You are on page 1of 63

Ortadoğu'nun Bağrında Kanlı Hançer: Yahudi Sorunu

Zilkâde 1435
Eylül '14 SAYI: 32

Hamd Allah'a, salât ve selam Rasûlü'ne olsun...

Dergimizin bu sayısında; adı yanlış konulmuş, çerçevesi yanlış çizilmiş, topraklardan önce zi-
hinlerin işgal edildiği ve bedenlerden önce tasavvurların paramparça olduğu bir sorunu ele aldık.
Yahudilik ve İsrail sorunu...

İsrail, dünyanın gözleri önünde vicdan sahibi olan kâfirlerin dahi kabullenemediği bir şekilde,
hunharca katliam yapmaktadır. Aynı nakarat hiç usanmadan bıkmadan bozuk plak gibi yıllardır
çalmaktadır. Ateşkes, kınama ve vicdanları tatmin etmekten öteye geçmeyen boykot söylemleri...

Mustaz'afların ve mazlumların iniltilerine son verecek olan şey; Rabbani bir metotla mücadele ve
Allah'ın yardımıdır. Bu da, küfrün simgesi olan demokrasiyi yücelten Hamas ve İhvan gibi yapılarla
gelmeyecektir. Çünkü gerek tarih, gerek de vakıamız, menheclerine şirk bulaştıranların hiçbir şey
elde edemedikleri, tamam dedikleri her noktada tabi oldukları menhecin darbeleri altında inledikleri
zamanların örnekleriyle doludur.

Rabbimiz! Sen İsrail barbarlığına son ver!

Filistinli mazlumların yardımcısı ol!

O topraklarda cahiliyeden arınmış, 'Takva ve Sabır' ehli Müslümanların bu meseleyi sahiplenme-


sine fırsat ver!

'Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun' duamız ile...

Editör
03 Tüm Rasûllerin Ortak Müjdesi - 7
Muhammed 3 Allah'ın Rasûlü'dür
Ebu HANZALA

09 Ortadoğu'nun Bağrında Kanlı Hançer:


Yahudi Sorunu
Başyazı

17 Ondan Ancak Mümin Korkar! - 1 Özcan YILDIRIM


İÇİNDEKİLER

23 Sorumluluk İmtihandır Kardeşimle Hasbihal

26 Ümmetin Kanserli Uzvu: Şia (Rafıziler) - 2 Murat GÜÇ

29 Zor Günlerin Adamı Sadık İnsan


Vela Berası ve Affetmesi - 3
Murat MÜSLİHAN

36 Rahman'ın Arşının Altında


Gölgelenenler - 4
Emre ACAR

40 İlim Talebesi Kütüphanesini Nasıl Oluş-


turmalıdır? - 1
Çeviri Makale

43 Yaşayan Tağutların Fitnesi Ölmüş


Tağutların Fitnesinden Daha Büyüktür
Emre UYAR

46 Recep Tayyip Erdoğan: Yeni


Cumhurbaşkanı, Potansiyel 'Halife'
Kerem ÇAĞLAR

51 Bize Ayrılık Yazıldı - 4 Mahi

54 Ezan; Mana ve Muhtevası - 1 Enes DOĞAN

58 Allah'ı Görüyor Gibi Namaz Kılmak Veysel TÜRK

59 Dünyadan Haberler

Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü: Yazışma Adresi: Emre UYAR


Emre UYAR Güneşli Merkez Postane P.K. 51
Yayın Türü: Bağcılar/İstanbul
Yaygın Süreli
Aylık Dergi Basım: Step Matbaacılık
Reklam ve Abonelik: Göztepe Mah. Bosna Cad. No:11
Zilkâde 1435 info@tevhiddergisi.com Mahmutbey-Bağcılar/İstanbul
Eylül 2014 www.tevhiddergisi.com Tel : 0 (212) 446 88 46
Sayı: 32 Adres: Kirazlı Mh. 1 Sk. No:21/A Dergi İçerisinde Yer Alan Yazılardan
34210 Bağcılar/İSTANBUL İlgili Yazar Mesûldür.
Fiyatı: 5 Kaynak Gösterilerek Alıntı Yapılabilir.
Abonelik için: 0 545 762 15 15

Satış Noktaları İstanbul: Tevhid Kitabevi, Hürriyet Mh. Cumhuriyet Cd. No:3 Bağcılar/İSTANBUL | 0 (545) 762 15 15
Bursa: İkra Kitabevi, İlahiyat Fak. Karşısı Fethiye Mh. Kırlangıç Sk. No:17 Nilüfer/BURSA | 0 (532) 138 02 42
Diyarbakır: Tevhid Kitabevi, Kaynartepe Mh. Gürsel Cd. No: 90/A Bağlar/DİYARBAKIR | 0 (541) 857 34 20
Konya: Tevhid Kitabevi, Sarıyakup Mh. Karaman Cd. No: 81/A Karatay/KONYA | 0 (553) 513 48 48

İrtibat Büroları MERKEZ: Kirazlı Mh. 1. Sk. No:21/A Bağcılar/İSTANBUL


Büro 1: Murat Paşa Mh. Yeşilçimen Sk. No:26 Bayrampaşa/İSTANBUL
Büro 2: Güvercin Tepe Mh. Fatih Cd. No:209 Başakşehir/İSTANBUL
Büro 3: İsmetpaşa Mh. 90. Sk. No:4 Sultangazi/İSTANBUL
Büro 4: Beş Nisan Mh. 749. Sk. No:5 Bağlar/DİYARBAKIR
Büro 5: Sarıyakup Mh. Karaman Cd. No: 81 Karatay/KONYA
Büro 6: Bahçıvan Mh. Sıhke Cd. Karatekin Sk. Yavuz Canlı Apt. Kat: 2 (Erçek Durağı Karşısı) Tuşba/VAN
Vahyin Rehberliğinde
Ebu Hanzala

Tüm Rasûllerin Ortak Müjdesi


Muhammed 3
-7- Allah'ın Rasûlü'dür
Allah Rasûlü'nün yasakları; bir babanın ya da bir patronun
yasağı kadar; yahut toplumsal bir ayıbın uyandırdığı kadar etki
uyandırmıyor nefislerimizde. Allah'ın rahmet ettiği ve bu konuda
hassas olanlarımız da nehiyler çiğnendiğinde tepkisiz kalabiliyor.

Allah'ın Adıyla...

Bu yazımızda Allah subhanehu ve teâlâ izin verirse


Bizleri İslam'a hidayet edip, Muhammed bunlardan üçüncüsünü anlatmaya çalışacağız.
Mustafa'ya sallallahu aleyhi ve sellem ümmet kılan 3. Nehyettiklerinden Kaçınmak
Allah'a hamd olsun. Salât ve selam; önderi-
miz ve bizlere nefislerimizden daha evla olan O'na sallallahu aleyhi ve sellem imanımızın gereği ve
Rasûlullah'a, pak ailesine ve seçkin ashabının üzerimizdeki haklardan biri de, bizi nehyettiği
üzerine olsun. hususlardan kaçınmaktır. Onun nehiyleri/yasak-
ları, emirleri gibi bağlayıcıdır.
Bir önceki yazımızda Allah Rasûlü'nün Pey-
gamberliğine şahitlik etmenin dört hususu ge- Allah subhanehu ve teâlâ İslam ümmetinin Nebisiyle
rektirdiğini söylemiştik: ilişkisini belirlerken şöyle buyurmuştur:
"Rasûl size neyi getirdiyse onu alınız. Sizi neyden
1. Haber verdiklerinde onu sallallahu aleyhi ve sellem
tasdik etmek nehyetmişse ona son verin/bırakın..."  1
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem ümmetini irşad
2. Emrettiklerinde ona sallallahu aleyhi ve sellem itaat ederken:
etmek
"Size beyan ettiğim hususlarda beni zorlamayın.
3. Nehyettiklerinden kaçınmak Çok soru sormak ve Peygamberlerine muhalefet,
sizden öncekileri helak etti. Size bir şeyi emretti-
4. Allah'a yalnız onun sallallahu aleyhi ve sellem gös- ğimde onu gücünüz nispetinde yerine getiriniz. Sizi
terdiği şekilde itaat etmek. bir şeyden nehyettiğimde ondan uzak durunuz."  2
Zilkâde
1. 59/Haşr, 7 1435
2. Buhari, 7288; Müslim, 1337.

EYLÜL’14 • SAYI: 32

3
Bir vaka üzerine Peygamberimizin sallallahu aleyhi ve dinî erdemlerini kaybetmiş, iradesi zayıflamış,
mübarek ağzından çıkan bu sözler; onun
ve sellem dinî veya toplumsal yasaklar karşısında direnç
emirleri ve nehiyleri konusunda Müslümana yol gösteremez hâle gelmiştir. Evet, yasaklar şehvet
gösterir. Bu sözler bir mecliste söylenmiştir. Al- duygusundan kaynaklanır. Şehvet harekete geçti
lah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem: "Ey insanlar! Allah mi insanı esir alır. Çoğu zaman ona karşı koymak
size haccı farz kıldı, öyleyse haccediniz." buyurdu. zor olur. İnsan fıtratını gözeterek hükümler be-
Mecliste bulunanlardan biri: 'Her yıl mı?' diye lirleyen İslam, yasaklar hususunda 'ondan uzak
sorunca, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bu uya- durma', 'ona giden yolları terk' ve 'ona son verme'
rıyı yapmıştı. 3 şeklinde önleyici tedbirler almıştır. Bir Müslüma-
nın Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem yasakla-
Bu hadis ilk olarak; Müslümanın faydasız şey- rına bakışı böyle olmalıdır.
lerle ilgilenmemesi, çok soru sorması ve sürekli
muhalefet ederek asıl vazifesini terk etmemesi Allah Rasulü'nün Nehiylerinde
gerektiğini öğretir bizlere... İnsanın asli vazifesi, Gevşeklik
dinin emir ve nehiylerini öğrenmektir. Çünkü
Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem nehyettik-
İslam; Allah'a teslimiyettir. O'nun emir ve yasak-
lerinde gevşek davranmak, onun Müslümanın
larına teslim olmak, İslam'ın sahih olması için
hayatına çizdiği sınırları umursamamak, din
olmazsa olmazlardandır. Bir diğer mesele ise;
anlamında kişinin başına gelebilecek en bü-
Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem emir ve
yük musibetlerdendir.
yasaklarının arasındaki farktır. Emirler;
olmayan şeyleri hayata/vücuda ge- Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyuru-
tirmek olduğundan kudret/güç
vahyin rehberliğinde

yor:
şarttır. Bunun için güç nispetin-
de yapılır. Kişi, emredileni elin- Kişi, emredileni elinden geldiği kadarıyla "Ey müminler! Peygamberi,
den geldiği kadarıyla yapar. yapar. Nehye gelince; şeriat hiçbir kayıt
kendi aranızda birbirinizi ça-
Nehye gelince; şeriat hiç- zikredilmeksizin onu terk etmemizi ve son ğırır gibi çağırmayın. İçiniz-
bir kayıt zikredilmeksizin vermemizi, aynı zamanda ondan uzak den, birini siper edinerek
durmamızı ister. Böylece Allah Rasûlü'nün sıvışıp gidenleri muhak-
onu terk etmemizi ve son
yasakları Müslümanın hayatında daha kak ki Allah bilmektedir. Bu
vermemizi, aynı zamanda etkili olur ve daha fazla yer kaplar. sebeple, onun emrine aykırı
ondan uzak durmamızı ister. davrananlar, başlarına bir bela
Böylece Allah Rasûlü'nün sal- gelmesinden veya kendilerine
lallahu aleyhi ve sellem yasakları Müslü- çok elemli bir azap isabet etme-
manın hayatında daha etkili olur ve sinden sakınsınlar."  4
daha fazla yer kaplar. Öncelikle nehiyler-
de 'gücüm yetmiyor' denmez. Çünkü nehiy Allah subhanehu ve teâlâ, Rasûlü'nün sallallahu
terk etmektir. Olmayan şeyin, olmamasına aleyhi ve sellem emrine muhalefet edenleri tehdit
devam etmektir. Çok fazla çaba istemez. Ayrıca ediyor. Burada iki ukubet/cezadan söz ediliyor.
nehyedilen şey direkt olarak ona götüren, ona Fitne ve elim verici bir azap... Anlıyoruz ki, onun
yaklaştıran şeyleri de yasaklamış olur. Bu da sallallahu aleyhi ve sellem nehyettiklerinde onu sallallahu aleyhi
İslam'ın en mühim koruma araçlarından olan ve sellem dinlemeyip muhalefet edenleri dünyevi ve
sedd-i zerai (kötülüğe giden yolları kapatma) uhrevi olmak üzere iki ceza bekliyor.
ilkesinden başka bir şey değildir.
Ayette zikredilen dünyevi ukubet, fitnedir.
Yasakları işlemek genel itibarıyla şehvete yenik
düşmekten kaynaklanır. İnsanlar arasında 'İnsan İmam Ahmed rahimehullah: 'Sen fitnenin ne olduğu-
tabiatında yasakları çiğneme eğilimi vardır' kana- nu bilir misin? Fitne, şirktir. Ona muhalefet eden-
ati yaygındır. Bu yanlış bir kanaattir, Batı me- lerin kalplerinin eğrilip, onların şirke düşmesinden
deniyetinin ve modern cahiliyenin yetiştirmeye korkulur.' der.
çalıştığı 'özgür insan' açmazıdır. Şehvetlere esir İbni Kesir rahimehullah: 'Fitne; onların kalplerine
olmayı özgürlük zanneden bu zihniyet; insani isabet edecek küfür, bidat ve nifaktır.' demiştir.

3. Hadisin vurud sebebini İmam Müslim kaydeder. 4. 24/Nur, 63

4
İbnu'l Cevzi rahimehullah Zadu'l Mesir tefsirinde:
'Fitne hususunda üç görüş zikredilmiştir. Sapıklık,
küfür ve dünyada isabet etmesi muhtemel bir bela...'
demiştir.
Şeyh Şankiti, Edvau'l Beyan'ında: 'Kur'an-ı
Kerim'de fitne dört manada kullanılmıştır:
1. Ateşle yakma: Ateş ehli için 'O gün onlar ateş-
te fitneye uğrarlar...'  5 buyrulur. Müminleri ateşle
yakanlar için: 'Mümin erkek ve kadınları fitneye/
ateşe düşürenler...'  6 denir.

2. İmtihan: 'Sizi hayır ve şerle imtihan ederiz...'  7 ları yalanlar sebebiyle de onlar için elim bir azap
vardır.'  13
3. Kötü tercihin neticesi: 'Fitne ortadan kal-
kıncaya ve din tamamen Allah'ın oluncaya kadar 'Kalplerinde hastalık (kâfirlik ve münafıklık) olan-
onlarla savaşın! (İnkâra) son verirlerse şüphesiz ki lara gelince, onların da inkârlarını büsbütün artırır
Allah onların yaptıklarını çok iyi görür.'  8 'Fitne ta- ve onlar artık kâfir olarak ölürler.'  14 '
mamen yok edilinceye ve din de (kulluk da) yalnız
Allah için oluncaya kadar onlarla savaşın. Şayet Derim ki (Ebu Hanzala): Fitne dendiğinde her
vazgeçerlerse zalimlerden başkasına düşmanlık ve Müslümanın zihninde olumsuz çağrışımlar yapar.
saldırı yoktur.'  9 ayetlerinde fitnenin şirk anlamın-
Örneğin, Kur'an'ı başından okuyup Nur suresine
da kullanılması bu anlamdadır. gelinceye dek birçok yerde fitne kavramıyla kar-
şılaşır okuyucu. Allah bu ayette fitne kelimesini
4. Hüccet: '(Bundan) Sonra onların: ' 'Rabbimiz
nekra olarak kullanmıştır. Nekrada belirsizlik ve
olan Allah'a andolsun ki, biz müşriklerden değildik'
demelerinden başka bir fitneleri (mazeretleri) olma- yaygınlık iki temel özelliktir. '
‫ جاء رجل‬, Adam gel-
dı (kalmadı).'  10 ayetinde fitne, hüccet anlamında di' dediğimizde, adam kelimesi nekiradır. Yeryü-
kullanılmıştır. zünde ne kadar adam varsa hepsini kapsar. Aynı
şekilde bu ayette 'fitne' kelimesinin nekira olması,
Benim yanımda en açık/kuvvetli olan, bu ayette Kur'an ve Sünnet'te zikredilen bütün olumsuz
fitnenin üçüncü manada kullanılmış olmasıdır. manaları kapsar. Bu da tehdidin şiddetini arttı-
Yani, Allah onların muhalefetleri nedeniyle sa- rır. Allah Rasûlü'ne sallallahu aleyhi ve sellem muhalefet
pıklıklarını arttırdı. Kur'an'da bu manaya delalet edenler; şirk, musibet, işkence, dinde sapıklık ve
eden ayet çok fazladır. dünyevi belalar da dahil her türlü cezayla karşı-
laşabilirler.
'Hayır! Bilakis onların işlemekte oldukları (kötü-
lükler) kalplerini kirletmiştir.'  11 Allah Rasûlü'ne sallallahu aleyhi ve sellem muhalefet
eden, onun emrettiklerinde veya yasakladıkla-
'Bir zaman Musa kavmine: Ey kavmim! Benim,
Allah'ın size gönderdiği elçisi olduğumu bildiğiniz
rında ona isyan edenlerin dünyada çeşitli cezalara
hâlde niçin beni incitiyorsunuz? demişti. Onlar yol- çarptırılacakları başka naslarda da zikredilmiştir.
dan sapınca, Allah da kalplerini saptırmıştı. Allah,
"Sadece Allah'a ibadet edilsin, hiçbir şey O'na
fasıklar topluluğunu doğru yola iletmez.'  12 ortak koşulmasın diye kıyametten önce kılıçla gön-
derildim. Benim rızkım mızrağımın gölgesinde kı-
'Onların kalplerinde bir hastalık vardır. Allah da
lındı. Zillet ve alçaklık, bana muhalefet edenlerin
onların hastalığını çoğaltmıştır. Söylemekte olduk-
üzerine yazılmıştır. Kim bir kavme benzerse o da
onlardandır."  15
5. 51/Zariyat, 53
6. 85/Buruc, 10
Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem yanında bir
7. 21/Enbiya, 35
8. 8/Enfal, 39
adam sol eliyle yemek yiyordu. Ona "Sağ (el) ile
9. 2/Bakara, 193
10. 6/En'am, 23 13. 2/Bakara, 10
Zilkâde
11. 83/Mutaffifin, 14 14. 9/Tevbe, 125 1435
12. 61/Saf, 5 15. Müsned, 2/50

EYLÜL’14 • SAYI: 32

5
yemek ye!" dedi. Adam 'Gücüm yetmiyor.' diye ce- Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bazı vakitlerde
vap verdi. Allah Rasûlü "Gücün yetmesin!" dedi. namaz kılınmasını yasakladı. Bu vakitlerden biri de
Adam elini ağzına götüremedi. 16 sabah namazından sonra güneşin doğup, bir mızrak
boyu yükseldiği ana kadarki vakittir.
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem Necm suresini
okudu, secde etti. Orada bulunan herkes secde Bir adam bu vakitte namaza durdu. Said bin
etti. Bir adam eline toprak alıp alnına götürdü ve Müseyyeb: 'Sana bir fitnenin veya elim verici bir
'Bana bu kadarı yeter.' dedi. Ben onu daha sonra azabın isabet etmesinden korkuyorum' dedi. Adam:
Bedir'de kâfir olarak öldürülmüş buldum.  17 'Allah namazdan dolayı insana hiç azap eder mi?'
diye tepki gösterince: 'Allah namazdan dolayı değil,
Bunun örneklerinden biri de Uhud savaşıdır. ama Rasûlü'ne muhalefet ettiğinden dolayı azap
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem savaşçıları yer- eder' diyerek '...Onun emrine muhalefet edenler..."
lerine yerleştirdikten sonra onlara yerlerinde ayetini okudu.  20

kalmalarını emrederek, belirlediği tepeyi terk Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem ihrama girmek
etmelerini yasakladı. Sahabe bu emre muhalefet için mikat yerlerini belirledi. Adamın biri mika-
edip, nehyi irtikâb edince Uhud'da birçok imti- tın öncesinde ihrama girdi. İmam Malik rahimehul-
hana tabi oldular. lah: 'Bu adama dünyada fitne, ahirette elim verici

"Allah'ın izni ile düşmanlarınızı öldürürken, bir azabın isabet etmesinden korkarım' dedi.
Allah, size olan vaadini yerine getirmiştir. Adam: 'Daha fazla ecir için yaptım, ne fitnesi?'
Nihayet, öyle bir an geldi ki, Allah arzula- deyince, İmam Malik: 'Allah Rasûlü'nün
dığınızı (galibiyeti) size gösterdikten yapmadığı bir fiille Allah'a yakın/özel
sonra zaafa düştünüz; (Peygam- olduğunu zannetmenden daha bü-
vahyin rehberliğinde

berin verdiği) emir konusunda yük ne fitne olabilir' dedi. 21


tartışmaya kalkıştınız ve asi
Allah Rasûlü'ne neyhettikle-
oldunuz. Dünyayı isteyeniniz rinde muhalefet edenler fit-
de vardı, ahireti isteyeniniz Allah Rasûlü'ne neyhettiklerinde
muhalefet edenler fitnenin her nenin her türlüsüyle karşı
de vardı. Sonra Allah, de- karşıya kalırlar. Bunun
türlüsüyle karşı karşıya kalırlar. Bunun
nemek için sizi onlardan uhrevi boyutu da naslarda belirtilmiştir. uhrevi boyutu da naslar-
(onları mağlup etmekten) da belirtilmiştir. İlgili ayette
alıkoydu. Ve andolsun sizi ba- 'elim verici azap' olarak ifade
ğışladı. Zaten Allah, müminlere edilen ceza, başka naslarda:
karşı çok lütufkârdır."  18
"Kim Allah'a ve Rasûlü'ne karşı
İmam Abdurrezzak'ın rahimehullah isyan eder ve sınırlarını/hududlarını
Musannef 'inde kaydettiği şu rivayetler ise, çiğnerse Allah onu, içinde ebedi kalacağı ce-
Allah'a ve ahiret gününe inanan her Müslü- henneme sokar ve onun için alçaltıcı bir azap
manı korkutması için kâfidir: vardır."  22
şeklinde ifade edilmiştir.

"Tebuk gazvesinde Allah Rasûlü emretti: 'Kuvvetli "Allah Rasûlü:


binek sahipleri bizimle savaşa katılsın.' Bu emre __ Benim ümmetimin hepsi cennete girecektir, im-
muhalefet eden bir adamın devesi onu düşürdü
tina edenler müstesna, buyurdu. Sahabeler:
ve o adam öldü. Orada bulunanlar o adama şehit
dediler. Allah Rasûlü, Bilal'e şöyle nida etmesini __ Kimdir o imtina edenler ey Allah'ın Rasûlü,
emretti: 'Cennete, asiler giremez.' diye sordular.
Bir savaşta ashabını uyardı: "Kimse savaşmasın!" Allah Rasûlü:
Sahabeden biri düşmana saldırdı ve öldürüldü. Al-
lah Rasûlü'ne: 'Falanca şehit düştü' denilince: 'Ben __ Bana itaat edenler cennete gireceklerdir. Bana
savaştan nehyettikten sonra mı?' diye sordu. 'Evet' isyan edenler imtina etmişlerdir, buyurdu."  23
cevabını alınca; 'Asi, cennete girmez' buyurdu. 19

16. Müslim, 2021 20. Sünen-i Dârimi, 436


17. Buhari, 1067 21. Fetava, 20/375
18. 3/Âl-i İmran, 152 22. 4/Nisa, 14
19. Musannef, 178-179 23. Buhari, 7280

6
Yazı dizimizin önceki bölümünde "Ona itaat
ederseniz hidayet bulursunuz" ayetini destekle-
yen birçok örnek gördük. Bu bölümde ise Allah
Rasûlü'ne sallallahu aleyhi ve sellem isyanın, onun nehyet-
tiklerinde gevşek davranmanın insanı dünyada
türlü fitnelere, ahirette de elim verici bir azaba
sürükleyeceğini...
İbni Teymiyye'nin rahimehullah 'Der'u Tecridi'l Akl'i
ve Nakl'de yaptığı şu tespitler ne kadar da doğrudur:
'Allah Rasûlü'nün bize getirdikleri ya haber cinsin-
den ya da inşa cinsindendir. Dünyanın ve ahiretin
saadeti haber cinsinden olanları tasdik etmek, inşa Altın haram kılındıktan sonra Allah Rasûlü
(emir ve nehiy) cinsinden olanlara itaat etmektir. İki sallallahu aleyhi ve sellem bir sahabenin elinde altın yüzük
cihanın bedbahtlığı ise haberlere ve inşaya heva ve gördü. "Sizden biri ateşe kast edip onu eline takı-
zanla karşı gelmek, içeriğini yerine getirmemektir.'  24 yor" dedi ve adamın yüzüğünü yere fırlattı. Daha
sonra insanlar 'Yüzüğünü al, satıp faydalanırsın'
Bu noktada sahabenin güzide örnekliğiyle kar- dediler. Adam: 'Ben Allah Rasulü'nün attığı şeyi
şılaşıyoruz. Onlar Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve almam.' dedi. 28
sellem nehyettikleri hususunda çok titiz davranır-
lardı. Bazı örnekleri inceleyelim. Tebük seferi zorlu bir seferdi. Sahabeden bazı-
ları bu sefere katılmamış ve Allah Rasûlü'nün sallal-
Enes radıyallahu anh anlatıyor:
lahu aleyhi ve sellem emrine muhalefet etmişlerdi. Bun-

"Ben Ebu Talha'nın evinde sakilik yapıyordum. lardan bazıları Ka'b bin Malik, Mürare bin Rebi'
Onlar içki içiyorlardı. Bir münadinin sesini duyduk. ve Hilal bin Ümeyye radıyallahu anhum idi. İnsanlar Al-
'Çık, ne olduğuna bak dediler.' Çıktım, o şahıs Medi- lah Rasûlü seferden döndüğünde huzuruna gel-
ne sokaklarında koşuyor ve 'Dikkat edin! İçki haram miş ve ona mazeretler sunmuşlardı. Allah Rasûlü
kılındı.' diyordu. Ben içeri girip Ebu Talha'ya haber yalan söylediklerini bilmesine rağmen özürlerini
verince: 'Çık ve bu içkileri dök!' dedi."  25 "Vallahi bir kabul etmiş ve onlar için istiğfarda bulunmuştu.
daha ona dönmediler."  26 Bu üç sahabe gelip doğruyu söylemiş ve hiçbir
özürlerinin olmadığını beyan etmişlerdi. Allah
Bugün insanlığın baş belası kabul edilen, in-
Rasûlü: "Gidin, Allah sizin hakkınızda hükmünü
sanların bırakması için programlar, reklam
verinceye kadar bekleyin." diyerek onları evlerine
kampanyaları ve tedavi yöntemleri uygulanan
yolladı. İnsanlara da "Onlarla konuşmayın!" diye
ve çoğunlukla da başarı elde edilmeyen alkol, bir
emretti. Ka'b bin Malik:
emirle terk edilmişti. Allah subhanehu ve teâlâ: "Onu
bıraktınız mı?" diye sorduğunda, hep bir ağızdan 'Çarşıda yürüyordum. Kimse benimle konuşmazdı.
'Bıraktık' demiş ve Medine sokaklarında kırılan Bir gün amcaoğlum ve insanlar arasında bana en
kaplarından boşalan içkilerden irili ufaklı göletler sevimli olan Ebu Katade'nin bahçesine gittim. Se-
oluşmuştu. lam verdim, selamımı almadı. Ona sordum; 'Allah
için bana söyle, ben Allah ve Rasûlü'nü sevmiyor
İslam'ın ilk yıllarında altın, erkeklere haram muyum?' Bana hiçbir cevap vermedi. Üç defa aynı
kılınmamıştı. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem soruyu sordum. Sonunda 'Allah ve Rasûlü bilir.'
altından bir yüzük edindi. İnsanlar da altından dedi. Gözlerim doldu ve oradan ayrıldım.'  29
yüzükler taktılar. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem:
Burada sahabelerin en sevdikleri insanlar da
"Ben bu yüzüğü takıyordum, artık takmayacağım." olsa, Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem nehyine
dedi ve yüzüğü attı. İnsanlar da yüzüklerini çı- riayet ettiklerini, bu şahıslarla konuşmadıklarını
karıp attılar. 27 görüyoruz.

24. Özetle
25. Müslim, 1980
Zilkâde
26. Müsned, 4/181 28. Müslim, 2090 1435
27. Müslim, 2091 29. Muttefekun Aleyh; Buhari, 4418; Müslim, 2769.

