Professional Documents
Culture Documents
VAKA: Hasta bir kliniğe protez yaptırıyor. Daha sonra ağrı nedeniyle başka bir kliniğe başvurduğunda
üst molar dişlerde çürük kavitasyonlarına rastlanıyor. Hasta protezi yapan hekimi çürük tedavilerini
yapmadığı için şikayet ediyor. Hekim suçlu bulunuyor.
Onam formunda; hastanın sağlık durumu ve konulan tanı, önerilen tedavi yönteminin türü-başarı
şansı ve süresi, tedavinin riskleri, ilaçların kullanılışı ve yan etkileri, hastanın tedaviyi kabul etmemesi
halinde oluşacak sonuçlar ve olası tedavi seçenekleri bulunmalıdır.
Sdü Endodonti Bölümünde; Kanal tedavisi dişte geri dönülemeyecek zarar varsa yapılır diye hastaya
açıklanıyor. Kanallar temizlenir, enfekte pulpa dokusu uzaklaştırılır gibi tüm tedavi basamakları
anlatılır. Tedavide oluşabilecek negatif durumlardan bahsedilir. Kanal aletinin kırılabileceği söylenir.
Eğer tedavinin başarılı olmayacağı düşünülürse cerrahi tedavi uygulanabilir diye hastaya söylenir.
Tedavi sonrası oluşabilecek ağrılardan ve geçici dolguların düşebileceğinden bahsedilir. Bu
durumlarda hastanın kliniğe gelmesi söylenir.
Parestezi: Sinir hasarıdır. Mandibular sinirde fazlaca meydana gelebilir tedavi esnasında.
Hipokrat M.Ö 400 yılında ağızda odontojenik enfeksiyona neden olan dişler çekildiğinde
romatoid artritin iyileştiğini gözlemlemiştir.
Apikal periodontitis ve sistemik hastalıklar arasında ilişki olduğu görülmüştür.
Enfekte dişler tonsiller, artrit, nefrit, endokardit gibi hastalıklara neden olabilir.
Frank Billings; Tonsillektomi ve diş çekimleri neticesinde uzak doku enfeksiyonlarının
iyileştiğini söylemiştir.
Oral sepsis terimi daha sonra fokal enfeksiyon adıyla anılmaya başlanmıştır.
Periodontal Hastalıkla;
Kanser
Kronik böbrek hastalığı
Metabolik sendrom
Kardiyovasküler hastalık
Diabet
Hamilelik
Kronik obstruktif hastalık
Obezite
Romatoid artrit ilişkisi gözlenmiştir.
Etki gösterdikleri bölge açısından etiyoloji ve patogenezleri farklı olsa da apikal periodontitis
ve periodantal hastalıklar fizyopatalojik açıdan önemli benzerlik gösterir.
Kronik periodontal ve endodontik enflamatuvar durumların üç önemli benzerliği vardır;
1. Kronik enfeksiyonlar
2. Gram (-), anaerobik bakteri ağırlıklı mikrobiataya sahiptirler.
3. Yüksek düzeyde sitokin seviyeleri görülür.
Hipertansiyon:
Hamilelik: mikroorganizmaların plasentaya geçişi erken doğuma sebep olabilir. Erken doğum yapan
annelerin %54’ünde apikal periodontitis varlığı gözlenmiştir.
Romatoid Artrit: Apikal periodontitis ile benzer patobiyolojik özellik gösterir. Osteoklastogenezi
sağlayan sitokinler TNF-α, IL-1,IL-6,IL-7 ‘dir.
Radyoterapi: Pulpa duyarlılık testlerine negatif yanıt verebilir. Pulpa vaskülaritesi azalmıştır. Belirli bir
süreden sonra duyarlılık testine pozitif yanıt oluşur.
Orak Hücreli Anemi: Pulpitis ve pulpa nekrozu görülür. Proenflamatuvar sitokinlerin ekspresyonu
daha yüksektir.
AĞRI
Ağrı:Var olan veya olası doku hasarına eşlik eden veya bu hasar ile tanımlanabilen hoşa gitmeyen
duyusal ve emosyonel deneyimdir.
Fizyolojik Ağrı:Mekanik, kimyasal ve termal uyarıların etkileri; bası,yanma, sıcak ve soğuk şeklinde
algıladıkları derecenin biraz üstüne çıktıklarında artık ağrı olarak algılanmaktadır.
