You are on page 1of 7

Kripto Paraların Hukuki Niteliği, Haczi ve Kripto Para Alım Satım Platformları ile Kullanıcılar

Arasında Yapılan Sözleşmenin Hukuki Durumuna Dair Genel Bir Değerlendirme

Türk Hukuk Sisteminde Kripto Paraların Hukuki Niteliği 

Kripto paralar Türk hukuk sisteminde -pek çok hukuk sisteminde olduğu gibi- henüz para, elektronik
para veya emtia olarak tanımlanmamıştır. Dünyada doktrinsel anlamda yapılan tartışmalara
bakıldığında, kripto paraların dar anlamda bir para olmadığı kabul edilmektedir. Ancak doktrinde
kripto paraların bir malvarlığı değeri olduğu noktasında genel kanaat oluşmuştur. Kripto paraların
elektronik para olarak da kabul edilmediği görülmektedir.

Ülkemizde 6493 sayılı Elektronik Para Kanunu’na kripto paralar henüz dahil edilmemiştir ve bu
kapsamda BDDK’nin denetimi mümkün değildir. Çünkü elektronik paranın yasal tanımı gereği bir
ihracatçının bulunması ve bir para alacağı karşılığında elektronik para gönderilmesi gerekmektedir.
Kripto paralar mevzuatta düzenmiş olan bu yasal tanıma uymamaktadırlar. 16 Nisan 2021 tarihli
resmi gazetede “Ödemelerde Kripto Paraların Kullanılmamasına Dair Yönetmelik” yayımlanmış ve
burada kripto paralar bir sanal para olarak nitelendirilmiştir. (Demir ve diğerleri, 2020 s.104) Sanal
para Avrupa Merkez Bankası tarafından “Merkez bankası, kredi kuruluşu veya e-para kuruluşu
tarafından ihraç edilmemiş ve bazı durumlarda paraya alternatif olabilen bir varlığın dijital temsili”
olarak tanımlanmıştır. (Balıkçı, 2021, s.279) Sanal paraları elektronik paralardan ayıran yegâne şey
onların fiziksel para cinsinden bir karşılığının olmamasıdır.

Ülkemizde kripto paralar ile ilgili bir mevzuat hazırlanmaktadır. Dünya geneline bakıldığında da kripto
paraların vergilendirilmesi ve kara para aklanılmaması için regülasyonlara tabi tutulmuşken, kripto
paraların özel hukuk boyutundaki düzenlemelerin henüz yapılmadığı görülmektedir. Kripto para
teknolojisinin temelini blok zincir teknolojisi oluşturmaktadır. Blok zincir teknolojisinin hukuki
boyutunun nasıl belirleneceği, kripto paraların hukuki boyutunun tanımlanması ile yakından ilişkilidir.
Blok zincirlere veriler işlenmekte ve bu işlenen veriler kaydedilerek buralarda saklanmaktadırlar. Tam
da bu özellikleri nedeniyle blok zincirler doktrinde tapu sicillerine benzetilmektedirler. Ancak resmi
siciller yasa ile düzenlenmişken, blok zincirler yasa ile düzenlenmemiştir bu nedenle tapu sicillerinden
ayrılmaktadırlar. 

Eşya hukuku kapsamında kripto paralara bakıldığında ise yasal mevzuatta eşyanın da tanımlanmadığı;
doktrinde ise eşyanın üzerinde hakimiyet kurabilen, ekonomik değere sahip ve maddi varlığa haiz
olan maddeler olduğu kabul edilmektedir. Eşyanın maddi bir varlığı olmalı, sınırlandırılabilmeli,
üzerinde hakimiyet kurmaya elverişli olmalı, kişisel olmamalı ve ekonomik değer taşımalıdır.
Doktrindeki hâkim görüş kripto paraların eşya niteliğine haiz olmadığı yönündedir. Çünkü kripto
paralar i) Maddi varlığa haiz değildir, ii) sınırlandırılamamaktadır. Kripto paralar bir eşya olarak kabul
edilmedikleri için zilyetlik kapsamında değerlendirilmeleri ve zilyetliğin sağladığı hukuki korumalardan
faydalanmaları mümkün değildir. Bu kapsamda Türk Medeni Kanunu’nun 990. maddesi oldukça
önemlidir. TMK 990 uyarınca “zilyet, iradesi dışında elinden çıkmış olsa bile, para ve hamile yazılı
senetleri iyi niyetle edinmiş olan kimseye karşı taşınır davası açamaz.” Dolayısıyla TMK 990 uyarınca,
hamiline yazılı senedin ve paranın iyi niyetle iktisabı Türk Hukuk Sisteminde korunmaktadır. Kripto
paralar da bir ödeme aracı hatta para olarak kabul edilirse, kripto paraların da iyi niyetle iktisap edilip
edilemeyeceği hususu dünya hukuk doktrininde yine tartışmalı bir konudur. Blok zincirdeki değerlerin
iktisabı noktasında Alman ve İsviçre doktrinindeki hakim görüş üçüncü kişinin iyi niyetinin
korunmayacağı yönündedir. 
 

