Professional Documents
Culture Documents
İslam Hukuku-III - (2) - Döküman
İslam Hukuku-III - (2) - Döküman
2. HAFTA
1. TEMEL KAVRAMLAR
Eşya hukukunun kendisiyle en çok iç içe olduğu birtakım hukuki kavramlar vardır ki,
bu kavramlar konunun daha iyi anlaşılmasını sağlar niteliktedir. Mal, kişi ve hak.
مولkökünden gelen mâl kelimesi sözlükte mâlik olunan şey olarak tanımlanır. Ancak
kelime esas itibariyle fizikî varlığı bulunan şeyleri ifade eder. Bu yönüyle ayn kelimesinin
anlamıyla örtüşür. Bir hukuk terimi olarak mal, insanın yaratılışı icabı meylettiği, ekonomik
değer taşıyan ve ihtiyaç için saklanabilen varlıktır.
Mecelle malı “insanın eğilim gösterdiği ve ihtiyaç zamanı için biriktirdiği taşınır ve
taşınmaz şey” şeklinde tanımlar. "Mal, tabʿı insânî mâʾil olup da vakt-i hâcet için iddihâr
olunabilen şeydir ki menkûle ve gayr-i menkûle şâmil olur.” (madde 126). O halde insanın
meyletmediği ve ekonomik bir değer bir değer taşımayan şeyler mal olarak addedilemez. O
halde insan, hava, güneş, hayvan leşi gibi mal sayılmayan şeyler, bedelli veya bedelsiz temlik
(mülkiyeti nakil) akitlerine de konu olmaz.
b) Unsurları
a) Malın insan tabiatının kendisine meylettiği, insanın faydası için yaratılmış bir şey
olması.
c) Şerîʿatın normal şartlarda kullanımına izin vermiş olması: Buna “hukukî unsur” da
denir. Buna göre şarap, domuz, murdar etten yararlanmak İslam’a göre haram olduğu için
bunlar İslam hukukunca mal kabul edilmez.
d) Şahıs dışı maddî bir varlık olmalı: İlke olarak hür insan bir bütün olarak mülk
edinmeye konu olamaz. Ancak, vücuttan ayrılabilen böbrek, karaciğer, göz, saç gibi bedensel
nesneler vücuttan ayrıldığı takdirde eşya olma niteliği kazanırlar. Ayrıca güneş enerjisi,
rüzgar gibi somut bir maddî varlığa sahip olmadıkları halde mülk edinmeye elverişli bulunan
doğal güçlerin aynî hak konusu olabileceği kabul edilmiştir.
c) Çeşitleri
a) Öncelikle o şeyin üzerinde bir mülkiyet hakkının tesis edilmiş olması gereklidir.
b) İktisadi bir değeri hâiz olmalıdır. Bir avuç toprak, bir iki pirinç tanesi gibi, insanların
normalde kıymet vermedikleri miktardaki şeyler mütekavvim mal kabul edilmez, yani itlâf
edildiklerinde kazâî açıdan tazmin yükümlülüğü doğurmaz.
c) Normal şartlarda kullanımına izin verilmiş olmalıdır. Burada kastettiğimiz bir şeyin
zarûret durumları dışında şerʿan kullanımına izin verilmiş olmasıdır. Buna göre sarhoşluk
veren içki (hamr), domuz eti, hayvan leşi (meyte), kan Müslümanlar hakkında mütekavvim
mal değildir.
Ancak, domuz ve sarhoşluk veren içki Gayr-ı Müslimler hakkında mütekavvim mal kabul
edilir. Dolayısıyla Hanefî Mezhebine göre bir Gayr-ı Müslimin mülkiyeti altındaki domuz ve
sarhoşluk veren içkinin itlâf edilmesi durumunda, itlâf eden kişinin bunu tazmin etmesi
yükümlülüğü doğar. İmam Şâfiî bu konuda farklı düşünür ve bu durumda da tazmin
yükümlülüğünün doğmayacağını görüşündedir.
Yine Hanefî mezhebinin yaklaşımına göre menfaatler akitler dışında mal sayılmadığı
için bunların akit dışında mütekavvim-gayr-ı mütekavvim mal sınıflaması içerisinde yer
almayacağı açıktır.
• Taşınmazlarda ilke olarak tapu tescili mümkün iken, taşınırlar için ise tapu tescili söz
konusu değildir.
