Professional Documents
Culture Documents
ENTEGRE ENFEKSİYON
HASTALIKLARI
FARENJİTLER.............................................................................................................. 175
PNÖMONİLER ........................................................................................................... 177
TÜBERKÜLOZ VE DİĞER MİKOBAKTERİ ENFEKSİYONLARI ......................... 186
ÜRİNER SİSTEM ENFEKSİYONLARI ..................................................................... 201
MENENJİT VE ENSEFALİTLER ................................................................................ 203
RETROVİRÜS ENFEKSİYONLARI ........................................................................... 210
İNSAN İMMÜN YETMEZLİK VİRÜSÜ 1 ve 2
(EDİNİLMİŞ BAĞIŞIKLIK YETMEZLİĞİ SENDROMU-AIDS)............................ 211
GRAM NEGATİF KOKOBASİL ENFEKSİYONLARI ............................................. 223
Enfeksiyon Hastalıkları
Sık Sorulan Başlıklarla
ENTEGRE ENFEKSİYON HASTALIKLARI
FARENJİTLER
Bütün farenjitlerin yarısı virüslerce oluşturulur. En sık viral etkenler rhinovirüs, koronavirüs
ve adenovirüstür. Diğerleri HSV, EBV, influenza, parainfluenza virüsü ve coxsackie
virüsüdür.
Çocuklarda %15-30, erişkinlerde ise %10-15 etken Streptococcus pyogenes’tir; en sık bakteriyel
etkendir. Diğer bakteriyel etkenler; grup C ve G streptokoklar, Fusobacterium necrophorum,
Mycoplasma pneumoniae, Arcanobacterium haemolyticum, Corynebacterium diphtheriae, Corynebacterium
ulcerans, Chlamydophila pneumoniae ve Francisella tularensis’tir.
STREPTOKOKSİK FARENJİT
Streptokokların yol açtığı tablolar arasında en sık karşılaşılan enfeksiyon hastalığı,
farenjittir. A grubunun farenjitlerinde belirlenen en sık kökenleri M3 ve M18’dir.
Streptokoksik farenjit, bütün yaş grupları arasında en çok 5-15 yaşlarda görülür. İki yaşın
altındaki çocuklarda çok nadirdir; bu yaş grubundaki farenjitler büyük çoğunlukla viraldir.
Hastalık, 2-4 günlük kuluçka süresinin ardından, aniden başlar. Baş, boğaz ağrısı ve >
38.5 ºC ateş vardır. Ateşin çok yüksek olması, streptokoksik farenjit için çok güçlü bir
destekleyicidir. Farinks hiperemisi, tonsillada noktavi eksüdalar, palatal peteşi ve ağrılı, tek
tek anterior servikal LAP görülür. Küçük çocuklarda bu gibi tipik bir tablodan başka
bulantı, kusma gibi gastrointestinal semptomlar ağırlıklı olarak sergilenebilir.
Enfeksiyon Hastalıkları
ASLA HELAL ETMİYORUZ
Bu eserin tüm hakları TUS-DATA A.Ş.’ye aittir. Yıllar boyunca verilen nice emek,
zahmet, güncelleme telif ve yayın harcamaları ile bugünkü haline gelmiştir.
Bu eserin yasal olmayan yollarla (fotokopi, PDF vb.) edinilmesi iki açıdan daha
yasak ve ahlak dışıdır.
1. Telif hukuku ve kanunlar açısından yasak ve cezaya tabidir.
2. Bütün inançlar açısından “yasak” ve “haram” dır. Kul hakkıdır ve TUSDATA
ya da emeği geçen herhangi bir yazarımız, kul haklarını hiçbir şekilde helal
etmeyeceğini ve bir çeşit “hırsızlık” yoluyla elde edilen yayınımızın fayda
etmemesini gönülden dilediklerini açıkça deklare etmektedir.
Bu esere gerçekten ihtiyacı olan öğrenci arkadaşlarımızın; şubelerimize yazılı
başvurması ve incelememiz durumunda, iyi niyetle ve cömertçe hediye etmeye
hazır olduğumuzu da deklare ediyoruz.
Mülkiyet haklarına tecavüz ne kadar çirkinse; mülkiyet haklarına saygı da o
kadar asil bir duruştur.
TUSDATA
176 TUS HAZIRLIK MERKEZLERİ
McISAAC KRİTERLERİ
Tedavide, ilk klinik belirtiyi izleyen dokuz gün içerisinde tek doz benzatin penisilin veya
10 gün, günde tek doz amoksisilin, penisilin allerjisinde makrolidler, taşıyıcılıkta
ise 10 gün klindamisin kullanılır. İlk doz antibiyotikten 24 saat sonra bulaştırıcılık biter.
Önceki yılda yedi kezden, iki ardışık yılda beş kez/yıl’dan ya da üç ardışık yılda üç
kez/yıl’dan daha fazla tonsillit atağı söz konusu olduğunda tonsillektomi düşünülebilir.
Bununla birlikte, tonsillit sıklığının zamanla azalacağı, tekrarlardan ciddi düzeyde etkilenecek
hasta sayısının fazla olmaması, çoğu hastada tonsillektominin sınırlı yarar sağlaması ve
operasyonun taşıdığı riskler göz önüne alındığında, tonsillektomi kararının titizlikle
Enfeksiyon Hastalıkları
verilmesi önerilmektedir.
Çok şiddetli boğaz ağrısı streptokoktan uzaklaştırmalıdır; özellikle palatal peteşi, çok büyük
(öpüşen), membranlarla örtülmüş tonsillalar ve büyük, paketler yapmış (konglomere) lenf
nodlarının varlığı, öncelikle EBV tonsillitini akla getirmelidir. Lenfositik lökositoz vardır.
Kızamıkçıkta tipik maküler cilt döküntüleri, farenjit olmaksızın yumuşak ve sert damakta
peteşiler (Forchheimer döküntüleri) ve konglomere servikal LAP (Theodor arazı)
vardır (Tablo-1).
TUS HAZIRLIK MERKEZLERİ 177
Tablo-1: Farenjit ve/veya servikal LAP ile seyreden hastalıkların ayırıcı tanısı
Damak
Ateş Farinks/Klinik LAP Laboratuvar
peteşisi
Hiperemik, noktavi
Streptokoksik Çok yüksek Ön servikal, tek tek Var Nötrofilik lökositoz
eksüda
Membranlı; ek olarak
Orta Lökopeni,
Adenoviral konjunktivit, rinore, Belirleyici değil Var
düzeyde lenfositoz
öksürük
Dalgalı,
Hodgkin Farenjit yok Konglomere, lastik Değişken, yanıltıcı,
Pel-Ebstein Yok
lenfoması kıvamlı lenf nodu biyopsisi
ateşi
PNÖMONİLER
Enfeksiyon Hastalıkları
TANIM
Pnömoni, pulmoner parankimin enfeksiyon etkenleri nedeniyle meydana gelen inflamasyonunu
ifade eder. Akut pnömoniler, enfeksiyöz nedenlerle ölümlerin en sık gerekçesidir.
Tükürük
Epitelin döküntülü olması
Orofarinks Öksürük
Bakteriyel çatışma (flora baskısı)
Kompleman üretimi
Burun kılları, epiglot ve vokal kordlar, büyük partiküllerin alt solunum yoluna geçişini
önleyen mekanik bariyerlerdir.
Üst mekanik bariyerlerin aşılması halinde mukusun tutuculuğu ve antikor içeriği gibi mukozal
engeller ön plana çıkmaktadır.
Arka nazal bölge ve ayrıca trakeadan itibaren uç bronşiyollere kadarki solunum yolları, yalancı
çok katlı siliyer epitel ile döşenmiştir. Bu epitelin mikrosiliyer aktivitesi de aspiratın bronş
ağacında alveollere doğru ilerlemesini engeller. Aspiratı ters yöne, distalden proksimale
doğru iter (mukosiliyer iletim).
Patojen yüklü sekresyonların birikimi ile uyarılan aksırık ile üst, öksürük ile de alt solunum
yollarının temizlenmesi sağlanır. Solunan havanın toksik içeriği arttıkça da organizmanın
buna yanıtı, diğer koruyucu bir sistem olan bronkospazm ile gösterilmektedir.
Toplum kaynaklı pnömoniler (TKP): Toplum içerisinde yaşarken edinilmiş olan veya
başka bir nedenle hastaneye yatırılmasından itibaren geçen ilk 48 saat içerisinde
respiratuvar semptomları başlamış olan bireylerde gelişen pnömonilerdir.
Hastane kaynaklı pnömoniler (HKP): Hastaneye yatışlarından en erken 48 saat
sonra gelişen veya hastaneye yattığında, daha sonra pnömoniyle de seyreden bir
hastalığın kuluçka süresi içerisinde olmayan ya da taburcu olduktan sonraki 48 saat
içerisinde semptomları başlamış olan bireylerde görülen pnömonileri ifade eder.
Ventilatör kaynaklı pnömoniler de bu grup içerisinde değerlendirilir.
Sağlık bakımı ilişkili pnömoniler (SBİP): TKP ile HKP arasında düşünülmesi
gereken bir grubu içerir. Son 90 gün içerisinde en az 48 saat hastanede yatarak
tedavi görmüş olanlarda; uzun süredir bakım evlerinde yaşayan ya da hemodiyaliz
merkezlerinde tedavi görenlerde; son 30 gün içerisinde bakım evlerinde
yaşayanlarda ya da evinde bası yarası, intravenöz antibiyotik veya kemoterapötik
tedavisi görenlerde gelişen pnömonileri ifade eder.
İmmün yetmezliklilerde gelişen pnömoniler: Sağlıklı insanlarda nadiren gelişen,
bazı özel risk gruplarında ise sıklıkla görülen pnömonilerdir.
Aspirasyon pnömonisi: Yutkunma ve öğürme fonksiyonları zayıflamış ya da
kaybolmuş hastalarda, genellikle ağız içi anaeroplarının aspire edilmesiyle gelişen
enfeksiyonlardır.
Yenidoğan (0-1 ay): B grubu streptokoklar (en sık), Escherichia coli, Listeria
monocytogenes
2 ay – 5 yaş: Respiratuvar sinsityal virüs (RSV) (en sık etken), parainfluenza
virüsü, influenza virüsü, adenovirüs
İlk 6 ayda afebril pnömoni: Chlamydia trachomatis
2 ay – 5 yaş (en sık bakteriyel etken): Streptococcus pneumoniae
Sonraki bütün yaşlar: Streptococcus pneumoniae (en sık), Mycoplasma pneumoniae ve
Enfeksiyon Hastalıkları
Chlamydia trachomatis olmak üzere bakteriyel etkenler, %20 olguda ise virüslerdir.
≥ 5 yaştaki pediatrik popülasyonda en sık trakeobronşit etkeni: Mycoplasma
pneumoniae
Lober-Tipik Pnömoniler
Streptococcus pneumoniae (%50-70), Haemophilus influenzae, Moraxella catarrhalis, Staphylococcus
aureus ve Klebsiella pneumoniae gibi bakteriler alveoler boşluğa ulaşarak bu bölgede
inflamasyona (alveolite) yol açarlar; pürülan bir enfeksiyon söz konusudur.
Başlıca nedeni; soğuk, grip, boğmaca, nörolojik hastalıklar, kistik fibroz, alkolizm, sigara ve
NO2 gibi kimyasal toksik maddelere maruz kalınması veya opiat, halotan, benzodiazepinler
gibi ilaçlar nedeniyle siliyer aktivitenin bozulmasıdır.
Nötrofiller, oksidatif mekanizmaları zayıf olan alveoler makrofajlara göre çok daha güçlü
fagositoz yapabilme yeteneğine sahip hücrelerdir. Ancak, fagositoz sonrasında ölürler.
Böylece, ne kadar çok mikroorganizma, ne kadar çok nötrofil ile fagosite edilmişse,
sonuçta ortamda o kadar çok ölü nötrofil bulunacaktır.
180 TUS HAZIRLIK MERKEZLERİ
Balgam pürülan, pas renginde ve çoğu zaman kanlıdır. Balgamın Gram yöntemi ile
boyanmasında her 100X mikroskop sahasında >25 nötrofil ve sorumlu etkenler
görülebilir. Balgamın kaliteli kabul edilmesi için bu mikroskop sahasında görülen epitel
hücresi sayısının <10 olması gereklidir. Pnömokoksik pnömonilerde kapsüllü gram
pozitif diplokoklar, gram negatif basil pnömonilerinde ise gram negatif basiller belirlenir.
Legionella pneumophila ise standart yöntemlerle boyanmaz. Tipik pnömoniler Tablo-3’te
irdelenmiştir.
Gram negatif
Haemophilus < 2 yaş, KOAH, alkolik, grip Plevral effüzyon, Otit, sinüzit,
kapsüllü/kapsülsüz
influenzae sonrası sıklıkla bakteriyemi menenjit, epiglottit
kokobasil
Atipik Pnömoniler
Bronş ağacının daha üst kısımlarına tropizmi olan respiratuvar sinsityal virüs (RSV),
parainfluenza virüs, influenza A ve B virüsü, adenovirüs, kızamık virüsü, Varicella
zoster virüsü (VZV) ve sitomegalovirüs (CMV) gibi virüsler; Chlamydia spp., Francisella
tularensis, Coxiella burnetii, Legionella pneumophila ve Mycoplasma pneumoniae gibi bakterilerin
oluşturduğu larenjit, trakeit, bronşit, bronşiyolit ve interstisyel pnömoni tablolarına neden
olurlar.
TUS HAZIRLIK MERKEZLERİ 181
Chlamydia türleri diğer sık (%6-20) atipik pnömoni etkenleridir. Chlamydia trachomatis,
yenidoğan ve infantlardaki afebril pnömonilerin en sık etkenidir.
