Professional Documents
Culture Documents
BÖLÜM
GİRİŞ
Oğuzhan Atabek
Antalya, 2018
Teknoloji
“Teknoloji” Yunanca bir sözdür. Sözün Yunancadaki özgün biçimi olan “teknologia” –ilk
olarak- “gramerle ilgili sistematik açıklama”, “gramerle ilgili sistematik söylem” gibi
anlamlarla kullanılmıştır. Teknologia, Yunancadaki “tekne” ve “logia” sözlerinin birleşiminden
oluşmaktadır. “Logia”; söz, açıklama, konuşma, anlatı, mantık gibi anlamlar taşıyan “logos”
sözünün bir çekimidir. Logia, “bir nesnenin/konunun araştırılması”, “bir disipline ait bilginin
bir dalı/bölümü” anlamlarını taşır. Günümüz Türkçesinde birçok bilim dalının adının sonundaki
“-loji” eki bu Yunanca sözden gelmektedir. “Tekne” ise zanaat, el işi, el sanatı, beceri, yetenek,
ustalık ve sanat anlamlarını taşır. Günümüz Türkçesindeki “teknik”, “teknisyen” ve “tekno”
sözleri de bu Yunanca sözden gelmektedir. Tekne, yalnızca ustaların becerisini ve etkinliklerini
anlatan bir söz değildir; zihinsel yetenek, entelektüel beceri ve güzel sanatlar anlamı da
taşımaktadır.
İlk başta “gramerle ilgili sistematik açıklama” anlamı taşısa da teknoloji sözü günümüze
ulaşırken başka anlamlar kazanmıştır. Diğer dillerle birlikte Türkçede de günümüzde aynı
anlamda kullanılmaktadır: “pratik amaçlara erişmek için dizgeli (sistematik) olarak
kullanılan teknik, beceri, yetenek, yöntem, süreç ve kaynakların toplamı”. Teknolojiyi
pratik bilginin bir dizgesi (sistemi) olarak anlamak gerekir. Bu sistemli bilginin yansıması ya
da gerçek yaşamdaki dışavurumu mutlaka bir nesne ya da donanım olmayabilir. Araçlar,
donanımlar ya da benzeri “nesneler” içermeyen birçok teknolojik yenilik geliştirilmiştir. Bu tür
“araç ya da donanım olmayan” teknolojik yeniliklerin bazıları insanlık tarihini dramatik bir
biçimde değiştirmiştir.
Örneğin “sırayla değişik ekin ekme” yöntemi, tarımda verimliliği artıran önemli bir teknolojik
buluştur ve hiçbir araç içermeyen bir yeniliktir. Bir tarlaya her yıl aynı ekini ekmek yerine
birbirini izleyen yıllarda üç yıllık döngüler içinde her yıl değişik bir ekin ekerek topraktaki
kaynakların dengeli kullanımını amaçlar. Nadas da bu yöntemin bir benzeridir. Aynı biçimde
“işbölümü” de araç içermeyen bir yeniliktir. İşyerlerinde herkesin istendiğinde her işi yapması
yerine çalışanların belirli alanlarda uzmanlaşmasını ve yalnızca uzman oldukları konularda
çalışmasını öngörür. Tarihte ilk makineler, “parçası insan olan” yapılar olarak ortaya çıkmıştır.
Daha sonraki gelişimde insanların yerini başka nesneler almıştır. Günümüzde de örneğin bazı
meslekleri robotlar bütünüyle devralmaktadır.
1
Eğitimde Teknolojinin Kullanımı
Teknoloji hem “araç” hem de “süreç” olarak var olabilir. Öğretim materyalleri ve çeşitli
donanımlar eğitim süreçlerinde sıklıkla kullanılmaktadır. Her ne ölçüde bu araçlar yoğun bir
biçimde kullanılıyor olsa da eğitimde teknoloji daha çok “süreç” biçiminde var olmuştur.
Teknolojinin eğitimsel amaçlar için kullanımının ilk örneği “yazma aracı” (kalem) olarak
düşünülebilir. Ancak, kalem, çeşitli bilgileri sembolik bir biçimde aktarmak için kullanılmıştır.
