-
tim de KS kadar artarak 0S’ye yükselir. Tüketim ise
UR kadar azalarak 0U olur. İthalat da SU (=MN)
Dar anlamdaki etkiler: Gümrük tarife-
ya düşer. Aşağıda göreceğimiz gibi, ithalattaki da-
lerinin mikro ekonomik etkileridir; beşe
ralmanın UR kadar kısmı tüketimdeki azalmadan,
ayrılır: üretim, tüketim, dış ticaret, gelir
KS kadar kısmı da yerli üretimin ithalatın yerine
ve gelir dağılımı etkileri.
geçmesinden kaynaklanır.
Fiyat
Serbest ticaret koşulları altında
A dünya fiyatı 0P1’dir. Taşıma gi-
T
F derlerinin ihmal edilmesi duru-
munda iç fiyatlar da 0P1 olur.
P1P2 miktarında bir tarife ko-
P3 nulunca KS üretim etkisini, UR
tüketim etkisini, KS + UR dış ti-
M N caret etkisini, c alanı gelir etkisini
P2
d K c b ve d alanı gelir dağılımı etkisini
P1 a R
S U
gösterir. Kalan a alanı tarifelerin
A toplumsal üretim etkisi, b alanı
T da toplumsal tüketim etkisini
yansıtır.
0 K S U R Miktar
Üretim Etkisi
Gümrük vergilerinin ithal malının iç fiyatını yükseltmesi, ithalata rakip üreticileri dış piyasanın reka-
betinden koruyarak yerli üretimin artmasına yol açar. Buna koruma etkisi de denir.
Şekilde fiyatların 0P1’den 0P2’ye yükselmesi ile yerli malın üretimi K’den S’ye çıkmıştır. Çünkü üre-
ticiler bu yüksek fiyatlardan üretimdeki genişlemenin doğurduğu maliyet artışını karşılayabilirler. Doğal
olarak, söz konusu malın arz esnekliği ne kadar yüksek olursa (arz eğrisinin yatıklaşması) belirli bir fiyat
artışının sağladığı üretim genişlemesi de o kadar fazla olur.
Tarifelerin koruyuculuğu altında malın yurt içi üretimini artırmak kaynakların israf edilmesine yol aça-
bilir. Serbest ticareti savunanlar ağırlıklı olarak bu nokta üzerinde dururlar. Çünkü yukarıda belirttiğimiz
gibi yerli üretimdeki her birim artış daha yüksek bir reel maliyeti gerektirir. Başka bir deyişle, üretimde
kullanılan her yeni birim kaynağın verimliliği bir öncekinden daha düşüktür. Ya da her yeni üretim bir
öncekinden daha fazla kaynak kullanılmasını gerektirir.
30
2
Uluslararası Ticaret
31
2
Gümrük Tarifeleri
Bu açıklamadan sonra, yeniden grafiğe döne- rilerin arz eğrisi belirli bir üretim hacmine kadar
lim. İthalata rakip endüstride üretim hacmi 0K pozitif değil, büyük bir olasılıkla negatif eğimli
iken marjinal firmanın üretici rantı sıfırdır. Fiyat- olacaktır. Yeni kurulan bir endüstrinin, maliyet-
lar 0P2’ye yükselince bu firma da bir üretici rantı lerini düşürerek dünya piyasalarında rekabetçi bir
elde etmeye başlar. Bunun gibi, endüstriye yeni duruma geçmesi, ancak bu koşullar altında müm-
giren her firma, verimliliği ölçüsünde normal-üstü kün olur. Böyle olunca bu gibi endüstriler için bir
kâr sağlar. Fakat yine piyasaya en son girenin mar- toplumsal üretim kaybının ortaya çıkması söz ko-
jinal maliyeti piyasa fiyatına eşitlenir. Bu noktada nusu olmayacaktır.
endüstri dengesi yeniden sağlanır ve marjinal firma Bunun gibi, tüketiciler de, bugün için bir re-
için normal üstü kazanç sıfıra eşit olur. Üretilen her fah kaybına uğramış olsalar da, gelecekte göreceli
birim başına elde edilen rant arz eğrisi ile piyasa olarak düşük fiyatlardan daha kaliteli mal tüketme
fiyatı doğrusu arasındaki dikey farka eşittir. Buna olanağına kavuşabilirler. Başka bir deyişle, tarifeler
göre gümrük tarifesinin, fiyatları 0P1’den 0P2’ye dolayısıyla bugünkü bir toplumsal refah kaybı pa-
yükseltmesi ile üreticilerin sağladıkları toplam rant hasına, ilerde daha yüksek bir toplumsal refah artı-
geliri “d” yamuk alanı tutarındadır. şı gerçekleştirilebilir. Bu nokta özellikle az gelişmiş
Önceki bölümlerde yapılan açıklamalardan ha- ülkeler için büyük önem taşır.
tırlanacağı gibi, serbest ticaret ihracat kesiminde, Bu düşüncelerle az gelişmiş ülkelerde gümrük
koruyuculuk ise ithalata rakip kesimlerde çalışan tarifeleri ve öteki kısıtlayıcı araçlar iktisadi kal-
faktörlerin gelirini yükseltir. O bakımdan çoğul- kınmanın bir aracı olarak yaygın kullanım alanı
cu demokratik toplumlarda, genellikle dış piyasa- bulmuştur. Ancak yine de tarifelerin az gelişmiş
nın rekabetine dayanamayan endüstrilerdeki işçi ülkeler açısından burada değinildiği gibi olumlu
ve işveren kuruluşları, hükûmeti ve parlamentoyu sonuçlar vermesinin, korumanın kalkınma üze-
etkileyerek ürettikleri malların gümrük tarifeleriyle rinde olumlu etkiler doğurmasına bağlı olduğunu
korunmasını sağlamaya çalışırlar. Sahip oldukları göz önünde bulundurmak gerekir. Geçen bölümde
oy potansiyeli bu konuda büyük bir baskı aracıdır. genç endüstriler tezi incelenirken bu koşullar üze-
Şekil açısından ifade etmek gerekirse, bu alan- rinde ayrıntılı olarak durulmuştu.
daki yarışmanın amacı “d” alanının genişletilmesi-
ni sağlamaktır. Fakat gümrük tarifeleri ekonominin
tümü üzerine bir maliyet (üretim ve tüketim ka-
yıpları) yükler. Dolayısıyla, koruyucu uygulamalar
dikkat
bir sınıfı yararlandırmış olsa bile, bir bütün olarak Gümrük tarifelerinin toplumsal üretim ve tü-
toplumsal refahın düşmesine yol açabilir. ketim maliyeti doğurması biçimindeki analizler
özellikle sanayileşmiş ülkeleri ilgilendirir. Yeni
Az Gelişmiş Ülkelerde Tarifeler ve sanayileşmiş ülkeler için bugün için toplumsal
Kalkınma maliyetler olsa da ekonomi rekabetçi güç kazan-
dıkça bu maliyetler ortadan kalkabilir.
Yukarıda yapılan analizler Batılı literatürde ya-
pılan standart nitelikteki analizlerdir ve bunlar daha
çok sanayileşmiş ülkelerle ilgilidir. Oysa konuya sa-
nayileşmekte olan ülkeler açısından bakıldığında Makroekonomik Etkiler (Genel Denge
farklı sonuçlarla karşılaşılabilir. Çünkü sanayileş- Etkileri)
menin başlangıcındaki ülkeler için korumacılık hiç Yukarıda belirtildiği gibi tarifelerin yalnız hedef
değilse belirli bir süre için zorunlu olabilir. alınan piyasa üzerindeki dolaysız değil, onu izleye-
Aşağıda genç endüstriler tezinde de incelenece- rek diğer piyasalar üzerinde doğuracağı ikincil etki-
ği gibi, az gelişmiş ülkelerde gelişmeye elverişli en- lerin incelenmesi durumunda genel denge yaklaşı-
düstrilerin korunması ve böylece üretim hacminin mı uygulanmış olur. Ekonominin tümü üzerinde
genişletilmesi, önemli derecede ölçek ekonomile- ortaya çıkan bu etkilere makroekonomik etkiler de
rine yol açarak, uzun dönemde maliyetlerin düş- denir. Bu etkileri aşağıdaki gibi inceleyebiliriz:
mesine olanak sağlar. O nedenle bu gibi endüst-
32
2
Uluslararası Ticaret
33
2
Gümrük Tarifeleri
Öğrenme Çıktısı
3 Gümrük tarifelerinin dar ve geniş açıdan ekonomiye etkilerini değerlendirebilme
34
2
Uluslararası Ticaret
tir? Gümrük tarifesi ticaret hacmini daraltır ve bu şekilde 0P1’in 0P0’a göre daha dik olmasından da
ülkenin teklif eğrisini 0A1 biçiminde sola kaydırır. anlaşılacağı gibi, bilgisayarın göreceli fiyatını yük-
Yeni denge noktası P1 olmuş ve ticaret hadleri 0P1 seltmektedir. Büyük ülkenin yukarıda açıklanan
biçiminde Amerika’nın lehine değişmiştir. monopolcü-monopsoncu gücüne karşılık, küçük
Görüleceği gibi ABD, gümrük tarifesi koyarak ülkeler tam rekabete daha yakın koşullar altında
dünya piyasalarındaki monopolcü-monopsoncu faaliyet gösterirler. Yani fiyatları etkilenmezler.
durumundan yararlanmış ve ticaret hadlerini yük- Bunu yukarıdaki şekil üzerinde de açıklayabili-
seltmiştir. Bu ülke bilgisayar piyasasında mono- riz. Örneğin eğer ABD küçük bir ülke olsaydı,
polcü, otomobil piyasasında ise monopsoncu güce ilk durumda 0A0 bu ülkenin teklif eğrisini temsil
sahiptir. Tarife konulması ile ticaret hadlerindeki ederken, 0P0 ticaret hadleri doğrusu aynı zaman-
yükselmenin mekanizması ise şöyledir: Tarifeden da karşı ülkenin teklif eğrisi durumunda olacaktı.
sonra bu ülkenin ilk ticaret hadlerinden yapmak Böylece gümrük tarifesi sonucu ABD’nin teklif
istediği ticaret hacmi 0P0’dan 0E’ye düşmektedir. eğrisi 0A1 şeklinde sola doğru kayarken dış ticaret
Diğer bir deyişle, ABD’nin bilgisayar ihracat arzı hacmi 0P0’dan 0E’ye inecek fakat dış ticaret had-
B0B1 kadar, otomobil ithalatı talebi de G0G1 ka- leri değişmeyecekti. Yabancı teklif eğrisi buradaki
dar azalmaktadır. Böylece dünya piyasalarında or- gibi doğrusal olduğu sürece ticaret hadleri sabit
taya çıkan bilgisayar kıtlığı ve otomobil bolluğu, kalır.
Otomobil
0 B1 B0 Bilgisayar
35
2
Gümrük Tarifeleri
Öğrenme Çıktısı
4 Optimum gümrük tarifesini açıklayabilme ve örneklendirilmesi
36
2
Uluslararası Ticaret
Tj − aij.Ti
Zj =
1− aij Tj : j nihai malı üzerindeki tarife oranı
Ti: i ithal girdisi üzerindeki tarife oranı
aij: Tarife yokluğunda ithal girdinin nihai malın değerine oranı
Daha önce sözlü olarak açıkladığımız ilişkiler yukarıdaki formül üzerinde açıklıkla görülmektedir.
Buna göre Zj oranı, Tj ile doğru ve Ti ile ters orantılıdır. Yani, etken koruma, nihai mal üzerindeki tarife
oranı ile doğru fakat girdiler üzerindeki tarife oranı ile ters orantılı bir ilişki içindedir.
Ayrıca, etken koruma oranı ithal girdilerin nihai malın serbest piyasa değeri içindeki payından (aij ) da
etkilenmektedir. Ancak bu etkinin yönü belirsizdir.
Dikkat etmek gerekir ki kullanılan girdilerin fiilen ithal edilmeleri ile yurt içinde ithalata rakip en-
düstrilerde üretilmeleri arasında etken koruma açısından bir fark yoktur. Çünkü ikinci durumda, aynen
nihai malda olduğu gibi, ithal girdiler üzerine tarife konulması, bunların yurt içinde üretilen benzerlerinin
fiyatını yükseltecektir.
37
2
Gümrük Tarifeleri
Yaşamla İlişkilendir
AB’de Bazı Tarımsal Ürünlerin Nominal ve Etken Koruma Oranları 2003 (%)
Kaynak: Antimiani, Conforti and Salvatici, “The Effective Rate of Protection of European Agrifood
Sector,” (Capri, Italy, 2003).
38
2
Uluslararası Ticaret
Öğrenme Çıktısı
5 Belirli oranda bir gümrük tarifesinin gerçekte yurt içi üretime ne oranda koruma
sağladığını açıklayabilme
39
2
Gümrük Tarifeleri
1 Spesifik ve ad valorem
tarifeyi tanımlayabilme
öğrenme çıktıları ve bölüm özeti
2 Tarifelerin geleneksel
amaçlarını açıklayabilme
Tarifelerin Geleneksel Amaçları: Bir mal üzerine konulan tarife iç fiyatları yükselterek malın iç
Hazineye Gelir Sağlama ve Yerli üretimini artırır (üretim etkisi), tüketimini azaltır (tüketim et-
Sanayiyi Koruma
kisi) ve böylece ithalatını da daraltmış olur (dış ticaret etkisi).
İthalat sıfıra inmediği sürece tarifeler hazineye bir vergi geliri
sağlar (gelir etkisi). Ayrıca geliri de yurt içi tüketicilerden yurt
içi üreticilere doğru yeniden dağıtır (gelir dağılımı etkisi). Yurt
içi üreticilere aktarılan bu gelir aslında bir üretici rantıdır.
Tarifeler, üretimin daha yüksek maliyetten (kaynak verimlili-
ğini düşürerek) artırılmasını sağladığı için topluma bir üretim
maliyeti yüklerler. Diğer yandan, içeride yükselen fiyatlar ne-
deniyle tüketici rantının bir bölümü yok olur. Bu da tarifelerin
toplumsal tüketim maliyetini ifade eder.
Bununla birlikte kalkınmakta olan ülkelerde tarifeler konuldu-
ğu anda bir üretim ve tüketim maliyeti ortaya çıksa da zamanla
korunan endüstri rekabetçi duruma geldikçe bu maliyetler sona
erecektir. Makroekonomik etkiler tarifelerin ekonominin bü-
tünü üzerinde doğurduğu etkilerdir. Bunlara örnek olarak dış
ödemeler bilançosunun sağlanması, reel ulusal üretim ve istih-
damın artması ile dış ticaret hadlerinin iyileşmesi gösterilebilir.
Ancak bu etkilerin ortaya çıkması için karşı ülkelerin misilleme
yapmaması, ülkenin büyük ülke olması vs. gibi koşullar gerekir.
Bir ülke ulusal gelirini artırmak ve işsizliğini azaltmak için tari-
felerini yükselttiğinde, zarara uğrayan ülkeler de aynı yola baş
vuruyorlarsa ortaya bir gümrük savaşı çıkmış olur. Bundan da
hiçbir ülke kazançlı çıkmaz, tersine tümü birden kaybeder.
40
2
Uluslararası Ticaret
Ticaret Hadleri ve Optimum Bir büyük ülke gümrük tarifesi koyarak dış ticaret hadlerini le-
Gümrük Tarifesi hine değiştirebiliyorsa, bu tarife artışlarının bir sınırı olacaktır.
Bu da optimum tarife oranı olarak adlandırılır. Optimum tarife
ticaret hadlerindeki iyileşme ile dış ticaret hacmindeki daralma
karşısında ülke refahını maksimum yapan tarife oranıdır.
41
2
Gümrük Tarifeleri
1
İktisadi birleşme hareketleri aşağıdakilerden 7 Aşağıdakilerden hangisi tarife koyarak işsizlik
hangisinin uygulama alanını daraltmaktadır? sorunlarının çözümlenebilmesini engelleyen ne-
neler öğrendik?
42
2
Uluslararası Ticaret
Yanıtınız yanlış ise “Tarifelerin Geleneksel Yanıtınız yanlış ise “Ticaret Hadleri ve Op-
3. D 8. D
Amaçları: Gelir Sağlama ve Yerli Sanayiyi Ko- timum Gümrük Tarifesi” konusunu yeniden
ruma” konusunu yeniden gözden geçiriniz. gözden geçiriniz.
Yanıtınız yanlış ise “Gümrük Vergilerinin Yanıtınız yanlış ise “Ticaret Hadleri ve Op-
4. D 9. A
Konuluş Esasları” konusunu yeniden gözden timum Gümrük Tarifesi” konusunu yeniden
geçiriniz. gözden geçiriniz.
43
2
Gümrük Tarifeleri
Araştır Yanıt
2 Anahtarı
Gümrük tarifelerinin çok eski ve çok yaygın müdahale aracı olmasının temel
nedeni, bunların gelir etkisiyle ilgilidir. Günümüzde de özellikle az gelişmiş
Araştır 2 ülkelerde devlet hazinesi gelirlerinin önemli bir bölümü tarife gelirlerinden
sağlanmaktadır.
Büyük bir ülke tarife koyarak dış ticaret hadlerini kendi lehine değiştirmeyi
başarsa bile, bunun bir de olumsuz sonucu vardır. O da tarifelerin dış ticaret
hacmindeki daralmanın refahı düşürücü etkidir. Bu iki ters etki karşısında
Araştır 4 ülke o şekilde bir vergi oranı uygulanacaktır ki vergideki artışın neden oldu-
ğu dış ticaret haddini iyileştirici etki, ticaret hacmindeki daralmanın neden
olduğu refah düşüşüne eşit olsun. Bu orandaki bir vergiye optimum gümrük
vergisi adı verilir.
Etken koruma, bir mal üzerine konulan tarifenin (nominal tarife), o malın
benzerlerini üreten yurt içi endüstrilere sağlamış olduğu gerçek korumayı ifa-
de eder. Bu da tarifeler nedeniyle yaratılan yurt içi katma değerin, tarife ko-
Araştır 5
nulmadan önceki katma değerden ne oranda yüksek olduğuna bağlıdır. Etken
koruma nihai mal üzerine konulan tarife oranı ile doğru, o malın üretiminde
kullanılan girdiler üzerindeki tarife oranları ile ters orantılıdır.
44
2
Uluslararası Ticaret
Kaynakça
Balassa B.et al. (1971). The Structure of Protection in Steven Husted and Michael Melvin. (1990).
Developing Countries, John Hopkins University International Economics, New York. Harper and
Press. Row.
Bhagwati, J. N. (1988). Protectionism, Cambridge Laird, S. ve Years, A. (1990). Quantitative Methods
Mass.: M.I.T. Pres. for Trade Barrier Analysis, New York: New York
University Press.
Carbaugh, R.J. (1989). International Economics,
Wadsworth Publishing. Laird S. ve Yeats, A. (1990). Trends in Nontariff
Barriers of Developed and Developing Countries,
Corden, W. M. (1990). Trade Policy and Economic
1965-1986, Weltwirtschaftliches Archiv.
Welfare, London: Oxford University Press.
Rodrik, D. (1995). Political Economy of Trade Policy,
Grubel, H. G.ve Johnson, H. G.(1971). Effective
Amsterdam, Elsevier. G. M. Grossman and K.
Tariff Protection, Geneva: United Nations.
Rogoff, eds., Handbook of International Economics,
Husted, S. ve Melvin, M.(1990). International Vol. III.
Economics, New York: Harper and Row.
Salvatore,D. (2002). International Economics, New
Kruger, A. O. (1974). The Political Economy of the York: Prentice-Hall.
Rent-Seeking Society, American Economic Review,
Seyidoğlu, H. (2020). Uluslararası İktisat: Teori,
64 (3). June.
Politika ve Uygulama, (22. Baskı). İstanbul:
Krueger, A. O. (1996). The Political Economy of Güzem Can Yayınları.
American Trade Policy, Chicago: University of
Chicago Press.
45
Bölüm 3
Tarife Dışı Ticaret Politikası Araçları
Miktar Kısıtlamaları
1
1 Miktar kısıtlamasını ve ithalt kotalarını
2
öğrenme çıktıları
3 4
4 Yeni korumacılık akımının nasıl ortaya 5 İhracat sübvansiyonlarının konulma
çıktığını ve eskisinden farklarının neler sebeplerini açıklayabilme ve uluslararası
olduğunu açıklayabilme topluma olan etkisini değerlendirebilme
5 6
tanımlayabilme Monopoller ve Karteller
7 İhracattan neden vergi alındığını 8 Uluslararası fiyat farklılıklarının sebeplerini
değerlendirebilme ve etkilerini açıklayabilme
46
3
Uluslararası Ticaret
47
3
Tarife Dışı Ticaret Politikası Araçları
Fiyat
S
D İthalâta MN miktar bir kota konulmakta-
dır. Buna bağlı olarak EF üretim etkisi, KL
tüketim etkisi, EF + KL dış ticaret etkisi or-
P3 taya çıkmaktadır. Tarifelerdeki gibi, a ve b
M N üçgen alanları kotaların topluma üretim ve
P2
Kıtlık rantı tüketim maliyetleridir. Ancak c alanı şimdi
d a c b hükümetin sağladığı vergi geliri olmayıp
P1
S D kıtlık rantını gösterir.
0 E F K L Miktar
49
3
Tarife Dışı Ticaret Politikası Araçları
50
3
Uluslararası Ticaret
Fiyat D’
A
D
M N
P3 Hükümet MN kadar bir ithalât kotası be-
kota
M N S lirlemişken talebin D’D’ biçiminde kayma-
P2 kota sı karşısında iç fiyatlardaki artış, önceden
belirli değildir; bu, malın talep esnekliğine
bağlıdır.
P1
D’
D
A
0 K L T Miktar
Diğer bir fark da şu noktadadır: Kotadan pay nin genellikle bilinmemesi, dolayısıyla ithalatı belli
almak, hele bu mal iç piyasada yoğun biçimde ta- miktarla sınırlandırmak için gerekli tarife oranının
lep edilen türden bir mal ise önemli bir ayrıcalık tahmin edilmesidir. Ayrıca konulan bir tarife karşı-
doğurur. İthal edilen madde ister üretimde kul- sında dışarıdaki ihracatçı fiyatı düşürerek tarifenin
lanılsın, ister iç piyasada satılsın, önemli bir rant bir bölümünü üstleniyor tarifeler yine beklendiği
geliri sağlar. Bu da gelir dağılımını bozduğu gibi biçimde ithalatı kısıcı olmayabilir.
lisansların elde edilebilmesi için rüşvetçiliği ve yol- İthalatı sınırlandırıcı etkileri kesin olduğu için
suzlukları artırır. kotalar, acil dış açık sorunu ile karşılaşan ülkelerin
Bu ve benzeri sakıncalarından dolayı, sanayi başvurdukları önlemler arasında yer alır. Bu gibi
ürünleri üzerine ithalat kotaları konulması GATT durumlarda özellikle yoğun sermaye çıkışını önle-
ilkeleri ile bağdaşmaz. Korumacılığın zorunlu ol- mek için sermaye akımları üzerine kota konulması-
duğu durumlarda GATT’ın tercihi, gümrük ta- na izin verilebilir.
rifelerinden yanadır. Ancak az gelişmiş ülkelere Fakat bu olumlu yönlerine karşın, genel bir
kalkınma amacıyla, gelişmiş ülkelere de yoğun ser- değerlendirme yapıldığında, kotaların uluslararası
maye çıkışını önleme gibi özel amaçlar için kota ticaret ve mali akımlar açısından zararlı etkilerinin
izni verilmiştir. çok daha yüksek olduğu kabul edilmektedir.
Yukarıda değinilen sakıncalarına karşın, kotala-
rın tarifelerden üstün olduğu bazı yönleri de vardır.
Örneğin belirli durumlarda tarifeler ithalatı kısıtla-
mada etkili değildir. Böyle bir durum ithal malları-
nın yurt içi talep esnekliğinin düşük olması koşul- dikkat
ları altında görülebilir. Gümrük tarifeleri ne kadar Kotaların tarifelere göre çok daha katı uygula-
yükseltilirse de ülkeye mal girişi sürer. O takdirde malar olduğuna dikkat ediniz. Çünkü tarifeler
ithalatı önlemek (yurt içi endüstrileri korumak) piyasa mekanizmasına müdahale sayılırken ko-
için kota uygulamasına başvurmak bir zorunluluk talar piyasa mekanizmasının işleyişinin yerine
durumuna gelebilir. hükûmet yetkililerinin kararlarının geçmesi
demektir. GATT ve Dünya Ticaret Örgütü her
Ayrıca kotaların uygulandığı durumda ithalatın
iki kısıtlamaya da karşı olmakla birlikte, ara-
ne miktar kısıtlanacağı konusunda bir belirsizlik
larında bir tercih yapma durumunda tarifeleri
yoktur. Oysa tarifelerin ithalatı kısıcı etkisi tam
önermektedir.
olarak belirli değildir. Bunun bir nedeni ithalatı
kısıtlanacak malın yurt içi talep ve arz esneklikleri-
51
3
Tarife Dışı Ticaret Politikası Araçları
Fiyat
D S1 S2
S
Serbest dünya fiyatı Pd iken malın ithali
PY E1
tamamen yasaklanırsa arz 0K, yani yur-
PN E2 tiçi üretimle sınırlı kalır ve fiyat, talep
PM L esnekliğine bağlı olarak yükselir. Zaman
geçtikçe arz eğrisinin esnekliği artar ve
arz eğrisi SS1 den SS2 ye ve SS ye doğru
Pd değişir. Fiyatlar da PY den PN ye ve son-
M N ra da PM ye düşer.
S
D
0 K L Miktar
Bu durumda, hükûmetin aldığı bir kararla ithalatı yasakladığı (ithalatın KL miktarından sıfıra düşürül-
düğü) varsayılırsa malın yurt içi arzı zorunlu olarak iç üretim miktarına eşit olur. Çok kısa dönemde (pi-
yasa dönemi) yurt içi üretim yatırılmadığından yurt içi arz toplam üretimle sınırlı olur. Başka bir deyişle,
arz eğrisi mevcut üretim hacmi olan OK düzeyinde dik bir doğru durumuna gelir, yani SS1 olur. Zamanla
üretimde artış sağlanabileceğinden orta dönemde arz eğrisinin esnekliği göreceli olarak yükselir ve eğri
örneğin SS2 olur. Uzun dönemde ise normal şekli olan SS durumuna ulaşır.
Burada ilginç bir nokta, ithalat yasaklanınca, ilk aşamada SS1 ile DD eğrilerinin kesişme noktası olan
Py’den de görüleceği gibi, iç fiyatlar şiddetle yükselir. Oysa ithalat yasağı yerine sınırlı da olsa bir kota ko-
nulmuş olsaydı, fiyatlar bu derece artmayacaktı. Uzun dönemde arz esnekliği arttıkça (arz eğrilerinin S2 ve
S3 olacak biçimde yastıklaması), iç fiyatların da giderek düşmesi (PN, PM vs. gibi) beklenebilir.
İthal yasakları durumunda koruyucu, tüketimi kısıcı ve gelir dağılımı etkileri çok daha şiddetli ol-
maktadır. İthalat sıfıra indiğinde hükûmet, yasaklama koyduğu bir maldan gümrük geliri de sağlayamaz.
Doğal olarak yanlış bir endüstrinin yasaklamalarla korunması durumunda ortaya çıkacak kaynak israfı da
o ölçüde büyük olur.
52
3
Uluslararası Ticaret
dikkat
Türkiye’de geçmişte yerli sanayileri korumak için kotalar ve yasaklamalar yaygın olarak
kullanılmıştır. Hatta o derece ki iç piyasa üretiminin iç tüketimi karşılamaya yeterli
olmadığı mallarda bu açığı karşılayacak ölçüde ithalat kotası belirlenmiş, ithalatın daha
fazlası ise yasaklanmıştır. Bu ise çok katı bir koruma sağlanması demektir.
Öğrenme Çıktısı
1 Miktar kısıtlamasını ve ithalt kotalarını tanımlayabilme ve ne gibi etkiler doğurduğunu
değerlendirebilme
2 İthal yasaklarının etkilerini açıklayabilme
DÖVİZ KONTROLÜ
Tarife dışı araçlardan bir diğeri de döviz kontrolü veya
kambiyo denetimidir. Bu sistem genellikle ithalat kotaları
Döviz kontrolü: Devletin döviz alım,
ve çoklu kur sistemleri ile birlikte uygulanır. Kotalar mal satım, ihraç ve ithali üzerine kısıtlamalar
akımlarını, döviz kontrolü ise döviz çıkışlarını (dolaylı koymasına dayanan uygulamalar.
olarak da döviz girişlerini) sınırlandırır.
53
3
Tarife Dışı Ticaret Politikası Araçları
Genel olarak dövizle ilgili işlemler üzerine hükûmetin koymuş olduğu kısıtlamalara, diğer bir deyiş-
le, döviz piyasasına yapılan hükûmet müdahalelerine döviz kontrolü adı verilir. En katı döviz kontrolü
uygulamalarında serbest bir döviz piyasası yoktur, her türlü döviz işlemleri hükûmet tekeli altındadır.
Hükûmetler döviz alım ve satım işlemlerini yürütmek üzere genellikle Merkez Bankasını görevlendirirler.
Dış alemden bir döviz geliri elde edenler bu dövizleri belirli bir süre içerisinde, ilgili bankaya satmak zo-
rundadırlar. Bu şekilde biriken döviz gelirleri, çeşitli dış ödeme ihtiyaçları arasında dağıtıyorlar.
Merkez Bankasından döviz satın alabilmek için önce yetkili makamlardan, bu ödeme türü ve miktarı
konusunda bir izin (“lisans”) almak gerekir. Döviz kontrolleri genellikle sabit kur sisteminde uygulanır ve
sabit kurları hükûmetler belirler.
Şekil 3.4’te TT döviz işlemlerinin serbest olması durumunda dolar talep (TL arz) eğrisini, AA da dolar
arz (TL talep) eğrisini gösterir. İkisinin kesiştiği noktada beliren OP kuru serbest piyasa koşullarındaki
denge kurudur. Fakat kambiyo denetimi rejimlerinde hükûmetler resmî kuru genellikle denge kurunun
altında belirlerler ya da resmî kur kısa süre içinde denge kurunun altına düşer. Buna ulusal paranın aşırı
değerlenmesi dendiğini biliyoruz.
Doların
TL fiyatı A
T
0
D C B Dolar miktarı
Şekilde resmî döviz kuru OR’dir. Bu kurdan Hangi alanda olursa olsun, resmî bir serbest
döviz talebi OB, döviz arzı ise OD’dir, dolayısıyla döviz piyasasının oluşumuna izin verilmeyen du-
DB miktarında bir talep fazlası vardır. Hükûmet rumlarda, bu piyasanın yerini daima gayriresmî
yetkilileri OD döviz arzına eşit miktarda ithalat serbest piyasa adı verilen karaborsa alacaktır. Döviz
lisansı çıkartarak ithalatçılar arasında dağıtırlar. alanında da durum böyledir. Resmî kurdan ortada
Böylece aşırı değerlenmiş resmî kurdan ancak sı- karşılanmamış bir talep bulunduğu sürece birey-
nırlı sayıda kimsenin talebi karşılanmış olur. Diğer ler, yasal engelleri aşıp ihtiyaçlarını serbest piyasa-
bir grup insan, daha yüksek bir fiyat ödemeye razı da sağlama yoluna giderler. Karaborsa bu şekilde
olsalar bile, resmî kanallardan döviz alma olanağı ürer. İhracatçılar veya döviz geliri elde edenler de
bulamazlar. Kısacası resmî döviz kurundan ortada kazandıkları dövizleri düşük resmî kurdan bozdur-
karşılanmamış bir döviz talebi vardır. Dolayısıyla mak yerine bunları kambiyo yetkililerinin deneti-
döviz kontrol sistemlerinin doğal sonucu bir döviz minden kaçırarak, yüksek fiyat elde edebildikleri
karaborsasının ortaya çıkmasıdır. serbest piyasada satarlar. Bu fonlar karaborsa döviz
arzını oluşturur. Böylece yasal olmayan yollardan
döviz arz ve talebinin karşılaştığı bir döviz karabor-
Döviz karaborsası: Döviz kontrolünün sası ortaya çıkar.
uygulandığı ülkelerde, izinsiz olarak yapı-
lan döviz alım satım işlemleri ve işlemlere
uygulanan yüksek kurlar.
54
3
Uluslararası Ticaret
55
3
Tarife Dışı Ticaret Politikası Araçları
Çoklu Kur Sistemi aşırı durum olarak kuşkusuz her farklı mal veya hiz-
Kambiyo denetimi uygulayan ülkelerde genel- met grubu için farklı bir kur uygulaması düşünüle-
likle çoklu kur uygulamaları da yaygındır. Çoklu bilir. Türkiye, geçmişte yoğun kambiyo denetimi ile
kur sistemleri de sabit kur sistemleriyle bir arada birlikte çoklu kur uygulamalarını birlikte uyguluyor-
görülebilir. Ancak burada tek değil, birden fazla du. Örneğin sanayi malları ihracatı, geleneksel tarım
resmî kur vardır. Amaç yine, ülkenin döviz gelir- ürünleri ihracatı, hac ziyareti ve yurt dışı seyahatler
lerini artırma ve döviz giderlerini kısma düşünce- ve işçi dövizleri için farklı farklı kurlar belirlenmişti.
sidir. Şöyle ki gerekli olmadığı düşünülerek ithali Kur uygulamasında böyle bir farklılığa gidilmesi,
kısıtlanmak istenen mallara yüksek, zorunlu malla- kaynak dağılımındaki etkinlik ve firmalar arasında
ra da düşük kur uygulanır. İhracatta ise ihracı özen- rekabet eşitliği açısından önemli sakıncalar doğu-
dirmeye çalışılan, örneğin yeni ihraç edilmeye baş- rur. Örneğin kaynak verimliliğinin yüksek olduğu,
lanan sanayi ürünlerine yüksek, geleneksel tarım dolayısıyla ihracata yönelmesi beklenen endüstriler
ürünlerine de düşük kur uygulamasına gidilebilir. için düşük kurlar belirlenmesi, bu alandaki ihracatçı
Çoklu kur uygulamalarının en basit şekli ikili firmaların yabancı üreticilerle rekabet edememesine
kur sistemidir. Bu sistemde biri genellikle düşük ve kaynakların verimsiz alanlara kaymasına neden
tutulan bir resmî sabit kur, diğeri de arz ve talep ko- olabilir. Bunun gibi, yüksek kur uygulayarak verim-
şullarına göre belirlenen serbest piyasa kuru vardır. siz endüstrilerde üretimin ve ihracatın arttırılmaya
Çoklu kur uygulamaları bazen çok karmaşık bi- çalışılması da bir kaynak israfı niteliğindedir. O ba-
çimler alabilir. Ülkede uygulanan resmî kur sayısı kımdan, dış rekabete açılmak isteyen ülkelerde ilk
ikiden fazla da olabilir. Örneğin farklı ithal ve ihraç yapılması gereken bu farklılıkların giderilerek tek bir
ürünleri için değişik kurlar olabildiği gibi, hizmetler denge kuruna geçmek veya kuru arz ve talebe göre
ve dış seyahatler için de ayrı kurlar konulabilir. En belirlenecek biçimde serbest bırakmak olmalıdır.
Öğrenme Çıktısı
3 Döviz kontrolünün etkilerini açıklayabilme
YENİ KORUMACILIK
Tarifeler, ithal kotaları ve kambiyo denetimi oldukça eski ticarete müdahale araçlarıdır. Ancak zaman
içinde bu araçlarda bir indirim sağlanırken çok sayıda yeni müdahale uygulamaları ortaya çıkmıştır. Özel-
likle 1973 Dünya Enerji Krizi’den sonra baş gösteren “enflasyonla birlikte işsizlik” (stagflasyon) uygulama-
ları karşısında sanayileşmiş ülkelerde korumacılık akımları yeniden yaygınlık kazanmıştır.
Bu yeni korumacılık başta tekstil, ayakkabı, giyim, çelik vs. olmak üzere daha çok az gelişmiş ülkelerin
yeni ihraç etmeye başladıkları emek-yoğun sanayi malları üzerinde ortaya çıktı. Ayrıca koruma aracı olarak
da çok değişik önlemlere başvuruldu. Bunların arasında örneğin gönüllü ihracat kısıtlamaları, teknik stan-
56
3
Uluslararası Ticaret
dartlar ve idari düzenlemeler, ihracata ve iç piyasa- ülkenin bir tür siyasi ve ekonomik baskısı vardır.
ya yönelik endüstrilere sübvansiyon, kamu ihale- Anlaşma gereği örneğin Hindistan AB’ye çelik veya
lerinde yerli üreticilere öncelik, yabancı yatırımlar Türkiye ABD’ye tekstil ihracatını belirli bir kota ile
için yurt içi katkı zorunluluğu vs. yer almaktadır. sınırlandırır. Bu tür anlaşmalara “gönüllü” (!) ihra-
Şimdi bu araçlara göz atalım: cat kotaları denmesinin nedeni budur.
57
3
Tarife Dışı Ticaret Politikası Araçları
58
3
Uluslararası Ticaret
rekçelerle dayanabilir. Gerçekten de ülkedeki insan, gelişmiş ülkelerde üretim yöntemleri ve satış ko-
bitki ve hayvan sağlığının korunması hükûmetlerin şullarıyla ilgili olarak belirli standartlar benim-
başta gelen görevlerindendir. Fakat söz konusu tek- senmiştir. Fakat bu standartlara uygun üretim,
nik standartlar veya idari düzenlemeler bazen gizli diğer yandan maliyetleri yükselteceği için ticareti
birer dış ticaret engeli gibi etki yapabilir; diğer bir kısıtlayabilir. Nitekim bu gibi yüksek standarda
deyişle, yerli üreticileri dış rekabete karşı koruyan sahip ülkelerdeki üreticiler, benzer malların düşük
görünmez bir mekanizma oluşturabilirler. standartlı ülkelerden ithal edilmesi durumunda ek
tarifeler konulmasını sunmaktadırlar (GATT ilke-
leri ile ilişkili olsa da).
Teknik standartlar: İthalatçı ülkelerin Genellikle teknik standartların belirlenmesi ile
ithal malının teknik özelliklerini belirle- birlikte, mal veya araçların bu standartlara uygun-
mek için koydukları normlar, bir tür dış luğunu test etmek için gerekli analiz yöntemleri de
ticaret engeli; görünmez engeller olarak gösterilir. Dolayısıyla bu amaçla görevli kuruluşlara
adlandırılır. (“uluslararası gözetim şirketleri”) ihraç mallarının
denetiminin yaptırılıp standartlara uygunluğu ka-
Bunun gibi, iç piyasada satışa sunulacak mal- nıtlayan belgeler almak gerekir. Bu da diğer yönüyle
ların imalatında kullanılan girdilerin bileşimini uluslararası ticarette bürokrasinin artması demektir.
gösteren etiketleme zorunlulukları, paketleme ve Yükleme öncesi muayeneler ve orijin kuralları
ambalajlama koşulları ve pazarlama biçimiyle ilgili da bir anlamda uluslararası mal ticaretinin akışını
öteki kısıtlamalar da ithal edilecek mallar açısından engelleyici etkenlerdir. Yükleme öncesi muayeneler,
benzer sorunlar doğurur. gözetim ve muayene şirketleri tarafından yükleme
Genel olarak görünmez engeller adı verilen bu yerinde kalite, miktar ve fiyat yönlerinden yapılır.
uygulamalar pek çok ve çeşitlidir. Bazıları da ge- Ancak bu konudaki gecikmeler ve fiyat denetimi
çerli bir nedene dayanmayabilir. Örneğin Japon sırasında, ihracatçılarla denetim şirketleri arasında
hükûmeti geçmişte aldığı bir kararla yabancı yapı- baş gösterebilecek anlaşmazlıklar da önemli engel-
mı kayakların ülkeye ithalini yasaklamış; gerekçe leyici faktörler arasındadır. Bu konudaki anlaşmaz-
olarak da Japonya’da karın başka ülkelere yağandan lıkların çözümü için uluslararası bir mekanizmanın
farklı olduğunu göstermişti(!). Böyle bir karara Ja- kurulması gerekmiştir.
pon hükûmetlerinin yerli kayak üreticilerini koru- Yukarıda değinilen bu idari düzenlemelerden
ma isteğinin neden olduğunu anlamak güç değildir. birisi de kamu ihaleleri ve kamu kuruluşlarının sa-
tın alma politikaları ile ilgilidir. Hemen hemen her
ülkede hükûmet kuruluşlarının satın alımlarında
Görünmez engeller: İthalatçı ülkelerin yerli mal ve hizmetlerin tercih edilmesi konusunda
halk sağlığını, kamu düzenini, çevreyi ko- yasa ve yönetmelikler bulunmaktadır. Bunlar yerli
rumak vs. gibi nedenlerle koydukları fakat malı kullanmayı emreden veya özendiren düzen-
bir dış ticaret engeli gibi etki doğuran ya- lemelerdir. Sanayileşmiş ülkelerdeki bu yasaların
sal, idari veya teknik düzenlemeler. geçmişi bir hayli eski olmakla birlikte, 1970’lerden
sonra bu uygulamaların daha da ağırlık kazandığı
Bunun gibi, 1960’larda ABD, şarbon hastalığı görülmektedir.
bulunduğu gerekçesiyle Arjantin’den sığır eti ithali-
ni yasaklamışken koyun eti ithalini de aynı yasanın
kapsamına aldı. Oysa adı geçen ülkede bu hastalık Kamu ihaleleri: Hükûmetin mal ve hiz-
koyunlarda hiç görülmüş değildi. Ayrıca hastalık met satın alımı için açtığı yarışmalar, ço-
önlenmiş olmasına ve aradan onca zaman geçmesi- ğunlukla yabancı firmaların katılmasını
ne karşın adı geçen yasağın sürdürülmesi de dikkati engelleyecek hükümler içerir.
çeken başka bir noktadır.
Günümüzde çevrenin korunması konusun- Örneğin ABD’de 1933’te çıkarılan bir “Ame-
da büyük duyarlılık vardır. Sanayileşmenin doğal rikan malı kullan yasası” bulunmaktadır. Bu yasa,
çevreye vereceği zararları önlemek için özellikle ABD’deki kamu kuruluşlarına yapacakları ihaleler-
59
3
Tarife Dışı Ticaret Politikası Araçları
de, dünya fiyatlarından yüzde 12’ye kadar daha pahalıya bile olsa, yerli malları satın alma zorunluluğu
yüklemektedir. Hatta bu ülkede Savunma Bakanlığı ihalelerinde yerli mallara sağlanan bu fiyat ayrıcalığı
yüzde 50’lere kadar çıkmaktadır. Böyle bir politika, kamu kuruluşlarının satın alma maliyetlerini artırımı
ve vergi odeyicilerine ek yükler getirmesinin yanında uluslararası rekabet koşullarını da bozmaktadır.
Benzer yasalar Avrupa Birliği’nde, Japonya’da ve diğerlerinde de bulunur. Örneğin çoğu kez, büyük
kamu inşaatı ihalelerinde yerli firmalara öncelik verilir ya da yabancıların yerli firmalarla bir ortaklık kur-
maları öngörülür. Yerli malı kullanımı ile ilgili gelenek, yasa ve uygulamalar ülkemizde de vardır. Ayrıca
zaman zaman kamu görevlilerinin yurt dışı gezilerinde yerli ulaşım araçlarını kullanmaları yönünde karar-
lar alınmıştır. Aslında monopoller yaratmadığı ve kaynak dağılımında israfa neden olmadığı sürece bu tür
uygulamaları zararlı kabul etmemek gerekir.
Bununla birlikte, kamuya ait ihalelerde yurt içi satıcı-
lara öncelik verme biçimindeki ayrımcılığın önüne geç-
mek ve ihalelerin eşit koşullarda tüm uluslararası firmala-
ra açılmasını sağlamak gibi düşüncelerle 1979’da GATT dikkat
tarafından bir Satın Alma Kodu benimsenmiştir. Ancak Tarifeler saydam uygulamalardır. Oysa görün-
Uruguay Görüşmelerinde daha ileri hükümler getiren bir mez engeller saydamlıktan uzaktır; her an yeni-
anlaşma imzalandı ve kamu ihalelerinde sınır ötesi reka- leri konulabilir veya değiştirebilirler. O bakım-
betin sağlanması ilkesi kabul edildi. Böylece, bir üye ül- dan görünmez engellerle mücadele çok daha
kede açılan kamu ihalelerine, tüm üye ülke firmalarının güçtür. Günümüzde Dünya Ticaret Örgütüne
eşit koşullar altında katılması ilke olarak benimsenmiştir. verilen sorumlulukların başında bu güç görevin
Standartlar ya da genel olarak görünmez engeller, yerine getirilmesi gelmektedir.
uluslararası ticarette saydamlığı bozmakta ve işlemlerin
yapılmasında önemli güçlükler doğurmaktadır. İkinci
Dünya Savaşı’ndan sonra gümrük tarifeleri ve ithalat kotalarında görülen azalmaya karşın yakın geçmişte
bu gibi görünmez engellerin sayı ve kapsamlarında büyük artışlar olmuştur. Hatta bugün dünya ticaretini
kısıtlayan asıl faktörler gümrük tarifeleri değil, bu gibi görünmez engellerdir. Nitekim ünlü bir benzet-
meyle gümrük tarifeleri bir buzdağının su üstündeki parçasına, görünmez engeller ise suyun altında kalan
kısmına benzetilir.
Standartlar konusu ilk kez Tokyo Görüşmeleri sırasında GATT gündemine gelmiş, daha sonra da
Uruguay Görüşmelerinde önemli bir tartışma konusunu oluşturmuştur. Belirtmek gerekir ki nitelikleri
gereği standartların kaldırılması tarifelere göre çok daha güçtür. Uruguay Toplantıları sonucunda bu gibi
görünmez engellerin önce tarife oranına dönüştürülmeleri, sonra da tarifelerin kaldırılması ilkesi benim-
senmiştir. Ancak bu konuda DTÖ kapsamında yapılacak daha çok çalışmaya gerek bulunmaktadır.
Öğrenme Çıktısı
4 Yeni korumacılık akımının nasıl ortaya çıktığını ve eskisinden farklarının neler olduğunu
açıklayabilme
60
3
Uluslararası Ticaret
Fiyat
D
S
İhracat sübvansiyonu konulduktan sonra
B C F iç fiyatlar sübvansiyon miktarı kadar ar-
P1 tar ve P0dan P1e çıkar. İç talep M1den
A E J H G Sübvansiyon M3e düşer, arz miktarı M2den M4e,
P0 ihracat da M1M2den M3M4e yükselir.
Toplam sübvansiyon, ihracat miktarı
ile birim başına sübvansiyonun çarpımı
olan ECFG alanına eşittir. Sübvansiyo-
nun net toplumsal maliyetiECJ ve HFG
üçgen alanlarının toplamı kadardır.
0 M3 M1 M2 M4 Miktar
61
3
Tarife Dışı Ticaret Politikası Araçları
Yaşamla İlişkilendir
62
3
Uluslararası Ticaret
Tablo Bazı Ülkelerde Tarımsal Üretime Yapılan Destekleme Ödemeleri: Toplam Tarımsal Üretimin ve GSYİH’nin
Yüzdesi Olarak, 2015
Öğrenme Çıktısı
5 İhracat sübvansiyonlarının konulma sebeplerini açıklayabilme ve uluslararası topluma
olan etkisini değerlendirebilme
İhracat sübvansiyonları
hangi amaçla konulur? Süb- Sübvansiyon uygulamaları İhracat sübvansiyonları ulus-
vansiyonların ihracat döviz- neden bir tür damping ni- lararası piyasada haksız reka-
lerini artırması için gereken teliğinde kabul edilir? bete yol açar mı? Açıklayın.
koşul nedir?
63
3
Tarife Dışı Ticaret Politikası Araçları
Doğaldır ki ülke serbest ticaret koşulları altında düşük dünya fiyatlarından ithalata izin verirse, yurt içi
üreticiler için belirlediği yüksek fiyatları uygulama olanağı kalmaz. O nedenle fark giderici vergi uygula-
masına başvurulur. Yani, içerde belirlenen destekleme fiyatı ile düşük ithal fiyatı arasındaki fark tutarında
ilgili malın ithalinden bir vergi alır.
Bu vergilerin ithalatı kısıtlayıcı etkisi kesindir. Diyelim ki yabancı ihracatçılar, dış piyasa paylarını
artırmak için satış fiyatlarını indirmiş olsunlar. İhracatçıların bu yola gitmeleri karşısında ithalatçı ülke,
fiyatlardaki düşüş ölçüsünde fark giderici bir vergi koyarsa, düşük fiyatlı ithal mallarının ülkeye girişi ke-
sinlikle önlenmiş olur.
Fiyat
S
D
S D
0
M Miktar
MONOPOLLER VE KARTELLER
İhracat çoğu kez değişik ölçülerde monopol gücüne sahip büyük firmalar tarafından yapılmaktadır.
Monopolcü uygulamaların temel özelliği yüksek fiyat uygulamaları ile aşırı kazanç elde edilmesidir. Mo-
nopolcü firmanın kârını artırabilmek için başvurabileceği bir yol da fiyat farklılaştırması yapmaktır. Bu
çerçevede firma daha sonra fiyatları yükseltme düşüncesi ile geçici bir süre dış piyasa fiyatlarını düşürme
yoluna gidebilir. Bu ise aşağıda inceleneceği gibi bir damping uygulamasıdır.
65
3
Tarife Dışı Ticaret Politikası Araçları
İhracat Monopolleri ve Damping Bazı durumlarda ise bir firma malını dış piya-
İhracat endüstrisindeki bir büyük firmanın salarda sürekli olarak içerden daha düşük fiyatlar-
malını dış piyasada iç piyasadan daha düşük bir dan satmayı planlayabilir. Aşağıda görüleceği gibi,
fiyattan satma uygulamasına damping adı verilir. sürekli damping bir çeşit uluslararası fiyat farklı-
Damping deyimi, başlangıçta üreticilerin yurt için- laştırması olup monopolcü firmanın normal kâr
de satamadıkları malları, iç fiyatları kırmamak için maksimizasyonunun sonucudur. Burada üretim
dünya pazarlarına boşaltmaları anlamında kullanıl- hacminin genişletilip sağlanacak içsel ve dışsal ölçek
mıştır. Ancak giderek değişik şekiller ve farklı amaç- ekonomilerle maliyetlerin düşürülmesi amaçlanır.
lar ortaya çıkmıştır. Örneğin malın dış piyasada iç İhracatın özendirilmesi amacıyla alınan vergi
piyasadan daha yüksek fiyatla satılması da damping iadesi, ihracat sübvansiyonu gibi önlemler de itha-
sayılmış fakat buna ters damping denmiştir. latçı durumundaki ülkeler tarafından çoğunlukla
Malların dış piyasada iç piyasaya oranla daha dü- damping olarak kabul edilir. Sonuçta, bu tür mal
şük fiyatlardan satılması biçiminde tanımladığımız ihraç eden ülkeler hakkında ilgili uluslararası anlaş-
damping üçe ayrılabilir: (1) Arada bir yapılan dam- malar ve yasalar çerçevesinde soruşturma açılmakta
ping, (2) yıkıcı damping ve (3) sürekli damping. ve eğer damping yapıldığı sonucuna varılmış bir
anti-damping vergisi konmaktadır.
66
3
Uluslararası Ticaret
endüstriye maddi zarar tehdidi oluşturan veya en- Sözü edilen bu düzenlemelere göre, her ülkede
düstrinin kurulmasını geciktiren mallara karşı ilgi- anti-damping soruşturmalarını yapmakla görevli
li ithalatçı ülkeler anti-damping vergisi uygulama kuruluşlar vardır. Bir damping iddiası karşısında
hakkına sahiptirler. bu kuruluşlar, dampingli olduğu öne sürülen mal-
Aynı maddede telafi edici vergilere de değinili- ların yerli üreticiler üzerindeki olumsuz etkilerinin
yor. Buna göre, ihracatçı ülkede üretim veya ihracat yabancı ihracatçının fiyatları yapay olarak düşük
aşamalarında dolaylı ya da doğrudan sağlanan süb- düzeylere indirmesinden mi, yoksa yerli üreticile-
vansiyonlarla, mallar ithalatçı ülke piyasalarına daha rin verimsizliğinden mi kaynaklandığı gibi konu-
düşük fiyatlardan sürülebilir. Bu durumda, aynen larda araştırma ve incelemelerde bulunurlar. Bu
dampingte olduğu gibi ithalatçı ülkenin bir telafi yönlerden yapılacak titiz ve objektif bir soruşturma
edici vergi koyma hakkı doğar. Yabancı ülke üreti- sonucu, eğer ihracatçının damping yaparak pazar
cilerine ödenen sübvansiyonlar, yerli ekonomi üze- bozulmasına neden olduğu, yerli endüstriye mad-
rinde damping ile aynı nitelikte sonuçlara yol açar. di zarar verdiği ya da böyle bir tehlike oluşturduğu
Aralarındaki başlıca fark, yerli ekonomiye verilen kesinleşirse, ilgili ülkeye bir anti-damping ve telafi
zararların, birincisinde devletçe sağlanan yardımlar- edici vergi koyma hakkı doğar.
dan, ikincisinde ise doğrudan doğruya ihracatçı fir-
manın kendi girişimlerinden kaynaklanmalıdır.
Anti-damping konusu ilk kez GATT’ın Ken-
Anti-damping soruşturması: Yerli üreti-
nedy Görüşmeleri sırasında (1964-67) ele alınmış ve
cilerin ulusal piyasada damping yapıldığı
bir Anti-Damping Kodu hazırlanmıştır. Tokyo Gö-
iddiası karşısında durumu araştırmak için
rüşmeleri sırasında (1973-79) ise bu kod, gözden ge-
yöntemi belirlenmiş olan inceleme.
çirilerek yenilenmiştir. Bu düzenlemelere göre anti-
damping uygulamaları, GATT’ın ana sözleşmesinde
belirtilen durumlarda ve ancak anlaşmada, yöntemi
gösterilen soruşturmalar sonucunda başlatılabilir. Bununla birlikte, sanayileşmiş ülkelerde özel-
GATT çerçevesindeki diğer anlaşma ve sözleşmeler likle az gelişmiş ülkelerin ihracatına karşı damping
gibi, anti-damping ile ilgili düzenlemeler de bugün- iddialarında ve yapılan soruşturmalarda giderek
kü DTÖ’nün kapsamına alınmıştır. büyük artışlar olmuştur. Çoğu kez bu soruşturma-
ların objektif biçimde yapıldığını ve bu vergilerin
damping ve sübvansiyon oranıyla sınırlı tutulduğu-
Anti-damping kodu: Damping yapan nu belirtmek de güçtür. Uruguay Görüşmelerinde
ülkelerde açılacak soruşturmanın ve uygu- konu yeniden ele alınmış, bu vergilerin amaç dışın-
lanacak vergilerin esasını belirlemek üzere da kullanılmasını önlemek üzere yeni bazı tanımla-
GATT’ın belirlemiş olduğu yönerge. malar ve açıklamalar getirilmiştir.
67
3
Tarife Dışı Ticaret Politikası Araçları
Tablo 3.1 Çeşitli Ülkelerde İthalatta Uygulamaya Konulmuş Olan Anti-Damping Önlemleri
(31 Aralık 2017 itibarıyla)
Karteller
Serbest ticareti kısıtlamaya yönelik uygulamaların bir
diğeri de kartellerdir. Karteller, benzer mal veya hizmet-
Karteller: Benzer mal veya hizmetleri üre-
leri üreten firmaların fiyatları belirlemek, üretimi kısmak,
ten firmaların fiyatları belirlemek, üretimi
piyasaları bölüşmek veya yeni teknolojilerin uygulamaya
kısmak, piyasaları bölüştürmek veya yeni
konmasını sınırlandırmak gibi amaçlarla aralarında yapmış
teknolojilerin uygulanmasını sınırlandır-
oldukları anlaşmalardır. Böyle bir anlaşmanın, farklı ülke-
mak gibi amaçlarla aralarında yapmış ol-
lere ait firmalar arasında yapılması durumunda uluslarara-
dukları açık veya gizli anlaşmalar.
sı karteller söz konusu olur. Karteller geçici anlaşmalardır;
kartele giren firmalar bağımsızlıklarını kaybetmezler. Bu
özellikler onları şirket birleşmelerinden (tröstler) ayırır.
68
3
Uluslararası Ticaret
Karteller çeşitli şekillerde kurulurlar. Bunlar- Karteller, fiyatı yükseltip kârı artırabilmek için
dan birisi firmalar arası dolaysız anlaşmalardır. Bir üretimi suni olarak kısma yoluna giderler. Bunun
kartele girmeyi kabul eden firma, onun ortak fi- için de kartele giren her firma için bir ihracat kotası
yat ve üretim politikasını benimsemek zorundadır. belirlenir. Kartelin başarısı için her firmanın kendi-
Anlaşmaya uymayanlar için özel ceza uygulamaları si için ayrılan bu kota sınırlarının dışına çıkmaması
öngörülür. gerekir. Bununla birlikte, firmalar yüksek kartel fi-
Küreselleşmenin bir yolu da rakip firmaların yatından fazla mal satarak kârlarını artırabilecekleri
patentlerini birbirine devretmeleridir. Bilindiği için her firma için gizlice de olsa kota sınırlarının
üzere patent, bir yeniliği ilk kez bulana, yasalarla ötesinde ihracat yapma eğilimi söz konusu olabilir.
belirli süreler için sağlanmış olan tekel hakkıdır. Dolayısıyla kartelin başarısı büyük ölçüde bu gibi
kota ihlallerinin önlenmesine bağlıdır.
Diğer bir yol da karşılıklı patent değiş tokuşu-
dur. Belirli bölgedeki piyasalarda faaliyet gösteren Özetle, anlaşmada öngörülen yasal önlemler
büyük firmalar kendi ürünlerinin patent hakları- sürdürülemez kartelin varlığı daima tehlikededir.
nı rakip firmalara vererek dünya piyasalarını ara- Bireysel firmalarda hile yapma eğilimi vardır. Bir-
larında bölüştürebilirler. Söz gelişi, üç büyük ilaç kaçı hileli yollara sapınca, diğerlerinin de onları iz-
şirketinden birisi Amerika’da, diğeri İngiltere’de, lemesi, sonunda karteli dağılmaya kadar götürebilir.
üçüncüsü de Kıta Avrupası’nda faaliyet göstersin. Temel bir malın üretici sayısı ne kadar az ve bu
Önceleri her bölgedeki firmalar, o piyasada diğer- mala yakın ikame mallarının sayısı ne kadar sınır-
leriyle rekabet ederken sonra kendi patentlerinin lı ise uluslararası kartellerin başarı şansı o kadar
birbirine devri konusunda bir anlaşmaya varmışlar. yüksektir. Çünkü iyi ikame mallarının bulunması
Bu anlaşmadan sonra örneğin, Amerikan firması durumunda kartel, üretim ve ihracatı kısma giri-
Amerika’da, İngiliz firması İngiltere’de, Avrupa fir- şiminde bulununca alıcılar ikame mallarına yöne-
ması da Avrupa’ da diğerleri adına tescil edilen pa- lirler. Bu bize, petrol ve kalay dışındaki madenler
tentlere sahip olarak monopolcü duruma geçerler. ile şeker, kahve, kakao ve kauçuk dışındaki tarım
ürünleri alanlarında neden kartellerin başarılı ola-
madığını gösteriyor.
Patent değiş-tokuşu: Küreselleşmenin bir Karteller birçok ülkenin ulusal yasalarında ya-
yoludur; belirli yörede tüm diğer firmalar saklanmıştır. Ancak uluslararası kartellere karşı
patentleri bir rakip firmaya devrederek koymak güçtür çünkü bunlar tek başına hiçbir ül-
onun monopolcü duruma gelmesini sağ- kenin yetki alanına girmezler.
larlar. Böylece her firma kendi yöresinde Yakın zamanlardaki en önemli kartellerden bi-
monopolleşir. risi kuşkusuz ki Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgü-
tüdür (OPEC). OPEC, 1973’te ve daha sonraki
Piyasaların paylaşılması ile sonuçlanan kartel yıllarda petrol arzını sınırlandırarak dünya petrol
uygulamaları arasında çok uluslu şirketlerin ya- fiyatlarının hızla yükselmesine neden olmuştur.
bancı ülkelerde şube açmalarını ve lisans anlaşma- Ancak zamanla, petrol şokunun etkileri atlatılmış
larını da belirtmek gerekir. Yabancı ülkedeki şu- ve örgüt de etkinliğini önemli ölçüde yitirmiştir.
benin çoğunlukla, ana şirketin üçüncü ülkelerdeki
piyasalarına ihracatta bulunması yasaklanır, ihra-
cat ancak onun girmediği piyasalarla sınırlandırı- Petrol ihraç eden ülkeler örgütü (OPEC):
lır. Lisans anlaşmalarında da benzer kısıtlamalara Petrol alanında dünyadaki önemli bir kar-
pek sık rastlanır. teldir.
