Professional Documents
Culture Documents
Libidinal obje ihtiyacı,aşırı heyecan olarak hissedilir veya “bir şeyi verir gibi uzatıp geri
çekmek suretiyle kızdırılmak” olarak hissedilir.
Egonun bir kısmı bu objeye açık acı veren doyurulmamış bir duygu ile bağlıdır.
Benliğin bir kısmı bu ilişkiye çekilir. Böylece ilişki kızgınlık, hayal kırıklığı ve nefretle
karakterize olur.
Cinsel arzu, heyecanlandıran ve iten objeler ile ilişkilidir. Arzu objesini isteyen libidinal
egonun duygusudur
YAKINLIK VE CİNSELLİĞİN KAYNAKLARI
Bebek fiziksel süreçlerle ilişki kurduğu için, anne onu tutar, fiziksel ihtiyaçlarını karşılar,
bebekte annesine yanıt verir. Karşılığında, annenin yanıtları bebeğin heyecanlarında
yükselme ve alçalma oluşturur. Cinsel gelişim bu ilişkiden doğar.
Son olarak da bebek savunmacı bir tutumla anneden kopar, bu aşamadan sonra anne
dönecek olsa bile anneyi reddeder.
GÜÇ VE BAĞLILIK
GÜÇ, KONTROL, HİYERARŞİ
BAĞLILIK, YAKINLIK, BİRLİKTELİK, BERABERLİK, İLGİ, BİRLEŞME
Genellikle eş problemleri, güç dengesi ve yakınlık derecesi konularıyla ,uğraşmanın sonucu
ortaya çıkar.
Nesiller arası yaklaşımlar aile ve eşler arasındaki güç dengesi ve hiyerarşinin önemini
vurgulamışlardır.
EŞ İLİŞKİSİNDE ALT SİSTEMLER
EŞ SİSTEMİ
ANNE-BABA OLMA (EBEVEYNLİK) SİSTEMİ
Ailede özgün işlevleri, davranışları ve etkileşimleri olan alt sistemler arasında hiyerarşik bir
düzen vardır.
Alt sistemler sistemin işleyişinde etkindirler ve genellikle konuşulmadan var olduğu bilinen,
kültürel kurallara dayalı sınırlar vardır..
Ebeveynlik – eşlik sistemleri arasındaki sınırların düzenlemesi ,pek çok evli çiftin hayatında
güçlükler yaratabilir.
Eşlerden birine doğal gelen diğerince onaylanmayabilir. Cinsel ilişki öncesinde yatak odası
kapısının kilitlenmesi gibi
Yakınlık derece ilgili, esnek olamama ve beklentiler eşlerin birbirleriyle ilişkisinde sorunlara
neden olabilir. Kaçan- Kovalayan çiftinde olduğu gibi.
Çatışmadan kaçınma sonucunda ortaya çıkan, olmayan bir uyumu var saymak,
anlaşamadığı halde anlaşılıyor gibi çiftler vardır.
Pseudoharmony denilen yalancı beraberlik duygusal yakınlığı sürdürme çabaları arasındadır.
Bu çiftler uzun yıllar evli kalabilirler.
NİRENGİ (TRİANGULATİON)
Şizoidler
Şizotipaller
Paranoidler
Histerikler
Histrionik-Borderline'lar
Narsisistikler
Antisosyaller
HİSTERİKLERDE AŞK İLİŞKİLERİ HİSTERİK KADINLAR
YARIŞMACI HİSTERİKLER: Diğer insanlarla kolay ilişkiye girerler. Özellikle seksüel
anlamda, sevilmek, ilginin odağı olmak isterler. Erkekleri baştan çıkarıcı davranırlar ,ancak
baştan çıkardıkları erkeklerin yaklaşımını şaşkınlıkla karşılarlar.
