You are on page 1of 194

�·····

... .�.
'w·.!
ALTIN KİTAPLAR YAYlNEVi
2 74. C9

ı. Baskı Şubat 1974

Dizgi Erenler Matbaası

Baskı Ha.şmet Matbaası - istanbul


JAMES BLiSH

UZAY YOLU

SPAK'IN BEYNi

Türkçesi:

Reha PlNAR
Bu k.itabm Türkiye'de yayın hakkı
KESiM Ajansı'ndan
AltJI' Kitaplar'ca satm alınmıştır.
UZAY YOLUNDA ADI GEÇEN ÖNEMLİ
KİŞİLER...

Atılgan - Yıldız Donanma Sisteminin en mo­


dem silahlarla donatılmış, en büyük
uzay gemilerinden biridir.
Kaptan Körk - Atılgan gemisinin tam yetkili
kaptam. Son derece bilgili, karakterli.
zeki ve dürüst bir kişidir.
Mister Spak - Atılgan gemisinin birinci kapta­
m ve Kaptan Körk'ün en yakın arka­
dnşı, yeşil derili, sivri kulaklı bir Vol·
.kan. Bütün sonmlıı.n mantıkla çözüm­
ler, tünı obıyhırı mantığa bağlar.
Doktor Mnkkoy - Geminin Başhekimi. Bilgili,
yüksek eğitimli bir kişi. Spak'la daima
şakalaşır. Kaptan Körk'le Mister
Spak'm yakın arkadaşı.
Mister Skat - Geminin makine mühendiıı.L
Yüksek eğitimli, her türlü makineden
anbıyan, beceriidi bir subayd�r.
Mister Sulu - Atılgan gemisinin dümencisi.
Teğmen Uhura --,- Haberleşme uzmam, Nil va­
disinden gelme, güzel ve çekici bir
Bantu.
İÇİNDEKİLER

1) Mr. Spak'ın Beyni..... 07


2) Ölümlü Yıllar........... 59
3) Sağ Kalanlar............ 106
4) Geçmişteki Korku... ISO
1. SPAK'IN BEYNt

Kaptanın Seyir Defteri: Yıldız Tarihi


4627.2.0 Atılgan Yıldız Gemisi uzaydaki ça­
lışmalannı sürdürüyor. Ekranmuzıla beliren
son derece zarif, yabancı bir geminin kinıliği­
ni araştınyoruz. Yabancı gemi, bütün ı;ağrıla­
nınızı ve ge_zegenlerarası işaretleşmeleri ce·
vapsız bıraktı.

Spak, yapısı ve şekli ı;ok değişik olan ge­


miyi inceledi.
- Yapısı bilinmiyor. Eşsiz bir teknoloji
yapıtL Nötron değişimi ve iyon tabıikiyle ça­
lışıyor.
Körk:
- Göriintü on, Mister Çekov, dedi.
Fakat geminin yakından göriinüşü de.
kimliğin tespitine yaramadı. Yabancı gemi,
arkasındaki uzayın karanlığında bir iğne başı
kadar parlak ve küı;ük kalıyord1;1.
- Ne dersin, Skat'i?
Böyle bir şey ilk
- Pes_ ettim, Kaptan.
kez görüyorum. Fakat ne kadar güzel, değil
mi?
- 8 -

Uzun bir :ııslık çaldıktan sonra sözünü


"ürdürdü:
- Hem de iyon tahrikiyle çalışan bir ge·
mi. Geminin sahipleri her kimse, bize muhak­
kak ki ufak tefek şeyler öğretebilirler.
- Canlı var mı, Mister Spak?
- Bir canlı, Kaptan. İnsan ya da ben-
zeri Canlılık düşük düzeyde. Yaşam destek
sistemi çalışıyor. İç atmosfer nitrojen ve ok·
eijen kanşııııı.
Mister Spak, araştıncı ekranına biraz da-
ha dikkatle eğildi
- Bir dakika, Kaptan...
- Evet, Mister Spak?
- Alıngaçlar, bu canlıdan ulaşım ışınla-
nnın çıktığını gösteriyor.
-Yönü?
- Burası, Kaptan... Atılgan'ın Kaptan
Köprüsü.
Görevliler koltuklannda huzursuzca kınul­
dandılar. Körk, dahili mikrofona eğildi:
-Güvenlik Bölümü! Kaptan Köprüsüne'
Fakat Kaptan sözlerini henüz tamamla·
ınıştı ki. Kaptan Köpriisünde bir şekil mad­
deleşmeye başladL Sonunda tamamen madde­
leşti. Kaptan Köprüsünün tam ortasında son
derece güzel bir kadın duruyordu. Sırtında ka­
sıklanna kadar uzanan kısacık bir giysi var­
dı. Giysi, fosforumsu parıltılarla yanıp sönü­
yormuş gibiydi. Kadının 'kolunda bir bilezik
vardı. Bileziğin üstü renk renk mücevherler.
ya da bir çeşit düğrnelerle süslüydü. Kadıı:ıiil
dudaklannda tatlı bir gülümseme vardı.
Kadının, ulaşım odasındaki aletler olma-
-9-
dan böyle birden belinnesi de gemisi kadar �­
şırtıcıydı.
Körk konuştu :
- Ben, Kaptan Ceyms T. Körk. Atılgan
Yıldız gemisinin kaptanı.
Kadın, bileziğinin üstündeki düğmelerden
birine dokundu. Mınltılı bir uğultu yükselıli.
Kaptan Köprüsünün ışıklan solukla.ştı, par­
ladı, tekrar solukla.ştı. Sonunda Körk, Spak
ve Skat, yüzlerinde hll.la büyük bir şaşkıiıhk,
katılaştılar, hareket edemez oldular. Sonra ye­
re kapaklandılar. Mınltılı uğultular geminin
koridoruna geçti. Işıklar yine soluklaşıp aydın­
landı, soluklaştı. Kaptan Köprüsüne doğru
koşmakta o lan üç güvenlik personelinin ayak­
lan birbirine dolaştı ... Sonra yere kapak!an­
dılar. Uğultu gittikçe arttı, Makkoy ile Hem­
şire Çiı.pel'in bir hastayla uğraştıklan revire
doğru uzandı. Işıklar bir kez daha soluklaştı;
tekrar parladığı zaman da Makkoy, hemşi­
re kendilerinden geçtiler.
Atılgan gemisinde derin bir sessizlik hü­
küm sürüyordu.
Hala giilümsemekte olan kadın Körk'e
şöyle bir göz attı. Sonra kaptanın üzerindE-n
atlayarak Skat'ın yüzünü inceledi. Daha son­
ra Spak'a doğru yürüdü. Onu inceleyince yü­
zündeki tebessüm genişledi.
Kimse, tarnas halinde ne kadar uzun sü­
re kaldığını hesaplayamadı. Yavaş yavaş ken­
disine gelmekte olan Körk, çevresine bakının­
ca diğerlerinin de ayıldığını gördü.
Zorlukla konuşarak :
- Ne ... nerede ... , diye söylendi.
-10-
Soruyu soran Sulu oldu :
- Ne oldu?
Körk, tekrar koltuğıına oturdu.
- Durumunuz, Mister Sulu?
Sulu bir makine gibi önündeki kontroilan
inceledi.
- Son okunuşlarda hiçbir değişiklik yok.
efendim.
- Mister Spak?
Fakat Volkan, cevap vermek için yerinde
bulunmuyordu. Çok şaşıran Körk, Skat'a bak­
tı.
Skat şaşkınlıkla :
- Kız, dedi. O da gitmiş.
-Evet, şu kız...
Dahili hoparlörü vızıldadı.
- Cim! Cim! Hemen revire gel! Derhal!
Cim, çabuk ol!
Makkoy'un sesinde dehşet içinde kalmış
bir insanın ifadesi vardı. Revirde, Atılgan'ın
doktoru yapmış olduğu işe şaşkınlıkla bakı­
yordu. Yaşam fonksiyon hücresinde Spak'ın
hareketsiz vücudu yatıyordu. Baı;;ııcunda say­
dam, küçük bir küre duruyordu. Başının üst
kesimi bir örtüyle gizlenmişti. Makkoy, hayal
alemindeymiş gibi kollada oynadı, sonra :
-- Tamam mı? diye sordu.
Küçük bir kontrol tablosunun başında
duran Hemşire Çapel, başıyle evetledi ve :>ir
kolu indirdi. Yaşam fonksiyon hücresinde ışık­
lar yanıp sönmeye başladı. Hemşire, yorgun
ve rahatlamanın verdiği zayıf bir sesle :
- Çalışıyor, dedi..
- Tannya şükür!
-ll-
Körk, fırtına gibi içeri daldığında Makkoy,
arkasına dayanmış alnında biriken teri kunı­
luyordu.
- Bons, neler oldu ...
Körk cümlesini tamamlayamadı. Yaşam
fonksiyon hücresinde lomıldamadan yatan
Spak'ı görmüştü.
- Spak:
Hemen yaşam göstergesine bir göz attı.
Gösterge çok yavaş bir fonksiyon gösteriyor­
du. Körk, boğıık sesle sordu:
-Ne oldu?
Cevap veren Hemşire Çapel oldu.

-Ayıldığım zaman onu muayene masa-


sının üzerinde yatar buldum.
-Böyle mi?
Makkoy:
- Hayır, dedi. 'Böyle değildi.
- Peki, ne oldu?
Makkoy haykırdı:
- Bilmiyorum!
- Onu yaşam foıı.ksiyon desteğine al-
mışsın. Ölmüş müydü?
Makkoy, eliyle muayene masasım göste�-
di.
- Orada başladı.
- Allah kahretsin, Bons, konuş!
- Ölmüşten de beterdi.
- Ne demek istiyorsun?
Makkoy sanki yardım dileninniş gibi yıı­
muşak sesle:
- Cim,. dedi. Cim, beyni yok!
-Devam et.
- 12 -

- Teknik olarak hayatımda gördüğüm


en güzel bir iş. Beynin bütün uçlan sı�.
Hiçbir siniı-de kopma, yırtılma yok. Kanama
yok. Bir ameliyat harikası.
Körk, kendisini kontrol etmeye çalışarak,
zorlukla konuştu.
- Spak'ın beyni ...
Makkoy'un kendine güvenen tavırlan bir­
den kaybolmuş gibiydi.
- Gitmiş. S pak... inarolmayacak kadar
kuvvetli Volkan vücudu, onu yaşam fonksiyon
hücresine alıncaya kadar yaşamayı başıını:ıış,
Vücut yaşıyor. . . fakat beyinsiz olarak.
Körk sordu:
- Ya kız?
- Hangi kız?
-. Beyni kız aldL Nereye götürdüğünü ya
da nedenini bilmiyorum. Fakat Spak'ın beyni­
nin onun almış olduğundan eminim.
- Cim . . .
- Vücudu n e kadıu.: yaşatabilirsin?
- En çok birkaç gün. Bunu da garanti
edemem.
- Yetmez, Bons.
- Eğer bizlerden birinin başına böyle
bir olay gelmiş olsaydı, kesin olarak konuşa­
bilirdim. Fakat Volkan fiziksel yapısı kesin
konuşmamı engelliyor. Spak'ın vücudu, beyin­
siz olduğu halde bizimkilerden çok daha uzun
ömürlü olabilir.
-Sana soruyorum .. Doktor Makkoy ..
ne kadar süreyle yaşatabilirsin. Bunu kesin-·
'likle bilmem gerek.
- 13 -

Makkoy yorgun bir tavırla yaşam karbna


uzandı.
- Ameliyat sırasında arnurllik sıvısı
kaybetmiş. Geri kalan çok ıız. Spak'm T-Ne­
gativ kan yapısı... iki toplam değişiklik gös­
teriyor.
Başını kaldınp Körk'e baktı.
- Üç günden fazla . . . yaşatamam.
Körk, küçük, saydam kürenin başmda
durdu. Kürenin içinden görünen kağıt gibi
b�yazlaşmış Spak'ın yüzüne bakarken içinin
bmkulduğunu hissetti. Spak, dostu, binlerce
serüveni birlikte geçirdikleri dostu Spak, dai­
ma güvenilir, düşünceleri, buluşlan her za­
man sağlam bir kişiydi. Her zaman mantıkb
ve güvenilebilir bir insandı.
- Pekala, demek oluyor ki üç günüm
var.
Makkoy, Hemı;ire Çapel'e işaret ederek
yalnız bırakmasını anlattı.
- Cim, beynini tekrar bulmayı mı ta­
sıır!ıyorsun? Nasıl bulacaksın? Nerede araya­
caksın? Bütün galaksi içinde mi?
- Bulacağını.
- Bulsan bile, bir beyin halen bilinen
ameliyat bilgisiyle tekrar yerine takılamaz.
- Eğer bu beyin bir ameliyatla alındıy­
sa, tekrar bir ameliyatla yerine takılabilir.
Açıkça belli ki bir beyin arneliyatı tekniği
var.
- Ama ben bu tekniği bilmiyorum!
Doktor Makkoy bunu çığlık atarmış gibi
söylemişti.
- Spak'ın beynini çalan hırsız bu tekniği
- 14 -

biliyor. Zorlayacağun o kadını! Tann tanık


olsun ki... bunu bana söyleyecek!

Esrarengiz geminin iyon artıklı izini ya­


kalayan Mister Sulu oldu.
- !Bakın, Mister Skat. Tekrar yakala­
dıın!
Skat, bir not defterine bir şeyler kayde­
diyordu.
- Evet, bir iyon izi. O kızın gemisinin
izi olduğu gerçek.
Çekov, Spak'm kitaplık kompütörünün
ekranını inceledi.
- Sigma Draconis sistemine doğru gi­
diyor, Kaptan.
Körk :
- İz üzerine kilitlenin, dedi. lzi kaybet·
meden, maksimum hız, Mister Sulu.
- Emredersiniz, Kaptan. Warp hızı ai-
tı.
- Mister Çekov, Sigma Draconis hakkm­
da tam bilgi istiyorum.
Sulu, Körk'e döndü.
- Vanş, Warp altıda, yedi dünya saatı,
yirmi beş dakika Kaptan.
- İz hakkında bir şüphe yok ya, Skati?
- Şüphe yok, Kaptan.
Çekov, Spak'ın masasından seslendi.
- Sigma Draconis sistemini inceleyecek
uzaklığa giriyoruz, Kaptan.
Sulu'nun sesinde endişeli bir ifade vardı.
- Kaptan. iyon izini kaybettim!
- 15 -

Körk koltuğundan sıçrayarak kalktı.


- Spak'a götüren izi mi kaybettin?
- Kayboldu, Kaptan. Warp Altıda ant bir
değişme oldu.
Körk:
- Kusura bakmazsanız, hiçbir hat§. ka­
bul etmiyorum, dedi. Peki, izi kaybettik. Fa­
kat şu yıldız sistemine gidiyordu. Bu sistem
içinde bir yerlerde olmalı.
Körk, Çekov'un yanına gitti.
- Sigma Draconis'in şemasını inceleme
ekrarına alalım.
Sistemin dokuz gezegeni ekranda belirdi.
- Okuyun, Mister Çekov:
- Güneş, soluk ışıklı G-9 tipi. Sınıf M
gezegenlerinden üçünde canlı varlığı gösteri­
yor. Birinci gezegen, beşinci sınıfa giriyor.
Sınıf M gezegenlerinden ikincisi, altıncı sınıfa
giriyor.
Körk bir tahmin yüriittü.
- Dünya eşitliğinde, yaklaşık 'olarak
20.30
Skat söze kanştı.
- Fakat şu gemi, Kaptan. Ya bizden
binlerce yıl ilerde... ya da tarihte inanılama­
yacak kadar güzel inşa edilmiş bir gemi.
- Sınıf M gezegenlerinden üçüncüsü.
Mlster Çekov?
- Emredersiniz, efendim. Zirai gelişme
göstermiyor. Zirai ölçü 20 üzerinden ikinci sı­
nıfa giriyor. Son rapora göre .buzullarla kaplı.
·
Canlı çok, fakat ilkel bir yaşantı.
Çekov, koltuğıında döndü ve Körk'e bak-
tı.
- 16 -
- Tabii, Kaptan, her üç gezegen üze­
rinde Federasyon inceleme raporu yok. Bütün
bilgiler, uzaktan yapılan incelemeler üze­
line dayanıyor. Bu bilgilelin de doğruluklan
hakkında kesin yargınuz yok.
- Anlaşıldı, Mister Çekov. Üç adet Sı­
nıf M gezegeni var, ve bunların üçü de bir
uzay gemisi fırlatacak nitelikte değil. Böyle
olduğu halde, bu gezegenlerden biri, bunu ba­
şarmış.
Kompütöre bilgi veren düğmelerle oyna­
yan Çekov, Kaptan Körk'ün sesindeki sert
ifadeyi kaçırmadı. Ekranda gördüklerini kar­
şılaştırdı, sonra :
- Kaptan, çok garip, dedi. Gezegen 7'den
çok yüksek enerji yansıması alıyorum.
- Enerji yansıması, buzulla kaplı ve il­
kel yaşantı gösteren gezegenden geliyor, değil
mi?
- Evet, efendim.
- Kaynağı, Mister Çekov?
- D oğal olabilir ... volkanik hareket, bu-
ğu, düzinelerle nedenler yüzünden meydana
gelebilir, Kaptan. Fakat yansıma ,çok düzenli
olarak görünüyor.
- Yüzeysel okunuşları tekrarlayın, Mis­
ter Çekov?
- ÖI'gütlenmiş uygarlık göstermiyor. Kü­
çük gruplar halinde, insan varlıklar. Görü­
nüşte, gruplaşarak avianan canlılar.
- Hem de düzgün bir enerji yansıması
var, öyle değil mi?
- Açıklayacak durumda değilim, Kap-
tan.
-17-
Körk, Kaptan Köprüsündekilere hitap
etti.
- Bu kez, hata için aynlacak vaktimiz
yok. Gezegeni doğru olarak seçmeli, oraya
gitmeli... ve almak istediğimiz şeyi bulup al­
malıyız. Mister Çekov, tavsiyeleriniz.
- Gezegen 3, Kaptan. En yakın ve kala­
balık bir gezegen.
Skat hayretle söylendi :
- Teknoloji yönünden sınıf 5 gezege­
ni,, ha! Uzayda gördüğümüz gibi bir gemiyi
uçuramaz!
Çekov :
- iBu gezegenlerden hiç biri böyle bir
gemi uçuramaz, dedi .
Skat hemen karşılık verdi:
- Şansımızı denemek zorundayız. Kap­
tan, talıminimize göre Gezegen 4 en uyguna
Teknoloji üçüncü sınıfın üstünde.
Körk:
- Evet, dedi. Fakat iyon tahriki bizim
için bile yeni. Böyle bir gelişme yapabilmiş
olacaklanndan emin misin?
Uhura konuştu:
- Peki, ama Spak'm beynini ne yapacak-
lar!
Körk şaşkınlıkla sordu:

- N e dediniz?
- Mister Spak'm beynini ne yapacaklar,
dedi? Ne işe yaratabilirler? Neden bir beyin
istesinler?
Körk, Uhura'ya baktı.
Spalı:'ın Beyni - P: :t
- 18 -

- Çok ilginç bir soru, Teğmen. Gerçek­


ten de neden bir beyne ihtiyaç göstersinler?
Gezegen 7. Buzullarla kaplı mı demiştiniz, Mis­
ter Çekov?
- Evet, Kaptan. En azından birkaç bin
yıldan beri. Yalnız, tropik bölgede buzul yok. . .
çok soğuk olması gerekir. Canlılar gösteriyor,
fakat çok düşük bir düzeyde.
- Fakat enerji var, Mister Çekov.
- Evet, Kaptan. Anlamsız . . . fakat var.
Körk, koltuğuna oturdu. Üçü gün . . . sonra
Spak'm vücudu canlılığını kaybedecekti. Se­
çim. Yine seçim. Karar . .. Komuta kararı. Bir­
den karar verdi.
- Gezegen 7'ye iniyorıız.
Skat, huzursuzca kımıldadı.
- Ne var, . Mister Skat?
- Hiçbir şey, Kaptan.
- Peki, öyleyı;ıe, h emen aşağıya iniyo-
ruz.

Körk, gezegenlerarası yolculuklarında ve


incelemelerinde çok kötü ar�i koşullanyla
karşılaşınıştı, ama bu gezegendeki kadar kötü
koşullara rastlamamıştı.
Gezegen yüzeyindeki bitkilere bitki bile
denemezdi. Soğuktan donmuş, ayaklar altm­
da çıtır çıtır kınlan, kahverengimsİ bitkiler
çok seyrekti. Hiçbir yerde yeşillik gönnek
mümkün değildi; bütün kayalıklar buzlarla
kaplıydı. Araziye uymak istenniş gibi, buz gi­
bi bir rüzgar esiyordu. Körk birden ürperdi,
- 19 -
ekipte bulunan Makkoy, Skat, Çekov ve iki
güvenlik personelinin de, çok hafif kıı:ıiık
giysiler giydiklerine kendisi gibi memnun ol­
duklannı düşündü.

Körk konuştuğu zaman, soluğu soğuk ha­


vada hemen boğulaştı.
- Veriler, Mister Skat.
- Çok geniş alana yayılmış canlı belirti-
leri. İnsan olduklan muhakka·k. Hem de geniş
ölçüde.
- Onlan kollayalmı. Dkel insanlardır.
Bulgular, lütfen, Mister Çekov.

Çekov, arnzundaki ttikorderini çıkardı ve


maddeleşmiş olduklan kayalık bölgeyi Incele­
meye başladı. Çekov'un bu hareketini izleyen
biri vardı; yüksekçe bir yerdeki kayalann üze­
rinde bitmiş, donuk bitki kümelerinin arka­
sındaydı. Kalın, hayvan postundan kürk giy­
miş, elinde ilkel bir lobut tutan bu adam, sü­
rüne süriine çalılara yaklaşmış, başını uzat­
mış Cekov'un hareketlerini ve diğerlerini iz­
liyordu.
Çekov, arkadaşlannın yanına döndü.
- Yapı yok, Kaptan. Yüzeyde enerji ve­
recek bir kaynak da yok. Atmosfer normal.
Isı. .. eksi kırk derece diyebiliriz. Yaşanabilir
bir ortam.
Makkoy:
- Makkoy:
- Eğer derileri bizimkinden daha kalın-
sa, diye söylendi.
Kayanın üzerindeki adamın yanına birkaç
kişi daha geldi. Hepsinin yiizleri, kukulete
- 20 -

gibi bir lıaşlıkla kapanmıştıve görünmüyor·


du. Çoğunun elinde ağır. lobutlar, yalnız biri­
r.in elinde mızrak vardı.
Çekov:
- Kaptan, diye bağırdı. Biri var . . . yukar­
larda bir yerde. Şurada... yamacm arkasın­
da.
Körk hemen emir verdi :
- Fazerler bayıltıcı güce ayarlansın. Em­
rini üzerine ateş edilecek.
Çekov, ttikorderinden başını kaldınp ya­
maca doğru baktı.
- Altı kişi tespit ediyorum, Kaptan. tn­
san, ama iriyan.
Körk:
- Unutmayın, içlerinden birini baygın
olarak istiyorum, dedi.
Körk sözünü ancak bitirmişti ki, yama­
cm arkasma gizlenmiş olanlardan biri doğrul­
du. Çok iriyan bir adamdı, yüzü sakalla kap·
lıydı. Adam ağır lobutunu başının üzerinde
döndürerek fırlattı. Havada uçan lobut, gü­
ı;enlik pernonelinden birini yaralayarak geçti
Güvenlik personeli şaşkınlığından hafif bir
çığlık attı. Haykınş diğer beş kişiyi uyarmaya
yetti. Şinıdi başianna taş ve !ohut yağıyor­
du.
Körk, fazerini adamlardan birine çevirdi,
dikkatle nişanladıktan sonra tetiği çekti. tti­
yan adam, yamaçtan aşağıya doğru yuvarla­
nırken, diğerleri .birbirlerine bağırarak gözden
kayboldular. Baygın olarak ayaklannın dibine
yuvarlanan adamın kendine gelmesi hayret
edilecek kadar çabuk oldu. Yerinden kalkma-
- 21 -

ya ı;alıştı, ama Skat, onu bir judo tutuşuyla


hareketsiz bıraktı. Adam, gözlerinde büyük
bir korkuyla Körk'e baktı. KÖrk, ellerini dost­
ça bir tavırla uzattı.
- Size zarar vermek için gelmedik, dedi.
Düşman değiliz. Dost olmak istiyoruz.
Adamın gözlerindeki korku kıvılcımlan
azalır gibi oldu. Körk tekrar konuştu:
- Size zarar vermeyeceğiz. Sizinle sadece
konuşmak istiyoruz. Bırakın onu, Mister Skat.
- Kaptan, boynunuzu bir tutaşta kırabi-
lir.
Körk emrini tekrarladı.
- Bırakın, Mister Skat.
Adam:
- Siz diğerlerinden değilsiniz, dedi.
- Hayır. Diğerleri değiliz. Çok azııldar-
dan geldik.
- Diğerleri gibi ufaksınız. Seni ikiye bö­
lebilirim.
Körk:
- Ama böyle bir ııey yapmayacaksın,
dedi. Biz insanız. Senin gibi. Bize neden sal­
dırdıruz?
- Diğerleri geldiğinde savaşınz. Sizin
Diğerleri olduğunuzu sandık.
� Diğerleri kimler?
- Onlar insana acı ve zevk verirler.
- Burada sizinle beraber mi yaşıyorlar?
-Gelirler.
- Geldikleri zaman onlan nerede görür-
sünüz?
Adam kollannı açtı.
- Her yerde! Avlanırken, yemek yerken,
-22-
uyurken. . . Her zaman gelebilirler.
- Diğerleri . . . nereden gelirler?
Adam, Körk'e bakmalda yetindi.
Körk yine sordu :
- Gökten mi gelirler?
- Buradalar. Göreceksiniz. Sizin için de
geleceklerdir. Bizim gibi herkes için gelirler.

Makkoy :
- Cim, onlara kadınlan sor, dedi.
Sonra adamla kendisi konuşmaya ba.şladı
- Diğerleri kadmlannızı almak için de
gelirler mi?
- Kadınlar ını?
Körk :
- Bizim gibi onlar da insan ... dişiler.
Adam omuz silkti.
- Sözleriniz anlamsız.
Körk bir kez daha denedi.
- Biz kayıp bir arkadaşımızı anyoruz.
- Eğer buradaysa, Diğerlerinin elinde-
dir.
- Bizi, Diğerlerini bulabileceğimiz yere
götürür müsün?
- Kimse Diğerlerini bulmak istemez .

- Biz istiyoruz. Bizi onlara götür seni


serbest bırakalım.
Ttikorderini sonuna kadar açmış olan
Çekov, yeri göstererek heyecanla :
- Kaptan! dedi. Tam ayağımız altınds,
bir temel var! Harçlarla sıvanmış duvarlar!
Her tarafta bulunduğunu gösteriyor!
- Bina ını?
- Sorgusuz, Kaptan, Son derece eski,
-23-
ama toprağa gömülü. Alıngaçl8.1'1mızın bunu
nasıl bulamadığına şaşıyorum.
Körk :
- Şu halde, aş:1ğılarda bir yerde yaşı­
yorlar şu diğerleri, dedi. Mister Skat, kontrol
edin.
Skat ve bir güvenlik pernoneli uzaklaşır­
ken, kürklü adam haylordı:
- Gitmeyin! Gitm<:yin!
Çekov ve Makkoy adamı yatıştırmaya
çalışblar. Adam yatışmaya niyetli değildi. Çıl­
gınca haylorarak kurtulmaya çalıştı.
Körk :
- Bırakın, dedi.
Adamı bıraktılar. Adam son bir kez ağla·
makh sesle:
- Gitmeyin! diye inledi, sonra topukl8.1'1-
nın üzerinde dönüp yamaca tırmanmaya baş'
tadı.
Çekov :
- Böylesine bir korku salmalan için aca-
ba Diğerleri ne yapmış olabilirler? diye sordu.
Makkoy:
- Yakında anlanz, dedi.
- Bons, diğerlerinin insana ne verdiğini
söylemişti? Acı ve zevk, öyle değil mi?
- Çok garip bir kanşım, Cim.
Körk:
- Her şey çok garip zaten, dedi. Buzu
l
çağını yaşayan bir gezegenin yüzeyi altında
ölü, gömülmüş bir şehir...
Çekov :
- Kadm .kelinıesinin '3lllamım bilineyen
bir de adam, dedi.
-24-
Körk düşüneeli bir tavırla konuştu:
- Bütün bunları birbirine bağlayan bir
ip var. Şu anda bütün bu soruların cevabını
vermesı ıçın Spak'ın burada olmasını arzu
t'derdim. Savunmaya geçmeyin, Mister Çekov.
Çekov, çekinmeden konuştu :
- Ben de Mister Spak'ın burada bulun­
masını arzu ederdiın, Kaptan.
- Şünhelerinin doğru olduğunu sanıyo­
rum, Cim. Eğer burada bir şehir varsa, belki
de milyonlarca yıl önce ...
Körk �ıyle evetledi.
- Gördüğümüz gemiyi yapabilecek kadar
ileri gitmişlerdir.
Skat'le güvenlik personeli, yamacın he­
n.en dibindeki bir kaya çıkıntısının önünde
duruyorlardı. Kaya çıkınbınnın altında, olduk­
ça geniş bir delik vardı. Bu delik içeriye doğ­
ru genişliyordu. Bir oda ya da benzeri o la­
bilirdi.
Skat :
- Kaptan, burada. dedi. İçeri baktım.
tçerde, yiyecek var, Kaptan.
- Yiyecek mi?
- Başka şeyler de var. Bir bakıma, depo
gibi bir yer. Bir göz atsanız iyi olacak, Kap­
tıuı.

Mağaramsı oda dört metre karelik bir


verdi. Yamaca gömülü olduğu için karan•·k
�lması gerekirdi, ama karanlık değildi. Duvar­
·:ı.rdan birinin dibine yığılmış duran yiyece!--ie­
ri aydınlatacak kadar ışık vardı. Diğer .:lııva­
nn dibinde, kürk, taş balta, taş bıçak ve mız­
rak gibi öteberi de vardı.
- 25 -

:Mnkkoy :,
-- Bir depo, dedi. Şu dev dostlanmız için.
···- Hiç sanmıyorum, Bons.
Körk, kaba bir baltayı eline aldı.
- Ateşte dövülmüş, su verilmiş. Oysa
dostlanmız böyle şeyler yapmıyorlar.
Mağaranın ağzına -geldi ve pannaklannı
mağara ağzının kenannda dolaştırdL Kenar­
lar çok düz-gündü. Sonra mağarayı yine dik­
katle inceledi. Tam bu sırada arada sırada ya­
nıp sönen ışığı gördü. Işık, yiyeceklerin arka­
sındaki duvara yerleştirilmiş küçük bir pilden
çıkıyordu. Körk biraz bekledi. Işık panidama­
ya başladı, sonra karşı duvarlardaki başka bir
küçük pilin üzerine doğru bir ışın hüzınesi
uzandı.
- Skati, Bons :
Skiı.t'la Makkoy yaklaşırken kolunu uza­
tıp onlan durdurdu. Işık yine parladı. .. Körk,
ışını gösterdi.
- Ne dersiniz?
Skat :
- Şu vabşt dostlannıızı yiyeceklerden
uzak tutmak için düşünülmüş bir uyan ışını
derim, dedi.
Makkoy sordu :
- Şu ışın acaba öldürücü mü?
-Olabilir.
Körk düşüneeli görünüyordu.
- Peki, şöyle bir tahmine ne dersiniz?
Bu yiyecekler ilkel dostlarımızı buraya çekmek
için hazırlanmış bir yemdir.
- Bu takdirde, Kaptan, ış:ın aniann ge­
!işlerini bildirici bir uyarı işareti olabilir.
- 26 -

!törk:
- Ve bu mağara da bir tuzak olabilir,
dedi.
Çekov endişeyle :
- Kaptan, bizi de tuzağa düşürebilir, de-
di.
Körk :
- Doğru, dedi. Bunun için de siz ve gU­
venlik personeli dışanda kalacaksınız. Sizin­
le bağıntıyı kaybetmeyeceğiz. Eğer beş saat
içinde haber alamazsanız, Atılgan'a dönecek
ve Yıldız Komutanlığım uyaracaksınız. Anla­
şıldı mı?
- Anlaşıldı, Kaptan.
- Şu halde, mağaradan dışan çıkın.
- Ernredersiniz, Kaptan.
Körk'ün baş işareti üzerine Skat'la Mak­
koy, telsizlerini kontrol ettiler. Makkoy, ttikor­
derini omzuna astı. Sonra üçü beraber ışının
üzerinden atladılar .Körk döndü. Arkalannda
kalan mağSTaiilJI ağzı demir bir kapakla he­
men kapandı.
- Fazerler uyuşturucuya ayarlansın.
Yüksek bir uğııltu sessi zliği bozdu. Uğııl­
tu gittikçe yükseliyordu. Sonra mağara oldu­
gu gibi, bir asansör görevini yaparak , aşağı­
ya doğru inmeye başladı. Skat, trikorderini
kontrol etti.
- Kaptan, şıı aldığımız enerji... gittikçe
yaklqıyoruz.
Körk :
- Enerji �ü mil? diye sordu.
- Bu gezegeni yörüngenin en uzaklııra
-27-
atacak kadar.
Uğultu şimdi de azalıyordu.
- Doğal mı yoksa yapma nu, Mister
Skat?
- Yapma olduğunu söyleyeceğim, Kap­
tan.
- Peki, kaynağı?
- Ya yüzlerce mil genişliğinde bir nükle-
ar güç ya da ...
- Ya da, Mister Skat?
-İyon gücü.
Körk, bıyık altından gülüınsedi. İyon gü­
cü ... Spak'm beynini çalmıştı. öfkesini zorluk­
la engelledi. Bütün gücünü duygularma ve
reflekslerine verdi. Asansörün kapısı öylesi­
ne kabaca yerleştirilmişti, Körk, kapıyı daha
açılmadan fark etti. Genç bir kız onlara bakı­
yordu. Körk, kızın kolundaki bileziği hemen
fark etti. Kızın yüzünde şaşkın ve korkulu bir
ifade vardı. Fakat kız daha elini bileziğine
uzatmaya fırsat bulamadan Körk, fazerini
ateşledi ve kız kütük gibi devrildi.
Körk, kızın kolundan bileziği çıkartırken,
Sk:;.t, gözeiiiük etti.
Makkoy, kızın yanından doğrulurken.
Körk, sordu:
- Bir şeyi yok ya, Bons?
- Bir dakika içinde konuşacak duruma
getiririın... tabii konuşursa.
Kızm güzel gözleri açıldı. Hemen sağ eli
sol kolundaki bileziğe gitti. Körk, .bileziği par­
ınağmın ucunda, kızın gözlerinin önünde sal­
ladı.
- Bu numarayı yeteri kadar yuttuk, de·
-28-
di.
Kız birden ayağa fırlayarak bileziği almak
için atıldı. Makkoy'un sert tutuşu karşısında
bunu yapamayacağını anlayınca uğraşmaktan
vazgeçti.
- Siz buralı df! ğilsiniz. Siz morg değilsi­
niz.
Körk, lozın sözlerine kulak asmadı.
- Bizi ba.şınızdaki kimseye götür, dedi .
O adamla konuşmalıyız.
- Adam nu? Adam ne demek? i:sınim
Luma ve adam diye birini tanımıyorum.
Körk yavaş yava.ş sabrını ta.şınyordu.
- Başınız kim? Beyin nerede? Nereye
götürüldü? Beni anlıyor musun?
- Siz buralı değilsiniz. Ne morg ne de
cymorgsunuz. Beyin diye bir şey de bi!Iniyo­
rum .
- Biimi&orum! Boş yalanlarla geçirile­
cek vaktim yok!
- Cim... loz yalan söylemiyor. Onu
kontrol ettim. Gerçekten bilmiyor.
Makkoy, ttikorderini tekrar omzun� astı.
Kız, onun oyalanmasını fırsat bilerek korido­
run sonundaki kapıya doğru atıldı. Körk, kıza
tam kapının önünde yetişti, ama kızın kapı
üzerindeki bir fotıosele basmasını engelleye­
medi. Kolunu kapımn önüne tutarak kızın gir­
mesini önledi.
- Burası neresi?
- Burası burasıdır.
- Kimsin sen?
- Önce de Luma olduğumu söylemiştim.
Ben eymorgum. Sen eymorg değilsin. Morg
-29-
'değilsin. Ne olduğunu anlayamıyorum.
- Burada bir beyne ihtiyaç olmadığı ger­
�ek. Dikkat et ona, Skati.
- Ondan bir şey öğrenemeyeceğiz, Kap·
tan. Bir çocuk kadar bile aklı yok.
Körk:
- Şu halde, onun kadar aptal olmaya.'l
bir kız kardeşi vardır, dedi. Bizi şimdi ona
ı:ötürecek! Bu bilmemezlik numaralann·tM
·usandım!
Telsizini açtı.
-- Kaptan Körk, Çekov'u anyor ... Ki;rk,
Ç�!wv'u anyor. Cevap verin, Mister Çekov!
Telsiz sessiz kaldı. Telsizin düğmeslııi tek­
rar ayarhdı, tekrar denedi.
-Körk, Çelrov'u anyor. Cevap vt'rin,
Mister Çekov...
- hginç. SoMuz bir hareket. Fakat ha­
cim yok ... ilginç.
Körk donmuş gibi kaldı. Tepeden tımağa
titrediğini hissetti. Çünkü, duyulan ses, Spak'­
ın tatlı sesiydi ve tane tane konuşuyordu.
-- nginç...
Körk, telsize doğru haykırdı.
- Spak! Spak! Sen misin?
-Kaptan? Kaptan Körk?
- Evet, Spak! Evet!
- Bir ses duymak ne iyi, özellikle sizin
sesinizi duymak, Kaptan.
Körk, tek kelime söylemeden, titrek eller­
le . telsizi Makkoy'a umttı. Makkoy neşeli ses·
le haykırdı:
-Neredesin, Spa.k? Seni alınaya geliyo­
'l'llz!
- 30 -

- Sen misin, Doktor Makkoy? Kaptan'-


la beraber misin?
- Nerede olabilirim ki?
Makkoy, telsizi Skat'a uzatb.
- Neredesin, Mister Skat?
- Mühendis Skat da mı burada? Ne ya-
zık ki, nerede olduğumu bilmiyorum.
Körk, telsizi kavradı.
- Seni lrurtaracağlz, Spak. Uzun sünnez.
Biraz sabret.
- Memnun oldum, Kaptan. Size ula.şabi­
leceğirni hiç sanmıyorum.
Yine Makkoy konuştu :
- Eğer nerede olduğunu bilmiyorsan, se­
ni ne yaptıklanm da bilmiyor musun? Bize
yardımı olabilir.
- Bağışla, Doktor. Araştırmak olanağını
henüz bulamadım.
Makkoy ısrar etti:
- Seni bir şeyler için kullanıyorlar. Bel­
ki de haklısın. Şu anda fazla yararlı olabilece­
ğini hiç sanmıyorum. Bir yönden fonksiyon
gösterivor... ama faydasız.
K6rk:
- Spak dedi. Bulmaya çalış. Seni kulla­
nı� şekilleri, yerini bulmamıza yardımcı olacak.
Seni nerede lrullandıklannı anlamaya çalı� .. . O
zaman sana ula.şabiliriz.
Yanlanndaki kapı açıldı. Dışanda g'irdük­
leri cinsten iki yaban! göründü, Ka.şlannın üze­
rinde madeni plakalar vardı. Bu plakalar alın­
lanndan geçen ve çene altında birleşen başka
bir banta kaynak yapılmuıtı. Arkalannda,
iyonla çalışan gemiden Kaptan Köprüsüne
- 31 -

gelmiş olan güzel kadın duruyordu.


