You are on page 1of 11

3.

hafta
1. Hipotalamus ve Hipofiz (Pituiter) Hormonları

Hipofiz (Pituiter) Bezi

• Hormon salgılayan birçok bezi kontrol eden hormonları salgılayan ana endokrin bezdir.

• Hipofiz bezin ana bez olarak kabul edilmesi, bir MSS yapısı olan hipotalamus ile bağlantısı ve birçok başka endokrin
bezin hormon salgılamasını uyaran stimulating yani teşvik edici, uyarıcı, salgılatıcı hormon salgılamasından
kaynaklanır.

• Hipotalamus, beynin sadece 4 cm3 lük bir hacmine sahiptir ve toplam ağırlığı yaklaşık 4 g kadardır.

• Hipotalamus ve pituiter (hipofiz) bez arasında çok sayıda kan damarları ile kurulan bu bağlantı varlığından dolayı
bazıları tarafından hipotalamik-pituiter portal sistem veya hipotalamik-hipofizal portal sistem olarak adlandırılır.

• Hipotalamusta üretilen hormonlar taşıyıcı damarlar vasıtası ile hipofiz anterior loba ya da başka değişle
adenohipofize gelir ve hipofiz hormonlarının salınmasını stimule veya inhibe ederek ayarlar.

• Hipofiz posterior yani arka lobu olan nörohipofiz ile hipotalamus arasında sinir bağlantıları vardır ve zaten adı da
ordan gelmektedir.

Bu hipotalamik-pituiter portal sistem aynı zamanda hipotalamus-pituiter ekseni gibi başka adla da anılır.
Hangi adla adlandırılırsa adlandırılsın endokrin sistemin sinir sistemi tarafından kontrol edildiği açıkça görülmektedir.
Hipotalamusta üretilen releasing yani serbestleştirici hormonlar pituiter bezde hedef organlarda etki gösterecek olan
hormonlara dönüşür. Bu yüzden bu hormonlar hipofisiotropik (hypophysiotropic) hormonlar olarak da adlandırılır.

Ortasında veya içinde "R" ve "I" harflerinin bulunduğu hormonlar hipotalamus hormonlarıdır. "R" harfi
releasing, "I" harfi ise inhibiting sözcüğünün kısaltılmış halidir. Releasing, salıverme, serbestleştirme, sebestleştirici;
inhibiting ise önleme, engelleme, önleyici, engelleyici anlamlarındadır. "I" harfinin bulunduğu hormonlar "R" harfinin
bulunduğu hormonların kontrolünü gerçekleştirir. Örneğin hipotalamus GHIH (Growth hormone inhibiting hormone)
veya diğer adı ile somatostatin gibi inhibe edici hormonla GRH salgısını ve dolayısı ile pituiter bezin GH salgısını
kontrol eder.

• Hipotalamus, beynin birçok yaşamsal fizyolojik sistemin düzenlenmesinde ve homeostasisin korunmasında


önemli rol oynayan bir parçasıdır. Beynin üçüncü ventrikulunun taban ve yanduvarlarının alt bölümünde yer alır.

• Burada her biri çok önemli görevleri yerine getiren değişik çekirdekler bulunur.
Hipotalamusun başlıca görevleri:
• Kan basıncı ve kalp hızının ayarlanması

• Vücut ısısının düzenlenmesi

• Susama

• Su atılımı yani idrar miktarının ayarlanması

• Elektrolit dengesinin düzenlenmesi

• Uterusun kasılarak doğumun kolaylaştırılması

• Sütün fışkırtılması

• Yeme ve içmenin ayarlanması

• Limbik sistemde duyu ve davranışlarının ayarlanması

• Diurnal yani günlük ritmin ayarlanması

• Bilincin ayarlanması

Birçok nöral yanıta aracılık eden integre bir merkez rolüne ek olarak, aynı
zamanda bir endokrin rolüne sahiptir. Bu yüzden, kendi başına ayrı bir endokrin
bez olarak bile kabul edilebilir. Bu endokrin rolü, hipotalamusun tabanına bağlı
küçük bir endokrin bezi olan pituiter bez ile yakın ilişkisine bağlı olan bir roldür.

