You are on page 1of 11

NEDENSELLİK BAĞLANTISI VE OBJEKTİF İSNADİYET

Yrd.Doç.Dr.Ali Emrah BOZBAYINDIR

A. Giriş
Ceza hukukunda neticeli suçlarda, failin söz konusu suçtan sorumlu tutulabilmesi için
bu suçların yazılı olmayan iki unsurunun somut olayda mevcut olup olmadığı
araştırılmalıdır. Bunlar: nedensellik bağlantısı ve objektif isnadiyettir. Buna karşılık tipe
uygun hukuka aykırı fiilin icrasının, failin cezalandırılması için yeterli olduğu sırf hareket
suçlarında nedensellik bağı araştırılmaz. Zira burada hareketten ayrı bir netice suç
tipinde aranmamakta, tipik fiilin işlendiğinin tespiti kâfidir. Ceza hukukunda, şahsilik
ilkesi gereği failin cezai sorumluluğuna gidilebilmesi için neticenin kendi eseri olması
zorunludur. Kimse irade dışı hareketlerle, üçüncü kişilerin meydana getirdiği
neticelerden ya da doğa olaylarının neden olduğu sonuçlardan sorumlu tutulamaz.
Netice fiilin alt unsuru değildir. Suçun maddi unsurlarından biridir. Bir başka deyişle,
tipik neticenin faile yüklenebilmesi ve sorumlu tutulabilmesi için söz konusu neticenin
failin fiili nedeniyle meydana geldiğini ortaya koyan bir nedensellik bağına ihtiyaç
vardır.

Netice suçun kanuni tarifinde unsur olarak yer alan değişikliktir. Sadece kanuni tarifte
yer alan dış âlemdeki değişliktir. Mesela, kasten öldürme suçunda netice suçun maddi
unsurlarından birini oluşturmaktadır. Çoğu suç açısından fiilin icra edilmesiyle suç
tamamlanmaktadır. Örneğin hakaret suçunda, bir insanın şerefine tecavüz teşkil eden
söz ve davranışların icrasıyla; iftira suçunda suç isnadında bulunulmasıyla suç
tamamlanmaktadır. Bu suçlara “sırf hareket suçları” denilmektedir. Salt fiilin icra
edilmesinden ayrı olarak kanuni neticenin meydana gelmesi gerekir ki suç
tamamlanmış olsun. Kasten öldürme suçunda, bir insanın ölmesi neticesinin ortaya
çıkması veya mala zarar verme suçunda, suçun konusu olan mal üzerinden zararın
ortaya çıkması bu “neticeli” suç tiplerine verilebilecek tipik örneklerdir.

Nedensellik bağlantısı yoksa veya nedensellik bağı olmasına rağmen söz konusu illi fiil
faile objektif olarak isnat edilemiyorsa, artık neticenin faile yüklenebilmesi mümkün
değildir. Zira zamansal olarak bir fiili takiben tipik bir neticenin gerçekleşmesi tek
başına bu fiille netice arasında bir bağlantı olduğu anlamına gelmez. Tabii bir olgu olan

1
nedensellik bağının tespitinde bilimsel verilerden hareket edilirken; objektif isnadiyet
çok geniş bir daireyi kapsayabilecek olan bu nedensellik bağını normatif olarak
değerlendirmek suretiyle sağlamasını yaparak, sorumluluk alanının çok
genişlemesinin önüne geçilmesine hizmet etmektedir. Burada vurgulanması gereken
husus, nedenselliğin tabii bir olgu olup hukuki değerlendirmenin bu safhada
yapılmaması da teorik bir tercihten ileri gelmektedir. Bazı nedensellik teorileri
kapsamında hem tabii nedensellik bağlantısı hem de bu neticenin hukuken faile isnat
edilebilirliği meseleleri bir arada ele alınmaktadır. Aşağıdaki izahlar ders notunun
sınırları da göz önüne alınarak nedensellik teorisini tabii bir olgu olarak ele alan şart
teorisi ve bu teorinin nedensellik bağını çok genişletmesi nedeniyle ortaya çıkabilecek
sorunları çözmek üzere geliştirilmeye başlanmış olan objektif isnadiyet teorisi esas
alınarak yapılacaktır. Bununla birlikte, özellikle Türk öğretisinde ve Yargı
uygulamalarında halen nedenselliği hem tabii hem de hukuki bir olgu olarak kavrayan
ve bunları bir arada ele alan uygun sebep teorisi de yabana atılmamalıdır.

