Professional Documents
Culture Documents
Hazırlayan
Ptah Hotep ve Anı adlı iki büyük öğretmen ve düşünür yetişmiştir. Öğretmen Tanrı kadar saygı
gören ulu bir kişidir. Devlet, toplum ve aile önemlidir. Gençler genel ahlak kurallarına göre
yetiştirilmelidir. Korku ve dayak eğitim için geçerlidir.
b) Çinlilerde Eğitim
Çinlilerin en eski
filozoflarından ve bir Çinlilerde eğitim kurumlarının
yaygın olduğu söylenmektedir.
Çin eğitiminde dini peygamber gibi tanınmış M.Ö. 220 yılında Şaking
inançların, örf ve adetlerin ahlakçılarından olan kitabında eğitim bakanlığından
büyük etkisi vardır. Kutsal Konfüçyüs (Doğumu M.Ö. bahsedildiğine rastlanmıştır.
kitapları Şaking’de“Küçük 551), eğitim tarihinde, halkı Çin’de yüksek tabakanın
yaştan ölünceye kadar kırmayarak, onların okuyacağı saray okulları
insanın okutulması ve inançlarına saygı mevcuttur. Buralarda yazı
eğitimi göstererek, düşüncelerini öğretilir, daha sonraları da
düşünülmelidir” denmekted kabul ettirmiş bir halk parçalar ezberletilirdi. Çin’de
prensler sekiz yaşında, memur
ir. eğitimcisidir. Ona göre çocukları ise 13 yaşında saray
eğitimin amacı “erdemli” okullarına kabul edilirlerdi
insan yetiştirmektir.
Çinlilerin önemli pedagoglarından
Lâotze, “insanlar arasına iyiliği ve fazileti
Çin’de öğretmen, kutsal bir varlık olarak telkin edenler bilhassa öğretmenler” olması
görülürdü. Öğretmene gösterilen saygı, gerektiğini söylemiştir. Öğretmen hayırsever
olmalı, sözleri aydın bulunmalı, ruhunda
ölünceye kadar devam ederdi. Hatta insana karşı daima sevgi taşımalı ve
bayramlarda en yaşlı öğretmen adına öğreteceği şeylerde kanaat sahibi olmalıdır.
kurban kesmek bir adetti. Lâotze’ye göre, bir mesele hakkında kanaati
olmadan öğretmek başarısızlık ve fikirlerde
karışıklık meydana getirir.
c) Hintlilerde Eğitim
Hint toplumunun eğitiminde dini inançların etkisi büyüktür. Hint toplumunda egemen
olan felsefî iki din (öğreti) vardır. Bunlar Brahmanizm ve Budizmdir.
Hindistan’da Brahmanizm dinine bağlı olarak kast sistemi egemendir. Kast sisteminde
halk Brahman, asker, esnaf ve köle olarak dörde ayrılmıştır. Bunlardan birinden diğerine
geçilemezdi. Kast sistemi eğitim sistemini de etkilemiştir. Eğitim işini üstlenenler
Brahmanlar denen din adamlarıdır.
Atina’da eğitimin amacı iyi yurttaş yetiştirmektir. Burada eğitim Sparta’da olduğu
gibi devlet tarafından değil, aile tarafından verilir ya da verdirilirdi. Bugünkü sosyal
düzenle karşılaştıracak olursak Sparta’da sosyal bir eğitim düzeni, Atina’da ise
liberal bir eğitim düzeni vardı. Atina’da eğitim zorunluluğu yoktu. Devlet, eğitim ve
öğretim işlerini kontrol etmiyordu. Çocukları öncelikli olarak terbiye etme görevi,
anne-babaya verilmişti. Öğretmenlik bir meslek halini almış değildi. Pedagoglar
aydın insanlardı. Güzel, anlamlı konuşmaya ve şuur üstünlüğüne çok değer
verilirdi. Eğitim, erkek çocuklar için önemli idi. Kızlara ise ancak ev hayatında
gerekli ve zorunlu olan bilgiler veriliyordu.