• Hipotalamusla bağlantılı olan hipofiz ya da hipofiz Bezi konum olarak, kişilerin


açıklarında bulunan sfenoid kimyasal Sella turcica (Türk eyeri) adı verilen çukur
gibi birleşik yapılı, yaklaşık 0,5-1,0 gr kadar ağırlıkta ve yaklaşık 1 cm
boyutlarındadır.Biçim bakımından en yakın olarak leblebiye benzetilebilir fakat
leblebiden biraz daha küçüktür.
Anterior, Ön Pituiter Lob (Adenohipofiz)
• Bezin gerçek endokrin bölümüdür.
• Buradan canlılık için çok önemli işleri gerçekleştiren ve beşi tropik (yönelen, değiştiren) özelliği olan altı
hormon salınır.
• Bu hormonların dördü (TSH, ACTH, FSH ve LH) doğrudan tropik,GH ise kısmen tropiktir.
• GH, özellikle karaciğer, kas ve kemik gibi birçok önemli dokuyu etkiler.
• FSH, TSH ve LH hormonları glikoprotein yapısında, diğerleri ise polipeptid yapısındadır.
• Glikoprotein yapıda olan hormonlar TSH, FSH ve LH yapısal benzerliğe sahiptir.
• Anterior pituiter deneysel olarak çıkarılırsa veya tamamen hasarlı hale getirilirse canlı hayatını devam
ettiremez.
• Bu bölgeden salgılanan GH haricindeki tüm hormonları hedef endokrin bezde etkilidir.
• Beş farklı hücre grubu tarafından görevleri ve hastalıkları iyi bilinen altı hormon üretilir.
Bu hücre grupları ve ürettikleri hormonlar:
1. Somatotroflar: Anterior pituiterin yaklaşık % 50 gibi büyük bir bölümünü oluştururlar ve GH (Growth
hormone) yani büyüme hormonu üretirler.
2. Kortikotroflar: Anterior pituiterin yaklaşık % 20'sini oluştururlar ve ACTH (Adrenocorticotrophic
hormone) veya daha kısa adıyla kortitropin hormonunu üretirler.
3. Gonadotroflar: Anterior pituiterin yaklaşık % 15'ini oluştururlar ve FSH (Follicle stimulating hormone) ile
LH (Luteinizing hormone) üretirler.
4. Laktotroflar: Anterior pituiterin yaklaşık % 10'unu oluştururlar ve PRL yani prolaktin (prolactin) üretirler.
5. Tirotroflar: Anterior pituiterin yaklaşık % 5'ini oluştururlar ve TSH (Thyroid stimulating hormone) veya
daha kısa adıyla tirotropin hormonunu üretirler.
Büyüme Hormonunun Fizyolojik Fonksiyonları
• Somatotropik hormon veya somatotropin olarak da adlandırılan büyüme hormonu küçük bir protein
molekülüdür.
• Vücutta büyüme yeteneğine sahip olan hemen hemen tüm dokuların büyümesine neden olur.
• Hücrelerin boyutlarını ve mitozu artırır.
• Kemik büyüme hücreleri ile öncü kas hücreleri gibi belirli tip hücrelerin özel farklılaşmasını sağlar.
• Büyüme hormonunun dışındaki diğer tüm ön hipofiz hormonları, birincil etkilerini tiroid bezi, adrenal
korteks, overler, testisler ve meme bezlerini kapsayan hedef bezleri uyararak gösterirler.
• Büyüme hormonu, diğerlerinin aksine tek bir hedef bez üzerinden işlev görmez, hemen hemen tüm vücut
dokularına etki gösterir.
Büyüme Hormonu Birçok Metabolik Etkiye Sahiptir
Büyüme hormonunun, büyümeye neden olan genel etkisinin yanı sıra, özellikle
1) Tüm vücut hücrelerinde protein sentez hızının artması,
2) Yağ dokusundan kana yağ asidi geçişinin artması, ve enerji için serbest yağ asitlerinin daha çok
kullanılması ve
3) Tüm vücutta glikoz kullanım hızının azalmasına neden olur.
Sonuçta, büyüme hormonu temel olarak vücut proteinini arttırır, yağ depolarının kullanımını ve
karbonhidratların korunmasını sağlar.
4) Büyüme Hormonu Dokularda Protein Depolanmasını Artırır
Bunu sağlayan mekanizmalar tam olarak bilinmemekle beraber, hepsi de dokularda proteinlerin artmasına
neden olurlar.
• Hücre membranından amino asit taşınmasının artması.
• mRNA oluşumu için nükleusta DNA transkripsiyonunun artması.
• Ribozomlarda protein yapımını sağlayan RNA translasyonunun artması.
• Protein ve amino asit katabolizmasının azalması.
Özet olarak: Büyüme hormonu, hücreler tarafından amino asit tutulmasının ve protein yapımının hemen-
hemen tüm aşamalarını artırır, aynı zamanda da proteinlerin yıkımını azaltır.
5) Büyüme Hormonu Enerji için Yağ Kullanımını Artırır
• Büyüme hormonunun yağ dokusundan yağ asitlerinin serbestleşmesini sağlar, kanda yağ asidi konsantrasyonunu artırır.
• Ayrıca tüm vücut dokularında yağ asitlerinin Asetil koenzim-A (Asetil-CoA)'ya dönüşümünü ve enerji için kullanılmasını artırır.