Kadın, Körk, Makkoy ve Skat'a doğru
işaret etti. Adamlar yerlerinden kımıldama­
dılar. Kadın, bileziği fuJerindeki kırnuzl bir
düğmeye bastı. Adamlar birden ıstırapla lov­
nndılar. Çektikleri acıdan çılgına dönmüş gıbi
A tılgan personelinin üzerine atıldılar. Boş bu­
lunan Makkoy'un kaburga kemiklerinden biri,
adamın kalın ve kuvvetli kollan arasmda ça­
tırdadı. Körk� üzerine saldıran adamdan kolay­
lıkla kurtuldu. İkinci saldında adamı omzıınun
üzerinden aşırdı. Adam havada bir perende
atarak uçtu. Körk, fazer tabancasını ateşledi ...
morg olduğu yerde saliandı ve yıkıldı. Sonra
Körk, Skat'a saldıran adamı bir karate darbe­
siyle yıktı.
Bu kez,_ güzel kadm bileziğinin üzerindeki
san bir düğmeye bastı. Körk'ün başı şiddetle
dönerken fazerini elinden düşürdü. tki morg,
Skat ve Makkoy gibi baygın yere serildi.
Beş erkeğin ayaklan dıbine serilmesi gü­
zel ·kadını son derece memnun etti. Luma da
'kadının yanına geldiğinde, bu manzara onu
da sevindirdi.
*

Bulundukları yer, gezegenin yüzeyi altı­


na kurulmuş bir kadınlar dünyasıydı.
Kurul Odasında, fiziki olarak her türlü
güzelliğe salıip olan kadınlar, T şeklindeki bir
masanın çevresinde toplanmışlardı. HAlA gü­
lümseyen güzel kadın masanın başındaki ye­
rini alırken diğer kadınlar kalktılar ve onu
selamladılar.
- 32 -

- Baş kanımız Kara'ya saygılar!


Her kadının yanında, son derece uysal,.
besili, hadımağası gibi adamlar vardı. Bu
adamlar kadınların yanında diz çökmüş duru­
yorlardı. Arada sırada kadınlardan biri, kendi
yanındaki adamın ba.şını, sanki evcil bir hay­
vanın ba.şını okşarmış gibi okşuyordu.

Kara'nın işareti üzerine kapı sçıldı. !ri­


yan iki adam Kaptan Körk, Doktor Makkoy
ve Mühendis Skat'ı iterek odaya soktular ve
masanın önüne 'getirdiler. Onların başına da
madeni çemberler geçirilınişti. Üç arkadaşın
erkeklikleri kadınlar arasında büyük bir heye­
can yarattı. Fakat kadınların tepkisi, olgun
bir kadının tepkisinden çok uzaktı; tıpkı ilk
kez hayvanat bahçesine gezen çocuklar gibiy­
diler. ·

Kara'yı tanıyan Skat oldu. Körk'e fısılda-


dı:
- Atılgan'a gelen kadın bu, Kaptan.
Körk başıyle evetledi.
- Yüzündeki o gülü.şü hayatımda uııu­
tamam.
Kara sevimli bir tavırla:
- Söyleyecek bir şeyiniz mi var? diye
sordu.
Körk :
- Yalnızca bir sorumuz var, dedi. Birin-·
ci Kaptanımın beynini ne yapbn?
- Birinci Kaptanınızı tanımıyoruz.
Körk :
- Beyni, dedi. Onun beynini aldınız.
Kara'nın gözleri parladı.
- 33 -
-Ah, evet! Beyin! Luma'ya da beyin­
den söz etmiştiniz. Söyledikleriniz] anlamıyo­
ruz.
Körk, bunlar salak, diye düşündü. Şu ka­
::lm kafasında beyin olarak her ne ta5ıyorsa,
hu l•eynin pek çalışmadığı nı ka 'ml etmek zo·
rundaydı. Kendi kendine, Sinirlenme! Sinirien­
me! diye söylendi, sonra sesini y\ikselterek,
sabırlı bir tavırla iwnuştu:
- Benjm Yıldız Gemime gelmiştin. Ora­
y a Spak'ın beynini almaya gelmiştin. Dahası
d:ı istediğin beyni . ele geçirmiş olman. İşin asıl
komik yönü, beyin kelimesinden bir şey anla­
mamanı söylemem.
- Sözünü ettiğiniz şeyleri anlamıyoruz.
Biz sadece burada ve yukarıdayız. Burası bi­
zim yerimiz. Morg değilsiniz. Siz buramn ya­
bancısıslnız.
Körk'ün birden tepesi attı.
- Benim geminıe geldin ve ...
Makkoy, elini hafifçe Körk'ün koluna
·koydu.
- Cim, hatırlamaınış olabilir. Hatta ha­
beri bile yoktur. İki şeyi birbirinden ayırması­
nı bilmiyordur. Kesin olan bir şey var. Bu
·ameliyatı bu kadın yapmış olamaz.
Körk de fikrini açıkladı:
- Eğer o ameliyat böylesine bir ustalık
gerektiriyorsa, bu kadının yapması o!anak dı.şı
görünüyor.
Kara, Luma'yı işaret etti.
- Onun canını yaktınız. Kimsenin canını
y:ı.kmak izni verileıııez.
Spak'ın Beyni - F: J
- 34 -

Körk :
-· Bağışlayın, dedi. Canını yakmak iste­

memiştik.
- Vatanımza dönmek
·
ister miydiniz? Gi-
debilirsiniz.
Körk, frenlemeye çalıştığı öfkesine artık
hAkim olamıyordu.
- Burada sizinle beraber kalmak istiyo­
ruz! diye bağırdı. Sizden öğrenmek istiyoruz.
Size kendi hakkımızda bilgi vermek istiyoruz.
O zaman sizlere yabancı olmayız.
Kadınlar sevindiler. Gülüınseyerek birbir­
ierine olumlu işaretler verdiler. Makkoy, se­
vinıliliğini ortaya koymak istedi.
- Yukanda, hava soğuk, sert. Burada,
sizin yanınızda sıcaklık ve güvenlik var. Belki
de havayı tıızelendiren sizlerin güzelliğiniz.
Kadmlar bu konuşmayı da beğendiler.
Hatta, öylesine memnundular ki, Skat da bir
iki kelime söylemeyi uygun buldu.
- Burada güneş yok. Oysa ışık var... -gü-
zelliğinizden doğan bir aydınlık var.
Körk'ün sabn iyice taşmıştı.
- !Başıruzla görüşmek istiyonım, dedi.
Kara:
- Başımız mı? diye sordu.
Kadın öylesine şaşırmış göründü ki, Kilrk
eklemek zorunda kaldı.
- Halkınızın başı, lideri.
- Lider mi? Lider benim. Başkası yok.
Çok �aşıran Skat, sersernce bir soru pat­
lattı.
- Peki, makinelerinizi kim çalıştırıyor?
Körk derin bir soluk aldı.
-35 -

- Burası kanşık bir yer, dedi. Kim kont·


rol ediyor?
Kara :
- Kontrol mu, dedi. Yani, Kontrol eden
öyle mi?
Kadının yüzündeki hayret ifadesi, Körk'�
kadının bu kelimenin anlamını bildiğini gös­
terdi. Heyecanını bastırmaya çalışarak.
- Kontrol eden! dedi. Evet! Doğru. Si­
zin şu «kontrol eden» dediğiniz kişiyi göımek
istiyoruz!
Kara'nın duyduğu dehşet çok büyüktü.
- İzin verilemez! Asla! Kontrol eden ta­
mamen ayndır, yalnızdır! Kontrol eden'e hiz­
met ederiz. Kimse onun yanına yaklaşamaz!
Körk aceleyle :
- Bir zarar vermeyi düşünmüyoruz, de-
di.
Fakat Körk, bir volkanı harekete getir­
mişti. Kara çığlık çığlığa haykırdı :
- Bizi yıkmaya geldiniz!
Kadmlar yılan görmüşçesine oturduklan
yerde büzülüp kaldılar. Sonra hepsi birden
-ayağa fırladı, pannaklan bileziklerindeki düğ·
melere uzandı.
Körk hemen haykırdı:
- Hayır! Hayır! Sizi yıkmaya gelmedik!
Biz yıkıcı değiliz!
Makkoy hemen Körk'ün yanma geldi ve
sesine tatlı bir ifade vererek konuştu :
- Bütün istediğimiz Spak'ın beyııi hak­
kında birisiyle konuşmak.
- Beyin! Yine, Beyin! Beyin nedir? Be·
yin dediğiniz, kontrol eden, öyle değil mi?
-36-

Makkoy:
- Mümkündür, dedi. Bir bakıma öyle.
!nsan beyni, hareketlerimizi kontrol eder.
Makko)', kadının bir isteri nöbetine tutuı ·
masından çekinerek Körk'e döndü.
-Volkan beyninin kontrol gücü son de·
'''re fazladır, Cim.
Skat da, Kara'nın beyni bir kontrolrıı ola­
;·ok nitelendirmesinden durumu ka.-rar ı,>ibi
Jldu.
- Spak'ın beynini acaba ...
Cümlesini tamamlamadan yanm bıraktı.
Makkoy :
-- Gerçekten de bunu olanaklı yapabile­
cek ancak bir Volkan beyni olabilir, dedi.
Körk, birden dizlerinin üzerine çöktii.
- Ulu Lider! Çok uzak yoldan, Kontrol
edenden bazı şeyler öğrenmek üzere gelmiştik...
- Yalan söylüyorsunuz! Kontrol edeni
almaya geldiniz! Bunu kendiniz söylediniz!
Körk, MHi. dizlerinin üstünde olduğu hal-
de:
- O bizim dostumuz arkadaşımız, dedi.
Bizi onun yanına götürmeniz için yalvarırız.
Faka·c kadınların yüzündeki korku ifadesi
artmıştı. İçlerinden biri hıçkırmaya başladı.
Kara sıçrayarak . yerinden kalktı.
- Susun! Korkmanız gereksiz. Onları
engelleyebileceğimizi biliyoruz.
Fakat kadıniann korkusu öylesine büyük­
tü ki, sanki Atılgan personeli aniann içlerine
korku düşürmüş gibi sandalyelerini geri ite­
rek ayağa kalktılar ve koşarak toplantı oda­
sından çıktılar.
- 37 -

Körk, Kara'ya doğru sıçradı.


- Bizi onun yanına götünnelisin! diye
haykırdL
Kadın bileziğindeki lormızı bir düğme­
ye dokundu. Başlanndaki bantlar birden san­
ki binlerce iğneyle doldu. Avuçlannı , acıla­
rını dindirrnek istemişçesine şakaklanna bas­
tırdılar. Kafalannda çektikleri acıdan başka
hiçbir düşüneeye yer yoktu. Acı alanı geniş­
ledi, gırtlaklanna, göğüslerine yayıldı ve so­
luk almalannı güçleştirdi. Körk, zorlukla
wlumaya çalışırken başındaki bantı çekip çı­
karmak istedi, ama baygın olarak yere yığıldı.
Makkoy ve Skat da baygın olarak Körk'ün
yanına yuvarlandılar.
Kara:
- Ne yapmam gerektiğini öğrenmeliyim!
diye haykırdı. Onlan buradan bırakmayın!
Kadının yardımcısı iki morg tereddütle
durdu. Kadın elini bileziğine doğnı kaldırdı. Bu
hareketi yeterli oldu. Ağır adımlarla yürüyüp.
üç adamın başında durdular.

Acı geçmişti. Körk, gözlerini açtığı zaman


Makkoy'un kıpırdandığıru gördü.
-Bir ,eyin yok ya, Bons?
Makkoy, başıyle olumlu bir işaret verdi.

- İnsan vücudunun böylesine bir acıya


Jayanabileceğini hiç tahmin edemezılim. diye
İmldadı.
Skat da kendisine gelmiş, başındaki bantı
çıkarmaya çalışıyordu.
-Bunlar bize bir çeşit manyetik kilit­
le yapışmışa benziyor.
- 38 -

Körk :
- Tevekkeli değil, morglar itaat etmek
zor un da kalıyorlar.
Sallanarak ayağa kalktı.
- Beni düşündüren, bu dür.yanın nasıl
çalıştığı. Havayı temizleyen ısıyı aynı düzey­
de tutan ne<lir?
Makkoy:
- Bütün bu işleri adamiann yapmadığı
açık seçik ortada, de<li. Donmuş bir yüzeyde
hayvan gibi yaşıyorlar. Her halde bütün işleri
döndüren kadınlar. Burada, ileri bir yüzeyde
ve rahat yaşıyorlar.
Skat :
- Bu kadınlardan hiç biri böylesine ka­
nşık işlerin içinden ·çıkacak nitelikte değil,
dedi. Mühendislik bilgisi isteyen bir çalışma
yapılıyor olmalı. Bu kadınlarda zekii belirtisi
göremedim.
Körk :
- Şu .başımızdaki bantlan, yapacak ni­
telikte değil ama, dedi. Erkekleri kontrol et­
menin en güzel bir yolu!

Makkoy :
- Acı ve zevk, dedi. Buralarda nasıl zevk
alınabileceğini her halde fark etmişsindir,
Cim.
- Evet. Güzellik, seks, sıcaklık, yiye­
cek... Ama bütün bunlar kadınların kontrolu
altında.
Skat sordu:
- Bu kadınlar dünyasında Spak'm bey­
ni ne işe yarar anlamıyorum?
-39-

Körk cevap vermedi. Morg nöbetçiler on­


Iann yanından uzaklaşmış, bir masanın başın­
da duruyorlardı.
Masanın üzerinde telsizleıi, tıikorderleri
duruyordu. ama fazer tabancaları yoktu.
Körk:
- Bons, dedi. Şurada gördüğümü sen de
görüyor musun?
- Kadınlann, nasıl kullandıklannı bilme­
dikleri için bıraktıkları aletlerimiz, Cim.
Körk:
- Baylar, dedi. Bilimin, aletlerimizi geri
alma sorununa bir cevap olabileceğini sanır
ınısınız?
Skat :
-Elbette, dedi. Gidelim, Kaptan!
Morgların yanına gittiler. Körk, morghı-
dan biİinin çenesini kerpeten gibi tutup sıktı.
Adam acısından danalar gibi böğürdü. Diğer
morg, sesin duyulabilmiş olacağını düşünerek,
kapıya doğru korkulu bir bakış fırlattı. Sonra
Skat'ın üzerine atıldı. Her iki adamın adaJele­
ri çok güçlüydü, ama uzun süre besili kalmak
adaJelerini yerinde kullanmalannı engelliyor­
du. Körk, üzerine saldıran G olyat'ını boğazına
indirdiği bir darbeyle yere yıktı. Skat'ın tav­
�an darbesi öteki tavşam da yere indirdi. Bi­
limsel dövüşleri, gerçekten de sorunlannın bir
cevabıydı. Kırk saniye içinde iki nöbetçi de
kavga dışı bırakılmıştı.
Körk, aceleyle telsizinin frekansını ayar­
I adı .
- Spak! Spak! Bu kanal sana kadar
uzanıyor. Cevap ver, Spak! Ben, Körk, bura-
- 40 -
dayım.
Spak'ın sesi duyuldu :
- Evet, Kaptan. Ben de buradayım. Fa­
kat sanki ebediyete kadar uzuyormuş gibiyim
Atılgan'a döndünüz mü?
- Hayır! Geçici olarak ... gemiyle konu­
şamıyoruz.
- Ciddi olarak sakatlanmadınız sanınm!
- Hayır! Spak, seni nasıl kullandıklannı
tahmin edebildin mi? Tıbbi mi yoksa ...
- Pek emin değilim, Kaptan. Sanki son­
suzluğa doğru uzanan bir vücudum varmış gi­
bi.
Skat:
- Vücut mu? dedi. Vücudun yok ki?
- Vücudu m yok mu? Şu halde ben ne-
yim?
Makkoy:
- Vücutsuz bir beyinsin, dedi.
-- Sahi mi? Uginç. Birçok şeyi açıklaya-
bilir bu. Yamlmıyorsam soluk alışımı, kan do­
laşımım ve normal vücut ısısım soğancık te­
min ediyor.
Makkoy :
- Spak, dedi. Vücuttan aynlmış bir bey­
ni canlı tutmak bir tıp mucizesi. Fakat bu
beynin fonksiyon göstermesi, mümkün ola-
m .:ız.
- Aym düşüncedeyiru, Doktor, eğer ha­
len gerçek bu değ ilse. Beynimin fonksiyon
göstermesi itiraz kabul edilmez bir gerçek, de­
ğil mi?
Ne yazık ki bunu itiraf etmek zorurı­
dayım, Spak. Hem de memnunlulda.
-41 -
- Ameliyat nasıl başanlınış?
- Bilıniyonız.
- Şu halde, hayatınızı tehlikeye atarak
buraya neden geldiniz?
Körk :
- Seni geri götürmeye geldik, dedi.
- Geri nereye? Vücuduma mı?
- Evet, Spak.
- Düşüncelisiniz. Kaptan. Fakat pratik
olamaz. Vücudum . . .
Makkoy, telsizi aldı.
- Vücudunu yaşam destek hücresine ko·
yamayacak kadar düşüncesiz olduğumu san­
mazsın, her halde?
- Elbette. Fakat. bir tekrar ameliyatla
yerine koyacak nitelikte olmadığını da .bi!iyo­
l'Um, Dpktor. Bu teknik henüz tüm galakside
yok.
Körk, telsizi Makkoy'dan aldı.
-Beyni yerinden alan tekr.'k burada
var. O beyni yerine takacak tekniğin de oura­
:la olması mümkündür.
- Kaptan, beynimin alınışından beri ne
kadar zaman geçti?
V:.:k sekiz saat.
- Kaptan, Doktor Makkoy size muhak­
kak ki vücudumun ancak yetmiş iki saat da­
yanabileceğini ...
- Biliyonım, Spak. Henüz yirmi dört
saatııruz var.
- Gereken tekniği bulmak için çok az za ­
manınız var, Kaptan.
- Çok kısa zamanımız olduğunu da biJi·
yonım. Bir soru, Spak. Başımıza acı veren
- 42 -

bantlar takılmış. Onlardan nasıl Jrurtulabile­


ceğimizi biliyor mruıun? Ba.şunı2ldan atmamız
gerekiyor.
Spak'ın sesi :
- Düşüneyim, dedi.
- Çok ivedi olduğunu unutma, Spak. Biz-
le bağıntım kesme. Tamam.
Büyük bir dikkatle Toplantı odasından ko­
ridora çıktılar. Koridorda kimse yoktu. Körk:
- Kara'nın söylediği gibi, Baylar, biz
morg değiliz. Bizler disiplinli, zeki ve bir amaç
uğruna hareket eden kişileriz. Ne pahasına
olursa olsun görevimizi yerine getireceğiz.
Körk'ün telsizi vızıldadı.
-Cevabı buldum. Kaptan. Başınızdaki
bantlar elle kontrol ediliyor. Bilezik üzerindeki
mavi bir düğme onlan serbest bıralayor. Pek
anlam �mıyor, ama ...
Körk :
- Oh, öyle bir anlam taşıyor ki, dedi.
Teşekkür ederim, Spak.
Mavi bir düğme. iBunu hiç unutmamalıy­
dı. Burada renge nedense çok önem veriyor­
lardı. Koridorun sonundaki kapı da, renkli bir
cam gibi pınl pınl yanıyordu. Kapıya dikkatle
yaklaştıklannda Makkoy'un trikorderinden
gittikçe yükselen tiz bir ses çıkmaya başladı.
Her adımlannda se4 yükseliyordu
Makkoy:
-Trikorderi kapatıyorum, dedi Enerji
bir trikorder için fazla giiçlü.
Körk, kendi telsizine :
- Spak, dedi. Enerji kaynağına yalan
olup olmadığını biliyor musun?
- 43 -

Söyleyemem, Kaptan. Fakat siz, çok


yakınsınız.
Spak'ın sözleri doğnıydu. Kapıya çok ya·
kın olduklan için, kapıdan fosforlu bir ışık
yansıdığını daha iyi gördüler. Kapıyı açtıkla­
nnda, karşı duvann boydan boya, kontrol
aletleriyle kaplı olduğunu gördüler. Oda, san·
ki çok ileri bir uygarlıktan gelme bir sihirba·
zın odaısı gibiydi. Odanın öteki duvan, koca­
man b!r kontrol panosu halindeydi ve pano­
nun üzerinde miğfere benzer bir alet vardL
Kontrol panosunun yakınındaki bir ayaklı set
üzerinde oldukça iri bir kutu vardı ve kutu­
dan çıkan bir sürü fotoseller, büyük kontrol
panosundaki, kendi karşıtlan olan fotoseliere
bağlanmıştı. Fotoseller. kutunun içinde her
ne varsa, bu şeye sürekli enerji sağlıyorlardı.
Kara, siyah kutunun yamnda dimdik du­
nıyordu, sırtı Atılgan personeline dönüktü.
Çok dikkatli davranmalanna rağmen, on·
!ann gelişini duydu. Kadın geriye dönerken
eli bileziğin üzerindeki düğmeye uzandı. Bir·
den baışlarında, vücutlarına doğnı yayılan şid·
detli bir acı hissettiler. Skat, acıdan haylanr­
l<:en, Körk, zorlukla atıldı, kadının kolundaki
bileziği yerinden sökercesine çekip aldı. Mavi
düğme ! Düğmeye bastı . . . başlanndaki demir
bantlar birden çözüldü. Kara, korkuyla dolu
bir çığlık attı.
Kadının çığlığı derin yankılarla çınladı.
Sonra odanın arkasında neler olduğunu gör­
düler . . . odanın arkasında, kendilerine çok ya­
b acı olan büyük bir makine yeraltına doğnı
uzamyor ve sonunda g özden kayboluyordu.
- 44 -

Skat, nihayet kapıldığı şaşkınlıktan kur­


tulabildi.
- Kaptan, bu makine bir harika! Öyle sanı ­
yorum ki, bu makine hava değiştirme ve de­
veran makinesi . . fakat pek emin değilim.
Bir su regülatörü de olabilir. Tümüyle b ir ya­
�am destek sistemi de olabilir . . . ancak nasıl
yapılabildiği bilgimin dışında.

Körk'ün gözleri siyah kutunun üzerindey­


di. Büyük kontrol panosundan gelen tüm ener ­
ji ışınlan altında madeni kutu pınl pınl yanı­
yordu. Nasıl tahmin ettiğini soracak olsalar,
verebileceği bir . cevap yoktu. Hemen siyah
madeni kutunun yanına koştu.
- Spak, dedi. Kanşık bir kontrol panosu­
na birçok ışınlarla bağlanmış siyah bir kutu
içindesin.
Spak'ın sesi çok yakından duyuldu.
- Inanılmaz!
- Spak, soluk aldığını, kanının deveran
ettiğini, •sıyı koruduğunu söyledin. Havanın
deveranını, ısıtma sistemini, su temizleme sis­
tcmini de mi sen çalıştırıyorsun?

- Elbette, Kaptan, yaptığım işi söyledi-


niz.
Kara, Makkoy'un e1inden kurtulmuştu.
Körk'ü kutunun yanından itmek üzere atıldı.
Körk, Kara'yı tuttu. Kadın hıçkırarak diz üs­
tii çöktü.
- Öleceğiz ! Kontrol edeni almamalıs ı­
nız ! Öleceğiz ! Kontrol eden genç, kuvvetli . . .
fevkalade !
- 45 -
Siyah kutu :
- Büyük iltifat, dedi.
Kara Körk'ün dizlerine sarıldı.
- Onu bize bırakın ! Bize on bin yıl sü ­
ceyle yaşam temin edecek !
Körk :
- Ba§ka bir kontrol eden bulacaksınız.
dedi.
Kara hıçkınyordu.
- Dünya da ba§ka kontrol eden yok. Es­
kisi bitti. Yenisi bizimle kalmalı !
Spak'ın sesi duyuldu.
- Kaptan, oldukça kanşık bir sorun gi­
bi görünüyor. Beynim, kalabalık bir nüfusa
hayat veriyor. Bunu alacak olursanız, yaşam
destek sistemi çalışmaz hale gelecek.
Makkoy sıkılmış göründü.
- Cim, beyni burada canlı. Beyni, ona
canlılık veren bağıntılardan kesip bana verecek
olursanız, ölebilir.
Spak :
- Göze alınması gereken bir tehlike, de­
di. Kaptan, sizinle ve Atılgan'la tekrar çalış­
mak istemekle beraber, bana güvenen bir
toplumu yüzüstü bıralı:rnak benim gibi biri­
nin vicdanını rahatsız eder.
Körk :
- Saçma! dedi. Yalnızca akılcılık felse,
fesi. Daima zırlayan bir kadın tarafından ha­
rekete getirilir. Beynini çıkardı . . . tekrar yeri­
ne koyabilir!
Kara'yı kabaca sarstı.
- Beyni nasıl çıkardm?
- Bilmiyorum.
- 46 -
-Bilemez, Cim. Zihni yeteneği ölçülü.
Onun kafasına tüm düşünceleri kontrol eden
veriyordu.
Körk :
- Ama beyni çıkaran o! diye bağırdı.
Kara'yı yine sarstı.
- Nasıl yaptın bu i.şi?
Kadın mızıldadı.
- Eski . . . bilgiydi.
- Bu bilgiyi nasıl temin ettin?
- öğreticiyi . . . başıma geçirdim.
- Ne öğreticisi?
Kadın, kontrol panosunun üzerinde asılı
duran miğferi işaret etti.
Körk sordu :
- N asıl kullanıyorsun? GöSter bize!
Kadın korkuyla bir çığlık attı.
- Yasaktır! Atalanmız bunu yasakladı!
Ancak, atalanmızın emriyle bunu yapabilirim.
Körk, dişlerini sıkarak :
- Göster bize!
Kara, gözlerinden ip gibi yaşlar süzülerek
kalkt� kontrol panosuna gitti ve miğfere
uzandı. Büyük bir dikkatle miğferi başına doğ­
ru çekti. Kara'nın hıçkınklan arasında, Spak'­
ın sesi duyuldu.

- Bir açıklama yapabilirim, Kaptan. Ka·


dm, bu yeri kuraniann hazırladıklan bilgi.
teyplerine değindi. Son derece ilginç bilgi kay­
naklan var. İnceledim. Teyplerdeki b ilgiler
miğfere veriliyor. Miğfer, lider rahibenin ba­
şına oturtulduğunda, bütün bilgiler, belleğe
yerleşiyor. Çok ender olarak kullarulıyor . . .
- 47 -

yalnızca, burasını iiışa edenlerin kararlaştır­


dıklan gibi.
Bu ifade de inanılır cinstendi. Miğferi
başına geçiren Kara'nın yüz ifadesi birden de­
ğişmi.şti. Yüzündeki isterik ifade sanki bit'
süngerle silinmiş gibiydi. Gözlerine araştıncı,
zorluk karşısında harekete geçebilecek zekice
bir bakış gelmişti. Hattii. sesinde bile zekice
bir ifade vardı.
- Bu açıklama temel olarak doğr>ıdur.
Ma.mafih, kontrol eden beni hiçe sayıyPt Oy­
sa, benim zekanu kılbul etmeli. Bilginin kul­
lanı!>:; yollannı ben temin ediyorum. BPD ol­
mazsıun, Atılgan'ın Kaptanı. . .
B u Kara denilen kadının sözlerini yaban&
atmamak gerekirdi. Makkoy, bunu hemen kav­
radı.
- Doğru, dedi. Senin yaptığın mucize ol­
madığı takdirde, Spak'ın beyni canlılık göste­
mezdi.
Kara, gururlu bir tavırla. eğildi.
- Teşekkür ederim, Doktor.
Körk :
Yardımınızı hepimiz kabul ediyoruz, dedi.
Kara. :
- Güzel, dedi. Şu halde, kendi yardımı­
nızı da kabul edeceksiniz. . . bu . . .
K adının elinde bir fazer tabaneası belir-
di.
Skat :
- Kaptan ! diye bağırdı. Öldürücü ayar-
da !
Kara, Skat'm sözlerini doğruladı.
- Evet, öyle. Sizin de bana yardırnınız
- 48 -

oldu . . Nasıl öldürüleceğini öğrettiniz bana!


İşi alaya alan önce Körk oldu.
- Biz gelmeden önce de öldürmesini bi­
liyordunuz. Beynini tutarak Spak'ı siz öldürii­
yorsunuz.
Kara bir kahkaba attı.
- Kontrol eden ölüyar mu ? Üç bin yıl
yaşayacak !
- Fakat o zamana kadar Spak ölmüş
olacak. Şu aı;ıda bile vücudu ölmek üzere. Kısa
bir süre sonra, onu tekrar hayata kaVU§tur­
mamız imkansız olacak.
- Hayır. Sadece, Kontrol edeni taşıyan
araç ölmüş olacak.
- Fakat vücut ve beyin birlikte çalışır-
lar.
Fazer tabancasının namlusu hedefinder.
bir mi lim dahi oynamadı. Kadının gözleri pınl
pınldı.
- Bu düşünceleri bana bırakın. Onu taşı­
yan araç ölene kadar burada, sessizce benimle
kalacaksınız. Sonra birbilimize veda edeceğiz
ve siz gerninize döneceksiniz.

Körk :
- Atalarınız sizi öldürmek için kullam-
yorlar, dedi.
Kara gülümsedi.
- Emirleri yerine getiriliyor.
- Atalannızdan da eski olan emirler öl-
dürmeyi yasaklar.
Kara, Körk'ün sesindeki soğuk ifadeden
sarsılmış göründü.
- Neden anlamak istemiyorsunuz ? Hal­
kırnın Kontrol edene, sizin arkadaşımza olan
- 49 -
ihtiyacınızdan çok ihtiyacı var.
Kadının sözlerindeki bu doğruluk Körk'ü
baştan sona kadar ürpertti Hayatında ilk kez
öfkenin ne demek olduğunu anlıyordu. Sanki
öfkesi onu çok yükseklere kaldımuş gibiydi.
Parmağını Kara'ya uzattı.
- Kimse kimsenin hayatını elinden ala­
maz. Ne sebeple olursa olsun. Böyle bir şeye
asla izin verilemez.

Bir adım attL Fazerin namlusu doğruldu


Sonra birden namlu yere doğru çevrildi Skat,
sessizce kadııun arkasından sokulmuş, kolu­
nu boynuna dolayıvermişti. . . sonra da ta­
bancayı elinden koparırcasına almıştL
Kara :
- Emirler yerine getirilmelidir, diye fı­
sıldadı. ·
Körk :
- Bize yardım edeceksin, dedi Bilgile!"
ne süreyle bellekte kalabilir ?
- Üç kyras.
Körk :
- Çaldığın şeyi tekrar yerine koyacak­
sın, dedi
- Halkıma ihanet mi edeyim? Hayır.
- Cim . . . mademki miğfer Kara'nın işine
yarad� benim işime de yarayabilir.
Makkoy ilerledi ve miğferi Kara'nın başın­
ian çıkardı. Bu sırada Spak'ın sesi duyul­
du.
- Kadının beyin yapısı değişik, Doktor.
Bütün beyin hücrelerini bir anda yakabilir.

Spak•ın Beyni - F: 4
- 50 -

- Bir bir dokturum. Eğer bu tekniği öğ­


necek olursam, aldığım bilgileri belleğimde tu­
tabilirim.
- Bons, halen bulunduğu ortamdan al­
dıktan sonra beyni ne süreyle canlı tutabili­
riz?
- Beş ya da altı saat.
- Beyin yaşam destek sistemine bağlan-
dığı zaman?
- Birkaç saat daha kazanabiliriz.
Spak'ın sesi :
- Doktorun böyle bir tehlikeye ginnesini
göze alama:m, dedi.
Makkoy miğferi Körk'e verdi. Sonra kutu­
n un yanına gitti.
- Spak, Spak, söylediklerimi duymadın
mı ? Bu tekniği dünyaya tanıtabiirnek için bel­
leğimde tutabiiirim belki! Böyle bir tehlikeyi
göze almaya değmez mi ? Sen olsan bu tehlike­
yi göze alırdın ! Böyle bir hakkı benim için in­
kar mı edeceksin ?
Körk :
- Al miğferi, Bons, başına geçir, dedi.
Makkoy, miğferi ağır ağır başına oturt-
tu.
Siyah kutudan Spak'm sesi yükseldi.
- Mister Skat, kontrol panosunun sol alt
köşesine git . . .
- Evet, efendim.
- O sektördeki küçük kolu buldun mu?
- Evet, Mister Spak.
- Kola tam iki çentik bas ve sağ tarafta-
ki yanğın içine it.
Hafif ve derinden gelen bir uğultu duyu!-
- 51 -

du. Kontrol panosundan miğfere enerji akımı


başlayınca, Makkoy'un elleri boğazına kalktı
Vücudu ve yüzü sanki yerinden oynadı. Yüzü,
sanki şimşek çakmışcasına aydınlanırken, vü­
cudu acıdan kıvrandı. Sonra kendinden geçer­
ken dizleri büküldü. Skat hemen kolu normal
duruma çekti, sonra Körk'le beraber Makkoy'­
un yanına koştular ve miğferi u sulca başından
çektiler. Körk, Makkoy'un baygın vücudunu
kollanna alarak yere çöktü. Tam bu sırada
Makkoy'un gözleri açıldı.
Bakışlanndaki belirsiz ifade hemen dağıl­
dı. hayretle parlamaya başladı. Birden neşey­
le haykırdı.
- Elbette. . . elbette . . . b i r çocuk bile bu ­
nu yapabilirdi. Küçük çocuk bile bunu yapabi­
lirdi!
Kutudan Spak'm sesi yükseldi
- Şansm açık olsun, Doktor Makkoy.

Atılgan'da revir ameliyat odası hazırlan·


mıştı..
Spak, çok dikkatle hazırlanmış olan ame­
liyat masasında yatıyordu ve baş kısmı koru­
yucu bir kalkanın arkasındaydı. Koruyucu kal­
kanın arkasında duran Hemşire Çapel, yüzün­
de büyük bir şaşkınlık, Doktor Makkoy'un kau­
çuk eldivenli elindeki aletlerin makine gibi ça­
lışmasını izliyordu. Makkoy'un elleri, Hemşire­
nin şimdiye dek hiçbir operatörde gönnediği
bir -biçimde çalışıyordu. Bir ara, ameliyatı
uzaktan izleyen Körk'le Mister Skat'in, bu ha-
- 52 -
rilı'a ameliyatı yakından izlemiş olmalanr.! ar­
zu etti. Fakat onlar Kara ile beraber kafesli
bir korkuluğun arkasında duruyorlardı.
Körk'ün yanına giderek fısıldadı :
- Kaptan, endişe etmeyin. İnsan pek ina­
namıyor . . . sqğancığı, sinir uçlarını, gözle görül­
mesi çok zor olan incecik sinirleri bağlayışını
görseniz şa.şarsınız. Keşke bunu bütün hayatı
�üresince yapabilseydi.
Körk :
- Daha ne kadar sürecek? diye sordu.
- Söylemesi güç, Kaptan. İnsanüstü bir
gayretle, çok süratli çalışıyor.
- Zaman çok önemli. Çoğaltılmış olan
ameliyat bilgisinin ne süreyle dayanacağını bi­
lemiyoruz.
Kara birden hıçkınr gibi oldu. Körk, elini
güzel kadının omzuna koydu.
- Neyiniz var? diye sordu.
- Siz ona kavuşacaksınız. Oysa biz yı-
kıldık artık.
Körk, Kara'nın koluna girerek onu kori­
dora çıkardı.
- Hayır, dedi. Henüz yıkılmadınız. Artık
Kontrol edeniniz olmayacak ki, bu da sizin
için çok yararlı olacak. Y ersltından çıkıp yer­
yüzünde yaşamayı öğrenmelisiniz.
- Soğuktan ölürüz.
- Hayır, ölmezıriniz. Kendi başınızın ÇdrP-
sine bakmasını öğreninceye kadar size yar<iun
edeceğiz. Evler inşa edeceksiniz. Çalışıp kendi
kendinize ısınmayı öğreneceksiniz. Limonlukta
yetişen bitkiler yerine bir kadın olmasını öğre­
neceksiniz.
- 53 -

- Kaptan Körk !
Hemşire Çapel , revirin kapısından sesleni­
yordu.
- Hemen gelseniz iyi olacak, Kaptan!
Makkoy çalışmasını yanda kesınişti.
Ameliyat masasından geri çekilmişti. Rengi
kül gibiydi.
- Ya . . . pamam. Ya . . . pa mam . . .
Hemşire Çapel :
- Unutuyor, Kaptan, dedi.
Körk, ı21garalı kalkanın arkasından ses­
lendi.
- Bons!
Makkoy yuvarlanırcasına onun yanına gel·
di.
- Bütün soğancık . . . sinirler . . . milyonlar­
cası . . . onlan ne yapacağım ? Sinir kökleri . . .
falan . . .
- ·Bons ! İşi yanda bırakamazam !
Hemşire Çapel'in gözleri yaşam kontrol
tablosundaydı.
- Doktor, dedi. Beyin gri sıvısı neredeyse
tükenmek üzere.
Makkoy inledi.
- Fakat . . . ne yapacağımı bilmiyorum.
Gitti. . . hatı!lamıyorum kimse bir beyni ye­
rine takamaz!
- Fakat sen yapabilirsin, Bons! Kısa bir
süre önce çocuk oyuncağı kadar kolay diyor­
dun!
- Bütün bilgim tükendi, Cim. Ölecek.
ve ben bunu engelleyemiyorum.
- Doktor Makkoy.
- 54 -

Boğuk olmasına rağmen Spak'm sesi ol­


duğu üzerinde yanılmalan imkAnsızdı. Anla­
maz gözlerle üzeri beyaz örtüyle örtülmüş
Spak'ın vücuduna baktılar. Makkoy öylesine şa­
şırmıştı ki sormaktan kendini alamadı :
- Spak, sen mi konuştun ? Nasıl konuşa­
bildin ?
- Ses sinirlerini bağlamayı biterecek olur­
san belki sana yardımcı olabilirim.