Histerik kişilikli erkekler seksüel uyum için başlıca iki tip davranış sergilerler;
YALANCI HİPER MASKÜLİNİTE:
BAĞIMLI İLİŞKİ BİÇİMİ
Bazı çekingen kişiler
Bağımlı depresif kişilik
Mazohistik kişilik
Uysal histerikler
Borderline’ların bir bölümü
Dünyayı acı dolu bir şey olarak algılarlar. Eğer dünya ve her şey gerçekte acı doluysa,
gerçek bir aşk da acı dolu olmalıdır.
Bu ilişkide sürekli ebeveyni memnun etmeye zorlanan çocuk, hiç memnun olmayan ve
sürekli eleştiren objeyle ilişkiyi sürekli aynı duvara çarparak tekrarlama eğilimi geliştirir.
İnsanların bireysel yeterlilik, güç anlama kapasiteleri doğal olarak farklıdır. Ayrıca,
yaşam dönemlerinde değişikliğe uğrar.
Genel olarak, eşler karşılıklı destek, koruma, gelişme ve değişime yardım edici
özellikleri taşıyorsa ilişkileri sağlıklı yürür.
Romantik ilişkiler, evlilik süreç içerisinde gelişim veya yıkıcılık kapasitesine sahiptir.
İnsanlar iyidir, ilişkileri hastadır.
PARANOİD EVLİLİK
Genellikle ilişkide paranoid olan aktif, diğeri pasif konumdadır.
Aktif olan eleştirel, hata arayan, aşağılayan, alay eden, suçlayıcı bir tutum
içindedir.
Duygusal ve fiziksel yakınlıkta sorun vardır .
Etkili iletişim, hayatın yolunda gitmesini sağlar. Fakat bazen aile içi rol
modellerinizden ya da okul hayatınızdan tam olarak öğrenemeyebilirsiniz. Farkında
olalım ya da olmayalım, beden dilimiz özgüven duygularımızı yansıtır. Özdeğerimiz
sorgulanıyorsa, bedenlerimiz bunu fiziksel olarak dışa vurur. Bunu düşünerek,
insanların iletişim anlarında karşı tarafın rahatlıkla gözlemlediği ama kendisinin
farkına varamadığı bazı belli bedensel duruşları vardır.
YALVARICI
SUÇLAYICI
Suçla; böylece karşı taraf kimin güçlü olduğunu anlasın( karşı taraf uzaklaşırsa,
bu onun hatası demektir; kişinin kendisinin değil).
HESAPÇI
DAĞINIK
Dağınık ol; ilgisiz şeylerden bahset, böylece tehdit orada değilmiş gibi yaparak
aldırmayabilirsin ( belki kişi bunu yeterince uzun süre yaparsa, gerçekten işe
yarayabilir.
Kelimeler İLGİSİZ kelimeler;ya hiçbir anlam ifade etmez yada tamamen gizlidir.
YALVARICI:(Boynunu büküp ellerini ovuşturarak) Lütfen beni affedin ben sakar bir
ahmağım.
SUÇLAYICI: Tanrım, koluna çarptım! Bir daha sefere benden uzakta tut da,
çarpmayayım.
DAĞINIK :( Başka birine bakarak) Tanrım adam çok kızgın.Biri koluna çarpmış
olmalı.
YALVARICI :( derin bir ses ve üzgün bir yüz ifadesiyle): Ben, ee…şey, ben
..üzgünüm; sen iyi misin? Biliyorsun; kızmayacağına söz ver. Hayır, iyi gidiyorsun,
sadece;belki biraz daha iyi yapabilirsin, ha? Birazcık belki, ha? Ne dersin?
SUÇLAYICI: Neyin var senin, hiçbir şey bilmez misin sen? Seni aptal!
DAĞINIK: Şey, senin odan da kardeşinin ki gibi mi? Hayır, bir terslik yok; sadece
evin içinde dolanıyordum. Yatmaya gitmeden önce annesini görmesini söyle.