• Bu nedenle, büyüme hormonunun etkisiyle, enerji için protein ve karbonhidratlara göre öncelikle yağlar kullanılmaktadır.

• Büyüme hormonu, proteinler üzerine anabolik etki göstermesi yağsız vücut kitlesinde artmaya neden olur.

• Büyüme hormonunun yağları serbestleştirici etkisi için saatler gerekirken protein yapımının artması dakikalar içinde başlayabilir.
Büyüme Hormonunun "Ketojenik" Etkisi.
Aşırı miktarda büyüme hormonu salınması, yağ dokusundan yağın serbestleşmesine neden olur ve
karaciğerde büyük miktarlarda asetoasetik asit oluşur ve vücut sıvılarına serbestleyerek ketoza yol açar.
Yağ dokusundan bu aşırı yağ serbestleşmesi sıklıkla karaciğer yağlanmasına (steatosis) neden olur.
6) Büyüme Hormonu Karbonhidrat Kullanımını Azaltır
Büyüme hormonunun hücredeki glikoz metabolizması üzerinde 3 temel etkisi vardır:
1) İskelet kası ve yağ dokusu gibi bazı dokularda glikoz tutulmasının azalması,
2) Karaciğerde glikoz yapımının artması ve
3) İnsülin salgısının artmasıdır.
• Bu değişiklikler büyüme hormonuna bağlı ortaya çıkan "insülin direnci"ne bağlıdır ve etkilerine
diyabetojenik etkiler adı verilir.
• Aşırı miktarda büyüme hormonu salgılanması tip II diyabet hastalarında görülenlere benzer metabolik
bozukluklara yol açar.
Büyüme Hormonunun Büyümeyi Artırıcı Etkileri İçin İnsülin ve Karbonhidrat Gereksinimi
Büyüme hormonunun etkili olabilmesi için yeterli insülin aktivitesi kadar, uygun miktarda karbonhidrat
sağlaması gereklidir.
• Büyüme hormonu, pankreası olmayan bir hayvanda büyüme üzerindeki etkisini gösteremez.
• Eğer diyetten karbonhidratlar çıkarılırsa yine büyüme etkisi olmaz.
• Karbonhidrat ve insüline olan gereksinim kısmen büyüme için gerekli olan enerjiyi sağlayabilmeye yarar.
• Özellikle, insülinin glikoz taşınmasını artırmasına benzer şekilde, bazı amino asitlerin hücre içine
taşınmasını artırıcı özgül etkisi önemlidir.
Büyüme Hormonu Kıkırdak ve Kemik Büyümesini Uyarır
• Büyüme hormonu protein depolarının artışını ve vücutta hemen- hemen tüm dokuların büyümesini uyarır.
• Ancak en önemli etkisini iskelet sisteminin büyümesi üzerine gösterir. Bunlar,
1) Kemik büyümesine neden olan kondrositik ve osteojenik hücrelerce protein depolarının artırılması,
2) Bu hücrelerin çoğalma hızının artması ve
3) Kondrositleri osteojenik hücrelere dönüştürerek yeni kemik depolanmasına neden olması gibi etkileri
içerir.
Kemik Dokusunun Yapım ve Yıkımında Görevli Hücreler
Kemik dokusunun yapım ve yıkımında görevli 4 tip hücre ayırt edilir
1). Osteosit, 2). Osteoblast, 3). Osteoprogenitör hücre, 4). Osteoklast
1. **Osteosit**: Osteositler, genç kemik hücreleri olan **osteoblastların olgunlaşmasıyla** meydana gelir.
Kemik dokusunun içinde, ayrıca **osteoklast adı verilen hücreler** de bulunur. Osteositler, kemik
dokusunda **kanallar açarak yıpranmış kemik hücrelerinin yıkımını sağlayan** hücrelerdir

