You are on page 1of 14

BĠYOLOJĠ 9 KONU ÖZETĠ ORGANĠK BĠLEġĠKLER

(KARBONHĠDRATLAR HARĠÇ)

 CANLILAR ĠÇĠN ÖNEMLĠ LĠPĠTLER:

1.NÖTRAL YAĞLAR (TRĠGLĠSERĠTLER)


2.STEROĠTLER
3.FOSFOLĠPĠTLER

1.NÖTRAL YAĞLAR (TRĠGLĠSERĠTLER)


Bitkisel ve hayvansal yağların en büyük kısmını teĢkil eder.Temel atomları C, H, O „dir. Bazılarında
N (azot) ve P (fosfor) da bulunabilir.
Suda çözünmezler.(çok az) Çünkü polar- (kutuplu) yapıya sahip değillerdir.

Ancak alkol, eter, kloroform gibi organik çözücülerde çözünebilirler.


Yapıya katılırlar. Enerji verirler.
En fazla enerjiyi yağlar verir.

 Çünkü: Ġçerdiği Oksijen atomu az, C ve H atomu çoktur Buna rağmen vücutta 2. sırada
kullanılır.
 Çünkü:Yağlar az oksijen içerdiğinden yıkılması için çok oksijene ihtiyaç vardır. Yıkılması
zordur.
 Yağların vücutta yakılmasıyla metabolik su da açığa çıkar. KıĢ uykusuna yatan hayvanlar,
 Göçmen kuĢlar veÇöl hayvanları su ihtiyaçlarını bu yolla giderirler.
 Yağlar hafiftir ve az yer kaplar. Bu yüzden depolamada avantajlıdır.
 Yağların yapı taĢları:
 Yağ asitleri ve Gliserol dür.
 Bağının adı ise ESTER bağıdır.
 Karbonhidratların fazlası karaciğerde yağlara dönüĢtürülür.
 3 Yağ asiti + Gliserol Nötral Yağ + 3 Su
ÖRNEK: 3 molekül yağ oluĢması için;
A) Kaç molekül Yağ asiti kullanılmalıdır?
B) Bunun sonucunda kaç molekül su açığa çıkar
Yağ asitleri uzun C zincirlerinden oluĢur.Bunların bazıları insan vücudunda sentezlenemez.
DıĢarıdan besinlerle hazır alınırlar. Böyle yağ asitlerine esansiyel (zorunlu) yağ asiti denir.
ÖRNEK:
Omega yağ asitleri / ceviz ve balıkta çoktur.
DoymuĢ yağ asiti: Bütün C atomları H ile doymuĢ haldedir. Bağları tekli (-) bağdır.
CH3 – CH2- CH2-……….CH2- COOH
 DoymamıĢ yağ asiti: H eksiği olan yağ asitleridir. Çiftli (=) bağ içerir.
 CH3 – CH2- CH=CH……….CH2- COOH

 Nötral yağların çeĢitleri:
 1.DoymuĢ yağlar 2. DoymamıĢ yağlar
 DoymuĢ yağ asiti taĢırlar. DoymamıĢ yağ asiti taĢırlar.
1
 Hayvansal yağlardır Bitkisel yağlardır.
 Oda sıcaklığında katıdırlar Oda sıcaklığında sıvıdırlar.
ÖR: Tereyağ, Ġç yağ, kuyruk yağı ÖR: Ayçiçek, zeytin, fındık, pamuk, soya yağ
 Hangisi daha sağlıklıdır?
NOT: DoymamıĢ yağlar H ile doyurularak margarinler elde edilir
 Yağların görevleri:
1. Enerji verirler
2. Yapıya katılırlar (hücre zarı…)
3. Deri altında depolanarak ısı yalıtımı sağlarlar, organları darbelerden korurlar.
4. Göçmen kuĢların, kıĢ uykusuna yatan hayvanların ve çöl hayvanlarının su ihtiyacını
karĢılarlar.
5. Yağda eriyen vitaminlerin kana karıĢmasını sağlarlar.

 Yağ bakımından zengin besinler.


 Bitkisel: Hayvansal:
 Zeytin Et
 Ayçiçeği Süt
 Susam Peynir
 Fındık-Ceviz Kaymak
 Fıstık Yumurta sarısı
 Pamuk Tereyağ
 Soya Balık

 2. FOSFOLĠPĠTLER:
 Fosfor içeren yağlardır.
 Hücre zarının yapısına katılırlar.
BaĢ kısmı Fosfor içerir (Hirofilik)
 Kuyruk kısmı 2 yağ asidi içerir (Hirofobik)

3.STEROĠDLER:
Metabolik faaliyetlelerde görev yapan lipidlerdir. ÖRNEK: D vitamini, kolesterol, eĢey hormonları
steroid yapıdadır. Kolesterol Hücre zarının geçirgenliğini artırır, sinirlerde yalıtım görevi görür,
dayanıklılığı sağlar.Fazlası kalp ve damar hastalıklarına neden olur.Kolesterol damarları daraltır,
kalp krizi riski artar.

 Trans yağ nedir?