EYLÜL’14 • SAYI: 32

7
dırmıyor nefislerimizde. Allah'ın rahmet ettiği ve
bu konuda hassas olanlarımız da nehiyler çiğnen-
diğinde tepkisiz kalabiliyor.
Sünnet, dindir. Emirler ve nehiylerle hayatın
İslamlaştırılmasıdır. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve
sellem emirler ve yasaklarıyla hayatın her alanına
müdahale etmiş, ölüm ile hayatı yani yaşamı,
Allah'a adamanın yolunu çizmiştir. Hayatın her
cüzüyle Allah'a kul olmak isteyenlerin sünnete
uyma, emir ve yasakları öğrenip onlara imtisal
etmekten başka yolu yoktur.
Sahabeler nehiyler konusunda bu hassasi- Bugün modern cahiliye yeni bir hayat inşa edi-
yete sahip oldukları gibi, insanlar içinde Allah yor. 'Cahiliye sünneti' diyebileceğimiz, hayatın her
Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem nehiylerini önem- alanına dair kabuller, yapılması gerekenler ve ka-
semeyenlere de karşı çıkar, tepki gösterirlerdi. çınılması gerekenleri belirliyor. Allah Rasûlü'nün
Abdullah bin Muğaffel radıyallahu anh, sapanla taş sallallahu aleyhi ve sellem sünnetiyle inşa ettiği Müslü-

atan bir arkadaşına: 'Allah Rasûlü bunu yasakla- manca yaşamı, kendi sünnetleriyle cahiliyeleştir-
dı.' diye uyarıda bulundu. Adam yine taş atınca mek istiyorlar. Allah Rasûlü hayatın her alanına
öfkelendi ve: 'Vallahi seninle ebediyyen konuşma- müdahale ettiği gibi, onlar da yemeye, içmeye,
yacağım' dedi. 30 konuşma stiline, ev eşyasına, kıyafetlere, insan
vahyin rehberliğinde

ilişkilerine dokunuyorlar. Bu şeytani sünnetlerini


Ebu Derda radıyallahu anh: 'İki aynı cins eşit satılma- iletişim araçlarında kullanarak baş döndürücü
lıdır, Allah Rasûlü bunun dışındaki satışı yasakladı' bir hızda yaygınlaştırıyorlar.
deyince, Muaviye radıyallahu anh: 'Bunda bir mahzur
Yavaş yavaş kamusal alanda sünneti tatbik et-
yoktur' demişti. Ebu Derda radıyallahu anh kızmış ve
'Yok mu beni destekleyip bu adamı yaptığından men
mekten utanan, Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve
edecek kimse! Ben buna Allah Rasûlü'nün nehyini sellem emir ve yasaklarını sadece özel ortamlarda
hatırlatıyorum, o bana kendi görüşünü söylüyor. tatbik edebilen bir nesil yetişiyor.
Vallahi senin bulunduğun yerde kalamam' diyerek Tevhid ve Sünnet ehli olanların bu konuda çok
Şam'ı terk etmiş Medine'ye dönmüştü. daha fazla hassasiyet göstermeleri gerekiyor. Ge-
Bu örneklerden sonra, her Müslümanın şu so- rek sünneti tatbik, gerek de sünnetlerin ihlaline
ruları sorması zaruridir: hikmetle müdahale ve sünnetleri hayatın içinde
görünür kılma konusunda ellerinden geleni yap-
'Ben Allah Rasûlü'nün nehiyleri konusunda ne
kadar hassasım?' mak zorundadırlar.

'İnsanlar onun nehyettiklerini işlediklerinde tep- Bir önceki nesil için sünnet, örf içinde muha-
kim ne oluyor?' faza ediliyordu. Ancak globalleşmenin baş dön-
dürücü hızı dünyayı küçük bir köy hâline getirdi.
Enes radıyallahu anh bu tehlikeyi ta o dönemden Toplumların örf ve gelenekleri dinlerinin amelî
sezmiş ve insanları uyarma gereği hissetmiştir. boyutunu yansıtmıyor. Tüm dünya aynı şeyleri
'Sizler öyle işler yapıyorsunuz ki; yaptıklarınız sizin giyiyor, yiyiyor ve sosyalleştiriyor. Müslümanlar
gözünüzde tüy kadar önemsizken, bizler bunları
bu konuda gerekli hassasiyeti göstermezlerse,
insanı helake götüren unsurlar sayardık.'  31
sünnetin hayatın içinden silinmesi ve cahiliye
Tabiine hitaben söylenmiş bu sözler, bizleri sünnetinin İslam ehlinin içinde yaygınlaşması
birinci dereceden ilgilendirmektedir. Çünkü daha fazla hız kazanacaktır.
Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem yasakları; bir
Bu uyarıyla yazımıza son verip, bir sonraki ya-
babanın ya da bir patronun yasağı kadar; yahut
zımıza kadar sizleri Allah'a emanet edelim. Selam
toplumsal bir ayıbın uyandırdığı kadar etki uyan-
ve dua ile.
30. Buhari; 5579, 4841 Davamızın sonu âlemlerin Rabbi olan Allah'a
31. Buhari, 6492 hamd etmektir.

8
Başyazı

Ortadoğu'nun Bağrında
Kanlı Hançer:
Yahudi Sorunu
Adı yanlış konulmuş, çerçevesi hatalı
çiz ilmiş, mücadele metotl ar ı vahye
uyg un olmayan, konfor unu bozmak
istemeyen sanal kahramanların kullandığı
bir sor undur İsrail /Yahudi sor unu.

Rahman ve Rahim olan Allah'ın Adıyla...

İ zzetiyle müminleri aziz, kâfirleri ise zelil kı- lemekten ve kınamaktan kendilerini alamadık-
lan, dostlarına yardımıyla lütufta bulunup, ları bu vahşet manzaraları sürekli tekrarlanıyor.
düşmanlarını kahreden Allah'a hamd olsun. Filistinli mazlumların acısına acı katıp, dünya
kamuoyunu bir müddet meşgul ettikten, alışılmış
Salât ve selam, sadece Allah'a ibadet edilsin kınama ve ateşkes talepleri dillendirildikten son-
ve O'na hiçbir şey ortak koşulmasın diye kılıçla ra dünya; dünyevi gündemine geri dönüyor. Her
gönderilen Muhammed Mustafa'ya sallallahu aleyhi geçen gün, sorunun biraz daha katmerleşmesi-
ve sellem olsun. ne, Filistinli mazlumların kayıplarının artmasına
ve yaşanan vahşetin bir öncekini aratan cinsten
Bu sayımızda adı yanlış konulmuş, çerçevesi olduğuna şahit oluyoruz. Kanaatimizce bunun
yanlış çizilmiş, topraklardan önce zihinlerin işgal nedeni sorunun adının yanlış konması, tepki-
edildiği, bedenlerden önce tasavvurların param- lerin İsrail ve Yahudilerin lehine olacak şekilde
parça olduğu bir sorunu ele alacağız. Yahudilik ölçüsüz olması ve maymun soyunun psikolojik
ve İsrail Sorunu... algı operasyonları sayesinde yanlış istikamette
seyretmesidir. Bu yazımızda buna dair kanaat ve
Üzerlerine zillet ve meskenetin yazıldığı, aşa-
tespitlerimizi kardeşlerimizle paylaşacağız.
ğılık maymunlara dönüşen, müminlere şiddet
yönünden en azgın topluluk olan Yahudiler;
İslam'a ve İslam Peygamberine olan düşmanlıkla-
Kovuldukları Topraklarda Ne İşleri
rını Gazze özelinde daha görünür kılmaktadırlar. Var?
Sergiledikleri bu vahşetin bir yenisini bozuk sicil- "Bir zamanlar Musa, kavmine şöyle demişti: Ey
lerine ve siccillerine eklediler. İnsanlık duyguları kavmim! Allah'ın size (lütfettiği) nimetini hatırla-
ölmemiş, vicdan sahibi müşriklerin dahi lanet- yın; zira O, içinizden Peygamberler çıkardı ve sizi Zilkâde
hükümdarlar kıldı. Âlemlerde hiçbir kimseye ver- 1435

EYLÜL’14 • SAYI: 32

9
mediğini size verdi. Ey kavmim! Allah'ın size (vatan da istedikleri sonucu alamıyor, Yahudilerin bu
olarak) yazdığı mukaddes toprağa girin ve arkanıza topraklara göçünü sağlayamıyorlardı. Bunun en
dönmeyin, yoksa kaybederek dönmüş olursunuz. bariz nedeni, aşağılık Yahudilerin birbirlerini iyi
Onlar şu cevabı verdiler: Ey Musa! Orada zorba tanımaları ve buna bağlı olarak birbirlerine gü-
bir toplum var; onlar oradan çıkmadıkça biz oraya venmemeleriydi. 1917 yılında İngiltere Filistin'i
asla girmeyeceğiz. Eğer oradan çıkarlarsa biz de işgal etti. İlginç bir şekilde işgal ettiği topraklarda
hemen gireriz. Korkanların içinden Allah'ın kendi- Yahudileri iskân etmeye başladı. Takdir edilesi
lerine lütufta bulunduğu iki kişi şöyle dedi: Onların
stratejileri ve dik duruşuyla Yahudilerin birçok
üzerine kapıdan girin; oraya bir girdiniz mi artık
siz zaferi kazanmışsınızdır. Eğer müminler iseniz planını alt üst eden Sultan Abdulhamid sonrası
ancak Allah'a güvenin. 'Ey Musa! Onlar orada İngiliz işgaliyle Filistin toprakları üstünde Os-
bulundukları müddetçe biz oraya asla girmeyiz; manlı koruması kalkmış, Filistin; İngilizlerin ta-
şu hâlde, sen ve Rabbin gidin savaşın; biz burada sarruflarına kalmıştı. Siyonistlerin din vurgulu
oturacağız' dediler. Musa: 'Rabbim! Ben kendimden propagandaları, İngilizlerin iskân politikasında
ve kardeşimden başkasına hâkim olamıyorum; bi- izledikleri kolaylık istenilen sonucu almalarına
zimle, bu yoldan çıkmış toplumun arasını ayır' dedi. yardım etmedi. Bir türlü toplu Yahudi göçü sağ-
Allah: 'Öyleyse orası (arz-ı mukaddes) onlara kırk lanamamıştı.
yıl yasaklanmıştır; (bu müddet içinde) yeryüzün-
de şaşkın şaşkın dolaşacaklar. Artık sen, yoldan Bu sırada Almanya'da ilginç gelişmeler oldu.
çıkmış toplum için üzülme' dedi."  1 Aşırı sağcı ve Alman ırkının üstünlüğü
üzere şekillenen Adolf Hitler'in 'Nasyonal
Kutsal addettikleri topraklar ken- Sosyalist Alman İşçi Partisi (Naziler)'
dilerine vadedildiğinde Kur'an'ın, 1930 seçimlerinde 6.407.000 oy
'aşağılık maymun ve domuzlar' alarak Almanya'nın ikinci par-
diye hitap ettiği insanların tep- tisi oldu. 1932 seçimlerindeyse
Siyonistlerin propagandayla
kisi böyle olmuştu. oy sayısını ikiye katlayarak
başaramadığı, İngilizlerin bedava
toprak dağıtmasına rağmen istediği 13.745.000 oyla birinci parti
Dünyanın dört bir yanı-
sayıyı elde edemediği Yahudi göçü; oldu.
na dağılan, gittikleri her yine bir Avrupa ülkesi olan ve
yerde gerek karakterlerin- kurmaylarının çoğu Yahudi olan Hitler'in Sürekli büyüyen Nazi-
de var olan aşağılık, gerek politikaları sayesinde gerçekleşmişti. ler, Hitler'in olağanüstü hâl
de Allah'ın üzerlerine yazdığı ilan etmesi, Naziler dışında
zillet ve meskenet dolayısıyla tüm partileri kapatmasıyla;
sevilmediler, kendilerine güvenil- Almanya'nın tek partisi olmuştu.
medi ve aşağılanmanın her türlüsünü Kurmaylarının ve danışmanlarının
yaşadılar. Hususen Avrupa'da bulunan Ya- çoğu Yahudi olan Hitler; Yahudi soy-
hudiler... kırımına başlamıştı. Kamplarda diri diri
yakılmak da dahil, insan aklının almayacağı
İslam topraklarında İslam'ın zımmi/dinî azın-
işkencelere tabi tutulan Yahudiler göç etmeye
lıklar hukuku sayesinde rahat ve güven içinde ya-
başlamışlardı. Yani, Siyonistlerin propagan-
şayan Yahudiler, İslam toprakları dışında tam bir
dayla başaramadığı, İngilizlerin bedava toprak
zillet içerisindeydiler. Yahudilerin içinde bulun-
dağıtmasına rağmen istediği sayıyı elde edeme-
duğu bu duruma çözüm arayışları 19. yüzyılda
diği Yahudi göçü; yine bir Avrupa ülkesi olan
hız kazandı. İlk defa 1897 Basel kongresinde bir
ve kurmaylarının çoğu Yahudi olan Hitler'in
Yahudi devleti kurma fikri ortaya atıldı. Kendile-
politikaları sayesinde gerçekleşmişti. Nazi ha-
rine vadedildiğine inandıkları toprakları, kutsal
reketi öncesinde Filistin topraklarında sayıları
beldeyi yani Filistin'de bu devleti kurmayı karar-
150-200 bin arası olan Yahudiler, bu hareket
laştırdılar. Allah'ın subhanehu ve teâlâ kendilerine ilk
sonrası 800-850 bine ulaştı. 1948 yılına gelindi-
vaadi esasında aşağılık bir tavırla reddettikleri bu
ğinde İsrail Devleti ilan edildi. İlginçtir ki devle-
topraklara geri dönmeye, orada dünya Yahudile-
tin ilanıyla beraber BM müdahale edip, bereketli
rini toplayacak bir devlet kurmaya niyetlenmiş-
toprakları İsrail ve Filistin arasında bölüştürdü.
lerdi. Bunun için ne kadar propaganda yapsalar
Ve birçoklarının yanlış isimlendirip Filistin so-
runu dediği, daha bilinçli olanların Kur'ani bir
1. 5/Maide, 20-26 kavram olan İsrail sorunu dediği; ancak gerçek

10
ve yakışık ismiyle Yahudilik/Siyonizm sorunu
başlamış oldu.
Bu tarihi bilgiden sonra diyebiliriz ki; Yahudi
sorunu çift taraflı bir sorundur. Kovuldukları
topraklarda bulunma nedenleri de burada yat-
maktadır.
Batı adına Ortadoğu politikalarının mühendis-
liğini yapan İngiltere; Ortadoğu'yu karıştırmak,
bölgede var olan sorunlar için karakol kurmak ve
ileride açıklayacağımız gibi asli sorunu (Kâbe'nin
Âl-i Selul tarafından işgalini) gölgelemek adına
Yahudileri kullanarak onları bu topraklara yer- Onlar yeryüzünde bozgunculuğa koşarlar; Allah ise
bozguncuları sevmez."  3
leştirmiştir.
Bütün bunların farkında olan aşağılık nesil; Onlar en çok Peygamber katletmiş topluluktur.
Batı'yı kullanarak bu topraklara yerleşmiş ve 'va- "...(Ne var ki) gönlünüzün arzulamadığı şeyleri
dedilen topraklar' felsefesi üzerinden genişlemeye söyleyen bir elçi geldikçe ona karşı büyüklük tas-
ve coğrafyayı kana bulamaya devam etmektedir. ladınız. (Size gelen) Peygamberlerden bir kısmını
yalanladınız, bir kısmını da öldürdünüz."  4
Sorunun Çözümüne Dair
Kur'an, Müslümanlara dostlarını ve düşman- İslam ümmetinin en azılı düşmanlarıdır.
larını tanıtmış, onlarla itikadi ve askerî olarak "İnsanlar içerisinde iman edenlere düşmanlık ba-
nasıl mücadele edeceklerine dair yollar göster- kımından en şiddetli olarak Yahudiler ile şirk koşan-
miştir. Onların kişilik ve toplumsal özelliklerini, ları bulacaksın. Onlar içinde iman edenlere sevgi
tarih içinde tevhid ehline düşmanlıklarını ve bu bakımından en yakın olarak da 'Biz Hristiyanlarız'
düşmanlığın yöntemlerini detaylıca anlatmıştır. diyenleri bulacaksın. Çünkü onların içinde keşişler
ve rahipler vardır ve onlar büyüklük taslamazlar."  5
Filistinli mazlumları savunurken, dünya efen-
dilerinin tepkisini çekmemek için kılıktan kılığa "Ey iman edenler! Kendi dışınızdakileri sırdaş
giren, üç dört ateist Yahudinin(!) İsrail kınaması- edinmeyin. Çünkü onlar size fenalık etmekten asla
nı baz alıp aşağılık maymunlar ve domuzlar so- geri durmazlar, hep sıkıntıya düşmenizi isterler.
yunu temizlemeye çalışan, içimizdeki Müslüman Gerçekten, kin ve düşmanlıkları ağızlarından (dö-
kimlikli Yahudilere de hatırlatmada bulunalım. külen sözlerinden) belli olmaktadır. Kalplerinde sak-
ladıkları (düşmanlıkları) ise daha büyüktür. Eğer
Yahudiler ne gerçek anlamda Allah'a ne de düşünüp anlıyorsanız, ayetlerimizi size açıklamış
O'nun Peygamberlerine inanmazlar. bulunuyoruz."  6

" 'Gerçekten Allah fakir, biz ise zenginiz' diyenlerin Başka ümmetler üzerinde hak gözetmezler.
sözünü andolsun ki Allah işitmiştir. Onların (bu)
"Ehli kitaptan öylesi vardır ki, ona yüklerle mal
dediklerini, haksız yere Peygamberleri öldürmeleri
emanet bıraksan, onu sana noksansız iade eder.
ile birlikte yazacağız ve diyeceğiz ki: Tadın o yakıcı
Fakat onlardan öylesi de vardır ki, ona bir dinar
azabı!"  2
emanet bıraksan, tepesine dikilip durmazsan onu
"Yahudiler: 'Allah'ın eli bağlıdır (sıktır)' dediler. sana iade etmez. Bu da onların: 'Ümmilere karşı
Hay dedikleri yüzünden elleri bağlanası ve lanet yaptıklarımızdan dolayı bize vebal yoktur' demele-
olasılar! Bilakis, Allah'ın elleri açıktır, dilediği gibi rindendir. Allah adına bile bile yalan söylüyorlar."  7
verir. Andolsun ki sana Rabbinden indirilen, onlar-
dan çoğunun azgınlığını ve küfrünü arttırır. Ara-
larına, kıyamete kadar (sürecek) düşmanlık ve kin
3. 5/Maide, 64
soktuk. Ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa 4. 2/Bakara, 87
(fitneyi uyandırmışlarsa) Allah onu söndürmüştür. 5. 5/Maide, 82
Zilkâde
6. 3/Âl-i İmran, 118 1435
2. 3/Âl-i İmran, 181 7. 3/Âl-i İmran, 75

EYLÜL’14 • SAYI: 32

11
Siz; onların ister bir kısmını kınayın, isterseniz "Biz, kitapta İsrailoğulları'na: 'Sizler, yeryüzünde
bir kısmını kayırın Musevileri ayrı tutun... Ne iki defa fesat çıkaracaksınız ve azgınlık derecesinde
yaparsanız yapın, zihnen dahi Yahudi olsanız, bir kibre kapılacaksınız' diye bildirdik. Bunlardan
Yahudilerin milletine tabi olup 'ben Yahudiyim' ilkinin zamanı gelince, üzerinize güçlü kuvvetli
demedikçe sizden razı olmazlar. kullarımızı gönderdik. Bunlar, evlerin arasında
dolaşarak (sizi) aradılar. Bu, yerine getirilmiş bir
"Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hıristiyanlar vaad idi. Sonra onlara karşı size tekrar (galibiyet ve
da asla senden razı olmayacaklardır. De ki: 'Doğru zafer) verdik; servet ve oğullarla gücünüzü arttır-
yol, ancak Allah'ın yoludur.' Sana gelen ilimden dık; sayınızı daha da çoğalttık. Eğer iyilik ederseniz
sonra onların arzularına uyacak olursan, andolsun kendinize etmiş, kötülük ederseniz yine kendinize
ki, Allah'tan sana ne bir dost ne de bir yardımcı etmiş olursunuz. Artık diğer cezalandırma zamanı
vardır."  8 gelince, yüzünüzü kara etsinler, daha önce girdikleri
gibi yine Mescid'e (Süleyman Mabedi'ne) girsinler
Yahudiler tüm bu kötülükleri sebebiyle aşa- ve ellerine geçirdikleri her şeyi büsbütün tahrip et-
ğılanmışlardır ve Allah'ın rızasına talip olanlar sinler (diye, başınıza yine düşmanlarınızı musallat
tarafından da aşağılanmaları gerekir. kıldık). Belki Rabbiniz size merhamet eder; fakat siz
eğer yine (fesatçılığa) dönerseniz, biz de sizi yine
"Onlar (Yahudiler) nerede bulunurlarsa bulun- cezalandırırız. Biz cehennemi kâfirler için bir ha-
sunlar, Allah'ın ahdine ve insanların (mümin- pishane yaptık."  12
lerin) himayesine sığınmadıkça kendilerine
zillet (damgası) vurulmuştur; Allah'ın hış- "Allah, ehli kitaptan, onlara (müşrik ordula-
mına uğramışlar ve miskinliğe mahkûm rına) yardım edenleri kalelerinden indir-
edilmişlerdir. Çünkü onlar, Allah'ın di ve kalplerine korku düşürdü; bir
ayetlerini inkâr ediyorlar ve hak- kısmını öldürüyor, bir kısmını da
sız yere Peygamberleri öldürü- esir alıyordunuz. Allah, onların
başyazı

yorlardı. Bu da, onların isyan Siz; onların ister bir kısmını kınayın, yerlerine, yurtlarına, malları-
etmiş ve haddi aşmış bulun- isterseniz bir kısmını kayırın Musevileri na ve ayak basmadığınız top-
malarındandır."  9 ayrı tutun... Ne yaparsanız yapın, zihnen raklara sizi mirasçı yaptı.
dahi Yahudi olsanız, Yahudilerin Allah'ın her şeye gücü ye-
"De ki: Allah katında yeri milletine tabi olup 'ben Yahudiyim' ter."  13
bundan daha kötü olanı size demedikçe sizden razı olmazlar.
haber vereyim mi? Allah'ın la- Sosyal Bilimlerin
netlediği ve gazap ettiği, arala- Karşılık Bulmakta Aciz
rından maymunlar, domuzlar ve
tağuta tapanlar çıkardığı kimseler. İşte Kaldığı Sendrom
bunlar, yeri (durumu) daha kötü olan ve İnsanın celladına âşık olmasına veya
doğru yoldan daha ziyade sapmış bulunan- ona duyduğu hayranlığa 'Stockholm send-
lardır."  10 romu' denildiğini biliyoruz. Lakin insanın
cellatlar celladına ümit bağlamasına, ondan
Allah'ın lanet ve gazabına duçar olmuş bu top- yardım bekleyip idamdan kendini kurtarmasını
luluğun; uluslararası kınamalar, çağrılar aracılı- talep etmeye ne denildiğini hâlâ bilmiyoruz. Bu
ğıyla yaptıklarına son vereceklerini umut eden sendroma bir isim bulununcaya dek biz buna 'in-
içimizdeki Yahudiler, Allah'ın subhanehu ve teâlâ şu sanın bayağılaşması' ya da 'kendine hakaret etmesi
ayetlerine kulak vermelidirler: sendromu' diyelim.
"Kendilerine kitap verilenlerden Allah'a ve ahiret İçimizdeki(!) sefihlerden bir kısmı BM'den, bir
gününe inanmayan, Allah ve Rasûlü'nün haram başkası ABD'den, bir güruh Avrupa'dan İsrail'i
kıldığını haram saymayan ve hak dini kendine din kınamasını, boykot ve yaptırım uygulamasını
edinmeyen kimselerle, küçülerek elleriyle cizye ve-
talep ediyor. Hayal kırıklığına uğradıklarını,
rinceye kadar savaşın."  11
demokrasi beşiği Batı'dan 'daha açık ve anlaşılır'
tepkiler beklediklerini dillendiriyorlar.
8. 2/Bakara, 120
9. 3/Âl-i İmran, 112
10. 5/Maide, 60 12. 17/İsra, 4-8
11. 9/Tevbe, 29 13. 33/Ahzab, 26-27

12
Yazımızın girişinde belirttiğimiz bir hakikati
yinelemek istiyoruz. Bu sorunun çözülmesi için
görünürde sesi en çok çıkanlar, bu sorunun de-
vamındaki asıl aktörlerdir.
İsrail terör ve vahşet devletini İslam coğrafya-
sının bağrına saplayan ve İsrail'in de varlık ama-
cına uygun davrandığını düşünen Batı, neden
İsrail'i kınasın?
Ayrıca kendisinden kınama beklenen hangi
ülke İsrail'den vahşet yönünden geri kalmıştır?
Ey münafıklar! Acaba şecaat arz edeyim der- Fransa'ya ve vahşetine yetişemeyeceğini de mi
ken, sirkatinizi mi söylediniz? Yoksa yine dilde bilmiyorsunuz?
yaptığınız hata sizi ele mi verdi?
Bu beşlinin hâli, Salih aleyhisselam kavmindeki şaki
"Biz dileseydik onları sana gösterirdik de, sen on- çeteye ne kadar da çok benziyor.
ları yüzlerinden tanırdın. Andolsun ki sen onları
konuşma tarzlarından tanırsın. Allah işlediklerinizi "O şehirde dokuz kişi (elebaşı) vardı ki, bunlar
bilir."  14 yeryüzünde bozgunculuk yapıyorlar, iyilik tarafına
hiç yanaşmıyorlardı. Allah'a and içerek birbirlerine
Çağrıda bulunduğunuz BM hangi ülkelerden şöyle dediler: 'Gece ona ve ailesine baskın yapalım
müteşekkil? (hepsini öldürelim); sonra da velisine: 'Biz (Salih)
ailesinin yok edilişi sırasında orada değildik, inanın
BM'nin asli unsuru olan ve biri dahi 'Hayır' der- ki doğru söylüyoruz' diyelim.' "  15
se 192 ülkenin 'Evet'ini hiçe çıkaran baş cellatla-
rın mı Gazzelileri İsrail'in elinden kurtarmasını Yeryüzünü ifsat edip, ıslah etmemek için inşa
bekliyorsunuz? edilmiş yapılardan medet umanlar; hem onların
vahşetlerini örtmek suretiyle onlara ortak olmuş,
ABD'nin Afganistan ve Irak'ta yaptıklarını tas- hem de onların dünya efendilerini zımnen kabul
vip mi ediyorsunuz yoksa? Değilse iti, ite şikayet ederek bu vahşetin müsebbibleri arasında yerle-
etmenin mantığı nedir? Yoksa efendileriniz Af- rini almışlardır.
ganistan ve Irak mezalimi hakkında konuşmayı
yasakladı mı size? Filistin Davası ve Sanal
Çin'in; Doğu Türkistanlılara yaptığı ve hâlen Kahramanlıklar
yapıyor olduklarını da mı bilmiyorsunuz? Öy- Yahudi sorununun ve Filistinli mazlumların
leyse Çin'in hangi yüzle kınanma yayınlamasını çektikleri sıkıntıların bir sebebi de bu sorunu
bekliyorsunuz? İsrail demez mi; 'Sizden iyi olma- sanal mücahidlerin, miting şehidlerinin, slogan
sın ama sizi örnek alıyoruz efendim' diye? ağabeylerinin ve pankart cemaatlerinin sahip-
lenmesidir. İsrail devleti bu insanların Filistin
Sırplar Srebrenitsa'da Boşnaklardan 8500 insa- için bağırıp çağırmak dışında bir şey yapama-
nı 5 gün içinde BM gözetiminde katletmedi mi? yacaklarını görüyor ve biliyor olmanın verdiği
Rusya'nın Kafkasya Müslümanlarına yaptıkları! güvenle, terör ve vahşetini her saldırıda biraz
Gerçi devletiniz, Rusya'yla arayı düzeltti düzelteli daha arttırıyor.
siz Çeçen cihadını gündeminizden atmıştınız
Maalesef Filistin meselesi, sanal kahramanların
değil mi? Bu hatırlatma için özür diliyoruz!
aralarında bölüşemediği girift bir mesele hâlini
Fransa'nın Afrika'da yaptıklarını, Fransız as- almıştır.
kerlerin gözetiminde Hıristiyanların, Müslü-
manları kesmesini, İsrail'in yüz sene daha çalışsa Filistin'e gidip o mazlumların yanında İsrail'e
karşı savaş yok, Gazze'de veya herhangi bir Filis-
Zilkâde
1435
14. 47/Muhammed, 30 15. 27/Neml, 48-49

EYLÜL’14 • SAYI: 32

13
tin şehrinde ölüm korkusuyla yaşamak yok, bir Kur'an'da buna benzer ayet çok fazladır. Kendi-
sabah uyandığınızda yarına dair bütün umutla- lerinden binlerce yıl önce yaşamış atalarının cü-
rınızın yıkılmış olduğunu görmek yok... Kork- rümlerini, Medine Yahudileri işlemiş gibi onlara
mayın! Gençlerinizin, Filistin'e gidip buradaki hitap edilmiştir. Mesela, Kur'an'da çokça tekrar
kutsal(!) çalışmalarınızın aksama endişesi yok! eden 'Peygamber öldürmek' Medine Yahudilerinin
fiili değildir. Ancak Allah subhanehu ve teâlâ; Peygam-
Bu nifak siyasetinin; Afganistan, Çeçenistan, ber öldüren, Cumartesi yasağını avlanmak için
Irak gibi topraklarda yaşanan zulümlere karşı çiğneyen, kitabı tahrif eden, Musa'ya aleyhisselam
tutumlarının tutarsız olduğunu anlamamız için eziyet edenlerin fiillerini onlara yüklemiştir.
Filistin meselesi turnusol görevi görmektedir. Çünkü onlar; atalarının bu fiillerinden beri
Saydığımız ülkelerdeki mezalim hususunda olduklarını ilan etmemiş, onların yolu üzere
hassasiyet, onlar için tehlikeler içeriyor. Önce- yaşamaya devam etmişlerdi... Atalarının yoluna
likle efendileri bu topraklara mesafeli yanaşıyor. razı olmaları, Allah'ın onları aynı kategoride
Hafazanallah devlet kadrolarından paralel yapı değerlendirmesine neden olmuştu.
tasfiye ediliyorken, kendi adamlarını yerleştirme Bugün İsrail Yahudilerini kınayanlar, kınama
çalışmaları tehlikeye girebilir! cümlelerinden daha ziyade Antisemitist ol-
Ayrıca bu bölgelerde var olan direniş, adam madıklarını, Musevilerle İsrail'i ayırdıkları-
istiyor, miting değil! Yıllarca çalışılıp kaza- nı, İsrail'de bulunan Yahudilerin çoğunun
nılmış(!) gençler, bu furyaya kapılıp o Siyonist zulmünden rahatsız olduklarını
bölgelere gidebilirler. anlatıyorlar. Aşağılık kompleksi ve
Batılıların eleştiri oklarına hedef
Bu kafa yapısına sahip miting olmama gayesi; bu trajikomik
kahramanlarının Filistin me- durumu ortaya çıkarıyor. Ya-
başyazı

selesini üstlenmelerinden en Bu zulme sükût eden, bu barbar hudilikle hiç ilgisi kalmamış
çok memnun olan İsrail'dir. yaratıkları seçimlerle iş başına birkaç ateist, liberal ya da
Bundan kimsenin şüphesi getiren, bunlara yardımda bulunan komünist entelin İsrail
olmasın. herkes; cephede Gazzelilere bu zulmü kınamasını da; bu vahiy
yapanlarla aynı kategoridedir.
anlayışından uzak davranış-
Antisemitizm larına dayanak kılıyorlar.
Bataklığı
Bu zulme sükût eden, bu bar-
Vahyin nurundan uzaklaşmış,
bar yaratıkları seçimlerle iş başına
Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem
getiren, bunlara yardımda bulunan
dışında rehberlikler peşinde koşanların,
herkes; cephede Gazzelilere bu zulmü ya-
düşmanlarının kavramlarıyla düşünmeleri,
panlarla aynı kategoridedir. Bu zulmü kına-
o dille konuşmaları; onları çözümün değil, var
yan Yahudilikle ilgisi kalmamış entelektüelin
olan sorunun parçası yapar.
kınamaları; Yahudi patentli Antisemitizm ba-
Şimdi şu ayetlere dikkat edelim: taklığına düşmemize neden olmamalıdır. Bugün
var olan terör ve vahşet devletinin yaptıklarının
"Bir zamanlar: 'Ey Musa! Biz Allah'ı açıkça gör- uşr-ü mi'şarını yapmayan Medineli Yahudilere
medikçe asla sana inanmayız' demiştiniz de bakıp dahi Rabbimiz şöyle hitap ediyordu:
durur olduğunuz hâlde hemen sizi yıldırım çarp-
mıştı. Sonra ölümünüzün ardından sizi dirilttik ki "De ki: Allah katında yeri bundan daha kötü olanı
şükredesiniz."  16 size haber vereyim mi? Allah'ın lanetlediği ve gazap
ettiği, aralarından maymunlar, domuzlar ve tağuta
"İçinizden Cumartesi günü azgınlık edip de, bu tapanlar çıkardığı kimseler. İşte bunlar, yeri (duru-
yüzden kendilerine: 'Aşağılık maymunlar olun!' mu) daha kötü olan ve doğru yoldan daha ziyade
Dediklerimizi elbette bilmektesiniz."  17 sapmış bulunanlardır."  18

