Professional Documents
Culture Documents
Joseph Heidenreich, MD 1
Çeviri:
Dr. Vefa Sayraç
C. Postrenal Nedenler
Üretral darlıklar Nadir Genellikle önceden üretrit veya Üretral kateterizasyon çoğu zaman zordur.
veya valffer üretral travma atağı. Üretrograrıı veya üretroskopi tanısal
Başlangıç yavaş veya ani olabilir.
Nöropatik mesane Çok yaygın Başlangıç yavaş ve ağrısız veya Üretral kateler zorluk olmadan geçer.
ani ve ağrılı olabilir. İlişkili nörolojik Sistometrogram tanısal
anormalliklere (sakral dermatomal hi-
perestezi, zayıf rektal sfınkter !onusu,
nöropatik ağrılar) bak.
B. Fizik Bakı ması ile doğrulanabilir. Mesane çıkım obstrüksiyonun sık gö-
rülen nedenlerinden bazıların tanısal özellikleri Tablo 39- 1'de
1. Vital bulgular- Vital bulguları eksizsiz alın. Eğer varsa belirtilmiştir.
volüm kaybını düzelt (Konu 11).
2. Genel bakı- Bir prerenal veya renal kökenli oligüriye kat- D. Böbrek Hasan
kıda bulunabilecek kalp, akciğer, böbrek veya karaciğer hastalı
Oligüri ve anüri sıklıkla ABH ile birliktedir. ABH yönelik so-
ğı belirtilerine odaklanın. Kuru mukoza veya kötü cilt turgoru
nuçları tahmin etmeye ve tedaviye yardımcı olmak için stan-
gibi voli.im açığının belirtilerini arayın.
dardize bir tanım yanı sıra objektif puanlama sistemi geliştiril
3. Kann Bakısı - Distandü bir mesane ile uyumlu suprapubik miştir (Tablo 39-2).
kitle mevcut olup olmadığını belirlemek için alt karını palpasyon-
la bakı yapın. Distandü mesane simfızis pubis bitişiğinde sıkı (sert
değil) bir kitle olarak kendini gösterir ve perküsyonla matitedir.
4. GÜ Bakı - Kitleler, prostat hipertrofısi, prostat hassasiyeti Tablo 39-2. Akut Böbrek Hasarı için Akut Böbrek
veya prostat dislokasyonu (travma ile ilişkili) için prostata bakın. Hasarı Network Evreleme Kriterleri
3. Mevcut ise, Sistit ve Prostatiti Tedavi Edin - Aşağı (<500 mL/g), sistemik semptomları olan ve belirgin şekilde anor-
da, Dizüri bölümüne bakın. mal elektrolit veya böbrek fonksiyonu olan hastalarda gereklidir.
Böbrek fonksiyonları normal veya normale yakın, kısmi
4. Gerektiğinde Hastaları Yatırın- Sistemik semptomla-
mesane çıkım tıkanıklığı olan hastalar ise (yani, zayıf idrar akı
rı olan (ateş, titreme, inatçı kusma) ve ek tanı ve tedavi (örn.,
mı, el ile dokunulamayan mesane ile birlikte olan ya da olma-
postobstrüktif diürez, azotemi, sepsis, veya elektrolit anormal-
likleri) ihtiyacı olan hastaları hastaneye yatırın. yan) bir üroloğa sevk edilmelidir. Mutlaka kalıcı üretral katete-
ri olan, semptomatik olmayan hastalar 1 hafta içinde yeniden
C. Mesane El ile Dokunulamıyor; Hasta muayene edilmeli ya da bir üroloğa sevk edilmelidir.
İşeyebiliyor
Eğer hasta iradesi ile işeyebiliyor ancak zayıf idrar akışının süb-
jektif ya da objektif delili bulunmaya devam ediyorsa veya has- Bakınız Tablo 39-3.
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
Klinik Bulgular sonucunda testiküler hipoksi ile bitişik intraskrotal yapılar et-
kilenir, ağrı ve hassasiyet yayılır.
A. Travma Hastalığın erken bakısı yükselmiş testisin horizontal dur-
ma eğilimine sahip olduğunu (Beli tokmağı deformitesi) gös-
(Ayrıca bakınız konu 26) Travma yaygın olarak testis veya
terir. Epididim erken evrelerde anormal bir pozisyonda (örn.,
skrotal ağrıya neden olur. Dikkatli sorgulanması travmanın
hangi koşullar altında meydana geldiğini ortaya çıkarmak için öne doğru) hissedilebilir. Daha sonra tüm skrotal içerik şiş ve
gerekli olabilir. hassas hale gelir, muayeneyi son derece zor ve daha az bilgilen-
dirici hale getirir çünkü epididim palpasyonda testisten ayırt
B. Viral Orşit edilemez.
Kabakulak virüsü ve enterovirüsler akut tek veya çift taraflı 2. Epididimit - Epididimit 20 yaşını geçmiş cinsel olarak
orşite neden olabilir. Kabakulak virüsüne bağlı orşitte ilişkili aktif erkeklerde görülme eğilimindedir ve testis torsiyonunun
parotit genellikle mevcuttur. için en sık yanlış tanısıdır. İdrar yolu enfeksiyonu veya üretrit
öyküsü olabilir. Ağrı yavaş yavaş başlar ve testis torsiyonundan
C. Ürolitiyazis daha az şiddetlidir. Prehn belirtisinin olması Skrotum eleve ol-
Nadiren, mevcut taş hastalığı olan hastalar esas olarak skro- duğunda ağrının azalmasıdır. Bu bulgu ne epididimit için spe-
tumda lokalize ağrı ile başvurur, ancak çoğu durumda, skrotal sifiktir, ne de güvenilir bir ayırt edici klinik belirtidir. Fizik bakı
ağrıdan önce gelen sırt veya yan ağrısı veya böbrek taşı öykü- genellikle tek taraflı ve genellikle skrotal deride kızarıklık ve
sü vardır. Bu gibi durumlarda, testis ve epididim palpasyonda ödem ile hassas epididimi ortaya koymaktadır. Erken dönemde
normaldir. Hematüri önemli bir tanısal ipucudur. testis normal ya da minimal hassas olabilir. Ancak ödem kö-
tüleştikçe epididim el ile dokunulduğunda testisden ayırt edi-
D. İnkarsere Hemi
lemez hale gelir ve bir reaktif hidrosel gelişebilir, epididimiti
İnguinal hemi skrotumda inkarsere olursa testis ağrısı ile ka- testiküler torsiyondan ayırt etmeyi zorlaştırır. Eş zamanlı bir
rışabilen skrotal ağrıya neden olabilir. Erken inkarserasyonda üretrit veya idrar yolu enfeksiyonu varsa idrar tahlili sıklıkla
bağırsak sesleri skrotumda duyulur; fıtık strangule olursa, bar- piyüri ve muhtemelen bakteriüriyi gösterir. Doppler ultraso-
sak sesleri duyulamaz. Skrotum içindeki bağırsak fıtığı hemen nografi testiküler torsiyonda görülen kan akışının azalmasının
hemen her zaman bağırsak tıkanıklığı klinik bulguları ile iliş
aksine etkilenen testis için artan kan akışını gösterir.
kilidir (Konu 15). Ultrasonografi tanısaldır.
3. Testis veya Epididimal Eklerin Torsiyonu- Dört ek-
E. Testis Torsiyonu, Epididimit ve Testis ten, testis anterosüperior kutbu üzerinde bulunan apendiks
Eklerinin Torsiyonu testis en sık (% 92) torsiyone olan apendikstir, bunu epididim
baş kısmında yer alan apendiks epididimis (% 7) takip eder.
Testiküler apendiks torsiyonu, epididimit ve testis torsiyonu
Ağrı genelde ani başlangıçlıdır, şiddetli olabilir ve bulantı ve
(Tablo 39-3'e bakınız) akut skrotal ağrının en yaygın üç nede-
nidir ve olguların yaklaşık % 85-90 kapsar. Skrotal ağrısı olan kusma vardır. Bazen fizik bakı (% 21) testis anterosüperior
tüm hastalarda testis torsiyonu gecikmeden dışlanmalıdır, çün- kutupta infarkte apendiksi temsil eden küçük, hassas, sıkı bir
Tablo 39·3. Akut Skrotal Ağrı Nedenleri için Tanısai İpuçları.
--------------------------------------------~--~-----
ı;
testis genellikle normaldir ve minimal hassastır. İlerlemiş olgu-
larda belirgin ödem ve reaktif hidrosel görünümü testis torsi-
yonu tanısını gizleyebilir.
Tablo 39-4. Yaygın Ağrısız Skrotal Kitle Nedenleri için Tanısal İpuçları.
Hidrosel Transillüminasyon veren yavaş yavaş büyüyen ağrısız kistik Aspirasyon berrak sıvı ile sonuçlanır. Tanıda ultrasonografı
kitle. de yararlı
Not Hidrosel tümör ile komplike olabilir
Testis tümörü Hasta genellikle genç erişkin. Testişin asemptomatik genişle Ultrasonografjkitle lezyonunu doğrulamada yararlı. Cerrahi
mesi, nadiren ağrılı. Muayenede ağrısız, sıkı bir kitle bulunur, eksplorasyon tüm testiküler kitle lezyonlann kesin tanısı için
transillüminasyon vermez. Jinekomasti, virilizasyon veya gereklidir.
feminizasyon nadiren oluşur
Genel Bilgiler iltihap !anması ile beraber) rektal bakı ile dışlanabilir. Tedavi
üzerine daha fazla bilgi için konu 42'ye bakınız.
Dizüri ve ilişkili klinik bulgularının yaygın nedenleri Tablo 3. İdrar Yolları Enfeksiyonu - Mikroskop altında lökosit-
39-S'te verilmiştir. Üretral divertikül, ürolitiazis, endoservikal ler, genellikle bakterilerle birlikte, orta akım idrar tahlillerinde
gonore, balanit ve üretral siğiller (wartlar) nadiren dizüriye ne- görülür. Piyüri saptamada lökosit esteraz ve nitrit varlığını test
den olur. eden reaktif idrar şeritlerinden her ikisi de pozitif ise, idrar se-
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
Prostatit Sadece erkek Pelvik ağrı ve dizüri. Genellikle Prostat masajı He ("3-bardak testi") üretral akınlı
ateş. Muayenede hassas, balçık veya idrarda lökosit ve bakteri elde edilir
gibi prostat
Vajinit Sadece kadın Eksternal dizıJri, vajinal akıntı, Vajinaf yayma ya da kültür ile Candida, Gardnerella
disparoni vaginalis veya Trichomonas vaginalisi gösterilir.
idrar yolu enfeksiyonu Çoğunlukla kadın Dizüri, urgency, sıklık: bulanık Piyılri
ve bakteriürL idrar kültüründe 10' (genellikle>
veya kötü kokulu idrar. Ateş, yan 105/ml) 'den fazla bakteri görülür
veya suprapubik hassasiyet olabilir
Psikojenik Her ikisi de Semptomlar için makul olmayan Normal idrar tetkiki. Üretral sürüntüde lökosit yok.
patern. Gonokok ve klamidya enfeksiyonu için testler
Normal muayene negatif
diment analizine eşdeğerdir. Bu şeritler, giderek artan biçimde atılmalı ve kontamine olmayan yeni bir örnek alınmalıdır. Ye-
tarama amaçlı kullanılmakta ve mikroskop incelemesi gereğini tişkinler için uygun idrar temin yöntemleri şunlardır:
ortadan kaldırmaktadır. Kültürde çoğu kez tek bir bakteri türü- A, ÜRTA AKIM TEMİZ İŞENEN İDRAR- Bu temin yöntemi çoğu
ne rastlanır (genellikle milimetre başına >105 koloni oluşturan zaman tatmin edicidir, ancak istekli bir hasta ve belli bir miktar
birim, ancak bazen, özellikle bazı organizmalarda [örn., Can- koordinasyon gerektirir.
dida türleri veya enterokok], sadece 102-104). Not: 60 yaşın B. KATETERİZASYON- Küçük, düz (9 F) bir sonda, hızlı bir
altındaki erkeklerde idrar yolları enfeksiyonu, idrar yolu ano- "girdi çıktı" hareketiyle uygulanmalıdır, çünkü bu 14-19 F Fo-
malisi yoksa ya da ana! birleşme olmamışsa nadirdir. ley tipi sondalara göre daha rahat olacaktır. Kontaminasyon
gerçekleşebilir.
4. lokal Nedenler- Dizüri ile sık sık beraber görüldüğü c. SUPRAPUBİK ASPİRASYON- (Bakınız, Bölüm 7) Suprapu-
için penis ve üretral meatus balanit ve intrameatal patolojik bik aspirasyon birçok durumda yararlıdır (örneğin, küçük ço-
yapılar (siğiller, herpetik ülserler) için incelenmelidir. Üretral cuklar için) ve kontaminasyon oranının düşüklüğü ile bilinir.
strüktürler çoğu kez dizüriye neden olur ve dolayısıyla hastalar
çatallı veya aralıklı idrar tarif edebilirler. 2. Kadınlarda Dizüri Nedenlerinin Klinik Ayrımı
A. DİZÜRİ SIKLIK SENDROMU (ÜRETRAL SENDROM) VE İD
B. Kadınlarda Dizüri RAR YOLU ENFEKSİYONU - Bu rahatsızlıklar, vajinal semptom-
ların (örn., sızıntı) yokluğunda ve piyüri (x400 alan başına <5
1. idrar Toplanması - Mikroskop analizi için kontamine lökosit) varlığında dizüri görülmesiyle tanımlıdır. İdrar çökel-
olmayan bir idrar örneği alınmalıdır. Mikroskop altında skua- tisinde bakteri bulunuyorsa, idrar yolları enfeksiyonu, üretral
möz (vajinal) epitel hücrelerinin varlığı (kabaca xlOO alan başı sendroma göre daha olası bir teşhistir. Dizüri Sıklık Sendromu
na ~5 hücre) kontaminasyona işaret eder; bu durumda, örnek görülen kadınlarda bazen piyüriye rastlanmaz.
GENİTOÜRİNER ACİLLER
C. Laboratuvar İncelemesi
1. İdrar tahlili- Hematüri tanısını doğrulamak için idrar
tahlili yapın. Taze orta akım idrar örneğinin dikkatle yapılan
mikı-oskobik incelemesinde hematüri değerlendirilmesi esas-
tır; özellikle glomerülonefriti gösteren eritrosit kalıplarını ara-
yın. Erkeklerde, idrar tahlili parçalara ayırmak (ilk, orta akım
ve terminal örnekler) hematüri kaynağının lokalizasyonunda
yardımcı olur.
2. Diğer Laboratuvar Testleri - İleri laboratuvar testleri
(muhtemelen idrar kültürü hariç) genellikle bakteriyel hemo-
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
Tümor Genellikle uzun süreli ağrısız hematüri intravenöz pyelografı üst üriner sistem tümörlerini
ortaya çıkarır; sistogram veya sistoskopi mesane
tümörünü gösterir
Prostatit Dizüri genellikle vardır. Anormal (büyük veya hassas) prostat Piyüri genellikle var
Orak hücre ya da orak hücre taşıyıcılığı Aralıklı hematüri ağrısız (taşıyıcı) veya ağrılı (hastalık) olabilir İdrar analizinde kırmızı kan hücreleri ve isosite-
nüri görülür. Anormal hemoglobin elektroforezi
rajik sistit için gerekli değildir. Taş hastalığı olan hastalarda istenmeden önce üroloji konsültasyonu yapılmalıdır.
bazal serum elektrolit tespitleri ve böbrek fonksiyon testleri
gerekebilir. Bir kanama bozukluğu şüphesi olan veya hematüri Tedavi ve Sonuçlandırma
nedeni bilinmeyen hastalarda aşağıdaki laboratuvar tetkikleri
olmalıdır: tam kan sayımı, protrombin zamanı, parsiyel trom- Çeşitli hematüri nedenlerini aşağıdaki gibi tedavi edin:
boplastin zamanı ve INR; serum elektrolitleri ve böbrek fonk-
siyonları. A. Travma
Konu 26'ya bakın.
D. Özel Tetkikler
13. İdrar Enfeksiyonu
BT ürolitiyazis, travma, tümör ve diğer nedenlerin değerlen
dirilmesi için gerekli olabilir. Ultrason ile karşılaştırıldığında, Konu 42'ye bakın.
BT karın içi patoloji ve tümörlerin, özellikle boyutu 3 cn1den
küçük olanların değerlendirilmesi için daha iyi bir tetkiktir. C. Tümör Şüphesi
Gebe kadınlarda, ultrason hemati.iriyi değerlendirmek için ter-
Değerlendirme için hastayı bir üroloğa yönlendirin. Tanısal iş
cih edilen testtir.
Sistoskopi, tümörler ve başka nedenlere bağlı mesane lemleri hızlandırmak için hastaneye yatışı düşünün.
veya üretral hematüri değerlendirilmesi için gereklidir. Aynı
zamanda üst genitoüriner sistemin bir tarafından ya da diğer
D. Ürolitiyazis
tarafından hematüri lokalizasyonu için yararlı olabilir. Sis-
Aşağıya bakın.
toskopi ihtiyacı konsülte edilen ürolog tarafından belirlen-
melidir. E. Glomerülonefrit
Radyonükleid taramaları veya anjiyografıler gibi diğer
tetkikler özel durumlarda gerekli olabilir, ancak bu tetkikler Hastayı yatırın ve nefroloji ile konsülte edin.
GENİTOÜRİNER ACİLLER
F. Prostatit
Konu 42'ye bakın.
H. Nedeni Bilinmeyen
Nedeni bilinmeyen hematürisi olan hastalar için acil üroloji
konsültasyonu gerekir.
Genel Bilgiler
Üriner sistem taşı olan hastalar acil servise sık başvurur. Taşlar
genellikle renal pelviste oluşur ve belirtiler taşın üreter içine
geçişi, enfeksiyon sonucu veya her ikisi ile meydana gelir. Taş
insidansı beyazlar arasında 20 ile 50 yaşları arasında en yüksek
insidansa sahiptir ve erkek kadın oranı 3'e l 'dir. Mesane taşları
daha az yaygın olup, hastalarda hematüri ya da aralıklı idrar
obstrüksiyonu ile ortaya çıkabilir.
Klinik Bulgular
A. Semptom ve Belirtiler
Başlangıç semptomu genellikle akut, tek taraflı yan ağrısı (böb-
rek yakınlarındaki taşlar) hızla ıstıraplı hale gelir, ipsilateral alt
kadrana yayılan ve sıklıkla aynı taraf kasık, testis veya labiu-
mu (üreterovezikal kavşak yakınındaki taşlar) ilgilendirir. Ağrı
vazovagal senkopa neden olabilir; bazen hastalar hematüri dı
şında semptom yoktur. Ağrının taş idrar yolu distaline hare-
ket ederken yandan anteriora ve inferiora kayma öyküsünün
ortaya çıkartılması renal koliği başka türde karın ağrılarından
ayırmada yardımcı olabilir.
Bazı hastalarda makroskobik hematüri vardır. Bulantı
ve kusma sıktır. Enfeksiyon ile komplike olmuşsa, piyelonef-
rit belirti ve bulguları da olabilir. Benzer atakların öyküsü veya
predispozan hastalık (örn., önceki belgelenmiş ürolitiyazis, gut,
hiperkalsemi) hakkında bilgi edinin.
Enfeksiyon yokluğunda vital bulgular genellikle normal-
dir ancak vagal hipertonisite ile bradikardi veya ağrı ile taşikar
di görülebilir. Hatırı sayılır derecede ileus genellikle mevcuttur.
Etkilenen böbrekte (kostovertebral açı hassasiyeti) ve üreter
üzerinde hassasiyet elde edebilir.
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
13. laboratuvar Bulguları 2. Ultrason- Ultrason böbrek taşları veya hidronefrozu tespit
etmek için yararlı olabilir, ancak özellikle küçük taşların tespi-
Bir idrar tahlili alın. Hematüri (makroskobik yada mikrosko- ti için spiral BT veya intravenöz piyelogram kadar hassas (%
bik) vakalarının yaklaşık % 90'ında mevcuttur. Bazen hasta 64) değildir. İntravenöz kontrasta karşı aşırı duyarlılık öyküsü
ağrı ile gelir ve hematüri yoktur. Çocuk doğurma yaşındaki her olan ve radyolusent taşı olan hastalarda yararlı olabilir. Hamile
kadından bir idrar veya serum insan koryonik gonadotropin kadın ve pediatrik hastaların, ilk tarama yöntemi olarak ultra-
düzeyide alınmalıdır. Bakteriüri ve ateş nedeniyle enfekte bir sonografi ile değerlendirilmesi gerekir.
taş şüphesi varsa idrar kültürü gönderilmelidir.
3. İntravenöz Piyelogram - İntravenöz pyelogram ürolit-
Kan üre nitrojeni ve serum kreatinin düzeyleri genellikle nor- yazisi ya da ilgili obstrüksiyonu tespit etmek için, ek olarak iş
maldir. Acil servis yönetimini değiştirmeyecek olsa da kalsi- levsel durumu değerlendirmek için ve tüm üriner sistemin gö-
yum, magnezyum, fosfor ve ürik asit düzeyleri taş oluşumunun rüntülenmesi için %90 duyarlılığa sahiptir. Dikkat: Bu yöntem
metabolik nedenlerini değerlendirmede üroloğa yararlı olabi- aşağıdaki durumlarda nispeten kontrendikedir: (1) kreatinini
lir. 1.4 mg / dl üstünde olan hastalarda, (2) proteinürisi ve artmış
kreatinini olan yaşlı hastalar ve (3) kontrast maddelere karşı
C. Görüntüleme belgelenmiş alerjisi olan hastalarda antihistaminikler ve steroid
ile yapılan premedikasyon olmadıkça.
Görüntüleme yöntemleri renal kolik şüphelenilen ilk atak sıra
sında veya tanı şüpheli ise yapılmalıdır. Tekrarlayan taşları ile
4. KUB- KUB, böbrekler, üretra ve mesane ile yapılan bir ça-
lışmada % 70'den az duyarlıdır ancak taşların % 90'ı radyoopak
ürolitiyazis ile tutarlı tipik öykü ve fizik muayenesi olan hasta-
olduğu için yararlı olabilir. Taş KUB üzerinde görüntülenir ise
lar obstrüksiyon veya enfeksiyon endişesi olmadıkça herhangi
ilerleme genellikle daha sonraki KUB'lar ile takip edilebilir.
bir tanısal çalışma olmadan semptomatik tedavi edilebilir.
1. Kontrastsız Helikal (Spiral) BT- (Şekil 39-2'ye bakı Tedavi
nız)Helikal BT yaygın olarak kullanılan ve şu anda renal kolik Böbrek taşlarının yaklaşık % 90'ı kendiliğinden atılır. Böbrek
tanısında tercih edilen tetkiktir. Sadece doğruluğu için değil, taşı atılma olasılığıartan taş boyutu ile azalır. 6 mm'den büyük
ama daha az zaman alıcıdır, kontrast gerektirmez ve ek intra- taşlar hastaların sadece % IO'unda müdahale olmaksızın geçe-
abdominal bilgi elde edilebilir. Sırasıyla % 98 duyarlılık, % 97 cektir. Temel tedavi yöntemi aşağıdaki gibidir:
özgüllük ve % 100 ve % 97 pozitif ve negatif öngörü değerlerine
sahiptir. Böbreğin fonksiyonel durumu ile ilgili bilgi vermez. A. Analjezi Sağlayın
Hatta kontrast olmadan bile aort anevrizması görülebilir, bu
nedenle spiral BT yaşlı bir hasta için tercih edilecek görüntü- Makul kesinlik ile tanı ispatlandığı anda analjeziklere başlayın.
leme yöntemidir. Opioidler ve antiemetik:ler tedavinin yapı taşlarıdır. Ketorolak
A Şekil 39-2. Kontrastsız spiral BT göstermektedir (A) sağ tarafta hidronefroz (B) sağda nefrolitiazis ve (C) sağ
üreterde taş.
GENİTOÜRİNER ACİLLER
hafif narkotik analjezikler kadar güçlüdür. Ketorolak analje- ERKEK GENİTOÜRİNER SİSTEM
zi sağlar ve antiprostaglandin etkileri göz önüne alındığında,
inflamatuvar yanıtı azaltır, üreter spazmının çözülmesini des-
tekler ve kapsüler distansiyonu hafifletir. Birçok karşılaştırma 1. Testis Torsiyonu
çalışması opiatlar ile NSAİİ arasında çok az farklılık göster-
mektedir ve NSAİİ ile daha az komplikasyona eğilim vardır.
Hastaneye yatırılmayan hastalar için bir antiemetik, bir anti-
inflamatuvar ajan ve bir narkotik ağrı ve kusma kontrolü için
gerekli olabilir.
A. Analjezi Sağlayın
Yatış
gerektirmeyen hastalar ileri tetkik ve tedavi için 24-
48 saat içinde bir üroloğa sevk edilmelidir. Parenteral narkotik analjezikler genellikle gereklidir.
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
Hazırlanm
Tam kan sayımı ve böbrek fonksiyon testleri için kan alın ve İnatçı priapismusu veya altta yatan ciddi bir hastalığı (orak-
intravenöz infüzyon başlayın, oral bir şey vermeyin. laşan hemoglobinopati, lösemi) olan tüm hastaları hastaneye
yatırın. Acil üroloji konsültasyonu alın.
2. Epididimit
Konu 42'ye bakın.
Esas olan kalıcı hasarı önlemek için analjezi ve hidrasyonu sağ Fimozis sünnet derisinin retraksiyonunu engelleyen lifli bir da-
lamak ve ereksiyonu durdurmaktır. Birçok yöntem denenmiş ralmadır, genellikle balanit ile ilişkilidir ve idrar retansiyonuna
tir ancak başarılı genellikle sınırlıdır. Buz torbalarının sınırlı neden olabilir. Fimozis veya parafimozis tahriş veya enfeksiyon
bir başarısı vardır. Hidrasyon, oksijenasyon ve bazen kan deği olarak kategorize edilmektedir, nadiren kronik balanopostit
şimi orak hücreli anemi hastaları için gereklidir. Subkutan veya sonucu kaynaklanır. Balanopostit glans penis ve sünnet derisi
oral Terbutalinin bazı olumlu sonuçları olmuştur. Korporal iltihabıdır. Akut irritan balanopostit tedavisi oturma banyola-
aspirasyon ve fenilefrin solüsyonu ile irrigasyon kullanılabilir rı, katlanmış sünnet derisinin temizliği ve% 0.5 hidrokortizon
ve sistemik sempatomimetik tedavisinden daha etkilidir ancak kremdir. Candida infeksiyonları en sık görülen enfeksiyöz ne-
üroloji konsültasyonu ile birlikte yapılmalıdır. dendir, iyi hijyen ve topikal antifungal krem ile tedavi edilirler.
GENİTOÜRİNER ACİLLER
A Şekil 39-4. Fimosis için sünnet derisinde dorsal kesi yapma yöntemi.
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
Vasküler Aciller
Çeviri:
Dr. Okhan Akdur
Dr. Gökhan Akdur
oklüzyon ciddi ise ekstremitenin bir bölümü veya tümü kay- pit edilebilir. Bu akımın normalinin değerlendirilebilmesi için
bedilebilir. İntravenöz olarak uygulanan kimyasalın ekstrava- dalga formu analizi veya aynı zamanlı basmç ölçümleri gerekir.
zasyonu arteriyel spazm veya ilişkili doku nekrozuna da neden 3. Üfürüm ve anormal ses-uğultu - Uğultu veya üfü-
olabilir. Barbitüratlar, fenitoin, vazopresörler ve kemoteropatik rümü tespit etmek için yaralanma bölgesinin üzerini oskülte
ajanlar (doksorubisin) dikkate alınması gereken örneklerdir. edin.
4. Nörolojik fonksiyon - Nörolojik fonksiyonu değerlen
İntravenöz yüksek doz uygulanan vazopressörler (örn., dopa-
dirin. Parestezi vasküler problemlerin erken bulgusu olabilir
min) uç dijital iskeınik nekrozlu şiddetli periferik vazokons- (örn., Kompartman sendromu).
truksiyona neden olabilir.
B. Tanısal Görüntüleme
D. Sekel
Arterografi ve kontrastlı BT görüntüleme veya bilgisayarlı to-
Major vasküler yaralanma ile ilişkili geç seke!, arteriovenöz fis- mografi anjiografidir (BTA) vasküler yaralanmayı değerlen
tül ve yalancı anevrizmanın gelişimini içerir. dirmek için kullanılan görüntüleme yöntemleridir. Ek olarak
1. Yalancı anevrizma - Yalancı anevrizma damar duvarının ultrasonografi özgün durumlarda yardımcı olabilir (aşağıda
üç katmanın tamamını içermez (intima, media, adventisya). tartışılmıştır).
Damar duvarının bozulmuş bir duvar ile ayrılmasından mey- Dikkat: Acil laparatomi ve torakotomi ihtiyacı olan ve
dana gelir. Zamanla genişlerler, komşu venleri veya sinirleri anstabil durumdaki hastalarda tanısal görüntülemenin gerçek-
komprese edebilir ve uyarı vermeksizin yırtılabilir. leştirilmemesi gerekir. Bu işlem operasyon odasında veya acil
2. Fistüller - Fistüller kendiliğinden birbirine komşu olan serviste yaşamı tehdit eden acil durumun tedavisi ve resusitas-
arter ve venlerin genellikle delinme yaralanmaları veya mer- yonundan sonrasına ertelenmesi gerekir.
mi yaralanmalarının bir sonucu olarak meydana gelir. Fistül
zamanla büyüyebilir ve eğer soldan sağa kanın şantı olursa ÖZGÜN DAMAR YARALANMALARININ ACİL
kardiyak atım hacminde artışa neden olabilir. Eğer fistül eks- YÖNETİMİ
tremiteyi besleyen kanı içerirse dilate venler ekstremite de
gözlenebilir. Fistül dolayısı ile akan kanın türbülansı, trill veya
uğultuyla sonuçlanır. Fistüller kollateral dolaşımı engeller veya
komşu sinirleri komprese de edebilir veya ciddi hemorajiye yol Bakınız konu 23.
açan rüptüre neden olabilir.
Tam İlkeleri
A. Fizik Bakı
Eğer major bir kan damarına yakın bir yara var ise vasküler
yaralanma olduğu varsayılmalıdır. Aşağıda listelenen bulgular
vasküler yaralanmayı takiben saatler, günler içinde ortaya çık
mayabilir. Bu bulguların yokluğu vasküler yaralanma olasılığı
nı dışlatmaz.
A Şekil 40-2. Geniş mediasten, aort arkının silikleşmesi, sol apikal kap, nazogastrik tüpün deviasyonu görülen
travmatik aort yaralanmalı bir hastanın göğüs X-ray görüntüsü.
şiddetli deselerasyon güçlerini içerir (düşmeler, oto-yaya veya nim olabilir. Geçmişte aortagrafı TAI'nin değerlendirilmesinde
araçtan fırlamayı içeren motorsiklet kazaları). Yolcunun bu- seçilen bir çalışma idi Bununla birlikte BT görüntüleme başlan
lunduğu aracın aynı tarafında darbe meydana geldiği zaman, gıç göğüs X-ray çalışmasından sonra seçilecek çalışma olarak or-
yolcu kompartmanı içerisine lS'den daha fazla ihlal olduğu za- taya çıkınıştır. Aortagrafıden çok daha kolaydır ve daha az inva-
man, aracın veya aracın içerisindekilerin hız değişiklikleri 20 zivdir ve prospektif klinik çalışmalar künt travmayı takiben TAI
mil/ saatten daha büyük olduğu bir motorlu araç kazasında TAI tanısında spiral tomografinin spesifıtesinin %99.7, sensitivitesi-
riski vardır. Ciddi bir yaralanmanın mekanizmasında, künt nin %100 olduğu gösterilmiştir. Trans özefagial ekokardiyografı
TAI şüphesinin yüksek tutulması gerekir. Çünkü bu hastaların (TEE) kolaylıkla yapılan merkezlerde TAI tanısı için özgünlük
yansından azı göğüs duvarı yaralanmasının gözle görülebilen (%100) ve hassasiyet (%98) hayli yüksektir. TEE yatak başında
bulgusuna sahip olacaktır. gerçekleştirilebilir. Kontrast madde gerektirmez ve gerçek za-
manlı kardiyak fonksiyonun değerlendirilmesini sağlar.
Klinik Bulgular
Tedavi ve Sonuçlandırma
A. Semptom ve Belirtiler
TAI'li hastaların damar veya toraks cerrahı ile acil konsültas-
Hastaların retrosternal veya interskapular yırtılır tarzda ağrı yonu gerekecektir. Acil serviste kan ürünleri veya kristaloid
şikayeti olabilir. Daha az sıklıkla disfaji, ses kısıklığı, stridor solüsyonlar ile intravasküler volümün sürdürülmesi önemlidir.
veya solunum güçlüğü bulunur. Fizik bakıda sıklıkla göğüs du- Sistolik kan basıncının 120 mmHg dan aşağıya düşürülmesi
varı yaralanmasının hiçbir eksternal bulgusu görülmez. Klasik gerekir. Kansızlığa neden olan hemorajide kanamanın kontrolü
olarak üst ekstremite nabızlarında farklılıklar, prekordiyum için acil torakotomi gerekebilir.
boyunca ve interskapular bölgede bir kaba sistolik üfürüm gö-
rülür. Şokun bulgu ve semptomları var olabilir.
Tablo 40·'1. Torakal Aort'un Travmatik Rüptürü
B. Görüntüleme İlişkili X-ray Bulguları.
Klinik Bulgular
Hastaların çoğu penetran göğüs veya abdominal travma ile ve
göğüs grafisinde görülebilen hızlı genişleyen hemotoraks ile
başvurur. Künt göğüs travması nadiren pulmoner vasküler ya-
ralanma ile birliktedir.
Klinik Bulgular
Tedavi ve Sonuçlandırma
A. Penetran Travma
Hastaların çoğu kanayan damarı tamponlama ve akciğerin re-
ekpansiyonuna izin veren ve vakum olarak kullanılan 36-42 F Vasküler yaralanmalar ekstremiteye penetran travmalı has-
taların %25-35'de bulunur. Sık görülmeyen vasküler travma
göğüs tüpü ile yönetilebilir. Sürekli masif kanama hemen cerra-
çoğunlukla fizik bakı bulgusu vermeksizin başvurur. Nabız
hi gerektirir. Ototransfüzyon kullanımı göz önüne alınmalıdır.
varlığı damar yaralanmasını dışlamaz. Her ne zaman ana kan
Bir genel, damar veya toraks cerrahı ile acil konsültasyon, kan
damarlarına yakm trase ile geçen ateşli silah yaralanması var
kaybı hızlı gelişebileceğinden gerekir. Tüm hastalar için hasta-
neye yatış gereklidir. ise görüntüleme dikkate almmalıdır.
B. Künt Travma
Vasküler yaralanma künt travmadan sonra da özellikle eklem
Bakınız konu 25. dislokasyonları ve fraktürleri var ise.meydana gelebilir. Traksi-
yon ve atelleme ile nabız yeniden gelmiş olsa bile arteriyogram,
intima yaralanmasmı dışlamak için gereklidir.
Tedavi
Genel Özellikler
Arteriyel yaralanma olmaksızın periferik venlere travma genel-
likle operasyonel düzeltme gerektirmez; bununla birlikte sant-
ral büyük venlerin yırtılması (vena kava veya onun ana dalları,
subklavyan veya illiak venler)-özellikle fasiyal veya kas tarafın AKUT İSKEMİ
dan sıkıca sarılmayan yerlerde-hemen operasyon gerekir.
MAJOR ARTERİYEL TIKANMADAN DOLAY!
Klinik Bulgular
Venöz yaralanma genellikle iskemi ile değil hemoraji ile baş
vurur. Santral venlerden kanamalı hastalar progresifhemorajik
şok ile başvururlar (Konu 9). Süperior vena kava ve subklavyan
ven hemorajisi genellikle göğüs X ray'de görülebilen hemoto-
raks ile ilişkilidir.
Buna karşı inferior vena kava ve illiak venlerden kanama-
yı tespit etmek çok zordur. En sık tek bulgu progressif hemora-
jik şoktur ve bu yaralanmaların çoğu cerrahi ile araştırılmadan
önce şüphelenilmez. Çünkü hastaların çoğu çok kararsızıdır.
Detaylı radyolojik değerlendirmeye izin vermez.
Tedavi ve Sonuçlandırma
A. Embolik Oklüzyon
Embolik oklüzyon intravasküler trombusten koparak meydana
gelir. Distale doğru ilerler ve daha küçük bir arteri tıkar. Trom-
büsün çoğu kalpten kaynaklanır. Fakat vasküler sistem içeri-
sinde herhangi bir yerden meydana gelebilir. Aritmi, miyokar-
diyal infarktüs veya kalp kapak hastalığı öyküsü akut periferal
iskemiye neden olan bir emboliyi düşündürür.
1. Kardiyak emboH - Kardiyak emboli genellikle yakın za-
manda miyokard infarktüsü geçirmiş veya ventrikül anevriz-
malı hastalarda sol ventrikülde ve mitral kapak hastalığı veya
atriyal fıbrilasyonlu hastalarda sol atriumdan kaynaklanır.
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
2. Vasküler emboli - Vasküler emboli, aterosklerotik da- Kesin tedavi, lokalize intravasküler trombolitiklerin kul-
marların düzensiz luminal yüzeylerinden (ülseratif plaklar lanılması, endovasküler veya uzuv kaybından kaçınmak için
veya anevrizmalar) kaynaklanır. Bu emboli, pıhtıda kolesterol açık cerrahiyle pıhtının lizisinden oluşur.
içerebilir.
3. Tümör emboli - Tümör emboli nadirdir. En sık kaynak Sonuçlandırma
atriyal miksomalardır.
Akut arteriyel yetersizliği olan tüm hastalar yönetilmesi için
B. Trombotik Oklüzyorı hastaneye yatırılması gerekebilir.
Akut iskemi ile sonuçlanan aterosklerotik arterin trombozu KÜÇÜK DAMAR OKLÜZYONUNA BAGU
çok sık değildir. Fakat plak rüptürüne ve pıhtı formasyonu- AKUT PERİFERİK İSKEMİ ("MAVİ PARMAK
na ikincil meydana gelebilir. Bu hastalarda minimal iskemiye
neden olabilen kollateral dolaşım yetersizliği sık olduğundan
periferal vasküler hastalık, kladikasyo, progresif istirahat ağrısı,
distal ekstremitelerde iyileşmeyen yaralar, trombozise ikincil
oklüzyonunun göstergesidir.
C. Oklüzyorıun Sonuçları
Nedenler
A. Akut Mezenterik Vasküler Oklüzyon
Akut mezenterik vasküler oklüzyon hastaların üçte ikisinde
Genel Bilgiler akut viseral iskeminin nedenidir. Oklüzyon bir kardiyak mu-
Phlegmasia cerulea dolens (venöz gangren) masifvenöz oklüz- ral trombustan veya damarın aterosklerotik stenozundan olan
yon ile karakterize illiofemoral trombozun ciddi bir formudur. arteriyel trombustan emboli ile olabilir. Bazı hastalar intesti-
Hızlı olarak progressif venöz hipertansiyon kasık düzeyinde nal anjina (yemekten sonra ağrı, kusma ile sıklıkla rahatlar)
bacakta diffüz şişmeyle sonuçlanır. Artan venöz ve doku basın - öyküsüne sahiptir. Nadir olarak arteriyel trombus bir dissekan
cına ikincil distal iskemi meydana gelir. Siyanoz gelişir. Gang- anevrizma (aort veya mezenterik aıter), konnektif doku hasta-
ren meydana gelebilir. lığı (örn., Poliarteritis) veya diğer durumlarladır.
Venöz tormbüs nadir olarak meydana gelir ve portal hi-
Klinik Bulgular pertansiyon, abdominal sepsis, hiperkoagulabilite, travma veya
oral kontraseptif kullanımı ile ilişkilidir.
Bütün bacağın masif, akut şişmesi ve kutanöz siyanoz erken-
den meydana gelir. Distal nabızlar azalmış veya yoktur. Bacak
hamur kıvamına sahiptir ve büller olabilir. Gangren geç bir B. Okluziv Olmayan Arteriolar intestinal
bulgudur. Tanı renkli-akım doppler ultrason veya kontrastlı iskemi
venografi ile doğrulanır.
Nonokluziv arteriolar intestinal iskemi hastaların üçte birin-
Tedavi de akut viseral iskeminin nedenidir. Kardiyak aritmi, sepsis
veya herhangi bir uzamış hipotansif durum ile ortaya çıkabi
Genel veya damar cerrahi konsültasyonunu hemen gerçekleş lir. Splanktik vazokonstruksiyon düşük akıma ikincil iskemiye
tirin. Tam antikoagulan dozda intravenöz heparin başlayın. neden olur.
Kesin tedavide ilk basamak katater yönetiminde intratrombüs
trombolizisidir. Eğer bu yaklaşım başarısız olursa veya trombo-
litik kullanımı kontrendike ise tedavi trombektomidir. Klinik Bulgular
Yaşlı hastalarda anlaşılması güç karın ağrısı ve intestinal kana-
Sonuçlandırma
manın intestinal iskemi tanısını düşündürmesi gerekir.
Kesin tedavi için tüm hastalar hastaneye yatırılmalıdır.
A. Semptom ve Belirtiler
Şiddetli, çok iyi lokalize edilemeyen, diffüz karın ağrısı intes-
tinal iskemide değişmezdir. Klasik olarak bu ağrı fizik bakı
bulguları ile uyumsuzdur. Akut karın ağrısına neden olan has-
talıkların ayırıcı tanıları için konu l S'e bakınız. Major akut ok-
lüzyonda ağrının başlangıcı anidir. Okluziv olmayan iskemide
ağrı çok sinsi şekilde gelişebilir.
Genellikle az miktarda abdominal bulgu hastalığın er-
ken döneminde ortaya çıkar; abdominal distansiyon ve du-
yarlılık genellikle daha sonra ortaya çıkar. Belirgin veya gizli
intestinal kanama ortaya çıkabilir. Sistemik toksisite abdomi-
nal bulguların önünde olabilir. Şok ve jeneralize peritonit geç
ortaya çıkar.
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
B. laboratuvar ve
1. Laboratuvar Testleri - Laboratuvar testlerinde lökosi-
toz, metabolik asidoz ve serum laktat düzeylerinde yükselme
görülür.
2. Radyografi Bulguları - Ayakta direkt grafilerde ileus,
intestinal gazın yokluğu veya hava sıvı seviyeleri ile difftiz dis-
tansiyon görülür. İskemi ve intestinal nekroz geç bulgulardır.
Abdominal direkt filmler olguların sadece %20'de anormaldir.
Baryum enema ile (eğer güçlü şekilde vasküler hastalıktan şüp
heleniliyorsa önerilmez) kolonik mukozanın "parmak izi" gö- ARTERİYEL ANEVRİZMALAR
rüntüsü görülebilir.
3. Mezenterik Arteryografi- Hastalığın seyri erken tespit
edildiğinde mezenterik arteriyografi kesin tanı işlemidir. Çün-
kü var ise major vasküler oklüzyonu gösterir. Eğer bu daha geç
yapılırsa sadece gerekli cerrahiyi geciktirir ve daha fazla geniş
barsak nekrozu ve peritonit gelişimine neden olur. Süperior
mezenterik artere yerleştirilen katater ile okluziv olmayan arte-
ri olar intestinal iskemi hastalığında vazodilatör ajan infüzyonu
kullanılabilir ve sonra birincil okluziv lezyon düzeltilir.
4. Bilgisayarlı Tomografi Görüntüleme- Bilgisayarlı
Tomografi (BT) akut viseral (intestinal) iskeminin değerlen
dirilmesinde kullanılır.Ek olarak diğer abdominal ağrı neden-
lerinin dışlanmasına yardımcı olmak için kullanılır. BT anji-
ografı hassasiyeti %71-96, özgünlüğü %92-94 arasındadır. BT
anjiografı standart anjiografı ile karşılaştırıldığında kolaylıkla
elde edilebildiği gibi non invazivdir ve ilk görüntüleme yönte- Arterin normal çapının iki katından daha fazla çapa ulaşması
mi olarak göz önüne alınabilir. anevrizma olarak tanımlanır. Abdominal aort anevrizmasınm
(AAA) oluşumunun arkasında yer alan tam mekanizma bilin-
memektedir ve muhtemelen bir çok faktör vardır. Son birkaç
yılda ciddi bir meydan okuma ile tek başına aterosklerozdan
İntravenöz kristaloid solüsyonları, kan ile şok ve hipotansiyonu
dolayı olduğuna inanılırdı. Risk faktörleri AAA aile öyküsü
tedavi edin. Eğer kanama var ise bir damar veya genel cerraha erkek cinsiyet, 70 yaş üzeri, uzun dönem sigara içimi ve sis-
cerrahiye hazırlık için hemen haber verin. Zamanında yapılan temik hipertansiyondur. AAA'larınm %95'i renal ve splanktik
operasyon nekrotik barsak rezeksiyonu için gereklidir. Bazı ol- damarları içeren küçük bir alanda proksimale uzanması ile inf-
gularda emboli temizlenebilir veya arteriyel obstruksiyon by- rarenaldir. Bu durum oldukça yaygmdır. Altmış yaş üzerindeki
pass edilebilir. populasyonun %2-S'ni etkiler. Abdominal aort anevrizmasının
Vazodilatör ilaçlar nonokluziv iskemili seçilmiş olgularda primer komplikasyonu %80 mortaliteye sahip olabilen spontan
vasküler hastalığın yönetimine yardımcı olarak kullanılabilir. rüptürdür. Anevrizma çapmın artışına bağlı olarak rüptür şan
Bununla birlikte operasyon nekrotik barsak rezeksiyonu için sı katlanarak artmaktadır (Tablo 40-2).
genellikle gereklidir. Geniş spektrumlu antimikrobiyalleri pa-
ranteral uygulamaya başlayın.
Eğer anevrizma peritoneal aralığa rüptüre olursa genel- Hipotansiyon ve şoku tedavi edin. (Daha detaylı bilgi için
likle acil servise gelmeden önce kan kaybı ve ölüm hızlı olarak bakınızkonu 9)
meydana gelir. Retroperitoneal aralık içerisine olduğu zaman 1. Oksijen başlayın. 4 L/dk., nazal kanül veya maske ile.
tamponad etkisi ile hemoraji geçici olarak kontrol altına alınır
2. İki geniş lümenli (~16 Gauge) periferal intravenöz kata-
ve tanı, tedavi için zaman kalır.
ter yerleştirin.
Klinik Bulgular 3. Tam kan sayımı, elektrolitler ve renal fonksiyon testleri
için kan örneği alın; 10 ünite tam kan veya eritrosit süs-
A. Semptom ve Belirtiler pansiyonu için çapraz karşılaştırma ve kan grubu tayini.
Masif transfüzyonlar ile FFP ve trombosit gibi diğer kan
Abdominal aort anevrizması rüptürünün klasik semptomları ürünlerini replase emekte zorunluluktur. Hematokriti
ani başlangıçlı abdominal veya yan ağrısı, pulsatil abdominal acil olarak daha sonra sık aralıklar ile ölçün. Kan hacmi-
kitle ve hipotansiyondur. Bununla birlikte AAA ile başvuran nin dengelenmesinde ki gecikmenin 12-18 saat için he-
hastaların sadece %50'de bu triad görüldüğünden şüphe yük- matokriti yanlış olarak yüksek tutabileceğini hatırlayın.
sek düzeyde tutulmalıdır. AAA'lı hastalarda en sık konulan 4. Yeterli kan basıncını sağlamak için intravenöz olarak 1-3
yanlış tanı neftrolitiazistir. Miyokard iskemisi veya infarktüsü L kristaloid solüsyonunu takiben çapraz karşılaştırma ya-
ile başvuran hastalarda, nedeni belirlenemeyen şok ve hipo- pılmış kanı verin. Eğer başlangıç hematokrit %20'nin al-
tansiyonlu hastalarda AAA tanısı düşünülmelidir. ilave olarak tında ise "universal donör" kanı veya grup özgün kandan
önceden aort bypass grefti uygulanmış hastalar duodenum içe- biri gerekebilir.
risine greftin erezyonunun neden olduğu gastrointestinal ka-
5. Bir üriner katater yerleştirin, analiz için idrar gönderin ve
nama ve bunu takiben rüptür ile başvurabilirler.
idrar çıkışını monitörize edin.
Acil cerrahi tek kesin tedavi olduğundan bir genel veya
B. Laboratuvar Bulguları damar cerrahı ile acil konsültasyon gerçekleştirin.
Hematokrit normal veya düşük olabilir.
Sonuçlandırma
C. Elektrokardiyogram Rüptüre AAA kanıtlanmış veya şüphelenilen tüm hastaları
hastaneye yatırın.
Elektrokardiyogram (EKG), miyokardiyal iskemi bulguları
gösterebilir.
VİSERAL VE HİPOGASTRİK ARTER
D. Görüntüleme ANEVRİlMAlAı.R,i··
Yatak başı ultrasonografi semptomatik AAA'lı olguların tanı
sında %100 sensitivite içeren raporlar ile hızla standart hale
gelmektedir. Aortun görüntüleri başlangıç öykü ve fizik bakı ile
birlikte acil doktorları tarafından gerçekleştirilebilir. Cerrahın
ve diğer personelin erken harekete geçmesini kolaylaştırır. Ult-
rason hemodinamik olarak kararsız olan karın ağrılı hastalar-
da uzaktaki radyoloji alanına transfer edilmeksizin hızlı tanıya
izin verdiğinden özellikle kullanılır.
Klinik olarak kararlı olan hastalarda BT görüntüleme
daha detaylı bir görüntülemeye izin verir ve abdominal ağrının
diğer etiyolojilerini dışlamaya yardım eder. Abdominal X-ray
anevrizma duvarının kalsifıkasyonundan dolayı AAA'nın var-
lığını ortaya çıkarabilir (AAA'ın %70'i). Aortagrafi AAA'nın Genel Bilgiler
elektif (acil olmayan) tamirini planlamak için vasküler anato-
miyi incelemede kullanılır. Konjenital anevrizmalar daha genç hastalarda ortaya çıkar.
Bunun yanı sıra aterosklerotik anevrizmalar daha yaşlı hasta-
Tedavi larda daha sık görülür. Splenik arter en sık tutulan damardır.
Kanama ilk 24-48 saat içinde peritoneal kavitenin daha küçük
Hızlıhareket edin. Başlangıç değerlendirmede hasta açık şekil boşluğuna hapis olabilir. Bununla birlikte genel peritoneal ka-
de kararlı olsa bile herhangi bir zamanda rüptürü içeren aşırı vitenin içerisine serbest rüptür ile aşırı kanmaya neden olur.
kanamaya hızlı olarak ilerleyebilir. Rüptür gebelik sırasında en sıktır. Hipogastirk arter anevriz-
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
malan retroperiton içerisine rüptüre olabilir veya komşu or- de bu kadar tevazuya neden olmayacağını söylemektedir. Aort
ganların içerisine geçebilir. Bu durumda hematüri veya gastro- diseksiyonu ile hastaneye yatırılan hastalarda yapılan bir çalış
intestinal kanamaya yol açar. mada hastaların %21-53'de doğru tanıda 24 saatin üzerinde bir
gecikme olmuştur. Sonunda aort diseksiyonu tanısı alan has-
Klinik Bulgular taların %85'de başlangıç tanısının hatalı olduğu belirtilmiştir.
Tedavi edilmez ise veya yanlış tanı konulursa, başlangıçta
Diffüz abdominal ağrı çok ani başlamıştır. Hipotansiyon kan her saat yaklaşık %1 mortalite ile birliktedir. İlk 48 saatte %40-
kaybına ikincil meydana gelir. Eğer kanama birkaç saatten daha 50 ve bir yılda %90. Modern tedavi hastane mortalite oranını
%10-27 düşürmektedir. Ve 10 yıllık sağ kalım oranı günümüz-
eski ise hematokrit düşüktür. Kontrastlı BT görüntüleme he-
de yaklaşık %55'dir.
modinamik olarak kararlı olan hastalarda tanı için mükemmel
Aort diseksiyonunun yıllık insidansı milyonda 5-30 olgu-
bir araçtır. Peritoneal lavaj gross kanı gösterebilir. Abdomenin dur; insidans populasyonun risk faktörlerine bağlı olarak de-
düz grafısi eğer kalsifıkasyon var ise anevrizmayı gösterebilir. ğişir. Bu hastalık sıklıkla hastaneye gelmeden önce fataldir. Bu
Düz grafide anevrizması olmayan hemodinamik olarak insidans tahmin edilenden az olabilir.
kararlı bir hastada gerçekleştirilmesi gereken kesin tek tanısal
işlem selekti[ viseral anjiografidir.
Patofizyoloji
Tedavi Aort diseksiyonu intima (aortanın en içteki tabakası) yırtıldı
ğında ve kan burada intima ile adventisya (aortanın en dıştaki
Resusitatif işlemleri başlat, geniş bir intravenöz katater (~16
tabakası) arasında biriktiğinde oluşur. Her ne kadar tam olarak
gauge), nazogastrik tüp, Foley katater ve bunun benzerlerini
ispatlanmasa da kistik medial nekroz medianın (aortanın orta-
yerleştirin (Rüptüre abdominal aort anevrizması bölümü yuka-
daki tabakası) zayıflaması ve hipertansiyonun bu durumu art-
rıda ve konu 9'da). Tam kan sayımı, 8 ünite tam kan veya erit-
tırması ile oluşur. Diseksiyon proksimale ve/veya distale doğru
rosit süspansiyonu kroslanması ve tiplendirmesi için kan alın.
ilerleyebilir ve sıklıkla ikinci bir yırtılma oluşur bu da kanın
Hemen bir damar cerrahına ulaşın, çünkü erken operas-
içine gittiği bir yalancı lümen oluşmasına neden olur. Yaklaşık
yon kaçınılmazdır.
olarak diseksiyonların %90'ı proksimal aortanın çıkan kolunun
sağ lateral duvarında görülür, çünkü burada gerilme kuvvetleri
Sonuçlandırma
çok yüksektir. Diseksiyonun bundan sonra en sık görülen yeri
sol subklavyan arterin orjin aldığı yerin distalidir.
Viseral veya hipogastirk arter anevrizması belirlenen veya şüp
Aort diseksiyonu için risk faktörleri arasında hipertansi-
he edilen tüm hastaları hemen hastaneye yatırın.
yon, travma, Marfan sendromu, Ehler-Danlos sendromu, Tur-
ner sendromu, kokain kullanımı, aort koartikasyonu, biküspid
TORAKAl AORT ANEVRİZMASI (AORT aort kapağı, daha önce değiştirilmiş aort kapak replasmanı ve
intraaortik kateterizasyon vardır.
Sınıflandırma
Kardiyotorakal veya damar cerrahları erken uyarmak Periferal anevrizmaların en sık lokalizasyonu popliteal arter ve
sekonder olarak femoral arterdir. Popliteal anevrizmalar sıklık
Hastaya uygun yaklaşımda bulunmak
la bilateral ve AAA ile ilişkilidir.
Normotansif veya hipertansif hasta da birincil hedef ar- Akut tıkanıklık ciddi distal iskemi ile sonuçlanabilir. Dis-
teriyel basınçta (dP/dT) ani yükselmelerin neden olduğu yırt tal embolizasyonda ciddi distal iskemi ile sonuçlanabilir; bu-
ma kuvvetlerini azaltmaktır. Bu en iyi hem nabzı sayısı hem de nunla birlikte kollateral dolaşım gelişmesini azaltan orta iskemi
kan basıncını düşürme ile gerçekleştirilir. Tipik olarak esmolol atakları ile sıklıkla birliktedir.
infüzyonu başlanır nabızı 60 atım/dk'ya düşürmek için titre
edilir. Takiben ortalama arteriyel basıncını 60-70 mmHg'ya Klinik Bulgular
azaltmak için nitroprussid infüzyonu titre edilir. Sıklıkla nit-
roprussid infüzyonu ile ilişikli refleks taşikardiyi kırmak için A. Semptom ve Belirtiler
~ bloker infüzyonu ilk olarak başlanır. Kan basıncı son organ
perfüzyonunu bozacak düzeye düşürülmemesi gerekir. Eğer bu Semptomlar trombozis, embolizasyon, genişleyen anevrizma-
infüzyonlar hemen uygulanamıyorsa intravenöz labetolol uy- nın basıncı veya (nadiren) rüptürden dolayı ortaya çıkar. Pop-
gulanabilir. Kan basıncı ve nabız hedefine ulaşana kadar her 5 liteal fossa veya kasıkta arteriyel kitle olabilir. Tromboze olma-
dakika da bir 10-40 mg uygulanabilir. dıkça anevrizma pulsatildir. Akut aretriyel oklüzyon bulguları
İntravenöz opiatlar ile ağrı kontrolü sağlanır. Fentanil sıklıkla bir aradadır.
sıklıkla intravenöz olarak 50-100 µg kısa yarı ömrü ve daha az Popliteal anevrizmalar popliteal ven ve tibial siniri komp-
hemodinamik yan etkilerinden dolayı kullanılır. rese ettikleri zaman semptomlara (venöz obstruksiyon, güç-
Hemodinamik olarak kararsız hastalara intravenöz 2 ge- süzlük ve duyu defisitleri) neden olabilir. Anevrizmanın rüp-
niş lümenli yol yerleştirilmesi gerekir; ABC ile birlikte kardiyo- türü nadirdir.
torakal veya damar cerrahları ile optimal yaklaşımı tartışmak
için acil temelinde konsültasyon gerçekleştirin. Aort diseksiyo- B. Görüntüleme
nu için güçlü kanıtları olan kritik hastaların daha ileri görüntü-
leme yapılmaksızın acil cerrahi ile yönetilmesi en iyi yaklaşım 1. Düz X-ray-Kalsifikasyon kenarı anevrizmanın duvarında
olabilir. açığa çıkabilir.
Akut aort diseksiyonlu tüm hastalar, çoğunlukla intrave- 2. Arteriyografi-Arteriyografi eğer tromboze ise anevrizma-
nöz infüzyonun yapılabileceği yoğun bakım ünitelerine olmak yı gösteremeyebilir. Fakat bu işlem genellikle anevrizmanın dis-
üzere hastaneye kabul edilmeli ve yakın monitörizasyon uygu- tal arteriyel dolaşımının durumunu tanımlamak için önerilir.
lanabilmelidir. Başlangıç tedavi seçenekleri ve lokalizasyonuna
3. Ultrasonografi-Ultrasonografi anevrizma varlığını tespit
bakılmaksızın tüm diseksiyonlar için cerrahi konsültasyon ge-
etmede yardımcıdır.
reklidir.
Tedavi
POPLiTEAL ve FEMORAL PERİFERAL
Damar cerrahına haber verin. Çünkü distal embolizasyon veya
akut trombozise ikincil olarak ciddi distal iskemi meydana geldiği
zaman acil operasyon gerekebilir. Elektif operasyon çoğu poplite-
al anevrizmalarda dökümante edilen komşu yapılara kompresyon
üreten herhangi bir anevrizma için önerilmektedir. Eğer bunlar
tedavi edilmeden bırakılırsa komplikasyon oranı yüksektir.
Sonuçlandırma
Genel Bilgiler
Periferal anevrizmanın kırılgan duvarının distal embolizasyo-
nu veya oklüzyonu distal iskemi semptomları ile sonuçlanır.
AAA veya viseral anevrizmadan farklı olarak rüptür nadirdir.
VASKÜLER ACİLLER
VENÖZ HASTALIKLAR
mite ağrısı ve günler içerisinde giderek artan şişme şikayetine liteal ven ve uyluk içerisine %20 si uzanacak) tespit etmedeki
sahiptir. Tanımlanan dolgunluk hissi oturmak ile veya yürü- kabiliyetidir.
mekle kötüleşebilir. Fizik bakı DVT tanısında çok az yardım 3. D-Dimer ölçümü- Fibrin, plazmin tarafından yıkıldığı za-
cıdır. Tanıyı dışlamak için kullanılmaması gerekir. Muhtemel man D-dimer ortaya çıkar. D-dimer varlığı lateks aglutinasyon
bulgular unilateral alt ekstremite ödemi ısı artışı veya eritemi (en az hassastır), tam kan aglutinasyon (yatakbaşı, kalitatif) ve
içerir. Etkilenen damar boyunca hassasiyet olabilir ve nadi- enzim-bağlantılı immunassay (ELISA) (en doğru) tarafından
ren pıhtı palpe edilebilir. Gelenekselleşmiş "Homans işareti" belirlenir. Ultrason ile kombine olduğu zaman tam kan agluti-
(ayağın pasif dorsifleksiyonu ile posterior baldırda ağrı) DVT nasyon ve ELISA hemen hemen %100 negatifprediktif değere
tanısında güvenilir olmayan bir bulgudur. DVT sistemik infla- sahiptir.
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
Sonuçlandırma
Genel Bilgiler
Üst ekstremitenin yüzeye! venöz trombozu genellikle intrave-
nöz kateterizasyona ikincil meydana gelir. İyatrojeniktir. Alt
ekstremite yüzeye! venöz tromboz varriköz venler, çevre doku-
ların bakteriyel enfeksiyonu, travma veya tromboanjitis oblite-
rans ile ilişkilidir. Travma trombüs gelişiminin bir bölümünde
rol oynayabilir veya rekürenslere neden olabilir.
Klinik Bulgular
Tutulan ven boyunca ağrı, hassasiyet, sertlik, eritem ve venin
bir kordon gibi hissedilmesi görülür. Ekstremite de hiç şişlik
VASKÜLER ACİLLER
Üst ekstremite DVT (UEDVT) alt ekstremite DVT'den daha az Kesin tedavi için tüm hastalar yatırılmalıdır.
(tüm DVT olgularının %4'ü) görülür. Fakat pulmoner emboli
ve postflebitik sekelden dolayı (persistan üst ekstremite ağrı ve RÜPTÜRE VENÖZ VARİKÖZLER (VARİKÖZ
şişlik) morbiditenin önemli bir nedenidir.
Yaklaşık olarak UEDVT olgularının %15-33'ü pulmoner
emboli ile komplike hale gelebilecektir. UEDVT'den morta-
lite yaklaşık olarak %l'dir. Fakat bir çalışma üç ay içerisinde
UEDVT hastalarının üçte birinin öldüğünü göstermektedir.
UEDVT için en önemli risk faktörü yerleştirilmiş sant-
ral venöz kataterdir. Santral yolu olan hastaların %3'de klinik
olarak önemli trombus formasyonu oluşur. UEDVT'nin ikinci
en sık görülen şekli spontan trombozdur (efor ile ilşkili). Omu-
zun hiperabduksiyonunu içeren tekrarlayan aktiviteler ve kos-
taklavikular aralığın aberan anatomisi risk faktörleridir. Diğer Genel Bilgiler
nedenler intravenöz ilaç kullanımı, torakal tümörler ve yayılı
mıdır. Trombozun en sık etkilediği bölge aksiller-subklavyan
Rüptür variköz venlerin çok sık görülmeyen bir komplikasyo-
venöz sistemidir. nudur. Deri altında bulunan varislerde zayıflama görülebilir ve
minör travma ile veya spontan olarak erozyon meydana gelebilir.
Klinik Bulgular
Klinik Bulgular
A. Semptom ve Belirtiler Variköz venden kanama ve hareketlilik olabilir.
Hastalar tipik olarak etkilenen uzuvda ağrı ve şişlik ile başvu
Tedavi
rurlar. Yukarıda belirtilen risk faktörleri ile başvurabilirler. Fi-
zik bakıda etkilenen taraf önkol da iz bırakmayan ödem (nadir Kanayan alanın üzerine nazikçe parmak basısı ve bacağın ele-
olarak tüm kolda), normal deri rengi ve distal nabızlar alınıyor vasyonu başlangıç kanamasını kontrol eder. Rüptüre venin
olabilir. Venöz şerit palpe edilebilir. sutür ile ligasyonu kanamayı kesin olarak durdurmada gere-
kebilir. İlk kanama kontrol edildiği zaman bacak elastik bandaj
veya Unnanın yapıştırma botları sarılması gerekir. Varriköz
B. Görüntüleme
venlerin elektif çıkarılması hakkında genel cerrah veya bir da-
Alt ekstremite DVT'de olduğu gibi kontrast venogra- mar cerrahı ile konsültasyon gerçekleştirin.
fi UEDVT'nin tanısı için altın standarttır. Bununla birlikte
Sonuçlandırma
UEDVT tanısı için yüksek sensitivite ve spesifüeye sahip oldu-
ğu gösterilen ultrasonografi yavaş şekilde bunun yerini almak- Kısa süreli hastaneye yatırılma önerilebilir.
tadır. Kompresyon ultrasonografi aksiller ve subklavyan ven
boyunca bulunan UEDVT için %96 hassasiyet, %94 özgünlüğe
sahip olduğu gösterilmektedir. Göğüsün kemik yapılarına doğ
Pulmoner emboli venöz trombozun nadir komplikasyonudur.
ru bakıda daha çok merkeze bir hareketi olduğundan hassasi- Konu 33'de tartışılmıştır.
yet ve özgnlük önemli derecede azalır.
Tedavi
Başlangıç tedavisi etkilenen uzuva elevasyon, immobilizasyon
ve sıcak uygulamayı içerir. İntravenöz heparin, subkutan düşük
molekül ağırlıklı heparin (enoksaparin veya deltaparin) veya
fondaparinuks (a faktör Xa inhibitör) ile sistemik antikoagulas-
yon takip etmelidir. Diğer seçenekler direkt katater ile trombo-
lizis ve cerrahi trombektomiyi içerir. Cerrahi sıklıkla tekrarları
önlemek ve altta yatan anatomik defektleri düzeltmek için ge-
rekir. Bir damar cerrahı ile konsültasyon gerçekleştirin.
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
Klinik Bulgular
Belirgin sistolik ve diyastolik üfürüm (öne ve arkaya) duyulur.
Çoğu arteriyovenöz fistül üzerinde tril palpe edilir. Eğer önem-
li soldan sağa şant ile kanın kaçışı var ise kardiyak atım hacmi
yüksek olabilir. Konjenital arteriyovenöz fistüllü hastalar kas
kitlesinde artış, kemik uzunluğunda azalma, çomaklaşma ve Genel Özellikler
ekstremitenin siyanozu görülebilir. Polisitemide olabilir.
Torasik çıkış sendromu toraksın superior açıklığında nöral, ar-
Komplikasyonlar teriyel veya venöz yapıların anormal kompresyonunun neden
olduğu hastalıkların bir türüdür (Torasik outlet); en sık birinci
Komplikasyonlar uzuvun orantısızlığından dolayı kozmetik
deformiteyi, konjestif kalp yetmezliğini, ciddi arteriyel ye- kota karşı sinir yapılarının kompresyonudur. Brakial pleksus
tersizliği, genişleyen yalancı anevrizmayı ve kanamayı içerir. dallarının disfonksiyon semptomları aksiller-subklavyan arter
Arteriyografi lezyonun kesin dış hatlarını belirler ve teropatik veya venin kompresyonuna sekonder gelişen semptomlardan
embolizasyon için kullanılabilir. çok daha fazladır. Olguların yaklaşık %95cle bulunur. 8. servi-
kal ve 1. torakal sinir kökü (C8, Tl) kompresyonu en sık olan-
Tedavi ve Sonuçlandırma dır. İkinci en sık tutulan brakial pleksusun en üst üç siniri, ye-
Ağrılı hastalar, genişleyen kitle, kalp yetmezliği veya açık yük- dinci ile beşinci servikal sinir kökleridir (C5-C7). Torasik çıkış
sek kardiyak atım hacmi hastaneye yatışı gerektirir. Diğerleri sendromu acil servislerde nadirdir.
acil servisten taburcu edilebilir ve bir vasküler veya genel cer-
raha yönlendirilebilir. Klinik Bulgular
A. Semptomlar
sendromu olan hastalar akut arteriyel oklüzyon veya emboli- PERKÜTAN TRANSLUMİNAL ANJİOPLASTİ
zasyon semptomları ile başvurabilirler. VE RETROGRAD ANJİOGRAFİ
B. Bulgular
Fizik bakı, provakasyon ile semptomları ortaya çıkaran ele-
ve kol stres testini (EAST) içermesi gerekir. Bu testte hasta el
doksan derece fleksiyonda her iki kol 90 derece abduksiyonda
ve eksternal rotasyonda ve omuzlar posterioı·dan desteklenir.
Hasta daha sonra her iki elini 3 dakikalık süre ile açar ve kapar.
Torasik çıkış sendromlu hastalarda kollarda ağırlaşma ve güç-
süzleşme şikayeti başlayacaktır ve sıklıkla testi tamamlayamaz.
Parestezi de yeniden tekrar edebilir.
Nörolojik torakal outlet sendromunda elin lateral te-
nar kasın zayıflaması, elin intrinsik kaslarının güçsüzlüğü ve Hastaların çoğunda femoral arter yolu ile uygulanan perkütan
tutulan sinir köklerinin dağılımında yama tarzı duyu defisiti transluminal anjioyoplasti (arterlerin balon dilatasyonu) altta
görülebilir. EAST sırasında tekrarlanabilir parasteziler ortaya yatan durumdur. Bu hastalar acil komplikasyonların gelişimi
çıkabilir. için gözlenmesi gerekir. Fakat genellikle 24-48 saat içerisinde
Arteriyel torasik çıkış sendromunda bulgular üst ekstre- hastaneden taburcu edilirler ve daha sonra komplikasyonlar ile
acil servislere başvururlar. (Tablo 40-5).
miteler de farklı kan basıncını subklavyan veya aksiller arter
Hastalan hastaneye yatırın ve damar veya kardiyotorakal
üzerinde oskültasyonda anormal sesi, EAST süresince tutulan
cerrahi konsültasyonu isteyin. Çünkü bu komplikasyonların
tarafta radiyal nabız defısitini içerir. Akut arteriyel oklüzyon çoğuna cerrahi tedavi gerekir.
veya embolizasyon bulguları bulunabilir. Venöz oklüzyon veya
tromboza sekonder torakal outlet sendromu etkilenen ekstre-
mitnin şişliği ve normal nabız ile birlikte olabilir.
C. Görüntüleme
Tedavi ve Sonuçlandırma
Yanlışlıkla ve istenmeden ilaçların intraarteriyel enjeksiyonu Hastaları hastaneye yatırın ve vasküler cerrah ile konsülte edin.
arteriyel oklüzyon bir ihtimal distal gangren ile sonuçlanan Eğer iğne hala uygulama yerinde ise heparinize salin ile dis-
ciddi vazosapzma neden olabilir. Bu intravenöz ilaç kullanıcı tali irrige edin. Heparin ile sistemik antikoagulasyon başlayın.
ları tarafından "hand trip" "el düşmesi" olarak bilinmektedir. Sistemik vazodilatör ajanlar şiddetli vazospazmı tedavi etmek
Vazospazm ilaç veriliyorken meydana gelebilir. Maalesef ge- için gerekebilir. Vazodilatörlerin intraarteriyel enjeksiyonu (ör-
cikmiş reaksiyonlu birçok hastada iskemi ilerleyene kadar tıbbi neğin reserpin) genellikle yararlı değildir. Eğer sempatik sinir
yardım eksiktir. blokajı gerekli ise ciddi persistan periferal iskemiden dolayı
anesteziyolojist veya damar cerrahı ile konsülte edin.
Klinik Bulgular
Paranteral yoldan tedavi edici veya yasa dışı ilaç enjeksiyonu
hikayesi vardır. Arterin distal dağılım alanında şiddetli yanıcı
ağrı belirgin vazospazm tarafından takip edilir. Eğer vazos-
pazm uzar ise arteriyel vazokonstruksiyon daha sonra çözülse
bile parmakların veya tüm elin gangreni meydana gelebilir.
Hematolojik Aciller
MK Streker-McGraw, MD
Mark Andrew Wilson, MD
Çeviri:
Dr. Azade Sarı
Hemofili Nötropeni
von Wlllebrand ljastahğı Löko.sitoz.
Karaciğer Hastalığı Akut Lösemi
Böbrek Hastalığı Kronik Lösemi
Warfarinve Vitamin KEksikliği Enfeksiyöz Mononukleoz
.Yaygın Damar İçi Pıhtılaşma Multiple Miyelom
Anemi Waldenström Makroglobülinemisi
Demir Eksikliği Anemisi Transfüzyon Tedavisi
Akut Hemolitik Anemi Paketlenmiş Kırmızı Kan Hücreleri
Otoimmün Hemolitik Anemi Trombositler
Alloimmün Hemolitik Anemi Taze DonmuŞPlazma
İlaç- İlişkili Anemi Kriyopresipitat
Orak Hücreli Anemi Diğer Plazma- Derivesi Ürünler
Talasemiler MasifTransfüzyon
a-Talasemi Taşıyıcısı ve Trait Transfüzyon Tedavisinin Komplikasyonları
HemoglçıbfüH Hastalığı
normal hastalarda gelişen lokal yaralar, laserasyonar ve diğer veya ilaç kullanımına (özellikle etanol, aspirin, steroi dolmayan
yapısal lezyonlar sonucudur. Aksine, çoklu bölgeden kanama, antienflamatuvar ilaçlar [NSAID], warfarin ve antibiyotikler)
travmatize olmayan bölgelerden kanama, travmadan saatler bağlı kazanılmış bir bozukluk vardır.
sonra gecikmiş kanama ve derin dokulara ve eklemlere olan Kanama bölgesi hemostatik anormalliğin bir göstergesi
kanama, olası bir kanama bozukluğunu düşündürür. Konjeni- olabilir. Peteşi, ekimoz, epistaksis gibi mukokutanöz kanama
tal bir kanama bozukluğunun varlığı için öyküdeki veriler; has- veya gastrointestinal, genitoüriner veya ağır menstüel kanama,
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
Protrombin zamanı ve uluslararası 11-13s, belirteçe dayanarak; INR 1 O Ekstrinsik ve ortak yalakları test edin: faktörler V/1, X, V, prot-
normalleştirilmiş oran (INR) rombin ve fibrinojen
Özgül faktör assay %60- 130 (0.6- 1.3 ünite/mi) Özgül faktör eksikliklerini belirl'emede kullanılır
Klinik Bulgular
ITP'nin en sık semptomu peteşidir; ayrıca epistaksis, diş eti
kanaması ve doğurganlık yaşındaki kadınlarda menoraji gibi
mukoza! yüzeylerden de hafif kanamalar görülebilir. Fizik bakı
diğer yönlerden normaldir. Lenfadenopati, hepatosplenome-
gali, anemi veya hiperbilirubinemi varlığı; lösemi, lenfoma,
sistemik lupus eritematozus, enfeksiyöz mononükleoz veya he-
molitik anemi gibi alternatif bir tanıyı düşündürmelidir. Tam
kan sayımı (CBC), trombositler dışında tüm hücre serilerinde
normal olmalıdır. Kanamalı hastaların bazılarında hafif anemi
bulunabilir. Periferik kan yaymasında, sayıca az olan büyük,
'Her bir ilacın ardındaki numara, vaka sunumlarına dayanılarak iyi- granüllü trombositler gösterilmelidir. JTP tanısı birincil
göreceli insidansı gösterir olarak öykü, fizik bakı, CBC ve perferik yaymaya dayanır.
Tedavi
infiltrasyonu ve miyelofibrozisi içerir. Genellikle öykü ve fizik
bakı trombositopeninin en olası kaynağını belirler; buna rağ ITP'li hastalarda kanama riskini en aza indirgeyin, örneğin
men bazen kemik iliği biyopsisi gerekir. antiplatelet ilaçların (ör, aspirin ve NSAID) kullanımından ka-
çınarak, gereksiz invaziv girişimlerden kaçınarak, kan basıncı
kontrolünü iyi sağlayarak, alevlendiren komorbid durumları
(ör, karaciğer hastalığı, böbrek hastalığı) tedavi ederek ve düş
Antikor aracılı trombosit yıkımı ilaçlar, enfeksiyonlar veya me risklerini belirleyerek. ITP tedavisi şiddetine, eş zamanlı
otoimmün hastalıklarla ilişkili olabilir. Antikor aracılı trombo- bulunan durumlara ve kanama varlığına dayanır.
sitopenik bozukluklardan en sık iki tanesi idiyopatik troınbo Diğer yönlerden sağlıklı, trombosit sayısı 50,000/µ!'den
sitopenik purpura (ITP) ve ilacın- indüklediği imınün trom- yüksek olan asemptomatik hastalar tedavi gerektirmezler. Te-
bositopenidir. davi ( ı) kanaması olmayan, trombosit sayısı 20,000/µl'nin al-
tında olan hastalar ve (2) kanaması olan veya kanama açısın
1. İdiyopatik Trombositopenik Purpura dan belirgin risk faktörü olan ve trombosit sayısı 50,000/µl'nin
altındaki hastalar için endikedir.
Genel Bilgiler Erişkinlerde başlangıç tedavisi 60- 100 mg/gün ile baş
lanan (çocuklarda 1-2 mg/gün) ve trombosit sayısı normale
İdiyopatik trombositopenik purpura trombositopeni, purpura
döndükten (genellikle 4-8 hafta gereklidir) sonra yavaş yavaş
veya peteşi varlığı, normal keınil< iliği ve trombositopeninin azaltılarak kesilen prednisondur. Steroidlere yanıt vermeyen
tespit edilebilir başka bir nedeninin olmamasıyla karakteri- hastalar için, ana alternatif tedavi splenektomidir. Yaşamı teh-
ze, kazanılmış bir otoimmün hastalıktır. Trombosit yıkımı, dit eden kanamalar için günümüzde önerilen, intravenöz im-
dolaşımdaki trombositlere bağlanan otoantikorlann üretimi
münglobulin ile birlikte veya değil, yüksek doz steroid tedavi-
aracılığıyladır ve antikor- kaplı trombositler retiküloendotel-
sidir (metilprednisolon 1-2 gr/gün intravenöz, 2-3 gün için).
yal sistem tarafından ortadan kaldırılır. Kemik iliği genellikle Ek araştırmalar, 28 gün aralıklı döngülerle toplam 6 döngüye
troınbosit üretimini artırarak yanıt verir, ama bazen trombo- kadar birkaç gün (4- 8 gün) yüksek doz deksaınetazon (40 mg/
sitlere bağlanan aynı antikorlar aynı zamanda megakaryosit- gün) kullanarak umut verici sonuçlarla yürütülmüştür. Bunun-
lere de bağlanarak kemik iliği yanıtını kısıtlarlar. Antikorların la birlikte, bu yaklaşımın önerilebilmesi için daha çok çalışma
varlığına rağmen dolaşımdaki trombositlerin fonksiyonları gereklidir. Gerektiğinde trombosit transfüzyonunu metilp-
düzgündür ve ITP'li birçok hastada, düşük trombosit sayısına rednisolon veya immünglobulinin ilk dozunu takiben yapın;
rağmen belirgin kanama olmayabilir. trombosit transfüzyonunu her ikisinden birinin dozu tamam-
ITP tüm yaş gruplarında oluşur ve akut veya kronik se- lanıncaya kadar bekletmek, daha iyi bir yanıtla sonuçlanır. Ağır
yirleri olabilir. Akut ITP genç çocuklarda daha sıktır, erkek ve uterus kanaması için 25mg intravenöz konjuge östrojen bir ke-
kadınları eşit etlziler ve tipik olarak 6 ay içinde düzelir. Kronik relik verilebilir.
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
bosit sayıları ilaç bırakıldıktan 2-3 gün sonra normale döner. liklerinin rezolusyonu ve tama yakın nörolojik düzelme müm-
Diğer ilaçlar nadiren immün- aracılı trombositopeniye kündür. Sonuç olarak agresif girişimler halen takip edilmelidir.
neden olurlar; en sık bildirilenler sülfonamidler, penisilin ve Trombositopeni ve MAHA en sık özelliklerdir ve ateş ise en
sefalosporin antibiyotikleridir. Bu durumda trombositopeni nadir bulgudur.
tipik olarak ilaçlara başlandıktan 7- 10 gün sonra gelişir, trom- Kazanılmış TTP'nin sık bir özelliği, ADAMTS-13 olarak
bosit sayıları tipik olarak 20,000/µl'nin altına düşer ve en sık adlandırılan vWF'ye bağlı bir metalloproteaza karşı otoantikor-
semptomlar peteşi ve oral mukozada hemorajik kabartılardır. ların gelişmesidir. Gebelik, TTP için en sık tetikleyici olaydır.
Preeklampsinin TTP'ye benzeyen bazı özellikleri vardır, ama
TTP genellikle gebeliğin erken döneminde, yaklaşık 23- 24.
haftalarda belirir. Doğum, TTP'nin seyrini etkilemez. TTP'nin
diğer tetikleyicileri enfeksiyon (özellikle HIV), aşılama ve sis-
Trombotik trombositopenik purpura (TTP) ve hemolitik temik lupus eritematozus gibi otoimmun bozukluklardır. Bir-
üremik sendrom (HUS) mikrovasküler dolaşımda von Wil- çok ilaç TTP ile ilişkilidir, bunlar kinidin, siklosporin, takroli-
lebrand faktör (vWF) aracılı trombosit agregasyonunu içerir. mus ve tiklopidin ve klopidogrel gibi antitrombosit ajanlardır.
HEMATOLOJİK ACİLLER
TTP'nin özellikle dirençli bir formu, kanser kemoterapötik kalmaya devam etse de, yeni kanıtlar bu uyarının abartılı ola-
ajanları olan mitomisin ve gemsitabin ile tedavi ardından ke- bileceğini düşündürmektedir. Ağır trombositopeni varlığında
mik iliği transplantasyonu yapılan hastalarda görülmektedir. aspirin hemorajik komplikasyonları kötüleştirebilir ve aspirin-
den ayrıca kaçınmak gerekir. Heparin TTPÖe yararlı değildir.
B. laboratuvar Bulguları Uygun tedaviden sonra relaps oranları %30 kadar yüksek ola-
bilir ve idame tedavilerinin relapsı engellediği gösterilememiş
TTP halen bir klinik tanıdır, ama karakteristik laburatuvar bul- tir.
guları intravasküler hemoliz nedeniyle ağır anemi, trombosito-
peni, periferik yaymada şistositler veya miğfer hücreleri, hap- 2. Hemolitik Üremik Sendrom
toglobulinde azalma, retikülosit sayısında artma ve unkonjuge
(indirekt) bilirubinde artmadır. Ek çalışma, TTP'li hastalarda
mortalite ve morbiditenin yeterince fark edilmemiş bir nede- Klinik Bulgular
ninin akut miyokard enfarktüsü olduğunu düşündürmektedir. HUS birincil olarak erken çocukluk çağının bir hastalığıdır, pik
LDH'nin 1000 U/I.:nin üzerine çıkması ve başlangıç Tropo- insidansı 6 ay ve 4 yaşları arasındadır. HUS'nin erişkin formunu
nin I'nın 0.2 ng/ml'nin üzerinde olması (troponin T de aynı TTP'den ayırt etmek çok güç olabilir. Genel mortalite oranı %5-
zamanda kullanılmaktadır), zayıf klinik seyrin mükemmel lS'tir ve prognoz büyük çocuklar ve erişkinlerde kötüdür. HUS,
öngörücüleridir. Direkt Coombs testi (DAT) karakteristik ola- akut böbrek yetmezliği, MAHA ve trombositopeniyle karakteri-
rak negatiftir, çünkü TTP'de görülen hemoliz anti-RBC otanti- zedir. HUS sıklıkla bir viral veya bakteriyel hastalığı takip eder.
korlarını içermez. TTP trombusü fibrin içermediğinden, TTP Her ne kadar birçok enfeksiyöz ajanı içerse de, Esherichia
normal koagülasyon çalışmalarına dayanılarak DIC'den ayrılır. coli serotip 0157:H7 en iyi tanınan faktördür. E. Coli 0157:H7
enfeksiyonu olan hastaların %20- 40'ında kanlı ishal vardır ve
çocukların %15'inde, erişkinlerin %5'inde HUS gelişecektir.
Tedavi HUS başlangıcı tipik olarak diyare başladıktan 2- 14 gün son-
radır. HUS'te diğer belirtilen organizmalar Shigella, Yersinia,
Kazanılmış TTP, aşağıdakileri içeren günlük plazma değişi Campylobacter, Salmonella, Streptococcus pneumonia, varicella,
miyle tedavi edilir (1) büyük vWF multimerleri ve otoantikor- echovirus ve coxsackievirus A ve Belir.
larını uzaklaştırmak için plazmaferez (2) hastaya hesaplanmış HUS'te mikrotrombüsler çoğunlukla böbreklerde sınır
günlük taze donmuş plazma (FFP) veya kriyopresipitattan fa- lıyken, TTP'de mikrodolaşım boyunca gelişir. Laboratuvar
kir plazma (kriyosüpernatant) volumunu geri verebilmek için çalışmaları MAHA'nın varlığını gösterir ve trombositopeni de
plazma infüzyonu. Plazma değişiminin uygulamaya geçmesi, bulunabilir, ama TTP'de görülen derecelerde değil. Serum krea-
TTP'de mortalite oranlarını %90'lardan %10- 20'lere düşür tinini belirgin olarak yükselmiş olabilir ve idrar protein ve RBC
müştür ve tedavinin ana direğini oluşturmaktadır. TTPöen (buna rağmen idrar normal olabilir) içerir. Spektrumu dahilin-
şüphelenildiğinde nihayi kesin tanıdan önce plazma değişi de giderek artan ölçüde TTP ve HUS benzer hastalıklar olarak
mine gecikmeden başlanmalıdır. Plazmaferez acilen yapılamı düşünülmektedir, bazı uzmanlar basitçe TTP- HUS sendromu
yorsa, ilk FFP infüzyonu başlatılmalıdır, ama bu asla plazma terimini kullanmaktadır. Birçok farklı hastalık başvurularında
değişiminin yerini almamalıdır. Plazma değişimi, remisyon bazen bulanık olan sınırlar, bu konunun kapsamı dahilindedir
sağlandıktan birkaç gün sonrasına kadar günlük olarak uy- ve acil serviste kalan hastada bunu tamamen tanımlamak ola-
gulanır. Remisyon genellikle 1 hafta içinde gelişir, ama 4 hafta sılıkla imkansızdır. Genel olarak öncesinde ishalli bir hastalık
kadar gerekli olabilir. Remisyon, trombosit sayısının ve laktat ve böbrek yetmezliğinin baskın laboratuvar bulgularının var-
dehidrogenasın (LDH) normale dönmesi ile birlikte doku is- lığı, nörolojik değişikliklerin çok az olduğu veya hiç olmadığı
kemisi ve trombozun klinik remisyonu olarak tanımlanır. Kor- durunılar HUS tanısını koydurur ve tedavi algoritması daha
tikosteroidler (genellikle prednisone 1- 2 mg/kg/gün) yüksek uygun olur.
otoantikor titresi varlığında ve eğer plazma değişimi istenen
yanıtı sağlayamazsa yararlı olabilir. Tedavi
TTP ile ilişkili sistemik komplikasyonları belirlemek
için, RBC transfüzyonu, nöbetler için antikonvülsanlar, hiper- Üriner semptomların 24 saatten az olmasıyla birlikte hafif
tansiyon için antihipertansifler ve ağır böbrek yetmezliği için HUS'ü olan hastalarda sadece sıvı ve elektrolit düzeltilmesi ve
hemodiyalizi içeren destek önlemler gerekli olabilir. Trombo- destek bakım gereklidir. Steroid tedavisi yararlı olabilir. Çok
sit transfüzyonu konusunda genel öneri, tromboz akut olarak daha ağır hastalık durumunda, sonuçları belirsiz olan, plazma
kötüleşebileceğinden ve hızla böbrek yetmezliği ve olasılıkla değişimi veya infüzyon uygulanabilir. Hastalığı TTP'yi andı
ölüme yol açabileceğinden, yaşamı tehdit edici kanama veya ran hastalar plazma değişimine yanıt verebilirler, ama HUS'ün
intrakraniyal kanama olmadığı sürece trombosit transfüzyo- genel düşük mortalitesi plazma değişiminin rutin kullanımını
nundan kaçınmaktır. Bu her ne kadar standart bir öneri olarak tartışılabilir hale getirmektedir.
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
lar ağır
spontan kanama atakları ve travmatik olaylarla ilişkili
kanamaların kontrolünde güçlük yaşayacaklardır. Faktör sevi-
yeleri normalin %1- 5'i olanlar orta hastalıklı olarak sınıflan
dırılırlar; her ne kadar bunlar spontan olarak kanayabilseler
de, daha sık olarak bunların kanamaları travmatik bir olayla
ilişkilidir. Faktör seviyeleri normalin %5- 50'si olanlar hafif
hastalıklı olarak sınıflandırılırlar ve genellikle sadece travma
sonrası kanarlar.
Kan ürünlerine maruziyet sonucu çoğu hemofili hasta-
sının kronik viral hepatiti vardır veya bunlar HIV ile enfekte-
dirler. Neyse ki, yeni vira! inaktivasyon yöntemleri ve rekombi-
nant teknoloji sonucu, günümüzdeki mevcut faktör replasman
ürünlerinin kullanımına bağlı çok az serokonversiyonla sonuç-
lanır.
İlginç bir klinik özellik hemofilinin ve hemofili taşıyıcı
larıiçin koroner kalp hastalığından (CHD) belirgin koruyu-
cu etkisidir; çalışmalar koroner hastalığına bağlı mortalitede
%80'lere kadar bir düşüş olduğunu göstermiştir.
Genel Bilgiler
Hemofili, birincil olarak dolaşımdaki plazma proteinlerinden B. laboratuvar Bulgulan
bir veya ikisinin yetmezliği veya defekti nedeniyle oluşan bir
koagülasyon bozukluğudur. Hemofili A veya klasik hemofili Rutin koagülasyon çalışmalarının (protrombin zamanı [PT]
faktör VIII eksikliği nedeniyle oluşur ve Birleşik Devlet'te he- veya aktive parsiyel tromboplastin zamanı [aPTT]) normal
mofilinin en sık nedenidir, 10,000'de 1 erkeği etkiler. Hemofili olabilmesi için faktör VIII veya IX seviyelerinin sadece norma-
B veya Christmas hastalığı, faktör IX eksikliği nedeniyle oluşur. lin %30'u olması gereklidir; bu nedenle orta derecede hastalığı
Hemofilinin bu formu daha nadirdir, yaklaşık 30,000 erkekten olan hastaların normal değerleri olabilir. Koagülasyon çalışma
1'ini etkiler. ları bilinen hemofilililerde olasılıkla yeni bilgi sağlamaz ve has-
Hemofili A ve B birbirlerinden klinik olarak ayırt edile- ta hafif- orta kanama ataklarıyla başvurduğunda rutin olarak
mezler ve tanı için özgül faktör testi gereklidir. Hem hemofili A endike değildir.
hem de B, X'e bağlı çekinik bozukluklardır; bu nedenle hemofili
erkeklerin hastalığıdır ve kadmlar asemptomatik taşıyıcıdırlar. Tedavi
Klinik Bulgular Hemofilili bir hastada majör veya yaşamı tehdit eden kanama
yönetiminde genel prensip, diğer resusitatif ve tanısal manev-
A. Semptom ve Belirtiler ralardan önce veya eş zamanlı, erken ve tam faktör replasma-
nıdır. Boyun, dil, retrofarinks veya farinkse spontan veya trav-
Hemofilinin tüm formlarındaki (Tablo 41- 5) kanama kliniği matik kanama, havayolu baskılanması için yüksek potansiyele
direkt olarak faktör VIII veya IX'dan birisinin düşüklüğüne da- sahiptir. Yeni gelişen baş ağrısı, lokal nörolojik semptomlardan
yandırılabilir. Faktör seviyeleri normalin %l'inin altında olan veya künt kafa yaralanmasından şikayet eden herhangi bir
bireyler, ağır hastalığı olanlar olarak sınıflandırılır ve bu insan- hemofilili hastada çok acil faktör replasman tedavisi hemen
Yumuşak doku (hematomlar) Herhangi bir yerde oluşabilir, boyunda tehlikelidir (asfıksi), ekstremite (kompartman sendromu) ve retroperiton
(hemorajik şok)
Merkezi sinir sitemi Minimal travma ile oluşabilir, ölümün sık nedeni
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
ardından kafanın acil BT taraması gereklidir. Sırt, uyluk, ka- olasılıkla bu çalışmayı suçlamak için, birçok kurumda standart
sık veya karın ağrısı şikayeti olan hemofili hastalarında retro- değildir. Birçok hastanın ve ailelerinin hastalık hakkında geliş
peritona kanama olabilir. Ayak bileği ve el bileği burkulması miş bilgileri vardır. Bu hastalar bir problemin ilk belirtisinde te-
gibi basit yaralanmalar ilk başta benign olarak belirebilir, ama davi istemeleri gerektiğini bilirler ve daha önce belirtildiği gibi
kanamayla komplike olabilir. Ekstremitelerin fasiyal kompart- başlangıçta patolojinin görünen çok az bir kanıtı bulunabilir.
manlarına kanamayla kas kanamaları sonucu gelişen kompart- Minimal bulgulara rağmen, bu hastaların endişelerini ciddiye
man sendromları, hem spontan hem de ekstremiteye minimal alın. Ayrıca, bilinen çoğu hemofılilerin tıbbi kayıtlarında, akut
travma sonrası gelişir. kanama ataklarını nasıl yöneteceklerine ait detaylı bir tedavi
Hemofılinin en sık manifestasyonlarından birisi hemart- planı bulunur. İmkan olduğunda bu kayıtları konsülte edin.
rozdur. Eklemde akut bir problemin klinik kanıtları olabilir veya Hemofıli hastalarında femoral yol ve eksternal juguler
olmayabilir, ama bu hastalar kanama geliştiğinde güvenilir bir yollar dahil, faktör replasman tedavisi vermeden santral yol
şekilde belirtebilirler. Hemartrozun acil tedavisi hemofılik art- açmayın. Aynı kurallar arter kan gazı veya lumbar ponksiyon
ropatinin uzun dönem sekellerini önleyebilir veya azaltabilir. için de uygulanır. Hemofıli hastalarına, faktör replasmanı ve-
Yeni araştırmalar, takip eden yıllarda MRI'da görülen eklem rilmeden ve birkaç gün devam edilmeden asla intramuskuler
hasarını karşılaştırmak için, yaralanma sırasında regüler faktör enjeksiyon uygulanmamalıdır. Ağrıyı gidermek için aspirin
infüzyonlarına karşı epizodik infüzyonların kullanımını araştır içeren bileşikler vermeyin.
mış ve epizodik infüzyonların ikinci sırada olduğunu göstermiş İki farklı faktör replasman tipi mevcuttur: rekombinant
tir. Buna rağmen infüzyonların tutarı ve bulaşıcı hastalık riski, veya plazma derivesi (Tablo 41- 6). En yüksek saflık derecesi
fmmünoafınite saflaştırılması ile birlikte insan- plazma- derivesl faktör Her iki üründe de azaltılmış miktarda von Willebrand
VJJI: faktör mevcut. Monoclate-P faktör VIJJ'in yüksek pürifı
HemofılM yeli kaynağıdır
Monoclate- P
Domuz faktör VJJI ürünleri: İnsanlara domuzdan vira! bulaş olduğuna dair hiçbir
Antihemofılik faktör kanıt yok
Hyate C ·
rekombinant faktörlerden gelir, ama bu ürünler plazma derive- tik tedaviyle yönetmek mümkün olabilir. EACA dozu çocuklar
si ürünlerden 2- 3 kat daha pahalıdır ve bunlar her yerde bulu- için, her 6 saatte bir, oral veya intravenöz yolla verilen 75- 100
namazlar. Plazma derivesi faktörlerle ilgili diğer bir endişe, bazı mg/kg'dır (6 gr erişkinler için). Oral veya nazal kanamayı kont-
preparatların bir kısmı parsiyel aktif olan diğer koagülasyon rol etmek için kullanılan topikal hemostatik ajanlar mikrofib-
faktörlerini içerebilmeleridir. Düşük saflıktaki konsantrelerin riler kollajen hemostatları, trombin ve absorbable jelatin sün-
uzun süre kullanımı DIC risk.ini artırabilir veya bazı vakalarda gerleridir.
paradoksal pıhtılaşmaya neden olabilir. Replasman tedavisin- Hafif kanaması olan orta derecede hemofili A'.lı (faktör
de kullanılacak ürün seçilirken güvenilirliği, fiyatı ve tedarik seviyeleri %5 veya üzeri) hastalara her zaman faktör replas-
edilebilirliği göz önünde bulundurulmalıdır, ama rekombinant manı gerekmeyebilir. Bundan ziyade hastalara plazmada ek
formların daha güvenilir olduğu anlaşıldığından, Birleşik Dev- miktarda faktör VIII taşıma kapasitesi olan, endotelyal depo
letlerdeki ağır hemofili hastalarının yaklaşık %60'ı bu preparat- bölgelerinden vWF salınmasına neden olan desmopressin
ları almaktadır. verilebilir. Bu ilaç iyi tolere edilir ve hastalar bunu evlerinde
Hemofili hastalarında kullanılan doz rejimi, pıhtılaşma subkutan enjeksiyonla veya intranazal sprey şeklinde uygulaya-
faktörlerinin dağılım hacmine, falztörün yarı ömrüne ve kana- bilirler. İntravenöz desmopressinin dozu 0.3 µg/kg (en yüksek
ma kontrolü için gerekli faktörün hemostatik seviyesine bağlı doz 20 µg), 30 dakikada verilmesidir. Desmopressinin konsant-
dır (Tablo 41- 7). Pıhtılaşma faktörü aktivite ünitesi (U) olarak re intranazal formu bir antidiüretik ajandır ve kullanım sıra
dozlandırılır; 1 ünite faktör, 1 mi normal plazmada bulunan sında sıvı kısıtlaması gerekebilir. Beş yaşından büyük çocuklar
faktör miktarını temsil eder. Hemofili A için vücut ağırlığının için, tek burun deliğinden tek bir sprey (150 µgr toplam doz)
bir kilogramı başına 1 ünite falztör VIII, plazma seviyelerini yeterlidir. Adolesanlar ve erişkinler için her bir burun deliğine
yaklaşık 0.02U/rrıl (%2) yükseltir; yarı ömrü yaklaşık 8- 12 sa- tek bir sprey (300 µg toplam doz) kullanılır. İntranazal des-
attir. Hemofili B için, vücut ağırlığının bir kilogramı başına 1 mopressinin bu dozu faktör VIII seviyelerini 2- 3 kat artırır.
ünite faktör IX, plazma seviyelerini yaklaşık O.Ol U/ml (%1) Bu tedavi 8- 12 saat içinde tekrarlanabilir, ama hastanın faktör
yükseltir; yarı ömrü yaklaşık16 saattir. VIII depoları azalacaktır ve sonraki etki az olacaktır.
Hemofilililerde, özellikle çocuklarda ağızdan kanama Kanama ataklarını tedavi etmek için kullanılan pıhtılaş
sıktır. Oral kanama varsa alanı belirleyin, yetersiz pıhtıdan te- ma faktörlerine yanıt olarak bazı hastalarda replasman faktö-
mizleyin ve kanama bölgesinin üzerine kuru bir topikal trom- rüne karşı inhibitörler veya antikorlar gelişecektir. İnhibitörler,
bin yerleştirin. Faktör resplasmanına ek olarak, E- aminokapro- sık faktör replasmanı nedeniyle, çok sıklıkla ağır hemofili has-
ik asit (EACA) ve transeksamik asit gibi antifibrinolitik ajanlar, talarında gelişme eğilimindedir. Bu inhibitörler sadece faktör
pıhtı düştüğünde kanamayı engellemek için yararlıdır. Yüzeyel replasman tedavisinin etkinliğini engellemez, aynı zamanda da
mukozal yaralanmalar için, kanamayı tek başına antifibrinoli- hemofili B hastalarında, faktör uygulanmasına karşı anafılak-
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
hepatik kolestaz ve safra asit bağlayıcılarıyla tedavi gibi yağda nı düzeltebilir ve aynı zamanda kanama riski taşıyan prosedür-
eriyen vitaminlerin emilimini engelleyen proçeslerle oluşabilir. lerden önce de kullanılabilir. Ayrıca 25 mg intravenöz uygula-
Ağır karaciğer hastalığında trombositopeni sıklıkla, kon- nan konjuge östrojen, üremik hastaların %80'inden fazlasında
jestif hipersplenizm ve splenik sekestrasyona öncülük eden, hem kanama zamanını hem de klinik kanamayı düzeltir. Kri-
portal hipertansiyona bağlıdır. Belirgin karaciğer hastalığı olan yopresipitat, viral bulaş riski taşır ve trombosit transfüzyonları
hastalarda a 2 -plazmin inhibitörünün sentezinin azalmasına göreceli olarak etkisizdir, çünkü infüze edilmiş trombositlerde
bağlı olarak fibrinoliz artmıştır. Karaciğer hastalığı olan bazı hızla üremik defekt gelişir.
hastalarda, fibrin monomerlerine bağlandığında doğru şekilde
polimerize olmayan anormal fibrinojen molekülleri sentezlenir.
Hafif- orta hepatik fonksiyon bozukluğu olan hastalar-
da sıklıkla subklinik hemostatik anormallikler bulunur. Ağır
karaciğer hastalığı olan hastalarda yaşamı tehdit eden kana-
Genel Bilgiler
malar olabilir. Laboratuvar çalışmalarında PT, aPTT ve trom-
bosit sayımı olmalıdır. Ayrıca fibrinojen seviyeleri ve fibrin Karaciğerde üretilen vitamin K-bağımlı koagülasyon faktörleri
yıkım ürünleri (FDP) veya d-dimer ölçümlerini yapmayı da protrombin faktör II, VII, IX ve X ve antikoagülan proteinler
düşünün. Genel olarak PT uzaması ve 100 mg/dl'nin altındaki olan protein C ve S'dir. Erişkinlerde vitamin K'nın besinsel
plazma fibrinojen seviyeleri, karaciğer hastalığı olan hastalarda eksikliği nadirdir. Buna rağmen karaciğer hastalığı olan has-
kötü bir prognostik belirtidir. talarda, zayıf beslenme ve malabsorbsiyonun kombinasyo-
nu nedeniyle vitamin K eksikliği olabilir. Ayrıca, özellikle
Tedavi ve Sonuçlandırma N-metiltiyoterazol yan zinciri içeren üçüncü kuşak sefalospo-
Karaciğer hastalığı ve laboratuvar anormallikleri olan, ama kli- rinler (ör, moksolaktam, sefamandol, sefotaksim, sefoperazon)
nik olarak belirgin kanaması olmayan hastalarda sadece yakın olmak üzere antibiyotik alan hastalarda da vitamin K- bağımlı
gözlem gereklidir. Klinik olarak belirgin kanama mevcutsa veya faktör eskilikleri gelişebilir.
bir invaziv prosedür veya cerrahi yakınsa, koagülopatik duru- Birleşik Devletlerde kullanılan majör oral antikoagülan
mun tedavi edilmesi gereklidir. Yeterli hemoglobin seviyelerini olan warfarin, vitamin K-bağımlı koagülasyon faktörlerinin
ve hemodinamik stabiliteyi sağlamak için paketlenmiş RBC üretimini inhibe eder. Warfarinin yarı ömrü, normal hepatik
tranfüzyonu yapın. Tüm hastalara oral veya intravenöz vitamin fonksiyonlarda yaklaşık 36 saattir. Standart başlangıç dozu
K ver. Geçici olarak koagülasyon faktörlerinin replasmanı için genellikle 5 mg/ gündür, sonraki doz ayarlaması uluslararası
FFP kullanılabilir, ama koagülasyon faktörlerini tamamen dol- normalleştirilmiş oran (INR) kılavuz alınarak yapılır. Gözle
durmak için gerekli olan volum, verilecek miktarı sınırlayabilir. görülür antikoagülan etki 2- 7 gün içinde beklenir. Tüm endi-
Fibrinojen seviyeleri 100 mg/dl'nin altında olan hastalar-
kasyonlarda hedef INR 2.0- 3.0'dır; prostetik mekanik kapağı
da fibrinojeni yerine koymak için kriyopresipitat kullanılabilir.
