You are on page 1of 8

Sofistler (Bilge/Bilgili)

1. Dönemin dershane ya da para karşılığı ders veren kişileri…


2. Antik Yunan Şüpheciliği’nde önemli yerleri vardır: Hakikate ulaşılamayacağını
ileri sürerler. Çünkü özellikle Herakleitos’un ileri sürdüğü «her şeyin değişim
halinde» olduğu görüşünden hareket ederler.
3.Hakikat ‘değişmez olan’ ise bu mümkün değildir, demektedirler…
4.Doğada her şey değişim halinde ise ve her özne doğayı, kendini ve başkalarının
dediklerini farklı anlıyor ve yorumluyorsa hakikat arayışı boşunadır tezini ileri
sürerler. Duyu verileri herkes için farklı anlama gelir. Zihinde farklı yorumlanır.
5. HER ŞEY GÖRECELİDİR.(Relatif). Her şey her tek özne için farklı anlam içerir.
• PROTOGORAS (m.ö 482-411)
1. Arke arayışı ya da doğaya yönelmemiştir. Çünkü her şey her an
değişme halindedir.
2. Duyumlar, her öznenin o an ki durumuna bağlıdır. Her şey nasıl
gözükmekte ise öyledir ve öznenin nasıl anlamlandırdığına bağlıdır.
3. Duyu algısı biricik bilgidir: Her duyum doğrudur. Kimse yanlış bir şey
düşünemez. İNSAN HER ŞEYİN ÖLÇÜSÜDÜR!!!.HER ŞEY ÖZNENİN
DUYUMUNA GÖRE DOĞRU OLUR.
GORGİAS (m.ö 483-375)
• Doğa felsefesine karşıdır. Varlığın bilgisine ulaşmanın olanaksız
olduğunu ileri sürer. Retorik (hitabet/belagat) ustasıdır.
• 1. Bir şey yoktur…
• 2. Olsaydı da , bilemezdik..
• 3. Bilseydik de başkalarına aktaramazdık…
• Aktarma her anlamda her tek öznenin kendi duyumları olduğuna göre
her aktarım her öznenin duyumuna göre değişime uğrayacağına göre
genelin bilgisi diye bir şey olamaz. Kırmızı rengi, bir filmin, kitabın
yorumu her insan için farklıdır.
Sofistlere ilişkin;
• 1.Doğaya değil, insana yönelirler.
• 2. Her şey göreceli (öznel) ise bilginin pratik (yararlı) olmasına öenem verirler. Bu tolda
retorik ön plana çıkar. Bu her insan için faydalıdır.
• 3. Retorik, pratik-politik amaç taşıdığı için insanın psikolojik yönünün incelenmesini ön
plana çıkarmış olurlar. Söz söyleme sanatı karşıdakini etkilemek için ise bu karşıdakinin
psikolojisini bilmeyi gerektirir.
• 4.Hitabetin duygulanım yönünü incelemişlerdir: Acı, korku, yüreklilik, sevinç üzerinde
düşünmüşlerdir.
• 5. Öznelliği ileri safhaya götürerek yasaların göreceli olduğu düşüncesinden hareketle,
yasaların genel uygulayıcılığı konusunda tartışmaya neden olmuşlardır. Bu ahlak
kuralları için de geçerli olmuştur. Doğal hukukun, pozitif hukuktan (İnsan yapısı) üstün
olduğunu savunmuşlardır. Bu anlamda; hukuki, ahlaki, sosyal değerler vs. alanlarda ileri
sürdükleri her şeyin relatif olduğu savı ile bir değer anarşisi yaratmışlardır.
Sokrates (m.ö 469-399)
1.Sofistlere karşıdır ama ortak olduğu yönler de var. Hayatın içindeki gelenek,
görenek, yasa, törelere kuru kuruya inançla değil aklın ışığı ile bakılması
çerçevesinde uzlaşırlar. Ayrıca, bilge olduklarını düşünen Sofistlere «bilgisizlik»
ile cephe alır. ‘Bir şey biliyorum o da bir şey bilmediğimdir’ demektedir. Bilgi
bizi erdemli yapar. ‘Erdemli olmak bilgili olmaktır’. «Kimse bilerek kötülük
yapmaz’. Kötülük bilgisizlikten kaynaklanır.’ ‘Doğru yaşam erdemli yaşamdır».
2. Sofistler relativist iken Sokrates tümelin bilgisine erişebileceğimizi
savunmaktadır. Bu yönü farklıdır ve Sofistlerle bu anlamda mücadeleye girer.
Bu akıl ile, düşünme ile mümkün olacaktır.
3. Sofistler, bilgiyi faydalı olması yönünde değerli kılarken Sokrates aklın
objektif değerlendirmelerle bireylerin üstünde genel bir normun olduğunu
savunur. Bu bilgi ile erdemli bir yaşam isteğidir. Bu bizi mutlu (Eudaimonia)
kılar.
4.Sokrates ahlak üzerine yoğunlaşmıştır. Erdem ile bilgi özdeştir. ‘İyi’
kavramına karşılık gelir.
DOĞRU BİLGİ DOĞRU EYLEM ‘İYİ’YE MUTLULUĞA

