Professional Documents
Culture Documents
Özet
İklim değişikliği küresel ölçekte bir sorun haline gelmiştir. Bu sorun dünyanın küçük bir bölümü için -sözde- fırsatlar yaratır
ken, büyük bir bölümü için önemli sorunlar ve de tehditler oluşturur hale getirmiştir. İklim değişikliği bazı ülkeler, toplumlar için her
şeyden önce temel yoksulluk ve açlık nedeni olarak belirmektedir. Dünyanın hemen her ülkesi küresel iklim değişikliğinin ortaya çı
karacağı sorunlar ve bunlar arasında da yoksulluğun getireceği belirsizliklere karşı daha radikal önlemler alma yoluna gitmektedir. Ne
yazık ki, iklim değişikliğinin ortaya çıkardığı temel sorunlardan yoksulluk olgusundan en fazla kırsal alan ve burada da kadınlar en çok
etkilenmektedir. Zaten var olan yoksulluk sorunu iklim değişikliği ile kırsalda etkisini daha da artırmaktadır. Bir yandan tarım dışı is
tihdam olanaklarının sınırlılığı, bir yandan küçük üreticilik ve/veya topraksızlık, diğer yandan iklim değişikliği ile kırsal alandaki daha
fazla yaşam sorunsalları ile karşı karşıya kalmaktadır. TÜİK 2009 Yılı Yoksulluk Çalışması sonuçlarına göre, Türkiye’de yoksulluk
oranı %18,08’dir. Kırsalda bu oran %40’a kadar yükselmektedir. İşte, kırsalda alanda ev içi ve ev dışı rollerinin getirdiği ağır koşullar
nedeniyle kadınlar daha fazla etkilenmektedir. İklim değişiklikleri sonucu ortaya çıkan doğal kaynakların bozulması, çölleşme, orman
sızlaşma, kuraklık gibi etmenlerin yanı sıra sosyal ve kültürel değerler, mülkiyet hakkından yoksunluk, üretim araçlarına erişememe
sorunları nedeniyle kırsalda kadınlar yoksulluktan daha fazla etkilenmektedir. Nitekim son 10 yıl içinde kentlerde yoksul kadın sayısı
çok az da olsa azalırken, kırsalda yoksul kadın sayısı 533.500’lük bir artış göstermiştir. Bunlardan hareketle kuraklık, çölleşme, buna
bağlı doğal kaynakların bozulması, zaten mevcut şartlarda zorlanan kadınları daha da zor yaşam koşulları içine itmektedir. Bu bildiri
de iklim değişikliğinin küresel düzeyde ve Türkiye açısından ortaya koyduğu temel sorunlar açıklandıktan sonra iklim değişikliğinin
olumsuzluklarının kırsal alandaki kadınları ne biçimde etkilediği neden-sonuç ilişkileri çerçevesinde tartışılacaktır.
Abstract
Climate change has become a problem on a global scale. While this problem creates so-called opportunities for a small part of
the world, it creates significant challenges and threats for the large part. Climate change appears to be the main cause of poverty and
hunger for some countries, and for some societies. Almost every country in the world chooses to take more radical measures against
challenges stem from global climate change and uncertainties from poverty. Unfortunately, women in rural areas are mostly affected by
the main problems posed by climate change, poverty. With climate change, already existing problem of poverty in rural areas further
enhances the effect. On the one hand the limitations on non-farm employment opportunities, and small growers and/or landlessness, on
the other hand with the climate change more lives in rural areas are faced with problematic of life. According to the results of the Year
2009 Poverty Study TURKSTAT, poverty rate in Turkey is 18.08%. This rate increases up to 40% in rural areas. Here, women are more
affected due to heavy conditions brought in by in-house and outside the home roles in rural areas. Degradation of natural resources,
desertification, deforestation, and drought resulting from climate change, as well as factors such as social and cultural values, lack of
property rights, and access problems to the means of production make women in rural areas more vulnerable to poverty. Indeed, in
the last 10 years, the number of poor women in urban areas decreased slightly, the number of poor women in rural areas increased by
533,500. The motion of drought, desertification, hence, degradation of natural resources pushes women who are already enforced under
the current conditions to the even more difficult living conditions. In this paper after explaining what the effects of climate change at
the global level and Turkey, how the negative effects of the climate change affect the women in rural areas will be discussed within the
framework of cause-effect relations.
1.Giriş
İklim değişikliği günümüzde olduğunun aksine, geçmişte doğal bir süreç olarak ortaya çıkmıştır. Dünya ve güneş
arasındaki yörüngesel ve enerji değişiklikleri, güneş lekeleri, yanardağ patlamaları gibi doğal nedenlerle geçmişte de
iklim değişmiştir. Ancak bilim insanları günümüzde iklimin doğal dengenin bozulması, ağaçlık alanların azalması, fosil
yakıtların kullanılması, teknolojinin çevreye duyarlı olmadan gelişmesi gibi nedenlerden değiştiğini söylemektedirler.
