You are on page 1of 27

DrTus.

com 111
İlk ve tek tus portalı
BİYOKİMYA

PLAZMA PROTEİNLERİ
KANIN ANA İŞLEVLERİ
Solunum: Oksijenin akciğerden dokulara, CO2’in dokulardan akciğere taşınması
Beslenme: Emilen besin maddelerinin taşınması
Atım: Metabolik atıkların atım için böbrek, akciğer, deri ve barsaklara taşınması
Vücutta normal asit baz dengesinin korunması
Hücre içi ve dışı arasındaki su dengesinin sağlanması
Vücut ısısı dağıtımı ile vücut sıcaklığının düzenlenmesi
Akyuvarlar ve dolaşımdaki antikorlarla enfeksiyonlara karşı savunma
Hormonların taşınması ve metabolizmalarının düzenlenmesi
Metabolitlerin taşınması
Pıhtılaşma

Oksijen taşınması ve hücre aracılı bağışıklık savunması kanın hücresel komponentinin görevleridir. Diğer görevler
plazma proteinleri tarafından gerçekleştirilir. Plazma su, elektrolitler, metabolitler, besin maddeleri, proteinler ve
hormonlardan oluşur.

Plazma proteinlerinin genel özellikleri:


a. Plazma proteinlerinin çoğu karaciğerde sentezlenir: γ-globulinler plazma hücrelerinde üretilir. Bazı
plazma proteinleri endotel hücreleri ve diğer hücrelerde sentezlenebilri. Geri kalanı karaciğer kaynaklıdır.
b. Plazma proteinlerinin genellikle granüler endoplazmik retikulum üzerindeki ribozomlarda pre-
protein olarak, sinyal peptid içerir halde sentezlenir (GER → golgi aygıtı →salgı vezikülleri).
c. Plazma proteinlerinin hemen tümü glikoproteindir: Bu proteinler N- veya O-bağlı oligosakkaridleri
veya her ikisinide içerir. Albumin ise glikoprotein değildir.
d. Bir çok plazma proteini polimorfizm gösterir: Polimorfizm gösteren bazı plazma proteinleri içinde α1-
antitripsin, haptoglobulin, transferrin, serüloplazmin ve immümglobulinler bulunmaktadır.
e. Her plazma protein in özgün bir yarı ömrü vardır: Albuminin yarı ömrü yaklaşık 20, haptoglobulinin 5
gündür.
f. Bazı plazma proteinlerinin düzeyi akut yangısal yanıtta veya bazı tipte doku zedelenmelerinde
artar veya azalır: Bu kaynak drtus.com’da yayınlanmaktadır.
Pozitif Akut faz reaktanları:
• CRP
• α1 antitripsin
• Haptoglobulin
• α1 asitglikoprotein
• Fibrinojen
• Seruloplazmin
• C3, C4
• IgG, IgM, IgA
• β2-mikroglobulin

Negatif akut faz reaktanları:


• Transferrin
• Albumin
• Rrealbumin
• Retinol bağlayıcı protein
112 DrTus.com
İlk ve tek tus portalı
BİYOKİMYA

BAZI PLAZMA PROTEİNLERİ VE BAZI İŞLEVLERİ


Antikimotripsin
α1-antitripsin
Antiproteazlar
α2-makroglobulin
Antitrombin
Kan pıhtılaşması Çeşitli pıhtılaşma faktörleri, fibrinojen
Pıhtılaşma enzimleri, kolinesteraz
Enzimler
Hücre ve dokudan sızan aminotransferaz gibi enzimler
Hormonlar Eritropoetin 1
Bağışıklık savunması İmmünglobulinler, kompleman proteinleri, β2-mikroglobulin
Yangısal yanıta katılım Akut faz proteinleri
Onkofetal α1-fetoprotein
Albumin: Bilirubin, serbest yağ asitleri, Ca, Cu, Zn, steroidler, hormonlar, ilaçlar
Serüloplazmin: Cu içerir fakat Cu’ın fizyolojik taşınmasında albumin daha önemlidir
Transkortin: Kortikosteroid
Haptoglobulin: Serbest hemoglobin
Taşıma ve bağlama Lipoproteinler
proteinleri Hemopeksin : Serbest hem
Retiol bağlayıcı protein
Transferin
Transtiretin (prealbumin): T4

Serum protein elektroforezi (EF):


EF, serum proteinlerini alkali ortamda yüklerine ve molekül büyüklüklerine göre ayırmada kullanılan bir yöntemdir.
EF’de prealbumin, albumin, α1, α2, β ve γ olmak üzere 6 band elde edilir. Prealbumin bandı en fazla elektroforetik
mobilite gösteren ve anoda en hızlı ilerleyen banttır. Bu kaynak drtus.com’da yayınlanmaktadır.

1
Dolaşımda diğer çeşitli protein hormonlar varsa da bunlar genellikle plazma proteini olarak adlandırılmaz. Ayrıca
plazma da ferritinde çok düşük düzeylerde yer aldığı için plazma proteini olarak adlandırılamaz.
DrTus.com 113
İlk ve tek tus portalı
BİYOKİMYA

Akut faz reaktanı mı?


SPE bölgesi Protein Fonksiyonu Pozitif (+) veya Klinik özellikleri
negatif (-)
Prealbumin Transport proteini T3, T4 (-) Nutrisyonel durumu ve KC
Retinol disfonksiyonunu gösterir.
Prealbumin Malnutrisyon, inflamasyon ve
bağlayıcı Transport proteini
(-) KC sirozunda ↓. Hodgkin ve
protein Vitamin A (retinol)
(RBP) kronik renal hastalıklarda ↑
Nutrisyonel durumu ve KC
disfonksiyonunu gösterir.
Glomerüler ve kan beyin
Transport proteini, onkotik
bariyeri bütünlüğünün duyarlı
Albumin Albumin basıncın sürdürülmesi, (-)
göstergesidir. Malnutrisyon,
aminoasidlerin endojen kaynağı
NS, inflamasyon, KC sirozunda
ve diğer nonspesifik
hastalıklarda azalır.
α1 bantının %90’nını oluşturur.
Kongenital eksikliğinde erken
α1 antitripsin Antiproteaz (+) dönemde amfizem ve sirozla
sonuçlanan infantil hepatit
oluşur.
α1 asit Enflamasyon ,Ca ve ağır
APR (+)
α1 glikoprotein travmalarda ↑
α1 lipoprotein Transport proteini
-
(HDL) (Lipitler için)
Artmış fetal düzeyleri nöral tüp
defektini gösterir, yetişkinde
α1 fetoprotein Temel fetal protein -
artmış düzeyleri hepatocellüler
tümörleri gösterebilir.
Haptoglobulin Serbest Hb’ni bağlar ve transport İV hemolizde azalır, akut
(+)
eder. inflamasyonda artar (APR)
α2 Nefrotik sendromda dramatik
α2 makroglobulin - - olarak ↑, pankreatit ve prostat
Ca’da ↓
Wilson hastalığında azalır, Cu
Serüloplazmin Bakır metabolizmasında yer alır (+)
toksisitesinde artar
114 DrTus.com
İlk ve tek tus portalı
BİYOKİMYA

Demir eksikliğinde ↑,
Transferrin Demiri transport eder (-)
inflamasyonda ↓ (- APR)
Hemopeksin Dolşımdaki hemi bağlar - Hemolitik olaylarda ↓
β1
β-lipoprotein
Lipitleri taşır -
(apoprotein B)
C4 İmmün sistem faktörü (+) EF’de sadece taze serumda
(β ile γ bölgesi arasında
Fibrinojen Koagülasyon faktörü (+)
bulunur)
C3 İmmün sistem faktörü (+) EF’de sadece taze serumda
Renal tübüler fonksiyonun
β2 göstergesidir. Özellikle renal
Özellikle WBC’ler ve tm hücreleri
β2 transplant rejeksiyonunun
olmak üzere çekirdekli hücrelerin (+)
mikroglobulin takibinde önemlidir. B hücreli
yüzeyinde yer alır
tm’lerin izlenmesinde de
yararlıdır.
β-γ bölgesine göç eder.
CRP İmmün fonksiyon (+)(+) nonspesifik fakat en hassas
akut faz reaktanıdır.
Monoklonal artışı myeloma
IgG İmmün fonksiyon, en bol Ig’dir (+)
gibi B hücreli tmlerde görülür.
γ
İmmün fonksiyon, özellikle Monoklonal artışı kC sirozunda
IgA (+)
sekresyonlarda bulunur izlenir
Monoklonal artışı
IgM İmmün fonksiyon, erken cevap (+) Waldenström’s
makroglobulinemisinde izlenir.