Blok zincirde, katılanların her biri bir blok zincir oluşturmaktadır. Ancak bu durum adi ortaklığı ortaya
çıkarmamaktadır. Çünkü adi ortaklık sözleşmelerinde ortaklığı meydana getirenlerin, bu yönde bir
iradesi mevcuttur. Ancak blok zincirde bu durum söz konusu değildir. Adi ortaklık oluşturmak amacı
ve iradesi blok zincirde söz konusu değildir. 

Fikri-sınai mülkiyet hukuku noktasından konuya bakıldığında, kripto zincirin yazılımının bir eser
niteliği taşıyabileceği ancak blok zincirde yer alan bilgilerin ve bir bütün olarak blok zincirde yer alan
bilgilerin bir eser niteliği taşıyamayacağı doktrinde belirtilmektedir. Blok zincir ayrıca bir buluş olarak
da kabul edilmemekte ve patent hakkına konu edilmesi imkanı bulunmamaktadır.

Sonuç olarak blok zincirin herhangi bir hak konusu olmayan ve hukuki mevzuat tarafından
düzenlenmemiş sui generis bir zincir olduğu kabul görmektedir. 

Borçlar Hukuku’ndaki sözleşme serbestisi ilkesi hakimdir bu nedenle bireyler karşılıklı olarak kripto
paralara ilişkin sözleşme yapabilirler ve bu sözleşme hukuk zemininde korunur. Dolayısıyla
sözleşmenin niteliği ve sözleşmede yer alan maddelerin hukuki zemindeki karşılığı kripto paraların
hukuki alandaki karşılığıyla doğrudan irtibatlıdır. Ayrıca Türk Ceza Kanunu’nun bilişim suçları ile ilgili
hükümlerine bakıldığında kripto paraların haksız fiile ilişkin hükümler kapsamında koruma altına
alınabileceği de doktrinde belirtilmektedir.

Günümüzde kripto para kullanıcılarının kripto para borsaları ile yaşadığı hukuki problemlerde başvuru
mercii olarak Ticaret Mahkemeleri görülmektedir. Zira iki taraf da tacir olarak kabul edilmektedir. 

Kripto Paraların Haczedilmesi 

Teorik olarak kripto paraların haczedilebileceği doktrinde kabul edilmektedir. Bu yorum kripto
paraların hukuki niteliğinden bağımsız olarak yapılmış bir yorumdur. Zira kripto paralar ne eşya ne
para ne yatırım aracı statüsündedir. Her ne kadar kripto paraların teorik manada haczi mümkündür
dense de pratikte kripto paraların tespiti ve borçlu ile ilişiğinin kurulması oldukça güçtür. Çünkü kripto
paralar ilgili alım satım platformlarında ya da soğuk cüzdanlarda saklanmakta veya muhafaza
edilmektedir. Kripto paraların soğuk cüzdanlarda tutulması durumunda borçlu bu durumu beyan
etmedikçe bu kripto paraya ulaşılması oldukça güçtür. Ancak kripto paranın soğuk cüzdanlarda değil
de kripto para alım satım platformlarında tutulması durumunda kripto paranın belirlenmesi ve
haczedilmesi soğuk cüzdanlara göre daha kolay olmaktadır. Çünkü genelde kripto para alım satım
platformlarına üyelik işlemi kimlik bilgileriyle yapılmaktadır. Kullanıcılardan kripto para alım satım
platformunda işlem yapabilmesi için kimlik bilgilerini beyan etmeleri talep edilmektedir. Üçüncü bir
yol olarak borçlu kripto parasını elektronik cüzdanında tutabilir. Bu ihtimalde de kripto paranın
borçluya ait olduğunun tespit edilme ihtimali bulunmamaktadır. Burada İcra İflas Kanunu’nun 74.
maddesinden bahsedilmesi de yerinde olacaktır. İlgili madde uyarınca borçlunun mal beyanında
bulunma yükümlülüğü vardır. İlgili madde uyarınca “mal beyanı, borçlunun gerek kendisinde ve gerek
üçüncü şahıslar yedinde bulunan mal ve alacak ve haklarında borcuna yetecek miktarın nevi ve
mahiyet ve vasıflarını ve her türlü kazanç ve gelirlerini ve yaşayış tarzına göre geçim membalarını ve
buna nazaran borcunu ne suretle ödeyebileceğini yazı ile veya şifahen icra dairesine bildirmesidir.”
İcra İflas Kanunu uyarınca yanlış mal beyanında bulunulması durumunda alacaklı hapisle tazyikini
talep etmek hakkına sahiptir. Bu durumda borçlunun banka dökümleri incelenir ve kripto para alım
satım platformlarına para aktardığı tespit edilirse alacaklı, borçlunun bu mal varlıklarını (kripto
paraları) beyan etmesini talep edebilir. Tabii ki kripto para borsalarında alım satım işlemi yapılmakta
kar ve zarar durumu oluşmaktadır. Bu durumda dahi borçlunun kripto paralarını tespit etmek ya da
borçludan bunu beyan etmesini beklemek oldukça güçtür. 

