Professional Documents
Culture Documents
Tevhid Dergisi, Sayı 22
Tevhid Dergisi, Sayı 22
1434
BAŞYAZI’10
‘03
İhtilaf Fıkhı: Fıkhî İhtilaflara Dair Bazı Mülahazalar
Ebu HANZALA
‘21
Peygamberin Doğumu Sırasında Gerçekleşen Hadiseler
Enes YELGÜN
Kerem ÇAĞLAR
28 Kavaidu’l Erba’ - 3
Murat MÜSLİHAN
37 Müslümanın Öldürülmesi,
Hezimet Değildir! - 2
Yusuf El-Uyeyri
Korunakların En Zayıfı: Maslahat
zilhicce 1434
kasım '13 SAYI: 22
Maslahat, İslam’ın koymuş olduğu kavramlardan birisidir. Allah subhanehu ve teâlâ koyduğu
tüm hükümlerde kulları için maslahatlar kılmış veya onlardan bazı zararları def etmiştir.
“Şüphesiz Allah adaleti, iyiliği, yakın akrabaya vermeyi emreder. Kötülük, fuhşiyat ve haddi
aşmayı yasaklar.” 1
Şeriatın tüm emirleri ve yasakları insanların dünya ve ahiret maslahatı içindir. Kısaca
şeriatın varlığı insan için maslahattır. Fakat günümüzdeki insî şeytanların tahripkar saldırı-
ları için kullandıkları silahın içindeki mermilerden bir tanesi de maslahat kavramı olmuştur.
Aslında şeriatın insanlar için rahmet olan ne kadar kavram varsa içini boşaltıp, kendi zehirli
balları ile dolduran bu zihniyetin portresini bu ayki sayımızda detayları ile okuyacaksınız.
Ayrıca Ebu Hanzala Hocamız’ın İhtilaf Fıkhı’na dair yazmış olduğu kıymetli mülahaza-
larını da bu sayıda bulacaksınız. Allah subhanehu ve teâlâ bu bilgilerden bizleri faydalandırıp amel
etmemizi sağlaması duası ile.
Editör
1. 16/Nahl, 90
03 İhtilaf Fıkhı: Fıkhî İhtilaflara Dair Bazı
Mülahazalar
Ebu HANZALA
56 Dünyadan Haberler
Satış Noktaları Bursa: İkra Kitapevi, İlahiyat Fak. Karşısı Fethiye Mh. Kırlangıç Sk. No:17 Nilüfer/Bursa 0 (532) 138 02 42
Diyarbakır: Tevhid Kitapevi, Kaynartepe Mh. Gürsel Cd. No:190/A Bağlar/Diyarbakır 0 (541) 857 34 20
Vahyin Rehberliğinde
Ebu Hanzala
İhtilaf Fıkhı:
Fıkhî İhtilaflara Dair Bazı
-7- Mülahazalar
Bazıları ihtilaflı meselelere içtihadî meseleleri ka-
rıştırmıştır. İhtilafın varlığını içtihadın varlığı ola-
rak algılamışlardır. Buna bağlı olarak da İslam'ın
içtihada tanıdığı genişliği, ihtilafa yaymışlardır.
Allah'ın Adıyla!
KASIM’13 • SAYI: 22
3
ahiret gününe iman ediyorsanız onu Allah'a tir. Oysa ihtilaf hüccet değildir. Hüccet ihtilaf
ve Peygambere götürün. Bu daha hayırlı ve so- edilen konuda sünnetin beyanıdır.' 4
nuç bakımından da daha güzeldir." 1
İbni Teymiyye rahimehullah: '(…)Bununla bera-
Bu ayet, ihtilaf vukuunda Müslümanlara yol ber hükümlerin ihtilafın varlığıyla illetlenmesi ba-
göstermiştir. İhtilaf edilen konu her iki tarafın tıldır. Çünkü ihtilaf Şâri'nin kendisine hükümleri
haklılığı ve amel serbestisi anlamına gelmez. O bağladığı asıllardan değildir.' 5
konuyu Allah'a ve Rasûlü'ne götürmeleri şart-
tır. Bu aynı zamanda onların iddia olan iman- Allah, imama rahmet etsin. Demek istedi-
larının da ispat alanlarından biridir. Maalesef ği; fıkhî bir meselede hüküm verirken, konu
vahyin ihtilaflar hususundaki bu rehberliği kay- hakkında ihtilafın varlığını esas kılmak ve bir
bolmuş, insanlar ihtilafları Kitaba ve Sünnete şeyin yapılacağına illet olarak ihtilafın varlığını
götürmeyi terk etmiştir. 'Alimler ihtilaf etmiştir' göstermek doğru değildir. Çünkü Allah subhanehu
sözü 'iki görüşle de amel edilebilir' olarak algılan- ve teâlâ hükümlerini delillere bağlamıştır. Konu
4
Bazı insanlar önce herhangi bir meselede-
ki ihtilafı zikrederler. Adeta Allah'ın kitabın-
dan, Rasûlü'nün sünnetinden veya ümmetin
icmasından bir şeyler nakletmiş edasındadırlar.
Oysa ihtilafın şer'i bir delil olmadığını bilmezler.
Daha sonra alimlerin 'İhtilaflı meselelerde inkar
yoktur' kaidesini zikrederler. Batılın üzerine
bina ettikleri ikinci bir batılla neticeye ulaşırlar.
KASIM’13 • SAYI: 22
5
konu hakkında nas yok ve içtihadın caiz olduğu insanlar İslam dışı kaynaklara yöneldiler. Bu da
alanlardansa ister müçtehid, ister mukallid olsun beraberinde İslam fıkhıyla uyuşmayan neticeler
onunla amel edene inkar edilmez. Bu konudaki getirdi. Oysa İslam şeriatı evrenseldi. Allah ve
hata şu yanlış anlayıştan kaynaklanmaktadır; Bu Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem belirleyici naslar koy-
sözün sahibi ihtilaflı meseleleri içtihadî meseleler muş, bu nasları değişen şartlar ve zeminde tat-
olarak zannediyor. Oysa selefin üzerinde olduğu bik etmeyi müçtehidlere havale etmişti. Birileri
hak; konu hakkında nas yoksa o mesele içtihadîdir içtihadı, ümmette sayılı insanlara hasretmekle,
ve onunla amel edene inkar edilmez.' 8 önce Allah'ın subhanehu ve teâlâ fazlını daralttılar,
sonra ümmeti bu nimetten mahrum bıraktılar.
Bu çok değerli tespitlerden şunu anlıyoruz,
Oysa içtihad, ayette belirtilen "İşte o Allah'ın
a. İhtilaflı meselelerde inkar yoktur sözü fazlıdır. Onu dilediğine verir." 10 hükmünün kap-
mutlak değildir. samındadır.
b. Bazıları ihtilaflı meselelere içtihadî me- Kimisi daha farklı bir yol izledi. İçtihad ka-
seleleri karıştırmıştır. İhtilafın varlığını iç- pısı açıktır ancak ondan geçecek alim yoktur
tihadın varlığı olarak algılamışlardır. Buna dedi. Öyle afakî şartlar zikrettiler ki; sahabe-
bağlı olarak da İslam'ın içtihada tanıdığı nin çoğu o şartlara göre müçtehid olmadığı
genişliği, ihtilafa yaymışlardır. gibi, içtihadı hasrettikleri çoğu imamda
dahi bu şartlar mevcut değildi. 11
c. İçtihadî genişlik; hakkında nas
olmayan konularda alimlerin kendi Kimileri de içtihad şartlarının
âfakiliğini fark edince: 'Bu şartlar
vahyin rehberliğinde
6
lış tasavvur insanları bu yüksek mertebeden alı-
koydu. Şüphesiz selef dönemi müçtehidlerinin
yeri bu ümmette ayrıdır. Onlar zaman ve me-
kan olarak Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem
övgüsüne mazhar oldular. Allah'ın subhanehu ve teâlâ
onların amellerine kıldığı bereket onların Allah
yanındaki değerlerini göstermesi açısından da
kâfidir. Bunları ikrar etmekle beraber içtihadı
onlara has kılmak ve Allah'ın şeriatla kendine
kul kıldığı sair ümmeti bundan mahrum bırak-
mak da kabul edilebilecek bir şey değildir.
KASIM’13 • SAYI: 22
7
luk gelecek; zinayı, içkiyi, ipek elbiseyi ve çalgı
aletlerini helal sayacaktır." 18
18. Buhari
17. Mecmu Fetava, 24/172. 19. Kadınların raks etmesi, içki meclisi vb. şeyler.
8
rifetu Sunen ve'l Asar' kitaplarından toparlamış- bugün İslam ümmetinin çoğunluğunun itti-
tır. ba ettiği imamlardandır. Ve bu durum onların
imametine olumsuz etki etmediği gibi ümmet
İmam Şafii rahimehullah haberi sahih kabul et- nezdinde onları değerli kılmıştır. Çünkü delile
mediği için, habere uygun olmayan bir görüş ittiba edip hevasını terk eden Allah subhanehu ve teâlâ
ortaya koymuş olabilir. Ancak bu fennin eh- yanında değerlenir. O'nun subhanehu ve teâlâ yanında
lince o haber sahih kabul edilmişse ve İmam değerli olan, kulları yanında da değerlidir.
Şafii'ye ulaşmamış bir bilgi açığa çıkmışsa, son-
radan gelenlerin nassa aykırı fetvaya uyması Bu faziletin farkında olmayanlar mezhep ve
doğru değildir. Kabul edilmeyen, mutaassıpça alim tassubuna düşmüşlerdir. Asırlar boyu İs-
mezhep taklidi budur. lam ümmetinin gerilemesine ve iç düşmanlık-
lar yaşamasına neden olan bu durum, vahiyden
Bu, meşru ihtilafın esbabı zail olduğu halde, yüz çevirip şahıs ve grup taassubuna tabi olma-
ihtilafı sürdürme anlamına gelir ki bu da doğru nın neticesidir.
değildir.
Allah subhanehu ve teâlâ bizleri hakkı gören ve ona
6. Delillerin ulaşması veya anlayışın tabi olmaktan çekinmeyenlerden kılsın. FıkhÎ
değişmesi neticesinde fıkhÎ ihtilaflar yazımızı burada sonlandırdık. Bir
görüşlerin değişmesi ayıplanacak sonraki yazımızda menheci ihtilaflar ile devam
edeceğiz Allah'ın izniyle…
bir durum değildir
Alimin bir görüş üzere olması ilelebet o gö- Selam ve dua ile…
rüşte sabit kalacağı anlamına gelmez. Vahye tabi
olan Rabbani alimin görüşlerine hükmeden,
delildir. Daha kuvvetli bir delil gördüğünde çe-
kinmeden görüşünü değiştirir. Lakin görüşleri-
ne taassubun veya hevanın hükmettiği insanlar
delille ilgilenmezler.
KASIM’13 • SAYI: 22
9
Başyazı
Korunakların En Zayıfı:
Maslahat
Ahir zaman fitnelerini bilmek, onlardan korunmak için
yeterli değildir. Maalesef İslamî hareketler bu anlamda
muhasebeye önem vermiyor ve menheclerini
gözden geçirmiyorlar. Yapılan uyarı ve nasihatlere,
bildiğimiz konular diyerek kulak tıkıyorlar.
10
icabet ederek o kapıya doğru giderse, onlar metin ona dair bilgi sahibi olması, ondan ko-
bunu ateşe atarlar' buyurdular. Ben onları runacağı anlamına gelmez. Şeriat, insanların
bize tanıt dedim. O: 'Onlar bizim cildimizden çoğunun onun eliyle helak olacağını haber ver-
olup bizim dilimizle konuşurlar' dedi. Ben: 'Ey miştir.