Tablo ilk bakışta hafif bir üst solunum yolu enfeksiyonunu düşündürür. Tipik
pnömoninin aksine tek bir akciğeri ya da lobu değil, her iki akciğeri yaygın olarak
tutarlar. Radyolojik olarak ciddi bir konsolidasyon olsa da klinik tablo ciddi değildir.
Kısacası, klinik tablo ile radyolojik bulgularda uyumsuzluk söz konusudur (duyulmaz,
görülür). Daha çok genç erişkinleri tutarlar. Başlangıç belirtileri sinsi ve yavaş gelişir.
Ateş birkaç günde, titreme olmaksızın en çok 38.5 ºC’a çıkar (Tablo-4). Öksürük non-
prodüktiftir (balgamsız, kuru). Balgam varsa da pürülan ya da kanlı değildir. Plöretik
yan ağrısı yoktur. Baş ağrısı, rinore, farenjit, larenjit ve splenomegali gibi akciğer dışı
bölge ve organ belirtileri ile seyreder. Balgamda çok sayıda nötrofil bulunmaz.
Enfeksiyon Hastalıkları
Baş ağrısı Ronküs Hepatite ait C.psittaci
Boğaz ağrısı Ral (nadir, C.pneumoniae
Ses kısıklığı lejyoner h.) L.pneumophila
Balgam (nadir) Splenomegali
F.tularensis
Dispne (nadir) İkter,
Virüsler (*)
Yan ağrısı (nadir) hepatomegali
(*) İnfluenza A ve B virüsü (erişkinde), RSV (çocukta), parainfluenza virüsü, adenovirüs, kızamık
virüsü, VZV
Konfüzyon (Confusion)
Üre > 42.8 mg/dL, kan üre azotu > 20 mg/dL (Urea)
Solunum sayısı ≥ 30/dakika (Respiratory rate)
Kan basıncı; sistolik < 90 mmHg veya diyastolik <60 mmHg (Blood pressure)
Altmış beş yaşın üzerinde olmak
Her bir kritere 1 puan verilir:
CURB-65 skoru 0-1 (grup I): Evinde tedavi edilir.
CURB-65 skoru 2-3 (grup II): Kısa süreyle hastanede tedavi edilir.
CURB-65 skoru 4-5 (grup III): Hastanede, gereğinde YBÜ’de tedavi edilir.
Majör kriterler:
İnvazif mekanik ventilatör tedavisi gereksinimi
Vazopressör gerektiren septik şok
Minör kriterler
Solunum sayısı > 30/dakika
PaO2/FiO2 oranının 250 ve altında olması
Akciğer grafisinde multilober infiltrasyon
Bilinç bozuklukları (konfüzyon, oryantasyon kusuru)
Üremi (kan üre azotu ≥20 mg/dL)
Lökopeni (kan lökosit sayısı < 4.000/mm3)
Trombositopeni (kan trombosit sayısı < 100.000/mm3)
Hipotermi (ateş < 36 ºC)
Agresif sıvı replasmanı gerektiren hipotansiyon
Not: Bir majör veya en az üç minör kriter var ise hasta YBÜ’ye alınır.
Enfeksiyon Hastalıkları
1
Eritromisin, azitromisin, klaritromisin
2
Levofloksasin, moksifloksasin
3
Sefuroksim, seftriakson, sefotaksim, sülbaktam-ampisilin
4
Seftriakson, sefotaksim, P.aeruginosa riski varsa seftazidim veya sefoperazon
5
Eritromisin, azitromisin
6
MRSA riski varsa linezolid ya da vankomisin
TUS HAZIRLIK MERKEZLERİ 183
Enfeksiyon Hastalıkları
Tek taraflı infiltrasyon +++ +
Çift taraflı infiltrasyon + +++
Akciğer grafisinde plevral effüzyon +++ -
Akciğer grafisinde hızlı düzelme - +++
İyi prognoz + +++
Beta laktamlara iyi yanıt +++ -
Makrolidlere iyi yanıt ++ +++
Metisiline dirençli S.
aureus’un (MRSA) yüksek
sıklıkta olduğu hastaneler, MRSA Vankomisin veya linezolid
uzamış hastane yatışı, uzun
süreli antibiyotik tedavileri
Kortikosteroid, nötropeni,
Aspergillus Amfoterisin-B veya vorikonazol
transplantasyon
Enfeksiyon Hastalıkları
da normal popülasyona göre yüzlerce kat artmıştır ve genellikle de çoğul ilaç dirençlidirler.
İnvazif asperjilloz, HIV enfeksiyonunun yanı sıra immün sistemi baskı altına alınmış, özellikle
miyelosüpresyon uygulanmış hastalarda da ciddi pulmoner enfeksiyonlara neden olur.
ASPİRASYON PNÖMONİSİ
Orofarinks içeriğinin ve dolayısıyla üst solunum yolunda kolonize olmuş flora
mikroorganizmalarının disfaji, yaşlılık (>60 yaş), şuur problemleri, alkolizm, intübasyon ve
mekanik ventilasyon gibi gerekçelerle aspire edilmesi sonucunda gelişen pnömonilerdir.
186 TUS HAZIRLIK MERKEZLERİ
MYCOBACTERIUM
Polipeptitler, Wax-D ile birlikte geç tip aşırı duyarlılık reaksiyonundan (ADR)
sorumludur.
Hücre duvarının büyük bölümünü (%60) lipit yapısındaki maddeler oluşturur. Bu nedenle
Gram yöntemiyle boyanmazlar (hayalet bakteri). Sıvı maddeleri yoğun lipitten
geçiremedikleri için porinleri ile hücre içine alırlar.
Enfeksiyon Hastalıkları
Başlıca hücre duvarı yapıları:
• Mikolik asit (majör lipit): Hücre duvarının ana glikolipit yapısıdır. Önemli bir
virülans faktörüdür. Basillere aside rezistan boyanma özelliği verir. Bakteriye güçlü
hidrofobik özellik kazandırır. Bakteriyi; kompleman, lizozim, oksijen radikalleri ve katyonik
proteinlerin zararlı etkilerinden korur. Nocardia asteroides ve Corynebacterium türlerinde
bulunanların aksine, uzun zincirli bir yağ asididir.
• Lipoarabinomannan: Hücre duvarında bulunan diğer bir glikolipittir. Antiinflamatuvar
sitokin yapımını uyarır. Diğer glikolipitlerle (mikozidlerle) birlikte makrofajların
yüzeyindeki mannoz reseptörlerine yapışmaktan sorumlu olduğu sanılmaktadır. İnsan
mannan bağlayıcı lektinleri (MBL) için hedef moleküllerdir; komplemanın lektin yolunu
aktive ederler.
• Kord faktör (trehaloz dimikolat): Virülan türlerce bol miktarda üretilen çok önemli
bir virülans faktörüdür. Antifagositik bir yapıdır. Lökosit migrasyonunu önler. Granülom
gelişimine yol açar. Bakterilerin küme oluşturmasını ve birbirine paralel durmasını
sağlar.
• Fosfolipitler: Kazeifikasyon nekrozunun gelişiminden sorumludurlar.
• Peptidoglikolipitler (Wax-D): Adjuvan özelliklidir. Hücre duvarı proteinleri ile birlikte
geç tip ADR’ye yol açar. BCG’nin tümör immünoterapisinde etkili bir maddedir.
Mycobacterium tuberculosis’in bol miktarda niasin üretmesi (niasin testi) ve nitrat
redüksiyonu, diğer mikobakterilerden tür düzeyinde ayrımında kullanılır. Mikobakteriler,
aside dirençli boyanan bakterilerdir. Bu durum, hücre duvarındaki mikolik aside bağlı
bir özelliktir (Tablo-11). Özel besiyerlerinde diğer bakterilerden daha uzun sürede
üretilebilir.
188 TUS HAZIRLIK MERKEZLERİ
KOCH FENOMENİ
Tüberkülozun primer ve sekonder enfeksiyonunun gelişiminde söz konusu olan tip IV aşırı
duyarlılık (Tip IV ADR) reaksiyonunu açıklar (Şekil-2).
Normalde bir antijenle, örneğin mikobakterilerle uygun dozlarda karşılaşılmış ise zaman
içerisinde ona karşı belleğe dayalı bir duyarlılık, uzun süreli bir immünite gelişir.
Enfeksiyon Hastalıkları
Mikobakterilere duyarlılık geliştikten sonra bu bakteri ile ikincil karşılaşmalarda, ilk 4. saatte
nötrofiller, 12. saatte ise monositler, dendritik hücreler ve T lenfositler dermise birikmiş olur.
Tip IV aşırı duyarlılık gelişir.
TÜBERKÜLOZ PATOGENEZİ
Enfeksiyon kaynağı:
Açık-kaviter tbc
Larinks tbc
Enfektif materyal: Basil yüklü asılı damla
Olasılıklar:
Bağışık birey
Bağışık olmayan birey: İmmatür/Matür
Primer Enfeksiyon
Gelişmekte olan ülkelerde Mycobacterium tuberculosis ile yaşamın ilk yıllarında
karşılaşılmaktadır. Tüberküloz, büyük oranda daha önce etkene karşı aşılanmamış
çocuklarda veya daha önce aşı yapılmış ve sonra hücresel immünitesi bozulmuş
erişkinlerde, çok büyük olasılıkla akciğerde gelişir.
TUS HAZIRLIK MERKEZLERİ 189
• Enfekte olma, erken konak yanıtı: Sadece basil saçan (basilifer) aktif akciğer
ve larinks tüberkülozlu hastalar bulaştırıcıdır. Balgam yaymasında basil
görülebilenler daha bulaştırıcıdır. Her biri 1-3 basil içeren < 10 mikrometre
çaplı asılı damlalar akciğer orta/alt zonlarına, daha çok subplevral bölge alveollerine
ulaşır. Hastalığın ilk karşılaşmadan sonraki seyrini bireyin immünitesi, basilin
virülansı ve sayısı gibi faktörler belirler.
Bağışıklanmışlarda: Sınırlı bir kazeifikasyon nekrozu, kalsifikasyon ve tam
şifa ile sonuçlanır. Tüberküloz hastalığı gelişmez, pulmoner ven yayılımı söz
konusu değildir. (Şekil-3).
Bağışık olmayan bireylerde: Basil ile ilk kez karşılaşan aşısız bireylerde
ise alveollere yerleşen basile karşı ilk yanıt, akciğerde akut olarak gelişen
eksüdatif reaksiyon şeklindedir. Alveollere ulaşan basiller, etkene karşı
aktive halde bulunmayan alveoler makrofajlarca fagosite edilirlerse de,
içerdikleri sülfatidler (sülfür içeren glikolipitler) sayesinde fagozom-lizozom
füzyonunu engellerler. Basiller öldürülemez. Basil içeren bu makrofajlardan
salınan sitokinlerin etkisi ile bölgeye nötrofil akümülasyonu gerçekleşir. Basiller,
insan dokusunda yavaş da olsa (25-32 saatte bir), intrasellüler ve logaritimik
olarak üremeye devam ederler. Alveollerde sayıları artan basiller makrofajların
içinde, lenfatik akım ile hiler-mediyastinal lenf bezlerine ulaştırılırlar. Basillerin
çoğu burada tutulur ve anti-tbc immünitenin gelişimini sağlamak üzere işlemden
Enfeksiyon Hastalıkları
geçirilmeye çalışılır. Basillerin yayılım derecesi immünite ile yakından ilgilidir:
Ortamdaki basil yüklü, ancak bunları öldüremediği için iyi bir üreme ortamı oluşturan
inaktif makrofajlar, sitotoksik CD8+ T lenfositler (CTL) tarafından öldürülürler
(hücre aracılı immünite). Öldürülmüş inaktif makrofajlardan ortama dökülen çok
sayıdaki serbest basil, bu kez aktif makrofajlar tarafından fagosite edilir. Öldürülerek
parçalanmış olan inaktif makrofajların içeriği ortama yayılır. Basillerin çevresine toplanan
inflamatuvar hücreler ve prokoagülan sitokinlerin etkisi ile bölge damarlarında trombüs
gelişir. Bu iki olumsuzluk nedeniyle de doku nekrozları ortaya çıkabilir (kazeifikasyon
nekrozu).
Basillerin az sayıda olduğu dokularda gelişmiş olan granülomlar küçük olduğu için
bakteriler kolayca fagosite edilir. Bu durumda sınırlı bir kazeifikasyon nekrozu ve
kalsifikasyon sonucunda doku hasarı da minimaldir. Birey sekelsizce, tamamen iyileşir.
Basil sayısının çok olduğu dokuda ise kalın duvarlı, büyük granülomlar gelişir. Bu
granülomların ortasındaki basillerin fagositozu da sınırlı kalır. Bununla birlikte, granülom
ortamındaki oksijen miktarının düşmesi ve asiditenin artması nedeniyle ortam, canlı
basiller için uygunsuz hale gelir. Ortamdaki basiller çoğalamazlar. Bu bakterilere
dormant basiller denmektedir. Kazeifikasyon nekrozları büyük granülomların
ortasında gelişince, meydana gelen lezyonlara da tüberkül adı verilir. Sonuçta, primer
enfeksiyon %90 şifa ile sonuçlanır. Dormant basil bulunduranlar, hayatının daha
sonraki dönemlerinde bir predispozan faktörün ortaya çıkması halinde, dengenin basil
lehine dönmesiyle, her an reaktivasyon gelişme şanssızlığı taşıyacaktır.