Trombosit transfüzyonları, trombosit sayıları düşükse uygun ve antifosfolipid antikor sendromu olan hastalar hariç, bun-
olabilir. Desmopressin (0.3 µg/kg subkutan veya intravenöz [en larda daha yüksek INR -2.5- 3.5- gereklidir. İdame dozu farklı
yüksek doz 20 µg] veya 300 µg intranazal sprey) karaciğer has- değişkenlerle etkilenebilir, bunlar hastanın vitamin K depoları,
talığı olan bazı hastalarda uzamış kanan1a zamanını kısaltır. Her malnütrisyon, karaciğer fonksiyonu, eş zamanlı tıbbi bozuk-
ne kadar kontrollü çalışmalar az ise de, çok az yan etkileri vardır. luklar ve çok sayıda ilaç etkileşimleridir.
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
5-9 Yok INR terapötik değere gelinceye kadar warfarini kesin ve sonra aynı doz veya daha düşük dozla
yeniden başlayın
Vitamin K, 1- 2 mg PO
HEMATOLOJİK ACİLLER
Tedavi
Akut DIC tedavisi destek önlemler ve altta yatan hastalığın
Genel Bilgiler özgül ve sıkı yönetimine bağlıdır. Dolaşım stabilizasyonu sıvı,
RBC ve bazen inotropik ajanlar gerektirir. İkincil tedavi trom-
Yaygın damar içi pıhtılaşma hem koagülasyon sisteminin yay- bositler, fibrinojen ve koagülasyon faktörlerinin replasman
gın aktivasyonuyla (fibrin oluşumu ve hemostatik faktörlerin tedavilerini içerir. DIC'li birçok hasta, kanama veya tromboz
tüketimiyle sonuçlanır) hem de fibrinolitik sistemin aktivas- kanıtları yoksa ve laboratuvar çalışma sonuçları kötüleşmiyor
yonuyla (fibrin pıhtılarının yıkımı, koagülasyon faktörleriniı~ sa, özgül tedaviye gerek duymazlar. Replasman tedavisi sadece,
tüketimi ve kanamayla sonuçlanır) karakterizedir. DIC, en- kanaması olan veya invaziv bir prosedür uygulanacak hasta-
feksiyonlar (genellikle bakteriyel ve nadiren viral), malignensi lara verilmelidir ve özgül replasman ürünleri kullanılmalıdır:
plazma fibrinojen seviyelerini 100- 150mg/dl'ye çıkartmak için
(adenokarsinom, akut lösemi, lenfoma), travma (yanıklar, yağ
kriyopresipitat ile fıbrinojen doygunluğu, trombosit sayısını
embolisi), karaciğer hastalığı ve çevresel hastalıklar (hiper-
50,000/µl'nin üzerine çıkartmak için trombosit konsantresi ve
termi, hayvan ısırıkları/ sokmalarıyla zehirlenme) gibi çeşitli koagülasyon faktörlerini yerine koymak için FFP. DIC'li hasta-
hastalıklarla ilişkilidir. DIC akut ve yaşamı tehdit edici olabilir lara aynı zamanda vitamin K ve folat da verilmelidir.
veya kı-onik ve kompanse edilmiş olabilir. Akut DIC tedavisinde heparin verilmesinin genellikle
sınırlı bir rolü vardır. Bu genellikle, klinik tabloda tromboem-
Klinik Bulgular bolik komplikasyonların baskın olduğu, kanıtlanmış DIC has-
talarında düşünülür. Kronik DIC ve troınbozu olan hastalarda
A. Semptom ve Belirtiler heparin düşünün.
DIC'nin klinik özellikleri, altta yatan tetikleyici hastalığa göre
farklılık gösterir. DIC'nin klinik komplikasyonları kanama,
tromboz, purpura fulminans ve çoklu organ yetmezliğidir. Her
ne kadar hemoraji ve tromboz eş zamanlı gelişebilse de özgün
bir bireyde, genellikle bir klinik tablo baskındır ve en sık olan
da kanamadır. Kanama peteşi ve ekimozdan, gastrointestinal
yolak, genitoüriner yolak, cerrahi yaralar, mukokutanöz bölge-
ler ve damarın cerrahi bölgelerinden kanamaya kadar uzana-
bilir. Damar içi pıhtılaşma ve fibrin depolanması, çoklu organ
yetmezliğine neden olabilir. Klinik belirtiler bilinç durum de-
ğişiklikleri, foka! iskemi veya gangren, oligüri, renal kortikal
nekroz ve erişkin solunum sıkıntısı sendromunu içerir. Yaygın
arteriyel ve venöz tromboz geliştiğinde purpura fulminans
ile sonuçlanır ve en sık belirgin bakteremiyle birlikte görülür.
Kronik DIC'de hastalığın patofızyolojisi temelde aynıdır, ama
koagülasyon faktörlerinin ve trombositlerin yıkımı, hepatik ve
kemik iliği üretimiyle dengelenmiştir.
B. Laboratuvar Bulgulan
Akut DIC'de tipik laboratuvar sonuçları uzamış PT, düşük
trombosit sayısı ve düşük fibrinojen seviyelerini içerir. En sık
saptanan anormallil( trombositopenidir. Fibrinojen seviyele-
ri normal kalabilir, çünkü fıbrinojen bir akut faz reaktanıdır.
FDP ve D-dimer, DIC'yi uzamış koagülasyon zamanı ve dü-
şük trombositlerin diğer nedenlerinden ayırt etmeye yardımcı
olabilir; DIC tanısında D-dimer FDP'den daha özgül olabilir.
Ek laboratuvar bulguları artmış LDH, düşük haptoglobulin se-
viyeleri ve periferik yaymada şistositleri içerir. Kronik DIC'li
hastada tarama testlerinde hepatik sentezle yerine konan koa-
gülasyon faktörlerinde, sınırlı tüketimi yansıtan, minör anor-
mallikler olacaktır.
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
<80 Değişken, ama genellikle <32 Talasemiler Yüksek retikülosit, target hücreleri, normal
veya yüksek serum ferritin veya demir
<80 Değişken, a.ma geneUikle <32 Sideroblastik anemi Yüksek serum demiri; kemik iliğinde ring
sideroblastlar
Makrositik >101 {genellikle >130 >36 Vitamin B12 veya folat Makroeliptositler, hipersegmente nötrofiller
eksikliği
parçası olarak kan kaybının en sık iki kaynağı araştırılmalıdır: krampları tanımlayabilirler. Demir eksikliği anemisinde her ne
gastrointestinal (ör, gizli kan açısından dışkının kontrolü) ve kadar frekansları değişiklik gösterse ve Birleşik Devletler'de bu
uterin kanama (ör, hipermenore öyküsü). bulgular nadir olsa da gastrointestinal epitelyal (anguler sto-
matit, glossit, özefagus webleri ve gastrik atrofi) ve tırnak anor-
DEMİR EKSİKLİGİ ANEMİSİ mallikleri (koilonişi) tanımlanmıştır.
Demir eksikliği anemisi, vücut demir içeriği eritropoez için ye- B.Laboratuvar Bulguları
tersizse gelişir; bu mikrositik, hipokromik anemi olarak belirir.
Demir eksikliği yetersiz demir alımı (genellikle gelişmemiş ül- Demir eksikliği anemisi olan hastalarda hem mikrositik (dü-
şük MCV) hem de hipokrom (düşük MCHC) eritrositler var-
kelerde besinlerde çok az et ile) veya demir kaybı (hemoraji) ve
dır. Trombosit sayısı sıklıkla yüksektir. Periferik yayma bakısı
yetersiz alımın (gelişmiş ülkelerde) kombinasyonuyla görülür.
talasemiyi dışlamak için yararlıdır; target hücreleri demir ek-
Hem demiri (etlerde bulunduğu gibi) non-hem demirden (bit-
sikliği anemisinde görülmez. Demir eksikliği ve folat eksikliği
kilerde bulunur) daha etkin emilir ve vejeteryanlardaki yüksek
nin birlikteliği; RDW'nin belirgin olarak artmış olması gerekli-
insidanslı demir eksikliğinden sorumludur. Toplam vücut de-
liğine rağmen ölçülen MCV normal sınırlarda olabileceği gibi;
mir içeriği vücut ağırlığında 35- 60 mg/kg olacak şekilde, yaş bazıları makrositik ve diğerleri mikrositik olarak kırmızı hücre
ve cinsiyete göre farklılık gösterir. Hemoglobinin her bir gramı boyutlarında faklılığa yol açar. Demir eksikliği anemisi düşük
3.47 mg demir içerir. Günlük alınması gereken demir bir er- serum ferritini, düşük serum demiri ve toplam demir bağlama
kekte yaklaşık 7 mg, menstruasyon gören bir kadında 12- 16 kapasitesinde yükselmeye neden olur.
mg ve postmenopozal bir kadında 5- 7 mg'dir. Demir eksikliği anemisinde en doğru başlangıç tanısal
testi, serum ferritin ölçümüdür. Serum ferritin değerlerinin
Klinik Bulgular 100 ng/ml (100 µg/l)'nin üzerinde olması yeterli demir depo-
lan olduğunun ve demir eksikliği anemisi olasılığının düşük
A.Semptom ve Belirtiler olduğunu gösterir. 25 ng/ml (25 µg/1) serum ferritin seviyeleri,
çok yüksek olasılıkla demir eksikliği olduğunu gösterir. Serum
Demir eksikliği anemisinin semptomları (yorgunluk ve güç- demiri, toplam demir bağlama kapasitesi ve transferin satu-
süzlük) birincil olarak herhangi bir kronik anemide görülen- rasyonunun kullanımı, bir strateji olarak kemik iliği biyopsisi
lerdir. Nadiren hastalar buz veya soğuk gıda yeme (pagofaji ihtiyacını düşürmek için orta dereceli ferritin seviyeleri olan
olarak adlandırılır) istekleri veya merdiven çıkarken bacak hastalarda takip testleri olarak önerilmektedir.
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
Tedavi
Demir eksikliği anemisinin ilk basamak tedavisi ferröz sülfat,
325 mg (çocuklarda 1- 2 mg/kg) her yemekle günde 3 kere, oral
demir tedavisidir. Retikülosit artışıyla yanıt 3- 4 gün içinde gö-
rülür ve hemoglobin seviyelerinde haftada yaklaşık 1 gr/dl ar-
tışla birlikte 7- 10 gün içinde tepe yapar. Normal hemoglobin
seviyeleri sağlandıktan sonra, oral demir tedavisi, toplam vücut
demir depoları dolduruluncaya kadar devam etmelidir.
Egzersiz sırasmda yorgunluk ve dispneden şikayet eden
herhangi bir yaştald semptomatik hastalarda transfüzyon dü-
şünülmelidir. Hemoglobin seviyeleri 10 gr/dl'nin altmda olan LDH veya hemoglobinüriyi içeren hemolitik aneminin klinik
kalp hastaları da aynı zamanda transfüzyon tedavisi için düşü ve diğer rutin laboratuvar kayıtlarıyla korele olmalıdır.
nülmelidirler. AIHA birincil ve ikincil çeşit olarak bölünebilir. Birincil
Parenteral demir tedavisi, oral demiri absorbe edemeyen AIHA altta yatan bir nedeni olmayan (idiyopatik) vakaları ve
nadir hastalar için saklanmalıdır, ama parenteral preparatlar ikincil AIHA altta yatan bir hastalığı görülen vakaları kasteder
pahalıdır ve fatal anafilaktik reaksiyonlar dahil, yan etkileri (Tablo 41- 12). Birincil AIHA kadmlarda daha sıktır, tepe insi-
vardır. Devam eden kan kabı veya beyin veya kalbe yetersiz dansı 4. ve 5. dekatlardadır. AIHA'daki hemolitik proçes vaskü-
oksijen iletiminin akut semptomları olan hastalarda kırmızı ler alanda veya karaciğer veya dalakta yer alabilir. AIHA ayrıca
hücre transfüzyonu kullanılır. otoantikorun tipine göre de sınıflandırılır: sıcak tip, soğuk tip
ve miksed- karışık tip.
AKUT HEMOLİTİK ANEMİ
A.Sıcak Tip AIHA
İmmün aracılı hemolitik anemiler geleneksel olarak üç katego-
riye bölünmüştür: otoimmün, alloimmün ve ilaç ilişkili.
Bulgular
Sıcak tip AIHA, AIHA vakalarının %70'ini oluşturur ve genel-
likle RhD- eritrosit sistemi yüzey antijenlerine karşı, IgG an-
Genel Bilgiler tikoru aracılığıyladır. Sıcak tip otoantikorlar yaklaşık 37°Cüe
en güçlü reaksiyon gösterirler. Bu otoantikorlar genellikle pan-
Otoimmün hemolitik anemili (AIHA) olan bireyler, kendi reaktiftir ve hem hastanın RBC'sinde hem de transfüze edilmiş
RBC'lerine veya vücutlar111111 yüksek- insidanslı antijenleri- RBC'de hemolize yol açar. Sıcak tip otoantikor- aracılı hemoliz
ne karşı antikor üretirler. AIHA'nın toplam insidansı her yıl baskın olarak ekstravaskülerdir, dalakta gelişir. Sıcak tip AIHA
100,000 populasyonda yaklaşık 1- 3 vakadır. Bebek ve ço- 2:1 kadın önceliği taşır, ama ırk tercihi yoktur. Sıcak- tip AIHA
cuklarda AIHA insidansı azdır; 20 yaşından genç olanlarda vakalarının yaklaşık yarısı birincil veya idiyopatik olarak sınıf
100,000 populasyonda yaklaşık 0.2 vakadır. Çocuklarda AIHA landırılabilir. İkincil vakalar daha sık olarak lenfoproliferatif
sıklıkla vira! veya respiratuvar enfeksiyonlarla ilişkilidir; im- hastalıklar (yaklaşık yarısında) veya bir sistemik otoimmün
münglobulin G (IgG) aracılıdır ve akut, fulminan hemolize ne- hastalıkla ilişkilidir. Virüslerin indüklediği veya HIV- ile ilişkili
den olur. Gebe kadmlarda 5 kat daim fazla otoantikor gelişme sıcak tip AIHA sıklıkla hafiftir ve kendi kendini smırlar.
riski vardır, ama belirgin RBC yıkımı sık değildir.
AIHA tanısı RBC'lere karşı sayılan şekillerde otoantikor Tedavi
kanıtlarını gerektirir (1) hastanın kırmızı hücreleri üzerindeki
otoantikorların tespiti (pozitif DAT) ve (2) bir otoantikorun Sıcak tip AIHA başlangıçta 1- 1.5 mg/kg/gün oral prednison
tanımlanması. AIHA tanısı için otoantikorların serolojik ka- ile 1-3 hafta tedavi edilir. İyileşme genellikle 1 hafta içinde kay-
nıtlarının, düşük hemoglobin, düşük haptoglobin, yüksek re- dedilir ve hastaların %70- SO'i 3 hafta içinde iyileşir. Hastanın
tikülosit sayısı, yüksek unkonjuge (indirekt) bilirubin, yüksek hemoglobin seviyeleri stabilize olduktan sonra, steroidlerin
HEMATOLOJİK ACİLLER
dozu yavaş yavaş azaltılarak kesilebilir. Yeni gelişmiş sıcak tip öncesinde enfeksiyöz hastalığı olan hastalarda olduğu gibi akut
AIHA'da %15- 20 tam remisyon elde edilir, ama hastaların yarı bir atak şeklinde de ortaya çıkabilir.
smm birkaç ay düşük doz prednisona ihtiyacı olacaktır.
Steroidle tedavi edilen hastaların %10- 20'si yeterli yanıt Klinik Bulgular
veremez veya istenen yanıtı sağlamak için, kabul edilemez öl-
çüde yüksek doza ihtiyaç duyarlar. Bu gibi hastalarda AIHA Semptomların başlangıcı genellikle hastalığın başlangıcından
splenektomiyle veya sitotoksik ilaçlarla tedavi edilirler. Sple- 2- 3hafta sonra, enfeksiyona tepe antikor yanıtıyla uyumlu-
nektomi hem ekstravasküler hemolizin hem de genel otoan- dur. Tetiklenmiş soğuk- tip AIHA yaklaşık 2- 3 hafta sonra
tikor üretiminin ana bölgesini ortadan kaldırır. Splenektomi geriler. Kronik lenfositik lösemi, lenfomalar ve Waldenström
%65- 70 oranında yanıt sağlar ve bunun uzun- süreli remisyon makroglobulinemisi gibi lenfoproliferatif hastalıklarla ilişki
veya tam kür potansiyeli vardır. li olan kronik soğuk- tip AIHA, belirgin hemoliz potansiyeli
Sitotoksik ilaçlar %40- 60 oranında yanıt sağlar ve streo- olan, yüksek antikor seviyelerine neden olur. Soğuk hava CAS'ı
idlere veya splenektomiye yanıt vermeyen hastalar için kulla- alevlendirir, akut hemoliz atakları daha çok kışın görülür. Has-
nılır. Sıcak tip AIHA vak.alarmdaki ağır hemoliz, streoidlerin talar, periferal dolaşım santral dolaşımdan tipik olarak daha
veya sitotoksik ajanların etkisi ortaya çıkıncaya kadar, geçici soğuk olduğu için, akrosiyanoz gelişmesine daha yatkındırlar.
stabilize edici bir önlem olarak plazmaferezle tedavi edilebilir- Raynaud fenomeni, vasküler oklüzyon ve doku nekrozu, CAS'ı
ler. Karışık sonuçlan olan çocuklarda intravenöz immünglo- komplike edebilir. Soğuk aglütininlerin kümeleşmesi, MCV'yi
bulin kullanılmaktadır ve sadece en dirençli vakalar için dü- artıracak ve RBC sayısını düşürecektir. Periferik yayma bulgu-
şünülmelidir. Glukokortikoidlerden daha az yan etkiye sahip ları anizositoz, poikilositoz, polikromazi ve aglütinin ile birlik-
attenüe bir androjen olan danazol, nadir vakalarda remisyon te RBC membran yıkımının neden olduğu sferositleri içerir.
sağlayabilir. Hemolitik aneminin diğer formlarındaki gibi, hastalarda orta
Yaşamı tehdit eden anemisi olan hastalar için, en az uyuş dereceli hastalıkta yüksek LDH ve unkonjuge bilirubin ve ağır
mayan ünitelerin RBC transfüzyonu yakın takiple yavaşça uy- intravasküler hemolizde düşük haptoglobin, hemoglobinemi
gulanabilir. Transfüzyon, allojenik otoantikorların üretimi için ve hemoglobinüri olacaktır.
bir kaynak sunarak oto antikorların daha fazla üretimine neden
olabilir. Tedavi
Hafif anemili birincil ve kronik CAS'ta tedavi semptomatiktir
2.Soğuk Tip AIHA: Genel Bilgiler
ve basitçe ekstremiteler, burun ve kulakların soğuk havalarda
Soğuk tip AIHA otoantikorları genellikle immünglobulin sıcak tutulmasını içerir. CAS'ı olan hastalar günlük folat desteği
Müir (IgM) ve O- 4°C'lerde çok daha güçlü hemolitiktir. Soğuk almalıdırlar. Ağır hemoliz tedavisi, immünsupresif veya sito-
tip otoantikorların varlığı, soğuk ısılarda periferik yaymada toksik ajanlarla başarılıdır. Sıcak tip AIHA'da olduğu gibi plaz-
RBC'lerin küıneleşmesine ve aglütinasyonuna yol açar. Hemo- maferez otoantikorları uzaklaştırmada geçici bir önlem olarak
liz hem ekstravasküler hem de intravasküler alanlarda oluşur yardımcı olabilir. Sıcak tip AIHA'ların aksine, her ne kadar bu
ve karaciğerdeki Kupffer hücreleri ekstravasküler RBC yıkımı tedavi sadece atipik vakalarda düşünülebilse de, CAS nadiren
nın çoğunluğundan sorumludur. Soğuk tip AIHA hastalığının steroidlere yanıt verir. Splenik makrofajlar IgM- aracılı soğuk
iki sık tipi soğuk aglütinin sendromu (CAS) ve paroksismal antikor hastalığında daha az rol oynarlar; bu nedenle sple-
soğuk hemoglobinürisidir (PCH). İkincil soğuk tip AIHA va- nektomi, soğuk- antikor- aracılı ekstravasküler hemolizde çok
kalarınm %50'si lenfoproliferatif hastalıklarla ilişkilidir. yararlı değildir. Devam eden hemolizi kötüleştirebileceğinden
transfüzyon sınırlı tutulmalıdır. Transfüzyon, transfüze edil-
3.SoğukTip AIHA: Soğuk Aglütinin miş RBC'lere alloantikor üretme riski taşır. RBC transfüzyonu
Klinik Bulgular rum olan fetal RBC yıkımına neden olabilir. Anemi, hafiften
intrauterin fetal ölüme yol açabilecek kadar potansiyel olarak
Semptomlar soğuğa maruziyetle gelişen, yüksek ateş, titreme, ölümcül olabilir. Halen bilinmeyen mekanizmalarla herhangi
baş ağrısı,abdominal kramplar, bulantı ve kusma, diyare veba- fetömaternal kanamada anti- D IgG uygulanması ve hemen
cak ve sırt ağrısını içerir. Soğuk ürtikeri, ekstremite parestezisi ardından doğum, maternal alloantikor oluşumunu baskılar
ve Raynaud fenomeni de ayrıca gelişebilir. Birincil PCH veya ve yenidoğanın hemolitik hastalığından korur. Belirtilen has-
konjenital veya geç dönem sifilize ikincil PCH, soğuğun in- talığın tedavisi intrauterin ve intravasküler fetal transfüzyonu
düklediği relapslarla kronik hastalıkla karakterizedir. Diğer en- kapsar ve plazma değişimi veya intravenöz immunglobulin te-
feksiyöz ajanlarla oluşturulan ikincil PCH çocuklarda en sıktır davisini içerebilir.
ve çocukluk çağı hemolitik anemilerinin en sık nedenlerinden Alloimmün hemolitik anemi gelişen çoğu erişkinde, has-
bir tanesidir. Postenfeksiyöz PCH genellikle kızamık, kabaku- taları allojenik RBC antijenlerine karşı duyarlılaştıran, RBC
lak, EBV, CMV, VZV, adenovirüs, influenza A, M.pneumoniae, transfüzyonu öyküsü vardır. Sonraki transfüzyon hızla alloan-
Haemophilus injluenza ve E.coli ile ilişkilidir. Postenfeksiyöz tikor üretimiyle sonuçlanabilir, bu da hemolitik transfüzyon
PCH'nin çoğu vakaları kendi kendini sınırlar, ama ağır vakala- reaksiyonlarında görülen ateş, göğüs ve yan ağrısı, takipne,
rın sonlanması haftalar alabilir. Ağır hemolizle, hemoglobinüri taşikardi, hipotansiyon, hemoglobinüri ve oligüri ile sonuçla-
sıktır ve methemoglobinüri görülebilir. Akut böbrek yetmezli- nabilir. Yüksek alloantikor titreleri olan hastalarda, hemolitik
ği, PCH'nin bir komplikasyonu olarak gelişebilir. reaksiyon hızlı olabilir. Düşük alloantikor seviyeleri olan hasta-
larda, transfüzyondan 3- 7 gün sonra, gecikmiş hemoliz gelişir.
Tedavi
PCH'li hastayı sıcak tut. Ağır hemolitik anemi olan çocuklarda
steroidleri düşünün, ama enfeksiyona bağlı PCH kendi ken- İlaç- ilişkili AIHA üç tipe ayrılabilir: otoimmün, ilaç adsorbsi-
dini sınırlama eğilimli olduğundan, yararı belirsizdir. Sifılize yonu ve neoantijen. İlaç- ilişkili ağır hemolizde streoidler kul-
ikincil PCH etkili antibiyotik tedavisine yanıt verir. Splenekto- lanılabilir. Transfüze edilen RBC'de bulunan antijenlere karşı
mi yararlı değildir ve plazmaferez, sadece yaşamı tehdit eden alıcının serumu antikor içeriyorsa, RBC transfüzyonu hemolizi
vakalarda geçici bir önlem olarak kullanılmalıdır. Kan ısıtıcısı şiddetlendirebilir.
kullanarak RBC transfüzyonu, çoğu donör üniteleri P- antijeni
pozitif olduğundan ve PCH otoantikorlarının daha fazla üreti- Otoimmün İlaç-İlişkili AIHA
mini uyarabileceklerinden, sadece ağır hemolizi olan hastalarla
sınırlandırılmalıdır. Otoimmün ilaç- ilişkili AIHA, etken ilaç RBC self antijenleri-
ne bağlanan otoantikorların oluşumu tetiklendiğinde gelişir,
5.Karışık- Tip AIHA bu da serolojik olarak sıcak- tip AIHA'dan ayırt edilemeyen
bir hemolitik proçese yol açar. Etken olan ilaç geri çekildiğin
Karışık- tip AIHA birincil veya ikincil hastalık (genellikle len- de hemolitik proçesin azalmasıyla tanı kanıtlanır. Dahil olan
foproliferatif veya otoimmün hastalıklar) olarak oluşur. Has- ilaçlar a-metildopa, levodopa, mefenamik asit, prokainamid,
talığı seyri genellikle ağır alevlenmelerle birlikte kroniktir. Sı diklofenak, kinidin, fenasetin ve ikinci ve üçüncü kuşak sefa-
cak- tip AIHA gibi karışık- tip AIHA da steroide yanıt verir, losporinlerdir (özellikle sefotetan ve seftriakson). Pozitif DAT
splenektomiyle tedavi edilebilir ve sitotoksik tedaviye yanıt (direkt antiglobulin testi) gelişmesinde yaklaşık 71 ilacın ilgisi
verir. Relapslar soğuğa maruziyetle tetiklenmediği için, akrosi- vardır; buna rağmen belirgin hemoliz sadece nadiren görülür.
yanoz ve Raynaud fenomeni karakteristik olarak görülmezler. Otoantikorların oluşması için genellikle uzamış ilaç maruzi-
Herhangi bir ikincil AIHA'daki gibi altta yatan hastalığın teda- yeti gereklidir. Pozitif DAT, hemolizin gelişeceğini veya ilacın
visi hemolitik aktiviteyi düşürecektir. sonlandırılması gerektiğini göstermez. Etken olan ilacın kesil-
mesinden sonra günler içinde hemoliz genellikle durur, buna
rağmen proçeste tam düzelme görülmesi aylar sürebilir.
Alloimmün hemolitik anemi allojenik RBC'ye maruziyet, ar- İlaç Adsorbsiyon- Tipi AIHA
dından üretimleri tetiklenen allojenik RBC'lere karşı özgül
olarak reaksiyon gösteren alloantikorların oluşumunu gerek- İlaç adsrobsiyon- tipi AIHA, anti-ilaç antikorlarının oluşumu
tirir. Bu antikorlar hastanın kendi RBC'lerine karşı reaksiyon nu tetikleyen ilaç ve RBC'ye belirgin afıniteyle bağlanan ilaç
göstermezler. Alloimmün hemolitik aneminin iyi bilinen bir gerektirir. İlaca karşı oluşan antikorlar, RBC yüzeyine bağlanan
örneği, RhD- negatif annenin immün sistemi, RhD- pozitif ilaca karşı reaksiyon gösterir, hemolize yol açar. Bu tip hemo-
fetal RBC'lere maruz kaldığında gelişen IgG alloantikorları liz aynı zamanda ilaç gerektiren olarak da adlandırılır, çünkü
dır. Maternal alloantikorlar daha sonra plasentaya geçebilir etken ilacın yokluğu hemolitik reaksiyonu tam olarak elimine
ve yenidoğanın hemolitik hastalığı olarak adlandırılan bir du- eder.
HEMATOLOJİK ACİLLER
Neoantijen Tip ilaç- İlişkili AIHA Tablo 41-13. Orak Hücre Hastalığında Aciller
Neoantijen tip ilaç- ilişkili AIHA, etken ilacın normal RBC'lere
zayıf bağlanmasını içerir. Vücudun immün sistemi, oluşmuş
yabancı immün kompleksleri yabancı olarak görerek, sonra-
dan hemolitik anemiye yol açacak bir immün yanıt oluşturur.
Klasik etken olan ajan penisilindir ve çocuklarda difteri- teta-
noz- boğmaca aşılı izole vakalar, olasılıkla bu neoantijen meka-
nizması üzerinden hemolizle ilişkilidir.
Hematolojik kriz Splenik sekestrasyon
Aplastik kriz
ORAK HÜCRELİ ANEMİ Hemolitik kriz
Genel Bilgiler
Orak hücreli anemi, /3- globin zincirinin 6. pozisyonunda glu-
tamin yerine valin aminoasitinin geçmesiyle oluşur, bu da he-
moglobin S (HbS) olarak adlandırılan bir anormal hemoglobin
tetrameri üretir. Bu mutasyonun bir sonucu olarak deoksije-
ne HbS polimerize olur, RBC'yi deforme eder ve karakteristik
orak görünümünü üretir. Biçimsiz hücre erken RBC yıkımıyla
sonuçlanır ve aynı zamanda kanın viskositesini artırarak, mik- gıç yönetimi, agresif ağrı yönetimi ve hidrasyon, mevcut krizin
rodolaşımda tıkanıklığa neden olur. Tüm etki, kronik devam nedeninin değerlendirilmesi ve ek komplikasyonlar açısından
araştırmayı içerir.
eden hemoliz ve birçok organ sistemini etkileyen doku iskemi-
siyle sonuçlanan vasküler oklüzyonun epizodik periyotlarıdır.
Bu dcfekt otozomal resesif trait ile kalıtılır ve hastalık, B.Laboratuvar Bulguları
orak geni açısından homozigot (HbSS) olan hastalarda görü-
Genel olarak CBC ve retikülosit sayısı aneminin derecesini ta-
lür. Orak hücre trait (HbAS; bir gen normal /3- globin zinciri
yin etmeye yardımcı olur ve kemik iliğinin halen kırmızı hücre
ve bir gen orak mutasyonlu /3- globin zinciri ile heterozigot) ürettiğini garanti eder. Retikülosit sayısı ölçülemiyorsa, perr-
olan hastaların normal yaşam süreleri vardır ve akut ağrı kri- ferik kan yaymasında polikromazi varlığı devam eden kırmızı
zi, splenik enfarkt veya serebrovasküler komplikasyonlar gibi hücre üretimine işaret edebilir. Orak hücre hastalığı olan has-
nadir ağır fizyolojik stres vakalan dışında genellikle asempto- talarda bazen düşük dereceli ateş ve yüksek beyaz kan hücre
matiktirler. Afrika- Amerika toplumunun yaklaşık %8'i orak (WBC) sayımı olabilir. Bu kombinasyon bir kriz sırasında bir
hücre trait (orak hücre geni için heterozigot) riski taşır ve Af- enfeksiyon varlığını tespit etmede güçlüğe neden olabilir. Eğer
rika- Amerika yenidoğanlarının yaklaşık %0.15- 0.2'sinde orak WBC sayımında sola kayma varsa ve 20,000/ µl'nin üzerine
hücre hastalığı (orak hücre geni için homozigot) vardır. Orta çıkınışsa enfeksiyon düşünün. Kronik hemolizden dolayı bili-
Doğu, doğu Akdeniz ve Hindistan ırkından bireylerin daha rubin ve serum LDH'sında hafif yükselmeler sıktır.
düşük yüzdesinde HbS geni olabilir.
Tedavi
Klinik Bulgular
Destek oksijen, ağrılı krizler için sıklıkla kullanılır, ama hasta
A.Semptom ve Belirtiler sistemik olarak hipoksemik olmadığı sürece, rutin yararı oldu-
ğu kanıtlanamamıştır. Akut ağrıların tedavisi opioidleri gerek-
Orak hücre hastalığı olan hastalar acil servise tipik olarak tirir ve şiddetli ağrısı olan hastalar parenteral ajanlar almalıdır.
komplikasyonlardan dolayı başvururlar (Tablo 41- 13). Akut Morfin veya diamorfin gibi potent bir opioid önerilirken, me-
ağrılı (vazo-okluzif) orak hücre krizi sık bir problemdir ve orak taboliti normeperidinin potansiyel nörotoksisitesi nedeniyle
hücre hastalığı olan sıradan hastanın yılda 1- 4 ağır atağı vardır. meperidin önerilmez. Bazı hastalar öncesinde opioid tedavisi
Başlatan olay belirlenemeyebilir, ama enfeksiyon, soğuk, de- nedeniyle toleranslı olabilir ve yüksek dozlar gerekli olabilir.
hidratasyon ve yükseklik gibi stres faktörleri belirtilmiştir. İnt Tipik olarak birkaç saat veya birkaç gün için düzenli dozlar-
ravasküler oraklaşma ve küçük damarların oklüzyonu sonucu da analjezikler gereklidir. Seçilmiş hastalarda hasta- kontrollü
kemik, visser ve yumuşak doku enfarktüsleri oluşur. Enfarktüs analjezi kullanılabilir. NSAID'ler orak hücre krizinde ağrı yö-
yaygın kemik, kas ve eklem ağrısı şeklinde belirir ve bazı vaka- netiminde aditif etkilerinden dolayı kullanılabilirler. Orak hüc-
larda semptomlar özgül etkilenen bir organla ilişkilidir. Başlan- re hastalığı ve ağrılı krizi olan hastaların hastalıklarına (böbrek
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
1.Aplastik Kriz Malleol etrafında kronik, yavaş iyileşen bacak ülserleri orak
hücre hastalığı olan yaşlı hastalarda sıktır. Minör yaralanma,
Aplastik kriz, kırmızı hücrelerin üretimi belirgin ölçüde aza- tekrarlayan oraklaşma atakları ve mikroenfarktlara bağlı bo-
lıp, retikülositopeniyle birlikte hemoglobin seviyelerinde hızlı zulmuş mikrodolaşım ve enfeksiyonlar, bu ülserlerin gelişme
bir düşüşe neden olduğunda gelişir. Aplastik krizin en sık ne- sine ve sebat etmesine katkıda bulunur.
deni, özgül olarak parvovirüs enfeksiyonu gibi görülmektedir.
Polat eksikliği ve kemik iliği nekrozu da aynı zamanda bir rol Sonuçlandırma
oynayabilir. Aplastik kriz, çocuklarda erişkinlerden daha sık
Çoğu orak hücre ağrılı krizi 2- 3 gün sürer. Yeterli klinik yanıtı
tır. Hemoglobin seviyesi genellikle düşüktür ve retikülosit çok
olan ve hastaneye yatırılma endikasyonu olmayan hastalar, oral
azdır veya hiç bulunmaz (retikülosit sayısı tipik olarak <%0.5).
ağrı kesici ilaçlarla ve sonraki 24- 48 saat içinde birinci basa-
WBC ve trombosit sayıları genellikle normaldir. Genel olarak mak hekimlerine takip olmaları önerilerek taburcu edilebilir-
bu sendrom kendi kendini sınırlar ve kemik iliği bir hafta için - ler. Aşağıdakiler orak hücre hastaları için hastaneye yatırılma
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
TALASEMİLER
Talasemiler, globin zincirinin defektif senteziyle karakterize,
normal erişkin hemoglobini üretme kapasitesinin olmamasıyla
sonuçlanan bir grup çeşitli bozukluktur. {3- talasemilerde, eşleş Antimalaryaller Primakin
memiş a 4 tetramerleri RBC'nin hücre membranında kümeleşir, Klorokin
intravasküler hemolize neden olur. a- talasemilerde b4 tetra- Pamakin
merler yığılır, ama HbH'nin çözünürlüğünün daha fazla ve sta- Pentakin
bil olmasına bağlı daha az şiddetlidir, bu da daha az çökeltiyle
sonuçlanır. Bu bozuklukların ayırıcı özelliği mikrositik, hipok-
rom, hemolitik anemidir. Bu bozukluklar Akdeniz, Orta Doğu,
Afrika veya Güneydoğu Asya ırkındaki bireylerde daha sıktır. Diğer antibiyotikler Siprofloksasin niridazol
Talasemi kırmızı hücreleri hipokromiden ve hedef hücre oluşu Norfloksasin
mundan sorumlu olan, düşük hemoglobin içerir. a veya /3- tala- Kloramfenikol
semi olan bireyler, özgül genotipe bağlı olarak ve mutasyonun
globin zincirinde komplet veya parsiyel mutasyon oluşturması
na bağlı olarak, çok hafiften şiddetliye kadar etkilenebilir. Diğer Vitamin K analogları
Metilen mavisi
Asetanilid
Doksorubisin
lsobutil nitrat
a-talasemi taşıyıcılarının normal boyut, şekil ve sayıda Fenilhidrazin
RBC'leri vardır ve bu kalıtılmış gene bağlı herhangi bir klinik
sonuç yoktur. a- talasemi trait olanlar mikrositik RBC ve nor-
mal hemoglobin seviyeleri bulgularıyla tespit edilir.
formu klinisyenin dikkatini sadece rutin kan çalışmaları sıra
sında çekebilir.
GLUKOZ 6 FOSFAT DEHİDROGENAZ dominant kalıtıınlı vakaların %20- 30'unda gelişen hafif has-
EKSİKLİGİ talık (2) birincil olarak otozomal dominant kalıtımlı, vakaların
%60- 75'inde gelişen orta hastalık (3) otozomal resesifkalıtım
Glukoz 6 fosfat dehidrogenaz eksikliği, tüm dünyada en sık lı, vakaların yaklaşık %5'inde, ağır hastalık şeklindedir.
enzim eksikliğidir. Glukoz 6 fosfat dehidrogenaz (G6PD) erit- Herediter sferositozlu hastaların %30- SO'sinde yaşamın
rositlerin içindeki hemoglobini oksidatif hasardan koruma- 1. haftasında yenidoğan sarılığı gelişir. Yenidoğan döneminden
dan sorumlu bir enzimdir. G6PD için 300'ün üzerinde farklı sonra semptomlar ve belirtiler, devam eden hemolizin şidde
mutasyon tanımlanmıştır; en yüksek prevalans Afrika, Asya tine bağlıdır. Hafif hastalığı olan hastalarda genellikle normal
veya Akdeniz ırkından bireylerdedir. G6PD geni X kromozo- hemoglobin seviyeleri vardır ve hepatosplenomegali çok azdır
mu üzerinde taşındığından, erkekler hemizigot olduklarında veya hiç yoktur, ama enfeksiyonla tetiklenen hemolitik veya ap-
etkilenirler. Kadınların, ciddi şekilde etkilenebilmeleri için, iki lastik ataklara duyarlıdırlar. Orta derecede hastalığı olan hasta-
defektif geni de taşımaları gerekir, ama bu genin ekspresyonu ların hafif- orta anemileri, orta derecede splenomegali, sarılıkla
değişken olduğu için, tek bir disfonksiyone gene sahip olan birlikte periyodik heınoliz atakları ve pigmentli safra taşlarının
kadınlarda da bazı semptomlar görülebilir. G6PD hastalığının insidansında artış vardır. Ağır herediter sferositozu olan nadir
ağırlığı enzim eksikliğinin büyüklüğü ile ilişkilidir; ağır eksik- hastaların kronik sarılıkları, büyük dalakları ve episodik kan
liği olan hastalarda enzim aktivitesi normalin o/olO'unundan transfüzyonları gerektiren belirgin hemolitik anemileri vardır.
azıdır ve orta derecede eksikliği olan hastalarda normal aktivi- Polat tedavisi sadece ağır hemolizi olan hastalar için endikedir.
tenin %10- 60Üır. G6PD eksikliği Birleşik Devletlerdeki siyah Periferik kan yaymasında normal- düşük MCV ve artmış
erkeklerin yaklaşık %10- lS'inde görülür. MCHC (>%36) ile birlikte sferositler görülür. Herediter sfero-
Hemoglobin sülfidril gruplarının oksidasyonu, hemog- zitoz tanısı ozmotik frajilite testiyle belirlenir. Ağır vakalarda
lobinin hücre içinde çökmesine neden olur; bu, periferik kan otozomal resesif varyantların nadir vakaları dışında, splenek-
yaymasında Heinz cisimciklerinin varlığıyla fark edilir. Etkile- tomi genellikle anemiyi geri çevirir. Splenektomi sonrası, sfe-
nen RBC, dalak tarafından dolaşımdan uzaklaştırılır. Oksidan rositler bulunmaya devam eder.
hasar aynı zamanda RBC membranında da oluşarak hem eks-
travasküler hem de intravasküler hemolize yol açar.
Doğumdan 1- 4 gün sonra yenidoğan sarılığı öyküsü sık
tır. Ağır varyantı olan hastalarda ağır kronik hemolitik anemi
olabilir. G6PD eksikliğinin daha sık varyantlarında bakteriyel
ve viral enfeksiyonlar, oksidan ilaçlara maruziyet (en sık sulfo-
namidler, antimalaryaller ve nitrofurantoin), metabolik asidoz
(diyabetik ketoasidoz), böbrek yetmezliği ve bazı hastalarda
bakla yenmesine bağlı olarak akut hemolitik krizler dışında
hastalar genellikle asemptomatiktir (bakın Tablo 41- 14). Atak-
lar genellikle kendi kendini sınırlar ve sadece yaşlı RBC'ler he-
molize oldukları için, iyi tolere edilirler. Pigmente safra kesesi
taşlarının ve splenomegalinin insidansı G6PD eksikliği olan
hastalarda artmıştır. Bu hastalığın tedavisi destekleyici ve ko-
ruyucudur.
HEREDİTER SFEROSİTOZ
Herediter sferositoz anemi, sanlık ve splenomegaliyle karakte-
rize sık bir kalıtsal bozukluktur. Eritrosit membran defektinin
bir sonucudur ve Kuzey Avrupa ırkından olan insanlardaki en
sık herediter hemolitik anemidir. Hastalık tipik olarak otozomal
dominant şeklinde kalıtılır, buna rağmen daha nadir otozomal
resesif varyant bulunur; hastaların %20 kadarında hastalık, be-
lirgin bir spontan mutasyon sonucudur. RBC'nin anormal şekli
kırmızı hücrelerde mikı-osferositik şekille sonuçlanan, dalaktan
geçmeye yetecek kadar esnek olmayan, RBC yıkım hızını ar-
tıran ve yapımında kompansatuvar bir artışa yol açan, hücre
membranının sitoiskeletindeki moleküler anormallikler sonu-
cudur. Herediter sferozitozun klinik spektrumu (1) otozomal
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
B.laboratuvar Bulguları
Tedavi ve Sonuçlandırma
Tedavi ve Sonuçlandırma
%20-40'1 ve çocuk hastaların %50-70'i, 5 yıldan daha uzun süre pes zoster gibi tekrarlayan enfeksiyonlarla karşılaşırlar, çünkü
yaşarlar. Akut lösemiler tarihsel olarak, neoplastik hücre mor- lenfositler fonksiyonel olarak yetersizdirler. Hastalarda sıklık
folojilerine (akut lenfositik lösemi [ALL] ve akut miyelositik la yorgunluk, lenfadenopati, mukoza! yüzeyden kanama veya
lösemi [AML)J göre sınıflandırılırlar, ama immunulojik analiz, hepatosplenomegali vardır. Tanı, periferik kan yaymasında
neoplastik hücre orjininde geniş çeşitlilik bulmuştur. mutlak B-lenfosit sayısının 5000 hücre/µl'yi aştığında tahmin
edilir. Periferik kan yaymasında tipik olarak çok sayıda yoğun
Klinik Bulgular nuklesla birlikte olgun lenfositler ve dar sitoplazmik sınır görü-
lür. CLL tanısı koymak için kemik iliği biyopsisi ve genetik test-
Akut lösemili hastalarda semptomlar tipik olarak bir haftanın ler gerekli değildir. CLtnin başlangıç tanısı olan ve herhangi
üzerinde gelişir ve yorgunluk (anemiye bağlı), ateş (nötrope- bir komplikasyonu olmayan hastalar bir hematolog tarafından
niye bağlı) veya kanama problemleri (trombositopeniye veya takip edilebilirler. Yukarıda bahsedilen komplikasyonlardan
DIC'ye bağlı) ile başvururlar. Lösemik organ infiltrasyonu, ke- (kanama, ateş, hiperviskosite semptomları, kemik iliği yetmez-
mik ağrısı (ALL), ödemli diş etleri (AML) ve splenomegaliye liği) herhangi birisi olan hastalar hastaneye yatırılmaya ve bir
(ALL ve AML) bağlı karın ağrısı gibi semptomlardan sorum- hematologla konsültasyona ihtiyaç duyabilirler.
ludur.
Anemi ve trombositopeniyle birlikte WBC sayısı yüksel- 2.Kronik Miyelositik Lösemi
diğinde ve periferik kan yaymasında çok sayıda olgunlaşma
mış beyaz hücre (blast hücreleri) görüldüğünde akut lösemi Kronik miyelositik lösemi, sıklıkla 22 ve 9. kromozomların
tanısından şüphelenilir. Nadir olarak, periferik kan yayma- uzun kolları arasında resiprokal translokasyona bağlı, Phila-
sında blast hücreleri bulunmayabilir (alösemik lösemi olarak delphia kromozumu olarak adlandırılan, 22. kromozomun kı
adlandırılır) ve hemoglobin değeri ve trombosit sayısı normal salmasıyla sonuçlanan, hematopoetik kök hücrelerin klona] bir
olabilir. Akut löseminin kesin tanısı, %30'dan fazla blastın gö- bozukluğudur.
rüldüğü kemik iliği bakısına dayanır. Akut lösemi tiplerinin Hastalar tipik olarak yorgunluk, halsizlik ve kilo kaybıyla
ayrımı morfolojik, histokimyasal ve immünokimyasal boyama başvururlar. Sıklıkla, hepatomegaliyle birlikte veya değil, löko-
kullanılarak yapılır. sitoz ve splenomegali bulguları rutin bakıda tesadüfen bulu-
nurlar. CBC'de sıklıkla orta dereceli lökositoz- 20,000- 60,000
hücre/µ1- hafif anemi ve değişken trombosit sayısı görülür. Pe-
Sonuçlandırma riferik kan yaymasında öncü miyeloid hücreler (miyeloblastlar,
miyelositler, metamiyelositler) ve çekirdekli RBC'lerin baskın
Akut lösemiden şüphelenilen hastaları hastaneye yatırın. Eğer lığı görülür.
varsa ateşi değerlendirin ve nötropenik hastada ampirik anti- Çoğu hastalar klinik olarak stabildir ve 3-5 yıl boyunca
biyotik tedavisinin başlanılması ihtiyatlılık olacaktır. Hiper·· tedaviye yanıt verirler, sonra tedaviye yanıt vermeyen ve ölü-
lökositozu (>300,000 hücre/µl) olan hastada mikrodolaşımın me ilerleyen akut blastik kriz (genellikle miyeloid, ama nadiren
bozulmasına bağlı semptomlar gelişebilir ve acil tedavi gere- lenfoid) gelişir. CML hastalarının küçük bir grubu başlangıç
kebilir. kronik fazını atlar ve kanıtları kanama, peteşi ve ekimoz olan
derin lökositoz ve trombositopeninin olduğu, hızlı ilerleyen
lösemik faza girer. Ciddi bir komplikasyonu, WBC sayısının
300,000 hücre!µl'yi aştığı veya lökositlerin %10'dan fazla oldu-
Kronik lösemiler, tipik olarak yaşlı erişkinlerde bulunan ve öz- ğu hiperviskozite sendromudur. Bu, nörolojik ve oftalmolojik
gül olmayan sistemik semptomlar (halsizlik, yorgunluk, kilo manifestasyonlar ve solunum yetmezliği ile kanıtlanır.
kaybı, düşük dereceli ateş) ve lösemik organ ilfiltrasyon belir- Ağır stupor veya nöbetle birlikte akut durumlarda exc-
tilerine (splenomegali, lenfadenopati) neden olan ağrısız has- hange transfüzyon, yararlı geçici bir önlem olabilir, ama acil
talıklardır. Kronik lösemiler tarihsel olarak neoplastik hücre lökositoferez en etkili tedavidir. Hematoloji tarafından tipik
morfolojisine (kronik lenfositik lösemi [CLL) ve kronik miye- başlangıç tedavisi imatinib'dir (tirozin kinaz inhibitörü).
lositik lösemi [CML]) göre sınıflandırılırlar, ama immunolojik
analiz, neoplastik hücre orjininde geniş çeşitli!ik bulmuştur.
malan genç erişkinlerin %90 kadarında geçirilmiş EBV enfek- lebilir grup A streptokoklar bulunur) (2) birincil CMV enfek-
siyonunun serolojik kanıtları olduğunu, ama bireylerin sadece siyonu (enfeksiyöz mononukleozun en yakın klinik taklitçisi)
çok az kısmının geçirilmiş enfeksiyöz mononukleoz atağı ta- (3) akut toksoplazmozis (genellikle tek taraflı lenfadenopatiyle
nımladığını, çoğu EBV enfeksiyonlarının hafif ve asemptoma- birlikte) ve (4) viral hepatitleri içerir.
tik olduğu kavramını desteklediğini göstermektedir. Birincil
enfeksiyondan sonra EBV yaşam boyu taşınır. Tedavi
Klinik Bulgular Enfeksiyöz mononukleoz için etkili bir antiviral tedavi yoktur.
streoid tedavisi, streoid kullanımını destekleyen kanıtların ye-
A.Semptom ve Belirtiler tersizliğini gösteren güncel Cochran derlemesiyle çelişmektedir.
Eş zamanlı grup A streptokoklar için antibiyotik kullanımı sa-
Enfeksiyöz mononukleozun inkübasyon periyodu 1- 2 aydır. kıncalıdır. Bazı klinisyenler antibiyotik tedavisinin kesilmesini
Başlangıçsemtomları yorgunluk, halsizlik ve boğaz ağrısıdır. önerirler, çünkü pozitif boğaz kültürü ya da streptokok antijen
Ateş genellikle düşük derecelidir ve titreme sık değildir. En- testi enfeksiyondan çok, kolonizasyonu temsil eder ve antibi-
feksiyöz mononukleoz farenjiti eksudatif veya noneksudatif yotik tedavisi, enfeksiyöz mononukleoza bağlı olan, ilaca bağlı
olabilir ve tonsillerin büyümesi sıktır. Lenfadenopati genellikle olmayan bir döküntüyü tetikleyebilir, bu ilaç allerjisi olarak de-
bilateraldir ve diğer lenf nodları da etkilenebilmesine rağmen ğerlendirilebilir ve daha sonraki antibiyotik tedavisini komplike
en sık posterior servikal nodlardadır ve yaygın lenfadenopati edebilir. Hastalar 3 hafta boyunca ağır fiziksel aktivite ve özel-
de mümkündür. Hastalığın erken döneminde splenik hassasi- likle spordan kaçınmaları konusunda bilgilendirilmelidirler.
yet sık iken, splenomegali geç bir bulgudur. Enfeksiyöz mono-
nukleozda diğer semptom ve belirtilerin çeşitleri iyi tanımlan
mıştır: (1) erken, belli belirsiz, gözden kaçan makülopapüler
döküntü (2) erken bilateral periorbital döküntü (3) karaciğer
hassasiyeti ve sarılıkla birlikte hepatit (4) uvula ödemi (5) Bel! Klinik Bulgular
palsi, optik nörit, diğer kraniyal sinir mononöropatileri, asep-
tik menenjit, ensefalit, Guillian-Barre sendromu ve transvers A. Semptom ve Belirtiler
miyelit gibi nörolojik bozukluklar.
Multiple miyeloın, malign hücre proliferasyonu ve monoklo-
B.Laboratuvar Bulguları nal paraproteinlerin aşırı sekresyonunun olduğu bir hastalıktır.
Multiple miyelom genellikle hayatın altıncı ile yedinci dekat-
Enfeksiyöz mononukleozun sık laboratuar bulguları (1) löko- larında görülür. En sık başlangıç semptomları bazen patolojik
sitoz (genellikle 12,000- 20,000 hücre/µ]) (2) lenfositoz (beyaz kırıklarla birlikte kemik ağrısı (hastaların %70 kadarında; lum-
hücre ayrımında genellikle >%60) (3) atipik lenfozitoz (>%10 bar bölgeyi dahil eden); hiperkalsemiye bağlı konstipasyon,
ve sıklıkla >%30) (4) serum transaminazlarında hafif yüksel- bulantı, konfüzyon ve somnolans; anemiye bağlı yorgunluk;
meler ve (5) artmış eritrosit sedimentasyon hızını içerir. EBV bozulmuş immüniteyle birlikte enfeksiyon; trombositopeniye
enfeksiyonu, enfeksiyöz mononukleozun serolojik tanısının veya hiperviskoziteye bağlı kanama ve periferik nöropatilere
temelini oluşturan, konak antikorlarının üretimini teşvik eder. bağlı parestezidir. Multiple miyelomun komplikasyonları böb-
En sık kullanılan antikor testi, vira! kapsül antijenine (tarihsel rek bozukluğu, paraproteineıniye bağlı amiloidoz, hiperkalse-
olarak heterofil antikoru olarak adlandırılan) karşı IgM anti- mi ve ekstradural basıya bağlı spinal kord basısını içerir. Fizik
korlarını tespit eden Monospot testidir. Monospotun yaklaşık bakı bulguları kemik hassasiyeti, yumuşak doku plazmositom
%85 duyarlılık ve hemen hemen %100 özgüllüğü olduğu düşü kütleleri, anemiye bağlı solukluk, ekimoz veya peteşi, epistaksis
nülmektedir. Buna rağmen klinik hastalığın erken döneminde veya spinal kord bası bulgularını (rektal tonusta azalmaya veya
(en yüksek duyarlılık için yaklaşık 6 hafta gereklidir) ve mo- anesteziye bağlı barsak veya mesane inkontinensiyle birlikte alt
nospotun sıklıkla negatif olduğu 2 yaşından küçük çocuklarda ekstremitede güçsüzlük veya disestezi) içerir.
bu testin duyarlılığı düşüktür. Yalancı- pozitif Monospot testi
CMV, rubella, sistemik lupus eritematozus, romatoid artrit, B.Laboratuvar Bulguları
HIV ve herpes simpleks enfeksiyonu olan hastalarda görül-
mektedir. Ek özellikleri belirlemek için özgül antikor testleri Serum globulin proteininin seviyeleri yükseldiğinde tanıdan
mevcuttur, ama acil serviste yararlı değildir. şüphelenilir ve monoklonal artış gösteren serwn protein im-
munelektroforezi ile doğrulanır. Hastanın hematolojik (CBC),
Ayırıcı Tanı heınostatik (PT, PTT), renal (kan üre azotu ve kreatinin) ve
metabolik (elektrolitler, kalsiyum, ürik asit) durumunu değer
Enfeksiyöz mononukleozun ayırıcı tanısı (1) streptokokal fa- lendirin. Üriner protein atılımının ölçümü (Bence Jones prote-
renjit (enfeksiyöz mononukleozlu hastaların %30 kadarının inürisi; ör, lambda hafif zincirleri) bazen tanı ve tedaviye yanıtı
orofarinkslerinde, araştırmalarla komplike olabilen, tespit edi- değerlendirmek için yararlıdır. Litik lezyon bölgelerini (sıklıkla
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
kafatasında ve uzun kemiklerde) görüntüleyen iskelet serileri hiperviskozite semptomları olan hastaların akut yönetiminde
olasıpatolojik kırık bölgelerini belirlemede ve multiple miye- plazma exchange'i endikedir. Alkile edici ajanlarla (kloram-
lomu Waldenström makroglobulinemisinden (tipik olarak litik busil, melfalan ve siklofosfamid) kemoterapi, IgM paraprote-
kemik lezyonları olmayan) ayırt etmeye yardımcı olabilir. Ke- inlerinin üretimini azaltmak ve neoplastik organ infiltrasyon
mik iliği bakısında tipik olarak, normal ilik içeriklerinin yerini semptomlarını kontrol etmek için kullanılır. Prednison, kri-
alan plazma hücrelerinin tabakaları veya kümeleri gürülür. yoglobulinemiye bağlı digital- parmak iskemisi veya aglüti-
nasyona bağlı immün hemoliz gibi otoimmün semptomları
Tedavi ve Sonuçlandırma kontrol etmek için kullanılır. Diğer kemoterapötik ajanlar
bazen kullanılır, ama hiçbir kombinasyon üstün değildir veya
Multiple miyelomlu hastaların çoğu asemptomatiktir ve teda- ortalama sağ kalımı değiştirmez. Stabil, asemptomatik hastalar
vinin etkinliği etkilenmeden, hastalarda hastalığın ilerleme- tipik olarak tedavi almazlar.
siyle ilgili belirtiler görülünceye kadar özgül tedavi gecikebilir.
Tedavi genellikle melfalan ve prednizon iledir. Nadir vakalar-
da, multiple miyelom radyasyonla ve yüksek doz kemoterapi
ve takiben hematopoetik kök hücre transplantı ile tedavi edilir.
Yardımcı tedavi, hiperkalsemi ve patolojik kırıkları engelle-
mek için bifosfonatlar, anemiyi tedavi etmek için eritropoetin
ve patolojik kırıkları önlemek için litik lezyonlara radyasyonu
içerebilir. Hiperkalsemi, hiperviskozite, patolojik kırıklar veya
spinal kord basısı gibi komplikasyonları, özgül tedavi için has-
taneye yatırılmayı gerektirir.
Genel Bilgiler
Waldenström makroglobulinemisi, monoklonal IgM'nin aşırı
üretimiyle karakterize, B lenfositlerinin nadir bir malignensi-
sidir. Semptomlar ve belirtiler artmış serum viskozitesine ve
neoplastik lenfositler tarafından organların infıltrasyonuna
(kemik iliği, dalak, karaciğer, lenf nodları) bağlıdır. Hastalık en
sık, ortalama başlangıç yaşı 60 olarak, yaşlılarda gelişir.
Klinik Bulgular
Başlangıç tipik olarak kademelidir ve sık semptomlar güçsüzlük,
anoreksi ve kilo kaybıdır. Hiperviskoziteye bağlı ek semptomlar
bilinç durum değişiklikleri, Raynaud fenomeni, periferik nöro-
pati ve görme değişiklikleridir. Hiperviskozitenin oküler belir-
tileri papilödem, retina! venlerde genişleme ve retina! kanamayı
içerir. Hepatosplenomegali ve lenfadenopati sıktır. Trombosito-
peni ve IgM paraproteinemisi nedeniyle fonksiyonel trombosit
bozukluğuna bağlı purpura oluşabilir. Waldenström makroglo-
bulinemisinin laboratuvar tanısı (1) 3 gr/dl'nin üzerinde IgM
seviyeleri ve (2) anemi ve trombositopeni ve nadiren lökopeni
gibi hematolojik anormallikler ile desteklenir. Malign doğası,
yüksek rezolusyonlu serum protein immünoelektroforezi veya
immunokimyasal boyama ile kemik iliği biyopsisi ile belirlenir.
Tedavi ve Sonuçlandırma
Toplam kan hacminin 2.5 1/m', 75 ml/kg veya 70 kg'lik bir ki-
şide yaklaşık 5 it olduğu tahmin edilmektedir. Akut kan kayıp
larını yerine koymak için taze tam kan transfüzyonu idealdir;
ama tam kanın depolanması sırasında trombositler ve diğer
faktörler inaktifhale gelir. Ek olarak, tam kanın depo ömrü ayrı
ayrı komponentlerden daha azdır. Bu nedenle, gereklilik ve uy-
gunluk- kolaylık nedeniyle tam kan, depolanmak ve transfüz-
yon için kendi komponentlerine fraksiyone edilmiştir.
Paketlenmiş kırmızı kan hücreleri (PRBC), plazmanın
yaklaşık %80'ini uzaklaştırmak için tam kanın santrifüjüyle
hazırlanır. Her bir ünite PRBC'de %65- 80 hematokrit ve yakla-
şık 250- 3501111 hacim vardır (Tablo 41- 15). Tipik bir erişkinde
•Kan- derivesi komponenttleri, özel olarak hazırlanmadıkları sürece sıklıkla beyaz kan hücreleri, trombositler ve plazma içerir
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
l ünite PRBC transfüzyonu hematokriti %3 veya hemoglobini transfüzyonu için uygun olabilen hastalarda duyarlılaşmayı en-
Igr/dl yükseltir. gellemek için ve (3) HIVve CMV gibi virüs bulaş riskini en aza
PRBC'nin acil transfüzyonunun birincil sebebi oksijen indirgemek içindir. Lökositler PRBC depolanmasından önce
iletiminin azaldığı akut kan kaybı veya derin anemidir. Çeşitli veya transfüzyon sırasında fıltrasyonla veya diğer yöntemler-
hayvan ve insan çalışmalarına göre laktik asit üretimi artar, ok- le azaltılabilir. PRBC'nin ışınlanması T hücrelerinin prolifere
sijen ekstraksiyon oranı %50'yi geçer ve diğer yönlerden stabil olma kapasitesini ortadan kaldırır, böylece donör T hücrele-
hastalarda 3.5- 4.0 gr/dl hemoglobin seviyelerinde mortalite rinin, alıcının hücrelerine karşı reaksiyon göstermesini ve
hızı artmaya başlar. Koroner stenozlu bir hayvan modelinde graft- versus- host hastalığının oluşmasını engeller. Transplant
6.0 gr/dl hemoglobin seviyelerinde kardiyak yan etkiler görü- hastalarında, yenidoğanlarda ve immün yetmezlikli hastalarda
lür. Buna rağmen genellikle, intravasküler volum sağlandığı sü- ışınlanmış hücreleri kullanmayı düşünün.
rece 6.0 gr/dl'nin altındaki hemoglobin seviyeleriyle cerrahinin Yıkanmış PRBC, IgA eksikliği gibi plazmaya karşı aşı
tolere edildiğini, kan ürünlerini reddeden Jenovah Witnesses rı duyarlılığı olan hastalarda endikedir. Nadir kan tipleri için
yayınları vardır. Kronik anemili hastalar öyle kompansatuvar PRBC dondurulabilir ve daha sonra kullanım için 1Oyıla kadar
mekanizmalar geliştirmişlerdir ki, kronik anemi olasılıkla akut saklanabilir. Bu proçes, normal depolamadan daha pahalıdır ve
anemiden daha iyi tolere edilir. En az bir güncel çalışma, int- kan bir kere eritildiğinde, 24 saat içinde yıkanmalı ve transfüze
raoperatif hemoglobinin en alt seviyesi 7 gr/dl'nin altına düş edilmelidir.
tüğünde, kötü klinik seyir açısından istatistiksel olarak belirgin l ünite PRBC yaklaşık 250- 350 m1 hacimli olup, genel-
riski olmayan kardiyak cerrahi uygulanacak hastalarda bu hi- likle 1- 2 saatte transfüze edilir. Buna rağmen hemodinamik
potezi desteklemektedir. Buna rağmen aynı çalışmada hemog- dengesizlik olan hastalarda kan daha hızlı transfüze edilebilir.
lobinin en düşük değerleri, preoperatif seviyenin %50'sinden Standart transfüzyonlar sırasında ilk 30 dakikada transfüzyon
az olan hastalarda, yan etkilerde belirgin bir artış gözlenmiştir. hızı daha yavaştır, böylece eğer uyuşmazlık varsa, transfüzyon
Bu, tartışmalara eklemektedir ki, kılavuzlar belki de, trans- kesilebilir.
füzyon için tetikleyici olarak hemoglobin seviyelerinin mut-
lak değil, göreceli değerlerine odaklanılmalıdır. Günümüzde
ortak uygulamalar konsensus panellerine dayanmaktadır ki,
7 gr/dl'nin altındaki hemoglobin seviyeleri için transfüzyon Trombosit transfüzyonları hem kanamayı engellemek için profi-
önerilirken, hemoglobin seviyeleri 10 gr/dl'nin üzerinde olan laktik olarak hem de trombositopenili hasta aktif olarak kanıyor
hastalar nadiren transfüzyondan yarar görürler. Kardiyak veya sa terapötik olarak kullanılabilir. Trombositler tam bağışlanmış
vasküler hastalığı olan bazı hastalar, hemoglobin seviyeleri 7- tam kandan veya daha sıklıkla tek bir donörden aferez tekniği
10 gr/dl olduğunda transfüzyondan yarar görebilirler. Çocuk- kullanılarak toplanır. 500 mi bağışlanmış tam kandan hazırla
lar için transfüzyon eşiği daha yüksek olabilir ve anemilerinin nan bir rastgele- donör trombosit konsantresi, ortalama 7.5xl oıo
nedenine dayanır. trombosit içerir (bakın Tablo 41- 15). Bir aferezle- toplanmış tek-
Transfüzyonun aciliyetine bağlı olarak çoğu hastalar donör trombosit konsantresi lokal toplama uygulamasına bağlı
tiplendirilebilir (ABO ve RhD kan grubu tipi) ve transfüzyon olarak, genellikle 3- 6Xl0 11 trombosit içerir. Eğer mümkünse
yapılacak kana karşı çapraz uyum yapılır. Kan tipi yaklaşık 15 trombositler ABO uygunluğuna göre verilmelidir. Her lükg'ye
dakikada belirlenirken, tipleme ve çapraz uyum yaklaşık bir bir rastgele- donör trombosit konsantresi dozu (erişkinler için
saat sürer. Genel durumu kötü hastalarda tip O RhD- negatif yaklaşık 6- 8 rastgele- donör trombosit konsantresi) veya bir afe-
kan (genel verici) transfüze edilebilir. Ayrıca tip ORhD- pozitif rezle toplanmış tek- donör trombosit konsantresi, erişkinlerde
kan da, eğer tip ORhD- negatif kan yoksa kullanılabilir, ama trombosit sayısını yaklaşık 50,000/µl yükseltecektir. Trombosit
bu doğurganlık potansiyeli olan kadınlar için seçilecek kan transfüzyonuna yanıt değişkendir; bu nedenle trombosit seviye-
değildir. Eğer RhD- negatif bir hastaya 1 ünite RhD- pozitif leri transfüzyon sonrası l. saat ve 24. saatte kontrol edilmelidir.
PRBC transfüze edilirse, yaklaşık %80'inde anti-D antikorları Trombositlerin uygun şekilde yükselmemesindeki başarısızlık
gelişecektir. 1 ünite PRBC'nin etkisi az ve klinik olarak önemsiz altta yatan proçes nedeniyle trombositlerin artmış tüketimi,
olduğundan, en az 2 ünite transfüzyon yapmak standart uygu- trombosit antikorlarına bağlı yıkımı veya hipersplenizme bağlı
lamadır. sekestrasyon nedeniyle olabilir. Transfüze edilmiş trombositler,
PRBC, özgül kullanımları karşılamak için ek olarak işlem tüketici bir proçes olmadığı sürece, 3- 5 gün yaşamalıdır.
görmüş olabilir , örneğin, lökositi azaltılmış PRBC, ışınlanmış Trombosit transfüzyon kararında trombositopeninin ne-
PRBC, yıkanmış PRBC ve donmuş PRBC. Lökositi azaltılmış deni önemlidir. Antirrombosit antikor- aracılı bir tüketim pro-
PRBC'de lökositlerin %70- 85'i uzaklaştırılmıştır. Lökositi çesi olan ITPcle, trombositler daha büyük, daha genç ve daha
azaltılmış PRBC'nin avantajları (1) eğer hasta önceki trans- fonksiyoneldir; bu nedenle çok düşük trombosit sayılarına rağ
füzyonlarında veya gebeliklerinde maruz kalmışsa, WBC ve men profilaktik transfüzyon nadiren endikedir. Bununla bir-
trombositlere karşı antikorlara karşı hemolitik olmayan feb- likte trombosit hipoplazisiyle trombosit fonksiyonları bozul-
ril reaksiyonlardan korumak ve kaçınmak için (2) kemik iliğ muştur, be da, kanama riskini daha yüksek yapar. Enfeksiyon,
HEMATOLOJİK ACİLLER
ateş, ilaçlar ve merkezi sinir sistemi tutulumu gibi eşlik eden replasmanıyla, koagülasyon faktör seviyeleri normalin yaklaşık
hastalığı olan hastalar kanamaya daha meyilli olabilirler veya üçte biridir ve PT ve PTT anormal olabilmesine rağmen klinik
kanadıklarında daha yüksek risk altında olabilirler; bu nedenle koagülopati her zaman oluşmayabilir. FFP transfüzyon endi-
trombosit transfüzyon eşiği daha yüksektir. kasyonları aşağıdakileri içerir:
Trombosit dozu, endikasyonu yansıtmalıdır. Genel ola- Warfarin tedavisinin hızlı geri çevrilmesi
rak 10,000/µl'nin alındaki trombosit sayılarında spontan kana- Kontrolün 1.5 katından fazla uzamış PT, INR ve aPTT
ma olasıdır ve profilaktik transfüzyon endikedir. 50,000/µl'nin (ör, karaciğer hastalığı, DIC) ile kanıtlanan kanama ve
çoklu koagülasyon defektleri
üzerindeki trombosit sayıları nadiren belirgin kanamaya yol
Özgül faktörün bulunmadığı koagülasyon defektlerinin
açar. Trombosit transfüzyonu için endikasyonlar aşağıdakileri düzeltilmesi (özgül faktör replasmanı daha güvenli ve
içerir: daha iyidir, ama her zaman bulunamayabilir)
Asemptomatik hastalarda trombosit sayısı 10,000 µl Aktif kanama ve uzamış PT veya PTT kanıtlarıyla birlikte
Trombosit sayısı 15,000 µl ve koagülasyon bozuklukları birden fazla tam kan volum transfüzyonu
veya minör kanama Uygun bir uzmanla konsültasyon ile FFP için diğer olası
Trombosit sayısı 20,000 µl ve majör kanama endikasyonlar TTP, antitrombin III eksikliği ve herediter an-
Tromosit sayısı 50,000 µl ve invaziv girişim (torasentez, jiyoödemi (FFP Cl esteraz içerir ve Cl esteraz inhibitör kon-
parasentez, LP) veya genel cerrahi gerekliliği veya masif santreleri acilen bulunamadığında bu olası yaşamı tehdit eden
durumu geri çevirebilir) içerir.
transfüzyon (1- 2 kan volumu) sırasında
Transfüze edilen koagülasyon faktörlerinin etkinliği de-
Trombosit sayısı 100,000 µI ve nörolojik veya kardiyak ğişkenlik gösterebildiğinden, FFP infüzyonundan sonra özgül
cerrahi gerekliliği koagülasyon faktörlerinde görülen artış da aynı zamanda de-
PRBC'ler gibi trombositlerin de lökositleri azaltılmış ğişkendir. Genel olarak 70kg'lık bir erişkinde 1 ünite FFP çoğu
veya bunlar da yıkanmış olabilir. Tekrarlayan transfüzyon koagülasyon faktörlerini %3- 5 yükseltecektir. Çoğu erişkin
uygulanan hastalar, transfüzyon sonrası trombosit sayısında dozu olan 7- Sml/kg (veya 2 ünite FFP, 70kg'lik bir bireyde),
beklenen yükselme olmamasıyla fark edilen, alloimmünize ve çoğu durumda klinik olarak yararı önemsiz, koagülasyon fak-
trombosit transfüzyonuna karşı dirençli hale gelebilirler. Bu törlerini sadece %10 yükseltecektir. Koagülasyon faktör eksik-
gibi hastalar HLA- uyumlu veya çapraz uyumlu trombositlere liklerinin klinik amaca uygun olarak düzeltilmesi için 15nıl/kg
doz (veya 70kg'lik bir erişkinde 4 ünite) gereklidir (bakın Tablo
ihtiyaç duyarlar. Trombosit transfüzyonunun etkinliğini etkile- 41- 15). İsmiyle endike olduğu gibi FFP dondurulmuş saklanır
yen diğer bozukluklar trombosit depolanması, sepsis, antibiyo- ve eritilirken sırasında bir gecikme olabilir. FFP aynı zamanda
tikler, graft- versus host hastalığı, DIC ve splenomegaliyi içerir. ABO uyumlu olmalıdır. Transfüzyon sonrası, kanamayı ve ko-
Trombosit transfüzyonunun göreceli kontrendikasyonla- agülasyon çalışmalarını tekrar değerlendirin. Tüketim mevcut-
rı; transfüzyonun trombozu, dolayısıyla böbrek yetmezliği ve sa tekrarlayan FFP transfüzyonları PT, INR ve aPTT yanıtına
nörolojik belirtileri kötüleştirebileceği, TTP, hemolitik üremik göre yönlendirilmelidir.
sendrom veya heparinin indüklediği trombositopeni gibi tü-
ketim proçesleridir. Her ne kadar daha önceden de belirtildiği
gibi bu uyarı abartılabilmiş olsa da, bu hastalıklarda trombosit
Kriyopresipitat, FFP'nin soğukta- çözünmeyen protein frak-
transfüzyonu, yaşamı tehdit eden kanama bulunmadığı sürece,
siyonudur. Her bir ünite kriyopresipitat yaklaşık 20- 50ml'dir
bir hematolog ile konsültasyon yapılarak uygulanmalıdır. ve yaklaşık 225mg fıbrinojen, 80 ünite faktör Vlll ve değişken
miktarlarda vWF içerir (bakın Tablo 41- 15). Ayrıca bir miktar
faktör XIII ve fibronektin de içerir. Hemofilide kullanım için
rekombinant faktör Vlll ürünlerinin geliştirilmesiyle birlikte,
Taze donmuş plazma, tam kandan RBC ve trombositlerin ay- artık kriyopresipitatın birincil rolü fibrinojen ve vWF replas-
rıştırılıpdaha sonra 6 saat içinde dondurulmasıyla elde edilen manıdır. Fibrinojen seviyeleri 100 mg/dl'nin altındaki, ağır
plazmadır. Her bir ünite FFP 200- 250ml'dir ve yaklaşık 1 ünite karaciğer hastalığı, DIC ve dilüsyonel koagülopatiye bağlı ka-
namalı hastalar kriyopresipitattan yarar görebilirler. Kriyopre-
her bir koagülasyon faktöründen ve her mililitrede 2mg fib-
sipitat dozu, fibrinojen seviyelerini yaklaşık 75 mg/dl yüksel-
rinojen içerir (bakın Tablo 41- 15). FFP; karaciğer yetmezliği,
ten, 1 ünite/5kg'dir (veya bir erişkinde 10 ünite).
warfarin dozaşırnı, DIC ve kanamalı hastalarda masif transfüz-
yon gibi durumlar sırasında oluşan çoklu koagülasyon eksik-
liklerinin hızlı replasmanı için uygundur. Kanaması olmayan
hastaya profılaktik olarak FFP uygulanması endike değildir ve İntravenöz Uygulama İçin
koagülopatisi olan hastalarda bazı prosedürler için profilaksi,
İmmunglobulin
her zaman gerekli değildir. Örneğin, parasentez ve torasentez
uygulanacak hastalar, INR'leri kontrol değerinin 2 katından İntravenöz uygulama için iınmunglobulin, vira! olarak attenue
daha fazla olmadığı sürece, kanama açısından artmış risk altın - olan, havuzlanmış IgG ürünleridir. Kullanımı için belirlenmiş
da değildirler. Masif transfüzyon sırasında tüm kan volumunun endikasyonlan ITP, pediyatrik HIV enfeksiyonu ve birincil hu-
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
moral immünyetmezliktir; bu aynı zamanda Kawasaki hasta- 50,000/µl'nin altındaysa trombosit transfüzyonu gereklidir (2)
lığı veya otoimmün bozukluklar gibi birçok yeni ve kullanımı INR l.5'in üzerindeyse FFP verilebilir ve (3) fibrinojen sevi-
onaylanmış alanlar dışındaki tedaviler için de endikedir. Doz yeleri 100 mg/dl'nin altındaysa, kriyopresipitat ile replasmanı
ve uygulama, endikasyonuna göre değişir. Yan etldleri anafilak- yapılabilir. Masif tranfüzyonda, hipotermi bir risktir ve hasta
si, özellikle IgA eksikliğinde (nadir), febril reaksiyonlar, baş ağ gibi kan ve kristalloid de ısıtılmalıdır. Koruyucu sitrata bağla
rısı ve böbrek yetmezliğini içerir. Bazı hastalarda geçici olarak
nan kalsiyum nedeniyle hipoklasemi nadirdir, ama hipokalse-
hepatit C ve CMV'ye karşı seroloji pozitifliği gelişir.
mi semptom ve belirtileri varsa, masiftransfüzyonda düşünül
melidir.
Albümin
Albümin, genellikle dolaşımdaki proteinin %50'sinden ve plaz- Travma Hastasında Masif Transfüzyon
ma onkotik basıncının %75'inden sorumlu, vira] olarak inakti-
Yeni veriler, travma hastalarında, masif transfüzyon protokolü
ve edilmiş pürifiye plazma proteinidir. Onkotik basıncı düşük
PRBC- trombositler- FFP 1:1:1 oranında yaklaştığında daha iyi
hastalarda albümin transfüzyonu, onkotik basıncı geçici olarak
bir klinik seyir elde edilebileceğini düşündürmektedir. Her ne
yükseltebilir; ancak albümin hızla ekstravasküler boşluklara
kadar uygulamada az çok tartışmalı olsa da, bir çalışma travma
dağılır. Bu nedenle, fiyatından ve kristalloid karşısında kanıt
hastalarına yüksek (1:1.4) ve düşük (1:8) oranlarda FFP:PRBC
lanamamış etkinliği nedeniyle albümin kullanımının herhangi
vererek karşılaştırma yapmış. Yüksek oranlı grupta, zıt gruptaki
bir avantajı yoktur.
travma hastalarıyla kıyaslandığında sağ kalım %81 ekarşı %35'tir.
Aynı çalışmada sadece ortanca oranı artırmak (1: 2.5), sağ kalım
Antitrombin m oranını yaklaşık ikiye katlayarak %66'ya çıkartır. FFP ile birlikte
Antitrombin III, bir serum koagülasyon inhibitör proteinidir. trombositlerin de benzer yüksek transfüzyon oranlarına bakan
diğer çalışmalar, benzer umut veren sonuçlar göstermiştir.
Eksiklik, kazanılmış veya konjenital olabilir ve genellikle trom-
boz tedavisinin güçlüğü ile birliktedir. Antitrombin III replas-
manı, antitrombin III eksikliğine bağlı tromboz ve tromboz TRANSFÜZYON TEDAVİSİNİN
profilaksisi için endikedir. Bu ürün antitrombin III eksikliği
olan hastalarda, yeterli heparinizasyonu sağlamada güçlükle
karşılaşıldığında veya yeterli antikoagülasyona rağmen tekrar- Tüm transfüzyonları %20 kadarı bazı tip yan reaksiyonlara yol
layan tromboz gözlendiğinde düşünülmelidir. Ayrıca antitrom- açabilir. Her ne kadar bu reaksiyonların çoğu minör olsa da,
bin III eksikliği olan durumlarda, antikoagülasyondan dolayı bazıları yaşamı tehdit edicidir (Tablo 41- 16). Genel durumu
kanama riskinin kabul edilemediği majör cerrahi ve obstetrik kötü hastalarda, transfüzyon reaksiyonlarını belirlemek güç
durumlarda konsantrenin verilmesi makul olabilir. Günü- olabilir; bu nedenle, transfüzyon sırasında hastanın durumun-
müzde antitrombin III tedavisi sepsis, DIC ve diğer trombotik da beklenmeyen değişikliklere karşı dikkatli olunmalıdır.
hastalıklarda araştırılma altındadır. Doz, endikasyona bağlıdır.
Kilogram başına 50 ünite (1 ünite, 1 ml plazma havuzunda- Kan Transfüzyonunun Enfeksiyöz
ki miktardır) antitrombin III konsantresi, konjenital eksikliği Komplikasyonları
olan bireylerde genellikle plazma antitrombin III seviyesini
normalin yaklaşık %120'si kadar yükseltir. Plazma antitrombin İyileştirilmiş kan donör görüntülemesi, serolojik testler, kan
III seviyelerini, %80'in üzerinde tutulduğundan emin olmak ürünlerinin daha güvenli işlenmesi ve birçok kan ürününün
için izleyin. Antitrombin III seviyelerini normal aralıkta tu- viral inaktivasyonu, kan transfüzyonuna bağlı enfeksiyon ris-
tabilmek için sonraki antitrombin III uygulamaları, başlangıç kini düşürür (Tablo 41- 17). Vira! bulaş vakalarının çoğunun
dozunun %60'ının 24 saat aralıklarla uygulanması önerilir. donörde, enfeksiyon ve antikor üretimi arasındaki pencere dö-
nemi sırasında geliştiği düşünülmektedir. Bu pencere, antijen
testi kullanılarak azaltılabilir, ama ortadan kaldırılamaz. Genel
toplumda CMV- pozitif antikorların prevalansı %50- 80Ö.ir. Bu
Masif transfüzyon 24 saatlik bir periyot içinde bir kan volu- nedenle hasta seronegatif olmadığı ve (1) gebe (2) olası veya
mu veya yaklaşık 10 ünite PRBC replasmanı olarak tanımlanır. mevcut transplant adayı (3) immün yetmezlikli veya (4) bir pre-
Bir kan volumundan az kan alan hastalar, nadiren hemostatik matür bebek değilse, kan rutin olarak CMV açısından test edil-
faktör (ör, FFP, trombositler) replasman ihtiyacı duyarlar. İki mez. Lökositi azaltılmış kan komponentlerinin kullanımı son-
kan volumu veya 20 üniteden daha fazla PRBC alan hastalar- rasında, duyarlı toplumda CMV bulaş riskini düşürür, çünkü
da koagülasyon faktörlerinin ve trombositlerin transfüzyonü çoğu virüs lökositler içinde bulunur. RBC transfüzyonu sonucu
ampirik olarak yardımcı olabilir. Toplam kan volumunun 1- 2 gelişen bakteriyel sepsis en sık buzdolabındaki kanda kolaylıkla
katını alan hastalar için, hemostatik faktör replasmanı aşağıda büyüyebilen, Yersinia enterocolitica'ya bağlıdır. Bakteriyel sepsis
belirtilen düşüncelere göre yönlendirilir: ( 1) trombosit sayısı riski, rastgele- donör trombosit konsantreleriyle en yüksektir.
HEMATOLOJİK ACİLLER
Akut ekstravasküler hemoli- Düşük dereceli ateş, ama Transfüzyonu kesin. Nadiren hemodi- Yeniden tiplendirme ve çapraz uyum yapın.
tik reaksiyon asemptomatik olabilir namik dengesizliğe neden olur. Direkt ve indirekt Coombs testi. Serum
hapto9lobin, serbest hemoglobin ve indirekt
b11irubin. İdrarda hemoglobin:
Hafif: ürtiker, kaşıritı lnfüzyonu kesin. Ürtiker ve kaşıntıyı Antihistaminiklerle. gerileyen hafif semptomlar
Ağır; dispne, wheezing, hipotan- antihıstaminlklerle; bronkospazmı için; ileri değerlendirme yok. Ağır semp-
siyon, taşikardi ve şok inhale /J- adrenerjik agonistlerle ve tomlar için: intravasküler hemoliz açısından
şoku intravenöz sıvılar ve adrenalinle değerlendirin. ·
tedavi edin;
Akut Hemolitik Transüzyon Uygunsuz kana bağlı akut hemolitik transfüzyon ris-
ki, transfüze edilen her milyon ünitede 1- 4'tür; ölüm oranı
Reaksiyonları
yaklaşık %50'dir. Akut hemolitik reaksiyonla, DIC ile birlik-
Hemolitik transfüzyon reaksiyonları, alıcının antikorları, ve- te koagülasyon sisteminin aktivasyonu ve anafilatoksinler ve
ricinin RBC'lerini fark eder ve hemolizi indüklediğinde geli- diğer vazoaktif aminlerin salınımıyla sonuçlanabilen, çoğu
şir. Reaksiyon genellikle antikor yeterli seviyelerde mevcutsa transfüze hücreler yıkılır. Bu tip reaksiyonların kamtları sırt
akuttur, ama alıcı transfüze RBC antijenlerine karşı amnestik ağrısı, transfüyon bölgesinde ağrı, başağrısı, yaşamsal belirti-
yanıt gelişip yeni duyarlılaşırsa gecikebilir. Akut transfüzyon lerde değişiklik (ateş, hipotansiyon, dispne, taşikardi), titreme,
reaksiyonları, en sık uyumsuzluk ABO ile oluşur ve genellikle bronkospazm, pulınoner ödem, koagülopatiye bağlı gelişen ka-
kanın toplanması sırasında, transfüzyon öncesi test sırasında nama veya yeni veya kötüleşen böbrek yetmezliğini içerir. Her
veya hastanın kimlik tespiti sırasındaki teknik hatalar sonucu- an hipotansif ve taşikardik olabilen, genel durumu kötü olan
dur. Transfüzyona bağlı ölümlerin büyük kısmı akut hemolitik hastalarda transfüzyon reaksiyonlarının fark edilmesi güçtür
reaksiyonlara bağlıdır. ve yüksek dereceli şüphe gerektirir. Olası problemlerin ilk gös-
tergesinde, devam eden transzfüzyonlar acilen durdurulma-
lıdır. Laboratuvar doğrulaması yapıldığında heınoliz sekelini
destekleyici olarak tedavi edin. Böbrek fonksiyonlarını (serum
Tablo 41-17. Kan Ürünlerinin Transfüzyona Bağlı En- kreatinin, idrar tahlili), elektrolitler ve koagülasyon durumunu
feksiyon Riski (P1~ INR, aPTT) kontrol edin. Sıvılar, mannitol ve gerektiğin
de furosemid ile böbrek kan akımını ve idrar çıkışını sağlayın.
Kan basıncını desteklemek için şoku sıvı ve vazopressörlerle
tedavi edin. Koagülopatiyi FFP ile tedavi edin. Tahlil için, geri
kalan donör kanını, alıcının transfüzyon sonrası kan örneği ile
birlikte kan bankasına gönderin. Tanı, hemoliz (hemoglobinüri
veya hemoglobinemi) ve kan uyuşmazlığı kanıtları ile konulur.
Kan bankası kanı test edebilir, kayıtları yeniden gözden geçire-
bilir, kan tiplerini doğrulayabilir ve eğer hastanın sendromu bir
Parvovirüs B19
transfüzyon reaksiyonuna bağlıysa bunu belirleyebilmelidir.
Morbidite ve mortalite riski alınan kan miktarıyla orantılı
olduğundan, acil olmayan transfüzyonlarda, ilk 30 dakika için-
de düşük hızlı başlangıç infüzyonu, transfüze edilen kan hac-
aTransfüze edilen her ünite sayısına bir enfeksiyon (mevcut mini en aza indirgerken, bir transfüzyon reaksiyonunun tespit
olduğu yerde %95 güvenilir aralık) edilmesine olanak sağlar.
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
Çeviri:
Dr. Okhan Akdur
Dr. Göksu Afacan
Laboratuvar Bulguları
A. Kültürler
Ağır sepsisteki tüm hastalardan mümkünse kan, idrar ve bal-
gam kültürü alınmalıdır. Klinik tablo uygunsa yara, BOS, pe-
ritoneal sıvı, intravenöz katater yeri ve eklem sıvısı gibi olası
kaynaklardan alınan örnekler gram boyamaya ve kültüre gön-
derilmelidir.
Klinik Bulgular
B. İzolasyon
A. Semotom ve Belirtiler
Nötropenik hastalar sıkı el yıkama kurallarına uyulan izole
İmmün riskli hastalarda enfeksiyonun en güvenilir işareti ateş odalarda hastanede yatırılmalıdır. Genellikle uygulanan pro-
olup enfeksiyon dışlanmadan altta yatan sebebe bağlanmalıdır. tektif izolasyonun (örn., maske, eldiven) etkili olduğu görül-
Deri ve yumuşak doku enfeksiyonu olan nötropenik hastalar- memektedir. Nötropenik hastalarda ki çoğu enfeksiyon; diğer
da abse formasyonu görülmeksizin geçmeyen kızarıklık ve ağrı kişiler veya sağlık çalışanı kaynaklı değil, kendi floraları kay-
ana semptom olabilir. Akciğerler, mukoz membranlar ve deri- naklıdır. Buda standart kontakt izolsayonunun enfeksiyonu
nin ayrıntılı muayenesi ipuçları verebilir. Bazı fırsatçı organiz- önlemede neden minimal efektif olduğunu açıklayabilir. Has-
maların göreceli olarak daha düşük olan patojenitesi sebebiyle talar taze meyve-sebze içermeyen diyet almalıdırlar. Çünkü bu
meninks enfeksiyonu subkliniktir. besinler sıklıkla gram negatif basiller ile ağır enfektedirler.
ENFEKSİYON HASTALIKLARI ACİLLERİ
B. Laboratuvar Bulguları
Papil ödemi ve foka! nörolojik bulgusu yok ise hızlı bir şekilde
lomber ponksiyon yapılmalıdır. Lomber ponksiyon kontrendi-
kasyonlan için tablo 42- 1'e bakınız. BOS bulgularının dökümü
Genel Bilgiler
Tablo 42·1. Lomber Ponksiyon Kontrendikasyonları
Menenjit beyin zarlarının enfeksiyonu olarak tanımlanır;
santral sinir sistemini major olarak etkileyen enfeksiyöz send-
romdur. Menenjitin parenkimal tutulumu olduğu zaman,
meningoensafalit olarak tanımlanır. Haemophillus influenza
immunizasyonu yapıldığından beri menenjit epidemiyoloji-
si değişmiştir. Bu ajanın sorumlu olduğu menenjit insidansı
%94'lere gerilemiştir. Menenjit olgularının ortaya çıkma yaşı
bir model özellik göstermektedir. Hastalık yükü açısından
yenidoğanlar ve 18 yaş civan genç erişkinler risk altındadır.
Hastalık kontrol merkezine göre (CDC) mevcut mortalite
%10-14'tür ama kurtulanların % ll-19'da kalıcı nörolojik sekel
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
tablo 42-2'de gösterilmektedir. Serum glukoz seviyesi ve kültür nekleri alının alınmaz yapılmalıdır; amaç menenjitin akut pre-
için kan örneği alınmalıdır. BOS'un gram boyaması etken aja- zentasyonu düşünüldüğünde 30 dakika içerisinde intravenöz
nın kesin belirlenmesine olanak verir. BOS'un gram boyama- antibiyotik uygulamasının başlamasıdır. Eğer bilgisayarlı to-
sında mikrooragnizma görülmese bile eğer toplam BOS lökosit mografi (BT), nedeniyle lomber ponksiyon beklemek zorunda
sayısı IOOO'den fazla ise polimorfonükleerler (PMNL) BOS'daki ise; kültür için iki kan örneği alınmalı ve uygun antimikrobiyal
beyaz hücrelerin %85'ni oluşturuyorsa, BOS glukozu aynı anda tedavi başlanmalıdır. Kitle lezyonu dışlanınca lomber ponksi-
alınan kan glukozunun %50'den daha düşükse ampirik anti- yon uygulanmalı ve mümkün olan en kısa sürede mikroskopik
biyotik tedavisi başlanmalıdır. PMN'leri BOS lökosit/erinin inceleme için BOS gönderilmelidir. Patojen-özgün antibiyote-
%85'den daha az olan hastalarda akut lenfositik menenjitide rapi için Tablo 42-S'e bakınız.
içeren ayırıcı tanı yapılmalıdır (Tablo 42-3). Daha önce uygula-
2. Subakut Başvuru - Tedavi BOS'un gram boyama sonucu
nan tedaviler steril BOS kültürü elde edilmesine sebep olabilir.
ve diğer test sonuçlarına göre düzenlenir. Eğer menenjit şüphe
si var ancak gram boyama negatif ise hastanın klinik özelliğine
Tedavi göre BOS sonuçlarına bakılmaksızın ampirik antibiyotik baş
lanmalıdır.
A. Antimikrobiyal Tedavi
3. Şüpheli Beyin Absesi- Beyin absesi olduğu düşünülen
1. Akut Başvuru - Bakteriyel menenjitten şüphelenildiği hastalarda penisilin ve metranidazol veya üçüncü kuşak sefa-
anda vakit kaybetmeden ampirik antibiyotik tedavisine başlan losporin kombinasyonu intravenöz yoldan başlanmalıdır. Acil
malıdır (Tablo 42-4). Antibiyotiğin ilk dozu kan ve BOS ör- BT çektirilmelidir.
B. Kortikosteroidler
Bakteriyel menenjitli hastada kortikosteroid kullanımına açık
lık getirmeye çalışan araştırmalar başarısız olmuştur. Ancak
Tablo 42-3. Akut Lenfositik Menenjitin Bazı Nedenleri kanıtlar potansiyel yararı gösterip belirgin bir zarardan bah-
setmemektedir/er. Böylece erişkinlerde ve 2 aydan büyük ço-
cuklardaki S. pneumoniae menenjitinde kullanılabilir. 10 mg
deksametazon erişkinlere tercihan antibiyotik öncesi veya
antibiyotikle birlikte uygulanabilir. Antibiyotik verilmesinden
sonra uygulanmasının herhangi bir faydası gösterilememiştir.
C. Destek Tedavisi
Genel destek tedavisi acil serviste başlanmalıdır. Hastanın hava
yolu korunmalı ve ajite veya deliryumdaki hastalar ya yastık
çıklar ile desteklenmeli yada yatağa sabitlenmelidir. Nöbet or-
ENFEKSİYON HASTALIKLARI ACİLLERİ
Tablo 42-4. Yaş Temelinde Bakteriyel Menenjit İçin Önerilen Ampirik Antimikrobiyal Tedavi
3ay-18 yaş Neisseira meningitidis, S. Seftirakson (veya sefotaksim) Meropenem veya s. pneumoniae %2'den yıiksek
Pneumoniae, Haemophillus kloramfenikol oranda ilaç rezistansı ol.an bölge-
influenza lerde vankomisin ilave edin
50 yaş ve daha yukarısı S. Pneumoniae, L. monocy- Ampisilin ilave seftirakson (veya Ampisilin ilave floroki- S. pneumoniae %2'den yüksek
togenes, gram negatif basil sefotaksim) nolon (siprofloKsasin, oranda ilaç rezistansı olan
levofloksasin) bölgEılerde l(an~omisin ilave edin;
niajor penisilin alerjisi olan hastalar
için TMP~SMZ L monocytogenesi
tedavı etmek için ampisilin yerine
verilebilir.
Sonuçlandırma
Tablo 42-5. Bakteriyel Menenjite Sahip Olan Hastalar İçin Patojen Özgün Tedavi
Neisseria meningitidis Penisilin G (veya ampisilin) Seftriakson (veya sefotaksim); kloramfenikol 7-10
S. pneumoniae (MIC<0.1) Vankomisin ilav.e seftriakson Vankomisin yerine rifampisin; eğer hastada sefalos- 10-14
(veya sefotaksim) porinlere yüksek derecede alerji var ise vankomisin
monoterapisi kullanın
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
A. Semptom ve Belirtiler
5-18 yaş Mycoplasma, S. Makrolid Amoksisilin
Erken yenidoğan periyodunda, doğumdan 2 haftalık zamana
pneumuniae klavulonat veya
kadar, özellikle grup B streptokoklar, Listeria ve gram negatif
Sefuroksim ilave
Escherchia cali ve Klebsiella pneumoniae ağırlıklıdır. Bu ajanlar
Makrolid
doğum sırasında edinilmiştir. Bu bebekler zayıf beslenme, pa-
radoksik irritabilite, hırıltı ve taşipneye sahiptir. Öksürük pek
belirgin olmayan bir özelliktir. Sepsis veya menenjit pnömoni-
ye eşlik eder.
(RSV) ve influenzanın indirekt tanımlanması pnömoninin eti-
yolojisinin aydınlatılması açısından faydalıdır.
B. Laboratuvar ve Görüntüleme Tetkikleri
Bu yenidoğanlarda total sepsis tetkikleri yapılması endikedir. Tedavi ve Sonuçlandırma
Laboratuvar bulguları değişken olabilir ama tanı göğüs röntge-
ni ile doğrulanabilir. Uygun antibiyotik tedavisi tablo 42-6' da anlatıldığı gibi uygu-
lanmalıdır. Ağır hasta yenidoğanlar (örn., Respiratuvar dist-
Tedavi ve Sonuçlandırma ress, hipotermi veya Pa0 2 < 70 olan) hastaneye yatırılmalıdır.
Uygun antibiyotik tedavisi Tablo 42-6'da açıklanmıştır. Her ye- 3. Daha İleri Yaş Çocuklarda Pnömoni (5-
nidoğan hastaneye yatırılmalıdır.
18 yaş arası)
2. Bebek ve Çocuklarda Pnömoni (2 ay-5
yaş arası)
Klinik Bulgular
Pnömotosel ince duvarlı, parankim içerisinde gaz dolu boşluklar Çocuklarda S. aureus pnömonisinin % 50'ne kadar vardır.
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
Tedavi
Başlangıç tedavisi hastanın klinik prezentasyonuna göre ayar-
lanan ampirik antibiyotik tedavisidir. Hastaneye kabul edilen
hastalar 3 kategoriye ayrılmalıdır. Toplum kökenli pnömoni,
sağlık bakımı ile ilişkili pnömoni (erken veya multidrug rezis-
tan organizma riski olmayan), sağlık bakımı ile ilişkili pnömo-
ni (geç veya MDR organizma riski olan) (Tablo 42-8). literatürde herhangi bir araştırma da klinik başarı gösterile-
Toplum kökenli ve hastane bakımı kökenli pnömoni için memiştir. Hızlı tanı ve çeşitli ajanlarla tedavi yaklaşımı uygun
önerilen ampirik antibiyotik tedavisi tablo 42-9'da listelenmiş görülmektedir. Atipik organizmalarla ko-enfeksiyon yaygın
tir. Hastane kökenli pnömoni açısından ayaktan tedavi için görülse de genç hastalarda tedaviye atipiklere yönelik ilaç ek-
Sonuçlandırma
~ Genel Bilgiler
Bronşiolit bronşiollerin genellikle viral enfeksiyonu kaynaklı
akut inflamasyonudur. Genellikle doğumdan 2 yaşına kadar
olan çocukları özellikle kış aylarında (Kasım-Mart arası) etki-
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
Klinik Bulgular
A. Semptom ve Belirtiler
Bronşiolitli çocuklarda tipik olarak 4 gün süreli açık renkli
burun akıntısı
ve konjesyon; öksürük, taşipne ve vizing geliş
tiğinde ise düşük dereceli ateş görülür. Siyanoz ve aksesuar so-
lunum kas kullanımı gibi solunum distress belirtileri görlebilir.
Akciğer oskültasyonunda ise tipik olarak inspiratuvar vizing
ve krepitasyon duyulur. Apne gelişebilir ve hastaların yaklaşık
%2-7 kadarı solunum yetmezliğine girip entübasyon gerektire- Genel Bilgileri
cek kadar hasta olabilir.
Septik artrit tedavisiz bırakıldığında eklem kıkırdağında hızla
B. Laboratuvar ve Görüntüleme tahribata yol açarak kalça eklem hasarına neden olur. Semp-
tomların ortaya çıkış süresi ile tedavi arasındaki gecikme prog-
RSV ve influenzanın hızlı tanısı için gönderilen nazofaregeal noz için major belirleyici faktördür. Ekelem enfeksiyonu hema-
aspirat tanı için standart hale gelmiştir. Pozitif gelen test sonu- tojen yol ile direkt inokulasyon yolu ile veya bulaşıcı hastalığın
cu kendiside inflamatuvar süreç olan astımı dışlamaz. Göğüs dağılması yolu ile ortaya çıkabilir. Çocuklarda hematojen en-
röntgeni hali hazırda kronik solunum problemi bulunmayan feksiyon en sık görülen yoldur. Ancak HIB immunizasyonu bu
tüm hastalarda önerilmektedir. Hiperinflasyon, atelektazi, pe- durumu belirgin şekilde azaltmıştır. Hastalık 3 yaşın altındaki
ribronşiyal kalınlaşma, diffüz interstisyel infiltrat gibi bronşio çocuklarda erkek: kız, 2:1 olacak şekilde sık görülür. Ancak
litin karakteristik bulgularını gösterebilir. prostetik eklem sıklığının artması; belki de en problemli yeni
bir grubu ortaya çıkaracaktır.
Tedavi Septik artrit tipik olarak sadece bir veya birkaç asimetrik
eklem tutulumu gösterir. Romatoid artrit üzerine eklem enfek-
Oksijen hipoksemiyi hızlıca çözdüğünden bronşiolit için en siyonu binebileceğinden romatoid artritli hastalarda tutulum
önemli terapötik ajandır. Bronkodilatör kullanımı endikedir. görülen eklemlerin herhangibirinde enlemsayon görülmesi du-
Çalışmalar astımı ekarte ettirmesine rağmen glukokortikoid rumunda enfeksiyon şüphesinin ortadan kaldırılması amacıyla
kullanımının tedaviye yanıt açısından olumlu bir özelliğini bu- eklem sıvısı aspirasyonu yapılmalıdır. Amerika'da gonokokların
lammaıştır. Ribavirin, RSV'ye karşı virostatik aktivitesi olan sen- major etken olup S. aureus'un ikinci sıklıkta görüldüğü yıllık
tetik bir nüleosid analoğudur ve konjenital kalp hastalığı veya yaklaşık 20.000 septik artrit olgusu bulunmaktadır. Romatoid
kronik akciğer hastalığı öyküsü olanlarda, preterm yenidoğan artrit ve cerrahi yüzünden eklem hasarına uğramış kişiler risk
larda 6 haftadan küçük yenidoğanlarda, RSV enfeksiyonu nede- altındadır. İntravenöz ilaç bağımlıları ve hemodiyaliz hastaları
niyle ventile edilen yeni doğanlarda kullanımı önerilmektedir. da diğer yüksek risk grupları arasındadır. Acil serviste tutulan
eklemin aspirasyonu septik artritin, gut veya pseudogut gibi di-
Sonuçlandırma ğer sinovitlerden ayrılmasına yardımcı olur.
