Professional Documents
Culture Documents
com 111
İlk ve tek tus portalı
BİYOKİMYA
PLAZMA PROTEİNLERİ
KANIN ANA İŞLEVLERİ
Solunum: Oksijenin akciğerden dokulara, CO2’in dokulardan akciğere taşınması
Beslenme: Emilen besin maddelerinin taşınması
Atım: Metabolik atıkların atım için böbrek, akciğer, deri ve barsaklara taşınması
Vücutta normal asit baz dengesinin korunması
Hücre içi ve dışı arasındaki su dengesinin sağlanması
Vücut ısısı dağıtımı ile vücut sıcaklığının düzenlenmesi
Akyuvarlar ve dolaşımdaki antikorlarla enfeksiyonlara karşı savunma
Hormonların taşınması ve metabolizmalarının düzenlenmesi
Metabolitlerin taşınması
Pıhtılaşma
Oksijen taşınması ve hücre aracılı bağışıklık savunması kanın hücresel komponentinin görevleridir. Diğer görevler
plazma proteinleri tarafından gerçekleştirilir. Plazma su, elektrolitler, metabolitler, besin maddeleri, proteinler ve
hormonlardan oluşur.
1
Dolaşımda diğer çeşitli protein hormonlar varsa da bunlar genellikle plazma proteini olarak adlandırılmaz. Ayrıca
plazma da ferritinde çok düşük düzeylerde yer aldığı için plazma proteini olarak adlandırılamaz.
DrTus.com 113
İlk ve tek tus portalı
BİYOKİMYA
Demir eksikliğinde ↑,
Transferrin Demiri transport eder (-)
inflamasyonda ↓ (- APR)
Hemopeksin Dolşımdaki hemi bağlar - Hemolitik olaylarda ↓
β1
β-lipoprotein
Lipitleri taşır -
(apoprotein B)
C4 İmmün sistem faktörü (+) EF’de sadece taze serumda
(β ile γ bölgesi arasında
Fibrinojen Koagülasyon faktörü (+)
bulunur)
C3 İmmün sistem faktörü (+) EF’de sadece taze serumda
Renal tübüler fonksiyonun
β2 göstergesidir. Özellikle renal
Özellikle WBC’ler ve tm hücreleri
β2 transplant rejeksiyonunun
olmak üzere çekirdekli hücrelerin (+)
mikroglobulin takibinde önemlidir. B hücreli
yüzeyinde yer alır
tm’lerin izlenmesinde de
yararlıdır.
β-γ bölgesine göç eder.
CRP İmmün fonksiyon (+)(+) nonspesifik fakat en hassas
akut faz reaktanıdır.
Monoklonal artışı myeloma
IgG İmmün fonksiyon, en bol Ig’dir (+)
gibi B hücreli tmlerde görülür.
γ
İmmün fonksiyon, özellikle Monoklonal artışı kC sirozunda
IgA (+)
sekresyonlarda bulunur izlenir
Monoklonal artışı
IgM İmmün fonksiyon, erken cevap (+) Waldenström’s
makroglobulinemisinde izlenir.
EF semikantitatif bir tanı yöntemidir. Tek başına EF kullanılarak hastalıklara tanı koymak doğru değildir. Fakat diğer
tanı testleri ile beraber değerlendirildiğinde çok anlamlı sonuçlar oratay çıkmaktadır. En doğrusu EF’de tanı koymak
için EF’le beraber immünfiksasyon uygulayarak hangi protein fraksiyonunun arttığını göstermektir. Aşağıda çok tipik
EF paternlerinden örnekler verilmiştir:
DrTus.com 115
İlk ve tek tus portalı
BİYOKİMYA
Albumin:
• Plazma proteinlerinin %60’ını oluşturur. %40’ı plazmada; %60’I diğer hücre dışı alanlarda yer alır
• Karaciğerde günlük 12 gr albumin üretilirki, bu mikta karaciğerde sentezlenen günlük proteinin %25’idir.
• Albumin preprotein olarak sentezlenir ve GER’da pre sinyali uzaklaştırılır.
• Karaciğer hastalıkları başta olmak üzere çoğu hastalıkta sentezi azalır. Karaciğer hastalıklarında plazmada
albumin/globulin oranı azalır.
• Küçük molekül kütleli olmasına rağmen yüksek plazma derişimi nedeniyle albumin plazma onkotik basıncının
%75-80’ninden sorumludur.
116 DrTus.com
İlk ve tek tus portalı
BİYOKİMYA
• Analbuminemi vakaları gösterilmiştir. Fakat bu kişiler diğer plazma proteinlerini yükselmesi nedeni ile orta
derecede ödem gösterirler.
• Albumin taşıyıcı olarak serbest yağ asitleri, kalsiyum, steroid hormonlar, diğer hormonlar (T3 ve T4), bilirubin,
triptofan, Cu, ilaçların (sülfanamidler, penisilin G, dikumarol ve aspirin v.b.) taşınımına katılır.
• İnsan albumini kanama şoku ve yanık tedavisinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Bununla beraber bu tedavinin
son yapılan çalışmalarda mortalite oranını artırdığının gösterilmesi sonucu tekrar değerlendirilmektedir.
• Albumin nutrisyonel durumu izlemek amacı ile kullanılabilir. Ancak prealbumin, albumine göre yarı
ömrü çok daha kısa olması nedeniyle nutrisyonel durumu incelemede çok daha değerlidir.
• Haptoglobulin:
• Serbest hemoglobini bağlayan bir plazma glikoproteinidir.
• Temel amaç Fe kaybını engellemektir.
• Bunun yanında serbest hemoglobin böbrek glomerülünü geçer ve tübülüslerde çökme eğilimi gösterir. Hb-Hp
kompleksi ise glomerülü geçemez.
