Professional Documents
Culture Documents
... .�.
'w·.!
ALTIN KİTAPLAR YAYlNEVi
2 74. C9
UZAY YOLU
SPAK'IN BEYNi
Türkçesi:
Reha PlNAR
Bu k.itabm Türkiye'de yayın hakkı
KESiM Ajansı'ndan
AltJI' Kitaplar'ca satm alınmıştır.
UZAY YOLUNDA ADI GEÇEN ÖNEMLİ
KİŞİLER...
- N e dediniz?
- Mister Spak'm beynini ne yapacaklar,
dedi? Ne işe yaratabilirler? Neden bir beyin
istesinler?
Körk, Uhura'ya baktı.
Spalı:'ın Beyni - P: :t
- 18 -
Makkoy :
- Cim, onlara kadınlan sor, dedi.
Sonra adamla kendisi konuşmaya ba.şladı
- Diğerleri kadmlannızı almak için de
gelirler mi?
- Kadınlar ını?
Körk :
- Bizim gibi onlar da insan ... dişiler.
Adam omuz silkti.
- Sözleriniz anlamsız.
Körk bir kez daha denedi.
- Biz kayıp bir arkadaşımızı anyoruz.
- Eğer buradaysa, Diğerlerinin elinde-
dir.
- Bizi, Diğerlerini bulabileceğimiz yere
götürür müsün?
- Kimse Diğerlerini bulmak istemez .
:Mnkkoy :,
-- Bir depo, dedi. Şu dev dostlanmız için.
···- Hiç sanmıyorum, Bons.
Körk, kaba bir baltayı eline aldı.
- Ateşte dövülmüş, su verilmiş. Oysa
dostlanmız böyle şeyler yapmıyorlar.
Mağaranın ağzına -geldi ve pannaklannı
mağara ağzının kenannda dolaştırdL Kenar
lar çok düz-gündü. Sonra mağarayı yine dik
katle inceledi. Tam bu sırada arada sırada ya
nıp sönen ışığı gördü. Işık, yiyeceklerin arka
sındaki duvara yerleştirilmiş küçük bir pilden
çıkıyordu. Körk biraz bekledi. Işık panidama
ya başladı, sonra karşı duvarlardaki başka bir
küçük pilin üzerine doğru bir ışın hüzınesi
uzandı.
- Skati, Bons :
Skiı.t'la Makkoy yaklaşırken kolunu uza
tıp onlan durdurdu. Işık yine parladı. .. Körk,
ışını gösterdi.
- Ne dersiniz?
Skat :
- Şu vabşt dostlannıızı yiyeceklerden
uzak tutmak için düşünülmüş bir uyan ışını
derim, dedi.
Makkoy sordu :
- Şu ışın acaba öldürücü mü?
-Olabilir.
Körk düşüneeli görünüyordu.
- Peki, şöyle bir tahmine ne dersiniz?
Bu yiyecekler ilkel dostlarımızı buraya çekmek
için hazırlanmış bir yemdir.
- Bu takdirde, Kaptan, ış:ın aniann ge
!işlerini bildirici bir uyarı işareti olabilir.
- 26 -
!törk:
- Ve bu mağara da bir tuzak olabilir,
dedi.
Çekov endişeyle :
- Kaptan, bizi de tuzağa düşürebilir, de-
di.
Körk :
- Doğru, dedi. Bunun için de siz ve gU
venlik personeli dışanda kalacaksınız. Sizin
le bağıntıyı kaybetmeyeceğiz. Eğer beş saat
içinde haber alamazsanız, Atılgan'a dönecek
ve Yıldız Komutanlığım uyaracaksınız. Anla
şıldı mı?
- Anlaşıldı, Kaptan.
- Şu halde, mağaradan dışan çıkın.
- Ernredersiniz, Kaptan.
Körk'ün baş işareti üzerine Skat'la Mak
koy, telsizlerini kontrol ettiler. Makkoy, ttikor
derini omzuna astı. Sonra üçü beraber ışının
üzerinden atladılar .Körk döndü. Arkalannda
kalan mağSTaiilJI ağzı demir bir kapakla he
men kapandı.
- Fazerler uyuşturucuya ayarlansın.
Yüksek bir uğııltu sessi zliği bozdu. Uğııl
tu gittikçe yükseliyordu. Sonra mağara oldu
gu gibi, bir asansör görevini yaparak , aşağı
ya doğru inmeye başladı. Skat, trikorderini
kontrol etti.
- Kaptan, şıı aldığımız enerji... gittikçe
yaklqıyoruz.
Körk :
- Enerji �ü mil? diye sordu.
- Bu gezegeni yörüngenin en uzaklııra
-27-
atacak kadar.
Uğultu şimdi de azalıyordu.
- Doğal mı yoksa yapma nu, Mister
Skat?
- Yapma olduğunu söyleyeceğim, Kap
tan.
- Peki, kaynağı?
- Ya yüzlerce mil genişliğinde bir nükle-
ar güç ya da ...
- Ya da, Mister Skat?
-İyon gücü.
Körk, bıyık altından gülüınsedi. İyon gü
cü ... Spak'm beynini çalmıştı. öfkesini zorluk
la engelledi. Bütün gücünü duygularma ve
reflekslerine verdi. Asansörün kapısı öylesi
ne kabaca yerleştirilmişti, Körk, kapıyı daha
açılmadan fark etti. Genç bir kız onlara bakı
yordu. Körk, kızın kolundaki bileziği hemen
fark etti. Kızın yüzünde şaşkın ve korkulu bir
ifade vardı. Fakat kız daha elini bileziğine
uzatmaya fırsat bulamadan Körk, fazerini
ateşledi ve kız kütük gibi devrildi.
Körk, kızın kolundan bileziği çıkartırken,
Sk:;.t, gözeiiiük etti.
Makkoy, kızın yanından doğrulurken.
Körk, sordu:
- Bir şeyi yok ya, Bons?
- Bir dakika içinde konuşacak duruma
getiririın... tabii konuşursa.
Kızm güzel gözleri açıldı. Hemen sağ eli
sol kolundaki bileziğe gitti. Körk, .bileziği par
ınağmın ucunda, kızın gözlerinin önünde sal
ladı.
- Bu numarayı yeteri kadar yuttuk, de·
-28-
di.
Kız birden ayağa fırlayarak bileziği almak
için atıldı. Makkoy'un sert tutuşu karşısında
bunu yapamayacağını anlayınca uğraşmaktan
vazgeçti.
- Siz buralı df! ğilsiniz. Siz morg değilsi
niz.
Körk, lozın sözlerine kulak asmadı.
- Bizi ba.şınızdaki kimseye götür, dedi .
O adamla konuşmalıyız.
- Adam nu? Adam ne demek? i:sınim
Luma ve adam diye birini tanımıyorum.
Körk yavaş yava.ş sabrını ta.şınyordu.
- Başınız kim? Beyin nerede? Nereye
götürüldü? Beni anlıyor musun?
- Siz buralı değilsiniz. Ne morg ne de
cymorgsunuz. Beyin diye bir şey de bi!Iniyo
rum .
- Biimi&orum! Boş yalanlarla geçirile
cek vaktim yok!
- Cim... loz yalan söylemiyor. Onu
kontrol ettim. Gerçekten bilmiyor.
Makkoy, ttikorderini tekrar omzun� astı.
Kız, onun oyalanmasını fırsat bilerek korido
run sonundaki kapıya doğru atıldı. Körk, kıza
tam kapının önünde yetişti, ama kızın kapı
üzerindeki bir fotıosele basmasını engelleye
medi. Kolunu kapımn önüne tutarak kızın gir
mesini önledi.
- Burası neresi?
- Burası burasıdır.
- Kimsin sen?
- Önce de Luma olduğumu söylemiştim.
Ben eymorgum. Sen eymorg değilsin. Morg
-29-
'değilsin. Ne olduğunu anlayamıyorum.
- Burada bir beyne ihtiyaç olmadığı ger
�ek. Dikkat et ona, Skati.
- Ondan bir şey öğrenemeyeceğiz, Kap·
tan. Bir çocuk kadar bile aklı yok.
Körk:
- Şu halde, onun kadar aptal olmaya.'l
bir kız kardeşi vardır, dedi. Bizi şimdi ona
ı:ötürecek! Bu bilmemezlik numaralann·tM
·usandım!
Telsizini açtı.
-- Kaptan Körk, Çekov'u anyor ... Ki;rk,
Ç�!wv'u anyor. Cevap verin, Mister Çekov!
Telsiz sessiz kaldı. Telsizin düğmeslııi tek
rar ayarhdı, tekrar denedi.
-Körk, Çelrov'u anyor. Cevap vt'rin,
Mister Çekov...
