Professional Documents
Culture Documents
zilkâde 1436
eylül '15 SAYI: 41
Yoğun gündemi olan bir ayı geride bıraktık. Suruç patlaması ardından başlayan ve Türkiye'nin
rengini ve siyasetini bir anda değiştiren olaylar yaşandı. Ülke içinde peşpeşe yapılan operasyonlar,
PKK'nin başta doğu ve güneydoğu illerinde olmak üzere ülke genelinde düzenlediği eylemler, T.C'nin
Suriye'de İslam Devleti'ne, Irak'ta PKK'ye yönelik başlattığı hava saldırıları…
Ülke içinde yapılan operasyonlarda başta camiamız olmak üzere, farklı illerde birçok İslami yapıya
operasyon yapıldı. Operasyonlar sonucunda birçok müslüman tutuklandı. Müslümanlara 'IŞİD' veya
'DEAŞ' adı altında operasyonlar yapıldı. Gözaltıların yaşandığı dört gün boyunca gerek hükümete
yakın medya, gerekse de muhalif basın, Hocamız (Halis Bayancuk/Ebu Hanzala) ile alakalı 'IŞİD'in
Türkiye Lideri yakalandı!' şeklinde haber yaptı. Fakat işin ilginç tarafı; kardeşlerimiz gözaltına alın-
dığında emniyet, savcılık ve mahkeme sorgularında kendilerine 'El Kaide' terör örgütü adına faaliyet
göstermek suçundan şüpheli oldukları söylendi ve tüm tutanaklara da bu şekilde geçti.
Bu süreç, bizlere tek dostumuzun Allah olduğunu hatırlatmalı ve tağutların yeryüzünde böbür-
lenmeleri, müstekbirleşmeleri bizleri aldatmamalı, korkutmamalıdır. Biz müslümanlar, peygamber-
lerin mesajlarına tabi olmuş ve insanları 'Allah'a kulluk edin, tağutlardan sakının' ilkesine davet eden
Rabbanileriz. Peygamberlere yâren olmuş sadıklar kendilerine isabet eden o sıkıntılarda gevşemez,
zayıflık göstermez, işlerini yarım bırakmazlar. Bilakis onlar ellerinden geleni yaparlar. İstemedikleri
bir imtihanla karşılaşınca 'Allah'ım! Günahlarımız ve işlerimizdeki aşırılıklarımızı bağışla! Ayaklarımızı
sabit kıl! Bize kafir topluluğa karşı yardım et!' derler.
"Onlar bir tuzak kurdular. Farkında değillerken Allah da bir tuzak kurdu. Bak onların tuzaklarının
sonucu nasıl oldu: Biz onları ve kavimlerini topyekün helak ettik. İşte zulümleri yüzünden harabeye
dönmüş evleri! Şüphesiz bunda bilen bir kavim için bir ibret vardır. İman edip Allah'a karşı gelmekten
sakınmakta olanları ise kurtardık." 1
13 İç ve Dış Operasyonların
Değerlendirilmesi
Başyazı
Satış Noktaları İstanbul: Tevhid Kitabevi, Hürriyet Mh. Cumhuriyet Cd. No: 3 Bağcılar/İSTANBUL | 0 (545) 762 15 15
Bursa: İkra Kitabevi, İlahiyat Fak. Karşısı Fethiye Mh. Kırlangıç Sk. No:17 Nilüfer/BURSA | 0 (532) 138 02 42
Diyarbakır: Tevhid Kitabevi, Kaynartepe Mh. Gürsel Cd. No: 90/A Bağlar/DİYARBAKIR | 0 (541) 857 34 20
Konya: Tevhid Kitabevi, Şükran Mh. Fıçıcılar Sk. No: 37 Meram/KONYA | 0 (553) 513 48 48
Allah'ın Adıyla...
Eyül’15 • SAYI: 41
5
Ustaosmanoğlu şerh etmiştir. Kitabın 294. bey- ya da onun ashabına dayandırılması hiçbir delile
tinde şöyle denmektedir: dayanmadığı gibi; içerisinde itikadi problemler
'Ebubekir ve Ali sair ashab, barındırmaktadır. Şöyle ki; Tasavvuf şayet dini
bir şeyse -ki tasavvufçular dinin özü olduğuna
Nakşibende tecemmu'etti ahbab.' inanıyorlar- Rasûl'ün sallallahu aleyhi ve sellem bunu
Şeyh Mahmud Ustaosmanoğlu bu beyti şöyle Allah'tan vahiy yoluyla almış olması gerekir.
açıklar: Vahye dayalı bilgiye gelince; kim Nebi'nin sallal-
lahu aleyhi ve sellem bunu insanlardan gizleyip, sadece
'Sahabe-i Kiram'ın hepsi Rasûlullah'tan sallallahu
bazısına sır olarak verdiğine inanırsa Rasûl'e
aleyhi ve sellem tarikat dersi aldılar. Peygamberimiz'in
iftira etmiş olur.
vefatı sonunda Ebubekir halife olunca Sahabe-i
Kiram'ın hepsi Ebubekir'den radıyallahu anh tekrar Allah subhanehu ve teala Nebi'ye şöyle buyurmaktadır;
ders aldı. Bu durumda Nakşi Tarikatı ne oldu?
Ebubekir'in radıyallahu anh ve ashabın cem olduğu bir "Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ
tarikat oldu.' 1 et. Eğer bunu yapmazsan, O'nun verdiği peygam-
Kitabın ilgili bölümünde bu iddiaya dair hiç- berlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah,
bir delil zikredilmemiştir. seni insanlardan korur. Şüphesiz Allah, kâfirler
topluluğunu hidayete erdirmeyecektir." 6
İkinci bir görüş ise tasavvufun aslının
Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem Kaldı ki Nebi'nin sallallahu aleyhi ve sellem
damadı Ali'ye radıyallahu anh dayandırıl- vazifesi bununla da sınırlı değildir.
masıdır. Bu inanç bazı tarikatlarda İnsanlara ulaştırdığı/tebliğ ayetleri
vahyin rehberliğinde
6
"Kim Muhammed'in Allah'ın subhanehu ve teala kita-
bından bir şey gizlediğini söylerse Allah'a subhanehu
ve teala iftira etmiştir."
Eyül’15 • SAYI: 41
7
etmediği bazı bilgiler sizde varmış' dedi. İbn Abbas: tu. Hangi rivayetin makbul olduğu, ravilerin ada-
'Sen Allah'ın, Rasûlü'ne şöyle dediğini bilmiyor mu- leti, rivayetlerin şeriatın asıllarıyla çatışmaması
sun: "Allah'tan sana indirileni insanlara ulaştır." vb. kurallar şeriat sahibi tarafından belirlenmişti.
(yazılı kağıdı kast ederek) Vallahi Allah Rasûlü Fakat bu kaideler bir araya toplanıp, belli başlık-
beyaz üstünde siyah bir şey bize bırakmamıştır.' " 14 lar altında cem edilmemiş ve bir disiplin hâline
getirilmemişti. Rivayetlerin çoğalması, sahih
Bir başka konu da; dinî olmayan bir şeyin sa-
olanla zayıfın ayrıştırılma zarureti ve insanların
habeye ve onlar üzerinden Nebi'ye dayandırıl-
ilimden uzaklaşması neticesinde bazı alimler bu
ması, yalan hadis rivayeti kapsamına girmekte-
kaideleri disipline edip 'Mustalahu'l-Hadis' ilmi-
dir. Tek bir hadisi dahi, söylemediği halde Allah
ni meydana getirdi. Bu, diğer tüm ilimler için
Rasûlü'ne sallallahu aleyhi ve sellem söyletmek İslam'da
de geçerlidir. Bunları inkar edip, 'bu ilimler bu
en büyük günahlardan kabul edilmiştir. Hatta
isimlerle Nebi sallallahu aleyhi ve sellem döneminde mev-
Cuveyni gibi bazı alimler yalan hadis uyduranı
cut değildir' demediğimiz gibi tasavvufu da inkar
tekfir etmişlerdir. Acaba koca bir söz ve ameller
etmemeliyiz. Tasavvuf, Kur'an ve Sünnette olan
silsilesini, bir hayat tarzını Allah Rasûlü'ne sallal-
zühd, takva, ihlas, ihsan, fütüvvet, güzel ahlak
lahu aleyhi ve sellem nispet etmek ve ona söylettirmek
vb. kavramların derlenip düzenlenmesi ve in-
nasıl bir cürümdür? Bu iddiayı dillendiren-
sanların anlayıp hayatlarına geçirecekleri bir
lerin Allah'tan korkması ve söyledikleri
düzenin/disiplinin adıdır. Doğal olarak
sözün akıbetini düşünmeleri gerekir.
bunu reddetmek, aynı durumda olan
Tasavvufu kendilerine nispet ettikleri
tüm ilimleri reddetmek anlamına ge-
sahabeler muayyen olarak 'gizli ilim',
lecektir.
'sır', 'kimseye verilmeyen özel bilgi'
vahyin rehberliğinde
8
Mevla Teala Hazretleri ruhbanlara niye darı- (Mevla tarafından kulun kalbine konan) sevgi
lıyor? cezbesiyle kulu davet ettiler.'
Onların ruhbaniyeti icad etmelerine darılmıyor, İşte Mevla'ya kavuşma derdine ariflerin bulmuş
bu yola hakkıyla riayet etmemelerine darılıyor. olduğu çare, bu tarikat yolunu icat etmeleridir.' 15
Sofilik de ayet-i kerimede geçen ruhbaniyet gibidir. Bu açıklamaların tamamı Mahmud Usta-
osmanoğlu'na aittir. Hristiyanlıkta var olan
Sofilik kelimesi, tasavvufta geçer. Manevi hayatı, Ruhbanlıkla tasavvufun aynı şeyler olduğunu
maddi hayata üstün kılmak ve İslam'ın en güzel ve ayetin tasavvufa delil olduğunu söylemiştir.
yaşanması manasına gelir.
Tasavvufun sonradan icad edildiğini, Allah'a
Sofiliği kalplere Allahu Teala koymuştur. Bu öyle kavuşma derdine arifler tarafından bulunan çö-
bir zevktir ki 'Tatmayan bilmez.' zümün tasavvuf olduğu, gayesinin de manevî
hayatı, maddî hayata üstün kılmak olduğu söy-
Mevla Teala Hazretleri cemaline kavuşabilmeleri
lenmiştir.
için ariflerin kalplerine bu hevesi koymuş, onlar da
bu tasavvuf yolunu icad etmişlerdir. Burada mutlaka dikkat edilmesi gereken hu-
Mustafa İsmet Garibullah Hazretleri Risale-i sus şudur: Risale-i Kudsiyye'yi şerh ve izah eden
Kudsiye'nin baş tarafında şu beyitinde buna işaret Mahmud Efendi, 294. beyti şerh ederken diğer
etmektedir: sahabenin hem Nebi'den hem de vefatından
sonra Ebubekir'den tasavvuf dersi aldığını iddia
'Hudaya oldu mahsus hamd-i minnet, etmiştir. Aynı kitabı şerhe devam ederken çok
Nikap açtı bize kıldı inayet, değil kırk sayfa sonra 310. beyti şerh ederken 16
tasavvufun arifler tarafından icad edildiğini söy-
Bu derde buldu arifler keramet, lemiştir(!)
Muhabbet cezbesiyle kıldı davet, Şayet Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem zamanında
Bu darlıktan geçip halka gidelim, tasavvuf vardıysa, neden arifler onunla yetinmedi
de yenisini icad etti. Hele ki Nakşibendi Tarikatı
Cemali ba kemale seyr idelim.' gibi bidatlere karşı olan bir yolun salikleri(!)
'Bütün hamdler, minnetler Allah'a mahustur. Şayet Nebi döneminde olmadığı için icada ih-
Cenab-ı Hak cemalinden peçeyi kaldırdı ve bize tiyaç duydularsa neden bu silsilerini Ebubekir'e
yardım etti. ve Nebi'ye dayandırmaktadırlar. Köksüz ve aslı
Bu derde (Mevlanın cemalinden peçenin kalkması
derdine) arifler bir çare buldular. Zilkâde
15. Risale-i Kudsiyye 2/355-357. 1436
16. 2/355-357
Eyül’15 • SAYI: 41
9
İslam'dan olmayan bir şeye kaynak arama çabası — Biraz önce şöyle şöyle diyen sizler misiniz?
mıdır bu? buyurdu.
meşrulaştığı kav- renmek üzere üç kişilik bir Rabbani de tasavvuf için şöyle der;
ramlarla, tasavvuf grup, Peygamber efendimizin
hanımlarının evlerine geldi-'…Bil ki şeriat üç kısımdır; ilim, amel ve ihlastır.
arasında karşılaş- Bu üç kısım tek tek uygulanmadıkça şeriat gerçek-
ler. Kendilerine, Efendimizin
tırma yapıldığında leşmiş olmaz… Tasavvufun aşikar kıldığı tarikat ve
ibadetleri bildirilince, on-
hakikat, şeriatın üçüncü kısmını oluşturan 'ihlası'
bazı benzerliklerin lar bunu azımsadılar ve:
tamamlamada, şeriatın hizmetkârıdır. Her ikisinin
olduğu lakin içerik amacı şeriatı tamamlamaktır… Tarikatta ilerleyiş-
"— Allah'ın Rasûlü nerede,
ve ortaya çıkan biz neredeyiz? Onun geçmiş-
te yaşanan hâller, vecdler, ilimler ve marifetler asıl
sonuçlar hususun- gaye değildir. Bunlar birtakım zan ve hayallerden
teki ve gelecekteki günahları ibarettir. Asıl gaye bütün bunlardan geçip suluk ve
da bariz farkların bağışlanmıştır, dediler. cezbe makamlarının sonuncusu olan rıza makamı-
olduğu görü- İçlerinden biri: na erişmektir. Tarikat ve hakikat konaklarını geç-
lecektir. mekten maksat rıza makamına ulaştıracak ihlası
— Ben ömrümün sonuna kadar kazanmaktan başka bir şey değildir...' 20
bütün gece uyumaksızın namaz kılacağım,
dedi. Başka bir yerde;
10
Rabbani'den yaptığımız bu iki nakilden şunu
anlıyoruz; Tasavvuf, İslam'ın özü olan ihlas ve
Allah'ın emir-yasakları olan takvanın hayata geç-
mesine yardımcı olan, bununla alakalı mücadele
yöntemlerini saliklere öğreten bir disiplindir.
Eyül’15 • SAYI: 41
11
zünü dikme. Rabbinin rızkı daha hayırlı ve daha layışın genişlik dini olan, fıtrata uygunluğuyla
kalıcıdır." 24 muharref dinlerden sayılan hanifliğe uymadığını
belirtmiştir. Bu konuya dair Allah Rasûlü sallallahu
"Kim âhiret kazancını isterse, onun kazancını aleyhi ve sellem döneminde yaşanan hadiseleri yazı-
artırırız. Kim de dünya kazancını isterse, ona da larda yeterince zikrettik.
istediğinden veririz, fakat onun ahirette hiçbir payı
yoktur." 25 Tasavvufun, delillendirirken Kur'an ve Sünnete
dayandırdığı zühd, pratik hayatlarında Kur'an ve
Bu yöndeki açıklamaları okuyan her Müslü- Sünnetin uygulamalarıyla tamamen zıtlaşmakta,
man ikna olacak ve 'Burada anlatılanlar, vahye Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem 'Benim sünne-
dayalı ve Peygamber'in hayatında pratikleştirdiği timden yüz çeviren benden değildir' dediği evliliği,
şeylerdir' diyecektir. 'Şayet tasavvuf buysa bu vah- yemeği ve uykuyu terk etmeye dönüşmektedir.
yin ta kendisidir' kanaati hâsıl olacaktır. Aslı ve kavramı İslam'dan alınan zühd, tasavvuf
Ancak Kitap ve Sünnette ifadesini bulan züh- erbabının bireysel ictihadları veya başka dinler-
dün Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem ve sahabe- den etkilenmesiyle Nebi'nin sallallahu aleyhi ve sellem
nin hayatına yansımasıyla, tasavvuf erbabının yasakladığı bir hâl almaktadır.
hayatına yansıması aynı olmamıştır. Sorun
Gazali aynı bölümde 5. Mühim Nokta 26
da burada yatmaktadır. Ben Müslüma-
konusunda şunları söyler;
nım diyen herkes, dini Allah Rasûlü
sallallahu aleyhi ve sellem ve sahabenin bizden
'Bazıları nikahın aslında ve çoklu-
daha iyi anladığı hususunda ittifak ğunda zühd olmaz, derler. Sehl bin
vahyin rehberliğinde
12
Bilakis bir sahabeye bu talebin yasaklanan ruh-
banlık olduğunu, bir diğerine bunun sünnetten
yüz çevirmek olduğunu beyan etti. Bu mantık
ve gerekçe Muhammed'in sallallahu aleyhi ve sellem de-
ğil, Hristiyan rahiplerinin muharref dinlerinden
kaynaklı problemli mantıklarıdır.
Aynı bölümde Cüneyd-i Bağdadi'den ikrar ede-
rek şunu aktarır;
'Yeni başlayan bir mürid için, kalbini üç şeyle meş-
gul etmemesini tercih ederim: hadis talebi (öğrenme),
çalışma ve evlilik.'