M.Ö. 5. yüzyıldan önce Atina’da tarih,
coğrafya, tabiat ne varsa hepsini bilip öğreten
Okulda Müzik ve gramer dersi birbirine sıkı
öğretmenler ortaya çıkmaya başladı. Onlar
sıkıya bağlı idi. Bu dersler çoğunlukla aynı
felsefi, siyasi, ahlâki sorunlar üzerinde
öğretmen tarafından okutulur ve çoğunlukla
tartışmalar yapabilirlerdi. Sofist olarak
ikisine birden müzik dersi denirdi (Koçer,
adlandırılanlar, gençleri gerek genel ve gerek
1980). Çocukların beden eğitimi ise güreş
özel çalışma hayatında görecekleri görevlere,
ocağında yapılırdı.
uğraşılara, başarılara hazırlayan, bunu
kendilerine iş edinen hocalardı.
e) Diğer Toplumlarda Eğitim
Üniversiteler ilk kurulduklarında tek bir fakülte olarak teşekkül etmişlerdir. Örneğin
Kuzey İtalya’daki Bologna Üniversitesinde “hukuk”, Güney İtalya’daki Salerno
Üniversitesinde “tıp eğitimi” veriliyordu.
Orta Çağın en önemli fakültesi, teoloji eğitimi veren fakültelerdir. Sekiz yıl süre ile
yedi serbest sanatı öğrenen kişi, teoloji öğrenimine başlar; bu öğrenim bittikten
sonra “bachelor” doçent olurdu. Dört yıllık doçentlik süresinin sonunda da
“Magister” profesör olurdu.
b) Orta Çağ Asya’sında Eğitim
İslâm dünyasında eğitim, camilerde ve bunlara bağlı okullarda gerçekleşirdi. İlk,
orta ve yüksek öğretim kurumu niteliği taşıyan Medreseler vardı. Medreseler,
başlangıçta oldukça donanımlı kaliteli ve sistemli bir eğitim veriyorlardı;
Matematik, astronomi, mimarlık, tıp, kimya, tanrı bilim, felsefe, hukuk gibi dersler
buralarda okutulurdu. Bununla birlikte derslerin çoğu Kur’an’ın yorumlaması ve
dinle ilgili idi. İslâm dünyasında, medreselerin kuruluşundan önce de eğitim ve
öğretim faaliyetleri devam ediyordu. Fakat bu faaliyetler, belirli ve özel bir yerde
değil; mescit, küttâb ve bilginlerin evleri, kitapçı dükkânları vs. gibi değişik ve farklı
yerlerde oluyordu (Bayraktar, 1984). Bu bakımdan, İslâm dünyasındaki eğitim ve
öğretim faaliyetlerini medrese öncesi ve medrese dönemi olmak üzere iki safhaya
ayırmak gerekir. Medreseler, İslâm dünyasının en karakteristik okullarıdır.
Farabi (870- 950)
Öğretim ve
eğitim
Üç tür eğitimci kavramlarını
vardır: Aile ayırmıştır:
Öğretimde
Eğitimin amacı reisi, aile Öğretim
kolaydan zora Öğretmen,
mutluluğu fertlerinin; kuramsal
gidilmeli, bir öğrencilerle -
bulmak ve öğretmen, erdemler
şey Sokrat gibi-
bireyi topluma çocuk ve oluşturmak,
öğretilmeden tartışmayı
yararlı hale gençlerin; eğitim ise
ötekine bilmelidir…
getirmektir. devlet başkanı, ahlâki
geçilmemelidir.
milletinin erdemleri ve iş
eğitimcisidir. sanatlarını var
etme
yöntemidir.
İbni Sina (980-1037)
Zihni öğretim:
Öğretmen genel bir
konuyu nedenleriyle
örnekler vererek açık
Tenbihî Öğretim: bir şekilde anlatır.
