You are on page 1of 4

ELEŞTİRİ TWET

1- ELEŞTİRİ ve TENKİT modern dünyanın en değerli kavramlarından biridir. Sanattan


edebiyata, siyasetten felsefeye geniş bir alanı vardır. Fakat eleştiri nedir, ne değildir? Ne işe
yarar? Nasıl kullanılmalıdır? Kim tarafından kime karşı yöneltilmelidir? Burada bir yöntem ve
usulden bahsedilebilir mi? Bunlarla ilgili bazı hususlara temas etmek istiyorum.
2- Hiç şüphesiz bugünkü Batı medeniyetinin arkasında “critical thinking” yani eleştirel
düşüncenin olduğunu söylesek abartı olmaz. Çünkü bugünkü Batı orta çağın, klise babalarının,
feodal düzenin, mutlakiyetçi rejimlerin, bilime dair bir kısım kalıp ve şablonların çok ciddi bir
eleştiriye tabi tutulmasıyla ortaya çıkmıştır.
3- Aynı şekilde İslâm tarihine bakılacak olursa eleştiri ve tenkidin sağlam ve doğru dinî
düşüncenin ortaya çıkmasında ve İslâm medeniyetinin kurulmasında hayati bir rolünün olduğu
görülecektir.
4- Zira alimlerin görüş ve içtihatları karşılıklı eleştiriyle sağlam bir zemine oturduğu gibi, yine
hadislerin sahihini zayıfından ayırmak için de raviler çok boyutlu bir eleştiriye tabi
tutulmuşlardır. Hatta lafzın delalet ettiği doğru manayı tespit etme adına ayetler bile eleştiriden
nasibini almıştır.
5- Bazı peşin hükümlü kimseler meselenin mahiyetini bilmeden aksi iddialarda bulunmuş olsalar
da İslâm tarihinde peygamberler dışında eleştirilmedik kimse yoktur. Ebu Hanife’den Gazzali’ye,
İmam Malik’ten Razi’ye kadar eleştiriden nasibini almayan hiç kimse kalmamıştır.
6- Eleştiri sayesinde herkes sahip olduğu fikirleri bir daha gözden geçirmek zorunda kalmış,
peşin hükümlerden sıyrılmış, yanlışlar terk edilmiş, fikirler daha da olgunlaşmış, berraklaşmış ve
gelişmiş; onun sayesinde ilim ve fikir dünyası ayrı bir zenginliğe kavuşmuştur.
7- Esasen muttali olduğu hadiselere, öğrendiği bilgilere, okuduğu kitaplara, yaşadığı tecrübelere
ve hatta içinde neşet ettiği guruba, topluma, kültüre ve medeniyete eleştirel bakamayan, “acaba”
diyemeyen ve bunları sorgulayamayan bir insanın başkalarına faydalı olması çok zordur.
8- Hususiyle hazır bilgilerle yetinen, ön kabullerle hareket eden, düşünmeyen, eleştirmeyen, fikir
ve bilgi üretemeyen ve hatta zihin konforunu bozmak istemediğinden eleştirilere de kulak tıkayan
bir toplumun kendini yenilemesi, yanlışlarını düzeltmesi ve çağa ayak uydurması mümkün
değildir.
9- Her güzel insanın her yönü güzel olamayacağına, insanlar gibi grupların, yapıların, toplumların
da mükemmel olduğu iddia edilemeyeceğine göre her zaman için eleştiriyi hak eden davranışlarla
ve olaylarla karşılaşmak mümkün olacaktır.
10- Buraya kadar kısaca tenkit ve eleştirinin bireyin ve toplumun gelişmesinde, ilimlerin
inkişafında, kültür ve medeniyetin zenginleşmesinde ne derece mühim bir rolü olduğuna işaret
etmeye çalıştık.
11- Bütün bunların yanında eleştirinin rahatsız edici ve yıpratıcı, hatta yıkıcı ve tahrip edici bir
tabiatının olduğu da gözden uzak tutulmamalıdır. Hele bir de eleştiri sınırları aşılırsa, usül ve
üslup korunamazsa, eleştiri ile sataşma birbirine karıştırılırsa burada ifade edilen faydaların
