You are on page 1of 27

AKCİĞER KANSERİ CERRAHİSİ

SONRASI HEMŞİRELİK BAKIMI

SORUMLU ÖĞRETİM ELEMANI:


PROF.DR.Ş.İLKAY GÜNER
ARAŞ.GÖR.SEMA KONATEKE

HAZIRLAYAN:
HANDE BULUT
KADİR YILMAZ
RENİM MOSULLİ
HATİCE İRGİN
AKCİĞER KANSERİ

Hava yolları veya akciğer


parankiminden kaynaklanan kanseri
tanımlamada kullanılır.
Normal hücre büyümesi,
farklılaşması ve apoptozisi kontrol
eden yolların düzeninin bozulmasıyla
karakterize olan moleküler
değişikliklerin bir sonucudur.
ETİYOLOJİSİ

PASİF SİGARA
SİGARA MARUZİYETİ

GENETİK HAVA
FAKTÖRLER KİRLİLİĞİ
Akciğer Kanseri büyüme hızı, yayılımı, metastazın zamanlaması,
kemoterapi ve radyoterapiye yanıtına göre temelde küçük hücreli
dışı ve küçük hücreli olmak üzere iki gruba ayrılır:

Küçük Hücreli Akciğer Küçük Hücre Dışı


Kanseri (KHAK): Akciğer Kanseri
 Sigara ile yakından ilişkili (KHDAK):
 Sıklıkla santral yerleşimli  Üçe ayrılır:
 Mediastinal lenfadenopati  Adenokarsinom
birlikteliği sıktır.  Skuamoz Hücreli Kanser
 En kötü prognozlu türdür.
 Büyük Hücreli Kanser
KÜÇÜK HÜCRE DIŞI AKCİĞER KANSERİ

• ADENOKARSİNOM:
-En sık görülen türdür. Periferde başlar. Genellikle hiç sigara kullanmamış kadınlarda
görülür. Lenfojen ve hematojen metastaz daha geç görülür. Toraks duvarında kitleler
görülebilir. Oksijenizasyon/perfüzyon oranı bozulduğu için hastalarda dispne daha
belirgindir.
• SKUAMOZ HÜCRELİ KARSİNOM:
-İkinci en sık rastlanılan tür. Sigara ile yakın ilişkilidir. Sıklıkla santral yerleşimlidir.
Kaviteleşme gösterebilir.
• BÜYÜK HÜCRELİ KARSİNOM:
- Genellikle akciğerin periferinde, plevral ve bölgesel lenf notlarını kapsamış biçimde görülür.
Primer lezyon genellikle kitle halindedir. Lezyonda nekroz ve kaviteleşme(boşluk oluşması)
sıktır. Nadir görülür.
SEMPTOMLAR
 Devamlı yoğun öksürük
 Göğüs, omuz ve sırt ağrısı
 Balgam miktarı ve renginde değişme
 Dispne
 Hemoptizi
 Yutma bozukluğu
 Tekrarlayan bronşit veya pnömoni atakları
 Kemik ve eklemlerde ağrı
 İştahsızlık
 Bulantı, kusma
 Akciğer Röntgeni
AKCİĞER KANSERİ  Tomografi
TANI YÖNTEMLERİ:  Bronkoskopi
 Biyopsi
 Sitolojik balgam incelemesi
 PET-CT
AKCİĞER KANSERİ