69
3
Tarife Dışı Ticaret Politikası Araçları
dikkat
Dikkat etmek gerekir ki kartelin bünyesinde kartelin dağılması yönünde işleyen güçler vardır.
Şöyle ki kartelin belirlediği resmî fiyat yüksek bir fiyattır. Dolayısıyla bu yüksek fiyatlar her üye
ülkeyi, gizlice kota sınırlarının üzerinde satış yapmaya yöneltebilir. Her ülkenin, diğerlerinin
duymayacağı varsayımından hareket ederek kendine ayrılan miktarın üzerinde satış yapması ise
dünya mal arzının bollaşmasına ve dolayısıyla da fiyatların düşmesine neden olabilir.
70
3
Uluslararası Ticaret
Tablo 3.2 Seçilmiş Ülkelerde Uygulanan Çeşitli Tarife-Dışı Kısıtlama Önlemleri ve Sayıları, 2014*
Ülke ADP CV QR SG SPS SSG TBT Ülke Toplamı
Almanya 1 70 7
İngiltere 4 7 7
İtalya 9 2 11
AB 12 12
Rusya 4 33 37
Hollanda 2 46 30 78
Belçika 177 66 243
Türkiye 21 72 7 247 347
Hindistan 276 59 38 70 91 534
Peru 10 3 6 2 553 63 637
Avustralya 45 6 61 4 340 - 196 652
Polonya 68 615 683
Avustralya 72 47 20 210 345 694
Meksika 51 2 2 261 394 710
Japonya 5 21 1 352 52 686 1112
Kore 45 92 4 474 38 599 1252
Fransa 129 17 11 503 27 829 1510
Kanada 51 16 13 3 835 599 1517
Brezilya 164 5 4 955 714 1842
Çin 126 6 1 794 1043 1970
ABD 254 59 13 10 2678 166 1110 4290
*ADP: Anti-damping vergisi, CV: Telafi edici vergiler, QR: Miktar kısıtlamaları, SG: Endüstri koruma önlemleri, SPS:
Gıda güvenliği, bitki ve hayvan sağlığı önlemleri, SSG: Çevre koruma ve toplumsal güvenlik önlemleri, TBT: Teknik
düzenlemeler ve mal standartları.
Kaynak: WTO, Integrated Trade Intelligence Portal (I-TIP), www.wto.org
İç Endüstrileri Koruma Önlemleri: Yurt içi üreticileri koruma amacına yönelik önlemlerdir. Yurt içi
endüstrileri ithalattan zarara uğramış olan veya böyle bir tehlike ile karşılaşan ülkeler WTO’nun izniyle
geçici sürelerle dış rekabete karşı yurt içi üreticilerine koruyucu önlemler alabilirler.
Gıda Güvenliği, Bitki ve Hayvan Sağlığı Önlemleri: Bitki ve hayvan sağlığını koruma amacına yö-
neliktir. Hükûmetlerin bu amaçla aldıkları önlemler arasında önemli farklılıklar bulunmakta, bu da söz
konusu ürünlerin ticareti üzerinde bir tür kısıtlama önlemi gibi etki yapar.
Özel Koruma Önlemleri: Ülkeler özel koruma önlemlerine özellikle çevre Amaç 10-korunması ve top-
lumsal güvenlik gibi amaçlarla başvurmaktadırlar.
Teknik Düzenlemeler ve Mal Standartları: İnsan sağlığı ve güvenliği ya da çevreyi koruma gibi amaç-
larla konulan malın hacim, kullanış veya işlevlerini ya da etiketleme ve paketleme gibi özelliklerini belir-
lemeye yönelik düzenlemelerden oluşur. Yabancı malın ülkeye ithal edilebilmesi için bu gibi özellikleri
karşılaması gerekir; bu ise etkileri açısından bir tür ticaret engeli gibidir.
Tabloda dünya ticareti açısından önemli yere sahip olan bazı ülkeler ele alınmış ve bunların her biri-
sinin hangi tür kısıtlama önlemini ve ölçüde uyguladığı gösterilmiştir. Ülke sıralaması uygulanan toplam
engel sayısına göre yapılmıştır.
71
3
Tarife Dışı Ticaret Politikası Araçları
Tabloda dikkati çeken nokta gelişmişlik düzeyine bağlı olmaksızın ülkeler arasında tarife dışı engelle-
rin çok yaygın olarak uygulanmasıdır. Örneğin Almanya ve İngiltere’de kısıtlama sayıları 7’şer ve Avrupa
Birliği’nde 12 iken ABD’de 4290’ı bulmaktadır. Çin, Brezilya, Kanada, Fransa, Kore ve Japonya’da da bu
tür kısıtlamaları yaygın olarak uygularlar. Türkiye’deki sayı bu ülkelerdeki kadar yüksek olmasa da yine de
azımsanmayacak boyutlardadır.
Tablodan gözlemlenen bir diğer özellik de tarife dışı engeller arasında en yaygın biçimde uygulanan-
ların Teknik Düzenlemeler ve Mal Standartları ile (TBT), Gıda Güvenliği, Bitki ve Hayvan Sağlığı Ön-
lemleri (SPS)’dir. Ondan sonraki sırada ise Anti-Damping Vergisi (ADP), Çevre Koruma ve Toplumsal
Güvenlik Önlemleri (SSG) ve diğerleri gelmektedir.
Öğrenme Çıktısı
8 Uluslararası fiyat farklılıklarının sebeplerini ve etkilerini açıklayabilme
72
3
Uluslararası Ticaret
Miktar Kısıtlamaları
1 Dış ticarete müdahale amacıyla kullanılan, gümrük tarifelerini kapsayan kısıtlamaların tümüne tarife-dışı
araçlar adı verilebilir. Zamanla gümrük tarifeleri azaltılırken tarife-dışı kısıtlamaların sayı ve kapsamı artı-
rılmıştır. Miktar kısıtlamalarından en önemlisi kotalardır. Kota, belirli bir süre içinde ithaline izin verilen
mal miktarının hükûmet tarafından fiziki miktar veya değer olarak belirlenmesidir. Kotaların etkisi gümrük
tarifelerine benzer biçimde incelenebilir. Ancak kotalarda hükûmetin gelir sağlama etkisi yoktur. Bunun
yerini şimdi kıtlık rantı veya kota kârları alır. Kota kârları normal koşullar altında ithalatçılara gider. Devlet
lisansları açık artırma yoluyla en yüksek fiyatı verene dağıtarak bu kârları kendisi de alabilir.
2 İthali yasaklanan bir malın ülkeye girişi kesin olarak önlenir. İthal yasakları ekonomik veya ekonomik
olmayan nedenlerle konulur. Ekonomik nedenleri başında yurt içi sanayiye mutlak koruma sağlama arzusu
yer alır.
3 Döviz kontrolünün
etkilerini açıklayabilme
Döviz Kontrolü
3 Döviz kontrolünün en aşırı şeklinde, ülkenin tüm döviz gelirleri merkez bankasında bir fonda toplanır ve
dış ödemeler de izne tabi olarak bu fondan yapılır. Ancak döviz işlemlerine hükümetin koyduğu kısıtlamalar
bundan daha yumuşak olabilir. Kambiyo kontrolü uygulayan bir ülkenin parası konvertibilitesini yitirir ve
yumuşak para olur. Döviz kontrolünün doğal sonucu döviz karaborsasının oluşmasıdır. Karaborsa konulan
kısıtlamaların sonucunda oluşan gayrı resmi serbest piyasa demektir.
Yeni Korumacılık
4 1937 Dünya Enerji Buhranı’nın doğurduğu işsizlik sorunları karşısında sanayileşmiş ülkelerde koruma-
cılık geri gelmiştir. Daha çok görünmez engellere dayalı bu korumacılık uygulamalarına “yeni korumacılık”
adı verilir. Yeni korumacılık özellikle yeni sanayileşmekte olan ülkelerin ihraç etmekte oldukları tekstil ve
giyim gibi emek-yoğun endüstrilere karşı uygulanmıştır.
73
3
Tarife Dışı Ticaret Politikası Araçları
İhracat Sübvansiyonları
5 İhracatı özendirmek için ihracatçıya, ihracat için mal üreten sanayici veya yan sanayicilere verilen süb-
vansiyonlar, yabancı para cinsinden ihracatı ucuzlatır. Fakat dış talep esnekliğine bağlı olarak ihracat hac-
mini daha büyük ölçüde genişlettiği sürece, ihracat dövizlerini artırıcı etki yapar. İhracata dolaysız ödeme
biçiminde yapılan ihracat sübvansiyonları bir tür damping kabul edilir. O nedenle ihracat sübvansiyonları
genellikle faiz indirimi, düşük fiyatlı girdi sağlama gibi dolaylı yollardan yapılır.
İhracattan neden
7 vergi alındığını
değerlendirebilme
6 Ucuz ithal mallarını içerideki yüksek fiyat düzeyine çıkartmak için ithalattan bu fark ölçüsünde bir vergi
alınır. Buna da fark giderici vergi adı verilir. Bunlar ithalatı kesin olarak önledikleri için ithalat kotalarına
benzetilebilirler. Avrupa Birliği’nin tarım ürünlerini destekleme politikaları fark giderici vergi uygulamasına
dayanmaktadır.
7 Hükûmetler bazen ihracattan da vergi alabilirler. İhracat vergilerindeki amaç, hazineye gelir sağlama,
belirli malların ihracını engelleyerek içeride arz darlığı yaratılmasını önleme veya o mal konusunda ulusla-
rarası piyasalarda arzı kısıtlayarak fiyatların yükseltilmesini sağlama vs. olabilir.
Uluslararası fiyat
8 farklılıklarının sebeplerini
ve etkilerini açıklayabilme
Monopoller ve Karteller
8 İhracat monopolleri bazen iç ve dış piyasaları birbirinden ayırarak her birisine farklı fiyat uygularlar.
Uluslararası fiyat farklılaştırması yapabilmek için piyasaların birbirinden ayrılmış olmasının yanı sıra bu
piyasalardaki talep esnekliklerinin de farklı olması gerekir. Esnekliğin düşük olduğu piyasaya yüksek, yüksek
olduğu piyasaya da düşük fiyat uygulanır.
Benzer mal veya hizmet üreten az sayıdaki dev firmanın aşırı kâr sağlamaya yönelik olarak fiyatları belir-
lemek, üretimi kısmak, yeni teknolojileri sınırlandırmak üzere aralarında yapmış oldukları gizli veya açık
anlaşmalara kartel adı verilir. Lisans anlaşmaları ve patent değiş tokuşu kartellerin kurulmasındaki en yaygın
yollardır. Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) ve Uluslararası Hava Taşıma Birliği (IATA) günümü-
zün en etkili iki kartel örneğidir.
74
3
Uluslararası Ticaret
1 Aşağıdakilerden hangisi ithalat kotalarının 6 Daha çok tekstil gibi emek-yoğun malların
amaçlarından biridir? sanayileşmiş ülkelere ihracatı üzerine konulan ve
ithalatçı ülke ile ihracatçı ülke arasındaki anlaşma-
neler öğrendik?
A. Döviz kurunu yükseltmek
nın sonucu olan kısıtlamalara ne ad verilir?
B. Emisyon hacmini artırmak
C. Faiz oranlarını düşürmek A. İthalat kotası
D. Damping uygulamasını engellemek B. Kambiyo kontrolü
E. Ödemeler bilançosu açıklarını önlemek C. Gönüllü ihracat kısıtlaması
D. İhracat sübvansiyonu
E. İhracat kredisi
2 Kotaların doğurmuş olduğu kârlar ne tür bir
gelirdir?
A. Emek geliri
7 Aşağıdakilerden hangisi dış ticarette görün-
mez engeller arasında yer alır?
B. Sermaye geliri
C. Rant geliri A. Gümrük tarifesi
D. Faiz geliri B. İhracat vergisi
E. Hem emek geliri hem sermaye geliri C. Kur ayarlamaları
D. Çevreyi koruma amaçlı yasal düzenleme
E. Döviz kontrolü
3 İthalatı kotalarla kısıtlamanın en son şekli
aşağıdakilerden hangisidir?
A. Çoklu kur uygulamaları
8 Aşağıdakilerden hangisi ihracat sübvansiyo-
nu kapsamındaki uygulamalardan biri değildir?
B. Revalüasyon
C. İthalat teminatları A. İhracattan vergi alınması
D. Devalüasyon B. İhracatçıya vergi iadesi verilmesi
E. İthalat yasakları C. İhracatçıya düşük faizli kredi verilmesi
D. İhracatçıya ucuz girdi sağlanması
E. İhraç malını satın alacak yabancı ithalatçılara
4 Aşağıdakilerden hangisi döviz kontrolünün uygun koşullu kredi verilmesi
doğal sonuçlarından biridir?
A. Serbest piyasada arz ve talep dengesinin sağlanması 9 Aşağıdakilerden hangisi neden olduğu so-
B. Döviz talebindeki artışın resmî döviz kurunu nuçlar açısından ithalat kotalarına benzetilebilir?
otomatik biçimde yükseltmesi
C. Döviz karaborsasının oluşması A. İthalatta fark giderici vergiler
D. Ülkenin ulusal parasının konvertibilite kazanması B. Gümrük tarifeleri
E. Döviz piyasası üzerinde hiçbir kısıtlamanın bu- C. Gönüllü ihracat kısıtlamaları
lunmaması D. İhracat sübvansiyonları
E. Kambiyo denetimi
5 Dünya Enerji Buhranı’ndan sonra yaygın-
laşan ve daha çok görünmez engellere ve gönüllü 10 Aşağıdakilerden hangisi ihracat vergilerinin
ihracat kısıtlamalarına dayalı olan uygulamalara ne amaçlarından biri değildir?
ad verilir? A. Hazineye gelir sağlamak
A. Yeni korumacılık B. Ham maddelerin yurt içinde işlenmelerini
B. Küreselleşme özendirmek
C. Ekonomik entegrasyon C. Dış ticaret hadlerini iyileştirmek
D. Ekonomik liberalleşme D. Doğal ham madde arzını korumak
E. Dolarizasyon E. Emisyon hacmini düşürmek
75
3
Tarife Dışı Ticaret Politikası Araçları
1. E Yanıtınız yanlış ise “İthalat Kotaları” konu- 6. C Yanıtınız yanlış ise “Gönüllü İhracat Kısıtla-
sunu yeniden gözden geçiriniz. maları” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
neler öğrendik yanıt anahtarı
3. E Yanıtınız yanlış ise “İthal Yasaklarıa” konusu- 8. A Yanıtınız yanlış ise “İhracat Sübvansiyonları”
nu yeniden gözden geçiriniz. konusunu yeniden gözden geçiriniz.
4. C Yanıtınız yanlış ise “Döviz Kontrolü” konu- 9. A Yanıtınız yanlış ise “Fark Giderici Vergiler”
sunu yeniden gözden geçiriniz. konusunu yeniden gözden geçiriniz.
5. A Yanıtınız yanlış ise “Yeni Korumacılık” ko- 10. E Yanıtınız yanlış ise “İhracat Vergileri” konu-
nusunu yeniden gözden geçiriniz. sunu yeniden gözden geçiriniz.
Araştır Yanıt
3 Anahtarı
76
3
Uluslararası Ticaret
Araştır Yanıt
3 Anahtarı
İthalatta fark giderici vergi konulmasındaki amaç yurt içi üreticilere belirli
düzeyde bir fiyat desteği sağlamaktır. Bunun için yabancı malların ucuz fiyatla
satışının engellenmesi gerekir. Bu amaçla fark giderici vergi uygulamasına baş-
vurulursa, ithal mallarından yüksek iç destekleme fiyatı ile düşük yabancı mal
Araştır 5 fiyatları arasındaki fark ölçüsünde bir vergi alınır. Bunların etkisi çok katıdır.
O yüzden tarifelerden çok ithal kotalarına benzetilebilirler. Örneğin, yabancı
üreticiler söz konusu piyasaya girmek için ihraç malının fiyatını düşürmeyi
deneseler bile, bu yalnızca ödenecek fark giderici verginin artırılması ile so-
nuçlanır, ihracat hacminde bir artış doğurmaz.
Monopolcü bir firma kârını artırmak için iç ve dış piyasalara göre bir fiyat
farklılaştırması yapma yoluna gidebilir. Bunun için iç ve dış piyasaların birbi-
Araştır 6 rinden kesin biçimde ayrılmış ve farklı piyasalarda talep esnekliklerinin bir-
birinden farklı olması gerekir. Bu durumda talep esnekliği düşük piyasalara
göreceli olarak yüksek, talep esnekliği yüksek piyasalara da göreceli olarak
düşük fiyatlar uygulanır.
77
3
Tarife Dışı Ticaret Politikası Araçları
Kaynakça
Brander, J. A. (1995). Strategic Trade Policy. Laird, S. ve Years, A.(1990). Quantitative Methods
Amsterdam: Delsevier. for Trade Barrier Analysis. New York: New York
University Press.
Carbaugh, R. J. (1989). International Economics,
Wadsworth Publishing. Rodrik, D. (1995). Political Economy of Trade Policy,
Amsterdam. G. M. Grossman and K. Rogoff, eds.,
Grossman, G. M. ve Rogoff, K. (1995). Handbook of
Handbook of International Economics, Vol. III,
International Economics, Amsterdam: Elsevier.
Salvatore, D. (2013). International Economics. New
Husted, S. ve Melvin, M. (2007). International
York: Prentice-Hall.
Economics. New York: Harper and Row.
Seyidoğlu, H. (2020) Uluslararası İktisat: Teori,
Krugman, P. R. ve OBStfeld, M. (2006). İnternational
Politika ve Uygulama, (22. Baskı). İstanbul:
Economics. Theory and Policy, Boston. Pearson,
Güzem Can Yayınları.
Addison-Wesey.
Krueger, A. O. (1996). The Political Economy of
American Trade Policy. Chicago: University of
Chicago Press.
78
Bölüm 4
Dünya Ticaretinin Serbestleştirilmesi: Küreselleşme
ve Ekonomik Birleşmeler
öğrenme çıktıları
1 2
Küreselleşme nasıl etkilediğini değerlendirebilme
1 Dünya ticaretini serbestleştirmenin genel 3 İkinci en iyi teorisini ve kutuplaşma
yaklaşımlarını açıklayabilme teorisini tanımlayabilme
Anahtar Sözcükler: • Küreselleşme • GATT • Dünya Ticaret Örgütü (WTO) • İktisadi Birleşmeler Teorisi
• Gümrük Birliği • İkinci En İyi Teorisi • İktisadi Birlik • Kutuplaşma Teorisi
80
4
Uluslararası Ticaret
81
4
Dünya Ticaretinin Serbestleştirilmesi: Küreselleşme ve Ekonomik Birleşmeler
GATT Anlaşması’nı değiştirip geliştirerek kendi Yukarıda genel olarak değindiğimiz WTO’nun
bünyesine aldı. Başka bir deyişle, aşağıda belirtece- faaliyetlerini daha somut biçimde şöylece sıralaya-
ğimiz gibi, WTO’nun yasal dayanağı geliştirilmiş biliriz:
biçimiyle yeni GATT Sözleşmesi’dir. 1. Örgütün kapsamına giren (GATT’tan dev-
GATT, geçici bir anlaşma olarak ortaya çık- ralınan) anlaşmaların uygulanması, yöneti-
mıştı; ana ilke olarak da sanayi malları üzerindeki mi ve işleyişinin sağlanması.
dünya ticaretini serbestleştirmeye yönelik çalışma- 2. Yapılacak yeni çok yanlı ticaret görüşme-
lar yapmıştır. Oysa WTO, yasal zemine oturtulan, leri için bir forum oluşturma, ticareti ser-
yaptırım gücü artırılmış, sanayi malları ile birlikte bestleştirme çabalarına yeni alanlar katma:
tarım, tekstil ve hizmetler ticaretinin serbestleştiril- Örgütün sanayi ürünlerinin yanında tarım,
mesi yanında fikrî mülkiyet haklarını da bünyesine tekstil ve hizmetler ticaretinin serbestleşti-
alan bir kuruluş niteliğindedir. rilmesi, ticarete ilişkin sınai ve fikrî mülki-
yet haklarının korunması gibi alanlarda da
çalışmalar yapması öngörülür.
3. Üyeler arasında çıkabilecek anlaşmazlıkları
GATT (Gümrük Tarifeleri ve Ticaret çabuk ve etkili biçimde çözmek üzere bir
Genel Anlaşması): Dünya ticaretini ser- ara buluculuk mekanizması kurma: Anlaş-
bestleştirmek üzere 1947 yılında yapılan mazlıkların çözümü mekanizması GATT
ve 1995 yılında Dünya Ticaret Örgütü- 47 kapsamında da yer almakla birlikte ol-
nün (WTO) kapsamına alınan çok yanlı dukça etkisiz kalmakta idi. WTO’da çözüm
bir anlaşma. konusunda etkili karar alınmasını sağlamak
için bir “Anlaşmazlıkların Çözümü Organı”
kurulmuştur.
Uruguay Toplantılarında GATT Sözleşmesi’nde
değişiklik yapılmış ve yeni ortaya çıkan anlaşma 4. Üyelerin dış ticaret politikalarını gözden
metnine GATT 94 adı verilmiştir. Bu yeni anlaşma geçirme ve değerlendirme: Söz konusu ör-
metni ilk sözleşme olan GATT 47’den çok daha güt, üyelerin dış ticaret politikalarının de-
geniş kapsamlıdır. Anlaşmada yapılan bu deği- netlendiği bir forum rolü oynar. Bu amaçla
şikliklerden sonra GATT 94 yukarıda değinildiği anlaşmada “Ticaret Politikalarını Gözden
gibi WTO’ya bağlandı. Böylece dünya ticaretini Geçirme Mekanizması” ve bu mekanizma
serbestleştirme amacıyla GATT’ın yerine kurulan çerçevesinde çalışacak olan Ticaret Politika-
WTO, Bretton Woods’un iki temel kuruluşları larını Gözden Geçirme Organına yer veril-
olan Dünya Bankası ile Uluslararası Para Fonu’nun miştir. Sözü geçen organ üye ülkelerin dış
yanında üçüncü bir örgüt biçiminde ortaya çıktı ve ticaret politikalarını, iki veya dört yıl gibi
bir anlamda üçlü sacayağı tamamlanmış oldu. belirli aralıklarla incelemeye tabi tutar.
Tüm Batılı sanayileşmiş ülkeler üyesidirler. Eski
Doğu Bloku ülkeleri ile Sovyetler Birliği’nin yıkıl-
masından sonra bağımsızlığına kavuşan ülkelerin Ticaret Politikalarını Gözden Geçirme
çoğunluğu da WTO’ya üye olmuşlardır. Bugün Organı: WTO’nun üye ülkelerin dış ti-
üye sayısı 150’nin üzerindedir. Önemli ülkeler ara- caret politikalarını denetlemekle görevli
sında Rusya henüz üye olmamıştır. birimi.
WTO’nun geniş anlamda dünya ticaretini ser-
bestleştirme amacına ulaşılabilmesi için, üye ülke-
lerin ortak çıkar ve karşılıklı olma ilkeleri doğrultu- 5. Sürekli bir kurumsal yapı olarak IMF,
sunda hareket ederek dış ticarette “her türlü engeli” Dünya Bankası ve bunlara bağlı kuruluş-
ve “farklı işlemleri” kaldırmaları öngörülür. Tica- larla yakın iş birliği yapma: Örgütün böy-
reti daraltan her türlü engelin kaldırılmasından, lece küresel ekonomik politikaların oluş-
ithalat ve ihracata uygulanan tüm vergi dışı engeli turulmasında daha etkin bir rol oynaması
önce tarifeye dönüştürmek, sonra da bu tarifeleri amaçlanmıştır.
kaldırmak anlaşılır.
82
4
Uluslararası Ticaret
83
4
Dünya Ticaretinin Serbestleştirilmesi: Küreselleşme ve Ekonomik Birleşmeler
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki uluslararası sı gelişmelerin daha iyi değerlendirilebilmesi için
ekonomik ve mali sistemin temeli 1944’te toplanan GATT’ın iyi bilinmesi gerekir.
Bretton Woods Konferanslarında atılmıştır. Kon-
feransların sonucunda kurulmasına karar verilen
GATT’ın Politika ve İlkeleri
iki örgütten birisi olan Dünya Bankası’nın görevi
Avrupa ekonomilerinin onarımına katkıda bulun- Dünya ticaretini serbestleştirmek amacıyla ku-
mak (daha sonraları az gelişmiş ülkelere kalkınma rulan GATT’ın çeşitli ekonomik konularda be-
yardımı sağlamak), ikincisi olan Uluslararası Para nimsediği tutum, politika ve uygulamalar vardır.
Fonu’nun görevi de uluslararası parasal ve mali sis- Bunların başlıcaları aşağıda gözden geçirilecektir.
temin düzenli biçimde işlemesini sağlamaktı. Koruma Aracı Olarak Gümrük Tarifeleri-
nin Tercih Edilmesi: GATT, korumanın zorun-
lu olduğu durumlarda, gümrük tarifelerini ko-
GATT’ın Kuruluşu ve Faaliyetleri talardan üstün tutar. Çünkü tarifeler hem daha
Uluslararası para sistemi ve dünya sanayi üretimi “saydam” hem de piyasa mekanizması ile daha
alanlarında sağlanan iş birliği karşısında uluslararası uyumlu araçlardır.
ticaretin serbestleştirilmesi yönünde de benzer giri-
İkinci Dünya Savaşı’ndan önceki dönemde ko-
şimlere şiddetle gerek doğmuştu. O nedenle, 1947-
talar ve idari kararlarla konulan öteki kısıtlama araç-
48 arasında Havana’da (Küba) toplanan elli kadar ül-
ları dolayısıyla, koruyucu önlemlerde bir saydamlık
kenin temsilcisi Uluslararası Ticaret Örgütü (ITO)
yoktu. Yani, ihracatçılar mallarını gönderdikleri ül-
adı verilen bir organın kurulmasını kararlaştırdılar.
kelerdeki kısıtlamalar konusunda belirsizlik içinde
ITO yasasında, örgütün temel görevinin ulus- bulunuyorlardı. Belirsizlikler daima ticareti caydı-
lararası ticarette gümrük tarifeleri ve öteki kısıtla- rıcı etkide bulunur. O bakımdan GATT, gümrük
maların kaldırılarak, dünya ticaretinin serbestleş- tarifelerini piyasa mekanizması ile çelişen ve daha
tirilmesi olduğu açıkça belirtiliyordu. Ancak ITO az saydam olan ithal kotalarına tercih etmiştir.
sözleşmesi, ülkelerin iç ekonomik politikalarına
karışma niteliği taşıdığı gerekçesiyle başta ABD
olmak üzere, bazı sanayileşmiş ülkelerin yasama
organları tarafından onaylanmamıştır. Gerçek ne- Gümrük tarifelerinin tercih edilmesi:
denin ise serbestleştirmeden zarara uğrayacak yurt GATT ilkeleri açısından serbest ticarete
içi firmaların yaptıkları siyasal baskılar olduğunu bir müdahale aracı olarak tarifeler kotala-
söylemek yanlış olmaz. ra tercih edilir.
Böylece büyük ülkelerin onaylamamaları nedeniy-
le, ITO’nun kuruluş girişimi daha baştan suya düşmüş
oluyordu. Fakat diğer yandan da ülkeler, dünya ticare- GATT ve “Haksız Rekabet” Uygulamaları:
tinin serbestleştirilmesine büyük ilgi duyuyorlardı. O GATT 47’de “haksız rekabet” konusu da yer alır.
nedenle, daha ITO’nun kuruluş görüşmeleri tamam- Örneğin sözleşmede, bir üye ülkenin damping yap-
lanmadan belirli mallar üzerinde tarife indirimlerinde ması karşısında, bundan zarara uğrayan ithalâtçı
bulunmak için birbirleriyle anlaşmışlardı. ITO’nun, ülkenin “anti-damping vergisi” koyma yetkisi bu-
ulusal parlamentolar tarafından onaylanmasına kadar lunduğu belirtilir. Yine sözleşmeye göre, üye ülke
geçecek sürede bu indirimleri uygulamaya koymak hükûmetlerinin ihracata verdikleri sübvansiyonlar
üzere bir de genel anlaşma yapılmış ve indirimler da ithalatçı ülke ekonomisini olumsuz biçimde et-
üyelerin tümüne yaygınlaştırılmıştı. Bu anlaşmanın kiliyorsa, ithalatçı buna karşı bir telafi edici vergi
ITO gibi, üye ülke parlamentolarınca onaylanması uygulama hakkına sahiptir.
gerekmiyordu. Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel
Anlaşması ( GATT) adı verilen anlaşma bu şekilde,
ITO’nun onaylanmaması üzerine geçici bir anlaşma
Haksız rekabet uygulamaları: GATT
olarak ortaya çıkmıştır.
ilkelerine göre, bir üye ülkenin ihracata
Aşağıda GATT’ın görev ve faaliyetleri konu- uyguladığı sübvansiyonlar ithalatçı ülke
sunda daha ayrıntılı açıklamalar yapılacaktır. Her ekonomisi üzerinde olumsuz etkilere ne-
ne kadar bugün GATT’ın yerine WTO geçmiş ise
den oluyorsa, o da kendini korumak için
de bu kuruluş aslında GATT’ın bir devamı sayılır.
telâfi edici vergiler koyabilir
Dolayısıyla bugünkü durumun ve gelecekteki ola-
84
4
Uluslararası Ticaret
Zarar gören endüstrilerin damping ve sübvan- alınamamıştır. Böylece konu WTO’nun gelecekte
siyon iddiaları karşısında hükûmetlerin karşı vergi yapacağı çalışmalara kalmış bulunmaktadır.
koymadan önce bir soruşturma yaptırmaları gere- GATT ve Yeni Korumacılık Akımı: GATT
kir. Bu soruşturmaların yöntemlerini belirlemek 47 sözleşmesine göre, bir üye ülkenin ihracatı, it-
üzere GATT Tokyo Görüşmeleri sırasında bir halatçı üye ülkede ciddi bir zarara yol açıyor veya
Anti-Damping Kodu ile Sübvansiyonlar ve Telafi böyle bir tehlike doğuruyorsa, bu durumda ithalat-
Edici Vergiler Kodu benimsemiştir. Üye ülkeler çı ülke hükümeti iç piyasasını korumak amacıyla
damping soruşturmalarına ilişkin ulusal yasalarını kısıtlayıcı önlemler alma hakkına sahiptir. Özellik-
bu kodlara uygun biçimde düzenlemişlerdir. le 1973’lerdeki Dünya Enerji Buhranı’ndan sonra
GATT ve Çevre Korunması: Son yıllarda do- sanayileşmiş ülkelerde başlatılan yeni bir koruyu-
ğal çevrenin korunması konusu büyük ilgi topla- culuk akımı bu maddeye dayanmaktaydı.
maktadır. Bu çerçevede GATT ve onun dayandığı Yeni korumacılık adı verilen bu akım çerçeve-
ilkeler, “çevreci” diye bilinen gruplar tarafından yo- sinde, özellikle az gelişmiş ülkelerin ihraç ettikleri
ğun eleştirilere uğramıştır. Söz konusu eleştirilerin tekstil, gıda, ayakkabı, çelik vs. gibi emek yoğun
nedenlerini şöyle belirtebiliriz: ürünler üzerine gönüllü ihracat kısıtlamaları (ihracat
kotaları) konulmuştu. Sanayileşmiş ülkelerin bu gibi
durumlarda gümrük tarifeleri yerine gönüllü ihracat
Çevreciler ve GATT: Çevreciler GATT’ın kısıtlamalarını tercih etmeleri, söz konusu önlemle-
dayandığı serbest ticaret uygulamalarını rin ayrımcı biçimde uygulanmalarıyla ilgilidir. Diğer
çevrenin korunmasına ters etkiler doğura- bir deyişle, tarifeler tüm ülkelere karşı ve aynı oran-
cağı gerekçesiyle eleştirmişlerdir.
larda uygulanır; oysa ihracat kotaları istenen ülkele-
rin mallarına karşı konulabilmektedir.
85
4
Dünya Ticaretinin Serbestleştirilmesi: Küreselleşme ve Ekonomik Birleşmeler
İlk toplantıdan sonra, gerek ele alınan konular ve başlıca görüşmeci taraflar, gerekse uygulanan yön-
temlerde önemli değişmeler ortaya çıkmıştır. Şöyle ki önceleri, dünyadaki temel ekonomik güçleri temsil
etmeleri nedeniyle, görüşmeler özellikle ABD ile Batı Avrupa ülkeleri arasında yoğunlaşıyordu. Daha son-
raları Japonya’nın büyük bir ekonomik güç olarak ortaya çıkması ile bu ülke de görüşmelerde etkin bir rol
oynamaya başlamıştır.
Tablodan görüleceği gibi, ilk toplantı 1947 yılında Cenevre’de yapılmış ve oldukça başarılı geçmiştir.
Fakat ondan sonraki dört toplantıdan çok başarılı sonuçlar alındığını söylemek güçtür. Bu ilk toplantılarda
ülkeler birbirlerine tek tek ürünler üzerinde düşük tarife oranı biçiminde karşılıklı ödünler vermiş ve en
çok kayrılan ülke kuralı dolayısıyla bu ödünler tüm öteki üye ülkelere de uygulanmıştır.
1957 Roma Anlaşması ile Avrupa Ekonomik Topluluğunun bir gümrük birliği şeklinde kuruluşunun
tamamlanması üzerine, bu bölge ile yapılan ticaretteki engellerin kaldırılması için ABD yeni bir görüşme-
nin başlatılmasına gerek görmüştü. Dolayısıyla ABD’de 1962 Tarihli Ticareti Geliştirme Yasası çıkartılmış
ve Başkan’a tüm mallar üzerindeki tarifeleri yüzde 50 oranında toptan indirme yetkisi tanınmıştı. Böy-
lece Kennedy Görüşmeleri başlatılmış ve sonunda sanayi malları alanında tarifelerin ortalama yüzde 35
oranında düşürülmesi kararlaştırılmıştı. Ama o güne kadar yapılan GATT görüşmelerinde tarım ürünleri
gündeme gelmemiş, ayrıca tarife dışı engeller üzerinde de durulmamıştı.
Fakat bir yandan tarifeler indirilirken, diğer yandan tarife dışı engeller giderek yaygınlaşıyor, bu da indi-
rimlerin etkilerini gideriyordu. O nedenle, 1973’te Tokyo Görüşmelerinin yapılmasına karar verildi. Tokyo
Görüşmeleri sonucunda imalat sanayii ürünleri üzerinde yeni tarife indirimlerinde bulunuldu, tarife dışı
engeller konusunda ise uyulması gereken ilkeleri gösteren bazı davranış kodları benimsendi. Bu arada az
gelişmiş ülkeler için de karşılıklı olmama ilkesi kabul edildi. Bu ilkeye göre, az gelişmiş ülkeler kendi ihraç
ürünleri için sanayileşmiş ülke pazarlarında tarife indirimlerinden yararlanacak fakat sanayileşmiş ülkelerden
yaptıkları ithalâtta karşılık olarak bir indirimde bulunmaları gerekmeyecekti. Bununla birlikte, az gelişmiş
ülkelerin tarife ödünlerinden sağladıkları yararlar çok sınırlı kalmıştır. Çünkü tarife indirimleri kendilerini
fazla ilgilendirmeyen, başka bir deyişle, bu ülkelerin üretip satamadıkları sanayi mamullerini kapsamaktaydı.
86
4
Uluslararası Ticaret
Tokyo Görüşmelerinde gerçekleştirilen indirimler- misinde ilk on yılda 5.25 trilyon dolarlık bir üretim
den sonra sanayi ürünleri üzerindeki tarifeler oldukça artışı sağlanacağı tahmin edilmiştir. Bu artışın 1.4
düşük düzeylere indirildi (Örneğin yüzde olarak trilyon doları AB’de, 1.6 trilyon doları Japonya’da
ABD’de 4.3, Kanada’da 5.2, Fransa’da 6.0, Japonya’da ve 1.1 trilyon doları da ABD’de ortaya çıkacaktı.
2.9, İngiltere’de 5.2 ve Batı Almanya’da 6.3). Ticaretteki gelişmeler açısından bakıldığında ise
Daha sonraki GATT toplantısı 1986 yılının Ey- GATT Genel Sekreterliğinin tahminlerine göre
lül ayında Uruguay’ın Punta del Este kentinde başla- 2005 yılında dünya mal ihracatı 755 milyar dolar-
dı. Uruguay Görüşmeleri adı verilen bu toplantıların lık bir artış gösterecekti.
dört yıl sürmesi planlanmıştı. Ancak özellikle tarım-
sal sübvansiyonların kaldırılması konusunda ABD Uruguay Sonrası Dönemde WTO’nun
ile AB (özellikle Fransa) arasında baş gösteren görüş
Faaliyetleri ve Doha Görüşmeleri
ayrılıkları nedeniyle görüşmeler dört yıl daha uzadı
ve 15 Nisan 1994’te Fas’ın Marakeş kentinde 125 Uruguay Görüşmelerinin başarıyla sonuçlan-
ülkenin nihai anlaşmayı imzalaması ile sonuçlandı. masından sonraki birkaç yıl ülkeler, alınan ön-
lemlerin uygulanması konusunda yoğunlaştılar.
Uruguay Görüşmeleri o güne kadar yapılanlar
Ama birçok sorun ortada durmaktaydı. 1990’ların
içinde gerek katılan ülke sayısı, gerekse ele alınan
sonlarına doğru çok-yanlı yeni bir görüşme başla-
konular açısından en geniş kapsamlısıdır. Bu gö-
tılması doğrultusunda istekler ortaya çıktı. Yapıla-
rüşmelerde sanayi malları alanında yeni tarife in-
cak görüşmeler “Yeni Binyıl Görüşmeleri” olarak
dirimleri (yüzde 34 oranında) yapılırken, mal ti-
nitelendirildi.
caretine ek olarak hizmet ticareti de konu edilmiş
ve hizmetler ticaretinin serbestleştirilmesi amacıyla Yeni toplantıya gerekçe olarak gösterilen ne-
Hizmetler Ticareti Genel Anlaşması (GATS) kurul- denler arasında, birçok ülkenin tarım ürünleri ve
muş, sınai ve fikrî mülkiyet haklarının korunması hizmetler ticareti üzerindeki kısıtlamaların azaltıl-
ve tarımsal sübvansiyonlarla diğer tarife dışı araçlar masını arzulamaları, sanayi malları alanında kalan
tartışılmıştır. Ayrıca, toplantılarda az gelişmiş ülkele- tarifelerin de indirilmesini, anti-damping ve fikrî
rin (özellikle orta ve üst gelir grubunda yer alanların) mülkiyet haklarına ilişkin birçok noktanın açıklığa
de ticaretin serbestleştirilme sürecine katılarak tarife kavuşturulmasını istemeleri vs. bulunuyordu. Sa-
indirimlerinde bulunmalarına karar verilmiştir. Top- nayileşmiş ülkeler ayrıca “çalışma standartları” adı
lantının önemli tartışma konularından birisi de ta- verilen (az gelişmiş ülkelerin kesinlikle karşı olduk-
rımsal sübvansiyonların azaltılması ve bu ürünlerin ları) konuların, uluslararası ticaretin çevre üzerinde
dünya ticaretinin serbestleştirilmesi idi. etkilerinin ve firmaların üretim yerlerini uluslara-
rası alanda kaydırmaları gibi sorunların tartışılması
yönünde isteklerde bulunuyorlardı.
Çalışma standartlarının son birkaç yıldır yoğun
Sınai ve fikrî mülkiyet hakları: Fikir ve tartışmalara konu olan bazı yönleri bulunmakta-
sanat ürünleri üzerindeki mülkiyet hakla- dır. Çocuk işçi çalıştırılması, iş yerinde sağlık ve
rıdır. GATT’ın Uruguay toplantısında ilk güvenlik koşulları, günlük ve haftalık çalışma sa-
kez ele aldığı konulardan birisidir. atleri, bunların en önemlileri arasındadır. Örneğin
gelişmiş ülkelerdeki üniversite öğrencileri az geliş-
miş ülkelerde fabrika ve iş yerlerinde çocuk işçi ça-
Uruguay Görüşmelerinin bir diğer sonucu da lıştırılmasına karşı çıkmaktadırlar. Bu ülkelerdeki
daha önce değinildiği gibi, Dünya Ticaret Örgütü işçi ve işveren sendikaları da iş yerinde güvenlik ve
WTO’nun kurulmasıdır. Görüşmelerde GATT 47 sağlık koşullarına, alet ve edevatın güvenli kullanı-
Sözleşmesi’nde değişiklikler yapılmış ve bu şekilde mına gerekli özen gösterilmediğini öne sürerek az
oluşan GATT 94, WTO’nun kapsamına alınmış- gelişmiş ülkeleri protesto etmişlerdir.
tır. Başka bir deyişle, adı geçen kuruluş bir anlamda
GATT’ın geliştirilerek örgütsel yapıya kavuşturul- Gelişmiş ülkelerde emek yoğun endüstrilerde-
muş bir şeklidir. ki işçi ve işveren sendikaları, az gelişmiş ülkelerde,
kendilerine göre geri olduğunu iddia ettikleri ça-
Yapılan bir çalışmada Uruguay Görüşmelerinin lışma ortamında üretilen mallarla rekabet etmele-
tam olarak uygulanması durumunda dünya ekono- rinin “adaletsiz” olduğunu ileri sürmüşlerdir. Bu
87
4
Dünya Ticaretinin Serbestleştirilmesi: Küreselleşme ve Ekonomik Birleşmeler
görüşlere göre eğer gelişmekte olan ülkeler, geliş- ihracatının engellenmesi, o ülkelerdeki üretim fak-
miş ülke firmalarının uyguladıkları sağlık ve çevre törlerini iç ekonomiye dönük alanlara kaydırmaya
standartlarını, günlük ve haftalık çalışma sürelerini zorlamak demektir; bu ise çevre sorunlarını daha
uygulamaya zorlanırlarsa (örneğin gelişmiş ülkeler da artırıcı etki yapabilir. Ayrıca, bu ülkeler de zen-
tarafından bunların ihraç mallarına karşı ticari kı- ginleştikçe temiz bir çevreye daha fazla ilgi duya-
sıtlamalar konularak), tüm firmaların eşit koşullar- caklardır. Dolayısıyla kısıtlanmamış bir uluslararası
da rekabet etmesi sağlanacak ve uluslararası ticaret ticaret, onların kalkınmalarını hızlandırarak dolay-
de “adil” olacaktır. lı yoldan çevre standartlarının yükseltilmesine de
Bu iddiaları çok temkinli karşılamak gerekir. katkı sağlayabilir.
Çünkü söz konusu görüşlerin çoğu kez “insancıl” Uluslararası ticarete ilişkin sorunları görüşmek
nedenlerle ileri sürüldüğü belirtilse de asıl nede- ve bununla ilgili bir gündem belirlemek üzere
nin o ülke hükûmetlerinden koruma talebi olduğu WTO üyesi ülkelerin bakanları 1999 yılı Aralık
gözden kaçırılmamalıdır. Heckscher-Ohlin mode- ayında ABD’de, Seattle kentinde toplandılar. Bu
linden de hatırlanacağı gibi, serbest ticaret, ülkede toplantılara Yeni Binyıl Görüşmeleri adı verilmişti.
kıt olan faktörün gelirini düşürücü etki doğurur; Ama toplantılarda küreselleşme karşıtlarının yo-
bu da sanayileşmiş ülkelerde özellikle emek yoğun ğun protesto gösterileri ile karşılaşıldı. Küreselleş-
kesimlerde korunma yönünde isteklere neden olur. me karşıtları arasında çeşitli gruplar bulunuyordu.
Az gelişmiş ülkelerde gelişmiş ülkelerin çalışma Örneğin yukarıda da değinildiği gibi, az gelişmiş
standartlarını uygulama olanağı bulunmadığı gibi, ülkelerden mal ithalinin artmasıyla işlerini kaybet-
bu ülkelerde üretimin büyük çoğunluğu da aile iş- mekten korkan sendikalar, serbest ticareti geliştir-
letmeleri tarafından yapılmaktadır. Çocuk işçiler, menin çevreye vereceği zararlardan endişe duyan
çalışma yaşamında önemli bir yer tutar. Bunun “yeşiller”, çocuk işçi karşıtları vs. bunlar arasında
önüne geçilmesi ise ancak o ülkelerdeki ekonomik yer almaktaydı. Sözü edilen gruplara ayrıca ulusalcı
ve sosyal koşulların değiştirilmesi ile sağlanabilir ki çevreleri de eklemek gerekir. Bunlar da WTO’yu
bunun da kısa bir zamanda başarılabilmesine ola- ülkeler üstü bir kuruluş, yani kurallar koyup bu
nak yoktur. kuralları ulusal devletlere zorla uygulatan bir örgüt
Gelişmiş ülkeler ayrıca az gelişmiş ülkelerdeki olarak görmektedirler.
düşük çevre standartlarından duydukları kaygıla- Bir yandan gündem üzerinde üyeler arasında
rı dile getirmektedirler. Daha önce de değinildiği baş gösteren anlaşmazlıklar, diğer yandan küre-
gibi, düşük çevre standartları, firmaların üretim selleşme karşıtlarının yoğun gösterileri nedeniyle
süreçlerinde çevreyi temiz tutacak koruma cihaz- Seattle Toplantısı bir gündem dahi belirleyemeden
ları takma veya çevreyi koruyucu benzeri önlemler dağılmıştır.
alma zorunda olmaları demektir. Doha Görüşmeleri: WTO’nun daha sonraki
ABD gibi yüksek çevre standartlarının zorunlu toplantısı 2001 yılı Kasım ayında Katar’ın başkenti
olduğu sanayileşmiş ülkelerdeki bazı üretici grup- Doha’da başladı. Doha Görüşmeleri adı verilen bu
lar, çevre standartları geri ülkelerdeki bu farklılık görüşmelerin gündeminde örneğin, sanayi ürünle-
dolayısıyla üretim maliyetlerinin de düşük oldu- ri ile birlikte tarım ürünleri ve hizmet ticaretinin
ğunu ve bunun kendileri için bir “haksız rekabet” serbestleştirilmesi, tarımsal sübvansiyonların kaldı-
yarattığını iddia etmektedirler. Sonuç olarak bu rılması, anti-dampingle ilgili kuralların sıkılaştırıl-
firmalar, hükûmetleri üzerine baskı uygulayarak ması, uluslararası yatırım ve rekabet politikalarının
ülkelerindeki yüksek çevre standartlarının gevşetil- geliştirilmesi vs. gibi konular yer almaktaydı.
mesini veya az gelişmiş ülkelerdeki çevre standart-
larını yükseltici uluslararası önlemler alınmasını sa-
vunurlar. Bu önlemlerin gerçekleşmesine kadar da
az gelişmiş ülkelerden ithal edilecek sanayi malları Doha Görüşmeleri: 2001 Kasım ayında
üzerine, örneğin yeni bir tarife gibi kısıtlama ön- Katar’ın başkentinde başladı. Sanayi ve ta-
lemleri konulmasını talep etmektedirler. rım ürünleri ile hizmetler ticareti alanında
daha ileri bir liberalleşme sağlamaya çalışır.
Aslına bakılırsa, sanayileşmiş ülkeler tarafından
çevre koruması gerekçesiyle az gelişmiş ülkelerin
88
4
Uluslararası Ticaret
Doha Görüşmeleri kapsamında üye ülke bakanlarının katılımıyla birkaç toplantı yapıldı. Toplantıların
amaçları arasında uluslararası ticarette özellikle az gelişmiş ülkelere yönelik iyileştirmeler sağlanması gibi
hedefler de yer alıyordu. Fakat toplantılar sırasında az gelişmiş ülkeler, hedeflenen amaçların kendilerini
daha da yoksullaştıracağını öne sürdüler. Örneğin, G-20 içinde yer alan Güney ülkeleri (Hindistan, Çin,
Brezilya, vs.), ABD ve AB gibi gelişmiş ülkelerden uygulamakta oldukları tarımsal sübvansiyonları kal-
dırmalarını isterken, yoksul ülkelerdeki çiftçilerin korunması yönünde önlemler alınmasını talep ettiler.
Tarımsal sübvansiyonlar konusunda ABD ile AB arasındaki görüş ayrılıkları da devam etmekte idi. Doha
Görüşmeleri ile ilgili son Bakanlar Toplantısı Meksika’nın Caucun kentinde yapıldı ve öncekiler gibi bir
uzlaşma sağlanamadan dağıldı. Böylece WTO’nun Doha Görüşmeleri bugün için bir sonuç alınamadan
dağılmış bir toplantı görünümündedir.
Öğrenme Çıktısı
1 Dünya ticaretini serbestleştirmenin genel yaklaşımlarını açıklayabilme
89
4
Dünya Ticaretinin Serbestleştirilmesi: Küreselleşme ve Ekonomik Birleşmeler
90
4
Uluslararası Ticaret
bir deyişle, uygulamada bu hareketlerin belirli özel- kir. Bu ise yerli katkı payını kanıtlayan belgelerin
likleri alınarak farklı birleşme türleri oluşturulabil- veya menşe şahadetnamelerinin kullanılmasını ge-
mektedir. Örneğin, serbest ticaret bölgelerindeki rektirir ki bu da bir anlamda bürokrasiyi artırmak-
gibi mal ticareti yanında ortak pazardaki gibi fak- tan başka bir şey değildir.
tör dolaşımının da serbest bırakılması veya ticareti
serbestleştirme girişimleri ile birlikte ortak sanayi
projelerinin gerçekleştirilmeye çalışılması vs. gibi.
Ticareti dolambaçlı yollara saptırma:
Serbest ticaret bölgesi durumunda bölge
Gümrük Birlikleri ve Serbest Ticaret
dışından yapılacak ithalatın önce birlik
Bölgeleri içindeki düşük tarifeli ülkeye ithal edilme-
Tercihli ticaret anlaşmaları birer uluslararası ik- si, oradan da yüksek tarifeli ülkeye akta-
tisadi iş birliği örnekleridir. Ancak bunlar örgütsel rılması olayı.
bir yapıya sahip değildir. Günümüzde iktisadi bir-
leşme hareketleri içinde en sık rastlananlar gümrük
birliği ile serbest ticaret bölgeleridir. Bunların her Benzer bir sorun da gümrük birliklerinde, dışa-
ikisinde de üye ülkeler arasındaki gümrük tarifele- rıdan birliğe giren mallardan ortak bir tarife alın-
ri ve kotaların kaldırılması söz konusudur. Ancak ması durumunda görülür. Örneğin Amerika’dan
gümrük birliklerinde dışa karşı ortak bir gümrük Fransa’ya ihraç olunan bir mal düşünelim. Bu mal
tarifesi uygulanırken serbest ticaret bölgelerinde Avrupa Birliği’ne Marsilya, Napoli veya Hamburg
her ülke kendi özel tarifesini sürdürmektedir. gibi çeşitli limanlardan sokulabilir. Dolayısıyla mal
hangi limanlardan girerse normal olarak gümrük
vergisini de o ülke tahsil eder. Ancak mal birlik
içinde başka bir ülkeye gittiği sürece bu, bir ülke-
Serbest ticaret bölgesi: Bir grup ülkenin nin ithal ettiği malın gümrük vergisinin başka bir
kendi aralarındaki ticareti serbestleştirme- ülkeye ödenmesi demek olur. O yüzden gümrük
leri ve üçüncü ülkelere karşı kendi özel birliklerinde, üçüncü ülke mallarının ithalinden
tarifelerini uygulamaları biçimindeki böl- sağlanan gümrük vergileri tüm birlik çapında bir
gesel birlikler. fonda toplanır ve sonra da üye ülkeler arasında bö-
lüştürülür veya birliğin ortak giderlerinin finans-
Gümrük birliği: Bir grup ülkenin kendi manında kullanılır.
aralarındaki ticareti serbestleştirmeleri ve
İktisadi birleşme hareketleri genellikle, yakın
dışarıya karşı ortak bir gümrük tarifesi uy-
ilişki içinde bulunan ülkeler arasında kurulur. İliş-
gulamaları biçimindeki iktisadi birleşme
kilerdeki bu yakınlık acaba neleri kapsar?
hareketi.
Coğrafi yakınlık önemli bir etkendir. Coğrafi
bakımdan uzak ülkeler arasında taşıma giderleri
Bu özellikleri dolayısıyla gümrük birliklerinin önemli bir maliyet sorunu doğuracağından, güm-
daha ileri bir hareket olduklarına kuşku yoktur. rük birliklerinin kurulması da güçleşir. Fakat coğ-
Ayrıca serbest ticaret bölgeleri, üyelerin dışa karşı rafi yakınlık yeterli değildir. Ekonomik, siyasal ve
farklı tarifeler uygulamaları dolayısıyla, uluslararası askerî konularda da yakın iş birliği içinde olmak
ticareti dolambaçlı yollara saptırabilir. Çünkü gerekir. Önemli noktalardan birisi ise ülkelerin
daha önce de belirtildiği gibi, birlik dışındaki ülke- ekonomik gelişme düzeyleriyle ilgilidir. Yakın eko-
lerden birlik içindeki yüksek gümrüklü ülkeye mal nomik iş birliğinin daha çok, benzer ekonomik
ihraç edecek olan ihracatçılar, mallarını önce birlik gelişme düzeyindeki ülkeler arasında gerçekleştiril-
içinde düşük tarifeli ülkeye gönderir ve orada bu diği görülmektedir. Örneğin AB, EFTA, Mercosur
düşük tarifeleri ödedikten sonra, asıl amaçladıkları vs. hep bu özelliktedir. Ayrıca, birliği kuracak ülke-
yüksek gümrüklü ülkeye re-eksport yaparlar. Böyle ler arasında yakın tarihi, sosyal ve kültürel bağlar
dolambaçlı yollara başvurulması uluslararası ticaret bulunmalıdır. Dil, din gibi ortak kültürel değerler,
akımlarının normal gelişmesini bozabilir. Bunu sıkı ekonomik ilişkiler kurulmasında önemli dere-
önlemek için ithalatın kaynağını araştırmak gere- cede etkili olabilmektedir.
91
4
Dünya Ticaretinin Serbestleştirilmesi: Küreselleşme ve Ekonomik Birleşmeler
Yaşamla İlişkilendir
Türkiye’nin Taraf Olduğu Serbest Tica- hükümler yer alabilmektedir. Gümrük Birliği
ret Anlaşmaları (STA’lar) 1996 başında AB ile Anlaşması’nın güncelleştirilmesinde Türkiye’nin
imzalamış olduğumuz Gümrük Birliği Anlaşma- talep ettiği değişikliklerden birisi de AB’nin
sı Türkiye’nin AB’nin ortak ticaret politikasını STA görüşmelerine kendisinin de taraf olarak
benimsemesini gerektirir. Bu kapsamda AB’nin katılmasıdır.
serbest ticaret anlaşması imzaladığı çeşitli ülke- Türkiye, STA’lardan genel olarak şu gibi ya-
lerle Türkiye’nin de benzer anlaşmalar yapması rarlar beklemektedir:
gerekmiştir. Nitekim 2004 yılında AB’ye tam üye
• Çevre ve komşu ülkeler başta olmak üzere
olarak katılan Orta ve Güney Avrupa ülkeleriyle
hedef pazarlara giriş olanaklarının artırılma-
daha önceden serbest ticaret anlaşmaları imzalan-
sı, AB pazarlarına bağlılığın azaltılması
mıştı. Bu ülkelerin AB’ye tam üye olarak girmele-
riyle bu anlaşmalar sona ermiştir. • İhracatçıların dış pazarlarda, başta AB ülke-
lerinin girişimcileri olmak üzere rakipleri ile
Bugün AB üyeliği dolayısıyla Türkiye’nin
eşit koşullarda rekabet edebilmesinin sağlan-
serbest ticaret bölgesi anlaşması imzaladığı veya
ması, - Tarife ve tarife dışı engellerin kaldırı-
anlaşma için görüşmeler yaptığı çok sayıda baş-
larak ihracatımızın ürün bazında çeşitlendi-
ka ülke ve ülke grubu bulunmaktadır. Anlaşma
rilmesi ve ihracat hacminin genişletilmesi,
imzalanması bir zorunluluk olmakla birlikte,
Türkiye’nin AB tarafından uygulanmış STA’ların • Sağlanan tercihli ticaret ödünleri dolayısıyla
içeriğini aynen kabul etmesi gerekmez. doğrudan yabancı sermaye girişlerinin özen-
dirilmesi
Belirtmek gerekir ki Türkiye AB’nin im-
zaladığı STA’ların görüşmelerine taraf olarak • Dışa açık rekabetçi alt yapının güçlendiril-
katılmamaktadır. Oysa bu anlaşmalarda ba- mesi ile, ülke ekonomisinin uluslararası re-
zen Türkiye’nin çıkarlarıyla bağdaşmayacak kabet gücünün artırılması vs.
Statik etkiler: Gümrük birliğinin oluşturul- Dinamik etkiler: Gümrük birlikleri ile
ması ile ortaya çıkan bir defalık etkiler; ticaret geniş bir piyasa yaratmanın doğurduğu
yaratıcı ve ticareti saptırıcı etkilerden oluşur. süreklilik gösteren etkiler.
92
4
Uluslararası Ticaret
Ticareti saptırıcı etkiler: Gümrük bir- Gümrük birliklerinin dünya refahına et-
liğinin kurulması ile birlik dışında kalan kisi: Ticaret yaratıcı etki ile ticareti saptırıcı
ülkelere ortak gümrük tarifesi uygulandığı etkinin göreceli büyüklüğüne bağlıdır.
için daha verimli olan ve birlik dışında ka-
lan bu ülkelerden yapılan ithalat hacmin-
Burada belirtilen dünya refahı ve dünya kaynak
de ortaya çıkan azalma.
verimliliği üzerindeki etkiler, doğaldır ki ilgili ülke-
lerdeki değişmeler kanalıyla ortaya çıkacaktır. Yani
Ticaret yaratıcı etki gümrük birliği, dolayı- örneğin ticaret yaratıcı etkinin göreceli olarak bü-
sıyla üye ülkelerdeki yüksek maliyetli üretimin yük olduğu durumda birlik üyesi ülkelerin kaynak
yerine birlik içindeki daha verimli ülkenin üreti- verimliliği ve refah düzeyleri yükselecek ve bu da it-
minin geçmesi dolayısıyla ortaya çıkar. Başka bir halat artışlarıyla diğer dünya ülkelerine yayılacaktır.
deyişle bu etki, birlik içerisinde karşılaştırmalı üs- Şimdi, gümrük birliklerinin bu iki statik etki-
tünlüklere uygun bir uzmanlaşmanın sonucudur. sine daha yakından bir göz atalım: Ticaret yaratıcı
Ticaret yaratıcı etkinin büyüklüğü gümrük birliği etkinin refah kazançları iki bölümden oluşur. Biri-
sonucunda birliğe katılan ülkelerin refah artışının si yüksek maliyetli ülkede yerli üretimin azalması,
da yüksek olacağına bir işaret sayılabilir. Bununla dolayısıyla ortaya çıkan üretim kazançlarıdır. Diğe-
birlikte, refah üzerindeki net değişmenin belirlene- ri de düşük fiyattan tüketici rantındaki artışı gös-
bilmesi için ticareti saptırıcı etkinin de göz önünde teren tüketim kazançlarıdır. Bu iki etkinin toplamı
bulundurulması gerekir. Çünkü ticareti saptırıcı ticaret yaratıcı etkinin doğurduğu refah artışını ifa-
etki refahı olumsuz yönde etkiler. de eder.
93
4
Dünya Ticaretinin Serbestleştirilmesi: Küreselleşme ve Ekonomik Birleşmeler
Ticareti saptırıcı etki, en verimli üreticinin birlik dışında kalması ve mallarının ortak gümrük tarifesine
tabi olması nedeniyle, birliğin bu ülkeden yaptığı ithalatın durmasından kaynaklanır. Dolayısıyla eğer bir-
lik kurulduktan sonra, ya bu ülke birlik içinde yer alır ya da fiyat avantajı kapanmamış olarak bu ülkeden
ithalat devam ederse, bir ticaret saptırıcı etki ortaya çıkmaz ve bir refah düşüşü görülmez.