Nedensellik bağının tespiti çoğu zaman sorunsuzdur. Örneğin A, B’yi başına nişan
alarak ateş edip öldürdüğü olayda, kasten öldürme suçu bakımından irdeleme yapılan
bir olayda nedensellik bağı ile tartışma yapmaya lüzum yoktur. Bu konuda bir tespit
yapmakla yetinilecektir. Bu durumda söz konusu olayda nedensellik bağı ile alakalı
olarak verilebilecek cevap: Olayda A, B’nin başına nişan alarak ateş etmek suretiyle
B’yi öldürmüştür. A’nın ateş etmek fiiliyle B’nin ölümü neticesi arasında nedensellik
bağı vardır.

B. Nedensellik Bağlantısı (Şart Teorisi)

Ceza hukukunda nedensellik bağının tespitinde kendisine başvurulan teorilerden biri


de şart teorisidir. Şartların eşitliği teorisi (şartların muadeleti nazariyesi) olarak da
adlandırılan bu teoriye göre sebep, belirli bir olayın gerçekleşmesi için zaruri bulunan
şartların bütünüdür. Bu nazariyeye göre sebep, bir olayın meydana gelmesi için zaruri
olan şartların tamamını (heyeti umumiye) ifade etmektedir. Her şart netice için zaruridir.
Fakat yeterli değildir. Zira bir şartın yokluğu neticeye mani olsa da tek başına yeterli de
olamaz. Çünkü bir şart tek başına neticenin husulünü temin edemez. Bütün şartların

2
bulunması netice için zaruridir. Bu nedenle şartlar arasında bir ayırım (tefrik) yapmağa
imkân yoktur. Hepsi kıymetçe muadil olan bu sebeplerin tümü netice bakımından eşit
önemi haizdir ve nedenseldir. Neticeyi meydana getiren uzak yakın bütün şartlar
zaruridir.

Bu teoriye göre nedensellik bağının (sebebiyet alakasının) bulunup bulunmadığını


tayin için, failin hareketi olmasaydı neticenin husule gelip gelmeyeceğine bakılır. Eğer
hareket olmasaydı, o netice husule gelmeyecek idiyse, hareket zaruri bir şarttır ve
hareket ile netice arasında nedensellik bağlantısı vardır. Eğer failin hareketi olmadan
da netice husule gelebilecek idiyse, yani hareket ile netice arasında bir zaruret
münasebeti yoksa nedensellik bağlantısı da mevcut değildir. Bu akıl yürütme biçimi
“conditio sine qua non” “olmazsa olmazdı” formülüyle ifade edilmektedir. Bu formüle
göre ya da teste göre, şayet failin hareketi olmasaydı, “netice meydana gelmezdi”
denilebiliyorsa, hareketin tipik netice bakımından nedensel (illi) olduğu sonucuna
varılır. Buna karşılık hareket olmasaydı “netice yine de meydana gelirdi”
denilebiliyorsa, hareketin tipik netice bakımından nedensel (illi) olmadığı sonucuna
varılır.