2. **Osteoblast**: Osteoblastlar, kemik yapımını gerçekleştiren hücrelerdir. Kemik matriksini sentezler ve


mineralizasyonu düzenler. Aynı zamanda kemik kalitesinden sorumlu olan proteinleri de üretirler.
Osteoblastlar, osteoprogenitör hücrelerden türetilir ve kemik dokusunda bulunurlar ¹.

3. **Osteoprogenitör hücre**: Osteoprogenitör hücreler, osteoblastların kökeni olarak kabul edilir. Bu


hücreler, kemik yapımının başlangıcında önemli bir rol oynarlar

4. **Osteoklast**: Osteoklastlar, kemik matriksini ortadan kaldırarak kemik dokusunun yok olmasını
sağlayan hücrelerdir. Bu işleme **kemik rezorpsiyonu** denir. Osteoklastlar, monosit veya monosit benzeri
hücrelerden türetilir ve fazla çekirdekli fagositik hücrelerdir

Büyüme Hormonu Kıkırdak ve Kemik Büyümesini Uyarır


Kemik büyümesinde iki temel mekanizma vardır:
1) Boyuna Büyüme: Büyüme hormonu ile uyarılmaya bağlı olarak uzun kemiklerin epifiz kıkırdakları
boyunca uzamasıdır.
2) Enine Büyüme: Kemik periostundaki ve bazı kemik kavitelerindeki osteoblastların eski kemik yüzeylerinde
yeni kemik depolamasıdır.

Büyüme Hormonun Etki Mekanizması


Büyüme hormonu, etkilerinin çoğunu “Somatomedinler: İnsülin- Benzeri Büyüme Faktörleri - insulin-like
growth factors (IGFs)" adı verilen aracı maddeler yoluyla gerçekleştirir.
• Büyüme hormonu kıkırdak kondrosit kültürlerine uygulandığı zaman, genellikle çoğalma veya büyüme
görülmez.
• Ancak sağlıklı bir hayvana enjekte edildiğinde aynı hücrelerde çoğalma ve büyümeye neden olur.
Kısaca büyüme hormonu, karaciğerin (ve daha az oranda diğer ektra hepatik dokuların), somatomedinler
olarak adlandırılan ve kemik büyümesinin tüm aşamasını hızlandırıcı güçlü bir etkiye sahip olan çeşitli küçük
proteinlerin oluşturmasını sağlar.

Büyüme Hormonun Etki Mekanizması


En az dört somatomedin izole edilmiştir, ancak içlerinde en önemlisi somatomedin C: insülin-benzeri
büyüme faktörü-1 : Insulin-Like Growth Factors-1 [IGF-1]'dir.
Somatomedin C başlıca KC'de (ekstra hepatik dokularda) üretilir.
Büyüme hormonu, somatomedin C sekresyonunu ve onu bağlayan proteinin üretimini artırır.
Somatomedin C'nin molekül ağırlığı yaklaşık 7.500'dür ve plazmadaki konsantrasyonu normalde büyüme
hormonunun salgılama hızını yakından takip eder.
Özellikle ağır egzersizin büyüme hormonu salgısı üzerindeki güçlü etkisi ve derin uykunun ilk birkaç saatinde
oluşan yüksek salgı hızı görülmektedir.
Büyüme hormonu, en fazla adölesan döneminden salınır sonra yaşlanmayla birlikte yavaş bir şekilde azalır,
ileri yaşlılık döneminde yaklaşık %25 'e düşer.