Kalemle duvarlara resmedilen, çizilen ya da yazılan ifadeler işbu aracı kullanan kişilerin
varlıklarla ilgili bilgilerini sembolleştirerek, sınıflandırarak ve hatta izlencelere dönüştürerek
bir eğitim etkinliği gerçekleştirdiğini göstermektedir. Örneğin –hayvanların duvarlara
resmedilişinde- zararlı ve yararlı hayvanların sembolik bir biçimde sınıflandırılışı, hatta
avlanma sürecinin adımları ya da aşamaları gözlemlenebilir.
Yine eski çağlardan beri, rahipler, bilgiyi sınıflandırmaya ve sonraki kuşaklar için kolay
anlaşılabilir kılmaya çalışmışlardır. Belirli bir kültürel değeri öğretmek ya da uygulamak için
kullanılan öğretim teknikleri ya da yordamlar dizisi her çağda var olmuştur. Daha yakın
zamanlarda, rahipler, bu amaç için ilmihal (catechism) adlı basılı metin türünü geliştirmişlerdir.
Dini bilginin soru-yanıt biçiminde ya da adım-adım uygulanan yordamlar biçiminde sunulduğu
bu metinler günümüzdeki “programlı öğretim” yönteminin bir öncülü olarak düşünülebilir.
Tüm bu örnekler, teknolojinin süreç olarak kullanımını vurgulamaktadır.
İlerleyen çağlarda öğretimin teknolojisiyle ilgili birçok gelişim yaşanmıştır. Deneysel yaklaşım,
gözlemin ve gerçek yaşam deneyimlerinin önemi, çocuk gelişiminin öğretimdeki yeri gibi
yöntem, yaklaşım ve teknikler eğitimin gelişmesine katkıda bulunmuştur. On dokuzuncu
yüzyılda, Johann Friedrick Herbart öğretim için ilk sistem yaklaşımını geliştirmiştir. Yine aynı
yüzyılda, Maria Montessori, öğrenim konularının her öğrenci için bireysel olarak sıralanmasını
öngören bir yöntem önermiştir. James Sully, on dokuzuncu yüzyılın sonlarında, öğretmenin
teknolojik bir süreç olduğunu ve bilimin öğretimde pratik bir biçimde kullanılması gerektiğini
belirtmiştir. Görüldüğü üzere –göreceli olarak yeni bir bilim dalı olsa da- eğitim teknolojisinin
uzun bir tarihi gelişim süreci vardır.
Eğitim teknolojisi aynı anda üç anlamı taşır. “Eğitim teknolojisi” öncelikli olarak bir bilim
dalının adıdır. Bu bilim dalı, eğitim bilimlerini oluşturan bilim dallarından birisidir. Eğitim
teknolojisi ile ilgili olarak çalışan ulusal ve uluslararası birçok dernek bulunmaktadır. Bu
derneklerin en saygın olanlarından Association for Educational Communications and
Technology (AECT), eğitim teknolojisi alanı için önerilen pek çok tanımdan en çok
başvurulanını sağlamakta ve sürekli olarak işbu tanımı güncellemektedir. En güncel türevinde,
AECT, eğitim teknolojisi bilim dalı için şu tanımı önermektedir (2016):
Eğitim teknolojisi sözünün ikinci anlamı; sözü edilen bilim dalı çerçevesinde üretilen bilgi,
beceri, süreç ve nesneleri kullanan mesleği anlatır. Bu mesleğe sahip kişilere “eğitim
teknoloğu” adı verilir. Türkiye’de, üniversitelerin sunduğu “Bilgisayar ve Öğretim
Teknolojileri Eğitimi” lisans programını başarıyla tamamlayanlar bilgisayar öğretmenliğine ek
2
olarak “eğitim teknolojisi” mesleğini yapmaya da hak kazanmış olurlar. Hem sözü edilen bilim
dalını hem de sözü edilen mesleği kastetmek için “alan” sözü kullanılır: “eğitim teknolojisi
alanı”.