Bu nedenlerin büyük bir kısmı insan kaynaklıdır. İnsan hem iklim değişikliğine neden olan hem de etkilenen faktördür.
Ülkeler iklim değişikliğinin çevresel etkilerini göz önünde bulundururken ekonomik ve sosyal etkilerinin de neler olacağı
hususunda modeller ve senaryolar aracılığıyla tahminde bulunmalıdır. Böylece bu etkilere karşı ulusal ve uluslar arası
politikalarına yön verebilirler. İklim değişikliğine bağlı olarak özellikle kırsalda yoksulluk konusu yeniden üretilen bir
1255
10. Ulusal Tarım Ekonomisi Kongresi • 5-7 Eylül 2012 • Konya
sorun alanı olarak ön plana çıkmaktadır. İklim değişikliğinden yapılan çalışmalar göstermektedir ki, en çok gelişmekte
olan ülkeler ile yoksul ülkeler etkilenecektir. Çünkü bu ülkeler yeterli kaynaklara sahip olmadıkları için herhangi bir
olağanüstü durum karşısında da daha kırılgandırlar (UNFCCC 2003). Bu ülkeler içinde en çok çocuklar ve kadınlar gibi
hassas gruplar süreçlerden etkilenecektir. Var olan yoksulluk, iklim değişikliği ile birlikte daha da derinleşecektir. Özel
likle kadınlar tüm bu olumsuzlukların merkezinde olmalarına rağmen iklim değişikliği müzakerelerinde kadın haklarına
yönelik bir strateji, önlem bulunmamakta kadınların hakları ihmal edilmektedir.
Gelişmekte olan ülkelerde toplumsal olarak kadınlara atfedilen görevler, toplumsal roller, toplumda yerine getir
dikleri işlevler genelde doğal kaynaklarla bağlantılıdır (http://24.bianet.org/biamag/kadin/113292-iklim-degisikhgi-ve-
toplumsal-cinsiyet). Dolayısıyla çevresel bozulmalardan daha fazla etkilenirler. Örneğin İklim değişikliğinin en önemli
ve somut sonuçlarından bir tanesi de kuraklık ve onunla bağlantılı olarak susuzluktur. Su toplamak, eve su getirmek
görevi geleneksel olarak kadına biçilmiştir. Başka bir örnek ise diğer ülkelerde olduğu gibi bizim ülkemizde de doğa ya
bağlı sektör olan tarımdır. Tarım iklim değişikliğine en hassas olan sektördür. En fazla kadın istihdamı ise tarımdadır.
Dolayısıyla kadının iklim değişimi kaynaklı ortaya çıkan olumsuzluklardan direk etkileneceği söylenebilir. Türkiye’de
kadınların % 26’sı iş gücüne katılmaktadır ve bu oranın %42’sini tarımda çalışan kadınlar oluşturmaktadır (TÜİK 2011).
Kırsaldan kente erkek işgücünün daha fazla göçmesi ile birlikte kadınlar tarımsal üretime daha fazla katılmışlardır. Nüfu
sun 1/4 ‘inin kırsalda yaşadığı Türkiye’de kadınların % 36,3’ü kırsalda iş gücüne katılmaktadır (TÜİK 2011). Tarım dışın
da diğer sektörlerde kadının çalışması daha az orandadır. Hatta tarımda çalışan kadın sayısı tarım dışına çıktığında veya
göç ettiklerinde işgücüne katılamamaktadır (Gülçubuk ve Yasan 2009). Yani tarımda azalan işgücü diğer sektörlerde
barındırılmamaktadır. Gerek kadınların tarım dışı istihdam edilme oranlarının düşüklüğü gerekse tarımsal üretimde sarf
ettikleri emeklerini gelire dönüştürememeleri nedeniyle yoksullukla daha fazla karşı karşıya kalmaktadırlar. TÜİK 2009
Yoksulluk Araştırmasına göre, erkeklerin % 17.10’u yoksulluk sınırının altında iken bu oran kadınlarda %19.03’tür. İklim
değişikliğinin tarım üzerine olan olumsuz etkisinin yanı sıra sosyal ve kültürel değerler, m ülkiyet hakkından yoksunluk,
üretim araçlarına erişememe, karar mekanizmalarına katılımın sınırlı olması gibi sorunlar nedeniyle kırsalda kadınlar
iklim değişikliği ve yoksulluktan daha fazla etkilenmektedir.