• Hemolitik anemilerde plazma haptoglobulin düzeyi azalır. Çünkü Hp-Hb kompleksi hızla hepatositlerce
temizlenir.
• Pozitif akut faz reaktanıdır
• Hemopeksin serbest heme bağlanır. Hemolitik anemilerde düzeyi azalır.
• Albumin metheme bağlanır.
Hemosideri:
DrTus.com 117
İlk ve tek tus portalı
BİYOKİMYA
Serüloplazmin:
• Plazmada bulunan bakırın %90’nını taşır. Serüloplazmine Cu çok sıkı bağlanır ve kolay kolay değiş tokuşa
uğratılamaz.
• Albumin plazmada geri kaln %10’luk bakırı taşır ve bu bakır albumine çok daha gevşek bağlanmaktadır. Bu
nedenle albumin bağladığı Cu’ı dokulara çok daha kolay verir. Albumin insanda Cu metabolizmasında
serüloplazmine göre çok daha önemlidir.
• Plazma serüloplazmin karaciğer hastalıklarında azalır.
• Wilson hastalığında serüloplazmin düzeyi özellikle düşüktür.
• Ferrooksidaz aktivitesi ile Fe+2→Fe+3 dönüşümünü gerçekleştirir.
α1-antitripsin (α1-antiproteinaz):
• Hepatosit ve makrofajlar tarafından üretilen bir glikoproteindir ve elektroforezde α1-bantında yer alır.
• İnsan plazmasındaki başlıca serin proteaz inhibitörüdür (serpin). Tripsin, elastaz ve bazı proteazları bunlarla
kompleks yaparak inhibe eder.
• α1-antitripsin mikarı eksik olan kişilerde, akciğerde PNL konsantrasyonu arttığı (örnek pnömoni)durumlarda,
akciğer elastaz gibi proteolitik enzimleri nötralize edemediği için amfizem ortaya çıkar.
• Sigara içmek α1-antitripsini belirgin olarak azaltır.
α2-makroglobulin:
• Total plazma proteinlerinin %8-10’luk kısmını oluşturan büyük bir glikoproteindir.
• Plazma çinkosunun %10’luk kısmı α2-makroglobulinle geri kalan kısmı albuminle beraber taşınmaktadır.
• Monosit, hepatosit ve astrosit gibi bir çok hücre tarafından üretilir.
• α2-makroglobulin bir çok proteinazı bağlar. Bu nedenle panproteinaz inhibitörüdür. α2-makroglobulin-
proteinaz kompleksi çoğu hücrede bulunan reseptörlerce yok edilir.
• Ayrıca platelet like growth faktör, TGF-β gibi bir çok sitokini bağlar ve bunların özgün doku ve hücrelere
hedeflenmesini sağlar.
İmmünglobulinler:
Vücudun bağışıklık sistemi iki ana bileşenden oluşur:
1. B lenfositler: Kemik iliğinden köken alır. İmmünglobulinler denilen humoral antikorların sentezinden
sorumludur.
2. T lenfositler: Timus kökenlidir. Greft reddi, aşırı duyarlılık tepkimeleri, malign hücreler ve virüslere karşı
korunma gibi hücre-aracılı bağışıklık olaylarına katılır.
Yapısı:
• İmmünglobulinler B hücre kökenli plazma hücreleri tarafından üretilirler.
• Tüm immünglobulinler disülfid bağları ile bağlanmış 2 hafif (L) zincir ve 2 ağır zincirden (H) oluşan tetramerik
proteinlerdir.
• Hafif zincirlerin karboksi terminal uca yakın olan yarısı sabit bölge (CL) ve amino terminal uca yakın olan yarısı
değişken (VL) bölge olarak adlandırılır.
118 DrTus.com
İlk ve tek tus portalı
BİYOKİMYA
• Ağır zincirin amino terminal uca yakın olan 1/3’lük kısmı değişken (VH) bölge, geri kalan kısmı ise sabit bölgeleri
(CH1, CH2, CH3) oluşturur.
• İmmünglobulinin antijrn bağlama bölgesi H ve L zincirlerin amino terminal bölgeleri yani değişken (VH ve VL)
bölgeleridir.
• İmmünglobulinin papain enzimi ile sindirilmesi 2 tane antijen bağlayan Fab ve 1 tane kristalize olabilen
Fc bölgesinin oluşmasını sağlar. Fc kısmı antijen bağlama dışında diğer özelliklerden sorumludur.
• İmmünglobulinin papain tarafında kırılan bölgesine menteşe bölgesi adı verilir.menteşe bölgesi esnek bir
bölgedir ve her iki antjen bağlayan kolun esnek hareket etmesine izin verir.
• İki Fab bölgesi olduğu için IgG molekülleri 2 molekül antijen bağlar ve divalan olarak adlandırılır. Antijendeki
antikorun bağlandığı bölgeye epitop adı verilir.
• CL bölgeleri kappa (κ) ve lambda (λ) zincirleri olmak üzere iki tip zincirden oluşur. Bir immünglobulin daima iki κ
veya iki λ zincir içerir asla ikisinin karmasını içermez. İnsanda kappa zinciri daha fazla görülmektedir.
J zincir: Ig’lerin bazılarının monomerik yapıları J zincir aracılığıyla bir araya gelerek polimerler oluşturur. IgG, D ve
E monomerik yapıda bulunurken, IgM pentamer, IgA’da dimer şeklinde yer alır.