Bu anlatılanları bir örnekle gösterelim. A, B, C diye üç ülke ve bir mal ele alalım: Bu malın söz konusu
ülkelerdeki fiyatları sırasıyla 225, 150 ve 100 lira olsun. Demek oluyor ki söz konusu malın en verimli üre-
ticisi C’dir, ikinci sırada B ülkesi yer alır. Verimliliği en düşük (maliyeti en yüksek) ülke ise A’dır. Analizleri
A ülkesi açısından yürütelim.
A ülkesinin, ilk aşamada yüksek maliyetli yerli üretimini korumak için yüzde 100 oranında, ayırım
gözetmeyen bir ad valorem vergi uygulamakta olduğunu varsayalım. Böylece bu ülkede B’nin malının
fiyatı 300, C’nin malının fiyatı ise 200 liraya yükselir. Dolayısıyla A ülkesi B’den hiç ithalat yapmaz; tü-
ketiminin bir bölümünü kendi üretimi ile bir bölümünü de en verimli ülke durumundaki C’den yaptığı
ithalatla karşılar.
Buna göre, Şekil 4.1’de, SS ve DD ele alınan malın A ülkesindeki arz ve talep eğrileridir. A’nın ufak bir
ülke olduğunu varsaydığımızdan, B ve C’nin fiyatları (arz eğrileri) yatay doğrularla gösterilmiştir. Grafiğe
göre ilk durumda, yani tüm ülkelere yüzde 100 oranında bir tarife uygulandığında A’nın tüketiminin OR
olduğu, bunun OK kadarının yurt içi üretimle sağlandığı, geri kalan KR (veya IJ=VY) kadarının C ülke-
sinden ithal edildiği görülüyor.
A ve B’nin bir gümrük birliği kurduklarını ve C’nin bu birliğin dışında kaldığını varsayalım. Bu du-
rumda B’nin malı A ülkesine gümrüksüz gireceğinden, fiyatlar B’nin fiyat düzeyi olan 150 liraya iner
(taşıma giderleri ve öteki müdahaleler sıfır). Birlik dışına karşı uygulanacak ortak gümrük tarifesinin A
ülkesinin birleşmeden önceki tarife oranı ile aynı olduğunu kabul edersek, C’nin malının A’daki ithal fiyatı
eskisi gibi 200 lira olarak kalır.
Bu değişikliklerden sonra birlik içinde B’nin fiyatları geçerli olacağından C ülkesi artık birliğe mal
satamaz. Birlik içinde gümrüklerin kalkması ile A ülkesinin ithalatı LT (veya MN)’ye yükselir ve bu itha-
lat tümüyle B’den yapılır. İthalattaki artışın LK (veya MI) kısmı, A’nın kendi pahalı üretiminin azalması
ve yerine göreceli olarak daha verimli durumdaki B’nin üretiminin geçmesi, RT (veya JN) kısmı da fiyat
düşüşünün tüketimi artırması dolayısıyla ortaya çıkmıştır. Böylece ithalattaki toplam artış LK+RT (veya
MI+JN) olmaktadır; ticaret yaratıcı etki bunu ifade eder. Diğer yandan, eskiden C ülkesinden yapılan KR
(veya EH) miktar ithalat ise şimdi B ülkesine kaymıştır; bu da ticareti saptırıcı etkidir.
Miktardaki bu değişmeler ekonomik refahı da etkileyecektir. Buna göre LK miktar yerli üretimin yerine
B’nin üretimi geçmesi dolayısıyla sağlanan refah artışı MVI üçgeninin alanına ve fiyat düşüşü sonucu tüke-
timde ortaya çıkan RT miktar artışının refahı yükseltici (tüketici rantındaki artış) etkisi de JYN üçgen alanına
eşittir. Böylece gümrük birliğinin ekonomik refahı artırıcı etkisi bu iki üçgen alanının toplamı kadardır.
94
4
Uluslararası Ticaret
Diğer yandan, C ülkesinin üretim maliyeti • Eğer en düşük maliyetli ülke (örnekte C)
B’den birim başına EI kadar daha düşük olduğu birliğe katılmışsa, ticareti saptırıcı etki yok-
için, bu ülkeden KR miktarındaki bir ticaret sap- tur. Kurulacak bir birlik içinde en düşük
masının doğuracağı refah düşüşünün de EIJH dik- maliyetli üreticinin yer alma olasılığı ise ka-
dörtgeninin alanına (EI_EH) eşit olduğu anlaşılır. tılan ülke sayısı ile artar.
O hâlde, gümrük birliğinin refah üzerindeki net • En az maliyetli ülkenin birliğe girmediği
etkisi bu alanların karşılaştırılmasına bağlıdır. An- durumda bile, ortak gümrük tarifesi yete-
cak MVI+JYN > EIJH olduğu durumda, gümrük rince düşük tutulursa ticareti saptırıcı etki
birlikleri birliğe katılan ülkeler, dolayısıyla da dün- önlenebilir. Söz gelişi, yukarıdaki örnekte
ya ekonomisi için net bir refah artışı sağlar, tersi ortak gümrük tarifesi yüzde 50’den daha
durumda ise bir refah düşüşü vardır. düşük oranda belirlenirse, C ülkesi yine de
Refahtaki değişmeleri geometrik olarak gös- birliğe mal ihracını sürdürebilir.
termek üzere başka bir yol da izlenebilir. Şöyle ki • Her iki etkinin ortaya çıktığı durumlarda da
fiyatların 150 düzeyine düşmesi, tüketici rantında bu refah etkilerinin hacmini değiştirebilen
ABYN kadar bir artış yaratır. Fakat bunun ABVM çeşitli faktörler vardır. Örneğin bunlardan
kısmı üretici rantındaki azalışı ve tüketici rantında- birisi, üye ülkelerle birlik dışındaki ülkele-
ki artışı ifade eder. Bu iki miktar tam olarak birbiri- rin fiyatları arasındaki göreceli farklılıklardır.
ne eşit olduğundan refah etkileri birbirini götürür, Eğer örnekte B ülkesindeki maliyetler C’nin
yani toplum refahı açısından bir değişme ortaya maliyetine daha yakın olsaydı, göreceli ola-
çıkmaz. Diğer yandan, önceden C ülkesinden yapı- rak ticaret yaratıcı etki büyük, ticareti saptı-
lan ithalat karşılığı devletin elde etmiş olduğu tarife rıcı etki ise nispeten küçük olurdu.
gelirleri toplamının (EVYH alanı) IVYJ kadar bir
• Gümrük birliğinin kurulmasından önce bir
payı gümrük birliğinin kurulmasından sonra düşük
mal, üye ülkelerin hiçbirisi tarafından üretil-
fiyatlar biçiminde tüketiciye aktarılır. Bütün bun-
miyorsa bu malla ilgili ne bir ticaret yaratıcı,
lar çıkartıldıktan sonra geriye MVI ve JYN üçgen
ne de bir ticaret saptırıcı etki ortaya çıkar.
alanları ile EIJH dikdörtgen alanı kalır. MVI+JYN
alanı refah kazançlarıdır (tarife konulduğu duru- • Üye ülkeler coğrafi olarak ne kadar yakın
mundaki üretici rantı ile kaybedilen tüketici rantı olurlarsa, taşıma giderleri azalacağından ti-
toplamı) ifade eder. Oysa tarife gelirlerindeki azal- caret yaratıcı etki o derece artar.
manın EIJH dikdörtgen alanı ile gösterilen kısım • Birlik üyesi ekonomilerin birleşmeden
tamamen yok olmaktadır; bu ise toplum açısından önce, tamamlayıcı ya da rekabetçi olmaları
bir refah kaybıdır. da bu konuda önemlidir. Tamamlayıcı ve
Gümrük birliklerinin statik etkileri ilk kez rekabetçi ekonomi kavramları bir anlamda
1950’lerde Kanadalı ünlü iktisatçı Jacob Viner aşağıdaki şekilde tanımlanabilir:
tarafından incelenmiştir. Viner’in analizlerinden
çıkartılan ve “gümrük birlikleri serbest ticaret doğ-
rultusunda bir adım olmakla birlikte her zaman
dünya refahını artırmayabilir” biçimindeki sonuç, Tamamlayıcı ekonomiler: Birbiri ile re-
“ikinci en iyi teorisi” düşüncesinin geliştirilmesine kabetçi olmayan veya birbirine benzeme-
önemli katkıda bulunmuştur. yen mallar üreten ülkeler.
Bununla birlikte, Viner’in açıklamaları iktisadi
birleşmeler teorisi alanında bir ilk adım oluşturur. Rekabetçi ekonomiler: Birbirine benze-
Viner, yalnız üretim etkileri ile ilgilenmişti. Tüke- yen mallar üreten ülkeler.
tim etkileri ise daha sonra Meade tarafından ince-
lenmiştir. Johnson ise söz konusu üçgen alanları Eğer iki ülkede gümrüklerle korunan endüstri-
toplayarak toplam refah kazançlarını göstermiştir. ler birbirlerinin benzeri ise bu ekonomiler rekabet-
Yukarıdaki açıklamalardan gümrük birlikleri- çi sayılırlar. Tersine, eğer gümrüklerle korunan en-
nin refah etkilerini belirleyecek bazı faktörleri şu düstriler birbirlerinden farklıysalar bu ekonomiler
şekilde sıralayabiliriz: de tamamlayıcıdır.
95
4
Dünya Ticaretinin Serbestleştirilmesi: Küreselleşme ve Ekonomik Birleşmeler
Bu tanımlama açısından üye ülkelerin ekono- me hareketleri üye ülkelerin ekonomik yapılarında,
mileri ne derece rekabetçiyseler birleşmeden sağla- üretim kapasitesi ve kaynak verimliliklerinde kök-
nacak yararlar o kadar yüksektir. Çünkü tarifeler lü değişiklikler yapar. Bunlar zaman içinde oluşan,
kaldırılınca büyük bir üretim hacmi, bölge içinde millî geliri, kalkınma hızını ve ekonomik refahı
yüksek maliyetli üreticilerden yine içerdeki düşük yakından ilgilendiren değişmelerdir. Çoğu iktisat-
maliyetli üreticilere doğru kayar. Başka bir deyişle, çılara göre gümrük tarifelerinin asıl önem taşıyan
üretim daha etkin ellerde toplanır. Oysa tamamla- yönü, statik değil bu dinamik etkilerdir.
yıcı ekonomiler arasında kurulacak birlikler böyle Gümrük birliklerinin dinamik etkileri daha
büyük bir ticaret yaratma etkisine yol açmazlar. önce incelediğimiz dış ticaretin dinamik yararla-
Belirtmek gerekir ki gümrük birliklerinin statik rının bir benzeridir. Bunların başlıcalarını tekrar
refah etkileri yalnızca ticaret yaratıcı ve ticareti sap- hatırlatalım:
tırıcı etkileri dolayısıyla ortaya çıkmaz. Bunun ya- Dış rekabetin artması: Gümrük tarifeleri, ko-
nında örneğin, gümrük idarelerinin, sınır kapısın- talar ve öteki kısıtlamalar monopolleşmeyi ve ve-
daki görevlilerin kaldırılması, gümrük işlemlerinin rimliliği düşük işletmeleri özendirir. Birlik içinde
son bulması vs. de refahı etkileyecek sonuçlar do- dış ticaret kısıtlamalarının kaldırılması, yerli üre-
ğurur. Diğer yandan, gümrük birliklerinin, üçüncü ticileri dış piyasa rekabetiyle karşı karşıya getirir.
ülkelerden ithalatı ve o ülkelere ihracat arzını azalt- Böylece verimliliği düşük üreticiler endüstriyi terk
ması da ticaret hadlerini birlik lehine değiştirebilir. eder ve ancak rekabete dayanacak kadar verimli ça-
Bu konuyu bitirmeden değinmek istediğimiz lışanlar faaliyetlerini sürdürebilir.
bir nokta da şudur: Gümrük birliği kurulduktan Ölçek ekonomileri: Üretim hacminin geniş bir
sonra bölge içinde verimli üreticilerle rekabet ede- piyasanın ihtiyaçlarını karşılayacak biçimde artırıl-
meyen bazı firmalar endüstriyi terk etme zorunlu- ması, ölçek ekonomilerinden yararlanılmasına yol
luğu ile karşılaşırlar. Dolayısıyla bunlar birbirleriyle açar. Büyük ölçekli üretimin doğurduğu maliyetleri
anlaşma ve birleşme ile tröstleşme yoluna gidebi- düşürücü etkenler içsel ölçek ekonomileri ve dışsal
lirler. Böyle bir gelişme rekabeti sınırlandırarak ölçek ekonomileri diye ikiye ayrılır. Birincisi işlet-
gümrük birliklerinin yararlarını azaltır. O nedenle, menin kendisinden kaynaklanır. Örneğin geniş bir
iktisadi birlik kuran ülkeler, bölge içinde rekabeti piyasa, işletmenin daha ileri teknolojik yöntemler
kısıtlayacak bu gibi tröstlerin ortaya çıkışını engel- uygulamasına olanak sağlar. Kitlesel üretim yapıl-
leyecek önlemler almak zorundadırlar. ması nedeniyle pazarlama fonksiyonları daha büyük
hacimlerde gerçekleştirilir; daha az stok bulunduru-
lur. Ayrıca üretim, planlama, yönetim, araştırma ve
geliştirme gibi faaliyetler için ileri derecede kalifiye
dikkat eleman çalıştırılma olanağı elde edilir. Bütün bunlar
En verimli ülke birlik içinde yer alırsa gümrük ise işletme maliyetlerinde tasarrufa yol açar.
birliklerinin ticareti saptırıcı bir etkisi olmaz. Büyük ölçekli üretim ekonomileri, birliğe ka-
Birliğe üye ülkelerin sayısı ne kadar artarsa en tılan ufak ülkeler için daha büyük önem taşır. Ge-
birliğin en verimli ülkeyi kapsama olasılığı da o niş bir iç piyasaya sahip ülkeler, birliğe katılmadan
kadar artar. da bu ekonomilerden yararlanırlar. Örneğin ABD
kendi içinde zaten bir gümrük birliği gibidir. Ama
Lüksemburg, Hollanda ve Danimarka gibi iç piya-
Dinamik Etkiler sası ufak ülkeler, Avrupa Birliği üyeliğinden önemli
Statik etkiler ekonomik yapıda bir değişiklik ol- ölçüde ölçek ekonomisi sağlarlar.
madan, tarifelerin kaldırılması dolayısıyla dış tica- Piyasa hacminin genişlemesi, ayrıca işletme dışı
ret hacmi ve refah düzeyinde ortaya çıkan değişme- tasarruflar doğurur. Bunlar işletmenin bağlı bulun-
lerle ilgilenir. Bunlar daha önce de ifade ettiğimiz duğu endüstri dalının gelişmesinden kaynaklanır.
gibi bir defalık etkilerdir. Hızla gelişen bir sanayi karşısında eğitim kurum-
Oysa dar bir ulusal piyasanın yerine birleşik, ları, çeşitli endüstri dallarının ihtiyacı olan teknik
geniş bir piyasanın geçmesiyle görülecek etkiler eleman ve yöneticiler yetiştirirler. Böylece firmalar,
yalnız bunlardan ibaret değildir. Ekonomik birleş- teknik iş gücünü kendileri eğitmekle yapacakları
96
4
Uluslararası Ticaret
97
4
Dünya Ticaretinin Serbestleştirilmesi: Küreselleşme ve Ekonomik Birleşmeler
Gümrük birlikleri, iktisadi birliklerin ancak uygulamaların önlenmesi gerekir. Bu amaçla vergi
yarı yolu sayılır. Genellikle gümrük birliklerini farklılıkları da ortadan kaldırılmalıdır. Nitekim bu-
oluşturan ülkeler, ilerlemelerini sürdürerek bu gün Avrupa Birliği’nde KDV sisteminin uygulanı-
aşamadan sonra iktisadi birlik aşamasına geçmeyi şındaki ana nedenlerden birisi budur.
ve en sonunda siyasal bir bütünleşmeye ulaşmayı İnsanların serbest dolaşımı: Birlik içinde di-
amaçlarlar. Aynı özellik AB’de de vardır; nitekim leyen herkes, dilediği ülkeye göç etme ve herhangi
Maastricht Anlaşması ile tam bir ekonomik ve pa- bir ayrımcılığa uğramadan oralarda çalışma olanak-
rasal birleşmenin sağlanması, oradan da siyasal bir- larına sahip olmalıdır. Bu konuda ülkelerin eğitim
liğe geçilmesi hedeflenmiştir. sistemlerindeki farklılıkların giderilmesi ve birinin
İktisadi birlik durumunda, üyeler arasında ser- verdiği diplomaların diğerleri tarafından tanınması
best ticaret ve serbest faktör dolaşımının ötesinde önem taşıyor. Ayrıca mesleki standart ve nitelikle-
bir iş birliği öngörülür. Örneğin vergi politikaları, rin de uyumlaştırılması gerekiyor.
para ve maliye politikaları ile sosyal ve öteki ulusal Yasal ve yönetsel engeller: İşletme, vergi, mu-
politikaların uyumlaştırılmasını gerektirir. Böy- hasebe, anti tröst yasaları gibi alanlarda uyum sağ-
le bir uyum, üyeler arasında tam bir bütünleşme lanmalı. Ayrıca, Sınai ve Fikrî Haklar Yasası, Pa-
sağlanması, diğer bir deyişle, üyelerin âdeta tek bir tent Yasası ve ticaret unvanı gibi ekonomi ve ticaret
birleşik ülke oluşturmalarına benzetilebilir. alanlarına ilişkin yasalardaki farklılıkların da gide-
Avrupa Ortak Pazarı örneğinde ekonomik birli- rilmesinde zorunluluk vardır.
ğe geçiş, önce bir “tek pazar” oluşturulması yönün- Avrupa Ekonomik Topluluğu, gelecek bölüm-
deki önlemleri kapsıyordu. Bu ise ortak standartla- de daha ayrıntılı olarak görüleceği gibi, 1992’de
rın benimsenmesini, başka bir deyişle, farklı ulusal imzalanan Maastricht Anlaşması ile ekonomik ve
düzenlemelerin ortak bir standarda dönüştürülme- parasal birlik kurulması kararı aldı. 1999 başında
sini gerektiriyordu. Ortak standartlar benimsen- tek para birimi avronun uygulamaya konması ile
mesi gereken konular aşağıdaki gibi belirtilebilir: parasal birlik gerçekleştirildi. Bundan sonra üye ül-
Mal standartları: Mal konusundaki düzenleme keler bağımsız para politikası uygulamaya son ver-
ve standartlar bir dizi alanla ilgili olabilir: Sağlık diler ve birliğin para politikası yeni kurulan Avrupa
normları, teknik özellikler ve çevre standartları vs. Merkez Bankası tarafından yürütülmeye başlandı.
gibi. Bu standart ve normlardaki farklılıklar, önceki Ekonomik politikalar alanında da üye ülkelerin
bölümde incelendiği üzere, birer koruyuculuk aracı birbiriyle uyumlu politikalar izlemeleri öngörülür.
durumuna dönüştürülebilmektedir. Özetlemek gerekirse, iktisadi birliğin oluşabil-
Hizmet sektörü: Ekonomik birliğin kurula- mesi için tüm önemli ekonomik, mali, sosyal ve
bilmesi için hizmet sektörlerinde de liberalleşme yasal konularda âdeta bütünleşmiş bir piyasa du-
gerekiyor. Çünkü bankacılık ve finans, sigortacılık, rumuna gelmiş olmak gerekir. Nitekim Avrupa
iletişim araçları, taşımacılık vs. gibi alanlarda sınır Topluluğu bu yöndeki gelişmeleri hızlandırmak
ötesi rekabetin bulunmaması hizmet kalitesini dü- için 1993 başından itibaren tek Pazara geçmiştir.
şürür ve fiyatları yükseltir. Bu da kaynak israfıdır. Maastricht Anlaşması’na rağmen hâlen bu konu-
Kamunun satınalım işlemleri: Kamu ihalele- da aşılması gereken önemli güçlükler vardır. En
rinde de sınır ötesi rekabet sağlanmalıdır. Diğer bir önemlisi de bazı üyelerin (İngiltere başta olmak
deyişle, bir üye ülkede açılan kamu ihalelerine tüm üzere) ulusal egemenlik haklarından vazgeçme ko-
topluluk üyeleri katılabilmelidir. nusunda sürdürdükleri çekingenliktir.
İşletme hukuku ilkeleri: Tek pazarın oluştu-
rulması açısından işletme hukukunun uyumlaştı-
rılması, böylece tüm topluluk çapında bir işletme
dikkat
hukukunun yaratılması gerekiyor.
Gümrük birliklerinde nihai hedef çoğunlukla si-
Ortak rekabet kuralları: Ekonomik birlikler, yasal birleşmedir. Alman siyasal birliği de böyle
rekabeti sınırlandırarak şirketler arası birleşmele- bir gümrük birliği (Zollvereign) sayesinde sağ-
ri, yani tröstleşmeyi özendirici etkiler doğurabilir. lanmıştır.
Topluluk düzeyindeki üreticilere aynı şansın sağ-
lanması için, ülkeler arasında rekabeti bozacak
98
4
Uluslararası Ticaret
99
4
Dünya Ticaretinin Serbestleştirilmesi: Küreselleşme ve Ekonomik Birleşmeler
gi alınmıyorsa bu üretimin üreticiye olan özel ma- iktisatçı Gunnar Myrdal tarafından ortaya atılan
liyeti topluma olan maliyetinin çok altında kalır. bu görüş, Kutuplaşma Teorisi diye bilinir.
Bu durumda söz konusu ürünlerin dış ticaretinin
serbest bırakılması toplumsal refaha hizmet etmiş
olmaz. Bu tür ürünlerin ticaretinin örneğin yeni
Kutuplaşma teorisi: Gümrük birliği için-
vergilerle kısıtlanması daha yararlı olabilir.
de geri kalmış ülke ile göreceli olarak ileri
Viner’in 1953’te gümrük birliği teorisi üzerindeki ülkeler arasındaki farkın giderek açılması,
öncü çalışmasından (The Customs Union Issue) son- geri kalmış ülkenin daha da yoksullaşması.
ra teori, Meade tarafından geliştirildi ve 1957’de Lip-
sey ve Lancaster tarafından genelleştirildi. İkinci en iyi
teorisi bugün yalnız uluslararası ekonomi için değil, Ülkeler arasında tarihsel nedenlerle veya yalnız-
genel ekonomi için de büyük önem taşımaktadır. ca rastlantı gibi etkenlerden dolayı gelişme farklı-
Bununla beraber, ikinci en iyi teorisinin koruyu- lıkları vardır. Bir kısım ülkeler teknoloji ve sermaye
culuğu savunmaya yönelik olarak ortaya atılan bir birikimi açısından diğerlerine oranla daha ileri du-
görüş olduğu da söylenemez. Çünkü teoriye göre, rumdadır. Gelişmesini henüz tamamlamamış ülke-
belirli koşullar altında (toplumsal maliyetin özel ma- lerin, bunlarla bir gümrük birliği kurarak serbest
liyetten büyük olması) ithalat kısıtlamaları toplum- ticaret ilişkilerine girişmeleri, kendileri açısından
sal refahı artırır. Diğer bazı durumlarda ise (toplum- sakıncalı olabilir. Bunun bir nedeni, az gelişmiş ül-
sal maliyetlerin özel maliyetten küçük olması) ithal kede yeni kurulan sanayilerin ileri ülkelerin rekabe-
kısıtlamalarının kaldırılması ülke yararınadır. tine dayanacak bir durumda olmamasıdır.
O bakımdan teori, ancak marjinal toplumsal İkinci bir neden de az gelişmiş ülkelerdeki ni-
maliyetle fayda arasındaki farkı azaltan her politi- telikli emek ve sermaye gibi kıt faktörlerin, sağla-
kanın, ekonomik etkinliği yükselteceği anlamında dıkları yüksek gelirler dolayısıyla, birliğe bağlı ileri
yorumlanabilir. Başka bir deyişle, teoride önce özel ülkelere göç etmek istemeleridir. Göç eden bu fak-
ve sosyal fiyatlar arasında farklılığa yol açan piyasa törler, gittikleri ülkede üretime olumlu katkı yapar-
aksaklıklarının giderilmesi üzerinde durulur, bu- larken ayrıldıkları ülkenin kalkınma hızını olum-
nun söz konusu olmadığı durumlarda ikinci en iyi suz biçimde etkilerler. O nedenle iktisadi grupların
politikaların uygulanması önerilir. benzer gelişme düzeyindeki ülkeler arasında kurul-
masında zorunluluk vardır.
Kutuplaşma Teorisi yalnız ülkeler arası serbest ti-
carette değil, aynı ülkenin farklı bölgeleri arasında, ge-
dikkat lişme farklarının bulunması durumunda da kendini
Gerçek dünyada olduğu gibi, hâlen dış ticaret gösterir. Birçok ülkede bölgeler arasında önemli geliş-
üzerinde yaygın kısıtlamalar bulunuyorsa bu or- me farkları vardır. Türkiye’deki Doğu-Batı, İtalya’daki
tamda bazı engelleri kaldırma doğrultusunda alı- Kuzey-Güney sorunları bunun örnekleridir. Serbest
nacak önlemler yerine yeni engellerin konulması piyasa ekonomisi altında, geri kalmış bölgelerdeki
dünya refahına daha fazla katkı yapabilir. Ancak kaynaklar gelişmiş bölgelere göç etmekte ve böylece
ikinci en iyi teorisini korumacılık doğrultusunda ülkede birtakım “gelişme kutupları” oluşmaktadır. Bu
bir gerekçe olarak yorumlamak doğru değildir. gibi farklılıkları önlemek için hükümetler piyasa me-
kanizmasının serbest işleyişine müdahale ederek böl-
gesel kalkınma planları uygularlar. Uluslararası alanda
Kutuplaşma Teorisi ise sorunun çözümü çok daha güçtür; çünkü böyle bir
mekanizma kurulmuş değildir.
Farklı gelişme düzeylerinde bulunan ülkelerin,
mal ve faktör hareketlerinin serbest olduğu bir ik-
tisadi gruba katılmaları durumunda, serbest piyasa İktisadi Birleşmeler Teorisi ve Az
düzeni, bunlar arasındaki gelişme dengesizliğini Gelişmiş Ülkeler
artırır. Bu yönde yığınlı (kümülatif ) hareketler Az gelişmiş ülkeler de iktisadi birleşmeler te-
ortaya çıkar. Böylece zengin ülkeler daha zengin, orisine yoğun bir ilgi duymuşlardır. Nitekim ge-
yoksul ülkeler daha yoksul duruma gelirler. İsveçli
100
4
Uluslararası Ticaret
rek Latin Amerika’da gerek Orta Doğu, Asya ve elde etmiş ülkeler daha geri durumda olan ülkele-
Afrika’daki az gelişmiş ülkeler arasında çok sayıda rin sanayileşmelerini engelleyebilirler. Bu ise geliş-
iktisadi birleşme hareketi ortaya çıkmıştır. Fakat me farklılıkları bulunan ülkeler arasında kurulacak
bu ülkelerin iktisadi birlikler kurmalarındaki ana birliklerin başarısızlığına ortam hazırlayan önemli
etken sanayileşmelerini hızlandırma konusundaki bir nedendir. Nitekim aşağıda değineceğimiz gibi,
istek ve çabalarıdır. Ufak ufak piyasaların yerine, Latin Amerika Serbest Ticaret Bölgesi’nin (LAF-
geniş bir birleşik piyasanın geçmesi, doğurduğu öl- TA) başarısızlığına yol açan önemli nedenlerden
çek ekonomileri, teknolojik gelişme, kaynak etkin- birisi de bu olmuştur.
liğini artırma ve yabancı sermayeyi özendirme gibi Bunlardan başka, yeni bağımsızlığına kavuşan
olumlu etkiler dolayısıyla, kalkınmayı hızlandırabi- ülkeler, başarılı bir birleşme için gerekli olan ölçüde
lir. Böylece, az gelişmiş ülkeler tek başlarına başara- egemenlik haklarını ülkeler üstü bir kuruluşa dev-
madıklarını birlikte gerçekleştirmeyi umarlar. retmekte isteksiz davranmaktadırlar. Ülkeler ara-
sında mesafelerin genellikle uzak oluşu, etkin ulaş-
tırma ve haberleşme olanaklarının bulunmaması
ve tarım ürünlerinin ihracatı için aynı piyasalarda
İktisadi birleşmeler ve az gelişmiş ülke- rekabet etmeleri vs. de çoğu durumda başarısızlığa
ler: Az gelişmiş ülkelerin iktisadi birleşme neden olan öteki faktörler arasındadır.
hareketleriyle ilgilenmelerinin asıl nedeni
birleşmeden yararlanarak sanayileşme hız-
larının yükseltilmesidir. Dünyadaki Ekonomik Birleşmeler
Hâlen dünyadaki gelişmiş ve az gelişmiş ülke-
ler arasında oluşturulan çok sayıda iktisadi birleş-
Bununla birlikte, Viner’in geliştirdiği gelenek- me hareketi vardır. Bunların içinde kuşkusuz en
sel iktisadi birleşmeler teorisini (Meade ve diğer- başarılı olanı Avrupa Birliği’dir. Avrupa Birliği ve
lerinin yaptıkları katkılar dâhil) olduğu gibi, az Türkiye’nin AB ile olan ilişkileri gelecek bölümde
gelişmiş ülkelere uygulayabilmek oldukça güçtür. ayrıntılı olarak incelenecektir.
Çünkü teoride daha çok iktisadi birliklerin statik
AB’den başka sanayileşmiş ülkeler arasında ge-
etkileri vurgulanmakta ve üstü kapalı biçimde tam
liştirilen başka birleşmeler de vardır. Avrupa Kı-
çalışma ve kalkınmış ülke varsayımı yapılmaktadır.
tasında Avrupa Serbest Ticaret Bölgesi (EFTA),
Aralarındaki farklılıklara karşın, kalkınma ça- Amerika Kıtası’nda da Kuzey Amerika Serbest Ti-
bası içindeki ülkeler az çok birbirine benzer bir caret Bölgesi (NAFTA) bunlara örnek olarak göste-
ekonomik yapıya sahiptirler. Sanayi kesimleri daha rilebilir. Az gelişmiş ülkeler arasında ise çok sayıda
çok gıda, tekstil veya dayanıklı tüketim malları gibi iktisadi birleşme hareketi ortaya çıkmıştır. Dünya-
emek yoğun ürünlerden oluşur. Bu benzer özellik- daki belli başlı iktisadi bütünleşme hareketleri ve
leri dolayısıyla az gelişmiş ekonomilerin rekabetçi bunların ticaret hacmi konusunda daha ayrıntılı
bir görünümde oldukları söylenebilir. Geleneksel için Tablo 4-2’nin incelenmesi gerekir.
gümrük birliği teorisinden de hatırlanacağı gibi,
rekabetçi ekonomiler arasında kurulacak birlikler
önemli derecede ticaret yaratıcı etki doğurarak eko-
nomik refahı yükseltirler.
Oysa az gelişmiş ülkeler açısından bu açıklama- Avrupa Serbest Ticaret Bölgesi
lara büyük bir destek verme olanağı yoktur. Çün- (EFTA): Hâlen üyeleri İsviçre, Norveç ve
kü bu ülkeler bir kısım endüstrilerini yeni kurmuş İzlanda’dır; bir serbest ticaret bölgesi mo-
veya bunları henüz geliştirme aşamasındadırlar. deline göre 1960’da kurulmuştur.
Genç endüstriler tezinden de bilindiği üzere, söz
konusu endüstriler yeterli bir olgunluğa ulaştırıl- Kuzey Amerika Serbest Ticaret Bölgesi
madan rekabetçi güç elde edilemez ve karşılaştır- (NAFTA): ABD ile Kanada arasında 1988
malı üstünlüklerden yararlanılamaz. Dolayısıyla, yılında kuruldu ve 1992’de Meksika’nın
kurulacak bir birlik içinde sanayileşmeye daha katılmasıyla üye sayısı üçe çıktı.
erken başlamış ve o nedenle göreceli bir üstünlük
101
4
Dünya Ticaretinin Serbestleştirilmesi: Küreselleşme ve Ekonomik Birleşmeler
Tablo 4.2 Dünya Ticaretinin Ekonomik Gruplar Arasında Dağılışı, 2017 (milyar $ ve yüzde
Ülke Grupları Grubun Toplam Dünya Ticaretine
Ticareti Yüzdesi
AVRUPA
Avrupa Birliği-27 (EU-27) 5 851.9 33.1
Euro Sahası 4 539.6 25.7
Avrupa Serbest Ticaret Bölgesi (EFTA) 406.2 2.3
AMERİKA
Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması (NAFTA) 2 375.7 13.4
Orta Amerika Ortak Pazarı (CACM) 41.4 0.2
Latin Amerika Entegrasyon Bölgesi (LAIA) 925.4 5.2
And Topluluğu (CAN) 41.0 0.2
Güney Ortak Pazarı (MERCOSUR) 323.8 1.8
Karayip Topluluğu (CARICOM) 16.5 0.1
Doğu Karayip Devletleri Örgütü (OECS) 0.4 0.0
Amerika Kıtası Serbest Ticaret Bölgesi (FTAA) 2 956.9 16.7
Amerikan Devletleri Topluluğu (OAS) 2 959.3 16.7
AFRİKA
Büyük Göller Ülkeleri Ekonomik Topluluğu (CEPGL) 9.1 0.05
Doğu ve Güney Afrika Ortak Pazarı (COMESA) 81.3 0.5
Doğu Afrika Topluluğu (EAC) 14.2 0.08
Orta Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu (ECCAS) 64.4 0.4
Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu (ECOWAS) 889.9 0.5
Mano Nehri Birliği (MRU) 17.6 0.1
Güney Afrika Kalkınma Topluluğu (SADC) 171.1 1.0
Orta Afrika Ekonomik ve Parasal Topluluğu (CEMAC) 20.8 0.1
Batı Afrika Ekonomik ve Parasal Birliği (UEMOA-WAEMU) 25.1 0.1
Arap Ülkeleri Teşkilâtı (LAS) 925.4 5.2
Arap Magreb Birliği (AMU) 100.6 0.6
Güney Afrika Gümrük Birliği (SACU) 101.2 0.6
ASYA
Güney Doğu Asya Ülkeleri Topluluğu (ASEAN) 1.311.1 7.4
Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EKİT-ECO) 352.2 2.0
Malenezya Spearhead Grubu (MSG) 9.7 0.05
Körfez İşbirliği Konseyi (GCC) 736.7 4.2
Asya Pasifik Ticaret Anlaşması (APTA) 3 188.9 18.0
Güney Asya Bölgesel İşbirliği Topluluğu (SAARC) 365.4 2.1
Bağımsız Devletler Topluluğu (CIS) 518.9 2.9
102
4
Uluslararası Ticaret
Öğrenme Çıktısı
2 Bölgesel düzeyde ülkelerin ne tür ekonomik gruplaşmalar yaptığını ve bu gibi ekonomik
birleşmelerin dünya refahını nasıl etkilediğini değerlendirebilme
3 İkinci en iyi teorisini ve kutuplaşma teorisini tanımlayabilme
103
4
Dünya Ticaretinin Serbestleştirilmesi: Küreselleşme ve Ekonomik Birleşmeler
104
4
Uluslararası Ticaret
2 İktisadi birleşmeler bir grup ülke arasında ticaretin serbestleştirilerek iktisadi gruplar oluşturulması ko-
nusunu inceler. Bu gruplaşmalar serbest ticaret bölgesi, gümrük birliği, ortak pazar, iktisadi birlik ve parasal
birlik biçimlerinde oluşmaktadır.
Serbest ticaret bölgesinde üye ülkeler kendi aralarındaki ticareti serbestleştirir ancak üye olmayanlara karşı
kendi özel tarifelerini uygularlar. Gümrük birliğinde hem bölge içi ticaretin serbestleştirilmesi hem de dışa-
rıya karşı ortak bir gümrük tarifesinin uygulanması söz konusudur. Ortak pazarda ise üretim faktörlerinin
bölge içindeki dolaşımı da serbestleştirilmesidir. En ileri iktisadi birleşme şekli iktisadi birliklerin oluştu-
rulmasıdır. Burada ortak iktisadi, sosyal ve mali politikalar uygulanır. İktisadi birliği kuran ülkelerin nihai
amacı genellikle buradan siyasal birlik aşamasına ulaşmaktır.
Parasal birlik bir grup ülke tarafından tek para sisteminin uygulanmasıdır. Parasal birlik iktisadi birlik için-
de veya ondan bağımsız biçimde uygulanır.
Serbest ticaretin geçerli olmadığı bir dünyada ticareti serbestleştirme yönünde alınacak bazı bireysel önlem-
ler yerine, mevcutları dengeleyici yeni kısıtlamaların konulması dünya refahı açısından daha doğru olur. Bu
teoriye “ikinci en iyi teorisi” adı verilmektedir.
3 Serbest ticaretin geçerli olmadığı bir dünyada ticareti serbestleştirme yönünde alınacak bazı bireysel ön-
lemler yerine, mevcutları dengeleyici yeni kısıtlamaların konulması dünya refahı açısından daha doğru olur.
Bu teoriye “ikinci en iyi teorisi” adı verilmektedir. Biraz gelişmiş ülkenin gelişmiş ülkelerin oluşturdukları
bir gümrük birliğine girmeleri durumunda az gelişmiş ülke daha da yoksullaşabilir. Buna kutuplaşma teorisi
adı verilir.
105
4
Dünya Ticaretinin Serbestleştirilmesi: Küreselleşme ve Ekonomik Birleşmeler
1 Aşağıdakilerden hangisi dünya ticaretini ser- 6 GATT’ın son toplantısı aşağıdakilerden hangi-
bestleştirmek amacıyla kurulmuş bir örgüttür? sidir?
A. Kennedy Toplantısı
neler öğrendik?
106
4
Uluslararası Ticaret
1. A Yanıtınız yanlış ise “Dünya Ticaret Örgütü 6. B Yanıtınız yanlış ise “GATT Toplantıları” ko-
(WTO)” konusunu yeniden gözden geçiriniz. nusunu yeniden gözden geçiriniz.
3. B Yanıtınız yanlış ise “Dünya Ticaret Örgütü 8. D Yanıtınız yanlış ise “Kutuplaşma Teorisi” ko-
(WTO)” konusunu yeniden gözden geçiriniz. nusunu yeniden gözden geçiriniz.
Yanıtınız yanlış ise “Gümrük Birlikleri ve Yanıtınız yanlış ise “İktisadi Birleşmeler ve
4. E 9. C
Serbest Ticaret Bölgeleri” konusunu yeniden Az Gelişmiş Ülkeler” konusunu yeniden
gözden geçiriniz. gözden geçiriniz.
Yanıtınız yanlış ise “Gümrük Birliklerinin Yanıtınız yanlış ise “Gümrük Birliklerinin
5. A 10. A
Statik Etkileri” konusunu yeniden gözden Statik Etkileri” konusunu yeniden gözden
geçiriniz. geçiriniz.
107
4
Dünya Ticaretinin Serbestleştirilmesi: Küreselleşme ve Ekonomik Birleşmeler
Araştır Yanıt
4 Anahtarı
108
4
Uluslararası Ticaret
Kaynakça
Balassa, B. (1974). Trade Creation and Trade Diversion Krueger, A. O. (1996). The Political Economy of
in the European Common Market: An Appraisal of American Trade Policy. Chicago: University of
the Evidence, The Manchester School. Chicago Press.
Carbaugh, R.J. (1989). International Economics. Meade, J. (1955). The Theory of Customs Unions.
Wadsworth Publishing. Amsterdam: North-Holland.
Ertürk, E. (1993). Ekonomik Entegrasyon Teorisi. Seyidoğlu, H. (2020). Uluslararası İktisat: Teori,
Bursa: Ezgi Kitabevi, Bursa. Politika ve Uygulama. (22. Baskı). İstanbul:
Güzem Can yayınları
Johnson, H. G. (1958). The Gains from Freer Trade
with Europe: An Estimate, Manchester School of Soyak, A. (der.).(2002). Küreselleşme: İktisadi
Economics and Social Studies, September. Yönelimler ve Sosyo-politik Karşıtlıklar. İstanbul:
OM Yayınları.
Kreinin, M. E. (1985). International Economics:
A Policy Approach. New York: Harcourt Brace Viner, J. (1953). The Customs Union Issue. New
Jovanovich. York:The Carnegie Endowment for International
Peace.
Kreinin, M. E. (1974). Trade Relations of The EEC: An
Empirical Investigation. New York: Praeger.
109
Bölüm 5
Ekonomik Kalkınma ve Dış Ticaret Politikaları
Sanayileşme ve Kalkınma
1 Dünyadaki tüm az gelişmiş ülkeler
öğrenme çıktıları
1 2
değerlendirebilme Rejimi
4 İhracata dönük sanayileşme modelini 5 Türkiye’de kalkınma ve sanayileşme
açıklayabilme politikalarını açıklayabilme
3 4
7 Yeni Bin Yıl Kalkınma hedeflerini kalkınmalarıyla ilgili olarak uluslararası
açıklayabilme alanda karşılaştıkları başlıca sorunları
8 Büyümenin kaynağını açıklayabilme açıklayabilme
5 6
Yeni Sanayileşen Ülkeler ve Orta Gelir Dış Ticaret Hadleri Konusundaki
Tuzağı Tartışmalar
10 Orta gelir tuzağını açıklayabilme 11 Singer-Prebisch Tezini açıklayabilme
Anahtar Sözcükler: • İçe Dönük Sanayileşme • Dışa Dönük Sanayileşme • Büyümenin Motoru
• Washington Uzlaşısı • Mali Krizler • İhracat Gelirlerinde İstikrarsızlık • Dış Korumacılık • Dış Ticaret Hadleri
110
5
Uluslararası Ticaret
GİRİŞ
Kuzey Amerika, Batı Avrupa, Japonya ve Ok- Sanayileşme: Sanayi malları üretimine ağırlık
yanusya dışında dünyanın çok büyük bir bölümü vererek kalkınma yaklaşımı, sanayi malları ge-
az gelişmiş ülkelerden oluşur. Az gelişmişliğin te- nellikle tarıma göre daha fazla sermaye, daha
mel göstergelerinden birisi, kişi başına düşen reel ileri teknoloji içerir, dolayısıyla sanayileşmenin
gelirin göreceli düşüklüğüdür. Ayrıca yüksek kır- eğitici ve itici etkileri tarımdan daha fazladır.
sal nüfus, hızlı nüfus artışı, okuryazarlık oranının
düşüklüğü, ortalama ömrün kısa oluşu, vs. de az Uluslararası ticarette az gelişmiş ülkelerin, geliş-
gelişmiş ülke olmanın temel özelliklerinden bazı- miş ülkelerle olan ekonomik ilişkilerinin geleneksel
larıdır. Aslında iktisadi kalkınma çok boyutlu, yani niteliği, bunların sanayileşmiş ülkelere gıda mad-
ekonomik, sosyal, kültürel ve tarihsel boyutları deleri ve ham madde ihraç edip, onlardan işlenmiş
olan bir süreçtir. Bütün bu farklı etkenlerin sonucu sanayi ürünleri ithal etmeleridir. Ama bu ayrım za-
olarak da az gelişmişlik refah düzeyinin düşüklüğü man içinde değişim göstermektedir. Şöyle ki, yeni
biçiminde kendini gösterir. sanayileşmeye başlayan bazı az gelişmiş ülkeler ki,
bunların içinde Güneydoğu Asya ülkeleri ile bazı
Az gelişmiş ülkeler, ekonomi politikalarını Latin Amerika ülkeleri de bulunmaktadır, özellikle
belirlemeye başladıkları ilk günlerden beri yaşam emek yoğun sanayi malları ihracatı alanında önem-
düzeyleri yönünden, gelişmiş ülkelerle araların- li bir ilerleme göstermişlerdir. Yeni sanayileşmekte
daki farkların giderilmesine çalışmaktadırlar. Bu olan bu ülkelerin ihraç etmekte oldukları ürünler
amaçla da sanayinin geliştirilmesine özel bir önem arasında tekstil, giyim, demir-çelik, elektronik ci-
verilir. Diğer bir deyişle az gelişmiş ülkelerde sa- hazlar vs. ön planda gelmektedir.
nayileşme, iktisat politikasının başta gelen amaç- Az gelişmiş ülkelerde kalkınma çabalarının ama-
larından birisidir. cı tarıma dayalı ekonomik yapının sanayi, özellikle
ileri teknoloji ve yoğun sermaye gerektiren ürünler
Bu çerçevede aşağıda ithal ikamesi ve ihra- yönünde değiştirilmesi olduğu söylenebilir. Aynı
cata yönelik kalkınma stratejileri incelenecek, özellik dış ticaret için de söz konusudur. Bu ülkeler
Türkiye’nin kalkınma deneyimlerine yer verilecek, gıda, ham madde veya maden ürünleri ihracatın-
sonra da klasik büyüme teorisinden ve kalkınma- dan ileri teknoloji içeren sanayi malları ihracatına
nın motoru olarak dış ticaret görüşünden söz edi- geçmeye çalışmaktadırlar.
lecektir. Daha sonra ise uluslararası çerçevede az Bir ülkenin kalkınması için ekonomik, sosyal ve
gelişmiş ülkelerin yaşadıkları kalkınma sorunlarına kurumsal yapı ile yakından ilgili olmakla birlikte,
yer verilecektir. Bu amaçla, ihracat gelirlerindeki uluslararası ticaret ilişkilerinin de ülkenin kalkın-
istikrarsızlıklar, artan korumacılık, ağır dış borç ması açısından büyük önemi vardır. Hatta uluslara-
rası ekonomik ve mali ilişkilerde ileri derecede kü-
yükü ve dış ticaret hadlerindeki uzun vadeli değiş-
reselleşmenin yaşandığı bir dönemde, dış ticaretin
meler ele alınacaktır. Ancak daha önce de sanayi- katkısı olmadan kalkınmanın gerçekleşmeyeceğini
leşme ile ekonomik kalkınma arasındaki ilişkiler söylemek de hatalı olmaz. Bununla birlikte, ulusla-
üzerinde durulacaktır. rarası ticaretin kalkınmaya etkileri konusunda ge-
çen asırdan beri ortada farklı görüşler bulunduğu
da bir gerçektir. Bu konudaki tartışmaların bir bö-
SANAYİLEŞME VE KALKINMA lümü uluslararası ticareti açıklamak için öne sürü-
Sanayileşme, doğurduğu içsel ve dışsal ekono- len Karşılaştırmalı Üstünlük Teorisi’nin az gelişmiş
miler, hızlı teknolojik ilerleme ve eğitici etkileriyle ülkeler için geçerliliği ile ilgilidir.
kalkınmanın temel itici gücüdür. Yirminci asrın
başlarında Japonya’nın sanayileşme alanında göster- Dış Ticaret Açısından Sanayileşme
diği mucize, diğer az gelişmiş ülkelere örnek olmuş Stratejileri
ve onları bu yolda daha azimli yapmıştır. O nedenle Yakın geçmişte, dış ticaretle olan ilişkilerinin
1950’lerden beri kalkınmayı sanayileşme ile özdeş- niteliği açısından sanayileşme stratejileri, ithalat
leştirmek yönünde genel bir eğilim oluşmuştur. ikamesi ile ihracata yönelik sanayileşme diye iki-
111
5
Ekonomik Kalkınma ve Dış Ticaret Politikaları
ye ayrılmıştır. Strateji genel model veya yaklaşım Bazen ithal ikamesi yerine içe dönük, ihracatın
demektir; politikadan daha geniş kapsamlıdır. Bir teşviki yerine de dışa dönük kalkınma modeli te-
strateji ancak onunla uyumlu politikalar aracılığıy- rimleri kullanılır. Ancak bu kavramların kapsamla-
la uygulamaya konulabilir. rı daha geniştir. Örneğin; içe dönük bir kalkınma
ithalat ikamesi kadar, yurt içi talep artışlarından da
kaynaklanmış olabilir. Dışa açık kalkınma da ihra-
catın özendirilmesi ile birlikte, daha liberal kambi-
Sanayileşme stratejileri: Kalkınmanın hangi
yo ve yabancı sermaye politikalarının izlenmesini
genel modele göre gerçekleştirileceğini gös-
içerebilir. Bununla birlikte, bu kavramlar uygula-
teren genel yaklaşımlardır; ithalat ikamesi ve
mada çoğu kez birbiri yerine de kullanılmaktadır.
ihracatın teşviki diye ikiye ayrılır.
İhracata yönelik büyümenin önemli bir gösterge-
si, ihracatın GSMH içindeki payının yükseltilmesidir.
Başka bir deyişle, bu modelde, bir yandan millî geli-
İthalat ikamesi 1960’lı ve 70’li yılların sanayi- rin hızla büyümesine, diğer yandan da ihracatın daha
leşme stratejisi diye bilinir. O yıllarda gelişmekte yüksek oranlarda artırılmasına çalışılır. Buna bağlı
olan ülkelerde yaygın olarak uygulanan ithalat ika- olarak, ihracata dönük sanayileşmenin diğer bir amacı
mesi, daha sonraları ülkeler tarafından terk edilmiş da ihracatta sanayi ürünleri payının yükseltilmesidir.
ve onun alternatifi olan ihracata yönelik veya ih- Yani ihracat artışı ile birlikte, ihracatın yapısının da
racatın teşvikine dayanan stratejilere geçilmiştir. sanayi mallarına doğru kaydırılması amaçlanır.
Küreselleşmenin yaygınlaştığı günümüzde ise itha-
lat ikamesinin gerektirdiği biçimde dışa kapalı bir
ekonomi hemen hemen hiç kalmamıştır.
Böylece, tarihsel açıdan yeni sanayileşmeye dikkat
başlayan ülkelerde kalkınma çabaları daha çok, ha- İthalat ikamesinin 1960’lı ve 1970’li yılların sanayi-
zır durumdaki iç piyasaları dışarıdan ithal edilen leşme stratejisi olduğuna dikkat edelim. Bu strateji-
mallardan devralacak yerli endüstrilerin kurulması lerin öngördüğü dışa kapalı ekonomi modeli yerini
biçiminde olmuştur. Yaygın deyişle ilk sanayileşme dışa açık ihracatın teşviki politikasına bırakmıştır.
hamleleri genellikle ithalat ikamesine dayalı olarak 1980’lerden sonraki ekonomik küreselleşme süreci
ortaya çıkmıştır. Fakat kalkınmalarına ithalat ika- ile birlikte ithal ikamesi stratejisi uygulayan ülkelerin
mesi ile başlayan bu ülkelerin daha sonra ihracata sayısı giderek azalmıştır.
dönük sanayileşme modellerine yönelmek zorunda
kaldıkları da yine tarihsel bir gerçektir.
İthalat İkamesi
Ayrıca, ithalat ikamesine genellikle tüketim
malları endüstrileri ile başlandığı görülmüştür. Bu- Bugün genellikle gelişmekte olan ülkenin geç-
nun nedenleri ise bu alanlarda hazır bir iç piyasanın mişinde kalmakla birlikte, ithalat ikamesi, öncele-
bulunmasının yanı sıra, tüketim malları üretiminin ri ithalatla karşılanan iç piyasa talebinin, koruyucu
yoğun sermaye ve çok ileri teknoloji gerektirmeyen ve özendirici önlemler uygulanarak yerli üretimle
firmalar tarafından yapılabilmesi ile ilgilidir. karşılanmasını öngören bir kalkınma stratejisidir.
Yurt içi piyasaların yabancı üreticilerden devralın-
Bir ülkede büyümeyi harekete geçiren kaynak-
masını öngörür. Bunun için de yoğun bir devlet
lar ithalat ikamesi, ihracat ve iç talepteki artışlar ol-
müdahalesini gerektirir.
mak üzere üçe ayrılır. İlk ikisi dış ticaretten doğan
etkilerdir; üçüncüsü ise tamamen yurt içi nitelik-
teki harcamalarla ilgilidir. İthalat ikamesine dayalı
kalkınma, aşağıda daha ayrıntılı biçimde incelene- İthalat ikamesi: İçe dönük sanayileşme modeli;
ceği gibi, toplam yurt içi talebin ithal mallarından önceden ithalatla karşılanan iç piyasa talebinin,
yerli mallara doğru kaydırılmasını esas alır. koruyucu ve özendirici önlemler uygulanarak
yerli üretimle karşılanmasını öngören bir kal-
İhracata dönük sanayileşmede ise itici güç dış ta-
kınma stratejisidir; yurt içi piyasaların yabancı
lepten kaynaklanır. Bu tür sanayileşmenin en belir-
üreticilerden devralınmasını öngörür, bunun
gin özelliği, üretimin dünya piyasaları için yapılması
için de yoğun bir devlet müdahalesini gerektirir.
ve ihracatı artırmanın ana hedefi oluşturmasıdır.
112
5
Uluslararası Ticaret
Devlet müdahalesi, yalnızca yüksek gümrük Döviz kurları gibi faiz oranları da devletçe belir-
tarifeleri, kotalar ve dış ticaret kısıtlaması gibi ti- lenir ve tipik olarak, faizler piyasa denge değerinin
cari engellerin uygulanması biçiminde kendini altında tutulur. Böylece de yatırım maliyetleri ucuz-
göstermez; bunun yanında döviz kurları, faizler, latılarak sanayileşmeye ek destek verilmek istenir.
temel mal ve girdi fiyatları, vs. de devlet tarafından Oysa faizler, tasarrufları harekete geçiren ve ya-
belirlenir. Bütün bunlar için yoğun bir bürokratik tırımları çeşitli ekonomik faaliyetler arasında yön-
mekanizma oluşturulur ve serbest fiyat mekaniz-
lendiren önemli bir etkendir. Ekonomik ve mali
masının işleyişi büyük ölçüde engellenir.
bakımdan dış piyasalarla bütünleşmiş ülkelerde
Kısacası, ithal ikamesi iç piyasaya dönük üre- faiz, enflasyon ve döviz kurları arasında dengeli iliş-
timi esas alan, yoğun koruyuculuğa dayalı ve eko- kiler vardır. Örneğin; faiz oranları, tasarruf sahip-
nominin hemen her kesimini kapsayacak biçimde lerinin reel bir gelir etmelerini sağlayacak biçimde,
yaygın devlet müdahaleciliğini öngören bir ekono- enflasyon oranının üzerinde bulunur. Yüksek enf-
mik modeldir.
lasyonlu ülkelerde nominal kurlar da en az enflas-
yon ölçüsünde artırılır.
Açık ekonomilerde, bu ilişkiler çoğunlukla ser-
İç piyasaya dönük üretim: İthalat ikame-
best piyasa mekanizmasının işleyişi ile belirlenir.
si stratejisinin temel hedefi iç piyasa tale-
Oysa ithalat ikamesi uygulayan ülkelerde hükûmet
bini karşılamaktır.
müdahaleleri dolayısıyla bu ilişkiler genellikle kay-
bolur. Söz gelişi, enflasyon hızı çok yüksek iken
Bu tip sanayileşme modelinde kaynakların tah- hükûmet, ulusal parayla ithal girdilerini ucuzlat-
sisinde Karşılaştırmalı Üstünlük Teorisi yol gösteri- mak için kurlarda bu oranda bir ayarlama yap-
ci bir rol oynamaz; seçici değil, dengeli bir sanayi- maktan çekinebilir. Yine, benzer nedenlerle içeride
leşme söz konusudur. Şöyle ki, kalkınma felsefesi, üretilen ara mallarının fiyatlarını dünya fiyatlarının
yalnızca ilerde gelişip rekabetçi duruma geçecek, çok altında tutabilir. Bütün bunlar ise ekonominin
yani dinamik karşılaştırmalı üstünlüklere sahip kaynak dengesinin bozulmasına yol açar.
endüstrilerin seçilip geliştirilmesi ilkesine dayalı Kısacası, ithalatı ikame eden sanayileşmede izle-
değildir. Tersine, beklenen talep artışlarına göre,
nen iktisat politikaları ülkeyi dış dünyadan soyut-
yatırım fonlarının tüm sektörler arasında dengeli
lar; baskı altında tutulan bir fiyat, faiz ve kur poli-
biçimde dağıtımı öngörülür. Bunun için de sektör-
tikası vardır. Uygulanan yüksek koruma önlemleri
ler arasındaki ileri ve geri bağlılıkları kantitatif ola-
dolayısıyla iç fiyatların dünya fiyatlarıyla ilişkisi
rak gösteren girdi-çıktı tablolarından yararlanılır.
kalmaz. Dış rekabet eksikliğinin sonuçları, devletin
iç fiyatları doğrudan belirlemesi ile giderilmek iste-
nir. Ama bu aşırı bir bürokratik mekanizma doğu-
Karşılaştırmalı üstünlükler ve ithalat rur ve ekonomideki dengeleri daha da bozar.
ikamesi: İthalat ikamesi stratejisi dengeli İthalat ikamesi uygulamalarının ilk aşamasında
kalkınma modeline dayanır, karşılaştırma- genellikle koruyuculuğun geçici olacağı belirtilir.
lı üstünlüklerin yeri yoktur. Çünkü korunan endüstrilerdeki gelişmelerle önce
iç piyasanın ihtiyaçlarının karşılanacağı, sonra da
Geçmişteki ithal ikamesi politikaları, genellikle ürünlerin dünya piyasalarına “boşalmaya” başla-
sabit döviz kuru sistemleriyle bir arada uygulan- nacağına işaret edilir. Ancak, uygulamada ihracat
mıştır. Bu sistemlerde döviz kurları hükûmetler konusundaki bu iyimser görüşlerin çoğunlukla
tarafından belirlenir. Ancak çoğunlukla kurların gerçekleşmediği görülmüştür. Endüstrilerin reka-
denge değerlerinin altında tutulması, ulusal para- bet düşüncesine göre seçilmemesi, sürekli koru-
nın aşırı değerlendirilmesine neden olur; bu da dış mayı gerektirmiştir. Bu durumda söz konusu olan,
ticaret dengesini olumsuz yönde etkiler. O bakım- genç endüstriler tezine uygun bir korumacılık da
dan, ithalat ikamesi yaygın biçimde döviz kontrolü değildir. Çünkü tüm sanayinin sürekli korunması
ile birlikte uygulanmıştır. ve desteklenmesi gerekmektedir.
113
5
Ekonomik Kalkınma ve Dış Ticaret Politikaları
114
5
Uluslararası Ticaret
rır ve yerli sanayide araştırma ve geliştirme faaliyet- kesimlerde yüksek ücretle iş bulma ümidi, köylerde
lerini caydırıcı etki yapar. Böyle bir sanayileşmenin yaşayan insanları kentlere çeker. Böylece, geçmiş-
sonucu, kaynak dağılımındaki etkinliğin bozulma- te birçok gelişmekte olan ülkede görüldüğü gibi,
sı ve genel olarak tüketici refahının düşmesidir. kentlerin etrafında gecekondu mahalleleri oluşur
Dışa bağımlılık: İthalat ikamesi, başlangıçta ve işsizlik patlama noktasına ulaşır. Kısacası, ithal
güdülen amacın tersine, ulusal ekonominin dışa ikamesi politikaları sonuçta işsizlik sorunlarını
bağımlılığını artırır. Bu politikalar gerçekte, itha- daha da artırmakta ve ülkedeki faktör donatımına
latın toplam hacminden çok, bileşimini etkiler. ters, ulusal ekonomi ile uyumsuz bir sanayi yapısı-
Nihai malların ithalatı azalır, buna karşılık ara mal- nın ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
ları, yatırım malları ve teknoloji ithali artar. İçerde Yapılan tahminler geçmişte uygulanan ithal ika-
üretim kapasitesi bir kez kurulduktan sonra üretim mesi politikalarının az gelişmiş ülkelerde ortalama
tesislerini sürekli olarak ithal malı ham maddelerle olarak ulusal gelirin yüzde 10’larına varan bir kay-
beslemek gerekir. nak israfına neden olduğunu göstermiştir.
İhracat endüstrileri aleyhine doğan çarpık- Bununla birlikte, ithal ikamesi politikalarının
lık: İthalat ikamesi, temelde iç piyasaya dönük bir yine de özellikle geniş iç piyasaya sahip az gelişmiş
uygulamadır. Bu politikalar ihracat endüstrileri- ülkelerde, hiç değilse kalkınmanın ilk aşamaların-
ne, ithalatı ikame eden endüstrilerle aynı düzeyde da yararlı olduğu söylenebilir. Sonraki aşamalarda
özendirme sağlamadıkları gibi, resmî sabit kurdan ise bu politikaların terk edilerek ihracatın teşvikine
ulusal parayı da aşırı değerlendirerek ihracatçıyı bir yönelmek, adeta bir zorunluluk olmaktadır. O ba-
anlamda cezalandırmış olurlar. kımdan içe dönük sanayileşmeden başlayarak dışa
İhracata yönelik üretimin iç piyasaya yönelik açılma ile sürdürülen bu iki stratejinin bir sıra iz-
üretimden daha düşük oranlarda özendirilmesi ise lediğini ve birbirini tamamladığını söylemek hatalı
doğal olarak ihracat gelirlerinin azalmasına neden sayılmaz.
olur.