16. 2/Bakara, 55-56


17. 2/Bakara, 65 18. 5/Maide, 60

14
İçimizdeki Müslüman kimlikli, Yahudi zihniyetli
zevatın her konuşmalarında Antisemitist olma-
dıklarını vurgulamaları, İsrail'in elini güçlendi-
riyor. Bu sorunun çözümüne dair her konuşan,
zahiren aynı mahalleden olanların söylemleriyle
mahkûm ediliyor.
Dünyada kendini İslam'a nispet eden top-
luluklara zulmü meslek edinmiş devletlerin
asıl başarılı oldukları alan; kendilerinin sebep
oldukları sorunların çözümünün yine kendi
belirledikleri kavramlarla konuşulmasını sağ-
lamalarıdır. onlara güven sağlayacağını vadetti. Çünkü onlar
bana kulluk ederler; hiçbir şeyi bana eş tutmazlar.
Bunun en güzel örneği 'sivil' kavramıdır. Elle-
Artık bundan sonra kim inkâr ederse, işte bunlar
rinde bulunan son teknoloji ürünleriyle halkları
asıl büyük günahkârlardır."  19
soykırıma tabi tutanlar, insanların meşru mü-
dafaa hakkını uydurdukları 'sivil' kavramıyla Allah'ın subhanehu ve teâlâ yardımı dört şarta bağlan-
ipotek altına almışlardır. Onlara göre sivil, asker mıştır. İman, salih amel, sadece Allah'a ibadet ve
olmayandır. Oysa İslam'da sivil; savaşa destek şirk koşmamak...
vermeyen yaşlı, kadın, çocuk ve din adamlarıdır.
Katliam yapanlara destek mitingleri düzenleyen, Bu şartları kendilerinde bulunduranlar ve bu
oy vermek suretiyle yönetime getiren, çoğu za- şartları ilke edinip mücadele edenler Allah'ın va-
man da yapılanları açıktan savunan insanlar sa- adinin muhataplarıdırlar. İhvan ve Hamas gibi
vaşçı hükmündedirler. Üstün teknolojiyle cephe demokrasi şirkine bulaşan, insanları, Allah'ın
savaşına son veren güçler, literatüre soktukları subhanehu ve teâlâ yaratmayla yan yana zikrettiği en
'sivil' kavramıyla âdeta müdafaa hakkını ortadan bariz sıfatı olan emir/hüküm/teşri/kanun koyma
kaldırmışlardır. Daha acı olanıysa; mazlumlarla sıfatını partilerine isteyenler, bu vaadden en uzak
dindaş olduklarını iddia edenlerin, 'sivil' kavra- olanlardır.
mı uydurmasıyla işgale ve vahşete direnenleri
eleştirmeleridir! "Andolsun, sizler güçsüz olduğunuz hâlde Allah,
Bedir'de de size yardım etmişti. Öyle ise, Allah'tan
Antisemitizm de Yahudi eliyle tedavüle soku- sakının ki O'na şükretmiş olasınız. O zaman sen,
lan, vahyin ölçüleriyle uyuşmayan ve bu sorunun müminlere şöyle diyordun: 'İndirilen üç bin melekle
devamı için İsrail'in elini güçlendiren kavram- Rabbinizin sizi takviye etmesi, sizin için yeterli değil
lardandır. midir?' Evet, siz sabır gösterir ve Allah'tan sakınırsa-
nız, onlar (düşmanlarınız) hemen şu anda üzerinize
Bu Mücadele Hamas ve İhvan'la gelseler, Rabbiniz, nişanlı beş bin melekle sizi takviye
eder. Allah, bunu size sırf bir müjde olsun ve kalple-
Devam Edemez! riniz bu sayede rahatlasın diye yaptı. Zafer, yalnızca
Mustaz'afların ve mazlumların iniltilerine son mutlak güç ve hikmet sahibi Allah katındandır."  20
verecek olan şey; Rabbani bir metotla mücadele
ve Allah'ın yardımıdır. Allah'ın subhanehu ve teâlâ yar- Burada ise yardım; 'Sabır ve Takva' şartlarına
dımına ulaşmanın yolu vahiyle belirlenmiştir. Bu bağlanmıştır. Takva sakınmaktır, ki bunun ba-
şartları bu yazıya sığdırmak mümkün değildir. şında şirk gelir. Sabır ise Allah'ın kaderi ve im-
Bunlardan vakıamızla direkt ilgisi bulunan birkaç tihanların zorluğuna karşın, şeriata dayanarak
maddeye değinmek istiyoruz. direnmek ve sebat etmektir.
"Allah, sizlerden iman edip iyi davranışlarda bu- Mekke'nin en zorlu dönemlerinde, kendini ve
lunanlara, kendilerinden öncekileri sahip ve hâkim ashabını rahatlatacak teklifler karşısında Allah
kıldığı gibi onları da yeryüzüne sahip ve hâkim
kılacağını, onlar için beğenip seçtiği dini (İslâm'ı)
onların iyiliğine yerleştirip koruyacağını ve (geçir- Zilkâde
dikleri) korku döneminden sonra, bunun yerine 19. 24/Nur, 55 1435
20. 3/Âl-i İmran, 124-126

EYLÜL’14 • SAYI: 32

15
yaranma siyasetinden ziyade Yahudilerle müca-
deleyi önceleyen mücahid grupların varlığı, bu
sorunun çözümünde etkili olacaktır.

Gerek tarih gerek de vakıamız menheclerine


şirk bulaştıranların hiçbir şey elde edemedikleri,
tamam dedikleri her noktada tabi oldukları men-
hecin darbeleri altında inledikleri zamanların
örnekleriyle doludur.

Asrın putu olan demokrasi, nasıl bir sihirse, her


bölgede yeni yapılar, bir diğerinin zillet ve başarı-
Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem: "…Ben bununla 21 sızlıklarını destanlaştırmakta(!) ve her geçen gün
gönderilmedim. Ya benim getirdiğime iman eder- bir yenisi bu kervana katılmaktadır.
siniz ya da Allah aramızda hükmedinceye kadar
sabredeceğim." sözü sabra örnektir. Allah'ın Adı yanlış konulmuş, çerçevesi hatalı çizilmiş,
yardımı için müşriklerin tekliflerine direnmek mücadele metotları vahye uygun olmayan kon-
ve şeriatın dışına çıkmamak, sabırdır. Hamas ve forunu bozmak istemeyen sanal kahramanların
İhvan, 'Bizim sistemimizin içinde var olun, demok- kullandığı bir sorundur İsrail/Yahudi sorunu.
 22

ratik seçimlere katılın, partileşin ki sizi tanıyalım, Bu nedenle sorun çözülmüyor, Yahudi vahşe-
meşru hareketler olarak kabul edelim' tekliflerine tini ilerletiyor ve Filistinli mazlumların iniltileri
sabır gösterememişlerdir. kulaklarda yankılanıyor.
Kendini kabul ettirme ve özellikle 'Ben falanca Bu meseleyi çıkarlarına alet eden azınlık bir şer
cemaatler gibi radikal değilim' çabası, iki yapıya şebekesi müstesna, genelde bilinçsiz topluluklar
da aklın zorlanacağı işler yaptırmıştır. Hamas'ın; soruna duyarlılık adına çözümün değil sorunun
görev başına gelir gelmez, şeriat talep eden İbni ilerlemesinin parçası oluyorlar.
Teymiyye Mescidi'ni Cuma namazında basması,
minberde hutbe veren Şeyhini hunharca katlet- Rabbimiz! Sen İsrail barbarlığına son ver!
mesini, aklıselim insanlar unutmadılar.
Filistinli mazlumların yardımcısı ol!
Mursi'nin seçim sürecinde 'Hıristiyanlarla ara-
mızda itikadi bir farklılık yoktur. Kinetik bir ihtilaf O topraklarda cahiliyeden arınmış, 'Takva ve
içindeyiz' sözleri kulaklarımızda çınlamakta, ilk Sabır' ehli Müslümanların bu meseleyi sahiplen-
icraat olarak tank üstünde Sina Mücahidlerine mesine fırsat ver!
çıkartma yapmasını, hatırlamaktayız. Uğruna
tanklara çıktığı rejim, yaranmaya çalıştığı ve bu 22. Bu sorunun girift hâle gelmesindeki ciddi etkenlerden biri Mescid-i
uğurda 'Allah üçün üçüdür' diyenlerle itikadi fark Haram ve Mescid-i Nebevi'nin Âl-i Selul tarafından işgalidir. İkisi
de Mescid-i Aksa'dan çok daha değerli olan bu kutsal beldelerin
görmeyecek kadar pervasızlaşabildiği Batı, ona Yahudilerden daha tehlikeli olan Âl-i Selul tarafından işgal edilmiş
olması bir türlü İslam âleminin gündemine girememektedir.
izzeti kâfirlerin yanında arayan herkesin karşı-
laşacağı acı sonu göstermiştir. Mescid-i Aksa'nın işgali ve İsrail'in yaptıkları bu asli gündemi
perdelememelidir. Ümmetin bilinçleneceği, tek vücut olabileceği
tek yer Mescid-i Haram ve Kâbe'dir.
Maalesef Filistin meselesini; ismen ayrı, haki-
Başyazılarımızda sıkça vurguladığımız bu konu; sanal kahraman-
katte tek yapı olan bu cemaatler, tekeline almış- lıkları için Filistin davasını sahiplenen, puşili-pankartlı mücahid-
lardır. Farklı sesler ise İbni Teymiyye Mescidi ve lerin(!) ilgisini çekmemektedir.

Sina'da bulunan grupların akıbetiyle karşı karşıya Avrupa Yahudilerinin İsrail'e yerleşmesi için özel çaba içinde olan
İngilizlerin Âl-i Selul'e olan ilgisi ve Suudi politikaları bilinmektedir.
kalmaktadır. İslam âlemiyle ilgili her direnişi terör faaliyeti kabul eden, yardım
faaliyetlerini teröre yardım kapsamında değerlendiren Batı'nın
O topraklarda, Allah'ın yardımına mazhar ola- tek istisnası Filistin meselesidir. Bu mesele zihnî, kavramsal ve
mücadele metotları yönünden o denli kuşatılmıştır ki korkacakları
bilecek Rabbani menhece sahip olan, modern hiçbir yön kalmamıştır.
cahiliyenin şirklerine bulaşmamış ve Batı'ya Alışıldık metodun dışına ilk defa Mavi Marmara harekatıyla çıkıl-
mıştır. İsrail'in bu girişime müdahalesinin boyutlarını ve bununla
yetinmeyip yerli Siyonistlerle işi hükümet devirmeye kadar ilerlet-
21. Daru-n Nedve'ye girme, güzel kadınlarla evlenme, zengin olma, mesine şahit olduk. Çünkü ilk defa, alışılmış Filistin mücadelesi
kavimlere efendi olma vb. metotlarının dışına çıkılmıştı.

16
Fikriyat
ozcanyildirim@tevhiddergisi.com Özcan Yıldırım

Ondan Ancak
-1- Mümin Korkar!
Bugün bizler i korkuya iten etken, hakiki anlamda
münafıklığa götürecek olan amelî nifak olmalıdır. Her
masiyet, küfre açılan bir kapı olduğu gibi, her amelî nifak
da itikadi nifaka götürür. Bu sebeple, sahabe ve selefin
bizlere miras bıraktığı bu korkuyu, kirlenmiş ve kibir
saplantısına girmiş kalplerimizde yeniden ihya etmeliyiz.

A llah'a hamd, Rasûlüne salât ve selam ol- manevralarını iyi yapan bir grup ile karşı kar-
sun… şıyadır bu dava...

İslam toplumunun, İslami hareketin içerisinde Allah subhanehu ve teâlâ bir taraftan "Asıl düşman
varlığını devam ettiren ve ne zaman ortaya çıka- onlardır. Onlardan sakının"  1 diye buyururken,
cağı belli olmayan gizli bir hastalıktır nifak. Pey- bir taraftan da "Onlar içinizden bir gruptur"  2 diye
gamberin sallallahu aleyhi ve sellem Medine'ye hicretinden buyurması bizleri bir kere daha bu tehlikeli ha-
itibaren startını verdikleri ve ümmetin de yer yer rekete karşı müteyakkız pozisyona getirmelidir.
taaccüb ile şahit oldukları nifakın itikadi veya
amelî serüveni günümüzde de devam etmektedir. Selef-i Salihin'in 'Ondan ancak mümin korkar,
münafık emin olur' tavsiyesine binaen, âcizane
O günden bugüne İslam'ı en çok baltalayan, mülahazalarımızı paylaşmaya çalışacağız.
içimizde olan nifak hareketi olmuştur. En çok za-
rara uğratan olmasına karşılık içimizde yaşayan Öncelikle lugat kavramı üzerinde yoğunlaşa-
bir güruh olmaları hasebiyle, Rasûlullah sallallahu cağımız bu hareketin türlerini, çıkış sebeplerini,
aleyhi ve sellem nifak ehli hususunda titiz ve hassas
özelliklerini, İslam toplumu içerisindeki dönüm
davranmıştır. Çünkü 'ben buradayım' diyecek
kadar cesareti olmayan, korkak, kıvrak zekalı, 1. 63/Munafikun, 4
Zilkâde
1435
2. 24/Nur, 11

EYLÜL’14 • SAYI: 32

17
noktalarında göstermiş oldukları tavırları, İslam İbni Kesir bu kavramı: 'Hayrı açığa çıkarıp,
toplumunun onlara karşı olan tutumlarını, psi- şerri gizlemek' şeklinde tanımlarken, İbni Hacer:
kolojik, fikirsel, duygusal ve ahlaki yapılarını ele 'Bâtının zahire zıt olması' olarak tanımlamıştır.
almaya çalışacağız inşallah.
İmam İbni Arabi El-Maliki ise: 'Kalpteki inancın,
Lugat ve Istılah/Terminoloji Yönüyle söz ve fiilî olarak aksini göstermek' olarak tanım-
Nifak lamıştır.
Lugatta nifak, ‫( نفق‬Ne-Fa-Ka) kökünden türe- Kur'an-ı Kerim de bu kelimeyi bu manalarda
miştir. Bu kelimeden türemiş bir çok kelime de kullanmıştır. Yani, bir kimsenin kalben inanma-
vardır. Nefaka, bir şeyin bitip tükenmesi, tarla dığını, benimseyemediğini, özümseyemediğini
faresinin veya köstebeğin yuvasından çıkması dili ile söylemesi, ifade etmesidir.
manasına gelmektedir. Araplar iki kapılı eve, iki
ucu olan tünele veya alt geçite de bu kelimeden Bunu en açık, Bakara suresindeki şu ayetlerde
türeyen 'Nefak' demişlerdir. Ayrıca tarla faresi- görmekteyiz:
nin tehlike anında kaçabilmek için birden
fazla delik açmasına, hazırladığı yuvaların "İnsanlardan bazıları da vardır ki, inanmadıkla-
üstünü hızlı kaçabilmek için ince taba- rı hâlde 'Allah'a ve ahiret gününe inandık' derler.
Nifak, Allah'ı da, iman edenleri de aldatmaya çalışırlar.
ka ile örtmesine de bu kelimeden
Oysa kendilerinden başkasını aldatamazlar da, bu-
kişinin türeyen isimleri ıtlak etmişler-
nun farkında değiller."  4
kalben dir. Aynı şekilde münafık da,
içinde beslemiş olduğu, açığa Ayetten de anlaşıldığı üzere nifak, kişinin kal-
inanmadığı
çıkmasından korktuğu haslet- ben inanmadığı bir şeyi; karşı tarafı aldatmak
bir şeyi; karşı leri ikili oynayarak gizlemeye ve kendisinin korktuğu, çekindiği mevcut bir
tarafı aldatmak çalışır. güce veya iktidara karşı savunma aracı olarak
ve kendisinin kullanmasıdır.
Kısacası lugat yönüyle
korktuğu, çe- nifak, sahiplerinin karak-
kindiği mevcut Nifak Türleri
terleri ile tamamen örtüşen
bir güce veya bir kelimedir. Öyle ki, sadece Âlimler nifak kavramı üzerinde taksimata
lugat yönüyle ele alındığında gitmişlerdir. Bir kısmı bunu, büyük ve küçük
iktidara karşı nifak; bir kısmı da itikadi ve amelî nifak olarak
savunma aracı dahi, Kur'an'ın resmettiği ve
insanı hayretler içerisinde bı- isimlendirmişlerdir. İtikadi nifak, sahibini İslam
olarak kul- rakan karakter tiplemesi orta- dairesinden çıkarırken, amelî nifak ise sahibini
lanması- ya çıkmaktadır. İslam dairesinden çıkarmaz. Fakat amelî nifakın
dır. her halükârda sahibini itikadi nifaka kadar gö-
Nifak kavramı, cahiliye döneminde türme tehlikesi mevcuttur.
ıstılahi olarak kullanılmamaktaydı. İslam
geldikten sonra bu kelimenin manasına a. İtikadi Nifak/Büyük Nifak
paralel olarak imanı dil ile ikrar eden, fakat İtikadi nifak, kişinin Allah'a ve Rasûlü'ne iman
kalbinde küfrü gizleyen kimselere ıtlak etti. etmediği hâlde bunu gizleyerek, dili ile iman etti-
ğini izhar etmesidir. Bu nifakın en üst mertebesi
El-Curcanî, Et-Ta'rifât isimli eserinde şöyle olup, kişiyi İslam dairesinden çıkarır. Bu nifak
der: 'Nifak, imanı dil ile izhar edip, küfrü ise kal- çeşidi, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem zamanında
ben gizlemektir.'  3 ortaya çıkan ve Abdullah b. Ubeyy b. Selul ve
izini sürenlerin bayraktarlığını yaptığı bir nifak
İbni Manzur ise, bu kelimenin cahiliye döne-
çeşididir.
minde bu kavrama binaen kullanılmadığını, ile-
riki dönemlerde İslami bir terim hâline geldiğini Bunların kâfir olduğuna hükmeden, onların
söyledikten sonra, nifak kelimesini 'imanı açığa ebedî cehennemlik olduğunu, hatta kâfirlerden
vurup, küfrü gizlemek' olarak tanımlamıştır.

3. Et-Ta'rifât, s. 127 4. 2/Bakara, 8-9

18
bile daha çetin bir azaba uğrayacağını belirten yer cehennemdir. O ne kötü bir varış yeridir! And
ayetler çok fazladır. olsun ki, Müslüman olduktan sonra inkâr edip küfür
sözünü söylemişler iken, söylemedik diye Allah'a
"İnsanlardan bazıları da vardır ki, inanmadıkla- yemin ettiler, başaramayacakları bir şeye giriştiler;
rı hâlde 'Allah'a ve ahiret gününe inandık' derler. Allah ve Peygamberi bol nimetinden onları zengin-
Allah'ı da, iman edenleri de aldatmaya çalışırlar. leştirdi ve öç almaya kalktılar. Eğer tevbe ederlerse
Oysa kendilerinden başkasını aldatamazlar da, bu- iyiliklerine olur; şayet yüz çevirirlerse, Allah onları
nun farkında değiller."  5 dünya ve ahirette can yakıcı azaba uğratır. Ve onlar
için yeryüzünde bir dost ve yardımcı yoktur."  11
"Münafıklara, kendileri için acı bir azap olduğunu
müjdele!"  6 Ayetlerden de anlaşılacağı üzere, münafıkların
küfürleri, kâfirlerin küfründen daha çirkindir.
"Münafıklar, Allah'ı aldatmaya çalışırlar. Halbuki
Çünkü Rasûl'e ve müminlere iki yüzlülük yap-
Allah, onların oyunlarını başlarına geçirecektir."  7
mak, onları kandırmaya çalışmak, içlerindeki
"Münafıklar sana geldiklerinde: Şahitlik ederiz ki besledikleri kini süsleyip, iman gibi sunmaktan
sen Allah'ın Peygamberisin, derler. Allah da bilir ki daha habis bir küfür olamaz. Bu sebeple Allah
sen elbette, O'nun Peygamberisin. Allah, münafıkla- subhanehu ve teâlâ onların cehennemdeki yerini de en
rın kesinlikle yalancı olduklarını bilmektedir. Onlar; alt tabaka olarak hazırlamıştır.
yeminlerini kalkan edindiler de Allah'ın yolundan
alıkoydular. Gerçekten yaptıkları işler ne kötüdür. İtikadi Nifakın Türleri
Bunun sebebi, onların önce iman edip sonra inkâr İtikadi nifakın türleri ile alakalı şeriatın nasla-
etmeleridir. Bu yüzden kalpleri mühürlenmiştir. Ar- rına bakıldığında bunun bir çok çeşidi olduğunu
tık onlar hiç anlamazlar."  8 görmekteyiz:
"Allah erkek münafıklara da kadın münafıklara "1. Rasûlullah'ı sallallahu aleyhi ve sellem yalanlamak,
da kâfirlere de içinde ebedî kalacakları cehennem
ateşini vâdetti. O, onlara yeter. Allah onlara lânet 2. Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem getirdiklerinin
etmiştir! Onlar için devamlı bir azap vardır."  9 bir kısmını yalanlamak,

"Şüphe yok ki münafıklar cehennemin en alt 3. Rasûlullah'a sallallahu aleyhi ve sellem buğz etmek, ona
katındadırlar. Artık onlara asla bir yardımcı kin beslemek, ondan hoşlanmamak ve ondan nefret
bulamazsın." 10 etmek.

"Ey Peygamber! Kâfirlere ve münafıklara karşı ci- 4. Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem getirdiklerinin
had et, onlara karşı sert davran. Onların varacakları bir kısmına buğz etmek, ondan hoşlanmamak ve
ondan nefret etmek.
5. 2/Bakara, 8-9
6. 4/Nisa, 138 5. Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem dinine uyanla-
7. 4/Nisa, 142 rın azalmasına sevinmek ve bundan hoşnut olmak.
8. 63/Munafikun, 1-3
Zilkâde
9. 9/Tevbe, 68 1435
10. 4/Nisa, 145 11. 9/Tevbe, 73-74

EYLÜL’14 • SAYI: 32

19
6. Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem dininin üstün "Münafığın alameti üçtür: Konuştuğunda yalan
gelmesini çirkin görmek ve bundan hoşnut olma- söyler, söz verdiğinde yerine getirmez, kendisine
mak."  12 emanet verildiğinde ihanet eder."  15

Bunların hepsi, büyük nifak veya itikadi nifak İmam Nevevi'nin rahimehullah bu hadise yapmış
başlığı altına girmektedir. Kur'an ve Sünnet de olduğu şerh ise, bu meselenin künhü niteliğin-
bunların hepsine şahitlik etmektedir. Bu du- dedir:
rumları gerçekleştiren kim olursa olsun, İslam
dininden çıkmış olur. 'Bu hadis ilim adamlarından bir topluluğun müş-
kil (açıklaması zor) saydığı hadislerdendir. Çünkü
Bu tip münafıklar, özellikle İslam'ın, iktidar sözü geçen bu hasletler tasdikinde hiçbir şüphe bu-
sahibi olduğu dönemlerde ortaya çıkmaktadır. lunmayan, tasdik eden (mümin) Müslümanda da
Müslümanlar, Medine'ye hicretten sonra bir güç bulunan hasletlerdir. İlim adamlarının icma ettik-
oldukları zaman ortaya çıkan münafıkların kötü leri üzere kalbi ve diliyle tasdik edip, bu hasletleri
işleyen bir kimse aleyhine kâfir hükmü verilmez,
hasletlerini Allah subhanehu ve teâlâ Kur'an'da Rasûl'e
o aynı zamanda cehennemde ebediyen kalacak
ve müminlere açık bir şekilde deşifre etmiştir ki bir münafık da değildir. Çünkü Yusuf'un aleyhisselam
buna yazımızın ilerleyen bölümünde değine- kardeşlerinde bütün bu hasletler toplanmıştı. Aynı
ceğiz inşallah. şekilde bunların bir kısmı ya da tamamı seleften
ve âlimlerden bazı kimselerde de bulunmuştu.
b. Amelî Nifak/Küçük Nifak
Bu nifak türü de sahibini dinden Diğer taraftan -yüce Allah'a hamd ol-
çıkarmayan, kişinin iman daire- sun ki- bu hadisin anlaşılmayacak
sinde iken münafıkların yaptığı (müşkil) bir tarafı da yoktur ama
ilim adamları anlamı hususunda
birtakım amelleri yapmasıdır.
fikriyat

Unutulmamalıdır ki her amelî nifak, itikadi ihtilaf etmişlerdir. Muhakkikle-


Fakat unutulmamalıdır ki nifaka kapı aralar ve ona götürür. Tıpkı rin ve çoğunluğun yaptığı açık-
her amelî nifak, itikadi ni- küçük küfrün, büyük küfre kapı araladığı lama, aynı zamanda sahih
faka kapı aralar ve ona gö- gibi. Zaten bazı âlimler de nifakın küfür ve tercih edilen kanaattir.
türür. Tıpkı küçük küfrün, gibi olduğunu, dolayısıyla küfrün küçük
Buna göre hadisin anlamı
büyük küfre kapı araladığı ve büyük olarak ayrıldığı gibi nifakın da
bu şekilde ayrıldığını söylemişlerdir. şudur: Bu hasletler münafık-
gibi. Zaten bazı âlimler de ni- lığın hasletleridir. Bunlara sahip
fakın küfür gibi olduğunu, do- olan bir kimse, bu hasletler bakı-
layısıyla küfrün küçük ve büyük mından münafıklara benzer, onla-
olarak ayrıldığı gibi nifakın da bu rın ahlakı ile ahlaklanmış olur. Çünkü
şekilde ayrıldığını söylemişlerdir. 13 münafıklık, içinde gizlediğinin aksini açığa
vurmaktır. Bu anlam ise, bu hasletlere sahip
Bu bağlamda nakledilen hadislere bakıldı- olan kişilerde bulunur. Buna göre kişinin müna-
ğında bu ayrımın şeriatta da mevcut olduğunu fıklığı, kendisi ile konuştuğu, kendisine söz verdiği,
görmekteyiz. kendisine emanet bıraktığı, kendisi ile tartıştığı ve
ahitleştiği insanlara karşı söz konusu olur. Yoksa
"Dört haslet kimde bulunursa, o kimse tam bir o İslam'da Müslüman olduğunu açığa vururken
münafık olur. Kimde de bu hasletlerden birisi bu- içinde küfrü gizleyen bir münafık değildir. Nebi de
lunursa, onu terk edinceye kadar onda nifak has- bununla, böyle bir kimsenin cehennemin en alt ba-
letlerinden birisi bulunmuş olur. Kendisine bir şey samağında ebedî kalacak kâfirlerin münafıklığı tü-
emanet edildiğinde emanete ihanet eder, konuştu- ründen bir münafık olduğunu da kast etmiş değildir.
ğunda yalan söyler, söz verdiğinde sözünde durmaz,
husumet edince haddi aşar."  14 Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem 'Katıksız münafık
olur' buyruğuyla bu hasletler sebebiyle münafıklara
ileri derecede benzediği kast edilmiştir. Kimi ilim
adamı şöyle demektedir: 'Bu hüküm, bu hasletlerin
kendisinde yoğun ve baskın bir şekilde bulunduğu
kişi hakkındadır. Bu hasletler kendisinde nadiren
12. Mecmuatu't Tevhid
görülen kimse ise bunun kapsamına girmez. İşte
13. Bkz. Şeyhul İslam İbni Teymiyye'nin El-İmanu'l Evsat isimli eseri,
s. 72 Daru't Tayyibe Baskısı
14. Buhari, Müslim 15. Buhari, Müslim

20
hadisin anlamı ile ilgili olarak tercih edilen kanaat
budur.