2-Süreye göre
a)Akut b)Kronik
3-Etyolojik Faktörler:
a)Kanser ağrısı b)Postherpetik Nevralji c)Orak hücreli anemiye bağlı ağrı d)Artrit ağrı
Nosisepsiyon:Kişiye ve koşullara göre değişir. Doku hasarının özelleşmiş sinir uçları ile santral sinir
sisteminde görüntülenmesidir. Tüm nosisepsiyon aracılı uyarılar ağrı oluşturur ancak tüm ağrılar
nosisepsiyondan kaynaklanmaz.
Akut Ağrı:Daima nosiseptiftir. Vücuda zara veren bir olayı gösterir. Seconder akut pulpitis buna en iyi
örnektir. 3-6 ay geçtikten sonra kronik ağrı özellikleri gösterir.
Nöralji(Nevralji):Spinal veya krinal sinirin dağılım alanında görülen tekrarlayıcı, şiddetli ve genellikle
ilgili cildin uyarılması ile başlayan bir ağrıdır.
Parestezi:Belirli bölgede herhangi bir uyaran olmadan spontan olarak iğnelenme, karıncalanma veya
uyuşma hissedilmesidir. Dorsal kök, periferik sinir veya SSS irrigasyona bağlı olabilir.
Nasi:Zarar, zedelenme.
Nosiseptörler; periferik terminalleri ağrılı uyaranlara hassas, primer afferent ve tüm deri, deri altı
dokularında bulunan çıplak ve serbest sinir uçlarıdır.
Nosiseptörler;serbest sinir uçlarından aldıkları sinyali, lifler boyunca iletirler. Bu sinyal kortexe kadar
taşınır ve ağrısı algılanır.
NOSİSEPTÖR SINIFLANDIRMASI
Nosiseptörler;
DENTAL TRAVMALAR:
Hasta Muayenesi:
Tüm yumuşak ve sert doku yaralanmalarında tam ve doğru tanıyı koymak için rasyonel bir
inceleme prosedürü esastır. Yüzü ve ağız boşluğunu su ya da salin(serum fizyolojik) ile
temizleyin(Kanama olmasına ya da yumuşak dokuda kirlenmeler olmasına karşın
yapılmalıdır). Kısa bir medikal ve dental hikaye alınmalıdır.
1-Yaralanma nerede meydana geldi? Hasta için hukuki anlamı olabilir. Kontaminasyon
ihtimali için nerede olduğu önemlidir.
2-Yaralanma nasıl meydana geldi? Hukuki anlamda önemlidir. Başka herhangi bir dokuda da
hasar olup olmadığını bilmek için yaralanmaların nasıl olduğunu bilmemiz gerekir. Örneğin
çene yaralanmaları
3-Yaralanma ne zaman meydana geldi? Avulsiyon olma durumunda dişin ne kadar süre
dışarıda kaldığı çok önemlidir.
4-Bilinç kaybı oluştu mu?Amnesia, bulantı ve kusma beyin hasarı tüm işaretler ve tıbbi
müdahale gerektirir.
5-Isırmada herhangi bir rahatsızlık var mı? Alveolar, çene kırığı veya kondiler bölgede bir kırık
çıkık hasarını gösterebilir. Özellikle hastanın oklüzyonu kontrol edilir.
6-Soğuk ve/veya ısıya maruz kalan dişlerde herhangi bir tepki var mı? Termal uyaranlara karşı
uyaran var mı özellikle buna bakılır. Varsa dentin ve pulpada sert doku yaralanmaları
gözlenir, dentin ve pulpa ekspoze olmuş olabilir.
Klinik Muayene:
1-Yumuşak doku lezyonları için yüz, dudaklar ve ağız kaslarını inceleyin. Kron kırıklarında
kırılan parça dokuya girmiş olabilir bunu iyice kontrol etmemiz gerekmektedir.
5-diş mobilitesini ve
6-perküsyon testine yanıtları inceleyin. (Dişlerin hepsini tek tek muayene etmemiz
gerekmektedir.
8-Gingival sulkusu da içine alan kırıklarda yaralanmanın pulpayı içine alıp almadığını
inceleyin. (Pulpayı içine alıyorsa komplike kron kırıkları gözlenir.)
9-Vitalite testi ile klinik muayeneyi bitirin. (Travma sonrası vitalite testlerinin güvenirliği
düşüktür. En az 3 ay boyunca bu teste güvenmiyoruz. Bu teste bakılarak kök-kanal tedavisi
uygulayamayız.)