Kadınlarda buyume hormonu (oku geç)


Normal doğumla yaklaşık 50 cm boy ve 3-4 kg ağırlıkta olarak doğan çocuk devamlı gelişir ve genellikle 17.
ve 18. yaşlarda son uzunluğa erişmiş olur. Pubertenin başında kız çocuklarında boy, erkek çocuklarına
nazaran daha hızlı artmasına rağmen boy gelişimi daha önce tamamlanır. İnsanın boyu genelde 17. ve 18.
yaşlara kadar şekillenir. Ancak boyu uzatan sportif faaliyetlerin aktif olarak yapılması ile 20-24 yaşlarına
kadar boyun uzaması az da olsa, bir miktar daha devam edebilir. Aktif olarak yapıldığında insan boyunun
uzamasını sağlayabilen sporların en yaygın olanları, omurgayı gerecek biçimde gerçekleştirilen basketbol,
voleybol, düz veya sırt üstü yüzme ve barfikstir. (Barfiks, Fransızca barre fixe, sabit çubuk anlamındadır.
Sabit bir çubuğa tutunarak vücudun yukarıya doğru çekilmesi gerçekleştirilir.)
Kemik yapımı ve yıkımı birliktedir. Bir yandan kemik yapımı (anabolisma) sürerken bir yandan yıkımı
(katabolisma) olur. Yapımın yıkıma olan oranı, kemiğin büyümesine veya kısalmasına neden olur.
Anabolismanın katabolismaya oranının yüksek olduğu çocukluk ve gençlik dönemlerinde yapım fazla olduğu
için uzun kemiklerin boyu, dolayısıyla insanın boyu uzar. Anabolisma ile katabolisma oranının yaklaşık eşit
olduğu olgunluk dönemlerinde kemiklerin boyu uzamadığı gibi kısalma da görülmez. Sonu ölümle biten
yaşlılıkta ise katabolisma oranının anabolismadan yüksek oluşu sonucunda boyda kısalma ile kemiklerin
sertlik ve dayanıklılığında azalma olur.
Büyüme Hormonu Salgısının Düzenlenmesi
• Büyüme hormonu pulsatil bir biçimde artma ve azalmalar gösterir.
• Büyüme hormonunun sekresyonunu kontrol eden mekanizmalar tam olarak bilinmemektedir.
• Ancak kişinin içinde bulunduğu çeşitli koşullar büyüme hormonunun sekresyonunu artırır veya azaltır.
Büyüme Hormonu Sekresyonunun Uyaran Faktörler
• Kan glikoz düzeyinde azalma
• Kan serbest yağ asitlerinde azalma
• Açlık, protein eksikliği
• Travma, stres, heyecan
• Egzersiz
• Testosteron, östrojen
• Derin uyku (II. ve IV. dönemleri)
• Büyüme hormonu salıverici hormon
Büyüme Hormonu Sekresyonunun İnhibe Eden Faktörler
• Kan glikoz düzeyinde artma
• Kan serbest yağ asitlerinde artma
• Yaşlanma
• Şişmanlık
• Büyüme hormonu inhibe edici hormon (somatostatin)
• Büyüme hormonu (ekzojen)
• Somatomedinler (insülin benzeri büyüme faktörleri)
Büyüme Hormonu Salgısının Kontrolünde Hipotalamus, Büyüme Hormonu Serbestleştirici Hormon ve
Somatostatinin Rolü
• Büyüme hormonu salgısı hipotalamustan salgılanan ve daha sonra hipotalamik- hipofizer portal sistem
damarları ile ön hipofize taşınan iki faktörle kontrol edir.
• Bunlar polipeptid yapısında, büyüme hormonu serbestleştirici hormon (GHRH) (44 aa) ve somatostatin
(14 aa) olarakta adlandırılan büyüme hormonu inhibe edici hormon (GHIH)'dur.