Öğretmenin öğrenciye
çevresinde karşılaştığı Sınaî Öğretim:
olayları, bunların Öğretmen, araç, gereç
nedenlerini ve kullanmasını öğretir.
etkilerini
öğretmesidir.
Bu tarikatın amacı, vaaz vermek ve öğretim faaliyetlerinde bulunarak Katolik kilisesinde “baştan çıkarılmış kafaları”, tekrar
kiliseye kazandırmaktır. Bu amaçla, papalığın desteği ile bu tarikatça “Cizvit Okulları” (Katolik okulları) kurulmuş. Bu
okullara “kolej” de denmiştir. Kolejler, iki ana kademe üzerine kurulmuştur.
Alt kademe 5 yıllık ilk devreden oluşur. Bunun üzerinde tekrar 5 yıllık üst kademe yer alır. Bu on yıllık öğrenimi bitirenler
yüksek teoloji öğrenimine geçerler.
Cizvit okulları çok iyi donatılmış; buralarda öğrenim parasız ve verilen eğitimin kalitesi çok yüksektir.
Beş yıllık ilk kademede yedi serbest sanatın yanı sıra tarih ve diğer reel bilgilerin içerdiği derslere yer verilmiştir.
Bu kurumlar, ilerici bir eğitim sistemi aracılığı ile tamamen Katolik kilisesine hizmet eden bir eğitim ve öğretim
sistemidir.
Bu okullarda okul sağlığına, dini eğitimin yanında tabiat bilimlerinde gözlem ve araştırmalara önem verilmiştir.
Cizvit kolejlerinin gelişmesinde saygın bir yere sahip olan pedagog Vives (1492 – 1540), 1531 yılında yayınlanan
“Disiplin” adlı eserinde pedagojinin ahlâk ve psikolojiye dayandığını söyleyen ilk eğitimcidir (Kanad, 1948).
16. yy.ın ikinci yarısından itibaren hümanizmin dünyevi görüşleri arka plana atılm
ve 17. yüzyılda dini fanatizm ve dogmatizm çağı yeniden yaşanmaya başlamıştır
Din, ahlâk, hukuk ve devletle ilgili her türlü doğrunun akıl yolu ile kavranabilecek bir
bütün içerisinde sistemli olarak yerleştirilmesine çalışılmıştır. Bu çabaların karakteristiğ
geleneksel olan her şeyin doğruluğu konusunda şüphe edilmesi yöntemidir. Matematik
tabiat bilimleri artık bilimsel bir metod örneği olarak büyük önem kazanmıştır. Dünya ü
âleme bağlı bulunan düşünce yavaş yavaş bundan bağını koparmakta dünyevileşmekte
laikleşmektedir.
Kopernik, Galilei, Newton gibi mucitlerin fizik bilimine yönelik yerleşik kanunları alt üst eden
buluşları Decartes gibi felsefecileri etkilemiştir. Kesin doğruların tahtı sarsılmış, şüphe
zihinlerde geniş yer bulmuştur. Rasyonalizm akımı ile her şeyin akıl süzgecinden geçirilmesi
yoluna başvurulmuştur (Kanad, 1948).
Artık yalnızca İyi eğitim için de Ratke, Comenius,
İlk defa bu uzun süreli eğitim yöntemlerinin
geliştirilmesi talep Geleneksel Locke, Fenelon gibi
devirde, eğitim eğitim yeterli
edilmiştir. Bu yönde eğitimin amacı pedagoglar eğitim
ve öğretimin görülmemiş,
insanın genel tabiatından kadar yapılma bilimine yönelik
planlaştırılmış aynı zamanda
hareket edilerek bütün biçimi de ciddi farklı görüşler ileri
biçimde bireylerin iyi bir dersler ve dallarla sıkı bir şekilde sürmüşlerdir. Latin
uygulanması şekilde ilişki içerisinde olan bir sorgulanır dilinden çok ana
gerektiği görüşü eğitilmesi didaktik “genel öğretim
metodu” geliştirilmek olmuştur. dil üzerinde
ortaya çıkmıştır. gerektiği ortaya
istenmiştir. durulmuştur.