İmam Ebu İsa Et-Tirmizi rahimehullah bu anlamda-


ki açıklamaları mutlak olarak ilim adamlarından
nakletmiş ve şunları söylemiştir: 'Bunun ilim ehli-
ne göre anlamı, amel münafıklığıdır. İlim adamla-
rından bir topluluk da: 'Bundan maksat Nebi'nin
zamanındaki münafıklardır. Onlar iman etmiş
olduklarını söylediler ama bu yalandı. Dinleri hu-
susunda kendilerine güvenildi ama hainlik ettiler.
Din hususunda ona destek vermeye söz verdiler,
sözlerinde durmadılar, tartıştılar, tartışmaların-
da hakkın dışına çıktılar' diye açıklamışlardır. Bu, bu korkuyu, kirlenmiş ve kibir saplantısına gir-
Said b. Cubeyr ve Ata b. Ebi Rabah'ın görüşüdür. miş kalplerimizde yeniden ihya etmeliyiz.
Hasan-ı Basri ise önceleri farklı bir kanaatte iken
bu görüşü daha sonra benimsemiştir. Aynı zamanda Sahabe... Allah'ın razı olduğunu vahiy ile şahit
bu açıklama İbni Abbas ve İbni Ömer'den de rivayet tuttuğu topluluk... Onlar nifaktan korkar iken bu
edilmiştir. Her ikisi de bunu aynı zamanda Nebi'den ne rahatlık? Bu ne ucub?
rivayet etmişlerdir. Kadı Iyad dedi ki: İmamlarımı-
zın da pek çoğu buna eğilim göstermiştir. Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem kâtiplerinden
Ebu Ribi Hanzala b. Er-Rebi El-Useydi radıyallahu anh,
Hattabi başka bir görüş nakletmektedir. Onun gö- kendi başından geçen bir hadiseyi şöyle anlatır:
rüşüne göre hadisin anlamı Müslümanın kişiyi ger-
çek anlamda münafıklığa götürebileceğinden korku- "Ebu Bekir ile karşılaşmıştık. Bana:
lan bu hasletleri alışkanlık hâline getirmemesi için
Müslümana bir sakındırmadır. Yine Hattabi'nin __ Nasılsın, dedi.
kimi ilim adamından naklettiğine göre hadis, müna-
__ Hanzala münafık oldu, dedim.
fık olan muayyen bir adam hakkında varid olmuş-
tur. Nebi ise açıkça yüzlerine filan kişi münafıktır
__ Subhanallah! Sen neler söylüyorsun, diye şa-
demiyordu, sadece işarette bulunuyordu. 'Birtakım
kimselere ne oluyor ki böyle böyle yapıyorlar?' gibi şırdı.
sözlerle değiniyordu. Allah en iyisini bilendir.
Ben de açıkladım:
Birinci rivayette Rasûlullah'ın: 'Dört haslet vardır __ Peygamberin huzurunda olduğumuz sırada
ki, bunlar kimde bulunursa o münafık olur' buyru-
ğu ile diğer rivayette: 'Münafıklığın alameti üçtür' bize cennet ve cehennemden söz edilince, sanki gö-
buyruğu arasında bir ayrılık yoktur. Çünkü aynı zümüzle görmüş gibi oluyoruz. Oradan ayrılıp ço-
şeyin birtakım alametleri bulunabilir ve bu alamet- luk çocuğumuza, bağ bahçemize, işimize gücümüze
lerin her biri ile o şeyin niteliği de ortaya çıkabilir. karışınca unutuyoruz, dedim.
Sonra o alamet, tek bir şey olabildiği gibi pek çok
Ebu Bekir de:
şey de olabilir. Allah en iyisini bilendir.'  16
__ Vallahi ben de aynı şeyleri hissediyorum, dedi.
İmam Hattabi'nin sözünü tekrar mütalaa et-
mekte yarar var: '...Hadisin anlamı Müslümanın, Birlikte Rasûlullah'ın yanına gittik, durumu an-
kişiyi gerçek anlamda münafıklığa götürebileceğin- lattık. Bize:
den korkulan bu hasletleri alışkanlık hâline getirme-
mesi için Müslümana bir sakındırmadır.' __ Nefsimi elinde tutan zata andolsun ki, dışarıda
da benim yanımdaki hâl üzere olabilseydiniz, me-
Bugün bizleri korkuya iten etken, hakiki an- lekler yataklarınızda ve yollarda sizinle tokalaşırdı.
lamda münafıklığa götürecek olan amelî nifak ol- Fakat ey Hanzala, bazen öyle bazen böyle olur, dedi.
malıdır. Her masiyet, küfre açılan bir kapı olduğu
gibi, her amelî nifak da itikadi nifaka götürür. Bu Bizi rahatlattı. Bu sözü üç defa tekrarladı."
sebeple, sahabe ve selefin bizlere miras bıraktığı
Tabiinden İbni Ebi Muleyke rahimehullah diyor ki: Zilkâde
"Ben Rasûlullah'ın otuz tane sahabesini gördüm. 1435
16. El-Minhac Sahih-i Müslim Şerhi, İmam Nevevi, Polen Yay., s. 572

EYLÜL’14 • SAYI: 32

21
Hepsi de kendisinin münafık olduğundan endişe edi- Yine Ömer radıyallahu anh, Peygamberin sallallahu aleyhi
yordu. Onlardan hiçbiri imanda, Cibril ve Mikail'in ve sellem sırdaşı ve 'Size ne anlatırsa onu tasdik edin'
imanı üzere olduğunu iddia etmedi."  17 dediği Huzeyfe'ye radıyallahu anh 'Bende nifaktan bir şey
biliyor musun?' diye sorup durmuştur. 21
Hasan-ı Basri'nin rahimehullah şöyle dediği zik-
redilir: Allah'tan nifak korkusunu kalplerimize sahabe
gibi yazmasını dileriz…
"Ondan (nifaktan) ancak mü'min korkar ve an-
cak münafık ondan emin olur (kendisini güvencede Hülasa, Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem dizi-
hisseder)."  18 nin dibinde yetişen, vahyin kendilerine sağanak
gibi yağdığı bir topluluğun nifaktan son derece
Hasan-ı Basri rahimehullah şöyle yemin etmiştir: korkması, bizlerin bu gerçeğe kulak vermemizi
'Ne kadar münafık gelip geçtiyse, hepsi kendisini
sağlamalıdır. İslam ile şereflenmek ayrı bir ba-
nifaktan güvencede hissetmiştir.'
histir, bunu muhafaza etmek ise ayrı bir bahis.
Bir adam Ebu'd-Derda'yı radıyallahu anh namazında Bu sebeple 'Yıllarca Müslümanız, Müslümanlarla
nifaktan sığınırken duydu. Ebu'd-Derda selam beraberiz' sözlerini terennüm etmek yerine, kal-
verince ona dedi ki: 'Allah'ım beni bağışla! (Üç defa bimizde olan ile dilimizde ve fiillerimizde olan
tekrar etti) Bundan (nifaktan) emin olma, Allah'a uyuşuyor mu, onu tartmalıyız. Amelî nifakın zir-
yemin olsun kişi bir saat içinde fitneye uğrar ve bir ve yaptığı şu günlerde, bu yöndeki muhasebemizi
anda dininden döner.' arttırmalıyız.

İmam Ahmed'e: 'Kendisi için nifaktan korkma- Sözlerimizi Şeyhul İslam İbni Teymiyye'nin
yan kimse hakkında ne dersin?' diye soruldu. Dedi sözüyle bitirmekte yarar var:
rahimehullah

ki: 'Kim kendisi için nifaktan emin oluyormuş?'


'Çoğu zaman nifakın şubelerinden birisi mümi-
'Hasan-ı Basri, kendisinde amelî nifak vasıfla- nin başına gelebilir. Sonra Allah Teâlâ onu bağışlar.
rı açığa çıkanı münafık diye isimlendiriyordu.'  19 Müminin kalbine nifakı gerektiren hâller gelebilir.
İmam Buhari'nin Sahih'inde yine şöyle bir rivayet Fakat Allah Teâlâ kendisinden onu giderir. Mümin,
mevcuttur: şeytanın vesveseleri ve gönlünde olmasıyla sıkın-
tı duyacağı küfrün vesveseleriyle imtihan olunur.
"Abdullah b. Ömer'e 'Biz devlet yöneticilerinin ya- Nitekim Sahabe: 'Ey Allah'ın Rasûlü! Bizden birisi,
nına gidip de dışarı çıktığımız zaman, onların ya- gökten yere düşüp paramparça olmayı, çirkin bir
nında konuştuklarımızın tam aksini konuşuyoruz' şeyi konuşmaktan daha sevimli bulmaktadır' de-
dediler. (Abdullah b. Ömer) dedi ki: 'Biz Rasûlullah yince, Rasûlullah: 'İşte o, katıksız (gerçek) imandır'
zamanında bunu nifak sayardık.' "  20 buyurdu.'  22

'Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun' du-


amız ile...
17. Buhari
18. Buhari
19. Münafıklığın 50 Alameti, Polen Yay. 21. Fethu'l Bari
20. Buhari 22. İmam Ahmed; İman, 238.

22
Kardeşimle
Hasbihal

-2- Sorumluluk İmtihandır


Sor umluluk imt ih andır ve sor umluluk imt ih a-
nınd aki hikmet; şükredenlerle n ankör ol anl a-
rı ayırmaktır. Şükür ehli olmak için Allah subhane-
hu ve teâlâ kullarından amel yapmalarını istiyor.

A llah'a hamd eder, Rasûlü'ne, âline ve asha- cüsü olmayan iki gruba ayrılıyor. Şükredenler ve
bına salât ve selam ederim. nankör olanlar...

Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerine Allah'ın hidayetle nimetlendirdiği, sonrasında


olsun. 'Sorumluluk imtihandır' dedik. Seninle yeni aziz İslam davasına hizmetle ve Müslümanların
bir mevzuda konuşmaya başladık. İlim, hikmet sorumluluklarıyla şereflendirip nimetini kema-
ve anlayış sahibi olan Süleyman aleyhisselam ile baş- le erdirdiği Müslümanlar ne yaptıkları takdirde
ladık hasbihalimize. Allah subhanehu ve teâlâ ona mülk bu nimete şükredenlerden olur, hangi durumda
ve toplulukların sorumluluğunu verince, Süley- nankör olurlar?
man meseleyi şöyle anlamıştı:
Geçen yazımızda Allah'a şükredenlerden
"...Bu, Rabbimin benim üzerimdeki fazlıdır. O, olabilmenin birinci yolu olan 'Sorumluluğun
şükredenlerden mi olacağım yoksa nankörlerden Allah'tan ve O'nun fazlından olduğunu bilmek'
mi, bunu görmek için beni imtihan ediyor... Kim maddesini ve bunun alameti olan 'İhlas ve Dua'
şükrederse nefsi için şükretmiş olur. Kim de nan- konusunu işledik. Bugün yeni bir konuyla has-
körlük ederse, şüphesiz benim Rabbim El-Ğaniy ve bihalimize devam edeceğiz.
El-Kerim olandır..."  1
2. Sorumluluğu En Güzel Şekilde
Allah subhanehu ve teâlâ bizleri hem varlık hem de va-
Yerine Getirmek
zife yönünden yeryüzünde ihlaf ediyor. Bir grup
geliyor, var oluyor, bazı vazifeleri icra ediyor... Bir insanın yaptığı işi en güzel şekilde yapma-
Sonra onlar gidip yenileri geliyor. Ve her grup sı, elinden gelenin en iyisini ortaya koymasının
varlık ve vazife imtihanının neticesinden üçün- adı, ihsandır. Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem
tanımıyla ihsan: Zilkâde
1435
1. 27/Neml, 40

EYLÜL’14 • SAYI: 32

23
"Allah'ı görüyormuşçasına O'na kulluk etmek, sen İlk olarak "...Benim kullarım..." lafzını ele alalım.
O'nu görmesen de O'nun seni gördüğünü bilmen- Bilindiği gibi Kur'an'ın bir örfü, kendine özgü
dir."  2 bir üslubu ve kullanım tarzı vardır. "...Benim
kullarım…" ifadesi de bunlardandır. Bu ifade in-
Peki, şükür için amel etmek gerektiğini, amel- sanların geneli için kullanılmaz. Hususi dairede
de de ihsan sahibi olma zorunluluğunu nereden yer alan, İslam ehli için kullanılır. Genel olarak
çıkardık? tüm insanlık için kullanıldığında hiçbir şeye
izafe edilmeksizin 'ibad/kullar' kelimesi kullanı-
Madem Süleyman aleyhisselam ile başladık sohbe-
lırken, özel olarak Müslümanlar kastedildiğinde
timize, onun ailesiyle devam edelim.
'Rahman'ın kulları (ibad Er-Rahman), ibad El-
Sebe Suresi 10-13. ayetlerde Allah subhanehu ve Allah (Allah'ın kulları), ibadî (benim kullarım)
teâlâ Davud'a ve Süleyman'a aleyhimüsselam verdiği ni- şeklinde kullanılır.
metleri sıralar. Sonra bu nimetlerini şu hükümle
Öyleyse bu ayette az şükredenlerden kasıt
sonlandırır:
insanlar değil, Müslüman olan veya bu iddiaya
"Ey Davud ailesi! Şükretmek için amel yapınız. sahip insanlardır.
Benim kullarımdan çok azı şükredenlerdendir."  3
Evet kardeşim, acı ama gerçek bir tabloyla
Allah subhanehu ve teâlâ verdiği nimetler için karşı karşıyayız. Allah'ın hidayet ettiği mü-
şükretmemizi ve bunu da amel yaparak minlerin çoğu, şükür ehli değildir.
ifa etmemizi istiyor. Asıl etkileyici
olan ise, ayetin son cümlesidir: Ayetteki ikinci tedebbür nokta-
kardeşimle hasbihal

"…Benim kullarımdan çok azı mız şudur: Vakıa ile bu ayetin


şükreder." hükmü uyuşmuyor. Müslü-
Ayetleri tedebbür, Allah'ın müminlere manların din adına en çok
farz kıldığı sorumluluklardandır.
Burada biraz düşünmek telaffuz ettikleri kelime
Teddebbür; dubur kelimesinden
lazım. Ayetleri tedebbür, gelir. Yani bir şeyin arkası... Tedebbür Allah'a hamd ve şükür-
Allah'ın müminlere farz ise tefa'ul babındandır. Yani bir dür. Öyle ki iyilik ve afi-
kıldığı sorumluluklardandır. şeyi yavaş yavaş, tane tane yapıp yet üzere olduğumuzu ifade
Teddebbür; dubur kelimesin- sonuca ulaşmayı ifade eder. etmek için dahi 'Allah'a hamd
den gelir. Yani bir şeyin arkası... olsun' diyoruz. Demek ki Allah
Tedebbür ise tefa'ul babındandır. subhanehu ve teâlâ, dillerden eksik ol-
Yani bir şeyi yavaş yavaş, tane tane mayan bu cümleyi hamd ve şükür
yapıp sonuca ulaşmayı ifade eder. ifadesi olarak kabul etmiyor. Neden mi?
Cevabı yine ayette saklıdır. "…Ey Davud
Allah subhanehu ve teâlâ Kur'an'ı; ayetlerin içine ailesi! Bana şükretmek için amel yapınız…"
derc edilen hakikatleri tane tane, bölerek ve
adım adım ilerleyerek ele almamızı istiyor. 'Şükür için konuşun' demiyor, 'amel ediniz' diyor.

Kur'an okurken bu sorumluluğu yerine getir- Üçüncü tedebbür noktamız ise; şayet şükür
meyenleri de 'kalbi kilitli olmakla' itham ediyor. için olması gereken amelse, vakıada sorumluluk
sahibi herkes, iyi-kötü bir şeyler yapıyor. Zaten
"Onlar Kur'an'ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpleri hiçbir şey yapmayan insana sorumluluk verilmez,
kilitli mi?"  4 verilse de alınır zannımızdır. Dediğimiz gibi bu
zandır. Çünkü Allah iyi-kötü bir şeyler yapmak-
Şimdi yukarıda kaydettiğimiz ayeti düşünelim/ tan değil, ihsan üzere, Allah'ı görüyormuşçası-
tedebbür edelim. na, bu da olmuyorsa Allah'ın subhanehu ve teâlâ her
"...Benim kullarımdan çok azı şükredenlerdendir." anımızı gözetlediğini bilerek amel yapmamızı
öğütlüyor. Böyle yapanlar da az olduğu için "...
Benim kullarımın çok azı şükredenlerdendir." diyor.

2. Buhari, Tefsir, 2; Müslim, İman, 5. Aslında ben seni çok iyi anlıyorum. Sen mese-
3. 34/Sebe, 13 lenin öneminin ve sorunların farkındasın. Rab-
4. 47/Muhammed, 24

24
bini tanıyorsun. O'nun için yapılan amellerin, larını ve insanlardan beklentilerini yerine getirsen,
O'nun şanına uygun olması gerektiğini çok iyi başkalarına hitap ederken kendi kulaklarını açıp
biliyorsun. Bazı zamanlar, şeytanın pişmanlıkla dinlesen yeter.
neticelenen isteklerine uyup sorumluluklarını
Yazıklar olsun sana ey nefis! Kendi sesine ku-
aksatsan da olması gerekenin ihsan olduğunun
laklarını tıkama... Sen de biliyorsun ki insanın en
şuurundasın.
doğru ve yalın olduğu an, başkalarına nasihatte
Ancak sen de biliyorsun ki, bizler birbirimize bulunduğu andır.
nasihat etmek, hatırlatmak durumundayız. En Ey nefis! Senin bazı şeyleri unutman, onların
tehlikeli bilgi, zihinde yer işgal eden ve insana hakikatini değiştirmez. Sen; Allah'ın, her amelini
fayda sağlamayan bilgidir. Bir şeyi bilmiyorsan gördüğünü, gözettiğini ve şahit olduğunu unutsan
bunda tafsilat vardır. Şayet cahil olduğun konu da bunlar Rabbinin sıfatlarıdır. Sen yokken de bu
dinin aslı olan tevhid ve şirk konusunda değilse sıfatları vardı. Senden sonra da olmaya devam ede-
ve senin de taksirin yoksa şeriat seni bu cehale- cek. Senin unutmanın zararı sadece sanadır.'
tinle mazur sayıyor. Lakin bildiğin hâlde yapma-
dıklarına gelince; burada ne tafsilat, ne mazeret, Sözü biraz uzatmış olduk, farkındayım. An-
ne de genişlik vardır. Böyle bir durumda şeriat lamış olduk ki, sorumluluk imtihandır ve so-
seni mücrim/suçlu kabul eder. Şimdi anladın mı rumluluk imtihanındaki hikmet; şükredenler
Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem: "...Faydasız ile nankör olanları ayırmaktır. Şükür ehli olmak
ilimden sana sığınırım..." duasını! Ya da "...Bana için Allah subhanehu ve teâlâ kullarından amel yapma-
faydalı olacak olanları öğret, öğrettiklerini de faydalı larını istiyor. Ayet üzerinde tedebbür sonucunda;
kıl..." yakarışını! istenilenin her amel değil, ihsan üzere amel ol-
duğunu da anladık. Sorumluluklarında her daim
Bildiğimiz, ancak zamanın geçmesiyle üzeri- 'elimden gelenin en iyisi nedir?' diye dertlenen ve
mizde etkisini yitiren ya da başkalarına anlattığı- bunun için çabalayanlar, tökezlediklerinde bu
mız için sorumluluğumuzu yerine getirdiğimize hâllerinde ısrar etmeyip tevbeyle yenilenen ve
inandığımız bilgiler, tehlikeli olanlardır. Özellikle yollarına devam edenler bu imtihanda Allah'a
başkalarına öğretme makamında bulunanlar bu şükretmiş olanlardır.
tehlikeyle karşı karşıyadırlar. İhsanı, sorumlulu-
ğun hakkını vermeyi, şükrün yolunun en güzel Bu noktada sana son bir tavsiyede bulunmak
şekilde amel etmek olduğunu anlatırlar. Şeyta- istiyorum.
nın da dürtmesiyle güzel anlatmayı, ikna edici
'Müslümanın Allah'a Karşı Sorumlulukları' kita-
konuşmayı ve insanları etkileyebilmeyi yanlış
yorumlarlar. Oysa anlatan ve öğretenler her ko- bında, sayfa 198-211 arasında 'İhsan Sahibi Olma-
nın Yolları' bölümünü okumanı ve bana da duacı
nuşmayla sorumlulukları hususunda aleyhlerine
şahitlik etmişlerdir. Genelde nefsime yaptığım bir olmanı rica ediyorum.
nasihati seninle de paylaşmak istiyorum. Rabbim seni, beni ve İslam adına sorumluluk
'Ey nefis! Senin vaaza ve nasihate ihtiyacın yoktur. almış tüm kardeşlerimizi ihsan ehli, şakir kulla- Zilkâde
1435
En büyük vaiz senin dilindir. Başkalarına anlattık- rından eylesin.

EYLÜL’14 • SAYI: 32

25
Akaid Notları
Murat Güç muratguc@tevhiddergisi.com

Ümmetin Kanserli Uzvu:


Şia (Rafıziler) -2-
Abdullah b. Sebe yaşamış olan bir şahsiyettir.
Onun olmadığını söyleyenlerin getirdikleri
delillerin hiçbiri tutarlı ve geçerli deliller değildir.

Abdullah b. Sebe Kimdir? Tarihte İhsan İlahi Zahir bu iddiaya şöyle cevap ver-
Böyle Bir Şahsiyet Yaşamış Mıdır? miştir:
Şia'nın itikadının bir mezhep hâline gelme- 'Son dönem Şia âlimleri her ne kadar Abdullah b.
sinde Abdullah b. Sebe'nin etkisi çok önemlidir. Sebe'yi inkâr etseler de ilk dönem Şia âlimlerinin
Şia'nın doğru anlaşılması için bu şahsiyetin kim hepsi Abdullah ibni Sebe'nin varlığını ispat etmiş-
olduğu ve sahabe dönemindeki faaliyetlerinin ne lerdir.
olduğunun bilinmesi gerekir. Fakat son dönem
Şiiler ve akılcılar Abdullah b. Sebe'nin uydurma Nubahti, hicri üçüncü asırda yaşamış Şia'nın
bir şahsiyet olduğunu iddia etmişler, farklı se- muteber âlimlerindendir. Bu âlimin 'Şia'nın fırka-
ları' adında bir kitabı vardır. Nubahti bu kitabında
beplerden dolayı bu şahsiyeti inkâr etmişlerdir.
'Sebeiyye' adında bir bab açmış ve orada Abdullah b.
Abdullah b. Sebe'yi inkâr edenlerin iddialarına Sebe hakkında şu bilgileri vermiştir: 'Bunların başı
bakacak olursak: Abdullah b. Sebe isimli bir Yahudidir. Yahudilikten
İslam dinine girmiştir. Ebu Bekir ve Ömer'e sövmüş,
1. Şia'nın müteahhir olan âlimleri tarihte Ab- Osman'a buğz ettiğini izhar etmiştir. Bunları yapar-
dullah b. Sebe adında bir şahsın olmadığını söy- ken Ali'nin böyle yapmasını kendisine emrettiğini
söylemiştir. Ali, bu adamı yanına çağırtıp zorlaya-
lemişlerdir. O dönemde olan olayları bu şahsa
rak yaptıklarını kendisine ikrar ettirmiş: 'Ben Ebu
mâl etmek için uydurulduğunu iddia etmişlerdir.
Bekir ve Ömer'e sövüyordum. Bunu da senin bana
Hatta bazıları da: 'Şia'nın hakkını gasp etmek için emrettiğini söylüyordum' deyince Ali, Abdullah b.
böyle bir şahsiyet, Ehli Sünnet tarafından uydu- Sebe'nın öldürülmesini emretmiştir. Fakat Ali'nin
rulmuştur. Abdullah b. Sebe, Yahudilikten İslam'a ashabı bu insanların tekrardan ayaklanmamaları
geçmiştir. Bunun ile Şia'nın temelinde Yahudiliğin için Ali'ye engel olmuş, Ali de Abdullah b. Sebe'yi
olduğuna işaret edilmek istenmiştir' demiştir. başka bir memlekete sürmüştür.'

26
'Abdullah b. Sebe ilk olarak bu ümmette vasi
fikrini ortaya atandır.' Yani Abdullah b. Sebe bir
Yahudi idi. Yahudilerin inancına göre her Peygam-
berin bir vasisi olması gerekir. Nasıl ki Musa'nın
vasisi Yuşa bin Nun ise aynı şekilde Muhammed'in
sallallahu aleyhi ve sellem de bir vasisi olmalıydı. Abdul-
lah b. Sebe kendisine sorulduğunda bu kişinin Ali
olduğunu söylerdi. Devamında Nubahti şöyle der:
'Şia'ya muhalefet edenler, Rafıziliğin aslının Yahu-
dilikten geldiğini söylerler.'

Hicri dördüncü asırda yaşayan Elkeşi 'Ri-


cal' kitabında Hüseyin'den radıyallahu anh şu sözü
naklediyor: 'Abdullah b. Sebe'nin ismini her duy- Kimisine göre, Ehli Sünnet'in inancı geçmişi
duğumda tüylerim diken diken oluyor. Bu adam kutsamak üzere kurulmuştur. Yani Ehli Sünnet
Ali'ye rububiyet iddiasında bulundu. Oysa Ali salih yaşanan fitnelerde sürekli sahabenin hatasız ol-
bir kuldu ve Rasûlullah'ın yanında değerliydi. O, duğunu ispatlamaya çalışmıştır. Bundan dolayı
Rasûlullah'ın yanındaki değerini sadece Allah ve sahabeyi masum göstermek amacı ile Abdullah b.
Rasûlü'ne itaat etmekle elde etti.' Sebe adında bir şahsiyet uydurmuştur. Bu şekil-
de geçmişte yaşanan bütün sıkıntılar ve yanlışlar
El-Huli, Şiilerin çok değer verdiği bir âlimdir. Abdullah b. Sebe'nin üzerine yıkılmıştır.
El-Huli 'Rical' isimli kitabında Abdullah b. Sebe
hakkında bilgi verirken diyor ki: 'Abdullah b. Sebe Bazıları ise kendilerince şöyle itiraz ederler:
ğuluvv ehlindendi. Ali de onu yaktı.' Racih olan Ab- 'Ehli Sünnet birilerinin (sahabenin) suçunu hafif-
dullah b. Sebe'nin yaşamasıdır. Ki Şia'nın kendi letelim derken farkında olmadan koca bir ümmete
kaynaklarında bu şekilde de geçmektedir. hakaret etmiştir. Çünkü bir tane adamın koca bir
ümmeti saptırması mümkün değildir.'
Nehcu'l Belağa kitabının en meşhur şerhlerin-
den bir tanesi İbni Ebi Hadid'in şerhidir. İbni Akılcıların bu gerekçelerine cevap verecek
Ebi Hadid şerhinde diyor ki: 'Abdullah b. Sebe olursak:
uluhiyet fikrini Ali zamanında ortaya atmadı. Bu
fikri Ali'nin vefatından sonra insanlar arasında Bunlar dediler ki: 'Ehli Sünnet geçmişi kutsuyor
yaymaya başladı.' ve insanların hatalarını örtbas etmek için bütün
suçu Abdullah b. Sebe'nin üstüne yıkıyor.' Önce-
Bunların hepsi Şia'nın ilk dönem âlimlerinden likle Ehli Sünnet bu töhmetten beridir. Çünkü
yapılan nakillerdir. Yine Şiilerin çok değer ver- Ehli Sünnet sahabe arasında yaşanan olayla-
dikleri Kummi, Mamakani gibi muteber âlimler rı aktarırken aynı zamanda Ali'nin radıyallahu anh
de kendi kitaplarında Abdullah b. Sebe'yi bir karşısında olanların fitneye düştüklerini ve hata
şahıs olarak kabul etmişlerdir. Aynı şekilde bu yaptıklarını da aktarmıştır. Şayet Ehli Sünnet bü-
âlimler kendi kitaplarında, Sebeiyye adında bir tün suçu Abdullah b. Sebe'nin üzerine yıksaydı
fırka olduğunu ve fikirlerinin ise Ehli Sünnet'in ve sahabelerden suçu çekseydi, o zaman burada
aktardığı gibi olduğunu ikrar etmişlerdir. haksızlık etmiş olurdu. Fakat Ehli Sünnet'in böyle
bir söylemi kesinlikle olmadı. Ehli Sünnet'e göre,
Bundan dolayı müteahhir olan âlimlerin Ab- o dönemde Abdullah b. Sebe, insanlar arasında
dullah b. Sebe'yi inkâr etmeleri mümkün değil- fitne ateşini yaymıştır. Müslümanlar da onun fit-
dir. Çünkü hem Şii mezhebinden olanlar, hem nesine düşmüşlerdir. Yani Abdullah b. Sebe ne
de onlara muhalif olanların hepsi kelam birliği kadar suçluysa, sahabe de onun kadar suçludur.
ile Abdullah b. Sebe'nin şahsiyetinden itikadına
kadar tafsilatlı bilgi vermişlerdir. Bunun anlaşılması için sahabenin yaptığı bir
hatayı örnek olarak verebiliriz:
2. Akılcı olarak bilinen, modernist insanlar da
Abdullah b. Sebe'yi bir şahsiyet olarak inkâr et- Abdullah b. Sebe, Osman radıyallahu anh döne-
mişlerdir. Bu şahsı inkâr ederken farklı gerekçeler minde yaşanan birtakım sıkıntıları fırsat bile-
Zilkâde
ileri sürmüşlerdir: rek fitne yapmaya başlamıştır. Abdullah b. Sebe 1435

EYLÜL’14 • SAYI: 32

27
mektuplar bizzat halifeye değil halife olabilecek
ve Rasûlullah'ın yanında değerli olan sahabelere
gönderilmiştir. Bu durum birilerinin gizliden giz-
liye İslam ümmetinde fitne yapmaya başladığını
gösterir. Nitekim ilerleyen zamanlarda fitneciler
isteklerini elde etmeye başlamışlardır. Bundan
dolayı mektupları yazanların ve aracı olanların
yakalanıp cezalandırılmaları gerekirdi. Oysa sa-
habe böyle yapmadı. Çok tehlikeli olan bu olayın
üstü farkında olmadan sahabe eli ile örtbas edildi.
Sahabenin beldelere gözlemcileri göndermesi
propaganda yapmak için değerli sahabeler adına yerinde bir fikirdi. Daha sonra olayı kapatmaları
etrafa mektup gönderiyordu. Bu şekilde sahabe siyasete kesinlikle uygun değildi; ki Rasûlullah
adına rahatsızlıklar dillendirilmiş oluyordu. Aynı döneminde bir memlekette düşman daha atla-
şekilde İslam beldelerinde, halife olabilecek ve in- rını oynatmadan Rasûlullah'ın haberi oluyordu.
sanların dinleyecekleri sahabelere valilerin halka Rasûlullah bunu oluşturduğu istihbarat ağı ile
yaptıkları zulümleri içeren mektuplar yolluyordu. sağlıyordu ve gelişen bu durum karşısında hemen
önlem alıyordu.
Gelen bu mektuplar üzerine bir gün sahabe
(Talha, Zübeyir vb.) bu durumu konuşmak için Bizim burada sahabenin siyasetinin yanlış ol-
Osman'ın radıyallahu anh yanına gittiler. Osman'a: 'Ey duğu söylememiz hakaret değil hak olandır. Bu
Osman, İslam topraklarında olan şeylerden senin eksiklik sahabenin faziletinden ve kadrinden
hiçbir şey eksiltmez. Çünkü sahabe yeryüzünde
akaid notlaı

haberin var mı?' Osman da: 'Benim haberim var.