B. laboratuvar Bulguları
Kesin tanı sinoviyal doku veya eklem sıvısından alınan örnek-
te enfekte organizmanın gösterilemsi ile konulur. Kan kültü-
ENFEKSİYON HASTALIKLARI ACİLLERİ
Çocuk (3 ay-14 yaş} S. aureus, Sterptococcus Antistafilokokal penisilin+3. kuşak Vankomisin+3. kuşak sefalosporin
pyogenes, Strep. Pneuriıuniae, sefalosporin
Haemophit/us inffuenza
Erişkin (akut monoartiküler; seksü- Staph. aureus Antistafılokokal penisilin+3. kuşak Antistafılokokal penisilin + siprofloksasin
el aktif değil} Streptokok gram negatif basil sefalosporin
rü, eklem sıvısı kültürü negatif olduğu durumlarda bile pozitif 2. Antibiyotikler
olabilir. Bu nedenle septik artirt düşünülen her hastadan kan Yüksek doz antibiyotik uygulanmalıdır (Tablo 42-11). Anti-
kültürü örneği gönderilmelidir. biyotiklerin eklem içerisine uygulanması gereksizdir. Çünkü
1. Eklem sıvısı analizi- Eklem sıvısı tipik olarak yüksek intravenöz yoldan verildiğinde yüksek doz antibiyotikler sino-
lökosit içerir. Genellikle 50.000 üstü. Ancak hastalığın erken viyal sıvıya penetre olur. Eğer sinoviyal sıvının gram boyama-
evrelerinde bu yükselme görülmeyebilir. Lökosit sayısı 7500 sında herhangi bir organizma görülmez ancak diğer bulgular
üzerinde ise sinoviyal sıvı inflamatuvar veya muhtemel enfek- septik artrit şüphesi yaratırsa ampirik tedavi hastanın tipine,
siyon lehine değerlendirilebilir. Eklem sıvısındaki lökosit sayısı klinik bulgularına, kültür ve duyarlılığına göre başlanmalıdır.
ne kadar yüksek ise o kadar bakteriyel veya fungal artrit lehi-
nedir. Sinoviyal sıvınınglukoz içeriği genelde normail altında Sonuçlandırma
dır ancak normalde bulunabilir. Eğer hiç antimikrobiyal tedavi
verilmediyse alınan sürüntü ve kültürlerde etken mikroorga- Septik artrit şüphesi veya tanımlanmış her hasta hastaneye ya-
nizma tespit edilebilir. Sinoviyal sıvıda laktik asit testi septik tırılmalıdır.
artirt dışlanması için yararlıdır. Testin negatif prediktif değeri
%97'dir. Diğer laboratuar testlerinin sonucu değişkendir ve et-
kilenmiş eklemin X-ray görüntüsü hastalığın erken evrelerinde
genellikle negatiftir.
2. Gonokokal artrit- Gonokokal artritde eklem sıvısının
gram boyaması ve kültür genellikle %50-75 olguda negatiftir.
Buna rağman %86 olguda serviks, üretra, farenks veya rek-
tumdan alınan kültür ve eksudalarda gonokok görülebilir.
Gonokok nazik bir organizma olduğundan kültürde üremesini
görmek tamamen laboratuvarın uygun şartlarda çalışmasına
bağlıdır. Özel taşıma ve sakalama koşulları gerektiğinden bü-
tün örnekler "Gonoreyi" dışlar" uyarısını taşımak zorundadır.
Antimikrobiyal tedaviye verilen hızlı cevap goonokokal artrit
tanısını koymaya yardımcıdır.
osteomyelit çocuklarda yaygındır. Bununla birlikte hastalığın rozis daha sonra gelişebilir. Eğer osteomiyelit şüphesi mevcut
insidansı daha yaşlı gruplarda artmaktadır. Yetişkinlerde gö- ve düz filmler hastalığın bulgularını görüntülemede yetersiz ise
rülen hematojen osteomiyelit genellikle vertebra korpusunu MRG ve kemik taraması istenilmelidir. Tanı kültür ve kemi-
tutar. Bulaşıcı enfeksiyon odağına ikincil osteomiyelit yayılımı ğin histolojik incelenmesi ile doğrulanmalıdır. Bakteriyolojik
erişkinlerdeki en sık görülen patojenik mekanizmadır. Çocuk bulgular çeşitlidir ve kültürler kemikten (iğne aspirasyonu veya
ve erişkinlrde özellikle alt ekstremitelerde olan uzun kemik tu- cerrahi biyopsi yolu ile) veya kandan (akut hematojen osteom-
tulumu yaygındır. Bu durum çocuklarda kısmi olarak geçer- yelit olan hastalrın %50'de pozitiftir) alınmalıdır.
lidir. Ortopedik girişimler veya travmatik yaralar ekstremite-
lerde osteomiyelit oluşumuna zemin hazırlamaktadır. Bazem Tedavi
periferik vasküler hastalık kaynaklı osteomyelit olarak üçünü
bir sınıflama ortaya atılabilir. Ancak bu durum enfeksiyon oda- En önemli tedavi modaliteleri sistemik antibiyotikler ve abse
ğına sekonder yayılıma daha kolay zemin hazırlamaktadır. drenajı ile nekrotik doku debridmanı için yapılan cerrahidir.
Antibiyotik seçimi etken organizmanıntanımlanmasına bağ
Klinik Bulgular lıdır. Ağer hastalık komplike değilse (örn., altta yatan tıbbi
problemi olmayan hastalarda uzun kemik tutulumu), eğer has-
1. Semptom ve Belirtiler ta çocuksa, eğer hasta kritik düzeyde hasta ise antistafılokokal
tedavi başlanmalıdır. Çünkü Staph. aureus en yaygın görülen
1. Hematojerı osteomiyelit- Ani başlangıçlı yüksek ateş, enfektif organizmadır.
sistemik toksisite ve etkilenmiş kemiğin etrafında lokal supu- Akut osteomiyelitte cerrahi, tanı için biyopsi, süpüratif alan
rasyon (lokal ağrı, şişlik, gereginlik) tipiktir. Vertebral osteo- drenajı ve nekrotik kemik debridmanı ile sınırlandırılmalıdır.
miyeliti olan hastalarda bu hastalık görece olarak daha sessiz Vertebral veya kraniyal osteomiyeliti olan hastalarda nörolojik
olabilir. Vertebral osteomiyelitli hastalar düşük dereceli veya bozukluk varsa veya gelişti ise yada çocukta enfeksiyon kalça
intermitan özellikte ateşle veya ciddi/sadece rahatsız edici ve eklemine yayıldı ise cerrahi drenaj endikasyonu vardır.
hastalığın geç dönemlerine kadar immobilite oluşturmayan bir
sırt ağrısına sahip olabilirler. Etkilenmiş vertabraların dorsal Sonuçlandırma
spinaları üzerindeki foka! gerginlik tek fizik muayene bulgusu
olabilir. Akut ostemyelitli hastalar intravenöz antimikrobiyal tedavi
2. Enfeksiyon odağına ikincil osteomiyelit- En yaygın için hastaneye yatırılmalıdır.
predispozan faktör kırıklardan sonra yapılan açık redüksiyon
gibi postop enfeksiyonlardır. Enfekte parmak ve ayak parmak-
ları, enfekte diş veya sinüsler gibi yumuşak dokulardan kemiğe
yayılım görülebilir. Hastaların çoğu 50 yaşın üzerindedir. Has-
talığın başlangıç evresinde ateş, şişlik ve eritem ile başvurabi
lirler. Rekürens sırasında sinüs formasyonu ve drenaj major
başvuru semptomudur.
3. Vasküler Yetmezliğe Bağlı Osteomiyelit- Vasküler
yetmezliğe bağlı osteomiyelit hastalarının ya diyabet mellitus
yada ciddi periferik vaküler hastalığı vardır. Ayak parmakları
ve ayağın küçük kenikleri genelde atkilenir. Ağrı, şişlik, kıza
rıklık, gibi lokal belirti ve bulgular veya yumuşak dokuda derin
ülserli belirgin selülit görülebilir. Ağrı diyabetik nöropati sebe-
biyle genellikle görülmez.
B. laboratuvar Bulguları
B. Laboratuvar Bulguları
Klinik Bulgular
A. Semptom ve Belirtiler
Üriner sitem enfeksiyonu öyküsü sıklıkla mevcuttur. Dizü-
ri, sık idrara çıkanı ve sıkışma hissi erişkinlerdeki en yaygın
semptomlar iken çocuklarda görülmeyebilir. Hastalar idrarla-
rını bulanık, kötü kokulu veya koyu olarak tarif edebilirler.
Suprapubik ağrı ve rahatsızlık yaygındır. Hastaların ge-
nelde ateşi yoktur ya da düşük dereceli ateşi verdır. Yüksek ateş
(>38.3 C) komplike olmamış sistit tanısı ile uyumlu değildir.
Piyelonefrit düşündürür. Bulantı ve kusma yetişkinlerde nadir
görülmesine rağmen komplike olmamış sistiti olan çocuklarda
ÜRİNER SİSTEM ENFEKSİYONLAR! olağan dışı değildir.
Yenidoğanlar beslenme güçlüğü, kusma, sarılık veya irri-
AKUT Al T ÜRİNER SİSTEM ENFEKSİYONU tabilite ile başvurup her zaman ateşli olmayabilirler. Çocuklar
yeni başlayan yatak ıslatma veya mesane kontrolünün kaybı ile
başvurabilirler.
B. laboratuvar Bulguları
intravenöz florokinolon,·ampisilin
gentamisin, 3, kuşak sefalosporin veya
antipseu<lomonal penisilin
kümelerinden ayrılmalıdır. Çoğu olguda, pek çok bakteri gö- amacıyla tedavinin en az 3 hafta olacak şekilde genişletilmesini
rülebilir. önermektedirler.
c. GRAM-BOYALI ÖRNEKLER-Santrifüj edilmiş idrardan elde Güncel AAP kılavuzları, çocuklar için radyolojik tetkik-
edilmiş üriner sedimentten hazırlanan gram boyalı örneklerin ler tamamlanana ve üroloji konsültasyonu/kontrolü ayarlanana
mikroskopik incelemesi genelde tek morfolojik tipte bakteri kadar 7-14 günlük antibiyotik tedavisi önermektedirler.
gösterir. Santrifüj edilmiş idrar incelenir ve immersiyon yağlı Komplike olmayan sistit için, ilk seçenek antibiyotik
mikroskopik incelemede her alanda yaklaşık 1 bakteri görü- konusunda bir birlik yoktur(Tablo 42-13). Triınetoprim-sul
lürsei her idrar mililitresinde %80 olasılıkla 105 organizma fometoksazol (TMP-SMZ), florokinolon, nitrofurantoin veya
bulunabilir(enfeksiyonun güçlü belirteci). amoksisilin/klavulonat'ın hepsi ilk tedavi seçeneği olarak etkili
2. İdrar kültürü- Doğurgan çağda tekrarlayan sistit öyküsü ve güvenilirdir. Bazı otoriteler, erken kuşak sefalosporinlerin
olan(yılda iki-üç sefer) diğer açıdan sağlıklı olan kadınlarda ve basit penisilinlerin, yukarıdakilere göre daha az etkili ol-
tedaviye tek başına idrar incelemesi ile başlanabilir iken; idrar duğunu öne sürmektedir. Bununla birlikte, direnç paternleri
kültürü tedavi başlangıcından 1 hafta sonra( iyileşme test kültü- değişim göstermekte ve özgün olarak E.coli, florokinolonlara
rü) alınabilir veya tedaviye iyi yanıt alındıysa, hiç alınmayabilir. dirençli hale geldiğinden; çevredeki direnç oranlarına göre
Geri kalan tüm hastalarda, kantitatif idrar kültürü alınmalıdır. TMP-SMZ ve siprofloksasin başlanabilir, bu ajanların prostata
Her idrar mililitresinde tek bir tür organizmanın en az 105 ola- iyi penetrasyonu ve üropatojenlere karşı yüksek aktivite seviye-
cak şekilde üremesi, aktif idrar yolu enfeksiyonunun göstergesi si olduğundan, normal serum kreatinin seviyesine sahip idrar
olarak kabul edilebilir. yolu enfeksiyonu olan erkeklerde kullanımı önerilmektedir.
İdrar kültürü; 2 yaşın altındaki tüm ateşli bebeklerde,
üriner sistem enfeksiyonu öyküsü olan çocuklarda, baskılayı B. Ek Önlemler
cı antibiyotik tedavisi altında olan çocuklarda, idrar sonucuna
Fenazopiridinin (piridium, diğer pek çokları), günde 3 sefer
bakılmaksızın antibiyotik tedavisi başlanmış olan çocuklarda
ağızdan 200 mg. Kullanımı, ağır dizüri şikayetini önlemede
alınmalıdır. Az sayıda (10 2 -10 4 /ml) bakteri (özellikle tek tür)
yardımcı olur. İlaç sadece 2-3 gün süreli kullanılmalıdır. Has-
anlamlıdır ve tedavi ihtiyacım gösterir (bkz. Ağrılı ve sık idrara talar, idrarlarının turuncu renkte olabileceğine dair uyarılma
çıkma sendromu). lıdır.
Tedavi C. Takip
A. Antimikrobiyaller Komplike olmayan sistitte, tedaviye cevap veren hastalarda, ta-
kip idrar kültürleri opsiyoneldir. Tek doz veya 3 günlük tedavi
Doğurgan yaşta hamile olmayan ve komplike olmayan sistit verilen ve semptomları tekrarlayan hastaların idrar kültürleri
ile uyumlu öykü ve bakı bulgusu olan kadınlar, kısa dönem yapılmalı ve 10 günlük tedavi verilmelidir.
(3 gün) tedavi altına alınabilir. Tek doz tedavisi, tekrarlama
sıklığının fazla olması ve hastanın 2-4 gün sonra, tedavi test Sonuçlandırma
kültürü için tekrar görülmesini gerektirdiğinden, gözden düş
müştür. Diğer tüm hastalar en az 7- 10 gün çoklu doz tedavi İdrar yolu enfeksiyonu tanılı yenidoğanlar, çocuklar ve erkek-
almalıdır.. Erkeklerde prostat veya böbrekte gizli enfeksiyon ler tedavi altına alınmalı ve üroloji kontrolüne çağınlmalıdır.
olabileceğinden, bazı otoriteler enfeksiyon tekrarını önlemek Üç aydan küçük çocuklar, dehidratasyon, toksisite ve kusması
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
olan çocuklar ile ayaktan tedavisi başarısız olan çocuklar hasta- B. laboratuvar bulguları
neye yatırılmalıdır. Sık sistit tekrarı (aylık) olan ve yılda 3 veya
daha fazla enfeksiyon geçiren kadınlar ürolojiye yönlendiril- 1. İdrar-Sadece piyelonefritte ortaya çıkan lökosit kastları
melidir. Komplike olmayan sistiti olan hastaların hastaneye (granüler kastlar) haricinde, idrar analizi, mikroskopik ince-
yatırılmasına gerek yoktur. leme ve kültür, sistit ile aym özellikleri taşır (yukarı bakınız).
Gross hematüri ve ağrı, nefrolithiyazis ile komplike olmuş pi-
yelonefriti düşündürür. Piyelonefritten şüphelenilen her hasta-
ÜST ÜRİNER SİSTEM ENFEKSİYONU dan kültür ve duyarlılık testi için idrar alınmalıdır.
2. Diğer Laboratuvar çahşmaları-Azotemi ortaya çıka
bileceğinden, serum elektrolitleri, BUN ve kreatinin bakıl
malıdır. Beyaz küre sayısı genellikle artmıştır. Piyelonefritten
Genel Bilgiler şüphelenilen hastada sola kayma ile birlikte görülen normal
Akut piyelonefrit, böbreğin bakteriyel enfeksiyonudur. Me- veya azalmış beyaz küre sayısı, sıklıkla sepsis göstergesidir ve
saneden yukarı yayılım gösterir. Genelde sistit etkeni de olan hastaneye yatış gerektirir.
bakteriler ile oluşur (örn: E. coli, P. mirabilis). Yaşlı erkekler-
de piyelonefrit, Strep. fekalis kökenli olabilir. Daha öncesinde C. Röntgen ve Diğer Bulgular
antimikrobiyal tedavi alan (örn., yeni hastaneye yatış, kronik Bazı otoriteler, enfeksiyon temizlendikten sonra gebe olmayan
foley katateri kullanımı) ve evde bakım hastalarında enfekte tüm kadınlara ekskretuvar ürografi çekilmesini önermektedir.
organizmalar, sık kullanılan antimikrobiyallere dirençli ola- Üriner obstrüksiyondan şüphelenilen piyelonefritli hastalarda,
bilirler. Gebe kadınlar, anatomik değişiklikler oluştuğu için, mümkün olan en kısa sürede radyolojik incelemeler ve diğer
piyelonefrite yatkındır. Tüm bunlarla birlikte, gebelikteki piye- testler yapılmalıdır. Ultrason, hidronefrozu tespit etmede gü-
lonefrit erken doğum riskini arttırmaktadır. Bu yüzden idrar venilir ve duyarlı bir yöntemdir; ayrıca intrarenal ve periferik
yolu enfeksiyonu olan gebeler, çoklu doz antimikrobiyal teda- abseleri de gösterebilir. Gebelikte bir dereceye kadar olan üre-
viye alınmalıdırlar. teral dilatasyon (genellikle sağ üreterde sola göre daha fazladır)
Kronik piyelonefrit daha ağrısızdır. Son dönem böbrek normal olarak kabul edilir.
hastalığı olan kişilerin %20'sinde skar oluşturan ve fonksiyon
azalmasına yol açan kronik piyelonefrit vardır. Çoklu üriner Tedavi
sistem enfeksiyonu olan hastalar, bu durumun önlenmesi için
daha yakından takip edilmelidir. Amfizematöz piyelonefrit; A. Antimikrobiyaller
toplayıcı sistemde gaz ile ilişkili akut piyelonefrittir, tipik ola- (Bakınız Tablo 42-13)
rak diyabetli hastalarda görülür. Bu hastalık %75 mortalite ora- Üriner sisteminde anatomik anormalliği olan veya eşlik
nına sahiptir ve eğer gerekli ise tedavi amaçlı acil nefrektomi eden prostatiti olan hastalar, 6 haftalık tedaviye ihtiyaç duy-
uygulanmalıdır. maktadırlar. Şüpheli bakteriyemi veya antibiyotik dirençli or-
ganizmalar nedenli enfeksiyon şüphesi olan hastalarda tedavi-
Klinik bulgular ye bir aminoglikozid eklenmelidir.
eden üreteral obstrüksiyon semptomları ile prezente olmasına Yüksek ateş, ciddi ağrı ve belirgin debilite ile seyreden ciddi
neden olabilir. hastalık
ENFEKSİYON HASTALIKLARI ACİLLERİ
Komorbid hastalıklar (örn., diyabet, renal yetmezlik, im- kültür yapılmalıdır. İdrar kültüründe ya hiç organizma üreme-
münsüpresyon) si olmaz ya da çok yavaş üreme olur. Bu sendroma eşlik eden
Ayaktan tedavinin başarısız olması servisiti olan cinsel aktif kadınlarda klamidya antijeni (fluore-
sans veya ELİSA slide testi) için servikal sürüntü alınmalıdır,
Hastaneye yatırılmayan hastaların kontrol randevusu 1-2
çünkü bu organizma tekrarlayan servisit veya üretrit etkeni
gün sonraya verilerek tedaviye yanıtları kontrol edilmelidir.
olabilmektedir.
Piyelonefritli bazı hastalar, özellikle genç bayan has-
talar, hastaneye yatırılacak kadar kötü olmamakla birlikte
eve gönderilecek kadar iyi de olmazlar. Bu gibi hastalar için;
Tedavi
12-24 saatlik intravenöz antimikrobiyal tedavi, intravenöz Piyürisi olan hastalar ıçın genellikle antimikrobiyal tedavi
hidrasyon ve acil serviste müşahade endikasyonu vardır. Eğer uygulanır. Klamidyal enfeksiyon şüphesinde, tetrasiklin ve
belirti ve bulgularda hızlı bir şekilde gerileme görülürse, hasta eritromisin en etkili ilaçlardır; diğer bakteriyel patojenlar bu
oral antimikrobiyal reçetesi ve 1-2 gün sonraya kontrol rande- ilaçlara karşı dirençli olabilirler. Klamidyal enfeksiyonlara karşı
vusu ile taburcu edilebilir. optimal tedavi süresi 7 gündür. Kısa süreli, örneğin 3 günlük
tedavi, düşük dereceli bakteriürisi olan hastalarda denenebilir.
Hem klamidyal hem de bakteriyel enfeksiyonlar için herhangi
bir tek dozluk uygulama, güvenilir ampirik tedaviyi sağlamaz.
B. Laboratuvar bulguları
İdrar normal ve/veya çok az/hiç bakteri ile birlikte PMN lö-
kositler içerebilir. Geçirilmiş gonore öyküsü olan, çok sayıda
cinsel partneri olan, cinsel eşi yakın zamanda üretrit geçiren
hastalarda, üreteral akıntıdan gonore taraması için yayma ve
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
Genel Bilgiler
Tablo 42-14. Pelvik İnflamatuvar Hastalığın Tanı Kri-
Uterin tüplerin enfeksiyonu, akut veya kronik, tek taraflı veya terleri
bilateral olabilir. Bu durum, piyosalpinks veya tubo-ovaryan
abselere yol açabilir. Sıklıkla pelvik peritonit görülebilir. Etken
ajanlar arasında; Chlamydia trachomatis, N. gonore, anaerobik
bakteriler (Bactroides ve gram pozitif koklar dahil), fakültatif
gram negatif basiller (örn., E. Cali), Mycoplasma hominis ve na-
diren Actinomyces israeli sayılabilir. Bu ajanlar arasında ayırım
yapmak sıklıkla imkansız olduğundan, bu patojenlere etkili en
geniş spektrumlu tedavi rejimleri kullanılmalıdır. Pelvik infla-
matuar hastalık (PID) risk faktörleri arasında genç yaş, çoklu
cinsel eş, rahim içi araç kullanımı, vajinal duş, sigara içiciliği,
klamidyal veya gonokokal enfeksiyon ve bakteriyel vajinozis
sayılabilir.
Klinik bulgular
A. Semptom ve Belirtiler
Hastalar genellik!~ genç (<30 yaş) ve cinsel aktiftirler. Semp-
tomlar arasında; ateş (bazen titreme ile birlikte), sürekli veya B. laboratuvar Testleri Ve Özel İncelemeler
kramp tarzında ciddi pelvik ağrı (pelvik ağrı genelde bilateral
olup en yaygın başvuru şikayetidir), disparoni, menstrüel bo- Genellikle lökositoz veya artmış eritrosit sedimentasyon hızı
zukluk, vajinal akıntı, gastrointestinal bozukluklar (anoreksi, ya da yüksek C-Reaktif protein düzeyleri bulunur. Serumda
bulantı ve kusma, konstipasyon) sayılabilir. Hastalar genelde ya gebelik testi yapılmalıdır. Pürülan akıntıdan aerobik ve anae-
adet kanaması dönemindedirler ya da periyodları yeni bitmiş robik patojenler açısından, özellikle N. gonore ve klamidya için
tir (menstrüel kanama döneminde, servikal mukus tıkacı kaybı kültür yapılmalıdır. Ultrason, tubo-ovaryan absenin tanısı ve
nedeniyle asendan enfeksiyon riski artmıştır). boyutlarının belirlenmesinde yardımcı olabilir.
Akut olgularda, fizik bakıda, serviks manüpilasyonu ve
adneksiyal palpasyon ile belirgin hassasiyet bulunur. Tubo- Tedavi
ovaryen abse veya piyosalpinks varlığında, tek taraflı hassas
adneksiyal kitle bulunabilir. PID'nin kliinik spektrumu; subk- A. Antibiyotik tedavisi
linik endometrit, salpenjit, piyosalpinks, tobo-ovaryan abse,
pelvik peritonit ve perihepatit olmak üzere progresyon göste- Tablo 42-15 tedavi seçeneklerini göstermektedir. Tüm patojen
rir. Rüptüre tobu-ovaryan abse % 7 mortalite oranına sahiptir spektrumuna karşı etkili tek bir ajan yoktur. Çeşitli antibiyotik
ve acil cerrahi gerektirebilir. Tablo 42-14 fizik bakı kriterlerini kombinasyonları, majör patojenlere karşı geniş bir etki spekt-
içermektedir. rumu sağlamaktadır ancak hiçbiri yeterli derecede araştırılma-
C. Ek Yöntemler
B. Laboratuvar Bulguları
Ağrıyı dindirin. Sıklıkla narkotik gereksinimi olmaktadır. Eğer
rahim içi araç var ise kanda yeterli antibiyotik seviyesine ulaşıl 1. Yayma İncelemeleri-
A. GRAM BOYAMA- Candida ve gardnerella vaginitis araştır
dığı an çekilmelidir. Piyosalpenks veya tubaovaryan abse olsa
ması yapılır (genellikle epitelyum hücrelerine tutunmuş gram
dahi antibiyotik tedavisinin etkisini göstermesi amacıyla cerra-
negatif basiller"ipucu hücreleri").metilen mavisi boyamasıda
hi girişim en az 2-3 gün ertelenmelidir. Pelvik abseler sıklıkla
ipucu hücrelerini göstermektedir. Candida veya Trichomonasa
antibiyoterapi ile geriler yada vajina veya rektumdan eksternal
bağlı vajinitler genelde PMN'li eksudalar ile karakterize iken
drenaj yapılır. Hastanın ilerlemisini tanımlamaya yardımcı ol- G. Vaginalis kökenli bakteriyel vajinozda inflamatuvar hücreler
mak için ultrason tetkiki tekrarlanabilir. yoktur. Gonokokal vulvovajiniti olan prepubertal kız çocukla-
rında gram boyama genellikle tipik intraselüler gram negatif
Sonuçlandırma diplokokları gösterir. Ancak tanının kesinleştirlmesi amacıyla
kültür yapılması gerekmektedir.
PID'nin ayaktan tedavisi yükselen bir eğilimdir. Hastaneye ya- B. SALİN WET MOUNT-hareketli trikomonaslar araştırılır. Can-
tış kriterleri arasında tanı belirsizliği, pelvik abse, hamilelik, dida ve G. Vagina/isin ipucu hücreleri görülebilir.
adölesanlık, ciddi hastalık, ayaktan tedavinin başarısız olması, c. POTASYUM HİDROKSİT WET MOUNT- G. Vaginalis'e bağlı
takiplerin plalanamıyor olması ve HIV pozitfi durum sayıla bakteriyel vajinoz olgularında vajinal sekresyon örneğine bir
bilir. kaç darula potasyum hidroksit eklenmesi tipik amin kokusu-
nun (ballık gibi) ortaya çıkın asına sebep olur. Kandida vagi-
nitinde mikroskopik inceleme kandidayı gösterir. Anack gram
boyama daha hassas ve özgündür.
2. İdrar Analizi-Analiz için temiz alınmış bir idrar örneği
alınmalı ve dizüri mevcut ise kültür yapılmalıdır.
3. Diğer Testler- Tekrarlayan kandidiyazis olgularında diye-
bet melliti dışlamak için açlık kan şekeri ölçümü yapılmalıdır.
~ Tedavi
A. Genel Öneriler
Hastalara tedaviden sonraki birkaç gün ilişkiden kaçınmaları
Genel Bilgiler tavsiye edilmelidir. Partnerler aşağıda tarif edildiği gibi tedavi
almalıdırlar.
Vajinit diğer belirti ve bulguların yokluğunda yaygın ve rahat-
sız edici bir hastalıktır. Nadiren ciddi bir rahatsızlığı gösterir. B. ÖzgünÖneriler
Yaygın patojenler arasında Candida albicans, trichomonas va-
ginalis, anaerobik bakterilerle birlikte Gardnerella vaginalis 1. C. Albicans Vaginiti
(bakteriyel vaginöz) ve gonokoklar (prepubertal kızlarda) sa- A. İMİDAZOL REJİMLERİ- Genel olarak tüm azollü intravajinal
yılabilir. Diğer yaygın nedenler ise östrojen yetmezliği (atro- rejimler kandidal vajinite karşı efektiftir. (1) Mikanozol nitrat
fik vajinit) ve vajinal yabancı cisimdir. Sistemik antibiyotikler (vajinal suppozituvar, 200 mg) veya klotrimazol (vajinal sup-
(özellikle tetrasiklinler), oral kontraseptifler, diyabet mellitus, pozituvar, 200 mg) 3 gün süreyle gece yatmadan intravajinal
birincil genital HSV enfeksiyonu ve hamilelik kandidiyazis ge- olarak veya (2) butokanozol (%2 krem, 5 gr) 3 gün süre ile
lişimine zemin hazırlamaktadır. Daha nadir nedenler arasında gece yatmadan önce intravajinal olarak veya (3) terkanazol 80
alerji, servisit, polipler, tümörler, vajinal ülser, sigellozis, kanser mg suppozituvar veya %0.4 krem 3 gün süre ile gece yatmadan
için radyasyon ve bazı banyo köpüğü preperatları sayılabilir. intravajinal olarak (5) flukanazol 150 mg PO tek doz.
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
B. REENFEKSİYON-Erkek partner kondom kullanmalı veya her bezleride abse formasyonu için zemin oluşturabilirler. N. go-
iki partnerde 2-3 gün ilşikiden uzak durmalı. Candida balaniti norhoeae bazı vulvar abselerden sorumlu olabilir. Geri kalanlar
özellikte sünnet olmamış erkeklerde görülmektedir. Hastaların ise çeşitli bakterilerden özellikle miks kültürden kaynaklan-
gastrointestinal sistemi Candida için rezervuar olduğundan maktadır.
oral yoldan absorbe olmayan antifungallaer gereklidir (örn.
Nistatin). Klinik Bulgular
2. T. Vagina/is Vajiniti-Hastaya ve seksüel eşine oral yoldan
Hasta, bakı
ile de doğrulanan labia major şişliğinden yakın
tek doz 2 gr metranidazol verilmeli (sekiz adet 250 mg tablet-
maktadır. Absedeki püyün gram boyaması ve kültürü etken or-
lerden). Bu tedavi rejimi %95 olguda küratiftir. Alternatif bir
ganizmanın belirlenmesinde yardımcı olur. Eğer mümkün ise
rejim olarak 7 gün süre ile oral yoldan günde 3 sefer 500 mg
N. gonorrhoeae için endoservikal kültür yapılmalıdır.
metranidazol alınması uygulanabilir. metranidazol dirençli T
vagina/is vardır ancak nadirdir. Oral yoldan timidazol 2 gr ve
azitromisin 1 gr kullanılabilir. Eğer tedavi başarısız olursa hasta Tedavi
aynı tedavi rejimini tekrar almalıdır.
A. Fluktuasyon Vermeyen lezyonlar
3. Bakteriyel Vajirıöz- Çeşitli vajinal bakteri türleri (G. Va-
gina/isi de içeren) bu sendromu oluşturmak için birbiriyle etki- Eğer lezyon fluktuasyon vermiyorsa, insizyon ve drenaj endike
leşir. Bazı kanıtlar düşük riskli hastalarda intravejinal laktoba- değildir. Eğer gonoreden şüphelenildiyse 250 mg intramuskü-
silus tedavisini desteklemektedir. Oral yoldan yedi gün süre ile ler seftriakson verilmelidir. Ek olarak amoksisilin-klavulonat
günde 2 kez 500 mg metranidazol etkili bir tedavidir. Hastalar gibi geniş spektrumlu bir antibiyotikten günde 3 sefer 500 mg
yan etki açısından bildgilendirilmelidir. Hamile hastalarda 7 verilmelidir. Oturma banyoları ve ılık kompres reçete edilmel-
gün süre ile günde 2 sefer 300 mg klindamisin kullanılabilir. dir. Hasta 1-2 gün içerisinde kontrole çağrılmalı insizyon ve
Bakteriyel vajinozisli gebe kadının tedavisi tartışma sürmekte- drenaj ihtiyacı için takrar değerlendirilmelidir.
dir. Fakat ACOG kılavuzları düşük, normal riskli gebeliklerde
rutin tedaviyi desteklemez. Gebelerde tedavi rejimi oral tedavi 8. Fluktuasyorı Veren lezyonlar
ile sınırlandırılmalıdır. Erkek partnerin tedavisi bakteriyel vaji-
noz rekürens riskini azaltmaz. Drenaj yapıldığında abse ya paketlenmeli ya da word katater
4. Atrofik Vajinit-Östrojen suposituvar veya kremi reçete konulmalıdır. Yukarıda anlatıldığı gibi antimikrobiyoller baş
edilebilir. 3 haftalık süreyle haftada 3 gün 0.5 mg dietilstilbes- lanmalıdır. Hasta 2-3 gün içerisinde kontrole çağrılmalıdır.
terol vajinal suppozituvar tedavi bitiminden sonraki 1 hafta
tedavisiz olacak şekilde denenebilir. Sonuçlandırma
5. Gonokokal Vajinit-Bakınız altta yer alan Gonore bölümü Jinekolojik takip gereklidir. Çünkü cerrahi girişim gerekebilir.
Akut bartholint teşhisi konulduğunda marsupializasyon uygu-
Sonuçlandırma lanabilir.
Hastalar bir kadın doğum veya birinci basamak doktoruna
7-10 gün içerisinde kontrole gitmelidirler. Böylece tedavinin
sonuçları değerlendirilebilir ve takip kültürleri alınabilir.
B. Ek Öneriler
Analjezikler (genellikle narkotik içerikliler) önerilmelidir. Sı
cak ourma banyoları ağrıyı azaltabilir. Yatak istirahati genelde
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
B. Ek Önlemler
Gerekli ise analjezik reçete edilir. Sıcak oturma banyoları yar-
dımcı olabilir. 1-2 günlük yatak istirahati ve skrotal elevasyon
semptomatik rahatlama sağlayabilir. Eğer hastanın mobilize
olması gerekli ise destekleyiciler yardımcı olabilir.
Epididimit genellikle üretral veya üriner sistem enfeksiyonu- Hastanın birkaç gün içerisinde üroloğa veya brinci basmak
nun epididime doğru retrograd yayılımı sonucu oluşur. Böyle- hekimine gönderilemsi gerekir. ek önerilere ve 48 saatlik oral
tedaviye yanıt vermeyen orşitler hastaneye yatırılmalıdır.
likle epididime yol açan patojenler üretrite (örn. Gonokoklar,
Chlamydia)veya üriner sistem enfeksiyonuna (örn., E. cali) yol
CİNSEL YOL İLE BULAŞAN HASTALIKLAR
açan patojenler ile aynıdır. Önceki patojenler 35 yaşından genç
erkeklerde sıklıkla görülürken, E. coli 35 yaş üstü erkeklerde Cinsel yol ile bulaşan hastalıkların hepsinin tedavisi güven-
görülmektedir. li seks ve bu hastalarda HIV antikor testlerinin önerilmesini
içerir.
Klinik Bulgular
A. Semptom ve Belirtiler N. gonorrhoeae birincil olarak genitoüriner sistem enfeksiyon-
larına, lokalize enfeksiyonlara ve dissemine artrit-dermatit
Epididimin ağrı ve hassasiyeti tek veya çift taraflı olabilir. Epi- sendromuına yol açabilir. Her yıl yaklaşık 600.000 yeni olgu
didimit mutlaka testiküler torsiyondan ayrılmalıdır. Doppler tespit edilmektedir.
ultrason epididimitte artmış, testiküler torsiyonda ise azalmış
veya olmayan kan akımını gösterir. Orşitte testisler diffüz ve Klinik Bulgular
hassas olarak şiş, sıcak, sert ve ağrılıdır.
A. Semptom ve Belirtiler
Epididimitle birlikte sıklıkla üretrit veya üriner sistem en-
feksiyonu görüldüğünden bu durum uygun laboratuar testleri Erkeklerde gonokokal üretrit ani başlangıçlı dizüri, bazen
iel açığa çıkarılmalıdır. Minimum üretral eksüdanın elde edile- hematüri ve yapışkan kremsi üretral akıntı ile karakterizedir.
mediyse anterior üretradan alınan sürüntü materyalinin gram Belirgin olmayan üretral akıntılar peni! üretranın sağılması
sonucu elde edilebilir. Enfeksiyonun lokal dağılımı preputi-
veya metilen mavi ile boyanması ve analiz için temiz orta akım al bezlerin inflamasyonuna, epididimite, seminal vaskülite ve
idrarın alınması gereklidir. prostatite neden olabilir.
ENFEKSİYON HASTALIKLARI ACİLLERİ
Kadınlarda gonokokal servisit asemptomatik olabilir seftriakson kullanın. Alternatif tedavi 500 mg intramusküler
veya hastalar vajinal akıntı ile veya eşlik eden üretrit semp- sefotaksimdir. B laktam alerjik hastada florokinolon tedavisi
tomları ile başvurabilir (dizüri, sık idrara çıkma). Nadir ola- kullanılabilir. Fakat hastaların kinolonlara duyarlılığı değerle
rak bir Bartholin gland absesi başlangıç şikayetidir. Gonokokal dirilmeli ve kür testi istenilmeli veya azitromisin 2 gr tek doz
salpenjitli hastaların şikayetleri alt abdominal ağrı (tek taraflı göz önüne alınmalıdır. Klamidyal infeksiyonların yüksek oran-
veya iki taraflı), vajinal akıntı ve metromenorajidir. Servikal da birlikteliğinden dolayı (%45'e kadar) tetrasiklin, doksisiklin
hareketle ağrı adneksiyal duyarlılık çoğunlukla vardır; bulantı veya azitromisin rejimi gonokokal enfeksiyonun tedavsini ta-
ve kusma ve belirgin abdominal ağrı veya rebound pelvik peri- kip etmesi gerekir.
tonitin göstergesidir. Gonokokal konjuktivitli hastalar hastaneye yatırılabilir ve
N. gonorrhoeae ile rektal enfeksiyon genellikle asempto- oftalmoloji konsültasyonunun yapılması gerekir. seftriaksonu
matiktir. Bununla birlikte hastalar nadir olarak proktit ile baş içeren tedavi 1 gr intarmusküler olarak veya intravenöz olarak
vurur (rektal ağrı, akıntı, tenesmus ve konstipasyon). Faringeal en az beş gün günde l kez, tamponlanmış oftalmik solüsyon
enfeksiyon hemen her zaman asemptomatiktir. veya salin ile en azından saatlik olarak gözün irrigasyonu ile
Gonokokal konjuktivitli hastalar tek taraflı belirgin kon- kombine edilir. Aynı zamanlı olarak C. Trochomatis ile oftalmik
juktival eritem ve pürülan akıntı ile başvurur. Erişkinlerde ço- enfeksiyonda oluşabilir. Dikkatli oftalmik takip okuler kompli-
ğunlukla kontamine eller ve gözün birbiri ile teması sonrasında kasyonları engellemek için gereklidir.
görülür.
Sonuçlandırma
B. Laboratuvar Bulguları
Hastaneye yatış gonokokal konjuktivit dışında lokalize gono-
Erkeklerde üretral akıntının gram negatif yaymasını elde ede- kokal enfeksiyonlu hastalar için gerekmez. Gonoreli seksüel eş
rek mikroskopik olarak değerlendirin kültür ve antimikrobi- ler bildirilmeli ve tedavi verilmelidir. Gonore olguları bölgesel
yal duyarlılık testlerini isteyin. Lökositlerin varlığı (genellikle halk sağlığı birimlerine rapor edilmelidir.
PMN'lerin) ve smearde intraselüler gram negatif diplokoklar
gonore için %99'dan daha özgündür. Yaymada gram negatif NONGONOKOKAL ÜRETRİT (ÖZGÜN
dplokok yok iken sadece parçalı lökositlerin (PMNL) görülme-
si gonore için kültür genellikle önerilmesine rağmen hastaların
%90'nından fazlasında bir negatif gonokokal kültür için belir- Nongonokokal üretrit veya özgün olmayan üretrit olgularının
leyicidir. Bu hastların nongonokokal üretrit için tedavi olması yarısından çoğu C.
Trochamatis enfeksiyonundan kaynaklanır.
gerekir. Oral veya rektal cinsel ilişki öyküsü var ise farinks ve Genital mycoplasma (Üreaplasma), HSV ve Trichomoııas nadir
rektumun kültürü gereklidir. Çünkü bu bölgelerden gram bo- nedenlerdir.
yama smearlerinde negatif sonuç gonore tanısını dışlatamaz.
Kadınlarda servikal sekresyonun gram boyma smearle- Klinik Bulgular
rindeki bulgular gonoreyi gösterebilir (PMNille intraselüler
gram negatif diplokoklar). Fakat kültür tanının doğrulanması A. Semptom ve Bulgular
için yapılması gerekir. Tüm kadınlarda rektal sekresyonların
kültürü önerilir. Çünkü bazen pozitif kültürler sadece bir böl- Çoğu erkek hastada üretral akıntı ve dizüri vardır. Semptom-
gededir. lar başlangıçta sıklıkla sinsidir. Üretral akıntı az, mukoid, suya
Faringeal sekresyonların kültürü, oral seksüel ilişki öykü- benzer ve çoğunlukla sabahları görülür. Kadınlar asemptoma-
lü hastalarda gerekir. Pürülan konjuktivitde eksuda görülür ve tik olabilir. Veya sık idrar, dizüri şikayeti olabilir. Enfeksiyon
yayma gram boyama ile değerlendirilir. Gram negatif diplokok serviksi içerebilir ve kanala uzandığır, düşük derecede ateş
üretir.
gonokokal konjuktivit tanısını doğrular. Kültür için eksudas-
yonun bir örneğini gönderin. Thayer-Martin besiyeri kültürde
B. Laboratuvar Bulguları
tanı için altın standarttır. Gonore PCR testi %97-99 sensitif ve
%99 spesifiktir. Sifilisi için bir serolojik test (örn., VDRL) tüm Üretral akıntının gram boyama ile boyanması ve mikroskopik
hastlar için order edilmesi gerekir. olarak değerlendirilmesi gerekir. Her büyük büyütme alanında
4'den fazla lökosit varlığı üretrit tanısını doğrular. Eğer mor-
Tedavi folojik olarak gonokoku içeren hiçbir mikroorganzima yok ise
Penisilinler, amoksisilin, tetrasiklinler ve florokinolonlara di- nongonokokal üretritin tansı muhtemel olabilir. Gonorenin
rençli olan N. goııorrhoeae dünya genelinde yaygın olduğun gram boyama yaymasındaki tanısal bulguları nongonokokal
dan dolayı bu ajanlar artık gonokokal enfeksiyonların ampirik üreriti dışlatmaz. Çünkü Chlamydia ve gonokoklar ile olan ikili
tedavsisi için önerilmemektedir. İntramusküler olarak 125 mg enfeksiyon özellikle heteroseksüel popülasyonda sıktır. Kültür
TRAVMA OLMAYAI\I ACİLLER
için örnek gönderilmesi gerekir. fakat bu organzimanın kültü- ğunlukla görülür. Erkeklerde glans ve peni! şaftı içerir. Kadın
re edilmesi güçtür. Kültür %80 sensitiftir. PCR testi en sensitif larda, vulva, vajina ve serviks çoğunlukla tutulan bölgelerdir.
(%93-99) ve %99-100 spesifiktir. Sifilis için serolojik testin göz Herpetik proktitli erkek veya kadın hastalar ateş, tenesmus,
önüne alınması gerekir. konstipasyon ve rektal ağrı ile başvurur.
2. Reküren liSV epizod!an- Reküren enfeksiyon sıktır bir
uyarı tarafından tetiklenebilir. (örn. Sürtünme, menstruasyon,
Tedavi
seksüel ilişki, gebelik veya stres). Reküren ataklar sıklıkla kalça
CDC tarafından ilk basamak önerilen ajan tek doz azitromisin veya bacakta lokal kaşıntı, ağrı veya rahatsızlık gibi şikayetler
veya doksisiklinin 7 günlük uygulanması veya 7 gün için 500 mg ile önceden belirti verir. Başlangıçta hızlı olarak veziküle olan
PO levofloksasini içerireğer nongonokokal üretritden şüphele bir papül gelişir. Ülsere parçalanır ve daha sonra genellikle
niliyorsa (negatif veya kültür beklenildiği sırada şüpheli gram 7-10 gün içerisinde iyileşir. Islak kaldığı sürece bu virüs yeni-
boyama bulgularında) veya tanı konulmuş (nongonokokal üret- den ortaya çıkabilir. Hastalar bu bölge tamamen kuruyana ve
rit için kültür negatif), seksüel eşlerinde tedavi alması gerekir. iyileşene kadar direkt deri-deri kontaktından kaçınması gere-
kir. HSV'nin varlığı Tzanck testi tarafından (yaklaşık sensitivi-
Sonuçlandırma te %60 ve spesifite %80) veya virüs kültürü ile doğrulanabilir.
Virüs kültürü çoğu olguda önerilmektedir.
Nongonokokal üretritli hastalar hastane dışında tedavilerini
alabilirler.
Klinik Bulgular
Semptom ve Bulgular
1. Genital HSV'nin birinci klinik dilimi- HSV'nin birinci
klinik atağı genellikle en ağırıdır. Hastalar ateş, kırgınlık, myal- Rekürens Asiklovir 200 mg PO 5 gün için günde
ji ve artralji ile başvurabilir. Aseptik menenjit olguların %10- 5 kez
20Öe meydana gelir. Özellikle kadınlarda. Birlikte olan semp- Valasiklovir r 500 mg PO bid. 3 gün için
tomlar dizüri, disparoni ve üriner retansiyondur. Eritematöz Famsiklovir 125 mg PO bid. 5 gün için
ülser formu zeminde gruplaşmış veziküller ardışık dizilir ve
sekonder olarak çoğunlukla 2-3 haftada iyileşir. Fakat bazen 6
haftaya kadar düzelmez. Lokal ağrı ve bölgesel adenopati ço-
ENFEKSİYON HASTALIKLARI ACİLLERİ
dört saatte bir ılık kompres uygulamaları gerekir. Çünkü lez- kenara sahiptir. İnguinal adenopati ile birlikte eğer var ise, ge-
yonlar virüsleri yaydığından hastalar çıplak elleri ile lezyonları nellikle sabit, sert ve hassas değildir.
manuple etmekten kaçınması gerekir ve maruziyetten sonra 2. İkincil Evre- İkincil hastalık şankr açığa çıktıktan sonra
ellerini yıkamaları gerekir (göze ve diğer bölgelere otoinoku- yaklaşık haftada gelişir. Klinik özellikler kan akımında spiro-
lasyon meydana gelebilir). Lezyonlar ile diğer herhangi bir te- ketlerin varlığını yansıtır. En sık makulerden makulopapuler
mastan (örn., seksüel) iyileşme olana kadar kaçınılması gerekir. plaklara (condylama lata) kadar değişen bir döküntü görülür.
Döküntü genellikle toraks, abdomen ve ekstrem iteler üzerinde
Sonuçlandırma dağılır. Avuç içi ayak tabanında olabilir. Kaşıntılı değildir. Be-
raberinde görülen bulgular düşük derecede ateş, yaygın lenfa-
Hastaneye yatış ciddi ağrı, sistemik semptomlar ve diğer komp- denopati, hepatit, menenjit, alopesi ve kilo kaybıdır.
likasyonlardan (üriner retansiyon, konstipasyon, aseptik me-
nenjit, dehidratasyon) dolayı birincil HSV enfeksiyonlu hasta- 3. Latent Evre- Pozitif serolojik test tek bulgudur ve bu safha
1-2 aydan başlayarak 20 yıldan daha fazlasına kadar bir sürede
lar için nadiren endikedir. Hastaneye yatış ayrıca büyük, geniş
sonlanabilir.
ve hızlı şekilde ilerleyen lezyonlu hastalar için gerekir.
Genital HSVenfeksiyonlu hastalar bu hastalığın geçişi ve seyri 4. Tersiyer Evre- Bu evre aortanın, santral sinir sisteminin,
hakkında sıklıkla korkar ve kafa karışıklığı oluşturur ve fiziksel iskelet yapılarının ve derinin destrüktif lezyonları ile karakte-
ve fizyolojik olarak sıkıntı yaratabilir. Tavsiyeler acil serviste rizedir.
verilmeli ve başlanılmalıdır. Eğer mümkünse HSV enfeksiyo-
nu tedavisinde tecrübeli olan birincil tedavi ediciler veya jine- B. laboratuvar Bulguları
kologlara yönlendirilmesi gerekir ve bu hastalık açıklanabilir,
sorulara cevap, tedavi metodları çeşitleri hakkında bilgi sağla Sifilis enfeksiyonu tanısı serolojik testler tarafından veya şank
rdan kazımanın mikroskopik halısında karanlık alanda pozitif
nabilir. Böylece hasta etkinlik, riskler ve yan etkileri ile ilişkili
sonuç veya ikincil hastalık lezyonları ile doğrulanır. Serolojik
bilgiler verilebilir. HSV enfeksiyonlu gebe hastalar için obstet-
testler için kan örneği alın (örn., VDRL veya RPR); eğer so-
rik konsültasyonu isteyin.
nuçlar pozitifse, treponemal antikor testi (örn. FTA-ABS veya
MHA-TP) istenir.
Tedavi
A. Sifilis Enfeksiyonu
Genel Bilgiler
Şankroid Haemophilus ducreyi'nin neden olduğu ülsere geni-
tal enfeksiyondur. Tropikal ve subtropikal bölgelerde sıktır ve
Amerika'da bu tanının atlanıldığına inanılmaktadır.
Klinik Bulgular
Şankroid ağrılı zeminde pürülan eksudatif ve düzensiz hızlı ül-
sere olan bir küçük püstül görünümü ile ortaya çıkar. Olguların
%50'si hassas inguinal lenfadenopati ile birliktedir.
Kesin tanı için kültür vasatında çoğalma ve karanlık alan DERİ VE YUMUŞAK DOKU ENFEKSİYONLAR!
floroskopisi ve HSV testi negatif olan bir kişi için ve genital ağ
rılı ülserasyona sahip olan herhangi bir hasta için düşünülmesi YÜZEYEl YUMUŞAK DOKU
gerekir.
tremiteyi tehdit etmekte midir? Çoğu enfeksiyon gram pozitif B. Stafilokokal haşlanmış deri sendromu
organizmalar tarafından özellikle Staphylococcus pyogenes ve
Staph. aureus tarafından oluşur. Çoğu enfeksiyon benign olma- Oral antistafılokokal
ajanlar ve uygun tedavi ile enfeksiyon
sına rağmen karmaşık faktörler; komorbid durumlar (diyabet, başlangıcında dikkatli bir araştırma gereklidir. İhtiyaç olduğu
HIV), yüksek riskli alanlar (yüz, el, perine) veya derin dokuyu kadar soğuk salin kompres ve lokal yara bakımı deskuame olan
içeren olgularda cerrahi konsültasyon olasılığını da içeren çok alanlara uygulanması gerekir. kortikosteroidlerin yararı yoktur.
daha agresif işlemlerin gerçekleştirilmesi gerekir.
C. Erizipel
Klinik Bulgular
Komplike olmayan erizipel hastalarının ilk basamak tedavisi
penisilindir. Lenfödem varlığında veya kronik venöz yetmezlik
A. Semptomlar ve Bulgular de birinci kuşak sefalosporinler, klindamisin veya makrolidler
1. İmpetigo- İmpetigo en sık olarak çocuklarda görülen yü- kullanılabilir.
şeklidir.Tekrarlayan fronkulozis, aile üyeleri veya spor takın me gösterdiğinden, streptokokal toksik şok sendromu (STSS)
larıgibi yakın temasla geçiş CA-MRSA'yı gösterir. CA-MRSA için kriteri karşılayan masif GABHS hastalarının %10'u ile
pnömonisi nadir olmasına rağmen influenzayı takiben meyda- hastalar taşikardi, hipertermi ve hipotansiyon ile septik ola-
na gelebilir. bilir. Anahtar erken bulgu deri lezyonunun görünür alanı ile
orantılı olmayan taşikardi ve ateş ve lezyon boyunca uzanan
Tedavi alanda hassasiyettir.
Herhangi bir absenin cerrahi drenajı gerekebilir. Taburcu edi- B. Laboratuvar Bulguları
len hastaların tedavisi için bu uygundur. TMP-SMZ, doksisik-
lin, minosiklin ve klindamisin uygun olan ajanlardır. Bununla Yaygın laboratuar anomalileri lökositoz, hiponatremi, azotemi,
birlikte tedavi yetersizliği klindamisin direncinden kaynakla- ve hipokalsemidir. Radyografik görüntüleme düz grafılerde
nabilir. Eğer phemolitik streptokok ile enfeksiyon ihtimali göz subkutan amfizemin varlığını doğrulayabilir. Fakat bu bul-
önüne alınırsa sefaleksin ilave edilebilir. Hastaneye kabul edi- gular %50'de yoktur ve bir negatif sonuç tanıyı dışlatmaz. BT
len hastalar vankomisin veya linezolid ile tedavi edilebilir. görüntülemede fasiyal yüzlerin belirginleşmesi ve asimetrik
kalınlaşma görülebilir ve şüphelenilen perineal NSTis için çok
kullanılır. İğne aspirasyondan gram boyama şüpheli olgularda
kullanılabilir.
Derin yumuşak doku enfeksiyonları fasiyal yapraklar ve kas-
lara yayılma ihtimali ile subkutan dokuların tutulumu ile ka- Tedavi
rakterizedir. Çok sık değildir ve tanı koymak sıklıkla güçtür.
Çeşitli sınıflama sistemleri enfeksiyonun anatomik özellikleri Sıvı ile agresif resusitasyon ve geniş spektrumlu antibiyotik
veya mikrobiyolojik çeşitliliği tarif etmede yardımcı olması için NSTis'den şüphelenildiği zaman erkenden başlanılması gerekir.
kullanılır. Bu sistemlerin acil servislerde kullanımı sınırlıdır. Penisilin, klindamisin veya metranidazol ile üçlü kapsam ve ami-
Bunun yerine nekrotizan yumuşak doku enfeksiyonlu (NSTis) noglikozid kültür sonuçları beklenilene kadar uygundur. Hemen
tüm hastalara aynı yaklaşım zamanında tedaviyi sağlar ve yan- cerrahi debridman zorunluluktur ve uygun cerrahi konsültasyon
lış tanıyı en aza indirebilir. mümkün olduğu kadar en kısa sürede yapılması gerekir.
NSTis minör travma, böcek ısırığı, veya cerrahi insizyon vası NSTis'lı tüm hastalar cerrahi debridman ve eksplorasyon için
tası ile patojenik organizmaların girişi ile genellikle ilişkilidir. yatırılmalıdır. Yoğun bakım şartlarında hastaneye yatırılarak
İntravenöz ilaç kullanıcılarının "skin poppingi" önemli bir risk izlenir.
faktörüdür. Spontan enfeksiyonlar büyük ihtimalle perinede
meydana gelir (Fournier gangreni). Çoğu enfeksiyon polimik-
robiyaldir ve GABHS sıklıkla vardır. Nadir olarak tek orga-
nizma izole edilir. İlk 24 saatte postoperatif hızlı progresyon
gösteren cerrahi enfeksiyonlar sık olarak Clostridium türleri
de barındırır. Diyabet, renal yetmezlik ve alkolizm gibi kronik
hastalıklar sıklıkla vardır. Bununla birlikte sağlıklı bireylerde
de %30 oranına kadar meydana gelebilir.
Klinik Bulgular
A. Semptomlar ve Bulgular
NSTis'de perine ve ekstremiteler en sık tutulmasına rağmen
vücudun herhangi bir yerinde ortaya çıkabilir. Erken fizik bul-
gular minimal olabilir ve selülit veya eritemli küçük bir ülser,
deri üzerinde ısı artışı ve ödem deride anestezi ve bakı bulgu-
ları ile orantılı olmayan ağrıyı içerir. Daha sonraki bulgular
hemorajik biile ilerleyen derinin bronz renk değişikliği ile ger-
gin ödemi ve seropürülan ("bulaşık suyu"), kötü kokulu ek-
sudayı içerir. Krepitasyon klostridiyal enfeksiyonlar ile sıktır.
Fakat GABHS enfeksiyonlarında yok olabilir. Hastalık ilerle-
ENFEKSİYON HASTALIKLARI ACİLLERİ
Sonuçlandırma
Klinik Bulguları
A. Semptom ve Belirtiler
İnvaziv meningokokal hastalık şu anda veya önceden üst solu-
num yolu enfeksiyonu ile sıklıkla ilişkilidir ve infantlarda sıktır.
İkinci pik lS'li yaşlarda görülür. Menejit ve sepsis en sık gö-
rülmekle birlikte meningokoksemi menenjit, sepsis, pnömoni,
epiglotit, konjuktivit, perikardit ve artrit şeklinde başvurabilir
ve hızlı progresyon tipiktir. İnvaziv hastalık için kalabalık, siga-
ra içiciliği kompleman eksiklikleri risk faktörleridir. Mukozal
peteşi ilk olarak ortaya çıkabilir bunu takiben deri peteşileri
mikrovasküler trombozisin ilerleyerek birlikte ortaya çıkabilir. Genel Bilgiler
Bununla birlikte meningokoksemili çocukların %20'de peteşi
Kayalık dağlar benekli ateşi (RMSF) Rickettsia rickettsii'nin et-
olmayabilir. Meningokokal sepsiste periferal dolaşım yetmez-
liği sıktır ve ciddi olgularda CVP'de yükselme ile ventriküler
ken olduğu kenelerle bulaşan bir akut ateşli hastalıktır. Amerika
Birleşik Devletlerinde çoğu yerlerde rapor edilmesine rağmen
disfonksiyon görülebilir. Waterhouse-Friderichsen sendromu
kortikosteroid eksikliği ile sonuçlanan adrenal hemorajiden güney Atlantik ve güney merkez eyaletlerde ve Oklohoma'da
oluşur. Dolaşım kollapsına neden olur. en sıktır. Çoğu olgular kenelerin en aktif oldukları zaman sı
cak aylarda meydana gelir. Olguların %80'ninde bir kene ısırığı
B. Laboratuvar Bulgulan hikayesi vardır.
Rutin laboratuar çalışmalarının, kan kültürü ve eğer septik şok Klinik Bulgular
veya koagulopati lomber ponksiyona engel değilse BOS çalış
malarının gerçekleştirilmesi gerekir. DİK için (PT, INR, PTT, A. Semptom ve Belirtiler
fibrinojen ve fibrin degradasyon ürünleri) değerlendirmenin
Yakın zamanda kene ısırığı ile birlikte ateş, baş ağrısı ve dö-
gerçekleştirilmesi gerekir. BOS antijen tespiti mikroskopi ve
kültürden daha sensitif değildir. PCR tanının altın standardıdır küntüden oluşan klasik triad RMSF gelişen çoğu hastada yok-
ve materyalin toplanma zamanı ile aynı anda olan meningo- tur. Ve %30-40 kene ısırığı öyküsü olmayacaktır. Aslında tüm
koksemide gerekmez. Antibiyotikler uygulanmadan önce kül- erişkinler ve ileri yaştaki çocuklar baş ağrısına, başlangıçta mi-
tür için materyal alınması tercih edilir. Antibiyotik uygulaması yalj i ve halsizliğe sahip olacaktır. Çocuklarda sıklıkla bulantı,
gereksiz olarak geciktirilmemelidir. kusma ve abdominal ağrıyı içeren gastrointestinal şikayetlere
sahip olacaktır. RMSF'nin döküntüleri klasik olarak ayak bile-
Tedavi ği ve el bileğinde makulopapuler ekzantem olarak başlar daha
sonra vücuda yayılır ve peteşiyal döküntüye dönüşür. Nörop-
Seftriakson veya sefotaksim ile ampirik tedavi tanı ciddi ola- sikiyatrik semptomlar daha şiddetli seyir ve kötü prognozun
rak düşünüldüğünde mümkün olan en kısa sürede ciddi sep- göstergesidir.
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
Genel Bilgiler
İnfektif endokardit kalbin endotelyal yüzeyin en sık kalp ka-
paklarının enfeksiyonunu ifade eder. Bu hastalık akut veya su-
bakut olabilir. Önceden hasarlanan kalp kapakları ve normal
kapakları veya prostetik kapakları etkileyebilir. Genellikle bak-
teriler tarafından oluşur fakat akut endokarditli intravenöz ilaç
kullanıcılarında funguslarda en sık patojenlerdendir. Bakteri-
yel embolinin kaynağı veya deride immun komplekslerin bi-
rikimi karakteristik deri lezyonlarıdır. Dolaşım kollapsına yol
açan progressif kalp hasarından önce doğru tanı için doktoru
uyarabilir. En sık patojen organizmalar Strep viridans, Strepto-
coccus bovis ve gram negatiflerin HACEK grubudur (Haemop-
hilus, Actinobacillus, Cardiobacterium, Eikenella ve Kingella).
Staph aureus özellikle virulandır ve enfeksiyon yüksek morta-
lite ile ilişkilidir. S. epidermis ve koagulaz negatif stafilokoklar
ENFEKSİYON HASTALIKLARI ACİLLERİ
Tedavi
Akut hastalığı olmayan hastalarda ve kardiyak yetmezlik veya
major emboli bulgu ve semptomları olmayanlarda antibiyotik
tedavisi kan kültürü sonuçları çıkana kadar geciktirilebilir. Di-
ğer tüm hastalarda ampirik antibiyoik tedavisi kültür için kan,
idrar, balgam ve deri lezyonlarından aspirat örnekleri alındık
tan sonra başlanması gerekir.
ve ayak bileği genellikle etkilenir. Akut septik artrit, bir veya törüne direkt olarak bağlanan antijene izin veren bir süperan-
daha fazla eklemi etkileyen, disemine gonokoksemiyi takip tijen olarak fonksiyon görür. Bu masif sitokin üretimine yol
edebilir veya yok olduğunda da ortaya çıkabilir. açan total T-hücre populasyonunun %5-30'nun aktivasyonu ile
sonuçlanır. STSS'de mortalite oranı toksik şok sendromundan
5 kat daha fazladır.
B. laboratuvar Bulguları
cevap alınması temelindedir. lanan kadınlarda sıklıkla meydana gelir. Postoperatif enfek-
siyon ile ilişkili menstruel olmayan olgularda yarada lokalize
Tedavi nefeksiyon bulguları olmayabilir.
B. laboratuvar Bulguları
siyon, renal disfonksiyon, ve solunum yetmezliği bulgusu ile likler, kas iskelet ağrısı ve nöropati gibi Lyme borreliosisinin
çoklu sistemik özelliği ile ilişkili semptomlar sıklıkla açığa çı
saatler içerisinde görülür. Çoğu hasta selülit gibi, nekrotizan
kar. Güçsüzlük ve letarji belirgindir ve deri lezyonları ortadan
fasit gibi yumuşak doku enfeksiyonu ile başvurur. Daha derin kaybolduktan sonra aylar boyunca kalıcı olabilir.
enfeksiyonlar osteomyelit, mycmetrit, peritonit, supuratif fle- Kalıcı hastalık (evre3) aylar yıllar boyunca durabilir. Ve
bit veya endoftalmit ile başvurabilir. Mortalite oranı yaklaşık genellikle kas iskelet sistemini (kronik artrit), nörolojik sistem
%30'dur. (santral ve periferal) ve deriyi (akrodermatitis kronika atrofi-
kans) tutar. Evre 3 hastalık tedaviye çok yavaş olarak cevap ve-
Laboratuvar Bulguları rir. Ve bu evrede tedavi evre 1 ve 2 ile karşılaştırıldığında daha
yüksek yetmezlik oranlarına sahiptir.
Laboratuvar bulguları çeşitli organ sistemlerinin disfonksiyo- B. laboratuvar Bulguları
nunu yansıtır. Lökositoz ve trombositopeni olabilir. Hematok-
Laboratuvar testleri günümüzde güncel veya standardize değil
rit başlangıçta normaldir. Fakat 48-72 saat içerisinde düşebilir. dir. Tanı patognomonik döküntünün tanınmasına bağlıdır. İn
Serum kreatinin ve kreatinin kinaz düzeyleri yükselir. Fakat direkt immünfloresan veya ELİSA'nın biri tarafından serodiag-
kalsiyum ve albumin düzeyleri düşüktür. Mikroskopik hema- noz erken enfeksiyonda negatif olabilir. Nonspesifik laboratuar
türi sıklıkla vardır. Antibiyotik tedavisi verilmeyen tüm hasta- anormallikleri yükselıniş eritrosit sedimentasyon hızı, hafif
larda grup A streptokoklar kan, vücut sıvıları veya dokulardan anemi, SGOT (AST), SGPT (ALT)'de ve laktat dehidrogenaz
kültüre edilir. enzim düzeylerinde geçici yükselmeleri içerir.
Tedavi ve Sonuçlandırma
Tedavi ve Sonuçlandırma
Erken Lyme borreliosis'i için seçilen tedavi en az 10 gün, eğer
Yoğun sıvı replasmanı santral venöz ve kapiller kama başınç semptomlar kalıcı veya tekrarlıyorsa 20 veya 30 gün için tetra-
monitörizasyonu ve zamanında cerrahi debridman önemlidir. siklindir. On iki yaş altındaki çocuklar için amoksisilin veya
İntravenöz penisilin ile veya bir sefalosporinle antibiyotik te- penisilin V verilir. Penisilin alerjisi olan pediyatrik hastalarda
davisi başlayın. Hastaları yoğun bakım ünitesine kabul edin. 15-30 gün için eritromisin verin. Daha ciddi hastalıkta (örn.
Lyme karditi veya ınenenjiti)l4-21 gün intravenöz penisilin
veya seftriakson kullanın.
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
Nörolojlk Toxoplazma gondii, kriptokokal veya tuberküloz CT görüntüleme, MRI, lomber ponksiyon (BT
Nöbet; lokal nôrolojik delisi!; ensefalopati, menenjiti, serebral lenfoma. ensefalit (HIV, herpes sonrası), beyin biyopsisi
hidrosefali. virüs)
Gas!rointestinal Cryptosporidium türleri, Shigella türleri. Salma· Gaytanın kültürü ve parazit için mikroskopik
Diyare, dehidratasyon. nella türleri, Campylobacter jejuni, Entamoeba değerlendirme
histolytica
D. Sistemik
Akut HIV enfeksiyonu hastaların % 50-90'da akut grip benzeri
hastalığa neden olur. Hastalar ateş, kilo kaybı, adenopati veya
güçsüzlük ile başvurabilir. MAV AIDS hastalarının %50'nde
Nelfınavir Diyare, bulantı
yaygın hastalık nedenidir (ateş, kilo kaybı, diyare). Ateş en sık
semptomdur. Ve organ spesifik ipuçlarının yokluğunda dik-
katli bir şekilde değerlendirmeye ihtiyaç vardır. Bu HIV enfek- Ritonavir Bulantı, baş ağrısı, diyare, yükselmiş KCFT
siyonunun kendisinden veya diğer enfeksiyon nedenlerinden
kaynaklanabilir. PCP'li hastalar solunum semptomları yoklu-
ğunda ateş ile başvurabilir. Cryptococcal menenjit baş ağrısı ol-
madan ateş ile başlayabilir. Bir de Mycobacterium tuberculosis,
MAV, endokardit (özellikle hasta eğer IV ilaç kullanıcısı ise) ve
neoplazma ile ilgili ateş (lenfoma) göz önüne alınmalıdır. Zidovudin Baş ağrısı, nötropeni, bulantı, myalji
KCFT, Karaciğer fonksiyon testleri.
E. Oftalmolojik
En sıkgörülen okuler bulgu retina! mikrovaskulopatidir (atıl
mış pamuk noktalan). CMV retiniti sıktır. Ve bu hastalar görme
Laboratuvar Verileri
kaybı, körlük, fotofobi, skotom ile başvurur. Muayene de CMV
Pulmoner yakınmaları araştırmaya yardım etmek için arteriyel
retiniti hemoraji ile kabarık beyaz perivasküler lezyonlar şek akan gazını değerlendirin (Pa0 2 <60 veya oksijen saturasyonu
linde açığa çıkar. HSV oftalmikus can sıkıcı bir komplikasyon- <90 pnömonitisin göstergesidir). Aktivite ile oksijen saturasyo-
dur. Hastalar konjuktivit, episklerit, iritis ve keratit ile başvurur. nunda %3'den fazla bir düşme PCP için %80 sensitiftir. Göğüs X
ray görüntüsü pulmoner şikayetlerin temelinde ayırıcı tanının
F. Renal daraltılmasında kullanılabilir. Fakat bu bulgular sıklıkla özgün
değildir. PCP olduğu gösterilen hastaların %15-20'de göğüs X
HIV pozitif hastalar sadece volüm eksikliğine bağlı prerenal
ray'i negatif olarak okunur. Muhtemel enfeksiyonlar ile ilişkili
azotemi göstermez birde ilaçların nefrotoksisitesi, HIV nefro-
fokal şikayetler için veya sistemik rahatsızlıkları değerlendirme
pati (foka! segmental glomeruloskleroz) ve HIV nefeksiyonu ihtiyacından dolayı kan ve idrar kültürü (fungal ve mikobak-
ve AIDS'de sık olan renal tubuler asidoz (hiperkloremik 11011 teriyel çalışmaları akılda tutun) gönderin. Balgam kültürü ve
anyon gap metabolik asidoz) sonucu olabilir. gram boyama pulmoner şikayetler için özellikle yapılmalıdır.
Tam kan sayımı HIV enfeksiyonunun enfeksiyöz ve he-
G. Deri matolojik komplikasyonları için genel bir değerlendirme in-
deksi olarak yardımcıdır. CD4 sayımının yokluğunda tam len-
Hastalarda deri ile ilgili semptomlarda çok sayıda ortaya çıka
fosit sayımı yardımcı olabilir. Toplam lenfosit sayısı lOOO'den
bilir. Enfeksiyonlar kserozis, veya HIV enfeksiyonu ile ilişkili
daha az olduğunda CD 4 sayısı muhtemelen 200'den azdır. CMV
pruritis gibi sıktır (örn. Staphylococcus, pseudomonas, HSV,
ve MAV CD 4 sayısı SO'den az olmadıkça meydana çıkınaz.
herpes zoster, sifilis, intertriginoz kandida).
BOS'un tipk çalışmaları; açılma-kapanma basınçları, hücre
sayımı, glukoz, protein, gram boyama, ve kültür seçilmiş olgu-
H. ilaç Reaksiyonları larda diğer çalışmalar: İndia boyası, viral kültür, fungal kültür,
Antiviral ilaçların komplikasyonları sıktır ve tablo 42-19'da toksoplazma ve kriptokokal antijenler ve koksidioidomikozis
özetlenmektedir. için boyama) yapılması gerekir.
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
Klinik Bulgular
İnkubasyon süresi 1-7 gün arasındadır. Ve influenzalı bireyler
semptomlar ortaya çıkmadan 1 gün önce bulaşıcıdır. Ateş, ök-
sürük, boğaz ağrısı, burun akıntısı, myalji ve baş ağrısı semp-
tomları influenza da sıktır. Hastaların %15'den fazlasında ateş
yoktur. CDC influenza benzeri hastalıklı (ILI) bir insanı sade-
ce aşağıdaki semptomlara sahip olanlar olarak tanımlar; ateş
:::::100° F ilave öksürük ve/veya boğaz ağrısı. Alt solunum yolu
semptomlarıyla da başvurulabilir. Önemli olarak gebe kadınlar
gebe olmayanlara göre solunum sıkıntısı ile daha çok başvu
rurlar. Bu semptomlar epidemiyolojik bağlantıda yalnız olarak
veya testlerle birleştirilerek influenza olgusu tanımlanır. Test
etme çok sayıda olan yollardan biri ile ve spesifik suşlar veya
henüz tam olarak tanımlanan influenza A ile yapılabilir.
laboratuvar Sonuçlan
CDC influenza virüsünün dolaştığı bölgede yaşayanlarda ge-
lişeninfluenzadan dolayı hastalananların çoğuna tanısal inf-
luenza testinin gerekmediğini önermektedir. İnfluenza tanısal
ENFEKSİYON HASTALIKLARI ACİLLERİ
testi, şüpheli influenza ile hastaneye kabul edilen hastalarda, Uzun dönem aspirin tedavisi alan 19 yaşından daha genç
influenza tanısı için klinik bakım konusunda karar için yar- insanlar
dımı olacak hastalarda, enfeksiyon kontrolünde veya yakın
temasın yönetiminde ve influenza şüpheli akut hastalıkla ölen Maruziyet sonrası antiviral proflaksi influenzadan komp-
hastalarda yapılır. likasyon riski yüksek olan (örn. Gebeler) için endikedir. Ve
şüpheli, doğrulanmış veya muhtemel bir olgu ile yakın temas
Tedavi ve Sonuçlandırma sırasında yeterli koruyucu ekipman kullanmayan sağlık çalı
şanları için göz önüne alınması gerekir. Kemoproflaksi 10 gün-
İnfluenzayı tedavi kararında (bakınız tablo 42-20) başvuru dür.
zamanının temel alınması gerekir. fakat hastalığın şiddeti için Hastaneye kabul risk faktörleri var ise göz önüne alınması
risk faktörleride önemlidir. İnkübasyon periyodu değişken ol- gerekir. Çoğu dikkatli planlama ve takip ile taburcu edilebilir.
duğundan influenza benzeri hastalığın genel kapsamı ve anti-
viral tedavilerin güvenliği toplumda influenza olduğu zaman Bölüm ve Toplum Hazırlığı ve
tedavide göz önüne alınması gerekir. test sonucuna bakılmak
sızın en kısa sürede başlanması gerekir. Şiddetli hastalık için
Sorumluluk
risk faktörleri olmadığında eğer iyileşebileceği düşünülüyorsa
Bir pandeminin veya epideminin varlığı hasta birey ve acil
tedaviden hariç tutulabilir. Aşağıdaki risk faktörleri şiddetli
doktorları arasında ilave değişiklikler yaratır. Bölüm, hastane
hastalık için daha büyük tehlike sahip olan bireyleri vermek-
öncesi sistem, ve tüm toplum acil bakımı optimize yönetebil-
tedir:
melidir. Ortasında iken ve bir pandemi için her ikisinin planla-
masında dört görev dikkate alınması gerekir. Bunlar elde bulu-
2 yaşından küçük çocukalr nan yatak durumu, potansiyel personel yokluğu ile baş etmede
65 yaşın üzerindeki yetişkinler strateji geliştirme, potansiyel kritik ekipman ve farmakolojik
Gebeliği nasıl olursa olsun sonlanan postpartum 2 haftaya yetersizlik ile baş etmede strateji geliştirme ve son olarak sağlık
kadar gebe kadın çalışanları ve halk için bilgilendirme, eğitim ve iletişim strateji-
Astım leri görevini yapmaktır.
Nörolojik ve nörogelişimsel durumlar
Kronik akciğer hastalığı
Kalp hastalığı
Kan hastalığı
Endokrin hastalıklar
Böbrek hastalıkları
Karaciğer hastalıkları
Metabolik hastalıklar
İmmun sistem hastalıkları veya steroidler
Martin R. Huecker, MD
Daniel F. Danzi, MD
Çeviri:
Dr. Cemil Kavalcı
Genel Bilgiler
Diyabetik ketoasidoz (DKA) diyabetin yaşamı tehdit eden
komplikasyonlarından en sık görülenidir. Tip I diyabette daha
Karbonhidrat metabolizmasının çoğu bozukluğu diyabet
sık görülür ama tip 2 diyabette de oluşabilir. Tip I diyabeti
(DM) ile ilişkilidir ve geniş bir acil durum kategorisini tem-
olan hastalarda mutlak insülin eksikliği mevcuttur. Pankreas-
sil eder. Toksin alımı, ilaçlar, çoklu-sistem travma, kafa yara-
ta insülin üretimi düştüğünde, glikoz kullanımında ortaya çı
lanması, kalp-damar hastalıkları, serebrovasküler hastalık ve
kan azalma rölatif bir açlık durumu oluşturur. Açlık sırasında
enfeksiyon bu durumları taklit edebilir veya şiddetlendirebilir.
kan glikoz düzeylerini hücresel fonksiyon için yeterli düzeyde
Klinik görünüm oldukça değişken olabilir. Hastalar önemli
tutmaya yardımcı olan karşıt düzenleyici hormonlar (korti-
mental durum değişiklikleri ile başvurabilir veya metabolik
zol, glukagon, katekolamin ve büyüme hormonu) uyarılır. Bu
dekompanzasyonun kıyısında iken bile normal görünebilir.
hormonlar glikoneojenez ve glikojenolizi, glikoz düzeylerinin
artmasını ve adipoz dokuyu serbest yağ asitlerine dönüştüren
lipolizi uyarırlar. Glikozun hücre tarafından alımına izin veren
insülin olmaksızın bu mekanizmalar glikoz üretmeye devam
ederler. Böbrek oldukça ozmotik olan glikozu süzerken, şid
detli dehidratasyon ve elektrolit kayıpları ortaya çıkar. Bunun
ötesinde, serbest yağ asitleri insülin olmaksızın sitrik asit dön-
güsüne giremez ve ketonlara oksitlenirler. Bunlar metabolik
asi doz, elektrolitlerde daha fazla bozulma ve ekzokrin pankreas
disfonksiyonu oluşturacak şekilde birikir.
METABOLİK VE ENDOKRİN ACİLLER
rinin değerlendirilmesi şarttır. Enfeksiyon veya hastalık has- iskelet, kalp ve solunum kaslarında depresyona neden olabilir.
taların düşük doz kullanımının nedeni olabilir. DKA kaynaklı Bu şartlarda fosfat replasmanı yapılmalıdır. Bu ise potasyum
replasmanının üçte biri potasyum fosfat kullanılarak gerçek-
yatışların %25'e varan kısmı yeni başlayan diyabet ile sonuç-
leştirilebilir.
lanır. Alkolik ketoasidoz (AKA), açlık, laktik asidoz, böbrek
yetmezliği veya salisilat, metanol, etilen glikol veya paraldehit
5. Diğer önemli laboratuvar bulguları
alımı DKA ayırıcı tanısında dikkate alınmalıdır.
A. ANYON AÇIGI-Anyon açığı asidozun şiddetinin değerlen
dirilmesinde ve tedavinin izlenmesine faydalıdır. Anyon açığı
B. Semptom ve Belirtiler aşağıdaki formülden elde edilir:
Tipik bulguları genel güçsüzlük ve halsizlik, ortostaz, karın ağ AnyonAçığı=[Na]- ([CL] + [HC03])
rısı ve Kusmaul solunumundan (asidozu kompanze etmeye ça- Normal değerleri 8-16 arasındadır.
lışan hızlı, derin solunum) oluşur. Poliüri, polidipsi ve polifaji
B. SERUM OZMOLARİTESİ-340 müsm/kilogramın üstündeki
gibi semptomların yanı sıra klasik olarak meyve veya aseton
benzeri koku tarif edilmektedir; hastaların %25'e varan kıs serum ozmolarite değerleri genellikle bilinç değişiklikleri ile
sonuçlanır. Bu değerin altındsa letarji veya koma için başka
mında bulantı ve kusma vardır. Hemorajik gastrite bağlı olarak
kahve telvesi görünümünde kusma olabilir. Bilinç değişiklikleri nedenler araştırılmalıdır. Bu değer aynı zamanda hiperozmo-
hafifkonfüzyondan komaya dek değişebilir. DKA kendi başına lar hiperglisemik durumların ve etanol, etilen glikol veya diğer
ateşe neden olmaz.
alkollerin alındığı durumların tanısında kullanılabilir. Etkin
serum ozmolaritesi aşağıdaki formül ile hesaplanabilir:
C. Laboratuvar Bulgulan Serum Ozmolaritesi= 2[Na] + (Glikoz/18)
D. KAN ÜRE AZOTU VE KREATİNİN-Bu değerler şiddetli de- komaya dek), muköz membranlarda kuruluk, deri turgorunda
hidratasyon, akut tübüler nekroz veya böbrek yetmezlik nede- azalma ve gecikmiş kapiller dolumu kapsar. Ortalama sıvı açığı
ni ile yükselmiş olabilir. Bu şartlarda, potasyum replasmanına 9 litre olduğu için taşikardi ve ortostatik hipotansiyon sıktır.
başlamadan önce idrar çıkışını sağlayın. Karın ağrısı HHS için tipik bir bulgu değildir (DKA un
E. AMİLAZ!LİPAz-DKA da her iki enzimin düzeyi de pankreas aksine); varlığı hızlandıran bir neden için agresif bir araştırma
patolojisi olmaksızın yükselebilir. yapılmasını gerektirir. Akut kolesistit ve apandisit sinsi olabilir
ve yaşlılarda atipik bir tablo ile kendini gösterebilir.
Tedavi
Bakınız aşağı
C. laboratuvar Bulguları
rek yetmezliği kristalloid resüstasyonunu komplike eder. Yeter- yum infüzyonunu durdurun ve 1 saat içinde serum potas-
li idrar çıkışı ve pulmoner ödem veya kalp yetmezliği bulguları yum değerini yeniden kontrol edin. Eğer düzeyler anlamlı
için hastayı sık aralıklarla yeniden değerlendirin. Eğer kardi- şekilde yüksek kalmaya devam ederse (6 mEq/1) veya EKG
yojenik şok mevcutsa, çok iyi seçilmiş olgularda sıvı tedavisini değişiklikleri kaydedilirse, standart hiperkalemi tedavisi-
kolaylaştırmak için invazifhemodinanıik endike olabilir. nin yanı sıra 8-12 ünite regüler insülin verilebilir.
Saatlik ölçülen glikoz ölçümleri ile birlikte potasyum, bikarbo-
Diüreze bağlı olarak magnezyum sıklıkla eksiktir ve kus-
nat ve sodyum dahil serum elektrolitleri her saat ölçülmelidir.
mayı kötüleştirebilir.
Artan serebral ödem riski nedeni ile hesaplanan serum ozmo-
laritesi 3 ınOsm/kg/saatten fazla düşürülmemelidir.
ilk laboratuvar değerlerin belirlenirken ilk bir saatlik süre-
D. İnsülin Tedavisi
de genellikle 1-1,5 litre %0,9 normal serum verilir. Takiben
İlk tedavi olarak intravenöz regüler insülin kullamlınaktadır.
infüzyon 500 ml/saate ve hidrasyon durumu düzeldikçe sı
rası ile 250-500 ml/saat ve 150-300 ml/saate düşürülebilir.
Hacim kaybı olan hastalarda subkoutanöz insillin düzensiz
Sıvı açığının yarısını ilk 8 saat içinde ve kalan yarısını da
emilebilir. Saatte O, 1 ünite/kg regüler insülinin sürekli infüz-
takip eden 24 saat içinde kapatın. yonu seçilecek tedavidir. Geçmişte, serum potasyumu ölçül-
Eğer serum sodyumu yüksek normal veya yüksek ise, şiddet
dükten sonra 0,1-0,15 ünite/kg regüler insülin bolusu dü-
şünülmekteydi (çocuklarda önerilmez). Serebral ödem riski
li hipernatremiden kaçınmak için ilk sıvı bolusunu takiben
%0,45 serum önerilir. Eğer serum sodyumu düşük ve düşük nedeniyle erişkilerde insülin boluslarından kaçınılmalıdır; sü-
normal ise %0,9 serum devam ettirilmelidir. rekli insülin infüzyonu en uygunudur. Eğer glikoz en az 50-70
mg/dl/saat düşmezse, belirtilen bu düşüş hızı yakalanana dek
Bir kez serum glikozu 250 mg/dl değerine ulaştığında, se- insülin dozu iki katına çıkarılmalıdır. Eğer serum glikozunda-
çilecek sıvı %0,45 içinde %5 dekstroz olup 250 ml/saat hı ki düşüş 100 mg/dl değerinden fazla ise insülin infüzyonunu
zında verilmelidir; alternatif olarak eğer düzeltilmiş serum
%25-75 azaltın, çünkü bu hızda düşüş serum ozmolaritesinde
değeri düşük kalmışsa, normal serum içinde %5 dekstroz
hızlı değişmelere yol açar.
kullanın.
Eğer potasyum düzeyi 3,3 mEq/litrenin altında ise, potas-
Ozmotik diüreze bağlı olarak glikoz seviyeleri yüksek yum seviyesi artana dek insülin tedavisi ertelenmelidir.
kalmaya devam ederken, idrar çıkışının klinik değerine güve-
nilemez. Glikoz değerleri normale ulaşınca, tedaviye rehberlik E. Sodyum Bikarbonat Tedavisi
etmesi için idrar çıkışı kullanılabilir; 30-50 cc/saat yeterli kabul
edilir. Arteryel pH değerinin 6,9'un altında olması gibi şiddetli asidoz
Asidozun çok hızlı düzeltildiği, glikozun çok hızlı düzeltildiği bulunan stabil olmayan hastaların dışında sodyum bikarbonat
ve aşırı agresif sıvı resüstasyonu uygulanan olgularda serebral tedavisi genellikle endike değildir. HHS hastalarında bikarbo-
ödem meydana gelebilir. nat tedavisi nadiren endikedir. Agresif bikarbonat kullanımı
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
(özellikle çocuklarda) ile serebral ödem görülme sıklığı artar. Klinik Bulgular
Kontrollü çalışmalarda şiddetli asidoz için bikarbonat kullanı
mının sonuçlar üzerinde kanıtlanmış bir etkisi yoktur. Bunun- A. Öykü
la birlikte, şiddetli asidozun katastrofik potansiyeli nedeni ile
bu hastalarda bikarbonat tevdisi düşünülebilir. NaHC03 (50 45 üzeri yaş, fiziksel aktivite yokluğu ve aile öyküsü insülin di-
mmol) 200 ml içinde steril su içinde seyreltilir ve 200 mi/saat renci için risk faktörleridir. Kişisel öyküde gestasyonel diyabet,
infüze edilir. venöz pH 7'nin üzerine çıkana dek 2 saatte bir bozulmuş glikoz toleransı, hipertansiyon, dislipidemi, damar
tekrar edilebilir. hastalığı veya polikistik over sendromu varlığı da riski artırır.
Tedavi
Eğer diyabete daha önce tanı konmamışsa veya insülin eksik-
liği (Tip 1) dışlanamıyorsa, hasta yatırılmalıdır. İnsülin direnci
Metabolik dekompanzasyon (DKA veya HHS) olmaksızın hi- (Tip 2) çok daha sıktır. Eğer dekompanzasyon bulgusu olmak-
perglisemi acil serviste sık görülen bir bulgudur. Bilinen veya sızın hiperglisemi hafifse (250-350 mg/dl) ve birinci basamak
tanı konmamış diyabeti olan hastalar hiperglisemiye bağlı sağlık hizmetine ulaşım mümkünse, özgün bir tedavi gerek-
semptomlar, tedavi edilmemiş diyabetin komplikasyonları mez. Yeni tanı konan hastalara diyet danışmanlığı sağlanmalı
veya kan glikoz seviyelerinin tesadüfi olarak yüksek olduğu çe- ve takibin önemi anlatılmalıdır. Eğer serum glikoz değeri 300
şitli ilişkisiz durumlar ile başvurabilir. mg/dl değerinin üzerinde ise tedavi aşağıdaki gibidir:
METABOLİK VE ENDOKRİN ACİLLER
A. Sıvılar
8. İnsülin
Genellikle O, 1-0,15 ünite/kg regüler insülin, insülin lispro (Hu-
malog) veya insülin aspart (Novolog) subkutanöz veya intra-
venöz yolla verilebilir. Eğer glikoz ilk bir saatte 50-75 mg/dl
düşmezse insülin bolusu tekrarlanabilir
Enjeksiyon yerlerindeki değişken emilim veya garip davranışlar, letarji veya koma, görmede bulanık
Karşıt düzenleyici hormon aksında bozulma laşma, diplopi veya halüsinasyonlar gibi görme ile ilişkili bo-
zuklukları, nöbetleri veya nöbet benzeri aktiviteleri veya Todd
Özelikle böbrek yetmezliği durumunda, sülfanilürelerce
üretilen insülin aşırı serbestleşmesi. paralizisine benzeyen ve glikoz verilmesi ile düzelen foka! nö-
rolojik bozuklar ile sonuçlanabilir.
Özellikle insülin veya oral ajanların dozlarında artış veya
insülin direncini azaltan ve endojen veya ekzojen insülinin
teröpatik etkinliğini artırabilen tiazolidlinedionlar (glita- C. laboratuvar Bulguları
zonlar olarak da bilinirler) gibi yeni oral ajanların eklen-
mesi gibi teröpatik rejim değişiklikleri Kapillerlerden veya parmaktan glikoz ölçümü kan glikoz se-
Kasıtlı hipoglisemi hasta tarafından alınan veya hastaya
viyelerini belirleyen hızlı bir taramadır. Glikometre 40 mg/dl
verilen insülin veya sülfanilüre gibi anti-hiperglisemik değerinin altındaki okumalarda güvenilirliğini yitirir. Labora-
ajanlardan kaynaklanabilir. C-peptid pankreastan insülin tuvar tetkikleri için örnek alın.
ile birlikte doğal olarak salgılanır ve ticari insülinlerde bu- Enfeksiyon veya sepsis, miyokard infarktüsü, serebrovas-
lunmaz. Karşılık gelen yüksek C-peptid değerlerin olmak- küler olay, böbrek yetersizliği veya yetmezliği, alkol kullanı
sızın yüksek insülin seviyelerinin varlığı ekzojen insülin
mı, gebelik, ilaç kullanımı ( özellikle uyarıcılar), gizli travma,
için tanısaldır.
depresyon (düşük kalori alımı veya insülin veya oral ajan aşırı
dozu) ve diğer endokrinopatiler (Addison hastalığı, miksö-
B. Pankreas 8-Hücreli Tümör dem, tirotoksikoz, hipofiz yetmezliği) gibi hipoglisemiye kat-
kıda bulunan nedenleri araştırın.
Langerhans adacıklarının insülin salgılayan B-hücrelerinin tü-
mörleri refrakter hipoglisemi ve hatta komaya neden olabilir.
İnsülin düzeyleri ile eş zamanlı olarak C-peptid düzeyleri de Tedavi
yükselecektir.
A. Acil Tedavi Önlemleri
C. ETOH
Akut veya kronik aşırıetanol alımı, özellikle yeterli kalori alı 1. intravenöz glikoz-Eğer damar yolu halihazırda açıksa,
mı olmaksızın, şiddetli hipoglisemiye (özellikle çocuklarda) %50 glikozdan 50 cc (yaklaşık 25 gr glikoz içerir ve hipoglise-
neden olacaktır. Kronik kötüye kullanım NADH aracılı gliko- mik atakların birçoğunu çözmek için yeterlidir) verin. Dikkat:
neojenezi azaltır ve hepatik glikojen üretimi ve depolanmasını Wernicke ensefalopatisini önlemek için alkolik hastalara 100
azaltır.
mg intravenöz tiamin vermeyi unutmayın. Hastanın bilinç du-
Dikkat: Wernicke ensefalopatisinden kaçınmak için hi-
poglisemi bulunan alkolik hastalara l 00 mg tiyamin verin rumunu izletin ve glikoz uyguladıktan 15-30 dakika sonra ka-
piller kan glikozunu kontrol edin. Yeterli glikoz seviyesini sür-
D. Postprarıdiyal veya Reaktif Hipoglisemi dürmek için %50 dekstroz dozunun tekrar edilmesi veya glikoz
içeren intravenöz sıvıların (%5-10 dekstroz) infüzyonu gerekli
Diyabetik olmayan hastalarda büyük miktarlarda konsantre olabilir. Nöroglikopeninin (değişen bilinç düzeyi, nöbet ben-
kalori alımı hafif semptomatik hipoglisemi oluşturmaya yete- zeri aktivite, foka! nörolojik bozukluklar) tamamen düzelmesi
cek fazlalıkta insi.ilin oluşturabilir. Nadiren, hipoglisemi bilinç
zaman alabilir. Eğer bozukluklar 30 dakikadan uzun sürerse ve
düzeyinde kısa süreli bozulmaya neden olacak şiddette olabilir.
hipoglisemi tekrar etmemişse, bir kafa tomografisi ve uygun
Klinik Bulgular laboratuvar çalışmaları ile diğer nedenler araştırılmalıdır.
2. Oral beslenme-Hastanın bilinci döner dönmez (ya da hali
A. Öykü hazırda bilinci açık hastada), berrak meyve suları (örn., elma;
Acil çağrı görevlilerinden, aileden, Tıbbi İkaz bilezikleri, kolye- 6 oz=l5 gr glikoz) glikoz seviyelerini sürdürmek için uygun bir
leri veya kartlarından diyabet öyküsü almaya çalışın. Acil çağrı seçimdir, bir atıştırma veya yemek uygundur.
görevlileri veya aile alkol kullanımını, yakın zamanda kalori
alımını, ilaç rejimi değişikliklerini ve yeni hastalık ve yaralan-
3. Glukagon-Eğer damar yolu açık değilse, intramüsküler
manın ekarte edilmesinde yararlı olabilir yoldan l mg glukagon verilebilir. Yanıt süresi tipik olarak 10-
15 dakikadır ve glikoz seviyesinde aşırı düzelme ile birlikte bu-
B. Semptom ve Belirtiler lantı-kusma sıktır. Glukagon intramüsküler yoldan verilebile-
ceğinden, insi.ilin ile tedavi edilen tüm hastalar (veya yakınları)
En erken semptom ve bulgular artan katekolamin salgısının acil glukagon kitleri taşımalı ve kullanımına aşina olmalıdırlar.
sonucudur; taşikardi, huzursuzluk, diyafores, parestezi, açlık
ve konsantrasyonda azalma sıktır. Daha şiddetli veya uzamış 4. İzlem-Hastanın aldığı insi.ilin veya oral ajanların etki sü-
hiogelisemide nöroglikopeni semptom ve bulguları konfüzyon resini değerlendirin. Glikoz seviyeleri dengelenene dek saatlik
METABOLİK VE ENDOKRİN ACİLLER
kapiller şeker ölçümleri yapılmalıdır. Genel olarak hastalar en ince bağırsak rezeksiyonları ve gastrik bypass cerrahsi oranla-
uzun etkili insülinin pik süresi boyunca izlenmelidir; tipik ola- rına bağlı olarak D izomer de artan şekilde ilgi çekmektedir. Ti-
rak insülin lispro veya insülin aspart dozlarından sonra 30 da- pik olarak laktik asidoz anaerobik koşullar altında gerçekleşen
kika ile 1-2 saat, regüler insülin dozundan sonra 2-4 saat veya glikoz metabolizması veya laktik asidin karaciğer tarafından
NPH insülinden sonra 6-8 saat izlenmelidir. İnsülin glargine yetersiz parçalanması sonucu oluşur.
pik etkinliğe sahip değildir ve genellikle kendi başına hipog- Şiddetli asidoz kalp kontraktilitesinde bozulma, artan
lisemiye neden olmaz. Lente veya ultralente gibi pik aktivitesi pulmoner damar direnci, miyokardın aritmilere duyarlılaş
olan uzun etkili insülin kullanan hastalar veya sülfanilüre alan ması, hiperkalemi ve metabolizmanın hücresel veya moleküler
hastalar genellikle hastanede izlenmelidir. düzeyde inhibisyonuna yol açabilir. %40-6ü'a ulaşan mortalite
oranı oldukça yüksektir.
Sonuçlandırma
Nedenler
Yatış endikasyonları uygun tedaviye rağmen devam eden veya
tekrar eden hipoglisemi, oral ajanlar veya uzun etkili insülinler Laktik asidoz yetersiz doku oksijenasyonu, doku perfüzyonu
ile ilişkili hipoglisemi ve nedeni belirsiz hipoglisemi veya alt- ve laktik asit klirensi kombinasyonu ile birlikte herhangi bir
ta yatan ciddi bir neden (şiddetli enfeksiyon, inatçı bulantı ve şiddetli hastalıkta meydana gelebilir. Altta yatan sık nedenler
kusma) varlığından oluşur. Taburculuk durumları hipoglisemi şunlardır:
nedeninin iyi anlaşılmış olması, atağın kolaylıkla geri döndü- Solunum, karaciğer, böbrek veya kalp yetmezliği
rülmesi, takip eden 8-12 saat boyunca hastayı izleyebilecek
Sepsis
olan sorumlu bir erişkin varlığı; oral sıvı veya besin alabilme,
24-48 saat içinde tıbbi takibin erişilebilir olması ve kan glikoz Şok
seviyelerini ölçebilme yeteneğinin varlığından oluşur. Özellikle lösemiler olmak üzere kanserler
Akut akciğer, bağırsak veya ekstremite enfarktüsü
Gelişmeler
Şiddetli batın travması veya çoklu-sistem travma
İnsülin bağımlı diyabetin tedavisindeki gelişmeler ile birlikte ETOH, metanol, etilen glikol veya siyanür zehirlenmesi
daha fazla acil servis hekimi insülin pompası olan hastalar ile İlaçlar (kokain, metforınin, izoniazid, NRTI HIV ilaçları)
karşılaşmaya başlamıştır. Bu cihazların çeşitli markaları mev-
cuttur. Cihaz hızlı etkili insülin için rezervuar görevi yapan ve
hastanın üzerinde taşıdığı bir cihazdan oluşur. Tüpler rezervuarı Klinik Bulgular
hastanın gövdesine veya uyluğuna yerleştirilen bir subkutanöz
alana bağlar. İnsülin sürekli olarak bazal hızda infüze edilir ve Tanı çabaları laktik asidozun altta yatan nedenini bulma-
karbonhidrat alımı ile bolus tedavi sağlanır. Eşlik eden iyatroje- ya odaklanmalıdır. İyileşme için altta yatan nedenin tedavisi
nik hipoglisemiye rağmen, iyi eğitimli, motive hastalarda insülin önemlidir.
pompalan sıkı glisemik kontrol sağlanmasına yardımcı olabilir. A. Semptom ve Belirtiler
Klinik tablo altta yatan hastalık veya yaralanmaya bağlı olarak
değişir. Başlangıçta semptomlar çok az olabilir ve daha sonra
hiperventilasyon, yaygın güçsüzlük, karın ağrısı ve hipotansi-
yona ilerleyebilir.
B. Laboratuvar Bulguları
Laboratuvar bulguları 7,35'in ve sıklıkla 7,2'nin altında pH;
15 mEq/litreden düşük anyon açığı ve asidozun salisilatlar,
ETOH, metanol veya etilen glikol zehirlenmesi veya diyabetik
veya alkolik ketoasidoz gibi diğer nedenler ile açıklanamama
sından oluşur. Anaerobik glikoliz veya hücre parçalanmasına
ikincil olarak hiperfosfatemi sıktır.
Laktat için alınan örnekler acilen soğutulmalı ve kırmızı
ve beyaz kan hücreleri tarafından devam eden laktik asit üreti-
mini önlemek için hemen santrifüje edilmelidir.
Genel Bilgiler
Tedavi
Laktik asidoz kritik hastalıkların yaygın komplikasyonudur.
Serum laktik asit konsantrasyonun 5 mmol/litre değerinin üze- Laktik asidozun temel tedavisi dekompanzasyonunun altta ya-
rinde arteryel pH değerinin 7,35'in üzerinde olması şeklinde tan nedeninin tedavisi ile birlikte doku oksijenasyon ve perfüz-
tanımlanmaktadır. Laktik asit L izomeri olarak ölçülür; ancak, yonunun iyileştirmek için tıbbi resüsitasyondan oluşur.
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
A. Oksijen Sonuçlandırma
Yüksek akım hızları endikedir. Kan gazları veya genel klinik Prognoz çok kötü olduğu için laktik asidozun altta yatan nedeni-
tablo işaret ediyorsa, hızlı sekans entübasyon, mekanik venti- nin hemen belirlenmesi ve tedavisi iyileşmek için en iyi şanstır.
lasyon veya invazif olmayan ventilasyonu düşünün.
13. Sıvılar
C. Pressörler
Laktik asidozlu hastada sistemik kan basıncını desteklemek ve
genel perfüzyonu iyileştirmek için epinefrin, norepinefrin ve
dopamin gibi vazoaktif pressörler gerekli olabilir. Bu ajanların
zaten hipksik olan dokularda vazokonstriksiyonu artırabileceği
ve kalp gibi organların metabolik gereksinimlerini artırabile
ceği akılda tutulmaldır. Şokta vazopressör kullanımına ilişkin
daha detaylı bilgi için konu 11 'e bakınız.
D. Sodyum Bikarbonat
Genel Bilgiler
Metabolik asidoz tedavisinde sodyum bikarbonat kullanımı en
tartışmalı konulardan biridir. Var olan verilerin büyük kısmı Alkolik ketoasidoz genellikle kronik alkoliklerde gelişen
DKA ve sepsisten kaynaklanan şiddetli metabolik asidoz bu- kompleks bir metabolik durumdur, ama aşırı içenlerde de gö-
lunan ve pH değerinin 6,9'tan yüksek olduğu durumlarda bir rülebilir. Genel olarak yoksunluktan 24-48 saat sonra gelişir.
faydası olmadığını bildirmektedir. Bikarbonat uygulanmasının
Karın ağrısı, bulantı, kusma veya gastrik, pankreatit, enfeksi-
önemli riskleri hipernatremi, hiperozmolarite, hacim yüklen-
yon, travma, zehirlenme veya karaciğer veya böbrek yetmezliği
mesi, bikarbonat metabolizması ile oluşan aşırı karbon dioksite
nedeni ile hastalar genellikle kalori alamaz veya almayı isteme-
ikincil olarak hücre içi asidozdan paradoksal artış ve serebral
mektedir. Alkolün metabolize edilmesi için gerekli enzimlerin
ödemi içerir. Eğer pH 6,9'dan daha düşükse ve hasta şiddetli
asidozun bir veya daha fazla komplikasyonunun sergiliyorsa, tükenmesi ile birlikte açlık ve hacmin düşmesi aerobik meta-
bolizmayı inhibe eder. Bu durum, DKA da olduğu gibi lipolizi
1 litre sudaki %5 dekstroz içinde 2-3 ampulün seyreltilmiş çö-
zeltisinin 2 saatlik sürede uygulanması ile sodyum bikarbonat ve karşıt düzenleyici hormonların salgılanmasını teşvik eder.
verilmesi düşünülebilir. Denge oluşması için en az 2 saat süre Metabolik asidozdan kaynaklanan karışık asit-baz bozukluğu
tanıdıktan sonra pH değerine yeniden bakın. Bazı uzmanlar eş zamanlı hacim azalmasına bağlı alkaloz ve solunumsal alka-
hiçbir pH değerinde bikarbonat uygulaması önermez. loz ile sonuçlanır.
hava açlığı ve baş dönmesi ile başvurabilir. Yaygın bulgular ta- C. Potasyum
kipne (Kusmaul solunumu), taşikardi ve batında hassasiyetten
oluşur. Kötü beslenme ve kusmaya bağlı kayıplar nedeni ile toplam po-
tasyum genellikle düşüktür. Bununla birlikte, asidoz ilk ölçülen
B. Ayırıcı Tanı potasyum değerleri normal veya yüksek olacak şekilde hücre
içindeki potasyumun hücre dışına çıkmasına neden olabilir.