Sekonder Enfeksiyon
İlkinden en az 5 yıl sonra gelişen tbc olguları, sekonder olarak kabul edilir. Primer
enfeksiyon sırasında hematojen yayılımla çeşitli organlara yerleşmiş olan ve anti-tbc
immünite tarafından sessizleştirilen dormant basiller tekrar çoğalmaya başlarsa bu
duruma reaktivasyondan, bu uyarım tbc basilleriyle 2. kez karşılaşma sonucunda
ekzojen olarak meydana gelmişse de re-enfeksiyondan söz edilir. Tekrar uyarılan
anti-tbc immünite sonucunda basillerin bulunduğu bölgede gelişen kazeumun bronşlara
açılması ile ortası kaviteli, çevresi bağ dokusundan ibaret bir yapı, yani kavern
oluşur.
• Sekonder endojen enfeksiyon (reaktivasyon): Primer tbc sırasındaki yayılım
sonrasında sınırlandırılan dormant basillerin tekrar üreyebilme yeteneği kazanması
Enfeksiyon Hastalıkları
ile gelişir. Dormant basiller; kızamık ve influenza gibi immünite kıran enfeksiyonlar,
diyabet gibi sistemik hastalıklar, maligniteler, alkolizm, malnutrisyon, AIDS gibi
immün sistem hastalıkları veya immün süpresyon sonucunda, bazen de gebelik
nedeni ile reaktive olur. Reaktivasyon, basilin o anda organizmada bulunduğu
bölgede gelişir. Sonuçta, hiler lenf bezinden komşuluk yolu ile ya da Simon odağının
reaktivasyonu ile akciğer ve plevra tbc, ayrıca lenfadenit, menenjit, granülomatöz
hepatit, gastrointestinal-ürogenital-dalak-eklem-kemik ve deri tbc gibi organ ve doku
tbc’leri veya uygun konakta venalara açılım ile miliyer tbc görülebilir.
• Sekonder ekzojen enfeksiyon (re-enfeksiyon): Teorik olarak akciğerde
gelişir ve kural olarak apeks bölgesindedir. Diyabetiklerde atipik lokalizasyonlarla
karşılaşılabilir.
TÜBERKÜLOZ KLİNİĞİ
KONJENİTAL TÜBERKÜLOZ
Yenidoğan tüberkülozundaki en sık bulaş yolu, özellikle anneden kaynak alan basil
yüklü asılı damlaların inhalasyonudur.
Konjenital enfeksiyon ise nadirdir. Bulaş, gebenin primer enfeksiyonu esnasında
gerçekleşir. Basil, fetusa plasentadan umbilikal ven veya amniyotik sıvı yoluyla
geçebilir. Umbilikal venden gelen basiller ilkin fetal karaciğere ulaşırlar.
Tüberkülozu olan gebelerde prematürite, fetal gelişme geriliği, düşük doğum
ağırlığı ve perinatal mortalite riski fazladır.
Reaktivasyon Tbc
Erişkinlerdeki en sık tablodur. Çoğu zaman akciğerdedir ve sinsi başlar. Hastalık
ilerleyinceye kadar klinik ve radyolojik bulgular hep geri plandadır. Hastalarda kilo kaybı,
subfebril ateş, gece terlemesi, iştahsızlık, yorgunluk gibi genel semptomlar bulunur.
• Akciğer reaktivasyon tbc: Gelişen kavernler nedeniyle öksürük (> 3 hafta),
pürülan veya kanlı balgam (hemoptizi), dispne veya yan ağrısı gibi semptomlar
bulunabilir. Bu yakınmalara rağmen ateş, hışıltı ve bazen raller dışında bir bulgu elde
edilmeyebilir.
• Ekstrapulmoner reaktivasyon tbc:
Tbc lenfadenit: Erişkinlerde akciğer dışı reaktivasyon tbc tabloları içerisinde
en sık karşılaşılanıdır. Genelde servikal bölgede ve tek taraflıdır.
Genitoüriner tbc: En sık görülen, böbrek tbc’dir. Sırt-bel-karın ağrısı, steril
piyüri, hematüri ve proteinüri böbrek tüberkülozunda önemli bulgulardır.
Genital tbc: Nadir bir tablo değildir. Kadınlarda salpenjit, erkeklerde ise
epididimit en sık genital tbc tablolarıdır.
Tbc menenjit: Hastalık üç dönemden oluşur; nonspesifik belirtiler, meninks
irritasyonu dönemi ve ciddi nörolojik belirtiler. Baskın belirtiler kafa çiftlerine
aittir. N.abducens tutulumuna bağlı olarak içe şaşılık görülür. BOS profili aseptik
paterndedir, örümcek ağı görünümü gelişebilir.
Gastrointestinal tbc: Aktif, kaviter akciğer veya larinks tüberkülozlu (basilifer)
olgularda balgamın yutulması sonucunda veya akut miliyer tüberküloz sırasında
gelişir. Ağızdan anüse kadar her bölgede gelişebilse de en sık tuttuğu bölge
ileoçekal bölgedir. Kusma ve defekasyonla hafifleyen sürekli, künt bir karın
ağrısı bulunması uyarıcı olmalıdır.
Kemik ve eklem tbc: En fazla alt torasik ve üst lomber vertebralar tutulur
(Pott hastalığı). Daha nadir olarak da kalça ve diz eklemleri etkilenir.
TÜBERKÜLOZ TANISI
Mikroskobik Tanı
Enfeksiyon Hastalıkları
Akciğer tbc tanısında büyük çocuk ve erişkinlerde balgam, küçük çocuklarda ise mide sıvısı
incelenir. Hücre duvarının aşırı lipit içeriği nedeniyle Gram yöntemiyle boyanmazlar.
Aside dirençli boyamalar (EZN, Kinyoun, florokrom boyama vb.) yapılır.
• Ehrlich Ziehl Neelsen (EZN) yöntemi: Kırmızı renkli bir boya olan Karbol Fuksin
ile mikolik asit, mikolat fuksin oluşturur. Mikolat fuksin stabil bir birleşiktir.
• Kinyoun yöntemi: EZN yönteminden farkı, boyama için ısıtma işlemine gerek
duyulmamasıdır.
• Floresan (florokrom) boyama: Auramin-rodamin boyaları ile yapılır. Daha kısa
sürede sonuç alınır.
In Vitro Üretim
Kültür, tbc basili için aside rezistan boyamadan daha değerli ve kesin tanı yöntemidir.
Balgam örneği sabah alınmalıdır.
• Katı besiyerleri: Yumurta (ör. Löwenstein-Jensen) ve Agar bazlı (ör. Middlebrook
7H 10 ve 11) besiyerlerinde 1-1.5 ayda ürerler.
• Sıvı besiyerleri: Manuel (ör. Middlebrook 7H 9) ve otomatize (ör. Bact/Alert)
yöntemler genelde 1-3 haftada hızlı ve oldukça güvenilir tanı sağlarlar. Sıvı besiyerleri,
bakterinin antimikrobiyal duyarlılık paternini 3-5 günde öğrenme avantajını da
sağlar.
194 TUS HAZIRLIK MERKEZLERİ
Tanımlama Testleri
Mikobakterilerin birbirinden ayrımını sağlayan biyokimyasal ve mikrobiyolojik analizlerdir
(ör. niasin testi, nitrat redüksiyonu testi).
İmmünolojik Tanı
• Tüberkülin cilt testi: Günümüzde tüberküloz tanısında kullanılan saflaştırılmış
protein türevi (PPD), Mycobacterium tuberculosis’in hücre duvarının %15’ini oluşturan
ve en dışta bulunan polipeptitlerden elde edilir. Cilt içine uygulanan antijene verilen
yanıt (endurasyon) ölçülerek hastanın bu etkene karşı immün durumu, dolayısıyla
aynı zamanda hastalığa olan duyarlılığı ortaya konmuş olur. Genel olarak; BCG aşı
skarı bulunmayanlarda 10 mm, skar saptananlarda ise 15 mm üzerindeki
endurasyonlar pozitiflik kriteri olarak kabul edilir.
Yalancı PPD negatifliği: Malnutrisyonlular (en sık neden), primer immün
yetmezlikliler, immün süpressifler, ağır hastalık tabloları, kaşeksi, yaşlılar, miliyer
tüberküloz, maligniteliler, alkolizm, kontrol altında olmayan diyabet, kronik böbrek
hastalığı olanlar, aktif viral enfeksiyonu olanlarda, testin hatalı uygulanması ya
da okuması
TÜBERKÜLOZ TEDAVİSİ
Tedaviye dörtlü kombinasyon ile başlanır, ikili kombinasyon ile sürdürülür (Tablo-12, Tablo-
13 ve Tablo-14). Anti-tüberküloz tedavi sadece metabolik olarak aktif basiller üzerine
etkili olduğundan, küratif bir tedaviden söz edilemez.
TUS HAZIRLIK MERKEZLERİ 195
Enfeksiyon Hastalıkları
Etionamid Mikolik asit sentezi inhibisyonu
Florokinolonlar
Moksifloksasin
DNA jiraz inhibisyonu
Levofloksasin
Siprofloksasin
Başlangıç Tedavisi
Tedaviye INH + rifampisin + pirazinamid + etambutol ile başlanır. Etambutol, optik
nörit riski taşıdığı için, görmelerindeki değişiklikleri bildiremeyen dört yaş ve altındaki
çocuklar için uygun değildir. Bunun yerine etionamid kullanılır. Başlangıç tedavisinin
süresi iki aydır.
Sürdürme Tedavisi
Başlangıç tedavisini tamamlamış olan akciğer tbc olgularında beklenti, ilaç kullanımını
izleyen 15. günün sonunda hastanın basiliferlik özelliğinin bitmesidir. Balgamda basil
yok ise ikinci ayın sonunda tedavi ikili kombinasyona çevrilir: Dört ay süre ile INH +
rifampisin kullanılır. Akciğer tbc ve servikal tbc lenfadenitte toplam tedavi süresi altı
ay; HIV enfekte hastalarda ise 6-9 aydır. Menenjit, kemik-eklem tbc, miliyer tbc
gibi ciddi ekstrapulmoner tüberkülozlarda ise toplam tedavi süresi 9-12 ay olmalıdır.
Kemik-eklem tutulumu gibi lokal tutulumlarda cerrahi debridman ve tbc menenjitte
ventriküloperitoneal şant uygulanması gerekebilir ve tedaviyi olumlu etkileyebilir.
inhibe ederek mitokondriyal ATP sentezini engeller. Bakterisidal etkilidir. MDR tbc
olgularında, bakterinin duyarlı olduğu bilinen en az üç anti-tbc ilaç ile birlikte 24
hafta kullanılır. Ciddi ritim bozukluklarına (QT uzaması, aritmiler) neden olabileceği
unutulmamalıdır. Bu endikasyonda kullanılmak üzere geliştirilen diğer yeni bir ilaç
da, mikolik asit sentez inhibitörü olan delamaniddir. Bu ilaçla ilgili ilk veriler de
olumludur.
Steroid Tedavisi
Siyanotik miliyer tbc, effüzyon, hava yoluna lenf bezi basısında ve tbc menenjitte
ensefalopati, şiddetli baş ağrısı ve serebral vaskülit varlığında verilir.
TUS HAZIRLIK MERKEZLERİ 197
TÜBERKÜLOZDAN KORUNMA
Enfeksiyon Hastalıkları
Temaslı LTE Hastalık
ATİPİK MİKOBAKTERİLER
Tedavi ve Korunma
Atipik mikobakterilerin birçoğu, kullanımdaki majör anti-tbc ilaçlara dirençlidir. Bu
Enfeksiyon Hastalıkları
Etken
Lepra (cüzzam) hastalığının etkenidir. Kültürlerde üretilemez. Hastaların doku
salgılarından ve özellikle burundan yapılan sürüntülerin aside rezistan boyanması ile
monositler içinde (lepra hücresi) veya dışında tipik olarak çalı demeti gibi paralel bantlar
ya da kümeler (globi) şeklinde görülürler. Hastanın salgıları 3-4 dihidroksifenilalanin
(DOPA) ile siyahlaşır (DOPA testi). Tek rezervuarı insandır. En iyisi 27-30 ºC sıcaklıkta
üreyebildiği için cildi ve ekstremitelerin duysal sinirlerini tutar. Armodilloların ayak
tabanına ekilirse granülom oluşturur.
Patogenez
Ancak çok sıkı temas ile insanlar arası bulaşmanın gerçekleşebildiği kabul edilir. Basil
organizmaya girdikten sonra kan dolaşımına geçer. Burada monositlerce taşınarak
erkenden periferik sinirlerin Schwann hücrelerine yerleşir. Sinirleri enfekte
ettiği bilinen tek bakteridir. Enfekte sinir hücreleri sitotoksik T lenfositlerin hedefi
haline gelir ve öldürülürler. Enfekte monosit ve makrofajlar, zamanla köpük hücresi
(Virchow hücresi) haline dönüşürler.
Klinik Özellikler
Kuluçka süresi 3 ay - 20 yıldır. Hastalığın iki farklı seyri ve bir ara şekli vardır.
• Tüberküloid lepra: Hücresel immünitesi iyi, hümoral immünitesi zayıf olanlarda
gelişir. Hastalık sinsi başlar, kronik gidişlidir. Deride vitiligoya benzer hipopigmente,
kılsız alanlar veya makülopapüler lezyonlarla (leprid) başlar. Sonra asimetrik nöritler ve
anestezik bölgelerle kendini gösterir. En çok tutulan sinir, n. tibialis posterior’dur.