Örneğin Microsoft şirketinin “Word” adlı uygulama yazılımı, eğitimsel amaçlar için değil
günlük kullanım ve iş ortamları için geliştirilmiştir. Ancak günümüzde hem öğrencilerin hem
öğretmenlerin hem de eğitim yöneticilerinin eğitimsel amaçlar için en sık kullandığı bilgi
teknolojisi ürünlerinden birisidir. Dolayısı ile Microsoft Word bir eğitim teknolojisidir. Eğitim
teknolojisi olarak kullanılan birçok ürün ilk başta bu amaçla üretilmemiştir. Bilgisayar,
bilgisayar yazılımları, video teknolojisi, projektör, televizyon, ses düzenleme aygıtları, Internet
ve Internet teknolojileri, hatta sayılar ve hesaplama yöntemleri ilk başta hep başka amaçlar için
tasarlanıp, geliştirilip, üretilmiştir. Eğitimciler bu ürünleri ortaya çıktıklarından sonra –hatta
yaygınlaştıktan sonra- eğitimsel amaçlar için kullanarak onlara eğitim teknolojisi olma özelliği
katmışlardır.
Özellikle elektronik teknolojileri günümüzde çok yaygın bir biçimde eğitimsel amaçlar için
kullanılmaktadır. Eğitim teknolojisinin kapsadığı elektronik teknolojilerle ilgili ifadeleri şöyle
sıralayabiliriz:
3
Bilgisayar yardımlı öğretim Her yerde öğrenme
Bilgisayar yönetimli öğretim Internet temelli eğitim
Bilgisayarlı sınıflandırma testi Karma öğrenme
Bilgisayarlı uyarlanır test Kişisel öğrenme ortamı
Çevrimiçi eğitim Devinimli öğrenme (m-Öğrenme)
Çevrimiçi öğrenme ortamı Devinimli (Mobil) destekli dil öğrenimi
Çevrimiçi öğrenme topluluğu Öğrenme içeriği yönetim sistemi
Çevrimiçi uzaktan eğitim Öğrenme kayıt deposu
Çok kipli öğretim Öğrenme nesnesi
Çok kullanıcılı sanal ortam Öğrenme yönetim sistemi
Çok ortamlı öğrenme Öğrenme teknolojisi
Dağıtık öğrenme Öğretim teknolojisi
Ders yönetim uygulaması Sanal eğitim
Dijital eğitim Sanal öğrenme ortamı
e-Öğrenme Sınıf yanıt sistemi
Eğitim amaçlı bilgi ve iletişim teknolojisi Siber öğrenme
Eğitim kaynak yönetim sistemi Sanal sınıf
Eğitim yönetim sistemi Teknolojik olarak geliştirilmiş öğrenme
Elektronik değerlendirme Ters-yüz sınıf
Elektronik performans destek sistemi Uyarlanır öğrenme
Etkileşimli beyaz tahta Web temelli eğitim
Görüldüğü gibi eğitim teknolojileri eğitimin birçok sorununa ve gereksinimine çeşitli çözümler
sunmaktadır.
Öğretim Teknolojisi
Eğitimciler, öğretim teknolojilerini, büyük bir müfredat ve genel bir öğretim programı
çerçevesinde düşünürler. Tüm tasarım ve geliştirme çalışmaları da müfredat, sınıf ve ders
gözetilerek gerçekleştirilir. Dolayısı ile eğitim teknolojisi daha genel daha geniş bir anlama
sahipken öğretim teknolojisi daha dar daha bağlam-bağlı bir anlama sahiptir.
Öğretim Materyali
4
geliştirilen ve yine PowerPoint aracılığıyla açılıp oynatılan bir sunum dosyası yine öğretim
materyali olarak değerlendirilir.
Eğitim, öğretim, eğitim teknolojisi, öğretim teknolojisi ve öğretim materyali ile ilgili tanımları
incelediğimizde tüm bu kavramların öğrenmeyi amaç olarak gören bir yapısı olduğu
anlaşılmaktadır. Öğretmek eyleminin, eğitimin ve öğretimin amacı bireyin öğrenmesini
sağlamak, ya da öğrenmesine yardımcı olmaktır. Eğitim teknolojisi bir bilim dalı ve meslek
olarak bireyin öğrenmesinin daha kolay, daha başarılı, daha güçlü ya da daha zengin bir biçimde
gerçekleştirilebilmesini amaç edinir. Öğretim teknolojisi de yine öğretim ortamlarındaki
öğrenim süreçlerinin daha kolay ve daha başarılı bir biçimde gerçekleşmesini sağlamaya çalışır.