EF semikantitatif bir tanı yöntemidir. Tek başına EF kullanılarak hastalıklara tanı koymak doğru değildir. Fakat diğer
tanı testleri ile beraber değerlendirildiğinde çok anlamlı sonuçlar oratay çıkmaktadır. En doğrusu EF’de tanı koymak
için EF’le beraber immünfiksasyon uygulayarak hangi protein fraksiyonunun arttığını göstermektir. Aşağıda çok tipik
EF paternlerinden örnekler verilmiştir:
DrTus.com 115
İlk ve tek tus portalı
BİYOKİMYA

Albumin:
• Plazma proteinlerinin %60’ını oluşturur. %40’ı plazmada; %60’I diğer hücre dışı alanlarda yer alır
• Karaciğerde günlük 12 gr albumin üretilirki, bu mikta karaciğerde sentezlenen günlük proteinin %25’idir.
• Albumin preprotein olarak sentezlenir ve GER’da pre sinyali uzaklaştırılır.
• Karaciğer hastalıkları başta olmak üzere çoğu hastalıkta sentezi azalır. Karaciğer hastalıklarında plazmada
albumin/globulin oranı azalır.
• Küçük molekül kütleli olmasına rağmen yüksek plazma derişimi nedeniyle albumin plazma onkotik basıncının
%75-80’ninden sorumludur.
116 DrTus.com
İlk ve tek tus portalı
BİYOKİMYA

• Analbuminemi vakaları gösterilmiştir. Fakat bu kişiler diğer plazma proteinlerini yükselmesi nedeni ile orta
derecede ödem gösterirler.
• Albumin taşıyıcı olarak serbest yağ asitleri, kalsiyum, steroid hormonlar, diğer hormonlar (T3 ve T4), bilirubin,
triptofan, Cu, ilaçların (sülfanamidler, penisilin G, dikumarol ve aspirin v.b.) taşınımına katılır.
• İnsan albumini kanama şoku ve yanık tedavisinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Bununla beraber bu tedavinin
son yapılan çalışmalarda mortalite oranını artırdığının gösterilmesi sonucu tekrar değerlendirilmektedir.
• Albumin nutrisyonel durumu izlemek amacı ile kullanılabilir. Ancak prealbumin, albumine göre yarı
ömrü çok daha kısa olması nedeniyle nutrisyonel durumu incelemede çok daha değerlidir.
• Haptoglobulin:
• Serbest hemoglobini bağlayan bir plazma glikoproteinidir.
• Temel amaç Fe kaybını engellemektir.
• Bunun yanında serbest hemoglobin böbrek glomerülünü geçer ve tübülüslerde çökme eğilimi gösterir. Hb-Hp
kompleksi ise glomerülü geçemez.
• Hemolitik anemilerde plazma haptoglobulin düzeyi azalır. Çünkü Hp-Hb kompleksi hızla hepatositlerce
temizlenir.
• Pozitif akut faz reaktanıdır
• Hemopeksin serbest heme bağlanır. Hemolitik anemilerde düzeyi azalır.
• Albumin metheme bağlanır.

Demir metabolizması proteinleri:


Transferrin:
• Glikoprotein yapıdadır ve karaciğerde sentezlenir
• Demirin barsaktan kemik iliği ve diğer organlara aktarır. Ayrıca demire gereksinim duyulan yerlere aktarmayıda
gerçekleştirir.
• Günlük yaklaşık 25 mg kadar Fe vücutta serbest hale geçmektedir. Serbest Fe toksiktir. Bu toksisite transferrine
bağlanarak engellenir ve Fe böylece gereksinim duyulan yerlere yönlendirilmiş olur.
• Bir çok hücre yüzeyinde transferrine ait reseptör vardır. Transferrin-Fe kompleksi reseptör aracılı endositozla
içeri alınır. Lizozomla birleşme sonrası lizozomların içindeki asit pH Fe’i transferrinde ayırır. Transferrin
lizozomda yıkılmaz tekrar dolaşıma döner ve Fe bağlamaya devam eder.
• Plazma transferrin derişimi 300 mg/dl kadardır. Bu miktar transferrin, desilitre başına 300 µg demir bağlayabilir.
Bu da plazmanın total demir bağlama kapasitesini oluşturur.
Ferritin:
• Bu protein gereksinim duyulacağı zamana kadar Fe depolar. Normalde plazmada çok az ferritin varıdır.
• Hemokromatoz durumlarında karaciğer ve dalakda ferritin miktarı artmıştır. Ayrıca dolaşımdaki ferritin miktarıda
yükselir.
• Plazma ferritin miktarı ölçülerek vücut demir depoları hakkında bilgi edinilebilir.

Transferrin reseptörü (TfR):


• Transferrin reseptörü ve ferritin mRNA’ları çalışılarak hücre demir içeriği hakkında bilgi edinilebilir.
• Demir düzeyi yüksekken. Aksine demir düzeyleri düşükken TfR mRNA’sı kararlı hale geçer, ferritin mRNA’sı
yıkılır.

Hemosideri:
DrTus.com 117
İlk ve tek tus portalı
BİYOKİMYA

• Ferritinin kısmen yıkıma uğramış halen demir içeren bir biçimidir.


• Demire ait histolojik boyalarla (prusya mavisi) saptanabilir ve aşırı demir depolanmasını gösterir.

Serüloplazmin:
• Plazmada bulunan bakırın %90’nını taşır. Serüloplazmine Cu çok sıkı bağlanır ve kolay kolay değiş tokuşa
uğratılamaz.
• Albumin plazmada geri kaln %10’luk bakırı taşır ve bu bakır albumine çok daha gevşek bağlanmaktadır. Bu
nedenle albumin bağladığı Cu’ı dokulara çok daha kolay verir. Albumin insanda Cu metabolizmasında
serüloplazmine göre çok daha önemlidir.
• Plazma serüloplazmin karaciğer hastalıklarında azalır.
• Wilson hastalığında serüloplazmin düzeyi özellikle düşüktür.
• Ferrooksidaz aktivitesi ile Fe+2→Fe+3 dönüşümünü gerçekleştirir.

α1-antitripsin (α1-antiproteinaz):
• Hepatosit ve makrofajlar tarafından üretilen bir glikoproteindir ve elektroforezde α1-bantında yer alır.
• İnsan plazmasındaki başlıca serin proteaz inhibitörüdür (serpin). Tripsin, elastaz ve bazı proteazları bunlarla
kompleks yaparak inhibe eder.
• α1-antitripsin mikarı eksik olan kişilerde, akciğerde PNL konsantrasyonu arttığı (örnek pnömoni)durumlarda,
akciğer elastaz gibi proteolitik enzimleri nötralize edemediği için amfizem ortaya çıkar.
• Sigara içmek α1-antitripsini belirgin olarak azaltır.

α2-makroglobulin:
• Total plazma proteinlerinin %8-10’luk kısmını oluşturan büyük bir glikoproteindir.
• Plazma çinkosunun %10’luk kısmı α2-makroglobulinle geri kalan kısmı albuminle beraber taşınmaktadır.
• Monosit, hepatosit ve astrosit gibi bir çok hücre tarafından üretilir.
• α2-makroglobulin bir çok proteinazı bağlar. Bu nedenle panproteinaz inhibitörüdür. α2-makroglobulin-
proteinaz kompleksi çoğu hücrede bulunan reseptörlerce yok edilir.
• Ayrıca platelet like growth faktör, TGF-β gibi bir çok sitokini bağlar ve bunların özgün doku ve hücrelere
hedeflenmesini sağlar.

İmmünglobulinler:
Vücudun bağışıklık sistemi iki ana bileşenden oluşur:
1. B lenfositler: Kemik iliğinden köken alır. İmmünglobulinler denilen humoral antikorların sentezinden
sorumludur.
2. T lenfositler: Timus kökenlidir. Greft reddi, aşırı duyarlılık tepkimeleri, malign hücreler ve virüslere karşı
korunma gibi hücre-aracılı bağışıklık olaylarına katılır.
Yapısı:
• İmmünglobulinler B hücre kökenli plazma hücreleri tarafından üretilirler.
• Tüm immünglobulinler disülfid bağları ile bağlanmış 2 hafif (L) zincir ve 2 ağır zincirden (H) oluşan tetramerik
proteinlerdir.
• Hafif zincirlerin karboksi terminal uca yakın olan yarısı sabit bölge (CL) ve amino terminal uca yakın olan yarısı
değişken (VL) bölge olarak adlandırılır.
118 DrTus.com
İlk ve tek tus portalı
BİYOKİMYA

• Ağır zincirin amino terminal uca yakın olan 1/3’lük kısmı değişken (VH) bölge, geri kalan kısmı ise sabit bölgeleri
(CH1, CH2, CH3) oluşturur.
• İmmünglobulinin antijrn bağlama bölgesi H ve L zincirlerin amino terminal bölgeleri yani değişken (VH ve VL)
bölgeleridir.

• İmmünglobulinin papain enzimi ile sindirilmesi 2 tane antijen bağlayan Fab ve 1 tane kristalize olabilen
Fc bölgesinin oluşmasını sağlar. Fc kısmı antijen bağlama dışında diğer özelliklerden sorumludur.
• İmmünglobulinin papain tarafında kırılan bölgesine menteşe bölgesi adı verilir.menteşe bölgesi esnek bir
bölgedir ve her iki antjen bağlayan kolun esnek hareket etmesine izin verir.
• İki Fab bölgesi olduğu için IgG molekülleri 2 molekül antijen bağlar ve divalan olarak adlandırılır. Antijendeki
antikorun bağlandığı bölgeye epitop adı verilir.
• CL bölgeleri kappa (κ) ve lambda (λ) zincirleri olmak üzere iki tip zincirden oluşur. Bir immünglobulin daima iki κ
veya iki λ zincir içerir asla ikisinin karmasını içermez. İnsanda kappa zinciri daha fazla görülmektedir.

İmmünglobulerde beş sınıf ağır zincir vardır:


• H zincirinin tipi immünglobulin tipini ve işlevini belirler.
• CH bölgelerinde γ, α, µ, δ ve ε olmak üzere 5 farklı zincir izlenir.
• Ig’ler zincir içi ve zincirler arası disülfid bağıyla bir arada tutulur.

J zincir: Ig’lerin bazılarının monomerik yapıları J zincir aracılığıyla bir araya gelerek polimerler oluşturur. IgG, D ve
E monomerik yapıda bulunurken, IgM pentamer, IgA’da dimer şeklinde yer alır.
İmmünglobulinlerin temel işlevleri ve özellikleri:
IgG:
DrTus.com 119
İlk ve tek tus portalı
BİYOKİMYA

• Plazmada en fazla bulunan ve molekül ağırlığı en az olandır.