Her şey afiyette ve her yerde emniyet var.' Sahabe kalbi en temiz olan insanlardır.
de: 'Oysa insanlar bize, valilerin zulmettiğini; zorla İbni Mesud radıyallahu anh sahabe hakkında şöyle
insanların paralarını aldığına dair bir takım sıkın- der:
tıları yazıyorlar' dediler.
"Yaşayandansa, ölmüş olanların yollarına tabi ol-
Osman da: 'Kimse bana bu şikayetlerde bulun- mak daha hayırlıdır. Çünkü hayatta olanın fitnesin-
madı. Eğer böyleyse siz de bu işte benim ortaklarım- den hiçbir zaman emin olunmaz. İşte Muhammed'in
sınız.' Yani Osman; Talha, Zübeyir ve diğerlerine sallallahu aleyhi ve sellem ashabı... Onlar ümmetin kalbi en
burası ne kadar benim İslam Devletimse sizin de temiz, ilmi en derin, yapmacıklıktan en uzak kimse-
devletiniz. Bana fikirlerinizi söyleyin' dedi. Onlar leridir. Allah onları Rasûlü'ne arkadaş olsunlar ve
da: 'Rasûlullah'ın terbiyesinde yetişmiş ve senin de dinini ikame etsinler diye seçmiştir. Öyleyse onların
güvendiğin sahabeleri memleketlere yolla' öneri- haklarını verin ve onların yoluna uyun, zira onlar
sinde bulundular. dosdoğru bir yol üzeredirler."

Bunun üzerine Osman radıyallahu anh, Kufe'ye Akılcılar ikinci olarak: 'Bir adamın tek başına bir
Muhammed bin Mesleme'yi, Basra'ya Usame bin ümmeti saptırması mümkün değildir.' Bu gerekçe
Zeyd'i, Mısır'a ise Ammar bin Yasir'i gönderdi. ile Abdullah b. Sebe'yi inkâr etmişlerdir. Bu itiraz,
Bu sahabelerin hepsi söylenen beldeleri kont- akılcıların akılsızlığı ile alakalıdır. Nitekim bir
rol ederek geri geldiler. Osman'a dediler ki: 'Ey insan nasıl koca bir ümmeti ıslah edebiliyorsa bir
Emiru'l Muminin bütün beldelerde eman ve selamet adamın da ümmeti ifsat etmesi normaldir. Ki her
vardır.' Yani mektuplarda belirtilen sıkıntıların zaman ifsat etmek, ıslah etmekten daha kolaydır.
vakıada olmadığı hakkında rapor sundular. Bu Yine bırakın bir adamın ümmeti etkilemesini bir
raporlardan sonra olay kapatıldı ve olayın üstüne kelime dahi rahatlıkla koca iki orduyu karşı kar-
gidilmedi. şıya getirebilir.
Sonuç olarak, Abdullah b. Sebe yaşamış olan
Sahabenin burada yanlış yaptığı ortadadır. Bu
bir şahsiyettir. Onun olmadığını söyleyenlerin
mektuplar onların eline ulaştığında hemen te-
getirdikleri delillerin hiçbiri tutarlı ve geçerli
yakkuza geçmeleri, bu işin faillerinin bulunup
deliller değildir.
cezalandırılmaları gerekirdi ki bir daha böyle
bir şeye kalkışmasınlar. Bu olaydaki tehlike ise Davamızın sonu Allah'a hamd etmektir.

28
İlim Meclisi
muratmuslihan@tevhiddergisi.com

Murat Müslihan

Zor Günlerin Adamı Sadık İnsan


-3- Vela Berası ve Affetmesi
Halim selim bir fıtrata sahip olan Ebubekir, insanların
dinden döndüğü riddet gününde en sert, en katı kişi idi.
Düşünün, sertliği ile bilinen Ömer, onu yumuşatmaya,
sakinleştirmeye çalışıyordu. Çünkü insanlar Allah'ın en çok
nefret ettiği şirki işlemeye başladılar. Burada Ebubekir'in
halim selim olması veya onları affetme gibi bir lüksü yoktu.
Çünkü bu Allah'ın hakkına taalluk eden bir meseleydi.

Vela Bera ren Ebubekir radıyallahu anh onunla dövüşmek için


"Ebubekir'in oğlu Abdurrahman, Müslüman ol- Allah Rasûlü'nden izin ister fakat Allah Rasûlü
duktan sonra bir gün babasına şöyle der: 'Bedir ona izin vermez. Normalde bir babanın oğlunu
savaşında, birdenbire gözüme iliştin. Önüne gelen öldürmek istemesi aklen pek anlaşılabilecek bir
herkese kılıç sallıyordun. Seni başkalarına bırakıp: şey değildir. Bir baba bırakın çocuğunu öldürme-
'Onu başkası öldürsün' dedim ve bir başka tarafa yi, ona en ufak bir zararın gelmesini dahi istemez.
gittim.' Ebubekir radıyallahu anh ise ona şöyle der: 'Oğ- Peki, Ebubekir oğluna nasıl bunu söylüyor? Ona
lum sen o gün benim karşıma çıksaydın, vallahi ben bunları söylettiren şey nedir? Elbette bunun ce-
senin gibi yapmazdım. Allah ve Rasûlü için oracıkta vabı, Ebubekir'in vela ve berasının sadece Allah
seni öldürürdüm.' "  1 için olmasından başka bir şey değildir. Allah için
sever ve Allah için buğz edersen çocuğun dahi
Başka bir rivayette Abdurrahman, Bedir mey- olsa Allah'ın düşmanı, senin de düşmanındır. Ve
danında Müslümanlara meydan okur. Bunu gö- yine Allah için sever ve Allah için buğz edersen Zilkâde
cahiliyede düşmanın olan kimseler, iman ettikle- 1435
1. Mahmud El-Mısri, Hayatu's Sahabe

EYLÜL’14 • SAYI: 32

29
rinde, senin dostların olurlar. Tıpkı Evs ve Hazrec Onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere so-
kabilesinin mensupları gibi. Cahiliyede birbirle- kacaktır; orada süresiz olarak kalacaklardır. Allah,
rinin azılı düşmanı olan bu iki kavim, iman ile onlardan razı olmuş, onlar da O'ndan razı olmuş-
birlikte aralarındaki düşmanlığa son verip kardeş lardır. İşte onlar, Allah'ın fırkasıdır. Dikkat edin;
oldular. Çünkü vahiy onlara dostu da düşmanı şüphesiz Allah'ın fırkası olanlar, felah bulanların
da tanıttı. ta kendileridir."  6

"Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin "Ey iman edenler! Eğer küfrü imana tercih eder-
velileridirler. İyiliği emreder, kötülükten sakındı- lerse, babalarınızı ve kardeşlerinizi bile dost edin-
rırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler ve meyin. İçinizden kim onları dost edinirse, işte onlar,
Allah'a ve Rasûlü'ne itaat ederler. İşte Allah'ın ken- zalimlerin ta kendileridir. De ki: 'Eğer babalarınız,
dilerine rahmet edeceği, bunlardır. Şüphesiz Allah, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, ka-
üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir."  2 zandığınız mallar, kesada uğramasından korktu-
ğunuz bir ticaret ve beğendiğiniz meskenler size
"Münafık erkekler ve münafık kadınlar, bazısı ba- Allah'tan, Peygamberinden ve O'nun yolunda ci-
zısındandır; kötülüğü emrederler, iyilikten alıko- haddan daha sevgili ise, artık Allah'ın emri gelin-
yarlar, ellerini sımsıkı tutarlar. Onlar Allah'ı ceye kadar bekleyin! Allah, fasık topluluğunu
unuttular; O da onları unuttu. Şüphesiz, doğru yola erdirmez."  7
münafıklar fıska sapanlardır."  3
Vela bera akidesi, Kur'an-ı
"Gerçek şu ki, iman edenler, hicret Kerim'de en çok üzerinde du-
edenler ve Allah yolunda malla- rulan meselelerdendir. Günü-
rıyla ve canlarıyla cihad edenler müzde ise bu, en çok istismar
ile (hicret edenleri) barındıran- "Dedi ki: 'Ey Nuh, kesinlikle o senin
edilen, en çok cıvıklaştırılan
ailenden değildir. Çünkü o, salih
lar ve yardım edenler, işte ve en çok basite alınan
olmayan bir iş (yapmıştır). Öyleyse
birbirlerinin velisi olanlar, hakkında bilgin olmayan şeyi benden meselelerden biri hâline
bunlardır. İman edip hicret isteme. Gerçekten Ben, cahillerden gelmiştir. Kur'an'da dostlar
etmeyenler, onlar hicret edin- olmayasın diye sana öğüt veriyorum.' " ve düşmanlar açık bir şekil-
ceye kadar, sizin onlara hiçbir
de tanıtılmış olmasına rağmen,
şeyle velayetiniz yoktur."  4
günümüzde vela bera hakkıyla
"İnkâr edenler, birbirlerinin velile- uygulanmadığı için artık kimin
ridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (bir- dost kimin düşman olduğu belli
birinize yardım etmez ve dost olmazsanız) değildir. Bunun birçok nedeni vardır. En
yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk belirgin nedenlerinden bir tanesi de teo-
(fesat) olur."  5 ride olan bu bilgileri, pratikte hakkıyla bize
gösteren kimselerin olmaması veya az olmasıdır.
Bu konuda anne baba, çoluk çocuk, amca dayı, Bundan dolayı hem geçmiş dönem Peygamber-
hala teyze arasında fark yoktur. Akraba yönün- lerinden, hem de sahabeden bazı pratik örnekler
den bize yakınlığı veya uzaklığı çok önemli de- zikrederek bu konunun daha iyi anlaşılmasını
ğildir. Allah dostu olanlar bizim dostumuz, Allah sağlayalım. Onların en yakınlarına vela berayı
düşmanı olanlar ise bizim düşmanlarımızdır. nasıl uyguladıklarını görelim.
"Allah'a ve ahiret gününe iman eden hiçbir kavim Nuh aleyhisselam:
(topluluk) bulamazsın ki, Allah'a ve elçisine başkal-
dıran kimselerle bir sevgi (ve dostluk) bağı kurmuş "(Gemi) Onlarla dağlar gibi dalga(lar) içinde
olsunlar; bunlar, ister babaları, ister çocukları, ister yüzüyorken Nuh, bir kenara çekilmiş olan oğluna
kardeşleri, isterse kendi aşiretleri (soyları) olsun. seslendi: 'Ey oğlum, bizimle birlikte bin ve kâfirlerle
Onlar, öyle kimselerdir ki, (Allah) kalplerine imanı birlikte olma.' (Oğlu) Dedi ki: 'Ben bir dağa sığına-
yazmış ve onları kendinden bir ruh ile desteklemiştir. cağım, o beni sudan korur.' Dedi ki: 'Bugün Allah'ın
emrinden, esirgeyen olan (Allah)dan başka bir

2. 9/Tevbe, 71
3. 9/Tevbe, 67
4. 8/Enfal, 72 6. 58/Mücadele, 22
5. 8/Enfal, 73 7. 9/Tevbe, 23-24

30
koruyucu yoktur.' Ve ikisinin arasına dalga girdi,
böylece o da boğulanlardan oldu."  8

"Nuh, Rabbine seslendi. Dedi ki: 'Rabbim, şüphesiz


benim oğlum ailemdendir ve senin vaadin de doğ-
rusu haktır. Sen hâkimlerin hâkimisin.' "  9

"Dedi ki: 'Ey Nuh, kesinlikle o senin ailenden değil-


dir. Çünkü o, salih olmayan bir iş (yapmıştır). Öy-
leyse hakkında bilgin olmayan şeyi benden isteme.
Gerçekten ben, cahillerden olmayasın diye sana öğüt
veriyorum.' "  10

"Dedi ki: 'Rabbim, bilgim olmayan şeyi senden is- dınız, o hâlde, (dağlara çekilip) mağaraya sığının
temekten sana sığınırım. Ve eğer beni bağışlamaz da Rabbiniz size rahmetinden (bolca bir miktarını)
ve beni esirgemezsen, hüsrana uğrayanlardan olu- yaysın ve işinizden size bir yarar kolaylaştırsın.' "  16
rum.' "  11
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:
İbrahim aleyhisselam:
Abdullah bin Amr bin As radıyallahu anh anlatıyor:
"Hani İbrahim, babası Azer'e (şöyle) demişti: 'Sen
putları ilahlar mı ediniyorsun? Doğrusu, ben seni ve "Bir gün müşriklerin Kâbe yanındaki Hatim´de
kavmini apaçık bir sapıklık içinde görüyorum.' "  12 bir araya geldiklerini gördüm. Rasûlullah'tan bah-
sederek şöyle diyorlardı: 'Bu adama sabrettiğimiz
"Hani babasına ve kavmine demişti ki: 'Sizin, kar- kadar hiç kimseye sabretmedik. O bize hakaret etti.
şılarında bel büküp eğilmekte olduğunuz bu temsili Atalarımıza sövdü. Dinimizi kötüledi. Cemaatimizi
heykeller nedir?', 'Biz atalarımızı bunlara tapıyor dağıttı. İlahlarımıza küfretti. Bu sırada Rasûlullah
bulduk' dediler. Dedi ki: 'Andolsun, siz ve atalarınız efendimiz çıkageldi. Kâbe´yi tavaf ederek yanların-
apaçık bir sapıklık içindesiniz.' "  13 dan geçti. Bazı müşrikler Rasûl'e laflar attılar. Bu
lafları duyduğu ve rahatsız olduğu, Rasûlullah'ın
"'Hayır' dediler. 'Biz atalarımızı böyle yaparlarken mübarek yüzünden anlaşıldı. Geçip gitti, ikinci defa
bulduk.' (İbrahim) Dedi ki: 'Şimdi, neye tapmakta yanlarından geçtiğinde yine aynı şekilde sözlerle
olduğunuzu gördünüz mü?', 'Hem siz, hem de eski karşılaştı. Yine rahatsız olduğu, yüzünden anlaşıldı.
atalarınız?', 'İşte bunlar, gerçekten benim düşma- Üçüncü kez yanlarından geçerken, aynı şekilde ken-
nımdır; yalnızca âlemlerin Rabbi hariç.' "  14 disine laf attılar. Bunun üzerine Peygamber onlara
şöyle dedi: 'Beni duyuyor musunuz ey Kureyşliler?
Ashab-ı Kehf: Ben sadece sizi kesmekle gönderildim!' Orada bulu-
nanlar bu sözü işittiler, sükûtla dinlediler. O kadar
"Kalkıp da, 'Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir.
sessizleştiler ki, sanki her birinin başının üzerinde
O'ndan başkasına asla ilah demeyiz. Yoksa andol-
bir kuş vardı da, o kuşu ürkütüp uçurmamak için
sun ki saçma bir söz söylemiş oluruz. Şunlar, şu
seslerini çıkarmıyor ve hareket etmiyorlardı. Hatta
kavmimiz, O'ndan başka ilahlar edindiler. Onlar
orada bulunan müşriklerin Peygambere karşı en
hakkında açık bir delil getirselerdi ya! Artık kim
şiddetli olanları bile şöyle diyordu: 'Ey Eba Kasım,
Allah'a karşı yalan uydurandan daha zalimdir?'
doğruca yoluna git, sen cahil bir kimse değilsin.' "  17
dediklerinde onların kalplerine kuvvet vermiştik."  15
Sahabeler radıyallahu anhum:
"(İçlerinden biri demişti ki:) 'Madem ki siz onlar-
dan ve Allah'tan başka taptıklarından kopup ayrıl- İbni Abbas radıyallahu anhuma şöyle der:

8. 11/Hud, 42-43 "Müslümanlar Bedir'de karşı taraftan esirler alınca,


9. 11/Hud, 45 Rasûlullah, Ebubekir ve Ömer'e şöyle dedi: 'Bu esir-
10. 11/Hud, 46 ler hakkında ne düşünüyorsunuz?' Ebubekir şöyle
11. 11/Hud, 47 dedi: 'Ey Allah'ın Rasûlü onlar bizim yakın akraba-
12. 6/En'am, 74
13. 21/Enbiya, 52-53
Zilkâde
14. 42/Şura, 74-77 16. 18/Kehf, 16 1435
15. 18/Kehf, 14 17. İmam Ahmed

EYLÜL’14 • SAYI: 32

31
larımız, fidye karşılığında onları serbest bırakalım. varlıkların İslam toplumunda yaşanacak olum-
Alacağımız fidye, kâfirlere karşı bizim için bir güç suzlukları gözlediği gibi... Neticede onlar, sinek
olur. Umulur ki onlar da Allah'ın izniyle İslam'ı tabiatlıydı... Balarısı misali güzelliğe değil, sinek
kabul ederler.' Rasûlullah: 'Sen ne düşünüyorsun ya misali sağlam bedenin yaralı kısmına konarlardı.
Ömer?' dedi. Ömer 'Hayır, Allah'a yemin ederim ki Abdullah bin Ubeyy konacağı yarayı bulmuştu.
ben Ebubekir'le aynı görüşte değilim. Bence onların
boyunlarını vurdurmalıyız. Ali, Ukeyl'in boynunu "...İnsanları iyice kışkırtmak için şu sözleri söy-
vursun. Ben de (Kendi akrabasını kastederek) şu ledi: 'Bunlarla bizim misalimiz, Arapların 'besle
şahsın boynunu vurayım. Onlar küfrün önderleri- kargayı oysun gözünü' deyimimizdeki gibidir. Hem
dir' dedi. Ömer bu konuda daha sonra şöyle dedi: yurdumuza yerleştiler, hem de şu yaptıklarına bakın.
'Rasûlullah benim fikrimden daha çok Ebubekir'in Vallahi Medine'ye dönersek aziz/izzetli olan zelil
fikrine meyletti. İkinci gün onların yanına geldi- olanı oradan çıkaracaktır.' "  21
ğimde Rasûlullah ve Ebubekir'i ağlarken buldum.
Dedim ki: 'Ya Rasûlullah seni ve arkadaşını ağlatan Onun bu sözleri üzerine şu ayetler indi:
nedir? Eğer ağlamamı gerektirecek bir durum varsa
söyleyin ben de sizinle ağlayayım. Yok, eğer beni "Onlara: 'Gelin, Allah'ın Peygamberi sizin için
ağlatacak bir durum yoksa ben de sizin ağla- mağfiret dilesin' denildiği zaman başlarını çe-
manıza ağlarım. Bunun üzerine Rasûlullah virirler ve sen, onların büyüklük taslayarak
şöyle buyurdu: 'Fidye almak konusunda uzaklaştıklarını görürsün. Onlara mağfiret
arkadaşlarının bana yaptıkları tek- dilesen de, dilemesen de birdir. Allah
liften dolayı ağlıyorum. Onların onları kesinlikle bağışlamayacaktır.
uğrayacağı azap bana gösterildi, Çünkü Allah, yoldan çıkmış top-
şu ağaçtan daha yakındı.' Bunun Vela beranın özü isimler meselesidir. Kimin luluğu doğru yola iletmez. Onlar:
üzerine şu ayet indi: Müslüman olduğu netleşmeden vela, kimin 'Allah'ın elçisinin yanında bu-
lunanlar için hiçbir şey har-
ilim meclisi

de müşrik olduğu belli olmadan bera


'Hiçbir Peygambere yer- hukukundan söz edilemez. İslam'ın en temel camayın ki dağılıp gitsinler'
yüzünde savaşırken zafer- esaslarından olan vela ve bera akidesine diyenlerdir. Oysa göklerin
ler kazanıncaya kadar esirler hizmet eden, onun esası olan 'isimler' hususu ve yerin hazineleri Allah'ındır.
alması yaraşmaz. Siz, geçici insanların en uzak durduğu konudur. Fakat münafıklar bunu anla-
dünya menfaatini istiyorsunuz, mazlar. Onlar: 'Andolsun, eğer
hâlbuki Allah ahireti (kazanma- Medine'ye dönersek, üstün olan,
nızı) istiyor. Allah, mutlak güç sa- zayıf olanı oradan mutlaka çıkara-
hibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.'  18 caktır' diyorlardı. Hâlbuki asıl üstünlük,
ancak Allah'ın, Peygamberinin ve mümin-
Böylece Allah onlara ganimet almayı helal
lerindir. Fakat münafıklar bunu bilmezler."  22
kıldı."  19
"Bedir'de Musab bin Umeyr'in radıyallahu anh kardeşi Bu olay Allah Rasûlü'nü çok üzmüştü. Öyle ki
de esir alınmıştı. Musab onun esir alındığını görün-hiç dinlenmeden yola devam ediyordu. Münafık-
ce: 'Onu sıkı tut. Çünkü onun annesi zengindir onu ların elebaşının pak ve şerefli oğlu, bu durumdan
fidye karşılığında senden satın almak isteyebilir' etkilenmişti. Allah Rasûlü'nü bu denli üzen bir
dedi. Ebu'l Aziz: 'Kardeşim benim hakkındaki tav- manzaraya, babası sebep olmuştu. Üstelik ayetler
siyen bu mu?' dedi. Musab: 'O bana senden daha de babasının bu sözleri söylediğini teyit ediyor-
yakın bir kardeştir' dedi."  20 du. Medine'ye kadar sabretti. Medine'ye girer-
"Beni Mustalik gazvesi için çıkılmıştı. Yolda En- ken kapıda dikildi ve babasına dedi ki: 'Vallahi
sar ve Muhacir arasında su sırası nedeniyle pek de kimin izzetli kimin de zelil olduğunu göreceksin.
hoş olmayan bir tartışma yaşandı. Her biri kendi Allah Rasûlü sana izin verinceye dek bu kapıdan
kavmine seslendi: 'Ey muhacirler! Yardım edin.' 'Ey içeri girmeyeceksin.' İnsanlar onu uyarsa da o, bu
ensar! Yardım edin'..." kararından vazgeçmedi. Ta ki Allah Rasûlü'nden
giriş izni gelinceye dek... Babası dahi olsa Allah
Kalbi marazlı olan Abdullah bin Ubeyy Es- Rasûlü'nü üzen, onun buğz edeceği işler yapan,
Selul için fırsat doğmuştu. Kalbi hastalıklı tüm ona dil uzatana böyle karşılık vermişti. İşte sevgi

18. 8/Enfal, 67
19. Müslim 21. Buhari, Müslim
20. İbni Hişam 22. 63/Munafikun, 5-8

32
budur. Sevgilinin sevdiğini sevmek, sevgilinin ayetleri iyice açıklıyoruz."  24 ayetinin tefsirinde şu
buğzuna muhatap olana buğz etmek. Biz ise tuhaf mükemmel tespitleri kaydetmiştir:
bir dönemde yaşıyoruz. Abdullah bin Ubeyy bin
Selül'ün dahi şapka çıkaracağı cinsten bir nifak- 'Oldukça ilginç bir şey... Bu, Kur'an metodunun
la karşı karşıyayız. Allah Rasûlü'nü sevdiğimizi inanç ve inançla hareket etmeye ilişkin stratejisini
gözler önüne sermektedir. Kuşkusuz bu metot, sırf
söylüyoruz. Ancak dilimizde ona hakaret eden-
salih müminlerin yolunun açıkça belli olması için
lerin nağmeleri dolanıyor, gece evlerimizi ona
gerçeğin açıklanıp ortaya konmasını amaçlamaz.
düşmanlık edenlerin film ve dizileri süslüyor! Bunun yanı sıra, günahkâr sapıkların yolunun
Onun buğz edip asırlar öncesinden lanet ettiği açıkça belli olması için batılın açıklanıp ortaya kon-
insanları takip ediyor, şevkle haftanın sırasının masını da amaçlamaktadır. Çünkü günahkârların
onlara gelmesini bekliyoruz. Onun şiarlarıyla yolunun açıkça belli olması, müminlerin yolunun
dalga geçen, onu bir çöl bedevisi, zevk düşkünü açık seçik belli olması için bir zorunluluktur. Bu ku-
veya çıkarcı olarak yansıtan komedyenlere katıla ral, yol ayrımını belirleyen bir çizgi konumundadır.
katıla gülüyoruz. 23 Küfrün, kötülüğün ve suçluluğun açığa çıkarılması
imanın, hayrın ve iyiliğin netleşmesi için zorunludur.
Bugün insanların İslam akidesinin en temel Suçluların yolunun açık seçik belli olması ayetlere
meselesi olan vela bera konusunda bu denli ilişkin ilahi açıklamanın hedeflerinden biridir. Çün-
gevşek olmaları, akidelerinin gevşek olmasın- kü suçluların konumları ve yollarına ilişkin olarak
dan kaynaklanmaktadır. Çünkü vela beranın beliren herhangi bir karanlık nokta ve kuşku, mü-
özü, isimler meselesidir. Kimin Müslüman ol- minlerin konumlarına ve yollarına yansır. Çünkü
duğu netleşmeden vela, kimin de müşrik olduğu bunlar birbirlerine karşı duran iki sayfa, birbirle-
belli olmadan bera hukukundan söz edilemez. rine aykırı iki yoldurlar. Bu yüzden renklerin ve
İslam'ın en temel esaslarından olan vela ve bera çizgilerin açığa kavuşması kaçınılmazdır. Bundan
dolayı, her İslami hareketin, müminlerin yolunu
akidesine hizmet eden, onun esası olan 'isimler'
ve suçluların yolunu belirlemekle işe koyulması
hususu insanların en uzak durduğu konudur.
gerekmektedir. Müminlerin yolunu ve suçluların
İslam düşmanları şunu çok iyi biliyorlar; Müs- yolunu tanımlamak ve müminlerin ayırıcı özellik-
lümanların onlarla mücadelesi, vela ve bera hu- leriyle suçluların ayırıcı özelliklerini belirlemekle
kukuna bağlıdır. Vela ve bera hukukunun net- başlamalıdır. Ama realiteler dünyasında, teoriler
leşmesi de isimler meselesinin netleşmesine… dünyasında değil… Böylece İslam davasının men-
Bu nedenle isimler konusunu içinden çıkılmaz supları, yollar birbirine benzemeyecek, müminlerle
hâle getiriyorlar. Hatta Allah'a düşmanlıklarıy- suçlular arasındaki işaret ve çizgiler birbirine gir-
la maruf tağutlar, irca ehlinin bu batıla hizmet meyecek şekilde müminlerin yolu, hareket metodu
eden kitaplarını bedava basıp dağıtıyorlar. Seyyid ve belirtileri ile suçluların yolu, hareket metodu ve
Kutub rahimehullah İslami hareketlerin ve bireylerin belirtileri belirlendikten sonra çevrelerindeki insan-
bu konudaki çıkmazlarını fark etmiş ve onları lardan hangisinin suçlu müşrik olduğunu bilmiş
uyarmıştır. "Böylece suçluların yolu belli olsun diye olurlar. İslam'ın şirk, putperestlik, Allah tanımaz-
lıkta, semavi bir temele dayanmakla beraber beşeri
Zilkâde
23. Ebu Hanzala Hoca'nın 'Tüm Rasûllerin Ortak Müjdesi' yazısından 1435
alıntı yapıldı. 24. 6/En'am, 55