Dış borçların artışı: Bir yandan dışa bağım- İhracata Dönük Sanayileşme
lılığın artması, diğer yandan ihracatın gerilemesi İthalat ikamesinin karşıtı ihracata dönük sa-
dış ödeme açıklarını ülkenin en önemli sorun- nayileşme veya ihracatın özendirilmesi stratejisidir.
larından birisi durumuna getirir. Bu da ülkeyi Buna dışa açık kalkınma stratejisi de denir. Bu yak-
açıklarını finanse etmek için, sürekli biçimde dış laşım, dinamik karşılaştırmalı üstünlüklere uygun
kaynak aramak zorunda bırakır. Böylece, artan bir sanayileşme modeline dayanır. Sanayileşmede
dış borçlar bu politikaların adeta doğal bir sonucu seçicilik ana ilkedir; ithalat ikamesinin tersine, tüm
durumuna gelir. endüstrilerin değil ancak gelişebilecek ve rekabet
Artan işsizlik ve ülkeye yabancı bir sanayi ya- edebilecek potansiyele sahip olanların özendirilme-
pısı: Tüketim malları endüstrilerinden başlayarak sine ve desteklenmesine çalışılır.
ara ve yatırım malları endüstrileriyle bütünleşmeyi
amaçlayan bir ithalat ikamesi (“derinlemesine” sa-
nayileşme), ileri teknoloji ve sermaye yoğun üretim
yöntemlerini özendirir. İhracata dönük sanayileşme: Dışa açık sana-
yileşme modeli olarak da adlandırılır; sanayi-
Hükûmetlerin uyguladıkları gümrük vergisi
leşmede ana ilke dünya piyasaları için üretim
muafiyeti, ucuz kredi ve öteki sübvansiyonlarla aşı-
yapmaktır; tüm endüstrilerin değil, ileride
rı değerlenmiş kur politikaları sanayide bu yöndeki
gelişip rekabetçi konuma gelecek olanların
bir değişmeyi destekler. Sermaye yoğunluğu yüksek
seçilip geliştirilmesini öngörür.
ve ileri teknolojiye dayalı üretim yöntemleri, emek-
ten tasarruf edici niteliktedir. Başka bir deyişle bu
tür sanayi yatırımları çok az yeni iş olanakları yara- Üretimde amaç, dış piyasalara yönelmek oldu-
tırlar. Bu da artan nüfusun önemli bölümünün ta- ğundan, iç piyasa darlığı engeli ortadan kalkar, do-
rımda ve geleneksel kesimlerde tutulmasını gerek- layısıyla üretim tesisleri optimum teknik kapasite
tirir. Dolayısıyla da ülkedeki gizli ve açık işsizlerin ile kurulabilir ve ölçek ekonomilerinden yararlan-
sayısında büyük artışlar olabilir. Modern kentsel ma olanağı elde edilir.
115
5
Ekonomik Kalkınma ve Dış Ticaret Politikaları
İhracata yönelen bir sanayileşme modelinde, dış rı ile uyumlu olmasına yol açar. Üretim artışının
ticaret politikasının temel işlevi, kurulan ve ilerde emek yoğun endüstrilerde gerçekleştirilmesi ise
kurulacak olan endüstrileri dış piyasanın rekabeti- aynı zamanda ülkenin işsizlik sorununa da bir öl-
ne hazırlamaktır. O nedenle “genç endüstriler ”in çüde çözüm getirmiş olur.
bir süre dış rekabetten korunmaları gerekse de asıl İhracata yönelik politikaların dolaysız etkisi ül-
hedef, uzun dönemde liberal bir dış ticaret rejimi kenin ihracat gelirlerinde görülür. İhracat hacmin-
uygulayarak ulusal ekonominin dünya ekonomisi deki genişleme döviz gelirlerini artırır. Bununla
ile bütünleşmesini sağlamaktır. birlikte, ihracata yönelik uygulamalar liberal bir dış
İhracata yönelik sanayileşme, koruyuculuk ye- ticaret politikası ile birlikte yürütüldüğü için, ülke-
rine dış rekabeti temel aldığı için, üretici davranış- nin ithalat giderleri de artar. O bakımdan GSMH
larında ve üretimin yapısında önemli değişmeleri içinde dış ticaretin hacmi büyümekle birlikte, ül-
gerektirir. Dış rekabet monopolleri kırar, iş adam- kenin dış ödemeler dengesinde bir iyileşme görül-
larını sürekli olarak kaliteyi iyileştirecek ve fiyatla- meyebilir.
rı düşürecek biçimde yeni yöntemler araştırmaya İhracatı özendirme politikaları serbest ticaret
zorlar. Bu da ekonomiye daha büyük bir dinamizm ve uluslararası uzmanlaşmanın yararlarına dayanan
kazandırır ve gelişmeyi hızlandırır. Rekabetle tek- uygulamalardır. Bu politikalar ulusal ekonomiyi
nolojik gelişme arasında daima yakın bir ilişki var- dünya ekonomisi ile bütünleştirerek ekonomik
dır. Oysa ithalat ikamesi politikaları iç piyasayı dış kaynakların en etkin biçimde kullanılmasına ola-
rekabete karşı sıkı bir biçimde koruyarak teknolo- nak sağlarlar.
jik gelişme yolundaki en önemli dürtüyü ortadan
kaldırır.
Karşılaştırmalı Üstünlük Teorisi’ne göre dış pi- dikkat
yasalarda rekabet edebilmek için ülkenin, üretimde İhracata yönelik sanayileşmede asıl amaç iç pi-
göreceli biçimde bol olarak sahip bulunduğu emek yasa için değil, dünya piyasaları için üretim yap-
ve doğal kaynaklara dayalı endüstrilere ağırlık ver- maktır. Yeni kurulan bir endüstrinin geçici bir
mesi gerekir. Böyle bir ilkenin göz önünde bulun- süre ile korunması bu hedefi değiştirmez.
durulması, kurulacak sanayilerin de ülke koşulla-
Yaşamla İlişkilendir
116
5
Uluslararası Ticaret
117
5
Ekonomik Kalkınma ve Dış Ticaret Politikaları
Öğrenme Çıktısı
1 Dünyadaki tüm az gelişmiş ülkeler açısından sanayileşmenin neden kalkınmada öncelik
taşıdığını açıklayabilme
2 Sanayileşme stratejisinin temel özellikleri sıralayabilme
3 İthal ikamesi stratejisinin özellikleri açıklayabilme ve bu stratejiyi uygulayan ülkelerin
yaşadığı sorunları değerlendirebilme
4 İhracata dönük sanayileşme modelini açıklayabilme
118
5
Uluslararası Ticaret
Bu şekilde uygulamaya giren ithalat ikamesi po- Hazırlanan ilk dört kalkınma planında, ihracat
litikaları, ondan sonraki dönemlerde de sanayileş- konusunda olumsuz görüşlerden hareket edildi.
menin temel özelliğini oluşturmuştur. Şöyle ki, bu ilk planlara sanayi kesiminde önemli
1950’de liberal eğilimli hükümetin iş başına bir ihracat potansiyeli bulunmadığı, iç üretimde
gelmesi ile tarım ve altyapı alanlarındaki yatırım- artışlar sağlansa bile yüksek fiyat ve düşük kalite
lara eskisinden daha çok önem verilmiş ve özel ke- nedeniyle bunu dış piyasalara yönlendirme olanak-
simin güçlendirilmesi için bazı önlemler alınmıştı. sızlığı gibi düşünceler egemen olmuştu. Böylece
Ancak, kalkınma modelinin ana özellikleri değiş- yüksek koruyuculuk duvarları arkasında geleneksel
memişti: Ağırlık yine sanayi üretimine verilmiş, ithalat ikamesi politikaları yoğun biçimde sürdü-
sanayileşme ithalat ikamesi modeline dayandırıl- rülmeye çalışılmıştır. Oysa bu sıralarda Türkiye,
mış ve kalkınmanın karma bir ekonomik sistem Ankara Antlaşması’nı imzalamış ve AET (bugünkü
içerisinde, yani özel ve kamu kesiminin iş birliğiyle Avrupa Birliği) üyeliği için ilk adımını atmıştı.
gerçekleştirilmesi ilkesi benimsenmişti.
Dönemin başında dış ticarette girişilen libe- 24 Ocak 1980 İktisadi Kararları ve
rasyon uygulaması şiddetli enflasyon ve artan dış İhracata Yönelik Politikalar
ödeme güçlükleri karşısında, kısa bir süre içinde
Türkiye 24 Ocak 1980 İktisadi Kararları ile
terk edildi. Dış açıkları kapamak için uygulanan
geleneksel ithal ikamesi stratejisini değiştirerek
sıkı kambiyo denetimi ve yoğun kotalar ise büyük
ihracatın özendirilmesine dayanan kalkınmaya yö-
lisans primlerinin (kıtlık rantı) doğmasına neden
neldi. Nitekim bu dönemde hazırlanan Beşinci Beş
oluyordu.
Yıllık Kalkınma Planı’nda (1985-1989) öncekiler-
1963’te Planlı Kalkınma Dönemi’ne girildi. Bu den farklı olarak dışa açık bir ekonomik model esas
dönemin sanayileşme stratejisi de geçmiş dönem- alınmıştır.
lerdeki uygulamaların bir uzantısı olarak düşünü-
Adı geçen kararlar, Dünya Enerji Buhranı’ndan
lebilir. Ancak modern tekniklere uygun olarak ha-
sonra ülkeyi etkisi altına alan yoğun döviz darboğazı
zırlanan bu planlarda, sanayileşme amacı daha açık
ve yüksek enflasyon döneminde uygulamaya kon-
bir biçimde ortaya konmuş ve öteki politikalar bu
muştur. Amaç, kısa dönemde enflasyonun önlen-
doğrultuda yönlendirilmiştir. Planlarda sanayinin
mesi ve IMF ile öteki uluslararası mali kuruluşların
“sürükleyici” sektör olduğu açıklıkla belirtilmiştir.
güvenini sağlayarak yeni krediler elde edebilmekti.
Ana strateji yine ithalat ikamesidir. Dış ticaret po-
litikası ile sanayileşme arasında dolaysız bir bağ ku- 24 Ocak Kararları ve ondan sonraki dönemde
rulur. Başka bir deyişle, ithalat ikamesine dayalı dış alınan önlemler bütün hâlinde bir “iktisadi ön-
ticaret politikasının sanayileşme amacını gerçekleş- lemler paketi” oluşturur. Bu kararlarla, uzun dö-
tirmede başlıca araç olarak kullanılması öngörülür. nemde dış dünyadan soyutlanmış olan Türkiye’nin
yeniden dünya ekonomisi ile bütünleştirilmesi
amaçlanmıştı. Bunun için de gerek iç, gerek dış
ekonomiye ilişkin birçok alanda serbest piyasa me-
Kalkınma Planları: Türkiye, 1963 yılında kanizmasına işlerlik kazandırılmaya çalışılıyordu.
planlı kalkınma dönemine girdi; ilk kalkınma
planları ithalat ikamesi stratejisine dayanıyordu,
1980’den sonra bu yaklaşım değiştirilmiştir.
24 Ocak 1980 İktisadi Kararları: Türkiye
bu kararların alınması ile içe dönük sanayi-
1950’lerdeki kalkınma deneyimlerinde ise dış leşmeden dışa dönük sanayileşme modeline
ticaret rejimi ile sanayileşme arasındaki ilişkiler do- geçmiştir.
laylı yollardan sağlanıyordu. Şöyle ki, dış açıkları
gidermek için getirilen miktar kısıtlamaları önemli
rantlar doğuruyor, bu da ithalat ikamesi üretimini Birbirini izleyen önlemlerden oluşan bu karar-
özendiriyordu. Ancak, kurulan endüstrilerin ham ların dış ticaret yönünden getirdiği bazı yeni uygu-
madde ve ara mallar yönünden dışa bağımlı olması lamalar şunlardır: Kotaların kaldırılması, gümrük
ve karşılaşılan büyük dış ödeme açıkları, yurt içi tarife oranlarının düşürülerek dış ticaret rejiminin
sanayi üretimini engelliyordu. liberalleştirilmesi, kambiyo denetiminin yumu-
119
5
Ekonomik Kalkınma ve Dış Ticaret Politikaları
şatılması, esnek kur sistemine geçilmesi, faizlerin Türkiye’de KİT’lerin özelleştirilmesini sağlamak
serbest bırakılması, bürokrasinin azaltılması, ser- üzere Kamu Ortaklığı İdaresi (önceleri Toplu Ko-
best piyasa mekanizmasına işlerlik kazandırılması, nut ve Kamu Ortaklığı İdaresi) kurulmuştur. Özel-
yabancı sermayeye yeni teşvikler sağlanması vs. leştirilmesine karar verilen kamu iktisadi kurum
Bu önlemler, daha önceki koruyucu politikalar ve kuruluşlarının hisseleri bu kuruluşa devredilir,
çerçevesinde ihracat aleyhine doğan çarpıklıkları sonra da hisse senetlerinin halka satışı yoluyla özel-
leştirme gerçekleştirilir. Özelleştirme çalışmalarını
gidermeye ve ihracat ile öteki döviz gelirlerini ar-
hızlandırmak üzere 1994 yılında çıkarılan bir yasa
tırmaya yönelikti. Bunları tamamlamak üzere, iç
ile Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ve Özelleştirme
ekonomi alanında da alınan bir dizi önlemler vardı.
Yüksek Kurulu oluşturuldu. Özelleştirme ile güdü-
Örneğin, Kamu İktisadi Teşebbüsleri’ne bütçe açık- len amaçlardan biri de ilgili kamu kuruluşlarının
larını kendi öz kaynaklarıyla karşılamalarını sağla- hisse senetlerini yabancılara satarak ülkeye yabancı
maları için fiyat politikalarında serbesti tanınmış, sermaye girişini özendirmektir. Bununla birlikte
vergi alanında yeni reformlar yapılmış ve bu arada gerek anayasal engeller, gerekse toplumsal uzlaşma-
Katma Değer Vergisi uygulamasına geçilmişti. nın sağlanamamış olması dolayısıyla geçen zamana
karşın özelleştirmede istenen sonuçların alındığını
söylemek güçtür.
KİT’lerin özelleştirilememiş olması, bu kuru-
dikkat
luşların işletme zararlarının genel bütçeden karşı-
Türk ekonomisi 24 Ocak 1980 İktisadi Kararla- lanmasının sürdürülmesi, bütçe açıklarının giderek
rı ile içe dönük sanayileşme stratejisini değiştire- büyümesine yol açmıştır. Bütçe açıklarının emis-
rek dışa açılmıştır. Ancak 24 Ocak Kararlarının yon yoluyla ya da borçlanarak finanse edilmesi ise
birbirini izleyen bir dizi önlem, politika ve uy- Türkiye’deki kronikleşen yüksek enflasyonun başlı-
gulamadan oluştuğuna dikkat edelim. ca nedenlerinden birisini oluşturmuştur.
Ayrıca, 2000 yılının Kasım ayında ve 2001
yılının Şubat ayında Türkiye’nin yaşamış olduğu
Özelleştirme ekonomik krizler de temelde ülkenin bütçe açıkla-
Türkiye’de sanayinin gelişmesinde devle- rından kaynaklanır. Bütçe açıklarını finanse etmek
tin oynadığı role daha önce değinilmişti. Fakat için Hazinenin yapmış olduğu büyük borçlanmalar
Cumhuriyet’in kurulmasından sonra Kamu İktisa- faizleri aşırı derecede yükselterek ülkeye kısa süreli
yabancı sermaye (sıcak para) girişine neden oluyor-
di Teşebbüslerinin (KİT’ler) sayısı azalmayıp gide-
du. Ancak bu fonların aniden ülkeyi terk etmesi
rek artırılmıştır.
krizi daha da derinleştirmiştir.
1980’den sonra girilen liberal ekonomi orta-
mında ağırlık piyasa ekonomisine ve özel kesime
verilmiş ve bu amaçla kamunun ekonomideki pa- Türkiye’nin AB ile Gümrük Birliği
yının azaltılması yeniden gündeme gelmiştir. Bu Oluşturması
gelişmede KİT’lerin verimli çalıştırılması, bütçe Türkiye, 1963 tarihinde Ankara Antlaşması’nı
açıklarının kapatılmak istenmesi ve mülkiyetin ta- imzalamış ve o zamanki ismiyle AET’ye, ileride
bana yaygınlaştırılması vs. gibi düşüncelerin etkisi tam üyeliği öngörülecek biçimde “ortak üye” ol-
vardır. Diğer bir neden de hisse senetlerinin aynı muştu. 1996 yılının başında ise AB ile bir Gümrük
zamanda yabancılara satışı yoluyla ülkeye yabancı Birliğine girilmiştir.
sermaye, ileri teknoloji ve yönetim bilgilerinin giri-
şine olanak sağlamak düşüncesidir.
Belirtmek gerekir ki, 1980’lerde ortaya çıkan Türkiye-AB Gümrük Birliği: 1996 yılı ba-
özelleştirme olayı, yalnız Türkiye’ye özgü bir ge- şında uygulamaya girdi, Türkiye AB ülkelerin-
lişme de değildir. Bu tarihlerde örneğin; İngiltere, den yaptığı sanayi malları ithalatı üzerindeki
Almanya ve ABD’de de özelleştirmeler yapılmış- tarifeleri sıfırladı ve AB’nin üçüncü ülkelere
tır. Söz konusu ülkeler de özellikle 1930 Dünya uyguladığı Ortak Gümrük Tarifesini uygula-
Buhranı dönemlerinden kalma kamu işletmelerine maya koydu.
sahiptiler.
120
5
Uluslararası Ticaret
Daha önce de incelendiği gibi, Gümrük Birliği ilke olarak sanayi ürünlerini kapsar. Tarım ürünleri
Gümrük Birliğinin kapsamı dışında tutulmuştur. Böylece Türkiye, sanayi ürünleri üzerindeki tarifeleri
kaldırmış ve üçüncü ülkelere karşı AB’nin ortak gümrük tarifesini uygulamaya koymuştur. O hâlde Güm-
rük Birliği ile Türkiye AB ülkelerine karşı serbest, Birlik dışı ülkelere karşı da oldukça liberal bir dış ticaret
politikaları izlemeye başlamıştır.
Aslına bakılırsa, Türkiye 24 Ocak Kararlarından sonra aşama aşama dış ticaret ve kambiyo rejimini
serbestleştirici politikalar izlemeye koyulmuştur. Dünyanın ekonomik bakımdan küreselleşmeye gittiği
bir dönemde Türkiye’nin bu liberal eğilimlerin dışında kalması elbette beklenemezdi. Bununla birlikte,
Türk ekonomisinin dış rekabetten zarar görmemesi için, devletin destekleyici ve yol gösterici rolünün de
sürdürülmesine duyulan gerek ortadan kalkmış değildir.
Öğrenme Çıktısı
5 Türkiye’de kalkınma ve sanayileşme politikalarını açıklayabilme
Kuzey-Güney Diyaloğu
1950’lerin sonları ve 1960’ların başlarında, eski sömürgelerin bağımsızlığına kavuşması ile dünyadaki
az gelişmiş ülkelerin sayısında çok hızlı artışlar oldu. Siyasi bağımsızlıklarını elde ettikten sonra bu ülkeler,
yoğun biçimde kalkınma çabalarına giriştiler.
Ancak az gelişmiş ülkeler, kısa sürede geçerli ulus-
lararası ekonomik düzeni, iktisadi kalkınmalarına yar-
dımcı olmadığı, tersine gelişmiş ülkelerle aralarındaki Kuzey-Güney Diyaloğu: Az gelişmiş ülkelerin
açığın daha da derinleşmesine neden olduğu gerekçesiy- uluslararası ekonomik, mali ve siyasal konular-
le eleştirmeye başladılar. Sanayileşmiş ülkeler daha çok daki eleştiri, görüş ve isteklerini dile getirdikleri
dünyanın Kuzey yarı küresinde, az gelişmiş ülkeler de uluslararası platformlara verilen isim.
Güney yarı kürede bulundukları için, bu iki grup arasın-
daki tartışmalara Kuzey-Güney Diyaloğu adı verilmiştir.
121
5
Ekonomik Kalkınma ve Dış Ticaret Politikaları
122
5
Uluslararası Ticaret
Güney’in mallarına olan talebin artmasına neden da ihracat artışları yeni gelişen bu ülkelerde, ünlü
olur. Güney, hızlı nüfus artışı ve düşük ücret dü- İktisatçı Nurkse’nin de belirttiği gibi, büyüme ve
zeyleri dolayısıyla emek yoğun mallarda karşılaştır- kalkınmayı hızlandıran sürükleyici bir etken duru-
malı üstünlüğe sahiptir. Böylece az gelişmiş ülkeler, muna geldi. Kısacası bu görüşe göre, uluslararası
gelişmiş ülkelere emek yoğun mallar ve işlenmemiş ticaret, adı geçen ülkeler bakımından bir tür büyü-
ham maddeler ihraç ederken, gelişmiş ülkeler de menin motoru rolü oynamıştır.
üretimlerini yoğun sermaye ve ileri teknoloji gerek-
tiren endüstrilere doğru kaydırırlar. Bu mekaniz-
ma, uluslararası serbest mal ve faktör hareketleriyle
Büyümenin motoru: On dokuzuncu asırda
desteklenince, dünya ekonomisi karşılaştırmalı üs-
ABD ve Avustralya gibi zengin kaynaklı yeni
tünlük modeline uygun bir gelişme sürecine girer.
yerleşim alanlarından, Avrupa sanayinin ihtiyaç-
Fakat geçen zaman bu iyimser tahminlerin larını karşılamak için yapılan ihracat, bu yörele-
gerçekleşmediğini ortaya koydu. Sanayileşmiş ül- rin kalkınmasında “motor” rolü oynamıştı.
kelerdeki hızlı refah artışına karşın Asya, Afrika
ve Latin Amerika’ya yayılmış az gelişmiş ülkelerde
yoksulluk ve sefalet önlenemedi. Bu ülkeler dünya
Yeni yerleşim alanlarının, ihracat artışlarıyla
nüfusunun üçte ikiden fazlasını oluştururken dün-
hızlı bir kalkınma gerçekleştirmelerinde kilit öne-
ya sanayi üretiminden aldıkları pay beşte birin bile
me sahip etken, bu ülkelerin sahip oldukları zengin
altında kalmıştı.
doğal kaynaklardır. Gerçekten de o dönemde ve-
rimli topraklar, sınırsız ormanlar ve bol maden re-
zervleri bu yörelerin başlıca özellikleri arasında idi.
dikkat İkinci olarak, çeşitli becerilere sahip insan-
Klasik uluslararası büyüme teorisine göre az ge- lar kitleler hâlinde, aşırı nüfus yoğunluğu olan
lişmiş ülkeler çevreyi, sanayileşmiş ülkeler mer- Avrupa’dan bu gibi boş topraklara göç ettiler. Yeni
kezi oluşturur. Merkez ne ölçüde hızlı büyürse, gelenler ayrıca büyük miktarlarda sermaye de getir-
bunun çevrenin kalkınması üzerinde doğuracağı mişlerdi. Böylece, adı geçen yörelerde demir yolu,
olumlu etkiler o derece yüksek olur. kanal ve öteki altyapı yatırımları yapıldı. Bunlarla
gıda ve ham madde kaynaklarının dış dünyaya açıl-
ması kolaylaştı.
Büyümenin Motoru Olarak Dış Ticaret Bunlardan başka, bu dönemde denizaşırı taşı-
macılık alanında da hızlı gelişmeler kaydedilmişti;
Tezi
böylece Avrupa’nın buğday, mısır, pamuk, yün ve
XIX. yüzyılda İngiltere, dünya sanayi üretimi- öteki gıda ve ham madde ihtiyaçları ucuz bir bi-
nin büyük bir payını karşılıyordu. Sanayi üretimin- çimde karşılanabilmekteydi.
de ve nüfustaki hızlı artışlar, İngiltere’nin gıda ve
Kısacası, yeni gidilen topraklarda Avrupa’nın
ham maddeler talebini artırdı. İngiltere kaynak yö-
ihtiyaç duyduğu tüm kaynaklar bol miktarlarda
nünden fakir bir ülke olarak ihtiyacı olan bu mad-
bulunuyordu. Bunlara olan talep hızla artarken
deleri ABD, Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda, Ar-
Avrupa’dan buralara önemli miktarda sermaye ve iş
jantin, Güney Afrika, gibi o günkü yeni yerleşim
gücü göçleri oluşuyordu.
alanlarından karşılıyordu. Dolayısıyla İngiltere’deki
büyümenin etkisiyle zengin kaynaklara sahip söz Kravis gibi iktisatçılar, XIX. yüzyılda yeni yer-
konusu ülkelerin gıda ve ham madde ihracatında leşim alanlarında görülen hızlı kalkınmayı, bu
da önemli artışlar olmuştur. Örneğin, 1815-1913 ülkelerin sahip oldukları zengin doğal kaynaklar
döneminde, İngiltere’nin nüfusu 3 kat, GSMH’si biçimindeki olumlu içsel koşullara bağlarlar. Bu
10 kat artarken ithalat hacminde 20 kat bir artış yazarlara göre dış ticaret, yalnızca kalkınmayı des-
görülmüştü. tekleyici bir rol oynamıştır.
İngiltere’deki bu büyüme, bilinen çoğaltan (çar- Oysa bugünkü az gelişmiş ülkelere bakıldığın-
pan) mekanizması ile yeni yerleşim alanlarına ve da, bu ülkelerin geçmişteki yeni yerleşim alanları-
öteki dünya ülkelerine doğru yayıldı. Sonuç olarak nın tersine, doğal kaynakların hem talebi hem de
123
5
Ekonomik Kalkınma ve Dış Ticaret Politikaları
arzı yönünden önemli derecede elverişsiz koşullarla Doğaldır ki az gelişmiş bir ülke, kalkınmanın
karşı karşıya oldukları görülür. gerektirdiği yatırım, ara malı ve ham maddelerle
Talep yönünden bakıldığında, bugün gıda ve ileri teknoloji ve yönetim bilgilerini yurt dışından
ham maddelerin talebi geçmiş yüzyıllara göre çok sağlayacaktır. Bunların finansmanı için gerekli olan
daha yavaş artmaktadır. Aşağıda ticaret hadleri in- ve kendisinin karşılayamadığı fonları da yine yurt
celenirken ayrıntılı olarak görüleceği gibi, yapay dışı kaynaklardan elde etmeye çalışacaktır. Dış ti-
ham maddelerin doğal olanların yerine kullanıl- caretin ayrıca, piyasa hacmini genişleterek, iş bö-
ması, gelir arttıkça gıda talebinin göreceli olarak lümüne ve ölçek ekonomilerine olanak sağlaması,
azalması, hurda metallerin tekrar işlenmesi vs. gibi yeni bilgi, fikir ve yöntemleri ülkeye tanıtması,
rekabeti artırması, yurt içi tekelleri önlemesi ve iç
etkenler, doğal ham madde talebini azaltıcı yönde
talebi uyararak yeni mamullerin üretimine olanak
etkide bulunur.
vermesi, vs. gibi görünür ve görünmez pek çok
Arz yanında ise örneğin Cairncross’un da işa- olumlu etkisi söz konusudur. Ancak aşağıda da de-
ret ettiği gibi, bugünkü az gelişmişlerin çoğunda ğineceğimiz gibi, dış ticaret kalkınma üzerinde bazı
önemli bir doğal kaynak yetersizliği sorunu yaşan- ciddi olumsuz etkiler de doğurabilir. Dolayısıyla
maktadır. Ayrıca bu ülkeler, aşırı nüfusa sahip ol- bu olumsuz etkileri en aza indirecek bir yaklaşım
dukları için, gıda ve ham madde üretiminin önem- izlemek gerekir.
li bir payı içerde tüketilmekte ve ihracata ancak
önemsiz bir pay ayrılabilmektedir. Sonra bugün, İhracat Gelirlerindeki İstikrarsızlıklar
eskiden yeni yerleşim alanlarına olduğu gibi, bu ül-
Daha önce de incelendiği gibi, az gelişmiş ül-
kelere dışarıdan üretime dönük önemli bir sermaye
kelerin ihracatı çoğunlukla birkaç geleneksel tarım
(dolaysız yabancı sermaye yatırımı) girişi de olma-
ürününden oluşur. Başka bir deyişle, ihracatta bü-
maktadır. Bunun yanında bu ülkelerin çoğunda
yük bir mal yoğunlaşması vardır. İhracatın yapısın-
yakın zamanlara kadar tarımsal gelişmenin ikinci
daki bu özellik döviz gelirlerinde büyük düzensiz-
plana itilmesi de bunların ihracat olanaklarını sı- liklere yol açar ve dolayısıyla iktisadi kalkınmayı da
nırlandırmıştır. çok olumsuz etkiler.
Bütün bu nedenlerle, XIX. yüzyılda yeni yerle- İhracattaki dalgalanmanın bir nedeni tarımsal
şim alanları için öne sürülen kalkınmanın motoru üretimin özelliklerinden ileri gelir. Tarımsal üretim
olarak dış ticaret modelinin, bugünkü az gelişmiş büyük ölçüde, doğal olayların yol açtığı belirsizliğin
ülkeler için geçerliliğini savunmak güçtür. etkisi altında bulunur. Örneğin bazı yıllar kuraklık,
Bununla birlikte bugün kalkınma stratejilerin- don, aşırı yağışlar dolayısıyla üretim düşebilir ya da
den hangisi benimsenirse benimsensin, uluslararası tersine iklim koşullarının iyi gitmesi sonucu ürün
ticaretin katkıları olmadan az gelişmiş bir ülkenin tahmin edilenden fazla gerçekleşebilir. Bu gibi bek-
kalkınması düşünülemez. Hele bugünkü gibi eko- lenmedik olaylar ihracatta istikrarsızlık doğurur.
nomik küreselleşmenin aşırı boyutlara ulaştığı bir
dünyada ülkeler küreselleşmenin dışında kalarak
değil, bu gelişmenin yararlarını en iyi bir biçimde İhracat gelirlerindeki istikrarsızlıklar: Az ge-
kullanarak kalkınmalarını hızlandırmak durumun- lişmiş ülkelerde ihracatın az sayıda tarım ürünü
dadırlar. üzerinde yoğunlaşması döviz gelirlerinin önem-
Geçmiş dönemlerde bir kısım iktisatçılar, dış li ölçüde dalgalanmasına neden olmaktadır.
ticaretin, ülkede boş duran kaynakların kullanıl-
masına olanak veren bir pazar yaratma aracı oldu-
ğuna dikkat çekmişlerdi. Başka bir deyişle bu gö- Diğer yandan, tarım ürünlerinin talep ve arz
rüşe göre dış pazarlar az gelişmiş bir ülkenin tarım esnekliklerinin düşük olması da ihracat gelirlerde-
ürünleri fazlasının ve ülkede kullanılmayan ham ki dalgalanmanın şiddetini artırır. Örneğin, talep
maddelerin değerlendirilmesi açısından zorunlu- esnekliği düşük olan bir malın arzındaki belirli
dur. Bu şekilde, dış piyasalara açılma ise durağan bir artış, bu malın fiyatını yüksek ölçüde düşürür.
bir ekonomide kalkınmayı başlatacak etkenlerin (King Kanunu). Çoğu tarım ürünlerinde görülen
başında gelir. durum budur.
124
5
Uluslararası Ticaret
125
5
Ekonomik Kalkınma ve Dış Ticaret Politikaları
126
5
Uluslararası Ticaret
Tablo 5.1 Az Gelişmiş Ülkelerin Dış Borçları ve Borç Stoku En Yüksek 15 Ülke, 2017
Tablodan anlaşılacağı gibi düşük ve orta gelir grubunda yer alan ülkelerin toplam dış borç stoku 7.
070.182 milyon dolardır. Dış borçların ağırlığı veya yükü konusunda değerlendirme yapabilmek için ge-
nellikle bu borçların Gayrı Safi Yurtiçi Gelir (GSYİG), ihracat gelirleri, dış rezervler, borç servisi ve benzeri
değişkenlerle olan oranlarına bakılır. Buna göre düşük ve orta gelirli ülkelerde dış borçların GSYİG’e
oranı yüzde 25.0, ihracat gelirlerine oranı yüzde 101.7 ve dış rezervlerin dış borçlara oranı da yüzde 81.3
düzeyindedir. Bu açıdan alt orta gelir dilimindeki ülkelerin daha ağır bir borç yükü altında oldukları an-
laşılmaktadır.
Paris Kulübü: İki yanlı resmî (hükûmetler arası) borçların yeniden yapılandırılması (borç erteleme
anlaşmaları), Paris Kulübü adı verilen ve IMF’nin de katılımıyla ödünç vericilerden oluşan gönüllü bir ku-
ruluş aracılığıyla yapılmaktadır. Paris Kulübü çerçevesinde ödünç alıcı ülkelerle borç ertelemesi anlaşmaları
yapılarak, borçları düzenli biçimde geri ödemenin sağlanmasına ve borç servisi güçlüklerinin azaltılmasına
çalışılmıştır.
1970’den beri Paris Kulübü kapsamında yapılan borç erteleme anlaşmalarında koşullar geliştirilmiştir.
Ama yine de aynı zaman içinde çok sayıda anlaşma yapılmış olması, bunun bir çözüm olmadığının gös-
tergesidir.
127
5
Ekonomik Kalkınma ve Dış Ticaret Politikaları
HIPC Girişimi: 1996’da G-7 ülkelerinin devlet ve hükûmet başkanlarının katılımlarıyla yapılan Lyon
Zirvesi’nde, ağır borçlu yoksul ülkelerin borçlarına yönelik olarak HIPC Girişimi (Highly Indepted Poor
Countries- HIPC Attempt) adı verilen bir düzenlemede bulunuldu. (Ağır borçlu nitelendirilen ülkelerin
sayısı 2007’de 38’dir. Bu grupta yer alan bazı ülkeler örneğin şunlardır: Benin, Kamerun, Çat, Kongo,
Fildişi, Etiyopya, Gana, Honduras, Madagaskar, Mozambik, Somali, Sudan, Togo, Uganda, Zambiya)
Amaç söz konusu ülkelerin dış borçlarını ödenebilecek bir düzeye (sürdürülebilir borç) indirmek için
uzun süreli çözümler bulmaktı. Bu kapsamda alacaklıların eşit koşullarla katılımına dayalı bir eş güdüm
sağlanması öngörülmekteydi. HIPC Girişimi ile ilk kez sağlanacak borç indirimlerine iki yanlı resmi dış
borçların yanında çok yanlı (uluslararası mali kuruluşlarca verilen) borçlar da dâhil ediliyordu. Böylece
hükûmetler ve çok taraflı kuruluşlar tarafından verilen resmî borçlarda önemli indirimler yapılarak, ağır
borçlu yoksul ülkelere yönelik olarak sık sık borç erteleme anlaşmaları yapma zorunluluğunun da önüne
geçilmesi amaçlanıyordu.
Öğrenme Çıktısı
6 Kuzey Güney diyaloğunu açıklayabilme
7 Yeni Bin Yıl Kalkınma hedeflerini açıklayabilme
8 Büyümenin kaynağını açıklayabilme
128
5
Uluslararası Ticaret
Böylece 1982 yılının ortalarında dünyada cid- sı mali krizlerle karşı karşıya kaldılar. 1994 ve 1995
di bir “dış borç krizi” ortaya çıkmış oluyordu. Bu Meksika Krizi, 1997 Güney Doğu Asya Krizi, 1998
borçların çoğunluğu uluslararası bankalardan sağ- Rusya Krizi, 1999 Arjantin Krizi bunlardan bazıla-
lanmış olduğu için buna uluslararası bankacılık rıdır. Bu arada Türkiye’de 1994 Krizi’nden sonra
krizi de deniyordu. 2000 Kasım ve Şubat 2001 Krizleri gibi tarihinin
belki de en ağır ekonomik bunalımlarını yaşamak
zorunda kaldı. Türkiye’de ve dünyada yaşanan son
Bankacılık krizi: Az gelişmiş ülkeler petrol krizlerden çıkartılabilecek bazı sonuçlar vardır.
faturalarını ödemek için uluslararası ticari Bunları aşağıdaki gibi belirtebiliriz:
bankalara borçlanmışlardı, bu borçları ödeye-
memeleri ile 1980 başlarında bankacılık krizi 2008 Küresel Mali Krizi
ortaya çıktı.
Bu krizin diğerlerinden önemli bir farkı vardır;
öncekiler belirli ülke veya bölgelerde baş göstermiş
ve etkileri de daha çok o yörelerle sınırlı kalmış-
tır. Oysa 2008 Krizi küresel niteliktedir. Şöyle ki,
dikkat ABD’de bankaların verdikleri düşük faizli, fakat
Dünya Enerji Krizinin doğurduğu yüksek faturayı yüksek riskli ipotekli konut kredileri konut sektö-
ödemek için az gelişmiş ülkelerin, 1970 sonları ve ründe büyük bir genişlemeye yol açmış, âdeta bir
1980 başlarında uluslararası mali piyasalara çıkıp balon etkisi yapmıştı. Ama Fed’in enflasyona karşı
banka kredisi sağlamaları olumlu bir gelişme olarak faizleri yükseltmesi karşısında bu kredilerin büyük
karşılanmıştı. Ancak, yükselen faizler ve ağırlaşan çoğunluğu geri ödenemedi ve bankalar iflas duru-
dış borçlar bu ülkeleri, borç servislerini karşılayama- muyla karşılaştılar. Böylece ipotekli konut kredi-
mak durumunda bıraktı. Ancak yeni borç yapılan- si bankalarında ortaya çıkan bu kriz, daha sonra
ma anlaşmalarının yapılması ve bir kısım borçların ABD’nin mali sisteminin tamamını etkilemiş ve
faizinin silinmesi sonucu kriz atlatılmış ve bu ülke- oradan da tüm dünyaya yayılmıştır. Küresel mali
lerin çoğu borçlarını düzenli biçimde yeniden öde- kriz reel sektörde de etkilerini göstermiş, ABD’de,
meye başlamışlardır. Avrupa’da, Uzak Doğu’da ve dünyanın başka yö-
relerindeki birçok ülkede büyüme negatife dön-
müş, işsizlik oranlarında önemli artışlar olmuştur
Borçların ödenememesi karşısında, çoğu borçlu ve yoksulluk yaygınlaşmıştır. Krize sürüklenen
ülkeler, IMF’nin de aracılık etmesiyle gelişmiş ülke ülkelerde hükümetler hazırladıkları büyük kurtar-
bankalarıyla borç erteleme veya borcu yeniden ya- ma paketleri ile iflas durumundaki mali kurumları
pılandırma anlaşmaları imzalamışlardır. Belirtmek kurtarmaya çalışmış ve uygulamaya koydukları ver-
gerekir ki, 1980’lerin ikinci yarısı ve 1990’ların gi ve harcama önlemleriyle ekonomilerini canlan-
başlarında yapılan bu dış borç erteleme anlaşma- dırmaya çalışmışlardır.
ları ile orta gelir düzeyindeki az gelişmiş ülkelerin
(Türkiye’de bunlar arasında) dış borç sorunu büyük
ölçüde çözümlenmiştir. Söz konusu ülkeler daha 2010 Euro Bölgesi Kamu Borcu Krizi
sonra borç servislerini düzenli bir biçimde yerine Euro Bölgesinde baş gösteren bu kriz aslında
getirmiş başlamış ve uluslararası piyasalara çıkarak bir kamu borcu krizi niteliğindedir. Yunanistan,
yeni borçlar almışlardır. Bununla birlikte, en düşük İrlanda, İspanya, Portekiz ve İtalya krizden özel-
gelir düzeyinde yer alan bazı az gelişmiş ülkelerin likle etkilenen ülkeler arasındadır. Kriz kamuya ait
dış borç hâlâ ciddiyetini korumaktadır. borçların zamanında ödenememesi nedeniyle orta-
ya çıkmıştır.
Gerçekte söz konusu ülkelerde hükûmetlerin
1990’lardan Sonra Dünyadaki Diğer
kamu gelirlerinin çok üzerinde harcamada bulun-
Bölgesel Mali Krizler ve Nedenleri maları ve kamu bütçesindeki açıkları iç ve dış borç-
Bankacılık krizinin etkileri tam atlatılmadan az lanma ile finanse etme yoluna gitmeleri krizlerin
gelişmiş ülkeler bu kez de özellikle kısa vadeli ser- ortaya çıkmasında ana nedeni oluşturur. Bunu bir
maye giriş ve çıkışlarından kaynaklanan uluslarara- anlamda sözü edilen ülkelerde hükûmetlerin Euro
129
5
Ekonomik Kalkınma ve Dış Ticaret Politikaları
130
5
Uluslararası Ticaret
131
5
Ekonomik Kalkınma ve Dış Ticaret Politikaları
koşulları yerine getirmesi toplam talep düşüşünü sel Mali Krizi sırasında bazı ülkeler IMF kredilerin-
hızlandırarak içinde bulunulan kriz ortamını daha den özel sektör işletmelerinin de yararlandırılması
da şiddetlendirebilir. doğrultusunda bazı düzenlemeler yapmışlardır.
Bundan da öte, IMF’nin açtığı krediler ülkeyi Kısa Süreli Sermaye Akımlarının Sınırlandı-
terk eden yabancı fonlara ödeme amacıyla kulla- rılması: Krize karşı en iyi politikanın krizlerin orta-
nılır (Merkez Bankasının piyasada yaptığı döviz ya çıkmasını önlemek olduğuna kuşku yoktur. Bu
satışları ile). Bu ise birçok yönlerden sakıncalıdır. da ülkelerin ekonomik ve mali politikaları arasında
Önce, yabancı yatırımcılar bir kriz durumunda bir uyum ve iş birliği sağlanması, ülkede sürdürü-
IMF’nin desteği ile fonlarını geri çekebileceklerine lemez makroekonomik dengesizliklerin önlenmesi,
duydukları güvenin rahatlığını yaşarlar. Böylece, bankacılık kesiminin güçlendirilmesini, istatistik
verdikleri bir yatırım kararının riskini üslenmekten bilgilerin doğru ve zamanında sağlanabilmesi gibi
kurtulmuş olurlar. Bu ise onları dış yatırıma karar uygulamaları gerektirir.
verirken gerekli özeni göstermemeye (moral ha- Bu konuda ayrıca krizler ortaya çıkmadan önce,
zard) yöneltebilir. krizi önceden haber verecek çeşitli değişkenlerin bir
bileşkesi olan erken uyarı indeksleri hazırlanmıştır.
Ekonometrik yöntemlere dayanan bu indekslerin
güvenirliliği giderek artmaktadır.
dikkat
IMF’nin geleneksel kredi politikalarının krize dü- Ancak, krizlerin önlenmesi ve etkileri derinleş-
şen ülkelerde yerli üreticilere fazla yararı dokunma- meden krizden çıkılabilmesi için ülkelerin ekono-
ması, işsizliğe ve yaygın iflaslara neden olması dik- mik ve mali politikaları arasında etkin bir uyum
kat çekicidir. Bu amaçla IMF’nin krize karşı daha sağlama olasılığı fazla yüksek değildir. Bu durumda
etkin, yeni politikalar oluşturmasında zorunluluk ülkeler krize karşı politikalarını çoğu kez birbirin-
vardır. den bağımsız olarak belirlemektedirler. Alınabile-
cek önlemler arasında kısa süreli yabancı sermaye
giriş ve çıkışlarını kısıtlamak da vardır. Nitekim son
Ayrıca, IMF kredileri gerçekte krizden asıl za- küresel kriz arasında bazı Latin Amerika ülkeleri-
rara uğrayan yerli üreticilerin sorunlarına çare ol- nin bu tür yabancı sermaye girişlerinden bir vergi
mamaktadır. İçerdeki talep daralması ve faizlerdeki almaya başladıkları (Tobin vergisi) görülmüştür.
önemli yükselme dolayısıyla birçok firma zarara Aslında sermaye çıkışlarının kotalarla sınırlan-
uğramıştır. Firmaların banka borçlarını ödeyeme- dırılması geçmişte sanayileşmiş ülkelerde de yaygın
diği, iflasa sürüklendiği ve üretimlerini kıstığı bu olarak görülmüştür. Bu sayede ülkeler denetimsiz
ortamda, ülkede işsizlik de artmış ve yoksulluk yay- sermaye giriş ve çıkışlarının doğuracağı zararlı et-
gınlaşmış duruma gelir. O nedendir ki 2008 Küre- kilere karşı bir ölçüde kendilerini korumuş olurlar.
Öğrenme Çıktısı
9 Az gelişmiş ülkelerin ekonomik kalkınmalarıyla ilgili olarak uluslararası alanda
karşılaştıkları başlıca sorunları açıklayabilme
132
5
Uluslararası Ticaret
133
5
Ekonomik Kalkınma ve Dış Ticaret Politikaları
Yukarıda da belirtildiği gibi, literatürde orta gelir tuzağı konusundaki tartışmalar oldukça yeni olup
bununla ilgili olarak henüz kesin bir sonuca ulaşılmış değildir. Türkiye’nin durumuyla ilgili görüşleri de
bu kapsamda değerlendirmek gerekir.
Öğrenme Çıktısı
10 Orta gelir tuzağını açıklayabilme
Formülden açıkça görüleceği gibi, ithalat fiyatları sabitken, ihracat fiyatlarının düşmesi veya ihracat
fiyatları değişmezken ithalat fiyatlarının yükselmesi, (ya da her iki fiyat indeksi yükselirken ithalat fiyat-
larının ihracat fiyatlarından daha büyük oranda artması) gibi durumlarda net değişim ticaret hadleri (N)
ülkenin aleyhine döner.
134
5
Uluslararası Ticaret
135
5
Ekonomik Kalkınma ve Dış Ticaret Politikaları
Arzla ilgili faktörler: Talep faktörlerinin ya- Eleştiriler: Singer-Prebisch tezi, İktisat Literatü-
nında arzla ilgili faktörler de ticaret hadlerinin az ründe yoğun bir tartışma başlatmış ve şiddetli eleş-
gelişmiş ülkeler aleyhine dönmesine neden olabilir. tirilere uğramıştır. Aslında ticaret hadleri çok daha
Singer-Prebisch tezinde üzerinde durulan başlıca öncelerden üzerinde durulan bir konu idi. Ricardo,
arz faktörleri arasında şunlar yer almaktadır: tam tersi bir görüşü benimseyerek, tarımda azalan
Teknolojik yenilikler ve faktör artışları: İhracat verimler kanununun işleyişi dolayısıyla ticaret had-
kesiminde ortaya çıkan yenilikler, tarımsal ürünle- lerinin uzun dönemde sanayileşmiş ülkeler aleyhi-
rin arzını bollaştırarak ihracat fiyatlarını düşürür. ne değişeceğini öne sürüyordu. Bu görüşün daha
Ayrıca üretim faktörlerindeki artışlar (özellikle hızlı yakın tarihlerdeki temsilcilerinden birisi de ünlü
iş gücü artışı), emek-yoğun ihraç mallarının üre- iktisatçı Lord Keynes’tir. Keynes, ticaret hadlerinin
timini genişleterek fiyatlarının düşmesine neden bozulması nedeniyle Avrupa’yı “karanlık bir gelece-
olabilir. ğin” beklemekte olduğu kehanetinde bulunuyordu.
Tekelci kuruluşların etkisi: Singer-Prebisch tezin- Fakat aşırı bir hızla değişen teknoloji karşısında bu
de, gelişmiş ülkelerdeki güçlü işçi sendikalarının ve görüşlerin fazla bir geçerliliği olmamıştır.
sanayideki tekelci kuruluşların, verimlilikteki artış- Singer-Prebisch tezine yöneltilen eleştirilerden
ları fiyatlara yansıtmayıp yüksek ücretler ve kârlar birisi, Milletler Cemiyetinin yukarıda sözü edilen
biçiminde kendilerine alıkoydukları savunulmak- araştırması ile ilgilidir. Buna göre, İngiltere’de ihraç
tadır. Az gelişmiş ülkelerde ise bu kuruluşların ya ve ithal edilen malların fiyatları, mallar bu ülkenin
hiç bulunmayışı, ya da etkisiz oluşu dolayısıyla limanında iken ölçülür. Dolayısıyla, bu ülke açısın-
verimlilik artışları ihraç mallarının ucuzlamasıyla dan ithal edilen gıda ve hammaddelerin fiyatların-
sonuçlanmakta ve böylece de teknolojinin nimet- daki düşme, bu dönemde denizaşırı yük taşımacı-
leri gelişmiş ülkelere aktarılmaktadır. Ayrıca geliş- lığı maliyetlerindeki düşüşlerin bir sonucu olabilir.
miş ülkelerde ihracat kesimindeki firmaların ileri Öne sürülen bu görüşe karşın yapılan uygulamalı
derecede tekelleşmiş olmaları, onların yüksek fiyat çalışmalar bu dönemde taşıma giderlerinde bu
uygulamalarını kolaylaştırır. denli önemli bir artış ortaya koymamaktadır.
Katı ekonomik yapı: Tezde, ticaret hadlerinde- Bir diğer eleştiri de az gelişmiş ülkelerin itha-
ki bozulmanın etkilerinden kaçınmayı engelleyen lat fiyatlarındaki artışların kalitedeki yükselmeyi
üçüncü bir faktör olarak yapısal esneklikler üzerin- yansıtmasıyla ilgilidir. Bu görüşe göre sanayi malla-
de durulur. Az gelişmiş ülkelerde ekonominin ya- rında kalite gelişmeleri tarımsal ürünlere göre daha
pısal esnekliği çok düşüktür. Eğer bir ekonomide önemli bir yer tutar. Dolayısıyla sanayi mallarının
ihracat fiyatlarındaki düşme karşısında, kaynaklar fiyatlarındaki göreceli artışlar söz konusu kalite
ihracat kesiminden kolayca yurtiçi kesimlere ak- iyileşmesinden ileri gelir. Sanayi ürünlerindeki ka-
tarılabiliyorsa, fiyatlardaki düşüş en az ekonomik lite iyileşmelerinin tarım ürünlerinden daha fazla
zararla atlatılabilir. Fakat az gelişmiş ülkelerde eko- olduğu gerçek olmakla birlikte, bunun dış ticaret
nomik yapı genellikle çok katı olduğundan uğranı- hadlerindeki bozulmayı ne ölçüde açıkladığı belirli
lacak kayıplar da o derece büyük olmaktadır. değildir.
Öğrenme Çıktısı
11 Singer-Prebisch Tezini açıklayabilme
136
5
Uluslararası Ticaret
Sanayileşme ve Kalkınma
1 Az gelişmişlik genellikle kişi başına gelirin düşüklüğü ile ölçülür. Ancak gerçekte kalkınma çok boyutlu
bir olaydır. Kalkınma genellikle bir iç sorun olarak kabul edilir, fakat bu olayın aynı zamanda çok önemli
uluslararası boyutları vardır. Ülkelerin kalkınma deneyimlerinde sanayileşme daima ön planda gelmiştir.
Hatta çoğu kez sanayileşme kalkınma ile eşanlamlı kullanılır.
2 Sanayileşme stratejileri dış ticaretle olan ilişkiler açısından ithal ikamesi ve ihracatın teşviki diye ikiye
ayrılır. İthalat ikamesi yoğun koruma önlemleri altında olabildiğince ithal mallarının tümünün yurt içinde
üretilmesini öngören bir modeldir. Her alanda yoğun bir devlet müdahaleciliğine dayanır. Kaynak israfına
yol açar ve döviz darboğazını daha da şiddetlendirir.
3 Uygulamada, ithal ikamesi stratejisi izleyen ülkeler sonunda içine düştükleri derin bir ekonomik krizden
sonra bu stratejiyi terk ederek ihracatın teşvikine yönelmişlerdir. Yarattığı sorunlar; kaynak israfı, artan işsizlik,
dışa bağımlılık, ihracat endüstrileri aleyhine çarpıklık, ülkeye yabancı sermaye yapısı şeklinde özetlenebilir.
4 İhracatın özendirilmesine dayalı sanayileşme stratejisi, dinamik karşılaştırmalı üstünlüklere uygun bir
sanayileşme modeline dayanır. Sanayileşmede seçicilik ana ilkedir, karşılaştırmalı üstünlüklerin öngördüğü
uluslararası uzmanlaşmaya dayanır. İthalat ikamesinin tersine, tüm endüstrilerin değil ancak gelişebilecek ve
rekabet edebilecek potansiyele sahip olanların özendirilmesine ve desteklenmesine çalışılır.
Türkiye’de kalkınma ve
5 sanayileşme politikalarını
açıklayabilme
5 Türkiye’de ilk sanayileşme plnını 1930’larda uygulanmıştır. Devletçilik uygulamaları da bu yıllarda başlar.
Planlı döneme girilmesi ile birlikte ithalat ikamesi devletin resmî sanayileşme politikası durumuna gelmiştir. 24
Ocak 1980 İktisadi Kararlarından sonra Türkiye ekonomisinde ithal ikamesinden ihracatın teşvikine geçilmiş-
tir. 1990’lardan sonra da özelleştirmeye ağırlık verilmeye başlanmıştır.
137
5
Ekonomik Kalkınma ve Dış Ticaret Politikaları
hedeflerini açıklayabilme
8 Büyümenin kaynağını
açıklayabilme
6 Uluslararası kalkınma sorunlarına ilişkin olarak gelişmiş ülkelerle az gelişmiş ülkeler arasındaki ilişkiler
Kuzey-Güney diyaloğu olarak adlandırılır.
7 Yeni Binyıl Kalkınma Hedefleri geçmişte uygulanan stratejilerden farklı bir yaklaşım getirmektedir. Geçmişteki
başarısızlıkları hükûmetlerin ekonomiye müdahaleleri ile açıklamakta ve az gelişmiş ülkelere piyasa mekanizması-
na dayalı modeller önermektedir. Ancak bugün dünyada yoksulluk daha da yaygınlaşmış bulunmaktadır.
8 Klasik büyüme teorisinde az gelişmiş ülkelerin kalkınması “Merkez’i oluşturan sanayileşmiş ülkelerin hız-
la büyümesine bağlanmaktadır. Geleneksel açıdan dış ticaret “kalkınmanın motoru” olarak düşünülmüştür.
Ancak bugünkü az gelişmiş ülkeler bu modele uygunluk göstermezler.
9 Az gelişmiş ülkelerin uluslararası ekonomide karşılaştıkları sorunlar arasında şunlar özellikle dikkat çekicidir: İh-
racat gelirlerindeki istikrarsızlıklar, emek yoğun sanayi malları üzerinde artan korumacılık, ağır dış borç yükü, mali
krizler ve dış ticaret hadlerinin uzun dönemde az gelişmiş ülkeler aleyhine işlemekte olduğu konusundaki görüşler.
Az gelişmiş ülkelerin ihracatının geleneksel olarak birkaç tarımsal ürün üzerinde toplanması döviz gelirlerinde
büyük bir değişkenliğe yol açar.
Sanayileşmiş ülkelerde tekstil ve benzeri emek yoğun malların ithalatı üzerine konulan kısıtlamalar bu ürünleri
ihraç etmeye başlayan az gelişmiş ülkeleri çok olumsuz biçimde etkiler.
Çoğu az gelişmiş ülkeler ithalata olan bağımlılıkları ve ihracatın yeterli hızla artmaması dolayısıyla ağır bir dış
borç yükü altına girmişlerdir.
Günümüzde sık sık ortaya çıkan mali krizlerden en çok etkilenen ülkeler az gelişmişlerdir. Türkiye’de yakın
geçmişte ağır mali kriz geçirmiş ülkeler arasındadır. Krizler bu ülkelerde yoksulluk ve sefaletin artmasına neden
olmaktadır.
Dış ticaret hadlerinin uzun dönemde tarım ve sanayi malları arasındaki seyri konusu doktrinde oldukça tar-
tışmalıdır. Dış ticaret hadlerinin tarım ürünleri aleyhine gelişmesi bu ürünleri ihraç eden az gelişmiş ülkelerin
bundan bir refah kaybına uğramaları anlamına gelir. Ancak istatistiksel göstergelerden de bu konuda kesin bir
sonuca ulaşılamamaktadır.
138
5
Uluslararası Ticaret
10 Büyümedeki Yavaşlamalar olarak da adlandırılan Orta gelir Tuzağı yükselen piyasaları oluşturan ülkeler gru-
bundaki hızlı büyümenin ne kadar süreceği konusundaki tartışmaların gündeme getirdiği bir konudur. Orta gelir
tuzağının ortaya çıkması için, orta gelir grubunda geçirilmesi gereken sürenin genellikle yedi yıl veya daha fazla
olması gerektiği kabul edilir. Orta gelir tuzağının nedenleri; geçmişte gerçekleştirilen yüksek yatırım oranları, eksik
değerlendirilmiş döviz kuru politikaları, yüksek orandaki yaşlı nüfus bağımlılığı, vs. şeklinde sıralanabilir.
11 Singer-Prebisch Tezini
açıklayabilme
11 Dış ticaret hadlerinin uzun dönemde tarım ve madencilik ürünleri ihraç eden az gelişmiş ülkeler aleyhine işle-
mekte olduğunu öne süren ve özellikle 1960’lı yıllarda yaygın olan görüşlere Singer-Prebisch Tezi adı verilmiştir.
Bu da uluslararası ticarette göreceli fiyat ilişkileri dolayısıyla az gelişmiş ülkelerin bir refah kaybına uğramaları
olarak yorumlanmıştır. Dış ticaret hadlerinde az gelişmiş ülkeler aleyhine bozulmaya neden olan etkenler arasında
talep ve arzla ilgili faktörler üzerinde durulmuştur. Bunlara bir de bu ülkelerde ekonomik yapıdaki düşük esnekliği
eklemek gerekir. Talep faktörleri arasında örneğin, Engel Kanunu ile gıda talebinin azalması, yapay ham madde
kullanımının yaygınlaşması, gelişmiş ülke piyasalarındaki kısıtlamalar üzerinde durulmuş, arz faktörleri arasında
da tarımdaki teknolojik gelişmelere, sendikalara ve öteki tekelci kuruluşlara dikkat çekilmiştir.
139
5
Ekonomik Kalkınma ve Dış Ticaret Politikaları
1 Aşağıdakilerden hangisi ithalat ikamesi stra- 6 Az gelişmiş ülkelerin döviz gelirlerinin dalgalan-
tejisinin özelliklerinden biri değildir? masının başlıca nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
neler öğrendik?
5 Klasik Büyüme Teorisi’ne göre az gelişmiş ülke- 10 Aşağıdakilerden hangisi Washington Uzlaşı-
lerin kalkınması aşağıdakilerden hangisine bağlıdır? sını ifade eder?
A. Dış yardımlara A. İthalat ikamesi modeli
B. Tekstil kotalarının kaldırılmasına B. Dış ticaret hadlerindeki bozulma
C. Teknolojiye
C. Liberal politika uygulamalarına dayalı yeni kal-
D. Merkez durumundaki sanayileşmiş ülkelerin
kınma stratejisi
hızlı büyümesine
E. Senyoraj oranının yükselmesine D. İhracatın teşviki
E. Hükümet müdahalelerinin yaygınlaşması
140
5
Uluslararası Ticaret
5. D Yanıtınız yanlış ise “Klâsik Büyüme Teorisi” 10. C Yanıtınız yanlış ise “Küreselleşme” konusunu
konusunu yeniden gözden geçiriniz. yeniden gözden geçiriniz.
Araştır Yanıt
5 Anahtarı
141
5
Ekonomik Kalkınma ve Dış Ticaret Politikaları
Araştır Yanıt
5 Anahtarı
Kaynakça
Charles A. Jones. (1984). The North-South Dialogue: A R. Prebisch, (1962). The Economic Development
Brief History, St. Martin’s Press, of Latin America and Its Principal Problems,
Economic Bulletin for Latin America.
Chenery, H. B. (1961). Comparative Advantage and
Development Policy, American Economic Review, Salvatore, D. (2000). International Economics. New
March. York: Prentice-Hall.
Krueger, A. O. (1984). Trade Policies in Developing Seyidoğlu, H. (2020). Uluslararası İktisat: Teori,
Countries, Amsterdam: North-Holland:R. Politika ve Uygulama. (22. Baskı). İstanbul:
W. Jones and P. B. Kenen eds., Handbook of Güzem Can yayınları
International Economics.