SEVİYELEYİCİ: Odan dağınık. Bu sabah yatağını yapmışsın. Durmalı, bir göz atmalı
ve neyin yanlış olduğunu görmeliyiz
Bir aşk hikayesi ne zaman mutlu sonla biter? Filmlerde, masallarda ya da aşk
hakkında yazılanların çoğunda ilk aşamaya odaklanılır: Karşılaşma, kur ve genç çiftin
birleşmesi. Peki ya evlendikten sonraki yaşam? Aşık olmak ve evlenmek sadece
başlangıçtır; yani olgunlaşmış bir ilişkinin fide hali.
AŞK; hayal ettiğinizle gerçek olanı kavramanız arasında geçen zaman…
”BEN” leri yok etmek pahasına “Biz” olmak.
EVLİLİK; insanın insan olmasının en temel gereksinimlerinden olan bağlanma
ihtiyacının yasal ve sosyal bir paket içerisinde sunulmasıdır. Sınırları iyi çizilmiş bir
evlilik “BEN” leri koruyarak “BİZ” olabilmektir.
SADAKATSİZLİK ise “biz” i yok etme riskini göze almaktır.
AŞK;bir görme kusuru, EVLİLİK ise bu kusurun tedavisidir.
Aşk bir ödül ya da hediye değil, ağaçtan düşen bir meyve, bir süreç, ağacın tüm
yaşamıdır.
Aşk ilişkileri,doğadaki her şey gibi, dinamiktir, daima hareket eder ve değişir.
Ağacı yetiştirmeyi sürdürmezseniz iyi gelişmeyecek ve fazla yaşamayacaktır.
Farklı ağaçlar farklı toprağa, suya, ışığa ve sıcaklığa ihtiyaç duyar. Bazı ağaçlar
çiçekleriyle tanınır, bazıları meyveleriyle, bazıları da güzellikleriyle. Ayrıca, gelişme
sürecinin farklı aşamalarında farklı bakım türleri gerekir. Fide halindeki bir ağaca
bakmak olgunlaşmış bir ağaca bakmaktan farklıdır.
Ağaç doğal olarak bahar sonunda çiçekleniyorsa,onu bahar başında çiçek açmaya
zorlamaya çalışmak doğru değildir. Yanlış zamanda budarsanız ağacın biçimi
bozulabilir ya da kötü bir görünüm alabilir.
Aynı tutum bir ilişkiyi büyütmek,bakımını yapmak ve güçlendirmek içinde
geçerlidir.Genel olarak bir ilişkideki en büyük heyecan ilişkinin ilk aşamalarında
yaşanır.İlişki rayına oturduktan sonra ya da evlendikten sonra olaylar değişmeye,
hatta sıkıcılaşmaya başlar.İnsanların bazen ‘’EVLİLİK AŞKI ÖLDÜRÜR’’ demesinin
nedeni budur. Ama aslında uzun bir yolculuğun başlangıcıdır.
Uzun bir yolculuk tıpkı bir ırmak gibidir: Birkaç küçük pınar birleşerek geniş bir akıntı
olur; bu akıntı bir şelale ya da çağlayana dönüşerek dağlık bölgelerden ovalara düşer
ve sonunda denize akar.
Evlilik bir şelale gümbürtüsünden sonraki bir dağ akıntısıdır. Çağlayan ya da şelaleyi
geçtikten sonra akıntı farklı bir güzelliğe kavuşur. Hala çok farklı türde bölgelerden
geçebilir, yoluna devam ederken bükülüp kıvrılabilir, bazen hızlanıp bazen
yavaşlayabilir, bazen akşamları ormana dönen kuş sürüleri gibi şarkı söyleyebilir ya
da açık bir arazide dörtnala koşan yabani bir at gibi gümbürdeyebilir. Irmak sonunda
ovaya kavuştuğunda huzurlu ve sakin olacaktır.
Bu uzun yolculuğun güzelliği, çağlayan bir kez geçildiğinde çok daha fazla tatmin ve
keyif verecektir. Ama insanlar genellikle, sanki resmin tamamı oymuş gibi,
gümbürdeyen şelale, yani tutku yoğunluğu aşamasına takılırlar.