Belirsiz semptomları nedeni ile ayırıcı tanı oldukça geniştir. İdrar çıkışı sağlandıktan sonra intravenöz yoldan 10-20 mEq/
Geniş anyon açığının birçok nedeni AKA dakine benzer tablo litre potasyum verilebilir. Kusma kontrol altına alındıktan son-
ile başvurur. Çeşitli alkollerin alımı, laktik asidoz, enfeksiyon, ra her 2 saatte bir 40 mEq orak potasyum ile replasman yapıla
DKA, açlık ve böbrek yetmezliği değerlendirilmelidir. bilir. Normal değerin üzerindeki her 1 mEq/litre için 100 mEq
açık olduğunu varsayın. Tedavinin erken döneminde 2 saatte
C. Laboratuvar Bulguları bir potasyumu kontrol edin.
dır. ETOH yoksunluğunun sık olduğu ve tedavi ve iyileşmeyi tedavisi, ilaç kullanımı (genellikle uyarıcılar), ETOH, iyot içeren
komplike eden ciddi bir sorun olduğu unutulmamalıdır. kontrast maddeler veya anti-tiroid ilaçların bırakılmasını kapsar.
Klinik Bulgular
Tiroid fırtınasının tanısı klinik olarak konmalıdır. Sıklıkla
kısmi tedavi edilmiş hipertirodizim öyküsü veya tiromegali,
proptozis, sabit bakış, miyopati ve miksödem gibi tiroid has-
talığı bulguları saptanabilir. Muhtemel tiroid hastalığı öyküsü
ile birlikte ateş, taşikardi, gastrointestinal semptomlar ve bi-
linç durum değişiklikleri ile hızla demkompanzasyon gelişen
hastalarda tanı konabilmelidir. Tiroid hormon düzeylerinde
yükseklik önemli hastalıkta yaygındır ve tiroid fırtınası ve tiro-
toksikoz arasında anlamlı fark yoktur. Bu yüzden hiçbir test bu
tanıyı doğrulayamaz.
çoğu hastada belirgin derecede düşük olabilir. yine tirotoksi- potasyum iyodür (35 mg/damla) ve her 6 saatte bir 8 damla
koza benzer şekilde serbest tiroksin (T4) yükselecektir. Gast- verilen Lugol solüsyonu gibi çeşitli formları vardır. Diğer form-
rointestinal kayıplara, dehidratasyona, fizyolojik strese ve ateşe ları sodyum ipodate veya sodyumionpanoat gibi kontrast mad-
bağlı olarak elektrolit ve glikoz anormallikleri bulunabilir. delerden oluşur ve her ikisi de ağız yolu ile günde 1 gram veya
günde iki kez 500 mg verilir. Eğer iyot alerjisi sorunsa, yerleri-
C. Elektrokardiyografi Bulguları ne 1,0-1,2 mEq/litre seviyesini devam ettirecek şekilde her 6-8
saatte bir 300 mg lityum karbonat verilebilir.
EKG genellikle anormaldir; sık görülen bulgular sinüs taşikar
disi, artan QRS aralığı ve P voltajı, özgün olmayan ST-T dalga D. Hormon Etki Blokörleri
değişiklikleri ve genellikle atriyal fibrilasyon ve flutter olmak
üzere atriyal aritmilerdir. En sık l.derece AV blok ve özgün Propanolol gibi B-adrenerjik blokörler fazla tiroid hormonu-
olmayan intraventriküler iletim gecikmesi olmak üzere iletim nun periferik etkilerini bloke eder. Tipik dozu nabız düşene ve
bozuklukları oluşabilir. Özellikle diyabet veya hipertansiyon sonrasındaki 2-3 saate dek 10-15 dakikada bir İV yoldan veri-
gibi eşlik eden hastalıkların bulunduğu yaşlı hastalarda iskemi len 0,5-1 miligramdır. Bronkospastik hastalık bulunan hasta-
bulguları veya miyokard enfaktüsü bulunabilir. larda dikkatle kullanılmalıdır. Her 6 saatte bir 50 mg PO me-
toprolol kullanılabilir. 250-500 µg İV yükleme dozunu takiben
Tedavi 50-100 µg/kg/dakika esmolol verilebilir. Beta blokörler yüksek
debili kalp yetmezliğinde temeldir. Beta blokörler özellikle hızlı
A. Acil Girişimler ventriküler yanıtlı atriyal fibrilasyonda çekicidir. Kalsiyum ka-
nal blokörleri hipotansiyon ile birliktedir; amiodaron kontren-
Standart resüstasyon girişimlerini başlatın. dikedir ve digoksin sıklıkla etkisizdir.
Ateşten kaynaklanan hacim azalması nedeni ile teda- Çok ciddi olgularda, tiroid hormon etkileri yukarıdaki
vinin ilk 1 saatinde 1 litre normal serum veya ringer laktat önlemler ile kontrol edilemediğinde, plazmaferez, plazma de-
çözeltisi ile sıvı replasmanı endikedir. Özellikle yüksek debili ğişimi, periton diyalizi veya kömür plazma perfüzyonu dene-
kalp yetmezliği (taşikardi, dispne, geniş nabız basıncı) sergile- nebilir.
yen hastalarda sıvı aşın yüklenmesinin önüne geçmek için sık
aralıklarla yeniden değerlendirme gerekir. Sıvı resüstasyonu E. Kortikosteroidler
ile düzelmeyen hipotansiyonda vazopressörler gerekli olabilir.
Bununla birlikte, hipotansiyon sepsis veya adrenal yetmezlik Kortikosteroidler periferde T4'ün T3'e dönüşümünü inhibe
gibi bir başka problemin bulgusu olabilir. eder ve tiroid bezinden hormon salgılanmasını bloke eder. Ay-
Karaciğer mikrozomal enzimlerini indükleyerek tiroid rıca, var olabilecek rölatif adrenal yetmezliği de tedavi edebilir.
hormonu klirensini uyardığı için sedasyon için fenobarbital Her 8 saatte bir verilen 100 mg intravenöz hidrokortizon eşlik
düşünülebilir. Ateş soğuk İV sıvılar, soğuk spreyler, soğutucu eden adrenal yetmezlikte seçilecek tedavidir; bununla birlikte,
battaniyeler ve antipiretikler ile agresif bir şekilde tedavi edil- 8 saatte bir 0,1 mg/kg İV deksametazon verilebilir. Deksame-
melidir. tazonun avantajı ACTH stimülasyon testini etkilememesidir.
Bu hastalarda iyotlu kontrast maddeler, amiodaron,
NSAİ ilaçlar, aspirin, psödoefedrin ve ketaminden kaçının. Sonuçlandırma
B. Hormon Sentez Blokörleri Tedavi edildiğinde %20 mortalite oranına sahip olan ve teda-
vi edilmezse kesinlikle ölümle sonuçlanan tiroid fırtınasında
Tionamidler tirod fırtınasının tedavisi için standart ilk sıra tüm hastaların yoğun bakım ünitesine yatışı endikedir. Kalp
ajanlardır. İlk doz olarak PO 600- 1000 mg ve sonrasında her 4 yetmezliğinin komplike ettiği hastalarda sıvı tedavisini kolay-
saatte bir PO 200-250 propiltiourasil seçilecek ilaçtır. Başlangıç laştırmak ve tedavinin gidişatını değerlendirmek için invazif
dozu olarak PO 40 mg ve sonrasında her 6 saatte bir 25 mg hemodinamik monitorizasyon gerekli olabilir.
metamizolde kullanılabilir. PTU T4 ün periferde aktif T3 dö-
nüşünü bloke etmek gibi bir ek faydası vardır. Tionamidlerin
hiçbirisinin parenteral formu yoktur ve nazogastrik tüp veya
retansiyon lavmam ile PO verilmek zorundadırlar.
2. Sıvı replasmanı-Hipotansiyon için izotonik kristalo- roid replasmanından önce tiroid replasmanı yapılması durumu
id çözeltileri (normal serum veya Ringer laktat) verilmelidir. daha fazla bozabilir. Bu yüzden erken kortikosteroid replasmanı
Hiponatremi olabileceğinden hipotonik çözeltilerden kaçının. endikedir. Her 8 saatte bir 100 mg IV hidrokortizon verilmesi
Konjestifkalp yetmezliğinin aşikar hale geçişi için izleyin. Eğer şeklinde uygulanabilir. Hem glikokortikoid hem de mineralo-
bilinç baskılanmışsa, dikkatlice %3 serum vererek şiddetli hi- kortikoid etkisinden dolayı tercih edilen replasman yöntemidir.
ponatremiyi (:s;l20 mEq/litre) tedavi edin. Serbest suyun kısıt Bununla birlikte, akut olarak her 6 saatte bir 2-4 mg IV deksame-
lanması ile birlikte tiroid replasman tedavisi ve kortikosteroid- tazon sık kullanılınaktadır, çünkü kosintropin stimülasyon testi-
ler hafif hiponatremiyi genellikle düzeltecektir. ni değiştirmez. Bu durum konsültanlara ha~ta stabilize olduktan
sonra kronik replasman gereksinimini araştırma imkanı verir.
3. Hipoterminin tedavisi-Kardiyovasküler kollaps riski ne-
deni ile aktif ısıtma yöntemleri kontrendikedir. Battaniye gibi Sonuçlandırma
pasif ısıtma yöntemleri tercih edilir.
Miksödem koması bulunan tüm hastalarda bir yoğun bakım
4. Diğer tedaviler-Bilinci daha fazla baskılayabilecek gerek- ünitesine yatış endikedir.
siz ilaç kullanımlarından kaçının. Kritik hastalarda başlangıçta
ampirik antibiyotikler endikedir. Hipoglisemi ve diğer elekt-
rolit bozuklukları olağan şekilde tedavi edilmelidir. Azalmış
adrenerjik reseptör yanıtı nedeni ile vazopressörlerin etkili ol-
ması pek olası değildir ve özellikle intravenöz tiroid replasman
tedavisi sırasında aritmileri uyarabilir.
5. Kolaylaştırıcı
nedenlerin tedavisi-Miksödem koması
nı kolaylaştıran
tüm nedenler tedavi edilmelidir. Şiddetli me- ADRENAL YETMEZLİK VE KRİZ
tabolik anormalliklerin düzelmesi gerektiğinden miksödem (4Q~İ.)Or.JiAN
komasında iyileşme yavaştır.
B. Özgün Tedavi
Replasman tedavisi için en sık levotiroksin (T4) önerilir. Bu-
nunla birlikte, bu form birçok hastalığın inhibe edebildiği ak-
tif T3 formuna dönüşe bağımlıdır. Liotironin (T3) dönüşüm
gerektirmez ve verilebilir, ama yüksek dozları mortalite artışla
ilişkilidir. Her ikisinin kombinasyonu da daha fizyolojik bir
replasman için verilmektedir. Bazı protokoller aşağıdaki gibi-
dir:
Yaşlı hastalarda veya kalp hastalığı bulunanlarda tek başı
na levotiroksin (T4) düşünülebilir. İlk 1 saate 200-500 µg
intravenöz yükleme dozu verin ve sonrasında 50-100 µg/
gün veya tolerans gösterdiğinde 50-100 µg/gün oral doz
uygulayın
Genel Bilgiler
Genç ve sağlıklı hastalarda tek başına liotironin (T3) düşü
nülebilir. 5-20 µg IV veya PO yükleme dozu verin ve daha Adrenal bezler üç farklı hormon grubu üretirler: glukokortiko-
sonra düzelme sağlanana dek 5-10 µg/8 saat devam edin. idler, mineralokortikoidler ve androjenik hormonlar. Bu hor-
200-250 µg bolus ve günlük 50 µg PO levotiroksin (T4) ve monlar vücudun metabolik stressi düzenlemesinde yardımcı
10 µg IV veya PO yükleme dozu ve her 8 saatte bir 10 µg olurlar. Yetmezlik kronik hastalık durumuna yol açarken, ani
liotironin (T3). Hasta klinik açından stabil hale gelince ida- başlangıç veya stres, kardiyovasküler dengesizlik, glukoz he-
me dozları uygundur. mostazının kaybı veya hücre dışı sıvı ve elektrolit dengesizliği
ve şok gibi hayatı tehdit edici sonuçları ortaya çıkarabilir.
Her 3 yöntemde anjina, aritmi veya enfarktüs gibi kalple
ilişkili
olaylara yol açabilirler. Kalple ilişkili olaylar için risk al-
tında olan hastalarda düşük doz rejimleri önerilir. Tiroid hor-
Sınıflandırma
mon replasmanı alan tüm hastalarda sürekli kalp monitorizas-
yonu yapılmalıdır.
A. Birinci! Adrenokortikal Yetmezlik
%5-10 oranında eşlik eden adrenal yetmezlik bulundu- Birincil adrenoikortikal yetmezlik (Addison hastalığı) adre-
ğundan kortikosteroidler de önerilir. Bu durumda, kortikoste- nal bezlerin birincil yıkımından veya inhibisyonundan kay-
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
naklanır. Oto-immün durumlar (en sık neden), enfeksiyon tüleme yöntemidir. Sellar ve hipotalamo-hipofizer tümörleri
(Amerika'da AİDS en sık iken tüm dünyada tüberküloz en ortaya koyar. Birincil adrenal yetmezlikte ise adrenalleri gö-
sıktır), sistemik inflamatuvar yanıt, konjenital nedenler, trav- rüntülemek için batın BT kullanılır. Genişlemiş adrenal bezler
ma, kanama, metastatik karsinoma ve ilaçlar gibi bilinen çeşitli tüberküloz, mantar hastalığı, kanser, kanama, veya AİDS akla
nedenlere sahiptir. getirir. Küçük adrenal bezler oto-immün hastalalık, kronik en-
feksiyon, ekzojen steroid kullanımı veya kronik damar anor-
Bilateral adrenal kanama, Neisseria meningitis veya pnö-
malliklerini düşündürür.
mokokal septisemi (Waterhouse-Fridericshen sendromu) gibi
enfeksiyonlara bağlı gelişebilir. Koagülopatili hastalar, trom- D. Elektrokardiyografik Bulgular
boembolik hastalık veya antikoagülan alan hastalarda risk art-
mıştır EKG tüm elektrotlarda düşük voltaj gösterir. Hiperkalemi gibi
elektrolit anormalliklerine bağlı olarak T dalgası yükselmesi,
13. ikincil Adrenokortikai Yetmezlik uzamış QRS aralığı ve P dalgasının kaybı gibi karakteristik de-
ğişiklikler olur.
İkincil adrenokortikal yetmezlik hipotalamus veya hipofiz
patolojilerinden kaynaklanır. CRH ve ACTH salgısının bo- Tanı
zulması hipotalamo-hipofiz-adrenal aksın çalışmasını bozar.
Serum kortizol düzeyi için kan alın. Günün herhangi bir saa-
ACTH salgısının baskılanması veya adrenal hipoplaziye yol
tinde bakılan kan kortizol düzeyinin 20 µg/dl değerinin üze-
açan kronik steroid kullanımı adrenokortikal yetmezliğin en rinde olması adrenal yetmezlik tanısının pek olası olmadığını
sık nedenidir. Birincil hipofiz veya hipotalamus tümörü de dü-
gösterir. 3 µgidi değerinden daha düşük bir seviye tanıyı doğ
şünülmelidir. Travmatik beyin hasarı, travmada 1 gün ila 6 ay
rular. İdeal olarak kan hasta zorda iken alınmalıdır.
sonrasında oluşabilen sekonder veya tersiyer yetmezliğin gide- Yine de ACTH stimülasyon testi tercih edilecek testtir. İlk kor-
rek daha sık görülen bir nedeni haline gelmektedir. tizol düzeyi için kan alındıktan sonra, 250 µg sentetik ACTH
verilir. Serum kortizol seviyeleri 30 ve 60 dakika sonra tekrar
Klinik Bulgular bakılır. Adrenal bezlerin serum kortizol seviyelerini 25-30 µg/
dl seviyelerine taşıyamaması, veya en azından 9 µg/dl değeri
A. Semptom ve Belirtiler kadar bir artış olmaması primer yetmezlik yönünde bir bul-
gudur. Hidrokortizol verilmesi bu testin sonuçlarını değiştirir.
Adrenal krizde en sık görülen klinik tablo şoktur. Sıklıkla Deksametazon bu testi etkilemeyen başka bir alternatiftir. Bu
vazopresör ve sıvı tedavisine yanıt vermez. Adrenal yetmez- durum tedavinin gecikmesine yol açmamalıdır. Bu nedenle
lik yorgunluk, anoreksi, yaygın ağrı ve karın ağrısı ile baş stabil olmayan hastalarda rastgele bakılan kortizol seviyesi tanı
vurur. Bunlar düşük kortizol belirtileri iken, hiponatremi, için yeterli görülebilir.
hiperkalemi, metabolik asidoz ve ortosataz düşük aldosteron
ile birlikte görülür. ACTH melanosit stimüle edici hormon Tedavi
ile bağlantılıdır ve adrenal yetmezlik durumunda aksilla ve
diğer deri kıvrımlarında melanositlerde upregülasyonun ve A. Genel ve Destekleyici Önlemler
deride hiper-pigmentasyona ortaya çıkar. Düşük androjen
seviyeleri saç dökülmesine yol açar. Kadınlarda sıklıkla ame- Standart stabilizasyonun ardmdan tam kan sayımı, elektrolit,
nore görülür. glikoz, böbrek ve karaciğer fonksiyon testleri ve rastgele serum
kortizolü için kan örneği alınır. ACTH stimülasyon testi belki
daha sonra uzman konsültan tarafından yapılabilir.
B. laboratuvar Bulgulan Sıvı alımı ve idrar çıkışı izlenir. Potasyum seviyeleri dik-
katle takip edilmelidir. Başlangıçta potasyum seviyesi yüksek
Mineralokortikoid azalması tipik olarak hiperkalemik hipo-
olsa da toplam potasyumu sıklıkla yetersizdir. Sıvı hacmi yeri-
natremiye yol açar. Bu ikisinin bir arada olması, semptomatik ne konulur ve elektrolit anormallikleri uygun şekilde düzeltilir.
hastalarda birincil adrenokortikal yetmezliği akla getirmelidir.
Diğer bulgular kronik hastalık anemisi, yükselmiş üre
B. Özgün Tedavi
düzeyi, hipoglisemi, hipokalsemi, lemfositoz ve eozinofiliden
oluşur. Tipik olarak ikincil adrenal yetmezlikte hiperkalemi 8 saatte bir 100 mg intravenöz hidrokortizon adrenal yetmez-
yoktur çünkü aldesteron üretimi normalde korunmuştur. liğitedavi etmenin esas şeklidir. Alternatif olarak 8 saatte 0.1
mg/kg deksametazon tanısal testleri aksatmadan kullanılabilir.
C. Görüntüleme Ancak yalnızca glukokortikoid yetmezliğini destekleyecektir.
Tanısal testler bir kez tamamlandığmda hidrokortizon tercih
Tüberküloz, histoplazmozis, ve diğer yaygın mantar hastalıklar edilemelidir, çünkü hem glukokortikoid hem de mineralokor-
nedeni ile adrenallerde kalsifikasyon olabilir. Kafanın MR gö- kikoid eksikliğini tedavi eder. Hasta stabil olduğunda doz 1-2
rüntülemesinin sekonder adrenal yetmezlikte seçilecek görün- haftalık bir sürede azaltılır.
METABOLİK VE ENDOKRİN ACİLLER
Günde 50 miligramdan daha az hidrokortizon alan has- Labil hipertansiyon feokromasitomanın ayırıcı niteliğidir. 120
talar muhtemelen mineralokortikoid desteğine ihtiyaç duya- mmHg değerinin üzerinde diyastolik hipertansiyon hekime
caklardır. Fludrokortizonun 0.05-0.2 mg/gün dozunda kulla-
ayırıcı tanıya katekolamin krizini eklemesini işaret eder. Sıklık
nım tercih edilir. Fludrokortizon terapisi oral tedaviye geçişte
la aralıklıdır ve muayene sırasında görülmeyebilir. Bu hastala-
de gereklidir.
rın yalnızca yarısında uzamış hipertansiyon vardır .
B. Laboratuvar Bulguları
ve Özel Testi er
A. Özgün Tedavi
1. Fentolamiıı-Feokromasitoma için alfa adrenerjik fentola-
min ile adrenerjik blokaj temel akut tedavidir. Doz her 5 daki-
kada 1-2 mg dır. Dikkat: Yüksek ilk dozlar ani hipotansiyon
nedeni olabilir. Cevap görülmedi ise dozu her 5 dakikada 5 mg
a kadar yükseltilir. Ortostatik hipotansiyon sık bir yan etkidir.
Uygun hidrasyon ve hastayı yatar pozisyonda tutarak önlene-
bilir
2. Nitroprussid-İntravenöz sodyum nitroprusside feokro-
masitoma ile ilişkili hipertansif krizin klasik tedavisi olmuştur.
Konjestifkalp yetmezliği veya miyokard infarktüsü olan klinik
tablolarda halen önerilmektedir. Nikardipin, labetalol, ve fe-
noldopam gibi daha yeni ajanlar uzamış sodyum nitroprussid
tedavisinde görülen siyanid toksisitesi nedeni ile önerilirler.
3. Feııoldopam-Fenoldopam, bir dopamin-1 reseptör ago-
nistidir ve nitroprusside alternatiftir. 0.1 µg/kg/dk dozunda
başlangıç infüzyonu renal, splanknik ve koroner dolaşımda
vazodilatasyon yapar. Düzelen böbrek kan akımı, toksik me-
tabolit olmayışı ve 7-9 dakikalık kısa yarı ömrü majör avan-
tajlarıdır.
Klinik Bulgular dikasyonlan bozulan bilinç düzeyi, ilerleyici görme kaybı veya
kavernöz sinüz basısını gösteren artmış ekstraoküler motor
A. Semptom ve Belirtiler paralizidir.
C. Görüntüleme
MRG pitüiter apoplekside seçilecek görüntüleme yöntemidir.
MRG hemorajik ve nekrotik alanları ayırt edebilmesi ve çev-
re yapıların değerlendirilmesini sağladığı için BT den üstün-
dür. Pitüiter apopleksi tanısı koymakta BT den %50 daha fazla
duyarlıdır. Ancak bu hastalar sıklıkla anstabildir ve bu durum Genel Bilgiler
MRG elde etmeyi engelleyebilir. BT stabil olmayan hastalarda
makul olabilir ve çoğu anormalliği gösterebilir. Arjinin vazopressin, antidiüretik hormon olarak da bilinir ve
birincil olarak hiperozmolarite ve azalan dolaşım hacmine ya-
Tedavi nıt olarak arka hipofizden salgılanır. AVP nefronlarda topla-
yıcı kanallarda suyun geri emilmesini sağlar. Uygunsuz ADH
İlk resusitasyondan sonra pitüiter apopleksiden şüphe edilen sendromu hiponatremi ve hipozmolarite durumunda patolojik
tüm hastalara, sıklıkla bulunan ve potansiyel olarak ölümcül olarak aşırı ADH salgılanması durumudur. Klasik tanı kriterle-
olabilecek adrenal yetmezliği önlemek amacı ile 100 mg intra- ri aşağıdakilerden oluşur: (1) Övolemik hiponatremi ve düşük
venöz hidrokortizon verilmelidir. plazma ozmolaritesi, (2) Azalmış serum ozmolaritesi varlığın
Pitüiter apopleksinin kesin tedavisi sıklıkla kompresyo- da böbrekte idrarın seyreltilmesinde yetersizlik (idrar ozmo-
mın cerrahi olarak giderilmesidir. Acil nöroşirurji girişimi en- laritesi sıklıkla >300 müsm/kg), (3) Hiponatremiye rağmen
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
B. Laboratuvar Bulguları
Hiponatremi ile birlikte azalmış plazma ozmolaritesi, idrar-
da inatçı sodyum atılımı, hiponatremi ve hipoozmolarite ile
uyumlu olmayan yüksek idrar ozmolaritesi vardır.
Tedavi
A. Genel ve Destekleyici Önlemler
Serum sodyumu ve diğer elektrolitler, BUN, kreatinin, ozmo-
larite, kortizol seviyesi ve tiroid fonksiyonları için kan alınır.
İdrar tahlili gönderilir ve idrar ozmolaritesi, elektrolitler ve yo-
ğunluk ölçümü yapılır.
Serum ve idrar elektrolitleri ve ozmolarite akut fazda,
devam eden sodyum atlımı (genellikle >20mEq/L) ve (4) Hi- eğer %3 NaCl alıyorsa her 1-2 saatte bir bakılır. Sonrasında
potiroidizm, adrenal yetmezlik, konjestifkalp yetmezliği, siroz hastanın durumu stabilize olana kadar günde 4 kez takip edil-
veya böbrek hastalığı gibi hiponatermiye yol açabilecek diğer melidir. Hasta böbrek, karaciğer ve kalp yetmezliği açısından
durumların yokluğunu içerir. değerlendirilir. İlaç ve diğer tedavi kullanımları sorgulanır. SI-
ADH nedenleri, kanser araştırması, santral sinir sistemi veya
Nedenler pulmoner hastalık araştırması için görüntüleme yapılabilir.
Çok çeşitli hastalıklar ve ilaçlar SIADH ya neden olabilir. Tablo B. Özgün Tedavi
43- I' e bakınız
Yaşlılar
daha fazla risk altındadır. Çünkü ozmotik uyarı, Övolomik (SIADH) veya hipervolemik ( konjestifkalp yetmez-
azalmış böbrek fonksiyonları ve azalmış renin, anjiotensin ve liği,
siroz ) hiponatreminin tedavisinde seçilecek yöntem sıvı
aldosteron üretimi gibi yaşlanmanın pek çok fizyolojik etkisi kısıtlamasıdır.
artmış bir ADH yanıtına neden olur. 1. SIADH { serum sodyumu > 120)-Günlük sıvı alı
ılımlı
mını 800- 1000 cc değerine dek kısın
Klinik Bulgular 2. Orta SIADH (serum sodyumu 105-120)- Günlük sıvı
alımını 500 cc değerine dek kısın
A. Semptom ve Belirtiler 3. Ağır SIADH (serum sodyumu < 105 veya hastada
nöbet, koma gibi nöroiojik komplikasyonların geliş
tiği herhangi bir seviye)-Bu durum tıbbi bir acildir. Tedavi
SIADH klinik görünümü hiponatremi ve su intoksikasyo-
aşağıdaki gibidir:
nunun derecesine bağlıdır:
Orta seviyeli vakalarda (serum sodyumu >120 mEq/L) Hipertonik serum verin, ilk 3-4 saatte l-2mL/kg/saat hı
Serum sodyumu 105-120 seviyelerine geldiğinde hastalar 1-2 mg İV furosemid; sıvı yüklenmesine karşı koyabilmek
anoreksi, bulantı, kusma, kişilik değişiklikleri, azalmış ten- amacı ile
METABOLİK VE ENDOKRİN ACİLLER
Tedaviye yanıt veren ve nörolojik bir yakınması olmayan has- Klinik Bulgular
talar yakın takip edilmek kaydı ile poliklinikte tedavi edilebilir.
Daha ciddi SIADH belirtileri olan ve tedavi uygulamalarını ya- A. Semptom ve Belirtiler
pamayan hastalarda yatış gerekir. Hipertonik serum alan has-
talar yoğun bakımda takip edilmelidir. 1. ADH yetmezliği/ direnci-Belirgin poliüri veya polidipsi
olabilir. Poliüri beraberinde noktüri oluşturabilir. İdrar ozmo-
laritesi tipik olarak 300'den azdır.
2. Hipernatremi ve hiperozmolarite-hipernatremi ve hi-
perozmolarite, uyanık ve düşük osmolariteli sıvı alımında bir
kısıtlanma olmayan hastalarda olmayabilir. Bu durum herhan-
gi bir nedenle kısıtlanırsa, hipernatemi ve hücre içi dehidratas-
yon oluşur. Bu etkilere en açık organ beyindir. Letarji, bilinç
değişikliği, huzursuzluk, hiperrefleksi, ve spastisite gelişebilir.
Akut değişiklikler daha yoğun semptom görülmesine neden
olur. Kademeli değişiklikler adaptasyon ve daha az semptom
olmasma neden olur.
Beynin küçülmesi ile birlikte dural sinüs venlerinde geri-
lim artar ve kafa içi kanamalar oluşabilir. Belirgin hacim eksik-
liği olan hastalar tipik olarak hipotansiyon, taşikardi, taşipne
ve azalmış bilinç seviyesine sahiptir. Diyabetes insipidusun
nedeni intrakraniyal neoplazm ise görme alanı kusurları ve ön
hipofiz yetmezliği bulunabilir.
B. Laboratuvar Bulguları
Hipertonisite ve poliüri varlığmda idrar yoğunluğunun
lOOS'ten küçük olması ve idrar ozmolaritesinin lSO'den küçük
Genel Bilgiler olması diabetes insipidus için tanısaldır. 1 µg DDAVP uygu-
Diyabetes insipidusu olan hastalar anormal şekilde yüksek lamasma verilen yanıt santral diabetes insipidusu nefrojenik
miktarlarda hipotonik idrar çıkarırlar. İdrar hacimleri günde olandan ayırır. Santral diabetes insipidusta DDAVP sonrasında
3-4 litrenin üzerine çıkabilir. Çoğu hastada genellikle sağlam idrar ozmolaritesi artar ve hacim azalır.
bir susama mekanizması vardır ve bu nedenle de yalnızca çok Kompanse olmayan hastalarda hipernatremi ve hiperoz-
su içme ve çok idrar çıkarma ile başvurabilirler. Sıvı alımı uy- molarite görülür. Ağır hastalarda serum sodyumu 160'111 üze-
gun hidrasyonu korumak amacı ile günde 3,5 litrenin üzerin- rinde olabilir ve prerenal azotemi bu hastalarda sıktır. İdrar yo-
dedir. Su alımı idrar ile olan kayıpları karşılamaz ise hücre dışı ğunluğu ve ozmolaritesi serum ozmolaritesine göre düşüktür.
hacimde azalma ve hipernatremi gelişecektir. Glikozüri poliürinin diğer bir nedenidir.
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
Tanı açık değilse, kontrollü ortamlarda bir konsültan ta- melidir, osmotik diüreze yol açarak hipernatremiyi kötüleştire
rarından sıvı kısıtlaması testi yapılabilir. bilir.
Serbest su açığının yarısı ilk 12-24 saatte yerine konulur.
C. Görüntüleme Serum sodyumu 150 mEq/L nin altına düşünce, %0.45 veya
%0.9 serum kullanılmalıdır. Saatte 1-2 mEq/L den daha hızlı
BT bazı santral sinir sistemi lezyonlarını ekarte edebilir; ancak şekilde serum sodyumunun düzeltilmesi sıvının hücre içine
seçilmişolgularda acil beyin MRG kitle, kanama ve hipotala- yönelmesine neden olarak beyin ödemi oluşturabilir. Hidras-
mik bölge ve hipofızin değerlendirilmesi için uygundur. yon sonrasında nörolojik bozulma görülmesi ciddi bir durum-
dur ve müdahale gerektirir.
Tedavi
C. Özgün Tedavi
A. Genel ve Destekleyici Önlemler Desmopressin asetat veya DDAVP sentetik vasopressin analoğu
Oksijen desteği gerekli ise verilir. Elektrolit, ozmolarite, glikoz, dur. 12-24 saatte bir 1-2 µg SC veya İV veya 12 saatte bir 5-20 µg
kalsiyum ve serum kortizol seviyeleri için kan alınır; böbrek her 12 intranazal uygulama diyabetes insipidusta seçilecek tedavi
yöntemidir. Diğer vazopressin preparatlarına tercih edilir çünkü
ve tiroid fonksiyonlarına bakılır. Plazma ADH seviyesi ölçülür,
daha uzun yarı ömrü vardır ve hemen hiç pressör etkisi yoktur.
çok düşükse tanısal olabilir.
Nefrojenik diyabetes insipidus daha zor bir durumdur.
Rutin analizler, yoğunluk ve ozmolarite ölçümü için idrar
Tiyazid diüretikleri ve sodyum kısıtlamaları tedavinin ana
örneği alınır. Hacim durumu, vücut ağırlığı, sıvı alımı, idrar
esaslarıdır.
çıkışı ve yoğunluğu takip edilir.
Sonuçlandırma
B. Sıvı ve Elektrolit Eksiklikleri
Diyabetes insipidusu olan hastalar kesin tanı ve tedavinin baş
Oral, N/G veya intravenöz sıvı uygulaması hipernatreminin te- latılması için hastaneye yatırılmalıdır. Ciddi hipernatremili
davisidir. Mümkün olan her durumda oral veya N/G yol tercih hastalar veya hipovolemik şoktaki hastalar en azından tedavi-
edilir çünkü sıvı emilimi ve serum sodyumundaki düşüş daha nin ilk 24 saatinde yoğun bakıma alınmalıdır.
kademeli olacaktır.
Uyanık hastalar serbest sıvı alımı imkanı bulduklarında
sıklıkla dengeyi sağlayabilirler. Mental durum bozukluğu olan
hastalarda, hipernaterminin görülmesi katastrofık olabilir. Ser-
best su açığı düzeltilmeli ve sıvı dengesi sürdürülmelidir. Ser-
best sıvı açığı aşağıdaki eşitlikle hesaplanabilir:
Serbest su açığı= 0.6 x premorbid vücut ağırlığı (kg olarak)
x [1-(140/plazma sodyumu, mmol/L olarak) J
Hipotonik serum %0.45 veya %5 dekstroz verilebilir.
Dekstroz hipernatermiye bağlı ciddi nörolojik yakınma göste-
ren hastalarda tercih edilebilir. İyatrojenik hiperglisemi önlen-
Sıvı, Elektrolit ve
Asit-Baz Acilleri
James E. Morris, MD, MPH
Çeviri:
Dr. Seda Özkan
Sıvı
ve Elektrolit Bozukluklarının Tanısı Serum Fosfor Konsantrasyon Bozuklukları
Özgün Bozuklukların Yönetimi Hipofosfatemi
Serum Sodyum Konsantrasyon Bozuklukları Hiperfosfatemi
Hiponatremi Serum Magnezyum Konsantrasyon Bozuklukları
Hipernatremi Hjpomağnezemi
Serum Potasyum Konsantrasyon Bozuklukları liipermagnezemi
Hipokalemi Asit-Baz Bozuklııldarı
Hiperkalemi Tanım
Serum kalsiyum konsantrasyon bozuklukları ·Asit-13az Boiı.ıklUJ<larının Değerlen~.irilmesi
Hipokalsemi Klinik Asit-Baz Bozuklukları
Hiperkalsemi Ek
Klinik Bulgular
Sodyum 125 mEq/Lnin üstünde iken semptomlar nadirdir.
Semptomlar var olduğunda ise baş ağrısı, bulantı-kusma ve bi-
linç durum değişikliklerinden nöbet, koma, beyin sapı herni-
asyonu ve ölüme dek değişen bir aralıkta kendini gösteren se-
rebral ödemde kötüleşmeyi yansıtırlar. Daha ciddi semptomlar
SERUM SODYUM KONSANTRASYONUNUN serum sodyumunda daha hızlı bir düşüşle birliktedir. Hekim
BOZUKLUKLAR! hipotonik infüzyonla kontamine olmuş bir örneğin oluştur
duğu gibi yalancı hiponatremiyi elimine etmek için hastanın
klinik tablosu ile ölçülen serum sodyumu arasında korelasyon
kurmalıdır. Hiperglisemik durumlarda, her 100 mg/dL glikoz
serum sodyum değerini 1,5-1,7 mEq/L düşürür ve klinisyen
gerçek serum sodyumunu buna göre hesaplamalıdır.
Tedavi
Tedavinin aciliyeti semptomların şiddeti ve hiponatreminin
ne kadar ani geliştiği ile belirlenir. Hiponatreminin düzeltil-
mesi tartışmalıdır, ama semptomların akut geliştiği hastalarda
%5'lik artış bile fizyolojik açıdan önemli olabilir. Şiddetli hipo-
natreminin varlığında (sodyum<l20 mEq/L) ve bilinç durum
değişiklikleri, nöbet veya koma dahil semptomlar), %3 hiper-
tonik serum solüsyonu (513 mEq/L) infözyonu düşünülmeli
dir (Formüller için Eke bakınız). İlk 3-4 saatte veya semptom-
lar çözülene dek 1 mEq/L/saat hızında artış hedeflenmelidir;
diğer hallerde düzeltme hızı 0,5 mEq/L/saati geçmemelidir.
Hücre dışı sıvı hacminin genişlemesini sınırlamak için aynı
zamanda furosemid kullanımı gerekebilir. Yeni bir sınıf AVP
Hiponatremi serum sodyumunun 136 mEq/Cnin altında olma- reseptör antagonistleri (vaptanlar) övolemik ve hipovolemik
sı şeklinde tanımlanır ve bir dizi farklı ilaç ve hastalık süreci ile hiponatremi tedavisi için onaylanmıştır, ama acil servislerde
ilişkilidir. Hiponatremi hiper, hipo veya izotonik olabilir. izoto- bu ajanların kullanımına ilişkin deneyim yoktur. Özellikle yaş
nik hiponatremi hiperlipidemi ve hiperproteinemi durumların lılarda olmak üzere, serum sodyumunun düzeltilmesi sonra-
da olduğu gibi plazmanın su bileşenindeki azalmaya bağlı olu-
sında semptomların çözülmesi gecikebilir ve düzeltmenin ge-
şan laboratuvar hatasının sonucudur. Aslında, yeni iyona özgün
rekenden fazla olmasından kaçınmak için sık izlem yapılması
analiz yöntemleri bu durumu hiponatremi nedenleri arasından
önemlidir.
çıkarmıştır. Hipertonik hiponatremi mannitol ve glikoz (insülin
Tiroid ve adrenal yetmezlik değerlendirilmelidir ve uy-
yokluğunda) gibi hücre membranından serbestçe geçemeyen
solütlerin varlığından kaynaklanır ve hiperozmolar bir durumu gun laboratuvar örnekleri alındıktan sonra, eğer endike ise,
temsil eder. Uzayan hiperglisemide ozmotik diürez geliştiğinde hormon yerine koyma tedavisi yapılmalı ve gerekli ise potas-
ılımlı bir hiponatremi veya bazen hipernatremi oluşabilir. yum tedavisi başlatılmalıdır. Acil tedavi gerektirmeyen hastalar
Çoğu hiponatremi hipotonik olup vücuttaki toplam sod- sıvı kısıtlaması ve gözlem ile tedavi edilebilir. Derin hipovolemi
yuma (düşük, normal ve hatta yüksek olabilir) göre vücuttaki bulunan hastalara kardiyovasküler bozulmayı önlemek için ilk
toplam suyun fazlalığına işaret eder. Böbrek yetmezliği olma- olarak izotonik serum kullanılarak sıvı resüsitasyonu yapılma
dığı durumlarda ilaçlara, paraneoplastik sendromlara ve diğer lıdır. Böbrek yetmezliği, aşırı sıvı yüklenmesi ve şiddetli hipo-
endokrin bozukluklara bağlı olarak artan arjinin vazopressin natremi bulunan hastalarda acil diyaliz düşünülmelidir.
Vl
<
m
r
m
~
;:;;:ı
o
r
=r
<
+ m
:ı>
Ödem veya asitle birlikte Normal veya hafif artmış Azalmış ekstraseller sıvı Vl
artmış ekstrasellüler sıvı ekstraseıtüler sıvı volümü
=r 1
o::ı
~
İdrar Na < 20meq/L İdrar Na > 20meq/L İdrar Na > 20meq/L İdrar Na > 20meq/L: İdrar Na < 20meq/L
Renal Na kaybı ~-
r
r
m
İdrar osmolalitesi İdrar osmola\itesi
2:2.
> 100 mOsm/kg > 100 mOsm/kg
Tanı: Hiponatremi aşağıdaki Tanı: Hiponatremi aşağıdaki Tanı: Hiponatremi aşağıdaki Tanı: Hiponatremi aşağıdaki Tanı: Hiponatremi aşağıdaki
nedenlerden birine bağlı Tanı: Hiponatremi psikojenik
nedenlerden birine bağlı nedenlerden birine bağlı nedenlerden birine bağlı nedenlerden birine bağlı
olarak oluşur: olarak oluşur: polidipsi nedeniyledir.
olarak oluşur: olarak oluşur: olarak oluşur:
1. Konjestif kalp yetmezliği 1. Akut veya kronik böbrek 1. Adrenal yetmezlik 1. Diüretikler 1. Kusma
2. Siroz yetmezliği 2. Hipotiroidizm 2. Mineralokortikoid 2. Diyare
3. Nefrotik sendrom eksikliği
2. Adrenal yetmezlik 3. Uygunsuz ADH 3. Fistüller
4. Protein kaybettiren 3. Tuz kaybettiren
sekresyonu 4. Nzaogastrik tüp
nefropati nefropatiler
5. ADH bağımlı su ve tuz 5. Üçüncü boşluğa sıvı
retansiyonu kaybı (yanık, pankreatit.
ileus, kas travması
rma
Klinik açından önemli hiponatremi bulunan tüm hastalar has-
taneye yatırılmalıdır. Şiddetli bilinç durum değişiklikleri veya
nöbetlerin bulunduğu hastalarda yoğun bakım ünitesine yatış
düşünülmelidir.
Hipernatremi bulguları SSS fonksiyon bozukluğunu yansıtır Dolaşım bozukluğu durumunda hacim eksiklikleri başlan
ve serum sodyumundaki büyük veya hızlı değişimlerde daha gıçtaizotonik serum ile tedavi edilmelidir. Aksi halde, sadece
belirgindir. Hipernatremili bebeklerde kas güçsüzlüğü, huzur- hipotonik solüsyonlar kullanılmalıdır. Saatler içinde gelişen
suzluk, çok tiz ağlama, letarji ve koma olabilir. Yaşlı hastalar hipernatremide hızlı düzeltme (yaklaşık 1 mEq/L/saat) kon-
sıvı, ELEKTROLİT VE ASİT-BAZ ACİLLERİ
Sonuçlandırma
SERUM POTASYUM
KONSANTRASYONUNUN BOZUKLUKLAR!
Vücuttaki potasyumun %98'inden fazlasının hücre içinde ol-
ması potasyumu baskın hücre içi elektrolit yapar. Bu neden -
le serum potasyum konsantrasyonlarından toplam potasyum
depolarına ilişkin sonuç çıkarmak güçtür. Potasyum mineral
asitlerin birikiminin neden olduğu serum pH değişikliklerine
duyarlıdır. Hücre içi asidoz hiperkalemiyle ile birlikte potasyu-
mun çıkışını teşvik eder. Aldosterona ek olarak insülin ve kate-
kolaminler gibi dolaşımdaki hormonlar da potasyumun serum
ve hücre içi kompartman arasındaki hareketini etkiler. Serum
potasyumundaki değişikliklerle ilişkili semptomlar temelde
kalp ve kasları etkileyen hücre membran potansiyelindeki de-
ğişiklikler ile ilişkilidir.
Klinik Bulgular
Hipokalemi semptomları hafif güçsüzlük, ileus ve rabdomiyo-
lizden paralizi ve ölümcül aritmilere dek değişir (Tablo 44-4).
Semptomların şiddeti sıklıkla serum potasyumundaki düşme
nin ne kadar hızlı geliştiği ile ilişkilidir. Venöz pH'ın belirlen-
Tedavi
Ortalamada, serum potasyumunda 0,3 mEq/litrelik düşüş
toplam vücut depolarında 100 mEq bir eksikle ilişkilidir. Oral
alıma tolerans gösterebilen, hafif semptomların bulunduğu
hastalarda potasyum klorid kullanarak (her 4 saatte bir 20-40
mEq) yapılan oral yoldan yerine koyma tercih edilen yöntem- Serum potasyumunun 5,0 mEg/Lnin üstünde olması şeklinde
dir. Striktür varlığında özefajiyal ve gastrik irritasyon veya per- tanımlanan hiperkalemi daha nadirdir, ama hipokalemiye kı
forasyon riskinden kaçınmak için yüksek dozlardan kaçınıl yasla daha akut şekilde yaşamı tehdit eder. Nadiren artan po-
malıdır. Bilinen fosfat eksikliği olan hastalarda potasyum fosfat tasyum alımından kaynaklanabilir ama daha sıklıkla böbrekten
preparatları kullanılabilir ve şiddetli metabolik asidoz bulunan atılımın azalmasından veya hücre içi potasyumun membran
hastalarda potasyum bikarbonat yararlı olabilir. yoluyla yer değiştirmesinden kaynaklanır (Bakınız Tablo 44-
Daha şiddetli semptomlarda ve serum potasyumunun 6). ACE inhibitörleri veya spironolakton gibi renin anjiyotensi-
2,5'in altında olduğu hastalarda İV yerine koyma tedavisi endi- on-aldosteron sistemi ile etkileşen ilaçların yanı sıra trimetop-
kedir. IV solüsyondaki potasyum konsantrasyonu 60 mEq/Lyi rim ve triamterin gibi distal toplayıcı kanallarda potasyumun
(eğer bir periferik damar yolundan infüzyon yapılıyorsa 20 salgılanmasını bloke eden ilaçlar da hiperkalemi oluşturabilir.
mEq/L) geçmemelidir. Daha konsantre solüsyonlar infüzyon
bölgesinde daha fazla ağrı ve venlerde skleroz ile birliktedir.
20 mEq/saat IV infüzyonun serum potasyumunda 0,25 mEq/
Tablo 44.6. Hiperkalemi sebepleri
saatlik artış oluşturması beklenir. Önemli ventriküler ektopi ile
birlikte akut miyokard infarktüsü gibi nadir durumlarda veya
solunum kaslarında paralizi bulunan hastalarda 40-100 mEq/
saate varan infüzyon hızları veya daha konsantre solüsyonlar
endike olabilir. potasyum dekstroz içeren solüsyonlar ile veril-
memelidir, çünkü bu durum insülin salgılanmasını uyarabilir
ve hipokaleminin kötüleşmesi ile sonuçlanabilir. IV potasyum
alan tüm hastalarda sürekli kalp monitorizasyonu yapılmalıdır
ve yaşamı tehdit eden hiperkalemiyi kolaylaştırma riski nede-
niyle asla puşe olarak verilmemelidir.
Sonuçlandırma
12.5
i\ Hiperkalemi ile oluşan aritmiler:
...,..,,,
J,_ A.
Terminal
J\
+
Sinüs bradikardisi
Sinüs arresti Ventriküler
Birinci derece atrioventriküler blok fıbrilasyon
1 ~
Nodal ritim
10.0 İdioventriküler ritim
"""(\_
\J
Bifazik atım -
::::ı
O'
Ventriküler taşikardi
Ventriküler fıbrilasyon ~ _-ıJ'ı--- QRS ~ r,ı, geo,şıemesl
w
.§.
Ventriküler arrest
:A - ST depresyonu
7.5 lJ
::,
c ~ Atrial duraksama; QRS ve T'nin genişlemesi
o
>-
(/) -~
~
cro T sivrileşmesi
(/)
c
o
-"'
E A...
\.,._
::, 5.0
>-
(/)
Normal elektrokardiyografi
--ı-
'5
Q.
E
::,
Düşük T dalgası Hipokalemi ile oluşan aritmiler:
<ii Ventriküler prematür atımlar
(/)
-"'
;;;, 2.5
A
1 -
- Atrial taşikardi
ro Nodal taşikardi
32 Atrioventriküler ileti defekti;
Ventriküler taşikardi
~ .. s,: çökmesi; U dalgası Ventriküler fıbrilasyon
1
1 o.o )
- - - - - - - Elektrokardiyografi komplekslerindeki değişiklikler ---------------ıl"
Jıı.. Şekil 44-2. Serum potasyum konsantrasyonu ve EKG bulguları arasındaki korelasyon. Korelasyon yaklaşıktır ve
serum pH ve diğer iyonların serum konsantrasyonlarına bağlıdır (kısmen kalsiyum ve magnezyum). (Schroder SA [ed.]:
Current Medical Diagnosis and Treatment 1992 Appleton and Lange, Norwalk, CT, 1192 izniyle yayınlanmıştır)
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
Tedavi Sonuçlandırma
6,0 mEq/tnin üzerindeki gerçek hiperkalemilerde veya hiper- Tedavi gerektiren hiperkalemisi bulunan tüm hastalar moni-
kalemi ile uyumlu herhangi bir EKG değişikliğinin varlığın törlü koşullarda hastaneye yatırılmalıdır.
da hiperkaleminin acil tedavisi zorunludur. Tedavinin hedefi
membran potansiyelinin stabilize edilmesi, potasyumun hücre SERUM KALSİYUM KONSANTRASYONUNUN
içine sokulması ve potasyumun vücuttan atılmasıdır. Vücuttaki
toplam potasyumunun gerçekte düşük olabildiği ve hiperkale-
BOZUKLUKLARI
minin agresif şekilde tedavisi ile birlikte asit-baz bozuklukla- Kalsiyum sinir iletiminden kan pıhtılaşmasına dek değişen
rının eş zamanlı olarak düzeltilmesinin hipokalemi ile sonuç-
çok sayıda fizyolojik süreç için gereklidir. Kalsiyum genellikle
lanabilecek olan diyabetik ketoasidoz (DKA) gibi durumlara
mg/dL olarak bildirilmekte olup, 4'e bölerek mmol veya 2'ye
dikkat edilmelidir.
bölerek mEq değerleri bulunabilir. Kalsiyumun %98'i kemikte
bağlıdır ve hücre dışı kalsiyum konsantrasyonlarının 8,5-10,5
A. Membran Stabilizasyonu mg/dL gibi dar bir aralıkta düzenlenmesi komplekstir. Kalsi-
EKG değişiklikleri bulunan veya potasyumun 7,0'ın üzerinde tonin, paratiroid hormon (PTH), D vitamini, fosfat ve kalsi-
olduğu hastalara potasyumun kalp membran potansiyeli üze- yumun kendisi birbirileri ile çatışan ve etkileşen bir dizi geri
rine etkisini direkt olarak antagonize eden kalsiyum (IV) ve- bildirim döngüsü yoluyla renal tübüller, bağırsak ve kemiklere
rilmelidir. Hem kalsiyum glukonat hem de kalsiyum kloridin etki ederler.
%10'luk çözeltileri mevcuttur, ancak kalsiyum klorid üç kat Serum kalsiyumunun yaklaşık %40'ı proteine bağlıdır ve
fazla hazır kalsiyum içerir ve eğer damar dışına çıkarsa daha %10'u organik anyonlar ile kompleks oluşturmuş haldedir. Do-
fazla irritasyon oluşturur ve asidozu kötüleştirebilir. Bu neden- layısı ile sadece %50'si iyonize halde kalır. Bu kısım serum kal-
lerden kalsiyum glukonat tercih edilir; 2-5 dakikalık sürede IV siyumunun pH değişikliklerine oldukça duyarlı olan fizyolojik
olarak 10 mi verilebilir ve eğer EKG üzerinde etki gözlenmez- olarak aktif olan kısmını oluşturur. pH değerindeki hızlı deği
se 10 dakikada tekrar edebilir. Digoksin toksisitesi ile ilişldli şimler normal serum kalsiyum seviyelerinde bile semptomatik
hiperkalemi bulunan hastalarda kalsiyum uygulanmamalıdır, hipo- veya hiperkalsemi ile sonuçlanabilir. Serum pH değeri
çünkü kalsiyum digoksinin miyokardiyal toksisitesini artırır. artınca daha fazla kalsiyum bağlı hale geçerek kullanılabilecek
Önemli derecede hiponatremi bulunan hiperkalemik hastalar- kısmı azaltır. Aksine, asidemi kullanılabilecek kalsiyumu artı
da hipertonik serum kullanılmalıdır. rır, pH değerindeki O,l'lik bir artış kabaca iyonize kalsiyumda
0,05 mmol/dtlik değişime karşılık gelir. Ayrıca, 1 mg/dL albü-
B. Hücre İçine Kayma min 0,8 mg/dL kalsiyum bağlar ve hipoalbüminemi koşulların
da serum kalsiyumunda beklenen değişimlerin hesaplanma-
Potasyumun hücre tarafından tutulumunu artırmak için 50
sında kullanılabilir; ancak, oldukça yüksek bir değişkenlik söz
ml %50 dekstroz ile birlikte (eğer gerekli ise hipoglisemiden
konusudur ve hipo- veya hiper-kalsemiden şüphe edildiğinde
kaçınmak için) 10 ünite regüler insülin IV olarak verilebilir;
etkisi 20 dakika içinde başlar ve 30-60 dakika içinde pik etki- iyonize kalsiyumun doğrudan ölçümü hesaplamaya tercih edil-
ye ulaşılır. İnsüline göre hafifçe geciken etki başlangıcı ve pik melidir.
etkisi ile 10 ila 20 mg nebülize albuterol (veya 0,5 mg IV) de
kullanılabilir. Tek başına sodyum bikarbonat infüzyonu değiş
ken bir etkiye sahiptir ve monoterapi olarak kullanılmamalıdır
(özellikle diyaliz hastalarında), ama insülin ve B-agonist teda-
vinin potasyum düşürücü etkisini güçlendirdiği gösterilmiştir.
C. Potasyumun Atılması
Genel Bilgiler
Hiperkalsemi serum kalsiyumunun 11 mg/dL değerinin üze-
rinde olması şeklinde tanımlanır. Birçok elektrolit bozukluğun
da olduğu gibi semptomların şiddetinde hiperkalsemi gelişim
hızı önemli bir belirleyicidir. Bir dizi farklı durum hiperkalse-
mi ile sonuçlanabilse de, semptomatik olguların çoğu hiperpa-
ratirodizm veya malignansilerden kaynaklanır (Bakınız Tablo
44-9). Osteoporoz, dispepsi veya kronik böbrek yetmezliği ile
ilişkili hiperfosfatemi için kalsiyum karbonat kullanımına bağlı
Süt-alkali sendromu hiperkalseminin artmakta olan nedenidir.
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
klinik açıdan övolemik hale gelene dek izotonik serum ile sıvı
açığının yerine konmasına odaklanmalıdır. Bu glomerüler filt-
rasyon hızını artırarak idrarla kalsiyum atılımının indüklen-
mesine yardımcı olacaktır. Hücre dışı hacim normale döndü-
rüldükten sonra idrardan daha fazla kalsiyum atılımını teşvik
etmek için bir loop diüretiği kullanılabilir. Tiyazid diüretikleri
kalsiyum geri emilimini artırırlar ve bunlardan kaçınmak ge-
reklidir.
Tedavi Sonuçlandırma
Klinik açıdan önemli semptomu olan tüm hastalarda tedavi Önemli semptomları olan hastalar hastaneye yatırılmalıdır ve
başlatılmalıdır. Orta şiddette veya şiddetli hiperkalsemi (iyo- semptomlardan bağımsız olarak 3,0 mmol/L'nin üzerine iyoni-
nize kalsiyum>3 mmol/L) asemptomatik olduğunda bile acil
ze kalsiyum bulunan tüm hastalarda hastaneye yatış yönünde
tedavi gerektirir. Eğer yatkınlık oluşturan bir neden belirlen-
görüş bildirilmelidir. Daha az ciddiyetteki olgular yakın takip
mişse özgün tedavi başlatılabilir; bununla birlikte, aynı anda
serum kalsiyum seviyelerini düşürmeyi amaçlayan genel edilmek üzere taburcu edilebilir.
önlemler başlatılmalıdır. Hiperkalsemi için tedavi şekilleri
kalsiyum atılımının teşvik edilmesi, kalsiyumun kemiklerde SERUM FOSFOR KONSANTRASYONLARININ
depolanmasının stabilize edilmesi veya artırılması ve diyetle BOZUKLUKLAR!
alımının azaltılmasından oluşur. Böbrek yetmezliği olan hasta-
lar ve daha önce uygulanan önlemlerin başarılı olmadığı hasta- Fosfat büyük oranda kemikte ve iskelet kasında bulunmak-
lar diyalizden yarar görebilir. ta olup vücuttaki toplam fosfatın %!'inden azı plazmadadır.
Kemik mineralizasyonunda gerekli olmanın yanı sıra özelikle
A. Kalsiyum Atılımmm Artırılması
enerji metabolizmasında olmak üzere bir dizi hücresel işlev
Şiddetli hiperkalsemi bulunan hastaların çoğunda hiperkalse- için de önemlidir. Serum fosfatının yaklaşık %15'i proteine
mi ile indüklenen nefrojenik diyabetes insipidustan kaynak- bağlıdır ve serum seviyeleri hücre içi değişim nedeniyle vücut-
lanan derin hacim azalması vardır ve başlangıç tedavisi hasta taki toplam depoları yansıtmaz.
sıvı, ELEKTROLİT VE ASİT-BAZ ACİLLERİ
Klinik Bulgular
Hipofosfatemi ile ilişkili klinik bulgular spesifik değildir ve
etkilenen organların geniş yelpazesini yansıtır. Rabdomiyoliz,
nöbetler, bilinç değişiklikleri, koma, kalp kontraktilitesinde
değişiklikler, ileus, dizartri ve diyafram güçsüzlüğüne ikincil
solunum yetmezliği bildirilmiştir. Ciddi hipofosfatemide (<0.5
mg/dL) hemoliz ve beyaz küre ve trombosit fonksiyonlarında
bozulma meydana gelebilir.
Tedavi
Semptomlardan bağımsız olarak serum fosfat seviyelerinde
düşme olan hastalarda yerine koyma tedavisi endikedir. Oral
fosfat takviyesi güvenlidir ve olguların tamamına yakınında
Genel Bilgiler tercih eldir. Süt l mg/mL fosfat içerir veya sodyum veya potas-
yum fosfat içeren oral formüller mevcuttur. Şiddetli sempto-
Hipofosfatemi serum fosfatının 2 mg/dL değerinin altında ol- matik hipofosfatemide 6 saatlik sürede 2,5 mg/kg hızı aşmayan
ması şeklinde tanımlanır. Tipik olarak hızlı gelişmediği süre- İV sodyum veya potasyum fosfat infüzyonu başlatılabilir. Çok
ce asemptomatiktir ve bağırsakta azalan emilim, idrarla artan hızlı düzeltmeye bağlı metastatik kalsifıkasyondan kaçınmak
atılım veya hücre içi kaymanın kombinasyonlarından herhangi için serum kalsiyum, fosfat, potasyum ve magnezyum seviyele-
birinden kaynaklanabilir (Bakınız Tablo 44-10). Akut solu- ri sık takip edilmelidir.
numsal alkaloz veya insülin salgılanması ile birlikte glikoz alımı
hücre içi kayma ile ilişkilidir. Mineralizasyon üzerine etkileri Sonuçlandırma
Genel Bilgiler
Hiperfosfatemi serum fosfatının 5 mg/dL (çocuklarda ve yaşlı
larda artan kemik dönüşümüne bağlı olarak 7 mg/dL) değeri
l nin üstünde olması şeklinde tanımlanır. En sık böbrek yetmez-
J liğinden kaynaklanır, ama hipoparatirodizm, dışarıdan fosfat
5
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
Klinik Bulgular
Akut durumlarda hiperfosfateminin kendisinden kaynaklanan
semptomlar nadirdir ve çoğunlukla hipokalsemi ve hiperkale-
miye atfedilir. Kronik hiperfosfatemi metastatik kalsifikasyon,
hiperparatirodizm ve renal distrofi ile sonuçlanabilir.
Tedavi
Akut hiperfosfatemi agresif bir şekilde tedavi edilmelidir. Böb-
rek fonksiyonların normal olduğu hastalarda izotonik serumla
hacmin genişletilmesi ile birlikte asetazolamid (15 mg/kg, eriş
kinde ortalama 500 mg) fosfat atılımını artırır ama aynı zaman-
da serum kalsiyumunu da düşürmekten kaçınmak için dikkatli
izlem gerektirir. Hiperkalemide olduğu gibi İV insülin ve glikoz
fosfatı hücre içine sokmak için kullanılabilir. Böbrek yetmezliği
olan hastalarda diyaliz endikedir. Kronik olarak gelişen hiper-
fosfatemide tedavinin prim er odağı protein alımını azaltarak ve Genel Bilgiler
fosfat bağlayan antasitler kullanarak bağırsaktan emilimi azalt-
maktır. Böbrek yetmezliği olan hastalarda alüminyum toksisite- Hipomagnezemi serum magnezyum konsantrasyonunun 1,5
si riskini azaltmak için kalsiyum içeren tuzlar tercih edilir. mEq/L değerinin altında olması şeklinde tanımlanmaktadır ve
hastanede yatan hastaların %12'sinde ve yoğun bakım ünite-
Sonuçlandırma sinde yatan hastaların yaklaşık 2/3'ünde görülmekte olup çok
yaygındır. Serum konsantrasyonları lmEq/Lnin altına düşene
Yatış;hiperfosfatcminin kendisinden ziyade kolaylaştırıcı ne- dek semptomlar nadirdir. Alımın azalmasına, GI emilimin
denler için daha sıklıkla endikedir. azalmasına ve Gİ sistem veya böbrekten kayıpların artmasına
neden olan bir dizi durum sonucu gelişebilir (Bakınız Tablo
SERUM MAGNE2YUM 44-11). Metabolik asidozun yanı sıra hipokalemi ve hipokalse-
KONSATRASYONUNUN BOZUKLUKLAR! mi de sıklıkla hipomagnezemi ile birlikte görülür.
Magnezyum temel olarak hücre içi bir katyondur ve enzimatik Klinik Bulgular
regülasyon, kas kontraktilitesi ve sinir sistemi içindeki sinaptik
iletim açısından önemidir. Serum konsantrasyonu başlıca böbrek Hipomagnezeminin klinik tabloları spesifik değildir ve eşlik
tarafından düzenlenir. Hücre içi magnezyumun büyük kısmı bağlı eden hipokalsemi veya hipokalemiye atfedilebilir. Tremor ile
olduğu için, hücre dışı konsantrasyonlarında büyük değişkenlik birlikte nörolojik irritabilite, klonus, hiperrefleksi ve tetani se-
gözlense bile, konsantrasyonları sıkı bir şekilde düzenlenmektedir. rum konsantrasyonu 0,8 mEq/litrenin altında olduğunda göz-
lenebilir ve sonunda konfüzyon ve konvülziyona ilerleyebilir.
Azalan magnezyumla tutarlı bir ilişki gösteren EKG bulgusu
olmamakla birlikte hem ventriküler hem de supraventriküler
aritmi bulguları artıyor gibi görünmektedir. QTc aralığında
eşlik eden hipokalemi veya hipokalsemiye ikincil uzama mey-
dana gelebilir.
Tedavi
Magnezyumun yerine konmasına ilaveten, özellikle kalsiyum
ve potasyum olmak üzere diğer elektrolit anormaliklerinin
düzeltilmesi gerekli olabilir. Semptomların hafif olduğu hasta-
larda oral yerine koyma tedavisi tercih edilir ve magnezyum
oksit veya magnezyum glukonat kullanılabilir. Semptomatik
hipomagnezemi ve tetani veya nöbet olan hastalarda veya arit-
sıvı, ELEKTROLİT VE ASİT-BAZ ACİLLERİ
milerin varlığında parenteral tedavi endikedir. Tipik rejim 20 yonları normal olan hastalara böbrekten atılımı artırmak için
dakikada infüze edilen %20'lik solüsyonda 2 gram magnezyu- izotonik serum ve furosemid ile zorlu diürez uygulanmalıdır.
mu takiben her 6 saatte bir 1 gr İV uygulamadan oluşur. Mag- Şiddetli hipermagnezemi ve böbrek yetersizliğinde diyaliz en-
nezyumun çok hızlı uygulanması hipermagnezemi nedeni ile dikedir.
solunum kaslarının geçici paralizisine ikincil apne oluşması ile
sonuçlanabilir. Bu durum kalsiyum glukonat uygulaması ile Sonuçlandırma
düzeltilebilir. Böbrek yetmezliği olan hastalarda magnezyum
dozları yarısına düşürülmelidir. Hipermagnezemi bulunan tüm hastalarda yatış gereklidir.
Genel Bilgiler
Hipermagnezemi serum magnezyum konsantrasyonunun 3
mEq/rnin üzerinde olması şeklinde tanımlanmaktadır ve tipik
olarak magnezyum içeren antasitler veya laksatiflerin fazla kul-
lanımından kaynaklanır. Böbrek yetmezliği veya bağırsak has-
talığı bulunan kişiler, parenteral hiperalimentasyon gerekenler
ve yaşlılar risk altındaki hastaları oluşturur.
Klinik Bulgular
Acil hekimleri kritik bakım hastalarıyla ile çok sık karşılaşırlar
Hipermagnezemi magnezyum seviyeleri çok ciddi bir şekilde ve bu bozuklukların ve vücudun bunları telafi etmek için yap-
yükselene dek genellikle asemptomatiktir. Magnezyum kon- tığı girişirnlerirı altında yatan fizyolojinin doğru şekilde anla-
santrasyonlarının giderek artması ile birlikte hastada bulantı, şılması, bu hastaların uygun şekilde tedavisinin yapılabilmesi
kusma, hipotansiyon, konfüzyon, kas güçsüzlüğü, letarji, de- için çok önemlidir.
rin tendon reflekslerinde kayıp, koma ve solunum paralizisine
ikincil ölüm ortaya çıkabilir. EKG değişiklikleri bradikardi, AV
blok, PR aralığında uzama, QRS genişlemesi ve T dalga pikleri
ile birlikte P dalga voltajında azalmadan oluşur. Hidrojen iyonunun konsantrasyonu tipik olarak direkt olarak
ifade edilmez, onun yerine pH olarak gösterilir. Normal kan
Tedavi pH değeri 7,36 ile 7,44 arasında değişir ve bu aralığın üstünde-
ki sapmalar alkalemi ve altındaki sapmalar da asidemi olarak
Solunum paralizisinin yaklaşmakta olduğu hastalarda geçici adlandırılır. [H+] değişiklikleri uçucu (PC02) veya uçucu ol-
önlem olarak kalsiyum glukonat kullanılabilir. Böbrek fonksi- mayan (sülfürik, laktik asit gibi) asitlerdeki değişimlerden kay-
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
naklanabilir. Asidoz kandaki asit miktarını artıran herhangi bir tan ve solunum merkezini dakika ventilasyonu değiştirmesi
durumdur ve solunumsal (Uçucu asitlerde artış) veya metabo- için uyarmasından sonraki dakikalar içinde başlar. Primer
lik (uçucu olmayan asitlerde artış) olarak daha ileri seviyede metabolik asidozda, asidemi dakika ventilasyon artışını uyarır
tanımlanabilir. Benzer şekilde alkaloz kandaki asit miktarını ve takiben PC02 düşer; aksine, bir metabolik alkaloz hipoven-
azaltır ve solunumsal veya metabolik olarak ayrılabilir. tilasyon ve PC02 artışı ile sonuçlanır. Birincil solunumsal al-
Serum pH değerini 7,4 değerine yakın devam ettirmeye yar- kalozun renal kompanzasyonu 6-12 saatlik uzun süreli asidemi
dımcı olan çok çeşitli tampon sistemleri mevcuttur. En önemli
veya alkalemiden önce başlamaz. Primer solunumsal asidozda,
hücre dışı tampon sistemi hücre metabolizmasından kaynak- böbrek bikarbonat sentezini artırır, daha fazla proton atar ve
lanan C02'i daha sonrasında H+ ve bikarbonata çözünen kar- proksimal tübülden daha fazla bikarbonat geri alır. Alkalemi
bonik aside metabolize eden bikarbonat-karbonik anhidraz
H+ tutulumunu ve bikarbonat atılımında artışı teşvik eder. Bu
sistemidir.
telafi mekanizmalarının maksimum etkinliğe ulaşması günler
Bir izole metabolik veya solunumsal süreç birincil bir
alabilir ve kronik solunumsal alkalozun pH ı hiçbir zaman nor-
asit-baz bozukluğu ile sonuçlanırken, çoklu süreçler karışık
male döndürememesi bir istisna oluşturur. Kompanzasyonun
asit-baz bozuklukları ile sonuçlanır. Metabolik süreç bikarbo-
zamanlaması ve sınırları Tablo 44-13'te detaylı olarak gösteril-
nat konsantrasyonunu etkilerken, solunumsal süreç P C02'yi
miştir. Bir asit-baz bozukluğunda normal bir pH değeri klinis-
etkiler. Serum pH değeri birincil bir asit-baz bozukluğu nedeni
ile normal aralıktan uzaklaştıkça pH ı normale döndürmeye yeni karışık bir asit-baz bozukluğu konusunda uyarmalıdır.
çalışan kompanzasyon mekanizmaları devreye girer. Bir meta-
bolik asi doz veya alkaloz ventilasyon değişiklikleri ile telafi edi- ASİT-BAZ BOZUKLUKLARININ
lir ve bir solunumsal asidoz veya alkaloz böbrekten asit atılımı
ayarlanarak telafi edilir. Bu telafi mekanizmaları kan pH değe
rini normale çekecektir. Birincil asit-baz bozukluklarında altta Hastanın öyküsü ve fizik bakısı sıklıkla asit-baz bozuklukları
yatan bozukluk pH, PC02 ve serum bikarbonatına bakılması nın varlığıve etiyolojisine ilişkin önemli ipuçları sağlar ve ka-
ile açığa çıkacaktır (Bakınız Tablo 44-12). rışık bozukluk durumlarında özellikle değerlidir. Öykü ve fizik
Birincil metabolik bozukluklarda solunum kompanzas- bakının ötesinde, asit-baz bozukluklarının başlangıç değerlen
yonu kemoreseptörler hücre dışı pH değişikliklerini algıladık- dirmesi elektrolit paneli ve kan gazı bakılmasını gerektirir. Ve-
Solunumsal alkaloz
Akut PCO/daki her 10 mmHg azalma için [HCO,-J da 2 mEq/L azalma 5-10 dk [HC03·J 18_ mEq/L
Kronik PCO/daki her 10 mmHg azama için [HCO;J da 5 mEq/L azalma 48-72 sa [HCQ3-J 14 mEq/L
sıvı, ELEKTROLİT VE ASİT-BAZ ACİLLERİ
nöz kan gazı örneklemesi ile elde edilen değerler (P02 istisna
olmak üzere) arter kan gazı örneklemesi ile elde edilenler ile
oldukça benzerdir; arteriyel örneklere kıyasla venöz örnekler-
de pH tipik olarak 0,01-0,03 daha düşüktür, PC02 6 mmHg
daha yüksektir ve bikarbonat 2 mEq/L daha yüksektir. Elin 10
dakika süre ile 45 °C de ısıtılması ile venöz kan örneğinin ar-
teriyelizasyonu bu farklılıkları da ortadan kaldırır. Venöz kan
örneklemesinde ağrı ve morbiditenin az olması nedeni ile ok-
sijenlenmeden kaygı duyulmayan durumlarda venöz kan kul-
lanımı düşünülmelidir.
Asit-baz bozukluklarında laboratuar verilerinin incelen-
mesindeki ilk adım Henderson-Hasselbach denklemini kulla-
narak verilerin iç tutarlılığından emin olınaktır (Bakınız Ek).
Bunu takiben serum [Cl-] ve [HC03-] değerlerini toplayarak
ve buradan elde edilen toplamı serum [Na+] değerinden çıka
rarak anyon açığı hesaplanmalıdır. Anyon açığı ölçülemeyen
serum proteinlerinden kaynaklanan negatif yükü temsil eder
ve ortalaması 10-12 mEq/iliir. Delta anyon açığı hesaplanan
anyon açığı ile normal anyon açığı arasındaki farktır ve bikar-
bonattaki değişim ile kıyaslandığında karışık bozuklukların
varlığı açısından önemli bir ipucu olabilir.
Birincil bozukluğu belirlemek için ilk bikarbonatı incele-
yin. Artan bikarbonat ya bir birincil metabolik alkalozu ya da
birincil bir solunumsal asi dozun metabolik kompanzasyonunu
yansıtır. Daha sonra pH değerinin incelenmesi birincil bozuk-
luğu ortaya koyacaktır: artan pH değeri birincil metabolik al-
kalozu işaret ederken, azalan pH birincil solunumsal asidoza
işaret eder. azalan bikarbonat birincil metabolik asidozdan
veya solunumsal alkalozun metabolik kompanzasyonundan
kaynaklanabilir; azalan pH metabolik asidoza işaret ederken
artan pH solunumsal alkaloza işaret eder. Bikarbonatm azal-
dığı veya arttığı durumlarda normal pH varlığı karışık bir asit- Genel Bilgiler
baz bozukluğuna işaret eder. Birincil bozukluklarda, PC02 ve
bikarbonat aynı yönde sapma gösterebilirken, karışık asit-baz Solunumsal asidoz artan PC02 (>45 mmHg) ve serum pH de-
bozukluklarında aksi yönlerde sapma gösterirler. Klinik koşul ğerinin 7,36'11111 altına düşmesi olarak tanımlanır. Alveolar hi-
lara bağlı olarak, bozukluğun doğasını tam olarak belirlemek poventilasyon solunumsal asidoza neden olabilir (Tablo 44-14)
için serum ve idrar ozmolaritesinin ve idrar elektrolitlerinin
incelenmesi zorunlu olabilir. Klinik Bulgular
Solunumsal asidozun mihenk taşı bilinç düzeyindeki değişim
dir. Hiperkapninin karakteristik özellikleri halsizlik, huzursuz-
1. Solunumsal Asidoz luk, baş ağrısı, konfüzyon, stupor ve hastanın uyanıklık dü-
zeyinde azalmadan komaya dek değişir. 70'lik bir PC02 akut
solunumsal asidoza ikincil olduğunda koma ile sonuçlanabi-
lirken, kronik solunumsal alkalozu olan bir kişi bunun üstün-
deki PC02 düzeylerine bilinç durum değişikliği olmaksızın
tolerans gösterebilir.
Fizyoloji
A. Akut Solunumsal Asidoz
Akut olarak solunumsal asidozdan kaynaklanan proton artışı
hücre içi proteinler tarafından tamponlanır. Bu durum PC02
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
Tedavi ve Sonuçlandırma
Ketoasidoz
Genel Bilgiler Diyabetik
Metabolik asidoz plazma H+ ve HC03- konsantrasyonları ara- Alkolik
sındaki dengesizlik nedeni ile oluşur ve 7,36'nın altına düşen Açlık
pH seviyesi ile birlikte serum [HC03-] seviyesinin 22 mEq/ Böbrek yetmezliği
litrenin altına düşmesi olarak tanımlanır. Organik asitlerin (en
Laktik asidoz
sık laktat veya ketonlar) fazla üretimi, bağırsak veya renal yol-
dan bikarbonat kaybı veya normal metabolizma veya toksinler- Laktata metabolize olan ekzojen toksinler-siyanür, kar-
den kaynaklanan asitlerin atılamaması sonucu oluşur. bon monoksit, ibuprofen, INH, demir, striknin, toluen
Asitlere metabolize olan ekzojen toksinler-aspirin, meta-
Klinik Bulgular nol, etilen glikol, paraldehit
Tedavi
İlk tedaviye rehberlik etmesi için idrar klor konsantrasyonu öl-
çülmelidir. İdrar [Cl-] değerinin 10 mEq/:Cnin altında olduğu
hastalar klora yanıtlı olarak tanımlanır ve normal serum kulla-
nılarak hacmin genişletilmesi ile tedavi edilmelidir. İdrar [Cl-]
değerinin 20 mEq/I.:nin üzerinde olduğu hastalar klora dirençli
olarak tanımlanır; 40 mEq/I.:nin üzerindeki idrar [Cl-] değe
ri hacimde yeterli genişleme olduğuna işaret eder. Belirli du-
sıvı, ELEKTROLİT VE ASİT-BAZ ACİLLERİ
rumlarda alkalozu düzeltmek için potasyumun yerine konması Kombine Metabolik Alkaloz ve
(100-500 mEq) gerekli olabilir. Eğer hacim durumu normalse
hiperkapni sonrası metabolik alkalozlarda asetazolamid kulla-
Solunumsal Asidoz
nılabilir. Taburculuk altta yatan nedenin şiddetine bağlıdır.
Bu karışık asit-baz bozukluğu diüretik kullanımı nedeniyle me-
tabolik alkaloz gelişen kronik solunumsal asidozlu hastalarda
5. Karışık Asit-Baz Bozuklukları gelişebilir. Bir metabolik alkalozda uygun kompanzasyon her
bir ı mEq/L [HC03-] artışı için PC02 deki 0,7 mmHg artıştan
oluşur. PC02 deki daha yüksek artışlar eşlik eden solunumsal
asidoza işaret eder. Kronik solunumsal asidozu olan hastalarda
PC02 deki her 10 mmHg artış için [HC03-] 3,5 mEq/litre art-
malıdır. [HC03-] daki daha yüksek artış eşlik eden metabolik
asidoza işaret eder.
Delta bikarbonat 10 18 10 4
Ozmolarite mOSm/litre olarak, sodyum konsantrasyonu Örneğin 70 kilogram ağırlığında, serum sodyum değeri
mEq/L ve glikoz, BUN ve etanol mg/dL olarak ifade edilmek- 120 mEq/L olup semptomatik hiponatremisi bulunan ve klinik
tedir. Normal serum ozmolalar açığı (ölçülen ozmolarite eksi olarak övolemik bir erkek erişkinde %3 NaCl kullanarak 2 saat-
hesaplanan ozmolarite)lO müsm/L altındadır. Genişleyen lik sürede serum sodyum unu 2 mEq/L artırmak istenmektedir.
ozmolar açık metanol veya erilen glikol alımı veya DKA gibi Bu olguda l litre infüzyon çözeltisinin serum sodyumu üzerin-
kandaki ölçülmeyen ozmollerin miktarını artıran herhangi bir deki etkisi aşağıdaki gibidir:
durumda görülebilir.
(512-120)/( 42+ 1)=9,14
Elektrolitlerin Yerine Konması
% 3 Nacı 513
Yaşlı erkek 0.5
sıvı, ELEKTROLİT VE ASİT-BAZ ACİLLERİ
Dolayısıyla, 1 litre çözelti hastanın serum sodyumunu Alternatif olarak, Handerson-Hassaslbach denklemi di-
yaklaşık 9 mEq/L artıracaktır. Hastaya toplamda 222 ml veya rekt olarak [H +] hesaplanmasında kullanılabilir ve algoritma
2 saatlik in füzyonda 111 mL/ saat verilmesi hastanın serum do- kullanımı gerektirmez:
yumunu 2 mEq/L artıracaktır.
Henderson-Hasselbach Denklemi
Kan gazından elde edilen asit-baz verilerinin iç tutarlılığı Han- pH'ın normal değerlerinin üstünde [H+ ], pH 7,40 için 40
derson- Hasselbach denklemi yardımı ile belirlenir. Verilen nmol/llien başlayarak ve pH daki her bir 0,1 değişim için [H+]
herhangi bir veri setinde aşağıdaki denklem doğru olmalıdır: 10 düzeltilerek hesaplanabilir. Standart baz hatası ve Steward
yöntemi gibi fizyolojik asit-baz dengesini tanımlamak için kul-
lanılan başka sistemler de tanımlanmıştır ve bilinen fiziksel
kimya ile daha tutarlıdır. Bununla birlikte klinikte birçok amaç
için Henderson-Hasselbach yöntemi yeterlidir.
Yanıklar ve Duman
İnhalasyonu
Dorian Drigalla, MD, FACEP
Jennifer Gemmill, MD 1
Çeviri:
Dr. Polat Durukan
Dr. Ömer Salt
Yaşamı Tehdit Eden Problemlerin Acil Tedavisi Özgün Yanık Tiplerinin Acil Tedavisi
Yanık Hastasının İleri Değerlendirmesi Kimyasal Yanıklar
Minör Yanıkların Hastane Dışı Tedavisi Katran Yanıkları
Duman İnhalasyonu Hasarlanması Güneş Yanıkları
Termal Hasarlanma Elektrik Yanıkları
Kimyasal Hasarlanma Göz Yanıkları
Sistemik Kimyasal Zehirlenme Boyun, Göğüs ve Ekstremiteferin Çevresel Yanıkları
Çocuk istismarına Bağlı Yanıklar
inhalasyonu havayollarında ciddi ödeme neden olabilir. Göğüs moglobin seviyeleri nabız oksimetre yoluyla ölçülebiliyorsa bu
değer tespit edilip gerçek oksijen saturasyonu bu yolla hesap-
lanabilir. Non-invaziv ko-oksimetri acil serviste hastanın kar-
1Bu konu 6. baskıda David A. Fritz, MD, FACEP tarafından yazılan konunun boksihemoglobin düzeyini hızlıca tespit etmek için kullanışlı
revizyonudur. bir araçtır.
-
Majör yanık
Hayır-ı,,.I yaralanması
Evet
j;
z
7'
;;
;:ı::ı
~i=::~:'.:'.'.JHayır~ .!:~:;an!,'..,JHayır ;~,'.'.'.'.! :::!.JHayır Elektrik yanığı Hayı Gözde yanık !Hayır-ı,,.j Boyun, göğüs fiHayır-ı,,.,Çocuk istismarına <
m
duvarı ya da ff bağlı yanık
ekstremitelerin o
çepeçevre yanıkları c
ıı:n ;:;.;.;:;;;, ®~J.\\,\,\\W\.\t\
~
Evet Evet )>
,!, z
z
:ı::
)>
;;
vı
o-<
z
c
,l
Büyüklüğüne Göre Etkilenen Alanların Yaklaşık Yüzdeleri Büyüklüğüne Göre Etkilenen Alanların Yaklaşık Yüzdeleri
Yaş Yaş
Alan 10 15 Erişkin Alan o 1 5
A = başın yarısı 5Y, 4% 3y, A = başın yarısı gy, 9y, 6Y,
B = uyluğun yarısı 4Y4 4% 4% B = uyluğun yarısı 2% 3Y. 4
C = bacağın yarısı 3 3Y.ı 3% C = bacağın yarısı 2Y, 2Y, 2%
A Şekil 45-2. Yanık alanı yaşa bağımlı yanık çizelgesi ile tahmin edilebilir. (Way LW, ed. Current Surgical Diagnosis and
Treatment, 11 th ed. New York, NY: McGraw-Hill; 2003 izniyle yayınlanmıştır.)
Sıvı Resüsitasyonuna Başlayın çok formül mevcuttur (Şekil 45-1). Kolloid ve kristaloid solüs-
yonları kıyaslayan çalışmaların sonucunda kolloidlerin daha
Vücut yüzeyinin %15'inden fazlasını içeren derin yanıklı hasta- fazla fayda sağladığına dair herhangi bir veriye ulaşılmamıştır.
lar İV sıvı resüsitasyonuna ihtiyaç duyar. Bu hastalara bir ya da Bugün pek çok yanık merkezi Parkland ya da Modifıye Brook
iki adet geniş lümenli (> 16 G) periferik intravenöz kateter ta- formülünü kullanarak tedavinin ilk 18-24. saatlerinde sadece
kılmalı, bu kateterler yanıktan etkilenmemiş cilt bölgesine uy- kristaloid infüzyonu vermektedirler. Bu formüller hastanın te-
gulanmalı, bu mümkün değilse hastalara santral venöz kateter daviye cevabı gözönüne alınarak her bir hasta için ayrı olarak
uygulanmalıdır. Hastanın vücut yanık yüzdesinin hesaplanma-
sında şekil 45-2'de gösterilen yaş ilişkili yanık tablosu kullanıla
bilir. Buna ilaveten "Dokuzlar Kuralı" olarak adlandırılan total
yanık vücut alanı hesaplanmasında aşağıdaki vücut bölümle-
rinden her birinin %9'luk vücut alanına karşılık geldiği diğer
bir hesaplama yöntemi de mevcuttur. Bu alanlar: Baş, göğüs ön Tablo 45-1. Yanık Hastalarında Sıvı Resüsistasyonu
duvarı, batın ön yüzeyi, her bir kol, herbir bacağın anterior yü- Formülleri
zeyi ve her bir bacağın posterior yüzeyidir. Sırt ve gluteal bölge
toplamda %18'lik alana karşılık gelirken genital bölge ve herbir
avuç içi %l'lik alana karşılık gelir. Çocuklarda dokuzlar kura-
lı %9 yerine %5 olarak uygulanır ve çocuk yanık hastalarında
kafa total vücut yüzeyinin %20'si olarak kabul edilir. Parkland(Baxter) 4MI Kristaloid*% Total Vücut Yanık
Yanıklar büyük miktarda intravasküler sıvı, elektrolit ve Alanı* Ağırlık(Kg)
Tanısal Çalışmalar
Yaralanmanın Şiddetini Tespit Edin
Respiratuvar patoloji gelişmesi durumunda arteriyal kan gazı
analizi yapılabilir. İlave olarak tüm hastalarda kan karboksihe- Başlangıç resüsitasyon çabaları başladıktan sonra, yanık has-
moglobin düzeyi, tam kan sayımı ve elektrolitlere ilave olarak talarının yönetimi için genellikle ilave bilgiye ihtiyaç duyuluı:
idrar myoglobin düzeyi de çalışılmalıdır. Tüm hastalara akciğer Hastaya, olayın şahitlerine ve aileye; yaralanma mekanizması
grafisi ve EKG'ye ilave olarak karbonmonoksit zehirlenmesin- (ör: patlama, dökülen sıvılar, ev ateşi) ve toksik olduğu bilinen
den şüphelenilen hastalarda da kardiyak enzimler görülmelidir. yanıcı maddelerin muhtemel varlığı hakkında sorular sorulur.
Hastanın açık bir alanda mı yoksa kapalı bir alanda mı yandığı
Olası Eşlik Eden Yaralanmalar tespit edilmelidir. Kapalı alanda meydana gelen yanıklarda in-
Açısından Hastayı Değerlendirin halasyona bağlı hasar gelişme riski yüksektir ve bu hastalarda
entübasyon gözönünde tutulmalıdır. Yine değerlendirme sıra
Yanık hastalarında cilt yanığına ilave olarak genellikle başka sında diğer tıbbi problemler, tetanoz immünizasyon durumu
yaralanmalar da görülür. Motorlu araç kazası ya da patlama ve ilaç allerj ileri sorgulanmalıdır.
sonrası yanık gelişen hastaların değerlendirilmesinden 12. bö-
Yaralanma şiddetinin uygun olarak tespit edilmesi has-
lümde bahsedilmiştir. Yanan bir binadan atlayan ya da motorlu taneye başvuru, yanık merkezine sevk, başlangıç sıvı resusi-
araç kazası sonucu yanık gelişen hastalar servikal ve diğer trav-
tasyonunun belirlenmesi ve prognoz tahmininde önemlidir.
matik yaralanmalar açısından da değerlendirilmelidir.
Genelde minör yanıklı hastalar hastane dışında, orta dereceli
komplike olmayan yanıklı hastalar hastanede yatırılarak tedavi
Üriner Kateter Yerleştirin edilirken major yanığı olan hastalar yanık merkezinde yatırı
Mesaneye yerleştirilen bir üriner kateter yanık hastalarında id- larak tedavi edilir. Major yanık kriterlerini karşılamasa dahi
rar çıkışının tespit edilmesi ve idrar analizi için (hastada muh- hastanede yanık tedavisini vermeye yeterli donanım olmaması
temel elektrik yanığı varsa myoglobin düzeyi tespiti) en önemli durumunda orta şiddette yanıklı hastalar bile yanık merkezine
takip aracıdır. Glans penis ya da penis cisminde tam kat yanığı nakledilmelidir. Yanık şiddetini belirlemede aşağıdaki para-
olan hastalar suprapubik sistostomi ihtiyacı gösterebilir. metreler kullanılır.
B. Yanık Derinliği
1'Yanık
c
Aşağıdaki alanlardaki yanıklar majör yaralanma olarak değer
Yüzeyel lendirilmelidir.
2'
Epiderm is
Yanık
1. Eller ve Ayaklar- Eller ve ayaklardaki derin yanıklar skar
Derin dokusuna neden olup geçici hareket kısıtlılıklarına yol açabilir.
2. Yüz- kısmi ya da tamkat yüz yanıkları ciddi skar dokusuna
Koryum neden olabilir. Bu durum hastada çok derin fiziksel ve emosyo-
3°Yanık nel strese neden olur. Yine sıklıkla inhalasyon yaralanmaları ile
havayolu patolojileri arasında ciddi ilişki bulunmaktadır.
Yağ 3. Gözler- Gözde meydana gelen yanıklar kornea! skar ve
gözkapağı disfonksiyonuna neden olup körlüğe kadar giden
ciddi komplikasyonlara neden olabilir. Not: Muhtemel göz ya-
nığı olan hastalar acil serviste hızla değerlendirilmelidir çünkü
A Şekil 45-3. Cilt tabakaları, birinci, ikinci ve üçüncü
derece yanıkların derinliğini göstermektedir (Way LW, bu hastalarda hızla gelişen periorbital ödem hastanın bakısını
güçleştirir. Göz yaralanmaları ile ilgili detaylı bilgi bu başlığın
ed., Surgical Diagnosis and treatment, 11th ed. New York, NY:
McGraw-Hill, 2003 izni ile yayınlanmıştır) ilerleyen kısımlarında verilecektir.
4. Kulaklar- Kulaklarda meydana gelen derin yanıklar basınç
deformitesi ve enfeksiyon gelişimine predispozan bir faktördür.
Sıcak sıvı ya da kimyasallar yoluyla dış kulakta yanık meydana
rın tam olarak iyileşebileceği,
parsiyel derinlikte olduğu (yine gelen hastaların timpanik membranları mutlaka değerlendiril
kendiliğinden iyileşebilir) ve tam kat ( deri grefti gerektiren) medir. Yıldırım çarpmasını da içeren elektrik yaralanmaların -
olarak sınıflandırılmasıdır. Derin parsiyel kalınlıktaki yanıklar da yine timpanik membran yine mutlaka değerlendirilmelidir.
kontraktür ve hipertrofık skar oluşumunun önlenmesi amacıy Yaralanma mekanizmasına bağlı olarak membran rüptürü
la genelde deri greftlerne ihtiyaç gösterir. Şekil 45-3; yanık tip- yüksek oranda tespit edilebilmektedir.
leri ile cilt katmanları arasındaki ilişkiyi göstermektedir. Tablo 5. Perine- Perine yanıklarının hastane dışında tedavisi enfek-
45-2 de her bir yanık tipi ve bunlarla ilişkili fiziksel bulgular siyona diğer yanıklara kıyasla daha hassas olması nedeniyle çok
daha zordur.
gösterilmiştir. Yanık derecesi yanık diyagramının ön ve arka
bölümleri kullanılarak uygun şekilde kayıt altına alınmalıdır.
Yanık derinliği hesaplanırken ilişkili pek çok faktör göz
D. Çepeçevre Yaıııklarm Özellikleri
önünde bulundurulmalıdır. Çünkü derin kısmi kat yanıkla Herhangi bir çepeçevre yanık majör yaralanma için potansiyel
rı tam kat yanıklardan ayırt etmek oldukça zordur. Bunların
bir durumdur. Boyundaki derin çepeçevre yanıklar lenfatik ve
her ikisi de tam kat yanık olarak değerlendirilip ona göre te- venöz obstrüksiyona neden olup laringeal ödem ve havayolu
davi edilmelidir. İkinci olarak yanık yaraları yaralanmayı takip obstrüksiyonu ile sonuçlanabilir. Ekstremitelerin bu tür ya-
eden 48-72 saat içinde değişme gösterebilir. başlangıç değer nıkları kan akımında kısıtlanmaya neden olarak artmış doku
lendirmesinde yüzeye! olduğu tespit edilen yaralar bu periyod basıncı ve iskemi ile sonuçlanabilir. Göğüs duvarının bu tür ya-
sonunda özellikle hasta da dolaşım bozukluğu ve eşlik eden nıklarında ise göğüs duvarı hareketlerinde yavaşlama ve sonra-
enfeksiyon öyküsü mevcutsa daha derin hale gelebilir. sında solunum yetmezliği gelişebilir.
3.derece Tam kat Beya- siyah- Soyulmuş Hayır Hayır Spontan iyileşme olmaz
kahverengi
YANIKLAR VE DUMAN İNHALASYONU
İnhalasyon yaralanmaları majör yanık olarak değerlendirilir. Has- Hastanın üzerindeki yanık giysiler ve yabancı maddeler dil<kat -
tada inhalasyon yaralanmasını düşündüren semptom ve bulgular le çıkarılmalı ve yanık bölgesi tercihen oda ısısındaki salin ile
arasında: kapalı alanda meydana gelen yangınlar, burun kılların
irrige edilmelidir. Yara üzerine sert deterjan ya da benzalkon-
da yanık alınası, burun delikleri etrafında is tespit edilmesi, siyah
balgam, hırıltılı solunum, stridor, respiratuvar distres ve karbok- yum klorid, povidon iyodin gibi kimyasal dezenfektanlar uy-
sihemoglobinin %10'un üzerinde olması sayılabilir. İnhalasyon gulayıp yara irrite edilmemelidir. Acil serviste orta ya da majör
yaralanmalarının tanı ve tedavisinden ilerde bahsedilecektir. yanıklara ya hiç debridman yapılmamalı ya da minimal debri-
de edilmelidir. Süperfisiyal tam kat olmayan minör yanıklarda
F. Elektrik Yaralanmaları ki soyulmuş cilt dokusu eksize edilebilir. Orta ya da ağır yanığı
olan hastalar acil serviste kompleks yanık örtüleri ya da topikal
Her ne kadar elektrik yaralanmalarına bağlı işaretler dışarıdan
damlalar kullanılarak tedavi edilmeyebilir. Çünkü bu hastalar
minimal olarak algılansa da bunların yarattığı hasar çok fazla
olabilmektedir. Kardiyak aritmiler ve myoglobinüriye bağlı re- zaten yanık merkezine ulaştıklarında muayene amacıyla acil
nal yetmezlik muhtemel komplikasyonlar arasındadır. 100 ınA serviste yanık bölgesine örtülen tedavi materyalleri çıkarılıp
kadar düşük bir elektrik akımı dahi ventriküler fıbrilasyona atılacaktır. Gazlı bez ya da steril salin emdirilmiş yapışmaz ör-
neden olabilir. Tüm elektrik yaralanmaları majör yaralanma tüler bu amaçla kullanılabilir. Eğer gerekli ise hastaya tetanoz
olarak değerlendirilmelidir. profilaksisi uygulanmalıdır. Yanık merkezindeki uzmanla di-
rekt irtibata geçilip hastanın durumu haklunda gerekli bilgiler
G. Hastanın Yaşı
verilmeli ve transfer öncesi uygun yara bakımı sağlanmalıdır.
Yanığa bağlı ölümler aynı zamanda yanığın en sıl< görüldüğü yaş
grupları olan çok genç ve çok yaşlı populasyonda daha sık görü- Hastayı Yarnk Merkezine Transfer Edin
lür. 5 yaşından küçük ya da 55 yaşından büyük bireylerde görü-
len yanıklar diğer yaş gruplarına göre daha ciddi olabilmektedir. Tüm majör yanıklar ve orta derecede yanıkların çoğu personel,
donanımı tam olan yanık merkezlerindeki uzmanlarca en iyi
H. İlişkili Yaralanmalar şekilde tedavi edilebilirler. Ciddi yanıklı bir hastanın ilk değer
lendirmesi sonrasında hızla en yakın yanık merkeziyle irtibata
Anık hastalarında yanığa ilave olarak fraktürler, araç kazasına
bağlı iç organ yaralanmaları, düşme ya da patlamaya bağlı ge-
geçilmeli, bu yolla hem uygun yara balumı için gerekli bilgiler
lişen diğer yaralanma türleri de görülebilmektedir. Hastalarda edinilirken hem de hastanın o merkeze transferi için planlama
yanıkla birlikte bu tür eşlik eden yaralanmaların bulunması yapılmalıdır. Çepeçevre ekstremite, göğüs duvarı ya da boyun
halinde yanık alanı küçük olsa dahi ciddi komplikasyonlar ve iskemisi bulunan ancak transferi hızla gerçekleştirilemeyecek
ölüm görülebilmektedir. hastalar için solunum yetmezliği ve doku iskemisini önlemek
amacıyla eskaratomi uygulanabilir. Hastanın yanık merkezine
1. Altta Yatan Majör Tıbbi Problemler nakli esnasında sıvı resüsitasyonu ve diğer tüm destek tedavi-
Yanık hastalarında daha öncesinden mevcut majör tıbbi prob-
lerine devam edilmelidir ve hasta mümkün olduğunca sıcak
lemlerin bulunması ciddi komplikasyonlar ve ölüm oranların tutulmalıdır. Transfer ve tedavi kriterleri için Tablo 45-3 bakın.
da artışla sonuçlanır. Minör yanıklar için dahi aynı durum söz
konusudur. Ancak miyokard enfarktüsü, anjina, ciddi pulınoner
hastalık, diyabetes mellitus ya da böbrek yetmezliği nedeniyle ta-
kip edilen hastalarda gelişen yanıklar ciddi değilse bunlar düşük
riskli hasta kategorisinde kabul edilebilirler. Daha öncesinden al-
kol ya da diğer ilaç bağımlılığı öyküsü olan hastalar yanığa bağlı
komplilrnsyonlar açısından çok daha yüksek riske sahiptirler. Genel Bilgiler
Ağnyı Kontrol Edin Hastane dışı tedavi kriterlerine uygun minör yanıkların baş
langıç tedavisi acil serviste yapılıp sonrasında yakın poliklinil<
Oral, subkutan ya da intramusküler olarak uygulanan narkotik takibine alınabilirler.
analjezil<ler hastaneye yatışı gerekmeyen yanık hastalarında uy-
gun ağrı kontrolü sağlarlar, ancak orta derece ya da majör ya-
nıklı hastalara için dil<katle titre edilmiş morfin gibi opiadlar
Tedavi
ağrı kontrolünde intravenöz olarak kullanılmalıdır. Ağrı kont-
rolü sağlanamayan bazı hastalarda gerekli sedasyon için me- Sadece eritemin olduğu birinci derece yanıklar steril gazlı bez
kanik ventilasyon ihtiyacı görülebilir. Son zamanlarda yapılan gibi yapışmayan örtülerle en iyi şekilde tedavi edilebilir. Temiz
çalışmalar göstermiştir ki yanık hastalarında ağrı kontrolü için derin yanıklar normal steril salin solüsyonu ile nazikçe irrige
kullanılan büyük miktarlardaki opiadlar uygun sıvı resüsitasyo- edilmelidir. Yapılan çalışmalar göstermiştir ki cilt bütünlüğü ne
nu için gerekli sıvı volümünde artışa neden olmaktadırlar. Bu kadar az bozulmuşsa yara iyileşmesi o kadar hızlı olmaktadır.
nedenle bu hastalara verilen sıvı volümleri diklrntle izlenmelidir. Bu nedenle debridman mümkün olduğunca minimal yapılma-
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
Sonuçlandırma
ettirmez. Yüzeye! dokulardaki termal yaralanmalar havayolunu olabilir. Daha şiddetli maruziyetlerde solunum sıkıntısı, göğüs
da etkileyen geniş jeneralize ödeme neden olabilir. Tanı larink- ağrısı ve mukus membranlarda irritasyon görülür. Pulmoner
sin direkt yada videololaringoskop ile görüntülenmasi ya da ödemin başlangıcı maruziyetten sonra 2-12 saate kadar gelişe
fleksibıl fıberoptik skopi ile görüntülenmesi ile desteklenir. bilir ve bu sırada hasta asemptomatik olabilir. Hidroklorik asit
gazının toksik seviyeleri yangın söndürüldükten sonra 1 saate
kadar devam edebilir. Polivinil kloridin yanması sonrası ortaya
çıkan maddelere maruz kalan hastalarda prematür ventriküler
kontraksiyonlarda görülebilir ve bu hastalar ölümcül kardiyak
Mekanizma aritmi gelişim riski altındadırlar.
Tutuşabilir zehirli maddelerin yanmasıyla havayolu ve akci- 3. Toluen di izosiyanat- Poliüretanın yanma ürünüdür.
ğer parankiminde kimyasal hasar oluşabilir (tablo 45-4). Bu Poliüretan nerdeyse tüm ev ve ofislerde bulunan sentetik bir
maddelerin bazıları havayolları ve akciğer parankimine direkt maddedir (koltuk süngerleri, yatak, halıfleks alt yüzeyleri). İzo
toksik etkiye sahiptir. Aşağıda en sık görülen toksinler tartı lasyon materyallerinin bileşiminde de bulunmaktadır. Özel-
şılmıştır likle altta yatan obstrüktif akciğer hastalığı olanlarda şiddetli
1. Akrolein - Yüksek derecede reaktifbir aldehit olup odun bronkospazma neden olmasının yanısıra göz için de irritan bir
ve petrol ürünlerinin yanmasıyla açığa çıkar. Hızlıca akciğer maddedir.
ve havayolu dokusuyla reaksiyona girerek protein denaturas- 4. Nitrojen dioksit- Otomobillerin ya da zirai atıkların yan-
yonuyla hasara yol açar. Uzun süreli inhalasyon yada yüksek ması sonucu ortaya çıkan bir gazdır. Yaygın olarak görülıneme
konsantrasyona(> 150 parçacık\milyon) kısa süre maruz kal- sine rağmen önemli bir toksindir. Yüksek konsantrasyonlarda
ma (dakikalar) ölümcül olabilir. Daha az maruziyet alveolar maruziyet sonrasında şiddetli bronkospazm, laringospazm ve
kapiller sızma nedeniyle pulmoner ödeme, ciddi seviyelerde
pulmoner ödem gelişir. Hasta maruziyet sonrası hayatta kalırsa
bronkore ve bronkospazma ve hastanın maruziyeti sona erse
ileri dönemde bronşiolitis fibroza obliterans ve kronik inters-
bile devam eden inatçı hipoksemiye neden olan ventilasyon-
tisyal akciğer hastalığı gelişebilir.
perfüzyon bozukluklarına sebep olabilir. Akrolein düşük kon-
santrasyonlarda da konjonktivit ve gözde sulanmaya neden 5. Diğer toksik ürünler- Duman içerisinde bulunan parti-
olabilir. küller büyük havayollarındaki irritan reseptörleri stimüle ede-
rek bronkokonstrüksiyona neden olabilirler.
Klinik bulgular
Tablo 45-4. Yanıcı Maddelerin Yaygın Toksik Ürünleri Havayolları ve akciğer parankiminde gelişen kimyasal hasa-
rı acil serviste tespit etmek güçtür. Başlangıçta bu hastalarda
wheezing, ral, ronküs ve solunum seslerinde değişiklik görüle-
meyebilir. Mukoza! frajilite ve havayolu ödemini tespit etmek
amacıyla direkt laringoskopi ya da fleksible fiberoptik bronkos-
Polivinil klorid Hidroklorik asit,fosjen,klorin kopi kullanılabilir. Yanık merkezlerinde fiberoptik bronkoskopi
üst havayollarının değerlendirilmesi amacıyla standart olarak
kullanılmaktadır. Her nekadar başlangıçta akciğer grafısi nor-
mal olsa da saatler içeıisinde bu hastalarda non-kardiyojenik
Petrol ürünleri Akrolein, asetik asit, formik asit pulmoner ödem gelişebilir. Zenon akciğer taraması, pulmoner
fonksiyon testleri ve nitrojen washout çalışmaları pulmoner
hasarı belirlemede farklı yöntemler olmakla beraber acil ser-
viste kullanımları yaygın değildir.