İmmünglobulinlerin temel işlevleri ve özellikleri:
IgG:
DrTus.com 119
İlk ve tek tus portalı
BİYOKİMYA
Yapı Monomer Monomer veya dimer Monomer veya dimer Monomer Monomer
H zincir γ α µ δ ε
Kompleman fiksasyonu + - + - -
Plasentayı geçme + - - ? -
Allerjik yanıta aracılık - - - - +
Salgılarda bulunma - + - - -
Opsonizasyon + - -* - -
B hücresinde antijen
- - + - -
reseptörü
J zincir içermesi - + + - -
IgM komplemanı aktifleyerek dolaylı yoldan opsonize eder. Bu opsonin olan C3b’yi üretir.
• Kompleman fiksasyonu ile bakteri öldürülmesini artırır. Komplemanı klasik yoldan uyarır
(IgM>IgG3>IgG1>ıgG2).
• Bakteri toksinleri ve virüsleri nötralize eder.
• Makrofaj, trombosit ve lenfosit yüzeyinde G1 ve G3’e ait reseptörler yer alır.
• Plasentayı geçer (G3-G1)
• Yarı ömrü 21 gün
.
IgA:
• A1 ve A2 olmak üzere 2 tipi vardır.
• Elektroforezde β-bölgesinde yer alır.
• Salgısal IgA bakteri ve virüslerin müköz zarlara tutunmasını engeller.
• En güçlü antiviral etkili antikordur.
• Kompleman fiksasyonu yapmaz
• Alternatif kompleman yolunu çalıştırır
IgM:
• M1 ve M2 olmak üzere 2 alt tipi vardır.
• Molekül ağırlığı en fazla olandır. Bu nedenle intravasküler yerleşimlidir.
• Bir antijene varilen birincil yanıtta üretilir.
• Komplemanı fikse eder (alternatif yol).
• Plasentayı geçmez.
• B hücreleri yüzeyinde antijen reseptörü vardır. Makrofaj ve nötrofillere bağlanmaz.
• En güçlü antibakteriyal etkiye sahiptir.
120 DrTus.com
İlk ve tek tus portalı
BİYOKİMYA
IgD
• İşlevi tam bilinmiyor.
• Bir çok B hücresinin yüzeyinde ve ayrıca serumda da bulunmuştur.
• Yarı ömrü 2-3 gün
IgE
• Antijenle (allerjen) karşılaşınca mast hücreleri ve bazofillerden histamin ve vazoaktif madde salarak
salınımına yol açarak aşırı duyarlılık durumuna aracılık eder.
• Plazma yarı ömrü 2-3 gündür.
Antijen-antikor birleşmesi:
• Yüksek özgüllükte tersinir bir reaksiyondur.
• Birleşme epitop denilen antijenik determinantla, antikorun aminoteminal kısmındaki paratop determinant
grupları arasında olur.
• Birleşme nonkovalent bağlarla olur:
o Hidrojen bağları
o Elektrostatik bağlar
o Van der walls bağları
o Hidrofobik bağlar
Tümör belirteçleri:
• Tümör tarafından üretilen veya konağın tümöre cevap olarak ürettiği ve kanda ölçülmesiyle
tümörün varlığını gösteren maddelerdir.
TÜMÖR BELİRTEÇLERİ
Tümör belirteci olan enzimler
Alkol dehidrogenaz Karaciğer
Aldolaz Karaciğer
Alkalen fosfataz Kemik, karaciğer, lösemi,sarkom
Alkalen fosfataz, plasental Over, akciğer, trofoblastik, gastrointestinal, seminom, hodgkin hastalığı
Amilaz Pankreas
Kreatin kinaz-BB Prostat, akciğer (küçük hücreli), meme, kolon, over
GGT Karaciğer
LDH Karaciğer, lenfoma, lösemi
Lösin aminopeptidaz Pankreas, karaciğer
Nöron-spesifik enolaz Akciğer (küçük hücreli), nöroblastom, karsinoid, melanom
5’-nükleotidaz Karaciğer
PSA Prostat
Prostatik asit fosfataz Prostat
Terminal deoksitransferaz (TdT) Lösemi
Timidin kinaz Lösemi, lenfoma, akciğer (küçük hücreli)
Tümör belirteci olan hormonlar
ACTH Cushing sendromu, akciğer (küçük hücreli)
ADH Akciğer (küçük hücreli), adrenal korteks
Bombesin Akciğer (küçük hücreli)
Kalsitonin Medüller tiroid
Gastrin Glukagonoma
GH Pitiüter adenom, renal, akciğer
Koryonik gonadotropin Embriyonel, koryokarsinom, testiküler (nonseminomatöz)
HPL Trofoblastik, gonad, akciğer
Nörofizinler Akciğer (küçük hücreli)
PTH Karaciğer, böbrek, meme, akciğer
Prolaktin Pitüiter adenom, böbrek, akciğer
VIP Pankreas, bronkojenik, feokromasitoma, nöroblastom
Tümör belirteci olarak onkofetal antijenler
AFP Hepatosellüler, germ hücreli (nonseminomatöz)
CEA Kolorektal, gastrointestinal, pankreas, akciğer, meme
Karbonhidrat belirteçler
CA15-3 Meme, over
CA27-29 Meme
CA19-9 Pankreatik, gastrointestinal, hepatik
CA 72-4 Over, mem, gastrointestinal, kolon
CA19-5 GİS, pankreas, over
CA50 Pankreas, GİS, over
CA125 Over, endometriyuım
122 DrTus.com
İlk ve tek tus portalı
BİYOKİMYA
PSA, Organ spesifik, az sayıdaki tümör markerlarından biridir. Normal, benign, malign ve
hiperplastik prostat dokusunda bulunur fakat diğer dokularda bulunmaz.
o PSA kallikrein ailesine mensup bir serin proteazdır.
o PSA, seminal sıvıdaki seminal vezikül spesifik proteini yıkarak seminal koagulumun
likefaksiyonunu sağlar.
o Yani PSA tripsin ve kimotripsin benzeri aktiviteye sahiptir.
o Serum PSA düzeyleri prostat kanserinin tespit edilmesi, evrelendirilmesi ve tedavisinin
takip edilmesinde kullanılmaktadır.
o PSA, prostat kanserinin erken teşhisi için etkili bir marker değildir. Çünkü
o PSA prostat dokusuna spesifiktir, prostat kanserine değil.
o Tedavi sırasında BOS hCG düzeylerinin ölçülmesiyle beyin metastazının tedaviye verdiği
cevap değerlendirilebilir.