çıkmıştır.
d) Aydınlanma Dönemi ve Eğitim
Çünkü bu
düşünürlerle birlikte
çocuğun ve
Bu dönem öğrenmenin doğası,
eğitimcileri ile araştırılmaya
birlikte eğitim başlanmış; deneme
Bu dönemin ilk kurumu, bilimsel bir
önemli eğitimcileri J. okulları kurulmuş ve
nitelik kazanmaya öğrenmeye dönük
J. Rousseau, H. başlamıştır.
İyimser görüşe sahip Peztalozzi, İ. Kant gibi yeni teoriler ortaya
aydınlanma dönemi eğitimcilerdir. atılmıştır.
eğitimcileri akılcı
Aydınlanma düşünceye
döneminde eğitimin bağlıdırlar.
amacı, çocuğu öteki
dünyadan çok, bu
dünyaya
hazırlamaktır.
19. yüzyılın en
Daha sonraki
Bu yüzyılda önemli eğitimcileri
yüzyılda, 19.
birbirinden J. F. Herbart , F.
yüzyılda, önemli
tamamen farklı Endüstrinin Frobel, H. Spencer
eğitimcilerin kişisel
eğitim gelişmesi de gibi eğitimcilerdir.
düşüncelerinden
yaklaşımlarından eğitim anlayışlarını Bu yüzyılda
ziyade psikolojinin
çok, dengeli bir etkilemiştir. eğitimde genelde
verilerinden
eğitim görüşüne pratik ve faydacı
yararlanma yoluna
yer verilmiştir. bir görüş egemen
gidilmiştir.
olmuştur.
18. yüzyılın sonu ve 19. yüzyılın başında ortaya çıkan
başlıca eğitim akımları şunlardır:
Çok yönlü
Ulusçu Estetik Devletçi Özgürlükçü Sosyalist Pozitivist İrrasyonalist
kişilik
eğitim eğitim eğitim eğitim eğitim eğitim eğitim
eğitimi
20. yüzyılda eğitim akımları genel bir
karakteristiğe bürünmüştür. Bu yüzyılda popüler
olan akımlar, ortaya çıkış yıllarına göre şöyledir:
Kır eğitim
Sanat Çocuktan Kolektif
yurdu İş eğitimi
eğitimi hareket eğitim
eğitimi akımı
akımı akımı akımı
akımı
IV. TÜRKLERDE EĞİTİMİN TARİHSEL TEMELLERİ
Göçebe ve savaşçı olan Hunlarda (M.Ö. 220 – M. S. 455) savaş ve yöneticilik eğitimi söz konusudur.
Yetiştirilmek istenen insan tipi cesur, kahraman ve bilge anlamına gelen “alp” insandır.
Eğitimde, “töre” önemlidir. Töreyi belirleyen gelenek ve dinlerin eğitim üzerinde etkisi vardır. Hunlarda ve
eski Türklerde “Şaman”lar yaygın eğitimci olarak görülebilir (Akyüz, 2006).
Medreseler, Türk hükümdarlarının eğitime olan ilgileri ile Semerkant, Buhara, Taşkent,
Balasagun, Yarkent, Kaşgar, Belh, Nişabur, Gazne, Huttalan gibi Türk kentlerinde kısa sürede
yaygınlaşmış ve bu kentler ilim yuvası haline gelerek halkın bilgi ve kültür düzeyi yükselmiştir.
Türkler arasında Farabi, Birûnî, İbni Sina, İbni Kesir, Balasagunlu Yusuf, Kaşgarlı Mahmut,
Ahmet Yesevî, gibi ünü günümüze kadar gelen bilim adamları yetişmiştir. Bu bilim adamları
aynı zamanda döneminin önemli eğitimcilerindendir.