• İkincil yanıtta ana antikordur.
• Elektroforezde γ bantında yer alır.
• G1-G2 ve G3 olmak üzere 3 tipi bulunur. En fazla G1 bulunur.
• Bakterileri opsonize ederek fagositozu kolaylaştırır.
İNSAN İMMÜNGLOBULİNLERİNİN ÖZELLİKLERİ
Özellik IgG IgA IgM IgD IgE
Serumdaki total Ig 75 15 9 0.2 0.004
yüzdesi

Serum derişim mg/dl 1000 200 120 3 0.05


Molekül ağırlığı 150 170 veya 400 900 180 190

Yapı Monomer Monomer veya dimer Monomer veya dimer Monomer Monomer

H zincir γ α µ δ ε

Kompleman fiksasyonu + - + - -

Plasentayı geçme + - - ? -
Allerjik yanıta aracılık - - - - +
Salgılarda bulunma - + - - -
Opsonizasyon + - -* - -
B hücresinde antijen
- - + - -
reseptörü
J zincir içermesi - + + - -

IgM komplemanı aktifleyerek dolaylı yoldan opsonize eder. Bu opsonin olan C3b’yi üretir.
• Kompleman fiksasyonu ile bakteri öldürülmesini artırır. Komplemanı klasik yoldan uyarır
(IgM>IgG3>IgG1>ıgG2).
• Bakteri toksinleri ve virüsleri nötralize eder.
• Makrofaj, trombosit ve lenfosit yüzeyinde G1 ve G3’e ait reseptörler yer alır.
• Plasentayı geçer (G3-G1)
• Yarı ömrü 21 gün
.

IgA:
• A1 ve A2 olmak üzere 2 tipi vardır.
• Elektroforezde β-bölgesinde yer alır.
• Salgısal IgA bakteri ve virüslerin müköz zarlara tutunmasını engeller.
• En güçlü antiviral etkili antikordur.
• Kompleman fiksasyonu yapmaz
• Alternatif kompleman yolunu çalıştırır

IgM:
• M1 ve M2 olmak üzere 2 alt tipi vardır.
• Molekül ağırlığı en fazla olandır. Bu nedenle intravasküler yerleşimlidir.
• Bir antijene varilen birincil yanıtta üretilir.
• Komplemanı fikse eder (alternatif yol).
• Plasentayı geçmez.
• B hücreleri yüzeyinde antijen reseptörü vardır. Makrofaj ve nötrofillere bağlanmaz.
• En güçlü antibakteriyal etkiye sahiptir.
120 DrTus.com
İlk ve tek tus portalı
BİYOKİMYA

• EF’de β-γ arasında yer alır


• Yarı ömrü 5-8 gündür.

IgD
• İşlevi tam bilinmiyor.
• Bir çok B hücresinin yüzeyinde ve ayrıca serumda da bulunmuştur.
• Yarı ömrü 2-3 gün

IgE
• Antijenle (allerjen) karşılaşınca mast hücreleri ve bazofillerden histamin ve vazoaktif madde salarak
salınımına yol açarak aşırı duyarlılık durumuna aracılık eder.
• Plazma yarı ömrü 2-3 gündür.

Antijen-antikor birleşmesi:
• Yüksek özgüllükte tersinir bir reaksiyondur.
• Birleşme epitop denilen antijenik determinantla, antikorun aminoteminal kısmındaki paratop determinant
grupları arasında olur.
• Birleşme nonkovalent bağlarla olur:
o Hidrojen bağları
o Elektrostatik bağlar
o Van der walls bağları
o Hidrofobik bağlar

Tümör belirteçleri:
• Tümör tarafından üretilen veya konağın tümöre cevap olarak ürettiği ve kanda ölçülmesiyle
tümörün varlığını gösteren maddelerdir.

İdeal Bir Tümör Markeri


• Verilen bir kanser türü için spesifik olmalıdır.
• Küçük boyutlardaki tümör kitlesini tayin edebilecek ölçüde duyarlı olmalıdır.

Tümör belirteçlerinin potansiyel kullanımları:


1. Genel popülasyon taramaları
2. Belirtisi olan bireyin ayırıcı tanısı
3. Kanserin klinik sınıflandırması
4. Tümör volümünün tahmin edilmesi
5. Hastalık ilerlemesinin prognostik belirteci
6. Tedavi başarısının değerlendirilmesi
7. Kanser rekürrensinin saptanması
DrTus.com 121
İlk ve tek tus portalı
BİYOKİMYA

8. Tedaviye yanıtın izlenmesi


9. Tümörün rardoimmüno lokalizasyonu

TÜMÖR BELİRTEÇLERİ
Tümör belirteci olan enzimler
Alkol dehidrogenaz Karaciğer
Aldolaz Karaciğer
Alkalen fosfataz Kemik, karaciğer, lösemi,sarkom
Alkalen fosfataz, plasental Over, akciğer, trofoblastik, gastrointestinal, seminom, hodgkin hastalığı

Amilaz Pankreas
Kreatin kinaz-BB Prostat, akciğer (küçük hücreli), meme, kolon, over
GGT Karaciğer
LDH Karaciğer, lenfoma, lösemi
Lösin aminopeptidaz Pankreas, karaciğer
Nöron-spesifik enolaz Akciğer (küçük hücreli), nöroblastom, karsinoid, melanom

5’-nükleotidaz Karaciğer
PSA Prostat
Prostatik asit fosfataz Prostat
Terminal deoksitransferaz (TdT) Lösemi
Timidin kinaz Lösemi, lenfoma, akciğer (küçük hücreli)
Tümör belirteci olan hormonlar
ACTH Cushing sendromu, akciğer (küçük hücreli)
ADH Akciğer (küçük hücreli), adrenal korteks
Bombesin Akciğer (küçük hücreli)
Kalsitonin Medüller tiroid
Gastrin Glukagonoma
GH Pitiüter adenom, renal, akciğer
Koryonik gonadotropin Embriyonel, koryokarsinom, testiküler (nonseminomatöz)
HPL Trofoblastik, gonad, akciğer
Nörofizinler Akciğer (küçük hücreli)
PTH Karaciğer, böbrek, meme, akciğer
Prolaktin Pitüiter adenom, böbrek, akciğer
VIP Pankreas, bronkojenik, feokromasitoma, nöroblastom
Tümör belirteci olarak onkofetal antijenler
AFP Hepatosellüler, germ hücreli (nonseminomatöz)
CEA Kolorektal, gastrointestinal, pankreas, akciğer, meme
Karbonhidrat belirteçler
CA15-3 Meme, over
CA27-29 Meme
CA19-9 Pankreatik, gastrointestinal, hepatik
CA 72-4 Over, mem, gastrointestinal, kolon
CA19-5 GİS, pankreas, over
CA50 Pankreas, GİS, over
CA125 Over, endometriyuım
122 DrTus.com
İlk ve tek tus portalı
BİYOKİMYA

Artan alkali fosfataz düzeyleri,


o karaciğer veya
o kemik dokuya metastaz yapan kanserlerin değerlendirilmesinde yardımcı olur.
• Alkali fosfataz, tümörün karaciğerdeki yaygınlığı hakkında diğer karaciğer fonksiyon testlerinden daha
sağlıklı bilgi verir.
• Kemik kaynaklı alkali fosfataz, en çok kemik dokuya metastaz yapan prostat kanseri gibi,
osteoblastik lezyonlarda yükselir.
• En az yükselme ise kemik dokuya metastaz yapan meme kanseri gibi, osteolitik lezyonlarda görülür
CK-BB fraksiyonu Prostat ve küçük hücreli akciğer karsinomunda yükselir.
o Akciğer küçük hücreli karsinomu
o Nöroblastom
o Feokromasitoma
o Tiroid meduller katsinomu
o Melanoma
o Pankreatik endokrin tümörler
• Özellikle çocuklardaki nöroblastom vakalarının yaklaşık %90’nında serum NSE düzeyleri artar.
• Yüksek NSE düzeyleri prognozun kötüye gittiğini gösterir.

PSA, Organ spesifik, az sayıdaki tümör markerlarından biridir. Normal, benign, malign ve
hiperplastik prostat dokusunda bulunur fakat diğer dokularda bulunmaz.
o PSA kallikrein ailesine mensup bir serin proteazdır.
o PSA, seminal sıvıdaki seminal vezikül spesifik proteini yıkarak seminal koagulumun
likefaksiyonunu sağlar.
o Yani PSA tripsin ve kimotripsin benzeri aktiviteye sahiptir.
o Serum PSA düzeyleri prostat kanserinin tespit edilmesi, evrelendirilmesi ve tedavisinin
takip edilmesinde kullanılmaktadır.
o PSA, prostat kanserinin erken teşhisi için etkili bir marker değildir. Çünkü
o PSA prostat dokusuna spesifiktir, prostat kanserine değil.

ACTH aşırı salınımı pituiter veya ektopik kaynaklı olabilir.


o Yüksek ACTH düzeyi (>200 ng/L) ektopik salınımı düşündürür.
o Ektopik ACTH salınımının yaklaşık yarısı, akciğerin küçük hücreli karsinomundan
kaynaklanır.

Artan kalsitonin düzeyleri, tiroid’in medüller karsinomuyla ilişkili olabilir.


o Kalsitonin en çok tiroid’in ailesel medüller karsinomu taramalarında işe yaramaktadır.
o Bu hastalarda kalsitoninin bazal düzeyleri yükselmiştir.
o Kalsitonin düzeyleri tümörün volümü ve metastazlarıyla ilişkilidir.
Artan hCG düzeyleri
o Gebelik
o Trofoblastik hastalıklar ve
o Germ hücreli tümörlerde görülmektedir
o hCG’nin en yüksek düzeyleri (>1milyon IU/L) trofoblastik tümörlerde görülmektedir.
o Orta derecedeki artışlar ise germ hücreli tümörlerde, özellikle nonseminomatöz testiküler
karsinomda görülmektedir.
o hCG düzeyleri, tümör volümü ve hastalığın yaygınlığıyla korelasyon göstermektedir.
o hCG kan beyin bariyerini geçemediğinden, BOS’ta artan hCG, beyin metastazını
düşündürmelidir.
DrTus.com 123
İlk ve tek tus portalı
BİYOKİMYA

o Tedavi sırasında BOS hCG düzeylerinin ölçülmesiyle beyin metastazının tedaviye verdiği
cevap değerlendirilebilir.

