Professional Documents
Culture Documents
Leonardo Sciascia - Baykuş
Leonardo Sciascia - Baykuş
BABIL VAVINEVI
7
masıdır. Sicilya'da kamu sektöründeki idari işlerde
bir eşitsizlik düzeni yerleşmiştir. Bugünkü toplu
mun doğuşu, başka neden aranmaksızın bu nedenle
açıklanabilir. Sicilyalılar asırlardır devleti doğal
düşmanları, soyut, uzak ve zalim bir kurum olarak
nitelemişlerdir. Sicilyalılar feodal ve dehşetli hak
sız yöntemlerle donatılmış olan kendilerine özgü
adaleti ve yaşantılarını gizli bir örgüte, yani Mafya
ya bağlayarak gerçekleştirmektedirler.
8
öldürülür. Oradakiler ülkenin geleneklerine uyarak
cinayet yerinden kaçarlar : «Görünüşteki o uyu
şuklukla, çan kulelerini seyretmek için uygun mesa
feyi ararrruşcasına, arkalarından bakıp, meydanın
kenar kesimlerine doğru uzaklaşıyor, son bir ba
kıştan sonra kaçıyorlardı.» (s. 23). Hiç kimse hiçbir
şey bilmemekte. Tüm halk «boynuzlama» olasılığı
üzerinde durmakta ve yüzbaşıya kadını aramasını
önermektedir.
9
ken ördeğimsi insanlar gelmektedir. Çünkü yaşan
tıları bir ördeğin yaşantısından daha anlamlı ve
amaçlı değildir . » . . (s. 117).
10
Partizan ve iyimser olan kuzeyli yüzb�ı bir
insandır, ama yenilecektir o da. Mafya kuvvetlidir.
Yüzbaşının suç unsurlarından kurduğu şato yıkıla
caktır. Ama Sicilya'dan edindiği tecrübeden ötürü
o topraklara bir aşk, bir sevgi ile bağlanacaktır :
«Eve varmadan önce Sicilya'yı gerçekten sevdiğini
ve döneceğini düşünüyordu : - Kafamı oralarda
parçalayacağım - dedi yükEek sesle.» (s. 136).
11
Belki bunun için Sicilya'da gerçekçilik üstün geldi.
Ortamın baskıdan kurtulması sanatın simgelediği
sinirli arınımla gerçekleşebiliyor ancak, çünkü sana
ta, vatandaşa tanınmayan imtiyaz tanınmaktadır.
Yazar suçluların yaptığı bir kanunun görmeyi, ko
nuşmayı ve duymayı yasakladığı bir yerde olayları
izlemek ve çekinmeden söylemek zorundadır. Bu a
cı ve ıstırap dolu kaynaktan ötürü, Sciaseia'nın
sayfalarında etkisiz bir öfke ve aşktan oluşan, ses
siz bir haykırış gibi, bir yargı kendini gösterir. Son
bölümdek i yüzbaşının duyguları bunun belirgin sim
gesidir «Bu haberleri düşünerek usandırıcı
bir sessiz öfkenin etkisinde Parma'nın caddelerini
dolaşıyordu rasgele » ( s. 131) . Ama sonunda Sicli
ya'yı şeytana, «Şeytan görsün yüzünü Sicilya'nın,
şeytan görsün» (s. 136), göndermek istese de yine
de cazibesiyle, sıcaklığıyla tüm ltalya'yı kapsamak
ta olan o yabancı, garip ve kuvvetli topraklara se
vecenikle bağlıdır.
12
ascia'nın, jandarmaların tipik bürokratik soruştur
malarının stil i görülmektedir. Makale ve eleştiri ar
tık güzel söz örneği değildir. Toplumsal gerçekçilik
bir sanatçının yaratabileceği tüm düşlem ürünü o
lan alemden daha canlı ve daha ilginçtir. Hem son
ra rüyaları, tasarımları kapsayan temlerin fayda
sızlığı fark edilmiştir. İnsanlar içine gömüldükleri
yaşantıyı ayrıntılarıyla, sadizmiyle ve çıkarlarıyla
daha çok maddi çıkarlarıyla tanımak isterler.
Romancıyı eleştirmene ve sosyoloğa yaklaştı
ran ilişki budur zaten.
Sicilya'da Danilo Dolci, ancak bir sosyoloji bi
lim adamının hazırlayabileceği yapıtıyla, bilimsel o
larak gerçekleştirdiği toplumsal araştınlarını, top
lumsal şiir ve eleştiri seviyesine ulaştırdı.
Bu türler arasında artık belirgin bir sınır yok
tur. Bu, estetik savların anlan sınırlamış olmasın
dan değil, daha çok çirkinliği, zavallılığı ve Sciasci
a'nın dediği gibi, yaşantılarını güçlükle ve sefaletle
sürdüren cboynuzlulan:. kapsayan toplumla olan
ilişkilerinden doğmaktadır.
iV
13
Yazar öğrenir, bilir ve gorur, ama yasal kanıtlan
yoktur. İftira attı diye yargılanabilir : bunun için
tedbirli olmak yerinde olur. Son zamanlarda gazete
ci Di Mauro, 1970 in modern Sicilya'sında garip bir
şekilde ortadan kayboldu. Tıpkı uçucu bir gaz gibi
boşlukta yokoluverdi. Belki Palermo'da bir binanın
temelinde yapılmış tabutunda yatmakta ya da bu
günkü metodlara uygun olarak, kemikleri, !1 alkçı
parlamenterlerin ve adanın idarecilerinin modern
arabalarıyla üzerinden geçtikleri otobandların asfal
tı veya taşlarına karışmaktadır.
14
cak kadar kahraman hissetmiyorum; serbestçe
yazmak istemiyorum. Bunun için tasarımın Devle
tin kanunlarını, hatta kanundan öte, onu saydıran
ların alınganlığının ruıtığını görünce kısaltmak, da
ha çok kısaltmak istedim» Çünkü kitabı dolaysız
olarak, acımaksızın suçluları gösteriyordu. Kendisi
için aldığı tedbir bir tarafa - bu toplumsal sorun
dan uzaklaşmak gib i görünebilir - yazarın, kitabı
bitirirken koymuş olduğu açıklamasında, kendine
özgü eğitimin himayesine, haksızlıklarıyla, kusur
lanyla gizlenmek isteyen bu uyduruk topluma kar
şı polemikleri daha yakıcı ve kamçılayıcı olarak
görünmektedir.
15
çek varlığıyla, eşitliğe giden yepyeni yolları göster
mesi için varolan ve suçlanan fakirliğiyle beslenen
bir yapısı vardır.
VI
16
vn
17
Son zamanlarda yayınlanan makaleler Sciasci
a'nın gerçek değerini ortaya koymakta gecikmedi
ler Gino Pampaloni «il corriere della sera» (15. Ma
yıs. 1967) Sciascia'nın son kitabı üzerine bir takım
eleştirilerde bulundu. Aynı kitaba 27. Mart. 1970 ta
rihli «Stampa» da Lorenzo Mondo değindi; Salvato
re Battaglia mayıs 1970 tarihli cDramma» dergisin
de yazarımızın edebiyattaki yerini saptadı. (La ve
rita pubblica da Sciascia) .
Paolo ANGELERİ
18
Otobüs kalkmak üzereydi, ani sürtünme ve gı
cırtılardan ötürü sağır edici gürültüler çıkarıyordu.
Meydan günün alacakaranlığında sessizdi, Matrice
çan kuleleri ince bir sis tabakasının ardında kalı
yordu : Yalnız otobüsün gürültüsü ve simitçinin
alaycı, ısrarlı «sıcak simit, simit» diye bağıran sesi
dolduruyordu meydanı. Biletçi kapıyı kapattı, oto
büs korkunç gürültülerle hareket etti. Biletçi mey
dana baktı son kez ve otobüse doğru koşan siyah
elbiseli adamı gördü; şoföre - bir dakika - dedi,
otobüs yavaşça ilerlerken kapıyı açtı. O anda para
layıcı iki el sil3.h sesi duyuldu : Sahanlığa atlamak
ta olan koyu elbiseli adam görünmeyen bir elle saç
larından tutulmuşcasına havada bir dakika asılı
kaldı : Elindeki dosya düştü ve sonra yavaşça dos
yasının üzerine yığıldı.
21
reksiyonda, taş kesilmişti sanki. Biletçi, bakıştan
yoksun olan, körlerin yüzüne benzeyen yüzlere bak
tı ve «onu öldürdüler» dedi, beresini çıkarttı, elle
riyle sinirlice taradı saçlarını ve küfretti bir kez
daha.
22
dan inmeye başladılar. Görünüşteki o uyuşukluk
la, çan kulelerini seyretmek için uygun mesafeyi
ararmışcasına, arkalarına bakıp, meydanın kenar
kesimlerine doğru uzaklaşıyor, son bir bakıştan son
ra kaçıyorlardı. lşıklann süzülüşünü andıran bu
kaçışın farkında değildi başçavuş ve jandarmalar.
Ölünün etrafını, şimdi, elli kadar insan ve kalfa o
kulunun işçileri çevirmişti. İşçiler sekiz saatlik iş
süresini boş geçirtecek kadar önemli bir olayla k ar
şılaştıklarına inanamıyorlardı bir türlü. Başçavuş
meydanı boşaltmalarını ve yolcuları otobüse bindir
melerini emretti Jandarmalara : Jandarmalar, me
raklıları meydana açılan yollara doğru itiyorlar ve
bu arada yolcuların yerlerini almalarını istiyorlar
dı. Oysa, meydan boşaldığı zaman, otobüs de bo11tu;
yalnız şoför ve biletçi yerlerindeydi.