Singer, H. (1950). The Distribution of Gains Between
MacBean, A. I. (1966). Export Instability and Economic Investing and Borrowing Countries, American
Structure. Cambridge: Mass., Harvard University Economic Review.
Press,
Toprak M. ve Demir Ö. (2001). Küreselleşen Dünyada
Michael P. Todaro ve Stephan Smith (2003). Economic Türkiye Ekonomisi: Serbest Piyasa Devriminin
Development,. (8th ed.), London: Pearson, Serüveni, Ankara: Siyasal Kitabevi.
Addison Wesley.
Todaro, M. P. ve Smith, S.C. (2003). Economic
Prebisch, P. (1962). The Economic Development Development. London: Pearson, Addison Wesley.
of Latin America and Its Principal Problems,
World Bank, World Development Indicators, 2014.
Economic Bulletin for Latin America.
142
Bölüm 6
Dış Ödemeler Bilançosu Analizleri
Dış Ödeme Dengesizliklerinin Önemi ve Ödemeler Bilançosunun Temel Yapısı
1 2
Etkileri 2 Ödemeler bilançosunu tanımlayabilme ve
öğrenme çıktıları
1 Dış dengesizlikler ekonomi üzerinde ne gibi ödemeler bilançosuna ait işlemlerin, nasıl
etkiler doğurduğunu değerlendirebilme kaydedildiğini açıklayabilme
3 4
bileşenlerini sıralayabilme Dış Ödeme Açıklarının Nedenleri
5 İstatiksel farkların nasıl hesaplandığını 6 Dış dengesizliklere neden olan etkenleri
açıklayabilme sıralayabilme
5 6
7 Bir dış açık (fazla) karşısında ülkelerin Sınırlandırmalar
ne gibi genel politikalar izleyebileceğini 8 Ödemeler bilançosunun içerdiği
açıklayabilme sınırlamaları belirleyebilme
Anahtar Sözcükler: • Ödemeler Bilançosu • Cari İşlemler Bilançosu • Dış Ticaret Bilançosu • Sermaye Hesabı
• Resmî Rezervler Hesabı • İstatistik Farklar Hesabı • Dış Açık Politikaları • Uluslararası Borçluluk Dengesi
144
6
Uluslararası Ticaret
145
6
Dış Ödemeler Bilançosu Analizleri
satın alan yerli yatırımcılar, ilgili menkulün bağlı büyük bir duyarlılık gösterdiklerini ortaya koyma-
olduğu dövizin kurunda beklenmedik bir düşüşten ya yeterlidir. Ama bunların da ötesinde konunun
zarara uğrarlar. Buna benzer biçimde, yatırım yapı- bir de uluslararası ekonomik ve mali örgütlerle
lan ülkede şiddetli bir döviz darboğazı yaşanması, ilgili yönü vardır. Dünya Bankası veya Uluslara-
yabancı şirketlerin kâr transferleri üzerine sınırla- rası Para Fonu (IMF) gibi kuruluşlara kredi için
malar konulması ile sonuçlanabilir. başvuran ülkelerin, dış ödeme bilançoları ve genel
Geleneksel teoriye göre, bir ülkenin parasının olarak izledikleri iç ve dış ekonomik politikalar, bu
dış değerindeki değişmelerle (döviz fiyatlarının ter- kuruluşların uzmanları tarafından ayrıntılı olarak
si) onun gerçekleştirdiği uluslararası ticaret akım- incelenir, gereğinde kendilerine iç ve dış dengeyi
ları arasında sıkı bir ilişki vardır. Dış ticaret fazlası sağlamaya yönelik politika düzenlemeleri önerilir.
veren ülkelerin paraları döviz piyasalarında değer Hatırlatalım ki, ödemeler dengesine karşı duyu-
kazanır, ticaret bilançosu açık veren ülkelerin pa- lan bu büyük ilgi yalnızca günümüze özgü bir özel-
raları da değer kaybeder. Bugün ise, ulusal paranın lik değildir. Önceki bölümlerde de değinildiği gibi,
dış değerindeki değişmeler açısından ülkenin ulus- daha 17. ve 18. yüzyıllarda Merkantilistler de dış
lararası ticaret akımlarının yanında sermaye akım- denge durumuyla yakından ilgileniyorlardı. Onların
larının da büyük önem taşıdığı görülmektedir. Bu ana amacı bir dış fazla oluşturacak şekilde altın ve
alandaki gelişmeleri de yine ödemeler bilançosun- gümüş stoklarını artırmaktı. Çünkü değerli maden-
dan izlemek gerekir. leri, ulusal servetin kaynağı olarak görüyorlardı.
Ulusal paranın dış değeri: Bir ülkede Merkantilistler: Dış dengeye önem ver-
ulusal paranın dış değeri ile dış denge mişler, dış ödeme fazlası sağlamaya çalış-
arasında yakın bir ilişki vardır. Geleneksel mışlardır.
yaklaşıma göre dış açık veren ülkelerin pa-
rası değer kaybeder. Bu genel açıklamalardan sonra aşağıda ödemeler
bilançosunun temel niteliklerine, ana hesap grup-
larına, ödemeler bilançosu muhasebesine, dış açık
Verilen bu örnekler, çeşitli ülkelerde kamuo- ve dış fazla kavramlarına daha yakından bakacağız.
yunun, iş çevrelerinin ve hükûmetlerin en son ya- Ödemeler bilançosunun denkleşme mekanizmaları
yımlanan ödemeler bilançosu istatistiklerine neden ise gelecek bölümlerde incelenecektir.
Öğrenme Çıktısı
1 Dış dengesizlikler ekonomi üzerinde ne gibi etkiler doğurduğunu değerlendirebilme
146
6
Uluslararası Ticaret
147
6
Dış Ödemeler Bilançosu Analizleri
ülkede geçici olarak bulunan kişiler diyelim ki turist- Alacaklı ve Borçlu İşlemler
ler, o ülkede yerleşik değildirler, dolayısıyla bunların Yukarıda belirtildiği gibi, bir ülkenin dış dünya
gezide bulundukları ülkede yapmış oldukları harca- ile yaptığı her türlü ekonomik işlem ödemeler bi-
malar, bir dış ekonomik işlem sayılarak ilgili ülkenin lançosuna kaydedilir. Fakat mal, hizmet, sermaye,
ödemeler bilançosuna kaydedilir. emek ve teknoloji akımları üzerindeki bu işlemler
sayıca binleri, hatta on binleri bulmaktadır.
Ülkede yerleşik olma: Normal olarak Ancak bu dağınıklığa karşılık, ortak yönler de
ekonomik faaliyetlerini o ülkede yürüten vardır. Örneğin, bunlar dış dünyaya karşı ya bir
kişi, firma ve kamu kuruluşlarını ifade alacak hakkı, ya da bir borç doğururlar. Birinci
eder, uluslararası ekonomik ilişkiler açı- gruptakiler alacaklı işlemlerdir ve bunlar ödemeler
sından ülkede yerleşik olma, sahip olunan bilançosunun aktif kısmına kaydedilirler. Diğerleri
yurttaşlıkla aynı olmayabilir. ise borçlu işlemler olup ödemeler bilançosunun pa-
sif yanında yer alırlar.
148
6
Uluslararası Ticaret
149
6
Dış Ödemeler Bilançosu Analizleri
150
6
Uluslararası Ticaret
ÖDEMELER BİLANÇOSUNUN ANA yeri tutar. Ayrıca mal ticareti reel ekonomideki ge-
HESAP GRUPLARI lişmelerin en somut bir göstergesidir. Çünkü ülke
ekonomisinde üretim, teknoloji, verimlilik, vs. gibi
Ödemeler bilançosunun kolayca anlaşılabilir
alanlarda gerçekleşen uzun dönemli gelişmelerin
ve yorumlanabilir bir araç olarak kullanılabilmesi
bir sonucu olarak düşünülebilir.
için, ülkenin dış dünya ile yaptığı borçlu veya ala-
caklı işlemler ortak özelliklerine dayanarak belirli
hesap gruplarına kaydedilirler. Görünür ticaret: Cari işlemler bilançosu-
nun mal ticareti alt bölümüne verilen ad
Cari İşlemler Hesabı
Geleneksel olarak ödemeler bilançosu içinde en Mal ihracatı ülkeye döviz kazandıran başlıca
fazla önem verilen bölüm cari işlemler hesabı (cur- işlemdir. Kayıt tekniği açısından alacaklı bir işlem
rent transactions account)dır. Ülkenin ihraç ve it- olarak aktif kısmına kaydedilir (başka bir hesabın,
hal ettiği mallar ve hizmetler bu hesaba kaydedilir. örneğin döviz hesabının, pasif yanına düşürülen
borçlu kayıtla denkleştirilir). Bunun tersine, mal
ithalatı yabancılar lehine alacak hakkı doğurması
Cari işlemler hesabı: Mal ticareti, hizmet dolayısıyla borçlu bir işlem olarak kaydedilir.
ticareti ve tek yanlı transferleri kapsar.
Toplam mal ithalatı ile toplam mal ihracatı ara-
sındaki farka, dış ticaret bilançosu adı verilir. Bu kav-
Cari işlemlere kaydedilen işlemler de kendi ara- ram dış ödemeler bilançosu ile karıştırılmamalıdır.
sında üç alt bölüme ayrılırlar: Mal ticareti, hizmet Ödemeler bilançosu ülkenin tüm uluslararası gelir
ticareti ve tek-yanlı (karşılıksız) transferler. Şimdi ve giderlerini, dış ticaret dengesi (bilançosu) ise yal-
bunları ele alalım: nızca dar anlamda mal ithal ve ihracını kapsar.
Mal Ticareti
Dış ticaret bilançosu: Ülkenin mal ihra-
Mal ticareti yerine bazen görünür ticaret deyi-
catı ile mal ithalatı arasındaki denge
mi kullanılır. Mal ithalat ve ihracatı çoğu ülkelerin
uluslararası ekonomik işlemleri içinde en büyük
Yaşamla İlişkilendir
151
6
Dış Ödemeler Bilançosu Analizleri
Türk müteahhitlerinin yurt dışı inşaat hizmet- mümessillik ve banka komisyonları, uydu kirala-
lerinden sağladıkları kazançlar ödemeler denge- rı, uluslararası bilgisayar, telsiz, telefon ve radyo
mizde küçümsenmeyecek bir yer tutmaktadır. hizmetlerinin bedelleri, vs. gibi.
Lisans bedelleri, kiralar, komisyonlar vs: Yurt dışı resmî hizmetler: Yurt dışında ül-
Yurt dışındaki çeşitli şirket ve kuruluşlara, sağ- keyi temsil eden elçilik veya konsolosluk görevli-
lanan özel hizmetler karşılığında yapılan ödeme- lerinin ücret ve maaşları, devlete ait bina ve arazi-
leri kapsar. Örneğin; telif hakları, royalty’ler, li- lerin bakım ve onarımı, dışarıdaki askerî birlik ve
sans ödemeleri, leasing bedelleri, danışmanlık ve görevlilerin harcamaları, vs. gibi resmî harcama-
mühendislik ücretleri, yabancı filmlerin kiraları, lar bu grupta toplanır.
152
6
Uluslararası Ticaret
Bazı uygulamalarda hizmetler bilançosu içinde lışan işçilerin ana yurda gönderdikleri ücretler, bu
yer alan emek ve sermaye gelirleri, gelirler bilanço- hesabın alacaklı kısmına kaydedilir. Tersine, geçici
su adı verilen ayrı bir alt bilançosunda gösterilir. olarak ana ülkede çalışan nitelikli ve niteliksiz ya-
Böylece cari işlemler hesabındaki alt bilançoların bancı işçilerin kendi ülkelerine gönderdikleri para-
sayısı dörde çıkmış olur. Gelirler bilançosuna dış lar ise ele alınan ülke açısından borçlu bir işlemdir.
dünyaya yapılan faiz ve kâr gibi sermaye giderleri
ile dış dünyadan sağlanan faiz ve kâr gelirleri kay-
dedilir. Ayrıca sınır ötesinden sağlanan emek gelir-
Tek-Yanlı Transferler:
leri ile yabancılara, emekleri karşılığı yapılan öde- Ülkeler arasında bağış ve hibe şeklinde yapılan
meler de bu kesimde gösterilir. işlemler bu gruba girer. Karşılığında hiçbir ödeme-
de bulunmak gerekmediği için, bu tür işlemlere
Toplam uluslararası hizmet gelir ve gideri ara-
tek yanlı veya karşılıksız transfer denmiştir. Bağışta
sındaki farka hizmetler (görünmez işlemler) bilan-
bulunanın kişiliğine göre tek-yanlı transferler resmî
çosu adı verilir. Bazen mal ve hizmet işlemleri bir
veya özel nitelikte olabilirler.
arada ele alınmakta ve ikisini birden kapsayacak
biçimde mal ve hizmetler bilançosu terimi kulla-
nılmaktadır.
Tek yanlı işlemler: Ödemeler bilançosuna
Uluslararası Faktör Gelir ve Giderleri kaydedilen, karşılık olarak bir ödeme ge-
rektirmeyen işlemler, bağışlar ve yardımlar;
Yurt içindeki yabancı sermaye şirketlerinin fa-
transfer işlemleri olarak da adlandırılır.
aliyetlerinden kazanıp yurt dışına transfer ettikleri
kârlar, ülkeye yapılan uzun ve kısa süreli yabancı
mali yatırımların geliri olarak dışarıya gönderilen Örneğin hükûmetlerin hibe şeklindeki parasal
paralar (faizler ve temettüler) veya dış borçlara öde- yardımları, gıda ve ilaç gibi ayni (mal) yardımla-
nen faizler bu grupta yer alır. Bunun gibi, ülkede rı, eğitim, sağlık, kültür gibi ticaret dışı alanlarda
yerleşik kişilerin yurt dışında yaptıkları doğrudan faaliyet gösteren uluslararası kuruluşlara ödedikleri
yatırımlardan sağladıkları kârlar veya dış mali yatı- aidatlar, bütçelerine yaptıkları katkılar, vb. resmî
rımlardan elde ettikleri faiz ve temettü kazançları ile tek-yanlı transferler grubuna girerler.
açılan dış kredilerin faiz gelirleri de alacaklı işlemler
Benzer şekilde, özel kişi veya işletmelerin ya-
olarak dış âlem faktör gelirleri arasına kaydedilir.
bancılara yaptıkları bağışlar veya gönderdikleri
Değinilen bu işlemler sınır ötesi sermaye yatı- hediyeler de özel tek-yanlı transfer işlemleridir. Ül-
rımları dolayısıyla elde edilen faktör geliri veya ya- kemizde ise yurt dışında çalışan işçilerin gönder-
pılan ödemeleri kapsamaktadır. Oysa ülkeye giren dikleri dövizlerle sürekli oturmak üzere ülkeye göç
veya ülkeden çıkan sermayenin kendisi aşağıda da edenlerin beraberinde getirdikleri paralar karşılık-
belirteceğimiz gibi sermaye hesabının kapsamına sız transfer kabul edilerek bu hesaba kaydedilir.
girer. Sermaye yatırımlarının gelirleri (kâr, faiz veya
Yapılan bir karşılıksız transfer de bağışta bulu-
temettülerin transferi) bir tür sermaye faktörünün
nan ülke açısından borç işlemi niteliğindedir. Do-
hizmetlerinden yararlanmanın bedeli sayıldığı için
layısıyla bu tür işlemler tek-yanlı transferler hesabı-
cari işlemler içinde faktör gelirleri hesabına kayde-
nın borçlu yanına kaydedilirler. Muhasebe kaydını
dilmektedir.
denkleştirmek için de başka gruplardaki bir hesaba
Uluslararası faktör hareketleri içinde en önemli aynı miktar bir alacak kaydı düşürülür. Söz gelişi,
yeri kuşkusuz sermaye faktörü tutmaktadır. Ancak yapılan bağışın mal şeklinde olması durumunda,
emek faktörünü de ihmal etmemek gerekir. Çok tek-yanlı transferler hesabına kaydedilen borçlu
sayıda mühendis, doktor, bilim adamı gibi nitelikli işlem, mal hesabına aynı miktar bir alacak kay-
emek veya vasıfsız işçi geçici olarak, bulundukları dıyla denkleştirilir. Eğer bağışlanan para ise, yine
ülkelerin dışında çalışmaktadır. tek-yanlı transferlerin borçlu kısmına kaydedilir,
Dolayısıyla uluslararası faktör gelirleri hesabı- sermaye ya da resmî rezervler hesabına düşürülen
na sermaye yatırımlarının gelir ve giderleri kadar bir alacak kaydı ile denkleştirilir. Ödemeler bilan-
emek hareketinden kaynaklanan gelir ve giderler çosu muhasebesi ile ilgili olarak bölümün sonunda
de kaydedilmektedir. Geçici olarak yurt dışında ça- çeşitli örnekler verilmiştir.
153
6
Dış Ödemeler Bilançosu Analizleri
dikkat
Alt bilançolar açısından ele alacak olursak, cari Cari işlemler bilançosunun dış ticaret bilançosu,
işlemler dengesi net mal ve hizmetler bilançosu ile hizmetler bilançosu ve karşılıksız transferler bi-
tek-yanlı transferler bilançosu toplamına eşittir. lançoları toplamından oluştuğuna dikkat edelim.
Daha da ayrıntıya inilecek olursa, cari işlemler bi-
lançosu dış ticaret bilançosu, uluslararası hizmetler
bilançosu, uluslararası Faktör Gelir ve Giderler bi- Sermaye Hesabı
lançosu ve karşılıksız transferler bilançolarını kapsar. Ülkenin dış dünya ile gerçekleştirdiği sermaye gi-
Cari işlemler hesabı, cari yılda üretilen mal ve riş ve çıkışları sermaye hesabına kaydedilir. Sermaye
hizmetlerin ithal ve ihracı ile yatırım gelirlerini ve işlemleri, genelde bir ülkede yerleşik kişi ve kuruluş-
tek yanlı transferleri kapsadığı için, ülkenin ulusla- ların yabancı bir ülkede yaptıkları fiziki yatırımlarla
rarası işlemleri ile millî geliri arasında doğrudan bir (üretim tesisleri, bina, arazi, vs.), sınır ötesine aktarı-
ilişki kurmaktadır. Diğer bir deyişle ülkede üretilip lan mali fonlardan (yabancı tahvil, hisse senedi, ha-
yabancılara satılan mallar, ülkenin Gayri Safi Yurtiçi zine bonosu, vs. alım-satımı, yabancı ülke bankala-
Hasılası (GSYİH)nın bir bölümü durumundadır. rında vadeli hesap açtırılması gibi) oluşur.
Açık ekonomilerde millî gelirin (gayrisafi yurt
içi hasıla: GSYİH) oluşumu açısından cari işlem-
ler bilançosunun önemli bir yeri vardır. Millî gelir Sermaye hesabı: Ödemeler bilançosuna
hesaplamalarında ihracat (X) toplam harcama akı- kaydedilen ve ülkeye giren ve ülkeden çı-
mına bir katılım, ithalat (M) ise toplam harcama- kan sermayeyi gösteren hesap
lardan ayrılan bir sızıntı durumundadır. Buna göre
net ihracat da denilen ihracat ve ithalat farkı denge
millî gelirinin oluşumunu doğrudan etkiler:
Ödemeler bilançosu açısından, yurt dışından ül-
GSYİH = C + I + (X-M). keye sermaye girişi bir alacak işlemi, ülkeden sermaye
çıkışı da bir borç işlemidir. Buna göre sermaye girişi
Formülde C tüketimi, I da yatırımı ifade eder, ya ele alına ülkede yabancı sermaye varlıklarındaki bir
(X-M) ise ihracat ve ithalat farkını, yani dar anlamda artış ya da ana ülkenin yurt dışındaki sermaye varlık-
dış ticaret, geniş anlamda cari işlemler bilançosunu larındaki bir azalma biçiminde kendini gösterebilir.
gösterir. Buna göre, ihracatın ithalattan büyük ol- Söz gelişi, bir Amerikalı yatırımcının bir Türk şirketi
ması ekonomide toplam harcamaların genişlemesine tarafından çıkarılan tahvili satın alması, bu yatırımcı-
ve dolayısıyla çalışma düzeyinin artmasına (işsizliğin nın Türk şirketine borç para vermesi, başka bir deyişle
azalması) katkıda bulunur. Tersine, ithalatın ihracat- Türkiye’ye portföy yatırımı biçiminde yabancı serma-
tan büyük olması da toplam talebi azaltarak millî ye girmesi demektir. Dolayısıyla da işlem Türkiye’nin
geliri ve çalışma düzeyini düşürücü etkide bulunur. ödemeler bilançosuna alacaklı olarak kaydedilir.
154
6
Uluslararası Ticaret
Bunun tersine, sermaye çıkışı da ülkenin yurt dışındaki sermaye varlıklarının artması veya ülkedeki
yabancı sermaye varlıkların azalması biçiminde oluşur. Dikkat edilirse her iki durumda da ana ülkeden
dışarıya ödeme yapılması söz konusudur.
155
6
Dış Ödemeler Bilançosu Analizleri
Örnek olarak, bir Türk işadamının yurtdışında Günümüzde uluslararası sermaye işlemleri ol-
bir fabrika satın alması, ya da elinde Türk Hazine dukça çeşitlenmiş ve çok karmaşık bir nitelik al-
Müsteşarlığı tarafından çıkartılmış bono bulunan mıştır. Bunun önemli bir nedeni mali tekniklerde,
Amerikalı yatırımcının bu bonoyu satarak nakde dö- mali kurum ve faaliyetlerde ortaya çıkan hızlı ge-
nüştürmesi ve parayı kendi ülkesine geri göndermesi lişmelerdir. Bilgisayar teknolojisindeki ilerlemeler
gibi. Tüm bu durumlarda Türkiye’den bir sermaye ve hükûmetlerin mali piyasalar üzerindeki kısıt-
çıkışı söz konusudur ve işlemler Türkiye’nin ödeme- lamaları önemli ölçüde kaldırmaları uluslararası
ler bilançosuna borçlu işlem olarak kaydedilirler. sermaye işlemlerinin çeşitlenmesini ve gelişmesini
Dikkat edilirse, ödemeler bilançosuna kaydedi- destekleyici etki yapmıştır. Tüm bu karmaşıklıklara
lişi yönünden sermaye giriş ve çıkışı, mal giriş ve karşın, sermaye işlemleri de belirli özellikleri yö-
çıkışının tersidir. Bununla birlikte, her iki işlem nünden bazı gruplara ayrılabilir. Örneğin; işlemler
grubunun dayandığı düşünce birbirinden farklı vadelerine göre kısa ve uzun süreli, işlemi yapanın
değildir. Gerek mal ve hizmet ihracatı, gerekse ya- kişiliğine göre özel ve resmî nitelikte olabilirler.
bancı sermaye girişi ülkeye döviz kazandırmakta ya Uzun vadeli sermaye: Bir yıldan daha uzun
da dış dünya üzerinde bir alacak hakkı doğurmak- vadeli olarak gerçekleştirilen tüm sınır ötesi serma-
tadır. Bunun tersine, mal ithali ve sermaye ihracı
ye işlemleri bu bölümde yer alır. Bunlar arasında,
da ülkeden döviz çıkışına ya da yabancılara karşı
örneğin yabancıların ülkede yaptıkları ya da ulusal
borçlanılmasına yol açmaktadır.
firmaların yurt dışında gerçekleştirdikleri dolaysız
Özet olarak belirtmek gerekirse, ülkenin ulus- yabancı sermaye yatırımları önemli bir yer tutar.
lararası sermaye hareketleri hem yurt içinde yaban- Bunun gibi, yabancı tahvil ve hisse senetlerinin
cılara ait sermaye yatırımlarında hem de ülkede alım satımı da yine bu gruba girer. Söz konusu ser-
yerleşik kişilerin yurtdışında edindikleri sermaye maye akımlarına da uluslararası portfolyo yatırımı
varlıklarındaki değişmelerle ilgilidir. Bu ise serma-
(portfolio investments) adı verilmektedir.
ye işlemlerinin bu farkı yansıtacak biçimde ödeme-
ler bilançosuna kaydedilmesini gerektirir. Nitekim Uzun süreli sermaye işlemleri özel şirketler veya
ileride de belirteceğimiz gibi, Türkiye’deki uygula- resmîkuruluşlar (hükûmetler, uluslararası kurum-
maya göre doğrudan yatırımlar ödemeler bilanço- lar veya öteki hükûmet kuruluşları) tarafından ger-
suna yurt dışında ve yurt içinde olmak üzere ayrı çekleştirilmiş olabilir. Buna göre, Dünya Bankası
ayrı kaydedilir. Yurt dışındaki doğrudan yatırımlar veya IMF gibi uluslararası finansman kuruluşları-
Türkiye’de yerleşik kişilerin (gerçek kişi ve işletme- nın ülkeye açtıkları krediler veya diğer devletlerden
ler) dışarıda yaptıkları yatırımlardır, o bakımdan alınan ya da onlara sağlanan krediler, birer uzun-
da bu kalemdeki bir artış ödemeler bilançosu açı- süreli resmî sermaye işlemi niteliğindedir. Doğal
sından borçlu bir işlemdir. Yabancıların Türkiye’de olarak hükûmet kuruluşlarının uluslararası serma-
yaptıkları fiziki yatırımlar da ödemeler bilançosuna ye piyasalarında tahvil satarak sağladıkları fonlar da
yurt içinde yapılan doğrudan yatırımlar olarak kay- yine bu grupta ele alınır.
dedilir. Dolayısıyla bu kalemdeki bir artış da bilan- Yukarıda da belirtildiği gibi, bu tür sermaye iş-
çosunun alacaklı işlemleri arasında yer alır. lemleri ödemeler bilançosunun sermaye hesabı bö-
Portfolyo yatırımlarında ve kısa süreli sermaye lümünde gösterilirken, bunların karşılığında yapı-
hareketlerinde ise söz konusu edilen bu fark, varlık- lan faiz, kâr ve temettü ödemelerine cari işlemlerin
lar ve yükümlülükler olarak gösterilmiştir. Varlık- hizmetler bölümünde yer verilir.
lar, Türkiye’de yerleşik kimselerin edinmiş oldukla-
Kısa süreli sermaye: Vadesi bir yıla kadar olan
rı yabancılara ait uzun ve kısa vadeli yabancı mali
özel veya resmî nitelikteki uluslararası sermaye
varlıklardır. Bunlarda bir artış, yurt dışına döviz
akımlarıdır. Uygulamada bu tür sermaye yatırım-
çıkışı demek olduğundan negatif işaretli (borçlu),
azalış da tersine pozitif işaretli (alacaklı) bir işlem larının süresi çoğunlukla 30, 60 veya 90 gündür.
oluşturacaktır. Sermaye işlemleriyle ilgili yükümlü- Günümüzde kısa-süreli mali yatırım araçları çok
lükler ise, Türkiye’deki özel ve resmî kişi ve kuru- çeşitlenmiştir. Örneğin bunlardan bazıları şunlar-
luşların yurt dışından edindikleri sermaye fonlarını dır: Ticari bonolar, finansman bonoları, hazine bo-
yansıtır. Bunlardaki bir artış, ülkeye döviz girecek noları, mevduat sertifikaları, vadeli banka mevduat
olmasından ötürü pozitif işaretli, azalış da döviz çı- hesapları, ihracat kredileri, prefinansman kredileri,
kışına yol açmasından dolayı negatif işaretlidir. muhabir açıkları vs.
156
6
Uluslararası Ticaret
Daha önce de değinildiği gibi, kısa vadeli ser- Sermaye hesabını bitirmeden önce son ola-
maye işlemlerinin bir bölümü yabancı piyasalarda rak yurt içi bankaların yurt dışındaki muhabirleri
bir kâr veya faiz geliri elde etmek için yapılırken üzerinde tuttukları mevduat hesaplarındaki değiş-
ticari kredilerde olduğu gibi, bir bölümü de ihra- melerle ilgili bir noktaya işaret edelim. Yukarıdaki
catı artırmak amacıyla ithalâtçıya verilen krediler açıklamalardan da anlaşılacağı gibi bu hesaplardaki
niteliğindedir. değişmeler, kısa süreli sermaye akımının kapsamına
girer. Örneğin; muhabir hesaplarındaki bir azalma
kısa süreli sermaye çıkışı, artma da sermaye girişi
Kısa süreli sermaye: Vadesi bir yıla kadar niteliğindedir.
olan özel ve resmî nitelikteki uluslararası
sermaye akımlarıdır, sıcak para olarak da
adlandırılır.
dikkat
Portfolyo sermayesi ile kısa süreli sermayenin
varlıklar ve yükümlülükler biçiminde iki bölüm
Sermaye işlemlerinin uzun ve kısa-süreli olarak hâlinde gösterilmesine dikkat edelim. Aynı şe-
gruplandırılması, aslında bunların paraya dönüş- kilde doğrudan yatırımlar da yurt içinde ve yurt
türülebilme (likidite) özelliklerinden kaynaklanır. dışında diye belirtilmiştir. Bunun nedeni serma-
Kısa-süreli mali araçlar (banka mevduatı, hazine ye işlemlerinin hem ülkede yerleşiklerin dışarı-
bonosu, mevduat sertifikası, ticari bonolar, vs.) ol- daki sermaye varlıklarında, hem de yabancıların
dukça likit varlıklardır. Buna karşılık günümüzde ele alınan ülkedeki sermaye varlıklarında ortaya
sermaye piyasalarında yaşanan gelişmelerin sonu- çıkan değişmeleri yansıtmasıdır.
cunda bazı uzun vadeli tahviller ve hisse senetleri
de istenildiği anda kolayca paraya dönüştürülebil- Hangi işlemler sermaye hesabına alacaklı (borç-
mektedir. Dolayısıyla belirli türdeki yatırım araçla- lu) işlem olarak kaydedilir?
rı için bu vade ayrımının büyük bir önemi yoktur.
157
6
Dış Ödemeler Bilançosu Analizleri
158
6
Uluslararası Ticaret
rezervler piyasaya müdahale için yeterli olmazsa, o külçe altınların mülkiyeti kâğıt üzerine düşürülen
takdirde IMF gibi finansman kuruluşlarından veya kayıtlarla bir ülkeden diğerine geçirilir.
öteki ülkelerden borçlanma yolları araştırılabilir.
İstatistik Farklar (Net Hatalar ve
Unutmalar)
dikkat İstatistik farklar (statistical discrepancy), öde-
Dış açık (fazla) ile resmî rezerv değişmeleri ara-
meler bilançosu istatistiklerini muhasebe kayıtları
sındaki ilişkinin döviz kuru sisteminin sabit veya
anlamında denkleştirmek amacıyla kullanılır ve bir
değişken oluşuna bağlı olduğuna dikkat edelim.
tek kalemden ibaret bir kayıttır. Buna bazan net
hatalar ve unutmalar hesabı da denir.
Altın rezervlerinin kaydedilişi: Konuyu bitir-
meden önce son olarak altının resmî rezervler he-
sabına kaydediliş özelliğine kısaca değinmekte yarar İstatistik farklar kalemi: Ödemeler bi-
vardır. Altın, geleneksel rezerv araçlarından birisidir. lançosu istatistiklerini muhasebe kayıtları
Birçok ülke bugün hâlâ dış rezervlerinin oldukça anlamında denkleştirmek amacıyla kulla-
büyük bir bölümünü altın cinsinden tutmaktadır. nılır ve bir tek kalemden ibaret kayıttır;
Bununla birlikte, günümüzde altının bir uluslararası bazen net hatalar ve unutmalar hesabı ola-
ödeme aracı rolü önemli derecede azaltılmıştır. Bu rak da adlandırılır.
çerçevede altın için resmî sabit fiyat uygulamasına
son verilmiş bulunmaktadır. Altın fiyatları özel piya-
salardaki arz ve talep gelişmelerine bırakılmıştır. Bilindiği üzere, ödemeler bilançosunun oto-
Altın bir rezerv aracı olmasının yanında, aynı nom veya çizgi-üstü işlemlerinin net bakiyesi ile
zamanda bir sanayi ham maddesidir. Bu ikili fonk- denkleştirici ya da çizgi-altı işlemlerin ters yönlü
siyon altının ödemeler bilançosuna kaydı bakımın- (işareti ters) bakiyesi birbirine eşit olmalıdır. Bu-
dan özel bir durum ortaya çıkartır. Acaba altınla nunla birlikte, uygulamada çoğu kez cari işlemlerle
ilgili işlemler resmî rezervler hesabına mı, yoksa sermaye işlemlerinin kaydedilişindeki hata, eksik,
mal ticareti gibi cari işlemlere mi kaydedilmelidir? gecikme ve unutma gibi nedenler dolayısıyla bu
eşitlik kendiliğinden sağlanmamaktadır.
Bu konuda gerek IMF gerekse birçok ülke ta-
rafından benimsenen uygulamaya göre, sanayide İthalat ve ihracatla ilgili bilgiler, mallar sınırdan
kullanım amacıyla yapılan altın ithal ve ihracı, mal geçerken ilgililer tarafından doldurulup Gümrük
ticareti gibi cari işlemler içinde gösterilir. Kayıt İdareleri’ne verilen mal bildirim formlarından sağ-
yöntemi de diğer mallarda olduğu gibidir. Dış öde- lanır. Bu formların düzenlenişi sırasında malların
me amacına bağlı altın işlemleri ise resmî rezervler değer ve miktarlarıyla ilgili bilgiler yanlış kaydedil-
hesabında yer alır. Buna göre, merkez bankasının miş olabilir. Bazı durumlarda da ithalatçı ve ihra-
altın ihracı resmî rezervler hesabının alacaklı yanı- catçılar kasıtlı olarak yanlış bilgi verebilirler. Örne-
na, altın ithali de borçlu yanına kaydedilir. ğin; kambiyo rejiminin koyduğu kısıtlamalardan
kurtulmak için malın değeri, ihracat faturasında
Yeri gelmişken belirtelim ki “altın hareketleri”
olduğundan düşük, ithalâtta ise olduğundan daha
deyiminden fiziki anlamda bir hareket anlaşılmama-
yüksek gösterilmiş olabilir.
lıdır. Çünkü günümüzde, geçen asırda olduğu gibi,
altının gemilere yüklenip bir ülkeden diğerine gön- Bir kısım işlemler de döviz piyasasında arz ve
derilmesi, sanayideki bazı kullanım amaçları dışın- talep yarattıkları hâlde, ödemeler bilançosuna kay-
da, hemen hemen hiç söz konusu değildir. Bugünkü dedilmezler. Bu, özellikle mal veya sermaye ka-
uygulamaya göre çeşitli ülkeler, altın stoklarını gü- çakçılığı durumlarında söz konusudur. Kaçakçılık
venirliği yüksek belirli merkezlerde tutarlar. Buralar (smuggling), resmî makamların bilgisi ve izni ol-
örneğin Fort Knox, Londra, Paris ve Bern gibi yer- madan, yasadışı biçimde yapılan ekonomik işlem-
lerdeki banka kasalarıdır. Altın rezervleri buralarda lerdir. Böylece yasal ve idari engeller aşılır ve ör-
yoğun güvenlik önlemleri altında muhafaza edilir ve neğin ithalatta gerekli gümrükler ve öteki vergiler
bu hizmetlerin karşılığında belirli bir ücret alınır. Bu ödenmeden mal ülkeye sokulur.
159
6
Dış Ödemeler Bilançosu Analizleri
Bazı işlemlerin değeri ise tahmin yoluyla elde lümü de denkleştiricidir), resmî rezervler hesabını
edilmeye çalışılır. Örneğin turizm gelirlerini belir- da denkleştirici kabul edelim. Hiçbir eksik ve hata-
lemek için anket yoluna başvurulur. Bunun gibi, nın bulunmaması durumunda genel bir ödemeler
ülkeler arası hediye alışverişlerini (karşılıksız trans- bilançosu dengesizliği (B), cari işlemler bilançosu
ferler), dış yatırım gelir ve giderlerini tam olarak (Bc) ile sermaye hesabı bilançosunun (Bk) topla-
tahmin etmek de oldukça güçtür. mından oluşur. Yani matematiksel olarak:
Bir kısım mallarda malın fiilen ülkeye girmesi
veya ülkeden çıkması ile bunun karşılığı olan öde- B = Bc + Bk = ∆R
menin yapılması farklı bilanço dönemlerine rastla-
mış olabilir. Örneğin; kredili ihracatta, mal bu yıl Genellikle ülkelerin resmî rezerv değişmelerine
gönderilirken ödeme gelecek yıla kalabilir. Ya da (∆R) ilişkin istatistikleri oldukça güvenilir nitelik-
tersine peşin ödeme durumunda ödemenin bugün tedir. Çünkü bunlar merkez bankasına ait veriler-
yapılmasına karşılık malın sevkinin gelecek yıllarda dir. Oysa cari işlemler bilançosu (Bc) ve sermaye
gerçekleştirilebilir. hesabı bilançosuna (Bk) ilişkin istatistikler bu de-
rece güvenilir değildir. Bunlar, yukarıda da belirtti-
Ayrıca, sermaye giriş ve çıkışının serbest olduğu ğimiz gibi, çeşitli ölçme ve kayıt hatalarını içerirler.
ülkelerde ülkeye giren ve ülkeden çıkan özellikle O nedenle de iki hesap arasında bir farklılık olun-
kısa süreli sermayenin (sıcak para fonları) tam ola- ca, resmî rezervler bilançosuna ait verileri, ödeme-
rak belirlenmesi kolay olmayabilir. Bu tür sermaye- ler bilâAçosundaki açık veya fazlaların göstergesi
nin de bir kaydı bulunmadığı için, tahmin yoluyla olarak kabul etmek daha doğru olur. Bu varsayım
bir sonuca ulaşılmaya çalışılır. Bunda da yukarıda yapıldığında da cari işlemler bilançosu ile sermaye
değinildiği gibi, yanılgı payı yüksektir. hesabı bilançoları toplamını, resmî rezervlerin ba-
Yukarıda değinilen veya benzeri nedenler dola- kiyesine eşitlemek üzere çizgi üstüne bir kalem ek-
yısıyla ödemeler bilançosu kayıtlarından elde edi- lemek gerekir ki, bu da istatistik farklar hesabıdır.
len otonom işlemlerin net bakiyesi, denkleştirici Bunu bir örnekle gösterelim. Yılsonunda ödeme-
işlemler hesabının bakiyesine (işareti ters yönde) ler bilançosu düzenlemeleri yapılırken resmi rezerv-
tam olarak eşit çıkmamaktadır. İşte, aradaki bu far- lerdeki azalmanın 200 milyon dolar (∆R = +200)
kı denkleştirmek için kullanılan tek kalem hesaba bulunduğunu varsayalım. Bunun yanında cari iş-
istatistik farklar adı verilir. Bazen istatistik farklar lemlerde 25 milyon dolar tutarında bir açık (Bc =
yerine, net hatalar ve unutmalar (net errors and (25), sermaye bilançosunda da 100 milyon dolarlık
omissions) deyimi de kullanılmaktadır. bir açık (Bk = (100) görülmekte olsun.
Demek oluyor ki, otonom işlemlere göre hesapla-
nacak dış açık 125 milyon dolar iken resmî rezervlere
dikkat göre açık 200 milyon dolardır. Yukarıdaki düşünce
İstatistik farklar hesabının çizgi üstü işlemleri ile ile gerçek açığın 200 milyon dolar olduğu kabul edi-
çizgi altı işlemleri arasındaki dengeyi sağlamak lirse, dengeyi sağlamak için, çizgi üstü işlemlerine 75
için kullanıldığına dikkat edelim. milyon dolarlık bir kayıt (istatistik farklar) eklemek
gerekecektir. Demek ki, eğer işaret farkını göz önünde
bulundurmazsak, 200 = 25 + 100 + 75 olacaktır.
Yapılan açıklamaların ışığı altında, bir dış açık
veya dış fazla şu iki yoldan birisi ile belirlenebilir: Belirtmek gerekir ki eşitliğin iki yanı arasındaki
Ya otonom işlemlerin net bakiyesinin hesaplanması farklar bazen çok önemli boyutlara ulaşabilmekte-
ile ya da resmî rezervler hesabının bakiyesi ile. Eğer dir. Bu da istatistik farklar hesabının dış dengesiz-
ödemeler bilançosu kayıtlarında hiçbir hata, eksik liklerin tahmininde oynadığı rolü gösterir. Çeşitli
veya unutma olmasaydı, bu iki yöntemle buluna- ülkeler üzerine yapılan ekonometrik çalışmalar da
cak sonuçlar birbirinin aynısı olurdu. sermaye hesabının cari işlemlere göre çok daha bü-
yük hatalar içerdiğini göstermiştir.
Bu açıklamaları daha da somutlaştıralım: Kolay-
lık olsun diye cari işlemlerle sermaye hesabının tü- Eğer gerçekte olduğu gibi, sermaye işlemlerinin
münü otonom (oysa gerçekte sermaye hesabındaki bir bölümünün, denkleştirici kısa süreli ticari kre-
kısa süreli sermayenin bir bölümü otonom, bir bö- dilerden oluştuğu kabul edilirse, o takdirde çizgi
altı işlemleri resmî rezerv değişmeleri ile birlikte
160
6
Uluslararası Ticaret
bu tür sermaye işlemlerini de kapsar. Söz gelişi, yu- bir kez borçlu, bir kez de alacaklı olarak kaydedilir.
karıdaki örneğe göre eğer resmî rezervlerdeki 200 Bunun nedeni uluslararası işlemlerde genellikle gö-
milyon dolarlık azalmanın yanında yabancılara 10 rülen ikilik özelliğiyle ilgilidir. Aşağıda bu konuda
milyon dolar da ticari kredi açılmışsa, gerçek dış bazı örnekler verilecektir.
açık tutarı 210 milyon dolar olur. O takdirde çizgi Cari işlemlerde ve sermaye işlemlerinde ülke
üstü işlemleri bu miktara eşitlemek için çizgi üstü açısından döviz girişi (veya alacak hakkı) doğuran
işlemlerine eklenmesi gereken istatistiksel fark tu- işlemler alacaklı işlemler olup aktif yanına; döviz
tarı 85 milyon dolar olacaktır. çıkışı (veya borç) doğuran işlemler de pasif yanına
Burada Türkiye’de kısa süreli otonom sermayeyi kaydedilirler. Oysa resmî rezervler hesabındaki uy-
hesaplamada zaman zaman başvurulan bir yöntem- gulama bunun tam tersidir. Denkleştirme amacıyla
den de söz edelim. Yukarıda belirttiğimiz gibi, bu tür ülkeye döviz girişi (veya kısa süreli borçlanma) pa-
sermayenin güvenilir kayıtları bulunmamaktadır. O sif, döviz çıkışı (veya kısa süreli borçlardaki azalma)
bakımdan çizgi altı işlemleri ile çizgi üstü işlemleri ise aktif işlemi olarak muhasebeleştirilir.
eşitlemek için kullanılan istatistiksel farklar hesabının
bu konuda bir gösterge oluşturacağına inanılmakta-
Örnek 1: Bir Türk ihracatçısı ABD’ye 1 000
dır. Bu hesabın tamamının olmasa bile, önemli bölü-
dolar tutarında bir ihracat yapmıştır. Satış bedeli
münün kısa süreli sermaye giriş ve çıkışından kaynak-
döviz olarak ödenmiştir.
landığı düşünülmekte, dolayısıyla bu farkın büyümesi
Türkiye’ye yönelik kısa süreli sermaye akımlarının da Aktif Pasif
arttığı biçiminde yorumlanmaktadır. Mal ihracatı 1 000 -
Gözlemler Türkiye’de yaşanan mali krizlerle Döviz girişi - 1 000
özellikle kısa süreli yabancı sermaye hareketleri ara-
sında yakın bir ilişki olduğunu ortaya koymaktadır. İhracat yabancılar üzerinde bir alacak hakkı do-
Bu tür sermayenin ülkeye girişi döviz rezervlerini ğurduğu için mal ticaretinin aktif kısmına kayde-
rahatlatıcı geçici bir etki doğursa da çok ani biçim- dilir. Ülkeye döviz girişi ise döviz hesabının borçlu
de ülkeyi terk etmesi bir mali krizin doğmasına çok kısmında yer alır.
uygun bir ortam hazırlamaktadır. O bakımdan,
kaba bir gösterge biçiminde de olsa, ödemeler bi- Örnek 2: Bir Türk ithalatçı Almanya’dan 5 000
lançomuzda “net hatalar ve eksikler” başlığı altında dolarlık bir makine ithal etmiş ve karşılığında ihra-
yayımlanmakta olan istatistikler farklar hesabının catçının çektiği vadeli bir poliçeyi kabul etmiş olsun.
sürekli izlenmesi bu konuda ilgililere bir fikir vere-
Aktif Pasif
bilecek niteliktedir.
Mal ithalatı - 5 000
Kısa süreli sermaye girişi 5 000 -
dikkat
Ödemeler bilançosu açık ve fazlalıklarının he- İthalat ülkede yerleşik kişiler için bir borç iş-
saplanması bakımından işlemleri otonom ve lemidir. Poliçe ile ödeme ise vadeli satış işlemidir.
denkleştirici diye ayırmanın taşıdığı kritik öne- Dolayısıyla ülkeye bu miktar kısa süreli sermaye
me dikkat edelim. girmiştir. Bu da bir alacaklı işlemdir.
161
6
Dış Ödemeler Bilançosu Analizleri
Örnek 4: Türk Kızılayı Suriye’ye yardım olarak 3 bilanço dönemi içinde yapılan otonom ekonomik
000 dolar tutarında bir gıda yardımında bulunmuştur. işlemlerin sonucudur. Otonom kalemler, bölümün
Aktif Pasif girişinde de belirtildiği üzere, ekonomik ve ticari
hayatın normal işleyişi ile kendiliğinden gerçekleşen
Gönderilen tek yanlı transfer - 3 000
işlemlerdir. Oysa denkleştirici işlemler, otonom iş-
Mal ihracatı 3 000 - lemlerin yol açtığı bir açık veya fazlayı dengeleme
amacıyla ortaya çıkarlar. O bakımdan otonom iş-
Tek yanlı transferler karşılıksız olarak yapılır. lemlere “açık-yaratıcı”, denkleştirici olanlara “açık-
Yapılan yardımlar Türkiye açısından bir borç iş- kapayıcı” işlemler de denildiğini biliyoruz.
lemidir, o nedenle tek yanlı transferler hesabının
Ödemeler bilançosunun ana hesap gruplarına
borçlu kısmına kaydedilir. Yardım mal şeklinde ol-
bu açıdan bakıldığında cari işlemlerin otonom,
duğu için ihracat hesabının alacaklı kısmına yazıla-
sermaye işlemlerinin genellikle otonom, resmî re-
rak denkleştirilir.
zerv işlemlerinin de denkleştirici nitelikte oldukları
görülür. Örneğin; cari işlemlerde yer alan mal ve
Örnek 5: Bir Amerikalı yatırımcı aracı kuruluş hizmet akımları, benzer malların iç ve dış fiyatları
kanalıyla İMKB’den 2 000 dolarlık bir hisse senedi (göreceli rekabet durumu), döviz kurları, iç ve dış
satın almış ve karşılığını New York Bankası üzerine gelir düzeyleri (göreceli satınalma gücü) veya do-
çektiği çekle ödemiştir. ğal kaynakların arzı gibi faktörlerin etkisine bağlı
Aktif Pasif bulunmaktadır. Sermaye hesabındaki dolaysız ya-
Sermaye ithali 2 000 - bancı sermaye ve portföy yatırımları ise iç ve dış
gelir oranları ve risk düzeyleri gibi faktörlerden et-
Döviz girişi - 2 000
kilenir. Bunlar da ekonomik ve politik nedenlerle
ilgilidir. Kısa-süreli sermaye fonlarının bir bölümü
Yabancıların menkul değer satın alımları Türki- de otonom nitelikte olup genelde faiz farklarından
ye açısından aynen ihracat gibi alacaklı bir işlemdir. yararlanmak için mali merkezler arasında dolaşır
Ödemenin çekle yapılmış olması bir döviz girişi ni- dururlar. Fakat diğer bir bölümü (örneğin, satıcı
teliğindedir. ülkedeki bir ihracat finansmanı kuruluşunun itha-
latçıya açtığı kredi durumunda olduğu gibi) denk-
Örnek 6: Bir Türk yatırımcı 1 000 dolar de- leştirici nitelik taşır.
ğerinde bir Amerikan hazine bonosu satın almış, Resmî rezervlerdeki artış veya azalışlar ise mer-
karşılığı yatırımcının bankası durumundaki İş kez bankasının piyasada döviz alım ve satımlarının
Bankasının ABD’deki muhabiri üzerinde tuttuğu bir sonucudur. Bu da dış ödemelerdeki bir denge-
hesaptan ödenmiştir. sizlik dolayısıyla döviz kurlarında ortaya çıkacak
Aktif Pasif değişmeleri sınırlandırmak amacına yönelik oldu-
Sermaye ihracı - 1 000 ğundan, denkleştirici niteliktedir.
Dış alacaklarda azalma 1 000 - Unutmamak gerekir ki uluslararası ekonomik
işlemler çok sayıda firma, iş adamı ve yatırımcı ku-
Satın alınan yabancı hazine bonosu Türkiye açı- ruluşlar tarafından ve farklı nedenlere dayalı olarak
sından bir borç işlemidir. Ödemenin dışarıda tutu- yapılır. O bakımdan, ödemeler bilançosunun her
lan fonlardan karşılanması kısa süreli dış alacakla- an dengede olmasını bekleyemeyiz. Hatta bir an
rın azalması demektir ki, bu da alacaklı bir işlem için dengede olduğunu varsaysak bile, bu dengenin
olarak kaydedilir. sürüp gitmesi beklenemez. Çünkü işlemlerin yapı-
lışını etkileyen faktörler sabit kalmamakta, sürekli
değişmektedir. Toplam alacaklı ve borçlu işlemlerin
Dış Ödemeler Dengesinin Açık Veya net sonucu sıfır olmadıkça ödemeler bilançosunda
Fazla Vermesi bir dengesizlik var demektir. Bilanço dönemi so-
Yukarıdaki açıklamaları özetlersek, dış ödeme- nunda dış dengenin tam olarak sağlanması az rast-
ler bilançosu dengesizlikleri dış açık veya dış fazla lanan, bir açık veya fazlanın ortaya çıkması ise daha
(surplus) şeklinde kendini gösterir. Bu dengesizlikler sık rastlanan özelliklerdir.
162
6
Uluslararası Ticaret
Teorik yönden bir dış açık veya fazlanın belir- rezervler hesabında da bir sorun yoktur; çünkü bu
lenmesi oldukça kolaydır. Bununla birlikte, uygu- bir denkleştirici hesaptır. Sermaye hesabına gelince,
lama açısından bazı sorunlar ortaya çıkmaktadır. yukarıda belirtildiği üzere, buradaki işlemlerin bir
Bu konuda asıl güçlük doğuran etken işlemlerin bölümü otonom, bir bölümü ise denkleştiricidir.
niteliğiyle ilgilidir. Başka bir deyişle, bir dış denge- Daha doğrusu, ihracatçının ithalatçıya açtığı kısa
sizlik otonom işlemlerin sonucuna bağlı olduğuna vadeli kredi biçimindeki ticari krediler denkleştiri-
göre, öncelikle hangi işlemlerin otonom, hangile- ci, onun dışındakiler otonom niteliktedir.
rinin de denkleştirici olduğunu bilmek gerekir. Bu Özetle, ödemeler bilançosundaki bir dengenin,
konuda da işlemlerin içinde toplandıkları ana he- açık veya fazlanın belirlenebilmesi bir ölçüde uzman-
sap grupları fikir verici niteliktedir. Şöyle ki, cari lık isteyen bir iştir. Bunun için ödemeler bilançosun-
işlemler hesabı otonom işlemlerden oluşur. Resmî daki hesapların ana niteliğinin iyi bilinmesi gerekir.
Öğrenme Çıktısı
3 Ödemeler bilançosunun temel hesap grupları ve alt bilançolarının neler olduğunu
açıklayabilme ve her hesap içine hangi işlemlerin kaydedildiğini gösterebilme
4 Resmî rezervler hesabının temel bileşenlerini sıralayabilme
5 İstatiksel farkların nasıl hesaplandığını açıklayabilme
163
6
Dış Ödemeler Bilançosu Analizleri
Oysa kısa dönemlerde bu olanak da sınırlıdır. Dö- ortaya çıkacak değişmelere bağlı olarak ülkenin
viz arz ve talebinin kurlara karşı esnekliğinin düşük dış denge durumu da değişir. O hâlde, bir ülke-
olduğu (Marshall-Lerner Koşulunun sağlanamadı- nin ödemeler bilançosu başlangıçta dengede olsa
ğı) bu durumlarda mevcut bir dış dengesizlik uzun bile, zamanla bu denge sürüp gidemez. Normal
sürede ortadan kalkmayabilir. olanı zaman içinde bir dış açık veya fazlanın orta-
Görüleceği gibi salt kur değişmeleriyle dış den- ya çıkmasıdır.
genin sağlanması konusunda bazı kavramsal sorun- Şu noktayı hemen belirtmek gerekir ki, ödeme-
lar bulunmaktadır. Fakat ortada bu tür güçlükler ler bilançosunun her gün, her hafta ya da her ay
bulunmasa bile uygulamadan doğan sorunlar var- dengede olması gerekmez. Gerçekte üretimin ve dış
dır. Çünkü hemen hiçbir ülkede tümüyle serbest piyasaların özellikleri dolayısıyla, yıl içinde belirli
piyasanın işleyişine terk edilmiş bir kur politikası dönemlerde gelirlerle giderler arasında mevsimlik
uygulamasına rastlanmaz. Bazı ülkeler geçmişteki dengesizlikler bulunabilir. Örneğin Türkiye’de ih-
Bretton Woods Sistemi altında olduğu gibi sabit racat, genellikle güz ve kış aylarında yapılmakta,
kur sistemi uygulamaktadır. Bunlar ulusal parala- dolayısıyla döviz gelirlerinde bu aylarda göreceli bir
rını ya bir başka ülkenin parasına ya da bir para artış ortaya çıkmaktadır.
sepetine bağlamışlardır. Bazılarında ise kurlar piya- Dış denge bakımından önemli olan, belirli
sanın işleyişine terk edilmiş olsa da merkez bankası bir dönem boyunca (tercihen bir yıl içinde) top-
müdahaleleri ile kurlarda istikrar sağlanmasına ça- lam gelir ve giderlerin birbirine eşitlenmesidir.
lışılır (yönetimli dalgalanma). Bu gibi istikrarlı kur Bazen dış dengenin sağlanması bir yıldan daha
uygulamaları da bir tür sabit kur uygulaması gibi- uzun, örneğin iki, ya da üç yıllık dönemleri kap-
dir ve bu sistemlerde de dış dengenin sağlanması sayabilir. Bu, özellikle konjonktür dalgalanmala-
iktisat politikasının başlıca hedeflerinden birisidir. rı durumunda görülür. Konjonktürün genişleme
Dolayısıyla aşağıdaki açıklamalar sabit veya is- aşamasında ödemeler bilançosunda bir açık, da-
tikrarlı kur sistemlerinde dış dengesizliklerin ortaya ralma aşamasında ise bir fazla ortaya çıkar. Fakat
çıkışını açıklama amacına yöneliktir. dönem içerisinde ortalama olarak dış fazlalıklarla
Sabit döviz kuru rejiminde ödemeler bilanço- dış açıklar birbirini karşılıyorsa, yine de ciddi bir
sundaki sürekli açıklar ülkenin birikmiş rezervleri- dış açık veya fazla sorunu yaşanmaz.
nin ve sağlayabileceği dış kaynakların tükenmesine Dış dengesizlik doğuran faktörler bazı genel
yol açabilir. O nedenle, köklü etkenlere dayalı dış gruplara ayrılabilir: Yapısal nedenler, iktisadi dalga-
açıkları giderici önlemlerin alınmasında bir zo- lanma, geçici nedenler ve döviz spekülasyonu gibi.
runluluk vardır. Oysa rezerv biriktirmenin bir üst
sınırı bulunmaz. O bakımdan ödemeler fazlası ve-
ren ülkeler, dış fazlaların giderilmesinde bu derece
Yapısal Nedenler
önemli bir baskı ile karşı karşıya değildirler. Bu etkenler ekonominin bünyesinden kaynak-
lanırlar. Bir bölümü enflasyon ve ona bağlı olarak
Sık sık vurguladığımız gibi, ödemeler bilanço-
ulusal paranın aşırı değerlenmesiyle ilgilidir.
su açıkları ülkenin otonom dış dünya giderlerinin
otonom dış dünya gelirlerinden daha büyük olma- Ulusal ekonomide uygulanan harcama geniş-
sı demektir. Cari işlemler ve sermaye işlemlerinin letici politikalar (tüketim ve yatırım harcamaları-
bir bölümü otonom niteliktedir. Bu işlemlerin ya- nın artırılması), hem ihraç mallarına hem de ithal
pılışı çeşitli nedenlere dayanır. Örneğin; ithalat ve mallarına olan iç talebin yükselmesine neden olur.
ihracat akımları uluslararası fiyat farklılıkları, zevk Bu da dış ödeme açıklarına yol açar veya mevcut
ve tercihler, üretim teknolojisi, faktör donatımı açıkları daha da büyütür. Ayrıca, içeride fiyatlar
vs. gibi etkenlere bağlıdır. Sermaye hareketleri de artarken merkez bankası müdahaleleriyle kurların
uluslararası alanda yatırımların kârlılığı, göreceli yeterince yükselmesine izin verilmemesi, ulusal pa-
faiz farklılıkları, döviz kurlarında beklenen değişik- ranın aşırı değerlenmesiyle sonuçlanır. Aşırı değer-
likler, ülkelerin siyasal ve ekonomik istikrarı gibi lenme ise yabancı para cinsinden ihracatı pahalı-
faktörlerle açıklanabilir. laştırdığından ihracat gelirlerini azaltıcı, ulusal para
cinsinden yabancı malları göreceli olarak ucuzlattı-
Doğaldır ki, bütün bu etkilerin zaman içinde
ğından da ithalat talebini uyarıcı etki doğurur.
sabit kalması beklenemez. Bunların her birindeki
164
6
Uluslararası Ticaret
165
6
Dış Ödemeler Bilançosu Analizleri
Son yıllarda mali küreselleşme ile birlikte mali siklikleri, ülkeden kısa süreli sermaye çıkışının bir
krizler de sık sık ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu- mali krize dönüşmesini kolaylaştırmaktadır.
nun önemli bir nedeni, kısa süreli sermaye akım- Bu gibi durumlarda sorunun büyümesini önle-
larının faiz ve kur değişmesi olasılıklarına anında
mek için makroekonomik dengesizliklerden (kurda
ve şiddetli biçimde tepkide bulunmasıdır. Özellikle
yaşanan bütçe açıklarının yüksek faiz politikası iz- aşırı değerlenme, yüksek enflasyon, ödemeler bi-
lenerek kısa süreli borçlanma ile karşılanması, bu lançosu açığında aşırı artış, sürdürülemez dış borç-
ülkeleri mali krizlere karşı açık bir durumda bıra- lar, vs. gibi) kaçınılması, yeterli ölçüde döviz rezervi
kır. Uygulanan aşırı değerlenmiş kur politikası ve bulundurulması, sermaye giriş ve çıkışlarının kota-
bankacılık kesimindeki denetim ve düzenleme ek- ya tabi tutulması gibi önlemler düşünülebilir.
Öğrenme Çıktısı
6 Dış dengesizliklere neden olan etkenleri açıklayabilme
166
6
Uluslararası Ticaret
Üçüncü yol da açıkların tedavisi ya da dü- Bunun yanında ihracatın artırılabilmesi için
zeltilmesidir. Bu yol en güç, fakat en güvenilir kısa ve uzun dönemde alınabilecek başka önlem-
olanıdır. Açıkların tedavisi, önce uygulanan kur ler vardır. Kısa dönemde örneğin; ihracatçının dış
politikasının gözden geçirilmesini gerektirir. Dış piyasalar konusunda bilgilendirilmesi, ihracat üre-
dengesizliklerin önemli bir nedeni, çoğu kez uy- timine ucuz girdi ve kredi sağlanması, ihracat bü-
gulanan kur politikasıdır. Merkez bankasının kur rokrasisinin önlenmesi vs. üzerinde durulabilir.
istikrarını sağlamak gerekçesiyle piyasaya yaptığı Uzun dönemde ise konu daha çok kalkınma
müdahaleler, ulusal paranın aşırı değerlenmesi politikalarıyla ilgilidir. İhracata yönelik bir kalkın-
(döviz kurunun düşük tutulması) sonucunu do- ma modeli, kaynakların dinamik karşılaştırmalı
ğurmuş olabilir. Dolayısıyla eğer ortada böyle bir üstünlüklere göre dağıtımını, dış ticaret rejiminin
durum varsa, merkez bankası döviz kurunun pi- liberalleştirilmesini ve uluslararası işbölümüne gi-
yasada denge değerini bulacak biçimde değerinin dilerek ekonominin dünya piyasası ile bütünleşti-
yükselmesine izin vermelidir. rilmesini gerektirebilir.