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
yon ve oksidatif stres sonucu hastada beyin hasarı gelişebilir. 2. Siyanür- Bilinç değişikliği, dilate pupiller, nöbet ve hipo-
Yüksek konsantrasyonlarda karbonmonoksit nıyoglobine de tansiyon siyanid zehirlenmesinin klasik bulguları arasındadır.
bağlanarak rabdomyoliz, myoglobinüri ve renal yetmezliğe ne- Taldpne sonrası santral apne gelişebilir. Laktat seviyeleriyle
den olabilir. Karboksihemoglobinin yarı ömrü 4-5 saat olma- toksin miktarı arasında güçlü korelasyon mevcuttur.
sına rağmen hastaya %100 oksijen solutulması halinde bu süre
60 dk'ya kadar düşmektedir. Tedavi
2. Siyanür (Bakınız konu 47) Daha öncesinden yapılan Kritik hastaların tedavisi hakkında bu başlığın ilk bölümlerinde
çalışmalar göstermiştir ki siyanür sıklıkla atıkların yanması so- bilgi verilmişti. Termal yaralanmaya bağlı havayolu hasarı du-
nucu ortaya çıkmaktadır. Hastalarda siyanür seviyesini tespit rumunda endotrakeal entübasyon endikasyonu doğabilmekte
dir. Majör yanıklı hastalarda (Total vücut yüzeyinin %60'ından
etmenin güçlüğü ve siyanür zehirlenmesine bağlı klinik bul-
fazlası yanmış) başlangıçta havayolu normal olsa dahi dakika-
guların net olmaması nedeniyle bu tip hastaların tanısı kesin
lar ya da saatler içinde ödem gelişip havayolu obstrüksiyonuna
olarak konulamayabilir. karboksihemoglobin seviyeleri yüksek neden olabilir. Bu hastaların profilaktik olarak entübe edilmesi
olan hastalarda eşlik eden siyanür zehirlenmesi düşünülüp İV zor entübasyonun önlenmesini ve cerrahi havayaolu açma ihti-
sodyum nitrit tedavisinin ampirik olarak başlanması tavsiye yacının ortadan kalkmasını sağlayacaktır.
edilmemektedir. Siyanür zehirlenmesine karşı kullanılabile Muhtemel duman inhalasyonu düşünülen tüm hastalar-
cek yeni antidotların bulunması amacıyla çalışmalar devam da arteriyel kan gazı analizi ve karboksihemoglobin seviyesi
görülmelidir. Sonuçlar beklenirken bu hastalara rezervuarlı
etmektedir. Sodyum tiyosülfat ve hidroksikobalamin siyanür
maske ile %100 oksijen solutulmalıdır, endikasyon varlığında
zehirlenmesinde ampirik tedavi amacıyla kullanılabilecek po- hasta entübe edilmelidir. Karbonmonoksitin hemoglobinden
tansiyel antidotlar arasında sayılabilir. ayrılmasını güçleştirdiği için hastalarda alkaloz ve hipotermi-
den kaçmılmalıdır. Karboksihemoglobin seviyesi %25'den fazla
Klinik Bulgular olan, nöbet gibi nörolojik semptomları olan, gebe ya da bilinç
değişikliği olan hastalarda hiperbarik oksijen tedavisi uygula-
1. Karbonmonoksit- Yangına maruz kalmış tüm kurbanlar- nabilir. Hiperbarik oksijen tedavisinin klinikteki yeri hakkında
da karbonmonoksite bağlı sistemik kimyasal zehirlenme akılda elimizde yeterli veri bulunmamaktadır. Her ne kadar hiper-
tutulmalıdır ve bu durum serum karboksihemoglobin seviye- barik oksijen tedavisi karboksihemoglobinin yarı ömrünü 20
leri ölçülerek teyid edilmelidir. Sıklıkla bahsi geçen ldraz kır dakikaya indirse de kritik hastaların bu merkezlere transferi
mızısı deri rengi karbonmonoksit zehirlenmesine maruz kalan sırasında geçen süre hesaplanarak kar zarar hesabı iyi yapılmalı
kişilerde nadir görülen bir durumdur. Benzer olarak arteriyal ve hastanın hiperbarik oksijen tedavisi alıp almayacağına ona
kan gazı ölçümü de karbonmonoksit zehirlenmesini değerlen göre karar verilmelidir. Ancak hiperbarik oksijen tedavisi şid
dirmede uygun bir yöntem değildir çünkü, parsiyel oksijen ba- detli karbonmonoksit zehirlenmesi bulunan ve %100 oksijen
YANll<LAR VE DUMAN İNHALASYONU
ettirmez. Yüzeye! dokulardaki termal yaralanmalar havayolunu olabilir. Daha şiddetli maruziyetlerde solunum sıkıntısı, göğüs
da etkileyen geniş jeneralize ödeme neden olabilir. Tanı larink- ağrısı ve mukus membranlarda irritasyon görülür. Pulmoner
sin direkt yada videololaringoskop ile görüntülenmasi ya da ödemin başlangıcı maruziyetten sonra 2-12 saate kadar gelişe
fleksibıl fıberoptik skopi ile görüntülenmesi ile desteklenir. bilir ve bu sırada hasta asemptomatik olabilir. Hidroklorik asit
gazının toksik seviyeleri yangın söndürüldükten sonra 1 saate
kadar devam edebilir. Polivinil kloridin yanması sonrası ortaya
çıkan maddelere maruz kalan hastalarda prematür ventriküler
kontraksiyonlarda görülebilir ve bu hastalar ölümcül kardiyak
Mekanizma aritmi gelişim riski altındadırlar.
Tutuşabilir zehirli maddelerin yanmasıyla havayolu ve akci- 3. Toluen di izosiyanat- Poliüretanın yanma ürünüdür.
ğer parankiminde kimyasal hasar oluşabilir (tablo 45-4). Bu Poliüretan nerdeyse tüm ev ve ofislerde bulunan sentetik bir
maddelerin bazıları havayolları ve akciğer parankimine direkt maddedir (koltuk süngerleri, yatak, halıfleks alt yüzeyleri). İzo
toksik etkiye sahiptir. Aşağıda en sık görülen toksinler tartı lasyon materyallerinin bileşiminde de bulunmaktadır. Özel-
şılmıştır likle altta yatan obstrüktif akciğer hastalığı olanlarda şiddetli
1. Akrolein - Yüksek derecede reaktifbir aldehit olup odun bronkospazma neden olmasının yanısıra göz için de irritan bir
ve petrol ürünlerinin yanmasıyla açığa çıkar. Hızlıca akciğer maddedir.
ve havayolu dokusuyla reaksiyona girerek protein denaturas- 4. Nitrojen dioksit- Otomobillerin ya da zirai atıkların yan-
yonuyla hasara yol açar. Uzun süreli inhalasyon yada yüksek ması sonucu ortaya çıkan bir gazdır. Yaygın olarak görülmeme-
konsantrasyona(> 150 parçacık\milyon) kısa süre maruz kal- sine rağmen önemli bir toksindir. Yüksek konsantrasyonlarda
ma (dakikalar) ölümcül olabilir. Daha az maruziyet alveolar maruziyet sonrasında şiddetli bronkospazm, laringospazm ve
kapiller sızma nedeniyle pulmoner ödeme, ciddi seviyelerde
pulmoner ödem gelişir. Hasta maruziyet sonrası hayatta kalırsa
bronkore ve bronkospazma ve hastanın maruziyeti sona erse
ileri dönemde bronşiolitis fibroza obliterans ve kronik inters-
bile devam eden inatçı hipoksemiye neden olan ventilasyon-
tisyal akciğer hastalığı gelişebilir.
perfüzyon bozukluklarına sebep olabilir. Akrolein düşük kon-
santrasyonlarda da konjonktivit ve gözde sulanmaya neden 5. Diğer toksik ürünler- Duman içerisinde bulunan parti-
olabilir. küller büyük havayollarındaki irritan reseptörleri stimüle ede-
rek bronkokonstrüksiyona neden olabilirler.
Klinik bulgular
Tablo 45-4. Yanıcı Maddelerin Yaygın Toksik Ürünleri Havayolları ve akciğer parankiminde gelişen kimyasal hasa-
rı acil serviste tespit etmek güçtür. Başlangıçta bu hastalarda
wheezing, ral, ronküs ve solunum seslerinde değişiklik görüle-
meyebilir. Mukoza! frajilite ve havayolu ödemini tespit etmek
amacıyla direkt laringoskopi ya da fleksible fiberoptik bronkos-
Polivinil klorid Hidroklorik asit,fosjen,klorin kopi kullanılabilir. Yanık merkezlerinde fiberoptik bronkoskopi
üst havayollarının değerlendirilmesi amacıyla standart olarak
kullanılmaktadır. Her nekadar başlangıçta akciğer grafısi nor-
mal olsa da saatler içerisinde bu hastalarda non-kardiyojenik
Petrol ürünleri Akrolein, asetik asit, formik asit pulmoner ödem gelişebilir. Zenon akciğer taraması, pulmoner
fonksiyon testleri ve nitrojen washout çalışmaları pulmoner
hasarı belirlemede farklı yöntemler olmakla beraber acil ser-
viste kullanımları yaygın değildir.
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
yon ve oksidatif stres sonucu hastada beyin hasarı gelişebilir. 2. Siyanür- Bilinç değişikliği, dilate pupiller, nöbet ve hipo-
Yüksek konsantrasyonlarda karbonmonoksit myoglobine de tansiyon siyanid zehirlenmesinin klasik bulguları arasındadır.
bağlanarak rabdomyoliz, myoglobinüri ve renal yetmezliğe ne- Takipne sonrası santral apne gelişebilir. Laktat seviyeleriyle
den olabilir. Karboksihemoglobinin yarı ömrü 4-5 saat olma- toksin miktarı arasında güçlü korelasyon mevcuttur.
sına rağmen hastaya %100 oksijen solutulması halinde bu süre
60 dk'ya kadar düşmektedir. Tedavi
2. Siyanür (Bakınız konu 47) Daha öncesinden yapılan Kritik hastaların tedavisi hakl(lnda bu başlığın ilk bölümlerinde
çalışmalar göstermiştir ki siyanür sıklıkla atıkların yanması so- bilgi verilmişti. Termal yaralanmaya bağlı havayolu hasarı du-
rumunda endotrakeal entübasyon endikasyonu doğabilmekte
nucu ortaya çıkmaktadır. Hastalarda siyanür seviyesini tespit
dir. Majör yanıklı hastalarda (Total vücut yüzeyinin %60'ından
etmenin güçlüğü ve siyanür zehirlenmesine bağlı klinik bul-
fazlası yanmış) başlangıçta havayolu normal olsa dahi dakika-
guların net olmaması nedeniyle bu tip hastaların tanısı kesin
lar ya da saatler içinde ödem gelişip havayolu obstrüksiyon una
olarak konulamayabilir. karboksihemoglobin seviyeleri yüksek neden olabilir. Bu hastaların profilaktik olarak entübe edilmesi
olan hastalarda eşlik eden siyanür zehirlenmesi düşünülüp İV zor entübasyonun önlenmesini ve cerrahi havayaolu açma ihti-
sodyum nitrit tedavisinin ampirik olarak başlanması tavsiye yacının ortadan kalkmasını sağlayacaktır.
edilmemektedir. Siyanür zehirlenmesine karşı kullanılabile Muhtemel duman inhalasyonu düşünülen tüm hastalar-
cek yeni antidotların bulunması amacıyla çalışmalar devam da arteriyel kan gazı analizi ve karboksihemoglobin seviyesi
görülmelidir. Sonuçlar beklenirken bu hastalara rezervuarlı
etmektedir. Sodyum tiyosülfat ve hidroksikobalamin siyanür
maske ile %100 oksijen solutulmalıdır, endikasyon varlığında
zehirlenmesinde ampirik tedavi amacıyla kullanılabilecek po- hasta entübe edilmelidir. Karbonmonoksitin hemoglobinden
tansiyel antidotlar arasında sayılabilir. ayrılmasını güçleştirdiği için hastalarda alkaloz ve hipotermi-
den kaçınılmalıdır. Karboksihemoglobin seviyesi %25'den fazla
Klinik Bulgular olan, nöbet gibi nörolojik semptomları olan, gebe ya da bilinç
değişikliği olan hastalarda hiperbarik oksijen tedavisi uygula-
1. Karbonmonoksit- Yangına maruz kalmış tüm kurbanlar- nabilir. Hiperbarik oksijen tedavisinin klinikteki yeri hakkında
da karbonmonoksite bağlı sistemik kimyasal zehirlenme akılda elimizde yeterli veri bulunmamaktadır. Her ne kadar hiper-
tutulmalıdır ve bu durum serum karboksihemoglobin seviye- barik oksijen tedavisi karboksihemoglobinin yarı ömrünü 20
leri ölçülerek teyid edilmelidir. Sıklıkla bahsi geçen kiraz kır dakikaya indirse de kritik hastaların bu merkezlere transferi
mızısı deri rengi karbonmonoksit zehirlenmesine maruz kalan sırasında geçen süre hesaplanarak kar zarar hesabı iyi yapılmalı
kişilerde nadir görülen bir durumdur. Benzer olarak arteriyal ve hastanın hiperbarik oksijen tedavisi alıp almayacağına ona
kan gazı ölçümü de karbonmonoksit zehirlenmesini değerlen göre karar verilmelidir. Ancak hiperbarik oksijen tedavisi şid
dirmede uygun bir yöntem değildir çünkü, parsiyel oksijen ba- detli karbonmonoksit zehirlenmesi bulunan ve %100 oksijen
YANIKLAR VE DUMAN İNHALASYONU
tedavisine yanıtvermeyen hastalarda iyi bir alternatif olarak göre daha yavaş olması nedeniyle başlangıç değerlendirmesin
düşünülebilir. Karbonmonoksit zehirlenmesi tespit edilen has- de bu yanıkların sınırları tam olarak tespit edilemeyebilir.
talarda karboksihemoglobin seviyeleri %2'nin altına indiğinde
hastaya oksijen konsantrasyonu azaltılabilir. Kimyasal ya da Klinik Bulgular
termal yaralanma yoluyla havayolu hasarı düşünülen stabil Kimyasal yanıkların kesin tanısı hastanın öyküsüne bağlıdır.
hastalar direkt laringoskop kullanılarak mukoza hasarı yönün - Hekim yanığa neden olan kimyasalın tipini ve konsantrasyo-
den değerlendirilebilir. nunu tespit etmeye çalışmalıdır. Hasta öykü hususunda hekime
Tüm hastalara EKG çekilmeli ve kardiyak ritm takibi yardım edemeyecek durumda ise fizik bakının yeterli faydası
amacıyla monitorize edilmelidir. Karbonmonoksit zehirlen- olmayacaktır. Alkali kimyasallarla meydana gelen yanıklar ge-
mesi ile miyokardiyal iskemi ve kardiyak aritmiler arasında nelde tam kat yanıklardır ve cildin soyulması ile sonuçlanırlar.
ilişki bulunmaktadır. Duman inhalasyonu olan tüm hastalarda
Asit yanıkları ise sıklıkla tam kat olmayan yanıklardır ve ciltte
eritem ve erozyonlarla sonuçlanır. Hidroklorik asit yanıkların
akciğer parankimini değerlendirmek amacıyla akciğer grafisi
da cilt siyah renk alırken nitrik asit yanıklarında sarı, sülfürük
görülmelidir. Klinik olarak bronkospazma dair deliller bulu- asit yanıklarında ise kalıverengi renktedir.
nan hastalara inhale ya da parenteral bronkodilatatörler veril-
melidir. Myoglobinüri taraması için hastalardan idrar örnek- Tedavi
ler.i alınmalıdır. Herhangi bir klinik gereklilik yoksa hastalara
profilaktik amaçlı antibiyotik ya da sistemik kortikosteroid Tüm kimyasal yanıklarda ilk tedavi aşaması yanık bölgesinin
verilmesinin faydası gösterilmemiştir. büyük miktarda çeşme suyu ile irrige edilmesidir. En etkin te-
davi maı-uziyetten hemen sonra, acil servise başvurudan önce
yapılan tedavidir.
Sonuçlandırma
Hasta maruziyet bölgesinden uzaklaştırıldığında konta-
Duman inhalasyonu olan hastalarda geç dönemde solunum mine elbiseler acilen üzerinden çıkarılmalıdır. Yanığı nötralize
yetmezliği gelişebileceğinden bu hastalar 24 saat boyunca etmek amacıyla herhangi bir karşıt kimyasal (Asit için alkali,
hastanede gözetim altında tutulmalıdır. Karboksihemoglobin alkali için asit) kullanılmamalıdır. Çünkü bu iki maddenin re-
seviyeleri %25'in üstündeki tüm hastalara yatırılarak tedavi aksiyonu sonucu oluşan ısı termal yanığa neden olabilir. Alkali
edilmelidir. Acil servise solunum sıkıntısı ya da solunum yet- yanıkları sonucu oluşan soyulmuş cilt yıkama yoluyla alkalinin
mezliği ile başvuran tüm hastalar yoğun bakım ünitesinde te- ciltten tamamen uzaklaştırılmasını zorlaştırabilir ve bu da ya-
davi edilmelidir. nığın devam etmesine neden olur. Bu nedenle bu gibi durum-
larda acil serviste cerrahi girişim gerekebilir. Cilt yanıklarınm
tipik tedavisi ağrı kontrolü ve uygun sıvı replasmanını içermek-
i pı:ana enıent ançl siok~ hilı~l~t,iöp{inj~~·' tedir. Suyla yapılan yoğun irrigasyon sonrasında özgün kimya-
?~{f''(?;liıtiılasl; ޵tg{1JlQ9,;:~~;rş;;:.±~~. ..İDi ·
sal yanıklar için aşağıdaki tedavi yöntemleri kullanılabilir:
ı~ı,ı~;tjat{~i;JJiJW:fJ~j~i~f~J~r~;ı:t;.{ A. Hidroflorik Asit
· : •11;1in.{Qı; th~eppir!~t.r~atınent .of<:fl)Jlide~ı.ıisı;,
Me4~QP:7;49IŞ0,'5,,.81~J:PMI~:rm9,ıı}m'., •·....... ·
·· · · •· dpiv · ·· Dokuda iyonlarma ayrılarak herhangi bir alkali madde gibi
hücre içine nüfuz edip likefaksiyon nekrozuna neden olur.
Sonrasmda çözünmeyen tuz formasyonu oluşturup ileri doku
hasarına neden olabilir. Hidroflorik asitle oluşan çepeçevre ya-
nıklarda 3.5 gr kalsiyum glukonat pudrasını 150 cc su içinde
çözünmesiyle oluşturulan %2.5 lik kalsiyum glukonat jel pre-
paratı tedavi amacıyla kullanılabilir. Jel her uygulanımdan 15
dk sonra ciltten sıyrılarak temizlenir ve bu yönteme hastanın
ağrısı azalana dek devam edilebilir. Hidroflorik asitin parmak
ucunda oluşturduğu yanıklarda florid iyonları genellikle tırnak
yatağı ve matriksine penetre olarak orada nekroza neden oldu-
ğundan hastanın tırnağmın çekilmesi gerekebilir. İnatçı ağrı ve
şiddetli yanık durumlarında %10'luk kalsiyum glukonatm 0.5
mL/ cm2 yanık alanma karşılık gelecek şekilde 30 G'luk bir iğne
ile subkutan ve intradermal enjeksiyonu farklı bir tedavi seçe-
neği olarak uygulanabilir. Özellikle parmak ucu yanıklarında
Genel Bilgiler daha büyük volümlerde kalsiyum glukonat kullanımı kalsiyu-
mun intrinsik toksisitesi ve kompartman basıncı artırıcı etkisi
Kimyasal yanıkların çoğu cildin direkt olarak güçlü asit ya da nedeniyle önerilmemektedir. Yine hasarı artırıcı etkisi nede-
alkali maddelere maruziyeti sonrası gerçekleşir. Cilt hasarına niyle kalsiyum klorid solüsyonları da tedavide önerilmemek-
neden olan diğer kimyasallar arasında fosfor ve fenol bulun- tedir. Çok aşırı şiddetli yanıklarda bazı hekimler intra arteriyel
maktadır. Ciltte kimyasal yanık gelişiminin diğer yanoıklara kalsiyum infüzyonu önermektedirler.
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
Sonuçlandırma
Gözde meydana gelen yanıklar majör yanıklardır. Acil göz has-
talıkları konsültasyonu gerektirirler.
Genel Bilgiler
Boynun çepeçevre derin yanıkları lenfatik ve venöz obstrüksi-
Bakınız konu 31 yon yoluyla laringeal ödem ve havayolu obstrüksiyonuna ne-
den olabilirler. Göğüs duvarının çepeçevre yanıkları ise göğüs
Genel Bilgiler duvarı hareketlerini engelleyip respiratuvar yetmezliğe neden
olabilirler. Ekstremitelerin çepeçevre yanıkları kan dolaşımı
Termal yüz yanığı olan hastalarda gözkapakları ve gözün ken- nı kısıtlayıp artmış doku basıncı ve iskemiyle sonuçlanabilir.
disinde de yanık gelişir. Kimyasal yanıklar ABD'de işle ilgili acil Gelişen skar dokusu hareket kısıtlılığı ve motor fonksiyonlarda
servis başvurularının en önemli kısmını oluşturmaktadır. Her azalmaya neden olabilir.
iki yanık tipide masif periorbital ödeme neden olduğundan bu
durum göz muayenesini güçleştirir. Kornea ya da anterior ka-
Klinik Bulgular
marada yaralanma olması geçici görme kaybına neden olabilir. Derin çepeçevre boyun yanığı olan hastaların larinksine direkt
Bu nedenle muhtemel göz yanığı düşünülen hastalar vakit kay- laringoskopla bakılmalıdır. Çünkü ilk bakıdan saatler sonra
betmeksizin acil serviste değerlendirilmelidir. bile laringeal ödem gelişebilir ve bu hastalarda muayene sık
aralıklarla yapılmalıdır.
özellikle subkutan yağlı doku geçilirken nörovasküler yapılara tarsızlık bulunan çocuk hastalarda çocuk istismarından yüksek
dikkat edilmelidir. Tam kat yanıklarda his kaybı da olacağı için oranda şüphelenilmelidir. Acil serviste tuvalet eğitimi alma
anesteziye gerek yoktur. Nadiren ciddi kan kaybı gelişebilir yaşındaki çocuklarda en sık popo ve perine bölgesinde sıcak
ancak bu durumda koter ya da sütur kullanılarak bu durum su yanıkları tespit edilirken diğer yaş gruplarındaki çocuklarda
engellenebilir. en sık ciltte sigara söndürülmesine bağlı yanıklar tespit edilir.
Çepeçevre göğüs duvarı yanığı olan hastalarda gerek-
lilik durumunda eskarotomi acil serviste uygulanabilir. Steril Tedavi ve Sonuçlandırma
teknikler kullanılarak her iki anterior aksiler hat boyunca kot
kenarından kalvikulaya kadar insizyon yapılmalıdır. Bununla Çocuklardaki yanıkların tedavisi diğer yanık hastalarının te-
solunum sıkıntısı gerileyebilir. davisi ile aynıdır. Ancak çocuk istismarına bağlı yanık duru-
munda çocuk hastaneye yatırılarak tedavi edilmelidir. Yasalara
Sonuçlandırma göre çocuk istismarına maruz kaldığı düşünülen hastalar yasal
mercilere bildirilmelidir. Sosyal görevli, hemşire, psikolog ve
Boynun, ekstremitenin veya göğüs duvarının çepeçevre yanık pediatrist gibi ilgili personelle vakit geçirmeksizin konsülte
ları,
tercihen bir yanık merkezinde, hastaneye yatırılmalıdır. edilmelidir.
Genel Bilgiler
ABD' de çocuk istismarına bağlı yaralanmaların% 8-14'ünde
eşlik eden yanık tespit edilmiştir ve istismara uğrayan çocukla-
rın ise% lS'inde yanık vardır.
Klinik Bulgular
Acil servise gecikmiş başvuru ya da daha öncesinden bu tür
yaralanma öyküsü olan veya anamnezle fizik bakı arasında tu-
Fiziksel ve Çevresel Ajanları
Neden Olduğu Hastalıklc
Rebecca C. Bowers MD, FACE.
M. Virginia Mustain, MC
Çeviri:
Dr. Atilla Kaplan
Soğuğun Neden Olduğu Hastalıkların Acil Tedavisi Boğulayazma Mağdurlarının Acil Tedavisi
Sistemik Hipotermi Atmosferik Basınç Değişikliğinin Neden Olduğu Hastalıkların
Ekstremitelerin Soğuk ısırıkları Acil Tedavisi
Sıcağın Neden Olduğu Hastalıkların Acil Tedavisi Dekompresyon Hastalığı (Caisson Hstalığı, "Vurgun")
Sıcak Ödemi Arteriyel Gaz Embolizrnl
Sıcaksenkobu Akut Dağ Hastalığı
Sıcal<Kramplan Zehirli Hayvanların Nede'n Olduğu Hastalıkların Ac:il Tedavisi
Sıcak Bitkinliğı Yılan ısırıkları
Sıcak Çarpını:ısı . Bal Arısı ve Yaban Arısı Sokmaları
Elektrik Yaralanmalarının Ac:UTedavisi Karadul ısırıkları
Yıldırım Yaralanmaları Kahverengi Keşiş örümceği ısırıkları
Elektrik ÇarprıWıları ve Yaralanmaları Akrep ısırıkları
Radyasyon Yaralanmalarının Acil Teavisi Tehlikeli Denizcilik Hayatı
Radyasyon Yaralanmşları Zehirli Balık Tüketiminin Acil Tedavisi
bir durumdur. Bunun dışında sağlıklı kişilerde hipotermi uzamış iletim mesafelerini gösterebilir. Ozborn ya da I dalgası
,ksel ve eğlence amaçlı maruziyet ya da kazaların veya di- 32°C'nin (89.6 F) altında görülebilir.
ılihsizliklerin sonucu olarak ortaya çıkmaktadır.
D. Komplikasyonlar
Predispozan Faktörlere Sahip Kişiler
Metabolik asidoz, pnömoni, pankreatit, böbrek yetmezliği,
temik hipotermi, düşkünlük veya hastalık durumunda var sepsis, ventriküler fibrilasyon ortaya çıkabilir. Sistemik hipo-
m homeostazisin değişmesine bağlı olarak hafif düşük sıcak termide ölüm genellikle yeniden ısıtma sırasında ortaya çıkan
Jar da bile ortaya çıkabilir. Kazara ortaya çıkan hipotermi ventriküler fibrilasyon ve devamında kardiyak arrestten olur.
aha çok kardiyovasküler, dermotolojik, serebrovasküler, men-
ıl gerilik, miksödem, hipopituarizm ya da alkolizmi olan yaşlı
dşilerde ortaya çıkmaktadır. Sedatif_hipotonik ya da anitidep-
resan ilaç kullanımı da risk sayılabilir. Olaya tanık olan veya hastanın akrabalarında hipotermiye
yönelik kısa bir öykü almak ve genel fizik bakı ve laboratuvar
incelemeleri ile hipotermiye yatkınlığı arttıran altta yatan du-
rumları saptamak gerekir.
Hipotermi tanısını koymak bazen sadece bu hastalığı düşüne İnceleme böbrek fonksiyonları (üremi), tiroid fonksiyon-
rek olur. Çünkü düşük vücut sıcaklığı acil servise getirilen has- ları (miksödem), adrenal fonksiyon testleri (addison hastalığı)
talardaki tek bulgu olabilir. ve diğerlerini içermektedir. Eğer tanılarda sepsis düşünülüyor
sa kültür örneği de alınmalıdır.
A. Sıcaklık
Tedavi
Hipotermik hastalarda oral ve aksiller sıcaklık ölçümü güveni-
lir değildir. Yerine rektal ölçüm kullanılmalıdır. Hipotermi de Hipotermiye maruz kalmış hastanın bulunduğu yerde sıcak,
sıcaklık değişiminin monitörizasyonu esastır. kuru bir battaniyeye sarmalı ve en yakın hastaneye olabildiğin
ce hızlıca transport edilmelidir. Not: Artmış miyokardiyal uya-
B. Semptom ve Belirtiler rılabilirliğin kardiyak aritmilere yol açabileceği için, transport
sırasında mümkün oldukça özenli davranılmalıdır.
34°C (93.2 F) ile 36°C (96.8 F) arasındaki vücut iç sıcaklıkları
hafif derecede hipotermi olarak sınıflandırılır. Hastalarda ta- A. Kardiyopulmorıer Resüsitasyon
şikardi, takipne ve titreme ortaya çıkar. 30°C (86° F) ile 34°C
arasındaki sıcaklıklar orta derecede hipotermidir. Titreme Dikkatli klinik gözetim, monitorizasyon ve tekrarlayan arteri-
refleksinin kaybolması ve bilinçte hafif dereceli değişiklikler yel kan gazı incelemeleriyle, yeterli bir ventilasyon ve dolaşım
ortaya çıkar. Bradikardi ve atrial fibrilasyon görülmeye başla sağlanmalıdır. Kardiyak arrest gerçekleşirse, kardiyopulmoner
nabilir. 30°C'nin altında ciddi hipotermi başlar. Hastalar fikse resüsitasyona (KPR) başlanmalıdır. Eğer mağdurda zayıfta olsa
dilate pupiller, reflekslerin kaybı ve koma tablosu ile ölüm gibi nabız veya solunum varsa KPR'ye başlanmamalıdır. Gereksiz
görülebilir. canlandırma ventriküler fibrilasyona neden olabilir. Hipoter-
Ventrikülerlar fibrilasyon ve asistoli vücut sıcaklığı mi, bradikardi ve hipotansiyonun koruyucu etkilerinden dola-
28°C'nin (82.4 F) altına düştüğünde kendiliğinden ortaya çıka yı genellikle iyi tolore edilirler.
bilir. Not: Bu yüzden yaşama döndürücü bütün akılcı girişimler 1. Havayo!unu Sağlamak-Kalıcı havayolu sağlanması için
yapılmadan hipotermi hastasında ölüm kararı verilmemelidir.
entübe edilmelidir, sık aspirasyon gerekebilir
Kimse sıcak ve ölü olmadığı sürece ölü değildir.
2. Solurıum-Hipoterminin solunum merkezinde yaptığı <lep
resyon hipoksemi ve hiperkapniye yol açabilir. Kontrollü venti
C. laboratuvar Bulguları lasyona ve ilave oksijene ihtiyaç duyulabilir,
Birkaç laboratuvar bulgusu hipotermiye özgüdür. Özellikle 3. Dolaşım-En az l dk boyunca nabız kontrolü yapın. Eğ
alkoliklerde hipoglisemi, hipomagnezemi ve hipofosfatemi nabız varsa ritmi düzeltmek için medikal veya elektriksel k
bilinen genel bulgulardır. Hiperglisemi uzamış soğuğa maru- diyoversiyon yapmayın. Bu çoğunlukla başarısız olmakla '
ziyet sırasında ortaya çıkan hemorojik pankreatit sonucu orta- raber ventriküler fibrilasyona da yol açabilir. Yeniden ısıı
ya çıkabilir. Sodyum ve potasyum seviyeleri yükselebilir veya işlemine başlayın (aşağıda anlatılacaktır). Eğer hastanın n
düşebilir, Soğuğa maruz kalmış arteriel kan gazları genellikle yoksa KPR 'ye başlayın. 30°C'nin (86° F) altındaki sıcaklı'
37°C'de (98,6° F) analize edilir bu da pH'nın düşük, P0 2 ve da defibrilasyon genellikle yararsızdır. Eğer yanıt ventri'
PCO/nin yüksek görülmesine sebep olur. Ancak klinik teda- taşikardi/fibrilasyon mevcut ise 360 joule ile defibrile
vi 37°C'de kayıtlı düzeltilmemiş verilere dayanır. EKG izlemi Eğer başarılı olmazsa KPR'ye devam edin. 30°C'nin altı
FİZİKSEL VE ÇEVRESEL AJANLARIN NEDEN OLDUGU HASTAUKLAR
A Şekil 46-1. Hipotermi. Hastada düşük ventriküler yanıtlı atriyal fibrilasyon mevcuttur. QRS kompleksi dar ve ek-
lenmiş pozitif yönde bir sapma, J dalgası (ozborn dalgası) ST segmentinden önce olur.
sıcaklıklarda daha fazla defibrilasyon ve IV ilaç verilmemelidir. ganlardan cilde doğru çevirir ve şantın soğuttuğu kan santral
Agresif bir şekilde yeniden ısıtma temel KPR ile birlikte yürüt- dolaşıma girer. Bunun sonucunda vücut sıcaklığında kısa bir
mek gerekir. Eğer sıcaklık 30°C veya üzeri bir değerse İKYD düşüş yaşanır. Not: Hızlı yeniden ısıtma zararlı olabilir. Çün-
protokolüne uygun davranmalı ancak IV ilaç uygulamalarının kü hipotermik hastalar ölümcül kardiyak aritmilere eğilimli
arası daha uzun tutulmalıdır (azalmış metabolizma ilaç toksi- dir. Ancak hipotermi ciddi ve hasta kardiyovasküler insibilite
sitesine yol açabilir). gösteriyorsa (kardiyak arrest, ventriküler fibrilasyon) aktif iç
4. Sıvı Açığını, Elektrolit ve Glikoz Bozukluklarını Dü- ısıtma gereklidir.
zeltin-Hipotermiye bağlı olduğu düşünülen bilinç değişikliği
1. Hafif Hipotermi (Vücut Sıcaklığı > 34oC [93.20 F])-
olan hastalara tiamin (lOOmg IV) naloksan (2 mg IV) ve deks-
Hafif dereceli hipotermisi olan hastaların çoğunda pasif ısıtma
troz (25 g IV) verilmelidir. Isıtılmış vakum genişleticiler, ye-
daha fazla ısı kaybmı önlemeye yeterlidir. Çünkü termoregu-
niden ısıtma prosedürlerine yardımcı olabiliriler. Ringer laktat
latuar mekanizma sağlamdır ve bu hastaların çoğu titreyerek
kullanımından kaçınılmalıdır. Çünkü soğuk karaciğer, laktatı
ısı üretimini sağlayabilir. Çoğu hasta sıcak kuru battaniyelerle
metabolize edemez.
örtülmeli ve dikkatlice monitörize edilmelidir. Ortam sıcaklığı
radyan ısı kaynakları ile arttırılabilir. Hafif hipotermi ve diğer
B. Altta Yatan Durumların Tedavisi sağlık problemi olınayan hastalar sıcak battaniye ve ısıtılmış
(37°C (113 F] ) intravenöz sıvı uygulamaya iyi yanıt verirler.
Altta yatan ve predispozan nedenleri tedavi edin (örn., kalp
Bunun dışındaki ısıtma yöntemlerinde hastalar dikkatli bir şe
hastalıkları hipoglisemi, malnütrisyon, adenokortikal yetmez-
kilde monitörize edilmelidir.
lik [hidrokortizon 200 mg IV] hipotiroidi, [Levotiroksin 400
ınikrograın lV, hidrokortizon 100 mg IV]) 2. Orta-Ciddi Hipotermi (Vücut Sıcaklığı <340C)-
Orta-ciddi hipotermi bazen ek yeniden ısıtma yöntemleri ge-
C. Yeniden ısıtmak rektirir. Çünkü termoregülasyon bozulmuş veya yoktur. Kişiye
yönelik destekleyici tedavi zorunludur. Çünkü aktif ısıtma teh-
Yeniden ısıtmak gereklidir, ancak potansiyel olarak zararlıdır, likelidir. Daha önce bahsedildiği gibi aktif ısıtma sadece kardi-
Çünkü periferal vazodilatasyon kan dolaşımını karın iç or- yovasküler insitabilitesi olan hastalarda gereklidir.
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
A. AKTİF EKSTERNAL YENİDEN ISITMA YÖNTEMLERİ-Isıtıl yon ve sepsis gelişimi için yüksek risk altındadır. Birçok alkolik,
mış battaniye basınçlı hava battaniyeleri ya da sıcak duş, vücut düşkün, yaşlı hipotermik hastaların altta yatan enfeksiyonları
sıcaklığındaki artış hızı l-3°C/saat olacak şekilde kullanılmak agresif olarak araştırmalı ve derhal tedaviye başlanmalıdır.
tadır. Sıcak duş çoğunlukla önerilmemektedir. Çünkü hastayı Eğer sepsis tespit edilirse, geniş spekturumlu antibiyotik
monitörize etmek, tanısal ve tedavi yöntemlerini yürütmek ısı başlanılmalıdır. Muhtemelen olmayan enfeksiyon için profi-
tılmış battaniye kullanımında sıcak duş yöntemine göre daha laktik antibiyotik kullanmak gereksizdir.
kolaydır. Aktif eksternal ısıtmanın vazodilatasyondan dolayı
bir takım riskleri vardır. Aktif eksternal ısıtma ile aktif internal E. Yeniden lsıtmanm Komplikasyonları
ısıtma beraber uygulandığında ısıtma sırasında görülen hipo-
Hastalar, metabolik asidoz, kardiyak aritmiler, akut respiratuar
tansiyon önlenebilir. Eğer aktif eksternal ısıtma kullanılacaksa
distres sendromu, pankreatit, iskemik barsak hastalığı, pnömo-
hasta dikkatlice monitörize edilmeli ve hemodinamik olarak
ni, miyoglobinüri ve böbrek yetmezliği, ya da pıhtılaşma bo-
desteklenmelidir. Ticari sıcak torbaların direkt uygulanması
zuklukları açısından izlenmelidir.
hipotermik ciltte ciddi yanıklara yol açabilir.
B. AKTİF İNTERNAL (İç) ISITMA YÖNTEMLERİ-İnternal ısıt Sonuçlandırma
ma altta yatan hastalığı olan, uzun süreli derin hipotermisi olan
Vücut sıcaklığı 34 °C (93.2 F) altında olan ve özellikle santral
hastalar, kardiyovasküler ve respiratuar yetersizlik komplikas-
sinir sistemi etkilenmiş hastalar hastaneye yatırılmalıdır. Vücut
yonu olan ve kardiyak arrestteki hastalar için önerilmektedir.
sıcaklığı 35°C'nin (94.2 F) altında olan ve eşlik eden hastalığı
Tekrarlayan peritoneal diyaliz sıcak, (45°C [113 F]) potasyum
olan hastalar da hastaneye yatırılmalıdır. Hipotermideki mor-
içermeyen diyalizat solüsyonu veya normal salin ile gerçekleş
talite değişmekle beraber hipoterminin sebebi ve atta yatan
tirilebilir. Genel değişim hızı 6 L/saat ve vücut sıcaklığını 1-3 hastalıklar bağlıdır.
°C! saat arttıracak şekilde olmalıdır.
Ilık s1V1lar (kristakoidler) gastrointestinal, kolonik veya
EKSTREMİTELERDEKİ SOGUK
mesane lavajı şeklinde uygulanabilir. Nazogastrik tüp ile lavaj
daha az invazivdir. Ancak hipotermik kalbin kolay uyarılma
sından dolayı ventriküler disritimleri neden olabilir.
Isıtılmış intravenöz sıvıların sadece 17 kcal/saat enerji,
vücut sıcaklığına katkısı ise 1-3 °c /llien daha azdır. Kristoloid
solüsyonlarınn mikrodalga fırınlar ile 40-42°C'ye (104-107.6
F) kadar 1S1tması, 2-3 dk içerisinde güvenli olarak olmakta-
dır. Bu teknik eritrositlerin hemolizine yol açabilir. Kan ürün-
lerinin kullanılması halinde yüksek akım infüzyon pompaları
aracılığıyla ısıtılmış normal salin solüsyonu ile sulandırılarak
verilmelidir.
Isıtılmış ve nemlendirilmiş oksijen, sıkı maske veya en-
dotrekeal tüp ile verilirken ayrı ayrı medikal sıcaklığını sırasıy
la 1 ya da l,5-2C/h arttırmaktadır.
Torasik kavitenin lavajı hızlı bir şekilde yeniden ısıtıl Sağlıklı bireylerde ekstremitelerin soğuğa maruz kalması sonu-
ma sağlar, diğer bir avantajı kalbin ısıtılmasının daha çabuk cunda refleks jeneralize vazokonstrüksiyonu takiben o bölgede
sağlanmasıdır. İki adet torokostomi tüpü yerleştirilip 41 °C'de vazokonstrüksiyon meydana gelir. Deri sıcaklığı 25 °C (77° F)
(105.8 F)ısıtılmış slVlyı sürekli olarak bir tüpden doldurulup düştüğünde doku metabolizması yavaşlar, fakat oksijen için ta-
diğer tüpden drene edilir. lep göreceli olarak azalmış olduğundan oksijen sunumu azalır
Ciddi kardiyovasküler yetmezlik/arrest olan hastalarda ve bu şekilde o bölgede daha çok siyanoz olur. 15 °C (59 F)'de
ekstrakarporeal kan ısıtılması altın standart olarak uygulanan doku metabolizmasını belirgin olarak azalır ve oksihemoglo-
bir tedavi yöntemidir. Bu yöntem kardiyopulmoner bypass ya bin ayrışma azalır ve cilde pembe, iyi oksijene bir görünüm
da hemodiyaliz yolu ile gerçekleştirilebilir. İzlenecek bu yön- verebilir. Doku hasarı bu sıcaklıkta oluşur. Doku ölümü iskemi
temler hastanelerin olanakları ile sınırlıdır. veya kılcal damarlarda gerçek donmaya bağlı oluşan tromboz
nedeniyledir. Soğuk ısırığı dokuda buz kristallerinin oluşumu
D. Antimikrobiyaller na bağlı donmasıdır. Cilt sıcaklığı 4-10°C (14-24.8° F) düştü
ğünde soğuk ısırığı oluşur. Vücudun "av tepkisi" 5- 10 dakikalık
Ciddi hipotermisi olan-özellikle komatöz-aspirasyon pnömo- döngülerle vazodilatasyon ve vazokonstriksiyon yaparak eks-
nisi; sonraki pulmoner, üriner yol veya intraperitoneal enfeksi- tremiteyi soğuk yaralanmasından korur. Bu daha düşük sıcak-
FİZİKSEL VE ÇEVRESEL AJANLARIN NEDEN OLDUGU HASTALIKLAR
lıklara maruz kalma ile ortaya çıkar. Donuğunun görülme sık likte hareket açıklığı azalır, kabarcık oluşumu ve şişlik görülür.
lığı,rüzgar, nem, hareketlilik, venöz staz, travma, malnütrisyon Soğuğun çözünmesi ile birlikte lokal hassasiyet ve zonklayıcı
ve tıkayıcı arter hastalığı gibi etkenlere bağlıdır. ağrıyı ortaya çıkarır. Dokular rengini ve elastikiyetini kaybeder
ve immobilize olurlar. Ödem, hemorajik kabarıklıklar, nekroz
1. Soğuk Şişlikleri (Pernio) ve gangren görülebilir. Uzun dönem sekelleri soğuk hassasiyeti,
duyu kaybı ve hiperhidrozu içerir.
Klinik Bulgular
Soğuk şişlikleri antifirizli sıcaklığa maruz kalma sonucu ortaya Tedavi
çıkar ve çocuklarda ve kadınlarda ve periferal vasküler hastalığı
olan hastalarda daha sık olarak ortaya çıkar. Pernio kulak, bu- A. Sistemik Hipotermi
run, el ve ayakta bulunan ağrılı kırmızı, menekşemsi deri lez-
Soğuk ısırmasını tedavisini düzenlemeden önce ciddi sistemik
yondur. Lenfositik vaskülit yaygındır. Pernio, ödem veya blister
hipoterıniyle ilişkili tedaviyi düzenleyin.
ile ilişkili olabilir, ve aşırı sıcak tarafından şiddetlenir. Uzun sü-
reli maruz kalma, ülserli, hemorajik lezyonlar skar, fibrosis ve
atrofi gelişimini arttırabilir. B. Yeniden ısıtma
Sonuçlandırma
Çevre ısısını stresinin neden olduğu beş ana bozukluk (1) sıcak
ödemi, (2) sıcak senkobu, (3) sıcak krampları, (4) sıcak bitkin-
liği, ve (5) sıcak çarpmasıdır.
Vücudun ısı regülasyon mekanizmaları başlıca dört ana
başlıkta sağlanmaktadır: (1) Kondüksiyon, (2) konveksiyon,
(3) radyasyon, ve (4) buharlaşmadır. Vücut yeterince bu yön-
temleri kullanarak vücut sıcaklığını düzenleyemediğinde, ısı
FİZİKSEL VE ÇEVRESEL AJANLARIN NEDEN OLDUGU HASTALIKLAR
Klinik Bulgular
Isı krampları, öncelikle tuz eksikliği, istemli karın ve ekstremite
kaslarında ağrılı kasılmalarıdır. Cildi nemli veya kuru ve soğuk
veya ılık olabilir. Kas fasikülasyonları olabilir. Vücut ısısı nor-
mal veya biraz yüksektir. Laboratuvar çalışmaları (nadiren) bu
değişken olmasına rağmen, hemokonsantrasyon ve düşük se-
rum sodyum düzeyleri ortaya çıkarabilir, fakat serum sodyum
düzeyleri sıklıkla normal olarak tespit edilmiştir. Hipokalemi
nadiren meydana gelir.
Aklimatize olmamış bireyler, özellikle yaşlılar genellikle uzun
süreli oturma veya ayakta durma dönemleri ile ilişkili ayak ve Tedavi ve Sonuçlandırma
ayak bileklerinde şişlik gelişebilir. Ödem konjestifkalp yetmez-
liği veya lenfatik hastalık belirtileri ile komplike değildir. Sıcak Tedavi oral % 0.1-0.2 tuz solüsyonu ve sıvı (bir su bardağı su
ödeminin nedeni venöz staz ile birlikte kas ve kutanöz vazo- 1/4-1/2 çay kaşığı sofra tuzu) veya ciddi vakalarda, intravenöz
dilatasyon birlikte olmasıdır. İnterstisyel sıvı, daha sonra alt serum fizyolojik ile replasmanı içerir. Dikte edildiği gibi ölçü-
ekstremitelerde birikir. Sorun kendi kendini sınırladığından, len serum düzeyleri normal olana kadar ek potasyum veriniz.
tedavide basit elevasyon gerekir. Diüretikler endike değildir. Gerekirse glikoz replasmanı yapınız. Hafif belirtiler için alter-
natif bir tedavi olarak ticari elektrolit solüsyonlarının kullanı
labilir. (örneğin, Gatorade). Hastayı serin bir yere yerleştirin ve
hafifçe ağrıyan kaslara masaj yapınız.
Hasta atağın şiddetine bağlı olarak, 1-3 gün istirahat etti-
rilmelidir. Hastaneye yatış genellikle gerekli değildir.
B. laboratuvar Bulguları
Derhal vücut sıcaklığını azaltın. Bir ilk yardım önlemi olarak, gin derecede yükselmiş alanin aminotransferaz (serum gluta-
hastayı gölge, serin bir yere yerleştirin ve giysilerini çıkarın. mik pirüvik transaminaz) ve aspartat aminotransferaz (serum
Hastanın bütün bedenine su dökün ve fan yardımıyla soğutun.
glutamik oksalasetik transaminaz) düzeyleri, soğutma sonrası
kalıcı koma, ve hiper kalemi kötü prognostik göstergelerdir.
Alkol sünger banyoları kontrendikedir, alkol toksisitesine ne-
den olabilir. Mağdur soğuk dere kenarında ise, soğutma kolay-
laştırmak için hastayı suya batırma hasta için yararlı olabilir.
Acil serviste, hastayı bir soğutma battaniyesine yerleştirin
ve aksilla, posterior boyun ve inguinal alanlara (buz doğrudan
cilde uygulanmamalıdır) buz paketleri yerleştirin. Buharlaşa
rak soğutmayı üst düzeye çıkarmak için su bir fan yardımıyla
hastanın üzerine sıkılmalıdır. Sıcaklık hızla düşmüyor, ya da
kurban yanıt vermiyorsa ve vücut sıcaklığını 42°C'yi (107.6
F) aşarsa, 2 L soğuk potasyum içermeyen diyalizat ile her 10-
15 dakika periton lavajı başlatılır. Hastaya diyaliz gerekiyorsa,
diyaliz sırasında ekstrakorporeal kan soğutma mümkündür.
Kardiyopulmoner bypass kullanılabilir, bu nadiren kullanılan
ancak son derece etkili bir seçenektir. Rektal ısı 39°C (102.2 F)
ye düştüğünde hipotermiyi önlemek için aktif soğutma uygu-
lamaları durdurulmalıdır, ancak sıcaklık monitorizasyonuna
devam edilmelidir. Hipertermi termoregülasyon düzensizliği
nedeniyle tekrar edebilir, ve ek soğutma gerekli olabilir.
Titremeyi kontrol etmek için gerektiği kadar benzodiaze-
pin verilebilir. Bu ateş olduğu gibi hipotalamik set point yüksek
olduğundan, aspirin ve asetaminofen yararlı değildir. Hatta ko-
agülopati ve karaciğer hasarını kötüleştirebilir.
idrar
Yeterli idrar çıkışını (30-50 mL / saat) sağlayınız. İdrar çıkışı
nı izlemek için mutlaka kalıcı idrar sondası yerleştiriniz. Mi-
yoglobinüri mevcut ise, izotonik tuzlu su ile hastayı rehidrate,
intravenöz bikarbonat uygulama ile idrarı alkalinize ediniz
ve diürez teşvik etmek için, mannitol, 0.25 g ! kg intravenöz
olarak kullanılmasını düşününüz. Kan basıncı ve idrar çıkışını
sürdürmek için intravenöz kristalloid sıvılar kullanılır ve ge-
Genel Bilgiler
rekirse inotropik ajanlar kullanılır. (santral venöz basınç veya
pulmoner kapiller kama basıncının izlenmesi gerekebilir) Va- Amerika Birleşik Devletleri Ulusal Havacılık
Servisi, yıldırım
zokonstriksiyona yol açtığından ve ısı değişimi azalttıklarından çarpması nedeniyle yıllık yaklaşık 60-100 ölüm ve dünya çapın -
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
da 24.000 ölüm tahmin ediyor. Mortalite oranı % 30, morbidite kalp fonksiyonunun spontan sürdürülmesi kuraldır. Kardiyak
ise % 70 olarak bildirilmiştir. Epidemiyolojik merkezler dağlık nekroz EKG değişiklikleri ve QT uzaması gösterilebilir.
bölgeler ve Birleşik Devletlerin güneydoğu bölgeleridir. Yıldı
rım çarpması, küme bulutların olduğu yaz aylarında ve öğleden D. Nöro!ojik Yaralanmalar
sonra görülür ve mağdurların % 84'ü erkektir. Yaralanmalar
doğrudan yıldırım çarpması, sıçrama (örneğin ağaçlar, binalar, Merkezi sinir sistemi yaralanmaları travmatik beyin ve omuri-
ve çitlerden gelen), step voltaj (yere yayılmaktadır), yukarı sıçra lik yaralanması, koagülatif parankima! yaralanmalar, nöbet ve
ma ve şokla gelen kafa travması sonucu künt travmaya bağlıdır. anoksik beyin hasarını içerir. Otonom distrofiler oluşur. Buna
ek olarak, epidural ve subdural hematom (düşmeler nedeniyle),
subaraknoid kanama, bilinç kaybı ve periferik nörovasküler ins-
Klinik Bulgular tablite yaygındır. Anterograd amnezi ve konfüzyon çoğu hasta-
Hasta şimşek çakan bölgenin çevresinde şaşkın, bilinçsiz ya da tespit edilmiştir. Parapleji ve kuadripleji de saptanmıştır. Kro-
da yaralı bulunduğunda yıldırım yaralanmasından şüphelenil nik etkiler felç, kronik ağrı ve nöropsikolojik bozuklukları içerir.
melidir. Bazı patognomonik klinik bulgular tanı için yardımcı
E. Kas-İskelet Sistemi Yaralanmaları
olur. Mağdurlar başlangıçta otonomik distrofiler ve bazen kalp
durması nedeniyle benekli ekstremiteler ile nabızsız görüne- Yıldırım çarpması mağdurları sık tetanik kas kasılmaları se-
bilir. Yıldırım mağdurlarının triyajı diğer birçok senaryodan bebiyle yere fırlar, ya da yüksekten düşme sonucu yaralanırlar.
farklıdır, ilk değerlendirilmesi gerekenler ölü görünümlülerdir. Omurga, kosta ve ekstremite kırıkları oluşabilir. Künt travma
sonucu intratorasik ve intra-abdominal yaralanmalar oluşabi
A. Yanıklar lir.
Vücut ile anlıktemas eden yıldırım; diğer yıldırım yaralanma- F. Göz ve Kulak Yaralanmaları
larından farklı olarak bir atlama fenomeni ile mağdurun üze-
rinden vücut dışından(deri üstü) yayılır. Yıldırım ile ilişkili göz yaralanmaları katarakt, kornea sıyrıkları,
1. Doğrusal Yanıklar-Doğrusal yanıklar baş ve boyundan hifema, üveit, vitreus kanaması ve iridosiklit içerir. Not: Dilate
başlayıp, aşağı göğüs ve bacaklara doğru bir dallanma deseni pupiller, resusitasyonun sona erdirilmesi için tek kriter olma-
malıdır çünkü bu sadece geçici otonom sempatik deşarj veya
ile giden birinci ve ikinci derece yanıklardır. Burada akım, terin
oluşturduğu yüksek konsantrasyonlu alanları takip etme eğili
parasempatik inhibisyonu yansıtıyor olabilir. Geçici işitme kay-
bının sebebi timpanik membran rüptürü veya rüptür olmaksı
mindedir.
zın, akustik ve şok dalgası barotravması ile sonucu olabilir.
2. Noktasal Yanıklar-Noktasal yanıklar cilt üzerinde yıldıza
benzeyen desen oluşturan ayrık, dairesel, kısmi veya tam kat
yanık kümeleridir
Tedavi
3.Yumuşak Yanıklar-Yumuşak yanıklar doğrudan gerçek
A. Havayolunu Sağlaym ve Resusitasyona
yanıklar değildir, elektron boşalmasını takiben gelişen kütanoz
Başlaym
izlerdir. Onlar dallanma ile bir eğrelti otu görünümü oluştur
maktadır. Bu görünüme de eğreltiotu, keraunografik işaretler
KPR"ye derhal başlanılmalıdır. Dilate pupiller, kranial sinir
ve Lichtenberg çiçeği veya figüri adı verilir. felcine de bağlı olarak görüldüğü için güvenilir bir ölüm gös-
4. Termal Yanıklar-Giysi ya da ısıtılmış metallerle oluşan tergesi değildir. Nakil ve tahliye geciktirilmemeli; uzamış KPR
termal yanıklar tipik ikinci ve üçüncü derece yanıklardır. Kra- sadece anekdota! olarak başarılıdır
nial yanıklar (doğrudan veya dolaylı olarak) ve bacak yanıkları
(toprak akımı) artan ölüm oranları ile ilişkilidir. B. Travmatik Yaralanmalann Tahmini
B. Değişen Bilinç Yıldırım çarpmalarının tedavisi künt travmanın tedavisine
benzerdir. Hipotermi, iskelet ve omurga kırığı ve torakoabdo-
Yıldırım kurbanları genellikle amnestik ve dezoryante, ajite ya minal yaralanmalara özellikle dikkat edilmelidir. İstenilen ça-
da komatöz olabilir. lışmalar içerisinde uygun radyografiler, EKG ve CK, kardiyak
enzimler, elektrolitler, idrarda miyoglobin, laktat, hemogram
C. Kardiyak Arrest olmalıdır. Kraniyel BT, bilinç değişikleri ve kaybında endikedir.
Kardiyopulmoner arrest, büyük yıldırım DC konturşokları tara- C. Yanık Tedavisi ve Sıvı Replasmanma
fından uyarılan ve mortalitenin önde gelen nedenidir. Yıldırım Başlaym
çarpmasında asistoli ventrüküler fibrilasyona oranla daha sık
ortaya çıkar. Kalp durması eşzamanlı olarak solunum durması Yanık yaralarının yönetiminde standart bir işlem (konu 45)
(beyin sapı çarpması veya ezilme) ile komplike değilse normal izlenir. İntravenöz sıvı tedavisi tansiyon ve idrar çıkışına göre
FİZİKSEL VE ÇEVRESEL AJANLARIN NEDEN OLDUGU HASTALIKLAR
ayarlanmalıdır. Rabdomiyoliz nadir olup, miyoglobinüri ol- eden bir işçi elektrik akımı geçtiğinde yardımcı işçinin de te-
madıkça mannitol ve idrarın alkalileştirilmesi gerekli değildir. ması yardımcıda da ölümcül bir şok yaratabilir. İşçi "topraklan-
Aşırı hidrasyon serebral ödemin neden olabilir. Tetanoz profi- mış" tır,OV (toprak) sayılır. Enerji hattı ve yüksek gerilim teli
laksisi (konu 30) uygun şekilde verilmelidir. (7200V) arasında metal nesneye devresi tamamlanmış ve işçi
üzerinde toprak hattına akımı sağlanmıştır.
Sonuçlandırma Vücut dokularının elektrik dirençleri farklıdır. Cilt alçak
gerilimde ( <SOOV) koruyucu bir mekanizma olarak hizmet
Uzamış kardiyak monitörizasyon ve seri kardiyak enzim izlemi vermektedir. Yüksek gerilimde, cildin koruyucu etkisi azalır ve
hastanın kardiyak arrest öyküsü, bilinç kaybı, kardiyak aritmi, iç yapılarda daha önemli bir yaralanma ile sonuçlanır. Cildin
anormal EKG veya diğer nedenler (yanık, travma) var ise düşü
koruyucu direnci nem ve kesiler ile azalır. Kas ve damar sistem-
nülmelidir. Görme keskinliği ve işitme testlerinin sonuç kaydı
leri düşük direnç yollarıdır, kalp ve damar hasarı yaptığı gibi
bazal seviyeyi tespit için gereklidir. Hastada kardiyopulmoner
kompartman sendromu da yol açabilir
arrest gelişmiş ise ve yeniden canlandırma çabaları (spontan
kardiyak aktivitenin yeniden başlaması) başarılı olmuş ise, has-
tayı ventilatörden ayırmak için spontan solunumu döndükten
Klinik Bulgular
sonra asgari 12-24 saatlik bir izlem gerekir. Elektroensefalog-
rafik anormallikleri varsa, bunlar 24-72 saat içinde kaybola- A. Elektrik Şoku
caktır.
Elektrik çarpması anlık veya uzamış bilinç kaybma yol açabilir.
Ektopik atım, sinüs taşikardi veya bradikardisi, atriyal fibrilas-
yon, asistoli görülebilir ancak ventriküler fibrilasyon en ciddi
acil aritmidir. Elektrik çarpması nöbetlere, sağırlık, körlük, afa-
zi ve nöropatiye neden olabilir. Çoklu ortopedik yaralanmalar,
posterior omuz çıkıkları ve femur boyun kırığı da dahil olmak
üzere görülebilir.
Hafif ve orta elektrik çarpması sonrası, kas ağrısı, yor-
gunluk, baş ağrısı ve yaygın ya da fokal sinir hasarı ortaya çıkar.
Fizik.sel belirtiler mevcut eylem yerlerine göre değişir
B. Elektrik Yanıkları
Küçük doğrudan elektrik yanıkları ciddi iç organ yanıklarını
gizleyebilir. Geniş cilt nekrozu ve dökülmesi birkaç gün ortaya
çıkmayabilir. İç organ yaralanması ile, üçüncü boşluklarda sıvı
tespit edilir. Rabdomiyoliz de oluşabilir.
Tedavi
A. Elektrik Şoku
tedavi edin. Serum CK-MB izoenzim düzeyleri yalancı ola- Genel Bilgiler
rak yüksek voltaj elektrik çarpmalarından sonra yükselebilir
ve miyokard hasarının güvenilir bir göstergesi olarak kabul Radyasyonun etkileri X-ışınları ve radyoaktif maddelerin kli-
edilmemelidir. Ritim bozukluklarını tespit etmek için kardiyak nik kullanımı, mesleki veya kazara maruziyet ve atom silahları
aritmiler ile gelen ya da anormal EKG'si olanlarda kalp ritmini ya da radyolojik dağılma aygıtı veya "kirli bomba'' kullanımını
monitörize ederek izleyin. Miyoglobinüri varsa asidozu tespit takiben gözlenmiştir. Radyasyonun bedene verdiği zararın bü-
etmek için düzenli aralıklarla kan pH izlemi yapılmalıdır, idrar yüklüğü, radyasyonun türü (X-ışınları, nötronlar, gama ışınla
alkalinizasyonu ve intravenöz bikarbonat tedavisi ile kan pH'ı rı, veya alfa ya da beta parçacıklar), maruz kalma yeri ve maruz
7.45 in üzerinde tutulmaya çalışılır. İntravenöz izotonik solüs- kalma süresine bağlıdır. Klinik belirti ve bulgular alınan miktar
yonlarla agresif hidrasyon ile idrar çıkışı yetersiz hastalarda ile doğrudan ilgilidir. Radyasyon terminolojisinde rad, absor-
diürezi arttırmak etmek için intravenöz mannitol, başlangıçta ban doz birimi ve rem ise tahmini biyolojik etkisi açısından
için 2.5 g, tedavisi vermeyi düşünün. herhangi bir vücut dokusu için radyasyon dozu birimidir. Gray
Kompartman içi doku basıncı ölçümü ile fasiyotomi ihti- (Gy) 1 J / kg doku iyonlaştırıcı radyasyon dozuna eşit olan bir
yacını değerlendiriniz. Elektrik kablolarının ısıran çocuklarda, ölçü birimidir. Bir gray 100 rad'a eşittir.
geç (en fazla 3 hafta) sonra ortaya çıkan labial arter erozyonu,
önemli kanama olarak karşımıza çıkabilir, bu durum için uya- Klinik Bulgular
nık olunuz.
A. lokalize Radyasyona Maruz Kalma
Sonuçlandırma
Işınlamanın dozuna bağlı olarak, gecikmiş eritem, epilasyon,
Bilincini kaybetmiş veya kalp ya da solunumu durmuş ayrıca tırnakların parçalanması, ya da epidermolizis görülür. Belirti-
iskemik göğüs ağrısı, miyoglobinüri veya önemli yanık yaraları ler temas sonrası 1-3 haftada gelişir
olan hastalar hastaneye yatırılmalıdır. Kardiyak/ Yoğun Bakım
izlemi kapsamlı yaralanması, EKG değişiklikleri, veya kalp B. iç Organlarda Yaralanma
öyküsü olmayan hastalar için gereksiz olabilir. Devamlı kardi-
yak monitörizasyon çocuklarda, başlangıç EKG değişiklikleri 1. Hematopoetik Dokular-Kemik iliği yaralanmaları kan
olmayan asemptomatik hastalarda, düşük gerilim (220-240 V) elemanlarının üretiminde bir azalmaya neden olabilir. Len-
kaynaklı ve aritmi için herhangi bir risk olmayan hastalarda fositler en hassas en duyarlı, polimorfonükleer nötrofil 2. en
gerekli değildir. duyarlı, ve eritrositler en az duyarlı elemanlardır. Kan yapan
organların hasarı bir veya daha fazla kan elemanlarının geçici
depresyonunda pansitopeniye kadar değişebilir. İlk 24-48 saat
içinde lenfosit depresyonunun miktarı, maruz kalınan dozu
tahmin etmek için kullanılabilir.
2. Kardiyovasküler Sistem-Perikardit, efüzyonlu veya
konstriktif perikardit şeklinde iyonizan radyasyona maruz
kaldıktan aylar sonra ortaya çıkabilir. Miyokardit, perikardit-
ten daha az görülür. Küçük damarlarda (kapiller ve arterioller)
yaralanma büyük damarlara göre daha kolay ortaya çıkar. Ya-
ralanmanın hafif olması durumunda, fonksiyonu geri döner.
3. Gonadlar-Erkeklerde, küçük tek doz radyasyon (2-3 Gy;
200-300 rad) geçici aspermatogenesise ve daha yüksek dozda
(6-8 Gy; 600-800 rad) kısırlığa neden olabilir. Kadınlarda, 2 Gy
(200 rad) tek doz steriliteye neden olabilir. Fetus yaralanması
nın ağırlığına göre uterofetal yaralanma embriyonik ölüm ve
abortusa neden olur.
4. Solunum sistem-Yüksek veya tekrarlayan orta dozlarda
radyasyona maruz kalan hastalarda gecikmiş pnömoni (hafta-
lar veya aylar) ortaya çıkabilir.
5. Ağız, Farinks, Özefagus ve Mide-Ödemli mukozit ve
gıdaların ağrılı yutması radyasyona maruz kaldıktan sonra
saatler - günler içerisinde oluşabilir. Tükrük bezleri nispeten
radyorezistandır. Yüksek dozlarda radyasyon orta derecede
geçici (bazen kalıcı) gastrik salgı inhibisyonuna neden olabilir.
FİZİKSEL VE ÇEVRESEL AJANLARIN NEDEN OLDUGU HASTALIKLAR
6. Bağırsaklar-Orta şiddetli dozlarda radyasyon, ülserasyon ishal ve oryantasyon bozukluğu meydana gelir. Mortalitesi %
ve intlamasyon ile mukoza kaybının yol açtığı kanlı ishal ve 50-lOO'dir.
kusma ile büyük sıvı kayıplarına yol açar. 5. Ölümcül ARH-8 Gy' den daha fazla maruziyet sonucu olu-
7. İç Organlar ve Endokrin Bezler-Hepatit ve nefrit terö- şur. Kusma anında gerçekleşir. Yoğun ishal, koma ve nöbetler
patik radyoterapinin gecikmiş komplikasyonlarıdır. Normal ti- 1-2 saat içinde başlar. 3 günden az zaman içinde, lenfosit sayısı
roid, hipofız bezi, pankreas, böbrek üstü ve mesane düşük orta 0,0-0,1 g ! L den, trombosit sayısı 20.000 düşük hale gelir. Hasta
dozlarda radyasyona nispeten dirençlidir. nöbet, kanama ve enfeksiyonlarla komatöz hale gelir. Mortali-
8. Sinir sistemi-Radyasyon yüksek dozlarda kan teminini tesi % lOO'dür.
bozarak beyin ve omuriliğe zarar verebilir. Periferik ve otonom
sinirler radyasyona karşı oldukça dirençlidir. Tedavi
A. Dekontaminasyon
C. Sistemik Reaksiyon (Akut Radyasyon
Hastalığı) Çoğu durumda dekontaminasyon bir tıbbi tesise varıştan önce
meydana gelecektir. Eğer yapılmamışsa, giysilerin çıkarılması
Belirtiler maruz kalma tipi ve miktarına göre değişmektedir. ve işaretli kaplara yerleştirme ile kontaminasyon da% 90 azal-
Artan dozlar için her faz kısalacaktır. Prodromal fazda halsiz- ma elde edersiniz. Çıplak cilt ve saç sabun ve su iyice yıkan
lik, kusma ve kırgınlık oluşur. Kusmaya başlama süresi alınan malıdır ve atık: suyunimhası güvenli bir şekilde yapılmalıdır.
radyasyon miktarını belirlemek için mükemmel bir tarama Radyoaktif parçacıklar tıbbi personelin akut yaralanmalarına
yöntemidir. Sonrasında asemptomatik latent faz izlenir. Üçün- neden olmaz ve acil durum yönetimi ile müdahale etmeye ge-
cü faz daha sonra doza bağlı semptom ve bulguları ile ortaya rek yoktur. Yaralar yıkanmalı, debride edilmeli ve sonra pansu-
çıkar. Kemik iliği baskılanması 24 saat gibi erken bir zamanda
man yapılarak kapatılmalıdır. Yabancı cisimler en kısa sürede
çıkarılmalıdır. Dekontaminasyon sonrası, yapılan dekontami-
ortaya çıkabilir. Büyük sıvı kayıpları ve kanlı ishali içeren bir
nasyon işleminin etkinliğini belirlemek için Geiger counter ile
gastrointestinal semptomlar yüksek dozlarda maruz kaldıktan
hastanın üzerinden geçilmesi gerekmektedir.
sonra birkaç gün ile bir hafta içinde başlayacaktır. Nörovaskü-
ler sendrom birkaç saat ile 1-3 gün içinde çok yüksek dozlarda
ortaya çıkar. Bu sendrom, nöbet, koma ve nihai olarak ölümü
B. Lokal Tedavi
içerir. Tedavi enfeksiyonun önlenmesi ve ağrı kontrolünden oluşur.
1. Hafif Akut Radyasyon Hastalığı (ARH}-1-2 Gy ma- Yaralanmasının büyüklüğü belirlendikten sonra, greft ya da
ruziyet sonucu oluşur. Kusmanın temas sonrası 2 saat veya ampütasyon gerekli olabilir.
daha fazla bir prodromal süresi vardır. Onun haricinde hasta
iyi hisseder. 30 gün veya daha fazla bir zamanda, lenfosit ve C. Sistemik Tedavi
trombositlerde hafif bir azalma olacaktır. Hasta hafif kırıklık ve Resüsitasyon ve tıbbi, cerrahi açıdan stabilizasyon her zaman
halsizlik hisseders. Ölümcüllüğü % O'dır. ilk yapılması gerekendir. Bu başarılı olduktan sonra, internal
2. Orta ARH-2-4 Gy maruziyet sonucu oluşur. Kusmanın te- kontaminasyon en aza indirilmesi veya önlenmesi gerekir. Son
mas sonrası 1-2 saat bir prodromal süresi vardır. Vücut ısısında olarak eksternal kontaminasyon yapılmalıdır. ARH tedavisi
hafif bir artış ile hafif baş ağrısı olabilir. 3-4 haftada lenfosit ve büyük ölçüde destek tedavisidir. Yoğun sıvı resüsitasyonu, an-
trombosit sayılarında önemli bir düşüş olacaktır. Hastada be- tiemetikler, ve kan ürünleri gerekebilir. Etkinliği ve güvenirlili-
ği halen araştırılmakta olan radyasyon için özel tıbbi tedaviler
lirgin ateş, enfeksiyon, kanama ve halsizlik görülür. Mortalitesi
vardır: (1) koloni uyarıcı faktör, sağlıklı mağdurlarda > 3 Gy
% 0-50'dir.
ve yaralı hastalarda > 2 Gy maruziyeti için tavsiye edilmiştir;
3. Şiddetli ARH-4-6 Gy maruziyet sonucu oluşur. Kusma için (2) kemik iliği nakli sonradan kemik iliği yetmezliği olan geniş
1 saatten az ve hafif kanlı ishal için 3-8 saat prodromal süre bir doz radyasyonu alan vakalarda başarılı bir şekilde kullanı
vardır. Hastada orta derecede baş ağrısı mevcuttur. 1-3 haftada lır; (3) oral potasyum iyodür radyoaktif iyot tedavisine maruz
lenfosit ve trombosit sayısında önemli bir düşüş olur. Yüksek kalanlarda tiroid alımını engellemek için kullanılır; (4) Prusya
ateş, enfeksiyon, kanama ve epilasyon başlar. Mortalitesi % 20- mavisinin oral alımı sezyum ve talyum atılımı arttırır; ve (5) Ca
70'dir. - ve Zn-DTPA intravenöz verilmesi şelat oluşturarak idrarda
4. Çok Şiddetli ARH-6-8 Gy maruziyet sonucu oluşur. Prod- plütonyum, amerisyum ve Curium atılımını artırır.
romal kusma 30 dakikadan az bir zamanda başlar. Massive
Sonuçlandırma
kanlı ishal, şiddetli baş ağrısı ve bilinç bulanıklığı yaklaşık 3
saatte başlar. 1 haftadan az bir sürede, lenfosit ve trombosit Radyasyona maruziyeti belilrtileri olan tüm hastalar hastane-
sayısında aşırı düşüş, yüksek ateş, enfeksiyon, masif kusma, ye yatırılmalıdır. Önerileri Oak Ridge, TN ([865] 576-3131)
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
yılındaRadyasyon Acil Yardım Merkezi/ Eğitim Sitesi (REAC olabilir. Ağız ve burunda pembe köpüklü görünüm pulmoner
/ TS) elde edilebilir. 24 saat acil telefon numarası (865) 481- ödemi gösterir. Kardiyovasküler bulgular taşikardi, aritmiler,
1000. hipotansiyon, şok ve kardiyak arresti içerebilir. Deserebre veya
dekortike duruş komadaki hastalarda görülebilen bulgulardır.
B. Laboratuvar Bulgulan
Metabolik ve respiratuvar asidoz eşlik edebilmektedir. Sod-
yum, potasyum, kalsiyum, magnezyum ve elektrolit bozukluk-
ları bulunur. Böbrek yetmezliği ve rabdomiyoliz de gelişebilir.
C. Radyografi Bulguları
Başlangıç göğüs röntgenleri sıvısının aspirasyonunu gösterebi-
lir; geç bulgu olarak pulmoner ödem veya ARDS saptanabilir.
Rutin göğüs röntgenleri hafif olgularda bile taburcu etmeden
önce pnömoni takibi açısından istenir.
Tedavi
Genel Bilgiler Etkili KPR gerçekleştirmeden önce, mağduru suyun dışında
yüzükoyun pozisyona alın. Potansiyel dolaşım kollapsını en -
Dünya Sağlık Örgütü'ne göre, 2000 yılında dünya çapında gellemek için hastanın dik bir şekilde üzerindeki su basıncı kal-
409.272 kişi boğularak öldü ve mortalite de trafik kazalarının dırılmalıdır. Derhal başlanan resüsitasyon uzun dönem mor-
ardından gelmekteydi. Havuzlar ve sığ suda boğulma daha çok biditenin en iyi göstergesidir. Hava yolu tıkanıklığı olmadıkça
çocukları etkilemektedir (bazı toplumlarda % 17'e kadar tu- Heimlich manevrası yapılmamalıdır. Sığ su, sörf veya travma
valet ve kovada oluşmaktadır). Genç erkeklerde de mortalite mağdurlarında servikal immobilizasyon sağlanmalıdır.
artışı mevcuttur. Boğulmaya eşlik eden komorbiditeler zehir-
lenme, travma (özellikle sığ su ve yüksek hızlı yaralanmalar), A. Havayolu Açm ve Venti!asyorıu Sağlaym
nöbetler, aritmi, koroner arter hastalığı, hipoglisemi, hipotermi
içermektedir. Boğulayazması olan hastalarda aspirasyon daima Havayolunu açın ve gerektiğinde havayolu koruması için erken
vardır, ancak "kuru" boğulmalar muhtemelen aspirasyon önce- entübasyon ile kalıcı havayolunu sağlayınız. Yüksek konsant-
si kardiyak arrest ya da olay sonrası alveoller aspiratın dolaşıma rasyonda oksijen verin; pozitif son-ekspiratuvar basınçlı venti-
geçmesiyle olur. Akciğer ödemi ve elektrolit anormallikleri tatlı lasyon sırasında Pa02 yi korumak için sık kan gazı ölçümleri
ve tuzlu suda boğulma ile meydana gelir. Dekompresyon hasta- yapılmalıdır. Ventilasyon, barotravma ve oksijen toksisitesini
lığı (DH) için hikayede bir dalış kazası olmalıdır. önlemek için 6 ml/kg ti dal hacmi ve 0.6 Fi02 basıncı tercih edi-
lir. Normokapni ve normoglisemiyi korumaya çalışılmalıdır.
Klinik Bulgular
B. Dolaşımın Sağlanması
Boğulayazma kurbanı klinik belirtileri geniş bir yelpazede ken-
dini gösterebilir. Bilincin spontan dönüşü ve kısa süreli KPR Karotid veya femoral nabzı kontrol edin. Nabız yoksa KPR'ye
yapılası iyi sonuçların bir göstergesidir. Kusma sıktır. Daha derhal başlamalıdır; hipotermik vazokonstriksiyon zayıf olan
şiddetli boğulayazması olan hastalarda ARDS, hipoksik ense- nabzı maskeleyebilir. Hipotermide göğüs kompresyonu ve de-
falopati veya kardiyak arrest gelişebilir. Bazı hastalar iyileşme fıbrilasyon aritmiye neden olabilir. Santral venöz kataterizas-
döneminde aldatıcı olarak asemptomatik olabilir, takip eden yon sıvı resüsitasyonu izlemede yardımcı olur.
6-24 saat içinde akut solunum yetmezliği gelişebilir. Bildirilen
komplikasyonlar arasında bakteriyel çoğalma ve beyin absesi C. Hipotermiyi Tedavi Edin
ile giden tuzlu su aspirasyonu nedeniyle leptospiroz gibi ben-
zersiz pnömoniler yer almaktadır. Rektal ısı ölçümü ile vücut sıcaklığını izleyin. Basınçlı hava ısıt
ma ile yeniden ısıtma 26 °C gibi düşük sıcaklıklarda etkilidir.
A. Semptom ve Belirtiler Kardiyak arrest ile hipoterminin beraber olması ekstrakorporal
yeniden ısıtma ve kardiyopulmoner baypass için bir endikas-
Hasta, bilinçsiz, yarı uyanık, ya da uyanık ve ajite olabilir. Si- yondur. Mağdurlarda dilate, fiks pupiller olsa bile, uzun süreli
yanoz, trismus, apne, takipne, ve hırıltılı solunum mevcut resusitasyon çabaları sonrası tam iyileşme bildirilmiştir. Özel-
FİZİKSEL VE ÇEVRESEL AJANLJı_R!N NEDEN OLDUGU HASTALIKLAR
likle infant ve çocuklarda beynin hipotermi ile korunması doğ aynı oksijen-gaz karışımı içeren gazı solurlar. Boyles'in kuralı
ru bir yaklaşımdır. Kurtarma önceden kestirilemez; bu nedenle gaz hacimlerinin basınç değişikliklerine bağımlı olduğudur
canlandırma çabaları çoğu hastada denenmelidir. Orta dere- (PlVl = P2V2). Ortam basıncı 1 atm'de (deniz düzeyi) 760 mm
celi hipoterminin eşlik ettiği boğulayazma ilişkili koma, vücut Hg'dir ve her 33 ft deniz suyu derinliği için 1 atın artar. Akciğer,
sıcaklığı 12 saat süreyle 33 °C'de tutulduğunda bazı faydalar kulak burun boğaz, gastrointestinal ve diğer organ sistemlerini
olduğu kanıtlanmıştır, ancak çocuklardaki teröpotik hipotermi içeren hızlı bir alçalma ve yükselıne ile görülen barotravmada
mortaliteyi artırmaktadır. Boyles kanunu sorumludur. Akciğer sıkışarak, fenomen olarak
total akciğer hacminin rezidüel volümun de altına düşmesi ile
Sonuçlandırma alveoler hemoraji, pulmoner ödem ve hipoksi oluşur. Eşitlen
memiş tırmanış, aşağıdaki bölümde ele alınacak olan pulmoner
Asemptomatik boğulayazına mağdurları 6 saat içinde tipik
aşırı basınç sendromlarına, pnömotoraks, pnömomediastinum
olarak gelişen solunum sıkıntısı için izlenmesi gerekir. Hasta-
da normal bir fizik muayene ve solunum çabası, 15 Glasgow ve sistemik arteryel gaz embolisine neden olur. Dalton gaz ya-
Koma Skalası skoru ve normal bir göğüs röntgeni ile% 95 veya sası (Ptotal = PN2 + P02 + PC02) çeşitli gazların bağımsız kıs
daha iyi bir oda havası oksijen doygunluğu varsa 6 - 8 saat son- mi basınçlarımn toplamı, toplam basıncı oluşturur. Henry'nin
ra güvenle eve taburcu olabilir. kanunu geçirgen bir zar üzerinde bir gazın kısmi basınç ve gaz
konsantrasyonu ile dengeli geçişini göstermektedir. Dalton ve
Henry yasaları, hızlı bir tırmanış sırasında, dış basınç azalır,
çözünmüş gazlar (özellikle azot) sıvıdan gaz kabarcıkları ola-
rak ayrılır, endotel inflamasyon, kas-iskelet, serebral ve kardi-
yak sistemlerin kitlesel olarak nasıl etkilendiğini ortaya koyar.
Bu etkiler "vurgun" olarak ta bilinir. Benzeri olaylar 2000 m
ve üzerindeki yüksekliklerde basınçsız uçuşlarla (6600 ft) hızlı
yükselişlerle görülür.
Klinik
Tip 1 DH veya minör semptom kompleksi, büyük eklemler ve
ekstremitelerde derin acıyı içerir, "vurgun"olarak ta bilinir. Dir-
sek ve omuz en sık etkilenen bölgelerdir. Kutanöz rnarmorata
küçük deri damarlarında gaz kabarcıklarını içeren bir pathog-
nomic döküntüdür.
Tip 2 DH genel halsizlik dahil olmak üzere herhangi bir
kardiyorespiratuvar veya nörolojik semptomu içerir. Tipik nö-
rolojik bulgular ataksi, omurilik felci, baş dönmesi, görme veya
konuşma bozukluğu ve bilişsel defısitler içerir. Spinal emboli
scuba dalgıçlarında ve yüksek irtifa uçuşlarında dik pozisyona
. . . bağlı serebral gaz embolisi oluşabilir. Nefes_ darlığı ve göğüs ağ
Popüler spor olan Scuba dalışı çok sayıda eğitilmiş bireyde teh-
likeleri değişken dekompresyon hastalığı (DH) ortaya çıkar
mıştır. DH basınçsız uçuşlarda görülen barometrik değişiklik Acil rekompresyon tedavisi DH'nin herhangi bir semptomu
ler ile dalış içeren eğlence, ticari ve askeri girişimlerde oluşur. görüldüğünde gereklidir. Gecikmiş tedavi, kronik semptom-
Dalgıçlar konvansiyonel dalma tertibatını kullanarak ([bağım lar ile sonuçlanabilir. Kalıcı semptomlar çözülme sağlanana
sız sualtı solunum cihazı] scuba) çevreleyen suyun basıncı ile veya platoya ulaşana kadar rekompresyon tedavisine devam
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
edilir. Deniz Kuvvetleri dalış tabloları, Tip I ve II hastalıklar bilinç kaybı ortaya çıkar ya da çıkış sırasında veya hemen yüzey
da rekompresyon tedavi kursu için kullanılabilir. Hekimler üzerinde bir nöbet geçirir. Hastanın başvurusu inme, körlük,
en yakın hiperbarik oda yerini bilmelidir. Amerika Birleşik konfüzyon, ya da anatomik dağılıma göre değişir.
Devletleri'nde, 24 saat klinik tavsiye veren Duke Üniversitesi
[919] 684-9111, Ulusal Dalış Acil Network (DAN) telefonla A. Merkezi Dolaşım
aranarak hızlı bir şekilde elde edilebilir.
Serebral emboli, inme başvurularına benzer. Kabarcıklar koro-
ner arterlere girdiyse, kişide göğüs ağrısı, aritmiler ve kollaps
C. Komplikasyonlar gibi akut miyokard infarktüsü ile benzer belirtiler ortaya çıka
bilir. Tamamen, ani dolaşım kollapsı merkezi dolaşım tıkan
Ek tedbirler, vurgun ile ilişkili bazı komplikasyonları azaltmak ması ile oluşur. Pulmoner arter veya kalp boşlukları tıkanıklığı
için gerekli olabilir (örn., şok, omurilik yaralanması, mesane "nefes darlığı" olarak ortaya çıkar.
paralizisi, hemokonsantrasyon ve yaygın damar içi pıhtılaşma).
B. Pnömotoraks
Sonuçlandırma
Pnömotoraks veya mediastinal amfizem belirtileri daha yavaş
Değerlendirme ve tedavi için hastayı derhal en yakın Basınç gelişirve yaşamı tehdit edici değildir; belirtileri nefes darlığı,
merkezine (hiperbarik oda) taşıyın. Hiperbarik odaya taşımak perküsyonla göğüs hiper-rezonansını içerir ve etkilenen tarafta
için uçak kullanılacaksa 300 m ( 1000 ft)'den daha yüksek bir solunum sesleri azalmıştır. Boyun içine uzanan subkutan kre-
kabin yüksekliği olmamalıdır. DH iyileşene veya en az 1 hafta pitasyon oluşur.
süreyle ticari uçuşlardan kaçınılmalıdır. Dikkat: Asla su içinde
rekompresyon denemeyin. Tedavi
A. Erken Önlemler
Maske ile% 100 oksijen verin. Aspirasyonu önlemek için mağ
dur sol tarafa supin pozisyonda yatırılır. Göğüs tüpü takılması
semptomatik pnömotoraksta endikedir. İntravenöz sıvı ile 1-2
mi! kg! saat idrar çıkışını koruyunuz.
B. Rekompresyon
Derhal rekompresyon tek etkili tedavidir; hasta (Bir önceki
bölümde anlatılan Dekompresyon hastalığı bölümüne bakınız)
hemen hiperbarik odaya nakledilmelidir.
Sonuçlandırma
seklik hastalığı öyküsü, fiziksel efor, obezite ve predispozisyon 2. Akut Yüksek İrtifa Akciğer Ödemi
yaratacak bir çok komorbid durum yükseklik haslığını etkiler.
Fiziksel fitnes koruyucu bir faktör değildir. Hipoksik solunu-
ma cevap olarak ortaya çıkan respiratuar alkaloz ile metabolik
kompansasyon klimatizasyonun anahtarıdır.
;c, ..... < · ~ ( , ..·.·.···• .•.. ·..•..•... ···.···• ..••..• , ..·.. ·. tiJi;,
~;;~~ı:i~ . . .......... 9 7 "t(~pIMy~l<lijij~nil.iJitı:>rınaH91,;
·. au~IJ,}1illll?Ji3r~i inf•ltr~sygn•······.... .
... Teda.vi hı~l( . .. . r~l<ljpC>zitifpasınç111"~ell.tiJa~~9n~
?,: < c. .,
9l<sij~0Cy~n diu ..·. •. . . ··.
Klinik Bulgular
YİPÖ irtifa hastalıkları arasında en yüksek mortalitesi olan kli-
nik durumdur. 2400 metre (8000 ft) gibi düşük yüksekliklerde,
Klinik Bulgular hipoksik vazokonstriksiyon ve artmış sağ kalp basıncı sonrası
ortaya çıkan kardiojenik olmayan pulmoner ödem rapor edil-
Akut dağ hastalığı (ADH) yükseklikle oluşan baş ağrısı ve aşa miştir. YİPÖ için risk faktörleri ADH, hızlı bir tırmanış, pul-
ğıdakilerden biri olarak tanımlanır: iştahsızlık, bulantı, kus- moner arterin konjenital yokluğu ve düşük irtifada yaşamaya
ma, yorgunluk, halsizlik, baş dönmesi, sersemlik hissi, ya da aklimatize kişilerin yüksek irtifada kısa süre kalmayı içerir.
uykusuzluk. ADH kendini sınırlar, fakat yüksek irtifa beyin
A. Semptom ve Belirtiler
ödemi (YİBÖ) ya da yüksek irtifa akciğer ödemi (YİPÖ) gibi
daha ciddi durumlara ilerleyebilir. Başlangıç 1 saat ile 3 gün YİPÖ tanısı aşağıdaki belirti ve bulgulardan herhangi ikisi
arasında değişir. mevcut olduğunda koyulabilir: Semptomlar- İstirahatte orta-
ya çıkan nefes darlığı, öksürük, halsizlik, düşük performans ve
göğüste sıkışma hissi; Bulgular- Raller, hırıltılı solunum, sant-
Tedavi ral siyanoz, taşipne ve taşikardi. Hızlı ilerleme florid pulmoner
ödem ve ölüme neden olabilir.
Hafif vakalarda istirahat ve tırmanış öncesi daha fazla fizyolojik
aklimatizasyonu sağlayın. NSAİİ ve antiemetikler yararlı olabi- B. Laboratuvar Bulguları
lir. Alkol ve uyuşturucu / sakinleştiricilerden kaçının özellikle
uyurken solunum cevabının azaltabilir. Orta durumlarda, akli- Brain natriüretik peptid seviyeleri kardiyojenik pulmoner
matizasyonu hızlandırmak için asetazolamid ve deksametazon ödem ve YİPÖ arasında farklılık gösterir. İnflamasyona İkincil
belirtiler olarak yükselmiş hematokrit görülebilir. Ekokardi-
4-6 mg PO 6 saatte ara ile verilebilir. 1000-3000 ft'lik inişler yografı ve/veya pulmoner arter kama basıncı, hastalığı ayırma
ile semptomlar azalır, ilerleyici semptomların kesin tedavisidir. da daha yararlı olabilir.
Hızla inişin mümkün olmadığı durumlarda taşınabilir basınçlı
kabinler (Gamow torbası) ile 1000-2000 ft'lik simüle inişlerde C. Radyografi Bulguları
elde edilebilir. Asetazolamid 125-250 mg PO günde iki kez., çı
Göğüs X-ray bulguları değişkendir. Hafif hastalıkta, soliter ak-
kıştan 1 gün önce başlanır, 4 gün devam edildiğinde ADH pro-
ciğer alanında (genellikle sağ orta lob) yamalı infıltratlar belir-
fılaksisinde etkili olduğu gösterilmiştir. Tedavi dozları aynıdır; tilmiştir. İnfıltratlar nadiren birleşir ve genellikle akciğerlerin
pediatrik asetazolamid dozu 2.5 mg/kg'dır. Sülfonamid/sülfıd tabanı içermez. Merkezi pulmoner arterlerin genişlemiş, fakat
alerjisi olanlarda asetazolamidten kaçınmak gereklidir. Her 6 kardiyak gölge normal boyuttadır. Ağır hastalıkta infıltratlar
saatte bir verilen 2-4 mg Deksametazon etkili bir tedavi yön- daha yaygındır, fakat sol atrial genişleme veya Kerley B çizgileri
temidir. Günde 600 metre kademeli olarak yapılan tırmanışlar, gözlenmemiştir. Tek taraflı pulmoner ödem, unilateral pulmo-
yeterli aklimatizasyona izin vererek ADH'nın gelişimini önler. ner arter atrezisi ile uyumludur.
Sonuçlandırma
Tedavi
Hastalığın erken tanınması çok önemlidir. Aksi kanıtlanana
Belirtiler devam ederse kesin tedavi yöntemi iniştir. kadar, son zamanlarda yüksek irtifadan gelen dirençli kuru
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
öksürük ve nefes darlığı olan bir kişide YİPÖ düşünülmelidir. Klinik Bulgular
Dinlenme ve iniş ilgili tedavi merkezlerinde tedavi edilmelidir.
Efor ve soğuk stresten kaçınılmalıdır. Semptomlar düzelene ka- YİSÖ dağ hastalığının devamında görülen bir son dönem bul-
dar maske ile 4-6 L / dk oksijen, daha sonra gerekli ise 2-4 L / gusudur. YİSÖ eşlik edebilir ya da etmeyebilir. Belirtiler, sereb-
dk eklenebilir. Şiddetli vakalarda irtifadan inişten sonra oksijene
ral vasküler otoregülasyon bozukluğuna bağlı olan hipoksik,
72 saat devam edilir. Uzaktan, taşınabilir Gamow torbası ile ok-
esas olarak nörolojik belirtilerdir. Trunkal ataksi ve davranış
sijen tedavisi aralıklı C02 ventilasyonu ile birlikte kullanılabilir.
Sürekli pozitifhavayolu basıncı uygun hastalarda oksijenasyonu değişiklikleri YİSÖ'nün ilerlemesinin ilk belirtisi olabilir. Belir-
artıracaktır. Nifedipin dilaltı 20-30 mg PO verilebilir daha sonra tileri ADH olanlar dahil konfüzyon, apati, ajitasyon, ve kranial
sürekli salıma geçilebilir. Beta-agonist tedavi de yararlı olabilir, sinir felci, obtundasyon ve koma gibi foka! nörolojik bulgular
asetazolamid aklimatizasyonu hızlandırabilir ancak YİPÖ iyileş içerebilir. MRG bulguları beyin sapı herniasyonu ve ölümle so-
mesine etkisi yoktur ve deksametazonun için hiçbir rolü yoktur. nuçlanan, serebral ödemi göstermektedir. Retina kanamaları
ve papilla ödemi görülebilir.
Önleme
Önleyici tedbirler arasında (1) ciddi pulmoner ödem olasılığı Tedavi
hakkında prospektif dağcı eğitimi, (2) aklimatizasyona izin ve-
recek kademeli tırmanış ve (3) yüksek irtifalarda geldikten son- Erken tanı ve müdahale çok önemlidir. YİSÖ'nün erken belirti-
ra 1-2 gün yorucu egzersizden kaçınma ve dinlenme sayılabilir. leri ADH ile benzer olduğu için, yüksek irtifaya maruz kalmış
Solunum semptomları gelişirse derhal doktora başvurulmalıdır. baş ağrısı ve yorgunluk ile gelen herkes yakından izlenmelidir.
Yüksek irtifa akciğer ödemi öyküsü olan hastalarda tekrar tır Oksijen satürasyonu %90'nın üzerinde tutmak için veril-
manma ile hastalığın % 60 tekrarlama riski var. Nifedipin, uzun melidir. YİSÖ tercihen 1500 m (4000 ft), ya da en az 1000 m
salınımlı formunun 20-30 mg her 12-24 saat, profilakside ya-
(3281 ft) lik bir acil iniş/ tahliye gereklidir. Iniş mümkün olma-
rarlı olur.
dığında taşınabilir basınç odaları kullanılabilir. Deksametazon
Dağcılık grupları 2400 m (8000 ft) veya üzeri yükseklik-
lerde tırmanma için hastane imkanı mevcut değilse yüksek ok- 8 mg, daha sonra 4 mg her 6 saatte verilir. Asetazolamid günlük
sijen ve birkaç gün için yeterli ekipman taşımalıdır. 750 mg'a bölünmüş dozlarda yararlı olabilir. YİSÖ'de, nifedipin
Semptomatik kalp veya akciğer hastalığı olan kişiler yük- ve asetazolamid kullanırken yeterli serebral perfüzyon basıncı
sek irtifadan kaçınmalıdır. Bir kalp üfürümü ve yüksek irtifa nı sağlamak için hipotansiyon engellemek amacıyla yakından
akciğer ödemi atakları tespit edilen kişilerde önceden var olan izlem gerekir.
bir kapak, şant veya pulmoner hipertansiyon sorunu için so-
ruşturması gerekir.
Sonuçlandırma
· · ··zr · ·. ·~~d~JJt~t1~;/1h;e~tv~i~··
ı-r,ıTıJli· .· 11,fl>a·gr(drr·,, >.••..••.. :ı: ·. •. , .·. · :'
Btılg~ııe'. b~JiftiJers bqş agrıs\,: at~ksl; ~aplff,t öiem}·
•. 11~·küreşeLerıs~tatopatıy,1~~rir.
it'\ Ted.aııi a~i.1 . dei:hal ini~) oksijen ve deksameta.zon~
c:luj- ..·.•• ····•.··..
,, ~-- ':'• fu>,_k
.. ..i!,\:h:'..
·' • al ™n .• ·
FİZİKSEL VE ÇEVRESEL AJANLARIN NEDEN OLDUGU HASTALIKLAR
Tedavi
1. Acil İlk Yardım Önlemleri
Bilinen ilk yardım tedbirlerinin çoğu artık tavsiye edilmemek-
tedir. Kriyoterapi, turnike ve kesi ile aspirasyonun yararı gös-
terilmemiştir ve birçok durumda daha fazla zarar verir. En iyi
yönetim, en yakın hastaneye hastayı ulaştırmaktır. Isırık yerini
kırıkınış gibi hareketsiz hale getirin. Mümkünse, hasta iyileşe
ne kadar yatak istirahati önerin. Hastanın şiddetli zehirlenme
ile semptomların ilerlemesi varsa, acil tıbbi hizmet sağlayıcıla
rı ısırık alanına baskılayıcı bir bant yerleştirebilir. Baskılayıcı
bandı geniş, düz ve 20 mm Hg basınç uygulanırken bile altına
bir veya iki parmak girmesine izin verecek şekilde yerleştiril
melidir. Eğer hasta stabilse, nakil süresi uzun olsa bile, baskıla
yıcı bant uygulanması tavsiye edilmez. Eğer paramedikler olay
yerine varmadan önce baskılayıcı bant veya emici cihaz yerleş
tirilmişse, bu cihazlar ulaşım süresince yerinde bırakılmalıdır.
Bununla birlikte, emici tertibatların kendisi de yaralanmaya
neden olduğu gösterilmiştir ve herhangi bir sıvı elde edilme-
diği takdirde uzaklaştırılabilir. Herhangi bir şişlik ve ekimoz
Genel Bilgiler ilerlemesinin varlığı acil serviste çalışan doktorlar için mutlaka
zamanlandırılmalı ve oluş şekli özetlenmelidir
Yılan zehirlenmeleri bağlı morbidite ve mortalite dünya çapın -
da önemli bir sorundur. Son tahminler küresel olarak, yaklaşık 2. Hastane Önlemleri
421.000 yılan zehirlenmesinin 20.000'i ölüm ile sonuçlandığını
bildirmektedir. Bu sayı az gelişmiş ülkelerde ve kırsal bölgeler- Hastanın solunumsal ve kardiyovasküler durumunu değer
de sağlık istatistikleri kötü olduğu için muhtemelen daha yük- lendirin. Kristaloid veya vazopressör ile havayolu tedavisinin
sektir. Sadece dört zehirli yılandan biri zehir üretir, geri kalanı veya kardiyovasküler resusitasyonun gerekli olup olmadığını
da kuru ısırıklardır. ABD'de yılan ısırmasının mortalitesi, yerli belirleyin.
türlerin zehrinin düşük öldürücülüğü yanı sıra tıbbi bakım ve Damar yolu açın. Lokal ilerleme açısından ısırma alanını
antivenoma erişimin hızlı olması sebebiyle çok nadirdir. Ame- değerlendirin. Mümkünse yılan türlerini belirleyin. Tam kan sayı
rika Birleşik Devletlerinde iki zehirli yılan ailesi vardır. Bu ai- mı, elektrolitler, koagülasyon profili ve idrar miyoglobinini kont-
leler Kobra veya mercan yılan ailesidir ve Engerek ailesinin alt rol edin. Kan grubunu belirleyiniz ve çapraz karşılaştırma yapın.
familyası olan krotalid ya da çıngıraklı yılan, üzeri yumuşak Ayrıca CroFab olarak bilinen Krotalid polivalan immün
deri ile kaplı ve zehirli yılandır. Fab, şu sıralar Kuzey Amerika çıngıraklı yılan ısırıkları için
Yılan zehiri proteolitik enzimler ve toksik proteinlerin tercih edilen antivennomdur. CroFab üreticisinin önerilerine
karmaşık bir karışımıdır. Genel olarak, kobra zehri esas nöro- uyulmalıdır. Bu CroFab sadece çıngıraklı zehirlenme kullanım
toksiktir, çıngıraklı yılan zehri ise sitolitik özelliktedir. için uygundur, başarılı bir şekilde kullanılmakta dır ve aynı
zamanda bozguncu zehirlenme kullanımı için güvenli oldu-
Klinik Bulgular ğu gösterilmiştir. Zehirlenmenin şiddeti yerel yumuşak doku
hasarının ilerlemesine ve sistemik yan etkilerin varlığına göre
Sitolitik ağırlıklı çıngıraklı yılan zehri ısırık çevresinde ödem, belirlenmelidir. Tedavi amaçları ve dozlar için (Tablo 46-1) kı
kanama ve nekroza neden olur, ayrıca ciddi zehirli yılan ısı lavuzlara bakın. Antivenom sulandırılmalı ve sonra yavaş yavaş
rıklarında ısırıktan uzakta da semptomlar oluşturabilir. Siste- intravenöz olarak 10 dakika için bir test dozu halinde tatbik
mik belirti ve bulgular hemoliz, trombositopeni, koagülopati, edilmelidir. Anafılaksi gibi herhangi bir belirti veya semptom
kusma ve nadiren kardiyovasküler instabilite veya kollaps ile oluşmazsa, infüzyon hızı 1 saatte tamamlanacak şekilde artın -
solunum yetmezliğinden oluşur. labilir. CroFab ciddi alerjik reaksiyon görülme sıklığı daha önce
Ağırlıklı olarak nörotoksik zehirli kobra ve Mojave yeşil verilen at serum antivenomundan daha azdır, buna rağmen or-
çıngıraklı yılan sokınalarının erken yerel belirtileri az görüle- taya çıkan alerjik reaksiyonlar vardır. Reaksiyon oluşursa infüz-
bilir ya da hiç görülmeyebilir, ancak nörolojik semptomlar (pa- yonun durdurulması tedavide steroidler, epinefrin ve difenhid-
restezi, bulanık görme yutma güçlüğü, hipersalivasyon, pitozis ramin uygulanılması gerekir. CroFab ısırmalarının ilerlemesi
ve solunum depresyonu) 12-24 saat bir gecikıneden sonra or- kontrol altına alınana kadar uygulanmaya devam edilmelidir.
taya çıkabilir.
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
Lokal ilerleme, sistemik reaksiyon, klinik ciddi Hedefi sağlamak için gerekli olan yeterli sayıda Lokal ilerlemenin kontrolu, sistemik belirtilerin ge-
koagülopati flakon verilir: bu sayı sıklıkla 3-12 arasındadır, 25 rilemesi veya koagülapatinin düzelmesi sağlanır
flakona kadar kullanılabilir
toksik reaksiyonlar meydana gelebilir. Bu reaksiyonlar böbrek dişi örümcek tehlikelidir. Bu örümcek Kaliforniya ve ABD'nin
yetmezliği ile giden hemoliz ve rabdomiyoliz, trombositopeni, diğer bölgelerinde yaygındır. Diğer Latrodectus türleri başka
yaygın damar içi koagülasyon, ve karaciğer bozukluğunu içerir. ülkelerde bulunabilir. Zehir presinaptik nörotransmiter salını
mma neden olan bir nörotoksindir. Isırık kendisi ilk başta kü-
Tedavi çüktür ve genellikle fark edilmez. Sokmalarının karakteristik
belirtileri 10-60 dakika içinde ortaya çıkar, sokulan ekstremi-
Böceği ya da parçalarını forseps ile değil kazıyarak çıkarın. tede şiddetli ağrı ile karın ve gövdenin kas spazmlarını içerir.