AFP, Hepatoselüler karsinom ve Germ hücreli karsinomların yolk sack komponentleri için marker olarak
kullanılmaktadır.
CEA, kolorektal, gastrointestinal trakt, akciğer ve meme karsinomlarında serum düzeyleri yükselir.
Karbohidrat markerlar
o Yüksek moleküler ağırlıklı musinlerdir veya
o Kan grubu antijenleridir.
CA 15-3 Meme karsinomu için marker olarak kullanılmaktadır. Metastatik meme kanserinin yaygınlığı ve
tedavinin değerlendirilmesinde sıklıkla kullanılmaktadır.
CA 549, müsin-like carsinoma associated antijen (MCA) ve CA27-29 Meme karsinomu için
marker olarak kullanılmaktadır.
CA-125 Over ve endometriyal karsinom için marker olarak kullanılmaktadır.
o Endometrium karsinomunun prognozu hakkında değerli bilgiler verir.
o Menstrüel siklusun foliküler fazında
o Siroz
o Hepatit
o Endometriozis
o Perikardit ve
o Erken gebelikte de serum düzeyleri yükselir.
Monoklonal immünglobülin yaklaşık yüz yıldan bu yana multipl miyelom için marker olarak
kullanılmaktadır. Multipl miyelom hastalarının yaklaşık %95’inde elektroforezde monoklonal
gamopati görülmektedir.
Bence Jones Proteini, idrarda görülen immünglobülin hafif zinciridir ve multipl miyelom vakalarında
görülür.
• Supresör Genler
o Retinoblastoma geni
o p53 geni
o p21 (WAF1)
o APC
o Nörofibromatozis tip 1
o WT1
o nm23
o BRCA1 ve BRCA2
KLİNİK ENZİMOLOJİ
Sitozolik enzimler, membran harabiyati ile ilk olarak sistemik dolaşıma geçen ve serumda düzeyleri artmış olarak
saptanan enzim grubudur. Mitokondriyal enzimlerin dolaşımda saptanabilmesi için hasarın çok daha şiddetli ve
ciddi olması gerekir. Bu kaynak drtus.com’da yayınlanmaktadır.
Transferazlar (Transaminazlar)
AST, SGOT Aspartat amino transferaz, glutamik oksaloasetik transferaz:
Reaksiyonunu katalizler. Bu reaksiyon kofaktör olarak piridoksal fosfat kullanır. Aminoasit sentez ve yıkılımında
önemli bir enzimdir.
• Kalp, karaciğer, eritrosit ve iskelet kasında yüksek; böbrek, pankreas ve ciltte düşük oranlarda yer alır.
DrTus.com 125
İlk ve tek tus portalı
BİYOKİMYA
Reaksiyonunu katalizler. Bu reaksiyon kofaktör olarak piridoksal fosfat kullanır. Aminoasit sentez ve yıkılımında
önemli bir enzimdir.
• Karaciğer, kalp, böbrek, iskelet kasında yer alır. Sitozoliktir. En fazla karaciğer dokuda yer aldığı için özellikle
karaciğer hastalıklarında kullanışlıdır. Trace düzeyde cilt, pankreas, dalak ve akciğerde yer alır.
Transaminazlar:
• En fazla akut hepatitlerde artarlar.
• Kronik hepatit ve hepatik kanserlerde orta düzeyde artarlar
• Siroz, alkolik hepatit ve obstruktif sarılıklarda hafif düzeylerde artarlar
• Alkoik hepatitte → AST > ALT
• Viral ve kronik hepatitte → ALT > AST
• MI’da → AST > ALT’dir.
Laktat Pirüvat
NAD NADH+H
5 izoenzimi vardır
• LDH1→ HHHH → Kalp kası, eritrosit (RBC) (Elektroforezde anoda en hızlı göç eden fraksiyon)
• LDH2→HHHM → Kalp kası, RBC, böbrek (Plazmada en fazla bulunan fraksiyon)
• LDH3→HHMM → Akciğer
• LDH4→HMMM → Karaciğer
• LDH5→MMMM → Karaciğer → karaciğer hasarını özellikle LDH5 gösterir
(H: Kalp, M:kas)
• MI’da→10-12 saatte arta→48-72 saatte pik yapar→5-10 günde normale gelir. Akut MI’da LD1/LD2
oranı artar (flipped LD paterni). LD1 dominant hale gelir ve CK artışı ile beraber tanı koydurucudur.
• Anjina pektoris ve perikarditis LDH artışına neden olmaz.
126 DrTus.com
İlk ve tek tus portalı
BİYOKİMYA
ATP ADP
Kreatin Kreatin fosfat
• CKBB (CK-1) → Beyin, BOS, prostat, mide, akciğer, uterus, plasenta ve tiroidde yer alır. EF’de en hızlı
ilerleyen fraksiyondur.
• CKMB (CK-2)→ Başta kalp kası olmak üzere, çizgili kasta bulunmaktadır.
• CKMM (CK-3)→ İskelet kası, kalp kasında bulunur.