Şart teorisi bir neticenin meydana gelmesi için üzerinde etkili olan tüm davranışları eşit
gördüğünden, sorumluluk alanını adil olmayan bir biçimde genişlettiği yönünde
eleştirilere uğramıştır. Buna göre, bir katil anne ve babasının dahi böyle bir çocuğu
dünyaya getirdikleri için, maktulün ölümüne sebebiyet verdikleri söylenebilecektir. Bu
anlayışa göre, ebeveynleri katili yetiştirdikleri için hareketlerinin kasten öldürme
suçunun maddi unsurunu oluşturduğu kabul edilmekte ve ebeveynler cezai
sorumluluktan kasten öldürme suçu bakımından kastlarının bulunmadığı gerekçesiyle
kurtulmaktadır. Keza aynı olayda kullanılan silahı satan ve hatta icat eden kişi de
öldürme bakımından zorunlu bir şartı gerçekleştirmiştir. Şart teorisine göre bir
hareketin nedensellik değerini yitirmesi, ancak tamamen kendisinden bağımsız bir
sebepler serisinin ortaya çıkmasıyla mümkündür.

Buna karşılık birden çok sebebin bir netice bakımından etkili olduğunda veya failin
hareketine bir doğa olayı eşlik ettiğinde hangi sebebin netice bakımından nedensel
olduğu konusu sorunlara yol açar. Zira burada bir arada gerçekleşen veya daha

3
sonradan eklenen nedenlerden hangisinin neticeye yol açtığını tespit etmek zordur. Bu
nedenle, nedensellik bağının tartışmalı olduğu böyle bir vaka sınavda sorulduğunda
nedensellik bağının anlamı, işlevi ve bu bağlantının tespitinde yer verilen görüşler
incelenerek; bu bilgilerin ışığında bir sonuca varılmalıdır. Aşağıda nedensellik
bakımından özel değerlendirmeyi gerektiren alternatif nedensellik, kümülatif
nedensellik, öne geçen nedensellik ve varsayılan nedensellik gibi vaka grupları ele
alınacaktır.

1. Alternatif nedensellik (çifte nedensellik)

Nedensellik bağlantısının tespiti bakımından özellik arz eden vaka tiplerinden biri
alternatif nedenselliktir. İsminden de anlaşılabileceği üzere burada neticeyi
gerçekleştirmeye elverişli iki bağımsız hareket söz konusudur. Alternatif nedensellikte
birbirinden bağımsız olarak gerçekleşen şartlar mevcuttur ve bunların her biri tek
başına neticeyi gerçekleştirmeye elverişlidir.

Örnek: A ve B, birbirlerinden habersiz olarak, her biri öldürücü dozda zehri C’nin çayına
karıştırırlar. C çayı içer ve ölür.

Çözüm: Bu olayda conditio-sine-qua-non formülü uygulandığında ne A’nın ne de B’nin


hareketinin netice bakımından nedensellik bağı tespit edilebilir. Zira A’nın hareketi
olmasaydı da C’nin ölümü gerçekleşirdi. B’nin fiili açısından da aynı sonuca varılır.
Olmazsa olmazdı formülü uyarlanmadan bu olayın çözümü mümkün değildir. Burada
condio formülüne ek bir kural getirmek icap etmektedir. Zira A ve B’nin verdiği zehir
neticesinde C’nin öldüğü açık olduğuna göre bunların hiçbirinin nedensel olmadığı
sonucu hiç şüphesiz kabulü kabil değildir.

Alternatif nedenselliğin söz konusu olduğu olaylarda bu nedenle formül şu şekilde


değiştirilmek suretiyle (bir ek kural getirilerek) vakaya tatbik edilmelidir: “aynı anda etki
doğuran ve tek başına neticeyi gerçekleştirebilecek alternatif şartların varlığı halinde
bunların hepsinin netice bakımından nedensel olduğu” kabul edilecektir.