Bu yağlar doğal olarak oluĢmaz. Sıvı bitkisel yağları katı yağ yapabilmek için, onlara
Hidrojen eklenerek sentetik olarak yapılan yağlardır.
 Margarinler bu gruptandır.
 (! Paketinde “Hidrojene edilmiĢ nebati yağ” ibaresi yazan margarinleri kullanmayın ! )
 Bu yağlar vücut için gerekli / faydalı değildir. Kalp damar hastalıkları riskini artırır.
 LDL (Kötü) kolesterol seviyesini artırır.
HDL (iyi) kolesterol seviyesini düĢürür.
 * Kızartmalarda defalarca kullanılan normal sıvı yağlar da “trans yağ”a dönüĢür.
 O halde gıda firmaları neden kullanıyor?
 Üretimi ucuz, kullanımı kolay, uzun süre dayanıyor ve gıdaya tat veriyor . Bu yüzden..
2
Obezite (ĢiĢmanlık)
 Vücutta sağlığı tehlikeye sokacak ölçüde yağ oranının artmasına obezite denir.
 Çağın hastalığıdır. Ölümlere neden olmaktadırGünlük yağ ihtiyacımız, 4 çorba kaĢığı sıvı
yağdır.Yağ ve diğer organik besinlerin fazlası yağ olarak vücutta depo edilir.
 Hareketsiz yaĢam, kalıtım, Dengesiz beslenme nedenidir.
Daha çok sıvı yağlar ve omega yağ asitleri tercih etmeliyiz.

PROTEĠNLER

 GENEL ÖZELLĠKLERĠ:
 Tüm canlılarda sudan sonra en fazla bulunan moleküllerdir.

 Canlının kuru ağırlığının %50‟si proteindir.

 Oldukça büyük ve kompleks maddelerdir.

 Hücrede ribozom organelinde sentezlenirler.

 Sentezi için DNA Ģifre verir. Bu anlamda tek moleküldür.

 Proteinler suda çözünür.

 Yapıcı-onarıcı, düzenleĢtirici ve enerji verici görevleri vardır.

 Temel atomları:

 C , H, O ve N (Azot) tur. Bazılarında P ve S „de vardır.

Proteinlerin yapıtaĢları:
 Aminoasitler dir.

 Aminoasitler birbirine peptit bağı ile bağlanır.

 Bir aminoasitin yapısı:

 NH2 : Amino grubu

COOH: Karboksil grubu

R: Radikal (farklı) grup

 Doğada 20 çeĢit aminoasit vardır.

 Tüm aminoasitlerde R grubu hariç diğer gruplar aynıdır.

 O halde aminoasitlerin çeĢitli olmasını R grubu belirler.

 ÖRNEK: R yerine H gelirse; Glisin aminoasiti, R yerine CH3 gelirse; Alanin aminoasiti oluĢur.

 Bunun gibi 18 aminoasit daha yazılabilir.


3
 Amino grubu (NH2) bazik, Karboksil grubu (COOH) asitik özellik gösterir.

 Yani aminoasitler hem asit hem baz özelliği gösterir.

 Bu yüzden aminoasitler amfoter maddelerdir.

 Aminoasitler peptit bağlarıyla bağlanırlar.

 Her bağlanmada 1 molekül su açığa çıkar. (Dehidrasyon sentezi)

 Yani:

 (n) aminoasit Protein + (n-1) Su

 Not. Peptit bağı sayısı = Su sayısı

 2 aminoasit birleĢirse: Dipeptit

 3 aminoasit birleĢirse : Tripeptit

 Çok aminoasit birleĢirse: Polipeptit denir.

 Proteinler canlıya özgüdür. Antijen özelliği gösterirler.

 Doku ve organ nakillerinde,

 Akrabalıkların belirlenmesinde kiĢilerin protein benzerliğine bakılır.

 Proteinlerin çeĢitli olmasını ne sağlar?


 Yapısındaki aminoasitlerin;

 Sırası (diziliĢi),

 Sayısı ve

 ÇeĢidi belirler.

 Bu sıra, sayı ve çeĢidin nasıl olacağını da canlının DNA‟sı belirler.

 Ġnsanlar ve hayvanlar 20 çeĢit aminoasitin 8 tanesini sentezleyemez. DıĢarıdan besinlerle hazır


alırlar.

 ĠĢte vücutta sentezlenmeyip besinlerle alınan aminoasitlere esansiyel (temel = zorunlu)


aminoasit denir.
 Bitkiler ise hepsini sentezleyebilir.

 Yüksek basınç, asit, ısıtma gibi iĢlemler proteinlerin yapısını bozar. Buna denatürasyon denir.

 Proteinler sindirilmeden hücre zarından geçemezler.

 Proteinler bileĢimleri yönünden 2 çeĢit.

 Basit protein
4
Sadece aminoasitte oluĢan proteindir. ÖRNEK: Kandaki albumin ve Globulin

BileĢik protein
Aminoasitten baĢka organik veya inorganik bileĢikler de içeren proteindir.

ÖRNEK:Nükleoprotein, Lipoprotein

 PROTEĠNLERĠN GÖREVLERĠ
 1. Yapıcı, onarıcı, düzenleĢtirici ve enerji verici görev yaparlar.

 2. Saç , tırnak gibi yapılar proteinden oluĢur.

 3. Enzimler protein yapıdadır.

 4. Kas kasılmasında görevli aktin ve miyozin iplikler protein yapıdadır.

 5. Vücut savunmasında görevli antikorlar protein yapıdadır.

 6. DüzenleĢtirici görevi olan hormonların çoğu protein yapıdadır.

 7. Vücutta taĢımada rol alır. ÖR. Kandaki hemoglobin proteini O2 ve CO2 taĢır.

 8. Vücut sıvılarının (kan-doku sıvısı gibi) ozmotik basıncını düzenler. (ÖR. Kan proteinleri)

 9. Hücre zarında bazı molekülleri tanıyıp hücre içine alınmasını sağlarlar.

 Kısacası vücutta protein olmayan doku veya organ yok gibidir.