Maklwy hemen koruyucu kalkanın arka­


sına koştu. Bir alet seçti. Sonra onu bırakıp
başkasını aldı, ve Hemşire Çapel'e kısa bir
emir verdi. Spak birden öksürdü. Sesi şimdi
biraz daha kuvvetliceydi.
- Güzel. Her şey sırayla. Şimdi. Doktor,
ses tellerini dene. Cesaretini topla . . .
- Havır, Spak . . . bir iğneye balyozla ip­
lik gecirmeve benziyor.
Spak tekrarladı :
- Cesaretini kaybetme. Hissetmeye ba�­
ladım bile. Şimdi sinir uçlannı tahrik et ve
sonucu izle. Tahrik doğru olduğunda sana ha­
ber vereceğim. Haber verdiğimde de, uçlan
trisaler birleştirici ile mühürlersin.
Körk, Makkoy'a :
- Ne dersin ? diye sordu.
Bunun cevabını Spak'ın kolunun kalkma­
sı, dirseğinin normal olarak bükülmesiyle al­
ınış oldu.
Spak :
- Çok güzel, dedi. Şimdi, Doktor, ana
kan damarlaiını bağlamaya başla, lütfen.
Önce Karotis atardamanndan başla.
- 55 -
Makkoy, yüzünde gergin bir ifadeyle
Körk'e bir göz attı.
- Bu çalışma başanlı bile olsa, dedi. Şu
kabrolası Volkan'ın bana nasıl ameliyat yapıl·
ması gerektiğini söylememesini bir türlü haz·
medemeyeceğim !
Körk, içi rahatlamış olarak gülümsedi.
Artık yine eskisi gibi şakalar başlamıştı.
Makkoy, bir ara durdu ve Hemşire Çapel'in,
alnını kurulamasını bekledi. Tekrar işe koyul­
du.
Spak :
- Tamam, sinir uçlan mühürlendi, Dok·
tor, dedi.
- Sabi mi, Bons ?
Makkoy başını kaldırdı.
- Ne bileyim ben ? O biliyor. Muhteme­
len binlerce hata yapmışımdır. . . tek tek sinir
uçlaıi.nın mühürlenmesi, soğancığın . . . bağlan·
ması falan filan. Sıvı dengesi tamam, fakat . . .
bilmiyorum.
Spak'ın gözkapaklan titrediği zaman Hem­
şire Çapel yine Makkoy'un alnındaki teri ku­
ruluyordu. Spak'ın gözleri birden açıldı. Başı·
nı kaldırdı. Makkoy'a bakarken kaşlarını kal·
dırdı.
Makkoy :
- Cim! diye haylordı.
Körk, koşar adımlarla koruyucu kalkanın
arkasına geçti. Spak, bu arada yattığı yerden
doğrulmuş oturuyordu.
- Baylar, dedi. Sizleri tekrar gördüğü­
me sevindim.
Körk :
- 56 -
- Spak . . . Spak, dedi.
Sonra yutkunarak ekledi :
- Nasılsın?
- Bütün bir haldeyim Çok iyi olduğumu
sanınm, Kaptan.
Ameliyat masasından kalkmaya çalıştı.
Körk. heyecanla haykırdı :
- Allahını seversen acele etme!
Spak, başında duyduğu acıdan ötürü yü­
zünü bunışturdu.
- Belki de haklısınız, Kaptan. Sanki ba­
şımda tonlarca ağırlık varmış gibi. Gözlerimi
kapasam iyi olacak.
Körk :
- Mümkün olduğıı kadar çok uyuyacak­
sın, dedi
Spak, uykulu bir tavtrla gözlerini yumdu,
sonra lnrden tekrar açık bir şaşkınlıkla açtı.
- Gözkapaklan çalışıyor, dedi. Ilginç!
Öyle görünüyor ki, Doktor, bağlantılarda biraz
hata yapmışsın.
Makkoy :
- Seni toparlayabilmek için bir ameliyat
mucizesi yarattım, dedi
- Doktor, ne yazık ki elinize beyin ya­
pımm bir planını veremedim.
Makkoy, Körk'e döndü.
- Vallahi, şu ağzını neden beynine bağ­
lamış olduğıımu hiç anlayamadım.
Skat, Kaptan Köprüsünün asansöründen
çıktı.
- Teknik yardım ekibimiz Gezegen 7'e in­
dirildi, Kaptan.
- lik rapor, Mister Skat?
- 57 -

Skat, çenesini oğuşturdu.


- Şey, Kaptan. erkeklerle kadınlar ara·
sındaki dostluğun kurulması pek kolay olma·
yacak. Her iki cinsin de birbirlerine güvenler:
}Ok.
Spak :
- Ne kadar insancıl bir davranış, dedi.
Makkoy söze katılarak :
- Ama buz gibi, dedi. özellikle k:ıi'.ınlar.
Bwı.,nla beraber, yardım ekipler'. erkeklerden
}:\kıt kürk ve yiyecek temin et:::deıi için ka·
dmiara gerekli araçlan verdiler.

Kôrk'ün bakışları Makkoyl'ıt Skat arasın-


da dolaştı.
- Yan i? Para mı ?
Skat :
- Hayır, Kaptan, dedi. Koku. . . parfüın.
Körk :
- Kehanette bulunmasını bilmem, ama
Baylar, dedi. Şimdi bir kehanette bulunacağım.
Gezegen 7 üzerindeki cinsel anlaşmazlık çok
kısa sürecektir.
Spak :
- Bu kehanetinizin hangi temele dayan­
dığını anlayamadım, Kaptan, dedi.
- Uzun, soğuk bir kış geceleıinde, Mis­
ter Spak . . . sanlıp yatmak, odun ateşinden da·
ya çok ısıtır.
- Santıp yatmak mı, Kaptan?
Makkoy :
- İnsanlara vergidir, Mister Spak, dedi.
Bunun anlamını kavramanı beklemeyiz.
- Elbette, Doktor. Çok iyi bilinir ki biz
- 58 -

Volkanlar ırlomızı posta aracılığıyla çoğattı­


yonız.
Spak bu sözünden sonra sırıtarak Mak­
koy'a baktı.
Makkoy haykırdı :
- Spak! Gülümsedin! Hayır, Tanrı hakkı
�in, kesin olarak sınttın!
- Ameliyatmızın başka bir başansı, Dok-
tor. Şimdi de aksırmaya çabşıyordum.
Makkoy hiddetle başladı :
- Teşekkür edecekleri yerde böyle. . .
Körk, gülmernek için kendisini zorlukla tu-
tuyordu. Spak, öfkeden kuduran Makkoy'u ne­
zaketle se!Aııılayarak görevinin başına dön­
dü.
Körk sonunda kendisini daha fazla tuta­
madı ve uzun bir kahkaba koyuverdi Yanmda
gülüınSeyerek duran Sulu'ya :
- Burada işimiz bitti artık, MistPt' Sulu,
dedi. Wat'p faktörü üç.
2. ÖLOMLtJ YILLAR

Kaptanın Seyir Defteri: Yıldız tarihi


3478.2.0 Bilimsel Araştınna birliklerinin yıllık
kontrollarını yapmak üzere Gamma Hydra IV
gezegeninin yörüngesindeyiz.

Atılgan ekibi Gamm.a Hydra IV gezege­


nine indiğinde Robert Johnson'u bulamadı.
Gerçekte, ortalıkta kiniseler göriinmüyordu.
Ekibin maddeleştiği, Ağustos ortasında Kan­
sas'taki bir tarlaya benzeyen yer de insanı ür­
pertecek kadar sessizdi.
Güneş fazla parlakt:ı, yaprakların ve ot­
ların yeşillikleri çok değişikti ; hatta çayırlık
arazi üzerindeki buğu dalgası bile garip bir
görünüm veriyordu. Fakat çevrede hiçbir can­
lı sesi yoktu . . . ne böcek, ne hayvan ne de in­
san sesi duyulmuyordu.
Körk, Spak'ın da eııdişeli olduğunu fark
etti.
Makkoy :
- Belki de bizi beklemiyorlardı, dedi.
Spak olumsuz anlamda başını salladı.
- Gelişimiz önceden belirtilmişti, Doktor.
Her Bilimsel Araştınna Birliğinin yıllık kont-
- 60 -

rolu olagelen -bir işlemdir.


Körk :
- Dahası da var, dedi Bu ekibin başkanı
Robert Johnson'la bir saat önce, uzayaltı fre­
kanstan konuşınuştum.
- Dertleri olduğundan söz etmiş miydi,
Cim?
- Hayır . . . ama yine de bir şeyler olduğu
helli. Kesinlikle söyleyemenı, fakat sanki ko­
nuşmalan zaman zaman anlam kaybediyor, ya
da belirli bir konu üzerinde duramıyormuş gi­
biydi
En yakın binayı işaret ederek :
- Mister Çekov, dedi. Şurasını kontrol
ı;din. Mister Spak ve ben diğer ·binayı kontrol
edeceğiz. Makkoy, Skati. Teğmen Galway, et­
rafı araştınn, bakalım kimseyi bulabilecek mi·
siniz!
Grup da�ıldı. Körk, Arlene Galway'in ürk­
müş göründüğünü düşündü Bu gezegen kızın
ilk indiği yabancı gezegendi, nasılsa zamanla o
rla alışacaktL Ama ne yazık ki, içinde bulun­
duklan koşullar biraz garipti.
Körk ve Spak, kontrol edecekleri binaya
girmek üzereyken ortalık gür bir haykınşla
lnledi Birden dönen Körk, Çekov'un girdiği
evden fırlayarak çıktığını, yüzünde korkunç bir
!fade olduğunu gördü.
Çekov'un sesi daha da yükseldi :
- Kaptan ! Kaptan !
Körk, Çekov'a doğru koştu ve kolundan
tutarak sarstı.
- Ne oluyor?
- 61

- Kaptan ! İçeride !
- Kendinize hakim olun, Çavuş ! Ne ol-
du?
Çekov bir bakıma yatışmış gibiydi.
- Bir adam, efendim İçeride ! Ölmüş.
- Peki, peki. Gidip bakalım. Fakat ne..
den paniğe kapıldınız? Daha önce de ölü gör­
müştünüz.
Çekov biraz sılolgan :
- Biliyorum, dedi. Fakat bu ölü . . . biraz
garip görünüyordu, efendim, doğrusunu ister­
""niz, beni çok şaşırttı.
- Korktum deseniz daha yerinde olurdu.
Peki, Bons, Spak, gidip bakalım.
Körk fazerini çekti.
Binanın içi oldukça karanlıktı. . . tabü.
Körk. parlak aydınlıktan girmiş olduğu için
gözlerinin alışması gerektiğini düşündü. önce,
binada kimse yokmuş gibiydi ; sonra binanın
son tarafına doğru alçak bir çeşit yapıt dikka ·
tini çekti. Dikkatle bu yapıta yaklaştı.
O zaman Çekov'un neden böylesine ürk·
müş olduğunu hemen anladı. Çekov'un korktu­
ğu şey, kabaca yapılmış ve iki sepha üzerine
oturtulmuş tahta bir tabuttu.
Tabut.un içindeki ceset, son derece ya.:;J.ı
bir adama ait olabilirdi. Cesetin yüzündeki kı­
rışıkbklar. on u tanınmayacak bir hale sok­
muştu. Cesedin açık ağzında diş yoktu, dişet­
leri beyazlaşmıştı, gözleri koyu birer gölge
halinde iyice çukura kaçmış, gözkapaklan al­
tında adeta düz!P.şm.işti. Vücutta et namma
bir şey yoktu : sanki bütün kemik çatısı, üze­
rini kaplayan incecik deri tarafından bir ara-
- 62 -

da tutuluyormuş gibi göıiinüyordu. Kuruluk·


tan koyu bir renk almış olan elleri, içeri göçük ·

göğsü üzerinde kavuşmuştu.


Çekov'un koyu gölgeler arasından gelen
sesi duyuldu.
- Geri geri yürürken sırtımı oraya çarp­
tım, Kaptan ve ben . . .
- Anlıyorum, Çavuş. Endişe etmeyin.
Bons, bu nedir?
- Tıpkı göıiindüğü gibL Cim, doğal ne­
denlerle meydana gelmiş bir ölüm . . . yanL baş­
ka bir deyimle yaşlılıktan ileri gelen bir ölüm.
Spak :
- Doktor, dedi. Buraya ışınlanmamız­
dan önce bütün üyeleri kontrol etmiştim, ama
içlerinden hiç biri . . .
Spak'ın cümlesinin tam ortasında Körk,
dışandan doğnı gelen, ayak sürtmesinden do·
ğan sesi duydu. Hep beraber arkaya döndü­
ler.
Ağırlıklannı hastanianna vererek yürü­
meye çalışan yaşlı bir kadınla erkek onlara
doğru yüıiiyordu. Yüzleri kırışık içindeydi ve
kafa derileri incelmiş ak saçlannın arasından
göıiinüyordu.
Adam titrek sesle :
- Profesör Alvin'e saygılannı sunmak
için gelmişler, dedi.
- Ben, Kaptan Körk, Yıldız Gemisi . . .
Adam boşta olan elini kulağının arkasına
götürdü.
- Daha yüksek sesle konu!j'lllalısınız.
- Atılgan gemisinin Kaptanı Körk ol-
duğumu söyİedim. Siz kimsiniz?
- 63 -

- İhtiyar anladığını işaret edercesine ba-


şınısalladı.
- Robert Johnson. Bu da kanm Elaine.

Körk :
- Ama bu imkansız, dedi. Johnsonlar . . .
kaç yaşındasınız?
- Ben mi? Ben . . . durun bakayım. . . ah
evet, yirmi dokuz. Elaine de yirmi yedi
Şaşkınlıktan doğan sessizliği sonunda
Makkoy bozdu.
- Ben doktorum. tkinizin de dinlenmeye
ve baloma ihtiyacı var.

Bilimsel Araştırma birliğinden sağ kalan


iiç kişi Atılgan'ın revirine nakledildi ve Hem­
şire Çapel'in usta ellerine teslim edildi Mak­
koy'un yanında duran Körk, Robert Johnson'­
un yatağına doğru eğildi
- Beni duyuyor musunuz, Doktor John­
son ?
İyice çukura kaçmış gözler Körk'ün yü­
zünde durdu.
- Henüz sağır değilim, evet sağır deği·
lim.
- Ne olduğu hakkında bilginiz var mı?
Johnson ancak duyuiabilen sesle :
- Ne mi oidu ? dedi.
- Göstergelerinizde hiç bir şey göreme-
diniz mi?
Yaşlı adam belleğini zorluyordu. Sonunda:
- Elaine çok güzeldi . . . çok güzeldi, di­
ye söylendi.
- 64 -
- Sesi duyuyor, Cim, fakat söylediklerini·
anlaı:ıuyor. Bırak dinlensin.
Körk başıyle olumlu bir işaret verdi.
- Hemşire Çapel, bir değişiklik olursa,
brifing odasındayız.
Dahill mikrofona gitti.
- Kaptan Köprüsü. Mister Spak, Komo­
dor Stocker. Doktor Wallace, lütfen l:>rifing
odasına. Bons, senin de gelmeni isteyeceğim.

Janet Wallace ve George Stocker seçkin


konuklardı : Stocker, kırk yaşlarında iyi bir
yönetmen ; Wa!lace ise, yirmi yaşlaıında, çoli:
güzel bir kadındı ve hormon bilimleri uzma­
nıydL Körk'le Makkoy, brifing odasına girdik­
lerinde Spak'la beraber büyük masanın başına
oturmuş bekliyorlardı. Körk, onlaıın ba.şıyle·
selamladıktan sonra yerini aldı.

- Komodor SWcker, sizi bu toplantıya


çağırmanın nedeni, Gamma Hydra Dört geze­
geninin bölgeniz içinde olması.
Kendine güveni olduğu her halinden bel­
li olan, uzu� boylu Komodor :
- Memnun oldum, Kaptan, dedi.
Körk bu kez, Komodor'un yanında oturan
kara gözlü genç kıza döndü.
- Doktor Wallace, gemimizin yeni bir
üyesi olduğunuz halde, bir hormon bilimleri
uzmanı olarak yeteneklisiniz. tçintle bulundu­
ğumuz bu durumda, Doktor Makkoy'la bera­
ber çalışmanızı isteyeceğim.
Genç kız glüümseyerek Körk'e baktı.
- Emredersiniz, Kaptan.
Körk, hemen Makkoy'a döndü.
- 63 -
- Durumu anlat, IBons.
Makkoy konuşmaya başladı :
- Gaıruna Hydra Dört gezegeninden sağ
kalan, Büimsel Araştırma ekibinin üç elemanı
sadece ya.şlıl.ıxtan ötürü ıstırap çekmiyorlar.
Her geçen dakika biraz daha ya.şlanıyorlar.
Yaptığım muayeneler hiç bir sonuç vermedi.
Böylesine çabuk bir yaşianma sorununun ne­
denleri henüz anlayamadım.
- Mister Spak, ortam ve atmosfer duru­
mu nasıl?
- Alıngaçlanmız insan hayatı için teh­
likeli olabilecek hiç bir �ey göstermiyor, Kap­
tan. Atmosfer, zararlı olabilecek kozmik ışın­
lan perdeliyor. Körk :
- Federasyonla Romulan Konfederas­
yonu arasındaki doğal bölge sınırianna yakı­
nız, dedi. Romulanlann yeni bir silahı olabilir.
Belki de, gezegendeki araştırma ekip persone­
lini deneysel hayvanlar gibi kuUanmışlardır.
Spak :
- Bu olanağı da ara.ştınyorum, Kaptan.
Körk ayağa kalktı.
- Uzman olduğunuz konulann tüm ola­
naklan üzerinde dikkatle çalışmanızı istiyo­
rum. Ne kadan ihtimal dışı olsa da, en küçük
bir aynntıyı bile kaçırmamalısınız.
İçinde bulunduklan duramu sanki iyice
kavranmasını bekliyormuş gibi bir an sustu,
sonra ekledi :
- Sorunumuzun cevabını alıncaya kadar
yörüngede kalacağız.
Stocker :
- Yeni görevime başlamak üzere bir an
5nce Onuncu Yıldız Üssüne varmak istiyorum.
Spak'uı Beyni - F: 5
- 66 -

Anlayacağınızı tahmin ederim, Kaptan, dedi.


- Vaktinde yetişmeniz için elimden ge­
leni yapacağım, Komodor.
- Teşekkür ederim, Kaptan.
Toplantı sona erince, herkes brifing oda­
sına çıktı. Fakat kara gözlü Doktor Wallace
yerinden kımıldamadt Körk, kapının önünde
dunıp arkasına baktı.
- Yapabileceğim bir şey var mı, Doktor?
- Evet, Kaptan. örneğin, hiç değilse,
'merhaba, Janet' diyebilirdin. Daha az· soğuk
davranan bir Yıldız gemisi Kaptan'ı ve biraz
daha içten eski bir . . . dost olabilirdin.
- Janet, bir kaptan olarak belirli : . . gö­
revlerim çok ağır.
Yorgun bir tavırla gülümsedi
- Belki de tekrar yanmak istemiyo-
rumdur.
- Benim de yanık bir yerim olabilir.
Kısa bir sessizlik oldu. Sonra Körk
- Ne kadar oluyor? diye sordu.
- Altı yıldan fazla, Cim.
- Uzun bir zaman. Fakat yeniden başla-
mış bile olsak, değişen bir şey olmayacaktı,
öyle değil mi? Benim bir geınim var, senin
de lbir işin. İkimiz de değişmeyeceğiz.
- Aynidıktan sonra neden hiç evlenme­
miş olduğumu sonnadm.
- Sevdiğin başka bir adam bulduğunu
düşünmüştüm.
- Takdir ettiğim bir erkeği bulmuştum.
- Senin çalışma alanından biri. Çalışma-
lannı bırakmak zorunda olmadın.
- Evet, çalışmalanmı bırakmadım. Fa­
kat şimdi öldU, Cim.
Janet ellerini uzatarak Körk'e doğru yil·
- 67 -
rüdü. Körk tereddüt etti. Sonra Janet'in elle·
rini tuttu ve . yumuşak bakışlı gözlere baktı. . .
· o sırada hoparlörden Uhura'nın sesi duyuldu.
- Kaptan Körk, Mister Spak köprüye
gelmenizi rica ediyor.
- Mister Spak'a hemen geleceğimi söyle-
yin.
Sonra yine Ja.net'in g!Szlerine baktı.
- Şu anda zor durumdayız, Janet. Belki,
şu zor sorunu çözersek o zaman d urum . . .
Uhura'nın sesi yine Körk'ün konuşmasını
kesti.
- Kaptan Körk, Mister Skat, Müh endis­
lik Bölümünde sizi görmek istiyor.
- Mister Spak'la konuştuktan sonra ken­
disini göreceğimi söyleyin.
Janet'i kendisine doğru çekti ve parmağı·
nın ucuyle çenesini kaldırdı.
- Fakat bu kez aramızda gerçek olmalı.
Sen ve ben, sen hayatın gerçeklerine gözünü
açmış olarak.
Janet kollannı Körk'ün boynuna dolar-
kcn :
- Çok uzun altı yıldı, dedi.
Körk, tam öpmek için nzanırken, hopar
lör üçüncü kez konuştu.
- Kaptan Körk!
- Geliyorum, Teğmen Uhura.
Körk birden çok yorıgun :;lduğunu hisset­
ti. lşaret parmağının ucuyla Janet'in dudağına
dokundu.
- Altı uzun yıl . . . ve şu hoparlör buna al­
tı yıl daha ekliyor. Doktor Wallace, dudakla­
nn her zamanki gibi çok çekici . . . fakat önce
de işaret ettiğim gibi görevlerim çok ağır.
Kaptan Köprüsüne giderken yorgunluğu
- 68 -

bir türlü üzerinden atamadı. Kaptan Köprüsü•


ne girdiğinde Sulu, Körk'ü, .Standart yörün­
ge, Kaptan,» diye .karşıladı, Körk'de, cKala­
lım,» diye cevap verdikten sonra Spak'm kom­
pütör bölümüne doğru yürüdü.
- Alıngaçlan inceledim, Kaptan. Gamma
Hydra Dört, M Sınıfından bir gezegen. At·
mosferi nitorojen-<ıksijen kanşınu, yaşayabi­
lreek bir karışım. Anormal hiç bir şey buJa.
madım.
- Son zamanlarda buradan geçen kuy­
rukluyıldızdan ne haber?
- Kontrol ediyorum, Kaptan. Henüz bir
karara varamadım. Kuyrukluyıldız henüz kız·
gın bir kütle ve kontrol edilmemiş.
- Kaptan Körk !
S�lenen Stocker'di Sesi kararlıydr.
- Onuncu Yıldız Üssündeki tesisler ge­
midekilerden daha çok geliştirilmiştir. Bu so­
runu hemen oraya iletmek bence çok iyi olur.
lnanın bana, orada gereken yardımı görecek­
siniz.
- Teşekkür ederim, Komodor, fakat bi­
zim de tesislerimiz yeterlidir. Mühendislik Bö­
lümüne gidiyorum, MJ11ter SJıU.
Spak'ın yanından ayrılırken Sulu'ya :
- Standard yörüngede kalalım. Mister
Sulu, dedi.
Sulu hayretle :
- Fakat bu emri vermiştiniz, Kaptan !
Körk de_ şa.şırmış göründü
- Öyle mi? Ah, peki, emre uyım.
Kaptan Körk, köprüden çıkarken, Spak
onun arkasından baktı. Bakışlannda ilgi ifa­
desi vardı.
Teğmen Galway de, revitin kapısını açar-
- 69 -

ken biraz huzursuz görilnüyordu.


- Doktor Makkoy, bir dakika konuşa·
bilir miyiz?
Ma.kkoy, eliyle bir sandalyeyi gösterir-
ken:
- Elbette, dedi.
Fakat Teğmen Galway oturmadı.
- Belki saçma göıiinecek, ama. . duY·
makta biraz zorluk çeker gibiyim.
- Her halde önemli bir şey yoktur.
- önce böyle bir stkınbm yoktu.
- .rur bakalım. Belki basit bir hiperso-
nik tedavi kula.ğuıızı açar.
Teğmen Galway :
- Teşekkür ederim, Doktor, dedi
Sonra daktorun peşinden muayene masa­
sına ytlril.dll.
Körk'ün de kendine göre sıkıntısı �dı.
Karnarasında tıraş olduktan sonra yüziinü ku­
ruladıktan sonra yatağın üzerine koyduğıı
temiz gömleğine uzandı. Tam sağ kolunu kal­
dırdığı zaman omzunda şiddetli bir acı duydu.
Yiiziinü buruşturdu, kolunu indirdi ve omuz
adalesine masaj yaptı. Ağıı bir türlü dinmi·
yordu. Kolunu dikkatle kımıldatarak gömle­
ğini giydi. Sonra mikrofona gidip bir düğme·
ye dokundu.
- Gelişim raporu, Mister Spak?
- Bütün araştırma verileri negatif, Kap·
tan.
- Astronomi bölümü, yakın bir zamanda
gezegenin yanından bir kuyrukluyıldızın geçti·
ğini bildirdi. Bu yönden araştırma yapm.
Spak cevap vermeden önce biraz bekledi,
sonra :
- Emirleriniz üzerine araştırma yapıya·
- 70 -

rum, Kaptan, dedi. Buna daha önce karar ver­


miştik.
- Yaaa ! Eh, neyse, bulgulaniıi:ı:dan ha­
berim olsun: Revirdeyim
- Peki, Kaptan.
Revire kadar yüıiiyiiş esltisinden biraz
daha uzunca ·geldi Omzundaki ağn bacağına
kadar inmişti. Revire indiği zama.n hafifçe to·
pallıyordu. Revirin yatak kısmında, yalnızca
bir yatak doluydu. Demek Johnson'un ekibin­
den iki kişi daha öldü, diye dlişUndü. Sonra
Hemşire Çapel'in, üçüncü yatakta. yatanm da
üzerine battaniyeyi çektiğini gördü.
Makkoy başını kaldınp ·baktı.
- Robert Johnson'u kaybettik. Sonuncu·
�uydu, Cim. ölüm nedeni. . . yaşlılık.
Körk :
- Sen elinden geleni yaptın, dedi.
Dahili hoparlörden bir ses duyuldu.
- Doktor Makkoy? Ben Skat. Seni göre·
bilir miyim?
Makkoy kısaca cevap verdi
- Senin sadece vitamıne ihtiyacın var.
J.'tla yine de gelebilirsin. Skatl.
Makkoy hoparlörlin düğmesine bastı.
Körk :
- Bons, saçiann ağanyer galiba! dedi.
- Şu benim işimi yap da seni görelim!
Makkoy, Hemşire Çapel'e alçak sesle bir
emir verdi. Sonra tekrar Körk'e döndü.
- Evet, senin derdin nedir?
Körk :
- Omzum,dedi. Biraz ağnyor. Muhteme·
!en bir adale burkulması .
Makkoy terslendi.
- Muhtemel, Doktor Körk.
- 71 -
Körk sınttı.
- Uyannız ciddiye alındı, efendim. Peki,
artık teşhis yapmayacağım.
Makkoy, Feinberger aletini Körk'ün om­
zunda dolaştırdı. Sonra kaşlanm çattı.
- Himm. Belki genel bir kontrol yapsak
iyi olacak.
- Yani ? Omuz adalem mi?
Makkoy başını salladı.
- Hayır, Cim. tleri bir arterit vakası.
Hem de yayılıyor.
- Fakat bu mümkün değil !
- Tekrar muayene edeceğim, fakat ala-
cağım cevap aynı olacak.
Makkoy aleti tekrar kullanamadı. Çünkü
Körk, yüzünde şaşkın bir ifade, revirin kapısı­
na doğru yürümüştü. Makkoy arkasını döndü.
Skat karşısında duruyordu . . . ağarmış saçla­
rıyla altmış yaşında gösteriyordu.

Atılgan'm revın Elli Yaş Kulübene dön­


müştü. Körk'ün emriyle Gamma Hydra Dört
fPzegenine inen ekiptekiler rev;re toplanr.:ış­
ıardı. İçlerinden yaşlılık hastalığına vakalan­
mayan '.adece Çekov vard• Körk knlt beş ya­
şında gösteriyordu ; Makkoy ondan on yıl da­
ha yaşlıydı. Spak'ın Volkan yaradılışı bile onu
ihtiyarlık hastalığına yakalanınaktan koruya­
mamıştı. Yüzü kınşmış, gözlerinin altında tor­
bacıklar belirmişti. Teğmen Galway, alt­
mış yaşlannda bir kadın gibi görünüyordu.
-
Skat hepsinden çok daha yaşlıydı.
Körk :
-PekalA, Bons, dedi. Gerçeği öğrenelim.
- 72 -

Makkoy konuşmaya başladı


- Çavuş dışında, gezegene inen bizler sn­
ratle yaşlanıyoruz. Yaşianma oranı kişiden ki­
şiye farklı, ancak ortalama olarak günde otuz
yıl yaşlanıyoruz. Nedenini bilmiyorum . . . vi­
rüs mi, •bakteri mi, yoksa kötü ruhlar mı? BU­
tün gücümle bulmaya çalışıyorum.
- Spak? Senden bazı hesaplar yapmayı
istemiştim.
Doktor Makkoy'un verdiği aynntılar üze­
rine yaptığım hesapla, ortalama olarak bir
haftalık ömrümüz kaldı. Ak!ımızın işiekTiği
v\icudumuzdan daha süratli olarak yaşlandığı
için, bir haftadan daha az süre içinde bitkisel
yaşantıya girebiliriz.
- Yani bunakhk mı?
- Evet, Kaptan. Kısa bir zaman içinde !
Körk, gruptan bir adım uzaklaştı.
- Ne kötü . . . bir ölüm !
Sonra ağrıyan hacağını sürüyerek dön-
dü.
- Bu gemideki bütün araştırma bölümleri·
r.in, bilim teknisyenlerinin yirmi dört saat hiç
kesiksiz araştırmalara başlamasını istiyorum.
Cevap istiyorum ! Bir çare istiyorum ! Çekov'­
un neden etki dışında kaldığını bana açıkla­
makla işe başlayabilirsiniz!
Makkoy :
- Elimden geleni yapıyorum, dedi.
Sonra Feinberg aletini Spak'tan aldı.
- lnsanla alay edermişçesine sağlıksın,
Spa!!( .
- Sizinle aynı fikirde değilim, Doktor .
zorluk çekiyorum. Aynca, gözlerimin gücü de
hissedilir derecede azaldı. Geminin normal ısı­
sı, bana so� derece soğuk geliyor.
- 73 -

- Senin etkilenmemiş olduğunu söyleme-


dim ki.
Skat durgun bir tavırla:
- lşimin başına dönebilir miyim ? dedi.
Körk :
- Çalışabilecek misin, Skati? diye sordu.
- Elbette. Biraz dinlenıneye ihtiyacım
va.r, hepsi bu.
Makkoy :
- Arzu ederseniz siz de gidebilirsinlz,
Teğmen Galway, dedi.
Genç kız yerin'Cien kınııldanmadı. Makkoy
daha yüksek sesle:
- Teğmen Galway? diye bağırdı.
- Ne? Bana ını söylediniz, Doktor?
- Evet. Gidebileceğinizi söyledim. Neden
kamaranıza çekilip biraz uyumuyorsunuz?
- Hayır! Uyumak istemiyorum! Anlamı­
yor musunuz? Eğer uyursam . . . uyandJğım za­
man ne göreceğim?
Körk :
- Teğmen Galway, bölümüZÜne gidip gö­
revinize devam edin, dedi.
Teğmen Galway'ın teşekkürü çok içtendi.
Zorlııkla oturduğu yerden kalktı, kapıya dof"
ru yürüdü ve kapının yanındaki bir aynayla
yüz yüze geldi Öfkeyle aynadan döndü.
- Ayna asmak için ne ııa.çma bir yer!
Yuvarlanırcasına revilin kapısından çıktı.
Körk. Teğmenin arkasından baktL
- Benden yedi yaş daha genç. Oysa ben­
den on yıl daha yaşlı gösteriyor.
- hısaıılar normal olarak değişik oran­
da yaşlanırlar, Cim.
Körk, parmağıyle Çekov'u işaret etti.
- Fakat o neden yaşlanmadı?
- 74 -

- Bilmiyorum.
- Ben bilmek istiyorum ! Genç olduğu
için mi? Kan yapısı mı? Hormon bezleri nede·
niyle mi? Yoksa fiziksel yapısı mı? İhtiyar�
laması irsi mi?
- Hemşire Çapel, Mister Çekov'u fizik­
sel kontrol için hazırlayın.
Hemşire Çapel yerinden kaltı.
- Gelin, Çavuş. Gururunuzdan bir şey
kaybetmezsiniz.
Kapı, hemşire ve isteksizce giden Çekov'­
un arkasından kapanırken, Janet Waliaoe,
Makkoy'a döndü.
- Birkaç yıl önce Aldebaran Üç gezege·
ninde, hayvanlardaki damar sertliğini önle·
rnek için çeşitli kolestrol tedavileri denemiş·
tik.
� İşe yaradı mı?
- Kimi zaman . . Fakat yan etkileri şid­
detli olmuştu. Bunun için de vazgeçmiştik.
- Siz yine de deneyin, Doktor Wallace.
Ne derseniz deneyin, ama elinizi çabuk tutun!
- Emredersiniz, efendim.
Doktor Wallace de revirden çıktı.
Körk :
- Mister Spak, Kaptan Köprüsüne gidin,
dedi. Biraz sonra ben de gelirim. Çekov'un du­
rumunu bana bildir, Bons.
Körk, Janet Wallace'in koridorda kendisi­
ni beklediğini gördü.
- Sizin biyokimya laboratuvarına gitti­
ğinizi sanıyorum, Doktor.
- tkimiz de aynı yöne gidiyoruz. Cim.
!Bir dakika kadar sonra, Körk, başıyla
evetledi.
- Öyle.
- 75 -

- Sorunu biliyoruz dedi. Yaptığı etkiyi de


biliyoruz. Sonw;lan da açık seçik ortada. Bu
nedenle, çalışına yolunu bulduk mıi, tedavi ça­
resini de bulduk demektir.
Körk gülürnsedi.
- Birinci Kaptanım gibi konuşuyorsun.
- önemli deği� Cim . . . hatta bizim me·
sele bile . . . çözümlenmesi zor bir şey değil.
- Hemen çözümlenememiş bir sorunu ez­
berden söyleyebilirim. Örneğin, evren neden
yaratılnnşbr? Bildiğimizi zannettiğirniz şeye
nasıl güvenebiliriz? Doğru ve yanlış davranıır
lar diye bir şey var mıdır ? Güzelliğin aslı ne­
dir? Fermat'ın son teoreminin tanıtlaması ne­
d'ı·? Bütün bunlann hiç biri mantık yoluyle
çözümlenememiştir.
- Hayır. Kalp, mantıklı bir organ ıle­
ğildir. .Bizim . . . dururnurnuzun. . . mantık yö­
niınden hir kökü yok
J anet, Kör k'ün kol una girdi
- Theodor� Wallace'la evlendiğin.de.
senin üstenden geldiğ-imi 1 ü>ıünmi!�tiim. Ya­
nılm�m.
Körk. dikkati� b9.ktı
- Bunu ne :ı::ım:ın fark ettin ? Bugün
mU?
-_ Ne?
- Kocan senden kaç yaş ·büyUktü ?
- Ne fark eder ?
- Cevap ver bana!
Janet isteksizce :
- Yirmi altı yaş, dedi
Körk bir açıklama istemiş gibi ekledi:
- Çok parlak ve zeki bir kişiydi. . . uzak
bir gezegende yalnızdık . . . .beraber çalışıyor­
duk. . .
- 76 -
Sözünlin burasında durdu ve bağırdı:
- Cim, onun hakkında konuşmak iste·
ıniyorum! Bizim hakkımızda konuşmak isti­
yorum !
- Bak şu halime !
Sonra uzanıp Janet'in omzunu tutup
sarsb.
- Bak bana dedim! Ne göriiyorsun?
Janet kararsız bir ifadeyle:
- Kaptan Ceyms Körk'ü görüyorum, de­
di. Ahllklı, dürüst . . . kuvvetli ,yakışıklı. . .
- Ve yaşlı! Yaşlı . . . ve her geçen dakika
daha da yaşlanıyor!
- Cim, lütfen . . .
- Bana n e teklif ediyorsun, J an ? Sev·
gi.. . ya da bir veda armağanı mı?
- Çok zaliınce bir konuşınal
Körk, acı ve boğuk sesle cevap verdi :
- Ama gerçek bu ! tki gün daha sabret,
Janet! O zaman senin aşkuı için gerçekten de
çok yaşlı olacağım!