23
ya sen - kızgın hir ifadeyle biletçiye döndü - sen
de bilet kesiyor.;un, para alıyorsun, paranın üstü
nü veriyorsun, bu arada yolcuları tek tek sayarken
onları yakından görüyorsun. Sana nezarette hatır
Latmamı istemiyorsan otobüste kimlerin olduğunu söy
lemelisin bana... Üç yıldan beri bu hatta çalışırsın,
üç yıldan beri seni Caffe İtalia'da görürüm : Bu
köyü benden daha iyi tanırsın sen ... »
24
«Simitçi,» diyerek jandarma Sposito atıldı.
26
Otobüste olanlar, ifadelerine göre, hiç bir şey gör
memişler, otobüste kimlerin olduğunu ogreneme
dik zaten, çünkü daha ben olay yerine gitmeden kaç
mışlardı bile. Yalnız bir simitçi Via Cavour ile Gari
baldi meydanının kesiştiği yerde, kilisenin köşesi
ne konulmuş kömür çuvalına benzer bir şeyleri gör
düğünü, ve o kömür çuvalından iki el ateş edildiği
ni olaydan ancak iki saat sonra hatırlayabildi. He
defe yakın olmasına rağmen kurşunların onu bul
mamasından ötürü Azize Fara'ya on kilo nohut a
damıştı. Biletçi kömür çuvalını görmediğini, otobü
sün sağ tarafında oturan yolcularsa camların, zım
paralanmış gibi, bulanık olduğunu söylüyorlardl.,
belki de doğruydu söyledikleri.. .Sosyal mesken in
şaatı, kanalizasyon, şehir içi yollan gibi yirmi mil
yon lireti geçmeyen taahhütler alan küçük bir inşa
at kooperatifinin idarecisiymiş Salvatore Colasber
na, bir duvar ustasıymış. Bu kooperatifi on yıl ön
ce iki kardeşi ve köyün dört - beş duvarcısıyla birlik
te kurmuşlar ; bir mühendis direktör gibi görün
mesine rağmen idari işleri de o denetliyormuş... Hiç
te fena gitmiyormuş işleri : O ve ortaklan ücretli
işçi gibi küçük bir kazançla bile yetiniyorlarmış. . .
26
peratiflerin yaptırdığı yollar bir yıl geçmeden de
venin sırtına benziyor... Daha önceden suç işlemiş
miydi; evet, dokuzyüzkırk, üç kasım bindokuzyüz
kırk yılında otobüsün birinde seyahat ederken, gö
ründüğü kadarıyla otobüsler ona uğursuzluk getiri
yor, Yunanistan'a yapılan saldından söz ediliyor
muş : Biri 'Onbeş gün içinde ezeceğiz onları' deyin
ce, Colasberna dayanamayıp 'Yumurta mı zannet
tin' demiş. Otobüste bir milis varmış, onu şikayet
etmiş. Nasıl, anlayamadım efendim... Çok özür di
lerim, siz bana suç işleyip işlemediğini sordunuz,
ben de elimdeki sicilinden daha önce suç işlediğini
söyledim... Tamam, efendim, nasıl arzu ederseniz,
hiç suç işlememiş olsun ... Ne dediniz? Ben mi fa
şist! Ben faşistleri görünce belalarına uğramıya
yım diye tanrıya yalvarıyorum... Evet efendim, bu
yurun efendim.»
27
siz oturuyorlardı. Orada bulunmalarının verdiği u·
tanç büyüktü. Ölüm hiç bir şeydi utançlarının ya
nında.
28
ğuna geçti, başçavuş ayakta duruyordu ve yan ta
rafta jandarma Sposito yazı makinesinin başına
geçmişti. Genç bir çocuğun ifadesi vardı Sposito'nun
yüzünde, oysa Colasberna kardeşler ve ortakları
onun varlığından ölüm heyecanı duyuyorlardı, insaf
sız soruşturmanın ve siyah yazıların korkusu daha
da ürkütiiyordu onları. Beyaz tarla, siyah tohum :
Onu eken düşünür her zaman: Yazının bilmecesi
buydu.
29
daha önceki gün meydana gelmiş bir olay için ol
dukça iyi bir sayı; daha çok gelecektir... Colasber
na kıskançlık yüzünden öldürüldü, biri öyle eliyor
imzasız mektubunda ve kıskanç kocanın ismini ve
riyor... »
30
yazık ki yalnız bilgiler, kanıtlarım olmuş olsaydı...
Bu bölgede, bu kesimde on tane taahhüt işleri a
lan kooperatif düşünün, her koopratifin kendi ma
kinalan, kendi gereci olsun: Bunlar geceleyin yol
boyunca ve şantiye binasının yakınında bırakılır;
makinaların korunması gerekir, anlan çalışmaz ha
le getirmek için bir parçasını hatta bir vidasını çı
kartmak yeterlidir; ondan sonra günlerce uğraş
dur. G€reç, mazot, katran ve cüseni yakmak veya
ortadan kaldırmak çok zor değildir. G€reç ve ma
kinaların yakınında bir baraka içinde bir iki işçi
kalabilir, ama işçiler uyurlar; oysa hiç uyumayan
kişiler de var, beni anlıyorsunuz. Bu araç ve gere
cimizi korumak için gece uyumayanlara yönelme
miz yerinde olmaz mı? Sizin makinalan da koru
mak için önerilerde bulunuldu; tedbirsizlik edip
onu geri çevirmiş olsaydınız size onu kabul ettire
cek bir takım olaylar oluşacaktı... İnatçılar da yok
değil Kabul etmeyenler hatta bıçağı boğazına da
yasanız bile kabul etmeyecek kadar inatçı olanlar.
Siz, davranışınıza göre, inatçısınız galiba; veya
yalnız Salvatore öyle idi.»
cBunlardan hiç haberimiz yok» dedi Giuseppe
O:ılasberna; diğerleri hayret dolu bir ifadeyle onay
ladılar arkadaşlarını.
31
sağlar, kapalı zarf usulüyle yapılan ihalelerde ge
reken bilgiyi verir; ve mesken müsaadesi aJ.dığınız
zaman işlemi kolaylaştırır; işçilerin grevini önler...
Anlaşılıyor tabii, dokuz kooperatif bir şirket kurar
casına birleşir ve bir tanesi dışarıda kalırsa dokuz
beyaz koyun arasından bir tane siyah koyun çıkmış
olur : Hoş, pek tedirgin etmez onları ama varlığı
bile bir güvensizlik ve kötü örnektir. O zaman iyi
likle veya kötülükle oyuna girmeye zorlamak veya
ebediyen çıkartmak gerekir.>
32
Santa Fara'nın ortaklan yüzbaşının bakışlann
dan sakınıyorlardı; başlarını önlerine eğip ellerine
veya yüzbaşının başının üstünde asılı duran Jandar
ma Kuvvetleri Komutanının, Cumhurbaşkanın fo
toğraflanna ve Haça bakıyorlardı. Uzun bir aradan
sonra yüzbaşı endişelerinin can alıcı noktasını bul
du.
33
bi yavaş yavaş yazıyorlardı. Bitirdikleri zaman
yüzbaşı çavu şu çağırdı : Çavuş, başçavuşla birlikte
içeri girdi.
34
memiş ... Küçük bir çiftlikte yağlı bir kuzu ve şarap
ziyafetinden sonra bir samanlıkta bulut gibi sar
hoş, sızıp kalmıştır... Bu akşam döneceğine başımla
yemin ederim.»
cBaşüstüne, efendim.>
35
cKolay mı mecburi ikamet sorunu?»
«Komünistleri koruyor mu h
36
'Bugün yemek yediniz mi,' 'Yedim'. 'Dün de.' 'Evet
dün de.' 'Aileniz aç değil, değil mi?' 'Allaha çok şü
kür, hayır'. 'Evinizin önünde gürültü, şamata yap
maya gelen halk, bugün yemek yedi mi?' Tam
'Siktiret' diyecekken, 'Bilmiyorum' dedim. 'Sorma
lısınız' dedi. 'Evimin önüne gelip bana sövdükleri
için geldim ben size; karım, kızlarım kiliseye git
mek için bile çıkamıyorlar'. 'Meraklanmayın onların
kiliseye gitmesini sağlarız; bunun için burada bu
lunuyoruz zaten... İşçilere ödeme yapmayın, sonra
sizi korumamızı isteyin bizden'. Öyle bir suratla söy
ledi ki, siz benim ne kadar sıcakkanlı olduğumu bi
lirsiniz ellerim kaşınmaya başladı.»
37
bir kelime yetecektir onlara, olduklan yerde kala
caklardır.»
38
kirli işlerinde cezasız kalmayı başarabilmek için ya
pıyordu bunu. Mesleğinin sil3.hlı soygundan daha
namuslu ve daha akıllıca, aynı zamanda bir aile ba
basına yakışır bir iş olduğunu savunuyordu. Sil3.hlı
soygunun gençlik hatası olduğunu söylerdi hep.
Çünkü bir kuruş sermayesi olmaksızın başkalarının
parasını işleterek hanımını ve üç çocuğunu geçin
dirmeyi başarıyordu; ilerde bir ticarete atılabilmek
için bir kaç kuruş bir kenara koyabiliyordu, bir tez
g3.hın arkasına geçip, kumaş ölçmek tüm hayatı
nın rüyasıydı. Oysa o gençlik h atasına ve hapiste
kalışına bağlıydı yaptığı bu basit ve kazançlı mes
lek; çünkü ona parayı emanet edenler toplumsal
düzeni ve Kilisede ibadeti seven centilmenlerdi. Borç
luların zamanında parayı ödemelerini arzulayan ve
bu para alış - verişini kimsenin duymasını istemiyen
centilmenler onun sahtekarlığına güveniyorlardı.