CERRAHİSİ
Çoğu akciğer kanserinde tedavi için tek şans cerrahidir. Bununla birlikte, tanı anında
çoğu tümör tamamen çıkarılabilecekleri aşamanın ötesindedir.
Ameliyat türü tümörün yeri, boyutu ve hastanın sağlık durumuna bağlıdır.
Ameliyatın amacı ilgili lenf düğümleri dahil tüm tümör hücrelerini çıkarmaktır.
Radyasyon tedavisi, kemoterapi ve cerrahi tedavi birlikte kullanılır.
Radyasyon tedavisi ameliyattan önce ameliyat edilemez bir tümörü küçültmek için
kullanılır.
Kanserin tipi hastalığın evresi ve akciğer kanserinin küçük hücreli olup olmadığı çok
önemlidir. Küçük hücrelide kemoterapiye öncelik verilir.
Yapılan ameliyat çeşitleri LOBEKTOMİ, BİLOBEKTOMİ,
PNÖMONEKTOMİ,SEGMEKTEKTOMİ ve WEDGE REZEKSİYONU’dur.
AÇIK AKCİĞER KANSERİ AMELİYATI:

Göğüs duvarının çeşitli


bölümlerinin kesilip açılarak
yapılan ameliyatlardır:
Torakotomi(Toraksın
açılması)
Sternotomi (Sternumun
kesilmesi)
KAPALI AKCİĞER KANSERİ AMELİYATI

Toraks duvarını açmadan, küçük kesi ile yapılan


minimal invaziv ameliyatlardır.
Video Yardımlı Torakoskopik Cerrahi (VATS):
Göğüs duvarına bir veya daha fazla küçük kesiden
bir kamera (torakoskop) ver cerrahi aletlerle
girildiği işlemdir.
Torakoskop, toraksın içinin görüntülerini bir
video monitöre ileterek cerrahi işlemi yönlendirir.
Akciğer cerrahisinde akciğeri küçültme
ameliyatlarında (lobektomi, segmentektomi gibi)
kullanılır.
WEDGE REZEKSİYONU

Solunum fonksiyonu yeterli


olmayan hastalarda akciğer
yüzeyine yakın, lokalize ve
küçük kitleler wedge (kama
şeklinde) ile sınırlı olduğunda
bu kitlelerin alınması için
yapılan işlemdir.
Torakotomi veya VATS ile
yapılır.
LOBEKTOMİ
Akciğer kanserinde kanserli olan bir
lobun çıkarılmasıdır. Sağ üst
akciğerde uygulanıyorsa sağ üst
lobektomi, sağ orta lobektomi veya
sağ alt lobektomi; sol akciğerde
uygulanıyorsa sol akciğer iki lob
olduğu için sol üst lobektomi veya sol
alt lobektomi olarak adlandırılır.
Geride kalan akciğer dokusu aşırı
ekspanse olarak oluşan boşluğu
doldurur.
BİLOBEKTOMİ
İki lobun birlikte çıkarılmasıdır.
Sadece sağ akciğerde olabilir.
Üst ve orta lob çıkarılıyor ise üst
bilobektomi, alt ve orta lob çıkarılıyor
ise alt bilobektomi adı verilir.
Soldaki iki lobun çıkarılmasında tüm
akciğer çıkartılmış olduğu için buna
bilobektomi denilmez. Pnömonektomi
olmuş olur.
PNÖMONEKTOMİ
Bir akciğerin tamamının çıkarılmasıdır.
Pnömonektomi sonrası, toraksta oluşan
boşluğa kalp veya akciğerin mediatstinal
şift oluşturmasını engellemek amacıyla
bölge implant veya balonla doldurulur.
Bölgedeki hacmi azaltmak için frenik
sinir kesilir ve diyaframın yükselip
boşluğu küçültmesi sağlanır.
Akciğerin alındığı boşluğu dolduran
seröz sıvı mediastinel şifhti önlediği için
kapalı drenaj sistemi uygulanmaz .
SEGMENTEKTOMİ

Bir lobun daha küçük bir


bölümü çıkarılır.
Solunum fonksiyonları
kısıtlı hastalarda daha az
akciğer dokusu çıkartılması
sebebiyle tercih edilir.
AKCİĞER KANSERİ CERRAHİSİ SONRASI
GELİŞEBİLECEK KOMPLİKASYONLAR

ERKEN DÖNEM: GEÇ DÖNEM:


 Solunum Yetmezliği  Hava Yolu Kaçağı
 Atelektazi (Bronkoplevral fistül)

