You are on page 1of 198

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
TARİH ANA BİLİM DALI
ESKİÇAĞ TARİHİ BİLİM DALI

ANTİK KAYNAKLARDA MYSİA BÖLGESİ


(Yüksek Lisans Tezi)

Danışman

Yrd. Doç. Dr. Özdemir KOÇAK

Hazırlayan

Ali ÖZCAN

KONYA 2005
2

ÖZET

YÜKSEK LİSANS TEZ ÖZETİ

KONYA OVASI ORTA TUNÇ ÇAĞI KERAMİĞİ

Ali ÖZCAN

Danışman : Yrd. Doç. Dr. Özdemir Koçak

“Antik Kaynaklarda Mysia Bölgesi” konulu tez çalışmamız, doğuda


Bithynia, batıda Ege denizi ve güneyde Lydia ile Marmara denizi arasında yer
alan ve Mysia olarak adlandırılan coğrafi alanı kapsamaktadır. Bölgemiz ile
ilgilendiren ve antik kaynaklarda yer alan metinler titizlikle taranarak
çıkarılmış ve ait oldukları konu başlıklarına göre kronolojik bir sıra ile
düzenlenerek herhangi bir yorum yapılmaksızın dilimize aktarılmıştır.
Bu tez çalışmasında asıl hedefimiz Mysia olarak adlandırılan bölgenin
şehirlerini, dağlarını, nehirlerini, siyasi, kültürel olaylarını ve bitki örtüsünü
incelemekti.
Eskiçağ tarihinin önemli bir alanın teşkil eden Mysia hakkındaki
bilgilerin derlenmesi ile oluşan bu tez ile birlikte bölge tarihi hakkındaki
potansiyel bilgiler dilimize aktarılarak araştırmacılara bir kolaylık sağlanmış ve
bu alanda küçük bir boşluk doldurulmaya çalışılmıştır.

Anahtar Kelimeler : Mysia, Güney Marmara, Antik Kaynaklar.


3

ABSTRACT

MASTER THESIS

MYSİA REGİON IN ANCİENT SOURCES

Ali ÖZCAN

Supervisor : Yrd. Doç. Dr. Özdemir Koçak

Thesis about “Mysia region in Ancient Sources” includes the region


called Mysia which is situated in Bithynia on east, in the Ege Sea on west and in
Lydia on South and The Marmara sea. Texts which are about this region and
stated in ancient sources are studied and scanned particularly. They are
arrenged in an chronologic order accarding to their topic titles and written in
our language without any comments on it.
Our essential aim in this thesis is to study on the citiemountains, rivers,
politicial and cultural events and vegetation of the Mysia region.
Thanks to this thesis, by compiling information about Mysia which
placed in a very imporatnt area in ancient times, the potential information
about the history of this region is translated. And this provides facilities for the
researcherand a small blank wanted to be filled.

Key Words : Mysia, South Marmara, Ancient sources.


4

İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ ................................................................................................................... 5

ÖLÇÜLER ............................................................................................................. 6

BİBLİYOGRAFYA VE KISALTMALAR ........................................................... 7

A- Grek ve Roma Kaynakları................................................................................ 7

B- Modern Kaynaklar ..........................................................................................11

GİRİŞ ....................................................................................................................16

I- SINIRLAR .........................................................................................................17

II- ŞEHİRLER ......................................................................................................26

III- DAĞLAR, OVALAR, AKARSU VE GÖLLER ...........................................82

IV- BİTKİ ÖRTÜSÜ VE CANLILAR ............................................................... 102

V- HALKLAR .....................................................................................................106

VI- SİYASİ OLAYLAR ...................................................................................... 121

A- Arkaik ve Klasik Çağlar ................................................................................ 121

B- Hellenistik ve Roma Çağları .......................................................................... 148

VII- SOSYAL, KÜLTÜREL VE EKONOMİK HAYAT .................................. 160

VIII. DİN VE İNANÇ ......................................................................................... 166

A- Tanrılar .......................................................................................................... 166

B- Mitoslar .......................................................................................................... 168

C- Tapınaklar......................................................................................................170

IX- KİŞİLER .......................................................................................................175

SONUÇ ................................................................................................................ 186

HARİTALAR LİSTESİ ...................................................................................... 198


5

ÖNSÖZ

“Antik Kaynaklarda Mysia Bölgesi” adlı bu çalışma, yaklaşık olarak bu


günkü Balıkesir ilinin tümünü, Manisa ilinin Kuzey, İzmir ilinin kuzeybatı, Bursa
ilinin güneybatı, Kütahya ilinin batı ve Çanakkale ilinin de doğu uç bölümünü
kapsmaktadır. Bölgeyi ilgilendiren Antik metinler titizlikle taranarak ait oldukları
konulara göre hiçbir yorum yapılmadan dilimize aktarılmıştır.
Bibliyografya bölümünde, A kısmında faydalandığımız antik kaynaklar, B
kısmında ise giriş kısmını yazarken yararlandığımız modern kaynaklar yer
almaktadır.
Çalışmam sırasında yardımlarından dolayı, Ankara İngiliz Arkeoloji
Enstitüsü kütüphanesi, TTK kütüphanesi ve İstanbul Alman Arkeoloji Enstitüsü
kütüphanesi çalışanlarına teşekkür ederim. Ayrıca manevi desteklerinden dolayı
Tarık ve Dilek Nazlı’ya şükranlarımı sunarım.

Ali ÖZCAN
KONYA 2005
6

ÖLÇÜLER1

Uzunluk Ölçüleri:
Ayak : 0,296 m.
Dirsek : Bir buçuk ayak – 0.444 m.
Kulaç : Altı ayak, ya da dört dirsek = 1, 776 m.
Parmak : Ayağın on altıda biri, 0,0185.
Parasang : Pers ölçüsü. Otuz stad (5 km. 328 m.’dir).
Palma : Dört palma bir ayak, altı palma bir dirsektir.
Plethron : Yüz ayak, 29,6 m. Stadion’un 1/6’i.
Pound : 0,454 kg.
Skenes : Mısır ölçüsü. Altmış stadion’a eşittir (1 skenes 10 km. 656
m.’dir).
Skhoinos : Uzunluk birimidir. Sabit bir ölçü birimi değildir.
Stad, Stadion : Uzunluk ölçüsüdür; Yunanistan’da 600 ayak’tır. Atina stadı 177,6
m.’dir.
Hacim Ölçüleri:
Katule : 0,27 litre.
Amphora : 19,44 litre.
Khoinix : 1,08 litre.
Medimnos : 51,84 litre.
Talant (Talonton) : Gümüş veya altın para; Atina’da Solon’dan sonra,
alışverişte 36,39 kg.’dı. Para ile ilgili maden ağırlığı olarak
25,92 kg. hesap ediliyordu.
Mana (mina) : Talantın altmışta biri. (kübit, pletra?) metinlerde geçiyor.
Coğrafya Terimi olarak Yönler:
Boreas Rüzgarı → Kuzey
Notos Rüzgarı → Güney
Euuros Rüzgarı → Doğu
Zephyros Rüzgarı → Batı

1
Ölçüler içim Bkz. Herodotos, Herodot Tarihi, çev. M. Ökmen, İst. 1991, s. 502.
7

BİBLİYOGRAFYA VE KISALTMALAR

A- Grek ve Roma Kaynakları

MÖ. IX. – VIII. yy.


HOMEROS,
1930 Ilıad, ed. A. T. Murray, London. (Loeb)
1930 Odyssey, ed. A. T. Murray, London. (Loeb)
1998 Odysseia, çev. A. Erhat – A. Kadir, İstanbul.
2002 İlyada, çev. Azra Erhat – A. Kadir, İstanbul.

MÖ. VII. yy.


HESIOD,
1930 Theogony, ed. H. G. Evelyn-White, London. (Loeb)
1967 The Homerıc Hymns and Homerica, ed. H. G. Evelyn-
White, Heınemann Harvard.

MÖ. V. yy.
HERODOTOS,
1930-1950 Historia, ed. A. D. Goddley, London. (Loeb)
1991 Herodot Tarihi, çev. M. Ökmen, İstanbul.

EURIPIDES,
1930 Hecuba, ed. A. S. Way, London. (Loeb)
1930 Orestes, ed. A. S. Way, London. (Loeb)

PINDAR,
1930 Olympıan Odes, ed. S. J. Sandys, London. (Loeb)
8

THUCYDIDES,
1930 History of the Peloponnesian War, ed. C. F. Smith,
London. (Loeb)
1969 Peloponnesos’lularla Atina’lıların Savaşı, çev. H.
Demirci, c. III, Ankara.
1972 Peloponnesos’lularla Atina’lıların Savaşı, çev. H.
Demirci, c. I, Ankara.
1975 Peloponnesos’lularla Atina’lıların Savaşı, çev. H.
Demirci, c. II, Ankara.

MÖ. V. – IV. yy.


XENOPHON,
1930 Anabasis, ed. C. L. Brownson, O. J. Todd, London. (Loeb)
1930 Hellenica, ed. C. L. Brownvon, London. (Loeb)
1962 Anabasis, çev. Hayrullah Örs, İstanbul.
1999 Hellenika (Yunan Tarihi), çev. S. Sinanoğlu, Ankara.

MÖ. II. yy.


APOLLODORUS,
1930 Epitome, ed. S. J. G. Frazer, London. (Loeb)

POLYBIUS,
1930 Hıstories, ed. W. R. Paton, London. (Loeb)

MÖ. I. yy.
DIODORUS SICILY,
1952-57 Bibliothika Historika, ed. C. H. Oldfather, London. (Loeb)

VIRGIL,
1935 Aeneıd, ed. H. R. Faırchlough, London. (Loeb)
1956 Aeneıd, ed. W. F. J. Knıght, London.
9

CICERO,
1937 Brutus, ed. L. E. Lord, London. (Loeb)

OVID,
1930 Metamorphoses, ed. F. M. Mıller, London. (Loeb)

MÖ. I. yy. – MS. I. yy.


STRABO,
1947 Geographika (The Geograpy of Strabon), ed. H. L. Jones,
London (Loeb).
1993 Geographika (Antik Anadolu Coğrafyası : XII-XIII-XIV),
çev. A. Pekman, İstanbul.

TITUS LIVIUS,
1930 Ab Urbe Condita, ed. E. T. Page, London. (Loeb)

PİLİNİUS,
1947 Naturalis Historia, ed. H. Rackham, London, 1949.

MS. I. yy.
PLUTARKHOS,
1992 Marcus Antonıus, çev. M. Özaktürk, Ankara
2002 Lykurgos’un Hayatı, çev. S. Eyübüoğlu – V. Günyol,
İstanbul.

MS. I.- II. yy.


DIO CNRYSOSTOM,
1932-1953 Orationes, ed. J. W. Cohoon – H. L. Crosby, London.
(Loeb)
10

MS. II. yy.


FLAVUS ARRIANUS,
1930-1933 Anabasıs Alexandri, ed. E. I. Robson, London. (Loeb)
1949 İskender’in Anabasisi, çev. H. Örs, İstanbul.

APPIANOS,
1968 Appıan’s Roman Hıstory IV The Cıvıl Wars, ed. Horace
WHİTE, London (Loeb).

PAUSANIAS,
1930 Description of Greece, ed.W. H. S. Jones, London. (Loeb)

MS. II. – III. yy.


CASSIUS DIO COCCEIANUS,
1954 Historia Romana, ed. E. Cary, London. (Loeb)

MS. III. yy.


ATHENAEUS,
1930-1937 Deipnosophists, ed. C. B. Gulick, London (Loeb)

MS. IV. yy.


AMMIANUS MARCELLINUS,
1935 Rerum Gestarum Libri, ed. J. C. Rolfe, London. (Loeb)

QUINTUS SMYRNAEUS,
1930 The Fall of Troy, ed. A. S. Way, London. (Loeb)

AUSONIUS,
1930 Epitaphs, ed. H. G. E. White, London. (Loeb)
11

B- Modern Kaynaklar

Akşit,
1983 O. Akşit, Manisa Tarihi, İstanbul

Aktüre,
1997 S. Aktüre, Anadolu’da Bronz Çağı Kentleri, İstanbul.

Akugal,
1988 Ekrem Akurgal, Anadolu Uygarlıkları, İstanbul
1999 , Anadolu Kültür Tarihi

Arslan,
2004 N. Arslan, “2003 Yılı Lapseki (Lampsakos) ve Çan İlçeleri
Yüzey araştırması”, AST, XXII., 317-324.

AST : Araştırma Sonuçları Toplantısı.

Başgelen,
1982 İlyada, Ilıas (Şehir İsimleri), N. Başgelen, İstanbul

Beksaç,
2002 Engin Beksaç, “Adramytteion / Ören 2001 Kazısı”,
KSTopl., XXIV., c. I., 85-94.
2003 , “Adramytteion / Ören 2002 Yılı Kazısı”,
KSTopl., XXV., c. II., 327-338.

Bosch,
1942 M. E. Bosch – A. Erzen, Hellenizm Tarihinin Anahatları,
İstanbul.
12

Caryy,
1950 M. Caryy, D. Lıtt Oxon, The Geographıc Background of
Greek&Roman Hıstory, London

Ceram,
1999 C. W. Ceram, Tanrıların Vatanı Anadolu, çev. E. N.
Erendor, İstanbul.

Frg. : Fragman.

Günaltay,
1987 Ş. Günaltay, Yakın Şark IV. I. Bölüm Perslerden
Romalılara Kadar Selevkoslar, Nabatiler, Galatlar,
Bitinya ve Bergama Kırallıkları, Ankara.

İplikçioğlu,
1994 B. İplikçioğlu, Eskiçağ Tarihinin Ana Hatları, İstanbul.

Kınal,
1962 F. Kınal, Eski Anadolu Tarihi, Ankara.

KSTopl. : Kazı Sonuçları Toplantısı.

Mansel,
1971 A. M. Mansel, Ege ve Yunan Tarihi, Ankara.
1993 , Türkiye’nin Arkeoloji, Epigrafi Ve Tarihi
Coğrafyası İçin Bibliyografya, Ankara.

Mitchell,
1995 S. Mitchell, Anatolia, c. 2., New York.
13

Monte,
1978 G. F. del Monte – J. Tischler, Die Orts und
Gewässernamen der Hethitische Texte (Réportoire
Géogpaphique des Textes Cunéiformes VI), Wiesbaden.

Pekman,
1970 A. Pekman, Eskiçağda Bazı Anadolu Şehirlerinin Tanrı
ve Kahraman Ktistesleri, İstanbul.

Polat,
2002 G. Polat, “Antandros 2001 Yılı Kazıları”, KSTopl., XXIV.,
c. II., 21-30.
2003 , Y. Polat, “Antandros 2002 Yılı Kazıları”,
KSTopl., XXV., c. II., 453-462.

Radt,
1992 W. Radt, “Pergamon 1991”, KSTopl., XIV., c. I., 515-536.
1994 , “Dıe Bericht Uber Dıe Kampaigne”,
KSTopl., XVI., c. II., 1-26.
1995 , “Pergamon 1994 yılı Kampanyası Raporu”,
KSTopl., XVII., 63-73.
1996 , “Pergamon 1995 Yılı Çalışmaları Raporu”,
KSTopl., XVIII., c. II, 27-39.
1998 , “Pergamon 1997”, KSTopl., XX., c. II., 93-
109.
1999 , “Pergamon 1998”, KSTopl., XXI., c. II., 69-
82.
2000 , “Pergamon 1999”, KSTopl., XXII., c. II.,
43-50.
2002 , “Pergamon 2001”, KSTopl., XXIV., c. II.,
113-126.
2002 , Pergamon, çev. S. Tammer, İstanbul.
14

2003 , “Pergamon 2002”, KSTopl., XXV., 257-


268.
2005 , “Pergamon 2003”, KSTopl., XXVI., 150-
161.

Ramsay,
1890 W. M. Ramsay, The Historical Geography of Asia Minor,
London.

Re : Pauly-Wissowa-Kroll, Real Encyclopadie der Klassischen


Altertumswissenschaft, Stuttgart.

Roller,
2004 Lynn E. Roller, Ana Tanrıça’nın İzinde, çev. Betül Avunç,
İstanbul

Sevin,
1999 Veli Sevin, Anadolu Arkeolojisi, İstanbul.
2001 , Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası I, Ankara

Taşkın,
1998 Sefa Taşkın, Mysia ve Işık İnsanları, İstanbul

Taşlıklıoğlu,
1963 Z. Taşlıklıoğlu, Anadolu’da Apollon Kültü ile İlgili
Kayaklar, İstanbul.

Thomson,
1988 G. Thomson, Tarih Öncesi Ege, çev. C. Üster, İstanbul.

TTK. : Türk Tarih Kurumu, Ankara.


15

Ünal,
2002 A. Ünal, Hititler Devrinde Anadolu, c. 1, İstanbul.

Yaylalı,
1993 Abdullah Yaylalı, Vecihi Özkaya, “Kyzikos 1992 Kazı
Çalışmaları”, KSTopl., XV., c. I., 539-561.
1994 , “1993 Kyzikos Kazısı Etkinlikleri”,
KSTopl., XVI. c. II., 1-26.
1996 , “Kyzikos 1995: Arkeolojik Kazı
Etkinlikleri”, KSTopl., XVIII. c. I, 409-429.
1997 , “Kyzikos 1996 Arkeolojik Kazıları”,
KSTopl., XIX., c. II., 367-389.
16

GİRİŞ

“Antik Kaynaklarda Mysia Bölgesi” konulu tez çalışmamız, doğuda


Bithynia, batıda Ege denizi ve güneyde Lydia ile Marmara denizi arasında yer
alan ve Mysia olarak adlandırılan coğrafi alanı kapsamaktadır. Bölgemiz ile
ilgililendiren ve antik kaynaklarda yer alan metinler titizlikle taranarak çıkarılmış
ve ait oldukları konu başlıklarına göre kronolojik bir sıra ile düzenlenerek
herhangi bir yorum yapılmaksızın dilimize aktarılmıştır.
Bu tez çalışmasında asıl hedefimiz Mysia olarak adlandırılan bölgenin
şehirlerini, dağlarını, nehirlerini, siyasi ve kültürel olaylarını ve bitki örtüsünü
incelemekti. Çalışmamız sırasında karşımıza çıkan güçlüklerden birisi
araştırdığımız bölge sınırlarının yüzyıllara göre farklılık göstermesidir.
Bu tez ile çalışırken dikkat edilmesi gereken bir husus göndermelerle ilgili
olanıdır. Birden fazla konuyu kapsayan metinleri ağırlıklı olarak hangi konuyu
kapsıyorsa orada verdik. Diğer bölümde bibliyografyası ve tez içinde hangi
bölümde yer aldığını belirterek oraya gönderme yaptık. Siyasi olaylar bölümünde
devirlerin birbiri ile yakınlığını göz önüne alarak Arkaik ve Klasik çağları
birleştirdik. Helenistik dönemi de Roma dönemi ile beraber işledik.
Tezimizin başında verdiğimiz ölçüm çizelgesi ile metinlerde geçen
birimleri netleştirmeye çalıştık. Bölgemizde yer alan buluntular ile alakalı bir
kısım resmi tezimizin sonuna ekledik. Ayrıca Mysia bölgesinin zaman içinde
değişen sınırlarını gösterir iki haritayı en son kısma ekledik.
Eskiçağ tarihinin önemli bir alanın teşkil eden Mysia hakkındaki bilgilerin
derlenmesi ile oluşan bu tez ile birlikte bölge tarihi hakkındaki potansiyel bilgiler
dilimize aktarılarak araştırmacılara bir kolaylık sağlanmış ve bu alanda küçük bir
boşluk doldurulmaya çalışılmıştır. Ancak bu çalışmanın kaynakların ana dilinden
değil de yapılan çevirilerden gerçekleşmesi de şüphesi en büyük kayıptır.
17

I- SINIRLAR

MÖ. I. yy. MS. I. yy.

, Geographica, XII. IV. 3:

“Prusa2, Mysia Olympos’u3 eteklerinde kurulmuştur ve iyi idare edilen


bir kenttir. Phrygalılar ve Mysialılarla sınır komşusu olan kent,
Kroisos’a karşı savaşan Prusias tarafından kurulmuştur.”

, Geographica, XII. IV. 4:

“Bithynialılarla Phrygialılar ve Mysialılar hatta Kyzikos 4 dolayındaki


Dolienler ve Mygdonlar ve Troialılar arasındaki sınırı belirtmek zordur
ve her kabilenin diğerinden ayrı olduğu gerçeği kabul edilmiştir (en
azından Phrygialılar ve Mysialılar hakkında şu ata sözü vardır:
“Mysialıların ve Phrygialıların sınırları ayrıdır” fakat aralarındaki
sınırları belirtmek zordur. Buna neden, oraya giden yabancıların barbar
ve asker olmaları nedeniyle, fethedilmiş olan ülkeyi devamlı bir
şekilde elde tutamamaları ve çoğu zaman göçebe olduklarından
önlerine gelen halkları kovaladıkları ve sırası gelince diğerleri
tarafından kendilerinin de ülkeden sürülmüş olmalarıdır. Bütün bu
kabilelerin Thrak kökenli oldukları varsayılır. Çünkü Thraklar hemen
öbür tarafta otururlar ve her iki taraftaki halk birbirlerinden çok farklı
değildir.”

2
Bursa.
3
Uludağ.
4
Kapıdağ Yarımadasına kent, Belkis.
18

, Geographica, XII. IV. 5:

“Fakat gene de zannedebildiğimiz kadarıyla Mysia’yı, Bithynia ile


Aisepos5 nehrinin denize döküldüğü yere, kıyıdan Olympos’a kadar
olan alan içerisine yerleştirebiliriz ve Epiktetos’un6 Mysia dolayında
olduğunu, fakat hiç bir yerde kıyıya ulaşamadan Askania gölünün 7 ve
topraklarının doğu kısımlarına doğru uzandığını kabul edebiliriz;
çünkü bu topraklar göl ile aynı ismi taşıyordu ve toprakların bir kısmı
Phrygia diğer kısmı da Mysia idi. Fakat Phrygia kısmı Troia’ya
nazaran en uzak olan idi ve gerçekten, bir kimse ozanın “Phorkys ve
tanrısal Askanios uzaktan, Askania’dan 8 gelen Phrygialıları
yönetiyordu” sözlerini bu şekilde, yani buranın Phrygia Askaniası
olduğu şeklinde yorumlamalıdır. Ozan “Arkadaşlarını kurtarmak için
verimli Askania’dan gelmiş olan Palmys ve Askanios ve Hippotion’un
oğlu Morys (Morys göğüs Göğse çarpışmış Mysialıların önderidir)”
sözleriyle Troia’ya daha yakın, şimdiki Nikai’nın dolayında başka bir
Askania’yı, Mysia Askaniası’nı ima eder. Eğer Phrygialıların lideri
olarak Askania’dan gelen Askanios ile, gene Askania’dan gelen fakat
Mysialıların lideri olan başka bir Askanios’dan bahsederse bu
önemsenmemelidir, çünkü Homeros’da böyle isim benzerliklerine ve
kişilerin nehir, göl ve yer adlarına izafeten isimlendirilmelerine sık sık
rastlanır.”

, Geographica, XII. IV. 6:

“Ve ozanın kendisi tarafından Aisepos, Mysia’nın sınırı olarak


verilmiştir, çünkü kendisinin Dardania dediği, Aineias’a tabi olan
İlion’un üst tarafında bulunan Troia’nın etrafındaki tepelerin isimlerini
saydıktan sonra, Pandaros’a tabi olan ve içinde Zeleia’nın9 bulunduğu

5
Gönen Çay.
6
Mysia’da bir bölge ismi, Askania gölü civarı.
7
İznik gölü.
8
Phrygia Epiktetosos’undan Mysia ile Askania gölü arasındaki topraklara verilen ad.
9
Ida dağının kuzey yamaçlarında bir kent, Sarıköy.
19

Lykia’yı kuzeye doğru ikinci olarak söyler ve “onlar ki, Zeleia’da,


Ida10 dağının son eteklerinde yaşadılar, zengin insanlar, Aisopos’un
karanlık sularından içen Troialılar” şeklinde söz eder, Zeleia’nın alt
tarafında denize yakın ve Aisepos’un bu tarafınca Adrasteia ovası,
Tereia dağı ve Pitya (yani genel olarak söylenirse Priapos yakınında
bugünkü Kyzkenê) bulunur. Ozan bunlardan daha sonra söz eder; ve
doğuya ve Aisopos’un ötesine doğru uzanan kısımlara tekrar dönerek
Aisepos’a kadar olan ülkenin, Troas’ın kuzey ve doğu sınırı olduğuna
işaret eder. Gene de kesinlikle Mysia ve Olympos Troas’dan sonra
gelir. Antik gelenek kabilelerin durumunu böyle gösterir. Fakat çeşitli
değişiklikler bugünkü farklı duruma neden olmuştur, çünkü çeşitli
zamanlarda çeşitli yöneticiler buralara sahip olmuşlar ve bazı kabileleri
birleştirmişler ve bazılarını da dağıtmışlardır. Çünkü Troia’nın
alınmasından sonra hem Phrygialılar, hem de Mysialılar ve daha sonra
Lydialılar ve onlarla beraber Aiolisliler ve İonialılar ve ondan sonra
Persler ve Makedonyalılar ve son olarak da Romalılar buralarda
egemen olmuşlardır ve bu çeşitli yönetimlerde ülke değişik parçalara
bölündüğünde halk dialekt ve isimlerini kaybetmiştir. Şimdiki
durumları açıklarken bu meseleyi, eski durumlara da yeteri kadar ilgi
göstererek göz önüne almak benim için daha iyidir.”

, Geographica, XII. IV. 10:

“Bithynia’nın güneyinde, Olympos’un dolaylarında (burada


yaşayanlara bazıları Olympenêli bazıları da Hellespontoslular derler)
Mysia ve Hellespontos Phrygiası bulunur; Paphlagonia’nın güneyinde
Galatia, ve bu ikisinin de daha güneyinde Büyük Phrygia, Kilikia, ve
Pisidia Tauroslarına kadar uzanan Lykaonia bulunur. Fakat
Paphlagonia tarafındaki bölge, Pontos ve Kappadokia ve evvelce tarif
ettiğim kabilelere yakın olduğundan, ilk önce buralara komşu bölgeleri

10
Kaz Dağı.
20

anlattıktan sonra sırasıyla öteki yerleri anlatmam, her halde daha


uygun olacaktır.”

, Geographica, XII. VIII. 1:

“Evvelce söylendiği gibi Bithynialıların güney sınırında, Mysia


Olympos’u denen dağın etrafında oturan Mysialılar ve Phrygialılar
vardır. Bu kabilelerin her biri ikiye ayrılmıştır. Phrygia’nın bir kısmına
Büyük Phrygia denir; burada Mıdas hüküm sürmüştür ve bir kısmı
Galatialılar tarafından işgal edilmiştir. Hellespontos üzerindeki ve
Olympos’un etrafındaki kısım Küçük Phrygia yani Phrygia Epiktetos
denen yerdir. Mysia da aynı şekilde iki kısma ayrılır; birincisi Bithynia
ve Phrygia Epiktetos’un devamı olan ve Artemidoros’a göre İstros’un
uzak kıyılarında yaşayan Mysialılar tarafından kolonize edilmiş olan
Olympenê ülkesi, ikincisi ise Kaikos nehri 11 ve Pergamenê dolayları
ile nehrin denize döküldüğü yere ve Teuthrania’ya12 kadar uzanan
bölgedir.”

, Geographica, XII. VIII. 2:

“Fakat buralarda, sık sık söylediğim gibi sınırlar birbiri içerisine


girmiştir ve eskilerin Phrygia dedikleri Sipylos dağı dolayındaki ülke
de böyledir. Vaktiyle Phrygialı Tantalos, Pelops ve Niobe’nin yaşadığı
söylenen bu ülkenin Büyük Phrygia’da mı yoksa Küçük Phrygia’da mı
olduğu kesin değildir. Fakat her iki görüşten hangisi doğru olursa
olsun sınırların karışıklığı açıkça görülmektedir; çünkü Kaikos’un
denize döküldüğü Pergamenê ve Elaites ve bu iki ülke arasında
bulunan, Teuthras’ın ve onun yerine geçen Pelops’un yaşamış olduğu
Teuthrania, Hellespontos ile Sipylos dolaylarındaki ülke ve dağın
eteğindeki Magnesia arasında uzanır; ve bu nedenle, evvelce de

11
Bakırçay.
12
Kaikos nehrinin suladığı Mysia’nın bir kısmı, Kalargantepe.
21

söylediğim gibi sınırları belirtmek bir görevdir “Mysialılann ve


Phrygialılann sınırları ayrıdır”.

, Geographica, XIII. I. 2:

“Kyzikenê’den Aisepos ve Granikos çaylarından, Abydos ve Sestos’a


kadar uzanan bölge Propontis’in kıyı kısmıdır; diğer kısmı da
Abydos’tan Lekton’a13 kadar Aleksandreia Troas, Tenedos ve İlion
çevresinden oluşur. Bütün bu yerlerde Ida dağı Lekton’a kadar uzanır.
Lekton’dan Kaikos çayına ve Kanai’a 14 kadar olan bölge; Assos’u15,
Adramyttion’u, Aterna’yı16, Pitanê’yi ve Elaitikos körfezini17 içerir. Bu
yerlerin karşısında kıyı boyunca Lesbosluların adası uzanır. Bundan
sonra Aiolis’in bitimini ve İonia’nın başlangıcını oluşturan, Hermos ve
Phokia’ya kadar uzanan Kymê dolayları gelir. Kentlerin durumu
böyleydi. Homeros genel olarak Troialıların, Aisopos çayı boyunca ve
bugünkü Kyzikenê’den Kaikos çayına kadar olan bölgede egemen
olduklarını ve ülkelerinin dynastesler tarafından sekiz veya dokuz
parçaya bölündüğünü söyler. Yardımcı kuvvetlerinin de sayısı,
müttefikleri arasında birer birer sayılmıştır.”

, Geographica, XIII. I. 7:

“Şimdi Homeros’un söylediklerine gelince, bu konuyu daha dikkatli


incelemiş olanlara bakacak olursak, bütün bu kıyı Troialılara tabi idi
ve buranın Troia savaşları sırasında Troia adı altında Priamos’un
egemenliğinde dokuz dynastes arasında bölüşülmüş olduğu
düşünülüyordu. Bu husus onun aşağıdaki ayrıntılı sözleriyle
açıklanmıştır. Örneğin Akhilleus ve ordusu başlangıçta, İlion’un
surlarla çevrili olduğunu görünce, çevreye akınlar yaparak ve kuşatılan

13
Adramytteion (Edremit) körfezinin kuzey kıyısında, Bababurun.
14
Killik Kumsalı.
15
Adramytteion körfezinin kuzey ağzına yakın bir kent, Behramköy, Behramkale.
16
Aiolis’de Elaitikos körfezinin içinde bir kent.
17
Adramytteion (Edremit) ve Hermaios (İzmir) körfezleri arasındaki körfez, Çandarlı körfezi.
22

yerleri ele geçirerek savaşı dışarı çekmeye çalıştı. “Gemilerle


insanların on iki kentini yerle bir ettim ve verimli Troia topraklarında
da on birini”. Burada Troia sözcüğü kendisi tarafından talan edilen
kara parçası anlamına gelir. Akhilleus aynı zamanda Lesbos’un
kapısına düşen Thebê, Lyrnessos ve Pedasos’a komşu olan toprağı da
talan etti, sonuncusu Leleglere aitti. Aynen Telephos oğlu Euryplos’un
toprağını da talan etti. “Onun tarafından kılıçla öldürülen Telephos
oğlu ne yiğitti.” Bu, Neoptolemos tarafından kılıçla öldürülen
Eurpylos’dur. Ozan derki, bu yerler Lesbos dahil talan edilmiştir.
“Mamur Lesbos’u bizzat ele geçirdiği zaman” ve “o, Lyrnessos’u ve
Pedassos’u talan etti”; ve “Lyrnessos’u ve Thebê’nin surlarını harap
ettiğinde Briseis Lyrnessos’da tutsak edilmişti “onu Lyrnessos’dan alıp
götürdü”; ve ozana göre Briseis’in Patroklos için ağlayıp
sızlanmalarının gösterdiği üzere Mynes Epistrophos onun tutsaklığı
sırasında ölmüştür; “Sen ağlamama izin vermedin, çevik Ahkilleus
kocamı öldürdüğü ve tanrısal Mynes’in kentini talan ettiği zaman”.
Lyrnessos’un “Tanrısal Mynes’in kenti” olarak adlandırılmasından
ozan, Mynes’in bu kentin dynastes’i olduğuna ve burada savaşta
öldüğüne işaret etmektedir. Khryseis Thebê’de tutsak alınmıştı;
“Eetion’un kutsal kenti Thebê’ye gittik”; ve ozan Khryseis’in ve keza
Andromakhe’nin de buradaki yapıda ele geçirildiğini söyler.
“Thebê’de ormanlık Plakos’un alt tarafında Hypoplakia’da oturan ve
Kilikialıların efendisi olan yüce gönüllü Eetion’un kızı Andromakhe”.
O Mynes’den sonra, Troia’da ikinci dynastes’dir. Yazarlar
Andromakhe’nin aşağıdaki sözlerini bu gerçeklere uygun olarak
düşünürler; “Hektor felaket! Kuşkusuz ikimiz de aynı kaderle
doğmuşuz. Sen Troia’da Priamos’un sarayında, ben ise Thebai’da
(veya Thebê). Bu cümle, devrik cümle olarak düşünülürse “Her ikimiz
de Troia’da, sen Priamos’un sarayında fakat ben Thebai’da” anlamına
gelir. Üçüncü dynastes, keza Troialı olan Leleglerin efendisidir.
“Savaşçı Lelegler’in efendisi Altes”. Bunun kızınan Priamos’un
Lykaon ve Polydaros adlı çocukları olmuştur. Gerçekten, Katalogda
23

Hektor’un emrindekiler Troialılar olarak geçmektedir; “Troialılar


parlak miğferli Hektor tarafından yönetiliyordu”. Sonra Aineias’ın
yönettikleri geliyordu: “Dardanoslular, Ankhises’in yiğit oğlunun
komutasında onları izliyordu” ve bunlar dahi Troialı idiler. Ozan
daima “Troialıların danışman Aineias” diye söz etmektedir; ve sonra
Pandaros’un yönettiği Lykialıları da Troialı olarak adlandırmaktadır:
“Ve Zeleia’da Ida’nın eteklerinde oturan, Aisepos’un kara suyunu içen
ve şanlı Lykaon’un oğlu Pandaros tarafından komuta edilen Troialı
Aphneiler”. Bunlar altıncı dynastes’i oluşturmaktadır. Gerçekten
Aisepos nehri ile Abydos arasında yaşayanlar Troialı idiler. Sade
bunlar değil, Abydos dolaylarındakiler de Asios’un tebasıydı. “Ve
onlar ki Perkotê ve Praktios ve tanrısal Arisbê çevresinde, Sestos ve
Abydos’da otururlar. Bunlar da Hyrtakos oğlu Asios tarafından
komuta ediliyordu”. Piramos’un Abydos’da kendi kısraklarını otlatan
oğlu vardı. “Fakat o, Priamos’un piç olan oğlu Demekoon’u vurdu,
hızlı giden kısrakların peşi sıra Abydos’dan gelmişti”. Bu sırada
Perkotê’de, Hiketaon’un bir oğlu aynı şekilde başkasının olmayan bir
inek sürüsü otlatmaktaydı. “Ve önce o bugüne kadar Perkotê’de
ayaklarını sürüyerek giden ineklerini otlatan, Hiketaon oğlu kudretli
Melanipos’a serzenişte bulundu”, böylece, bu ve bundan sonra gelen
ve Adrasteia’ya kadar uzanan ülke de Troia’nın bir parçasıdır, çünkü
son ülkenin lideri “Perkotê’li Merops’un iki oğlu” idi. Buna göre,
Abydos’dan Adrasteia’ya kadar, hepsi Troialı olan halkın bir kısmı
Asios’un diğer kısmı da Merops’un oğullarının yönetiminde olmak
üzere iki gruba ayrılmıştı. Kilikia da, tıpkı bunun gibi Thebê ve
Lyrnessos Kilikiası olmak üzere ikiye bölünmüştü. Lyrnessos
Kilikiasından sonra gelen ve Eurpilos’a tabi olan toprak da Lyrnessos
Kilikiasına ait olmalıdır. Fakat Priamos’a söylediği şu sözlerde açıkça
ifade edilmiştir; “ve sen yaşlı baba, Lesbos ve çevresinde, Makar
kentinde, Phrygia ovasında ve uçsuz bucaksız Hellespontos’da vaktiyle
mutlu olduğunu duyduk”.
24

, Geographica, XIII. I. 9:

“Homeros’a göre Troia toprakları Kyzikos 18 kentinden ve Aisepos


nehrinden sonra başlar. Ozan ondan şöyle söz etmektedir: “Ida’nın
eteklerindeki Zeleia’da yaşayanlar, Aisepos’un kara sularından içen
Aphneler, Troialılar bunlar da Lykaon’un şanlı oğlu Pandaros
tarafından yönetildiler”. O, bunlara Lykialılar da der. Onlara, Aphnitis
gölünden ötürü Aphneler dendiği de zannedilmektedir. Daskylitis gölü
de bu adla anılır.”

, Geographica, XIII. I. 39:

“Demetrios, Timaios’un, Pittakos ordusuna yardım etmek için


Periandros’un İlion’da sağladığı taşlarla Akhilleion’u Atinalılara karşı
tahkim ettiği şeklinde bilgi vererek gerçeği saptırdığını söylüyor. Çükü
o, buranın aslında zannedildiği gibi ne, böylesi taşlarla, ne de
Periandros tarafından, lakin Sigeion’a karşı Mityleneliler tarafından
tahkim edilmiş olduğunu söyler. Hem nasıl olur da Atinalıların
düşmanı olan bir kimse hekem olarak seçilir? Akhilleion, içinde
Akhilleus’un anıtı bulunan küçük bir yerleşimdir. İtaatsizliğinden
ötürü Sigeion da İlionlular tarafından yerle bir edilmiştir; bu nedenle
Dardanos’a kadar bütün kıyı İlionlulara sonradan tabi olmuştur ve
şimdi de öyledir. 19 Eskiden kıyının büyük kısmı Aiolislilere bağlı idi
ve bu yüzden Ephoros, Abydos’dan Kymê’ye kadar bütün kıyıya
Aiolis adını vermekte tereddüt etmiştir. Thukydides, Troia’nın
Peloponnez savaşında, Pakhes’in seferi sırasında Atinalılar tarafından
Mitylenelilerden alındığını söyler.”

18
Belkıs.
19
Strabo zamanında Troia bölgesinin İlionlulara ait olduğundan bahsediyor. Bu durumu sınır
değişikliklerini göstermek açısından Giriş kısmında ver.
25

, Geographica, XIV. II. 1:

“Şimdi Maiandros’un öte kıyısına geliyoruz. Geriye kalan anlatılacak


kısımlar tümüyle Karialılara aittir. Lydialılar ve Karialılar artık bir
arada yaşamadıklarından, Miletoslular ve Mysialılar tarafından deniz
kıyısında işgal edilmiş olan bir bölümün dışında kalan bütün ülkeyi
Karialılar ele geçirmiştir.”

PİLİNİUS, Natural History, XIII, 4:

“… Pergamon’un20 kuzeyindeki toprakların çoğu Mysialılara aittir, yani


Abaeiton’un sağ tarafındaki ülkeyi kastediyorum. Bu ülkenin Bithynia’ya
kadar uzanan sınırında Epiktetos vardır.”

20
Mysia’nın güneybatı ucunda, Bergama.
26

II- ŞEHİRLER

MÖ. IX. – VIII. yy.

HOMEROS, Ilıad, I. 362-368:

(Bkz. Böl. VI. s. 121)

, Ilıad, II. 805-815:

(Bkz. Böl. VI. s. 121)

, Ilıad, II. 820-840:

“Dardanielilerin başında Aineias var, Ankhises’in oğlu, tanrısal


Aphrodite doğurdu onu Ankhises’ten; bakmadı tanrıçalığına,
birleşti Ida eteklerinde bir ölümlüyle. Arkhelokhos’la Akamas var
yanında, Antenor’un her savaşı iyi bilen iki oğlu. Sonra Zeleia’da
oturanlar gelir, Ida’nın ta dibinde, Aisepos’un kara sularını içen
zengin Troyalılar. Başlarında Lykaon’un ünlü oğlu Pandaros var,
Apollon kendisini vermiştir Pandaros’a yayını. Adresteia’da,
Apaisos ülkesinde oturanlar gelir sonra, Pityeia’da, Tereie’nin sarp
eteklerinde oturanlar, başlarında, kendirden zırh giymiş
Andrestos’la Apmhios var Perkote’li Mereops’un oğludur ikisi de.
Mereops bilirdi falcılığı herkesten çok iyi, istememişti gitmelerini
öldürücü savaşa, ama alıkoyamadı oğullarını bir türlü, onları kara
ölüm tanrıçaları sürüklüyordu. Perkote’de, Praktios’ta oturanlar
gelir sonra, Sestoslular, Abydoslular, tanrısal Arisbe’nin yurttaşları,
başlarında Hyrtakes’in oğlu erlerin başbuğu Asios var, Selleis
Irmağı kıyılarından, Arisbe’den, kocaman kızıl atların getirdiği
Hyrtakesoğlu Asios.”
27

, Ilıad, VI. 390-430:

(Bkz. Böl. III. s. 82)

, Ilıad, VIII. 165-175:

(Bkz. Böl. III. s. 83)

, Ilıad, XVII. 581-587:

“Apollon da geldi Hektor’un yanına, ateşledi onu, girmişti


Asiosoğlu Phainops’un kılığına, Hektor’un Abydos’ta oturan
konuklarının en sevgilisiydi o, koruyucu Apollon ona benzedi dedi
ki: “Hektor, sen Menelos’un önünde titrersen böyle, hangi
Argosluyu korkutabilirsin ki?...”

MÖ. V. yy.

HERODOTOS, Historia, I. 149:

“İonların kentleri işte bunlardır. Aiollerin kentlerine gelince, onlar


da şunlardır: Phrikon’un kenti denilen Kyme, Larissa, Neonteikhos,
Temnos, Killa, Notion, Aigiroessa, Pitane 21, Aigaia, Myrina,
Gyrneia; eski on bir Aiol sitesi bunlardır; on ikinci olan İzmir’i,
İonlar, konfederasyondan ayrılmışlardı; zira bu siteler de,
anakarada hepsi on iki taneydiler. Aioller, toprağı İonlarınkinden
daha bereketli, ama havası onun kadar güzel olmayan bir ülkede
yerleşmişler.”

21
Aiolis’de Elaitikos körfezinin kuzeyinde bir kasaba, Çandarlı.
28

, Historia, I. 160:

“Bu cevabı alan Kyme’liler, Paktyas’ı verseler kendileri de yok


olacaklar, vermeseler kentleri kuşatılacak, onun için Paktyas’ı
Mytilene’ye sürdüler. Mytilene’liler, Mazares’in ikinci bir isteği
üzerine yüklüce bir para karşılığı teslim etmeye hazırlandılar: kaç
para olduğunu söyleyemiyorum, çünkü pazarlık bitirilememiştir.
Mytilene’lilerin niyetlerini sezen Kyme’liler, Lesbos’a bir gemi
göndermişler, Paktyas’ı alıp Khios’a götürmüşlerdir. Khios’lular da
onu Poliukhos Athene’si tapınağından çıkarıp satmışlardır. Ve buna
karşılık Atarneus’u22 almışlardır; Atarneus, Lesbos’un karşısına
rastlayan Mysia’ya ait bir toprak parçasıdır. Paktyas’ı ellerine
geçiren Persler, Kyros’un huzuruna çıkartmak için sıkıca sakladılar.
Bu olayın üzerinden çok uzun zaman geçmiş olduğu halde bile
Khios’lular tanrılara adanan kurbanların başına Atarneus arpası
saçmazlar; bu toprakta yetişen tahıldan çörek yapmazlar ve orada
yetişmiş hiçbir şeyi tapınaklarının hiçbirine sokmazlar.”

, Historia, II. 10:

“Anlattığım bu ülkenin en büyük bölümünü Mısırlılar, bana öyle


geliyor ki, sular üzerinden kazanmışlardır, bunu bana rahipler de
böyle söylemişlerdir. Ve Memphis’in ötesinde uzanan ve demin
söylediğim dağların arası da herhalde denizin bir girintisiydi, ben
öyle sanıyorum. Eğer şu küçük örnekleri büyük bir şey için de
göstermek uygun düşerse, tıpkı Troia’da, Teuthrania’da, Ephesos’ta
ve Menderes ovasında olduğu gibi diyebiliriz; ama bu bölgelerden
geçen ırmakların hiç biri beş ağzı olan Nil’in, büyüklük
bakımından bir tek ağzı ile ölçüştürülemez…”

22
Atarneus’da Elaitikos körfezi içinde bir kent, Dikili, Keletepe.
29

, Historia, IV. 14:

(Bkz. Böl. VII. s. 161)

, Historia, IV. 38:

“Bu ülkelerden günbatısına doğru, iki denizin kıyıları bölgenin batı


yönündeki denize kadar uzanır. Durumları şöyledir: Kuzeyden
alırsak birincisi Phasis’den başlar ve deniz kıyısını izleyerek
Pontos-Euxeinos ve Hellespontos boyunca uzanır, Troas’da Sigeion
burnuna gelir; güneyden alırsak, aynı kıyı çemberi, Fenike’de
Myriandikos körfezinden Triopion burnuna kadar uzanır. Bu deniz
kıyısı boyunca otuz insan soyu oturur.”