- hginç. SoMuz bir hareket. Fakat ha
cim yok ... ilginç.
Körk donmuş gibi kaldı. Tepeden tımağa
titrediğini hissetti. Çünkü, duyulan ses, Spak'
ın tatlı sesiydi ve tane tane konuşuyordu.
-- nginç...
Körk, telsize doğru haykırdı.
- Spak! Spak! Sen misin?
-Kaptan? Kaptan Körk?
- Evet, Spak! Evet!
- Bir ses duymak ne iyi, özellikle sizin
sesinizi duymak, Kaptan.
Körk, tek kelime söylemeden, titrek eller
le . telsizi Makkoy'a umttı. Makkoy neşeli ses·
le haykırdı:
-Neredesin, Spa.k? Seni alınaya geliyo
'l'llz!
- 30 -
Körk :
-· Bağışlayın, dedi. Canını yakmak iste
memiştik.
- Vatanımza dönmek
·
ister miydiniz? Gi-
debilirsiniz.
Körk, frenlemeye çalıştığı öfkesine artık
hAkim olamıyordu.
- Burada sizinle beraber kalmak istiyo
ruz! diye bağırdı. Sizden öğrenmek istiyoruz.
Size kendi hakkımızda bilgi vermek istiyoruz.
O zaman sizlere yabancı olmayız.
Kadınlar sevindiler. Gülüınseyerek birbir
ierine olumlu işaretler verdiler. Makkoy, se
vinıliliğini ortaya koymak istedi.
- Yukanda, hava soğuk, sert. Burada,
sizin yanınızda sıcaklık ve güvenlik var. Belki
de havayı tıızelendiren sizlerin güzelliğiniz.
Kadmlar bu konuşmayı da beğendiler.
Hatta, öylesine memnundular ki, Skat da bir
iki kelime söylemeyi uygun buldu.
- Burada güneş yok. Oysa ışık var... -gü-
zelliğinizden doğan bir aydınlık var.
Körk'ün sabn iyice taşmıştı.
- !Başıruzla görüşmek istiyonım, dedi.
Kara:
- Başımız mı? diye sordu.
Kadın öylesine şaşırmış göründü ki, Kilrk
eklemek zorunda kaldı.
- Halkınızın başı, lideri.
- Lider mi? Lider benim. Başkası yok.
Çok �aşıran Skat, sersernce bir soru pat
lattı.
- Peki, makinelerinizi kim çalıştırıyor?
Körk derin bir soluk aldı.
-35 -
Makkoy:
- Mümkündür, dedi. Bir bakıma öyle.
!nsan beyni, hareketlerimizi kontrol eder.
Makko)', kadının bir isteri nöbetine tutuı ·
masından çekinerek Körk'e döndü.
-Volkan beyninin kontrol gücü son de·
'''re fazladır, Cim.
Skat da, Kara'nın beyni bir kontrolrıı ola
;·ok nitelendirmesinden durumu ka.-rar ı,>ibi
Jldu.
- Spak'ın beynini acaba ...
Cümlesini tamamlamadan yanm bıraktı.
Makkoy :
-- Gerçekten de bunu olanaklı yapabile
cek ancak bir Volkan beyni olabilir, dedi.
Körk, birden dizlerinin üzerine çöktii.
- Ulu Lider! Çok uzak yoldan, Kontrol
edenden bazı şeyler öğrenmek üzere gelmiştik...
- Yalan söylüyorsunuz! Kontrol edeni
almaya geldiniz! Bunu kendiniz söylediniz!
Körk, MHi. dizlerinin üstünde olduğu hal-
de:
- O bizim dostumuz arkadaşımız, dedi.
Bizi onun yanına götürmeniz için yalvarırız.
Faka·c kadınların yüzündeki korku ifadesi
artmıştı. İçlerinden biri hıçkırmaya başladı.
Kara sıçrayarak . yerinden kalktı.
- Susun! Korkmanız gereksiz. Onları
engelleyebileceğimizi biliyoruz.
Fakat kadıniann korkusu öylesine büyük
tü ki, sanki Atılgan personeli aniann içlerine
korku düşürmüş gibi sandalyelerini geri ite
rek ayağa kalktılar ve koşarak toplantı oda
sından çıktılar.
- 37 -
Körk :
- Tevekkeli değil, morglar itaat etmek
zor un da kalıyorlar.
Sallanarak ayağa kalktı.
- Beni düşündüren, bu dür.yanın nasıl
çalıştığı. Havayı temizleyen ısıyı aynı düzey
de tutan ne<lir?
Makkoy:
- Bütün bu işleri adamiann yapmadığı
açık seçik ortada, de<li. Donmuş bir yüzeyde
hayvan gibi yaşıyorlar. Her halde bütün işleri
döndüren kadınlar. Burada, ileri bir yüzeyde
ve rahat yaşıyorlar.
Skat :
- Bu kadınlardan hiç biri böylesine ka
nşık işlerin içinden ·çıkacak nitelikte değil,
dedi. Mühendislik bilgisi isteyen bir çalışma
yapılıyor olmalı. Bu kadınlarda zekii belirtisi
göremedim.
Körk :
- Şu .başımızdaki bantlan, yapacak ni
telikte değil ama, dedi. Erkekleri kontrol et
menin en güzel bir yolu!
Makkoy :
- Acı ve zevk, dedi. Buralarda nasıl zevk
alınabileceğini her halde fark etmişsindir,
Cim.
- Evet. Güzellik, seks, sıcaklık, yiye
cek... Ama bütün bunlar kadınların kontrolu
altında.
Skat sordu:
- Bu kadınlar dünyasında Spak'm bey
ni ne işe yarar anlamıyorum?
-39-
Körk :
- Atalarınız sizi öldürmek için kullam-
yorlar, dedi.
Kara gülümsedi.
- Emirleri yerine getiriliyor.
- Atalannızdan da eski olan emirler öl-
dürmeyi yasaklar.
Kara, Körk'ün sesindeki soğuk ifadeden
sarsılmış göründü.
- Neden anlamak istemiyorsunuz ? Hal
kırnın Kontrol edene, sizin arkadaşımza olan
- 49 -
ihtiyacınızdan çok ihtiyacı var.
Kadının sözlerindeki bu doğruluk Körk'ü
baştan sona kadar ürpertti Hayatında ilk kez
öfkenin ne demek olduğunu anlıyordu. Sanki
öfkesi onu çok yükseklere kaldımuş gibiydi.
Parmağını Kara'ya uzattı.
- Kimse kimsenin hayatını elinden ala
maz. Ne sebeple olursa olsun. Böyle bir şeye
asla izin verilemez.
Spak•ın Beyni - F: 4
- 50 -
- Kaptan Körk !
Hemşire Çapel , revirin kapısından sesleni
yordu.
- Hemen gelseniz iyi olacak, Kaptan!
Makkoy çalışmasını yanda kesınişti.
Ameliyat masasından geri çekilmişti. Rengi
kül gibiydi.
- Ya . . . pamam. Ya . . . pa mam . . .
Hemşire Çapel :
- Unutuyor, Kaptan, dedi.
Körk, ı21garalı kalkanın arkasından ses
lendi.
- Bons!
Makkoy yuvarlanırcasına onun yanına gel·
di.
- Bütün soğancık . . . sinirler . . . milyonlar
cası . . . onlan ne yapacağım ? Sinir kökleri . . .
falan . . .
- ·Bons ! İşi yanda bırakamazam !
Hemşire Çapel'in gözleri yaşam kontrol
tablosundaydı.
- Doktor, dedi. Beyin gri sıvısı neredeyse
tükenmek üzere.
Makkoy inledi.
- Fakat . . . ne yapacağımı bilmiyorum.
Gitti. . . hatı!lamıyorum kimse bir beyni ye
rine takamaz!
- Fakat sen yapabilirsin, Bons! Kısa bir
süre önce çocuk oyuncağı kadar kolay diyor
dun!
- Bütün bilgim tükendi, Cim. Ölecek.
ve ben bunu engelleyemiyorum.
- Doktor Makkoy.
- 54 -
- Kaptan ! İçeride !
- Kendinize hakim olun, Çavuş ! Ne ol-
du?
Çekov bir bakıma yatışmış gibiydi.
- Bir adam, efendim İçeride ! Ölmüş.
- Peki, peki. Gidip bakalım. Fakat ne..
den paniğe kapıldınız? Daha önce de ölü gör
müştünüz.
Çekov biraz sılolgan :
- Biliyorum, dedi. Fakat bu ölü . . . biraz
garip görünüyordu, efendim, doğrusunu ister
""niz, beni çok şaşırttı.