Genç Çekov, sık sık yapılan fizild muaye·


nelerden usanıyordu. >Bu nedenle Sulu'ya mı­
nldandı:
- Biraz daha kan alalım, Çekov ! lğne
canını acıtmaz, Çekov ! Gömleğini çıkart, Çe­
kov! Yan d!>!!· Çekov ! Derin derin solu, Çe·
kov! Kan örneği! Omurilik sıvısı örneği! Deri
örneği! Benden öylesine çok örnek aldılar ki,
geriye bir şey kalıp kalmadığını merak ediyo·
rum!
Sulu :
- Korkma ölmezsin, dedi
- 77 -

- Ah, evet, ölmeyeceğim . . . fakat hiç de


hoşlanmadığım . . .
Körk'ün köpıiiye girmesi üzerine sustu.
Sulu:
- Standart. yörüngeyi koruyoruz, Kap­
tan, dedi.
- Yörüngeyi yirmi bin mile çıkaralım.
Körk, kaptan koltuğuna otururken, Çavuş
Doris Atkins , üzerine kağıtların tutturulduğu
bir tabelayla Körk'e yaklaştı.
- Şunu imzalar mısınız, Kaptan?
Körk, kAğıda göz attı, imzaladı, geri verir-
ken Komodor Stocker geldi.
- Biraz konuşmak isterdim, Kaptan.
- Pek vaktinı yok, Komodor.
- Biliyorum, efendim. Yalnızca, Onuncu
Yıldız üssüne gitmemiz gerektiğini hatırlatmak
isteıniştim .
- Korkarım k i biraz geç kalacağız, Ko­
modor Stocker. Sorunumuza bir çözüm yolu
bulmadan bu yörüngeden ayrılmak niyetinde
değilim.
- Kaptan, Yıldız Donanmasının çok de­
ğerli dört ve bulunması hemen hemen imkan­
sız olan bir mensubunun gözlerimin önünde
eridiğini görüyorum. Yardımcı olabilmek için
bir şeyler yapmak istiyorum.
Körk :
- Mademki buc kadar üzülüyorsunuz, de­
di. Onuncu Yıldız Üssüne bir uzay teli yolla­
yarak durumu anlatacağım.
Spak, Kompütör bölümünden başını üzün·
tüyle salladı. Körk, onun bu hareketını fark
edince sordu:
- Evet, Mister Spak?
- Kaptan. . . bu sabah böyle bir tel gön-
- 78
dermiştiniz.
- Oh, evet, elbette.
Sorn-a hemen konııyu değiştirdi.
- Çavuş Atk!ns.
- Efendim ?
- Yakıt .tüketim raporumuz nerede?
- Biraz önce imzalamıştınız, efendim.
- İmzalamış olsaydım, isteınezdim! Verin
bana!
Kız, çekingen bir tavırla tüketim raporu­
nu uzattı. Körk, kağıdın üzerindeki imzasını
gördü. Öfkeyle raporu kıza uzattı ve koltuğu­
r.a oturdu. Çekov'la Sulu'nun anlamlı anlam­
h bakılJtıklannı gördü. Uhura'nın yüzündeki
ifadeyi göremezdL çünkü arkası dönüktü.
Körk gözlerini yumdu. Dinlenıneye ihtiya­
cı var. Bu kadar yükü çekemezsin. Sana olan­
lar oİdu. Çaresizdi, gerçek buydu. Aynca, ha­
yatında böylesine yorulmuş olduğunu hatırla­
mıyordu . . . üzüntü, endişe . . . bütün bunlar hiç­
bir değişiklik yapamazdı. . . yol'gllnluk. . . yor­
gunluk . . .
Sanki uzaklardan geliyormuş gibi Spak'ın
sesini duydu.
- Kaptan ! Nedenini buldum! Şuna karar
verdim ki. . .
Spak'ın sesi bir an için ka)'boldu. Körk,
tekrar düşüncelerine dalar gibi oldu, sonra
sarsıldığını hissetti.
- Kaptan !
Körk, koltuğunda zorlukla doğruldu.
- Hımmm ? Spak ? Bağışla ... düşünüyor­
dum.
- Anlıyorum, efendim.
- Hımmm. Verilecek raporun mu vardı,
Mister Spak?
- 79 -
- Evet, Kaptan. Yaşlılığın nedenini bul­
dum sanıyorum. Emin olamam, ancak buldu·
ğum iz çok olumlu görünüyor.
Dikkat kesilen Körk :
- Nedir? diye sordu.
- Kuyrukluyıldız. Gamma Hydra Dört'-
ün yörüngesi tam yıldızın kuyruğundan g�­
yor. Radyasyon çökelti artılılannı inceledim
ve hiçbir şey bulamadım. Fakat alıngaçlan­
mızın gücünü artınp geniş bir alanda yaptı·
ğıın kontrolar sonucu, radyasyon buldum. Nor­
mal radyasyon kayıtlımndan çok düşük . . . ama
kesin olarak var. Oysa bu artıklar, kuyruklu­
yıldızın kuyruğundan kalan artıklar.
- Güzel, Wster Spak. Hemen Doktor
Makkoy'un yanına koşalım.
Körk, yerinden kalkarken sağ dizinde
şiddetli bir ağrı hissetti Eliyle masaj yaparak
Uhura'nın yanına gitti.
- Teğmen, Yıldız Üssü Komutanb�a
bir mesaj gönderelim.
- Emredersiniz, efendim.
- Romulanlann 1bölgesine yakın olduğu-
muz için iki numaralı şifreyi kullanalım.
- Fakat, Kaptan, Romulanlar iki numa·
ralı şifreyi çözmüşlerdi Son bülteni hatırlaya·
cak olursanız . . .
- Ş u halde ü ç numaralı şifreyi kulla­
nın!
- Emredersiniz, efendim. Şifre Üç.
- Mesaj. Hastalık nedeni , Gamma Hydra
Dört'ün yanından geçen kuyrukluyıldız olabi­
lir. Sözü geçen kuyrukluyıldız şimdi . . .
Sözünün burasında Spak'a baktL
- Etken dört dört sekiz, Kaptan.
- Bütün ünitelerin radyasyon analizi
- 80 -

için uyanlmalannı teklif ediyorum. Bunu nötr


leştirmenin yolunu bulmak gerekiyor. Kuyruk­
luyıldız son derece tehlikelidir. Körk, Atıl­
gan'ın komutanı. Bu mesajı hemen gönderin,
Teğmen Uhura. Gidelim, Mister Spak.
Asansörün kapısınds durdu.
- Mister Sulu, yörüngemizi yirmi bin mi­
le çıkaralım.
Çok şaşıran Sulu :
- Yani, yinni bin mil daha mı yllksele­
lim, Kaptan? diye sordu.
Körk, öfkeyle homurdandı.
- Neden verdiğim her emir üzerine tar­
tışına yapıldığını anlayamadım! Sllyleneııl
yapın, Mister Sulu.
Spak sakin bir tavırla konuştu :
- Şimdiki dunımunuz nedir, Mister Su-
lu ?
- Yirmi bin mil yüksekteki bir yörünge­
deyiz, efendim.
Körk, Spak'ın ifadesiz ylizilne baktı. Son•
ra :
- Bu yöriingede kalalım, Mister Sulu,
dedi
- Emredersiniz, efendim.
Asansör kapısı Körk'ün arkasından ka­
pandığında Kaptan Köprüsüne derin -bir sessiz­
lik çöktü.
Fakat revirde bazı umutlar canlannuıı -
tı.
Makkoy sevinçle :
- Radyasyon, dedi. Çok güzel bir cevap.
Fakat bunu neden daha önce anlayamadık ?
- Öyle sanıyorum ki, Doktor, aklımın iş·
!ektiği eskisi kadar açık ve çabuk değil.
Makkoy, Spak'a baktı. Sonra teyp kase-
- 81 -
tlııi Janet Wallıı.ce'a verdi.
- Bunu inceleyin, Doktor, lUtfen.
Körk :
- Pekala, dedi. Bana haber verin. Köp­
rlide olacağım. Geliyor musun, Mister Spak ?
- Doktora sormak istediğim bir soru
var, Kaptan.
Körk, ba;uyla olumlu bir Işaret yaptı.
sonra revirden çUrtL
Spak :
- Doktor, dedi. Geminin ısısı beni gittik·
çe rahatsız ediyor. Kaınaramdaki ısı termos­
tatını yüz yinni beş derece fahrenhayta ayar­
ladıın. Bir süre benim için yeterli olur, an­
cak . . .
- Anlıyorum . . . seni ziyaret edemeyece·
ğim.
- Acaba soğuğa karşı duyarWığımı azaı­
tacak bir ilii.ç var mı?
- Ben büyücü değilim, Mister Spak. Yal­
nızca basit bir doktorum.
Volkan, revirin kapısını kaparken, Janet
şaşkınlıkla kompütörden döndü.
- Doktor Makkoy, bizim bildiğimiz rad­
yasyon tedavisinin, ·bu çeşit bir radyasyon
hastalığını tedavi edebileceğini sanmıyorum.
- Peki. Yeniden başlayacağız. Daha çok
çalışacağız. Daha hızlı. Gerekirse, işin başın·
dan .başlayacağız. Fakat bir sonuca muhak·
kak varmalıyız.
Koridorda, Komodor Stocker, Spak'm yo­
lunu kesmişti.
- Sizinle biraz konuşabilir miyim, Mis­
ter Spak?
- Eınriniz, Komodor ?
Spak'ın BeJ1ıi - P: 6
- 82 -

Stocker, sesını alçalttı.


- Mlster Spak, bir yıldız gemisi b�
hendis, başdoktor ve Birinci �yöne­
tilebilir. a.ına �tf zaYıflamış
bir kap­
tanla yönetilmesi birçok tehlikelerin doğma­
sına neden olur.
- Farkmdayım.
- Lütfen beni anlayın. Kaptan Körk'e
karşı saygım sonsuzdur. Büyük bir komutan
ve subaydır. Ancak. . . Mister Spak, sizin yar
dımımza ve işbirliğinize ihtiyacım var.
- Ne için, efendim?
- Atılgan'ın yönetimini alınanızı istiyo-
rum.
- Nasıl .bir nedenle, efendim ?
- Y aşianınası yüzünden kaptanın göre-
vini gerektiği gibi yerine getirmemesi nedeniy­
le.
- Benim de aynı hastalığa yakalanınl§
olduğumu hatırlatmalıyım.
Stocker :
- Ama siz bir Volkansınız, dedi. Hayat
yolunuz çok daha uzun . Hastalığın üzeriniz­
deki etkisi öylesine az ki . . .
- Ben yan insanım, efendim. Fiziksel
reflekslerirn zayıfladL Akıl yetkinliğirn eskisi
gibi değil. Kolaylilda yoruluyonım. Hayır,
E;fendim. Komutayı alabilecek yetenekte deği­
Um.
- Eğer, bir Volkan olarak komutayı si�
ala:nazsanız, Kaptan Körk'ün hiç komuta erlc ·
mc;eceği açık seçik ortada.
�pak .:
- Efendim, dedi. Yapılacak işlerirn var.
- Mister Spak, şimdi söyleyeceklerim
için ü:ı:günUm, ama yasalanmız bunu emredi-
- 83 -
yor. İkinci Komutan olarak, Kaptan'ın yete­
neksizliği üzerine bir oturum düzenlemelisi­
niz.
Spak sert bir dille :
- Böyle bir teklifi kabul. . . edemem,
efendim, dedi.
- Seçim olanağınız yok. Eğer bir Kap­
tan akıl yetkinliği ya da fiziksel yeteneksizli­
ği nedeniyle komuta ederneyecek dunımda
olursa. bir oturum yapılması yasalanmızın
gereğidir. Benim kadar sizin de ,bildiğiniz ya·
salan uygulamaya beni zorlamayın, lütfen.
Uzun sUren bir sessizlik oldu. Sonunda
Spak :
- Peki. dedi. Öğleden sonra saat ildde
bir oturum yapıla�aktır.


Körk'ün endişeli bakışlan altında, Ja­
net'le Makkoy, Çekov üzerinde son deneyleri
yapıyorlardı, Mutsuz görünen Çekov, vücudu­
na sapianan iğnelerin sonucu neredeyse isyan
edecek duruma gelmişti.
Makkoy :
- Bu şimdi hiç acıtmayacak, dedi.
Çekov :
- Son denemede de bunu söylemiştiniz,
dedi. Ondan öncesinde de.
- Acıttı mı ?
Çekov öfkeyle karşılık verdi :
-
Evet.
Revirin kapısından titrek bir ses duyu!-
du.
- Doktor . . . bana yardım et . . .
Döndüler. Arlene Galway, düşmernek için
kapının pervazına tutunmuştu. Yaşlılıktan
- 84 -
ötürü yüzünde meydana gelen kınşıklıklardan
tanınmayacak haldeydi.
- Lütfen. . . bir şeyler yapın . . . yardım . . .
Galway elin uzattı ; fakat kimsenin yardı­
mına fırsat kalmadan yere yığılıp kaldı. Körk.
bütün olanların birkaç gün önce mi yoksa son
birkaç haftadan beri mi meydana geldiğini
kestiremeden .bakarken, Ma.kkoy, Galway'in
üzerine eğildi
Körk, kendi kendine konuşuyormuş gibi
mınldandı :
- Bu . . . Teğmen Galway olamaz !
Makkoy da titrek sesle :
- Ne yazık ki Galway, dedi. Ya da
Galway'di ölmüş, Vücut metabolizmasının
yüksek oranda olması, bizlerden daha çabuk
yaşianmasına neden oldu. Fakat bütün metıe­
le . . .
- Bons, ne kadar vaırtimiz var?
- Gün meselesi, Cim . . . belki de saat me-
selesidir.


Komuta yetkinliğini kaybettiği için, gemi
komutasının elinden alınmasını öngören bir
toplantı yapılması, bir Yıldız Gemisi Ko�uta­
nı tarafından kolay kolay hazmedilemeııdi.
Böyle bir toplantının, Robert Johnson'un eki­
bini araştırmak için gezegene inip yaşWık
hastalığına yakalanan personeli yatıştınnası
da beklenemezdi.
Ellinci yaşını kutlamış bir ihtiyara ben­
zeyen Spak'ın, geminin kayıt işlerini yürüten
Çavuş Atkins'e dönmesiyle otunını açıldı.
- ıBu otururnun Komodor Stocker tara­
fından talep edildiğinin bildirilmesini talep
- 85 -

ediyorum.
Bir an sustu sonra ekledi :
- Bu toplantıya isteksiz olarak katıldı·
ğırnın da bilinmesini isterim.
Körk :
- Aynı zamanda bu oturumun geçersiz
olduğunu kabul ettiğimin de kayıtlara geç­
mesini isterim, dedi.
Spak,. Komodor Stocker'a baktı.
Stocker :
- Yasa yedi beş dokuz iki, bölüm Uç,
paragraf on bir. . . diye söze başladı.
Körk, komodorun sözünü kesti :
Yasayı .biliyorum, Komodor.
Spak sakin sesle :
- Otururnun yasalAra uygun olmadığı
söz konusu olamaz, Kaptan, dedi.
- Mister Spak, konU§&bilir miyim?
Bu talebi Stocker'di. SözUnU �yle aUr­
dürdü :
- Böyle bir yolA baş vunnanın nedeni,
Yıldız Dona.nm&SUl!Il aon derece değerli bazı
personelinin hayatını kurtarmaktır. Kaptan
Körk'ü hemen Onun.cu Yıldız üasüne gidilme­
si gerektiğine inandıramadım. Her talebinı
reddedildi Bu otımımun sorumluluğu tümüyle
bana aittir.
Spak :
- Tamamen tersine, Komodor, dedi.
Atılgan'ın ikinci komutanı olarak bUtun BO·
runıluluk benimdir. Kaptan Körk, konuşmak
ister misiniz?
- Evet! Bu geminin kaptanıyım ve bu
gemiyi yürütecek yetenekteyim. iBu saçına top·
lantıya son verip çall§malanmızın başına dö­
nelim !
- 86 -

Spa.k :
- Böyle bir şey yapamam, Kaptan, dedi.
Yasalanmız kesinlikle .beJirlidir. Tanıkiatın
sorgusundan sonra, tanıklan istediğiniz gibi
çapraz sorguya çekebilirniııiz.
Körk'ün sesinde soğuk ve alaycı ·bir ifa­
de vardı.
- Çok naziksiniz, Mister Spak.
Spak, kayıt-kompütörünün tuşuna basb.
Sonra ciddi bir tavırla konuştu :
- Mister Sulu, Kaptan Körk'e ne za­
mandan beri hizmet ediyorsunuz?
- İki yıldan beri, efendim.
· - Şimdiye dek karar vermekte bir zor­
luk çekmiş miydi?
- Hayır, efendim.
- Gamma Hydra Dört'ün çevresinde bir
standart yörünge tutulmasını söyledi mi?
- Evet, efendim.
- Birkaç dakika sonra bu emri tekrarla-
dı mı?
- Evet, efendim.
- Yörüngeyi yirmi bin mile çıkarmanızı
söyledi mi?
- Evet, efendim.
- Sonradan bu emri tekrarladı mı?
Körk :
- Hayır, tekrarlamadı! diye haykırdı.
Bir emir verdiğim zaman o emre uyulmasını
isterim! Verdiğim emri de hiçbir zaman tek­
rarlamaro l
- Kaptan, otururnun görevi bittikten son-.
ra tanıklan sorguya çekebilirsiniz.
- Terim bilginiz lotlaştı mı, Mister Spak?
Bu bir oturum değil ! Bu bir kol değneği!
- Kaptan, bu sorgu yasanın uyannca ya-.
- 87 -

pılıyor. Soruyu cevaplandınr mısınız, Mister


Sulu ?
- Evet, efendim. Kaptan Körk, emrini
tekrarladı.
- Komodor?
Stocker :
- Sorum yok, dedi
- Kaptan Körk?
- Devam edelim.
Spak, dişlerinin birbirine çarpmasını ön·
!emek ic:in. dişlerini bütün gücüyle sıktı. El­
leri buz kesilmişti, üşüyordu.
- Çavuş Atkins, Kaptan Körk'e tanıklar
önünde yatık tüketim raporunu verdirtiz. Al·
dı ve imzaladı. Doğru mu ?
- Efendim, daha önemli şeyler düşünü·
yordu. İçinde bulunulan bunalım. . .
- Çavuş, sorunun cevabını vermediniz.
- tmzalaınış olduğunu unuttu zannede·
ri m.
- Zanneder misi:ıtiz?
- tmzalamış olduğunu unuttu.
- Teşekkür ederim, Çavuş, çekilebilirsi·
niz.
Toplantı sürdü. Spak, Uhura'yı çağıra­
rak Kaptan Körk'ün Romulanlann iki numa­
ralı şifreyi çözınüş olduklannı unuttuğu üze­
rine tanıldık etmesini Istedi
Körk :
- Pekil.la! diye bağırdı. Kafamda bir sü·
rü sorun var! Bunu unutmuş olabileceğimi
kabul ederim!
Stocker :
- Unutmuş olduğunuz daha da .tehlikeli
bir şey olabilirdi, dedi.
Spak :
- 88 -·

- Bu ifadeniz yersizdir, Komo4or, dedi.


Doktor Makkoy?
Makkoy, dalıp gitmişti.
- Doktor Makkoy!
Makkoy yerinden kalktı.
- Bağışlayın. Evet, Mister Spak?
- Birkaç saat önce, yani bu oturum ta-
lebi üzerine, Kaptan Körk'ü fizild bir muaye­
neden geçirdiniz.
- Evet.
Makkoy, masanın Uzerine küçük bir teyp
kapsülü attı.
- Hepsi burada, Buyurun.
Volkan, sessizce teyp kapsülünü kompü­
törün yarığına yerleştirdi
Kom1>ütör vınladı vızıldadı sonra kadı·
nımsı sesiyle konuşmaya b�ladı :
� Söz konusu olan kişinin, verilen bilgi-
lere dayanarak yaşı, altmış üç dünya yılıdır.
Kısa bir sessizlik oldu. Sonra Körk :
- Ben otuz dört yaşındayıın, dedi.
Stocker :
- Kompütör sizinle aynı fikirıle değil,
dedi.
Spak, Doktor Makkoy'a döndü.
- Doktor Makkoy. Kaptan Körk'ün ha·
!en i�inde bulunduğu fiziksel durumu üzerine
kişisel kanılannızı söyler misiniz?
Makkoy, Spak'ın yüzüne bakmaktan ka­
çındı .
- Şu garip radyasyon hastalığına yaka·
!andı . . . ama sen, ben ve Mister Skat da aynı
hastalığa yakalandık.
- Kanılannızı yalnızca Kaptan Körk
hakkında söyleyin, Doktor. Bu hastalığın onun
üzerindeki etkisi nedir?
- 89 -
- Biraz . . . biraz y&Şanı·yor. Hafif bir ek­
lem iltihabı var.
- Hepsi bu kadar ını?
- Hepsinin bu kadar olmadığını biliyor-
sun ! Ne yapmaya çalışıyorsun, Spak?
- Yapmam gereken şeyi. Kaptan, kısa
bir süre içinde yaşlanmadı mı?
- Evet, yaşlandı. Fakat içimizde en iyi
insan . . .
- Doktor, Kaptan Körk'ün yaşı hakkın­
da kompütörtin söylediklerine katılıyor musu­
nuz?
- O yalnızca bir makinedir!
- Kabul ediyor musunuz, Doktor?
- Evet, kabul ediyorum. Bağışla, Cim.
- Başka tanığımız yok. Ancak, siz Ko·
modor Stocker. . .
- Durumdan memnunum, Mister Spak.
- Tanık çağırmak ister misiniz, Kaptan
l(örk ?
- Kendimi savunacak kadar yetenekli­
yim!
Körk ayağa kalkmak istedi. Dizini doğru!·
tamadı ; masanın kenarına tutunarak dlişme­
�ni önledi.
- Bu otururnun tek bir nedeni var. Gam­
ma Hydra tki'nin yörilngeBinden aynlmayı
reddettiğim için :böyle bir toplantı yapıldı.
Spak : •

- Gamma Hydra Dört, Kaptan, dedi


- Elbette. Dilim sürçtü. Nerede kalmış·
tım?
Birden yumruğunu sıkıp masanın üzerine
indirdi.
- Biraz şaşkınsam ne olmuş yani! Böyle
bir zamanda herkes şaşırablllr, !Iyle değil mi?
- 90 --
Gemimin başı dertte . . . üst subayla.nm hasta. . .
ve bu . . . bu aklımın yetkinsizliği nedeniyle ya­
pılan saçma toplantı ! Her insanın kafasını
kanştırabilir ! Oysa siz, bir Kaptanın görevini
elinden almaya kalkışıyorsunuz! Neden . . . han­
gi gerekçeyle. . . senin böyle bir işe katılaca·
ğını ummazdnn, Spak !
Bakışlannı masanın çevresinde oturanla­
rın üzerinde dolaştırdı.
- Peki, bana •bir şey sorun! Haydi, dur­
mayın! Kimin yeteneksiz olduğunu göstere­
yim size! Akhmın işlekliğinden hiçbir şey kay­
miş değilim! Kararlanın da yerindedir. Tek­
!'arlıyorum, Gamma Hydra İki çevresindeki
yörüngemizde kalacağız !
Kaptan Körk'ün yörüngesinde bulunduk­
lan gezegenin tam olarak ismini hatırlayama­
ır.ası açık seçik. ortadaydı.
ttiklerine kadar üşfimüş olan Spak, ko­
nuşmasıyla sessizliği bozdu. Titremesini zor·
lukla engelleyerek :
- Başka sorumuz yok, Kaptan, dedi. Eğer,
kurul oy verinceye dek, salondan çıkacak
olursanız, Kaptan . . .
- İyi, iyi! Elbette gideceğim buradan!
Şu saçma oylamaniZI yapın da işiınln ba4ma
dönebileyim !
TopaJiayarak kapıya kadar yürüdü, kapı­
nın önünde döndü
- Beni ararsanız, kanıaramda olaca·
ğım !
Kapı Körk'ün arkasından kapandıktan
sonra· Spak :
- El kaldırınayla yapılacak oylama. da
yeterlidir, dedi Doktor Wallace'ın oy kullan­
masını istemeyeceğiz. Kaptan Körk'ün ·artık
- 91 -
Atılgan'a komuta edemeyeceğini düşünenler
sağ ellerini kaldırmak suretiyle bildirsinler.
Spak'ın dışında, herkesin sağ eli yava.'j
yavaş kalktL
Komodor Stocker :
- Siz Mister Spak ? diye sordu.
Spak, elini kaldırdı. Sonra kompütöre hi-
tap ederek :
- Oybirliği olarak kaydedilsin, dedi.
Stocker :
- Öyle sanıyorum ki, Mister Spak, şim-
di bu geminin komutasını alacaksınız, dedi.
- Yanlış kanıya vannışsınız. efendim.
- Neden ?
- Bıı oturum standartianna göre, Kap-
tan aleyhinde kullanılan kanıtlar benim için
de geçerlidir, çünkü .ben de, komuta edecek
dururnda değilim.
� Peklllll. Sizden sonra gelen üst subay
Mister Skat.
Bütün bakışlar Mister Skat'ın üzerinde
toplandı. Skat, kendisine bakanlara gözlerini
kırpıştırarak baktı, başını salladı. . . sonra
tekrar uykuya daldL
Stocker :
- Bütün üst subaylar komuta yeteneğin ­
den yoksun olduklanna göre, yasalar gereğin·
ce komutayı alınam gerekiyor, dedi.
Tam ayağa kalkmak iizereyken, Spak :
- Efendim, şimdiye dek bir yıldız gemi­
sini yönetmediniz, dedi.
- Peki kimi tavsiye edersiniz, Mister
Spak?
- önümüzde Romulan tehlikesi var.
- Mister Spak, bu insanlan kurtarma-
nıız gerek!
- 92 -
Stocker, Sulu'ya döndü.
-- Mister Sulu, Onuncu Yıldız Üssüne
doğru bir rota çizin. Warp hız faktörü beş.
- Tarafsız bölge üzerinden mi, efen·
d!m ?
Stocker başıyla evet!edi.
- Derhal rotayı değişti�in.
Spak, ciddi bir tavırla :
- Komodor Stocker, dedi. Tehlikeyi kü­
çümsememenizi rica edeceğim. Romulanlıın da
hiçe saymamalısınız.
- Tarafsız bölgede devriye sayısı oldulı:­
ça az sanınm. Bu hareketimizin Romulanla·
nn gözünden kaçacağını umanm.
Spak :
- Eğer karşılaşabileceğimiz koşulları
dikkate alacak olursak, oynadığınız bu ku­
mann . . . diye başlayacak oldu.
- Dilgüneeniz gereksiz, Mister Spak.
Komodor Stocker, kapıya doğru yfuiir­
ken :
- Bütün subaylar bölümlerinin başına!
diye emretti.

*
Körk, yetmiş yaşın verdiği ağırlık altında
ezilmiş, yenilmiş ve yorgun olarak kamarasın·
da yalnızdı. Kapısının wnılduğunu ancak fark
edebildi
- Giriniz.
Spak ve Janet karnaraya girdiler. Janet
kapının yanında durdu. Körk, umutla Spak'ın
yüzüne baktı, fakat Spak'm yüzü bunca yıl­
dan beri ilk kez, düşündüklerini yaneıtıyor­
du.
Körk :
- 93 -

- Yasalar! dedi. Bana yasalardan ııöz


etme ! S pak ! Zaten komutayı hep almak isti­
yordun! Böylesine \<üçük bir nedeni yakala­
yınca da . . .
- Komutayı ben almadım, Kaptan,
- Umanın ki koınutayı alış şeklinden
ötürü . . .
Körk birden sustu. Spak'ın sözleri kafa­
sına ancak işliyordu.
- N� dernek istiyorsun, komuta sende
değil mi?
- Ben de sizin gibi yaşlılıktan ötllı11 ye-
teneksizim, Kaptan.
- Eğer komuta sende değilse, kimde?
- Komodor Stocker.
Körk'ün bu ismi hatıriayabilmesi için
uzun bir dakika gerekti. Sonra hatıriayınca
birden parladı.
- Stocker mı ? Sen deli misin ? Şimdiye
dek böyle bir komutalık yapmamıştır! Eğer
Skati . . .
- Mister Skat komuta edecek durumda
değildi Yüksek rütbeli .bir subay olarak Ko­
modor Stocker . . .
- Bana rütbeden söz etme. Adam masa
başında Pvrak imzalamaktan bsşka bir şey
bilmez. Spak, komutayı almanı emrediyorum!
- Alamam, Kaptan.
- Bir emre karşı mı geliyorsunuz, Mis-
ter Spak?
- Hayır, Kaptan. Artık yalnızca bu ge­
mide Komodor Stocker emir verebilir.
Körk, öfkesinden kıpkırmızı kesilerek
a-yağa kalktı.
- Seni sadakatsiz, hain . . . eline geçen ilk
fırsatta beni arkadan wrdun. Sen . . .
- 94 -

Körk, ağlamakta olduğunu fark edince­


konuşmasını birden kesti. Evet, ağlıyordu !
- Defolun buradan ! Seni tekrar görmek
istemiyorum !
Spak tereddütle durdu, .başını hafifçe sal­
Iayarak kamaradan çıktı. Birkaç dakika son ..
ra Körk, kapının yanında duran kadını fark
etti. Dikkatle baktı.
-- Kim o? Jan? Jan?
- Özür dilerim, Cim. Gerçekten de b�·
ni m.
- Orada aptalca davrandım. Benimle oy­
namalarına, beni şaşırtmalanna fırsat ver­
dim.
- Herkes durumu anladı, Cim.
- Ama ben ya.şh değilim, Jan. Değilim!
Birkaç adale ağnsı bir erkeği yaşlandırmaz!
Bir yıldı� gemisi kol hacakla çahştınlmaz . . ,
gemiyi kafanla yönetirsin ! Aklımın işlekliği
her zamankinden daha keskin!
- Bir çare bulacağız elbette.
- Basit bir radyasyon hastalığı ve ben·
görevimden alındım.
Bir aynaya bakmak üzere döndü.
- Peki, kabul ediyorum, saçianın biraz·
kırlaşıruş, radyasyondan olabilir.
Janet sanki acı çekiyormuşcasına :
- Cim, dedi. Yapılacak işlerim var. Lüt­
fen beni bağışla . . .
- Bana bak, Jan. Beni sevdiğini söyle,
miı;ıtin. Beni tanırsın. Yüzüme daha yakından
bak.
- Lütfen, Cim . . .
- Biraz dinlenıneye ihtiyacım var. Hep·
si bu. Yaşlı mıyım? Evet, söyle ! Yaşlı olmad:·
ğımı söyle !
- 95 -

Janet cevap vermedi. Körk, onu omron­


dan tutup lursla kendisine çekti ve bütün gü­
cüyle dudaklanndan öptü. Fakat Janet yine
karşılık vermedi. İşin asıl garip yönü, kendi­
sinden de bir tepki görmemişti. Birden Janet'i
bırakıp arkasını döndü.
- Git buradan.
Şimdi ne olacaktı ? Düşünemiyordu. Ra­
hatlamıştı. Cevap . . . fakat lbir cevap yoktu.
Dur. Bir kuyrukluyıldız hakkındaydı, galiba.
Makkoy. Çekov. Muayene odası. Tamam mua­
yene odası. Ağır hareket ettiği için kendi ken­
disine söverken topaHayarak kanıarasından
çıktı.
Revirde Spak, hemşire Çapel, Makkoy ve
Janet vardı. Nedense hepsinin de çökmÜijl,
yaşlı bir hali vardı. Fakat muayene masası­
na uzanmış olan Çekov yine eskisi gibiydi.
Çekov konuşuyordu :
- Neden sadece kanımı burada bırakıp
çalışınaya dönmüyorum
Körk, Spak'a dik dik bakmaya çalıştı.
- Burada ne anyorsunuz?
- En çok işe yarayııağım yerin btıral!ı
olduğunu düşündüm.
- Belki de Doktor Makkoy'un işini al­
mak istersiniz? Boruı, Çawş Çekov'un muaye-
118 sonuçlan nedir?
Makkoy huysuz bir tavırla :
- Hiçbir şey, dedi. Hiçbir şey.
- Ama bir sonuca varmış olmalısın ! Ge-
zegene hep ber111ber indik. Birlikte ışınlandık.
Aynı noktada durduk. Hep yanımızdaydı. Çe­
kov . . .
Spak, birden Körk'ün sözünü kesti.
- Hayır, Kaptan. Hep ya� değil-
- 96 -

di. Birkaç dakika kadar bizden aynlmıştı.


Körk, hatırlamaya çalışarak Volkan'a ·,
baktı.
- Bizden ayrılmış mıydı? Ah, evet. . .
binaya gittiği za.man. Çekov . . . orada. . . Spak! ·

Orada bir şeyler oldu !


- Elbette, Kaptan. Doktor, Profesör Al­
vin'in tabuttaki cesedini hatırlar IIW!m . . .
Körk sözü yine aldı :
- Çekov, sen korkmuştun! Ceııede çarıı­
ıruştuı ve . . .
Çekov : .
- Elbette, korkmuştum, Kaptan, dedi.
Fakat o zaman şimdiki kadar korkma.mıştırn,
bu kadannı söyleyebilirim.
Makkoy, titrek elini düşüneeli .bir tavırla
çenesine kaldırdı.
- Korku mu? Evet. Olabilirdi. Kalp atış­
l an hazırlanır. Soluklar kısa ve sık olur. Soğuk
terier. Epinefrin çoğalır. Bir za.manlar okudu­
ğum . . cpinefrin yinninci yüzyılın ortalarmda
radyasyon hastalığının tedavisinde uygulan­
mıştı . . .
Janet :
- Ama vazgeçilmi.şti, dedi. Tabii birona­
lin bulunduktan sonra.
Makkoy başını salladı.
- Evet, evet, beni şaşırtma. Neden bırakıl­
mıştı ? Başka bir neden vardı. Bir za.manlar
çok iyi hatırlardım. Aradaki bağiantıyı mı ·

bilmiyorlardı? Evet ! Tamam buldum! AMP!


Hemşire kompütörden AMP hakkında liste!
Hiçbir şey anlamayan Kristin Çapel is­
tenen bilgiyi kompütörden sordu. Çok uzun
gibi görünen bir sUre sonra :
Bu konuda bilgi var, dedi. Çevrimsel ade- .
- 97 -
nozin üç-beş monofosfat adı veriliyor, yani
AMP. Fakat bütün hormonlann çalışmasını
bozduğu için kullanılınakta.n vazgeçilmiş.
Makkoy, cırtlak bir sesle :
- Deneyeceğiz, dedi. Orada dikilip dur·
mayın, Doktor Wallace. Bana bir miktar sen­
tezle birleşik sıvı hazırlayın. Allah kahretsin
lwnıldayın biraz !


Kaptan Köprüsünde, Komodor Stocker,
Kaptan lcoltuğunda oturuyordu. Kendisine
sırtlannı dönen personelin tutumunu fark et­
tiyse de bunu hiç belli etiniyordıi, bütün dik­
katini önündeki kontrol panosunda yanan bir
çok ışığı.n anlamını çözmeye vermişti.
Dümenci :
- Romulan tarafsız bölgesine giriyoruz,
efendim,' dedi. Bütün almgaçlar en yüksek de­
receye ayarlandı.
Bu konuşan da kirndi ?
- Teşekkür ederim, Mister Spak, kusura
bakmayın, Mister Sulu, Teğmen Uhura, Roma­
lunlarla karşılacak olursak bana bildirin.
- Emredersiniz, efendim. Henüz bir şey
YQk.
Stocker dikkatini tekrar ışıklara verdi
Işıklar sanki onunla alay ediyormuş gibi ya­
nıp sönüyordu. ıBir subay adayı olduğu zaman·
lar, böyle bir kontrol tablosu üzerinde çalış­
mıştı, ama o zamandan beri sanki çok büyük
değişiklikler olmuş gibi, şimdi gördüklerinin
anlamını veremiyordu. Eh, nasılsa çevresinde­
ki subaylara güvenınesi gerekirdi . .
Atılgan birden şiddetle sarsıldı ve kont­
Spak'uı Beyni - F: 7
- 98 -

rol tablosundaki ışıklann yaıısındıi.n fazlası ı


kırmızı yandı. Bilgisizlik birden bütün benliği·
ni kapiıyıverdi ve çaresizlik içinde sormak zo- -
runda kaldı.
- Ne oluyoruz?
Uhura kuru bir sesle:
- Romulanlarla karşılaştık, efendiin, de- -
di.
Sulu ekledi:
- Romulular geminin iki yanından bir- -
den saldınyorlar, efendim.
Gemi bir kez daha, kuvvetle sarsıldı. Bu:
sarsıntı bir öncesinden çok daha şiddetliydi:
Stocker güçlükle yutkunarak :
- Görelim şunlan, diyebildi.
Ana ekran aydınlandı. Ekranda karmaka­
rışık ışıklar vardı. Stocker bunlardan da bir ·

şey anlayamadı.
- Romulan falan göremiyorum!
- Renk değiştiren ışıklı noktalar, efen-
dim. Yaklaşma hızianna göre renk değiştirir- -
ler . . .
Gemi tekrar şiddetle sarsıldı. Bütün ışık- ·

lar kırmızıya dönüştü.


Sulu :
- Sarıldık, efendim, dedi.
Stocker anlayamadığı bir vızıltı duydu.
Uhura :
- Mühendislik Bölümü arıyor, efendim,
dedi. Enerjinin koruyucu kalkanlara çevril- ­
mesini ister misiniz?
Stocker'in yüzü ter içinde kalmıştı. So- -
nunda bir cevap vermesi gerektiğini kavraya-- ­
rak :
- Evet, evet, dedi.
-- Mister Skat, ne kadar Warp hız eneı- -
- 99 -
jisi saklaması gerektiğini soruyor.
Bu sorunun cevabı ne olabilirdi ?
Sulu, komuta koltuğuna doğru döndü.
-- Komodor Stocker, . dedi. Sıkıışıp, kal­
dık. Emirleriniz nedir?
Atılgan bir daha sarsıldı ve ışıklar ıyıce
zayıfladı. Stocker konuşmak şöyle dursun,
kımıldayamayacak kadar korkmuş olduğunu
kavradı.
Tam bu sırada, Stocker'in imdadına Körk­
ün sesi yetişti, hoparlörden biraz ince duyu­
luyordu, ama yine de insanın içini rahatlatı­
yordu.
- Orada neler oluyor? Teğmen Uhura,
ben Kaptan Körk !
- Kapt!an ! Romulan tarafsız bölgesine
girdik ve saldınya uğradık.
- Sersem. Koruyucu kalkanlar tam ener­
ji! Heınen geliyorum.
Stocker rahatlamanın verdiği terahlıktan
neredeyse bayılacak durumdaydı, ama içinde
'bulunduğu zor durum henüz geçiştirilmiş de­
ğildi Açık olan hoparlörden tartışma sesleri
geliyordu.
- Cim . . yapamazsın . . . ikimiz de yapa­
mayız . . . Hemşire Doktor Wallace . .
- Zorunluyum . _ . Köprüye gitmeliyirn . . .
- Oh, Cim, gidemezsin . . Hemşire .. .
Oraya . .
Sonra sesler birden kesildi. Körk'ün he ­
nüz Stocker'i kurtaramayacağı açık seçik or­
tadaydı. Koltuğundan kalkarken Stocker :
- Teğmen Uhura, Romulanlarla bağlantı
· kurmaya çalışın, dedi.
- Peki, efendim. Şimdiye kadar çağnla­
nmıza tepki göstermediler.
- 100 -

- Eğer onlarla konuşabilirsem. . . taraf­


sız bölgeye ne sebeple girmek zorunda kaldığı·
mızı anlatırsam . . .
Sulu :
- Romulanlar sebep falan dinlemezler,
dedi. . Biliyoruz . . . çünkü onlarla daha önce
de karşılaşmıştık
- Yine bir çağın mesajı gönderin!
Uhura :
- ·Bütün kanallardan onlan aradık, dedi.
Umursadıklan yok.
Sulu : .
- Neden umursasmlar, dedi. Bizi yaka­
ladıklannı biliyorlar. Burada oturup durduğu­
muz sürece, ekranlanınızı delineeye kadar bi­
zi çifteleyip duracaklar.
Stocker, parmaklannı sıkıntılı .bir tavırıa
saçlarının arasından geçirdi
- Şu halde, dedi. Teslim . olmaktan başka
çaremiz yok.
Sulu arkası dönük olduğu halde konuş-
tu :
- Memnun olurlardı. Evvelce ellerine hiç
bir Yıldız Gemisi geçirememişlerdi Hem, Ko­
modor, onlar hiçbir zaman esir almazlar.
- Şu halde ne . . .
uhura :
- Efendim, dedi. Komuta yetkisi sizde . . .
Emirleriniz nedir ?

Revirde, Hemşire Çapel ve Janet, Körk'ü


bir yatağa yatırmış tutuyorlardı. Körk kalk­
maya . uğraştı ve yaşlı olmasma rağmen iki
kadın onu tutmakta oldukça zorluk çektiler.
Geminin arada sırada şiddetle sarsılması da
- 101 -

Körk'ün gücünü biraz olsun artınyordu.