Eyül’15 • SAYI: 41
13
İslam'ın bilgi kaynağı olan vahye 29 aykırı bil-
gileri keşf, ilham veya manevi bir seyr-u sülükte
elde etme safsatasıyla İslam'a sokanlardır eleş-
tirdiklerimiz.
14
Başyazı
İç ve Dış
Operasyonların
Değerlendirilmesi
Seçim sizindir... Bu uyarıya Allah'ın değişmez sünnetine
muhatap olmadan nasuh bir tevbe ile dönebilirsiniz. Sürekli
sizleri müjdeleyen Ortadoğu ve mazlumlarını bombalamak
için üslerinizi Batı'ya açmanızı dahi çok hayırlı bir amel gibi
gösteren dalkavukları da dinleyebilirsiniz. Seçiminizin sonucunu
bekleyin ve gözetleyin. Biz de sizler gibi beklemekteyiz.
Eyül’15 • SAYI: 41
15
başyazı
16
Sorgunun içeriğine gelince, çok daha ilginç detaylar çıkıyor ortaya. Soruların içinde 'El-Kaide faa-
liyetleri' ile ilgili tek bir soru ve tek bir delil yok. Soruların tamamına yakını Hocamız'ın (Ramazan)
Bayram Hutbesi'ne dair. Örnek olması açısından Ebu Hanzala Hoca'ya sorulan soruları buraya alalım.
Zilkâde
1436
Eyül’15 • SAYI: 41
17
başyazı
18
Zilkâde
1436
Eyül’15 • SAYI: 41
19
başyazı
20
Zilkâde
1436
Eyül’15 • SAYI: 41
21
Bu durum akıl sahibi her müslümanı işkillen- Savaşta en büyük hüsran; kişinin değişen şart-
dirmekte ve operasyonlara dair açıklamaların larda ahlakını ve ilkelerini çiğnemesidir. Daha
arasında bariz farklar hatta yalanlar olduğunu tehlikeli olanıysa yok etmek için yola çıktığı
göstermektedir. düşmana benzemesidir. Allah subhanehu ve teala
kendi yolunda savaşan müminleri sürekli bu
Acaba tüm muhalif örgüt ve cemaatlere ayar tehlikeye karşı uyarır. "...Allah yolunda savaşın,
vermeye kalkışan yöneticiler, El-Kaide ve İslam haddi aşmayın!..." 1 buyurur. Müşriklerle savaşın
Devleti'nin itikad ve menhec olarak iki ayrı örgüt illeti, onların Allah'a ve kullara karşı haddi aş-
olduklarını bilmiyorlar mı? Hatta iki ayrı örgüt malarıdır. Müslüman haddi aştığında; savaştığı
olmakla kalmayıp, sahada bilfiil çatıştıklarından düşmanla arasında fark kalmayacak ve düşmana
haberdar değiller mi? Şayet biliyorsa -ki çok iyi karşı verilen mücadele anlamsızlaşacaktır. Bizler
biliyorlar- yalan söylemelerindeki sebep nedir? paralelci polislerden, FETÖ örgütünden çok ezi-
Hak ve hakikat adına iş tutan, yaptığından vicda- yetler gördük. Gözümüzün içine bakarak; 'Sizin
nı rahat olan bir insan yalan söyleme ve hakikat- El-Kaide olmadığınızı biliyoruz ama sizi mecbur
leri çarptırma gereği duyar mı? Yok bilmiyorsa, bu isimle tutuklayacağız' dediklerine şahit olduk.
henüz tanımadığı örgütlere müdahale etmeye Batılılar dahi onların yaptığı operasyonlarda
kalkarak ne yapmaya çalışıyorlar? alınanların El-Kaide olmadıklarını üstleri-
Ya da devleti yönetenlerle, onlar adı- ne rapor ettiler.
na bu operasyonları yapanlar ayrı
'Wikileaks belgelerinde ABD'nin
dünyalarda mı yaşamaktadırlar?
Ankara Büyükelçiliğinden 27
Şayet bu söylenenler bilinçli bir
Ocak 2010 tarihinde 'Gizli'
algı şekillendirmeye yönelik
Allah'ın subhanehu ve teala ibareli gönderilen kriptoda o
değilse kolluk ve yargı erki-
zalimler hakkında sünneti günlerde polisin yürüttüğü
nizin beceriksizliğini mi
başyazı
22
kanaat, tutuklanan kişilerin El-Kaide ile irtibatları-
nın bulunduğuna inanılmadığını yönünde. Bilakis
tutuklamalardaki El-Kaide tabirinin, örgütle orga-
nik bir bağı olup olmadığına bakılmaksızın İslami
radikallerin tümünün yakalanmasında hem Polis
hem de Basın tarafından kullanılmakta.
2- Gözaltılar bize önleyici amaçlı tedbirler gibi
gelmekte. Türk Polisinin amacı, gelişmeye başla-
yan hücreleri akamete uğratmak ve üyelerine faa-
liyetlerinin izlendiğini hatırlatmak gibi görünüyor.
Şüphelilerin çoğunun suçlarını ispat edilmesi zor
olduğunu anlıyoruz. Çoğu şüphelinin serbest bıra-
kıldığını, halen gözaltında olanların ise resmi olarak AKP, geldiği günden bu yana Türkiye'deki İs-
suçlanacağına inanıyoruz. lami kesimler için ciddi tehlike ve fitne unsuru
3- Türk Polisi ve diğer Güvenlik teşkilatlarıyla olmuştur. Erbakan'ın üzerinde olduğu çizgiyi şirk
irtibatımızı sürdüreceğiz ve Türk makamlarından ve küfür, nifak ve Nebevi metottan sapma olarak
tutuklanan kişilerin faaliyet ve amaçları hakkında görenler, Erdoğan'la beraber seçimlere katılmış,
nihai değerlendirmelerini öğrenmeye çalışacağız. küfür kabul ettikleri ameli kendileri işlemiştir.
Tutuklanan şahısları ABD Vizesi verilmeyecekler Erbakan döneminde particiliği savunanların
listesine eklenmesi ve diğer münasip takip listelerine iddalarını şeytani şüphe olarak görüp, bunlara
yerleştirmesi için incelemekteyiz.' 2 muhkem naslar ışığında cevap verenler; Erdoğan
döneminde aynı iddiaları delil diye tevhid ehline
Şimdi görüyoruz ki, onlarla mücadele eden sunmuşlardır. Elbette din değişmez. Muhkem
AKP bu mücadelesini kaybetmiştir. Çünkü onlara naslar muhkemliğini yitirmez. Zamanın geçmesi
benzemiş ve onların yöntemlerini muhaliflerine şüpheyi şüphe olmaktan kurtarıp delil seviyesine
uygulamaya başlamıştır. Allah'ın subhanehu ve teala çıkarmaz. Değişen kalplerdir. Kalpler Allah'ın
zalimler hakkında sünneti değişmez. Zalimi, bir elindedir ve O, dilediği kalbi istikamet üzere kı-
başka zalimin ayaklarının altında ezerek, ezdiği lan, dilediğini eğriltip saptırandır. Bundan dolayı
mazlumların intikamını alır. Bugün paralel polis Nebi'nin sallallahu aleyhi ve sellem en fazla yaptığı dua;
ve yargı mensupları kendilerine muhalif gördük- "Ey kalpleri evirip çeviren, kalbimi dinin üzere sabit
leri insanlara ne yapmışlarsa aynısını yaşıyorlar. kıl!" 4 olmuştur.
Terör örgütü kabul edildiler, başka ülkeler adına
ajanlık ve vatan hainliğiyle suçlandılar, hapsedil-Sürekli bir 'Üst akıl' ve 'Kirli el' den söz eden
diler, dertlerini anlatmaya çalıştılar ancak tümyöneticiler bir hakikatin farkında değillerdir.
kesimleri küstürdüklerinden onları dinleyen Üst aklı ve kirli eli bilmek onun şerrinden emin
kimseyi bulamadılar. Görüyoruz ki AKP hükü- kılmaz insanı. Bazen şerden en fazla sakındıran,
meti aynı yolda emin adımlarla ilerlemektedir. ona en fazla düşen olabilir. AKP eliyle dönüşen
"Sen Allah'ın sünnetinde bir değişiklik ve dönüşme
ve sisteme entegre olan İslami yapı sayısı göz
bulamazsın" 3 der Rabbimiz. Allah'ın sünneti ge-
önüne alındığında, 2000 sonrası İslam coğraf-
lip çatmadan bu zulüm ahlakına son vermeleri yasına direkt müdahalede bulunan üst akla ki-
kendileri için hayırlı olacaktır. min hizmet ettiği daha iyi anlaşılacaktır. Bunun
kasıtlı olduğunu iddia etmiyoruz. Ancak sonuca
Kanaatimizce AKP yaşanan son olayları ba-
bakıldığında bu yolun neticesinin dünya müslü-
hane ederek tasavvufi, gelenekçi ve demokrat
muhafazakar gömleğini giymeyen, AKP'nin şe'ri manlarının din algısını belirlemeyi hedefleyen
hükmünü açıkça beyan eden, içinde bulundukları batının ekmeğine yağ sürdüğünü görüyoruz.
durumu Kur'an ve Sünnet nasları ışığında insan-
lara gösteren tevhid ve sünnet ehli müslümanları İslam alemi son üç asırdır batının küfür işgaliy-
hedef hâline getirmiştir. Oluşmuş bir kamuoyu le karşı karşıyadır. Batı hayranları, onların okul-
desteğine güvenerek kendince tasfiyelere baş- larında eğitilmiş, onların kavramlarıyla dünyayı
lamıştır. anlayıp yorumlayan birer uşak olmuş ve bizleri
her anlamda sömürmüşlerdir. 11 Eylül ile beraber
Zilkâde
2. https://wikileaks.org/plusd/cables/10ANKARA133_a.html 1436
3. 33/Ahzâb, 62 4. Tirmizî
Eyül’15 • SAYI: 41
23
bu işgalin stratejisi yeniden belirlenmiş ve fiili olarak işleyen İslami yapılar, Demokrasinin mu-
işgal dönemi başlamıştır. hafazakar olanını, Laikliğin dine karışmayanını,
Batının gelişmişliğini savunmaya başlamışlar-
Bush bu yeni dönemi 'Haçlı Seferi' olarak isim- dır. Daha acı olanıysa Afganistan, Çeçenistan,
lendirdi. Kendi döneminde 'Üst aklı' temsil eden Bosna'ya mücahid yollayan ve şehid sayısıyla
kişi, yeni sürecin ismini koymuş oluyordu. Bu övünen 'Cemaatler'; şimdilerde milletvekili sayısı,
süreç tarihte yaşanmış İslam-Küfür, Hak-batıl kurumlara yerleştirdikleri sistem memuru sayısı
mücadelesinden kopuk bir süreç değildir. Sanıl- ve devlet içindeki nüfuzlarıyla övünmektedirler.
dığı gibi petrol ve daha geniş coğrafyalara hük- Nereden nereye...
metme sevdası da değildir. Bu; Haç'a tapanların,
İslam dinine karşı başlattığı modern çağ savaşıdır. Burada can alıcı soru şudur; Batı TC'de hedefi-
ne ulaşmış mıdır? Evet ulaşmıştır. Hem de umdu-
11 Eylül sonrası Afganistan işgaliyle başlayan ğundan fazlasını elde etmiştir. Peki kimin eliyle?
süreç için Berlusconi: 'Batı medeniyeti İslam Hiç tereddütsüz AKP eliyle. Öyleyse sürekli 'Üst
medeniyetinden üstündür.' diyerek, bunun bir akıl' dan, faiz lobilerinden, katliamlardan söz
medeniyetin ötekine açtığı savaş olduğunu edenler ya da bizleri büyük resmi görmeye davet
ilan ediyordu. edenler, akıl vermek yerine büyük resme baksalar
İşgal fiilen belki de durum farklı olacaktır. Rablerine yönelip
NATO genarellerinden Wesley nasuh tevbeyle bu necis projenin parçası olma-
başlamıştır Clark ise meselenin bam teline yı terk edeceklerdir. Bu hakikatler kendilerine
ve askeri ope- dokunmuştu: Kimse bu işgalin hatırlatıldığında bunların farkında olduklarını
rasyonların hedefi petrol veya sınırları koruma lakin AKP'nin Batı'yı kullandığını söyleyen 'Ço-
sanıldığı gibi dikta- savaşı olduğunu sanmama- cuk ruhlu' yazar ve partizanlar vardır. AKP'nin
lıydı. Dünyada 1.5 milyar Erbakan tecrübesi sonucu bazı dersler çıkardı-
törler, petrol veya müslüman vardı ve bunlar ğını ve Batı ile çatışmadan Erbakan'ın projesini
kültür hırsızlığı de- başsızdı, temsilcileri yoktu. hayata geçirmek istediklerini söylerler. Ancak
ğildir. Müslümanla- Bu 1.5 milyarın dini na- netice öyle demiyor. Clark'ın işgal hedefi olarak
rın dinlerini olduğu sıl anlayıp yorumladığı ortaya koyduğu şey, AKP'nin eliyle gerçekleşiyor.
önemliydi Batı için. Bunlar Bunların hâli, şeytanı kullandığını zanneden ço-
gibi anlamalarına dünyada Batı'nın tesis ettiği cukların durumuna benziyor.
engel olup, Batının istikrar ve barışı(!) sağlam-
istediği şekilde laştırıp destekleyecekleri gibi, Hocanın biri yolda giderken birbirine çok ağır
dinlerini anlama- bu yeni düzeni yıkıp kaos ve küfürler savuran iki genç görür. Kavgada dahi
istikrarsızlığa da sebep olabilir- ağza alınmayacak küfürleri birbirlerine gülerek
larını sağla-
di. Öyleyse Batı 'Müslümanların söylüyorlardır. Hoca bu duruma şaşırır ve genç-
maktır. dinlerini nasıl anlamaları gerektiğine' lere yaklaşıp bu tuhaf durumu sorar. Aldığı cevap
müdahale etmeli ve onlara din yorumu gerçekten ilginçtir: 'Biz aramızda anlaştık, küfür
benimsetmeliydi. Bu din yorumu, Batı ile ederken şeytanı kast ediyoruz. Böylece o bize küf-
çatışmayan, Batı'nın değerlerini kabul eden rettirdiğini sanıp seviniyor ama hakikatte biz ona
bir İslam'dır. küfrediyoruz', derler.
İşgal fiilen başlamıştır ve askeri operasyonların Bu yolun batıl olduğuna iman eden, iyi niyet ve
hedefi sanıldığı gibi diktatörler, petrol veya kültür hayır temennilerinin küfrü ve şirki meşrulaştır-
hırsızlığı değildir. Müslümanların dinlerini oldu- madığını savunan tevhid ehli, bu yoldan ve eh-
ğu gibi anlamalarına engel olup, Batının istediği linden uzak durdular. Yeni sapmaların olmaması,
şekilde dinlerini anlamalarını sağlamaktır. kandırılmış kitleleri uyarmak ve kendi çizgilerini
teminat altına almak için bazı hakikatleri apaçık
Batının açıkça ifade etiği bu hedefi göz önünde bir şeklide haykırdılar.
bulundurarak Türkiye'deki İslami yapıların on yıl
içinde geçirdikleri dönüşümü yakından izleyen Seçim döneminde tüm Türkiye'yi kapsayan
biri, bu projenin en rahat ve etkili olarak Türkiye bir çalışma başlattılar. 'Oy kullanma, Yaratıcına
Cumhuriyeti'nde tuttuğunu görecektir. Demok- Şirk Koşma' sloganıyla tevhidi gündemleştirme
rasi, Laiklik ve Batı düşmanlığını itikad esasları çabası içerisine girdiler. İnançlarını ve demokrat
24
müşriklerden beraatlerini siyasi bir hutbe ile ilan
ettiler.
Eyül’15 • SAYI: 41
25
Ya da sizlerin hâli Musa aleyhisselam hakkında süreçlerde sizin dostunuz, vekiliniz, kefiliniz ve
kamuoyu oluşturan Firavun'a ne kadar da ben- yardımcınız sadece ve sadece Allah'tır. Bu tağut-
ziyor... Musa'ya yapacaklarının tepki çekmemesi ların yeryüzünde böbürlenmeleri sizi aldatmasın.
için şehirlere insan gönderip Musa'ya karşı kış- O geçici bir faydalanmadır. Sonrası elim verici
kırtıyordu. bir azap ve ebedi cehennem onları beklemektedir.
"Firavun da şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi. Siz, peygamberlerin mesajlarına tabi olmuş ve
Dedi ki, 'Bunlar pek az ve önemsiz bir topluluktur. insanları 'Allah'a kulluk edin, tağutlardan sakının'
Şüphesiz onlar bize öfke duyuyorlar. Ama biz uya-
ilkesine davet eden Rabbanilersiniz. Elbette ör-
nık ve tedbirli bir topluluğuz.' " 7
nek aldıklarınızın yaşadıklarını yaşayacak, onlar
Kamuoyu oluştuğunu anlayınca da Firavun ha- gibi bela ve imtihan duraklarında soluklanacak-
rekete geçiyordu. Zannediyordu ki, müthiş planı sınız. Sabredin ve muttaki olun! Allah'ın yardımı,
başarıya ulaştı ve Musa belasından kurtulacak. sabır ve takva ehline yazılmıştır.