Şelale varsa onu izleyen bir de ırmak vardır. Akıntı henüz doğmuşken ve dağların
arasında gümbürdüyorken dinamik ve heyecan verici olması doğaldır; ovalara
ulaştığında da doğal olarak huzurlu ve istikrarlı olacaktır.
Belirli bir ana odaklanmak, yolculuğun tek bir aşamasına odaklanmak ve nehri
bir bütün olarak gözden kaçırmak insanın doğasında vardır ve buna alışmıştır.
Dinamik ve huzurlu aşamalar; bunların her birinin kendine özgü bir güzelliği vardır.
İnsanlar genellikle flört sırasındaki yoğunluk ile evlilik sonrası görece sakinlik
arasındaki farkı, bir ilişkiden diğerine geçiş olarak görme yanılgısına düşer.
İlk ilişki bitmiş ve yerini bir başkası, daha az heyecan verici ve daha çok dikkat
ve bakım gerektiren bir ilişki almış gibi görünür. Bu bakış süreklilik gösteren
bir diziyi katı evrelere bölme yanlışını da içerir. Ama ırmak bir harita üzerine
çizilmiş sınırlar içinde hapsolmuş bir parçalar topluluğu halinde değil, bir bütün
halinde akar.
Perspektifimizi genişlettiğimizde resmin tamamını görebilir ve bu bütün yolculuğun
tadını çıkartabiliriz.
Doğru perspektif (aşk hikayesini yolculuğun tamamı açısından görmek )ve doğru
tutum (her aşamanın yavaş ama daha derin adımlarla, karşılıklı merak ve karşılıklı
keşif gerektirdiğini görmek), bitmeyen ve ödüllendirici bir ilişki için uygun bir temel
oluşturur.
Değişim kaçınılmazdır. Önemli olan değişim süreçleri içinden geçen o yeni insanı
keşfetmek, kabul etmek ve farkındalıkla sevebilmektir.
AŞKI SÜRDÜRMEYE YARDIMCI OLABİLECEK ÖNERİLER
7-Kaçınılmaz hayal kırıklıkları olsa bile cinsel davranışlarınıza çok değer verin.
1.SERT BAŞLANGIÇ
Tartışmalar sert başladığında arada pek çok “hoşlaştırma” girişimi olsa bile,
kaçınılmaz olarak olumsuz bir havada sona eriyor.
Tartışmaya sert başladığınızda ‘fişi çekip’ bir ara verdikten sonra yeniden denemekte
yarar var.
2.ELEŞTİRİ
“Dün gece bulaşıkları yıkamadığın için sana çok kızgınım. Bu işi sırayla yapacağımız
konusunda anlaşmıştık.”cümlesi bir YAKINMA
“Niçin bu kadar unutkansın. Sıra sende olduğu halde bu bulaşıkları yıkamak zorunda
kalıyorum ve bu beni deli ediyor. Hiç umursamıyorsun”’ ELEŞTİRİ
3.HOR GÖRME
İĞNELEME,
KUŞKUCULUK,
SIFAT YAKIŞTIRMA,
GÖZ DEVİRME,
KÜÇÜMSEME,
Birbirini hor gören çiftlerin, bulaşıcı hastalıklara ( Soğuk algınlığı, grip gibi…)
yakalanma olasılığı diğer insanlardakinden daha yüksektir.
4.KENDİNİ SAVUNMA
Eşlerden birinin kötü davrandığı eş kendini savunabilir.
5.DUVAR ÖRME
İşten eve döndüğünde eşinin eleştirileri ile karşılaşan ve gazetenin arkasına saklanan
bir koca ne kadar az tepki verirse, karısı da o kadar çok bağırır.
Sonunda adam ayağa kalkıp odayı terk eder. Karısı ile yüzleşmek yerine bağlantıyı
keser.
Duvar örme daha çok erkeklerde yaygın ve bu aşama evliliğin ilerleyen aşamalarında
görülür.