Allah'ın Rasûlü! Ben (o güne) ulaşırsam, bana
ne emredersiniz?' dedim. 'Müslümanların ce- "Rasûlullah: 'Allah'ın gönderdiği hiçbir Nebi
maatine ve imamlarına uy, onlardan ayrılma.', yoktur ki, ümmetini Deccal hakkında uyarmış
'O zaman ne cemaat ne de imam yoksa?' dedim. olmasın. Nuh da ondan sonraki Nebiler de
'O takdirde bütün fırkaları terket (kaç)! Öyle ki, kavimlerini uyarmıştır. O sizin aranızda çıka-
bir ağacın köküne dişlerinle tutunmuş bile ol- caktır. Onun işinden hiçbir şey size gizli kalma-
san, ölüm sana gelinceye kadar o vaziyette kal' mıştır. Rabbinizin kör olmadığı size gizli kalma-
buyurdular." 1 mıştır. Deccal ise sağ gözü şaşıdır. (Diğeri) sanki
içi çıkarılmış üzüm tanesi gibidir.' " 3
Bir başka hadisinde Allah Rasûlü sallallahu aleyhi
ve sellemşöyle buyurdular: Başka bir hadiste;
''Karanlık gecelerin fitneleri misali fitneler ''Deccal zuhur eder. Mü'minlerden bir adam
vuku bulmadan amellerde acele ediniz. O fitne- ona doğru yönelir. Deccal'in askerleri: 'Nereye
ler vuku bulduğunda insanlar kafir olarak sa- gitmek istiyorsun?' diye sorarlar. O genç: 'Şu
bahlayacak Müslüman olarak akşamlayacaklar, çıkana gidiyorum', der. Onlar: 'Yoksa sen rab-
Müslüman olarak sabahlayıp kafir olarak akşa- bimize iman etmiyor musun?' derler. O genç:
mı edeceklerdir. İnsanlar dinlerini az bir paha 'Rabbimizde gizlilik yoktur', der. Bunun üzerine:
karşılığında satacaklar." 2 'Onu öldürün', derler. Sonra onlardan bir kısmı
diğerlerine: 'Rabbiniz kendisinin haberi olma-
Ürkütücü fitnelerin vuku bulacağı muhak- dan birini öldürmenizi yasaklamadı mı?' derler.
kak. Çünkü bunu haber veren, konuştuğu va- Onu Deccal'e götürürler. Mümin onu gördüğü
hiyden başka bir şey olmayan, sadık ve mesduk vakit:
Nebi. Burada düşünülmesi gereken şey, bu fit-
nelerin vuku bulduğu dönemde kişilerin ve ha- 'Ey insanlar! Bu Rasûlullah'ın haber verdiği
reketlerin konumudur. İnsan bildiği şeyin doğ- Deccal'dir, der. Deccal emreder, o mümin kar-
rusunu yapacağına şartlamıştır kendini. Adeta nı üzere yere yatırılır. Döve döve sırtı ve karnı
genişletilir.
fitnelere dair bilgi sahibi olmasını, onlardan
korunacağına delil sayar. Oysa bu şer'an doğru Deccal: 'Bana iman etmiyor musun?' diye
olmadığı gibi vakıa olarak da doğrulanmamıştır. sorar. O mümin: 'Sen çok yalancı Mesih
Deccal'sin', der. Deccal emreder, o mümin ba-
Örneğin, Allah Rasûlü, Deccal'den haber şının ortasından iki ayağının arası ayrılana ka-
vermiş ve ona karşı ümmetini uyarmıştır. Üm- dar testere ile kesilerek ayrılır. Sonra Deccal bu
iki parça arasında yürür. Sonra: 'Kalk', der. O
Zilhicce
1. Buhari, Müslim 1434
2. Müslim, Tirmizi 3. Buhari
KASIM’13 • SAYI: 22
11
mümin dikilerek eski halini alır. Sonra Deccal: Ters Yüz Edilmiş Kavram: Maslahat
'Bana iman etmiyor musun?' diye sorar. O mü-
Allah Rasûlü'nün sakındırdığı bu fitnelerin
min: 'Senin hakkında kanaatimi artırmaktan
başında hevaya tabi olmak gelir. O sallallahu aleyhi
başka bir şey yapmadım', der. Sonra:
ve sellem insanları gecesi dahi aydınlık olan bir yol
'Ey insanlar! Deccal bunu benden başka hiç üzere terk etti. İnsanları cahiliyenin cehaletin-
kimseye yapamayacaktır', der. Onu kesmek için den ve nefsin hevasından kurtarıp vahiyle ta-
Deccal tutar, boynu ile köprücük kemiği arası nıştırdı. Ancak insî ve cinnî şeytanlar boş dur-
bakır bir levha haline gelir. Onu elleri ve ayak- madılar. Cehennem kapısında durup İslam'ın
larından tutar ve onu atar. İnsanlar onu ateşe dilini ve rengini kullanarak insanları onun yo-
attığını sanırlar, ancak cennete atılmıştır. lundan alıkoydular. Bu yöntemlerden biri de
maslahattı. Çünkü maslahat şer'i bir kavramdı.
Rasûlullah: 'Bu mü'min âlemlerin Rabbi ka- İslam alimleri tarafından kullanılmış ve dinin
tında şehadeti en yüce olandır' buyurdu." 4 nasıl anlaşılması gerektiğine dair yazılan usul
kitaplarında konu olarak incelenmişti. Ancak
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem ve tüm
onların kastettikleri maslahat İslam'ın gözettiği
Peygamberler ondan haber verip sakındır-
ve alimlerin zikrettiği maslahat değildi. Onlar
malarına rağmen zuhur ettiği zaman in-
Şeriatın İslam'ın yasakladığı ve mefsedet dediği şeylere
sanlar onu tanımayacak ve ona iman
maslahat kılıfı giydirerek, insanları Allah'a gi-
tüm emirle- edeceklerdir. O kadar insan ara-
den yoldan alıkoyup saptırdılar.
ri insanları sından bir genç dışında ona
adalet, iyilik ve karşı gelecek kimsenin bu- Evet, maslahat İslamî bir kavramdı. Allah
lunmayışı da üzerinde durul- subhanehu ve teâlâ koyduğu tüm hükümlerde kulları
yardımlaşmaya gö- ması gereken konulardandır. için maslahatlar kılmış veya onlardan bazı za-
türür. Bu da masla- rarları def etmişti.
hat dediğimiz şeyin Vakıa olarak da bu böy-
ta kendisidir. Yasak- ledir. Çoğu zaman doğ- "Şüphesiz Allah adaleti, iyiliği, yakın akrabaya
rusunu bildiğimiz şey- vermeyi emreder. Kötülük, fuhşiyat ve haddi aş-
ladıkları ise onları lerde hevaya uyarak veya mayı yasaklar." 5
kötülük, fuhşiyat ve gafletten dolayı yanlış olanı
birbirlerine zulmet- yaparız. Şeriatın tüm emirleri insanları adalet, iyi-
mekten alıkoyar. Bu lik ve yardımlaşmaya götürür. Bu da maslahat
Bundan dolayı ahir za- dediğimiz şeyin ta kendisidir. Yasakladıkları
da mefsedet de- man fitnelerini bilmek, on- ise onları kötülük, fuhşiyat ve birbirlerine zul-
diğimiz şeyin lardan korunmak için ye- metmekten alıkoyar. Bu da mefsedet dediğimiz
ta kendisidir. terli değildir. Maalesef İslamî şeyin ta kendisidir. İslam bunları bize emredip
hareketler bu anlamda muhasebeye yasaklamakla beraber koyduğu tüm kanunlar-
önem vermiyor ve menheclerini gözden da bu maddeleri gözetmiş ve şeriatını bu esaslar
geçirmiyorlar. Yapılan uyarı ve nasihatlere, üzere bina etmiştir. Buna binaen İslam alimleri:
bildiğimiz konular diyerek kulak tıkıyorlar. 'İslam'ın tüm emir ve yasaklarında beş şey göze-
tilmiştir' demişlerdir. Din, can, namus, mal ve
Rasûllerin dahi Allah'a sığındığı ve üm- akıl… Var olan tüm kurallar bu beş maddenin
metlerini uyardıkları bu fitneler bireysel ve faydası için konulmuş, yasaklananlar ise bunla-
cemaatsel olarak gündemimizde olmalıdır. Yol ra gelecek zararları önlemek içindir. 6
gösterenlerin şerrinden emin olmak ve bunu
kendinden uzak görmek İslami bir şuurla izah "Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gön-
edilemez. Bu imanın verdiği emniyet, İslam'ın derdik." 7
getirisi olan selametten ziyade 'Allah'la aldan-
mak' olarak ifade edilebilir.
5. 16/Nahl, 90
6. İmam Şatibi rahimehullah zikrettiğimiz bu esas için 'bütün üm-
metler ittifak etmiştir' diyerek konunun tüm şeriatlarda kabul
gören zaruri bilgi cinsinden olduğuna dikkat çeker. Bkz. Muvafa-
kat, 1/31.
4. Müslim 7. 21/Enbiya, 107
12
Rasûl'ün rahmet olması onun getirdiği şeri-
atın rahmet olmasıyla mümkündür. Aksi halde
teklif yüktür ve insanı zorlar. Ancak bizler bu
ayetle anlıyoruz ki? İslam'ın getirdiği kurallar
kullar için rahmettir.
Burada en önemli olan soru; maslahatın lerdir. Günümüzde maslahat deliliyle amel ede-
ne olduğudur. Maslahat kulların akıllarına mı cek olanların bu kayıtların dışına çıkmaması
bırakılmıştır, yoksa Allah tarafından mı belir- elzemdir. Çünkü maslahatla heva arasında veya
lenmiştir. İslamî hareket, dine hizmet ederken nefsini ilah edinme kavramıyla maslahat ara-
seçimlerinde serbest midir? Yoksa kul olma ha- sında ince bir çizgi vardır. Bundan kurtulma-
sebiyle şeriat üzere mi hareket etmelidir? nın yolu şeriatın gözettiği kurallar çerçevesinde
maslahatla amel etmektir.
İslam Alimlerinin Maslahata Bakışı
Gazali rahimehullah: 'Maslahatın geçerli olması
İmam Şevkani 'İrşadu'l Fuhul' adlı eserinde onun kat'i, zaruri ve kulli olmasıyla mümkün-
maslahatla alakalı alimlerin görüşlerini şöyle dür.' 11 der.
sıralamıştır:
İmam Zerkeşi usul ansiklopedisi kabul edi-
'1. Cumhur maslahatla amel edilmesini mut- len 'Bahru'l Muhit' isimli eserinde, İmam Şev-
lak olarak men etmiştir.
kani 'İrşad'ında: 'Zaruriden kasıt; maslahatın
İslam'ın gözettiği beş esastan birine uygun olma-
2. Bazı alimler mutlak olarak cevaz verdiler.
sıdır.
Bu görüş Malik'ten de nakledilmiştir.
Kulliden kasıt; bireylerin değil tüm Müslüman-
3. İslam'ın gözettiği asıllardan birine uygunsa
ların maslahatına olmasıdır.
onunla amel edilir. Aksi halde edilmez. İmam
Cuveyni bunu İmam Şafi'den ve Hanefilerin
Kat'i'den kasıt; umulan maslahatın kesin ol-
çoğunluğundan nakil etmiştir.
ması zanna dayalı olmamasıdır.' 12 diyerek şart-
4. Bu maslahat zaruri, kat'i ve külliyse (aşa- larını açıklamışlardır.
ğıda açıklamaları gelecektir) itibar edilir, aksi
halde edilmez. Bu Gazali ve Beydavi'nin terci- Vehbe Zuhayli 'Usulu'l Fıkh İslami' adlı ese-
hidir.' 10 rinde: 'Malikiler ve Hanbeliler maslahatla amel
edilebilmesi için üç şart zikrettiler,
Öncelikle belirtmeliyiz ki maslahat delili
alimler arasında amel edilme ve edilmeme nok- 1. Şeriat koyucunun gözettiği maksatlara uy-
gun olacak. Yani maslahat, asıllardan bir asılla,
tasında ihtilaflıdır. Cevaz veren alimler mutlak
bir nasla veya kat'i delille çakışmayacak.
olarak cevaz vermemiş belli kayıtlar zikretmiş-
8. 45/Casiye, 20
Zilhicce
9. Muvafakat, 1/199. 11. Mustasfa, 1/176. 1434
10. 2/264-267 12. 8/86
KASIM’13 • SAYI: 22
13
2. Zatında makul olacak. Yani vehme dayalı "Allah'ın indirdikleriyle hükmetmeyenler ka-
bir maslahat olmayıp, vuku bulması kesin ola- firlerin ta kendisidir." 18
cak.