İcra İflas Kanunu m.88/1 uyarınca “haczolunan paraları, banknotları, hamiline ait senetleri, poliçeler
ve sair cirosu kabil senetler ile altın, gümüş ve diğer kıymetli şeyleri icra dairesi muhafaza eder.”
Burada yer alan “diğer kıymetli şeyler” ibaresi kapsamında kripto paraların da yer aldığı kabul
edilmektedir. O halde kripto paraların haczedilebilmesi için icra müdürü kripto parayı muhafaza altına
almalıdır.  Bu durumda icra dairesi adına bir kripto para cüzdanı açılarak icraya konu edilecek kripto
paralar buraya gönderilmelidir. Bunun için haciz ihtarnamesi ilgili kripto para alım satım platformuna
gönderilmeli ve kripto para alım satım platformundan borçlunun hesabını bloke etmesi talep
edilmelidir. Genel olarak uygulamada Türk borsalarından icra takibi yapılabildiği görülmektedir.
Global borsalarda henüz bunun yapılabildiğine dair bir bilgi bulunmamaktadır. Çünkü global
borsaların ülkemizde şubeleri bulunmamaktadır. Bu nedenle haciz ihtarnamesi global borsalara
gönderilememektedir.

Kripto paralar yeni bir hukuk dalı olduğu için ve yeterli mevzuat henüz oluşmadığı için şimdilik bu
konuda bir içtihat oluşmamıştır. Genel olarak haciz işlemine konu edilen kripto paranın muhafaza
altına alınan borsada Türk lirasına çevrilmesi, Türk lirasına çevrilmesiyle elde edilecek miktarın icra
dosyasına gönderilmesi ve bu şekilde alacaklıya ödenmesi gerektiği belirtilmektedir. 

Kripto Para Alım Satım Platformları ve Kullanıcılar Arasında Yapılan Sözleşmenin Hukuki Durumu 

Türk Hukuk Sisteminde henüz kripto para alım satımına aracılık eden platformların faaliyetlerine
ilişkin herhangi bir mevzuat bulunmamaktadır. Bu nedenle herhangi bir regülasyona veya
düzenlemeye ya da lisansa tabi olmadan kripto para alım satım platformu kurmak mümkündür.
Kripto para alım satım platformları, Borçlar Kanunu ve Ticaret Kanunu’nun genel hükümlerine göre
faaliyet icra etmektedirler.  

Kripto para alım satım platformlarında kripto para alım satımı yapılabilmesi için öncelikle kripto para
alım satım platformuna üye olunması gerekmektedir. Üyelik esnasında bir üyelik sözleşmesi ya da
başka bir adıyla kullanım sözleşmesinin kullanıcı tarafından onaylanması gerekmektedir. Bu sözleşme
elektronik olarak yapılmaktadır. 