- Korktum deseniz daha yerinde olurdu.
Peki, Bons, Spak, gidip bakalım.
Körk fazerini çekti.
Binanın içi oldukça karanlıktı. . . tabü.
Körk. parlak aydınlıktan girmiş olduğu için
gözlerinin alışması gerektiğini düşündü. önce,
binada kimse yokmuş gibiydi ; sonra binanın
son tarafına doğru alçak bir çeşit yapıt dikka ·
tini çekti. Dikkatle bu yapıta yaklaştı.
O zaman Çekov'un neden böylesine ürk·
müş olduğunu hemen anladı. Çekov'un korktu
ğu şey, kabaca yapılmış ve iki sepha üzerine
oturtulmuş tahta bir tabuttu.
Tabut.un içindeki ceset, son derece ya.:;J.ı
bir adama ait olabilirdi. Cesetin yüzündeki kı
rışıkbklar. on u tanınmayacak bir hale sok
muştu. Cesedin açık ağzında diş yoktu, dişet
leri beyazlaşmıştı, gözleri koyu birer gölge
halinde iyice çukura kaçmış, gözkapaklan al
tında adeta düz!P.şm.işti. Vücutta et namma
bir şey yoktu : sanki bütün kemik çatısı, üze
rini kaplayan incecik deri tarafından bir ara-
- 62 -
Körk :
- Ama bu imkansız, dedi. Johnsonlar . . .
kaç yaşındasınız?
- Ben mi? Ben . . . durun bakayım. . . ah
evet, yirmi dokuz. Elaine de yirmi yedi
Şaşkınlıktan doğan sessizliği sonunda
Makkoy bozdu.
- Ben doktorum. tkinizin de dinlenmeye
ve baloma ihtiyacı var.
- Bilmiyorum.
- Ben bilmek istiyorum ! Genç olduğu
için mi? Kan yapısı mı? Hormon bezleri nede·
niyle mi? Yoksa fiziksel yapısı mı? İhtiyar�
laması irsi mi?
- Hemşire Çapel, Mister Çekov'u fizik
sel kontrol için hazırlayın.
Hemşire Çapel yerinden kaltı.
- Gelin, Çavuş. Gururunuzdan bir şey
kaybetmezsiniz.
Kapı, hemşire ve isteksizce giden Çekov'
un arkasından kapanırken, Janet Waliaoe,
Makkoy'a döndü.
- Birkaç yıl önce Aldebaran Üç gezege·
ninde, hayvanlardaki damar sertliğini önle·
rnek için çeşitli kolestrol tedavileri denemiş·
tik.
� İşe yaradı mı?
- Kimi zaman . . Fakat yan etkileri şid
detli olmuştu. Bunun için de vazgeçmiştik.
- Siz yine de deneyin, Doktor Wallace.
Ne derseniz deneyin, ama elinizi çabuk tutun!
- Emredersiniz, efendim.
Doktor Wallace de revirden çıktı.
Körk :
- Mister Spak, Kaptan Köprüsüne gidin,
dedi. Biraz sonra ben de gelirim. Çekov'un du
rumunu bana bildir, Bons.
Körk, Janet Wallace'in koridorda kendisi
ni beklediğini gördü.
- Sizin biyokimya laboratuvarına gitti
ğinizi sanıyorum, Doktor.
- tkimiz de aynı yöne gidiyoruz. Cim.
!Bir dakika kadar sonra, Körk, başıyla
evetledi.
- Öyle.
- 75 -
•
Körk'ün endişeli bakışlan altında, Ja
net'le Makkoy, Çekov üzerinde son deneyleri
yapıyorlardı, Mutsuz görünen Çekov, vücudu
na sapianan iğnelerin sonucu neredeyse isyan
edecek duruma gelmişti.
Makkoy :
- Bu şimdi hiç acıtmayacak, dedi.
Çekov :
- Son denemede de bunu söylemiştiniz,
dedi. Ondan öncesinde de.
- Acıttı mı ?
Çekov öfkeyle karşılık verdi :
-
Evet.
Revirin kapısından titrek bir ses duyu!-
du.
- Doktor . . . bana yardım et . . .
Döndüler. Arlene Galway, düşmernek için
kapının pervazına tutunmuştu. Yaşlılıktan
- 84 -
ötürü yüzünde meydana gelen kınşıklıklardan
tanınmayacak haldeydi.
- Lütfen. . . bir şeyler yapın . . . yardım . . .
Galway elin uzattı ; fakat kimsenin yardı
mına fırsat kalmadan yere yığılıp kaldı. Körk.
bütün olanların birkaç gün önce mi yoksa son
birkaç haftadan beri mi meydana geldiğini
kestiremeden .bakarken, Ma.kkoy, Galway'in
üzerine eğildi
Körk, kendi kendine konuşuyormuş gibi
mınldandı :
- Bu . . . Teğmen Galway olamaz !
Makkoy da titrek sesle :
- Ne yazık ki Galway, dedi. Ya da
Galway'di ölmüş, Vücut metabolizmasının
yüksek oranda olması, bizlerden daha çabuk
yaşianmasına neden oldu. Fakat bütün metıe
le . . .
- Bons, ne kadar vaırtimiz var?
- Gün meselesi, Cim . . . belki de saat me-
selesidir.
•
Komuta yetkinliğini kaybettiği için, gemi
komutasının elinden alınmasını öngören bir
toplantı yapılması, bir Yıldız Gemisi Ko�uta
nı tarafından kolay kolay hazmedilemeııdi.
Böyle bir toplantının, Robert Johnson'un eki
bini araştırmak için gezegene inip yaşWık
hastalığına yakalanan personeli yatıştınnası
da beklenemezdi.
Ellinci yaşını kutlamış bir ihtiyara ben
zeyen Spak'ın, geminin kayıt işlerini yürüten
Çavuş Atkins'e dönmesiyle otunını açıldı.
- ıBu otururnun Komodor Stocker tara
fından talep edildiğinin bildirilmesini talep
- 85 -
ediyorum.
Bir an sustu sonra ekledi :
- Bu toplantıya isteksiz olarak katıldı·
ğırnın da bilinmesini isterim.
Körk :
- Aynı zamanda bu oturumun geçersiz
olduğunu kabul ettiğimin de kayıtlara geç
mesini isterim, dedi.
Spak,. Komodor Stocker'a baktı.
Stocker :
- Yasa yedi beş dokuz iki, bölüm Uç,
paragraf on bir. . . diye söze başladı.
Körk, komodorun sözünü kesti :
Yasayı .biliyorum, Komodor.
Spak sakin sesle :
- Otururnun yasalAra uygun olmadığı
söz konusu olamaz, Kaptan, dedi.
- Mister Spak, konU§&bilir miyim?
Bu talebi Stocker'di. SözUnU �yle aUr
dürdü :
- Böyle bir yolA baş vunnanın nedeni,
Yıldız Dona.nm&SUl!Il aon derece değerli bazı
personelinin hayatını kurtarmaktır. Kaptan
Körk'ü hemen Onun.cu Yıldız üasüne gidilme
si gerektiğine inandıramadım. Her talebinı
reddedildi Bu otımımun sorumluluğu tümüyle
bana aittir.
Spak :
- Tamamen tersine, Komodor, dedi.
Atılgan'ın ikinci komutanı olarak bUtun BO·
runıluluk benimdir. Kaptan Körk, konuşmak
ister misiniz?
- Evet! Bu geminin kaptanıyım ve bu
gemiyi yürütecek yetenekteyim. iBu saçına top·
lantıya son verip çall§malanmızın başına dö
nelim !
- 86 -
Spa.k :
- Böyle bir şey yapamam, Kaptan, dedi.
Yasalanmız kesinlikle .beJirlidir. Tanıkiatın
sorgusundan sonra, tanıklan istediğiniz gibi
çapraz sorguya çekebilirniııiz.
Körk'ün sesinde soğuk ve alaycı ·bir ifa
de vardı.
- Çok naziksiniz, Mister Spak.
Spak, kayıt-kompütörünün tuşuna basb.
Sonra ciddi bir tavırla konuştu :
- Mister Sulu, Kaptan Körk'e ne za
mandan beri hizmet ediyorsunuz?
- İki yıldan beri, efendim.
· - Şimdiye dek karar vermekte bir zor
luk çekmiş miydi?
- Hayır, efendim.
- Gamma Hydra Dört'ün çevresinde bir
standart yörünge tutulmasını söyledi mi?
- Evet, efendim.
- Birkaç dakika sonra bu emri tekrarla-
dı mı?
- Evet, efendim.
- Yörüngeyi yirmi bin mile çıkarmanızı
söyledi mi?
- Evet, efendim.