1256
Tarım, Yoksulluk ve Kalkınma
cinsiyete dayalı farklılıklar ve eşitsizlikler özellikle etkilerle başa çıkma ve uyum kapasitesi üzerinde belirgin bir etkiye
sahiptir. Var olan toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri iklim değişikliğine karşı kırılganlığı artırıcı bir rol oynamaktadır. Bu ne
denlerle, toplumsal cinsiyetin iklim değişikliği politika, strateji, plan ve programlarına bütünleştirilmesi gerekmektedir.”
Kyoto Protokolü ve İklim Değişikliği Birleşmiş Milletler Çerçeve Sözleşmesi toplumsal cinsiyet boyutu gözetil-
memesine rağmen M arakeş’te toplanan 7.Taraflar Toplantısında, Sözleşme ve Protokol altında oluşturulan organlarda
kadınların katılımının artırılmasına ilişkin 36/CP.7 sayılı karar ile tarafları kadınların iklim değişikliği ile ilgili tüm karar
alma düzeylerinde katılımını sağlayacak önlemler almaya çağırmıştır.Bu karar bu konuda atılmış önemli bir adım olarak
sayılabilir. Ulusal Uyum Eylem Programları (NAPA) için hazırlanan rehberde iklim değişikliğinin kadınlar ve erkekler
üzerindeki farklılaşan etkileri ve kadınların uyum önlemlerindeki yaşamsal rolü vurgulanmıştır. Rehber cinsiyet eşitliğini
NAPA hazırlama sürecinin yönlendirici ilkelerinden biri olarak kabul etmiş ve hazırlık sürecine kadınların katılımının
gereğini işaret etmiştir (UNFCCC, 2002). Böylece toplumsal cinsiyet perspektifi müzakerelerde ortaya çıkan politika
ve stratejilere yansıtılmış olur. Kadınlar ve erkekler toplumsal cinsiyet rolleri itibariyle iklim değişikliğinin sonuçla
rından farklı biçimlerde etkilendikleri için bu durumun politika ve stratejilere yansıtılması önemlidir. Cinsiyete dayalı
toplumsal işbölümü, ekonomik ve doğal kaynaklara erişimdeki farklılıklar, toplumsal algı ve normlar kadın ve erkekle
rin iklim değişikliğinden etkilenme düzeylerini farklılaştırmaktadır (http://iklim.cob.gov.tr/iklim/AnaSayfa/iklimgender.
aspx?sflang=tr). Özellikle kırsal alanlardaki kadınlarda aile üyelerinin bakımındaki ve ev işlerindeki sorumluluklar daha
fazladır. Bu duruma gelir yetersizliği, mali kaynaklara ve kurumsal desteklere erişememe gibi yapısal sorunlarda ekle
nince kırsaldaki kadınlar iklim değişikliğinin olumsuz sonuçlarından daha fazla etkilenmektedir. Örneğin, kuraklık ve
su kıtlığı kadınların ev işlerindeki yükünü artırmakta, bu sorunların yol açtığı tarımsal ürün düşüşü gıda yetersizliğine
ve yoksullaşmaya neden olmaktadır. Toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri kadınları iklim değişikliğine bağlı aşırı hava olay
larının yol açtığı risklere karşı erkeklere göre daha kırılgan hale getirmektedir. İklimle bağlantılı olanlar da dâhil olmak
üzere, doğal afetlerde ölen kadınların sayısının erkeklerden daha fazla olduğu saptanmıştır (UNDP, 2009).Kadınların
kaynaklara ulaşımlarının sınırlı olması yoksullukla daha fazla karşı karşıya kalmalarına neden olmaktadır. Yoksulluk
iklim değişikliğinin en temel sorunlarından biridir.
İklim değişikliğinin en acı gerçeği gelişmiş ülkelerin sera gazı salımlarıyla meydana getirdikleri iklim değişikliğinin
sonucunu yoksul ve gelişmekte olan ülkelerin çekmesidir. Dolayısıyla bu ülkeler Durban Taraflar Konferansında (COP
17) , 2012 yılında nihayete erecek olan Kyoto Protokolü sonrası sera etkisine yol açan gaz salımlarını azaltmaya yöne
lik yeni bir anlaşmaya nihai şeklinin verilmesi için baskı yapmışlardır. Bu baskılar sonucu Kyoto Protokolü’nün ikinci
yükümlülük dönemi belirlendi ve protokol hayatta kaldı. İkinci dönem 1 Ocak 2013’te başlayacak ve 31 Aralık 2017’de
veya 31 Aralık 2020’de bitecek. Bitiş tarihi üzerinde yeni müzakerelere ihtiyaç duyulacak (http://www.yesilekonomi.