Bunun sünnetten en açık delili ise;
3. Tüm insanları kapsayacak.' 13
İbni Abbas'tan rivayet edilen Hilal bin Ümey-
Bu konuyu tahkik etmek adına eser yazan ye ve hanımı arasında geçen kıssadır.
Ramazan el-Buti 'Davabitu'l Maslaha' adlı ese-
rinde 14 maslahatın İslamî olabilmesi için beş "Hilal bin Ümeyye hanımının Şüreykle zina
kayıt zikretmiştir. yaptığını iddia etti. Ancak kendi dışında şahi-
di yoktu. Allah Rasûlü: 'Dört şahit getirmezsen
'1. Şeri makasıdlardan birinin altına girme- iftira cezasına çarptırılırsın' dedi. Hilal: 'Vallahi
si. Bundan kastımız İslam'ın gözettiği zarureti Allah benim doğru söylediğimi biliyor ve mutla-
hamse diye bilinen din, can, namus, mal ve ak- ka beni tasdik eden bir şey indirecektir.' Bunun
lın korunmasıdır. üzerine şu ayetler indi:
2. Maslahat olarak görülen şey Kur'an "Eşlerine (zina suçu) atıp da kendilerinden
ayetlerinden birine muhalif olmayacak. başka şahitleri bulunmayanlardan birinin
Bunun delili, hem akıl hem de şeraittir. şahitliği ise kendinin mutlaka doğru söy-
leyenlerden olduğuna Allah'ı dört
Akli delil; maslahatların bi- kere şahit tutmasıdır. Beşinci-
linmesi ancak şeriatla olur. 15 sinde; eğer yalancılardansa
Şayet bir maslahat şeriata Allah'ın lanetinin muhakkak
aykırıysa buna itibar etmek Maslahat olarak tespit edilen şey kendi üzerine olmasını (di-
aklen mümkün değildir. netice itibariyle Allah'ın bir emrine ve ler). Kadının da onun
başyazı
14
3. Sünnete muhalif olmamalıdır. Mütevatir veya toplumsal kabuller değil Kitap ve Sünnet
olan sünnete muhalif olan kesinlikle maslahat yani vahiy belirler.
değildir. Ahad habere muhalif olana gelince
bunda tafsilat vardır. e. Maslahatlar mertebe mertebedir. Bunlar-
dan en önemli olan diğerlerine takdim edilir.
4. Kıyasa muhalif olmayacak. Ki sıralamada en önde olan dinin maslahatıdır.
Bunun en kuvvetli delili cihattır. Cihadın meşru
5. Kendinden daha önemli bir maslahatın el-
kılınma illeti Allah tarafından belirlenmiştir.
den kaçmasına sebebiyet vermeyecek. Bundan
kastımız şeriatın gözettiği maslahatların derece "Yeryüzünde fitne/şirk kalmayıp din yalnız
derece olduğudur. Maslahatlar bir araya top- Allah'ın oluncaya dek onlarla savaşın." 22
landığında en önemli olanı öncelenir diğerleri
ertelenir. Bunun sırası, din, can, akıl, nesil ve
Savaş esnasında İslam'ın koruma altına aldı-
mal şeklindedir.' 21
ğı canlar, mallar, namuslar telef olabilir. Ancak
Buraya kadar yaptığımız nakillerden anlaşı- Allah'ın yanında en büyük maslahat dinin mas-
lan şudur; lahatı olunca, bunları feda etmiş dinin maslaha-
tını öncelemiştir.
a. Maslahat konusu ihtilaf edilmiş meseleler-
dendir. Maslahatla amel edecek hareketlerin bu ka-
yıtlardan azade davranması felakettir. Maalesef
b. Cevaz veren alimler çok ince kayıtlar zik- vakıada yaşanan da budur. Hareketler İslamî bir
retmişlerdir. İnsanı hevasını ilah edinmekten kavram olarak maslahata tutunuyorlar. Takip
kurtaracak bu kayıtlar, maslahatın İslamî olma- ettikleri metodun İslamîliğini tabilerine usul
sında önemlidir. kitaplarında var olan başlıklarla ispat ediyor-
lar. Ancak içini doldurmuyorlar. Tespit ettikleri
c. Maslahat olarak tespit edilen şey netice maslahatlar genelde Allah'ın emir ve yasakla-
itibariyle Allah'ın bir emrine ve yasağına aykırı rıyla taban tabana zıt oluyor. Ayrıca kesinliği ve
olmamalıdır. Bu hem aklen hem de şer'an kabul tüm Müslümanlara faydası olmuyor. Cemaatsel
edilemez. Çünkü şeriat olmaksızın aklın müs- ve mahalli maslahatlar oluyor. Allah'ın öncele-
takil olarak maslahat belirlemesi güçtür. İslam diği din maslahatını erteleyip, dinlerine zarar
uzun fetret döneminden sonra insanların tespit vermek pahasına vakıada fayda gördükleri şey-
ettiği çoğu maslahat ve mefsedeti iptal etmiştir. lerle amel ediyorlar.
d. Maslahat meselesi kulluktan ayrı düşünü- Bunun inkar edilemez şahidi İslamî parti
lemez. Müslüman Allah'ın kuludur. Ve kulluğu meselesidir. Aslında yapılanın yanlış olduğu-
gereği hayatının fayda ve zararını kendi hevası nu, Nebevi metoda uygun olmadığını onlarda
biliyor. Ancak Müslümanların maslahatı ve hiz-
metlerini rahat icra etmek adına bu işe kalkışı-
Zilhicce
1434
21. 126-283, özetle. 22. 8/Enfal, 39
KASIM’13 • SAYI: 22
15
yorlar. Genel olarak İslam'ın maslahata cevaz olan içkinin ruhsatını onlar verip, vergisini
verdiğini öne sürüyorlar. onlar alacak. Sonra da tespit ettikleri bu mas-
lahatın dine aykırı olmadıklarını söyleyecekler.
İslamî parti demek, demokratik seçimlere Allah'tan başkasına ibadet olan, Allah'tan baş-
katılmak anlamına geliyor. Yani çoğunluğun kasını rab edinmek sayılan ve Allah'ın ortaklar
doğru dediği doğru, yanlış dediği yanlış olmuş dediği bir şeyi İslami maslahat olarak görecek-
oluyor. Bu yaptıklarıyla zımnen kendilerinin ler.
de Müslüman olarak görmedikleri yönetimle-
rin meşruiyetini ikrar etmiş oluyorlar. Çünkü Sonra bu maslahatları kesin değildir. Dün-
kendilerinin seçilmeyi umut ettikleri yöntem, yanın hiçbir yerinde netice elde etmemiştir. FİS,
başyazı
bir başkasının da seçilmesinin yoludur aynı za- Erbakan, Hamas ve son olarak İhvan hareketi
manda. bunun örneğidir. Kat'i olmamakla beraber tüm
tecrübeler bu yolun yol olmadığını göstermiştir.
Rabbleri kitabında:
Sonra külli değildir. Yani tüm Müslümanla-
"Hüküm yalnızca Allah'ındır. O kendisinden rın maslahatına değildir. Birçok Müslüman bu
başkasına ibadet etmenizi yasakladı. İşte dosdoğ- yolu kabul etmemiş ve doğru olmadığını sa-
ru din budur. Fakat insanların çoğu bilmez." 23 bu- vunmuştur. Daha kötü olanı bu yolu savunanlar
yuruyor. istediklerine ulaştıklarında, kendileri gibi dü-
şünmeyen Tevhid ehline saldırıyor onları hap-
Onların altında çalışacakları 'Egemenlik sediyorlar. Hamas yönetime geldiği gibi şeriat
kayıtsız şartsız milletindir' şiarı küfrün ayetle- isteyen Müslümanların mescidine saldırmış,
rinden bir ayettir. Ve bu hakkın Allah'tan baş- onlarca Müslümanı şehit etmiştir. AKP hükü-
kasına verilmesi, Allah'ın dışındaki varlıklara mete geldikten sonra Müslümanlara yönelik ya-
ibadet edilmesi ve onları Rabb edinmektir. pılan yargılamalar sonuçlanmış, çoğu dosyada
İslami kesime akıl almaz cezalar verilmiştir. İh-
"O hükmünde hiç kimseyi ortak kılmaz." 24
van ilk olarak Hristiyanlarla arasında itikadî bir
"Yoksa Allah'ın izin vermediği konularda on- fark olmadığını ilan etmiş ve Sina çölünde bulu-
lara kanunlar yapan ortakları mı vardır." 25 nan Tevhidi yapılara baskı yapmaya başlamıştır.
Onlar biliyorlar ki yönetime geldikleri tak- Bu yöntem en önemli olanın takdim edilme-
dirde Allah'ın haram kıldığı faiz onların ekono- si değil, en önemli olan din maslahatının ayak-
misi, haram kıldığı zina 18 yaşından büyük her- lar altına alınmasıdır. İslam, din maslahatı için
kese helal olacak. Ve bu işletmeler onlara bağlı cennet karşılığında canları ve malları satın alır-
olarak çalışacak. 18 yaşından büyüklere haram ken, bu insanlar dünyevî rahatlıkları için dinin
emirlerini heder etmişlerdir.
23. 12/Yusuf, 40
24. 18/Kehf, 26
Her dönem söyledikleriyle yaptıkları çakı-
25. 42/Şura, 21 şan ve bundan ders almayan maslahat erbabı-
16
nın üzerinde karar kıldıkları bir dinleri yoktur. Ne tuhaf! Kur'an'ın çok açık emirlerini dahi 'fa-
Onların hali Allah'ın subhanehu ve teâlâ verdiği şu lanca adam yapmışsa demek ayet öyle anlaşılma-
misale benzemektedir. malıdır' diyerek sözlerini tahrif ettikleri alimle-
rinin dahi karşısına geçiyorlar. 28
"Binasının temelini, Allah korkusu ve hoşnut-
luğu üzerine kuran kimse mi hayırlıdır, yoksa Sonuç olarak;
binasının temelini göçecek bir uçurumun kena-
rına kurup onunla birlikte kendisi de cehennem Ahir zaman hevanın tahakküm ettiği ve
ateşi içine yuvarlanan kimse mi? Allah, zulme- fitnelerin insanları yuttuğu bir dönemdir. Pey-
den bir topluluğa hidayet vermez." 26 gamber insanları o dönemin şerrinden sakın-
dırmak için elinden geleni yapmıştır. Fitneyi
Evet, onlar dinlerini mutlak doğru olan ve ismen bilmek ondan kurtulmak anlamına gel-
insanları en hayırlı olana ileten vahyin üzerine mez. Mesele kitap ve sünnet ölçüsüyle nefisleri
değil de, sürekli kendilerini tekzip etmek duru- ve İslami hareketleri muhasebe etmektir. Bugün
munda kaldıkları maslahat üzere kurmuşlardır. insanların hevaya tabi oldukları ve yaptıklarını
İslam'a mal ettikleri en belirgin saha maslahat
On yıl önce küfür dediklerine haram, sonra
alanıdır. Vakıada tespit edilen çoğu maslahat,
mekruh, sonra vacip demekten utanmamışlar-
İslam'a uygun olmamakla birlikte kendi içinde
dır. Tevhidin gereği olarak gördükleri, uğruna
de tutarsızdır.
yaratıldıklarını iddia ettikleri meseleleri belli
aşamalardan sonra ihtilaflı meseleler olarak Rabbimizden temennimiz bizleri ve İslam'a
görmeye başlamışlardır. Kendilerini Kitaba ve hizmet ettiğine inan tüm kesimleri hakka hida-
Sünnete göre sorgulamayan, her söylediklerine yet etmesidir. Kitap ve sünnetin pak aydınlığıy-
düşünmeden tabi olan etbalarını hayır üzere la bizleri hevanın ve cehaletin şerrinden muha-
olduklarının delili saymışlardır. Heyhat heyhat! faza etmesidir.