• Plazmada → %94-100 CKMM, %6’dan az CKMB, CKBB nadir görülür.
• CKMM artışına yol açanlar → MI, iskelet kası hastalıkları, hipotiroidi, malign hipertermi, fiziksel
aktivite, intramuskuler (İM) enjeksiyon
• CKMB artışına yol açanlar → MI, duschene tipi musculer distrofi, polimyelit, Reye sendromu ve CO
zehirlenmesi
• CKBB artışına yol açanlar → Santral sinir sistemi (SSS) hastalıkları, anoksik ansefalopati, felçler,
karsinom, malign hipertermi
• BB tm belirteci olarak da kullanılır: Prostat, mesane, testis, meme, over, uterus tümörlerinde artar.
• CKMB MI’da → 4-8satte yükselir→ 15-24 saatte pik yapar→ 48-72 saatte normale gelir
• CKMB’nin total CK’nın %6’sından fazlasına yükselmesi MI lehinedir.
Atipik bantlar:
1. Makro CK: EF’de CKMB ile MM arasında yer alır. CKMB’nin Ig’ler ile yaptığı kompleksdir (IgG ve A). Ayrıca
CKMB’nin lipoproteinlerle oluşturduğu komplekside ifade eder. Özel bir klinik tabloya işaret etmez fakat
kadınlarda immün hastalıklarla beraber olabilir.
2. Mitokondrial CK (CK-Mİ): Kas, beyin ve KARACİĞER’de iç mitokondriyal membranda yerleşir. Normalde
serumda yer almamaktadır. Yoğun doku hasarı sonucu ortaya çıkar. Özel bir klinik tabloya işaret etmez. Malign
tm ve kalp bozukluklarında saptanabilir. Bu kaynak drtus.com’da yayınlanmaktadır.
Asit fosfataz :
• Başlıca prostat, karaciğer, böbrek, trombosit ve osteoklastlarda yer alır.
• Prostat hastalıkları, prostat tümörleri ve kemik tümörlerinde yükselir. Ayrıca osteoklastik aktivitenin yüksek
olduğu hiperparatiroidi, paget hastalığı ve multiple myelomda da artmaktadır. Ayrıca kronik
granülositik lösemi, akut lenfoblastik lösemi, polisitemia vera, primer trombositopeni de artış gösterdiği
kliniklerdir.
• Asit fosfatazın en önemli dez avantajı kemik ve prostat gibi iki kaynaklı olmasıdır. Bu enzimin
spesifitesini azaltmaktadır.
• Asit fosfataz özellikle prostat hastalıklarının tanısında ve osteoklastik aktivitenin yüksek olduğu hastalıklarda
kemik yıkımını göstermek amacı ile kullanılmaktadır. Fakat artık prostat hastalıkları için daha spesifik bir markır
olan “prostat spesifi antijen” kullanıldığı için prostat hastalıklarında kullanımı kalmamıştır. Prostat tümörlerinin
cerrahi veya östrojenlerle tedavisi sonrası tedavi etkinliğinin saptanmasında asit fosfatazdan yararlanılabilir.
Kemik yıkımının gösterilmesinde de ACP yerine artık kollajen yıkım ürünleri olan N-telopeptid ve C-telopeptid
(Crosslaps) düzeyleri tercih edilmektedir.
• Prostatik asit fosfataz (PAP), tartarik sitle inhibe edilir.
Amilaz:
Ca++ gerektiren metallo enzimdir. α-1,4 glikozid bağlarını parçalar. Substratları amiloz, amilopektin ve glikojendir.
Amilazla parçalanmalar sonunda maltoz, glikoz ve limit dekstrin yapıları oluşur. Tükrük bezi ve pankreasdan
salgılanır ve ayrıca diğer salgı bezlerinde, karaciğer ve fallop tüpünde de yer alır. 2 izoenzimi vardır:
1. Pankreatik tip (P): Serum düzeylerinin %40’ını meydana getirir. P1, P2, P3 olmak üzere 3 tipi vardır.
Pankreas hastalıklarında özellikle P3 önemlidir.
2. Salivary tip (S): Serum düzeylerinin %60’ını oluşturur. Tükrük yanısıra, akciğer, kemik, over ve tiroid
kaynaklı olabilir. EF’de hızlı göç eden fraksiyondur.
• Plazma amilaz aktivitesinden S1 ve P2 sorumludur.
• Akut pankretit tanısında yaralıdır. Ayrıca barsak tıkanıklıkları, rüptüre ektopik gebelik, tükrük bezi
hastalıkları, akciğer, over ve pankreas adenokarsinomlarında artar.
• İdrar geçen tek enzimdir.
• Pankreatitte 2-12 saatte artar.
128 DrTus.com
İlk ve tek tus portalı
BİYOKİMYA
Lipaz:
• Trigliseridleri hidrolize eder. Pankreas, barsak mukozası, mide, lökosit ve yağ dokusunda bulunur.
• Akut pankreatitte amilaza göre daha spesifik ve yararlıdır.
• Penetre olmuş duodönal ülser, barsak tıkanıklığı ve akut kolesistidde artabilir.
5’ nükleotidaz:
Fosfataz enzimidir ve mikrozomal yerleşimlidir. Aktivitesi ALP ve GGT ye paraleldir. Hepatobilier hastalıklarda artar.
Lösinaminopeptidaz :
Hidrolaz enzimidir. Karaciğer, böbrek ve ib’da yer alır. Hepatobilier hastalıkların ayırıcı tanısında önemlidir.
Kolinesteraz:
• Hidrolaz enzimidir. Asetilkolin + H2O → Kolin + asetik asit reaksiyonunu katalizler.