EYLÜL’14 • SAYI: 32

33
tahrifatların değiştirip bozduğu tahrif olmuş dinle girmesi, yolların ayrılış noktasını seçemeyecek kadar
karşılaştığı sıralarda... Evet, İslam'ın bu gruplar ve bir şaşkınlığın egemen olmasıdır. İslami hareketlerin
akımlarla karşılaştığı sıralarda salih müminlerin düşmanları bu gediği çok iyi biliyorlar. Bu yüzden
yolu ile kâfir ve suçlu müşriklerin yolu açık açık gediğin biraz daha genişlemesi, sorunun laçkalaş-
gözler önündeydi. Birbirlerine karışmalarına imkân ması, birbirine girip karmakarışık olması için yoğun
yoktu. Ancak bugün için gerçek İslami hareketlerin çaba sarf etmektedirler. Öyle ki, gerçek sözü açıkça
karşı karşıya kaldığı sorun, bunlardan hiçbiri değil- söylemek, insanı alnından ve ayaklarından bağ-
dir. Sorun, Müslüman sülalelerden gelen milletlerin, layan bir töhmete düşürür. 'Müslümanları tekfir
Allah'ın dininin egemen olduğu ve onun şeriatının ediyorlar' töhmetine... İslam ve küfür konusunda
hükmettiği zamanlarda İslam yurdu olan ülkelerin hüküm verme, bu konuda insanların örf ve gelenek-
varlığında somutlaşmaktadır. Sonra bu ülkeler ve lerine başvurma sorununa dönüşür, yüce Allah'ın
milletler gerçek İslam'ı hayattan uzaklaştırıp isim ve Peygamberinin sallallahu aleyhi ve sellem sözlerine değil…
olarak ilan ediyorlar. İnanç açısından İslam'ı din İşte en büyük zorluk budur. Bu, her nesilden Allah
olarak benimsediklerini sanmalarına rağmen, inanç davasının taraftarlarının aşması zorunlu olan bir
ve realite olarak İslam'ın prensiplerini inkâr ediyor- engeldir. İnsanları Allah'ın yoluna davet edenler,
lar. Çünkü İslam, Allah'tan başka ilah olmadığına gerçek ve kesin sözü söyleme konusunda uzlaş-
şahitlik etmektir. Allah'tan başka ilah bulunma- maya, yağcılığa yeltenmemelidirler. İçlerinde bir
dığına şahitlik ise, yüce Allah'ın tek başına ev- korku ve endişe duymamalıdırlar. Kınayanın
renin yaratıcısı olduğuna ve orada dilediği kınamasından ya da 'Bakın, Müslümanla-
gibi tasarrufta bulunduğuna, kulların rı tekfir ediyorlar' diye bağıran çığırt-
ibadet kastı taşıyan davranışlarını kanlardan etkilenmemelidirler.'  25
ve hayatla ilgili eylemlerini sade-
ce O'na sunacaklarına, kulların Yine bir zamanlar İslam yurdu olan Affetmesi
yasalarını sadece O'ndan birtakım ülkeler vardır. Ancak bu "Beni Mustalik gazvesi dönü-
ilim meclisi

edineceklerine, hayatlarına milletler, günümüzde -bu anlamda- şü Ebubekir'in kızı Aişe'ye


ilişkin konularda tek ba- Allah'tan başka ilah bulunmadığına zina iftirası atıldı. Bu ifti-
şına O'nun hükümlerine şahitlik etmedikleri gibi bu ülkeler de,
raya katılanlardan birisi de
boyun eğeceklerine inanmak- bu anlamın gereği olarak günümüzde Ebubekir'in sürekli kendisine
ta somutlaşmaktadır. Kim -bu Allah'ın dinini din edinmiyorlar... karşılıksız yardım ettiği halası-
anlamda- Allah'tan başka ilah nın oğlu Mistah ibni Usase'ydi.
bulunmadığına şahitlik etmezse, Bunu gören Ebubekir bir daha
hiçbir zaman şehadet getirmemiş ve kesinlikle ona yardım etmeyeceğine
İslam'a girmemiş demektir. Adı, lakabı dair yemin etti. Bunun üzerine Allah şu
ve soyu ne olursa olsun... Hangi bölgede -bu ayeti indirdi: 'İçinizden varlık ve servet sahibi
anlamda- Allah'tan başka ilah bulunmadığı- kimseler yakınlarına, düşkünlere ve Allah yo-
na şahitlik etme gerçeği gerçekleşmezse, o bölge lunda hicret edenlere (kendi mallarından bir şey)
hiçbir zaman Allah'ın dinini din edinmemiş ve vermeyeceklerine yemin etmesinler. Onlar affetsinler,
asla İslam'a girmemiş demektir. Bugün yeryüzünde vazgeçip iyi muamelede bulunsunlar. Allah'ın sizi
isimleri Müslüman ismi, kendileri de Müslüman bir bağışlamasını arzu etmez misiniz? Allah, çok bağış-
sülaleden gelen milletler vardır. Yine bir zamanlar
layandır, çok merhamet edendir.'  26 Bu ayet indikten
İslam yurdu olan birtakım ülkeler vardır. Ancak
sonra Ebubekir: 'Vallahi Allah'ın beni bağışlamasını
bu milletler, günümüzde -bu anlamda- Allah'tan
isterim. Vallahi ona yaptığım yardımları kesmeye-
başka ilah bulunmadığına şahitlik etmedikleri gibi
ceğim' dedi ve eskisi gibi Mistah'a yardım etmeye
bu ülkeler de, bu anlamın gereği olarak günümüzde
devam etti."  27
Allah'ın dinini din edinmiyorlar... İşte gerçek İslami
hareketlerin bu ülkelerde bu milletlerle karşılaşırken Ebubekir'in kızına atılan iftira bizim kızımı-
önüne çıkan büyük zorluk budur. Bu hareketlerin
za atılsaydı ve sonra da bu ayet inseydi acaba
karşı karşıya kaldığı en büyük zorluk bir yandan
"Allah'tan başka ilah yoktur" ilkesinin ve İslam'ın
aynı tavrı gösterebilir miydik? Allahuâlem biraz
anlamının etrafını, diğer yandan şirk ve cahiliye zor. Çünkü bugün bir yanlış yaptığımızda dü-
anlamlarının etrafını kuşatan belirsizlik, kapalılık zelmemiz için bize nasihat eden kardeşlerimize
ve karışıklıktır. Bu hareketlerin karşı karşıya kaldığı
en büyük zorluk, salih Müslümanların yolu ile suçlu 25. Tüm Rasûllerin Ortak Daveti kitabından (Fî Zilâl'il Kur'an'dan
müşriklerin yolunun açık açık belli olmaması, işaret kısaltılarak)
ve özelliklerin karışması, isim ve sıfatların birbirine 26. 24/Nur, 22
27. Buhari

34
kızıyoruz. Nefsimizi yenip hatamızı kabul etmek
yerine onların ayıplarını araştırmaya başlıyoruz.
Haksız olduğu hâlde kendi nefsini yenemeyen
birinin kendisine haksızlık yapıldığında af yo-
lunu seçmesi mümkün değildir. Her birimizin
affedilmesini istediği bir takım günahları vardır.
Eğer gerçekten kendisiyle Allah'a karşı asi oldu-
ğumuz günahların affedilmesini istiyorsak bunun
yollarından birisi de bize yapılan haksızlıkları
affetmektir. Affetmeliyiz ki Allah da bizi affetsin.
Ayette Allah subhanehu ve teâlâ buna işaret etmektedir.
Aişe radıyallahu anha şöyle der:
ile bilinen Ömer radıyallahu anh, onu yumuşatma-
"Rasûlullah Allah yolunda yaptığı cihad dışında ya, sakinleştirmeye çalışıyordu. Çünkü insanlar
hiçbir şeye eliyle vurmadı. Kadına da, hizmetçiye Allah'ın en çok nefret ettiği şirki işlemeye baş-
de vurmadı. Kendisine haksızlık yapıldığında da ladılar. Burada Ebubekir'in halim selim olması
haksızlık yapandan intikam almadı. Ancak Allah'ın veya onları affetme gibi bir lüksü yoktu. Çünkü
yasakladığı şeylerden biri çiğnendiğinde Allah için
bu Allah'ın hakkına taalluk eden bir meseleydi.
intikam alırdı."  28
Ama aynı Ebubekir, kızına zina iftirası atanlardan
Bu hadisten iki şey öğreniyoruz: biri olan Mistah'ı affetmişti. Özellikle bir arada
yaşayan Müslümanların bu ahlakla ahlaklanmaya
1. Kendi hakkına taalluk eden konularda af ciddi anlamda önem vermesi gerekir. Aile orta-
yolunu tercih etmek mı, medrese, cezaevi gibi bir arada bulunulan
ortamlarda. İnsanlar arasında problemler çıkar.
2. Allah hakkına taalluk eden konularda af yo- Taraflardan birisi af yolunu tercih etmez ise sıkın-
lunu tercih etmemek tılar gittikçe büyümeye ve içinden çıkılmaz hâle
gelmeye başlar. Problemlerin büyümemesi için
İnsan kendisine yapılan haksızlığı, zulmü affe- birinin af yolunu tercih etmesi gerekir. Bu olma-
debilir. Fakat Allah'ın yasaklarını çiğneyen kim- dığı için bir arada bulunan Müslümanlar arasın-
seleri affetme hakkına sahip değildir. Allah subhane- da sürekli sıkıntılar çıkıyor, sürekli birbirlerinin
hu ve teâlâ bize böyle bir hak vermemiştir. Bugün ise
kalbini kırıyorlar. Affetmek, intikam almaya gü-
tam zıddı yapılıyor. Ölçüler birçok şeyde olduğu cün yettiği hâlde sana yapılan haksızlığı görme-
gibi bu konuda da tam tersine dönmüş. Allah'ın mezlikten gelmektir. Güç yetmediğinden dolayı
sınırlarını çiğneyenler affedilirken, insanların alınamayan intikam, affetmek değildir. Peygam-
sınırlarını çiğneyenler affedilmiyor. Örneğin; ber sallallahu aleyhi ve sellem Mekke'deyken müşriklerden
Birileri Allah'a şirk koşuyor. Allah da şirki asla her türlü eziyeti gördü. Daha sonra Medine'ye
affetmeyeceğini söylüyor. Fakat bazı insanlar on- hicret etti ve Allah'ın yardımıyla kendisine eziyet
ların şirklerini affedebilmek için ciddi anlamda edenlerden daha güçlü bir hâle geldi. Mekke'yi,
çırpınıyorlar. Mazeret olmayan şeyleri mazeret Taif 'i fethetti. Fakat kendisine her türlü eziyeti
kabul ediyorlar. Fakat biri çocuğuna haksız yere reva gören bu insanlardan intikam almadı. Oysa
bir tokat attığında veya eşine laf attığında vaveyla insanoğlu intikam alma duygusuyla yaratılmıştır.
koparıp ortalığı ayağa kaldırıyor. En ağır cezalar- Biri kendisine haksızlık yaptığında aynısını veya
la cezalandırıp, bir daha onunla konuşmuyor. Bu, daha kötüsünü ona yapmak ister. Affetmek ahlakı
sünnete uymayan bir ölçüdür. Allah'ın haklarını ise bunun tam zıddıdır. Bu nedenle elde edilmesi
koruma noktasında en sert, fakat kendi hakları- zordur. Fakat istenildiği zaman elde edilemeyecek
mız konusunda ise en yumuşak olanlar olmalıyız. bir şey değildir. Allah'a dua etmeli ve irademizi
Ebubekir radıyallahu anh bu konuda bizim için güzel bu uğurda kullanmaya çalışmalıyız. Bu şekilde
bir örnektir. Halim selim bir fıtrata sahip olan olursa Allah'ın izni ile başarabiliriz.
Ebubekir, insanların dinden döndüğü riddet gü-
nünde en sert, en katı kişi idi. Düşünün, sertliği Davamızın sonu âlemlerim Rabbi olan Allah'a
hamd etmektir. Zilkâde
1435
28. Müslim

EYLÜL’14 • SAYI: 32

35
Nasihat
emreacar@tevhiddergisi.com

Emre Acar

Rahman'ın Arşının
Altında Gölgelenenler -4-
Kişinin sevgisi; kadına, paraya, dünya eğlencelerine
ve metaına karşı olursa artık kişinin kalbine hükmeden,
yön veren bunlar olacaktır. Bu da kalbin mescidlere
bağlanmasının önünde engeldir. Kişinin kalbinin
mescidlere bağlanabilmesi için Allah'ı sevmesi gerekir.

Kalbi Mescidlere Bağlı Olan Adam

E Ebu Hureyre'den radıyallahu anh rivayetle Pey-


gamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Yedi sınıf insan var ki, Allah onları hiçbir gölge-
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adı ile...

Rasûlullah, Rahman'ın arşının altında gölge-


nin olmadığı günde (mahşer meydanında) kendi leneceklerden bahsederken üçüncü sırada, kalbi
gölgesinde gölgelendirecektir. Adil imam/yöneti- mescidlere bağlı olan adamı zikreder. Peygamber
ci, Allah'a ibadetle yetişen genç, kalbi mescidlere bu sözü ile doğru istikamette yürümek için ge-
bağlı olan adam, birbirlerini Allah için seven ve rekli olan kalp ve mescid kavramlarına dikkati-
onun rızası için bir araya gelip onun için ayrılan mizi çekmiştir.
iki adam, soylu ve güzel bir kadın kendisini zinaya
davet ettiğinde: 'Ben Allah'tan korkarım' diyerek Kurtuluş için mücadele veren Müslümanların,
onu reddeden adam, sağ elinin haber verdiğinden önce kalplerini düzgün/salih hâle getirmeleri
sol elinin haberi olmayacak kadar gizlice sadaka gerekir. Peygamber birçok hadisinde kurtuluşu,
veren kişi, bir de yalnız başına Allah'ı zikredip de kalbin düzgün olmasına, helak olmayı da kalbin
gözleri yaşla dolan kimse."  1 ifsat olmasına bağlamıştır.
"Bedende bir et parçası vardır ki; o ıslah olursa

1. Buhari, Müslim

36
bütün beden ıslah olur, o bozulursa bütün beden
ifsat olur. Dikkat edin o kalptir."  1

Kalp, bedenimizi yöneten komutan, organlar


ise onun askerleri mesabesindedir. Komutanı bo-
zuk olan ordunun yenilgiye uğramaya ve sürekli
hata yapmaya mahkûm oluşu malum olan bir
hakikattır. Bu nedenle kalplerimizi ıslah etmemiz
hepimiz için elzemdir.

Peki, kalpleri ıslah eden unsur nedir?

Kalpleri ıslah eden, canlı hâle getiren nur, mes- yı ifade eder. Bu nedenle ümmetin fertleri, kur-
cidlerdir. Mescidler, sadece namaz kılınan, ibadet tuluş için mescidleri mesken edinmelidir. Ki bu,
edilen yerler olarak bilinse de aynı zamanda bo- aklen de böyledir. Kalp, neyi seçiyorsa, kişi yaşa-
zuk kalplerin tedavi edildiği mekânlardır. Pey- mını sürdürebilmesi için kalbinin sevdiği, bağlı
gamber "Kalbi mescide bağlı olan adam" sözüyle olduğu yerde sürekli vakit geçirmelidir ki kalpler
bu hakikate vurgu yapmıştır. ıslah olsun. Aksi kalbin helakı ve ölümüdür.
Değerli kardeşim! Kalbi etkisi altında bırakan Âlemlerin Rabbi olan Allah, mescidlere nasıl
en önemli etken ortamlardır. Ortamlar iyi ve değer vermişse, O'nun Rasûlü Muhammed sallallahu
kötü olmak üzere iki kısımdan ibarettir. Kalbin aleyhi ve sellem de değer vermiştir. Medine'ye ilk vardı-
bulunduğu ortam kötü ortamsa, kalp bu kötülü- ğında, kendisine oturacak bir ev, bir kulübe yap-
ğün etkisinde kalacak veya kalbin bulunduğu or- tırmazken, ümmeti bir araya toplayacağı mes-
tam salih ortamsa, iyi yönde etkilenme olacaktır. cid inşa etmiştir. Hatta Rasûlullah'ın, bu inşaatta
Herkes bulunduğu ortamın rengini almaktadır. çalıştığı dahi rivayetler arasında yer almaktadır.
Ortama inat, istediği kadar farklı renkte kalmaya
çalışsa da, bu hem yorucu olacak hem de başarı- Değerli kardeşim! Peygamber Medine'de ilk
sızlıkla sonuçlanacaktır. olarak, neden mescid inşa etmiştir?

Peygamber, Rahman'ın arşının altında göl- Mescid imar etmenin ecri büyüktür. Allah bu
geleneceklerden bahsederken 'kalbi mescidlere kişiye, yaptığı amelin karşılığı olarak cennette
bağlı olan adam' diyerek ortamlarımızın mescid bir köşk hazırlayacaktır. Yeryüzünde; ecre, Pey-
ortamı olması gerektiğini vurgulamıştır. Mescid- gamberden daha düşkün olan yoktur. Kurtuluşu
ler, Allah'ın evleridir ve salih olan amelleri içinekesin olmasına rağmen: "Ben ecir kazanmaktan
derc etmiştir. mahrum mu olayım?" der sürekli ecir peşinde
koşardı. Peygamberin, mescidi inşa etmesinin
Kalpler, mescidler dışında eve, kahvehaneye, sebeplerinden birincisi budur.
alışveriş ve eğlence merkezlerine, piknik gibi
alanlara bağlı olur ve sürekli o ortamlarda bu- Osman'dan radıyallahu anh rivayetle Peygamber
lunursa; kalpleri canlı tutmak, ıslah etmek çok şöyle buyurur:
zordur. Hepimiz bilmekteyiz ki günümüzde
buralar küfür, fuhşiyat, isyanlarla doludur. Bu- "Kim Allah'ın rızasını talep ederek bir mescid inşa
ralarda kalbin ıslahı değil, ifsadı beklenir; ki bu ederse, Allah ona cennette bir ev inşa eder."
 2

günahlar nedeniyle ard arda gelen siyah noktalar "Kim, Allah'ın rızasını düşünerek, bağırtlak ku-
kalbi öldürmektedir. şunun yuvası kadar bir mescid inşa ederse, Allah,
onun için cennette mislini inşa edecektir."
"Kalbi mescidlere bağlı olan adam" sözü mes-
cidlerde bir kere veya nadiren bulunmayı değil, Bu hadiste, kuş yuvası; secde etmeye, mescid
sürekli bulunmamız gerektiğini işaret etmektedir. olmaya elverişli büyüklükte olmadığına göre,
Kişinin bir yere bağlanması, o fiili sürekli yapma- ifadede mübalağa yapıldığı açıktır. Yani mescid
Zilkâde
1435
1. Buhari, Müslim 2. Buhari, Müslim

EYLÜL’14 • SAYI: 32

37
inşaatlarına azıcık bir katkıda bulunan kişiye, Peygamberin, Medine'de ilk olarak mescid aç-
yaptığının misli verilecektir. Cennette, kuş yuvası masının sebeplerinden ikincisi de, Müslümanla-
kadar bir yer elde etmek bile, Mü'min için büyük ra, cemaat bilincini vermektir. Hepimizin bildiği
kazançtır. Başka hadislerde Peygamber, buyurur üzere; cemaatleşmek, Allah'ın bir emridir. Müs-
ki: "Cennette kamçı kadarlık yer, dünyadan daha lümanlar, yeryüzünde tek başına olmadıklarını
hayırlıdır." Ve bununla beraber, cennetteki herşey ve kardeşlik bilincini ancak mescid ortamlarında
ebediyete mazhardır. öğrenebilirler.

Fakat mescidleri imar edenlere, maddi yönden Allah şöyle buyurur:


destek olup oraları kalkındırmada Müslümanlar,
maalesef geri duruyor ve gevşek davranıyorlar. "Hepiniz, toptan Allah'ın ipine/dinine sarılın, par-
Cebindeki on kuruşu, ecir fabrikasına çevirebi- çalanıp ayrılmayın ve Allah'ın üzerinizdeki nime-
lecekken, şeytanın tuzağına yakalanıp, ecirlerden tini de hatırlayın..."  4

mahrum oluyorlar. Namazların mescidde toplu kılınması ve kıl-


Değerli kardeşim! Oysa Allah, senden ve maya teşvik edilmesi bile Müslümanlara ce-
bütün Müslümanlardan mescidleri inşa maat bilincini vermek içindir. İnsan, omuz
etmeyi, talep etmiştir. omuza kenetlenip saf tuttuğu, sürekli bera-
ber olup birbirine kaynaştığı kardeşle-
Allah şöyle buyurur: riyle, davaya daha güzel sahip çıkar.
Aralarında çıkan ihtilaflarda, so-
"Allah'ın mescidlerini, ancak runlarda birbirlerinden hemen
Allah'a ve ahiret gününe iman Kalbin bulunduğu ortam kötü yüz çevirmezler. O sorunun
eden, namazlarını dosdoğru ortamsa, kalp bu kötülüğün etkisinde ve ihtilafın sebebini bulup,
kılan, zekatlarını veren
nasihat

kalacak veya kalbin bulunduğu çözüme kavuşturmaya


ve Allah'tan başkasından ortam salih ortamsa, iyi yönde
çalışırlar. Bu muamele,
korkmayan kimseler, imar etkilenme olacaktır. Herkes bulunduğu
cemaat mefhumunun ka-
eder. İşte doğru yola ermişler- ortamın rengini almaktadır.
den olmaları umulanlar bunlar- zandırdığı bir semeredir. Bu
dır."  3 nedenle cemaat mefhumunun
ekilip, yetiştirilecek tarlası, mes-
Ayette de görüldüğü gibi Allah, cidlerdir. Müslümanların; mescidle-
mescidleri inşa etmenin itikadla-amelle ri, bu şekilde değerlendirmeleri gerekir.
bağlantısını kurmuştur. Doğru yola erişen-
lerin de; Allah'ın, 'mescidleri imar edin' emrini, Değerli kardeşim! Peygamberin, mes-
yerine getirenler olduğunu söylemiştir. Dünya- cid inşa etmesinin sebeplerinden bir diğeri
dayken; kardeşlerimizden biri, bir şey yapmamızı ise, davaya adam kazandırmak ve dava adamı
rica ettiğinde, yerine getirmeye çalışıyoruz. Yeri- yetiştirmektir. Peygamber, sancağı taşıyan bü-
ne getiremezsek, mahcup oluyoruz. Bu sefer biz- tün sahabesini mescidlerde yetiştirmiştir. Ebu
den talepte bulunan, âlemin Rabbi olan Allah'tır. Bekirler, Ömerler, Osmanlar, Aliler ve ashab-ı
Bu emrini, ne kadar ifa ediyor veya ifa edeme- Suffeler... Hepsi mescidlerde yetişmiştir. Ve bu
diğimizde ne kadar mahcup oluyoruz? Bunları yiğitler tevhidi, müşriklerin ayaklarının altından
muhasebe etmemiz gerektiğine inanıyorum. alıp, istikbale taşımıştır.

Okuduğun gibi Peygamber, hem Allah'ın em- Bugün Müsümanlar ve özellikle de İslami ce-
rini yerine getirmek, hem de ecir kazanmak için miyetlerin dava adamı yetiştirmeleri için mescid
Medine'ye hicret ettiğinde, ilk olarak mescid inşa açmaları ve çalışmalarını buralarda yürütmeleri
etmişti. Rabbim, bütün Müslümanları, yeryüzü- gerekir. Bu, Peygamberin menhecidir. Buralarda
nü hayırla imar eden kullarından eylesin. (Alla- yapılan bütün çalışmalarda bereket vardır. Lakin
humme amin) bu zamana kadar birçok cemiyet, güvenlik gibi
farklı sebeplerle mescid açmayıp çalışmalarını
ev, çay ocağı veya derneklerde yürüttüler. Hatta

3. 9/Tevbe, 18 4. 3/Âl-i İmran, 103

38
mescid açan cemiyetleri kınadılar, yanlış yap- göreceğiz. Hadiste; "kalbi mescide bağlı olan adam"
tıklarını söylediler. Allah'a hamd olsun ki kına- denilerek, sevgiye de yer verilmiştir.
nan cemiyetler, yılmadan mescidlerinde davet
çalışmalarına devam ettiler. Kınayanlar ise, son Kişinin sevgisi; kadına, paraya, dünya eğlen-
dönemlerde kendilerinin yanlış düşündüklerini celerine ve metaına karşı olursa artık kişinin
anlayıp mescid açmaya başladılar. Rabbim bü- kalbine hükmeden, yön veren bunlar olacaktır.
tün Müslümanları, çalışmalarında başarılı kılsın. Bu da kalbin mescidlere bağlanmasının önünde
(Allahumme amin) engeldir. Kişinin kalbinin mescidlere bağlanabil-
mesi için Allah'ı sevmesi gerekir.
Ev gibi dar alanlarda çalışmaları yürütmek kı-
sır döngüdür ve sonu kesiktir. Hakeza mescid Allah şöyle buyurur:
açma imkanı olduğu müddetçe dernek ve çay "İnsanlar içinde Allah'tan başkasını (Allah'a) eş
ocaklarının tercih edilmemesi de evla olandır. edinen kimseler vardır. Onları, Allah'ı sever gibi
Çünkü buralar ayakkabı ile girilen, halkla yakın- severler. İman edenlerin Allah'a sevgisi ise çok daha
dan ilgilenip, diyaloğa geçilemeyen ve ciddiyetin fazladır. Zulmedenler, azabı görecekleri vakit kuv-
korunmadığı yerlerdir. Böyle olunca İslam'ın iste- vetin bütünüyle Allah'ın vereceği azabın gerçekten
diği gayeler buralarda yerine getirilememektedir. çok şiddetli olduğunu bir bilselerdi."  5
Mescid çalışmalarında ise böyle sıkıntılar yok-
tur. Her çalışması güzel bir şekilde sonuçlanıyor, Değerli kardeşim! Kişi kalbini mescide bağla-
insanlar tarafından daha samimi ve güvenilir yabilirse bu kişiye Rabbim mükâfat olarak hiçbir
bulunuyor. gölgeninin olmadığı mahşer gününde kendi arşı-
nın altında gölgelenme fırsatı sunacaktır.
Evet, Peygamber Medine'de ilk olarak neden
mescid açmıştır, sorusunu sorduğumuzda yuka- Peygamber şöyle buyurur:
rıda yazdığımız üç sebep ortaya çıkmaktadır. As- "Yedi sınıf insan var ki, Allah onları hiçbir gölgenin
lında Peygamber mescid açarak, gerek sahabesine olmadığı (mahşer meydanında) kendi gölgesinde
gerekse de gelecekteki insanlara İslam toplumu gölgelendirecektir. Adil imam/yönetici, Allah'a
için ortamın ve kalplere İslam sevgisini yerleştir- ibadetle yetişen genç, kalbi mescidlere bağlı olan
menin önemini, insanların bu yönden eğitilmesi adam..."  6
gerektiğini öğretmiş oldu. Bunun için en önem-
li araç, Allah'ın evleri olan mescidlerdir. "Kalbi Kalpleri iki parmağı arasında bulunduran
mescidlere bağlanan adam" sözüne tekrardan geri Rabbimiz kalplerimizi mescidlere bağlı kılsın
dönersek bu gerçeği görmekteyiz. ve bizlere bu mükâfatı nasip ve mukadder eylesin.

Mescidlerin öneminden sonra kalplerimize Davamızın sonu âlemlerin Rabbine hamd et-
baktığımızda, kalpleri emri altında tutan en mektir.
önemli unsurlardan birinin de sevgi olduğunu
Zilkâde
5. 2/Bakara, 165 1435
6. Buhari, Müslim

EYLÜL’14 • SAYI: 32

39
Çeviri Makale
İlim Talebesi Kütüphanesini Nasıl Oluşturmalıdır?

Abdulkerim El-Hudayr

1. Oturum: Tedvin, Tasnif ve


Kitapların Başlangıcı
(Tefsir Kitapları ve Ulumu'l Kur'an) -1-
Ömer b. Abdulaziz ikinci yüzyılın başında geldiği
zaman, İbni Şihab Ez-Zührî'ye sünneti y azmasını
emretti. Bu zamanda sünnetin resmi y azımı başlamış
oldu. Sünnet konusunda kitaplar y azılmay a başlandı.

1.Oturum: Tedvin, Tasnif ve


Çeviren'in Önsözü Kitapların Başlangıcı Hakkında
Önsöz - Tefsir Kitapları ve Ulumu'l
Allah'a hamd, Rasulü'ne salât ve selam olsun…
Kur'an
Şeyh Abdulkerim Hudayr'ın Suudi Arabis-
Sunucu: Hamd, Allah'adır. Salât ve selam da
tan'daki Kur'an-ı Kerim Radyo'sunda beş otu-
Rasulü'ne, ailesine ve ashabının üzerine olsun.
rumda gerçekleştirdiği bu değerli konuşmayı
Değerli dinleyiciler, Allah'ın selamı, rahmeti ve
dergimiz okurları için çevirerek yayınlamayı
bereketi üzerinize olsun. Suudi Arabistan'dan
uygun gördük.
yayın yapan Kur'an-ı Kerim Radyosu stüdyo-
Söz konusu yazı, ilim talebelerine yönelik muzdan gerçekleştirdiğimiz canlı yayınımıza
olduğundan ötürü, bazı ıstılahi/terminolojik hoş geldiniz. Bugün, Hicri 8 Rebiu'l Ahir 1424.
kavramların tam karşılığını yazmayıp, olduğu
gibi bıraktık. Sebebi de tercüme esnasında bun- Bu programda sizlerle canlı olarak önemli
ların tam karşılığını sürekli yaptığımızda, yazı bir konuyu konuşacağız: İlim talebesi kütüp-
özgünlüğünü kaybedecek, okuyucu bu terimle- hanesini nasıl oluşturmalıdır? Tedvin ve tasnif
re alışamayacak ve açıklamalarla yazı uzatılmış ne zaman başladı? Müslümanların resmi, halk,
olacaktır. 1 cemaatsel ve ferdi kütüphanelere gösterdiği
önem nedir?
Ayrıca bu program, konuşma diliyle icra edil-
diği için bazı yerleri tamamlayarak çevirmek Bunun yanında farklı ilimlerde ilim talebe-
zorunda kaldık. sinin elde edeceği örnekler sunacağız. Allah'ın
izni ile diğer önemli konuları da, ilim talebe-
Gayret bizden, başarı Allah'tandır.
sinin kütüphanesi konusu etrafında sunmaya
çalışacağız.

Stüdyomuzun canlı yayın konuğu Riyad'daki


1. Örneğin, tedvin, tasnif, musannef vb. ıstılahlar
İmam Muhammed b. Suud İslam Üniversitesi

40
Öğretim Heyeti Üyesi, Değerli Şeyh Dr. Abdul-
kerim b. Abdullah El-Hudayr.

Bu davetimizi kabul ettiği için kendisine te-


şekkür ederim. Değerli Şeyh, hoşgeldiniz. Allah
sizi ve dinleyicileri mübarek kılsın.

