You are on page 1of 2

BORÇLAR HUKUKU GENEL HÜKÜMLER 2

- TAZMİNAT DAVASI ZAMANAŞIMI

Haksız fiilde tazminat davasının tabi olduğu zamanaşımı süreleri TBK madde 72’de düzenlenmektedir.

TBK madde 72’de öngörülen zamanaşımı süreleri

Haksız fiil sebebiyle tazminat davası açma hakkı mağdurun zararını ve tazminat yükümlüsünü
öğrendiği tarihten itibaren işlemeye başlayan iki yıllık zamanaşımına tabidir. Bu sürenin başlamasında
önemli olan zararı ve yükümlüsünü öğrenmektir. Zararın öğrenilmiş sayılması için, varlığını, niteliğini
ve temel unsurlarını belirleyecek bilgilerin dava açacak derecede öğrenilmiş olması gerekir.
Tazminatın hesabına yarayacak bütün ayrıntıların bilinmesi aranmaz.

Şayet haksız fiil sürekli olmayıp aralıklarla tekrarlanıyorsa ve tazminat yükümlüsü öğrenilmişse, her
fiile ilişkin zarar açısından o zararın öğrenilmesinden itibaren ayrı bir zamanaşımı işlemeye başlar.

Üst süre

TBK. M. 72/f.1’e göre, haksız fiil sebebiyle tazminat davası açma hakkı, herhalde zarar verici fiilin
işlendiği tarihten başlayarak 1 yılın geçmesiyle zamanaşımı sona erer. On yıl içinde zarar veya
tazminat yükümlüsü öğrenilmediği için iki yıllık zamanaşımı süresi işlemeye başlamamış olsa dahi,
haksız fiilin işlendiği tarihten itibaren on yıl geçmiş ise tazminat davası açma hakkı zamanaşımına
uğramış olur.

İstisnai süre

TBK. M. 72/f.2’de belirtildiği üzere, “şayet tazminat aynı zamanda ceza kanunlarının daha uzun bir
zamanaşımını öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa; tazminat davası da ceza davası
zamanaşımı süresine tabi olur.” Ceza davası zamanaşımı süresi on yıldan fazla ise, bu zamanaşımı
hem iki yıllık normal zamanaşımı süresinin hem de on yıllık zamanaşımı süresinin yerini alır.

Zamanaşımının durdurulması ya da kesilmesi:

TBK. M.154 uyarınca, zamanaşımının kesilmesi halinde hem iki yıllık hem de on yıllık zamanaşımı
süresi kesilmiş olur.

Daimi def’ i: haksız fiil dolayısıyla zarar gören bakımından bir borç doğmuşsa, zarar gören haksız
fiilden doğan tazminat istemi zamanaşımına uğramış olsa bile, her zaman bu borcu ifadan kaçınabilir.
Bu kaçınma hakkı “daimi def’ i “ olarak adlandırılır. Bu def’ i aldatma veya korkutma sonucu borç
altına girme hallerinde sözleşmeyi iptal hakkı sona erdikten sonra önem taşıyacaktır.

SORUMLULUK ŞARTLARININ İSPATI

Sorumluluğu gerektiren fiili davacı yani mağdur ispat edecektir. Hukuku sebebi hakimin belirleyeceği
anlaşılırsa gerek fiilin hukuka aykırılığına yol açacak davranış kuralı, gerek hukuka aykırılığa engel bir
sebebin varlığı, hakim tarafından kendiliğinden belirlenecektir. Fakat hakim bu konularda
kendiliğinden araştırma yapamaz. Hakim ancak dosyadaki mevcut bilgileri kendiliğinden
değerlendirebilir. Davacı kusura dayanan sorumlulukta failin kusurunu da ispatla yükümlüdür.

CEZA HUKUKU KURALLARININ VE CEZA MUHAKEMESİ KARARLARININ SONUÇLARI

Hakim zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında
karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi ceza hakimi
tarafından verilen beraat kararlarıyla da bağlı değildir.
1- Ceza hukuku kuralları

Tazminat davasına bakan hakim, failin ayırt etme gücüne sahip olup olmadığını, kusuru bulunup
bulunmadığını ceza hukuku esaslarına göre değil, medeni hukuk esaslarına göre belirleyecektir.
Mesela ceza hukukunda 12 yaşından küçüklerin ceza ehliyetleri yoktur. Ancak haksız fiil sorumluluğu
bakımından 10 yaşında bir çocuğun olayda ayrıt etme gücünün ve kusurunun varlığı sonucuna varılıp
tazminata karar verilebilir.

2- Ceza muhakemesi kararı

Bir haksız fiilin aynı zamanda suç teşkil etmesi sebebiyle ceza mahkemesinde açılan davada ceza
mahkemesince verilen beraat kararının aynı fiil sebebiyle hukuk mahkemesinde görülen tazminat
davasında hukuk hakimini bağlamayacağı ifade edilmiştir.

Faili cezaya mahkum eden ceza mahkemesi kararının, fiilin suç teşkil ettiği ve sanık tarafından
işlendiği konularında tazminat davasına bakan hukuk hakimini bağlayacağı genellikle kabul
edilmemektedir.

Ceza mahkemesi kararlarında zarar konusunda bir kısım varsa, bu açıdan da karar tazminat davasına
bakan hukuk hakimini bağlamaz.

Aynı zamanda suç teşkil eden haksız fiilden doğan zararın tazmini için suç bakımından ceza
mahkemesinin karar vermesini beklemeden hukuk mahkemesinde tazminat davası açılmışsa, hukuk
hakimi tazminat konusunda karar vermek için ceza mahkemesinin karar vermesini beklemek zorunda
değildir.

ZARARIN BELİRLENMESİ

Uğranılan zararın miktarı tam olarak tespit edilemiyorsa hakim olayların olağan akışını ve zarar
görenin aldığı önlemleri göz önünde bulundurarak zararın miktarını hakkaniyete göre belirler. Her
tazminat davasında zararın miktarını hakim tayin edecek değildir. İspatı mümkün olan zararları davacı
ispatla yükümlüdür. Hakimin takdir yetkisini kullanmasına imkan sağlayacak delilleri getirmek
davacıya düşer.

Zararın miktarında esas alınacak tarih açısından öğretide baskın olan görüş, hüküm tarihinin esas
alınmasını savunmaktadır. Haksız fiil mağdura bir taraftan zarar verirken diğer taraftan bazı yararlar
sağlamışsa, bu yararlar tespit edilen zarar miktarından düşülecektir. Beklenilen zarar miktarından
haksız fiilin mağdura sağladığı yararların düşülmesi suretiyle deyim yerindeyse net zararın bulunması
işlemine yararın zarara mahsubu veya yararla zararın denkleştirilmesi ismi verilir. Dava konusu haksız
fiille uygun nedensellik bağı bulunan yararlar esas alınır.

Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararların hesaplanmasında kısmen veya tamamen
rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu zararların
belirlenmesinde gözetilemez, zarar veya tazminattan indirilemez kuralı getirilmiştir. Mahsup zararın
miktarından yararın miktarının çıkarılması şekilde yapılabileceği gibi, zararın miktarına dokunmayıp
yararın davalıya bırakılması tarzında da yapılabilir. Bu tarz mahsuba aynen mahsup ismi verilir.

Zararın tespitinde hangi tarih esas alınırsa mahsup edilecek yararın miktarı açısından da aynı tarihi
esas almak gerekir. Mahsup edilecek yararın varlığını ve miktarını davalı iddia ve ispat etmelidir.

You might also like