, Historia, IV. 137-138:

(Bkz. Böl. VI. s. 124)

, Historia, V. 26:

(Bkz. Böl. VI. s. 125)

, Historia, V. 122:

(Bkz. Böl. VI. s. 125)

, Historia, VI. 33:

(Bkz. Böl. VI. s. 126)


30

, Historia, VI. 36-38:

“Phythia da aynı şeyi söyleyince, Olimpiyat Oyunlarında yan yana


at koşulu arabasıyla yarışlar kazanmış olan Kypselos oğlu
Miltiades, kendisine katılmak isteyen Atinalıları da yanında alarak
Dolonk’larla birlikte yelken açtı; ülkeyi altına aldı, kendisine
beraber gelmiş olanlar da onu tyran yaptılar. Khersonesos kıstağı
kesmek ve Apsinthia’lıların saldırılarına karşı korumak üzere
Kardia ile Paktya arasına duvar çekmekle işe başladı. Kıstak otuz
altı stad genişliğindedir. Kıstağın beri yanında Khersonesos’un
uzunluğu dört yüz yirmi staddır. Bu geçidi kapattıktan ve
Khersonesos’u Apsinthia’lıların saldırılarından kurtardıktan sonra,
başka uluslar içerisinde düşman olarak önce Lampsakosluları seçti.
Ama Lampsakoslular pusuya düşürüp onu ele geçirdiler. Beri
yandan Miltiades, Lydia’lı Kroisos’un sevgisini kazanmıştı; başına
gelenleri öğrenen Krosios, Lampsakoslulara Miltiades’i
salıvermeleri için haber gönderdi; yoksa onları çam ağacı gibi
ezecekti. Lampsakos’da Krosios’’un bu sözü ile, yani çam ağacı
gibi ezmek sözü ile ne demek istediğini uzun boylu düşündüler. Bir
ihtiyar epeyce kafa yoduktan sonra anladı ve açıkladı: Ağaçlar
içerisinde yalnız çam ağacı, bir defa kesildi mi ölür, bir daha
sürmezdi. Krosios’un öfkesinden korkan Lampsakos halkı
Miltiades’i salıverdi. Kroisos tarafından kurtarıldıktan sonra çocuk
bırakmadan öldü ve iktIdar ile beraber mal varlığını da ana
tarafından üvey kardeşi olan Kimmon’un oğluna bıraktı. Bu oğlun
Adı Steagoras’dı. Miltiades ölünce Khersonesos ulusları onun adına
da kent kurucularına yapıldığı gibi kurban adama günleri ayırdılar;
şerefine jimnastik gösterileri, at yarışları tertiplediler, bu yarışlara
Lampsakosluların katılmalarını yasak ettiler. Bu kentle yeniden
savaşa tutuştular ve bu sefer de Stesagoras ve o da çocuk
bırakmadan öldü; Pyrtaneion’da birisi kafasına baltayla vurmuştu,
31

bu birisi kendisini asker kaçağı olarak göstermek istedi, oysa eline


çabuk bir düşmandı”

, Historia, VII. 33-35:

“Sonra Abydos’a gitmek üzere hazırlıklara başladı, bu arada


Hellespontos’ta Asya ile Avrupa’yı birleştirecek köprü için
boyunduruk kuruluyordu. Hellespontos Khersonesos’unda Sestos
ve Madytos illeri arasında, kıyı Abydos’un karşısında denize doğru
inen sarp kayalıktır. Sonradan, ama çok sonradan değil, Ariphron
oğlu Ksanthippos’un komutası altındaki Atinalıların Sestos valisi
İranlı Artayktes’i diri diri direğe çakmış oldukları yer burasıdır; bu
adam sık sık Elaius’daki Protesilaos tapınağına kadın götürür,
günah işlerdi. Abydos’dan başlayarak, kıyının bu noktasına doğru
köprü kurmakla görevli olan işçiler iki köprü yapıyorlardı; birisi
için Fenikeliler beyaz keten kenevir lifi, öbürü için Mısırlılar
papirüs lifi kullanıyorlardı. Abydos’dan karşı kıyı yedi stadiadır. O
büyük fırtına çıktığı zaman iki kıyı yeni birleşmişti ki, bütün
halatlar koptu, sonuna gelmiş olan iş mahvoldu. Bunu duyan
Kserkes fena öfkelendi; Hellespontos’a üç yüz sopa çekilmesini ve
bir çift bukağı takılmasını emretti. Hatta bunu bile işittim: Cellatlar
göndermiş, Hellespontos’u kızgın demirle dağlayın demiş. Denizi
döverken çılgın olduğu kadar bayağı küfürler de savuracaklardı:
“Deniz, deniz, sana bu cazayı efendin çektiriyor, çünkü ondan
hiçbir kötülük görmediğin halde, sen ona kötülük ettin. İstesen de
istemesen de Büyük kral seni geçecek. Hiç kimsenin senin için
kurban kesmemesi haklı, çünkü sen suları pis ve acı bir dereden
başka bir şey değilsin”. Denize uyguladığı cezalar bunlardı; köprü
yapımı ile görevli olanlara gelince, onların da kafalarını kestirdi.”
32

, Historia, VII. 42:

(Bkz. Böl. VI. s. 127)

, Historia, VII. 43:

(Bkz. Böl. VI. s. 127)

, Historia, VII. 44:

(Bkz. Böl. VI. s. 127)

, Historia, VII. 45:

(Bkz. Böl. VI. s. 127)

, Historia, VIII. 106:

“Kral henüz Sardes’deydi, Pers ordusunu Yunanistan seferi için


hazırlıyordu, Hermotimos bir iş için Mysia’ya gitmişti, orada
Atarneus denilen yerde Khios’lular otururlardı; burada Panionios’a
rastladı; tanıdı ve çok iyi davrandı, kendisine borçlu olduğu
mutlulukları saydı döktü, bunu karşılıksız bırakmak istemediğini,
eğer o da çoluk çocuğunu alıp kendisiyle gelirse, ona birçok iyilik
yapacağını söyledi.”

PINDAR, Olympıan Odes, IX. 65-75:

“Locrus onu bir şehre verdi ve insanları yönetti; ve kendisi Arkadia ve


Paisa’dan, Thebe23 ve Argos’dan yabancıları bir araya getirdi; ama, yeni
yerleşmeler arasında en çok Menoetius, Aegina ve Actor’un oğlu

23
Troas’da Aynı adı taşıyan ovada kurulmuş olan kent.
33

ünlendi. Menoetius’un oğlu24 Theuthras ovasına AtreIdae ile gitti ve


sadece Achilles’in yanında kaldı, Telephos geri döndüğünde, cesur
Danai kaçtı ve deniz yakınında onların gemilerine hücum etti.”

THUCYDIDES, History of the Peloponnesian War, I. 138:

“Sonra, henüz karanlık içinde olan faydalı veya zararlı şeyi gayet
iyi görürdü. Kısaca söylemek lazımsa, Themistokles, daha
kudreti ve işleri hazırlamaktaki çabukluğu sayesinde, maksada
yarayanı hemen yapıvermede çok becerikli bir adamdı.
Themistokles hayatını hastalıkla bitirdi. Mamafih bazıları da,
vaat ettiği krala yapmanın imkansız oluşunu gödüğü için, kendini
zehirli öldürdüğünü söylerler. Kendisinin Asya’ki Magnesia’da,
Agora’da bir abidesi vardır. Filhakika Themistokles, bu
mıntıkaya hükmetmiştir; çünkü kıral ona senede elli talonton
getiren Magnesia’yı ekmeklik, Lampsakos’u satraplık –burası o
zaman şehirlerin şarapça en zengini sayılıyordu–, Myus’u da
katıklık olarak vermişti. Fakat akrabaları, kemiklerinin,
kendisinin arzusu mucibince memlekete görütülerek,
Atinalılardan habersiz, Attika’da gömülmüş olduğunu söylerler.
Gerçekten, Themistokles vatana hıyanetten dolayı sürgün edildiği
için, orada gömülmesi yasaktı. İşte, zamanlarındaki bütün
Helenlerin en meşhurları olan Lakedaimon’lu Pausanias ile
Atina’lı Themistokles’in sonu böylde oldu.”

MÖ. V. – IV. yy.

XENOPHON, Anabasıs, I. I. 9:

“Kyros’un ikinci bir ordusu da Abydos’un karşısındaki yarımadaya


aşağıdaki bahane ile yığıldı. Klearkhos Lakedaimonia

24
Patroclus.
34

sürgünlerindendi; Kyros onunla tanıştı, kendisini çok taktir etti ve


ona on bin dereikos verdi. O da bu para ile bir ordu topladı ve
bununla yarımadadan ilerleyerek Hellespontos’un öbür tarafında
oturan Thraklar’la harb etti. Böylelikle Helenlere faydası
dokunduğu için Hellespontos kıyısındaki Şehirler onun askerlerine
lazım olan parayı kendi arzularıyla aralarında toplamaya başladılar.
Bu ordu da gizlice Kyros için beslenmekte idi.”

, Anabasıs, II. I. 3:

(Bkz. Böl. VI. s. 130)

, Anabasıs, III. I. 47:

“Bu sözleri söyler söylemez, vakit geçirmeden lazım gelen tertibatı


almak için yerinden kalktı. Bundan sonra Klearkhos’un yerine
Dardanos’lu Timasion, Sokrates’in yerine Akhaia’lı Ksanthikles,
Agias’ın yerine Arkadia’lı Philesios ve Proksenos’un yerine de
Atinalı Ksenophon komutan seçildi.”

, Anabasıs, V. VI. 19-24:

“Bu işi duyan askerlerin bir kısmına burada kalmak fikri mülayim
geldi, gakat çoğu bundan memnun olmadılar. Dardanos’lu
Timasion’la Boiotia’lı Thoraks, Herakleia’lı ve Sinope’li birkaç
tacire; eğer orduya maaş vermezlerse bu kalabalık insan kütlesinin
Pontos’ta kalmaya teşebbüs edeceğini söylediler ve dediler ki:
“Ksenophon bunu tasarlıyor ve bizden, gemiler geldiği zaman,
askerlere şöyle söylememizi istiyor: “Arkadaşlar, sizin ne yol için
erzak tedarikine, ne de yurdunuzdakilere bir şey götürmeye
kudretiniz var. Pontos bölgesinde yerleşmek için bir yer arasanız,
ondan sonra istiyen vatana dönse, isteyen burada kalsa daha iyi
35

olmaz mı? Bakın şimdi elinizde gemiler var, nerede isterseniz orada
karaya çıkabilirsiniz.” Taciler bunları duyunca, hemen şehirlere
haber verdiler; Dardanos’lu Timasion onların yanına, aynı şeyleri
söylemek üzere Dardanos’lu Eurimakhos ve Boiotia’lı Toraks’ı
kattı. Sinope’liler ve Herakleia’lılar bu haberi alınca Timasion’a
adam göndererek, parayı kabul etmesini ve buna karşı da, ordunun
denizden yola çıkmasını sağlamasını rica ettiler. O da bu habere
çok memnun oldu ve askerlerin bir toplantısı sırasında şöyle dedi:
“Arkadaşlar, hiç kimse burada kalmayı, veya herhangi bir yeri
Hellas’a tercih etmeyi aklına bile getirmemelidir. Fakat işittiğime
göre, bazıları size hiç haber vermeden bu iş için kurbanlarla fala
baktırıyorlarmış. Eğer yola çıkacak olursanız yeni aydan itibaren
size ayda bir Kyzikos altını25 maaş vermeyi ve size Troas’a
görütmeyi taahhüt ediyorum. Orası benim ana yurdumdur. Vaka
ben oradan nefyedildim, fakat hemşerilerim beni sevine sevine
tekrar kabul edeceklerdir ve size de iyilikleri dokunacaktır. Sizleri
büyük servetler kazanacağınız bir yere de götüreceğim. Ben Aiolis,
Phrygia26, Troas ve Pharnabazos’un bütün memleketlerini tanırım:
Çünkü bunlardan bazıları benim yurdumdur, ötekileri de Klearkhos
ve Derklidas’ın maiyetinde harb ettiğim sıralarda tanıdım.”

, Anabasıs, VI. I. 32:

“Bunun üzerine Kheirisophos seçildi; o da ilerledi ve dedi ki:


“Askerler! Bilin ki, eğer başka birini seçseydiniz ben de buna
kızmazdım. Fakat Ksenophon’u seçmemekle ona iyilik etmiş
oldunuz. Çünkü, susturmaya o kadar çalıştığım halde, Deksippos
onu Anaksibios’a çalıştırdığım halde, Deksippos onu Anaksibios’a
elinden geldiği kadar kötülüyor.” Bu sözlerine, Ksenophon’un
Klearkhos ordusuna, bir Lakonialı olan kendisine tercihan,

25
Kyzikos altını 28 Attik drahmisi kıymetinde bir para idi. Dareikos yirmi drahmi ettiğine göre ondan
biraz daha kıymetli idi.
26
Küçük Phrygia Marmara sahilinde.
36

Dardanos’lu Timasion’u komutan yapmak istediğine Deksippos’un


keni olduğunu ekledi.”

, Anabasıs, VI. II. 4-5:

“Askerler bir araya gelerek Pontos’tan öteye seyatahi karadan mı


yokse denizden mi yapmanın uygun olacağını danıştılar. Bu sırada
Ahaia’lı Lykon ayağa kalktı ve dedi ki: “Arkadaşlar! Kumutanların
bizim için erzek parası teminine çalışmalarına ne kadar şaşsam
yeridir. Çünkü gönderilen dostluk hediyeleri nihayet üç gün Idare
eder. Buralarda yolculuğumuz için yiyecek tedarik edeceğimiz bir
yer de yok. Benim fikrimce Herakleia’lılardan üç bin Kyzikos
altınından aşağı olmamak üzere para istemeliyiz.” Bir başkası da:
“Hayır,” dedi, “bir aylık olarak on bir Kyzikos altını istemek
lazımdır. Şimdi böyle toplu halde iken hemen elçiler seçip şehre
göndermeliyiz ve cevaba göre tedbiz almalıyız.”.”

, Anabasıs, VII. II. 5:

“Gemi ile Bizans’tan yola çıkan Anaksibios, Kyzikos’ta,


Kleandros’un yerine Bizans harmostu olan Aristarkhos’a rasgeldi.
Kendi yerine amiral olarak da Polos’un Hellespontos’a gelmek
üzere olduğu söyleniyordu.”

, Anabasıs, VII. II. 7:

“Öte yandan Anaksibios da Parion’a gitti ve sözleşmiş oldukları


üzere Pharnabazos’a haberci gönderdi. Fakat o, Aristarkhos’un
harmost olarak Bizans’a geldiğini ve Anaksibios’un amiralliğinin
de çok sürmeyeceğini haber alınca Anaksibios’a ehemmiyet
vermedi ve Kyros ordusu hakkında evvelce onun yaptığı
müzakerelere, bu sefer Aristarkhos ile girişti.”
37

, Anabasıs, VII. II. 25:

“Bundan sonra, Medosades’a bu sözlerinin doğru olup olmadığını


sordu, onun tasdiki üzerine: “Sonradan bu Medosades tekrar geldi,”
diye sözüne devam etti, “ben bu sırada Parion’dan tekrar orduya
dönmüştüm, bana eğer orduyu yanına geririrsem senin bana yalnız
bir dost ve kardeş olmakla kalmayacağını, hakimiyetin altında
bulunan, deniz kenarındaki ticaretyerlerini bana vereceğini vaat
etti.”

, Anabasıs, VII. II. 36:

“O da askerlere bir, yüzbaşılara iki ve komutanlara dört Kyzikos


altını, bundan başka istedikleri kadar arazi, çift öküzleri ve deniz
kenarında müstahkem bir yer vereceğini vaat etti.”

, Anabasıs, VII. III. 10:

“Hellenler akşama doğru köylere varınca toplandılar ve Seuthes


onlara şöyle söyledi: “Dostlarım, sizden benimle birlikte harb
etmenizi rica ediyorum. Sizlere ayda bir Kyzikos altını, yüzbaşılar
ve komutanlara da mutat olanı vermeyi vaat ediyorum. Bundan
başka layık olanları da mükafatlandıracağım. Yiyecek ve
içeceğinizi şimdi olduğu gibi köylerden tedarik edeceksiniz. Ama
başka bütün ganimetler, satıp parasıyla ücretlerinizi verebilmem
için, benim olacaktır.”

, Anabasıs, VII. III. 16-20:

“Bunlar yemeğe oturmak için çadır kapısına gelince Maroneia’lı


Herakleides adında biri hediye edebilecek herhangi bir şeyi
olduğunu tahmin ettiklerinin birer birer yanına geldi. Önce
38

Odrysler kralı Medokos’la bir ittifak akdi için gelen ve bu sebeple


ona ve karısına hediyeler görütmekte bulunan Parion’lu birkaç
kişinin yanına yanaştı ve Medokos’un denizden on iki stadion
içerde bulunduğunu, fakat Seuthes’in, artık bu orduyu da
kazandıktan sonra, bütün sahil memleketlerine sahip olacağını
söyledi. “Komşu sıfatıyla,” dedi, “size en çok faydası veya zararı
dokunabilecek odur. Eğer aklınız varsa yanınızda olan şeyleri ona
hediye edin, böylece, onları buradan çok uzakta oturan Medokos’a
hediye etmekten daha karlı çıkarsınız” Onları bu şekilde kandırdı.
Sonra Pers içki kapları ve halıları olduğunu duyduğu Dardanos’lu
Timosion’un yanına giderek Seuthes tarafından yemeğe davet
edilenlerin ona hediye vermeleri adet olduğunu söyledi ve: “Eğer o
kudret kazanırsa hem seni memleketlerine geri gönderebilecek,
hem de istersen burada zengin edebilecektir.” Dedi. Ksenophon’un
yanına da gelerek dedi ki: “Sen en büyük şehrin evladısın, senin
adın Seuthes’in katında en büyük itibarı haizdir. Belki sizden
birçoklarının elde etmiş oldukları gibi, bu memlekette müstahkem
yerler ve arazi temin etmek istiyorsundur. Şu halde sana, Seuthes’e
muhteşem hediyeler takdim etmek yaraşır. Sana dostluğumdan bu
nasihati ediyorum. Çünkü ne kadar büyük hediyeler verirsem onun
da o kadar çok teveccühünü kazanacağını biliyorum.” Ksenophon
bunları duyunca çok sıkıntıya düştü: Çünkü Parion’dan tek bir
hizmetkar ve ancak kafi gelebilecek kadar yol harçlığıyla
ayrılmıştı.”

, Anabasıs, VII. VIII. 1-6:

“Bundan sonra Helenler, karşı sahilde Lampsakos’a geçtiler.


Ksenophon burada kahin Phleios’lu Kleagoras oğlu Eukleides’e
rasgeldi. Bu Lykeion’daki rüyaları tasvir eden adamdı.
Ksenophon’un sağ dönüşünden sevindi ve ondan ne kadar parası
olduğunu sordu. O da eğer atını ve onun üstünde olanları satmazsa
39

memlekete dönebilecek kadar parası çıkışmayacağını söyledi.


Eukleides bunan inanmak istemedi. Fakat Lampsakos’luların
dostluk hediyesi göndermeleri üzerine Ksehophon Apollo’ya
kurban kesti. Ekleides’i de hazır bulundurdu. O da kurbanın
barsaklarını inceledikten sonra Ksenophon’un parası olmadığına
artık inandığını söyledi ve : “Bundan başka, günün birinde eline
para geçecek bile olsa muhakkak buna engeller çıkacak, bunlar da
olmasa kendi işini kendin bozacaksın” sözlerini ilave etti.
Ksenophon da onun fikirlerine iştirak etti. Eukleides sözüne
devamla: “İnayet edici Zeus senin aleyhinde” dedi, “ona,
memlekette sizin için hep yaptığım gibi, bütün hayvanı yakmak
suretiyle kurban sundun mu?” Ksenophon bu tanrıya sefere
çıkışından beri hiç kurban kesmemiş olduğunu itiraf etti. Bunun
üzerine Eukleides ona bu kurbanı mutat usulde sunmasını tavsiye
etti ve bu sayede durumunu düzeltebileceğini söyledi. Ksenophon
ertesi gün Ophrynion’a gelince, memleketinin adeti üzere
domuzları kurban ederek bütün olarak yaktı. Kurban onun için
uygun alametler gösterdi. Bu günlerde orduya ücret dağıtmak için
Bion ve onunla beraber Eukleides geldiler. Ksenophon onları
misafir ederek ağırladı. Onlar da Ksenophon’a Lampsakos’ta elli
dareikos’a satmış olduğu atını getirdiler. Onun atını sıkıntı
yüzünden sattığını bildikleri ve bu hayvanı çok sevdiğini
duydukları için onu satın almışlardı. Verdikleri parayı almaya razı
olmadılar.

, Anabasıs, VII. VIII. 7-8:

“Buradan yola çıkarak Troas’tan geçtiler ve Ida’yı aşarak önce


Antandros’a vardılar. Buradan kıyı boyunca giderek Mysia’da
Thebe ovasına27 geldiler. Oradan da, Adramytion,28 Kytonion ve
Aterne’nin önünden geçerek Kaikos ovasına vardılar. Nihayet
27
Havran.
28
Edremit.
40

Mysia’da Pergamon’a geldiler. Burada Ksenophon’u Eretria’lı


Gongylos’un karısı ve Gorgion’la Gonylos’un anası Hellas misafir
etti.”

, Anabasıs, VII. VIII. 15:

“Bunların bağrışmaları ve ateşle işaret vermeleri üzerine, bütün


askerleriyle İtamenes, Komania’dan Asyria’lı hoplitlerle 29 yine
kralın ücretli askerleinden seksen kadar Hyrkan süvarisi,
Parthenion, Apollonia ve civarındaki diğer mevkilerden de birçok
adamlar imdada koştular.”

, Anabasıs, VII. VIII. 16-19:

“Artık çekilmeyi düşünmek zamanı gelmişti. Bunun için Helenler


bir kare teşkil ettiler, talan edebilmiş oldukları öküz, koyun ve
esirleri ortaya aldılar, yola çıktılar. Ganimetleri bırakarak
çekilirlerse düşman daha ziyde cüret kazanacak ve askerler de
cesaretlerini kaybedeceklerdi. Şimdi sanki sırf genimet için
çarpışmak istiyorlarmış gibi çekiliyorlardı. Gongylos Helenlerin
azlığını görünce annesinin ısrarlarına rağmen, harbe iştirak için
adamlarıyla birlikte onların yanına gitti. Damaratos torunlarından
biri olan Prokles, Halisarna ile Theuthrania’dan imdat getirdi.
Okçular ve sapancıların fena halde sıkıştırmakta oldukları
Ksenophon’un adamları, kalkanlarıyla atılanlara karşı siper
alabilmek için, halka şeklinde yürüyorlardı. Bunların hemen hemen
yarısı yaralanmıştı. Kaikos nehrini zor bela geçebildiler. Burada, ta
baştan beri sürekli düşmanla çarpışan Stymphalos’lu yüzbaşı
Agasias da yaralandı. Nihayet takriben iki yüz esir ve ancak
kurbana kafi gelecek kadar koyunlarla birlikte selamete erdiler.”

29
Hoplit, ağır silahlı (büyük kalkan ve mızraklı) piyade eri.
41

, Anabasıs, VII. VIII. 23-24:

(Bkz. Böl. VI. s. 130)

, Hellenica, I. I. 5-13:

(Bkz. Böl. VI. s. 130)

, Hellenica, I. I. 14-20:

(Bkz. Böl. VI. s. 132)

, Hellenica, I. I. 25-26:

“Fakat Pharnabazos, Peloponnesos ordusunun bütün birlikleri ile


müttefiklerine, canlar sağ oldukça, birkaç tahta parçası için
umutsuzluğa kapılmanın doğru olmayacağını söyleyerek, -Kralın
ülkesine istedikleri kadar ağaç vardı- hepsine birer palto ve ikişer
aylık ücret verdi; sonra gemicileri silahlandırarak eyaletin
sahillerine nöbetçi olarak dikti. Ayrıca müttefik hentlerin strateg 30
ve trierarkhlarını31 toplayıp onlardan Antandros’ta her birinin
yitirmiş olduğu sayıda gemi inşa etmesini istedi: para verdi ve
ihtiyaçları olan ağacı Ida dağından getirtmelerini söyledi. Gemilerin
yapımı sırasında, Syrakusaililer hem Antandros ahalisi ile işbirliği
ederek surların bir kısmının tamamlanmasını sağladılar, hem nöbet
tutmadaki gayretleri ile herkesin gönlünü kazandılar: bu nedenle
Syrakusaililere Antandros’ta iyiliksever ünvanı verildi ve
vatandaşlık hakkı tanındı. Bu önlemleri aldıktan sonra,
Pharnabazos Kalkhedon’u kurtarmak üzere yola çıktı.”

30
Strateg, ordu komutanı, general; yüksek rütbeli subay.
31
Trierarkh, Üçsıra kürekli gemi komutanı.
42

, Hellenica, I. I. 41:

(Bkz. Böl. VI. s. 170)

, Hellenica, I. II. 11-17:

(Bkz. Böl. VI. s. 133)

, Hellenica, I. III. 11-13:

(Bkz. Böl. VI. s. 134)

, Hellenica, I. III. 17:

“Kimsenin böyle bir şey yapabileceğini aklından geçirmeyen


Klearkhos, elinden gelen gayreti göstererek her türlü önlemi
aldıktan sonra, kenti Koiratadas ve Heliksos’a emanet ederek, karşı
sahile geçip Pharnabazos’un yanına gitti; ondan askerlerinin
ücretlerini almak, bir yandan da deniz kuvvetlerini toplamak
istiyordu: bunların bir bölümü PasippIdas tarafından Helle
denizinde alıkonmuştu, dağılmışlar, devriye geziyorlardı; bir
bölümü de, Mindaros’un yardımcısı olan Agesiandrias’ın emrinde
Trakya sahillerinde bulunuyordu; ayrıca, Antandros’ta daha başka
gemiler inşa ettirmek ve hepsi ile bir donanma oluşturup
Atinalıların müttefiklerini hırpalamak ve böylece Atina ordusunu
Byzantion kuşatmasından vazgeçirmek istiyordu.”

, Hellenica, II. I. 10:

“Ertesi yıl [Arkhytas’ın ephor, Aleksias’ın da Atina’da arkhont32


olduğu yıl] Lysandros Ephesos’a geldi ve Khios’ta bulunan

32
Atina’da devletin en yüksek görevlilerine arkhontlar denirdi.
43

Etenikos ile gemilerinin kendisinin olduğu yere gelmeleri için


haber gönderdi; şurada burada dağınık vaziyette bulunan gemileri
de toplatıp tamirleri ile meşgul alurken, Antandros’ta yenilerini
tezgaha koydurdu.”

, Hellenica, II. I. 17-21:

(Bkz. Böl. VI. s. 135)

, Hellenica, III. I. 6:

“Fakat Kyros’la beraber iç Asya’ya sefer etmiş olan birliklerden


kurtulanlar gelip de kuvvetlerine katılınca, Thibron düzlükte de
Tissaphernes’e karşı koymaya başladı; birkaç kenti de ele geçirdi:
bunlar onun tarafına kendi rızaları ile geçen Bergama ve Teuthrania
ile Halisarna idi. Bu iki kenti Ispartalı Demaratos’un soyundan olan
Eurysthenes’le Prokles yönetiyorlardı. Bu ülkeyi Kral, Yunanistan
seferine katılmış olması dolayısıyla, Demaratos’a bağlamıştı.
Gorgion ile Gongylos da onun tarafına geçtiler. Bunlar iki kardeşti.
Biri Gambreion33 ve eski Gambreion (Palaigambrion)’un, öbürü
Myrina ile Gyrneion’un hükümdarı idiler. Bu kentler de Kralın
Gongylos’a birer armağanı idi, çünkü Eretrialılar arasında bir o
Medlerden yana çıktığı için sürgün edilmişti.”

, Hellenica, III. I. 15:

(Bkz. Böl. VI. s. 137)

, Hellenica, III. I. 19-28:

(Bkz. Böl. VI. s. 137)

33
Kınık.
44

, Hellenica, III. II. 6:

“Bahar gelince Derklidas Bitinyalıların ülkesinden ayrılıp


Lampsakos’a gitti. Oradayken, Isparta hükümetinin gönderdiği
Arakos, Naubates ve Antisthenes geldiler.”

, Hellenica, III. II. 9-11:

(Bkz. Böl. VI. s. 140)

, Hellenica, III. IV. 10:

“Agesilaos Lysandros’un bu ricasını yerine getirmeye karar verdi


ve onu Helle denizi bölgesine gönderdi. Lysandros orada Pers
SpithrIdates’in Pharnabazos’un hakaretine uğradığını öğrenince,
onunla temas kurdu ve, çocukları, serveti ve iki yüz kadar süvari
ile, kendi tarafına geçmesini sağladı. SpithrIdates’in çevresindeki
insanları ve eşyalarını Kyzikos’ta bırakarak, onu ve oğlunu gemiye
bindirip Agesilaos’un yanına getirdi. Agesilaos bundan çok
memnun oldu ve derhal Pharnbazos’un yöntimi altında bulunan
ülke ile ilgili bilgi istedi.”

, Hellenica, III. IV. 27:

“Kyme üstüne düşen düzlükte bulnduğu sırada, hükümetinden


donanmanın komutasını da kendisine devreden bir emir geldi:
istediği bir adamı donanma komutanı atayacaktı. Bu emri verirken
Ispartalılar şöyle düşünmüşlerdi: Agesilaos her iki kuvvetin başına
geçerse, hem piyadenin gücü, hem de donanmanın gücü çok
artacaktı, çünkü biri iki kuvvetin birleşmesinden yararlanacak,
öbürü de gerek olan yerde piyadenin desteğini bulacaktı.”
45

, Hellenica, IV. I. 29:

(Bkz. Böl. VIII. s. 183)

, Hellenica, IV. VIII. 3-6:

(Bkz. Böl. VI. s. 142)

, Hellenica, IV. VIII. 31-39:

(Bkz. Böl. VI. s. 144)

, Hellenica, V. I. 6-7:

(Bkz. Böl. VI. s. 146)

, Hellenica, V. I. 25-26:

(Bkz. Böl. VI. s. 146)

, Hellenica, VII. I. 27:

(Bkz. Böl. VI. s. 147)

MÖ. II. yy.

POLYBIUS, Hıstories, Frg. XVI. I. 7-8:

(Bkz. Böl. VI. s. 148)


46

MÖ. I. yy.

DIODORUS SICILY, Bibliothika Historika, III. 55. 5-6:

(Bkz. Böl. VI. s. 148)

, Bibliothika Historika, XII. 73. 1:

(Bkz. Böl. VI. s. 149)

, Bibliothika Historika, XIII. 65. 3-4:

(Bkz. Böl. VI. s. 149)

, Bibliothika Historika, XIII. 66. 1-3:

(Bkz. Böl. VI. s. 150)

, Bibliothika Historika, XVII. 7. 8-9:

(Bkz. Böl. VI. s. 150)

, Bibliothika Historika, XX. 107. 2-4:

(Bkz. Böl. VI. s. 151)

CICERO, Pro Flacco, XXVIII. 69:

“ … bir Roma şövalyesi, dürüst ve şerefli bir adamdır; Laedicea’da, bizim


jüri üyesi, Lucius Peducaeus tarafından 20 paunddan biraz fazla.
Adramyttium’da ……34 Pergamum’da, vekil yardımcısı, Gnaeus Domitius

34
Metnin bu kısmı eksiktir.
47

tarafından küçük bir miktarda. Altınları doğru hesaplarsak, hazinedeki


altınları zimmetine geçirmekle suçlanmadı…”

, Brutus, XCI. 316:

(Bkz. Böl. VII. s. 163)

OVID, Metamorphoses, VII. 357:

“taştan yapılmış büyük bir yılan imgesi ile Aiolis şehri Pitane’nin sol
tarafından geçti; ve Ida’nın korularının olduğu yerde Bacchus, oğlunun
hırsızlığını gizledi…”

MÖ. I. yy. – MS. I. yy.

STRABO, Geographica, X. III. 14:

(Bkz. Böl. III. s. 88)

, Geographica, XII. II. 21:

“Bazıları isimleri Alazonlar diğerleri Amazonlar olarak ve Alybê’den


veya Alopê’den şeklinde okuyarak be Borysthenes nehri ötesindeki
Skytlere Alazonlar ve aynı zamanda Kallipidler ve daha başka isimler
vererek – ki bu isimler Hellanikos ve Herodotos ve Eudoksos
tarafından bize zorla kabul ettirilmişlerdir – ve Amazonları Kyme
yakınında Mysia, Karia ve Lydia arasına yerleştirmek suretiyle, ki bu
Kymeli Ephoros’un da fikridir, metni değiştirmişlerdir. Ephoros’un bu
görüşü mantıksız olmayabilir, çünkü onlar vaktiyle Amazonlar
tarafından, sonra da Aioller ve İonlar tarafından iskan edilmiş olan
ülkeyi kastetmiş olabilirler ve söylendiğine göre, isimlerini
Amazonların vermiş olduğu belirli kentler vardır. Ephesos, Smyrna,
48

Kyme ve Myrina gibi. Fakat Alybê veya bazılarının söylediği gibi,


Alopê veya Alobê bu bölgede nasıl bulunabilir? Çok uzak ve gümüşün
çıktığı yer sözcükleri nasıl açıklanabilir?

, Geographica, XII. III. 22:

Ephoros bu engelleri metni değiştirmekle çözümler, çünkü kendisi


şöyle yazmıştır; “fakat Amazonlar Odios ve Epistrophos tarafından
Amazon ırkının bulunduğu Alopê'den çok uzaklara götürülmüşlerdir.
Fakat o bu zorlukları çözümlerken, diğer yanlış bir fikre saplanıyor;
çünkü bu bölgede Alopê hiç bir yerde bulunmamaktadır ve bundan
başka metni eski yazmaların tanıklığını bozan yeniliklerle değiştirmesi
ataklıktır. Skepsisli, açıkça ne Ephoros’un fikrini ne de bunların
Pallenê yanındaki Halizonlar olduğunu varsayanların fikrini, ki ben
bunların Makedonia’nın tarihinde söz etmiştim, kabul etmektedir. O,
aynı zamanda, Troialılara yardım etmek için, Borysthenes nehri
ötesindeki göçebelerden meydana gelen birleşik bir kuvvetin
geldiğinin, herhangi bir kimse tarafından düşünülebileceğini
anlamaktan acizdir; ve o, özellikle Miletoslu Hekataios,
Ksenokrates’in öğrencisi olan Elaialı Menekhes ve ayrıca
Palaiphatos’un fikirlerini doğrular. Bunlardan birincisi “Dünyanın
Çevresi” isimli kitabında şöyle demektedir: “Alaziya kenti yakınında
Odrysses nehri bulunur; bu, batıda Daskylitis gölünden çıkarak
Mygdonia ovasından geçer ve Rhyndakos’a dökülür”. Fakat daha ileri
giderek Alaziya’nın şimdiki terk edilmiş olduğunu ve Alazonların
içinden Odrysses nehrinin aktığı bir çok köylerin iskan edildiğini ve bu
köylerde özellikle Kyzikenê sınırında, Apollon’a özel bir onur
verildiğini söylemektedir. Menekrates “Hellespontos’un Çevresi”
isimli yapıtında Myrleia bölgesinin üst tarafında, Halizonlar kabilesi
tarafından işgal edilmiş olan komşu bir bölge bulunduğunu ve isminin
iki (II) ile yazılmasının gerekli olduğunu söyler, fakat ozan ölçüden
ötürü bunu bir ile yazar. Palaiphatos, o vakit Alopê’de, fakat şimdi
49

Zeleia’da yaşayan Amazonlardan meydana gelen bir ordu ile, Odios ve


Epistrophos’un sefer yaptığını söyler. Şu halde, bu kişilerin fikirleri
nasıl kabul edilebilir? Bu yazarlar hem eski metni değiştirmişler, hem
de bize ne gümüş madenlerini, ne Myrleia bölgesinde Alopê’nin
yerini, ne de, gerçekten bir Alopê veya Alazia’nın var olduğu kabul
edilse bile, oradan Troia’ya nasıl gittiklerini göstermişlerdir; çünkü
pek doğal olarak bunlar Troas’a, Ephesos dolayındaki yerlerden daha
yakındır. Fakat Demetrios gene de Amazonların Ephesos ve Magnesia
ve Priene arasındaki Pygela dolaylarında yaşadığını iddia edenlerin
saçma söylemiş olduklarını, çünkü çok uzak deyiminin bu bölge için
uygun olmayacağını söyler. Şu halde bu deyim, Mysia ve Teuthrania
bölgeleri için daha uygundur.”

, Geographica, XII. III. 23:

“Evet, Zeus adına, Demetrios bazı şeylerin metne keyfi şekilde


sokulduğunu eklemektedir. Örneğin: “Askania'dan uzaklarda” ve
“İsmi Amaios'du çünkü onun saygıdeğer annesi bu ismi ona dolduğu
zaman vermişti” ve “Penelope kıvrık anahtarı kuvvetli eline aldı” gibi.
Şimdilik bunlar hoş görülsün. Fakat “Khatybê’den uzaklarda” şeklinde
okumamız gerektiğini farz eden diğerlerine akla yakın bir yanıt bile
vermeyen Demetrios'un, kabullendiği diğer şeyler hoş görülemez,
çünkü her ne kadar gümüş madenlerinin şimdiki Khalybêlilerin
ülkesinde olmadığı halde, daha eski zamanlarda orada bulunabileceğini
teslim ediyorsa da diğer hususu, yani onların demir madenleri kadar
hem ünlü, hem de önemli olduklarım kabul etmemektedir. Fakat şöyle
sorulabilir; onların demir madenleri gibi ünlü elmasım ne
önlemektedir? Veya demir bolluğu bir yeri ünlü yapabilir de gümüş
bolluğu yapamaz mı? Onların ünü Ozanı nasıl erişmiş olabilirdi?
İtalia'da Temesa'nın bakır madeninin ünü ona nasıl erişebilirdi?
KhaldaIdan olduğu kadar Thebai'dan da iki katı uzaklıkta olduğu
halde, Aigyptos'daki Thebai'in zenginliğinin ünü ona nasıl erişti? Fakat
50

Demetrios, düşüncelerine başvurduğu kimselerle bile aynı fikirde


değildir, çünkü doğum yeri olan Skepsis'in dolayındaki alanları
saptarken bir köy olan Nea’dan ve Skepsis'in ve Aisepos nehrinin
yakınında olarak Argyria 35 ve Alazonia'dan söz eder. Şu halde, bu
yerler gerçekten varsa, Aisepos'un kaynaklarının dolaylarında
olmalıdır. Fakat Hekataios bunları nehrin ağzından ötede olduğunu
söyler; ve Palaiphatos, onların evvelce Alopê'de fakat şimdi Zeleia'da
yaşadıklarından söz ediyorsa da kimselerin dediklerine benzer bir şey
söylememektedir. Menekrates aynı şeyi söylüyorsa da oranın nasıl bir
yer olduğunu bize anlatmıyor, keza Demetrios da.”

, Geographica, XII. IV. 3:

(Bkz. Böl. I. s. 17)

, Geographica, XII. IV. 4:

(Bkz. Böl. I. s. 17)

, Geographica, XII. VIII. 1:

(Bkz. Böl. I. s. 20)

, Geographica, XII. VIII. 2:

(Bkz. Böl. I. s. 20)

35
Troas’da Aisepos kıyısında bir yerleşim, Pazarköy.
51

, Geographica, XII. VIII. 6:

“Fakat sözünü ettiğim ülkenin 36 verimli oluşu Troia savaşarından önce


dahi meydana gelmiş olan birçok olaylarla doğrulanmış ve buraları
kudretlilerin önünde, doğal bir savaş ödülü olarak uzanmıştır. Hatta
Amazonlar dahi buraya saldırmak cesaretini bulmuşlar ve söylendiğine
göre hem Priamos, hem de Bellerophontes bunlara karşı seferler
düzenlemiştir; ve eski kentlerin Amazonlara izafeten isimlendirilmesi
bunu doğrular ve Troia ovasında “erkeklerin (Batieia) fakat
ölümsüzlerin (çok sıçrayan Myrina’nın mezarı) dedikleri bir tepe
vardır.37 Tarihçilere göre Myrina bir Amazondu ve bunu “çok
sıçrayan” lakabından çıkarmaktadırlar. Çünkü söylendiğine göre atlara,
hızlı koşmalarından ötürü “iyi sıçrayan” denmekte ve Myrina da
arabasının çok hızlı koşturduğu için ona da “çok sıçrayan” denmiştir.
Bu durumda Myrina, ismini bu Amazondan almıştır. Komşu adalar da
verimliliklerinden ötürü aynı olayları yaşamışlardır. Homeros Troia
savaşlarından önce Rhodos ve Kos gibi adaların Yunanlılar tarafından
işgaline açıkça tanıklık etmektedir.

, Geographica, XII. VIII. 10:

(Bkz. Böl. V. s. 111)

, Geographica, XII. VIII. 11:

“Kyzikos, Propontis’de bir ada olup, kıtaya iki köprü ile bağlıdır.
Sadece toprağının verimliliği ile değil, fakat çevresinin beş yüz stadia
oluşu ile de göze çarpar. Köprülerin yakınında aynı ismi taşıyan, ve
gerektiğinde kapatılabilen iki limanı ve iki yüzden fazla gemiyi
alabilecek büyüklükte barınağı bulunan bir kent vardır. Kentin bir
kısmı düzlükte diğer kısmı ise Arkton Oros denen dağın yakınındadır.
36
Halys’in batı tarafındaki bölge.
37
Bkz., Ilıad, II. 814.
52

Bu dağın arkasında Dindymos denen başka bir dağ daha vardır. Tek bir
zirve olarak yükselen bu dağda Tanrılar Anası Dindymenê’nin
Argonautlar tarafından yaptırılmış tapınağı bulunur. Kent, büyüklük,
güzellik, hem barış hem de savaş zamanında yönetiminin
mükemmelliği ile Asia’daki en başta gelen kentlerle yarışır
durumdadır ve Rhodos, Massalia ve antik Karthago tarzında
düzenlenmiştir. Şimdi ben bir çok ayrıntıyı atlıyorum; fakat kamuya ait
üç yapının yönetimiyle uğraşan üç yöneticinin bulunduğunu
söylemeliyim. Bu yapılar, hazine, silah ve savaş makineleri ve tahıl
içerirlerdi. Onlar tahıla Khalkidik toprağı karıştırarak çürümesini
önlerdi. Mithridates savaşları sırasında, yapmış oldukları bu hazırlığın
sonuçlarından elde edilen avantajı kanıtladılar; şöyle ki kral,
beklenmedik bir zamanda yüz elli bin kişi ve büyük bir atlı kuvvetiyle
kentin karşısındaki Adrasteia denilen dağı ve dolaylarını ele geçirmek
suretiyle baskın yaptığı ve sonra ordusunu kente hakim bir şekilde
arazinin berzah kısmına geçirdiği ve onlarla yalnız karada değil, fakat
dört yüz gemiyle denizde savaştığı zaman, Kyzikoslular bütün
saldırılara karşı koydular ve karşı bir tünel kazdılar. Kyzikoslular az
daha kralı kendi kazdığı tünelde canlı olarak ele geçireceklerdi. Fakat
kral aldığı önlemlerle tünelden geri çekilerek buna engel oldu. Romalı
general Lucullus’un geç de olsa geceleyin bir yardımcı kuvvet
gönderebilmesi ve keza, kralın önceden kestiremediği ve bu yüzden
adayı terk edinceye kadar büyük insan kaybına uğramasına neden olan,
kalabalık ordusu üzerine çöken açlık da Kyzikoslular için yardımcı
sayılır. Romalıların ayrıcalık tanıdıkları kent bugüne kadar iç
bağımsızlığını korumuştur. Vaktiyle sahip olduklarına ilaveten
Romalılar tarafından verilenlerle birlikte geniş toprakları vardır.
Bunlar arasında, bir kısmı Byzantionluların elinde olan Daskylitis
gölünün bazı kısımları ve Adrasteia ovası, Troia bölgesinde ise
Aisepos'un karşı kıyısında bulunan Zeleia dolaylarının bazı kısımları
yer alır. Dolionis ve Mygdonis'e ilaveten Apolloniatis ve Miletopolis
göllerine kadar uzanan topraklar da onlara aittir. Rhyndakos çayı bu
53

bölgelerden geçer; bu çayın kaynakları Azanitis'dedir ve sonra Mysia


Abrettenê’de diğer nehirlerle birlikte, Abaeitis'deki Ankyra'dan geçen
Makestos'u alır ve Besbikos adasının karşısında Propontis'e dökülür.
Kyzikosluların bu adasında sık ormanlarla kaplı Artake adında bir dağ
vardır. Bu dağın önünde aynı ismi taşıyan bir adacık bulunur ve onun
da yakınında, kıyı yoluyla Kyzikos'dan Priapos'a giderken önünden
geçilen, Melanos adında bir burun vardır.”

, Geographica, XII. VIII. 12:

“Aizanoi, Nakolia, Kotiaeion, Midaeion Dorylaion Phrygia


Epiktetos'un kentleridir; keza bazı yazarlara göre Mysia'ya ait olduğu
kabul edilen Kadoi38 da bunlar arasında yer alır. Mysia, iç kısımda
Olympene'den Pergamenê'ye ve Kaikos adını taşıyan ovaya kadar
uzanan bir alanı kaplar ve bu nedenle Ida dağı ile Katakekaumenê
39
arasında uzanır. Katakekaumenê’yi bazıları Mysia'da bazıları da
Maionia'da40 kabul eder.”