Oysa Allah subhanehu ve teala ona tuzak kurup onu
Sakın ama sakın yılmayın! Gevşeklik belirti-
harekete geçirmişti. Niye mi? Helak olduğunda
si göstermeyin. Peygamberlere yaren olmuş
Firavun ve ordusunun mülklerine Musa aley-
sadıklar kendilerine isabet eden o sıkıntı-
hisselam ve müminler vâris olsun diye...
larda gevşemez, zayıflık göstermez, işle-
'Biz de Firavun'un kavmini bah- rini yarım bırakmazlar. Bilakis onlar
çelerden, pınar başlarından, ser- ellerinden geleni yaparlar. İste-
vetlerden ve iyi bir konumdan medikleri bir imtihanla karşı-
çıkardık. İşte böyle yaptık ve laşınca 'Allah'ım! Günahlarımız
Şimdi sizler 'fırsat bu fırsat' diyerek sizin
onlara, İsrailoğullarını miras- ve işlerimizdeki aşırılıklarımızı
batıl bir yol üzere olduğunuzu insanlara
çı kıldık.' 8 bağışla! Ayaklarımızı sabit
başyazı
26
muş ve kendini bir savaşın içerisinde bulmuştu.
O günün şartlarında bu detaylar konuşulmuş
olabilir. Ancak bugün geriye doğru baktığımızda
tek bir şey görüyoruz. İşgalciler ve destekçileri...
Bunları tek bir cümleyle ifade ediyor, lanetimizi
ve buğzumuzu hepsine yöneltiyoruz.
Zilkâde
1436
Eyül’15 • SAYI: 41
27
Mümine Hanımlara nasihatler
Faruk Furkan
Allah'ın Adıyla...
28
Kadın, Tepeden Tırnağa Avrettir
Öncelikle şunu vurgulamamız ve hatırlat-
mamız gerekir ki, konumuzla alakalı Kur'ân ve
Sünnet'te yer alan nassları tahkik ettiğimizde
kadının vücudunun 'mahrem' diye tabir edilen
tüm yabancı erkekler karşısında bütünüyle avret
olduğunu söylememiz mümkündür. Bu tercihen
böyledir. Buna göre kadın, Allah ve Rasûlü'nün
nazarında tepeden tırnağa bütünüyle avrettir; eli
ve yüzü de dâhil olmak üzere vücudunun hiç-
bir yerini şeriatın yabancı kabul ettiği erkeklere
gösteremez. dı? Eğer sen Allah katında kıymetli olmasaydın
Rabbin seni sadece eşine has kılar mıydı? Böyle
Ne Kadar Değerli Olduğunun yaptığına göre demek ki kadın olarak sen, Allah
Farkında Mısın? katında gözlerden uzak tutulmayı gerektirecek
Burada birçok bacımızın gözden kaçırdığı şu kadar değerli ve kıymetlisin.
hakikati vurgulayarak söze girmek istiyoruz:
İşte bu noktayı iyi idrak ettiğinde, neden bede-
Unutmamak gerekir ki, bir şey ancak çok değerli
ninin bütünüyle avret olduğunun gerekçelerin-
ve çok kıymetli olduğunda gizlenir, saklanır, ko-
den birisini anlamış olacaksın.
ruma altına alınır. Değersiz, önemsiz ve kıymet-
siz şeylerin saklanmaya, gözlerden ırak tutulmaya Elbette ki kadının bütünüyle avret olmasının
ihtiyacı yoktur. Mesela; demir de bir madendir, mantıkî başka nedenleri de vardır. Mesela; onun
altın da... Ama demir, cadde ve sokaklarda atılı vücudunun her hangi bir yerini görmenin erkek-
dururken; altın, evlerin en derin ve en gizli yer- lerin şehvetlerini kamçılaması bu nedenlerden
lerine saklanır. biri sayılabilir. Ve yine onun sesinin dahi er-
keklerin şehevî duygularını galeyana getirmesi
Niçin?
zikredilebilir. Bunların hepsi kadının avret ol-
Çünkü çok kıymetlidir… masının aklî izahlarındandır. Ama tüm bu aklî
izahlardan öte bizim elimizde Allah Rasûlü'nün,
İşte bu gerçeği güzelce idrak ettiği zaman kadı- kadının avret olduğunu ortaya koyan sahih bir
nın Rabbinin kendisine ne kadar değer verdiğini hadisi vardır ve bu hadis bizim, kadının bütün
ve kendisinin O'nun katında ne kadar kıymetli bedeninin avret olduğunu söylememiz için ye-
olduğunu anlaması hiç de zor değildir. terli bir delildir. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurur:
Ey bacım! Bu noktayı hiç düşünmüş müydün?
Ve yine hiç düşünmüş müydün Rabbinin sana ""املرأة عورة فإذا خرجت أسترشفها الشيطان
tesettürü emrederek seni yabancı erkeklerin ba-
"Kadın (bütünüyle) avrettir. O, evinden dışarı çık-
kışlarından neden uzak tutmak istediğini? tığında şeytan (onu saptırmak ve yoldan çıkarmak
için) gözünü ona diker." 1
Bu soruya biz cevap verelim: Rabbinin sana
tesettürü emrederek seni yabancı erkeklerin Bu hadisi iyi düşünmek ve üzerinde gerektiği
bakışlarından uzak tutmak istemesinin sebebi; şekilde tefekkür etmek gerekir. Bu hadisin ortaya
senin, Allah katında çok ama çok değerli ve kıy- koyduğu hükme göre kadın baştan aşağıya av-
metli olmandandır. rettir. Yani tepeden tırnağa bedenini örtmelidir.
Bu hükme el, yüz ve ayaklar da dâhildir. Ama
Evet, sen gerçekten de gizlenip saklanacak ka- toplumumuzun geneli Hanefî mezhebine münte-
dar çok kıymetli ve çok değerlisin. Hem de tıpkı sip olduğu veya bu görüş üzere yetiştirildiği için
bir altın, bir yakut, bir inci ve bir mercan gibi… el ve yüz örtme konusunda –maalesef– gevşek
Şimdi bir düşün… Eğer sen Allah katında davranıyor, meseleyi basite alıyor veya bu konu-
değerli olmasaydın Rabbin seni hiç insanlardan Zilkâde
1436
saklar, onların kem gözlerinden ırak tutar mıy- 1. Tirmizî rivayet etmiş ve 'sahih' olduğunu belirtmiştir.
Eyül’15 • SAYI: 41
29
da bizim söylediğimiz hükmü 'aşırılık'(!) 2 olarak kullanmamalıdırlar. Zira bu, hesabı ve sorumlu-
değerlendiriyor. Oysa bizim savunduğumuz gö- luğu gerektiren bir husustur.
rüş tahkîk ehli âlimlerin birçoğunun kabul etti-
ği görüş olmasının yanı sıra hem delillere daha Her ne kadar Hanefîler nazarında kadının
uygun, hem de vakıada Hanefîlerin dile getirdi- yüzü avret olarak değerlendirilmese de, yüz açma
ği bazı gerçeklerle örtüşmesi bakımından ittiba nedeniyle insanı fitneye ve harama sevk eden
edilmeye en elverişli olanıdır. Bilindiği üzere bir durum söz konusu olduğunda yüz örtme-
Hanefî âlimleri 3 rahimehumullah, fitne vukuu bulduğu, nin zorunlu olduğu yönünde fetva vermeleri ve
fâsıkların çok olduğu ve kadına bakması muhte- gerektiğinde yetkililerin bu noktada güç kulla-
mel olan erkeklerin cirit attığı yerlerde el ve yüz nabileceklerini söylemeleri, onların meselenin
örtmenin en evlâ olduğu yönünde fetva vermiş- ne kadar ciddi olduğunu çok iyi fıkhettiklerini
ler ve böylesi ortamlarda müslüman hanımların göstermektedir.
yüzlerini kapatarak günahkâr erkeklerin bakışla- Burada meselenin ne kadar önemli olduğunu
rının odak noktası hâline gelmemeleri gerektiğini gösteren bir başka fetvaya daha dikkat çekmek
söylemişlerdir. Örneğin; Hanefî âlimlerinden istiyoruz ki, bu da üzerinde düşünülmesi ge-
Alâeddin Haskafî'nin 'Ed-Durru'l-Muhtâr' reken bir noktadır. İmam Nevevî, İmam
adlı eserinde şöyle geçer; Şevkanî ve İmam Cuveynî gibi bazı âlimler,
"Fitne (ye düşme) korkusu söz ko- eğer kadının yüzünü açması sebebiy-
nusu olduğunda genç kadınların le erkekler fitneye, günaha veya
yüzlerini açmaları engellenir…" 4 zinaya meyledeceklerse bu
durumda kadınların yüzle-
Hanefîlerin, yüz açma nedeniyle insanı
'Merâki'l-Felâh' şerhinde de rini örtmelerinin 'icma' ile
fitneye ve harama sevk eden bir durum söz
Tahtâvî rahimehullah şöyle der: konusu olduğunda yüz örtmenin zorunlu farz olduğunu, yani tüm
olduğu yönünde fetva vermeleri ve gerek- âlimlerin ittifakı ile zo-
"Hür kadının bütün bede-
ni avrettir. Yüz bundan istis-
tiğinde güç kullanabileceklerini söylemeleri, runlu olduğunu naklet-
onların meselenin ne kadar ciddi olduğunu mişlerdir. Örneğin; İmam
na edilmiştir. Fitneye düşme çok iyi fıkhettiklerini göstermektedir.
korkusu söz konusu olduğunda Cuveynî rahimehullah şöyle de-
ise genç bir kadının yüzünü aç- miştir:
masına müsaade edilmez…" 5 "Kadının yüzüne ve ellerine bak-
Hanefî âlimlerinin el ve yüz açma- mak fitneye düşme korkusu olduğu anda
nın caiz olduğu yönünde fetva vermeleri, icma ile haram olur…" 6
İslam'ın hâkim olup fasık ve facir insanların İmam Şevkanî'nin ibaresi de şöyledir;
genellikle bulunmadığı ve toplumun genelini
kadına bakmayan sâlih insanların oluşturduğu "Kadınların –özellikle de fasıkların çok olduğu
yerlerle kayıtlıdır. Bu kayıt söz konusu olmadığı ortamlarda– yüzlerini açarak dışarı çıkmalarının
zaman fetvanın da bir manası olmayacaktır. Bu engelleneceğine dair müslüman âlimlerin ittifakı
nedenle fetva verilirken göz önüne alınan bu kay- vardır." 7
30
yorlar. Bu gerçekten de çok güzel ve övgüye layık
bir davranıştır. Bundan dolayı tesettürüne riayet
eden bu bacılarımıza samimiyetle dua ediyor,
tesettürlerinde sebat etmelerini Allah'tan diliyor
ve bu noktada çekmiş oldukları tüm zorluk ve sı-
kıntıları cehenneme engel olan bir kalkan kabul
etmesini Rabbimizden temenni ediyoruz. Bizim
burada anlattığımız şeyler bu bacılarımızın sade-
ce tesettüre olan inançlarını pekiştirmek, gittik-
leri yolun doğruluğundan onları emin kılmaya
çalışmak ve onlara kardeşlik gereği hatırlatma
yapmaktan ibarettir.
Haydi diyelim ki Hanefîleri baz alarak yüzün
"Sen öğüt verip-hatırlat; çünkü öğüt (ve hatırlat- avret olmadığına inanıyorsunuz; peki, fitne ve
ma), müminlere fayda verir." 8 fısk zamanı olan günümüzde niye yüzünüzü açı-
yor ve insanların hem inancınıza hem de şahsı-
Ama burada bir de tevhidi kabul ettiği ve bi- nıza laf etmesine müsaade ediyorsunuz?
zimle aynı akideye gönül verdiği hâlde yüzlerini
örtmeyen, tesettüre gereği gibi riayet etmeyen Hiç mi Allah'tan hayâ etmiyor, hiç mi hesap
ve bununla da kalmayıp bizi aşırılıkla suçlayan vermekten korkmuyorsunuz?
bazı bacılarımız var. 9 Bu bacılarımız, her ne ka- N'olur kendinize gelin ve nefsinize uymaktan
dar bizleri eleştirip aşırı olmakla suçlasalar da vazgeçerek İslam'ın izzeti olan tesettüre bürünün.
bizim kardeşlerimizdir ve biz onlara da öğüt ve Böyle yaptığınızda göreceksiniz ki, yüzlerinizi
nasihat vermekle mükellefiz. Onlar da bizleri kar- açarak gezdiğiniz ve insanları fitneye düşürdü-
deş biliyor ve müslümanların birbirlerine nasihat ğünüz günler sizler için en kara ve en utanç verici
etme hakları olduğunu kabul ediyorlarsa buradan günlermiş. O günlerde yüzlerinizi örtmediğinize
onlara samimiyetle bizi anlamaya çalışmalarını çok pişman olacak ve bir an önce bu hatanızı
rica ederek sesleniyor ve yazdıklarımıza kulak affetmesi için Rabbinizden bağışlanma dileye-
vermelerini istiyoruz. ceksiniz. Bu çağrımıza kulak verin ve bir an önce
hicabınıza sahip çıkarak diğer tevhid ehli bacıla-
Ey bacılar! Yukarıda âlimlerimizin sözlerini rınız gibi siz de yüzlerinizi örtün. Böyle yaptığı-
okudunuz. Onlar, fasıkların ve kadına bakması nızda –yüz örtmenin farz olduğuna inanmasanız
muhtemel olan insanların olduğu yerlerde ka- bile– en azından şüpheden uzak kalmış ve hem
dınların mutlak surette yüzlerini örtmeleri ge- dininizi hem de haysiyetinizi koruma altına almış
rektiğini söylüyor. Şimdi burada Allah için size olursunuz. Bakın Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem
sormak istiyoruz: Acaba siz Türkiye ortamının ne buyuruyor:
fısk diyarı olduğuna ve çarşı-pazarlarda gezen
erkeklerin –kapalı bile olsa– kadınlara baktığına "Helâl olan şeyler belli, haram olan şeyler bellidir.
inanıyor musunuz, inanmıyor musunuz? Bu ikisinin arasında, insanların birçoğunun helâl
mi, haram mı olduğunu bilmediği şüpheli konular
Eğer inanmıyorsanız, size diyecek hiçbir şeyi- vardır. Şüpheli konulardan sakınan kimse dinini ve
miz yok. Sadece Allah için gözünüzü açmanızı, ırzını (şeref, haysiyet ve namusunu) korumuş olur.
etrafınızda sizi yiyiverecekmiş gibi bakan arsız Şüpheli konulardan sakınmayan ise gitgide harama
erkeklerin farkına varmanızı ve gerçekçi olmanızı dalar. Tıpkı sürüsünü başkasına ait bir arazinin
tavsiye ediyoruz. Ne diyelim Allah size basiret etrafında otlatan çoban gibi ki, onun bu araziye
girme tehlikesi vardır. Dikkat edin! Her padişahın
versin.
girilmesi yasak bir arazisi vardır. Unutmayın ki,
Yok, eğer inanıyorsanız, bu durumda neye da- Allah'ın yasak arazisi de haram kıldığı şeylerdir…" 10
yanarak yüzünüzü açıyorsunuz? Bu hadis konumuzu öylesine güzel izah ediyor
ki, onu dikkate alanlar mutlaka dinlerini ve hay-
8. 51/Zariyat, 55 siyetlerini koruma altına almış olurlar.
9. Bu sözlerimizi yaşadığımız bölge itibariyle söylediğimiz göz ardı Zilkâde
edilmemelidir. Lakin diğer bölgelerde de böyleleri varsa, nasihat- 1436
lerimiz onlar için de geçerlidir. 10. Buhari ve Müslim.
Eyül’15 • SAYI: 41
31
Ey yüzünü açan bacım! Diyelim ki senin inan- sırf sakınca vardır korkusuyla terk etmedikçe mut-
cına göre yüz örtmek farz değil. Ama sonuçta takilerden olamaz." 13
bunun farz olduğunu söyleyen yüzlerce âlim var!
Buna göre mesele en azından ihtilaflı, yani içe- Ömer radıyallahu anh şöyle demiştir:
risinde şüphe olan bir mesele olmaktadır. Hak- "Biz, faiz olur korkusuyla helal (ticaret)in onda
kında şüphe olan konularda bize düşen ise, şüp- dokuzunu terk ederdik." 14
heden uzak durmak ve en evla olana sarılmaktır.
Haydi, yüz örtmek farzdır diyen âlimlerin görüşü Selef 'in büyüklerinden Hasan el-Basrî rahimehullah
doğruysa? 11 Haydi, Allah katında yüz, avret ise? şöyle der:
O zaman durumumuz ne olacak? Allah'ın huzu-
"Muttakilerde takva öyle bir hâl almıştır ki, onlar
runa varınca nasıl hesap vereceğiz? İşte, elimizde
harama düşme korkusuyla helallerin birçoğunu terk
Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem net hadisi;
etmişlerdir."