- Acemiler . . . yukanda . . . benim .gemlıni
mahvedecekler. . .
Janet sıkılı dişlerinin arasından :
- Cim, dedi. Eğer sana bir iğne yapmaın
oile gerekse. . .
Makkoy :
- Cim, kımıldamadan yat, .dedi. Nasılsa
yararın dokunmaz. Artık işimiz bitti
- Hayır, hayır. �mim . . .
Spak, laboratuvardan çıktı, elinde bir şi­
şe vardı.
- Doktor Wallace, işte ilAç. Kabaca ya­
pıldı Farmakolojik deney yapmaya ya da ilacı
rafine etmeye zamanımız yoktu.
Makkoy :
- Ziyanı yok, dedi. Haydi, gidelim.
Spak, şişeyi Janet'e verdi. Janet, ,bir hava
şınnga.Sına iiAcı çekerken, Spak :
- Ya tedavi edecek. . . ya da öldürecek.
dedi. nacın daha yararlı ve tehlikesiz bir hale
gelebilmesi için deneyler en azından birkaç
haf·ta tutacaktı.
Körk, bir an yatışarak sordu:
- Nedir o ?
Janet :
- Hormon preparatı, dedi. Eşit ölçüler­
de verilmesi gerekir. �rekli rafine yapılmadı­
ğı için de vücut için son derece zararlı olabilir.
Beyin kanaması, kardiyak .kasılması. . .
Makkoy :
- Ayrıntılara boş verin, dedi. Yapın iğ·
neyi bana.
Körk :
- . . . Hayır, dedi. Uk iğne bana yapılacak.
Makkoy kesin dille:
- 102 -

- Olmaz, dedi.
Tam bu sırada Atılgaıı şiddetle sarsıldı.
Körk :
- Gemi böyle bir saldırıya daha ne ka­
dar dayanabilir dersiniz? diye sordu. Hemen
yukan çıkmalıyım.
Janet :
- Cim, bu seni öldürebilir, dedi.
- İğne yapılınadığı takdirde de ölecek
değil miyim!
Makkoy başladı :
- Tıbbi yasalar der ki. . .
- Tıbbi yasaları şimdi bir kenara bırak!
Gemim mahvoluyor! Yap bana şu iğneyi:
Spak:
- Kapt_anın hakkı var, dedi Eğer bir
kaç dakika içinde kendisini topariayıp Kaptan
Köprüsüne çıkarak komutayı alamazsa, hepi·
miz Romulanlann elinde öleceğiz. lğııeyi ya­
pm, Doktor Wallace.
Doktor Wallace iğııeyi yaptı. Bir dakika
kadar hiç bir şey olmamış ;gibi göründü. Körk
birden son derece ıstırap çekıyormuş gibi çır·
pınmaya başladL Yanında bulunan dört kişi·
nin kendisini tuttuğunu hayal meyal fark etti.
Sanki çırpınınası hiç geçmeyecekmiş gi­
biydi, ama aslında bir dakika kadar sürmüş,
yavaş yavaş sakinleşmeye başlamıştı. Janet,
elindeki Feinbeııger aletiyle onu kontrol edi·
yordu.
Boğuk bir sesle :
- İ18.ç işe yaradı, dedi. Yaşianma birden
durdu.
Makkoy :
- Bir değişiklik göreıniyorum, dedi.
Spak :
- 103 -

- Janet haklı, Doktor, dedi. Alet g&te­


riyor ve yaşianma hızla geriliyor.
Körk, derin bir soluk alarak , :
- Ja.net, kalkınama yardım et, dedi. Ol ­
dukça yoruldum.
- Kendini nasıl hissediyorsun ?
- Sanki, tepeme bir tekme inmiş gibiyim
Spak biraz beklemelisin. Köpriide sana ihtiya­
cım olacak. Ja.net, önce Makkoy'a, sonra da
Skat'a ilaç ver.
Gülümseyerek sözünü sürdürdü :
- Aynca, Spak . . eğer kafamda tasarla­
dığım şey sökmezse, o i!Aca nasılsa ihtiyacın
kalmayacak. Gidelim.
Asansörle çıkarken ,her geçen dakika ken·
disini daha güçlü kuvvetli hissediyordu. Kap·
tan Köprüsüne girdiği zaman subaylannın yü­
zünde gördüğü ifadeden, değişikliğin gözle
görünür şekilde yer aldığını anladı.
- Rapor, Mister Sulu!
- Romulan gemileriyle sanldık. En a.zın-
dan on gemi. Menzil, elli ilA yl1z bin kilometre
arası.
Körk, yaklaşırken Stocker, hemen Kaptan
koltuğundan fırlayıp kalktı. Körk, dahili mik­
rofonun düğmesine bastı.
- Mühendislik bölümü, bütün enerji gü­
cümüzü bağlayın. ve bütün warp hız makiıı,ele­
ıini durdurun. İki dakika sonra onlardan ge­
rekli bütün enerjiyi isteyeceğim. Tamam . . .
Teğmen Uhura, Yıldız Komutanlığına özel bir
kanal açın. İki numaralı şifre.
- Fakat, Kaptan . . .
- Bir emir verdim, Teğmen. tki numara·
lı şifre.
- İki numaralı şifre, Kaptan.
- 104-
- Mesaj : Atılgan'dan Yıldız Komutanlı-
ğına, bu sektör. Gemi, zonınlu olarak Romu­
lan tarafsız bölgesine girdi. Romulanlar tara­
fından sanldık. Kaçış olanaksız. Koruyucu
kalkanlannuz fazla dayanamaz. , Son olarak
monte edilmiş olan kobomit elliazını kullana­
rak gemiyi tahrip etmeye karar verildi. BU
patlama Atılgan'ı ve iki yüz bin kilometre
içindeki her şeyi tahrip edeceğinden, bütün
Federasyon gemilelinin bu bölgeye en azından
dört yıldız yılı uğramalarının bütün üslere ile .
tilmesi gerekmektedir. Patlama ·bir dakika
sonra olacak. Körk, Atılgan'ın Kaptaıu. Ta­
mam . . . Mister Sulu, rota 118, mark 14, Warp
sekiz, bekleyin.
- Bekliyorum, Kaptan.
Spak kendi bölümünden
- Romulanlar uzakla.şıyorlar, Kaptan,
dedi Öyle sanıyorum ki, istediğiniz gibi dol­
mayı yuttular.
- Mantıklı bir yarg:ı, Mister Spak. HAli
çekiliyorlar nu!
- Evet, Kaptan, fakat yine de ateş men­
zili içlndeler.
'- Bütün bölümler hazır olsun . . . Haydi,
Warp sekiz!
Gemi sarsıldı. . . fakat bu kez.. saldından
ötürü bir sarsılma değildi geminin ışık hızın­
dan sekiz misli hızla ileri atılmasıyle meyda­
na gelen bir sarsılmaydı.
Spak:
- Romulanlar boş bulundular, Kaptan.
Harekete bile geçemediler.
- Menzil dışına çıktık mı, Mister Sulu?
- Evet, Kaptan. Tarafsız bölgenin dı!jlna
bile çıktık.
- 105 -
- Yeni rota.yı ayarlayın. Bir dokuz iki dere­
ce, mark dört. Onuncu Yıldız Üssüne gidiyoruz.
- Ayarlandı, Kaptan.
Körk, koltuğuna oturup arkasına yaslan­
dı. Kendisini çok iyi hissediyordu. .Komodor
Stocker, yüzü kıpkırmızı, Körk'e yaklll{ltı.
- Kaptan, sizi ve diğer , subaylan kur­
tarabilmek için yapılması gerekeni yaptığım­
dan emin olabilirsiniz.
- Biliyorum, Komodor. Bununla beraber,
şunu unutmamalısınız ki, bir Yıldız üssü, bir
Yıldız Gemisinin yapamayacağını çok az şeyi
yapabilir.
- Ben de bunu söyleyecektim, Kaptan.
Eğer dümende . yetenekli bir kişi . . . bir Yıldız
Gemisinin yapmayacağını hiç bir şeyin olma­
dığını çok iyi anladım.
Asansörün kapısı açıldı ve Doktor Mak­
koy, Kaptan köprüsüne girdi. Doktor her za­
manki gibi yine gençleşmişti. Körk dikkatle
Makkoy'a baktı.
- İyi görünüyorsun, Bons.
- Skıılti de böyle. naç işe yaradı. Çarpm-
ması sırasında bir lifini kopardı, ama genel­
likle iyidir. Şimdi, Spak, hazırsan sıran geldi.
- Hazınm, Doktor.
- İyi Çünkü, Volkan yapını düşününce
senin dozunu biraz kuvvetiice hazırladım. Aynı
zamanda, revirdeki bütün lnnlabilecek eşyası
emniyet altına aldım.
- Çok düşüncelisiniz, Doktor.
- Memnun olacağını biliyordum zaten.
Körk gülümsedi.
- Sözün kısası, Baylar, . geçirdiğimiz bu
tecrübeyi yll{llandığımız zaman hatırlayacağız . . .
yll{llanmaınız çok uzun sürecek, öyle değil mi ?
4. SAG KALANLAR

Kaptan Körk, kompütörün tuşuna bastı.


- Kaptanın Seyir Defter� Yıldız tarihi
6943.1.2. Yepyeni bir gezegene rastladık. Ek·
ranıınızda görünen gezegen bir bilmeceden
farksız. Gezegen çok genç olduğu halde üzerin­
deki bitkiler daha y�lı gezegenlerde görillebi­
lecek cinsten. Aynca, dünyanın havasına ben­
zeyen havası da, Atılgan'ın alıngaçlannın gös·
terdiği kayıtlarla bağdaşmıyor. Durumu ince·
!iyoruz. Tamam.
Körk yerinden kalktı ve Spak'ın yanına
giderek alıngaçlann kayıtlannı inceledi Sonra
kaşlan çatıldı.
� Eğer Federasyona ayrıntılı bir rapoı·
vereceksen, bu garip gezegenin yakından ince­
lenmesi gerekir, Mister Spak. Doktor Mak­
kov'la beraber ar�tınna için �ağıya ineceğiz.
BaŞ Jeolog D'Amato'ya da ihtiyacımız olacak.
Körk Uhura'yla konuştuğu zaman ka� la­
n hala çatıktL
� IF11nlama koordinatlannı U• •şım Ça-
vuşuna bildirin, Teğmen.
Asansöre doğru hızlı adımlarla yürürken:
- Mister Sulu. benimle geleceksiniz.
Sonra asaıısörün kapısında durup döndü.
- Mister Spak, gemi emrindedir.
Komuta koltuğuna gide!l Spak, .dahili mik­
rofonun tuşuna bastL
- Teğmen Radha, derhal Kaptan Köp­
rüsüne gelin.
ınaşım odasında, Makkoy ile D'A.mato
- 107 -

donarum malzemesini kontrol ediyorlardı.


Makkoy'u b�ıyle selamiayan Körk, .jeologa :
- Mister D'amato, dedi. Bu araştınna her
jeologun rüyasma girebilecek bir ar�tınna
olacak Bu gezegenin genÇliği tavsiye ,edilecek
tek şey değil. Eğer Mister Spak'ın kayıtlan
doğruysa Beşinci yıldızlararası Jeofizik Kon·
feransını �aşkına çevirecek bir rapor hazırla­
yabilirsiniz.
Makkov :
- Neden, Cim? diye . sordu. Ne var ?
- Svak bile gezegenin durumundaki anor-
m alliği söylemedi.
ffiaışıın diskleri üzerindeki yerlerini almış­
lardı. Körk, kontrol tablosunun başındaki ffia·
şim Çavuşuna seslendi:
- Elııerjlq!D
l [
Ulll!)ım ışınlan pınldamaya başlayıp, disk­
ler üzerindeki ekip maddelerine aynlırken,
Körk, ulaşım platformuyle Ul�ım Çavuşu
arasında. bir kadın belirdiğini gördü. Kadın es·
mer ve son derece güzeldi. Körk, kadının, «Du·
run! Oraya gitmemelisiniz!, diye haykırdığım
duydu. Sonra tamamen gözden kaybolurken
kadımn kollannı uzatarak kontrol tablosuna
doğru yürüdüğünü gördü. Ulaşım Çavuşunun
kaçınmasına fırsat kalmadan, kadın ona do·
kundu. Uiaşım Çavuşu birden sarsıldı ve ye­
re yığıldı.
Körk, gözlerinde büyük bir korku ifadesiy­
le kayboldu.

Gezegenin üzerinde maddeleşir maddeleş­


mez ilk düşündüğü şey bu kadın oldu. Kadın
kirndi ? Atılgan'a girmeyi nasıl �arabilmiş·
- 108 -

ti? Baııka bir bilmece. Çevr�ndeki kan kır­


mızı rengindeki çiçekleri, kanarya sanııı ren­
gindeki kırlan görecek durumda değildi. Bü­
tün gezegenin yüzeyi sanki hep kırmızı ka·
yalarla doluymuş gibi görünüyordu. Ufukta
karanlık dağlar yükseliyordu. Hemen haber­
leşme cihazını açtı.
-- Körk'ten Atılgan'a. Cevap ver, Atıl­
gan, cevap ver.
Makkoy hayretle konuştu :
- Cim, benim gördüğümü sen de gördün
mü?
- Evet, gördüm. O kadın çavuş Wya.tt'a
saldırdı. Atılgan, cevap ver.
Ayaklarının altındaki arazi sarsıldı. . . ve
bütün bütün gezegen sanki harekete geçmişti.
Yüzlerce kilometre üstlerinde, Atılgan dev bir
elle sarsılıyormuş gibi titredi Parlak bir ışık
yükseldi. Sonra gözden kayboldu.
Gezegenin yüzeyi şiddetle sarsılırken, ge­
zegene inen ekip sakız gibi yere yapıştı. Son·
ra başladığı gibi birdenbire her yer sa.kinleşti.
Hemen ayağa fırlayan Sulu :
- Burada nasıl bir deprem var böyle"?
diye söylendi
Hafifçe yaralanmış olan Körk de ayağa
kalktı.
- Böyle bir deprem daha olu.rsa gezege·
ni parçalar.
D'Amato konUftu:
- Kaptan, bu sarsıntıdan önce. . . eğer
depremse tabii, çünkü şimdiye dek böylesine
siskim bir sarsıntıya tanık olmaınıştı.m. . . tri­
km derde çok şiddetli bir enerji okudum Anın
şimdi hiç ! .r şey yok.
- Sismik gerilim bu depremin nedeni
- 109 -

ola·bilir mi?
- Teorik olarak, hayır. Hissettiğimm
sismik bir sarsıntı yüzeye dağiann çılımasına
neden olurdu. Eskileri de .batardL
Körk, yere düşmüş olan haberleşme clha­
zını aldı.
- Bakalım geminin alıngaçlan ne gös-
terdi?
Haberleşme cihazını açtL
- Körk'ten Atılgan'a. . .
Biraz bekledi, sonra yine denedi
- Körk'ten . Atııgan'a !
Yine kıs a bir bekleyiş oldu.
- Körk Atılgan'ı anyor, Cevap ver Atıl-
gan ! Beni alıyor musunuz, Atılgan ?
Haberleşme cihazına baktı.
- Sarsıntıdan bozulmuş olacak.
Sulu, trikorderiyle .çalışıyordu. Birden ba-
3lllı kaldınp Körk'e baktı. Yüzünde korkulu
bir anlatım vardL
-- .Kaptan, Atılgan . . . yok oldu!
D'Amato kendi trikorderinin kontrollany­
la uğrqıyordu. Körk Sulu'nun yaruna gitti
Sulu da trikorderinin ayar düğmeleriyle ay­
nuyordu.
D'Arnato da şaşırarak Körk'e baktL
- Doğru, Kaptan. Orada hiçbir şey yok
Makkoy :
- Hiçbir şey yok mu ? diye bağırdL Ne
demek istediğiıtizi anlayamadım? Atılgan na­
sıl gitmi§ olabilir?
Öfkeyle Körk'e döndü.
- Ne demek bu, Cim?
Körk tane tane :
- Şu demektir ki, dedi. Burada terk edil­
dik.
- 110 -
Yüzlerce kilometre yükseklikte sarsıl­
makta olan Atılgan nihayet toparlandı. Kap·
tan Köprüsünde güverteye yuvarlananlar yer­
lerinden doğruldular. Spak, başını iki eline al­
mişti. Uhura, endişeyle ona baktı.
- Mister Spak, bir şeyiniz yok ya?
- Sürekli bir sakatlık sanmam, Teğmen.
- Ne oldu ?
- Kafaının arkasını koltuğun koluna çarp·
tım.
- Efendim bize ne oldu demek istemiş·
tim?
- Bunu kesinlikle öğrenmemiz gerek.
Teğmen.
Ana ekrana bakmakta olan Teğmen hay-
retle haykınrken Spak, . başını oğuşturuyordu.
- Mister Spak, gezegen kayboldu!
Skat. -bulunduğu yerden fırladı.
- Ama Kaptan! Ve diğerleri! Onlar ge­
zegendeler !
Endi�eli bir ifadeyle bomboş ekrana bak·
tı.
- Hiçbir iz de yok !
Radha, sesi titreyerek :
- Belki de bütün sistem dağılmıştır, de­
di Şu enerji kayıtlan . . .
Spak :
- Lütfen, yanıltıcı yargılara varmayalım.
d.-di Mister Skat makine durum raporu. Teğ­
men Radha, durumumuzu koruyalıın. Müm­
ldm bir patlamadan doğabilecek kalıntıları
araştırın.

*
Gezegende de yanlış yargılar yer alıyor­
du. Sulu, trikorderine aptal aptal bakarak :
- lll -
- Atılgan havaya uçmuş olmalı, dedi.
- Mister Sulu, tahminleri bir kenara bı·
rakarak durumumuzu anlamaya çalışamaz mı­
yız? Gezegenin çevresinde yüksek bir enerji
görmüyorum. Eğer Atılgan havaya uçmuş ol­
saydı, çevrede yüksek 'bir radyasyon olacak­
tı.
Makkoy :
- Bir zamanlar Sibirya'ya düşen bir gök·
taşı öylesine büyüktü ki, bütün ormanlan yer ·
le bir etmişti, dedi. Ve. . .
Körk tersiendi :
- Eğer Rusya . tarihi hakkında bilgi is­
teseydim, Mister Çekov'u yanıma alırdım. Sağ
kalabilmek sorunuyla karşı karşıyayız, Mister
Sulu. Atılgan olmadığına göre, yiyecek ve su
bulmamız gerekiyor. . . hem de çok çabuk bu­
lun. Bu geregenin ayrıntılı bir analizini isti·
yorum. Hem de şimdi.
Körk'ün adamlan çalışmaya başladı.

*
Atılgan'da, yine eski düzen kurulmuştu.
Kaptan Köprüsünde, Uhura telsizinin başın­
dan döndüğünde, gerginlik epey yatışmıştı.
- Mister Spak, Çavuş Wyatt, Ulaşım su·
bayı, ölmüş.
- Ölmüş mü?
Spak, dahili mikrofonun tuşuna dokundu.
- Spak, reviri .arıyor . . .
- - Revir, Doktor M'Benga, efendim.
- Ulaşım subayının ölümü üzerine rapor
istiyonım.
- Henüz emin değiliz, Doktor Sanchez,
şu anda ctopsi yapıyor.
- Hemen tam bir rapor istiyorum.
- 112 -

Spa.k, döndü :
-Mister Skat, ulaşım odasını mümkün
olabilecek hasar yönünden kontrol edin.
- Emredersiniz, efendim
Radha konuşmaya katıldı :
- Hiçbir kalıntı yok, efendim Tam ara.ş·
tırma yaptım Eğer gezegen dağılmışsa., bir
şeyler bulacakb:k.
Sustu, sonra tereddütle ekledi :
- Beni şa.şırta.n yıldızların durumu, Mis-
ter Spak.
Spak, başını kompütöründen kaldırarak;
- Yıldızlar mı?
- Evet, efendim. Hatalı görünüyorlar.
- Hatalı mı. Teğmen ?
- Hatal� efendim Bakın.
.Ana ekran, çok uzaklarda kalan normal
yıldız hareketlerini gösterdl fakat hemen ön
planda hiç yıldız görünmüyordu.
Radha :
- Patlamadan önce, yıldıziann durumu­
nu gösteren teyp i§te, . dedi.
Ekranda yıldızla.rla. panldaya.n bir boşluk
belirdi
Spa.k :
- Yıldıziann durumu değişmi§ gibi gö·
rünüyor, dedi.
- Belki bir anlam . taşımayacak, ama . . .
çok kısa bir anda . . . ewelce bulunduğumuz
yerden bin ışık yılı ilerive atıldık diyebili·
rim.
Spak, kompütörüne döndü.
- Tam olarak söylenmesi gerekirse, do­
lmzyüz doksan nokta yedi ışık yıl� Teğmen.
Skat :
- Ama bu imkAnsız! diye bağırdL Böy-
- 113 -

ı., bir şeyi hiÇbir güç .b�ramaz!


- Böyle bir patlamanın. . . hatta küç\ik
Lir yıldızın bile birden patlamasının. . . bizi
bin ışık yılı öteye atabileceğini düşünmek
mantıksızlık olmaz.
Skat da Spak'ın yanına geliiiݧti.
- Aslında bizi hiçbir yere atmamalıy­
dı. Böyle bir patlama bizi hemen buhar haline
getirmeliydi.
- Doğru, Mister Skat. Bildiğimiz yasa­
larla böyle olması gerekirdi, Baygınlık dönemi
olmadı ve geminin kronometreleri bir saliseyi
büe kaydedebilecek nitelikte. Bir bakıma uzay·
da yer dcğiştirdik, ama bunun nedeırini henilz
anlayamadım.
Skat'm yüzü aydınlandı.
- Gezegenin havaya uçmadığını söylü­
yorsun! Şu halde Kaptan ve . diğerleri . . . yaşı­
yorlar demektir!
- Mister Skat, dudaktan doğan mantık ·
la uğraıpnaktan vazgeçin. Hiçbir şey söyle­
miş değilim Sadece bir tahmindi, o kadar.
Dahili hoparlör vızıldadı.
- Revirden Mister Spak'a.
- Spak konuşuyor.
- Doktor M'Benga, efendim Otopsi ra-
porunu istemiştiniz. ölüm nedeni, hücresel
tahrip.
- Açıklayın.
- Çavuşun sanki .bütün vücut .hücreleri
teker teker patlamış gibi
--<Bilinen herhangi bir hastalığın buna
neden olacağını düşünür müsünüz?
- Doktor Sanchez bu ihtimali ortadan
kaldırdı.
Spak'uı Beyni - F: 8
- 114 -

Spak :
- Birinin, Kaptan ve �rln
ışınlanmıı,�ınd_!Ul _sonr-..-:--ya-aR.ışınlanması sı­
rasında ulaşım odasına girmiş olması çok
mümkün, dedi. Lütfen, bana bilgi vermeye
devam edin. Tamam.
Skat'a bakti.
- Atılgan halen ıyı durumda olduğuna
göre, en yüksek Warp hızıyla başlangıç nok·
tasına dönmemizi teklif edeceğim.
- Emredersiniz, efendim . . . fakat yine de
epey uzun sürecektir.
- Şu halde, Mister Skat, hemen hareke­
te geçelim. Bana sekiz warp hızı verebilir mi·
siıili!?
- Emredersiniz, efendim. Belki de fazla·
sını bile verebilirim. Warp hız makineleri ÜS·
tüne oturup onlan kendim yöneteceğim.
....:. Böyle bir dunımda bulunmaıruz hem
yararsız hem de gerekBiz olacak, Mister Skat.
Sonra Radha'ya döndü.
- Teğmen, rotaıruz . . .
- Rotamız çizildi, efendim.
- Güzel. Warp sekiz hızına yilkselmeye
hazır oluıı.
*

Körk, gerçekten de endişeliydi.


- Raporumuzun ·bütün bitkileri kapsa·
dığından emin misiniz, Mister Sulu?
- Evet, Kaptan. Hiç biri yenir ciruıten
değil Bizim için · son derece zehirli bitkiler.
Şimdi kaşlarını çatmak sırası Makkoy'·
undu.
- Cim, eğer geminin inıha edildiği doğ·
ruysa, ne kadar yaşayabileceğimizi biliyor
- 115 -

musun?
- Evet.
Körk. Sulu'ya hitap etti :
- Bitkiler zehirli bile olsa, onların yeti;<·
mesi için su gerekir. iBula.bileceğimiz bir su
kaynağı yaşama süremizi uzatabilir. Teğmen
D' Ama to, bu gezegene yağınur yağdığına dair
bir iz var mı?
- Hayır, efendim. Gezegene şimdiye dek
yağmur yağnıış olduğıina dair hiçbir ize raet
Jayamadım.
- Ama yine de burada dünya bitkilerine
benzeyen bitkiler var.
Çevresineki kırmızı çiçekleri işaret etti.
- Teğmen D'Amato, yeraltı suyu olması
mümkün mü?
- Evet, efendim.
Makkoy söze kaıı�tı :
-Sulu, bir virüsü andıran bir Ol'ganizma
bulmuştu . . . bir çeşit bitki asalağı. Şimdiye ka­
dar .bulunabilen tek canlı.
Kör k başıyla evetledi
- Eğer ömrümüz yettiği kadar vatam·
mız bu gezegen olacaksa. elimizden geldiği ka­
dar çok şey öğrenmek zorundayız. D' Aınato.
yeraltı sulan araştııın. Sulu, atmosfer anali­
zini istiyorum.
tki adam aksi yönlerde uzaklaşırken .
Körk, Makkoy'a döndü.
- Bons. bitkiler ve � parazitin hakkın·
da mümlrii n olan her şeyi öğrenmeye çalış.
Nasıl su temin ediyorlar? Eğer onlatın nasıl
nasıl yaşadıklannı öğrenebilirsen, biz de yaşa­
yabiliriz. Ben de bizim için doğal lıannak ola­
bilecek bir yer araştıracağım.
- Bir avu.ı; Robensan Kruze olarak ya·
- 116 -
şamak isteyeceğimizden emin misin? Eğer ya­
kacak odun bulabilirsek, aviayacak hayvan
temin edebilirsek, mağaramızın ağzında yaka­
cağımız ateşin başında oturur ve kemikleri . . .
- Bons, git bize bir pavazit yakala, ol­
maz mı?
Makkoy sınttı, tıp trikorderini ayariaya­
rak diz çöktü ve san otlan incelemeye başla·
dı. Körk, geçtiği yollan bulabilmek için belir­
li nirengi noktalarını aklında tutarak bir ya­
macı dolandı. Körk'ün gittiği yer, Sulu'nun
büyük bir kaya oluşumu başında trikorderinde­
ki kayıtlan okuduğu yerden uzak değildi. Su­
lu, trkorderinin düğmelerini ayarlayarak bak­
tı. Şaşırdı, tekrar okunuşlan inceledi . . . sonra
haberleşme cihazına sanldı.
- Sulu, Kaptan Körk'ü anyor !
- Körk konuşuyor.
- Efendim, standart manyetik araştırma
yapıyordum. Sıfır noktasında ,ölçekte olma­
yan . . . mıknatısh bir kütlenin kaybını aldım.
Şimdi hiç bir şey görünmüyor.
- Trikoderinin sağlamlığını kontrol .et­
tin mi ? Geçirdiği sarsıntı epeyce fazlaydı.
- Kontrol etmiştim, Kaptan. Tekrar
kontrol edeceğim, ama şimdiye .dek böyle bir
şeyle karşılaşmamıştım. Sanki ·bir kapı açıl­
mış da tekrar kapanmış gibi.
Bu arada, D'Amato, yamacın yüzeyindeki
kırmızı bir kaya damannı kontrol ediyordu.
Kayanın durumu, doğal olabilmesi için çok
kanşık göriinüyordu. Şaşırdığı için trikorde­
rini tekrar bu damann üzerine tuttu. Birden
trikorderin göstergesi çılgın gibi dönmeye
başladı . . . ve ayağının altındaki toprak oyna­
yınca, diz üstü. düştü. Tam ayağa kalkarak
- 117 -

gözlerini ka.ına.ştıran parlak bir JŞik meydana


geldi. Işık kaybolduğunda, kadını karşısmda
gördü. Kadın esmer ve son derece güzeldö ; fa­
kat kadının yüzündeki mutlu ifade yamacın
�ölgesinde kayboluyordu.
Kadın :
- Korkma, dedi.
-Korkmuyorum. Jeolojik kımıldanmalar
beni korkutmaz. Benim işim bu. Onlll.'l'l incele·
rnek üzere buraya geldim.
- 'Biliyorum. Sen Teğmen D'Amato'sun,
Baş jeolog.
- Bunu nerden biliyorsun?
- Hem de Yıldız gemisi Atılgan'dan ge-
liyorsun.
- Arkadaşlanmla mı konuştun?
- Kadın, elini uzatmış, yavaşça sokul-
ınuştu. . D'Aınato'nun bi r adım gerilemesi ibe·
rine:
- Ben seninim, D'Amato, dedi.
D'Amatq birden hatırladı. Yavaşça
- Sen Atılgan'daki kadınsın, diye fısılda-
dı.
- Ben değilim. Ben sadece D'Arnata'ya
aitim.
Kadın ışığa çıkınca güzelliği pırıl pınl or-
taya çıktı. Jeolog çarpılmışa döndü.
- Şanslı D'Amato, dedi.
Sonra hıı;berleşme cihazına uzandı.
- önce, yiyeceğini ve suyunu paylaşmak
üzere küçük bir toplantı yapalım.
Kadın bir adım daha yaklaştı.
- ötekileri çağırma . . . lütfen . . .
Kadıı:ın sesi müzik gibiydi. Zarif tavırlan
da, güzelliği kadar büyüleyiciydi. Genç jeo­
loğun son hatırladığı şey, zarif parmaklan ko-
- 118 -
!una doğru kalkarken, kadın üzüntülüydü.
- Makkoy'dan Körk'e !
- Buradayım, Bons.
- Cim ! Çok kuvvetli bir canlı işareti al-
dım! Birden çıkıverdi ortaya!
- Ne demek . . . birden çıkıverdi ortaya?
- Şu demek. Bu canlı kayıtlara geçtiğin-
de detrikoderin tüm kontrollan nonnaldeydi!
Bir dakika! _Hayır, kayboldu . . .
Körk'ün suratı asıldL
- Sanki bir kapı açılıp da sonra kapan-
mış gibi mi ?
- Evet.
- Hangi doğrultuda?
- Sıfır sekiz üç.
- D'Amato'nun bölgesi!
Körk hemen haberleşme cihazının düğme-
sine dokımdu.
- Körk, D'Amato'yu anyor!
Bir an bekledi, sonra tekrar aradı.
- Cevap ver, D'Amato!
Körk tekrar konuştuğunda sesi ifadesizdi.
- Bons, Sulu. . . D' amato cevap vermiyor.
Makkoy bağırdı :
- Hemen .geliyorum.
Körk. yamacın kenanndan k�maya baş­
ladı. Makkoy'la Sulu'nun biraz uzaktan koşa­
rak kendiı>ine doğru geldiklerini gördü. Körk
onlann yaklaşması üzerine birden durdu, ya­
maçla büyük bir kınnızı kayanın arasındaki
aralığa baktL
- Bons . .. burada!
Ceset, yanğın içine çekilmişti. Makkoy,
hemen trikorderiyle muayene yaptıktan son­
ra, başını kaldınp Körk'e baktı.
- Cim, vücudundaki bütün hücreleri pat-
- 119 -

laınış!
Makkoy'un söylediklerinin kavraınası için
birkaç dakika geçmesi gerekti. Sonunda, Köı·k
fai.er tab�sını çekti. Zemini dikkatle bir
mezar boyu kadar adımladı. Sonra fazeri ateş­
ledi. On beş santimlik bir kaya parçası eridi,
altından kırmızı damarlı kaya tabakası görün­
dü. Fazeri bir kere daha ateşledi. . . fakat kaya
ışınlara karşı koyuyordu Başka bir noktaya
nişan aldı ; bir kez daha kayanın üstündeki
.toprak buharlaştı, fakat kırmızı damarlı kaya
etkisiz kaldı.
- Sekiz bin santigrat dereceden daha
fazla ısı. Yumuşak kaya gibi görünüyor, ama
granitten de sert.
Makkoy :
- Cim, dedi. Acaba üstün toprakla ka·
palı zeminin altı hep .bu cins kaya ını ?
.

Körk. fazer tabancasını kapadı.


-Teğmen Sulu, bu kayanın ne olduğunu
kesinlikle bilirsek. burasının nasıl bir yer oldu­
ğunu belki anlayabiliriz. Bu işlerin Teğmen
D'Amato'nun işi olduğunu biliyorum, ama ba­
kalım bir şeyler bulabilecek misin ?
Sulu, ttikoderini omzundan aldı. Fazer ta­
.bancasının açtığı kayayı incelemeye başladı.
Makkoy :
- D'Amato'ya kayalardan ·hiri mezar
yapmaktan başka çaremiz yok. dedi
Mezar yapmak için taş toplarlarken, Körk,
düşüneeli biT tavırla yerinden doğruldu.
- Acaba lna.şım subayı öldü mü, Bons ?
- Yani, gemide gördüğümüz kadının onu
öldürmüş olabileceğini mi düşünüyorsun ?
Körk çevresine bakındı.
- D'Amato'yu birisi öldürdü.
- 120 -

Tekrar eğilip taş toplamaya başladı. Son­


ra, hiç kon�madan D'Anlato'nun cesedini ya­
nk:tan çıkardılar. Ceset taşlarla tamamen ör­
tüldüğünde, başlan önlerinde bir dakika ka­
du durdular.
Sulu hafifçe ürperdl.
- Burası da öyle sessiz ki !
Makkoy:
- Yanında bir de arkadaşı olsaydı, daha
da sessizce olurdu, dedi,
Sulu kızardı.
- Doktor, nasıl da şaka yapa.biliyors•t·
nıız? Zanllı D'Amato, ne kötü bir ölüm !
- Ölümün iyi ya da kötüsü yokt•.tr, Tei­
ml'n Sulu. Şaka da etmiyorum. Onu.ı kiıniıı öl­
dürdüğün;i öğrenmeden hiç birimizin .hayatı
güvenlik içinde sayılmaz.
Körk :
- Haklısın, Bons, dedi. Aynlmasak, kar­
şılaştığımızda kendimizi korumanın çaresini
arasak iyi olacak. Acaba kayanın kendisi canlı
olabilir mi?
Sulu :
- Janus Altı gezegenindeki silinok yara­
tıklan hatırlar mıBınız? diye sordu.
Makkoy :
- Ama tirkorderlerimiz onlann varhkla­
nnı göste�ti, dedi. Bütün canlı varlıklan
tespit edebiliriz.
- Varlıklanru gizleyebilen çok zeki yara­
tıklarla karşı karşıya olabiliriz.
Sulu, Körk'iin .düşünceli yiizüne dikkatle
baktı.
- Atııgıın'ı tahrip edecek kadar mı zeki
yaratıklar?
- Zaten bütiln yaptığımız bu, Teğmen_
- 121 -

Elimizde bir sürü soru var. Sorular. . . fakat


cevaplan olmayan .sorular.

*
Atılgan'da güvenlik içinde bulunan Skat
da, bir türlü kesin cevap bulamadığı bir SO·
runla uğrlUjıyordu. Sonunda, şüpheleri öylesi·
ne ar.ttı ki, dayanarnayıp dahili mikrofonun tu­
şuna bastı.
- Ben Spak, Mister Skat.
- Mister .Spak, geminin duygulan hatalı.
- Geminin .duyguları mı, Mister Skat?
Hem şaşkın hem de sıkılmış olan Skat.
kelimeleri güçlükle bulmaya çal:ıştı.
- Bi. . . liyonım . . . .pek anlamsız . . . ama,
göstergeler doğru. efendim . . . fakat geminin
duygulan hatalı. Öyle bir <jey ki . . . nasıl açık­
layacağırnı. . . bilemiyorum . . .
- Açıkça belli, Mister Skat. Duygusallık­
tan vazgeçip, •göstergelerin doğruluğuna inan·
marun daha doğru olacağını söyleyebilirim.
Tamam.
Fakat Spak da tereddütteydi Sonunda,
alıngaçların bulunduğu kontrol tablosunun ba­
şına geçti
Mühendislik Bölümünde Skat, göstergele·
rin başındaydı ve blUJlarını çatmış tabloya ba­
kıyordu Birden yardımcısına döndü.
- Watkins, madde-anti-madde reaksiyon
hücrelerinin paypas vanalannı kontrol et.
Fazlaca ısınma olmadığından emin olmalıyız.
- Fakat Mister Skat, kontrol tablosu . . .
- Kontrol ta;blosuna bakıp da söyle de-
medim, evlat !
- Emredersiniz, efendim.
Watkins, elindeki yağ kaluıtlanm ·bir bez
- 122 -

sildi. Sonra, makine dakesini geçerek, madde·


anti-madd·a reaksiyon, kontrol ünitesinin bulun­
duğu odaya girdi. Gösterge tablosuna doğru
yürürken, köşede duran kadını gördü Birden
�ırdı.
- Kimsin? diye sordu. Burada ne anyoı­
sun?
Kadın biraz üzüntüyle gülüıruıedi.
- lsmin önemli değil. Senin ismin Wat­
kins, John B. Mühendis, sınıf Dört.
Watkins kadını inceledi.
- Hakkımda her şeyi bilir gorunuyor­
sun. Hangi bölümdensin? Bu üniformayı ev­
velce hiç görmemiştim.
- Bu üniteyi göster bana, lütfen. Öğren­
mek istiyorum.
Watitina'in birden şüphelendi, sonra ken­
disini kontrol ederek:
- Bu, madde-anti·madde birleştirici
kontrol, dedi. Şu da kesici şalter.
Kadın:
- Doğru değil, dedi. Tamamen tersine,
tehlike karşısında hemen bağlanan, fazla yük
baypas vanasL Akıllıca bir tedbir.
Korkmaya başlayan Watkins geri geri
gitti ve makinelere dayanınca durmak zorun­
da kaldı.
Kadın yine üzüntüyle gülümsüyordu.
- Akıllıca bir .tutum, dedi. Çünkü man­
yetik vanalar çalışmazsa, anti-madde kapsül­
lerinin patlaması biraz daha uzunca sürer.
Bir an durakladl, sonra ekledi.
- Ben seniniın, Mister Watkins.
Skat bağırdı :
- Watkins ! Neden bu kadar uzun sür-
.. �
du .
- 123 -
Kadın onu susturmak istercesine elini
uzattı. Fakat Watkins bağırdı:
- Mister Skat, geııünin bütün planını
bilen bir kadın var .burada!
Skat, koşarak makine dairesini geçti ve
kontrol odasına doğru koştu.
- W�tkins, ne oldu? . . .
Odaya dalarken, kadın, bir duvara doğru
çekildi, birdenbire yana doğru kayannış gibi
göründü, görüntüsü inceldi, iki bulutlu bir
hal aldı. Sonra kadın gözden kayboldu.
Skat kontrol odasının döşemesine baktı.
Yüzündeki şaşkınlık korkuya dönüştü.
- Zavallı, zavallı, evlAt, diye fısıldadL
Sonra en yakın ııükrofona koştu, tuşa
bastı, titrek sesle :
- Skat, Köprliyü anyor, dedi
- Snak, Mister Skat.
- Mühendis yardımcısı öldü, efendim.
Spak hemen cevap veremedi.
� Nasıl öldüğünü biliyor musunuz, Mfs.
ter Skat?
Snak'ın sakin sesi, Skat'in heyecanını bir
yönden yatıştırdı.
- Nasıl öldüğünü �örrnedim. Son sözle­
ri . . . yabancı bir kadın hakkında beni uyarmak
oldu . . .
Spak hemen hopariöre uzandı.
- Güvenlik BöUlmü alarm! Bütün gliver
teler! Gemide yabancı bir kadın var! Son de­
rece tehlikelidir!
*

Sulu nihayet gezegenin temel maddesi­


nin ne olduğunu belirtebildi. Başını trikorde­
rin üzerinden kaldınp Körk'e baktı.
- 124 -

- Bir bileşim, Kaptan. Diburniyum ve


osmiyuın. Doğal olarak oluşması imkAnsız.
Körk başıyla evetledi
- Trikorderlerimizin gösterıgelerinin ge­
çici olarak sarsılması dışında, ·bu gezegende
manyetik bir alan yok. . Bu kayaların yaşı
birkaç milyon yıl O zamanlarda ·böyle geze­
genlerde canlı varlık olabileceğini gösteren
bir iz yok.
- Cim, bu gezegenin yapma bir gezegen
olduğunu mu söylemek istiyorsun ?
Sıılu :
- Bu gezegen yapmaysa, dedi. Bu geze­
geni yapan insanlar neredeler? Onlan neden
görmüyoruz?
Körk :
- Gezegenin içi boş olabilir, dedi. Ya da
alıngaç araştırmalanmıza karşı konınınasım
biliyorlar.
Çevresindeki sarı otlarla kaplı araziye
baktı.
- Hava karanyor. biraz dinleneliın. Sa­
bah olunca, ilk işimiz yiyecek ve su bulmak
olmalı. . . yoksa y�antımız anlamsız olur.
Makkoy asık suratla ekledi :
- Tabii ne kadar yaşayacağımız bi!ine·
mez.
- Kaptan, ilk nöbeti ben .tutayıın.
- Tamam, Mister Sulu D' Anlato'nun tri-
korderini, geminin birden çıkagelmesi ihti­
maline karşılık, otomatik olarak ayarla.
Körk sözünü bitirdikten sonra otların
üzerine uzandL Makkoy da yanına çöktü.
- Cim, eğer bu gezegenin yaratıcıları yer
altında yaşıyorsa, neden yeryüzünde bir at·
mosfer yapmak ve bitki yetiştirmek zorun-
- 125 -

luğunu duydular?
- Bons, biraz dinlen.
Makkoy, yine asUı: suratla başını 'peki'
anlamında salladı.
*
Atı1gan'da Spak'ın da neşesi yoktu. Revir
her ne kadar Watkins'in de, Ulaşım .çavuşun­
da olduğu gibi, hücre patlamasından öldüğü­
nü söylemişse de, bunun nedenlerini söyleye­
meınişti. Spak'ın ısran üzerine Doktor M'Ben­
ga, «Benim tahminim dı> seninki gibi,» diye
cevap vermişti.
Spak'ın tahminlerden çok gerçeğe ihtiya­
cı vardı. M'Benga'yla biraz sert konuştu :
- Gemimize giren bu kadın dokunduğu
zaman hücreleri patiatarak öldürebilecek ve
gemiyi bu k.adar iyi öteye atabilecek enerjiye
sahipse, yüksek bir kültüre sahip demektir . . .
ve bizim için büyük ·bir tehlikedir.
Skat söze katıldı :
- Yani, gemimizi bin yıl öteye fırlatan
gezegen halkındanbirinin bu gemide bulun­
duğunu ve adamlanmızı öldürdüğünü .mü söy­
lemek istiyorsunuz?
- B u mantıklı bir tahmindir, .Mister
Skat.
- Evet. Watkins öldürülmüş . olmalı.
Onu madde-anti-madde reaktörlerini kontrol
etmesi için göndermiştim. Orada açıkta olan
şalter yok. Bu nedenle, dokunduğu bir enerji
kablosu onu öldürmüş olamaz.
- Eğer bu yaratıklardan gezegende da­
ha varsa, Mister Skat, Kaptan ve diğerlerinin
hayatı tehlikede demektir.