Öğretim materyalleri de öğrencilerin öğrenimlerine destek olmak için kullanılır. Görüldüğü
üzere amaç hep kişinin bireysel olarak gerçekleştireceği “öğrenmek” eylemidir.
Öte yandan sözü edilen teknolojilerin “eğitim amaçlı” oluşu vurgulanmaktadır. Hatta alanın adı
da “eğitim teknolojisi” olarak belirlenmiştir. Öğretim teknolojisi ve öğretim materyali
kavramlarında da “öğretim” sözü teknoloji ve materyali diğerlerinden ayırt etmektedir. Dolayısı
ile eğitim teknolojisi alanında ya da öğretim materyali konusunda bilgi edinmek, beceri
kazanmak, yetenek geliştirmek ya da yetkinlik sahibi olmak isteyen bireylerin öğrenmek,
5
öğretmek, eğitim ve öğretim gibi kavramlar konusunda yeterli düzeyde derin ve kapsayıcı bir
anlayışa erişmiş olmaları gerekir.
Öğrenmek
Öğrenmek, kişinin bireysel olarak gerçekleştirdiği bir eylem ya da bireysel olarak yaşantıladığı
bir süreçtir. Öğrenim, birçok bilim dalının araştırma konusudur. Psikoloji, eğitim bilimleri, sinir
bilimi, bilişsel bilim, davranış ekolojisi, bilgisayar bilimi hatta felsefe gibi disiplinler kendi
perspektiflerinden öğrenimi tanımlamaya çalışırlar. Bu alanların öğrenmek eylemine yaklaşım
biçimleri arasındaki değişiklik birbiriyle benzer ama değişik tanımların ortaya çıkmasına neden
olmuştur. Hatta aynı alan içinde bile öğrenimin birçok tanımı bulunmaktadır. Eğitimciler,
öğrenimi henüz tam olarak anlaşılamamış, üzerinde uzlaşılmış tek bir tanımı olmayan bir olgu
olarak anlamalıdır.
Tam olarak henüz anlaşılamamış olsa da öğrenimin anlaşılmasıyla ilgili önemli bir gelişim
gösterilmiştir. Eğitimciler, öğrenimin, sinir hücrelerinin hem kendi içlerindeki etkinlikleri hem
de birbirleriyle olan ilişkileri çerçevesinde insan beyninde gerçekleşen bir olgu olduğunu
bilmelidirler. Eğitimcilerin öğrenim olgusuyla ilgili tüm tanımları bilmeleri elbette beklenmez.
Ancak tüm bu değişik tanımların ortak özelliklerinden yola çıkılarak üretilmiş bir üst tanım
yararlı olabilir:
Barron ve arkadaşları1, bir dizi disiplinin öğrenimle ilgili kendi tanımlarından yola çıkarak bu
üst tanımı önermişlerdir. Bilgisayarla ilgili bir tanımmış gibi görünen bu tanımı
değerlendirirken insanların bilgisayarları kendi zihinsel süreçlerini taklit edecek biçimde
tasarlamış olduklarını unutmamak gerekir. Öte yandan, eğitimciler de bir dizi tanımla öğrenimi
anlamaya çalışmışlardır. Eğitimciler öğrenmek eyleminde hep şu özellikleri gözlemlemiştir:
Son olarak her öğrenim olayının o andan başlanarak gözlemlenebilir olmayabileceğini de göz
önünde bulundurmak gerekir. Bireyler öğrendiklerini çeşitli nedenlerle hemen
1
Barron, A. B., Hebets, E. A., Cleland, T. A., Fitzpatrick, C. L., Hauber, M. E., & Stevens, J.