Üyelik sözleşmenin akdedilmesinin hemen ardından kullanıcı ile kripto para alım sattım platformu
arasındaki ilişki hukuken başlamış bulunmaktadır. Kripto para kullanıcısı ve kripto para alım satımına
ilişkinin hukuki niteliğinin incelenmesi için, üyelik sözleşmelerindeki maddelerin incelenmesi
gerekmektedir. Bu sözleşme maddelerinde genellikle halk tabiri ile borsaların kripto para alım
satımına platform vasıtasıyla aracılık ettiği belirtilmektedir. (Argun, 2021) Ayrıca kripto para
borsasının, platformda oluşan fiyatları belirlemediği, ayarlayamadığı ve aktif olarak etkilemediği ile
ilgili bir hüküm üyelik sözleşmesinde genelde yer almaktadır. 

 
Üyelik sözleşmelerinde çeşitli sorumsuzluk maddeleri muhakkak yer almaktadır. Sözleşmelerde yer
alan sorumsuzluk maddeleri genelde şu minvaldedir: “Kripto para birimlerine yatırım yapmak riskli
bir ekonomik faaliyet olduğunu bilmektesiniz. Siz, kripto para birimlerine yatırımın risklerini bildiğinizi,
bu riskleri üstlendiğinizi ve yatırımın sebep olduğu ya da olabileceği zararlardan …………….. (kripto
para alım satım platformunu) sorumlu tutmayacağınızı beyan ve taahhüt etmektesiniz.” Ya da “……….
(Kripto Para alım satım platformu) fiyatlardaki değişikliklerden dolayı kullanıcıların kayıplara
uğramasından veya bu kapsamda doğacak zararlarından sorumlu tutulamaz.”  

Kripto para alım satım platformları aydınlatma yükümlülüğü kapsamında kripto para alım satımı
konusunda kullanıcılarını bilgilendirmekte ve bu kapsamda meydana gelebilecek zararlardan sorumlu
olmayacaklarını beyan etmektedirler. 

Kripto para alım satım platformlarının genel olarak üç temel işlevi bulunmaktadır: i) Kullanıcı adına
kripto para alınması, ii) Kullanıcı adına kripto para satılması, iii) Kullanıcının kripto parasının, kullanıcı
adına alım satım platformunda saklanması. Bunlara ek olarak pek çok kripto para alım-satım
platformu, kripto paraların stake edilmesi yani platformda/sitede tutulması karşılığında kullanıcılarına
tıpkı bankaların faiz verdiği gibi bir getiri imkanı sunmakta ya da kripto para madenciliği hizmeti de
vermektedir.  

Kripto para alım satım platformlarının üç temel işlevinin hukuki niteliği Türk Borçlar Kanunu’nda yer
alan iş görme sözleşmeleri ile benzerdir. İş görme sözleşmeleri genel olarak işi görenin, iş sahibine
karşı iş görme borcu altına girmiş olduğu sözleşmelerdir. Bu nedenle sözleşmenin bir tarafı “yapma
edimi” ile yükümlüdür. İş sahibi ise bu yapma edimi karşılığında bir ücret ödemekle
yükümlenmektedir. Bu ücret karşı edim borcu kapsamında ödenmektedir. Türk Borçlar Kanunu’nda
düzenlenen hizmet sözleşmesi, vekalet sözleşmesi, eser sözleşmesi ve yayım sözleşmesi iş görme
sözleşmelerinin başlıcalarıdır. (Yavuz, 2021 s.579) Ancak iş görme sözleşmeleri bunlardan ibaret
değildir. Taraflar kendi iradeleriyle başka iş görme sözleşmeleri (İsimsiz sözleşme) akdedebilirler.
Kripto paralar Türk hukuk mevzuatında henüz düzenlenmemiş olduğundan, kripto para platformları
ile kullanıcılar arasında yapılan bu sözleşmenin isimsiz bir sözleşme olacağı konusunda şüphe yoktur.
Ancak kripto paralar ile ilgili mevzuatımızda bir düzenleme bulunmadığı için hangi sözleşme
hükümlerinin kripto para alım satım platformları ile kullanıcıları arasındaki ilişkide uygulanabileceği
tartışmalıdır. 