Sunucu: Şeyh, biz bu konuyu ilan ettiğimizde


farklı yerlerden insanlar bunu öğrenme heye-
canı içerisinde oldular. Özellikle de şeri ilim ta-
lep edenler… İnsanın kendisini birçok hatadan
koruyan ilim önemlidir. Konunun öncesinde
tedvin ve tasniften bahsetmenin önemli oldu- Yine sahih hadiste geçtiği üzere Nebi sallallahu
ğunu düşünüyorum. Bu amel ne zaman başladı? yazmayı emretmektedir: "Ebu Şât için
aleyhi ve sellem

Alemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun. Salât yazınız."


ve selam O'nun kulu ve Rasulü olan Nebi'miz Ebu Hureyre radıyallahu anh der ki: "Benim dışımda
Muhammed'e sallallahu aleyhi ve sellem ailesine, ashabına Rasulullah'tan daha fazla hadis nakleden yoktur.
ve kıyamet gününe kadar onlara ihsan üzere tabi Sadece Abdullah b. Amr müstesna. O yazardı, ben
olanların üzerine olsun. Bundan sonra: ise yazmazdım." Bu, aslında onların radıyallahu anhuma
endişelerinden dolayıdır. Ebu Hureyre radıyallahu
Tasniften, tasnif edilenlerden, kitaplardan ve
anh, Abdullah b. Amr'ın radıyallahu anh kendisinden
kütüphanelerden maksat, değişiklik ve bozul-
daha fazla kaydettiğini belirtmiştir. Çünkü yazı
madan korunmuş olan, Allah'ın, Peygamberi
ezber gibi değildir. Ezber, zihinde mevcut iken,
Muhammed'e sallallahu aleyhi ve sellem indirdiği, koru-
göz önünde mevcut değildir. Zihinde mevcut
mayı kendi üzerine aldığı Kur'an-ı Kerim'in dı-
olduğu müddetçe de büyüklüğünü açıklamak
şında kalanlardır. Burada hadis derken Kuran'dan
mümkün değildir. Veya Ebu Hureyre'nin bu sözü
olanları, ayetlerin nasıl indiğini, Nebi sallallahu aleyhi
hicretten öncesi içindir. Peygamber sallallahu aleyhi
ve sellem zamanında, Ebu Bekir ve Osman radıyallahu
ve sellem ondan ridasını açmasını istediğinde o da
anhum zamanında yazılanları kast etmiyoruz. Bu-
açtı ve Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona dua et-
rada sadece kast edilen Kur'an'ın dışında olan
tikten sonra tekrar ridasını topladı ve hiçbir şey
hadislerdir.
unutmadı. 1 Bununla da sahabelerin tümünden
Buhari'de geçen Ebu Said El-Hudri'nin radıyallahu en çok ezberleyen, en çok rivayet eden olmuştur.
anh naklettiği hadiste Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
Onlardan hiç kimse ona yaklaşamamış, onu geri-
buyurmuştur: "Benden Kur'an'ın dışında bir şey de bırakamamıştır. O koca örtü (rida) sünnetin
yazmayın. Kim Kur'an'ın dışında bir şey yazmış hepsini toplamıştır. O büyük bir sahabedir. Nebi
ise onu imha etsin." sallallahu aleyhi ve sellem insanların onu sevmesi için dua
etmiş, insanlar da onu sevmiştir. Bu sebeple ona
Nebi sav zamanında insanların, ilk emir ola- ancak münafık bir kimse buğz eder. Allah'tan se-
rak itimat etmelerinden korkularak yazım ya- lamet ve afiyet dileriz. O'na, hıfzına ve ilmine ta'n
pılması yasaklanmıştı. Böylece ilim talebesi için eden ancak dine ve özellikle sünnete ta'n eden
öncelikli olan, belki de daha çok özen göster- kimsedir. Çünkü Nebi'nin sallallahu aleyhi ve sellem as-
mesi gereken ve en önemli husus olan ezber de habından mukillîn olan 2 kimseyi dahi ta'n eden
unutulmuş olacaktı. Yazıya itimat edildiğinde de hiç kimse görmedik. Çünkü sadece bir veya iki
bunun bir sonucu olarak ezber unutulacak ve hadis rivayet eden mukîli ta'n etmek, eserlerde
zayıflayacaktır. İlim ehlinden bazıları söz konu-
su yasağın hadisler ile Kuran'ın tek bir sayfada
yazılmasına yönelik olduğu görüşündedirler. Ta
1. Ebu Hureyre radıyallahu anh şöyle rivayet eder: "Yâ Rasûlallah,
ki Kur'an kendi dışındakilerle karışmasın. Fakat ben senden birçok hadîs işitiyorum da unutuyorum, dedim.
ne zaman ki Kuran yazılıp, mushaf hâline geti- "Ridânı yay!" buyurdu. Yaydım, iki eliyle bir şey avuçlayıp attı.
Sonra: "Topla!" diye emretti. Ridâmı topladım. İşte ondan sonra
rilip, bundan emin olunup, karışma korkusu da artık hiçbirşey unutmadım." Buhari. -Çeviren- Zilkâde
ortadan kalkınca genel olarak yazıma izin verildi. 2. Mustalahu'l Hadis'te sadece bir veya iki rivayette bulunan saha- 1435
belere mukîl denilir. -Çeviren-

EYLÜL’14 • SAYI: 32

41
ladılar. Hadis dalında Musannef 'ler, Muvatta'lar,
Müsned'ler, Cami'ler, Sünen'ler ve diğerleri telif
edildi. Bu hadis ilmi ile ilgili olandır. Bunun gibi
lugat ilmi de; beldeler fethedilip, Araplar başkala-
rı ile karışınca, dildeki hataların ortaya çıkmasın-
dan korkuldu ve tedvine ihtiyaç duyuldu. Diğer
ilimlerin hepsinin tedvin edilme nedeni, buna
çok ihtiyaç olmasındandır.
Sahabe ve Tabiin'den hadisler ve eserler top-
landıktan sonra, sahabe ve tabiin'in fıkhı yazıldı.
Bundan sonra meselelere ve gerçekleşen hadise-
olmadığı gibi, mükessir 3 hakkında ta'nda bulun- lere ihtiyaç duydular. İnsanlar da karşılaştıkları
mak da yoktur. sorunları Kitap, Sünnet, sahabe ve tabiin'den ge-
lenlere kıyas etmek zorunda kaldılar. Bu konu
Ebu Hureyre'yi radıyallahu anh atmak, sünnetin iyice genişleyince, farklı mezhepler (dört mez-
büyük bir bölümünü söküp atmak demektir. Bu hep ve diğer mezhepler) üzerinde yazılan fıkıh
yüzden de bu, dinden olan bir husustur. Ebyad kitaplarında, fıkhi meselelerin yazımına ihtiyaç
b. Hemmal radıyallahu anh sadece bir tane rivayette duyuldu.
bulunmuş, hiç kimsenin onu ta'n ettiğini bula-
madık. Bu sebeple önceki tabi olanlar gibi tabi Sonrasında Kitap ve Sünnete hizmet eden ilim-
olmak gerekir. Aynı zamanda sünneti taşıyan ve lere ihtiyaç duyuldu. Aynı şekilde dini konularda
yücelten bir kimseyi ta'n etmek, düşmanı sevin- seleften gelenlere de… İki asıl olan Kitap ve Sün-
çeviri makale

dirir ki bundan Allah'a sığınırız. nete hizmet eden Usulu'l Fıkh, Mustalahu'l Hadis,
Ulumu'l Kur'an diye isimlendirilen ilimlere ve
Kastedilen şudur ki, yasaktan sonra kitabete/ diğer ilimlere ihtiyaç duyuldu. Böylece kitaplar
yazıma izin verilmiş, âlimler de bunun caiz oldu- yazıldı ve bu ilimler dallara ayrıldı. O kadar ço-
ğuna dair icma etmişlerdir. Şüphe yok ki, kitabet/ ğaldı ki bunların hepsini ihata etmek imkansız
yazım hıfzın bir eseridir. Yazım olmadan ezbere hâle geldi. Bu da derece derecedir. Nice âlimin
güvenen insan, hafızasını güçlü tutmaya devam elinde kütüphane bulunurken, nice âlimin de
eder. Ne zaman olsa da, onu hatırlar. İnsanlar bu elinde çok nadir eserler vardır.
konuda (hıfzetmede) farklılık göstermektedirler.
Sunucu: Bu, Arap lugatıyla alakasına göreydi.
Yazıma izin verildiği zaman insanlar H. 1. yüz- Bundan sonra aynı şekilde mi oldu?
yılın başında ferdi bir takım kitaplar yazmaya
Evet, bunun dışındaki ilimlerde de bu şekilde.
başladılar. Daha sonra Ömer b. Abdulaziz ikinci
Çünkü bütün ilimler buna ihtiyaç duymaktadır,
yüzyılın başında geldiği zaman, İbni Şihab Ez-
ki bu nedenle Kur'an ve Sünnet anlayışı üzere
Zührî'ye sünneti yazmasını emretti. Bu zaman-
olan ıstılahi/terminolojik kitaplar da telif edil-
da sünnetin resmi yazımı başlamış oldu. Sünnet
miştir. Tıpkı Ulumu'l Kur'an, Mustalahu'l Hadis,
konusunda kitaplar yazılmaya başlandı. Sonra
Usulu'l Fıkıh konusunda bahsettiğimiz gibi. Ki-
yavaş yavaş hafızalarda çoğalan bilgiler, alınmaya
tap ve Sünnet'e dayalı, saf ve sağlam menhecin
başlandı. Böylece telifler oluşmaya başladı. Bu
karşısında olan fırkalar ortaya çıktığı gibi, İslam
sünnet ile ilgili olandır…
kaynaklarının dışında olan kitaplar Arapça'ya
Sunucu: Yani, sahabeden ferdi kitaplar dışın- tercüme edilince de bir takım taifeler ve bidatlar
da bir şey yazılmamıştır öyle mi? ortaya çıkmış oldu. Böylece akaid ve muhaliflere
reddiye konusunda tasnife ihtiyaç duyuldu.
Evet, ferdi kitaplar… Herkes kendisi yazıyordu.
Bundan sonra Ömer b. Abdulaziz, Muhammed b. Devam Edecek İnşallah…
Müslim b. Şihab Ez-Zührî'ye yazmasını emretti. Özcan YILDIRIM, Tevhid Dergisi için
Ardından da insanlar telif ve tasnif etmeye baş- Çevirmiştir.

3. Çok rivayette bulunan

42
Menhec Notları
emreuyar@tevhiddergisi.com Emre Uyar

Yaşayan Tağutların
Fitnesi Ölmüş Tağutların
Fitnesinden Daha Büyüktür
Müslümanların mücadele esnasında güçlerini bölmemeleri ve
enerjilerini heder etmemeleri için gözlerini küfrün, şirkin, zulmün
ve fuhşiyatın asıl kaynağı olan bataklığa dikmeleri gerekmektedir.

A llah'ın dışında kendisine ibadet edilen ve


bu ibadetten razı olan her şey, bizatihi ta-
ğut diye isimlendirilmektedir. Bu tağutun, yerin
bilmekte, o tağut sayesinde ilgileri üzerine çeke-
bilmektedir. Mesela, kabirlerin putlaştırılması
veya şahısların ilahlaştırılması hâkim devletler
altında veya yerin üstünde olması arasında hiç- güvencesi ile ayakta durmaktadırlar. Yine aynı
bir fark yoktur. Bunların hepsi, reddedilmediği devletler vasıtası ile de kendilerine kullar edin-
takdirde İslam'a girilemeyen tağutlar sınıfına mektedirler. İşte evveliyat fıkhı demiş olduğumuz
dahildir. Bu açıdan bakıldığında bütün tağutlar şey, burada devreye girmelidir.
gözümüzde eşit olmalıdır.
Şüphesiz ki bataklığın bulunduğu bir yerde
Bu tağutlar ile mücadele penceresinden konuya sineklerden şikayet etmek ve sinekleri öldür-
yaklaşacak olursak burada bir evveliyat/öncelik mek boş bir uğraştır. O sineklerin yaşamasına
fıkhı gözetmek gerekir. İçerisinde bulunduğumuz kaynak oluşturan bataklığın kurutulması gere-
şu zamanlarda tağut bolluğuna şahit olmaktayız. kir ki sinekleri tamamen kendimizden uzakta
Bu tağutlar, kimi zaman bir kabirde, kimi zaman tutabilelim. Bu örneği günümüz tağutlarına uy-
mecliste, kimi zaman ise kafamızın içerisinde gulamak mümkündür. Günümüzde ilmini, ka-
akıl olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu tağutların lemini, vaktini tevhide ve şirkin izalesine ayıran Zilkâde
bazısı, yine bazı tağutlar sayesinde ayakta dura- insanlar vardır. Ancak bu insanlar ya kasten ya 1435

EYLÜL’14 • SAYI: 32

43
da sehven kabirlerdeki şirklerden, insanların ka- ayakta tutan ve bu düzenden menfaat elde eden
birlerde yatanlara tazim göstermelerinin tevhide tağutlar ile her alanda mücadele edip onların
aykırı olduğundan bahsederlerken; yeryüzünün kökünü kuruttuktan sonra, putlara yönelmiş ve
yaşayan ve insanlardan ibadet talep eden tağut- onları izale etmiştir.
larından söz etmezler. Ölmüş olan kişinin değe-
rini düşürmek, ona karşı cephe almak kolaydır. İbrahim de mücadelesinin ilk merhalesini 'asıl'
Çünkü ölmüş olanın diriye verebileceği bir zarar tağutların izalesine ayırmıştır. Rabbimiz onun
yoktur. Dolayısıyla ölü ile uğraşmak bataklıktaki hakkında şöyle buyuruyor;
sivrisinekle uğraşmak gibidir. Ancak bu sineklere
"İbrahim ve onunla beraber olanlarda sizin için
kaynaklık eden bataklık hakkında birşey söyle- güzel örnekler vardır. Hani onlar kavimlerine şöyle
memek veya söyleyememek sineklerin sayısını demişlerdi; 'Biz sizden ve sizin Allah'ın dışında iba-
arttırmak demektir. Bu sebeple, mücadele saha- det ettiklerinizden beriyiz. Sizi tekfir ediyoruz. Siz
sında olan kişinin gözünü bataklığa dikmesi ve bir tek olan Allah'a ibadet edinceye kadar bizimle
bütün enerjisini onun izalesine harcaması gerekir. sizin aranızda ebedi bir kin ve düşmanlık vardır."  1
Mesela, günümüzde sadece bölgesel de- Dikkat edilirse beraat, tekfir, kin, düşman-
ğil evrensel bir şirk furyası var. Mevla- lık bunların hepsi ilk etapta 'siz' diye isim-
na gibi şirki savunup ümmete farklı lendirdiği 'asıl' tağutlara yöneltilmiştir.
farklı şirk itikadları empoze eden
bir kişinin övülmesi, kabrinin Yaşayan tağutların fitnesinden
ziyaret edilmesi günümüzde bahsetmek demek ölmüş olan
insanlar arasında çok yaygın tağutları bir kenara bırakmak
bir ibadettir! Burada gayet şeklinde anlaşılmamalıdır.
menhec notları

İslam şirkin her türlüsüne karşıdır.


tabi Mevlana'nın düşün- Bunun ölü olması, diri olması, İslam şirkin her türlüsü-
celerinin şirk olduğu, insan suretinde veya taş suretinde ne karşıdır. Bunun ölü
ona kulluk edenlerin müş- olması hiçbir şeyi değiştirmez. olması, diri olması, insan
rik olduğunu vurgulamak suretinde veya taş suretin-
haktır. Ancak bu tağutlarla de olması hiçbir şeyi değiştir-
mücadele edeceksek öncelik mez. Ancak bunlarla mücadele
fıkhına riayet etmemiz gerekir. ederken enerjilerin boş yere heba
Gerekir ki; her bir tağuttan sonra yeni olmaması için evveliyat fıkhını gözet-
bir tağut peyda olmasın. Öyleyse bizim, menin gerçekliği gün gibi ortadır. Allah, en
Mevlana'nın reklamını yapan, onu tanıtan, doğrusunu bilendir.
onun ziyaretgâhını güzelleştiren ve bunu di-
ğer tağutlar için yapan asıl tağuta yani bataklığa Tağut ile mücadeleden bahsederken günü-
bakmamız gerekir. müzde âlim kisvesi altında insanları kitleler
hâlinde saptıran, onları oyalayan bir güruhtan
Din, Allah katından bize eksiksiz bir şekilde bahsetmenin de faydalı olacağına inanıyorum.
ulaşmıştır. Bu dinin nasıl yaşanılacağını da bize Bu gibi insanları özellikle Suud gibi memleketler-
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem eksiksiz bir şekil- de görmek mümkün olduğu gibi artık her yerde
de göstermiştir. Rasûlullah'ın tağutlar ile olan bu simalar ile karşılaşmak rutin hâle gelmiştir.
mücadelesinde izlediği yolu incelersek onun da Bu insanlar daha çok, şirkin kendilerine 'zarar
evveliyat fıkhını gözettiğini fark etmiş oluruz. getirmeyecek olan' kısmı hakkında halka vaaz-u
Rasûlullah'ın Mekke toplumunda ilk mücadelesi nasihat(!) ederler ve bu tevhidin yeryüzünde
putlarla olmamıştır. O, bu tağutları ayakta tutan ikamesini(!) sağlayan nasihatler gerçekten çok
şirk mantığının asıl müsebbibi, 'asıl' tağutlar ile kapsamlı(!) ve doyurucu(!) nasihatlerdir. Ama
mücadele etmişti. Zaten bu sebeple birçok sı- gelin görün ki bu müthiş nasihatlerde eksik olan
kıntıya maruz kalmıştır. Çünkü puta sövmenin şeyler vardır. Bu âlimler(!) insanlara sadece kabir
kişiye getirdiği bir zarar yoktur ama etten kemik- fitnesinden, çaput meselesinden, nazar boncuğu-
ten ve belli bir gücü elinde bulunduran insanlara nun insanı götürdüğü sonsuz azaptan bahseder
muhalefet etmek, beraberinde ciddi bir eziyet
yükünü getirmektedir. Peygamber, şirk düzenini
1. 60/Mümtehine, 4

44
dururlar; ama o kabirleri o beldelere diken, o cenah babalarına layık olma yarışına girdiler ve
çaputların bağlanabilmesi için imkân oluştu- orada savaşanların Harici olduğunu, bunun cihad
ran, nazar boncuğunu yaygınlaştıran tağutları olmadığını söylemeye başladılar. Bu komik du-
ne hikmetse görmezler. Hatta bu şirk düzenini rumun sebebi ne olabilir, diye düşünüldüğünde
ayakta tutan insanları 'ulu'l emr' olarak isimlen- aslında cevabın çok basit olduğunu görebiliriz.
dirip, insanların bu sözde emir sahiplerine itaat Çünkü bu insanların 'ulu'l emr' demiş oldukları
etmesinin gerekli olduğundan bahsederler. yönetimler, Amerika'nın çocuklarıdır. Bu şeyhler
de(!) bu çocukların çocukları olduğundan dede-
Âlim postuna bürünmüş bu cahiller; konuşma- lerine ve babalarına hürmeten böyle bir hizmet
larında, sitelerinde, kitaplarında devamlı olarak yürütmüşlerdir. Dedelerinin düşmanı mevzuba-
'aşırılık fitnesi', 'haricilik fitnesi', 'tekfircilik fitnesi' his olduğunda yapılan savaş 'cihad' ama dedeye
gibi derin(!) konuları gündeme alıp, tevhid ehli karşı yapılan savaş 'terör eylemi'(!)
Müslümanları hedef göstermektedirler. Ancak
bir gün dahi bu insanların 'Allah'ın indirdikleriyle Bu taifenin hassasiyetleri saymakla bitecek
hükmetmeme fitnesi', 'demokrasi fitnesi', 'kâfirleri cinsten değildir. Gariptir ki aynı güruh Yahu-
dost edinme fitnesi' gibi konulardan bahsettikle- dilerin Filistinlileri öldürmeleri konusunda çok
rini görmek mümkün değildir. hassastır. Ama 'pasif direniş' şeklinde bu zulmün
karşısında dururlar(!). Onlar için cihad aşırılık-
Kâfirlerin fitnesinden konuşup da, bu fitne- tır, hariciliktir. Onların en büyük cihadı, Yahudi
nin asıl kaynağı olan tağutlara toz kondurma- mallarını boykot etmektir. Hatta bu konuda o
yan bu insanların yanında tağutlara karşı ciha- kadar hassastırlar ki Yahudi mallarını boykot et-
dın gerekliliğinden bahsettiğinizde, buna gerek meyen bir kimseye kâfirmiş gibi muamele ederler.
olmadığını, bu emir sahiplerinin(!) Allah'ın Oysa ki aynı insanların evlerinde Yahudilerin
indirdiklerini inkâr etmediklerini söylerler. O veya onların uşakları olanların hazırladığı prog-
kadar garip bir hâldedirler ki yakın tarihe ba- ram kuşaklarıyla TV izlemekte, yine Yahudilerin
kıp bunu görmek mümkündür. 80'li yıllarda dizayn ettiği bir eğitim sisteminde çocuklarını
Afgan-Sovyet savaşları yaşandığında bu cenah, heder etmekte, aynı Yahudilerin insanlığa em-
Afganistan'ın cihad bölgesi olduğunu, orada sa- poze ettiği bir zehir olan laikliğin devamı için
vaşmanın bütün Müslümanlara farz olduğunu, oy vermekte olduğunu görmekteyiz.
nur(!) saçtıkları minberlerinden gözyaşları ile
süsleyerek anlatıyorlardı. Hatta anlatmakla kal- Sonuç olarak diyebiliriz ki, Müslümanların
mayıp maaşlarını toplayıp oradaki mücahidlere mücadele esnasında güçlerini bölmemeleri ve
gönderiyorlardı. Allah subhanehu ve teâlâ Müslüman- enerjilerini heder etmemeleri için gözlerini küf-
lara zafer nasip edip Müslümanlar Sovyetlerin rün, şirkin, zulmün ve fuhşiyatın asıl kaynağı
sonunu getirince bu insanlar sevindiler ve zafer olan bataklığa dikmeleri gerekmektedir.
sebebi ile Allah'a hamd-u senalarda bulundular.
Lakin aradan belli bir müddet geçip zalimliği ile Dualarımızın sonu âlemlerin Rabbi olan
Sovyet Rusya'sını geride bırakmış bir başka haçlı Allah'a hamd etmektir.
Zilkâde
ordusu olan Amerika Afganistan'a girdiğinde, bu 1435

EYLÜL’14 • SAYI: 32

45
Her Şeye Dair
mahi@tevhiddergisi.com

Mahi

Bize Ayrılık Yazıldı -4-


Savcı da kâtip gibi anlayışlı, iyi biridir inşallah diye
dua ediyordu annesi. Çok geçmedi ki abiler göründü...

A nne kız heyecanla beklerken kapı tekrar gü- tığını fark etti Sehle. Hiç sesini çıkarmadı. İçinde
rültüyle açıldı. fırtınalar kopuyordu oysa ki... Ama annesinin de
üzüldüğünü görünce küçük yüreği hepten bur-
Gardiyandı gelen.
kulmuştu... Ufacık bir ümit vardı aslında hâlâ...
__ Bayan bakar mısınız?
Savcı her kimse ya da neresiyse, babası oradan
__ Buyurun! erken gelebilirdi belki! Demek babası o şatodan
çıkabiliyordu. Bir anda kapıdan girerken yol
__ Eşinizi savcılığa götürmüşler. Mesai saatine
verdikleri aracın içindeki gözleri anımsadı... O
kadar gelirse görüş yapabilirsiniz. babamdı, babamdı demek ki, diye geçirdi içinden.
__ Ya gelmezse? Araçla savcıya götürüyorlardı babamı. Evet, evet!
__ Gelmezse haftaya kalır. Onu gördüm diyordu. Ben onu gördüm. Sadece
gözleri de olsa babamı gördüm... Resimler çizilen
__ Beyefendi dalga mı geçiyorsunuz siz? Aşa- uzun koridordan geçtiler tekrar. Siyah kutuya
ğıdaki mahalleden gelmiyoruz biz, bugün git, elini koydu annesi ve kapı açıldı. Öten aletten de
haftaya gel yapalım. Tutuklunun görüş saati geçtiler, büyük demir kapıdan da... Artık dışarı-
olduğunu bilmiyor musunuz, neden savcılığa daydılar. Onları getiren abiler, her biri bahçede
götürüyorsunuz? bir ağacın dibinde ellerindeki Kur'an'ı okumakla
__ Bizlik bir durum değil bayan. Şikayetiniz meşguldü. İçlerinden biri Sehle ve annesini gö-
rünce telaşlanarak yanlarına geldi.
varsa savcılığa iletirsiniz. Şimdi isterseniz ziya-
retçi kabul bölümüne tekrar gidin. Muhammed __ Yenge hayırdır bir sıkıntı mı çıktı?
Zer gelirse biz size haber ederiz. __ Evet abi. Muhammed Zer'i savcılığa götür-
Sehle duyduklarına inanamıyordu. Babasını müşler. Mesai saatine kadar gelirse görüş yapa-
göremeyecek miydi yani şimdi? Annesinin fe- bilirmişiz. Gelmezse haftaya kalırmış.
racesine sıkı sıkı yapışmıştı. Arkalarını dönerek Annesi sözünü bitirmemişti ki; ziyaretçi kabu-
demir kapıya yaklaştılar. Gardiyan kilidi açarak le koşar adımlarla gitti, abi. Diğeri de peşinden
onları dışarı çıkardı. Salondaki herkes onlara ba- koştu. Sesini yükselterek konuşuyor, içerideki
kıyordu. Yabancı dahi olsalar aynı kaderi paylaş- gardiyanlara kızıyordu ama nafile... Adamlar
tıkları için üzülmüşlerdi; ancak yapabilecekleri bizlik bir şey yok, gelse görüştüreceğiz. Neden
hiçbir şey yoktu. Annesinin sessizce gözyaşı akıt- görüştürmeyelim, deyip duruyorlardı. Sehle

46
olanları izliyordu ve içten içe dua ediyordu. Bir üste gelir. Ve her biri bir diğerinden daha büyük,
ara dışarı çıktı. Daha önce bir çift gözü gördüğü daha zahmetlidir.
o araç, büyük demir kapıdan içeri giriyordu. Se-
vinç içinde annesinin yanına gelerek: Daha ne zorluklarla karşılaşacağız bakalım, di-
__ Ba...bam... Gel... bak, diyebildi. Tekrar ko- yerek derin bir nefes aldı. Kızının elinden tutarak
arabalarının yanına doğru düşünceli düşünceli
şarak dışarı çıktı. O gözlerle karşılaştı yine. Ara- ilerledi. Onların bu mahzun hâli abilere de do-
banın camından bakıyordu, hatta el sallıyordu. kunmuştu. Her ikisi de birbirlerine bakarak istir-
Bu babam, evet babam diyor, heyecandan ne ca getirip, anne kızın ardından ilerlediler.
yapacağını bilemiyordu yavrucak. El sallayarak
arabanın peşinden koşmaya başladı. Ta ki büyük Arabaya binip şehir merkezine doğru yol al-
demir kapıya kadar. Annesi de Sehle'nin ardın- maya başladılar. Abilerden biri, birkaç telefon
dan koştu. Yanına varınca: görüşmesi yaparak uygun bir otel soruyordu
__ Kızım ne yapıyorsun, neden koştun araba- tanıdıklardan. Şehir merkezine vardıklarında,
biraz köhne olsa da güvenilir bir otel bulmuş-
nın ardından? lardı. Otel sahibi kendince dindar bir adamdı.
__ Ba...bam... iii ii çinde gör...düm, dedi Hemen iki oda ayarlayarak, Sehle ve anne-
zorlanarak. Annesi de heyecanlandı. Eşi sini yerleştirdiler. Kısa bir müddet sonra
gelmiş olabilirdi, hemen ziyaretçi da, abiler odaya yemek gönderdiler.
kabule gittiler. Zer geldi mi, diye Hava kararmak üzereydi. Annesi
sordu. Gardiyan: pencereyi açtı. O ana kadar hiç
__ Mesai saati bitti abla. Gel- konuşmamışlardı. Yemek yedi-
Üzülmemek elde miydi? Ancak ler. Sehle'nin gözlerinin içine
se de artık görüş yapamazsı- üzüntüsü, imtihanda olduğunu bakarak konuşmaya başladı
nız. Bakın biz de çıkıyo- unutturmuyordu ona. Eşi hep derdi... annesi:
ruz, dedi. İmtihanlar çorap söküğüne benzer. Üst
üste gelir. Ve her biri bir diğerinden __ Yorucu bir gündü yat-
__ Nasıl yani anlamadım?
daha büyük, daha zahmetlidir. mak ister misin hemen?
Hiç merhamet yok mu sizde?
O kadar yol geldik. Hiç değilse Hayır dercesine kafasını iki
on dakikalığına görelim. yana salladı Sehle.
__ Üzgünüm bayan. Prosedür böy- __ Peki sen nasıl istersen. Bugün
le. Hem benim elimde bir şey yok ki. Yetki babayı göremedik. Ama inşallah yarın
bizde değil. göreceğiz. Biraz daha sabretmemiz gere-
kiyor, dedi.
Annesi sözü daha fazla uzatmak istemedi,
çaresiz bir şekilde dışarı çıktı. Abilerin yanına Sehle:
yaklaşarak: __ Be...ben gördüm, diyebildi.
__ Abi mesai saati bitmiş. Artık görüş yapa-
Annesi, hiç istifini bozmadan:
mazsınız bu saatte diyorlar, dedi.
__ Nerede gördün yavrum?
Abiler gardiyanın yanına gitme gereği dahi
__ O, o büyük mavi aracın içinde, dedi kesik
duymamıştı. Bu işin onlarla çözülemeyeceğini
anlamışlardı. kesik. Gözlerini gördüm, dedi. Sadece gözlerini.
__ Üzülmeyin yenge. Yarın gelir müdür ile ko- O da beni gördü. El salladı bana...
nuşur şansımızı tekrar deneriz. Hiç olmadı sav- Annesi konuşurken kızının zorlandığını bili-
cılık izni alırız. O da olmadı, onca yolu abimizi yordu. Ama eşine dair duyduğu bu kısa malumat
görmeden dönecek değiliz! En yakın ildeki kar- onu heyecanlandırmıştı.
deşlerimizde misafir olur, bir hafta kalır, görüş __ Bu yüzden mi aracın peşinden koştun?
yaparız. Yeter ki siz üzülmeyin. __ Hı hı...
Üzülmemek elde miydi? Ancak üzüntüsü, im-
tihanda olduğunu unutturmuyordu ona. Eşi hep Sehle'ye tekrar tekrar anlattırdı babasını nasıl
Zilkâde
derdi... İmtihanlar çorap söküğüne benzer. Üst gördüğünü. Her ikisinin de içindeki sıkıntı bir 1435

EYLÜL’14 • SAYI: 32

47
nebze de olsa dağılmıştı. Gece yarısına kadar
sohbet edip anıları tazelediler. Bir ara balkona
çıktılar beraber. Gökyüzünde şölen vardı sanki.
Tüm yıldızlar toplanmıştı.
Sehle, şu an babam ne yapıyor acaba, diye
düşündü. O da göğün bu güzelliğini görebiliyor
muydu? Annesine soracaktı ki vazgeçti. Kucağına
iyice sokularak uyuyakaldı.
Sabah annesinin müşfik sesiyle gözlerini açtı.
Kahvaltıya çağırıyordu annesi. Mütevazi bir sof-
raya oturdular. Ancak her ikisi de -heyecandan
olacak- hiçbir şey yiyememişti. Mesai saatinin umut olmuştu. Biraz daha beklemeye değerdi
girişi ile cezaevine gidip müdür ile görüşecek- doğrusu.
lerdi. Saat gelmişti. Hazırlanarak aşağı indiler.
Hep birlikte adliye kantinine indiler. Artık her
Abiler lobide bekliyordu. Hep birlikte çıktılar. İlk
dakika, saat gibi ilerler olmuştu. Annesi, Sehle'yi
durak cezaeviydi. Ziyaret kabule gidip meramla-
oyalayacak bir şeyler bulma telaşındaydı. Masada
rını anlattılar. Müdür ile görüşmek istediklerini
gezen bir karınca imdadına yetişti.
söylediler. Ancak ne mümkün... Önce müdür
toplantıda diye beklettiler. Sonra müdür beyin __ Sehle, Sehle bak minik bir karınca...
işi çıktı, cezaevinden ayrıldı dediler. Ne zaman __ ...
gelir diye diretseler de cevap alamadılar. Abiler
__ Baksana ne kadar şaşkın, nereye gideceğini
çok öfkelenmişti, resmen oyalamışlardı onları
her şeye dair

bekleterek. Artık tek çare savcılığa gitmekti. Ara- bilmiyor. Dönüp duruyor.
baya binerek adliyeye doğru hareket ettiler. Bü- __ Bizim gibi mi?
yük bir şehir olmadığı için ulaşım kolaydı. Sora __ Haklısın bizim gibi... Yoruldun mu?
sora adliyeyi buldular. Cezaevi savcısının odasına
çıktılar. Kâtip dışardaydı. __ Evet.
__ Buyurun kime baktınız? __ Son bir saat... Savcı gelince babayı görüp
__ Cezaevi savcısını görecektik. göremeyeceğimiz belli olacak. Biraz daha sabır.
__ Konu nedir? __ Tamam.