• Gerçek kolinesteraz, eritrosit, akciğer, dalak ve santral sinir sisteminde gri maddede bulunur ve sadece
asetilkolini hidrolize eder.
• Pseudokolinesteraz, karaciğer, pankreas, kalp, beyin beyaz materyalinde bulunur ve tüm kolinli bileşikleri
hidrolize eder.
• Organofosfat zehirlenmelerinde düzeyi azalır ve tanı koydurucudur. En yaygın kullanımı süksinil
kolini hidrolize edemeyen anormal enzim varlığını saptamaktır. Süksinilkolin kas gevşeticidir ve
anestezide kullanılır.
• Karaciğer hastalıklarında azalmış olarak ortaya çıkar (akut ve kronik hepatitlerde %30-50, siroz ve
karsinomlarda %50-70 azalır).
İzositrat dehidrogenaz:
• İzositrat dehidrogenaz (İSD) parankimal karaciğer hastalığının duyarlı bir göstergesidir.
• Miyokardiyum ISD’ce zengin olmasına rağmen, MI’da ISD artışı olmamaktadır. Çünkü hızla elemine edilir.
Karbonik anhidraz:
• Böbrek tübülüs lümeninde yer alır.
• CO2 + H2O → H2CO3 tepkimesini katalizler ve asit baz dengesini sağlar.
• H2CO3 (karbonik asit)→ H+ + HCO3- (bikarbonat)’a dönüşür, bu da vücudun en önemli tampon sistemidir.
Kalp hastalıkları:
Total CK:
• MI tanısında yerini Tn, CK-MB ve myoglobine bırakmıştır.
• Erken tanıda yaralıdır
• Sensitivitesi %98 olmasına rağmen %15 gibi yüksek bir yalancı pozitiflik oranı vardır.
CK-MB:
• Günümüzde MI tanısının altın standardıdır (semptomların başlamasından ilk 24 saat içinde).
• 72 saatin üzerindeki MI’da reinfarktı veya MI’ın yaygınlaşmasını gösterir.
• Trombolitik tedavide reperfüzyonun değerlendirilmesinde kullanılır.
• Yanlış negatif sonuçlar genellikle örnek alım zamanının yanlışlığına bağlıdır (ağrının başlangıcından sonra ya ilk 4
saat içinde veya 72 saatten sonra alınmıştır).
• MI tanısı için tek ölçüm yeterli değildir. 4 saat aralıklarla ölçüm yapılmalıdır ve bu ölçümlerde MI tanısı için en az
bir ölçüm referans değeri geçmeli ve bir birini takip eden örneklerde %50’lik bir artış olmalıdır.
• Seri CK-MB ölçümleri ile akut MI tanısı ilk 8-12 saat içinde konulur, 24 saat süresince takip erken reinfarktın
tesbiti dışında yarar sağlamaz.
• MI sırasında ilk 4-6 saat içinde yapılacak trombolitik tedavide CK-MB daha yükselmemiş olacağı için, trombolitik
tedavinin etkinliğini saptamak için CK-MB ile beraber Tn ve myoglobinde ölçülür.
Kardiak troponin T ve I:
• Artmış kardiak troponinler myocardial nekrozu gösterir (anoksi, kontüzyon, inflamasyon).
• AMI’ın geç dönem tanısında LDH’ın yerini almıştır. Erken tanıda da CK-MB’nin altın standart olma özelliğini
alabilir.
• Gögüs ağrısı olanlarda risk değerlendirilmesine olanak verir. Akut MI olmadan unstabil anginaya bağlı
miyokardial hasarın duyarlı bir göstergesidir. Gögüs ağrısı olan hastada normal elektrokardio grafi (EKG), normal
CK-MB ve yükselmiş cTn saptanması gelişecek bir koroner arter hastalığı için yüksek riski gösterir.
• Perioperatif AMI’da CK-MB’nin kas zedelenmesine bağlı olarak arttığı durumlarda daha iyi bir göstergedir.
• Seri cTn ölçümleri reperfüzyonu değerlendirmede kullanılır. Pik cTn artışı infarkt büyüklüğüne bağlıdır.
• Seri ölçümleri kardiak allograft rejeksiyonunu da gösterir.
• cTnT iskelet kası hasarında, miyotonik distrofide ve kronik böbrek yetmezliğinde artabilir. cTnI ise kalp kasına
yüksek spesifiklik gösterir ve iskelet kası hasarlarında artış göstermez fakat bazı KBY olgularında serum düzeyleri
artabilir.
• Komplikasyonsuz koroner anjioplasti ve kardiyoverisyonda artmaz.
Myoglobin:
130 DrTus.com
İlk ve tek tus portalı
BİYOKİMYA
CK isoformları:
• CK-MM’in MM3, MM2 ve MM1 olmak üzere 3 izoformu vardır.
• CK-MB’nin MB2 ve MB1 olmak üzere 2 izoformu bulunur.
• Bu dönüşümler serumda kısmi olarak karboksipeptidaz enzimi ile sağlanır.
• CK-MM ve CK-MB isoformları CK-MB’ye paraleldir fakat artışları ve pik yapışları daha erken olur.
• MB2/MB1 oranı ve MM3/MM1 oranı en yararlı olanlardır.
• MM3/MM1 >14 ise AMI’dır.
• MB2 >1.0 U/L ve MB-2 / MB-1>1.5 ise AMI için spesifiktir.
LD (laktat dehidrogenaz):
• cTn’ler LD’nin yerini almıştır.
• AMI’ın uzun dönemdeki tanısında kullanılır.
• Artmış CK-MB ve LD-1 / LD-2 oranı >1(flipped LD) AMI’I gösterir.