"Şüpheli konulardan sakınan kimse, dinini ve ırzı- Sufyan es-Sevrî de rahimehullah şöyle demiştir:
nı (şeref, haysiyet ve namusunu) korumuş olur…"
"Muttakiler, korkulmayacak ve sakınılmayacak
Eğer sen dinini ve haysiyetini koruma al- şeylerden bile korkup sakındıkları için 'müttakî/
tına almak istiyorsan bu durumda mut- sakınanlar' diye adlandırılmışlardır." 15
laka yüzünü örtmeli ve en azın-
dan ihtilaftan kendini koruma Buna göre Müslüman, binde bir ihtimalle bile
Bilindiği olsa şüpheli olan konularda hassas davranan ve
altına almalısın. Hem, her caiz
üzere ihtilaflı olan şey yapılmalıdır diye bir şüpheyi elinin tersiyle iterek şaibeden uzak olanla
konularda veya kaide mi var? Diyelim ki sen amel etmeyi kendisine şiar edinen kimsedir.
hakkında şüphe bunun caiz olduğuna inanı-
Sen de ey bacım, bu hassasiyeti kendine şiar
olan meselelerde yorsun, ama dinini ve namu-
edin ve peygamberlerin ve salih insanların şiarı
ihtilaftan kaçı- sunu koruma altına almak
olan 'şüpheleri terk' yoluna girerek yüz örtmenin
için yüzünü örtmen daha
narak en iyi olan iyi ve takvaya daha uygun
farziyetine inanmasan bile dinini ve namusunu
ile amel etmeye koruma altına almak için yüzünü ört. Bu du-
olan bir davranış olmaz mı?
rumda kendini hem dinen hem de manen daha
çalışmak, yolla- Allah için kendimize gelelim
korunaklı ve daha güven içerisinde hissedersin.
rın en selametli ve ihtilafı bir kenara koyarak
hem dinimiz hem de haysi-
ve en sağlıklı Bir İstisna
yetimiz için en uygun olanı
olanıdır. yapalım. Burada anlattıklarımızı okuyan bacılarımızın
aklına şöyle bir itiraz gelebilir: Eğer kadın bütü-
Burada bir şeyi daha vurgulamak nüyle avretse ve tamamıyla yüzünü örtmesi bir
istiyoruz ki bu da bizce çok önemli bir hu- zorunluluksa, o zaman buna gözleri de dâhil olur
sustur: Bilindiği üzere ihtilaflı konularda ki bu durumda yolda yürümesi ve caddelerde
veya hakkında şüphe olan meselelerde ihti- gitmesi imkânsız hâlde gelir. Veya bu durumda
laftan kaçınarak en iyi olan ile amel etmeye çalış- meşru olan işlerini yapmak için dışarı çıktığında
mak, yolların en selametli ve en sağlıklı olanıdır. yoldaki çukur ve benzeri şeyleri göremeyeceği
Aynı zamanda bu, hem Peygamberimiz'in hem için içerisine düşebilir yahut arabaların kendisine
de onun adımlarını takip eden salih kimselerin çarpması söz konusu olabilir. Bu durumda kadın
yoludur. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle bu- ne yapmalıdır?
yurur:
Biz bu probleme şu şekilde cevap verebiliriz:
"Sana şüphe vereni bırak, şüphe vermeyene bak!" 12 Bilindiği üzere İslam zaruri durumlarda haram
olan şeyleri müslümanlara helal kılmak suretiyle
"Kul, kendisinde hiç bir sakınca olmayan şeyleri
13. Tirmizi
14. Abdurrezzak, el-Musannef, 14683 numaralı rivayet.
11. Ki biz bu görüşün en doğru görüş olduğuna inanıyoruz. 15. Bu iki nakil için bkz. Camiu'l-Ulûm ve'l-Hikem, sf. 159. (18. Ha-
12. Tirmizi disin şerhi.)
32
tıkandıkları yerlerde onların önünü açmıştır. Bu
hakikat Kur'an ve Sünnet tarafından teyit edilmiş
olup âlimlerimiz tarafından da kabul görmüştür.
Âlimlerimiz bunu şu şekilde kaideleştirmişlerdir;
Eyül’15 • SAYI: 41
33
Fikriyat
Özcan Yıldırım ozcanyildirim@tevhiddergisi.com
Münafıkların Özellikleri:
Korkaktırlar!
Baskın ve yaygın olan herhangi bir güç, fikir, söylem
ve eylemin varlığı nifak tohumlarının ekilmesine
müsait olan bir zemindir. Kişi burada kendi nefsinin
otokontrolünü iyi yapmalı, söylem ve eylemleri
baskıdan kaynaklanan ve için dışa muhalefetini
gerektiren bir mesele olup olmadığına dikkat etmelidir.
34
düşmüş, korkuları ve bu emir karşısında ruhlarının
zayıflığı ortaya çıkmış, erkekliklerini rezil eden bir
duruma düşmüşlerdir. Benzersiz Kur'an ifadesi bu
ruhsal durumlarını eşsiz bir şekilde gözler önüne
serercesine canlandırmaktadır.
"Kalplerinde hastalık olanların, ölüm baygınlı-
ğı geçiren kimsenin bakışı gibi sana baktıklarını
görürsün." Bu öyle bir ifadedir ki bunun benzerini
söylemek mümkün değildir. Korkuyu dehşet dere-
cesine vardıran, zayıflığı titreme derecesine, güç-
süzlüğü bayılma derecesine vardıran bu ifadenin,
bir başka söz kalıbı ile ifadesi mümkün değildir.
Bundan sonra ilahi ifade, insanın hayalini meşgul "Size karşı cimridirler. Korku geldiği zaman, gö-
eden hareketlerle ve çağrışımlarla eşsiz bir durum rürsün ki onlar üstüne ölüm baygınlığı çökmüş gibi
almaktadır. Bu ifade, imana yapışmayan bozulma- gözleri dönerek sana bakarlar. Korku gidince de
mış fıtrata ve tehlike karşısında kendisi ile süslendiği iyiliğinizi çekemeyerek, sivri dilleriyle sizi incitirler.
utanmaya yapışmayan her çığırtkan nefsin somut İşte onlar inanmamışlardır. Bunun için de Allah
tablosudur. İşte hastalığın ve münafıklığın karakteri yaptıklarını boşa çıkarmıştır. Bu, Allah için pek
budur…" 2 kolaydır." 6
"(O münafıklar) mutlaka sizden olduklarına
'Korku geldiği zaman, görürsün ki onlar ölüm
dair Allah'a yemin ederler. Halbuki onlar sizden baygınlığı ile gözleri dönerek sana bakarlar. "Ölü-
değillerdir, fakat onlar (kılıçlarınızdan) korkan bir mün korku ve dehşetinden gözleri dönmüş şu kor-
toplumdur. Eğer sığınacak bir yer yahut (barına- kaklar da savaşta aynı şekilde korku ve dehşete düş-
bilecek) mağaralar veya (sokulabilecek) bir delik müşlerdir. "Korku gidince de iyiliğinizi çekemeyerek
bulsalardı, koşarak o tarafa yönelip giderlerdi." 3 sivri dilleri ile sizi incitirler." Emniyet mevcut olunca
fasih, yüce ve beliğ ifâdelerle konuşurlar. Kendileri
"Yemin etmelerinin sebebi, 'korkak bir topluluk' için üstün mevkiler, kahramanlıklar, övünülecek
olduklarıdır. Yani başlarına gelecek musibetlerden özellikler taslarlar. Halbuki bütün bu söyledikle-
korkarlar. Kalplerinde gerçek durumlarını açıkla- rinde yalancıdırlar. İbn Abbas der ki: Âyette geçen
mayı sağlayacak cesaret yoktur. Onlar durumla- selekûkum/incitirler kelimesi sizi karşılarlar anla-
rını açıkladıkları takdirde sizden korkarlar, sizin mına gelir. Katâde der ki: Ganimet olduğu zaman
onlardan uzaklaşmanızdan, bunun sonucunda da onlar topluluğun en cimrisidirler ve paylaşmada
düşmanların dört bir yandan gelip onları yakala- en kötü örnektirler. Sürekli, bize verin, bize verin,
masından ve öldürmesinden korkarlar. Yürekli/cesur derler. Biz de sizinle beraber bulunduk, derler. Sıkın-
kişi gerçek hâlini -iyi ya da kötü- olduğu gibi açıklar. tılı anda ise onlar topluluğun en korkağı ve hakka
Fakat münafıklar, korkaklık elbisesine bürünmüş ve karşı en aşağılık durumda olanlarıdır. Buna rağmen
yalanla bezenmişlerdir." 4 onlar hayra karşı çok cimridirler. Yani onlarda ha-
yır diye bir şey yoktur. Onlar korkaklığı, yalanı ve
Bu iki ayet münafıkların korkaklıklarından hayırsızlığı kendilerinde toplamışlardır…
bahsetmektedir. Saklanacak bir sığınak arama-
ları da kendi korkaklıkları ve müslümanların Şâirin sözü onlara ne kadar uygun gelir:
yanında kendilerini ele verecek alametleri açığa 'Barış olunca katı ve ağır bir merkep gibidirler,
çıkmasın diyedir.
Savaş olunca da âdeti tutmuş kadınlara benzer-
"Kalblerinde hastalık olanların; bize bir felaket ler.'
gelmesinden korkuyoruz, diyerek onlara koşuş-
tuklarını görürsün. Olur ki, Allah, fetih verir veya İşte bunun için Allahu Teâlâ, onlar hakkında "İşte
katından bir emir getirir de onlar, içlerinde gizle- onlar inanmamışlardır bunun için de Allah yaptık-
diklerinden dolayı pişman olurlar." 5 larını boşa çıkarmıştır. Bu, Allah için çok kolaydır."
buyuruyor. Böyle yapmak Allah için gayet basit ve
2. Fi Zilali' l Kurân, Seyyid Kutub kolaydır. 7
3. 9/Tevbe, 56-57
Zilkâde
4. Teysiru'l Kerimi'r Rahman, Abdurrahman Es-Sa'dî 6. 33/Ahzab, 19 1436
5. 5/Maide, 52 7. İbni Kesir
Eyül’15 • SAYI: 41
35
Korkuya İten Sebepler hareketlere, muhalif bir söz söylemeye cesaret
edememişlerdir. Sebebi de kendi pozisyonlarının
Burada korkudan kastımız Allah korkusu veya ayyuka çıkmasından korktuklarından dolayıdır.
kişinin kendi yetişme ortamından kaynaklı ola-
rak benliğine yerleşmiş korku değildir. Kastımız, Nifak hareketinin çıkış noktasının en temel
münafıkların veya kalbi hasta olan kimselerin yerlerinden bir tanesi burasıdır. Baskın ve yaygın
dünyaya dair korkularıdır. olan herhangi bir güç, fikir, söylem ve eylemin
varlığı nifak tohumlarının ekilmesine müsait
Nifak hareketinin çıkış zamanına bakıldığında
olan bir zemindir. Kişi burada kendi nefsinin
bütün savaşlarda ve toplumsal olaylarda korkula-
otokontrolünü iyi yapmalı, söylem ve eylemleri
rından çok farklı bir portre çizmişler, söylem ve
baskıdan kaynaklanan ve için dışa muhalefetini
eylemleri bir anda renk değiştirmiştir. Bunun bir
gerektiren bir mesele olup olmadığına dikkat
çok sebebi olsa da bunlara bir kaç yönden temas
etmelidir.
etmek yerinde olacaktır.
Bir yerde bir yapı baskın olduğunda, orada
Baskın Bir Gücün Olması
bulunanlar da kendilerini onlar gibi göster-
Derk-i esfel ehlinin içlerinde besledikle- meye çalışırlar. Kendi karakteri ve söylem-
rini dışa vurmama çabaları, karşılarında leri daha yerleşmemiş insanlarda bu çokça
baskın bir anlayış ve inanç olduğun- görülmektedir.
dan dolayıdır. Medine'de müna-
İslami bir cemaat/yapı bir
fıkların otoriteye karşı çıkama-
bölgede veya kişinin kendi
masının sebebi de, otoritenin
Bir yerde bir yapı baskın çevresinde baskın ise bunun
baskın olması ve bu konuda olduğunda, orada bulunanlar da olması muhtemeldir. Çün-
hiç kimsenin otoriteden
fikriyat
36
parçaladığı, ortamlarda tasdik ettiği bir öğretinin, Baskın bir gücün kişiyi nifaka itmesi meselesi
cemaat ile ilişkisi bitince 180 derece dışına çıka- sadece iç yapılanma ilgili değil, çevresel bir baskı
bilmektedir. Dün savunduğu menhec ile ilgili bir ile de olabilir. Yoğun İslami faaliyet sahasında
mesele, onun yanında artık açık eleştiri hâline bulunan herhangi bir müslüman veya herhan-
gelebilmekte hatta bununla da kalmayıp ahlak gi bir cemaat, yaygın bir fikrin, anlayışın veya
dışı söylemlerle dün beraber olduğu insanların akidenin içerisinde kendisini bulur. Dolayısıyla
hürmetini çiğneyebilmektedir. çevreden kaynaklı bir anlayışa, hatta akideye
sahip olabilmektedir. Bu, kişinin kalben mut-
Bu nasıl bir iki yüzlülüktür ki, saf değiştiril- main olması ile bir araya geliyorsa herhangi bir
diğinde doğrular yanlışa, yanlışlar doğruya dö- problem teşkil etmez. Fakat kişi başka bir itikad
nüşebilmektedir. Madem yanlış, madem hata, taşıdığı hâlde bir topluluğun içerisinde, onlara ait
bunu dün söylemesi gerekmez miydi? Böyle söylemler taşıyorsa, bu kimse de nifakın galiz bir
bir kimse, kendi iç dünyasında yanlış saydı- hâli bulunmaktadır. Ortam değiştirdiklerinde bir
ğı ve besleyip büyüttüğü duyguları ne kadar anda onlarla aynı söyleme kapılan nice insan var.
süre beklettiyse o süre zarfında iki yüzlülük Dün sapıklık, bidat hatta küfür dediği bir inan-
yapmıştır. ca 'ihtilaflı' diyebilmiştir. Bu kimseler aslında bir
İki yüzlülüklerinin ikinci ayağı ise, kendi- itikada sahip değil, sadece fikir sahibidir. Yarın
sinin önceki söylemlerini çok iyi bilen emir hangi söylemin tesiri altında kalıp, hangi dini din
sahipleri ile yüz yüze gelmekten kaçmalarıdır. edineceği de meçhuldür.
Bunların propaganda yapacağı, konuşacağı
Sözün özü, baskın bir gücün olması, kalbî bir
kimseler kendisinin söylem ve eylemlerinden
maraz oluşturup kişinin nifak ehli olmasına se-
bihaber olan kimselerdir. Yapıdan ayrılsalar
bebiyet verecektir.
dahi emir sahiplerine söylemeye cesaretleri
asla yoktur. Çünkü korku onları iki yüzlü yap- "Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun" du-
tığı gibi, bu iki yüzlülükleri dışarıda da devam amız ile…
etmesini beraberinde getirmiştir.
Bu tip kimselerin aynı noktada durmadığı
da başka bir gerçektir. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi
ve sellem münafığın alametlerinden bahsederken
'düşmanlık yaptığında haddi aşar' buyurmaktadır.
Dün beraber kenetlendiği, kendisine İslam'dan
ziyade insanlığı öğreten yapısına karşı haddi
aşarak, İslam ahlakını bir tarafa atarak ada-
letsizce eleştirmesi de bunun vakıadaki bir
yansımasıdır. Müşrik bir kimseye dahi adaletli
olmayı emreden vahyi arkasına atacak kadar
haddi aşabilmektedirler. Allah bizleri bu iki Zilkâde
1436
yüzlülerden muhafaza etsin.
Eyül’15 • SAYI: 41
37
Bisetten Sonra Siyer Notları
Enes Yelgün enesyelgun@tevhiddergisi.com
Müzzemmil Suresi
İtikadın hakiki manada kemale erebilmesi için
gerekli olan şeylerden biri olan müşrikleri
ve onların ilahlarını terk etmek de kıyamın
bir parçasıdır ve insanoğluna en ağır gelen
meselelerden olduğu için mükafatı da büyüktür.
38
Mesela; Nuh aleyhisselam kavmine dokuz yüz elli
sene boyunca davet yapmış ve tebliği sırasındaki
hâlini şu şekilde özetlemiştir:
Eyül’15 • SAYI: 41
39
babasına, 'Senin için mutlaka bağışlama dileye- olduklarını iddia etmektedirler ve sonuç itibari
ceğim. Fakat Allah'tan sana gelecek herhangi bir ile Allah'ın subhanehu ve teala yardımı gelmediği için
şeyi önlemeye gücüm yetmez' sözü başka. Onlar ellerindeki tek nimet olan hidayeti de bir süre
şöyle dediler: 'Ey Rabbimiz! Ancak sana dayandık, sonra kaybetmektedirler.
içtenlikle yalnız sana yöneldik. Dönüş de ancak
sanadır.' " 7 Siyer ile ilgili belki de insanların yanlışa düş-
tükleri en ciddi nokta 'gizli davet' dönemi ile ala-
İşte bu zor amel ancak Allah'ın subhanehu ve teala kalı bilgilerdir. Arkasına saklandıkları tarihi bazı
rahmeti ve kolay kılması ile gerçekleştirilebilir. olguların onların nefislerinin hoşuna giden ve
Tüm bu saydıklarımız ise yine adım atmaya bağ- şeytanın onlara ilham ettiği bazı şeyler olduğunu
lanmıştır: çok iyi bilmektedirler.