KASIM’13 • SAYI: 22
17
Allah ile Nasıl
Muamele Etmelisin?
Özcan Yıldırım ozcanyildirim@tevhiddergisi.com
A llah'a hamd, Rasûlü'ne salat ve selam ol- tin hemen devamında da "Şüphesiz Allah çok
sun… bağışlayıcı ve çok merhametlidir" buyurmaktadır.
Salih zatlardan birinin yanına bir adam gelir Allah subhanehu ve teâlâ sana birşey verip ihsan
ve kendi halinden, fakirliğinden, sıkıntıların- ettiğinde, bilmelisin ki Allah'ın bu verdiği, seni
dan şikayette bulunur. Salih zat ona şöyle soru- sevmesinden dolayı veya insanların arasında
lar sorar: seni değerli kıldığı için değildir. Bilakis Allah'ın
sana verdiği bu güzellik, seni denemek, bu veri-
__ Zevcen var mı?
lene karşı ne yapacağını görmek içindir. O'nun
istediğini mi, yoksa kendi istediğini mi yapa-
__ Evet.
caksın? Artık karar senin kararındır. Sonuç da
__ Peki evin var mı? senin vereceğin karara göredir.
__ O halde sen bir Meliksin! İkinci ihtimal ise, senin bu nimeti terk et-
mendir. Bu da ölüm ile yüz yüze gelmendir.
Allah'ın nimetleri o kadar fazla ki, nasıl sa-
yacağımızı, bunlara nasıl karşılık vereceğimizi Burada aslında sana bir öneride bulunmak
bilemiyoruz. Bundan dolayı Allah subhanehu ve teâlâ istiyorum. Bu önerimle de zaman ile sınırlı olan
Nahl suresinde "Allah'ın nimetlerini saymaya bu nimet, devamlı hale gelecektir. Fakat şu ku-
kalksanız, sayamazsınız" 1 buyurmaktadır. Aye- ralı yerine getirmen gerekir:
'Allah'ın sana verdiği güzel nimetin seninle
1. 16/Nahl, 18
beraber devam etmesini istiyorsan, o nimeti
18
Allah'ın sevdiği hususlarda kullanman gerekir.'
KASIM’13 • SAYI: 22
19
evde on yıl boyunca kalacak ya da ihtişamlı bir Allah'tan olduğuna kanaat getirmeli, ona nispet
sarayda bir gün kalacak, bundan sonra da kendi etmelidir. Kişi hayatta elde ettiği tüm güzellik-
barınmasını kişi kendi üstlenecek. Şimdi sora- leri Allah'tan bilmelidir. Örneğin, kişinin tica-
lım: Kişi bu durumdan hangisi seçer? Akıllı bir rette kazanması. Kişinin bunu kendisini iyi bir
kimse bir gün sarayda kalıp da sonrasını cadde girişimci olarak düşünüp, kazanma sebebini de
ve sokaklarda geçirmeye razı olur mu? Elbette buna bağlamaması gerekir. Başka bir örneği de
hayır, dediğini duyar gibiyim. ilimden verebiliriz. Kişi kendine güzel bir ilim
verilmesini, zekasından olduğunu düşünmeme-
Bir gün sarayda yaşamak mı? Yoksa uzun si gerekir. Bu ve benzeri birçok örnek verebiliriz.
yıllar normal bir evde yaşamak mı? Düşünme- Makam, mevki, başarı vb. tüm hususlar kişinin
yiz bile değil mi? Peki aynı şey dünya ve ahiret elde ettiği bir nimet değil, Allah'ın kuluna ver-
için de geçerli değil mi kardeşim? miş olduğu bir nimettir.
"Bilakis siz dünya hayatını tercih ediyorsunuz. Şuayb'ın aleyhisselam dediği gibi:
Fakat ahiret hayatı ise daha hayırlı ve kalıcı-
dır." 3 "Başarım ancak Allah'ın yardımı iledir." 5
İnsanlara baktığında, ahiretin daha hayırlı Peygamberler dahi davet sahasında yaptığı
ve yüce olduğunu bilmelerine rağmen dünyayı güzel işleri Allah'a nispet etmişlerdir.
tercih ettiklerini görürsün. Bunun en büyük şa-
Allah ile nasıl muamele etmelisin?
hidi ise yukarıda geçen Allah'ın ayetidir. İkinci Şart: Bu nimetten dolayı kişinin za-
hiren bahsetmesidir. Yani bir nimetten ötürü
Bu Nimeti Arttırmanın Yolu 'Allah'a hamd olsun' diyerek bunu söylemek ve
anlatmaktır.
Kardeşim, sana bahsedeceğim başka bir mu-
amele ise, üzerindeki bu nimeti arttırmandır. "Allah'ın nimetine gelince, onu çokça anlat." 6
Peki Allah'ın bu nimetini senin elinde olmadı-
ğı halde nasıl arttırabilirsin? İşte bunun da bir Bu anlatım asla gurur ve iftihar ile olmama-
anahtarı var... lıdır.
Bu anahtar da şükür anahtarıdır.
Üçüncü Şart: Allah'ın kişiye verdiği bu ni-
"Rabbiniz bildirdi ki; Eğer şükrederseniz, (üze- meti, Allah yolunda kullanmasıdır. Bu da yuka-
rinizdeki nimetimi) arttırırım." 4 rıda bahsettiğimiz kuralın aynısıdır. Yani biz bu
nimetin devam etmesini istiyorsak, verilen bu
Bazımız 'Allah'a hamd olsun' diyerek şükret- nimeti O'nun uğrunda, O'nun sevdiği yollarda
mek basittir ve bu kadar yeterlidir, diye düşü- harcamamız gerekir.
nebilir. Aslında bu şükrün sadece bir parçasıdır.
İslam'da bir çok makam bulunmaktadır. Kardeşim, Allah sana nimet verdiğinde
Tevbe makamı, tevekkül makamı, rıza makamı, O'nunla olan muamele türünün en güzeli bu-
havf/korku makamı, zühd makamı, sevgi ma- dur. Ayrıca bunun çok az bir zümrenin yaptığı
kamı, haşyet makamı vs... Fakat bu makamların bir muamele olduğunu da bilmelisin.
üstünde bir makam var ki, o da İbni Kayyım'ın
"Kullarımdan şükredenler çok azdır." 7
rahimehullah da söylediği gibi şükür makamıdır. Bu
makam da tüm iman makamlarını kapsayan bir
Allah'tan dileğim, beni ve seni bu nadir olan
makamdır. Kişi nimetin arttırılmasını istiyorsa,
kullarından eylemesi, kendisine şükretmek için
şükretmesi gerekir. Şükretmek isteyen kimse-
bize yardımcı olmasıdır.
nin de şu üç şartı yerine getirmesi gerekir:
Birinci Şart: Bu nimeti kişinin içinden iti- 'Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun' du-
raf etmesidir. Başka bir deyişle kalp, bu nimetin amız ile…
5. 11/Hud, 88
3. 87/A'la, 16-17 6. 93/Duha, 11
4. 14/İbrahim, 7 7. 34/Sebe, 13
20
Siyer Notları Bi'setten Önce
KASIM’13 • SAYI: 22
21
geniştir. Daha sonradan çizilen sınırlar ile Şam • Mecusilerin bin yıllık ateşi söndü.
toprakları üç dört parçaya bölünmüş ve bugün-
kü halini almıştır. • Seva gölü kurudu.
• Sema ve vadisini su bastı.
Doğum sırasında ortaya çıkan nurun Şam
topraklarını aydınlatması gözümüzü doğal • Kabe'deki putlar yüz üstü yere devrildi...
olarak o topraklara çevirmiştir. Naslara baktı-
Bu listeyi daha da uzatmak mümkündür. Bu
ğımızda özellikle Şam topraklarının faziletle-
rivayetlere iki yönden itiraz edebiliriz:
rini anlatan bir çok ibare bulunmaktadır. Aynı
şekilde ahir zamanda vuku bulacak hadiselerin
a. Bahsedilen vakıaların bir çoğu o zama-
bir çoğunun orada gerçekleşeceğinin bildiril-
nın büyük imparatorluklarının topraklarında
mesi de o toprakları daha değerli kılmaktadır.
gerçekleşmiş hadiselerdir. Bir imparatorluğu
ayakta tutan şey geçmişiyle olan bağ-
Yine hadislerde Taifetu'l Mansu-
larının kuvvetli olmasıdır. Bunu
ra olarak bize tanıtılan toplulu-
da ancak tarih ilmine önem
ğun Şam topraklarında ola-
vererek sağlayabilirler.
cağını Buhari'den rivayet
İmparatorlukların tari-
edilmiştir:
hinde yenilgiler dahi
"Ümmetimden bir ileride çıkarılabilecek
taife hak üzere üs- dersler için tarih ki-
tün olmaya devam taplarındaki yerini
eder. Onları yar- muhafaza etmiştir.
dımsız bırakanlar,
onlara zarar vere- Bu durumda şu
mezler. Ve Allah'ın soruyu sormak hak-
siyer notları
22
Tabi ki bu tür vakaların gerçekleşmediğini kuluyum. Allah'ın kulu ve elçisi
olduğumu söy-
iddia etmek çok farklı tepkileri de aynı anda leyin." 3
üzerimize çekmek demek oluyor. Çünkü yaşa-
dığımız toplum için İslam'ın asıl üzerinde dur- Yine bir gün, sahabelerinden biri Peygam-
duğu meseleler ile değil de masallarla uğraşmak berimize geldi. Onu karşısında görünce heye-
işine gelmektedir. candan titremeye başlaması üzerine Efendimiz
sallallahu aleyhi ve sellem bu adama hitaben: "Korkma!
Niçin bu hadiselerin gerçekleşmiş olamaya- Rahat ol." dedi. "Ben ancak Kureyş'ten kuru et yi-
cağını anlattığımızda hemen şöyle itirazlar gelir: yen bir kadının oğluyum."
'Allah istediğinde bunlar olmaz mı?' "Muhammed, ancak bir Peygamberdir. On-
dan önce de Peygamberler gelip geçmiştir." 4
'Allah Rasûlü bunlara ve bunlardan daha da
fazlasına layık değil mi?' Sonuç olarak Allah Rasûlü elbette ki övgü-
lerin en güzeline layıktır. Fakat bunların sahih
Bu tür çıkışlar ile karşılaşmak kaçınılmazdır. olduğuna dair bir rivayet olmadığı gibi Allah'ın
Elbette ki Allah dilerse her şey olur. Bırakalım Peygamberini övdüğü şeylerle de alakası yoktur.
bunları Allah Rasûlü doğduğunda Allah dile-
seydi koca bir kainat duruverirdi. Bir şeyin ol- Zaten Peygamberin bunlara ihtiyacı da yok-
masını istediğinde sadece "Ol" demesi yeterlidir. tur. O Allah'ın habibidir. Allah, Peygamberini,
Ancak bir şeylerin varlığı hele hele dinle alakalı daveti insanlara eksiksiz bir şekilde ulaştırması,
bir mevzuda zan ifade eden duyumlar ile ispat güzel ahlakı, müminlere muamelesi vb. özellik-
edilmez. Bütün bunların sağlam bir asla dayan- leri ile övmüştür. Öyleyse bizler de bununla ye-
ması gerekir. tinmeliyiz. Şüphesiz ki Allah Peygamberini en
güzel şekilde övendir.
Normalde Peygamberin doğumu sırasında
Şam saraylarını aydınlatması da harikulade bir Konumuzu bitirmeden önce şunu sorabili-
olaydır. Ancak bizler şu anki rivayetleri yok say- riz:
dığımız gibi aynı muameleyi o hadiseye yapma-
dık. Neden? Çünkü hadis kitaplarında sağlam Peki insanlar neden böyle bir şeyi uydurma
bir senet ile rivayet edildiğini gördük bu durum ve bunlara inanma ihtiyacı hissetmişler? Bu ri-
bile asıl gayemizin ne olduğunu özetlemeye yet- vayetleri anlatmanın kime ne faydası var ki?
mektedir.