- Sonradan bu emri tekrarladı mı?
Körk :
- Hayır, tekrarlamadı! diye haykırdı.
Bir emir verdiğim zaman o emre uyulmasını
isterim! Verdiğim emri de hiçbir zaman tek
rarlamaro l
- Kaptan, otururnun görevi bittikten son-.
ra tanıklan sorguya çekebilirsiniz.
- Terim bilginiz lotlaştı mı, Mister Spak?
Bu bir oturum değil ! Bu bir kol değneği!
- Kaptan, bu sorgu yasanın uyannca ya-.
- 87 -
*
Körk, yetmiş yaşın verdiği ağırlık altında
ezilmiş, yenilmiş ve yorgun olarak kamarasın·
da yalnızdı. Kapısının wnılduğunu ancak fark
edebildi
- Giriniz.
Spak ve Janet karnaraya girdiler. Janet
kapının yanında durdu. Körk, umutla Spak'ın
yüzüne baktı, fakat Spak'm yüzü bunca yıl
dan beri ilk kez, düşündüklerini yaneıtıyor
du.
Körk :
- 93 -
•
Kaptan Köprüsünde, Komodor Stocker,
Kaptan lcoltuğunda oturuyordu. Kendisine
sırtlannı dönen personelin tutumunu fark et
tiyse de bunu hiç belli etiniyordıi, bütün dik
katini önündeki kontrol panosunda yanan bir
çok ışığı.n anlamını çözmeye vermişti.
Dümenci :
- Romulan tarafsız bölgesine giriyoruz,
efendim,' dedi. Bütün almgaçlar en yüksek de
receye ayarlandı.
Bu konuşan da kirndi ?
- Teşekkür ederim, Mister Spak, kusura
bakmayın, Mister Sulu, Teğmen Uhura, Roma
lunlarla karşılacak olursak bana bildirin.
- Emredersiniz, efendim. Henüz bir şey
YQk.
Stocker dikkatini tekrar ışıklara verdi
Işıklar sanki onunla alay ediyormuş gibi ya
nıp sönüyordu. ıBir subay adayı olduğu zaman·
lar, böyle bir kontrol tablosu üzerinde çalış
mıştı, ama o zamandan beri sanki çok büyük
değişiklikler olmuş gibi, şimdi gördüklerinin
anlamını veremiyordu. Eh, nasılsa çevresinde
ki subaylara güvenınesi gerekirdi . .
Atılgan birden şiddetle sarsıldı ve kont
Spak'uı Beyni - F: 7
- 98 -
şey anlayamadı.
- Romulan falan göremiyorum!
- Renk değiştiren ışıklı noktalar, efen-
dim. Yaklaşma hızianna göre renk değiştirir- -
ler . . .
Gemi tekrar şiddetle sarsıldı. Bütün ışık- ·
- Olmaz, dedi.
Tam bu sırada Atılgaıı şiddetle sarsıldı.
Körk :
- Gemi böyle bir saldırıya daha ne ka
dar dayanabilir dersiniz? diye sordu. Hemen
yukan çıkmalıyım.
Janet :
- Cim, bu seni öldürebilir, dedi.
- İğne yapılınadığı takdirde de ölecek
değil miyim!
Makkoy başladı :
- Tıbbi yasalar der ki. . .
- Tıbbi yasaları şimdi bir kenara bırak!
Gemim mahvoluyor! Yap bana şu iğneyi:
Spak:
- Kapt_anın hakkı var, dedi Eğer bir
kaç dakika içinde kendisini topariayıp Kaptan
Köprüsüne çıkarak komutayı alamazsa, hepi·
miz Romulanlann elinde öleceğiz. lğııeyi ya
pm, Doktor Wallace.
Doktor Wallace iğııeyi yaptı. Bir dakika
kadar hiç bir şey olmamış ;gibi göründü. Körk
birden son derece ıstırap çekıyormuş gibi çır·
pınmaya başladL Yanında bulunan dört kişi·
nin kendisini tuttuğunu hayal meyal fark etti.
Sanki çırpınınası hiç geçmeyecekmiş gi
biydi, ama aslında bir dakika kadar sürmüş,
yavaş yavaş sakinleşmeye başlamıştı. Janet,
elindeki Feinbeııger aletiyle onu kontrol edi·
yordu.
Boğuk bir sesle :
- İ18.ç işe yaradı, dedi. Yaşianma birden
durdu.
Makkoy :
- Bir değişiklik göreıniyorum, dedi.
Spak :
- 103 -
ola·bilir mi?
- Teorik olarak, hayır. Hissettiğimm
sismik bir sarsıntı yüzeye dağiann çılımasına
neden olurdu. Eskileri de .batardL
Körk, yere düşmüş olan haberleşme clha
zını aldı.
- Bakalım geminin alıngaçlan ne gös-
terdi?
Haberleşme cihazını açtL
- Körk'ten Atılgan'a. . .
Biraz bekledi, sonra yine denedi
- Körk'ten . Atııgan'a !
Yine kıs a bir bekleyiş oldu.
- Körk Atılgan'ı anyor, Cevap ver Atıl-
gan ! Beni alıyor musunuz, Atılgan ?
Haberleşme cihazına baktı.
- Sarsıntıdan bozulmuş olacak.
Sulu, trikorderiyle .çalışıyordu. Birden ba-
3lllı kaldınp Körk'e baktı. Yüzünde korkulu
bir anlatım vardL
-- .Kaptan, Atılgan . . . yok oldu!
D'Amato kendi trikorderinin kontrollany
la uğrqıyordu. Körk Sulu'nun yaruna gitti
Sulu da trikorderinin ayar düğmeleriyle ay
nuyordu.
D'Arnato da şaşırarak Körk'e baktL
- Doğru, Kaptan. Orada hiçbir şey yok
Makkoy :
- Hiçbir şey yok mu ? diye bağırdL Ne
demek istediğiıtizi anlayamadım? Atılgan na
sıl gitmi§ olabilir?
Öfkeyle Körk'e döndü.
- Ne demek bu, Cim?
Körk tane tane :
- Şu demektir ki, dedi. Burada terk edil
dik.
- 110 -
Yüzlerce kilometre yükseklikte sarsıl
makta olan Atılgan nihayet toparlandı. Kap·
tan Köprüsünde güverteye yuvarlananlar yer
lerinden doğruldular. Spak, başını iki eline al
mişti. Uhura, endişeyle ona baktı.
- Mister Spak, bir şeyiniz yok ya?
- Sürekli bir sakatlık sanmam, Teğmen.
- Ne oldu ?
- Kafaının arkasını koltuğun koluna çarp·
tım.
- Efendim bize ne oldu demek istemiş·
tim?
- Bunu kesinlikle öğrenmemiz gerek.
Teğmen.
Ana ekrana bakmakta olan Teğmen hay-
retle haykınrken Spak, . başını oğuşturuyordu.
- Mister Spak, gezegen kayboldu!
Skat. -bulunduğu yerden fırladı.
- Ama Kaptan! Ve diğerleri! Onlar ge
zegendeler !
Endi�eli bir ifadeyle bomboş ekrana bak·
tı.
- Hiçbir iz de yok !
Radha, sesi titreyerek :
- Belki de bütün sistem dağılmıştır, de
di Şu enerji kayıtlan . . .
Spak :
- Lütfen, yanıltıcı yargılara varmayalım.
d.-di Mister Skat makine durum raporu. Teğ
men Radha, durumumuzu koruyalıın. Müm
ldm bir patlamadan doğabilecek kalıntıları
araştırın.
*
Gezegende de yanlış yargılar yer alıyor
du. Sulu, trikorderine aptal aptal bakarak :
- lll -
- Atılgan havaya uçmuş olmalı, dedi.
- Mister Sulu, tahminleri bir kenara bı·
rakarak durumumuzu anlamaya çalışamaz mı
yız? Gezegenin çevresinde yüksek bir enerji
görmüyorum. Eğer Atılgan havaya uçmuş ol
saydı, çevrede yüksek 'bir radyasyon olacak
tı.
Makkoy :
- Bir zamanlar Sibirya'ya düşen bir gök·
taşı öylesine büyüktü ki, bütün ormanlan yer ·
le bir etmişti, dedi. Ve. . .
Körk tersiendi :
- Eğer Rusya . tarihi hakkında bilgi is
teseydim, Mister Çekov'u yanıma alırdım. Sağ
kalabilmek sorunuyla karşı karşıyayız, Mister
Sulu. Atılgan olmadığına göre, yiyecek ve su
bulmamız gerekiyor. . . hem de çok çabuk bu
lun. Bu geregenin ayrıntılı bir analizini isti·
yorum. Hem de şimdi.