 Pulmoner Ödem  Postpnömonektomi Sendromu

 Akut Respiratuar Distres  Enfeksiyon


Sendromu  Ağrı
 Kanama
AKCİĞER AMELİYATI SONRASI
HEMŞİRELİK BAKIMI
Akciğer ameliyatı sonrasında hastanın iyileşmesini etkileyen faktörler
arasında; bir akciğerin tamamı veya bir kısmının çıkarılması, ağrılı
inzisyonlar, sekresyonların atılamaması, artan aspirasyon riski, göğüs
hareketleri mekaniğindeki değişiklik, azalan iştahla birlikte hareket ve güç
kaybı yer alır.
Ameliyat sonrası bakımın hedefleri:
• Solunum ve dolaşım bozukluklarını düzeltmek,
• Erkin doku perfüzyonunu ve pulmoner ventilasyonu sağlamaktır.
Bu hedefler doğrultusunda yapılması gerekenlerin başında, akciğerlerin
yeniden genişlemesinin sağlanması ve enfeksiyonun önlenmesi gelir.
Bakım bireyin gereksinimleri doğrultusunda planlanır.
Yoğun Bakıma Kabul:

Göğüs cerrahisi sonrası hastalar rutin olarak yoğun bakıma


götürülmekte ve kısa süre de olsa bakımları burada sürdürülmektedir.
Burada:
 Hava yolu kontrolü sonrası oksijen gerekli olduğunda mekanik
ventilatör, nazal kanül veya maske ile uygulanır.
 Yaşam bulguların takibi için hasta monitörize edilir
 Pulmoner arter basıncı, sol kalp fonksiyonu(pulmoner
hipertansiyonu olan hastalarda) takibi için ameliyat sırasında
pulmoner kateter takılmışsa monitörize edilir.
 Venöz göllenme ve hipotansiyon önlenir. Bu amaçla bacakların
elevasyonu, elastik bandaj, pnömotik basınçlı çorap uygulanabilir.
Sıvı yönetimi:
 Kontrolsüz sıvı verilmesi akciğer hasarına ve dolayısıyla solunum
yetmezliği oluşturabileceği için hastanın sıvı tedavisi bireye göre
ayarlanır.
 Sıvı yüklenmesi ve pulmoner ödemi önlemek için santral venöz
basınç (SVP) düzenli olarak takip edilir, sıvılar saatlik düşük
oranda verilir ve kaydedilir.
 Hastanın aldığı çıkardığı izlemi mutlaka yapılır.
 İlk 24 saat sıvı gidiş hızı maksimum 20ml/kg olmalıdır.
 İlk 24 saat için kabul edilen idrar miktarı saatlik 0.5 ml/kg
olmalıdır.
 Hemoglobin ve hemotokrit değerlerine bakılarak hekim istemine
göre kan transfüzyonu uygulanır.
İlaç Yönetimi:
 Hekimin istemine göre hipotansiyonu önlemek için hipertansif ilaçların dozu
arttırılabilir. Analjezikler, antibiyotikler ve antiemetikler hekim istemine göre verilir.
 Derin ven trombozunun önlenmesi için hekim istemine göre riski olan hastalara
günde en az dört kez yürütülene kadar düşük molekül ağırlıklı Heparin verilir,
yüksek riskli hastalarda hasta tam mobilize olana kadar heparine devam edilir.
Beslenme:
 Akciğer rezeksiyonu yapılan çoğu hastaya ameliyat olduğu gece, şeffaf sıvılar
başlanır.
 Oral sıvılar trakeabronşiyal sekresyonları incelterek kolay çıkmalarını sağlar.
 Yüksek respiratuar yetmezlik riski veya zorlu solunum endişesi varsa beslenmede
daha dikkatli bir yaklaşım gereklidir.
 Narkotik ilaçlar veya genel anestezi sonrası bulantı ve kusma büyük problem
olabilir. Sıvıları tolere edebiliyorsa ertesi gün hastanın diyeti ilerletilir .
Pozisyon:
 Hastanın bilinci kapalı ise sırt üstü(supine), baş yanda olarak yatırılır.
 Temel yaşam bulguları normale dönene kadar düz , daha sonra semi- fowler
pozisyonunda yatırılır.