Topikal buz uygulayın. Oral ağrı kontrolü, difenhidramin ve Kas demeti fasikülasyonları, piloereksiyon ve terleme yanı sıra
tetanoz profilaksisi genellikle küçük veya büyük lokal reaksi- yaygın paresteziler belirtilmiştir. Baş ağrısı, bulantı ve kusma,
yon için gerekli olan tedavi seçenekleridir. Hafif sistemik reak- hiperaktif derin tendon refleksleri ve pitozis belirti olabilir.
siyonların anafılaksiye ilerlememesi için erken müdahale sağ Mağdurların rahatsız edici ağrısı vardır; karın kaslarının sert-
lamak amacıyla intravenöz difenhidramin yanı sıra intravenöz liği akut batını taklit edebilir. Ciddi hipertansiyon ve taşikardi
kortikosteroid ve kısa süreli bir izleme gerekebilir. Anafilaksi oluşabilir. Ölüm nadirdir; en büyük risk altında olanlar küçük
entübasyon, damar yolu, agresif sıvı resüsitasyonu, bronkos- bebekler veya daha önceden kardiyovasküler hastalığı olan yaş
pazm için aerosolize-agonistler, subkutan veya intravenöz epi- lı hastalardır. Belirtiler ısırık sonrası 2-3 saatte zirveye ulaşır ve
nefrin ve presör ajanlar muhtemelen gerekir. Toksik reaksiyon- en fazla 3-7 gün sürebilir.
lar için kan ürünleri, diyaliz ve hastane bakımı ile yukarıdaki
önlemler gerektirecektir. Tedavi
Çoğu hasta narkotik analjeziklere yanıt verir. Son yapılan araş
tırmaların çoğunda kalsiyum glukonatın ağrı kontrolünde
Lokal reaksiyonu olan hastalar taburcu edilebilir. Ciddi sis- çok etkili olduğu tespit edilmemiştir. Lokal buz uygulaması,
temik reaksiyonları olan hastalar için yatış gerekir. Phoenix immobilizasyon ve gevşek sıkıştırma yapılabilir. Antiserum
Zehir Kontrol Merkezi çocuklar, yaşlılar, altta yatan tıbbi so- ağır hasta olan bebeklerde ve yaşlı hastalarda kullanım için
runları olanlar ve 50 veya daha fazla sokmaya maruz kalan- saklanmalıdır ve öncesinde at serumu duyarlılık testleri yapıl
larda zorunlu 24 saat izlem önerilir. Masif zehirlenmesi olan malıdır. Bir şişe antivenomu hastaların çoğu için yeterlidir; bir
genç sağlıklı bireylerin ilk 6 saat izlenmesi gerekir ve böbrek ve ampulü (2. 5 mL), 10-50 mL normal salin içerisinde damardan
karaciğer fonksiyonu laboratuvar değerlendirmeleri, koagülas- yavaş infüzyon ile verilmelidir. Antivenom uygulaması sonucu
yon çalışmaları ve kırmızı kan hücre sayısı çalışılması gerekir; ölümcül anafılaksi ile sonuçlanan alerjik reaksiyonlar yüksek
hiçbir anormallik yoksa hasta taburcu edilebilir. Duyarlı birey- oranda görülmektedir.
lerde yapılan çalışmaların büyük çoğunluğunda sonraki sok-
malarda artan belirtilerle karşılaşılmamaktadır; çok daha az Sonuçlandırma
şiddetli reaksiyonlar vardır. Daha az ciddi sistemik reaksiyona
sahip hastaların immünoterapi alması ve acil epinefrin kalemi Karadul örümceği tarafından ısırılı111ş olan tüm hastalar, 12-24
taşıması gerekir. saat boyunca izlenmelidir çünkü hipertansiyon ve kas spazmı
sık tekrarlayabilir. 14 yaşın altındaki tüm hastalar, 65 yaşından
büyük yaşlılar, hipertansiyon öyküsü olanlar ve şiddetli belirti-
lerle karşımıza çıkanlar için hastaneye yatış gereklidir.
;ı
Klinik Bulgular
·~Jçôğµ ~Wieeii~ia~ô;,iı:çt1ı~(Jı.sı~~y~r~~~~ı~
Dişi karadul örümceği (Latrodectus mactans) parlak siyah- ··.·., •rnıg ... , . ir;dqha:ıfa;lcı~empt9mı:ıtik,Pli:1Ql'll'!Ştq0 ,
tır ve karnı üzerinde kırmızı kum saati işareti vardır. Sadece r~:reaı
1 9.rı:la~~ZYPı:v:iı:ıb.il,qgresifo1ç1ra.Pc!kııj:ıgerek1;:lfüir••-
~ i!!E~".'t:.ii!C-&if}JP.i\\;ıe;s:=<?s'T~d'XR~oi::!%ir,0i!i'?.,'f2.G:fY3?"~,&...'=""".d'2P-.~.,&Td2.t;;;;
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
Kahverengi keşiş örümceği (Loxosceles reclusa;. Diğer Loxos- Çoğu kahverengi keşiş örümceğinin ısırığı ayaktan tedavi edi-
celes sp) sırtında koyu, keman biçimli alana sahiptir. Eski ah- lebilir. Büyük ya da enfekte yaralar olanlar veya sistemik bir
şap kazıklar, tavan araları, dolaplar, elbise yığınları bulunan ve reaksiyon belirtileri olan hastalar hastaneye yatırılmalıdır.
koyu, bozulmamış yerleri tercih eder. Sfingomyelinaz D içeren
zehir, endotel hücreleri yok ederek lokal doku yıkımına yol
açan venom esas olarak sitotoksiktir, aynı zamanda ender ma-
sif hemoliz nedeni olan hemolitik bileşeni vardır. Enzim ayrıca
sinir uyarılarının bozabilir, böylece ısırık yerinde deri aneste-
zisine neden olur.
Isırık başlangıçta hafif görünür ve genellikle fark edilmez.
Isırık yerinde ağrı 1-4 saat sonra başlar ve eritematöz bir alan
merkezinde bir püstül veya hemorajik vezikül görülebilir. Damar
dışına çıkan kan sırasıyla kırmızı blister çevrili soluk, düzensiz
şekilli, iskemik halo ile çevrildiği zaman tipik öküzgözü lezyonu
oluşturur. Püstül 3-4 gün boyunca karakteristik lezyonu oluştur
mak üzere büyüyebilir, beraberinde lenfadenopati ve düşük dü-
zeyde ateş eşlik edebilir. İyileşme yavaştır ve büyük lezyonlar için
bazen deri grefti gerekebilir. Nadiren ülsere cilt lezyonları ısırık
tan bir sene sonra görünebilir. Loksoselizm olarak adlandırılan
jeneralize bir sistemik reaksiyon ateş, halsizlik, artralji, döküntü
ve hemoliz, ısırık sonrası 24-48 saat arasında ortaya çıkabilir.
Nadir ölümler, küçük çocuklarda masif damar içi hemoliz sonu- Genel Bilgiler
cu hemoglobinüri, sarılık, yüksek tansiyon, böbrek yetmezliği,
akciğer ödemi ve yaygın damar içi pıhtılaşma ile meydana gel- Çoğu akrep sokmaları sadece yerel reaksiyonlar üreten, nis-
miştir. Sistemik reaksiyon gelişimi ve cilt lezyonlarının şiddeti peten zararsız lezyonlardır. Ancak C. exilicauda / sculpturatus
arasında çok az korelasyon var gibi görünmektedir. ciddi sisterrıik toksisiteye neden olabilir.
Diğer birçok böcek sokması kahverengi keşiş örümce- Bu eklembacaklıların stinger tabanında küçük ve sarımsı
ğinin ısırığı ile karışabilir, yanlış ve gereksiz tedaviye neden 2.5-7.5 cm (1-3 in) uzunluğunda küçük bir tüberkül (telzon)
olabilir. Bir yararlı ipucu (kesinlikle güvenilir olmasa da) diğer vardır. Daha çok ABD'nin güneybatısında çoğunlukla bulunur
böceklerin sokmalarında birden fazla ısırık yeri vardır oysa ki (Arizona, New Mexico, Texas ve Colorado Nehri boyunca)
bu örümcekler sadece bir kez ısırmaya eğilimindedir. ancak nadiren uzak ülkelere taşınabilir. İlgili eklembacaklılar
dünyanın diğer birçok bölgesinde bulunur.
Tedavi Cexi/icauda zehiri ciddi sistemik semptomlar üretebilen
bir nörotoksin içerir. Diğer Kuzey Amerika akrep sokmaları
Birçok kahverengi keşiş örümceği ısırığı ile ilişkili ilerleyici genellikle sadece lokal reaksiyonlar üretir.
nekroz nedeniyle erken cerrahi kesip çıkarma tavsiye edilmez.
Nekrotik alanın kesip çıkarılması alanın stabilizasyonundan Klinik Bulgular
hemen sonra yapılması gerekir. Yeni çalışmalar kortikostero-
id tedavisinin yararını göstermede başarısız olmuştur. Tarihsel İlk sokması çok az veya eritem olmayan yoğun acı verici bir
olarak kullanılan Dapson keşiş örümceği sokması için popüler şişlik şeklindeolabilir. Yaranın hafif perküsyonu şiddetli ağrıya
bir tedavi olmuştur. Bu tedavinin kullanımında ağrı ve dermo- neden olur. Ağrı ve parestezilerin genellikle 4 saat içinde çö-
nekrozisi azaltmada inandırıcı herhangi bir etkinliğini gösteril- zülmesine rağmen, yerel belirtiler birkaç gün sürebilir. Sistemik
miş hayvan ve insan çalışması yoktur. Nitrogliserin yamalar ile zehirlenme başlangıçta kolinerjik benzeri toksidrom ile birlikte
yara kapama ve hiperbarik oksijen tedavisinin nekroz ilerleme- tipik SLUDGE sendroma neden olur. Kısa bir süre sonra, büyük
sinde tutarlı ve etkili azalma üretmek için başarısız olmuştur. norepinefrin salıverilmesine bağlı olarak hipertansiyon, taşikar
Loksocales antivenomu ticari olarak mevcut olsa da Amerika di, hiperpireksi ve olası miyokard enfarktüsüne bağlı pulmoner
Birleşik Devletlerinde yoktur. Diğer ülkelerde kullanımı yara ödem tetiklenir. Merkezi sinir sistemini etkiler genellikle kon-
iyileşmesinde ve sistemik Loksoselizm tedavisinde yardımcı füzyon, huzursuzluk ve distonik reaksiyonlar oluşur.
olmuştur. Bir örümcek ısırığı tanımlanamadığında, kahverengi
keşiş örümceği ısırıklarını tespit için dermonekrotik deri lez-
Tedavi
yonlarında bu örümceklerin ısırığının teşhisi için yeni bir ELI-
SA testi geliştirilmiştir. Birçok kahverengi keşiş örümceğinin Periyodik buz uygulamaları yerel ağrıyı azaltabilir; yoğun so-
ısırığı önemsizdir ve tetanoz profilaksisi (30. Bölüm) ve yara ğutmadan kaçının. Etkilenen kısmı hareketsiz hale getirin.
bakımı haricinde özel bir tedaviye gerek kalmadan iyileşir. Turnike uygulamayın.
FİZİKSEL VE ÇEVRESEL AJANLARIN NEDEN OLDUGU HASTALIKLAR
Tedavi
1. Vatozlar
3. Yara BakısıYapm
4. Antibiyotik Verin
Standart tetanoz profilaksisi (konu 30) ve trimetoprim / sul-
fametoksazol (sırasıyla 160 ve 800 mg iki kez), siprofloksasin
(günde iki kez 500 mg bir gün) veya 7 günlük tetrasiklin (500
mg günde dört kez) tedavisini planlayın.
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
5. retler 6 saat sonra ortaya çıkar. Felç veya miyoliz varsa, deniz
yılanı antivenomu verilir. Başlangıçta bir ila üç ampul verilme-
Nekroz gelişmesi halinde erken cerrahi debridman önerilir. lidir sonrasmda daha fazlası gerekli olabilir. Deniz yılan anti-
Seri debridman ilerlemeyi durdurmak için gerekli olabilir. venomu mevcut değilse kaplan yılan antivenomu kullanılabilir.
Polivalan yılan antivenomu üçüncü seçimdir
3. Denizanası
Seri debridmanm gerekli olduğu miyonekrozda hiperbarik ok-
sijen başarıyla kullanılmaktadır. Debridman yapılırsa o bölge-
ye hemen uygulanmalıdır.
2. Deniz Yılanları
başlar ve hızla vücuda ilerler. Ağrı her zaman mevcuttur ancak 5. Akrep Balığı
dalgalanma tarzında artar. Diğer belirtiler bol terleme, huzur-
suzluk, baş ağrısı, bulantı ve kusma, şiddetli hipertansiyon ve
taşikardidir. Daha sonra oluşan komplikasyonlar pulmoner
ödem, geçici kardiyomiyopati ve sol ventrikül disfonksiyonu
sayılabilir.
3. Portekiz Man-0-War
Portekiz man-o-War sokmaları çok acı vericidir ve "boncuk di-
zisi" görünümü bırakır. Kısa bir süre sonra, bir Irukandji ben-
zeri sendrom, mide bulantısı ve kusma, kas krampları özellikle
karın ve göğüs bölgesinde oluşur. Hipoksiye neden olabilecek
kadar şiddetli göğüs ağrısı olabilir. Ölüm meydana gelebilir.
2. Yarayı Tedavi Edin içeren dünya çapında bir zehirlenme fenomenidir. Değişmekle
beraber, söz konusu toksinler büyük ölçüde ısı ve mide asidi-
Yarayı debridmanını yapın ve yaraya bakı yapın, tüm yabancı ne dayanıklıdır. Genellikle destekleyici ve semptomatik tedavi
maddeleri çıkarın. Şans eseri bir kılçık parçası eklem içine gir- yeterlidir. Çok miktarda alımlarda ve hızla ilerleyen semptom
miş olabilir, bunun çıkarılma işlemleri ameliyathanede yapılma varlığında aktif kömür, agresif sıvı desteği ve erken havayolu
lıdır ve cerrahın eklemi görüntülemek için büyüteç kullanması girişimleri yararlı olabilir. Bradikardi genellikle atropine iyi ya-
gerekir. Yaraları çok dikmeyiniz; yeterli drenaja izin veriniz. nıt verir. Tanı öykü, epidemiyolojik ve fizik bakı bulguları ile
yapılır.
3. Antibiyotik Verin
Standart tetanoz profılaksisi (konu 30), trimetoprim ! sulfame-
1. Ciguatera Toksin Zehirlenmesi
toksazol (günde iki kez sırasıyla 160 ve 800 mg), siprofloksasin
(günde iki kez 500 mg) veya tetrasiklin (500 mg günde dört Genel Bilgiler
kez) 7 gün tedavisi yapınız.
Ciguatera balık zehirlenmeleri, dokularında dinoflagellate,
Gambierdiscus toxicus toksinleri biriken tropik ve yarı tropik
Sonuçlandırma
deniz mercan balığı yenmesiyle olur. Toksinler gıda zinciri fe-
Bir akrep balığı sokması ile önemli zehirlenmelere maruz kal- nomeni olan son tüketici olan insanlarda toplanır. Ciguaterra,
mış hastalar sistemik semptomların gelişimi için 4-6 saat izlen- bakteriyel olmayan dünya çapında en yaygın gıda zehirlenme-
melidir. Tüm hastalar taburcu sonrası yara bakımı için ayaktan sidir. Toksin voltaj bağımlı sodyum kanallarını hedefler; pasifik
sık aralıklarla görülmelidir Ciguatera toksinin, Karayip izolatlarından on kat daha güçlü
olduğu gösterilmiştir.
Toksin, büyük etobur balıklar tarafından yenen küçük
otçul balıklar tarafından yenilir. Büyük ve yaşlı balıklar Ci-
guatera-endemik bölgelerde daha zehirlidir. Amerika Birleşik
Devletleri'nde en sık karıştığı balıklar barakuda, jack, kırlangıç
balığı, orfozdur.
Klinik Bulgular
Semptomların başlangıcı 1-48 saat arasında değişir. İlk ola-
rak perioral parestezi!er ve hafif gastroenterit veya karın ağ
rısı ortaya çıkar. Sonrasında belirtiler doz ile ilişkili bir oranda
ilerleme gösterir ve parestezi, kaşıntı, Lermit fenomeni, kas
ağrısı, ataksi, hipotansiyon ve bradikardiyi içerir. Ciguatera
zehirlenmesi için soğuk allodini, sıcak-soğuğun ters hisse-
dilmesi şeklinde görülen bulgu tanısaldır. İlerleyici nörolojik
bulgular ortaya çıkabilir, solunum depresyonu ve koma ile az
da olsa karşılaşılır. Bir hassasiyete duyarlılık fenomeni sonraki
bölümde daha belirgin olmak üzere vardır. Tedavi edilmezse
nörolojik semptomlar kronik hale gelebilir oysa, gastroenterit
genellikle 24-48 saat içinde düzelir.
Tedavi ve Sonuçlandırma
glukonat jel uygulanır. İkinci seçenek kuvarterner amonyum 4. Tüm Barsak irrigasyonu- Tüm barsak irrigasyonunun
tuz çözeltisi içerisine yanığın daldırılmasıdır. Yanık derinliğine endikasyonları sürekli salınım ürünlerinin geniş miktarda alın -
kalsiyum glukonatın subkutanöz enjeksiyonu (yanık alanının ması, aktif kömür tarafından absorbe edilmeyen kimyasalların
her bir santimetrekaresine %10'luk solüsyonun 0.5 mLsi) veya (lityum gibi) fazla miktarda alımı ve yabancı cisimlerin veya
intraarteriyel kalsiyum faydalı olabilir. Kalsiyum düzeyleri ya- uyuşturucu dolu paketlerin alımıdır. Bu teknikte tüm barsağı
kından takip edilir. Ek öneriler için bir zehir kontrol merkezi temizlemek için dengeli bir polietilen glikol solüsyonu (Colyte,
ile irtibat kurulur. Bir plastik cerrahı (veya el cerrahı) parmak- GoLYTELY) kullanılır. Rektal akıntı temiz gelene kadar (3-5
ları içeren yaralanmaları konsülte etmelidir. saat veya daha fazla) nazogastrik tüp aracılığıyla 1-2 L/saat'ten
(çocuklarda 400-500 mL/dk) verilir.
D. Yutulan Zehirler
Tam Fizik Bakı Yapm
Geleneksel yaklaşım alınan zehirlerin kusma veya gastrik lavaj
yoluyla uzaklaştırılması, bunu takiben aktif kömür ve katartik- Acil tedavi önlemleri başlatılırken çeşitli türdeki zehirlenme-
ler uygulanmasıdır. Bununla beraber, en son kanıtlar önermek- lerin karakteristik fizik bulguları araştırılır. Özgün zehirler ile
ilgili fizik bulgular Tablo 47-1 ve 47-2'de listelenmiştir.
tedir ki özellikle alımdan sonra 1 saatten daha uzun bir sürede
başlanırsa gastrik boşaltma sınırlı etkiye sahiptir ve bu durum
Gerektiğinde Diğer laboratuvar ve
aktif kömür uygulamasını geciktirebilir. Aktif kömür bilhassa
hızlı etkili ilaç alan hastalarda öncelikli tercih edilecek gastrik incelemelerini isteyin
dekontaminasyon metodudur.
Kısmen hastanın klinik durumuna göre, uygun laboratuvar de-
1. ipeka- İndüklenmiş kusma artık önerilmiyor. ğerlendirme belirlenir.
Toksikolojik incelemelerin sonuçları, daha sonra tanıyı doğ miştir, oysa yüksek doz alanlarda farmakokinetikler sıklıkla
rulamada faydalı olabilir. Serum ve idrar örneklerinin labo- daha karmaşıktır.
ratuvarda saklanması ve sadece gerektiğinde sonradan analiz Toksinin ayrışması ve emilimi veya gastrik boşalma za-
edilmesi daha bedel-etkindir. İlaç zehirlenmelerinin birkaç tipi manı zehirlenen hastalarda değişebilir, bu nedenle pik etkiler
için (örn., lityum, asetaminofen, digoksin), kan veya serum ilaç gecikebilir (antikolinerjiklerde görüldüğü gibi). Gastrointesti-
konsantrasyonları özgün bir tedaviye ihtiyacın belirlenmesin- nal yol hasarlanabilir, belirli maddelerin (örn., demir) artmış
de değerli olabilir. Bu özgün ilaçlar ve onların antidotları bu emilimine izin verebilir. Bir ilacı metabolize etmek için kara-
bölümde daha sonra tartışılmıştır. ciğerin sınırlı kapasitesi aşılırsa, artmış miktarda ilaç sistemik
dolaşıma dağılabilir. Kan dolaşımındaki toksin konsantrasyo-
Zehirlerin Eliminasyonunu Arttırın nu dramatik olarak artarsa, protein bağlaması sature olabilir
(örn., salisilat zehirlenmesinde), bu durum üzerine serbest
A. Toksikokinetikler toksin fraksiyonları artar. Dolaşımsal yetersizlik, hipotermi
İlaç aşırı alımlarının akılcı yönetimi toksinin emiliminin, da- ve elektrolit ile asit-baz dengesizliği metabolizmayı ve alınan
ğılımının ve eliminasyonunun anlaşılmasını gerektirir. Pek çok ilaçların atılımını etkiler. Bu faktörlerden herhangi biri normal
yayınlanmış kinetik parametreler normal dozlarda tespit edil- kinetiği şiddetli bir şekilde değiştirir ve öngörüleri karıştırır.
Tablo 47·2. Toksidromlar
Sempatomimetik Kokain Psikomotor ajitasyon, midriyazis, terleme, Nöbet. rabdomiyoliz, miyokart Soğutma, benzodiyazepinlerle
Amfetamin taşikardi,
hipertansiyon, hipertermi infarktüsü. sedasyon, hidrasyon
Ölüm nöbet, kardiyak arrest, hiperler-
miden kaynaklanır -1
;:ı::ı
)>
<
~
)>
or
~
)>
Antikolinerjik Skopolamin Değişken mental durum, midriyazis, kuru/ Nöbet, disritmi, rabdomiyoliz. Fizostigmin (Uygun ise), ben-
-<
)>
Atropin kızarmış cilt, idrar retansiyonu, azalmış barsak Ölüm hiperterml ve disritmilerden zodiyazepinlerle sedasyon,
sesleri, hipertermi, kuru müköz membranlar kaynaklanır soğutma tedavisi
z
r
ı-
m
;:ı::ı
SSS, santral sinir sistemi; MDAK, Multidoz aktif kömür; MAOI, monoamin oksidaz inhibitörü; SSRI, selektif serotonin geri alım inhibitörü; TCA, trisiklik antidepresan. Tintinalli JE,
Kelen GO, Stapczynski S: Emergency Medicine: A Comprehensive Study Guide, Sth edn. McGraw-Hili, 2000'den izinle yayınlanmıştır.
ZEHİRLENME
Tablo 47-3. Artmış Anyon Açığı ile İlişkili Metabolik Tablo 47-5. Zehirlenmelerin Elektrokardiyografik Gö-
Asidoza Neden Olan İlaçlar.• rünümleri
Bu sınırlamalara rağmen, farmakokinetik ilkeler ilaç aşırı alım - Ventriküler taşiaritmiler Amfetaminler, kokain
!arının yönetiminde faydalıdır. Toksikolojide yaygın kullanılan Dijital glikozidJeri
bazı terimler aşağıda belirtilmiştir.
Teofilin
Trisiklik antidepresanlar
1. Yarılanma ömrü- Bir toksinin yarılanma ömrü toksinin
Tıp ı antiaritmik ajanlar
yarısını vücuttan elimine etmek için gereken süredir. Bu para-
metre, toksinin sabit bir yüzdesinin birim zaman başına uzak-
laştırılması için birinci derece kinetik sergileyen birçok ilaç
(örn., barbitüratlar, teofilin) için son derece anlamlıdır. Diğer
ilaçlar (örn., alkol) toksinin sabit bir miktarının birim zaman
başına uzaklaştırılmafü için sıfır derece kinetiğe sahiptir. Aşırı
alımda, eliminasyon yolları sıklıkla sature olur, ve birinci dere-
ce kinetik eliıninasyon sıfır-derece (sabit miktar) eliminasyon reklerden atılıyorsa, toksinin böbreklerden atılımını iki katına
ile değiştirilir. çıkarmak toksinin vücuttan eliminasyonunda önemli bir artış
2. Dağılım hacmi- Dağılım hacmi (V) toksinin emilimden sağlamayacaktır.
sonra dağıldığı hacimdir. Eğer bir ilaç kan dışma çıkıyorsa ve İlaç eliminasyonunu artırmak için önlemler (örn., zorlu
dokulara yüksek oranda bağlanıyorsa büyük bir dağılım hac- alkali diürez, hemodiyaliz veya hemoperfüzyon) düşünüldü
mine sahip olacaktır. Tablo 47-7 birtakım yaygın ilacın dağılım ğünde bu parametrelerin bilinmesi faydalıdır. Örnek olarak,
hacimlerini vermektedir. geniş dağılım hacimli toksinler plazmada sadece dakikalık
3. Klirens- Klirens birim zaman başına toksinden temizlenen miktarlarda bulunur ve diyaliz veya diürez aracılığıyla etkili
plazma hacmidir. Klirens hem renal hem de metabolik kom- bir şekilde uzaklaştırılamaz. Hızlı intrinsik klirens oranı olan
ponentler içerir, ve toplam klirense her katkı oram önemlidir. ilaçların eliminasyonunu artırmak için önlemler genel elimi-
Örneğin, bir toksinin %95'i metabolize oluyor ve %5'i böb- nasyon oranına anlamlı katkıda bulunmayacaktır.
Tablo 47-4. Toksikolojide Ozmolar Açığın Hesaplanması Tablo 47-6. Radyoopak olan İlaçlar ve Toksinler•
C. Letarjik Hasta
Tablo 47-9. Özgün Antidotları olan Bazı Zehirler
Değişen bilinç durumu olan ve değişken gag refleksi olan letarjik
hastaların yönetimi daha zordur. Öğürme refleksi sağlam ise, ih-
tiyatlı gastrik lavaj hasta sol lateral dekübitüs pozisyonda ve yatak
veya sedyenin başı 10-20° aşağı eğilerek uygulanabilir. Not: Eğer
Anlikolinerjikler Fizostigmin hastanın gag veya öksürük refleksi ile havayolunu koruma yetisi
hakkında şüphe varsa, kömür verilmesi ve gastrik lavaj uygula-
ması kaflı endotrakeal tüp ile entübasyondan sonra gelmelidir.
Eğer entübasyon hızlı bir şekilde uygulanamazsa, havayo-
lunu yakından izlemek ve aspirasyondan korumak için hastaya
pozisyon vermek çok kritiktir. Başlangıçta cevap veren hasta
aniden daha donuk bir hale gelebilir. Termal, kimyasal veya
kostik yanık sonrası belirgin şişlik ve üst havayolu tıkanıklığı
geç dönemde gelişebilir.
Siyanür Sodyum nitrit
Sodyum tiyosülfat Nöbetler
Vitamin 812 (Birlcışik .Devletlerde
kullanımı henüz .onaylanmamıştır)
A. Genel Yönetim
İlaçlara bağlı nöbetlerin yönetimi diğer nedenlerle olan nö-
betlerde olduğu gibi genellikle aynıdır. Bunlar, havayolunun
korunması, antikonvülzanların kullanımı; ve asidozun, hipok-
Metanol, etilen glikol Etanol, folat, 4-m.etil pirazol (Bir· seminin, elektrolit anormalliklerinin ve hiperterminin düzel-
!eşik Devletlerde kullanımı henü.z tilmesidir. Zehirlenme ile ilişkisiz nöbetler travmaya bağlı int-
onaylanmamıştır) rakraniyal kanama, hipoglisemi veya hipoterminin bir sonucu
olarak görülebilir. Zehirlenmenin neden olduğu nöbetler na-
diren fokaldir, ne de asimetrik nörolojik bulgular ile ilişkilidir.
Trisiklik antidepresanlar Sodyum bikarbonat Menenjit metabolik veya toksik ensefalopatiyi taklit edebilir ve
lumbar ponksiyon ile ekarte edilmelidir.
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
4. Klasik tedaviye dirençli antikolinerjiklerin yol açtığı nö- lanılmıyorsa tanı gözden kaçabilir.
betler fizostigmin (0.5-2 mg yavaş IV puşe) yanıt verebi- Ciddi hipotermi, ılık intravenöz sıvılar, ılık gastrik veya
lir. peritoneal lavaj veya ılık, nemlendirilmiş havayla ventilasyon
ile hızlıca normal vücut ısısına getirilir. Eksternal yavaş pasif
ısıtma hafif vakalarda genellikle yeterlidir.
Hipotansiyon
Hipotansiyon zehirlenen kişilerde sık görülen bir durumdur.
Hipotansiyonun mekanizması direk kardiyak depresyon, pe-
riferal vazodilatasyon veya hipovolemi ile sonuçlanan sıvı ilk değerlendirme bazı ilaçlarla olan zehirlenmelerin ciddiyeti-
kaçakları veya yer değiştirmeleridir. Eşzamanlı hipotermi, hi- ni ortaya çıkarmada başarısız kalabilir. Eğer hekim asetamino-
potansiyonu ağırlaştırabilir. Olası gizli iç kanama ile eşzamanlı fen düzeylerini tespit etmez ve uygun olduğu zamanda erken
travma veya septik şokla eşzamanlı enfeksiyon konusunda uya- tedavide antidot olarak N-Asetilsisteini vermezse asetami-
nık olunmalıdır. nofen aşırı dozundan sonra ciddi, önlenebilir olası karaciğer
Akciğer ödemi ile alakalı bir durumun yokluğunda, sıvı hasarı görülebilir. Karakteristik olarak gecikmiş ciddi toksisite
yüklemesi 1 L normal salin intravenöz bolus ile yapılmalıdır. oluşturan diğer zehirler Tablo 47-lü'da listelenmiştir.
Sıvı gerekliliğini ve dirençli hipotansiyon vakalarında tedaviye Sürekli salınım özelliği olan preparatların geliştirilmesi,
yanıtı izlemek için santral venöz veya pulmoner arter kateter ilk değerlendirme aşamasında neredeyse normal sonuç çıkma
yerleştirilmesi gerekebilir. Mesaneye yerleştirilen bir kateter ile ihtimalini artırmaktadır. Sürekli salınım preparatının kullanıl
idrar çıkışının izlenmesi önerilir. Eğer hipotansiyon ile hipo- ma ihtimali teofılin ve salisilat zehirlenmesinde göz önünde
perfüzyon ciddi ve sıvı verilmesine ve ısı düzenlemesine yanıt bulundurulmalıdır, çünkü bu ilaçların serum veya kan kon-
f ·JiuWaiı .. . r~;f,ir~~f~:~J~;~~.'iıaşi}{}~~r':
.· t~ınatitç,Jal:ıiliryeyii iştahsızlık; tJulaııti v~ .. . . st.
::::, 300
~
-5 200
:::ı
·+ılyl
tfr 'i' 'i;r;ik;;jk~h~'
iinksiyc,rı
i#~}~;
t~stl.efi'Ueilil
o
~
c:
~c:
40
30
50
.E
T!l'P ..•.• ····r . ,>?'!)' ,,.l,''t.?V'}t·
~.·.
it··<r'·.
,FAsetilsistein .(NA<::) tedavisi••cıntide>ttım:Xendike
l'1
ro
1i,
u,
ro
20
<ise)·>·· •<"' E
2
CD
Toksisite yok
u, 10
CD
>, 8
Genel Bilgiler CD
>
<1l
6
E 5
N
Asetaminofen reçetesiz satılan ve reçete edilen birçok pre- <1l 4
a:: 3
parat içerisinde yaygın bir şekilde kullanılan bir maddedir. o 5 10 15 20 25 30
Asetaminofenin normal metabolizmasının ürünlerinden biri Alım sonrası saat
hepatotoksiktir; toksik seviyelerde, karaciğerde glutatyon de-
toksifikasyon sistemini doygun hale getirir ve birikir, gecikmiş
hepatik hasara neden olur (alım sonrası 24-72 saat). Asetami- A Şekil 47-1. Akut aşırı doz alımını takiben asetami-
nofenin toksik dozu çocuklarda ve yetişkinlerde 150 mg/kg nofen hepatotoksisitesinin tahmini için nomogram.
üzeri olarak kabul edilir. Üst hat hepatotoksisite ile ilişkili olduğu bilinen serum
asetaminofen konsantrasyonunu belirtir. Alttaki hat he-
patotoksisiteye neden olması beklenen serum düzeyinin
Klinik Bulgular %25 altını belirtir. Hata payı vermek için, alttaki hat te-
davi kılavuzu olarak kullanılmalıdır. (İzinle modifiye edilmiş
Dikkat: Asetaminofen alımı sonrası kısa süre içerisinde, semp-
ve kullanılmıştır, Rumack BH, Matthew M: Acetaminophen poiso-
tom olmayabilir veya yalnızca iştahsızlık, bulantı veya kusma ning and toxicity. Pediatrics 1975;55:871.)
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
C. N-Asetilsistein Tedavisi
N-asetilsistein glutatyon yerine geçer ve asetaminofenin toksik
metabolitlerini bağlar, inaktive ve detoksifiye eder. Hem oral
hem de intravenöz formları vardır. Hem oral hem de intrave-
nöz yolların her ikisinin etkili olduğu birçok çalışmada göste-
rilmiştir. %5 meyve suyu veya soda ile dilüe edilmiş %10-20'lik
Genel Bilgiler
solüsyondan oral olarak 140 mg/kg verilir. Takiben her 4 saatte Amfetaminler ve diğer stimulanlar primer olarak sokak satış
bir 70 mg/kg'dan 72 saat verilir. 1 saat içinde verilen dozu has- ları gibi yaygın bulunabilirliklerinden dolayı kolaylıkla kötüye
ta kusmuş ise bu tekrarlanmalıdır; nazogastrik tüp aracılı ile kullanılırlar. Yasadışı elde edilen stimulanlar sıklıkla metamfe-
yavaş bir şekilde uygulanması ve antiemetik (örn., metoklopra- tamin içerir ve ayrıca PCP de içerir.
mid 10-20 mg intravenöz) verilmesi faydalı olabilir. İntravenöz Bu ilaçların hepsi santral sinir sistemi stimulanıdır ve
N-asetilsistein dozu 150 mg/kg, 200 mL %5 dekstrozda, 15 da- sempatik hiperaktiviteye neden olurlar. Bazıları hipertansiyo-
na sebep olan anlamlı vazokonstrüksiyon yapar. Bu ilaçların
kikada verilir. İdame dozu 50 mg/kg 4 saatte 500 mL %5 deks-
çoğu kısa yarılanma ömrüne sahiptir ve pik etkileri ile toksisi-
troz içinde, takiben 100 mg/kg 16 saatte 1 L %5 dekstroz içinde teleri intravenöz veya intramusküler uygulamadan sonra 30 dk
infüzyon şeklindedir. İntravenöz N-asetilsisteinin kullanımı ile içinde, oral alımdan sonra 2-3- saat içinde ortaya çıkar. Sonuç
anaflatoid reaksiyonlar rapor edilmiştir. olarak, serum ilaç seviyesi ölçümlerinin değeri azdır, ve elimi-
Etkili olması için, N-asetilsistein asetaminofen alımı nasyonu artırma önlemleri genellikle sonucu değiştirmez.
sonrası 12-16 saat içinde, tercihen 8 saat içinde, verilmelidir.
Serum asetaminofen düzeyi hemen bakılamayacaksa tedavi ge- Klinik Bulgular
ciktirilmemelidir. Toksik düzeyde almış olabileceğinden dolayı,
Anlamlı amfetamin zehirlenmesine semptomlar daima eşlik
N-asetilsistein ile ampirik olarak tedavi edilir ve asetaminofen
eder. Öfori, midriyazis ve uykusuzluk ciddi vakalarda toksik
düzeyinin öğrenilmesi sonrası tedavi tekrardan değerlendirilir. psikoz ile nöbetlere ilerler. Hipertansiyon şiddetli olabilir, çar-
N-asetilsistein gebelerde de güvenle verilebilir. pıntı ve aritmilerle birlikte olabilir. Nöbet ve hipertermi rabdo-
miyoliz ve miyoglobinüriye neden olabilir.
Sonuçlandırma
Tedavi
Zehirlenmenin ciddiyetinde kılavuz olarak serum asetamino-
fen konsantrasyonu kullanılır, ve asetilsistein tedavisi gerekti- A. Genel Yaklaşım
ren tüm hastaları ve hepatotoksisite kanıtı olanlar yatırılmalı
dır.
Daha önceden açıklandığı gibi yoğun destek bakımı ve gast-
rointestinal dekontaminasyon sağlanır. Ciddi ajitasyon ve psi-
kotik davranışlar için, intravenöz diazepam (yetişkinlerde 5-10
mg, çocuklarda 0.1-0.2 mg/kg) veya lorazepam (yetişkinlerde
2-4 mg, çocuklarda 0.05-0.l mg/kg) yararlı olabilir; sedasyon
gerçekleşene kadar her 5- 10 dakikada bir tekrarlanabilir.
Sonuçlandırma
Genel Bilgiler
Atropin, skopolamin, belladona, birçok antihistaminik, trisik-
lik antidepresanlar ve birçok bitki (örn., şeytan elması [Datura
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
A Şekil 47-2. Trisiklik antidepresan aşırı dozundan kaynaklanan uzamış QTc'li supraventriküler taşikardi ve terminal
sağaks.
Genel Bilgiler başlangıcı ani hatta çok hızlı olabilir. Seğirme ve miyoklonik ka-
sılma kaydedilmiştir. Nöbetler sık görülür ve tedavisi zordur.
Majör trisiklik antidepresanlar amitriptilin (Elavil ve diğer Kardiyovasküler belirtiler çok dramatiktir ve hayatı teh-
leri), imipramin (Tofranil ve diğerleri), ve doxepin'i (Adapin, dit edicidir (Şekil 47-2). Kinidin benzeri ileti yavaşlaması, QRS
Sinequan) içerir. Maprotilin (Ludiomil) benzer özellikleri olan kompleksi genişlemesi (>120 ms) ve uzamış QT ve PR inter-
tetrasiklik bir antidepresandır. vali ile yansıtılır. Değişik derecelerde atrioventriküler blok ve
Trisiklik antidepresanlar antikolinerjik, a-adrenerjik ventriküler taşikardi yaygındır. Atipik (torsades de pointes)
reseptör blokajı ve kalp üzerinde kinidin benzeri aktiviteleri ventriküler taşikardi görülebilir. Azalmış kontraktilite ve va-
içeren karmaşık etkileri ile fenotiyazinlerin bir analoğudur. zodilatasyondan kaynaklanan derin hipotansiyon görülebilir
Bunlar iyi bir şekilde emilir ve 10-40 L/kg dağılım hacmi ile ve ölümün yaygın bir nedenidir. Hipoksemi ve asidoz trisiklik
yüksek derecede dokulara bağlanır. Bu ilaçlar birincil olarak antidepresanların kardiyovasküler toksisitesini ağırlaştırır.
karaciğerde metabolize edilerek atılırlar ve yarılanma ömürleri Tanı genellikle hikayeye, anlamlı fizik bulgulara, geniş
10-30 saattir. Ortalama toksik dozu 5 mg/kg'ın üzeridir ve cid- QRS komplekslere ve uzamış QT intervaline (3 K: kardiyak
di zehirlenme 10-20 mg/kg dozlarda ortaya çıkar. anormallikler, konvülziyonlar ve koma) bağlıdır. Tanı kan veya
Selektif serotonin reuptake inhibitörlerini (SSRI) içeren idrarda bu ilaçların kalitatif veya kantitatif testleri ile doğrula
diğer antidepresanlar: fluoksetin, paroksetin, sertralin, sitra- nabilir. Plazma konsantrasyonları nadiren kullanılabilir ve aktif
lopram ve essitralapam. Diğer antidepresanlar serotonin/nore- metabolitlerin tespit edilmesinde duyarlılığı zayıftır. aVR deri-
pinefrin reuptake inhibitörleri (SNRI) (venlafaksin ve dulokse- vasyonunda terminal aks veya QRS uzaması zehirlenmenin şid
tin), buproprion (Norepinefrin dopamin geri alım inhibitörü) detinin öngörülmesinde ilaç konsantrasyonundan daha iyidir.
ve sedatif antidepresan trazodon'u içerir. Bazı siklik antidepresanlar (amoksapin) ve antipsikotik-
ler (loksapin) kardiyovasküler toksisite veya elektrokardiyogra-
Klinik Bulgular fık değişiklikler ile ilişkili olmayan nöbetlere ve komaya neden
olabilir.
Trisiklik antidepresan zehirlenmesinin ayırıcı özelliği yaşamı teh- Diğer serotonerjik ilaçlar ile birlikte veya tek başlarına
dit eden klinik etkilerin hızlı başlamasıdır. Birçok semptom bu alınan SSRI'lar serotonin sendromunun bazı aşamalarının ge-
ilaçların antikolinerjik etkilerinin bir sonucudur, örn., midriya- lişmesine yol açabilir. Buproprion ile birlikte SNRI antidepre-
zis, ağız kuruluğu, taşikardi, ajitasyon ve halüsinasyonlar. Koma sanların alımı nöbetlere neden olabilir.
ZEHİRLENME
Tedavi
A. Genel Yaklaşım
B. Kardiyak Monitörizasyon
En az 6 saat sürekli EKG monitörizasyonu zorunludur. QRS
kompleksinin ilerleyici genişlemesi zehirlenmenin kötüleştiği
ni gösterir.
C. Nöbetlerin Tedavisi
Nöbetler diazepam veya fenobarbital ile tedavi edilir. Nöbetleri
tedavi etmek için fızostigmin kullanılmaz, kendisi nöbete ve
diğer komplikasyonlara neden olur.
D. Aritmilerin Tedavisi
Sinüs taşikardisi benigndir ve genellikle tedavi gerektirmez. Fi-
zostigmin ve propranolol ileti anormalliklerini ağırlaştırabilir
ve kullanılmamalıdır.
Ventriküler aritmiler ve ileti bozuklukları sodyum bikar-
bonata, 50-100 mEq (1-2 mq/kg) intravenöz bolus olarak, yanıt
verebilir. Sadece asidozun düzeltilmesi sonucu veya geçici hi-
pernatreminin veya alkalozis ile ilacın proteine bağlanmasın
daki şiftin bir sonucu olarak iyileşip iyileşmediği açık değildir.
1-2 mg/kg intravenöz bolus lidokain sıklıkla etkilidir. Kinidin Genel Bilgiler
benzeri ilaçlar (örn., kinidin, prokainamid ve disopiramid)
kontrendikedir, çünkü bunlar kardiyotoksisiteyi kötüleştirir. B-bloker ajanlar klinikte hipertansiyon, aritmi, anjina pekto-
ris, migren, baş ağrısı ve tirotoksikoz tedavisi için yaygın ola-
E. Hipotansiyonun Tedavisi rak kullanılmaktadır. B-blokerler B, ve B2 -reseptör alanlarının
sınırlı sayısı için katekolaminlerle yarışır. B,-reseptörler kalp
Hipotansiyon başlangıç olarak intravenöz sodyum bikarbonat kontraksiyonun hız ve gücünün arttırılmasmdan sorumludur.
infüzyonu, 50-100 mEq (1-2 mEq/kg), ve kristaloid solüsyon- B2 -reseptörler vazodilatasyona, bronşial düz kas dilatasyonuna
larla tedavi edilir. 1-2 L infüzyon sonrası yanıt alınamazsa, pul- ve glikojenolizis gibi birçok metabolik etkilere aracılık ederler.
moner arter kama basıncı ve kardiyak atım hacmi ile ileri te- Bu nedenle aşırı fi-blokaj hipoglisemi, bradikardi ve bronko-
daviye yönlendirilmelidir. Norepinefrin ve epinefrinin dirençli konstriksiyona neden olur.
hipotansiyonda dopaminden daha etkili olduğu bulunmuştur.
Klinik Bulgular
F. Diğer Önlemler
B-bloker ağır aşırı doz ile ilgili ana özellikler hipotansiyon ve
Hemodiyaliz ve hemoperfüzyonun trisiklik antidepresan ze-
bradikardidir. Akciğer ödemi ve bronkospazm özellikle önce-
hirlenmesinde rolü yoktur.
sinde konjestif kalp yetmezliği ya da astım hastalığı olan has-
talarda da gelişebilir. Bazen, hiperkalemi ve hipoglisemi görü-
Sonuçlandırma
lebilir. Konvülziyonlar propranolol ile diğer yüksek derecede
Trisiklik antidepresanları aşırı dozda alan semptomatik tüm yağda çüzülebilen ve belirgin membran baskılayıcı etkiye sahip
hastalar yatırılmalıdır. Toksisitenin tehdit oluşturduğunu tah- ajanlar (oksiprenolol) ile yaygındır. EKG'de sinüs bradikardisi,
min etmede hastanın klinik durumu ile birlikte seri EKG'ler atrioventriküler blok ya da uzamış QRS intervali görülebilir.
kullanılır. Asemptomatik hastalar minimum 6-8 saat gözlenir, Nadir olgularda, özellikle sotalol aşırı doz alımı ile ventriküler
vital bulgular ve QRS intervali ölçümleri tekrarlanır. taşiaritmiler görülebilir. Ölümler genellikle ileri atrioventrikü-
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
Tedavi
A. Genel Yaklaşım
B. Hipotansiyon Tedavisi
Başlangıçta sıvı ile tedavi edilir.
Bu başarısız olduğunda 5- 10 mg Kalsiyum kanal blokerleri artan sıklıkla supraventriküler taşi
(100-150 µg/kg) glukagon intravenöz bolus ve takiben 2-5 mg/ kardi, hipertansiyon, atriyal fibrilasyon ve atriyal flutterde hız
saat infüzyon dozunda kullanılır. Glukagon E-reseptörlerden kontrolü, angina ve vazospazm için kullanılmaktadır. Bu ajan-
farklı bir mekanizma ile hücre içi siklik AMP seviyesini arttırır.
lar yavaş kalsiyum kanallarını bloke ederler ve şu kardiyovas-
küler etkilere sahiptirler: sinüs düğümü aktivitesini baskılarlar,
atrioventriküler nodal iletimi yavaşlatırlar, koroner ve perife-
C. Aritmilerin Tedavisi rik vazodilatasyona neden olurlar ve miyokardiyal kasılmayı
baskılarlar. Verapamil ve diltiazem en belirgin miyokardiyal
Hipotansiyona neden olan ileri derecede atrioventriküler blok
etkilere sahiptir ve özellikle sinüs ya da atrioventriküler no-
ya da bradikardi başlagıçta intravenöz 100-150 µg/kg glukagon dal hastalık, Wolf-Parkinson-White sendromu, digital tedavisi
ile tedavi edilebilir. Aritmi devam edecek olursa, intravenöz alan veya E-bloker, kinidin, disopyramid ya da diğer miyokar-
0.01-0.03 mg/kg atropin, ya da izoproterenol 0.05-0.03 µg/kg/ diyal depresan ilaçları alan hastalarda tehlikelidirler. Nifedi-
dk intravenöz infüzyon da kullanılabilir. Bunlarda başarısız pin özellikle nitrat ve E-bloker alan ve obstrüktif kalp kapağı
olursa, kardiyak pacing gerekli olabilir. Hatta yüksek akımlı hastalarında tehlikelidir. Nifedipin, verapamil ya da diltiazeme
pacing ile girişimlere rağmen kalp cevap vermeyebilir. göre daha fazla artmış kalp hızı ve vazodilatasyonla ilişkilidir.
Kalsiyum kanal blokerleri insulin salınımını bloke ederek hi-
perglisemiye neden olabilirler.
D. Diğer Önlemler
Oldukça geniş hacim dağılımı ve güçlü protein bağlanımı ne- lar
deni ile propranolol aşırı doz alımı için diyalizin bir değeri ola- Kalsiyum kanal blokeri aşırı dozuna bağlı ana belirtiler hipo-
mayabilir. Daha düşük lipofilik ajanlar (örn., atenolol, nadolol) tansiyon, bradikardi ve uyuşukluk hissidir. Bradidisritmiler
daha küçük dağılım hacmine sahiptirler ve diyaliz ya da hemo- sinoatrial ve atrioventriküler nodal iletim ayrışmasından kay-
perfüzyon ile elimine edilebilir, fakat bu ajanların derin taksite naklanmaktadır. Yavaş salınımlı bir preparat alımı ise toksisite
oluşturma ihtimalleri daha düşüktür. ve semptomlar 6-8 saat sonrasına gecikebilir. Regüler salınım
lı preparatlar için toksisite genellikle 2-3 saat içinde görülür.
Bazen E-bloker aşırı alımında görülen hiperkalemi ve nöbet
kalsiyum kanal blokeri aşırı alımında göze çarpmaz. EKG'de
atrioventriküler blok bradikardi varlığı görülür. Ölümler ileri
Hastalar alım sonrası en az 6-8 saat gözlem altında tutulma-
derece miyokardiyal baskılama sonucu asistoliden kaynaklanır.
lıdırlar.Belirgin E-bloker intoksikasyonlu (örn., derin bradi-
kardi, ileti bozukluğu, hipotansiyon ve şok) hastalar hastaneye Tedavi
yatırılmalıdır. Yavaş salınımlı ürünleri alan hastalar 12-24 saat
gözlenmelidir. A.
Genel yaklaşım hava yolunu koruma ve gastrointestinal dekon-
timinasyonu içerir. Devamlı salınımı olanı bir preparatı alan
bir hastada çoklu doz aktif kömür verilir ve tüm barsak irrigas-
yonuna başlanır.
ZEHİRLENME
B. Kardiyak Bakım
Klinik Bulgular
Semptomların ciddiyeti genellikle karboksihemoglobin seviyesi
ile koreledir (Tablo 47-11). Karboksihemoglobin seviyesi hem
ven öz hem de arteriyal kandan elde edilebilir. En erken güvenilir
tanısal semptom baş ağrısıdır. Doku hipoksisine bağlı metobolik
0.005% (50 ppm) 10 Orta derece baş ağrısı, ağır harekette nefes darlığı
zo.n.~1~yı6.ı b.;~ş.~tğrlsılôrt~~§ıFn~r~Reit~tı;~f~s ~~Hıgr ·
,,,.,j- "•··'··'- . ;,,_._,,,_.;,,,,,__,-.:.c,,_,i',;>:;,-.. , .• 'r,~··..-·,---,. __ ,:;_ .: -
;
0.02% (200 ppm) 30 Ciddi baş ağrısı, irratibbilite, yorgunluk, sönük görme
. •A,ş a~rısı;taşıl<ar<li,°l<ti1f~~y§~,:.\et~~iv~çô!Qntbi cc ·• · .·•·
0.08-0.012% (800-1200 ppm) 60-70 Koma, konvülzyon
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
Tedavi
Not: Hızlı hareket ediniz. Tedavide gecikme nörolojik hasarı
kötüleştirebilir.
A. Genel Yaklaşım
göğüs ağrısı ya da kardiak iskeminin diğer kanıtları, nörolojik junctional taşikardiye neden olabilir. Kronik tedavi alan has-
bulgular ya da %25 üzeri karboksihemoglobin konsantrasyo- talarda hipokalemi digital toksitesini kötüleştirse de aşırı doz
nu) ve gebe hastalar yatırılmalı ve oksijen verilmelidir. alımına bağlı akut toksisite sıklıkla hiperkalemi ile ilişkilidir.
ZEHİRLENME
Potasyum seviyesi artmış ya da toksisite ciddi ise digoksin aşırı Direk akım karşı şoktan kaçının, çünkü dijital zehirlen-
dozunda plazma potasyum seviyesi Na-K-ATPaz pompasının mesi olan hastalarda asistoli veya ventriküler fibrilasyonu içe-
zehirlenme derecesinin bir göstergesidir. Digoksinin terapötik ren ciddi iletim ve ritim bozuklıklarına neden olabilir. Karşı
serum seviyesi 0.5-2 ng/mL, digitoksinin terapötik serum sevi-
şok kaçınılmaz ise, etkili en düşük voltaj kullanılır.
yesi 18-22 ng/mlliir.
D. İlacın Uzaklaştırılması
Tedavi
Digoksinin geniş dağılım hacmi nedeniyle diyaliz ya da hemo-
A. Genel Yaklaşım
perfüzyonun bir değeri yoktur. Digitoksin hemoperfüzyon ile
Daha önceden açıklandığı gibi yoğun destek bakımı ve gastro- ve tekrarlayan dozlarda aktif kömür ya da enterohepatik dola-
intestinal dekontaminasyon sağlanır. Gastrik lavaj vagal tonusu şurn engelleyen kolestiranıin ile etkin olarak uzaklaştırılabilir.
artırarak bradikardiyi kötüleştirebilir.
E. Digitalis Antikorları
B. Elektrolit Anormallikleri
Kardiyak glikozid toksitesi için tedavi seçeneği digitalise özgün
Hipokalemi var ise potasyum replasmanı yapın. Ciddi hiper-
Fab fragmanlarıdır. Dijital özgün Fab fragmanı antikorları ol-
kalemi için, potasyum seviyesini azaltmaya yönelik önlemler
digital ajanların kardiyotoksik etkilerini azaltmak için gerekli dukça etkilidir ve ciddi aritmi ya da hiperkalemisi olan hasta-
olabilir. Çünkü toplam vücut potasyumu yüksek değildir, po- da endikedir. Her bir ampul 0.6 mg digoksini bağlar. Toksisite
tasyum bağlayan reçineler (örn., Kayeksalat) kullanılmamalı 5-10 dakika içinde geri döner ve digoksin-antikor kompleksi
dır. İnsülin, glikoz ve sodyum bikarbonat gibi diğer önlemler idrardan atılır. Fab fragmanı antikorlarının uygulanmasından
özgün antidot tedaviye ek olarak denenebilir. Digital ajanların sonra (Tablo 47-12), serum digoksin seviyesi assay içirisindeki
kardiak toksitesini artırabileceği ihtimali ile kalsiyum kullanı çapraz reaksiyon kompleksi nedeni ile artar. Alınan miktar bi-
mından uzak durunuz. Magnezyum replesmanı faydalı olabilir.
linmiyorsa, 5- 10 ampul başlangıçta verilebilir.
C. Aritmiler
Sonuçlandırma
Semptomatik bradikardi ya da 2.-3.derece atrioventriküler
blok için intravenöz. 0.5-1 mg atropin intravenöz, cevap alı Digitalis ve diğer kardiyak glikozid zehirlenmesine maruz ka-
namadığı durumlarda ise her 5 dakikada bir tekrarlanabilir. lan tüm hastalar gözlem ve tedavi için kardiyak monitörizas-
Toplam doz 2 mg'ı aşmamalıdır. Transkutanöz pacemaker kul- yon ünitesine yatış gerektirir. Kardiyak toksitenin ortaya çık
lanılabilir. ması akut alımdan sonra 6- 12 saat gecikebilir.
Ventriküler ektopik vurular için, lidokain kullanımı ko-
lay olsada lidokain ve fenitoinin her ikiside etkindir. İntravenöz
bolus olarak 1 mg/kg verilir ve takiben 1-4 mg/ dk'dan sürekli
infüzyon yapılır. Fenitoin ve yeni ön ilaç fosfenitoin atrial ve
ventriküler ektopiyi baskılamada etkindirler.
k
Semptomlar bu maddelerin belirgin alımında hemen hemen
daima vardır. Bu semptomlar ağız ve boğaz ağrısı, dizfaji ve sal-
ya, substernal veya abdominal ağrıdan oluşur. Fakat, belirgin
bir gastrik ve yemek borusu yanması oral lezyonlar olmadan
da olabilir. Deri ve göz yanmaları da gelişebilir.
Koroziv ajanlar güçlü ajanlar, alkaliler (kostikler ), oksitleyici Koroziv maddeyi su, normal salin ya da sütle (erişkin için 34
ajanlar, ve diğer kimyasal ajanları içerir. Yaygın olarak ev içi gram, çocuklar için 12 gram) ile dilüe edin. Nörtralize edici
temizleyici olarak kullanılırlar (Tablo 47-13). vermeyin, çünkü bu hidrasyon ısısını arttırabilir ve sonrasında
doku yıkımını kötüleştirebilir. Kusturmayın, çünkü uzaktaki
A. doku yıkımına neden olabilir. Aktif kömür kontrendikedir,
çünkü endoskopi ile müdahale edilebilir.
Tuvalet temizleyici, beyazlatıcı, batarya asitleri, lehim eritkeni
(çinko klorid) ve çok sayıda endüstriyel kaynaklar asit içer- B.
mektedir.
Ağız yarası olan ya da olmayan herhangi bir semptomatik has-
B. taya tanısal endoskopi uygulanmalıdır. Asemptomatik hasta-
larda endoskopi gerekli olmayabilir.
Lye (lağım temizleyici, idrarda glikoz saptamak için kullanı
lan belirteç [Klinitest ve birçokları]) amonyak,ve endüstriyel
deterjanlar kostik alkali içerir. Toksisite mekanizması doku
yıkımı olup, doku yıkımı koagülatif (asitler) ve likefaktif nek- Çalışmalar kortikosteroid kullanımının striktür oluşumun
roz (alkali) ve doku içerisinde su ile kimyasal nötraliazyon sıra da önleyici etkinliğini desteklememekte ve artık önerilmiyor.
sında ısı hasarından kaynaklanır. Birçok ev içi beyazlatıcılar ve Özofagus veya mide perforasyonu bunların kullanımı için bir
deterjanlar dilüe olup ciddi koroziv yanmaya neden olmazlar. kontrendikasyondur. Şüphelenilen enfeksiyon ya da perforas-
yon durumunda antibiyotikler endikedir.
rma
Tablo 47-13. Genel Koroziv Ajanlar Kostik ya da koroziv ajanları ağız yolu ile alan veya inhale eden
(aspire eden) tüm hastalar muhtemel bir doku hasarı için ya-
tırılır. Deri yanıkları hafiften orta ileri düzey duruma göre po-
liklinik şartlarında tedavi edilebilir. Göz yaralanmaları birçok
kez irrige edilmeli ve bir göz uzmanı tarafından değerlendiril
melidir.
B. lokal Anestetikler
Yaygın lokal anestetiklerden lidokain, mepivakain, prokain
mutat dozlarda toksik etkiye sahip değillerdir. Aşırı dozlarda
tremor, anksiyete ve yerinde duramamaya neden olurlar, taki-
binde nöbet, kalp ve dolaşım baskılaması gelişebilir. Bu ilaç-
ların toksik dozları çok değişkendir; verilme süresi ve yoluna
bağlıdır. Erişkinlerde infiltrasyon anestezi için önerilen maksi-
mum dozlar lidokain için 4.5 mg/kg, bupivakain için 2 mg/kg
ve prokain için 7 mg/kg dır. Preparat epinefrin içeriyorsa, dalıa
fazla dozlar tolere edilebilir.
Tedavi
A. Genel Yaklaşım
Genel Bilgiler
Tablo 47-14. Paketlenmiş Siyanür Panzehir Kiti•
Endüstride kullanılan tütsüler ve hidrosiyanik asit gazı, yanıcı
plastikler ve kumaşlar siyanür kaynaklarıdır. Ciddi hipertansi-
yon tedavisinde kullanılan sodyum nitroprussid methemoglo-
bin ve siyanide bir biyolojik değişim geçirir ve zehirlenmenin
bir kaynaği olabilir. Siyanür zehirlenmesi aynı zamanda yapay
tırnak sükücü solüsyonlarda bulunanan asetonitrilin alınması
takiben metabolizmasından da kaynaklanabilir. Siyanür hücre-
lerdeki oksijen kullanımında rol alan sitokrom oksidaz sistemi-
ni inhibe eden hızlı bir şekilde emilen hücresel asfıksiye neden aAmerika Birleşik Devletlerinde Taylar Pharmaceuticals tarafından üretilir.
olan bir maddedir. Vücut dokularının oksijen kullanımındaki
yetersizliği anaerobik metabolizmaya ve aşırı metabolik asido-
za yol açar. 200 mg'lık bir dozdan sonra dakikalar içerisinde
ölüm görülebilir. Fetal zehirlenmelerde kan düzeyi genellikle
1. Nitritler- Nitritler serbest siyanide bağlanan methemoglo-
1-2 mg/ mLnin üzerindedir. Siyanid gazı hızlı emilimi nedeniy-
binler üretirler.
le tuz formundan oldukça daha fazla toksiktir ve çok hızlı etki
gösterir. 1. Sodyum nitrat ve tiosülfatın intravenöz verilimine baş
lanırken derin bir solunum için hastaların burunlarunın
Klinik Bulgular altında bir amil nitrit kapsülü kırılmalı. İntravenöz teda-
viye başlanana kadar her 3 dakikada bir yeni bir ampül
Ciddi zehirlenme baş ağrısı, mide bulantısı ve kusma, anksi- kullanılmalıdır.
yete, şaşkınlık ve inmeyi kapsayan hızlı gelişen semptomlarla 2. Erişkinler için 300 mg sodyum nitrat (10 ml'lik ampül),
ilişkilidir. Başlangıçtaki hipertansiyon ve taşikardiyi, hipo- çocuklar için 0.12-0.33mL/kg normal bir hemoglobin
tansiyon, bradikardi ve apne takip eder. Genellikle acıbadem konsantrasyonu ile 10 ml'ye kadar (anormal hemoglo-
kokusu vardır. Cilt pembe görünebilir. Venöz kanın oksijen binli bir çocukta alternatif doz için Poisindex'e bakılma
saturasyon ölçümü dokular tarafından oksijen alınımının ba- lı) verilmeli. Dikkat: Fazla uygulanmamalı, nitritin aşırı
şarısızlığının bir sonucu olarak yükselebilir. kullanımı sonucu fetal methemoglobinemi gelişebilir.
Başlangıç tedavisi sonrası, semptomlar ve bulgular göz-
Tedavi lenerek sonraki tedaviler yapılmalıdır. Nitrit tedavisinin
hedefi %25-30'luk bir methemoglobin düzeyidir.
Not: Hızlı olunmalı. Başarılı olabilmek için çeşitli zehirlenme-
2. Tiosülfat- Sodyum tiosülfat siyanidi tiosiyanite dönüştü
lerle gelen hastalarda tedavi 5-10 dakika içerisinde başlatılma
ren rodenaz enziminde bir kofaktördür az toksiktir ve kolayca
lıdır. Siyanid zehirlenmesi olduğu bilinen hastalarda semptom-
salınır. Erişkinlere %25'lik solüsyondan 50 mL çocuklara ise
lar beklenmeksizin tedaviye başlanmalıdır. %25'lik solüsyondan 1.65 mL/kg tiosülfat intravenöz olarak
verilmelidir.
A. Genel Yaklaşım
C. Vitamin B12 A
Ilımlı ve hafif semptomlu hastalara ilave olarak asemptomatik
hastalara destekleyici önlem olarak yalnızca %100 oksijen ve- Vitamin B12 A (hidroksokobalamin) Avrupada başarılı bir şe
rilmelidir. Sıkı bir gözlem gereklidir çünkü eğer hasta kötüle- kilde kullanılmaktadır. Hidroksokobalamin siyanokobalamin
şirse panzehire gereksinim duyulabilir. Eğer aktif kömür varsa, (Vitamin B12J siyanid ile bağlanarak siyanürün toksisitesini
başta uygulanmalıdır. Bunun siyanür için bağlanma afinitesi ortadan kaldırır. Kullanılan doz 50 mg/kg'dır, genellikle 5 g !ık
düşük olduğundan, letal dozu adsorblayabilir. tek bir doz yeterlidir.
Her acil servis hazır ambalajlı sodyum nitrit 300 mg lüml'lik Siyanid zehirlenmesi ya da zehirlenme şüphesi olan tüm has-
ampül (2); sodyum tiosülfat 12.5 g 50 ml'lik ampül (2); amiyl talar yatırılmalıdır.
nitrit inhalant 0.3 ml (12 Aspirols); ve enjektör ile mide tüpü
içeren siyanit antidot kit paketlerini bulundurmalıdır (Tablo
47-14).
ZEHİRLENME
Tedavi
A. Genel Yaklaşım
B. Oksijen
Oksijen kendiliğinden methemoglobin düzeyini etkilemez, fa-
kat özgün tedavinin başlaması için beklenen doku oksijenasyo-
Genel Bilgiler nunun iyileşmesi için verilmelidir. 5-10 L/dk oksijen maske ile
verilmelidir; komada olan ya da çeşitli asidotik hastalara geri
Demir ferros formdan ferrik forma okside edildiği zaman solumalı maske ya da endotrakeal tüp ile %100 oksijen veril-
hemoglobin methemoglobine dönüşmeye başlar. Methemog- melidir. Metilen mavisi verildikten sonra 1-2 saat oksijen teda-
lobin siyah çikolata rengindedir ve oksijen ve karbondioksitle visine devam edilmelidir (aşağıya bak). Eğer methemoglobin
uzun süre bağlanamaz. Hemoglobinin methemoglobine dönü- düzeyi %40Üan daha fazla ise ya da hasta çeşitli semptomlara
şümü dokulara oksijenin salınımının ve karbondioksitin uzak- sahip ise daima oksijen verilmelidir.
laştırılmasının azalmasının her ikisinin sonucu olarak azalır ve
doku hipoksisine yol açabilir. C. Metilen Mavisi
Methemoglobin endojen olarak düşük miktarlarda üre-
tilir ve methemoglobin redüktaz tarafından azaltılır; normal Metilen mavisi methemoglobinemi için özgün bir panzehirdir.
olarak hemoglobinin %1-2'nden daha azı methemoglobindir. %l'lik solüsyonda, 1-2 mg/kg ya da 0.1 ml/kg'lık doz 5 daki-
Methemoglobinemi; nitritler, bazı kuyu suları, nitröz ajanlar, kanın üzerinde intravenöz olarak verilmelidir. Doz 1 saatten
klorokin ve primakin, fenazopiridin, sülfonamidler, sülfonlar, sonra 1 kez 1 ml/kg'dan tekrarlanabilir, fakat belirlenmiş mik-
anilin boya derivatları, fenasetin, dapsone, lokal enestetikler ve tar fazla olmamalı çünkü metilen mavisinin yüksek dozuda
nitrobenzenleri içeren çeşitli oksidant ilaçlar ve zehirler tara- methemoglobinemiye neden olabilir. Metilen mavisi methe-
fından oluşturulur. moglobin düzeyini 1 saatten daha az bir sürede önemli bir şe
kilde düşürebilir. Glukoz-6-fosfat dehidrojenaz eksikliği olan
Klinik Bulgular hastalar, metilen mavisine cevap vermez ve hemolizis olabilir.
Bu hastalarda transfüzyonun değişimi gerekli olabilir. Not: Me-
Semptomlar methemoglobinemi seviyesi ile korelasyon gös- tilen mavisi siyanür zehirlenmesinin nitrit tedavisi ile ilişkili
terir. 1.5 g/dL konsantrasyonda (total hemoglobinin yaklaşık methemoglobinemili hastalarda kontrendikasyonlara neden
olarak %10'u) hastalar herhangi bir nefes darlığı olmaksızın olur, çünkü toksik konsantrasyona neden olan siyanür salın -
siyanozis için taranmalıdır. Methemoglobinin düzeyi total he- masına yol açar.
moglobinin %15'inden yüksek olduğu zaman, filtre kağıdına
damlatıldığında kan çikolata kahverengisi gözükür. Kandaki D. Kaynağın Uzaklaştıniması
methemoglobininin tam konsantrasyonu spektrofotometrik
olarak belirlenebilir. Bununla beraber rutin arteriyel kan gazı Uygun olmayan ilaç ve kimyasallara devam edilmemelidir.
testindeki PO 2 ve hesaplanan oksihemoglobin yanlış bir şekilde
normaldir ve nabız oksimetre ile ölçülen saturasyona güvenil- Sonuçlandırma
mez.
Methemoglobinemili sempomatik hastalar tedavi için yatırıl
Normal hemoglobinin %25'ine kadar methemoglobine
malı. Bazı ajanlar (örn., dapson), çeşitli günlerde uzamış ya da
dönüşümü; anksiyete, baş ağrısı, zayıflık ve baş dönmesinin ge-
tekrar eden methemoglobinemiye neden olabilir.
lişmesine rağmen periferal ve peroral siyanozdan başka klinik
bulgularla ilişkili değildir. %35-40 düzeylerindeki dönüşümde,
hastalarda halsizlik, yorgunluk ve dispne görünür. %60'ı aşan
değişim düzeylerinde, santral sinir sisteminin ciddi depresyo-
nunun sonucu olarak koma ve ölüm gerçekleşebilir. Anemi,
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
Tedavi
A. Genel Yaklaşım
B. Tiamin ve
Gerekirse tiamin ve glikoz verilir. Wernicke's sendromunu
önlemek için intramusküler veya intravenöz olarak 100 mg
tiamin verilir. Hipoglisemi kontrol edilir, çünkü etanol gliko-
neogenezisi inhibe eder, ve gerekiyorsa 50 mL %50'lik glikoz
solüsyonu (25 g glikoz)intravenöz olarak 3-4 dakikada verilir.
Diğer Önlemler
A. lubrikanlar
Tedaviye gerek yoktur.
Et Düşük Sistemik
Toksisitesi
Aspirasyon pnömonisinin açık belirtileri varsa daha fazla as-
pirasyonu önlemek için havayolunu koru ve oksijen ver. Eğer
Hidrokarbonlar - bileşiklerin büyük kısmı damıtılmış petrol hasta asemptomatik ve alımdan sonra öksürme ya da boğul
ürünleri içerirler- çeşitli toksik etkilere yol açar. Karakteristik ma gibi bir öyküsü yoksa aspirasyon olası değildir. Aspirasyon
özelliklerine göre 2 grupta incelenir; vizkosite (düşük vizko- riskine sebep olabileceğinden kusturulmamalı ve gastrik lavaj
siteli olanlar daha çok kimyasal aspirasyon pnömonisine yol uygulanmamalıdır. Muhtemel aspirasyon belirtilerinin saptan-
açar) ve potansiyel sistemik toksisite (santral sinir sistemi veya ması için hasta 4-6 saat yakın takibe alınmalıdır. Asemptoma-
kardiyak toksisite). Bu özellikjler Tablo 47-15'de özetlenmiştir. tik hastalarda bile akciğer filmi çekilmelidir.
ZEHİRLENME
Düşük vikozite, sistemik CHAMP: Ccımphor(Kafur), Yüksek Yüksek Gastrik aspirasyon ardından aktif kömür
toksisitesi bilinen Halojenli veya Aromatik hid-
rakarbonlar (benzen, toulen),
Metaller, Pestisitler
Hidrojensuffıd Sıvı g[lbre çukurları, çürümüş Siyanfd gibi hücresel asfıksi Siyanat için sodyum nitrat
organik materyaller için yüksek toksiktir: ani kollaps kullan (sulfamethamoglobin
yapabaHr; hızla yorgunluğa yol yapar) thiosulfat kullanma
açan çürük yumurta kokusu olur.
Suda düşük çözünür- Nitrojen diokslt ozon, Yanan selülözler; kumaşlar. Terli ' elektirik' kokusu. Oksijen; 24-48 saat gözlen-
lükte olanlar fosgen Buğday depoları (asit kırmızı Gecikmiş (12-24 saat) trake- mesi : steroid
gaz) obronşit. pnömonitis, pulmoner
Atılgaz kaymaklan ödem.
Endüstfri Gecikmiş kronik bronşit
Klorlu organik materyallerin
yanması
Metal dumanları Çinko Kaynak 'Metal dumanı ateşi' titre- Kendini sınırlar (12-24 saat
Bakır (özellikler çlnko metal kaynak- me. ateşi myalji, baş ağrısı, sonra)
Kalay ları) nonproduktiv öksürük, lökositoz
Teflon (maruziyetten 4-8 saat sonra)
olan gazlar (örn., klorin ve amonyak) esas olarak üst havayolu siyon, vizing ya da pulmoner ödem belirtileri ve sistemik ze-
ve konjonktivada orta dereceli hasara sebep olur. hirlenme belirtileri araştırılmalıdır. Arter kan gazı belirlenmeli,
karboksihemoglobin seviyeleri ölçülmeli ve akciğer grafısi çe-
Klinik Bulgular kilmelidir.
Kimyasal boğucular ve sistemik toksinler tarafından olu- zamanlı emilen demir nedeniyle güvenli olmayabilir. Serum
şan zehirlenmenin tedavisi toksine bağlıdır. Siyanür için bir konsantrasyonu alındıktan 4-6 saat sonra pik yapar. Serum
önceki karara bakın, hidrojen sülfür zehirlenmesi için siyanür konsantrasyonları 500 µg/dı:nin üzerinde potansiyel olarak
bölümünde belirtilen, sodyum nitrat ve hiperbarik oksijen kul- toksik ve 1000 µg/dL üzerinde olduğunda ağır zehirlenme ile
lanın. Kanıtlanmadığı halde nitrit tedavisi sülfür zehirlenme- ilişkilidir.
sini sülfürü methemoglobine bağlayarak azaltabilir. Hidrojen
sülfür zehirlenmesi için Tiyosülfat vermeyin. Çünkü rodanaz
Klinik Bulgular
enzimi sülfürün eliminasyonu gerekli değildir.
Üst hava yolu iritasyonu için nemlendirilmiş oksijen Zehirlenmenin yaygın olarak tanımlanan dört evresi:
her zaman etkilidir. Hasta stridor ve endotrakeal entübasyon 1. 1-4 saat içinde şiddetli bulantı, kusma ve karın ağrısı
gerektiren diğer ilerleyici hava yolu obstrüksiyonlarına karşı
ortaya çıkar. Hiperglisemi ve lökositoz yaygındır. Ciddi
dikkatli gözlenmelidir. Bronkospazm için nebulize bronkodi-
vakalarda gastrointestinal kanama, şok, asidoz ve koma
latörler verilir.
takip edebilir. Düz batın grafisi radyoopak demir tablet-
lerini gösterebilir.
Sonuçlandırma
2. Sonraki dönemde, 6-12 saat sonrası ve bazen 24 saate
Toksik gaz inhalasyonu nedeni ile zehirlenip bulgu ve semp- kadar uzayabilir, hasta nispeten iyi görünebilir hatta iyi-
tom veren hastalar yatırılır. Kısa süreli yüksek çözünürlüklü leşmiştir. Ancak önemli miktarda alan hastalarda hala
iritan gazlara mazruziyet sonrası semptomlar güvenle ortadan ilerleyici, sessiz sistemik hasar olabilir.
kaldırılabilir, fakat düşük çözünürlüklü nitrojen oksit veya fos- 3. Önemli miktarda demir alımından 12-24 saat sonra şok,
gen gibi iritanlara maruziyet sonrası gecikmiş pulmoner ödem asidoz, koagülopati ve hipoglisemi meydana gelebilir.
veya kimyasal pnömonit olasılıkları için hasta 16-24 saat göz-
Ciddi seyir ve kötü prognozu gösterir. Bu aşamada serum
lem altında tutulmalıdır.
demir konsantrasyonu aldatıcı olarak düşük olabilir çün-
kü emilen demir dokular tarafından alınmıştır.
4. Son aşama hepatik zehirlenme sonucu ilerleyici hepatik
hasar ile karakterizedir.
Tedavi
A. Genel Yaklaşım
B. Şelasyon Tedavisi
Serum demir seviyesi 500 µg/dLnin üzerinde olduğunda ya da
demir zehirlenmesi bulguları olduğunda intravenöz deferoksa -
Genel Bilgiler min ile şelasyon tercih edilen tedavidir. Demir-deferoksamin
kompleksi idrar ile atılır ve idrara pembe renk verir. Eğer idrar
Demir zehirlenmesi, başlıca iki değerlikli demir iyonlarını içe- çıkışı yetersiz ise kompleksler hemodiyaliz ile temizlenebilir.
ren demir sülfat (%20 elementer demir), demir fumarat (%33) Deferoksaminin intramusküler yapılması artık önerilmiyor.
ve demir glukonat (%12) mineral haplarının yenmesi sonucu Toksik görünen ya da serum demir seviyesi 500 mg/dLin üze-
oluşur.
rinde önemli alımı olan her hastaya tedavi verilmelidir. Defe-
Demir emilimi doz bağımlıdır, özellikle demirin koroziv roksamin dozu, serum demiri 400 µg/ dL altına düşüne ya da
etkisi barsak mukozasına zarar verdiğinde emilimi aşırı düzey-
idrar karakteristik pembe rengini kaybedene kadar 10-15 mg/
de artabilir. Demir vazodilatasyona ve hücresel elektron trans-
portunda bozulmaya da neden olur. Toksik dozları hesaplama- kg olarak verilir. Hızlı intravenöz uygulama hipotansiyona ne-
da elementer demir eşdeğeri kullanılabilir.40 mg/kg'dan daha den olabilir.
yüksek değerler toksisiteye neden olur ve 60 mg/kg üzerindeki Önemli miktarda oral alımı olduğundan şüphelenilen
dozlar ölümcüldür. Demirin kan konsantrasyonları akut tok- hastalar birkaç saat süreyle gözlenmeli, çünkü başlangıç döne-
sisitede tanıya yardımcı olabilir fakat dokularda dağılan ve eş minde belirtiler hafif ve aldatıcı olabilir.
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
ırma
Genel
İzoniazid, sıklıkla 3-6 ay kullanılması ön görülen, yaygın bir
antitüberküloz ilaçtır. İzoniazid aşırı dozunun başlıca belirtileri
nöbetler, metabolik asidoz ve komadır. Nöbetler, santral sinir
sistemindeki y-aminobütirik asit düzeylerinin azalmasına bağlı
olabilir. Ciddi metabolik asidoz, tekrarlayan nöbetlere eşlik ede-
bilir. Tahmini akut toksik doz 80-100 mg/kg olmasına rağmen
önceden bilinen nöbetleri olan, vitamin B6 eksikliği ve kronik
alkol kullanımı olan hastalarda bu aralık daha düşük olabilir.
k Bulgular
Semptomlar alımı takiben 30 dakika ila 3 saat arasında meyda-
na gelir. Bulantı ve kusma, konuşma bozukluğu, baş dönmesi,
letarjiden stupora ilerleme, hiperrefleksi, nöbetler, metabolik
asidoz, hiperglisemi ile kardiyovasküler ve solunum depresyo-
nu görülebilir.
Bilgiler
Tedavi
Lityum sıklıkla bipolar bozukluğun ve diğer psikiyatrik bozuk-
A. Genel Yaklaşım lukların tedavisinde kullanılır. Sodyum ve potasyum gibi tek
değerlikli bir katyondur ama bunlardan farklı olarak küçük bir
Daha önceden açıklandığı gibi yoğun destek bakımı ve gastro- dağılım aralığına sahiptir ve membran potansiyelini sürdüre-
intestinal dekontaminasyon sağlanır. mez. Başlangıç olarak 0.1-0.2 L/kg dağılım hacmi ile hızla eks-
traselüler sıvıya emilir. Seçilmiş dokulara dağılımı saatler sonra
B. Nöbetlerin yavaşça olur. Son dağılım hacmi 1 L/kg civarındadır. Yaklaşık
22 saatlik yarı ömür ile (normal böbrek fonksiyonunda) değiş
Konu l 7'de anlatıldığı gibi nöbet tedavisinde lorazepam veya meden idrara atılır ve aktif olarak geri emilir. Sodyum ve su
diazepam kullanılır. Eğer bu tedavi etkili olmazsa, alınan doza azalması lityum reabsorbsiyonunda belirgin artışa sebep olur
göre eşit miktarda benzodiyazepin ve pridoksin (vitamin B6) ve kanda lityum konsantrasyonunu arttırır.
ZEHİRLENME
Klinik Bulgular
Lityum aşırı dozunun semptomları; apati, letarji, tremor, bo-
zulmuş konuşma ve fasikülasyonları kapsar, çok aşırı dozlarda
koreoatetoz, nöbet, koma ve ölüme yol açabilir. Kalıcı nörolojik
seke! gelişebilir. Toksisite sıklıkla kazaradır ve kronik sodyum
azlığı, diüretik tedavisi ve dehidratasyona sekonder ortaya
çıkar. Bu vakalarda, lityumun santral sistemine geçmesi için
yeterli zaman olduğu için serum lityum düzeyi, aşırı dozun
ciddiyeti için daha güvenilir bir göstergedir. Bu durumlarda
lityumun kan konsantrasyonunun >2mEq/L olması genellikle
toksisiteyle ilişkilidir.
Tam tersine akut aşırı dozda, dokulara dağılımı birkaç Genel Bilgiler
saatte olacağı için başlangıçta yüksek olan serum lityum kon-
Kodein, eroin, hidrokodon, oksikodon ve diğer opiyatlar güç-
santrasyonu yanıltıcı olabilir. Örnek olarak, başlangıç seviyesi 4
lerindeki farklılıklar ve etki sürelerine göre analjezi hazırlıkla
mEg/L olan toksik değer kolayca I mEg/r.:ye düşebilir (dağılım
rından yaygın olarak reçete edilen ajanlardır. Dekstrometorfan
sonunda). Bu nedenle akut aşırı dozda, tekrarlayan serum lit-
gibi bazı opiyatlar reçetesiz kullanılan ilaçlardır.
yum ölçümleri ve bilinç durum değerlendirmesi (örn., her 4 sa-
Opiyatlar santral sinir sistemindeki reseptörlere etki ede-
atte) toksisiteyi değerlendirmede tek ölçümden daha değerlidir.
rek sedasyon, hipotansiyon, bradikardi, hipotermi ve solunum
depresyonuna sebep olur. Çoğu opiyat 3-6 saatlik yarı ömre
Tedavi sahiptir. Başlıca istisnaları metadan (15-20 saat) ve propoksi-
fendir (12-15 saat).
A. Genel Yaklaşım ve Emilimin Önlenmesi
Yoğun destek bakımı sağlanmalı. Tüm barsak irrigasyonu lit- Klinik Bulgular
yum atılımını sağlamak için etkili bir yöntemdir. Aktif kömür
Özellikle yukarıda belirtilen bulgularla gelen komada veya le-
lityumu bağlamaz.
tarjik hastada opiyat zehirlenmesi düşünülmelidir. Karışık aşırı
B. Eliminasyonu Artırmak dozlarda pupiller orta pozisyonda olabilmesine rağmen pin-
point pupiller tipik bir belirtidir. Parenteral ilaç istismarının
Ciddi zehirlenme için tedavi seçimi hemodiyalizdir. Hemodi- bulguları olabilir veya olmayabilir. Pulmoner ödem gelişebilir.
yaliz için özgün endikasyonlar kontrollü çalışmalarla tam belir- Kanda veya idrarda opiyatların toksik konsantrasyonları bu -
lenmemiştir, ancak kapanma, nöbet ve koma ile gelen hastada lunursa ya da naloksan uygulandıktan sonra bilinç tekrar geri
diyaliz düşünmelidir. Diyaliz böbrek yetmezliği olan hastalarda dönerse tanı kesinleşir.
eliminasyonun tek yoludur. Hemoperfüzyon etkili değildir.
Sodyum ve sıvılar azaldığında, lityum böbreklerden geri Tedavi
emildiği için sodyum seviyeleri yakın takip edilmelidir. İntra
venöz salin uygulaması lityum reabsorbsiyonunu engelleyebi-
A. Genel Yaklaşım
lir. Normal idrar çıkış hızı yeterlidir.
Daha önceden açıklandığı gibi yoğun destek bakımı ve gastro-
C. Kazara Olan Zehirlenmelerin Önlenmesi
intestinal dekontaminasyon sağlanır. Yeterli hava yolu ve ven-
Kronik (kazara) zehirlenmeyi engellemek için, sık aralarla sod- tilasyon sürdürülür.
yum ve sıvı dengesinin değerlendirilmesi ile lityum seviyesi
takibi lityum alan hastalara önerilir.
B. Naloksan veya Naimefen
1. Na!oksan- Opiyat aşırı dozundan şüphelenilen tüm hasta-
Sonuçlandırma lara naloksan (özgün narkotik antagonisti) verilmelidir. 0.4-2
mg intravenöz. başlanır. Narkotik aşırı dozundan şüphelenili
Serum lityum konsantrasyonu >2-3 mEg/L olan ve lityum ze-
yorsa ve cevap yoksa her 2-3 dakikada 2 mg üç ya da dört kez
hirlenme bulguları gösteren tüm hastalar hastaneye yatırılır.
tekrarlanır. Bazı otoriteler narkotik aşırı doz şüphesinde tedavi
için 10-20 mg'a kadar çıkılmasını önermektedir. Naloksan int-
ramusküler. veya intranazal olarak da uygulanabilir. Naloksan
bir saatlik yarı ömre sahip olduğu için etkileri 2-3 saatte kaybo-
lur (çoğu opiyattan daha kısa), etkileri bu narkotiklerden daha
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
önce kaybolur ve hastanm tekrar komaya girmesine yol açar. Genel Bilgiler
Naloksana ilk cevaptan sonra relaps oluşursa, sürekli naloksan
infüzyonu başlanabilir, yaklaşık olarak saatte, başlangıçta has- Kolinesteraz inhibitörleri ev ve ticari kullanımdaki (örneğin,
tayı uyutmada kullanılan dozun 2/3'ü verilir. ekin spreyi (tarım ilacı), böcek ilacı ve pire kovucular) çeşitli
2. Nalmefen- Acil servislerde başka bir seçenek uzun etkili insektisidlerde bulunabilir (organ ofosfat ve karbamat). Bazı
narkotik antagonisti nalmefendir. Nalmefenin (2mg) 8 saate kimyasal savaş ajanları (sinir gazı) kolinesteraz inhibitörüdür.
kadar etkili olduğu gösterilmiştir, böylece tekrarlayan naloksan Bu bileşikler asetilkolinesterazı inhibe ederler ve böylece
dozlarına ihtiyacı azaltmıştır. Komadaki hastalarda, sebep ke- sinir sonlarındaki muskarinik ve nikotinik reseptörlerde asetil-
sin değilse naloksan hala başlıca tercihtir çünkü kronik opiyat kolin birikir. Organofosfatlar, enzimlerle irreversible olarak bağ
bağımlısı hastalarda çekilme sürecini kısaltır. lanırken, Karbamatlar reversible inhibitörler olarak kabul edilir.
Tümü ciltten, gastrointestinal ve solunum sistemlerinden hızlıca
C. Narkotik Geriçekilme Semptomlarının absorbe edilir. Toksisite ve etki gücü çok farklıdır. İşçiler kronik
Önlenmesi olarak organofosfatlara maruz kalırken, kolinesteraz aktivitesi
gelişmemiş olan çocuklarda zehirlenme riski daha fazladır.
Naloksan veya nalmefenin sebep olduğu çekilme semptomları
dikkatlice izlenmelidir. Bu ajanlar, opiyatlara tolerans geliştiren Klinik Bulgular
kronik bağımlılara verildiğinde, akut narkotik çekilmesi ge-
liştirebilirler. Bu sendrom yaşamı tehdit etmemesine rağmen, Maruz kalmdıktan kısa süre sonra tipik olarak miyozis, aşırı
hastalar saldırgan olabilir, işbirliği yapmayabilir, yeterli tedavi salivasyon, bronkospazm, barsaklarda hiperaktivite ve letarji
yapılmadan hastaneden çıkabilir. Dikkatli naloksan dozu tit- meydana gelir. Muskarinik etkiyle bradikardi veya nikotinik
rasyonu ile narkotik yoksunluk sendromunu engellenebilir. etkiyle taşikardi gözlenebilir. QT intervalinde uzama ve pleo-
morfik ventriküler taşikardiler zehirlenmenin geç sonuçlarıdır.
Sonuçlandırma Toksisitenin semptomları DUMBELS (diyare, urinasyon, mi-
yozis, bronkore, kaslarda fasikülasyon ve eksitasyon, bulantı,
Belirli miktarlarda opiyat aldığı bilinen veya düşünülen ve baş lakrimasyon ve salivasyon) kodlaması ile kolayca hatırlanabilir.
langıç naloksan cevabmdan sonra relaps gelişen tüm hastalar Akut toksisiteyi doğrulamada plazma veya eritrositler-
hastaneye yatırılmalı ve gözlenmelidir. Eroin aşırı dozuyla ge- deki kolinesteraz seviyesini ölçmek yardımcıdır; kolinesteraz
len ve naloksana cevap veren hastalar şayet son dozdan itibaren seviyeleri maruz kaldıktan kısa süre sonra düşük ölçülür.
3 saat sonra asemptomatiklerse güvenle taburcu edilebilir.
Tedavi
A. Genel Yaklaşım
B. farmakolojik Tedavi
Muskarinik bulguların (salivasyon, bronkore ve terleme) semp-
tomatik tedavisinde atropin kullanılır. Yüksek dozlar gereke-
bilir. 1-2 mg intravenöz. (çocuklarda 0.5 mg) olarak başlanır
ve atropin etkileri (flaşing, midriyazis, sekresyonlarda azalma
(ağız kuruluğu) ve taşikardi) görülene kadar her 5-10 dakikada
bir 2-4 mg tekrarlanır. 24 saat içinde 50 mg'a kadar kullanım
nadir değildir.
ZEHİRLENME
Pralidoksim (protopam, 2 PAM) kolinesterazlar için or- PCP başlangıçta veterinerler tarafından sempatomime-
ganofosfatlarla yarışmalı inhibisyon yapar. Önemli zehirlen - tik, halusinojenik ve dissosiyatif anestezik olarak kullanılmak
mesi olan tüm hastalara verilmelidir. Karbamat zehirlenmesi taydı. Sigara gibi içilince veya burundan çekildiğinde hızlı etki
geçici olduğundan burada gerekli değildir. 5- 10 dakika sürede başlangıcıyla öfori ve halusinasyonlara yol açar. Ciddi overdoz-
serum fizyolojik içinde, 1-2 gr (çocuklarda 25-50 mg/kg) int- ları genellikle sigara gibi içildiğinde olmaz çünkü kullanıcı iste-
ravenöz. uygulanır. Pralidoksim infüzyonuna, organofosfat ze- nen etkiyi elde etmek için doz titrasyonu yapar. PCP'nin 20-25
hirlenmesi sonuçlarının iyileştiği görülene kadar devam edilir. mg kadar oral alımı ciddi intoksikasyona neden olabilir. Geniş
Pralidoksim kullanımında yeterli renal fonksiyon önkoşuldur dağılım hacmi vardır (2-4 L/kg) ve yarı ömrü birkaç saat - gün-
çünkü idrarla atılır. ler arasında değişir.
Diğer denenen tedaviler magnezyum, taze donmuş plaz-
ma ve hemoperfüzyondur. Klinik Bulgular
C. Nörolojik Sekel Belirtileri tipik olarak dalgalıdır. Ciddi ajitasyondan stupora
kadar hastaya göre değişebilir, öngörülemez. Tuhaf paranoid
Akut toksisitede hemen tedavi edilen hastalar genellikle düze- davranışlar ve beklenmedik aşırı şiddet oluşabilir. Vertikal ve
lir. Bununla beraber, ciddi zehirlenmenin iki nörolojik sekeli horizontal nistagmus olabilir. Pupiller büyük ya da küçük ola-
-organosfosfatlara bağlı gecikmiş nöropati ve intermediate bilir. Hipertansiyon, taşikardi ve hipertermi olabilir. Belirgin
sendromu- ciddi maruziyet sonrasında ortaya çıkabilir. kas rijiditesi, distoni ve nöbet görülebilir. Hipertermi ve rabdo-
miyoliz sonucu myoglobinüri ve sonrasında renal hasara ne-
Sonuçlandırma den olabilir. Tanı, klinik bulgulara göre yapılır fakat PCP idrar
veya gastrik aspiratta gösterilerek doğrulanmalıdır. Serum PCP
Organofosfat zehirlenmesi kliniği olan tüm hastalar yatırılma konsantrasyonu acil tedavide değerli değildir.
lıdır.
Karbamat zehirlenmesi genellikle geçicidir ve hızlı iyile-
şen hastalar taburcu edilebilir.
Tedavi
A. Genel Yaklaşım
Sonuçlandırma
Sonuçlandırma
Genel Bilgiler
Klinik önemi olan antipsikotik zehirlenmesi olan hastalar has-
Antipsikotik ilaçlar klorpromazine (torazin ve diğerleri), prok- taneye yatırılmalıdır. Akut dönemde aritmiler ve hipotansiyon
lorperazine (Compazine), haloperidol (haldol ve diğerleri) ile açısından yakın kardiyak monitarizasyon gerekir. Ciddi zehir-
diğer birçok fenotiyazini ve butirofenonu kapsar. Atipik antip-
lenme belirtileri; hızla kötüleşen klinik bulgular ve bilinç bula-
sikotikler olarak adlandırılan son zamanlardaki antipsikotik- nıklığıdır. Antikolinerjik tedaviye cevap veren ekstrapiramidal
lerde eski ilaçlardaki aynı yan etkiler yoktur. Bunlar aripipira- reaksiyonu olan hastalar taburcu edilebilir.
zol, ketiapin, risperidone, olanzapin ve ziprasidoneyu içerir.
Antipsikotiklerin toksisite mekanizması komplekstir. Antiad-
renarjik özellikler sedasyon ve hipotansiyona neden olur, an-
tikolinerjik özellikler ağız kuruluğu ve taşikardi ile belirir ve
antidopaminerjik özellikler ekstrapiramidal yan etkileri oluş
turabilir (en yaygın haloperidolle görülür). İlacın yüksek doz
alımı bu etkilere ilave olarak, özgün ilaca ve ayrı ayrı hastanın
kendisine bağlıdır. Bu bileşiklerin çoğu geniş dağılım hacmine
(10-30 L/kg) ve uzun yarı ömre (12-30 saat) sahiptir; diyaliz
efektif değildir.
Klinik Bulgular
Akut overdozda sedasyon ve hipotansiyon yaygındır. Çok fazla
alımlarda koma ve nöbet gelişebilir. QT aralığında uzama ve
ventriküler aritmiler meydana gelebilir. Bozulan ısı düzenleme
mekanizması hipertermi ya da hipotermiye yol açabilir. Dis-
tonik duruş, orofasiyal kasların spazmı, dişli çark rijiditesi ve
spastisiteyi içeren ekstrapiramidal yan etkiler terapötik doz-
larda da meydana gelebilir. Atipik antipsikotiklerin aşırı dozda
alımını takiben gelişen klinik etkiler sedasyon, antikolinerjik
etkiler, QT uzaması ve nadiren ekstrapiramidal etkilerdir.
Genel Bilgiler
Tedavi Amerika'da bulunan 5000 çeşidin üzerindeki mantar arasından
yaklaşık 100 tanesi toksik olabilir. Çoğu zehirli mantar gast-
rointestinal irritan gibi davranır. Tablo 47- 17'de birkaç tipte
A. Genel Yaklaşım
zehirli mantar, semptomlar ve tedavi listelenmiştir. Bunların
Yoğun destek tedavisini ve daha önce tarif edildiği gibi gast- içinde en önemlisi Amanita phalloidesdir ve fetal hepatik nek-
rointestinal dekontaminasyonu sağla. İntravenöz kristaloid so- roza yol açabilecek amatoksin içeren diğer mantarlardır.
lüsyonlarla hipotansiyonu tedavi et; eğer vazopresör gerekliyse Numunelerin sınıflandırılması ile ilgili destek, bir üni-
norepinefrine tercih edilir. versitenin biyoloji bölümü ya da mikoloji bölümünden sağla
nabilir. Bölgesel zehir kontrol merkezleri de sınıflandırmada
ZEHİRLENME
6-24 saatte başlayanlar Gyromitro esculenta: yağış sezo- Günde 2 kez AST, ALT artışı; günde Amanıta için; aktif kömür
nunda 3 kez hepatik yetmezlik değerlen Penisilin G, 300000-1000000 Uf
Amanita pha/Joides, Amanita dirilir kg/gün
verna ve Amanita virosa: ilkbahar Silymarin 20-40 mg/kg/gün
mevsiminde Simetidin 4-1 Ogr/gün
Santral sinir sistemi uyarılması Amanita muscaria Baş dönmesi, ataksi, görme bozuk- Yetişkinlerin ihtiyacına göre;
fenobar-
Başlangıç 30 dakikadan önce Amanita pantherina luğu, nöbet, taşikardi, hipertansiyon, bitalle 30 mg iV ya da diazepamla
sıcak kuru deri, kuru ağız, midriazis 2-5 mg iV sedasyon desteği
(antikolinerjik etkiler)
Mantardan sonra 2-72 saat içinde Copririus Başağrısı, flashing, taşikardi, çarpın iV hidrasyon desteği.
disulfiram ve 30 dakikadan kısa tı, hipeıventilasyon, nefes darlığı Supraventriküler taşikardi için
sürede alkol propranolol.
Dirençli hipertansiyon için norepi-
nefrin
ALT, alanine amino transferaz; AST, aspartate amino transferaz; BUN, blood urea nitrogen; PT, prothrombin time; PTI, partial
thromboplastin time; SLUDGE syndrome, salivation, lacrimation, urination, defecation, gastrointestinal hypermotility, and
emesis.
yardımcı olabilir. Ancak deneyimli mikolojist olmadan, man- antidot önerilmektedir. Güncel olarak silimarin (legalon, Ma-
tarların kesin sınıflaması zor olacağı için ve tek seferde genel- daus) faz 3 klinik denemesindedir. Özgün antidotlardan daha
likle çok çeşitli mantarın alınması nedeniyle, mantar zehirlen - önemli olan, masif gastroenteritler için yoğun sıvı replasmanı,
mesine en iyi yaklaşım, en toksik tiplerin tüketildiğini kabul hepatik ensefalopati için glukoz takviyesi ve destek tedavisini
etmektir. Geç başlangıçlı (6-12 saat) gastrointestinal semptom- içeren destekleyici bakımdır. Erken kömür hemoperfüzyonu
lar amatoksin ya da monometilhidrazin zehirlenmesini akla ya da diyaliz faydalı olabilir. Masif hepatik nekrozlu çok sayı
getirir. da hastada karaciğer transplantasyonu başarılı olmuştur. Tablo
47-17 mantar zehirlenmesinin çeşitli tiplerinin özgün tedavi-
Tedavi sini tarifler.
Genel Bilgiler
Hezaren çiçeği Nikotin benzeri
ABD'de yüzlerce çeşit bitki toksik bileşikler içermektedir. Tablo
47-18 ve 47-19'da toksik olan ve olmayan bitki örnekleri ve-
rilmiştir. Sınıflama ile ilgili detaylar, toksisite mekanizması ve
Mürver (Sambucus) Siyanojenik (ripe berries non-
tedavi en iyi bir bölgesel zehir kontrol merkezinden elde edilir. toksik)
Eğer bitki tanınamıyorsa üniversite botanik bölümüne ya da
bölgesel bir fidanlığa örnek göndermek yararlı olabilir.
Alındığı düşünülen bitkiyle, zehirlenmenin tipi arasında
Ortanca Sfyanojenik
ilişki düşünülmüyorsa, hastadaki özgün semptomlara yönelik
tedavi uygulanır. Bitkilerin birçok benzer türü, geniş değişen
etkilere ve toksin kombinasyonlarına sahiptir; bitkinin yaşı,
toprağın durumu ve diğer faktörler toksik semptomların cid-
Kudüs kirazı (Solanum pseudo- Solan in
diyetini belirler. capsicum)
nlmaısı
Lantana Antikolinerjik
Bazı yaygın bitki toksinleri aşağıda belirtilmiştir. Liste tamam-
lanmamıştır.
C. Kardiyak G!ikozidler
Dijitalis ve benzer bileşikler, belirli bitkilerde değişen miktar-
larda bulunur. Tek bir zakkum yaprağının ya da çayının tüke-
tilmesi sonrasında ciddi klinik etkiler bildirilmiştir (kardiyak
glikozid bölümüne bakınız).
~ :'l&1i!t1±it~jJiiit!]fül~i,
·;··,ti:i'fJ'' '·""''
,;~~lg~t.ilt{
•Başlangıçta·respir~tuvl '"t~#/~ıfıı~i#l~;a;,ii
> ; • ,., •••• , . •
D. Antikolinerjikler ··~ .
. baz. l>?ZtJ.k,lı.t~ll,OlliŞtı.t~<! ,· . ·. • diotnetaooJikasidofo.
Tipik antikolinerjik sendromdaki ağız kuruluğu, taşikardi, /?>;tci.><•
·takipeder<··...............
... Hipogliserrıi çocuklarpap~eınfülir·.··
deliryum, üriner retansiyon ve midriyazis görülür. Çoğu ze-
hirlenme orta şiddettedir ve destek tedavisi yeterlidir. Kötüye
kullanılan bitkiler sıklıkla bildirilmiştir (antikolinerjikler bö-
lümüne bakınız).
Genel Bilgiler
E. Nikotin Benzeri Toksinler Salisilatlar, reçete edilen ve edilmeyen çok sayıda ilaç tedavi-
Bu toksinler nikotin ve akonitin içerir. Semptomlar bulantı ve sinde mevcuttur Örn., analjezikler, bismut subsalisilat (pepto-
bisınol ve diğerleri) ya da pirola yağı (metilsalisilat).
kusma, salivasyon, diyare, huzursuzluk ve nöbet geçirmeyi içe-
rir, midriyazis de gelişebilir. Uyarılmanın başlangıç fazını taki- Salisilatla zehirlenmenin toksisite mekanizması komp-
ben, solunum depresyonu ve hipotansiyon gelişebilir. lekstir ve direk santral sisteminin uyarımını, oksidatif fosfo-
rilasyonda ayrışmayı, krebs siklus enzimlerinde inhibisyonu,
F. Soianin hemostatik mekanizmaların engellenmesini içerir. Dağılım
hacmi doz bağımlıdır ve genellikle dardır; ancak önemli mik-
Nikotinlerde olan benzer gastrointestinal semptomlar oluştu tardaki alımlarda ilaç santral sinir sisteminde yeniden dağılır.
rur. İlaveten, solanin içeren bitkiler sıklıkla önemli oranda at- Çünkü salisilat zayıf asittir, asidemi onun santral sinir sistemi-
ropinik alkoloidlerde içerdiği için net etkisi tahmin edilemez. ne etkisini artırır, aşın doz derecesinde yarı ömrü karaciğer
Başlangıç semptomları birkaç saat gecikebilir. metabolizmasındaki doygunluğun sonucu olarak 2 saatten 20
saate kadar uzayabilir. Salisilatların eliminasyonu alkali idrar-
G. Toksalbuminler da artar. Minimum akut toksik doz 150 mg/kg iken, şiddetli
Bu yüksek toksik bileşikler (örn., abrin, ricin ve phallin), akut toksisite 300-500 mg/kg üzerindeki dozlarla olur. Ancak çoğu
gastroenterit, dehidratasyon ve şoka neden olabilirler. Kon- toksisite vakası, hafif hastalıkların (subakut, kazara aşın doz)
vulsiyon, hemoliz ile renal ve hepatik hasar meydana gelebilir. uzamış aşırı tedavisi sonucudur. Kronik hastalar ve yaşlılar rö-
Oral ve özofageal irritasyon ya da yanına görülebilir. latif hipoalbuminemi renal yetmezlik nedeniyle subakut toksi-
site açısından yüksek risk altındadır.