AFP, Hepatoselüler karsinom ve Germ hücreli karsinomların yolk sack komponentleri için marker olarak
kullanılmaktadır.

CEA, kolorektal, gastrointestinal trakt, akciğer ve meme karsinomlarında serum düzeyleri yükselir.

Karbohidrat markerlar
o Yüksek moleküler ağırlıklı musinlerdir veya
o Kan grubu antijenleridir.

CA 15-3 Meme karsinomu için marker olarak kullanılmaktadır. Metastatik meme kanserinin yaygınlığı ve
tedavinin değerlendirilmesinde sıklıkla kullanılmaktadır.

CA 549, müsin-like carsinoma associated antijen (MCA) ve CA27-29 Meme karsinomu için
marker olarak kullanılmaktadır.
CA-125 Over ve endometriyal karsinom için marker olarak kullanılmaktadır.
o Endometrium karsinomunun prognozu hakkında değerli bilgiler verir.
o Menstrüel siklusun foliküler fazında
o Siroz
o Hepatit
o Endometriozis
o Perikardit ve
o Erken gebelikte de serum düzeyleri yükselir.

DU-PAN-2 Pankreas kanseri için marker olarak kullanılmaktadır.


CA 19-9, CA 242 Kolorektal ve pankreas karsinomu için marker olarak kullanılmaktadır
CA 50 Kolorektal ve pankreas karsinomu için marker olarak kullanılmaktadır
CA 72-4 Gastrointestinal trakt ve over karsinomu için marker olarak kullanılmaktadır.

Monoklonal immünglobülin yaklaşık yüz yıldan bu yana multipl miyelom için marker olarak
kullanılmaktadır. Multipl miyelom hastalarının yaklaşık %95’inde elektroforezde monoklonal
gamopati görülmektedir.
Bence Jones Proteini, idrarda görülen immünglobülin hafif zinciridir ve multipl miyelom vakalarında
görülür.

NMP-22 Nükleer matriks protein, nükleusun iç kısmında bulunur.


o DNA replikasyonu ve RNA sentezini düzenler.
o NMP salgılayan hücreler, normal hücrelerden farklı olabilir.
o Farklı hücrelerde farklı NMP’ler olabilir.
o İdrarda NMP ölçümü, transisyonel cell karsinoma için marker olabilir.
Östrojen ve Progesteron Reseptörleri: Bu reseptörler meme kanserinin hormonal tedavisinde indikatör
olarak kullanılmaktadır.
• Östrojen ve progesteron reseptörü pozitif olan hastalar, hormonal tedaviye cevap verirler.
• Östrojen ve progesteron reseptörü negatif olan hastalarda, hormonal tedavi yerine kemoterapi,
radyoterapi gibi başka tedavi metotları tercih edilmelidir.
• Hormon reseptörleri meme kanserinde prognostik faktör olarak değerlendirilebilir.
• Reseptör pozitif olan hastalarda yaşam süresi daha uzundur.
GENETİK MARKERLAR
• Kanserle ilgili iki grup gen bulunmaktadır. Bunlar:
124 DrTus.com
İlk ve tek tus portalı
BİYOKİMYA

• Onkogenler: Proto-onkogenlerden gelişirler ve dominant mutasyon sonucu aktive olabilirler. Hücre


aktivasyon genleridir.Daha çok lösemi ve az oranda da solid tümörlerde görülür.
• Supresör genler: Hasarlı DNA’yı tanıyan ve tamir eden genler. Sadece solid tümörlerde görülür.
• Onkogenler,
o ras Genleri,
o c-myc geni,
o c-erb B-2,
o HER-2/neu geni,
o bcl-2

• Supresör Genler
o Retinoblastoma geni
o p53 geni
o p21 (WAF1)
o APC
o Nörofibromatozis tip 1
o WT1
o nm23
o BRCA1 ve BRCA2

KLİNİK ENZİMOLOJİ

Klinik tanıda kullanılan enzimler:


1. Hücresel enzimler: LDH, AST, ALT, ALP v.b.
2. Salgılanan enzimler: Bir dokuda sentezlenir ve bir kanal yolu ile lümene taşınır (pankreas enzimleri).
3. Plazmaya özgü olanlar: Dokuda inaktiftir. Salgılandıktan sonra plazmada aktifleşirler (pıhtılaşma faktörleri,
fibrinolitik faktörler).

Hücresel Enzimler hangi hallerde hücre dışına çıkar:


1. Hücre membran hasarı
2. Hücre ölümü
3. Enzim üretim artışı: Sentez artışı veya enzim üreten hücrelerde proliferasyon ile oluşur. Örneğin ALP ve
GGT’nin obstruktif karaciğer hastalıklarında artışı üretim artışına birer örnektir.

Sitozolik enzimler, membran harabiyati ile ilk olarak sistemik dolaşıma geçen ve serumda düzeyleri artmış olarak
saptanan enzim grubudur. Mitokondriyal enzimlerin dolaşımda saptanabilmesi için hasarın çok daha şiddetli ve
ciddi olması gerekir. Bu kaynak drtus.com’da yayınlanmaktadır.

Transferazlar (Transaminazlar)
AST, SGOT Aspartat amino transferaz, glutamik oksaloasetik transferaz:

Aspartat + α-ketoglutarat Oksaloasetat + glutamat


AST+PP

Reaksiyonunu katalizler. Bu reaksiyon kofaktör olarak piridoksal fosfat kullanır. Aminoasit sentez ve yıkılımında
önemli bir enzimdir.
• Kalp, karaciğer, eritrosit ve iskelet kasında yüksek; böbrek, pankreas ve ciltte düşük oranlarda yer alır.
DrTus.com 125
İlk ve tek tus portalı
BİYOKİMYA

• Karaciğerde mitokondriyal diğer dokularda sitozolik yerleşir.


• Miyokardiyal infarktüs (MI), karaciğer hastalıkları ve kan hastalıklarında artar.
• MI’da 4-8 satte artar, 18-24 satte pik yapar, 3-4 günde normale gelir.
• Çocukta künt abdominal travmada 450 U/L’nin üzerinde olması karaciğer zedelenmesinin iyi bir göstergesidir.
• Karaciğer malign hastalıklarında IgA-AST kompleksi dolaşımda sık olarak rastlanır.

ALT, SGPT (Alanin amino transferaz, glutamik pirüvat transferaz):

Alanin + α-ketoglutarat pirüvat + glutamat


ALT+PP

Reaksiyonunu katalizler. Bu reaksiyon kofaktör olarak piridoksal fosfat kullanır. Aminoasit sentez ve yıkılımında
önemli bir enzimdir.

• Karaciğer, kalp, böbrek, iskelet kasında yer alır. Sitozoliktir. En fazla karaciğer dokuda yer aldığı için özellikle
karaciğer hastalıklarında kullanışlıdır. Trace düzeyde cilt, pankreas, dalak ve akciğerde yer alır.

Transaminazlar:
• En fazla akut hepatitlerde artarlar.
• Kronik hepatit ve hepatik kanserlerde orta düzeyde artarlar
• Siroz, alkolik hepatit ve obstruktif sarılıklarda hafif düzeylerde artarlar
• Alkoik hepatitte → AST > ALT
• Viral ve kronik hepatitte → ALT > AST
• MI’da → AST > ALT’dir.

LDH (Laktat dehidrogenaz):


• Beyin, karaciğer, RBC, böbrek,kalp ve lenf nodunda yer alır. Sitoplazmik bir enzimdir.
• 4 polipeptid zincirden oluşmuş polimerdir. Pirüvat laktat dönüşüm reaksiyonunu katalizler:

Laktat Pirüvat

NAD NADH+H

5 izoenzimi vardır
• LDH1→ HHHH → Kalp kası, eritrosit (RBC) (Elektroforezde anoda en hızlı göç eden fraksiyon)
• LDH2→HHHM → Kalp kası, RBC, böbrek (Plazmada en fazla bulunan fraksiyon)
• LDH3→HHMM → Akciğer
• LDH4→HMMM → Karaciğer
• LDH5→MMMM → Karaciğer → karaciğer hasarını özellikle LDH5 gösterir
(H: Kalp, M:kas)

• MI’da→10-12 saatte arta→48-72 saatte pik yapar→5-10 günde normale gelir. Akut MI’da LD1/LD2
oranı artar (flipped LD paterni). LD1 dominant hale gelir ve CK artışı ile beraber tanı koydurucudur.
• Anjina pektoris ve perikarditis LDH artışına neden olmaz.
126 DrTus.com
İlk ve tek tus portalı
BİYOKİMYA

• Megaloblastik ve pernisiyöz anemide LD1/LD2 oranı artar.


• Pulmoner emboli, pnömoni, lenfositoz, akut pankreatit ve karsinomlarında LD3 artar.
• Viral hepatit, siroz, sarılıkda LD5 artar.
• Muskuler distrofide LD4-LD5 artar.
• Karaciğer hastalıklarında LDH artışları incelenirse:
• LDH toksik hepatitte ve hepatomada 10 kat
• Viral hepatitlerde 2-5 kat
• Sirozda 2-3 kat artar.
• En fazla LDH artışı pernisiyöz anemilerde oluşur ve 10-50 kat artış izlenir. AMI’da 2-10 kat,
obstruktif karaciğer hastalıklarında 2-3 kat artar.
Kreatin fosfokinaz (CK): Reaksiyonunu katalizler ve aktivasyonu için Mg++ iyonu gerektirir.
♦ Sitoplazmik ve mitokondriyal yerleşim gösterir. Başlıca iskelet kası olmak üzere, beyin, rektum, mide, mesane,
kolon, uterus, ince barsak ve böbrekte yer alır.
♦ B ve M olmak üzere 2 subüniteden meydana gelir.