com/durban-postasi/). Ayrıca Durban da yoksul ülkelerin iklim değişikliğiyle baş etmelerine ve büyük miktarda sera gazı
üreten orman tahribatını azaltmalarına yardım edecek bir “yeşil fon” için anlaşmaya varılmıştır. 2010 yılında Cancun’da
Taraflar Konferansında oluşturulan Yeşil İklim Fonu gelişmekte olan ülkelerin kendilerini iklim değişikliğinin etkile
rinden korumaları, düşük karbonlu ve yenilenebilir enerjileri içeren bir kalkınma yoluna erişmeleri ve var olan iklim
değişikliğine karşı uyum çabalarına yardımcı olacaktır (Türkeş 2011). Bu fon uyarınca 2020’ye kadar her yıl gelişmiş
ülkeler tarafından gelişmekte olan ülkelerin sera gazı azaltımı için 100 M ilyar dolar destek sağlama sözü verildi. Bu du
rum yoksul ülkelerin iklim değişikliği ile mücadele edebilmeleri açısından önemli bir gelişmedir. (http://www.tr.boeh.
org/downloads/Durban_Postasi_05_1.pdf) 3
1257
10. Ulusal Tarım Ekonomisi Kongresi • 5-7 Eylül 2012 • Konya
göç eden kişi sayısının 2050 yılına kadar 200 milyon olabileceği söylenmektedir (Norman Myers, Aktaran: Rittersberger-
Tılıç 2011).
M ilyonlarca insan yeni hastalık riskleriyle karşı karşıya kalacaktır. Ürün miktarındaki azalmadan kaynaklı açlık has
talıkların şiddetini daha da artırabilecektir. Yoksulluk ile gelir dağılımı yapısı, bölgesel gelir farklılıkları, işgücü, cinsiyet,
eğitim, gibi bazı demografik unsurlar arasında ilişki kurulduğunda yoksul kitlenin önemli bir kısmını kadınların oluştur
duğunu (Oğuz ve Kan 2010) ve yukarıdaki sonuçlarından en çok etkilenenin kadınlar olacağını söylemek mümkündür.
Tüm bu sonuçlar iklim değişikliği sorununun sadece çevresel bir sorun değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyal bo
yutları da içerdiğini göstermektedir. Sürdürülebilir kalkınma için ekonomik, sosyal ve çevresel hedeflerimizin birbiri ile
bütüncül bir yaklaşım içinde olması gerekmektedir. İklim değişikliğinin sürdürülebilir kalkınmada engeller oluşturacağı
gibi insanları gittikçe kötüye giden bir yoksulluğa iteceği de göz önünde bulundurulmalıdır. İklim değişikliğinin etkile
rinden en ağır biçimde etkilenecek olan yoksul kesimler, küçük çiftçiler ve kırsaldaki kadınlardır. Etkin bir mücadele için
İklim değişikliği ile Sürdürülebilir Kalkınma Ve yoksulluk ilişkisi ortaya konmalı. Bu sonuçlar ışığında gerçekçi ve kalıcı
politikalar geliştirilmeli, küresel anlamda koordinasyon ve işbirliği sağlanmalıdır.
3.1. i klim Değ iş ikliğ i ile Sürdürülebilir Kalk ı nma ve Yoksulluk i liş kisi
Sürdürülebilir Kalkınma BM Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu tarafından 1987 yılında yayınlanan Ortak Ge
leceğimiz raporunda “gelecek kuşakların kendi ihtiyaçlarını karşılayabilme olanağından ödün vermeksizin bugünün ihti
yaçlarını karşılayabilecek kalkınm a” olarak tanımlanmıştır.
Su, gıda ve enerjide arz güvenliği, iklim değişikliği, şehirleşme, yoksulluk, eşitsizlik ve dünya kadınının güçlendiril
mesi gibi konular arasında bağlantı kurulması ve bu konularda yaşanacak gelişmelerin birbirini destekler nitelikte olması,
sürdürülebilir kalkınm a ile mümkündür (DPT 2008).
Sürdürülebilir Kalkınma çevre duyarlılığının yanı sıra, refah düzeyinin yükseltilmesi, kriz ve afet anlarında daya
nıklılığın artırılması ile geçim kaynağı ve besin çeşitliliğinin sağlanması yoluyla özellikle yoksullukla mücadeleye katkı
sağlamaktadır.
2011 Gelişme Raporunda, dünyada çevresel risklerin derinleştiğine; eşitsizliklerin azaltılmasında kaydedilen iler
lemenin yeterli olmadığına; bu nedenle yoksullukla mücadele konusunda sağlanan ilerlemenin yavaşlayabileceğine ve
hatta insani gelişme yönündeki iyileşme eğiliminin tersine dönebileceğine vurgu yapılmaktadır. Dolayısıyla ekonomik
kalkınmanın sosyal faydalarının başta yoksullar ve dezavantajlı gruplar olmak üzere toplumun bütün kesimlerine dengeli
bir şekilde yansıtılabilmesi sürdürülebilir kalkınm a hedeflerine ulaşmak için esastır (http://www.undp.org.tr/Gozlem3.
aspx?WebSayfaNo=3798).