. Balasagunlu Yusuf
Devletin parası ile kurulan ilk medrese, 1067’de Alpaslan döneminde açılan
Bağdat Nizamiye Medreseleridir (Akyüz, 2006).
Ancak zamanla
bu düzen Staj yerine geçen bekleme süresine riayet edilememiştir.
bozulmuş ve
eğitimin kalitesi Öğrencisi olmayan medreselere hatırlı kişilerin adamları
müderris olarak atanmış ve çalışmadan maaşa bağlanmıştır.
düşmüştür.
Bozulmanın Müderrislerin çocukları da, müderrislik ehliyetini
göstermedikleri halde medreselere “müderris” olarak
nedenleri şöyle atanmıştır. Buna “beşik uleması” da denmiştir.
sıralanabilir
:
Müderrisler, “bilimsel kuvvetlerine dayanmayıp siyasi
iktidarlara, yöneticilere yakın olmuşlar ve onlara dalkavukluk
eder duruma gelmişler ve böylece toplumdaki saygınlıklarını
kaybetmişlerdir.
Koçi Beye göre,
Mustafa Âli, Koçi Bey, Lûtfi medreselerin başlıca
Paşa kişiler eğitim bozulma nedenleri, “câhil
15. ve 16. yüzyıllarda düzeninin, özellikle ülkenin ile âlim arasında fark
Osmanlı klasik eğitim en yaygın eğitim kurumu gözetilmeden
düzeni artık bozulmaya olan medreselerin bozulma müderrisliklerin para ve
başlamıştır. nedenlerini hazırladıkları hatır gönül yoluyla lâyık
raporlarla ortaya olmayanlara verilmesi,
koymuşlardır. başka deyişle “mülâzemet”
yolunun bozulması”dır
(Akyüz, 2006).
Osmanlı klasik döneminin medrese dışında ciddi ve en özgün eğitim kurumu
“Enderun mektebi”dir (Akkutay,1984).
- İlk yenileşme
harekeleri (1773 -1839)
-Tanzimat dönemi
(1839 – 1876)
-Mutlakıyet dönemi
(1878 – 1908)
-Meşrutiyet dönemi
(1908 – 1918)
Her dönem kendi içinde karakteristik özellikler taşır. Eğitim kurumlarında
ilk yenileşme hareketleri, Batı örneğine uygun olarak deniz subayı
yetiştirmek için açılan Mühendishane-i Bahri Hümayûn okulu ile başlar.
Aslında Batı etkisinde açılan ilk okul, 1734’te açılan yine askeri bir okul
olan “Hendesehane”dir. Eğitimde ilk yenileşme hareketleri sırasında Batı
örneğine uygun kurulan diğer okullar şunlardır:
Mühendishane-
i Berri-i Mekteb-i Mekteb-i
Hümayun Tıbbiye (1827) Harbiye (1834).
(1793)
Tanzimat döneminde (1839 -1876), diğer alanlarda olduğu gibi eğitimde de
yenileşme hareketleri hız kazanmıştır. Bu dönemde eğitimdeki başlıca
gelişmeler şöyle özetlenebilir:
• Batı örneğine uygun yeni okul tipi olarak “Rüşdiye”ler açılmış ve 1839’da
Mekâtib-i Rüşdiye Nezareti kurulmuştur. Meclis-i Maarif –i Muvakkat (Geçici
Eğitim Meclisi) kurulmuştur (1845). Bu kuruluşla birlikte eğitim kurumları
ilköğretim, ortaöğretim ve yükseköğretim olmak üzere üç kademeye
ayrılmıştır. 1846’da Meclis-i Maarif-i Umumiye, yine aynı yıl Mekâtib-i
Umumiye Nezareti ve 1857’de Maarif-i Umumiye Nezareti oluşturularak
bugünkü anlamda eğitimin Bakanlık teşkilatının ilk kuruluşu gerçekleşmiştir.