"(İçlerinden biri şöyle dedi:) 'Madem ki onlardan "İnsan kendi nefsini iyi bilendir. Her ne kadar ba-
ve Allah'tan başkasına tapmakta olduklarından haneler ileri sürse de!" 9
yüz çevirip ayrıldınız, o hâlde mağaraya çekilin
ki, Rabbiniz size rahmetini yaysın ve içinde bu- Hem Müslüman olarak adlandırılmak hem
lunduğunuz durumda yararlanacağınız şeyler de rahat bir yaşam sürdürmek sünnetullaha
hazırlasın.' " 8 aykırıdır. Bu topluluğun amellerine kalkan
yaptıkları 'Gizli davet' diye bir dönem
Burada verdiğimiz örneklerdeki
hiçbir zaman çıkmamıştır. Daha ilk
özel yardımların dışında, Allah'a
inen ayetlerde "Kalk ve uyar!" de-
subhanehu ve teala yakın olmak gibi
niliyor iken bu nasıl mümkün
her müminin ihtiyacı olan du-
Allah'ın subhanehu ve teala istediği ve olabilir ki? Sadece zayıflıkla-
rumlar da harekete geçmeye
yardımını vadettiği Müslüman, ayağa rından dolayı işkence gör-
bağlanmıştır: kalkan ve son nefesine kadar dava için mekten endişe eden bazı
koşturandır. Bütün peygamberlerin sahabeler imanlarını giz-
siyer notları
7. 60/Mümtehine, 4
8. 18/Kehf, 16 9. 75/Kıyamet, 14-15
40
ranlar acaba peygamberlerin takipçilerini birer
yeraltı üyesi mi zannediyorlar?
"Ben Peygamber'in sallallahu aleyhi ve sellem terkisinde "Eğer biz, bu Kur'an'ı bir dağa indirseydik, elbet-
idim. Bana şöyle dedi: te sen onu Allah korkusundan başını eğerek parça
parça olmuş görürdün. İşte misaller! Biz onları in-
— Ey çocuk! Sana bazı kelimeler öğreteceğim. sanlara düşünsünler diye veriyoruz." 13
Onları hıfzet. Allah'ı koru ki her yöneldiğin yerde
Allah'ı bulasın. İstediğinde Allah'tan iste. Yardım Ayetin sonundaki vurgu aklımızda bazı şeyleri
talep ettiğinde Allah'tan talep et. Bil ki bütün insan- canlandırmaktadır. Kur'an'ın ağır bir yük olduğu-
lar sana fayda vermek için bir araya gelse Allah'ın nu, hakkı haykırmanın kolay olmadığını anlatan
yazdığından başka bir fayda sana veremezler. Ve bil ayetlerden sonraki düşünme emri neye işarettir?
ki bütün insanlar sana zarar vermek için bir araya
gelse Allah'ın senin aleyhine yazdığının dışında sana Evet! Düşünmemiz gereken en temel mesele,
bir zarar veremezler. (Çünkü)Kalemler kaldırılmış, elimizi altına sokmakla yükümlü olduğumuz
sayfalar tükenmiştir." 10 bu taşı kaldırabilmemiz için ne yapmamız ge-
rektiğidir.
"Kalk, birazı hariç olmak üzere geceyi; yarısını iba-
detle geçir. Yahut bundan biraz eksilt. Yahut buna Allah subhanehu ve teala rahmetinin bir tecellisi ola-
biraz ekle. Kur'an'ı ağır ağır, tane tane oku. Şüphesiz rak peygamberlik görevinin hemen daha başında
biz sana (sorumluluğu) ağır bir söz vahyedeceğiz, formülü bize vermiş ve çıkış yolu göstermiştir.
Şüphesiz gece ibadetinin etkisi daha fazla, (bu iba-
detteki) sözler (Kur'an ve dua okuyuşlar) ise daha Ağır yükü kaldırmanın en kestirme yolu
düzgün ve açıktır." 11 Allah'ın subhanehu ve teala emri, Peygamber'in sallalla-
hu aleyhi ve sellem sünneti, salihlerin en önemli azığı
Ayağa kalkmak, hakkı insanlara ulaştırmak, ka- olan gece namazında yarışmaktır. Bu, o kadar
ranlıkları onun nuruyla aydınlatmak kolay bir iş
mühim ve gerekli bir ameldir ki, Allah subhanehu
değildir. Bu yolda karşılaşılan zorluklar nedeni
ve teala ilk zamanlarda gece kıyamını tüm Müs-
ile peygamberler dahi sıkıntıya düşmüşler. Bizzat
koruması altında oldukları Rabbleri tarafından lümanlar üzerine farz kılmıştır. Sonrasında da
teskin edildikten sonra kendilerini toparlayabil- yine bu surenin son ayetini indirerek bu farziyeti
mişlerdir. düşürmüştür.
Zilkâde
10. Tirmizi 12. 33/Ahzab, 72-73 1436
11. 73/Müzzemmil, 2-6 13. 59/Haşr, 21
Eyül’15 • SAYI: 41
41
"(Ey Muhammed!) Şüphesiz Rabbin, senin, ge- Gece namazını bu kadar kritik hâle getiren en
cenin üçte ikisine yakın kısmını, yarısını ve üçte önemli nokta ise, ibadetin gerçekleştirildiği vakit-
birini ibadetle geçirdiğini biliyor. Beraberinde bu- tir. Gecenin karanlığında insanların uykuda ol-
lunanlardan bir topluluk da böyle yapıyor. Allah, duğu fakat kainatın kulluğu bırakmadığı vakitte,
gece ve gündüzü düzenleyip takdir eder. Sizin buna Allah'ın subhanehu ve teala huzurunda durmak mümin
(gecenin tümünde yahut çoğunda ibadete) gücünü- kul için müthiş bir doping, bitmek bilmeyen bir
zün yetmeyeceğini bildi de sizi bağışladı (yükünüzü kaynağın anahtarıdır. Özellikle Müslüman tüm
hafifletti.) Artık, Kur'an'dan kolayınıza geleni oku- kainatın Allah'ı kesintisiz bir şekilde tesbih etti-
yun. Allah, içinizde hastaların bulunacağını, bir ğini, kulluklarına asla ara vermediklerini haber
kısmınızın Allah'ın lütfundan rızık aramak üzere veren o ayetleri okuyunca, gecenin o tenha vakit-
yeryüzünde dolaşacağını, diğer bir kısmınızın ise lerinde kıyamda duranın sadece kendisi olmadı-
Allah yolunda çarpışacağını bilmektedir. O hâlde, ğını anlayacaktır. Yer ve gökteki küçük-büyük her
Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun. Namazı şeyin bu düzen içerisinde Allah'a yöneldiklerini
dosdoğru kılın, zekâtı verin, Allah'a güzel bir borç
gören mümin, bu bilinçle gündüz olunca Allah'ın
verin. Kendiniz için önceden ne iyilik gönderirseniz,
dinini haykırmaktan asla geri durmayacak, hiçbir
onu Allah katında daha üstün bir iyilik ve daha
şeyden çekinmeyecektir.
büyük mükâfat olarak bulursunuz. Allah'tan
Gece na- bağışlama dileyin. Şüphesiz Allah çok bağış- "Andolsun, Davud'a tarafımızdan bir lütuf verdik.
mazını bu layandır, çok merhamet edendir." 14 "Ey dağlar! Kuşların eşliğinde onunla birlikte tespih
kadar kritik edin" dedik ve "(Bütün vücudu örtecek) zırhlar yap,
Öyleyse her Müslüman, gün- işçilikte de ölçüyü tuttur" diye demiri ona yumuşat-
hale getiren en
düz gerçekleştireceği kıyamın tık. "Salih amel işleyin. Çünkü ben sizin yaptıkları-
önemli nokta ise, kalitesini, geceleri Rabbinin
ibadetin gerçekleşti- huzurundaki kıyamın kalite- nızı görürüm" diye vahyettik."
15
rildiği vakittir. Ge- sine göre şekilleneceğini bil- "Göklerde ve yeryüzünde bulunan kimselerle, sıra
cenin karanlığında melidir. sıra (kanat çırparak uçan) kuşların Allah'ı tespih
insanların uykuda ettiğini görmez misin? Her biri duasını ve tesbihini
Müslümanların arasın- kesin olarak bilmektedir. Allah, onların yapmakta
olduğu fakat kainatın da maalesef şu durumla olduğu şeyleri hakkıyla bilendir." 16
kulluğu bırakmadı- karşılaşılmaktadır: Allah'ın
ğı vakitte, Allah'ın yardımı ve dilemesi ile hak- "Görmedin mi ki şüphesiz, göklerde ve yerde olan-
lar, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar
huzurunda durmak kı haykıran bazı kişiler ya ve insanların birçoğu Allah'a secde etmektedir. Bir-
mümin kul için müt- da yapıları gören Müslüma- çoğunun üzerine de azap hak olmuştur. Allah, kimi
nın kalbi harekete geçmekte,
hiş bir doping, bit- duyguları kabarmaktadır ve bu
alçaltırsa ona saygınlık kazandıracak hiçbir kimse
mek bilmeyen ruh hâli onu amele sevk etmek-
yoktur. Şüphesiz Allah, dilediğini yapar." 17
bir kaynağın tedir. Ancak bu kardeş ağır yükü "Biz hüküm vermeyi Süleyman'a kavratmıştık. Za-
anahtarıdır. kaldırmanın, "Kalk!" emrinin öncesinde ten her birine hükümranlık ve ilim vermiştik. Dâvûd
ve beraberinde yapılması gereken hazırlığı ile birlikte, Allah'ı tespih etmeleri için dağları ve kuş-
yapmadığı için ilk zorluk onu yerine temelli ları onun emrine verdik. Bunları yapan biz idik." 18
oturtmakta, ümitsizliğe sevk etmektedir. Kendi-
sinden kat kat daha ağır olan bir ağırlığı kaldıran "Yedi gök, yer ve bunların içinde bulunanlar
halterciyi görüp de aynı fiili yapmaya çalışan sı- Allah'ı tespih ederler. Her şey O'nu hamd ile tespih
radan bir vatandaşın karşılaşacağı bir son gibi. eder. Ancak, siz onların tespihlerini anlamazsınız.
O, halîm'dir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir),
O yüzden Müslümanın belini kıracak hareket- çok bağışlayandır."
19
42
rımlar gönderir de onlarla dilediğini çarpar. Onlar Hem Kur'an'dan hem de gece namazından hak-
ise Allah hakkında mücadele ediyorlar. Hâlbuki O, kıyla istifade edebilmek için dikkat edilmesi gere-
azabı çok şiddetli olandır." 20 ken başka edepler de vardır. Konumuz olmadığı
için tertil meselesini vurgulamakla yetiniyoruz.
Tabii ki kulluğumuzu gün içerisinde hakkıyla
yerine getirmek için gecenin ilerleyen saatle- "Çünkü gündüzün sana uzun bir meşguliyet var-
rinde kıyamda durmak yeterli değildir. Ayettte dır." 26
belirtildiği üzere bu kıyamı Kur'an ile süslemek
gerekir. Yalnız burada üzerinde özellikle durulan Allah subhanehu ve teala Peygamber'ine ve onun nez-
bir kavram olduğunu görüyoruz. O da "Tertil" dinde tüm Müslümanlara gece namazı emrinin
üzere okumaktır. Demek ki sıradan bir okuma illetini bu ayet ile açıklıyor. İnsanoğlunun hem
hedeflenen faydayı sağlamayacaktır. Allah birçok
dünyada yaşayıp hem de kendini sadece ibadete
ayetinde kendi kitabının sıfatlarını zikretmiştir.
adaması pek mümkün değildir. Kendisinin ve ai-
"Kim doğru yolu bulmuşsa, ancak kendisi için bul- lesinin ihtiyaçlarını karşılamak için gündüzleyin
muştur; kim de sapıtmışsa kendi aleyhine sapıtmıştır. meşgul olacağı muhakkaktır.
Hiçbir günahkâr, başka bir günahkârın günah yükü-
nü yüklenmez. Biz, bir peygamber göndermedikçe Allah subhanehu ve teala da bu durumu tasdik ediyor
azap edici değiliz." 21 ve gündüzün meşguliyetinin "Ağır yükü" kaldır-
mayı sağlayacak ibadetleri yapmaya engel olaca-
"Elif Lâm Râ. Bu Kur'an, Rablerinin izniyle insan- ğını belirtiyor. Bu aynı zamanda birçok Müslü-
ları karanlıklardan aydınlığa, mutlak güç sahibi ve manın da ileri sürdüğü temel bir bahanedir. Ama
övgüye lâyık, göklerdeki ve yerdeki her şey kendi- Allah'ın bunu tasdik etmesi ile Müslümanların
sine ait olan Allah'ın yoluna çıkarman için sana
hakkıyla ibadet etmemeye bahane göstermeleri
indirdiğimiz bir kitaptır. Şiddetli azaptan dolayı vay
arasında önemli bir fark vardır. Allah subhanehu ve
kâfirlerin hâline." 22
teala bu durumun alternatifi olarak gece nama-
"Ey insanlar! İşte size Rabbinizden bir öğüt, kalp- zını göstermektedir. Müslümanlar ise böyle bir
lere bir şifâ ve inananlar için yol gösterici bir rehber ibadeti seneden seneye ancak Ramazan aylarına
ve rahmet (olan Kur'an) geldi." 23 sıkıştırmaktadırlar. Burada asıl üzücü olan şey ise,
gündüzünü Allah'ın dinine hizmet etmek için
Ayetlerde de gördüğümüz gibi bu kitap en doğ- harcadığını iddia eden, bu yüzden ibadetlerini
ru yola ileten, karanlıklardan aydınlığa çıkartan
tam yapamadığını söyleyen Müslümanın gece
ve rahmet kapılarını aralayandır. Ancak bu sıfat-
ları ve Müzzemmil Suresi'ndeki "Ağır yükü kal- ibadetinden gafil olmasıdır. Maalesef bu, hepi-
dırtma" vasfını bir kenara koyup, günümüzde mizin içine düştüğü bir hâldir. Dünya tarihinde
Kur'an okuyanlara baktığımızda, bu vasıfların Allah'ın dinine hizmet etmek için çabalayan ama
insanlar üzerinde tecelli etmediğini görmekteyiz. O'nun yardımına mazhar olacağı asıl vakitlerin
Bunun elbette birçok nedeni vardır. Açıklamaya kıymetini bilmeyen başka bir topluluk yoktur.
çalıştığımız ayetlerde dikkat çekilen sebep ise
"Tertil" üzerine okumamaktır. Tertil üzere oku- Rabbim bizleri hazırlıkları tamamladıktan son-
mak; ağır ağır, manalarını düşünerek, rahmet- ra hakkı ikame etmek için ayağa kalkan, omuzla-
azap ayetlerine uygun duaları, o ayetlere peşi sıra rındaki yükün ağırlığını bilen ve ezilmemek için
ekleyerek okumaktır. Allah ve Rasûlü'nün yoluna tabi olan kullarından
eylesin.
Abdullah bin Mesud radıyallahu anh şöyle der:
'Kur'an'ı şiir okur gibi okumayın. Onun acayip Duamızın sonu âlemlerin Rabbi olan Allah'a
ayetlerinde durunuz, onunla kalplerinizi harekete hamddır.
geçiriniz, düşünceniz bir an önce surenin sonuna
ulaşmak olmasın.' 24 25
20. 13/Rad, 13
21. 17/İsra, 15
22. 14/İbrahim, 1-2
23. 10/Yunus, 57
Zilkâde
24. İbn Ebi Şeybe ilgili bölümünden faydalanılabilir. 1436
25. Daha ayrıntılı bilgi için "Allah'a Adanmış Gençlikler" kitabının 26. 73/Müzzemmil, 7
Eyül’15 • SAYI: 41
43
İlim Meclisi
muratmuslihan@tevhiddergisi.com
Murat Müslihan
44
sahabeler bunun doğru olmadığını Ebubekir'e
radıyallahu anh bu orduyu geri çekmesini teklif ettiler.
Şöyle dediler:
'Ananız sizi kaybetsin, gidin başımdan.' dedi. Usame ordusu çıktı gitti. Nebi'nin sallallahu aleyhi ve
sellem emrettiği üzere atları Kuzaa kabilesi toprak-
Daha sonra Ebubekir radıyallahu anh ordugâha gitti. larında yaydı ve baskınlar düzenlendi. Sağ salim
Birlikler yerini aldıktan sonra onları yola çıkardı. bir şekilde ganimetler elde etti ve kırk gün içinde
Usame radıyallahu anh binek üzerinde olduğu hâlde Medine'ye geri döndü.
o (Ebubekir) yürüyordu. Usame radıyallahu anh ona:
Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem vefat haberi ile
'Ey Rasûlullah'ın halifesi, ya sen hayvana bin ya Usame'nin Bizans topraklarına baskın düzenle-
da ben ineyim.' dedi. Ancak Ebubekir radıyallahu anh: diği haberi Herakliyus'a aynı anda ulaştı. Bunun
üzerine Rumlar:
'Vallahi ne sen ineceksin ne de ben bineceğim. Al-
lah yolunda ayaklarımın tozlanması benim aleyhi- 'Bunlar nasıl adamlar böyle? Liderleri ölmüş, çok
me olan bir şey değildir.' dedi. Daha sonra Ebube- geçmeden kalkmış arazilerimize saldırıyorlar." de-
kir radıyallahu anh Usame'ye : diler. Araplar da:
'Eğer dilersen bana yardımcı olmak üzere Ömer'e
"Eğer onların gücü olmasaydı bu orduyu sefere çı-
izin ver.' dedi. O da ona izin verdi. Daha sonra
karmazlardı." dediler ve yapmaya niyetlendikleri
Ebubekir radıyallahu anh orduya yöneldi ve şöyle bir
konuşma yaptı: birçok şeyi yapmaktan imtina ettiler. 3
Zilkâde
1436
3. Ali Muhammed Sallabi, Ebubekir'in Hayatı
Eyül’15 • SAYI: 41
45
Dersler Allah subhanehu ve teala yardımını onlardan çekip aldı
Ebubekir'in radıyallahu anh Usame ordusunu gön- ve Müslümanlar birçok sıkıntı yaşadılar.
dermesinde alınabilecek birçok ders ve ibret var- O zaman sayıyla veya başka şeylerle uğraşma-
dır. Bunlardan bazıları şunlardır: yacak, Allah ve Rasûlü'nün emirlerini yerine ge-
tirmek için çaba sarf edeceğiz.