, Geographica, XII. VIII. 18:

“Lydia ve Mysialılar tarafından iskan edilen Phrygia Katakekaumenê


bu şekildeki adlandırılışını aşağıdaki bazı nedenlerden alır;
yakınındaki Philadelphia41 kentinin duvarları dahi güvenlikte değildir,
hatta sarsıntıdan her gün çatlar. Burada yaşayanlar, arazinin yarattığı
huzursuzluğa karşı daima dikkatlidirler ve bütün yapılarını ona göre
planlarlar. Bu durumdaki diğer kentler arasında Apameia, kral
Mithridates’in seferlerinden önce depremlerle sarsılmış, o da bu ülkeye
gelip de kentin harap olduğunu görünce tekrar imar edilmesi için yüz
talent vermiştir; aynı şeyin Aleksandros zamanında da olduğu söylenir.
Burası iç kısımda olduğu halde, büyük bir olasılıkla Poseidon, bu
38
Gediz.
39
Kula.
40
Lydia’nın Homeros dönemindeki adı.
41
Alaşehir.
54

nedenle bu ülkede kutsanırdı ve gene bu nedenle Poseidon’un


Danaos’un kızlarından birisi olan Kelaino’dan olan oğlu Kelainos’a
izafeten, ve yahut da yanan taşların siyahlanmış olmasından, kente
Kelainai denmektedir. Sipylos dağına ve onun mahvolmasına dair
anlatılanlar efsane olarak kabul edilmelidir. Çünkü bizim zamanımızda
bu dağın eteklerinde bulunan Magnesia kenti ve Sardeis bir çok
yerlerdeki en ünlü kentler gibi depremlerle yıkılmıştır. Fakat imparator
para yardımı yaparak bu kentleri yenilemiştir; tıpkı daha eskiden,
Tralleis sakinleri felakete uğrayınca (gymnasium ve kentin diğer
kısımları yıkıldığı zaman) babasının buraları ve Laodikeialıların
kentlerini yenilediği gibi.”

, Geographica, XIII. I. 2:

(Bkz. Böl. I. s. 21)

, Geographica, XIII. I. 4:

“Aioller sonrada, daha önce de söylemiş olduğum gibi, Ozanın


Troialıların ülkesi dediği toprakların her yanına dağılmışlardır. Bu
nedenle, hiçbir şeyde birbirleriyle tam olarak anlaşamayan sonraki
yazarların bazıları bu adı bütün Aiolis için, bazıları onun yalnız bir
kısmı için, bazıları da bütün Troia için ve bir kısmı ise sadece onun bir
parçası için kullanmıştır. Örneğin, Propontis’teki yerler hakkında
başvurduğumuzda, Homeros Troas’ı Aisepos nehrinden; Eudoksos ise,
Priapos’un karşısında uzanan Kyzikenê adasındaki Artakê’den başlatır
ve böylece sınırları daraltır; fakat Damastes, Troas’ı Parion’da
başlatarak ülkeyi daha da daraltır ise de öte yandan onu Lekton’a kadar
uzatır. Diğer yazarlar ise onun sınırlarını farklı bir şekilde uzatırlar.
Lampsakoslu Kharon, onu Praktion’dan başlatarak yayılma alanını üç
yüz stadia daha küçültür ki, bu da Parion’dan Praktion’a kadar
55

uzaklıktır, bununla birlikte onu Adramytteion’a42 kadar uzatır.


Karyandalı Skylaks ise, onu Abydos’dan başlatır; ve aynen Ephoros
da, Aiolis’i Abydos’dan Kyme’ya kadar uzatır. Diğer yazarlar da onun
sınırlarını farklı olarak tanımlarlar.”

, Geographica, XIII. I. 5:

(Bkz. Böl. III. s. 91)

, Geographica, XIII. I. 6:

“Lekton burnunu dönünce karşı tarafta, Lekton’un karşı yönünde


bulunan Kanai burnu ile, Lekton’dan karaya doğru uzanan Ida dağının
meydana getirdiği, büyük geniş ağızlı bir körfezle karşılaşılır. Bazıları
buna Ida, bazıları Adramytteionos körfezi adını verir. Bu körfezde
daha önce söylediğim gibi, Hermos nehrinin döküldüğü yerler boyunca
Aiollerin kentleri vardır. Kitabımın daha evvelki kısımlarında
Byzantion’dan güneye doğru yelken açan bir kimsenin Propontis’in
ortasından düz bir hat boyunca halinde uzanan yoldan, önce Sestos ve
Abydos’a ve sonra Asia kıyısı boyunca Karia’ya kadar uzanabileceğini
söylemiştim…”

, Geographica, XIII. I. 7:

(Bkz. Böl. I. s. 21)

, Geographica, XIII. I. 9:

(Bkz. Böl. I. s. 24)

42
Edremit.
56

, Geographica, XIII. I. 10:

“Zeleia, Aisepos’un denize döküldüğü yerden yaklaşık seksen stadia


ve Kyzikos’dan yüz doksan stadia uzaklıkta, Ida dağının eteklerinin
en ucunda kurulmuştur. Ozan Aisepos nehrinden sonra gelen, kıyıdaki
yerleri sırayla, peş peşe saymaktadır, “Adrasteia’yı, Aisepos
topraklarını, Pitya’yı ve sarp Tereia dağını ele geçirenler, Perkoteli
Merops’un kendirden zırh giymiş iki oğlu, Adrastos ve Amphios
tarafından yönetiliyordu”. Bu yerler Zeleia’nın aşağısındadır, fakat
halen Kyzikoslular ve kıyıdan uzakta bulunan Priapeler tarafından
işgal edilmiştir. Zeleia’nın yanında ozan tarafından sözü edilen
Heptaporos nehrinde olduğu gibi, aynı yol tarafından yirmi defa
kesilen Tarsios nehri vardır. Nikomedeia’dan Nikaia’ya doğru akan
nehir yirmi dort defa; Pholê’den Eleialıların ülkesine akan nehir de bir
çok kereler kesilir. … Skarthon yirmi beş defa ve Koskiniler
ülkesinden Alabanda, ya akan nehir bir çok kere, Tyana’dan Taurosları
aşarak Soli’ye akan nehir yetmiş beş defa kesilir.”

, Geographica, XIII. I. 11:

“Aisepos nehrinin denize döküldüğü yerin... stadia aşağısında,


yanından Memnon'un kasabası bulunan ve Tithonos oglu Memnon'un
mezarı olarak gösterilen bir tepe vardir. Çoğunlukla Adrasteia
ovasından geçen Granikos nehri Aisepos, ile Priapos kentleri arasından
akar. Aleksandros Dareios'un satraplarını burada yenerek Tauros ve
Euphrates'in berisindeki bütün ülkeyi ele geçirmişti. Granikos
üzerinde, aynı adı taşıyan, geniş topraklara da sahip olan Sidenê kenti
kurulmuştu, fakat bu gün yıkıntı halindedir. Sınırda, Priapos ile
Kyzikos toprakları arasında Harpagia denilen bir yer vardır, bazı
efsane yazarlarına göre Ganymedes buradan, bazılarına göre de
Dardanos dolaylarındaki Dardanion burnundan kaçırılmıştır.”
57

, Geographica, XIII. I. 12:

“Priapos deniz kıyısında bir liman kentidir. Bazıları onun, Abydos ve


Prokonnesos’u da kolonize etmiş olan Miletoslular tarafından, diğerleri
de Kyzikoslular tarafından kurulduğunu söyler. Kent adını orada
kutsanan Priapos’dan almıştır. Onun kutsanması Krorinthos
dolaylarındaki Ornea’dan getirilmiştir. Dionyos ile bir nymphe’nin
oğlu olarak bilinen bu tanrının kutsanmasına halk rağbet etti, çünkü
ülkeleri ile, çevrelerindeki Parion, Lampsakos gibi komşu topraklar da
zengin bağlarla kaplıydı. Kserkes Lampsakos’u bağlarla donatması
için Themistokles’e verdi. Priapos daha sonraları, halk tarafından tanrı
olarak kabul edildi. Bu nedenle Hesiodos onu tanımaz. O, Orthanê,
Konisalos, Tykhon ve diğerleri gibi olan Attika tanrılarına benzer.”

, Geographica, XIII. I. 13:

“Tıpkı, Thebê ve Thebê ovası, Mygdonia ve Mygdonia ovasında


olduğu gibi, halkın aynı yere iki ad vermesi geleneğine uyularak, bu
ülke Adrasteia ve Adrasteia ovası olarak adlandırılmıştır. Kalisthenes’e
göre burası adını, ilk defa bir Nemesis tapınağı kurmuş olan kral
Adrastos’dan almıştır. Halen kent Priapos ile, Parion arasındadır ve
aşağı kısmında, üzerinde Apollon Aktaios ve Artemis’in … bir kehanet
ocağı bulunan ve kentin adını taşıyan bir ova vardır. Fakat tapınak
yıkıldığı zaman bütün eşyası ve taşları Parion’a taşınarak, orada
ölçüleri ile çok dikkati çeken ve Hermokreon’un yapıtı olan bir sunak
yapılmıştır; fakat kehanet ocağı, Zeleia’da olduğu gibi zamanla terk
edilmiştir. Burada görünürde de Adresteia ne de Nemesis tapınağı
vardır. Kyzikos yakınında bir Adrasteia tapınağı bulunmaktadır.
Antimakhos şöyle der: 'Adrasteia adı altında kutsandığı Aisopos nehri
kıyılarında ona ilk defa bir sunak yaptıran Adrostos’dur.'”
58

, Geographica, XIII. I. 16:

(Bkz. Böl. VII. s. 164)

, Geographica, XIII. I. 17:

(Bkz. Böl. III. s. 92)

, Geographica, XIII. I. 20:

“Lampsakos’dan sonra Abydos ve ikisi arasınki yerler gelir ve ozan


bunlardan söz ederken Lampsakos’unkilerle, Parion topraklarının bir
kısmını birbirleriyle karıştırır, çünkü Troialılar zamanında bu iki kent
henüz yoktu. Şöyle der: “Perkotê ve Praktios’da oturanlar ve Sestos,
Abydos ve kutsal Arisbê’yi zapt edenler, Selleeis nehrinden 43,
Arisbê’den onun iri kızıl atları tarafından getirilmiş Hyrtakos’un …
oğlu Asios tarafından yönetiliyordu”. Ozan Asios’un krali
ikametgahından gelişi için “Selleeis nehrinden, Arisbê’den atları
tarafından getirilen” diyerek, Arisbê’yi uzağa yerleştirmektedir. Fakat
bu yerler o kadar bilinmez ki araştırmacılar bile bunların Abydos,
Lampsakos, Parion ve bir isim değişimine uğramış olan eski
Perkotê’ye komşu oldukları dışında uyuşamazlar.”

, Geographica, XIII. I. 21:

(Bkz. Böl. III. s. 93)

, Geographica, XIII. I. 22:

“Abydos, Miletoslular tarafından, Lydialıların kralı Gyges’in izniyle


kurulmuştur. Bunun için burası ve Troia bölgesi onun

43
Troas bölgesinde bir akarsu.
59

egemenliğindeydi ve burada Dardanos yakınında Gygas denilen bir


burun vardır. Abydos, Propontis ile Hellespontos’un ağzındadır ve
Lampsakos ile İlion’dan aynı uzaklıktadır, yaklaşık olarak yüz yetmiş
stadia kadar. Europe ile Asia’yı ayıran ve Kserkenes tarafından
köprüyle aşılmış olan Hptastadion buradadır. Köprünün kurulduğu
yerde Europe, en dar çıkıntısını oluşturur ve şeklinden ötürü
Khersonesos olarak adlandırılmıştır. Köprünün yeri, Abydos’un
karşısındadır. Sestos, Khersonesos’daki kentlerin en iyisidir. Kentin
yönetimi Abydos’a olan yakınlığından dolayı, yönetim henüz kıtalar
olarak sınırlanmadığı bir dönemde, Abydos’la birlikte aynı valiye
verilmişti. Abydos ve Sestos limanları birbirinden yaklaşık olarak otuz
stadia uzaklıktadır. İki kent arasında boğaz üzerinden doğru bir çizgi
çekilirse köprü uzunluğu kısadır. Gerçekte Abydos Propontis’e
Sestos’dan daha uzakta, Sestos ise Propontis’e biraz daha yakındır.
Sestos yakınında yüzer köprünün kıyıya bağlandığı Apobathra denilen
bir yer vardır. Sestos Propontis’e doğru, Propontis’den gelen akıntının
uzağında kurulmuştur. Bu nedenle Sestos’dan karşıya geçiş daha
kolaydır. Önce kıyıdan Heros kulesine ulaştıktan sonra, akıntının
yardımıyla karşıya geçilir. Fakat Abydos’dan karşıya geçecek olanlar,
önce kıyı boyunca Sestos karşısındaki bir kuleye doğru, aksi yönde
sekiz stadia kadar çıkmaları ve geçişte akıntının şiddetini kırmak için
eğik olarak seyir etmeleri gerekir. Troia savaşından sonra Abydos,
Thrakialıların ve sonra Miletosluların vatanı idi. Fakat kentler, yani
aynı bahtsızlığa uğrayan Abydos ile diğer Propontis kentlerini kast
ediyorum, Kserkes’in babası Dareios tarafından yıkılmıştı. Çünkü o,
Skytlere karşı yaptığı akından döndükten sonra Nomadların hazırlık
yaptıklarını ve boğazı geçerek kendisine saldırmak suretiyle
çektiklerinin intikamını almak istediklerini öğrenmiş bu kentlerin
onların askerlerinin geçişine gerekli yardımı yapmalarından
korkmuştu. Bu yangın da dahil olmak üzere diğer değişiklikler ve
zamanın etkisi, ülkenin topografyasının içine düştüğü karışıklığın
nedenidir. Hem Sestos, hem Abydos’dan Thrakia bölgesinin
60

tanımlarken söz etmiştim. Theopompos, Sestos’un küçük fakat iyi


tahkim edilmiş olduğunu ve limana iki plethra44lık çifte surla
bağlandığını, bu nedenlerden ve bir de akıntıdan ötürü boğazın hakimi
olduğunu söyler.”

, Geographica, XIII. I. 23:

“Astyra45, Abydosluların topraklarının üst kısmında, Troia


bölgeisindedir. Yıkıntı halinde olan bu kent şimdi Abydoslulara aittir,
fakat daha önceleri bağımsızdı ve altın madenleri vardı. Bu madenler
halen, tıpkı Paktalos nehrine bitişik olan Tmolos dağındakiler gibi
kullanılmaktan ötürü fakirleşmiştir. Abydos’dan Aisepos’a uzaklığın
yedi yüz stadia olduğu söylenir, fakat düz seyirle daha kısadır.”

, Geographica, XIII. I. 24:

“Abydos’dan sonra İlion toprakları başlar, yani Lekton’a kadar uzanan


kıyı kısımları, Troia ovası ve Aineias’a bağlı olan Ida dağı
yamacındaki kısımlar. Bu son kısımdan ozan iki şekilde söz eder.
Birincisinde “Dardaniler Ankhises’in kahraman oğlu tarafından
yönetildiler” diyerek kentlileri “Dardaniler” olarak adlandırır. İkinci
söz edişinde ise “Dardani” şeklinde geçer, “Troialılar, Lykialılar ve
Dardani omuz omuza savaştılar”. Halen bu topraklarda fazla korunmuş
bir ketn izi olmadığından ozanın “Önce, bulutlar toplayıcısı Zeus
tarafından Dardanos takdis edildi ve o Dardania’yı kurdu”
demesinden, sözünü ettiği kentin kurulduğu yerin çok eski zamanlara
ait olduğunu tahmin etmek akla yatkın olur.”

44
Yaklaşık 200 ayak.
45
Ilıca.
61

, Geographica, XIII. I. 28:

“Abydos’dan sonra, az yukarıda sözünü ettiğim Dardanoslular burnu


ve Abydos’dan yemiş stadia uzaklıkta olan Dardanos kenti gelir. İkisi
arasında Rhodios nehri denize dökülür; bunun karşısında,
Khersonesos, Khersonesos’da Hekabê’nin mezarı olduğu söylenen
Kynos-Sema yer alır. Fakat bazıları Rhodios’un Aisepos’a
döküldüğünü söyler. Bu nehir de ozanın sözünü ettiklerindendir
“Rhesos, Heptaporos, Karesos ve Rhodios” gibi. Dardanos eski bir
yerleşmedir, fakat bazı Abydos kralları tarafından aynı yerde sık sık
yeniden iskan yapılmıştır. Burada Romalı komutan Cornelius Sula ile
Euptor lakabını taşıyan MithrIdates buluşarak savaş sonrası koşullarını
düzenlediler.”

, Geographica, XIII. I. 31:

“Rhoeteion’dan sonra, yıkık bir kent olan Sigeion, Donanma Merkezi,


Akhaların bir limanı ile kampları, Skamandros’un ağzı ve Stomalimne
denilen yer gelir, çünkü Simoeis ile Skamandros ovada birleştikten
sonra, aşağıday doğru çok miktarda alüvyon taşır ve kıyıyı doldurarak
batak ve yosunlardan oluşan bir kör ağız meydana getirir. Sigeionlular
burnu karşısında, Khersonesos’da, her ikisinden de Thrakia’yı
anlattığımda sözünü ettiğim Eleussa ve Protesilaos’un tapınğı vardır.”

, Geographica, XIII. I. 32:

(Bkz. Böl. VIII. s. 171)

, Geographica, XIII. I. 39:

(Bkz. Böl. I. s. 24)


62

, Geographica, XIII. I. 43:

(Bkz. Böl. III. s. 94)

, Geographica, XIII. I. 44:

(Bkz. Böl. III. s. 95)

, Geographica, XIII. I. 48:

(Bkz. Böl. VIII. s. 172)

, Geographica, XIII. I. 51:

“Assoslular ve Gargaralılar şimdi, Hamaksitoslular, Neandrialılar ve


Kebrenêliler ve Antandrosluların topraklarıyla çevrili bulunan,
Lesbos’un kıyılarına kadar uzanan, bölgelere sahiptirler. Neandria,
Hamaksitos’un üst tarafındadır ve Lekton bölgesinin iç kısmındadır ve
İlion’a uzaklığı yüz otuz stadiadır. Bunlardan daha yukarda
Kebrenêliler ve daha yukarda Palaiskepsis ve Skepsis’i de içine alan
bölgede Dardanoslar bulunur. Antandros, Alkaios tarafından
Leleglerin kenti olarak adlandırılır: Önce, Antandros Leleglerin kenti:
fakat burası Skepsisler tarafından kendi ülkelerine komşu kentler
arasında gösterilir. Böylece Kilikialıların toprakları içine girmektedir;
çünkü Kilikialıların toprakları Leleglerinkinin devamıdır ve Kilikialılar
Ida dağının güney eteklerine kadar uzanır. Fakat gene de Kilikialıların
toprakları daha aşağıdadır ve Leleglerinkinin aksine, Adramyttion’un
yakınındaki kıyıların bir kısmı ile birleşir. Lekton’dan sonra kırk stadia
uzaklıkta, denizden biraz yüksekte bulunan Assos’a ve yüz yirmi
stadia sonra Adramyttenos körfezini oluşturan bir burun üzerindeki
Gargara’ya gelinir; Lekton’dan Kanai’a kadar olan kıyıya bu isim
verilir. Elaitikos körfezi de bunun içindedir. Gerçekten üzerinde
63

Gargara’nın bulunduğu çıkıntıyla, üzerinde Aphrodision bulunan


Pyrrha’ya46 kadar olan kısım Adramyttenê’dir. Bu iki burun arasındaki
açıklık yüz yirmi stadiadır. İç kısımda Antandros bulunur, bunun da
yukarısında Paris’in hakemlik ettiği söylenen Aleksandeia dağı vardır.
Ayrıca, Ida dağından gelen kerestenin pazarlandığı Aspaneus da
buradadır, insanlar keresteyi aşağıya indirerek burada isteyenlere
satmaktadır: ve sonra içinde Astyrene Artemis’i için kutsal bir alanı
bulunan Astyra köyüne gelinir. Astyra’nın hemen yakınında
Athenalılar tarafından kolonize edilmiş, hem bir limanı hem de bir
deniz üssü bulunan Adramytteion kenti vardır. Pyrrha burnunun ve
körfezin dışında terkedilmiş Kisthenê kenti bulunur. Bunun
yukarısında, daha içerlerde bakır madeni, Perperenê, Trarion ve bu
ikisi gibi diğer yerleşimler de vardır. Kıyının bundan sonraki
uzantısında Mitylenelilerin köylerine, yani Koryphantis ve
Herakleia’ya gelinir: bundan sonra Attea ve sonra Atarneus ve Pitanê
ve Kaikos körfezine ulaşmış oluruz. Nehrin diğer tarafında, Elaia ve
Kanai’ya kadar körfezin geri kalan kısmı uzanır. Fakat ben izninizle
tekrar geri döneyim ve şayet önemli bir şeyi atlamış isem ayrıntılarıyla
birkaç yeri daha anlatayım: ve önce Skepsis.”

, Geographica, XIII. I. 52:

“Palaiskepsis, Kebrenê’nin yukarısında, Ida dağının en yüksek


kısmında, Polikhna’nın hemen yakınıdadır. Her yönden
görülebilmesini sağlayan bir yükseklikte oluşundan (veya buna benzer
bir başka nedenden ötürü, ya da vaktiyle barbarların kullandıkları
isimlerden Yunanca isimler türetmek nedeniyle) buraya Skepsis adı
verilmiştir.47 Fakat daha sonra burada oturanlar, Aineias’ın ve
Hektor’un oğulları Askanios ve Skamandrios tarafından, altmış stadia
aşağıda ve daha alçakta olan Skepsis’e taşındılar ve her iki ailenin
uzun süre Skepsis’de hükümdarlığı ellerinde tuttukları söylenir
46
Troas’da Adramyttenos körfezinin güneyinde bir burun.
47
Yunanca Skepsis sözcüğü manzara, temaşa anlamlarına gelir.
64

sonradan yönetim bir oligarşiye dönüştü ve bundan sonra da


Miletoslular vatandaş olarak onlarla birlikte oturdular ve demokrasi
yönetimiyle yaşamaya başladılar. Fakat krali ailenin varisleri en
azından kral olarak çağrılmayı sürdüler ve bazı ayrıcalıklara sahip
oldular. Sonradan Skepsisliler, Antigonos tarafından Aleksandreia’ya
götürülerek oradakilerle birlikte iskan edildiler ve daha sonra
Lysimakhos tarafından serbest bırakılarak anavatanlarına döndüler.”

, Geographica, XIII. I. 57:

“Assos, doğal ve yapay olarak iyi tahkim edilmiştir. Ona deniz


tarafından, limandan çok dik ve uzun bir yolla ulaşılır. Bu durumda
gitaracı Stratonikos’un sözleri yerinde görülebilir “Ölüm hükmünü
daha çabuk vermek istiyorsan Assos’a git”. Liman büyük bir
mendirekle kurulmuştur. Stoik filozof Kleanthes Assoslu olup,
Kitionlu Zenon’un yerine ekolün başına geçmiş, sonra o da yerini
Solili Khrysippos’a bırakmıştır. Aristotales de evliliğinden ötürü, Tiran
Hermeias’la meydana gelen akrabalığı nedeniyle burada kalmıştır.
Hermeias bir hadımdı ve bir sarrafın kölesiydi. Athena’ya geldiğinde
hem Aristotales’in hem de Platon’un öğrencisi oldu. Dönüşünde
evvelce Atarneos ve Assos bölgelerini de ele geçirmiş olan efendisiyle
tiranlığı paylaştı ve sonra, Hermeias onun selefi oldu ve hem
Aristotales hem de Ksenokrates’i yanına çağırtarak onları himayesine
aldı ve aynı zamanda kardeşinin kızını Aristotales ile evlendirdi. O
sırada Perslere general olarak hizmet eden Rhodoslu Memnon,
Hermesias’a sahte bir dostluk göstererek onu, hem ziyaret hem de iş
bahanesiyle davet etti ve onu tutuklatarak krala gönderdi ve orada
asılarak öldürüldü. Filozoflar, Persler tarafından zapt edilen yukarda
adı geçen bölgelerde kaçarak kurtuldular.”
65

, Geographica, XIII. I. 58:

(Bkz. Böl. VI. s. 153)

, Geographica, XIII. I. 60:

(Bkz. Böl. V. s. 113)

, Geographica, XIII. I. 61:

“Homeros Thebê’yi Eetion’un kenti olarak gösterir “Biz Thebê’ye,


Eetion’un kutsal kentine gittik”. O, içinde Apollon Simintheus’un
tapınağı bulunan Khrysa’nın da açıkça Eetion’a ait olduğunu söyler,
tabii şayet Khryseis Thebê’de tutsak edilmişse. Ozan şöyle demiştir;
“Thebê’ye gittik, yağma ettik, aldık getirdik ve hepsini aralarında eşit
olarak bölüştüler ve Khryseis’i Atreus’un oğluna ayırdılar” ve devam
ederek Lyrnessos’un Mynes’e ait olduğunu söyler, çünkü Akhilleus
“Lyrnessos’u ve Thebê’nin duvarlarını yıktı” ve hem Mynes’i hem de
Epistrophos’u kılıçtan geçirdi, der. Briseis “Sen beni ağlatmamıştın,
ayağına tez Akhilleus kocamı öldürdüğü ve tanrısal Mynes’in kentini
tahrip ettiği zaman” derken, Homeros Thebê’yi değil (çünkü o
Eetion’a aitti) fakat Lyrnessos’u kasteder. Her iki kent de, sonradan
Thebê ovası denen yerdeydi, ve burası, verimliliği nedeniyle, vaktiyle
Mysialılar ve Lydialılar ve sonra da, burayı Aiolis ve Lesbos’dan
gelerek kolonize eden Yunanlılar arasında bir çekişme konusu
olmuştur. Fakat oranın büyük kısmı bugün Adramyttionluların
elindedir, çünkü burada hem Thebê hem de doğal bir kale olan
Lyrnessos bulunur, fakat her iki yer de terk edilmiştir. Birincisi
Adramyttion’dan altmış diğeri de aksi yönde seksen sekiz stadia
uzaklıktadır.”
66

, Geographica, XIII. I. 62:

“Adramytteion topraklarında Khrysa ve Killa vardır. Bu gün dahi


Thebê dolaylarında bir yerde, içinde Killa Apollo’unun tapınağı
bulunan, Killa adında bir yer ve Ida dağından çıkarak kentin içinden
akan Killaios adında bir nehir vardır. Bu yerler Antandros toprakları
yakınındadır. Lesbos’daki Killaion adını bu Killia’dan almıştır.
Gargara ile Antandros arasında bir de Killaiaos dağı vardır. Kolonaılı
Daes, Killalı Apollon tapınağının ilk olarak Yunanistan’dan deniz
yoluyla gelen Aioller tarafından Kolonai’da yapıldığını söyler; keza,
bir Killalı Apollon tapınağının Kolonai’da yapıldığı söylenir. Bununla
beraber, bunun Apollon Simintheus tapınağı mı, yoksa ondan ayrı bir
tapınak mı olduğu açıkça anlaşılmamaktadır.”

, Geographica, XIII. I. 63:

“Khrysa deniz kıyısında, limanı olan küçük bir kasabadır; yakınında ve


yukarısında Thebê bulunur. Burada da Apollon Simintheus tapınağı
vardır; ve Khryseis buralıdır. Fakat bu yerler şimdi tamamen terk
edilmiştir ve tapınak, Kilikialılar kısmen Pamphylia’ya ve kısmen de
Hamaksitos’a sürüldükleri sırada, Hamaksitos’un yakınında bulunan
şimdiki Khrysa’ya taşınmıştır. Eski tarihi daha az bilenler, bu
Khrysa’da Khryses ve Khryseis’in yaşadığını ve Homeros’un bu
yerden söz ettiğini söylerler; halbuki burada liman yoktur ve üstelik
Homeros “ve derin limanın içine geldiklerinde” diye söyler; ve ikinci
olarak, Homeros “Khryseis gemiden indi ve kurnaz Odysseus onu
sunağa doğru götürdü ve sevgili babasının kollarına teslim etti”
diyerek tapınağı kıyıda gösterir ise de, o kıyıda değildi. Homeros, her
ne kadar onu yakınlaştırırsa da, Thebê’ye de yakın değildir. Homeros,
Khryseis’in kesin olarak burada tutsak alındığını söyler. Gene, ne
Aleksiandreialıların topraklarında Killa diye adlandırılan bir yer, ne de
Killa Apollon’u tapınağı görülür, lakin ozan ikisini birleştirir “Khrysa
67

ve kutsal Killa’yı koruyan Sen” diye söz eder. Fakat buranın Thebê
ovasına yakın olduğu görülüyor. Kilikialılar Khrysasından Donanma
Merkezine aşağı yukarı yedi yüz stadia, yaklaşık bir günlük yoldur; bu
açıkça Odysseus’un yelken açtığı uzaklık kadardır; çünkü o, karaya
çıkar çıkmaz tanrıya kurban sundu ve akşam bastırınca olduğu yerde
kaldı ve ertesi sabah denize açıldı. Fakat, Hamaksitos’dan uzaklık
yukarda söylenenin en az üçte biridir; böylece Odysseus aynı günde
kurban işini tamamlayıp Donanma Merkezine dönebilirdi. Killalı
Apollon tapınağının yakınında, büyük bir tepe şeklinde Killos’un
mezarı da vardır. Onun Pelops’un arabacısı oldu bölgede hüküm
sürdüğü ve olasılıkla Kilikia’nın ona izafeten adlandırıldığı ya da tam
bunun tersi olduğu söylenir.”

, Geographica, XIII. I. 65:

“Vaktiyle Lydialılara tabi olan Adramyttion dolaylarındaki topraklar


şimdi Mysialılara aittir; ve bugün Adramyttion’da Lydialı Kapısı
adında bir kapı vardır; söylediklerine göre kent Lydialılar tarafından
kurulmuştur. Komşu kent Astyra’nın Mysialılara ait olduğu söylenir.
Bir zamanlar burası küçük bir kasabaydı ve burada kutsal bir alanda
Astyrene Artemis’inin tapınağı vardır. Bu tapınakla birlikte, burada
yapılan ayinleri de yakın komşuları olan Antandroslular yönetirdi.
Burası, eski Khrysa’dan yirmi stadia uzaklıktadır ki, buranın da
tapınağı bir kutsal alandadır; Akhilleus’un tahkimatı da buradaydı.
Daha içerlerde, elli stadia uzaklıkta şimdi terk edilmiş olan Thebê
bulunur. Ozan buradan “Ormanlık Plakos’un eteğinde” diye söz eder.
Fakat, önce, “Plakos” veya “Plaks” kesinlikle burada değildir ve ikinci
olarak Ida dağına yakın olmaklar beraber, üst kısmında ormanlık bir
yer yoktur. Thebê, Astyra’dan en çok yetmiş stadia ve Andeira’dan da
altmış stadia uzaklıktadır. Fakat bütün bunlar, kış selleri nedeniyle terk
veya az iskan edilmiş olan yerlerin isimleridir ve sadece eski tarihleri
nedeniyle sık sık sözleri edilir.”
68

, Geographica, XIII. I. 66:

(Bkz. Böl. VI. s. 153)

, Geographica, XIII. I. 67:

“Astyra yakınında, kayalık bir kıyıya ağzı bulunan ve çok derin olan
Sapra adında bir göl vardır. Andeira’nın aşağısında, Tanrılar Anası
Andeirenê, ye tahis edilmiş bir tapınak ve Palaia’ya kadar uzanan bir
yer altı mağarası da vardır. Palaia diye adlandırılan ve Andreira’dan
yüz otuz stadia uzaklıkta bulunan bir yerleşim yeri vardır. Söz konusu
yer altı geçidi, sürüden ayrılan bir keçinin geçidin ağzından içeri
düşmesi ve ertesi gün Andeira civarında, oraya kurban kesmek için
gelmiş olan sürü sahibi çoban tarafından bulunmasıyla ortaya
çıkmıştır. Atarneus, tiran Hermeias’ın oturduğu yerdi; buradan sonra,
çifte limanlı bir Aiol kenti olan Pitanê’ye ve Euenos nehrine gelinir; bu
nehir, kentten Adramyttionluların yapmış olduğu su yoluna ulaşır.
Zenon’la birlikte, Polemon’un öğrencisi olan akademisyen Arkesilaos
Pitanê doğumludur. Pitanê’de kıyıda, Eleussa adası hizasında
“Pitanê’nin altındaki Atarneus” denen bir yer vardır. Pitanê’de tuğlalar
suyun üstünde yüzmektedir. Tyrrhenia’da da, bir cins toprak nedeniyle
aynı şey söz konusudur, çünkü bu toprak aynı hacimdeki suda daha
hafif olduğu için yüzer. Poseidonios İberia’da kile benzer bir
topraktan, kalıp halinde tuğlalar gördüğünü, bununla gümüş
temizlediğini ve bunların su üzerinde yüzdüklerini söyler. Pitanê’den
sonra Kaikos nehrine gelinir. Bu nehir, otuz stadia ötede Elaitikos
körfezine dökülür. Kaikos’un karşı kıyısında, nehirden on iki stadia
ötede bir Aiol kenti olan Elaia bulunur. Pergamon’dan yüz yimi stadia
uzaklıkta bulunmasından ötürü burası Pergamonluların limanıdır.”
69

, Geographica, XIII. I. 68:

“Sonra, yüz stadia ötede, Kanê’ye ulaşılır. Burası Lekton’un karşı


tarafında yükselen bir burundur ve Elaitikos körfezini de içine alan
Adramyttenos körfezini oluşturur. Kanai, Kynos’dan gelmiş olan
Lokrislilere ait küçük bir kasabadır ve Lesbos’un en güney ucunun
kaşısındaki Karialıları ve üst tarafındaki burna kadar uzanır. Bazıları
bu burna hayvanın ismine dayanarak Aiga48 demektedir. Fakat ikinci
hece uzun okunmalıdır; ani “Aigä” şeklinde, Aktä’da olduğu gibi.
Şimdi Kanê veya Kanai denen dağın tümüne eskiden Agia denirdi.
Dağ, güney ve batıda denizle, doğusunda daha aşağıda Kaikos ovası ile
ve kuzeyde Elaia topraklarıyla kuşatılmıştır. Bu dağlar, kitle halinde
Aigaion denizine49 doğru meylettiklerinden, onun adını almışlardır.
Daha sonra Sappho’da geçtiği gibi burnun kendisine Aiga denmiş, geri
kalan kısım Kanê veya Kanai olarak adlandırılmıştır.”

, Geographica, XIII. I. 69:

“Elaia, Pitanê, Atarneus ve Pergamon arasında Teuthrania bulunur.


Burası, bu kentlerin her hangi birisinden yetmiş stadia daha uzakta
değildir ve Kaikos nehrinin bu tarafındadır ve anlatılan bir öyküye
göre, Teuthras Kilikialılar ve Mysialıların kralı idi. Euripides’e göre
Aleus, kızı Auge’nin Herakles tarafından baştan çıkarıldığını
anlayınca, onu ve çocuğu Telephos’u bir sandığa koyarak denize
bırakmıştır. Teuthras sandıktakileri kurtarmış, anneyi eş ve çocuğunu
da öz oğlu olarak kabul etmiştir. Bu bir efsanedir. Fakat Arkadialıların
kızı ile Mysialı kralın birleşerek, kadının oğlunu sonradan tahta
geçişinin kesinlikle başka bir gerçeği olmalıdır. Her halde hem
Teuthras’ın, hem de Telephos’un Teuthrania ve Kaikos çevresinde kral
olarak egemen olduklarına inanılmaktadır. Ancak Homeros öyküyü şu
şekilde anlatmaktadır: “Bir kılıç vuruşuyla öldürülen Telephos’un oğlu
48
Keçi.
49
Ege Denizi.
70

kahraman Euryplos ne yiğit adamdı ve çevresinde bir sürü arkadaşı,


Keteiler bir kadının armağanları uğruna kılıçtan geçiriliyordu” Böylece
ozan, açık bir şekilde anlatacağına ortaya bir bilmece atmaktadır.
Çünkü biz Homeros'un “Keteiler” den kimleri kastettiğini ve bir “bir
kadının armağanları uğruna” sözünden neyi kastettiğini anlamamak-
tayız. Fakat, gramerciler de soruları çözmek yerine, kendi icat
güçlerini göstermek için önemsiz efsaneler ortaya atmaktadırlar.”

, Geographica, XIII. I. 70:

“Ancak bunları bırakalım; ve daha açık olan Homeros'a dayanarak


Eurypylos'un Kaikos bölgesinde açıkça egemen olduğunu söyleyelim.
Böylece, belki de Kilikialıların bir kısmı ona tabi idi. Bu durumda
ortada iki değil, üç dynastes vardı. Bu ifade, Elaia denen arazide çok
hızlı akan Keteion adındaki bir ırmağın varlığı ile desteklenir; bu
ırmak kendisi gibi başka bir ırmağa, o da bir diğerine karışır ve birlikte
Kaikos'da son bulurlar. Fakat Kaikos Bakkhylides'in dediği gibi Ida
dağından çıkmaz. Euripides'in Marsyas için söylediği “Ida'nın en uç
noktasında çok ünlü Kelainai'da yaşar” sözü de doğru değildir, çünkü
Kelainai Ida'dan çok uzaktadır ve keza Kaikos'un kaynakları da.
Çünkü bunlar bir ovadadır. Temnos dağı bu ova ile Apia ovası
arasındaki sınırı oluşturur. Apia ovası Thebê ovasının üst tarafında ve
içerdedir. Temnos'dan Mysios denen nehir çıkar ve Kaikos'un
kaynaklarının alt tarafında onunla birleşir. Bazıları Aiskhylos'un
Myrmidonlar adlı tragediasının girişinin başındaki pasajı şu şekilde
yorumlarlar “Ey sen Kaikos ve siz Mysia'nın akarsuları”. Kaynakların
yanında Gergitha denen bir köy vardır. Attalos, Troas bölgesindeki
yerlerini tahrip edince Gergithalıları buraya yerleştirmişti.”

, Geographica, XIII. III. 1:

(Bkz. Böl. V. s. 114)


71

, Geographica, XIII. III. 5:

“Şimdiki Aiolis kentlerine Aigai’ı ve keza, “Retorik sanatı”nı yazmış


olan Temnos’u da katmalıyız. Bu kentler Kymê, Phokia ve Smyrna
topraklarının üst kısmında bulunan dağlık arazide yer alırlar. Hermos
nehri bu topraklar boyunca akar. Romalılar tarafından bağımsız bir
kent olarak ilan edilen ve Sipylos dağının aşağısında bulunan
Magnesia da bu kentlerden uzakta değildir. Bu kent de son
depremlerde zarar görmüştür. Kaikos’a doğru olan karşı kısımlarda,
Larisa üzerinden Hermos’u aşarak Kymê’ye uzaklık yetmiş stadia,
buradan Myrina’ya kırk, buradan Grynion’a aynı ve buradan da
Eleia’ya gene aynıdır. Artemidoros’a göre bir kimse, Kymê’den
Adai’a ve buradan da kırk stadia daha uzağa giderse Hydra denen bir
burna ulaşılır. Bu burun, karşısındaki Harmatos burnu ile Eletikos
körfezini oluşturur. Halen bu körfezin ağzının genişliği yaklaşık
seksen stadia içerdedir. Sonra, iki tanrının sunakları bulunan
Akhaialılar limanına gelinir ve sonra Grynion denen bir köye, bir
Apollon sunağına, bir eski kehanet ocağına, beyaz mermerden
yapılmış görkemli bir tapınağa ulaşılır. Burası kırk stadia uzaklıktadır.
Yetmiş stadia sonra, Menestheus ve onunla birlikte İlion seferine
katılmış olan Athenalılar tarafından kurulmuş olan ve Attaloslara ait
bir limanı ve Deniz Merkezi bulunan Eleia gelir. Bu bölgede bundan
sonra gelen Pitanê, Atarneus ve diğerlerinden zaten söz etmiştim.”

, Geographica, XIII. III. 6:

“Fakat, kentin adını bir Amazondan aldığı konusunda bir uyuşmaya


varılmıştır, tıpkı Myrina’nın adını, Troia ovasından Batieia’nın
aşağısında mezarı bulunan Amazondan aldığı gibi: “Ona, ölümlüler
Batiea, fakat ölümsüzler yüksek atlayan Myrina’ın mezarı der”.
Ephoros, tarihte cereyan eden olayları sayarken, kendi anketinde
72

meydana gelenlerden söz etmeden sadece “Bu sırada Kymêliler barış


içindeydiler” demesinden ötürü fazlasıyla alaya alınmıştır.”

, Geographica, XIII. IV. 1:

(Bkz. Böl. VI. s. 154)

, Geographica, XIII. IV. 2:

(Bkz. Böl. VI. s. 154)

, Geographica, XIII. IV. 4:

“Ovadan ve kentten doğuya doğru giderken, yüksekçe bir yerde


kurulmuş olan Apollonia'ya ve gene güneye doğru bir dağ silsilesi
geçtikten sonra Sardeis yolu üzerinde sol tarafta, bazılarınca
Mysialıların en uzaktaki kenti olarak bilinen, Makedonialılara ait bir
kent olan Thyateira'ya gelinir. Sağ tarafta Pergamon'dan üç yüz stadia
ve Sardeis'den aynı uzaklıkta bulunan ve Kyzikoslu Apollonis'e
izafeten adlandırılan Apollonis ve ondan sonra da Hermos ovası ve
Sardeis gelir. Pergamon'un kuzeyindeki toprakların çoğu Mysialılara
aittir, yani Abaeiton'un sağ tarafındaki ülkeyi kastediyorum. Bu
ülkenin Bithynia'ya kadar uzanan sınırlarında Epiktetos vardır.”

, Geographica, XIV. I. 6:

“Ephoros’a göre, Miletos önce Kretalılar tarafından denizen içerde,


eski zamanların Miletosunun bulunduğu yerde kurulmuş ve tahkim
edilmiştir. Sarpedon, Kreta’daki Miletos’dan getirdiği göçmenlerle
burasını iskan etti ve geldikleri kente izafeten Miletos olarak
adlandırıldı. Burası daha önce Leleglerin elinde bulunuyordu: fakat
sonradan Neleus ve halefleri bugünkü kenti tahkim ettiler. Şimdiki
73

kentin, biri bir donanma için yeteri kadar geniş olan dört limanı vardır.
Bu kentin başarıları sayısızdır, fakat en büyüğü kurmuş olduğu
kolonilerin çokluğudur. Pontos Eukseinos’un her tarafı, keza Propontis
ve diğer bir çok bölgeler Miletoslular tarafından kolonize edilmiştir.
Lampsakoslu Anaksimenes, İkaros ve Leros adalarını ve Hellespontos
yanındaki Khersonesos’da Limnai’ı, keza Abydos ve Arisba’yı,
Asia’da Paisos’u, Kyzikos adasında Artakê ve Kyzikos’u ve Troas
bölgesinin iç kısmında Skepsis’i Miletosluların kolonize ettiğini
söyler. Ben nasılsa diğer kentleri ayrıntılı olarak tanımlarken
Anaksimenes’in ihmal ettiklerinden de söz edeceğim. Hem
Miletoslular hem de Deloslular, sağlık ve şifa tanrısı olan Apollon
Ulios’a dua ederlerdi, bu nedenle Ulein fiili sağlıklı olma anlamına
gelir. Ule adı ve Sana sağlık ve bol neşe selam şekli buradan gelir,
çünkü Apollon şifa tanrısıdır. Artemis, ismini insanları Artemeas
yapmasından ötürü almıştır. Helios’la Selenê havanın ısısının nedeni
olduklarından bunlarla çok sıkı işbirliği yaparlar. Hem ani ölümler,
hem de veba cinsinden hastalıklar, bu tanrılara dayandırılır.”

, Geographica, XIV. II. 5:

“… dış limanlara gelince, bunlardan bazıları gizli tutuluyordu ve


genellikle halka buraları yasaklanmıştı ve onlar hakkında casusluk
yapan ve içlerine giren bir kimsenin cezası ölümdü. Burada da
Massalia ve Kyzikos’ta olduğu gibi, hatta her hangi bir yerden daha
fazlasıyla, mimarlarla, savaş araçları yapımıyla ve silah depolarıyla
ilgili her şey özel bir dikkatle konu oluyordu.”

