You are on page 1of 83

ENDOKRİN SİSTEM

Vücutta belirli bir yerde üretilip çeşitli doku ve organların


aktivitelerini düzenleyen organik moleküllere hormon denir.

Hormonal sistemin işlevleri :


1. Vücudun iç dengesinin (homeostasi) kurulmasına yardımcı olurlar.
2. Büyüme ve gelişmeyi etkilerler.
3. Cinsel gelişim ve üremede etkili olurlar.
4. Sinir sistemiyle birlikte koordinasyon ve bütünleşme görevi yaparlar.
SALGI BEZLERİ
Hormonların özellikleri :
• Hormonlar, iç salgı bezlerinden (endokrin bez), karma bezlerden ve
nöronların akson uçlarından üretilir, kana salgılanır ve hedef hücrelerine kan
ile taşınır.
• Hormonlar kana geçtikten ve belirli bir eşik seviyeye ulaştıktan sonra etkili
olurlar. Bu nedenle etkisini yavaş gösterir ve etkisi uzun sürelidir.
• Hedef organlarda hormon ile bağlanabilen reseptör proteinler bulunur.
Reseptörler hücreleri dışarıdan ya da içeriden uyarabilir.
• Birçok hormon belli doku ya da organ üzerinde etkilidir. (Bu olay, etkilenecek
hücrenin zarındaki veya sitoplazmasındaki reseptörün (glikoproteinlerin) ilgili
hormonu tanımasıyla sağlanır). Bu nedenle hormonlar kan ile tüm vücuda
yayıldıkları halde sadece hedef organlarında etkilerini gösterir.
Hormonların sentezlenmesi veya ilgili organda parçalanması enzimler
yardımıyla olur. Hormonlar, kandan 3 şekilde uzaklaştırılır.
* Dokularda parçalanarak
* Karaciğerde parçalanarak
* Böbreklerle atılarak
• Aynı endokrin bezden salgılanan farklı hormonlar aynı organ
üzerinde farklı etki gösterebilirler veya farklı bezlerden salgılanan
farklı hormonlar aynı organ üzerinde benzer etki gösterebilirler.
Pankreas (İnsülin ve glukagon karaciğere etkili), STH ve Tiroksin
kemiklerin gelişmesi yönünde etkilidir.
• Bazı hormonlar bütün vücut hücreleri üzerinde etkiliyken (STH,
tiroksin) bazıları belirli bir organ üzerinde (ADH böbrek) etkilidir.
• Hormonlar üretildikleri canlıdan başka canlılara verildiklerinde de
etkili olabilir.
• Herhangi bir hormonun az veya çok salgılanması bazı anormalliklerin
ortaya çıkmasına neden olur.
• Hormonların çoğu protein yapısındadır. Bazı hormonlar ise
peptidler, steroid vb. maddelerden yapılı olabilir.

NOT:
• Ayrıca; mide gastrin hormonu, ince bağırsak enterogastrin, sekretin
ve kolesistokinin hormonları, karaciğer ve böbrek hücreleri
eritropoetin hormonu üreten organlardır.
• Hormonlar; kanda, doku sıvısında, sitoplazmada, ter ve idrarda
bulunabilir.
Hormonların çalışma mekanizması
1. Protein Yapıdaki Hormonlar :

2. Steroit Yapıdaki Hormonlar :


• Hormonlar, çok az miktarları ile etki etmeleri ve
biyolojik katalizör gibi davranmaları nedeniyle
enzimlere çok benzemekle beraber bazı yönlerden
farklıdırlar.

• Hormonların enzimlerden farklı yönleri


1. Hormonlar etki gösterdikleri organdan başka bir
organda sentezlenirler.
2. Hormonlar kullanılmadan önce dolaşıma salgılanırlar.
3. Yapısal olarak hormonun mutlaka protein olması
gerekmez. Küçük polipeptit, tek aminoasit veya steroid
yapıda bir kimyasal madde olabilir.
Hormonların salgılanmasını sağlayan etkenler :
1. Sinirsel uyarılma
2. Hormonların kandaki miktarlarının değişmesi
3. Geri etkileşim (geri besleme)