5.Ruh Göçü fikri ile zihnimizde kayıtlı tüm bilgilerin doğuştan kayıtlı
olduğu görüşündedir. Bu İdea İnnate’ye karşılık gelir. Bilme, öğrenmek
denen şey sadece bir anımsamaktan (anemnesis) ibarettir. Yeni bir şey
öğrenmiyoruz, anımsıyoruz…
6. Bilgi, diyalog (soru-cevap, tartışma) ile elde edilir. Bu ise Doğurtma
Yöntemi (Mauetika) ile olur. Aşamaları,
a) Diyalog b) İroni (alay) c) Etik eylem (Arzulanan son/ İyi’ye yönelme)
Sofistlere bu yöntemi uygular.. Çünkü onların bilgisizliğini bu yolla
gösterir.
KYNİKLER OKULU(Kinizm/kyon-Köpek)
• Bütün toplumsal değerlere (töre, edep, nezaket vs)saygısızdırlar. Sinoplu Diyojen gibi
yoksul, dünyevi şeylerin peşinde koşmazlar.
• 2. Yaşamın anlamı ‘erdem’dir. Bu ise her türlü gereksinimden bağımsız olma hali tam
özgürlük halidir. İnsan bunlardan kendini kurtarmalıdır anlayışındadırlar.
• 3. Güzellik, sağlık, zenginlik, lüks, şan ve şeref aldırış edilmemesi geren şeylerdir. Çünkü
yoksulluk, adı sanı olmamak insanı boş gururdan kurtararak insanı özgür kılar
İhtiyaçsızlık= özgürlüktür. İhtiyaç ne kadar aza indirilirse o kadar erdemli, bağımsız oluruz.
• 4. İnsan hazlardan kaçınmalıdır. Bunların insanı köleleştiriğini düşünürler. Tüm uygarlık
adına ne varsa reddederler. Mormon örneği.
• 5.Bu yüzden ahlaka, sosyal değerlere ve aile, devlet gibi yapılanmalara kayıtsızdırlar.
• 6. İnsan yapısı her şey yapaydır, doğaya aykırıdır…Gereksiz ve yozlaştırıcıdır. Doğal olanı
yaşamak en büyük hedeftir.
KYRENE OKULU
• 1.Yaşamı değerlendirme anlamında Kynikler ile zıt düşüncededirler.
• 2.Yaşam Haz üzerine kurulmalıdır (Aristippos kurucu
filozof/Hedonizm). Haz veren şey ‘iyi’ vermeyen ‘kötü’dür. Maddi
hazlar manevi hazlardan üstün görülüyor çünkü doğrudan doğruyadır.
• Ancak BU HAZ BİLGİ İLE MÜMKÜNDÜR. Bilgi insanı, önyargılardan, boş
dini inançlardan, üzücü tutkulardan kurtarır.
• 3. Dünya nimetlerine sırt çevirmeyi değil, bilgece, akıllıca bu
nimetlerden faydalanmayı, haz almayı isterler. Bu her şeyin en iyi
yönünden faydalanma anlamındadır. Kendini zevk peşinde koşan değil,
tutkulara hakim olmayı da içerir. Olamayacak şeylerin peşinde de
koşulmaması gerektiğini savunur.

You might also like