Ve nitekim aracının yarattığı korkuyla - cceketimi
Ucciardone'de ( Palermo hapishanesi ) bıraktım»;
korkutmak veya şaka etmek için söylüyordu : Bi
rini öldürünce almaya gidecekti, oysa hapishaneyi
düşünmek bile ona ölüm korkusu veriyordu, - borç
lular yüzde yüz faizle ve vadeyi geçirmeden ödüyor
lardı; ödemede bazı gecikmeler kabul ediliyordu bir
takım zekice öngörülerle. Şöyle ki, adamın biri borç
parayla tarlası için bir katır satın almış olsun, iki
yıl sonra alacaklı, hem katırı hem de toprağını alı
yordu borçlunun.
39
vamlı yakan o parçalanmayı ve kalbindeki o beklen
medik çarpıntıları doktorlar teşhise kalktılar ve
hastalığına çare olsun diye komodinin gözünü doldu
racak kadar ilaç verdiler; oysa doktorlar içindeki
korkuyu anlayamamışlardı.
40
keliydi ; S. küçük bir deniz köyü olduğurıdan uğra·
şısı kaçak Amerikan sigaraları üzerineydi. Bunun
için yüzbaşı, muhbirin yalanlarla hangi örgütü suç
layacağını kestirmişti, ama yine de yalanlarında
reaksiyonlarını izlemek faydalıydı.
41
!aylar etkisinde kalan o anda hükmeden kanun ada
mının, hakimin, polisin, hatta belediye zabıtasının,
karakterinden, düşüncelerinden doğacak olan kanu
nun akla uymıyacağını savunuyordu. Zenginlerle,
yoksullar ve okumuşlarla, cahiller arasında kanun
adamları vardı ; bir tarafa keyfi davranışlarda bulu
nurken diğer tarafı savunmak zorundaydılar. Di
kenli bir tel ; bir duvar. Hırsızlık yapan, cezasını
hapiste çeken, ve şimdi Mafya çetesiyle iş gören,
yüksek faizle borç para sağlayan aracı, aynı zaman
da muhbirlik yapan adam bu duvarda bir gedik, di
kenli telde kopuk bir yer arıyordu. Yakın bir za
manda küçük bir sermayesi olacak ve küçük bir
dükkan açacaktı ; en büyük oğlunu papaz mektebine
vermişti ; oğlunun, rahip veya rahiplik Unvanını al
madan okulu bırakarak avukat olmasını istiyordu.
Duvarı aştıktan sonra kanun artık onu korkutmaya
caktı ; duvarın veya telin öbür tarafında kalanlara
bakmak güzel bir şey olacaktı onun için. Böylece
korkudan yıkılmış olan adam, sefalet ve haksızlık
üzerine kurulmuş geleceğini özleyip avunuyordu,
bu arada onu öldürmek isteyenler hazırlanıyorlar
dı.
42
Cumhuriyet kanunlarına hizmet etmek isteyişin
dendi. Oysa kanunları halka saydırmak giderek
güçleşiyordu. Karşısındaki adamın jandarma, aynı
zamanda resmi bir kişi olduğunu bilmesi ve sahip
olduğu nüfuzu, cerrahın, tedbirli, kesin ve güvenle
kullanılacak bir alet olan bistürüye verdiği önemle
değerlendirmiş olması, üstelik kanunun adaletten
doğduğunu ve kanundan gelecek her şeyin adaletle
bağdaşacağını savunması, muhbire kendini kaybet
tiriyordu. Güç ve acı bir meslek; ama muhbir baş
kalarına verilen acı artıkça şiddetini artıran, kuvvet
ve yıpranmadan gelen bir mutlulukla görüyordu o
nu.
Parriniedu
d , köylü kadınlara pamuklu kuma.ş
iarını tezgahın üz.erine seren bir tezg3.htar gibi, ya
lanlarını uyduruyordu : Küçük rahip demek olan la
kabını basit olan konuşmasından ve inceden inceye
beliren riyakarlığından ötürü kazanmıştı ; ama usta
lığı yüzbaşının sessiZıl.iği önünde yıkılıyordu. Keli
meler hıçkırıklarla birlikte çıkıyordu s anki ; attığı
yalanlar ilgisiz ve inanılmaz şeyler oluyordu.
Pa.rriniedu
d cevap vermedi.
43
men, taahhüt işlerinde alabildiğini almaya devam
ettiği için öldürüldüğünü düşündünüz mü hiç?»
Yüzbaşı Bellodi'den önce o yeri işgal edenler,
öyle belirgin bir şekilde sorulan yöneltiyorlardı ki,
mecburi ikametle veya faiz işlerindeki aracılığına
dair bir ihbarın varlığıyla korkutmak istiyorlardı
sanki; bu onu korkutacağına cesaretlendiriyordu;
polislerle olan ilgisi belliydi; polisler onu muhbir
liğe :z.orluyordu, o da onları sakinleştirecek ve iyi
davranmalarını sağlayacak muhbirliğini yapıyor
du. Centilmence ve sırdaş gibi konuşan biriyle işler
başkaydı. Nitekim, yüzbaşının sorusuna, elinin ve
başının bir hareketiyle cevet» dedi, «mümkündür.»
cSiz - ses tonunu değiştirmeksizin devam etti
yüzbaşı - bu işlerle uğraşan hiç kimseyi tanıyor
musunuz? Bu işlerle uğra.şandan, çok onlara yar
dım edenlerden veya koruyanlardan birinin adını is
tiyorum sizden... Birkaç ay önce Colasberna'ya bir
takım önerilerde bulunan kişinin adını bilmek ye
terlidir bizce.>
cBen hiç bir şey bilmiyorum» dedi muhbir.
Yüzbaşının artan centilmenliğinden muhbirlik yö
nelimi bir tarla kuşu gibi ha valandı ve ıstırap ver
menin s€·.;inci göklere çıktı. «Hiç bir şey bilmiyo
rum; ama biraz rastgele araştırırsak, önerilerin
Ciccio La Rosa veya Sara Pizzuco'nun yaptığını
söyliyebilirim ... » Göklere çıkan o sevinç uçuşu, aşa
ğıya düşerek varlığının ve korkusunun merkezini
bulan bir taş oluverdi.
44
haberiniz varsa, hangi tedbirleri almayı düşünü
yorsunuz ? v.s... Her zaman olduğu gibi yine komü
nistler. Herhalde o müteahhitin ölümüyle ilgili. ..
Ne idi ismi ?»
cColasberna, ekselans.»
cSosyalist, ekselans»
cColesberna. »
45
le konuşmak istiyordum. »
«Tamam; çoktandır bu Bellodi hakkında sizin-
«Mendoliu
«Tabfü
«Ben inanmıyorum. »
46
B. de 14. Aralık. 1920 de doğan, halen S. de
Cavour sokağında oturan ağaç budayıcısı Paolo
Nicolosi beş gündenberi kayıptı. Dördüncü gün ka
nsı umutsuzlukla başçavuşa tekrar geldi; başça
vuş gerçekten endişelenmeye başladı. Rapor yüzba
şı Bellodi'ni masasının üzerindeydi. '97 numara Ca
vour sokağı' nın altı kırmızı kalemle çizilmişti. Yüz
başı odanın içinde sigara içerek sinirli sinirli dola
şıyordu.. Adli Sicilden ve Savcılıktan Paolo Nico
losi hakkında bilgi bekliyordu; suçu olup olmadığı
nı öğrenmek istemişti.
47
Hayale yer yok, binbruıı ona bu şekilde öğütte
bulunmuştu. Hayale yer yok. Oysa Sicilya hayal
dolu bir yer ; Sicilya'da hayalsiz nasıl yruıanabilir ?
Binbaşıya göre olaylar irdelenmeliydi. Olaylar ; Co
lasberna diye biri Palermo otobüsüne binmek üze
reyken, saat altıbuçukta, Garibaldi meydanında öl
dürüldü ; katil Cavour - Garibaldi köşesinden ateş
etmiş ve Cavour yolundan kaçmıştı. Aynı gün aynı
saatte, Cavour sokağında oturan biri, evinden ya
çıkmıştı yada çıkmak üzereydi ; her gün, kansının
dediği gibi 'avemaria' ( 1 ) saatinde dönen adam, o
akşam dönmemişti ; böylece beş gün geçti. Fondac
hello çiftliğinde onu görmediklerini söylediler ; o gün
onu bekliyorlardı, ama eörünmedi ortalıkta. Katır
ve iş gereçleriyle birlikte, evi ile Fondachello çiftliği
arasındaki altı yedi kilometrelik bir yolda hiç bir
iz bırakmadan ortadan kaybolmuştu.
Eğer Nicolosi'nin bir suçu veya kötü yollarla
bir ilişkisi saptanmış olsaydı ortadan kayboluşu
bir kaçma olarak nitelenebilirdi ; veya izleri bırakıl
mamış, bir hesabı kapatmak için işlenmiş bir cinayet
düşünülebilirdi. Oysa suçlu olmadığı, tasarlanmış
bir kaçış için nedenleri ve hatta kirli işlerle ilişkisi
bulunmadığı saptandıktan sonra, kayboluşu, hayale
kapılmaksızın gerçekçi bir gözlemle irdelendiğinde,
Colasbema'nın ölümüyle birleştirilebilirdi.
O anda yüzbaşı, Nicolosi'nin kayboluşunda ka
nsının olaya karışması olasılığını düşünmüyordu ;
Mafya ve polis için ayn değerde olan ruık nedenleri,
yönelinecek büyük bir çareydi işlenen cinayetlere
neden bulabilmek için. Orkestranın ani sessizliğin
de seyircileri irkiten 'cuınpari Turiddu'yu öldürdü-
48
ler' ( 2) çığlığından sonra Sicilya ile ilgili olaylarda
ve 'nel giooo del lott.o' (3) oyunlarında boynuzlama
ile cinayetler arasında daha devamlı bir ilgi kurul
du. Aşk yüzünden işlenen cinayetlerin faillerini bul
mak polis için pek güç değildir. Bu yüzden olumlu
sonuçlanmış soruşturmalar listesine dahildir çoğu.