, Geographica, XIV. II. 14:

“… Bu doğru boyunca Karia, Troia, Kyzikos dolaylarındaki kısımlar,


Byzantion ve ayrıca İonialılar ve Aiolisliler bulunur…”
74

, Geographica, XIV. V. 28:

(Bkz. Böl. VII. s. 164)

, Geographica, XIV. V. 29:

“Bundan başka, daima bir kimse, son yazarlar Homeros'un


yazdıklarına aykırı sayısız yenilikler getirdikçe, Apollodoros'da yanlış
bulabilir. O, sık sık bu yenilikleri eleştirmeye alışıktır, fakat şimdiki
durumda sadece onların küçük bir açıklamasını yapmamış, aynı
zamanda aksine olarak aynı anlama gelmeyen şeylerin farksız
olduğunu saptamıştır. Örneğin: Lydialı Ksanthos Phrygialıların Troia
savaşından sonra Avrupa’dan ve Pontos'un sol kıyısından geldiklerini
ve, Skamandrios'un onları Berekyntes ve Askania'dan getirdiğini
söyler. Fakat Apollodoros bu söylenene, Ksanthos'da adı geçen
Askania'ya, Homeros'un dediğini ilave eder. “Ve Phorkys ve tanrısal
Askanios Phrygialıları uzaklardan, Askania'dan getirdi”. Şayet durum
böyle ise, göç Troia savaşından sonra olmalıdır, halbuki ozan
tarafından söylenen müttefik kuvvetler karşı taraftaki topraklardan
Berekyntes ve Askania'dan gelmiştir. O zaman bu Phrygialılar
kimlerdir? “Sangarios kıyıları boyunca kamp kuran” kimlerdir?
Priamos, “çünkü ben de bunlar arasında sayılan bir müttefikim” diyor.
Priamos, nasıl hiç bir antlaşması olmadığı Berykentler aracılığı ile
Phrygialılardan yardım istemiştir? Sınırlarında yaşayan ve müttefiki
olduğu kişilere çağrıda bulunmamıştı ve daha önce kimlerle
müttefikti? Pyrygialılar hakkında bu şekilde konuştuktan sonra
Mysialılar hakkında bununla bağdaşmayan bir öykü ekler. Mysia'da da
Askania olarak adlandırılan bir kasaba vardır ve aynı adı taşıyan bir
gölün kıyısındadır. Bu gölden Askanios çayı çıkar. Bu çay, “Mysia
Askanios'unun suları yanında” diye Euphronion'da ve “Silenos ile
Melia'nın oğlu olan Dolion'un oturduğu Askania gölü ve Askania çayı
kıyılarında evleri olanlar” şeklinde de Aitolialı Aleksandros'da geçer.
75

O Miletopolis'e giderken, Kyzikos dolaylarındaki toprakların Dolinois


ve Mysia olarak adlandırıldığını söyler. Şayet bu böyle ise, o vakit her
ikisi de şairlerin tanıklığı ile, onlar tarafından gösterilen yerden
doğmuştur. Acaba Homeros'un, Ksanthos'un sözünü ettiği Askania'yı
değil de bu Askania'yı söylemesini, ne önleyebilirdi? Mysialıları ve
Phrygialıları anlatırken bunu daha önce tartıştım, bu nedenle artık bu
konunun sonunu getirelim”

TITUS LIVIUS, Ab Urbe Condita, XXXVII. XIX. 6-8:

(Bkz. Böl. VI. s. 156)

PİLİNİUS, Natural History, V. XXXII. 121:

“Aiolis’i geçince, bir zamanlar Mysia denilen, ve Dardanelles kıyısı


üzerinde Troas uzanıyor. Burada Phocaea’yı geçtikten sonra Askanius
limanına geliriz ve ondan sonraki yer bir zamanlar Larisanın ayakta
durduğu yer şimdi Kyme, Myrina kendi tarzıyla Sebastapolis ve kara
içinde Aegaeae, Itale, Posidea, yeni surlarıyla Temnos’dur. Titanus nehri
kıyısı üzerinde ve şehir devletlerinden sonra, bir de bir zamanlar Grynia
vardı -şimdi sadece bir liman- eskiden bir ada ana karayla birleşirdi. Eleia
kentine, Kaikos nehri; Pitane kentine, Kanaitis nehri Mysia’dan geliyor.”

, Natural History, V. XXXII. 122:

“Canae Lysimachea olarak ortadan kaybolur, Atarnea, Carene, Cisthene,


Cila, Cocylium, Thebê, Astyra,50 Chrysa, Palaiskepsis, Gergitha Neandros
ama orada Perperene51 şehir devleti, Heracleotes bögesinde, Coryphas
kenti, Grylios ve Ollius nehirleri Aphrodisias mıntıkasında, eskiden
Politice Orgas, Skepsis bölgesi, ve Evenus nehri kıyılarında kalıntılar
üzerinde Miletos ve Lyrnesus ayakta durur. Bu bölge içinde eskiden
50
Ilıca.
51
Aşağıbey.
76

Pedasus denilen ve Adramytteos sahili üzerinde, körfeze ismini veren


hükümet ve Astron, Cormalos, Crianos, Alabastros nehirleri ve Ida
dağından Holy nehri; kara içinde Gargara dağı ve aynı isimli şehir
geliyor.”
, Natural History, V. XXXII. 123:

“Yine Antandros sahili üzerinde eskiden Edonis denilen yer, ondan sonra
Cimmeris ve Assos,52 aynı Apollonia53 gibi; ve eskiden palamedium kenti
vardı. Ondan sonra Troia ve Aiolis arasında sınır yeri Cape Lectum, bir de
bir zamanlar Polymedia şehir devleti, ve Khryse ve diğer Larisa:
Smintheus’un tapınağı hala ayaktadır…. Rhyndacus nehri üzerindeki
Apollonia halkı tarafından yasal işler için başvuru yeri Adramytteion’dur,
Eresi, Miletopolitae, Poemaneni, Macedonian Asculacae, Polichnaei,
Pionitae, Cilician Mandacandeni, Mysia halkı Abretteni, Hellespontii ve
diğerleri …”

, Natural History, V. XXXII. 124:

“Troia’da ilk yer Hamaksitus’dur. Ondan sonra Kebrenia gelir ve sonra


Troia’nın kendisi, eskiden Antigonia denilen ve şimdi Aleksandria, bir
Roma colonisi; Nee’nin kenti; Skamander nehri ve eski Sigeum kenti
gelir. Sonra, Simois ve Palaescamander ile Xanthus’un birleştiği yerde
Akhalıların limanına akar, önceki şekli bir bataklıktır. Homer’deki meşhur
yerlerin geriye kalanı, Rhesus, Heptaporos, Caresus, Rhodius, iz
kalmayanlar; ve Granicus, farklı bir rotada Marmara denizinin içine akar.
Bununla birlikte bütün meşhur hikayelerin manzarası, vergiden muaf bir
kent, İlium limanından 2½ mil uzakta ve şu anda küçük bir şehir devleti
olan Scamander bile vardır…”

52
Behram Kale.
53
Asartepe.
77

, Natural History, V. XXXIII. 125:

“Küçük koyların dışında Rhoetean sahilleri, Rheteum, Dardanium ve


Arisbe kentleri tarafından işgal edilmiştir. Eskiden bir de Achilleon kenti
yakınlarında Mytilene halkı tarafından Achilles’in mezarı kuruldu ve
sonradan Athenalılar tarafından yeniden inşa edildiği yerde Sigeum’da
Achilles’in donanması yerleşti; ve bir de orada bir zamanlar Aeantion
vardı, Rhodianlılar tarafından, körfezin boynuzu üzerinde, Ajax’ın
gömüldüğü yerde, Sigeium’dan 3¾ mil uzaklıkta ve onun donanmasının
olduğu mevkide şimdiki yerine defnedildi.”

, Natural History, V. XXXIII. 126:

“Karanın iç kısmında geride Aiolis ve Troia’nın bir bölgesi olan


Teuhrania, Mysialılar tarafından eski zamanlarda iskan edilmiştir. –Kaikos
nehrinin çıktığı yerden daha önce bahsedildi. Mysia adı bütün bölgenin adı
olduğunda bile, Teuthrania bağımsız önemli bir klandır. Teuthrania’daki
yerler, Pione, Andera, Idale, Stabulum, Conisium, Teium, Balce, Tiare,
Teuthrania, Sarnaca, Halisarna, Lycide, Parthenium, Cambre, Oxyopum,
Lygdamum, Apollonia’dır, Asyadaki yerlerden bile kat kat daha
meşhurdurlar. Pergamus, Pindasus dağından aşağı akan Cetius nehri
tarafından ve Selinus54 nehri tarafından çaprazlama sınırlandırılmıştır.
Eleia’ya uzak değildir, bizim bahsettiğimiz sahil üzerindedir. Pergamene
denilen bu bölgenin hükümeti ve Thyatireni’e karşın merkezdeki,
Mossyni, Mygdones, Bregmeni, Hierocometae, Perpereni, Tiareni,
Hierolophienses, Hermocapelitae, Attalenses, Panteenses, Apollonidienses
ve diğer şehir devletleri ünlü değildir.”

, Natural History, V. XXXIII. 127:

(Bkz. Böl. V. s. 119)

54
Bergama Çayı.
78

, Natural History, XIII. I. 5:

(Bkz. Böl. IV. s. 104)

, Natural History, XXXII. XXI. 59:

(Bkz. Böl. IV. s. 105)

, Natural History, XXXV. 171-172:

“Tuğlaların üç çeşidi yapılır: bizim tarafımızdan kullanılan “didoron” 18


inch uzunluğunda ve bir ayak genişliğindedir, ikincisi “tetradoron” ve
üçüncüsü de, eski bir Yunanca kelime olan ve avuç 55 içi anlamına gelen
doron manasında, “pentadoron”dur –doron hediye anlamındadır, çünkü
hediye el vasıtasıyla verilir. Sonuç olarak belki de tuğlalar ismini dört veya
beş avuç uzunluğunda bir kasadan alırlar. Onların genişlikleri her durumda
aynıdır. Yunanistan’da küçük çeşitleri özel yapılarda, büyükleri ise halk
yapılarında kullanılır. Küçük Asya’daki Pitane’de ve bir de Maxilua şehir
devletinde ve İspanya’nın ötesindeki Callet tuğlaları kurudur, suya
batırılmazlar…”

, Natural History, V. XXXIX. 140:

“Olympus ve Creone Macistus, Ordymnus, Lepetymnus Lesbos üzerindeki


dağlardır. Anakaranın en yakın ucundan 7½ mil uzaklıktadır. Beş Leucae
ve Sandalium adaları komşudur, Cydonea sıcak kaynaklar içerir; Aege’den
4 mil sonra Arginussae ve ondan sonra Phellusa ve Pedna gelir.
Dardanelles’in dışında ve karşısında Sigeum’un sahili Tenedos, bir de
Leucophyrs ve Phoenice ve Lyrnesos uzanır. Sigeiondan 12½ mil ve
Lesbos’dan 56 mil uzaklıktadır.”

55
4 inch olarak ölçülebilir.
79

, Natural History, V. XXXIX. 141-142:

“Burada Dardanelles’in akıntısı güçlüdür ve deniz Avrupa’dan Asya’ya


kadar su içindeki kum setine zarar verir. Biz halen buraya Trapeza burnu
ismini veririz. Abydos kentinden 10 mil sonra, sadece 7 furlongs
genişliğindeki burun; sonra Percote kenti ve eskiden Pityusa denen,
Parium’un colonisi Lampsakos, Homer tarafından Adrastea denen
Priapos’un kenti, Aisepos, Zelia ve Marmara denizi Granikus nehri ve
Artake limanı, bir zamanlar oradaydı. Adanın ötesinde Alexander’in
anakaraya girdiği ve Didymus dağının yukarısında; önceden Didymis ve
Dolionis ve Arctonnesus denen, Kzikos, Miletos kentidir. Sonra Olympena
şehir devleti ve Mysia Olympos denilen dağ ve onların gerisinde Palacia
kenti, Ariace ve Scylace gelir. Eskiden Lycus denilen, Rhyndacus ve
Horisius nehirleri: bu Miletopolitis yakınında Artynia bataklığının içinde
doğar, ve Makestos ve birkaç diğer nehir içine akar; Bithynia ve Asya
arasında sınır oluşturur.”

, Natural History, V. XLIII. 150:

“… Asya’nın sonundaki bu nokta ile Lykia sınırı arasında 282 kavim


saylabilir. Marmara Denizi kıyısında, Dardanalles sahilinden
Konstantinople’ye kadarki uzaklık yaklaşık olarak 239 mildir ve Isidor
tarafından Calchadon’dan Sigeum’a olan uzaklık 322½ mil olarak verilir.”

, Natural History, V. XLIV. 151:

“Kyzikos’un açığında Elaphonesus, Kyzikosdan mermer elde edildiği yer


–bir de Proconnesus ve Neuris denilen-, ve sonra Ophiussa, Acanthus,
Phoebe, Scopelos, Porphyrione, Halone kenti ile birlikte, Aracaeon ve
Polydora, Delphacie; Marmara’da adalardır. Bir de Nicomedia ötesinde
Demonnesus, ve ötede Heraclea ve Bithynia’nın ötesinde Thynias,
Bithynia’nın yerel isimleridir. 18 mil çevreli içinde bir ada olan Besbicos
80

Rhyndakus’un denize döküldüğü yerin ötesinde, Antiochia; ver bir de


Eleia ve iki Rhodusae, Erebinthote, Megale, Chalcitis ve Pitodes vardır.”

MS. II. yy.

APPIANOS, Appıan’s Roman Hıstory, XII. IV. 23:

(Bkz. Böl. VIII. s. 174)

, Appıan’s Roman History, XII. VIII. 52:

(Bkz. Böl. VI. s. 157)

PAUSANIAS, Description of Greece, I. IV. 5:

“Çok sayıda Gaulli gemiler vasıtasıyla Asya üzerine geçti ve


sahilleri yağmaladılar. Bir zaman sonra, Pergamus’un sakinleri,
eski Teuhrania’nın ki de denizden gelen Gaullerdir. Şu anda,
Sangarius nehrinin ötesindeki ülkeyi, eski zamanlarda Gordius’un
oğlu Midas’ın kurduğu, bir Phryg şehri Ankyra’yı, ele
geçiriyorlar…”

, Description of Greece, IV. XXXV. 8:

(Bkz. Böl. VIII. s. 174)

, Description of Greece, IV. XXXV. 10:

(Bkz. Böl. III. s. 100)


81

, Description of Greece, VIII. IV. 9:

“O Teuthras’a geldi Kaikos ovasının lorduna aşık oldu ve onunla


evlendi. Auge’nin mezarı hala Kaikos’un üzerindeki Pergamus’da
mevcuttur…”
MÖ. IV. yy.

QUINTUS SMYRNAEUS, The Fall of Troy, III. 545-550:

(Bkz. Böl. VI. s. 158)

, The Fall of Troy, IV. 150-155:

(Bkz. Böl. VI. s. 159)


82

III- DAĞLAR, OVALAR, AKARSU VE GÖLLER

MÖ. IX. – VIII. yy.

HOMEROS, Ilıad, IV. 87-94:

“… Kusursuz güçlü Lykaon’un oğlunu buldu ayakta, çevresinde


kalkan taşıyan sıra sıra erler, Aisepos akıntılarından gelmişlerdi
hepsi de…”

, Ilıad, VI. 390-430:

“Kadın böyle dedi, Hektor da fırladı dışarı. Gene o yoldan, düzgün


sokaklardan gitti. Geçti koca ili, vardı Batı kapılarına. İlin dışına
çıkacaktı o kapılardan. Tam o sırada Andromakhe, armağanı bol
karısı, çıktı önüne soluk soluğa, yiğit yürekli Eetion’un kızıydı o,
Eetion, ormanlık Plakos’un eteğinde Thebe’de otururdu, hükmederdi
Kilikialı adamlara, tun tolgalı Hektor almıştı onun kızını.
Andromakhe karşıladı Hektor’u, dadı da arkasından geliyordu,
memedeki yavrucağızı taşıyordu kucağında, Hektor’un gözbebeğiydi
o, ışıldayan yıldıza benziyordu, Hektor, Skamandros’lu derdi ona,
başkaları Astyanaks, kentin kralı, derdi. İlyon’u tek başına koruyan
Hektor’du da ondan. Hektor baktı çocuğuna, gülümsedi.
Andromakhe yanında ağlayıp duruyordu. Tuttu kocasını elinden,
diller döktü: “Ah kocacığım, bu hırs yiyecek seni, yavruma, talihsiz
karına acıma yok sende, dul kalmama, biliyorum, az günler var,
Akhalar üstüne saldırıp öldürecekler seni. Sensiz kalmaktansa toprak
yutsun beni daha iyi. Benim senden başka dayanağım yok, alıp
götürdüğü zaman ölüm seni yalnız acılar kalacak bana. Ne babam
var benim, ne ulu anam. Kilikialılar düzenli kentini yıkıp yüksek
kapılı Thebe’yi yerle bir ettiği gün Tanrısal Akhilleus öldürdü
babamı, Eetion’u öldürdü, ama soymadı gene de, yüreğinde çok
83

sayıyordu onu, işlenmiş silahlarıyla birlikte yaktı. Sonra bir höyük


yaptı ona. Kalkanlı Zeus’un kızları, dağ perileri, kara ağaçlar diktiler
babamın toprağına Erkek kardeşlerim vardı, yedi tane, bir günde
Hades’e indi yedisi de, çevik ayaklı Akhilleus öldürdü hepsini paytak
yürüyen sığırları, sütbeyaz koyunları yanında. Anam ormanlık
Plakos’un eteğinde kraliçeydi, tuttu buraya getirdi onu da, bütün
malımızı da aldı gitti. Sonra bol kurtarmalıkla saldı onu, o da ok
saçan Artemis’in okuyla babasının sarayında ansızın öldü.”

, Ilıad, VIII. 45-50:

“… Vardılar hayvanların anası, kaynağı bol Ida’ya, Gargaron’daydı


Zeus’un tapınağı, kokulu sunağı. İnsanların, tanrıların babası
durdurdu atları…”

, Ilıad, VIII. 165-175:

“…Böyle dedi o, Tydeusoğlu düşündü taşındı: atlarını döndürüp


Hektor’la dövüşsün müyldü? Üç kez evirdi çevirdi gönlünde, akıllı
Zeus üç kez gürledi Ida Dağından, zaferi muştuladı Troyalılara.
Hektor da çağırdı Troyalıları: “Troyalılar, Lykialılar, hey, teke tek
dövüşmede usta Dardanoslular, mert olun, dostlarım, unutmayın
saldırma gücünüzü, işmar ediyor Zeus, işte bakın, zafer verecek, ün
verecek bize…”

, Ilıad, VIII. 405-415:

“Böyle dedi o, yel gibi giden İris fırladı. Vardı Ida’nın doruklarından
koca Olmpos’a, ön kapıda tanrıçalarla karşı karşıya geldi, tuttu
onları, söyledi Zeus’un buyruğunu: “Nereye böyle tanrıçalar,
içinizde yüreğinizi öfkeye getiren ne?...”
84

, Ilıad, XII. 17-33:

“Ida Dağlarından denize akan ırmakları getirdiler, Pesos’la


Heptaporos’u, Karesos’la, Rodios’u getirdiler. Granikos’u,
Aisepos’u getirdiler, tanrısal Skamandros’u, Simoeis’i getirdiler.
Kıyılarında kalkanlar, tolgalar düşmüştü toz toprak içine, yarı tanrı
soy soy insanlar düşmüştü. Phoibos Apollon çevirdi ağızlarını
duvara, saldı akıntılarını tam dokuz gün. Zeus da boyuna yağmur
yağdırdı durdu denize doğru silip süpürmek istedi duvarı. Toprağı
titreten tanrı da, elinde üç dişli çatalı, ırmakları yürüttü götürdü,
Akhaların didine didine üst üste yığdığı tahtaları, taşları dalgalara
doğru yüzdürdü, sonra hızla akan Hellestpontos’un kıyılarını dümdüz
etti, sonra kapladı engin kıyıyı kumlarla. Duvar böylece yok oldu
gitti.”

, Ilıad, XIV. 285-293:

“…Ayakları altında doruklar titredi. Uyku durakaldı orada,


görünmeden Zeus’un gözüne çok yüksek bir çamın üzerine kondu,
Ida’da büyüyen en ulu çamdı bu, havada yüksele yüksele göğe
varıyordu…”

, Ilıad, Ilıad, XXI. 445-450:

(Bkz. Böl. IV. s. 102)

, Ilıad, XXII. 165-172:

“… “Şu surların çevresinde ne görüyorum böyle, görüyorum


sevdiğim bir adamn kovalandığını, sızlıyor Hektor için sızım sızım
yüreğim, bana ne çok sığır budu yakmıştı o, yakmıştı çok yarlı Ida
Dağının doruklarında, Troya Kalesinin üstünde yakmıştı…”
85

, Ilıad, XXII. 460-488:

“Böyle dedi, fırladı saraydan deli gibi, hizmetçiler de koştu onun


arkasından, küt küt atıyordu göğsünde yüreği. Surlara varınca insan
kalabalığını gördü, durdu, bakındı duvardan aşağı, sürükleniyordu
Hektor kentin önünde, acımadan sürüklüyordu dörtnala koşan atlar
Akhaların koca karınlı gemilerine doğru. Bürüdü gözlerini kapkara
bir gece, yıkıldı arkaya, can verir gibi düştü. Başından yere attı
parlak şeritlerini, örgülü saç ağlarını, tacını attı, sonra da altın
Aphrodite’nin verdiği yaşmağı. Gelin olduğu gün vermişti Aphrodite
yaşmağı ona, o gün, Hektor almıştı onu Eetion’un evinden, sayısız
armağanlar verip gelin etmişti. Görümceleriyle eltileri koşup tuttular
onu. Kendinden geçmiş, ölecek gibiydi. Sonra soluk aldı toparladı
kendini, ağladı derin hıçkırıklarla, dedi ki: “Hektor, neler geldi
başıma! Nasıl da bir kaderle doğmuşuz ikimiz de, sen doğmuşsun
Troya’da, Priamos’un sarayında, bense ormanlı Plakos’un eteğinde,
Eetion’un konağında, talihsiz babanın kara talihli çocuğu, keşke
dünyaya getirmeseydi o beni!”

MÖ. VII. yy.

HESIOD, Theogony, 335-340:

“…Nil, Tethys ve Alpheus nehirleri okyanusa girdaplar taşır, derin


girdaplarıyla ErIdanusla, Stymon ve Meander, Ister’in güzel akıntıları,
Phasis ve Rhesus ve Achelous, Nessus ve Rhodius’un gümüş girdapları,
ve Haliacmon Heptaporus, Granikos ve Aisepos ve Kutsal Simoïs, ve
Peneiis, ve Hermus ve Kaikos büyük Sangarius, Ladon, Parhenius,
Euenus, Ardescus ve yüce Scamander…”
86

MÖ. V. yy.

HERODOTOS, Historia, I. 151:

“Anakaradaki Aiol kentleri işte bunlardır, zira Ida bölgesinde


kurulmuş olanları bunlardan ayrılmışlardır. Adalardakilere
gelince, beş tanesi Lesbos’tadır…”

, Historia, VI. 28:

(Bkz. Böl. VI. s. 125)

, Historia, VII. 42:

(Bkz. Böl. VI. s. 127)

, Historia, VII. 74-75:

(Bkz. Böl. VI. s. 128)

PINDAR, Olympıan Odes, IX. 65-75:

(Bkz. Böl. II. s. 32)

MÖ. V. IV. yy.

XENOPHON, Anabasıs, VII. VIII. 7-8:

(Bkz. Böl. II. s. 39)


87

, Anabasıs, VII. VIII. 16-19:

(Bkz. Böl. II. s. 40)

, Hellenica, I. I. 24-26:

(Bkz. Böl. II. s. 41)

EURIPIDES, Orestes, 1380-1390:

“Ilion, Ilion, vay başıma gelenler! Phryg şehri, verimli ve bereketli


Ida, savaş arabası içinden sana haykırıyorum, savaş arabası,
barbarlara karşı ağla!”

, Hecuba, 640-648:

(Bkz. Böl. VI. s. 129)

MÖ. II. yy.

POLYBIUS, Hıstories, V. 77. 7-9:

(Bkz. Böl. VI. s. 148)

MÖ. I. yy.

DIODORUS SICILY, Bibliothika Historika, III. 55. 5-6:

(Bkz. Böl. VI. s. 148)


88

, Bibliothika Hisorika, XVII. 18. 4:

(Bkz. Böl. VI. s. 150)

, Bibliothika Historika, XIX. 19. 1-3:

(Bkz. Böl. VI. s. 151)

OVID, Metamorphoses, II. 245-250:

“… Don’un buharlı suları; çok eski Peneus, Mysia’lı Kaikos ve hızlı


Ismenus; ve Arkadialı Erymanthus, Xanhos, bir zamanlar talih eseri olarak
aynı yerde yandılar; sarışın Lycormas, ve Meander, onun dolambaçlı yolu
boyunca oynuyor;…”

MÖ. I. yy. – MS. I. yy.

STRABO, Geographica, X. III. 14:

“Ve onlar Seilenus, Marsyas ile Olympus’a birisini getirdikleri zaman


aynı şekilde, onları flütün tarihi icatını yaptılar, aynı şekilde, ikinci
kez, Dionysiac ve Phryg ayinleri arasında bağlantı kurdular, ve onlar
çoğu kez, benzer dağlar olan Ida ve Olympos dağında çalınan davul
çeşitlerini birbirine karıştırırlar. Şu anda Antandria yakınındaki Ida’nın
dört doruğuna Olmypos adı verilir; ve orada bir de Mysia Olympos’u
vardır. Ama gerçekte Ida’nın sınırları ile aynı değildir…”

, Geographica, XII. III. 22:

(Bkz. Böl. II. s. 48)


89

, Geographica, XII. III. 23:

(Bkz. Böl. II. s. 49)

, Geographica, XII. IV. 3:

(Bkz. Böl. I. s. 17)

, Geographica, XII. IV. 5:

(Bkz. Böl. I. s. 18)

, Geographica, XII. IV. 6:

(Bkz. Böl. I. s. 18)

, Geographica, XII. IV. 8:

(Bkz. Böl. V. s. 110)

, Geographica, XII. VIII. 1:

(Bkz. Böl. I. s. 20)

, Geographica, XII. VIII. 3:

(Bkz. Böl. V. s. 110)

, Geographica, XII. VIII. 9:

(Bkz. Böl. VIII. s. 166)


90

, Geographica, XII. VIII. 11:

(Bkz. Böl. II. s. 51)

, Geographica, XII. VIII. 12:

(Bkz. Böl. II. s. 53)

, Geographica, XII. VIII. 8:

“Propontis’e hakim durumda, Mysia Olympos’u ve Ida adında iki dağ


vardır. Şimdi Bithynialıların toprakları Olympos dağı eteklerinde
uzanır. Troia ise Ida dağı etekleriyle deniz arasında yer almaktadır.
Troia ve onunla ilgili kısımları daha sonra güneyden söz ederken
tanımlayacağım. Fakat şimdi Olympos dağı ülkesini ve vaktiyle
geçmiş olduğum yerlere paralel bulunan ve Tauroslara kadar uzanan
diğer ülkeleri sırası ile tanımlayayım. Olympos dağları iyi bir şekilde
iskan edildikten başka aynı zamanda tepelerinde sık ormanları ve
haydut çetelerini barındıran, dağ tarafından korunmuş yerler de
içermektedir. Bu çeteler arasında, egemenliklerini uzun süre
sürdürebilen tiranlar da çıkmıştır. Örneğin benim zamanımda Kleon
haydutlar çetesinin reisi idi.”

, Geographica, XIII. I. 2:

(Bkz. Böl. I. s. 21)

, Geographica, XIII. I. 4:

(Bkz. Böl. II. s. 54)


91

, Geographica, XIII. I. 5:

“Tam anlamıyla Troia’nın topografyası, batıya ve batı denizine ve aynı


zamanda kuzeye ve kuzey denizine doğru hafif bir dirsek çizen,
yüksek Ida dağının konumuyla ilgili en iyi şekilde, belirlenmiştir. Bu
sonuncu kıyı Abydos dolaylarındaki boğazdan Aisepos nehrine ve
Kyzikenê’ye kadar uzanan Propontis’in kıyısıdır. Batı kıyısı ise
Hellespontos’un dışındaki Aigai denizinden oluşur. Ida dağının bir
kırkayağı andıran çok tepeli yamaçları vardır. Bu dağ, Zeleia
dolaylarında burunla, Lekton olarak adlandırılan diğer bir burun
tarafından sınırlandırılır. Birincisi iç kısımda, Kyzikenê’nin biraz
yukarısındadır (Zeleia şimdiki Kyzikenê’ye aittir), halbuki kıyıda,
Tenedos’la Lesbos arasında yer alan Lekton, Aigai denizine doğru
uzanır. Ozan, Hypnos ile Hera için “Geldiler bol pınarlı, vahşi
hayvanlar anası Ida’ya, Lekton’a, ilk olarak ikisi de orada terk ettiler
denizi” derken Lekton’u şimdiki durumuna uygun olarak tanımlar,
çünkü doğru olarak Lekton’u Ida dağının bir parçası olarak gösterir ve
Lekton Ida dağına çıkacak olanların denizden ilk ayak basacakları
yerdir. Aynı zamanda dağ “çok pınarlıdır”. Çok sayıda nehrin de işaret
ettiği gibi suyu boldur. “Ida dağından denize doğru akan bütün nehirler
Rhesos ve Heptaporos” ve ozan tarafından sayılan diğerleri bu gün
bizlerce görülmektedir. Homeros Lekton ve Zeleia’yı Ida dağının en uç
etekleri olarak tanımlarken, bir taraftan da gerçeği yansıtarak
Gargaros’u bir zirve olarak onlardan ayırt etmektedir. Gerçekten de
halk Ida’nın yüksek kısımlarında Gargaron denen bir yer gösteriyor ki
buna izafeten bir Aiol kenti olan şimdiki Gargara, adını buradan
almıştır. Halen Propontis’den başlamak üzere Zeleia ve Lekton
arasında, önce Abydos’daki geçitlere kadar olan ve sonra Propontis’in
dışında Lekton’da kadar uzanan kısımlar yer alır.”
92

, Geographica, XIII. I. 6:

(Bkz. Böl. II. s. 55)

, Geographica, XIII. I. 7:

(Bkz. Böl. I. s. 21)

, Geographica, XIII. I. 8:

(Bkz. Böl. V. s. 112)

, Geographica, XIII. I. 9:

(Bkz. Böl. I. s. 24)

, Geographica, XIII. I. 10:

(Bkz. Böl. II. s. 56)

, Geographica, XIII. I. 11:

(Bkz. Böl. II. s. 56)

, Geographica, XIII. I. 13:

(Bkz. Böl. II. s. 57)

, Geographica, XIII. I. 17:

“Tereia Dağı’na gelince: bazıları onun, Kyzikosluların oturduğu,


üzerinde önce Lydialılar sonra da Persler tarafından bir krali av alanı
93

düzenlenmiş bulunan ve Zeleia’ya bitişik olan Peirosos bölgesinde bir


dağ silsilesi olduğunu söylerler; fakat bazıları da Lampsakos’dan kırk
stadia ötede, üzerinde tanrılar Anasına adanmış Tereia’nın tapınağı
olarak adlandırılan tapınağın bulunduğu bir tepe olarak gösterir.”

, Geographica, XIII. I. 21:

“Nehirlere gelince: ozanın söylediğine göre, Selleis Arisbê’nin


yakınından geçer ve şayet doğru ise Asios, hem Arisbê’den hem de
Selleeis nehrinin geçtiği yerlerden gelir. Praktios nehri gerçekten
vardır fakat, bazılarının sandığı gibi bu isimde bir kent yoktur. Bu
nehir de Abydos ile Lampsakos arasında yer akar. “Ve Praktios’da
oturan” sözcükleri bir nehir düşünülerek yorumlanmamalıdır”, tıpkı
“Büyük Kephisos nehri kıyısında oturanlar” ve “Parthenios nehri
civarında yerleşenler” cümlelerinde olduğu gibi. Aynı şekilde
Lesbos’da toprakları Methymnalılar tarafından işgal edilmiş olan bir
Arisba kenti vardır. Thrakia’da, kıyılarında Thrakialı Kebrenlerin
yerleşmiş olduğu bir Arisbos nehri vardır. Thrakialılara ve Troialılara
ait bir çok ortak isim vardır. Örneğin: Skailar denilen Thraklar, Skaios
nehri, Skailar suru gibi Troia’da da Skailar kapısı vardır. Thrakialı
Ksanthoslular olduğu gibi, Troia’da bir Ksanthos nehri vardır. Troia’da
Hebros’a dökülen bir Arisbos nehri ve bir de Arisbê kenti vardır.
Troia’da bir Rhesos nehri ve Thrakialıların Rhesos isimli bir kralı
vardır. Gene bunlar gibi, Homeros’da bu Asios ile aynı adı taşıyan
başka bir Asios daha vardır, “Sangarios’un akıntılarıyla Phrygia’da
yerleşmiş olan o, Dymas’ın oğlu, Hekabê’ni öz kardeşi ve at
terbiyecisi Hektor’un dayısıdır”.”

, Geographica, XIII. I. 24:

(Bkz. Böl. II. s. 60)


94

, Geographica, XIII. I. 28:

(Bkz. Böl. II. s. 61)

, Geographica, XIII. I. 31:

(Bkz. Böl. II. s. 61)

, Geographica, XIII. I. 32:

(Bkz. Böl. VIII. s. 171)

, Geographica, XIII. I. 43:

“Çok pınarlı sıfatının, eteklerinden Dardanos’a hatta Skepsis’e ve İlion


bölgesine kadar uzanan topraklar boyunca, kendisinden çıkan bir çok
nehir nedeniyle, özellikle Ida dağı için kullanıldığı zannedilir. Oranın
yerlisi olarak ülkenin topografyasını yakından tanıyan Demetrios bir
yerde şöyle der: Ida’nın Kotylos denen bir tepesi vardır; ve bu tepe
Skepsis’den yaklaşık yüz yirmi stadia uzaktlıktadır; ve buradan
Skamandros, Granikos ve Aisepos nehirleri çıkar. Son ikisi kuzeye ve
Propontis’e doğru akar ve bir çok kaynaktan kollar alır. Skamandros
ise sadece bir kaynaktan çıkar ve batıya doğru akar; ve bütün
kaynaklar yirmi stadialık bir alan içerisindedir; fakat Aisepos’un
döküldüğü yer çıkış yerinden en uzakta olanıdır, yaklaşık beş yüz
stadia kadardır. Ozanın şu söyledikleri tartışılabilir: “İkisi koşarak iki
pınara ulaşırlar, bunlar girdaplı Skamandros’un iki kaynağıdır;
birbirinden yumuşak (yani ılık) bir su akar” ve ozan ilave eder “ve
üzerinden sanki ateşten çıkıyormuş gibi bir duman tüter, ötekinden ise
yaz ortasında bile kar gibi, dolu gibi soğuk bir su akar”. Fakat, bu
yerde şimdi hiçbir sıcak su yoktur ve ikinci olarak da Skamandros’un
kaynağı orada değil, dağlardadır. Bu nedenle sıcak su kaynağının
95

kaybolduğunu ve soğuk su kaynağının Skamandros’dan, bir yer altı


geçidiyle boşaldığını, ya da Skamandros’a yakınlığı nedeniyle bu suya
Skamandros’un kaynağı dendiğini düşünmek akla yatkındır; çünkü
insanlar bir çok kaynağı tek ve aynı nehrin olarak göstermeye
yatkındır.”

, Geographica, XIII. I. 44:

“İyi bir şekilde ekilip biçilmiş ve birçok köyleri olan dağlık ülke
Karesenê’den çıkan Andiros, Skamandros’la birleşir; bu nehir
Dardanos boyunca Zeleia ve Pityeia’ya kadar uzanır. Bu ülkenin, ozan
tarafından Rhesos, Heptaporos, Karesos, Rhodios diye adlandırılan
nehirlerden Karesos’a izafeten ismini aldığı söylenir ve nehirle aynı
adı taşıyan kent yıkılmıştır. Demetrios şöyle devam ediyor: Bugünkü
ismi Rhoeites olan Rhesos nehrinin Granikos’a dökülen Rhesos’la
ilgisi yoktur. Aynı zamanda Polyporos da denen Heptaporos nehri,
Güzel Çam denen mevkiden, Melainai denen köye ve Lysimakhos
tarafından kurulan Asklepieion’a giderken yedi kere geçilmektedir.
Güzel Çam hakkında kral Attalos I şöyle yazar: “Çevresi yirmi dört
ayak ve gövdesi kökten itibaren altmış yedi ayak yüksekliktedir ve
sonra eşit uzaklıkta üç çatala ayrılır, sonra da tek bir baş olarak
yüksekliği iki pletra ve on beş kübit’e ulaşır”. Kuzey yönünde
Adramyttion’dan yüz seksen stadia uzaklıktadır. Karesos nehri
Palaiskepsis ile Akhaion arasında bulunan ve Aisepos’a dökülür.
Rhodios, Güzel Çamdan altmış stadia uzaklıkta olan Kleandria ve
Gordos’dan geçer ve Ainios’a dökülür.”

, Geographica, XIII. I. 48:

(Bkz. Böl. VIII. s. 172)


96

, Geographica, XIII. I. 51:

(Bkz. Böl. II. s. 62)

, Geographica, XIII. I. 60:

(Bkz. Böl. V. s. 113)

, Geographica, XIII. I. 62:

(Bkz. Böl. II. s. 66)

, Geographica, XIII. I. 63:

(Bkz. Böl. II. s. 66)

, Geographica, XIII. I. 65:

(Bkz. Böl II. s. 67)

, Geographica, XIII. I. 67:

(Bkz. Böl. II. s. 68)

, Geographica, XIII. I. 68:

(Bkz. Böl. II. s. 69)

, Geographica, XIII. I. 69:

(Bkz. Böl. II. s. 69)


97

, Geographica, XIII. I. 70:

(Bkz. Böl. II. s. 70)

, Geographica, XIII. III. 5:

(Bkz. Böl. II. s. 71)

, Geographica, XIII. IV. 2:

(Bkz. Böl. VI. s. 154)

, Geographica, XIII. IV. 5:

“Sardeis büyük bir kenttir. Troia çağından daha geç olmakla beraber,
gene de eski bir kenttir ve muhkem bir kalesi vardır. Burası ozanın
Maionialılar dediği Lydialıların kralı ikametgahı idi. Daha sonra
yazarlar bunlara Maioniaular demişlerdir. Bir kısmı, bunları
Lydialılarla eş tutmuş, bir kısmı da ayrı olarak göstermiştir. Fakat
bunları aynı insanlar olarak göstermek daha doğrudur. Zirvesinde
Perslerin, beyaz mermerden yaptığı kemerler vardır. Buradan bütün
çevredeki ovalar, özellikle Kaystos ovası görülür. Bu ovanın
çevresinde Lydialılar, Mysialılar ve Makedonialılar yaşar. Paktolos
nehri Tmolos dağından çıkar. Eski zamanlarda bu nehirde çok
miktarda altın tozu bulunmuştu ve Kroisos ve onun ecdadının
zenginliğinin ününü, buradan kaynaklandığı söylenir. Fakat şimdi altın
tozu yoktur. Paktolos ve halen Phrygios olarak adlandırılan Hyllos da
Hermos'a dökülür. Bu üçü ve onlarla birlikte daha az önemli nehirler,
birleşerek Herodotos'un dediği gibi Phokaia yakınında denize dökülür,
Hermos, Mysia'da kutsal Dindymenê dağından çıkar, Katakekaumene
ülkesinden Sardeis topraklarına girer ve evvelce de söylediğim gibi
civarındaki ovalardan da geçerek denize dökülür. Kentin alt tarafında,
98

birbirine bitişik ve ovaların en iyileri olan Sardeis, Kyros, Hermos ve


Kaystros ovaları bulunur. Kentten kırk stadia ötede, ozanın sözünü
ettiği Gygaia bulunur. Bu isim sonradan Koloê olarak değiştirilmiştir.
Burada, çok kutsal olan Koloê Artemisi’nin tapınağı vardır. Tapınakta
dini festivallerde, sepetlerin dans ettiği söylenir. İnsanların neden
doğruyu söylemek yerine böyle mucizelerden söz ettiklerini
bilemiyorum.”

, Geographica, XIV. V. 29:

(Bkz. Böl. II. s. 74)

PİLİNİUS, Natural History, V. XXXII. 121:

(Bkz. Böl. II. s. 75)

, Natural History, V. XXXII. 122:

(Bkz. Böl. II. s. 75)

, Natural History, V. XXXII. 123:

(Bkz. Böl. II. s. 76)

, Natural History, V. XXXII. 124:

(Bkz. Böl. II. s. 76)

, Natural History, V. XXXIII. 126:

(Bkz. Böl. II. s. 77)


99

, Natural History, V. XXXIX. 141-142:

(Bkz. Böl. II. s. 79)

, Natural History, V. XLIV. 151:

(Bkz. Böl. II. s. 79)

, Natural History, XV. XIX. 68:

(Bkz. Böl. IV. s. 105)

MS. II. yy.

FLAVUS ARRIANUS, Anabasıs Alexandri, I. XIII. 1-3:

(Bkz. Böl. VI. s. 156)

FLAVIUS ARRIANUS, Anabasıs Alexandri, V. VI. 4:

“Aslında yeryüzünün, hiç değilse bazı memleketlerde,


denize yakın ovalarından çoğunun nehirler tarafından
meydana getirilmiş olduğu sanılmaktadır. Bu yüzden de,
eskiden beri her bölge kendi nehrinin adıyla anılmaktadır.
Mesela Küçük Asyada Dindymene Ana dağından çıkan ve
Smyrna’dan geçerek Aiol denizine dökülen Hermos’un
Ovası denildiği gibi Lydia’da bir Kaystros Ovası,
Mysia’da bir Kaikos Ovası, ve Karia’da ta İonia
şehirlerinden Miletos’a kadar bir Maindros Ovası vardır.”
100

, Anabasıs Alexandri, VI. XI. 4-5:

(Bkz. Böl. VI. s. 156)

APPIANOS, Appıan’s Roman History, XI. 42:

(Bkz. Böl. VI. s. 157)

PAUSANIAS, Description of Greece, IV. XXXV. 10:

“Ben, Astyra’daki pınarlarlardan siyah sular geldiğini kendim


gördüm. Atarneus denilen bölgede, Astyra’nın kaşısında, sıcak
kaplıcaların bulunduğu yerin adı Lesbos’dur.”

, Description of Greece, VIII. IV. 9:

(Bkz. Böl. II. s. 81)

, Description of Greece, X. XII. 6-7:

(Bkz. Böl. VIII. s. 168)

MS. III. yy.

ATHENAEUS, Deipnosophists, II. 43. 1:

“…Doğal kaynak sularının birkaçı tazedir, Pagasae civarında Troya


Lrissasında, Magnesia, Melos ve Liparada; Prusa’da, bir de Mysia
yakınındaki Olmpus’da sözde krala ait su vardır…”
101

MS. IV. yy.

QUINTUS SMYRNAEUS, The Fall of Troy, III. 298-303:

(Bkz. Böl.VI. s. 158)


102

IV- BİTKİ ÖRTÜSÜ VE CANLILAR

MÖ. IX. – VIII. yy.

HOMEROS, Ilıad, VI. 390-430:

(Bkz. Böl. III. s. 82)

, Ilıad, XXI. 445-450:

“Bir surla çevirdim ben Troyalıların kentini, geniş çok güzel bir
surdu bu, kent bir türlü ele geçemez olmuştu, sense, çok kıvrımlı
Ida’nın ormanlık yarlarında paytak paytak yürüyen, boynuzlu
sığırlarını görüyordun.”

, Ilıad, XXII. 460-488:

(Bkz. Böl. III. s. 85)

MÖ. V. yy.

HERODOTOS, Historia, I, 36:

“Bu adam böylece Kroisos sarayına yerleşti. O sıralarda Mysia’nın


Olympos dağı yörelerinde azman bir yabandomuzu türemişti; dağ
yönünden geliyor, Mysia köylülerinin ekinini silip süpürüyordu,
köylüler hayvanı yakalamaya gidiyorlar, ama bir şey yapamıyorlar,
kendileri onun kurbanı oluyorlardı. Sonunda Mysia elçileri gelip
Kroisos’a başvurdular ve dediler: “Kral, bir yabandomuzu azmanı
türedi bizim oralarda; ekinimizi bozuyor, çok uğraştık
yakalayamadık. Şimdi senden dilediğimiz, oğluna ve yiğitlerine
buyur, çok uğraştık yakalayamadık. Şimdi senden dileğimiz,
103

oğluna ve yiğitlerine buyur, köpeklerini alıp gelsinler, bizi


kurtarsınlar”. Dilekleri buydu. Kroisos’un rüyasında gördüğü şeyler
ve işittiği sözler geldi aklına ve cevap verdi: “Oğlum için ısrar
etmeyiniz; onu göndermem; yeni evlendi, şimdilik o işle uğraşıyor.
Ama yiğit Lydia’lıları ve bütün av köpeklerini isterseniz can-ü
gönülden veririm; ülkenizi bu beladan kurtarmaları için size candan
yardımcı olmalarını söylerim göndereceğim adamlarıma.”

, Historia, VI. 28:

(Bkz. Böl. VI. s. 125)

MÖ. V - IV. yy.

XENOPHON, Hellenica, I. I. 24-26:

(Bkz. Böl. II. s. 41)

MÖ. I. yy. – MS. I. yy.

STRABO, Geographica, XIII. I. 7:

(Bkz. Böl. I. s. 21)

, Geographica, XIII. IV. 10:

“Lydia'dan sonra Mysia ve daima depremlere maruz kalan


Philadeiphia kenti gelir. Evlerin duvarları devamlı olarak çatlar ve
kentin çeşitli yerleri çeşitli zamanlarda bu şekilde etkilenir. Bu nedenle
kentte az insan yaşar ve çoğu, yaşamını, verimli topraklara sahip
olduklarından kent dışında çiftçi olarak sürdürür. Sayılan az da olsa
104

evleri bu kadar güvensiz olan bir yere bağlananlara insan şaşabilir; ve


bu kenti kuranlara daha da fazla hayret edebilir.”

, Geographica, XIII. IV. 11:

“Bu bölgeden sonra, beş yüz stadia uzunluğu, dört yüz stadia genişliği
olan Mysia ve Maionia denen (her iki isim de kullanılmıştır) ve
Katakekaumene olarak adlandırılan ülkeye gelinir. Burada hiç ağaç
yoktur; sadece, kalite olarak ünlü şarapların hiç birisinden aşağı
olmayan Katakekaumene şarabının elde edildiği bağlar vardır.
Toprağın yüzü küllerle kaplıdır, dağlık ve kayalık olan ülke sanki
yangından olmuş gibi siyah renktedir. Bazıları, bunun yıldırımlardan
ve ateşli yeraltı patlamalarından olduğunu tahmin etmektedir, ve
bunlar Typhon'un efsanevi hikayesinin burada olduğunda tereddüt
etmemektedirler. Ksanthos, buna, Arimus adında birinin, bu bölgenin
kralı olduğunu ekler. Fakat kaynağı şimdi tükenmiş olan ve yerden
fışkıran bir alev nedeniyle olabileceği yerine, bütün bu ülkenin bir
seferde böyle bir olayla yanmış olacağını kabul etmek mantıksızdır.
Burada birbirlerinden kırk stadia kadar uzaklıkta olan “Physas” denen
üç çukur görülür. Bunların yukarısında, mantıklı olarak tahmin edildiği
taktirde, topraktan fışkıran sıcak kütlelerle oluşmuş tepeler uzanır. Bu
tür toprak bağcılığa iyi uyum sağlar. Halen en iyi ve bol miktarda
şarap elde edilen, üzeri külle kaplı Katana toprağında olduğu gibi. Bazı
yazarlar bu gibi yerlere bakarak, Dionysos'a (“Phrygenes”) denmesinin
iyi bir nedeni olduğu hükmüne varmışlardır.