Diğerleri: n. ulnaris, n. medianus, n. poplitealis lateralis ve n. facialis’tir. Sinir
kalınlaşmaları ve ilgili dermatomlarda anestezi alanları belirgindir. Anestezilerin
neden olduğu posttravmatik uç atrofileri, özellikle de ekstremite uçlarında sık
travmalardan kaynaklanan beslenme bozuklukları ve iskemik gangrenler gelişir. Cilt
tüberkülozunda da olduğu gibi, ciltte prodüktif tarzda bir reaksiyon ile granülomlar
ve sklerotik lezyonlar gelişir. Lezyonlarda baskın hücre CD4+T lenfositlerdir,
çok az sayıda basil vardır. Bulaştırıcılık olasılığı düşüktür. Cilt testleri, hücresel
Enfeksiyon Hastalıkları
immünitenin kaba bir göstergesidir. Bu amaçla; PPD, kandidin, streptokinaz,
streptodornaz cilt testleri kullanılır. Tüberküloid leprada da hücresel immünitede
defekt bulunmadığı için bir cilt testi olan lepromin (Mitsuda) testi pozitif
bulunur.
• Lepromatöz lepra: Hücresel immünitesi kötü, hümoral immünitesi güçlü, direnci
düşük kişilerde gelişen ilerleyici, sistemik, malign ve nodüler formdur. Hasta sürekli
bakteriyemiktir, ateş yükselmeleri ile kendini gösterir. Ağrılı, eritematöz subkutan
nodüller (eritema nodosum leprosum) oluşur. Bu hastalarda yüksek ateş ve toksik
tablo ile septik şok benzeri, yaşamı tehdit eden bir klinik görülebilir. Diğer fatal bir
tablo da, bakterinin damar endoteline invazyonu sonucu ortaya çıkan ve nekrotizan bir
vaskülit olan eritema nekrotikanstır. Lezyonlarda bol miktarda basil bulunur,
çok bulaştırıcıdır. Simetrik, nodüler cilt ve sinir lezyonlarıyla karakterizedir. Deri ve
mukozalarda leprom denen tümöral gelişimler oluşur. Yüzdeki kitleler nedeniyle
arslan yüzü gelişir. Ciltte CD8 + T lenfosit (süpressör) infiltrasyonu vardır.
Lepromin testi negatiftir (Tablo-17).
• Dimorfik şekiller: İki tablo da karışık halde, değişik oranlarda bir aradadır. Bu grup
içinde; sınırda tüberküloid, sınır, sınırda lepromatöz gibi klinik, histolojik ve
immünolojik formlar tanımlanmıştır.
200 TUS HAZIRLIK MERKEZLERİ
Tanı
Lepromatöz lepralı hastaların lezyonlarından, özellikle burnundan yapılan sürüntülerde
monositler içinde (lepra hücresi) veya dışında çalı demeti (globi) şeklinde görülürler. PCR
testi de geliştirilmiştir. Özellikle lepromatöz lepra tanısında güvenilirdir.
Tedavi
Enfeksiyon Hastalıkları
TUSDATA
TUS HAZIRLIK MERKEZLERİ 201
KORUYUCU MEKANİZMALAR
Vajinanın ve ön üretranın normal florasının patojenleri baskılayıcı etkisi
Sürekli idrar üretimi ile oluşturulan dilüsyon, osmolalite, düşük pH ve yüksek üre
konsantrasyonu, idrar akımı ile mekanik temizleme
Henle kulpu çıkan kolunda sentezlenen glikoprotein yapılı majör üriner protein (Tamm-
Horsfall proteini, üromukoid, üromodülin; silendir matriksi), yan zincirlerindeki
mannoz uzantıları sayesinde bakterilerin mannoza duyarlı tip I fimbrialarını bağlama
özelliğine sahiptir. Piyelonefritojenik Escherichia coli kökenlerinde bulunan mannoza dirençli
tip II fimbrialara ise etkisizdir. Bu proteinin diğer olası bir etkisi, renal tübüllerde kalsiyum
kristalleşmesini önlemesidir.
KLİNİK TABLOLAR
Enfeksiyon Hastalıkları
yüksekliği görülür. İmmünite defektlilerde, diyabetiklerde, üriner sistem obstrüksiyonu
olanlarda ve yaşlılarda bakteriyemi ve sepsis gelişebilir.
Özel Tablolar
• Prostatitler; akut ve kronik bakteriyel prostatit, inflamasyonlu ya da inflamasyonsuz
kronik non-bakteriyel prostatit (kronik pelvik ağrı sendromu) ve asemptomatik
inflamatuvar prostatitler olmak üzere sınıflandırılır. Akut ve kronik bakteriyel
prostatitlerin en sık etkenleri, başta Escherichia coli olmak üzere gram negatif
basillerdir.
• Nonspesifik bakteriyel epididimitlerin en sık etkenleri aerop gram negatif
basillerdir; bunları gram pozitif izler. Tüberküloz, erkeklerde en çok epididimde
gelişir. Cinsel temas sonrası gelişen epididimitlerde ise sorumlu etkenler gonokoklar
ve klamidyalardır.
• Orşitler ise bakteriyel (Escherichia coli vb. gram negatif basiller) ya da viral (kabakulak)
etkenlere bağlı olarak gelişebilir.
TANI
Kurallar
• İdrar kültüründe mutlaka kantitasyon yapılır.
• Örneğin orta akım idrarından alınması durumunda duyarlılık (%80-98) ve özgüllük
(%80) düşüktür. Mililitrede 105 koloni ünitesi bakteri üremesi enfeksiyon varlığını
ifade eder.
• Üriner kateterden alınan örneklerde kontaminasyon riski yüksektir. Bununla birlikte,
orta akım idrarına göre daha duyarlı (%90-95) ve özgül (%80-90) bir yöntemdir.
Mililitrede 105 koloni ünitesi enfeksiyon varlığını ifade eder.
• Suprapubik aspirasyonun kontaminasyon riski yoktur. En duyarlı (>%95) ve özgül
(>%95) idrar örneği toplama yöntemidir. Bu örnekteki her türlü üreme anlamlıdır.
• Örnek alındıktan sonra iki saat içinde veya buzdolabında en çok 24 saat bekletildikten
sonra uygun besiyerlerine ekimler yapılmalıdır.
• Üretritli olgularda idrar kültürü yapılmaz.
• Santrifüje edilmemiş idrarın 100X büyütmeli incelemesinde en az bir adet bakteri
görülmesi, üriner enfeksiyon bulunduğu anlamına gelir.
Enfeksiyon Hastalıkları
Karar
Hastane dışından kaynaklanmış, ilk kez gelişen akut nonkomplike sistitli, tipik semptomları
bulunan ve piyürisi belirlenmiş kadınlarda kültür yapılması zorunlu değildir. Akut
nonkomplike piyelonefritli, rekürrent enfeksiyonlu, komplike ya da hastane kaynaklı
üriner enfeksiyonları olan kadınlarda ve tüm erkek olgularda mutlaka kültür çalışmaları
yapılmalıdır.
Üriner enfeksiyonların tanısının önemli aşaması, idrar kültürü ve koloni sayımıdır. İdrarın
mililitresinde 100.000’in üzerinde bakteri bulunması, bakteriüri varlığını gösteren
önemli bir kriterdir. Eğer buna rağmen semptom yoksa asemptomatik bakteriüriden
söz edilir.
TEDAVİ
• Genç kadınlardaki akut nonkomplike üretrit ve sistit: Üç günlük oral ko-trimoksazol
• Rekürrent sistitler: Florokinolonlar
• Gebelerde ve ko-trimoksazol başarısızlıklarında: Oral sefalosporinler, tek doz
fosfomisin ya da amoksisilin
• Bakteriyel prostatitlerin ampirik tedavisi: Florokinolonlar (kronik olgularda 4-6
hafta)
• Gebeler ve diyabetli hastalar dışında asemptomatik bakteriürinin tedavisi gerekli
değildir.
MENENJİT VE ENSEFALİTLER
Enfeksiyon Hastalıkları
En sık rastlanan menenjit nedenleri Tablo-18’de özetlenmiştir.
Etkenler
Tüm akut bakteriyel menenjitlerin %80’inden üç bakteri sorumludur; Neisseria
meningitidis, Streptococcus pneumoniae, Haemophilus influenzae. Bu “üç menenjit
bakterisinin” ortak özellikleri şunlardır:
• Kapsüllüdürler. Kapsüle karşı antikorlar hastalıktan koruyuculuk sağlar. Bu amaçla,
risk gruplarının kapsüler antijen aşıları ile aşılanması gerekir.
• Salgıladıkları IgA1 proteaz enzimi ile salgısal IgA’yı menteşe bölgesinden koparırlar
ve böylece salgısal faktörlerden kendilerini korurlar.
• Yüksek ısıda etkisizleştirilebilen inhibitör bazı maddelerin (yağ asidi, nadir elementler)
elimine edildiği çikolatamsı agarda iyi ürerler.
• Üçü de %5 CO2’li ortamda iyi ürer.
• Bu üç bakteri de üst solunum yolu florasında veya taşıyıcılarda bulunabilir.
Meningokoklar kalabalık yaşanan yerlerde epidemilere yol açar.
Epidemiyoloji
Menenjit olgularının yaklaşık %75-85’i beş yaşın altındaki çocuklarda görülür. Çocukluk
çağı (<15 yaş) menenjitlerinin %95’inden fazlası ilk üç yaş içinde gelişmektedir. Hib, aşısız
toplumlarda ilk iki ay hariç, ilk bir yaştaki menenjitlerin %60-75’inden sorumludur, en çok
7-11’inci aylarda görülür. Yaş ilerledikçe menenjit gelişme olasılığı azalır. Üç yaşından sonra
ise Hib menenjiti gelişme olasılığı git gide azalır, yerini Mycobacterium tuberculosis alır (tüm
olguların %30‘u). Hib aşılarının çocukluk dönemi aşıları içerisine alındığı toplumlarda,
yaşlara göre akut bakteriyel menenjit etkenleri Tablo-19‘da verilmiştir.
L. monocytogenes
Patogenez
Kan-beyin bariyerini oluşturan endotel hücreleri arasında iyi kurgulanmış bir tight-
junction (birbirine sıkıca yapışma) ve kalın bir bazal membran vardır. Bu nedenle
bakteriler bu yapıları ve astrositleri geçerek beyin parankimine ulaşamaz. Sonuç
olarak primer bakteriyel ensefalit tablosu görülmez. Kan-BOS bariyeri (KBB)’nde
ise endotel hücreleri fenestrelidir (delikli, porlu). Sıkı yapışma özelliği de göstermez ve
bazal membranı da incedir. Dolayısıyla zaten kandan moleküllerin geçişine izin verecek
şekilde kurgulanmıştır. Buradan bakterilerin geçişi de daha kolaydır. Bakteriler, salınan bol
miktarda TNF-alfa ve IL-1beta gibi sitokinlerin ve hücre duvarı yapılarının yardımı ile KBB
hücrelerinin sıkılılığını daha da bozarak subaraknoid aralığa (SAA) geçerler (Şekil-7).
BOS içinde antikorlar çok düşük konsantrasyonda bulunur (IgG için BOS/Kan oranı
1/800’dür). Bu nedenle bakteriler subaraknoid aralık (SAA)’ta, BOS ortamında kolayca
üreyebilirler. Bu bölgede bakteri sayısı logaritmik olarak artar. Ölen bakteri sayısı da
orantısal olarak arttığı için açığa çıkan LPS ve murein tabaka miktarı üst düzeylere
çıkar.
Hücre duvarı yapılarının uyarısı ile yapımı artan IL-8 gibi kemokin kemoatraktanlar
ve lökotrien B4, komplemanın 5a komponenti ve bakteriyel lizis sırasında ortama salınan
hücre duvarı yapısı (küçük formil peptid, fMLP) gibi non-kemokin kemoatraktanlar,
nötrofillerin olay bölgesine birikmesini sağlar.
Nötrofiller olay bölgesi venüllerine gelince önce yuvarlanarak yavaşlarlar. Daha sonra
integrinleri (LFA, kompleman reseptör 1 ve 3) ile endotel hücresindeki hücreler arası
adezyon molekülleri (ICAM)’ne bağlanırlar. Böylece durdurulmuş olan nötrofiller, TNF-
alfa ve IL-1beta‘nın meninksler üzerindeki sitopatik ve permeabilite artırıcı etkileri
ile buldukları aralıklardan endotel dizilerini geçerek SAA’ya ulaşırlar. Bölgede biriken
nötrofiller, reaktif oksijen radikalleri, lizozomal enzimler gibi içeriklerini ortama boşaltırlar.
Bunlar da doku destrüksiyonuna yol açar. Nötrofil nedenli destrüksiyon, beyin parankimi
gibi ilişkili anatomik yapılarda da geçerlidir. SAA içindeki nötrofiller, parankimi penetre
eden damarların çevresinde, içinde BOS dolaşan anatomik Virchow-Robin aralıklarına da
girerler. Vasküler yapıları inflame ederler. Bunun sonucunda gelişen trombüsler, parankim
nekrozuna yol açarlar (Şekil-8).
Enfeksiyon Hastalıkları
Şekil-8: Akut bakteriyel menenjitlerde beyin parankim nekrozu
Sonuç olarak; KBB permeabilite artışına bağlı olarak vazojenik ödem, hücre içi sıvının
artışı ve ekstrasellüler hipotonisite nedenleriyle sitotoksik ödem ve BOS volümü artışı
ve hidrosefali nedeniyle de interstisyel ödem gelişir.
Klinik Özellikler
Akut bakteriyel menenjitlerde genel klinik tablo, bakteri cinsi ya da türüne göre değişiklik
göstermez. Salt klinik veriler ile ayırıcı tanıya varmak olanaksızdır.