• Artmış total LD ve flipped LD, akut renal infarktta, hemolizde (hemolitik anemi, pernisyöz anemi, prostetik kalp
kapağı), bazı kas hastalıklarında (polimiyozit, muskuler distrofi, rabdomyaliz), gebelikte, bazı neoplazmlarda
(Akciğer small cell, prostat, testiküler germ cell) izlenir.
Diğer testler
• ALT konjestif kalp yetmezliği, ilaç terapisi gibi nedenlerle karaciğer hasarı olmadıkça artış göstermez.
• Serum ALP (vasküler endotel kökenli) ve GGT genelde düzelme fazında artar (4-10 gün).
• Lökosit düzeyleri genelde 12000-15000 arasındadır. Bazen çok yüksek olabilir. lökositoz genelde ateşten önce
ortaya çıkar.
• ESR artar, pik değer 4-5. Günde izlenir.
• CRP normal cTnT’si olan unstabil AP’de normaldir. Artışı CK-MB ile paraleldir.
• Kan laktat düzeyi artar.
• Hastaların %50’sinden azında hiperglisemi ve glikozüri oluşur.
• Glukoz toleransı bozuktur.
DrTus.com 131
İlk ve tek tus portalı
BİYOKİMYA
ERKEN TANI: Myoglobin, CK isoforms, glikojen fosforilaz izoenzim BB, kalp yağ asidi bağlayıcı protein
GENİŞ TANI ARALIĞI: cTnT, cTnI, LD, myosin hafif ve ağır zincir.
KAS DOKUSU
Kas hareket ve pek çok fizyolojik olay için kimyasal enerjiyi mekanik enerjiye dönüştüren dokudur. Tüm memelilerde
üç tip kas bulunur:
1. İskelet kası
2. Kalp kası
3. Düz kas
Elektron mikroskobuyla incelendiğinde iskelet ve kalp kaslarının çizgili, düz kas’ın ise çizgisiz yapıda olduğu görülür.
İskelet kası istemli, düz kas ve kalp kası ise istemsiz çalışan kaslardır.
Çizgili kas, elektriksel olarak uyarılabilen bir zar olan sarkolemma ile çevrilmiş, çok çekirdekli kas lifi hücrelerinden
oluşur. Tüm kas lifi boyunca uzanan bu hücrelerin plazmasında (sarkoplazma):
• Glikojen,
• ATP,
• Fosfokreatin
• Glikolitik enzimler bulunur.
Kas dokusunu oluşturan miyofibriller, elektron mikroskobuyla incelendiğinde peş peşe gelen açık ve koyu renkli
şeritler (longitudinal flament) gözlenebilir. Bu şeritler sırasıyla A ve I bantıdır.
• A bandı: Işığı absorblama özelliği her yerde farklııdır (anizotrop). Orta bölgede daha açık renkli görülen
H bölgesi vardır. Bu bölgenin ortasında da M çizgisi bulunur.
• I bandı: Işığı absorblama özelliği her yerde aynıdır (izotrop). Orta bölgesinde Z çizgisi bulunur.
• İki Z çizgisi arasındaki bölgeye sarkomer denilir. Bu kaynak drtus.com’da yayınlanmaktadır.
• Ağır meromiyozin (HMM) suda çözünebilir karakterde olup hem fibröz ve hemde globüler yapıya
sahiptir. Aynı zamanda ATPaz aktivitesine sahiptir ve F aktine bağlanabilir.
• Ağır meromiyozin’in papainle yıkımı sonucu S-1 ve S-2 olmak üzere iki alt üniteye ayrılır. S-2 fibröz karakterde
olup ATPaz aktivitesi yoktur ve F-aktin’e bağlanmaz. S-1 ünitesi ATPaz aktivitesine sahiptir, L zincirine bağlanır.
• F-aktin, miyozin ATPaz’a bağlı ADP ve Pi’ın serbestleşmesini hızlandırır. F aktin hidroliz basamağını
etkilememekle beraber ATPaz’ın oluşturduğu ürünlerin serbestleşmesini kolaylaştırdığı için kataliz olayını
hızlandırır.
134 DrTus.com
İlk ve tek tus portalı
BİYOKİMYA
Tropomiyozin:
• Fibröz yapılıdır ve α- ve β-olmsk üzere iki zincirden oluşur.
• Tüm kaslarda bulunur F-aktinle birleşir ve aktin-miyozin etkileşimini düzenler.
• Her 7 aktin monomeri için bir tropomiyozin bulunur.
Troponin:
• Çizgili kaslarda yer alır ve üç tipi vardır.
• Troponin T: Tropomiyozin ve diğer troponinlere bağlanır.
• Troponin I: Diğer troponinlere ve aktine bağlanır. F-aktin-myozin etkileşimini inhibe eder.
• Troponin C: Kalsiyum bağlayan polipeptd olup yapı ve fonksiyon açısından kalmodüline benzer. Her bir
troponin C veya kalmodülin birimine 4 kalsiyum iyonu bağlanır.
Kas kasılması ve gevşemesiyle devam eden bir döngüde meydana gelen biyokimyasal
değişiklikler 5 aşamada incelenebilir:
1. Kas kasılmasının gevşeme fazında, miyozinin S-1 başı ATP’yi ADP ve Pi’ye hidrolize ederse de hidroliz sonucu
oluşan ürünler serbestleşmez ve komplekse bağlı kalır. ADP-Pi-miyozin kompleksi yüksek enerjili
konformasyondadır.
2. Kas kasılması stimüle edildiği zaman, (Ca, troponin, tropomiyozin ve aktini içeren yapıda) aktin kasılma için
uygun konuma gelir ve miyozinin S-1 başı aktine bağlanarak aktin-miozin-ADP-Pi kompleksi meydana gelir.