Körk'ün adamlan çalışmaya başladı.
*
Atılgan'da, yine eski düzen kurulmuştu.
Kaptan Köprüsünde, Uhura telsizinin başın
dan döndüğünde, gerginlik epey yatışmıştı.
- Mister Spak, Çavuş Wyatt, Ulaşım su·
bayı, ölmüş.
- Ölmüş mü?
Spak, dahili mikrofonun tuşuna dokundu.
- Spak, reviri .arıyor . . .
- - Revir, Doktor M'Benga, efendim.
- Ulaşım subayının ölümü üzerine rapor
istiyonım.
- Henüz emin değiliz, Doktor Sanchez,
şu anda ctopsi yapıyor.
- Hemen tam bir rapor istiyorum.
- 112 -
Spa.k, döndü :
-Mister Skat, ulaşım odasını mümkün
olabilecek hasar yönünden kontrol edin.
- Emredersiniz, efendim
Radha konuşmaya katıldı :
- Hiçbir kalıntı yok, efendim Tam ara.ş·
tırma yaptım Eğer gezegen dağılmışsa., bir
şeyler bulacakb:k.
Sustu, sonra tereddütle ekledi :
- Beni şa.şırta.n yıldızların durumu, Mis-
ter Spak.
Spak, başını kompütöründen kaldırarak;
- Yıldızlar mı?
- Evet, efendim. Hatalı görünüyorlar.
- Hatalı mı. Teğmen ?
- Hatal� efendim Bakın.
.Ana ekran, çok uzaklarda kalan normal
yıldız hareketlerini gösterdl fakat hemen ön
planda hiç yıldız görünmüyordu.
Radha :
- Patlamadan önce, yıldıziann durumu
nu gösteren teyp i§te, . dedi.
Ekranda yıldızla.rla. panldaya.n bir boşluk
belirdi
Spa.k :
- Yıldıziann durumu değişmi§ gibi gö·
rünüyor, dedi.
- Belki bir anlam . taşımayacak, ama . . .
çok kısa bir anda . . . ewelce bulunduğumuz
yerden bin ışık yılı ilerive atıldık diyebili·
rim.
Spak, kompütörüne döndü.
- Tam olarak söylenmesi gerekirse, do
lmzyüz doksan nokta yedi ışık yıl� Teğmen.
Skat :
- Ama bu imkAnsız! diye bağırdL Böy-
- 113 -
Spak :
- Birinin, Kaptan ve �rln
ışınlanmıı,�ınd_!Ul _sonr-..-:--ya-aR.ışınlanması sı
rasında ulaşım odasına girmiş olması çok
mümkün, dedi. Lütfen, bana bilgi vermeye
devam edin. Tamam.
Skat'a bakti.
- Atılgan halen ıyı durumda olduğuna
göre, en yüksek Warp hızıyla başlangıç nok·
tasına dönmemizi teklif edeceğim.
- Emredersiniz, efendim . . . fakat yine de
epey uzun sürecektir.
- Şu halde, Mister Skat, hemen hareke
te geçelim. Bana sekiz warp hızı verebilir mi·
siıili!?
- Emredersiniz, efendim. Belki de fazla·
sını bile verebilirim. Warp hız makineleri ÜS·
tüne oturup onlan kendim yöneteceğim.
....:. Böyle bir dunımda bulunmaıruz hem
yararsız hem de gerekBiz olacak, Mister Skat.
Sonra Radha'ya döndü.
- Teğmen, rotaıruz . . .
- Rotamız çizildi, efendim.
- Güzel. Warp sekiz hızına yilkselmeye
hazır oluıı.
*
musun?
- Evet.
Körk. Sulu'ya hitap etti :
- Bitkiler zehirli bile olsa, onların yeti;<·
mesi için su gerekir. iBula.bileceğimiz bir su
kaynağı yaşama süremizi uzatabilir. Teğmen
D' Ama to, bu gezegene yağınur yağdığına dair
bir iz var mı?
- Hayır, efendim. Gezegene şimdiye dek
yağmur yağnıış olduğıina dair hiçbir ize raet
Jayamadım.
- Ama yine de burada dünya bitkilerine
benzeyen bitkiler var.
Çevresineki kırmızı çiçekleri işaret etti.
- Teğmen D'Amato, yeraltı suyu olması
mümkün mü?
- Evet, efendim.
Makkoy söze kaıı�tı :
-Sulu, bir virüsü andıran bir Ol'ganizma
bulmuştu . . . bir çeşit bitki asalağı. Şimdiye ka
dar .bulunabilen tek canlı.
Kör k başıyla evetledi
- Eğer ömrümüz yettiği kadar vatam·
mız bu gezegen olacaksa. elimizden geldiği ka
dar çok şey öğrenmek zorundayız. D' Aınato.
yeraltı sulan araştııın. Sulu, atmosfer anali
zini istiyorum.
tki adam aksi yönlerde uzaklaşırken .
Körk, Makkoy'a döndü.
- Bons. bitkiler ve � parazitin hakkın·
da mümlrii n olan her şeyi öğrenmeye çalış.
Nasıl su temin ediyorlar? Eğer onlatın nasıl
nasıl yaşadıklannı öğrenebilirsen, biz de yaşa
yabiliriz. Ben de bizim için doğal lıannak ola
bilecek bir yer araştıracağım.
- Bir avu.ı; Robensan Kruze olarak ya·
- 116 -
şamak isteyeceğimizden emin misin? Eğer ya
kacak odun bulabilirsek, aviayacak hayvan
temin edebilirsek, mağaramızın ağzında yaka
cağımız ateşin başında oturur ve kemikleri . . .
- Bons, git bize bir pavazit yakala, ol
maz mı?
Makkoy sınttı, tıp trikorderini ayariaya
rak diz çöktü ve san otlan incelemeye başla·
dı. Körk, geçtiği yollan bulabilmek için belir
li nirengi noktalarını aklında tutarak bir ya
macı dolandı. Körk'ün gittiği yer, Sulu'nun
büyük bir kaya oluşumu başında trikorderinde
ki kayıtlan okuduğu yerden uzak değildi. Su
lu, trkorderinin düğmelerini ayarlayarak bak
tı. Şaşırdı, tekrar okunuşlan inceledi . . . sonra
haberleşme cihazına sanldı.
- Sulu, Kaptan Körk'ü anyor !
- Körk konuşuyor.
- Efendim, standart manyetik araştırma
yapıyordum. Sıfır noktasında ,ölçekte olma
yan . . . mıknatısh bir kütlenin kaybını aldım.
Şimdi hiç bir şey görünmüyor.
- Trikoderinin sağlamlığını kontrol .et
tin mi ? Geçirdiği sarsıntı epeyce fazlaydı.
- Kontrol etmiştim, Kaptan. Tekrar
kontrol edeceğim, ama şimdiye .dek böyle bir
şeyle karşılaşmamıştım. Sanki ·bir kapı açıl
mış da tekrar kapanmış gibi.
Bu arada, D'Amato, yamacın yüzeyindeki
kırmızı bir kaya damannı kontrol ediyordu.
Kayanın durumu, doğal olabilmesi için çok
kanşık göriinüyordu. Şaşırdığı için trikorde
rini tekrar bu damann üzerine tuttu. Birden
trikorderin göstergesi çılgın gibi dönmeye
başladı . . . ve ayağının altındaki toprak oyna
yınca, diz üstü. düştü. Tam ayağa kalkarak
- 117 -
laınış!
Makkoy'un söylediklerinin kavraınası için
birkaç dakika geçmesi gerekti. Sonunda, Köı·k
fai.er tab�sını çekti. Zemini dikkatle bir
mezar boyu kadar adımladı. Sonra fazeri ateş
ledi. On beş santimlik bir kaya parçası eridi,
altından kırmızı damarlı kaya tabakası görün
dü. Fazeri bir kere daha ateşledi. . . fakat kaya
ışınlara karşı koyuyordu Başka bir noktaya
nişan aldı ; bir kez daha kayanın üstündeki
.toprak buharlaştı, fakat kırmızı damarlı kaya
etkisiz kaldı.
- Sekiz bin santigrat dereceden daha
fazla ısı. Yumuşak kaya gibi görünüyor, ama
granitten de sert.
Makkoy :
- Cim, dedi. Acaba üstün toprakla ka·
palı zeminin altı hep .bu cins kaya ını ?
.
*
Atılgan'da güvenlik içinde bulunan Skat
da, bir türlü kesin cevap bulamadığı bir SO·
runla uğrlUjıyordu. Sonunda, şüpheleri öylesi·
ne ar.ttı ki, dayanarnayıp dahili mikrofonun tu
şuna bastı.
- Ben Spak, Mister Skat.