ATP ADP
Kreatin Kreatin fosfat

• CKBB (CK-1) → Beyin, BOS, prostat, mide, akciğer, uterus, plasenta ve tiroidde yer alır. EF’de en hızlı
ilerleyen fraksiyondur.
• CKMB (CK-2)→ Başta kalp kası olmak üzere, çizgili kasta bulunmaktadır.
• CKMM (CK-3)→ İskelet kası, kalp kasında bulunur.
• Plazmada → %94-100 CKMM, %6’dan az CKMB, CKBB nadir görülür.
• CKMM artışına yol açanlar → MI, iskelet kası hastalıkları, hipotiroidi, malign hipertermi, fiziksel
aktivite, intramuskuler (İM) enjeksiyon
• CKMB artışına yol açanlar → MI, duschene tipi musculer distrofi, polimyelit, Reye sendromu ve CO
zehirlenmesi
• CKBB artışına yol açanlar → Santral sinir sistemi (SSS) hastalıkları, anoksik ansefalopati, felçler,
karsinom, malign hipertermi
• BB tm belirteci olarak da kullanılır: Prostat, mesane, testis, meme, over, uterus tümörlerinde artar.
• CKMB MI’da → 4-8satte yükselir→ 15-24 saatte pik yapar→ 48-72 saatte normale gelir
• CKMB’nin total CK’nın %6’sından fazlasına yükselmesi MI lehinedir.

Atipik bantlar:
1. Makro CK: EF’de CKMB ile MM arasında yer alır. CKMB’nin Ig’ler ile yaptığı kompleksdir (IgG ve A). Ayrıca
CKMB’nin lipoproteinlerle oluşturduğu komplekside ifade eder. Özel bir klinik tabloya işaret etmez fakat
kadınlarda immün hastalıklarla beraber olabilir.
2. Mitokondrial CK (CK-Mİ): Kas, beyin ve KARACİĞER’de iç mitokondriyal membranda yerleşir. Normalde
serumda yer almamaktadır. Yoğun doku hasarı sonucu ortaya çıkar. Özel bir klinik tabloya işaret etmez. Malign
tm ve kalp bozukluklarında saptanabilir. Bu kaynak drtus.com’da yayınlanmaktadır.

Alkalen fosfataz (ALP):


DrTus.com 127
İlk ve tek tus portalı
BİYOKİMYA

• Membran transportunda rol oynar ve hücre membranında lokalizedir.


• Karaciğer, kemik, plasenta, incebarsak ve dalakta yer alır.
• Karaciğer izoenzimi: EF’de en hızlı bantı yapar. Isı ile %60-70 inaktive olur. Akut ve kronik pankreatit,
siroz, hepatik konjesyonlu kalp yetmezliği, kolestaz, karaciğer tümörlerinde düzeyi artmaktadır.
• Kemik izoenzimi: EF’de 2. sırada yer alır. Kemikte osteoblastik aktivite sırasında artar.
Hiperparatiroidi, Page hastalığı (Serumda en fazla ALP yüksekliğine neden olan hastalık), kemik
tümörleri, osteomalazi, raşitizm, kemik kırıklarında artar, hipoparatiroidi, skorbüt, hipofosfatemi, kretenizm ve
anemide düzeyleri azalır. Osteoporozda diğer kemik hastalıklarına göre daha az artmaktadır. Bu nedenle
osteomalazi ve osteoporoz ayrımında kullanılabilir.
• Plasenta izoenzimi: EF’de göçmez. Özellikle 3. Trimesterde gebelerde rastlanır.
• Barsak izoenzimi: EF’de kemikden sonra yer alır. O ve B kan gruplu kişilerde ince barsak lezyonlarında
yükselir.
• Regan izoenzimi: Malign dokuda ektopik üretimi gösterir (akciğer, over, meme). Kardiyoplasental
izoenzimde denir.
• Nagaro izoenzimi: Özellikle pankreas ve plasenta kavitesini tutan kanserlerde yükselir. Hipotiroidi ve
çocukta büyüme geriliğinde düzeyi yükselir.

Asit fosfataz :
• Başlıca prostat, karaciğer, böbrek, trombosit ve osteoklastlarda yer alır.
• Prostat hastalıkları, prostat tümörleri ve kemik tümörlerinde yükselir. Ayrıca osteoklastik aktivitenin yüksek
olduğu hiperparatiroidi, paget hastalığı ve multiple myelomda da artmaktadır. Ayrıca kronik
granülositik lösemi, akut lenfoblastik lösemi, polisitemia vera, primer trombositopeni de artış gösterdiği
kliniklerdir.
• Asit fosfatazın en önemli dez avantajı kemik ve prostat gibi iki kaynaklı olmasıdır. Bu enzimin
spesifitesini azaltmaktadır.
• Asit fosfataz özellikle prostat hastalıklarının tanısında ve osteoklastik aktivitenin yüksek olduğu hastalıklarda
kemik yıkımını göstermek amacı ile kullanılmaktadır. Fakat artık prostat hastalıkları için daha spesifik bir markır
olan “prostat spesifi antijen” kullanıldığı için prostat hastalıklarında kullanımı kalmamıştır. Prostat tümörlerinin
cerrahi veya östrojenlerle tedavisi sonrası tedavi etkinliğinin saptanmasında asit fosfatazdan yararlanılabilir.
Kemik yıkımının gösterilmesinde de ACP yerine artık kollajen yıkım ürünleri olan N-telopeptid ve C-telopeptid
(Crosslaps) düzeyleri tercih edilmektedir.
• Prostatik asit fosfataz (PAP), tartarik sitle inhibe edilir.

Amilaz:
Ca++ gerektiren metallo enzimdir. α-1,4 glikozid bağlarını parçalar. Substratları amiloz, amilopektin ve glikojendir.
Amilazla parçalanmalar sonunda maltoz, glikoz ve limit dekstrin yapıları oluşur. Tükrük bezi ve pankreasdan
salgılanır ve ayrıca diğer salgı bezlerinde, karaciğer ve fallop tüpünde de yer alır. 2 izoenzimi vardır:

1. Pankreatik tip (P): Serum düzeylerinin %40’ını meydana getirir. P1, P2, P3 olmak üzere 3 tipi vardır.
Pankreas hastalıklarında özellikle P3 önemlidir.

2. Salivary tip (S): Serum düzeylerinin %60’ını oluşturur. Tükrük yanısıra, akciğer, kemik, over ve tiroid
kaynaklı olabilir. EF’de hızlı göç eden fraksiyondur.
• Plazma amilaz aktivitesinden S1 ve P2 sorumludur.
• Akut pankretit tanısında yaralıdır. Ayrıca barsak tıkanıklıkları, rüptüre ektopik gebelik, tükrük bezi
hastalıkları, akciğer, over ve pankreas adenokarsinomlarında artar.
• İdrar geçen tek enzimdir.
• Pankreatitte 2-12 saatte artar.
128 DrTus.com
İlk ve tek tus portalı
BİYOKİMYA

Lipaz:
• Trigliseridleri hidrolize eder. Pankreas, barsak mukozası, mide, lökosit ve yağ dokusunda bulunur.
• Akut pankreatitte amilaza göre daha spesifik ve yararlıdır.
• Penetre olmuş duodönal ülser, barsak tıkanıklığı ve akut kolesistidde artabilir.

Gamaglutamil transferaz (γGT):


• Hem aminoasitlerin transferini (aminoasid transferaz), hem de peptidlerin daha kısa peptidlere veya
aminoasitlere hidrolitik parçalanmasını katalizler (peptidaz).
• Böbrek, karaciğer, pankreas ve barsakta yer alır. Çoğu karaciğer kökenlidir.
• Hepatobilier hastalıkların tanı ve ayırıcı tanısında önemlidir. İntra ve posthepatik bilier
obstruksiyonları % 93 oranında doğrular (5-30 kat artış gösterir), kemik ve plasenta da olmadığı
için alkalen fosfataz den daha spesifiktir.
• γGT enzimi obstruktif sarılıkları, kolanjitisi ve kolesistidi göstermede ALP, 5’-nükleotidaz, lösin aminopeptidaz
ve transaminazlardan çok daha değerlidir. GGT tüm bu enzim markırlardan erken yükselir ve uzun süreler yüksek
kalır.
• Mikrozomal bir enzimdir. Bu nedenle hepatik mikrozomal indiksiyon durumlarında artar (Alkol). Alkolik
hepatitde ilk yükselen γGT’dir. Bazı ilaçlarda da indüklenebilir (fenobarbital, antidepresanlar,
antikonvülzanlar ve kontraseptifler).
• MI’da γGT düzeylerinde artış saptanmaz. Eğer artış saptanır ve γGT yüksekliği 4 günden fazla devam ederse
sekonder karaciğer hasarından bahsedilebilir. Bu kaynak drtus.com’da yayınlanmaktadır.

5’ nükleotidaz:
Fosfataz enzimidir ve mikrozomal yerleşimlidir. Aktivitesi ALP ve GGT ye paraleldir. Hepatobilier hastalıklarda artar.

Lösinaminopeptidaz :
Hidrolaz enzimidir. Karaciğer, böbrek ve ib’da yer alır. Hepatobilier hastalıkların ayırıcı tanısında önemlidir.