 Protein eksikliğinde ;
 1. Büyüme yavaĢlar, hatta durabilir

 2. Yaralar geç iyileĢir

 3. Zihinsel gerilik oluĢur

 4. Savunma (bağıĢıklık) sistemi zayıflar

 5. Alyuvar (kan) yapımı zayıflar

Kanın ozmotik basıncı düĢeceğinden dokular arasında ödem (ĢiĢlik) oluĢur

Protein bakımından zengin besinler: Et, tavuk, balık, sakatatlar, yumurta, süt, kuruyemiĢler,
baklagiller.Hayvansal proteinler, esansiyel aminoasitleri daha çok bulundurduğundan ve kolay
sindirildiğinden daha değerlidir

KARBONHĠDRAT ,PROTEĠN VE LĠPĠTLERDE (YAĞLARDA) KULLANILAN AYRAÇLAR


=ĠNDĠKATÖRLER

 ÇeĢitli maddeleri tanımak varlığını anlamak için kullanılan maddelere ayıraç denir.

 KARBONHĠDRAT

5
 Ekmek,pilav,makarna,unlu yiyecekler,patates,süt,süt ürünleri,meyveler v.b.
• NiĢasta + Ġyot Çözeltisi ------- > Mavi - Mor Renk
• NiĢasta + Lügol Çözeltisi ------- > Mavi - Mor Renk
• Glikoz + Benedict Çözeltisi ---ISI--> Kiremit Kırmızısı Renk
• Glikoz + Fehling Çözeltisi --ISI--> Kiremit Kırmızısı Renk
• Selüloz + Ġyotlu Çinkoklorür------>Açık Mavi veya YeĢil Renk
• Glikojen +Ġyot Çözeltisi----------->Kahverengi-Kırmızı renk

 PROTEĠN
Et,süt,yumurta,peynir,bakla,fasülye,nohut,mercimek v.b.
• Protein + Nitrikasit ----ISI-- > Sarı Renk
• Protein + Biüret ----ISI--- > Mor - MenekĢe Renk
• Protein + Fehling Çözeltisi--ISI--->MenekĢe Renk
• Protein + Lügol ------------ISI--------- > Sarı Renk


YAĞLAR Ġçyağı,kuyrukyağı,zeytinyağı,mısıryağı,pamuk
yağı,ayçiçekyağı,soyayağı,fındık,ceviz,fıstıkyağı

 • Yağ + Eter --------> Kağıt üzerinde saydam leke


• Yağ + Aseton -----> Kağıt üzerinde saydam leke
• Yağ + Alkol -------> Kağıt üzerinde saydam leke
• Yağ +Sudan III ----ISI-------> Kırmızı damlacıklar

ENZĠMLER
Canlılardaki kimyasal tepkimelerin olabilmesi için gerekli biyolojik katalizörlerdir. Enzimler
sayesinde hücrelerdeki tepkimeler hızlanır. Enzimler, canlılardaki kimyasal tepkimelerin olabilmesi
için gerekli biyolojik katalizörlerdir. Enzimler sayesinde hücrelerdeki tepkimeler hızlanır. Her enzim
bir tepkimeyi katalizler. Örneğin maltaz; maltozu etkiler, sükrozu etkilemez. Kimyasal tepkimelerle
moleküller arasındaki bağlar koparılır veya yeni bağlar kurulur. Bağlar koparılırken moleküller
çevrelerinden enerji alır. Yeni bağlar kurulurken de çevreye enerji verilir

 Moleküller arasındaki bağların koparılması için gerekli enerji aktivasyon enerjisi (E A )