• Borcundan dolayı hacir altına alınmış (kısıtlanmış) kişinin borçlarını ödemek amacıyla
malları satılırken öncelikle menkûl mallardan başlanılır. Gayr-ı menkûlleri ise borçlarının bu
yolla tamamen ödenememesi durumunda satılır.
Kıyemî mal ise birbirleri arasında önemli derecede fark bulunan ve birbirleri yerine
geçmeyen mallardır.
Mislî malı sayı (adediyyat), ölçü (mekîlat), uzunluk (mezrûat) veya tartı (mevzunat) ile
tayin olunabilen ve yerine vasıf itibariyle denk başka bir mal konması mümkün olan mal
şeklinde de tariff edilebilir. Buna göre kıyemî mal da sayı, ölçü ve tartı söz konusu olmadan
kendi başına muayyen bir varlığı ve iktisadi değeri bulunan mal şeklinde tanımlanabilir.
Birinci gruba giren malların aynı cins ve vasıfta olanları birimleri itibariyle birbirine denk
kabul edilir. Para, buğday, arpa, tuz, hurma, kuru üzüm, ceviz, yaş meyveler, bir kitabın
değişiklikler içermeyen farklı baskıları mislî mal örneklerindendir.
İkinci grup mallar aynı cins ve vasıfta olsalar bile birimleri arasında farklılıklar bulunan,
insanların birini diğeri yerine kabul etmediği, her birine ayrı değer biçtiği mallardır. Arazi, ev,
dükkan, mücevherat, el işçiliği mobilyalar, hayvan, meyve ağacı vb. bu tür mallardandır.
• Mevzûnât/ Tartılanlar
Tartılan mallar kendi aralarında daima mislî muamelesi görür.
Hacim ölçüsüne vurulan mallar da kendi aralarında daima mislî muamelesi görür.
Uzunluk ölçüsü ile ölçülenlerden tezgâh, fabrika ve atölyelerde yapılan bez, kumaş,
pencere camı, inşaat kerestesi gibi olanlar mislî mallardır. Buna karşılık elde yapılan kumaş,
halı vb. ile arazi kıyemî mallar sınıfına girer. Çünkü halıdan halıya araziden araziye önemli
farklar vardır.
Sayılanlardan ceviz, yumurta vb. birimleri arasında önemli fark bulunmayan mallar
mislîdir. Bunlar sayılarak alım-satıma konu olur.
a) Bir borç ilişkisinde borcun konusu mislî mal olduğunda bu borç zimmete taalluk eder,
muayyen bir mala bağlı olmaz.
b) Mislî mallar zimmet borcu olabildikleri için zayi edilmeleri halinde kıymetleriyle değil,
misilleriyle tazmin edilir (Mecelle. 891).
c) Kıyemî malların misli bulunmadığı için tazminleri ancak kıymetleri üzerinden yapılır.
d) İslam’da yasak olan fazlalık faizi ) ( الفضل رباmislî mallar arasında söz konusu olur. Bu
yasak kıyemî mallar arasındaki mübadelelerde ortaya çıkmaz. Buna göre iki ölçek karşılığı bir
ölçek buğdayın (misli mal) satımı faiz yasağının kapsamına girer. Ancak iki inek karşılığında
bir iki inek satımında (inek kıyemî mallardan olduğu için) faiz söz konusu olmaz.
e) Mislî mallarda ödünç akdi cereyan ederken, kıyemî mallarda ise cereyan etmez. Buna
göre mesela: on yumurta ödünç alan bir şahıs ihtiyacını gördükten sonra, mislî olan başka beş
yumurta ile borcunu öderken, bir koyun alıp onu tükettikten (istihlak) sonra borcunu başka bir
koyun ile ödeyemez. Çünkü koyunlar kıyemî mallardır ve her koyun farklı değerdedir. Bu
sebeple ödünç alan onun kıymetini ödemesi gerekir.
Mislî mallar miktarlarının ölçülmesi bakımından
Kullanılan mallar ise uzun süre kullanıma elverişli, sağladıkları faydanın maddî
varlıklarının tüketilmelerine bağlı olmayan mallardır. Araba, ev, kitap, giysi gibi kullanıcının
ve eşyanın kendi özelliklerine bağlı olarak dayanıklılık süreleri değişmekle birlikte uzun süre
kullanıma elverişli mallar bu tür mallardandır. Malların bu şekildeki ayırımı bazı akitlere
konu olup olamaması açısından önem taşır. Bir malın kullanım hakkının devri anlamına gelen
kira ve ariyet gibi akitler tüketilen mallar üzerinde kurulamaz.