Kolinesteraz:
• Hidrolaz enzimidir. Asetilkolin + H2O → Kolin + asetik asit reaksiyonunu katalizler.
• Gerçek kolinesteraz, eritrosit, akciğer, dalak ve santral sinir sisteminde gri maddede bulunur ve sadece
asetilkolini hidrolize eder.
• Pseudokolinesteraz, karaciğer, pankreas, kalp, beyin beyaz materyalinde bulunur ve tüm kolinli bileşikleri
hidrolize eder.
• Organofosfat zehirlenmelerinde düzeyi azalır ve tanı koydurucudur. En yaygın kullanımı süksinil
kolini hidrolize edemeyen anormal enzim varlığını saptamaktır. Süksinilkolin kas gevşeticidir ve
anestezide kullanılır.
• Karaciğer hastalıklarında azalmış olarak ortaya çıkar (akut ve kronik hepatitlerde %30-50, siroz ve
karsinomlarda %50-70 azalır).

İzositrat dehidrogenaz:
• İzositrat dehidrogenaz (İSD) parankimal karaciğer hastalığının duyarlı bir göstergesidir.
• Miyokardiyum ISD’ce zengin olmasına rağmen, MI’da ISD artışı olmamaktadır. Çünkü hızla elemine edilir.

Serumda ISD’yi artıranlar:


DrTus.com 129
İlk ve tek tus portalı
BİYOKİMYA

• Viral, toksik, kronik hepatit


• KARACİĞER’in metastatik tümörleri
• Siroz, obstruktif sarılık, EMN
• Bilier tractın akut enfeksiyonları
• Kawashiorkor
• Preeklamptik toksemi

Karbonik anhidraz:
• Böbrek tübülüs lümeninde yer alır.
• CO2 + H2O → H2CO3 tepkimesini katalizler ve asit baz dengesini sağlar.
• H2CO3 (karbonik asit)→ H+ + HCO3- (bikarbonat)’a dönüşür, bu da vücudun en önemli tampon sistemidir.

Kalp hastalıkları:
Total CK:
• MI tanısında yerini Tn, CK-MB ve myoglobine bırakmıştır.
• Erken tanıda yaralıdır
• Sensitivitesi %98 olmasına rağmen %15 gibi yüksek bir yalancı pozitiflik oranı vardır.

CK-MB:
• Günümüzde MI tanısının altın standardıdır (semptomların başlamasından ilk 24 saat içinde).
• 72 saatin üzerindeki MI’da reinfarktı veya MI’ın yaygınlaşmasını gösterir.
• Trombolitik tedavide reperfüzyonun değerlendirilmesinde kullanılır.
• Yanlış negatif sonuçlar genellikle örnek alım zamanının yanlışlığına bağlıdır (ağrının başlangıcından sonra ya ilk 4
saat içinde veya 72 saatten sonra alınmıştır).
• MI tanısı için tek ölçüm yeterli değildir. 4 saat aralıklarla ölçüm yapılmalıdır ve bu ölçümlerde MI tanısı için en az
bir ölçüm referans değeri geçmeli ve bir birini takip eden örneklerde %50’lik bir artış olmalıdır.
• Seri CK-MB ölçümleri ile akut MI tanısı ilk 8-12 saat içinde konulur, 24 saat süresince takip erken reinfarktın
tesbiti dışında yarar sağlamaz.
• MI sırasında ilk 4-6 saat içinde yapılacak trombolitik tedavide CK-MB daha yükselmemiş olacağı için, trombolitik
tedavinin etkinliğini saptamak için CK-MB ile beraber Tn ve myoglobinde ölçülür.

Kardiak troponin T ve I:
• Artmış kardiak troponinler myocardial nekrozu gösterir (anoksi, kontüzyon, inflamasyon).
• AMI’ın geç dönem tanısında LDH’ın yerini almıştır. Erken tanıda da CK-MB’nin altın standart olma özelliğini
alabilir.
• Gögüs ağrısı olanlarda risk değerlendirilmesine olanak verir. Akut MI olmadan unstabil anginaya bağlı
miyokardial hasarın duyarlı bir göstergesidir. Gögüs ağrısı olan hastada normal elektrokardio grafi (EKG), normal
CK-MB ve yükselmiş cTn saptanması gelişecek bir koroner arter hastalığı için yüksek riski gösterir.
• Perioperatif AMI’da CK-MB’nin kas zedelenmesine bağlı olarak arttığı durumlarda daha iyi bir göstergedir.
• Seri cTn ölçümleri reperfüzyonu değerlendirmede kullanılır. Pik cTn artışı infarkt büyüklüğüne bağlıdır.
• Seri ölçümleri kardiak allograft rejeksiyonunu da gösterir.
• cTnT iskelet kası hasarında, miyotonik distrofide ve kronik böbrek yetmezliğinde artabilir. cTnI ise kalp kasına
yüksek spesifiklik gösterir ve iskelet kası hasarlarında artış göstermez fakat bazı KBY olgularında serum düzeyleri
artabilir.
• Komplikasyonsuz koroner anjioplasti ve kardiyoverisyonda artmaz.

Myoglobin:
130 DrTus.com
İlk ve tek tus portalı
BİYOKİMYA

• AMI’ın en erken markırıdır.


• Beraberinde myoglobin üride sıklıkla olmaktadır.
• Dez avantajları geniş bir normal range’I olması (6-90 ng/ml), MI’a düşük spesifite göstermesidir.
• Renal yetmezlikte, şokta, açık kalp ameliyatlarında, iskelet kası hasarında, şiddetli egzersizde, muskuler
distrofide artar. Fakat kardiyoversiyon, kalp kateterizasyonu ve konjestif kalp yetmezliğinde artar.

CK isoformları:
• CK-MM’in MM3, MM2 ve MM1 olmak üzere 3 izoformu vardır.
• CK-MB’nin MB2 ve MB1 olmak üzere 2 izoformu bulunur.
• Bu dönüşümler serumda kısmi olarak karboksipeptidaz enzimi ile sağlanır.
• CK-MM ve CK-MB isoformları CK-MB’ye paraleldir fakat artışları ve pik yapışları daha erken olur.
• MB2/MB1 oranı ve MM3/MM1 oranı en yararlı olanlardır.
• MM3/MM1 >14 ise AMI’dır.
• MB2 >1.0 U/L ve MB-2 / MB-1>1.5 ise AMI için spesifiktir.

Glikojen fosforilaz izoenzim BB:


• Ağrı başlangıcının ilk 4 saati içinde AMI tanısı için Tn, myoglobin ve CK-MB’den daha duyarlı bir markırdır.
• Normale 24-36 saatte gelir.
• Çok geniş olarak kabul görmemektedir.

LD (laktat dehidrogenaz):
• cTn’ler LD’nin yerini almıştır.
• AMI’ın uzun dönemdeki tanısında kullanılır.
• Artmış CK-MB ve LD-1 / LD-2 oranı >1(flipped LD) AMI’I gösterir.
• Artmış total LD ve flipped LD, akut renal infarktta, hemolizde (hemolitik anemi, pernisyöz anemi, prostetik kalp
kapağı), bazı kas hastalıklarında (polimiyozit, muskuler distrofi, rabdomyaliz), gebelikte, bazı neoplazmlarda
(Akciğer small cell, prostat, testiküler germ cell) izlenir.

AST (aspartat aminotransferaz):


• Diğer enzimler AST’nin yerini almıştır.
• Genellikle pik değeri yaklaşık 200 U (5 x normal) kadardır. 300’ün üzerine çıkması kötü prognoza işaret eder.

Diğer testler
• ALT konjestif kalp yetmezliği, ilaç terapisi gibi nedenlerle karaciğer hasarı olmadıkça artış göstermez.
• Serum ALP (vasküler endotel kökenli) ve GGT genelde düzelme fazında artar (4-10 gün).
• Lökosit düzeyleri genelde 12000-15000 arasındadır. Bazen çok yüksek olabilir. lökositoz genelde ateşten önce
ortaya çıkar.
• ESR artar, pik değer 4-5. Günde izlenir.
• CRP normal cTnT’si olan unstabil AP’de normaldir. Artışı CK-MB ile paraleldir.
• Kan laktat düzeyi artar.
• Hastaların %50’sinden azında hiperglisemi ve glikozüri oluşur.
• Glukoz toleransı bozuktur.
DrTus.com 131
İlk ve tek tus portalı
BİYOKİMYA

ERKEN TANI: Myoglobin, CK isoforms, glikojen fosforilaz izoenzim BB, kalp yağ asidi bağlayıcı protein

YÜKSEK SPESİFİTE: cTnI, cTnT, CK-MB, CK isoforms

GENİŞ TANI ARALIĞI: cTnT, cTnI, LD, myosin hafif ve ağır zincir.

RİSK DEĞERLENDİRİLMESİ: cTnT, cTnI, CK-MB

REPERFÜZYON GÖSTERGESİ: Myoglobin, cTnI, cTnT, CK isoforms

2-4 GÜNDEN SONRA REİNFARKTI GÖSTEREN: CK-MB

Serum markır Artmaya Pik Yüksek Artış miktarı Spesifite Sensitivite


başlama (saat) kaldığı süre (x normal)
(saat) (saat)
cTnT 3-4 10-24 10-14 gün %80 %98
cTnI 4-6 10-24 4-7 gün %95 %98
CK total 4-8 24-36 36-48 6-12 %57-88 %93-100
CK-MB 3-4 15-24 24-36 16 %93-100 %98-100
CK-MB-2 / MB-1 2-4 4-6 16-24 %94 %95
Myoglobin 1-3 6-9 12-24 10 %70 %75-95
CK-MM-3 / CK-MM 1 6 12 2 gün
iyozin hafif zincir 3-8 24-35 10-15
EKG %100 %63-84
LD 10-12 48-72 11 gün 3 %88 %87
LD-1 8-12 72-144 8-14 gün %85 %40-90
LD-1/LD-2 >6 >3gün %94-99 %61-90
AST 6-8 24-48 4-6 gün 5 %48-88 %89-97

KAS DOKUSU
Kas hareket ve pek çok fizyolojik olay için kimyasal enerjiyi mekanik enerjiye dönüştüren dokudur. Tüm memelilerde
üç tip kas bulunur:
1. İskelet kası
2. Kalp kası
3. Düz kas
Elektron mikroskobuyla incelendiğinde iskelet ve kalp kaslarının çizgili, düz kas’ın ise çizgisiz yapıda olduğu görülür.
İskelet kası istemli, düz kas ve kalp kası ise istemsiz çalışan kaslardır.