• Burada ilk dikkatimizi çeken şey Ebubekir'in
radıyallahu anh Peygamber'in sallallahu aleyhi ve sellem em-
Bu anlattığımız sadece savaş konusunda değil
rine ittiba konusunda gösterdiği hassasiyettir. her konuda geçerlidir. Bir Müslüman nefsine ağır
Müslümanlara karşı ayaklananların sayısı çok- gelmesine rağmen Peygamber'e itaat ederse Allah
tu, ayrıca birçok sahabi bu ordunun gönde- subhanehu ve teala onun işini kolaylaştırır ve ona birçok
rilmemesi yönünde öneride bulundu. Fakat o hayır ihsan eder.
tüm bunlara rağmen orduyu gönderdi. Sebep
olarak ise şunu söyledi: 'Ben Rasûlullah'ın yola "Fatıma binti Kays'ı eşi boşamıştı. Ona Muavi-
koyduğu bir orduyu geri çevirmem…' ye, Ebu Cehm ve Usame bin Zeyd talip oldular. Bu
Evet, olması gereken de buydu. Allah Rasûlü durumu Allah Rasûlü'ne iletti. Ona şu tavsiye-
bir şeyi emrettiğinde Müslümana düşen onu de bulundu: "Muaviye malı olmayan biridir.
yerine getirmektir. Şartların değişmesini Ebu Cehm'in sopası elinden düşmez. Usame
bahane ederek değişikliğe gitmemesidir. bin Zeyd'i kabul et." Fatıma binti Kays:
'Usame'yi istemiyordum. Allah Rasûlü
Ayet-i kerime'de Allah subhanehu ve teala
tavsiye edince Allah'a ve Rasûlü'ne
şöyle buyurmaktadır: itaat olarak kabul ettim. Daha
"Allah ve Rasûlü bir iş hakkın- sonra insanların gıpta ettiği bir
da hüküm verdikleri zaman, evliliğim oldu. Allah bana
Allah Rasûlü bir şeyi emrettiğinde Ebu Zeyd'i 5 ikram etti, beni
ilim meclisi
46
"Ey iman edenler! Allah'a ve Rasûlü'ne itaat edin, saygıda kusur etmezler. Fakat bu özelliklere
işittiğiniz halde O'ndan yüz çevirmeyin." 11 sahip olmayanlara karşı ciddi sıkıntı yaşarlar.
Ebubekir radıyallahu anh bu tavırları ile, saygı gös-
"Her kim Allah'a ve Rasûlü'ne itaat eder, Allah'a termek için, izin almak için emirin yaşının çok
saygı duyar ve O'ndan sakınırsa, işte asıl bunlar da önemli olmadığını bizlere öğretiyor. Böyle
mutluluğa erenlerdir." 12 bir ayrıma gitmemek için kişinin yaptıklarını
Allah için yapması gerekir. Aksi taktirde emir-
"De ki: 'Allah'a itaat edin; Peygamber'e de itaat edin. ler arasında ayrım yapar.
Eğer yüz çevirirseniz şunu bilin ki, Peygamber'in
sorumluluğu kendisine yüklenen (tebliğ görevini Not: Daha önceki yazılarımızda bu konuya
yapmak), sizin sorumluluğunuz da size yüklenen tafsilatlı değinmiştik, tekrardan değinmiyoruz.
(görevleri yerine getirmeniz)dir. Eğer ona itaat eder-
seniz, doğru yolu bulmuş olursunuz. Peygamber'e Davamızın sonu âlemlerin Rabbi olan Allah'a
düşen, sadece açık-seçik duyurmaktır.' " 13 14 hamd etmektir.
11. 8/Enfal, 20
12. 24/Nur, 52
13. 24/Nur, 54 Zilkâde
14. Ebu Hanzala Tüm Rasûllerin Ortak Müjdesi, 'Muhammed 1436
Allah'ın Rasûlü'dür' yazısından. Bknz: Tevhid Dergisi 31. Sayı
Eyül’15 • SAYI: 41
47
Nasihat
emreacar@tevhiddergisi.com
Emre Acar
E bu Hureyre'den radıyallahu anh rivayetle Peygam- olsun. Salât ve selam; ayakta, otururken ve yanla-
ber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Yedi sınıf insan var ki, Allah onları hiçbir gölge-
rı üzere uyurken Rabbini zikreden Rasûlullah'a,
onun ailesine ve ashabının üzerine olsun.
nin olmadığı günde (mahşer meydanında) kendi Rahman'ın arşının altında gölgeleneceklerden
gölgesinde gölgelendirecektir. Adil imam/yöneti-
yedincisi; tek başına iken Allah'ı zikredip ağlayan
ci, Allah'a ibadetle yetişen genç, kalbi mescidlere
bağlı olan adam, birbirlerini Allah için seven ve
kimsedir. Hadisin ifade ettiği gibi bu başlığımızın
onun rızası için bir araya gelip onun için ayrılan altında Allah'ı zikretmek ve Allah için ağlamak
iki adam, soylu ve güzel bir kadın kendisini zinaya konularına deyinmeye çalışacağız. Bu nasihati
davet ettiğinde: 'Ben Allah'tan korkarım' diyerek önce kendi nefsime sonra sen kardeşime yapıyo-
onu reddeden adam, sağ elinin verdiğinden sol eli- rum. Rabbim ikimizin de kalbini nasihate açsın.
nin haberi olmayacak kadar gizlice sadaka veren (Allahumme Amin)
kişi, bir de yalnız başına Allah'ı zikredip de gözleri
yaşla dolan kimse." 1 Değerli kardeşim!
48
namaz, kurban, hac ile sınırlandırmak da doğru
değildir. İslam kulluk kavramını geniş tutmuştur.
Allah'ı zikretmek de bunlardan biridir. O kadar ki
ibadetler arasında en değerli ve en büyük ibadet,
zikir ibadetidir. Çünkü bütün ibadetlerin özü,
Allah'ı hatırlama, onu zikretme üzerine kuru-
ludur.
Allah subhanehu ve teala şöyle buyurur;
"Sana vahyolunan kitabı oku, namazı dosdoğru kıl.
Çünkü namaz insanı hayâsızlıktan ve münkerden
alıkoyar. Allah'ı zikretmek ise elbette (ibadet olarak)
en büyüktür. Allah ne yaptığınızı bilir." 1 Ayeti kerimedeki "çokça zikredin" lafzını ayetin
Ebu Said radiyallahu anh rivayet ediyor; devamı "sabah akşam zikretmek" şeklinde tefsir et-
miştir. Bu nedenle sabah akşam Rabbimizi hatır-
"Rasûlullah'a 'hangi ibadet çeşidi daha faziletli ve lamalı ve etrafımızdakilere O'nu hatırlatmalıyız.
kıyamet günü Allah katındaki derecesi daha yük- Bu konuda insanlar gevşek davransa da Rabbimiz
sektir?' diye soruldu. Rasûlullah şöyle cevap verdi; kullarını unutmamaktadır. Ve kullarının da ken-
"Allah'ı çokça ananlar/zikredenlerin ibadetleridir." disini unutmamasını istemektedir. O kullarını
Denildi ki: 'Ya Rasûlullah! Allah yolunda savaşan her gün gözetir, kullarından da hergün kendisini
kimdir?' Rasûlullah şöyle buyurdu: "Savaşcı, kılıcı gözetmesini ister. Kullarının dünya meşgaleleri
kırılana ve kana boyanana kadar kafir ve müşrik- ile uğraşırken veya yanları üzerine uyurken rabb-
leri kılıçtan geçirse bile, yine de Allah'ı zikredenin lerini gözardı etmelerinden, O'nun yerine başka
derecesi ondan daha yüksek olur." " 2 şeyleri koyup sürekli onu hatırlamalarından razı
değildir.
Başka bir hadiste Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurur; "Size amellerinizin en hayırlısını,
Evet kardeşim!
Melik'inizin yanında en değerlisini, derecelerinizi
en çok yükseltenini, sizin için altın ve gümüş infak
Allah subhanehu ve teala iman edenleri zikre, kendi-
etmekten ve düşmanınızla karşılaşıp, sizin onla-
rın boyunlarını vurmanızdan ve onların da sizin sini hatırlamaya davet etmiştir. Rabbimizin bu
boyunlarınızı vurmalarından daha hayırlı olanı- davetine icabet edelim. Allah'ı zikretmede Pey-
nı haber vereyim mi?" 'Evet, haber ver ey Allah'ın gamber gibi, sahabe gibi olmaya çalışalım. Eğer
Rasûlü' dediler. Peygamber şöyle buyurdu; "Allah'ı bize hayat verecek çağrıya icabet etmez isek Al-
zikretmektir." " 3 lah, kendi ile aramıza perde çeker. İşte o zaman
felaha/kurtuluşa ulaşamayız.
Zikir yapmak, muhayyer bırakılmış ibadet-
lerden değildir. Bu ameli müstehap veya sünnet Allah subhanehu ve teala şöyle buyurur;
olarak değerlendirmemek gerekir. Zikir, Allah'ın
"Ey iman edenler! Sizi, size hayat verecek şeylere
emirlerinden bir emirdir. İslam'ın diğer emirleri-
çağırdığımız zaman Allah ve Rasûlü'nün çağrısına
ne gösterdiğimiz ehemmiyeti bu amelde de gös- uyun. Bilin ki Allah kişi ile kalbi arasına girer ve
termemiz gerekir. O kadar ki Allah'ı zikretmek, muhakkak ki O'nun huzurunda toplanacaksınız." 5
sabah-akşam, hayatımızın her alanını kuşatacak
şekilde olmalıdır. "Allah'ı çok zikredin ki kurtuluşa eresiniz." 6
Eyül’15 • SAYI: 41
49
lardır. Bu nedenle Allah'ı zikretmemiz, hayatı- başka şeyler ile oyalayacaktır. Allah'ı, emirlerini
mızda bir kere veya sadece namazlardan sonra ve nehiylerini unutturacaktır.
olmamalıdır. Zikirlerimiz, selefimizinki gibi
yaşam tarzımız olmalı, hayatımızın her alanını Allah subhanehu ve teala şöyle buyurur:
kuşatmalıdır. "Allah'ı unutup da Allah'ın kendilerine
kendilerini(sorumluluklarını) unutturduğu insan-
Allah subhanehu ve teala şöyle buyurur;
lardan olmayın. İşte onlar fasıkların ta kendileridir." 9
"Onlar ki, gerek ayakta ve otururken veya gerek-
se yanları üzerine uyurken, hep Allah'ı zikrederler. "Kim Rahman'ın zikrini görmezlikten gelirse, biz
Onlar ki göklerin ve yerin yaratılışı konusunda ona bir şeytanı musallat ederiz. Artık bu, onun ay-
düşünürler." 7 rılmaz arkadaşıdır." 10
"Sabah akşam tevazu içinde yalvararak, ürpererek Subhanallah kardeşim! Arkadaşımızın şey-
tan olması ne kadar da tehlikelidir. Müslüman-
ve sesini yükseltmeden Rabbini an! Sakın gafillerden
olma." 8 ların en büyük düşmanı şeytan değil midir? Bu,
Adem'den aleyhisselam başlayıp kıyamete kadar
Değerli kardeşim! devam edecek olan bir hakikattir. Rabbimiz
Bildiğin üzere hepimizin Allah'a, ve O'nun Rasûlü, bizleri şeytana karşı sa-
emirlerimize, Müslümanlara, aile- kındırmamış mıdır? Sebebi ise bü-
mize, toplulumuza, komşuları- tün kötülüklerin başının şeytan
mıza karşı yerine getirmemiz olmasıdır. Ve şeytan insanoğ-
gereken birçok sorumluluk- lunun Rabbine karşı isyankar
larımız var. Fakat bir çoğu- İnsanoğlunun rabbine kulluk olmasını ister.
nasihat
9. 59/Haşr, 19
7. 3/Âl-i İmran, 191 10. 43/Zuhruf, 36
8. 7/Âraf, 205 11. 58/Mücadele, 19
50
O'nun için oruç tutuyoruz, nasihatlerde Rabbi- ateşidir. Allah'ın azabına karşı emin olan kim-
mizden bahsediliyor fakat Allah'ı hatırlayamıyo- dir? Allah'ın azabına karşı emin olan, herhangi
ruz. Başka şeyler düşünüyor, başka şeyler hayal bir korkuya kapılmayanlar müşriklerdir. Müs-
ediyoruz. Evrenin yaratıcısını unutmuş, O'nun lüman cehennnemden kurtulmak, ateşten azad
yarattıkları ile uğraşıyoruz. İşte bu insanoğlunun edilmek için kıyametten önce hayır amellerini
helak olduğu andır. Rabbimize kendimizi, ancak çoğaltır. Vaktini değerlendirip cenneti elde et-
zikre dönerek affettirebiliriz. Allah'ı zikretmeye mek için de hazırlık yapar. Allah'ı zikretmek de
dönelim, Rabbimizi hatırlayalım kardeşim. bu amellerdendir. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem
cehennemden uzaklaşmak ve cenneti elde etmek
Allah şöyle buyurur; için ümmetini Allah'ı zikretmeye teşvik etmiştir.
"Allah'ı çok zikreden erkek ve kadınlar var ya, işte Muaz bin Cebel radıyallahu anh aktarıyor, Rasû-
Allah onlara mağfiret ve büyük bir mükafat hazır- lullah şöyle buyurur;
lamıştır." 12
"Ademoğullarından hiçbiri Allah'ı zikretmek kadar
Şeytanın en önemli özelliği vesvese vermesidir. kendisini Allah'ın azabından kurtaracak herhangi
Bundan dolayı Kur'an'da "sinsice vesvese veren" bir amel işlememiştir." 14
diye isimlendirilmiştir. Allah'a karşı ve insanlara
karşı görevlerimizde önümüze çıkan engellerden Enes radıyallahu anh aktarıyor, Peygamber sallallahu
biri de vesvese/şüphedir. Şeytan insana vesvese aleyhi ve sellem şöyle buyurdu;
vermek için onun gafil olduğu, Rabbini anmadığı
zamanı kollar. İnsan, şeytanın vesveselerinden "Cennet bahçelerinin yanından geçtiğiniz za-
kurtulabilmesi için Allah'ı zikretmelidir. Çünkü man onlardan beslenin/faydalanın." Dediler ki;
"Ey Allah'ın Rasûlü! Cennet bahçeleri de nedir?'
zikir gafletten kurtulmak, uykudan uyanmaktır.
Rasûlullah şöyle buyurdu; "Zikir halkalarıdır." 15
Teyakkuz elbisesine bürünmektir. Böylelikle şey-
tan ondan uzaklaşır ve ona fısıldayamaz. Rabbimden temennim bizleri kendisini sabah
akşam zikreden kullarından eylemesidir. Bizleri
İbni Abbas radıyallahu anh bu konu ile alakalı şun-
gaflet uykusundan uyandırıp şeytanın vesvese-
ları söyler; 'Şeytan Ademoğlunun kalbinin üzerine
tünemiştir. Ademoğlu gafil olduğunda ona vesvese lerine karşı zikir ile uyanık ve azimli kılmasıdır.
verir, Allah'ı zikrettiğinde ise şeytan sinip saklanır.' 13 Muhakkak ki bütün güç ve kuvvet Allah'ın elin-
dedir. Bir sonraki sayıda görüşme ümidi ile...
Değerli kardeşim!
Davamızın sonu âlemlerin Rabbine hamd
Müslümanların en çok korktukları ve kendi- etmektir.
sinden en çok Allah'a sığındıkları şey cehennem
Zilkâde
12. 33/Ahzab, 35 14. İmam Ahmed'in Müsned'inde geçmektedir. 1436
13. İbn Ebi Şeybe, İbni Cerir ve İbni Merduye aktarmışlardır. 15. Tirmizi
Eyül’15 • SAYI: 41
51
Okuma Parçası
Kerem Çağlar keremcaglar@tevhiddergisi.com
A llah'a yakınlık; Allah'ın her kuluna şah da- Allah'ın yakınlığı ve Allah'a yakınlık, sahih
marından bile daha yakın olduğu şuurunu akidenin, kamil imanın ve güzel ahlakın eşsiz
söz, amel, düşünüş ve hatta hayallerinin kılavu- mükâfatıdır.
zu kılmaktır.
