You are on page 1of 60

 Oral kavite mukozasında gelişen erozif (genellikle

veziküler ve büllöz lezyonlara ikincil olarak) ve


ülseratif lezyonlar, konuşma sırasında, yeme,
çiğneme, (hatta bazen sıvı gıdaların alımında
bile) ağrıya (odinofaji) yol açarak hastanın günlük
yaşamını ve yaşam kalitesini doğrudan etkileyen
ve klinik pratikte sıkça karşılaşılan yakınma
nedenleridir.
 Bazen pemfigus vulgaris gibi mortalitesi olan
önemli bir deri hastalığının öncü bulgusu veya
Behçet hastalığı gibi multisistemik bir hastalığın
olmazsa olmaz belirtisi ya da bir malignitenin
işaret bulgusu olarak karşımıza çıkabilir.
Dolayısıyla erozyon ya da ülserler, oral
kavitenin dikkatli ve ayrıntılı klinik
yaklaşım gerektiren önemli
lezyonlarıdır.
 Ülser: epitelde lamina propriyaya kadar tüm katlar
boyunca kayıp ile
 Erozyon: epitelde yüzeyel kayıp

Oral kavitede gelişen erozyon ve ülseri klinik olarak ayırt


etmek çoğu zaman zordur ve genellikle pratikte
birbirlerinin yerine sıkça kullanılırlar.

 Bu lezyonların etyolojisinde küçük travmalardan,


malignitelere ve sistemik hastalıklara kadar uzanan geniş
bir yelpaze içerisinde çok sayıda hastalıktan söz edilebilir.
 Travma
 Radyasyon stomatiti
 Sistemik mikoz
 Lökozlar
 Rekürren aftöz stomatit
 Eozinofilik ülser
 Graft-versus-host hastalığı
 Langerhans hücreli histiositoz
 Behçet hastalığı
 Wegener granülomatozisi  Nekrotizan siyaladenometaplazi

 Lupus eritematozus  Glikojen depo hastalığı, tip Ib


 Siklik nötropeni  Nekrotizan ülseratif jinjivit
 Skuamöz hücreli karsinom  PFAPA sendromu
 Agranülositoz  Noma
 Malign granülom  Sweet sendromu
 Miyelik aplazi  Sifiliz

 Non-Hodgkin lenfoma  Reiter hastalığı


 Tüberküloz
 İnflamatuar barsak hastalıkları
 Sitomegalovirüs enfeksiyonu
 Travmatik ülser  Sifiliz
 Rekürent aftöz stomatit  Noma
 Behçet hastalığı  Tüberküloz
 Lupus eritematozus  Sistemik Mikozlar
 Radyasyon stomatiti  Graft-versus-host
 Eozinofilik ülser hastalığı
 Nekrotizan ülseratif jinjivit  Wegener
granülomatozisi
 Nekrotizan
siyaladenometaplazi  Non-Hodgkin lenfoma
 Skuamöz hücreli
karsinom
 Genel olarak oral ülserler ağrılı olup tek ya da çok
sayıda, simetrik veya düzensiz şekilli ülserlerdir.
 Genellikle parlak eritemli bir halo ile çevrili olan
ülserin tabanı frajil, sarımsı- beyaz renkte bir
eksüdasyonla kaplıdır.
 Pek çok farklı nedene bağlı gelişmelerine rağmen
oral ülserler hem klinik hem de histolojik olarak
sıklıkla benzer morfoloji gösterirler.
 Yuvarlak veya ovoid şekilli, etrafında eritematöz
bir halonun, tabanında gri-sarı renkte bir
psödomembranın bulunduğu ağrılı ağız
ülserlerinde ilk akla gelen hastalıklardır.

 İyileştikten bir süre sonra tekrar eden bu ülserler


RAS ve Behçet hastalığının en belirleyici
özellikleridir.
Rekürren aftöz stomatit (RAS)

 Akut oral ülserler 4 haftadan kısa süredir var olan ülserlerdir. Bu


ülserler tek bir atak veya tekrarlayan ataklar şeklinde (rekürren)
seyredebilir. Dört haftadan uzun süre devam eden ülserler
ise kronik oral ülserler olarak değerlendirilir.