Bu soruya bir çok açıdan cevap verilebilir:
Peygamberin bu tip şeylere layık olup olma-
dığı meselesinin ise konu ile uzaktan yakından ӽӽ Cahiliye toplumunun en temel özelliklerin-
bir alakası yoktur. Elbette Allah Rasûlü bütün den bir tanesi şahısları övgüde aşırıya gitmeleri-
dir. İslam ise bu hususta en uç örnekler vererek
övgülere ve güzelliklere layıktır. Ancak İslam if-
müşriklere şiddetle muhalefet etmiştir. Verdiği
rat ve tefrit dini değildir. Bizler vasat bir ümmet
örnekler övülmeye en layık olan Allah Rasûlü
olmakla emrolunmuşuz. Allah Rasûlü'nü öv- üzerinedir. Allah Rasûlü kendisinin herkes gibi
mede de bu sıfatımızın gereklerine riayet ederek bir insan olduğunu sürekli vurgulamıştır. İn-
söz söylemeli ve amel yapmalıyız. sanların onun karşısında aşırı hürmet göster-
mesine izin vermemiş, ayağa kalkılmasına mü-
Allah Rasûlü bu hususta sürekli tevazu içe- saade etmemiştir. Başka Peygamberler ile kıyas
risinde olmuş, ümmetine ehli kitabın düştüğü yapılmasına karşı çıkmıştır.
bataklığa düşmemesi için uyarılarda bulunmuş-
tur: Fakat cahiliyenin alışkanlıklarını terk ede-
meyen ve farklı emelleri olan topluluklar Pey-
"Hristiyanların Meryem Oğlu'nu övdükleri gamberi yazımızın içerisinde zikrettiğimiz
gibi, beni aşırı
övmeyin. Ben sadece Allah'ın şeyler ile vasıflandırmışlardır. Halbuki bu din,
Zilhicce
3. Buhari 1434
4. 3/Âli İmran, 144
KASIM’13 • SAYI: 22
23
olmadan bu amacı da baltalamışlardır. Çünkü
aşırı derecede övülen bir insanın beşeriyet vas-
fı biter. Beşeriyet vasfı biten bir varlık ise hiç-
bir alanda örnek alınamaz. Onlar artık sadece
Burada zikredilen uydurma menkıbeler konu olacak, faziletleri anlatılmakla
rivayetler ile insanların zihni yetinilecek şahsiyetlerdir. Dini asıl kaynakların-
dan beslenerek öğrenenler ise, Peygamberlerin
doldurulurken aslında arka gönderiliş gayesini bildikleri için her hallerin-
plana atılan, unutturulan çok de onları örnek almalarının gerekliliğini idrak
önemli bir gerçek vardır. O da ederler.
Allah Rasûlü'nün mücadelesidir. ӽӽ Burada zikredilen uydurma rivayetler ile in-
sanların zihni doldurulurken aslında arka plana
atılan, unutturulan çok önemli bir gerçek vardır.
O da Allah Rasûlü'nün mücadelesidir. İnsanlar
Peygamberleri ne kadar olağanüstü varlıklar ol-
duğunu anlatmakla ve dinlemekle uğraşırken
kendisine tabi olmaya gelen fertlerden, İslam'ın Peygamberlerin gönderiliş gayesine uygun ola-
giriş kapısında bütün cahili özelliklerini bırak- rak yaptığı ameller gölgede kalmaktadır. Kimse
masını ister. o konularla ilgilenmemekte, masallarla yetin-
mektedir.
Bu şekilde Peygamberi övmelerini sağlaya-
rak insanları kandıran şeytan ikinci adımı da şu Halbuki Müslüman bir fert ilk olarak Pey-
şekilde tabiilerine ilham ederek attırmıştır. gamberin neyi nasıl anlattığına bakmalıdır.
Tevhid mücadelesinin hangi safhalardan oluş-
'Eğer Alimler Peygamberlerin varisleri ise Pey- tuğunu, hangisinin öncelik arz ettiğini onun sal-
gamberlere yapılan övgülerin hepsinde onlar da lallahu aleyhi ve sellem hayatından öğrenerek yaşantısı-
siyer notları
ortaktır.' na geçirmelidir.
İşte bu adımdan sonra artık beşeriyet vasfı Sonuç olarak din alanında ki her ifrat ve tef-
öldürülmüş günahsız varlıklar ortaya çıkar. Bu ritte olduğu gibi bu husustaki aşırılık da insan-
kadar övgü yapılan insanlara hata izafe etmek ların dini algılarına zarar olarak geri dönmüştür.
imkansız hale gelir. Onların her fiili ve sözü Müslüman sadece bu hususta değil, dinle alakalı
hüccet olur. Allah'ın kitabında O'na en yakın tüm mevzularda Allah ve Rasûlü'nün ulaştır-
olan Peygamberlerin hatalarının anlatıldığı bir- dıkları ile yetindiği müddetçe felaha erişecektir.
çok ayet unutulup gider. Tersi bir durumda ise hüsran kaçınılmazdır.
Bu bilinçte olan toplulukların Allah'ın Ki- Dualarımız sonu âlemlerin Rabbi olan
tabından, Peygamberin Sünnetinden faydalan- Allah'a hamddır.
maları artık imkansızdır. Çünkü onlara göre
önlerinde, o iki kaynağı en güzel şekilde yaşa-
yan varlıklar mevcuttur. Öyleyse asıl olan bu
günahsız(!) varlıkların iki dudaklarının arasın-
dan çıkacaklar ile amel etmektir.
24
Akaid Notları
muratguc@tevhiddergisi.com Murat Güç
Allah'a hamd, Rasûlü'ne salat ve selam olsun. Bundan dolayı Ehli Sünnet alimleri, onlar hak-
kında net bir tarif ortaya koymadılar.
Asrımızda İslam itikadını zedelemek için
şüphelerle fikir karmaşıklığı oluşturulmaktadır. Buna örnek olarak Şia ve Mutezileyi verebi-
İslam itikadının zedelendiği bahislerden bir ta- liriz;
nesi de taifeler üzerinde oluşturulan bilgi kirli-
liğidir. Allah'ın izniyle 'Bidat Taifeleri' bahsiyle ӽӽ Şia denilen taifenin ilk oluşum aşamasındaki
sizlerle paylaşacağım bilgiler (itikadî, menhecî fikirleri, 'Ali'nin, Osman'dan radıyallahu anhuma daha
ve tarihî) konunun vuzua kavuşmasına yardım- faziletli olduğu ve halifeliğin üçüncü sırada Ali'nin
cı olacak. Ayrıca meselenin basiret üzere araştı- olması gerektiği' fikridir. Bundan dolayı belli bir
dönem Şia hakkında konuşan alimler sadece bu
rılmasını ve anlaşılmasını sağlayacaktır. Bu fai-
konu üzerinden konuşmuşlardır.
denin tam olarak elde edilmesi için öncelikle bir
takım ön bilgilerin verilmesi gereklidir. Bundan Oysa günümüzde itikadlarında onlarca ga-
dolayı geçen yazımızda ön bilgiler verdiğimiz liz küfrü barındıran Şia ise, ilk dönemin hila-
gibi bu yazıda da veremeye devam edeceğiz, in- fına daha ziyade Abdullah b. Sebe'nin itikadı
şallah. üzeredirler. İlk dönem alimleri Şia hakkında
konuştuklarında bu konular üzerinde hiç ko-
Bidat Taifelerinin Tarifi ve İtikadları nuşmamışlar. Bu meseleleri Şia'nın dışında, ayrı
Ehli Sünnet alimleri tarafından bidat taifele- bir şekilde ele almışlardır. Çünkü o dönemde
rinin fikirleri ve itikadları net olarak beyan edil- Şia'nın bu şekilde bir itikadı mevcut değildi.
memiştir. Çünkü bidat taifeleri ilk dönemlerde
oluşum sürecinde oldukları için fikirleri net de- O zaman bugünkü Şia ile o dönemde alimle-
ğildi. Genel olarak fikirler, bireyseldi. Ferdi olan rin haklarında konuştukları Şia'nın durumu bir
bu fikirler, zaman içerisinde gelişerek ayakları değildir. Bu sebepten dolayı Şia için net bir tarif
yere basan müstakil bir taife haline gelmiştir. ortaya koyulmamıştır.
Zilhicce
ӽӽYine Mutezile'nin kendisiyle zahir oldu- 1434
KASIM’13 • SAYI: 22
25
ğu mesele 'iman' meselesidir. O dönemde sürgün edildikleri yerlerde kafir olan milletlerle
Mutezile'nin tek problemi vaad ve vaid (iman) tanıştılar ve onlardan yeni şeyler öğrendiler. İti-
konusuydu. Yani o dönemde şu anda olduğu kadlarına yeni bidatlerin girmesine neden oldu.
gibi Mutezile'nin itikadında isim-sıfat ve kader Mesela, İran taraflarına gidenler orada mistik
hakkında küfür itikadları yoktu. Bundan dolayı felsefeyle tanıştılar. Yine oradaki Hristiyan ra-
Hasan-ı Basri ve o dönemdeki alimlerin Mu- hiplerinden etkilendiler.
tezile hakkında söyledikleri hükümler sadece
iman meselesine taalluk ediyordu. Çünkü Mu- 3. Yunan felsefe kitapları henüz Arapça'ya
tezile, küfür olan bidatleri daha sonradan kendi tercüme edilmemişti. Felsefe kitapları tercüme
itikadlarına dahil ettiler.
edildikten sonra İslam itikadında kelam ilmi
Ayrıca bu meselenin anlaşılması için şunu adında yeni bir dönem başladı.
belirtmekte fayda vardır;
4. Ehli Sünnet alimleri üçüncü asrın sonun-
Ehli Sünnet dediğimizde kast edilen dönem, da sahada azınlığa düştü. Artık bayrak ve güç,
birinci, ikinci ve üçüncü dönemdir. Yani Ehli yönetimi arkalarına almaları sayesinde bidat ta-
Sünnet'in altın çağını yaşadığı dönemdir. Bu ifesinin eline geçti.
dönemin özelliği ise, bir bidat ortaya çıktığı za-
man o bidate çok şiddetli bir şekilde karşı duran Bu şekilde bidat taifeleri oluşum aşamasında
ve önüne set çeken alimlerin hepsinin o çağda her dönemde yeni bidatleri itikadlarına dahil
yaşamalarıdır. Genel itibariyle bidat ehli kendi ettiler. Bu da Ehli Sünnet alimlerinin taifeler
fikirlerini gizlemek zorunda kalmışlardı. Onun hakkındaki sözlerinde farklılık olmasına neden
için fikirleri net olarak bilinmiyordu. oldu. Çünkü her alim, kendi döneminde yaşa-
yan taifelerin mevcut olan fikirlerini biliyor ve
akaid notları
Bu asırlardan sonra güç ve bayrak bidat ta- sadece o fikirlere cevap veriyordu.
ifelerinin eline geçtiği için Ehli Sünnet azınlık
hale geldi. Artık sahada Ehli Sünnet'in itikadına Sonuç olarak bu konudan çıkarılacak olan
muhalif olanlar daha baskın oldular. Bundan kaide şudur;
sonra geriye Ehli Sünnet'in itikadını savunan az
Eski alimlerin yanında bir fırkanın ismi
sayıda alim kaldı. O alimlerden bir kısmı Ehli
zikredildiğinde onda oluşan çağrışım ile günü-
Sünnet'in itikadını açıktan konuşmaya cesaret
müzde bir fırkanın ismi zikredildiğinde bizde
edemediler. Kalan kısmı da açıktan konuşmaya
oluşan çağrışım bir değildir.
cesaret etseler de bunun sonucunda ceza olarak
ömürlerini zindanlarda ve sürgünlerde geçir-
Selef döneminde fırkalar, isimleriyle te-
mek zorunda kaldılar. Doğal olarak bidat ehli,
meyyüz etmezler, bazı fikirlere göre fırkalar
sultayı arkalarına alarak fikirlerini yayma ve bu
isimlendirilirdi.
fikirleri asıllara dayandırma fırsatı buldu. Böy-
lelikle her biri zaman içerisinde gelişerek fikir- Meselenin daha iyi anlaşılması için bilin-
leri net olan birer taife haline geldiler. mesi gerekli olan asıllardan bir tanesi de budur.