Radyografik Muayene:
Çoklu radyolojik prosedürler soket içindeki dişin yer değiştirmelerinin tespiti ve kök kırıkları
varlığının tespiti için gereklidir. (Travma sonrası standart aldığım radyografilerdir.)
2-Üç farklı açıdan standart periapikal film alınmalıdır. (Travmaya uğramış kök kırığı
olmasından şüphelendiğimiz dişlerden alınır.)
Dudaklara penetre olan bir lezyon varlığında, olası yabancı maddeleri saptamak için bir
yumuşak doku radyografisi endikedir.
Orbikülaris oris kasları dudak içindeki yabancı maddeleri (diş kırığı, taş vb) sıkıca çevrelediği
için palpe etmek imkansız olabilir ancak radyografta teşhis edilebilir.
İlk olarak %25 ekspozür süresi ile alınan radygrafta iyi bir görüntü almazsak daha sonra %50
ekspozür süresi ile ikinci bir radyografa ihtiyaç duyabiliriz.
Fotoğraflar:
Son olarak yaralanmanın derecesini kayıt etmek için fotoğraf alınmalıdır. Bunun için hastanın
onayı alınmalıdır. (Özellikle adli bir vakaysa)
3-Mine ve Dentini İçeren Komplike Olmayan Kron Kırığı: Mobilite normal. Pulpa duyarlılık
testi (+). Perküsyon ve palpasyona duyarlılığı yoktur.(Eğer duyarlılık varsa lüksasyondan ya da
kök kırığından şüphelenilmelidir.) Mine ve dentinde sert doku kaybı mevcuttur. Kırılan kron
hastanın yanında ise bunu yapıştırmalıyız yoksa kırık parça ağız içindeki yumuşak dokular
palpe edilir ya da radyografi çekilir(Bir tane paralel açıyla çekilmiş periapikal radyografi
yeterlidir. Lüksasyondan şüphe varsa diğer radyografilerde alınmalıdır). Hasta takibi
travmadan 6-8 hafta sonra klinik ve radyografik değerlendirme yapılmalıdır ardından 1 yıl
sonra takibe devam edilmelidir. Lüksasyon ve kök kırığı mevcutsa takip süresi değişebilir.
Kırık kron suda veya serum fizyolojik içinde 20 dk bekletilmelidir. (Dehidratasyon olmalı)
4-Komplike Kron Kırıkları: Kökte sementte bir hasar yoktur. Kırık pulpayıda içine alıyor.
Mobilite normal. Perküsyon, palpasyon normal (Lüksasyon, kök kırığı yoksa). Ekspoz pulpa
termal uyaranlara, yiyecek ve içeceğe karşı duyarlıdır.
Tedavisinde;
Kök gelişimi tamamlanmamış apeksi açık olan dişlerde pulpayı canlı tutmak bizim için temel
görevdir. Parsiyel pulpatomi ve pulpa kaplaması önerilir.
Kök gelişimi tamamlanmışsa apeksi kapanmışsa pulpayı canlı tutmak için sertleşmeyen
kalsiyum hidroksit, dişi boyamayan silikat simanlar açıkta kalmış pulpaya uygulanabilecek
materyallerdir.
Krona post uygulanması gerekiyorsa(kron kırığı büyükse) ve kök gelişimi tamamlanmış bir
dişse biz ancak o zaman kök-kanal tedavisi yapmalıyız yoksa her zaman öncelik pulpa
canlılığıdır.
Takipler; 6-8 hafta, 3 ay, 6 ay ve 1 yıl olmak üzere yapılmalıdır. (Lüksasyon ve kök kırığı yoksa)
Olumlu sonuçlar iyi bir restorasyon yapılırsa asemptomatik olarak gözlenir. Yapılan
restorasyon kötüyse dişte renklenme gözlenir hasta semptomatik hale gelir, dişte apikal
periodontitis gelişebilir. Kök gelişimi tamamlanmamış bir dişte kötü restorasyondan sonra
pulpa enfeksiyonu ve nekrozu oluşabilir ve böylece kök gelişimi devam etmeyebilir.