• DİKKAT!!!!
• Sinir sistemi ile endokrin sistemin ortak özelliği düzenleyici
görevlerini, salgıladıkları kimyasal aracılarla yapmalarıdır. Bu
kimyasallar; endokrin sistemde hormonlar, sinir sisteminde
nörotransmitter maddelerdir.
• Sinir hücrelerinde nörotransmitter maddelerle birlikte ve
uyartının elektriksel nitelikte olması hedef organın kısa zamanda
hızlı tepki vermesini sağlar. Hedef organın hormonlara karşı
oluşturduğu tepki ise daha geç ve uzun sürelidir. Çünkü
hormonların kanda belirli bir değere ulaşıp etki göstermesi ya da
bu değerin altına düşerek etkinin ortadan kalkması için belirli bir
süreye ihtiyaç vardır.
1. HİPOFİZ BEZİ
• Ara beyinde bulunan nohut büyüklüğünde bir bezdir.
• Vücudumuzdaki diğer iç salgı bezlerinin salgılarını kontrol
ettiği için temel bez olarak kabul edilir.
• Ön ve arka lop olmak üzere 2 lobtan oluşur.
• Ön lop epitel dokudan, arka lop sinir dokudan
farklılaşmıştır.
• Hipofizin hormon salgılamasını hipotalamus yönetir.
Hipotalamus – Hipofiz İlişkisi

• Hipotalamus ara beyinde bulunur.


• İnce bir uzantıyla hipofiz bezine bağlıdır.
• Hipofiz bezinden hormonların salgılanmasını düzenleyen
salgılattırııcı (releasing, RF) ve durdurucu (inhibiting) hormonlar
hipofiz bezinin ön lobundan salgılanan hormonları kontrol
etmektedir.
• RF salgısının çeşidine göre hipofizden hormon salgılanır.
• Antidiüretik hormon (ADH) ve oksitosin hormonlarını sentezler,
depolar. Bu hormonlar sinirin aksonu aracılığıyla hipofizin arka
lobuna gelir.
Örneğin, tiroit bezinden salgılanan tiroksin hormonunun miktarı kanda azaldığı zaman
hipotalamus uyarılır. Bu durumda hipotalamus, RF faktörü ile hipofizi uyarır. Hipofiz
uyarıldığında TSH salgılar. TSH, tiroit bezini hormon salgılaması için uyarır. Tiroit bezi
tiroksin salgılar. Kanda tiroksin hormonu arttığında ise hipotalamus ve hipofiz uyarılır.
Hiptalamus RF salgısını, hipofiz ise TSH salgısını durdurur

RF
HİPOFİZİN ÖN LOBUNDAN SALGILANAN HORMONLAR
a) Büyüme Hormonu (Somatotropik Hormon (STH),
Growth Hormon (GH) :
• Protein yapılı bir hormondur.
• Büyüme kapasitesi olan her dokuda büyümeye neden olur.
• Bu hormon özellikle iskelet kaslarının, kemik ve kıkırdağın
büyümesini kontrol eder.
• Mitoz bölünmeyi hızlandırır.
• Metabolizmayı direkt etkileyerek protein sentezini arttırır,
karbonhidrat-yağ metabolizmasını düzenler.
• Fazla salgılanması yağ kullanımını arttırdığı için kanda şeker
oranı artar (Hiperglisemi)
• Gelişme çağında az salgılanması durumunda cücelik (nanizm),
fazla salgılanması durumunda devlik (gigantizim) meydana gelir.
• Gelişme çağından sonra fazla salgılanırsa kafa, el, ayak, burun,
dudak gibi organlarda orantısız büyüme (akromegali) görülür.
b) Adreno Kortikotropik Hormon (ACTH) :
• Böbrek üstü bezinin kabuk kısmını etkileyerek buradan steroit yapılı
hormonların (Aldosteron, kortizol, eşey hormonları) salgılanmasını
sağlar.
c) Tiroit Uyarıcı Hormon (TSH) :
• Tiroit bezinden tiroksin hormonun salgılanmasını sağlar.
d) Prolaktin (Luteotropik hormon, LTH) Hormonu :
• Bu hormon hamilelik sırasında süt bezlerinin gelişmesini ve süt
yapımını sağlar.
• Annelik iç güdüsünün gelişmesini sağlar.
e) Folikül Uyarıcı Hormon (FSH) :
• Dişilerde yumurtalıkların folikül keselerini etkileyerek foliküllerin
büyümesini, yumurta oluşturmasını sağlar.
• Folikül hücrelerine östrojen hormonu salgılatarak dişiye özgü
özelliklerin ortaya çıkmasında rol oynar.
• Erkeklerde testislerde sperm hücrelerinin üretilmesini başlatır.
f) Lüteinleştirici Hormon (LH) :
• Dişilerde yumurtanın serbest bırakılmasını (ovulasyon) sağlar.
• Yumurtanın serbest bırakılmasından sonra yumurtanın içinde
geliştiği keseciğin sarı cisim adı verilen yapıya dönüşmesini sağlar.
• LH sarı cisimden östrojen ve progesteron salgılanmasını uyarır.
• Erkeklerde ise testislerde bulunan leydig hücrelerini uyararak
testosteron hormon salgılanmasını sağlar.