Allah'a subhanehu ve teala yakınlık, imana zarar ve-
Allah'a subhanehu ve teala yakınlık, mümin kulun fıt- recek ve inancı sarsacak fitnelerden, şüphelerden
ratında övülmeye değer ahlakî özelliklerin yer- ve şehvetlerden korunma gayretidir.
leşmesinin ve yerilen kötü huylardan arınmanın
vesilesi ve neticesidir. Allah'a yakın olduğunun ve Allah'ın yakınlığı-
nın şuurunda olan bir mümin, kibrit kutusu gibi
Allah'a yakınlık, en zor ve bunalımlı zaman- bir yere dahi hapsedilse orada da Allah'ın rızasını
larda umulmadık ve beklenmedik kurtuluş ka- ve hoşnutluğunu talep eder.
pılarının açılacağına dair güçlü bir inanç sahibi
olmaktır. Allah'a subhanehu ve teala yakınlık, kötülükleri ve
isyanı terk ederek ibadette ihlaslı olmaktır.
Allah'ın subhanehu ve teala yakınlığı ve Allah'a yakın-
lık demek O'nun sevgisine naîl olmaktır. O'nun Allah'a yakınlık, sahih tevhid istikametine tabi
sevgisi ise hem yeryüzündeki hem de melekut olmakla mümkün ve kolay olur. Zira Allah subha-
alemindeki sevdiklerinin ve sevenlerinin mu- nehu ve teala kullarından doğru yolda istikamet ister.
habbetine mazhariyettir.
Allah'a subhanehu ve teala yakın olan kalp şirkten,
52
şüphelerden, bid'atlerden, nifaktan, riyadan,
mal ve evlat afetlerinin saptırıcılığından uzak
ve korunmuş olan sağlam ve sağlıklı bir kalptir.
Allah'a yakınlaşmak, Meryem aleyhisselam gibi,
Allah subhanehu ve teala dışında her şeyi bırakıp bü-
tünüyle O'na yönelerek, şeref, iffet ve fazilet ba-
kımından devrinin bütün kadınlarından üstün
kılınıp onların arasında seçkin bir konumda
'Betül' olabilmektir.
Allah'a subhanehu ve teala yakınlık; nefsini, sırtında Allah'a subhanehu ve teala yakın olmak, O'nun emret-
keramet yurdu cennete ulaşmaya vesile olacak tiği safta ve mekanlarda bulunmak ve nehyettiği
bir binek kılabilmektir. yerlerden ve hâllerden uzak durmaktır.
Allah'a yakın olmak, Rasûlullah'ın sallallahu aley- Allah'a yakın olmak, tamah edilecek dünyevî
son asırda unutulup terk edilmiş olan şeylerden yüz çevirmek, fakat başkalarını dehşete
hi ve sellem
sünnetlerinden birini ihyâ ederek onunla amel düşürebilecek uhrevî kazancı olan şeylere yönelip
etmektir. ona talip olmaktır.
Allah'a subhanehu ve teala yakın olmak, müslüman Allah'a subhanehu ve teala yakınlık, kendisinden do-
esnaf-tacir için doğru sözlü ve güvenilir olmaktır. layı azaba çekileceğinden korktuğu şeyleri terk
etmektir.
Allah'a yakınlık; mümin kimsenin yaptığı ameli
küçük görmesinden dolayı iptal olmayan, mele- Allah'a yakınlık, Allah'ı sevdiğini iddia ettiği
ğin bilmediği için yazmadığı ve şeytanın vakıf hâlde demokratik ameller işlemekle, Haçlı, Rafızî
olmadığı için ifsad edemediği ihlas hâlidir. ve Zerdüşt kafirlerle aynı safta bulunmakla ve
kendileri ile İslam dışındaki her türlü cahiliye
Allah'a subhanehu ve teala yakınlık; kişinin tevhid bağlarının duygusal baskısıyla muamele etmekle
dairesine girmesiyle beraber kalbinin iman nu- asla gerçekleşmez.
ruyla aydınlanıp inşirah bulmasıdır.
Allah'a subhanehu ve teala yakın olmak, hevasına uy-
Allah'a yakınlık; yeryüzünün en şereflileri olan gun da olsa, muhalif de olsa hakka tabi olmaktır.
muvahhid, müctehid ve mücahidleri Allah için
sevmek ve onlara ensar olmak, düşmanlara Allah Allah'a subhanehu ve teala yakınlık, O'na sevgi ve
için buğz etmektir. tevekkül ile kalbin sükun ve itminan bulmasıdır. Zilkâde
1436
Eyül’15 • SAYI: 41
53
meleklerin dahi gıpta edip imrendiği bir hayat
yaşayabiliyor olmaktır.
1. Uzun emel
54
TARİHE BAKIŞ Serfıraz islam
Murabıtlar Devleti
Murabıtlar, ilim ehlinin kurmuş olduğu bir devlet
olarak ortaya çıkmıştır ve sonrasında gelen emirler-
in de ulemaya danışmadan bir hüküm vermemeleri
Murabıtlar'da bir ayrıcalık olarak ortaya çıkmaktadır.
B u sayımızda Murabıtlar Devleti'nden çı- Cihad; yeryüzünde bütün fesat çıkaranları, dine
karabileceğimiz dersleri sırasıyla yazmaya ve ehline düşmanlık edinmeyi âdet edinmiş müc-
çalıştık. rimleri engelleyen güvenilir bir muhafızdır. Kişiyi
kitapta yer alan bütün cezalardan çekip alır. Böyle
1) Murabıtlar, ilim ehlinin kurmuş olduğu bir olunca din ikame edilinceye kadar ilim ile cihadın
devlet olarak ortaya çıkmıştır ve sonrasında ge- arasında herhangi bir ayrışma olmaz. Birbirinin
len emirlerin de ulemaya danışmadan bir hüküm ilişkisi kesilmez.' diyerek bu konuya değinmiştir.
vermemeleri Murabıtlar'da bir ayrıcalık olarak
ortaya çıkmaktadır. Burada yeri gelmişken iki İbni Kayyım rahimehullah da bu konuda en mü-
konuyada değinmek isteriz; kemmel sözü söylemiştir: 'İslam dini doğru yolu
gösteren kitap ile ayakta kalır. Keskin kılıç ise
a) İslami bir yapıda ilmi oluşumun önemi onu icra eder.' Allah'ın dini ne ile ayakta kalır?
Sami Ureydin'in 'İlim Cihad Ayrılmazlığı' maka- Doğru yolu gösteren kitabın şeriatı ile ayakta
lesinde; kalır. Ancak onun icraatlarını yerine getirecek,
hükümlerini uygulayacak, her yere yayılmasını
'Bizler kitaba ancak ilim yoluyla ulaşabiliriz. Ki- sağlayacak ve onu koruyacak şey nedir, derseniz,
tap yol gösterir, idare eder, doğrultur ve önderlik o da keskin kılıçtır.
eder. Kitap hidayet yoludur. İlim; şeriate ve kitaba Zilkâde
1436
ulaştıran kapıdır.
Eyül’15 • SAYI: 41
55
İlim ve cihad ayrılmazlığı hakkında İbn Tey- ğün fesada uğraması, açlık ve korkunun hakim
miyye rahimehullah şöyle demiştir; 'Dinin ayakta dur- olması anlamına gelir. Çünkü ölçülerin bozulma-
ması yol gösteren kitap ve onu destekleyen kılıçla sı insanların hevalarına göre ölçüler belirlemesi-
olur.' dir ki; Allah subhanehu ve teâlâ bu durumu kitabında
şöyle izah eder:
İşte bütün bunlardan dolayı ne zaman ilim ile
cihad bir araya gelmiş ise orada izzet ve temkin "...Eğer hak onların hevalarına uyacak olsa idi
yeşermiştir. İslam ümmetinin tarihine bir bakın! elbette gökler ve yer ve onlarda olanlar fesada uğ-
Hangi dönem olursa olsun ilim ve cihad bir araya ramış olurdu..." 3
geldiğinde izzet ve temkin meydana gelmiştir.
Ancak zillet ve değersizlik olduğu zaman bu ikisi İslami çalışmada birey olanın vazifesi, haram
ayrılmıştır. Zillet ve değersizlik de birbirine yakın olmadığı müddetçe dinlemek ve itaat etmek,
olup ayrılmazlar. kendisine verilen görevleri ihsan üzere yerine
getirmektir. Kişi vazifesini unutup dinlemek
Her ne azap olursa olsun ve her ne zelillik yerine eleştirmeye, itaat yerine karşı çıkmaya,
olursa olsun bilin ki; bunlar şeriatın tatbi- ihsan üzere iş yapmak yerine yarım yamalak
kinde veya şeriatı koruyacak kuvvette sadır iş yapmaya başlarsa, Ruveybida olmuş olur.
olan ihlallerden dolayı gerçekleşmektedir.
Ümmette, cihad sahalarında ve bü- Kendi hayatlarını idame ettirmek-
tün mekanlarda karşılaştığımız ten aciz, çoluk çocuklarına hük-
problemler her ne olursa olsun medemeyen idarecilerin, toplu-
bilin ki; bu problemlerin kay- mun başına geçmesiyle sosyal
nağı ya şeriatı tatbik etmede- Her ne azap olursa olsun ve her ne ve ekonomik sıkıntılara ve
tarihe bakış
ki ihlal veya şeriatı koru- zelillik olursa olsun bilin ki; bunlar adaletsizliklere muhatap
yacak kuvvette gösterilen şeriatin tatbikinde veya şeriati oluyoruz. Çünkü bu in-
koruyacak kuvvette sadır olan sanlar, İslami ölçüye göre
ihlal ya da ifrat ve tefrit
ihlallerden dolayı gerçekleşmektedir.
noktasındaki ihlaldir. Fit- Ruveybidadır. İslam toplu-
nelerden, sapıklıklardan zillet munda yönetilen olarak dahi
ve aşağılık olmaktan sakınmak durma hakkı olmayanların,
için bunlar gerekmektedir. Kitap Müslümanlara yönetici olması
ve kuvvet ile beraber ilim gereklidir. 1 düşünülemez.
56
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem daveti merhale 5) Bir hareket içerisinde insan iki şekilde pişer;
merhale yapmıştır. 13 yıl boyunca cihaddan bah- Kevnî imtahanlar 5 ve yapının insanı olgunlaş-
setmemiştir ve insanlara af, sabır, sebat ile telkin- tırması. 6 Buna Peygamber'in sallallahu aleyhi ve sellem
de bulunmuştur. Günümüzde ise kişi tevhidini hayatıdan şöyle bir örnek verebiliriz; Rasûlullah
tam öğrenmemiş, nefsini terbiye etmemiş, 'müca- sallallahu aleyhi ve sellem Abdullah bin Cahş'ı radıyallahu anh
hidlik ile piskopatlığı' birbirine karıştırmış, hiçbir bir sefere gönderiyor ve ona bir mektup veriyor.
merhaleyi tamamlamadan basamak atlatmış ve "...Onu şimdi açma, bir müddet ilerledikten sonra
kötü sonuçlar ortaya çıkmıştır. İbni Kayyım rahi- aç ve oku!..." diyor. Burada itaat, gizlilik ve sırrın
mehullah 'Hikmet'i şöyle açıklar: 'Yapılması gerekenin, açığa çıkmaması konusunda bir sınama vardır.
yapılması gereken şekilde ve zamanında yapmak
hikmettir.' Örneğin; birine tebliğ edeceğimiz za- 6) Abdullah bin Yasin bir yere emir atanacak-
man ilk bahsedeceğimiz konu tevhid olmalıdır. sa muhakkak surette kendi yetiştirdiği adam-
Çünkü peygamberlerin hepsi hikmet gereği önce lardan seçerdi ki bu da sünnete uygun olandır,
tevhidden başlamışlardır. Hikmet, davetteki mer- tıpkı Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem, Ebubekir ve
haleleri peygamberlerin uyguladığı gibi aşmaktır. Ömer'i radıyallahu anhuma, öne çıkardğı gibi.
3) Abdullah bin Yasin cemaatini oluştururken 7) Abdullah bin Yasin'in kurmuş olduğu bu
ehil adam yetiştirir, uymayanları ise gönderirdi. hareket iki yıl gibi kısa bir zamanda sayıları iki
İslam'ın belirlediği ölçülere uygun olmayan kişi- bini bulan bir kitleye ulaşmıştır. Zaman zaman
leri, yeni kurmuş olduğu cemaatten uzaklaştırma bunları idare etmede bir hayli zorlanıyordu. Bu;
konusunda hiçbir tereddüt duymaz, bunu yapar- 100 kg. bir ağırlğı kaldıracak kapasitesi olan ka-
ken de hayâ edilmesi ya da utanılması gereken saya 500 kg. doldurmak gibi bir şeydi. İki yılda
bir konu olarak görmezdi. O, Peygamber'in şu kurulan bu devlet , ancak yirmi beş yıl ayakta
hadisini uygular gibiydi; "İlmi şayet hat etmeyen durabildi.
birisine verirsen, bu, domuzun boynuna gerdan-
lık takmak gibidir." İşte bu da dinde bilinmesi 8) Allah subhanehu ve teâlâ her yüzyılda bir bir mü-
gereken önemli bir kaidedir. Bunun içindir ki, ceddid gönderir. Bu her topluma nasip olmaz.
Abdullah bin Yasin ölçülere, kural ve kaidelere İnsan ya lokomotiftir ya da vagondur. Bu, Hicri
uymayan birini kendinden ve cemaatinden uzak- 500'lü yıllarda Murabıtlar Devleti'ne nasip oldu
laştırırdı. denilebilir.
Eyül’15 • SAYI: 41
57
10) Hem Yusuf bin Taşfin hem de Ali bin Konuyla alakalı Ebu Hanzala Hocamız'ın Es-
Yusuf 'un son dönemlerine kadar ulemanın Mu- mai Hüsna derslerinde El-Melik ismi celiline
rabıtlar üzerinde etkisi görülmektedir. değinmekte fayda vardır.
11) Yusuf bin Taşfin döneminde Murabıtlar "Ey Mülkün sahibi olan Allah'ım! Sen Mülkü di-
Devleti bütün kurum ve kuruluşlarda, artık otur- lediğine verirsin..." 7
muş bir devlet görünümünde idi. Özellikle de
istihbarat alanı iyice oturmuştu. Öyle ki kendisi- Yani yeryüzünde ne kadar zengin varsa Allah'ın
subhanehu ve teâlâ El Melik isminin yansımasıdır. Çün-
ne gelen istihbari bilgiler neticesinde Fas şehrini
savaşmaksızın fethetmeyi başardı. Çünkü aslolan kü Allah subhanehu ve teâlâ yanındaki mülkü dilediği-
mücahidlerin can güvenliğini sağlamaktır. Bir ne verir. Ayetin devamında "ve sen istediğinden
hadiste; "Allah subhanehu ve teâlâ bir müslümanın öldü- mülkü çekip alırsın." yani bir insan ister zengin
rülmesinden ise Kabe'nin yıkılmasını tercih eder." olsun, ister zenginliğinden sonra fakir olsun, ister
buyrulmaktadır. rızkı ta başından daraltsın fark etmez.
teâlâ hükümlerini hemen yol açar. Bazen geri çekilmek de bir zaferdir.
Aynen Halit bin Velid'in orduyu geri ise ayrı zikrediyor. İzze-
tatbik ederlerdi, tabi ön-
çekip Medine'ye dönmesi gibi. Rasûlullah tin mülkle hiçbir alaka-
celikle kendileri bunlara
sallallahu aleyhi ve sellem Halid bin sı yoktur. Allah dilediğini
uyarlardı. Velid'in bu kararına fetih demiştir. malla, ilimle, hâya ve güzel
ahlakla ya da takva ile izzetli
14) Tarihin her safhasında
kılar. O'nun izzetli kılmasının
olduğu gibi, Endülüs beyliklerin-
yolu çoktur, çünkü O, El Azizdir.
den bazıları da koltukları ellerinden
gitme korkusu ile Hiristiyanlarla bir olup "Ve sen dilediğini de zelil kılarsın"
müslümanlara karşı cephe almışlardır. El-
Mutemid bin Abbad bunlardan biridir. O ki, İster başından zelil olsun, ister Allah ona
İspanya'nın çeyrek asırlık geleceğine yön ver- önce izzeti, sonra da zilleti tattırsın hiç fark et-
miş, adanın güneyine hükmetmiş, çok şa'şâlı mez. Çünkü her şey Allah'ın subhanehu ve teâlâ mül-
bir hayat sürmüştür. Hükümdarlığından şöyle küdür ve ayetin devamında "Hayrın hepsi senin
bir hatıra anlatılır. Kızları dışarda dolaşmak is- elindedir" diyor Rabbimiz. Yani kulun hayatına
tediğinde ayakları tozlanmasın diye dolaştıkları taalluk eden ne kadar hayır varsa ister maddi
yerlere halılar serer öyle gezerlerdi. Ne yazık ki ister manevî hiç fark etmez bu, Allah'ın subhanehu ve
bu şımarıklık Yusuf bin Taşfin'in onun bölgesini teâlâ El-Melik isminin yeryüzüne tecelli etmesidir.
fethetmesiyle son bulur ve İbni Abbad ve ailesi
esir alınıp Merakeş'e sürülür. İbni Abbad zindana 15) Yusuf bin Taşfin ikinci defa Endülüs'e çağ-
atılır. Bir gün kızları perişan bir hâlde babala- rıldığında yine bu çağrıya müspet cevap verip
rını ziyarete gelirler. Üstleri yırtık pırtıktır ve yardıma gelmiştir ve Hristiyanları büyük bir
ayakkabıları dahi yoktur. Ne de garip bir dünya, kuşatma altına almıştır. Lakin beyliklerin bir-
ayakları tozlanmasın diye yerlere halılar serilen birlerine ihanet etmesi sonucunda hemen kuşat-
kızların, ayaklarına giyebilecekleri ayakkabıları mayı durdurmuştur ve geri çekilmiştitir. Çünkü
bile yoktur. İki farklı durum, zenginliğin zirvesi yenilginin büyük bir ihtimal olduğu savaşlarda
ve fakirliğin zilleti. İşte bu, Allah'ın günleri evirip ısrar etmek, büyük zararlara yol açar. Bazen geri
çevirmesidir. çekilmek de bir zaferdir. Aynen Halid bin Velid'in
7. 3/Al'i-İmran, 26
58
radıyallahu anh orduyu geri çekip Medine'ye dönmesi
gibi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Halid b. Velid'in
bu kararına fetih demiştir.