 Pozisyonu dikkatli vermek önemlidir. Cerrahi girişim ne olursa olsun hasta uzun süre
aynı pozisyonda kalmamalıdır.
 Pozisyon değiştirilirken hastanın göğsü desteklenir. Göğüs tüplerinin bükülmemesine ve
kıvrılmamasına dikkat edilir.
 Pnömonektomi sonrası, hasta genellikle her saat, sırt üstü pozisyonundan ameliyat
tarafına döndürülür. Bu pozisyon, sıvının boşlukta toplanarak kalmasına izin verir ve
kalan akciğer ve kalbin ameliyat tarafına doğru(mediastinal shift) kaymasını engeller.
 Mediastinumda boşluk olması nedeniyle diğer akciğer sabit kalamayacağından
pnömonektomi sonrası hasta tam yan yatırılmaz.
 Lobektomiden sonra hastanın her iki yana yatmasında genellikle sakınca yoktur.Bu
pozisyonda geriye kalan akciğer dokusunun reekspansiyonu(yeniden genişlemesi)
engellenir.
 Segmentektomiden ve wedge rezeksiyonundan sonra hastalar ameliyatlı taralarına
yatırılmaz.
 Median sternotomi yapılan hastalar sırt üstü pozisyonda yatırılır.
Solunum (Respiratuar) Terapisi:
 Ameliyattan sonra ilk 24 saat, her saat başı ya da sık aralıklarla, 48 saate kadar 2 saatte bir
10-20 kez solunum ve öksürük egzersizleri yaptırılır.
 Spirometre, sırta vurma, postüral drenaj ve vibrasyonu içeren göğüs fizyoterapisi hastanın
sekresyonlarını harekete geçirerek çıkarmasına yardım eder. Bu egzersizler hava yollarını
dilate eder. Surfaktan yapımını hızlandırır, akiğer dokusunun genişlemesini, trakeabronşial
sekresyonların atılmasını, pulmoner dolaşımın düzenlenmesini sağlar, göğüs drenaj
tüplerinden hava ve sıvının çıkmasına yardımcı olur ayrıca solunum egzersizleri
akciğerlerin sertleşmesini de engeller.
 Hastalar inzisyonun açılacağı ve akciğerlerin zarar göreceği korkusuyla derin soluk alıp
verme egzersizlerinden kaçınırlar.
 Öksürme acı verici olabildiği için hastalara göğsün desteklenmesi öğretilir.
 Öksürük egzersizlerinin daha etkili olabilmesi için egzersizden önce hastaya hekim
istemine göre ağrı kesici verilir.
 İnsizyon yeri ön ve arkadan elle desteklenebileceği gibi, bir elle omuzdan aşağı doğru
iterken diğer elle inzisyonun altından bastırarakta desteklenebilir.
 Hasta derin solunum ve öksürük egzersizleri ile trakebronşial sekresyonları
yeterince çıkaramıyor olabilir. Uygulamadan önce, sekresyonların yumuşaması
için hastanın hidrasyonu sağlanır. Mukolitik ajanların nebül ile uygulanması,
kalın mukoz plakların uzaklaştırılması için gerekebilir.
 Bronşun mukoz plakla tıkanması, siyanoza, solunum hızında artışa ve
taşikardiye yol açar.Bu nedenle sekresyonlar aspire edilir. Bazı hastalar için
ameliyat sonrası erken dönemde iki saatte bir aspirasyon gerekebilir.
 Hastanın erken ayağa kalkması önemlidir. Hasta oksijen tedavisi görüyorsa
ambulasyon sırasında taşınabilir(portable) oksijen tankları kullanılır, bu
mümkün değil ise ambulasyondan önce ve sonra oksijen verilerek hastanın
solunumu izlenir.
 Atelektazilerin azaltılması, ventilasyonun sağlanmasında etkili bir metotdur.
 Hastada komplikasyon belirtileri değerlendirilir.
 Siyanoz, dispne, akut göğüs ağrısı gibi belirtiler atelektaziyi gösterebilir, derhal
hekime bildirilir.
 Postural drenaj gerekiyorsa hekim kontrolünde yapılır.
GÖĞÜS TÜPÜ