PİLİNİUS, Natural History, XIII. I. 5:

“… Korint’in kılıç-zambak parfümü uzun zaman oldukça popülerdi, ama


sonradan Kyzikos’da, ve benzer şekilde Phaselis’de gülyağı yapıldı, ama
bu daha sonra Naples tarafından, Capua ve Palestrina olarak ayırt
edilmiştir. Kilikia’da Soli’deki safran yağı uzun süre en fazla övgüyü aldı.
105

Ama sonuç olarak Rhodos’unki; Kıbrıs’ta yapılan asma çiçeği esansı


tercih edildi, ama daha sonra Adramytteum’unki ve Kos’dan yapılan
mercan otu esansı, ama daha sonra da…”

, Natural History, XV. XIX. 68:

“Elmadan geri kalan kısımda incir en çoktur, ve bazı incirler


büyüklükleriyle armutlara bile rakip olurlar. Bizin anlattıklarımız,
Cypriote inci ile yabancı ülkelerin incileri arasında, ve Mısır’ın harikaları
hakkındadır. Ida dağındaki kırmızıdır ve büyüklükleri bir zeytin kadardır,
sadece yuvarlak biçimlidir. Tadı muşmula gibidir. Bu ağacın yerel adı
Alexandrian inciridir; ağacın gövdesi, 18 inch56 kalınlığındadır ve dallara
ayrılır; bununla beraber odunu esnektir, su içermez, kabuğu yeşildir ve
yaprakları misket limonu gibidir ama dokunma hissi yumuşaktır.”

Natural History, XXXII. XXI. 59:

“… İstiridyeler taze suyu severler ve çoğu nehrin denize aktığı yerlerinde


bulunurlar; bu sebeple derin deniz istiridyeleri diğerlerine göre küçüktür
ve uzaktadır. Bir de onlar kayalık bölgelerde ve yerlerde tatlı suyun
bulunmadığı, Myrina ve Grynium etrafındaki gibi yerlerde, üretilirler.
Onların gelişimi ayın yükselişi ile yakından ilişkilidir, su yaratıklarının
ticaretinin yapıldığını söylemiştim, ama onların çoğu yaklaşık olarak yazın
başlarında gelişir ve güneş ışığının olduğu yerlerde oluşurlarlar…

56
1 inch. 2,54 cm’dir ( = 10.16 cm.) ama burada 9 inch olarak alınmıştır (= 22.86 cm.).
106

V- HALKLAR

MÖ. IX. – VIII. yy.

HOMEROS, Ilıad, X. 425-440:

(Bkz. Böl. VI. s. 122)

, Ilıad, II. 850-865:

(Bkz. Böl. VI. s. 121)

, Ilıad, VI. 390-430:

(Bkz. Böl. III. s. 82)

, Ilıad, XIII. 1-5:

(Bkz. Böl. VI. s. 122)

MÖ. V. yy.

HERODOTOS, Historia, I. 28:

(Bkz. Böl. VI. s. 123)

, Historia, I. 36-37:

(Bkz. Böl. VII. s. 160)


107

, Historia, I. 171:

“… Girit’lilerin Karia’lılar için anlattıkları budur; ama Karia’lıların


kendileri bunu kabul etmezler; onlar anakaranın yerlisi olduklarını
ve hep şimdiki adlarını taşıdıklarını söylerler. Mylasa’da Karia
Zeus’üne ait çok eski bir tapınak gösterirler ki buraya, kardeş
uluslar olarak Mysia’lılar ve Lydia’lılar da kabul edilirlerdi; zira,
diyorlar, Lydos ve Mysos, Kar’ın kardeşleriydiler. Bu iki ulus
bundan ötürü kabul ediliyordu; ama başka soylardan olanlar, Karia
dili konuşsalar bile, bu tapınağa sokulmazlardı.”

, Historia, VII. 20:

(Bkz. Böl. VI. s. 126)

, Historia, VII. 74-75:

(Bkz. Böl. VI. s. 128)

, Historia, IX. 32:

(Bkz. Böl. VI. s. 129)

MÖ. V. – IV. yy.

XENOPHON, Hellenica, III. I. 11-14:

(Bkz. Böl. VI. s. 136)

, Hellenica, IV. I. 20-26:

(Bkz. Böl. VI. s. 141)


108

MÖ. I. yy. – MS. I. yy.

STRABO, Geographica, XII. I. 3:

“Kilikia Trakheia’ya kadar uzan İssos körfezi ve Sinopê ile Tibarenler


kıyısına kadar uzanan Euxeinos tarafından sınırlandırılmış olan
Kappadokia, büyük bir yarımadanın berzahını oluşturur. Yarımadadan
kastım, berzahın bu tarafında Kappadokia’nın batısında kalan kısımlar,
burası Herodotos tarafından “Halys nehrinin bu tarafındaki ülke” diye
tanımlanmıştır; çünkü burası, Herodotos’un Halys nehrinin bu
tarafındaki kabilelerin bir tiranı olarak adlandırdığı Kroisos tarafından
bütünü ile yönetilen ülkedir. Bununla birlikte bugünün yazarları
Taurosların bu tarafındaki ülkeye bütün Asia kıtasının ismini
kapsatarak Asia demektedirler. Bu Asia kıtasının ismini kapsatarak
Asia demektedirler. Bu Asia, doğudaki ilk ulusları, Paphlagonialıları
ve Phrygialıları ve Lykonialıları ve ondan sonra Bithynialıları ve
Mysialıları ve Epiktetos’u ve bunların yanında Troas’ı ve Helisleri ve
İonialıları ve geri kalanlar arasında Karialılar ve Lykialıları ve iç
tarafta Lydialıları içine alır. Diğer kabilelere gelince, bunlar hakkında
daha sonra konuşacağım.”

, Geographica, XII. III. 3:

Bithynlere gelince, çoğu yazarlar vaktiyle bunları Mysler olarak


adlandırdıkları halde, bu yeni ismi, söz konusu ülkeye yerleşmiş olan
Thraklardan aldıklarını – Thrakialı Bithynler ve Thynler – kabul
ederler, ve delil olarak, bugün bile Thrakia’da belirli insanların
Bithynler olarak, bugün bile Thrakia’da belirli insanların Bithynler
olarak çağrıldıklarını ve Thrakia’da belirli insanların Bithynler olarak
çağrıldıklarını ve Thrakia’da belirli insanların Bithynler olarak
çağrıldıklarını ve Thyneler için de, Apollonia ile Salmydessos
yakınındaki kıyının Thynia olarak adlandırıldığını ileri sürerler.
Kanımca bu insanlardan önce Mysia’ya yerleşen Bebrykler de Thrak
109

idiler. Mysialıların dahi, şimdi Moislar denen Thrakların kolonicileri


olduğu söylenir. Bu halk hakkındaki söylentiler böyledir.”

, Geographica, XII. III. 20:

Böylece, zannımca ozanın Halizonlar dediği ve kataloğunda


Paphlagonialılardan sonra sözünü ettiği kimseler bunlardır, “Fakat
Halizonlar Odios ve Epistophos tarafından gümüşten çıktığı Alybê’den
çok uzaklara götürülmüşlerdir.” Özellikle barbar kavimler arasında
isimlerin çok değiştiği zamanlarda, Alybê’nin Khalybe’den çıktığını
kanıtlamak da olanaksız olur. Örneğin, Thrakların bazılarına Sintiler,
sonra Sintler, daha sonra da Sailar denmiştir; bunların ülkesinde
Arkhilokhos kalkanını bıraktığını söyler: “Sailar kavminden bir
masum bir alet olan kalkanını çaldı, isteğime karşın onu bir çalılığın
yanına bıraktım”. Bu aynı insanlara şimdi Sapailer denir; çünkü bütün
bunlar, Abdera’nın etrafında Lemnos’un dolaylarındaki adalarda
yaşarlar. Aynı şekilde Brygler ve Phrygler aynı insanlardır; ve Mysler
ve Maionlar ve Meones de aynıdır; fakat bu konuda daha fazla
genişlemenin anlamı yoktur. Skepsisli Alybes’in Khalybes olarak
değişmesinden kuşkuludur ve bunun neyi izlediğini ve ne ile
uyuştuğunu ve özellikle ozanın Khalyblere niçin Halizonlar dediğine
işaret etmeden bu görüşü reddeder. Bana gelince; bu tahmin ile diğer
kritiklerin tahminlerini benimki ile yan yana koyarak inceleyelim.”

, Geographica, XII. IV. 4:

(Bkz. Böl. I. s. 17)

, Geographica, XII. IV. 6:

(Bkz. Böl. I. s. 18)


110

, Geographica, XII. IV. 8:

“Bithynia'nın Mysialılar tarafından iskan edildiği ilk defa Karyandalı


Skyiaks tarafından kanıtlanmıştır. Skylaks Askania gölünün etrafında
Phrygialılar ve Mysialıların yaşadığını söyler; bundan sonra Dionysios,
kentlerin kuruluşları hakkındaki kitabında, şimdi Thrakia Bosporus'u
denen Khalkedon ve Byzantion'daki boğazın eski devirlerde Mysia
Bosporus'u adını taşıdığını yazar. Bu da Mysialıların Thrakialı
olduklarına bir kanıt sayılabilir. Bundan başka Euphronion, “Mysia
Askanios'un kıyılarında” ve Aitolialı Aleksandros “Silenos ve
Melia’nın oğlu olan Dolion’un yaşamış olduğu Askania gölü
kıyılarında ve Askania ırmaktan boyunca yaşıyanlar”, derken aynı şeyi
kanıtlamış oluyor, çünkü Askania gölü, buradan başka hiç bir yerde
bulunmamaktadır.”

, Geographica, XII. VIII. 1:

(Bkz. Böl. I. s. 20)

, Geographica, XII. VIII. 2:

(Bkz. Böl. I. s. 20)

, Geographica, XII. VIII. 3:

“Homeros'un Maiones dediği Lydialılar ve Maionialılar bir bakıma


hem bu insanlarla hem de birbirleriyle karıştırılmaktadırlar. Çünkü
bazıları bunların aynı, bazıları da farklı olduklarını söylemektedir.
Bunların bir kısmı Mysialıların Thraklardan olduklarına inanmakta ve
bu da Lydialı Ksanthos ve Eleialı Menekrates'in yaptığı eski
açıklamaya uymaktadır. Bu açıklamaya göre Mysia isminin aslı
Lydialılarda gürgen ağacına verilen isimden çıkmıştır. Olympos
111

dağının dolaylarında çok sayıda gürgen ağacı vardır. Gene bu


açıklamaya göre halkın onda biri buraya yollanmıştır. Ve bunların
torunlarına "Oksya" ağacından dolayı Mysialı denmiştir ve dillerinde
de bunu doğrulayan kanıtlar vardır. Mysialıların dilleri bir bakıma
Lydia ve Phrygia dillerinin bir karışımıdır. Çünkü Mysialılar Olympos
dağı dolaylarında bir süre yaşadıktan sonra, Thrakia'dan gelen
Phrygialılar, Troia ve dolaylarını çevirerek burayı ele geçirince bunlar
da Lydia'ya komşu olan Kaikos kaynağının üst tarafına
yerleşmişlerdir.”

, Geographica, XII. VIII. 4:

(Bkz. Böl. IX. 179)

, Geographica, XII. VIII. 10:

“Tarif ettiğimiz Olympos dağının kuzey dolayları Bithynler,


Mygdonlar ve Dolionlar, öle yanı ise Mysler ve Epiktetler tarafından
iskan edilmiştir. Şimdi Kyzikos dolaylarındaki halk, Aisepos çayından
Rhyndakos çayına ve Daskylitis gölüne kadar Dolionlar olarak
adlandırılır. Halbuki bunlardan sonra gelen ve Myrleialılar ülkesine
kadar uzanan halka Mygdonlar denir. Daskylitis götünün üst tarafında,
biri büyük olan Apolloniatis ve diğeri Miletopolitis olmak üzere iki göl
daha vardır. Daskylitis gölünün yakınında “Rhyndakos üzerindeki
Apollonia” ismindeki kent bulunur. Bugün bu yerler Kyzikoslulara
aittir.”
, Geographica, XII. VIII. 11:

(Bkz. Böl. II. s. 51)


112

, Geographica, XII. VIII. 18:

(Bkz. Böl. II. s. 53)

, Geographica, XIII. I. 4:

(Bkz. Böl. II. s. 54)

, Geographica, XIII. I. 7:

(Bkz. Böl. I. s. 21)

, Geographica, XIII. I. 8:

“İşte Troia savaşları sırasında durum böyle idi. Fakat sonradan pek çok
değişiklikler oldu. Praktios’a kadar uzanan Kyzikos dolayları Phrygler,
Abydos dolayları Thraklar ve bu ikisinden önce de Bebrykler ve
Dryoplar tarafından kolonize edildiler. Bundan sonra gelen ülke Thrak
olan Trerler; Thebe ovası ise, sonradan Maionlar olarak adlandırılan
Lydler ile önceleri Teuthras ve Telephos’un tebası olan Myslerin
selefleri tarafından kolonize edildi. Ozan Aiolis ile Troia’yı
birleştirdiğinden ve Aiolisler Hermos nehrinden Kyzikos’a, deniz
kıyısına kadar olan bütün ülkeyi ele geçirerek kentlerini kuralıdan beri;
ben de Hermos nehrinden Lekton’a ve ondan sonra gelen ve Aisepos
nehrine kadar uzanan ve halen Aiolis denilen yeri yanlış tanımlarsam
suçlu sayılmam. Homeros ve diğerlerinin anltımlarından ve bunların
şimdiki durumlarından söz ederken her ikisini de ayrıntılı olarak tekrar
ele alacağım.”

, Geographica, XIII. I. 9:

(Bkz. Böl. I. s. 24)


113

, Geographica, XIII. I. 10:

(Bkz. Böl. II. s. 56)

, Geographica, XIII. I. 51:

(Bkz. Böl. II. s. 62)

, Geographica, XIII. I. 52:

(Bkz. Böl. II. s. 63)

, Geographica, XIII. I. 60:

“Homeros’a göre kıyının bundan sonraki uzantısında Kilikialılar


yaşıyordu, yani şimdiki Adramyttenê, Atarnê ve Pitanêlilerin elinde
bulunan, Kaikos nehrinin döküldüğü yere kadar uzanan kıyı şeridini
kastediyorum. Evvelce söylendiğim gibi, Kilikialılar iki sülaleye
ayrılmıştı. Bunlardan biri Eetion’a diğeri de Mynes’e tabidir.”

, Geographica, XIII. I. 61:

(Bkz. Böl. II. s. 65)

, Geographica, XIII. I. 65:

(Bkz. Böl. II. s. 67)

, Geographica, XIII. I. 69:

(Bkz. Böl. II. s. 69)


114

, Geographica, XIII. I. 70:

(Bkz. Böl. II. s. 70)

, Geographica, XIII. III. 1:

“Lelegler ve Kilikialılar, Troialılara o kadar bağlı oldukları halde,


bunların katalogda niçin Troialılar arasında gösterilmediği merak
edilmektedir. Fakat onları, önderlerini kaybettikleri ve kentlerinin
yıkıldğı ve geride kalan az sayıda Kilikialının da Hektor’un emrine
girdiği akla yakın gelmektedir. Çünkü hem, Eetion’un hem de
oğullarının Katalogdan önce öldürülmüş oldukları söylenir,
“Gerçekten babam, Kilikialıların yüksek duvarlı Thebê kentini
tamamen yıkan tanrısal Akhilleus tarafından öldürüldü ve yedi erkek
kardeşinin hepsi bir günde Hade’e indiler, çünkü onlar çevik ayaklı
tanrısal Akhilleus tarafından öldürüldüler” ve böylece aynı şekilde
Mynes’e tabi olanlar da önderlerini ve kenterini kaybettiler: “Ve o
Mynes ve Episthrophos’u yere serdi ve tanrısal Mynes’in kentini
yıktı”. Ozan, savaşta Leleglerin varlığını şu sözlerle belli eder;
“Denize doğru Karialılar ve kıvrık yaylı Paionialılar ve Lelegler ve
Kaukonlar yerleştirilmişlerdir” ve tekrar “Oinops’un oğlu olan
Satnios’u o, mızrağı ile vurdu. Oinops Satnios kıyılarında çobanlık
ederken, kusursuz bir su perisi onu Oinops’a doğurmuştu”. Bunlar,
yeterli bir örgütlenmeleri olmadığı halde, tamamen yok da
olmamışlardı, çünkü kralları hala yaşıyordu “Altes, savaş sever
Leleglerin kralı” ve kentleri tamamen ortadan kaldırılmamıştı
“Satnioeis kıyısında yalçın Pedassos’u elinde tutardı”. Ancak, ozan
örgütlenmelerini yeterli bulmadığından ya da onların birbirlerine çok
yakın olmalarından ötürü Katalog’a koymamıştır. Hektor’un erkek
kardeşi olan Lykaon şöyle der: “Anam beni kısacık bir zaman için
doğurdu. O, savaşsever Leleglerin kralı olan Altes’in kızıdır”. Bu
konudaki olasılıklar işte bunlardır.”
115

, Geographica, XIII. III. 2:

“Ozanın ifadesinden Kilikialıların, Pelasgların ve (Keteiler) kabilesinin


yayıldıkları yerlerin kesin sınırlarını çıkarmak için bir çok olasılığı
düşünmek gerekir. Bu halklardan Kilikialılar ve Keteiler Eurypylos’un
komutası altındaydı ve Pelasglar bu ikisinin arasında yer alıyordu.
Eurypylos’un komutasındaki halklar ve Kilikialılar hakkında şimdiye
kadar söylenebilecek her şey söylenmiştir ve ülkenin genelde
sınırlarını Kaikos nehrinin meydana getirdiği bilinmektedir. Pelasglara
gelince: hem Homeros’un sözlerinden, hem de genel olarak tarihten,
onları bu halklardan sonra göstermek daha akla yatkındır. Çünkü
Homeros şöyle der: “Hippothos ile Pylaios vardır. Her ikisi de Pelasg
soyundan Teutamos oğlu Lethos’un oğludur” Bu sözlerle Pelasgların
sayılarının fazla olduğu açıkça belirtir, çünkü o kabile değil “kabileler”
demektedir ve yerleşim yeri olarak Larisa’yı da açıkça belirtmektedir.
Zamanımızda bir çok Larisa vardır, fakat biz onun yakınlardakinden
birini kastettiği şeklinde yorumlamalıyız ve en uygunu Kymê’nin
yakınındakini düşünmek yerinde olur…”

, Geographica, XIII. IV. 4:

(Bkz. Böl. II. s. 72)

, Geographica, XIII. IV. 5:

(Bkz. Böl. III. s. 97)

, Geographica, XIII. IV. 12:

“Bu bölgeden sonra, güneye doğru Tauroslara kadar uzanan kısımlar o


kadar iç içe girmişlerdir ki Phrygialılar, Karialılar, Lydialılar ve
Mysialılar, birbirlerine karıştıklarından beri, bunları ayırt etmek
116

zordur. Bu karışıklığa, Romalıların onları Kabilelere göre


bölmemelerinin en küçük bir kalkışı olmamıştır; fakat Romalılar
onların halk meclislerini ve mahkemelerini koruyarak, yargı
organlarını başka bir tarzda organize ettiler. Tmolos dağı gerçekten
küçük bir dağ kulesidir ve mütevazi bir çapı vardır, sınırları
Lydialıların toprakları içindedir; fakat, Teopompos'a göre, Mesogis
aksi yönde, Kelainai'den başlayarak Mykalê'ye kadar uzanır. Bu
nedenle Mesogis'in bazı kısımları, Kelainai ve Apameia dolaylarındaki
kısımları kastediyorum, Phrygialılar, ve diğer kısımları Mysialılar,
Lydialılar ve öteki kısımları da Karialılar ve İonialılar tarafından işgal
edilmiştir. Keza nehirler de böyledir, özellikle Maiandros, bazı
kabilelerin sınırlarını oluşturur, fakat ülkelerin ortasından geçtiğine
doğru ayırım yapmayı güçleştirir. Dağlık arazinin ve nehir toprağının
her iki yanında yer alan ovalar için de aynı şey söylenebilir.”

, Geographica, XIV. I. 42:

“Magnesia’dan sonra yol Tralleis’e ulaşır. Mesogis dağı solda, ve


yolun sağında, Lydialılar, Karialılar, İonialılar, Miletoslular, Mysialılar
ve de Magnesia’nın Aiolislileri tarafından işgal edilen Maiandros
nehrinin ovası bulunur. Aynı tür topografya Nysa ve Antiokheia’ya
kadar devam eder. Tralleislilerin kenti, kesik bir trapez üzerine, doğu
tarafından tahkim edilmiş bir tepede kurulmuştur ve civarındaki bütün
yerler iyi korunmuştur. Asia’daki diğer her hangi ir kent kadar, iyi bir
şekilde, zengin halk tarafından iskan edilmiştir, ve daima insanlarından
bazıları eyalette baş mevkileri tutmuş ve Asiarkh olmuşlardır. Bunlar
arasında aslen Tralleis’e taşıyan Pythodoros vardı ve o sadece birkaç
kişiyle Pompeius’un dostu olarak göze çarpardı. Pythodoros iki bin
talentten fazla olan krali bir servete sahip oldu. Bu servet,
tanrılaştırılmış Caesar tarafından satılığa çıkarılmış, fakat
Pythodoros’un Pompeius’la olan dostluğu sayesinde satıştan
kurtarılmış ve kendisi tarafından tümüyle çocuklarına bırakılmıştır.
117

Pythodoros, daha önce sözünü ettiğim şimdiki Pontos kraliçesi


Pythodoris’in babasıdır. Pythodoros daha sonra, benim zamanımda
zenginleşmiştir. Gene bir eğitim adamı ve saygı değer, ciddi bir kişi
olan ve Zeus Larisaios rahipliğini elde etmiş bulunan Menodoros da
ikbale kavuşmuştur. Fakat o, Dometios Ahenobarbos’a dost olan bir
karşıt parti tarafından alt edilmiştir. Dometios, muhbirlerine
güvenerek, onu donanmanın isyanına neden olmaktan suçlu buldu ve
öldürttü. Tralleis’de, Dionysokles ve daha sonra Dramasos Skombros
gibi ünlü hatipler doğmuştur. Tralleis’in Argoslular ve Thrakialı bazı
Traller tarafından kurulduğu söylenir. İsmini de buradan almıştır. Kent
MithrIdates savaşları sırasında kısa bir süre Kraptippos’un oğulları
olan tiranlar tarafından yönetilmiştir.”

, Geographica, XIV. II. 1:

(Bkz. Böl. I. s. 25)

, Geographica, XIV. II. 23:

“Rahiplik görevi, yaşam boyunca kentin en seçkinleri tarafından


yapılırdı. Şimdi bu tapınaklar özellikle kente aittir; fakat Karia
Zeus’una ait olan bir üçüncü tapınak vardır ki bütün Karialıların genel
mülkiyetindedir ve kardeş olarak aynı zamanda bunda Lydialıların ve
Mysialıların da payı vardır. Mylasa’nın eski zamanda sadece bir köy
olduğu söylenir. Orası Hekatomnos hanedanından gelen Karialıların
anavatanı ve ikametgahı idi. Kent Physkos’da denize en yakındır ve
burası onların limanıdır.”
118

, Geographica, XIV. III. 3:

“… Şairler ve özellikle tragedia şairleri, Troialılar, Mysialılar ve


Lydialıları, Phyrgialılar diye adlandırarak karıştırırlar ve bunun gibi
Lykialılara Karialılar derler.”

, Geographica, XIV. V. 23:

“Her ne kadar Ephoros bu yarımadanın on altı kabile tarafından iskan


edildiğini söylüyorsa da, bunlardan üçü Helen ve diğerleri, karışmış
olanların dışında, barbarlardır. Bunları şöyle toplayabiliriz:
Kilikyalılar, Pamphylialılar, Mariandynler, Troialılar ve Karialılar
deniz kıyısında; Pisidyalılar, Mysialılar, Khalybler, Phrygialılar ve
Milyaslılar iç kısımda yaşarlar. Bu soruna hakim olan Apollodoros,
Ephoros’un devrinden daha sonra gelen Galatları, önce sözü
edilenlerden sonra, on yedinci kabile olduğunu söyler. Troia savaşları
sırasında Helenler henüz buraya yerleşmemişlerdi ve yabancı kabileler
zaman aşımından ötürü daha fazla karışmışlardı; ve ozan, kataloğunda,
Troialıların, Paphlagonialıların ve Lydialılarınkini sayacağı yerde
Mysialıların, Phrygialıların, Karialıların, Lykialıların ve Maionialıların
kabilelerini ve örneğin: Halizonlar ve Kaukonlar gibi diğer bilinmeyen
halkları ve “Katalog” dışında Keteiler ve Solymleri ve Thebê
ovasından Kilikyalıları ve Lelegleri sayar, fakat hiçbir yerde
Pamphylialılar, Bithynialıları, Mariandynleri, Pisidialıları, Khalybleri,
Mysialıları veya Kappadokialıları saymaz. Çünkü bunlardan bazıları
henüz bu bölgeye yerleşmemişlerdi ve diğerleri de öteki kabilelerin
içinde yer alıyorlardı. Örneğin: Hidrieisler ve Termiller Karialıların ve
Dolionlar ile Bebryklerin Phyrgialılar arasında yer aldığı gibi.”

, Geographica, XIV. V. 28:

(Bkz. Böl. VII. s. 164)


119

, Geographica, XIV. V. 29:

(Bkz. Böl. II. s. 74)

PİLİNİUS, Natural History, IV. 35:

“… Makedonya’ya komşu Dardanai sınırı üzerindeki halklar Trereler ve


Pierelerdir, ve Aksius nehrinden sonra, Paconian ırkları olan, Paroraciler,
Eodenseler, Almopiler, Pelagoneler ve Mygdonlar gelir, ve Rhodope
dağları, Scopius ve Orbelus; daha sonra, onların önünde kıvrımlı topraklar
uzanıyor…”

, Natural History, V. XXXIII. 127:

“Dardanium, Rhoeteum’dan 8¾ mil uzaklıkta küçük bir kenttir.


Dardanelles’in başlangıç noktasından Trapeza burnu 19 mildir.
Eratosthenes tarafından verilen şu anda nesli tükenmiş Asiatik ırkların
listesi, Solymileri, Lelegleri, Bebrykleri, Colycantiileri ve Tripsedileri
içerir; Isidorenin verdiği, Arienei ve Capreatae, Apamea’nın ayakta
durduğu yerde, Kilikya, Kapadokya, Katonia ve Armenia arasında Kral
Seleucus tarafından, kurulmuştur. Apamea’ya eskiden Damea denilirdi.”

, Natural History, V. XLI. 145:

“Bazı otoritelere göre Mysialılar, Phrygialılar ve Bithynia’lılar isimlerini


Avrupa’dan gelmiş olan üç göçmen kabile Moesi, Bryg ve Thyn’den
almıştır…”
120

MS. II. yy.

PAUSANIAS, Description of Greece, I. IV. 5:

(Bkz. Böl. II. s. 80)

MS. IV. yy.

AMMIANUS MARCELLINUS, Rerum Gestarum Libri, XXII. VIII. 14:

“Bithynia sahili ile başlayan ve Thracia


Bosporus’unun sağ kıvrımı üzerinde, Thynia ve
Mariandena’nın yetki sahası içinde, eskiden,
Mygdonialı adamlar yaşardı ve bir de Bebryxler,
Pollux’un cesareti sayesinde, Amycus ile zulüm
dağıttılar. Ötede kara içindeki yerlerde, kahin
Phineus’u tehdit ettiler ve onu korkutan
titrettiler…”
121

VI- SİYASİ OLAYLAR

A- Arkaik ve Klasik Çağlar

MÖ. IX. – VIII. yy.

HOMEROS, Ilıad, I. 362-368:

“Ayağıtez Akhilleus içini çeke çeke dedi ki: “Biliyorsun ya, ne diye
baştan anlatayım bildiğin şeyi: Gittik Thebe’ye, Eetion’un kutsal
iline, yağma ettik, ne varsa aldık getirdik buraya. Akhaoğulları
hepsini aralarında bölüştüler, ayırdılar Atreusoğlu’na güzel yanaklı
Briseis’i…”

, Ilıad, II. 805-815:

“Böyle dedi, Hektor da dinledi tanrıçanın sözünü, dağıttı toplantıyı


çabucak koştular silah başına, açıldı tekmil kapılar, fırladı ordu,
yayalar atlılar derken, bir gürültü bir uğultu. Kentin önünde sarp bir
tepe var. Çıkılır ovanın dörtbir yanından tepeye, Batieia adını
takmıştır ona halk, ölümsüzlerse yüksek atlayan Myrrhine’nin mezarı
der. Troyalılarla yardımcıları dizilirler orada. Troyalılara oynak
tolgalı büyük Hektor komuta eder, yanında kalabalık, seçkin erler,
kargı atmak için yanıp tutuşurlar.”

, Ilıad, II. 850-865:

“Erkek Yürekli Pylaimenes komuta eder Payhlagonialılara, gelmişler


yaban katırlarıyla ünlü Enetlerin yurdundan, Kytoros’ta, Sesamos’ta
otururlar, Parthenios Irmağı çevresinde kurmuşlardır ünlü saraylarını,
kentleri Kromna, Aigialos, yüksek Erythinoi’dur. Odios’la
Epistrophos komuta eder Alizonlara, ta uzaklardan gelirler, gümüşün
yurdu Alybe’den. Mysialıların başında Khromis’le bilici Ennomos
122

var, Biliciliği kurtaramaz onu kara ölümden, Çevik ayaklı Aiakos’un


torunu öldürecek onu, Nasıl öldürecekse birçok Troyalıyı ırmak
başında. Phorkys’le tanrıya benzer Askanios yönetir Phrygialıları,
Uzak Askania’dan gelmişlerdir onlar, Savaşa girmek için yanıp
tutuşurlar. Mesthles’le Antiphos’tur Mainoialıların önderi, Gygai
Gölü tanrıçasıyla Talaimenes’in oğullarıdır ikisi de.”

, Ilıad, X. 425-440:

“Eumedes’in oğlu karşılık verdi, dedi ki: “Dinle bak, anlatayım sana
dosdoğrusunu, kıyılara yakın Karialılar, kıvrık yaylı Paionlar var, bir
de Lelegler, Kaukonlar, tanrısal Pelasglar, Lykialılarla Mysialılar
Tymbre çevresindeler, Phrygialılar, atlı arabalarla dövüşen
Maionialılar da orada. Ama senden bir bir sorasın bunları bana,
Niyetiniz ne, Troyalılar arasına dalmak mı? Yeni gelen Trakyalılar
ötede, uzaktalar, kralları da var, Rhesos, Eioneus’un oğlu, görmedim
onun atları gibi güzel, iri atlar, giderler yel gibi, kardan beyazdırlar.
Arabası altınla, gümüşle işlenmiş, çok güzel. Kocaman silahları var
ki, görme, hep altın, insanlar için değil, tanrılar için.”

, Ilıad, XIII. 1-8:

“Zeus, Troyalılarla Hektor’u getirince gemilerin yanına, hadi


bakalım, dedi, ne haliniz varsa görün. Bıraktı onları orda, acılarla baş
başa, Uzaklara çevirdi ışıltılı gözlerini, Çevirdi at besleyen
Trakyalıların toprağına, Göğüs göğse dövüşen Mysialılara baktı,
Sütle beslenen şanlı Hippemolgolara, İnsanların en doğruları
Abiolara baktı. Işıltılı gözlerini Troya’ya çevirmedi bir daha, Bir
ölümsüz, Troyalılarla Danaolara yardıma gidemezdi, Yüreğinde buna
inanmıştı o.”
123

, Ilıad, XIII. 786-800:

(Bkz. Böl. IX. s. 175)

MÖ. V. yy.

HERODOTOS, Historia, I. 28:

“Günler günlere katıldı. Halys ırmağının beri yakasındaki ulusların,


Kilikia ve Lykia’dan gayri hepsi boyun eğmiş, Kroisos’un
egemenliğini tanımışlardı; bunlar: Lydia’lılar, Phrygia’lılar,
Mysia’lılar, Mariandyn’ler, Khalyb’ler, Paphlagonia’lılar, Thraklar,
Thyn’ler, Bithynia’lılar ve Kar’lar, İon’lar, Dor’lar, Aiol’lar,
Pomphylia’lılardı.”

, Historia, III. 89-90:

“Bu anıtı kurdurdu, sonra ülkeyi kendilerinin satraplık dedikleri


yirmi hükümete ayırdı, hepsinin başına birisini koydu, uyruğunda
bulunanlar ırklarına göre bölünüp ayırarak, her birine vergiler saldı,
bu ayrımı yaparken kimi zaman komşu olanları birleştirdiği gibi,
kimi zaman da sınır komşusunu atlayıp daha uzakta kalan bir ulusu
şu ya da bu ırka bağladığı oluyordu. Bakınız bu hükümetleri nasıl
dağıtmış ve yıllık vergi gelirini nasıl düzenlemişti. Vergi
taksitlerini gümüş olarak ödeyenler için ölçü, Euboia talantıydı.
Babil talantı yetmiş sekiz Euboia manası tutar. – Kyros ve
Kambyses zamanında vergi konusunda belli bir değişmez bir kural
yoktu; krala armağanlar sunulurdu. Vergilerin böyle düzene
sokulması ve buna benzer öbür reformlar İranlılara Dareios için
tüccar, Kambyses için zorba, Kyros için de baba dedirtmiştir, çünkü
birincisi her şeyde bir kazanç arardı, ikincisi sert ve duygusuzdu,
üçüncüsü ise insan adamdı ve onların iyiliği için çalışırdı.
124

“İonia’lılar, Asya Manisa’lıları, Aiolia’lılar, Karia’lılar, Lykia’lılar,


Milia’lılar, Pamphilia’lılar (bunların hepsi vergi bakımından bir
arada sayılıyorlardı) hazineye dört yüz talant gümüş ödüyorlardı.
Birinci hükümet burasıydı. Mysia, Lydia, Lasonia, Kabalia ve
Hytenneia beş yüz talant, İkinci hükümet buydu. Hellespontos’da,
Yunanistan’dan gelirken sağda oturanlar, Phrygia, Asya Thrak’ları,
Paphlagonia, Mariandyn, Suriye üç yüz altmış talant; üçüncü
hükümet de bu. Kilikya’lılardan günde bir taneden üç yüz altmış
beyaz at ve beş yüz talant gümüş; bunun yüz kırk talantı
Kilikya’daki atlı birlikler garnizonuna ayrılmıştı ve kalan üç yüz
altmış talantı Dareios’a gidiyordu. Burası da dördüncü hükümetti.”

, Historia, IV. 137-138:

“İonialılar, aralarında konuştular. Khersonessos kıyılarında


ayaşayanların tyranı olan Atinalı general Miltiades, Skythlerin
dedilerini yapıp İonia’yı özgürlüğüne kavuşturmak görüşünü
savundu. Miletos’lu Histiaios’un düşüncesi bunun tersiydi; ona
göre her biri kendi ülkesinde Dareios sayesinde tyran olarak
kalabiliyordu, Dareios’un gücü kırılırsa, ne kendisi Miletos’de
tyranlığı kaldırıp demokrasi kurmak sevdasındaydı. Histiaios fikrini
söyler söylemez, hepsi de, önce Miltiades’in görüşünü kabul etmiş
olmalarına rağmen, dönüp bu düşünceye katıldılar. Bu yolda oy
kullanan ve büyük kraldan yana olan görüşe katılanlar,
Hellespontos tyranları olan Abydos’dan Daphnis, Lampsakos’tan
Hippoklos, Parion’dan Herophantos, Prokonnesos’dan Metrodoros,
Kyzikos’tan Aristagoras ve Bizans’tan Strattis, Samos’tan Aiakes,
Phokaia’dan Laodamos, Miletos’tan, Miltiades’in görüşünü yenmiş
olan Histiaios: Aioller arasında belli başlı ad olarak yalnız
Kyme’den Aristagoras vardı.”
125

, Historia, V. 26:

“Ordunun başına, Megabazos’un yerine işte bu Otanes, yani böyle


bir kürsüye oturmuş olan adam geçirilmişti; Byzans’ı ve
Khalkedon’u aldı, Troas’da Antandros’u aldı, Lamponion’u 57 aldı,
Lesboslulardan sağladığı gemilerle, o çağda her ikisi de Pelasgların
elinde bulunan Lemnos ve İmbros adalarını aldı.”

, Historia, V. 122:

“İonia’lıları kovalamakla görevlendirilenlerden ve Sardes seferine


katılmış olanlardan Hymaias, Propontis üzerine yürümüş, Mysia’da
Kios’u ele geçirmiş bundan sonra, Daurises’in Karia’ya gitmek
üzere Hellespontos’tan ayrılmış olduğunu öğrenince Propontis’i
bırakmış ve ordusunu Hellespontos üzerine sürmüştü. İlion
topraklarındaki bütün Aiol’ları ve onlarla birlikte bu topraklarda
kalmış olan eski Troya’lıları, yani Gergith’leri de almıştır. Bu
başarılarından sonra Troya’dayken hastalanmış ve ölmüştür.
Günleri böyle sona ermiştir.”

, Historia, VI. 28:

“Histiaios, bundan sonra, elindeki çok sayıda İonia’lı ve Aiolia’lı


ile birlikte Thasos’a karşı sefer açmıştır. Thasos’u kuşattığı sırada
Fenikelilerin Miletos’dan kalkarak İonia’nın öbür bölgelerine
doğru yelken açtıklarını haber aldı. Bunun üzerine Thasos’u alıp
yağma etmekten vazgeçerek bütün ordusuyla Lesbos’a gitti. Ama
orduda kıtlık başlamak üzereydi, bunun için Mysia’da Atarneus ve
Kaikos ovalarındaki ekini kaldırmak üzere Lesbos’tan kalkıp karşı
kıyıya geçti. Bu bölgede tam o sırada, güçlü bir ordunun başında
olarak Harpagos adında bir İranlı bulunuyordu; Histaios ordusu

57
Troas kenti, Kozludağ.
126

karaya çıkarken üstlerine atıldı, Histiaios’u yakaladı ve ordusunun


büyük bölümünü öldürdü.”

, Historia, VI. 33:

“İonia’dan ayrılan donanma, Hellespontos’un batı kıyısını da


baştan başa egemenliği altına aldı. Doğu kıyılarını sırf Perslerden
kurulu kolordular zaten daha önce anakaradaki bir savaşla ele
geçirmişlerdi. Hellespontos’un Avrupa kıyılarında Khersonesos –ki
pek çok oturma yerini saptıyordu- Perinthos gibi Thrak kaleleri ile
Selymbria ve Bizans bulunuyordu. Bizans karşısındaki
Khalkhedon’lular Fenike gemilerinin gelmesini bile
beklememişlerdi; Ülkerlerini bırakıp çıkmışlar, Karadeniz’e
giderek orada Mesabria kentini kurmuşlardı. Fenikeliler bu dediğim
ülkeleri ateşe vermişler, taş üstünde taş bırakmamışlar, arkasından
Prokonnesos ve Artake’ye sapmışlar, buraları da yaktıktan sonra,
ilk seferinde dokunmadıkları illeri yağma etmek üzere yeniden
Khersonesos’a dönmüşlerdir. Yalnız Kyzikos’a dokunmamışlardır,
çünkü bunlar Fenikeliler gelmeden önce Daskyleion valisi
Megabazos oğlu Oibares ile anlaşarak, kralın egemenliği altına
girmeyi kabul etmişlerdi. Kardia ili dışında bütün Khersonesos
böylece Fenikelilerin eline geçmiş oluyordu.”

, Historia, VI. 36-38:

(Bkz. Böl. II. s. 30)

, Historia, VII. 20:

“Mısır’ın baş eğmesini izleyen dört yılı orduyu hazırlamak, ordu


için gerekli servisleri kurmakla geçirdi. Korkunç kuvvetler başında
sefere çıktığı zaman beşinci yıl doluyordu. Bizim bildiğimiz
127

seferler içerisinde en önemlisi budur; Dareios’un Skyth seferi


bunun yanında hiç kalır, Skyth’lerin Kimmer’leri kovalayarak
Media üzerine atılmaları ve bütün Yukarı Asya’yı ele geçirmeleri
ve oralarda yerleşmeleri ile sonuçlanan sefer de öyle –Dareios,
Skyth seferi ile bunun öcünü almak istiyordu-, hatta bize
dediklerine göre, ne Atreus oğullarının İlion’a karşı açtıkları sefer,
ne de Mysia’lıların ve Teukria’lıların, Troya olaylarından önce,
Bosphoros’u geçip Avrupa’ya atıldıkları ve bütün Thrakları
egemenlikleri altına aldıktan sonra İonia denizine doğru indikleri ve
güneyde Peneios ırmağına kadar ulaştıkları sefer onunla
ölçüştürülebilir.”

, Historia, VII. 41-45:

“Kserkes, Sardes’den beri yolculuk yapıyordu, arada canı isterse


kendi arabalarını bırakıyor, kapalı bir arabaya biniyordu.
Arkasından en soylu ve en yiğit olanlardan seçilmiş bin mızraklı,
bunlar mızraklarını her zamanki gibi tutuyorlar. Bunları, hepsi
içinden seçilmiş bin başka atlı izliyordu ve bu atlılardan sonra Pers
birlikleri arasından derlenmiş on bin kişilik seçkin bir birlik; bunlar
yaya; içlerinden bin tanesinin mızrak saplarının ucu sivri demir
değil altın bir nar; bunlar öbür dokuz bin kişinin çevresini
almışlardı, bu dokuz bin kişi onların ortasına yürüyordu, mızrak
saplarının ucunda gümüş narlar bulunuyordu. Mızraklarını uçları
yere dönük olarak taşıyanlarda da gene altın narlar vardı ve
Kserkes’in hemen arkasında yürüyenlerinki altın elmalıydı. Bu on
bin kişiden sonra on bin Pers atlısı geliyordu. Bu atlılardan sonra
iki stad bir aralık ve ordunun geri kalan bölümü, karmakarışık
birlikler. Ordu, Lydia’dan Kaikos ırmağına ve Mysia’ya
yönelmişti; Kaikos’u geçtikten sonra Kane dağını sola alarak
Atarneos içinden Karene kentine doğru yürüdü. Bu kentten sonra
Atramytteion kentini ve Pelesg sitesi Antandros’u geçerek Thebe
128

ovasına indi. Ida dağını soluna alarak İlion toprağını geçti (281). Ve
orada gece Ida eteklerinde konaklamışlarken bora patladı, zigzag
gezinen yıldırımlar düştü ve oldukça önemli sayıda kurban verdirdi.
Ordu, Skamandros ırmağına varmıştı; Sardes’ten yola
çıktıklarından beri ilk olarak su sıkıntısı çekildi, askere ve
hayvanlara yetecek kadar su bulunamadı. Bu ırmağa ulaştıkları
zaman Kserkes, Priamos Pergamon’unun bulunduğu tepeye çıktı,
çevreyi seyretmek istiyordu. Seyretti, orada geçen ünlü olayları
dinledi ve İlion Athene’si için doğurmamış bin inek kurban etti, bu
arada Mag’lar bu kahramanlar toprağına sular serpiyorlardı. Bu
törenler bittikten sonra bir gece ürküntüsü kampı allak bullak etti.
Gün ışıyınca, Rhoiteion Ophryneion, Dardanos kentlerini (bu
sonuncusu Abydos toprakları sınındaydı) sola ve Troya’lılar
soyundan olan Gergith’leri sağa alarak yola çıkıldı. Abydos’a
vardılar, burada Kserkes bütün orduyu gözden geçirmek istedi.
Daha önce burada yüksek bir yere, kral için bu maksatla beyaz
mermerden bir tribün kurulmuştu, bunu kralın istediği üzerine
Abydos mermercileri yapmışlardı. Oraya geçti ve kıyıda toplanmış
olan kara ordusunu ve donanmayı seyretti, sonra bir deniz savaşı
gösterisi yapmalarını istedi. Bir deniz savaşı taklidi yapıldı ve
Sidon’lu Fenike’liler kazandılar. Kral, manevraları pek beğenmişti.
Bütün Hellespontos gemi doluydu, bütün Abydos kıyıları ve
toprakları insanlarla kararmıştı, bunları gördü ve kendini kutladı;
sonra ağlamaya başladı.”

, Historia, VII. 74-75:

“Lydia’lıların silahları Yunanlılarınkine çok benziyordu. Lydia’lılar


eskiden Maionia’lılar adını taşırlardı; şimdiki adlarını Atys’in oğlu
Lydos’dan almışlardır ve eski adları unutulmuştur. Mysia’lılar
kendi ülkelerinin başlıklarını giyiyorlardı, ellerinde küçük kalkanlar
ve ateşte sertleştirilmiş demirden kargılar vardı. Bu Mysia’lılar
129

Lydia kolonlarıdırlar ve Olympos dağına komşu oldukları için


bunlara Olympos’lular da denilir. Lydia’lılarla Mysia’lıların başına,
Datis ile birlikte Marathon çıkartmasını yapmış olan Artaphrenes
oğlu Artaphrenes vardı. Thrak’lar savaşa tilki derisi başlıklarla
gidiyorlardı; zırh gömleklerin üzerine geniş, alacalı pelerinler
atmışlardı; ayaklarında ve dizlerinde geyik derisinden pabuçlar
vardı; mızrak, küçük hafif bir kalkan ve kısa bir hançer taşıyorlardı.
Asya’ya geçtikten sonra Bithynia’lılar adını almışlardır; kendi
dediklerine göre, eskiden Strymonia’lılar adını taşırlarmış, çünkü
Strymon kıyılarında otururlarmış; Troya’lılarla Mysia’lılar, derler,
bizi kovdular ata yurdumuzdan. Bu Asya Thrak’larının başında,
Artabanos oğlu Bassakes vardı.”