• NOT: [FSH, LH ve LTH hormonları gonadotropinler (üreme


hormonları) olarak da adlandırılmaktadır.]
g) Melanosit uyarıcı hormon (MSH):
• Üst Derideki melanosit hücrelerini uyararak deriye renk veren melanin
pigmentinin üretilmesini sağlar.
• Melanin pigmenti, derinin renginin koyulaşmasını sağlar ve güneşte koruyuculuk
yapar.
HİPOFİZİN ARKA LOBUNDAN SALGILANAN HORMONLAR
• Hipofizin arka lobu hipotalamusla doğrudan bağlantılıdır. ön loptan
farklı olarak beynin bir uzantısıdır, burada hormon üretimi olmaz.
• Hipotalamusta sentezlenen
oksitosin ve antidiüretik
hormon (ADH, Vazopressin)
aksonlar aracılığı ile hipofizin
arka lobuna taşınarak depo
edilir. Gerektiğinde buradan
kana verilir.
a) Antidiüretik Hormon (ADH, Vasopressin) :
• Kanın osmotik basıncının ayarlanmasında görevlidir.
• Hipotalamusta bulunan osmoreseptörler kanın ozmotik basınç
değişimlerini algılar.
• Atardamarların çevresindeki düz kasların kasılmasını sağlayıp kan
basıncını yükseltir.
• Böbreklerdeki idrar kanallarından suyun geri emilimini sağlar.
Böylece vücudun su kaybı önlenir.
• Bu hormon eksikliğinde fazla su atılır, kanın osmotik basıncı artar,
şeker hastalığına benzer belirtiler ortaya çıktığı için buna şekersiz
şeker hastalığı denir.
• ADH az salgılanırsa idrar hipotonik, fazla salgılanırsa hipertonik olur.
• Fazla miktarda tuzlu besinlerle beslenen bir insanda su içme isteği
artar. ADH salgısı artar.
• Bol miktarda normal su içen bir insanda ADH salgısı azalır.
• Alkol alan bir insanda, alkolü seyrelterek atılmasını kolaylaştırmak
için ADH salgısı azalır.
• Kandaki su miktarının azalması durumunda hipotalamus, beyince
su içme isteği doğurarak davranışsal bir tepki oluşturur.
b) Oksitosin :
• Hamileliğin sonlarına doğru salgısı artar.
• Dişilerde doğum sırasında döl yatağı kaslarının düzenli kasılmasını
sağlayarak doğumu kolaylaştırır.
• Doğum sonrasında ise anne memesindeki basıncı arttırarak sütün
süt bezlerinden boşaltılmasını sağlar.

NOT: LTH, annede süt yapımını ve süt kanallarının gelişmesini,


oksitosin ise bu sütün kanallara akmasını sağlar.
2. TİROİT BEZİ
• Boyun bölgesinde, gırtlağın hemen altında soluk borusunun her iki
yanında yer alan iki parçalı bezdir.
• Bütün omurgalılarda bulunur.
• Kan damarlarının en yoğun olduğu bezdir.

Hormonları ; tiroksin ve kalsitonindir.


a) TİROKSİN :
• amino asit türevli yapısında iyot bulunduran bir hormondur.
• Tiroksin hormonunun metabolik hızın ayarlanmasında doğrudan görevi vardır.
Fazla salgılanırsa metabolizma hızlanır, az salgılanırsa metabolizma yavaşlar.
• Vücudun tüm hücrelerine etki ederek O2 kullanımını artırır, böylelikle
besinlerin daha hızlı parçalanmasını ve daha hızlı enerji üretilmesini sağlar.
• Büyüme ve gelişme sırasında protein sentezini hızlandırır.
• Nabız ve tansiyonun artmasına neden olur.
• Tiroit bezi hipofizle birlikte çalışır. Hipofizin ön lobundan tiroit bezini uyaran
bir hormon (TSH) salgılanır. Bu hormon kan dolaşımı ile tiroide gelir ve
tiroksin hormonunun salgılanmasını başlatır.
* Kanda tiroksin miktarı azalırsa hipofiz TSH salgısını artırarak tiroit bezini, tiroksin
hormonu üretmesi için uyarır. Bu durumda tiroit bezinin folikülleri büyür ve şişer.
Yetişkinlerde ortaya çıkan bu durum basit guatr (guatr) hastalığı olarak tanımlanır.
Deniz ürünleri yenerek ve iyotlu tuz kullanılarak iyileştirilebilir.