olarak adlandırılır. Aktivasyon enerjisi, biyokimyasal tepkimelerin baĢlayabilmesi için gerekli
minimum enerjidir. Aktivasyon enerjisini düĢüren organik moleküller enzimlerdir.
 Enzimler tepkime sonucu oluĢan ürünler arasında kimyasal dengeyi kurarken kendilerini de
tüketmeden tepkimeleri hızlandıran maddelerdir
 Organizmadaki kimyasal tepkimelerin tümünün metabolizma olarak tanımlandığını
hatırlayın. Hücre içinde moleküller, birbiriyle etkileĢim hâlindedir. Hücrelerde ya büyük
moleküller basit bileĢiklere yıkılır ya da basit bileĢiklerden daha karmaĢık bileĢikler yapılır.
Kimyasal tepkimeler enerji veren (ekzergonik) ya da enerji alan (endergonik) olarak
sınıflandırılır. Katabolik reaksiyonlar, ekzergonik; anabolik reaksiyonlar, endergoniktir
 Organizmalar katabolik tepkimelerden elde ettiği enerjiyi anabolik tepkimelerde kullanır.
Yani organizmalar sürekli olarak enerji dönüĢümü gerçekleĢtirir. Bu dönüĢüm sırasında
enerjinin bir kısmı ısıya dönüĢür. Sistemdeki ısı, moleküllerin hareketini arttırırken
çarpıĢmalarını da hızlandırır. Ayrıca ısı, moleküller arasındaki bağların koparılmasını sağlar.
Isı, tepkimeyi hızlandırır ,ancak proteinlerin yapısını da bozar ve hücreye zarar verir.
Hücreler bu sorunu ısı dıĢında biyolojik katalizörler yani enzimler yoluyla çözmektedir.
6
Enzimlerin etki ettiği maddelere substrat adı verilir. Her enzim, sadece kendisine özgü substrat
ya da substratları tanıyabilir.
 Enzim molekülünde aktif bölge ya da aktif merkez adı verilen özel bir bölüm bulunur.
Enzimler esnek yapılı moleküllerdir. Substrat enzimle etkileĢirken aktif merkezin Ģekli,
substrat tarafından değiĢtirilmektedir. Enzim ve substrat, aktif bölge aracılığıyla geçici olarak
bağlandığında oluĢan bileĢiğe enzim substrat bileĢiği adı verilir. Tepkime tamamlandığında
artık substrat ürüne dönüĢmüĢtür. Enzim ise bir baĢka subsrat molekülünü aktif bölgeye
kabul etmek üzere ilk Ģeklini alarak serbest kalır. Bu olaylar, o kadar kısa sürede gerçekleĢir
ki enzim bir saniyede binlerce substratı, ürüne dönüĢtürebilir. Enzimlerin birçoğu sadece
protein yapılıdır. Pepsin, amilaz, üreaz gibi. Bunlar basit enzimler olarak adlandırılır.
Apoenzim ve yardımcı kısım olmak üzere iki farklı kısımdan meydana gelen enzimlere ise
bileĢik enzim denir.
 Enzimin canlı tarafından sentezlenen protein yapılı (organik) kısmına apoenzim adı verilir.
Apoenzim, canlıya özgü enzim bölümüdür ve enzimin hangi maddeye etki edeceğini belirler.
Basit enzimler sadece apoenzimden oluĢur. BileĢik enzimlerde apoenzime ek olarak bir de
yardımcı kısım bulunur. Bu yardımcı kısıma kofaktör adı verilir. Kofaktör organik ya da
inorganik moleküllerden oluĢabilir.
 Organik moleküllerden oluĢan kofaktöre koenzim adı verilir. B grubu vitaminlerin çoğu
koenzim olarak iĢlev görür. Kofaktörler Fe +2, Mn +2 gibi inorganik yapılı da olabilir.
Yardımcı kısım, protein kısmına göre çok daha küçük moleküllüdür. Enzimde iĢlev gören esas
kısım burasıdır. BileĢik enzimlerde apoenzim veya koenzim-kofaktör kısımları yalnız baĢına
etkin değildir. Koenzim ya da kofaktörle birleĢmiĢ aktif enzim yapısına holoenzim adı verilir.
 Enzimler, ortamdaki sıcaklık değiĢimlerinden etkilenir ve belirli sıcaklıklarda çalıĢır.
Enzimlerin en iyi çalıĢacağı sıcaklığa optimum sıcaklık (uygun sıcaklık) denir. Daha yüksek ya
da daha düĢük sıcaklıklar enzimlerin çalıĢma hızını yavaĢlatır. Enzimlerin yapısı, yüksek
sıcaklıkta tamamen bozulur.
DüĢük sıcaklıkta enzimler bozulmaz ancak enzimlerin etkinlikleri azalır. Örneğin insan
vücudundaki enzimlerin en iyi çalıĢtığı optimum sıcaklık 37 C civarıdır .
 Her enzimin en iyi çalıĢtığı uygun bir pH değeri vardır. Genellikle enzimler pH nin 7 olduğu
ortamlarda en iyi çalıĢırken bazıları farklılık gösterir. Örneğin pepsin enzimi pH = 2 olan
(asidik) ortamlarda, tripsin enzimi pH = 8,5 olan (bazik) ortamlarda optimum hızda çalıĢır
Ortamda yeterli substrat varsa enzim deriĢimi arttıkça tepkimenin hızı da artar
 Enzim miktarının sabit tutulduğu bir ortamda substrat deriĢimi arttıkça tepkimenin hızı da
artar. Tepkime hızı en yüksek noktaya eriĢtikten sonra sabit kalır .
Tepkime hızı en yüksek noktaya ulaĢtığında enzim substrat ile doymuĢ demektir. Ortamda
fazladan bulunan substrat molekülleri etkileĢebilecek enzim bulamadığından tepkimenin hızı
sabit kalır
Enzim etkinliği substratın dıĢ yüzeyinden baĢladığından substrat yüzeyi arttıkça tepkimenin
hızı da artar
 Enzimler, etkilerini sulu ortamda gösterdiğinden su deriĢimi enzimlerin etkinliğini değiĢtirir.
Su deriĢimi %15 in altında olan ortamlarda enzimler çalıĢmaz. Örneğin kuru fasulye ve
mercimek gibi bitki tohumlarında su oranı %15 in altındadır. Bu tohumlar, bozulmaması ve
çimlenmemesi için kuru olan ve nem almayan ortamlarda (cam kavanoz gibi) saklanır. Reçel
ve salça yapımında kaynatılarak fazla suyun buharlaĢtırılması, meyve ya da sebzelerdeki
enzimlerin aktivitesini azaltır.