Çizgili kas, elektriksel olarak uyarılabilen bir zar olan sarkolemma ile çevrilmiş, çok çekirdekli kas lifi hücrelerinden
oluşur. Tüm kas lifi boyunca uzanan bu hücrelerin plazmasında (sarkoplazma):
• Glikojen,
• ATP,
• Fosfokreatin
• Glikolitik enzimler bulunur.
Kas dokusunu oluşturan miyofibriller, elektron mikroskobuyla incelendiğinde peş peşe gelen açık ve koyu renkli
şeritler (longitudinal flament) gözlenebilir. Bu şeritler sırasıyla A ve I bantıdır.
• A bandı: Işığı absorblama özelliği her yerde farklııdır (anizotrop). Orta bölgede daha açık renkli görülen
H bölgesi vardır. Bu bölgenin ortasında da M çizgisi bulunur.
• I bandı: Işığı absorblama özelliği her yerde aynıdır (izotrop). Orta bölgesinde Z çizgisi bulunur.
• İki Z çizgisi arasındaki bölgeye sarkomer denilir. Bu kaynak drtus.com’da yayınlanmaktadır.

Myofibrillerde iki tip flament bulunur:


132 DrTus.com
İlk ve tek tus portalı
BİYOKİMYA

• Kalın flament ağırlıklı olarak miyozin içerir ve A bandını kapsar.


• İnce flament ise aktin, tropomiyozin ve troponin içerir ve I bandını oluşturur. A bandı arasına
uzanır fakat H bandına ulaşmaz.
• Kas kasılması sırasında kalın ve ince flamentlerin boyu aynı kalır. Ancak flamentler birbiri üzerinde
kayarak, H zonu ve I bandı daralır.

AKTİN VE MİYOZİN MİYOFİBRİLLERİN MAJÖR PROTEİNLERİDİR


Miyofibrillerin %75’i su ve %20’side proteinden oluşur. İki majör protein de aktin ve miyozindir.
• Monomerik G-aktin: Globüler yapıdadır. Kütle olarak kas proteinlerinin %25’ini oluşturur. Her bir G-aktine bir
molekül ATP bağlanır.
• G-aktin fizyolojik şartlarda, ATP ve Mg2+ varlığında polimerleşirler. Oluşan yeni yapı F-aktindir (suda
çözünmeyen helikal yapılar). ATP’nin hidrolizi F-aktin oluşum hızını artırır. Oluşan ADP F-aktine bağlı kalır ve F-
akitini stablize eder.
Miyozin en az 15 üyeli bir protein ailesi oluşturur:
• Miyozin kas proteinlerinin %55’ini yapar ve kalın flamanları oluşturur.
• Kas dokusunda bulunan major miyozin, tip II’dir.
• Tip I miyozin monomerik yapıda olup membran yüzeylerine bağlanır. Miyoflamentlerle hücre membranı
arasındaki bağlantıyı sağlar.
• Miyozin bir çift ağır zincir ve iki çift hafif zincir içerir. Globüler baş ve fibröz kısım olmak üzere iki kısımdan
oluşur. ATPaz aktivitesi vardır ve F-aktine bağlanır.
• İskelet kasındaki miyozin, aktin bağlayarak aktomiyozin oluşturur ve bu kompleksin oluşumuyla miyozin
başının ATPaz aktivitesi artırılır.
• Miyozin tripsin ile muamele edilince iki miyozin fragmenti ortaya çıkar. Hafif meromiyozin (LMM) suda
çözünmez ve miyozinin kuyruk kısmını oluşturur. LMM’nin ATPaz aktivitesi yoktur ve F aktine bağlanmaz.
DrTus.com 133
İlk ve tek tus portalı
BİYOKİMYA

• Ağır meromiyozin (HMM) suda çözünebilir karakterde olup hem fibröz ve hemde globüler yapıya
sahiptir. Aynı zamanda ATPaz aktivitesine sahiptir ve F aktine bağlanabilir.
• Ağır meromiyozin’in papainle yıkımı sonucu S-1 ve S-2 olmak üzere iki alt üniteye ayrılır. S-2 fibröz karakterde
olup ATPaz aktivitesi yoktur ve F-aktin’e bağlanmaz. S-1 ünitesi ATPaz aktivitesine sahiptir, L zincirine bağlanır.
• F-aktin, miyozin ATPaz’a bağlı ADP ve Pi’ın serbestleşmesini hızlandırır. F aktin hidroliz basamağını
etkilememekle beraber ATPaz’ın oluşturduğu ürünlerin serbestleşmesini kolaylaştırdığı için kataliz olayını
hızlandırır.
134 DrTus.com
İlk ve tek tus portalı
BİYOKİMYA

Tropomiyozin:
• Fibröz yapılıdır ve α- ve β-olmsk üzere iki zincirden oluşur.
• Tüm kaslarda bulunur F-aktinle birleşir ve aktin-miyozin etkileşimini düzenler.
• Her 7 aktin monomeri için bir tropomiyozin bulunur.

Troponin:
• Çizgili kaslarda yer alır ve üç tipi vardır.
• Troponin T: Tropomiyozin ve diğer troponinlere bağlanır.
• Troponin I: Diğer troponinlere ve aktine bağlanır. F-aktin-myozin etkileşimini inhibe eder.
• Troponin C: Kalsiyum bağlayan polipeptd olup yapı ve fonksiyon açısından kalmodüline benzer. Her bir
troponin C veya kalmodülin birimine 4 kalsiyum iyonu bağlanır.

ÇİZGİLİ KASDA KASILMASI OLAYLARI DİZİSİ


1. Motor sonplaktan asetilkolin salınması.
2. Asetilkolinin nikotinik asetilkolin reseptörüne bağlanması
3. Asetilkolin aracılığıyla sarkolemmanın depolarizasyonu
DrTus.com 135
İlk ve tek tus portalı
BİYOKİMYA

4. Hücre içine Na+ girişi ve K+ çıkışıyla sinyal yayılması


5. Sonplak potansiyelinin oluşması
6. kas liflerinde aksiyon potansiyeli oluşması
7. T tüpleri boyunca depolarizasyonun içeri doğru yayılması
8. Sinyal sonucunda sarkoplazmik retikulumdan Ca++ salınır.

o Dinlenim sırasında kas sarkoplazmasının Ca++ derişimi 10-7-10-8 mol/L’dir.


o İntraselüler kalsiyum Ca2+-ATPaz transport sistemiyle sarkoplazmik retikuluma pompalanarak relaksasyon
gelişir. Sarkoplazmik retikulumun içinde kalsiyum spesifik bir kalsiyum bağlayıcı protein olan
kalsekestrin’e bağlanır.
o Sarkomer uyarılabilir bir membranla (T tübül sistemi) çevrelenmiştir. Bu membran sarkoplazmik retikulumla
yakın ilişkide bulunan transvers (T) kanallar içerir.
o Sarkolemma sinir impulslarıyla uyarıldığı zaman sinyal T tübül sistemine iletilir ve sarkoplazmik
retikulumdaki kalsiyum kanalları açılarak kalsiyumun sarkoplazmaya geçişi sağlanır.
o Kas dokusunda kalsiyum geçişini sağlayan kanal Riyanodin reseptörü olarak bilinir (RYR). Bu
reseptörün iki izoformu bulunur. Bunlar RYR1 ve RYR2’dir. RYR1 iskelet kasında bulunurken RYR2 kalp kası
ve beyinde bulunur. Riyanodin bir bitki alkaloidi olup RYR1 ve RYR2’ye spesifik olarak bağlanarak
aktivitelerini düzenler. Kalsiyum serbestleştiren kanal ligant kapılıdır.
9. İntraselüler kalsiyum konsantrasyonu hızlıca yükselir ve TpC’ye kalsiyumlar bağlanır. TpC-4Ca2+ kompleksi TpT
ve TpI ile etkileşerek bunların tropomiyozinle olan etkileşimini değiştirir.
10. Tropomiyozinin bulunduğu bölgeden hareketi sonucu, aktindeki miyozin bağlayıcı yüzeyler ortaya çıkar ve
miyozin başı-ADP-Pi kompleksi aktinle etkileşerek (aktomiyozin) kontraksiyon döngüsü başlatılır.

Miyozin başinin konformasyon değişikliği kas kasilmasini sağlar.


• Kas kasılması temelde miyozinin S-1 ünitesinin aktinle siklik olarak bağlanıp çözülmesidir. Yani kasılma boyunca
çapraz köprüler oluşur ve yıkılır. Aktinin miyozine bağlanmasını S-1’deki konformasyonel değişiklik izler ve
nükleotidlerin varlığına bağlıdır (ATP ve ADP). Bu değişiklikler aktinin miyozin üzerindeki hareketini sağlar.
Gerekli enerji ATP tarafından sağlanır ve hidroliz sonucu ADP ve Pi oluşur. Kas kasılmasını sağlayan esas
değişiklik ADP’nin ayrılmasıyla meydana gelen konformasyonel değişikliktir.