Refah düzeyinin yükseltilmesi toplumun yarısını oluşturan kadınların ekonomik ve sosyal hayata etkin katılımlarını
sağlamakla eşitsizlikleri ortadan kaldırmakla mümkün olacaktır. Kadının üretkenliğinin artması, işgücüne katılımının
artması, m odern kurumlara ulaşabilmesi (yayım eğitim kredi sağlık, sosyal hizmetler) kendi hayatı üzerinde söz sahi
bi olması kalkınma ve kalkınmanın sürdürülebilirliği açısından önemlidir. Bu çerçevede, politika ve uygulama araçları
geliştirilmelidir. Kriz ve afet anlarında en çok kadınların zarar gördüğü istatistiksel olarak görülmektedir. 1991 yılında
Bangladeş’teki siklon ve sellerde kadınlarda ölüm oranı erkeklerinkinin beş katıydı. Verilen alarmlar umuma açık yerler
de erkekler arasında kulaktan kulağa yayılırken, ailelerin diğer fertlerinden neredeyse hiç kimse uyarılmamıştı (http://old.
boell-tr.org/images/cust_files/080115142134.pdf). Bu örnekte de görüldüğü gibi kadınlar toplumsal cinsiyet rolleri gereği
evde ev içi işlerle uğraşırken afete yakalanmış erkeklerin kendilerini kurtarmalarını beklerken de ölmüşlerdir. Bu yüzden
kadınlara afetler karşısında kendilerini koruyacak bilgi ve becerinin kazandırılması önem teşkil eder. Besin çeşitliliğinin
artırılmasında yine en büyük rol kadınlardadır. Türkiye’de kadınların %26’sı iş gücüne katılmaktadır ve bu oranın %42
sini tarımda çalışan kadınlar oluşturmaktadır. Dolayısıyla kırsalda kadın tarımsal üretimde etkin rol oynamaktadır. Ancak
emeklerini gelire çevirememekteler. Ücretsiz aile işçisi olarak sosyal güvenlikten yoksun çalışmaları yoksullukla daha
fazla yüz yüze kalmalarına neden olmaktadır. Kadınların iklim değişikliği ile daha fazla yüz yüze kalmamaları yoksullar
içinde %19,3 gibi erkeklere göre daha fazla bir oranda bulunmaları nedeniyle kadınlara yönelik gelir yaratıcı ya da artırıcı
faaliyetlerin doğal kaynak kullanımı ve çevrenin korunması konusunda bilinçlendirme ve kapasite geliştirme çalışmaları
ile birlikte düşünülmesi gerekmektedir.
3.2. i klim değ iş ikliğ inin yarattığı yoksulluğ un ana mağ durları : kadı nlar
İklim değişikliğine karşı alınacak önlemlerde, birbiri ile bağlantılı iki yol izlenmektedir. Birincisi, olumsuz sonuçla
rın hafifletilmesi yani sera gazı emisyonlarının azaltımı, diğeri ise etkilere karşı uyum 1 sağlanmasıdır. İklim değişikliği
nin etkileri herkesi aynı şekil ve aynı derecede etkilememekte; bölgesel (Güney - Kuzey ülkeleri, Küçük Ada Ülkeleri),
cinsiyet, yaş ve sınıfsal farklılıklara göre m ağduriyet farklı olmaktadır. En fazla etkilenecek gruplar yoksullar ve yoksul
bölgeler olacağı bilinmektedir. Bu bölgelerdeki Kadınlar ve erkekler toplumsal cinsiyet rolleri itibariyle iklim değişik
liği sonuçlarından farklı etkilenmektedirler. Bu nedenle; kaynakların etkin ve adil dağılımının sağlanması için iklim
1Uyum (Adaptation): İklim değişikliğinin etkilerine karşı uyum sağlama; dar anlamı ile yeni veya değişen ortama göre gerçekleşen intibak olarak tanımlanırken, geniş
anlamda uyum; doğal sistemlerde veya insan sistemlerinde gerçek veya öngörülen iklim değişikliği ve değişkenliğinden etkilenebilirlik düzeyinin indirilmesini veya fırsat
lardan yararlanılmasını amaçlayan ayarlamalar olarak tanımlanabilir.