Tedavi
Klinik Bulgular
Genellikle potansiyel ciddi toksik etkileri bilinen bitkilerin sin-
dirimi sonrası gözlem önerilir ve aktif kömür böyle vakalarda Aşırı dozun erken klinik bulguları; bulantı ve kusma, kulak-
yararlı olabilir. Belirtildiği gibi, özgün toksinleri kapsayan özel ta çınlama, halsizlik ve hiperventilasyondur. Sıvı ve elektrolit
tedavi başlanır. kaybı yaygındır. Başlangıç respiratuvar alkoloz; ciddi metabo-
lik asi dozu, hipokaleıni ve hipoglisemiyi takiben gelişir. Nöbet,
Sonuçlandırma hiperpreksi ve koma, toksisite ciddi olduğunda gelişir. Kan
salisilat konsantrasyonunun ölçümü etkili tedavi için gerekli
Plan, alınan bitkiye ve semptomların özelliğine bağlıdır. olmasına rağmen, subakut toksisite varsa hastalığın şiddetinin
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
güvenli bir belirteci değildir. Akut salisilat alımı vakalarında doz alımı olan hastalarda gözönünde bulundurulmalıdır. Ka-
prognoz ve hasta takibi sadece aspirin seviyesine dayandırıl nıtlanmış kılavuzlar bulunmamasına rağmen, serum salisilat
mamalıdır. Tedavi kararlarını verirken hastanın klinik duru- seviyesinin 60 mg/ dL üzerinde olduğu yaşlı hastalar ve ciddi
mu, yaşı, aspirin seviyesi ve asit-baz düzeyi göz önünde bu- nörolojik toksisitesi olanlar acil hemodiyalize alınmalıdır. Has-
lundurulmalıdır. Asidoz varlığında oldukça düşük seviyelerde ta hemodinamik olarak stabil değilse veya hemodiyaliz yapıla
bile toksisite gelişebilir. Salisilat ölçümleri 4-5 saatte bir tekrar mıyorsa, sürekli hemodiafiltrasyon uygulanabilir bir alternatif
edilmelidir. Tekrarlayan ölçümler, sürekli alım veya gecikmiş olarak rapor edilmiştir.
pik seviyeleriyle sonuçlanabilen, yavaş emilen enterik kaplı
preparatlar açısından önem arz etmektedir. D. Diğer Önlemler
Subakut (kaza ile oluşan) toksisitede, zehirlenmenin cid-
diyeti serum salisilat konsantrasyonlarıyla bağdaşmaz, fakat Tedavinin yeterliliğini monitorize etmek için serum salisilat
30 mg/dL (300 mg/L) üzerindeki değerler önemlidir. Suba- ölçümleri her 4-6 saatte bir yapılmalıdır. Salisilata bağlı hipop-
kut toksisiteyle gelen hastalar sıklıkla çok genç veya çok yaşlı rotrombinemi varsa 10 mg intramusküler K vitamini verilme-
olurlar ve genellikle dehidratasyon, dikkat azalması, asidozla lidir.
kendilerini gösterirler. Hekim genellikle daha belirgin sekon- Rehidrasyon, hiperterminin kontrolü ve asideminin hız
der komplikasyonlara odaklandığı için tanı sıklıkla gözden ka- lıca düzeltilmesi gereklidir. Glukoz verilmeli ve potasyum açığı
Klinik Bulgular
Doz aşımında görülen klinik bulgular nistagmus, oftalmopleji,
ataksi, dizartri, letarji, somnolans, solunum yetmezliği, hipo-
tansiyon ve hipotermidir. Derin komanın başlangıcıyla, okulo-
sefalik refleksler kaybolur ve pupiller ışığa duyarsız hale gelir.
Hasta sonrasında tamamen düzelebilmesine rağmen başlan
gıçta elektroensefalogram düz olabilir. İntoksikasyon seviyeleri
ve eliminasyon oranları, önceki ilaç kullanımı ve hastanın fi-
ziksel durumuna bağlı olarak kişiden kişiye büyük oranda de-
ğişebildiği için serum ilaç seviyesi yanlış yönlendirebilir.
Tedavi
A. Genel Yaklaşım
Tedavi
A. Genel Yaklaşım
Önceden açıklandığı gibi yoğun bakıma alınmalı ve gastroin-
testinal dekontaminasyon sağlanmalıdır.
B.
Önemli dozda alınmışsa acile gelişinden itibaren 1 saat içinde
aktif kömür verilmelidir. Yavaş salınımlı preparatlar için mul-
tidoz aktif kömür verilmeli ve bağırsak irrigasyonu sağlanma
lıdır.
Genellikle nöbetlerin standart ilaçlarla kontrolü zordur. 0.1-0.2 Dikumarol ve diğer doğal antikoagulanlar tatlı yoncada bu-
mg/kg intravenöz bolus şeklinde diazepamla başlanır, feno- lunurlar. Warfarin ve diğer sentetik kumadin benzeri antiko-
barbitalle 15 mg/kg intravenöz olarak 20-30 dakikadan fazla agulanlar terapotik amaçlı ve haşare öldürücü olarak kulla-
nılırlar.
devam edilir. Nöbetler kontrol edilemezse acil hemoperfüzyon
yapılmalıdır. Warfarin ve diğer kumadin benzeri bileşikler, vitamin
K'ya bağımlı pıhtılaşma faktörlerinin (2, 7, 9, 10) sentezini
D. engelleyerek kanın pıhtılaşmasını önlerler. Sadece yeni faktör
sentezi etkilenir, antikoagulan etki dolaşımdaki faktörler te-
Hipotansiyon intravenöz s1V1larla tedavi edilir. Propranolol mizlenene kadar ortaya çıkmaz. Bu yüzden etkileri alımdan
0.02-0.05 mg/kg veya esmolol 25-50 mcg/kg/dk intravenöz sonra 8-12 saat içinde görülebilir, çünkü faktör 2'nin yan ömrü
verilmesi taşikardiyle ilişkili hipotansiyonu aşırı ~-adrenerjik sadece 6 saattir. Ancak pik etkileri, diğer pıhtılaşma faktörle-
stimulasyonla düzeltilebilir. rinin uzun yan ömürlerine bağlı olarak (24-60 saat), alımdan
sonra 1-2 güne kadar görülmez.
E. Farklı kumadin antikoagulanların etkileri ve farmakoki-
Ventriküler taşiaritmiler ve hızlı atriyal fibrilasyon, intravenöz netikleri farklıdır. Warfarin, albumine yüksek oranda bağlanır
propranolol veya esmolol veya standart antiaritmiklerle kont- ve 35 saatlik yan ömre sahiptir. Karaciğer tarafından metabo-
rol edilebilir. lize edilir. Çok sayıdaki ilaç etkileşimleri sonucu antikoagulan
etkileri artabilir veya azalabilir (Tablo 47-20).
Warfarinin yan ömrü bazı pıhtılaşma faktörlerinden
daha kısa olduğu için tek bir dozaşımı genellikle ciddi kana-
Kömür hemoperfüzyonu, hemofiltrasyon veya hemodiyaliz, maya yol açmaz. Kronik warfarin kullanımı aşırı antikoagu-
ciddi zehirlenmelerde tedavide tercih edilebilir. Hemoperfüz- lan etki ve kanama yönünden yüksek risk taşımaktadır. Ancak
yon ciddi zehirlenmelerde (inatçı nöbetler, serum seviyesinin süper warfarin olarak bilinen (brodifacoum, indanediones) ve
80-lOOmg/L üzerinde olduğu akut doz aşımları ve hemodina- son derece potent ve uzun etkili olan antikoagulanlar, birkaç
mik instabilite) tercih edilir. Aktif kömürün tekrarlayan dozları haftadan aylara kadar uzayabilen ciddi kanama bozuklukları
teofilin seviyelerini düşürmede etkili olabilir ve ekstrakorpore- yapabilir.
al tedavinin önüne geçer.
<~nJi~iyqtilıl~r{~rttrô'~iŞllJ)·· verilmelidir.
Sonuçlandırma
Tedavi
Belirgin uzamış protrombin zamanı olan, kanaması olan, veya
A. Genel Yaklaşım aşırı miktarda antikoagulan alım öyküsü olan tüm hastalar
hastaneye yatırılmalıdır. Süper warfarin haşare ilacı alımın
Önceden açıklandığı gibi yoğun bakıma alınmalı ve gastroin- dan sonra, antikoagülan etkilerinin görüldüğü hastalara birkaç
testinal dekontaminasyon sağlanmalıdır. Warfarinin akut tek haftaya kadar yakın takip ve tekrarlayan K vitamin uygulaması
doz aşımında nadir olarak gerekir çünkü ticari preparatlarında gerekı11ektedir.
içerdiği miktar azdır (tipik haşare öldürücülerde) ve antikoa-
gulan etki genelde kısa ve hafiftir. Ancak süper warfarin alı ,tkıt~tf,I>fit<tr#tt1\ifilc!k~t~~~ti~e1fı!~tl1tJ1ıi~~~rö:
mından sonra dikkatli takip gereklidir. Bazal protrombin za- · . ;s_-denticides;Toxico1J1ev
--- -, - - - - ___ , -"' <->- ,_-·:----
zooş;i4:259±'269{PMID: 164?9407);
',->,.- --,>.J,,'•>, ->; -- - -_- - ,' -- ,' - ---;\',, --.
.
Dermatolojik Aciller
Kavon Azadi, MD
Boyd Burns, DO, FACEM, FAAEM 1
Çeviri:
Dr. Nalan Kozacı
iik Değerlendirme
İlk değerlendirme birincil bakı ve vital bulgular ile başlar. Da-
ima hava yolu, solunum ve dolaşım kontrol edilir. Oksijen sa-
Bazıları tıp dallarında acil tıp ve dermatolojiyi en alakasız iki turasyonu ve vital bulgularda herhangi bir anormallik, bilinç
bölüm olarak görebilirler ve günlük pratiğimizde dermatolojik veya davranışlarda dikkati çeken ufak bir değişiklik hava yolu
şikayetler normal günlük sayımızın büyük olasılıkla küçük bir veya kardiyovasküler kollapsın habercisi olabilir. Tüm klinik
yüzdesini oluşturur, fakat acil hekimi dermatolojik şikayetleri durumlarda ABC uygulanır ve tam bir öykü ile bakı çoğun
olan bir çok hasta ile karşılaşabilir. Dikkatlihekim nadirde olsa lukla herhangi bir tanıya ulaşmada en faydalı yöntemdir. Der-
yaşamı tehdit edebilen bazı problemleri fark eder. Hatta bazı matolojik bakıyı yapmak için hasta soyulur. Özgün lezyonları
hastalara acil hava yolu güvenliği ve yoğun resüsitasyon gere- belirlemeden önce cilt ve mukoza! yüzeyin tüm alanları ins-
kebilir. Bu bölümde bu özel durumlar gözden geçirilerek sık ve pekte edin.
nadir karşılaşılan dermatolojik şikayetler tartışıldı.
Öykü
ABC'nin değerlendirilmesine paralel olarak öyküde son yediği
yiyecekler, ilaçlar, bitkiler ve benzeri maddeler ki bu durumu
'Bu konu 6. baskıda Ben H. Chlapek, DO, FACEP FACOEP tarafından tetikleyebilir sorulmalıdır. Ayrıntılı öyküde hastanın allerjisi,
yazılankonunun revizyonudur. ilaçları, tıbbi ve cerrahi öyküsü, son yemeği ve bu duruma yol
DERMATOLOJİK ACİLLER
açan olayların bilgileri doğru yönetimin başlaması için sorgu - hastayı gözlemek gerekebilir. Hastada ilaca bağlı reaksiyon ge-
lanmalıdır. liştiği düşünülüyorsa bu ilacın kesilmesi konusunda hasta bil-
gilendirilir, alternatif ilacı görüşmek için brincil bakımından
sorumlu hekim ile irtibata geçilir.
1. Anjiyoödem 2. Ürtiker
Sonuçlandırma
Klinik
Birkaç istisna dışında SJS/TEN ilaç maruziyeti sonucu oluşur.
Esas suçlu sulfonamid antibiyotiklerdir. Listede ayrıca aroma-
tik antikonvülzanlar, ~-laktam antibiyotikler, NSAİD, allopuri-
nol, tetrasiklinler, kinolonlar ve abakavir vardır. İki yüzden faz-
la ilaç ile aşılar, malignensi, HIV ve herpes virus enfeksiyonları
birlikte suçlanmıştır. SJS/TEN'li hastalarda cilt tutulumundan
önce atralji, anoreksi, ateş, kaşıntı, farenjit ve konjonktivitin ol-
duğu 1-2 haftalık prodromal dönem vardır. İlaçla tekrar temas
edildiğinde ise cilt tutulumu 1-3 günde başlar. Bütün mukoz
membranlar tutulabilir. Sıklıkla ilk önce mukoz membranlar
tutulur fakat cilt tutulumu ile birlikte de olabilir. SJS/TEN'li
DERMATOLOJİK ACİLLER
Sonuçlandırma
Genel
Selülit ve erizipel subkutanöz dokunun enfeksiyonudur. Erizi-
pel daha çok yüzeye! üst dermisi tutar, selülit ise yağ ve sub-
kütanöz dokunun geniş tutulumu ile daha derindir. Her iki
durumda akuttur ve derinin koruyucu bariyer fonksiyonunda
yıkım vardır. Bu durum fissür, maserasyon, yanık, venöz staz,
malnütrisyon, lenf ödemin birine ya da bir kaçına bağlı olu-
şur. Birincil sorumlu ajan A grubu ~ hemolitik streptokoktur.
Diğer ajanlar B, C ve G grubu streptokoklar ve stafilokok in-
feksiyonudur. Selülit oluşturan diğer organizmalar, S. aeraus,
H. İnjluenza, S. pneumonia ve Pseudomonas'tır. Tedavi edilme-
diğinde, her iki hastalıkta şiddetli selülit ile birlikte gangren ve Pemfigus derinin birkaç otoimmün hastalığından biridir, bül
lokal abse gibi daha yıkıcı komplikasyonlar gelişebilir. Fasiyal oluşur. Cilt proteinlerine karşı antikor saldırısı, normalde epi-
erizipel kavernöz sinüs trombozuna neden olabilir. Her ikiside dermiste birarada tutulan hücrelerde ayrışma ile sonuçlanır.
septisemi oluşturabilir. Bül formu superfisiyal epidermiste oluşur. Nadirde olsa pemfi-
gus yaşamı tehdit edebilir. Birkaç sub tipi vardır. Pemfıgus vul-
garis çok sıktır ve çok şiddetlidir. Tedavideki yeni gelişmeler
den önce mortalite oranı çok yüksek olup 2 yılda %50, 5 yılda
Erizipel iyi sınırlı, eritamatöz, endüre plaklar ile karekterizedir. %100 idi.
Sınırı palpe edilebilir. Birincil alanı yüz, skalp ve alt ekstremite-
lerdir. Hasta yaşı genellikle ileridir. Selülitte çoğunlukla tutulan Bulgular
alanda ağrılı şişlik ve eritem bulunur. Sınırları genellikle belir-
gin değildir ve etkilenen alan tipik olarak sıcaktır. Pemfigus çoğunlukla ileri yaşlarda oluşur. Cilt ve mukoz
membranlar genellikle etkilenir ve ilk olarak oral lezyonlar
başlar. Sonunda tüm mukoz membranlar etkilenir. Daha önce
tarif edildiği gibi büller süperfisiyaldir. Yumuşak büller, kolay
Çoğunlukla bir çok hasta ayaktan tedavi edilebilir, hastanın parçalanır. Alttaki deri eritamatözdür. Ağız içindeki büller gö-
bünyesel semptomları olabilir, ya da komorbid hastalığı olan- rünür hale gelmeden soyulur ve klinisyen sadece ülser olarak
ların kliniği ağır olabilir ve yatış gerekir. Streptokok ve stafi- görebilir. Alt solunum yolları tutulursa, ses boğukluğu olu-
lokokları kapsayan ampirik antibiyotik başlanır. Önerilen te- şabilir. Oral tutulumda ağrı çok şiddetlidir, hastanın ağızdan
DERMATOLOJİK ACİLLER
İzole oral lezyonların tedavisinde prednizon 60 mg/gün öneri- bitkinin tüm parçalarına dağılır. Ortaya çıkan dermatit klasik
lir. Güçlü etkili topikal steroidler, örneğin %0.05'lik klobetazol olarak geç tip hipersensitivite (tip IV) reaksiyonudur.
propionat cilt tutulumunun hafif olduğu vakalarda kullanılabi
lir fakat muköz membranlarda kullanılmaz. Oral steroid tedavi Klinik Bulgular
rejiminden sonra azotioprin, siklofosfamid ve metatroksat gibi
diğer immünsüpresif ajanlar genellikle başlanır. İlk temastan sonra, lezyon 8-48 saat içinde görünür, 3 haftaya
kadar kalabilir. Çevresel temastan sonra yoğun kaşmtı, erita-
Sonuçlandırma matöz, papüloveziküler döküntüler yüksek olasılıkla raş der-
matitini gösterir. Lezyon genellikle çizgiseldir. Alerjik urişiolun
Toksik görünümlü hastalar yoğun bakıma yatırılır, sıvı dengesi geçişi süreklidir ve tamamen temizlenmezse daha çok lezyon
dikkatli bir şekilde düzenlenir. oluşur. Tırnaklar, cilt, elbise ve evcil hayvanlar temizlenmelidir.
Yağ veziküle ya da vezikül sıvısına geçemez, yağ yeni lezyonla-
rın oluşumundan sorumludur. Temastan hemen sonra ortaya
~frife~ iıı.~:)>Jinphigiıs:' i b'ri5H~'1f~w.<:kri11ecfi°'o9;9J3iJ?i1S ' çıkan döküntüler raş dermatiti ile bağlantılı değildir, çünkü
. ll'_MID:19t'2851'7]> · . . . . hücre aracılı cevap en az 8 saatte gelişir. Döküntüler en sık yüz
ve ekstreınitelerde ortaya çıkar. Lezyonlar eritamatöz papüller-
den büyük büllere kadar değişir. Yamkta vücut yüzey alanınm
ölçüm kurallarının herhangi biri burada kullanılabilir, örneğin
dokuzlar kuralı veya önceden yazılan ölçüm levhaları tutulan
VYA'nın yüzdesini ölçmede kullanılabilir.
Tedavi
Urişiolün tümü tamamen temizlenirse 3 haftada gerileyen ken-
dini sınırlayan bir hastalıktır. En nemli tedavi teması önlemek-
tir, fakat temas olursa kişi temastan sonraki 10-30 dk. içinde
urişiol yağını sıcak su ve sabunla temizlemeli, ayrıca yayılımını
önlemek için tırnaklarını temizlemeyi unutmamalıdır. Urişio
li bağlayan ve emilimini önleyen bentoquatom içeren bir çok
yeni ürün üretilmiştir.
Tedavi semptomların şiddetini azaltır, fakat seyri kısalt
maz. Yoğun kaşmtının semptomatik tedavisinde oral antihis-
taminikler etkilidir. Topikal ürünler örneğin kalamin, kamfor
ve soğuk kompres komfor sağlamak için kullanılabilir. Topikal
antihistaminikler, zirkonyum ve benzokain son derece dikkatli
kullanılmalıdır. Sistemik emilim ve duyarlılıktan ötürü uzun
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
süreli kullanılmaz. Reçetesiz steroid preparatları faydalı değil Küçük çocuklar en çok etkilenen yaş grubudur fakat
dir, çünkü içerdikleri steroid miktarı yeterli değildir. Tedavi- erişkinlerde etkilenir. Koruyucu cilt bariyerinin bozulması ile
nin temeli %0.1 triamsinolon krem, %0.1 betametazon krem ortaya çıkar. İmpetigo su çiçeği, abrazyon, yanık benzeri du-
gibi orta etkili steroidlerdir. Hastalık çok yaygın ve şiddetli ise rumlarla görülür. Predispozan faktörler kalabalık yaşam, kötü
%0.0S'lik klobetasol propionat gibi yüksek etkili preparatlar hijyen ve temas sporlarıdır.
kullanılabilir. Bu kremleri kullanırken çok dikkatli olunmalıdır
çünkü steroid emilimine sekonder sistemik etkiler oluşur. Ste-
Klinik Bulgular
roid tedavisi oralde verilebilir, fakat etkili olması için temastan İmpetigo küçük vezikül ve püstül olarak ortaya çıkan klasik bir
sonraki 18 saat içinde başlamalıdır. Tedavi dozu 2-3 haftada hikayesi vardır. Yukarıda anlatılan durumların biri sıklıkla bu-
giderek azaltılır. Doz çok düşük ya da kısa süreli kullanılırsa lunur. Vezikül veya püstülden klasik bal rengi kabuklu lezyon
yoğun rebound etkisi sıklıkla oluşur. Tek doz 40mg IM tri- gelişir. Bu lezyonlar genellikle 2 cm çapından küçüktür ve ha-
amsinalon ile erişkinlerde çok iyi sonuçlar alınır. Lezyonların fif kaşıntılıdır. Lezyonlar genellikle ağrısızdır. Bununla birlikte
streptokok ve stafilokok ile süperenfeksiyonu en sık karşılaşı sağlıklı bireylerde lezyonlar küçük bir skar dokusu ile kendili-
Genel Bilgiler
İmpetigo birincil olarak grup A streptokoklara, daha az sıklıkta
S. aerous'a bağlı cilt enfeksiyonudur. Enfeksiyon büllü ve bülsüz
form olarak sınıflandırılır. Olguların yaklaşık %70'inde bülsüz
form oluşur.
DERMATOLOJİK ACİLLER
kalabilir. Bazı hastalarda gelişen ardışık reaksiyonu tetikleyen narkotiklerin kısa süreli kullanılınası yeterlidir. Antiviral ilaç-
lar HZ'nin tedavisinde döküntülerin ortaya çıktığı ilk 72 saat
nedenler ise tam anlaşılamamıştır. Travma ya da UV radyas-
içinde başlanırsa kullanılır. Oral asiklovir 7- 10 gün boyunca
yonla temas gibi hadiseler zona döküntülerinin alevlenmesin- günde 5 kez SOOmg, döküntülerin iyileşmesinde ve PHN'nin
de suçlanmıştır. HZ insidansı yaşlı hastalarda artmıştır. Bunun sıklığının azalmasında etkilidir. Famsiklovir SOOmg günde 3
sebebi olarak artan yaşla birlikte immün fonksiyonun bozul- kez 7 gün boyunca ve valasiklovir 7 gün boyunca lg. asiklovire
ması gösterilmiştir. Bu lokalize bir hastalık olmasına rağmen benzer etkili diğer seçeneklerdir. Bir çalışmada valasiklovirin
ağrı kontrolünde üstünlüğü olduğu görülmüştür. Çalışmalar
immün direnci yeterli olanlarda bile sistemik hale gelebilir ve
antiviral ajanların PHN'nin şiddetini azalttığı fakat sıklığını
yaygın olabilir.
azaltmadığını göstermiştir.
Bazı çalışmalar steroidlerin PNH oluşmasını önlemedi-
Klinik Bulgular ğini göstermiştir. Bazı yazarlara Ramsey Hunt Sendromunun
tedavisinde steroidlerin faydalı olduğunu söylemektedir. Göz
Tanıöncelikle klinikle konur. Geçmişinde su çiçeği öyküsü ol- tutulumunun tedavisinde göz uzmanından yardım alınmalıdır.
ması ve şimdiki bulguların ilerlemesi öyküde en önemli nok- Varizella Zoster immünglobulin ve İV asiklovir immün düş
tadır. kün bireyler için tavsiye edilir.
HZ'nin üç fazı vardır. Prodrom, akut ve kronik fazdır.
Prodrom fazında %80 hastada etkilenen dermatomda duyu de-
ğişikliği hissedilir. Bu tipik ağrı, yanma, parestezi olarak tarif-
ırma
A. Simpleks
Şiddetli ağrısı, sistemik semptomları ve diğer komplikasyon-
HSV enfeksiyonunun ilk atağı genellikle çok şiddetlidir. Has-
ları (aseptik menenjit, nöropatik mesane) olan, primer genital
tada ateş, kırgınlık, artralji olabilir. Enfeksiyon ilk olarak bir
herpesli hastaları hastaneye yatırmak şarttır. Büyük ve hızla
gruplaşmış veziküller ile sonra şiş, ağrılı, hassas eritamatöz ze-
ilerleyen lezyonlu hastalar, özellikle hasta immünsüpresif ise
minde soyulma, erezyon ve noktasal lezyonlarla karekterizedir.
Lokal ağrı ve bölgesel adenopati belirgindir. Gingivostomatit hastaneye yatış gerekir. Gebe hastalarda genital herpesin ilk ta-
nısı kadın doğum uzmanı tarafından konulabilir. Bu durumda
HSV-l'in en sık rastlanan bulgusudur, HSV-2 ile enfekte olan
hastalarda genital lezyonlar (vulva, vajina, penis, anüs ve peri- yandaş hastalık olarak sifilizi dışlamak için tüm hastalara sifiliz
nede) vardır. Genital herpesli hastada (özellikle kadın) aseptik serolojik testi (VDRL) yapılmalıdır. Risk faktörleri varsa HIV
menenjit olabilir. Birincil hastalık 2-3 haftada kaybolur, fakat 6 testide planlanmalıdır.
haftaya kadar sürebilir.
B. Tekrarlayan
Tekrarlayan enfeksiyon sıktır ve tetikleyen nedenler ateş, ultra-
viyole ışığına maruz kalmak, seksüel temas sırasında sürtünme
veya travma, mensturasyun ve olabilecek stres veya bitkinlik.tir.
Bazı hastalarda veziküller oluşmadan birkaç saat ya da gün önce
foka! kaşıntı, ağrı veya acıma hissi başlayabilir. Veziküller birkaç
günde kendiliğinden rüptüre olur ve skar bırakmadan bir haftada
iyileşir. Virüs geçinceye kadar lezyonlar suludur, o bölge kuruyup
iyileşinceye kadar başkaları ile cilt cilt temasından kaçınmalıdır.
C. Özgün Tanılar
A. Birindi Enfeksiyon
Sistemik semptomların giderilmesine antipiretik ve analjezik-
ler yardımcıdır. Birincil enfeksiyonu olan hastaların hepsine
7- 10 gün oral asiklovir, valasiklovir ya da famsiklovir verilir.
Hastanede yatan ağır hastalara intravenöz asiklovir, her 8 saatte
bir 10 mg/kg bir verilir. Diğer hastalara oral asiklovir, 10 gün Genel Bilgiler
boyunca günde 3 kez 400 mg, valasiklovir 7-10 gün boyunca
günde iki kez lg., famsiklovir 7-10 gün boyunca günde 3 kez Psöriasis sık bir cilt hastalığıdır, Amerikan halkının yaklaşık
250 mg verilir. %2'sini etkiler. Tüm yaş gruplarında tanımlanmıştır, erkek ka-
Antibiyotikler lokal purulens yada kültür, yada eşzaman dın oranı benzerdir. Genellikle yaşamın 3. dekatında başlar.
lı bakteryal enfeksiyonu gösteren gram boyalı örnekler pozitif Hastalık süreci anlaşılmış ve tanımlanmıştır fakat oluşturan
olmadıkça gereksizdir. Kandida vajiniti sıklıkla primer herpesli sebepler bilinmiyor. Hastaların %30'unda aile öyküsü vardır.
kadınlarda olur. Psöriasis hastanın yaşam kalitesini çok etkiler. Kroniktir, bili-
DERMATOLOJİK ACİLLER
Klinik Bulgular
Tanı muayene ile karekteristik eritamatöz, kabarık, pullu plak-
lar saptanır. Bunlar somon rengi zemine sıkıca bağlı gümüş
plaklar olarak görünür. Tipik olarak dirsek, diz gibi majör
eklemlerin ekstensör yüzünü tutar. Diğer tercih ettiği alanlar
skalp, kulaklar ve göbektir. Lezyonlar plak formasyonunun de-
ğişik aşamalarında ve iyileşmiş durumda bulunur. Potasyum
hidroksit preparatları psöriasisi tineadan ayırmada kullanılır.
Klasik tırnak bulguları, çürüme ve onikoliz ayırıcı tanıda yar-
dımcıdır.
Genel Bilgiler
Tedavi
Uyuz binlerce yıldır insanları etkilediği bilinen bir hastalıktır.
Yıllarca bir çok ilaç denenmiş, fakat psöriasisi iyileştirecek ilaç Uyuzdan sorumlu organizma bir mayt olan Sartoptes scabiei
bulunamamıştır, tedaviler çoğunlukla plakları azaltır, hastanın dir. Bu mayt infeste bireylerin epidermisinde değişik gelişim
konforunu arttrr. Tedavide petrol jölesi gibi emoliyentlerin evrelerinde yaşar. Tüneller oluşturur, feçes ve yumurtaların ar-
kasında yaşar. Maytlar zorunlu insan parazitidir. İnsanlar ara-
kullanımı, akuafor iyileştirici merhemler ya da öserin krem
sında cilt teması ile yayılır. Temas seksüel ve aseksüel olabilir.
önerilmektedir. Katran preparatları ve şampuanların iyi bili-
nen keratolitik etkisi vardır ki bunlar plakları azaltır. Cilt trav-
Klinik Bulgular
masından kaçınmak gerekir çünkü psöriasis köhner fenemoni
ile birliktedir. Bu fenomen gerilme hatta cerrahi insizyonlarıda Uyuzun tanısı özellikle gece artan yoğun kaşıntı öyküsüve kli-
içeren lokal cilt travması sonrası plak formasyonunun baş nikle konur. Ev halkının tümünde kaşıntı şikayeti olduğunda
laması, semptomların alevlenmesi olarak tariflenir. Topikal uyuz düşünülmelidir. Klasik fizik bulgular parmak aralarında,
düşük etkili steroidlerin akıllıca kullanımı başlangıçta faydalı kasıklarda, fleksör katlantılardaki ceplerde küçük yuvalardır.
olabilir. Kalsipotren yeni kuşak preparattır, topikal D3 ana- Yuvalar her zaman görülmeyebilir. Yalnız soyulma ve impetigi-
loğudur. Günde iki kere uygulandığında etkisi 8 hafta içinde nizasyon bulunabilir. Lezyonu atopik dermatitten ayırmak zor
görülür. Oral ve parenteral steroidlerin psöriasis plaklarının olabilir. Çok uç vakalarda, ağır mayt yükü gelişebilir ve aşırı
tedavisinde çok az ya da hiç etkisi yoktur. Çok ciddi püstüler ya da Norveç varyantına yol açar. Bu durum çok düşkün veya
pösriasisin alevlenmesi gibi durumlarda kullanıldığında çok immün supresif bireylerle sınırlıdır. Uyuzun tanısı cilt kazın
zararlı olduğu görülmüştür. Topikal steroidlerin faydası sınırlı tısında yumurtaların ya da maytların mikroskopta görülmesi
Petrolatum sülfür %6'lık diğer bir tedavi seçeneğidir. hastalarda diğer seksüel geçişli hastalıkları görüntülemek gere-
Boynun altından itibaren tüm vücuda ardışık 3 gece uygulanır. kir. Çocuklarda kasık biti varsa, çoğunlukla seks dışı temasla
Hasta uygulamalar arasında ve son tedaviden 24 saat sonrayı geçmiştir, bunun yanında ayırıcı tanıda istismarıda düşünmek
kanır. Bunun yanında tehlikeli sistemik etkileri yoktur, ne yazık gerekir.
ki nahoş bir kokusu vardır. Krotamiton %10'luk krem ardışık
iki gece uygulanır, son uygulamadan 24 saat sonra yıkanır. Tedavi
B. Çocuklar Pedikülosis capitis, corporis ve pubis tedavisinde %l 'lik permet-
rin krem kullanılır. Krem 1Odk boyunca kasık, koltuk altı, veya
İnfantlar, 10 yaş altı çocuklar ve gebeler ile emziren annelerin skalpa uygulanır ve ardından yıkanır. Alternatif tedavi olarak
tedavisinde yukarıda anlatıldığı gibi permetrin %5'lik krem, %1'lik lindan şampuan kullanılabilir. Yukarıda anlatıldığı gibi
krotamiton %1ü'luk krem, sülfür ve petrol kullanılır. Potansiyel uygulanır, fakat 8 saat kalır, sonra yıkanır. Pedikülozis capitis
toksisitesinden ötürü lindan kullanılmaz. için şampuan formu kullanılır, 4 dakika kalır, sonra durulanır.
Lindan asla gebe ve emziren kadınlarda ya da 10 yaşından kü-
çük çocuklarda kullanılmaz. Kıyafetler sıcak su ile yıkanır ve
yüksek ısıda kurutulur. Pedikülosis korporis kıyafetlerde bulu-
nur, 2 hafta boyunca kıyafetlerin atılması ya da sıkıca bağlan
ması eradikasyonu sağlar.
Genel Bilgiler
Pedikülosis bit ile vücudun enfestasyonudur. Pedikülosis, uyu-
za benzer, parazitlerle oluşur. Bu organizmalar insan kanı ile
beslenir. Birkaç çeşidi vardır, vücutta yerleştikleri alana göre
adlandırılır. Bunlar Pedikülozis humanis capitis (baş biti), P.
Humanus corporis (vücut biti), ve Pedikülosis pubis'dir (kasık
biti). En sık rastlanan baş bitidir, toplumda her seviyede okul
çocukları arasında yayılan klasik bir seneryosu vardır. Bitler di- Genel Bilgiler
rek temasla hem de şapka, fırça ve diğer kişisel eşyaların ortak
Dermatofit mantar grubunu kapsayan, cilt enfeksiyonudur. Bu
kullanımıyla yayılır. Vücut biti, baskın olarak düşük sosyoeko-
organizmalar epidermisin en üst tabakasında bulunan ölü ke-
nomik durumda olan evsiz ya da mülteci gibi erişkinleri etki-
ratinde yaşar. Enfeksiyon immün sağlam hastalarda yüzeye! ta-
ler. Pubik bitler seksüel temasla yayılır ve diğer seksüel geçişli
bakada sınırlı kalır. Dermatofıtler lezyonların dağılımına göre
hastalıklar ile birlikte görülür.
sınıflandırılır.
Yukarıda anlatıldığı şekilde bitin doğrulanması tanı için esas- A. Tirıea Korporis
tır. Kaşıntı soyulmaya yol açar, sekonder enfeksiyon oluşur.
Tinea korporis vücut mantarı olarak tanımlanır. Bazı yazarlar
Baş biti infestasyonu saç kökünün proksimal parçasına yapı
ve hekimler yüzü de bu gruba dahil ederler fakat Amerikan
şık bitlerin ve yumurtaların görülmesi ile tanınır. Vücut biti ve
dermatoloji derneği yüz derisindeki mantarı yüz mantarı ola-
yumurtaları vücut üzerinde soyulma ile birlikte etkilenen bi-
rak ayırmışlardır. En sık neden olan organizmalar tricophyton
reylerin elbiselerinde bulunur. Vücut biti saça yapışmaz, fakat
rubrum, microsporum, tricophyton mentagrophytes'tir. Klasik
elbiselere kanla beslendiği için geçer. Kasık biti yoğun kaşıntılı
yün yumağı (tinae circinata) tinea korporisin en sık rastlanan
dır ve bitlerin kendisi vücudun diğer kıllı alanlarına taşınır. Bu
formudur. Genellikle palpe edilen sınırı olan kabarıklık ile bir-
DERMATOLOJİK ACİLLER
likte düz pullu yama olarak başlar. Kenardan dışa doğru geniş kullanılan yardımcılardır. Hafif topikal kortikosteroidler 48-72
leyerek büyür, santral alan soluktur. saat kısa süreli dikkatli kullanılır, daha uzun kullanılması kont-
rendikedir. Tinea korporis gibi dirençli hastalıklar oral tedavi
B.Tinea Pedis gerektirir.
Atlet ayağı olarakta bilinen tinea pedis çok sık rastlanan bir
durumdur. Erişkinlerin %70'ini etkiler. Üç alt gruba ayrılır. D. Tinea Versikolor
Prevelansı en yüksek olan interdijital tiptir. Kroniktir, ayak par-
Sınırlı tinea versikolor topikal %2.S'luk selenyum sülfid ile
makları arasında maserasyon ve fissür oluşturur. Mokkasin tip
tinea pedis plantar dağılır. Plantar yüzey hassas ve eritamatöz- tedavi edilir. Ketakanazol'un etkilenen alana üç gün boyun-
dür. Genellikle gümüş bir tabaka ile kaplıdır. Üçüncü tip sulu, ca günlük uygulanması alternatif tedavidir. Hastalığın tekrarı
veziküler tiptir. %2.5'luk selenyum sülfidin ayda bir defa yatmadan önce uygu-
lanması ile önlenebilir.
C. Tinea Kruris
Tinea kruris jock itch olarak adlandırılır, kasık bölgesini tutar,
genitallere yayılır. Kadınlardan daha çok erkekler etkilenir, yaz
aylarında artar.
Tedavi
A. Tinea Korporis
Tinea korporisin hafif vakaları çoğunlukla mikanazol nitrat,
Genel Bilgiler
klotrimazol gibi reçetesiz topikal preparatlarla tedavi edilir.
Reçetelenen ajanlar ketekanazol %2'lik krem ve ekanazol nit- Pitriasis rosea sıklıkla döküntülüdür, kolaylıkla tinea korporis-
rattır. Tüm topikal ilaçlar lezyonlar geriledikten sonra 1-2 hafta
le karışır. Papüloskuamöz erüpsiyonlar vardır en çok hayatın
boyunca uygulanır. Yaygın hastalık veya zor vakalar oral tedavi
ikinci ile dördüncü dekata kadar olan döneminde görülür. Pit-
gerektirir. Ajanlar griseofulvin, itrakanazol, terbinafin ve flu-
kanazoldür. riasis rosea erkek ve kadınlarda eşit görülür. Bununla birlikte
pitriasis roseanın sebebinin human herpes virüs-7(HHV- 7) ve
B. Tinea Pedis bazen HHV-6'nın reaktivasyonu ile ilişkili vira! ekzantenıler
olduğu düşünülınüştür, kesin sebebi bilinmiyor.
Tinea pedisin çok hafif vakaları kurutucu pudralar ile reçetesiz
preparatların birlikte 1-4 hafta kullanımı ile tedavi edilir. Şid Klinik Bulgular
detli vakalarda oral tedavi gerekir. Griseofulvin, flukanazol ve
itrakanazol gibi ilaçlar etkilidir. Birlikte tırnak hastalığı varsa Ekzantemlerin klasik süreci haberci yamaların görülmesiyle
sık sık tekrarlar. başlar. İzole somon renkli makul genellikle gövdede bulunur.
Oval şekillidir, çapı 1O cm den fazla olabilir. Eritamatöz belir-
C. Tinea Kruris gin sınırı vardır, santralinde solukluk bulunur. Ardından lez-
Tinea kruris 2-3 hafta kullanılan topikal antifungaller ile tedavi yonlar genellikle 1-2 hafta içinde gelişir, dağılımı yılbaşı ağacı
edilir. Alan kuru tutulmalıdır, çünkü nem ve maserasyon bu şeklini anımsatır. Bireysel lezyonlar haberci yamalardan kü-
hastalıkta problemdir. Antifungal pudralar ve rahat giysiler sık çüktür, genellikle açık renkli, belirgin sınırı vardır.
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
Tedavi
İmmün sağlam hastalarda çoğu lezyon tedavisiz geriler. Perine
ve genitalleri tutan lezyonlar seksüel temasla yayılımı engel-
lemek için tedavi edilir. Lezyonlara tedavi gerekiyorsa çok sık
kullanılan iki seçenek kriyocerrahi ve küretajdır. Laktik asit,
podofilin, kantharidin ve gümüş nitrat içeren çeşitli topikal te-
daviler değişik derecelerde başarılıdır. Pediyatrik hastalarda to-
pikal anesteziklerin kullanımı, örneğin lidokaine ek prilokain,
küretajdan önce uygulanmalıdır. Hastalara lezyonlar geçinceye
kadar temas sporlarından, yüzme havuzundan ve diğer benzer
Genel Bilgiler aktivitelerden kaçınmaları konusunda bilgi verilir.
Molloskum kontagiozum cildin vira! enfeksiyonudur. Cilt üze-
rinde yaygın, tipik papüller, çoklu lezyonlarla birliktedir. Mol-
loskum kontagiozum dünya çapında vardır ve poks virüsün
bir üyesidir. Normal konaklarda hastalık kendini sınırlar ve 8
Psikiyatri k Aciller
Eric J. Brown, MD
Lori Whelan, MD 1
Çeviri:
Dr. Murat Özgenç
Dr. Fırat Bektaş
Evet
Saldırgan davranış Güvenli yaklaşım
(S.A.F.E.S.T)
Hayır
f
...
Organik sorunlar: Fonksiyonel sorunlar;
. Demans
Kognitif bozukluk
. Deliryum
Affekt bozukluğu
. Kişilik bozuklukları
Diğer
Güvenlik değerlendirmesi:
. İntihar düşüncesi
. Zarar verme düşüncesi
-t
Tedavi ve sonuçlandırma
mıştır. Bu akış şemas dört ana yaklaşım önceliğini baz al- ve cansız nesnelere saldırma olası erken uyarı işaretleridir. Bu
maktadır. durumda güvenli yaklaşım (S.A.F.E.S.T.) önem kazanır.
Güvenlik aralığı (Spacing) - Hastadan uzak durun. Hem
hasta ve hem de siz kapıya eşit uzaklıkta olun. Şiddet eğilim
li kişilere dokunmayın.
Görünüm (Appearence) - Karşısındakinin duygularını an-
layabilecek şekilde profesyonel bir yaklaşım uygulayın. Öy-
küyü hasta yakınından alın, doğabilecek saldırı açısından
güvenlik görevlilerini hazır tutun.
Acil uzman hekimi kimi zaman personele karşı şiddet uygula- Odaklanma (Focus) - Hastanın ellerini gözleyin. Potansi-
yan veya tehdit eden hastalarla karşılaşabilir. Böyle durumlar- yel silahları saptamaya çalışın. Artan ajitasyon durumuna
karşı dikkatli olun.
da, oluşabilecek şiddetin erken uyarılarını fark etmek persone-
Değişim (Exchange) - Sakin ve soğukkanlı olun, konuş
lin ve hastanın yaralanma olasılığını azaltır. Potansiyel şiddet manın sürekli olması sakinleşme için çok önemlidir. Ce-
uygulayabilecek hastada tehdit edici ifadeler, sıkılı yumruklar, zalandırıcı veya yargısal ifadelerden kaçının. İyi dinleme
gürültülü sesler çıkarma, kavgacı vücut postür, ajite hareketleri becerilerini kullanın. Çözüm için hastayla işbirliği yapma-
PSİKİYATRİK ACİLLER
ya, uygun ve alternatif tedavi yöntemlerini ortaya koymaya suslar geçmiş psikiyatrik hastalık tedavisi, nöbet öyküsü, mad-
çalışın. de kullanımı ve olası intihar girişimidir.
Stabilizasyon (Stabilization)-Gerektiğinde, durumu kont-
rol altına alabilecek üç stabilizasyon tekniği vardır. Fiziksel
kısıtlama, Sedasyon ve Kimyasal kısıtlama.
Nörolojik değerlendirme de dahil olmak üzere tam bir fizik
1. Fiziksel kısıtlama-Saldırgan ve çok ajite kişilerin diz-
bakı yapılmalıdır. Yaşamsal bulgulara önem verilmelidir. Kafa
ginlenmesi için önerilen yöntemdir. Bu yöntem en iyi travması, ilaç kullanımı veya toksidrom gibi bilinç bozuklu-
eğitimli güvenlik görevlileri tarafından yapılır ve ayrıca ğu yaratacak sebepler araştırılmalıdır. Yapılan davranışların,
hastanın silahları da alınmalıdır. Fiziksel stabilizasyon yetersiz beslenme veya dehidratasyon gibi olumsuz sonuçları
uygulandığında fiziksel kısıtlama yapma nedeni ve bü- açısından da hasta değerlendirilmelidir.
tün yapılanlar tüm gerekçeleriyle not edilmelidir.
2. Sedasyon-Dirençli ajitasyon varlığında lorazepam
kullanımı uygun seçenektir. 1-2 mg intramuskuler veya
Psikiyatrik acillerde hastaların bilinç durumlarını doküman-
intravenöz olarak uygulanır. Solunum depresyonunda te etmek önemlidir. Bilinci değerlendirirken dikkat edilecek
içeren yan etkilerden dolayı doz tekrarlanması duru - hususlar; global fonksiyonlar, düşünce içeriği, duygu durumu,
munda monitörizasyonu ve yakın takip yapılmalıdır. kişilik durumudur.
D. Kişilik Bozuklukları
Genel Bilgiler
Psikiyatrik acillerin etiyolojisinde klasik üçlü beyin, zihin ve
davranışlardır. Genellikle hastanın başvurusuna neden olan Acil tıp uzmanı, psildyatrik acil durumla başvuran tüm hasta-
davranışlarındaki bozulma bilinç durumda değişiklik, işlevsel larda öncelikle intihar ya da başkalarına zarar verme düşünce
lik düzeyi, ruh halinde ya da kişiliğinde ki değişikliklerdir Acil sinin varlığını sorgulamalıdır. Ayrıca hastaların kendi öz ba-
tıp uzmanı beyni etkileyen ve tıbbi tedavi gerektiren organik kımını yapabilme yeteneğinin değerlendirilmesi de gereklidir.
patolojisi (demans, deliryum vb.) olan hastalar ile psikiyatrik
tedaviden yarar görebilecek hastalar arasında ayrım yapabil- intihar Eden Hastalar
melidir (düşünce bozukluğu, duygu durum bozukluğu, kişilik
bozukluğu vb.). İntihar düşüncesi yönetimi sorunun tanınması, risk değerlen
Geleneksel psikiyatri, fonksiyonel bozuklukların tanı ve dirmesi ve tedavi planının yapılması şeklindedir.
tedavisini içerir. Psikiyatrik aciller fonksiyonel veya organik ko-
şullardan kaynaklanan değişken davranışların akut ortaya çık A. İntihar Düşüncesini Tanıma
mış durumudur. Aslında, aynı hastada iki tip sorunda bir arada
olabilir. Acil tıp uzmanı tüm bu olasılıkları göz önünde tutarak İntihar düşüncesi olan hastalar, kimi zaman kendi kendine za-
öncelikle organik durumları dışlayıp, psikiyatrik bakım gerek- rar vermek için bariz bir girişim yaptıktan sonra kolayca sap-
tiren fonksiyonel sorunları teşhis etmelidir. Bu durum sıklıkla tanabilir. Ancak, hastalar altta yatan gizli intihar düşüncesine
'Tıbbi Açıklık' olarak adlandırılır. bağlı ortaya çıkmış otomobil kazası gibi durumlarla da acil
Çoğu hasta akut değişken davranışlar ile psikiyatrik te- servise başvurabilir. En iyi tanısal yaklaşım hastanın duygusal
davi merkezlerine başvurur. Acil tıp uzmanları genellikle durumu hakkında genel sorular sormaktır. Uygunsuz, tutarsız
akut psikiyatrik vakalara ilk kez gören ve olası bir tıbbi yak- veya korkak cevaplar intihar düşüncesi açısından daha fazla in-
laşım sergileyen tek hekim grubu olabilir. Ayrıca, psikiyatrik celemeyi gerektirir.
koşullar kapsamlı bir tıbbi değerlendirme ve/veya tedavi için
ya uygun ekipman veya hekim yokluğu ile karakterizedir. Acil B. Riskin Değerlendirilmesi
servis çalışanları hastaların semptomlarını açıklayabilecek tıb
bi nedenleri dışlamakla mükelleftir. Ne yazık ki, "Tıbbi Açıklık Çok çeşitli faktörler intihar riskini artırmaktadır. Önceden
" terimi psikiyatrik ekiplerle acil ekipleri arasında farklı anla- intihar girişimi olan hastalarda risk artmıştır. Şiddet kullanan
şılmaktadır. Acil çalışanları öykü ve fizik bakıyı temel alarak hastaların niyetleri daha ciddidir. Depresif duygusal durum ya
odaklanmış uygun bir değerlendirme yöntemi belirlemelidir. da bilinç değişikliği ile birlikte ayrıntılı bir intihar planının var-
Kabul edilmiş standart bir yaklaşım yöntemi yoktur, ancak acil lığı, ciddi intihar riskinin önemli bir göstergesidir. Zayıf sosyal
tıp uzmanları uygun değerlendirme yapabilmek için hastanın destek ya da yetersiz başa çıkma mekanizmalarının olması da
başvuru şikayetlerine göre hareket etmeleri gerekir. hastaları yüksek riskli konuma koyar.
PSİKİYATRİK ACİLLER
rol edilmelidir. Hipogliseminin hızlı düzeltilmesi de davranış tite, görme bozuklukları ve bilinç değişiklikleri başvuran alkol
değişikliklerine neden olabilir. Hızlı düzeltilmesi durumunda kötüye kullanımı geçmişi olan tüm hastalarda düşünülmelidir.
kısa süreli şiddet ve saldırganlık görülebilir. Bir hastanın glu- Korsakoff psikozu gelişimine bu bulgular eşlik edebilir. Kötü
koz seviyesi normale döndükten sonra belirtileri devam ederse beslenme ve alkol kullanımı olan bilinç değişikliği hastalarında
ileri araştırmaların yapılması gereklidir. tiamin verilmelidir.
Tiroid Hastalıkları
(Bakınız konu 43) Hipertiroidi ve hipotiroidi fonksiyonel Kardiyopulmoner sistem hastalıkları belirgin davranış değişik
liklerine neden olabilir. Miyokard enfarktüsü, pulmoner ödem
bozuklukları taklit eden akut davranışsa! değişikliklerden so-
ve pulmoner emboli ağrı, nefes darlığı ve sıkıntı hissine ikin-
rumlu tutulmuştur. Hipertiroidi anksiyete ve tremora neden
cil olarak ortaya çıkan anksiyeteye neden olabilir. Hastalarda
olabilir. Bu hastalar genellikle kilo kaybı ve ısı intoleransı ile korku nedeniyle panik atak hatta saldırganlık tezahür edebilir .
birlikte hafif-orta derecede hipertansiyon ve taşikardi klini- Ayrıca hastalarda hipoksi ve hipotansiyon gelişeblir, bi-
ğiyle başvururlar. Hipotiroidili hastalar yorgunluk belirtileri linç ve bilişsel işlevlerin azalmasına neden olabilir. Tanı klinik
ile birlikte deliryum ve komanın bütün tipleri ile başvurabilir. şüphe ile birlikte kardiyak fonksiyonların değerlendirmesi
Diğer belirtiler kabızlık gibi gastrointestinal şikayetler, soğuk (EKG, kardiyak enzimler,nabız oksimetre ve akciğer grafısi) ile
intoleransı, kilo artışı ve adet düzensizliğidir. Tanı tiroid hor- konur.
monlarının laboratuar düzeyleri ile konur.
mıya da yoksunluk, ensefalit, HIV ensefalopati) dışlanmalıdır. tor gelişmede gerilik ve ajitasyon ile birlikte uyku bozuklukları
Dezorganize düşünce durumunun genel belirtileri şunlardır: olabilir. Acil serviste başvuran depresif hastalar rutin olarak,
Sosyal geri çekilme çoğunlukla kişisel kötü hijyen ile bir- iştahsızlık, intihar düşüncesi ya da girişimi, doz aşımı, ilaç kö-
Klinik Bulgular
Aşırı bir üstün olma durumu, uygunsuz öfori, hiperaktivite ve
konuşkanlık ile birleştiğinde mani tanısını destekler. Ayrıca ye-
mek ve uyku ihtiyacının azalması ile karakterizedir. Hastalar
gecenin her saatinde uyanık olabilir ve yeterli miktarda uyku
uyumadan uzun süre ayakta kalabilirler. Bu bozukluk fikir
Belirti izleme dayalı teşhis edilen depresyon, en yaygın görülen
uçuşmaları, görev ve konsantrasyon yeteneğinde azalma, uy-
duygu durum bozukluğudur. Hastalığın prezentasyonu yıpra
gunsuz gülme ve şaka yapma, kesintisiz konuşma ve büyüklük
tıcı bir olaydan sonra ortaya çıkan günler süren akut depresif
sanrılarıyla karakterizedir.
durumdan, uzun yıllar süren kalıcı kronik depresyona kadar Bipolar affektif bozukluğu olan hastaların hızlı döngüleri
değişir. olabilir. Bu durumda ciddi depresif ruh haliden günler hatta sa-
atler içinde öfori haline dönüşebilir. Düşünce sürecinde düzen-
sizlik mevcut ise, şizoaffektif bozukluk tanısı düşünülmelidir.
mı özellikle uyarıcılar, manik bir klinik duruma neden olabilir. DİGER FONKSYONEL BOZUKLUKLAR
Buna ek olarak, manik hastalar dehidrate olabilir ya da manik
durumdayken yiyecek ve su tüketiminin azalmasına ikincil SOMATOFORM BOZUKLUKLAR ve HİSTERİK
olarak gelişen elektrolit veya beslenme bozuklukluğuna sahip
olabilir.
Hastalar, mani tedavisinde kullanılan lityum veya antie- Somatoform bozuklukları ve histerik durumları olan hastalar
pileptikler gibi ilaçların toksisitesi açısından değerlendirilme çok çeşitli fiziksel şikayetlerle ile başvurabilirler. Hastalar altta
lidir. Hastaların tıbbi olarak stabilizasyonu sağlandıktan sonra yatan hiçbir fiziksel ve organik neden olmasa bile gerçek gibi
kendilerine ya da başkalarına zarar verme riski açısından sor- belirtiler algılarlar. Bu bozukluklar ikincil kazanç için kasıtlı ve
gulanmalıdır. Böyle bir durum tespit edilirse, psikiyatrik kon- bilinçli bir aldatmaca olan temaruzdan ayırt edilmelidir.
sültasyon ve yatış gereklidir.
Düşmanca davranışları olan hastalar uygun olarak teda -
1. Konversiyon Bozukluğu
vi edilmelidir. Acil servisteki çevresel uyaranların azaltılması Konversiyon bozukluğu gerçek bir fiziksel neden olmadan psi-
önemlidir. Hasta zarar verici öğelerden arındırılmış, güvenli kolojik stresin neden olduğu motor veya duyu bozukluğu ile
ve sessiz bir odaya yerleştirilmelidir. Hastanın ajitasyon devam karakterizedir. Bu belirtiler kasıtlı üretilmez, örneğin bir sevdi-
edecek olursa, lorazepam 1-2 mg intravenöz veya intramusku- ğinin yaralanması ya da öldürülmesi gibi travmatik bir olaydan
ler, veya haloperidol, 5- 10 mg intramuskuler olarak verilmesi sonra ortaya çıkabilir. Konversiyon bozukluğunda motor ve
uygundur. duyusal belirtiler hatta belirgin nöbetler bile görülebilir.
Borderline kişilik bozukluğu acil serviste görülen özel bir du- Acil tıp uzmanı sadece psikolojik stres ile artan fonksiyonel
rumdur. Bu bozukluğu olan hastalar düzenli olarak acil servise neden ile gerçek organik bir hastalığa bağlı somatik belirtiler
arasında ayrım yapması gerekir. Guillain-Barre sendromu, bo-
başvururlar. Tanı klinik olarak konur ve hastanın davranışları
tulizm zehirlenmesi, herpes ensefaliti ve SVO gibi bozukluklar
baz alınır.
açısından değerlendirilmesi gerekn1ektedir. Psikiyatrik hasta-
lık öyküsü de dahil olmak üzere ayrıntılı bir hikaye alınmalı ve
Klinik Bulgular tam bir fizik bakı yapılmalıdır. Fiziksel bulgularla yakınmalar
arasındaki tutarsızlıklara dikkat edilmelidir. Histerik körlüğü
Borderline kişilik bozukluğu olanlar genelde dalgalı ve tutarsız
olan bir hastada, hastanm gözünün önünden üzerinde birden
insan ilişkileriyle tanınırlar. Toplum tarfından kararsız ve çok
fazla dikey çizgiler bulunan kağıt şerit (örn., EKG kağıdı) geçi-
itici olarak görülürler. Hastalar çok sık intihar tehditleri savu-
rerek, nistagmus için test yapılabilir. Hastanın görmesi varsa bu
rup, kendine zarar verici davranışlarda bulunurlar. Bu kişilerde
işlemin sonunda nistagmus ortaya çıkar (optokinetik refleks).
eşlik eden paranoid düşüncelere, madde bağımlılığına ve duy-
Konversiyon bozukluğu tanısı dalgalı bir patern gösteren
gu durum bozukluklarına sık rastlanır. difonksiyonlarla güçlenmektedir; hasta sakatlıklarından dolayı
endişe duymaz bulgular bilinen anatomik komşuluk ve iner-
Tedavi vasyonlarla uyuşmaz sfınkterlerin tonusları bozulmamıştır,
şikayet felç ise Hoover işareti mevcuttur (Hastanın etkilenen
Organik sebeplerin değerlendirilmesi ilk öncelik olmalıdır. bacağını kaldırması istendiğinde, etkilenmemiş bacağının to-
Hastanın kendine zarar vermesine neden olan tıbbi ve cerrahi puğu ile karşı basınç oluşturmaz).
sorunları çözülmeli hızlı bir şekilde tedavi edilmeli, ayrca ken-
dine veya başkalarına zarar verme riski açısından değerlendi Tedavi
rilmelidir. Böyle bir risk varsa, psikiyatri konsültasyonu ve ge-
rekirse yatışı planlanmalıdır. Borderline kişilik bozukluğu olan Gerçek bir motor veya duyu bozukluğuyla konversiyon bozuk-
hastalar ile ilgilenirken kullanılan ek teknikler, hastaya destek luğunun ayırt edilmesi şarttır. Tanısı zor ise, ayrıntılı ileri tet-
olabilecek kişilerle (örn., aile, arkadaş veya terapist) ile bağlantı kikler yapılabilir. Konversiyon bozukluğunun tanısı konursa,
kurmak ve düzenli takiplerini sağlamak sayılabilir. Hastanın psikiyatri konsültasyonu gereklidir.
acil servise yaptığı ziyaretlerin sayısı, hastane dışında aldığı
sosyal destek miktarı ile ters orantılıdır. Ayrıca çalışan perso- 2. Somatizasyon Bozukluğu
nel, hastanın acil servisi kötüye kullanmasını hastalığının bir
belirtisi olarak görmeli ve uygunsuz hareketlerden kaçınmalı Somatizasyon bozukluğu en az iki gastrointestinal yakınma,
dır. Hastanın şikayetlerinin düzgün dinlenmesi bile belirtilerin bir cinsel yakınma ve bir de nörolojik yakınma ile birlikte dört
tırmanmasını önleyebilir. veya daha fazla farklı ağrı şikayetleri ile karakterizedir. Hasta -
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
3. Hipokondri
Hipokondriazis fiziksel belirti ve bulgular ile endişeli ve uy-
gunsuz bir meşgale durumudur. Hastalar çok ciddi bir sağlık
sorunları varmış gibi korku yaşarlar. Klinik mantığa göre has-
tanın değerlendirilmesi ve hastaya güvence verilip psikiyatriye
refere edilmesi gereklidir.
k
Psikojenik füg acil serviste en sık rastlanan disososiyatifbozuk-
lukdur. Tanı klinik olarak konur ve ani bellek kaybı ile karakte-
rizedir. Genellikle yakın bir aile üyesinin kaybı gibi katastrofık Psikiyatrik ilaçlar son yıllarda önemli ölçüde değişmiştir. Acil
bir olaydan sonra aniden başlar. Hastalar sağlıklı görünür ve iyi tıp uzmanları genellikle bu ilaçları kullanan hastalarla karşı
iletişim kurabilir, ama adları ve adresleri gibi kişisel sorulara laşmaktadırlar. Bu ilaçların endikasyonlarını, yan etkilerini ve
cevap veremez. Hastalar haber vermeden uzun mesafelere se- potansiyel toksisitelerini bilmek gereklidir.
yahat edebilir ve çoğu zaman otobüs veya tren istasyonlarında
bulunurlar. Hafızanın düzelmesi birkaç saat veya birkaç hafta ANTİPSİKOTİKLER (NÖROLEPTİKLER)
sürebilir. Daha sonra hastada, yaşadığı bu dönemi hatırlama
dığı amnezi oluşur.
tilerin en sık nedenidir. Hasta yasal sorunlarla karşı karşıya ridazin gibi düşük potensli ajanlara göre daha az sedasyon, hi-
kalabileceği için temaruz olasılığı da göz önünde tutulmalıdır. potansiyon ve antikolinerjik yan etkiye sahiptir. Ancak, yüksek
Diğer nedenler dışlandıktan sonra, bu bozukluğun kalıcı olma- potensli ilaçlar daha yüksek oranda distonik reaksiyonlar ve
dığı konusunda hasta bilgilendirilmelidir. Sorun çözülene ka- ekstrapiramidal yan etkiler (EPYE) ile ilişkilidir.
dar sosyal destek sağlanması, hastanın duygusal baş edebilme Haloperidolün diğer ilaçlar ile zehirlenme belirtileri ol-
yöntemlerine katkı sağlar. mayan ajite bir hastada, ajitasyon tedavisi için kullanılacak
olağan dozu intramüsküler 5-10 mg'dır. Bu ajanlar benzodiaze-
pinler gibi minör trankilizanlar ile kombine edilebilirler, fakat
bu durumda uzun süreli sedasyon riski oluşur. Yapılan çalışma
larda haloperidol ve benzodiazepin kombinasyonun, tek ajan
kullanımına üstün olduğunu göstermiştir. Etkisi 20-30 dakika
başlar ve 1-2 saat içinde pik yapar. İki ana benzodiazepinin kar-
şılaştırılmasında, midazolam 5 mg intramusküler uygulaması
(18,3 dakika), lorazepam 2 mg intramuskülere (32.2 dakika)
göre önemli ölçüde daha kısa sürede sedasyon sağlanmıştır.
Haloperidolünde kendisi gibi aynı kuşak bir antipsikotik
ilaç olan droperidol gibi, bir QTc uzaması neden olma potan-
siyeli vardır. 2007 yılında 'Gıda ve İlaç Birimi' (FDA) intrave-
PSİKİYATRİK ACİLLER
nöz haloperidol kullanımının kardiyak aritmiler ve Torsades rizedir. Ayrıca deliryum durumlarında da oluşabilir. Psikiyat-
De Pointes gelişimi için riskli olduğu konusunda uyarıda bu- rik bir bozuklukluğa bağlı nöroleptik ilaç kullanan hastalarda
lunmuştur. Şu anda FDA intravenöz haloperidol kullanımını da NMS akılda tutulmalıdır.
önermemektedir. Aynı zamanda nöbet eşiğini de düşürmekte
dir. Özellikle aşırı doz veya toksin maruziyeti olan hastalarda Tedavi
bu faktörler göz önünde bulundurulmalıdır.
Tipik antipsikotik ilaçların aşırı dozda alımlarında destek Tedavi havayolu, solunum ve dolaşım kontrolü ile başlar. An-
tedavisi yapılmalıdır. Diskineziler; difenhidramin intravenöz tipsikotik ilaç hemen kesilmelidir. Hasta soğutulmalı ve kris-
veya intramüsküler 25-50 mg, benztropine 1-2 mg intravenöz, talloidlerle hidrate edilmelidir. İntravenöz benzodiazepin veya
intramüsküler ile tedavi edilir. dantrolen (1 mg/kg) ile kas gevşemesi sağlanabilir. Bromokrip-
tin SSS'de potansiyel dopamin azalmasına neden olduğu için
bu durumun tedavisine yardımcı olmak için kullanılabilir. Ek
tedavi yöntemleri destekleyici tedavi ve rabdomiyolizin değer
Atipik antipsikotik ilaçların (örn., risperidon, klozapin, kelia- lendirilmesidir.
pin, olanzapin, ziprasidon) şizofreni tedavisinde tipik antipsi-
kotiklere eşdeğer olduğu gösterilmiştir. Bu ajanlar tipik antip- ANTİDEPRESANLAR
sikotiklerden daha düşük yan etld profiline sahiptir ayrıca daha
az olasılıkla EPYE ve tardif disldnezi oluştururlar. Bununla bir-
likte, atipik ajanlar hastalarda önemli miktarlarda kilo alımına
yol açar. l 960'larda geliştirilen, trisiklik antidepresanlar (örneğin, imip-
Atipik antipsikolikler, tipik ajanların favori alternatifleri ramin, amitriptilin, nortriptilin) artık birinci basamak ajan ola-
olsada bazı noktalar göz önüne alınmalıdır. Atipik ajanların rak kullanılmamaktadır. Bunlar etkili ilaçlar olmasına rağmen
kronik psildyatrik hastalıkların alevlenmesi daha etldliyken, özellikle doz aşımı durumunda, ciddi yan etld potansiyeline
akut undiferansiye psikozun tedavisindeld etldsi tam olarak ve ölüm risldne sahiptir. Ağız kuruluğu, kabızlık, baş dönmesi
anlaşılamamıştır. Buna ek olarak haloperidol gibi tipik ajanlar ve yüksek kalp hızı en sık ortaya çıkan istenmeyen etldleridir.
on yıllarca araştırılmış ve daha düşük maliyete sahip olduğu Toksik alımların tedavisinde sodyum bikarbonat kullanılarak
anlaşılmıştır. Bu nedenle tipik veya atipik ajanların hasta için ölümcül kardiyak aritmiler düzeltebilir.
uygun olup olmadığını belirlemek için bu unsurlar göz önüne
alınmalıdır.
Bu ajanlar nispeten güvenli olsada, toksik etldleri sonu-
cunda SSS depresyonu, solunum depresyonu, hipotansiyon ve Monoamin oksidaz inhibitörleri fenelzin, tranilsipromin ve
antikolinerjik semptomlar ortaya çıkabilir. QTc uzamasına ve isokarboksazid'dir. Bu ilaçlar depresyon ve panik bozuklu-
aritmilere seyrek rastlanır. Dipnot olarak, davranışsal bozuk- ğunun tedavisinde kullanılırlar. Tiramin içeren gıdalar (örn.,
luklar için atipik ajanlar alan yaşlı demans hastalarında ölüm peynir, şarap ve turşu) ve diğer antidepresanlar ilaçlar ile ciddi
riski yüksek bulunmuştur. Doz aşımı durumunda tedavi des-
etldleşim potansiyeli olması bu ilaçların kullanımını sınırlar.
tekleyicidir, havayolu, solunum ve kardiyak monitörizasyon
gereklidir.
Bazı ajanların kendilerine özel yan etldleri vardır. Teda- SELEKTİF SEROTONİN GERİ ALIM
viye dirençli şizofreni için kullanılan klozapinin artmış nöbet
risld, miyokardit ve agranülositoz gibi yan etkileri vardır. Bu
nedenle, ilacı kullanan hastalarda rutin olarak tam kan çalışıl Selektif serotonin geri alım inhibitörleri (SSRI) en yaygın kul-
malıdır. Ziprasidon kullananlarda QTc aralığının uzaması ile lanılan antidepresan ilaçlardır. SSRI türleri fluoksetin, sertra-
ilişkili kardiyak aritmiler olabilir. Akut durumlarda bu ajan lin, paroksetin ve fluvoksamindir. Sitokrom P450 enzimleri
kullanılacaksa dikkatli olunmalıdır. tarafından metabolize olan SSRI'lar bu enzimleri inhibe etti-
ğinden teofilin ve warfarin ilaçların düzeylerini değiştirir. Yan
etkileri baş ağrısı, bulantı, uyku bozukluğu ve sinirlilikdir. Tit-
reme ve deliryum ile başvuran serotonin sendromlu hastalar
olabilir. SSRI aşın doz alımında genellikle hafif belirtiler ortaya
Tam
çıkar, nadiren ölüme neden olabilir. SSRI doz aşımı belirtileri
Nöroleptik malign sendrom (NMS) antipsikotik ilaçlara bağlı bulantı, kusma, taşikardi, baş dönmesi ve sersemlikdir. Nadir
ortaya çıkan nadir görülen ölümcül bir reaksiyonudur. Kliniği olarak nöbet, koma ve ölüm ortaya çıkabilir. Tedavi destekleyi-
hipertansiyon, taşikardi, hipertermi ve kas rijiditesi ile karakte- ci önlemleri ve gözlemi içerir.
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
Maria Stephan, MD
Craig (arter, DO
Shah Ashfag, 85 1
Çeviri:
Dr. Selen Acehan
Genel Bilgiler Çocuk acil tıbbın epidemiyolojisi klinik duruma göre de-
ğişir.Hastane öncesi ortamda en sık başvuru yakınması trav-
A. Epidemiyoloji ma, nöbet, solunum yetmezliği ve toksikolojik acillerdir. Acil
servislere en sık başvuru nedenleri ateş, travma, yaralanma,
Acil hekiminin karşı karşıya gelebileceği en farklı ve en zor solunum yetmezliği, kusma, ishal ve üst solunum yolu enfek-
hasta popülasyonunu çocuklar oluşturmaktadır. Çocuklar acil siyonlarıdır.
servisteki hastaların %30'nu kapsarken, kritik hastaların ve ya-
ralanmaların yaklaşık %5'ini oluşturmaktadır. Çocuk acilleri- B. Değerlendirme
nin çoğunluğu çocuk hastanelerinde değil toplumun genel acil
servislerinde değerlendirilir. Çocuk hastaları etkileyen hasta- Çocuk hastaların acil serviste değerlendirilmesi yaşa özel bir
lıkların erken tanı ve tedavisi büyük önem taşımaktadır. yaklaşım gerektirir. Hekimlerin sakin, nazik ve güven verici
tavırları hasta ile iş birliğini sağlayıp bilgi toplamalarını ve ge-
reken muayene ve testleri yapmalarını kolaylaştırır.
1
Bu konu 6. baskıda Eric Yazel, MD ve Sandra Herr, MD tarafından yazılan Çocuğun büyüme ve gelişme bilgileri pediatrik hastanın
konunun revizyonudur. tanısı, tedavisi ve taburculuğu için sıklıkla gereklidir. Akut pe-
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
4-5 yaş 15-18 5.0 2 düz ya da eğimli 20-28 10-12 10-12 5F,15cm
diatrik hastalık ve yaralanma şiddetini genellikle ayırt etmek daha duyarlı hale getirilebilir. Bu gözlemler, ciddi hastalıklarda
zordur. Ancak basit bir travmada dahi anatomik ve fizyolojik standart palpasyon, perküsyon ve oskültasyon teknikleri kulla-
farklılıkları, ağırlık ve yüzey alanına göre oluşabilecek ısı kay- nılarak yapılan anatomik fizik bakıdan daha etkindir.
bını ve iç organlara olabilecek travmayı akılda tumak gerekir. Sıkıntılı pediatrik hastanın değerlendirilmesi ve yöneti-
Hava yolu farklılıklarının bilinmesi, solunum sıkıntısı ve yet- mi uygun boyutta ekipman (malzeme) gerektirir. Tablo 50-l'de
mezliği tedavisinin yönetimi için önemlidir. Ağlama kalitesi, farklı yaş gruplarındaki çocuklarda invaziv işlemler için kulla-
ailesine verdiği tepki, konuşma ve gülümseme gibi sosyal ya- nılan ekipman boyutları sunulmaktadır.
nıtlar, durum değişiklikleri, cilt rengi ve hidrasyon durumu Vital bulgular yaşa göre değişebilir (Tablo 50-2). Tah-
gibi değişkenlerin dikkate alınması ile çocuk hastaların akut mini normal sistolik kan basıncının hızlı formülü 80 + (2 x
hastalık ve yaralanmalarının değerlendirilmesinin yöntemleri yaş (yıl))'dır. Maksimum kalp hızı infantlarda 200 atım/dak,
Viskoz (yapışkan) Lidokain %2 Hem sağlam hem de sağlam olmayan cilt 1O Max doz: 5 mg/kg Lidokain
Lidokain
küçük çocuklarda 150 atım/dak ve okul çağı çocuğunda 120 derin sedasyon işlemleri gerektiği zaman, acil servis hekiminin,
atım/dak'dır. Solunum hızı ilerleyen yaş ile azalır (Tablo 50-2). sıkı izlem kurallarına bağlı kalarak hastanın güvenliğini sağla
Bununla birlikte pediyatrik hastalarda yaşamsal fonksiyonla- ması gerekir. Bunların içine aspirasyon ve apne gibi potansiyel
rı değerlendirmek için vital bulguların kullanımı tehlikelidir. hava yolu komplikasyonlarına yönelik hazırlıklar da dahil edil-
Uygun boyutlu ölçüm cihazları kullanılması şarttır, uygulana- melidir. Genel olarak, acil servisteki sedasyon işlemleri için ön-
cak teknikte dikkatli olunmalı ve yaşa göre yorumlanmalıdır. celikle sağlıklı veya hafif kronik hastalığı olan çocukların aday
Ayrıca, doğru şekilde elde edilen, yaşa göre düzeltilmiş vital olarak düşünülmesi gerekir. Bazen uygun ekipmanlar sedasyon
bulgular bazen hassas olmayabilir, çoğu zaman ateş, ağrı ve acil işlemini kolaylaştırır.
servis çevre koşullarından etkilenerek duyarsız kalabilirler. Bu- Çeşitli klinik durumlar için kılavuzlar aşağıda verilmiştir.
nun yerine, cilt rengi, sıcaklık ve kapiller dolum gibi diğer kar-
diyopulmoner fonksiyon ölçütleri, genellikle daha iyi bir triyaj 1. Topikal Anestezikler- (Tablo 50-3)
ve değerlendirme sağlar. A. YARA ONARIMI İÇİN- LET formülasyonu (%2 lidokain,
1:1000 epinefrin, ve %2 tetrakain) kolay uygulanabilen, güvenli
C. Sıkıntılı Aile Kavramı bir profile sahiptir. Jel ve solüsyonları mevcuttur. Etkiye başlama
süresi yaklaşık 30 dakikadır; bundan dolayı yaranın değerlen
Acil servis hekimi çocukla aile arasındaki yakın ilişkiyi değer dirme sürecinde tedavi gecikmelerinden kaçınmak için erken
lendirmelidir. Akut pediatrik hastalık ve yaralanmalar, aile or- uygulanmalıdır. Bazen de TAK (tetrakain, adrenalin, kokain)
tamı ve dinamiklerini içinden çıkılmaz bir hale getirir. Çocu- kullanılabilir; Ancak sistemik kokain emilimine ikincil ortaya
ğun yanı sıra tüm çekirdek ve geniş aileler de çocuk acillerdeki çıkabilen nöbetler nedeniyle dikkatli kullanılmalıdır. Adernalin
major psikolojik, duygusal ve finansal sorunlarla karşılaşırlar. içeren herhangi bir anestezik maddenin (örn., LET veya TAK
Etkili bakım, sıkıntılı aile içindeki çocuğun uygun değerlendi gibi) kulak, burun, parmak uçları veya penis gibi arteryel uçla-
rilmesini, değerlendirme ve yönetimde aile yardımının ve psi- rının sonlandığı yerlerde kullanılması sakıncalıdır. (Tablo 50-3)
kolojik desteğin sağlanmasını gerektirir.
B. İNTRAVENOZ YOL AÇMAK, KAN ALMAK İÇİN- EMLA, kolay
D. Ağrı ve Sedasyon eriyen lokal anestezik karışımı, ya da Elamax %4, etil klorür
spreyi ile hazırlanan ve J-tipi lidokain aplikatörleri ile sağlam
Çoğunlukla deneyimsiz doktorlar, küçük çocuklardaki ağrı deri üzerinde kullanılan lokal anesteziklerdir
bulgularını yanlış anlamaları, narkotik ajanların çocuklarda
bağımlılık yaratacağına dair yersiz korkuları veya uygun ajan- 2. Ağrılı İşlemler İçin Sedasyon ve Analjezi- Çocuk
lar hakkındaki bilgisizlikleri nedeniyle çocuklarda sedasyon iş hastada sedasyon ve ağrı tedavisinde yararlı olan sayısız ajan
lemini ve ağrı konrolünü ihmal ederler. Ağrılı bir işlem gerek- vardır (Tablo 50-4). Acil hekimi için bu ajanları tanımak klinik
tiğinde, en etkili yaklaşım çocuğun doğrudan bilgilendirilmesi durumlarda en uygun ajanla müdahale etmesini sağlar. En yay-
ve ailesinin anlayışı ve yardımının sağlanmasıdır. Bilinçli veya gın kullanılan ajanlar aşağıda tartışılmıştır.
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
a Bu doz ve yol için kaynak: Borland M. Ann Emerg Med 2007; 49 (3) :335-340
A. MİDAZOLAM-Midazolam genellikle acil serviste sedasyon mg) ya da 0.005 mg/kg dozdan glikopirolat (maksimum 0.25
amacıyla kullanılan hızlı etkili anksiyoliz, sedasyon ve anteg- mg) ek olarak önerilmektedir. Uzun işlemlerde IV uygulama
rad amnezi sağlayan bir benzodiazepindir. Genellikle morfin daha iyidir. Ketamin, intrakraniyal ve göz içi basıncını artıra
veya fentanil gibi bir narkotik analjezik ile beraber kullanılır. bilir, kusmaya sebep olabilir ve bazen laringospazmı hızlandı
Bazı çocuklarda midazolam paradoksal bir uyan sonucu se- rabilir. Büyük çocuklarda ketamin kullanımı sedasyon ile orta-
dasyon yerine ajitasyon yapabilir. Bazı kanıtlar bu istenmeyen ya çıkan olumsuz davranışlara neden olabilir. Bazı hekimler 5
etkinin flumazenil ile geri döndürülebileceğini göstermektedir. yaşından büyük çocuklarda midazolam ile birlikte kullanımını
Hastalar, ek olarak benzodiazepin eklenmesine de olumlu yanıt önermektedir. Bununla birlikte, yapılan çalışmalar, ortaya çı
verebilir. kan bu fenomeni önlemek için ketamin ile midazolamın bera-
ber kullanımı hakkında net bir yarar göstermemiştir.
B. KETAMİN- IM ketamin, özellikle debridman, yabancı cisim
çıkarılması,derin yara bakımı, abse insizyonu ve drenajı veya c. PROPOFOL- Propofol 3-5 dakika içinde 0.5-1 mg/kg dozdan
ortopedik redüksiyon gibi işlemsel durumlarda her yaştan ço- IV yavaş infüzyon uygulanır, ardından infüzyonlar arasında
cuğa uygulanabilir. Güncel literatürde net bir yaran gösteril- en az 1 dakika ile 2-3 dakikaya kadar olan aralıklarla 0.5 mg/
memesine rağmen bazı hekimler tarafından hipersalivasyonu kg dozdan infüzyondan devam edilir. Bu ilacın avantajı sedas-
engellemek için O.Ol mg/kg dozdan atropin (maksimum 0.5 yonun hızlı başlaması ve toparlanma süresinin hızlı olmasıdır.
PEDİYATRİK ACİLLER
Propofol uygun sedasyon düzeyinde kolayca titre edilebilir. Di- yoldur. Adrenalin en sık kullanılan ilaçtır. ilaçlar endotrakeal
ğer ajanlarda olduğu gibi solunum depresyonu görülebilir, bu tüpten verilirken, yeterli serum konsantrasyonuna ulaşması
nedenle bu ajanı kullanırken yardımcı solunum ve hava yolu için, yüksek dozlarda, IV dozun on katı dozlarda kullanılma
yönetimi yeteneği son derece önemlidir. Propofol genellikle lıdır. Endotrakeal adrenalin verilişinin farmokinetiği ilacın di-
ortopedik redüksiyon ve dikiş gerektiren işlemlerde sedasyon rek endotrakeal tüp yerine oldukça vasküler olan trakeaya ve
için kullanılır. Potansiyel alerjik reaksiyona yol açabilmesi ne-
proksimal trakeobronşial ağacın içine uygulanarak sağlanabi
deniyle yumurta ve soya alerjisi olanlarda kontraendikedir.
lir. Endotrakeal yoldan ilaçlar ya nazogastrik tüp ile ya da 5F
Etkisinin klinik önemi belirgin olmamasına rağmen propofol
iııfüzyonu sırasında kan basıncı düşüklüğü gelişebilir. Bu ne-
bir umblikal kateterle endotrakeal tüpün distaline itilerek veril-
denle çoğu klinisyen hipotansif ya da hipovolemi işareti olan melidir. Endotrakeal yolla verilen ilaçlar eğer aerolize ise daha
hastalarda propofol kullanımından kaçınırlar. etkin olur, bu ilaçlar en çok 0.5-1 ml/kg'dan serun fizyolojik ile
sulandırılmalıdır ve sonra aerolize formu elde etmek için hızlı
3. Görüntüleme Çalışmalar İçin Sedasyon- Bilgisayarlı
enjeksiyon yapılmalıdır.
tomografi (BT) veya manyetik rezonans görüntüleme (MRG)
gibi görüntüleme çalışmaları gerektiren bireylerde işlemsel se- 2. İntravenöz Yol- İnfantlarda skalp kanülasyon için en ide-
dasyon için yaygın ve güvenli bir şekilde uygun izlem ile intra- al yoldur; 22 numara kelebek iğne kullanılmalıdır. Yenidoğan
müsküler (IM) pentobarbital, midazolam, etomidat, metohek- döneminden sonraki çocuklarda elin dorsal venleri, antekübi-
sidal veya deksmedetomidin kullanılabilir.
tal fossa veya ayak sırtındaki dorsal venler intravenöz girişim
4. Önlemler- Sedasyon ajanları, bu ajanlar hakkında yeterli için ideal yerlerdir ve 22 ve 24 numaralı kelebek iğne kullanıl
eğitimi ve bilgisi olanlar tarafından kullanılmalıdır. Devamlı malıdır. Eksternal juguler ven büyük bir ven olup, eğer çocuk
vital bulgu ve nabız oksimetre ölçümleri gibi uygun önlemler sakinleştirilip, başı uygun pozisyonda tutulabilirse kolayca gö-
alınmalıdır. End-tidal C02 ölçümü hastanın ventilasyon yeter- rünür ve 20 numaralı kateter ile kanalize edilebilir.
liliğini değerlendirmek için tavsiye edilmektedir. Kurtarıcı ha-
vayolu araçları ve 0.01-0.1 mg/kg dozdan IV naloksan ve O.Ol 3. intraosseöz Yol (Aynca bakınız konu 8)- İntraos
mg/kg dozdan IV flumazenil gibi sedasyon ajanlarının etkileri- seöz yol, 5 yaş altındaki çocuklarda yaşam kurtarıcı ilaçların
ni tersine çeviren ajanlar hazır bulundurulmalıdır. ve sıvıların verilmesinde alternatif bir yöntem olarak kullanı
5. Ayaktan Tedavi Edilen Hastada Analjezi- Ayaktan te- labilir. İntraosseöz yol büyük çocuklarda ve yetişkinlerde de
davi gören hastalarda analjezi için her 6-8 saatte 1Omg/kg dozdan alternatif bir yol olmasına rağmen başarılı bir kanülasyon bu
ibuprofen gibi nonsteroid antünflaınatuvar ilaçlar kullanılmak nüfusta daha zordur. Kemiğin intramedüller alanı içine tro-
tadır. Bu ilaçlar şiddetli ağrı tedavisinde oral narkotik ajanlarla kar uçlu kısa ve kalın bir ile iğne girilir. Bu bölge daı11arsal
beraber kullanılabilirler. Ayaktan hafif ağrı tedavisi için her 4-6 olarak zengin bir alan olup, buradan verilen ilaçlar buradaki
saatte 10-15 mg/kg dozdan asetaminofen kullanılabilir. Şiddetli venlerden doğrudan dolaşım sistemine geçer. En kolay giri-
ağrı için hidrokodon/asetaıninofen veya kodein/asetaıninofen şim yerleri proksimal tibianın mediyali veya femur distal orta
gibi narkotiklerle kombinasyon her 4-6 saatte bir kullanılabilir. hattıdır. İntraosseöz yol önemli birçok ilacın tedavi edici kon-
santrasyonlara ulaşması için etkili ve hızlı bir yoldur; bundan
E. İlaç ve Sıvı Verilmesi başka bu yol ile yaralı ve dehidrate hastaya hızlı bir şekilde sıvı
verilebilir. Bu uygulamanın en sık karşılaşılan komplikasyonu
Tüm parenteral ve oral ajanlar maksimum erişkin doz ve ha-
osteomyelittir.
cimlerine ulaşana kadar kilograın başına esas alınarak veril-
melidir. Acil pediyatrik hastalarda doz aşımı ve aşırı hidrasyon
tehlikeli hatalardır. Özellikle infantlar ve küçük çocuklar eksik F. Adi Serviste Ölüm
doza maruz kalmaktadırlar. Dehidratasyonun başlangıcında
izotonik sıvılar (normal salin veya ringer laktat) tercih edilme- Acil serviste bir bebek veya çocuğun ani ve beklenmedik
lidir. Doktorlar ve hemşireler order ettikleri ilaç ve sıvıların ço- ölümü acil pratikte en zor durumlardan birini teşkil eder.
cukların yaş ve kilosuna uygun olmasına dikkat etmelidir. Da- Din görevlisi ve sosyal hizmetler aile desteğine yardım için
maryolu açma girişimi kritik ve travmalı çocuk hastada yaşam kullanılabilir hale getirilmelidir. Doktor ile aile ve doktor ile
kurtarıcı tedavi hazırlığı sırasında hız kısıtlayıcı bir basamaktır. acil servis personeli arasında dikkatli ve anlayışlı bir diyalog
Acil servisteki doktorlar kardiyopulmoner sisteme erişim için klinik ortamda ki kaosu en aza indirmek ve yaslı aile ile acil
gerekli tekniklere aşina olmalıdırlar. servis personeli arasında şaşkınlık ve öfkenin azaltılması için
1. Endotrakeal Tüp- Kritik hastalığı olan entübe hastalarda önemlidir. Ailenin eve döndükten sonra oluşabilecek sorula-
endotrakeal yol adrenalin, atropin, lidokain, naloksan ve dia- n için hastane ile irtibatları sağlanmalıdır. Sağlık çalışanları
zepam gibi yaşaın kurtarıcı ilaçların verilmesi için efektif bir için bilgilendirme, iş performansını olumsuz etkileyen ya da
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
psikolojik kaybına yol açan stresi hafifletmek için 48-72 saat nedenler yanık yaraları, açık yaralar, ateş ya da hipertermi, ter-
içinde yapılmalıdır. leme, yetersiz sıvı alımı, poliüri ve zehirlenmelerdir.
Klinik Bulgular
Küçük çocuklar, yüzey alam/hacim oranlarından kaynaklanan
Özellikle infant ve küçük çocuklar olmak üzere, çocuklarda
vücudun yüksek su ihtiyacına ikincil dehidrasyon gelişmesi
kardiyopulmoner işlevlerin değerlendirilmesinde özel tetkikler
için daha büyük risk taşırlar. Dehidrate çocuğun klinik olarak
gerekir. Vital bulgular genellikle duyarlı ve özgül değillerdir.
değerlendirilmesi hidrasyon durumunun tanımlanması ile olu-
Kan basıncı damar içi hacim durumunu yetersiz yansıtır. Ço-
şur. Hastanın şu anki kilosu ile son kilosunun karşılaştırılması
cuklarda hipovoleminin oluşturduğu kompansatuvar taşikardi
yararlı olabilir. Yönetimde önemli olan şeylerden biri dehidra-
ve yoğun periferik vazokonstriksiyon, intravasküler hacmin
tasyon derecesinin belirlenmesidir (hafif: %3-5 kilo kaybı; orta:
%50'sinin kaybını aşana kadar etkin kan basıncını korur.
%10 kilo kaybı; ağır: %15 kilo kaybı). Dehidratasyonun dere-
Taşikardi kardiyopulmoner sistem için duyarlı olsa da
cesine göre ilk tedavi belirlenir. % 5 dehidratasyon tanısı için
özgül değildir. Normal kalp hızı yaşla birlikte değişkenlik gös-
spesifik olarak sadece üç klinik bulgu tespit edilmiştir: uzamış
terir ve taşikardi birçok tip strese (örn., ateş, anksiyete, hipoksi,
kapiller geri dolum zamanı, anormal cilt turgoru ve anormal
hipovolemi) yanıt olarak gelişebilir. Çocuklarda intravasküler
solunum tipi. Dehidratasyonun laboratuvar değerlendirilmesi,
hacim durumu değerlendirilirken, kalp hızı ile beraber deri
belirli elektrolit replasmanı açısından doktorlara yardımcı olur.
bulguları da (ısı, renk, kapiller geri dolum zamanı, turgor) de-
Serum sodyum konsantrasyonu en önemli laboratuar paramet-
ğerlendirilmelidir. Diğer önemli değerlendirme bulgularından
residir. Serum sodyum konsantrasyonu hidratasyon derecesine
biride idrar çıkışının takibidir. Yeterli kan akımı sonucunda
işaret etmez ama sodyum replasmanı için yararlı bir ölçümdür
1-2 ml/kg/sa idrar çıkışı sağlanır. Bu nedenle perfüzyonu bo-
(yani hiponatremik, isotonatremik veya hipernatremik dehid-
zuk olan unstabil hastaya üriner kateter takılmalı ve hastanın
ratasyon).
idrar çıkışı takip edilmelidir. Ayrıca, bilinç durumunun ve
çevresi ile etkileşimin yakın izlenmesi yeterli kardiyopulmoner
perfüzyonun önemli göstergesidir.
Çocuklarda kalp ritim bozuklukları nadir bulunmakta-
Tedavi
dır. En sık görülen ritm bozukluğu bradikardi olup, hipoksi-
Dehidratasyon derecesinin hızlı bir şekilde değerlendirilmesi
ye ikincil gelişir. Triyaj masasında ya da ortamında yapılan ilk sonrasında, yönetimi hastalığın şiddetine göre seçilmelidir.
klinik değerlendirmede uygulanan nabız oksimetre, yavaş ya
da hızlı bir kalp atım hızı olan hastalarda oksijen doygunluğu
A. Oksijen ve lntravenöz Girişim
mın hızlı bir şekilde değerlendirilmesi için kolay ve yararlı bir
yöntemdir. Birincil taşikardi geliştiği zaman genellikle supra- Ciddi derecede dehidrate hastalar için, oksijen desteği sağlayın,
ventriküler kaynaklıdır. Hasta çocuğun EKG ile izlemesi kar- nabız oksimetre ve kardiyak monitöre bağlayın ve bir veya iki
diyovasküler durumunu ve tedaviye yanıtını değerlendirmeye güvenli damaryolu ile IV ya da intraossöz yol açın.
yardımcı olacaktır.
B. Sıvı Resüsitasyonu
Ciddi derecede dehidrate bebek veya küçük çocuk için, hızla
dengeli bir izotonik solüsyon (örneğin, serum fizyolojik veya
ringer laktat) infüzyonu başlanmalıdır. Bebekler ve çocukların
sınırlı glikojen depoları olduğundan strese girdiğinde hipoglise-
miye eğilimi artar, bu nedenle eğer glukoz değeri 60 mg/dI.:nin
altına inerse (örn., parmak ucu kan şekeri) mutlaka glukoz ve-
rilmelidir. İnfant ve küçük çocuklarda 5-1 Omi/kg %1Odekstroz
ve daha büyük çocuklarda 2-4 mi/kg %25 dekstroz uygulanır.
20ml/kg'dan izotonik sıvılar ile bolus yapın ve ardından
tekrar fizik bakı bulgularını değerlendirip (kalp hızı, cilt ısısı
ve kapiller geri dolum zamanı) perfüzyon bulguları düzelene
kadar 20ml/kg'dan izotonik sıvılar ile bolus infüzyonları tek-
Genel Bilgiler rarlayın. 60 ml/kg'dan izotonik sıvılar verildikten sonra, eğer
yaşamsal bulgular normale dönmez ise, aibumin vermeyi dü-
Akut dehidratasyon en sık görülen pediyatrik acil durumdur. şünün. Travmaya bağlı kan kayıplarında 10-20 ml/kg'dan erit-
İshal ve kusma en sık görülen nedenlerdir. Diğer sık görülen rosit süspansiyonu verilmesi düşünülmeli.
PEDİYATRİK ACİLLER
Şok,
hipotansiyon demek değildir. En iyi tedavi şansı, ya hemen ya da oksijen ve sıvı replasmanı ile yapılan ilk bas-
şokun normotansif olduğu erken döneminde tanındığı zaman mak resüsitasyona yanıt alınamaz ise gerçekleştir. Entübasyon-
olmaktadır. Hipovolemik şokun kompanze döneminde, supin dan sonra nazogastrik sonda takın. Hastaya ek olarak oksijen
pozisyonundaki hastada ılımlı taşikardi dışında vital bulgular uygulayın, nabız oksimetresini takın ve kalp monitörizasyonu-
normaldir. Hipoperfüzyonun cilt bulguları genellikle belirgin- nu yapın, iki güvenli damar yolu açın, parmaktan kan şekerini
dir ve laboratuvarda metabolik asidoz saptanır. Müdahale bu kontrol edin ve mesaneye sonda takın.
aşamada genellikle başarılıdır. Hipotansif, dekompanze şokun
tanınmaması ve etkili tedavi edilememesi geriye dönüşümsüz
8. Resüsitasyonu
şok ve ölümle sonuçlanabilir.
15 dk
Sıvı tedavisine dirençli şok
Sıvıya cevapsız
Santral venöz ve arteryel girişimlerde bulun
Dopamin ve dobutamini titre ederek kullan
A Şekil 50-1. Normal perfüzyon ve perfüzyon basıncı hedefleri olan yenidoğanlarda hemodinamik desteğin
kademeli olarak yönetimi için öneriler. NRP: yenidoğan resüsitasyon programı; PDE: fosfodiesteraz; PPNH: dirençli pulmoner
hipertansiyon; CVC02: santral vena kava oksijen satürasyonu; Dirençli şokta perikardiyal efüzyonu ve pnemotoraksı ekarte et, varsa tedavi
et. Adrenal yetmezlikte hidrokortizon kullan ve ECMO (Ekstrakorporal membran oksijenasyon) düşün. From Carcillo JA, Fields Al et al:
Clinical practice parameters for hemodynamic support of pediatric and neonatal patients in septic shock. Crit Care Med 200230 (6) 1372.
C. Diğer Önlemler
Kan gazı, tam kan sayımı, elektrolitler, trombositler, koagülas-
yon çalışmaları, kan, idrar ve BOS kültürleri (eğer enfeksiyon-
dan şüpheleniliyorsa) ve idrar analizi yapın. İdrar analizinde ilaç
taranıası gerekebilir. Birçok olguda akciğer grafısi gerekmekte-
dir. Eğer enfeksiyon varsa geniş spektrumlu antibiyotik verin.
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
15 dk
Sıvı tedavisine dirençli şok
Adrenal yetmezlik riski var mı? Adrenal yetmezlik riski var mı?
C. Diğer İşlemler
Endike ise ek çalışmalar ile birlikte göğüs filmi, EKG, CBC ve
serwn elektrolitlerini isteyin. Başlangıç tedavisine yanıt verme-
yen şiddetli pulmoner ödemi olan hastalarda bazen dopamin,
dobutamin, ya da her ikisi gerekebilir.
Tedavi
KKY ilerleyip ciddi akciğer ödemine neden olmuşsa aşağıdaki
Klinik Bulgular
gibi tedavi edilir.
Çocuklarda aritmi sık görülınemekte olup, en sık görülenler
sinüs taşikardisi, supraventriküler taşikardi ve bradikardidir.
A. Genel Yönetim Atriyal flutter kalp şant ameliyatı geçiren (yani Fontan pro-
sedürü) hastalarda gelişebilir. Tedavi altta yatan nedene göre
Çok ciddi solunum sıkıntısı, hipotansiyonu veya hipoksisi olan
değişir. Belirsiz ve özgün olmayan semptomlar acil hekimi için
(%100 02 verilmesine rağmen nabız oksimetrisi < % 85) çocuk
tanı koymada zorluk yaratabilir. Aritminin değerlendirmesin
hastaları acil endotrakeal entübasyon yönünden değerlendirin.
de sistemik bir yaklaşım ve yaşa özgül durumlar göz önüne
Nabız oksimetresi kullanılmalı ve kardiyak monitörizasyon ya-
alınarak hastanın hızlıca kardiyopulmoner durumunun klinik
pılmalıdır. Güvenilir damar yolu açın. İdrar sondası takın ve
değerlendirilmesi yapılınalı ve EKG çekilerek, yorumlanması
parmaktan kan şekeri bakın.
önemlidir.
B. Farmakolojik Tedavi
Tedavi
Hipoplastik sol kalp sendromu, şiddetli aort koarktasyonu, ke-
Bakınız tablo 50-9.
sintiye uğramış aortik ark ve kritik aort kapak stenozu gibi sol
kalp obstrüktiflezyonları olan hastalar için farmokolojik tedavi A. Genel Yönetim
kritik önem taşımaktadır. Sistemik akışın devamı yenidoğanda
patent duktus arteriozusa bağlıdır. Bir duktal bağımlı kardiyak Oksijen desteği uygulayın; nabız oksimetre takın ve kardiyak
lezyon şüphesi varsa ilk yönetim prostaglandin El (0.05-0.1 monitöre bağlayın. Güvenli bir IV damar yolu açın. EKG çekin
B. Kardiyoversiyon
Tablo 50-8. İnfantlarda Kardiyak Lezyonlar Sonucu
Gelişen Siyanoz Nedenleri Taşaritmisi olan kararsız hastalarda acil elektriksel kardiyover-
siyon veya defibrilasyon gerektirebilir. Asenkronize mod vent-
riküler fibrilasyon ve nabızsız ventriküler taşikardi için tavsiye
edilirken kalan ritimler için senkronize mod tavsiye edilir. Arit-
mi çeşitine göre enerji düzeyi belirlenir (Tablo 50-9'a bakınız).
Kaşıkların göğüs duvarına uygun bir şekilde yerleştiril
diğine ve iyi bir iletken ajanın kullanıldığına emin olun. Ster-
noapikal yerleşim için standart 4.5 cm pediatrik kaşıklar kul-
lanılamıyorsa anteroposteriyor yerleşim için yetişkin kaşıkları
kullanın.
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
2- Atriyal Flutter 300- 500 < 0.10 Kararsız ise senkronfze elektriksel DC Digoksin 1Omcg!kg
kardiyoversiyon 0.5-1 J/Kg Prokainamid 15 mg/kg iV 30-60 dk
Efektif olmaz ise 2 J/kg'a doz içinde
yükseltilir Amiodaron 5 mg/kg iV 20-60 dk içinde
Düzelme görünürse ilaç tedavi (max 300mg)
4- Supraventriküler Wolf- 120- 300 <0.10 Kararlıise vagal manevra dene Adenozin 0.1 mgı1<g hızlı iV puşe tek
parkinson-white Kararsız ise 0.5-1 J/kg'dan senkronize dozda max 6 mg
kardiyoversiyon Efektif olmaz ise 0.2 mg/kg'dan doz
tekrarı (max 12 mg)
2- Wolf-parkinson-white 150- 300 > 0.1 Tedavi ventriküler taşikardi gibi Tedavi ventriküler taşikardi gibi
2-AV Tam Blok Yaşa bağımlı Değişken 02 Sinüs bradikardi tedavisi gibi
Kararsız ise transkütenoz pace
sıkıntısının erken belirtisi olabilir ya da şok, diabetik ketoa- obstrüktif: olmak üzere apnenin iki sımflaması vardır. Santral
sidoz, doğuştan metabolik hastalıklar, salisilizm veya kronik apne kas aktivitesinin azalmasına ikincil gelişen solunum ça-
böbrek yetmezliğine bağlı metabolik asidozun yol açtığı so- basının olmanıası ile karakterizedir. Santral apne çoğunlukla
lunum kompansizyonu sonucu gelişebilir. Yavaş solunum hızı yenidoğanlarda, sıklıklada prematür bebeklerde gelişir. En-
yaklaşan solunum yetmezliğini gösterebilir. feksiyon, metabolik bozukluklar, anemi, hipoksi veya merkezi
Hastanın sadece gözlemi ile solunum sıkıntısını ve artan sinir sistemi (MSS) yaralanmaları yenidoğan apnesi ile ilişkili
solunum işini saptayabiliriz. Burun kanadı solunumu ve sup- olabilir. Obstrüktif apne ise daha sonraki bebeklik dönemi ve
rasternal, interkostal ve subkostal çekilmelerin varlığı artan so- çocukluk çağında görülen obstrüktif üst hava yolları ile ilgili-
lunum işini gösterir. Artan hipoksi ile birlikte çekilmeler baş dir. Bunun sonucunda ciddi solunum çabasına rağmen, hava
tan aşağıya her yerde görülür. Erken glottik kapanmanın yol girişi duracaktır ve bunu karın ve göğüs hareketlerinden rahat-
açtığı horultulu solunum genellikle pulmoner ödem, pnömoni lıkla görebiliriz. Apneye renk ve kas tonusu (sıklıkla gevşeme)
veya atelektazisi olan hastalarda gelişen akciğer hacim kaybı ve değişikliği, kurtarıcıyı korkutan boğulma ya da öğürme eşlik
alveolün kollapsı sonucu gelişir. Oskültasyon hastalığın ayırıcı edebilir. Bu, hayatı tehtit eden olay olarak tanımlanır.
tanısında yarar sağlar. Oskültasyon ile vizing, ral veya solunum
seslerinde azalma saptanabilir. Mevcut olan siyanoz ciddi sı Tedavi
kıntı olduğunun belirtisidir ve en iyi ağız mukozasında ve
tırnak yatağında gözlenir. Periferik siyanoz birincil pulmoner A. İnfantlarda Apne
hastalıktan çok dolaşım yetersizliği nedeniyle gözlemlenir. Son
olarak, bilinç durum değişiklikleri gaz değişim anormallikleri Apne, infantlarda yaşamı tehdit eden hastalıkların işareti olabi-
için bilgi verebilir. Hipoksik hasta huzursuz ve tedirgin iken hi- lir. Bu tür hastaları, gözlemek, beslenme ve metabolik sorunla-
perkapnik hasta uykuya eğilimli hatta komada olabilir. rım araştırmak, enfeksiyon ve MSS yönünden değerlendirmek
Tüm solunum sıkıntılı çocuk hastalarda solunum fonksi- için hastaneye yatırmak gerekmektedir. Acil servisteki ilk yö-
yonun hızlıca değerlendirilmesi zorunludur. Çok sayıda nede- netim bu bölümde tartışıldı.
ne bağlı olarak gelişen (örn., kafa travması, koma, zehirlenme, 1. Oksijenasyon ve ventilasyon- Oksijen desteği uygula-
pnömoni, astım, yabancı cisim aspirasyonu) solunum yetmez- yın; pulse oksimetre takın ve kardiyak ya da apne izlemi yapın.
liği ve solunum arresti çocukluk çağı kardiyak arrestin en sık 2. Sıvı resüsitasyonu- Eğer dehidratasyon bulguları varsa,
nedenidir. Zamanında, erken dönemde yapılan nabız oksimet- IV damar yolunu sağlayın ve bol us izotonik sıvı verin.
re ve sürekli gözlem yoluyla titiz bir solunum değerlendirilmesi 3. Laboratuvar ve görüntüleme çalışmaları- Hastadan,
gibi agresif müdahale hastayı olumsuz sonuçlardan koruyabi- CBC, elektrolit, BUN, kreatinin, iyonize kalsiyum, magnez-
lir. Solunum sıkıntısı olan çocuklar başında nitelil<li bir per- yum ve kültürler için kan alınmalıdır. Toksikolojik çalışmala
sonel olmadan görüntüleme çalışmalarının yapıldığı radyoloji rıda kapsayacak idrar analizi ve kültürü için örnek alınmalıdır.
bölümüne gönderilmemelidir. Bu tür hastaların bir an önce Bilinç değişikliği, fontanelde şişkinliği ya da bakıda foka! nö-
hastaneye yatırılması gerekmektedir. Fark edilemeyen oksijen rolojik defisiti olan infantların değerlendirilmesinde BT kulla-
satürasyon düşüklüğünü gösterebilmek için nabız oksimetre nılmalıdır. Letarjik ve toksik görünümü olan infantlarda spinal
acil servislerde mutlaka kullanılmalıdır. Nabız oksimetre ma- sıvı analizi yapılmalıdır.
kul ölçüde doğru sonuçlar veren basit ve invaziv olmayan bir 4. Diğer işlemler- Daha fazla gözlem ve değerlendirme için
alettir. Yerleşim yerleri soğuk ya da perfüzyonu yetersiz olan apne monitörizasyonu yapılmalıdır.
hastalarda doğru sonuçları okumak zor olabilir. Seçilmiş has-
talarda, özellikle takipnesi ve solunum işi artmış olan çocuk- B. Çocuklarda Apne
lar, nabız oksimetre solunum sıkıntısını yansıtmakta yetersiz
kalabilir, ve ventilasyon yeterliliğinin bir göstergesi olamaz. Bu Obstrüktif apne ciddi olabilir. Tonsillit, farenjit veya laringo-
tür hastalarda, ventilasyon veya oksijenasyon bozukluğunu ve malazi gibi üst solunum yolu obstrüksiyonlarının değerlen
şiddetini ölçmek için kan gazı bakılması gerekli olabilir. dirilmesi üzerinde odaklanılmalıdır. Akciğer grafisi ve lateral
boyun filmleri sıklıkla gerekmektedir. Acil sevis değerlendiril
mesinde hava yolu kitleleri gibi ciddi hastalıklar dışlanamıyor
sa, hasta hastaneye yatırılmalıdır.
trüksiyon nedenleri krup, epiglottit ve yabancı cisim aspirasyo- çocuklarda epidemiyoloji değişmiştir. Hastalarda sıklıkla ses
nu olarak sayılabilir (Tablo 50-10 bakınız). Daha az rastlanan kısıklığı, yutma güçlüğü ve koklama pozisyonunda oturma şek
diğer stridor nedenleri arasında bakteriyel trakeit (genellikle linde ortaya çıkar. Orafaringeal muayene bulguları belirsizdir.