- Mister .Spak, geminin duygulan hatalı.
- Geminin .duyguları mı, Mister Skat?
Hem şaşkın hem de sıkılmış olan Skat.
kelimeleri güçlükle bulmaya çal:ıştı.
- Bi. . . liyonım . . . .pek anlamsız . . . ama,
göstergeler doğru. efendim . . . fakat geminin
duygulan hatalı. Öyle bir <jey ki . . . nasıl açık
layacağırnı. . . bilemiyorum . . .
- Açıkça belli, Mister Skat. Duygusallık
tan vazgeçip, •göstergelerin doğruluğuna inan·
marun daha doğru olacağını söyleyebilirim.
Tamam.
Fakat Spak da tereddütteydi Sonunda,
alıngaçların bulunduğu kontrol tablosunun ba
şına geçti
Mühendislik Bölümünde Skat, göstergele·
rin başındaydı ve blUJlarını çatmış tabloya ba
kıyordu Birden yardımcısına döndü.
- Watkins, madde-anti-madde reaksiyon
hücrelerinin paypas vanalannı kontrol et.
Fazlaca ısınma olmadığından emin olmalıyız.
- Fakat Mister Skat, kontrol tablosu . . .
- Kontrol ta;blosuna bakıp da söyle de-
medim, evlat !
- Emredersiniz, efendim.
Watkins, elindeki yağ kaluıtlanm ·bir bez
- 122 -
luğunu duydular?
- Bons, biraz dinlen.
Makkoy, yine asUı: suratla başını 'peki'
anlamında salladı.
*
Atı1gan'da Spak'ın da neşesi yoktu. Revir
her ne kadar Watkins'in de, Ulaşım .çavuşun
da olduğu gibi, hücre patlamasından öldüğü
nü söylemişse de, bunun nedenlerini söyleye
meınişti. Spak'ın ısran üzerine Doktor M'Ben
ga, «Benim tahminim dı> seninki gibi,» diye
cevap vermişti.
Spak'ın tahminlerden çok gerçeğe ihtiya
cı vardı. M'Benga'yla biraz sert konuştu :
- Gemimize giren bu kadın dokunduğu
zaman hücreleri patiatarak öldürebilecek ve
gemiyi bu k.adar iyi öteye atabilecek enerjiye
sahipse, yüksek bir kültüre sahip demektir . . .
ve bizim için büyük ·bir tehlikedir.
Skat söze katıldı :
- Yani, gemimizi bin yıl öteye fırlatan
gezegen halkındanbirinin bu gemide bulun
duğunu ve adamlanmızı öldürdüğünü .mü söy
lemek istiyorsunuz?
- B u mantıklı bir tahmindir, .Mister
Skat.
- Evet. Watkins öldürülmüş . olmalı.
Onu madde-anti-madde reaktörlerini kontrol
etmesi için göndermiştim. Orada açıkta olan
şalter yok. Bu nedenle, dokunduğu bir enerji
kablosu onu öldürmüş olamaz.
- Eğer bu yaratıklardan gezegende da
ha varsa, Mister Skat, Kaptan ve diğerlerinin
hayatı tehlikede demektir.
*
- 126 -
- Yaklaşma!
Fakat kadın durmadı. Sulu fazerini doğ-
rulttu.
- Dur! Yoksa ateş edeceğinı!
Kadın yine durmadL Sulu :
- Dur! diye bağırdL Bir kadını öldür
ırtek istemem!
Kadın şimdi Sulu'ya iyice yaklaşmıştı
Sulu ateş etti ve kadının ayaklannın dibinde
ki toprağı buharlaştırdL Kadın yine ilerledi.
Sulu, fazerini tam enerjiye ayarladı. . . ve tek-
- 1.28 -
yım.
Kadın bir kez daha ilerlemeye çalıştı . . .
Körk bir kez daha tık&
Sulu'ya giden yolu
dı. Bu arada birbirlerini göğüslediler. Kadının
uzanmış kollan Körk'ün boynuna dalanmış
gibiydi. Körk hiçbir şey hissetmedi. Gittikçe
artan öfkesini kontrol etmeye çalışarak ka
dını kabaca itti.
- Neden başkalannı öldürebiliyor da . . .
be ni öldüremiyorsun?
Kadın korkuyla Köıık'ü süzdü.
- öldürmek istemiyorum. . . :tstemiyo
rum ! . . .
- Kinısin sen ? Neden bizi öldürmeye
çalışıyorsun?
- Yalnızca Sulu'yu istiyorum. Sana za
rar vermek istemiyorum, Körk. Biz . . . 'bwbi
rinıize çok benzeriz. . . İçinde -bulunduğumuz
koşullar altında . . .
Kadın cümlesini bitirıııeden sustu.
Körk sordu :
- Bu gezegende erkekler var ını?
- Ona dokunmalıyım.
- Olmaz.
Kadı!ı bir adım geri çekildi. Sonra yana
doğru sıçradı. Şinıdi, evvelce bulunduğu yer·
de sadece gittikçe ineelen bir görünüm bırak
mıştı. . . Kadın sonunda .gözden kayboldu
Körk. önündeki boşluğa baktı.
- Gördün mü, Bons? Burası ·bir haya
letler gezegeni mi?
- Biitün bildiğim şu ki, o kadın Sulu'yu
neredeyse bir hayalet yapacaktı ! DokunınWj
olduğu omzunun hücreleri patlamış. Eğer onu
yakalamış olsaydı. . .
Spak'uı B eyni - F: 9
- 130 -
*
Spak. güvenlik personelinin arttırılmasın
dan sonra kırmızı alarm kaldırmıştL Gemi
b�tan aşa�ya arandığı halde yabancı kadın
bulunama�tı.
Çok şaşırmış olan Uhura, Spak'a döndü.
� Fakat gemiden nasıl çıkabildi, Mister
- •·
• r
Spak?
- Her halde, gemiye bindiği gibi, Teğ-
men.
- Evet, efendim.
Uhura az sonra yine endişeyle konuştu :
- Mister Spak, Kaptanla diğerlerinin
kurtulma şanslan acaba yüzde kaç?
- Kumar oynamıyoruz, Teğmen. Mantık
çerçevesi içinde, mümkün olduğu kadar çabuk
onlan bıraktığımız yere dönüyoruz. H8.1A sağ
olup olmadıklannı anlamak, ancak yerinde ya
pılabilecek incelemeyle mümkün olabilir.
Radha, kontrol tablosu üzerindeki kont·
rollarla oynadı.
- Mister Spak, hızımız warp sekiz nokta
sekize yükseldi
Spak, aceleyle komuta koltuğuna doğru
- 131 -
*
Sulu'nun acısı geçmeye ·başlamıştı. HA-
Iii., genç teğmenin oınzuyla uğraşan Makkoy,
başını kaldınp Körk'e baktı.
- Birkaç hücre kalınlığında kangrenli bir
tabaka var. Normal bir yara çabuk iyileşecek·
ti. Fakat bu normal bir yara değilse, eğer, bir
enfeksiyonsa. . .
Körk :
- Yani şu senin virüslerin mi demek is
tiyorsun? dedi
- Böyle bir şey olamazdı ! Bu kadar ça·
buk olamazdı!
Sulu :
- Bana sadece dokundu, efendim, dedi.
Nasıl oldu da bu kadar çabuk yara açıldı.
..,.. Ulaşım çavuşuna da dokunmuştu. O
hemen öldü. Sonra D'Amato'yu hakiadı ve
ona ne olduğunu gördük.
Körk, Sulu'ya baktı.
- Neden ölmedin, Teğmen ?
- Kaptan, ölmediğime sevindim. Y&rdı-
mınız için teşekkür ederim.
- Cim, bunlann nasıl bir gücü olabi
lir?
- Güçlerinin biyolojik hücreleri öldür
düğünü biliyoruz.
- Peki, seni neden öldürmedi?
- Henüz işini bitirmiş değil, Bons?
*
Spak, madde-anti-madde odasındaki Skat'·
- 133 -
*
Gezegenin üzerinde, Körk'ün durumu da
zordu Makkoy'un Sulu'yu muayene etmesini
izlerken :
- Eğer bu gezegenin içi boşsa . . . eğer
yüzeyin altında şehirler ve enerji kaynaklan
varsa, muhakkak bir de giriş kapısı var de
mektir. Araştırmalanmızı birlikte yapacağız.
Mister Sulu, yürüyebilecek misiniz?
- lyiyim, Kaptan?
- İyi mi, Bons?
- Yine bir bütün olabildi.