*Büyüme çağında tiroit bezinin yeterli


salgı yapamaması durumunda
kretenizm (ahmaklık) denilen zeka
geriliği ve yeterli gelişememe şeklinde
anormallik görülür. Cücelik, eşey
bezlerinde gelişememe.
* Ergenlik döneminde tiroit bezinin az salgı
yapması, metabolizma hızını düşüreceğinden,
miksodema denilen hastalığa yol açar. Ruhen ve
bedenen uyuşukluk başlar. Deride şişlikler ve kıl
dökülmesi başlar. Vücut sıcaklığı düşer.

* Tiroit bezi tümör veya farklı


hastalıklardan dolayı fazla
miktarda tiroksin hormonu
salgılarsa buna zehirli guatr
(graves, iç guatr) hastalığı denir.
Bu rahatsızlıkta ise metabolizma
hızı artar, kan basıncı yükselir, göz
küreleri dışarı fırlar, terleme, kilo
kaybı, aşırı yorgunluk,
uykusuzluk, ellerde titreme,
sinirlilik ve sık nefes alma görülür.
Normalden fazla tiroksin salgılandığında (hipertiroidizm);
• Metabolizma hızı artar.
• Vücutta ısı üretimi artar.
• Kilo kaybı görülür. (Çok yediği halde)
• Kan basıncı artar.
• Aşırı sinirlilik durumu görülür.
• Göz küreleri dışarı fırlar. (Graves)

Hashimoto sendromu
• Otoimmün hastalıktır.
• Bağışıklık sisteminin tiroit bezi hücrelerine saldırmasıdır.
• Guatr hastalığındaki belirtiler gözlenir.
b. KALSİTONİN :
• Kandaki kalsiyum miktarının düzenlenmesinde rol oynar.
• Kandaki kalsiyum miktarı normal değerin üzerine çıktığında, Kandaki
fazla kalsiyumun (D vitamini yardımı ile) kemiğe geçmesini ve
depolanmasını sağlar.
• Ayrıca böbreklere etki ederek kalsiyumun geri emilimini azaltır ve
idrarla daha fazla kalsiyum atılmasını sağlar.
• Kalsitonin, paratiroit bezden üretilen parathormon ile birlikte
kandaki kalsiyum miktarını düzenler. Hedef organı: Kemikler,
böbrekler

• Kalsitonin salgısı artan bir insanda;


- Kemik sertliği artar.
- Kanın osmotik basıncı azalır.
- Bağırsak ve böbreklerden kana emilen kalsiyum azalır.
3. PARATİROİT BEZİ
• Tiroit bezinin üzerinde ikisi üste,
ikisi alta gömülmüş; bezelye
şeklinde dört küçük bezdir.

• Paratiroit bezi, kanda kalsiyum miktarı azaldığı zaman Parathormon


salgılar.
• Kalsitonin hormonu ile antagonist (zıt yönde) çalışır.
• Parathormon, kalsiyumun kemiklerden kana geçişini, böbreklerden
fosforun atılmasını sağlar (Kandaki fosfor miktarını azaltır).
• Ayrıca böbreklerdeki ve bağırsaklardaki kalsiyumun geri emilimini
artırarak kandaki kalsiyum düzeyini artırır.
• Parathormon besinlerle alınan ve deride sentezlenen D vitamininin
aktifleşmesini sağlar.
Parathormonun az salgılanması halinde; kandaki kalsiyum,
kemiklerde birikmeye başlar ve kanda kalsiyum iyonunun miktarı
azalır. Bu durumda kaslar ağrılı kasılmalar yapar, titremeler olur, el ve
ayak parmaklarında içe doğru bükülmeler olur. Buna tetani hastalığı
denir.