Ense sertliği
Kernig „ Başın sternuma doğru fleksiyonunda ağrı
Brudzinski „ Başın sternuma fleksiyonunda dizlerde fleksiyon
Tanı
Kanda nötrofilik lökositoz, sola kayma, sedimantasyon artışı; BOS’ta patolojik değerler
saptanır. Tam kan önemli, fikir verici bir tetkiktir. Üç en sık menenjit tablosunun hemogram
özellikleri Tablo-20’de verilmiştir.
BOS; beyinde ventrikül tabanındaki plexus choroideus’da yapılır. Günde erişkinlerde 700-
750 mL (400-500 mL/m2) kadar sentezlendiği hesaplanmıştır. Çoğu venöz sinüslerdeki
araknoid villuslardan geri emilir. Normal bir erişkinde 100-150 mL (100 mL/m2) BOS
bulunur.
Lomber ponksiyon (LP), erişkinlerde L3-4 spinal aralıktan güvenli olarak, bebeklerde ise
bir alt aralıktan yapılır. Başlıca LP kontrendikasyonları şunlardır:
• Kafa içi basıncının arttığını gösteren verilerin varlığı: Çift taraflı papiller ödem,
bradikardi ve hipertansiyon birlikteliği (Cushing refleksi), beyin sapı bulguları (düzensiz
soluma), çift taraflı sabit dilate pupillalar, 6. kafa çifti paralizisi (içe şaşılık), bilinç
Enfeksiyon Hastalıkları
En önemli klinik sorun, çok acil bir klinik antite olan menenjitte, en kısa zamanda doğru
klinik ve laboratuvar tanının konması ve ampirik tedavinin başlatılmasıdır. Üç en sık
menenjitteki BOS bulgularını geniş olarak Tablo-21’de bulacaksınız.
TUS HAZIRLIK MERKEZLERİ 207
• Besiyerlerine ekim: Kültür için BOS materyali alındıktan hemen sonra tüp karbon
kağıdı ile sarılır, tercihen santrifüje edilir, bakteri ve mantarlara yönelik ekimler yapılır.
Eş zamanlı olarak kan ve idrar kültürleri de alınarak izlenmelidir.
• İndirekt tanısal prosedürler: Üç sık menenjit bakterisinin (Neisseria meningitidis,
Streptococcus pneumoniae, Haemophilus influenzae) kapsül antijenlerini hedefleyen ve
birkaç dakika içinde sonuç veren lateks aglütinasyon kitleri mevcuttur. Pozitif
bulunması halinde oldukça destekleyici testlerdir.
• Moleküler tanı yöntemleri: Sıklıkla menenjite yol açan bakteriyel ya da viral
etkenlere yönelik moleküler tanı yöntemleri de geliştirilmiştir. Örneğin ilk veriler
HSV, CMV gibi viral etkenleri ya da tüberküloz menenjiti destekliyorsa, BOS’ta etkene
yönelik olarak yapılan PCR araştırmaları oldukça yüksek tanısal değere sahiptir.
Komplikasyon ve Sekeller
Zamanında ve doğru olarak tedavi edilmeyen olgularda ölüm olasılığı fazladır. En
yüksek mortalite hızı, sıklıkla subdural effüzyon ile seyreden Streptococcus pneumoniae
menenjitinde görülür. Beş yaşın altında %3 olan mortalite, 60 yaşın üstünde %30’u aşar.
Mortalite sepsis, septik şok, serebral herniasyon, uygunsuz anti-diüretik hormon (ADH)
Enfeksiyon Hastalıkları
salınımı ve serebrovasküler komplikasyonlardan dolayıdır. Fokal nörolojik anomaliler,
kafa çifti felçleri ve hemiparezi gelişebilir.
Tedavi
Akut pürülan menenjitlerde, BOS kültürü sonucuna göre tedavi başlama lüksü söz konusu
değildir. BOS, kan ve idrar alındıktan sonra tüm veriler dikkatle (ancak asla yavaş değil)
değerlendirilir. En olası ön tanıya yönelik ampirik tedavi başlanır. Yaş gruplarına göre
seçilecek ampirik tedavilere ışık tutacak seçenekler Tablo-22’de verilmiştir.
Dikkat edildiyse, iki “uç yaş grubunda” ek olarak ampisilin verilmektedir. Çünkü, immünite
sorunları nedeni ile üstesinden gelinemeyen bir bakteri olan Listeria monocytogenes bu
grupta üst sıralara tırmanmıştır; sefalosporinlere doğal dirençlidir.
Ampirik tedavi başlanan olgularda ilk 36-48 saat içinde genel durumda düzelme
sağlanamaz ise ikinci LP endikasyonu doğar. Ampirik tedavi ile dikkate değer bir düzelme
belirlenmişse, kontrol LP’si zorunlu değildir. Bu arada, eğer BOS ve/veya diğer kültürlerde
üreme olmuş ise, bunların antimikrobiyal duyarlılık özellikleri de göz önünde tutularak
gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
Korunma
• Meningokok profilaksisi:
Temas sonrası korunma: Evinde aşısız 4 yaşında veya daha küçük çocuğu
bulunan ve indeks vaka ile temas etmiş bütün ev halkına ve taşıyıcılara dört gün
süreli oral rifampisin profilaksisi önerilir.
Viral Menenjitler
MMR aşısının rutinleştirildiği toplumlarda viral menenjitlerin %90’ından
coxsackie ve echovirus gibi enterovirüsler sorumludur. Yaygın olarak MMR aşısı
ile aşılanmamış toplumlarda kabakulak çok sık bir çocukluk dönemi hastalığıdır.
Kabakulak geçiren olguların yarısında lenfositik pleositoz, 1/10 olguda ise tipik menenjit
bulguları bulunur. Kabakulak menenjiti çok iyi prognozludur. MMR aşısının yaygın olarak
uygulanmadığı ülkelerde halen en sık viral menenjit etkenidir. BOS profili aseptik
paterndedir. Lenfositik pleositoz vardır. BOS proteini normal veya hafif artmış, şekeri
ise normal bulunur.
TUS HAZIRLIK MERKEZLERİ 209
HSV menenjiti, nadiren rastlanan, akut, benign ve lenfositik bir menenjittir. Erişkinlerde
sorumlu etken büyük çoğunlukla HSV-2’dir. Genital herpesli erişkinlerin %15-25’inde,
her bir genital herpes atağında rekürrenslerle seyreder (Mollaret menenjiti). Ateş,
baş ağrısı, bulantı-kusma, fotofobi ve ense sertliği ile başlar ve kendiliğinden, tedavi
gerektirmeksizin bir haftada iyileşir. Ciddi olgularda parenteral asiklovir kullanılır.
Viral Ensefalitler
En sık etkenler enterovirüslerdir. Olguların çoğunluğu yaz sonu-sonbahar başında
görülür. Diğer sık etkenler arbovirüsler (arenavirüs, flavivirüs vb.) ve HSV’dir.
Ensefalitlerde menenjitlerden farklı olarak, sıklıkla jeneralize ve fokal nöbetler,
motor bozukluklar ve hipertermi görülebilir. Ense sertliği, menenjitlere göre daha nadir
bir bulgudur.
Enfeksiyon Hastalıkları
önce patolojik EEG bulguları (ör. yavaş dalgalar), tanıyı düşündürecek en erken veri
olabilir. Manyetik rezonans görüntüleme, tomografiden daha duyarlıdır. Diğer
yöntemlerle tanıya varılamamış olgularda kesin tanı için; stereotaktik beyin biyopsisi
ile alınan materyal floresan antikor boyama ile incelenir. Erken tedavi yaşam şansını
artırır. Gecikilmiş olgularda antiviral tedavi beyin hasarını önleyemez.
Menenjite yol açan en sık fungal patojen, fırsatçı enfeksiyon yapan kökenleriyle Cryptococcus
neoformans’tır. A, D ve AD kökenleri, akciğerlerden disseminasyonu sırasında en sık merkez
sinir sistemine oturur. Tipik olarak oldukça yavaş seyirlidir. Baş ağrısı ve karakter değişikliği
vardır. Özellikle frontal beyin tümörleri ile karıştırılabilir. BOS Çini Mürekkebi ile negatif (zıt)
boyandığında olguların en az yarısında (%50-75) geniş kapsül ve ekzantrik maya blastosporları
görülür. Kapsül musikarmin boyasıyla da boyanabilir. Fontana Masson boyası ile de duvardaki
melanin boyanabilir. Tedavide amfoterisin-B 0.5 mg/kg/gün 3-6 hafta süreyle verilir. Genel
durumu oral tedaviyi tolere edebilecek olgularda 8 haftalık oral flukonazol tedavisi önerilir.
210 TUS HAZIRLIK MERKEZLERİ
Fungal menenjitlerde BOS profili genelde akut pürülan menenjitlere benzer. Bununla birlikte,
olay eskidikçe lenfosit akümülasyonu belirgin hale gelir.
Hastalığın ilk döneminde baş ağrısı, halsizlik gibi nonspesifik belirtiler görülür. İkinci
dönemde letarji, davranış değişiklikleri, meninks irritasyon belirtileri, bulguları ve kafa çifti
tutulumları gelişir. Son dönemde ise ciddi nörolojik belirtiler, koma ve nöbetler görülür.
Baskın belirtiler kafa çiftlerine aittir. En çok tutulan sinir, kafa tabanında çıplak ve düz
bir seyir izleyen nervus abducens’tir, içe şaşılık görülür. Retinada tüberkülom görülebilir.
Oldukça değerli ve tanıyı destekleyici bir bulgudur.
Tüberküloz menenjitte BOS’a nekroz odaklarından bol miktarda protein debris dökülür.
Bekletilen BOS’ta örümcek ağı görünümünde fibrin pıhtısı gelişir. Pıhtıdan yapılan Aside
Dirençli Boyama ile basil görme şansı daha fazladır. Triptofan testi pozitiftir. Moleküler tanı
başarılıdır. Hidrosefali en sık komplikasyondur. Yaşayabilen hastalarda sekel oranı yüksektir.
Erişkinlerde tedavi:
• Başlangıç: İki ay INH + rifampisin + pirazinamid + etambutol
• İdame: On ay INH + rifampisin
• Nörolojik defisit var ise bir ay, devamı halinde daha uzun süre deksametazon ya da dengi
dozda prednizolon verilir. Tablo düzelince de azaltılarak kesilir.
RETROVİRÜS ENFEKSİYONLARI
Retroviridae ailesinde yer alan virüsler zarflı, etere duyarlı, 90-120 nm irilikte, iki adet tek
sarmal RNA genomu içeren (diploid) virüslerdir. HBV gibi revers transkriptaz (RT) enzimi
bulundururlar (Şekil-9).
hızlı gidişle bir yılda ölümle sonlanır. Multilobüle T lenfositlerle (çiçek hücreleri)
ünlüdür. AZT ve IFN-alfa kombinasyonu etkili olabilir. Üveit ve miyelopati (tropikal
spastik paraparezi), neden olduğu diğer tablolardır.
• İnsan T lenfotropik virüsü-2 (HTLV-II): Kesin ilişkisi ortaya konamamakla
birlikte, bazı atipik saçlı hücreli lösemi olgularından izole edilmiştir.
• İnsan T lenfotropik virüsü-5 (HTLV-V): Kesin ilişkisi ortaya konamamakla birlikte,
malign kutanöz lenfoma olgularından izole edilmiştir.
ETKEN
Viral Genom
İki adet birbirinin aynısı olan RNA zincirinden ibarettir; yani virüs diploiddir.
Virüs, lipit yapılı bir zarf ile çevrilmiştir (Şekil-10).
Enfeksiyon Hastalıkları
Viral genomun her iki ucundaki long terminal repeate (LTR) segmentleri arasında
dokuz adet gen yer almıştır. Bunlardan üçü (gag, pol, env) yapısal, ikisi (tat, rev)
düzenleyici, dördü (vpu, vpr, vif, nef) aksesuvar genleridir (Şekil-11).
• gag geni: Protein 55 (p55) öncü kor polipeptidini kodlar. Viral replikasyonun son
aşamasında bu öncü proteinler, HIV proteaz enzimi (protein-10, p 10) etkinliği ile
parçalara ayrılarak, viral RNA’yı saran kor antijenleri (p 7 ve p 9), matriks proteini (p
17) ve kapsid (p 24) proteinleri oluşturulmuş olur.
• pol geni: Viral proteaz, integraz ve RT enzimini kodlar.
• env geni: Neredeyse her izolatta farklı moleküler yapıda, değişken bir gendir. Glikoprotein
160 (gp 160) öncü proteinini kodlar. Konak proteaz enzimleri ile dikensi çıkıntılara (gp 120)
ve transmembran proteinine (gp 41) bölünür. Virüse karşı etkin bir aşı üretilememesinin
en önemli nedeni, çok çabuk yapısal değişikliğe uğrayan env geninin kodladığı zarf
proteinlerinin de virüsten virüse değişiklik göstermesidir.
• Diğer genler: Düzenleyici genlerden tat geni transkripsiyon aktivatörünü kodlar, rev
geni ise viral gen ekspresyonunu düzenler. Eksesuvar genlerden vpu geni HIV-1’in
tomurcuklanmasını sağlar, vif geni viral toplanma ve enfektivite ile ilgilidir, vpr geni
komplemanter DNA (cDNA)’nın hücre nükleusuna taşınması ile ilişkili gendir, nef geni
ise virüsün sitotoksisitesini düzenleyen, AIDS tablosunun gelişimi ile ilişkili bir gendir.
Dirençlilik
Virüsün cansız ortamlarda enfeksiyözitesini koruma süresi HBV ve HCV’den daha kısadır.
%10 hipoklorit, %50 etil alkol ve %3 H2O2 ile 10 dakikada, kuru proteinli yapılarda ve
albümin gibi liyofilize kan ürünlerinde ise 68 ºC’da 3 günde inaktive edilebilir.