7
 Klor, nikel, mangan ve magnezyum iyonları vb. kimyasal maddeler enzimlerin etkinliğini
artırır. Örneğin, midedeki pepsinojen enzimi ancak hidroklorik asitle aktifleĢirse çalıĢır. Yılan
zehri, cıva, siyanür, tarım ilaçları vb. bileĢikler enzimlerin faaliyetlerini engeller.
 Canlılar enzimler olmadan hiçbir yaĢamsal faaliyetlerini gerçekleĢtiremez. Besinlerin
sindirimi, hücresel solunum, oksijen taĢınması, hücre zarından madde geçiĢi (aktif taĢıma),
kasların kasılması, sinirsel iletim, protein sentezi gibi yaĢamın temel olayları enzimler
yardımıyla gerçekleĢir Hücre; DNA, ATP gibi moleküllerin sentezinde görev alan enzimleri
sentezleyemezse ölür.
 Ġnsan vücudunda bulunan enzimlerin sentezi genler tarafından belirlenir. Enzimler tıp, ilaç,
gıda, deterjan, tarım, tekstil, kozmetik gibi günlük yaĢantımızdaki birçok alanda
kullanılmaktadır. Güzellik kremleri, çeĢitli makyaj ürünleri, sabun, meyve suyu, bazı ilaçların
imal edilmesinde ve dericilik alanında, laboratuvarlarda üretilen yapay enzimler
kullanılmaktadır. Genetik çalıĢmalarda, gen transferlerinde enzimlerden yararlanılmaktadır.

ENZĠMLERĠN ÖZELLĠKLERĠ
 1.Enzimler genellikle çift yönlü çalıĢır.Sindirim enzimleri hariç
2.Her hücrede tepkime çeĢidi kadar enzim çeĢidi vardır.
3.Bir apoenzim çeĢidi belli bir kofaktör ve koenzimle çalıĢırken ir koenzim yada kofaktör
birden fazla apoenzim ile çalıĢır.
4.Enzimler çok hızlı çalıĢır.
5.Kimyasal tepkimelerden değiĢmeden çıkar tekrar tekrar kullanılabilir.
6.Takım halinde çalıĢırlar bir enzimin etki ettiği tepkimenin ürünü kendinden sonra gelecek
enzimin sustratı olabilir.
7.Enzim aktif durumdaysa az eki getirilir.Ġnaktif durumdaysa jen eki getirilir.

ENZĠMLERĠN ÇALIġMASINA ETKĠ EDEN ETMENLER


 1.Sıcakılık(enzimlerin en iyi çalıĢtığı sıcaklık 36,5dir)
2.Ph
 3.Enzim yoğunluğu
4.Substrat yoğunluğu
 5.Substrat yüzeyi
 6.Su ve diğer kimyasal maddeler

 ĠNHĠBĠTÖR MADDE:Enzimlerin çalıĢmasını engelleyen maddeye denir.

VİTAMİNLER
Metabolizmadaki olaylarda görev alan enzimlerin önemli bir kısmını meydana getirir.Bu nedenle de;
Sağlıklı büyüme ve geliĢme için Metabolizmadaki olayların düzenli yürüyebilmesi için son derece
önemli maddelerdir. Vitaminler vücudumuz için mutlaka gerekli olan ve vücudumuzdaki en basit
organik maddelerdir

Vitaminler vücut içinde yapılmaz.


Daima dıĢardan hazır olarak besin maddeleriyle birlikte alınırlar.
Vitaminler, yapı maddesi veya enerji kaynağı olarak kullanılmayıp katalizör olarak görev yapar.

8
Vitaminler dıĢarıdan ya besinlerle oldukları gibi ya da vitaminlerin öncü maddesi olan provitamin
hâlinde alınır Pro vitaminler ya bazı enzimlerle ya da bazı faktörlere bağlı olarak vitamine
dönüĢtürüldükten sonra etkili hâle gelir. Örneğin A provitamini, vü-cuda alındıktan sonra özel bazı
enzimlerle A vitaminine dönüĢtürülerek etkili hâle getirilir.

D provitamini vücuda alındıktan sonra önce deriye taĢınır, güneĢten gelen ıĢınlar ile D vitaminine
çevrilerek etkili hâle getirilir

Vitaminlerin bazıları vücutta depo edilebilir. Özellikle yağda eriyenler,(A,D,K ve en çok da E


vitamini)bazıları ise vücutta hemen hemen hiç depo edilmez.(C vitamini)

Vitaminler yağda ve suda eriyen vitaminler olmak üzere ikiye ayrılır


Yağda eriyen vitaminler: (A,D,E ve K )

Suda eriyen vitaminler: (B ve ,C, vitaminleri)

Yağda eriyen vitaminler

1.A vitamininin en önemli görevi karaciğerde görme pigmentlerinin yapısına katılmasıdır. A


vitamini eksikliğinde gece körlüğü,göz küresinde görme bozuklukları görülür. A vitamini balık
yağı,tereyağı,yumurta sarısı,süt,peynir ve havuçta bulunur

2.D vitamini gereksiniminden az alındığında vücuttaki Ca-P dengesi bozulacağından kemiklerde ve


diĢlerde yumuĢama meydana gelir.RaĢitizm bunun en görülür belirtisidir ve özellikle çocuklarda
görülür. D vitamini en çok balık yağı olmak üzere karaciğer,yumurta ve peynirde bulunur

3.E vitamini döllenmenin ve plasentanın oluĢmasında,testislerin ve yumurtalıkların geliĢmesinde


önemli rol oynar,kısırlığı önler. E vitamini yeĢil sebze, et,karaciğer ve en çok bitkisel yağlarda
bulunur

4.K vitamini kanın pıhtılaĢmasında rol oynayan protrombinin karaciğerde oluĢmasını sağlar. K
vitamini eksikliğinde kan pıhtılaĢmasında gecikme veya hiç pıhtılaĢmama görülür. K vitamini yeĢil
bitkiler,bitkisel yağlar,,karaciğer ve yumurtada bulunur.