Aşk yüzünden işlenen cinayetler, çok az hapis sü
resiyle ödendiğinden Mafya işlediği cinayetlerde bu
yöntemi uygulamaktadır. Doğa sanatı taklit eder :
Alfio'nun bıçak darbesiyle sahnede öldürülen cum
pari Turiddu Mıwca Sicilya'nın turistik haritalarını
ve otopsi masalarını doldurmaya başladı. Oysa ba
zen bıçak ve lupara darbesi ccumpari• Alfio'ları da
buluyordu ; yüzbaşı Bellodi bunu hesaba katmamış
tı ; bu dalgınlığını üstünün uyarısıyla ödeyecekti.
49
şı memnun kaldığı gibi sabırsızlandı aynı zamanda ;
S. ye koşmak Nicolosi'nin karısıyla, mahalli baş
çavuşla konuşmak ve olanakları değerlendirerek,
muhbirin belirttiği La Rosa ve Pizzuco'yu sorguya
çekmek istiyordu.
Öğle olmuştu. Arabayı hazırlamalannı emret
ti ve koşarak aşağıya indi ; içinden şarkı söylemek
geliyordu ve gerçekten mırıldanıyordu kantine i
nerken ; bir sıcak kahve ile iki s andviç yedi ; kara
kolun jandarma eri olan ocakçısı özel bir şekilde
yapıyordu kahveyi. Koyduğu kahve miktan ve ya
pışındaki ustalığıyla, Napolili ocakçı üstünün tak
dirini kazanmayı başarıyordu.
50
lamayacağını düşünüyor, bir yandan da kaygısının
yüzbaşı tarafından anlaşılmasından korkuyordu.
Fakat, şeytan gibi olan yüzbaşı onun kaygısını anla
dı ve S. de onbaşıyla birlikte bir şeyler atıştırmala
rını söyledi ; neden hareketten önce düşünmediler
diye sızlandı. Jandarma kızardı, ' İyi ama tüm so
runlar kafamdayken' diye düşündü, ve ilk defa de
ğildi yemek yemeden yola çıkışı ; onbaşı, arka sıra
dan, iştahının olmadığını ve ertesi güne kadar aç
kalabileceğini söyledi.
61
larından şeytanca bir gülümseme eksilmiyordu. ç,e
kingen değildi. Anlaşılır bir şiveyle konuşuyordu ;
yüzbaşı başçavuşun tercümanlığını istemedi. Doğ
rudan doğruya dul kadına soruyordu bazı kelime
lerin anlamını, o da bazen İtalyanca karşılığıyla,
bazen diyalekt bir cümleyle açıklıyordu. Yüzbaşı
partizanlar ve jandarmalar arasında çok Sicilyalı
tanımıştı ; Giovanni Meli'yi Ouasimodo'nun çevın
sinden Francesco Lanza ve Ignazio Buttita'nın dip
notlarıyla okumuştu.
c Peki, y a sonra ? »
63
ce kocanızın söylediği soyadını veya inguria'yı duy
muş muydunuz hiç ? . . . Hatırlamaya çalışın, bizim i
ı;in çok önemlidir. »
54
lılann tembel oldukları ve girişimlerde bulunmadık
ları doğru değildi.
55
veya kediye benzer tarafı olan birine takılan bir
ingiuria ; lakabı «lu chiuppu» (chiuppu Kavak)
olan birini tanıdım, yapısı ve kavak gibi sallanışın
dan ötürü bu lakabı aldığını söylüyorlardı. .. Şeyle
re gelince ... Bazı şeylere benzeyen lakaplar... »
Sposito sustu.
56
veya cennetin azizi anlamını taşısa bile önemi kal
mamıştı artık. (Kafasında polis sinyalleri o kadar
çok çalınıyordu ki, cennetin azizini getirmiş, Sicilya
oyun kağıtları arasına sokmuştu ) .
67
Kadın ona kaygıyla bakıyordu, aralarında ma
saya vuran o güneş ışını vardı ; onları öyle bir uzak
lığa götürüyordu ki, erkekte gerçek olmayan bir
duygu, kadında sabit fikir ve kabus yaratıyordu.
58
tanımak istediğimi söyledim. Bir pazar günü çıkıp
geldi ; evimizde bulunduğu müddetce büyülenmiş
gibi gözlerini benden ayırmadı. Akrabam şakacık
tan 'Çarptın onu' diyordu. »
«Sevmeseydim, evlenmezdim.»
69
deniz boyunca, konuşmadan seyahat ettiler. Baş
çavuşu bürosunda buldular ve masanın üstündeı,
Zicchinetta lakabıyla tanınan, birkaç ay önce af
kanunuyla hapisten çıkan, Diego Marchica'ya ait in
celenmesi gereken bir dosyayla birlikte, hemen ba
kılması gereken dosyada Marchica'nın çiftçiler lo
kalinde oynamış olduğu oyunlar üzerine sağlanmış
gizli haberler vardı ; çok miktarda para yitirdiği ve
hemen arkasından ödediği bildiriliyordu ; tüm bun
lar, bir takım gizli ve kanun dışı yollar olmasaydı,
boş gezen bir işçi için olanaksızdı.
60
marnıştı. Bir onbaşı ve iki jandarmanın bu işkence
dolu sorgudan ötürü yargılanmalarına karar alındı,
oysa suçsuz görülerek serbest bırakıldılar. Böylece
tutuklananların kendi istekleriyle konuşmuş olduk
ları gösterilmiş oluyordu. Konuya tekrar dönülme
di.
62
doğmamıştı ama aptal da değildi. . . Biz şapkasında
V. E. ile meşale taşıyan herkP.si jandarma diye ta
nıyoruz. »
«V. E. mi taşıyorlar ! :.
cYa boynuzlananlar ?»
cBoynuzlananlara gelince ; adamın biri evinde
kansının çevirdiği numaralan anlar ve evi altüst
ederse, boynuzlu doğmamış demektir. Eğer hiçbir
şey olmamış gibi davranır, boynuzlarla rahatını bu
lursa, o zaman al sana yaratılıştan boynuzlu biri ...
Şimdi doğuştan nasıl jandarma olunur, onu anlata
yım ; köyüne jandarmanın biri tayin ediliyor ; sen o
na yaklaşmaya, yardımlar yapmaya, yağ çekmeye
başlıyorsun ; evliyse, karını hoşgeldine gönderiyor
sun, hanımlar arkadaşlık kuruyorlar aralarında,
siz de arkadaş oluyorsunuz ; halk sizi beraber görün
ce aranızdan su sızmadığını düşünüyor. Ve sen, ar
kadaşlığınızın verdiği güvenle, onun seni centilmen,
duygulu bir insan olarak tanıdığını umuyorsun ; oy
sa ona göre sen karakoldaki sicilinden başka biri
değilsin. Eğer ceza giymişsen, her an, hatta salon
da kahve içerken bile , onun nazarında karakolu ve
ya hapishaneyi gören birisin. Tanrının bile görme
diği bir yerde, yalnız onunla olduğun bir zaman
63
yapacağın yasak olan bir şeyi hoş görmez ve ceza
landırır seni böyle tipler. Düşün artık, tesadüfen
daha büyük işler yaparsan. . . Hatırlanın hala, 1927
de bir başçavuş vardı, buranın tabiri ile, evini çarşı
yapmıştı ; kansının ve çocuklarının bize gelmediği
gün yoktu, o kadar arkadaş olmuştuk ki, üç yıişın
daki en küçük çocukları benim kanyı teyze diye
çağırırdı. Oysa bir gün evime döndüğümde tutuk
lama kararıyla karşılaştım. Biliyorum, görevini ya
pıyordu ; kötü zamanlardı, Mori ( 1 ) vardı... Ama
daha çok beni kızdıran bana ve kanma olan davra
nışlarıydı. Karakola bilgi edinmek için giden karı
ma kızgın bir köpek gibi davranmıştı . . . Cu si mitti
cu li sbirri, ci appiz7.a lu vinu e li sicarri, yerinde
söylenmiş hir atasözü ; gerçekten israf derecesinde
sigara ve şarap için o başçavuşa oldukça masraf et
tim.»
64
Faşist düzende bayrağı boynuzlanna rejim takar
ken, demokratik diliende halkın kendisi, istediği
renkten dalgalandınyor.. . Böylece konuşmamızın
başına dönmüş oluyoruz ; yalnız bazı bireyler de
ğil, atalarından kalan, kuşaktan kuşağa geçen bir
gelenek gibi boynuzlarını koruyan uluslar da var
dır.>
65
gösteren değerleriyle belirten ihtiyarın konuşmala
rı ilginçti.
cHalk, demokrasi» dedi ihtiyar, başkalarının
boynuzlan üzerinde yürümenin nasıl olacağını gös
termekten yorgun, oturmak için hazırlanırken «hal
kı aldatmasını bilen kişiler tarafından masa başın
da uydurulmuş şeyler, tüm insanlık zaten saygıyla
konuşularak aldatılmışır. İnsanlık, Ficuzza ormanı
nın eski halini andıran bir boynuz ormanıdır. Boy
nuzların üzerinde kimlerin dolaştığını biliyor mu
sun ? Aklında iyi tut ; birincisi, rahipler ; ikinci ola
rak, politikacılar ; halkla beraber olduklarını, h alkı
sevdiklerini söyledikçe , boynuzlar o derece ayakla
rına batar ; üçüncüler, senin ve benim gibiler . . . A
yaklar bir kaydı mı, politikacılar, rahipler ve bizler
boynuzun üzerine oturabiliriz, bu gerçek olan bir
şey ; ama ıçımızı parçalas a da içimizde olan bir
şey, oysa başında taşırsan boynuzlanmış olursun . . .