Çünkü selef yanında her fırka, şu anda olduğu
Bidat Fırkalarının Tatavvur gibi müstakil olarak değil, bir takım fikirlere
(Gelişme) Etmesinin Sebepleri göre isim alıyordu.
Nelerdir?
1. İlk dönemlerde Ehli Sünnet'in dev alim- Bu aslı izah edecek olursak; O dönemde
leri, taifelerin oluşum sürecinde itikadlarını Ehli Sünnet'in yanında beş tane esas olan me-
yaymalarına engel olmuş ve nasların ışığında sele vardı. Ehli Sünnet, İslam itikadının tahrif
batıllarını beyan etmişlerdi. Yani bidat taifeleri edildiği bu aslî meselelere muhalefet edenlerin
o dönemde fikirlerini rahatlıkla beyan edemi- hepsini bir fırka olarak isimlendiriyordu. Aslî
yorlardı. olan meseleler ise;
2. Bidat ehlinin mensupları o dönemlerde 1. İman meselesi: İsim ve hükümler yani bir
yönetim tarafından sürgün ediliyorlardı. Ancak insana ne zaman kafir veya Müslüman denir?
26
Bu konudaki ilk muhalefet, haricilerle ortaya
çıktı.
KASIM’13 • SAYI: 22
27
İlim Meclisi
muratmuslihan@tevhiddergisi.com
Murat Müslihan
Allah'a hamd, Rasûlü'ne salât ve selam olsun. gerekir. Bu şartlar yerine gelmediğinde bir şey
zahiren ibadet gibi görünse de ona ibadet den-
Metin: mez. Her ibadetin kabul edilebilmesi için bazı
'Eğer Allah'ın seni, yalnızca kendisine ibadet özel şartları olmakla birlikte bir de temel bir şart
etmen için yarattığını öğrendiysen bil ki; Na- vardır. Bu şart yerine gelmediğinde velev kişi o
maz, abdest ile beraber namaz olarak isimlen- ibadetin özel şartlarını yerine getirse de kişiye
dirildiği gibi, ibadet de ancak tevhid ile beraber fayda vermez. Peki, her ibadette bulunması ge-
ibadet diye isimlendirilir. Abdest, onu bozan reken temel şart nedir?
unsurlardan bir tanesi ile bozulduğu gibi, tev-
hid de şirk ile bozulur.' Hangi ibadet olursa olsun fark etmez ka-
bul edilebilmesi için gerekli olan temel şart
Şerh: 'tevhid'dir. Tevhid yerine getirilmeden, şirkten
İbadet nedir? sakınılmadan yapılan hiçbir ibadet Allah subhane-
hu ve teâlâ tarafından kabul edilmez.
Lugatta; İbadet kelimesi Arapçada 'a-be-
de' kökünden türemiştir. İfade ettiği mana Konunun daha iyi anlaşılması için Şeyh'in
'tezellül'dür. Araplar, üzerine basılan yola a-be- verdiği örneği verelim; Abdest namazın kabul
de kelimesini kullanarak 'Tarikun muabbed' olması için gerekli olan özel bir şarttır. Abdest-
(ezilmiş yol) derler. siz namaz kılanın namazı kabul edilmez. Ab-
destsiz namaz kabul olmadığı gibi tevhidsiz de
Şeyhu'l İslam İbni Teymiyye rahimehullah iba- hiçbir ibadet kabul edilmez. Çünkü tevhid her
detin istilahî manasını ise şöyle tanımlıyor: ibadetin temel şartıdır.
'Allah'ın sevip razı olduğu zahiri ve batini sözler ve
ameller bütünüdür.' Abdestsiz namazın olmayacağı herkes tara-
fından bilinir. Şeyh de herkesin bildiği bir ör-
İbadetin, ibadet diye isimlendirilebilmesi nek üzerinden konuyu anlatarak, net bir şekilde
için kendisinde bir takım şartları bulundurması
28
anlaşılmasını sağladı. Buradan kendimize şöyle
bir ders çıkarabiliriz;
Kur'an ve Sünnet'ten bunun birçok delili "Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi,
vardır. Bunlardan bazıları şunlardır: ana babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şe-
kilde emretti." 5
1. Bütün Peygamberler kavimlerine ilk gel-
diklerinde içki, zina, kumar, tartıda hile gibi Ayetlere dikkat edilirse Allah subhanehu ve teâlâ
birçok haram olmasına rağmen davetlerine ilk önce kendisini ibadette birleyip kendisine
buradan başlamadılar. Bilakis ilk olarak tevhidi şirk koşmamayı emrediyor. Bundan sonra diğer
anlatıp ona davet ettiler. Çünkü tevhid olmadan iyilikleri ve güzellikleri sıralıyor. Demek ki her
insanlar bunlardan uzaklaşsalar da kendilerine şeyden önce Allah'ın ibadette birlenmesi gere-
fayda vermez. kir. Aksi takdirde diğerleri fayda vermez.
Allah subhanehu ve teâlâ tüm Peygamberlerin ilk 3. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Muaz'ı radıyal-
davetini anlatırken şöyle buyuruyor: lahu anh Yemen'e gönderdiğinde ona şöyle diyor:
KASIM’13 • SAYI: 22
29
"Şüphesiz sen ehli kitap olan bir topluluğa gidi- Bu kelime Arap dilinde çok yediğinden
yorsun. Onları Allah'tan başka ilah olmadığına dolayı midesi patlayan hayvan için kullanılır.
benim de Allah'ın Rasûlü olduğuma şehadet Hayvanın midesi patladığında ölür ve yedikle-
etmeye çağır. Eğer onlar bunu kabul ederlerse ri boşa gider. Araplar boşa giden bu yiyecekler
Allah'ın, gece ve gündüz beş vakit namazı ken- için "Habata" kelimesini kullanırlar. İnsan da
dilerine farz kıldığını bildir. Eğer bunu kabul amel yapsa, yapsa sonra sadece bir tane şirk ko-
ederlerse Allah'ın mallarından alınıp fakirlere şarsa o amellerinin hepsi boşa gider ve kendisi-
verilmek üzere zekâtı farz kıldığını kendilerine
ne hiçbir fayda vermez.
bildir." 6
Allah subhanehu ve teâlâ kişinin hüsrana uğrayaca-
Hadiste Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Muaz'a
ğını ise "Hasira" kelimesini kullanarak ifade et-
'ilk olarak git onlara namazı, zekâtı anlat' demiyor.
miştir. Bu kelime ticaret için kullanılır. Tüccarın
Bilakis önce onlara tevhidi anlatmasını, bunu
yüzde yüz zarar ettiği ve artık o zararını telafi
kabul ettikten sonra namazı, zekâtı anlatmasını
edemeyeceği yerlerde bu kelime kullanılır. Şirk
söylüyor. Çünkü tevhid olmadan namaz kılmak,
koşana da Allah subhanehu ve teâlâ bu kelimeyi kul-
zekât vermek kişiye fayda vermez.
lanıyor. Yani şirk koşan kişi de yaptığı ameller-
Tevhidin her ibadetin temel şartı olduğunu de yüzde yüz zarar etmiştir. Amellerinin hepsi
öğrendik. Peki, şirk koşulduğunda bütün iba- boşa gitmiştir. Tevbe etmediği müddetçe bunun
detlerin boşa gideceğinin delili nedir? Allah telafisi yoktur.
bu kadar merhametli olmasına
subhanehu ve teâlâ
rağmen bir şirkten dolayı bütün ibadetleri zayi Metin:
eder mi? 'Şirkin, ibadete karıştığında onu fesada uğrat-
tığını, amelleri boşa çıkardığını ve sahibini ebedi
ilim meclisi
Allah subhanehu ve teâlâ Peygamber'e sallallahu aleyhi ve ateşte bıraktığını öğrendikten sonra bilmelisin
sellem hitaben şöyle diyor: ki senin üzerine öğrenmen gereken en önemli
şey şirktir. Bunu öğrendikten sonra umulur ki
"(Rasûlüm) Şüphesiz sana da senden önceki- Allah seni şirk ağından kurtarır. Allah subhanehu ve
lerine de şöyle vahyolunmuştur ki: 'Andolsun teâlâ şirk hakkında şöyle diyor:
Allah bu ayette amellerin hepsinin boşa gi- "Her kim Allah'a şirk koşarsa şüphesiz Allah
deceğini "Habata" kelimesini kullanarak ifade ona cenneti haram kılar; artık onun yeri ateş-
etmiştir. tir." 10
8. 4/Nisa, 48
6. Müslim 9. 4/Nisa, 48
7. 39/Zümer, 65 10. 5/Maide, 72
30
"İşte bu, Allah'ın hidayetidir, kullarından di-
lediğini ona iletir. Eğer onlar da şirk koşsalardı
yaptıkları ameller boşa giderdi." 11
KASIM’13 • SAYI: 22
31
ra da davet yapılması gerekir' dediğinizde adam-
lar hemen köpürüyor 'Öyle şey mi olur. Davet için
zina yapmak veya içki içmek mi olurmuş.' derler.
Fakat şunu düşünmüyorlar: Şirk, zina ve içkiden
daha tehlikelidir. Dikkat edilirse şirke gösteril-
mesi gereken tepki haramlara, haramlara gös-
terilmesi gereken tepki de şirke gösteriliyor. Bu
günümüzde ölçülerin bozulduğunu gösterir.
32
Nasihat
emreacar@tevhiddergisi.com
Emre Acar
Namazlarımızdan Nasıl
-1- İstifade Edebiliriz?
Eğer namazlarımız bizleri günah işlemekten alıkoyuyor
ve günahların affedilmesinin hafifliğini hissettirebiliyorsa
bu namaz İslam'ın meşru kılmış olduğu namazdır. Fakat
kıldığımız namazlar hayatımızı değiştirmediği gibi, bizi
daha çok kötülüğe sevk ediyorsa bu yaptığımız ibadet,
Allah'ın emrettiği namaz ibadeti değildir.
KASIM’13 • SAYI: 22
33
ikrarıyla namazdır. Çünkü Allah'ın subhanehu ve
teâlâ müjdesiyle, kılmış olduğumuz her namaz
günahlarımızı silecek ve bununla beraber biz-
leri münkerden ve fücurdan uzaklaştıracaktır.
Fakat kardeşim! Burada sana şunu tekrardan
hatırlatmak isterim ki, bu fayda ancak kalbi öl-
memiş, kalbinde hayat olan kişi için geçerlidir.
ibadeti değildir. Yukarıdaki zikrettiğimiz ayet tediğimiz, uğruna çok çalıştığımız ve sonunda
ve hadis üzerinde düşünüldüğü zaman bu so- müjdesini aldığımız bir haber gibi gözlerimiz
nuç daha rahat anlaşılacaktır. aydın olması lazım. Eğer namazlarımızdan son-
ra bizleri böyle bir his kapsıyorsa, bu namaz
Bilmelisin ki, günahlar ölmemiş bir kalp için Allah'ın subhanehu ve teâlâ meşru kılmış olduğu na-
ağırlıktır. Eğer kalp ölmüşse günahın hiçbir ele- mazdır. Fakat böyle bir his bizi kuşatmıyorsa,
mini hissetmez. İbni Kayyım rahimehullah bir şiirin- bu namazımız Allah'ın subhanehu ve teâlâ meşru kıl-
de şöyle buyurur: 'Ölmüş olan bedenin yaradan dığı namaz değildir. Çünkü namazın farz kılın-
elem duyması mümkün değildir.' Bir beden öl- masındaki hikmetler zayi olmuştur.
müşse siz ona ne kadar zarar vermeye çalışırsa-
nız çalışın o beden yaradan etkilenmez. Çünkü Hepimiz insanız… Ve yaşadığımız olaylar
acıyı hissedecek can yoktur. sebebiyle canımız sıkılır. Bu Allah'ın subhanehu ve
teâlâ bir sünnetullahıdır. Bazen ailede, bazen iş-
Ölü olan kalpler de böyledir kardeşim. Kişi yerinde, bazen de kardeşlerimiz arasında bir ta-
bazen göz zinası, bazen ümmetin gıybetini ya- kım olumsuz durumlar yaşanıyor. Her insan bu
par, ticaretinde ahlaksız davranır veya Rabbine olumsuz durumların oluşturduğu can sıkıntısı-
ve kardeşlerine karşı sorumluluğunu yerine ge- nı atmak için mutlaka bir şeylere yönelecektir.
tirmez. Fakat işlediği bu günahların sıkıntısını, Kimisi müzik dinlemeye, kimisi gezmeye, tatile
darlığını da hissetmez. Bunun sebebi ise kalp gitmeye, kimisi de bol laklak edeceği arkadaşa
ölmüştür. Öldüğü için de fücurun verdiği elem- başvuracaktır.
den ve sıkıntıdan pay almaz.