Parathormonun fazla salgılanması halinde; kemiklerden kana


kalsiyum geçişi hızlanır. Bu sefer de kandaki kalsiyum miktarı artar ve
iskelet zayıflar. Böbrek taşı oluşumuna neden olur.
KALSİTONİN-PARATHORMON
2013 lys
4. BÖBREK ÜSTÜ BEZLER (ADRENAL BEZLER)
• Her bir böbreğin üst kısmında bulunurlar. Bezlerin böbreklerle
doğrudan ilişkisi yoktur, böbreklerden bağımsız olarak çalışır.
• Hipofiz bezi (ACTH) ve sinir sisteminin (sempatik sinir) kontrolünde
çalışır.
• Böbrek üstü bezleri iki kısımdan meydana gelirler: Dışta kabuk
(korteks), içte öz (medulla) kısmı bulunur.
I. KABUK BÖLGESİNDEN SALGILANAN HORMONLAR :
• Hipofiz bezinin adrenokortikotropik hormon (ACTH) salgısı ile
uyarılır.
• Adrenal korteks bölgesinde kortizol, aldosteron ve adrenal eşey
hormonları gibi steroit yapıda hormonlar üretilir.
a) Kortizol (glikokortikoyitler):
• Hedef bölgesi karaciğerdir.
• Karbonhidrat, yağ ve protein metabolizmasını etkiler.
• Protein ve yağların glikoza dönüşmesini sağlayarak kandaki şeker
oranının yükselmesini sağlar.
• Karaciğerdeki glikojen deposunu arttırır.
• Glikozun oksidasyonunu (yıkımını) önler.
• Özellikle açlık durumunda gerekli olan enerjinin glikoz yerine
amino asit ve yağ asitlerinden elde edilmesini sağlar.
• Protein ve amino asitler üzerindeki yıkıcı etkisinden dolayı
idrardaki azot miktarı artar.
• Stresli durumlarda salgısı artar.
• Bağışıklık sistemini baskılayıcısı etkisi vardır.
• Yaralanma, enfeksiyon, alerji durumlarında tedavi amaçlı
kullanılır.

• Kortizol salgısı artan bir insanda;


* Kan şekeri artar.
* Karaciğerde üre sentezi artar.
* İdrardaki üre artar.

• Kortizol eksikliğinde;
* Kan şekeri düşer. Bunun nedeni amino asitlerden glikoz
yapılamamasıdır. Glikoz üretimi azalınca karaciğerdeki glikojen
harcanmakta ve depo glikojen bitince de kan şekeri düşmektedir.
b) Aldosteron (Mineralokortikoyitler):
• Vücudun su ve iyon dengesinin düzenlenmesinde etkilidir.
• Böbreklerden sodyum (Na+) ve klor (Cl-) iyonlarının geri
emilimini arttırır. Potasyum (K+) iyonlarının idrarla dışarı
atılmasını hızlandırır. Böylece kan basıncı ve hacmi artar.

Aldosteron az salgılanırsa;
kan basıncı düşer, doku sıvısı azalır, kanda sodyum ve klor miktarı
azalır, potasyum artar. Kasların yorulmasına neden olur. Deride
pigmentleşme artar, deri yer yer tunç rengini alır. Bu duruma
Addison hastalığı denir.
• Aldosteron salgısı artarsa;
* Kandaki sodyum ve klor miktarı artar, potasyum miktarı azalır.
* Kan hacmi ve basıncı yükselir.
* Doku sıvısı miktarı artar. (Ödem oluşur.)
* Su içme isteği artar.
* ADH salgısı artar.
* Potasyum eksikliği nedeniyle sinir hücrelerindeki iletim aksar,
kas zayıflaması oluşur.
c) Eşeysel Hormonlar: Az miktarda salgılanır. Bunlar; Testesteron
(androjen), östrojen ve progesterondur.

• Bu hormonlar hem erkek hem de dişi bireylerde salgılanır.


• Erkek çocuklarda adrenal korteks çok çalışırsa, yetişkin erkek
bireylerdeki ses kalınlaşması, kas gelişimi, vücut kıllanması, sakal ve
bıyık çıkması gibi özellikler ortaya çıkar.
• Dişilerde adrenal korteks çok çalışırsa ses kalınlaşır, sakal çıkar ve
eşeysel organlar körelir.
II. ÖZ BÖLGESİNDEN SALGILANAN HORMONLAR :
• Böbrek üstü bezlerinin öz bölgesi, sempatik sinir sistemi
kontrolünde çalışır.
• Buradan adrenalin (epinefrin) ve nöradrenalin
(nörepinefrin) adı verilen iki hormon salgılanır.
• Adrenalin ve noradrenalin hormonları, aşırı sevinç,
heyecan, stres, korku, üzüntü durumları yaşandığında
salgılanır. Vücudu karşılaştığı zor durumlara karşı
hazırlar.
Adreanalin (epinefrin):

• Amino asit yapılı bir hormondur.