Suda eriyen vitaminler


1.Büyük bir kısmını B kompleksleri meydana getirir. Vücutta depolanamadığı için günlük
alınmalıdır. B grubu vitaminler enzimlerin yapısına koenzim olarak katılıp enzimin aktifliğini sağlar.
Kan hücrelerinin üretiminde, sinir sisteminde önemli görevleri vardır. Al ve akyuvarların oluĢunu
sağlar.Kansızlığı önler. Tahıllar, fındık, ceviz, karaciğer, böbrek, taze sebze ve meyvede,taze
et,süt,yumurta gibi besinler B vitamini bakımından zengindir. Ġnsanda kalın bağırsakta yaĢayan
bakteriler tarafından üretimi yapılır. Eksikliğinde yorgunluk, iĢtah kaybı, kansızlık (anemi),
unutkanlık, beriberi, pellegra gibi hastalıklar oluĢur.

C vitamini Vücudumuz C vitaminini üretemez. Besinlerle alınan vitamin 2 saat içersinde kullanılır
4 saat sonunda kandan uzaklaĢır. Skorbüt hastalığını engelleyen faktörlerden biridir.Vücut direncini
artırır.Koenzim görevi yoktur.Hücre solunumunda görev alır.Bağ dokunun ve küçük kan
damarlarının çeperlerinin oluĢumunu ve normal devamlılığı için gereklidir . Siyah üzüm, narenciye,
çilek, kavun, karpuz, yeĢil biber, maydanoz, brokoli, havuç, soğan, bezelye de bulunur.
9
C vitamini sıcaklığın etkisiyle çok çabuk bozulur.Uzun süre saklanan sebze ve meyvelerde zamanla
azalır.piĢirilen sebze ve meyvelerde tahrip olur.En fazla narinciye denilen,limon portakal,mandalina
va greyfurt gibi meyvelerde,domates maydonoz gibi sebzelerde bulunur kısa süreli eksikliğinde enerji
metabolizması bozulduğu için can sıkıntısı,tembellik,çabuk heyecanlanma,eklem ağrısı gibi durumlar
,uzun süreli eksikliğinde damar çatlamaları,deri altı kanamaları

Deride tahribatlar eklemde ĢiĢme ve ağrı görülür.Bağ dokunun zamanla bozulması,diĢ etlerinin
çekilmesi,diĢ eti kanamaları,diĢ kayıpları,vücutta genel bir zayıflama görülür.Vücutta depo edilmez

KISACA VĠTAMĠNLERĠ ÖZETLEYECEK OLURSAK:


A VĠTAMĠNĠ:Kemik geliĢimi veüreme için gereklidir.Deri ve göz sağlığını korur.

B VĠTAMĠNĠ:Protein,karbonhidrat ve yağların vücutlarında kullanılmasında etkilidir.Enzimler için


koenzim olarak görev yapar.

C VĠTAMĠNĠ:Yaraların iyileĢmesinde etkilidir.

D VĠTAMĠNĠ:Kemik ve diĢ geliĢimi için etkilidir.

E VĠTAMĠNĠ:Hücre zarının korunmasını sağlar.Hormon salgısı ve kısırlığa karĢı etkilidir.

K VĠTAMĠNĠ:Yaralanma durumlarında kanın pıhtılaĢması için gereklidir

NÜKLEĠK ASĠTLER
Nükleik asitler, hücredeki metabolik faaliyetleri yönetmek ve kalıtımı sağlamak gibi iki temel görevin
gerçekleĢmesinde rol alır.
Hücrelerdeki enerji üretimi,
Protein sentezi,
Kalıtsal özelliklerin aktarılması ve
Üreme gibi hayati olaylar nükleik asitlerle düzenlenir.
Canlının boy uzunluğu, vücut Ģekli, metabolizma hızı gibi bütün özellikleri (genetik bilgi) nükleik
asitlerde bulunur. Nükleik asitler, oldukça büyük ve karmaĢık yapıda olup karbon (C), hidrojen (H),
oksijen (O), azot (N) ve fosfor (P) elementlerinden yapılmıĢtır. Nükleik asitler DNA ve RNA olmak
üzere iki farklı molekülden meydana gelmiĢtir. Her iki molekül de nükleotit adı verilen birimler
(monomer) den yapılmıĢtır. Nükleotitler de birbirlerine bağlanarak zincir Ģeklinde bir yapı
oluĢtururlar.
Adenin, Guanin ve Sitozin bazları hem DNA‟nın hem de RNA‟nın yapısında yer alırken, Timin bazı
sadece DNA‟nın, Urasil bazı ise sadece RNA‟nın yapısında bulunur.