5-Komplike Olmayan Kron Kök Kırıkları: Mine, dentin ve sementi içine alan bir kırıktır pulpayı
içine almaz. Diş etinin altına kadar uzanır. Pulpa testi +. Perküsyona hassastır. Koronal-mesial
veya distal fragman hareketlidir. Kırık hattının mutlaka uzanımı değerlendirilmelidir. Alveolar
kemik sınırına göre değerlendirilmelidir. Radyografik görüntüleme gereklidir. (Paralel teknikle
çekilmiş periapikal radyograf+dikey veya yatay açılardan alınmış radyograf(mesialden veya
distalden)+ dikey açılandırması değiştirilmiş radyograf+okluzal radyograf) Kırık yolu
genişliğinin, marjinal kemikle ilişkisinin ve kron- kök oranının daha iyi değerlendirilebilmesi
için tek dişten çekilen küçük alanlı Konik ışınlı bilgisayarlı tomografi çekebiliriz.
Tedavi;
Hareketli parçayla hastanın yanındaysa diş yapıştırılıp tedavi edebilir. Aksi halde kompozit
rezinle restore edilebilir. Hasta kooperasyonu önemlidir. Kırık apikalde çok derindeyse
ortodontik olarak ekstrüzyon yapılabilir ve daha sonra periodontal cebin tedavisi yapılır ya da
cerrahi ekstrüzyon uygulanabilir. Eğer kök nekrotik hale gelip enfekte olursa kök kanal
tedavisi yapılabilir. Üst kısım tedavi edilemiyorsa ve hasta genç ise sadece kök ağızda
bırakılabilir ve ilerideki implant uygulaması için alveolar kemik kaybının önüne geçilebilir.
Dişin rotasyonlu ya da rotasyonsuz olarak bilinçli olarak replantasyonu gerçekleştirilebilir.
Eğer hasta kooperasyonu iyi değilse diş çekilebilir(molar dişse çekilen diş yerine 20 yaş dişi
çekilip replante edilebilir).
Takip;
1 hafta, 6-8 hafta, 3 ay, 6 ay, 1 yıl sonra ve 5 yıl boyunca her yıl olmak üzere takip edilmelidir.
Çok iyi restore edildiyse ve iyi takip yapıldıysa asemptomatik olarak tedavi devam edecektir.
Kök gelişimi tamamlanmamış bir dişte travma meydana geldiyse kök gelişimi devam edebilir.
7-Kök Kırıkları:
S + = Splintin çıkartılması (kökün orta ve apikal üçlüsündeki kırıklarda);
-Diş 3 ay sonrada elektrikli pulpa testine cevap vermiyorsa nekrotik olduğundan emin oluruz.
-Kırık parça koronale yakınsa daha fazla hareketlidir en kısa sürede orijinal hale getirilmelidir.
Radygrafik olarak kontrol edilmelidir.
-##Kırık servikalde ise splintleme süresi 4 hafta kadardır ama kırık koronalde ise prognoz
daha kötü olduğu için splintleme süresi 4 aya kadar uzayabilir.( Seste tablodakinin tam tersini
söyledi)##
8-Alveol Kırığı:
Kök Kırıkları: Kök kırıkları 3’e ayrılır. Apikal, koronal ve orta kök kırıkları olmak üzere.
Koronal Kök Kırıkları: Alveol kemiği hizasına göre 2’ye ayrılır. Sub-crestal ve supra-crestal
olarak.
-Kök kırıkları iyileşmesinde, diş splintlenerek fragmanlar arası kırık dokunun sert dokularla
birlikte iyileşmesi beklenir.
A’da: Sert dokuyla iyileşme tipidir. Diş canlılığını koruyup kırık parçalar arasında reaksiyoner
dentin oluştu ve kırık parçalar birleşti. Bu parçalar etrafında periodontal ligament oluştu ve
reaksiyoner dentinle etrafı doldu. İSTENİLEN DURUM
C’de:İyileşme kabul edilir. Genç veya çocuksa alveolar proses vertikal büyümesi fazla
olduğundn dolayı kırık parçalar arası mesafe gözlenir.Hem kemik hem bağ dokusunun
interpozisyonu ile iyileşme denir. Apikal ve koronal fragmanlar etrafında periodontal
ligament gözlenir.
-Apikal ve koronal ikisinde birden enfeksiyon varsa kök kanal tedavisi ikisine uygulanabilir.
Ama apikale ulaşılamıyorsa koronal fragman kanal tedavisi yapılıp apikal fragman cerrahi
işlemle uzaklaştırılabilir.
Klinik; Perküsyona hassas. Mobilite artmış olabilir.Dişeti oluğundan kan gelebilir. Pulpa
hassasiyet testlerine – cevap verir.(Güvenilir değil 3 ay) Radyografik bulgu yoktur.