ortaya çıkmasını beklemek boş bir hayalden ibaret kalacaktır.
12- Eleştirinin olumlu yönleri yanında olumsuz bir kısım neticeleri de olabileceği göz önüne
alınarak ihtiyaç hasıl olmadıkça ve fayda umulmadıkça ona başvurulmamalı; yanlışları düzeltmek
için eleştiri yerine nasihat ve hayırhahlık, irşat ve tebliğ gibi daha yumuşak ve daha insani yollar
tercih edilmelidir. Esasen İslam’ın insanları doğru yola iletme noktasında öncelikli tavsiyesi de
budur.
13- Eğer eleştiriyle ulaşılmak istenilen hedef karşı tarafa yanlışlarını göstermek, hak ve hakikatin
ortaya çıkmasına hizmet etmek ve böylece mevcut durumu daha iyiye ve daha güzele taşımaksa,
bu hedefin gerçekleşmesi adına mutlaka bir kısım ilke ve prensiplere riayet edilmelidir.
14- En başta eleştiriyi yapan taraf samimi olmalı; kin ve garaza mebni konuşmamalıdır. İntikam
duygularıyla, düşmanlık hisleriyle yapılan eleştiriler muhatapların kalbini kırmaktan, onları
incitmekten ve rencide etmekten başka bir işe yaramayacaktır.
15- Yine eleştiri yapan kişi -eğer maksadı ıslah ve tamir ise- sorumluluk şuuruyla hareket etmeli,
söylediği sözlerin nereye gittiğini ve ne tür neticeler hasıl edeceğini daha baştan hesap etmelidir.
Çünkü fayda ve maslahatın gözetilmediği ve ortaya çıkmadığı bir eleştiri, kişiyi tatmin etmekten
başka bir işe yaramayacaktır.
16- Aynı şekilde eleştiri yapan kişi hakperest olmalı, tepkisel ve olumsuz tavırlardan
kaçınmalıdır. O, sırf birilerini kötülemek, karalamak, itibarsızlaştırmak veya aşağılamak gibi
duygu ve düşüncelerle konuşmamalıdır. Yoksa eleştiri neticesinde yanlışların düzeltilmesi bir
yana yeni yeni zulmü ve haksızlıklara girilecektir.
17- Eleştiri mutlaka bilgi ve tecrübeye dayanmalıdır. Vehim ve zanlarla hareket edilmemelidir.
Bir insanın bilgi sahibi olmadığı bir alanda eleştiri ve tenkitte bulunması ayrıca eleştiriyi hak
eden bir tavırdır. Çünkü altı dolu olmayan bu tür eleştirilerin yerinde ve isabetli olması, insanlara
yeni ufuklar açması çok zordur.
18- Eleştirinin yıpratıcı ve yıkıcı olabileceğini söylemiştik. Fakat bu, eleştiri yöneltilen
taraf/taraflar açısındandır. Eleştiri yapan kişi açısından ise o oldukça tatlıdır, zevklidir. Bu açıdan
kişi eleştirinin şehvetine kapılmamalı, sırf eleştirmek için eleştirmemelidir. Kimseyi beğenmez
tavırlar takınmamalıdır.
19- Eleştiri yanlış görülen bir husus hakkında dile getirilse de, mutlak doğrunun nerede olduğunu
kimse bilemez. Belki de eleştiriyi yapan doğru bir şeyi yanlış zannettiği için yanlış eleştiriler
yöneltmektedir. Bu açıdan eleştiriyi yapan, kendisini mutlak hakikatin temsilcisi gibi görmemeli
ve göstermemelidir. İnsaflı hareket etmelidir.
20- Eğer eleştiri yapılan kimse veya kimselerin ders alması ve kendini düzeltmesi düşünülüyorsa,
mutlaka kullanılan DİL ve ÜSLUPA dikkat edilmelidir. Çünkü fikirlerin doğru ve güçlü olması
kadar onların karşı tarafa iletildiği kalıplar ve yollar da çok önemlidir.
21- Buna göre ifade edilecek mevzular öncelikle saygılı, edepli ve yumuşak bir üslupla ortaya