Bu gibi vakalarda karşılaşılabilecek bir sorun, alternatif şartlardan hangisinin neticeyi


meydana getirdiğinin tespit edilemediği hallerdir. Örnek olayımızda, zehirlerden

4
hangisinin neticeyi meydana getirdiği tespit edilemiyorsa, sorumluluğun
sınırlandırılması için bir ceza muhakemesi ilkesi olan “in dubio pro reo” şüpheden sanık
yararlanır ilkesine müracaat edilir. Örneğin, birbirinden habersiz A ve B, aynı anda C’ye
öldürücü nitelikte ateş ederler. C, başından ve kalbinden vurularak ölür. Olayda iki atış
vardır ve her ikisi de öldürücü niteliktedir. Ancak hangisinin ölüm neticesini önce
doğurduğu tespit edilememektedir. Olayda aralarında iştirak iradesi olmayan failler söz
konusuysa ve hangi failin hareketinin önce yapıldığı belirlenemiyorsa, ikisi yönünden
de “şüpheden sanık yararlanır ilkesi” uyarınca kasten öldürmeye teşebbüsten hüküm
kurulacaktır.

Bu noktada, yukarıda verdiğimiz örneklerde şayet failler arasında iştirak iradesi


bulunmuş olsaydı, bu kişilerin kasten öldürme suçundan müşterek fail olarak sorumlu
tutulacaklarını not edelim.

2. Kümülatif nedensellik

Bu vaka tipinde ise iki hareket ancak bir araya geldiklerinde netice meydana
getirmektedir. Bu vaka tipinin özelliği hareketlerden hiçbirinin tek başına yeterli
olmamasıdır.

Örnek: A ve B birbirlerinden habersiz olarak C’nin çayına beşer gram zehir katarlar.
C’nin ölümü için gerekli olan zehir miktarı ise sekiz gramdır.

Çözüm: Burada A ve B’nin hareketleri C’nin ölümü bakımından nedenseldir. Zira A’nın
veya B’nin hareketi yok sayıldığında neticenin gerçekleşmeyeceği sonucuna
varılmaktadır. Bu noktada her iki failin kasten öldürme suçundan sorumlu
tutulmalarının cezai sorumluluğu genişlettiği ifade edilmektedir. Bu nedenle, kümülatif
nedenselliğin olduğu vakalarda “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi gereğince, her iki
failin gerçekleştirdikleri fiilden ötürü kasten öldürmeye teşebbüsten sorumlu tutmak
yerinde olur.

3. Varsayılan Nedensellik

Varsayılan nedensellik halinde, yedek veya varsayıma dayanan şartların nedensellik


değerlendirmesinde hesaba katılıp katılmayacakları değerlendirilir.

5
Örnek: A yurtdışına gitmek için uçak bileti alır. Tam uçağa binmek üzereyken B
tarafından öldürülür. A’nın bineceği uçak ise, kalkışın hemen ardından infilak ederek
düşer ve yolculardan kurtulan olmaz.

Çözüm: Nedensellik bağı bakımından olayın gerçekten nasıl geliştiği ve somut netice
esas alınır. Yedek sebepler, olası ihtimaller göz önünde bulundurulmaz. Burada B’nin
hareketi netice bakımından olmazsa olmaz bir şarttır. B’nin uçağa bindiğinde zaten
ölecek olması, nedensellik bağlantısının tespitinde hesaba katılmaz.

4. Öne geçen nedensellik

Burada da bir hareket neticeye sebebiyet verecekken, bir başka bağımsız hareket
devreye girerek neticeyi daha hızlı meydana getirmektedir.

Örnek: A, C’nin çayına zehir katar. Zehir ölümcül tesirini göstermeden B gelir ve C’yi
vurur ve C vurulur vurulmaz ölür.

Çözüm: Burada müşahhas netice, ateşli silah yaralaması ile ölüm olduğundan B kasten
öldürmeden; A ise öldürmeye yönelik zehirleme hareketi dolayısıyla kasten öldürmeye
teşebbüsten sorumlu tutulur.