6.DOLUP TAŞMAK
İnsanlar genellikle dolup taşma hissine karşı, bir koruma olarak duvar örer.
7.BEDEN DİLİ
Eşlerden biri tartışma sırasında sık sık dolup taşıyorsa boşanacaklarını ön görmek
zor değil.
Onarma girişimleri sadece eşler arasındaki gerilimi azalttığı için değil stres düzeyini
düşürerek kalp atışının hızlanmasını ve taşma hissini engellediği için de evlilikleri
korur.
Örneğin tartışma sırasında çiftlerden biri diğerine dil çıkarıyor, bazıları gülüyor,
bazıları özür diliyor…
9.KÖTÜ ANILAR
Kadın, kocasının nikah törenine geciktiğini veya doğumdan sonra ona yeterince
destek olmadığını hatırlar.
Mutlu bir evlilikte erkek karısının giysisini kuru temizlemeciden almayı unutmuşsa,
kadın muhtemelen, ”Kocam son zamanlarda büyük stres altında, o yüzden
unutuyor”’diye düşünür.
Bütün bu kriterler bir araya gelmişse boşanma kaçınılmaz olur. Ama beklide henüz
her şey bitmiş değildir. Evliliğinize 2.bir şans tanıyabilirsiniz.
Deri; öfke, korku, utanç ve kızgınlık gibi duyguları açıkça ifade etme, emosyonel
uyaranlara yanıt verme, kişinin kendilik imajı ve özgüvenini sağlama ile bebeklikten
yetişkinliğe doğru seyreden sosyalleşme sürecinde önemli rol oynar. Diğer insanlarla
olan iletişimimizin de temel organlarından biridir.
Derinin beyinle olan ilişkisi embriyonik döneme kadar uzanır; deri ile beyin aynı
yapıdan köken alır ve aynı hormonlardan etkilenir. Deri zihnin bir uzantısı kabul edilir
ve bu nedenle huy ve kişiliğin değerlendirmesinde gerekli kısımlarından biridir.
* rozeanın suçluluk,
* ürtikerin kızgınlık,
Ayrıca, çok mutlu olan insanların, zamanlarının çok az bir bölümünü yalnız
geçirdikleri, büyük bir bölümünü toplumsallaşmaya ayırdıkları bulunmuştur.
Orta yaşa ve emekliliğe gelince de hayal kırıklıkları, anlam arayışı, depresyon ve ilişki
sorunları yaşayabiliyoruz. Çünkü bizi yönlendirecek üst hedeflerimiz hiç olmamıştır.
Bağışlamak çekilen acıyı sonlandırdığı gibi, yaşamdan daha çok doyum almaya da
olanak sağlar. Bağışlamayarak söz konusu kişiyi incitmezsiniz, ancak bağışlayarak
kendinizi özgür kılabilirsiniz. Bağışlamanın ardından bazen bir de uzlaşma gelirse,
bağışladığınız kişiyle ilişkileriniz önemli ölçüde düzelebilir.
Kestirme yollardan oluşan bir yaşamı seçmek ;insanın güçlü yönlerini ve erdemlerini
öldürebilir.
Salt zevk alma isteği insanı güdümleyebilir ancak insanda bir değişiklik yaratmaz; bu
arada var olan gereksinimler doyurulmaya çalışılır.
Oysa gösterilen bir çabanın ardından haz almak, geçici olarak zorlanmaya yol açsa
da daha çok uyum sağlar.
Güzel bir otelde deniz kenarında kahvenizi yudumlamak güzeldir. Ancak yeni yeni
öğrenmeye başladığınız tenis oyununda topa ardı ardına vurabiliyor olmanız size çok
daha büyük bir mutluluk verir.
Hazları tanımlayan hissedilen herhangi olumlu bir duygunun varlığı değil yokluğudur.
Hazlar güçlerinizi ve kişisel değerlerinizi kullandığınız zaman ortaya çıkar.