konulmalıdır. Çünkü hiç kimse kaba ve saygısız sözleri dinlemek ve onların gereğine göre adım
atmak istemeyecektir. Dahası bu tür kötü bir üslup, niyetin de kötü olduğu hissini uyaracak ve
söylenilen sözlere kulak verilmeyecektir.
22- Aynı şekilde yapıcı, onarıcı ve ıslah edici bir üslubun kullanılması karşı tarafın eleştiriyi
dikkate alması adına oldukça önemlidir. Çünkü insan suçlayıcı ve yargılayıcı ifadeleri fıtratı
itibarıyla tepkiyle karşılayacaktır.
23- Dahası kullanılan ifadeler karşı tarafı istenileni yapma konusunda teşvik etmeli ve
cesaretlendirmelidir. Onun ümidini kırmamalı, kuvve-i maneviyesini sarsmamalıdır.
24- İddiadan uzak durulmalı, bilmiş tavırlar takınmamalı, malumatfuruşluk yapmamalı, kendini
öne çıkarmaya çalışmamalı; bilakis eleştirilerini tevazu ve alçakgönüllü bir tavırla dile
getirmelidir.
25- Cerbeze ve diyalektik üslubu da karşı tarafın eleştirilere kulak vermesini değil karşılıklı
atışmaları netice verecek ve bir türlü kısır döngüden çıkılamayacaktır. Dolayısıyla mugalata
üslubu terk edilmeli, seviye korunmalı ve mesele ağız dalaşına döndürülmemelidir.
26- Heptenci, toptancı ve indirgemeci ifade tarzları da hakkı dile getirmekten uzaktır. Bu tür
ifadeler abartı ve mübalağa içerir. Dolayısıyla da tepkiyle karşılanır. Bu açıdan sapla saman
birbirinden ayrılmalı, yanlışların yanında doğrulara da işaret edilmelidir.
27- Eleştiri yapacağım diye İslâm’ın haram kılmış olduğu bir kısım günahlara düşülmemeli; yani
gıybet etmekten, iftira atmaktan, su-i zanlara girmekten ve yalan beyanlardan uzak durulmalıdır.
Eleştirinin fırsat kollamak, açık aramak ve kusur peşinde koşmak olmadığı da iyi bilinmelidir.
28- Faydalı bir eleştiri adına eleştirilecek konunun muhtevası adına da bazı hususlar göz önünde
bulundurulmalıdır. Eleştirinin bir alanı ve sınırı olmalıdır. Mesela İslâm’la ilgili eleştirileri
düşünecek olursak, en azından müslümanlar açısından iman esasları gibi eleştirilmeyecek bazı
alanların bulunduğu unutulmamalıdır.
29- Kimsenin kutsalına ve değerlerine dokunulmamalıdır. Çünkü bu alanlarda yapılacak eleştiri
faydadan çok zarar getirecektir. Hiç kimse birilerinin eleştirisine bakarak kutsallarından,
şeairinden, inançlarından vaz geçmeyecektir.
30- Eleştirilecek konu net bir şekilde tayin edilmeli, sınırları doğru çizilmeli, muğlak ve müphem
ifadelerle kafalarda daha çok soru işareti bırakmamalıdır. Eleştirinin muhatabı ve mevzusu belirli
olmalıdır. Ancak bu durumda eleştirilerin bir netice vermesi mümkün olur.
31- Gaye ve netice açısından meseleye bakacak olursak da eleştiride sadece hata ve yanlışlar dile
getirilmemeli; bunun yanında alternatif çözümler de söylenmeli, karşı tarafa yol gösterici
ifadelere de yer verilmelidir.
32- Eleştirinin pratiğe taşınması ve realize edilmesi mümkün olmalıdır. Bunun için de makul ve
reel mevzuların üzerinde durulması, afaki şeylere yer verilmemesi gerekir.
33- Mutlaka burada zikredilmeyi değer daha başka ilkeler de vardır. Fakat bizim maksadımız bir
taraftan eleştirinin gerekliliğini ve verimliliğini göstermek; diğer yandan da bunu