 Akut ülserlerin sıkça nedenleri travmalar, rekürren aftöz


stomatit ve enfeksiyon hastalıklarıdır.

 Buna karşın kronik ülserlere, malignitelerden


sistemik hastalıklara ve liken planus, pemfigus,
pemfigoid, paraneoplastik pemfigus ve müköz
membran pemfigoidi gibi diğer kronik inflamatuar
veya otoimmün büllöz dermatozlara kadar bir dizi
hastalık neden olabilir.
 Minör aft:
En sık görülen formdur. Çapı 5 mm’den küçük olan ve 7-10 gün
içerisinde yerinde herhangi bir skar bırakmadan kendiliğinden iyileşir.

 Majör aftlar:
Çapı 5 mm’den büyük olan ve iyileşmesi 2-3 haftaya kadar uzayabilen
ve skar bırakma eğiliminde olan aftlardır.

o Herpetiform aftlar
Daha nadir görülen ve oral kavitede çapı 2 mm’den küçük 10 adetle
yüzlerce arasında değişen sayıda bulunabilen aftlara ise herpetiform
aftlar denir.
Aftöz ülserlerin klinik formları; minör (a ve b),
majör (c), herpetiform (d)
Rekürren aftöz stomatit (RAS)

 Heredite, yiyecek ve ilaç allerjileri, mukozal


bariyerin bütünlüğünün bozulmuş olması,
hematolojik ve immunolojik bozukluklar,
emosyonel stres ve travma başlatıcı faktörler
olarak karşımıza çıkabilir.

 Ancak her zaman bir neden bulmak mümkü


değildir. Hücresel immun cevap patogenezde rol
oynar. Genellikle gebelik klinik iyileşmelerle,
sigara içen kişilerde sigaranın bırakılması klinik
alevlenmelerle seyreder.
 Biokimyasal incelemelerle saptanan Rekürren aftöz stomatit (RAS)
bazı eksiklikler (Folat, B-12 vitamin,
Demir eksikliği) %20 ye varan
oranlarda aft nedeni olabilmektedir.

 Miyelodisplazilerde, siklik
nötropenilerde, malabsorbsiyon,
Çölyak hastalığı, Crohn hastalığı,
Sistemik lupus eritematozus ve Reiter
hastalığında da aftöz ülserler
görülebilir.
Ülkemizde, Japonya’da, Orta
Doğu’da sık görülen Behçet
hastalığında oral aftöz
ülserler hemen hemen tüm
dünyada bu hastalığın
universal bir bulgusu olarak
kabul edilmiştir.
 Rekürran aftların 5 yaşından önce
başladığı durumlarda:
 PFAPA (periodic fever,
aphthous stomatitis, pharyngitis,
adenitis) akla gelmelidir.
 Tekrarlayan oral ülserlerin
çocuklukta başladığı diğer
bir tablo otozomal resesif
geçişli katalaz enzim
yetersizliğine bağlı
Akatalazyadır.

Akatalazyada oral ülserlerin


çıkışı pubertede sona
erer.
 Tedavide topikal gargara şeklinde
antiinflamatuvarlar,
 kortikosteroid içeren ağız pomadları,
 topikal tetrasiklin uygulamaları yanısıra
lezyonların ağırlık durumuna göre
 sistemik olarak levamizol, kolşisin,
dapson, prednison, talidomid kullanılabilir.
 Alevlendirici faktörlerden uzak
kalınması son derece önemlidir.
 1937 yılında bir Türk doktor olan
Hulusi Behçet tarafından
tanımlanmıştır.
 Behçet hastalığı, oral aft, genital
ülser ve üveit üçlemesi olarak
tanımlanmıştır.
 Birden fazla sistemin
tutulum gösterdiği
(mide-barsak, kalp-
damar, göz, merkezi
sinir sistemi, eklem,
akciğer, deri) ve
rekürrent oral aftların
görüldüğü bir
17 hastalıktır.
 İngiltere ve Amerika’da nadir görülür, Akdeniz
ülkelerinde göreceli olarak daha sıktır ve en çok
da Japonya’da görülür.