• Rüşdiyelerin açılmasıyla birlikte “usûl-i cedid” adı altında öğretim yöntem ve
tekniklerinde yeniliklere gidilmiştir.
16 Mart 1848’de “Darülmuallimîn-i Rüşdî adında, ilk defa, öğretmen yetiştiren bir meslek okulu
açılmıştır. Bu okulun açılması öğretmenliğin meslekleşmesi yönünde önemli bir adımdır.
1869’da çıkarılan “Maarif-i Umumiye Nizamnamesi” ile eğitimin, ilk defa, kapsamlı bir kanunu
ortaya konularak eğitim yönetiminde yeni bir örgütlenmeye gidilmiştir.
1859’da İstanbul’da ilk kız rüşdiyesi açılmıştır. Bu okulla kızlar, sıbyan mekteplerinden başka üst
derecede bir okulda, ilk defa, okuma fırsatı bulmuşlardır.
Tanzimat dönemi her sahada
olduğu gibi eğitim ve öğretim için
Tanzimat döneminin en önemli de kararlar, nizamnameler, yani
eğitim düşünürleri olarak Ziya Paşa, kanunlaştırmalar devridir. Çıkarılan
Namık Kemal, Ali Suavî gibi Türk kanunlarla modern bir eğitim
edebiyatında önemli isimlerinin sistemi arayışı içine girilmiştir.
yanında teori ve uygulamada saygın Mutlakıyet dönemi, başka bir ifade
bir isim olan Selim Sabit Efendi ile Abdülhamid’in iktidarda olduğu
sayılabilir. dönemde ise, Tanzimat döneminde
yapılan kanunların uygulaması ve
eksiklerin giderilmesi devridir
(Kodaman, 1991).
Modern anlamda ilk merkezî ve taşra eğitim örgütü bu dönemde kurulmuş ve günümüze
kadar esasını muhafaza etmiştir. Temmuz 1879’da Nezaret (Bakanlık) merkez örgütü, öğretim
basamaklarına göre daireler halinde düzenlenmiştir:
Mekâtib-i Mekâtib-i Mekâtib-i Telif ve
Matbaalar
Âliye Rüşdiye Sıbyaniye Tercüme
II. Meşrutiyet döneminde eğitime yönelik fikirleri ile öne çıkan bazı
isimler şöyledir: Emrullah Efendi, Sâtı Bey, Tevfik Fikret, Ethem Nejat,
Mehmet Âkif, Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin, Prens Sabahattin, İsmail
Hakkı Baltacıoğlu… Türk eğitim düşüncesinin gelişmesinde önemli
görülen bu şahsiyetlerin fikirleri Cumhuriyet dönemine de yansımıştır.
1. Geleneksel okullar (medreseler, sıbyan
(iptidaî) mektepleri, vb.),
Milletin fikir
Mektep – Kozmopolit
ve hissi
medrese eğitimi
itibarıyla
ikiliğini ortadan
vahdetini
gidermek kaldırmak.
temin etmek
Tanzimattan sonra çok amaçlı ve çok başlı
Cumhuriyet öncesinde farklı okullarda
eğitim, bu kanunla tek çatı altında ve ortak bir
(medreseler, yeni açılan Tanzimat mektepleri,
amaç çerçevesinde yeniden yapılanmış ve
yabancı ve azınlık mektepleri) birbirine zıt
Cumhuriyetin yeni insan tipinin yetiştirilmesi
görüşlü insanlar yetişiyordu. Bu da milletin fikir
hedeflenmiştir. Bu insan tipi, fikir ve hissi
ve hissi yönden birliğini sağlayamıyordu. Bu
itibarıyla Cumhuriyet değerlerine sadık, bilimsel
kanunun en önemli amacı bu birliği sağlamaktır.
yaklaşımı rehber edinen çağdaş insandır.