Bu büyük bir zevktir, ölsem de g a m yemem, çünkü
kıçında değil, başında taşıyanlar boynuzlanmış o
lanlardır. O boynuzları parlatan Parriıı.ieddu'dan
kuşkulanıyorum bu günlerde, j andarmanın bu so
ruşturmalarında parmağı olsa gerek. . . Dün benimle
karşılaştığında beti benzi attı ; beni görmezlikten
geldi ve hemen sıvıştı. Onun muhbirlik yaptığını
biliyordum ve şimdiye kadar müsaade ettim, çünkü
o da yaşamak zorundadır ; ama aklıyla yapmalıydı
bu işi, aziz kiliseye karşı gelmeksizin . » Aziz kilise
derken, el değmemesi gereken kendini ve simgeledi
ği, koruduğu arkadaşlık bağını kastediyordu.
66
şey, yalnız sana arkadaşlarının kalbinde öldüğünü
söylerim» dedi.
68
Pizzuco , polise göre, soyguncu Giuliano'nun sempa
tizanıydı.
69
nalını içinde yaşantısının son sabahında yüzbaşıya,
bir kağıt üzerine iki isim ve 'öldüm' diye yazarak,
sonuna bir mektubu bitirircesine, 'Saygılarımla,
Calogero Diballa' diye ekledi. Mektubu postalamaya
gittiği zaman tüm köy halen uyuyordu ; günü başı
boş dolaşarak, eve girip çıkarak geçirdi, son kez
gizlenmeye karar verdiği anda da kapıda, yanılma
yan iki el tabanca ateşiyle yere kapandı. O ana ka
dar belki on kez intihar etmeyi düşünmüştü.
7-0
Bu duyuş ve anlayış şeklinden, ansızın, öfke
doğdu. Yasanın zorladığı davranışların verdiği ü
züntüyü duydu ; kendi astlan gibi, ayrık bir kuv
vet ve davranış özgürlüğü tasarladı ; oysa bu tasa
rıyı daima engellemişti kendi astlarında. Anayasal
güvenliğin bir kaç ay için kaldırılması, Sicilya'da
tüm kötülüklerin kökünden sökülüp atılmasını sağ
lıyabilirdi. A ma Mori'nin baskılarını, faşizmi hatır
ladı ; ve kendi gö�lerinin, duygularının ölçüsünü
buldu tekrar. Öfkesi devam ediyordu, tüm Sicilya'
yı ezen bir kuzeylinin öfkesiydi bu. Yalnız bu böl
ge, ttalya'da faşist dikta altında yaşantısının özgür
lüğünü ve olanaklannı sağlamıştı. Ne kadar özgür
lüklere mal olmuştu bunların bu özgürlüğü ; Sicilya-
lılar onu bilmiyorlardı ve bilmek de istemiyorlardı,
a.s8İse'nin görkemli duruşmalarında, sanık sandal
yelerinde, tilin beyleri ve ağaları, kuvvetli seçmen
leri ve Kralın yüksek rütbeli şahsiyetlerini, kirli iş
lere karışan veya suçlulan koruyan doktorlan ve
avukatlan görmüşlerdi ; ahlaksız ve karaktersiz ha
kimler azledilmiş, kötü niyetli memurlar uzaklaş
tırılmıŞtı. Köylü, küçük burjuva, çoban ve kükürt
çü için faşizm bu dille kon�muştu. 'Belki bu neden
le Sicilya'da çok faşist var' diye düşünüyordu yüz
başı 'onlar faşizmi bir soytan sirki, biz ise sekiz ey
lülden sonra bir trajedi gibi gördüğümüzden değil
yalnız, faşizmi böylesine benimsemiş olmalan. İçin
de bulundukları durumda tek bir özgürlük yetiyor
du onlara, diğerleri nerelere kullanacaklannı bil
miyorlardı. Ama yine de sakin kafayla verilmiş
bir yargı değildi bu. '
71
yordu. Farların ışığı karanlıkta, parlak ve beyaz
şistlerin bulunduğu sınırsız bir mağara görünümü
veriyordu geceye.
S. nin başçavuşu korkunç bir gün geçirmişti
ve en kötü gece gelmek üzereydi ; gecenin sinsi ve
ihanet dolu suları arasında kaybolmaktaydı. Kendi
siyle beraber, yakın köyden, Marchica'yı getirmiş
ti ; gerçeği söylemek gerekirse, sakin ve sessizdi,
anasının memesine sarılıp kalan yan uykulu bir fino
gibiydi ; o kadar yorgundu ki, nezarete alındığı za
man tamamen kapanmasını beklemeden tahta ran
zanın üzerine bir kemik çuvalı gibi yığılmıştı.
72
baktı ve üstünü kapatmaları için işaret etti. Ölü
lere bakamazdı, özellikle şimdi hiç bakamadı. Kara
kola doğru geri döndü, başçavuş da arkasından
izledi onu.
73
ne kadar çalıştığınızı biliyorum ; her ne kadar bana
düşmezse de, şahsen, çalışmanızı çok beğeniyorum. >
cTeşekkür ederim ; vazifemizi yapıyoruz. >
74
temiz olmadığından bahsediyorsunuz. Benim gibi,
siz de onu tanımış olsaydınız bu şekilde konuşmaz
dınız. Eşi az bulunur bir insan ; doğru mu yanlış
mı olacağı konusunda, yargılanmasını istemediğim
inanç bütünlüğü üzerine demiyeceğim, çünkü sizi
ilgilendirmeyebilir de, ama şeref, geleceğin aşkı ve
bilgelik üzerine sizi temin ederim ki, eşi az bulunur
bir insan ; üstelik, kültür ve eğitimden yoksun oldu
ğu düşünülürse... Hem siz kalp temizliğinin kültür
den çok daha kıymetli olduğunu takdir edersiniz ...
Bunun için böyle bir adamın cani olarak tutuklan
ması, inanın, bize Mori zamanını hatırlatıyor. •
76
tine giden gazeteciler tarafından büyük suçlama
larla halka tanıtılan bir şefin idaresinde, gizli ve
kudretli bir örgütün varlığı mümkün müdür ? Lider
diye tanıttıklan kişiyi tanıyor musunuz ? Ben tanı
yorum ; iyi bir insan, iyi bir aile babası, çalışmak
tan yorulmayan biri. Zengin oldu olmasına ama çok
çalıştı. Mori ile bazı anlaşmazlıkları da oldu... Bazı
kişiler arkadaşlık, sempati yaratabilmek yeteneği
ne sahiptir çok zaman, işte bu insanlar bazan sayı
lır ve sevilirler ; sizin, halkın sesi diye çağırdığınız
o fitne rüzgarı 'işte Mafya'nın liderleri' diye bağır
maya başlar bu kişiler için. Üstelik blimediğiniz bir
şey daha var ; halkın sesinin Mafya'nın liderleri diye
tanıttığı kişilerin en belirgin özelliği, içgüdüsel ve
doğal bir nimet olan adalet anlayışıdır. Bu da Tann
nın önünde kulun kurtuluşunu sağlar. Bu adalet an
layışı onlan saygı değer yapar.>
76
cHangi şekilde irdelemek ,istersiniz ? Bir ser
rumlu kişiden beklenmeyecek kadar salt hayal ürünü
olan kitabın sahibi arkadaşınızın yöntemiyle mi ? . . . >
c Olabilir . . . >
n
principum quidem virorum insectatione abstinuit ;
yaklaşık olarak İtalyancaya çevirirsek şöy'ie de
memiz gerekir ; Don Mariano sevdiğim ve tüm kö
yün sevdiği saydığı aynı zamanda milletvekili Li
vigni ve Bakan Mancuso'nun beğendikleri bir in
san. >
78
dik gözlem karşısında, « Üçünüz de zayıfsınız» di
yerek kaçamak yollu bir cevap verdi.
C. Jandarma Karakol Komutanlığının iki ayrı
nezaretinde Pizzuco ve Arena bulunuyordu. Yüzba
şı onları bütün gün rutubetli nezaretinıie tutmayı
uygun görmüştü ; uygulayacağı sorgu<l<- daha iyi
sonuçlar verebilirdi ; bir gün bir gecenin vereceği
sıkıntı ve kararsızlık bu üçünün üzerinde etkisini
gösterecekti.
Marchica'dan başladı.
79
Yüzbaşmın masasının duruşuna göre, Marchi
ca pencerenin karşısına oturdu, sağında kapı vardı.
80
c Siz, Paolo Nicolosi diye birini tanır mıydı·
nız ? . . . »
81
«Şu halde siz bıyıklı halini gördünüz, ya bıyık-
larını kestikten sonra ? . . . 'I>
cNeden ?»
«Çünkü. . . Söyliyemez. »
«Belki Nicolosi'nin öldüğünü siz de biliyorsu
nuz . . . »
cNicolosi öldü.»
83
hepsini söyletir sana ; ama ödeyeceksin tüm bunla
n, ya benim elimle ya da başkalannın . . . » ) .
84
«Hiç beklemezdim sizden bunu, ama sizinle ay
nı fikirdeyim. Çünkü siz Sicilyalılara göre, alçak,
kanunca cezalandırılması gereken olayları ihbar e
den kişidir. Sizinle beraberim ; Pizzuco alçaklık et
ti... Dinlemek ister misiniz ? . . . » « Oku.» dedi yüzba
şı, başçavuşun getirdiği kağıtları onbaşıya uzatarak.
Bir sigara yaktı ve hareketsiz, gözleri yarı kapalı
olarak, terleyen ve sessizce öfke fışkıran Diego
Marchica'yı izledi.