EPİDEMİYOLOJİ
Hastalığın ana bulaş yolu cinsel ilişkidir (%80-85). Olguların yarısına yakın bölümünde
bulaş, heteroseksüel cinsel temasla gelişir. Anal seks daha yüksek risk oluşturur.
İkinci en sık bulaş yolu, ortak enjektör kullanımıdır.
En sık pediatrik bulaş yolu vertikal bulaştır.
Tedavi altında olmayan enfekte gebeden fetusa geçiş %30, tedavi altında ise %2’nin
altındadır. İntrauterin bulaş gerçekleşmiş ise prematüre veya düşük ağırlıklı doğum görülür.
Anne sütü de bulaştan sorumludur. Tedavisiz anneden emzirme ile geçiş %15’tir.
Kontamine iğne batması sonucu perkutan bulaş riski %0.3, mukozal temas ile ise < %0.1’dir.
Enfeksiyon Hastalıkları
Ter, salya, göz yaşı gibi vücut sıvılarında virüs bulunabilirse de bulaş kanıtlanamamıştır. Viral
inaktivasyon uygulandığından, IV veya IM immünglobülinlerde (IVIG, IMIG) enfektif viral
partikül bulunmaz.
Viral Replikasyon
• Tutunma: Normal immüniteli yeni bir konağa giren virüs, başlangıçta dendritik
hücrelere tutunur ve bunlar aracılığıyla RES’e taşınır. Orada CD4+ hücreleri
enfekte eder. Zarfındaki gp 120 molekülleri ile ilkin hedef hücre yüzeyindeki CD4
moleküllerine bağlanır. Ardından yine gp 120 moleküllerinin V3 lupu aracılığıyla
hangi tip hücreye özgü virüs ise o hücrelerin yüzeyindeki ko-reseptörleri kontrol eder.
Bulaşan virüs hangi tipte olursa olsun, başlangıçta sağlam olan konak immünitesinin
direnci ile karşılaşınca, immüniteden kaçınmak ve o organizmada barınabilmek
(saklanabilmek) için makrofajlara gizlenen, replikasyon hızı düşük makrofaj tipi
virüslere (M-tropik virüs, R5 virüsü) dönüşür. V3 lupu ile CCR5 kemokin
TUS HAZIRLIK MERKEZLERİ 213
Enfeksiyon Hastalıkları
• Füzyon ve penetrasyon: Hedef hücreye gp 120 ile tutunmuş olan virüs, gp 41
transmembran glikoproteinini gp 120’nin içinden geçirerek hücre membranı
içine sokar. Virüsün zarfı ile konak membranı arasında füzyon gerçekleşir.
Virüs endositoz ile hücre içine alınır. Viral genom konak hücre sitoplazmasına
serbestleşir.
• Revers transkripsiyon: Virüsün RT enziminin birbirini izleyen üç aktivitesi
sahnelenir.
RNA’ya bağımlı DNA polimeraz (RT) aktivitesi: Sitoplazmaya ulaşan viral
RNA’dan ilkin revers transkripsiyon ile negatif komplemanter DNA (cDNA)
zincirini sentezletir. Birçok hata da yaparak seri mutasyonlarla konak
immünitesinden kaçar.
RNaz-H aktivitesi: Kalıp olarak kullanılıp işi bitmiş olan viral RNA’yı parçalayarak
ortamdan uzaklaştırır.
DNA bağımlı DNA polimeraz aktivitesi: Yapımı tamamlanan negatif cDNA
zincirinden pozitif cDNA da sentezlenir; çift sarmal DNA yapımı tamamlanır.
• Konak DNA’sına integrasyon: Hedef hücre nükleusu içerisine giren cDNA, viral
integraz enzimi etkinliği ile konak DNA’sına integre olur; proviral DNA adını alır
(erken evre). Virüsün konaktan bağımsız, kendiliğinden mRNA sentezletebilme
yeteneği yoktur. İntegrasyon sonrasındaki uzunca süren sessiz dönemde gerçek
bir viral latent enfeksiyondan söz edilemez. Bu dönemde, viral replikasyon az da
olsa sürdürülür. Enfekte hücre bir bağışık yanıt hücresi olduğundan, pek çok nedenle
aktive edilebilir. Viral replikasyon kaldığı yerden itibaren yeniden başlar (geç evre)
(Şekil-13).
214 TUS HAZIRLIK MERKEZLERİ
Hamilelik
Farklı partnerlerle cinsel ilişki (çoklu antijenik uyarım)
CMV, EBV, HSV gibi diğer virüslerle ko-enfeksiyon
Gonokoklar, klamidyal etkenler gibi cinsel aktivite ile bulaşan bakteri ko-
enfeksiyonları
Sigara kullanımı
IV ilaç kullanımı
Solubl antijenlerle temas
• Viral protein sentezi: Konak hücrenin uyarılması sonucunda, içinde proviral DNA da
bulunan konak DNA’sında konak RNA polimeraz II etkinliği ile mRNA yapımı başlar.
Enfeksiyon Hastalıkları
Enfeksiyon Hastalıkları
Virüsün B lenfositler üzerine direkt sitopatik etkinliği yoktur. Antijenik uyarımlara yanıt
poliklonaldir. Hipergammaglobülinemi, serumda immün kompleks artışı, otoimmün
trombositopeni, anemi ve lökopeni gelişir.
KLİNİK ÖZELLİKLER
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından yapılan erişkin klinik evrelemesi Tablo-23’te
verilmiştir.
Klinik Evre 1
CD4+ T lenfosit sayısı > 500/mm3’tür.
• Akut retroviral sendrom (akut, primer HIV enfeksiyonu)
• Asemptomatik enfeksiyon
• Persistant jeneralize LAP (PGL)
Klinik Evre 2
CD4+ T lenfosit sayısı 350-499/mm3’dür. Hafif semptomlu hastalıklar vardır.
• Açıklanamayan hafif (<%10) kilo kayıpları
• Tekrarlı üst solunum yolu enfeksiyonları (otit, sinüzit, tonsillit)
• Herpes zoster
Enfeksiyon Hastalıkları
Klinik Evre 3
CD4+ T lenfosit sayısı 200-349/mm3’dür. İleri semptomlu hastalıklar vardır.
• Açıklanamayan ciddi (> %10) kilo kayıpları
• Açıklanamayan kronik (> 1 ay) ishal tabloları
• Açıklanamayan inatçı ateş (> 37.6 ºC, > 1 ay süredir, devamlı ya da aralıklı)
• İnatçı oral kandidiyazis
• Saçlı oral lökoplaki (EBV nedenlidir, AIDS’e ilerleme dönemi patolojisidir)
• Sürmekte olan akciğer tüberkülozu
• Ciddi bakteriyel enfeksiyonlar (pnömoni, ampiyem, piyomiyozit, menenjit, bakteriyemi,
kemik-eklem enfeksiyonları vb.)
• Akut nekrotizan ülseratif stomatit, jinjivit veya periodontit
• Açıklanamayan anemi (hemoglobin < 8 g/dL), nötropeni (< 500/mm3) veya kronik
trombositopeni (< 50.000/mm3)
TUS HAZIRLIK MERKEZLERİ 217
Klinik Evre 4
CD4+ T lenfosit sayısı < 200/mm3’dür. Klinik AIDS tablolarını sergileyen hastalar bu
grup içinde yer alır.
• Pneumocystis jirovecii pnömonisi (PCP): AIDS’te görülen ilk fırsatçı enfeksiyondur;
CD4+ T lenfosit sayısı 150-200/mm3 arasındayken gelişir. Önceleri AIDS’de görülen
en sık enfeksiyon olarak kabul edilmiştir. Ancak günümüzde yüksek etkinlikteki anti-
retroviral tedavi ve ko-trimoksazol profilaksisi ile bu tabloda belirgin bir azalma
sağlanmıştır. Bununla birlikte PCP, çocuk olgularda en sık görülen fırsatçı
enfeksiyon hastalığı olma niteliğini korumaktadır. Bir yaş altı çocuklarda mortalite
oldukça fazladır.
• Tekrarlı ciddi bakteriyel pnömoniler: En sık etken pnömokoktur.
• Lenfositik interstisyel pnömoni: Tedavi öncesi dönemdeki HIV enfeksiyonlu
çocukların %25’inde görülen, en sık alt solunum yolu patolojisidir. Primer EBV
enfeksiyonuna lenforetiküler yanıt olarak geliştiği kabul edilir. Semptomatik hipoksiyle
seyreden ilerleyici formu genellikle oral steroide iyi yanıt verir.
• Kronik HSV enfeksiyonları: Bir aydan uzun süren orolabial, genital, anorektal
veya herhangi bir bölgede visseral lezyonlar.
• Mukokutanöz kandidiyazis: AIDS’te görülen en sık (%20-40) mantar hastalığıdır.
Özofajit (en sık etken), trakeit, bronşit, pnömoni gibi derin mukozal tutulumlar
söz konusudur.
• Ekstrapulmoner tüberküloz
• Kaposi sarkomu: Erişkinlerde en sık malignitedir. Homoseksüellerde daha
çok görülür. Çocuklarda ise en az görülen tümördür.
• Serebral toksoplazmoz: AIDS’te en sık (%30) protozoon enfeksiyonudur.
• HIV ensefalopatisi: Geç dönemde, hastaların hemen hemen yarısında değişen
şiddette nörolojik tablolar gelişir. Beyne yerleşmiş enfekte mikroglial hücreler
inflamatuvar faktörler salgılarlar ve zamanla canlılıklarını yitirerek ensefalopati
gelişiminde önemli rol üstlenirler. Hastaların %15’inde progressif demans (HIV
demansı) ile seyreden AIDS demans kompleksi tanımlanmıştır. Bu durumda
hastada mevcut tabloya ek olarak; mental yavaşlama, unutkanlık ve konsantrasyonda
Enfeksiyon Hastalıkları
azalma gibi kognitif anomaliler, apati, sosyalitede azalma, spontan davranışlarda
gerileme gibi davranış bozuklukları ve yürüme kusurları, koordineli hareketlerde
zayıflama ve bacaklarda güç kaybı gibi motor disfonksiyonlar görülür.
• Ekstrapulmoner kriptokokkoz: AIDS’te gelişen en sık ekzojen fungal
enfeksiyondur. Bütün olguların %10-30’unda gelişir. En çok merkez sinir sistemini
tutar. Tedaviye dirençli, ağır bir tablodur.
• Progressif multifokal lökoensefalopati: JC virüsü nedenli ilerleyici nörolojik bir
hastalıktır.
• Kronik kriptosporidyoz: Kanlı, ağır seyirli, kronik ishal tarzındadır. AIDS’te en sık
kronik ishal etkenidir.
• Sistoizosporyoz: AIDS’te ikinci sık kronik ishal etkenidir.
• Sistemik mikozlar: Yaygın ve ekstrapulmoner histoplazmoz ve koksidioidomikoz
görülebilir.
• Tekrarlı non-tifoidal Salmonella bakteriyemisi
• Lenfomalar ve diğer HIV-ilişkili solid tümörler: Beyin veya B lenfosit non-
Hodgkin lenfomalarıdır. Primer beyin lenfoması, pediatrik AIDS olgularının en
sık tümörüdür; EBV kaynaklıdır.
• İnvazif serviks kanseri
• Atipik dissemine layşmanyoz
218 TUS HAZIRLIK MERKEZLERİ
• Uzun yaşam süreli hastalık formu: Gelişmiş ülkelerde olguların %5’ten azı
böyledir. Virüsün virülansına ve konağın genetik faktörlerine bağlı olarak viral yük
uzun süre çok düşüktür, CD4+ T lenfosit sayısı normaldir. Bu olgulardan bazılarında
(elit grup) uzun süre HIV pozitifliği de belirlenemez. Beklenen yaşam süresi >
8 yıldır.
TANI
Bütün gebeler mutlaka HIV enfeksiyonu yönünden taranmalı ve pozitif bulunanlar
gebelik süresince tedavi altına alınmalıdır. Daha önce araştırılmamış bütün gebeler,
doğum esnasında ya da hemen sonrasında çabuk testlerle, özellikle de 4. jenerasyon
testlerle taranmalı, pozitif sonuçlar doğrulanmalıdır.
HIV enfeksiyonlu anneden doğan, enfekte olmamış infantlarda, anneden plasenta yoluyla
geçen anti-HIV IgG antikorları 6 – 12 ay, en geç 18 ay sonra negatifleşir; 18 aydan
küçük çocuklarda anti-HIV araştırması değil, virolojik testler yapılmalıdır. Antikor
araştırmaları ise 18. aydan sonra yapılmalı, saptanan pozitiflikler Western Blot testi
ile doğrulanmalıdır.
• İntrauterin bulaş riski altındaki yenidoğanlar ilk 1-2. günde PCR ile HIV RNA ya
da DNA yönünden araştırılmalıdır. Bulaşlı olgularda pozitif bulunur.
• Perinatal bulaşlı yenidoğanlarda ise intrauterin bulaşlı olanların aksine ilk haftada
virolojik testler negatif bulunur. Bununla birlikte, HIV enfeksiyonunun tümüyle
dışlanabilmesi için, biri 1. aydan, diğeri 4. aydan sonra olmak üzere, iki negatif
virolojik test (PCR ile HIV RNA) sonucunun da elde edilmiş olması gerekir. Eğer
çocukta 18-24. ayda anti-HIV pozitif ise bunun anne kaynaklı olabilme olasılığına
karşı, virolojik test yapılmalıdır.