__ Dün görüş günümüzdü. Uzaktan geldik. Tu- __ Allah razı olsun kızımdan. Tüm bu sıkıntı-
tuklu, savcılıkta olduğu için görüş yapamadık. ların içinde beni hiç üzmedi.
Savcılık izni alarak yapmak istiyoruz. __ Anne... Babamı görecek miyiz?
__ Yalnız öğle tatili oldu. Savcım çıktı. Bir buçuk __ Bilmiyorum... Bilmiyorum yavrum.
gibi gelin. Görüşe kim girecekti? __ Hadi şu karıncayı doyuralım mı? Belki acık-
__ Yengemiz ve kızı.
mıştır.
__ Kimliklerini alayım. Dilekçelerini hazırla- __ Olur.
yayım. Savcım gelince takdir eder.
Sehle ve annesi karınca üzerinden sohbet eder-
__ Olur.
ken, zaman akıp geçişti bile. Mesai saati başlamış,
adliye hareketlenmişti. Abiler, savcı çoktan gel-
Kâtip haber verene kadar hiçbiri saattin far- miştir diye düşünmüş olacak ki yukarı çıkmak
kında değildi. Meğer cezaevinde ne kadar çok için hazırlanıyorlardı. Sehle ve annesine kantinde
beklemişlerdi. Keşke baştan savcılığa gelseydik beklemelerini söylediler.
diye her biri içten içe hayıflanıyordu.
Savcı da kâtip gibi anlayışlı, iyi biridir inşallah
Sehle olanları sadece izliyordu. Beklemek onu diye dua ediyordu annesi. Çok geçmedi ki abiler
o kadar sıkmıştı ki artık dayanacak takati kalma- göründü...
mıştı. Fakat kâtibin olumlu konuşması ona da

48
Konuk Yazar

Enes Doğan

Ezan;
-1- Mana ve Muhtevası
Günümüzde ‘Eşhedu en la ilahe illalah' lafzını
dilinden düşürmeyen insanlar, bu ve buna
benzer birçok durumda sıkıntı yaşamışlardır.

 lemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun.


Salât ve selam Muhammed bin Abdullah'a,
onun ashabına ve âline olsun.
Ezan, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem döneminde
böyle bir öneme haizdi. Bu sebepten dolayı kendi
çabamız oranında ezanı inceleyecek, mana ve
muhtevasına dikkat çekmeye çalışacağız.
Ezan günde beş defa duymuş olduğumuz, ku-
laklarımızdan ve gönüllerimizden eksik olma- Allahu Ekber Allahu Ekber:
yan bir nidadır. Ezan, insanın varoluş hakikatı-
Allah en büyüktür Allah en büyüktür
nı muhtasar bir şekilde hatırlatan bir simge ve
İslam'ın en önemli şiarlarındandır. Öyle ki Pey- Ezanın bu bölümü bizlere Allah'ın subhanehu ve teâlâ
gamber sallallahu aleyhi ve sellem ezanı duymamış olduğu Kebir ve Mütekebbir sıfatlarını hatırlatmaktadır.
yerlere savaş açmıştır. Fıkıh kitaplarında ezanın
İmam Hattabi rahimehullah, Kebir sıfatı hakkında
terk edildiği yerlere ezana dönünceye kadar savaş
şöyle bir tanım yapmıştır: 'Kebir; şanı büyük ve
açılmasına dair fetvalar mevcuttur. yüce olandır. O'nun dışındaki her büyük, O'nun
Enes radıyallahu anh anlatıyor: büyüklüğünün altındadır ve küçüktür.'

"Peygamber, bir bölgeye savaş için gittiği zaman Mütekebbir ise; yüce ve ulu olan, hükümranlı-
öncelikle orada sabahlardı. Şayet ezan duyarsa ora- ğında ve büyüklüğünde eşsiz olan manasındadır.
dan çekilir; duymazsa oraya saldırırdı."  1
Bu sıfat sadece âlemlerin Rabbi olan Allah'a
Zilkâde
has olan bir sıfattır. Çünkü tanımda da belirt- 1435
1. Buhari

EYLÜL’14 • SAYI: 32

49
tiğimiz üzere azametinde, büyüklüğünde, hü- "Ad kavmi ise yeryüzünde haksız olarak büyüklük
kümranlığında ve şanının yüceliğinde eşsiz olan taslamış ve: 'Bizden daha güçlü kim var?' demiş-
sadece Allah'tır subhanehu ve teâlâ. Bundan dolayı bu lerdi. Onlar, kendilerini yaratan Allah'ın onlardan
sıfat mahlukattan hiç kimseye yakışmaz ve bu daha güçlü olduğunu görmediler mi? Onlar bizim
sıfatı kendi üzerlerinde varmış gibi sanmaları ayetlerimizi inkâr ediyorlardı. Biz de onlara dünya
yaraşmaz. hayatında zillet azabını tattırmak için o mutsuz
kara günlerde üzerlerine dondurucu bir rüzgâr
Kâinatın ayetleri bize Allah'ın subhanehu ve teâlâ Ke- gönderdik. Ahiret azabı elbette daha rezil edicidir.
bir ve Mütekebbir sıfatını gösterir. Allah subhanehu ve Onlara yardım da edilmez."  3
konuk yazar

teâlâ insanlara kendi büyüklüğünü ve kendilerinin


"Firavun, kavmine seslenerek dedi ki: 'Ey kavmim!
zelil olduğunu hatırlatmak için insanları hayre- Mısır hükümdarlığı benim değil mi? Şu nehirler de
te düşürecek şeyler varetmiştir. Buna rağmen benim altımdan akıyor (değil mi?) Hâlâ görmüyor
insanlar kibirlenmiş ve Allah'ın gazabına düçar musunuz?' "  4
olmuşlardır. Allah şöyle buyurur:
Ayetlerde bahsedilen insanlar, Allah'ın subhanehu
"Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile ve teâlâ kendilerine nimet verdiği, gök kapılarını
gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara ya-
kendileri için açtığı ve toprağı kendileri için
rar sağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde,
Allah'ın gökyüzünden indirip kendisiyle ölmüş top- bereketlendirdiği insanlardır. Bu insanlar, bol-
rağı dirilttiği yağmurda, yeryüzünde her çeşit can- luk ve rahatlığın sarhoşluğuyla Allah'ı subhanehu
lıyı yaymasında, rüzgârları ve gökle yer arasındaki ve teâlâ unutmuş, bu nimetleri kendi çabalarıyla
emre amade bulutları evirip çevirmesinde elbette kazandıklarını düşünmüş ve kendilerinin yapış-
düşünen bir topluluk için deliller vardır. İnsanlar kan bir sudan yaratıldığını unutarak, şanı yüce,
arasında Allah'ı bırakıp da O'na ortak koşanlar var- âlemlerin Rabbi olan Allah'a isyan etmişler, kafa
dır. Onları, Allah'ı severcesine severler. Müminlerin kaldırmışlardır.
Allah'a olan sevgisi daha güçlü bir sevgidir. Zulme-
denler azaba uğrayacakları zaman bütün kuvvetin Sünnetullah gereği eski kavimlerde bu özellik-
Allah'ın olduğunu ve Allah'ın azabının pek şiddetli leri kendilerinde taşıyan insanlar günümüzde de
olduğunu bir bilselerdi!"  2 türemiş ve Firavun ve Ad kavmine taş çıkarırca-
sına Allah'a subhanehu ve teâlâ isyanda ve kafa tutmada
Tarih boyunca kavimler kendilerinde bu sıfatın bulunmuşlardır.
var olduğunu zannederek Allah'a meydan oku-
muş ve O'na boyun eğmemişlerdir. Sonuç olarak; Allah şöyle buyuruyor:
Allah subhanehu ve teâlâ bu insanlara buğz etmiş ve
dünya ve ahirette azap etmiştir. Kur'an'da bunun "Sen bizim sünnetimizde bir değişiklik bulamaz-
örneği çok olmakla beraber buna Firavun ve Ad sın."  5

kavmini örnek olarak verebiliriz. Allah subhanehu ve


teâlâ şöyle buyuruyor: 3. 41/Fussilet, 15-16
4. 43/Zuhruf, 51
5. 17/İsra, 77

50
Yani dün Firavunlar, Adlar, Semudlar... varsa Şahitlik ederim ki Allah'tan başka ilah
bugün de bunların modern ve çağdaş olanları, yoktur
sünnetullah gereği bulunacaktır.
Ezanın bu kısmı; yüceliğinde, büyüklüğünde,
Günümüz Firavunları, Allah'ın arzında hükümranlığında eşsiz olanın ve ibadeti hak
Allah'ın verdiği nefesle yaşarken, Allah'ın emir edenin sadece Allah subhanehu ve teâlâ olduğunu bize
ve yasaklarını, kanun ve hükümlerini bir kenara hatırlatıyor.
bırakmış, kendi noksan akıllarına, heva ve heves-
Ezanın bu çağrısı insanları Allah'a ibadete ve
lerine tabi olarak bunları daha modern ve çağdaş
tevhide davet etmekte ve bunun dışındaki anla-
olarak isimlendirmişlerdir.
yışların ve dinlerin Allah katında kabul olmaya-
Aynı zamanda ezanın bu lafzı bize Müslüman- cağını belirtmektedir.
ların tevazu sahibi olmasını, âlemlerin Rabbi
Yani;
olan Allah'a karşı kendilerini zelil hissetmele-
rini ve Allah'a ibadete yönlenmelerini hatırlatır. Allah'tan başka kendisine ibadet edilen yoktur.
Birçok ayet ve hadis, Müslümanlara ki- "Ey kavmim! Allah'a ibadet edin. Sizin
birlenmeyi yasaklamış ve sakındırmıştır. O'ndan başka ilahınız yoktur."  8
Bunlardan bazıları şunlardır:
Allah'tan başka, hükümlerine
"Yeryüzünde böbürlenerek yü- başvurulacak yoktur.
rüme. Çünkü sen yeri asla yara-
mazsın, boyca da dağlara asla Allah subhanehu ve teâlâ insanlara "Hüküm ancak Allah'a aittir.
erişemezsin."  6 kendi büyüklüğünü ve kendilerinin zelil O, kendisinden başka hiçbir
olduğunu hatırlatmak için insanları şeye ibadet etmemenizi
Abdullah b. Mesud radı- hayrete düşürecek şeyler varetmiştir. emretmiştir."  9
yallahu anh anlatıyor: Buna rağmen insanlar kibirlenmiş ve
Allah'ın gazabına düçar olmuşlardır. Allah'tan başka kendisine
"Peygamber şöyle buyurdu: dua edilecek yoktur.
__ Kalbinde zerre kadar kibir
"Rabbiniz dedi ki: 'Bana dua edin,
olan kimse cennete giremez. size icabet edeyim. Doğrusu bana iba-
det etmekten büyüklenen (müstekbir)ler;
Sahabe dedi ki: cehenneme boyun bükmüş kimseler olarak
__ Ya Rasûlallah! Bir adamın, elbisesinin ve gireceklerdir.' "  10
ayakkabısının güzel olmasından hoşlanması kibir
Allah'tan başka kendisine itaat edilecek yok-
midir?
tur. Allah'ın itaati farz kıldığı kimseler, bunun
Peygamber dedi ki: dışındadır.
__ Muhakkak ki Allah güzeldir ve güzelliği sever. "Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygambere
Kibir; hakkı kabul etmemek ve insanları küçük itaat edin ve sizden olan ulu'l emre (idarecilere)
de. Herhangi bir hususta anlaşmazlığa düştüğü-
görmektir."  7
nüz takdirde, Allah'a ve ahiret gününe gerçekten
inanıyorsanız, onu Allah ve Rasûlü'ne arz edin. Bu,
daha iyidir, sonuç bakımından da daha güzeldir."  11
Eşhedu En La İlahe İllallah Eşhedu En
La İlahe İllallah: Ali'nin radıyallahu anh rivayet etmiş olduğu hadiste
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:
Şahitlik ederim ki Allah'tan başka ilah
yoktur
8. 7/Araf, 59
9. 12/Yusuf, 40
Zilkâde
6. 17/İsra, 37 10. 40/Mü'min, 60 1435
7. Müslim 11. 4/Nisa, 59

EYLÜL’14 • SAYI: 32

51
"Yaratana isyanda yaratılmışa itaat yoktur."  12 kulu Abdulkadir Geylani'ye rahimehullah, ali-veli diye
etrafında döndükleri; ne olduğu belirsiz cesetlere
Allah'tan başka kendisine tevbe-istiğfar edilen ve kendi cesedini kemiren kurtçukları defedeme-
yoktur. yen zayıflara dua etmeye başlamışlardır.
"Ey iman edenler! Allah'a kesin (nasuh) bir tevbe Bazı insanlar, Kur'an'a ve Sünnet'e sahabenin
ile tevbe edin."  13 anladığı şekilde anlamaya ve itaat etmeye davet
"Tevbemizi kabul et; zira, tevbeleri çokça kabul edildiğinde; kendi şeyh ve hocalarına başka bir
eden, çok merhametli olan ancak sensin."  14 deyişle hahamlarına ve rahiplerine tabi olmayı
tercih etmiş Allah'a itaati bir kenara bırakmıştır.
Allah'tan başka kendisinden korkulacak yoktur.
Allah'ın kendilerini dört bir yandan nimetler
"Siz onlardan korkmayın, eğer müminlerseniz, ile donatmış olduğu bazı insanlar da, günahla-
benden korkun."  15 rında ve masiyetlerinde Allah'a karşı bir mahcu-
... biyyet ve pişmanlık hissetmeksizin bu nimetlerin
şeyhlerinin ve hocalarının bir lutfu olduğuna
Günümüzde 'Eşhedu en la ilahe illalah' lafzını
inanırcasına rahiplerine şeyy... şeyhlerine tevbe
dilinden düşürmeyen insanlar, bu ve buna benzer
etmeye koyulmuşlardır.
birçok durumda sıkıntı yaşamışlardır.
Ve kimisi de bütün bu hakikatleri bilmesi-
Bazı insanlar, Allah'ın hükümlerinin/kanunla- ne rağmen dünyalık bazı korkulara kapılarak
rının dışında bazı kanunlar ve yasalar koymuş; Allah'ın dinini bir kenara bırakmış ve Firavun'un
bununla âlemlerin Rabbine kafa tutuyor, kimisi iman eden sihirbazlarının şu tavrını göstereme-
de bu azgınlara, oy kullanmak musemmasıyla mişlerdir:
destek verip lisan-ı hâlleriyle: 'Allah zina haram
demiş olabilir, Allah hırsızın ve zinakârın cezasını "Dediler ki: 'Biz, seni, bize gelen açık delillere ve bizi
belirlemiş olabilir, Allah hiç kimseye zulmetmeyen, yaratana tercih edemeyiz. Yapacağını yap, sen ancak
adalet sahibi olabilir. Fakat ben bunları bir kenara bu dünya hayatında istediğini yapabilirsin.' "  16
bırakıyorum. Bu ülkede falan partinin hükümleri
geçerlidir' demişlerdir. Allah subhanehu ve teâlâ izin verirse bir sonraki ya-
zıda ezanın diğer bölümleri incelenmeye çalışı-
Bazı insanlar kendilerine fayda ve zarar verme- lacaktır.
yen bazı kabirlere; 'zora düştüğünüzde kabirdeki-
lerden yardım isteyin' uydurma sözüne dayanarak Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun...
başı kesik âciz babaya, herşeye güç yetiren ve ken-
disinden başka kudret sıfatına sahip olmayanın

12. Ahmed
13. 66/Tahrim, 8
14. 2/Bakara, 128
15. 3/Âl-i İmran, 175 16. 20/Taha, 72

52
Ayın Kitabı Veysel Türk
veyselturk@tevhiddergisi.com

Allah'ı Görüyor Gibi Namaz Kılmak


Mahmud Bedi'

Kitap: Allah'ı Görüyor Gibi Namaz Kılmak telaffuz ettiği her kelimenin içerdiği manaları
tefekkür ederek amelini huşu içerisinde yapma-
Yazar: Mahmud Bedi' ya gayret eder. İşte din ve dünya işlerinde kula
yardımcı olan namaz, bu namazdır.
Yayınevi: Polen/Karınca
Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurur:
Hamd, ancak âlemlerin Rabbi olan Allah'a ol-
sun. Ancak O'na ibadet eder ve ancak O'ndan "Sabır ve namazla (Allah'tan) yardım isteyin. Mu-
yardım ve mağfiret dileriz. Şehadet ederim ki hakkak ki bu, huşu sahipleri dışındakiler için ağır
Allah'tan başka ilah yoktur. Ve yine şehadet ede- bir yüktür."  1
rim ki Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem O'nun kulu
ve Rasûlü'dür. Bu namaz, müminlerin dışındakiler için, yani
namazın şuurunda olmayanlar için ağır gelir.
İnşallah bu ay tanıtımını yapacağımız eser Çünkü çoğuna namaz esnasında vehimler hâkim
'Allah'ı Görüyor Gibi Namaz Kılmak' adlı eser ola- olur. Vesveseler ve düşünceler akıllarına gelir gi-
caktır. Çünkü İslam'da namazın önemli bir yeri der ve böylece namaz ibadeti ibadet olmaktan
vardır. Bir çok ilim ehli, 'Allah'a imandan sonra çıkıp âdet hâlini alır.
en önemli amel namazdır.' demişlerdir.
İşte bu ay tavsiye edeceğimiz bu eser, kişiyi
Enes'ten radıyallahu anh rivayet edilen bir hadiste vesvvese ve vehimlerden kurtarıp huşuya gö-
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: türen bazı faydalı sebepleri içerir. Bu sebepler
üzerinde düşünüp bunları uygulayan kimselerin
"Kulun kıyamet gününde hesaba çekileceği amel- kendilerini kalp uyanıklığı ile namaza götürecek
lerin ilki, namazdır. Eğer namazı düzgün çıkarsa
sıfatları kazanmalarını sağlar.
diğer amelleri de düzgün sayılır. Eğer namazı bozuk
çıkarsa diğer amelleri de bozuk sayılır." Bu sıfatların başında huşu gelir. Huşuyu boza-
Sahibini kötülükten alıkoyan, amelini arttıran, cak en büyük problem ise vesvesedir. Bu eserde
kendisiyle kişinin hataları ve günahları örtülen vesveseden uzaklaşıp huşuyu yakalamanın yolları
namaz, kıyamet günü makbul olan namazdır. anlatılmaktadır.
Böyle bir namazın ehli, namaza dururken Rab- Davamızın sonu âlemlerin Rabbi olan Allah'a
binin önünde kıyama durduğunu, O'nun yüceliği hamd etmektir.
ve büyüklüğünün önünde durduğunu aklından
çıkarmaz. Kıraat, dua ve zikir esnasında diliyle
1. 2/Bakara, 45 Zilkâde
1435

EYLÜL’14 • SAYI: 32

53
Dünyadan Haberler

06.Ağustos.2014
01.Ağustos.2014

İslam Düşmanlarından 'Bayram


Namazı' Hazımsızlığı
Ramazan bayramında bir araya gelen mümin- Al-i Selul'den, Şia'ya Büyük Yardım
lere ehl-i küfür dört bir koldan, organizeli bir Al-i Selul, bir süredir Arsal kırsalında İslam
saldırı kampanyası başlattı. Devleti ve El Nusra'yla çatışan Hizbullat-Lübnan
Türkiye'de İslam düşmanlığı ile tanınan haber ordusu ittifakına bir milyar dolarlık yardımda
siteleri ve medya kurumları tarafından, yeri ve bulunulması talimatı verdi.
zamanı günler öncesinden belli olan, ilanı açık-

08.Ağustos.2014
tan yapılan Bayram namazı organizasyonu farklı
iftira ve yalanlar ile bezenerek servis edildi.
05.Ağustos.2014

Amerika Yeniden Irak'ta


Amerikalı Üst Düzey Asker Irak'ta ve Suriye'de ilerleyişini sürdüren İslam
Öldürüldü Devleti'nin, Sincar'ın ardından Mahmur'u da ele
Afganistan'ın başkenti Kabil yakınlarındaki bir geçirerek Bölgesel Kürt Yönetimi'nin başkenti
askeri eğitim üssünde, ABD'li bir tümgeneralin, Erbil'e yaklaşması üzerine ABD harekete geçti.
askeri üniformalı bir Afgan tarafından vurularak Gazze'ye haftalarca sessiz kalan Amerika sözko-
öldürüldüğü bildirildi. nusu petrol olunca bölgedeki en önemli kukla-
larından Barza'nin imdadına yetişti.

54
11.Ağustos.2014

14.Ağustos.2014
Amerikan Polisi Siyahi Bir Genci Namlularımız İsrail'e Dönük, Ama
Vurdu, Ortalık Karıştı Askerlerimiz Suriye'de
ABD'nin Missouri eyaletinde bir polis me- Hizbullat lideri Hasan Nasrallat, İsrail'i böl-
muru, sokak ortasında genç bir siyahiyi öldürdü. gedeki işgalci politikalarını sürdürme konusun-
Gencin öldürülmesinin ardından polis şiddetine da uyarmaya ve tehditler savurmaya devam etti.
karşı birçok yerde isyan çıktı. Saldırıyı PKK üstlendi.

18.Ağustos.2014
Amerikan Askeri Sokağa İniyor
Amerika'da, polisin geçen hafta silahsız siyah
bir genci 6 kurşunla öldürmesinden sonra çıkan
Maliki Niyeti Bozdu ayaklanma nedeniyle ordudan yardım istendi.
Irak Başbakanı Nuri el-Maliki, Cumhurbaşka- İki gündür sokağa çıkma yasağı uygulanan
nı Fuad Masum hakkında yakalama kararı çıkart- kentte, polisle göstericiler arasındaki çatışmaların
tı. Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nı kuşatan Maliki, devam etmesi üzerine Vali Jay Nixon 'sükunetin
darbe girişimine hazırlanıyor. sağlanması ve Ferguson'daki vatandaşları koru-
mak için' asker gönderilmesini talep etti.
12.Ağustos.2014

19.Ağustos.2014

Durup Dururken Neyin Güvencesi? Tevhid Kitapevine Saldırı


NATO Genel Sekreteri Rasmussen, İslam Tevhid Kitapevi'nin Diyarbakır şubesine bu-
Devleti'nin Türkiye için oluşturabileceği tehdit- gün sabah saatlerinde kimliği belirsiz kişilerce
ler üzerinden meydan okudu. silahlı saldırıda bulunuldu.
İslam Devleti tarafından tehdit edilmesi Bağlar mahallesinde bulunan kitapevine saat
hâlinde Türkiye'yi savunmak için gerekli tüm 10.00 sularında gelen 3 kişi hedef gözeterek kita-
adımları atma konusunda tereddüt etmeyecek- pevine toplam 12 el ateş etti. Yapılan incelemede Zilkâde
lerini söyledi. kitapevine 6 adet kurşunun isabet ettiği görüldü. 1435

EYLÜL’14 • SAYI: 32

55
19.Ağustos.2014

20.Ağustos.2014
Taliban'dan Dev Operasyon
Yerel yetkililerin açıklamasına göre, dün ak-
şam geç saatlerde Taliban birlikleri Logar'ın
Çerkh ilçesinin şehir merkezine kapsamlı bir
operasyon düzenledi.
Heykel Yıkıldı Logar Valiliği sözcüsü Din Muhammed Derviş,
Diyarbakır'ın Lice'deki PKK'lı bir savaşçıyı basına yaptığı açıklamada, Taliban'nın saatlerce
temsil eden heykelin kaldırılmasını istemeyen saldırdığını ve her yönden üzerlerine geldiklerini
gruba güvenlik güçleri müdahale etti. ifade etti.
Mahkemenin verdiği 'heykelin kaldırılması'
kararı üzerine bugün harekete geçen güvenlik
güçleri sabah erken saatlerde zırhlı araçlarla Lice
ilçesine bağlı Yolçatı köyüne gitti. Operasyona
helikopterler de destek verdi.

Eski TEM Müdürü Ömer Köse


Tutuklandı
22 Temmuz paralel örgüt soruşturması kap-
samında hakkında yakalama kararı çıkarıldıktan
sonra teslim olan eski İstanbul Terörle Mücadele
Şube Müdürü Ömer Köse tutuklandı.

Amerikalı Eski Asker İnfaz Edildi


2012'de görev yaptığı Suriye'de İslam Devleti
tarafından kaçırılan Amerikalı gazeteci James
Foley olduğu belirtilen kişi hava saldırılarına kar-
şılık İslam Devleti tarafından misilleme olarak
infaz edildi. James Foley olduğu belirtilen kişi YPG: 'İslam Devleti'ne Karşı Esed İle
öldürülmeden önce bir metin okuyarak, gerçek İstihbarat Paylaşıyoruz'
katilinin Amerikan hükümeti olduğunu söylüyor. İslam Devleti kuşatması ile Kobane'de zor gün-
Amerikan Hava Kuvvetleri'nde çalışan arkadaşla- ler geçiren YPG'nin yöneticilerinden Abdulkerim
rına seslenerek, 'Irak'ı yakın zamanda kim bom- Saroxan, İslam Devleti'ne karşı Şam yönetimiyle
baladı' diye soruyor. istihbarat paylaşımı yaptıklarını açıkladı.

56
21.Ağustos.2014

24.Ağustos.2014
Üç Komutan Öldürüldü
Nusra Amerikalı Rehineyi Neden
Hamas, İsrail'in sabaha karşı Gazze'nin güne-
yinde gerçekleştirdiği hava saldırılarında üç üst
Şimdi Bıraktı?
düzey komutanının öldüğünü açıkladı. Suriye'de Nusret Cephesi tarafından rehin
tutulan Amerikalı gazeteci Peter Theo Curtis'in,
kaçırma olayı ile ilgili hiç bir gelişme olmamasına
22.Ağustos.2014

rağmen serbest bırakıldığı açıklandı.

Hamas'ın Sonradan Gelen Kabulü


İsrail'in Gazze'ye yönelik son saldırılarının en
önemli gerekçeleri arasında yer alan ve Hamas
tarafından reddedilen İsrailli 3 gencin kaçırılma Tabka Askeri Üssü Düştü
olayıyla ilgili, İstanbul'daki Hamas yetkilisinden Bir müddettir muhasara altında olan Nusayri
açıklama geldi. rejime ait olan Tabka askeri üssü tamamen İs-
lam Devleti'nin kontrolüne girdi. Kuveyris askeri
23.Ağustos.2014

havaalanına yapılan saldırılar ise artarak devam


ediyor.
25.Ağustos.2014

Dinleme Olayları Yeni Değilmiş Patriotlar ile İlgili Önemli Karar


Almanya'nın en fazla tiraj alan üçüncü dergisi Hollanda Hükümeti, Suriye'den gelebilecek
olan Focus, Alman Federal Haber Alma Teşkila- balistik füze saldırısına karşı Türkiye'yi korumak
tı BND'nin Türkiye'yi 1976'dan beri dinlediğini amacıyla yerleştirilen kendilerine ait Patriot hava Zilkâde
yazdı. savunma sistemlerini geri çekme kararı aldı. 1435

EYLÜL’14 • SAYI: 32

57
25.Ağustos.2014

26.Ağustos.2014
Ruhani Dönemindeki İlk Ziyaret
İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Hüseyin Emir Kimin Uçağı Kimin Hava Sahasında
Abdullahiyan resmi görüşmeler yapmak üzere Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri, ABD'ye
Suudi Arabistan'a hareket etti. Hasan Ruhani hü- haber vermeden Libya'da askeri operasyon
kümeti döneminde İran'dan Suudi Arabistan'a düzenledi. Başkent Trablus'un kontrolünü ele
yapılan ilk resmi ziyaret özelliğini taşıyor. Faysal, geçirmek için çarpışan Ensar eş-Şeria, Mısır ve
Mayıs ayında İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif 'i Birleşik Arap Emirlikleri uçakları tarafından bir
ülkesine davet etmiş ancak Zarif 'in yoğun prog- hafta içinde iki kez vuruldu.
ramı nedeniyle görüşme gerçekleşmemişti.

PKK Çinlileri Kaçırdı


PKK mensupları, Şırnak'ın Silopi ilçesindeki Rus Askerleri Esir Alındı
termik santralde çalışan Çinli 3 işçiyi kaçırdı. Rusya, Ukrayna sınırını 'yanlışlıkla' geçtiği
Dün akşam bir grup PKK'lı militan Görümlü belirtilen bir grup askerinin Ukrayna birlikleri
beldesi yakınlarındaki özel bir şirkete ait termik tarafından yakalandığını duyurdu. Kiev, asker-
santralde çalışan Çin uyruklu 3 kişiyi, santral lerin yanlışlıkla değil özel bir görev için sınırı
yakınlarındaki bir bakkalda alışveriş yaparken geçtiğini savundu.
kaçırdı.
27.Ağustos.2014

Çözüm Sürecinde Bir Sonraki Adım


'Çözüm süreci'nde yeni aşamaya geçiliyor. Muhalefeti Tehdit Etti
Hükümetin onayladığı plana göre HDP ile yasal, Pakistan'da yaklaşık iki haftadır devem eden
Kandil'le silah bırakma aşamaları ele alınacak. hükümet karşıtı gösterilere Başbakan Şerif 'ten
Silah bırakma ise Kuzey Suriye'deki durum ne- yanıt geldi. Şerif, 'Demokrasiye engel olmak is-
deniyle henüz net değil. teyenlerden hesap soracağız' dedi.

58
Zilkâde
1435

EYLÜL’14 • SAYI: 32

59
60
Zilkâde
1435

EYLÜL’14 • SAYI: 32

61

You might also like