Öğrenme Çıktısı
7 Bir dış açık (fazla) karşısında ülkelerin ne gibi genel politikalar izleyebileceğini
açıklayabilme
167
6
Dış Ödemeler Bilançosu Analizleri
Öğrenme Çıktısı
8 Ödemeler bilançosunun içerdiği sınırlamaları belirleyebilme
168
6
Uluslararası Ticaret
1 Dış açıkların önemli bir nedeni ulusal paranın aşırı değerlendirilmesine izin verilmesidir. Ayrıca, teknolojik
gerilik, üretim faktörlerinin, dolayısıyla ürün fiyatlarının pahalılığı, ülkenin hızlı kalkınması için yoğun ithalat
yapması, genişleyici ekonomik konjonktür ve arızi nedenler de açık nedenini oluşturabilirler.
Dış açık veren bir ülke ya bu açıkları finanse etmekle yetinir ya bunları dış ticaret, kambiyo kısıtlamaları ve
vergilerle baskı altına alır ya da tedavi edici önlemler alma yoluna gider.
Her türlü dış ticaret ve kambiyo kısıtlamaları kaldırıldıktan sonra ortaya çıkacak açıklara potansiyel açık denir.
Ödemeler bilançosunda gerçekleşen açıklar ise görünür açık veya fiilî açıklardır.
2 Ödemeler bilançosu genellikle ülkede yerleşik kişilerin belirli bir dönem boyunca yabancı ülkelerde yerleşik
kişilerle yaptıkları tüm ekonomik işlemlerin sonucunu gösteren sistematik bir tablo biçiminde tanımlanır. Bu
tablolar yıllıktır, ancak daha kısa dönemler için de hazırlanabilir.
Ödemeler bilançosu çift kayıtlı muhasebe sistemine göre düzenlenir. Ülkenin dış dünya ile gerçekleştirdiği
işlemler ya alacaklı, ya da borçlu işlemelerdir. Alacaklı işlemler genellikle ülkeye döviz girişine, borçlu işlemler
de döviz çıkışına neden olurlar.
Ödemeler bilançosuna kayıt açısından ülkede faaliyet gösteren yabancı şirketler yerli şirketlerle aynı işleme
tabidirler.
Ödemeler bilançosu işlemleri otonom ve denkleştirici diye iki gruba ayrılır. Piyasa mekanizmasının işleyişi ile
kendiliğinden ortaya çıkan, yapılış nedeni ödemeler bilançosu dengesini sağlamakla ilgili bulunmayan işlem-
lere otonom işlem denir. Otonom işlemler çizgi üstü işlemleri olarak da adlandırılırlar.
Otonom işlemlerin sonucunda ortaya çıkan dengesizliğin neden olduğu işlemlere de denkleştirici işlemler
veya diğer bir deyişle çizgi altı işlemleri adı verilir.
169
6
Dış Ödemeler Bilançosu Analizleri
3 Ödemeler bilançosunun ana hesapları, cari işlemler, sermaye ve resmî rezervler hesabıdır. Bir de denkleş-
tirme amaçlı istatistik farklar hesabı vardır, buna net hata ve eksikler adı da verilir.
Cari işlemler bilançosu dış ticaret bilançosu, hizmetler bilançosu ve karşılıksız transferler bilançosundan
oluşur, ödemeler bilançosunun ulusal gelirle doğrudan ilişkili bölümüdür.
Ülkedeki yabancı sermaye varlıklarının artmasına neden olan veya ülkenin yurt dışındaki sermaye varlık-
larını azaltan işlemler sermaye hesabına alacaklı işlem olarak kaydedilir. Çünkü bunlar ülkeye döviz girişi
sonucunu doğurur. Tersine, ülkenin yurt dışındaki sermaye varlıklarını artıran veya yabancıların ana ül-
kedeki sermaye varlıklarını azaltan işlemler de ülkeden sermaye çıkışı niteliğinde oldukları için sermaye
bilançosunun borçlu işlemleridir.
Resmî rezerv değişmeleri merkez bankasının döviz piyasasına yaptığı müdahalelerin sonucudur. Bu değiş-
meler net olarak tek bir kalem biçiminde kaydedilir. Resmî rezervlerdeki bir artış negatif, azalış da pozitif
işaretli bir işlemdir. Sabit kur sistemlerinde resmî rezervlerdeki değişme (işareti ters yönlü olarak) ödemeler
bilançosu dengesizliğine eşittir. Serbest değişken kur sistemlerinde ise tüm değişme kurlarda olur, rezervler-
de hiçbir değişme olmaz.
4 Resmî rezervler, döviz (büyük sanayi ülkelerinin paraları), altın ve IMF kaynaklarından (net alacaklı re-
zerv pozisyonları ve Özel Çekme Hakları-SDR) oluşur. Ama çoğu ülke bakımından bunlar içinde en önemli
yeri döviz rezervleri, özellikle de Amerikan doları, euro, sterlin ve yen gibi paralar tutmaktadır.
5 Ödemeler dengesinin otonom veya çizgi-üstü işlemlerinin net bakiyesi ile denkleştirici ya da çizgi-altı iş-
lemlerin ters yönlü (işareti ters) bakiyesi birbirine eşit olmalıdır. Bununla birlikte, uygulamada çoğu kez cari
işlemlerle sermaye işlemlerinin kaydedilişindeki hata, eksik, gecikme ve unutma gibi nedenler dolayısıyla bu
eşitlik kendiliğinden sağlanmamaktadır.
170
6
Uluslararası Ticaret
7 Bir dış ödeme açığı karşısında hükûmetler, ya yalnızca açığın finansmanı ile yetinir, başka bir işlem yapmaz,
ya açıkları baskı altına alır, ya da tedavi edici önlemler alma yönünde politikalar izlerler. Geçici açıklar duru-
munda yalnızca finansman yeterli olabilir. Baskı altına alıcı önlemler tedavi önlemlerinden sonuç alınıncaya
kadar geçecek sürede ülkeye zaman kazandırır.
Ödemeler Bilançosunun
İçerdiği Sınırlandırmalar
8 Bir dış ödeme açığı karşısında hükûmetler, ya yalnızca açığın finansmanı ile yetinir, başka bir işlem yapmaz,
ya açıkları baskı altına alır, ya da tedavi edici önlemler alma yönünde politikalar izlerler. Geçici açıklar duru-
munda yalnızca finansman yeterli olabilir. Baskı altına alıcı önlemler tedavi önlemlerinden sonuç alınıncaya
kadar geçecek sürede ülkeye zaman kazandırır.
171
6
Dış Ödemeler Bilançosu Analizleri
1 Ödemeler bilançosu ile ilgili aşağıdaki ifade- 5 Kurların tamamen piyasaların işleyişine terke-
lerden hangisi yanlıştır? dildiği döviz kuru sistemi aşağıdakilerden hangisidir?
neler öğrendik?
172
6
Uluslararası Ticaret
9 Yaşanan deprem nedeniyle bir ülkenin ihra- 10 İstatistik farklar hesabının görevi aşağıdaki-
catının azalması dış dengesizlik doğuran aşağıdaki lerden hangisidir?
nedenlerden hangisinin kapsamında yer alır?
neler öğrendik?
A. İthalatla ihracat arasında denge sağlamak
A. Geçici faktörler B. Yabancı sermaye girişi ile çıkışı arasında denge
B. Yoğun döviz spekülasyonu sağlamak
C. Mali kriz C. Hizmet ihracı ile hizmet ithali arasında denge
D. İktisadi dalgalanmalar sağlamak
E. Yapısal nedenler D. Yabancı portfolyo sermayesi girişi ile çıkışı ara-
sında denge sağlamak
E. Otonom işlemler bakiyesi ile denkleştirici iş-
lemler bakiyesi arasında denge sağlamak
173
6
Dış Ödemeler Bilançosu Analizleri
Yanıtınız yanlış ise “Ödemeler Bilançonun Yanıtınız yanlış ise “Dış Ödeme Açıkları-
4. E 9. A
Temel Yapısı” konusunu yeniden gözden nın Nedenleri” konusunu yeniden gözden
geçiriniz. geçiriniz.
Yanıtınız yanlış ise “Dış Ödeme Açıkları- Yanıtınız yanlış ise “İstatistik Farklar (Net
5. C 10. E
nın Nedenleri” konusunu yeniden gözden Hatalar ve Unutmalar)” konusunu yeniden
geçiriniz. gözden geçiriniz.
Araştır Yanıt
6 Anahtarı
Dış ticaret bilançosunun kapsamı dardır, yalnızca mal ihracat ve ithalatı ara-
sındaki farkı içerir. Oysa dış ödemeler bilançosu ülkenin tüm uluslararası eko-
Araştır 3 nomik ve parasal ilişkilerinden doğan sonucu ortaya koyar. Dış ticaret bilan-
çosu dış ödemeler bilançosunun bir alt bölümüdür.
Dış açığa neden olan önemli bir etken döviz kurunun denge değerinin altında
tutulması (ulusal paranın aşırı değerlenmesi)dır. Bunun gibi, ülkenin yüksek
Araştır 4 bir büyüme hızı gerçekleştirmeye çalışması, ekonomik konjonktürün genişle-
me aşamasında bulunma, arızı etkenler, para ve sermaye piyasalarındaki spe-
külatif faaliyetler de dış ödeme açıklarını büyültür.
174
6
Uluslararası Ticaret
Araştır Yanıt
6 Anahtarı
Bir dış ödeme açığı karşısında hükûmetler, ya yalnızca açığın finansmanı ile
yetinir, başka bir işlem yapmaz, ya açıkları baskı altına alır, ya da tedavi edici
Araştır 5 önlemler alma yönünde politikalar izlerler. Geçici açıklar durumunda yalnızca
finansman yeterli olabilir. Baskı altına alıcı önlemler tedavi önlemlerinden
sonuç alınıncaya kadar geçecek sürede ülkeye zaman kazandırır.
Ödemeler bilançosu bir akım kavramıdır; ülkenin o güne kadar birikmiş dış
Araştır 6 borç ve ya alacaklarını göstermez. Ayrıca ülkenin ticaret yaptığı ülke veya ülke
grupları konusunda da bilgi vermez.
Kaynakça
Dennis R. Appleyard ve Alfred J. Field, jr.( 2008). Meade, J. E. (1951). The Balance of Payments, Oxford
International Economics, Boston: 6th. ed., University Press.
McGraw-Hill.
Niehans, J. (1984). International Monetary Economics,
Ertürk, E. (1991). Türkiye Ekonomisinde Yeni Bir John Hopkins.
Boyut: Para İkamesi. Bursa: Uludağ Üniversitesi
Salvatore, D. (2001). International Economics.
yayını.
Prentice-Hall.
Husted, S. ve Melvin M. (1990). International
Seyidoğlu, H. (2020). Uluslararası İktisat: Teori,
Economics. New York: Harper and Row.
Politika ve Uygulama. (22. Baskı). İstanbul:
International Monetary Fund (IMF). (1993). Balance Güzem Can yayınları
of Payments Manual, Washington. D. C:
Ulbrich, H. (1983). International Trade and Finance:
Kemp, D. C. (1987). “Balance of Payments Concepts- Theory and Policy. Prentice-Hall.
What Do They Really Mean?” Federal reserve
Yarbrough B. V. ve Yarbrough R. M.(1994). The World
Bank of Chicago, Reading in International
Economy: Trade and Finance. Dryden Press.
Finance, Federal Reserve Bank of Chicago.
KrugmanP.R. ve OBStfeld, M. (2006) İnternational
Economics, Theory and Policy, Boston. Pearson,
Addison-Wesey.
175
Bölüm 7
Döviz Piyasası Analizleri
Döviz ve Piyasadaki İşlemciler Döviz Kuru
1 2
1 Döviz piyasalarındaki işlemleri ve amaçlarını 3 Döviz piyasasında kurların nasıl oluştuğunu
öğrenme çıktıları
açıklayabilme değerlendirebilme
2 Döviz işlemlerinin çeşitlerini sıralayabilme 4 Kur marjını etkileyen faktörleri sıralayabilme
3 4
5 Döviz arbitraj ve spekülasyonu Piyasaları
kavramlarını tanımlayabilme, aralarındaki 6 Döviz interbankını ve perakende döviz
farkları açıklayabilme piyasasını açıklayabilme
5 6
Ulusal Paranın Konvertibilitesi
Farkları
7 Ulusal paranın konvertibilitesini
8 Döviz piyasasının diğer piyasalardan
açıklayabilme
farkını açıklayabilme
7
Döviz Piyasasının Fonksiyonları
9 Döviz piyasasının temel fonksiyonlarını
açıklayabilme
Anahtar Sözcükler: • Döviz Piyasası • Döviz Talebi • Döviz Arzı • Vadeli Döviz • İşlemi, Gelecek İşlemleri
• Döviz Arbitrajı • Döviz Spekülasyonu • Konvertibilite
176
7
Uluslararası Ticaret
177
7
Döviz Piyasası Analizleri
mı değil, banka havaleleri, kısa vadeli bonolar, vs. daralmasına neden olur. Bu ise aynen menkul de-
gibi “döviz” biçimindeki paralar üzerinden yapılan ğerler piyasasında olduğu gibi döviz piyasasında da
işlemlerdir. Fiilî olarak nakit kullananlar, örneğin etkinliğin sağlanmasına katkıda bulunur.
gezi amacıyla yurt dışına çıkma, küçük tasarruflarını Çoğunlukla büyük bankaların ana merkezle-
enflasyona karşı koruma veya dövizdeki değer artış- rindeki döviz departmanlarında görev yapan mali
larından spekülatif kârlar sağlama amacıyla hareket işlemciler (dealer), piyasa yapımcısı olarak faaliyet
eden kimselerdir. Oysa ihracat veya ithalat bedelle- gösterirler. Bunlar belirli yabancı paraların alım sa-
rinin ödenmesi, sınır ötesine sermaye gönderilmesi tımı üzerinde uzmanlaşmış kişilerden oluşur. Alım
gibi büyük hacimli işlemler nakit döviz ile yapılmaz- satımları gerçekleştirmek için de her an söz konusu
lar. Bu tip ödemelerde banka havaleleri, döviz poli- yabancı paralardan oluşan bir stok bulundururlar.
çesi veya ödeme emri gibi yöntemler kullanılır.
178
7
Uluslararası Ticaret
Dış Ticaret ve Dış Yatırım İşlemleri mek veya ülkenin dış piyasalardaki rekabet gücü-
Yapan Kişiler ve Firmalar nün yükseltilmesine yönelik olarak eksik değerlen-
İthalatçılar ve ihracatçılar bu piyasanın temel miş kur politikası uygulamak gibi.
işlemcileridir. Bunun gibi, dış portfolyo ve dolaysız
sermaye yatırımcıları, çok uluslu şirketler ve turist-
ler de ticari veya yatırım faaliyetlerini gerçekleştir- Merkez bankası müdahalesi: Merkez ban-
mek üzere döviz piyasasının kullanıcıları arasında kaları döviz kurlarını (ulusal paranın dış de-
yer alır. Bunların döviz piyasalarını kullanmaları ğerini) istenen yönde ve ölçüde etkilemek
gerekli olmakla birlikte, ana ticaret ve yatırım faali- için piyasada döviz alım ve satımı yapar.
yetleri bakımından döviz işlemleri arızi niteliktedir.
179
7
Döviz Piyasası Analizleri
180
7
Uluslararası Ticaret
Tablo 7.1 Küresel Piyasalarda Anında Teslim ve Vadeli İşlemler 2010, 2016, Nisan ayı günlük ortalaması (Milyar $ ve %)
İşlem Türü 2010 2016
Miktar % Miktar %
Anında teslim işlemleri (spot) 1.488 37,5 1.652 32,6
Vadeli işlemler (outright forwards) 475 11,9 700 13,8
Döviz swapları 1.759 44,3 2.378 46,9
Faiz swapları 43 1,1 82 1,6
Opsiyonlar ve diğer 207 5,2 254 5,0
Tablo 7.1 merkezi İsviçre’de bulunan Uluslara- Vadeli döviz alım veya satım işlemleri müş-
rası Denkleştirme Bankası (BIS) tarafından küresel teri ile çoğunlukla bir banka arasında imzalanan
döviz piyasaları üzerine üç yılda bir uygulanan an- sözleşmeler biçiminde yapılır. Sözleşmede alına-
ket sonuçlarına dayanmaktadır. Buna göre küresel cak veya satılacak dövizin cinsi, miktarı, uygula-
piyasalarda gerçekleştirilen toplam döviz işlemle- nacak kur, ödeme ve dövizin teslim tarihine iliş-
rinin günlük hacmi (Nisan ayı ortalaması olarak) kin bilgiler yer alır. İlke olarak bugünden yalnız
2016 yılında cari kurlarla 5.067 milyar dolardır. Bu sözleşme yapılır, ulusal paranın ödenmesi ve dövi-
miktarın yüzde 38,3’ü anında teslim işlemlerinden zin teslim edilmesi ise sözleşmede öngörülen ileri-
oluşur. 2010 yılında yapılan ankette ise günlük iş- deki bir tarihte gerçekleştirilir. Bu vadeler de ço-
lem hacmi 3.971 milyar dolar olup bunun içinde ğunlukla 30, 60 veya 90 gün gibi süreleri kapsar.
anında teslim işlemlerinin payı yüzde 37.5’idi. Ancak ana ilke gerek miktar, gerek süre açısından
bu sözleşmeler müşterilerin ihtiyaçlarına uygun
biçimde düzenlenirler.
Vadeli Teslim İşlemleri
Vadeli sözleşmelerin yapılmalarındaki en önemli
Vadeli teslim işlemlerine yalnızca vadeli işlem
neden; gelecekte döviz cinsinden ödeme yapıncaya
de denmektedir. Bunlar gelecekte bir tarihte belirli
veya sağlanacak döviz gelirlerini piyasada ulusal pa-
miktar ulusal para ödenerek (sabit bir kurdan) be-
raya dönüştürünceye kadar geçecek sürede kurlarda
lirli miktarda yabancı paranın satın alınması veya
ortaya çıkacak olumsuz bir gelişmeden, müşterile-
satılması için yapılan sözleşmelerdir. Vadeli alım
rin (ithalatçı, ihracatçı, dış yatırımcı veya dış kredi
veya satım sözleşmeleri de, dolaysız veya dolaylı bi-
kullanıcıları) korunma arzularıdır. Örneğin ithalat-
çimde yapılabilirler. Dolaylı vadeli işlemler yaygın
çı 90 gün sonra yapacağı bir ödeme ile ilgili olarak
kullanılan ismiyle gelecek işlemleri olarak adlandı-
piyasada bir banka ile ödeyeceği döviz miktarına
rılırlar. Çoğunlukla vadeli döviz işlemi dendiğinde
eşit bir döviz alım sözleşmesi yapmışsa, kurlarda
bundan dolaysız işlemlerini anlamak gerekir.
beklenmedik bir artışın yaratacağı kur riskini orta-
dan kaldırmış olur. İhracatçı da diyelim ki 90 gün
sonra elde edeceği dövizleri bugünden sabitleştiri-
Vadeli döviz işlemleri: Belirli bir kurdan len kur üzerinden satmak üzere banka ile anlaşmış-
ileride bir tarihte, belirli miktar dövizin sa riskini gidermiş olur. Kuşkusuz bu tür işlemlere
alınması veya satılması amacıyla yapılan uygulanacak kur, anında işlemlere uygulanacak kur
sözleşmeler ile aynı olmaz.
181
7
Döviz Piyasası Analizleri
182
7
Uluslararası Ticaret
rilir. Örneğin; yabancı paralara kısa vadeli olarak mesi gibi. Bu tür borçlarda farklı paralar üzerinden
yatırılan fonları kur riskine karşı korumak üzere, borçlanılan kredilerin anaparası genellikle aynıdır.
anında piyasada önce bir döviz alış işlemi, sonra Dolayısıyla swap edilecek olan farklı paralarla öde-
da bununla bağlantılı olarak vadeli bir döviz satış necek olan faizlerdir. Bu sayede firma bulabildiği
düzenlemesi yapılması, döviz swapı uygulamaları- bir paraya bağlı kredinin faizini, asıl istediği yaban-
nın yaygın uygulama alanlarıdır. Bunun gibi, ticari cı para ile ödeme olanağı elde etmiş olur.
bankaların bir yabancı para üzerinden verdikleri
eksik veya fazla pozisyonları denkleştirmek üzere
diğer bankalardan, daha sonra iade edilmek üzere, Döviz swapı: Bir kredi işlemidir, bir fir-
bu miktar dövizi ödünç almaları da başka bir döviz manın belirli bir yabancı para üzerinden
swapı örneğidir. bulmuş olduğu kredinin yine o yabancı
Ancak swap edilen döviz işlemleri vadeli-vadeli para ile ödenecek olan faizinin, başka bir
biçiminde de olabilir. Burada örneğin üç aylık vade firmanın ondan farklı bir yabancı para
ile satın alınacak bir dövizin altı ay sonra satılması üzerinden sağlamış olduğu kredinin faizi
öngörülmüş olabilir. Böyle bir işlemin yapılmasın- ile değiştirilmesi işlemidir.
daki amaç da söz gelişi, üç ay sonra o yabancı pa-
ranın faiz oranında artış beklendiği bir durumda
yüksek faizlerden yararlanmakla ilgili olabilir. Bu- Kredi swaplarının bir diğer türü de faiz swapla-
rada işlemci söz konusu yabancı parayı geri ödeme rıdır. Burada iki firma aynı yabancı para ile borçlan-
süresine kadar faize yatırarak yüksek bir faiz geliri mıştır. Borcun anaparası da aynıdır. Fakat birisi sabit
elde etmeyi ummaktadır. Bir başka örnek de söz faizli borçtur (tahvil borçları gibi) diğeri ise değişken
gelişi işletmenin altı ay sonra elde edeceği döviz faizli bir kredi (banka kredileri gibi)dir. Dolayısıyla
gelirleri vardır; ancak bu dövizlere daha önceden firmalar aralarında bir swap işlemi yapmakla sabit
diyelim ki üç ay sonra ihtiyaç duyulacaktır. Böylece faizle borçlanan değişken faizi, değişken faizle borç-
de üç ay vadeli bir döviz alım işlemi ile altı aylık lanan da karşı tarafının sabit faizini öder. Bu işlemi
bir döviz satış işlemi birlikte yapılarak olası bir kur yapmaktaki amaç firmaların en uygun faizle borçla-
riskine karşı güvence sağlanmış olunur. nabildikleri ulusal para ile borçlanıp borçlanma ma-
liyetini daha da düşürebilmeleridir.
İstatistiklerin gösterdiğine göre, swapları ulusla-
rarası döviz piyasalarında en büyük işlem hacmini
oluşturmaktadır. Nitekim Uluslararası Denkleştir-
me verilerine göre, 2013 yılı Nisan ayı ortalama- Faiz swapı: Bir yabancı para cinsinden
sı olarak yapılan günlük döviz swaplarının değeri biri sabit faizli, diğeri değişken faizli ol-
2.228 milyar dolar düzeyindedir. mak üzere kredi sağlayan iki firmanın
Hatırlatmak gerekir ki, döviz piyasasında swap anlaşarak birbirlerinin faizlerini ödemeleri
(değiş tokuş) biçiminde işlem yapılması ile döviz
swapı olarak adlandırılan işlemler birbirinden fark-
lıdır. Döviz swapı bir kredi işlemidir. Başka bir de-
yişle bir firmanın belirli bir yabancı para üzerinden
dikkat
bulmuş olduğu kredinin yine o yabancı para ile Swap biçiminde yapılan döviz işlemleriyle döviz
ödenecek olan faizinin, başka bir firmanın ondan swapları farklı kavramlardır. Döviz swapları, faiz
farklı bir yabancı para ile elde etmiş olduğu kredi- oranı swapları gibi, firmalar arasında sağlanan
nin faizi ile değiştirilmesi işlemidir. Örneğin dolar kredilerin faiz ödemelerinin değiş tokuş edilme-
cinsinden ödenecek bir kredi faizinin euro cinsin- sine dayanır.
den ödenecek bir kredi faizi ile değiş tokuş edil-
183
7
Döviz Piyasası Analizleri
Öğrenme Çıktısı
1 Döviz piyasalarındaki işlemleri ve amaçlarını açıklayabilme
2 Döviz işlemlerinin çeşitlerini sıralayabilme
DÖVİZ KURU karıdaki örnek buna göre ifade edilirse 2.00 TL/$ =
Yabancı paraların fiyatına döviz kuru veya döviz 1/2.00 $/TL (TL başına 1/2,00 dolar) olur.
fiyatı denildiğini biliyoruz. Daha genel bir ifade ile
döviz kurunu bir ulusal para ile yabancı para ara- Dolaylı kotasyon: Kurun, bir birim ulu-
sındaki değişim oranı biçiminde de tanımlayabiliriz. sal para karşılığı olan yabancı para miktarı
biçiminde tanımlanması, buna “Amerikan
Dolaysız Kotasyon ve Dolaylı yöntemi” de denir.
Kotasyon
Döviz kuru, ya bir birim yabancı para ile değiş-
tirilebilen ulusal para miktarı; ya da bir birim ulusal
paranın karşılığı olan yabancı para tutarı biçiminde
dikkat
tanımlanır. Döviz kurunun yabancı para birimi ba- Kote etmek ve kotasyon terimleri genellikle fi-
şına ulusal para miktarı olarak tanımlanmasına do- yatlar için kullanılır ve ilgili mali kurumun alış
laysız kotasyon denmektedir. Bu yönteme ayrıca veya satış için belirlemiş olduğu fiyatı yansıtır. Bu
“Avrupa yöntemi” de denir. Örnek 2,00 TL/$, (do- terim yerine fiyat yazmak ifadesi de kullanılabilir.
lar başına 2,00 TL biçiminde okunur) veya 1,5625 Banka gibi kurumlar yazdıkları alış fiyatından dö-
SF/$ (dolar başına 1,5625 İsviçre frankı), gibi. viz satın almaya, satış fiyatından da döviz satmaya
hazırdırlar. Kuşkusuz müşteriler çeşitli kurumlar
tarafından kote edilen fiyatları karşılaştırarak en
Dolaysız kotasyon: Döviz kurunun ya- uygun buldukları fiyat üzerinden işlem yaparlar.
bancı para birimi başına ulusal para mik-
tarı biçiminde tanımlanmasıdır. Avrupa
yöntemi ile kur belirleme olarak da bilinir. Uluslararası piyasalarda kurlar, ilke olarak do-
laysız kotasyon (Avrupa yöntemi) biçiminde belir-
lenir. Bunun iki önemli istisnası Avrupa para biri-
Döviz kuru, bir birim ulusal para karşılığı olan mi Euro ve İngiliz sterlinidir. Bu paraların kurları
yabancı para miktarı biçiminde de ifade edilebilir. bunların bir birimi başına öteki paralar cinsinden
Buna da dolaylı kotasyon veya “Amerikan yönte- ifade edilir. Bunun gibi, İrlanda poundu ve Yeni
mi” adı verilir. Bu sistem bir öncekinin tersidir. Yu- Zelanda doları için de dolaylı kotasyon kullanılır.
184
7
Uluslararası Ticaret
Burada karışıklıkları önlemek için bir hatırlatma yapmakta yarar vardır: Döviz kuru, ulusal paranın ya-
bancı para fiyatı olduğuna göre, ulusal paranın bir yabancı paraya göre değer kaybetmesi (Avrupa usulünde
kurun yükselmesi), yabancı paranın ulusal para cinsinden değer kazanması ile eş anlamlıdır. Tersine; ulusal
paranın değer kazanması (Avrupa usulünde kurun düşmesi), yabancı paranın değer yitirmesi demektir.
Kur marjı: Döviz satış kuru ile döviz alış kuru arasındaki farka verilen isim
Kur marjının piyasada faiz, kâr veya benzeri oranlarla karşılaştırılabilmesi için bunun, yüzde oranlara
dönüştürülüp yıllık olarak ifade edilmesinde yarar vardır. Bu işlem şu formüle göre yapılabilir:
PS - PA
Kur marjı (yüzde) = ×100
PS
Burada PS ve PA sırasıyla bankanın satış ve alış kurlarını ifade eder. Belirtmek gerekir ki, bir dövizin
satın alınması ile satılması arasında geçecek süre çok kısadır; o bakımdan marjlar yıllık yüzdelere dönüş-
türüldüklerinde oldukça yüksek oranlara ulaşabilirler. Bir örnek verelim: Bankanın uyguladığı alış kuru
2.1510TL/$, satış kuru 2.1590TL/$ olsun ve dövizin satın alınması ile müşteriye satılması arasında 20
günlük bir süre geçsin. Buna göre yıllık yüzde kur marjı:
Burada PS ve PA sırasıyla bankanın satış ve alış kurlarını ifade eder.
Söz gelişi doların alış kuru 1.40TL ve satış kuru 1.50TL ise kur marjı
1.50 −1.40
×100 = %7
1.50 olur.
Belirtmek gerekir ki, marj ödemelerinin süresi çok kısadır; o bakımdan düşük görünen bir marj yıllık
yüzdelere dönüştürüldüğünde oldukça yüksek oranlara ulaşabilmektedir. Yukarıdaki örneğe uygulayarak
dönüştürme işleminin nasıl yapılacağını göstermeye çalışalım. Diyelim ki, dövizin banka tarafından satın
alınması ile müşteriye satılması arasında 10 günlük bir süre geçsin. Buna göre yıllık (360 gün) yüzde kur
marjı şu şekilde hesaplanır:
1.50 −1.40 10
Kur marjı (yıllık yüzdesi): × ×100 = %18.5 olarak bulunur.
1.50 360
185
7
Döviz Piyasası Analizleri
Kur Marjını Etkileyen Faktörler lardır, en düşük işlem tutarı çoğunlukla 1 milyon
Genellikle piyasada yoğun biçimde alınıp sa- doların üzerindedir. Dolayısıyla bankaların bireysel
tılan (işlem hacmi yüksek) dövizlerde alım satım müşterilerine uygulayacakları kurlar, normal olarak
kurları arasındaki marj düşük, buna karşın fazla interbank kurlarından farklı olacaktır. Ancak, ban-
işlem görmeyen dövizlerde yüksektir. İşlem hac- kalar arasındaki rekabet bu kurlardan ortaya çıka-
mi arttıkça marjın azalması doğaldır; çünkü tüm cak sapmayı büyük ölçüde engeller.
işlemlerde yapılan sabit giderler aynıdır. Diğer yan- Sonra, bütün mali kurumların durumu aynı ol-
dan, döviz piyasalarında hızlı bir istikrarsızlık (kur- maz. Örneğin, dolarda fazla pozisyonu bulunan bir
larda aşırı yükseliş veya düşüşler) yaşandığı dönem- bankayı ele alırsak; pozisyonunu denkleştirmek için
lerde marjlar artar. Çünkü banka aldığı ve sattığı bu fazlayı elinden çıkartmak isteyeceğinden daha
dövizin yarattığı net değişmeyi, karşı bir işlemle düşük bir satış fiyatı belirlemiş olabilir. Tersine, ek-
dengeleyebileceğinden tam olarak emin değildir. sik pozisyon içindeki bankalar da piyasadan daha
Açık veya fazla pozisyon alması, bir risk yüklen- yüksek satış kurları talep edebilirler. O bakımdan
mesi demektir. İstikrarsızlık bekleyişlerinin ortaya alıcı ve satıcı durumundaki bireysel müşterilerin,
çıkması bile bu konuda yeterli bir riskin bulunması karar vermeden önce birkaç banka ve mali kurum
anlamına gelir. üzerinde piyasa araştırması yapmaları kendileri açı-
Bir diğer nokta da efektif kurlarda marjın dö- sından yararlı olur. Ayrıca yüksek miktarlar için
vize göre daha geniş olmasıdır; yani nakit yabancı pazarlıkla daha uygun kurlar elde edilebileceği de
paralar, banka havalelerine göre banka tarafından gözden uzak tutulmamalıdır.
daha düşük kurdan satın alınır ve daha yüksek Nihayet bir diğer etken de döviz piyasalarının
kurdan satılırlar. Bunu nasıl açıklamak gerekir? Bir dağınıklığıdır. Merkezî bir borsa biçiminde örgüt-
neden, yukarıda değinildiği üzere efektif dövizle- lenmeyen döviz piyasalarında, çeşitli yörelerdeki
rin ufak miktarlarda alınıp satılmasıdır. Diğer bir bankalar aynı dövizler için farklı alış ve satış kurları
neden de bankanın kasasında bulundurulan nakit belirlemiş olabilirler. Ama işlemciler bunun farkına
dövizlerin hiçbir faiz geliri sağlamamasıdır. Oysa varmakta ve bu farkı ortadan kaldıracak davranışta
banka havalelerinde, transfer edilen paralar yabancı bulunmakta geç kalmış olabilirler.
bir bankada tutulduğundan, faizler işlemeye devam
eder. Banka, nakit biçimindeki dövizleri çoğunluk-
İki Para Arasındaki Dolaysız Kur ve
la turistlerden (veya Türkiye örneğinde yabancı ül-
kelerde çalışan işçilerden) sağlar. Bunların fazlaları-
Çapraz Kur
nı tekrar ilgili ülkeye göndermesi veya fon açığını Dünyanın değişik yörelerinde döviz ticareti ile
o ülkeden getirteceği nakitlerle karşılaması, önemli uğraşan bankalar ve öteki mali kurumlar döviz kur-
masraflara neden olabilir. O bakımdan, bankalar larının belirlenmesinde genellikle Amerikan doları
nakit dışı dövizleri tercih ederler. ile kendi ulusal paraları arasındaki değişim oranını
esas alırlar. Diğer bir deyişle; dolar, dünyadaki döviz
piyasalarında âdeta bir değer standardı görevi yapar.
Kurların bu şekilde dolar cinsinden ifadesi,
kur hesaplamaları açısından büyük kolaylık sağlar.
dikkat Çünkü çeşitli ülkelerin döviz piyasalarında, kurlar
Gazetelerde yayımlanan kur tablolarında efektif Amerikan doları ile kendi ulusal paraları arasında-
yabancı paralardaki alış ve satış kurlarının dö- ki oran biçiminde ifade edildiğinde buradan, dolar
viz üzerindeki alış ve satış kurlarından genellikle dışı iki farklı ulusal para arasındaki değişim oranı
farklı olduğuna dikkat ediniz. otomatik biçimde hesaplanabilir. Diyelim ki, İs-
tanbul piyasasında geçerli kur 1$: 3.75 TL’dir. Aynı
anda Frankfurt piyasasındaki kur ise 1$: 1.50)
Burada bir noktayı daha hatırlatmakta yarar olsun. O takdirde buradan, 1) = 2.50 TL olması
vardır: Mali basında yer alan döviz kuru kotasyon- gerektiği sonucu çıkartılır. Bu şekilde ortak dolar
ları interbank kurlarını yansıtır. Bunlar bankaların paydasından hesaplanan kurlara çapraz kur adı
kendi aralarındaki işlemlere uyguladıkları fiyat- verilir.
186
7
Uluslararası Ticaret
Öğrenme Çıktısı
3 Döviz piyasasında kurların nasıl oluştuğunu değerlendirebilme
4 Kur marjını etkileyen faktörleri sıralayabilme
Döviz Arbitrajı
Döviz, menkul değer, ticari mal veya üretim faktörü gibi bir ekonomik varlığın aynı andaki fiyat fark-
lılıklarından kazanç sağlamak üzere eşanlı olarak alınıp satılması (veya satılıp alınması) biçimindeki işlem-
lere arbitraj adı verilir.
Arbitraj, geniş kapsamlı bir ticari ve mali varlık grubu için uygulanabilen bir mekanizmadır. Bu faa-
liyetin ayırıcı özelliği, bir risk üstlenmeden aynı andaki fiyat farklılıklarından yararlanmak düşüncesidir.
Risksiz oluşu, arbitrajı spekülasyondan ayıran en önemli özelliktir. Burada döviz arbitrajı ile ilgili açıkla-
malara yer verilmektedir.
187
7
Döviz Piyasası Analizleri
amacıyla döviz alış ve satış kurunun aynı olduğunu ve başka bir işlem gideri de bulunmadığını varsayalım.
Bu koşullar altında belirli bir anda New York ve İstanbul piyasalarında geçerli TL/$ kurları aşağıdaki gibi
olsun:
İstanbul Piyasası New York Piyasası
1$ : 2.10 TL 1$ : 2.25 TL
Görüldüğü gibi, dolar o anda TL cinsinden İstanbul’da ucuz, New York’ta pahalı satılmaktadır. Bu fiyat
farklılığından kâr sağlamak düşüncesi, arbitrajcıyı derhâl harekete geçirir. Bunun için arbitrajcı, İstanbul pi-
yasasında TL karşılığı dolar satın alacak ve bu dolarları New York piyasasında yeniden TL’ye dönüştürecektir.
Böyle bir yol izlediği takdirde, işlem masrafı bulunmadığına göre, dolar başına kazancı 0.15TL olacaktır.
Kârlılık olanaklarının belirdiği durumlarda arbitrajın temel ilkesi, bir ulusal para ile başlanıp sonunda
yine aynı ulusal paraya dönülmesidir. Dolayısıyla yukarıdaki örnekte arbitraja dolarla da başlanabilir. Bu-
nun için arbitrajcı doların pahalı olduğu (TL’nin ucuz) New York’ta dolar satıp, TL satın alır ve bu TL’leri
İstanbul’daki düşük fiyattan yeniden dolara çevirtir.
Piyasa veya yer farklılıklarından kaynaklanan bu arbitraj türüne yer arbitrajı adı verilir. Ayrıca, iki farklı
para ile ilgili bulunduğu için buna iki uçlu arbitraj da denebilir.
Yer arbitrajı: Bir yabancı paranın aynı anda çeşitli piyasalardaki kur farklılığından kaynaklanan arbitraj
Arbitrajcı, çeşitli piyasalar arasındaki alım satım işlemlerini aynı banka kanalıyla yapar; bu banka, ör-
neğin söz konusu iki piyasada şubesi bulunan çokuluslu bir banka da olabilir. Tek banka kanalıyla, aynı
anda bir piyasada alış, diğer piyasada da satış işlemi yapıldığı için, kur değişimlerinden dolayı bir riske
katlanmak gerekmez.
Arbitrajcının kâr sağlaması yanında, ekonomik açıdan önem taşıyan bir özellik de bu işlemlerin iki
piyasa arasındaki kur farklılıklarını ortadan kaldırmasıdır. Bu ise şöyle gerçekleşir: Arbitrajcı İstanbul’da
TL karşılığı dolar satın aldıkça, bu piyasada doların fiyatı yükselir (TL fiyatı düşer); tersine, New York
piyasasında TL karşılığı dolar satıldıkça da dolar fiyatında düşme (TL fiyatında yükselme) ortaya çıkar.
Fiyatlarda ters yöndeki bu gelişmelerin sonucunda döviz kurları iki piyasada aynı düzeye gelir. Kur eşitliği
sağlandığında, kârlılık ortadan kalktığı için arbitraj da son bulur.
Görüldüğü gibi arbitraj, çeşitli piyasalarda kurlar arasında bozulan dengeyi gidermekte ve dünya çapın-
da kurlar arasında bir uyum sağlanmasına (Tek Fiyat Kanunu) yardımcı olmaktadır. İşlem giderleri hesaba
katıldığında ise, kurlar arasında en az bu giderleri yansıtacak kadar bir farklılık olacaktır.
Ayrıca belirtmek gerekir ki, kurlar arasında dengenin bozulması ve arbitraj olanaklarının ortaya
çıkması çok kısa vadeli bir durumdur. Arbitraj faaliyeti anında bu boşluğu doldurur ve uyum yeniden
sağlanır.
188
7
Uluslararası Ticaret
Üç-uçlu arbitraj: İki ulusal para arasında dolaylı yoldan elde edilen çapraz kur ile dolaysız kur
arasındaki farklılıktan kaynaklanan arbitraj, üçgen arbitraj olarak da adlandırılabilir.
Her piyasada aynı kurlar geçerli olduğuna göre, burada bir yer arbitrajından söz edilemez. Ancak yu-
karıdaki piyasa kurlarından Euro’nun dolaysız TL kuru ile çapraz kuru arasında bir uyumsuzluk olduğu
anlaşılmaktadır. Çünkü piyasadaki dolaysız TL/$ kuru (dolar birimi başına TL miktarı) 1.00 TL iken,
hesaplanan doların TL kuru 1.25 TL’dir. Diğer bir deyişle doların TL ye göre dolaysız kuru ile çapraz kuru
arasında bulunan 0.25 TL miktarındaki fark arbitrajcıları harekete geçirecektir.
Arbitrajcının burada izleyeceği yol şöyle özetlenebilir: Elinde TL bulunan arbitrajcı bununla dolar satın
alacak, satın aldığı dolarları Euro’ya dönüştürecek, en son da bu Euroları satıp TL satın alacaktır. Böyle
hareket ederse 1 Euro’yu 2.00TL’ye elde eder ve bunu 2.50 TL kurundan sattığında da 0.50 TL kâr sağla-
mış olur. Eğer arbitrajcı işe dolarla başlamışsa izleyeceği yol, bununla Euro almak, Euro’yu TL’ye çevirmek
ve TL fonlarını dolara dönüştürmek biçiminde olacaktır. Kârı yine, dolar başına 0.25 TL (veya 0.25$’dır).
Üçüncü bir durum olarak arbitrajcı Euro ile başlayabilir; bunun için Euro ile TL satın alır, bunları dolara
çevirtir ve dolarla da tekrar Euro’ya dönüş yapar.
Dikkat edilirse arbitrajcı hangi para ile başlarsa, işlemlerin yapılmasından sonra yine aynı paraya döner
ve bir kazanç elde eder. Bu işlemler sonucu olarak da çapraz kurlarla dolaysız kurlar arasındaki uyumsuzluk
ortadan kalkar ve aynı iki ulusal para arasında tek fiyat oluşur. Yukarıdaki örnekte TL karşılığı piyasada yo-
ğun olarak dolar satın alınması doların dolaysız TL kurunu çapraz kur olan 1$ = 1.25 TL düzeyine çıkartır
ve bu noktada da arbitraj olayı biter.
Daha önce açıklanan yer arbitrajı, iki ülkenin ulusal parası ile ilgili bulunmakta ve yalnız iki ayrı işlem
gerektirmekteydi. Burada ise üç farklı ulusal para vardır ve arbitraj üç ayrı işlem gerektirmektedir. Onun
için buna “üç uçlu arbitraj” da denmektedir.
Arbitraj bazen daha fazla sayıda ulusal parayla da ilgili bulunabilir. Ancak temel mekanizma aynıdır:
Belli bir anda kurlarda farklılıkların ortaya çıkması (aynı iki ulusal para arasında) ve bu fiyat farklılığından
kazanç elde etmek için ilgili paraların eşanlı olarak alınıp satılma (veya tersine satılıp alınması) girişiminde
bulunulmasıdır.
Yaşamla İlişkilendir
189
7
Döviz Piyasası Analizleri
Buna göre dünyadaki en büyük döviz piyasası, günlük 2.406 milyar dolar veya yüzde 36.0 ile İn-
giltere piyasası (Londra)’dır. İngiltere’yi 1.272 milyar dolar veya yüzde 19.5 ile ABD, 517 milyar dolar
veya yüzde 7.9 ile Singapur, 437 milyar dolar veya yüzde 6.7 ile Hong Kong izlemektedir. Japonya,
Fransa, İsviçre, Avustralya ve Almanya gibi ülke veya bölgeler de üst sıralarda yer almaktadır. Tablodan
anlaşılacağı üzere, Türkiye’deki günlük işlem hacmi 22 milyar dolar olarak kaydedilmiştir, bu miktar
toplam dünya piyasasının ancak yüzde 0.4’ü kadardır.
Döviz Spekülasyonu
Döviz piyasasındaki işlemlerin bir bölümü spe- Spekülasyon: Bir kimsenin kendi tah-
külasyon amacıyla yapılır. Spekülasyon, yalnızca minlerine dayanarak, fiyatında yükselme
dövizle ilgili bir faaliyet de değildir. Alım satım ko- beklediği ekonomik varlığı satın alması,
nusu olan ve fiyatlarında iniş çıkışlar görülen, kolay fiyatında düşme beklediği malı ise satması
taşınabilen ve bozulmadan saklanabilen tüm mallar ile kâr sağlamaya çalışması; bir tür “riske
veya mali varlıklar üzerinde spekülasyon yapılabilir. karşı oynayarak” kâr elde etme faaliyetidir.
Genel bir tanımlamayla spekülasyon, bir kimse-
nin kendi yaptığı tahminlere dayanarak, fiyatında
yükselme beklediği ekonomik varlığı satın alması, Bizim burada üzerinde duracağımız konu döviz
fiyatında düşme beklediklerini ise satması yoluyla spekülasyonudur. Dolayısıyla, herhangi bir yabancı
bir kâr sağlama faaliyetidir. Eğer tahminler doğru paranın değer kazanacağını tahmin eden speküla-
çıkarsa kâr elde edilir, tersi durumda ise bir zarar tör, ilerde satmak amacıyla o parayı bugünden sa-
vardır. tın alır. Eğer tahminleri gerçekleşir de ilgili döviz
190
7
Uluslararası Ticaret
gerçekten değer kazanırsa, bundan bir kazanç sağ- Spekülatörler, döviz kurlarındaki değişmelerin
lar. Eğer yanılırsa, yani satın aldığı dövizin değeri tahmin edilmesinde, ülkenin ödemeler bilançosu
düşerse bundan da bir zarara uğrar. Yabancı para- durumu, faiz ve enflasyon oranı, ihracattaki geliş-
larda değer düşüşü beklenen durumlarda ise spe- meler, dış borç ödemeleri, IMF gibi mali kuruluş-
külatörler buna ters bir davranış gösterirler. Yani, ların desteği, vs. gibi tüm etkenleri dikkate alırlar.
bugünden adı geçen dövizi satar ve beklerler. Yarın Başarı doğru tahmini yapabilmektedir.
dövizin fiyatı gerçekten düşmüşse, onu daha ucuza Döviz spekülasyonu ya anında teslim piyasasın-
satın almakla bir kâr elde etmiş olurlar. Yok, eğer da, ya da geleceğe yönelik piyasalarda yapılır. Anın-
fiyat düşmemiş, yükselmişse o takdirde bir zarar da teslim piyasasında spekülasyon, nakit yabancı
söz konusu olur. paraların alım satımı biçimindedir. Bunun için
Spekülasyonun ayırıcı özelliği ilerdeki fiyat eldeki nakit fonlarını bu işlemlere bağlamak gere-
değişmelerinin bugünden tam olarak bilinmeme- kir. Bazı amatör spekülatörler bunu deneyebilirler.
si, yani geleceğe ait bir belirsizliğin bulunmasıdır. Ama profesyonel spekülatörler, geleceğe yönelik pi-
Bu durumda herkes, tüm göstergeleri göz önüne yasalarda “oynamayı” tercih ederler. Çünkü bu yol
alarak tahminler yapar ve bu tahminlerine göre de daha pratik ve masrafsız olmaktadır. Bu konuda ise
alım veya satım faaliyetine girişir. Kuşkusuz, doğ- gelecek bölümlerde ayrıntılı bilgi verilecektir.
ru tahmin yapanlar kazanır, diğerleri hatalarının
cezasını uğradıkları zararla çekerler. Eğer gelecek,
bugünden tam olarak biliniyor olsa idi, herkes aynı
davranış içine gireceğinden bir spekülasyondan söz dikkat
Arbitraj ve spekülasyon birbirinden farklı işlem-
edilemezdi. Kısacası, risk yüklenmek spekülasyo-
lerdir. Arbitrajcı hiç risk üslenmezken, speküla-
nun temel özelliğidir.
törün tüm faaliyeti riskle oynamaktır.
Öğrenme Çıktısı
5 Döviz arbitraj ve spekülasyonu kavramlarını tanımlayabilme, aralarındaki farkları açıklayabilme
191
7
Döviz Piyasası Analizleri
Aşağıda önce bankalar aracılığıyla uluslararası Bu işlemler ilgili bankaların döviz pozisyonla-
ödeme işlemlerinin yapılış mekanizması üzerinde rını da etkiler. Eğer başka bir işlem yapılmadığını
durulacak, sonra da interbank piyasası hakkında varsayarsak, Türk bankasında bir eksik dolar pozis-
bilgi verilecektir. yonu, Amerikan bankasında da bir TL fazla pozis-
yonu doğacaktır. Başka bir deyişle, her iki banka
da bir açık dolar pozisyonu ile karşılaşacaktır. Ban-
Bankalar ve Uluslararası Ödeme kaların herhangi bir kur riski ile karşılaşmamaları
İşlemleri için bu açık pozisyonlarını denkleştirmeleri gerekir.
Uluslararası ödeme işlemleri döviz piyasasında Bunun yapılış mekanizması aşağıda açıklanacaktır.
faaliyet gösteren bankalar aracılığıyla yürütülür. Gü- Ancak belirtelim ki, eğer bankalar bu pozisyonla-
nümüzde bankaların aracılığından yararlanmadan rı piyasada denkleştiremezlerse, kurlarda değişme
sınırların ötesine fon gönderilmesi olağan değildir. kaçınılmaz olur; bu da değişmeleri önlemek üzere
Bazı büyük bankalar, özellikle dış ticaretin fi- merkez bankasının alıcı veya satıcı olarak piyasaya
nansmanı ve uluslararası mali işlemler konularında girmesini gerektirebilir. Bundan da ülkenin resmî
uzmanlaşmışlardır. Uluslararası ödeme konularında döviz rezervleri etkilenir.
faaliyet gösteren bankaların, yurt dışındaki işlerini
gördürebilmeleri için o ülkelerdeki belirli bankalarla
ilişki kurmaları zorunludur. Böylece iki ayrı ülkede
faaliyet gösteren ve karşılıklı olarak birbirlerinin iş-
dikkat
lerini yürütmek üzere aralarında anlaşma bulunan
bankalara muhabir banka adı verilir. Muhabir ban- Bankalar, dolar fonlarının uluslararası transfe-
ka bazen, çokuluslu bir bankanın yabancı ülkede fa- riyle ilgili olarak kısaca, CHIPS (Clearing Ho-
aliyet gösteren şubesi de olabilir. Ancak bu zorunlu use Interbank Payments System: Takas Kurumu
değildir, tamamen ayrı bankalar arasında da varılan Interbank Ödeme Sistemi) diye adlandırılan
anlaşma gereği muhabirlik ilişkisi kurulabilir. bir bilgisayar ağını kullanırlar. Dünyada dolar-
la ilgili interbank transferlerinin yüzde 90’nın-
dan fazla bir bölümü CHIPS kanalıyla gerçek-
Muhabir banka: İki ayrı ülkede faaliyet leştirilmektedir. CHIPS’in merkez ofisi New
gösteren ve karşılıklı olarak birbirlerinin York’tadır; 150’den fazla mevduat kuruluşu bu
işlerini yürütmek üzere aralarında anlaşma sisteme üyedir. Sterlin fonlarının transferi için
bulunan bankalara verilen isim de 1984’te CHAPS (Clearing House Automa-
ted Payments System: Takas Kurumu Otomatik
Ödeme Sistemi) diye bilinen benzer bir sistem
Muhabir bankalar, birbirleri üzerinde ve o ya- kurulmuştur.
bancı ülkelerin ulusal paraları cinsinden her an
kullanılabilecek alacak hesapları bulundururlar.
Karşı banka adına bir ödeme yapılırken onun hesa-
bı borçlandırılır, bir gelir tahsili durumunda da bu Perakende ve İnterbank Döviz
hesap alacaklandırılır. İşlemleri (İkinci Düzey Başlık)
Yukarıda da değinildiği gibi, bankalarla (ve döviz
TÜRKİYE ABD
ticareti yapan banka dışı mali kurumlar) müşteriler
arasındaki işlemler perakende döviz piyasasını oluş-
Mal
İthalatçı İhracatçı turur. Döviz piyasasının ikinci ve görünmeyen yönü
ise döviz pozisyonlarını denkleştirmek için bankaların
Ödeme Ödeme kendi aralarında yaptıkları işlemlerden oluşur. Buna
(TL) ($) da bankalararası döviz piyasası veya döviz interbankı
Türkiye Ödeme emri Amerika
adı verilir. Döviz piyasasının en büyük bölümünün,
Bankası Bankası interbank piyasasından oluştuğunu göz önüne alarak,
döviz piyasasının görünmez yönünü oluşturan bu
Şekil 7.1 Uluslararası Ödeme İşlemlerinin Yapılış Mekanizması ikinci tür piyasa üzerinde biraz daha duralım.
192
7
Uluslararası Ticaret
Döviz işlemlerinde bankanın karşılaşacağı risk, paranın kurundaki düşüşten zarara uğrayacaktır.
beklenmedik kur değişimlerinden ortaya çıkar. Eksik pozisyon durumunda yine bir risk söz ko-
Örneğin; kurlardaki bir düşme, bankanın elindeki nusudur; çünkü elinde yeterinden az döviz ya da
döviz rezervlerinin değerini azaltarak bankayı kay- aynı şey demek olan gereğinden fazla ulusal para
ba uğratır. Bunun gibi, kurlardaki bir yükselme de bulunmaktadır. Bu dövizi satın alıp yerine koydu-
bankanın döviz borçlarının ulusal para karşılığını ğu sırada eğer döviz kuru yükselmiş bulunuyorsa,
artırarak yine bir kayıp doğurur. Şimdi, bu genel bir zarara uğraması kesindir.
açıklamalar çerçevesinde bankanın karşılaşabileceği Bankalar açık pozisyonlarını denkleştirmek
çeşitli olasılıkları ve bunlara karşı alınabilecek ön- üzere interbank piyasasına başvurabilirler. Aşağıda
lemleri gözden geçirelim. bu konunun ayrıntıları üzerinde durulacaktır.
Eğer belirli süre içerisinde bankanın yabancı bir
para (diyelim ki dolar) üzerinden, müşterilerinden
satın aldığı miktar ile onlara yaptığı satışlar (veya
alım ve satım yükümlülükleri) birbirine eşitse, ban- Açık pozisyonu denkleştirme: Bankala-
kanın söz konusu döviz üzerindeki pozisyonunda rın uyguladıkları risk yönetimi politikası
bir değişme olmaz; dolayısıyla bir döviz riski ile çerçevesinde fazla veya eksik pozisyonla-
de karşılaşılmaz. Oysa eğer satın alınan (veya satın rını kapatıcı yöndeki faaliyetlerine denir.
alma yükümlülüğü altına girilen) döviz miktarı sa-
tış (veya üstlenilen satış yükümlülüğü) tutarından
fazla ise o takdirde döviz rezervlerinde bir artışla
karşılaşılır. Bu duruma, bankanın ilgili yabancı
dikkat
para üzerinde fazla (uzun) pozisyon alması denir Firmalar vadeli işlem yapmakla riski bankaya
veya bunun tersi olabilir, yani banka aynı para üze- devretmiş, kendilerini riskten korumuş olurlar.
rinden satın aldığından daha fazla döviz satışında Fakat bankalar da yüklendikleri bu riskten ken-
bulunmuştur. Buna da eksik (kısa) pozisyon adı dilerini korumak üzere risk yönetimi işlemleri
verilir. yapmak zorundadırlar.
193
7
Döviz Piyasası Analizleri
Eğer birinci yola gidilirse, dealer piyasada faali- leri hakkında oldukça sağlıklı tahminlerde buluna-
yet gösteren çok sayıdaki bankadan bazılarını arar bilirler. Nitekim aracılık faaliyetini yürütürken bu
ve karşı tarafın fiyat teklifini uygun bulursa onunla eğilimlere göre döviz kurlarının belirlenmesinde
doğrudan anlaşma yapar. Bir dealer, öbürüne alıcı önemli derecede etkili olurlar. Fakat brokerlerin
veya satıcı olduğunu belirtmeden onun fiyatını bil- hizmetleri oldukça pahalıdır. O bakımdan bazı bü-
dirmesini ister. O da alış ve satış fiyatlarını belirtir. yük bankaların dealerler’ları, daha önce de belir-
Karşı tarafın fiyat teklifini alınca, arayıcının yalnız tildiği gibi, bazen brokerlere başvurmaktansa, ilgili
bir dakika kadar bir düşünme süresi vardır. Verece- bankayı doğrudan kendileri arayıp bulmayı tercih
ği karar bağlayıcı olacaktır. O bakımdan hata yap- ederler.
maması gerekir. İster doğrudan ister brokerler aracılığıyla olsun,
Doğrudan bir karşı taraf arayıp bulma yönte- bankalar arasında yapılan döviz işlemleri döviz in-
minin, broker komisyonlarından tasarruf etme gibi terbankı kapsamına girer. Hacimlerinin büyük ol-
bir avantajı vardır. ması dolayısıyla interbank işlemlerine uygulanan
İkinci seçenekte ise işlem yapacağı karşı banka- döviz kurları perakende piyasada geçerli olanlardan
yı kendisi arayıp bulmak yerine, bu işi bir brokere daha düşüktür. Bankalar, interbank kurlarına belir-
havale eder. Brokerler, daha önce de belirtildiği gibi li bir marj ekleyerek müşterilerine uygulayacakları
bankalar arasında aracılık görevi yaparlar. Belli bir kurları oluştururlar.
dövizi satın almak isteyen bankaya satıcı durumda Belirtmek gerekir ki, bankalar perakende pi-
olan bir banka, satmak isteyene de alıcı bulurlar. yasadaki müşterilerinden gelecek her siparişi kar-
Bu hizmet karşılığında her iki taraftan da bir ko- şılamak için interbank piyasasına girmeleri de
misyon alınır. gerekli değildir. Doğal olarak bu konuda belirli
Şurasını belirtmekte yarar vardır ki, banka- bir esneklik içinde hareket ederler. Pozisyonların-
lar ister alıcı, ister satıcı olarak piyasaya girsinler, daki eksilme veya artma ancak kendilerince kabul
kimliklerinin bilinmesini arzu etmezler. Çünkü bu edilemez bir sınıra ulaştıktan sonra bunu denk-
hem kendileri, hem de piyasa için olumsuz sonuç- leştirmek isterler. Diğer bir deyişle, bankalar da
lar doğurabilir. Örneğin, bir büyük bankanın piya- uygulamada belirli ölçülerde bir eksik veya fazla
saya alıcı olarak girmesi, piyasada döviz talebinin pozisyon almaktadırlar.
arttığına bir işaret sayılabilir ve satıcı derhâl fiyatı İnterbank Piyasasında Elektronik İşlemlere Da-
yükseltebilir. Aynı şekilde, büyük bir bankanın dö- yalı Sistemler: 1980’lerden sonra interbank piya-
viz satmak istemesi de piyasada kurları düşürücü sasında doğrudan bir karşı taraf bulma alanında
etki yapabilir. Küçük bankalar ise ticari kapasitele- büyük ilerlemeler sağlandı. Daha önce de değindi-
rinin sınırlılığının anlaşılmasını istemediklerinden, ğimiz gibi, “otomatik alım ve satım sistemleri” adı
kimliklerini işlemler son aşamaya gelinceye kadar verilen yeni uygulamalar ortaya çıktı. Bunlar dün-
gizli tutmayı tercih ederler. yanın dört bir yanına dağılmış bankaların dealerleri
Şimdi, tekrar broker kanalıyla dolar satın almak arasında işlem fiyatları, işlem miktarları ve öteki pi-
isteyen banka örneğine dönelim. Banka brokere, yasa bilgileri konusunda dolaysız iletişim kurma ve
satın almak istediği dövizin miktarını ve ödeyebi- otomatik işlem yapma olanağı sağlarlar. Elektronik
leceği fiyatın üst sınırını bildirir. Broker da eğer sistemlerin en tanınmış olanlarından birisi ABD’de
hâlen elinde böyle bir teklif varsa onu ilgili bankaya 1992’de faaliyete geçen Reuters’tir. Ertesi yıl onu
bildirir. Yoksa alıcının kimliğini belirtmeden çeşitli MINEX adlı sistemin oluşturulması izledi. Japon
bankalara başvurup onlardan dolar satış teklifleri bankaları ile Dow Jones’a hizmet sunmak için de
alır. Bunların içinde en uygun olanını döviz talep Telerate ve Electronic Brokering Services kuruldu.
eden bankaya bildirir. Teklif kabul edildikten son-
ra alıcı ve satıcı arasında doğrudan ilişki kurulur.