3. Bu kompleksin oluşması Pi’nin serbestleşmesini hızlandırarak kasılmayı başlatır. Bunu takiben ADP’nin
ayrılmasıyla miyozin başında, kuyruk kısmına göre büyük konformasyonel değişiklik meydana gelir. Bu değişiklik
miyozinin aktin üzerinde hareketine neden olur ve aktini sarkomer merkezine doğru 10 nm çeker. Miyozin bu
durumda düşük enerji düzeyindedir ve aktin-miyozin bağlı durumdadır.
4. Başka bir ATP molekülü S-1’e bağlanır ve aktin-miyozin-ATP kompleksini oluşturur.
5. Miyozin-ATP kompleksinin aktine affinitesi düşüktür ve aktin serbestleşir. Bu son aşama gevşeme için kilit
konumda olup ATP’nin aktin-miyozin kompleksine bağlanmasına bağlıdır.
• ATP’nin hidroliziyle yeni bir döngü başlar. Kasılma döngüsünün devam edebilmesi için ATP gereklidir.
• İntraselüler ATP düzeyi azaldığı zaman (ölümden sonra olduğu gibi) S-1’e bağlanması için ATP olmadığından (4.
basamak) aktin ayrılamaz ve gevşeme gerçekleşmez (5. basamak). Sonuçta rigor motris olarak bilinen ölüm
sertliği meydana gelir.
• Kas kasılmasının düzenlenmesinde kalsiyum merkezi role sahiptir. Tüm sistemlerde kalsiyum
merkezi regülatuar fonksiyona sahiptir.
136 DrTus.com
İlk ve tek tus portalı
BİYOKİMYA
• Kas kasılmasının regülasyonunda iki temel mekanizma var. Aktin’e bağlı regülasyon ve miyozine
bağlı regülasyon. Aktine bağlı regülasyon iskelet ve kardiyak kasta aktif olurken, miyozine bağlı
regülasyon düz kaslarda aktiftir.
KAS GEVŞEMESI:
o Sarkoplazmadaki kalsiyum iyonları, Ca2+-ATPazın etkisiyle sarkoplazmik retikuluma geri pompalanır
o intraselüler konsantrasyonu düşer ve TpC-4Ca2+ kompleksi kalsiyumlarını kaybeder.
o Miyozin başının-F-aktin etkileşlimi inhibe olur ve ATP’nin bulunmasıyla F-aktinden ayrılır.
Kas hücresindeki ATP miktarı tam kasılmayı ancak 1-2 sn sürdürebilir. ATP, ADP’ye yıkılnıca yeniden
ATP oluşturmak için refosforile olması gerekir. Refosforilasyon için farklı enerji kaynakları
bulunmaktadır. Bunlar:
1. Yeniden ATP oluşturmak için kullanılan ilk enerji kaynağı fosfokreatindir. Fakat kastaki toplam fosfokreatin
miktarı ATP’nin yaklaşık 5 katı kadardır. Bu durumda kas ancak 5-10 sn kadar kasılabilir.
2. Tükenen ATP ve fosfokreatini yeniden oluşturmak için kullanılan ikinci enerji kaynağı glikojendir. Glikojen yıkımı
sonucu açığa çıkan glikoz birimleri, glikoliz ile başlayan metabolik yollarla yıkılarak ATP sentezlenir. Ancak
glikojen uzun süreli kas kasılması için yeterli olmamaktadır.
3. Kas hücresi tarafından uzun ve ağır egzersizde kullanılan enerjinin yaklaşık yüzde 95’i oksidatif fosforilasyondan
sağlanır. Uzun süren maksimal kas aktivitesinde enerjinin büyük bir kısmı yağ asitlerinin oksidasyonundan elde
edilir.
• İskelet kası hem aerobik hem de anaerobik koşullarda çalışabildiğinden, hem aerobik hem de anerobik glikoliz
izlenir.
• İskelet kası oksijen yedeği olarak myoglobin içerir.
• İskelet kası hızlı hareketli anaerobik ve yavaş hareketli aerobik lifler içerir.
• Aktin, myozin, tropomiyozin, troponin kompleksi, ATP ve Ca++ kas kasılmasıyla ilgili kilit yapıtaşlarıdır.
• Ca ++ ATP-az, Ca++ salıcı kanal ve kalsekestrin kasta Ca++ metabolizmasına katılan proteinlerdir.
• İnsülin iskelet kasında glukoz yakalanmasını artırır
• Toklukta glukozun çoğu egzersizde kullanılmak üzere glikojene çevrilir.
• Adrenalin iskelet kasında glikojenolizi uyarır. Kasda glukagon reseptörü olmadığı için böyle bir etkisi yoktur.
• İskelet kası glukoz-6-fosfatazı olmadığı için kan glukozuna direk etki yapamaz
• İskelet kasında anaerobik glikoliz sonucunda oluşan laktat, karaciğere gelip tekrar glukoz eldesinde kullanılır
(kori siklusu).
• İskelet kası kısa süreli hareketler için enerji deposu olarak çalışan fosfokreatin içerir.
• Plazma yağ asitleri, özellikle maraton koşucuları ve uzun süreli açlıkta enerji kaynağıdır.
• İskelet kası açlıkta keton cisimlerini kullanabilir.
• İskelet kası dallı zincirli aminoasitlerin yıkıldığı major yerdir.
• Açlık sırasında kasın proteolizisi, glukoneogenez için gerekli substratları sağlar
• Kas kaynaklı ana proteinler alanin (karaciğerde glukoneogenezde kullanılır) ve glutamindir (temel olarak barsak
ve böbrekte kullanılır).