Onun içinde sadece birkaç saniye değil, çok daha uzun bir süre kalabilirsiniz.
Böylece,siz anda mevcudiyet haline sağlam bir biçimde yerleşmeden önce, yani tam
bilinçli olmadan önce, bir süre bilinçlilik - bilinçsizlik arasında gider gelirsiniz. Siz
tekrar tekrar ŞİMDİ’yi kaybeder ve ona geri dönersiniz. En sonunda, anda
mevcudiyet sizin hakim haliniz olur ve dengelenebilirsiniz.
Aşağıdaki 22 maddeyi sizin için ne kadar doğru olduğuna göre 1’den 6’ ya
kadar olan bir ölçekte puanlayınız.
PUANLAMA
https://www.ilerigazetem.com/yazarlar/sevilay-zorlu/yasaminizda-tepkilerinizin-
temelinde-sizde-hangi-semalar-var/3315/
NASIL GAMSIZ İNSAN OLUNUR?
Bir düşünce ekerseniz, bir davranış biçersiniz.
Anonim
Birçok günlük eylemimiz otomatiktir. Bir eylemi öğrendikten sonra bilinçaltının malı
olur. Otomobil kullanmak gibi. Tenis oynamak gibi. Giyinmek gibi. Bu işleri
öğrendikten sonra bilinçli aklımız devre dışı kalır. Bilinçaltı sorumluluğu alır ve iyi iş
çıkarır. Merdivenden inerken her adımda hangi ayağınızı atacağınızı düşünseniz bir
süre sonra merdivenden yuvarlanırsınız.
Trilyonlarca hücre ve her birinin yüzlerce bağlantısı. Muazzam bir bilgi biriktirme gücü
yaratır. Görülen, koklanan, işitilen, dokunulan, tadılan her bilgi bu devrelerde
kaydedilir ve saklanır. Gerektiğinde bilincin hizmetine sunulur. Öğrendiğimiz ve
yaşadığız her şey burada ayıtlıdır. Silinmez. Hipnozda çok küçükken yaşadıklarımızı
hatırlarız. Bilinç bunları unutmuştur.
Solunum, sindirim sistemi, kan dolaşımı ve dışkılama böyle işlerdir. Gerginlik ve stres
u işleri yavaşlatır. Bu durumda bedensel sorunlar ortaya çıkar. Tıpta bunlara
psikosomatik hastalıklar denir. Hipnoz bozulmuş bu işleri yeniden düzenler. Çünkü
bunu kontrol eden güce ulaşır. Örneğin yüksek tansiyon normale döner. Mide
bağırsaklar ülserler, kabızlık, ishal, baş ağrıları, kas ağrıları, cilt hastalıkları düzelir.
Psikiyatrik değerlendirme Uzman bir Doktor tarafından yapılmadan doğrudan hipnoza
başlanmamalıdır.
Duygulara sahip olan ve kontrol eden zihne hakim olur. Bu güç insanların çok büyük
çoğunluğunda bilinçaltındadır.
Yani bilinçaltı idare gücünü elinde tutar. Duygularını kontrol edemeyen insan
bilinçaltının kontrolü altında kalır. Bilinçaltı duyguları üretir ve saklar
Çatışan arzularımız olduğunda bilinçaltı kazanır. Yerleşik dini ve ahlaki inançlar güçlü
bilinçli karar ve istekleri engeller. Bilinçaltı istenmeyen davranışları sürdürür.
Genellikle en çok arzu ettiğimiz şeyi yaparız. Davranışlarımızı belirleyen başka bir
arzuyu yenen baskın dürtüdür.
Bilinçaltının doğruyu yanlıştan ayırt etme gücü yoktur. Söylenen her şeyi doğru kabul
eder. Eğer belli bir günde öleceğinize inansanız bilinçaltı yerine getirir. Böyle
olduğu voodoo büyücülerinin yaptığı büyülerde kanıtlanmıştır.