1258
Tarım, Yoksulluk ve Kalkınma
değişikliğinin ekonomik, sosyal ve çevresel boyutlarını içeren ve risklerini en aza indirecek uyum stratejileri geliştirmek
gerekmektedir. Ancak iklim değişikliği müzakereleri toplumsal cinsiyet konusuna hiç değinilmeyen tek müzakere başlığı
olması sadece M arakeş’te toplanan 7.Taraflar Toplantısında, Sözleşme ve Protokol altında oluşturulan organlarda kadın
ların katılımının artırılmasına ilişkin 36/CP.7 sayılı karar ile Tarafları kadınların iklim değişikliği ile ilgili tüm karar alma
düzeylerinde katılımını sağlayacak önlemler almaya çağırmıştır. Bu kararı da önemli bir adım olarak sayabiliriz.
Toplumsal cinsiyet perspektifi müzakerelerde ve ortaya çıkan politika ve stratejilere yansıtmak için kadınların karar
alma süreçlerine katılımı önemlidir. Kadınların iklim değişikliği etkilerinden etkilenmesi farklıdır. Dolayısıyla önlemler
alırken bu durum göz önünde bulundurulmazsa başarılı bir mücadeleden söz edilemez.Bu durum Ulusal Uyum Eylem
Programları (NAPA) için hazırlanan rehberde de ifade edilmiş iklim değişikliğinin kadınlar ve erkekler üzerindeki fark
lılaşan etkileri ve kadınların uyum önlemlerindeki yaşamsal rolü vurgulanmıştır. Rehber cinsiyet eşitliğini NAPA hazır
lam a sürecinin yönlendirici ilkelerinden biri olarak kabul etmiş ve hazırlık sürecine kadınların katılımının gereğine işaret
etmiştir (UNFCCC, 2002). Nitekim İklim Değişikliği Ulusal Eylem Planı hazırlanırken, doğal kaynakları doğrudan ve
olumsuz biçimde etkileyen iklim değişikliğinin doğal kaynak kullanımının (su, gıda vb.) temel özneleri olan kadınları
daha fazla etkilediği gerçeğinden hareketle, iklim değişikliği ile mücadele etmeye yönelik politika, strateji, plan ve prog
ramların toplumsal cinsiyete ilişkin hususlar ile bütünleştirilmesine önem verilmiştir (UNDP 2010). Ayrıca “Kadın çift
çilere iklim değişikliğinin etkilerine uyum sağlamak amaçlı tarımsal üretim teknikleri eğitimleri verilmesi ve/veya iklim
değişikliğine uyumun m evcut eğitim faaliyetlerine dâhil edilmesi” ile “Orman köylerinde enerjinin tasarruflu kullanılma
sı ve ısı yalıtımının sağlanması için başta kadınlar olmak üzere köylülerin bilinçlendirilmesi için eğitimler verilmesi” gibi
hedefler eylem planı içerisinde yer almıştır.
Birleşmiş M illetler (BM) Örgütü, kuruluşundan itibaren kadın konusu ile de yakından ilgilenmiştir. Kadın erkek eşit
liği alanında uluslararası planda tek yasal bağlayıcı doküman olan Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrım
cılığın Önlenmesi Sözleşmesinde 14.maddede kırsalda yaşayan kadınlara özel yer verilmiştir.” Kırsal kesim kadınlarının
söz konusu alanlardaki yaşam standartlarına ulaşması, kadınların yaşanabilir çevre koşullarına ulaşmalarından bağımsız
olmayacaktır.” İfadesiyle de toplumda yerine getirdikleri işlevleri genelde doğal kaynaklarla, çevre koşullarına bağlı olan
kadınların uygun koşullar sağlanmadığı sürece yaşam standartlarının istenilen standartta olamayacağı vurgulanmıştır.
Çevre koşullarının olumsuz etkilenmesinin en büyük nedenlerinde biri olan iklim değişikliğinin kadın üzerine olan etkisi
yine Birleşmiş M illetler Kadının Statüsü Komisyonu tarafından düzenlenen “İklim Değişikliklerinde Toplumsal Cinsiyet
Bakış Açısı” konulu interaktif uzm an paneli ile ele alınmıştır. Bu panelde iklim değişikliğinin kadın üzerine etkileri aşa
ğıdaki gibi verilmiştir.
• Yüzme, ağaca tırmanma gibi fiziksel aktivitelerin çoğunlukla erkek çocuklarına öğretilmesi nedeniyle kadınların
ve kız çocuklarının doğal afetlerden kaynaklanan ölümlere daha fazla maruz kalmaktadırlar.
• Kadınların ev içi sorumlulukları nedeniyle iklim değişikliğinin kadınlar üzerinde doğrudan bir etkisi olduğunu,
örneğin yemek temini ve güvenliği, temiz suya ulaşım, ısınma ve yemek pişirme için gereken enerjinin elde edilmesi gibi
sorumlulukları için kadınlar daha fazla zaman harcamak zorunda kalmaktadırlar.