, Historia, IX. 32:

“Mardonios’un safa soktuğu belli başlı ulusları saydım, bunlar en


gözde olanlar ve en değerli sayılanlardır. Arkada başka ululardan,
Phrygia’lılar, Mysia’lılar, Trakya’lılar, Paionia’lılar vb. gibi çeşitli
askerlerden oluşan bir kalabalık vardı. Ethiopia’lılarla şu kılıç
taşıyan ve Mısırlıların tek savaşçı sınıfı olan Hermotybi’lerle
Kalasiri’ler denilen Mısırlıların tek savaşçı sınıfı olan
Hermotybi’lerle Kalasiri’ler denilen Mısırlıları da sayalım.”

EURIPIDES, Hecuba, 640-648:

“… ve milletlerden birinin budalalığı yıkıma yol açtı; Simoïs’in


suları yakınında yabancı düşmanlara ölüm yağdı. Böylece hakem,
Ida’nın kenarında, kızkardeşlerin mücadeleleri hakkında hüküm
verdi.”
130

MÖ. V. – IV. yy.

XENOPHON, Anabasıs, II. I. 3:

“Tam yola çıkmak üzer idiler ki, Teuthrania Valisi ve


Lakedimonia’lı Damaratos soyundan olan Prokles’le Tamos’un
oğlu Glus geldiler; Kyros’un öldüğünü, Ariaios’un kaçtığını ve
şimdi de kurtulabilen Barbarlarla birlikte, bir gün evvelki konak
yerinde bulunduğunu haber verdiler. Onun, gelmek istiyorlarsa,
bugün Helenleri beklediğini, yarın da, gelmiş olduğu İonia’ya
doğru, yola çıkacağını bildirdiler.”

, Anabasıs, VII. VIII. 16-19:

(Bkz. Böl. II. s. 40)

, Anabasıs, VII. VIII. 23-24:

“Bundan sonra helenler Pergamon’a döndüler. Orada Ksenophon


Tanrıya bir şükran kurbanı sundu. Çünkü Lakedaimonlular,
yüzbaşılar ve öteki komutanlarla askerler, elde edilen atlar, arabalar
ve başka ganimetler en iyilerini ona vermişlerdi. Bu sayede artık
başkalarına iyilik edebilecek duruma gelmiş bulunuyordu. Bundan
sonra Thibron geldi, orduyu aldı ve öteki Hellen kuvvetleriyle bir
araya getirdikten sonra Tisapphernes ve Pharnabazos’a karşı sefer
çıktı.”

, Hellenica, I. I. 5-13:

“Fakat Atinalılar yolunu kesip dövüşe başladılar: muharebeye


Abydos sahili boyunca sabahtan akşama kadar sürdü. Bir noktada
kazanır, bir noktada kaybederken, ansızın on sekiz gemi ile
Alkibiades göründü. Bu müdahale karşısında Peloponnesoslular
131

kaçıp Abydos’a sığındılar. Onlara yardım etmek amacı ile,


Pharnabazos at sırtında denize daldı, ilerleyebildiği kadar
ilerledikten sonra, atlı ve yaya askerlerini yanına çağırarak,
dövüşmeye başladı; kıyıdan az ötede Peloponnnesoslular gemilerini
yan yana dizmiş, dövüşü sürdürüyorlardı. Sonuç olarak Atinalılar
düşmanın otuz gemisini boş durumda ele geçirdiktan, düşmanın
eline düşen kendi gemilerini de kurtardıktan sonra, Sestos’a
çekildiler. Limanda kırk gemi bırakarak, küçük birlikler halinde
Helle denizinden ayrılıp vergi toplamaya gittiler; yalnız
strateglerden biri, Thrasyllos, olayları bildirmek, adam ve gemi
istemek üzere Atina’ya gitti. Tam bu sırada Tissaphernes Helle
denizine geldi; Alkibiades yanına konuklara verilmesi adet olan
armağanlardan çok daha başka armağanlar da alarak bir trierle onu
karşılamaya çıktı. Ancak Tissaphernes, Kraldan Atinalılara savaş
ilan etme emrini aldığını ileri sürerek, Alkibiades’i yaklatıp
Sardeis’te hapse attırdı. Ne var ki otuz gün sonra Alkibiades,
Karya’da ele geçen Mantitheos’la birlikte, birer at bulup, gece vakti
kaçarak Klazomenai’e sığınmayı başardı. Sestos’ta kalan Atinalılar,
Mindaros’un altmış gemi ile saldırıya geçeceğini haber alınca, gece
vakti Kardia’ya çekildiler. Klazomenai’de bulunan Alkibiades de
beş trier ve bir sürat gemisi ile oraya geldi. Peloponnesos
donanmasının Abydos’tan Kyzikos’a gittiğini öğrenerek, karadan
Sestos’a gitmek üzere yola çıktı, gemilerine de yarımadanın etrafını
dolaşıp aynı yere gelmelerini emretti. Gemiler gelince, düşmanla
çarpışmak amacı ile denize açılacağı sırada, yirmi gemisi ile
Makedonya’dan dönen Theramenes çıkageldi; derken gene yirmi
gemi ile Taşoz’dan Thrasybulos geldi: vergi toplamaktan
dönüyorlardı. Alkibiades, onlara büyük yelkenlerini açıp peşi sıra
gelmeleri için haber göndererek, Partion’a sefer etti; seksen altı
gemiden oluşan donanma Parion’da toplandı. O gece demir alıp
ertesi gün kahvaltı vaktine doğru Prokonnesos’a ulaştılar.”
132

, Hellenica, I. I. 14-20:

“Mindaros’un ve, piyadesi ile, Pharnabazos’un Kyzikos’ta


olduklarını orada öğrendiler. O gün orada kaldılar; ertesi gün
Alkibiades meclisi toplayıp askerlerine denizde, karada ve kentin
surları etrafında dövüşmek gerekeceğini söyledi: “çünkü bizde para
yok”, dedi, “oysa düşman Kraldan istediği kadar para çekiyor.” Bir
gün önce demir attıkları vakit, gemilerinin sayısını düşmana bir
bildiren olur korkusu ile, en küçüğüne varıncaya kadar, bütün
gemileri bir arada tutmuştu; ayrıca, karşı sahile geçmeya çalışırken
yakalanacak olanların Idam edileceğini ilan etmişti. Toplantıdan
sonra, muharebe hazırlıklarını tamamlayarak, şiddetli bir yağmur
altında Kyzikos yönünde denize açıldı. Kyzikos’a yaklaştığı sırada
hava açtı, güneş çıktı: Mindaros’a ait altmış geminin limanın
açıklarında manevra yaptığını, kendisinin onlarla limanın arasına
girmiş olduğunu gördü. Peloponnesoslular, Atina trierlerinin
öncekinden çok daha fazla sayıda olduğunu ve limanın ağzına
gelmiş bulunduklarını görünce, sahile doğru kaçtılar: yan yana
demir atıp üzerlerine gelen düşmanla dövüşmeye başladılar. Fakat
Alkibiades yirmi gemilik bir kuvvetle sahili dolaşıp başka bir
noktada karaya çıktı. Bunun farkına varan Mindaros da karaya
çıktıysa da dövüş esnasında vurularak öldü, yanındakiler ise
çözülüp dağıldılar. Atinalılar düşman gemilerini toplayıp
Prokonnesos’a götürdüler; ancak, Syrakusaililer tarafından ateşe
verildikleri için Syrakusai gemilerine el koyamadılar. Ertesi gün
Atinalılar oradan kalkıp Kyzikos’a doğru ağır ağır ilerlemeye
başladılar: Kyzikos ahalisi, kentlerinin Peloponnesoslular ve
Pharnabazos tarafından terk edildiğini görerek, kapılarını
Atinalılara açtılar. Alkibiades orada yirmi gün kaldı:
Kyzikoslulardan ağır bir vergi aldı ise de, onlara daha başka
kötülük etmeden, yeniden Prokonnesos’a dönmek üzere yola çıktı.
Oradan Perinthos ve Silivri’ye yollandı.”
133

, Hellenica, I. I. 24-26:

(Bkz. Böl. II. s. 41)

, Hellenica, I. I. 41:

(Bkz. Böl. VIII. s. 170)

, Hellenica, I. II. 11-17:

“Atinalılar, kendilerine ölülerini toplama olanağı sağlayan bir


mütarekeden sonra, Notion’a döndüler; orada ölülerini gömüp
doğru Lesbos ve Hele denizine yolladılar. Lesbos adasının
Methymna limanında demir atmış yatarlarken, Ephesos’tan
gelmekte olan yirmi beş Syrakusai gemisinin sahil boyunca
ilerlediğini gördüler: yollarını kesip tayfaları ile dört gemiyi ele
geçirdiler, öbürlerini ta Ephesos’a kadar kovaladılar. Thyrasyllos,
biri dışında, bütün esirleri Atina’ya gönderdi; alıkoyduğu
Alkibiades idi; onu taşlatarak öldürttü. Oradan kalkıp Sestos’ta
bulunan kuvvetleri almaya gitti; sonra bütün ordu ile Lampsakos’a
geçti. Kış gelip çattı: Pire’de, taş ocaklarında hapsedilmiş olan
Syrakusaili esirler, kayaları delerek geceleyin kaçıp, kimi
Dekeleia’ya kimi Megara’ya sığınmayı başardılar. Lampsakos’ta
Alkibiades bütün birlikleri bir kuvvet haline getirmek istedi, fakat
oradaki askerler Thrasyllos’un yeni gelen askerleri ile karışmaya
razı olmadılar; kendileri hiç yenilmemişlerdi, öbürleri ise oraya bir
yenilgi ile gelmişlerdi: öyle diyorlardı. Birlikler tahkim ettikleri
Lampsakos’da kışı bu ruh durumu içinde geçirmeye
hazırlanıyorlardı. Bu arada Abydos’a bir akın yapıldı. Pharnabazos
önemli atlı kuvvetleri ile yetişti, fakat yenilerek kaçmak zorunda
kaldı. Alkibiades atlıları ile ve Menandros’un komutasında bulunan
yüz yirmi hoplitle peşine düştü, ancak düşman basan karanlıktan
134

yararlanarak elinden kurtuldu. Bu muharebeden sonra askerler


kendiliklerinden bir araya geldiler ve Thrasyllos’un askerleri ile
dostluk kurdular. Kış esnasında kıtaya birkaç çıkarma daha yapıp
Kralın ülkesini talan ettiler.”

, Hellenica, I. III. 17:

(Bkz. Böl. II. s. 42)

, Hellenica, I. III. 11-13:

“Pharnabazos Kalkhedon’da, onun Byzantion’a gelmesini


bekliyordu, çünkü onun da yemin etmesini gerekli buluyordu.
Alkibiades geldi ancak Pharnabazos’un da kendi yüzüne karşı
yeminini yenilemedikçe, yemin etmeyeceğini bildirdi. Bunun
üzerine Alkibiades Khrysopolis’te, Pharnabazos’un temsilcileri
Mitrobates’le Arnapes’in karşısında; Pharnabazos da
Kalkhedon’da, Alkibiades’in temsilcileri Euryptolemos’la
Diotimos’un karşısında devletleri adına ant içtiler; ayrıca,
birbirlerine kişisel güvence de verdiler. Sonra Pharnabazos, Krala
gidecek elçilerle Kyzikos’ta buluşmak üzere, hemen yola çıktı.
Atinalıların elçi olarak gönderdiği adamlar Dorotheos, Philokydes,
Theogenes, Euryptolemos ve Mantitheos’tu; Argoslular bu heyete
Kleostratos’la Pyrrholokhos’u katmışlardı. Yolda bir de Isparta
heyeti vardı: PasippIdas ve arkadaşlarından oluşuyordu;
Syrakusai’den sürülmüş olan Hermokrates’le kardeşi Proksenos da
onlarla beraberdi.”

, Hellenica, I. IV. 6-7:

“Pharnabazos, kah Krala görüreceğini, kah vatanlarına


göndereceğini söylemek suretiyle –“böylece benden şikayetçi
135

olmazsınız” diyordu- elçileri uzun zaman oylamayı başardı; aradan


üç yıl geçti, nihayet onları serbest bırakmak için Kyros’tan izin
istedi, yemin etmiş olduğunu, Krala götürmediğine göre, onları hiç
olmazsa deniz kıyısına bırakması gerektiğini söyledi. Sonunda
elçiler Ariobarzanes’e gönderildi; ondan onlara eşlik edecek
adamlar istendi; Ariobarzanes elçileri Mysia’da Kios’a sevk etti;
onlar da oradan bir gemiye binip ordugahlarının bulunduğu yere
gittiler.”

, Hellenica, II. I. 17-21:

“Lysandros Rodos’tan kalkıp İyonya sahillerini izleyerek Hele


denizine gitti: amacı boğazdan çıkan gemileri denetlemek ve
Isparta’tan ayrılan kentleri denetlemek ve Isparta’dan ayrılan
kentleri baskı altında tutmaktı. Atinalılar ise açık denizi yeğleyerek,
Khios’a doğru yola çıktılar, çünkü Asya sahilleri onlara düşmandı;
Lysandros kıyı kıyı giderek Abydos’tan Lampsakos’a geçti; bu kent
Atinalıların müttefikiydi; Abydoslularla öbür müttefikler karadan
geldiler: başlarında Ispartalı Thoraks vardı. Saldırıya geçerek kenti
zorla ele geçirdiler; şarabı, buğdayı, her türlü erzakı bol olan kent
askerler tarafından yağma edildi; Lysandros bütün özgür insanları
serbest bıraktırdı. Onları adım adım izleyen Atinalılar yüz seksen
gemi ile Khersonesos’ta Elaius’a gelerek demir attılar. Orada öğle
yemeği yerlerken Lampsakos olaylarından haberdar edildiler:
hemen Sestos’a hareket ettiler. Oradan, hiç vakit kaybetmeden,
erzaklarını alıp Lampsakos karşısına düşen Aigos-Potamoi’e sefer
ettiler; bu noktada Hele denizi genişliği yaklaşık olarak on beş
stadiadır. Akşam yemeğini orada yediler.”

, Hellenica, III. I. 6:

(Bkz. Böl. II. s. 43)


136

, Hellenica, III. I. 9:

“Derklidas’a gelince, orduyu devralır almaz, Tissaphernes’le


Pharnabazos’un birbirlerine güvenmediklerinin farkına vararak,
Tissaphernes’le anlaştı ve ordusunu Pharnabazos’un topraklarına
sevk etti: her ikisi ile savaşmaktansa biri ile dövüşmeyi yeğliyordu.
Esasen Derklidas Pahnabazos’a eskiden beri düşmandı. Çünkü,
Lysandros’un donanma komutanı olduğu sıralarda, Abydos
harmostu ike Pharnabazos’un iftirasına uğrayarak, kalkanla nöbet
tutma cezasına çarptırılmıştı: bu, görevine düşkün Ispartalılar için
bir yüz karasıdır, çünkü disiplinsizliği görülenlere verilen bir
cezadır. Bu nedenle Pharnabazos’a karşı giriştiği hareketı büyük bir
şevkle yürüttü.”

, Hellenica, III. I. 11-13:

“Görüşme başlayınca: “Pharnabazos”, dedi, “kocam sana her


bakımdan sadıktı, vergilerini de senin övgünü ve iltifatını
kazanacak şekilde öderdi. Bak ben sana onun kadar hizmet
edebilirim: bir başka satrap atamana ne gerek var? Beni
beğenmeyecek olursan, görevi benden alıp her zaman bir başkasına
devredebilirsin.” Bu öneri karşısında, Pharnabazos kadının satrap
olmasına karar verdi. Mania, ülkesinin yönetimini ele aldıktan
sonra, vergileri ödemekte kocasından aşağı kalmadı; üstelik kaç kez
Pharnabazos’un yanına gittiyse, her defasında ona armağanlar
getirdi, ne zaman da o konuk geldiyse, herkesten daha iyi ve daha
hoşa gidecek şekilde ağırlamakta kusur etmedi; devaraldığı kentleri
onun egemenliği altında tutmakla yetinmeyerek, ona bağlı olmayan
kentler arasında, birer sahil kenti olan Larisa’yı, Hamaksitos’u ve
Kolonai’i ele geçirdi; emrindeki paralı Yunan askerlerini surlara
hücum ettirirken, kendisi harekatı bindiği arabasından izledi.
Gözüne girenlere, kimsenin küçümseyemeyeceği armağanlar
137

verirdi: bu sayede paralı askerleri ile ünlü sanlı bir kuvvet meydana
getirmişti. Pharnabazos’un düzenlediği seferlere özellikle
Misyalılara ve Pisidyalılara karşı yapılan seferler o da katılmaktan
geri kalmıyordu, çünkü bu kentler Kralın ülkesine zarar
veriyorlardı. Bu nedenle Pharnabazos ona olağanüstü bir saygı
gösteriyor, danışmak için yanına çağırdığı bile oluyordu.”

, Hellenica, III. I. 15:

“Meidias, bu işleri becerdikten sonra, birer tahkimli kent olan


Skepsis ve Gergis’ten ayrılmadı. Mania’nın hazinesi oradaydı.
Öbür kentler onu kabul etmedi; bu kentlerin garnizonları
Pharnabazos’a sadık kaldılar. Bunun üzerine Meidias armağanlar
göndererek Pharnabazos’tan, Mania’ya yaptığı gibi, ülkeyi
yönetmesine izin vermesini istedi. Fakat Pharnabazos
“armağanların senin olsun, oraya vardığımda armağanlarına da sana
da el koyacağım” şeklinde cevap gönderdi. “Mania’nın intikamını
almazsam, bu dünyada kalmayayım” diyordu.”

, Hellenica, III. I. 19-28:

“Görüşmeler sürerken, komutanın da bir adamı çıkageldi: daha


önce gelenlerin söylediklerini kendisinin de onayladığını
bildiriyordu. O gün hayırlı kurbanlar kesmiş olan Derklidas, hiç
zaman yitirmeden silah başı ettirip askerleri ile kentin kapısına
dayandı: kent ahalisi kapıyı ardına kadar açarak onu içeri aldı.
Burada da bir garnizon bırakarak derhal Skepsis ve Gergis üzerine
yürudü. Her an Pharnabazos’un çıkagelmesini bekleyen Meidias,
kent halkından da artık çekindiğinden, Derklidas’a adam gönderdi
ve rehine vermek koşulu ile, kendisiyle görüşmeye hazır olduğunu
bildirdi. Buna karşılık, Derklidas müttefiklere ait kentlerden birer
rehine gönderip, hangilerini beğenirse ve ne kadar isterse, o
138

kadarını alıkoymasını bildirdi. On rehine alıkoyduktan sonra,


Meidias isterse, o kadarını alıkoymasını bildirdi. On rehine
alıkoyduktan sonra, Meidias kentten çıkıp Derklidas’la buluştu ve
hangi koşullarla onunla ittifak yapabileceğini sordu. O da kent
ahalisinin özgür ve özerk olmasına izin verirse, bunun olabileceği
cevabını verdi. Hem bunları söylüyor hem Skepsis’e doğru
ilerliyordu. Meidias, kentlilerin iradesine karşı gelerek onun kente
girmesine engel olmayacağını bildiğinden, girmesine razı oldu.
Derklidas Sekpsislilarin akropolüne çıkıp Athena’ya kurban
kestikten sonra, Medias’ın muhafızlarını oradan çıkarıp, kenti
vatandaşlara devretti ve özgür insanlara yaraşır bir şekilde devleti
yönetmelerini istedi; sonra ordusunu Gergis üzerine sevk etti.
Birçok Skepsisli vatandaş peşine takıldı: ona saygı gösteriyor, olan
bitenden duydukları memnunluğu diler getiriyorlardı. Yanında
yürüyen Meidias Gergislilerin kentini kendisine bırakmasını rica
etti. Derklidas hiçbir hakkından yoksun edilmeyeceğini söyledi.
Hem konuşuyor hem, yanında Meidias, kentin kapısına
yaklaşıyordu; ordusu barış düzeninde iki erle koldan onu izliyordu.
Ahali kulelerin tepesinden –kuleler bir hayli yüksekti- Meidias’a
dönerek: “Meidias, emret de kapıyı açsınlar, sen de önüme düş,
seninle birlikte tapınağa giderek Athena’ya kurban kesmek
istiyorum” demesi üzerine, Meidias kapıyı açtırmakla tereddüt etti;
etti ama hemen, tutuklanmaktan korktuğu için emir verdi. Girdikten
sonra, Derklidas Meidias’la birlikte akropole çıktı; askerlerine
surlar bounca mevzi almalarını emrederek, kendisi adamları ile
Athena’ya kurbanlar kesti. Kurbanlar kesildikten sonra, Meidias’ın
mızrakçılarına kendi ordusunun başında yer almalarını emretti;
bundan böyle ücretlerini kendisi verecekti, çünkü Meidias’ın artık
korkacağı bir şey kalmamıştı. Şaşkına dönen Meidias: “Ben
gideyim de”, dedi, “seni kabul için yapılacak törenle ilgileneyim”
Beriki: “Zeus için, olmaz öyle şey”, dedi, “ben kurbanlarımı
139

kesmiştim, benim seni değil, senin beni konuk etmen ayıp olur 58.
Kal burada: yemek hazırlanıncaya kadar, karşılıklı haklarımızın ne
olduğunu inceler, ona göre hareketlimizi ayarlarız” oturdular,
Derklidas sordu: “Söyle bana Meidias”, dedi, “baban her şeyini
sana mı bıraktı?” öbürü: “Elbette”, diye cevap verdi. Derklidas:
“pek iyi diye cevap verdi. Derklidas: “Pek iyi, kaç evin var? Ne
kadar arazin, ne kadar otlağın var?” diye sordu. Meidias’ın
söylediklerini kaydederken, hazır bulunan Skepsisliler: “Bu adam
seni aldatıyor. Derklidas” diye atıldılar. Derklidas onlara: “Siz de
pek incelemeyin” diye karşılık verdi. Babasının mallarının listesini
çıkardıktan sonra: “Söyle bana”, dedi, “Mania kimin
hizmetindeydi?” Hepsi bir ağızdan Pharnabazos’un emrinde
olduğunu söylediler. Derklidas: “Pek iyi, onun malları da
Pharnabazos’a ait değil miydi?” diye sorunca, “Evet aitti” dediler.
“O halde o mallar bizim olmalıdır”, diye devam etti, çünkü biz
galip durumdayız; Pharnabazos’la savaş halinde olduğumuzu
biliyorsunuz. Haydi biriniz Mania’nın, daha doğrusu
Pharnabazos’un servetinin bulunduğu yeri göstersin” Bazı kimseler
önüne düşüp, onu Mania’nın evine götürdüler. Bu evi kendine mal
etmiş olan Meidias da onlarla birlikte gitti. İçeri girince Derklidas
kahyaları çağırttı, onları uşaklara yakalattı, sonra, Mania’nın
herhangi bir şeyi çalarken yakalanırsa, derhal kılıçtan
geçirilecekleri uyarısında bulundu. Hazine kendisine gösterildi. Her
şeyi gözden geçirdikten sonra, kilit altına aldı, mühürletti ve
nöbetçiler dikti. Çıkarken, kapının önünde bulduğu taksiarkh ve
Lokhaglara: “Arkadaşlar”, dedi, “sekiz bin kişilik” bir ordunun bir
yıllık ücreti burada hazır duruyor; bundan sonra ele
geçireceklerimizi de saymıyorum.” Böyle dedi, çünkü bunu
duyunca daha disiplinli ve daha gayretli olacaklarını biliyordu.
Meidias ona: “Benim nerede oturmam gerekiyor, Derklidas?” diye

58
Metne göre Skepsis’te Athena’ya “kentin koruyucu tanrısı” olarak tapınılıyordu.
140

sordu. O da: “Hak ve adalet nerede derse orada, Meidias” diye


kaşılık verdi, “yani vatanın olan Skepsis’te, babanın evinde.”

, Hellenica, III. II. 6:

(Bkz. Böl. II. s. 44)

, Hellenica, III. II. 9-11:

“Derklidas bu konuşmalardan esinlenerek aklına geleni onlara


söylemedi. Onları Ephesos yönüne gönderdi: yol üzerindeki Yunan
kentlerinin barış ve refah içinde yaşadıklarını görecekleri için
seviniyordu. Konuklar yola çıktılar. Derklidas, görevinin başında
kalması desinleştiğinden Pharnabazos’a yeniden adam göndererek
kış döneminde olduğu gibi mütarekeyi mi, yoksa bu kez savaşı mı
yeğlediklerini sordu. Paharnabazos bu kez de mütarekeyi seçince,
Derklidas, Pharnabazos’un sınırlarına yakın olan kentlerin 59 de
barış içinde yaşamalarını sağladıktan sonra, ordusu ile Helle
denizini aşıp Avrupa’ya ayak bastı; dost Thrak kavimlerinin
arazisinden geçerek, Seuthes’in konuğu olarak, hersonesos’a vardı.
Burada on bir on iki kenti bulunduğunu, toprağın son derece
verimli ve iyi olduğunu, ancak gerçekten anlatıldığı gibi, Trakların
akınlarına karşı korumasız olduğunu öğrendi; ölçüp, berzahın
genişliğinin otuz yedi stad olduğunu gördü; hiç zaman
kaybetmeden, kurban kesip inşaata başladı: inşaatın yapılacağı
araziyi kısım kısım askerlere tahsiz etti; kendilerine düşen inşaat
kısmını ilk bitirecek olan askerlere ödül vereceğini, öbürlerine de
gösterecekleri beceriye göre armağanlar dağıtacağını söyledi: bu
suretle baharda başladığı surları sonbahardan önce tamamlamayı
başardı.60 On bir kent, bir çok liman, ekilmeye elverişli geniş ve

59
Söz konusu kentler Pharnabazos’a karşı bağımsızlıkğını korumuş olan, Abydos, Lapseki,
Kalkhedon ve Kyzikos’tur.
60
Yüz elli yıl önce Miltiades aynı yerdi bir sur inşa ettirmişti. bkz. Herodotos, VI. 36-38.
141

verimli tarlalar, ağaç dikilmiş büyük araziler ve her çeşit hayvan


sürülerini besleyecek sayısız ve birbirinden güzel otlaklar bu
surlarla korunmuş oldu. Bu işi başardıktan sonra, yeniden Asya’ya
geçti. Kentlerin durumunu inceleyerek genel olarak her şeyin
yolunda olduğunu gördü. Yalnız Khios’lu sürgünlerin tahkimli bir
mevki olan Atarneus’u ellerinde tuttuklarını, burasını üs olarak
kullanmak suretiyle İyonya’da mal ve canlara zarar verdiklerini ve
bu talanların geliri ile geçindiklerini öğrenmiş oldu. Bol miktarda
buğdaya sahip olduklarını işiterek, gelip çevrede ordugah kurdu ve
kenti kuşattı; sekiz ayda onları yola getirdi, kenti yönetimini
Pelleneli Drakon’a verip oradan, geçtiği zaman kendisine konak
yeri olsun diye, bu tahkimli mevkide bol miktarda erzak yığdıktan
sonra, [Sardeis’ten üç günlük mesafede olan] Ephesos’a hareket
etti.”

, Hellenica, III. IV. 10:

(Bkz. Böl. II. s. 44)

, Hellenica, IV. I. 20-26:

“Bu olaydan üç gün sonra, Spithridates Pharnabazos’un yüz altmış


stad kadar ötede büyük bir kasaba olan Kaue’de ordugah kurmuş
olduğunu öğrendi ve durumu derhal HerippIdas’a bildirdi.
HerippIdas parlak bir başarı peşindeydi: gitti, Agesilaos’tan iki bin
kadar hoplit, bir o kadar peltastla 61 SpithrIdates’in süvarilerini,
Paflagonları ve Yunanlılardan gönüllü olarak gelmek isteyecekleri
kendi emrine ayırmasını istedi. Agesilaos’tan vaat alınca, kurban
kesmeye koyuldu; akşama doğru hayıra yorulacak belirti çıkınca,
kurban törenine son verdi. Sonra, askerlerine akşam yemeklerini
yiyip ordugahın önünde toplanmalarını emretti. Karanlık basmıştı:

61
Peltast, Pelte (hafif kalkan)’li, pelte taşıyan piyade eri, hafif donatılmlı piyade.
142

ordugahtan çıkıp gelenler, gelecek olanların yarısı bile değildi.


Fakat girişiminden vazgeçerse, öbür Otuzlara alay konusu olmak
korkusu ile, elindeki kuvvetle yola çıktı. Gün doğarken
Pharnabazos’un ordugahına ani bir baskın yaptı: ön karakollarda
bulunan Misyalılar ağır kayıplara uğradılar, düşman dağılıp kaçtı,
ordugah zaptedildi, bir yığın kap kacak ve Pharnabazos’un rahatını
sağlamak için bulundurulan birçok eşya ele geçirildi; bundan başka
birçok ağırlığa ve bir miktar yük hayvanına el kondu. Gerçekten
Pharnabazos kuşatılmak korkusu ile, karargahını belli bir yere
kurmuyor, göçebeler gibi durmadan yer değiştiriyor ve konaklama
yerini gizli tutmaya çalışıyordu.”

, Hellenica, IV. VIII. 3-6:

“Pharnabazos bu konuda ona inanmıştı. Ephesos’ta karaya çıkıp,


Konon’un emrine kırk trier verdikten sonra Sestos’ta buluşmalarını
istedi; sonra kara yolu ile kendi eyaletine gitmek üzere yola çıktı.
Sorun şuydu: onun eski bir düşmanı olan Derklidas, deniz
muharebesinin cereyan ettiği sırada, Abydos’ta bulunuyordu. Ama
Derklidas, öbür harmostlar gibi, bulunduğu kenti terk edip gitmedi;
tersine yönetimi elinde tuttuğu Abydos’un Ispartalılarla dost
kalmasını sağlıyordu. Abydos halkını topladı ve onlara şöyle dedi:
“Sayın ahali, siz bizim kenti eski dostlarısınız, size şimdi
Ispartalılara bir iyilik etme fırsatı çıktı. Talihi yaver olana sadakat
göstermek bir marifet değildir; ama başı derde giren bir dosta
bağlılık göstermesini bilen insanların anısı sonsuza kadar yaşar.
Gerçi bir deniz muharebesinde yenildik, ama kudretimizin yok
olduğunu iddia ettirecek bir durum da yok henüz; bundan önce de,
Atinalıların denizlere egemen oldukları günlerde, bizim kentimiz
dostlarına iyilik, düşmanlarına kötülük edecek kutrete sahipti. Öbür
kentler talihimizin dönmesine ayak uydurarak bizden ne kadar
uzaklaşırlarsa, sadakatinizin değeri gözümüzde o kadar
143

büyüyecektir. Ve eğer içinizde karadan ve denizden kuşatılıp


kalmaktan korkanlar varsa, şunu unutmasınlar ki deniz üstünde
henüz bir Yunan donanması yoktur. Öte yandan, barbarların denize
egemen olmaya kalkışmalarına Yunanistan tahammül etmeyecektir
ve kendi çıkarını korumak kararlılığı ile sizin yanınızda yer
alacaktır.” Bu sözleri dinleyen kent ahalisi isteklerine gönülsüzce
değil, seve seve uydu: gelen harmostler iyi karşılandı, gelmeyenler
ise gelmeleri için haber salındı. Böylece Derklidas bu amaca
hizmet edebilecek yeteri kadar insan topladıktan sonra, Abydos’un
karşısına düşen Sestos’a geçti –aradaki uzaklık sekiz stad bile
tutmaz- ve Khersonesos’ta Ispartalılar sayesinde toprak sahibi
olmuş olanları Sestos’a çağırdı, ayrıca Avrupa’daki kentlerden
kovulan harmostların hepsini yanına topladı; onlara cesaretlerini
yitirmemelerini söyledi: “Düşünün”, dedi, “öteden beri Krala bağlı
olan Asya’da bile Temnos gibi –Temnos küçük bir kenttir-, Aigai
gibi ve daha başka yerleşim yerleri gibi yerler var: gerkirse Krala
boyun eğmeksizin buralara da yerleşebilirsiniz. Kaldı ki Sestos’tan
daha kuvvetli, kuşatılması Sestos’tan daha zor bir yer de yoktur.
Çünkü Sestos’u kuşatacak adamın hem bir donanmaya hem piyade
kuvvetlerine sahip olması gerekir” bu ve buna benzer sözlerle
onları kaygılarından kurtardı. Abydos ve Sestos’ta oluşan yeni
durum karşısında Pharnabazos bu iki kente Ispartalıları kovmaları,
yoksa onlara savaş açacağı uyarısında bulundu. Berikiler uyarısını
dinlemeyince, Konon’a düşmanın deniz yollarını kesmesini emretti,
bir yandan da Abydoslulara ait araziyi yağma etmeye başladı.
Ancak ülkeyi egemenliği altına almayı başaramadı ve yurduna
dönmek üzere yola çıktı; bir yandan da ilkbaharda elinden geldiği
kadar büyük bir donanma kurabilmek için talimat verdi. Bu şekilde
davranmasının nedeni, yaptıkları kötülüklerden dolayı Ispartalılara
kızmış olması idi; onun içi onların ülkesini istila etmek ve kudreti
oranında onlardan öç almak için elinden geldiğince çaba
gösteriyordu.”
144

, Hellenica, IV. VIII. 31-39:

“Herkesin değerli bir adam olarak bildiği Thrasybulos işte böyle


öldü. Atinalılar onun yerine Agyrrhios’u seçerek donanmanın
başına gönderdiler. Öte yandan, Atinalıların Byzantion’da
üslenerek Karadeniz’den gelen malların yüzde onuna el koydukları,
Kalkhedon’u ellerinde tuttukları ve, Phanabazos’la dost olmaları
sayesinde, Helle denizi bölgesindeki bütün kentlerle dostça ilişkiler
kurdukları Ispartalıların gözünden kaçmamıştı: dolayısıyle önlem
almayı gerekli buldular. Gerçi Derklidas’tan bir şikayetleri yoktu;
ama ephorların dostluğunu kazanan Anaksibios ne yapıp edip
Abydos’a harmost olarak gönderilmesini sağladı. Kendisine ödenek
ve gemi verirlerse, Atinalılarla savaşacağını ve Helle denizindeki
durumu onların aleyhine çevireceğini vaat etti. Ispartalılar, üç trier
ve bin paralı askere yetecek kadar ödenek vererek Anaksibios’u
Asya’ya gönderdiler. Anaksibios gittiği yerde paralı asker toplayıp
bir kuvvet oluşturdu ve karada harekete geçerek bir yandan bazı
Aiol kentlerini Pharnabazos’tan zorla ayırmaya çalıştı, bir yandan
da Abydos’a saldıran kentlere karşı haretkata girişti: akınlar yaptı
ve arazilerini talan etti; komutasındaki gemilere, donattığı üç
Abydos gemisini daha katarak denize açıldı ve, Atinalılarla
müttefikleri arasında ayırım yapmadan düşman gemisi avına girişti.
Bu durumu gören Atinalılar Thrasybulos’un Helle denizinde
kurduğu düzenin bozulmasından korktular ve karşı önlem olmak
üzere Iphikrates’i gönderdiler; Iphikrates’in emrine sekiz gemi ve
bin iki yüz kadar peltast vardı. Bunların büyük bir bölümü onun
Korinthos’ta komuta ettiği askerlerdi. Çünkü Argoslular
Korinthos’u ikinci bir Argos haline getirdikten sonra ona ve
askerlerine artık gerek olmadığını söylemişlerdi (Iphikrates Argos
taraftarlarından birkaç kişiyi Idam ettirmişti). Böylece Iphikrates
Atina’ya dönmüş, yurdunda yaşıyordu. Iphikrates’in Khersonesos’a
gelmesinden sonra, bir süre o da, Anaksibios da korsan savaşı
145

yapmakla yetindiler. Fakat bir gün Iphikrates, Anaksibios’un paralı


askerleri, yanındaki Ispartalılar ve iki yüz Abydoslu hoplitle
birlikte Antandros’a gitmek üzere yola çıktığını haber aldı;
Antandrosluların dostluğunu kazanmış olduğunu da işitmişti;
Antandros’ta bir garnizon bırakıp geri döneceğini ve Abydosluların
yurtlarına dönmelerini sağlayacağını tahmin ederek, gece vakti
boğazı geçti ve Abydos kıyısının en ıssız bir noktasına çıktı, oradan
dağlara tırmanıp pusu kurdu. Kendisini Abydos kıyısına doğru
izlemelerini buyurdu; her zamanki gibi para toplamak için yola
çıktıkları izlenimini uyandırmalarını istiyordu. Bu taktik umutların
boşa çıkarmadı: gerçekten Anaksibios –anlattıklarına göre- o gün
kurbanların hayırlı belirti almadığına aldırmadan dönüş yoluna
koyulmuştu; aldırmayışının nedeni yolunun hep dost araziden
geçmesi ve dost bir kente gitmekte olması idi; ayrıca karşılaştığı
insanlar ona Iphikrates’in Prokonnesos’a gitmekte oldğunu
bildirmişlerdi; bu nedenle hiçbir önlem almadan yola çıktı. Buna
rağmen, arazi koşulları her iki taraf için eşit olduğu sürece,
Iphikrates gizlendiği yerden kpırdamadı; fakat öncülük eden
Abydoslu birlikler artık Kremaste ovasına, altın madeninin
bulunduğu yere, asıl kuvvetler ise bayıra varıp da, Anaksibios
Ispartalıları ile birlikte bayır aşağı ilerlemeye başlayınca, işte o
zaman Iphikrates pusudan çıkarak düşmana saldırdı. Anaksibios
kurtuluş umudu olmadığını anladı: ordusu dar geçitte upuzun ve
incecik bir kol olmuştu, geçidi arkalarında bırakanların geri dönüp
yardıma yetişmelerine bayır olanak vermeyecekti. Ayrıca pusuya
düşürüldüklerinin farkına varan askerler şaşkına dönmüşlerdi;
durumu görerek, yanındakilere: “Efendiler,” dedi, “bana burada
ölmek düşer: siz düşmanla göğüs göğse gelmeyi beklemeyin,
canınızı kurtarın.” Bunları söyleyerek yaverinin elinden kalkanını
aldı ve olduğu yerde dövüşerek öldü. Yanındaki oğlan da onu
bırakmadı: çeşitli kentlerden gelip Abydos’ta toplanan Ispartalı
harmostlardan on iki kadarı dövüş sırasında onunla birlikte öldü:
146

öbürleri kaçarken can verdiler. Iphikrates’in askerleri onları kente


kadar kovaladılar. Çeşitli birliklerden yaklaşık iki yüz insan öldü.
Iphikrates bunun üzerine Khersonesos’a döndü.”

, Hellenica, V. I. 6-7:

“Hieraks Rodos’ta iken, Ispartalılar nuarkh atadıkları AntalkIdas’ı


gönderdiler; böylelikle Tiribazos’a yaranacaklarını umuyorlardı.
AntalkIdas Aigina’ya gelip, Gorgopas’ın gemilerini aldıktan sonra,
Ephesos’a gitti; buradan Gorgopas’ı on iki gemi ile yeniden
Aigina’ya gönderdi, öbür gemilerin komutasını da yardımcısı
Nikolokhos’a verdi. Nikolokhos Abydos’luların yardımına gitmek
üzere yola çıktı. Tnedos’a uğrayarak adayı yakıp yıktı, sonra aldığı
ganimetlerle Abydos’a yelken açtı. Öbür yandan Samothrake,
Taşoz ve bu bölgenin çeşitli yerlerinden gelen Atinalı strategler
toplanmışlar, Tenedosluların yardımına koşmaya hazırlanıyorlardı.
Fakat Nikolokhos’un Abydos’a varmış olduğunu haber alınca,
Khersonesos’ta üslenerek onun yirmi beş gemisini kendi otu iki
gemisi ile abluka altına aldılar. Bu arada Ephesos’tan dönemekte
olan Gorgopas Eunomos’la karşılaştı; kaçtı ve güneşin batmasından
az önce vardığı Aigina’ya sığındı. Adamlarını gemilerden indirip
akşam yemeklerini yerdirdi.”

, Hellenica, V. I. 25-26:

“Bu arada AntalkIdas, kendisinin önereceği barışa Atinalılarla


müttefiklerinin razı olamamaları olasılığını düşünerek, Kralla bir
ittifak yapmış ve Tiribazos’la birlikte iç Asya’dan dönmüştü.
Nikolokhos’un, gemileri ile birlikte, Abydos’ta, Iphikrates ve
Diotimos tarafından abluka altına alındığını işitince, kara yolu ile
Abydos’a gitti. Oradan, Kalkhedonlular tarafından çağrıldığı
haberini yayarak, donanmayı alıp gece vakti denize açıldı;
147

Perkote’ye gelip demir attı. Bu haberi duyan Demainetos,


Dionysios, Leontikhos ve Phanias kuvvetleri ile peşine düşerek
Prokonnesos yolunu tuttular. Fakat AntalkIdas, onların yanından
geçip gitmelerini bekledikten sonra, gene Abydos’a döndü, çünkü
Polyksenos’un Syrakusai ve İtalya’dan gönderilen yirmi gemi ile
kendisine katılmak üçin gelmekte olduğunu haber almıştı. Bir
taraftan da Kollytoslu Thrasybulos, Atina donanmasına katılmak
üzere, sekiz gemi ile Trakya’dan hareket etmişti.”

, Hellenica, VII. I. 27:

“Böylece, müttefiklerin her biri kendi gücüne aşırı bir güven


besleyedursun, Ariobarzanes tarafından gönderilen Abydoslu
Philiskos yüklü bir para ile geldi. Barış görüşmelerine girişmek için
Thebailileri, müttefiklerini ve Ispartalıları Delphoi’da toplamakla
işe başladı. Toplanınca, barışın nasıl yapılacağına ilişkin tanrıya
danışmaya gerek görmeden, derhal kendi aralarında görüşmeye
koyuldular. Ancak, Thebaililer Messene’nin Ispartalıların
egemenliği altında kalmasına razı olmayınca, Philiskos para ile
kuvvetli bir ordu topladı ve Ispartalılarla birlikte savaşa katılmaya
hazırlandı.”
148

B- Hellenistik ve Roma Çağları

MÖ. II. yy.

POLYBIUS, Hıstories, V. 77. 7-9:

“Onun ilerleyişi devam ediyor ve Lycus nehrini geçiyor Mysia birliği


üzerine ilerliyor ve sonra onlara ulaşınca Carseae’de onlarla anlaşma
yapıyor. Achaeus tarafından bölgeye hücum edip general bölgeyi
terk ettiğinde Themistokles onların etrafını çevirdi ve bir de
Didymatciche’nin garnizonuna ve ayrıca bunların yerlerine sahip
oldu. Oradan başlıyor ve Pelecas dağının karşısında ıssız Apia
ovasına uzanıyor ve Makestos nehri yakınına kamp kuruyor.”

, Hıstories, Frg. XVI. I. 7-8:

“Sonra Nicephorium, kutsal koruyu kestiği yerde, tapınağı


çevreleyen duvarı yıktı ve onların temelinden sayısız muhteşem
buluntuyu kazıp çıkardı. Öncelikle Thyatira’ya ilerledi, ve oradan
vazgeçerek bol ganimet için, Thebe ovasındaki şehre saldırmayı
düşündü. Hiera’ya 62 geldiğinde bu beklenti önlendi. Zeuxis’e mesaj
gönderdi…”

MÖ. I. yy.

DIODORUS SICILY, Bibliothika Historika, III. 55. 5-6:

““Özgür Kilikyalılar”. Bir de, O büyük Phrygia’dan denize


indi ve cesaretli insanlarıyla göze çarpan Taurus
bölgesindeki ırkları savaş ile ele geçirdi; sonra Kaikos nehri
sınırları ile karışık sahil boyunca uzanan ülkeleri zaptetti ve
orduları vasıtasıyla ele geçirdiği topraklarda, şehir kurmaya
uygun bir yer seçti, o kendi adını taşıyan yere onların
62
Hiera Germe, Ilıca.
149

sayısını düşünerek birini kurdu63 ama diğerlerine kendisine


sadık olan Kyme, Pitane ve Priene gibi, önemli
kumandanların adını verdi.”

, Bibliothika Historika, XI. I. 2:

“… Kendisi için bir engel teşkil eden denizi aşmak için


gemiler inşa ettirdi. Böylece denizi kenarındaki Mısır,
Phoenikia, Kıbrıs, Kilikia, Pamphylia, Pisidia, Lykia, Karia,
Mysia, Troia, Hellespontos şehirleri, Bithynia ve Pontos
ulaşımı yerler olacaktı. Üç yıl harcayarak 1200’den fazla
savaş gemisi hazırlattı. Bu büyük silahlanma hazırlığını
yaparken babası Barius tarafından yardım gördü.”

, Bibliothika Historika, XII. 73. 1:

“Gelecek yıl Alcaeus, Roma consülleri Opiter Lucretius ve


Lucius Sergius Fideniates ile birlikte Athenalıların
arkhon’udur. Bu yıl süresince Athenalılar,
Lacedaemonialılar ile gizli bir ittifak anlaşmasına gizli bir
şekilde sona erdirdiği için, Delianlar’ı suçladılar, onları
adadan ve kendi şehirlerinden kovdular. Kovulan Delianlar
satrap Pharniaces’in gösterdiği Adramytium şehrine
yerleştiler.”