- Şu kadının tahrip edici gücü her ney-
se, bu gücünü belirli bir kişiye ve belirli bir
zamanda kullanıyor. Eğer yanılmıyorsam, tek
rar ortaya çıktığında, diğer ikimiz üçüncü ada
mımızı ona karşı koruyabiliriz. Sadece peşin
de olduğu adamla kadının arasına ginnek ye·
terli olacak. Kadına hiçbir silah tesir etmi
yor.
- Peki, bizi nasıl tanıyor, Kaptan ? ts
minıi, rütbemi... hatta geminin ismini bile bi
liyordu! Her halde düşüncelerimizi okuyor . . .
Sulu, birdenbire gittikçe yükselen vınla
ma sesi üzerine sustu.
- Kaptan! Bu ses, fazla yüke binen bir
fazer tabancasının sesi !
- 136 -
*
Bakım kanalı dar ve karaıılıktı. Skat, ya
nındaki ilti adamıyla kanalın içine baktL
- Peki, dedi. Şuraya çıkmama yardım
edin.
Kanala çıkıp sürünıneye başladL Bir kö
şeyi kıvnldığında enerji akıımyla karşılaştı.
Enerji akımının hafif aydınlığı bütün vücudu
nu sardı. Yanmda açık duran haberleşme ci
hazına eğildi, boğıık sesle :
- Skat, köprüyü anyor, dedi
- Evet, sizi dinliyorum, Mister Sk&t.
- Kanalın kıç tarafını kapadım. Manye-
tik şişeyi kırdığım takdirde beni gemiden
uzaklara ±ırlatabileceğiniz kadar çok patlayıcı
ayracı yerleştirdim. Ona şimdi öylesine yakı
mm ki, vlicudumun üzerinde sanki binle...ce ka
nııca yürüyormuş gibi hissediyordum.
- Mister Skat, öznel tanırnlara girişme
menizi .tavsiye edeceğim. Tam on dakika on
dokuz saniyemiz var. . . işinizi tamamlamanl2l
- 137 -
için.
Rad!ıa:
- Mister Spak, şimdiki lı=ız wa.rp on
bir nokta iki ve gittikçe artıyor.
Skat'ın sesi duyuldu.
- İşittim. Geminin yapısı böyle bir hıza
daha fazla. dayanamaz.
- Mister Skat, tam on dakika on sani
yeniz kaldı.
Kanaldaki ısı öylesine artınıştı ki, Skat
bütün vücudunun alev alev yandığmı hisset·
ti.
- Peki. Mister Spa.k, manyetik akım va
nasının yedek kapağını açıyorum. Gözlerinizi
göstergeden ayırmayın. Eğer manyetik akım
da bir artma olursa, beni buradan fırlatma
nız gerekecek. Emniyet kontrolu, manyetik
alan parçalandıktan sonra iki saniye dahi da·
yanmaz.
- Gerçekleri biliyorum, Mister Skııot.
Lütfen, işinizi tamamlayın.
Spak. kompütörün tuşuna ba.stı.
Madeni ses cevap verdi.
- Çalışıyor.
- Karşılaştırma koordinatlannın analiz-
leri.
Kompütörün cevap vermesinden önce, pe
şi peşine, üç çıtırtı duyuldu, sonunda kom
pütör konuştu :
- Tamamlamak mümkün değil. Karşılaş
tırma koordinatlan hemen çözümlenemeye
cek kadar kanşık. Bitince bilgi verilecek.
Skat'ın sesi duyuldu.
- Yedek kapağı çıkardım ve aletlerin
çevresinde şimdi statik elektrik akımlan dans
ediyor. Kokusu da pek fena.
- 138 -
Spak, Uhura'ya döndü.
- Manyetik enerjiyi kontrol ediyor mu·
sun ?
- Evet, efendim.
- Gözlerini ondan ayırma. Teğmen Rad-
ha, hafifletme sistemini ayarlayın.
- Emredersiniz, efendim.
Radha, bir düğıneyi çevirdi.
- İlk tehlike işaretinde hafifletme sis
temini çalıştıracağıın.
Spak sert sesle :
- Yıı-lnızca benim işaretimle çalıştıracak
sınız! dedi.
- Emredersiniz, efendim. Warp on bir
nokta dokuz şimdi.
Spak, mikrofona uzandı.
- Mister Skat, durumunuz nedir?
Yedek kanalda şimdi kıvılcımlar uçuşu·
yordu. Skat sanki canlı bir meşaleydi.
- Görmesi çok zor. Öylesine çok kıvıl
cım var �J. akım vanasiyle oynadığım takdir
de, manyetik kalkanı parçalamaktan korku
yorum.
- Sekiz dakika kırk bir saniyeniz var.
Skat kendi kendine mınldandı.
- Saatin kaç olduğunu biliyorum. Çalar
saata ihtiyacım yok.
*
Gezegendeki üç kişi, kırmızı kayalardan
meydana gelmiş bir düzlüğe ulaştılar.
Sulu bağırdı :
- Kaptan ! Yine o garip manyetik dal
galanma var. Göstergenin sıfır tarafından ve
sonra. . .
Körk mınldandı :
- 139 -
rine bakWar.
- Kaptan ! Birbirimizi artık konıyama
yız!
Mak!<Oy :
- Diğerlerimizin katilleri üzerine saldıra-
biliriz! dedi.
Körk :
- Bir deneyelim, diye cevap verdi.
Üç kadın uykuda yürüyormuş gibL kolla·
nnı uzatmış onlara doğru ilerledi. Gittikçe
yaklaşıyorlardı. Birdenbire, subaylıınn oda
kıvılcımlı bir ışıkla aydınlandı ve ellerinde fa
zer ta�calan, Spak'la bir güvenlik person
eli yanlannda maddeleşti. Spak'la güvenlik
personeli fazer tabancalannı kadınlara çevir
diler.
Körk :
- Hayır, Spak ! diye bağırdı. Küp biçi
mindeki kompütör . . . onu. tahrip et !
Fazerierin ışınlan renkli küpü parçaladı.
Parlak, ışıklı bir patlama oldu . . . ve kadınlar
gözden kayboldular. Makkoy, rahatlamanın
verdiği bir gevşemeyle derin bir soluk aldı.
Körk, Spak'a döndü.
- Mister Spak, seni gördüğüme ,sevindi
ğimi söylemem, duygulannun yanında çok ba·
sit kalıyor. Senin ve AtJlgan'ın havaya uçmuş
olduğunu düşünmüştüm.
Spak, fazerini kılıfıııa soktu.
- Ben de sizin için aynı şeyi düşünmüş
tüm. Kaptan. Ancak bir dakika kadar önce
gezegene yeteri kadar yaklaşıp varlıklanruzı
tesbit edebildik.
- Nereden geldiniz, Mister Spak ?
Fakat Spak, büyük bir .takdirle kınian
küpü inceliyordu.
- 148 -
müştü.
- Tek yaratık olan. . . Losira'nın görllıı
tüsünü çoğaltıyar olmalı.
- Körk'ün gözleıi kaybolınakta olan gü-
zel yüze diki.lınişti.
- Çok. . . güzeldi, dedi.
Spak başmı aal1ıı.dı..
- Güzellik geçicidir, Kaptan. Mamafih,
kadın son derece sadık ve zekiydi.
Duvardaki görüntü tamamen kaybolm�
tu. Körk haberleşme elliazını açtı.
- Körk'ten Atılgan'a. Be<ş kişilik grubu
çekmek için hazır olun. Sahi, .Mister Spak, se
ninle aynı fikirde değilim.
- Sahi mi, Kaptan?
Körk'ün zihninde müzik kadar tatlı ses,
halkını kurtarmak çabasında yalnız bqına kal·
mış güzel yüzün görünümü vardı.
- Güzellik geçici değildir, Mister Spak.
Güzellik onu takdir edenlerin zihninde hiç si
linmeden kalır.
Spak, şaşkın Şll§kın Körk'e baktı. Ulaşım
ışınlan sırasında maddelerine aynlırlarken
Körk'ün dudaklarında kederli küçük bir tebes
süm vardL
4. GEÇMİŞTEKİ KORKU
ki bir varlık?
Rizzo'nun b�ı olumlu bir işaret verirce
sine sallandL
-- 0 . . . bizden güç istiyordu. Evet, gü·
cüı.nüzü emdiğini hisettim Bir varlık hisset
tıııı. . . .
Makkoy :
- Uyudu, dedi. Bir enjeksiyonu daha gö-
2e alamayız. Kaptan. ,
- Cevaplarına pek güvenilemez. Bu yarı
baygın halinde, rüya görmüş olabilir. Senin
duymak istediğin şeyler olduğunu düşündüğü
için böyle konuşmuş olabilir.
Körk doğruldu.
- Şu kayıt teyplerini kontrol et, Doktor.