• Büyüme hormonu salgısının kontrolü çoğunlukla Büyüme hormonu salgısının kontrolü serbestleştirici
hormon tarafından sağlanır.
Büyüme Hormonu Salgısının Kontrolünde Hipotalamus, Büyüme Hormonu Serbestleştirici Hormon ve
Somatostatinin Rolü
•Büyüme hormonu serbestleştirici hormon salgılanmasına neden olan hipotalamusun ventromediyal
çekirdeğidir.
•Aynı alanın hipoglisemiye duyarlı olduğu ve hipoglisemi durumunda açlık duygusunu uyardığı bilinir.
•Somatostatin salgısı hipotalamusun diğer komşu bölgeleri tarafından kontrol edilir.
•Büyüme hormonu serbestleştirici hormon (GHRH), büyüme hormonu salgısını, hipofizdeki büyüme
hormonu hücrelerinin dış yüzeyinde bulunan özgül hücre zarı reseptörlerine bağlanarak uyarır.
Özet
Özet olarak, büyüme hormonu salgısının düzenlenmesine ait bilgilerimiz kesin bir tanımlama yapmaya
yeterli değildir.
Ancak, açlık sırasında büyüme hormonunun aşırı salgılanması ve protein sentezi ve doku büyümesinin
hızlandırılması üzerindeki kesinleşmiş uzun süreli etkisi nedeniyle aşağıdaki varsayım yapılabilir:
• Büyüme hormonu salgısının uzun süreli kontrolündeki ana faktör, dokuların uzun süreli beslenme
durumu, özellikle de proteinle beslenme düzeyidir.
• Beslenme yetersizliği veya dokunun hücresel proteinlere aşırı gereksinimi (örneğin, kasların besinsel
durumunun zorlandığı ağır bir egzersizden sonra) bir şekilde büyüme hormonunun salgı hızını artırır.
• Büyüme hormonu, hücrede var olan proteinleri korurken yeni proteinlerin sentezini başlatır.
Büyüme Hormonu Salgısındaki Bozukluklar
Panhipopitüitarizm. Bu terim tüm ön hipofiz hormonlarının salgısının azalması demektir.
• Salgılanmanın azalışı doğumsal veya kişinin yaşamının herhangi bir döneminde ani veya yavaş olarak
gelişebilir.
Cücelik. Cücelik olgularının çoğu çocukluk çağı sırasında genel olarak ön hipofiz salgısının yetersizliği
(panhipopitüitarizm) sonucu oluşur.
• Genellikle, vücut bölgeleri birbirleriyle uygun oranda gelişir, fakat gelişme hızı çok azalmıştır.
• 10 yaşında bir çocuk 4 veya 5 yaşındaki bir çocuğun vücut gelişimine, 20 yaşına geldiğinde ise vücut
gelişimi, 7-10 yaşındaki bir çocuğunkine benzer.
• Panhipopitiüter cüce puberteye erişemez ve hiçbir zaman erişkin cinsel işlevlerin gelişmesi için yeterli
miktarda gonadotropik hormon salgılamaz.
• Ancak, cücelerin üçte birinde yalnız büyüme hormonu yetersizliği vardır ve bu kişiler cinsel olarak
olgunlaşır, bazen de üreyebilirler.
• Tek başına insan büyüme hormonu yetersizliği olan cüceler erken dönemde hormon tedavisi ile tamamen
iyileştirilebilir.
• Cüceliğin diğer bir türünde Afrika pigmesi ve Levi-Lorain cücesi'dir.
• Bu tür cüceliklerde büyüme hormonu salgı hızı normal veya yüksektir.
• Ancak, büyüme hormonunun uyarısı ile oluşan somatomedin C'nin yapımında kalıtsal bir yetersizlik vardır.