 20-40 yaş arasında erişkin erkekler ağırlıklı


olarak etkilenmektedir.
 Ağız bulgularının minör olmasına rağmen, özellikle
göz ve santral sinir sistemi tutulumu çok ciddi
sonuçlar ortaya çıkarır
 Nedeni tam olarak bilinmemektedir. Vaskülitin
görüldüğü immün fonksiyon bozukluğunun
hastalığın etyolojisinde rol aldığı düşünülmektedir.
 Irksal farklılıklar genetik yatkınlık olabileceğini
düşündürmektedir.
 Göz lezyonları ile HLA-B51 arasında ilişki olduğu
gösterilmiştir.
19
 Lezyonlar tipik olarak ağız boşluğunu, gözü ve
genital bölgeyi etkiler.
 Dirseklerin, dizin ve bileklerin rekürrent artriti
tabloya eşlik edebilir.
 Kardiovasküler bulgular, vaskülit ve tromboz
sonucu oluşmaktadır.
 Santral sinir sistemi bulguları genellikle baş
ağrısı şeklinde ortaya çıkmaktadır.

20
 Oral lezyonlar aft’da görülen ülserler ile tamamen
aynıdır.
 Ülserler minör aft formundadır ve tipik aftöz
dağılım gösterir.
 Gözdeki bulgular olarak üveit ve konjuktivit en
çok görülen inflamatuar bulgulardır.
 Genital lezyonlar ülseratiftir, belirgin olarak ağrı ve
rahatsızlık oluşturur.

21
 Göz ile ilgili belirtiler:
 Sıklığı ve şiddeti değişkenlik gösteren göz
tutulması; genç erkeklerde daha sık, kadınlarda
ve yaşlılarda daha seyrek ve hafiftir.

 Hastaların başlıca şikayeti görmenin azalması,


göz çevresinde ağrı, kanlanma, gözün ışıktan
rahatsız olması, puslanma, perdelenme ve
siyah nokta uçuşmalarıdır.
 Deri lezyonları:
 erythema nodosum,
 subkutanöz thromboflebit,
 derinin aşırı irritabilitesi
görülebilmektedir.
 Major kriterler  Minör kriterler
 Rekürrent oral aft  Artralji veya artrit
 Genital oral ülserasyon  Gastrointestinal
 Göz lezyonları lezyonlar
 Deri lezyonları  Vasküler lezyonlar
 Santral sinir sistemi
tutulumu

Aft ile birlikte diğer iki major özelliğin bir arada


bulunması yeterli görülmektedir.
24
Gözde üveit

Barsak mukozasında ülserasyonlar

Mukozada ülserasyonlar 25
 Sistemik tedavi gerektirir
 Kortikosteroidler
 İmmünsüpresanlar
 Pentoksifilin gibi ajanlar

26
 Travmatik Ülserler
 Akut nekrotizan ülseratif gingivostomatit
(Vincent hastalığı)
 Nekrotizan stomatit (Noma)
 Nekrotizan Siyalometaplazi
 Kimyasal (kostik madde teması, aspirin tabletin
ağız içinde tutulması gibi),
 Termal (sıcak gıdalara bağlı yanıklar gibi) ve
 Mekanik travmalar (dişe uygulanan cerrahi
girişimler gibi) oral mukozada akut ülserlere
neden olabilirler.
Travmatik ülserler

 Ancak kırık ya da çürük dişlerin


keskin kısımlarının, kötü yapılmış
dolguların sivri kısımlarının
temasına veya uygun olmayan
protezlerin basısına veya
kesiklerine ve dudak ya da yanak
ısırma alışkanlığı gibi mekanik
travmalara bağlı kronik ülserler
de gözlenebilir.
 Tipik olarak travma nedeninin
ortadan kaldırılmasıyla bu
ülserler birkaç gün içerisinde
iyileşirler .
 Eğer iyileşme olmazsa ayırıcı
tanıda özellikle skuamöz hücreli
karsinomun dışlanması için
biyopsi alınmalıdır.
 Aniden başlayan gingival ağrı, kanama, ağızda
kötü tat, kötü ağız kokusu ve interdental
papillada nekrotik ülserler ile
karakterizedir.

 Hastalık genellikle ağız bakımı kötü, çocuk ve


genç erişkinlerde ortaya çıkmaktadır.