85
Marchica'nın şiddet yönelimli karakterini bildiği
için hayatından endişelendi. Neden Marchica'nın
böyle bir sırrı özellikle ona verdiği sorusuna cevap
olarak, Pizzuco, uzun za mandan beri b ölgeden u
zak olan Marchica'nın işlediği cinayetin, sadece
görünüşte onunkilere benzediğinden bu açıklamaya
yöneldiğini söylemişti ; İkinci Dünya Savaşı sonlann
da oluşan kanşıklıklarda ikisi de Evis (1) örgütün
de militan olarak çalışmışlardı, ama Pizzuco ideal
leri için girişimlerde bulunurken, Marchica canice
davranışlarda bulunmuştu. Marchica'dan ötede so
rumlu tutulacak kişilerin olup olmadığı sorusuna
Pizzuco, 'bimiyorum' diye cevap vermiş, ama ona
göre, üzerinde durulmaması gereken bir olasılık ol
duğunu belirtmişti, çünkü Marchica başkalarının
canına ve malına kastedebilecek, suç işleme yöne
limlerini ve şiddet yöntemlerini ortaya koyacak gi
rişimlerde bulunmuştu çok kez.
86
Arena' dan söz etmek yanlış bir adım atmak olurdu ;
anlamını yitirir, ayrıntılan gerçeğe uymazdı ve o
yun Marchica'nın kaygısız yargısında anlaşılabilir
di. Oysa kendi suçlarını ve Marchica'nın başkaları
tarafından gönderildiği tezin i yok sayarak, her su
çu Marchica'ya yükleme tekniği tutanağın sahte
olmadığına kesinlikle inandırmıştı onu. Biraz önce
pencereden seyircisi olduğu filmin sözlerini okuyan
onbaşının sesinden bir an bile kuşkulanmadı.
Kaygısını ve gözlerini döndüren öfkesini Pizzu
co'yu ele geçirip, o alçakça yaşantısını bitirmekle
gösterebilirdi. Uzun bir sessizlikten sonra, işler
böyle olunca, ona Sansone'ye yaptığını yapmaktan
başka bir şey kalmadığını söyledi ; «mori Sansuni
cu tuttu cwnpagnuni» ; böylece o iğrenç köpeğin
anlattıklarını, gerçek yüzüyle ortaya koymuş ola
caktı.
87
bir önceki akşam o eve gidecekti. Köyden uzak ol
mayan bu kır evinden Marchica önceden hazırlan
mış planı izleyerek, Palermo otobüsünün kalkış
saatinde Cavour yolunun meydana açıldığı köşeye
gidecekti, çünkü her cumartesi Colasberna o oto
büsle Palermo'ya giderdi. Cinayeti işledikten sonra,
Marchica Cavour yolundan çabucak Pizzuco'nun
kırdaki evine dönecek ve Pizzuco onu kendi araba
sıyla tekrar B. ye götürecekti.
88
ğini ( 1 ) söyledi. Pizzuco'nun bu sözlerinden Marc
hica, Nicolosi'nin ortadan kaldırıldığını anlatmıştı.
(1) Horoz şekeri getirmeye gitti Bu, her yıl 2 Kasım günü
ölüler için yapılan katolik geleneklerinden birini tanımla·
maktadır. O gün herkes kendi ölüsünün mezarına çiçek
götürür. Sicilya'da horoz şekeri yaparak, çocuklara,
onları ölülerin getirdiğini söylerler Bunun için cboroz şe
keri getirmeye gitti> öldü anlamına gelmektedir.
89
rinden ancak uyumakla arınabilirdi. En düşünceli
anlarını uyumakla geçirmeyi denemişti çok kez.
90
«Tanımasına tanıyorum, sayın yüzbaşım ; tanı
masaydım keşke . . . Onu tanıyorum ve ne değerde
olduğunu biliyorum. Ama aramızda o kadar sami
mi bir ilgi kurulmadı, Tann her hristiyanın h ayatı
nı ondan korusun. . . İnanın yüzbaşım, benim için,
her hristiyanın h ayatı, bir kilisenin en yüksek mih
rabı üzerindeymiş gibi aziz ve kutsaldır . . . >
91
«Ne konuşacağız ! Hiçbir şey ; önemsiz şeyler ol
duğu için hemen unutuluyor. Özgürlüğünü tekrar
kazandığı için tebrik ederken, affın boş yere harcan
dığını, özgürlüğ ü benimsemesi için iyi dileklerimi
bildirirken, çok geçmeden içeriyi tekrar boylayaca
ğını düşünüyordum ; yılın nasıl geçtiğini, havanın
nasıl olduğunu ve bu arada arkadaşları sormuşum
dur . . . Gördüğünüz gibi havadan sudan şeyler... >
92
«Hükümetin tarafını ; iktidarda olan kanunla
rı yapar, kanunlardan yararlanmak isteyen kişi hü
kümetin tarafını tutmalıdır. »
93
«Evet, çünkü, demin, telefonda, Colasberna'yı
öldürmek için kullanılan silahın bulunduğunu söy
lediler. Nerede bulduklarını bilmek ister misiniz ? ...
Ama n'olur kayınbiraderiniz hakkında yanlış dü
şünmeyin ; jandarmaların sizi yakalamaya geldiği
an, yerine getirmek üzere verdiğiniz emri uygulu
yordu ; dün akşam, geç vakit, kırdaki eve gidip, kır
ma namlulu tüfeği almış , götürüp yoketmek üze
reyken jandarmalar görünmüşler. . . Kötü bir karşı
laşma... Kayınbiraderinizi iyi tanırsınız, umudunu
yitirmiş olacak. Sizden almış olduğu talimat gereğin
ce, Gramoil mahallesinde chian�hiaro'ya saklamak
zorunda olduğunu söylemiş jandarmalara... - on
başıya döndü ve - «chiarchiaro neresidir» diye
sordu.
«Taşlık bir bölge» dedi onbaşı «mağaralar, hen
dekler dolu bir yer . . . »
94
ğını belirterek hem Colasberna'yı hem de Nicolo
si'yi öldürdüğünü itiraf etmesini beklerken, Pizzu
co kendine üçüncü bir yol seçmişti. Bu yol Marchi
ca'nın itiraflarını sağlayan sahte tutanakla birle
şiyor, yalnız bir yerde ondan ayrılıyordu.
Sahte tutanağı hazırlayan başçavuşlar gerçek
ten başarılıydılar ; Pizzuco gibi kişilerin bilimsel
açıdan psikolojisini tanıyabiliyorlardı ; Diego Marc
hica'nın horoz gibi tencereye düşmesine şaşmamak
gerekirdi.
95
bulacağını söyledi ; ava uygun bir silah değildi ama
yine de işine yarayabilirdi. Marchica'nın cinayet iş
leyeceğini düşünmedi, yaratılış olarak herkese gü
venir ve yardım ederdi. Colasberna'nın ölümünü
duyduğu zaman bile kuşkulanmadı, yalnız jandar
malar onu evinde tutuklamaya gittiklerinde, Marc
hica'nın, güvenini suistimal ederek, onu oyuna ge
tirdiğini anladı ; bunun üzerine kayınbiraderine,
Marchica'nın müsaadesiz olarak kullandığı sila
hını ortadan kaldırmasını emretti. Bu onun için
tutulacak tek yoldu, Marchica'nın öç alıcı yönelimini
bildiği için, polise kurbanı olduğu olayı açıklayamaz
dı.
96
Kadın hoşnut olmayan bir tarzda ona baktı,
çıplak ve güzel omuzlarını ona çevirmeden mırılda
nıyordu ; « « Kuyruğunu s allamadan da yapabilirsin,
çünkü nasıl olsa seni görmüyor» , ve gerçekten ek
selansın yalnız kuyruğu eksikti bağlılığını göstere
bilmesi için.
97
paracak işler. . . Fotomontaj mı ? Ne fotomontajı, h a-
kikisi hem de . . . Ama nasıl olur, emin mısınız, sızı
ilgilendirmediğine ! . . . Gerçekten ilginç bir insan
sınız... Sayın ekselansın Don Mariano Arena ile fo
toğraf çektirme saflığına müsaade ettiğimiz için
biz de suçluyuz. . . Evet, sizi dinliyorum . . . :ı>
gq
Şimdi kadına sıra gelmişti, kadını nasıl sakin
leştirecekti, mesleki işlerinden daha zor bir çözüm
gerektiren bir sonındu onun için bu.
99
orada öleceğiz demek istediğini ekledi sözlerine ;
kimbilir neden Chiarehiaro ölümü hatırlıyordu her
zaman. Yüzbaşı nedenini anlıyordu ; heyecanlı bir
şekilde Chiarchiaro da gece kuşlarının yoğun bir
toplantısını ve o saatin donuk ışığında kanat çırpış
larını tasarladı ; ve ölüm duygusunun bundan daha
iyi bir şekilde verilemiyeceğini düşündü.
1 00
Yüzbruıı ekilmiş tarlaları geçerek, arkada bı
raktığı çiftliğe döndü. Terkedilmiş gibiydi. Çiftliğin
etrafında dola.5ırken, bir köpek, bağlandığı ipin uzun
luğundan yararlanarak, ileri doğru ansızın atıldı ;
boynunu sıkan tasmasına asılı kalmış gibi durdu
ve kızgın kızgın havladı. Güzel bir batardı ; kahve
rengi tüyleri, yarım ay biçiminde beneklerle süslü
olan köpeğin ela gözlerinin üzerinde menekşe ren
ginde noktalar görülüyordu. Ahırdan onu sustur
mak için ihtiyar bir adam çıktı. c Dur Barriggieddu,
dur ; rahat dur.» Sonra yüzbruııya dönerek. cElini
öpeyim» dedi.