• Tüketilen mallar üzerinde, maksadı sahip olmak ve tüketmek olan akitler yapılabilirken,
kullanılan mallarda ise yapılamaz. Buna göre mesela: bir at karz/borç/tüketim ödüncü
alınamaz, ancak ariyet/ kullanım ödüncü alınabilir. Çünkü karz/borç alınan şey alanın malı
olur ve onun üzerinde istediği tasarrufta bulunabilir. Atı almaktan maksat ise burada
kullanmaktır ve buna uygun olan akit ariyettir. Buna karşılık para ve hububat gibi tüketilen
mallarda ariyet akdi değil, karz akdi yahut hem kullanmaya hem de tüketmeye uygun bulunan
satım akdi gibi akitler yapılabilir.
a) Mubah mallar: Üzerinde özel mülkiyet tesis edilmesi mümkün ve henüz böyle bir
mülkiyet kurulmamış mallar mubah mallardır. Örneğin denizdeki balık veya av hayvanları bu
tür mallardandır.
b) Özel mallar: Üzerinde özel bir mülkiyet tesis edilmiş mallardır. Örneğin birisinin
mülkiyetinde bulunan bir eşya, arazi vb.
Özel mal ve kamu malı ayırımının yanında her iki tür mala da benzeyen iki ayrı mal çeşidi
de bulunmaktadır. Bunlar vakıf malları ve devletin özel mallarıdır. Vakıf malları bir yönüyle
kamu mallarına benzemekle birlikte bazı açılardan da özel mal statüsündedir. Yine devletin
özel malları olan hazine emlâki kural olarak özel mülkiyet hükümlerine tâbidir.
• Özel mallar tedavüle, dolayısıyla mülkiyet geçirici akitlere konu olabilirken, kamu
malları ise bu tür akitlere konu olamaz.
• Özel malda sahibi müdahaleye göz yumabilir ve gasb, itlaf gibi haksız fiillerden
doğan zararda sulh, ibra vb. tasarruflarda bulunabilirken, kamu mallarında ise devlet başkanı
dahil hiç kimse buna yetkili değildir.
• Özel haklarda iktisabi zamanaşımı (mururuz-zaman) dava açma konusunda 15 yıl ile
sınırlandırılmışken, kamu mallarında ise yapısına göre farklılık göstermektedir. Buna göre
umumi yollar, büyük akarsular vb. kamu ihtiyaç ve yararına hizmet için tahsis edilmiş kamu
mallarında zamanaşımı yoktur. Ancak vakıfların sahip olduğu aynî haklar ve hazine
mallarında 33 yıl, şahısların tasarrufundaki hazine arazisinde (miri arazi) 10 yıldır. Bu
ikisinden farklı olan ortak mallara gelince, İslam hukukuna göre bunlar su, ot ve ateştir. Zira
bu konuda Hz. Peygamber Müslümanların su, ot ve ateşte ortak olduklarını ifade etmiştir (Ebû
Davud, Buyû, 60). Genel olarak İslam hukukçuları bu üç şey hakkındaki ortaklığa “ibaha
ortaklığı (şirketü’l-ibaha)” demişler, böylece bunun “mülkiyet ortaklığı (şirketü’l-mülk)”
olmadığına dikkat çekmişlerdir. Ortak mallar herkese açık olmakla birlikte -kamu mallarından
farklı olarak- belli şartlarla da olsa mülkiyete geçirilebilmektedir.
• Bölünebilen mallarda, ortak olması halinde rızâî (ortaklardan birinin isteği üzerine)
veya kazâî (mahkeme kararıyla) taksim mümkün iken, bölünemeyen mallard ise sadece rızâî
taksim geçerlidir.
• Ortak gayri menkul zaruri masraflara muhtaç olur da, ortaklardan biri masraf
yapmaktan kaçınırsa, diğer ortak, ortağının ve hakimin izni olmaksızın masrafı yapar.
• Bağışlama (hibe) akti yarısı, dörtte biri gibi aynın şayi/yaygın bir hissesi üzerinde
cereyan ederse, mal bölünemeyen bir mal ise geçerli (sahih) olurken, bölünemeyen bir mal
değilse ayn taksim edilip belirlenmeden hibe geçerli olmaz.
Malın Bazı Açılardan Çeşitleri