R. (2015). Embracing multiple definitions of learning. Trends in neurosciences, 38(7), 405-
407. https://doi.org/10.1016/j.tins.2015.04.008
6
performanslarına yansıtamayabilirler. Potansiyel davranışları değişmiştir ancak fizyolojik ya
da psikolojik nedenlerle gözlem anında bu potansiyel davranış performansa dönüşmemiş
olabilir. Ancak söz konusu nedenler ortadan kalktığında potansiyel davranışındaki değişiklik,
performansa yani gözlemlenebilir gerçek davranışa dönüşebilir. Tüm bu veri, bilgi ve
düşünceleri göz önünde bulundurarak öğrenimi şöyle tanımlayabiliriz:
Öğrenmenin tanımında bu denli önemli bir yer kapladığı için, eğitimcilerin, “davranış”
kavramını da yeterli bir ölçüde kavrıyor olmaları gerekir. Davranış; bireylerin, diğer diri
oluşumların, dizgelerin ya da yapay varlıkların kendileri ya da çevreleriyle ile bağlantılı olarak
gerçekleştirdikleri bilinçli ya da bilinç dışı eylemlerdir. Bireye özgü “biçem” içeren eylem ya
da dışavurumlar da davranış olarak değerlendirilebilir.
Öğretmek
Öğrenimi anladıktan sonra eğitim ve öğretime geçmeden önce öğretmek eylemini kavramak
gerekir. Öğrenmek kişinin bireysel olarak yaşantıladığı bir süreçtir. Birey öğrenirken öznedir,
eyleyendir, kılıcıdır, yapıcıdır. Ancak eğitim ya da öğretimi düşündüğümüzde, bireyin,
özneliğini ya da kılıcılığını –eyleyen olma özelliğini- bir ölçüde ya da büsbütün yitirdiği
görülür. Özne olarak ya da ikinci bir özne olarak ortaya çıkan kişi, öğretmek eylemini
gerçekleştiren kişidir. Öğrenmek ölçüsünde olmasa da –eğitimin kavramsallaştırılmasında-
yüksek düzeyde önemli olan öğretmek eyleminin eğitimcilerce iyi kavranması gerekir.
Öğretmek, daha eski dönemlerde “başka birisinin öğrenmesini sağlamak”, “başka birisinin
öğrenmesine neden olmak”, “başka birisine bilgi ve beceri aktarmak” hatta “başka birisinin
zihnine bilgi yerleştirmek” olarak anlaşılmaya çalışılmıştır. Ancak günümüzde öğretmek;
sağlamak, neden olmak, aktarmak ya da yerleştirmek gibi öğrenen bireyi edilgenleştiren
sözlerle tanımlanmamaktadır. Öğretmek, özü bakımından, yardım etmektir. Öznenin
öğrenmesine yardımcı olmaktır. Bireyin bilgi, yeterlilik ve değerler edinmesine yardım
etmektir. Öğretmek, öğrenici için koşullar yaratmaktır.
Öğretmek eylemini gerçekleştiren kişi öğretmen olarak adlandırılır. Herhangi bir kişi öğretmek
eylemini gerçekleştirebilir ve öğretmen olarak adlandırılabilir. Ancak eğitim bağlamında,
öğretmen, öğretmek eylemini (1) bir kazanç karşılığında (2) görev bilinciyle ve (3) profesyonel
olarak gerçekleştiren kişidir. Eğitim bağlamı içinde öğretmen bir profesyoneldir. Öğretmen
görevini; bilimsel bilgiden yararlanarak, bilimsel ölçütleri uygulayarak, ulusal ve uluslararası
hukuka uygun olarak, hesap verebilirlik ilkesi çerçevesinde ve sorumluluk bilinciyle yerine
getirir.
Eğitim
Eğitmek, Türkçe bir sözdür ve Eski Türkçe “igid-” kökünün günümüze ulaşmış biçimidir.
İgidmek, Eski Türkçede hayvan ya da köle için beslemek ve yetiştirmek anlamlarına
gelmekteydi. İlginç bir biçimde; eğitim sözünün birçok Avrupa dilindeki karşılığının ortak
kökeni olan Latince “educatio” da hayvan beslemek ve yetiştirmek anlamlarına gelmektedir.