Enfeksiyon Hastalıkları
Real-time PCR (viral RNA, cDNA kantitasyonu)
Dallı DNA (bDNA) probları (viral RNA, cDNA kantitasyonu)
EIA ile antijen tayini (p24) (genellikle antikor testleri ile kombine olarak
kullanılır.)
Kültür: Araştırma amaçlıdır. Tanı amacıyla kullanımı önerilmemektedir.
Diğer tetkikler: CD4+ T lenfosit ve diğer lenfosit tiplerinin sayımı (izlemde
önemli)
TEDAVİ
Hastaların tedaviye alınmasında daha önceki yıllarda, örneğin CD4+ T lenfosit sayısı ya da
mevcut klinik tablolar gibi bazı kriterler söz konusuyken, 2016 yılında yapılan güncelleme ile,
başka hiçbir kriter aranmaksızın her yaştaki bütün HIV pozitif hastaların tedaviye
alınması istenmiştir. Uygulanan tedavinin etkinliği viral yük kontrolü ile yapılır.
Enfeksiyon Hastalıkları
Tablo-24: HIV enfeksiyonu/AIDS’te en sık fırsatçı
enfeksiyonların tedavisi
Fırsatçı enfeksiyon Tedavi
PCP Ko-trimoksazol veya pentamidin
Kriptosporidiyoz Paromomisin
Mikobakteriyoz Rifabutin
Annesi gebeliği boyunca ART kullanmış olan ve anne sütü ile beslenen
yenidoğan ve infantlara doğumdan itibaren oral AZT veya nevirapin
Enfeksiyon Hastalıkları
Annenin durumu bilinmiyorsa hızlı tanı testleri ile tarama yapılır. Pozitif
bulunduysa doğrulama sonucu beklenmeksizin profilaksiye başlanır.
Her iki durumda da profilaksi kesildikten 2-4 hafta sonra çocukta virolojik
kontrol yapılır.
• Aşı ile enfeksiyon profilaksisi: Tanı konur konmaz bütün enfekte olgulara,
pnömokok, meningokok ve Haemophilus influenzae tip b aşıları yapılmalıdır. Serolojik
olarak uygun hastalara HBV aşılaması ve yine bütün olgulara yıllık influenza aşılaması
uygulanmalıdır.
• Pediatrik aşılama: HIV ile enfekte çocuklara, AIDS aşamasında bulunmadıkça VZV
ve MMR aşıları uygulanabilir. OPV ve BCG ise asla uygulanmamalıdır.
TUS HAZIRLIK MERKEZLERİ 223
Haemophilus influenzae
Haemophilus ducreyi
Pasteurella multocida
Brucella türleri
Bordetella pertussis
Francisella tularensis
HAEMOPHILUS INFLUENZAE
Enfeksiyon Hastalıkları
Etken
Gram yöntemi ile zor, mavi-menekşe renkte boyanır. Hareketsiz, çoğu kökeni kapsüllü,
küçük, basil ya da kokobasil şeklinde, bazen pleomorfik görünümlü bakterilerdir. Katalaz
ve oksidaz pozitiftirler. İnsanlara özgü bir bakteridir. Başlıca virülans faktörleri:
Haemophilus influenzae
Haemophilus ducreyi
Neisseria meningitidis
Neisseria gonorrhoeae
Streptococcus pneumoniae
Haemophilus influenzae
Haemophilus ducreyi
Neisseria meningitidis
Neisseria gonorrhoeae
Patogenez
• Kapsülsüz (tiplendirilemeyen) kökenler: Haemophilus parainfluenzae (ağızdaki en
sık tür) ve tiplendirilemeyen Haemophilus influenzae kökenleri gibi kapsülsüz birçok
Haemophilus türü, yaşamın ilk aylarından itibaren sağlıklı bireylerde, bütün yaş
gruplarında normal nazofarinks florasında yer alırlarsa da patojeniteleri düşüktür.
Uygun kolaylaştırıcı faktörlerin varlığında lokal yayılım ile özellikle çocuk yaş grubunda
akut otitis media, sinüzit ve bronşitlere, yaşlılarda ise pnömonilere neden
olurlar. Disseminasyon oldukça nadirdir.
TUS HAZIRLIK MERKEZLERİ 225
Klinik Özellikler
Gelişmiş ülkelerde, Hib enfeksiyonlarına karşı konjuge kapsül aşıları bebeklik (0-2 yaş)
dönemi immünizasyonunda rutin olarak uygulanmaktadır. Bu ülkelerde eski önemini
yitirmiştir.
Enfeksiyon Hastalıkları
almaktadır. Rutin aşılamayı sağlayabilmiş ülkelerde ise eski önemini yitirmiştir. Buna
karşın, rutin aşılama ilk altı aydaki Hib menenjitlerini önleyemez. Erişkinlerin
pnömokok menenjitleri gibi, Hib menenjitleri de subdural effüzyon ile seyreder.
Sağırlık, körlük, davranış ve konuşma kusurları, hidrosefali, mental retardasyon,
ataksi ve epileptik ataklar gibi ağır nöropsikiyatrik sekeller bırakabilir. İlk antibiyotik
dozunun öncesinde ya da esnasında başlanıp iki gün sürdürülen deksametazon
tedavisinin sağırlık olasılığını azalttığı görülmüştür. Menenjitli olgularda eklem,
perikart ve akciğer gibi fokal tutulumlar da görülebilir. Kapsülsüz kökenler ise
erişkin akut bakteriyel menenjitlerine neden olabilirler.
• Akut bakteriyel epiglottit (obstrüktif larenjit): Pediatrik Hib enfeksiyonları
içinde menenjitten sonraki en sık ikinci tablodur. Epiglottitlerin de en sık nedenidir.
Obstrüktif larinks ödemine yol açtığı için oldukça acil bir tablodur. Bu çocuklar ancak
üç-ayak pozisyonu ile boynunu hiperekstansiyonda tutarak nefes alabilir. Ani
obstrüksiyona yol açmamak için hasta stabil hale getirilmeden larinks muayenesi
ya da kültür alınması gibi provokatif girişimlerden kaçınılmalıdır. Acil trakeostomi
gerektirebilir. Havlar gibi öksürük bulunmaması, hızlı progresyonla genel
durumu bozması ve boyun yan filminde başparmak bulgusunun saptanması ile
kruptan ayırt edilebilir. Epiglottit olgularının hemen hemen tamamında kan kültürü
pozitiftir, sistemik yayılım söz konusudur.
• Bakteriyel krup (laringotrakeobronşit): Krup tablolarının en az %75’inden
parainfluenza virüsü tip 1 ve 2 sorumludur (viral krup). Diğer krup nedenleri de çoğunlukla
virüslerdir (respiratuvar sinsityal virüs, adenovirüs, kızamık virüsü, influenza virüsü).
Hib, difteri basili gibi nadir bir bakteriyel krup etkenidir. Krupta havlar gibi öksürük
tipiktir. Boyun ön-arka filminde kalem ucu (çan kulesi) bulgusu elde edilir.
226 TUS HAZIRLIK MERKEZLERİ
Tedavi
Tedavisiz menenjit ve epiglottit olgularında mortalite %100’e kadar ulaşır. Bakterilerin
en azından 1/4’ünde plazmit ile aktarılabilir beta laktamaz üretimi belirlenmiştir. Bazı
kökenlerinde PBP değişimi ile gelişen penisilin direncine de tanık olunmuştur.
HAEMOPHILUS INFLUENZAE
ENFEKSİYONLARINDA TEDAVİ
Enfeksiyon Hastalıkları
Korunma
Konjuge Hib aşıları (PRP-T, PRP-D, PRP-Omp aşıları) kullanılmaktadır.
• Temas öncesi korunma: Konjuge aşılar pediatrik aşılar arasına girmiştir. Hangi
yaş grubunda olursa olsun, splenektomi adaylarına, operasyondan üç hafta önce
meningokok ve pnömokok aşıları ile birlikte uygulanmalıdır.
• Temas sonrası korunma: Evde aşısız 48 aylık veya daha küçük çocuk varsa;
indeks vakaya ve indeks vaka ile yakın ya da ev içinde temas etmiş bütün ev halkına
dört ardışık gün süreyle oral rifampisin profilaksisi verilir.
HAEMOPHILUS DUCREYI
Etken
Haemophilus influenzae’dan farklı olarak sadece X faktörünü gereksinen, kolay boyansa
da çok zor üretilebilen bir bakteridir.
Klinik Özellikler
Cinsel temas ile bulaşan ulcus molle (yumuşak şankır, şankıroid) etkenidir. Genital
bölgede bulunan, bütünlüğü bozulmuş cilt ve mukozalardan bulaşır. Oldukça ağrılı
ülserler ve LAP gelişir. Tedavisiz olgularda periadenit ile süpüre ve fistülize olur.
Bu özellik ayırıcı tanıda önemlidir.
Tanı
Lezyonlardan alınan sürüntüde nötrofiller arasında balık sürüsü ya da tren rayı gibi
gram negatif kokobasiller halinde görülür.
Tedavi
Tek doz azitromisin veya seftriakson kullanılır.
PASTEURELLA MULTOCIDA
Etken
Gram negatif bir kokobasildir. Kanlı ve Çikolatamsı Agar’da iyi ürer. MacConkey Agar’da
üretilemez. Katalaz, oksidaz ve indol pozitiftir.
Epidemiyoloji
Köpek, kedi gibi evcil hayvanların ağız florasında yer alır. Hayvanlarda sepsise neden
olur. Hayvanların insanları ısırması ile insanlara bulaşır.
Klinik Özellikler
Enfeksiyon Hastalıkları
Hayvan ısırması sonucu yara enfeksiyonlarına, sellülit, lenfadenit ve apselere
yol açar. Hayvan sekresyonlarının inhalasyonu ile üst solunum yolu enfeksiyonları,
KOAH’lılarda pnömoni ve akciğer apseleri gelişebilir.
Tedavi
Köpek ısırması ile en çok bulaşan diğer mikroorganizmalar stafilokoklar ve Streptococcus
pyogenes’tir. Tedavide ilk seçenek amoksisilin + klavulanattır.
BRUCELLA TÜRLERİ
Etken
Brucella bakterileri; aerop, oksidaz ve katalaz pozitif, gram negatif, hareketsiz kokobasillerdir.
Fakültatif intrasellüler bakterilerdir. Brucella bakterileri, metabolizmalarında oldukça tercih
edilen bir madde olan eritritolün ve progesteronun bol miktarda bulunduğu hayvan
plasentası, meme dokusu ve epididimde fazlaca ürer. Hayvanlarda, sıklıkla abortuslara,
ayrıca mastit ve infertiliteye yol açar. İnsan plasentasında eritritol bulundurmadığı
için insanda primer düşük gelişmesi beklenmez.
228 TUS HAZIRLIK MERKEZLERİ
TÜR REZERVUAR
Brucella melitensis Keçi, koyun (kırsal bruselloz)
Brucella abortus Sığır, at (kentsel bruselloz)
Brucella suis (nadir) Domuz, sığır
Brucella canis (çok nadir) Köpek
Epidemiyoloji
Bruselloz, primer olarak ot-yiyen hayvanların hastalığıdır. Hastalığın insanlara
bulaştırılmasında üç önemli yol bilinmektedir.
• Kontamine et veya süt-süt ürünlerinin sindirim yolu ile alınması:
İnsanlara bulaşta, hayvan sütü çok önemlidir. En önde gelen yol, çiğ sütten
yapılmış taze peynirdir.
Tereyağında 4 ay yaşayabilir.
Tulum, kaşar peyniri ve yoğurtla bulaşmaz.
• Enfekte hayvanın dokuları, kanı ve lenfasının, hasarlı deri veya konjunktivaya direkt
teması, kazara canlı hayvan aşıları ile parenteral temas
• Enfeksiyöz aerosollerin inhalasyonu (laboratuvardan veya ahır tozlarından bulaş)
Patogenez
Bakteri, oral yoldan alındıktan sonra üst gastrointestinal sistem lenfatikleri ile organizmaya
girer, öncelikle nötrofillerce fagosite edilirse de bu ilk fagositoz efektif değildir. Brucella
melitensis, diğerlerine göre daha virülan bir türdür. Adenin ve 5’ guanozin monofosfat
üreterek fagositoz sırasındaki H2O2 oluşumunu önler. Ayrıca lizozomların fagozoma
degranüle olmalarını engelleyerek daha ağır bir tablo çizer. En hafif tablo ise Brucella
abortus’a aittir.
Enfeksiyon Hastalıkları
Mycobacterium tuberculosis
Nocardia türleri
Legionella pneumophila
Brucella melitensis
Chlamydia türleri
Toxoplasma gondii
Bakteriler bölgesel lenfatiklere ulaşırlar. Orada ilk üremeyi geçirdikten sonra bakteriyemi ile
dalak, karaciğer, kemik iliği, böbrek ve diğer lenfatiklere yerleşirler. Hücre proliferasyonu
gelişir ve buraları büyütür (hepatosplenomegali, lenfadenopati).
Klinik Özellikler
Bruselloz, insanlarda RES tutulumu ile; yüksek ateş, splenomegali, gece terlemesi
ve eklem ağrıları gibi belirti ve bulgularla akut bir tablo çizebildiği gibi, romatizmal
ve psikiyatrik yakınmalar ile kendini gösterebilir. Kronikleşmeye eğilimli bir hastalıktır.
Kuluçka süresi 6-20 gündür. Dört klinik formu vardır:
• Asemptomatik-subklinik enfeksiyon: Hayvanlarla sık temasta bulunanlarda
fazladır.
• Akut enfeksiyon (tipik-klasik form):
Üşüme ve titreme ile ateş yükselir. Ondülan ateş tarzındadır (Şekil-19).