*
- 126 -

Tehlike. Körk, uykusunda huzursuzca kı­


mıldandı. Hemen yanındaki trikorder bir teh­
like işareti veriyordu. Nöbetçi olan Sulu, so­
ğuğa karşı kamburunu çıkarmış, büzülerek ye­
re oturmuştu. Birden oturmakta olduğu yerin
sarsılmaya başladığını hissetti. Garip bir par­
laklık karanlığı aniden yırttı. Körk ve Mak­
koy doğrulup oturdular.
- Teğmen Sulu ?
- Bir sev vok, Kaptan. Şu yer sarsın-
biri daha.
tılanndan
Makkoy sordu -:
- Peki su aydınlık neyin nesiydi?
- Rimsek muhtemelen. Siz r�atınıza
bakın, efendim.
Körk''e Makkov tekrar uzandılar. Sulu
yerinden kalktı, geniş bir daire çizerek karan·
lığı kontrol etti
Vızıldamakta olan trikordere vaklastı,
şöyle bir göz attı. Uzaklaşmak üz�reyken tr!"
korderin vızıltısı birden kes;ıince. hızla arka­
sına döndü . . . ve kadını gördü. Elini fazer ta­
haneasma attı ve süra.tla çekti. Kadın :
- Silahsızım, Mister Sulu, dedi
Sulu ,parmağı fazerin tetiğinde, dikkatle
ka.dına doğru yaklaştı. Kadın kırruldama.dan
duruyordu. yüzü fark edilemiyordu.
Sulu :
- Kimsin? diye sordu.
- Kim olduğum önemli değil Sen Teğ;
men Sulu'sun. Dünya gezegeninde doğdun. . .
ve Atılgan gemisinin dümenci subayısın.
- Bu kadar bilgiyi nereden aldm ? Bı1
geregende mi yaşıyorsun?
- Buralıyım.
Demek ki gezegenin işi oyuktu� Slilu bir-
- 127 -

den· öfkeyle sarsıldı.


- Teğmen D'Amato'yu kim öldürdü?
Kadın cevap vermeyince Sulu ters ters
konuştu :
- Pekala! Kaptanım seninle konUşmak
isteyecektir!
Fazerin namlusuyla işaret etti
- Şu tarafa. Kımıldan biraz!
Müzik sesini andıran tatlı .ses :
- Anlıyorum, dedi Ben senin için gel­
dim.
- Ne istiyorsun?
- Sana. . . dokunmak . . .
Sulu, bir kadının kendisine dokunmasına
tahammül edebilecek durumda değildi.
- Adamlanmwda.n biri öldürüldü ! Bura·
da tıkılıp kaldık . . . gemimiz ortadan lçay'bol·
du!
Kıldının yüz hatlan biraz daha iyice gö­
rünmeye başiannştı
- Sen . . . seni tanıdım! Sen Atılgan'day-
dm!
- Ben değil BaşkasıydL
Kadın, Sulu'ya doğru yürümeye başla-

- Yaklaşma!
Fakat kadın durmadı. Sulu fazerini doğ-
rulttu.
- Dur! Yoksa ateş edeceğinı!
Kadın yine durmadL Sulu :
- Dur! diye bağırdL Bir kadını öldür­
ırtek istemem!
Kadın şimdi Sulu'ya iyice yaklaşmıştı
Sulu ateş etti ve kadının ayaklannın dibinde­
ki toprağı buharlaştırdL Kadın yine ilerledi.
Sulu, fazerini tam enerjiye ayarladı. . . ve tek-
- 1.28 -

rar a,teşledi. Işın kadına çarptı, ama kaya­


larda olduğu gibi etkisiz kaldı. Sulu geriledi
fakat arkasındaki bir taşa çarparak sendele­
di. Elindeki fazer tabaneası gezegenin sert
yüzeyine çarptı. Sulu topa.rlandı, ama kadın
ona yine yaklaşmış bir elini oınzuna dokun­
muştu. Sulu, acıyla haykırarak geriye doğru
sıçradı. Sonra avazı çıktığı kadar haykırarak
yere yuvarlandı ve acıyla kıvranmaya başladL
Kadın kollarını ona doğnı uzattı.
- Dur bakalım!
Körk, fazeri elinde, kadın1a Sulu'nun ara-
sında dur:ıyordu. Kadın şaşkın, durdu
Körk sert seale sordu :
- KinıBin ?
- Ben Teğmen Sulu için geldim.
Sulu, omzuna yapışnıış inliyordu.
- Fazer onu durduramıyor, Kaptan . . �
size dokunmasına imkan vermeyin . . . D 'Ama­
to'nun ölümü de bu yüzden oldu. . . Sanki par
çalara ayrılmış gibiyim . . .
Kadın, . Körk'ün etrafından dolanıp geç­
mek istedi. Körk, yine Sulu'ya ulaşma yolunu
kesti.
Kadın :
- Lütfen, dedi. Ona dokunmalıyıın. Ben
Teğmen Sulu'ya aitim
Makkoy da yanlarına gelmişti.
- Bu kadın deli ! diye bağırdı.
- Bons, sen Sulu'ya bak.
Körk, kadını tepeden tırnağa süzdü. Ka·
dm, insanın rüyasında bile göremeyeceği ka·
dar giizeldi. Onu tanıdığı zaman kapıldığı delı­
şeti gizlemek için çabaladı.
Kadın yine :
- Lütfen lütfen, dedi Ona dokunmalı-
- 129 -

yım.
Kadın bir kez daha ilerlemeye çalıştı . . .
Körk bir kez daha tık&­
Sulu'ya giden yolu
dı. Bu arada birbirlerini göğüslediler. Kadının
uzanmış kollan Körk'ün boynuna dalanmış
gibiydi. Körk hiçbir şey hissetmedi. Gittikçe
artan öfkesini kontrol etmeye çalışarak ka­
dını kabaca itti.
- Neden başkalannı öldürebiliyor da . . .
be ni öldüremiyorsun?
Kadın korkuyla Köıık'ü süzdü.
- öldürmek istemiyorum. . . :tstemiyo­
rum ! . . .
- Kinısin sen ? Neden bizi öldürmeye
çalışıyorsun?
- Yalnızca Sulu'yu istiyorum. Sana za­
rar vermek istemiyorum, Körk. Biz . . . 'bwbi­
rinıize çok benzeriz. . . İçinde -bulunduğumuz
koşullar altında . . .
Kadın cümlesini bitirıııeden sustu.
Körk sordu :
- Bu gezegende erkekler var ını?
- Ona dokunmalıyım.
- Olmaz.
Kadı!ı bir adım geri çekildi. Sonra yana
doğru sıçradı. Şinıdi, evvelce bulunduğu yer·
de sadece gittikçe ineelen bir görünüm bırak­
mıştı. . . Kadın sonunda .gözden kayboldu
Körk. önündeki boşluğa baktı.
- Gördün mü, Bons? Burası ·bir haya­
letler gezegeni mi?
- Biitün bildiğim şu ki, o kadın Sulu'yu
neredeyse bir hayalet yapacaktı ! DokunınWj
olduğu omzunun hücreleri patlamış. Eğer onu
yakalamış olsaydı. . .
Spak'uı B eyni - F: 9
- 130 -

- Neden? Bizim burada yabancı olduğu­


muz gerçek. Ama düşünceleriınizi okuyabili·
yorsa, onlara zarar vermek üzere burada bu·
lunınadığımızı bilmesi gerekirdi Neden öldü­
rüyorlar, Bons ?
Sulu, Körk'e baktı.
- Kaptan, insanlar neden böyle ohıyor­
lar? Böylesine kötü olabiliyorlar? Böylesine
güzel bir kadın . . .
Körk yavaş yavaş :
- Evet, dedi. Farkındayım . . .

*
Spak. güvenlik personelinin arttırılmasın­
dan sonra kırmızı alarm kaldırmıştL Gemi
b�tan aşa�ya arandığı halde yabancı kadın
bulunama�tı.
Çok şaşırmış olan Uhura, Spak'a döndü.
� Fakat gemiden nasıl çıkabildi, Mister
- •·
• r
Spak?
- Her halde, gemiye bindiği gibi, Teğ-
men.
- Evet, efendim.
Uhura az sonra yine endişeyle konuştu :
- Mister Spak, Kaptanla diğerlerinin
kurtulma şanslan acaba yüzde kaç?
- Kumar oynamıyoruz, Teğmen. Mantık
çerçevesi içinde, mümkün olduğu kadar çabuk
onlan bıraktığımız yere dönüyoruz. H8.1A sağ
olup olmadıklannı anlamak, ancak yerinde ya­
pılabilecek incelemeyle mümkün olabilir.
Radha, kontrol tablosu üzerindeki kont·
rollarla oynadı.
- Mister Spak, hızımız warp sekiz nokta
sekize yükseldi
Spak, aceleyle komuta koltuğuna doğru
- 131 -

yürüdü. Mikrofonun tuşuna bastı.


- Kaptan Köprüsü Mühendislik Bölümü
anyor.
- Ben Skat, efendim. Gördüm. Enerji taş­
ması. Üzerinde çalşyorum. Anzayı bulunca­
ya kadar hızı düşürsek iyi olacak.
- Peki, Mister Skat.
Radha'ya döndü.
- Hızımızı warp yediye diişürün.
- Emredersiniz, efendim. Warp yedi.
Radha. kontrol tablosuna baktığında göz·
leri büyüdü.
- Mister Spak ! Hızımız warp sekiz nok·
ta dPkuza çıkmış ve hala artmakta.
3pak, mikrofonun tuşuna yine bastı.
- Kaptan Köprüsünden Skat'a. Hız ke­
simi negatif, Skat. Hızımız gittikçe artıyor.
Skat, madde-anti- madde reaksiyon oda­
smda, Watkins'in ölümüne tanı!o' olmuş maki­
neleri kontrol etti.
Sonra ağır ağır Spak'la konuştu :
- Evet, Mister Spak. Nedenini buldum.
Madde-anti-madde makinesinin acil durumlar­
da kullanılan baypas kontrol vanası fitillen­
miş . . . tamamen yararsız hale gelmiş. Makine­
ler alabildiklerine çalışıyorlar. Onlara yaklaş­
manın imkAnı yok. On beş dakika sonra fazla
yük limitine erişeceğiz.
Spak :
- ·Ben on dört nokta seksen yedi olarak
hesapladım, Mister Skat, dedi.
Skat'ın sesinde çaresizlik ifa<!P•i vardt
- Birkaç saniye pek fark etmeyecek,
efendim. Çünkü, siz ben ve bu geminin bütün
tayfası bunun üzerinde tartışmak için burada
olamayacağız. Bu gemi patlayacak ve patla-
- 132 -

masını be evrende durdurabilecek Jdmııe yok..


Spak'ın çevresindeki subaylann yüzleri
bembeyaz kesildi.

*
Sulu'nun acısı geçmeye ·başlamıştı. HA-
Iii., genç teğmenin oınzuyla uğraşan Makkoy,
başını kaldınp Körk'e baktı.
- Birkaç hücre kalınlığında kangrenli bir
tabaka var. Normal bir yara çabuk iyileşecek·
ti. Fakat bu normal bir yara değilse, eğer, bir
enfeksiyonsa. . .
Körk :
- Yani şu senin virüslerin mi demek is­
tiyorsun? dedi
- Böyle bir şey olamazdı ! Bu kadar ça·
buk olamazdı!
Sulu :
- Bana sadece dokundu, efendim, dedi.
Nasıl oldu da bu kadar çabuk yara açıldı.
..,.. Ulaşım çavuşuna da dokunmuştu. O
hemen öldü. Sonra D'Amato'yu hakiadı ve
ona ne olduğunu gördük.
Körk, Sulu'ya baktı.
- Neden ölmedin, Teğmen ?
- Kaptan, ölmediğime sevindim. Y&rdı-
mınız için teşekkür ederim.
- Cim, bunlann nasıl bir gücü olabi­
lir?
- Güçlerinin biyolojik hücreleri öldür­
düğünü biliyoruz.
- Peki, seni neden öldürmedi?
- Henüz işini bitirmiş değil, Bons?

*
Spak, madde-anti-madde odasındaki Skat'·
- 133 -

ın yanına ınmişti. Mühendis baı;ıka bir ına.kineyl


kontrol ederek doğruldu ve başını salladı.
- Faydasız. Makinelerin ÖZeiiikle bozul·
muş olduğu şüphesiz.
Spak :
- Sabotaj, dedi.
- Evet. . . hem de başanlı bir sabotaj. . .
Bütün sistem şaşkın. Watkins'i her kim öl­
dürdüyse, rtıakineleri de o bozdu.
- Maki!lelerin fitilllenmi3 çılduğunu söy-
1�. Mister Skat. Nasıl?
- Beni de düşündüren bu. Fitillenmiş ol­
duklan gerçek, ancak bu işi yapabilmek Için.
geminin bütün ana fazer bankalanndaki ener­
jiye eş bir enerji gerekirdi.
Spak ınınldandı.
- ttginç.
Skat, ters ters baktı.
- Kısa bir süre sonra havaya uçacağı­
mız gerçek ve ben bunun ilginç bir yönünü
göremiyorum, efendim.
Spak, mühendisin ters ters bakışını gör­
memezlikten geldi.
- Ben biliyorum. Fakat kullamlan yön­
tem son derece ilginç, Mister Spak.
- Bunu yapan kimııe geminin içinde eli­
ni kolunu sallayp dolaşıyordur ! Kırmızı a.İarmı
neden kaldırdığınızı anlayamadım.
- Bizi bin yıl öteye atabilen ve ana ener­
ji kaynaklarunızı sabote edebilen bir enerji,
güvenlik personeli tarafından yakalanmasını
beklemez. Yakıt akımının şemasını yanlış ha­
tırlanuyorsam, Madde- anti-madde reaksiyon
fücresine giden yedek bir boru olacak, öyle de­
ğil mi?
Skat dişlerini Slkarak :
- 134 -
- Evet, dedi. Bir bakım kanalı var. Fa.-
kat o kanal kanştıncı ç�tığmda kullanılınaz.
.
- Bununla beraber, yine de bir kanal
var. Yakıt akunının oradan durdıırulınas;.
mümkün olabilirdi
Skat öfkeyle söylendi :
- Neyle? Çıplak elle mi?
- Hayır, Mister Skat. Manyetik sonday-
la.
- Anti-maddeyle her hangi bir şeyin te­
ması patlamayı hızlandıracaktır. Aynca, anti­
maddenin meydana getirdiği manyetik alamn
yansıtbğı enerji akımı altında o kanalın için·
de pek yaşanabileceğini sanmam.
Spak :
- Ben deneyeceğim, dedi.
- Ama ölürsiin !
- En kısa yoldan bir çözüm yolu buluna-
rnazsa hepimizi bekleyen son bu. . .
Skat, biraz utanç biraz takdirle Spa.k'a
baktı Kısa bir sessizlik oldu. Sonunda Skat
�iği bozdu.
- Evet, haklısınız. Kaybedecek bir şeyi­
rniz yok. Fakat bunu ben yapacağım, Mister
Spak. Sisternin her milimetresini ezbere bi­
lirim. Ne yapılacaksa, bunu ben yapaca­
ğım.
- Pekal8., Mister Skat. Geminin duygu­
larının yanlış olduğunu söylediğini habrlıyo­
rum.
- Anlarnald;an çok işitirirn, Mister Skat.
Atılgan'ın şimdiki durumu ile kadının duru­
munu karşılaştırmak için kornpütörleri kul­
lanmak niyetindeyirn, Mister Spak.
- Bunun için zamanımız yok !
- On dakika ve yirmi yedi saniyemiz va.r.
- 135 -

Ben köprüye dönüp kompütör analizi yapar­


ken, siz de şu yedek kanalda ne yapılması ge­
rekiyorsa onu yapmaya çalışın.
Skat üzüntüyle Spak'ın arkasından baktı,
sonra başını saliayarak adamianna döndü.
- Çocuklar, benimle gelin. .
Adamlan hiç tereddüt etmeden mühen­
dislerinin peşinden gittiler.

*
Gezegenin üzerinde, Körk'ün durumu da
zordu Makkoy'un Sulu'yu muayene etmesini
izlerken :
- Eğer bu gezegenin içi boşsa . . . eğer
yüzeyin altında şehirler ve enerji kaynaklan
varsa, muhakkak bir de giriş kapısı var de­
mektir. Araştırmalanmızı birlikte yapacağız.
Mister Sulu, yürüyebilecek misiniz?
- lyiyim, Kaptan?
- İyi mi, Bons?
- Yine bir bütün olabildi.
- Şu kadının tahrip edici gücü her ney-
se, bu gücünü belirli bir kişiye ve belirli bir
zamanda kullanıyor. Eğer yanılmıyorsam, tek­
rar ortaya çıktığında, diğer ikimiz üçüncü ada­
mımızı ona karşı koruyabiliriz. Sadece peşin­
de olduğu adamla kadının arasına ginnek ye·
terli olacak. Kadına hiçbir silah tesir etmi­
yor.
- Peki, bizi nasıl tanıyor, Kaptan ? ts­
minıi, rütbemi... hatta geminin ismini bile bi­
liyordu! Her halde düşüncelerimizi okuyor . . .
Sulu, birdenbire gittikçe yükselen vınla­
ma sesi üzerine sustu.
- Kaptan! Bu ses, fazla yüke binen bir
fazer tabancasının sesi !
- 136 -

Körk faıer tabancasını çekmişti bile.


- Tabancanın kontrollan fitillenmiş, de­
di. Yere yatın.
Sulu ve Makkoy, kendilerini yere attı­
lar. Körk da kolunun bütün gücü ile fazeri
ileriye doğru fırlattı, sonra yere yatarak ko­
luyla gözlerini korudu. Tam zamıınında ha­
reket etmişlerdi, çünkü bir saniye sonra ku­
laklan sağır edici bir patlama oldu. üstleri­
ne yağınur gibi toprak yağdL Sonra ortalık
yine sakinleşti Körk, çevresine bakmarak ye­
rinden doğrulup ayağa kalktı.
- Bu o�ay sorumuzun cevabıdır, dedi
Düşüncelerimizi okuyor. Gidelim . . .

*
Bakım kanalı dar ve karaıılıktı. Skat, ya­
nındaki ilti adamıyla kanalın içine baktL
- Peki, dedi. Şuraya çıkmama yardım
edin.
Kanala çıkıp sürünıneye başladL Bir kö­
şeyi kıvnldığında enerji akıımyla karşılaştı.
Enerji akımının hafif aydınlığı bütün vücudu­
nu sardı. Yanmda açık duran haberleşme ci­
hazına eğildi, boğıık sesle :
- Skat, köprüyü anyor, dedi
- Evet, sizi dinliyorum, Mister Sk&t.
- Kanalın kıç tarafını kapadım. Manye-
tik şişeyi kırdığım takdirde beni gemiden
uzaklara ±ırlatabileceğiniz kadar çok patlayıcı
ayracı yerleştirdim. Ona şimdi öylesine yakı­
mm ki, vlicudumun üzerinde sanki binle...ce ka­
nııca yürüyormuş gibi hissediyordum.
- Mister Skat, öznel tanırnlara girişme­
menizi .tavsiye edeceğim. Tam on dakika on
dokuz saniyemiz var. . . işinizi tamamlamanl2l
- 137 -

için.
Rad!ıa:
- Mister Spak, şimdiki lı=ız wa.rp on
bir nokta iki ve gittikçe artıyor.
Skat'ın sesi duyuldu.
- İşittim. Geminin yapısı böyle bir hıza
daha fazla. dayanamaz.
- Mister Skat, tam on dakika on sani­
yeniz kaldı.
Kanaldaki ısı öylesine artınıştı ki, Skat
bütün vücudunun alev alev yandığmı hisset·
ti.
- Peki. Mister Spa.k, manyetik akım va­
nasının yedek kapağını açıyorum. Gözlerinizi
göstergeden ayırmayın. Eğer manyetik akım­
da bir artma olursa, beni buradan fırlatma­
nız gerekecek. Emniyet kontrolu, manyetik
alan parçalandıktan sonra iki saniye dahi da·
yanmaz.
- Gerçekleri biliyorum, Mister Skııot.
Lütfen, işinizi tamamlayın.
Spak. kompütörün tuşuna ba.stı.
Madeni ses cevap verdi.
- Çalışıyor.
- Karşılaştırma koordinatlannın analiz-
leri.
Kompütörün cevap vermesinden önce, pe­
şi peşine, üç çıtırtı duyuldu, sonunda kom­
pütör konuştu :
- Tamamlamak mümkün değil. Karşılaş­
tırma koordinatlan hemen çözümlenemeye­
cek kadar kanşık. Bitince bilgi verilecek.
Skat'ın sesi duyuldu.
- Yedek kapağı çıkardım ve aletlerin
çevresinde şimdi statik elektrik akımlan dans
ediyor. Kokusu da pek fena.
- 138 -
Spak, Uhura'ya döndü.
- Manyetik enerjiyi kontrol ediyor mu·
sun ?
- Evet, efendim.
- Gözlerini ondan ayırma. Teğmen Rad-
ha, hafifletme sistemini ayarlayın.
- Emredersiniz, efendim.
Radha, bir düğıneyi çevirdi.
- İlk tehlike işaretinde hafifletme sis­
temini çalıştıracağıın.
Spak sert sesle :
- Yıı-lnızca benim işaretimle çalıştıracak­
sınız! dedi.
- Emredersiniz, efendim. Warp on bir
nokta dokuz şimdi.
Spak, mikrofona uzandı.
- Mister Skat, durumunuz nedir?
Yedek kanalda şimdi kıvılcımlar uçuşu·
yordu. Skat sanki canlı bir meşaleydi.
- Görmesi çok zor. Öylesine çok kıvıl­
cım var �J. akım vanasiyle oynadığım takdir­
de, manyetik kalkanı parçalamaktan korku­
yorum.
- Sekiz dakika kırk bir saniyeniz var.
Skat kendi kendine mınldandı.
- Saatin kaç olduğunu biliyorum. Çalar
saata ihtiyacım yok.

*
Gezegendeki üç kişi, kırmızı kayalardan
meydana gelmiş bir düzlüğe ulaştılar.
Sulu bağırdı :
- Kaptan ! Yine o garip manyetik dal­
galanma var. Göstergenin sıfır tarafından ve
sonra. . .
Körk mınldandı :
- 139 -

- Bir kapının açılma.ııı gibi mi . . .


Bir kaya çıkıntısının arkasından bir ka-
dın çıktı. Yüzünde tatlı bir tebessüm vardı.
Körk sordu :
- Bu kez kimin i<;in · geldin?
- Senin için Körk, Atılgan'ın Kaptanı.
Makkoy'la Sulu hemen Körk'ün önüne
geçtiler. Makkoy bağırdı :
- Arkamızda dur, Cim !
Kadın kımıldamadan duruyordu. Arkasın­
daki incecik, ·gümüş rengi elbise vücudunun
bütün zarif hatlarını ortaya koyuyordu.
Körk, Makkoy'un arkasından ko:O.uştu
- Beni neden öldünnek istiyorsun?
- Bir istilllcısın.
Kadın ilerledi. Körk yine konuştu :
- Biz buraya banşçı amaçlarla geldik.
Size za;ar vermedik. Oysa, siz bizim adamla­
nınızı öldürdünüz!
Makkoy trikorderini kadının üzerine çe-
vinnişti. Göstel'geleri okuyarak:
- Cim, canlı varlık değil bu! dedi.
Sulu :
- Bir robot! dedi.
- Öyle olsaydı, mekanik kayıt alırdım.
Oysa hiç bir şey göreıniyorum.
Körk, usanmış, yorgun sordu :
- Kimsin sen ?
- Komutan Losira.
- Neyin Komutanı?
- Bu üssün.
Körk, kadımn güzel vücuduna baktı.
- Çok güzelsin, Losira. Hoşuma . . . gittin.
Makkoy'la Sulu, şaşırarak başlarını çevi·
rip Körk'e baktılar. Kadın hafifçe titredi.
Körk, bunu fark edince memnun oldu.
- 140 -

- Sen de beni be · ğendin mi, Loııiıa !


Kadın, bakışlannı Körk'ten kaçırdı.
- Başka bir zaman olsa . belki . . .
Kadın birden sustu Körk :
- Beni öldürmekten hoşlanacak mısın ?
diye sordu.
Kadın başını kaldırdı ve Körk'e baktı.
- Hissetmek mi? diye sordu.
Sonn. ağır ağır ekledi :
- Öldünnek hatalı bir kelime.
Böyle söylediği halde bir adım attı.
Kollannı ileri doğru uzattı.
- Bu istssyona sızmamahsınız. Körk,
sana... dokunmalıyım.
İki adamının arkasında duran Körk, tti­
korderinin düğmeleriyle oynuyordu Kapı ne­
redeydi ? Bir yerlerden çıkmış olmalıydı bu ka­
dın ! .Körk, trikorderini kuresisrken sordu :
- Beni öldürmek mi istiyorsun?
Kadın �arak durdu. Körk :
- İstemiyorsun, dedi. Peki, istemediğin
ııalde neden öldürmeye çalışıyorsun?
Kadın :
- Beni gönderdiler dedi.
- Kim gönderdi ?
- Burasını koruyoruz.
- Diğerleri neredeler?
- B�ka kimse yok.
Birden kadııun yüzüne kararlı bir ifadeo
geldi. Kollannı yine uzatarak onlara dcJğnt
koştu ve Makkoy'la Sulu'yu geçmeye çalıştı.
tki subay yerlerinden kımıldamadılar, fakat
kadının , dokunması onlan etkUemedi.
Körk sordu:
- Ne zamandan beri yalııı=n?
Kadııun ·kollan yanına sarktı. Y"ıizlinü de-
- 141 -

rin bir keder kapladı. Sonra birden yan döndü,


bir çizlgi halini aldı, sonra gömen .kayboldu
Makkoy:
- Nereye gitti ? diye bağırdı. Bir yerler
de olmalı !
Sulu :
-Kaydı gorunmüyor, dedi. Fakat ttikor­
der üzerinde yine o enerji kaydı var! Ölçünün
dışında! Kapı buraya yakın olmalı !
Körk:
- Bir kapının. . . kapanması gibi mi? de­
di, sonra uzaktaki kınnızı kayalara doğru yü­
rüdü.
*

Kaptan köprüsünün kronometresi geçen


saniyeleri gösteriyordu. Spak, dümencinin ya­
nından . aynldı ve kompütörünün tuşuna bastı.
- Kompütörün cevabı.
- Karşılaştırma analizi tamamlandı.
- Devam.
- Ulaşım faktörü ,M-7. Faz dışında nok-
ta sıfır �ıfır sıfır dokuma tekrar maddeleşti­
niz.
Spak'ın .kaşlan şaşkınlıkla kalkb. Radha
seslendi :
- Elli yedi saniyemiz kaldı, efendim.
Spak :
- Anlaşıldı, dedi.
Radha, Spak'ın hiç acele etmeden kont­
rollan ineelediğini görünce. . . paniğe kapıl­
mamak için kendisini zorladı. Skat'ın boğuk
sesi hoparlörden duyulduğunda Spak başını bi­
le kaldınp bakmadı.
- Mister , Spak.
- Evet, Mister Skat.
- 142 -

Kanalın içinde bu1unan Skat'ın yüzünde


ı halinde terler belinnişti. Yedek kapa­
boocık
ğın . ağzına doğru konşık görünüşlü iki aleti
uzatırken yüzünde çeşitli renkte ışıklar oyna­
şıyordu.
- Manyetik valfı kapamaya çalışacağun.
Fakat ayraç. akınıla eşit düzeyde değilse, bir
patlama olacak . . . başlıyorum
Skat. sıkıntıyla ileri doğru süründü.
Radha, yüzünde geııgin bir ifade, parma­
ğını hafifletme sisteminin tuşu üzerinde tutu­
yor, hazır bekliyordu. Uhura haykırdı :
- Mister Spak, manyetik enerji göster-
gesi çılgınca oynuyor!
Spak, kendi .bölümünden uzaklaştı.
- Mister Skat durun, dedi.
Skat, aletlerini geri çekince, ışın akımı
birden hafifledi. Uhura, göstezıgeye bakarak :
- Manyetik enerji tekrar normale dön-
dü, Mister Spak, dedi
Radha, zorlukla konuştu :
- Warp on üç nokta iki, Mister Spak.
Spak, genç teğmeni umursamadı.
- Kompütör, dış faz durumu için, terı�
bir alan amaca uygun gelir mi?
- M-7 faktörü değişmez tutulduğu tak­
dirde olumlu.
Spak, dahili mikrofonun tuşuna bastı.
- Mister Spak, manyetik &yraçıııın n-
rindeki mıknatıslanma düğmesini ters çevir.
- Mıkııatıslanmayı ters mi çevireyim ?
- Evet, Mister Skat.
- Fakat bu zor olacak. Hem neden ?
- Başla, Mister Skat. Açıklayacağıın.
Duygu meselesinde haklıydın. Atılgan mole­
küler bir ulaşımdan geçti. Sonra faz dışında
- 143 -

tekrar maddeleşti. Mıknatıslanmanın ters �v­


rilmesi, boşluğu doldurmaya yetecektir.
- Teori için vaktim yok, fakat haklı ol-
duğunuzu umannı.
Radha:
- On beş saniye, Mister Spak, dedi.
Skat, Radha'nın sözünü duydu.
- Elimden geleni yapıyorum. Bir daki·
ka . . . sıkıştı.
Manyetik ayraçı kurcala<h. Alnından sü-
zülen ter damla.cıklan gözlerine doluyordu.
Radha :
- On saniye, dedi
Skat :
- Sıkıı;ıtı, dedi. Beni atın.
- ça;ışmaya devam, Mister Skat.
- Saçmalama, Spak. Son şansınız bu.
Hafifletme sisteminin tuşuna dokunun. Duy­
gula.nmanın sırası değil. Ba.sın düğmeye. Nasıl·
sa, öleceğim.
S pak :
- Konuşmayı bırak, çalışmaya bak, dedi
Skat, ayraçı kendisine doğru çekti. Kont-
rol birden boşladı. Skat, ayraçı tekrar ileri
itti.
- Gevşedi. Fakat zaman yok. Düğmeye
basın.
Manyetik ayraç yerine yerieşirken kıvıl·
cımlar aıttı.
Spak, Radha'nın yanına geldi Kontrol gös­
tergesinin ibresi warp on dört nokta biri ı;ös·
teriyordu. Onu izleyen Uhura:
- Manyetik enerji normale döndü, efen­
dim, dedi.
Uhura . konuşurken, warp hız göstergesi·
:lin ibres; on üçe düştü ve düşmeye de·,·aın etti.
- lM -
Spak, mikrofonun tuşuna bastı.
- Mister Skat, görevinizi tamamladınız.
Skat, manyetik ayraçı yerinden çıkardı.
Sonra ba�ı kızgın kanalın zemine düştü.
- Hiç değilse teşekkür edebilirdiniz, Mis·
ter Spak.
;;pak, gerçekten de �ınnıştı.
- Neden, Mister Skat ? Böyle bir durum­
da duygularunanıza bir anlam veremiyonun.
tki kişi, mantıklı bir çözüm yolunu izliyor. . .
ve bunun duygusal bir yönünü araştınyorsu­
nuz. Neden acaba?
Skat yorgun bir ifadeyle:
- Boş verin, dedi. Söylediğime pişman
oldum.
*

Atılgan'ın üç subayı büyük lnrmızı kaya·


ya yakla.şıyorlardı. Sulu'nun . tıikordeıi hAlA
manyetik bir alan gösteriyordu Körk, lnnnızı
kayaya yaklaştı.
- Şu kapalı kapı •burada olmalı.
üçü birlikte kınnızı kayaya yll.klendiler.
Kaya yerinden kımıldamadı. Soluk soluğa ka­
lan Makkoy:
- Eğer burası kapalı bir kapıysa, kapalı
kalınaya niyetli, dedi.
Kaya tümüyle yana doğnı kaydı. Kayanın
arkasından meydana çıkan kapı da yukan dağ­
nı kayarak açıldı. Üç subay yerlelinden lnmıl­
damadaıı içeıi baktılar.
Makkoy :
- Bizi içeri mi davet ediyorlar? diye sor-
du.
Sulu:
- Eğer bizi davet ediyorlarsa, dedi. Bun-
- 145 -

dan pek hoşlanmadım.