Önemli not: Ceza hukukundaki nedensellik bağlantısı, somut olaydaki nedensellik


bağlantısına ilişkin gerçek şüphelerle ilgilenmez. Örneğin, bir maddenin zehirli olup
olmadığı bilinmiyorsa, nedensellik kavramı bu sorunu çözmede yardımcı olamaz. Bu
nedenle mahkeme uygulamalarında şunlara dikkat edilmelidir:

• Nedensellik bağının tespitinde mahkemenin kanaati kâfidir. Buna karşılık


mahkeme kanaatini oluştururken bilimsel yasalara veya mantığa aykırı hareket
etmemelidir.
• Mahkemenin nedensellik konusunda kanaatini tesis ederken, nedensellik
konusunda etkin sebep veya sebeplerin etkisi konusunda detaylı bilgilere sahip
olması gerekmemektedir. Örneğin, hakimin karar verebilmesi için bir zehrin
moleküler etkilerini bilimsel tarzda bilmesi gerekmez.

6
C. Objektif İsnadiyet

Ceza hukukunda, tabiat bilimlerinden farklı olarak, her zaman sebep-sonuç ilişkisinin
kurulması cezai sorumluluğun tespitinde yeterli olmamaktadır. Bilhassa şart teorisinin
sorumluluğu genişleten yapısı göz önüne alındığında, şart teorisi anlamda nedensellik
bağlantısının bulunduğu bazı vakalarda sorumluluğun sınırlandırılması gerekmektedir.
İşte neticenin normatif olarak faile yüklenip yüklenemeyeceği konusundaki bu
değerlendirme objektif isnadiyet teorisi kapsamında gerçekleştirilmektedir. Bu
değerlendirme sonucunda netice faile objektif olarak isnat edilemiyorsa, failin tipik
neticeden sorumlu tutulamayacağı sonucuna varılacaktır.

Objektif isnadiyet teorisine göre, bir hareketin sebebiyet verdiği netice, kişiye ancak
hareketinin suçun konusu üzerinde hukuken tasvip edilmeyen önemli bir tehlike veya
riziko yaratması ve kendini tipik olan neticeye yansıtması halinde objektif olarak
yüklenebilir. Netice, kişinin hakimiyeti altında olmalı ve onun eseri olarak ortaya
çıkmalıdır.

Bu noktada objektif isnadiyet teorisinin halen tartışmalı olduğu vurgulanmalıdır. Zira bu


teori kapsamına giren vakalar daha evvel manevi unsur veya kusur başlığı altında ele
alınmaktaydı. Objektif isnadiyetin kapsamına giren vakaların giderek artmakla birlikte
tipik olarak şu vaka gruplarından bahsedilebilir: tehlikenin hukuken önem taşımayacak
ölçüde artırıldığı haller, risk azaltıcı haller, izin verilen risk halleri, tehlikenin netice
olarak gerçekleşmediği haller.

Objektif isnadiyette, hukuki bir değerlendirme yapıldığında da nedensel olan


hareketinin failin eseri olup olmadığı sorusunun cevabı aranır. Buna göre nedensel
hareket şu hallerde failin eseri sayılabilmesi için şu koşulları taşıması gerekir:

• Hukuken izin verilmeyen bir tehlikeye (veya riske) neden olunmuş olması;
• Bu tehlikenin somut netice bakımından gerçekleşmiş olması ve
• Bu nevi tehlikelerin ilgili davranış normunun koruma alanında olmaları gerekir.

7
1. Tehlikenin hukuken önem taşımayacak ölçüde artırıldığı haller (Failin
egemenlik alanı dışında kalma)

Bu kapsamdaki vakalarda kişi bir harekette bulunur ama nedensellik bağı üzerinde
hakimiyeti bulunmadığından netice O’na objektif olarak isnat edilemez. Bir başka
deyişle, kişinin hareketi hukuki değerin ihlali açısından hukuken önem taşımayacak bir
tehlike doğurmuştur.

Örnek: A uçağının düşeceği umuduyla mirasına konmak istediği amcası B’yi tatile
gitmeye ikna eder. Yolculuğa çıkan B, uçağın düşmesi sonucu ölür.

Çözüm: Burada B’nin ölümü ile A’nın hareketi arasında sebep-sonuç ilişkisi mevcuttur.
Ancak, burada failin nedensellik bağının üzerinde hâkimiyeti olmaması nedeniyle
objektif olarak netice A’ya isnat edilemez.