Türk Borçlar Kanunu’nun 532. maddesinde ‘Alım- Satım komisyonculuğu’ düzenlenmiştir. İlgili madde
uyarınca “Alım veya satım komisyonculuğu, komisyoncunun ücret karşılığında, kendi adına ve vekâlet
verenin hesabına kıymetli evrak ve taşınırların alım veya satımını üstlendiği sözleşmedir. (I) Bu
bölümdeki hükümler saklı kalmak üzere, komisyon sözleşmelerine vekâlet hükümleri uygulanır.”(II)
Alım satım komisyonculuğunda komisyoncu bir ücret karşılığında ve kendi adına ve vekalet verenin
hesabına işlem yapmaktadır. (Hızır,2016, s.2871) Kripto para borsalarındaki durum da tam olarak
böyledir. Kullanıcı borsaya talimat vermekte ve bu talimat uyarınca borsa kendi adına ve fakat
talimatı veren kullanıcı hesabına hareket ettiği kabul edilmektedir. Ancak söz konusu maddeden de
anlaşılabileceği üzere alım satım komisyonculuğundan bahsedebilmek için kıymetli evrak ve
taşınırların alım-satımının söz konusu olması gerekmektedir. Kripto paraların hukuki niteliği
tartışmalıdır. Kripto paraların henüz kıymetli evrak veya taşınır eşya olup olmadığı bilinmemektedir.
Bu nedenle de alım satım komisyonculuğu hükmünün kripto para platformları için uygulanması çok
mümkün gözükmemektedir. Ancak Türk Borçlar Kanunu’nun 546. maddesi bu konuda şunu
belirtmektedir: “Alım ve satım komisyonculuğu sayılmayan işleri, ücret karşılığında kendi adına ve
vekâlet verenin hesabına üstlenen alım ve satım komisyoncusu ile komisyon işlerini kendisine meslek
edinmeyip arada bir üstlenen tacir hakkında da bu bölüm hükümleri uygulanır. Taşıma işleri
komisyonculuğu hakkındaki özel hükümler saklıdır.” Burada alım satım komisyonculuğu sayılmayan
işler kategorisine kripto para alım satım platformlarının yapmış olduğu aracılık faaliyeti dahil
edilebilir. Dolayısıyla kripto paraların alım satımına aracılık edilmesi durumunda TBK m.546/2
hükümlerinin uygulama alanı bulabileceği kabul edilebilir. 

Türk Borçlar Kanunu m. 502/2 uyarınca vekalete ilişkin hükümler, niteliklerine uygun düştüğü ölçüde
kanunda düzenlenmemiş olan iş görme sözleşmelerine de uygulanmaktadır. Kripto para alım satım
platformları ile bu platformların kullanıcı arasında yapılan sözleşmenin hukuki niteliğinin kanunda
düzenlenmemiş iş görme borcu doğuran (isimsiz) sözleşme olduğu kabul edilirse; ilgili hüküm
uyarınca kripto para alım satım platformları ile kullanıcılar arasındaki uyuşmazlıklarda niteliğine
uygun düştüğü ölçüde vekalet sözleşmesine ilişkin hükümlerin uygulanacağı söylenebilir. 

Komisyon sözleşmesi ile vekalet sözleşmesi arasında 2 temel farklılık bulunmaktadır: i) Vekalet
sözleşmesinde vekil vekalet verenin ad ve hesabına hareket etmekteyken, komisyon sözleşmesinde
komisyoncu kendi adına fakat vekalet veren kişinin hesabına hareket etmektedir. O halde vekalet
sözleşmesinde vekilin temsil yetkisi doğrudan temsildir, fakat komisyon sözleşmesinde
komisyoncunun temsil yetkisi dolaylı temsildir. ii) Vekalet sözleşmesinde bir sonuç taahhüdü genel
olarak söz konusu değildir fakat komisyon sözleşmesinde tam tersine sonuç taahhüdü söz konusudur.
Çünkü komisyoncu ancak sözleşme hukuken geçerli bir şekilde akdedildiğinde ücrete hak
kazanmaktadır. 

Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olan bir diğer iş görme sözleşmesi ise simsarlık sözleşmesidir.
Simsarlık sözleşmesinde simsar sözleşme yapmak isteyen kişileri bir araya getirmekte ve sözleşmenin
yapılabilmesi için uygun bir ortam hazırlamaktadır. (Yıldız, 2016 s.3046) TBK 520 uyarınca simsar
ancak sözleşmenin kurulması durumunda ücrete hak kazanmaktadır. Simsarlık sözleşmesinde simsar
sözleşmenin bir tarafı değildir. Kripto para alım satım platformlarının yalnızca alıcı ve satıcıyı aynı
platformda buluşturduğu, alım satım ilişkisine zemin hazırladığı ancak bu alım satım sözleşmesinin
tarafı olmadığı kabul edilirse; kripto para alım satım platformları ile kullanıcılar arasındaki
sözleşmenin bir simsarlık sözleşmesi olduğu kabul edilebilir. 