Körk:
- Atılgan'ın Kaptan köprtisüne açılan
asansör kapısını teTcih ederim, dedi. Fakat bu
gezegendeki uygarlık her ne ise, bu kapımn
ardında bulunuyordu Baylar, gemimiz olmadan
yiyecek ve içecek bulmamız imkAnsız.
Körk'ün arkasından Makkoy'la Sulu da
içeri girdiler, ve kendilerini büyük bir odada
buldular. Kapının tam karşısına rastlayan du­
varda saydam bir küp vardı. Bu küpten bin­
lerce ı:esit renkli ışık yansıyordu.
Körk:
- Bu da neyin nesi ? dedi.
Tam küpü inceledikleri sırada, küp'e ara­
Jarinda bir kadın belirdi. Kadının sırtında gü ­
müş renın elbise ve dudaklarında yine o tatlı
gülümseme vardı. Kadın, ağır ağır onlara doğ­
ru yürüdü.
Körk :
- Söyle bakalım şimdi kimi istiyorsun ?
dedi.
Kadın cevap vermedi, kollarını uzattı ve
adımlarını hızlandırdı.
Körk:
-- Bir daire yapın ve durmadan dönün, de·
di.
Kadın durdu Körk :
- Görüyorsun ya, dedi. Bize kimin için
geldiğini ı.öylemelisin.
Bir an sustu, sonra ekledi:
- Mamafih, gereksiz. Yine Körk için gel·
din.
Kadın :
- Ceyms Körk için geldim, dedi.
Spak'uı Beyni - F: 10
-146 -
Makkoy'la Sulu hemen Körk'ün önüne
geçtiler.
Körk :
- Fakat Ceyms Körk seni istemiyor, dedi.
- Sana dokunayım . . . yalvannm. Benım
varlığım sensin.
- Benim de ölümüm sensin.
Kadının sesi çok tatlıydı.
- Ben öldürmem.
- Öldürmez misin? Dokunmanın sonuç-
lanna yakından taruk olduk.
- Fakat sen bana uyuyorsun, , Ceyrruı
Körk. Sana dokunmalıyım. O zaman hücrele·
rinin yapısına uygun olarak y�ayacağım . . .
kromozomlanmız uyuşacak. Sana ihtiyacım
var.
- Zaten sen böyle öldürüyorsun. Bana
hiçbir zaman ulaşamaya.ca.kmn.
Körk, ikinci kadını fark etti. Kadın, ses­
sizce onlara doğnı yürüyordu, kollarını uzaıt­
mıştı.
Körk :
- Dikkat! diye haykırdı.
İkinci kadm :
- Makkoy için geldim, dedi.
Körk, Makkoy'un önüne sıçradı.
- Birbirlerinin benzeri ! dedi. Oradaki
kompütör benzerlerini yapmak için program­
lanmış!
Makkoy:
.. . Eize dokunduktan sonra, kromc�m­
lanmıza uyuyorlar! diye bağırdı.
Diğerlerinin benzeri üçüncü bir kadın be­
lirdi.
- Ben de Sulu için geldim.
Çok şaşıran Atılgan'ın S'llbaylan birbirle-
- 147 -

rine bakWar.
- Kaptan ! Birbirimizi artık konıyama­
yız!
Mak!<Oy :
- Diğerlerimizin katilleri üzerine saldıra-
biliriz! dedi.
Körk :
- Bir deneyelim, diye cevap verdi.
Üç kadın uykuda yürüyormuş gibL kolla·
nnı uzatmış onlara doğru ilerledi. Gittikçe
yaklaşıyorlardı. Birdenbire, subaylıınn oda
kıvılcımlı bir ışıkla aydınlandı ve ellerinde fa­
zer ta�calan, Spak'la bir güvenlik person­
eli yanlannda maddeleşti. Spak'la güvenlik
personeli fazer tabancalannı kadınlara çevir
diler.
Körk :
- Hayır, Spak ! diye bağırdı. Küp biçi­
mindeki kompütör . . . onu. tahrip et !
Fazerierin ışınlan renkli küpü parçaladı.
Parlak, ışıklı bir patlama oldu . . . ve kadınlar
gözden kayboldular. Makkoy, rahatlamanın
verdiği bir gevşemeyle derin bir soluk aldı.
Körk, Spak'a döndü.
- Mister Spak, seni gördüğüme ,sevindi­
ğimi söylemem, duygulannun yanında çok ba·
sit kalıyor. Senin ve AtJlgan'ın havaya uçmuş
olduğunu düşünmüştüm.
Spak, fazerini kılıfıııa soktu.
- Ben de sizin için aynı şeyi düşünmüş­
tüm. Kaptan. Ancak bir dakika kadar önce
gezegene yeteri kadar yaklaşıp varlıklanruzı
tesbit edebildik.
- Nereden geldiniz, Mister Spak ?
Fakat Spak, büyük bir .takdirle kınian
küpü inceliyordu.
- 148 -

- Bu beynin bizi gönderdiği yemen. . .


galakside bin ışık yılı lWlktan . N e kadar ile­
ri uygarlık bu!
- ldi, Mister Spak. Savunmalan kompü·
törlere yapılıyordu.
Spak baışıyle evetledi.
- iBunu biliyorum, Kaptan. Hareketleri
son derece mantıklı. Fakat bunu nasıl bir uy­
garlıktaki insanlar yaptı ? Temsilcileri var mı?
- İçlerinden birinin benzerleri vardı. Fa-
kat onlan meydana getiren güç imha edildi.
Fazerleriniz.
Körk, birden sustu. Odanın boş duvarı üze­
rinde Losira'nın yüzü yavaş yavaş beliriyor­
du. Kadının güzel dudaklan kımıldadı.
- Vatandaşlarım Kalandanlar, sizi se­
!Amlanm.
Kadın konuşmasını sürdürdü:
- Bir hastalık bizi kınp geçiyor. Dik·
kat edin. Ne yazık ki sizi sadece böyle bir ka­
yıtla uyarabiliyorum. Fakat bunu duyduğunuz
zaman belki bu karakolu sizin için koruyan
bizler çoktan ölmüş olacağız.
Kadm sustu. Bir dakika sonra tekrar ko­
nuştu :
- Bu gezegeni yaratırken, öldürücü bir
de organizma yarattık. Vatanımız olaiı yıldız­
dan malzeme gemisinin gelmesini bekledim,
ama virfuıler bize de bulaştL Karakolun kont­
rollannı otomatiğe bağlayacağım. Sizleri,
hastalık dışında, bütün düşmanlanmza karşı
koruyacaktır. Vatandaglanm Kaladanlar, size
başanlar dilerinL
Makkoy:
- Ölüme temennide bulunuyor, dedi.
Spak, talırip edilmiş olan kompütöre dön·
- 149 -

müştü.
- Tek yaratık olan. . . Losira'nın görllıı­
tüsünü çoğaltıyar olmalı.
- Körk'ün gözleıi kaybolınakta olan gü-
zel yüze diki.lınişti.
- Çok. . . güzeldi, dedi.
Spak başmı aal1ıı.dı..
- Güzellik geçicidir, Kaptan. Mamafih,
kadın son derece sadık ve zekiydi.
Duvardaki görüntü tamamen kaybolm�­
tu. Körk haberleşme elliazını açtı.
- Körk'ten Atılgan'a. Be<ş kişilik grubu
çekmek için hazır olun. Sahi, .Mister Spak, se­
ninle aynı fikirde değilim.
- Sahi mi, Kaptan?
Körk'ün zihninde müzik kadar tatlı ses,
halkını kurtarmak çabasında yalnız bqına kal·
mış güzel yüzün görünümü vardı.
- Güzellik geçici değildir, Mister Spak.
Güzellik onu takdir edenlerin zihninde hiç si­
linmeden kalır.
Spak, şaşkın Şll§kın Körk'e baktı. Ulaşım
ışınlan sırasında maddelerine aynlırlarken
Körk'ün dudaklarında kederli küçük bir tebes­
süm vardL
4. GEÇMİŞTEKİ KORKU

Kaptanın Seyir Defteri : Yıldız tarihi


203.0.1. Uzaydaki ara,oıtınnalanmızı sürdürü­
yonız. Araus 10 gezegeni üzerinde bilimsel
araştınnalar yaptık, Alıngaçlanmız gezegenin
zengin maden damarlanyle dolu olduğunu gös­
terdi. Araştınnalanmı derinleştinııek üzere ma­
den damarlannı kontrol ediyonız.
Maden cevherinin garip bir göriinümü var­
dı; siyaha çalan morumsu bir ;renk pınl pınl­
dı. Körk, maden cevherlerine bir taşla vurdu.
Madenden tek bir ses çıkmıştı, ama üzerinde
hiç bir çarpma izi yoktu. Körk, maden parça­
ııını bir kenara atarken :
- Çok güzel, dedi. Böyle ham haldey­
ken bile çelikten en azından yinni defa daha
sert görünüyor!
Trikorderini maden cevheri üzerine ayar­
layan Spak :
- Kesinlikle, Kaptan, dedi. Ert güzel
manganez çelikten 214 defa daha sert.
Körk haberleşme elliazını açtı.
- Skati ? Bu maden filizinin varlığı doğ­
rulandı .YıldJz Komutanlığına, buraya hemen
bir araştınna gemisi gönderileceklerini bildir.
Körk konuşurken, maden filizinin üzerin•
de beyaz bir bulutçuk dolaştı . . . beyaz bulut·
çuk. A.tılgan personeli tarafından görünmemek
için sanki, kaya parçalannı kendisine siper ça­
lıyonnuş gibiydi.
- Skat :
- Tamam, Kaptan, dedi. Bu zengin da-
man incelemek üzere bir gemi gönderecekler.
- 151 -

Spak. fazer tabancasını çekti.


- Madeni kıramadığıınıza göre, bir par·
çasını fazerle kopanp örnek olarak alacağım.
Körk cevap vermedi. Birden kaşlannı ça­
tarak havayı kokladı. Yüzüne, birden geçmişi
gözlerinin önünde canlanmış bir insanın yüz
ifadesi gelcii. Maden filiziyle koyumsu mor renk
almış taşın bir parçası kopmuştu; beyaz bu­
lutçuk, sanki gözlerden uzak kalmak istermiş
gibi, büyük bir kayanın arkasına çekildi.
Spak. yerden aldığı maden parçasıyle
doğnılurken, Körk �
- Dikkat ettin mi ? dedi. Tatlımsı bir
koku . . . bal kokusu aldın mı? Aca.ba ? Bundan
yılla.rea önce başka bir .gezegende . . . bu koku­
yu yayan bir şey vardı.
Körk'ün kesin olmayan ifadesi karşısında,
Spak :
- Gezegenin bu gölgesinde bahar havası
var, dedi. Muhakkak ki havada birçok çeşitli
çiçeğin polen kokusu vardır, Kaptan.
Fakat Körk'ün endişesi dağılmanuştı.
Spak'ın sözlerini de duyınamış gibiydi. Geze·
gene inen ekibin güvenlik subayını eliyle yanı­
na çağırarak :
- Teğmen Rizzo , dedi. Yanına iki adam
al ve çevremizi şöyle . 'bir kontrol et Atıno�­
ferde di-kronyıım gazı araştır.
Spak :
- Di-kronyum laboratuvar denemeleri­
nin dışında bir yerde bulunamaz, dedi.
Körk, Spak'ın sözüne aldırmadı.
- FazerieTinizi Dağıtıcı B'ye ayarlayın.
Eğer gazımsı bir bulut görecek olursanız, der..
hal ateş edin . Çevreyi iyice tarayın, Teğmen.
Elinde açık duran haberleşme cihazı vızıL
- 152 -

dadı. Sonra Skat'ın sesi duyuldu:


- Gerniye çekilmeye hazır mı=ız, efen­
dim?
- Bekle, Skati Kontrol ediyoruz.
- Kaptan, U.S.S. Yorktown bizimle sekiz
saat sonra randevu yerinde bulUŞicak.
- Tamam, Skati Bekleyin. Tamam
Maden filizini inceleyen Spak, hayranlık­
la söylendi :
- Yaklaşık olarak yüzde seksen beş saf,
Kaptan. Bu madenden yeteri kadarla, bizim
warp kapasitemizin en azından iki misli kapa·
sitede Yıldız gemisi yapa-bilirler.
Fakat Körk, yine havayı kokluyordu.
- Gi�, dedi. Evet, şimdi gitmiş. Ya­
nılmış olabilirdim Bu kokuyu son kez bundan
on iki yıl önce almıştı.
Güvenlik subayının ve iki adamının kont­
rol ettiği bölgeye baktı. Küçük bir tümsekçi­
ğin yanında duran Jli.zzo, ttikoroeri üzerine
eğilmişti. Ttikorder birden havada di-kron­
yum tespit etti. Ttikorderin ·göstergesine hay­
retle bakarken, küçük bir bulutçuğun tüm­
seğin arkasından çıkıp arkalanndan sokuldu­
ğunu fark etmedi
Rizzo kendi kendine:
- Ama bu imkansiz, diye söylendi
Mamafih, durnammsı bulutçuk, kendi do-
ğal kurallannı uyuyonnuş gibiydi Bir an için
ancak görülebilecek beyaz bir bulutçukken, bir
an sonra yoğunlaşarak koyu bir sis halini aldı
ve hızla hareket ederken mınldanan bir ya­
ratık sesi çıkannaya başladı.
Araştınna ekibi tek vücut halinde arkaya
döndüler. Yoğunlaşan bulutçuktan yeşil bir
anten uzandı ve en yakındaki güvenlik perso-
- 153 -
neline dokundu. Güvenlik personeli neye uğra·
dığını ışaşınrken boğazını tutup yere yuvarlan·
dı. tkinci güvenlik personeli de aynı biçimde
yere. yuvarlanırken Rizzo fazer tabancasını
çekti Bulutun neresine ateş edecekti? Tam or­
tasına mı ateş etmeliydi? Nereye ? Tereddütle
durdu. . . tam bu sırada Körk'ün haberleşme
cihazı vınladı.
Rizzo boğulurcasına :
- Kaptan . . . bulut, dedi. Garip bir bulut.
Körk haykırdı :
- Tam ortasına ateş et !
- Efendim, biz . . . lrndaaat !
Körk :
- Spak . benimle gel! diye bağırdı.
Fazer tabaneası elinde olduğıı halde tepe­
ciğe doğru hızla koştu.
Fakat gazımsı bu1ut kaybolmuştu. Rizzo,
otlanıi üzerinde yüzü koyun düşmüştü, haber­
leşme cihazı hB.la elindeydi. Onun yanında iki
güvenlik personelinin cesetleri vardı. Körk,
Rizzo'nun yanına gitmeden önce çevresine ba­
kındı. Subayın yüzü soluktu. Fakat Rizzo'nun
soluk yüzüne karşılık. adamlannın yüzleri ke­
mik beyazı halini almıştı.
Körk başıııı bldırdı.
- Ölmüşler, dedi kanlanndaki bütün al­
yuvarlann emiimiş olduğıınu göreceğiz.
Spak :
- Hiç değilse, Rizzo sağ, dedi. Söylediği­
niz gibi. . . neden şüphe ediyordunuz, Kaptan !
Körk haberleşme cihazını çıkarmıştı.
- Bir şey . . . var olamayacak bir şey. Bu­
nunla beraber varlık gösteriyor.
Haberleşme cihazını açtı.
- Kaptan'dan Atılgan'a. Bize kilitlen,
- 154
Skati ! Tıbbi alann !
*

Körk, revirdeydi Revir fazla geniş ol­


madığı için dolaşamıyordu. Bunun için de,
Kristin Çapel, Bons'a otopsi bant kapsüllerini
verirken kınuldamadan durdu.
- Otopsi raporlan, Doktor.
- Teşekkür ederim.
Körk, elini uzatarak Kristin'in koluna do­
kundu.
- Hemşire, Teğmen Rizzo'nun durumu
nasıl?
- HD.la baygm, Kaptan.
- Kan nakli?
- Mümkün olduğu kadar çabuk kan ve-
riyoruz, efendim. Kan sayımı yine de norma­
lin yüzde altmış altında.
Körk. Makkoy'a baktı. Fakat Bons, otop­
si raporlannı dikatle okumaya dalmıştı. Körk.
elini alnında dolaştınrken gözlerini sıkıntıyla
yumdu. Sonra, üzerinde küçük bir ekranlalan
mikrofon bulunan panelin önüne gitti
- Körk, köprüyü anyor.
Spak'ın sesi cevap verdi.
- Yörüngeden aynimaya hazınz, efen­
dim.
- Yerinizden kımıldamaym.
Spak'ın görüntüsü kayboldu, onun yerine
Skat göründü,
- Karışıyorum, ama, Kaptan, Yorktown'-
!a buluşmak için ancak yedi saatımız kaldı.
Körk birden sinirlendi,
- Şu halde geç, kalabileceğimizi bildirin!
Makkoy, incelemekte olduğu banttan ba·
şını kaldınp Körk'e baktı.
- 155 -
- Cim, Yorktown gemisinin doktoru ne
kadar gecikeceğimizi bilmek isteyecektir. Bize
teslim edeceği aşı çabuk bozulabilen cinsten.
Spak tekrar ekranda göri.inüü.
- Kaptan, Tlıea Yedi gezegeninde bu aşı­
lan bekliyorlar. Zamanında yetiştireceğimizi
umuyorlar.
Körk, çıldıracağıın, diye düşündü. Bakış­
lan Spak'la Makkoy arasında dolaştı.
- Baylar, dedi. Şu bölümler hakkında ge­
niş bilgi alıncaya kadar yöri.ingede kahyoruz.
('.eç kalışımızın Tlıeta Yedi gezegeninde öi'.Jm·
!ere yol açabileceğini biliyorum. Bütün sorunı­
lulu·k benim olacaktır. Tamam.
Ekrandaki görüntüyü sildi, sonra :M:ık­
koy'a döndü.
- Otopside bulduklann, Bons?
- Renklerini gördün. Vücutlannda tek
·
alyuvar kalmamış.
- Kesik? Yara? Herhangi bir iz var mı?
- Yok. Tıpta görülmemiş bir olay.
Körk soğuk bir sesle:
- Tıpta görülmemiş demeden önce geç­
mişte ·buna benzer bir olay hakkında ka:nt
bantlannı kanştır, dedi. U.S.S. Farragut'un
geçirmiş olduğu bir tecrübe hiili akhmda.
Bundan on iki yıl önce, yine böyle olduğu gi­
bi tıpta görülmemiş olay olarak nitelendiril­
mişti.
Makkoy, şüpheyle Körk'ü süzdü. lfadesiz
bir sesle:
- Teşekkür ederim, Kaptan, dedi. Der­
hal o bantlan inceleyeceğim.
- Vakit kaybetme. Fakat çalışmaya baş­
lamadan önce, Teğmen Rizzo'yu bi!!' dakika
kadar ayıltabilir misin?
- 156 -

- Evet, za.nnederim, fakat. . .


- Onu ayıltmanm bir sakıncası v ar mı?
- İçinde ·bulunduğu durumda onun için
pek fark etmez.
- Şu halde hemen ayılt. Ona bir soru
sormak zorundayım.
Rizzo'nun yatsğına yak�tıldarı sırada,
Hemşire Çapel, Teğmenin kqluna bağlı siyah
bir kutuyıı yerinden alıyordu.
- Kan nakli tamamlandı, Doktor. Nabız
ve solunum ııaıa. normal değil.
- Ona bir cc. kordrazin yap.
Hemşire �kınlıkla baktı. Sonra bir en­
jektör aldı ve ayarladı. Enjektör Rizzo'nun ko­
luna daldığında, Körk'iin karyola demirini tıı­
tan elinin parmaklan bembeyaz kesildi. Riz.­
zo'nun baııı yavaş yavaş kımıldadı. Körk, he­
men genç Teğmenin üzerine doğru eğildi.
- Teğmen, ben Kaptan. Beni duyuyor
musun? Sana ne olduğunu hatırlıyor musun?
Rizzo'nun gözkapaklan titredi.
- Hatırlıyorum . . . üşüyorum, diye fısıl­
dadı. Çok. . . soğuk.
Körk ısrarla tekrar sordu :
- Rizzo, bir şeyin saldınsına uğradınız.
Saldınya uğradığınızda bir koku aldın mı?
Körk'ün elleri titriyordu Biraz daha eğil-
di.
- Rizzo, hatırlamaya çalış. Son derece
tatlı bir koku. Böyle bir koku aldın mı?
Rizzo'nun gözlerine korkulu bir ifade gel-
di.
- Evet, efendim . . . koku . . . garip . . . san­
ki . . . sankı bal kokusu gibi.
Körk, derin bir soluk aldı.
- Ve . . . bir . . . bir varlık h.issettin mi? Ze-
- 157 -

ki bir varlık?
Rizzo'nun b�ı olumlu bir işaret verirce­
sine sallandL
-- 0 . . . bizden güç istiyordu. Evet, gü·
cüı.nüzü emdiğini hisettim Bir varlık hisset­
tıııı. . . .
Makkoy :
- Uyudu, dedi. Bir enjeksiyonu daha gö-
2e alamayız. Kaptan. ,
- Cevaplarına pek güvenilemez. Bu yarı
baygın halinde, rüya görmüş olabilir. Senin
duymak istediğin şeyler olduğunu düşündüğü
için böyle konuşmuş olabilir.
Körk doğruldu.
- Şu kayıt teyplerini kontrol et, Doktor.
Hemen onların analizlerini istiyorum
Körk, revirden çıktı; . Kristin Çapel, sor­
gulu bakışlarını Makkoy'a çevirdi.
- Kaptanın nesi var, efendim? Onu şim·
diye kadar hiç böyle sinirli görme.mlşt:lm.
Makkoy :
- Öğrenmek niyetindeyim, dedi Beni
ararlarsa, tıp kitaplığındayım
Kaptan Köprüsünde, Uhura, Körk'ü Yıl­
dız Komutanlığından gelen bir meısaJ1a kar;ıı­
ladL Körk, Uhura'nm elini kenara itince, Uhu'
ra çok şaşırdL

- Daha sonra, Teğmen. Şimdi nö�


güvenlik subayına söyleyin buraya gelsin.
Spak'ın yanında durdu. Spak :
- Araştımıaya devam ediyorum, Kap­
tan, dedi Gezegen yüzeyinde henüz canlı bir
varlığa rastla.madun.
- Şu halde, Mister Spak, almgaçlanmızı'l
tespit edemeyeceği, çok değişik canlılık gös­
teren bir şey olduğunu kabul edelim,
- 158 -

- Oysa. . . di-kronyuından söz etmişsiniz.


Kaptan.
- Çok ender bir element. Mister Spak.
Farzedelim ki aradığımız yaratık garip, gaz
halinde ve bünyesinde böyle bir element olan
canlıdır.
- Ne yüzeyde ne de atmosferde di-kron­
yum izleri yok. Element ar�tırması da yap­
tım, efendim.
- Ya kendisini çok güzel saklayabiliyor-
ea?
- Kaptan, yaratık di-kronyum, kurşun,
altın, hidrojen ya da hangi madenden oluşur·
sa oluşsun . . . alıngaçlanıruz onu kesinlikle tes­
pit edecekti.
-- Yine de haklı olduğumu tahmin ede-
!im.
- Mantıksız bir tahmin Kaptan. Verll­
miş bir elementin alingaçlarımızdan saklana ­
bilmesi olanak dışı.
- Olanak dışı mı? Daha ileri bir tahmin
yürüterek, bu yaratığın zeki olduğunu ve onu
aradığımıZ! bildiğini düşünelim.
- Kaptan, alıngaçlarııruman saklanabil­
mesi için, moleküler yapısını değiştirebilecek
yetenelrte olması gerekir.
Körk. dik dik baktı.
- Altının kurşuna ya da ağacın tildişine
dönüşmesi gibi. Mister Spak, şimdiye kadar
aklıma gelmeyen bir fikir attın ortaya. Şu an­
da Doktor Makkoy'un incelemekte olduğu ka­
yıt rontlanndaki bazı sorulann da cevabı bu
sanırım.
Spak, hemen ayafa JUıllrtı.
- Mr. Çekov ! Alıngaçlann başına geçin.
Spak, asansörün kapısına ulaştığında, ka-
- 159 -

pı tıslayarak açıldı ve görevli güvenlik subayı


Kaptan Köprüsüne girdi Uzun adımlarla Körk'­
ün yanına yürüdü ve selam verdi.
- Asteğmen David Garrovick emrinizde,
Kaptan.
Körk, şa�ararak döndü.
- Yeni güvenlik subayı sen misin?
- Evet, efendinı.
Körk, bir an tereddüt etti, sonra :
- Acaba baban . . . ?
- Evet efendim. Fakat babamın yüzün-
den özel muamele görmek istemem.
Körk'ün_ yüzündeki şaşkınlık hemen dağıl-
dı. Konuştuğu zaman sesi oldukça sertti.
- Özel muamele görmeyeceksin, Mister!
- Evet, efendinı.
Uhura :
- Teğmen Rizzo'nun .raporunu aldım,
Kaptan. Teğmen kurtanlamadı.
Körk, arkasına yaslandı. Koyu mor renk­
li madenin bulunması onlara epey palıalıya
oturmuştu. Tekrar Garrovick'e döndüğünde.
Asteğmenin yüzündeki keder ifadesini gördü
- Rizzo'yu tanır mıydın ?
- Evet, efendim tki arkadaştık. Akade-
miden beraber çıkmıştık.
Körk başıyle evetledi.
- Onu öldüren şeyin peşinden gitmek is­
ter misin ?
- Evet, efendim.
- Dört adam al yanına. tki ,numaralı fa-
zer tabancastyle donatılacaklar. Fazerler Da­
ğıtıcı�B'ye ayarlanacak Beş dakikaya kadar
ulaşım Odasında hazır bulunun. Gezegenin yü­
zeyinde bana eşlik edeceksiniz
Trikorder kayıtıannı ilk okuyan Garro·
- 160 -

vick oldu. Maddeleştikleri düzlüğün kayıtlanıu


okudu, sonra Körk'e seslendi :
- Kaptan, kayıtlar değişiyor!
Körk hemen onun yanına gitti Başını sal­
iayarak trikorderi inceledi.
- Şimdi di-ldronyuın. Kaptan. 94 mark
:. 6 <:ler<>f,elik açı üzerinde. K ı:ııldaı.•ad m du­
ruyor.
Körk. düzey üzerindeki ·bir tepeciği işaret
etti.
- Şu tepeciğin arkasında olmalı. Yanma
iki adanı al ve sağ taraftan yaklaş. Ben de iki
adamla sol taraftan geleceğim. Yaratığı görll!"
görmez. fazerler ışınlanacak. Unutmayın . . .
son derece tehlikeli bir yaratıktır.
Garrowick sinirli sinirli tepeciğe baktı.
- Evet . . . efendinı.
Asteğmenin sesi boğuktu. Körk, si­
nirleri gerilmiş genç yüze . baktı. Sonra başını
çevirirken:
- Swanson ve Bardoli, benimle gelin, de·
di.
Garrovick ve adamlan tepeye tırmanmış­
lardL Garrovick, tepenin ardında derin bir va·
dl uzandığını gördü. Adamları küçük bir dere­
ciğin içinde kayboldu. Garrovick ·biraz tered·
düt ettikten sonra karar verdi ve dikkatle ya­
macı inmeye başladı. Birdenbire beyaz bulut·
çuk hem�n önünde belirdi. Garrovick, bulu­
tumsu seklin birden karşısına çıkmasıyle şa·
şırdı, bir an kararsız olarak kaldı. Sonra faze­
rini doğnıltup ateıı etti ,ama çok geç kalmışb.
çünkü bulutsuz gaz kaybolmuştu.
Körk bağırdı :
- Fazer atışı :
Tepeye koşarken adamlarına seslendi
- 161 -
- Benimle gelin!
Garrovick'i, gözleri sabit .bir noktada, ya­
macı tırmanmaya çalışırken buldu.
- Garrovick sen mi. . .
Sözü yanda kaldı, çünkü Garrovick'ın
nereye ula.şmak istediğini !görmüştü. Adam­
lanndan ikisi yerde cansız yatıyordu.
Körk, en yakındakine koştu. Garrovick.
Körk'ün yanına geldiğinde yüzünde gengiıı ve
sinirli bir ifade vardı. Yerdeki cesedin yüzii
kemik kadar beyazdı

*
Körk, brifing odasında yalnızdı. Yaiı:o•
kalmasına memnundu. Yalnız olduğu takdiı.·de
adamlanndan beş kişiyi öldüren yaratığ.:ı.
bundan on iki yıl önce galaksinin başka bir
bölümünde U.S.S. Farragut'un tayfa\annı öl­
düren aynı yaratık olduğuna karar verehili·
yordu. Revir, Garrovick'in baygın olarak ku•·­
tulan adamlannı tedavi ediyordu, fakat kan
nakli Rizzo'yu hayata kavuşturamamıştı. Asıl
mesele,Körk'ün hiç yalnız kalamamasıydı. Za·
.ten insan hiç bir zaman yalnız kalamazdı. Di­
ğer insaniann söylenmeyen düşünceleri, y•.ıl­
nız kalan insanın yakasım bırakmazdı. Spak'la
Makkoy'un söylemedikleri düşünceleri de şu
anda kendisine eşlik ediyordu. İkisi de yaratı ·
ğın böylesine zeki ve tehlikeli olabileceğine ih­
tirnal vermemişlerdi. Dahası da, burada kalıp
ölüme sebep o�m[:sını bir türlü kabul edemi­
yorlardı. Belki de hakları vardı. Komuta yet­
kisi içinde mi bir karar vermişti. . yoksa bu
ka ran tamamen duygusal mıydı?
Kollannı masaya dayayarak başını elle­
Spak'ın Beyni - F: l l
- 162 -

rinllı arasına aldL Biraz sonra Spak, Makkoy


ve Garrovick'in �aY,a girmesi üzerine başıru
kaldınp baktı. Spak ve Makkoy yerietine otu­
rurken Körk'e anlayışlı bir bakış fırlattılar. U­
gisiz göründülderi halde, Körk, �nlann olay­
lan çok yakından izlediklerini biliyordu. Körk
de onlann bu tutumlan karşısında, üzeline
fırlatılan bu .bakışlan görmemezlikten geldi
oturumu açtı.
- Raporunuzu inceledik, Mister Garro­
vick. Mister Spak'ın bir iki sorusu var.
Spak :
- Ys.ratığm büyüklüğü ne kadardı, As­
teğmen? diye sordu.
- On ile altmış metre küp hacminde ol­
duğunu tahmin edebileceğini, efendinı. Boyut
değiştiriyordu ve hareket ederken yayıhyordu.
- Yapısı?
� Gazımsı bir buluttu, efendinL Bir kıs­
mı hiç değilse, çünkü baktığım zaman arkasını
görebiliyordum Diğer kısımlan daha yoğun­
muş gibi görünüyordu.
Makkoy SÖZÜ aldı.
- As:teğmen, bu gazımsı bulutta bir «ze­
kA. sezdiniz mi?
- Ne sezdim mi, efeııdlm !
- Yani içinizde onun bir yaratık olduğu-
na dair bir his duydunuz mu? Kimyasal ele­
mentlerdm oluşmuş garip bir buluttan çok
onun yaşayan düşünen bir canlı olduğunu his­
settiniz mi?
- Hayır, efendim
Körk, .oturduğu yerde huzursuzca kımıl­
ılanan Garrovick'e baktı.
- _.\steğmen, onunla temas etmed;niz.
öyle değil mi?
- 163 -

- Hayır, temas etmedim, efendim. Daha


uzakta duruyordum. Garrovick sustu, sonra
<lc•,•am etti:
- Sanki birdenbire belirdi önce bir:ız
dolaştı, sonra en yakın adama doğru harl'l<:et
etti. Hızlı, son derece luzlıydı.
Körk :
- Biraz dolaştı mı dedin?
- Evet, efendim.
- Ona ateş ettin, değil mi?
- Evet, efendim.
- Yaratıktan ne kadar uzaktaydın?
- Yirmi yarda kadar, efendim.
- Ve bu uzaklıktan, dola,makta olan ge·
niş bir bedefi vuramadın, öyle mi?
- Evet, efendim. Şey. . havada dolaşır-
ken ateş etmedim.
- .Yani, donup kaldın mı?
- Pek sayılmaz, efendim.
- Şu halde ne demek istediğini bize tam
olarak anlat.
- Şaşırmıştun . . . belki bir saniye kadAr.
hepsi o kadar. Sonra, ateş ettiğim zaman, o . . .
şey, adama doğru gidiyordu.
Körk'ün . sesi çok sertti.
- Bize ek olarak verebileceğin başka bil·
gi var nu ?
- Hayır, efendim. Yalnızca . . . bir saniye
kadar tereddüt ettim. efendim Bağışlayın.
- Agteğmen, ikinci bir emre kadar bü­
tün görevleriniz alınmıştı. Ramaranızda tu·
tuklusunuz.
Garrovick dikleşti.
- Emredersiniz, efendim.
Makkoy'un 'baloşlaıı Garrovick'i izledi.
- Ona biraz sert davrandın, Cim.
- Tereddüt etti. Adamlanndan biri öl-
- 164 -

<�ürüldü. Diğerleri de l:el�ü ölecekler.


Spak :
- Kaptan, dedi.
Körk yerinden kalktı.
- tkinizin de verilecek raporlarınız var,
Faylar. Ondan sonra tavsiyelerinizi söyle�si·
niz.
Sert adımlarla kapıya yürüdü. Kıı.pıyı çar­
Farak arkaRından kapadığı zaman, Makkoy
ve Spak birbirlerine bakıştılar.

*
Garrovick'in odası da morali kadar 'ka·
ranlıktL Elektrik düğmesinin bir pano üz+
rine yerleştirilmiş olduğunu gördü. Düğmenin
altında ısı termostatı vardı. Panonun üstüı:de.
altında .Havalandırma filtresi baypas» yazılı
etiket bulunan bir anahtar vardı. Garrovick,
gözlerini kapayarak kara kara düşünmeye
başladı.
Köprüye dönen Körk, Yorktown'dan ge­
len bir mesaj buldu. Gemi, randevu hakkında
l:;ilgi istiyordu. Aldırmadı.
Stat. yunına yaklaştı.

- Mademki bekliyoruz. Kaptan ,dedi. İki


numaralı itici makinenin radyoaktif atıcı ka­
nalını temizlemek istiyorum. Fakat yörünge­
den aynL"Uak üzere yanın saata kadar hazır
olurum.
- Yc:rüngeden aynlmıyoruz, Skati. Bu
kadar çabuk gitmeyeceğiz.
Skat, Körk'ün ne demek istediğini anlaya­
mamıştı.
- Thea Yedi'nin o ilaca şiddetle ihtiyacı
olduğu gibi, ilaç da f:ızla dayanamaz bozu­
lur, Kaptan. Hem . . .
Körk öfkeyle döndü.
- 165 -
- Duı:umun farkındayım, Mühendis. Su-
baylanmuı yörüngeden aynlmam için beni
zorlamalarından usandım ve . . .
Skat'm yüzündeki ifadeyi görünce sözünü
tamamlamadı.
- Kusura bakma, Skati. Zorlama keli-
mesini kullanmamalıydım.
-- Anlıyorum, Kaptan.
Körk, Çekov'un yanına gitti.
- Alıngaç verileri?
- Hiç bir şey yok, efendim. !ncelemeye
devam ediyorum.
- Mister Çekov, belki yapısını değiştire­
bi!eceğinh farkındasınız her halde ? Olağandı­
�ı hareketleri de kaydediyor musun uz? Her­
hangi bir çeşit gaz bulutu falan ?
- Alıngaçlarla tam bir araştırınayı iki
kez tekrarladık, efendim.
- · Şu halde, gerekirse, yirmi kez tekrar­
layacaksınız!
Bu sözleri haykırarak söyledi ve köprüyü,
subaylanna terk ederek asansöre yürüdü.
Sıkıntıdan patlayan sadece Garrovick de­
ğildi. Makkoy, otopsi bantuıı ekranın yanğın­
dan çıkaıdı ve neredeyse öfkeyle yere fırlatıp
atıyordu. Spak gelince konuşmaılı bile.
- Umanın rahatsız etmedim, Doktor.
- Başka bir otopsi raporunun incelen-
mesini engellemekle beni rahatsız etmiş sayıl­
mazsın. Hiç değilse biraz kurtulmuş oldum.
- Tavsiyene ihtiyacım var.
- Şu halde benim de içkiye ihtiyacım var.
- Nedenini anlayamadım, Doktor?
- Baksana benden yardım istiyorsun.
Alay mı ediyorsun, benimle ?
- Hiç alay etmem. Belki de ifadeini dü­
zeltınem. gerek. Bir fikir venneni istiyorum.
- 1 66 -

Henüz pek kavrayamadığım, insanlan üzen


birçok ruhsal bunalımlar var. Bunlardan biri,
geçmişteki korku. Böyle bir korku, insanın
herhangi bir şey üzerinde ısrarla dunnasına
mı neden olur?
- Cim'le ş u yaratığım ını kast ediyor­
sun?
- lyi tahmin ettin. U.S.S. Farragut'un
başından geçen olayın bantını inceledin mi?
- O kadar çok ölü ve yaralı vardı ki, on­
lan inceleyecek zamanı ancak bulabildim.
Spa.k :
- Allahtan ki ben çok ç�buk okuyorum,
d.edi. O kayıtlan özetleyerek bir uyanda bu­
lunmak isterim, Doktor. Kaptan da dahil ol­
mak üzere gemi tayfasının yansı ölmüştü.
Kaptanın iarni de Garrovick'ti.
Makkoy hayretle uzun bir ıslık çaldı.
-. Bizim Asteğınen'le benzer isim, ha?
Spak :
- Babası, dedi. Farrogut'un dosyası ya-
mında, dedi.
Makkoy şaşırdı :
- Şu halde dahası da var.
Spak başını evet ruılarnında salladı.
- Hem de çok fazlası var, Doktor. Kur­
tulanlar arasında, uzaya ilk kez görev alıp
çıkan genç bir teğmen vardı.
- Evet, Ceyrns T. Körk.
Spak, •bantı ekranın yanğına soktu.
- Dahası da var. Bu bantı incelesen iyi
olacak, Doktor. Yirmi dakika sonra Mak­
koy, U.S.S. Farrogut'un eski subaylarından
Ceyrns T. Körk'ün odasına giriyordu. Kapı­
nın çalınmasına cevap verilmedi. Makkoy ka­
pıyı teklifsizce açtı.
- Girebilir miyim, Cim?
- 167 -

Körk, yatağının üzerine uzaıımış, gözle­


riDi tavana dikmişti. Yerinden hiç kımıldama­
dL Konuşmadı da. Sonra birden yataktan fır­
layıp duvardaki haberleşme cih ıızına uzandı.
- Körk'ten Kaptan Köşküne. Alıngaç
verilerinin raporu ?
Çekov'un sesi duyuldu.
- Araştırmaya devam ediyoruz efendim.
Olağandışı kayıt yok.
- Araştırmaya devam edin. Tamam.
Haberleşme cihazından döndü ve sağ
yıımruğunu sol elinin avcuna patlattı.
- Hiç bir iz bırakmadan kaybolamaz ki !
diye bağırdL
Makkoy otururken :
- Kimi zaman eğer şaııslıysak kaybo­
lurlar, dedi. Canavarlar her çeşit biçimde ge­
lirler, Cim. Hepsinden en büyük canavar han·
gisidir bilir misin ? Suçluluk bilinsin ya -da bi­
linınesin.
Körk'ün dudaklan kısıldı.
- Sadece gel.
- Cim . . . genç bir subay, son derece duy-
gusal bir gerilim altınd:ı. hiç bilmediği bir teh­
likeyle burun buruna bıraloldı. Hepimiz bili­
yoruz ki . . .
- Asteğınen Garrovick komutana bağlı­
dır, Doktor. Kendi çalışma alanının dışına çı­
kıyorsun.
Makkoy :
- Oysa ben Farragut 'gemisi subaylann­
dan Teğınen Ceyms T. Körk'ten söz ediyor­
dum, dedi.
Körk cevap vermeden sadece dik dik bak­
makla yetinince, Makkoy devamla . . .
- Bundan o n iki yıl önce, geınin saldın­
ya uğrad:ğı zaman fazer bölümünde genç bir
- 168 -
subaydJn. Bana göre, bu genç subay kendini
lSrarla. suçla.dı . . .
- Ateş etmekte gecikmiştim !
Makkoy sertçe konuştu :
- Normal, insanca duyguların vardı ! Şa­
şııma, sürpriz ! Şaşırmıştın. Çoğu çoğu iki sa­
niyelik bic gecikme yapmışsın!
Körk'ün anıları canlanınca yüzüne kederli
bir ifade geldi.
- Eğer gecikmeseydim, o şey imha ola­
caktı !
- Gemi jumalı öyle demiyor. Kaptanın
seyir deftP.rine yapılan girişte Teğmen Körk'­
ün çok cesur ve iyi bir subay olduğundan söz
edilmiş.
- tki yüze kadın insanı öldürdüm!
Makkoy'un sesi sakinleşmişti.
- Kap_tan Garrovick senin için çok önem­
liydi, öyle değil mi?
Körk'ün omuzları çöktü, yol'gllh bir ta­
vırla yaratığının üstüne oturarak parmakları­
nı oğuşturdu.
- Akademiden aynldığımdan beri benim
komutanımdı. Tanıdığım en iyi insanlardan bi­
riydi.
Tekrar ayağa fırladı.
- Onu yok edebilirim ! tki kez tam vak­
tinde ate� edebilseydim . . .
- Bunu kesinlikle bilmiyorsun, (;jm ! Bil­
miyorsun! Genç Garrovick'in de ilk atışıyle
onu yok edeceğinden emin değildin.
Körk'ün yüzünde acılı bir ifade belirdi.
- O hatarnı bu gemiye borçluyum . . .
- Bir anıdan acı çekiyorsun diye . . . genç
bir teğmeni bundan on iki yıl önceki Körk'e
benzetiyorsun diye bir genci mahvedemezsin,
Cim. Kendini, kariyerini yok edeceksin.
- 169 -

- O şeyi öldürİııeliyim ! Bunu nasıl ya­


pabileceğimi sonna bana. Yapacağım!
Makkoy, uzun bir dakika Körk'ü süzdü.
Sonra kalkıp kapıya gitti ve kapıyı açan tuşa
bastı.
- Gel, Mister Spak, dedi.
Körk öfkeyle dönerek bağırdı.
- Bons, dostluğumuzdan yararlanarak
durumu ou nok . . .
Ma.kkoy, Körk'ün sözünü kesti.
- Bu mesleki bir görev, Kaptan. Bir yıl­
dız gemisi Kaptanının fiziksel ve duygusal
-davranışları üzerine tıp jurnalına bir şeyler
yazmaya hazırlanıyorum. Komuta rütbesinde
l:ir taııığa ihtiyacım var.
Körk'ün bakışlan birinden diğerine git­
tı. Çok uzunmuş gibi görünen bir sessizlik ol­
du. Körk. konuştuğu zaman sesinde öfltesinin
izleri açİk seçik belliydi
- Doktor ve sen. . . Binbaşı Spak, ikiniz
de l::eniİn artık yeteneklerimi yitirdiğimi mi
düşünüyorsunuz?
Spak :
- Talimat kitabında söylendiği gibi bir
ifade, Kaptan. Cevabınuz da şöyle ifade edi­
lebilir : son zamanlardaki ve gezegendeki tutu­
munuz olağandışı görülmüştür. Daha ileri bir
soruşturma yapmak için izninizi . . .
Körk :
- Boş lafı bırak! diye bağırdı .El kita­
i:ıu1ı da unut! Ne soracaksan sor!
Daima soğukkanlı olan Spak konuştu :
- U.S.S. Yorktown veıilmiş olan rande·
vu yerinde bizi bekliyor, Kaptan. Çabuk bozu­
labilecek bir ilaç taşıyor ve bu ilaç . . .
Körk, titreyen elini alnında gezdirdi.
- 170 -
- Bu söylediklerin benim için yeni şey-
ler değil, Binb11,1ı.
Makkoy :
- O 3,1ıyı Tlıea Yedi gezegeninde bekli­
yorlar, Cim, dedi.
- Neden burada vakit kaybediyoruz?
- Çünkü bildiğimi biliyorum. Bundan on
iki yıl önce Farrogut'a saldıran da bu cana­
vardı . . .
Spak :
- Canavar mı? dedi.
- Evet. Raporum bantta vardı. On iki yıl
önce bize saldırdığında, tam kendimi kaybe­
derken, o şeyin zekasını bissetmiştiın. Onun
düşündüğünü, Planladığını bisset�tim.
- Onun zekasım bissettiğinizi mi söylü­
yorsunuz. Kaptan. Nasıl? Sizinle konuştu mu?
Makkoy söze katıldı :
- Kendini kaybetmek üzereyken hisset­
tiğini söylüyorsun. Yan baygın zibin insana
birçok aldatmacalar yapar, Cim. İnsan ne ka­
danmn hayal olduğunu bilemez.
- Gerçek olsun ya da olmasın, Bons, öl-
dürlicüydü!
Makkoy :
- Buna biç şüpbem yok, dedi.
- Eğer on iki yıl önce buradan bir ışık
yılı uzalrtaki bir gezegende karşılaştığım ya­
ratıksa?
- Elbette, Kaptan, dediğiniz gibi zeki bir
yarntıksa, ilk karşıl3,1tığımzın aymıııysa, uzay
yolculuğunu yapabilecek nitelikteyse, meskün
gezegenler için öldürücü bir tehlike olabilirdi.
- Sürüyle 'eğer,' !Binbaşı, kabul: ·Fakat
benim komuta yargımla, sözünü ettiğin ceğer•
!erin b11,1ka faktörlere de etkisi var. Ne kadar
- 171 -

mantıksız olursa olsun, sezgim, komuta yetki­


leriııün içindedir, Binbaşı Spak.
- Cim seni sıkıştırmak istemiyoruz.
- ,Sıkıştınna.dınız Doktor. özel bir ilgi
gösterdiniz. İkiniz de görevinizi yaptınız. Şim­
di sorabilir miyim, jurnala ne yazacaktın ?