Kardeşim, bizler sıkıldığımızda bu tür şey-
Eğer kişinin kalbi ölmemişse yaptığı günah- lere yönelirken Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ise
lardan acı ve sıkıntı duyar. Duyduğu bu sıkıntı- kendisine yakın hissettiği, sıkıntılarını paylaş-
dan kurtulmak için onun günahlarını silecek ve tığı arkadaşına, göz aydınlığı namazına yönel-
kendisini hafifletecek bir amele ihtiyacı vardır. miştir. Sahabe, Peygamber'in sallallahu aleyhi ve sellem
O amellerden bir tanesi de Allah ve Rasûlü'nün bu vasfını şöyle anlatıyor:
2. Taberani 3. Nesai
34
"Bir şey Peygamber'i sıktığında, moralini boz- Allah'a yakın hissetmesi ve netice itibariyle de gön-
duğunda hemen namaza koşardı." lünde ferahın ve huzurun olmasıdır.'
Eğer namazlarımız bizleri rahatlatıyor veya Değerli kardeşim Allah subhanehu ve teâlâ kendisi
sıkıntılarımızda ona yönelebiliyorsak bu na- için yapılan amelleri karşılıksız bırakmaz. Eğer
maz Allah'ın subhanehu ve teâlâ istediği namazdır. Bu,amellerden lezzet alamıyorsan burada Allah'ı
amelden faydalandığımızın alametidir. Fakat subhanehu ve teâlâ ve meşru kıldığı ameli suçlama-
aradan çıkartılması gereken ağır bir eylemmiş malısın. Şeytanın bu vesvesesine kapılmamaya
gibi muamele ediyor, kıldığımızda üzerimizden çalış! Burada suçlanacak kişi varsa o da, nef-
sıkıntıları atmıyor, onunla sevinç yaşayamıyor- simiz ve amelleri yerine getirme şeklimizdir.
sak bu namaz, Allah'ın subhanehu ve teâlâ istediği na-Çünkü Allah subhanehu ve teâlâ, halisane, şartları ve
maz değildir. erkânları yerine getirilerek yapılmış hiçbir iba-
deti mükâfatsız bırakmaz. Senin öyle bir Rabbin
Bugün ümmet olarak yaşadığımız en büyük var ki, Eş-Şekur'dur. Bu nedenle tek hesaba çek-
sıkıntı, Allah'ın subhanehu ve teâlâ dinine her şeyi- memiz gereken şey, nefsimiz ve amellerimizdir.
mizle hizmet ederken, o amelden lezzet alama-
mak ve o hizmetlerden istifade edememektir. Selef âlimleri, 'Namazları nasıl güzelleştire-
Bu tarihte rastlanmamış, çağımızın en büyük biliriz? Namaz ibadetini, nasıl hayra teşvik edici,
problemidir. şerden uzaklaştırıcı hale getirebiliriz?' konusunda
konuşmuşlar. Bununla alakalı dikkat edilmesi
Peygamber ve sahabenin namaz eylemine gereken çok madde zikretmişler. Bunlardan bir
baktığımızda, namaz esnasında ok isabet etmiş, kısmını aktarmaya çalışalım inşallah.
başına deve işkembesi dökülmüş, müşrikler
alay etmiş, işkence etmişler. Fakat bu eziyetle- Namazlarımızı ıslah etmek ve gerçekten
rin hiçbiri onların huşularını etkilememiş. Tam Allah'ın subhanehu ve teâlâ istediği şekilde kılabilmek
aksine namazları hayatlarına sürekli din adına için birinci olarak abdeste dikkat etmek gerekir.
yenilikler katmıştır. Gecenin ve gündüzün va- Çünkü abdest, kulun kıyama durmadan önce
kitlerini namazla imar etmişler. Bundan dolayı- beden ve psikoloji olarak namaz için yaptığı ön
dır ki sahabenin hayatında en çok göze çarpan hazırlıktır.
amel cihad ve namazdır.
Allah'ın subhanehu ve teâlâ namazdan önce abdesti
Fakat herkes kendi nefsini bilir… Kıldığımız meşru kılmasının hikmetini anlamak için şunu
namazlar genel olarak Peygamber ve sahabesi- bilmek gerekir, önemli olan, değeri büyük olan
nin namazı gibi değildir. Namazlardan maalesef her şeyin öncesinde hazırlık vardır. Değeri ve
tam manasıyla istifade edemiyor ve hayatımız- önemi olmayan, sıradanlaşmış bir iş için hazır-
da bir etkisini de göremiyoruz. lık yapılmaz.
Bunun sebebi olarak Şeyhu'l İslam İbni Tey- Örneğin, siz çok önemli bir yere misafirliğe
miye rahimehullah bir sözünde şöyle der: 'Allah için gittiğiniz zaman, evden çıkmadan önce ciddi
yaptığın herhangi bir amel senin kalbinde bir tat, bir hazırlık yaparsınız. Temizlenir, ütülü elbise-
lezzet oluşturmuyorsa, senin nefsini genişletmi- lerinizi giyer, güzel koku sürünürsünüz. Ondan
yorsa, o amellerini itham et ve o amellerini suçla. sonra evden çıkarsınız. Bir de bakkala ekmek
Çünkü senin Rabbin Eş-Şekurdur.' almaya gittiğinizi düşünün. Gece kalktığınız
eşofmanınızla inip, ekmeğinizi alıp gelirsiniz.
Şekur, şükreden manasına gelir. Kul ken-
disine yakışır bir şekilde insanlara şükreder, Abdest de böyledir. Namaza önem verdiği-
Allah da subhanehu ve teâlâ kendisine yakışır bir şe- mizi gösteren ön hazırlıktır. Kişi abdeste ne ka-
kilde teşekkür eder. İbni Kayyım rahimehullah İbni dar değer veriyorsa, bu onun yanında namazın
Teymiye'nin bu sözünü açıklarken şunları söy- ne kadar kıymetli olduğunu gösterir. Fakat ken-
ler: 'Allah şekur olması hasebiyle kullarının yaptığı di yanında namazın değeri, önemi olmayan in-
amellerin karşılığını hem dünyada hem de ahirette san, işi abdestte bitirmiştir. Abdeste fazla ehem-
verir. Dünyada amelin karşılığı, insanın gönlünün miyet vermez. Zilhicce
genişlemesidir. Kulun o ameli yaptıkça kendini 1434
KASIM’13 • SAYI: 22
35
ayetinin son kısmında da ısrarla kullarını te-
mizlemek istediğini söylemiştir:
6. 5/Maide, 6
7. Buhari, Müslim
8. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bunu bütün abdest azaları
4. 2/Bakara, 222 için söyler.
5. Tirmizi 9. Ebu Davud, İbni Mace
36
Çeviri Makale Cihad Yolunun Sabiteleri
Altıncı Sabite:
Müslümanın
Öldürülmesi, Hezimet
-2- Değildir!
Mudarat dünyanın ya da dinin veya her ikisinin birden
yararına olarak dünyadan bir şeyler feda etmektir. Bu
ise mübah ve belki de müstehaptır. Müdahane ise
dünyanın yararına olarak dini terk etmektir.
KASIM’13 • SAYI: 22
37
müşriklere meyletmeyi yasaklamıştır. Bunlar dır. Müdahane, iç aleminde ona uymamakla bir-
da Mekke'nin ileri gelen kafirleridir. Zira onlar, likte dıştan onlarla iyi geçinmektir.' 6
Rasûlullah'ı babalarının dinine çağırıyorlardı. Al-
lah da onlara itaat etmeyi yasakladı. Ayrıca ayet Bazıları haram olan müdahane ile caiz olan
diğer kafirlere itaat etmeyi de yasaklamıştır. İta- mudaratın aynı şey olduğunu zannederek, ya-
atten kasıt ise, kalpte olanın tam tersini göstererek, nılmışlardır. Böylece meşru olan mudaratı kul-
mudaratta bulunmaktır.' 4 lanarak, cahilce hezimet kapısından girmişler-
dir.
Ebu's Suud rahimehullah Allah'ın bu buyruğu
hakkında şöyle demiştir: 'Allah bu ayette onla- Aslında mudarat konusu başka bir şey, mü-
çeviri makale
rın bu inatlarına karşı kararlı ve tavizsiz olmaya dahane konusu apayrı bir şeydir. Mudarat, mü-
teşvik etmiştir. Bu da 'Üzerinde olduğun yola, on- dahanenin aksine caizdir. Mudarat, onlara karşı
lara itaat etmeksizin devam et ve bu konuda dik olmanın yanında sözle yumuşak davranmaktır.
dur' demektir. Ya da Rasûlullah'ın içindekini farklı
Bunda da batılı kabul ve tasdik etme gibi husus-
göstererek onlara itaat etmeksizin, onların kalp-
lerini kazanmak adına müdahane veya mudarat lar asla olamaz. Şayet bunlar olursa, o zaman bu
yapmasını yasaklamaktadır. Allah'ın "Onlar is- müdahaneye girer.
terler ki, sen yumuşak davranasın" buyruğu bunu
açıklamıştır. Yasağın nedeni de bu ayettir. Allah'ın Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
bu yasağı itaat kelimesi ile ifade etmesinde ise, ya-
saklama ve uzaklaştırmada mübalağa vardır. Yani "Bu adam kavminin ne kötü bir kardeşidir." 7
onların bazı işlerinde onlara yumuşak davranır, hadisinde batıl bir şey söylememiş, amelinde
hoşgörü ile yaklaşırsan onlar da sana yumuşak bir günah da işlememiştir. Bu durum kötülük
davranırlar. Veya onların şuanda sana yumuşak ve benzeri şeyleri def etme kabilindendir. Aslın-
davranması, senden bir yumuşaklık umdukları da bu meşru bir yol olup, masiyet karışmamıştır.
içindir.' 5 İnsanlara mudaratta bulunmayı öven bir çok
hadis vardır. Çünkü mudarat bazı zamanlarda
Müdahane, yumuşak ve yapay/sahte/yap- güzel ahlaktan sayılabilmektedir.
macık davranmaktır. Allah subhanehu ve teâlâ burada,
Mekke kafirlerinin Muhammed'in sallallahu aleyhi İbni Hacer rahimehullah Fethu'l-Bari'de şöyle
ve sellem kendilerine yumuşak davranmasını iste- söylemektedir: 'Mudarat müminlerin ahlakın-
diklerini açıklamış ve bunu da yasaklamıştır. dandır. Bu, insanlara kanat germe, yumuşak söz
söyleme ve onlara karşı kabalığı bırakmadır. Bu ise
Ebu Muzaffer Es-Semani rahimehullah bu ayet
hakkında şöyle der: 'Yani sen onlara olan davra- 6. Tefsiru's Semani, 6/20.
nışında gevşeklik gösterirsen, onlar da sana gevşek 7. Buhari rahimehullah, Aişe'den radıyallahu anha şöyle rivayet
etmektedir: "Bir adam Rasûlullah ile görüşmek için izin istedi.
davranacaklardır. Veya sen onlara yumuşak dav- Rasûlullah: 'Ona izin verin, aşiretinin ne kötü adamıdır' dedi.
ranırsan, onlar da sana yumuşak davranacaklar- Adam girince Rasûlullah onunla yumuşak konuştu. Adam gi-
dince kendisine, 'Ey Allah'ın Rasûlü, adama söyleyeceğini söy-
ledin, ondan sonra yumuşak konuştun?' dedim. Bunun üzerine
şöyle buyurdu: 'Ey Aişe! kıyamet günü, Allah-u Teala yanında
4. Fethu'l Kadir, 5/268. mevkice insanların en kötüsü, kabalığından korkarak insanların
5. Ebu Suud, 9/13. kendisini terkettiği kimsedir.' "
38
yakınlık kurmanın en önemli araçlarından biridir.