• İskelet kasları ve karaciğerdeki glikojenin glikoza dönüşümünü hızlandırır.
• Karaciğerden kana glikoz geçmesini hızlandırarak, kan şekerini arttırır.
(Adrenalin kan şekerini düşük olması durumunda da, yüksek olması
durumunda da arttırır.)
• Yağ hücrelerinden yağ asitlerinin kana salınmasını uyarır.
• Kalp atış hızını ve kan basıncını arttırır.
• Deri, sindirim organları ve böbreklere giden giden damarları daraltıp bu
bölgelere giden kan miktarını azaltırken, iskelet kasları, kalp ve beyine giden
damarları genişleterek bu bölgelere daha fazla kan ulaşmasını sağlar.
(korktuğumuzda yüzümüzün beyazlaması)
• Göz bebekleri büyür.
• Kıllar diken diken olur.
• Soluk alıp vermeyi hızlandırır.
• Sindirim sistemi faaliyetlerini yavaşlatır.
• Kanın pıhtılaşma süresini kısaltır.
• Noradrenalin (norepinefrin):
• Görevi adrenalinin görevine benzer fakat
nöradrenalin salınması adrenalin salınmasından
bağımsızdır.
• Görevi: Kılcal damarların daraltarak , kan basıncını
artırır.
• Kalp atış hızlandırır ve metabolik hızı artırır.
• Nöronların akson uçlarından da salgılanarak
nörotransmitter olarak görev yapar.

NOT:
Yüksek tansiyon ve kalp rahatsızlığı olan insanlara ani haberler
verildiğinde adrenalin ve noradrenalin oranı artacağından kalp krizi,
beyin kanaması, felç gibi olumsuzlukların ortaya çıkma riski artar.
5. PANKREAS
• Hem enzim hem de hormon ürettiği için karma bir bezdir.
• Ekzokrin bez olarak sindirim enzimlerini, endokrin bez olarak insülin
ve glukagon hormonlarını salgılar.
• Pankreas, mide ile ince bağırsak arasında yer alır. Pankreasın yaklaşık
%98’i sindirim enzimi salgılayan asinar adı verilen kısımdan meydana
gelmiştir. Geri kalan langerhans adacıkları adı verilen kısım, alfa ve
beta hücreleri olmak üzere iki tip hücreden oluşur.
• Bu hücreler birbirleriyle zıt çalışan insülin (beta hücreleri
tarafından) ve glukagon (alfa hücreleri tarafından) hormonlarını
salgılar.
• İnsülin
• Pankreasın langerhans adacığındaki beta hücreleri tarafından
salgılanır. (Beyin hücreleri insülin olmaksızın kandan glikozu
alabilir.)
• Kandaki glikozun vücut hücrelerine geçmesini sağlayarak kan
şekerini düşürür.
• Beyin hücreleri hariç tüm vücut hücrelerinin glikoza geçirgenliğini
arttırır.
• Glikozun fazlasının kas ve karaciğerde glikojen olarak depo
edilmesini sağlar.
• Kas hücrelerinin ve yağ doku hücrelerinin kandan daha fazla
glikoz almalarını uyarır.
• Protein sentezini arttırır.
• Glukagon:
• Langerhans adacıklarının alfa hücrelerinden salgılanır.
• Kanın glikoz seviyesini artırıcı yönde etki yapar.
• Açlık durumunda kan şekeri düştüğünde salgılanan
glukagon, karaciğerde glikojen yıkımını sağlar ve kana
glikoz salınımını uyarır, yağ dokularında yağ yıkımını
sağlar.
• Glukagon kas hücrelerinde depo edilen glikojene etki
etmez.
Kandaki glikoz miktarının Ayarlanması

• Kandaki glikoz miktarı adrenalin, insülin ve Glukagon hormonları


ile düzenlenir.
• Kandaki şeker miktarını kontrol eden yapılar, pankreas, karaciğer
ve böbrek üstü bezleridir.
• Stres veya vücut zor durumda kaldığında sempatik sinirlerin etkisi
ile böbrek üstü bezinin öz (medulla)
bölgesinden adrenalin salgılanır. Adrenalin, kas ve karaciğerdeki
glikojen yıkımını uyarır. Glikozların karaciğerden kana geçmesini
hızlandırır. Kaslardaki glikojeni oluşturan glikozlar fosfat içerdiği
için kana geçemezler. Kas hücresinin içinde kullanılırlar. O
nedenle kan şekerini yükseltmezler.
Şeker Hastalığı (Diabetes mellitus):
Kandaki glikozun normal seviyesi 80-90 mg/100 mL’dir. Şeker hastalığı
(Diabetes mellitus) insülin hormonunun yetersiz olması veya hiç olmaması
durumunda kan şekerinin normalin üzerinde bulunması durumudur.