16) Yusuf bin Taşfin İslam tarihinde yapılan
yanlışların en büyüğünü yapmıştır. O da şudur:
Halifeliği saltanata dönüştürmek. Kedinden son-
ra oğlu Ali bin Taşfin'i saltanata getirmiş, böylece
Murabıtlar'da babadan oğula geçen bir saltanat
dönemi başlamıştır. Ali bin Taşfin de oğlu Taş-
fin b. Ali'yi saltanata getirir, artık bu dönemler
Murabıtlar'ın sonu olmuştur. Çünkü emanetler
ehil olmayana verildiği takdirde ya ekin ya da • Babadan oğula geçen saltanat geleneği
nesil yok olur.
• Abdullah b. Yasin'in terbiye ve eğitiminden
17) Ali bin Yusuf iki defa Muvahhidler'in ku- geçen alim ve mücahidlerin ya şehid olmaları
rucusu olan İbni Tümert ve adamlarını bitirme ya da vakti gelip ölmeleri ve ehil kişilerin ye-
imkanına sahip olmasına rağmen bu fırsatları tiştirilememesi
değerlediremedi, bu tehlikenin büyüklüğünü feh- • Ehil olmayan kadı, emir ve komutanların so-
medemedi. Babasındaki keskin bakışlılık vasfı rumluluk almaları
kendisinde yoktu diyebiliriz.
• Son dönemlerde alimler, emirler ve komutan-
18) Murabıtlar döneminde çok iyi alimler ye- ların mal, mülk, zevk ve sefa peşine düşmeleri,
tişmiştir. Bunların önde gelenleri Ebubekir İbnu'l kendileri ile beraber halkı da ifsada uğratmaları
Arabi, Kadı İyaz, Abdullah bin Ali Er-Ruşadi, Ah-
• Menhecinde cihad olan bu toplumun cihadı
met El-Ceyyani, İbni Rüşd'dür.
terk etmeleri
Belki de Murabıtlar hakkında merak edilen en • Toplumun büyük günahları açıktan işlemeleri
önemli soru şudur: Murabıtlar devleti sofi aki-
desine sahip bir devlet miydi? Ali b. Yusuf, kendi • Yöneticilerin halka zulmetmeleri
döneminde Kelam ve Felsefe'yi yasaklamış baş-
• En önemlisi; Allah'ın subhanehu ve teâlâ bu topluluk-
ta İmam Gazali'nin İhyâ-u Ulûm'id Dîn'i olmak tan yardımını çekmesi
üzere daha birçok kitabı yaktırmıştır.
Eyül’15 • SAYI: 41
59
Her Şeye Dair
mahi@tevhiddergisi.com
Mahi
En Acı Günler
Yakınlarımız kafir de olsalar Allah'ın dini ile
savaşmıyorlarsa onlarla iyi ilişkiler içinde olmamızda
bir sakınca yoktur. Peygamberimiz, müşrik
olmasına rağmen amcasına çok iyi davranmış, ona
her fırsatta İslam'ı anlatmayı da ihmal etmemiştir.
60
— Tamam, yarın sabah namazından sonra bu-
rada buluşalım. Ama sizi biraz üzeceğim.
— Yine mi hüzün?
Eyül’15 • SAYI: 41
61
— Bakın çocuklar. Medine çarşısına gittiğiniz-
de iyi bir elbiseyi almak için en az ne kadar para
harcarsınız?
— Bence yüz…
62
Sağlık köşesi Dr. seyfullah islam
Çocukluk Dönemi
Aşı ve Hastalıkları
Dünya Sağlık Örgütünün neredeyse her yıl milyon dolar
değerinde aşıları Afrika, Hindistan gibi ülkelerdeki çocuklara
insanlığın salahiyeti(!) adına ulaştırıldığını görebiliyoruz. Ama
Afrika'da 300 milyondan fazla insanın en temel ihtiyacı olan
içme suyuna yönelik; su havzaları açma veya su problemini bir
şekilde gidermeye dönük bir girişimde bulunduğunu görmedik.
Eyül’15 • SAYI: 41
63
adına sağlık zaferi olan ama insanlık adına tam temini zedelemiş, tahrip etmiş oluruz; bu tahri-
bir hezimet olan bu aşıların, bebeklerin hayat- bat bazen kendini bir reaksiyon olarak gösterir
larının ilk iki yılına sığdırılmış olması ise düşü- bazen de hiç göstermez. Çoğunlukla aşılanmayı
nülmesi gereken önemli bir husustur. takiben huzursuzluk, kulak enfeksiyonları, cilt
enfeksiyonları, vücut kaslarının gevşek bir hâl
Savunma sistemi, vücuda dahil olan hastalık alması (flask) ve benzeri rahatsızlıklarla karşıla-
etkenlerine veya kendisine yabancı olan herhangi şılması bundandır. Ve tabii bu hastalık sürecinin
bir maddeye karşı, gücü nisbetinde saldırıya ge- her aşamasında kullanılan antibiyotikler bağı-
çer. Henüz yeni doğmuş bebeğin, olgunlaşmamış şıklık sistemini daha da çökertir. Bunu takiben
olan bu sistemi ilk aşıyla ilk darbeyi almış olur. de artık vücut başka hastalıklara karşı kendini
Aşı takvimini takiben, periyodik olarak tekrar savunamaz bir hâle gelir.
tekrar uygulanan ve sürekli farklı ajanlara maruz
kalması, bağışıklık sistemini tamamen zayıfla- Aşılar ve Çelişkiler
tır. Bu da savunma sisteminin olgunlaşmasına, Yeni nesillerin daha sağlıklı olması bahanesiyle
normal gelişim sürecinin tamamlanmasına bir ve kendilerinin yalnızca ıslah ediciler oldukla-
engeldir. rının iddiasıyla, dünyanın her yerine aşılar
Nisa Suresi 119. ayetinde Allah subhanehu ulaştırılarak ücret dahi talep etmeden bil-
ve teala; şeytanın yaratılışa müdahale
hassa çocuklara uygulanmaktadır.
edip insan fıtratını değiştirme- Tüm gizleme, örtme, manipü-
lerini tabiilerine emredeceğini le etmelere rağmen kendi elle-
bize bildiriyor. Çocuklarımızın hastalık etkeniyle riyle yazdıkları yığınca dokü-
karşılaşmaması için aldığımız tedbirler ve man ve belgelerde hakikatte
sağlık köşesi
64
evsizler, gecekondu mahallesi sakinleri, veremin
yaygın görüldüğü ülkelerden gelenler, bakım evi
sakinleri ve hapishane mahkumları, uyuşturu-
cu şırınga edenler, kronik diyabet veya kanser
hastalarıdır. Bunların hepsi göz ardı edilerek
hayatlarının ikinci ayında tüm bebeklere uygu-
lanmaktadır.
Eyül’15 • SAYI: 41
65
su ve organik gıda ile beslemek, sağlıklı büyüte-
bileceğimiz bir yaşam alanı ile huzurlu bir aile
ortamını sağlamaya çalışmamız lazım.
bir takım bilimsel olmayan görüşleri öne sürerler. Bakteri ve virüslerle sürekli olarak hepimizin
Hâlbuki aşıların ortaya çıktıkları tarihlerden 15- temasta olduğunu, ancak bunların nadiren bizi
20 yıl önceki istatistiklere bakıldığında bu has- hasta ettiğini hatırlamamız lazım.
talıklara bağlı ölümlerin zaten çok ciddi ve hızlı
Biz zaten güçsüzsek ve bağışıklık sistemi de
bir seyirle azaldığını görebilmekteyiz. 6
zayıfsa o zaman bu mikroplar gerçek manada
Bir diğer önemli husus; aşıların içeriğinde hastalığa yol açacaktır.
bulunan Alüminyumun, insan vücuduna zarar
Çocuklarımızın hastalık etkeniyle karşılaşma-
vermeyecek mikrogramlarla ifade edilen, küçük
ması için aldığımız tedbirler ve yoğun dikkatimi-
boyutlarda olduğunu söylemelerinin hiçbir bi-
ze rağmen hastalanıyor olmaları elbette ki bizim
limsel dayanağı yoktur. Çünkü 2 yaşına kadar
için Allah'ın subhanehu ve teala takdiridir, her duruma
onlarca doz aşıya maruz kalan küçük bir bebeğin
Müslüman şuuruyla bakmak zorunda olduğumu-
kanına tüm aşılarda bulunan Alüminyum he-
zun bilincinde olmalıyız.
saplandığında çocuklarımızı 5-6 mg. gibi şaşır-
tıcı derecede yoğun bir metale maruz bırakmış Hastalığı farkettiğimiz ilk andan itibaren te-
oluruz. davi ve şifa yollarını mubah yollarla aramakla
yükümlüyüz.
Alüminyum çok küçük miktarlarda bile beyin
ve sinir sistemine etki gösteren bir metaldir ve Davamızın sonu âlemlerin Rabbi olan Allah'a
zararları uzun zamandan beri bilinmektedir. 7 hamd etmektir.
Sonuç olarak;
Tek bir elin kontrolü ile özellikle son yarım
asırdır dünyanın her yerinde uygulanmakta olan
bu aşılarda, modern tıbbın sahip olduğu bazı dar
anlayışlar ile şuan gelinen noktada; yetişkin ve
çocuklarda, vücudun hastalığın kendisiyle sava-
şarak rahat geçirilebilen birtakım hastalıkların
yerine muazzam oranlara ulaşan ve aynı zamanda
asıl tehlike arzeden kronik, ölümcül ve daha adı
dahi konulamayan bir yığın hastalıkları edinmiş
bulunuyoruz.
6. http://healthsentinel.com/joomla/index.php?option=com_co
ntent&view=article&id=2654:united-states-disease-death-
rates&catid=55:united-states-deaths-from-diseases&Itemid=55
7. http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/24202577 8. 2/Bakara, 233
66
Konuk Yazar
Ömer Akduman
Cennete Özlem
Cennete özlem duymak; zor zamanlarında davayı
omuzlayabilmektir. Cennete özlem duymak; küçük-
büyük fark etmez, hayırlarda yarışmaktır. Cennete özlem
duymak; her anında din için vereceği bir şeyleri olmaktır.
H er birimiz kendi nefsimizin en iyi gözcü- Cennete özlem duymak; geçimimizi nasıl sağ-
leriyiz. Hangi konuda ilerde veya geride layacağımızı düşünürken namazımızı tavuğun
olduğumuzu da en iyi kendimiz biliriz. Sorum- yemini gagalaması gibi kılmamız mıdır?
luluğumuzun başladığı ilk alan nefsimizdir. O
zaman nasihatleri de nefsimiz üzerinden düşü- Cennete özlem duymak; giysimize, arabamızın
nelim ki dar-u selama yol bulabilelim. modeline, süsüne, evimizin eksiklerine kafamızı
takıp onları mı dert edinmemizdir?
Allah subhanehu ve teala, insanlığın kaderi olarak
cenneti veya cehennemi bir son kılmıştır. Cen- Saatimizin kalitesi, arabamızın kalitesi ve evi-
netin etrafı bela, imtihan ve fitnelerle çevrilmiş, mizin dekoru Firdevs cennetlerine duyduğumuz
cehennemin etrafı ise şehvetlerle çevrilmiştir. özlemin dışımıza yansıttığımız halidir galiba..!
Bundan dolayı şeytanın insanoğlunun ayağını
kaydırması kolaylaşmıştır. O halde her birimizin Hah! Kuran okumayı terk edip ne dediğini bil-
kendimizi sıklıkla muhasebeye çekmemiz lazım. mez zevatın bilmem ne habere yazdığı yorumları
Cennetin yolu üzere miyim yoksa cehennemin takip etmek cennet özlemi bu olsa gerek..!
mi?
Ya da üç beş arkadaşımızla bir araya gelip ko-
Cennete olan özlemimiz de aslında bizim hangi cakarılar gibi onun gıybeti, bunun hatası, şunun
çizgi üzere yol izlediğimizi gösterebilir. Peki nedir yaptığı kardeşliğe uymaz, ben kötülük yapmam
bizim cennete özlemimiz? ama onlar... Evet onlar... Herhalde cennet özlemi
dediniz mi bu âlâsıdır..!
Cennete özlem duymak; sözlerle ispatlanabi- Zilkâde
1436
lecek bir şey değildir.
Eyül’15 • SAYI: 41
67
Cennet özlemi; davanın izzetini gönderde tut-
mak için kendine sadece Allah’ı ve Rasûlü’nü
bırakabilmektir.
Cennete özlem duymak; zindanlarda, esaret Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun.
altında ve sıkıntılara gark olmuş Müslümanların
ensarı olabilmektir.
68
Ayın Kitabı Veysel Türk
veyselturk@tevhiddergisi.com
İhtilaf Fıkhı
Ebu HANZALA
Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsus- Bugün insanlar dinin aslından olan meseleler-
tur. Ancak O'ndan yardım ve mağfiret dileriz. de ihtilafı görmemezlikten gelip, adına vahdet
Şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur, dedikleri çarpık bir çoğulculuğa davet ediliyorlar.
O tektir ve ortağı yoktur. Yine şehadet ederim Kimi yaşama hakkını Allah'tan alıp kullara veren-
ki Muhammed O'nun kulu ve elçisidir. lerle, kimi taştan ağaçlara ibadet edenlerle, kimi
tuva dinlerin hak olduğunu iddia edenlerle ya da
"Bu, Allah'ın kitabı şüphesiz hak olarak indiril- İslam'ın şiarlarını açık inkar edenlerle beraber
mesindendir. Kitap konusunda ihtilafa düşenler ise olmayı, vahdet diye takdim ediyorlar.
uzak bir ayrılık içerisindedir." 1
Bunu yaparken de İslam alimlerinin belli bir
"Hakikaten biz bu Kur'an'da insanlar için her tür- zaman diliminde ve muayyen meselelere kast
lü misali sayıp dökmüşüzdür. Fakat tartışmaya en ederek, ihtilaf fıkhına dair zikrettikleri sözleri
çok düşkün varlık insandır." 2 kalkan olarak kullanıyorlar. İhtilafın fıkhını ve
"Biz kitabı ancak hakkında ihtilafa düştükleri şeyi adabını bilmemek kişiyi ifrat ve tefritin pençe-
onlara açıklaman ve inanan bir kavme rahmet ve sine düşürür. Bu hâl, şeytanın kuldan elde etmek
hidayet olması dışında başka bir amaçla indirme- istediği durumdur. Oysa ihtilaf fıkhını bilmek
dik." 3 kişinin dininde basiret üzere olmasını sağlar.
Bu ay tanıtımını yapacağımız eser, 'İhtilaf Fıkhı' Bu ay tanıtımını yaptığımız kitabımızın her bir
adlı eserimiz olacaktır. Kitabımız Ebu Hanzala kısmı Kitap, Sünnet ve Selefimizin anlayışı üzere
Hocamız'ın Tevhid Dergisi'nde yayınlanan yazı ihtilaf fıkhını üç kısımda açıklamaktadır.
dizisinden derlenmiştir.
1. İtikatta ihtilaf
Fıtratımızda var olan tartışmacılık hasletinin
2. Fıkhi ve ameli konularda ihtilaf
en belirgin özelliği insanoğlunun ihtilaf içinde
olmasıdır. Tabiî olarak bu insanlar arasındaki 3. Menheci ihtilaflar
ilişkileri temelden etkileyen bir durumdur. Ya-
şadığımız bu çağda bu ihtilaftan en çok etkilenen Temennimiz tüm Müslümanlar'ın ihtilaf fıkhı-
kesimlerden biri de İslami kesimdir. Özellikle de nı kavrayıp, sahte din adamlarının çarpık vahdet
İslami bir yönetimde Müslümanların birliğini anlayışından kurtulmaları, Kur'an ve Sünnet çer-
çevesinde bir araya gelmeleridir.
1. 2/Bakara, 176
Duamızın sonu Allah'a hamd etmektir. Zilkâde
2. 18/Kehf, 54 1436
3. 16/Nahl, 64
Eyül’15 • SAYI: 41
69
70