Spak'la Makkoy baloştılar. Makkoy


- Cim . . . diye başlayacak oldu.
Körk gülüınsedi.
- Blöf yapıyordunuz, Baylar. Blöfünüzü
göiiiyorum.
Spak :
- Bu benim fikrimdi, Kaptan dedi. Dok­
tor Makkoy'un size beslediği insancıl sevgi onu
tamamen yetkisiz . . .
Makkoy sözü kesti :
- Ona karşı sevgim mi! Bak bu hoşuma
gitti! Seni de süiiiklemek zorundaydım!
Körk'e döndü.
- Cim, ·biz sadece seninle böylece konu­
şup biraz . . . olsun seni . . .

Dahill hoparlörün vızıltısı yükseldi. Çe­


kov'un heyecanlı sesi duyuldu:
- Köpiiiden Kaptan'a! Cevap verin, Kap·
tan!
Körk, bir saniye içinde hoparlöiiin önün­
deJ"di.
- Körk evet, Mister Çekov.
- Şu . . . her neyse . . . onun varlığını tes-
pit ettim Kaptan ! Gezegenin yüzeyinden ayn·
!ıp uzaya doğru yükseliyor!
Körk. haklı çıkmış olduğuna dair tek ke­
lime etmedi.
- !Bütün güverteler, kırmızı alarm! Yö­
rüngeden ayrılmaya hazırlanın !
- 172 -

Sözünü bitirir bitirmez dışan fırladı.

*
Körk kamarasından boş bir tavşan avı
ıçın çıkmıştı. Ancak, Atılgan ve personelinin
uzayda kcvaladığı bir tavşan değildi; bir kab·
ra kadar tehlikeli, bir geyik kadar aynak, bir
mamba kı;dar hızlı bir yaratıktı. Aynca, Atıl·
gan'ı, Yorktown gentisiyle bulaşacağı randew
noktasından gittikçe uzaklaştırıyordu.
Kaptan Köprüsündeiri herkes nasıl bir teh­
l' kenin peşinde koştuğunu biliyordu. Yaratık
"<i kez. akıllıca yol değiştirmiş, Atılgan'ı at·
la! ;naya çalışmıştı. Körk'ün gözü hiç bir şey
ı;örmez olmuştu. Fakat Skat endişeli ycJ.
- Kaptan, warp sekiz hızıııı daha faz­
la koruyamayız. Basınç tehlikeli bir noktaya
yaklaşmak üzere.
Körk :
- Uzaklık, Mister Çekov? diye sordu.
- Nokta sıfır dört ışık yılı önce, efen-
dim, Fazerlerimiz ona yetişemez.
Spak :
- Kaptan, dedi. Aradaki uzaklığı koru·
yar. Böyle olursa onu günlerce kovalayacağız.
- Gerekirse.
Körk döndü, Skat'a baktı.
- Hızınuzı artırmak için ne gerekiyor·
sa yap, Mister Skat.
- Emredersiniz, efendim.
Körk :
- Görelim şunu, dedi.
Çekov bir tuşa bastı. Büyültıne on iki.
Kaptan .Orada işte! Ekrana alabildik !
Yaratık ekran üzerinde bir kornet gibi gö·
rünüyordu. Tam ortasında yay biçiminde ka·
- 17 3 --

Im bir damar vardı, çevresi kalın bir sis taba­


kası gibiydi,
- Ne dersin, Mister Spak?
- Karışık ayrıntılar. Kaptan. Madde ile
<:nerji arasındaki bir hudut çizgisi gibi görünü­
yor. neri hareketini muhakkak bir çekim ala­
nı yapmak suretiyle sağlıyor.
- Bunu hilekar bir yaratık olarak gör­
müyor musun, Mister Spak ?
- Son derece etkin bir yaratık, Kaptan.
Ama zeki olup olmadığı bRşka mesele.
Çekov'un kontrol konsolunda kırmızı bir
tehlike ışığı yandı.
- İki numaralı itici motorda açık kııpak
var. Mister Skat, orda temizlik yapıyordu.
Körk :
- Alarmı kesin. dedi itici motor,ar ı na­
" ; .r" kiıllanmayacağız.
Skat. oturduğu yerde döndü
- Kaptan! Yapamayız ! Bu hm korur-
sak, her an havaya uçabiliriz!
Körk, gerçeği birden kavradL
- Peki dedi. Hızı warp altıya diişürün.
Garrovick'in kamarasının kapısındakiziJ
çaldı ve Hemşire Çapel, bir tepsiyle içer'. gir­
di.
Garrovick :
- Teşekkür ederim, dedi Karnını aç değil.
- Doktor Makkoy'un emirleri.
Garrovick sordu :
- Neler dönüyor gemide ?
- Şu yaratığı galakside kovalıyor mu-
yuz ? Evet, kovalıyoruz. Kaptan düşünce den­
gesini mi kaybetti ? Belki. Tayfa patlamak üze­
re mi? Kesik olarak Şansın varmış ki sen bun·
lardan uzaksın, Asteğmen.
- 174 -

Garrovirck'in sesinde acı bir ifade vardı.


- Ben uzak ını, kaldım ? Buna sebep
olan ·benim.
Kristln Çapel, sessizce sofrayı hazırladı.
Garrovick :
- Bunun doğru olduğunu biliyorsun, de­
ğil mi? dedi Eğer Argus 10 ge�geıılııde fare­
rimi gerektiği zaman kullanabilseydim, bun­
lann hiç biri olmayacaktı.
- Kendi kendine acınmak iştahı tama-
men kapatır. Acmacağın yerde çorbayı dene.
- Canım istemiyor.
Hemşire Çapel :
- Eğer yemezsen, dedi. Doktor Makkoy
seni revire alır ve zorla yedirir. Tabi! bu iş de
bana düşer. Oysa, ben bunu yapmak istemi­
yorum.
Garrovick sonunda gülümsedi ve çimien­
nıeye başladı Fakat çabası ·boşunaydı. Kapı
hemşirenin arkasından kapandığı zaman bir­
den sinirlendi. Henüz doldurmuş olduğu kahve
fincanını karşı duvara savurdu. Fincan, du­
va·rdaki havalandırma ventilinin anahtanna
çarptı ve anahtan açık duruma çevirdi.
Tam bu sırada alarm sesi duyuldu. Körk'­
tin sesi. hoparlörden yükseldi.
- Savaş yerlerine! Bütün güverteler sa­
vaş yerlerin.e ! Düşman hızını kesiyor! Bu bir
eğitim değildir, bütün güverteler yerlerine!
Kaptan Köprüsünde, Çekov bağırdı :
- Birdenbire durdu, Kaptan! Büyüitme
bir, görlinüm bağıntısı !
Ekranın ortasında, şimdi küçücük görü­
nen yaratık, garip bir biçimde genleşmeye baş­
lıLdı
Körk :
- 175 --

- Merhaba, güzel dedi.


Sonra Çekov'a doğru uzandı.
- Daha yaklaşalım, Mister Çekov.
Çekov kontrolllarla oynarken asansöıiiii
kapı.sı açıldı ve rengi sapsarı olmuş Garro­
vick, asansörden çıkıp uzun adımlarla Körk'­
ün yanına gitti.
- Kaptan, görevime dönmek istiyorum.
Çekov :
- Şimdi fazer menzili içinde, Kaptaİı !
diye bağırdı.
- Fazerieri hedef üzerinde kilitleyin.
- Hedefe kilitlendi, Kaptan !
- Aı'la fazerler, ateş !
Fakat fazerierin ışınlan bulutun içinden
geçip boşluğa uzandı. Körk, gözlerine inana­
mayarak bakakaldı.
- Fazerler etkisiz, Kaptan!
� Foton torpilleri, Mister Çekov!
- En az dağılım sistemi hazır, Kaptan !
- Ateş!
Gemi hafifçe sarsıldı. Hedeften parlak bir
ışın yayıhnca Atılgan beşik gibi sallandı.
Uhura bağırdı :
- Orada. . . ekranda! H9Ja bize doğru ge-
liyor, Kaptan!
Gazımsi yaratık gittikçe büyüyordu.
Körk :
- Deflektörler kalksın ! dedi.
- Deflektörler kalktı, Kaptan!
Spak, Kaptan Köprüsünde sessizliği bozdu
- Deflektörler onu durduramayacak.
Spak. başını kendi ekranının üzerine eğe-
rek konuşmasım sürdürdü,
- Bunu tahmin etmeliydiın! Hareketi iç'-ı.
bir çekim alanı yapabilen bu yaratığın, def-
- 176 -
lektör sistemlerimizden geçebileceğini de dü­
�ünmeliydim!
- Onu durduracak bir çare, Mr. Spak ?
- Yok, Kaptan. Moleküllerini dağıtabile-
cek yetenekte. Bizim enerji alanlanmı.zı. ölçer­
miş gibi görünüyor . . . ve bir an onlann önünde
bir an sonra da arkasında duruyor_
Çekov :
- Beş saniye sonra dokunacağız, Kap·
tan! dedi.
Körk, dahili mikrofonun tuşuna bastı.
- Bütün güverteler, bütün istasyonlar,
gemiye gıren düşmana dikkat !
Çekov :
- Bütün ventiller ve kapaklar kapandı.
Kaptan, dedi. Tablo üzerindeki bütün ışıklar
yeşil yan:yor . . . Hayır ! Kaptan, iki numaralı
itici mott;r kapağı ! Kırmızı ışık gösteriyor!
Körk. hızla ekrana döndü. Bulutumsu ya­
ratık şimdi geminin üzerindeydi. Birdenbire
gözden kayboldu. Skat döndü.
- Kaptan ! diye bağırdı. İki numaralı iti­
ci motor ventilinden bir şey girdi !
- Geminin bütün ventillerine negatif ba­
�.ın verin! Mister Çekov, güverteleri uyarın !
Alarm sireninin kulaklan çınlatan sesiy­
le beraber lnnnızı ışıklar yandı.
- Evet? Raporlar?
Her ı:e kadar Makkoy'la Spak da brifing
odasında bulunuyorlarsa da, bu sOrular Skat'a
yöneltilrnisti. Skat bunu biliyordu ve bakışla­
rını Körk'ün suGlayan bakışlanndan kaGırdı.
- Ke.ptan, iki numaralı itici motor kapa­
ğından sonra, ventil sistemine ginneden önce
iki tayfaya saldırdı.
Körk :
- 177 -
- Bons? dedi.
- Adamlardan birinin çok az kurtulma
ihtimali var. Diğeri öldü. Böylece, şu minik
canavannın boynuna bir isim plakası daha
a!!a!bilirsin !
- Yeter artık, Bons!

- Yetmez! Avının başını duvara asmak


istemenden ötürü, olanlar umurunda bile de­
ğildi ! Eh, şimdi avın duvarda, Kaptan! Hem
de duvarın içinde!
Skat da ekledi:
- Havalandırma sistemi kapalı olduğu
içn ancak iki saatlık havamız var, Kaptan.
Makkoy :
- övle samyorum ki, Theta Yedi siste­
mindeki hastalıklann durumu da pek parlak
sayılmaz, dedi.
Yalnızca yan insan sayılan Spak anlayış
gösteriyordu.
- Yaratığı takip edip etmemenin doğru
ya da yanlış olduğu üzerinde daha fazla tar­
hşılmasının yersiz olduğunu belirtmek isterim.
Mese!e çok i1,11;inç ve tehlikeli bir durum gös­
termektedir. Çünkü şimdi yaratık bizi kovalı­
yor.
Makkoy :
- Yaratık mı. Mister Spak? diye sordu.
- Döndü ve saldırdı, Doktor. Yöntemleri
çok iyi ayarlanmıştı ve zekice davrandı.
Körk ağır ağır konuştu:
- Inanın bana, doğru vııpmış o:<iıığum
r.iı işle ö>Linmüyorum. Şu anrla biz'len Dirçök
ışık yılı uzakta olabilirdi. Fakat tamame'! '.:er­
sine, burada durmayı tercih etti. Neden ? Ne-

Spak'ın Beyni - F: 12
- 178 -
den? Neden?
Spak :
- Yaratık üzerinde daha olumlu 'bir ana·
lizyapabilmek iç.in ·beklemek zorundayım, Kaır

tan, dedi.

- tki saatımız var, Mister Spak.


Sonra, Skat'a döndü.
- Radyoaktif artıkiamu havalandırma
sistemine aktarmaya çalış, dedi. Onu rahatsız
edici bir etki yapabilir.
- Eınredersiniz, Kaptan.
Makkoy da Skat'la beraber Jcalktı. Kapı­
dan çı.kmak üzereyken durdu
- Cim, birkaç dakika önce söyledilderinl
için beni bağışla. Onun peşinden gitmek için
verdiğin kararda haklıydın
Spak:
- Kaptan, dedi. Yaratık moleküllerine
aynlabilip, zaman a.şımı yaparak çok uzaklara
gidebiliyor. Bu nedenle, fazer ışınlan etkisiz
kalabiliyo·(. Bundan on iki yıl önce fazerinizi
zamarunda ateşlemiş olup olmamanızın da bir
anlamı olmayacaktı ve Kaptan Garrovick na­
sılsa ölecekti

- Suçlu, haklı ya da haksız olma teorileri


geçmişte kaldı . . .şimdi . . . birden suçluluk duy­
gusunun üstesinden gelmiş gibiyim. Mister
Spak, bütün düşüncem gemimi ve tayfamı kur­
tarmak.
- Suç sizin değildi, Kaptan. Zaten ortada
bir suç yoktu
Körk kalktL

-- Eğer psikoanalist rolü yapıyorsan.


Mister Spak, samimi olarak söyleyeyim ki, sa·
na hiç yakışmıyor . . . ABteğmen Garrovick üze·
- 17!! -

rinde çalışsan daha iyi olur sanınm. Aynca,


teşekkür ederim.

Spak. Körk'ün imasım hemen anladı.


Garrovick'in kapısını çaldı ve içeri girdi. Gar­
rovick hemen ayağa fırladı.
- Oturabilirsin, Asteğmen. Seninle bi­
raz konuşmak istiyorum.
Genç subayın yüzilnde şaşkın bir ifade be­
lirdi.
- !Buyurun, efendim.
- Asteğınen, bir anlık şaşkınlığından
ötürü fazerini ateşleyemediğİn için kendini suç­
lu bulduğunu sanıyorum.
Garrovick'in yüzü üzüntüyle kızardı.
- .Evet, kendimle pek övlinmüyorup:ı,
efendim.
- Belki de, yanlış bir kanıya saplanarak
hatah düşünüyorsundur.
Garrovick başını salladı.
- Hayır, efendim. Gerçekleri ben de dü­
şündüm. Tereddüt ettiğim için adamlanm öl­
dü. Harekete geçeceğim yerde, karşımdaki ya­
ratığı analize etmeye çalışmam yiizünden adam­
lanm öldü. Mantıklı olmaya çalışmam adamlan­
mm ölümüne yol açtı, Mister Spak.
- Asteğmen, böyle yanlış yargılar gele­
ceğini gölgeleyebilir.
- Bulaşık bir hastalıkmış gibi söz edi­
yorsunuz, efendim.
Birbirlerine bakarlarken, havalandırma
ventilinden içeri süzülen beyaz bulutçuğu fark
etmediler. Garrovick, eliyle sabırsız olduğunu
belirt2n bir işaret yaptı.
- 180 -

Siz bana «Üzülmeyin, Teğmen, hepimi­


zin ba-\'ına böyle şeyler gelir, bunun için de
her şeyi unutalım» demek istiyorsunuz. Öyle
değil mi, Mister Spak?
Spak, birden havayı koklayarak durdu.
- Bir koku alıyor musun ? diye sordu. öy­
le sanıyorum ki bal kokusu gibi bir . . .
Tam b u sırada ventUden süzülen beyaz bu-
lutu gördü.
Garrovick, buluta doğru döndü.
- Mister Spak, bu . . .
Spak. Garrovick'in kolunu tutarak onu
kapıya dc.ğru savurdu.
- Çabuk çık dışan . . . çabuk! Ben onu bu­
rada tutmaya çalışacağım !
Spak hemen ventile koştu ve düğmeyi çe·
virmeye çalıştı. Fakat çok geç kalmıştı, çün­
kü şimdi daha da yoğunlaşmış olarak odaya
doluyordu.

Garro\�ck koridora çıkar çıkmaz, duvar­


daki mikraf ona koştu.
- Kaptan ! Yaratık! Benim kamaramda,
efendim ! Mister Spak'a saldırdı !
Körk koltuğıından fırlayarak kalktı.
- Geliyorum, Garrovick! Skat'i, basınçı
ters çevir, Kamara 341 ! Teğmen Uhura, 341
güvenlik 2ltına alınsın ! Revir dikkat!
Körk. doğru emir vermişti. Garrovick'in
lmmarasında, yaratık, ters çevrilen basınç ne·
ceniyle tekrar ventil tarafından emildi.
Maltkoy, güvenlik personeliyle beraber ka­
maranın öniine geldi. Tam kapıyı açmak üze­
reyken, Körk :
- 181 - -
- Dur, Bons ! dedi. Önce tıikorderle in·
celeyelim !
Güvenlik personelinden biri trikorderini
ayarlarken, Makkoy haykırdı :
- Cim, Spak ölmek üzere ola,bilir!
Körk öfkeyle Makkoy'a döndü.
- Eğer serbest kalacak olursa, Spak'a
eşlik edenler olacak!
Garrovick, sapsarı bir yüzle konuştu :
- Benim hatam, Kaptan. Fincanı attığım
zaman ventil kontrolunu bozmuş olmalıyım.
Körk, güvenlik personelinden birine :
- Bak bakalım, ters basınç onu .tekrar
havı..landırma sistemine çekti mi? dedi.
Gar rovick :
·- Benim hayatımı kurtardı, dedi Ka:na­
rada unun yerine ben ölmüş olacaktıın.
Spak'ın sesi kapının ardından duyuldu.
- İkimizin de sağ kaldığına sevindim,
Asteğınen.
Spak karnaranın kapısını açtı.
- Ters basınç işe yaradı, Kaptan. Ventil
kapandı.
Çok şaşırmış olan Körk, Spak'a baktı.
- S,ıı ak, sorumu yanlış anlama. . . fakat
neden sağsm?
Makkoy :
- Kanının yeşil olması nedeniyle! diye !;a·
ğırdı.
Spak başıyla evetledi.
- Kanımdaki hemoglobinin esası ':ıak;r,
demir değil.
Körk, karnaranın kapısında durmuş içeri­
yi kokluyordu.
- Koku . . . şimdi çok daha değişik. Evet . . .
evet, şimdi anladığımı sanıyorum.
- 182 -

- Gerçekten de yaratı.kla bağıntı kura­


bildiğinizi mi söylemek istiyorsunuz, Kaptan?
- Ne olduğundan pek emin değilim, Spak.
Fakat hatırlar mısın, sana onun canlı olduğu·
nu bildiğimi söylemiştim. Belki de bizim an­
ladığımız gibi bir bağıntı değildir, ama onmı
canlı ve zeki olduğunu biliyordu:ın. Şimdi baş­
ka bir şey daha biliyorum.
Duvardaki haberleşme cihazı bipledi.
- Köprüden Kaptan Körk'e.
Körk, tuşa bastı.
- Körk konuşuyor.
- Skat, Kaptan. Yaratık tekrar iki nu-
maralı itici motor kapağına doğru ilerliyor.
Radyoaktif artıklar belki ona iyi gelmedi.
Körk :
- Kapağı açın, dedi. Geliyorum, Tamam.
Koridorda koşarken tereddütle durdu, son-
ra döndü.
- Asteğmen G-arrovick!
Garrovick koşarak Kaptanın yanına git-
ti.
- Buyurun, efendim?
- Sa1dınya uğradığımızda Kaptan Köp·
riisündeydin.
- Bağıslayın, Kaptan. kamaramda kal­
mam gerektiğini biliyordum, ama alarm ve­
rilip de savaş yerlerine emriniz duyurolduğun­
da kendimi tutamadıın, ben . . .
- Çok güzel konuştun, Asteğnıen. Savaıı
hakkındaki düşünren nedir?
- Anlayamadım, efendim ?
- Yaratığa uygulanan teknik yönden as-
keri düşüneeni öğrenmek istiyorum.
Garrovick ciddiyetle :
- Etkili değil, efendim, dedi.
- 183 -

Sonra aceleyle ekledi :


- Yani demek istiyorum ki ,_ Kaptan,
mümkün olan her şeyi yaptınız. Yüksek yete­
nekleri olan bir canavara karşı hiçbir silAh
etkili olmuyor.
- Peki gezegendeki davranışın hakkında
ne düşünüyorsun?
- Ateş etmekte geciktiın.
- Ya vaktinde ateş edebiimiş olsaydın?
Körk, bir an bakışlannı genç teğmenin
yüzünden ayırmadan bekledi, sonra konuşma ·
sını sürdürdü.
- Hiçbir şey fark etmeyecekti, Asteğ­
men. Bilinen hiçbir siliihın etkisi olmayacak­
tı. Ne şimdi . . . ne de on iki yıl öncesi.
- Pardon, efendim? Anlayamadım.
- Görevme dön dedim, Mister GaJTOvick.
Genç· adamın yüzü neşeyle aydınlandı.
- Emredersiniz, efendim. Teşekkür ede­
rim, Kaptan.
Garrovick başka bir şey söylemek ıçın
ağzını açnuştı, ama asansörün kapı:sı Körk'ün
üstüne kap3nmıştı.
Kaptan Köprüsünde Körk'ü bekleyen ha­
berler vardı.
Çeko", Spak'a yer vermek için onun kol-
·
tuğundan kalkerken :
- Sonuçlar pozitif, Kaptan, dedi. Yara­
tık yüksek warp hızıyla gemiyi terk etti ve
alıngaçlanmızın ötesine çıktı.
Körk. Spak'ın yanına geldi.
- Yönü, Mister Spak ?
- Hareket yönü 127, mark 9'du, fakat
şimdi kaybettim. Kaptan.
Körk, haberleşme cihazının tuşuna bastı.
- Skati, mümkün olan tüm warp hızım
- 184 -

isteyeceğiın. Dağılıncaya kadar da bu hızı ko­


rumanı istiyorum. Tamam.
Tekrar Spak'a döndü.
- Nereye gittiğini biliyorum sanınm.
- Daha önce de bizi ş�ırtmak için yön
değiştirmi.şti, Kaptan. Mantık çerçevesinde . . .
- Mantık yerine sezgimi kullanıyorum,
Mister Spak. Mister Çekov, Tychos Yıldız sis­
temine doğru rota çizelim.

Başlar şaşkınlıkla Körk'e döndü. Çekov.


şaşkınlığını kontrol ederek rotayı ayarladı.
- Rota çizildi, Kaptan.
- Tam yol nert . . •
- Tam yol ileri, Kaptan.
- Teğmen Uhura, U.S.S. Yorktown ve
Yıldız Komutanlığı ile bağıntı kurun. Yaratığı
n sistemin dördüncü gezegenine kadar izleye­
ceğimizi söyleyin. Bundan on iki yıl önca
U.U.S. Fa!Tagut'a o gezegende saldımııştı,
Spak :
- Anlamıyorum, Kaptan, dedi
- Hatırlar mısın, yaratığın kokusunda
hir deği•ik'ik olduğunu söylemiştim? Kafam­
da bir düşünce parladı, 'doğum . . . -bölünme . . .
çoğalma · Bu da, 'yuvaya dönüş' anlamına
geliyordu.
Spak'ın kaşları kalktı.
- Yuvasının nerede olduğunu biliyor
musunuz, Kaptan ?
- Evet. Yuvası, daha önce Yıldız gemisi­
ne sataşmış olduğu gezegende. Teğmen Uhura.
onlara taktiğimizi bildir. O yaratığı imha et­
mek için bu gemiyi nasıl bir tehlikeye attığııru
söyle. Yorktown'la buluşacağız.
Körk, Çekov'a döndü.
- 185 -

- Gidiş dönüş, Mister Çekov ?


- Bir nokta yedi gün, Kaptan.
- Teğmen Uhura, Yorktown'la kırk sekiz
saat sonra b uluşacağız.

Tycoo Yıldız sisteminin 4. gezegeni donuk


görünüşlü bir gezegendi Kaptan Köprüsünde
bulunan Makkoy, gezegeni hoşnutsuzlukla sey­
retti Spak'a:
- Öyle sanıyorum ki şu yaratığı izleyip
yok etmeyi sen de kafana koynıuşsun, dedi.
- K,.sinlikle, Doktor.
- Bizimle aynı fikirde değil misin, Bons?
Makkoy omuz silkti.
- O bir ana. Anaların yok edilmesini sey­
retmekten hoşlanmaın.

Spak :
- Eğer yaratık çoğalmak üzereyse, dedi.
Hiç şüphe yok ki, sadece ikiye bölünmekle
kalmayacak, binlerce parçalara aynlacaktır.
Körk, Spak'a ·baktL
- Şu halde, tek yararlanabileceğimiz, An­
ti-madde olacak.
Spak başıyla evetledi.
- Otuz gramlık bir miktar yeterli olmalı.
Bu kadarcık miktan motorlarımızdan çekebilir,
manyetik vakum alanıyla gezegene aktarabi­
liriz.
Garrovick, Körk'ün koltuğunun yanında
dunnuştu.

- Asteğmen, ecza deposuyla konuş. Ve­


rebilecekleri kadar hemoplazma Istiyorum. On
- 186 -

beş da.kika sonra tn&.§ım Odasında hazır ol­


sun.
- Emredersiniz, Kaptan.
Makkoy sordu :
- Hemoplazınayı yaratığın dikkatini çek­
mek için kullanacaksın ?
--Onu anti-maddeye çekmemiz gerekiyor.
Alyuvarlara karşı açgözlü olduğuna göre, on
dan iyi yem olabilir mi?
- Yalnız bir mesele kalıyor, Kaptan.
Körk, Spak'a başıyla anladığını bildirdi.
- Patlama.
- Evet. Bir madde-anti-madde patlama-
sı gezegen atmosferinin yansını alıp götüre­
cektir. Eğer gemimiz o sırada yöriingede bu­
lunursa ve şu. . şok dalgalanyla karşıla­
şırsa . . .
- Bu tehlikeyi göze almalıyız:
Spak :
- Böyle bir koşul altında tnaşımın çalı­
Qabileceğini kimse garantileyemez, dedi. Pat­
lama olduktan sonra yukan ışınlamak isteye .
ceğimiz insanı uzayda kaybedebiliriz, Kap­
tan.
Geri dönmüş olan Garrovick bu konuş­
mayı dikkatle ·dinliyordu. Körk'ün cevabı üze­
rine yüzünün kıpkırmızı kesildiğini hissetti.
- lşte bu nedenledir ki tuzağı kendim
hazırlamayı tasarladım, Mister Spak.
Spak yerinden kalktı.
- Kaptan, kanımda öylesine az hemoglo·
bin var ki, yaratık bana pek zarar veremez.
Sizin yerinize benim gitmem daha mantıklı . .
- Olmaz, Mister Spak. BB.§aramadığımız
takdirde senin gemide bulunmanı istiyorum.
Çünkü başka bir plan yapılması gerekecek.
- 187 -
Spak ısrar etti :
- Kaptan, anti-madde ünitesini taşımak
için nasılsa iki kişiye ihtiyaç var.
Garrovick :
- Efendim, dedi. Kaptan, sizinle gelmek
için izninizi rica ediyorum.
Körk. genç teğ:ıneni tepeden tırnağa süz­
dü, sonra başını salladı.
- Peki, zaten ben de yanıma seni almayı
düşünüyordum, Mister Garrovick.

Gezegenin yüzeyi çoraktı. Her yer ölü


volkan ve kraterlerle kaplıydı. Körk'le Garro ­
vick, bir düzlükte maddeleştikleri zaman anti­
madde ünitesinin ağırlığı altında sallandılar.
Parlak bir madenden yapılnıış olan anti çekim
küreciği, ünitenin üzerinde pınl pınl parlıyor­
du. Hemoplazmarun doldurduğu kap da biraz
sonra yanlannda maddeleşti.
Körk, krater artıklan arasında ayağının
basabileceği ·sağlam bir zemin bulunca, bir eli­
ni serbest bırakarak haber leşme cihazını aç­
tı.
- Körk'ten Atılgan'a.
- Spak, Kaptan.
- Hemen mümkün olan uzaklıktaki yö-
rüngeye çıkın, Mister Spak.
- Emredersiniz, efendim.
Garrovick :
- Bu çok güzel bir bullJ!I, Kaptan, dedi.
Otuz gramdan az bir anti-madde . . . ama on bin
kobalt bombasından çok daha güçlü.
- 188 -
Körk başıyla evetledi.
- Bunun yanm kilosu tüm güneş siste­
mini yok edebilir. Elimizdeki miktarın yeterli
güçte olacağını tahmin ederim.
Önlerinde küçük bir tepecik vardı. Hemop­
·
lazma kutusunu bulunduğu yerde bırakarak
dikkatle yürüdüler ve anti-madde ünitesini
lavlann meydana getirdiği bir düzlüğün üzerin­
deki tepeciğin dibine yerleştirdiler.
Körk :
- Detonatör, dedi.
Garrovick, küçük bir aleti uzattı. Körk.
adımlanm çok dikkatle atarak küçük aleti an­
'
ti-madde ünitesine bağladı. Sonra, küçük bir
şalteri indirerek çalışır bir duruma soktu. İşi­
ni bitirdikten sonra haberleşme cihazını tekrar
açtı.
- Körk Atılgan'ı arıyor.
- Spak, Kaptan. Otuz bir kilometreye
çıktık.
- Anti-madde ünitesi yerleştirildi ve de­
tonatör bağlandı. Yemi de yerleştirir yerleş­
tirmez tekrar ar�yacağım. Tamam .
- Kaptan! Bakın !
Gazımsı yaratık hemoplazma kutusu üze­
rinde dola.nıyordu. ·
Garrovick :
- Hemoplazmayı bitirdi ! diye bağırdı.
Yem kalmadı!
Körk doğruldu.
- Başka bir şey kullanmak zorunda·
yız.
- Fakat sadece kanla besleniyor.
Körk'ün bakışları Garrovick'in gözlerine
- 189 -

· kenetlendi.
- Gemiye dön, Asteğmen Onlara ateş­
lerneye hazır olmalarmı söyle.

Garrovick şaşırmıştL
- Siz, Kaptan ? Siz mi yem olacaksı­
nız ?
Emri duydun. Gemiye dön!
Garrovick yerinden kımılliamadı. Tekrar
yaratığa doğru bir göz attı. Hemoplazmayı
lJitirmiş olan yaratık, halii kutunun üzerinde
dolanıyordu. Sonra, ağır ağır iki insana doğru
hareket etmeye başladı.
Körk, Garrovick'in kolunu yakaladı ve
onu döndürdü

- Sana emrettim! diye bağırdı.


- Emredersiniz, efendim.

Gartovick haberleşme cihazını çıkardı


ağır adımlarla Körk'ün yanından gecti. San­
ki gemiyle haberleşrnek üzereymiş gibi görün­
dü. Sonra birden döndü ve ense köküne indir-
11iği sert bir karate darbesiyle Körk'ü yere
yıktı. Garrovick, gözlerini yaratıktan ayırma­
dan eğilip Körk'ii omuzlamak istedi Körk'ün
tekmesiyl� dengesini bir an icin kaybetti.

Sendelerken Körk ayağa fırladı.


- Asteğmen, kendini tutuklu sayabiiir­
sin ! Kahramanlıkla geçirilecek vaktimiz yok
Kendimi feda etmeye hiç niyetim yok. Haydi
gel!
Garrovick'i kolundan çekerek anti-madde
ünitesinin bulundukları yerle yaratık arasmda
bıraktı. Sonra haberleşme cihazmı açtı.
- Körk Atılgan'ı anyor.
- Spak, Kaptan.
- 190 -

- Bizi izleyin, Spak ve koordinatlanımza


kilitlenin. İşimiz kısa süreceğe benzer. Hazır
olun.
YaNtığa şöyle bir göz attı. Yaratık Körk'e
iyice yaklaşmış, yeşilimsi antenini Körk'lln
gırtlağına doğru uzatıyordu
- Koku . . . kokuyu alıyorum, Kaptan.
İnsanın !çini bulandıracak kadar ağll'. . bal
kokusu.
Körk :
- Atılgan, hazır ol, dedi.

Tam bu sırada yaratık anti-madde üni­


tesinde kan araştınyordu !nce anteni parlak
anti-çekim küreciğinin üzerinde dolaşıyordu.
Körk. haberleşme cihazına haykırdı :
- Tamam, Atılgan! Ateşle !
İki subay birden maddelerine aynlarak
gözden· kayboldular. Sonra da yaratığın dün­
yası büyük bir patlamayla havaya uçtu

Atıl!!'an'ın Ulasım Odasında, Soak, iki su­


bayın ulasım pistinde maddeleşmeve başladı­
ğını g-ördü. Bir saniye sonra maddeler tekrar
parlak ısmiann arasında da�dı. Spak'ın par­
maklan hi� acele etmeden kontrollar üzerinde
dolaştı. Yüzünde korkulu bir ifade beliren
Skat, kontrol konsoluna doğru atıldı.

Makkoy :
- Orada bomboş durma! diye haykırdı.
Allahını seversen bir şeyler yap!
Çekov'un sesi duyuldu :
- Bütün güverteler, hazır olun. Şok
- 191 -

dalgalan!
Ulaşım odası beşik gibi sallandı. Spak ve
Skat, diz üstü yere düştüler ama parmaklan
kontrollarm üzerinden aynlmadı. Sonra ikisi
birden ffiaşım hücresine baktılar. Hücre yine
bo§tu.
Spak :
- Çapraz-devreyi B'ye çevirin, Mister
Skat, dedi.
Makkoy soluğunun altından söylendi :
- Ne delice bir yolculuk! İnsanın mole­
külleri Allahın cezası evrenin boşluğunda uçu­
şup duruyor !
Skat :
- Alıyoruz.. onlan alıyoruz sanıyorum,
dedi.
Makkoy, gözlerini boş ulaşım hücresinden
kaçırdı. Sonra kendisini zorlayarak tekrar
baktığında, Körk'le Garrovick'in maddeleşıne­
ye başladıklannı gördü. Bir saniye sonra iki
subay bir bütün insan olarak platformdan ini­
yorlardı.
Skat, kontrol konsolunun önüne diz iiı<tü
çöktü. Sanki kendi kendine konuşuyormuş gi­
bi :
- Kaptan, dedi.
Sonra içini çekerek tekrarladı :
- Kaptan, Tannya şükür !
Spak :
- Bunun Tannyla bir ilişkisi yok, Mister
Spak, dedı. Çapraz-devrenin B'ye çevrilmesi
için verdiğim karar onlan tekrar maddeleş­
tirmiş olabilir.
Makkoy, öfkeyle Spak'a ·baktı.
- Mademki böyle, senin şu sivri kulak­
lanna teşekkür etmeliyiz! Tabii, sivri kulak-
- 192 -
!ann duyabildiği sürece !
Körk, haberleşme cihazını kullanarak
- Kaptan'dan Köprüye, dedi.
- Çekov konuşuyor, Kaptan.
- Yorktown'la buluşacağımız yere doğru
düz bir rota çizin, Mister Çekov. Son warp ·
hızı.
- Emredersiniz, Kaptan.
Körk, Garrovick'e bakarak gülümsedi.
- Üstünü başını temizlediğin zaman ka­
marama gel, Asteğmen. Sana babandan söz
etmek istiyorum. Hoşuna gidecek bazı hikaye­
ler de anlatacağım.
Garrovick, gözlerinde bir takdir ifadesi,
Körk'e baktı.
- Teşekkür ederim, Kaptan. üstümü de­
ğişir değişmez geleceğim.

Btrrt

You might also like