Kas kasılması ve gevşemesiyle devam eden bir döngüde meydana gelen biyokimyasal
değişiklikler 5 aşamada incelenebilir:
1. Kas kasılmasının gevşeme fazında, miyozinin S-1 başı ATP’yi ADP ve Pi’ye hidrolize ederse de hidroliz sonucu
oluşan ürünler serbestleşmez ve komplekse bağlı kalır. ADP-Pi-miyozin kompleksi yüksek enerjili
konformasyondadır.
2. Kas kasılması stimüle edildiği zaman, (Ca, troponin, tropomiyozin ve aktini içeren yapıda) aktin kasılma için
uygun konuma gelir ve miyozinin S-1 başı aktine bağlanarak aktin-miozin-ADP-Pi kompleksi meydana gelir.
3. Bu kompleksin oluşması Pi’nin serbestleşmesini hızlandırarak kasılmayı başlatır. Bunu takiben ADP’nin
ayrılmasıyla miyozin başında, kuyruk kısmına göre büyük konformasyonel değişiklik meydana gelir. Bu değişiklik
miyozinin aktin üzerinde hareketine neden olur ve aktini sarkomer merkezine doğru 10 nm çeker. Miyozin bu
durumda düşük enerji düzeyindedir ve aktin-miyozin bağlı durumdadır.
4. Başka bir ATP molekülü S-1’e bağlanır ve aktin-miyozin-ATP kompleksini oluşturur.
5. Miyozin-ATP kompleksinin aktine affinitesi düşüktür ve aktin serbestleşir. Bu son aşama gevşeme için kilit
konumda olup ATP’nin aktin-miyozin kompleksine bağlanmasına bağlıdır.

• ATP’nin hidroliziyle yeni bir döngü başlar. Kasılma döngüsünün devam edebilmesi için ATP gereklidir.
• İntraselüler ATP düzeyi azaldığı zaman (ölümden sonra olduğu gibi) S-1’e bağlanması için ATP olmadığından (4.
basamak) aktin ayrılamaz ve gevşeme gerçekleşmez (5. basamak). Sonuçta rigor motris olarak bilinen ölüm
sertliği meydana gelir.
• Kas kasılmasının düzenlenmesinde kalsiyum merkezi role sahiptir. Tüm sistemlerde kalsiyum
merkezi regülatuar fonksiyona sahiptir.
136 DrTus.com
İlk ve tek tus portalı
BİYOKİMYA

• Kas kasılmasının regülasyonunda iki temel mekanizma var. Aktin’e bağlı regülasyon ve miyozine
bağlı regülasyon. Aktine bağlı regülasyon iskelet ve kardiyak kasta aktif olurken, miyozine bağlı
regülasyon düz kaslarda aktiftir.
KAS GEVŞEMESI:
o Sarkoplazmadaki kalsiyum iyonları, Ca2+-ATPazın etkisiyle sarkoplazmik retikuluma geri pompalanır
o intraselüler konsantrasyonu düşer ve TpC-4Ca2+ kompleksi kalsiyumlarını kaybeder.
o Miyozin başının-F-aktin etkileşlimi inhibe olur ve ATP’nin bulunmasıyla F-aktinden ayrılır.

Sarkoplazmadaki ATP konsantrasyonun azalmasının (egzersizde aşırı kullanılmasıyla veya iskemide


olduğu gibi oluşumunun azalmasıyla) iki majör etkisi vardır:
1. Sarkoplazmik retikulumdaki Ca2+-ATPaz (kalsiyum pompası) aktivitesi azalır. Böylece miyozin başının
F-aktinle etkileşimi artar.
2. ATP bağımlı miyozin başının F-aktinden ayrılması gerçekleşmez ve rijidite devam eder. Ölümden sonra
görülen rigor motris bu duruma örnektir.

Kas hücresindeki ATP miktarı tam kasılmayı ancak 1-2 sn sürdürebilir. ATP, ADP’ye yıkılnıca yeniden
ATP oluşturmak için refosforile olması gerekir. Refosforilasyon için farklı enerji kaynakları
bulunmaktadır. Bunlar:
1. Yeniden ATP oluşturmak için kullanılan ilk enerji kaynağı fosfokreatindir. Fakat kastaki toplam fosfokreatin
miktarı ATP’nin yaklaşık 5 katı kadardır. Bu durumda kas ancak 5-10 sn kadar kasılabilir.
2. Tükenen ATP ve fosfokreatini yeniden oluşturmak için kullanılan ikinci enerji kaynağı glikojendir. Glikojen yıkımı
sonucu açığa çıkan glikoz birimleri, glikoliz ile başlayan metabolik yollarla yıkılarak ATP sentezlenir. Ancak
glikojen uzun süreli kas kasılması için yeterli olmamaktadır.
3. Kas hücresi tarafından uzun ve ağır egzersizde kullanılan enerjinin yaklaşık yüzde 95’i oksidatif fosforilasyondan
sağlanır. Uzun süren maksimal kas aktivitesinde enerjinin büyük bir kısmı yağ asitlerinin oksidasyonundan elde
edilir.

KAS DOKUSUNDA BULUNAN DİĞER PROTEİNLER


Titin Vücuttaki en büyük proteindir. Z çizgisinden M çizgisine uzanır. Kas gevşemesine katılır.
Desmin plazma ile miyofibriller arası bağlantı sağlar.
Sitoplazmada yer alır. kalmodulince düzenlenen protein fosfatazdır. Kalp hipertrofisi ve yavaş ve hızlı çalışan kasları
Kalsinörin düzenlenmesinde önemlidir.
Nebulin Z çizgisinde yer alır ve aktin flamentlerinin uzunluğunu ve bir araya toplanmasını düzenler.
Distrofin Plazmalemmaya bağlanır ve eksikliğine duschenne tipi kas distrofisi oluşur.
α-aktinin Aktini Z çizgisine bağlar ve aktin flamentlerini kararlı hale getirir.

İSEKELET, KALP VE DÜZ KAS ARASINDAKİ FARKLAR


İskelet kası Kalpkası Düz kas
Çizgili Çizgili Çizgisiz
Sinsisyum yok Sinsisyum yapmış Sinsisyum yapmış
Küçük T boruları Büyük T boruları Genellikle güdük T boruları
Sarkolazmik retikulum iyi gelişmiş Sarkolazmik retikulum var ve Ca pompası Sarkolazmik retikulum gelişmemiş ve Ca pompası
ve Ca pompası hızlı etkili göreceli olarak hızlı etkili yavaş etkili
Plazmalemma bir çok hormon Plazmalemmada çeşitli reseptörler var (α ve β Plazmalemmada çeşitli reseptörler var (α ve β
reseptöründen yoksun adrenerjik) adrenerjik)
Sinir uyarıları kasılmayı başlatır Kasılma intrensek bir ritme sahiptir Kasılma sinir uyarıları, hormonlar v.b. ile başlar.
Hücre dışı sıvı Ca kasılmada Hücre dışı sıvı Ca kasılmada önemlidir Hücre dışı sıvı Ca kasılmada önemlidir
önemsizdir.
Troponin sistemi var Troponin sistemi var Troponin sistemi yok
Kaldesmon işe karışmaz Kaldesmon işe karışmaz Kaldesmon önedmli bir düzenleyici proteindir.
Çapraz köprüler çok hızlı Çapraz köprüler çok hızlı döngülenir Çapraz köprüler yavaş döngülenir ve uzamış
döngülenir kasılmaya ve daha az ATP tüketilmesine neden olur.
DrTus.com 137
İlk ve tek tus portalı
BİYOKİMYA

ÇİZGİLİ VE DÜZ KASDA AKTİN-MİYOZİN ETKİLEŞİMLERİ


Çizgili kas Düz kas
Kas filamanlarının proteinleri Aktin, miyozin, tropomiyozin, troponin (TpI, Aktin, miyozin, tropomiyozin
TpT, TpC)
f-aktin-miyozin etkileşimi inhibitörü TpI Fosforillenmemiş miyozin hafif zincir
++
Kasılmayı etkinleştiren Ca Ca++
Ca’un direkt etkisi 4Ca++ TpC’ye bağlanır 4Ca++ TpC’ye bağlanır

İSKELET KASI METABOLİZMASININ ANA ÖZELLİKLERİNİN ÖZETİ

• İskelet kası hem aerobik hem de anaerobik koşullarda çalışabildiğinden, hem aerobik hem de anerobik glikoliz
izlenir.
• İskelet kası oksijen yedeği olarak myoglobin içerir.
• İskelet kası hızlı hareketli anaerobik ve yavaş hareketli aerobik lifler içerir.
• Aktin, myozin, tropomiyozin, troponin kompleksi, ATP ve Ca++ kas kasılmasıyla ilgili kilit yapıtaşlarıdır.
• Ca ++ ATP-az, Ca++ salıcı kanal ve kalsekestrin kasta Ca++ metabolizmasına katılan proteinlerdir.
• İnsülin iskelet kasında glukoz yakalanmasını artırır
• Toklukta glukozun çoğu egzersizde kullanılmak üzere glikojene çevrilir.
• Adrenalin iskelet kasında glikojenolizi uyarır. Kasda glukagon reseptörü olmadığı için böyle bir etkisi yoktur.
• İskelet kası glukoz-6-fosfatazı olmadığı için kan glukozuna direk etki yapamaz
• İskelet kasında anaerobik glikoliz sonucunda oluşan laktat, karaciğere gelip tekrar glukoz eldesinde kullanılır
(kori siklusu).
• İskelet kası kısa süreli hareketler için enerji deposu olarak çalışan fosfokreatin içerir.
• Plazma yağ asitleri, özellikle maraton koşucuları ve uzun süreli açlıkta enerji kaynağıdır.
• İskelet kası açlıkta keton cisimlerini kullanabilir.
• İskelet kası dallı zincirli aminoasitlerin yıkıldığı major yerdir.
• Açlık sırasında kasın proteolizisi, glukoneogenez için gerekli substratları sağlar
• Kas kaynaklı ana proteinler alanin (karaciğerde glukoneogenezde kullanılır) ve glutamindir (temel olarak barsak
ve böbrekte kullanılır).

You might also like