Hemen onların analizlerini istiyorum
Körk, revirden çıktı; . Kristin Çapel, sor
gulu bakışlarını Makkoy'a çevirdi.
- Kaptanın nesi var, efendim? Onu şim·
diye kadar hiç böyle sinirli görme.mlşt:lm.
Makkoy :
- Öğrenmek niyetindeyim, dedi Beni
ararlarsa, tıp kitaplığındayım
Kaptan Köprüsünde, Uhura, Körk'ü Yıl
dız Komutanlığından gelen bir meısaJ1a kar;ıı
ladL Körk, Uhura'nm elini kenara itince, Uhu'
ra çok şaşırdL
*
Körk, brifing odasında yalnızdı. Yaiı:o•
kalmasına memnundu. Yalnız olduğu takdiı.·de
adamlanndan beş kişiyi öldüren yaratığ.:ı.
bundan on iki yıl önce galaksinin başka bir
bölümünde U.S.S. Farragut'un tayfa\annı öl
düren aynı yaratık olduğuna karar verehili·
yordu. Revir, Garrovick'in baygın olarak ku•·
tulan adamlannı tedavi ediyordu, fakat kan
nakli Rizzo'yu hayata kavuşturamamıştı. Asıl
mesele,Körk'ün hiç yalnız kalamamasıydı. Za·
.ten insan hiç bir zaman yalnız kalamazdı. Di
ğer insaniann söylenmeyen düşünceleri, y•.ıl
nız kalan insanın yakasım bırakmazdı. Spak'la
Makkoy'un söylemedikleri düşünceleri de şu
anda kendisine eşlik ediyordu. İkisi de yaratı ·
ğın böylesine zeki ve tehlikeli olabileceğine ih
tirnal vermemişlerdi. Dahası da, burada kalıp
ölüme sebep o�m[:sını bir türlü kabul edemi
yorlardı. Belki de hakları vardı. Komuta yet
kisi içinde mi bir karar vermişti. . yoksa bu
ka ran tamamen duygusal mıydı?
Kollannı masaya dayayarak başını elle
Spak'ın Beyni - F: l l
- 162 -
*
Garrovick'in odası da morali kadar 'ka·
ranlıktL Elektrik düğmesinin bir pano üz+
rine yerleştirilmiş olduğunu gördü. Düğmenin
altında ısı termostatı vardı. Panonun üstüı:de.
altında .Havalandırma filtresi baypas» yazılı
etiket bulunan bir anahtar vardı. Garrovick,
gözlerini kapayarak kara kara düşünmeye
başladı.
Köprüye dönen Körk, Yorktown'dan ge
len bir mesaj buldu. Gemi, randevu hakkında
l:;ilgi istiyordu. Aldırmadı.
Stat. yunına yaklaştı.
*
Körk kamarasından boş bir tavşan avı
ıçın çıkmıştı. Ancak, Atılgan ve personelinin
uzayda kcvaladığı bir tavşan değildi; bir kab·
ra kadar tehlikeli, bir geyik kadar aynak, bir
mamba kı;dar hızlı bir yaratıktı. Aynca, Atıl·
gan'ı, Yorktown gentisiyle bulaşacağı randew
noktasından gittikçe uzaklaştırıyordu.
Kaptan Köprüsündeiri herkes nasıl bir teh
l' kenin peşinde koştuğunu biliyordu. Yaratık
"<i kez. akıllıca yol değiştirmiş, Atılgan'ı at·
la! ;naya çalışmıştı. Körk'ün gözü hiç bir şey
ı;örmez olmuştu. Fakat Skat endişeli ycJ.
- Kaptan, warp sekiz hızıııı daha faz
la koruyamayız. Basınç tehlikeli bir noktaya
yaklaşmak üzere.
Körk :
- Uzaklık, Mister Çekov? diye sordu.
- Nokta sıfır dört ışık yılı önce, efen-
dim, Fazerlerimiz ona yetişemez.
Spak :
- Kaptan, dedi. Aradaki uzaklığı koru·
yar. Böyle olursa onu günlerce kovalayacağız.
- Gerekirse.
Körk döndü, Skat'a baktı.
- Hızınuzı artırmak için ne gerekiyor·
sa yap, Mister Skat.
- Emredersiniz, efendim.
Körk :
- Görelim şunu, dedi.
Çekov bir tuşa bastı. Büyültıne on iki.
Kaptan .Orada işte! Ekrana alabildik !
Yaratık ekran üzerinde bir kornet gibi gö·
rünüyordu. Tam ortasında yay biçiminde ka·
- 17 3 --
Spak'ın Beyni - F: 12
- 178 -
den? Neden?
Spak :
- Yaratık üzerinde daha olumlu 'bir ana·
lizyapabilmek iç.in ·beklemek zorundayım, Kaır
•
tan, dedi.
Spak :
- Eğer yaratık çoğalmak üzereyse, dedi.
Hiç şüphe yok ki, sadece ikiye bölünmekle
kalmayacak, binlerce parçalara aynlacaktır.
Körk, Spak'a ·baktL
- Şu halde, tek yararlanabileceğimiz, An
ti-madde olacak.
Spak başıyla evetledi.
- Otuz gramlık bir miktar yeterli olmalı.
Bu kadarcık miktan motorlarımızdan çekebilir,
manyetik vakum alanıyla gezegene aktarabi
liriz.
Garrovick, Körk'ün koltuğunun yanında
dunnuştu.
· kenetlendi.
- Gemiye dön, Asteğmen Onlara ateş
lerneye hazır olmalarmı söyle.
Garrovick şaşırmıştL
- Siz, Kaptan ? Siz mi yem olacaksı
nız ?
Emri duydun. Gemiye dön!
Garrovick yerinden kımılliamadı. Tekrar
yaratığa doğru bir göz attı. Hemoplazmayı
lJitirmiş olan yaratık, halii kutunun üzerinde
dolanıyordu. Sonra, ağır ağır iki insana doğru
hareket etmeye başladı.
Körk, Garrovick'in kolunu yakaladı ve
onu döndürdü
Makkoy :
- Orada bomboş durma! diye haykırdı.
Allahını seversen bir şeyler yap!
Çekov'un sesi duyuldu :
- Bütün güverteler, hazır olun. Şok
- 191 -
dalgalan!
Ulaşım odası beşik gibi sallandı. Spak ve
Skat, diz üstü yere düştüler ama parmaklan
kontrollarm üzerinden aynlmadı. Sonra ikisi
birden ffiaşım hücresine baktılar. Hücre yine
bo§tu.
Spak :
- Çapraz-devreyi B'ye çevirin, Mister
Skat, dedi.
Makkoy soluğunun altından söylendi :
- Ne delice bir yolculuk! İnsanın mole
külleri Allahın cezası evrenin boşluğunda uçu
şup duruyor !
Skat :
- Alıyoruz.. onlan alıyoruz sanıyorum,
dedi.
Makkoy, gözlerini boş ulaşım hücresinden
kaçırdı. Sonra kendisini zorlayarak tekrar
baktığında, Körk'le Garrovick'in maddeleşıne
ye başladıklannı gördü. Bir saniye sonra iki
subay bir bütün insan olarak platformdan ini
yorlardı.
Skat, kontrol konsolunun önüne diz iiı<tü
çöktü. Sanki kendi kendine konuşuyormuş gi
bi :
- Kaptan, dedi.
Sonra içini çekerek tekrarladı :
- Kaptan, Tannya şükür !
Spak :
- Bunun Tannyla bir ilişkisi yok, Mister
Spak, dedı. Çapraz-devrenin B'ye çevrilmesi
için verdiğim karar onlan tekrar maddeleş
tirmiş olabilir.
Makkoy, öfkeyle Spak'a ·baktı.
- Mademki böyle, senin şu sivri kulak
lanna teşekkür etmeliyiz! Tabii, sivri kulak-
- 192 -
!ann duyabildiği sürece !
Körk, haberleşme cihazını kullanarak
- Kaptan'dan Köprüye, dedi.
- Çekov konuşuyor, Kaptan.
- Yorktown'la buluşacağımız yere doğru
düz bir rota çizin, Mister Çekov. Son warp ·
hızı.
- Emredersiniz, Kaptan.
Körk, Garrovick'e bakarak gülümsedi.
- Üstünü başını temizlediğin zaman ka
marama gel, Asteğmen. Sana babandan söz
etmek istiyorum. Hoşuna gidecek bazı hikaye
ler de anlatacağım.
Garrovick, gözlerinde bir takdir ifadesi,
Körk'e baktı.
- Teşekkür ederim, Kaptan. üstümü de
ğişir değişmez geleceğim.
Btrrt