Şeker hastalığının erken belirtileri;


- Çok sık idrara çıkma: Kanda aşırı glikozdan dolayı böbreklerden glikoz geri
emilemez ve idrarla glikoz atılmaya başlanır. Buna bağlı olarak da glikozun
atılması için idrar miktarı artmaktadır. (NOT: Sağlıklı bireylerin idrarlarında
glikoz bulunmaz.)
- Çok su içme: İlk belirtiye bağlı olarak kaybedilen sudan dolayı vücudun su
ihtiyacının artması sonucu oluşur.
- Çok acıkma: İnsülin yetersizliğinden dolayı her ne kadar kandaki glikoz
oranı fazla da olsa glikoz hücrelere geçemediğinden enerji gereksinimi
artar, vücuttaki protein ve yağ depoları kullanılmaya başlanır.

İki tip şeker hastalığı vardır:


-Tip I Şeker Hastalığı (insüline bağımlı diyabet):
• Daha çok çocuklarda ve 40 yaşın altındaki genç erişkinlerde
görülür.
• İnsülin eksikliğinden oluşur.
• Bağışıklık sistemi insülin üreten pankreasın beta hücrelerini tahrip
ettiği için insülin yetersizliği oluşur. Bundan dolayı Tip I diyebet bir
otoimmun hastalıktır. Bu hastalar ömür boyu insülin hormonu
almak zorundadır.
-Tip II diyabet (insüline bağımlı olmayan diyabet):
• Genellikle 45 yaş üstü erişkinlerde ve şişman (obez) kişilerde
görülür.
• Hedef hücrelerdeki reseptörler insüline karşı gerekli tepkiyi
gösteremezler.
• Glikoz reseptörlerinin bozulmasına bağlı olarak glikozun hücrelere
girememesi insülin direnci olarak tanımlanır ve yaklaşık tüm
diyabetlilerin %90’ı insülin direnci yaşamaktadır.
• Bu durum daha çok ailede diyabet olan, şişman, fiziksel aktivitesi
olmayan ve kan yağları yüksek olanlarda ortaya çıkar.
• NOT:
Şeker hastalarında hücrelere yeterli glikoz
geçemediğinden, hücreler enerji elde etmek için yağ
asitlerini ve amino asitleri kullanır. Bunun sonucunda kan
ve idrardaki amonyak ve üre miktarı artar. Ayrıca protein
yetersizliğine bağlı olarak yaraları geç iyileşir ve bağışıklık
sistemi (vücut direnci) zayıflar.
6. EŞEYSEL BEZLER
• Üreme sistemi hormonları erkeklerde testis, kadınlarda
ovaryumlardan üretilir.
• Hem üreme hücreleri hem de hormon üretmeleri nedeniyle
karma bezlerdir.
• Üç çeşit üreme hormonu vardır. Bunlar; östrojen,
progesteron ve testosterondur.
• Her üç hormon da steroid yapıdadır.
• Hipofiz bezinden salgılanan hormonlarla çalışması
düzenlenir.
OVARYUM (YUMURTALIK) HORMONLARI
-Dişi bireylerde bulunan bir çift bezdir. Ergenlik ile birlikte östrojen
ve progesteron hormonlarını salgılar. Karma bezdir.
Östrojen:
- Hipofiz besinin FSH hormonu etkisi ile yumurtalıklardaki folikül
yapılarından salınır.
- Mitoz bölünmeyi hızlandırarak döl yatağı duvarının kalınlaşmasını
sağlar.
- Uterus hücrelerine bol kan damarı gelmesini sağlar.
- Uterustaki doku sıvısı miktarını arttırır.
- Böylece uterus iç çeperinin gelişmesini sağlar.
- Dişiye özgü ince ses gelişimi, üreme organlarının gelişimi, dişiye
özgü vücut yapısını kazanması gibi ikincil eşeysel özelliklerin ortaya
çıkmasına neden olur.
Progesteron:
- Hipofizden salgılanan LH’nin yumurtalığı etkilemesi ile salınır.
- Yumurtalıklarda korpus luteumdan (sarı cisimden), gebelik süresince
plasentadan salınır.
- Embriyonun tutunması için döl yatağının hazırlanmasını sağlar.
- Endometriyumun gelişmesini sağlar.
- Fallopi tüpü hücrelerinde besin depo edilmesini sağlar.
- Gebelik durumunda döl yatağında kas kasılmasını önleyerek
gebeliğin sürmesini sağlar. Azalırsa düşük gerçekleşebilir.
TESTİSLER
- Erkeklerde bulunan bir çift bezdir. Karma bezdir.
- Hipofizin FSH ve LH hormonlarının etkisiyle testosteron salgılar.