Tedaviye gerek yoktur. Mobilite fazlaysa haftalık splint takılabilir. Yumuşak beslenme için
uyarılır.
Ekstrüziv Lüksasyon: Diş soket içerisinde vertikal yönde yer değiştirmiştir. Oklüzyonda
bozulma vardır. Hasta ağzını tam kapatamaz komşu dişlere göre yüksektir. Damarlanma ve
sinirlerde kopmalar meydana gelir. Perodontal ligamentlerde sıkışma ve kopmalar gözlenir.
Sert dokuda yaralanma gözlenebilir. Periodontal yaralanma olarak isimlendirilir.
Klinik;Diş uzamıştır. Aşırı hassasiyet mevcut. Mobilite var. Radyografik olarak apikalde boşluk
gözlenir. Pulpa hassasiyet testi –dir.
Tedavi; Dişi alveol soketine yerleştirmek ve 2 haftalığına splintlemek gerekir. Kök gelişimi
tamamlanmamış dişlerde mümkün olduğunda pulpa canlılığı korunmalıdır.3aydan sonra
pulpa hassasiyet testi + olmadıysa anca bu şekilde kök kanal tedavisi yapılabilir.
2 hafta,4hafta,6-8hafta,6 ay, 1 yıl ve 5 yıl boyunca her yıl olmak üzere takip edilmelidir.
Klinikte; Mobilite yoktur(sıkışma olduğu için). Perküsyonda metalik ses alınır ankilozmuş gibi.
Alveolar proseste sıklıkla kırık meydana gelir. Radyografta; Periodontal aralıkta genişleme
vardır.
2 hafta,4hafta,6-8hafta,6 ay, 1 yıl ve 5 yıl boyunca her yıl olmak üzere takip edilmelidir.
İntrüziv Lüksasyon:Vertikal yönde yer değişikliği var. Diş sanki kemik içine gömülmüş gibi
gözlenir. Diş etinde kanama vardır. Radyografta periodontal ligament takip edilemez.
Periodontal dokuda kopmalar, ezilmeler ve sıkışmalar mevcuttur. Dişte mobilite yok.
Perküsyon sesi metaliktir. Pulpa hassasiyet testi çoğunlukla –‘dir.Periodontal ligament
boşluğu gözlenemez.
2 hafta,4hafta,6-8hafta,6 ay, 1 yıl ve 5 yıl boyunca her yıl olmak üzere takip edilmelidir.
Avulsiyon:Diş alveol soketinden çıkmıştır. Periodontal ligament, sinir lifleri ve kan damarları
kopmuştur. Süt dişlerde replantasyon düşünülmez. Çıkan dişin kron kısmından tutulması
gerekir. Dişi hemen soğuk suda yıkayıp bukkal ve lingualine dikkat ederek dişi hemen yerine
yerleştirmeliyiz(max 10sn) ve ağızını kapatmasını söylemeliyiz en yakın diş hekimine
yönlendirmeliyiz.
Dişin ağız dışında geçirdiği süre çok önemlidir süre artışı bizim için dezavantajdır. Çıkan diş
kurumadan dental kliniğe ulaştırılmalıdır(serum fizyolojik, süt veya en kötü suya
konulmalıdır).
Dişin dışarda geçirdiği süre çok önemlidir. Dışarda geçirilen süre arttıkça tedavi başarısı düşer.
Mümkün olan en kısa sürede diş ağıza yerleştirilmelidir.
Hanksın balanslı tuz solüsyonunda dişi bekletmekte fayda vardır (Okullarda genelde bulunur).
En kötü ihtimalle serum fizyolojik içinde getirilebilir diş. Süt içerisinde, yanak içinde, dil
altında bekletilerek de getirilebilir.
Bizim için kök üzerindeki periodontal ligament hücreleri çok önemlidir. Avülsiyon vakalarında
dişin prognozunu belirleyen aslında periodontal ligament hücreleridir. Periodontal lig.
Hücrelerinin canlılığı önemlidir. Olabildiği kadar bu hücreler canlı tutulmalıdır.
Diş hemen yerine yerleştirilirse periodontal lig. Hücrelerinin canlılığının devam ettiği
düşünülür.
60 dk.’dan daha uzun süre ve herhangi bir solüsyon olmadan dışarda kalan dişin hücrelerinin
canlılığından bahsedemeyiz.
Avülse dişin yerine yerleştirilmesi için mutlaka daimi diş olmalıdır. Süt dişinde bunlara gerek
yoktur.