Staphylococcus aureus, Streptococcus pneumoniae ya da Hemo- Buna rağmen hastalar hızlıca stridora ve tam hava yolu obs-
filus influenza), retrofarengeal veya peritonsiller abse, travma, trüksiyonuna ilerleyebilirler. Bu gibi durumlarda tercihen ope-
kostik madde alımı, neoplazm veya anjiyonörotik ödem vardır. rasyon odasında olmak koşuluyla erken hava yolu yönetimini
sağlayın. Hastanın ajitasyonunu ve hızlı hava yolu tıkanıklığına
Tedavi gidişi engellemek için invaziv girişimleri en aza indirin, ve hava
yolu yönetimi için tüm ekipmanların hazır bulunduğundan
Tam hava yolu tıkanıklığı olan hastalar için Tablo 50-11 üe öne- emin olun. Hasta hiçbir zaman gözetimsiz bırakılmamalıdır.
rilen girişimleri kullanarak havayolunu temizleyin. Kısmi hava
Hava yolu güvenliği sağlandıktan sonra kan ve boğaz kül-
yolu tıkanıklığı olan hastalarda tam bir tıkanıklığa yol açmaması
türü alın, 2. ve 3. kuşak sefalosporine ek olarak metiline direnç-
için solunum yolu temizleme manevralarından kaçının. Çocuğu
li stafilokok.landa kapsayan vankomisin tedavisini de ekleyerek
en rahat edebileceği pozisyona alın, genellikle bu pozisyon aile-
antibiyotik tedavisine başlayın.
sinin kucağıdır. Oksijen desteği uygulayın, pulse oksimetre ta-
kın ve kardiyak monitöre bağlayın. Ajitasyona ve semptomların
Epiglottit ihtimali düşük olan hastalarda yan servikal fil-
kötüleşmesine yol açan işlemlerden ve müdahalelerden kaçının.
mi şişmiş epiglotu göstermede faydalı olabilir (Şekil 50-4).
A. Anaflaksi c.
Anaflaksi ani gelişen hipersensitif yaşamı tehdit edici bir du- Bakteriyel trakeit, düşük dereceli ateş, öksürük ve krup benzeri
rumdur. Bir antijene yeniden maruz kalma sonrası gelişen IgE stridor gibi prodromal vira! üst solunum semptomları ile ka-
aracılı bir reaksiyondur. Ajana maruziyetle birlikte belirtiler 30 rakterize psuedomembranous krup olarak ta bilinir. Epiglottin
dk içinde görülür. Belirtiler ürtiker gibi ılmlı olabilirken, la- aksine öksürük olabilir. Genellikle salya artışı olmadan çocuk-
rinks, epiglotis ve çevresindeki yapılarda oluşan ödem sonucu lar düz bir yerde rahatça yatabilirler. Rutin laboratuar verileri
PEDİYATRİK ACİLLER
02 uygula
Rahat pozisyon ver
Tolere edebiliyorsa damar yolunu aç
Laboratuar çalışmaları için kan al
Hey~
Başarısız
ı
Endotrakeal tüp
1
Başarısız
t Evet Hayır
İğne Krikotrokotomi
Başarısız
ı
Cerrahi Krikotrokotomi
endike değildir. Tanı endoskopik olarak normal bir supraglot- leme için hazırlanmalıdır. Acil serviste entübasyon gerekli ise,
tik darlık ile belirgin subglottik ödem, ülserasyon ve bol pürü- endotrakeal tüp hesaplanandan bir boy küçük seçilmelidir. 3.
lan sekresyon görülmesi ile konur. Ciddi sıkıntısı olan hastalar kuşak sefalosporine ek olarak vankomisin antibiyotik tedavi-
operasyon odasında entübasyon ve iyi bir endoskopik görüntü- sine eklenmelidir.
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
Yan servikal grafi Normal Şişmiş epiglot, "parmak izi işareti" Radyoopak maddeleri gösterebilir
D. Krup (Laringotrakeobronşit) bir ebeveyn ile taburcu edilebilir. Bunun dışındaki hastalar göz-
lem ve ileri tetkik ve tedavi için hastaneye yatırılmalıdır.
Krup, üst hava yolu tıkanıklığına yol açan subglottik hava yolu-
nun inflamasyonu ve enfeksiyonudur. Havlama tarzında öksü- E. Yabano Cisim Aspirasyonu
rük, boğuk ses ve inspiratuvar stridor ile karakterizedir. Hekim
semptomların özellikle gece ciddi olduğunu akılda tutmalıdır, Yabancı cisim aspirasyonunda hava yolu tıkanıklığı derecesi
gündüz başvuran olguların durumu ciddi görünmeyebilir. Te- fizik bakı bulguları ile anlaşılabilir. Bronkodilatörlere cevap
davi şunları içermektedir: vermeyen hırıltılı solunum hemlich manevrasının kullanıldığı
1. Başlangıç Girişimleri- Nabız oksimetre takın ve kardiyak komplet tıkanıklığa ilerleyebilir. Öykü fikir verici olabilir genel-
monitöre bağlayın. Çocuğu genellikle ana kucağında, rahat bir likle çocuk eline küçük bir nesne aldıktan sonra, kısa bir asemp-
pozisyonda tutun. Soğuk nemli buhar, sıklıkla kullanılmasına tomatik aralığı izleyen ciddi nefes darlığı, öksürük ve öğürme
rağmen acil servise başvuran çocuklarda klinik iyileşme sağla vardır. Olguların % 20'sinde yabancı cisim üst hava yollarında;
dığı gösterilememiştir. % 80' inde ise ana bronş ve lober bronştadır. Eğer yabancı cisim
2. Farmakolojik Tedavi- Krup belirtileri olan ve solunum yukarda, larinks seviyesinde ise stridor oluşur; eğer larinksin al-
işi artan çocuklara glukokortikoid verin. PO /IM/IV deksame- tında bir seviyede ise vizing ve solunum seslerinde azalma mey-
tazon 0.6 mg/kg'dan (maksimum 10 mg) verin. Daha ağır vaka- dana gelir. Bazı durumlarda ılımlı bir takipne tek klinik belirti
larda, nebülize adrenalin düşünülmelidir. Ödem ve salgılarda olabilir. Yan servikal, akciğer grafisi, ekspirasyon sonu bilateral
azalmaya yol açarak iyileşmeyi hızlandırabilir. Nebülizasyon lateral dekübit grafı gibi X-ray görüntülemeler etkilenen akci-
için 0.05 ml/kg'dan (max 5 ml) 1:1000 adrenalin hazırlanır, ğerde hiperinflasyonu göstermede yardımcı olabilir.
ya da rasemik adrenalinin% 2.25'lik solüsyonundan 0.05 ml/ 1. Tam Obstrüksiyon- Tam obsrüksiyon var ve solunum
kg'dan (max 0.5 mi) 3 ml'ye kadar normal salin ile sulandırıla yolu temizleme manevraları (Tablo 50-11) yetersiz ise hemen
rak kullanılır. Ağır kruplu hastalarda helioks (helyum ve ok- laringoskop ile bakın. Direkt bakı altında Magill forseps ile ya-
sijen karışımı) vermeyi düşünün. Nebülize adrenalin, steroid bancı cismi çıkarmaya çalışın. Yabancı cisimi çıkardıktan sonra
veya helioks tedavisine yanıt vermeyen hastalarda, endotrakeal geç dönemde oluşabilecek inflamatuvar obstrüksiyonu engelle-
entübasyon ve ventilasyon gerekli olabilir. Hastanın yaşı ve bo- mek için uygun çapta endotrekeal tüp yerleştirin.
yuna uygun olan tüp boyutundan daha küçüğü kullanılmalıdır. 2- Parsiyel Obstrüksiyon- Çoğu hastada, parsiyel tıkanıklık
Minimal sıkıntısı olan bir çocuk hasta için, steroidler ile tedavi oluşur. Oksijen desteği uygulayın ve nabız oksimetre takın ve kar-
yeterli olabilir. Adrenalinin etkileri 2 saat sonra azaldığı için ne- diyak monitöre bağlayın. Hastanın istediği rahat pozisyonda kal-
bülize adrenalin alan hastalarda dikkatli olunmalıdır. Tüm has- masına izin verin, bu genellikle ailesinin kucağı olacaktır. Solunum
talar yan etki ya da semptomların tekrarı açısından bu süre bo- yolu ve akciğer grafılerini çekin. Hastanın sürekli olarak bir hemşi
yunca mönitörize edilmelidir. Stridor veya hipoksisi olmayan, re ya da doktor tarafından gözlemlenmesini sağlayın. Yabancı cisi-
rahat görünen ve ağız yoluyla sıvıları alabilen hastalar güvenilir mi çıkarmak için genel anestezi altında rijit bronkoskopi planlayın.
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
C. Diğer Girişimler
Bir akciğer filmi çekin ve RSV için nazofaringeal sürüntüden
Alt solunum yolu hastalıkları ventilasyon ve oksijenasyonu etkile- örnek alın.
yebilen çeşitli klinik durumlar ile ortaya çıkabilen farklı bir grup
bozukluklardır. Alt solunum yolu hastalıkları hem obstrüktif du-
Sonuçlandırma
rumları hemde parankima! veya alveoler hastalıkları içermekte-
dir. Klinik bulguları sıklıkla öksürüğün eşlik ettiği nefes darlığı ve 2 aydan küçük infantlar, prematüre infantlar, öyküsünde apne
takipnedir. Vizing obstrüktif durumları işaret eder. Çocuklarda ve siyanoz olan ve altta yatan kronik bir hastalığı ya da konjeni-
alt solunum yolu tıkanıklığının en sık nedenleri bronşiolit, astım tal anamolisi olan çocuklar, dirençli takipnesi, hipoksisi ya da
ve yabancı cisimdir. Infantlarda, hava yolunun konjenital anoma-
toksik görünümü olan çocuklar gibi hastaneye yatırılmalıdır.
lileri (trakeal web, kist, vasküler ring, lober amfizem) göz önünde
bulundurulmalıdır. Pnömoni, en sık görülen pediatrik alveoler
2. Astım
hastalık olmasına rağmen pulmoner ödem, inhalasyon yanıkları
ve kistik fıbroz da dışlanması gereken nedenler arasındadır.
Klinik Bulgular
1. Bronşiolit Astım en sık
görülen çocukluk çağı hastalığı olup, acil servis
başvurularının % 15'ini oluşturmaktadır. Astım, bronşiyal hi-
peraktivite, hava yolu inflamasyonu ve geri dönüşümlü hava
Bronşiolit 2 yaşından küçük çocuklarda akut başlangıçlı solu- yolu tıkanıklığı ile karakterizedir. Astım prevelansı giderek art-
num yolu semptomları ile karakterize bir klinik tablodur. Tipik maktadır. Tedavi ve yönetimindeki önemli gelişmelere rağmen
olarak 4-6 gün içinde alt solunum yoluna ilerleyen başlangıçta özellikle kentsel alanda ölüm oranları düzelmemiştir.
öksürük ve vizing ile seyreden bir üst solunum yolu enfeksi- Solunum fonksiyon testleri alevlenme şiddetinin de-
yonu vardır. Respiratuvar sinsisyal virüs (RSV) altta yatan en
ğerlendirilmesinde büyük önem taşımaktadır. Pik akış testi
sık vira! enfeksiyon nedenidir. Etkilenen çocukların yarısından
(PEF-metre) uygulanması nispeten daha kolaydır ve küçük
fazlası 2-7 ay arasında olanlardır. Solunum sıkıntısının klinik
belirtileri değişkendir. Beyaz küre (WBC) hafif yüksek veya çocuklarda başarılı olduğu gösterilmiştir. Hastanın bazal değe
normal olabilir. Akciğer filiminde hiperinflasyon, yamalı in- ri biliniyorsa bu önem arzeder aksi takdirde hastanın önceki
fıltrasyon ve atelektazi görülebilir. değeri ile karşılaştırma yapılabilir. Hastalığı bilinen ateşsiz has-
talarda akciğer filmi gereksizdir, ama etyolojisi belli olmayan
hastalarda yaralı olabilir. Ciddi astım atağı olan hastalarda ar-
teryel kan gazı endikedir. Solunum yetmezliğine giden hasta-
A. Genel larda PaC02'nin normalleşmesinin ya da yükselmesinin izlemi
gerekmektedir.
Destekleyici bakım tedavisi esastır. Hidrasyon ve oksijenas-
Astım atağı ile gelen hastada, yakın zamanda steroid kul-
yonu sağlayın ve burun sekresyonlarını temizleyin. Solunum
lanımı, önceki ataklarda yoğun bakıma yatışının olması, daha
yetmezliği varsa entübasyon gerekli olabilir. Nabız oksimetre
takın ve Sa02 < %92 ise oksijen uygulayın. önce astım atağına bağlı entünbasyon uygulanması, önceki tet-
kikleri, kullandığı ilaçlar ve sıklıkları ve bazal pik ekspiratuar
Tıbbi Tedavi akım hızı (PEFRs) öyküsünde alınması gereken önemli bilgi-
lerdir.
Bronşiolitte bronkodilatör tedavinin etkinliğini gösteren çeliş
kili kanıtlar vardır. Tedavi
Hırıltı vizing varsa, nebülize adrenalin veya albuterol
denenebilir. Klinik yanıt var ise bronkodilatörlere devam edil- Bakınız Şekil 50-5.
PEDİYATRİK ACİLLER
A Şekil 50-5. Astım ataklarının Yönetimi: Acil servis ve hastane temelli bakım. FEV1: 1 saniyede orlu ekspiratuvar
hacim; PC02: Parsiyal karbondioksit basıncı; PEF: Tepe ekspiratuvar akımı; Sa02: Oksijen satürasyonu. (National
lnstitutes of Health: National Asthma Education and Prevention Program. Expert Panel 3: guidelines for the diagnosis and management of
asthma. August 2007. NIH publication no 07-4051 izin ile alınmıştır.)
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
8. Tedavi Sonuçlandırma
basıncı(BiPAP) kullanımı güvenli olup entübasyonun önlen- Pnömonide kesin etyolojik ajan genellikle belirlenemez.
mesinde etkilidir. Ciddi astım atağında olan çocuk hastalarda Yaş, mevsim ve klinik özelliklere göre tipik sonuçlar çıkarıla
IV ketamin infüzyonu kullanımı tartışmalıdır. Bununla birlikte bilir. Tablo 50-12'de pediatrik yaş grubunda en sık rastlanan
0,2 mg/kg'da bolus infüzyonu takiben 0.5 mg/kg IV infüzyon patojenler özetlenmiştir. Klinik pratik akciğer filmi, kan sayı
yararlı bulunmamıştır. mı ve kültürleri içerirken, bu testler patojen tayininde sınırlı
bilgi verirler. Ancak bazı klinik ve laboratuvar bulguları belirli
D. patojenleri düşündürebilir. Hızlı başlangıçlı lober pnömoni-
den sıklıkla streptococcus pneumoniae sorumludur. Amfizem
Astım atağında olan hastanın entübasyon için tek mutlak en- sıklıkla metilisine dirençli stafilokok dahil olmak üzere stafi-
dikasyon koma ve solunum durmasıdır. Maksimum tedaviye lokok ve streptokoklarla ilişkilidir. Özgün olmayan semptom-
rağmen solunum durumunun kötüleşmesi göreceli endikas- ları olan yamalı intertisyel infiltrasyonlar Mukoplasma ya da
yondur. Klinik karar hasta bazında hastaya göre verilir. Kulla- klamidya gibi atipik pnömoni ile uyumludur. Kesik kesik ök-
Tablo 50·12. Yaş ve Etyolojiye Göre Çocuklarda Pnömoni Tedavisi
Ayaktan Tedavi Pertussis ve klamidya: Pertussis ve klamidya: Amoksisilin yada Makrolid veya tetrasiklin (> 8yaş) ı:ı
(İlk tercih sırasına Eritromisin Eritromisin Amoksisilin-Klavunat Flurokinolonlar (> 16 yaş) m
göre) veya veya Yada o
Diğer Makrolidler Diğer Makrolidler, Sülfa- Sefuroksim ~-
namidler Makrolid ;;ı:ı
Strep pnomonia: A
Yan sütuna bak )>
O.
Pe~ısilir\.yad~:ampismnyıı da Makr9ud• r
sefıiröksim c:;; ...• •. Sef~~oksilıi+nıakröliil r
m
·.· setot~ksirııy~~a·seftriaksotj
;;ı:ı
MakrpWdts~ftrial<s?:~
ı<nnoaınisin ; . ·.•.••.·...•. Yada :.··
•ya~koınisln (a)teınatif duyarlı ajan Makröliıff~efotaksim
. teşhis ~dene .kıictar) · ·· vactiJ • .<J
.• Makrôlid,ı:klinıfamisin
.vanf<omi.sfiı · ·
(Lichtenstein R, Suggs AH, Campbell J izni ile kullanılmıştır: Pediatric pneumoniaJ Emerg Med Clin North Am 2003;21 :447 [PMID: 12793623].)
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
Tedavi Cevapsız
Sonuçlandırma
A Şekil 50-6. Status Epileptikus Yönetimi. (Current Diagnosis and Treatment Pediatrics, 20th edition, Chapter 23, page 720 izni
ile basılmıştır.).
A.
1. Hava yolunu açın. Bilinç düzeyin-
de baskılanma varsa entübe edin.
2. laboratuvar IV damar yolunu açın. Par-
mak ucundan kan şekeri bakın. CBC, glukoz, karaciğer ve
böbrek fonksiyon testleri, elektrolitler ve amonyak gibi diğer
Ensefalit beyin parankiminin iltihabıdır. Etyolojide postinfek- laboratuvar testleri için kan alın. Toksikolojik çalışma için id-
siyöz, vira! ve eklembacaklılar rol oynar. Akut dissemine en- rar örneği alın. Herhangi bir intrakraniyal patoloji tespit etmek
sefalomyelit (ADEM), santral sinir sisteminin aynı zamanda için BT çektikten sonra lomber ponksiyon yapın. Beyaz cevher
postinfeksiyöz olarak tanımlanan, immun aracılı hastalığıdır. hastalığının mevcut olup olmadığını belirlemek için acil MRG
düşünün.
B.
Belirtiler başağrısından, nöbet, koma ölüm gibi ciddi bulgula-
ra kadar değişebilir. Herpes simpleks virüs enfeksiyonlarında Nöroloji konsültasyonu uygundur. Mevcut yönetim deksame-
foka! nörolojik semptomlar görülebilir. ADEM tipik olarak 2-3 tazon (1 mg/kg) ya da metilprednizolon (10-30 mg/kg/gün) ile
hafta önce görülen bir enfeksiyon ya da aşılama sonrası ani yüksek doz glukokortikoid tedavisi uygulanmasıdır.
PEDİYATRİK ACİLLER
neden bulana kadar IV antibiyotik tedavisi başlanmalıdır. Sep- nunla birlikte, antipiretikler ciddi bakteriyel enfeksiyonu olan
sis tetkikleri normal olan ve iyi görünen 1-2 ay arasındaki ateşli çocuklarda tedaviye yanıtı değiştirmezler ve klinik karar için
infantlarda son birkaç yıldır yönetim değişikliği olarak bu has- kullanılmamalıdırlar. Eğer enfeksiyon kaynağı belirlendiyse,
talar için taburculuk ve ayaktan tedavi kabul edildi. Bu karar hemen üzerine durularak, irdelenmelidir.
hastanın birinci basamak doktoruna danışılarak yapılmalıdır
ve çocuk iyi takip edilebilecek ve hızlı erişim sağlayabilecek B. Kaynağı Belli Olmayan Ateş
güvenilir bir aileye teslim edilmelidir. Hasta 12-24 saat içinde
yeniden değerlendirilmelidir. Diğer infantlar için 1 ay altındaki Fizik bakıda kaynağı belli olmayan 3 aydan küçük ateşli çocuk-
infantlarla aynı yönetim kabul edilmelidir. larda tedavi yönetimi tartışmalıdır. Güncel klinik rehberleri, <
39° ateşi olan ve toksik görünmeyen çocuklarda antipiretiklerle
2. Çocuklarda Ateş ayaktan tedaviyi önermektedir. > 39° ateşi ve öyküsünde 3 doz
pnömokok ve Hib aşısı olan 6 aydan küçük çocuklar, üriana-
liz ve idrar kültürü yapılıp, negatif ise antipiretiklerle taburcu
Genel Bilgiler edilebilir. Bu çocuklarda bakteriyemi riski <% 1 bulunmuştur.
Bazı hekimler, 6 aydan küçük ya da 3 dozdan az pnömokok ve
2-36 aylık
infantlarda ateşli hastalıklar çok yaygın görülen bir
Hib aşısı olan çocuklarda idrar analizi, idrar kültürü, CBC, kan
yakınmadır. Dikkatli bir öykü ve fizik muayene birçok kaynağı
kültürü, akciğer grafisi istenmesi gerektiğini savunurlar. Diğer
ortaya çıkarabilirken, kan dolaşımında bakteriyemiden şüp
hekimler, ateşi olan infant ve çocuklarda geniş bir laboratuvar
helenilmeyen hastalarda gizli bakteriyemi riski düşük olabilir.
çalışması gerekiyorsa, klinik tecrübelerine göre daha az agre-
2-36 ay arsındaki ateşli infantlarda gizli bakteriyemi sıklığının
sif bir yaklaşım sergilerler. Acil servis doktorlarının kullandığı
% 0.5-1 arasında olduğu tahmin edilmekte. % l'den az septik
yaklaşım ne olursa olsun, ateşli infant ve çocuklar 12-24 saat
artrit, osteomyelit, menenjit veya sepsis gibi ciddi komplikas-
(sık sık) yeniden muayene edilerek takip edilmeli ve elde edile-
yonlar gelişir. H. influenza tip b (Hib) ve 7 valanlı pnömokok
bilecek kültürler incelenmelidir.
aşısının yaygın kullanımı gizli bakteriyemi insidansını (sıklığı
nı) azaltmasına rağmen bazı riskler hala vardır.
Çocuğun
Bulgular
2-36 ay arasındaki ateşli
çocuklarda ayrıntılı bir öykü ve fizik Hızlı kardiyopulmoner incelemesinde ciddi hasta görünen ço-
bakı esastır. Kesin ateş öyküsü maksimum derece, sıcaklığın cukta agresif tanısal inceleme gerekir ve acil servise gelişinin ilk
elde edilme metodu, ateş zamanları, antipiretik kullanımı ve 1 saati içinde parental antibiyotik tedavisi başlanmalıdır. Kan,
ilişkili semptomlar dahil olmak üzere ayrıntılı alınmalıdır. Öy- idrar ve BOS (ldinik durumu izin verirse) kültürlerini alın ve
küye geçmiş tıbbi öykü, hasta kişiler ve aşılanma durumu da antibiyotik başlayın. Fizik bakı ve laboratuvar çalışmaları en-
dahil edilmelidir. Gizli bakteriyemide en yaygın izole edilen feksiyon kaynağını bulamaz ise, IV üçüncü kuşak sefalosporin
organizma Strep. pneumoniae'dır; bu yüzden pnemokokol aşı veya piperasilin/tazobaktama ek olarak vankomisin ekleyin.
lanma öyküsü önemlidir. Fizik muayene kulak zarının ve ora- Enfeksiyon kaynağı bulunsun bulunmasın, ciddi hasta görü-
farinsin inspeksiyonunu, akciğerlerin oskültasyonunu ve karın nen çocuklar gözlem ve IV antibiyotik tedavisi için hastaneye
yatırılmalıdır.
ve genitoüriner sistem muayenesini içermelidir. İYE bu yaş
aralığında yaygın görülen (en çok suçlanan) nedendir, dizüri,
urgency ve sık idrara gitme gibi semptomlar bu yaş grubunda
zor saptanır.
Tedavi
A. Genel Yönetim
Hızlı bir kardiyopulmoner inceleme yapılmalıdır. Toksik veya
sıkıntılıgörünen hastalara agresif tedavi yönetimi başlanmalı
dır (aşağı bakınız). Antipiretikler, hastanın komfor seviyesini
yükseltmek için acil serviste erken dönemde verilmelidir. Bu-
PEDİYATRİK ACİLLER
B. Laboratuvar Bulgulan
Bloody tap Normal Kanlı Ek olarak Ek olarak Normal RBC sayısı Sıvı aşağı çevirilirse,
ya da (bazen pıhtılı) WBC/700 RBC 0 ; 800 mg/kg RBC 0 birinci ve üçün- süpernatant
düşük Çentikli olmayan RBC cü tüpler arasın- berrak ve renksiz* olacak
da düşer; ---i
;:tJ
tüpler arasında 5 )>
dk bekleyin <
~
)>
or
~
~z
Kısmen tedavi edilmiş Genellikle Temiz ya da Genellikle yüksek; Yükselmiş Normal Genellikle LDH > Antibiyotik kullanıldıysa
bakteriyel menejit yüksek bulanık Genellikle PMN predo- ya da düşmüş 24 U/L; yayma ve kültür negatif
minant PCR hala pozitif olabilir
olabilir
Fungal menenjıt Yüksek Değışken; 10- 500; erken dönemde Yükselmiş ve artan Düşmüş Çini mürekkebi ıle Debil ve immunosüpresıf
sıklıkla temiz PMN'den sonra çoğun- hazırlama; tedavi gören hastalarda
lukla lenfosıt kritokokal antijen, sıklıkla süperımpoze
PCR; kültür, olabilir
aşılama, immünoflo-
resan testler
(devam)
Tablo 50·14. Normal ve Merkezi Sinir Sistemi Enfeksiyonu ve İnflamatuvar Durumları Olan Çocuklarda Beyin Omurilik Sıvısının Özellikleri (devam)
Parainfeksiyoz ensefa- 80· 450, genel· Genellikle temiz 0-50 +, çoğunlukla len- 15· 75 Normal CSF·lgG index, Organizma yoktur;
lomyelit (ADEM) likle yüksek fosit; MS'da düşük hücre Değişken oligoklonal fulminant vakalar akut
hatta sıfır bant; MS'da ılımlı bakteriyel menenjite
yükselir benzer
-o
m
o
Meningeal karsinoma- Sıklıkla artmış Temiz ya da Tümer hücrelerinin sitolo· Genellikle orta de· Sıklıkla düşük Sitoloji Lösemi, medullob-
tosis bulanık jik ayırımı gerekir recede yükselmiş lastoma, meningMI ~-
melanozishistosiloz X'da ~.
görülür 7'
)>
n
r
r
m
:::ı::ı
a: CSF-lgG index: BOS-lgG indeksi = (BOS lgG/serum lgG) / (serum albümin/SOS albumin)
: Yapılan birçok çalışma WBC lizisi nedeniyle bu oranların tehlikeli olabileceğini belgelendirmiş, bu durumlarda menenjiti dışlamak için klinik karar ve lumbar ponksiyon tekrarı
0
gerekebilir.
*:BOS WBC (belirtilen)= BOS RBC X (kan WBCJ kan RBC). 0/P oranı = (fark edilen BOC WBC) / (belirtilen BOS WBC) Ayrıca WBC/RBC oranı yapar. Eğer 0/P oranı :S 0.01, ve
WBC/RBC oranı s 1/100 ise menenjit olabilir.
ADEM; akut dissemine ensefalomyelitis; AIDS; akut immünyetmezlik sendromu; CMV, sitomegalovirüs; CSF, serebrospinal sıvı (BOS); EBV, Epstein-barr virüs; HSV, herpes simpleks
virüs; IL-8, interlökin 8; LDH, laktat dehidrogenaz; MRI, manyetik resonans görüntüleme; MS, multipl skleroz; PCR, polimeraz zincir reaksiyonu; PMN, plimorfonüklearnetrofil; RBC,
kırmızı kan hücresi; TNF, tümör nekroz faktör; WBC, beyaz kan hücresi.
(Current Diagnosis and Treatment Pediatrics, 20th ed. 699-700 izni ile kullanılmıştır.)
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
Grup B streptokoklar
E.coli
Listerya
Strep. pneumoniae
N.menenjilis
H. influenza tip B (nadir)
3
> 6 yaş-yetişkin Strep. pneumoniae Vankomisine ek olarak 15 mg/kg 6 saatte bir Enterovirils
N.menenjitis Sefotaksim ya da 50 mg/kg 6 saatte bir Kabakulak
Seftriakson 100 mg/kg 24 saatte bir M.tüberkülosis
D.
Menejit şüphesi olan kritik hasta çocuklarda LP'den önce ge-
cikme olmadan antibiyotik tedavisi başlanmalıdır. Yenidoğan
larda, yaşamın ilk bir ay içinde, ampisilinle beraber aminog-
likozid veya sefotaksim ilk ampirik tedavi olarak kullanılır. 1
aydan büyük çocuklarda öncelikli ampirik tedavide vankomi-
sine ek olarak üçüncü kuşak sefalosporin (seftriakson veya se-
fotaksim) önerilmektedir (Tablo 50-15). Herpetik santral sinir
sistemi enfeksiyonlarında asiklovir düşünülebilir.
E. Diğer
Genel Bilgiler
Agresif nöbetleri antikonvülzanlarla tedavi edin. Hastayı övo-
Otitis media, çocukluk çağının en sık görülen enfeksiyon
lemik tutun. Hipoglisemi ve hiperglisemiden kaçının. Elektro-
hastalıklarındadır ve acil servis başvurularının büyük bir ço-
litler yakından izlenmeli ve herhangi bir anormallikte hemen
ğunluğunu oluşturmaktadır. Pediyatrik hastaların büyük bir
düzeltilmelidir. çocunluğu çocukluk çağı boyunca otitis media atakları geçirir.
Orta kulak iltihabı çocuklarda en sık konuşma ve dil gelişimi
döneminde ortaya çıkar ve çocuğa yardım etmek için gerekli
uygun yöntem kullanılmalıdır. Östaki borusunun fonksiyonu-
Klinik şüpheli ya da kanıtlanmış menejitli hastalar, ideali ço- nun bozulması otitis media patogenezinde anahtar rol oynar.
cuk yoğun bakımı ünitesi olmak üzere hastaneye yatırılma Sıklıkla üst solunum yolu enfeksiyonunu takiben ortaya çıkar.
lıdır. Seröz sıvı timpanik membran arkasında birikir ve sıklıkla na-
zofarinksten gelen organizmalar buraya yerleşir. İnfantlar ve
çocuklarda en sık rastlana patojenler Strep. pneumoniae, H.
injluenzae ve Moraxella catarrhalis' tir.
nik lgulaır
spontan gelişebilir. Ateş sıklıkla eşlik eder ama bulunmayabi- İlk Basamak Tedavi (Penisilin alerjisi yoksa)
lir. Küçük çocuklarda genellikle beslenme azlığı, huzursuzluk
ve aktivite azlığı gibi özgün olmayan bulgularla ortaya çıkar. Amoksisilin (60-90 mg/kg/doz B.İ.D)
r
Otitis medialı çok küçük infantlarda eşlik eden ateş hematojen
yayılan hastalıklar açısından yüksek risk taşır ve agresif tedavi
İkinci Basamak Tedavi*
(Ya da son 30 gün içinde
edilmelidir.
antibiyotik almış olanlar için
Otoskopik bakıda, kırmızı şişkin timpanik membran
ilk basamak tedaviQ)
kolay tanı sağlar. Ancak bu bulgunun olmaması otitis medi- ~~~~~~~~~~ r~~~~~~~~
Azitromisin 1Omglkgl gün x 1 gün, sonra 5 mglkgl gün x Penisilin alerjisi olan hastalarda alternatif tedavi
4 gün
Seftriakson 50 mglkg/ gün iM x 3 gün Diğer antibiyotik tedavilerinin yetersiz olduğu akut otitis media tedavi-
sinde etkili olduğu bildirilmiş
Klaritromisin 15 mglkg/ gün (b.i.d) x 10 gün Penisilin alerjisi olan hastalarda alternatif tedavi
Farenjitli hastalarda tam kan sayımında (CBC) beyaz küre sa- jitinin uygun tanı ve tedavisi romatizma! ateş sıklığını drama-
yısı (WBC) yüksek gelebilir fakat bu özgül olan bir bulgu de- tik olarak azaltmaktadır. Poststreptokoksik glomerülonefriti
ğildir ve tedaviyi yönlendirmede çok az katkısı vardır. Atipik önlemek pek mümkün görünmemekte.
lenfositlerin baslan olduğu lökositoz sıklıkla EBV'e bağlı faren-
Tedavi
jitte görülür: Monospot testi ile görüntüleme yaralı olabilir ama
duyarlılığı sınırlıdır. Tanının doğrulanması gereken hastalarda, A. Semptomatik Tedavi
EBV antikor titresi elde edilmelidir.
Semptomatik tedavide asetaminofen, NSAİD ve yaşa uygun
Farenjit komplikasyonları süpüratif (peritonsiller abse hastalarda tuzlu su içeren gargaralar ile inflame farenjite bağlı
ve retrofarengeal abse) ve non-süpüratif (romatizma! ateş ve rahatsızlığı azaltmak için kullanılır. Ciddi vakalarda deksame-
poststreptokokal glomerulonefrit) olarak sınıflandırılır. Fa- tazon faringeal ödemi azalmaya yardım edebilir.
renjit sellülite ve dolayısı ile abse formasyonuna doğru ilerler
ise peritonsiller abse (PTA) oluşabilir. Hastalarda salya artışı, B. Antimikrobiyal Tedavi
boğuk ses ve trismus meydana gelebilir. En sık ergenlerde gö-
rülür. Retrofaringeal abse (RPA) ise aynı PTNda olduğu gibi Farenjit nedeni olarak hızlı antijen testiyle ya da hızlı antijen
retrofaringeal lenf nodalrının süpürasyonu sonrasında oluşur. testi negatif olanlarda boğaz kültürü ile GABHS olduğu tespit
Bu komplikasyon daha sık bebeklerde ve okul yaşında olan ço· edilirse antibiyotik tedavisi başlanmalıdır. GABHS farenjitinde
tedavi bu hastalıktan şüphelenmekle test sonuçları beklenme-
cuklarda görülür. Görüntüleme olarak RPA'yı değerlendirmek
den başlar eğer sonuçlar GABHS'yi doğrulamıyor ise antibiyo-
ve epiglottiti ekarte etmek için yan servikal grafisi istenebilir.
tikler kesilir. Penisilin, GABHS direnç göstermeyen hastalarda
Nadir olgularda boynun kontrastlı bilgisayarlı tomografisi gibi tedavi için tercih edilebilir. GABHS tanısı konan ve akut otitis
daha geniş görüntüleme yöntemleri gerekebilir. GABHS faren- mediası olan hastalarada amoksisilin etkili bir tedavi gibi gö·
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
rünmektedir. Çocuklarda Penisilin V oral 250 mg b.id (günde da yapılan bir ön çalışmada TK-MRSA'da yedi kat artış bulun-
iki kez) ya da t.i.d (günde üç kez), adolesanlarda 250 mg t.id ya muştur. Acil servislerde tüm abselerin %50-60'ından fazlasını
da q.id (günde tek doz) olarak verilir. Tedavi süresi 1O (on) gün TK-MRSA için pozitif kültürü olan çocuklar oluşturmaktadır.
olarak tavsiye edilir. 27 kg'nun altındaki çocuklarda tek doz 6 TK-MRSA deri yüzeyleri ile doğrudan temas yoluyla yayılır.
milyon unite, daha büyük çocuklarda 12 milyon ünite IM ben- TK-MRSA yayılması ile ilişkili artmış risk faktörleri şunlardır:
zatin penisilin uygulanır. Penisilin alerjisi olan çocuklarda erit- (1) yakın cilt-cilt teması, (2) deride açık yaralar, (3) kalabalık
romisin ve muhtemel sefalosporinler tercih edilir. yaşam ve (4) kötü hijyen koşulları.
Sonuçlandırma
Klinik Bulgular
Genel Bilgiler
Periorbital selüllüti olan hastalarda göz kapağını ve cildi çev-
Yetişkinler gibi çocuklarda da İYE çok yaygın görülmektedir.
releyen eritem ve ödem ortaya çıkar ve kemozis, konjunktivit,
ateş ve burun akıntısı eşlik edebilir. Periorbital selülit genellikle
Ancak çocuklarada İYE önerileri önemli farklılıklar içerir. Ço-
klinik bir tanıdır, kan ve yara kültürleri patojen belirlenmesin- cuklarda İYE obstruksiyon ya da vezikoüretral reflü gibi anato-
de yardım edebilir. Orbital sellülit, fiziksel muayenede genel- mik bozuklukların önemli işareti olabilir. Çocuklarda İYE son-
likle tek taraflı proptozis, göz hareketlerinde kısıtlılık ile oluşan rası renal skar oranı yüksektir. 2 ay ile 2 yaş arasındaki kaynağı
ağrı, görme keskinliğinde azalma, ya da bir afferent papiller de- belli olmayan ateşli çocuklar %5 oranında İYE tanısı almaktadır.
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
Prematür infantlar İYE için büyük risk taşırlar. Erkek siyon veya kontaminasyon nedeniyle olabilir, ama her yüksek
bebeklerde yaşamın ilk aylarında İYE sık rastlanmaktadır. Bu büyütme alanında 10 WBC'den daha fazla olmasının yüksek
aylardan sonra sıklığı kadınlarda erkeklere göre artmakta ve pozitif prediktif değeri vardır. Nitrat (bakteriyel metabolizma-
sünnetli çocuklarda düşmektedir. Çalışmalar 2 yaş altında ki nın yan ürünü) varlığı İYE için % 98 özgündür. Pozitif lökosit
sünnetsiz erkelerde sünnetli erkeklere göre riskin% 5-20 arttı esteraz (aktive lökositler tarafından üretilen) varlığı İYE için%
ğını göstermekte. Nüks oranları cinsiyetler arasında benzerdir 83 duyarlı ve % 78 özgündür. Kültür ve idrar tahlilinde İYE'si
ama ilk enfeksiyondan bir yıl sonra artan nüks oranı erkeklerde olan yenidoğanlarda CBC, kan ve BOS kültürü çalışmaları dü-
şünülmelidir. Yüksek ateşi olan ya da toksik görünen infant ve
nadirdir.
küçük çocuklarda kan kültürü alınmalıdır. Akut durumda ta-
Sağlıklı bir çocukta, sıklıkla E.coli gibi enterik bakterilerin
nısal görüntülemeler nadiren gerekli olur.
periüretral alanda kolonize olup geriye göçü sonucu genellikle
idrar yoluna ulaşırlar. Diğer sık rastlanan patojenler klebsiella,
Tedavi
proteus, enterobacteria, staphylococcus saprophyticus (özellikle
cinsel yönden aktif kadınlarda) ve staph aureusu içerir. Yenido- A. Ayaktan Tedavi
ğanlarda, idrar yolundan hematojen yayılım ile sepsis oluşabi
lir. Tekraralyan enfeksiyonu, üriner sistem anatomisi anormal Toksik görünmeyen ve oral alabilen 2 aydan büyük çocuklar
olan ya da sık sık idrara giden infant ve çocuklarda enterokok ayaktan tedavi edilebilirler. Başlangıç tedavisi geniş spekrumlu
olmalı ve sık görülen patojenleri içermelidir. Ortak kullanılan
ve pseudomonas riski çok fazladır.
oral antibiyotikler TMP-SMX, amoksisilin (E. coli direnci ar-
tıyor olsa da), nitrofurantoin (piyelonefrit düşünülmüyorsa)
Bulgular
ya da sefalosporinleri içerir. İdrar kültürü sonucuna ulaşıldı
ğında antibiyotik seçimi uygun hale getirilebilir. Doktorlar acil
2 yaş altındaki hastalara tipik olarak özgün olmayan bulgu-
serviste hastayı takip ederken ilk dozda seftiakson gibi IV ya
lar eşlik eder. Bu bulgular ateş, huysuzluk, kusma, ishal, karın
da IM antibiyotikleri seçip daha sonra hastaları oral antibiyo-
ağrısı veya zayıf beslenmedir. Bakıcı, kötü kokulu ve bulanık
tiklerle taburcu edebilirler. Komplike olmayan İYE'lerde 7- 10
idrarı fark edebilir. Bu popülasyonda ateş genellikle semptom
gün, komplike ya da beraberinde piyelonefrit olan İYE'lerde 14
olarak ortaya çıkar ve İYE, kaynağı belli olmayan ateşli çocuk- gün izlem önerilmektedir. Yatarak tedavi gören hastalarda IV
larda ayırıcı tanı olmalıdır. Daha büyük çocuklarda dizüri (ağ ampisilin ile birlikte gentamisin ya da seftriakson yaygın olarak
rılı idrar yapma), urgensi (acil idrar ihtiyacı-sıkışma), frekans kullanılır.
(sık idrara gitme) ve suprapubik ya da bel ağrısı gibi klasik
semptomlarla ortaya çıkar. İnkontinansı (idrarını tutamama) B.
ve enurezisi (gece işemesi- altını ıslatma) olan hastalarda da
İYE'den şüphelenilmelidir. Adolesanlarda dizüri ve diğer ilgi- Yenidoğan ve ayaktan tedavi kriterlerini taşımayan hastalar
hastaneye yatırılarak IV antibiyotikle tedavi edilmelidir.
li semptomlar cinsel yolla bulaşan hastalık belirtisi olabilir ve
doktor tarafından değerlendirilmesi gerekir.
(.
İYE tanısında temel nokta idrarda bakteri üremesidir.
Pediyatrik hastalarda uygun örneğin alınması büyük önem Değerlendirilmesi
taşır ve oldukça zor olabilir. İdrar örneği suprapubik mesane Renal ve mesane ultrasonu, İYE'si olan çocuklarda üriner sis-
aspirasyonu, üretral kateterizasyon veya tuvalet eğitimi olan tem anomalisi sıklığı nedeniyle ilk İYE'si olan 2 yaş altı çocuk-
çocukta temiz orta akım idrarından elde edilir. Tuvalet eğitimi larda önerilmektedir. İYE'si olan 2 yaş üstü erkek çocuklarda ve
olmayan çocukta idrar torbası ile toplama tekniği tarama aracı tekrarlayan İYE'si olan kız çocuklarda mutlaka düşünülmelidir.
olarak düşünülebilir bununla birlikte yüksek kontaminasyon Vezikoüretrogram bu popülasyonda vezikoüretral reflüyü de-
oranı nedeniyle yalnız nagatif olması yarar sağlar. İdrar torbası ğerlendirmek için kullanılır. Görüntüleme acil serviste gerekli
tekniği ile toplanan idrar örneğindan asla kültür gönderilme- değildir, hastaneye yatıştan sonra ya da taburcu kriterlerini ta-
şıyan hastalarda ayaktan takipte çekilebilir.
melidir. İdrarda enfeksiyon pozitif ise diğer toplayıcı teknikler-
le doğrulama testi yapılmalıdır. Bir kez toplanan idrar örneği
mümkün oldukça çabuk işleme alınmalıdır.
İdrar örnekleri kültür ve mikroskobi için gönderilmelidir. 2 aydan küçük hastalara ilaveten toksik görünen, kusan ya da
Kültür sonuçlarına tipik olarak ilk işlemden 12-24 saat sonraya dehidrate olan hastalar da IV antibiyotik tedavisi için hastane-
kadar ulaşılamaz, böylece idrar tahlilinin mikroskopisi muhte- ye yatırılmalıdır. İmmunokompresif (bağışıklığı yetersiz olan)
mel tanıda yardımcı olur. İdrar tahlilinde bakteri varlığı, enfek- olan ürosepsisli hastaların renal fonksiyonları azalmakta ve
PEDİYATRİK ACİLLER
ayaktan tedavi imkanı olmadığından hastaneye yatırılmalıdır tomları varlığında karbonmonoksit zehirlenmesi araştırılmalı
lar. İYE'si olan nontoksik, ateşsiz büyük infant ve çocuklar 24- dır. Çocuğun hidrasyon durumunu değerlendirin ve apandisit
48 saat sonra takip edilmek koşulu ile ayaktan tedavi edilebilir. veya invajinasyon belirtilerini arayın. Seri batın bakısı cerrahi
Kültür sonuçları en iyi antibiyotik seçimini sağlar. koşulları dışlamak için tavsiye edilir. Gastroenterit gözden at-
lanan apandisit nedenlerinden en sık olanıdır.
B. Laboratuvar Bulgulan
1. Dışkı Kültürü- Dışkı kültürü bakteriyel nedenin belirlen-
mesinde en güvenilir yoldur. İshali olan her çocuktan dışkı kül-
türü alınsada maliyet açısından etkin değildir. Yüksek bakteri-
yel enfeksiyon riski olan çocuklarda dışkı kültürü alınmalıdır.
Shigella, Salmonella, E. Cali 0157 H7 ve Cyampylobacter için
gaita kültürleri aşağıdaki durumlarda alınmalıdır:
Çocukta akut bakteriyal dizanteri bulguları (örn: ateş,
sulu dışkı, dışkıda lökosit ve kan) varsa
Çocukta vira! gastroenteritte özgü kusma olmadan ani
başlayan dışkılama olması. Metilen mavisi ile dışkıda
lökosit varlığı. Positif sonuçlar (yüksek büyütmede > 5
lökosit) bakteriyel enfeksiyon için yüksek hassasiyet gös-
terir. G. Lamblia'nın trofozoitleri de tespit edilebilir.
İshal süresi, günlük dışkı sayısı, idrar sıklığı, ağlarken gözyaşı A. Rehidratasyon
varlığı ve çocuğun en son ağırlığına ilişkin bilgiler dehidratas-
Ilımlı dehidratasyonu olan çocuklarda oral rehidrasyon so-
yon riskini belirlemede yardımcı olabilir. Özellikle hastalığın
erken seyrinde sık kusma öyküsü vira! nedenleri akla getirme- lüsyonlar ve ciddi dehidratasyonu olan çocuklarda IV sıvılar
lidir. Yüksek ateş, kusma olmaması, barsak hareketleri ile karın kullanılması morbidite ve mortalitenin önlenmesi açısından
ağrısı, dışkıda kan ve mukus varlığı bakteriyel nedeni düşün önemlidir.
dürmektedir. Son zamanlarda antibiyotik kullanım öyküsü
olması psödomembranöz kolit olasılığını düşündürür. Son za- B. Antiemetik ve Antidiyareik İlaçlar
manlarda seyahat öyküsü olması parazit enfeksiyonunu ya da
seyahat ishalini düşündürür. Kreşe giden çocuklar özellikle Gi- Antiemetik ve antidiyareik ilaçlar gastroenteriti olan çocuklar-
ardia Lambia enfeksiyonu karşı duyarlıdırlar. Aile üyelerinde da semptomları kötüleştirebilir. Prometazin 2 yaşından küçük
ortak semptomların varlığı gıda zehirlenmesini düşündürmeli çocuklarda kontrendikedir. Bazı çalışmalarda gastroenteriti
dir. Bir aile üyesinde dahi bulantı, kusma ya da başağrısı semp- olan çocuklarda sık kusmaları önlemek için verilen ondanset-
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
randan sonra oral rehidratasyon tedavisine toleransın iyileştiği yapı olup bakteriyal ekime eğilimlidir. Ayrıca travma sonrası
gözlenmiştir. komşu dokulardan yayılım ve direk inokülasyonda bu duru-
ma yol açabilir. Orak hücre anemisi (OHA) ve diyabeti olan
C. Antimikrobiyal Tedavi hastalar da artmış risk altındadır. Diz ve kalça en sık etkilenen
eklemlerdir.
Antibiyotik tedavisi çoğunluğu kendisini sınırladığı için gast- Çoğu septik artrit nedeni özellikle staj aureus olmak üze-
roenterit tedavisinde endike değildir. Bakteriyal dizanteri be- re gram (+) bakterilerdir. GABHS ve Strep. pneumonia ayrıca
lirtisi gösteren hastalarda ampirik antibiyotik tedavisi düşünü not edilen nedenler arasındadır. OHA'sı olan hastalar salmo-
lebilir. Kültür sonuçları gelene kadar TMP-SMZ (TMP, 8-12 nellanın yol açtığı septik artrit açısından yüksek risk taşırlar.
mg/kg/gün ve SMZ, 30-60 mg/kg/gün, bölünmüş dozlarda her Yenidoğan popülasyonunda Staph. aureus, en yaygın görülen
12 saatte bir) ampirik tedavi olarak verilebilir. Özgün salmo- organizmadır, ancak grup B streptokoklar ve gram-negatif en-
nella tedavisinde antibiyotikler sadece 2 ay altında, orak hücre terik organizmalar da diğer görülen organizmalardır. Neisseria
hastası, ekstra barsak enfeksiyonu veya immün yetmezliği olan gonorrhoea'ya da cinsel olarak aktif adolesanlarda etken olarak
çocuklarda endikedir. düşünülmelidir.
B. laboratuvar Bulguları
1. Eklem Aspirasyonu- Kesin tanı eklem aspirasyonu ile ko-
nulur. Eklem sıvısında gram boyama ve kültürü, hücre sayımı,
glukoz ve protein incelenir. Genel olarak sepik artritte WBC
sayısı 50000 üzerindedir (%75'ten fazlası PMNL olmak üzere)
fakat transient sinovitte ise WBC sayısı 5000- 10000 arasındadır
(%25'ten azı PMNL olmak üzere). Glukoz değeri septik artritte
genellikle 40 mg/dl'den azdır.
2. Kan Testleri- CBC; CRP (C reaktif protein) ve eritrosit
sedimentasyon hızı sıklıla septik artritte yükselmiştir. Normal
olduğunda, septik artriti dışlamaz ama diğer etyolojileri dü-
şünmemizi yardımcı olur. Kan kültürü alınmalıdır.
C. Görüntüleme
5 yaş altı çocuklar Stafilokok, Grup A streptokok, Pnömokok, H. influenza Nafsilin• ek olarak aminoglikozit ya da 3. kuşak sefalosporin
Ampisilin-sulbaktam
aPenisilinaz dirençli penisilin yerine birinci kuşak sefalosporinler kullanılabilir. Vankomisin, metisilin dirençli stafilokoklardan
şüphelenildiğinde tedavi için kullanılmalıdır.
(Tintinalli JE, Kaplan GD, Stapczynski JS (editors) izni ile kullanılmıştır: Acute Disorders of Joints and Bursae, Sth ed. Table 278-4).
Tedavi
Antibiyotik tedavisi geciktirilmeden başlanmalıdır. Septik art-
rittte tipik olarak sık görülen organizmalar tablo 50-17'de lis-
telenmiştir. Gram boyama yapılabiliyorsa, sonuçlar antibiyotik
seçimine kılavuzluk edebilir. Geleneksel olarak gram ( +) kok
görünüyorsa, penisilinaza dirençli penisilinler (örn., oksasilin
150 mg/kg/gün, bölünmüş dozda günde dört kez) uygundur.
Toplum kökenli MRSA'nın artması nedeniyle vankomisin ya Genel Bilgiler
da klindamisin de kullanımı düşünülmelidir. Gram boyama-
Akut osteomyelit 13 yaş altında 1/5000 görülen, kemiğin pyo·
da hiç organizma yok ya da gram (-) organizmalar var ise, se·
jenik enfeksiyonudur. Her kemik tutulabilmesine rağmen ço-
fotaksim ya da seftriakson gibi üçüncü kuşak sefalosporinler
cuklarda uzun kemiklerde daha sıktır. Enfeksiyon genellikle
kullamlabilirler. Bu antibiyotikler aym zamanda gonokokal
septik artrit içinde kapsamlı olacaktır. Yenidoğan oksasilin ya hematojen yolla yayılmasına rağmen komşu odaklarda yayılım
da nafsiline ek olarak sefotaksim ya da gentamisin ile tedavi ya da direk travma sonucu inokülasyon ile meydana gelebilir.
edilirler. Erken antibiyotik verilmesine rağmen septik artritte Akut hematojen osteomyelitli olguların% 90'nında staph. aure-
cerrahi müdahale gerekir. Zamanında ortopedi konsültasyonu
us sorumludur. Grup A streptokoklar ve H. influenzae daha az
yaygın nedenleri arasındadır. Yenidoğanda osteomyelit, grup B
ve drenajı gereklidir. Gerekli durumlarda ağrı yönetimi için
NSAİ ve narkotik analjezikler kullanılabilirler.
streptokoklar ve gram-negatif enterikorganizmalara bağlı geli-
şebilir. OHA'si olan çocuklar salmonella ve Strep. pneumoniae
osteomyeliti için risk altındadırlar. Ayağın plantar yüzeyindeki
Sonuçlandırma
delici alet yaralanmaları Pseudomonas aeruginosa osteomiyeli-
Septik artriti olan çocuklar JV antibiyotik tedavisi için hastane- tine neden olabilir.
ye yatırılmalıdırlar. Etkilenen eklemin cerrahi drenaj ihtiyacının
değerlendirilmesi için ortopedi konsültasyonu gerelunektedir.
Klinik Bulgular
A. Belirti ve Bulgular
Klinik bulguları ateş ve iyi lokalize edilen kemik hassasiyeti·
dir. Titreme, halsizlik ve kötü görünüm sıklıkla mevcuttur. Alt
ekstremitedeki osteomyelit sıklıkla topallamayla sonuçlamr.
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
Dikkatli bir fizik bakı ile hassas noktalar genellikle saptanır. diyatrik hastada yaşa göre çeşitli karın ağrısı nedenleri vardır
Ayrıca enfeksiyon olan bölgede şişlik, ısı artışı, kızarıklık ve (tablo 50-18). Gastroenterit en sık tıbbı şikayet, apandisit en
fokal sertlik gelişebilir. Küçük infantlar etkilenen ekstremiteye sık cerrahi olaydır.
dokunulduğunda veya ektremite hareket ettirildiğinde genel- Karın ağrısı üç nöral yolaktan kaynaklanabilir: visseral,
likle huzursuzlanırlar. Psödoparalizi sıktır ve çoğunlukla eks-
pariyetal ve yansıyan. Visseral ağrı, mide ya da barsak gibi or-
tremitede belirgin şişlik gelişir.
ganların gerilme, esneme ve iskemi gibi uyaranlarla etkilendiği
B. Laboratuvar Bulguları zaman oluşur. Visseral ağrı lifleri bilateraldir ve spinal kordun
birçok seviyesinde sonlanırlar. Bu liflerin irritasyonu tam an-
Kan kültürü, CBC, C reaktif protein (CRP) ve eritrosit sedi-
laşılmayan, kötü lokalize edilen ve orta hatta hissedilen ağrıya
mentasyon hızı için kan alınmalıdır. Kan kültürü osteomyelitli
%30-50 hastada positif gelir. yol açar. Pariyetal ağrı, pariyetal peritonun irritasyonu sonucu
ile oluşur. Bu lifler, aynı yönde ve irritasyon bölgesinin derma-
C. Görüntüleme
tom seviyesinde ilerlerler. Bu da keskin, yoğun ve iyi lokalize
Etkilenen ekstremitenin grafısinin çekilmesi planlanmalıdır. edilen ağrıya yol açar. Yansıyan ağrı, pariyetal ağrı ile benzer
Hastalık başlangıcından sonraki 7-10 güne kadar radyolojik de- olup istisnai olarak ağrı lokal irritasyon bölgesi ile aynı derma-
ğişiklikler sıklıkla belirgin değildir. Bununla birlikte, yumuşak tom tarafından uyarılan uzak bölgelerde hissedilir.
doku şişliği ve doku üzerindeki bozulma radyolojik olarak sapta-
nabilir. Geç dönemde periosteal reaksiyon ve osteolizis görülür.
Çocuk hastaneye yatırıldıktan sonra, teknisyum kemik Klinik Bulgular
sintigrafisi ve MRG yararlı olabilir. BT ya da USG eşliğinde ke-
mik aspirasyonu etyolojik ajanı ortaya çıkarabilir. A. Belirti ve Bulgular
Tam, eksiksiz öykü önemlidir; ağrının karakteri, başlama za-
manı, süresi, şiddeti ve lokalizasyonu öğrenilmelidir. Ayrıca
Akut osteomyelitin ana tedavisi parenteral antibiyotiklerdir. ağırlaştırıcı ve rahatlatıcı faktörler, eşlik eden semptomlar, ji-
Tanı ilk konulduğunda henüz kültür sonucu olmadığı için has- nekolojik ve cinsel öykü ve tıbbi öykü önemli bilgilerdir.
tanın yaşına uygun ampirik tedavi başlanır. Diken batmasına
Fizik bakının ilk basamağında kardiyopulmoner değer
bağlı ayağında osteomyelit gelişen çocuklarda cerrahi debrit-
man tedavinin en önemli parçasıdır ve psödomonasa etkili bir lendirme hızlıca yapılmalıdır. Eğer hasta toksik görünümlü ya
antibiyotik başlanmalıdır. da kararsız vital bulguları varsa agresif sıvı resüsitasyonu öykü
ve fizik bakı ile beraber başlamalıdır. Manuel bakıdan önce ya-
ırma pılan basit bir gözlem bize çok şey gösterebilir. Hasta aktif mi,
oynuyor mu, ya da yatakta hareket etmeden yatıyor mu? Batın
Akut osteomyelit şüphesi olan tüm çocuklar hastaneye yatırıl
distansiyon, kitle ya da peristaltik hareketler açısından inspek-
malıdır.
te edilmelidir. Barsak seslerinin doğasının değerlendirilmesi
için tüm kadranlarda batın oskültasyonu yapılmalıdır. Çocuk
maksimal hassasiyet işaret ediyorsa, o bölgeden uzaktan baş
lanarak, yavaş dokunuşlarla palpasyon yapılır. Perküsyon, has-
sasiyet bölgesinde rebound çıkmasına yardımcı olabilir. Derin
palpasyon, kitle ve organomegaliyi ortaya çıkarmak için kulla-
nılır.
Eksiksiz ekstra-abdominal bakı gereklidir. Streptokokal
faranjit ve alt lob pnömonileri yansıyan karın ağrısına neden
olabilirler. Genitoüriner sistem bakısı, testiküler torsiyonunu
ya da saç turnikesini ortaya çıkarabilir. Cinsel aktif kadınlarda
pelvik bakı gereklidir. Rektal bakı, retroçekal apendisit, invaji-
nasyon, gastrointestinal kanama, abse ve rektal nesne sıkışması
Genel Bilgiler gibi çeşitli durumlar için yardımcı olabilir. Rovsing's işareti (sol
alt kadran palpasyonunda sağ alt kadranda ağrı hissedilemsi),
Karın ağrısı ve gastrointestinal rahatsızlıklarla, çocuk hasta iliopsoas (sağ bacağı ekstansiyona ve sağ kalçayı fleksiyona
bakımında sıklıkla karşılaşılmaktadır. Karın ağrısının ayırıcı getirdiğinde ağrının başlaması) ve obturator (sağ bacağın flek-
tanısında çok sayıda durum vardır ve bu nedenle gerçek acil-
siyonda iken rotasyon yaptırlması ile ağrının başlaması) gibi
leri benign sebeplerden ayırmak çok ama çok zor bir iştir. Pe- apandisitle ilişkili işaretler bakıda yapılıp, yazılmalıdır. Topuk
Tablo 50-18. Nontravmatik Karın Ağrısının Sık Rastlanan Nedenleria
G5rbntlll~ıi1ı Çalı$ma1arı
·····~ray;Örı\tırgan_ı~bağlı~ö~dkJçbükiy.e~irni;.f~kalöid.
•.•• _.{%5·10) .•.·. \ _ •..•. _. •.·.• ·•·<·. >.. (., •. ·.·• · .
.. 9sei:P.eriKöli~ye ~p.endi~şt~,s,~.ıı•e.d~ırıi • • •.. · • ......·•· ·
. · IV.Ko.ntra~tıı Ba,ınB1i,ren~i~$ir ~~QjŞ!~mesiveylı•····•
sağ alt.kııdrandagenınıııya da~ıvı···
Mekkel divertikülüti Tipik olarak ağrısız gastrointestinal Anemi, artmış kan üre azotu (BUN) ve X ray: Tipik olarak normaldir, ancak obstruksiyon
ortalama: 2 yaş kanama; parlak kırmızı ya da kreatinin veya perforasyon bulguları olabilir
katran renginde gaita Teknesyum 99m ile Meckel incelemesi önerilir
Pilor stenozu Beslenme sonrası safralı olmayan, Sandal gibi çökük karın, peristaltit hareket- X ray: Dilate mide -o
m
fışkırır farzda kusma ler gôrulür, palpasyonla "zeytin" bulgusu; USG: Pilor stenozu "boğa gözü" ve "sosis" görünümü o
hipokloremik hipokalemik metabolik
~-
asidoz
2::!.
7'
)>
O.
r
r
m
;:ı:ı
lnkarsere inguinal Huzursuzluk; kramp tarzında karın Kasıklar veya skrotum hassas ve serttir, Xray: Obstrüksiyon bulguları
hemi ağrısı; safrasız kusma (erken kus- dehidratasyon, lökositoz (geç dönem)
< 1 yaş ma), safralı kusma (geç dönem)
K>E
Kabızlık Aşırızorlama ile haftada iki veya Peritoneal bulgular olmaksızın kramp Xray: Gerekli değildir; kolon ve rektumda aşırı birik-
daha az barsak hareketi şeklinde karın ağrısı; batında kitleye miş gaita görülebilir
neden olabilir.
(devam)
Tablo 50-18. Nontravmatik Karın Ağrısının Sık Rastlanan Nedenleria (devam)
t\Ünfk'ciıırdııtı~ ve
... ··p7m(.wr,aflk
ôıeınkıer·
-1
:,:ı
J>
<
~
J>
o
'~
Solunum
Sistemi
İnfluenza
Pnbmoni
Vira! hastalık bulgu ve belirtileri
Dispne, öksürük± göğüs ağrısı
Anormal solunum sesleri, hafif ateş
Anormal solunum sesleri, ateş; artmış
X ray: Vira! pattern
Xray: İnfiltrasyon, olası konsolidasyon ~
z
nötrofıl sayısı, yükselmiş CRP
J>
n
ı
ı
m
;;ı::ı
airish MS, Pearl RH, Caty M ve Glick P'nin izni ile değiştirilebilir ve çoğaltılabilir. The approach to common abdominal diagnoses in infants and children. Pediatr Clin North Am
1998; 45 (4): 730
PEDİYATRİK ACİLLER
işateri, ayağa kalkıp ayağının üzerinde zıplayan çocukta sağ taburcu edilirken alacağı önlemler anlatılmalı ve 12-24 içinde
alt kadranda rahatsızlık!peritonit bulgusu oluşmasıdır. Ayırıcı tekrar bakı için çağırılmalıdır.
tanıda pediyatrik özgün abdominal patolojiler yanısıra, inva-
jinasyon, Hirschsprung hastalığı, malrotasyon ile sonuçlanan
orta barsak volvulusu, streptokokal faranjit, alt kob pnömonisi
ve travma ya da istismara bağlı ağrı da düşünülmelidir.
B. Laboratuvar Bulguları
4. Orta Barsak Voivulusu- Bu batın acili tipik olarak ge- İnkarsere İnguinal Hemi- Çocuklarda karın ağrısı ve
lişim süresince oluşan malrotasyon sonucu yaşamın ilk ayla- kusmaya sıklıkla kasıkta sert palpe edilen kiyle eşlik eder
rında ortaya çıkar. Orta barsak volvulusu, bu yaş aralığında ve permatür doğan erkek bebeklerde sıklığı artmaktadır.
kusma ile gelen hastalarda mutlaka düşünülmelidir. Kusma
İntrakraniyal Patolojiler: Kitle ya da lezyon, hematom, ya
klasik olarak safralıdır, ama safrasız kusma% 20 hastada olabi-
da hidrosefali intrakraniyal basıncı artırabilir, kusma et-
lir. Abdominal grafi çekilmelidir ama normal olması volvulusu
yolojisinde mutlaka düşünülmelidirler.
dışlamaz. Kesin tanı için üst gastrointestinal sistem kontrastlı
görüntüleme çalışmaları seçilmelidir. Hastalar çocuk cerrahi-
sine konsülte edilmelidir.
Çocuk dehidrate ya da obstrüksiyon mevcut ise sıvı tedavisine
5. Hirschsprung Hastalığı- Bu durum, distal kolonun
başlayın. Obstrüksiyon bulguları varsa ayakta ya da yatarak boş
agangliyonuzu ile karakterizedir. Yenidoğanda, abdominal
batın grafisi çekin, dekompresyon için nazogastrik tüp takın.
distansiyon ve safralı kusma ile ortaya çıkar. Sıklıkla yaşamın
İnvajinasyonun tanı ve tadavisinde hava-kontrast enema endi-
ilk 24 saattinde mekonyum pasajında geçikme vardır. Tanı bar-
kedir. Safralı kusması olan orta barsak volvulusu düşünülen in-
yum enema ile konur.
fantlarda acil olaral üst gastrointestinal inceleme yapılmalıdır.
6. Pilor Stenozu- Bu durum, antral-plorik kasta kalınlaşma Çocuğun durumu gerektiriyorsa idrar tahlili, CBC, trombosit
sonucu gastrik çıkışta obstrüksiyon ile oluşur. Pilor stenozu, sayısı ve elektrolitlerin sonuçlarını görün. Kusmanın düşünü
genellikle fışkırır tarzda, safrasız, progresif kusma ile yaşamın len etyolojisine göre ultrason veya BT istenebilir.
ilk 3-6 hafta arasında ortaya çıkar ve ilk doğan erkek bebekte Poliklinik takibini ve tedavisini yapamayacak olan ve
sıklığı artmaktadır. Tanı, fizik bakıda gastrik peristaltizm dal-
cerrahi olarak düzeltilebilecek bir patolojisi olan çocuklar için,
akut batın ve kusması olan çocuklar için çocuk cerrahi konsül-
galarının gözlenmesi ve epigastrik bölgede zeytin şeklinde bir
tasyonu mutlaka gereklidir.
kitlenin palpasyonu ile konur. USG, tanıyı doğrulayabilir. Ke-
sin tedavi cerrahi piloromyotomidir.
B. ve Kusma
Kusma ile gelen infant ve çocukların çoğunda gastroenterit
vardır.
Ciddi kusma nedenleri aşağıda belirtilmiştir:
Sonuçlandırma
Genel Bilgiler
Çocuklarda anemi % 75'ten fazlası demir eksikliği ve talasemi
minöre bağlı olarak gelişir, her ikisi de mikrositoz anemi yapar.
6 ay- 2 yaş arasındaki çocuklarda en sık anemi nedeni besinsel
demir eksikliği aneınisidir. Tipik olarak aşırı inek sütü alan ço-
cuklarda gözlemlenir. Daha az sıklıkla demir eksikliği anemisi
genellikle gastrointestinal sistemden kaynaklanan (örn., duo-
denal ülser, Meckel divertikülü ve polipler) kronik kan kaybına
ikincil de gelişebilir. Demir eksikliğine bağlı olmayan anemi
aşağıdaki iki nedene bağlı olarak gelişebilir;
Eritrosit üretiminin ya da kemik iliğinden serbestleşme
sinin azalması (örn., çocukluk çağı geçici eritroblastopenia
[TEC]) TEC genellikle 1-2 yaş arası çocuklarda görülür. Şid
detli anemi ve retikülositopeni kendiliğinden 1-2 ay içinde dü-
zelir.
Yıkım artışı, orak hücre anemisi, otoimmun hemolitik
anemi ya da hemolitik üremik sendrom bağlı gelişen dolaşım
daki kırmızı kan hücrelerinin akut kaybı ya da sekestrasyonu
ya da peptik ülser, cerrahi ya da travma nedenli kan kaybı.
Özofagusta Yabancı Cisim
Özofagus içindeki yabancı cisimler servikal özofagus, aortik
Bulgular
arkus veya alt özofagus sfinkterini tıkar. Yabancı cisime ikin-
cil gelişen özofagiyal obstrüksiyon substernal göğüs ağrısı ve A. Semptom ve Belirtiler
yutma güçlüğüne ikincil salivasyon artışına yol açabilir. Per-
forasyon yoksa fizik bakı genellikle normaldir. Göğüs grafisi Kan kaybına ya da hemolize bağlı hızlı gelişen anemi, yaklaşan
genellikle yabancı cisimi tespit edebilir; eğer yabancı cisim kalp yetmezliği gibi kardiyovasküler kötülenmeyi gösterebilir.
özofagusta ise anteroposteriyor grafide daha iyi gözükmektedir Çocuklarda solukluk ve egzersiz intoleransı yavaş gelişen ane-
(şekil 50-9). Radyolusent yabancı cisimler (örn., plastik) X-ray miyi gösterebilir ama hemoglobin değerlerinin düşük olması
üzerinde görülmeyebilir. kardiyovasküler kötülenmenin bulgusu değildir. Hemolitik
PEDİYATRİK ACİLLER
ciddi anemi yoksa ve dışkıda gizli kan negatif ise, daha ileri tet- gibi düşük hemoglobin düzeylerini diğer etkili tedavilere ula-
kike gerek yoktur. şacaksa, kan transfüzyonu yapılmadan tolere edebilir.
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
C. Görüntüleme
Genel Bilgiler Hipoksemi, öksürük, takipne veya dispne varsa akciğer filmi
çekilmelidir. Akut göğüs sendromu olan hastalarda infıltras
Orak hücre anemisi (OHA); hemoliz, öngörülemeyen akut yon olabilir.
komplikasyonlar ve kronik organ hasarı ile karakterize hemog-
lobinin yapısal, kalıtsal bir hastalığıdır. OHA otozomal resesif Tedavi
geçişli bir hastalık olup hemoglobin molekülünün anormal şe
killeri (oraklaşma) ile sonuçlanır. Oksidatif stres hemolize ve A. Genel Yönetim
intravasküler oraklaşmaya yol açar.
Hastanın hipoksemisi ya da solunum sıkıntısı varsa 02 baş
Klinik Bulgular layın. Oraklaşmasürecini geri döndürmek için IV hidrasyon
çok önemlidir.
A. Semptom ve Belirtiler
B. Venöz Yol
Vaso-oklüziv olaylar ateş, lökositoz, eklem efüzyonu ve lokal
hassasiyet ile ilişkilidir. Bu belirtiler ilk başvuruda belirgin ol- Eğer sıvılara veya ağrı için parenteral ilaçlara ihtiyaç varsa da-
mayabilir ancak hastalığın seyri sırasında yavaş yavaş gelişir. maryolu açın. Akut splenik sekestrasyonu olan hastalara IV
sıvı başlayın ve yapılabiliyorsa kan değişimi uygulayın.
Sıklıkla uzun kemiklerde ve eklemlerde lokalize olur. Vaso-ok-
lüziv olaylar kafa derisi, çene, karın, pelvis ve çeşitli yerlerde
oluşabilir. Bu bölgelerdeki ağrı diğer hastalıkları taklit edebilir.
C. Arıtimikrobiyal Tedavi
Dalak içinde oraklaşmış kırmızı kan hücrelerinin birik-
Kapsülsüz bakterilerin şiddetli enfeksiyon riski nedeniyle, ateş
mesi splenik sekestrasyon ile sonuçlanır. Bu olay dalağın hız li OHA'lı hastalar agresif tedavi edilmelidir. CBC, kan kültür-
lıca genişlemesine ve hemoglobinin damla şeklini almasına
leri, idrar tahlili, idrar kültürü ve akciğer grafısi yapılmalı ve
yol açar. İlerlemesi şok ve ölüme yol açabilir. Zamanla sple- BOS çalışmaları düşünülmelidir. Kültür sonuçları beklenirken
nik damarlarda kırmızı kan hücrelerinin çamurlaşması, dalak ampirik antibiyotik tedavisi başlanmalıdır.
fonksiyonunda azalma ve karın ağrısına neden olan infaktlara
yola açar. Asplenik ve kapsülsüz bakteri infeksiyonuna yatkın D. Ağrı Tedavisi
OHA'lı hastalar mutlaka tedavi edilmelidirler.
Vaso-oklüziv kriz, göğüs, MSS ve penis gibi sayısız orga- Orak hücre krizlerinde etkin ağrı tedavisi önemlidir. Hastanın
nı etkileyebilir. Akut göğüs sendromu alt solunum yolu semp- kendi kendine raporu genellikle ağrı düzeylerini değerlendir
tomları ve/veya hipoksemi ile birlikte akciğer filminde infilt- mek için en doğru yoldur. Hastalar objektif bir ölçeği kullana-
rasyon ile karakterizedir. İzole ya da ağrılı bir kriz sonrası 2-3 bilirler ya da önceki krizlerle karşılaştırma yapabilirler. Hafif
gün içinde görülebilir. MSS kan akımında tıkanma meydana ağrılarda asetominofen kodeinle ya da tek başına kullanılabilir.
PEDİYATRİK ACİLLER
Şiddetli ağrılar için, IV morfin sülfat, 0.1 mg/kg dozdan her Genel Bilgiler
2-4 saatte verilebilir. Hasta sık sık tekrar değerlendirilmelidir
ve ilaçlar ağrı düzeyine göre ayarlanmalıdır. Trombositopeni üç mekanizma ile meydana gelmektedir; (1)
yıkım artışı (idiyopatik trombositopenik purpura-İTP, he-
E. Akut Göğüs Sendromu Tedavisi molitik üremik sendrom-HÜS ya da dissemine intravasküler
koagülapati-DIC), (2) üretimin azalması (aplastik kriz, kemik
Akut göğüs sendromu tedavisinde hastalar hastaneye yatırıla iliğinin maling infiltrasyonu) ve (3) splenik sekestrasyon (orak
rak IV antibiyotik başlanmalı ve Sa02 > %95 olacak şekilde hücre anemisi). ITP, ciddi izole trombositopeniye yol açan
ek 02 verilmelidir. Su kaybını azaltmak için IV hidrasyon ya- trombositlerin yıkım artışına bağlı gelişen otoimmün bir has-
pılmalıdır. Aşırı hidrasyon pulmoner ödeme yol açabilir. Rad- talıktır. Genellikle vira! bir hastalığı takiben gelişir. Genellikle
yolojik görüntüleme belirtiler için sık yapılmalıdır. Hipoksemi benign ve kendi kendini sınırlar; vakaların % 80-90'1 6 ay için-
kötüleşir ya da solunum sıkıntısı ortaya çıkarsa, oksijen taşıma de düzelir.
kapasitesini arttırmak ve kardiyak iş yükünü azaltmak için exc-
hange transfüzyon gerekebilir. Klinik Bulgular
Sonuçlandırma A. Semptom ve Belirtiler
Oral sıvı alımı yeterli olan ve ağrı tedavisi oral ilaçlarla kontrol Klinik tablo sağlam çocukta akut gelişen peteşi ve ekimoz ile
altına alınabilen çocuklar yakın takip ile ayaktan tedavi edile- oluşur. Kanama mukoza! membranlardan oluşur ve önemli bu-
bilirler. run kanaması gelişebilir. Fizik bakıda belirgin lenfadenopati,
Ağrısı için devamlı parenteral ilaç ihtiyacı olan, oral sıvı hepatosplenomegali ya da eklem şişliği görülmeyebilir. Lösemi
ile yeterli hidrasyon sağlanamayan ya da ağrı krizleri için gün- ya da infeksiyoz mononükleoz gibi diğer durumların işaretleri
de ikiden fazla izlem gerektiren hastalar hastaneye yatırılmalı olabilir. Trombosit sayısı 100,000'in altında olan hastalar yaşa
dır. Ateşi olan OHA'lı çocuklarda da hastaneye yatış düşünül mı tehdit eden komplikasyonlar açısından risk taşırlar. Şiddetli
melidir. başağrısı ya da bilinç düzeyinde azalma olan hastalar intrakra-
niyal kananıa açısından değerlendirilmelidirler.
B. Laboratuvar Testleri
CBC, periferik yayma ve troınbosit sayısı bakılmalıdır. Tipik
olarak troınbosit sayısı 100,000'in altındadır, bazen 20,000'in
altında olabilir.
Tedavi
A. Genel Yönetim
Ilımlı trombositopeni gözlem ve yakın takip ile tedavi edile-
bilir.
B. ilaç Tedavisi
ITP için ilaç tedavisi tartışmalıdır. Tedavi gerektiren trombosit
sayısı ve trombositopenin düzelme etkiniği tartışmalıdır. En
yaygın kullanılan ajanlar kortikosteroid, IVIG ve trombositler-
dir. Şu anda önerilen, trombosit sayısı 10,000-20,000'den az ise
ya da şiddetli kanama var ise pediyatrik hematoloji konsültas-
yonu yapılması ve acil tedavi başlanmasıdır.
C. Acil Müdahaleler
Ciddi gastrointestinal kanama, hematüri ya da intrakraniyal
kanama acil müdahale gerektirir. Ciddi anemilerde tam kan
transfüzyonu gerekebilir. 3-5 gün süre ile 10-30 mg/kg/gün
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
dozdan metilprednizolan (maksimum lgr 30dk içinde) gibi IV rulur veya Broselow şeritlerinin kullanılması ekipman büyük-
kortikosteroidler verilebilir. IVIG'in uygun dozu bilinmemek- lüğünün seçimine ve ilaç dozlarının hesaplanmasına yardım
tedir ama genellikle 0,25-1,0 gr/kg doz aralığında kullanılmak edebilir.
tadır. Bebeğin doğumundan önce eğer zaman varsa kadın-do
ğum servisi ve hemşire ekibi uyarılır. Zaman ve ekipman uy-
D. Trombosit Transfüzyonu gunsa elektriksel fetal izlem yardımcı olacaktır.
Radyan ısıtıcılar hazır bulundurulmalı ve açık olmalıdır.
Refraktör ITP ve yaşanın tehdit eden kanamalarda trombosit Eğer yoksa ısıtıcı lambalar veya sıcak örtüler kullanılmalıdır.
transfüzyonu yapılmalıdır, ancak transfüze edilen trombositle- Uygun ekipman bulundurulmalı ve çalışır durumda olmalıdır.
rin yarı ömrü kısadır. Tıbbi tedavi başarısızlığında splenektomi Doğumda göbek kordonu hızla klemplenmeli ve kesil-
gerekebilir. melidir. Umblikal santal yol ihtiyacı olan bebeklerde göbek
kordonunun 1-3 cm bırakılması hatırlanmalıdır. Bebek radyan
Sonuçlandırma ısıtıcı altına yatırılıp hızlı değerlendirilmeli ve APGAR skoru
belirlenmelidir (tablo 50-19). Kalp hızı umblikal arter nabzının
Trombosit sayısı 100,000'in altında ya da önemli kanama var palpasyonu ile monitörize edilebilir. Orafarinks aspire edilir ve
ise ITP'li çocuklar hastaneye yatırılmalıdır, özellikle küçük ço- sırtı ovularak bebek uyarılır. Bebek havlu ile kurulanmalıdır.
cukları travmatik oyunlardan uzaklaştırmak zordur. Büyük ço- APGAR skoru 1. ve 5. dakikalarda değerlendirilmelidir.
cuklara hastalığın akut fazında temas sporlarından ve hareketli
oyun faaliyetlerinden kaçınmaları tavsiye edilmelidir. B. Yenidoğan Resüsitasyonu
İntrakraniyal kanama belirtisi olan hastalara acil beyin
cerrahisi (nöroşirürji) konsültasyonu istenmelidir. Kortikoste- Bradikardik, apneik ve belirgin deprese olan bebekler hızla re-
roid tedavi öncesi hematolojiden konsültasyon isteyin ve ke- süsitasyon gerektirirler (Şekil 50-10).
mik iliği incelemelerine başlayın. Resüsitasyon işlemi sırasında damar yolu açılamayan be-
beklere entübasyon yapıldıktan sonra adrenalin, atropin veya
naloksan endotrekeal tüpten uygulanabilir. İlaçlar bu yoldan
kullanılacağı zaman, intravenöz ilaç dozlarının iki katını kul-
lanmak gerekir.
Umblikal ven kateterizasyonu acil ilaç uygulaması veya
hacim genişletilmesi için kullanılabilir. Umblikal arter kateteri-
zasyonu sıklıkla arteryel kan gazı analizi ve kan basıncı ölçümü
için kullanılabilir.
Çocuğun kardiyovasküler fonksiyonunun yeniden de-
ğerlendirilmesinin devamı resüsitasyon işlemine kılavuzluk
edecektir. Resüsitasyon, beklenen düzelme ile sonuçlanmaz
ise yenidoğan komplikasyonları açısından uyanık olunmalıdır
(mekonyum aspirasyonu, solunum sıkıntısı sendromu, şok,
Klinik Bulgular annede ilaç bağımlılığı, pnömotoraks, koanal atrezi, diaframa
hernisi, trakeaözofagial fistül, sıvı/kan kaybı gibi). APGAR
Yenidoğanda resüsitasyon ihtiyacı birincil bakıya dayanarak
saptanır. Hava yolu, solunum ve dolaşım yetmezliğine hemen skoru düzelince, bebek yakın gözlem ve bakım gösterilen ileri
dikkat edilmelidir. İkincil bakı ve APGAR skoru (tablo 50-19) bakım merkezine nakil edilmek üzere hazırlanmalıdır.
\ \.ısıtg~~~kiritıa~~·>·.··· .
~~ı.u~.ı.ıuyari
•.•• ·•·•·•·•·•·~uruıa ~eırıizle
;;~;. ' Hayır
30 sn
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
60 sn
Postresüsitasyon
ünitesine al
•· ·ri~tını·;cı,11\,~f,/
\.' .Fıiıvalanmasını sağfıi .·
A Şekil 50-1 O. Neonatal Resüsitasyon Akış Şeması Kılavuzu. Birçok basamakta endotrekeal entübasyon düşünül
meli. 0.01-0.03 mg/kg dozdan iV adrenalin önerilmekte. Damaryolu sağlanana kadar endotrekeal tüpten yüksek
doz adrenalin (0.1 mg/kg daza kadar) verilebilir fakat güvenli ve etkili bir yol değildir. Her iki yolda da aderenalin
1/10,000 (0.1 mg/kg) konsantre edilmelidir.
(201 O American Heart Association guidelines for cardiopulmonary resuscitation and emergency cardiovascular care, part 15: Neonatal
resuscitation. Circulation. 2010;122 (Suppl 3): S909-S919. Copyright ©201 O American Heart associtation, ine. izni ile yayınlanmıştır.)
PEDİYATRİK ACİLLER
fantlarda, görülmektedir. Subdural hematomlar, serebral komp- yakınbir dost gibi iyi tanıdıkları erkekler tarafından taciz edil-
resyon sonucu oluşabilir. Buna ek olarak bu güçler beyin içinde mektedirler. Adolesanlar genelde yabancılar tarafından taciz
direk nörona! hasara yol açabilirler. Ciddi biçimde sarsılan be- edilmektedir! er.
beklerde kafa travması bulguları olmadan ani başlayan nöbet ya
da koma gelişebilir. Tipik olarak, ciddi biçimde sarsılan bebek- Klinik Bulgular
lerde bilateral subdural ve interhemisferik kanamalar oluşabilir.
Cinsel istismarı takiben farklı davranışsa! tepkiler ortaya çı
5. Karın Yaralanmaları- Kazara olmayan karnı yaralan- kabilir. Bunlar, okul öncesi ve ilkokul çağındaki çocuklarda
maları, incebarsakta intramural hematom, splenik ve hepatik
korku davranışı (erişkin erkeklerden korkma), kabuslar, erken
laserasyon, travmatik pankreatit ve renal kontüzyonuda içeren seksüel davranışlar, diğer çocuklara karşı cinsel saldırganlık,
ciddi iç organ hasarına yol açabilirler. karşı cinsin kıyafetlerini giyme, okulda başarısızlık, okuldan
kaçmak, firar etmek ya da depresyon olabilir. Adolesanlarda
B. Tanısal İşlemler bu davranışsa! problemler, uyuşturucu kullanma, rastgele cin-
sel ilşkide bulunma, fuhuş, evden kaçma, diğer çocuklara karşı
Aşağıdaki tanısal çalışmalar yapılmalıdır:
cinsel saldırganlık, depresyon, somatik yakınmalar ya da okul-
CBC, koagülasyon çalışmaları
da başarısızlık şeklinde olabilir.
İdrar tahlili (adolesan kadınlarda idrarda gebelik tahlilide
Tacizci büyük oranda çocuğun büyük bağlılık ya da ba-
önerilir) ğımlılık hissettiği biri olduğu için cinsel istismarın açığa çıkarıl
Batın enzimleri (lipaz, karaciger fonksiyon testleri) düşü
ması sıklıkla tamamlanamaz ve daha sonra geri vazgeçilebilir.
nülmelidir Cinsel istismara uğrayan bazı çocuklar, cinsel yolla bu-
3 yaş altı istismardan şüphenenilen ya da istismar olduğu laşan hastalıkla birlikte genital ve genital olmayan travma gibi
bilinen çocuklardan kafatası, kaburga ve uzun kemikle- istismar bulgularını gösterirler. Cinsel yolla bulaşan hastalıklar
rin iskelet grafileri istenmelidir (babygram istismarı dış (CYBH), cinsel tacizin tek bulgusu olabilirler. Himen dokusu-
lamak için yeterli kemik çözünürlüğünü sağlamaz) na direk travma nadiren kaza ile oluşur. Himen laserasyonları
Beyin CT'si istismarla ilgili kafa travması, nörolojij semp- her zaman cinsel istismar olasılığını yükseltir. Tipik olarak ata
tom ve bulguları olan çocuklarda çelilmelidir ve 1 yaş al- biner tarzda oluşan yaralar himen laserasyonuna neden olmaz.
tındaki çocuklar da tüm istismar vakalarında çekilmesi Anal penetrasyonlar (erkek cinsel organın ana! bölgeye girme-
düşünülmelidir. si) perianal dokuda laserasyon, abrazyon ve morarma ile birlik-
te eritem ve şişme ile sonuçlanabilirler.
Cinsel istismara uğrayan çocuklar bu tür kurbanlara bak-
makta tecrübeli olan sağlık çalışanlarının bulunduğu merkez-
lerde değerlendirilmelidir. Tıbbı değerlendirmenin amaçlan:
(1) herhangi bir tıbbı hastalık ya da yaralanmanın tedavisi, (2)
kriz danışmanlığı sağlamak, (3) gerekli ise çocuğun korunma-
sının sağlanması, (4) yasal sistemleri kullanarak delil toplan-
ması ve yaralanmaların tamamıyla belgelendirilmesidir.
Çocuklara yaklaşım şefkatli olmalı, korkutucu davranıl
mamalı ve sorulan sorular cinsel istismarın oluşumu ile ilgili
yanıtlar içermemelidir. Fizik muayene, cinsel saldırı 72 saat
içinde meydana geldiyse ya da çocuğun genital bölge yara-
lanması veya enfeksiyon bulgu ve semptomları var ise hemen
yapılmalıdır. Genital ve genital olmayan yaralanmalara ba-
Genel Bilgiler kılmalıd!r. Çoğu hekim genital yaralanmayı fotografik olarak
belgelendirmek için fotograf makinası kullanırlar. Vajinal yara-
Cinsel istismar, çocuk ve adolesanlarda, onların gelişim se- lanma bulguları (örn., vajinal kanama) mevcut ise prepubertal
viyeleri nedeniyle anlayamayacağı, izinleri olmaksızın yapı çocuklarda spekulum muayenesi yapılmalıdır. Bu muayene en
lan veya sosyal tabuları yıkan cinsel aktiviteleri içerir. Rapor iyi genel anestezi altında yapılır. CYBH tanısı için genital ve
edilen tüm istismar vakalarının % 7'ne cinsel istismar sebep rektal akıntıdan gram boyama ve ıslak sürüntü; N. gonorrhoeae
olmaktadır. Bu aktiviteler saptanabilir fiziksel yaralanmalar ve Chlamydia trochmatis için genital ve rektal kültürler; her-
oluşturabilir ve travmayı düşündüren yaralar bırakabilir ama pes simpleks şüphesinde lezyondan kültür ve endikasyon varsa
sıklıkla cinsel istismar genital bölgeye dokunma veya okşama HBV, Sifiliz ve HIV için serolojik çalışmaları içeren rutin labo-
şeklinde meydana gelebilir ve travmayı düşündüren bulgular ratuvar testleri yapılmalıdır.
olmaz. Cinsel istismara uğrayan kurbanların çoğu kadındır ve Cinsel ilişki muayeneden önceki 72 saat içinde gerçekleş
yaş ortalama 7-8 yıldır. Çocuklar genelde ya aile üyesi ya da mişse, çocuğun üzerinde ya da içinde seminal sıvı bulunabilir.
TRAVMA OLMAYAN ACİLLER
981
İNDEKS
Gastroözefageal reflü hastalığı Çocuklardaki künt travmaların akış Klinik bulgular, 216
Klinik bulgıılar,615 şemasınca değerlendirilmesi,378 Göğüs travması
Tanı, esasları,615 Yetişkin künt ve penetran ABC düzeni, 352
Ycinetim ve sonuçlandırma,615 travmalarda evreleme için akış şeması,376f, Ağrı kontrolü, 352-35
Gazlı bez dolgusu,527 377f Aort rüptürü
Gebe .Bakınız ektopik gebelik Sonuçlandırma, 193 Tanı,358-359
ayırıcı tanılar,664 Tanı,193 Tedavi, 35
hipertansiyon Gerilim tipi baş ağrısı. Bakınız baş ağrısı Çökmüş göğüs yaralanması
klinik bulgular,665-666 klinik bulgular,300 Tedavi, 35
tedavi ve yaklaşım,666 sonuçlandırma,301 Diyafram hernisi
klinik bulgular,664 tanı esasları,300 Tanı,357
laboratuvar bulguları ,667 tedavi,300 Tedavi, 358
normal psikolojik değişimler,666 Ghon kompleksi,550 Kardiyak tamponad
perimortem sezeryan,667 Gıdaların bolus tarzında sıkışması Tanı,355
rahatsızlıkları,664 Klinik bulgular,616 Tedavi, 355
tedavi Ycinetim ve sonuçlandırma,616 Kommossiyo kordis, 361
künt karın travması,667 Giemsa boyası,499 Kot fraktürü
penetran travma,667 Glikoprotein Ilb/IIIainfıbitörleri,178 Tanı,360
travma ,666 Glikoz dengesi, bozuklukları,780 Tedavi ve sonuçlandırma, 360
künt karın,666 Glukokortikoidler,270 Masif hemotoraks
penetran karın yaralanmaları,666 Glukoz-6-fosfat-dehidrogenaz,729 Tanı,354
Geçici iskemik atak Gonokoksemi Tedavi, 354
genel bilgiler,631 Genel bilgiler,773 Miyokardiyal kontüzyon
klinik bulgular,630 Klinik bulgular,773-774 Sonuçlandırma, 35
tanı esasları,630 Sonuçlandırma,774 Tanı,356-357
tedavi,630-631 Tanı esasları,773 Tedavi, 357
antikoagülan,631 Tedavi, antmikrobiyal tedavi,774 Özefagus rüptürü
aspirin,630 Gonore 773-77 4 Tanı,358
cerrahi müdahale,631 Klinik bulgular,764-765 Tedavi, 358
klopidogrel,630 Sonuçlandırma,765 Penetre olanlar
tiklopidin,630 Tedavi,765 Tanı,362
Genel bilgiler, 548 Göğüs ağrısı Tedavi, 362
Genel teknik, 120 Başlangıç yönetimi,211, 2 l 2f Pulmoner kontüzyon
Geniş kompleks taşikardi,573 Havayolu, solunum, dolaşım, 211 Tanı,356
Genital abseleri Hemodinami, 211 Tedavi ve sonuçlandırma, 356
Genel bilgiler,762 Bozuk hemodinamiyle beraber Sistemik hava embolisi
Klinik bulgular,762 Acil önlemler, 213 Tanı,361
Sonuçlandırma,762 Hipotansiyon/şok, 213-216 Tedavi, 361
Tanı esasları,762 Bozukluğa yol açan durumların yönetimi Sternum fraktürü
Tedavi,762 Aort stenozu ve rgürjitasyonu, 220 Tanı,361
Genital herpes simpleks virüs enfeksiyonu Disk hastalıkları, 223-224 Tedavi ve sonuçlandırma, 361
Genel bilgiler,766 Gastrointestinal, 222 Tansiyon pünömotoraks
Klinik bulgular,766 İnterkostal kas gerilimi, 223 Tanı,353
Sonuçlandırma,767 İntratorasik neoplazımlar, 224 Tedavi ve sonuçlandırma, 353-354
Tanı, esasları,766 İskelet kas,223 Torasik yaralanmalar, yaşamı tehdit edici,
Tedavi,766-767 Kardiyovasküler, 220 353
Genital travma Kas spazmı, 224 Torakotomi, acil, bölümlerin rolü, 362
Klinik bulgular,6589 Kolesistit, 223 Trakeabronşiyal yaralanma tanısı, 360
Tedavi ve sonuçlandırma,659 Kostrakondral seperasyon, 223 Travmatik asifıksi
Genitoüriner travma, özgün yaralanmalarda Kot fraktürü,223 Tanı,361
acil tedavi Mide duedenum perforasyonu, 223 Tedavi ve sonuçlandırma, 361
Acil tedavi,375 Özefagiya!, 222 Yelken göğüs
Özgün bakı,375-379 Özefagus perforasyonu, 222 Tanı, 355
Renal,379-380,38!f-383f Pankreatit,223 Tedavi, 355-356
Üreter,380,383-384 Pulmoner hipertansiyon, 221-222 Göğüs yaralanmaları, 690
Üretra,386,386f-389f,388 Pulmoner, 220-221 Genel yaklaşım, 690
Tedavi,193 Pünomomediastenum, 221 Klinik bulgular, 691
Genitoüriner travma,193,375 Spontan pünömotoraks, 221 Tanı esasları, 690
Klinik bulgular,193 Tietze sendromu, 224 Tedavi, sonuçlandırma, 691
Özgün yaralanmalarda acil tedavi,379 Travmatik pünömotoraks, 221 Torasik aort yaralanması, 690-691
Dış genital,388-390 Varisella zoster, 224-225 Görme kaybı
Mesane,384-386,384f,385f Ve normal hemodinami, 216 retina dekolmanı,492
Yaşamı tehdit edici, yönetimi,375 Ayırıcı tanı, 216, 217t, 2l9t santral retina! arter oklüzyonu,495
İNDEKS
Rüptüre ovaryum folikül kisti Tırnak, kopma ile Pemfıgus vulgaris ,906
Over folikül kist rüptürü,248 Klinik bulgular,452 genel bilgiler,906-907
Over kist rüptürü Tedavi ve sonuçlandırma,453 klinik bulgular,906
klinik bulgular,660 Tırnakaltı hematom tedavi,907
tanı,esasları,660 Klinik bulgular,452 yaklaşım,907
tedavi ve yaklaşım,660 Tedavi ve sonuçlandırma,452 Pentobarbital,287
Over torsiyonu,248 Paroksismal supraventriküler taşikardi Peptik ülser,perfore olmuş,240-241
klinik bulgular,660 (PSVT), 575,592[ Perfore peptik ülser,240-241
tanı,esasları,660 klinik bulgular,575-576 Periferal intravenöz kateler
tedavi ve yaklaşım,660 tedavi ekipman ve malzemeleri,79
adenozin,576-577 endikasyonlar,79
ö amiodaron,577 hasta pozisyonu,79
Ölçülü doz inhalerleri,540 beta bloker ajanlar ,577 kontrendikasyonları,79
Önkol kırıkları digoksin yönetimi,577 prosedür,79-81
Genel bilgiler,417 diltiazem,577 Perikardit,566
Tanı esasları,417 kalsiyum kanal blokerleri,577 klinik bulgular,561
Tedavi ve sonuçlandırma,417 prokainamid,577 tedavi ve yaklaşım,561
Özefageal yabancı cisim stabil hastalar,576 Perikardiyal efüzyon
Klinik bulgular,616 unstabil hastalar,576 direk grafıler,567
Posteroanterior,973f verapamil,577 ekokardiyografı,567
Yönetim ve sonuçlandırma,616 yaklaşım,578 elektrokardiyogram,567
Özefagus rüptürü Pediatrik havayolu genel bilgiler,566
Klinik bulgular,615 havayolu ekipmanları,17lt laboratuvar çalışmaları,567
Tanı esasları,615 pediatirk vital bulgular, 171 t semptom ve belirtiler,567
Yönetim ve sonuçlandırma,616 yönetim,170-172 tedavi ve yaklaşım,567
Özgün hastalıklarda acil tedavi Pediatrik acil,927 Perikardiyosentez,l 10-112
Akciğer kollapsı,203-204 Pediatrik disritmiler,tedavi,938! ekipman ve malzemeleri, 111
Boyun yaralanması,187 Pediatrik Glasgow Koma Skalası,948 endikasyonlar,l 10
Fonksyonel akciğer parankim kaybı,204-208 Pediatrik hasta hastaya pozisyon verme, 111
Göğüs duvar defekti,202-203 değerlendirme,927 kontrendikasyonlar,l 10-111
Havayolu hastalığı,208 lokal anestezi,9291 prosedür, steril teknikle gözlemlemck,111
Metabolik asidoz,209 yaşa bağlı vital bulgular,9281 Periorbital ve orbital selülit
Nörolojik hiperventilasyon,209-21 O Pediatrik hastalık,akut,929 genel bilgiler,961
Özefagus yaralanma, 188 Pediatrik ileri yaşam desteği,155 klinik bulgular,961
Plörezi,209 Pediatrik prosedural ekipmanlarda tanı,esasları,961
Psikojenik hiperventilasyon,21 O boyutlandırma,928t tedavi ve yaklaşım,961
Pulmoner nörozis,210 Pediatrik temel yaşam desteği,155 Peritoneal kateler uygulama,116
Pulmoner vasküler hastalık,208-209 Pediatrk stridor,algoritmik tedavi,94lf ekipman ve malzemeler,116
Servikal travma,187 Pelvik inflamatuar hastalıklar hasta pozisyonu,116
Üst solunum yolu yaralanması,187-188 genel bilgiler,760 hazırlık tedbirleri,116
Vasküler yaralanma, 188 klinik bulgular,760 intraperitonal kanama, 118
tanı,esasları,759 kontrendikasyonlar, 116
p tedavi operatif yaklaşım,117
Pandemik grip .Bakınız influenza antibiyotik tedavisi,760-761 perkütanöz yaklaşım, 116-117
Pankreatit,223 yardımcı tedbirler,761 Peritoneal lavaj, teknikleri, 117
Pankuronyum,169 yeniden değerlendirme,761 Peritonsilit
Pantridge,Frank,4 yaklaşım, 761 drenaj prosedür
Parafımozis,685f Pelvis ağrı ve kanamaları açma,530
Paralitik kabuklu deniz ürünleri zehirlenmesi ayırıcı tanı,650! iğne,530
tedavi,861 kan testleri,651 preperasyon,528-530
yaklaşım,861 klinik belirtiler,651 t genel bilgiler,528
Paranasal sinüsler,527 klinik bulgular,649-651 Peritonsiller apse iğne drenaj tipleri,530f
Parazitik enterit kültürler,651 Peritonsiller apse,(PTA),959
klinik bulgular,611 laparoskopi,651 Periyodik paraliz
tanı,esasları,610 tedavi ve yaklaşım,651 genel bilgiler,640
tedavi ve yaklaşım,611 ultrasound,651 klinik bulgular,640
Parçalı yaralanmalar Pelvis kırıkları tanı,esasları,639
Klinik bulgular,466 genel bilgiler,423 tedavi ve yaklaşım,640
Tedavi ve sonuçlandırma,466 klinik bulgular,423-424 Perkütan koroner girişim,(PCI),153
Parmak yaralanmaları kompresyon-distraksiyon testi,424f Perkütan suprapubik kistotomi,120
Amputasyon tanı,esasları,423 ekipman ve malzemeleri,120-121
Klinik bulgular,452 tedavi ve yaklaşım,424 hastaya pozisyon verme,121
Tedavi ve sonuçlandırma,452 Pelvis yaralanmaları,423 idrar kesesi,121
İNDEKS