• Kadınların yalnızca iklim değişikliğinden etkilenen kurbanlar olmamakta aynı zamanda değişimin güçlü aktörleri
oldukları, kadınların iklim değişikliği ile mücadele için oluşturulacak stratejilerde öncü rol oynayabilecek bilgiye sahip
oldukları vurgulanmıştır.
• Kadın ve erkeklerin bu alanda verebilecekleri katkılara da değinilmiş olup, erkeklerin daha çok kereste toplama
işlerinde yer almalarına karşın, kadınların fidelerin ve küçük ağaçların dikimi, korunması ve bakımında, çiftliklerin yöne
timinde rol oynadıkları belirtilmiştir.
• Kadınların iklim değişikliği ile mücadele faaliyetlerine katılımı konusunda küresel ve ulusal ağlar kurulduğu, bilinç
arttırma ve savunuculuk çalışmaları yapıldığı ifade edilmiş, kadınların öncülük ettiği ulusal kampanyalarda ağaç dikimi,
evde su tasarrufu girişimleri gibi faaliyetlerin yer aldığına dikkat çekilmiştir.
• İklim değişikliğinin ekonomik ve sosyal gelişmeyi etkilemesi nedeniyle en iyi biçimde sürdürülebilir kalkınma
kapsamında ele alınması gerektiği belirtilmiş, bu çerçevede yapılacak tüm girişimlerde toplumsal cinsiyet bakış açısının
yerleştirilmesi gerekmektedir.
• Kadınlar tüm dünyada büyük ölçüde ev idaresi ve aileden sorumlu oldukları için, yakacak odun ve su teminiyle
ilgili yukarıda değinilen değişiklikler ya da tarım alanlarından elde edilen mahsulle ilgili olumsuzluklar, kadının günlük
işlerine harcadığı zamanın artmasına neden olur
• İklimin korunması ve iklim değişikliğine uyum mekanizmaları pazarlama becerilerinden, yatırım sermayesinden
ve çevreyle ilgili hizm et sektöründe rekabet etmeleri iklim değişikliği ile ilgili stratejilerin oluşturulması, uygulanması
ve analiz edilmesi aşamalarında toplumsal cinsiyet etki analizi ve toplumsal cinsiyete duyarlı kaynak tahsisi (bütçeleme)
yapılması gerektiği belirtilmiştir.
• İklim değişikliği etkilerini azaltma ve uygulama stratejileri ile ilişkili olarak kapsamlı cinsiyet temelli verilere ihti
yaç olduğunu belirtilerek, cinsiyet temelli verilerin toplanması, yayımlanması, iklim değişikliği politikaları, programları,
projeleri ve bu aktivitelere ayrılan bütçelerin toplumsal cinsiyet etki analizlerinin yapılması gerektiğini ifade etmişlerdir.
• Hükümetler arası düzeyde yapılan görüşmelerde iklim değişikliğinin toplumsal cinsiyet boyutunun tartışmaların
bir konusu olmadığı kaygı verici bir durum olarak ortaya koyulmuş, Kyoto Protokolü ve İklim Değişikliği Hakkında
Birleşmiş M illetler Çerçeve Sözleşmesinin toplumsal cinsiyet körü belgeler olduğu ifade edilmiştir. Kyoto sonrası sürece
1259
10. Ulusal Tarım Ekonomisi Kongresi • 5-7 Eylül 2012 • Konya
4.Tartış ma ve Sonuç
İklim değişikliği küresel bir sorundur ve etkileri su kaynakları, ekosistemler, gıda, sağlık, yoksulluk gibi çok boyut
ludur. İklim değişikliği ve yoksulluk özellikle kırsaldaki kadını daha olumsuz etkilemektedir. Yaşamları doğal kaynaklar
ve çevre ile sıkı bağ içinde olan kadınların bu durumu politika, strateji ve önlemlerde göz ardı edilmektedir.
IPCC ve Birleşmiş M illetlerin birçok raporunda belirttiği gibi iklim değişikliği tehlikesi giderek artmakta ve tüm
dünyayı etkisi altına almaktadır. Sadece yaşamları tehlikeye atmakla ve geçim kaynaklarını yok etmemekte, zenginler ve
yoksullar arasındaki uçurumu daha da kötüleştirerek var olan yoksulluğu daha da derinleştirmektedir. Bu durum kadınlar
ve erkekler arasındaki eşitsizlikleri de artırmaktadır (UNFPA 2009).