 Göğüs drenaj sistemleri birçok nedenle plevral boşlukta biriken hava ve/veya
sıvının (kan,lenf,pü vb.) tek yönlü drenajı amacıyla kullanılır.
HEMŞİRELİK BAKIMI:
Sisteminin işlevselliğinin sürekli kontrol edilmesi; ekspirasyon sırasında
havanın çıkışını hava kabarcıkları(fluaktasyon) varlığı gösterir.
Sıvı ve kanın çıkışını ise, su seviyesindeki dalgalanma ve artış gösterir.
Hareketlilik yok ise; tüp katlanma olup olmadığı değerlendirilir, hastanın
pozisyonu değiştirilir, solunum ve öksürük egzersizleri yaptırılır.
Göğüs tüpü bağlantıları sızdırmaz olmalıdır
 Her zaman göğüs seviyesin altında tutulmalıdır,
 Hastaya pozisyon verirken klpemlenmelidir,
 Hasta yürürken klemp açık ve yerden 3-5 parmak
yüksekte tutulmalıdır,
 Devrilmemeli ve sallanmamalıdır,
 Tüpte drenaj veya akciğerden gelen doku parçacıkları ile tıkandığında sağma
ve sıkıştırma işlemi yapılmalıdır. Su seviyesi gözlemlenir, 8 saate bir kayıt
edilir
 Aspirasyon sisteminin işlevselliği düzenli kontrol edilir.
 Acil durumlarda hastanın da klempleme yapabilmesi için yakınında klemp
bulundurulur. Sorun giderildiğin klemp hemen açılmalıdır aksi halde tansiyon
pnömotoraks gelişebilir. Klempleme için en uygun zaman ekspirasyondur.
 Hasta hareket etmesi için desteklenir
GÖĞÜS TÜPÜNÜN ÇIKARILMASI:

 Tüpten gelen günlük drenaj 100-200 ml’nin altına indiyse veya


kesildiyse, bir gün sonra çekilen akciğer grafisinde akciğer tam
ekspanse oluyorsa tüp çekilir.
 Gerekli hazırlık sonrası cilt antiseptik solüsyonla temizlenir
 Cerrah hasta derin inspirasyonda iken tüpü seri ve tek bir hareketle
çeker.
 Tespit sutürü düğümlenerek işlem sonlandırılır.
 Cilt inzisyonu antiseptik solüsyonla temizlendikten sonra steril
spanç ile kapatılır.
 Tüp çekildikten 12-24 saat sonra hastanın kontrol grafisi çekilerek
akciğerde kollaps ya da sıvı birikimi olup olmadığı kontrol edilir.
KAYNAKÇA

1.https://toraks.org.tr/site/sf/books/pre_migration/
ba68828265e2fb57c8cfddc1bd0de1ae24d4d9f1bfc1156a538197ac367573
cd.pdf
2. https://semihhalezeroglu.com.tr/tr/ameliyat/akciger-kanseri-ameliyatlari
3.https://openaccess.biruni.edu.tr/xmlui/bitstream/handle/
20.500.12445/1429/623162.pdf?sequence=1&isAllowed=y
4. Cerrahi hemşireliği ders sunumları
5.Prof.Dr. Meryem Yavuz van Gıersbergen, Cerrahi Hemşireliği Kitabı.
2023 basım

You might also like