Stres, yetersiz ağız hijyeni, sigara, alkol,



immünsupresyon, AIDS ve beslenme yetersizliği
gibi durumlar hastalığın patogenezinde rol oynar.
Nekrotizan Ülseratif Gingivitis

 Etken mikroorganizma olarak spiroket


bakteriler gösterilmesine rağmen, son dönemde
yapılan araştırmalarda hastalığa sebep olarak
yetersiz beslenmenin yanısıra CMV
(sitomegalovirüs) ve Epstein-Barr virüsünün
subgingival florada mevcudiyeti de
gösterilmiştir.
 Cancrum oris veya
gangrenöz stomatit
olarak da bilinir.

 Oral ve fasial dokularda


destrüktif yapısı ile
karakterize, süratle
yayılan daha çok 2- 5
yaşlardaki beslenme
defektli veya yıkıcı
sistemik hastalıklara
sahip çocuklarda görülen
nadir bir hastalıktır.
Noma

Kişinin genel sağlığıyla belirgin bir uyum


gösteren doku nekrozu, başlangıçta fuziform
basiller ve Vincent spiroketleri gibi
anaerobik bakterilerin invazyonu ve
sonrasında stafilokokus aureus,
streptokokus pyogens gibi diğer çeşitli
mikroorganizmalar tarafından invazyona uğrayan
spesifik bir enfeksiyondur.
Noma

 Pnömoni, sifiliz, tüberküloz, lösemi ve sepsis

gibi, zayıf düşürücü sistemik hastalıklar

yanısıra malnütrisyon en sık görülen

predispozan faktörlerdir.
Noma
 Gelişmemiş ülkelerde,
özellikle malnütrisyon veya
protein defekti görülen
durumlarda ortaya çıkar.

 gingival
Lezyon özellikle
mukozada küçük ağrılı
bir ülser şeklinde
başlar.

Çevre dokuya süratle yayılır. Alttaki yumuşak


dokuya penetre olan, sonunda yüz derisini
perfore eden akut gangrenöz bir
hastalıktır.
 Oral mukozayı tutan, rekürrenslerden oluşan
kronik seyirli, katmanlı epitele karşı
duyarlanmış spesifik antikorlar içeren
otoimmün bir hastalıktır.

 Ana hedef deskuamatif gingivitis, ağrılı
eritem ve ülserler şeklinde tutulan dişetidir.
Bukkal mukoza, dil ve damak sık etkilenen
bölgelerdir.
Nekrotizan Ülseratif stomatitis

 Şiddetli
ağrı, ağızda kötü koku, gingival
hemorajiler, ateş, lenfadenopati görülür.

 Tedavide, oral hijyene dikkat


edilmelidir, antiseptik gargaralar,
sistemik antibiyotikler kullanılır.

 Şiddetli durumlarda cerrahi


debridman gerekebilir.
 Tükürük bezlerinin benin, kendi kendini
sınırlayan, inflamatuar hastalığıdır.

 Minör tükürük bezlerinin bulunduğu bölgede,


en çok ve tipik olarak damakta, nadiren diğer
bölgelerde de görülebilir.

 Lezyonun bilinmesi ve tanınması çok önemlidir;


klinik ve mikroskopik olarak maligniteyi
taklit eder.
 Sert ve yumuşak damak
birleşme hattında hafif ağrılı
ülserler şeklinde ortaya
çıkar.
 Etiyolojisinde lokal travma,
cerrahi manipülasyon veya
lokal anestezi gibi hazırlayıcı
etkilere bağlı olarak
tükürük bezinde gelişen
iskemi sorumlu tutulur.

 Benin bir lezyondur ve kendiliğinden 6- 10 hafta içinde


iyileşebilir.
Nekrotizan Sialometaplazi

 Erişkin
erkeklerde daha sık görülen bu
tablo minör tükrük bezlerinin iskemisi
sonucu oluşur.
 Tipik olarak sert damak orta hatta
eritematoz şişlikle başlar, derin yerleşimli
nekrozlu ülsere döner.
 Ağrı ve parestezi eşlik edebilir.
 Şüpheli durumlarda biyopsi yapmak
gerekir.
 Herpes simpleks virus (HSV)
 Varisella zoster virus (VZV)
 Herpangina
 El-ayak-ağız hastalığı
 Sifiliz
 Tüberküloz
 Derin mikozlar
 Büllü Dermatozlarda Oral Ülserler
 Treponema pallidum
denen spiroket bakteri
etkenli cinsel yolla
bulaşan bir hastalıktır.