Bazlar yapılarına Göre ise purin (Adenin,Guanin ) ve Pirimidin bazları (Sitozin,Timin ve Urasil )
Ģeklinde gruplandırılır.
Purin azlar (Adenin,Guanin ) çift halkalı ve büyük bazlar olup,
Pirimidin bazları (Sitozin,Timin ve Urasil ) tek halkalı ve küçüktür.
Nükleik asitlerin yapısında Deoksiriboz ve Riboz olmak üzere iki çeĢit beĢ karbonlu Ģeker bulunur.
DNA‟nın yapısına deoksiriboz Ģekeri taĢıyan nükleotitler,
RNA‟nın yapısına riboz taĢıyan nükleotitler katılır.
Bunlardan; A, G, S ve T DNA‟da bulunurken;

10
A, G, S ve U RNA‟da bulunur.

5 C „lu Ģekerler:

DNA‟daki Ģeker: Deoksiriboz

RNA‟daki Ģeker: Riboz


Deoksiribozda 1 oksijen eksik.

NOT: Nükleik asitler, taĢıdığı Ģekere göre isimlendirilir.

Fosfat Grubu:

DNA ve RNA „da aynıdır. (H3PO4) P ile gösterilir.

DNA ĠĢlevlerini Takım Halinde ÇalıĢmayla GerçekleĢtirir.


Genetik bilginin yeni hücrelere aktarılması DNA molekülüyle sağlanır. Hücre bölünmesi sırasında
DNA molekülleri eĢlenir ve bir hücre kuĢağından diğerine aktarılır. EĢlenme olayı DNA molekülüne
özgü bir özelliktir. Hücre etkinlikleriyle ilgili bütün bilgiler DNA yapısına kodlanmıĢtır. Ancak DNA,
hücre iĢlevlerinin gerçekleĢtirilmesinde doğrudan rol almaz. DNA molekülünün de iĢlevlerini
gerçekleĢtirmesi RNA, hücre yapıları, protein molekülleri ve çok sayıda enzim çeĢitleriyle olur. DNA
molekülünün yapısı canlılar arasında farklılık gösterir. Farklılığın nedeni, DNA‟nın yapısına katılan
nükleotitlerin farklı sayı ve diziliĢinden kaynaklanır

Bir DNA molekülünün kesitinde. DNA molekülünün yapısındaki pürin ve pirimidin nükleotitlerinin
sayısı birbirine eĢittir. Çünkü DNA çift zincirlidir. Bir adenin nükleotitinin karĢısına her zaman bir
timin nükleotiti bir guanin nükleotitinin karĢısına ise bir sitozin nükleotiti gelir. Yani bir DNA
molekülünde, X tane adenin varsa X tane de timin vardır. Y tane guanin varsa Y tane de sitozin
vardır. O hâlde pürin = pirimidindir.

Adenin ile timin nükleotitleri birbirine ikili zayıf hidrojen bağıyla guanin ile sitozin nükleotitleri ise
üçlü zayıf hidrojen bağıyla bağlıdır. Yani; DNA yapısında bulunan kaĢılıklı nükleotitler birbirlerine
zayıf hidrojen bağı ile bağlıdır. Tek zincirinde bulunan nükleotitler ise fosfodiester bağı ile bağlıdır.
Bir hücre bölüneceği zaman mutlaka DNA‟sının bir eĢini yapar. Bu olaya replikasyon denir.
Replikasyonda görevli enzim ise DNA polimeraz enzimidir.

RNA protein sentezinde görev alır.


Tek zincirli bir moleküldür. Çok sayıdaki ribonükleotitin birbirine fosfodiester bağı ile bağlanması
sonucu oluĢur. Bütün RNA‟Iar DNA üzerindeki genetik Ģifrelere göre sentezlenir. Bu olaya
transkripsiyon adı verilir. RNA molekülleri protein sentezinden sorumludur. Karakteristik Ģekeri
riboz, yapısında bulunan bazlar ise adenin, guanin, sitozin ve urasil bazlarıdır. Prokaryotlarda
sitoplazma ve ribozomda, ökaryotlarda ise çekirdek, sitoplazma, ribozom, mitokondri ve kloroplastta
bulunur.
RNA molekülleri, DNA molekülüne Göre daha küçük yapılıdır.
DNA‟dan aldığı genetik bilgiye uygun olarak protein sentezinin gerçekleĢtirilmesinde rol alır.
Bu nedenle hücrede yeni proteinlere gereksinim olduğunda DNA‟dan RNA‟lar sentezlenir.
11
RNA molekülleri, protein sentezini yürüten nukleik asitler olarak bilinir. Bu nedenle protein
sentezinin fazla olduğu hücrelerde RNA miktarı da fazladır.
3 çeĢittir. mRNA – tRNA ve rRNA
mRNA (mesajcı RNA): Protein sentezinde DNA‟dan aldığı Ģifreyi (mesajı) ribozomlara iletir.
tRNA (taĢıyıcı RNA): Sitoplazmadaki aminoasitleri ribozomlara taĢır.

rRNA (ribozomal RNA): Ribozomların yapısını oluĢturur.

Hücrede bulunma çokluğu: rRNA > tRNA> mRNA

Nükleik asidin tarihçesi:


Çekirdek asitleri olarak da bilinen nükleik asitler, bütün canlılarda bulunur. Bu moleküller ilk defa
Friedrich Miescher tarafından, 1869 yılında som balığının sperm hücrelerinin çekirdeklerinde
görülmüĢtür. Bu nedenle çekirdek asidi anlamına gelen nükleik asitler olarak adlandırılmıĢtır
James D. Watson ve Francis Crick tarafından 1953‟te DNA‟nın özellikleri aydınlatıldı.