Cumhuriyet döneminde Yasa ile ilgili uygulamalar şöyle
Öğretim Birliği Yasası ile özetlenebilir: Bu yasa ile (mad 1)
doğrudan ilgili uygulamaların tüm okullar, özel okullar dahil
yanı sıra yasa ile doğrudan ilgisi Maarif Vekaletine bağlanmıştır.
olmayan, ancak yasa ile Ancak özel okulların Lozan
ilişkilendirilen bazı uygulamalar Antlaşmasında kazandığı haklar
sözkonusudur (Ünder, 1998). korunmuştur.
Tevhid-i Tedrisat Kanunu çıktıktan sonra eğitim- öğretim kurumlarında önemli yapısal
değişikliklere gidilmiştir. En önemli değişiklik, eğitimin amacının Cumhuriyetin değerleri
çerçevesinde oluşturulmasıdır. Bu dönemde eski kurumlar bir taraftan ıslah edilmeye
çalışılırken bir taraftan da modern anlamda yeni eğitim kurumları açılmış, diğer taraftan
da yeni arayışlara gidilmiştir. Yeni arayış ve denemelerin en önemlisi de Köy Enstitüleridir.
Köy Enstitüleri, Türk okul sistemi içerisinde farklı bir yeri olan kurumlardır. Bu okulları
farklı kılan özellikler çok çeşitlidir. Bunları, okulun kuruluş amacından, program ve eğitim
uygulamalarından çıktı özelliklerine kadar her alanda gözlemlemek mümkündür.
Köy Enstitüleri, 1940’ta 3803 sayılı kanunla kurulan farklı bir okul modelidir.
Altı aylık yoğun kurslardan geçirilen eğitmen adayları ile üç yıllık köy okullarının öğretmen ihtiyacı
giderilmeye çalışılmıştır. Bu uygulamayla ilişkili olarak 1937’de Kızılçullu ve Çiftelerde “köy öğretmen
okulu” ya da “eğitim yurdu” adı altında deneme mahiyetinde yeni öğretmen yetiştiren okullar açılmıştır.
Bu denemenin sürecinde 1940’ta Köy Enstitüleri modeli gelişmiş bu model 1946-1947’den sonra
yapılan değişikliklerle varlığını 1954’e kadar devam ettirmiştir (Uygun, 2007).
Bu okulları, diğer okullardan ayıran en önemli özelliği ise “çok amaçlı” olması ve “iş eğitimi”
çerçevesinde eğitim-öğretim etkinliklerini uygulamaya çalışmasıdır. Enstitülerin en önemli faydası
ise, ilköğretimin köylerde yaygınlaşmasını sağlamıştır. “İş eğitimi”, “iş içinde iş aracılığıyla” yapılan
eğitimdir.
Enstitülerin kuruluş ve yönetiminde önde gelen isimlerden İlköğretim Genel Müdürü İ. Hakkı
Tonguç’a göre, “Enstitülerde ziraat ve atölye işlerine önem verilirken, nazari dersler de geleneğe göre
ve ezbercilik şeklinde okutulamazdı. Çünkü tabiatın içinde, tarla ve bahçelerin arasında açılan bu
kurumlarda Biyoloji dersinin derslikte ve kara tahta başında okutulması gülünç olurdu… Onun için
bütün derslerle ilgili yöntemlerin değiştirilmesi, dersin iş içinde ve iş vasıtasıyla öğretilmesi esas
alınmalıydı.”Enstitülerde yöntem olarak “iş eğitimi” konusunda farklı görüş ve uygulama biçimleri
ortaya çıkmıştır (Uygun, 2007).
Cumhuriyet döneminde eğitim alanında yapılan önemli yeniliklerden biri de 1933’te
yapılan “üniversite reformu”dur.
- Batıda okuyup gelenler, ciddi bir elemeden geçirilmeden bazen doktora şartı bile
aranmaksızın Doçent olarak yeni kurulan üniversiteye atanmıştır.