O aşamaya kadar bankalar birbirlerinin kimlikleri Elektronik sistemde denkleştirme: Re-
hakkında bilgi sahibi olmazlar. uters gibi bilgisayar sistemine üye olan
bankaların teklif ve taleplerini anonim
Brokerler, yürüttükleri aracılık faaliyetleri dola-
biçimde bilgisayara girmeleri ile işlemlerin
yısıyla döviz piyasasındaki gelişmelerle iç içedirler.
aracısız gerçekleştirilmesi.
O bakımdan piyasanın gidişi ve olası kur değişme-
194
7
Uluslararası Ticaret
Reuters (ve diğerleri), sisteme üye olarak katılan piyasasındaki geleneksel brokerlik faaliyetlerinde
bankaların ve öteki mali kurumların yayınlanmak de bir yavaşlama gözlenmektedir. Ancak otomatik
üzere alış ve satış fiyatlarını ekrana canlı olarak gir- interbank işlemleri yine de sisteme girmeyi kabul
melerine olanak sağlar. Fiyat kotasyonları ekranda eden bir grup banka arasında gerçekleştirilmekte-
anonim (isimsiz) biçiminde gözükür. Bankaların dir. Sistemin dışındaki bankalarla geleneksel uygu-
girdiği bu fiyat öneri ve talepleri örtüşünce, işlem lamaları sürdürme zorunluluğu vardır.
gerçekleştirilir. Sistem, ayrıca tarafların hesapla- Bunlardan ayrı olarak interbank piyasasında
rında yeterli bir kredinin bulunup bulunmadığını ödeşme ve denkleştirme amacıyla da çeşitli sistem-
denetler ve gerekli onayın alınmasından sonra da ler oluşturulmuştur. Daha önce sözü edilen CHIPS
hesaplarda denkleştirme işlemlerini yapar. bunlardan birisidir. Bankalar arasında yapılan sa-
Böylece, geleneksel telefona dayalı doğrudan yıları on binlerle ifade edilen işlemlerin geleneksel
arama yöntemine göre işlemler, çok daha hız- olarak iki taraflı biçimde denkleştirilmesi büyük
lı biçimde gerçekleşebilir, bu da zaman uzadıkça maliyetlere yol açar. Bunların çok yanlı biçimde
kaçırılabilecek olan uygun fiyat fırsatlarından ya- denkleştirilmesi için kurulan sistemler ise hem ma-
rarlanma olanağı sağlar. Otomatik işlem sistemleri- liyetleri düşürmüş, hem de likidite risklerini önem-
nin yaygınlaşmaya başlaması ile birlikte interbank li ölçüde azaltmıştır.
Öğrenme Çıktısı
6 Döviz interbankını ve perakende döviz piyasasını açıklayabilme
195
7
Döviz Piyasası Analizleri
196
7
Uluslararası Ticaret
Döviz, gelişmiş ve az gelişmiş çoğu ülkeler için ih- parayı yabancı paralara dönüştürme izni verilmez-
tiyaç duyulan kaynakların başında gelir. Dolayısıyla ken, bu hak yabancılara sağlanmaktaydı. Böylece
mevcut döviz rezervlerini ekonomik kullanmak için yabancılar, sözgelişi ülkede mal ihracatı veya başka
zaman zaman döviz işlemleri üzerine şu veya bu şekil- bir yolla ulusal para cinsinden bir alacak hakkı elde
de kısıtlamalar konulur. Örneğin; mal akımları ser- ettiklerinde, bu fonları dövize çevirterek yurtdışına
best bırakılırken, dışarıya sermaye ihracı yasaklanır çıkarabiliyorlardı. Bu olanak sağlanmadığı takdirde
veya belirli miktarla sınırlandırılır, ya da yurtdışına yabancıların ülkede sahip oldukları parasal fonlar
çıkışlarda belirli miktarın üzerinde döviz satın alımı- bir tür “donmuş alacak” durumuna gelmiş olacaktı.
na izin verilmez, vs. Bütün bu ve benzeri durumlarda Batı Avrupa ülkeleri 1958’de tam konvertibiliteye
ulusal paranın konvertibilitesi de konulan kısıtlama- geçmeden önce ilk adım olarak böyle bir “yabancı
lar ölçüsünde zayıflatılmış olur. Teorideki tam kon- konvertibilitesi” uygulamışlardı.
vertibiliteye karşılık, uygulamada karşımıza daha çok Günümüzde Rusya ve öteki bazı yeni bağımsız
sınırlı konvertibilite durumları çıkmaktadır. cumhuriyetler ulusal paralarına konvertibilite sağ-
Döviz kontrolü uygulayan bir ülkenin parası- lamaya çalışmaktadırlar. Ancak, yukarıda da belirt-
na konvertibilite tanıması, genellikle bazı sınırlı tiğimiz gibi, konvertibilitenin ön koşulu, sağlam
konvertibilite aşamalarından sonra gerçekleştirilir. bir ekonomiye sahip olmaktır. Bu ülkeler hâlen
Bununla ilgili bir uygulama, geçmişte Batı Avrupa özelleştirme ve serbest piyasa ekonomisine geçişin
ülkelerinde görülen yabancı konvertibilitesi duru- karışıklıklarını yaşamaktadırlar. Ayrıca enflasyon
mudur. Burada ülke sakinlerine, ellerindeki ulusal oranları oldukça yüksek boyutlardadır.
Öğrenme Çıktısı
7 Ulusal paranın konvertibilitesini açıklayabilme
197
7
Döviz Piyasası Analizleri
aracı kurumlar daha çok belirli kentlerde yoğunlaş- salarda anında veya vadeli olarak alınıp satılan dö-
mış olabilirler ancak işlemler, müşterilerle bankalar vizler borsalarda olduğu gibi standart sözleşmelere
veya bankaların kendi aralarında serbest piyasa ku- bağlı değildir. Alınıp satılan dövizler, para cinsi,
ralları içinde yürütülür. miktarı ve vadesi (vadeli işlemler için) bakımından
Piyasanın merkezileşmiş veya dağınık bir yapıda tamamen müşterinin isteğine bağlıdır.
olması, fiyatın ilgililerce öğrenilebilmesi bakımın- e. Döviz piyasaları küresel nitelikteki piya-
dan önemlidir. Merkezî piyasada fiyatı öğrenmek salardır: Yukarıda belirtildiği gibi, döviz ticaretiyle
kolaydır. Örneğin, menkul kıymetler borsasında uğraşan kurumlar daha çok büyük mali merkezler-
gerçekleştirilen işlemlerin fiyatları anında ışıklı bir de ve özellikle menkul kıymetler borsalarına yakın
tabela ile gösterilir ve bunlar aynı zamanda elektro- yerlerde toplanmışlardır. Ancak bu, döviz piyasa-
nik olarak (örneğin Reuters kanalıyla) tüm dünyaya larının söz konusu ulusal piyasalarla sınırlı olduğu
duyurulur. Bu tür piyasalarda, piyasa demokrasisi- anlamına gelmez. Dünyanın neresinde bulunur-
nin en iyi biçimde yerine getirileceği düşünülebilir. larsa bulunsunlar, döviz işlemi yapan bankalar ve
(Piyasa demokrasisi ile genellikle anonim emirlerin öteki mali kurumların dealer veya brokerları tele-
en uygun fiyatlardan yerine getirilmesi kastedilir). fon, faks, teleks ve internet ağlarıyla birbirlerine
Coğrafi bakımdan dağınık bir piyasada ise en bağlanmış durumdadırlar. Dolayısıyla herhangi bir
uygun döviz kurunu keşfedebilmek kolay değil- ulusal piyasada ortaya çıkan gelişmeden tüm diğer
dir. Tüm dünya piyasalarında döviz ticareti yapan merkezler anında haberdar olurlar.
banka veya mali kurum sayısı bir tahmine göre Gelişmelerin anında yayılması ve arbitraj ola-
(Uluslararası Denkleştirme Bankası-BIS) 10.000
naklarının varlığı, çapraz kurlarda ortaya çıkabile-
dolayındadır. Bunların çalışma saatleri arasında da
cek bir sapmanın hızla düzeltilmesine yol açar. O
farklılıklar vardır. Bir işlemci, bu kadar çok sayı-
bakımdan aralarındaki coğrafi uzaklığa karşın, tüm
daki karşı taraf arasında en uygun fiyatın nerede
ulusal piyasalardaki kurlar uyum içinde bulunurlar.
olduğunu nasıl bulabilsin?
Bu özellikleri dolayısıyla, döviz piyasalarının evren-
Gerçi bu bankaların, her birindeki kur kotasyon- selleşmiş piyasalar oldukları söylenebilir.
larının elektronik ekranlarda yayımlandığı düşünü-
lebilir. Ama ekranlarda yer alan bu fiyatlar yalnızca f. Yeryüzünde döviz piyasası hiç kapanmayan
gösterge olarak kullanılma veya bilgi verme amacına bir piyasa durumundadır: Kıtalar arasındaki saat
hizmet eder; gerçek işlemler bu fiyatlardan yapılır farkları nedeniyle, 24 saat içerisinde dünyadaki
veya yapılmaz. İşlemler yapıldığında da bunların döviz piyasalarından hiç değilse birisi açıktır. Ör-
kayıtlarının tutulup bir araya getirilmesi ve duyurul- neğin ABD’nin batısında San Francisco’da çalışma
ması söz konusu değildir. Özetle, piyasa dağınıklığı günü sona erince, Uzak Doğu piyasaları (Tokyo,
dolayısıyla aynı dövizlerin piyasada az çok farklı fi- Hong Kong, Singapur) iş gününe yeni başlar. Bu
yatlarının kaydedilmiş olmasına rastlanabilir. piyasaların kapanmasında ise Orta Doğu piyasaları
iki saat öncesinden açılmış olup, Avrupa piyasala-
c. Piyasa yapımcılığı: Daha önce de belirtildiği
gibi, döviz piyasasında faaliyet gösteren bazı büyük rı güne yeni başlamaktadır. Londra ile New York
bankalar çoğunlukla piyasa yapımcısı durumunda- arasında üç buçuk saat gibi kısa bir ortak çalışma
dır. Bu bankalar döviz ticareti için belirli fon bütçe- süresi vardır; bu süre içinde iki piyasada da iş hacmi
leri ayırmışlardır. Bunlar beklentileri doğrultusunda aşırı boyutlara ulaşır.
belirli dövizleri alıp satarak pozisyon oluştururlar. Döviz piyasasının 24 saat boyunca hiç kapan-
Ancak bunu yaparken de bir risk üstlenirler. Dolayı- mamasının önemi şuradadır ki; günün her saatinde
sıyla belirli paralar üzerinden pozisyon oluştururken dünya etrafındaki bankalar arasında döviz ticareti
stoklarını hangi sınırlar içinde tutacakları önemlidir. yapılabilir. Ayrıca diğer piyasalar kapalıyken, açık
Banka politikasına göre güvenli kabul edilen sınırla- olan yerel piyasada ortaya çıkan bir gelişme, tüm
rın dışına çıkılması, aşırı risk alma demek olduğun- öteki piyasaları da etkiler. Dolayısıyla dealerlar sa-
dan sonuçta banka iflasa kadar sürüklenebilir. bah işe başladıklarında, akşamki kapanış kurundan
d. Müşterinin ihtiyaçlarına göre sözleşme çok farklı bir kurla karşılaşmış olabilirler. Diğer bir
yapılabilmesi: Döviz piyasaları menkul kıymet deyişle döviz kurlarının günün 24 saati boyunca
borsaları gibi örgütlenmemiş piyasalardır. Bu piya- her an değişme olasılığı vardır.
198
7
Uluslararası Ticaret
dikkat
Döviz piyasalarının küresel özelliği dolayısıyla bir piyasada sabah işlemler başladığında geçerli olan kur,
akşamki kurdan farklı olabilir. Çünkü orada gece iken açık olan piyasalardaki gelişmeler tüm dünya piya-
salarındaki kurları değiştirmiş olabilir.
g. Döviz piyasaları tam rekabet piyasalarına oldukça yakın piyasalardır: Eğer piyasalara hükûmet
müdahalelerinin minimum düzeylerde olduğu varsayılırsa, döviz piyasaları tam rekabet piyasalarının ko-
şullarına büyük ölçüde uygunluk gösterirler. Örneğin; alıcı ve satıcılar çok sayıdadır (her bir işlemci piyasa
hacminin önemsiz bir payını karşılar), piyasaya giriş ve çıkışlar serbesttir; döviz homojen (nitelik farkları
bulunmayan) bir ekonomik varlıktır. Ayrıca tüm işlemciler her an piyasa koşulları hakkında oldukça iyi
bir bilgiye sahiptirler. Tam rekabet piyasalarının temel özelliği ilgili ekonomik varlığın, bütün piyasalarda
tek bir fiyatının oluşması ve gerek alıcılar gerek satıcılar açısından bu fiyatın veri olmasıdır. Hükûmetlerin
piyasalara müdahalede bulunmadıkları durumlarda, döviz piyasaları büyük ölçüde bu koşullara yaklaşır.
Öğrenme Çıktısı
8 Döviz piyasasının diğer piyasalardan farkını açıklayabilme
199
7
Döviz Piyasası Analizleri
Öğrenme Çıktısı
9 Döviz piyasasının temel fonksiyonlarını açıklayabilme
200
7
Uluslararası Ticaret
Döviz piyasalarındaki
1 işlemleri ve amaçlarını
açıklayabilme
1 Döviz piyasaları bir ulusal paranın başka bir paraya dönüştürülmesine olanak veren kurumsal yapılardır.
Bu piyasada döviz arz ve talep edenlerle, aracı durumdaki bankalar ve banka dışı mali kurumlar yer alır. Bu
piyasada bankalar, ithalatçı ve ihracatçı gibi işlemciler, arbitrajcı ve spekülatörler, merkez bankaları, döviz
brokerleri ve enflasyondan korunmak isteyen küçük tasarrufçular alıcı ve satıcı olarak işlem yaparlar.
2 Döviz piyasasında yapılan işlemler anında teslim, vadeli teslim ve swap işlemleri biçiminde olabilir.
Döviz piyasasında
3 kurların nasıl oluştuğunu
değerlendirebilme
3 Döviz kurunu bir ulusal para ile yabancı para arasındaki değişim oranı biçiminde de tanımlayabiliriz.
Eğer her haber, bilgi, olay veya gelişme piyasaya tam olarak yansıyorsa döviz piyasaları etkin piyasalardır. Bu
piyasaların etkinliği konusunda tam bir görüş birliği bulunmamaktadır. Döviz kurunun bir birim yabancı
para karşılığı olan ulusal para miktarı biçiminde tanımlanmasına dolaysız kotasyon (yazılım), bir birim
ulusal para biriminin karşılığı olan yabancı para miktarı biçiminde tanımlanması da dolaylı kotasyon diye
adlandırılır.
4 Kur marjını etkileyen faktörler; piyasada işlem döviz piyasalarında hızlı bir istikrarsızlık (kurlarda aşırı
yükseliş veya düşüşler) yaşandığı dönemler, efektif kurlarda marjın dövize göre daha geniş olması, banka-
nın kasasında bulundurulan nakit dövizlerin hiçbir faiz geliri sağlamaması, döviz piyasalarının dağınıklığı
şeklinde sıralanabilir.
201
7
Döviz Piyasası Analizleri
5 Bir ekonomik varlığın aynı andaki fiyat farklılığından yararlanmak için birbirine bağlı olarak yapılan alım-
satım (veya tersine, satım-alım) işlemlerine arbitraj adı verilir. Arbitraj, iki ayrı piyasadaki fiyat farklılığından
kaynaklanmış olabileceği gibi, çapraz kurla dolaysız kur arasındaki farktan da kaynaklanmış olabilir. Çapraz kur
arbitrajına üç uçlu arbitraj veya üçgen arbitraj da denebilir.
İki ulusal para arasında doğrudan işlem yapılmadığı durumlarda bu paralar arasındaki değişim oranı üçüncü
bir ortak para yoluyla belirlenebilir. Şöyle ki, eldeki para önce ortak para birimine, daha sonra da asıl istenen
yabancı paraya dönüştürülür.
Spekülasyon riske karşı pozisyon alarak kâr sağlama faaliyetidir. Yaptığı tahminler sonucu bir yabancı paranın
değerinin yükseleceğini tahmin eden spekülatör, o parayı bugünden veya gelecekte teslim kaydıyla satın alır; ya-
rın sattığında ise eğer o gün kur beklediği biçimde yükselmişse kâr eder, aksi durumda zarara uğrar. Değerinde
düşme beklenen para durumunda ise spekülatörün davranışı buna ters olur.
Perakende ve Toptan
(Interbank) Döviz Piyasaları
6 Bankalarla (ve döviz ticareti yapan banka dışı mali kurumlar) müşteriler arasındaki işlemler perakende döviz
piyasasını oluşturur. Döviz piyasasının ikinci ve görünmeyen yönü ise döviz pozisyonlarını denkleştirmek için
bankaların kendi aralarında yaptıkları işlemlerden oluşur. Buna da bankalararası döviz piyasası veya döviz in-
terbankı adı verilir.
202
7
Uluslararası Ticaret
7 Konvertibilite, bir ülke ulusal parasının, döviz piyasasında serbestçe öteki ülke paralarına dönüştürülebilme
özelliğine sahip olmasını ifade eder. Konvertibilitenin ilk koşulu, ülkede yasalara göre serbest bir döviz piyasası-
nın varlığıdır. Bu piyasada bankalar ve öteki aracı kurum ve kuruluşlar, dileyen herkese ve diledikleri miktarda
döviz satarlar veya bunların arz edecekleri dövizleri satın alırlar. Böylece ulusal paranın yabancı paralara dö-
nüştürülmesi, dövizlerin ithal ve ihracı tamamen serbesttir. Konvertibilite, uluslararası ödeme ve denkleştirme
işlemlerini bürokrasiden kurtarması, dış ticareti ve dış mali ilişkileri geliştirmesi ve dünya ekonomisinin kar-
şılaştırmalı üstünlük modeline uygun biçimde gelişmesine katkıda bulunması gibi yönlerden önemli yararlar
sağlamaktadır.
8 Döviz piyasalarının öbür mal, hizmet ve mali varlık piyasalarından bazı farklılıkları vardır. Bunlar özetle şöyle
belirtilebilir: Alıcı ve satıcılar arasında doğrudan ilişki yoktur, borsa biçiminde örgütlenmiş piyasalar değildir,
sözleşmeler standart değildir, evrensel niteliktedir, gün boyu hiç kapanmaz, tam rekabete en yakın piyasalardan
birisidir. Bunların ayrıntıları metinden izlenebilir.
9 Döviz piyasasının temel fonksiyonu satın alma gücünün bir ülkeden (veya bir ulusal paradan) başka bir
ülkeye aktarılmasını sağlamaktır. Diğer bir işlevi, dış ticaret işleminin yapılışı sırasında alıcıya ve satıcıya kredi
sağlamaktır. Diğer bir görevi de kur değişmesi riskine karşı tarafları korumaktır.
203
7
Döviz Piyasası Analizleri
5 Anında piyasada önce bir döviz alış işlemi 10 Döviz piyasasının temel görevi aşağıdakiler-
sonra da bununla bağlantılı olarak 90 gün vadeli den hangisidir?
bir döviz satış sözleşmesi yapılması aşağıdaki işlem- A. Merkez bankasına kredi vermek
lerden hangisini ifade eder?
B. Hazineye kredi vermek
A. Arbitraj B. Spekülasyon C. Swap C. Küçük tasarrufçuyu korumak
D. Spot E. Efektif D. Çokuluslu şirketlere yatırım kredisi vermek
E. Satın alma gücü transferi yapmak
6 Döviz arbitrajını, döviz spekülasyonundan ayı-
ran en önemli özellik aşağıdakilerden hangisidir?
A. Esnek olması B. Belirsiz olması
C. Siyasi amaç taşıması D. Risksiz olması
E. Kâr amacı taşımaması
204
7
Uluslararası Ticaret
1. D Yanıtınız yanlış ise “Döviz” konusunu yeni- 6. D Yanıtınız yanlış ise “Döviz Spekülasyonu”
den gözden geçiriniz. konusunu yeniden gözden geçiriniz.
3. D Yanıtınız yanlış ise “Döviz Kuru” konusunu 8. A Yanıtınız yanlış ise “Ulusal Paranın Konverti-
yeniden gözden geçiriniz. bilites” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
Araştır Yanıt
7 Anahtarı
Döviz kurları ya, 1 birim yabancı paranın değiştirildiği ulusal para miktarı
olarak (dolaysız kotasyon) ya da 1 birim ulusal paranın değiştirildiği yabancı
Araştır 2 para miktarı (dolaylı kotasyon) biçiminde tanımlanır. Alış ve satış kuru ara-
sındaki farka marj adı verilir. İşlemin nakit yabancı para veya banka havalesi
biçiminde olması, iki para arasındaki alım satım işlemlerinin düşük veya yük-
sek olması, işlemlerin hacmi, vs. kur marjını etkileyebilir.
205
7
Döviz Piyasası Analizleri
Araştır Yanıt
7 Anahtarı
Arbitraj, bir mal veya mali varlığın aynı andaki fiyat farklılığından yararlan-
mak üzere yapılan eşanlı alım-satım (veya satım-alım) faaliyetidir. İki işlem
Araştır 3 aynı ilişi veya kurumla tek işlem biçiminde yapıldığı için işlemin yapılışı sı-
rasında kur değişime riski yoktur. Dolayısıyla arbitraj tamamıyla risksiz bir
işlemdir. Kur farklılıkları aynı anda farklı piyasalarda (yer arbitrajı) veya do-
laysız kurlarla çapraz kurlar arasındaki bir farklılık biçiminde (üç uçlu arbit-
raj) ortaya çıkmış olabilir. Arbitrajın ekonomik yönden en önemli işlevi, fiyat
farklılıklarını ortadan kaldırması ve tüm piyasalarda aynı fiyatın geçerli olma-
sını sağlamasıdır. Buna tek Fiyat Kanunu adı verilir. Spekülasyon ise bir risk
üstlenerek kâr sağlama faaliyetidir. Eğer spekülatör bir dövizin kurunun yük-
seleceğini tahmin ederse onu satın alır, eğer ileride kur gerçekten yükselirse bir
kazanç sağlar, aksi hâlde zarar eder. Kurda düşme bekleyen spekülatör de buna
ters bir davranış gösterir, ileride daha düşük kurdan alıp yerine koyacağını
tahmin ederek o dövizi bugünden satmaya başlar.
Döviz alacağından çok döviz borcu altına giren bir banka o döviz üzerinden
eksik (kısa) pozisyon almış olur. Tersi durumda ise bir fazla (uzun) pozisyon
Araştır 4 söz konusudur. Eksik pozisyon durumunda kurda öngörülmeyen bir artış,
fazla pozisyon durumunda da öngörülmeyen bir yükselme, pozisyonunu
denkleştirme sırasında bankayı büyük zararlara sokabilir.
Döviz piyasaları bir ulusal paraya bağlı satınalma gücünü başka bir ulusal pa-
raya (veya başka bir ülkeye) transfer etme gereğinden doğmuştur. Ancak piya-
Araştır 7 saların kredi sağlama ve riskten koruma gibi başka görevleri de vardır. Döviz
piyasaları örgütlü olmayan piyasalardır. Borsaların tersine, bu tür piyasalar
belirli bir yerde kurulu olmayıp çok dağınık durumdadır. Ayrıca, borsadaki
gibi belirli çalışma ilkeleri de bulunmamaktadır.
206
7
Uluslararası Ticaret
Kaynakça
Aliber, R. Z. (1987). The International Money Game. Madura, J. (1989). International Financial
New York: Basic Books. Management, St Paul:West Publishing.
Dornbusch, R. (1980). Exchange Rate Economics: Rivera-Batiz, F. L. ve Rivera-Batiz, L. (1989).
Where Do We Stand? Brookings Paper on International Finance and Open Economy
Economic Activity. Macroeconomics, Macmillan.
Einzigp. (1967). The Dynamic Theory of Forward Salvatore, D. (2007). International Economics, New
Exchange. London: Macmillan. York: John Wiley.
Federal Reserve Bank of Chicago, (1987). Readings in Seyidoğlu, H. (2015). Uluslararası İktisat: Teori,
International Finance (3rd ed) Politika ve Uygulama. İstanbul: Güzem Can
Yayınları.
Frenkel, J. F. ve Mussa, M.L. (1980). The Efficiency
of the Foreign Exchange Market and Measures of Seyidoğlu, H. (2020). Uluslararası İktisat: Teori,
Turbulence, American Economic Review. Politika ve Uygulama. (22. Baskı). İstanbul:
Güzem Can Yayınları
Husted, S. ve Melvin, M.(1990). International
Economics. Harper and Row.. Steven, H. ve Melvin, M. (2007). International
Economics. Boston: Pearson.
Levi, M. D. (1990). International Finance, McGraw-
Hill. Tomas, A. P. (2004). ). International Economics. New
York: McGraw-Hill.
Krugman, P. R. ve Obsfeld, M. (2006). International
Economics, Theory and Policy, Addison-Wesley.
207
Bölüm 8
Uluslararası Para Sistemi
1 2
2 Arz yanlı ekonomi politikasını tanımlarını tanımlayabilme
açıklayabilme 5 IMF kotalarının önemini açıklayabilme
3 Parasal birliğin temel özelliklerini 6 IMF kredisinin temel mekanizmalarını
belirleyebilme açıklayabilme
3
Uluslararası Para Sistemi ve IMF’nin Yeni
Düzenlemeleri
7 Uluslararası para sistemini ve IMF’nin yeni
düzenlemelerini özetleyebilme
Anahtar Sözcükler: • Altın Para Standardı • Bretton Woods Sistemi • Ayarlanabilir Sabit Kur Sistemi
• Arz Yanlı Ekonomi Politikası • Maastricht Anlaşması • Maastricht Kriterleri
• Özel Çekme Hakları (SDR) Jamaika Anlaşması • Mali Krizler Dünya Bankası
208
8
Uluslararası Ticaret
209
8
Uluslararası Para Sistemi
210
8
Uluslararası Ticaret
temel ekonomik ve sosyal koşullar ortada yoktu. Amerika’da gelişen bu olaylara diğer ülkelerin
Devlet müdahaleciliğinin giderek arttığı XX. yüz- gösterdikleri ilk tepki, altın standardından ayrılmak
yılın ekonomik ve sosyal dünyası, XIX. yüzyılın ve dış alımlar üzerine kısıtlamalar koymak biçimin-
liberal ekonomisinden çok farklı idi. Artık ulusla- de olmuştur. Bu dönemde, millî gelir ve çalışma
rarası ticaret ve ödemelerde sınırsız bir serbestî söz düzeyindeki düşmeyi önlemek için tarifeler ve öte-
konusu değildi. ki ticaret engelleri sık sık kullanılan araçlar duru-
muna gelmişti. Bireyselci bir yaklaşımla millî gelir
ve istihdam düzeyinin, dış ticaret kısıtlamaları gibi
İkinci altın standardı dönemi: Birin-
araçlarla korunmaya çalışılmasına komşuyu zara-
ci Dünya Savaşı sırasında altın standardı
ra sokma politikası (beggar-thy-neighbor policy)
uygulamasını durduran ülkelerin savaştan
adı verilir. Bütün bu uygulamalar dünya üretim ve
sonra yeniden altın standardı uygulaması-
ticaret hacminin eşine rastlanmadık şekilde düşme-
na giriştikleri 1920’li yıllar.
sine neden olmuştur. Öyle ki 1932 ortalarında sa-
nayi mallarının dünya üretim ve ticareti, 1929 yılı
başlarına göre üçte bir oranında gerilemişti.
211
8
Uluslararası Para Sistemi
212
8
Uluslararası Ticaret
ğerlenen bir ülke devalüasyon yapıyor ancak tica- kurulacak sistemin altın standardının özelliklerini
ret ortakları da bundan zarar görmemek için karşı taşımasını ve bunun için de bir sabit kur sistemi-
devalüasyonlara başvuruyorlardı. Altın Blokuna nin kurulmasını savunuyordu. Ayrıca, sistemin
bağlı ülkeler de sabit kurlardan doğan dış açıklarını 1920’lerdekine benzer biçimde enflasyonist olma-
önlemek için, gümrük tarifelerini yükseltmekte ve ması için, dış denkleşme zorunluluğunun açık ve-
yoğun miktar kısıtlamaları uygulamaktaydılar. Yal- ren ülkelere yüklenmesinden yana idi.
nız sterlin bölgesi içinde ticaret bir ölçüde serbest-
çe yürütülüyor ve ulusal paralar oldukça sınırlı bir
konvertibiliteye sahip bulunuyordu. Keynes planı: 1944’te yapılan Bret-
ton Woods Konferanslarına Keynes tara-
Bretton Woods Sistemi fından sunulan savaş sonrasına ait ulusla-
rarası para sistemi taslağı.
İkinci Dünya Savaşı’ndan önceki dönemde,
uluslararası mali konularda dayanışma örneklerine Bancor: Keynes Planında kurulması ön-
çok az rastlanmıştır. Oysa, savaş sonrası dönemde, görülen Uluslararası Kliring Birliğinin çı-
oldukça sıkı bir uluslararası iş birliği görülür. kartacağı para.
Önceki dönemde yaşanan gelişmelerin sonu-
cunda denebilir ki tüm ülkeler dünya ticaretini
serbestleştirecek, çok yanlı denkleşmeye olanak
Bretton Woods Konferanslarında ayrıca Ulus-
verecek ve savaşta yıkılan ekonomilerin onarımını
lararası Para Fonu (IMF) ile Uluslararası İmar ve
kolaylaştıracak bir uluslararası ticari ve mali siste-
Kalkınma Bankasının (IBRD: Dünya Bankası)
min kurulmasına şiddetle gerek duyuyorlardı. O
adı ile iki ayrı ekonomik ve mali örgütün kurul-
yüzden ülkeler daha savaş sona ermeden yeni bir
ması kararlaştırıldı. Bu ikiz kuruluşlardan birincisi
uluslararası para sistemi yaratmak amacıyla 1944’te
uluslararası para sisteminin işleyişinden sorumlu
Amerika’da Bretton Woods (New Hampshire) ka-
olacak, ikincisi ise ekonomik amaçlarla görevli ola-
sabasında toplandılar.
cak ve Avrupa’nın onarım ve kalkınma çabalarına
Bretton Woods sistemi, İngiltere ile Amerika (daha sonra az gelişmiş ülkelere) mali kaynak sağ-
arasında bir uzlaşmanın sonucunda şekillenmiştir. layacaktı.
Konferansa birisi ünlü iktisatçı Keynes tarafından
Savaştan sonra uygulanmak üzere, kararlaştı-
hazırlanan “İngiliz planı”, diğeri de Hazine Bakanı
rılan para sistemine, toplantıların yapıldığı yerin
White tarafından savunulan Amerikan planı olmak
isminden dolayı Bretton Woods Sistemi denmek-
üzere iki tasarı sunulmuştur. Sonunda ufak bazı de-
tedir. Fakat sistemin düzenli işleyişini sağlamak
ğişikliklerle “White planı” benimsendi.
görevi kendisine verildiği için bu sisteme “IMF sis-
Keynes planında dış açıkla karşılaşan ülkele- temi” de denmiştir.
re otomatik kredi sağlayacak bir mekanizmanın
Bretton Woods Konferanslarına, Sovyet Rusya
kurulması öngörülüyordu. Ayrıca bu plana göre,
ve Doğu Avrupa ülkeleri ile birlikte kırk dört ülke
uluslararası denkleşmenin yükü yalnızca açık ve-
temsilcisi katılmıştı. Bunların çoğunu az gelişmiş
ren ülkelerin omuzlarına yüklenmemeli, sistem dış
ülkeler oluşturuyordu. Fakat Sovyetler Birliği ve
açık veren ülkeleri olduğu kadar, fazla veren ülke-
öteki Sosyalist ülkeler (Romanya hariç) Bretton
leri de denkleşmeye zorlamalıydı. Bunlardan başka
Woods Anlaşması’nı imzalamadılar. Dolayısıyla
Keynes Planı bir uluslararası Kliring Birliğinin ku-
Bretton Woods temelde Batılı kapitalist ülkelerin
rulmasını içeriyordu. Birlik bir tür dünya merkez
oluşturdukları bir sistem durumunda kalmıştır.
bankası veya ulusal merkez bankalarının merkez
bankası gibi çalışacak, bancor adı verilen bir ulus-
lararası ödeme aracı çıkartacak ve dış ödemeleri çok Temel Özellikler
yanlı biçimde denkleştirme görevleri yapacaktı. Bretton Woods (IMF sistemi) analitik olarak
ABD’ye gelince, bu ülkenin ekonomisi savaş- “ayarlanabilir sabit kur” modeline dayanır. Bu sis-
tan daha da güçlenerek çıkmıştı. O yüzden, dünya temin nitelikleri konusunda aşağıda örnek üzerin-
ticaretine konulan kısıtlamaların kaldırılmasını, de ayrıntılı açıklamalar yapılacaktır.
213
8
Uluslararası Para Sistemi
Bretton Woods Sistemine göre ABD dışındaki Bretton Woods sisteminde, ulusal paraların do-
tüm IMF üyeleri, resmî kurdan paralarının değe- lar paritesi etrafında dalgalanma marjı, alt ve üst
rini dolar cinsinden tanımlamışlardı. Bir paranın yönde yüzde bir (%1) olarak sınırlandırılmıştı. Üye
resmî dolar karşılığına onun “dolar paritesi” adı ve- ülkelerin merkez bankaları, döviz piyasasına mü-
riliyordu. ABD’nin ise ayrıcalıklı bir durumu var- dahale ederek ulusal paralarının değerinin bu alt
dı. Bu ülke doları, başka bir ülkenin parasına değil, ve üst sınırların dışına çıkmasına engel olacaklardı.
1 ons: 35$ fiyatından altına bağlamıştı. Bilindiği Müdahale amacıyla kullanılacak para da sistemin
üzere altın fiyatları ons cinsinden ifade edilir. Bir niteliği gereği, yine Amerikan doları idi.
ons 31 grama eşittir. Sistemde, dış ödeme dengesizliklerini gidermek
için üye ülkelere paritelerde değişiklik yapma ola-
nağı tanınıyordu. Ancak temelde bir sabit kur sis-
Bretton Woods Sistemi: İkinci Dünya temi söz konusu olduğu için devalüasyon ve reva-
Savaşı’ndan sonra dünyada uygulanan do- lüasyon gibi kur değişiklikleri en son başvurulacak
lara ve dolayısıyla altına bağlı sabit kurlu çarelerdi. Dış açıkla karşılaşılan ülkeler, önce döviz
uluslararası para sistemi. rezervlerini kullanacaklar ve para-maliye politikası
gibi yurt içi önlemlerle toplam harcamalarını kıs-
maya çalışacaklardı.
IMF’nin başlıca görevi, dış açık veren üye ülke-
Her ulusal paranın bir dolar paritesi bulunduğu
lere kısa süreli kredi sağlamaktı. Kullanılan finans-
ve dolar da bu sabit fiyattan altına bağlandığı için,
man kaynaklarına ve alınan iç önlemlere karşın,
tüm ulusal paralar dolaylı olarak altına bağlanmış
açıklar giderilememişse, ancak o takdirde devalüas-
oluyor, yani her ulusal paranın bir de “altın parite-
yona başvurulabilecekti. Fon yasalarına göre yüzde
si” bulunuyordu. Amerika ayrıca, yabancı merkez
10’dan daha yüksek oranda yapılacak bir devalüas-
bankalarına ellerindeki dolarları Federal Rezerve
yon için IMF’nin iznini almak gerekiyordu. Fonun
Bank’a arz etmeleri durumunda, sabit resmî fi-
izin vermesi ise ödemeler bilançosunda “köklü bir
yattan onlara altın satma sorumluluğunu üstle-
dengesizlik” (fundamental disequilibrium) bulun-
niyordu. Sistem dolaylı da olsa altına dayandığı
ması kaydına bağlanmıştı. Ancak Fon, devalüasyon
için, buna altın kambiyo sistemi (gold exchange
konusundaki bu katı tutumunu sonraki yıllarda
system) de denmiştir.
değiştirmiş ve kredi kullanmak isteyen hemen her
ülkeye devalüasyon koşulunu öne sürmeye başla-
mıştır.
Altın Kambiyo Sistemi: Ulusal paraların
dolaylı olarak altına dönüştürülebileceği
Ayarlanabilir Sabit Kur Sistemi
uluslararası para sistemi, Bretton Woods
Sistemi. Bretton Woods sisteminin dayandığı ayarlana-
bilen sabit kur sistemi şu gibi özelliklere sahiptir:
Ulusal para, belirli bir kur üzerinden değeri sabit
bir varlığa (altın, hesap birimi veya değeri istikrarlı
bir başka ülke parası gibi) bağlanmıştır. Buna parite
kuru adı verilir. Bretton Woods sisteminde bu para
dikkat Amerikan dolarıdır. Ancak genellikle piyasada olu-
Bretton Woods sistemine göre tüm ülkeler şan kurların parite etrafında çok dar sınırlar arasında
paralarını Amerikan dolarına bağlarlarken değişmesine izin verilir. Bretton Woods sisteminde
ABD’nin parasını hiçbir ülkenin ulusal parası bu sınırlar ±%1’dir. Parite kurundan yüzde 1 yüksek
cinsinden değil, altın cinsinden tanımladığına olan piyasa kuruna üst destekleme noktası adı verilir,
dikkat ediniz. kurun bu düzeyin üzerine çıkmasını önlemek için
merkez bankası müdahale eder ve piyasada dolar sa-
214
8
Uluslararası Ticaret
tışı yapar. Parite kurundan yüzde 1 düşük olan piyasa kuruna da alt destekleme noktası adı verilir. Kurun bu
sınırın altına düşmesini önlemek için de merkez bankası piyasadan dolar alımında bulunur.
Temelde sabit olan kurun “ayarlanabilme” özelliği ise parite kurunu sürdürme olanağının kalmaması du-
rumunda ortaya çıkar. Buna göre döviz kurunun üst destekleme noktasına çıkması ve bu düzeyde uzun süreli
kalma eğilimi göstermesi durumunda mevcut parite kuru gerçekçiliğini yitirmiş olur. Başka bir deyişle, bu
kur artık sürdürülebilir bir kur olmaktan çıkmıştır (çünkü merkez bankasının pariteyi desteklemek için pi-
yasada sürekli biçimde dolar satması olanak dışıdır). Dolayısıyla yapılması gereken daha gerçekçi bir parite
kuru belirlemek, yani resmi kuru yükseltmek, diğer bir deyişle de devalüasyon yapmaktır. Aynı şekilde, kurun
uzun süreli olarak alt destekleme noktasına düşmesi durumunda da daha düşük bir parite kuru belirlemek
gerekir ki, bu da ulusal paranın revalüasyonu anlamına gelir.
dikkat
Bretton Woods sistemi sabit bir kur sistemi olmakla birlikte, zorunlu koşullar altına ülkelere devalü-
asyon ve revalüasyon gibi kur ayarlamaları da yapma olanağı veriyordu. Ancak kur ayarlamalarının sık
sık yapılmaması gerektiğine dikkat ediniz.
Şimdi, Türk lirası ile doları ele alarak bu anlatılanları bir örnekle açıklayalım. Türk Hükümet yetkilile-
rinin liranın değerini şu şekilde belirlemiş olduklarını (parite) varsayalım: 1.00 $: 2.00 TL. Piyasa kurunun
parite etrafında ± %1 oranında değişmesine izin verildiğine göre, üst destekleme noktası 1.00 $: 2.02 TL
ve alt destekleme noktası da 1.00 $: 1.98 olur. Bu durum Grafik 8.1. üzerinde gösterilmiştir. Grafikte TT
dolar talebini (TL arzı), AA da dolar arzını (TL talebini) ifade eder. Döviz fiyatlarının alt ve üst destekleme
noktalarının dışına çıkmasına izin verilmediği için arz ve talep eğrileri bu fiyat düzeylerinde yatay eksene
paralel bir duruma gelmektedir. Eğrilerin kesişme noktası (D) bu iki sınır arasında yer alır.
Şimdi, diyelim ki Türk halkının tercihlerinin Amerikan mallarına doğru kayması nedeniyle TT dolar ta-
lebi eğrisi T’T’ şeklinde sağa doğru kaymış olsun. AA dolar arz eğrisi sabit kaldığına göre, bu durumda dolar
fiyatları yükselme eğilimi gösterecektir (serbest dalgalanma koşulları altında doların yeni denge değeri AA ile
T’T’ nün dışa doğru uzatılmasıyla bulunabilir). Ancak fiyatların üst destekleme noktasının üzerinde yük-
selmesine izin verilmediğinden, Merkez Bankası derhal piyasaya müdahale ederek dolar satmaya (TL satın
almaya) başlar. Grafikden anlaşılacağı gibi, piyasada satılması gereken dolar miktarı A T’ ye eşittir.
Doların TL Fiyatı
Dolar satışı
Parite kuru
2.00
1.99 D Dolar alımı
1.98
T A’ T’
Alt destekleme noktası
0 M Dolar Miktarı
Piyasadaki dolar kuru alt ve üst destekleme noktaları arasında TT döviz talebi ve AA döviz arzı eğrilerinin kesiş-
tiği D noktasında 1.99TL olarak dengededir. Talep T’T’ olarak sağa kayarsa, kurum 2.02TL düzeyinin üzerine
çıkmasını önlemek için merkez bankası piyasada en az AT’ miktar dolar satar. Arzın A’A’ biçiminde sağa kayması
durumunda ise 1.98TL’nin altına inmesini önlemek amacıyla piyasadan TA’ miktar dolar satın alır.
Şekil 8.1 Ayarlanabilir Sabit Kur Sistemi
215
8
Uluslararası Para Sistemi
İkinci bir durum olarak, Amerika’da Türk mal 4. Müdahale aracı: Tüm ülkeler paralarının
ve hizmetlerine olan talebin artması dolayısıyla, resmî değerini dolar cinsinden tanımla-
dolar arz eğrisinin A’A’ şeklinde sağa doğru kaydı- dıkları için, bu değerin sabit tutulması için
ğını kabul edelim. Dolar fiyatları bu kez alt destek- piyasaya yaptıkları müdahalelerde (merkez
leme noktasının altına inme eğilimi gösterir. Mer- bankasının piyasadan döviz alım ve satım-
kez Bankası bunu önlemek amacıyla piyasada dolar ları) dolar kullanılmıştır.
talebi yaratır, yani piyasadan T A’ miktarında dolar Bütün bu özellikler ise Amerikan dolarına ulus-
satın alır (TL satar). lararası ekonomide bir tür anahtar para statüsü
Görülüyor ki, sistemde döviz kurlarının sabit kazandırmıştı.
tutulması merkez bankasının piyasa işlemleriyle
gerçekleştirilmektedir. Merkez Bankası bu görevi
yerine getirebilmek üzere her şeyden önce yeteri Anahtar para: Uluslararası ticarette öde-
kadar döviz rezervine sahip bulunmalıdır. me aracı, değer standardı, rezerv ve müda-
İkinci bir durum olarak, Amerika’da Türk mal hale aracı olarak kullanılma gibi görevleri
ve hizmetlerine olan talebin artması dolayısıyla, yerine getiren ulusal para, Amerikan dola-
dolar arz eğrisinin A’A’ şeklinde sağa doğru kaydı- rı için yapılan niteleme.
ğını kabul edelim. Dolar fiyatları bu kez alt destek-
leme noktasının altına inme eğilimi gösterir. Mer-
kez Bankası bunu önlemek amacıyla piyasada dolar Doların IMF sistemi içerisindeki bu ayrıcalıklı
talebi yaratır, yani piyasadan T A’ miktarında dolar yeri, hiç kuşkusuz Amerikan ekonomisinin dünya-
satın alır (TL satar). daki ağırlığından ileri geliyordu. Bir paranın ulus-
Görülüyor ki, sistemde döviz kurlarının sabit lararası ödeme aracı olarak kullanılabilmesi için,
tutulması merkez bankasının piyasa işlemleriyle onun bazı özelliklere sahip bulunması gerekir. Bu
gerçekleştirilmektedir. Merkez Bankası bu görevi özelliklerin başında dünya ticaretinin gerekleri-
yerine getirebilmek üzere her şeyden önce yeteri ne göre arzının kolayca artırılabilmesi ve herkes-
kadar döviz rezervine sahip bulunmalıdır. çe güven duyulan bir para olması gelir. Savaştan
sonra ABD, Komünist Blok dışında dünya sana-
yi üretiminin üçte ikisini tek başına karşılıyordu.
Bretton Woods Sistemi ve Dolar
Batı Avrupa ülkeleri ve Japonya ise henüz yıkılan
Bretton Woods sistemi ile dolar altına bağlı, de- ekonomilerini onarmaya çalışıyordu. Bu rakipsiz
ğeri sabit bir para idi. Öte yandan da bütün ulusal üstünlük, doları anahtar para statüsüne getirmeye
paraların bağlandığı ortak payda (numéraire) oluş- yetiyordu.
turuyordu.
Yabancı merkez bankaları, dolar rezervlerini
Bu özelliklerin sonucunda dolar uluslararası Amerika’nın merkez bankası durumundaki Fede-
ekonomik ve mali alanda şu gibi fonksiyonları üst- ral Reserve Bank’a arz ederek diledikleri an altına
lenmiş oluyordu. çevirtebildiklerinden dolara, “altın kadar iyi hatta
1. Uluslararası ödeme aracı: Dolar bir ulusla- altından daha iyi bir para” gözüyle bakılıyordu.
rarası ödeme aracı idi çünkü uluslararası öde- Merkez bankaları bu dolarları New York serma-
melerde ağırlıklı olarak dolar kullanılıyordu. ye piyasasında kısa süreli hazine bonoları ve öte-
2. Uluslararası değer standardı: Değeri de- ki menkullere yatırarak bir faiz elde edebilirlerdi.
ğişmeyen bir para olduğu için uluslararası Oysa altın, merkez bankalarının kasalarına “gömü-
borç, alacak, ödeme, bütçe gibi mali değer- lü” kaldığı sürece hiçbir gelir getirmeyecekti (altı-
ler dolara bağlanıyor veya bu değerler dolar- nın resmî fiyatı sabit).
la ölçülüyordu. Doların anahtar para olmasından, ABD’nin
3. Rezerv aracı: Dış ödemelerde yaygın ola- sağladığı (hâlen de elde etmekte olduğu) bazı
rak kullanıldığı için dolar altın ile birlikte önemli yararlar vardır. Bu yararlar ABD’nin bir tür
ülkelerin dış ödemelerinde kullanmak üze- dünya merkez bankacısı olmasının bir sonucudur.
re biriktirdikleri bir dış rezerv parası duru- Yukarıda belirttiğimiz gibi, dolar ikili bir fonksiyon
munda idi. yerine getirir. Bir yönüyle Amerika’nın ulusal para-
216
8
Uluslararası Ticaret
217
8
Uluslararası Para Sistemi
makla yükümlüdür. Yabancılar dolarlarını ellerinde alımında vergi indirimi sağlandı. En önemlisi de
tuttukça ABD bu sorumluluğunu yerine getirmeyi yabancı merkez bankaları tarafından arz edilecek
geciktirmiş olmaktadır. dolarları altına dönüştürme zorunluluğunun “geçi-
ci” kaydıyla kaldırılması idi.
Bu gelişmeler üzerine Washington’da Smith-
En borçlu ülke ABD: ABD’nin ithalat sonian Institute’de toplanan “Onlar Grubu”nun
bedellerini dolarla ödemesi dolayısıyla üyeleri, doların devalüasyonu konusunda anlaşma-
yabancı ülkelerin elde ettikleri dolarlar ya vardılar ve 18 Aralık 1971 tarihli Smithsonian
ABD’nin borcu sayılır, gerçek anlamda Kararları ile dolar, diğer paralara göre ortalama
bir borç değildir, bu dolarlar ABD’ye iade yüzde 9 oranında devalüe edildi. Altının resmî fi-
edilerek karşılığında mal, hizmet veya yatı ise ons başına 35 dolardan 38 dolara çıkartıldı
mali varlık satın alınmış olacaktır. ve “altın penceresinin kapatılması” onaylandı (böy-
lece doların altın konvertibilitesi sürekli olarak kal-
dırılmış oldu). Ayrıca, Smithsonian Anlaşması ile
ulusal paraların dolar paritesine göre dalgalanma
marjı da ± %1’den, ± %2.25’e çıkartıldı (iki yönde
toplam yüzde 4.5). Bu düzenlemeler üzerine ABD,
dikkat daha önce koyduğu gümrük vergisini kaldırdı.
Yabancı özel ve resmî kuruluşların ellerinde
veya kasalarında bulunan dolarlar bir anlam-
da ABD’nin borcudurlar çünkü istendiği vakit
ABD dolar sahiplerine bu dolarların karşılığında Smithsonian kararları: 18 Aralık 1971
mal, hizmet veya mali varlık vermek (satmak) tarihinde alınan bu kararlarla Amerikan
zorundadır. Bununla birlikte, yabancılar bu doları diğer ülke paraları karşısında tari-
dolarları ellerinde tutmayı sürdürdükleri süre- hinde ilk kez devalüe edildi.
ce ABD hiçbir külfete katlanmaz. Dolayısıyla
ABD’nin en borçlu ülke olarak tanımlanması-
nın yanıltıcı olduğuna dikkat edelim. Smithsonian düzenlemeleri, uluslararası para
sisteminde çok az değişiklik yapmıştı. Ulusal pa-
ralar, daha yüksek kurlardan yine dolara bağlanmış
Dolar Devalüasyonları ve Sistemin ancak dalgalanma marjları genişletilmekle, sisteme
biraz esneklik kazandırılmış oluyordu.
Yıkılışı
Smithsonian Anlaşması’ndan sonra, ilerde pa-
1960’ların sonlarında “sürekli istikrarsızlıklar”
rasal birleşmeyi öngören o zamanki ismiyle AET
uluslararası mali alanın başlıca özelliği durumuna
bugünkü ismiyle AB ülkeleri, 1972 Mart’ında al-
gelmişti. ABD ise bu koşullar altında Almanya ve
dıkları bir kararla kendi paraları arasındaki dalga-
Japonya gibi ödemeler bilançosu fazla veren ül-
lanma marjını daha dar bir aralıkla sınırlandırdılar.
kelerden paralarını dolara göre revalüe etmelerini
Bu uygulamaya, Tüneldeki Yılan adı verilir.
istiyor fakat onlar revalüasyona yanaşmıyorlardı.
Bunun doğal olarak çeşitli nedenleri vardı: Bir
kere, dış ödeme fazlaları bu ülkelere önemli bir
ekonomik ve siyasal güç sağlıyordu. Sonra, ihracat- Tüneldeki yılan: Smithsonian kararla-
çı firmalar (örneğin, Almanya’da Volkswagen gibi) rı ile dolar devalüe edilip, öteki paralar
ve çiftçiler revalüasyona gitmemesi için hükûmete toplam % 9 dalgalanma marjı ile yeniden
baskı yapıyorlardı. dolara bağlanmıştı. AB ülkeleri ise kendi
Nihayet zamanın Amerikan Devlet Başkanı paraları aralarındaki dalgalanma marjı-
Nixon, Batılı ülkeleri ve Japonya’yı revalüasyona nı dolara karşı olan dalgalanma marjının
zorlamak amacıyla, 1971 Ağustos’unda bir dizi ön- yarısı ile sınırlandırdılar, buna “tüneldeki
lem aldı. Örneğin, tüm ithalat üzerindeki gümrük yılan” denir.
vergileri yüzde 10 artırıldı ve yerli malların satın
218
8
Uluslararası Ticaret
Doların devalüasyonuna karşın, ABD’nin dış piyasada oluşan arz ve talep güçlerinin işleyişine
ödeme açıklarındaki artışlar sürüyordu. Bu büyük bırakılmıştır. Ancak merkez bankası zaman zaman
açıklar, uluslararası ticari ve mali çevrelerde Smith- müdahale ederek kurlarda ortaya çıkan aşırı yük-
sonian düzenlemelerinin başarısız olduğu ve yeni seliş veya aşırı düşüşleri önlemeye çalışır. Merkez
bir devalüasyonun gerekliliği inancını doğurmuş- bankasının piyasaya yaptığı müdahaleler dolayısıy-
tu. Nihayet 1973 Şubat’ında dolar bir kez daha la bu, bir yönüyle yönetimli dalgalanmaya benzeti-
spekülatif baskı altına girdi ve Batılı sanayileşmiş lebilir. Ancak müdahalelerin amaçları bakımından
ülkeler doların yeniden devalüasyonuna karar ver- ondan farklıdır. Şöyle ki burada amaç spekülâsyon
diler. Böylece dolar ikinci kez, ortalama yüzde 5 veya benzeri geçici nedenler sonucu kurlarda orta-
oranında devalüe edildi. Altının resmî fiyatı da ons ya çıkan aşırı dalgalanmaları giderip kurda istikrarı
başına 38 dolardan 42.2 dolara yükseltildi. sağlamakla ilgilidir. Oysa aşağıda da belirtileceği
gibi yönetimli dalgalanmada yapılan müdahalelerle
kurlar gerçek denge değerinin altında veya üstünde
Bretton Woods Sonrası Uygulamalar sürdürülmeye çalışılmakta olabilir.
1973 yılının Mart ayında başlıca sanayileşmiş
Döviz piyasalarının tamamen müdahalesiz ol-
ülkeler paralarını Amerikan doları karşısında dal-
duğu sistemlere bazen “temiz” (clean) dalgalanma,
galanmaya (tek tek veya Avrupa Topluluğunda ol-
şu veya bu nedenle müdahalelerin yapıldığı sistem-
duğu gibi birlikte) bıraktılar. Böylece de sabit kurlu
lere de “kirli” (dirty) dalgalanma denmektedir.
Bretton Woods sistemi yıkılmış oldu.
(b) Yönetimli Dalgalanma: Yönetimli dalga-
Bu durumda serbest dalgalanmaya geçmek,
lanma (managed floating) diye adlandırılan uy-
başlıca sanayileşmiş ülkeler için hemen hemen
gulamada döviz kurları için benimsenen pariteler
tek seçenek durumunda idi. Çünkü uygulayabi-
bulunmamaktadır. Kurlar ilke olarak piyasada
lecekleri, önceden hazırlanmış, anlaşmalara dayalı
belirlenir. Ancak merkez bankası müdahaleleri ile
bir para sistemi yoktu. Ancak yine de dalgalı kur
kurlar belirli doğrultuda etkilenmeye (yönetilme-
uygulamalarının kısa süreceği düşünülüyor, ileride
ye) çalışılır. Böylece, merkez bankası müdahaleleri
geçmiştekine benzer biçimde geniş kapsamlı yeni
nedeniyle kurlar gerçek piyasa değerinden sapma
bir uluslararası düzenleme yapılacağı bekleniyordu.
gösterebilir ve aşırı ya da eksik değerlenmiş bir du-
Ancak geçen zaman, ülkelerin bu uygulamalardan
ruma gelebilir. Döviz piyasasına yapılan müdahale-
fazla şikâyetçi olmadıklarını gösterdi. Belki de o
ler çeşitli amaçlara yönelik olabilir; örneğin yabancı
nedenle, yeni bir sistem oluşturulması konusu bü-
sermaye girişlerinin özendirilmesi, ara ve yatırım
yük ölçüde güncelliğini yitirdi.
malları ithalatının ucuzlatılarak sanayileşmeye des-
Özet olarak belirtmek gerekirse, bugün dünya- tek verilmesi, halkın temel tüketim mallarının ucuz
da bütün ülkeler tarafından paylaşılan, anlaşmalar- fiyatla ithali vs. gibi.
la kurulmuş, tek kur sistemine bağlı bir uluslararası
(c) Dalgalanma Sınırlarının Genişletilmesi
para sistemi yoktur. Bunun yerine, sabit kur siste-
ve Sürünen Pariteler: Bu sistemde döviz kurları-
minden dalgalı kur sistemine kadar değişebilen ve
nın sabit paritelere bağlılığı sürdürülür. Bu yönüyle
ülkelerin kendileri tarafından seçilen, farklı sistem
sistem bir sabit kur sistemi olarak düşünülebilir.
ve uygulamalar vardır.
Fakat parite etrafında izin verilen dalgalanmaların
Uluslararası Para Fonu (IMF), uluslararası mali sınırları (dalgalanma bandı) önemli ölçüde genişle-
ilişkileri düzenleme görevini sürdürmektedir. An- tilmiştir. Bu da sistemin esnek kur sistemine benzer
cak Bretton Woods sisteminin yıkılmasından sonra yönünü oluşturur.
üye ülkelerin farklı uygulamalarına yasallık kazan-
Dolayısıyla genişletilmiş dalgalanma sınırları
dırmak için, IMF’nin kuruluş yasasında değişiklik-
içerisinde kalmak koşuluyla, döviz kurları arz ve
ler yapılmıştır. Bu değişiklikle, belirli ilkelere uy-
talep koşullarına göre belirlenir. Ufak kur ayarla-
mak kaydıyla, dileyen üyenin dilediği kur sistemini
maları böylece piyasada kendiliğinden gerçekleşmiş
benimseyebileceği resmen kabul edilmiştir. Bugün
olur. Fakat döviz kurlarının uzun süre alt veya üst
uygulanmakta olan bazı kur sistemleri aşağıdaki
sınırda sürünmesi belirlenen paritenin gerçekliğini
gibi özetlenebilir:
yitirdiği, dolayısıyla yeni bir parite kuru belirleme-
(a) Müdahaleli (kirli) Dalgalanma: Dalga- ye (develüasyon ve revalüasyon) gerek olduğu an-
lı kur sistemine en yakın bir uygulamadır. Kurlar lamına gelir.
219
8
Uluslararası Para Sistemi
(d) Para Kurulu Düzenlemeleri: Ulusal para- du. Bu ise ülkeleri kur değişikliğinden doğabilecek
nın sabit bir kur üzerinden yabancı paraya dönüş- zararları en aza indirmek için dış rezervleri çeşit-
türülmesine dayalı bir para ve kur politikası uygu- lendirmek gibi yeni sorunlarla (“rezerv yönetimi”
lamasıdır. Merkez bankasının para basma yetkisi sorunu) karşı karşıya bırakıyordu.
büyük ölçüde sınırlandırılmıştır. Başka bir deyişle, Üçüncüsü, yukarıda belirtildiği üzere, Bretton
merkez bankası yalnızca ülkeye giren dövizler kar- Woods’un yıkılmasından sonra çoğunluğu az geliş-
şılığında para basabilir. Bu da onun ulusal para ar- miş ülkelerden oluşan bir grup ülke, sabit kur uygu-
zını kontrol etme ve en son ödünç verme görevi lamalarını sürdürerek paralarını yeniden Amerikan
yapma gibi geleneksel fonksiyonlarının büyük öl- dolarına bağlamışlardır. Doların öteki paralara göre
çüde kısıtlanması demektir. Bununla birlikte, para değerinin değişmesi, o ülkelerin ulusal paralarının
kurulu düzenlemelerinin ne derece sıkı uygulana- da aynı yabancı paralar karşısında değerlerinin de-
cağına bağlı olarak bu konuda merkez bankasına ğişmesi demektir. Örneğin dolar değer kazanınca
belirli ölçüde bir esneklik de tanınmış olabilir. Bu ona bağlı paralar da yapay olarak değer kazanmış
tür para ve kur politikalarına genellikle yüksek enf- gibi olur. Böyle bir gelişme ise dış denge durum-
lasyonla mücadele amacıyla başvurulmaktadır. larını olumsuz etkileyerek parasını dolara bağlayan
(e) Geleneksel Sabit Kur Düzenlemeleri: Bu ülkeler açısından olumsuz sonuçlar doğurur.
sistemde ülke parasını ±%1 veya daha düşük sı- İşte, bu gibi sorunlar bugünkü dönemin özel-
nırlar içinde ya bir büyük ülkenin parasına ya da liklerinden bazılarını oluşturur. Ülkeler, uluslarara-
bir paralar sepetine bağlar. Söz konusu para sepeti sı ödemelerde değeri göreceli olarak sabit kalacak
çoğunlukla ticari ve mali ilişki içinde bulunulan bir değer standardı oluşturma ihtiyacını karşılamak
ülkelerin ulusal paralarından ve bunların her biri- için, özellikle para sepetlerine büyük önem ver-
sine ülkenin ticari ve mali ilişkileri içindeki payı mektedirler. Ülkeler SDR ve ECU gibi genel veya
ölçüsünde bir ağırlık verilerek elde edilir. Bazen de bölgesel para sepetlerinin dışında, özel olarak bir-
SDR gibi standart hesap birimleri benimsenmiş leşik hesap paraları oluşturma yoluna gitmişlerdir.
olabilir. Para otoriteleri ya doğrudan müdahalelerle Bu para sepetleri çoğunlukla, bireysel ülkelerin ti-
(piyasada döviz alış ve satışı gibi) ya da faiz oran- cari ilişkide bulundukları yabancı ülke paralarını,
larını değiştirmek veya döviz kontrolü önlemleri bu ülkelerin onların dış ticaretindeki payları ora-
uygulamak gibi dolaylı önlemlerle kuru öngörülen nında bir araya getirilmesiyle oluşturulur. Bir tek
sabit sınırlar içinde tutmaya çalışırlar. ulusal para yerine, değer standardı olarak bir para
sepetinin benimsenmesi, tek paranın değerinde gö-
Arz Yanlı Ekonomi Politikası ve Dolar rülecek ani ve sık değişikliklerin etkilerini azaltır.