Daha sonra ağız içi ve yumuşak dokular yıkanır. (Salin,klorheksidin veya su ile )
Kök gelişimi tamamlanmış, Replante edilmemiş, 60 dk aralığında dışarda kalmış, uygun çözeltide
bekletilerek gelen gelen hastada;
Kök yüzeyi salinle yıkanır (Akan salinde). Kök yüzeyi salin solüsyonuna batırılıp çıkarılırki kök
yüzeyindeki ölü hücreler ve kontamine dokular uzaklaşsın. Daha sonra lokal anestezik
uygulanır hastanın ağrısının dinmesi için.
Dişin uzaklaştığı soket içi de salinle yıkanır. Sokette herhangi bir kırık olup olmadığını anlamak
için soket palpe edilir. Ayrıca soket içinde yabancı madde olup olmadığına da bakılması
gerekir.
Daha sonra dişi yerine yerleştiriyoruz. Gingivada yaralanma varsa bunu sütur ediyoruz.
Ardından da radyografik ve klinik olarak dişin doğru yerleştirilip yerleştirilmediği kontrol
edilir.
İki hafta süreyle splint uygulanır. Tetrasiklin türevi antibiyotik reçete edilir. (tetanoz açısından
da değerlendirmek gerekir.)
Kök kanal tedavisi gecikirse kök yüzeyinde enflamatuvar rezorpsiyonlar meydana gelir. Tedavi
başarısızlıkla sonuçlanır.
Kök gelişimi tamamlanmış, replante edilmemiş ve uygun koşullarda saklanmadan 60 dk.’dan fazla
dışarda kalan dişlerde;
Hücrelerin öldüğü düşünüldüğü için kök yüzeyindeki yumuşak doku kazınır. (klinikte biz
genellikle serum fizyolojik ile ıslatılmış spançla yumuşak dokuyu uzaklaştırırız.)
Yine soket yıkanır, anestezi uygulanır. Soketin etrafı güzelce değerlendirilmelidir. Radyografik
kontrol edilir. (diğer vakalarla aynı işlemler )
Daha sonra diş yerine yerleştirilip, splintlenir. Bu dişlerin replante edilmeden önce 20 dk
%2’lik sodyum florid solüsyonunda bekletilmesi önerilir.
İlk önce ağız içi güzelce yıkanır. (Salin, klorheksidin ile yıkanabilir.)
Yumuşak doku yaralanması varsa suture edilir. Dişin yerleşimi radyografiyle kontrol edilir.
Kök gelişimi devam ettiği için kanal tedavisine başlanmaz. Biz kök gelişiminin devam etmesini
ve apikaldeki kan damarlarının revaskülarize olmasını amaçladığımız için hasta takip edilir.
Kök gelişimi tamamlanmamış açık apeksli, , uygun solüsyonda saklanmış, 60 dk.’dan kısa sürede
gelen hasta için;
Diş yavaş bir parmak baskısıyla yerine yerleştirilir. (R+Klinik kontrol yapılır.)
Revaskülarizasyon ihtimali vardır ancak enfeksiyon riski defazladır hasta iyi takip edilmelidir.
Revaskülarizasyon olmadıysa diş vital değilse, enfeksiyona ait bulgular varsa kök-kanal
tedavisine başlanır.
Kök gelişimi tamamlanmamış açık apeksli, replante edilmemiş, uygun ortamda saklanmamış,
60dk.’dan uzun sürede kliniğe başvuran hasta için ;
İster hemen isterseniz de replante edildikten sonra kanal tedavisine başlanır. (diş
dışardayken de kanal tedavisi yapılabilir.) Genelde diş replante edildikten sonra yapılması
tercih edilir.
Soket kontrol edilir ve yıkanır. Diş hafif parmak baskısıyla yerine yerleştirilir. Kontrol edilir.
Mıller’ın çiziminde koklar,basiller ve spiroketler net bir şekilde görülür. (Miller dişteki
enfeksiyonları mikrobiyolojik olarak inceleyip çizim yapmıştır.)
Kök kanallarında enfeksiyona neden olan dişlerde apikalde hastalığa neden olan m.o’ların
varlığı 17.yy’da farkedilmiş. 1800’lü yıllarda çizimi yapılmıştır.