Testosteron (Androjen)
-Testislerin seminifer tüpçüklerindeki leydig hücreleri tarafından
salınır.
-Eşeysel olgunlaşmayı sağlar.
-Erkeklere özgü kıllanma, ses kalınlaşması, kas gelişmesi gibi
ikincil eşey özelliklerin de ortaya çıkmasını sağlar.
-Ergenlikten itibaren spermlerin olgunlaşmasını sağlar.
7.TİMÜS BEZİ
Göğüs boşluğunda bulunan timüs bezi, lenf sistemine de dâhil olan bir
organdır. Yeni doğan bebeklerde büyük olan bu bez, yaş ilerledikçe
küçülür. Çocukluk döneminde maksimum aktivite ile çalışır.
• Timus bezi, bağışıklık sistemi hücrelerine ait olan T-lenfosit
hücrelerinin işlevsel özellik kazandığı yerdir.

• Timus bezi, T-lenfositlerin timusta veya diğer lenf sistemi


organlarında gelişmesinde ve korunmasında önemli rolü
olan timik hormon (timozin hormonu) üretir.

• Timus hormonları, ayrıca hipofizden salgılanan LH, FSH


hormonlarının salınmasını baskılar.
8. EPİFİZ BEZİ
• Ara beyinde bulunan çok ufak bir bezdir.
• Melatonin adı verilen hormonu salgılar.
• Bu hormonun salgısı, göze giren ışığın retina üzerine
düşmesi ile kontrol edilir. Karanlık ortamda melatonin
salgısı artar.
• Ayrıca mevsimsel geçişlerde gün uzunluğuna bağlı
olarak ortaya çıkan değişikliklerle ilgili vücuttaki
işlevleri düzenler (biyoritim)
Endokrin Kontrol Mekanizması
• Endokrin bezlerin birbirini etkileyerek kandaki hormon düzeyinin
ayarlanmasına geri bildirim (feed-back) denir.
• İki şekilde gerçekleşebilir;
1. Pozitif geri bildirim (Pozitif feed back):
Hipofizin sürekli olarak bir endokrin bezi uyararak hormon üretimini
sağlamasıdır.
Pozitif geri bildirim mekanizmasında, hem uyarı hem de tepkinin
arttığı görülür. Örneğin hipofizin arka lobundan salgılanan oksitosin
hormonu hedef hücreye (rahim) kan yoluyla ulaştığında özel
reseptörlere bağlanarak özgül bir yanıtın oluşmasını sağlar (rahim
kaslarının kasılması). Oksitosin için oluşturulan yanıt pozitif geri
bildirim döngüsü oluşturur, doğum esnasında ve sonrasında rahim
kasılması devam eder.
2. Negatif geri bildirim (Negatif feed back): Bir endokrin
bezden salgılanan hormon vücutta gerekli aktiviteyi gösterdikten
sonra hipofizi etkileyerek, hipofizin hormon salgısını engellemesidir.
Negatif geri bildirim mekanizmasında, hormonun etki ettiği hücrede
sentezlenen ürün, hormon salgılayan endokrin bezin aktivitesini
baskılar. Örneğin hipofiz TSH salgılayarak tiroit bezini uyarır. Tiroit
bezi kana tiroksin hormonu salgılar. Tiroksin hormonu kanda belli bir
seviyeye ulaştığında hipofizi etkileyerek TSH salgısını azaltmasına
neden olur.

Pozitif geri bildirim hormon üretimini ve tepkiyi artırırken negatif geri


bildirim durumun eski hâline geri dönmesine yardımcı olur. Bu
yüzden iç dengede (homeostasi) negatif geri bildirim daha çok
görülür.
2013 ygs

You might also like