101
«Anladım» dedi yüzbaşı «Bargello demek isti
yorsunuz ; polis şefi . » Şaşırıp kalan ihtiyar ne evet
dedi ne de hayır.
1 02
Gazeteciler adliye binasının merdivenlerine VP.
koridorlarına dolmuşlardı. Fotoğrafçılar, bir arı sü
rüsü gibi başına üşüşmüşler, gözlerine doğru fl3.ş
lan patlatıyorlardı.
1 03
hatları, gazetedeki haberden endişelenenlerin ba·
ğırtılarından ötürü, Salaparuta ve Vittoria şarapla·
nyla heyecanlarını dindirmek isteyen kişilerin has
sas kulaklarında infilak etmek üzere olan dinamit
fitilleri gibi yanıyordu.
cPizzuco konuşmaz.>
1 04
olasılık var : Yı:t zincir Mariano ile biter, ya da ih
tiyar, hasta Mariano konuşur.
106
«İşte bu güzel ; onbaşılar ... »
1 08
«Bir dakika önce yazı gelmişti, şimdi tura gel
di ; ben tura gelmeli diyorum işlerin iyi gitmesi i
çin ; ama yazı da gelebilir. »
cBu d a ne demek ? »
1 07
Sansürden çekindiği için tedbirli davranan Si
cilya gazetesinde, jandarmaların üzerinde durmadı
ği söylenen ihtimali okuyordu yüzbaşı Bellodi. Ga
zete, doğal olarak cinayetlerin aşk nedeniyle işlen
diği tezini savunuyordu. Kanıtlan yeteri kadar bil
meyen biri cinayetlerden ancak birinin aşk nedeniy
le işlendiğini düşünebilirdi ; diğer ikisinin nede
ni ne olacaktı ! Gazeteci, S. de bulunurken belki Don
Ciccio'ya gitmiş ve Passarello ile Nicolosi'nin kansı
arasındaki gerçeğe uymayan aşkı düşünde daha da
şekillendirmiş olabilirdi. İyi bir gazeteci ve Sicilya
lı olarak kadının aranmasını öneriyordu ; oysa yüz
başı Sicilya'da soruşturmaların polise bırakılmasını
istiyordu ; kadını suçlamak gerekmezdi, çünkü dai
ma cinayetlerin esas nedeninin ortaya çıkmasını
engelliyordu.
1 08
konuşurken esasa dokunmadan şekilcilik üzerine
kuruyordu yargılarmı. Bellodi B . ye geldiğinin ilk
günlerinde bir Ciampa ile karşılaşmıştı. Pirandello'
nun şahsiyetinin aynısı ; yazarını aramak için de
ğil, çünkü en büyüklerinden birini bulmuştu ; bu kez
yaranna olabilecek bir tutanak için, bir onbaşının
onun ince işlenmiş savunmasını anlayacak yetenek
te olmadığını düşünerek bir subayla konuşmak is
temişti.
Yüzbaşıya göre. tüm bunlar, Sicilyalının bilin
cinde ailenin halen tek canlı kurum oluşundan ötü
rüydü ; ama bu canlılık duyrusal ve doğal bir bi�
leşmeden çok, dramatik, yasal bir anlaşma gibiydi.
Aile, Sicilyalının Devletidir. Bizim için Devlet olan
kurum, onun anlayışının dışında kalır ; Sicilyalı i
çin, zorla gerçekleştirilmiş olaylardan oluşan bir
birlik ve vergiyi, askerliği, savaşı, jandarmaları icat
eden bir kurumdur. Aile kurumunda, Sicilyalı kendi
doğal ve trajik yalnızlığını aşarak, aldatmacalı bir
antlaşma ile kurulmuş bir evliliğe ve beraber yaşa
maya uyar. Aile ile devlet arasındaki sınırı aşmayı
ondan istemek güç olacaktır. Devlet kavramından
hoşlanacak veya iktidara gelerek hükümeti idare e
decektir ; ama yine de yaşantısının son ve kesin
şekli aile olacaktır ki, zafer dolu yalnızlığa giden en
kısa yolu sağlayacaktır ona.
Yüzbaşı Bellodi edebiyatın, çağrıştırdığı olumlu
ve olumsuz düşünceleri zihninde tasarlarken, Arena
nın getirilmesini bekliyordu. Mafya'yı kafasında
çizmiş olduğu taslağa uygularken, onbaşı, Don Ma
riano Arena'yı içeri getirdi.
Don Mariano, yüzbaşıya gelmeden önce traş
olmak istemişti ; jandarmanın biri traş ederek rahat-
1 09
tatmıştı onu, şimdi elini yüzünde gezdirerek, son
günlerde düşüncelerinin verdiği sıkıntıdan bile daha
fazla sıkıntı veren sakalını yerinde bulamayınca
zevkleniyordu.
« Çalışıyor muydu ?»
110
«Bilmiyorum ve bilmek te istemem. »
«Neden ? »
«Nasıl buluyorsunuz ?»
«Hiç mi ? »
111
«Ünu tanır mısınız ?•
« Çok ve değişik.»
«Toprağım var. »
«Kaç hektar ?»
1 12
c O halde hektar başına bir milyondan az ge
tirmez.»
cŞaka ediyorsunuz.>
113
cÇok doğru ; kızınıza zengin bir gelecek hazırlı·
yorsun uz . . . Ama, bilmem, ona zenginliği hazırlayan
koşull arı kızınız hoş görür mü ? . . . Bildiğime göre,
şimdi Lozan'da bir kolejde bulunuyor ; ünlü ve çok
pahalı bir kolej . . . Umanın kızınızı çok değişmiş bu·
lacaksıruz ; kibarlaşmış, küçümsediğiniz her şeye acı·
yan, hiçlediğiniz herkese karşı saygılı biri olarak.»
114
lamalar yapmanız gerekecek. Biz şimdi elde ettiği
miz bilgileri onlara aktaracağız. »
« . . . ve vergi ödüyorsunuz . . . »
1 15
lar, siyasal fikirlere ve iktidar denen o kuvvetli aile
nin üyelerine hizmet edeceklerine ; tartışmalarını,
yönetimlerini, arkadaş ve hasımlarını izleyeceklerine,
kodamanların villalarını tek tek dolaşarak, özel ola
rak yaptırılan arabalarını, aşıklarıyla yatan koda
man karılarını gözetleyip, kendi sefil durumlannı o
zenginliklerle karşılaştırıp gerçekci bir yargıya var
salar daha iyi olur . . . Ancak bu şekilde Don Maria
no gibilerin ayakları yerden kesilir . . . Başka bir ül
kede bunun gibi bir vergi kaçakçılığı ciddi bir şekil
de cezalandırılmaktadır ; oysa Don Mariano bu ülke
de eğlenmekte ve rakamlarının üzerinde istediği şe
kilde oynamaktadır.'
116
cBen» Don Mariano devam etti «hayatı oldukça
tanırım ; insanlık dediğimiz, söylerken ağzımızı dol
duran, rüzgarlar kadar hafif olan o güzel kelimeci
ği beş sınıfa ayırırım ; insanlar, yanın insanlar, in
sancıklar, aptallar ve vak vaklar . . . İnsanlar çok az
dır bu dünyada ; yarım insanlar da onlar gibi, insan
lık yarım insanlarla kalsa sevineceğim. . . Oysa daha
kalitesizleri var insanların ; insanları taklit eden
maymun cinsinden olan bu yaratıklar kendilerine üs
tün görürler her zaman, bana göre bunlar insancık
lar sınıfına girer. Daha sonra mantar gibi çoğalmak
ta olan aptallar ve vak vaklarla birlikte, çamurlu su
larda yaşaması gereken ördeğimsi insanlar gelmek
tedir. Çünkü yaşantıları bir ördeğin yaşantısından
daha anlamlı ve amaçlı değildir. . . Beni İsa misali
çarmıha gerseniz bile yine söylerim, siz bir insansı
nız . »
1 17
değimsi değilim» diye sordu yüzbaşı öfkeli bir ses
tonuyla.
118
•:Bununla beraber yargınız doğrudur ; bu yargı
ya varabilmeniz için esaslı bilgileriniz olmalı. . . Belki
siz onun bir casus, j andarmaların bir muhbiri oldu
ğunu biliyordunuz . . . »
c llgilenmedim pek. :.
cAma biliyordunuz . . . •
c Bilmiyorum.:.
119
«Oldukça . . . kiliseye giderim, öksüzler yurduna
para yollamayı ihmal etmem.»
«İncili okudunuz mu ?»
cNasıl buluyorsunuz ?»
1 20
«Delilikti onun yaptığı, gerçekçilik değildi.»
121
« Bana sizi Tanrı bile getiremez» dedi kesinlikle
Don Mariano.
«Hayır.>
1 22
« Peki Pizzuco sizi suç ortağı olarak göstermiş
olsaydı ?»
«Genellikle kime ? :.
«Arkadaşlık sağlıyorum.>
1 23
«Veya bir çek ; sayman Martini, hesabınızda
Smiroldo Şirketi adına mühendis Smiroldo'nun gön·
derdiği bir çeke işaret etti ; çek de elinize geçmiş . . .
Belki onlara sağlamış olduğunuz o büyük taahhüt
işinin veya kooperatifinin sizden görmüş olduğu baş
ka hizmetlerin şükran borcuydu ?»