40oC
o
39oC
38 C
37 C
o
Osteoartiküler tutulum çok sık görülür: Gezici eklem ve kas ağrıları vardır.
Eklem tutulumu varsa, hidrartroz ve artrit bulguları ön plandadır. Artritler
çoğunlukla monoartikülerdir; kalça, diz, dirsek ve ayak bileğindedir. Vertebral
tutulum da sıktır; en sık tutulum, çift taraflı sakroileittir.
Orşit, menenjit gibi birçok sistem tutulumu görülebilir.
Fizik muayene bulguları: Solukluk, halsizlik, ateş yüksekliği vardır, kilo kaybı
belirlenebilir. 1/2 olguda splenomegali, 2/3 hepatomegali, 1/5 olguda servikal
ve/veya inguinal LAP.
Kronikleştikçe osteoartiküler, nörolojik ve psikiyatrik tablo daha ön plana çıkar.
• Subakut enfeksiyon: Pek çok klinik tabloyu taklit edebilir. Tanısal yanılgılara yol
açar.
• Kronik enfeksiyon (> 1 yıl): Uygun tedavi edilmemiş veya > 40 yaşta fazladır.
Tanı
Enfeksiyon Hastalıkları
• Rutin tetkikler:
Tam kan: Genelde lökopeni, normokrom normositer anemi vardır.
İdrar: Febril proteinüri, renal tutulumda piyüri, silendirüri vardır.
Sedimantasyon: Orta derecede yüksek bulunur.
Lökosit formülü: Lenfomonositoz belirgindir.
• Bakteri izolasyonu: Beyin-kalp infüzyonu ile zenginleştirilmiş bifazik besiyerlerine
ekimler yapılır. Yavaş ürediğinden, geleneksel yöntemlerle yapılan ekimler en
azından iki hafta, hatta 30 gün izlenmelidir. Kemik iliği, bakteri izolasyonu için
en iyi materyaldir. Tekrarlı kan kültürleri başarı şansını artırır. Eklem sıvısı, idrar,
periton ve plevral sıvılardan da ekimler yapılabilir. Dışkıda bakteri bulunmadığı için
dışkı kültüründe üretilemez. Modern otomatize kültür yöntemleriyle bir hafta gibi
kısa bir süre içerisinde sonuç alınabilir.
• Serolojik-immünolojik tetkikler: Hasta kanındaki anti-Brucella antikorlarının
belirlenmesi amacı ile lam ve tüp aglütinasyon testleri ve EIA kullanılabilir.
Hasta serumu ile yapılan tüp aglütinasyonu: Wright testi
Hasta serumu ile yapılan lam aglütinasyonu: Rose-Bengal testi
Tam kan ile yapılan lam aglütinasyonu: Spot test
Hayvan sütünde lam aglütinasyonu ile hayvan antikorları: Ring testi
230 TUS HAZIRLIK MERKEZLERİ
Bazı hastalarda aglütinasyon testleri inkomplet antikorlar nedeniyle negatif
sonuç verebilir. Yalancı negatif olduğu düşünülen olgularda test Coombs serumu
ile tekrarlanır (Şekil-20).
Brusellozda aktif enfeksiyon göstergesi IgG‛dir. Wright ve Rose-Bengal
aglütinasyon testleri IgG ve IgM ayrımı yapılmasında yetersizdir. Bu nedenle,
aktif enfeksiyonun gösterilmesi için önce 2-merkaptoetanol ile IgM parçalanır,
sonra aglütinasyon testi yapılır.
IgG
IgM
HAFTALAR
Enfeksiyon Hastalıkları
AYLAR
0 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15
IgG IgG
IgM
HAFTALAR
0 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 AYLAR
Tedavi
Kombine antimikrobiyal kullanımının gerekli olduğu bir hastalıktır. İnsanlara uygulanabilir
bir aşısı bulunmamaktadır.
• Erişkinler: Aşağıdaki iki kombinasyondan birisi kullanılır.
İlk tercih: Altı hafta doksisiklin + rifampisin
Alternatif: Altı hafta doksisiklin + 2 – 3 hafta streptomisin ya da 7 gün
gentamisin
TUS HAZIRLIK MERKEZLERİ 231
Komplikasyonlar
• İskelet sistemi: En sık komplikasyon grubudur. Akut olgularda sakroileit, subakut
ve kronik olgularda ise spondilit en sık eklem tutulumlarıdır. Vertebra korpusları ve
diskler de enfekte olabilir.
• Gastrointestinal sistem: Brucella abortus granülomatöz, Brucella melitensis diffüz
hepatite; Brucella suis ise karaciğer apsesine neden olur.
• Genitoüriner sistem: Tek taraflı epididimo-orşit gelişebilir.
• Sinir sistemi: Meningoensefalit, miyelit, parezi, parestezi, deliryum, depresyon,
nörit görülebilir.
• Kardiyovasküler sistem: Brusellozdan en sık (%85) ölüm nedeni aort kapak
endokarditidir.
BORDETELLA PERTUSSIS
Etken
Epidemilerle seyreden boğmaca hastalığının en sık etkeni Bordetella pertussis’tir. Daha nadir
bir etken olan Bordetella parapertussis ise sporadik olgulardan sorumludur. Zorunlu aerop,
Enfeksiyon Hastalıkları
gram negatif bir kokobasildir. Bordet-Gengou besiyerinde civa tanesi şeklinde ürer. Tek
konağı insandır. Hastalık patogenezini bakterinin yapışma elemanları ve ekzotoksinleri
belirler
Patogenez
• Filamantöz (ipsi) hemaglütinin: Bakteri solunum sekresyonları ile bulaştıktan
sonra siliyer solunum epitel hücrelerine ipsi hemaglütinin aracılığıyla yapışır.
• Endotoksinleri (lipit-A ve lipit-X): Bakteri sistemik dolaşıma geçmeksizin
lokal olarak ekzotoksinlerini saldığı için doğal enfeksiyonda endotoksinlerinin
etkisi görülmez. Endotoksinleri, bakteri içeren aşılar nedeniyle gelişen ateşin ana
nedenidir.
• Ekzotoksinleri:
Pertussis toksini (pertussijen)
Trakeal sitotoksin: Siliyer hareketleri durdurur. Hastalığın uzun sürmesinin
nedenidir.
Adenilat siklaz toksini: Nötrofil ve makrofajların kemotaksisini, oksidatif
mekanizmalarını ve NK öldürücülüğünü bozar.
Dermonekrotik (letal) toksin: Güçlü bir vazokonstriktördür. Trakeal nekroz
yapar.
232 TUS HAZIRLIK MERKEZLERİ
PERTUSSIS EKZOTOKSİNİ
(PERTUSSIJEN, LENFOSİTOZ FAKTÖRÜ)
Klinik Özellikler
Aşı öncesi dönemde karşılaşılan en ölümcül pediatrik hastalıktır. Hasta insanlara ait
bakteri yüklü solunum sekresyonları ile bulaşır. Temas eden duyarlı bütün bireyler
hastalanır; atak hızı %100’dür. Hastalık uzun sürelidir; 100 gün öksürüğü olarak
da anılır. Bunun nedeni, trakeal sitotoksinin, siliyer hücrelerde yol açtığı paralizi ve
dejenere epitel hücrelerinin rejenerasyonunu yavaşlatmasıdır. Aşılanmış ya da hastalığı
çocukluğunda geçirmiş olsalar da erişkinlerde tekrarlı, ancak hafif semptomlar
Enfeksiyon Hastalıkları
ve öksürük nöbetleriyle giden, daha kısa süreli hastalık tabloları söz konusudur. Pediatrik
olgularda kuluçka süresi 1-3 haftadır. Hastalık şu seyri izler:
• Kataral dönem: Pertussijen etkisi ile gelişen iki hafta süreli nezle ve düşük dereceli
ateş tablosudur. Bulaştırıcılığın en fazla olduğu dönemdir.
• Spazmodik öksürük dönem: İki hafta ile iki ay arasında sürebilen, kentöz
öksürükle özel bir dönemdir. Trakeal sitotoksin etkisi ile siliyer aktivite bozulur.
Alt solunum yoluna biriken mukoid balgam çıkarılamaz. Öksürük sonunda balgam
çoğu zaman kusma ile çıkarılır. Aşırı öğürme nedeniyle dil frenulumunda gelişen
ülserler tipiktir. Kafa içi basıncı artışı nedeni ile beyin parankimi içine küçük kanamalar,
konvülsiyonlar, konjunktival kanamalar ve epistaksis de gözlenebilir.
• İyileşme dönemi: İyileşme uzun sürer. Bu dönemde; sekonder bakteriyel pnömoniler,
nöbetler sırasındaki beyin hipoksisi ve küçük kanamalara bağlı ensefalopati ve epilepsi
gibi komplikasyonlar gelişir. En sık ve en ciddi komplikasyonu sekonder bakteriyel
bronkopnömonidir. En sık ölüm nedeni de alt solunum yolu komplikasyonlarıdır
(%90) ve ölen çocukların da %90’ını dört aydan küçük infantlar oluşturur.
Tanı
Özellikle inatçı öksürük bulunmasına karşın hastada; ateş, kırıklık, miyalji,
cilt ve mukoza döküntüsü, boğaz ağrısı, ses kısıklığı, takipne, hışıltı ya da
ral bulunmuyorsa mutlaka boğmaca akla gelmelidir. Sporadik olgularda, çocukta
14 günden daha fazla öksürüğe ek olarak paroksizmler, çığlık atarak ya da
kusma ile öksürüğün sonlanması semptomlarından en az birisi bulunuyorsa özellikle
düşünülmelidir.
TUS HAZIRLIK MERKEZLERİ 233
Kültür için örnek, eskiden plağa öksürterek alınırken, günümüzde nazofarinkse kadar
uzatılan özel eküvyon ile alınır. Kataral veya erken paroksismal dönemde alınan klinik
örnekler Bordet-Gengou besiyerine ekilirse civa tanesi şeklinde ürer. Örneklerden PCR
araştırmaları yapılarak da tanı doğrulanabilir.
Tedavi
Boğmacadan kuşkulanılan üç aydan küçük infantlar, ciddi nöbetlerine tanık olunan 3-6
aylık infantlar ve ciddi komplikasyon gelişmiş bütün hastalar hastaneye yatırılmalıdır.
Erken dönemde makrolidlerle tedavi edilir. Eritromisin yenidoğanlarda infantil
hipertrofik pilor stenozuna yol açabilir. Bu nedenle, bütün yaş gruplarında en
emniyetli yaklaşım, bu yan etkisinden söz edilmeyen azitromisin verilmesidir. Alternatif
ilaç, ko-trimoksazoldür.
Korunma
Bütün yaş gruplarındaki temaslılara azitromisin profilaksisi uygulanır. Günümüzde;
bakteri içermeyen, sistemik yan etkileri minimize edilmiş, güvenilir, asellüler boğmaca
aşıları kullanılmaktadır. Difteri ve tetanoz toksoidi ile birlikte (DTaP), ulusal pediatrik
aşılama programına sokulmuştur.
Enfeksiyon Hastalıkları
• İlerleyici nörolojik hastalık varlığı
• İlk aşı sonrasında anafilaksi gelişmesi
• Aşı sonrası ilk yedi gün içerisinde ensefalopati ortaya çıkması
FRANCISELLA TULARENSIS
Etken
Çok küçük, zorunlu aerop, gram negatif kokobasillerdir. Lipit, karbonhidrat ve protein
içerikli ince bir kapsülü vardır. Dış ortama oldukça dayanıklıdır. Defibrine tavşan kanı ve
sistein içeren Francis besiyerinde veya sistein eklenmiş Tamponlanmış Tıbbi Karbonlu
Maya Ekstreli Agar ya da Çikolatamsı Agar besiyerinde, >3 günde üretilebilir. Bir zoonoz
olan ve sadece kuzey yarımkürede görülen tularemi hastalığının etkenidir.
Patogenez
Hayvanlar, özellikle de yaban tavşanları gibi kemiriciler arasında artropodlarla yayılır.
İnsanlara enfekte hayvanların kirlettiği besinlerle, direkt kontakt ile, vektör kenelerle
veya inhalasyon yolu ile bulaşır. Bu nedenle laboratuvarlardaki çalışmalarda biyogüvenlik
düzeyi III olan kabinler kullanılır. İnsandan insana bulaş gösterilmemiştir.
Klinik Özellikler
Kuluçka süresi 2-10 gündür. Başlıca klinik formları şunlardır:
• Ülseroglandüler hastalık: En sık karşılaşılan (>%50) klinik formdur. Yüksek
ateş (en sık semptom), apse formasyonu, genelde ellerden bulaştığı için aksiller LAP
gelişimi ve fistülleşme görülür. Akut süpüratif bir lenfadenittir.
• Glandüler form: Sadece süpüratif lenfadenit gelişir.
• Orofaringeal form: Eksüdatif farenjit ve süpüratif servikal lenfadenit vardır.
• Tifo benzeri (septik) form: Lenfadenitsiz formdur.
• Okülo-glandüler form: Göz lezyonuna süpüratif lenfadenit eşlik eder.
• Atipik pnömoni: Biyolojik silah ajanıdır (Tablo-26).
• Gastrointestinal hastalık
Tanı
Üretimi dışında etkene yönelik direkt floresan antikor testi ile tanıya varılabilir.
Aglütinasyon testleri ve EIA ile serumda özgül antikor aranabilir.
Tedavi ve Korunma
Erişkinlerde hafif tablolarda doksisiklin veya siprofloksasin, ciddi olgularda
gentamisin kullanılır. Pediatrik olgularda da gentamisin ilk tercihtir. Risk grubundaki
Enfeksiyon Hastalıkları
TUSDATA