Kullanıcılar kripto para alım satım platformlarında yalnızca alım satım yapmamakta aynı zamanda
kripto paralarını bu platformlarda tutmakta veya saklamaktadırlar. Bu durumda TBK m.561’de
belirtilen saklama sözleşmesini vücuda getirdiği söylenebilir. Ancak TBK m.561’de belirtildiği üzere
saklama sözleşmesinden bahsedebilmek için bir taşınır malın söz konusu olması gerekmektedir.
Kripto paraların bir taşınır olup olmadığı henüz tartışmalı olduğu için saklama sözleşmesinin
uygulanabilmesi mümkün gözükmemektedir. 

Kripto para alım satım platformları ile kullanıcılar arasında yapılan üyelik sözleşmelerinde kripto para
alım satım platformlarının yalnızca alım satım faaliyetine aracı olduğu belirtilmektedir. Bu
perspektiften bakıldığında ilgili platformlarla, bu platformların kullanıcıları arasındaki ilişkinin hukuki
niteliğinin simsarlık sözleşmesi olduğu varsayılabilir. Ancak üyelik sözleşmelerinde böyle belirtilmesi
bu durumun böyle olduğu anlamına gelmemektedir. Uygulamada, kripto para alım satım
platformlarının kendi adına ve fakat kullanıcı hesabına işlem yaptığı görülmektedir. Çünkü
kullanıcılarının verdiği talimatla hareket etmekte fakat kripto parayı alırken veya satarken kendi
adlarına hareket ettikleri görülmektedir. Dolayısıyla uygulamada iki taraf arasındaki sözleşmenin
hukuki niteliğinin komisyon sözleşmesine daha yakın olduğu ve komisyon sözleşmesi hükümlerinin iki
taraf arasındaki uyuşmazlıklarda uygulanabileceği kabul edilebilir. 

Komisyon sözleşmesinin genel özellikleri şunlardır:

1) Komisyon sözleşmesi tam iki tarafa borç yükleyen bir iş görme sözleşmesidir.

2) Komisyon sözleşmesinde ücret zorunlu bir unsurdur. Ücret belirlenmemişse burada komisyonculuk
sözleşmesi değil vekalet sözleşmesi vücut bulmaktadır.

3) Komisyon sözleşmesinin sürekli edim borcu doğurduğu kabul edilmektedir.

4) Komisyon sözleşmesinde ancak tarafların arasındaki ilişkinin hukuken geçerli şekilde kurulmasıyla
komisyoncunun ücrete hak kazanabileceği kabul edilmiştir.

Dolayısıyla bir sonuç taahhüdü söz konusudur ve bu sonuç alım veya satımın hukuka uygun şekilde
gerçekleşmesidir. 

Komisyoncunun yükümlülükleri şunlardır:

1) Vekalet verenin talimatları doğrultusunda ve özenle çalışmalarını yürütmek yükümlülüğü,

2) Hesap verme yükümlülüğü,

3) Bildirimde bulunma ve sigorta yükümlülüğü

4) Vekalet verenin belirlediği bedelin altında satış yapmama yükümlülüğü (Vekalet verenin belirlediği
bedelin altında alım yapılması söz konusu olabilir.)

5) Veresiye satış yapmama (satım komisyonculuğunda) ve malı teslim almadan ödeme yapmama
yükümlülüğü (alım komisyonunda)

Komisyon sözleşmesi kapsamında komisyoncunun hakları ise şunlardır:

1) Komisyon ücretini talep edebilme hakkı

2) Komisyon ücretinin ödenmemesi durumunda ücreti ödeninceye kadar mal üzerinde hapis hakkı

3) Komisyonculuk faaliyetleri kapsamında yapmış olduğu harcamaları talep hakkı 

Sözleşmede aksi belirlenmemişse, borsada kayıtlı olan ya da piyasa fiyatı var olan ticari malların,
kambiyo senetlerinin veya diğer kıymetli evrakın alım satımı noktasında aksine bir talimat söz konusu
değilse komisyoncunun kendisiyle işlem yapabileceği belirtilmektedir. Bu durumda komisyoncunun
kendisiyle işlem yaptığı andaki piyasa değerinin alım- satım bedeli kapsamında esas alınacağı
belirtilmektedir. Kripto para alım satım platformlarında da fiyatlar piyasa tarafından belirlenmektedir.
Bu nedenle aksine kullanıcı tarafından verilmiş bir talimat ya da iki taraf arasındaki sözleşmede aksi
belirtilmemişse kripto para alım satım platformlarının da kendisiyle işlem yapabileceği kabul
edilebilir. Kripto para alım satı platformlarında yer alan kripto paraların fiyatı sürekli değişiklik
göstermektedir. Bu durumda da alım veya satım işlemin yapıldığı anda kripto para alım satım
platformundaki ücretin esas alınması gerekmektedir. 