İklim değişikliği ile mücadele için gerçekçi, kalıcı ve toplumsal cinsiyet eşitliğini gözeten stratejilere ihtiyaç vardır
İklim değişikliği eşitsiz gelişme ve bağımlılık, yoksulluk, göç, afetler, hastalıklar, savaşlar gibi olayları beraberinde ge
tirir. Ekonomik, sosyal ve çevresel hedeflerin bütünleşik bir yaklaşım için de olduğu sürdürülebilir kalkınma iklim deği
şikliği ile mücadele için önemli bir araçtır. İklim değişikliği ile daha da derinleşecek olan yoksulluk sorununun ortadan
kaldırılması sürdürülebilir kalkınma için kaçınılmaz bir gerekliliktir. Kadınların iklim değişikliği ile daha fazla yüz yüze
kalmaları yoksullar içinde %19,3 (TÜİK 2009) gibi erkeklere göre daha fazla bir oranda bulunmaları nedeniyle kadınlara
yönelik gelir getiren faaliyetlerin artırılması, tarım dışı sektörlerde de istihdam imkânlarının artırılması, doğal kaynak
kullanımı ve çevrenin korunması konusunda bilinçlendirme ve kapasite geliştirme çalışmaları ile birlikte düşünülmesi
gerekmektedir.
M ücadelenin yanı sıra uyum da önemlidir. Yoksul ülkelerin iklim değişikliğine karşı uyum göstermelerini sağlaya
cak ve mücadele kapasitelerini geliştirme fırsatı verecek olan “yeşil fon” önemli bir gelişmedir. 2010 yılında Cancun’da
oluşturulan Yeşil İklim Fonu gelişmekte olan ülkelerin kendilerini iklim değişikliğinin etkilerinden korumaları, düşük
karbonlu ve yenilenebilir enerjileri içeren bir kalkınma yoluna erişmeleri ve var olan iklim değişikliğine karşı uyum
çabalarına yardımcı olacaktır. Ancak, Fonun henüz bu amaçla harekete geçirebileceği hazır bir bütçesi yoktur. Bu bütçe
için gerekli olan sermayenin en kısa sürede gelişmiş ülkelerce oluşturulması beklenmektedir (Türkeş 2011). Kuşkusuz
finansman, bilgi ve teknoloji aktarımı ilgili çabalar için temel önem taşımaktadır. Ancak kalıcı bir uyum için iklim deği
şikliğinin etkilerinin sektörleri kişileri nasıl etkileyeceği hakkında bilinçlenmek ve ona göre tedbir almak önem arz eder.
İklim Değişikliği Ulusal Eylem Planı içinde kadınlara yönelik tedbirler sadece iki maddedir. Etkin bir mücadele ve uyum
için çok daha fazlası gereklidir. Kadın iklim değişikliği ile mücadele de eğitilmesi kendi sorunlarını sorunları yaşayanlar
olarak ilk ağızdan aktarabileceği karar mekanizmalarına katılımının sağlanması ve böylece mücadele de öncü rol oyna
m a fırsatının verilmesi önem arz etmektedir. Türkiye’de de iklim değişikliği etkisini giderek daha fazla hissettirecektir.
Özellikle yağış azalması, tarımsal sularda çekilmeler bazı bölgelerde etkisini daha da şiddetli olarak gösterebilecektir. Bu
durum bir yandan tarımdan kopuş, göç sürecini hızlandıracağı gibi, bir yandan da kırsaldakiler için yeni gelir alanlarının
bulunmasını ve/veya elindeki kaynakları daha dikkatli kullanma haline getirecektir. Burada da yoksullukla mücadele
programlarında ana rol yüklenen kadınlar daha fazla yük altına girecektir. Bu yükün hafifletilmesi ancak toplumsal cinsi
yet duyarlılığı, etkin yoksullukla mücadele programları ve kararlı, iradeli politika uygulamaları ile gerçekleşebilecektir.
Kaynakça
Anonim, 2012 “Sürdürülebilir Kalkınma: Geleceği Sahiplenmek-Kavramsal Çerçeve Notu” . Kalkınma Bakanlığı,
Ankara.
Asan, A ve Diğerleri,2012. “Kırsal Alanda Yoksulluğun Gerçek Yüzü: Kadınlar” .
(http://sgb.aile.gov.tr/upload/mce/2012/arastirmaprojeleri/kirsalalankadinlari1.pdf)
C.Oğuz ve A.Kan, 2010. “Kırsal Alanda Kadın Yoksulluğu: Yaylacık Köyü Örneği” . 9. Tarım Ekonomisi Kongresi,
Şanlıurfa, s:427-435.
DPT, 2008. “Sürdürülebilir Kalkınma: Geleceği Sahiplenmek 22 Şubat 2012 -Kavramsal Çerçeve Notu” , Ankara.
Gülçubuk,B.-Yasan,Z., 2009.“İşsizlik Yoksulluk Göç Kıskacında Kırsal Alanda Kadın Emeği”.Uluslararası Multi-
disipliner Kadın Kongresi, 13-16.Ekim.2009, İzmir-TURKEY.
1260
Tarım, Yoksulluk ve Kalkınma
1261