Toplumların eğitimi kavramsallaştırmasında iki anlam öne çıkmaktadır. Birincisi, eğitim ile
7
bireye yaşamsal önemi olan bir “kaynak” aktarımı sağlanması iken –ikincisi- eğitimi
yaşantılayan kişinin edilgen bir konumda oluşudur.
Günümüzde eğitimin ne olduğuyla ilgili iki görüş vardır. Birincisi –eski anlayıştan değişik
olarak- bireyin kendisinin eğitimi yine kendisi için gerçekleştirdiği görüşüdür. Bu görüşe göre
aynı süreç içerisinde birey eğitimin hem nesnesi hem de öznesidir. İkinci görüş; eğitimin bireye
işbu bireyin çevresinin sağladığı bir süreç olduğudur. Eğitimci olarak da adlandırılan
öğretmenler öğrencinin öğrenmesine yardımcı olurlar. Öğrenimi kolaylaştırmak ya da
desteklemek amacıyla öğrenmek için gerekli olan koşulları öğrenici için yaratırlar.
Öğretmenlerle ilgili bir diğer özellik de öğretmek işini belirli bir kazanç karşılığında bir görev
olarak yapıyor olmalarıdır. Dolayısı ile öğretmenler bir kurumun işe aldığı ve çalıştırdığı
profesyonellerdir. Öğrenirken özne olan birey, öğretmek eylemi söz konusu olduğunda
özneliğini yitirmeye başlamış ve ortama öğretmen adlı yeni bir eyleyen gelmişti. Eğitim
aşamasına ulaştığımızda üçüncü bir eyleyen ortaya çıkmaktadır: kurum.
Elbette istendik değişimler yalnızca bilgi ve beceri ile sınırlı değildir. Alışkanlıklar, değerler,
inançlar ve yeğleyişler gibi kültürel öğeler de eğitim yoluyla yeni kuşaklara aktarılır. Dolayısı
ile eğitim bir kültürleme süreci olarak da tanımlanabilir. Her ne ölçüde eğitim kurum içinde
gerçekleşen biçimsel bir süreç olarak tanımlanmış olsa da biçimsel yapıların dışında da eğitim
gerçekleşmektedir. Biçimsel olmayan eğitim; okul gibi kurumsal yapıların dışında gerçekleşen
eğitimdir. Bu tür eğitimlerde herhangi bir kişi öğretmenlik rolünü üstleniyor olabilir. Sokakta,
iş yerinde, parkta, toplu taşıma aracında, herhangi bir toplumsal etkinlik ortamında hatta kişiler
arası iletişim ortamında biçimsel olmayan eğitim gerçekleşebilir.
Biçimsel eğitim ise okullarda gerçekleşir. Eğitim uzun soluklu bir süreç olarak tasarlandığı için
aşamalara ayrılmıştır. Eğitimin gerçekleştiği okullar, işbu aşamalara göre adlandırılırlar:
8
1. Okul öncesi eğitim
a. Anaokulu
2. İlk eğitim
a. İlkokul
b. Ortaokul
3. İkincil eğitim (ortaöğretim)
a. Lise
4. Yüksek eğitim
a. Yüksekokul
b. Üniversite
c. Enstitü
d. Akademi
e. Konservatuar
Biçimsel eğitim, aşamalarına göre ayrıldığı gibi mesleki eğitim, askeri eğitim, yaygın eğitim,
hizmet içi eğitim, kurum içi eğitim, yetişkin eğitimi gibi konu ya da bağlamına göre de nitelenip
kategorize edilebilir.
Öğretim
Öğretim, eğitimin bir türü ya da özel bir biçimidir. Her öğretim süreci aynı zamanda bir
eğitimdir. Ancak her eğitim süreci öğretim olarak nitelenemez. Eğitim genel bir olgu iken.
Öğretim bu genel, kapsayıcı olgunun daha dar tanımlı bir alt türüdür. Öğretim oldukça planlı
bir süreçtir. Eğitimin en “yapılandırılmış” türüdür. Öğretim denildiğinde daha çok sınıfta
gerçekleşen eğitim etkinlikleri düşünülmelidir. Dolayısıyla “ders”, bir öğretim sürecidir.