 Kazanılmış ve konjenital
olabilir.
üç döneminde de oral ülserler görülebilir.
Sifilizin
Primer sifilizde dil, dudak, yanak mukozasında genellikle tek,
keskin sınırlı, kalkık kenarlı, yuvarlak veya oval indüre ağrısız
ülserler (ekstragenital şankr ) görülür.
 Servikal lenfadenopati eşlik
eder. Çok bulaştırıcı olan bu
lezyonlar tedavi edilmesede 6-8
haftada düzelir.
 Şankrdan serozite alıp yapılan
karanlık saha mikroskopisinde
bol treponema pallidum
görülür.
 Şankrdan 15-20 gün sonra sifiliz
serolojik testleri pozitifleşir.
 Sifilizin 2. devrinde ağız mukozasında görülen
temel lezyonlar plak müközler olmakla beraber
bazen düzensiz sınırlı serpiginöz ülserler
görülebilir.

 Üçüncü devir sifilizde ise damakta görülebilen


gomlar ülsere olabilir. Etkenin saptanması ve
sifiliz serolojik testleri ile tanı doğrulandıktan
sonra hastalığın evresine göre sifiliz tedavisi
yapılır.
 Primer Safha: Üç aya
kadar bir inkübasyon
periyodunu izleyen zaman
içinde ortaya çıkar.
Treponemal invazyonun
olduğu bölgede bu primer
safhanın özelliği olan

şankır belirir. Şankırı

ağrısız rejiyonal
adenopati izler.
 Şankır, ağrısız bir makül şeklinde başlar, giderek sert,
kırmızı ve kabarık bir papül şeklini alır.

 Tek veya multipl olabilir. Birkaç cm ye kadar büyüyebilir.

 Şankırın yüzeyi zamanla erozyona uğrar. Yuvarlak veya


oval, krater ağzına benzer sert bir ülser genital organ,
dudak veya dilde oluşabilir.

 Bazı olgularda şankır, üç ay içinde iyileşebilir ve hasta


tamamen sağlıklı bir görünümdedir.
 Sekonder Safha: Primer safhadan sonra, 1- 3 ay arasında
ortaya çıkar. Bu safhayı yaygın veya lokal deri raşları
karakterize eder. Mukokütanöz deri kızarıklıkları oluşur. Bunlar
genellikle ağrısız ve simetrik maküler ve papüler (raş)
oluşumlardır.

 Yine bu safhada görülen diğer bir özellik, derideki yaygın hiper-


trofik lezyonlar yani keratotik papüler lezyonlardır. Bunlar
çoğunlukla penis ve vulva çevresindedir. Çok nadiren perianal ve
dudakta da oluşabilir. 2- 3 cm çapta olan bu kabarcıklar,
kondilomata lata olarak adlandırılır.

 Sekonder safhadaki ağız lezyonlarına “müköz plaklar” adı


verilir. Ağrısız gri- beyaz plaklardır, yüzeyi ülserleşir.
Eritematöz keskin bir sınır vardır. Bukkal mukoza daha çok
görüldüğü bölgedir.

 Kondilomata lata, şankır ve müköz plaklarda çok sayıda


spiroketler bulunur. Bu faz bir zaman sonra (yaklaşık 2 ay)
kaybolabilir veya yeni hızlanmalarla aylarca veya yıllarca sürer.
 Tersiyer Safha: Tedavisiz hastaların yalnızca %30 unda
tersiyer safha meydana gelir. Bu safha üç şekilde belirir:

 (1) Gom adı verilen lokalize nodüler destrüktif lezyonlar


gelişir. Görüntüleriyle malign neoplaziyi taklit edebilir.
Gomlar ağız dahil, karaciğer, akciğer, böbrek, testis ve
kemik gibi, pek çok organ ve dokularda ortaya çıkar.

 (2)Kardiovasküler sifiliz, kardiovasküler sistem, en çok


(80- 85) etkilenen bölgedir. Bu sistemde en çok tuttuğu
yer, aortadır. Aort anevrizmalarına neden olur.