2. Riski azaltıcı haller

Failin hareketinin ilgili hukuki değer bakımından tehlikeyi artırmadığı bilakis azalttığı
hallerde, failin nedensel hareketi artık O’na objektif olarak isnat edilemez.

Örnek: A, caddenin ortasındaki B’yi hızla yolun kenarına iterek yaralanmasına sebep
olur. A böylece B’yi kendisine çarpmak üzere olan aracın altında kalmaktan
kurtarmıştır.

Çözüm: Burada A’nın hareketi B’nin yaralanması açısından nedenseldir. Ancak, A


daha hafif bir neticenin meydana gelmesine neden olduğu için bu netice A’ya objektif
olarak isnat edilemez.

Örnek: İtfaiye memuru A, yanmakta olan bir evden bir çocuğu dışarı fırlatır ve çocuk
ağır yaralanır. A, çocuğu dışarı fırlatmasa çocuk yanarak ölecekti.

3. İzin verilen risk halleri

Hukuk düzeni, bazı hallerde hukuki değerler bakımından risk doğursalar bile bu nevi
davranışlara umumun yararını gözeterek cevaz vermektedir. İzin verilen risk olarak
tavsif edilen bu gibi hallerde zararlı bir sonucun ortaya çıkabileceği öngörülmesine
rağmen bu davranışlara müsaade edilmektedir. Hakikaten, karayolu trafiği ve birçok
sanayi ürünü ceza hukuku bakımından korunan hukuki değerleri tehdit eden önemli

8
riskleri ihtiva etmelerine rağmen bu faaliyetlere toplum menfaatleri ağır bastığından izin
verilmektedir. Örneğin, trafik kazalarında her sene binlerce kişi ölmesine ve
yüzbinlerce insan yaralanmasına rağmen karayolu trafiğine müsaade edilmeye devam
edilmektedir. Yüksek binaların veya tren yolu inşaatlarında da ölümlü kazaların olması
ihtimali de yüksektir.

Şayet bir olayda nedensel tipik netice olmasına rağmen, söz konusu fiil “izin verilen
risk” kapsamındaysa ortaya çıkan netice faile objektif olarak isnat edilemez.

Örnek: Boksör A, maç sırasında rakibi B’yi bir boks müsabakasında geçerli olan
kurallar çerçevesinde yaralamıştır.

Çözüm: A’nın davranışı B’nin yaralanması bakımından nedenseldir. Buna karşılık, A


izin verilen risk kapsamında bir boks müsabakasında geçerli olan kurallar kapsamında
B’yi yaraladığından tipik netice A’ya objektif olarak isnat edilemez.

4. Tehlikenin netice olarak gerçekleşmediği haller

Bu gibi hallerde fail hareketiyle bir nedensel silsileye yol açmasına rağmen netice
hayatın olağan akışının tamamen dışında ve atipiktir.

Örnek: A, B’yi yaralar. B bu yaralanma neticesinde değil kaldırıldığı hastanede çıkan


yangında duman zehirlenmesinden ölür.

Çözüm: A’nın hareketi condicio sine qua non formülü anlamında nedenseldir. Zira A,
B’yi yaralamasaydı, yangının çıktığı hastanede olmayacaktı. Mamafih, hastanede
böyle bir yangın çıkması ve bu şekilde ölüm neticesinin ortaya çıkması çok nadir
rastlanacak bir olaydır. Ayrıca, bir kurşun yaralanmasın ortaya çıkardığı tipik tehlike bir
hastanede duman zehirlenmesi değildir. Bu nedenle, B’nin ölümü A’ya objektif olarak
isnat edilemez.

Örnek: Dikkatsiz ve özensiz bir şekilde arabasını kullanan A, bir trafik kazasında B’nin
yaralanmasına sebebiyet verir. Yaralanan B, hemen hastaneye götürülür. Hastanede
kendisine tatbik edilen tedavide hata yapılması sonucu B, hayatını kaybeder (Özgenç,
(14), s. 191).