, Bibliothika Historika, XIII. 65. 3-4:

“Lacedaemonianlılar, amiral olarak CratesippIdas’ı seçtiler


ve adamlar atadıkları yirmi beş gemi ile müttefikleri
tarafından birliklerle donatılmış gemileri, müttefiklerinin
yardımına gitmesi için onları gönderdiler. Cratesippidas

63
Bu şehir Mysia’daki Myrina şehridir.
150

İonia yakınında, bir şey söylemeden hiçbir başarı


kazanamadan, biraz zaman harcadı: ama sonra, Khios’un
sürgünlerinin parasına ulaştıktan sonra, o Chianlıların
önemli yapılarına el koyarak onarın evlerini yeniden
düzenledi. Geri dönen Chianlı erkek sürgünleri, kendisine
politik yönden muhalif olanları ve kendi sorumluluğundaki
yaklaşık olarak 600 sürgünü uzaklaştırdı. Bu insanlar daha
sonra ana karanın karşısında, engebeli yapıya sahip bir yer
olan Atarneus’a kaçtılar, bundan sonra, muhalifler Khios’u
ele geçirmek ve savaş yapmak için onların üslerine hareket
ettiler.”

, Bibliothika Historika, XIII. 66. 1-3:

“Bu hadiseler olurken Alcibiades ve Thrasybulus


Lampsakos’da tahkimat yaptıktan sonra, buradaki güçlü
garnizondan ayrıldılar ve kendilerinin olan on bir gemiyle
yola çıktılar…”

, Bibliothika Historika, XVII. 7. 8-9:

“Memnon soğuğa katlandı ve bu dağın üzerinden geçerek


aniden Kyzikos şehri üzerine saldırdı. Bu ıssız topraklarda
pek çok ganimet topladı. Pamenion, Grynium şehrini fırtına
sayesinde ele geçirdi ve sakinlerini köle olarak sattı, ama
Pitane’yi kuşattığı zaman, Memnon göründü ve
Makedonyalıları korkuttu kuşatma birden bire durdu.”

, Bibliothika Hisorika, XVII. 18. 4:

“… Böylece açıkta savaşmaya karar verdiler, ve sayıca


üstün olan güçlü Makedonyalılar’ın her bir kısmına emir
151

verdiler ve onlar Hellespontos Phrygia’sı yönünde


ilerlediler. Granikus nehri yakınında, nehir yatağını
savunma hattı olarak kullandılar ve kamp kurdular.”

, Bibliothika Historika, XIX. 19. 1-3:

“Alexander Pers güçlerinin toplandığını öğrendiğinde, hızlı


bir şekilde düşmanın karşısına kamp kurdu, böylece
Granikus iki kamp arasına akıyordu. Persler, yüksek bir yere
yaslanıyorlardı. Hareket edemiyorlardı, niyetleri nehrin
kıyısında düşmana saldırmaktı, çünkü onlar Mekedonyalı
güçler nehri geçerken kolayca bölüneceğini varsayıyorlardı.
Ama Alexander, büyük bir ceraretle, tan vaktinde ordusunu
karşıya geçirdi ve onları durdurmadan askeri planına göre
yerleştirdi…”

, Bibliothika Historika, XIX. 77. 7:

“MithrIdates, Antigonos’a sorun oluyordu. Kassandros’a


olan tutumunu değiştirmeye başlayan Antigonos 35 yıl
Mysia’yı yönettikten sonra Kios’ta öldürüldü. Krallığın
başına geçen MithrIdates Kappadokia’nın ve
Paphlagonia’nın otuz altı yıl krallığını yaptı.”

, Bibliothika Historika, XX. 107. 2-4:

“Lysimachus ordusu ile birlikte Avrupa’dan Asya’ya geçti,


ve ondan sonra Parium ve Lampsakos’un sakinleri ona
isteklilikle teslim oldular, o onları özgür bıraktı, ama
Sigeum’u ele geçirdiğinde, oraya bir garnizon kurdu. Daha
sonra, General Prepelaüs’i altı bin yaya asker ve bin atlı ile
İonia ve Aeolis boyundaki şehirleri ele geçirmek için
152

gönderdi; kendisi ise, öncelikle Abydos’u kuşatma


girişiminde bulundu ve mermiler, makinelar ve diğer
donanımı hazırlatmaya başladı. Ama oraya vardığında,
askerlerinin büyük bir kısmını kuşatmaya denizden yardım
için Demetrius ile gönderdi. Yeteri kadar gücü
olmadığından, bu girişimden vazgeçti ve Phrygia
Hellespontos’u üzerinde galip geldi, ve bir de Synnada64
şehrini kuşatarak ele geçirdi, büyük bir kral hazinesine sahip
oldu. Bu sırada, Antigonus’un genrali Docimus ile birlikte
hareket etmek için anlaştı, ve onun yardımı sayesinde
Synnada’yı ve bir de oldukça iyi korunan kral hazinesini
ele geçirdi. Lysimachus tarafından general olarak Aeolis ve
Ionia’ya gönderilen Prepelaüs, Adramyttium’un yanından
geçti ve …”

MÖ. I. yy. - MS. I. yy.

STRABO, Geographica, XII. VIII. 11:

(Bkz. Böl. II. s. 51)

, Geographica, XIII. I. 7:

(Bkz. Böl. I. s. 21)

, Geographica, XIII. I. 57:

(Bkz. Böl. II. s. 64)

64
Synnada Hellespontos Phrygia’sında değildir. Diodoros bu şehri karıştırmış olmalıdır.
153

, Geographica, XIII. I. 58:

“Myrsilos, Assos’un Methymnalılar tarafından kurulduğunu söyler;


Hellanikos’da onu bir Aiolis kenti olarak adlandırır, tıpkı Gargara ve
Lamponia’nın da Aiolislilere ait oluşu gibi. Gargara Assoslular
tarafından kurulmuştu, fakat nüfuzu azdı, bu nedenle krallar
Miletopolis’i tahrip ettiklerinde, Gargara’ya buradan göçmenler
getirdiler ve böylece, Skepsisli Demetrios’a göre Gargaranın halkı,
Aiolisliler yerine yarı yarıya barbar oldu…”

, Geographica, XIII. I. 61:

(Bkz. Böl. II. s. 65)

, Geographica, XIII. I. 66:

“Assos ve Adramyttion, her ikisi de önemli kentlerdir. Fakat


MithrIdates savaşlarında Adramyttion talihsizliğe uğramıştır.
Akademide filozof, adalet dağıtıcısı ve retorik hocası olarak geçinen
general Diodoros65, kralı hoşnut etmek için kent meclisinin tüm
üyelerini öldürtmüş ve ayrıca kral ile birlikte Pontos’a gitmiştir. Fakat
kral tahttan düşünce yaptığı kötülüklerin cezasını ödemiştir. Aynı
zamanda, ona karşı bir çok suçlamalarda bulundu; fakat kendisi,
yaptığı alçaklıkları sindiremediği için, kendini benim kentimde açlıkla
ölüme mahkum etti. Adramyttionlu başka birsi de ünlü hatip
Ksenokles’dir. Bu hatip Asia ekolüne bağlıydı. Şimdiye kadar
yaşamış en iyi münazaracıydı ve hatta Asia, Mithridatizm ile
suçlandığında senato önünde Asia’yı savunan bir konuşma yapmıştı.”

65
Adramyttionlu general, VI. Mithridates’in yanında Romalılara karşı cephe aldı.
154

, Geographica, XIII. III. 1:

(Bkz. Böl. V. s. 114)

, Geographica, XIII. IV. 1:

“Bu yerler, Attalidler tarafından yönetilen, imar edilmiş ünlü bir kent
olan Pergamon’un bir tür hegemonyası altındadır. Gerçekten de
bundan sonraki anlatımıma buradan başlamalı ve kısaca kralların
kökenini ve sonunu göstermeliyim. Pergamon Aleksandros’un
haleflerinden olan Agathokles’in oğlu Lysimakhos’un hazinesini
koruduğu yerdi. Pergamon halkı dağın tepesinde iskan edilmişti; koni
şeklinde olan dağ dik yamaçlıydı. Bu dağın ve dokuz bin talente varan
hazinenin korunması, çocukluğundan beri hadım olan Tieionlu
Philetairos’a verilmişti. Çok kalabalık bir cenaze töreninde dadısının
kucağında bulunan bebek Philetairos, sıkıştırılmaktan ötürü hadım
olmuştu. O, çok iyi yetiştirilmiş olduğundan bu güvene layık oldu. Bir
süre Lysimakhos’a sadık kaldı. Fakat ona iftira eden Lysimakhos’un
karısı Arsinoe ile arasında anlaşmazlık vardı. Bu yüzden Philetairos
Pergamon’un ayaklanmasına neden oldu ve fırsatlardan yararlanarak
kenti yönetti. Çünkü, bu sırada iç işleriyle bunalmış olan Lysimakhos,
oğlu Agathokles’i öldürtmek zorunda kalmış ve Seleukos Nikator
ülkeyi işgal ederek, onu tahttan indirmiş; fakat sonradan kendisi de,
Ptolemaios Keraunos tarafından ihanete uğrayarak öldürülmüştür. Bu
karışıklıklar sırasında Philetairos genel olarak çevresindekilere veya
güçlülere her durumda hizmet ederek, dostluk ve vaadlerle kaledeki
egemenliğini sürdürmüş ve böylece yirmi yıl hazinenin ve kalenin
hakimi olmuştur.”

, Geographica, XIII. IV. 2:

“Onun iki erkek kardeşi vardı. Büyüğü Eumenes, küçüğü Attalos'du.


Eumenes'in aynı isimde bir oğlu vardı ve sonradan Pergamon krallığı
155

tahtına varis olmuştu. Bu sırada çevredeki yerlerin hakimiydi ve hatta


Seleukos'un oğlu Antiokhos ile Sardeis dolaylarında savaşmış ve onu
yenmişti. Attalos ve Akhaios'un kızı Antiokhis'in oğlu olan Attalos
ondan sonra tahta geçmiş ve büyük bir savaşta Galatları yendikten
sonra ilk kral ilan edilmiştir. Attalos, hem Romalıların dostu oldu hem
de Rhodosluların donanmasıyla birlikte Philippos'a karşı savaştı. Kırk
üç yıllık bir saltanattan sonra ileri bir yaşta öldü. Kyzikoslu bir kadın
olan Apollonis'den dört erkek çocuğu vardı. Bunlar, Eumenes, Attalos,
Philetairos ve Athenaios'du. İki küçük oğlu normal vatandaş olarak
kaldı. Fakat geri kalanlardan büyüğü olan Eumenes kral olarak tahta
geçti. Eumenes Romalılar tarafında, Büyük Antiokhos ve Perseus'a
karşı savaştı ve Romalılardan, Antiokhos'a tabi olan Taurosların beri
tarafındaki ülkenin tümünü aldı. Fakat bu zamana kadar Pergamon
toprakları Elaitikos ve Adramyttenos körfezine kadar uzanan bölgeyi
geçmiyordu. O, kenti imar etti, Nikephorion koruluğunu yetiştirdi ve
öteki büyük kardeş görkemi çok sevdiği için, kutsal binalar, kitaplıklar
yaptırdı ve Pergamon kentini şimdiki durumuna getirdi. Kırk dokuz
yıllık bir saltanattan sonra Eumenes. tahtım Kappadokia kralı
Ariarethes'in kızı Stratonike'den olan oğlu Attalos'a vasiyet etti. Yirmi
yıllık bir saltanattan sonra, yaşlanmış olarak öldü. O, bir çok işlerde
başarı sağladı. Örneğin: Seleukos'un oğlu Demetrius'u savaşta yenmesi
için, Antiokhos'un oğlu Aleksandros'a yardım etti ve sahte Philippos'a
karşı Romalılar tarafında savaştı ve Thrakia'ya yapılan bir seferde
Kainler kralı Diegylis'i yendi Nikomedes'i babası Prusias'a karşı
kışkırtarak, onu öldürdü. Sonunda krallığını Attalos'a bıraktı. Lakabı
Philometor olan Attalos. beş yıl saltanat sürdü ve bir hastalıktan öldü.
Ölürken ülkesini miras olarak Romalılara bıraktı. Romalılar ülkeyi bir
eyalet olarak ilan ettiler ve bu eyalete kıtanın adı olan Asia ismini
verdiler. Kaikos, aynı isimle anılan Kaikos ovasında Pergamon'un
yakınından, Mysia'nın en iyi ve en bereketli topraklarından geçer.”
156

TITUS LIVIUS, Ab Urbe Condita, XXXVII. XIX. 6-8:

“… Antiochus, barış için boş yere uğraştı, öncelikle Eleialıların


ülkesinin yok etti, daha sonra Pergamonlularınkini ve oradan
oğlu Seleucus ile ayrıldı, daha sonra düşman bir memleket olan
Adramytteum’a ilerledi, Homer’in şiirlerinde geçen, ve onların
Thebe ovası dedikleri zengin ülkeyi aradı. Kralın askerleri
tarafından ele geçirilerek yağmalanan zenginlikler şu anda
Asya’daki yerinde değildir. Aynı şekilde Adramytteum’a gelen
Aemilius ve Eumenes oraya donanmalarını getirdiler.”

MS. II. yy.

FLAVUS ARRIANUS, Anabasıs Alexandri, I. XIII. 1-3:

“Bu arada, Alexander savaş için bütün hazır güçleriyle


birlikte Granikos nehrine ilerledi, o süvari kanadı ile
onların iki misli olarak silahlı askerlerden oluşan phalanx
askerlere sahipti. beş yüz hafif birlik ve lancerler ile
Hegelochus Keşifçiler kısmına yol gösterdi, düzenli bir
şekilde onları arkadan takip eden ordu keşifçileri takip
etti. Alexander Granikos nehrinden uzak değildi, Gözcüler
dört nala giderken, Granikos’un kıyısından uzakta savaş
için sıralanmış Perslileri rapor ettiler. Sonra Alexander
öncelikle savaş düzeni oluşturdu…”

, Anabasıs Alexandri, VI. XI. 4-5:

“Bundan başka yine söylenegelen hikayeye göre


Dareios’un son olarak giriştiği ve neticesinde kaçtığı ve
İskenderin tam yaklaştığı sırada Bessos ve adamları
tarafından tevkif edilip öldürülünceye kadar da kaçmada
devam ettiği savaş da Arbela’da olmuştur. Nitekim
157

bundan evvelki İssos’ta, ilk atlı çarpışması da


Granikos’tadır. Halbuki, her ne kadar o atlı savaşması
Granikos’ta olmuşsa da Arbela, İskender’le Dareios’un
son olarak savaştıkları yerden, bu uzaklığı en çok
gösteren tarihçilere göre altı yüz, en az gösterenlere göre
ise beş yüz stadion66 uzaklıktadır. Savaşma, Ptolemaios’la
Aristobulos’un rivayetlerine göre, Bumodos ırmağı
kenarında, Gaugamela’da olmuştur.”

APPIANOS, Appıan’s Roman History, XI. 42:

“… Manlius, Scipio consülü olarak başarılı oldu, Antiochus’dan


aldığı ülkelere gitti ve onları düzenledi. Tolistoboii, Galatyalı
kabilelerden biriyle ittifak yaparak Atiochus ile Mysia’daki Olympos
dağına sığındı. Manlius, büyük güçlüklerle dağa çıktı ve onları takip
etti. Onlar öldürülene kadar kaçtılar ve kayalar üzerinde tehditler
savurdular, o kadar ki çok büyük sayıdaydılar onları saymak
mümkün değildi. Manlius onların ordularını yok etti ve kaçakların
yaklaşık 40.000 kadarını ele geçirdi. Savaş devam ederken çoğunu
ele geçirmek mümkün olmadı. O onları komşu barbarlara sattı…”

, Appıan’s Roman History, XII. VIII. 52:

“… Fimbria’nın bizzat kendisi sadece özel bir askerdi, onun


çağrısına onun arkadaşı olarak gitti. Fimbria onun kafasını kesti ve
denizin içine fırlattı, ve vücudundan geri kalanı gömdü. Sonra
kendisini ordunun kumandanı olarak atadı, MithrIdates’in oğlu ile
birkaç önemli muharebeye katıldı, ve kendisi Pergamon’a kral olarak
yönetti. Oradan Pitane’ye kaçtı, ama Fimbria onu takip etti ve bir
kanal vasıtasıyla etrafını kuşatmaya başladı, sonunda kral bir gemi
üzerinde Mytilene’ye kaçtı.”

66
600 stadion = ± 30 saat; 500 stadion = ± 25 saattir.
158

MS. II. – III. yy.

CASSIUS DIO COCCEIANUS, Historia Romana, XIX. 63:

“… Manlius, bu zamanlarda Pisidia’yı,


Lykaonia’yı ve Galatia’nın büyük bir bölümü
aldı. Burada Avrupa’dan kopmuş olan bir Gaul
ırkı yaşıyordu. Başlarında kralları Brennus
varken bir seferinde Yunanistan ve Thrakia’ya
geçtiler. Buradan Bithynia’ya geçtiler.
Phrygia’nın, Paphlagonia’nın ve Mysia’nın
Olympos’a bitişik olan bazı bölgelerini ayırarak
buralara yerleştiler ve Gaullerin ismini taşıyan
ayrı bir millet kurdular (Galatialılar). Bu insanlar
Manlius’a sorun oldular ama o şehirleri
Ankyra’yı alarak ve diğer şehirlerini de
kapitülasyonlarla ele geçirerek onları alt etmeyi
başardı…”

MS. IV. yy.

QUINTUS SMYRNAEUS, The Fall of Troy, III. 298-303:

“… savaşçı Maenalus, çok ünlü Abydos’daki evinden


ayrıldı: Atymnius’un üzerine atladı ve onu alaşağı etti,
Pegasis’in güzel oğlu parlak saçlı Nymph çok güçlü
Emathion tarafından Granikos nehri yakınında
öldürüldü… ”

, The Fall of Troy, III. 545-550:

“Onun etrafındaki esir düşmüş tutsakların tamamı


keder dolu. Kimileri onun için bir av, ve kutsanmış
159

Lemnos’u yakıp yıktı, ve Eëtion’un kenti, Thebe’nin


sarp kulesine tırmandı, ayakta olanları ve onların
güzel, körpe etlerini inletti, ve onların göğüslerine
sertçe vurdu, ve kalplerini sızlattı.”

, The Fall of Troy, IV. 150-155:

“O, nasıl sefere çıktı ve on iki şehri mahvetti; nasıl


ülkelerin kurduğu birlik üzerine ilerledi ve on ikisini
bozdu ve nasıl, Thebe’de, Eëtion’un en ünlüsü
Telephus’u öldürdü; Poseidon’un oğlu tanrısal
Polydorus’u nasıl mızrakla yere serdi…”
160

VII- SOSYAL, KÜLTÜREL VE EKONOMİK HAYAT

MÖ. V. yy.

HERODOTOS, Historia, I. 36-37:

“Bu adam böylece Kroisos sarayına yerleşti. O sıralarda Mysia’nın


Olympos dağı yörelerinde azman bir yabandomuzu türemişti; dağ
yönünden geliyor, Mysia köylerinin ekinini silip süpürüyordu,
köylüler hayvanı yakalamaya gidiyorlar, ama bir şey yapmıyorlar,
kendileri onun kurbanı oluyorlardı. Sonunda Mysia elçileri gelip
Kroisos’a başvurdular ve dediler; “Kral, bir yabandomuzu azmanı
türedi bizim oralarda; ekinimizi bozuyor, çok uğraştık
yakalayamadık. Şimdi senden dileğimiz, oğluna ve yiğitlerine
buyur, köpeklerini alıp gelsinler, bizi kurtarsınlar”. Dilekleri buydu.
Kroisos’un rüyasında gördüğü şeyler ve işittiği sözler geldi aklına
ve cevap verdi: “Oğlum için ısrar etmeyiniz; onu göndermem; yeni
evlendi, şimdilik o işle uğraşıyor. Ama yiğit Lydia’lıları ve bütün
av köpeklerini isterseniz can-ı gönülden veririm; ülkenizi bu
beladan kurtarmaları için size candan yardımcı olmalarını söylerim
göndereceğim adamalarıma. Cevabı böyle oldu, Mysia’lılar çok
sevindiler. Ama Kroisos’un oğlu geldi üstlerine, dileklerini
işitmişti; öbürleriyle beraber kendisinin de gitmesini istemeyen
babasına: “Baba, dedi, benim en büyük iki işim av ve savaş, bana
değer sağlayan işlerim bunlar, işte şimdi bunları bana yasak
ediyorsun; oysa bende ne alçaklık gördün, ne gevşeklik. Şimdi ben
kentin kıyı kucağında dolanırken, agoraya gidip gelirken
yurttaşlarım benim için ne diyecekler? Ya genç karım, evinde nasıl
bir kocaya vardım diyecek? Bırak ben de katılayım bu ava, ya da
dediğini yapmamın niçin gerekli olduğuna inandır beni”.
161

, Historia, I. 160:

(Bkz. Böl. II. s. 28)

, Historia, IV. 14:

“Bu destanları düzen Aristeas’ın yurdu neresidir söylemiştim; onun


hakkında Prokonnesos ve Kyzikos’da edinmiş olduğum bilgileri de
ekleyeceğim. Bana anlattıklarına göre, Aristeas, doğumu
bakımından en büyük yurttaşlar katındandı; bir gün Prokonnesos’da
bir kez basma atelyesine girdi ve orada düşüp öldü. Basmacı,
dükkanı kapattı, gidip ölünün yakınlarına haber verdi. Aristeas’ın
ölüm haberini yalanladı, Artake’den geri geliyordu ve Kyzikos
yolunda Aristeas’a rastlamış, hatta onunla konuşmuştu. Adam
dediğinden şaşmıyordu, o arada ölünün yakınları basmacının
dükkanına gelmişler, cenaze kaldırmak için gerekli şeyleri
getirmişlerdi. Kapıyı açıp girdikleri zaman, içerde Aristeas’ın ne
ölüsü vardı, ne dirisi. Ama altı yıl sonra Prokonnesos’da yeniden
ortaya çıkmış ve bugün Yunanistan’da “Arismaspea” adıyla tanınan
destanları yazmış ve bestelemiştir. Bunları besteledikten sonra
ikinci kez kaybolmuştur.”

, Historia, VII. 44:

(Bkz. Böl. VI. s. 127)

MÖ. V. – IV. yy.

XENOPHON, Anabasıs, V. VI. 19-24:

(Bkz. Böl. II. s. 34)


162

, Anabasıs, VI. I. 9-12:

“Bu danstan sonra iki elinde birer hafif kalkan olarak bir Mysia’lı
meydana çıktı; bazen sanki iki düşmanla dövüşüyormuş gibi dans
ediyor, bazen iki kalkanı bir düşmana karşı tutuyormuş gibi
davaranıyor, bazen de olduğu yerde fırıl fırıl dönüyor ve havada
parendeler atıyordu: Bunun seyri pek hoştu. Sonunda bu adam Pers
oyunu oynadı. Kalkanları birbirine vurarak kah diz üstü çöküyor,
kah fırlayıp kalkıyordu. Bütün bunları flütlerin çaldıkları havanın
temposuna göre yapıyordu. Bundan sonra Mantineia’lılar ve başka
Arkadialılar gayet güzel zırh ve silah kuşanmış olarak meydana
çıktılar, flütler silah dansı ritmine göre çalarken, tıpkı tanrıların
tapınaklarına gidiş alaylarındaki gibi yürüdüler, Paian söylediler ve
danst ettiler. Bunları seyreden Paphlogonialılar, bütün bu dansların
silahlı olarak yapılışına şaştılar. Mysialı bunların hayretini görünce
bir Arkadialı olan sahibinden izin alarak içeriye gayet güzel
süslenmiş bir oyuncu kız getirdi ve ona hafif bir kalkan verdi. Kız,
büyük bir hafiflikte Pyrrikhe oynadı.”

, Anabasıs, VI. II. 4-5:

(Bkz. Böl. II. s. 36)

, Anabasıs, VII. II. 36:

(Bkz. Böl. II. s. 37)

, Anabasıs, VII. III. 10:

(Bkz. Böl. II. s. 37)


163

, Hellenica, I. I. 24-26:

(Bkz. Böl. III. s. 41)

, Hellenica, I. III. 17:

(Bkz. Böl. II. s. 42)

MÖ. I. yy.

CICERO, Brutus, XCI. 316:

“… bir de Adramyttium’lu Xenocles ve Cnidus’lu Aeschylus vardır. Bu


kişiler, bu dönemde Asya’daki hatipliğin başta gelen öğreticileri
oldukları konusunda fikir birliği vardır…”

MS. I. yy.

PLUTARKHOS, Marcus Antonıus, LVIII:

“… Genç Caesar’ın yandaşlarından biri olan Calvisius,


Antonius’a karşı Cleopatra ile ilgili aşağıdaki suçlamayı yaptı:
Antonius, iki yüz bin cilt kitap içeren Pergamon kütüphanesini
Kleopatra’ya armağan etmişti …”

MÖ. I. yy. – MS. I. yy.

STRABO, Geographica, X. III. 14:

(Bkz. Böl. III. s. 88)


164

, Geographica, XIII. I. 12:

(Bkz. Böl. II. s. 57)

, Geographica, XIII. I. 16:

“Parion’dan Priapos’a kıyıdan seyahat ederken, eski ve hem de yeni


Prokonnesos’la karşılaşırız. Sonrakinin bir kenti ve zengin, iyi
yönetilen bir mermer ocağı vardır. Dünyanın bu kısmında, kentlerdeki
özellikle Kyzikos’taki güzel sanat eserlerinin çoğu bu mermerden
yapılmıştır. Arimaspeion epos’unun yazarı olarak tanınan, görülmedik
bir şarlatan olan Aristeas, Prokonnesoslu idi.”

, Geographica, XIII. I. 23:

(Bkz. Böl. II. s. 58)

, Geographica, XIII. I. 51:

(Bkz. Böl. II. s. 62)

, Geographica, XIV. V. 28:

“Ozanın bazı bilinmeyen kavimleri saydığını söyledikten sonra,


Apollodoros bunları doğru olarak adlandırıyor: Kaukonlar, Solymler,
Keteiler, Lelegler ve Thebê ovasının Kilikialıları. Fakat Halizonlar
kendi uydurmasıdır, veya daha ziyade Halizonların kim olduğunu
bilmeyen ilk kimseler bu adı çeşitli şekillerde yazmış, gümüşün ve
ortaya çıkmış bir çok diğer madenin “çıkış yeri” olarak hayal etmiştir.
Bunlar, gayretkeş arzularını desteklemek için, Kallisthenes’den
aktararak alan Skepsisli Demetrios’un ve bazı diğer yazarların,
Halizonlar hakkında hatadan yoksun olmayan öykülerini de topladılar.
165

Tantalos ve Pelopideslerin varlığı Phrygia ve Spylos dolaylarındaki


madenlerden; Kadmos’unki Abydos dolaylarında Astyra altın
madenlerinin (bugün hala az miktarda kalıntı vardır. Bu madenlerden
çıkartılan toprak çok fazladır ve yapılan kazılar çok eski çağlardan beri
madenin işlediğini gösterir.); ve MIdas’ınki Bermios dağı
dolaylarından; Gyges, Alyates ve Kroisos’unkiler Lydia’da,
topraklarının madenleri tüketilmiş olan küçük bir köyün bulunduğu
Atarneos ile Pergamon arasındaki bölgeden elde edilmiştir.”

PİLİNİUS, Natural History, V. XLIV. 151:

(Bkz. Böl. II. s. 79)

MS. I. – II. yy.

DIO CHRYSOSTOM, Orationes, 78. 31:

“… Sanırım, aynen şöyle söylediler, Sardes’in ortasından


akan Paktolos, Kroisos için zenginlik getirdiği günlerde,
Halys’in bu tarafında sahip olduğu bütün topraklardan,
bütün Lydia ve Phrygia ve Maeonialılar ve Mysialıların
verdiği haraç gelirinden daha fazla kazanç sağlamıştı…”
166

VIII. DİN ve İNANÇ

A- Tanrılar

MÖ. V. – IV. yy.

XENOPHON, Anabasıs, VII. VIII. 1-6:

(Bkz. Böl. II. s. 38)

, Hellenica, III. I. 19-28:

(Bkz. Böl. VI. s. 137)

MÖ. I. yy. – MS. I. yy.

STRABO, Geographica, XII. VIII. 9:

“Kleon, Gordion kasabasındandı. O, sonradan burayı genişleterek bir


kent haline getirmiş ve Juliopolis adını vermiştir. Fakat basından beri
kalelerin en kuvvetlisi olan Kallydion adım taşıyan yeri haydutların
harekat üssü ve sığınağı olarak kullanmıştır. Vaktiyle, Asia'ya hakim
olan Labienus'un adına haraç alanlara karşı saldırıya geçerek gerçekten
Antonius'a yaran dokunmuştur. Fakat Action savaşı sırasında
Antonius'a isyan ederek Caesar'ın generalleri ile birleşmiş ve layık
olduğundan fazla itibar görmüştür. Bundan böyle Antonius'dan elde
ettiklerine ilaveten Caesar'ın verdiklerine de sahip olmuştur; öyle ki
haydutluktan hükümdarlık katına erişmiştir. Bir Mysia tanrısı olan
Zeus Abrettenos’un rahibi olmuş ve keza Abrettenê gibi Mysia'da
olan Morene'nin bir kısmım da tabiyetine almış ve son olarak da
Pontos Komana'sı rahipliğini elde etmiş, fakat Komana'ya gelişinden
sonra bir ay içinde ölmüştür. Kleon şiddetli bir hastalık sonunda
ölmüştü. Fakat kan hücumu veya başka bir nedenden olan bu ölümü,
tapınak yakınları tanrıçanın gazabı şeklinde açıklıyorlardı; çünkü
167

içinde oturulması, giriş ve çıkışı rahip ve rahibelere ayrılmış olan bu


kutsal alanda, saygısızlıkta bulunulması, özellikle domuz eti yenmesi
hatta bu hayvanın kente sokulması yasaklanmıştı. Kleon bir rahip
olarak değil de, sanki kutsal olan her şeyi bozmak düşüncesiyle buraya
gelmiş gibi, kendisinin haydutluk karakterini açıklayan ilk yaptığı iş,
bu adeti bozmak oldu.”

, Geographica, XII. VIII. 18:

(Bkz. Böl. II. s. 53)

, Geographica, XIII. I. 12:

(Bkz. Böl. II. s. 57)

, Geographica, XIII. I. 48:

(Bkz. Böl. VIII. s. 172)

, Geographica, XIII. I. 67:

(Bkz. Böl. II. s. 68)

, Geographica, XIII. IV. 5:

(Bkz. Böl. III. s. 97)


168

B- Mitoslar

MÖ. I. yy.

DIODORUS SICILY, Bibliothika Historika, V. 49. 2-3:

“Cadmus’dan sonra, onların söylediklerine göre, kehanete


uygun olarak O, Boeotia’da kurulu Thebe’ye ulaştı, Iasion
ve Cybelê evlenirken Corybas’ın doğumuna sebep oldu.
Iasion sonra tanrılar katına taşındı, Dardanus, Cybelê ve
Corybas, tanrıların anası kurban ayinini Asya’ya ve
Phrygia’ya taşıdılar. Cybelê’nin bizzat kendisi derhal
Olympus’a girdi, ve ardından kendisine tanrıça Cybelê
denildi ve Alcê’nin anası oldu ve Corybas kimine göre
Corybantes ismini verdi, ve onun annesi ile ilgili ayin
kutlandı, O, erkek gibi davrandı ve Cilix’in kızı Thebê ile
evlendi.”

MÖ. I. yy. – MS. I. yy.

STRABO, Geographica, XIII. I. 24:

(Bkz. Böl. II. s. 60)


MS. II. yy.

PAUSANIAS, Description of Greece, X. XII. 6-7:

“Hermes, kare biçimli bir figürü olan lahdin yan tarafında bekledi.
Heykelin solunda, sular bir kuyu içine akıyor. Erythraeanlılar,
Herophile hakkında diğer Greklere göre daha fazla iddialıdırlar.
Corycus denilen bir dağ ile içindeki mağarayı kanıt göstererek
Herophile’nin onun içinde, bölgenin çobanı Theodorus’un bir kızı
169

ve orman perisi olarak, doğduğunu söylerler. Onlar orman perisine,


soyadı olarak Idaean adını taktılar çünkü bu günlerde Idai denilen
yerde sık ormanlar vardı. Mısra, Aïdoneus nehrinin Erythraeanlılar
tarafından kesilişi ve Marpessus ile ilgildir.”
170

C- Tapınaklar

MÖ. IX. – VIII. Yy.

HOMEROS, Ilıad, I. 35-45:

“ 'Ey Khryse’yi, kutsal Killa’yı koruyan, gümüş yaylı, Tenedos’un


güçlü kralı, Simintheus, dinle beni, bir gün sana yaraşır bir tapınak
yaptıysam, boğaların, keçilerin yağlı butlarını yaktıysam senin
uğruna, şu dileğimi tezelden yerine getiriver; Gözyaşlarımın öcünü al
Danaolardan, oklarınla.′ Böyle yakardı o, Phoibos Apollon da dinledi
onu, indi Olympos’un doruklarından, köpürmüş öfkeli.”

, Ilıad, VIII. 45-50:

(Bkz. Böl. III. s. 83)

MÖ. V. – IV. yy.

XENOPHON, Hellenica, I. I. 41:

“O günkü durumda Agesilaos, Pharnabazos’a söz vermiş olduğu


gibi, ülkeden çıkmak üzere derhal yola koyuldu. İlkbaharın
gelmesine dair bir şey kalmamıştı. Thebe ovasına varınca, Artemis
Astyrene’nin tapınağının bulunduğu arazide ordugah kurdu ve
ülkenin her bir yanından gelen takviye birliklerini mevcut
kuvvetlerine kattı. Niyeti elinden geldiğince Asya’nın iç
bölgelerine girmekti: böylece beride kalacak kabilelerin Kraldan
ayrılacaklarını umuyordu.”
171

MÖ. I. yy. – MS. I. yy.

STRABO, Geographica, XII. VIII. 11:

(Bkz. Böl. II. s. 51)

, Geographica, XIII. I. 13:

(Bkz. Böl. II. s. 57)

, Geographica, XIII. I. 17:

(Bkz. Böl. III. s. 92)

, Geographica, XIII. I. 32:

“Bu kıyının uzunluğu, Rhoeteion’dan Sigeion’a, Akhilleus anıtını


kastediyorum, düz bir hat olarak altmış stadiadır. Bu yolun tümü,
sadece Akhaların limanından on iki stadia uzaklıkta olan şimdiki
İlion’un değil, aynı zamanda Ida dağı yönünde, otuz stadia içerde olan
eski İlion’un da yukarı kısmında uzanır. Halen Sigeion çevresinde bir
tapınak, Akhilleus’un, Patroklos’un ve Antilokhos’un anıtları vardır ve
İlionlular, Asias da dahil bu dört kahramana kurbanlar sunarlar, fakat
kenti yağmalamış olan Herakles’i onurlandırmazlar. Denilebilir ki, her
ne kadar Herakles burasını yağmalamışlarsa da, gene de daha
sonraları, tahrip olmuş bu kent, başkaları tarafından tamamen
yağmalanabilecek bir şekilde kalmıştır. Bu nedenle ozan şöyle der, “O,
İlios kentini yağmalamış ve sokaklarında insan bırakmamıştır”.
Burada, “insan bırakmamışlar”dan nüfusun tümü değil, sadece erkek
nüfus kast edilmiştir. Fakat sonradan, tanrılara ve adaklara bağlı
olanlar kenti tümüyle yok etmişlerdir. Buna neden olanların,
kendilerinin tamamen haklı, halbuki Herakles’in (Laomedon’un atları
nedeniyle) haklı olmayan bir savaş yaptığını söylerler. Yazarlar buna
172

karşı efsaneyi öne sürerler. Efsaneye göre savaş atlar için değil, fakat
deniz canavarı ile Hesionê için teklif edilen ödül nedeniyle çıkmıştır. 67
Fakat bu görüşlere değer vermeyelim çünkü bunlar, efsaneler hakkında
tartışmalara yol açıyor ve böylece bazı daha önemli nedenleri, yani
İlionluların neden bazılarını onurlandırıp, bazılarını
onurlandırmadığını görmemizi engelliyor. Anlaşıldığına göre ozan,
Herakles’i anlatırken kenti küçük olarak tanımlamış, eğer doğruysa
“sadece altı gemi ve çok az insanla İlion kentini yağmaladı”
demektedir. Bundan da anlaşılıyor ki Priamos, evvelce de söylediğim
gibi çok küçük bir özden büyüyerek krallar kralı olmuştur. Bu kıyıdan
biraz daha ileri gidildiğinde, Tenedos’a ait olan kara parçasının
başladığı yerdeki Akhaion’a gelinir.”

, Geographica, XIII. I. 48:

“Bu Khrysa’da, Apollon Smintheus tağınağı ve isminin etimolojisinin


içerdiği sembol de bulunur68, bundan tanrının heykelinin ayakları
altındaki fareyi kastediyorum. Bunlar Paroslu Skopas’ın yapıtlarıdır ve
keza fare hakkındaki mitos veya öykü de bu yerle ilgilidir.
Teukroslular Kreta’dan buraya geldiklerinde, (acıklı şiirler yazan
Kalinos bu halkın öyküsünü ilk ele alandır, diğerleri onu izlemişlerdir)
bir kehanete göre, “canlıların onlara saldırdığı yerde durmaları”
gerekiyordu; saldırı Hamaksitos çevresinde oldu. Geceleyin çok
miktarda tarla faresi topraktan sürüler halinde çıkarak onların silah ve
teçhizatlarındaki deri kısımları yediler. Bu olay üzerine Kretalılar da
orada yerleştiler. Kreta’daki dağa izareten, Ida dağını adlandıranlar
bunlardır. Pontoslu Herakleides tapınağın çevresinde sürüler halindeki
farelerin kutsal olduğunu ve bu nedenle heykelin bir ayağı ile farenin
üzerine basar şekilde yapılmış olduğunu söyler. Başkalarına göre ise

67
Poseidon’un öfkesini yatıştırmak amacıyla Laomedon, kızı Hesion’u deniz canavarı tarafından
yutulması için Agameia burnuna bırakmıştı. Herakles eğer Laomedon kendisine ölümsüz atlarını
verirse canavarı öldürerek Hesion’u kurtaracağına söz vermiş ve Laomedon da bu öneriyi kabul
etmişti. Herakles sözünü tutmuş, fakat Laomedon sözünde durmayınca savaş çıkmıştı.
68
Smintheos, “Fare tanrı” demektir.
173

Teukros buraya Attika’daki, şimdi Ksypetones denen Troôn


demosundan69 gelmiş, fakat Kreta’dan hiçbir Teukros gelmemiştir.
Troialılarla Attika halkı arasındaki yakın ilişkiye bir başka işaret de
Erikhtonios’un, her iki kabilenin gerçek kurucusu olduğudur. Bu, daha
yeni yazarların anlatımıdır. Fakat Homeros’la daha iyi uyuşan, bir
zamanlar Khrysa ve Thebê ovasında görülen izlerdir. Bunlardan
yakında söz edeceğim. Smintheus ismi bir çok yerlerde kullanılmıştır.
Hamaksitos’un çevresindeki, Smintheion’dan ayrı olarak Sminthia
denen iki yer daha vardır; ve diğerleri de Larisa çevresinde bulunur,
ayrıca Parion topraklarında Sminthia denen bir yer olduğu gibi
Rhodos’da, Khrysalılar tapınağa Smintheion demektedirler. Buradan
sonra Lekton’dan itibaren içe doğru çok büyük olmayan Halesios ovası
ve Hamaksitos yakınlarındaki Tragasaion tuzlası gelir. Burada tuz
doğal olarak mevsim rüzgarları nedeniyle donar. Lekton’da
Agamemnon tarafından kurulduğu söylenen bir sunak vardır. Bütün bu
yerler yaklaşık olarak ik yüz stadia ya da biraz daha fazla uzaklıkta
olan İlion’dan görülebilir. Aynı durum, biraz daha yakın olmakla
beraber, diğer taraftaki Abydos için de geçerlidir.”

, Geographica, XIII. I. 61:

(Bkz. Böl. II. s. 65)

, Geographica, XIII. I. 62:

(Bkz. Böl. II. s. 66)

, Geographica, XIII. I. 63:

(Bkz. Böl. II. s. 66)

69
Yaşanan yer, yurt; o yurtta yaşayan halk.
174

, Geographica, XIII. III. 5:

(Bkz. Böl. II. s. 71)

PİLİNİUS, Natural History, V. XXXII. 123:

(Bkz. Böl. II. s. 76)


MS. II. yy.

APPIANOS, Appıan’s Roman Hıstory, XII. IV. 23:

“Efesliler kaçakları birbirinden ayırmakta zorlanıyorlardı, Artemis


tağınağına sığınarak tanrıça heykeline sarılanları ele geçirdiler ve
onları öldürdüler. Pergamonlular Aesculapius’un tağınağına
kaçanları, onun heykeline sarılırken, oklarla öldürdüler.
Adramyttium halkı, yüzerek kaçanları, deniz içinde de aradılar ve
onları öldürdüler ve çocuklarını da suda boğdular…”

PAUSANIAS, Description of Greece, IV. XXXV. 8:

“… Bir de Artemis tapınağında, ziftle iyi karışmış su ve


Kyzikos’un çok güzel görünen iris yağı vardır. Su renkli ve kokulu
sanılabilir…”
, Description of Greece, VII. II. 11:

“… göl üzerinde sivrisinekler ürediği için şehrin sakinleri


evlerinden ayrılmak zorunda kaldılar. Miletos’dan ayrıldıkları için,
onların taşınabilir tanrı heykelleri ele geçirildi. Ben Dionysus’un
tapınağını görmeye gittiğimde, beyaz bir mermerden başka
Myus’da hiçbir şey bulamadım. Myus’a olana benzer bir durum da,
Pergamos dağının altındaki Aterneus halkının başına gelmişti.”
175

IX- KİŞİLER

MÖ. IX. – VIII. yy.

HOMEROS, Ilıad, II. 850-865:

(Bkz. Böl. VI. s. 121)

, Ilıad, XIII. 786-800:

“Yiğit böyle dedi, kardeşinin yüreğini kaldırdı. Çıktılar yola,


geldiler savaşın en kızgın yerine. Kebrion’la kusursuz Pulydamas’ın
çevresinde dövüşüyorlardı. Phalkes vardı, Orthaios’la tanrıya denk
Polyphetes vardı. Palmys, Askanios vardı, Hippotion’un oğlu Morys
vardı, gelmişlerdi bir gün önce, şafakta. Zeus da aldı onları savaşa
soktu. Şimdi tıpkı bir kasırga gibiydiler, Zeus baba şimşeğin
savurduğu zaman dizginsiz rüzgarların yaydığı kasırga gibi, fırtına
önce yayılır ovaya, sonra tanrısal bir gürültüyle karışır denize,
uğuldayan enginden binlerce dalga kopar, dalgalar ak köpüklere
kabarıp şişer, sonra biri öbürünün ardına düşer, kovalar.”

, Ilıad, XIV. 508-515:

“Olympos’ta oturan Musa’lar, söyleyin şimdi bana, yeri sarsan ünlü


tanrı zaferi eğdirince Akhalara, kanlı soykaları Akhalardan ilkin kim
kaldırdı? Önce Telamonoğlu Aias vurdu Hyrtios’u, katı yürekli
Mysialıların başbuğu Gyrtias’ın oğluydu o. Antilokhos öldürdü
Phalkes’le Mermeros’u. Meriones hakladı. Morys’le Hippotion’u.
Teukros tepeledi Prothoon’la Periphetes’i. Atreusoğlu erlerin
başbuğu Hyperenor’un böğründen vurdu, tunç kargı saplandı
bağırsaklarına etti darmadağın, canı açık yaradan bir anda uçtu gitti,
karanlık kapladı iki gözünü. Bir çoğu yok oldu Oileus’un çevik oğlu
176

Aias’ın eliyle. Zeus salınca ortalığa bozgunu, korkuyla kaçanları


kovalayanlar arasında Aios’tan çevik olan yoktu.”

, Odyssey, XI. 515-525:

“… Argosluları savunurken o kadar çok er öldü ki, söyleyemem


onların hepsini, sayamam bir bir adlarını, bak diyeyim sana
bunlardan yalnız birini, Telephos’un oğlu yiğit Euryplos’u tepeledi
kılıcıyla ve tepeledi onun çevresinde bir sürü arkadaşını, kadın
armağanları uğruna ölüyordu bu Keteiler. Ama Euryplos, tanrısal
Memnon’dan sonra, benim gördüğüm en güzel adamdı. Ve sonra,
bindiğimizde Epeios’un yaptığı ata, oradaydı en seçkinleri
Argosluların, bana düştü tuzağın kapısı açılsın ya da kapasın diye
buyurmak.”

MÖ. V. yy.