 (3)Santral sinir sistemi etkilenmeleri (nörosifiliz) ise,


%5-10 arasındadır. Duyu kayıpları ve parestezi vardır.
 Mycobacterium tuberculosis (Koch basili– 1882)
tarafından oluşturulan bulaşıcı, kronik, granulomatöz
bir infeksiyon hastalığıdır.

 Her yaşta görülen bu hastalığın etkeni için, dört giriş


kapısı söz konusu olabilir. Solunum sistemi, sindirim
sistemi, deri ve intrauterin olarak plasenta yolu ile
oluşan konjenital enfeksiyon.
 Primer Tüberküloz: Önceden basille hiç karşılaşmamış ve bu
nedenle duyarlaşmamış kişilerde ortaya çıkan hastalığın bir
şeklidir. Mikroorganizmanın kaynağı ekzojendir. İnfekte olmuş
kişilerin yaklaşık % 5 inde hastalık ortaya çıkar.
Primer tüberküloz şunlardan birisiyle sonuçlanır:

 1)Hipersensitiviteyi uyarır ve direnci arttırır.

 2)Skarlaşmış odaklarda canlı basiller yıllarca, belki hayat boyu


kalabilir. Gelecekte kişi direnci düştüğü zaman, reaktivasyon
merkezi olabilir.

 3)Nadiren hastalık kesintisiz olarak gelişir ve ilerler; progresif


primer tüberküloz olarak adlandırılır. Bu son şekil immun sistemi
baskılanmış AIDS gibi hastalarda, yetersiz beslenen çocuklarda
veya yaşlılarda karşımıza çok sık çıkar.
 Sekonder Tüberküloz: Primer tüberküloz geçirmiş hastalarda
yıllar sonra, özellikle immün sistem zayıfladığında, latent
durumda olan basillerin aktivasyonuyla ortaya çıkar. Aynı
zamanda öksürük ve ekspektorasyon (balgam çıkarma) ile ağız
dışına bol miktarda basil atılır. Balgamda bulunan basillerin
implantasyonuyla veya nadiren hematojen yolla, oral
mukoza enfekte edilebilir. Bu şekilde tuberkülozun ağız
lezyonları ortaya çıkar.

 Tuberkülozun ağız kavitesinde oluşması çok nadirdir ve çoğu


vakada hastalar, keşfedilen ağız lezyonlarıyla, akciğer
tuberkülozu olduklarını anlarlar. Hematojen yolla ağıziçi
yumuşak dokuya implante olanlar yerleştiği lokalizasda prolifere
olarak yüzeydeki epiteli ülsere edebilir. Oral kavitedeki bu
lezyonlar, sekonder tuberküloz olgusudur.
 Tüberküloz granulomatöz
kronik iltihabi reaksiyon
şeklinde belirir. Oluşturduğu
morfolojik yapılara granulom
denir. Tuberkülozdaki
granuloma, tüberkül
denilmektedir. Bir tüberkül
genellikle orta bölümünde
amorföz asellüler yapıda bir
nekroz alanı bulundurur.
 Kronik mantar enfeksiyonlarıdır.
 Histoplazmozis, blastomikoz, kriptokokoz,
aspergilloz, parakoksidioidomikoz en sık görülen
mikozlardır.
 En sık görülen hazırlayıcı faktörler; HIV
enfeksiyonları ve immün sistemin baskılandığı
durumlar, nötropeni, lösemi, lenfoma, organ nakilleri,
diabet ve kanser kemoterapisidir.
 Eritema multiforme-Stevens-Johnson sendromu
(SJS)-Toksik Epidermal Nekroliz (TEN)
 Mukozit
 İntraoral fiks ilaç reaksiyonu
 Çene kemiğinde bifosfonatlarla oluşan
osteonekroz
 Diskoid ve sistemik lupus eritematozus
 Liken planus
 Wegener granülomatozu
 Oral skuamöz hücreli karsinomlar (SCC)
 Tükrük gland karsinomları
 İntraoral melanom
 Hodgkin, Nonhodgkin, Burkitt lenfomalar
 Langerhans hücreli histiyositozlarda

You might also like