Çözüm: A’nın hareketi condicio sine qua non formülü anlamında nedenseldir. Zira A,

9
B’yi yaralamasaydı, B hastaneye gitmeyecekti ve kendisine hatalı tedavi tatbik
edilmeyecekti. B’nin hatalı tedavi sonucu ölmesi hayatın olağan akışının dışında ve
atipik bir neticedir. Bu sebeple, B’nin ölümü A’ya objektif olarak isnat edilemez. A,
sadece taksirle yaralama suçundan dolayı cezalandırılacaktır.

5. Normun koruma alanına girmeyen haller

Bazı hallerde fail bir normu ihlal etmiştir; ancak ortaya çıkan netice kişinin ihlal ettiği
normun koruma alanına girmediği için netice faile objektif olarak isnat edilememektedir.

Örnek: A, kırmızı ışıkta geçer. Kavşağı 80 metre geçtiği sırada, aniden dikkatsizce ve
hiçbir şekilde öngörülemeyecek şekilde yola fırlayan B’ye çarpar.

Çözüm: A kırmızı ışıkta geçmeseydi, B’nin caddeye fırladığı anda kaza mahallinde
olmayacaktı. Böylece A sadece trafikte özen yükümlülüğünü ihlal etmekle kalmamış,
A’nın hareketi B’nin yaralanması bakımından nedenseldir. Elbette, trafikte kırmızı
ışıkta geçmeme davranış normunun koruma alanı, ışığın bulunduğu yerden uzakta
bulunan yerlerdeki kazalara mani olmak değildir. Bu nedenle, tipik netice A’ya objektif
olarak isnat edilemez.

6. Hukuka uygun alternatif davranışlar

Bu gibi vakalarda, fail hukuka uygun davranmış olsaydı dahi tipik netice yine de
meydana gelir denilebiliyorsa netice kişiye objektif olarak isnat edilemez. Bu durum
genellikle taksirli suçlarda ortaya çıkmaktadır.

Örnek: A, işçilere dezenfekte etmeden dağıtılan keçi kıllarından dolayı işçiler


hastalanarak ölür. Daha sonra dezenfekte işlemi yapılsaydı dahi bakterinin her
halükarda ölüme sebebiyet vereceği anlaşılır.

Çözüm: Bu durumda nedensellik olmasına rağmen. Fail, hukuka uygun davransaydı


dahi netice ortaya çıkacağından, objektif isnadiyetin olmadığı kabul edilmektedir.

10
D. İhmali Suçlarda Nedensellik

İhmali suçlarda nedensellik “düşünce âleminde kurulan bir bağ”dan ibarettir. Burada
nedensellik condicio-sine-qua-non formülünün temel şekli üzerinden tespit edilemez.
Formül yine modifiye edilerek ihmali suçlarda nedensellik meselesi çözüme
varılmaktadır. Burada hukuken emredilen davranış gerçekleştirilseydi, netice meydana
gelmezdi denebiliyorsa nedensellik vardır. Burada hareket olmasaydı değil; şayet
olsaydı diye soru sorulur. Fail kurtarma hareketini yapsaydı netice gerçekleşmezdi
diyebiliyorsak, failin ihmalinin netice bakımından nedensel olduğu sonucuna varılır.

Burada hiçbir zaman kesin bir sonuca varılamayacağı açıktır. Zira burada bir
varsayıma dayanarak akıl yürütülmektedir. Burada netice “kesine yakın bir ihtimalle
gerçekleşmezdi” diyebiliyorsak artık ihmali nedensellik bağının varlığı kabul edilecektir.

Objektif isnadiyet konusunda da neticenin hukuki yükümlülüğe uygun davranılmış


olsaydı dahi gerçekleşip gerçekleşmeyeceği değerlendirilir. Burada yükümlülüğe
uygun davranılmış olsaydı dahi netice meydana gelecek idiyse, yükümlülüğe aykırılık
bağı ve böylece neticenin objektif isnadiyeti kabul edilmemektedir.

11

You might also like