Hayvan çalışmlarında 2 grup oluşturulmuştur.1. grup germfree radlardan 2. Grup floraya sahip
radlardan seçilmiştir.
o Her iki rad grubunun molar dişlerinde kavite açmışlar ve ağız ortamına açık bırakmışlar. Pulpa
ağız ortamına açıldıktan sonra germfree radlarda bir süre sonra dişlerde herhangi bir lezyon
olmadığı açılan kavitenin ise dentin köprüleriyle tamir olmaya başladığı gözlenmiştir.
o 2. Grupta ise ağızda m.o’lar diş içine yerleşerek bölgede hastalık yapmaya başlamıştır.
Dentin tübülleri pulpaya bakan kısımda en geniş mine dentin sınırına doğru daralmaya
başlarlar.
Bir dişi vitalse dışardan gelen antijenik materyali tanır ve kendini savunmaya alır. Pulpa
kendini geri çeker tamir dentini oluşturur. Dentin tübüllerini tıkayarak m.o’ların pulpaya
ulaşmasını engeller.
Pulpa geri dönüşümsüz bir şekilde nekrotik bir hale gelirse enflamasyon nedeniyle dışardan
gelen m.o’nın pulpaya ulaşmasını engelleyecek bir savunma hücresi yoktur.
Dentin tübüllerinin içerisi odontoblast hücrelerinin uzantısıyla doludur. Dentin lenfi vardır
ancak nekrotik durumda bunlar ortadan kalkar.
Pulpaya ulaşmasa da bir enfeksiyon dentinde de olsa periapikal dokuda geri dönüşebilir
enflamasyon başlar.
Ancak m.o’lar istila ettiyse pulpada ve periapikal dokuda enflamasyon ardından enfeksiyon
gelişir.
Çürük,travma ve periodontal yolla m.o’lar köklere ulaşabilir. Periodontal tedavi esnasında kök
yüzeyi düzleştirme işlemi esnasında sement dokusu uzaklaştırıldığında dentin tübülleri açığa
çıkar böylelikle m.o’ların köklere ulaşımı gerçekleşir.
Endo-periodontal bir lezyondan bahsetmemiz için derin bir periodontal cep olası gerekir. Bu
cep derinliği nedeniyle m.o’lar apeks yoluyla kök kanallarına ulaşır ve enfeksiyona neden olur.
Gram +’lerde lipoteioik asit (LTA), Gram –‘lerde ise Lipopolisakkarit (LPS) çok önemli bir
antijenik asittir. Bu asitler konak dokuda enflamasyona neden olurlar.
Kök-kanal duvarında tedavi sonrası kalan m.o’ların dolum yapılarak besinden uzak kalması
sağlanır.
M.o özellikle düzensiz yüzeyde çok bulunurlar. Apikalde düzensiz dallanma olduğu için bizim
oralara ulaşmamız zordur. Aslında enfeksiyon başlarında koronal bölgede yoğun bulunurlar.
Bu nedenle koronal bölgeyi güzel temizlemek gerekir apikal bölgeye m.o’ları taşımamak için.
Biyofilm: M.o topluluğu içeren yapıdır. %15’i bakteri , %85’i ekstra polimerik substans dediğimiz ağsı,
bakterileri dış faktörlerden koruyan, bakterilerin içine gömülü olarak bulunduğu yapıdan oluşur.
Planktonik halde bulunan bakteriyi ortadan kaldırmak için uyguladığımız antibiyotiğin 1000
katı fazla dozaj uygulayarak biyofilmdeki bir bakteriyi öldürürüz.
Sert yüzey, sıvı içinde yüzen planktonik bakterilerle biyofilm oluşur. Sert yüzey üzerinde
tabaka oluşuyo bakteriler buralara tutunuyo. Aynı türde veya farklı türde bakteriler
tutunabilir. Zamanla büyük koloniler haline gelirler. Büyüdükçe kopup başka yüzeylerde
birikim meydana getirebilirler.
Pulpaya m.o’lar yaklaştıkça periapikal enflamasyon başlar. Periapikal doku hücreleri doğal ve
kazanılmış bağışıklık hücreleri ile yanıt verir.
Doğal ve kazanılmış bağışıklık hücreleri; sitokin, kemokin, neropeptit gibi enflamatuvar medyatörler
salgılarlar. Bu salınan medyatörler aracılığıyla önce periodontal lig. aralığında genişleme ardından da
daha uzun sürede alveolar kemikte yıkım meydana getirirler.
Yani m.o’ların periodontal dokulara çıkmış olması gerekmez pulpada olan enflamasyondan
periodontal doku hücreleri etkilenir.