Eğer bir kişi gerçekten bir bebeğin kendisini temsil ettiğine inandırılırsa
bebeğin kalbine batırılan iğne ile ölür. Nebraskada yaşlı bir adam hastanede
yıkanırsa öleceğine inanmıştı. Bu nedenle hastalansa bile hastaneye gitmezdi.
Çünkü hastaneye yatırılan hastalara yapılan ilk işlem yıkamaktı. Bir gün düştü ve
kalça kemiği kırıldı. Hastanede bütün itirazlarına rağmen yıkadılar ve öldü.
BİLİNÇALTI İNANÇ SİZİ ÖLDÜRÜR DE İYİLEŞTİRİR DE.
Gelecekle ilgili sadece olumsuzlukları görür hale gelir. Başarısızlık hayalinin sonucu
başarısızlıktır. Bilinçaltının hayali bilincin iradesini yener.
Mozart eserlerini rüya görür bir haldeyken içine doğduğunu söylemiştir. Newton
birçok matematik problemi uyku gibi bir haldeyken çözmüştür. Gothe en önemli
şiirlerini rüya halindeyken yazmıştır. Bu bir iki örnek istisnalar değil kuralı ortaya
koymaktadır. Buna benzer yüzlerce örnek vardır. Ressamların çoğu ellerini serbest
bırakır. Ellerinin resmi yapmasına izin verir.
Eğer bilincin tanımladığı bir hedef yoksa bilinçaltı kendi bildiği hedeflere doğru
ilerler. Ya da başkalarının hedeflerini kendi hedefi olarak seçer.
Bilinçaltı hizmetkardır. Kişi onu yönetici olarak atarsa, kabul ederse sonuç
hüsran olur.
Başarısız kişiler; her işi yarım kalır, umutsuzdur. Çünkü çocukluktan bir şeye
değer olmadığı yönünde programlanmıştır. Bilinçaltı bir hedef arar. Bu nedenle
bilinçten rehberlik etmesini ister. Doğa böyledir.
Kendi gerçek kişiliğimizi saklayarak yüksek bir bedel öderiz. Ölüm gibi büyük bir
kayıptır bu. İçtenlik, zevk, güven ve yakınlık hepsi kaybolur. Korunaklı kendi içine
kapalı bir kabuk kalır geride. Kişi SAHTE BİR KENDİLİK oluşturur.
Sahte kendilik daha serttir, sınırları daha az geçirgendir ve yara alma riski daha
düşüktür. Dış kabuk ne kadar sert olursa olsun, derinlerde bir yerde kişinin GERÇEK
KENDİLİĞİNİ kaybetmiş olmasının yası vardır… Vitrinde her şey yolunda gidiyor gibi
görünür, esas sorun kaynaklarına hiç değinilmez.
KENDİNİZİ DEĞERLENDİRİN
İnsan beynini gerçekten eğitecek tek bir şey vardır; beynin insanın kendisi tarafından
isteyerek kullanılması. Albert L. Lowell
Her insanın bütünlüğünü oluşturan birkaç gücü vardır. Bunlar bir insanın ayırımında
olarak sahip olduğu, beğendiği ve her gün kullandığı güçlerdir. Güçlerin sizde
bulunup bulunmadığını anlamak için kendinizi değerlendirebilirsiniz;
6.Bu gücü kullanırken bir kaçınılmazlık duygusuna kapılmak (Beni durdurmayı bir
deneyin bakalım! )
Bu ölçütlerden biri ya da birden çoğu en iyi güçlerinize uyuyorsa söz konusu güçler
sizin güçlerinizdir. Bunları olabildiğince sık ve olabildiğince çok ortamda
kullanmalısınız.
İyi bir yaşam, yaşamın başlıca alanlarında beliren güçlerinizi her gün yeniden
kullanmaktan mutluluk duymaktan oluşur. Aynı güçleri, bilgiyi, gücü ya da iyiliği
artırmak için kullanmak daha anlamlı bir yaşam sürmenin bir koşuludur. Dolasıyla
yaşama bir anlam yüklenmiş olur.