Erişkinlerde Panhipopitüitarizm
Erişkin döneminde oluşan panhipopitüitarizm sıklıkla, üç bozukluktan birinin sonucu olarak ortaya çıkar.
Bunlardan ikisi tümöral durumlardır;
1). Kranyofarinjiyomlar
2). Kromofob tümörler,
İşlev gören ön hipofiz hücreleri tamamen veya tamamına yakın derecede haraplanıncaya kadar hipofiz
bezine baskı yapabilirler.
3). Hipofiz kan damarlarının trombozu'dur.
Bu bozukluk doğumdan sonra annenin dolaşım şokuna girmesiyle ortaya çıkar.

Devlik (Jigantizm)
• Bazen ön hipofiz bezinin büyüme hormonu oluşturan asidofilik hücreleri aşırı aktivite kazanır veya bezde
asidofilik tümörler oluşabilir.
• Sonuçta aşırı miktarda büyüme hormonu yapılır.
• Kemikler dahil olmak üzere vücudun tüm dokuları hızla büyür.
• Eğer bu durum adölesan çağından önce, -yani uzun kemiklerin epifizlerinin gövdeleri ile kaynaşmasından
önce- gelişirse boy uzar ve 2.4 metre uzunlukta bir dev olur.
• Devlik durumunda genellikle hiperglisemi görülür ve % 10'unda tam gelişmiş bir diabetes mellitus tablosu
ortaya çıkar.
• Devliğin nedeni, genellikle bezin haraplanana kadar büyüyen bir hipofiz tümörü olduğundan, tedavi
uygulanmadığında panhipopitüitarizm gelişir.
• Hipofiz hormonlarının bir genel yetmezliği genellikle erken erişkin dönemde ölüme neden olur.
• Hastalığın daha fazla ilerlemesi hipofiz bezinden tümörün mikrocerrahi ile çıkarılması veya bezin
radyasyonla tedavisi ile engellenebilir.

Gigantism ve akromegali olanlarda benzer fiziksel değişiklikler ortaya çıkar. Zaten akromegalinin
gigantismden farkı, yaklaşık 18 yaşından sonra yani epifiseal (epiphyfiseal) plak veya epifiseal çizgi veya bir
başka deyişle büyüme çizgisinin de kemikleşmesi sonucunda gelişmesidir. Ortaya çıkan değişiklikler:
-Genel yorgunluk
-Ellerde ve ayaklarda anormal genişleme
-Distal parmak ve ayak parmaklarının genişlemesi, "kürek" ayak parmakları
-Yumuşak eller
-Genişlemiş alın, çene ve göz çıkıntısı
-Büyümüş çenede dişlerin yayılması, dişler arasında boşluklar
-Dil, burun, dudaklar, karaciğer ve böbrek gibi yumuşak dokuların büyümesi
- Erkeklerde sesin derinleşmesi
-Cilt değişiklikleri, yağlı cilt
-Aşırı terleme
-Bileklerdeki artmış doku sinir sıkışımasına yol açabilir, bu da karpal tünel sindromuna neden olabilir
-Artritis yani eklem iltihabına bağlı eklem ağrıları
-Baş ağrısı
-Görme kaybı. Şiddetli olduğunda, bir kişi sadece doğrudan önünde ne olduğunu görebilir. Birçok gigantismli
kişi oldukça şiddetli olana kadar görme kaybının farkına varamaz. Diğer görsel problemler: Görme keskinliği
kaybı (bulanık görme), özellikle tümör ileri doğru büyür ve optik bir siniri sıkıştırırsa ortaya çıkar. Ayrıca
renkler parlak olarak algılanamaz.
-Kolon polipleri, bu poliplerin kolon kanserine dönüşme riski vardır.
-Büyümüş tiroid bezi yani guatr
-Büyümüş prostat, prostat hipertrofisi (hypertrophy: bir doku veya organın hücre bölünmesi olmaksızın
büyümesi, irileşmesi)
Akromegali
Eğer asidofilik tümör adölesan dönemden sonra oluşursa -yani uzun kemiklerin epifizleri gövdeleri ile
kaynaştıktan sonra- kişinin boyu daha fazla uzayamaz,
Ancak yumuşak dokular büyümeye devam edebilir ve kemikler daha da kalınlaşabilir. Bu tabloya
"akromegali" adı verilir.
• Büyüme özellikle el ve ayak kemikleri ile kranyum, burun, alın çıkıntıları, orbita üstündeki kabartılar, alt
çene kemiğinde belirgindir, çünkü bu kemiklerin büyümesi adölesan çağda durmaz.
• Ayrıca vertebralardaki değişiklikler kamburluğa (kifoz) neden olur.
• Özellikle böbrek, dil, karaciğer gibi birçok yumuşak dokulu organda aşırı büyüme gözlenir.

Büyüme Hormonu Salgısındaki Azalmanın Yaşlanmadaki Olası Rolü


Normal yaşlılık döneminde yaşlanmanın etkileri kısmen, büyüme hormonu salgısındaki azalmanın
sonucudur.
Büyüme hormonu salgılama yeteneğini kaybeden kişilerde, yaşlanma olayı hızlanır.
Yaşlanmada vücudun çoğu dokusunda protein depolanması azalır ve yağ depolanması artar.
Deri kırışıklıklarının artması, bazı organların işlevinin yavaşlaması ve kas kütlesi ile gücünün azalması
yaşlanmanın fiziksel ve fizyolojik etkileridir.

You might also like