Dna ve rna arasındaki farklar

ATP (Adenozin Tri Fosfat)


Enerjinin Temel Molekülü ATP Bütün hücrelerde canlılığın sürdürülmesi için
hem enerji üretilmesi hem de bu enerjinin kullanılması gerekir.
Canlılık faaliyetleri için gerekli olan enerji genelde ATP molekülünden sağlanır.
ATP nükleotit yapılı bir moleküldür. Hücrelerde glikojen, glikoz gibi moleküllerdeki enerji doğrudan
kullanılmaz. Canlı hücreler iĢ yapabilmek için, bir enerjiye ihtiyaç duyarlar.
Bu enerji, vücuda alınan besin maddeleri içindeki organik moleküllerin ayrıĢması sonucu ortaya
çıkan bir çeĢit kimyasal enerjidir. Bu moleküller bir süreç sonucu parçalanarak ATP molekülü
sentezlenir. Eğer ATP molekülü hücrelerde hazır tutulmasaydı çevreden gelen uyarılara zamanında
tepki gösterilemez, bu durum bireyin yaĢamını güçleĢtirirdi.

ATP molekülü ; 1 Adenin bazı, 1 Riboz Ģekeri ve 3 tane fosfat molekülünden meydana gelir

12
ATP‟nin canlılar için önemi enerji dönüĢümünde görev almasıdır. Organik besinlerin kimyasal
bağlarından açığa çıkan enerji, öncelikle ATP‟nin yüksek enerjili fosfat bağlarında depolanır.
Organik moleküllerden enerji alınarak ATP sentezlenmesi solunum reaksiyonlarından sağlanır.
Aktif taĢıma, biyosentez, hareket ve sinir hücrelerinde impuls iletimi gibi birçok reaksiyonda ATP
gereklidir. Bu reaksiyonlar esnasında, ATP bir molekül su harcanarak ADP ve fosfata yıkılırken
enerji açığa çıkarır. Bu enerji ilgili reaksiyonun gerçekleĢmesi için kullanılır. ATP molekülü hücre
içinde sentezlenir ve hücre içinde harcanır; bir hücreden diğerine aktarılamaz, depolanamaz.

 DÜZENLĠ BESLENME:

Besin içerikleri protein, karbonhidrat, yağ, vitamin, mineral ve sudur. Bu besin içeriklerinden
vücudun ihtiyacından daha az alınması yetersiz beslenmeye sebep olur. Gereğinden fazla tüketilmesi
ise vücutta yağ olarak depolanmasına neden olacağından doğru bir davranıĢ değildir. Besin
içeriklerinin gereğinden az ya da çok alınması büyüme ve geliĢmeyi olumsuz etkiler, çeĢitli sağlık
sorunlarına yol açar.

 Sağlıklı Beslenmenin Önemi: Sağlıklı beslenme, az yemek yeme ile değil gerekli besin
çeĢitlerinden yeteri kadar tüketmekle olur. Alınması gereken besin miktarı kiĢinin metabolik
özelliklerine, fiziksel aktivitesine, yaĢına ve cinsiyetine göre değiĢir. Tüm sağlıklı insanların
temel besinleri beslenme yoluyla alması Ģarttır. Bu temel besin grupları içinde karbonhidrat,
protein, yağ, vitaminler ve mineraller bulunmalıdır.

ÖRNEK MENÜ: Sabah: Domates, salatalık, beyaz peynir, 2 dilim tam buğday ekmeği, Ģekersiz çay
(süt tercih edilecekse bir su bardağı süt)

Ara öğün: 1 adet elma,1 çay bardağı süt

Öğle: Tavuk ızgara (1 porsiyon),1 kâse yoğurt, bulgur pilavı (1 porsiyon), hafif yağlı bol yeĢillikli
salata (özellikle et grubunda C vitamini emilim olayını artırır), 1 dilim tam buğday ekmeği

Ara öğün: Ceviz (5 adet), 1 su bardağı süt

13
AkĢam yemeği: Patlıcan yemeği (1 porsiyon), mercimek çorbası, makarna, 1 kâse yoğurt, 1 dilim tam
buğday ekmeği, hafif yağlı bol yeĢillikli salata.

ĠNSÜLĠN DĠRENCĠ: “Az yemek yiyorum ama bir türlü kilo veremiyorum.” veya “Su içsem
yarıyor.” Bu Ģikayetler kiĢide insülin direncinin varlığını gösteriyor olabilir. Pankreasın salgıladığı
insülin hormonu, kan Ģekerini düĢürerek kandaki glikozun dengede kalmasını sağlar. Ġnsülin direnci
ise vücutta çeĢitli nedenlerle insülinin görevini yapmakta güçlük çekmesidir. KiĢide insülin direnci
arttıkça pankreas daha fazla hormon salgılar ve hormonun miktarı kanda normal sınırlarının üzerine
çıkar. Bu da kilo artıĢına , karaciğer yağlanmasına, kalp ve damar hastalıklarına neden olur. KiĢinin
hareketsiz kalması, fazla hazır gıda tüketmesi ve birçok sebep insülin direncinin baĢlamasına neden
olmaktadır. Ġnsülin direncinin tedavisinde öncelikle yaĢam tarzı değiĢtirilmelidir. Egzersiz, sağlıklı
beslenme programı, düzenli uyku önemlidir

14

You might also like