gerçekleştirebilme adına bu konuda daha dikkatli ve sorumlu olunması gerektiğine dikkat
çekmekti.
34- Eleştirilen kişinin de insaflı ve hakperest olması ve kendisine yöneltilen eleştirileri akl-ı
selimle değerlendirmesi ve hatta eleştiriyi yöneltenlere teşekkür etmesi gerekir. Fakat bu
söylediğimiz samimi ve usulünce yapılan eleştiriler hakkındadır. Aksi takdirde onlar da kendisini
savunmaya ve hatta karşı tarafı eleştirmeye başlayacak ve fasit bir daire oluşacaktır.
35- Burada şunu da hatırda tutmak gerekir ki birilerinin yanlışını gördüğü kişileri eleştirmeye ne
kadar hakkı varsa; bu eleştirileri haksız bulan başkalarının da onları eleştirmeye bu kadar hakkı
vardır. Eleştiri hiçbir kişinin veya grubun tekelinde değildir. İnsan eleştirmesini bildiği gibi,
eleştirilere katlanmasını da bilmelidir.
36- Bütün bu hususlara dikkat ederek eleştiri ve tenkitte bulunan bir kişi kendine düşen önemli
bir vazifeyi yerine getirmiş sayılır. Bundan sonra eleştirilen hususların kabul veya red edilmesi,
gereğine göre aksiyon geçilip geçilmemesi tamamen eleştirinin yöneltildiği kişi veya gruplarla
ilgili bir mevzudur.
37- Zira kimsenin kimseyi zorla değiştirme, adam etme, yola sokma, tashih etme gibi bir görevi
yoktur. En fazla sözlerinin doğru anlaşılmadığını düşünerek bir kere farklı argümanları
kullanarak maksadını daha açık ve daha net ifade etmeye çalışabilir. Ama kesinlikle “Niye
sözümü dinlemiyorsunuz” diye kimseyi ayıplayamaz, düşmanca tavırlara giremez/girmemelidir.
Yoksa bu eleştiri değil dayatma olur.
38- Son olarak şu hususu da ifade etmek gerekir ki esasında bir müslümanın asıl mercek altına
alması ve eleştirmesi gereken kişi kendisidir ki biz buna muhasebe diyoruz. Çünkü bunu
yapmayan bir kişi ömür boyu başkalarının hatalarıyla meşgul olacak ama bir türlü kendi
hatalarını göremeyecek ve düzeltemeyecektir.
39- Birileri çıkıp da “Sana mı soracağız nasıl eleştiri yapacağımızı” diyebilir. Düşünce hürriyeti
açısından bakarsak haklılardır da bu sözlerinde. Fakat benim maksadım eleştirisiyle faydalı
olmak isteyen, karşı tarafa olumlu katkı yapmak isteyen kişiler için akli, fıtri ve dini bir kısım
prensipler zikretmekten ibaret.
40- Elbette böyle bir maksadı olmayanlar, üzüm yemek değil bağcıyı dövmek isteyenler,
zihinlerinde mahkum ettikleri birilerinin sadece eksik ve kusurlarına odaklananlar ve hep bunları
dile getirerek onları başkaları nazarında da “kötü” göstermek isteyenler diledikleri gibi eleştiri
yapabilirler.

***

Eleştiri-EK
İlkesel olarak eleştiriyi desteklemekle, yapılan her eleştiriye hak vermek ayrı meseledir. Bu
yüzden şu veya bu eleştiriye karşı gelen ve onu reddeden birisi “eleştiri karşıtı” olmakla
yaftalanamaz.
Eleştirinin asıl matlup olanı, güç ve iktidar sahiplerine yöneltilenidir. Mazlum ve mağdurların
eleştirilmesi her zaman için daha kolaydır.
Zamanlama
Suç kişiseldir

8- Usulünce yapılan her eleştiri güzel olsa da onun en güzel ve matlup olanı güç ve iktidar
sahiplerine yöneltilenidir. Çünkü mazlumların ve zayıfların eleştirilmesi daha kolay olsa da daha
tahripkar ve daha çok can yakıcıdır.

You might also like