«Hatırlamıyorum. »
cDeneyelim. >
cYalan söylememiş.>
1 24
Oturumun açılmasına bir saat kala, Missione yo
lunun girişinde biletlerini almışlardı. Pasajda, Caffe
Berardo'nun civannda dolaşarak , gazete bayilerinde
duran mecmualara bakıyorlardı. Roma, arabaların,
otobüslerin gürültüsünden hemen hemen sıyrılmış,
yoğun bir sıcaklık altındaydı. Gazetecilerin, köyleri
nin ismiyle cinayetleri bağırmalan onlara uzak ve
gerçekdışı görünüyordu. İki günden beri uzaktılar
köylerinden ; iki büyük eczacıyla, bir bakan,
beş altı milletvekili, polis tarafından aranılan
Testaccio'nun kahve ve meyhanelerinde Roma'nın
işsiz saatlerinin tadını çıkaran üç dört kişiyle konuş
muşlardı bile ; sakin görünüyorlardı, sayın milletve
kilinin, parlementoda, Sicilya'nın sosyal düzeni üze
rine verilen önergelere hükümetin cevabını kapsaya
cak olan oturuma daveti onlara bitirmek istedikleri
gün için iyi bir öneri olmuştu. Akşam gazeteleri
Marchica'nm, Pizzuco'nun ve Arena'nın tutuklan
dıklarını yazıyorlardı ; Savcı suçluları ortaya çıkar
mayı başarmıştı. Gazetecilerin sağladıkları bilgiye
göre, Marchico bir cinayeti kabullenmiş, diğerini Piz
zuco'nun üzerine yüklemişti ; Pizzuco üzerine yükle
nen cinayeti kabul etmemiş ve Marchica'nın bir de
ğil iki cinayeti işlediğini belirtmişti. Arena
hiçbir şeyi kabul etmemişti ; ne Marchica ne de Piz
zuco, onu suçlu olarak göstermemişlerdi. Ama savcı
cinayetin suç ortaklannı ortaya çıkarmış, Marchi
ca'yı cinayeti işlemekten, Pizzuco'yu cinayeti düzen-
125
lemekten ve uygulamaktan, Arena'yı düz.enlemek
ten suçlamıştı. Kötü bir durum ; ama kadınları ve
ışıklı vitrinleriyle, bir sabun köpüğünün mutlu öz
gürlüğünde, yeni baştan kurulacak gibi görünen Ro
ma'nın bu saatinde, o tutuklama kararları, Anto
tina sütununun tepesinde gösteri yapan uçurtmalar
kadar hafif geliyordu onlara.
1 26
larına yardım etti. Bir pergelin doğruluğuyla bakış
larını ortaya çevirdiler ; Nenni'yi izlediler bir an, son
ra Fanfani'yi ve işte onlara bu görünümü sağlayan
milletvekilinin onlara baktığını sanarak elleriyle se
lam yolladılar ; oysa milletvekili farkına bile varma
mıştı, kimbilir düşünceleriyle nereyi izliyordu. On
ları etkileyen, daha çok bir sıradan diğer sıraya koşu
şan müstahdemlerin davranışlanydı ; bir halı tezga
hının mekanik çalışma havasını veriyordu. Devamlı
ve aynı tonda yukarıya çıkan fısıltılar, aşağıdaki
banklarda oturan dalgın ve kaygısız insan grupların
dan değil, daha çok boş bir salonunun sessizliğinden
geliyormuş gibiydi.
127
Konuşmasını kesmediler.
1 28
dazlak bir milletvekili yerinden kalktı, iktidar tarafı
na. doğru ilerledi. Üç müstahdem yolunu kestiler.
Müsteşarı küçültücü sözler söyledi. Yukarıdaki iki
dinleyici 'Bunu kan temizler diye' düşündüler.
1 29
ru düşünmüştü. Bunun için hastalandığını belirterek,
izin istemiş ve bir aylık izin sağlamıştı.
1 3Q
Gazetelerde fotoğrafları ve röportajları basılan
Don Mariano'ya gelince ; Savcının ve yüzbaşının ha
zırladığı kanıtlar ağının parçalandığını söylemeye
gerek yok. Bir masumiyet halesi, fotoğrafta bile ör
nek kötülük belirten kafasını aydınlatıyordu. Yüz
.
başı Bellodi hakkında bir soru yönelten gazetecinin
birine, Don Mariano «bir insan» diye cevap vermiş
ti ; «insan» demekle her insan gibi kusurları olabile
cek birini mi, yoksa yargısını tamamlıyabilecek bir
sıfat bulamadığı için mi «insan» deyimini kullandığı
nı sorunca gazeteci, «ne sıfatı, insanın sıfatı olmaz»
diye cevapladı Don Mariano. Gazeteci cevabını ka
palı bir cevap olarak niteledi ve kızgın, kötü ruhlu
bir insanın karakterinin ürünü olduğunu açıklamak
tan geri kalmadı. Oysa Don Mariano yenik rakibinin
karşısında muzaffer bir general gibi, rahat ve kesin
bir yargı, bir övgü öne koymak istemişti ; bunları
okuyunca, yüzbaşının alevlenen duygularında, kız
gınlık ve haz aynı zamanda beliriyordu.
Onbaşı D'Antona tarafından kırmızı kalemle
işaretlenen haberi okudu ; ölen üç kişi için tekrar so
ruşturma açıldı, polisin gezici takımı Nicolosi olayı
nın olumlu çözümünü yapabilmek için iyi bir yol seç
ti. Buna göre dul kadını ve aşığı Passarello'yu ya
kalayarak, yüzbaşı Bellodi'nin gözönünde tutmadığı
olasılığı değerlendirdi. Ve yine, bölgesel haberler
sayfasında, işaretlenmiş bir haber ; S. Karakol ko
mutanı Arturo Ferlisi'nin kendi isteğiyle Ancona'ya
tayinini yazıyordu ; gazeteci tutumunu ve çalışkanlı
ğını beğendiğinden sağlık ve iyi temennilerde bulu
nuyordu ona.
Bu haberleri düşünerek usandırıcı bir öfkenin
etkisinde Parma'nın caddelerini dolaşıyordu rastge-
131
le ; bir randevuya geciken birinin telaşı vardı onda.
Arkadaşı Brescianelli'nin onu karşı kaldırımdan ça
ğınşını duymadı ; karşısına dikildiği zaman şaşkın
ve beklenmedik bir şeyle karşılaşmış gibi kaldı. Ar
kadaşı sevecenlikle gülümseyerek, güzel günleri, li
se günlerini hatırlatan bir selam verdi. Yüzbaşı ar
kadaşının çağırışını duymadığı için özür diledi ; ve
iyi duymadığını söyledi. Brescianelli'nin doktor ol
duğunu, sıhhati iyi olmayan eski bir arkadaşını ko
lay kolay bırakmayacağını unutmuştu.
1 32
Bellodi Sicilya'nın inanılmayacak bir yer oldu
ğunu söyledi.
1 33
«Evet» dedi Brescianelli «Sicilya' dan geliyor ;
oranın tabiriyle kokuşmuş bir meslek olan polislik
yapıyord» Angelo Musco'nun boğuk ses ve Catania
aksanını taklit ederek telaffuz etti.
1 34
Kar yağmaya başlamıştı, bembeyaz gök uzun
bir kar yağışını haber veriyordu. Livia onu eve ka
dar götürmelerini istedi ; kızın arkadaşları gelecek
ti ve plak dinleyeceklerdi. Skoç viski ve Carlos kan
yak olacaktı evde. «Yiyecek bir şeyler de varmı ? »
diye sordu Brescianelli. Livia yiyeceğin de olacağına
söz verdi.
1 35
na bırakıldı ; mafya çetecileri iz bırakmadan onu bir
temiz dövdüler. Doktor bakanlık tarafından, olayla
ra neden oldu gerekçesiyle işinden alındı. Çünkü sol
cu bir partiye mensuptu. Partisindek i arkadaşları
na yönelerek yardım istedi ; üstüne düşmemesini
önerdiler ona. Ö cünü alamayınca, bir mafya şefine
yöneldi ; onu dövenlerden birini nakledildiği hapisa
nede dövdürtmekle intikamını aldı. Hem sonra suç
lunun haklı olarak dövüldüğü savunuldu.
1 36
Not cBu mektubun uzunluğundan ötürü özür dile
rim, çünkü daha kısa yazacak zamanım olmadı> di
yordu, görkemli 18. yüzyılda yaşamış bir Fransız.
Şimdi ben, bir h ikayeyi kısa yazmak kuralına uymak
için, zamanımın olmadığını söyleyemem, tam bir yıl
uğraştım, bir yazdan ötekine, daha kısa yazmak
için. Tüm zamanımı buna vererek değil tabii, bazı
sorunlanmm ve uğraşılanmm yanı sıra oldu bu ça-
137
lışma. Kitabı kısaltmak istememin nedeni, ölçü, ritm
ve kapsamdan çok, tanıtılmaktan az çok gücenecek
kişilerin cephe almasından korunmak içindi. Çünkü,
ltalya'da, bilindiği gibi, ne azizlerle nede devlet
adamlanyla şaka edilmez ; nerede kaldı ciddi konuş
mak. Amerika' da, filimlerde ve romanlarda ; aptal
generaller, üçkağıtçı hakimler, dolandıncı polisler
olabilir. lngiltere'de, Fransa'da (Bugünedek böyley
di) ve lsveç'de olduğu gibi. Oysa İtalya bunların hiç
birine sahip olmadı, olmaz ve olmayacak da. Bu böy
ledir. Giusti'nin a!llattığı gibi, Barnabo Visconti'nin,
mühür, tirşe ve belgeleri mühürlemek için kullanılan
kurşunları yutturduğu elçiler gibi susmak gerekir.
Kendimi, başkalarına hakaret ve küçümseme sayı
labilecek suçlamalan yapacak kadar kahraman gö
remiyorum ; serbestçe yazmak istemiyorum. Bunun
ıçın tasarının, devletin kanunlarını, kanundan
çok, onu saydıranların alınganlığının sınırını aştığı
nı görünce kısaltmak, daha çok kısaltmak istedim.
138