Endodontik Enfeksiyonlar:
İkiye ayrılır;
1) İntraradiküler Enfeksiyonlar
2) Ekstraradiküler enfeksiyonlar
Her enfekte kanalda 10-20 arası farklı türde m.o vardır. Hücre çeşitliliği ve sayısı fazladır.
Kronik enfeksiyon olduğunu düşündüğümüz dişlerde bu sayı çok daha fazladır.
Semptomatik enfeksiyonlar
Bazı hastalarda ve bazı m.o’larda olay çok semptomatik ve akut işlerken bazılarında ise daha kronik
seyredebilir. Hiç semptom vermeden hasta yıllarca periodontal lezyonla yaşayabilir.
Bir bakteri başka bir bakterinin hastalık yapma potansiyelini arttırır. Bunlar birlikte
olduklarında miks enfeksiyon yaparlar.
Kök kanalı içindeki ortam önemlidir. Konak doku yanıtı çok önemlidir.
Mikrobiyatanın kompozisyonunu etkileyen en temel faktörler; kök kanalı içindeki oksijen yoğunluğu,
besin türleri, bakteriyal ilişkilerdir. Bu faktörler kök kanalı içindeki ekosistemi belirler. Isı, pH, adezyon
molekülü, reseptörler de etkilidir.
Kanaldaki mikrobial denge değişebilir. Kanaldaki m.o’ların besinle ilişkisi kesilerek enfeksiyon
kontrol altına alınır.
Bakteriler koronalde apikalden fazladır ancak bizim apikale ulaşmamız zor olduğu için o
bölgenin tedavisi zordur.
Dirençli Bakteriler:
Kök-kanal temizliği çok iyi bile olsa kanalda yine de m.o olur.
Ekstraradiküler Enfeksiyonlar:
İntraradiküler enfeksiyona bağlı olabilirler. Kök kanalı içindeki m.o’lar periapikal dokuya
ulaşmasalar bile periapikal dokuda enfeksiyona sebep olabilirler.
Kök kanalındaki patolijik değişime bağlı olarak ancak direk ilişkisi olmadan da gerçekleşebilir.
Kist oluşabilir.
Virüslerin de apikal periodontal enfeksiyona neden olduğu gözlenmiştir.
Akut enflamasyonda vücut hemen problemi çözmeye çalışır. Lökositler ortama gelirler. Ig,
nötrofil ve makrofaj göçü olur. Bu sayede endotoksinler ve m.o artıklarına hemen müdahele
edilmiş olur.
Enflamasyon Akut olduğu için konak doku ile m.o arasında dinamik bir ilişki vardır.
Periapikal dokuya çok sayıda piyojenik bakteri ulaştıysa apse formasyonu oluşabilir.
Konak direnci ve virülans arasında çekişmeli denge oluştuğunda enflamasyon kronik hale
gelir. Kronik apikal enfeksiyon olur.
Pulpa vital değildir. Isıya duyarsızdır. Perküsyon uygulandığında komşu dişe göre farklılık
hissedilir ama belirgin değildir.
Pulpadaki enflamatuvar bir reaksiyon sonucu çok hızlım bir şekilde nekroz gelişir.
Yüzde de şişlik olabilir. Ateş olabilir. Servikal ve submandibular lenf nodları palpasyona karşı
hassas olabilir.
Histolojik kesitte ölmüş ya da yaşayan çok sayıda nötrofil görülür. Bozulmuş dokuyla
karşılaşılır. Lizozomal enzimler ve bakteriler de görülür.
Kanal tedavisi sonrası periapikal dokular kendini tamir edebilir. Tedavi edilmezse geniş
yıkımlar oluşabilir. Zaman zaman akut alevlenmeler olabilirç intraoral veya ekstraoral apse
meydana gelebilir. Sinüs yollarında gelişebilir. Selülit şeklinde şişlikler oluşabilir. Böyle
durumlarda antibiyotik gerekebilir.
Radiküler kistler gerçek ve pocket kist olmak üzere ikkiye ayrılır. Pocket kistin apikal
foramenle bire bir ilişkisi vardır.
Kronik apikal periodontitis lezyonlarının büyük kısmı kanal tedavisi ile iyileşir. Periapikal
bölgedekilerin iyileşim oranı daha azdır.
Bir sinüs yolunun olması gerekir. Apsenin pü’sü sinüs yolu boyunca direne olur. Bu nedenle
hasta hassasiyet hissetmez ya da çok az hisseder.