1973 başlarında belli başlı sanayileşmiş ülkeler,
Bretton Woods sisteminin temelini oluşturan, pa- Para sepeti: Birleşik para, hesap birimi
ralarını sabit kurlardan Amerikan dolarına bağlama gibi adlarla da adlandırılabilir; çeşitli ülke
uygulamalarına son vermişlerdir. Böylece, bu ülke- paralarının belirli ağırlıklarda bir araya ge-
lerin paraları ile Amerikan doları birbirlerine karşı tirilmesiyle oluşturulan bir değer ölçüsü,
dalgalanmaya bırakılmış oluyordu. değeri göreceli olarak sabittir.
Bretton Woods sisteminin kilit parası olan do-
ların dalgalanmaya bırakılması, birçok yönlerden
O bakımdan IMF tarafından çıkarılan Özel
önem taşıyordu. Çünkü dolar önce, uluslararası bir
Çekme Hakları (SDR) gibi hesap birimlerinin
“değer standardı” idi. Uluslararası ödemeler, mal,
uluslararası değer ölçüsü olarak kullanılması ol-
hizmet ve sermaye akımlarının değeri dolarla ölçü-
dukça yaygınlaştı. Dolar da bu amaçla kullanımını
lüyordu. Oysa sürekli dalgalanan bir para, iyi bir
sürdürmektedir. Bununla birlikte, dalgalanan bir
değer standardı görevi yapamazdı.
para olması dolayısıyla değerinin sık sık değişmesi,
İkincisi, dolar önemli bir “rezerv parası” idi. Ül- doların iyi bir değer ölçüsü olma niteliğini gölgele-
keler resmî rezervlerinin büyük bölümünü Ameri- mektedir. Yakın geçmişte uygulamaya konulan Av-
kan doları cinsinden tutuyorlardı. Öteki paralara rupa tek para birimi eurodan da istikrarlı bir para
göre dolardaki bir düşme, ülkelerin dolar rezervle- birimi olarak değer standardı olarak görev yapması
rinin değerinin de o ölçüde azalması demek olur- beklenmiştir.
220
8
Uluslararası Ticaret
Dolar 1973 Mart’ında dalgalanmaya bırakılın- Ülkelerinden sermaye kaçışını özendirdiği için,
ca piyasada bir miktar değer kaybetti. Fakat birinci Japonya ve Almanya gibi ülkeler bu politikalar-
petrol şoku, doların değerini yükseltici etki yap- dan şikâyetçi idiler. ABD ise bu ülkelerin, özellikle
mıştır. Bunun nedeni petro-dolarların önemli bö- Japonya’nın, kısıtlayıcı politikalar sonucu birik-
lümünün New York sermaye piyasasına yatırılması tirdikleri dış ödeme fazlalarının Amerikan tica-
idi. 1977’den sonra dolar tekrar inişe geçince, Car- ret bilançosu açıklarına yol açtığını savunuyor ve
ter Yönetimi doları desteklemek için bazı önlemler dolayısıyla bu ülkelerin daha liberal bir dış ticaret
aldı (sıkı para ve maliye politikası gibi). rejimi ve harcama genişletici politikalar izlemeleri-
Fakat doların değerinde yükselmeye yol açan ni öneriyordu. Sonunda 1985 Eylül’ünde taraflar
ilginç bir gelişme 1980’de Reagan Yönetimi’nin iş arasında anlaşma sağlandı (Plaza Anlaşması, New
başına gelmesiyle uygulanan Arz-Yanlı Ekonomi York). Buna göre, ABD yüksek faiz politikasını
Politikasıdır (Supply-Side Economics). Talepten çok terk ediyor, Japonya da iç piyasada harcamalarını
arz faktörüne ağırlık veren bu politikalar Keynes genişletici politikalar uygulamayı kabul ediyordu.
ekonomisinin tersine, ekonominin canlandırılması
için üretimin artırılması, bu amaçla da özel kesimin
özendirilmesi esasına dayanır. Özel kesimi uyarmak Plaza Anlaşması: 1985 tarihli bu anlaş-
için vergilerin indirilmesi ve kamu harcamalarının ma ile Amerikan Yönetimi, yabancı ser-
kısılması öngörülür. Bu önlemlerin ortaya çıkarttığı maye çekmek için izlediği yüksek faiz po-
bütçe açıkları ise iç ve dış borçlanma, diğer bir deyiş- litikasını terk etmiştir, böylece o zamana
le, yüksek faiz politikası ile finanse edilmiştir. kadar değer kazanan dolar değer kaybına
uğramıştır.
221
8
Uluslararası Para Sistemi
sosyal ve mali politikalar izlenmesine bağlı olduğu- Fund: EMCF) tarafından çıkartılıyordu. Bu kuru-
nun bilincindeydiler. Her ülkenin bağımsız şekilde luş bugünkü Avrupa Merkez Bankasına dönüştü-
uygulayacağı ekonomik ve parasal politikalar, diğer rülmüştür.
üyeler üzerinde önemli derecede olumsuz etkiler Avrupa Para Sisteminin içerdiği Döviz Kuru
doğurabilirdi. O bakımdan ekonomik birleşme Mekanizması (Exchange Rate Mechanism-
yolunda ileri adımlar atılabilmesi için, parasal bir- ERM)’nın bazı özellikleri şöyle idi: Sisteme katılan
leşme alanında da ortak politikalar benimsenmesi her üye ülkenin parası sabit bir pariteden ECU’ye
gerekiyordu. bağlanmıştı; ulusal para ile ECU arasındaki bu sa-
Bununla birlikte, Topluluk kurulduğu zaman, bit fiyata “merkezî kur” (central rate) adı veriliyor-
üye ülkeler henüz ortak bir para politikası izlemeye du. Piyasada kurların merkezî kur (ECU paritesi)
hazır durumda değildiler. Başka bir deyişle bütçe, etrafında çok dar sınırlar içinde (toplam yüzde
para ve maliye politikası gibi alanlarda egemenlik 2.25) dalgalanmasına izin verilirdi.
haklarını kısmen de olsa, Topluluğa devredecek bir
anlayışa sahip bulunmuyorlardı. O nedenle böyle
bir yola gitmek yerine parasal istikrar, dış denge,
Döviz kuru mekanizması (ERM):
fiyat istikrarı ve tam çalışma gibi konuları, ulusal
1979’da kurulan Avrupa Para Sistemi-
ekonomi politikalarının ortak amaçları olarak be-
nin öngördüğü kur mekanizması; kurlar
nimsemeyi tercih ettiler. Ancak zaman geçtikçe,
merkezî kur adı verilen sabit kurlardan
diğer ekonomik konularda olduğu gibi, parasal
±%1.125 gibi çok dar dalgalanma sınırları
alanda da ortak politikalar izlemenin Avrupa’nın
ile ECU’ya bağlanmıştı.
bütünleşmesi için zorunlu olduğu daha iyi anlaşı-
lıyordu.
222
8
Uluslararası Ticaret
223
8
Uluslararası Para Sistemi
layabileceği yararları daha somut biçimde aşağıdaki rezerv aracı olarak tutulan bir para olacağı beklen-
gibi belirtebiliriz: miştir. Başka bir deyişle, euro daha baştan, uluslara-
• Tek para birimine geçiş ile döviz kurlarında rası para alanında Amerikan dolarına rakip bir para
ani ve öngörülemeyen dalgalanmalar orta- olarak planlanmıştır. Bu da Avrupa Birliği’nin ulus-
dan kalkacak, bu da bölgeye yönelik ticaret lararası ekonomik ve mali ilişkilerdeki artan ağırlı-
ve sermaye akımlarını hızlandırıcı etki ya- ğının bir sonucu olarak düşünülmüştür.
pacaktır. Üçüncü ülkeler (birlik dışı ülkeler) üzerindeki
• Ulusal paraları birbirine dönüştürmenin ge- etkilere gelince, euronun kullanımı AB içinde tica-
rektirdiği masraflar (alış ve satış kurları farkı ret ve sermaye akımlarını artırdığı ve büyümeyi hız-
ve komisyonlar vs. gibi) ortadan kalkacak, landırdığı sürece, diğer ülkeler de bundan olumlu
finans ve bankacılık işlemleri ucuzlayacak, etkilenir. Başka bir deyişle, AB içinde artan gelir ve
aynı para birimini kullanan birleşik ve daha ticaret hacmi, bölge dışı ülkelerle olan ticaretin de
güçlü sermaye piyasaları oluşacaktır. artmasına yol açar. Diğer yandan Avrupa para ve
sermaye piyasalarının birleşerek daha derin ve daha
• Euro, birlik ülkelerinde fiyatlara saydam-
güçlü bir piyasa durumuna gelmesi, üçüncü ülkele-
lık getirecektir, böylece tüketiciler fiyatları
rin de bu piyasadan borçlanma olanaklarını artıra-
doğrudan karşılaştırabilme olanağına kavu-
bilir. Ayrıca diğer ülkelerin fon sahibi yatırımcıları
şacaklar, bu da firmalar arası rekabeti artıra-
da bundan yararlanır.
cak ve verimliliği yükseltecektir.
Birlik dışı ülkeler üzerindeki asıl etki euronun
• Tek para biriminin uygulanması bölge
değerindeki değişmelerle ilgilidir. Piyasalarda değe-
içinde finansmanı kolaylaştırıp yatırımları
ri sürekli artan bir euronun diğer ülkeler üzerin-
artırırken, bölge dışından dolaysız yabancı
deki etkisi olumlu olur. Çünkü euronun değerinin
sermaye yatırımlarını özendirecek, böylece
sağlamlaşması, üçüncü ülkelerin paralarının değer
de ekonomik büyümeyi hızlandıracaktır.
kaybına uğraması demektir ki bu da onların tica-
• Ekonomik büyümenin hızlanması vergi ret bilançosunu geliştirici etki yapar. Aynı durum
gelirlerini artırıp kamunun borçlanma ge- Türkiye açısından da söz konusudur; euro karşı-
reğini azaltarak kamunun faizler üzerindeki sında TL’nin sürekli değer kaybetmesi Türkiye’nin
baskısını da hafifletebilir. ihracatını özendirici, ithalatını caydırıcı etkide bu-
Bu etkilerin ötesinde euronun oluşturulmasında lunur. Sürekli değer yitiren bir euro ise buna ters
AB’nin dünya ekonomisine yönelik olarak bekledi- etkiler doğurur. Nitekim 2000’lı yılların başında
ği daha kapsamlı sonuçlar da vardır. AB’de, euro- Türkiye’nin dış ticaret bilançosu açıklarındaki bü-
nun uluslararası ödemelerde kullanılan, değer stan- yümenin önemli nedenlerinden birisinin eurodaki
dardı olarak görev yapan ve diğer ülkeler tarafından değer kayıpları olduğu bilinmektedir.
Yaşamla İlişkilendir
224
8
Uluslararası Ticaret
karşısında Avrupa’daki Amerikan bankaları ihtiyaçları olan dolar kredilerini, içinde faaliyet gösterdikleri
Avrupa ülkelerindeki bankalardan karşılamaya yöneldiler. Eurodolar işlemleri böylece, özellikle Londra
piyasasında başladı ve Batı Avrupa’da hızla yayıldı.
Bu piyasanın gelişmesinde Londra’da (ve diğer ülkelerde) dolara bağlı mevduat ve kredilere ödenen
faizlerin New York piyasasına göre daha uygun koşullarda olmasının da büyük etkisi vardır. Bunun te-
mel nedeni de Amerikan iç para piyasasıyla ilgili yasal zorunlulukların dış piyasalarda geçerli olmaması-
dır. Örneğin, o tarihlerde Amerikan Merkez Bankası durumundaki Federal Reserve Bankasının yurt içi
bankalar için getirdiği ve Regulation Q olarak bilinen bir düzenlemesi vardı. Bu kayıt dolayısıyla, yurt
içi piyasada Amerikan bankaları bir aydan kısa vadeli mevduata faiz ödeyemiyorlardı. Oysa Avrupa’daki
bankalar bir günlük yatırılan paralara bile faiz ödeyebilecek durumda idiler. Ayrıca, açılan krediler kar-
şılığında belirli oranlarda rezerv karşılıkları tutma vs. gibi düzenlemeler de yurt dışında geçerli değildi.
Sözü edilen bu gibi maliyet etkenlerinin olmaması nedeniyle Avrupa’daki bankalar hem dolar mev-
duatı açanlara hem de dolar kredisi kullananlara daha uygun faiz koşulları önerebiliyorlardı. Bu da
piyasanın gelişmesi üzerinde büyük ölçüde etkili olmuştur. Fakat zaman içinde europara piyasaları ku-
rumsallaşmıştır. Nitekim, 1970 ortalarında ABD’de Regulation Q kaydının kaldırılmasına karşın, euro
piyasalar hızlı gelişmesini sürdürmüştür.
Bütün bunlardan ayrı olarak belirtmek gerekir ki, eurodolar isminin ilk kez kullanılması ilginç bir
olay sonucudur. Şöyle ki İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yaşanan “soğuk savaş” döneminde Sovyetler
Birliği, dış ticaretinin finansmanı için elinde tuttuğu dolar fonlarını, Amerika’daki bankalara yatırmayı
sakıncalı bulmuştu. Çünkü, Amerikan hükûmeti tarafından her an bunlara el konulabilirdi (örneğin,
banka hesaplarını bloke edip fonların dışarı çıkışını engellemek gibi yöntemlerle). Bu durum karşısında
Fransa’yı daha güvenli bulmuş ve sahip olduğu dolar fonlarını Fransa’daki temsilcisi olan Banque Com-
merciale pour l’Europe du Nord adlı bankaya yatırmayı tercih etmişti. Bu bankanın telgraf ve teleks
adresi EUROBANK idi. Brokerler da söz konusu dolar fonlarını “Eurodolar” diye adlandırmışlardı. Bu
isim, daha sonra yurtdışına yatırılan tüm dolar fonları için kullanılmaya başlandı.
Öğrenme Çıktısı
1 Bretton Woods sisteminin nasıl bir uluslararası para sistemi olduğunu ve bu sistemin
neden yıkıldığını değerlendirebilme
2 Arz yanlı ekonomi politikasını açıklayabilme
3 Parasal birliğin temel özelliklerini belirleyebilme
225
8
Uluslararası Para Sistemi
226
8
Uluslararası Ticaret
227
8
Uluslararası Para Sistemi
çirilir ve dünya ekonomisinin likidite ihtiyaçlarına göre gerek görülürse artırılabilir. Bunun için Fonun
Guvernörler Kurulu (Board of Governors, IMF’nin yönetim organı) tarafından yüzde 85 oy ağırlığı ile
karar almak gerekir.
Özellikle yeni sanayileşmekte olan ülkelerin kotalarının düşük olması, dolayısıyla Fonda seslerini yete-
rince duyuramamalarının eleştiri konusu olması üzerine 2008 yılında bir Katılım ve Oy Ağırlığı Reformu
yapıldı. Buna göre de büyük sanayileşmiş ülkelerin kotalarının yüzde 6 oranında azaltılması ve yeni sana-
yileşmekte olan ülkelerin kotalarının bu oranda artırılması kabul edildi. Buna göre kendilerine kota devri
yapılan ülkeler arasında örneğin Rusya, Çin, Hindistan, Türkiye, Brezilya vs. gibi ülkeler yer almaktadır.
2010 yılında kotaların 14. Gözden Geçirilmesi sırasında ise IMF’deki toplam kotaların iki katına çıkartıl-
ması kararı alınmıştır. Ancak bu artış üye ülkelerin onaylamasından ve gerekli katkıları sağlamalarından
sonra yürürlüğe girecektir.
Hâlen bazı ülkelerin IMF kotaları Tablo 8.1’de gösterilmiştir. Buna göre en yüksek kotaya sahip
ABD’nin kotası yüzde 17.77’dir. Onu Japonya (yüzde 6.6), Almanya (yüzde 6.1), İngiltere (yüzde 4.5)
ve Fransa (yüzde 4.5) gibi ülkeler izlemektedir. Türkiye’nin kotası yüzde 0.60 düzeyinde bulunmaktadır.
Tablo 8.1 Büyüklük Sırasına Göre Seçilmiş Ülkelerin IMF Kotaları ve Oy Ağırlığı (4 Mayıs 2019)
Kotası Oy ağırlığı
Ülke
Milyon SDR Toplamın Yüzdesi Oy Sayısı Toplamın Yüzdesi
228
8
Uluslararası Ticaret
1944’teki ilk kota tahsislerinde ABD’nin payı öderler. Tersine, rezerv tranşlarında tutulan kay-
yüzde 31 gibi çok daha yüksek bir düzeyde idi. Bu- naklara ise Fon tarafından bir faiz verilir. Bir ül-
gün bu oranın önemli ölçüde düşürüldüğü görül- kenin Fondaki ulusal para stokundan, kullandığı
mektedir. Bununla birlikte, ABD Yediler Grubu ile kredi miktarı çıkartıldığında kalan kısım onun ko-
birkaç başka sanayileşmiş ülkeyi yanına alarak yine tasından daha az ise bu, o üyenin Fonda istediği an
de IMF’nin (ve Dünya Bankasının) ABD ve öteki kullanabileceği bir rezerv tranşına sahip bulundu-
sanayileşmiş ülkelerin denetimi altında bulunduğu ğu anlamına gelir. Onun içindir ki ülkelerin IMF
anlamına gelir. 2008’de yeni gelişmekte olan ülke- nezdinde kullanmadıkları rezerv fonu bakiyeleri
lere yapılan yüzde 6’lık kota aktarımının ise bu du- onların uluslararası rezervlerinin bir parçası sayılır.
rumu dağiştireceğini söylemek güçtür. IMF’nin kredi politikası temelde şartlılık (con-
ditionality) ilkesine dayanır. Buna göre, Fondan
IMF Kredileri kredi almak isteyen ülke, dış ödemeler dengesini
sağlamaya yönelik bir istikrar programı hazırlaya-
IMF’nin başlıca işlevlerinden birisi, üye ülkele-
rak Fona sunmak ve onunla anlaşmaya varmak zo-
re geçici dış ödeme açıklarının giderilmesi amacıyla
rundadır. Ülkenin uygulayacağı ekonomik ve mali
kredi sağlamaktır. IMF kredileri genelde kısa süreli
politikaları gösteren ve Fona sunulan bu programa
olmaktadır.
niyet mektubu (letter of intention) adı verilir.
Üye ülkeler, Fon kredilerinden çeşitli hesaplar
içinde ve farklı koşullar altında yararlanabilirler.
Kullanılabilecek toplam kredi miktarları ise yuka- Şartlılık ilkesi: IMF kredileri şartlılık il-
rıda belirtildiği gibi Fondaki kotalarına bağlıdır. Bu kesine göre verilir; bunlar arasında kamu
farklı kredi kaynaklarını ve düzenlemeleri görme- harcamalarını kısma, vergileri artırma,
den önce, kısaca Fonun borç verme yöntemi üze- para arzını kısma, devalüasyon, özelleştir-
rinde duralım. me vs. yer alır.
229
8
Uluslararası Para Sistemi
Üye ülkenin hazırladığı ekonomik önlemler pa- Birinci kredi tranşı çerçevesinde yapılacak kay-
ketinin Fon tarafından onaylanması hem bu kuru- nak kullanımlarında, ülkenin dış ödeme güçlükle-
luş hem de öteki uluslararası kuruluşlarla özel ticari rini gidermek üzere, gerekli çabayı göstereceğini be-
bankalardan yapılacak borçlanmalar açısından bü- lirtmesi yeterlidir, performans kriteri (şartlılık ilkesi)
yük önem taşır. Resmî veya özel uluslararası finans aranmaz. Daha sonraki borçlanmalar (satın alımlar)
çevrelerinin ilgili ülkeye kredi açmaları, genellikle ise (yani ikinci, üçüncü ve dördüncü kredi tranşla-
IMF’nin “yeşil ışığı”na bağlıdır. Fakat kredi alabil- rı) “yüksek kredi tranşı” kredileri diye adlandırılır.
mek için IMF’nin öne sürdüğü bu koşulların üye Yüksek kredi tranşlarından yapılan borçlanmalarda
ülkelerin ulusal egemenlik haklarına bir anlamda koşullar ağırlaşır. Bu krediler normal olarak destek-
müdahale niteliği taşıması, ilgili ülkelerde ciddi leme anlaşmaları (stand by arrangements) biçiminde
tartışmalara konu olagelmiştir. verilir ve performans kriterine tabidir.
Belirtmek gerekir ki IMF’den yapılan borçlan-
malar toplam uluslararası rezervlerde (uluslararası
likidite, ülkelerin bulundurdukları resmî rezervle- Performans kriteri: Üye ülkeler IMF’den
rin toplamı) sürekli bir artış doğurmaz. Çünkü kre- sağladıkları destekleme kredilerinin son-
di geri ödendiğinde uluslararası rezervlerin toplamı raki dilimlerinin serbest bırakılmasını
yine eski düzeyine inmiş olur. istediklerinde, IMF, önceki uygulamaları
(performansı) değerlendirir ve başarılı bu-
lursa krediyi serbest bırakır.
Fon Üzerindeki Normal Çekme
Hakları (Genel Kaynaklar Hesabı)
Destekleme anlaşması: IMF kredileri
Üye ülkeler, finansman ihtiyaçlarının nitelik- destekleme kredisi biçiminde verilir; amaç
lerine göre IMF’den farklı hesaplar veya kaynaklar üye ülkenin sunduğu 2-3 yıllık istikrar
çerçevesinde kredi sağlayabilirler. Aşağıda Fonun programına finansal destek sağlamaktır.
normal ya da genel kredi kaynaklarından (Fondan İlk aşamadaki uygulama başarılı bulunur-
normal çekme haklarını) yapılacak borçlanmalar sa izleyen kredi dilimi serbest bırakılır.
üzerinde durulacaktır:
Üye ülkelerin IMF’den çekebilecekleri kay-
nakların bir sınırı vardır. Borçlanan ülke, Fondan Destekleme anlaşmaları ödemeler bilançosu
başka bir üye ülkenin ulusal parasını alır ve karşılı- açıklarını gidermeye yönelik, süresi bir ile iki yıl
ğında kendi parasından eş değer miktarı Fona ya- arasında değişen makroekonomik politikalar uy-
tırır. Ancak Fonun emrinde bulunan bir ülkeye ait gulamalarını kapsar. Sözü edilen makro politikalar
toplam ulusal para miktarının ilgili ülke kotasının para, maliye ve kambiyo politikalarıyla ilgili olabi-
yüzde 300’ünü geçemeyeceği biçiminde bir kayıt lir. Yüksek kredi tranşlarından borçlanma için ülke-
vardır. Ülke, Fondaki ulusal parasının yüzde 75’ini nin sıkı bir istikrar programı hazırlayıp uygulama-
üyelik aidatı olarak yatırmış olduğu için, böyle bir ya koyması gerekir.
kayıt, normal Fon kaynaklarından borçlanma sını- Destekleme anlaşmaları çerçevesinde yüksek
rının en fazla üye ülke kotasının yüzde 225’i kadar kredi tranşlarından yapılan borçlanmalarda kay-
olması anlamına gelir. Ancak IMF ile varılacak an- naklar bölümler hâlinde sağlanır. Performans kri-
laşma uyarınca Fon bazen bu sınırın üzerinde de teri, borç alan üye ülkenin belirli bütçe ve kredi
kredi verebilmektedir. tavanlarına uyması, uygun kambiyo ve faiz politi-
Fonun belli başlı kredi kaynağını kredi tranş- kaları uygulaması, cari işlemler ve sermaye transfer-
larından yapılacak borçlanmalar oluşturur. Buna leri üzerindeki kısıtlamaları kaldırması gibi belirli
Genel Kaynak Hesabı da denir. Bu kaynak çerçeve- önlemler alması zorunluluğunu içerir. Kısacası, bu
sinde kredi hakları dört tranşa (dilim) ayrılmıştır. kıstasa göre kredinin daha sonraki kredi dilimleri-
Her tranş, üye ülke kotasının yüzde 25’ine eşittir. nin kullandırılması için mevcut uygulamaların ba-
Yukarıda da açıklandığı gibi, kredi sağlanması ül- şarılı bulunması gerekir.
kenin ulusal parası karşılığında, istenen bir yabancı Kredi tranşlarından yapılan borçlanmalardaki
paranın “satın alınması” biçiminde olur. geri ödeme (ulusal paranın geri alınması) süresi
230
8
Uluslararası Ticaret
genellikle 3 1/4 yıldan 5 yıla kadar değişmektedir. Türkiye’ye transfer etmekle yükümlüdür. Bu işlem
1974’ten beri IMF’nin tüm kredi işlemlerinde do- dolayısıyla borçlanan ülke Türkiye, dolar kredisi
lar değil, SDR kullanılmaktadır. elde ederken karşı ülkeye yine IMF aracılığıyla bir
Hatırlatmak gerekir ki kredi tranşlarından ya- faiz ödemesinde bulunur. SDR programına göre
pılan borçlanmalar rezerv tranşından ayrıdır; baş- buna katılan bir üye, diğer üyelerin kendisine dev-
ka bir deyişle rezerv tranşı, kredi tranşlarına ek bir redeceği SDR’leri (ilk tahsisinin üç katına ulaşınca-
kaynaktır. Bu kaynağın kullanılmasında herhangi ya kadar) kabul etmek zorundadır.
bir kayıt veya koşul aranmaz. SDR’lerin uluslararası likidite talebindeki artışı
karşılamak üzere çıkartılması öngörülmüştür. Yu-
karıda da belirtildiği gibi, IMF Yönetim Kurulu ge-
lecek beş yıllık dönemler için uluslararası ekonomi-
dikkat nin likidite talebi konusunda tahminlerde bulunur.
IMF kredileri ilke olarak destekleme kredileri Buna bağlı olarak da hangi tarihlerde, ne miktarda
biçimindedir. Bunlar 2-3 yıllık istikrar (enflas- SDR çıkartılacağına karar verir. Bu kararın toplam
yonu önleme ve dış açıkları finanse etme) prog- oy hakkının yüzde 85’ine sahip beşte üç oranındaki
ramlarını desteklemek amacıyla aşamalı olarak IMF üyelerinin onaylanması ile SDR’ler yaratılmış
verilen kredilerdir. Bir sonraki kredi diliminin olur.
serbest bırakılması için performansın başarılı Oysa bugüne kadar yalnız üç parti SDR çıkar-
bulunması gerekir. tılmıştır. İlk parti SDR, 1970-1972 döneminde
gerçekleştirilip toplam 9.3 milyar dolar tutarında
(1970’de 3.3 milyar $, 1971 ve 1972’de de 3’er
milyar $ olmak üzere)’dır. İkinci parti çıkartılan
Özel Çekme Hakları (SDR) SDR’ler ise 1979, 1980 ve 1981 yıllarında 4’er
Özel Çekme Hakları (Special Drawing Rights: milyar dolar olmak üzere toplam 12 milyar dolar
SDR), IMF’nin aynı adı taşıyan ayrı bir departma- SDR çıkartılmıştır. Böylece ilk iki partide toplam
nı tarafından çıkartılır. 1970 yılında mevcut ulus- olarak 21.4 milyar dolar tutarında SDR yaratılmış
lararası likiditeyi artırmak üzere IMF tarafından olup, üye ülkelere kotalarıyla orantılı biçimde da-
yaratılan özel bir uluslararası rezerv aracıdır. Bu ka- ğıtılmıştır.
naldan üye ülkelere, IMF’deki normal çekme hak- İlk iki parti SDR’nin çıkartılmasından sonra
larından ayrı bir dış rezerv sağlanır. IMF’ye bağlı geçen zaman içinde çok sayıda ülke IMF’ye ka-
olmakla birlikte, normal çekme haklarından farklı tılmıştır. Dolayısıyla değişen dünya koşullarına
bir statüye sahiptir. uyum sağlamak için 1998 yılında Yönetim Kurulu,
şimdiye kadar çıkartılana eşit miktarda (21,4 mil-
yar SDR) yeni parti SDR çıkarılmasına karar ver-
Özel Çekme Hakları (SDR): IMF tara- di. Bu yeni SDR’ler, tüm üyelerin sahip oldukları
fından çıkartılan bir likidite varlığı, ideal SDR miktarı, IMF’deki kotalarının sabit bir ora-
bir rezerv aracıdır çünkü istenen zamanda, nına (yüzde 29,32’sine) eşitlenecek biçimde yeni
istenen miktarda ve karşılık gerekmeden üyelere dağıtılmıştır. Böylece yeni katılan üyelerin
çıkartılır; aynı zamanda bir hesap birimidir. de SDR’den pay almaları ve mevcut tahsisler ara-
sındaki göreceli farklılıkların giderilmesi sağlanmış
olmaktadır.
SDR genelde, bir hükûmetin diğerinin merkez
bankasından, onun ulusal parasını çekmesine ola-
nak veren bir haktır. Örneğin Türkiye’nin, dolar
rezervine ihtiyacı olsun ve bu amaçla SDR’lerini dikkat
kullanmak istesin. Bunun için bütün yapacağı iş, Özel Çekme Hakları ideal bir uluslararası likidi-
elindeki SDR’leri Amerikan Merkez Bankasına te varlığı olmasına karşın, doların yerine geçmesi
devretmekten ibarettir. SDR’leri devralan Federal söz konusu olduğundan ABD tarafından büyük
Reserve Bank, bunların karşılığı olan dolar tutarını destek görmediği için kullanımı sınırlı kalmıştır.
231
8
Uluslararası Para Sistemi
(a) SDR’lerin devredilmesi: SDR karşılıksız olarak çıkartılan bir rezerv aracıdır. Yani çıkartılması için
bir altın veya döviz karşılığına gerek yoktur. SDR’ler bir kere yaratılınca sistemde sonsuz olarak varlığını
sürdürürler.
Yeni SDR çıkartma kararı alınınca, bunun gerçekleşmesi için üye ülkelerin IMF’deki hesapları üzerine
bir kayıt düşülmesi yeterli olur. Diğer bir ifade ile, bir ülkeye belirli bir SDR tahsisi yapılınca IMF, bu
ülkeyi, hesaplarında o miktar SDR alacaklandırır. Bir A ülkesi SDR’lerini, ulusal parasını elde etmek için
B’ye devrederse IMF, A’nın hesabından o miktar SDR’yi indirerek B’nin hesabına kaydeder. Görüldüğü
gibi, SDR ancak hesaptan hesaba aktarılan, fiziki varlığı olmayan bir para veya hesap birimidir.
IMF’nin normal çekme haklarındaki gibi SDR, üye ülkelere bu kurumdan bir mali kaynak veya fon
sağlama hakkı vermez. Bunun yerine, öteki ülkelerden ulusal para elde etme olanağı doğurur. Normal IMF
kredilerinden farklı olarak SDR’nin geri ödenme zorunluluğu da yoktur.
Ancak başkaları tarafından kendilerine SDR devredilen ülkeler bakımından bir kayıtlama söz konusu-
dur. Bu da daha önce değinildiği gibi, bu ülkelerin toplam miktar ilk tahsislerinin yüzde 300’üne ulaşınca-
ya kadar SDR kabul etmek zorunda olmalarıdır. Bundan sonraki miktarları kabul edip etmemek ülkenin
kendi isteğine bırakılmıştır.
SDR’sini başka ülkelere devredenler, IMF kanalıyla, kabul eden ülkelere net bir faiz öderler. Faiz oran-
ları, IMF’de en yüksek kotası bulunan beş büyük ülkenin ulusal faiz oranlarına dayanan bir formüle göre
hesaplanır.
Tablo 8.2 Seçilmiş Bazı Üyelerin SDR Tahsislerinin Toplamları ve Hâlen Bu Ülkelerin Ellerinde Bulunan SDR
Miktarları, 30 Nisan 2014, (Milyon SDR)
232
8
Uluslararası Ticaret
(b) Hesap birimi olarak SDR: Özel Çekme Hakları hem bir uluslararası likidite aracı (rezerv parası)
hem de bir hesap birimi görevi yapar. SDR programının oluşturulmasında, bunun aynı zamanda IMF
faaliyet ve işlemlerinde kullanılacak bir hesap birimi olması düşüncesi rol oynamıştır.
1970’de program ilk kez uygulamaya konduğunda SDR, doların altın paritesine bağlanmıştı ve
1SDR:1$ idi. Dolar altına göre devalüe edilirken SDR’nin altın karşılığı sabit tutuldu, böylece SDR’nin
dolar fiyatı da yükseltilmiş oldu. Dalgalı kur dönemine geçildikten sonra, 1974 Temmuz ayından itibaren
SDR’nin değeri “para sepeti” yöntemine göre belirlenmeye başlandı. SDR’nin hesaplanmasında önceleri
on altı sanayileşmiş ülke ulusal parası esas alınıyordu. 1981’den sonra değerlendirme beş büyük ulusal
paraya (dolar, mark, frank, yen ve sterlin) göre yapıldı. Euronun AB’nin ortak para birimi olarak benim-
senmesi üzerine 2000 yılı Eylül ayından sonra SDR’nin değeri Amerikan doları, euro, Japon yeni ve İngiliz
sterlinine göre belirlenmeye başlandı. Bugünkü uygulama da böyledir.
Tablo 8.3’te SDR’nin değerinin nasıl belirlendiği görülmektedir. Tabloda SDR’nin kapsamındaki para-
lar ve bu ait oldukları ülke veya bölgelerin ekonomik ağırlıklarına göre bu paraların her birinin sepette yer
alan miktarları gösterilmektedir. Bu miktar dövizlerin dolar karşılıkları piyasada geçerli dolar kurlarına göre
belirlenir. Daha sonra da miktar dolarlar istenilen para birimine dönüştürülerek SDR’nin ilgili para cin-
sinden değeri kolayca bulunabilir. Örnek olarak, 6 Ocak 2015 tarihinde SDR’nin değeri 1SDR=1,4330$
veya 3.347,83 TL hesaplanmıştır.
Sepet para tekniğine göre oluşturulan hesap birimlerinin en önemli yararı, bunların değerinin tek para-
ya göre daha istikrarlı olmasıdır. Çünkü sepetteki paraların bazıları değer kazanıp bazıları değer yitireceği
için, sepet dışındakilere göre ortalama değerde büyük değişiklik olmaz. Kısacası, birleşik bir para (hesap
birimi) olarak SDR’nin değeri büyük ölçüde istikrar gösterir.
Fon uygulamalarına göre, SDR kapsamına girecek ulusal paralarla bunların ağırlıkları, her beş yılda bir
yeniden gözden geçirilir. Nitekim son yapılan düzenlemelerle doların SDR içindeki miktarı azaltılırken
euronun miktarı artırılmıştır.
(c) SDR ve dünya rezerv arzı: SDR programının kuruluş amacının uluslararası likidite artışlarını
sağlam, güvenilir ve uluslararası denetim altında bulunan bir kaynağa bağlamak olduğuna yukarıda değin-
miştik. SDR’nin üretiminin çok kolay ve masrafsız olduğu, istenen anda, istenen miktarda artırılabildiği
göz önüne alındığında ideal bir rezerv para olduğuna kuşku yoktur.
Bununla birlikte SDR’ler uluslararası likidite içinde önemli bir rol oynayamamıştır. Bunu Bretton
Woods’tan sonra dünyada esnek kur sistemlerine geçilmesi ile açıklama olanağı da yoktur. Burada, büyük
ülkelerin ve özellikle ABD’nin tercihleri ön plana çıkmaktadır. Doların ve daha düşük ölçülerde öteki
sağlam paraların rezerv aracı olarak kullanılmasından sağlanan senyoraj kazançları nedeniyle büyük ülke-
ler programa yeterli bir ilgi göstermemişlerdir. AB ülkelerinin de tek para birimi euroyu oluşturmaktaki
amaçlarından birisi de bu pastadan bir pay almak düşüncesidir.
233
8
Uluslararası Para Sistemi
Öğrenme Çıktısı
4 IMF’nin kuruluş amacını ve görev tanımlarını tanımlayabilme
5 IMF kotalarının önemini açıklayabilme
6 IMF kredisinin temel mekanizmalarını açıklayabilme
234
8
Uluslararası Ticaret
ULUSLARARASI PARA
SİSTEMİ VE IMF’NİN YENİ Jamaika Anlaşması: Arz yanlı ekonomi
DÜZENLEMELERİ politikası kapsamında ABD, bütçe açıkla-
rını borçlanma ile finanse etmekte, böylece
Günümüzde yaygın olarak uygulanan müdaha-
de yüksek faiz politikası izlemekte idi, bu
leci ya da yönetimli dalgalanma modeli bazı önemli
da dünyadaki kısa süreli fonların ABD’ye
sakıncalar içerir. Bunlardan birisi, merkez bankası
akmasına neden olmuştu. 1976 Plaza An-
müdahalelerinin rakip ülkeler karşısında haksız re-
laşması ile yüksek faiz uygulamasına son
kabet üstünlüğü sağlamak amacıyla kullanılabilme-
verildi, dolar değer yitirmeye başladı.
sidir. Şöyle ki örneğin ülke, piyasa müdahaleleriyle
döviz kurlarını denge değerinden yüksek tutmaya
Gözetleme görevi: IMF’ye 1976 Jamaika
yönelik bir politika izleyebilir (ulusal parasının ek-
Anlaşması ile verilen görev, bir üye ülke-
sik değerlendirilmesi). Yapay biçimde yükseltilen
nin döviz kurlarına yapacağı müdahale-
bu kurlar ise ihracatı özendirip ithalatı caydırıcı so-
lerle (ulusal paranın eksik değerlendiril-
nuçlar doğurabilir. Böyle bir uygulama ise ülkenin
mesi) diğer üyeler üzerinde haksız rekabet
ticaret ortaklarını zarara sokması demektir. Dolayı-
üstünlüğü sağlamaya çalışmasının önüne
sıyla uluslararası alanda bu gibi haksız uygulamala-
geçme amacına yöneliktir.
ra karşı önlem alınması gerekir.
235
8
Uluslararası Para Sistemi
Bu ilkelerde, merkez bankası müdahaleleri ile için ondan yerine getirmesi istenen para arzını kısı-
kısa süreli istikrarsızlıkların giderilmesinin isten- cı ve faizleri yükseltme, ulusal parayı devalüe etme,
mesindeki amaç, döviz kurlarının uzun süreli de- toplam harcamaları kısma, vergi oranlarını artır-
ğişmeleri yansıtmasına olanak sağlanmasıdır. Bu ma vs. gibi politikalar gerçekte ekonomide ani bir
değişmeler ise teknolojik gelişme, faktör arzındaki durgunluk yaratmakta, işsizliği yaygınlaştırmakta
artış, ekonomik yönetimdeki etkinlik ve enflasyon ve ulusal şirketleri iflasa sürüklemektedir. Bütün
gibi reel etkenlere bağlı bulunmaktadır. bu gelişmeler ise Türkiye’de yaşanan 1994 ve 2001
Fonun gözetim fonksiyonunun dayandığı ana mali krizlerinde kendini göstermiştir.
ilkeler bunlardır. Fon bu fonksiyonunu normal Özetlemek gerekirse, bugün ülkeler farklı kur
olarak üye ülkelerle periyodik olarak yaptığı ikili sistemleri uygulamaya koymuşlardır. Ancak büyük
danışma toplantılarında yerine getirir. Bunlara IV. çoğunluk yönetimli dalgalanma modelini uygula-
Madde Danışma Toplantıları da denir. Bu toplan- maktadır. Bu karma sistem içinde IMF’nin yeni
tılar yıllık olarak veya üye ülkenin isteği ile 24 aya görevi, yönetimli dalgalanmanın yol açabileceği
kadar varan aralıklarla yapılır. Bir IMF uzmanları haksız rekabet uygulamalarının önüne geçme ve
heyeti ilgili ülkeyi ziyaret eder, toplantılar sırasında uluslararası para sisteminin aksamadan yürütülme-
üye ülke, ekonomik ve mali politikalar ve gelişme- sini sağlama amaçlarına yöneliktir. Bu amaçla Fon
ler hakkında bilgi verir. yasasında değişiklik yapılarak ona üye ülkelerin
Adı geçen toplantılar Fona, üye ülkenin ekono- kur uygulamalarını gözetleme görevi verilmiştir.
mik gelişme, uygulama ve politikalarını inceleme, Bununla birlikte, diğer yandan uluslararası mali
ödemeler bilançosunu gözden geçirme ve bu uygu- krizlerin tek başına IMF’nin faaliyetleri ile önle-
lamaların diğer üyelerin döviz kurları ve dış den- yebilmenin güç olduğunu da kabul etmek gerekir.
geleri üzerindeki etkilerini değerlendirme olanağı Bunun için özellikle büyük ülkelerin ekonomi ve
verir. İzledikleri politikalarla, uluslararası ticari ve para politikaları arasında yakın bir uyum ve iş bir-
mali akımları şiddetle etkileyebilen ABD, Japonya liğine gerek olduğu kuşkusuzdur. Nitekim 2007
ve AB ülkeleri ile görüşmelere özel bir önem verilir. Krizi zamanında, IMF’nin de katılımıyla ülkeler
özellikle G-20 içinde krizin zararlarını en aza indir-
Belirtmek gerekir ki IMF’nin öneri ve ilkeleri-
mek ve en kısa zamanda dünya ekonomisini yeni-
ne uymamanın yasal bir yaptırımı yoktur. Bununla
den büyüme trendi içine sokabilmek için böyle bir
birlikte, IMF büyük manevi ağırlığa sahip bir ku-
iş birliği sergilemişlerdir.
ruluştur. IMF’den veya Dünya Bankası gibi öteki
uluslararası ekonomik kuruluşlardan ya da doğru-
dan doğruya özel mali piyasalardan kredi sağlamak IMF-Dünya Bankası İş Birliği
isteyen ülkeler IMF ile uyumlu bir politika izlemek Daha önce de değinildiği gibi, Uluslararası Para
zorundadır. Çünkü uluslararası özel veya kredi ku- Fonu ile Dünya Bankası 1944 Bretton Woods top-
ruluşları, ilgili ülkeye kredi açmadan önce IMF’nin lantılarında yaratılmış ikiz kuruluşlardır. Bunlar-
“yeşil ışığı”na bakarlar. Hatta çoğu kez, IMF ile dan birisine üye olan ülke, aynı zamanda diğerine
anlaşmak bu kuruluşun kendisinden sağlanacak de üye olur. Ana sözleşmelerine göre her iki kuru-
kredilerden çok uluslararası özel mali piyasalar için luşun faaliyet alanları birbirinden farklıdır. Birinci-
önemlidir. IMF ile sembolik de olsa varılan kredi si kısa süreli ödemeler bilançosu dengesizlikleri ve
anlaşması, ticari piyasalardan sağlanacak ödünçle- uluslararası mali iş birliği konularıyla ilgilenirken
rin faizini düşürücü etki yapar. ikincisi az gelişmiş ülkelerin kalkınma hızlarını
Fakat bütün bunlara karşın, dünya ekonomi- yükseltmek için onlara ekonomik yardımda bulun-
sinde son yıllarda sık sık ortaya çıkan mali kriz- ma gibi alanlarda uzmanlaşmıştır.
ler karşısında, IMF’nin uyguladığı politikalar çok Ancak bu konular her zaman birbirinden ayrı-
başarılı olmamakla eleştirilmektedir. Bunun bir lamaz. Örneğin kalkınma çabası içinde bulunan az
nedeni IMF’nin yürüttüğü gözetim fonksiyonuna gelişmiş ülkelerin çoğu, aynı zamanda yapısal dış
karşın, krizlerin ortaya çıkışını önleyememesi veya ödeme açıklarıyla karşı karşıyadırlar. Sorunların bu
krizi önceden haber verememesidir. Kriz çıktıktan şekilde bir bütünlük göstermesi, iki kuruluş arasın-
sonra ise buhran içindeki ülkeye kaynak sağlanması da sıkı bir iş birliğini gerektirir.
236
8
Uluslararası Ticaret
Fakat denebilir ki faaliyet alanları aynı olmasa da bu iki kuruluşun asıl amaçları, üye ülkelerde istik-
rarlı gelişmenin sağlanmasıdır. Bu da üyelere daha uygun koşullarda yardımda bulunmak için, onların
deneyim ve uzmanlık bilgilerini birleştirmek, politika önerileri ve mali yardımlarını uyumlaştırmak
biçiminde iş birliğine gitmelerini gerektirir.
IMF ile Dünya Bankası arasındaki iş birliğinin özellikle yakın geçmişte geliştiği gözlenmektedir. Bu iş
birliği daha çok iki kuruluşun borç verme faaliyetlerinde kendini gösterir. IMF’nin borç verme politikası
bir ölçüde kısa vadeli kredilerden, orta vadeli yapısal ve dış denge amaçlı kredilere doğru değişmektedir.
Dünya Bankası da geleneksel proje kredilerinin yanında, ülkelerin sektörel uyum ve makroekonomik poli-
tikalarının desteklenmesi amacına yönelik kredileri giderek artırmıştır. Amaçlarının aynı yönde değişmesi,
Fon ile Banka arasındaki iş birliğini daha da zorunlu hâle getirmiştir.
Öğrenme Çıktısı
7 Uluslararası para sistemini ve IMF’nin yeni düzenlemelerini özetleyebilme
237
8
Uluslararası Para Sistemi
1 Bretton Woods sisteminde ABD, doları ve onsu 35 doların altında başladı, diğer ülkeler de sabit kurlardan
paralarının değerini Amerikan doları cinsinden tanımladılar. Bu bir ayarlanabilir sabit kur sistemi idi. Çün-
kü mevcut dolar paritesini sürdüremeyen ülkelere devalüasyon ve revalüasyon olanağı sağlanmıştı.
Dolar 18 Aralık 1971’de Smithsonian kararları ile ilk kez diğer paralara karşı devalüe edildi. Uluslararası
piyasalarda spekülasyon durmadı, 1973 Şubat’ında ikinci kez devalüe edildi ve ondan bir ay sonra da Bret-
ton Woods sistemi yıkıldı. Yeni dönemde çoğu ülkeler ulusal paralarını gözetimli dalgalanmaya bıraktılar.
2 Bu politikalara “arz-yanlı” denmesinin nedeni, Keynes modelinin tersine ekonomiyi canlandırmak için
bunların ekonominin talep yanı değil, arz yanı üzerinde durmalarıyla ilgilidir. Vergiler indirilerek, kama
harcamaları kısılarak ve özelleştirmelerle, daha doğrusu hükûmet kesimi küçültülerek özel üreticiler üretimi
artırma konusunda özendirilmeye çalışılır.
3 Uluslararası ödeme sistemleri bakımından, dünya ekonomi tarihinde belirli dönemler vardır. Bunlardan
birincisi 1870’lerden 1930’lara kadar süren “altın para çağı”, ikincisi 1930 ile 1944 arasını kapsayan “buh-
ran dönemi”, üçüncüsü 1944 ve 1973 yılları arasında uygulanan Bretton Woods sistemidir. Dördüncüsü ise
“karma uygulamalar” olarak da nitelendirebileceğimiz hâlen içinde bulunduğumuz dönemi kapsar.
238
8
Uluslararası Ticaret
4 Uluslararası para sistemini yönetmek ve mali istikrarı sağlamak gibi amaçlarla 1944 yılında Bretton
Woods Konferanslarında kuruldu. Geçici dış ödeme açıkları durumunda üye ülkelere kısa vadeli kredi
sağlamak, kur politikalarını gözden geçirmek gibi amaçları vardır. Bretton Woods sisteminin yıkılmasından
sonra ise görev alanı biraz daha genişleyip çeşitlenmiştir. IMF’nin görevleri şöyle belirtilebilir: Bugün bu
görevleri aşağıdaki biçimde sıralayabiliriz: (a) Ekonomik istikrarsızlık içinde olan ülkelere dış ödeme açıkları
için kısa vadeli kredi sağlamak, (b) uluslararası mali sisteme zarar vermesini önlemek üzere üye ülkelerin
kur politikalarını gözetlemek ve denetlemek, (c) mali kriz içine giren ve dolayısıyla ulusal parası yoğun spe-
külasyona uğrayan ülkelere krizin atlatılması için mali kaynak sağlamak, (d) üye ülkelerin uluslararası ticari
bankalara veya resmî kuruluşlara olan ve ödenemeyen borçlarının ortaya çıkması durumunda, sorunun
çözümü için taraflar arasında aracılık yapmak, yeni ödeme planları ve borç erteleme anlaşmaları hazırlamak,
(e) Dünya Bankası ile iş birliği içerisinde üye ülkelerdeki makroekonomik ve yapısal uyum politikalarına
finansal destek sağlamak ve (f ) üye ülkelerde dış ticaret ve kambiyo rejimlerinin liberasyonunu özendirici
çalışmalarda bulunmak, bu konularda üyelere teknik yardım ve eğitim hizmetleri sunmak.
5 IMF üyesi olan her ülkeye ilk girişte bir kota belirlenir. Kotalar, her üyenin Fona yapacağı mali katkıları-
nın sınırını gösterir. Bu kotalar üyelerin Fonla yapacakları mali işlemler ve Fonun yönetimine katılmadaki
ağırlıklarını belirler. Bu kotalar ülkelerin üyelik katkıları, oy verme hakkı, çekebilecekleri kaynak miktarı ve
Özel Çekme Haklarının (SDR) dağıtımı gibi yönlerden önem taşır.
6 IMF’nin kredi mekanizması geleneksel borç verme işlemlerinden farklıdır. Bir ülkenin Fondan borç-
lanması, o ülkenin kendi ulusal parasının, Fondan sağlanan diğer bir ülke parasıyla “değiştirilmesi” (ya da
kendi ulusal parası karşılığında yabancı ülke parasının “satın alınması”) şeklinde olur. IMF kredileri ilke
olarak destekleme kredisi biçiminde verilir. Burada IMF’nin onay verdiği 2-3 yıllık bir istikrar programının
mali yönden desteklenmesi söz konusudur. Krediler dilimler şeklinde verilir. İlk dilimin kullanılmasından
sonra, yeni kredi diliminin serbest bırakılması için mevcut uygulamaların başarılı olması ve programın de-
vamındaki uygulamalar için IMF’nin onay vermesi gerekir. Başka bir ifadeyle yeni kredi dilimlerinin serbest
bırakılması da performans kriteri gibi koşullara tabidir. IMF’nin kredi politikası temelde şartlılık ilkesine
dayanır. Fondan kredi almak isteyen ülke, dış ödemeler dengesini sağlamaya yönelik bir istikrar programı
hazırlayarak Fona sunmak ve onunla anlaşmaya varmak zorundadır. Krediler konusunda Fonun belirlediği
bazı kıstaslar vardır. Bunlar üye ülkede özellikle toplam talebi kısmaya ve böylece ekonomik ve mali istikrarı
sağlamaya yönelik politikalar uygulama taahhütlerinden oluşur.
239
8
Uluslararası Para Sistemi
7 Bugün ülkeler farklı kur sistemleri uygulamaya koymuşlardır. Ancak büyük çoğunluk yönetimli dalgalanma
modelini uygulamaktadır. Bu karma sistem içinde IMF’nin yeni görevi, yönetimli dalgalanmanın yol açabi-
leceği haksız rekabet uygulamalarının önüne geçme ve uluslararası para sisteminin aksamadan yürütülmesini
sağlama amaçlarına yöneliktir. Bu amaçla Fon yasasında değişiklik yapılarak ona üye ülkelerin kur uygulamala-
rını gözetleme görevi verilmiştir. Bununla birlikte, diğer yandan uluslararası mali krizlerin tek başına IMF’nin
faaliyetleri ile önleyebilmenin güç olduğunu da kabul etmek gerekir. Bunun için özellikle büyük ülkelerin eko-
nomi ve para politikaları arasında yakın bir uyum ve iş birliğine gerek olduğu kuşkusuzdur. Nitekim 2007 krizi
zamanında, IMF’nin de katılımıyla ülkeler özellikle G-20 içinde krizin zararlarını en aza indirmek ve en kısa
zamanda dünya ekonomisini yeniden büyüme trendi içine sokabilmek için böyle bir iş birliği sergilemişlerdir.
240
8
Uluslararası Ticaret
neler öğrendik?
A. Her ülkenin ulusal parasının değerinin belirli
ağırlıkta saf altın biçiminde tanımlanması ödeme açıkları için kısa vadeli kredi vermek
B. Görevli bir kurumun dileyen herkese altın sat- B. Üye ülkelerin kur politikalarını denetlemek
ması ve kendisine arz edilen tüm altın külçeyi C. Mali kriz içindeki üye ülkelere krizi atlatmaları
satın alması için mali kaynak sağlamak
C. Altın ithalat ve ihracatının serbest olması D. Dünya ticaretinin serbestleştirilmesi için üye
D. Piyasada kullanılan banknotların altın karşılık- ülkelerin gümrük tarifelerini azaltmalarını sağ-
larının olmaması lamak
E. Altın standardının uluslararası bir sistem olması E. Dünya Bankası ile iş birliği içerisinde, üye ül-
kelerdeki makroekonomik ve yapısal uyum po-
2 Aşağıdakilerden hangisi 1930’larda altın para litikalarına finansal destek sağlamak
standardının yıkılması ile ülkelerin takas esasına
dayalı olarak birbirleriyle yaptıkları dış ticaret an- 7 IMF tarafından verilen destekleme kredileri-
laşmalarını ifade eder? nin amacı aşağıdakilerden hangisidir?
A. Moratoryum A. Üye ülkelerin 2-3 yıllık ulusal istikrar progra-
B. İki yanlı ödeme anlaşmaları mına mali destek sağlamak
C. Konsolidasyon B. Üye ülkelerin alt yapı yatırımlarının finansma-
nını desteklemek
D. Konversiyon
C. Üye ülkelerin senyoraj oranlarını düzenlemek
E. Arbitraj anlaşmaları
D. Üye ülkelerde ihracatın finansmanını sağlamak
3 Ayarlanabilir sabit kur sisteminde, piyasadaki E. Üye ülkelerin vergi kayıplarını karşılamak
döviz kurunun üst destekleme noktasına çıkması
ve bu düzeyde uzun süre kalma eğilimi göstermesi 8 Aşağıdakilerden hangisi IMF kredilerindeki
durumunda aşağıdaki uygulamalardan hangisi ger- şartlılık ilkesi içinde yer almaz?
çekleştirilmelidir? A. Kamu harcamalarını kısma
A. Senyoraj oranını azaltmak B. Eğitim süresini artırma
B. Revalüasyon yapmak C. Para arzını kısma
C. Devalüasyon yapmak D. Devalüasyon yapma
D. Dolaylı vergileri artırmak E. Özelleştirme
E. Gümrük tarifelerini artırmak
9 Aşağıdakilerden hangisi IMF tarafından ya-
4 Amerikan doları ilk kez hangi anlaşma ile de- ratılan özel bir uluslararası rezerv aracıdır?
valüe edilmiştir? A. SDR
A. Maastricht Anlaşması B. ECU
B. Smithsonian Kararları C. NRT
C. Plaza Anlaşması D. Dolar
D. Paris Anlaşması E. Sterlin
E. Brüksel Kararları
10 SDR ilk kez kaç yılında çıkarılmıştır?
5 Aşağıdakilerden hangisi Maastricht kriterleri A. 1970
arasında yer almaz? B. 1967
A. Fiyat istikrarı C. 1965
B. Kamu açıkları D. 1954
C. Kamu borçları E. 1940
D. Faiz oranları
E. Altın para standardı
241
8
Uluslararası Para Sistemi
1. D Yanıtınız yanlış ise “Altın Para Dönemi” ko- 6. D Yanıtınız yanlış ise “Uluslararası Para Fonu
nusunu yeniden gözden geçiriniz. (IMF)” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
neler öğrendik yanıt anahtarı
Yanıtınız yanlış ise “Ayarlanabilir Sabit Yanıtınız yanlış ise “Fon Üzerindeki Normal
3. C 8. B
Kur Sistemi” konusunu yeniden gözden Çekme Hakları” konusunu yeniden gözden
geçiriniz. geçiriniz.
Araştır Yanıt
8 Anahtarı
AB üyesi ülkeleri açısından Avrupa tek para birimi euroya katılmak için ge-
reken koşullar Maastricht Zirvesi’nde belirlenmiştir. Maastricht kriterleri de
denilen bu koşullar arasında şunlar yer alır: Enflasyon oranı, birlik içinde en
Araştır 1 düşük fiyat artışı olan üç ülke ortalamasının yüzde 1,5’indan yüksek olma-
malı, faiz oranları en iyi durumdaki üç üye ülke ortalamasından iki puandan
yüksek olmamalı, bütçe açıkları ülkenin GSYİH’nin yüzde 3’ünden yüksek
olmamalı, kamu borçları GSYİH’nin yüzde 60’ını aşmamalı.
IMF kotaları, üye ülkelerin alınan kararlara katılmadaki ağırlıkları (oy ağırlık-
ları), Fondan sağlanacak normal kaynak miktarı, Fona ödenecek aidat miktarı
Araştır 2 ve yeni yaratılan Özel Çekme Hakları (SDR) miktarının belirlenmesi açısın-
dan önem taşır.
Özel Çekme Haklarının (SDR) değeri sepet para tekniğine göre belirlenir.
Bugün Amerikan doları, euro, sterlin ve yenden oluşan bir para sepetinin de-
ğerine eşittir. En önemli özelliği sabit oluşudur. O nedenle IMF’nin yanında
Araştır 3 Dünya Bankası, Birleşmiş Milletler ve diğer birçok uluslararası ekonomik ve
mali kurum tarafından mali işlerde bir hesap birimi olarak kullanılmaktadır.
Hatta, sermaye piyasalarında da birçok özel işletme tahvil ihracını SDR’ye
bağlı olarak yapmaktadır.
242
8
Uluslararası Ticaret
Kaynakça
Cooper, R. N. (1984). A Monetary System fort he Future, Foreign Affairs, Fall.
Dennis R. Appleyard ve Alfred J. Field, jr. (2008). International Economics, Boston, 6th. ed., McGraw-Hill.
Frenkel, J. A. (1996). Recent Exchange-Rate Experience and Proposals for Reform, American Economic Review.
Krugman, P. R. ve Obsfeld, M. (2006). International Economics, Theory and Policy, Addison-Wesley.
Lawrence H. Officer ve T. D. Willett (eds). (1969). The International Monetary System: Problems and
Proposals, PrenticeHall, Englewood Cliffs, N.J.
McKinnon R. I. (1996). The Rules of the Game, Cambridge, Mass., MIT Press.
Paul R. Masson ve Michael Mussa. (1995). The Role of the IMF: Financing and Its interactions with Adjustment
and Surveillance, Pamphlet Series, No.50, IMF.
Polak, J. J. (1991). The Changing Nature of IMF Conditionality, Essay in International Finance, No. 184,
Princeton, Princeton University Press.
Salvatore, D. (2013). International Economics. New York: John Wiley.
Seyidoğlu, H. (2009). Uluslararası Finans. İstanbul: Güzem Yayınları.
Seyidoğlu, H. (2020). Uluslararası İktisat: Teori, Politika ve Uygulama. (22. Baskı). İstanbul: Güzem Can
Yayınları.
Töre, N. (1972). Uluslararası Para Sistemi ve Az Gelişmiş Ülkeler. A.Ü. Hukuk Fakültesi Yayını.
Turan, G. (1980). Dünya Para Sistemi: Dünü ve Bugünü. İş Bankası Yayını.
Yeager, L. B. (1966). International Monetary Relations, Harper and Row.
Vries, M. G. De. (1997). The International Monetary Fund and the International Monetary System, in M.
Fratianni, D. Salvatore and J. Von Hagen, eds. Handbook of Macroeconomic Policy in Open Economies,
Greenwood Press.
243