Kripto para alım satım platformları ile kullanıcılar arasındaki ilişkinin komisyon sözleşmesi kapsamında
olmasının bir başka hukuki sonucu ise şudur: Hesap sahibi her ne kadar alım satım platformunda
tuttuğu kripto paranın doğrudan kendisine ait olduğunu düşünse de gerçekte hukuki olarak durum
böyle değildir. Çünkü bu durumda kullanıcının doğrudan kripto para alım satım platformundaki kripto
parasında doğrudan hak sahibi olmadığı belirtilmektedir. Bu nedenle kripto para alım satım
platformunun, kullanıcının kripto parası üzerinde tasarruf etmesinin önünde bir engel de
bulunmamaktadır.  Bu da kripto para alım satım platformunda kripto parasını bulunduran hesap
sahipleri için büyük bir riski beraberinde getirmektedir. Kripto para alım satım platformunu işleten
şirketin iflas etmesi durumu da ayrıca bir risk oluşturmaktadır. Bu durumda hesap sahibini koruyacak
hüküm Türk Borçlar Kanunu’nun 509. maddesidir:

TBK m.509 uyarınca “Vekilin, kendi adına ve vekâlet veren hesabına gördüğü işlerden doğan üçüncü
kişilerdeki alacağı, vekâlet verenin vekile karşı bütün borçlarını ifa ettiği anda, kendiliğinden vekâlet
verene geçer.

Vekilin iflası hâlinde vekâlet veren, bu alacağın kendisine geçmiş olduğunu iflas masasına karşı da ileri
sürebilir.

Vekâlet veren, vekilin kendi adına ve vekâlet veren hesabına edinmiş olduğu taşınır eşyanın iflas
masasından ayrılarak kendisine verilmesini isteyebilir. Vekilin sahip olduğu hapis hakkından iflas
masası da yararlanır.”

Ancak bu hükmün uygulanabilmesi komisyoncunun yani kripto para alım satım platformunun bir
alacak hakkı sahibi olmasına bağlıdır. Bu noktada yine kripto paraların hukuken tanımlanması büyük
önem taşımaktadır. Çünkü bu tanımlama kripto para alım satımı durumunda iktisap edilecek olan
hakkı da hukuken etkileyecektir. Bu nedenle TBK m.509 hükmünün tam bir koruma sağlamama
ihtimali bulunmaktadır.

Sonuç

Kripto paraların hukuki niteliği günümüz hukuk sistemlerinde henüz tanımlanmamıştır. Ancak bu
konuda hem ülkemizde hem de dünyanın diğer ülkelerinde hukuki düzenlemelerin yapılması
beklenmektedir. Hukuki düzenlemelerin yalnızca vergisel düzenlemelerden ibaret olmaması, bunun
ötesine geçerek kripto paraların hukuki tanımının yapılması ve kripto para alım satım işlemlerinde
uygulanacak hükümlerin, uyuşmazlık durumunda başvurulacak mahkemelerin açıkça mevzuat
tarafından belirlenmesi büyük önem arz etmektedir. Çünkü kripto paraların hukuki niteliğinin
belirlenmesi, aynı zamanda kripto para alım satım platformları ile kullanıcılar arasındaki sözleşmenin
hukuki niteliğine de etki edecektir. 

Her ne kadar şu anda uygulamada kripto para alım satım platformları ile kullanıcılar arasındaki hukuki
ilişkinin niteliğinin kanımızca komisyonculuk sözleşmesi olduğu belirtilse de simsarlık sözleşmesi,
vekalet sözleşmesi, saklama sözleşmesi gibi sözleşme hükümlerinin de uygulanması mümkündür. Bu
konudaki mevzuat oluştukça ve mahkeme içtihatları oturdukça daha doğru sonuçlara ulaşılabileceği
unutulmamalıdır. 

You might also like