HERODOTOS, Historia, I. 171:

(Bkz. Böl. V. s. 107)

, Historia, IV. 137-138:

(Bkz. Böl. VI. s. 124)

, Historia, VI. 36-38:

(Bkz. Böl. II. s. 30)

PINDAR, Olympıan Odes, IX. 65-75:

(Bkz. Böl. II. s. 32)


177

THUCYDIDES, History of the Peloponnesian War, I. 128:

“Buna mukabil Atinalılar da Lakedaimon’lulardan Tainaron’daki


dini suçu temizlemeği talep ettiler. Filhakika, eskiden
Ladedaimon’lular, Tainaron’daki Poseidon tapınağında himeye
dileyen bazı Heilot’ları kaldırmışlar, dışarı çıkararak
öldürmüşlerdir. Hatta Atinalılar Sparta’daki büyük yer
depreminin bunun yüzünden bizzat onları bulduğuna inanıyorlar.
Fakat Atina’lılar Lakedaimon’lulardan Khalkiolkos’a karşı
işlenen dini suçun da temizlenmesini talep ettiler. Bu da şöyle
olmuştu: Lakedaimon’lu Pausanias, Sparta’lılar tarafından ilk
defa Hellespontos’daki başkomutanlık (sevk ve Idare) görevinden
geri çağrılıp, onlar tarafından mahkemeye verildiği ve fakat
beraat ettiği zaman, devlet hizmeti ile filvaki tekrardan dışarı
gönderilmedi; fakat o kendi başına Hermione’den bir trieres
olarak, Lakedaimon’luların emri olmadan, tekrar Hellespontos’a
gitti. Sözde güya Hellen harbine, hakikatte ise Hellas’ta
hakimiyet kurmak emel ve gayretiyle, kralla, ilk defa başlamış
olduğu şekilde, müzakereler yapmağa gitti. Pausanias evvela şu
aşağıdaki vesile ile krala bir hizmet ifa etti ve böylece tekmil
meseleye bir başlangıç yapmış oldu. Şöyle ki: Pausanias
Byzantion’u, Kıbrıs’tan dönüşten sonra ilk gelişinde, işgal ettiği
zaman eline geçirdiği kralın bazı akraba ve taallükatını – Çünkü
burası Medlerde (Persler de) bulunuyordu ve bunlar da içerde esir
edilmişlerdi –, diğer müttefiklerin haberi olmadan, krala iade
ediyor; bunlar sözde güya ondan kaçmışlardı. Pausanias bu işi,
Byzantion ile harp esirlerini kendisine tevdi ve emanet etmiş
olduğu Eretria’lı Gonylos ile birlikte yaptı. Hatta Gongylos’u bir
mektupla krala da gönderdi. Bunun içinde, sonradan anlaşıldığı
gibi, şunlar yazılmıştı: “Sparta generali Pausanias, sana, iyi
hizmette bulunmak arzusu ile, bu harp esirlerini gönderiyor. Aynı
zamanda, şayet sana da uygun gelirse, kızını nikahlamağı ve
178

Spart ile öteki Hellas’ı sana tabi yapmağı teklif ediyorum.


Seninle müzakere edip iş birliği yapmak suretiyle de bunu
başaracak durumda olacağımı sanıyorum. Eğer bunlardan bazısı
hoşuna giderse, kendisi vasıtasıyla ilerde müzakerelerimiz
yapabileceğimiz emin bir adamı denize yolla.”

MÖ. II. yy.

APOLLODORUS, Epitome, III. 34-35:

“9 yıllık bir period geçtikten sonra gelen müttefikler Troia’ya


girdiler: şehirlerin kuşatılmasından, Anchiese’in oğlu, Aeneas
ve onunla Archelochus ve Antenor’un oğlu Acamas ve
Theanus, Dardanialıların liderleri; Eusorus’un oğlu Thracialı
Acamas; Troezenus’un oğlu Ciconesli Euphemus; Paeonialı
Pyraechmes; Bilsates’in oğlu Paphlagonialı Pylaemenes;
Zelia’dan Lycaon’un oğlu Pandarus; Adrastia’dan Merops’un
oğlu Adrastus ve Amphius; Arisbe’den Hyrtacus’un oğlu
Asius; Larissa’dan Pelasgus’un oğlu Hippothous; Mysia’dan
Arsinous’un oğlu Chromius ve Ennomus; Mecisteus’un oğlu
Alizone’li Odius ve Epistrophus; Aretaon’un oğlu Phrygialı
Phoreys ve Ascanius; Talaemenes’in oğlu Maeonialı Mesthles
ve Antiphus; Monion’un oğlu Carialı Nastes ve Amphimachus;
Zeus’un oğlu Lycialı Sarpedon, Hippolochus’un oğlu
Glacus....”

MÖ. I. yy.

DIODORUS SICILY, Bibliothika Historika, IV. 33. 10-11:

“… İşten sonra bu Augê Nauplius’a geri geldi ve O


Argolis’de Nauplius’un limanına vardığında, umulmadık bir
şekilde onu ölümden kurtardı. Nauplius, onu boğmamaya
karar verdi, emrine aldı ama onu birkaç Karialıya hediye
179

yaptı. Bu adamlar Augeyi Asiaya götürdüler ve onu Mysia


kralı Teuhtras’a verdiler…”

CICERO, Brutus, XCI. 316:

(Bkz. Böl. VII. s. 163)

MÖ. I. yy. – MS. I. yy.

STRABO, Geographica, XII. IV. 5:

(Bkz. Böl. I. s. 18)

, Geographica, XII. VIII. 4:

“Bu çeşit efsanelerin doğmasına oradaki kabilelerin karışması ve


Halys'in bu tarafındaki ülkelerin, özellikle kıyılarının çok verimli
olması neden olmaktadır. Bu yüzden bir çok yerlerden ve deniz aşırı
ülkelerden buraya devamlı saldırılar yapılmış ve komşu olan kabileler
de birbirleriyle çatışmışlardır. Özellikle Troia savaşı sırasında ve
ondan sonra istila ve göçler yer almıştır, çünkü aynı zamanda hem
barbarlar ve hem de Yunanlılar başkalarının ülkelerine sahip olmak
hevesine kapılmışlardır; fakat Troia savaşından önce de bu böyle idi
çünkü, evvelce de söylediğim gibi Kaukonlar ve Lelegler gibi
Pelasglar da eski devirlerde Europa'nın bir çok yerlerinde başıboş
dolaşırlardı. Ozan bu kabileleri Troialıların deniz aşırı olmayan
müttefikleri olarak gösterir. Phrygia ve Mysialılara ait söylentiler Troia
savaşlarından önceye dayanır, iki ayrı Lykia grubunun bulunuşu,
bunların aynı kabileden olup olmadıkları kuşkusunu uyandırmaktadır.
Acaba Troialı Lykialılar mı Karia’yı yoksa Karialı Lykialılar mı
Troia'yı kolonize ettiler? Belki aynı şey Kilikialılar için de doğrudur,
çünkü bunların da iki ülkesi vardır. Bununla birlikte şimdiki Kilikia
kabilesinin Troia savaşlarından önce var olduğuna dair elimizde
180

yukarıdakine benzer bir ipucu yoktur. Telephos'un, annesi ile


Arkadia'dan geldiği düşünülebilir. Misafiri bulunduğu Teuthras ile
annesinin evlenmesi üzerine o da Teuthras'ın oğlu olarak kabul edilmiş
ve sonradan da Mysia tahtına geçmiştir.”

, Geographica, XII. VIII. 8:

(Bkz. Böl. III. s. 90)

, Geographica, XII. VIII. 9:

(Bkz. Böl. VIII. s. 166)

, Geographica, XIII. I. 6:

(Bkz. Böl. II. s. 55)

, Geographica, XIII. I. 7:

(Bkz. Böl. I. s. 21)

, Geographica, XIII. I. 10:

(Bkz. Böl. II. s. 56)

, Geographica, XIII. I. 67:

(Bkz. Böl. II. s. 68)

, Geographica, XIII. I. 69:

(Bkz. Böl. II. s. 69)


181

, Geographica, XIII. I. 70:

(Bkz. Böl. II. s. 70)

, Geographica, XIII. IV. 1:

(Bkz. Böl. VI. s. 154)

, Geographica, XIII. IV. 2:

(Bkz. Böl. VI. s. 154)

, Geographica, XIII. IV. 4:

(Bkz. Böl. II. s. 72)

, Geographica, XIII. IV. 5:

(Bkz. Böl. III. s. 97)

MÖ. V. – IV. yy.

XENOPHON, Anabasıs, II. I. 1:

“Phalinos’la yanındakiler çekilip gittiler. Ariainos’un yanından da


Prokles ve Kheirisophos geri döndü. Menon orada, Ariaios’un
yanında kalmıştı. Bunlar, Ariaios’un, kendisinden daha yüksek
birçok Persler bulunduğunu, bunların kendi krallığına razı
olmayacaklarını, bununla beraber eğer Helenler kendisiyle birlikte
gitmek isterlerse onları bu gece beklediğini, gelmedikleri takdirde
de ertesi sabah yola çıkacağını söylemiş olduğunu haber verdiler.”
182

, Anabasıs, V. VI. 19-24:

(Bkz. Böl. II. s. 34)

, Anabasıs, VII. VIII. 1-6:

(Bkz. Böl. II. s. 38)

, Hellenica, I. I. 1-8:

(Bkz. Böl. VI. s. 131)

, Hellenica, I. I. 14-20:

(Bkz. Böl. VI. s. 132)

, Hellenica, I. I. 24-26:

(Bkz. Böl. VI. s. 132)

, Hellenica, I. II. 11-17:

(Bkz. Böl. VI. s. 132)

, Hellenica, I. III. 17:

(Bkz. Böl. II. s. 42)

, Hellenica, II. I. 17-21:

(Bkz. Böl. VI. s. 135)


183

, Hellenica, III. II. 9-11:

(Bkz. Böl. VI. s. 140)

, Hellenica, III. IV. 10:

(Bkz. Böl. II. s. 44)

, Hellenica, IV. I. 29:

“Kyzikoslu bir Apollophanes vardı; Pharnabazos’a eski bir dostluk


bağı ile bağlıydı ve o sıralarda Agesilaos’un konuğu idi. İşte bu
adam Agesilaos’a, bir dostluk antlaşması yapmalrı için
Pharnabazos’u alıp gelebileceğini umduğunu söyledi.”

, Hellenica, IV. VIII. 3-6:

(Bkz. Böl. VI. s. 142)

, Hellenica, IV. VIII. 31-39:

(Bkz. Böl. VI. s. 144)

, Hellenica, V. I. 6-7:

(Bkz. Böl. VI. s. 146)

MÖ. I. yy.

DIODORUS SICILY, Bibliothika Historika, XIX. 77. 7:

(Bkz. Böl. VI. s. 151)


184

MÖ. I. yy. – MS. I. yy.

STRABO, Geographica, XIII. I. 4:

(Bkz. Böl. II. s. 54)

, Geographica, XIII. I. 8:

(Bkz. Böl.V. s. 112)

, Geographica, XIII. I. 13:

(Bkz. Böl. II. s. 57)

, Geographica, XIII. I. 52:

(Bkz. Böl. II. s. 63)

, Geographica, XIII. III. 2:

(Bkz. Böl. V. 115)

, Geographica, XIV. I. 6:

(Bkz. Böl. II. s. 72)

MS. II. yy.

APPIANOS, Appıan’s Roman History, XI. 42:

(Bkz. Böl. VI. s. 157)


185

PAUSANIAS, Description of Greece, I. 38. 4:

“Güçlü Zarex vasıtasıyla ve onun kabilesinin ününden dolayı


Kahraman Hippothoön’un bir tapınağı vardır. İkincisi onların
söylediklerinden öğrendiğimiz müzik Apollodandır, ama benim
fikrimce o bir Lacedaomoniandı. Deniz yakınındaki toprak
Laconian da bir kent olan onun Zarax dediği toprağa bir yabancı
olarak geldi.”

MS. IV. yy.

QUINTUS SMYRNAEUS, The Fall of Troy, IV. 150-155:

(Bkz. Böl. VI. s. 159)

AUSONIUS, Epitaphs, XXII:

“Ennomus ve Khromius burada yatıyor; onlar Mysia kralıydılar,


Alcinoüs onların babasıydı; okyanus onların atasıdır. Onların
şöhretlerinin azalışına ne kar etti?”
186

SONUÇ

Mysia bölgesi, doğuda Bithynia ve Phrygia ile batıda Ege denizi;


Güneyde Lydia ile Marmara (Propontis) denizi arasında kalan coğrafi alanı
kapsamaktadır. Şunu da belirtelim ki Mysialıların sınırlarını tam olarak belirtmek
çok zordur.70 Çünkü bölge göç yolu üzerinde bulunmasından dolayı bölgeye
yerleşen halklar ve sınırlar değişiklikler göstermiştir.
Mysia’nın sınırlarını daha iyi gösterebilmek için Aiolis ve Troia
bölgelerine değinmek gerekir. Aiolis olarak adlandırılan bölge, Batı Anadolu
sahillerinin kuzey kısmında, Çanakkale boğazından Hermos71 herine kadar
uzanan saha olup coğrafi olmaktan ziyade Aiol’lerin meskun olduğu yerler olarak
linguistik ve etnolojik bir manaya gelmektedir. Eski zamanlarda buranın
güneyindeki şu on iki şehir bir birlik içinde toplanmışlardı: Algai, Aigirusa,
Kilikia, Kyme, Gryneion, Larissa, Myrina, Neonteikhos, Pitane, Smyrna ve
Temnos. Bunlardan Smyrna’ya sonradan İon’lar yerleşmişlerdir. Kuzeyde
bulunan önemli şehirler de şunlardı72 : Antandros, Assos, Kebren, Gargara, İlion,
Neandria ve Skepsis. Bir de Hellas ta Aiolis var. Troia savaşları sırasında
Homeros, Ege kıyısında, güneyde Eleitikos körfezine 73 kadar olan topraklar ile
Marmara kıyısında Aisepos74 çayından Abydos ve Sestos’a kadar uzanan
toprakları Troas olarak adlandırır. 75 Yani bütün kıyı bölgeleri Troya’ya bağlıdır.
Ayrıca bu bölge dokuz dynastes76 arasında bölüşülmüştür.77 Troya savaşlarının
son bulması ile birlikte yukarıda verilen sınırlar zaman zaman Mysialılar ve
halklar kısmında görüleceği üzere diğer göçmen halklar tarafından iskan
edilmiştir.
Ege göçlerinin ardından (MÖ. 12. yy. sonrası) Marmara Denizi’nin güney
kıyılarına Hellespontos Phrygia’sı denir. 78 Phrygia’nın bir kısmına Büyük

70
Strabo, XIII. IV. 12.
71
Gediz.
72
Herodotos Aiol şehirlerinden Ida dağı eteklerinde kurulmuş olanları diğerlerinden ayırır. Bu şehirler
Mysia bölgesine dahildir. Herodotos, I. 151.
73
Çandarlı Körfezi.
74
Gönen Çayı.
75
Strabo, XIII. I. 2; XIII. I. 4.
76
Yunancada Dynastes sözcüğü baş, efendi, sahip, egemen olan anlamlarına gelir.
77
Strabo, XIII. I. 7.
78
Strabo XII. IV. 10.
187

Phrygia denir. Burada Midas hüküm sürmüştür. Hellespontos üzerindeki ve


Olympos’un etrafındaki kısım Küçük Phrygia yani Phrygia Epiktetos olarak
adlandırılır. Mysia da aynı şekilde ikiye ayrılır, birincisi Phrygia Epiktetosu’nun
devamı olan ve Mysialılar tarafından kolonize edilmiş olan Olympenê 79 ülkesi;
ikincisi ise Kaikos nehri ve Pergamon şehri dolaylarıdır.80 Pilinius bu dönemde
Pergamos’un kuzeyindeki sahil kesiminden doğuda Epiktetos’a kadar uzanan
sınırı Mysia olarak adlandırır. 81
Mysia’da yer alan şehirler, sınırların ve halkların sık sık değişmesi
nedeniyle kimi zaman Mysia içinde veya dışında kalmaktadır. Ancak biz Mysia
yerleşimi görülen tüm yerleşmeleri ele almaya çalıştık.
Atarneus Mysia’ya Lesbos82 adasının karşısında kıyı kesiminde yer alan
bir toprak parçasıdır.83 Adrastos, adını kral Adrastos’tan almıştır. Kent Priapos ile
Parion şehirleri arasında yer alır. 84 Astyra, Abydos şehrinin kuzeyinde Troia
bölgesindedir. Eleia, Elaitikos körfezi kıyısında, Gyrneion ve Myrina şehirleri
arasında yer alır. Strabo bu şehirden Pergamonluların limanı olarak söz eder. 85
Kyzikos, bu günkü Kapıdağ yarımadasının kıtaya bağlandığı yerde kurulmuş bir
şehirdir.86 Kent anakaraya iki köprü ile bağlanmıştır. 87 İki limana sahip olan kent
200 gemiyi aynı anda barındırabilecek limanlara sahiptir. Ayrıca bu limanlara
gerektiğinde kapatılabilmekteydi. Strabo şehri büyük ve gayet korunaklı bir şehir
olarak anlatır. Bunun göstergesi olarak da Pontos kralı VI. Mithridates’in karadan
ve denizden 400 gemi ile yaptığı kuşatmanın başarısız oluşu ile Romalılara karşı
verilen mücadeleleri örnek gösterir. 88 Parion, Propontis’in güneybatısında kıyı
şehridir. Bu Şehir Troia savaşları döneminde daha kurulmamıştı. 89 Lampsakos,
Çanakkale boğazında Abydos ve Parion arasında yer alır. Troia savaşları
döneminde daha kurulmamıştı. 90 Abydos, Çanakkale boğazının en dar yerinde

79
Olympos Dağı (Uludağ) çevresi.
80
Strabo, XII. VIII. 1.
81
Pilinius, XIII. 4; V. XXXII. 121.
82
Midilli.
83
Herodotos, I. 160.
84
Strabo, XIII. I. 13.
85
Strabo, XIII. I. 67.
86
Bu gün Kapıdağ yarımadası dediğimiz yer eskiçağda bir ada konumundadır.
87
Caryy 1950, 158.
88
Strabo, XII. VIII. 11.
89
Strabo, XIII. I. 20.
90
Strabo, XIII. I. 20.
188

Lampsakos’un güneyinde yer alır. Abydos, kral Gyges’in izni ile bir Miletoslular
tarafından kurulmuştur. Bu dönemde Troas bölgesi Lydia kralı Gyges’in
egemenliği altındaydı.91 Pers kralı Kserkes Abydos’dan Sestos’a iki tane köprü
yaptırmak ister. Bunlardan ilkini Fenikeliler keten kenevir lifi, öbürünü ise
Mısırlılar Papirüs lifi kullanarak yapıyorlar. Böylece Asya Avrupa’ya
bağlanacaktı. Ancak köprüler henüz bitirilmiştir ki fırtına ile birlikte halatlar
kopar. Kserkes buna çok kızar ve Hellespontos’u cezalandırmak için cellatlar
gönderir. Cellatlar denizi kızgın demirler ile döverler ve bu sırada denize küfürler
savururlar. Köprüyü yapan işçiler ise kafaları kesilerek cezalandırılır. 92 Bu köprü
kurma girişimi belki de iki kıtayı birleştirmek için yapılan ilk denemedir. Kadoi,
Phrygia sınırları içersinde yer alan Epiktetos bölgesinin Mysia’da kalan kısmında
yer alan bir şehirdir.93 Antandros, Pers hakimiyeti döneminde, Daskylitis tiranı
olan Pharnabazos Hellenler ile yaptığı bir savaş sırasında bütün gemilerini
kaybeder. Ancak kaybedilen gemilere pek de üzülmez çünkü Ida dağında
gereğinden çok ağaç vardı. Bu sırada Antandros şehrinin bir tersaneye sahip
olduğunu öğreniyoruz. Kaybedilen gemiler Antandros tersanelerinde yeniden inşa
edilir.94 Adramytteion95, Edremit körfezi kıyısında yer alır. Kent Lydialılar
tarafından kurulmuştur. Ancak daha sonra Mysialıların eline geçmiştir. Dardanon
(Dardanos), Çanakkale boğazının Asya tarafında yer alır. Abydos şehrinin
güneyinde bir sahil şehridir. 96 Sigeion, Çanakkale boğazının Ege denizine açılan
ağzında, Skamandros nehrinin denize ulaştığı yerde bulunur. Asya kıtasında yer
alır. Strabo’nun döneminde kent yıkık bir haldedir. 97 Assos, Edremit körfezinin
kuzey kıyısında kurulmuş bir liman kentidir. Skepsis (Palaiskepsis) Ida dağının
en yüksek kısmında, etrafını gözleyebilecek bir yerde kurulmuştur. Skepsis
isminin Yunanca karşılığının manzara anlamına gelmesi de bunun kanıtıdır.
Strabo iki Skepsis’ten söz eder. Bunlardan ilkinin sakinleri bir müddet sonra daha
alçakta yer alan başka bir Skepsis’e taşınmışlardır. Burada oligarşik bir yönetim
sistemi ile yönetildiler. Oligarşik sistemden sonra demokrasi sistemini

91
Strabo, XIII.I. 22.
92
Herodotos, VII. 33-35.; Strabo, XIII.I. 22.
93
Strabo, XII. VIII. 12.
94
Xenophon, Hellenica, I. I. 24-26; I. III. 17; II. I. 10.
95
Edremit.
96
Strabo, XIII. I. 28.
97
Strabo, XIII. I. 31.
189

uyguladılar.98 Teuthrania, Eleia, Pitane ve Atarneus arasında yer alır. Teuthrania


adını Mysia kralı Teuthras’dan almıştır. 99 Pilinius, “Mysia adı bütün bölgenin adı
olduğunda bile, Teuthrania bağımsız önemli bir klandır.” der. 100 Apollonia
Daskylitis (Miletopolitis, Manyas), gölünün doğu kıyısında yer alır. Miletopolis,
Makestos ile Rhyndakos nehirlerinin birleştiği noktadadır. 101 Skapsis, Thebê, Ida
dağının doğu eteklerinde kurulmuş bir şehirdir. Bu şehir Kilikialıların kralı Eetion
tarafından kurulmuştur. Şehrin etrafını çeviren topraklar Thebê ovası olarak
adlandırılmaktaydı. Bu topraklar verimliliği nedeniyle Mysialılar, Lydialılar ve
Lesbos’tan gelen Yunanlılar arasında bir çekişme konusu olmuştur. 102
Pergamon, Pergamon krallığının başkentidir. Perperene şehrinin
doğusunda yer alır. Zeleia, Aisepos nehrinin denize döküldüğü yerden seksen
stadia, Kyzikos’tan ise 90 stadia uzaklıkta, Ida dağının kuzey eteklerinde,
Hellespontos denizi kıyısından içerde kurulmuştur.103 Myrina, Myrina şehri adını,
bölgeye zengin toprakları nedeniyle saldıran Amazonlardan almıştır. Myrina
isimli bir kadın atını hızlı sürmesi nedeniyle “hızlı sıçrayan” lakabını almıştır.
Onun ölümünden sonra ismi şehrin adı olmuştur.104 Thyteira, Pergamon’un 300
stadia doğusunda Makedonyalılarca iskan edilen bir Mysia kentidir. 105 Kent
Mysia sınırlarının en güneyinde Lydia sınırındadır. Kios, şehri bu günkü Gemlik
şehri yakınlarında Gemlik körfezi içinde yer alır. Bu şehir MÖ. IV.-V. yy. öncesi
Bithynia bölgesinde gösterilmektedir. Ancak bu tarihten itibaren şehir Mysia
şehri olarak gösterilir. 106 Perperene, Lesbos adasının karşısında, kıyıdan biraz
içerde kurulmuştur. Pitane, Atarneus ve Myrina arasında Lesbos adasının
karşısında bir kıyı şehridir.
Mysia bölgesinin en önemli dağları Edremit körfezinin kuzeyinde yer
alan Ida dağı (Kaz Dağı) ile bugün Uludağ denilen Mysia Olympos’udur. Mysia
Olympos’unun batı eteklerinde Mysialılar oturmaktadırlar, doğu yamaçlarında ise

98
Strabo, XIII. I. 52.
99
Strabo, XIII. I. 69.
100
Pilinius, V. XXXIII. 126.
101
Ramsay 1960, 173.
102
Strabo, XIII. I. 61. Homeros ise Thebê’yi ormanlık Plakos dağının eteklerinde gösterir. Homer,
Ilıad, VI. 390-400. Bu duruma göre bölgenin coğfafi yapısına bakarak ve Kilikialıların yaşadığı
bölgeyi esas alarak, Plakos dağını Ida’nın zirvelerinden birisi olarak düşünebiliriz.
103
Strabo, XIII. I. 10; Pergamon’un kuruluşu için Bkz. Radt 2002, 51 vd.
104
Strabo, XII. II. 21; XII. VIII. 6.
105
Strabo, XIII. IV. 4.
106
Xenophon, Hellenica, I. IV. 7.
190

Bithynialılar tarafından iskân edilmiştir. Bu dağ aynı zamanda tam Mysia ile
Bithynia sınırı üzerinde yer alır. 107
Ida dağının dört doruğu vardır ve bunların dördüne de Olympos adı
verilir.108 Ancak bu Olympos adlandırılması Mysia Olympos’u olarak
adlandırılan Uludağ ile karıştırılmamalıdır. Ida dağı kaynaklık ettiği nehirlerin
çokluğu nedeniyle Çok pınarlı olarak adlandırılır. 109
Mysia’nın en önemli akarsuları, Rhyndakos, Makestos, Tarsios, Aisepos,
Granikos, Skamandros, Kaikos’dur. Skamandros, Granikos ve Aisepos110
nehirleri Ida dağından doğarlar. Bu nehirlerden sadece Skamandros iki kol
halinde batıya doğru akar ve Ege denizine dökülür. Kollarından birisi sıcak diğeri
ise soğuk su taşır. Granikos nehri (Bu günkü Kocabaş çayı) çoğunlukla Adrasteia
ovasından geçerek Propontis’e dökülür. 111
Mysia bölgesinin önemli ovaları, ova üzerindeki şehirlerin veyahut
nehirlerin adlarını almışlardır. 112 Kaikos nehri, Kaikos ovası, Thebê şehri, Thebe
ovası gibi. Bölgede iki büyük göl yer alır bunlar Aphnitis (Apollniatis, Kuş gölü)
ile Daskylitis (Miletopolitis, Manyas) gölleridir.
Mysia bölgesinde bitki ve hayvanlar çeşitlilik göstermektedir. Bölgenin
geçiş iklimi özellikleri göstermesi bu durumun başlıca nedenidir. Sığır ve domuz
yetiştirilen başlıca hayvanlardır. Bunun yanında özellikle Lesbos adasının
karşısındaki topraklarda tahıl tarımı yapılmaktadır. Bölge ekonomisinde önemli
yeri olan bir bitki de incirdir. Bölgede tarımı yapılan incirin yerel adı Alexandrian
inciridir.113
Pilinius, Avrupa’dan göçmüş olan üç göçmen kabile olan Moesi, Bryg ve
Thynlerden bahseder. Bu üç kabileden Moesiler Mysler olarak adlandırdığımız
kavimdir.114 Strabo, Mysler, Maionlar (Maionlar), Meones olarak adlandırılan
milletleri aynı millet olduğunu söyler. Bu halk Mysia bölgesine adını veren

107
Strabo, XII. VIII. 8.
108
Strabo, X. III. 14.
109
Strabo, XIII. I. 43.
110
Mysia bölgesinde Aisepos adıyla anılan iki nehir vardır. Bunlardan ilki kaynağını Ida dağından
alır, ötekisi ise Olympos dağından doğar ve Mysia ile Bithynia arasında yer alır.
111
Strabo, XIII. I. 11.
112
Flavıus Arrionus, Anabasis of Alexandri, V. VI. 4.
113
Pilinius, XV. XIX. 68.
114
Pilinius, V. XLI. 145.
191

halktır.115 Maion olarak isimlendirilen iki halk vardır. Bunlardan birisi Lydialıdır.
Diğeri ise Mysialıların bir diğer adlandırılışıdır. Mysia isminin kaynağı
konusundaki görüşlerden birisi Lydia’da yetişen gürgen ağacına 116 verilen
isimden çıkmıştır. Olympos dağı eteklerinde çok miktarda gürgen ağacı
mevcuttur. Bu ağaca izafeten halka Mysialı denmiştir. Ancak Strabo bu bilgiyi bir
efsane olarak niteler.
Kilikialılar, Adramytteion körfezinin kuzey kesimleri ile Ida dağı
eteklerindeki Thebe’den itibaren, Atarneus, Pitane gibi Kaikos nehrine uzanan
sahil kesiminde yaşıyorlardı. 117
Lelegler ise Troas bölgesinde yaşıyorlardı. 118 Ancak Troya savaşları ile
yaşadıkları yurtlardan sürülmüşlerdir. 119 Yine Keteiler ve Pelasglar, Mysia kralı
Euryplos komutasında yaşayan halklardan birisidir. Bu dönemde Pelasgların
yaşadığı bölge Strabo tarafından Kyme olarak gösterilir. 120
Olympos dağının kuzeyinde Bithynler, Mygdonlar ve Dolionlar; geri kalan
kısımda ise Mysler ve Epiktetler yaşamaktadır. 121 Thyateira şehrinde
Makedonyalılar iskan etmektedir. 122 Bebyryxler, ve Mygdonyalılar123 Askania
gölünden Aisepos ırmağında kadar uzanan bölgede iskan etmekteydiler.
Mysialıların bir kısmı Bithynia’da Askania gölü kıyısında ve 124 Phrygia
sınırları içersinde Katakekaumenê şehrinde yaşamaktaydılar. Bu şehir adını sıkça
yaşanan depremlerden almıştır. 125
Strabo Antandros şehrinde Leleglerin varlığından söz eder. Antandros
şehrinden Ida dağının eteklerine kadar olan bölgede (Edremit körfezini kuzey
kıyıları) ise Kilikialılar yaşamaktadır. 126
Kilikialılar kral Teuthras döneminde Mysialılara bağlı olarak
yaşamışlardır. Aynı şekilde Telephos127 ve onun oğlunun iktidarları döneminde

115
Strabo, XII. III. 20.
116
Yunanlılar tarafından Oksya denen gürgen ağacının ismi Lydialılarda Mysos’dur.
117
Strabo, XIII. I. 60.
118
Strabo, XIII. III. 1.
119
Thomson 1988, 209.
120
Strabo, XIII. III. 2.
121
Strabo, XII. VIII. 10.
122
Strabo, XIII. IV. 4.
123
Ammıanus Marcellinus, XXII. VIII. 14.
124
Strabo, XII. IV. 8.
125
Strabo, XII. VIII. 18.
126
Strabo, XIII. I. 51.
192

de Mysialılara bağlılıklarını devam ettirmişlerdir.128 Bu dönemde Thebê ovası ve


Kyzikos dolayları Mysialıların egemenliği altında idi.
Troya savaşlarından sonra Bebryxler129 Kyzikos dolaylarını kolonize
ettiler.130 Bebryxler Thrak kökenli bir millettir.
Mysialılar, MÖ. 12. yy.’da Anadolu’ya Avrupa’dan göçmüş bir millettir.
Bu göç hareketi tarihte Ege Göçleri olarak bilinmektedir.131 E. Akurgal,
Avrupa’daki Moesileri, Mysleri ve Muškileri aynı halk olarak gösterir. Ayrıca
MÖ. 11. yy.daki Aiol baskısı nedeniyle doğuya göçen Mysialıların, Güneydoğu
Anadolu’ya yerleştiklerini ve Muški olarak adlandırıldıklarını söyler. 132 A. M.
Mansel ve B. İplikçioğlu ise Muškileri Phrygler ile eşitler. 133 Bunun yanı sıra son
yıllarda Hititolog A. Ünal, Hitit metinlerinde Maša olarak geçen ülkeyi yaklaşık
olarak Mysia toprakları üzerinde gösterir. 134 Hitit metinlerinde geçen Maša
ülkesinin yeri için teklif edilen yerler ise; Göksu nehri civarı, Isparta dolayları,
Anadolu’nun Kuzey batısı, Adapazarı Civarı, Maender ve Hermos arasıdır. 135
Akha ordusu Troya’nın surlarla çevrili olduğunu görünce öncelikle Troya
şehrine bağlı olan on bir şehir üzerine akınlar yapmışlardır.136 Yakıp yıkılan
şehirlerden birisi de Mysialılara bağlı olan Kilikialıların şehri Thebê’dir. 137 Thebê
şehrinde öldürülenler arasında Telephos’un ismi geçmektedir. 138 Muhtemelen bu
sırada Telephos Thebê şehrinin kralıdır. Bu topraklar arasında Mysia Kralı
Telephos’un oğlu Euryplos’un toprakları da vardır. 139 Euryplos savaşlar sırasında
öldürülmüştür.140 Troya Savaşları sırasında Mysialılar Troya’nın yardımına koşan
milletlerden birisidir. Akhaların bu seferi sonrası muhtemelen Mysialılar büyük
zararlar gördüler ve bu tarihi savaşta Troyalıların yanında yer aldılar.

127
Troia kuşatıldığında yardıma koşan müttefik krallardan birisidir.
128
Strabo, XIII. I. 69; XIII. I. 70.
129
Bebryxler Thrakia’dan gelen bir millettir. Strabo, XII. III. 3.
130
Strabo, XIII. I. 8.
131
Ceram 1999, 132.
132
Akurgal 1999, 191-192.
133
Mansel 1971, 92; İplikçioğlu 1994, 77.
134
Ünal 2002, Harita I.
135
Monte 1978, 264-265.
136
Homeros, Ilıad, IX. 327,
137
Homeros, Ilıad, I. 362-368; VI. 415-420; Quintus Smyrnaeus, III. 545-550.
138
Quintus Smyrnaeus, IV. 150-155.
139
Strabo, XIII. I. 7.
140
Homeros, Odyssey, XI. 515-525.
193

Troya savaşına katılan pek çok Mysialının adı geçmektedir. Bu kişiler,


Khomris,141 Mysialıların başbuğu olarak adlandırılan Hippotion’un oğlu
Morys,142 Gyrtias’ın oğlu Hyrtias, 143 ve Arsinous’un oğlu Chromius ve
Ennomus’dur.144
Troya savaşlarından sonra, Thrakia’dan gelen, Phryglerin Troas bölgesine
seferler düzenlemişler ve Kyzikos dolaylarına yerleşmişlerdir. Bunun üzerine
bölgede yaşayan Mysia’lılar Kaikos nehrinin yüksek kesimlerine
yerleşmişlerdir.145 Phryglerin bölgeye yerleştiklerini düşünürsek Hellespontos
Phrygiası adlandırmasının bölgedeki Phryglerden kaynaklandığını düşünebiliriz.
MÖ. 3. yy’da Mysia’ya giren Galatlar, Mysia şehirlerinden başlayarak
Phrygia’ya doğru uzanmışlar, önlerine gelen şehirleri ele geçirmişlerdir. 146 Mysia
şehirlerinden Pergamon ve Teuthrania’nın MÖ. 3. yy sakinleri arasında Galatlar
da vardır.147
Mysialılar MÖ. 7. yy.’ın ilk çeyreğinde, Lydia kralı Kroisos’un
egemenliğini tanıdılar.148 Bu dönemde Mysialılar, Phrygialılar149 ve Maeonialılar
ile birlikte Lydialılara haraç ödemişlerdir. 150
MÖ. 6. yy.’ın ilk çeyreğinde Pers egemenliği altına giren Mysia, Lydia,
Lasonia, Kabalia ve Hytenneia ile birlikte Sparda (Sardeis) satraplığına
bağlandı.151 Pers egemenliğinin ardından Troas bölgesi ile bazı Mysia şehirleri
Fenikeliler tarafından ateşe verilmiştir. 152
Pers kralı Kserkses’in (MÖ. 486-465/64) MÖ. 480 yılındaki Yunanistan
seferine Mysialı askerler de katılmıştır. Mysia’lılar kendi ülkelerine has başlıklar
giyiyorlar, ellerinde küçük kalkanlar ve ateşte sertleştirilmiş demir kargılar
taşıyorlardı.153

141
Homeros, Ilıad, II. 850-865.
142
Homeros, Ilıad, XIII. 785-800.
143
Homeros, Ilıad, XIV. 508-515.
144
Apollodorus, Epitome, III. 34-35.
145
Strabo, XII. VIII. 3; XIII. I. 8.
146
Cassius dio Cocceianus, XIX. 63.
147
Pausanias, I. IV. 5.
148
Herodotos, I. 28.
149
Burada geçen Phrygialılar muhtemelen Hellespontos Phrygialılarıdır.
150
Dıo Chrysostom, Orationes, 78. 31.
151
Herodotos, III. 90.
152
Herodotos, VI. 33.
153
Hetodotos, VIII. 74.
194

Pers hakimiyeti döneminde Mysialılar zaman zaman Daskylitis tiranı olan


Pharnabazos ile mücadele etmişlerdir. 154 Perslere bağlanmakla birlikte Mysia
hiçbir zaman tamamen Pers hakimiyetine girmemiştir.
Hellenistik dönemde, Büyük İskender Mysia’da Granikos nehri kıyısında
Persler ile mücadele etmiştir. 155 Büyük İskender’in Granikos seferi ile birlikte
Mysia Makedonya krallığına bağlanmıştır (MÖ. 334).
Büyük İskender’in ölümü (MÖ. 323) ile Mysia, Seleukos krallığına
bağlandı. Büyük İskender’in generallerinden birisi olan Lysikmakhos
hazinesini156 Pergamon kentinde saklıyordu. Hazinenin güvenliğinden sorumlu
kişi ise Philetairos’dur. Bir fırsatı değerlendiren Philetairos Pergamon halkını
ayaklandırdı ve kentin yönetimini ele geçirdi. 157 Onun ölümünden sonra
kardeşlerinden I. Eumenes, Seleukos kralı I. Antiokhos (MÖ. 223-187) ile
Sardeis’te yaptığı savaşı kazanmıştır. Bu zaferle Pergamon’un sınırları kuzeyde
Ida güneyde ise Makestos’a kadar kadar uzanıyordu. 158 Attalos ve Akhaios'un
kızı Antiokhis'in oğlu olan I. Attalos Soter (MÖ. 241-197) ondan sonra tahta
geçmiştir. Galatlar ile giriştiği mücadeleyi kazanarak kral ilan edildi. Yağmacı
Galatları Mağlup eden I. Attalos’a kurtarıcı manasında Soter denilmiştir. 159
Seleukos Kralı Antiokhos Hierax ile yaptığı iki muharebeyi de kazanarak bütün
Lydia ve Mysia’yı hakimiyet altına aldı. MÖ. 228 yılında I. Attalos Antiokhos
Hierax’ı üçüncü kez Harpasos’ta mağlup etti. Böylece Selukoslar’ın Toroslara
kadar uzanan topraklarını ele geçirdi. MÖ. 220 yılında III. Antiokhos’un
görevlendirdiği Akhaios I. Attalos’u mağlup etti. Böylece Pergamon eski
sınırlarına çekildi.160 Galat savaşı ile Romalıların sempatisini kazanan I. Attalos,
Rhodosluların donanması ile Makedonya kralı V. Philippos'a karşı savaştı.161
Yaklaşık 44 yıl süren bir saltanatı süresince küçük krallığını Anadolu’nun en
güçlü kuvveti haline getirdi. Onun ölümünden sonra yerine oğlu II. Eumenes
geçti (MÖ. 197-159). II. Eumenes büyük Antiokhos ve Perseus’a162 savaş açtı ve

154
Xenophon, Hellenica, III. I. 13.
155
Diodorus Sicily, XIX. XIX. 1-3; Granikos muharebesi için Bkz. Bosch 1942, 25-30.
156
9.000 talant.
157
Strabo, XIII. IV. 1.
158
Akşit 1983, 64; Bosch 1942, 41-42.
159
Bosch 1942 69, Günaltay 1987, 224.
160
Akşit 1983, 72-73.
161
Bosch 1942, 85-91.
162
Makedonya’nın son kralı.
195

Elaitikos ve Adramyttenos körfezine kadar olan toprakları ele geçirdi. Bu zaferin


ardından II. Eumenes imar faaliyetlerine önem verdi. Pergamon şehrine kutsal
yapılar ve kitaplıklar yaptırdı. Uzun süren saltanat döneminden sonra yerini II.
Attalos’a (Philadelphos – MÖ. 159-136) bıraktı. II. Attalos Romalılar ile birlikte
hareket ederek sahte Philippos’a karşı mücadele etti. Lakabı Philometor olan, III.
Attalos (MÖ. 138-133) Pergamon tahtına çıkan son kraldır. Bir hastalıktan ötürü
ölen III. Attalos’un vasiyet ederek163 topraklarını Romalılara bıraktı. Romalılar
Mysia topraklarına Asia ismini verdiler. 164
Mysia bölgesi adını verdiğimiz bölgede pek çok kavmin adı geçer sınırlar
bölümünde görüldüğü üzere sınırlar tarihe bağlı olarak değişiklikler gösterir.
Şehirler bahsinde ise durum biraz daha karışmış haldedir. Çünkü şehirler
genellikle küçük krallar tarafından yönetilmekte ve şehirlerin sakinleri yine
sınırlar bahsinde olduğu gibi tarihe bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Bu
durumun en önemli sebebi Halys nehrinden bu taraftaki ülkenin çok verimli
oluşudur. Aynı zamanda Mysia stratejik açıdan bir geçiş noktası niteliğindedir.
Avrupa’dan küçük Asya’ya geçen milletler ilk olarak konumuz olan bölge
şehirlerine saldırmışlardır. 165 İstilacı milletler Anadolu’nun içlerine ilerlemelerine
rağmen istilacıların bir kısmı Mysia olarak adlandırdığımız bölgede
yerleşmişlerdir.
Atarneus şehrinde arpa tarımı yapılmakta idi ve bu arpa günlük kullanım
dışında, ritüelin bir parçası olarak, tanrılara adanan adakların başına saçılırdı.166
Lampsakos şehri MÖ. V. yy.’da şarapça en zengin şehir olarak kabul
edilmektedir.167 Kyzikos kentinde de Gül yağı üretilmekte idi bir dönem bu esans
koku olarak çok popülerdi.168
Abydos şehrinin kuzeyinde yer alan Astyra şehri yakınlarında altın madeni
çıkarılmakta idi.169 Kyzikos kenti yakınında da mermer yatakları mevcuttur. 170

163
Bosch 1942, 109.
164
Strabo, XIII. IV. 2.; Radt 2002, 37.
165
Günaltay 1987, 19.
166
Herodotos, I. 160.
167
Thucydıdes, I. 138.
168
Pilinius, XIII. I. 5.
169
Strabo, XIII. I. 23.
170
Pilinius, V. XLIV. 151.
196

Mysia dili hakkında bildiklerimiz yok denecek kadar azdır. 171 Ancak
Strabo bu halkın dillerinin Lydia ve Phrygia dillerinin bir karışımı olduğunu
söyler.172
Mysia bölgesinde Yunan tanrılarına tapılmaktadır. Bunlardan Apollo’ya
ve Zeus’a kurbanlar kesilmektedir. Ayrıca hayvanların bağırsaklarına incelenerek
fala bakılmaktadır. Kurban olarak kesilen hayvanlar domuz, sığır gibi büyükbaş
hayvanlardır.173 Dinsel ayinlerde müzik aleti olarak flüt ve davul kullanılmakta
idi.174
Mysialılar, Yunan tanrılarına ibadet etmişlerdir. 175 Zeus Abrettenos
adından anlaşılacağı üzere176 Mysia’ya uyarlanmış bir tanrıdır. Yunan tanrıları
dışında Mysia’da Ana tanrıça inancının bulunduğuna dair kanıtlar da vardır.
Kyzikos’ta bulunan ve MÖ. 46 yılına tarihlenen yazıt Setorides adında biri
tarafından adanmıştır. 177
Mysia bölgesindeki tapınaklar, kral Adrastos tarafından kurulan Nemesis
tapınağı, Adrasteia ovasında Apollon Aktaios ve Artemis tapınakları vardır.
Kyzikos yakınında Adrasteia tapınağı yer almaktadır. Bu tapınağın banisi
Adrastos’dur.178
Kyryse’de179 Apollon Simintheus180 tapınağı vardır. Bu tapınak
Kilikialıların kralı Eetion tarafından yaptırılmıştır. 181 Pilinius kendi döneminde
(MS. I. yy.) hala ayakta olduğunu söyler.182
Thebê dolaylarında Killa’da bir Apollo tapınağı mevcuttur. Tapınak
Aioller tarafından yaptırılmıştır. Killa Thebe civarında bir yerdedir. 183
Adramytteion şehri yakınında yer alan Astyra şehrinde Astyrene Artemis’i
için yapılmış bir tapınak mevcuttur. 184

171
Sevin 2001, 43.
172
Strabo, XII. VIII. 3.
173
Xenophon, Anabasıs, VII. VIII. 2-5.
174
Strabo, X. III. 14.
175
Mysia’da Apollon kültü için Bkz. Taşlıklıoğlu 1963, 118-135.
176
Abrettenê, Mysia’da bölge ismi.
177
Roller 2004, 318.
178
Strabo, XIII. I. 13.
179
Adramytthene denilen bölgede, Edremit şehrine ait topraklar içersinde Thebê’nin biraz güneyinde
yer alır.
180
Simintheus, Fare tanrı demektir.
181
Strabo, XIII. I. 61; XIII. I. 48.
182
Pilinius, V. XXXII. 123.
183
Strabo, XII. I. 62; Homeros, Ilıad, I. 35-45; Xehophon, Hellenica, I. I. 41.
197

Gargara’da Zeus’un tapınağı, 185


Pergamon’da Aesculapius’un tapınağı,186
Kyzikos’ta Artemis tapınağı mevcuttur, 187 Olympos ormanları içinde
Hadriani’nin188 doğusunda da bir Apollo tapınağı mevcuttur. 189

184
Strabo, XIII. I. 51; XIII. I. 65.
185
Homeros, Ilıad, 45-50.
186
Appıanos, XII. IV. 23.
187
Pausanias, IV. XXXV. 8.
188
Balıkesir?
189
Mıtchell 1995, 13.
198

HARİTALAR LİSTESİ

HARİTA I : STRABO, Geographica, ed. H. L. Jones, London 1947. (Loeb)

HARİTA II : FLAVUS ARRIANUS, İskender’in Anabasisi, çev. H. Örs,


İstanbul 1949.

You might also like