Bazıları mudaratı müdahane zannetmişlerdir ki
bu bir yanılgıdır. Mudarat menduptur, Müdahane
ise haramdır. Aradaki fark şudur: Müdahane, 'di-
han' (ikiyüzlülük) kökünden gelir. Bunun anlamı
ise, farklı bir görüntü vererek işin aslını gizlemektir.
Buna göre alimler müdahaneyi, kendisine karşı
çıkmaksızın, fasıkla yakınlık kurmak ve onun için-
de bulunduğu durumdan hoşnut görünmek olarak
yorumlamışlardır. Mudarat ise cahile bilmediğini
öğretirken, fasığı da yaptığından nehyederken
(özellikle de onun yakınlığına ihtiyacı varsa)
yumuşak davranmak, içinde bulunduğu durumu
yüzüne vurmaksızın ve tenkit etmeksizin, incelik
taşıyan söz ve davranışla muamele ederek kaba
davranmamaktır.' 8
Özcan YILDIRIM,
Zilhicce
8. Fethu'l Bari, 10/528. 1434
9. Fethu'l Bari, 10/454.
KASIM’13 • SAYI: 22
39
Menhec Notları
Emre Uyar emreuyar@tevhiddergisi.com
bir kısmı fıtrî ve terbiye edilmemiş olan bir Merağın dini anlamdaki önemi de yadsına-
takım duyguların meydana getirdiği hastalık- maz. Eğer merak sahibi olmasaydık kulluk gö-
lardır. Bir kısmı da ortam, eğitim gibi etkenler revimiz için gerekli olan bilgiden de mahrum
sebebiyle bulaşan hastalıklardır. kalabilirdik.
Fıtrî olup terbiye edilmediğinden dolayı in- Ancak merak duygusunun her duygu gibi
sanın başına binbir türlü bela getiren hastalıklar, iki yönlü olduğunu unutmamak gerekir. Terbi-
bu ayki yazımızın temelini oluşturmaktadır. ye edilmeyen bir merak, kişiye felaketten başka
birşey getirmez. Kişinin kendisini ilgilendir-
Bu hastalıklara örnek vermemiz, konunun meyen şeylerle meşgul olması, meraktan kay-
anlaşılması yönünde faydalı olacaktır inşallah. naklanan bir iştir. Kişi başkalarını ilgilendiren
meseleleri merak edip peşine düştüğü zaman,
Merak, fıtrî olan bir duygudur. Merak ol- kendisini ilgilendiren şeyleri ihmal eder. Bu
madığı takdirde kişi dünyadaki yaşantısında da bir başka felakettir. Devamında ise kişi baş-
kendisine faydası olacak bir takım bilgileri öğ-
40
kasını ilgilendiren meselelerin peşine düşerek
insanların hallerini ifşa etmek suretiyle onlara
zarar vermeye başlayabilir.
KASIM’13 • SAYI: 22
41
nizdekini temizlemek için (böyle yaptı) Allah - Hayır. Bilakis siz o gün çoksunuz fakat suyun
kalplerin özünü en iyi bilendir." 4 üzerindeki çerçöp gibisiniz.
İki grup insan var ve bu iki grup da kalple- Sahabe bunun nedenini sorduğunda
rinde Allah'ın subhanehu ve teâlâ yaratılıştan yerleş- Rasûlullah şöyle buyuruyor,
tirmiş olduğu korku duygusu taşımaktadır. Bir
grup fıtrî olan bu duyguyu çok güzel terbiye - Düşmanlarınızın kalplerinden size karşı
etmiş ve Rabblerinden gelen her türlü duruma olan korku çekilip alınacak, sizin kalbinize de
'vehen' yerleştirilecektir.
rıza göstermişlerdir. Ancak diğer grubun kor-
kusu, onları Rabblerinin vaadini sorgulamaya Sahabe soruyor,
ve kader konusunda tereddüte düşmeye sevk
etmiştir. - 'Vehen' nedir, ya Rasûlullah?
42
Bu anlatılanlardan sonra aklımıza şöyle bir
sorunun gelmesi kaçınılmazdır;
KASIM’13 • SAYI: 22
43
Okuma Parçası
Kerem Çağlar keremcaglar@tevhiddergisi.com
Müjdeler Olsun
Size !
Asrımızda gittikçe yaygınlaşan bir tür ‘itikad
kanseri' demokrasi ve diğer şirk ideolojileri-
ni tanıyıp onlardan uzaklaşan, iyne alışverişi
yapmaktan ve banknotlara esir olmaktan kaçı-
nan özgür ruhlu serfiraz müminler...
K arların dağlarda eriyerek seller misali top- ilham ettiği her türlü yapay endişelerden uzak
rağa yürümeye başlaması gibi Nebevi öv- kalanlar...
güye mazhar olmak gayesiyle Bilad-ı Şam'a akın
akın akan yiğit muvahhidler... Ümmeti ümmet yapan öz değerlerinden
uzaklaştırarak asıl'dan koparan, devedeki tüy
Mecusi artığı Nusayri'lerin en büyük hamisi adedince mebzul miktardaki fasit görüş, ideo-
ve Ahzabu'ş Şia'nın büyük şiası ile yardakçıları- loji, grup, hizip, merci gibi engelleri ayıklayıp
na karşı İslam'ı ve ümmetin izzetini canları pa- bertaraf edebilen basiret sahipleri...
hasına müdafaa ederek ateşler çakıp saçanlar...
Ne üzerine olacağı belli olmayan bir 'vahdet'
Kalbi Allah'a yönelmiş her biri ferd, Rabbani naifliğine kapılanları tevhid davetinin zihinlere
menhec üzere menziller kateden cemaatler, ma- berraklık ve ruhlara dinginlik veren sarsıcılığıy-
lıyla ve canıyla Allah yolunda dur durak bilme- la uyandırmaya çalışan tevhid münadileri...
den harıl harıl koşturanlar...
Tevhid daveti karşısında katılaşan kalplerin
İçerisinde bulundukları camia tarafından sadra şifa merhem gibi güzel ahlak ve hilm ile
kalplerine zerkedilip pompalanan korkularla yumuşaması için gayret gösteren dava erleri...
yüreklerindeki cesaretin kırılmasına izin ver-
meyerek kuvvetli bir dirayet gösterenler... Tağuti düzenlerde şirk sisteminin onay ver-
diği, nitelikleri belirlenmiş ve akredite edilmiş
En büyük endişesinin Allah'ın davası olması 'Gönüllü Tağut Adayları' arasından, devam ede-
gerektiğinin şuurunda olup, üzerinde koyu bir gelen tahakkümü sürdürecek yeni tağutlardan
tahakküm kurmaya çalışan hormonlu yapıların yüz çeviren doğru sözlü salih müslümanlar...
44
Allah'ın emri olan tesettürü, Allah'ın yetki
ve otoritesini gasp eden her renkten tağutların
şirkini setretmek için kullananlara buğzeden
mütesettir anneler, bacılar...
KASIM’13 • SAYI: 22
45
Her biri cennet bahçesi olan zikir halkaların- Vahidu'l Kahhar olan Allah'ın davasına adayan
da yahut her oturup kalktığında, yürüdüğünde, serendaz müslümanlar...
yattığında ve cihad meydanında düşmanla kar-
şılaştığında dahi dili daima Allah'ın zikriyle ıs- Allah'ın subhanehu ve teâlâ vaatlerine karşı ken-
lak olan diri kalp sahibi müferridler 2... disine değer biçip Allah düşmanlarına karşı
direniş ve hücum gücüyle büyüklüklerini or-
Kendisine rahmet kapılarını açan, düşman- taya koyarak Peygamber'e sallallahu aleyhi ve sellem ve
larından kurtaran, rızkı bollaştıran, Rabbe ya- sıddıklarla yoldaş olmaya namzet yirmi birinci
kınlaştıran ve ibadetin ta kendisi olan duaya, yüzyılın asalet nesli...
asla reddedilmeyecek cihad meydanlarında ve
en sıkıntılı anlarında yapışan ümmetin medar-ı Müjdeler olsun size.
iftiharı cihad yurdu sakinleri...
Müjdeler olsun.
Etrafı beton, demir ve beni âdem suretin-
deki et-kemik yığınlarıyla sarıldığı halde bütün Kardeşlerim...
hücreleriyle, an be an alıp verdiği soluklarıyla,
hasret duyguları ve dualarıyla mücahidlerle Bize bağışladıklarından ötürü Allah'a hamd,
beraber ovalarda gezinip dağları tırmanan, ne- efendimiz Muhammed'e sallallahu aleyhi ve sellem, pak
hirlerle akıp dimdik vadileri aşan, sokaklara dö- ehlibeytine, seçkin ashabına ve ".. Allah'tan yar-
nüp caddelere taşan Yusuf 'un aleyhisselam mahpus dım ve yakın bir fetih..." 3
ile müjdelenen müca-
ve mahzun yarenleri... hidlere selam olsun...
46
Her Şeye Dair
mahi@tevhiddergisi.com
Mahi
__ Kalk diyorum sana kalk…Okula geç kal- Çocuklara kahvaltı hazırlamak mı? Arkaların-
dın. dan uğurlasa bu bile yavrucuklara yetecekti.
__ Saate bak anne servis çoktan gitmiştir bile.
Çocuklar gider gitmez tekrar yatağa soku-
lur, uyku gibi güzel nimeti verdiği için Allah'a
__ Bak hâlâ yatıyor… Su dökeceğim üstüne…
şükrederdi. Yorganına sarılır ve kaldığı yerden
Kalk dedim. uykusuna devam ederdi.
__ Ya anne geç kaldık geç, anlamıyor musun?
Uyandığında saate bakmaktan hep korkar,
Servisçi beni mi bekler? vicdanını rahatlatmak için aceleyle işe koyulur-
du. Önce akşamdan kalan bulaşıkları yıkamaya
__ Daha beş dakika var. Acele edersen yetişe-
başlar, ardından afet yeri statüsündeki odaları
ceksin. Bak kardeşlerin hazır seni bekliyor. tek tek toparlamaya girişirdi. Dipte köşede bul-
duğu her silgi, kalem ve oyuncak parçası için
Her sabah yaşanan bir sahneydi bu. Fatime çocuklara kızar, düzensizliklerinden yakınırdı.
Hanım namazdan sonra biraz daha uyuyayım
diye yatağa sokulur, her çalışında ertelerdi alar- 'Hep babaları. Aile terbiyesi almamışlar ki!' di-
mı. Son dakikada mecburiyetten kalkar, çocuk- yerek topu taca atmaktan geri durmazdı. Sanki
ları apar topar hazırlayıp servise atardı. Kimi çocuklarını da kaynanası yetiştiriyordu.
zaman yetişemez, servisin ardından sayıp du-
rurdu. Daha işi yarılamadan evden çıkmak zorun-
da kalırdı. Yakınlarında bulunan bir hocadan
Bir gün bile erken kalktığı görülmemişti. Arapça dersleri almaya başlamıştı. Derse katıl- Zilhicce
1434
KASIM’13 • SAYI: 22
47
maya çok istekliydi. Ancak aynı istek ödevleri dı. Yine her zamanki sahne… Çocuklar sırayla
yapma konusunda biraz zayıftı. Her derse baş- merdivene dizilmiş annelerini bekliyorlardı.
lamadan hocasını bir kenarda sıkıştırıp, ödevini
__ Anne ya yine neredesin? Sabahtandır seni
yapamadığı için mazeretler ileri sürerdi. Ders
içinde arkadaşlarına bunu yansıtmaması içinde bekliyoruz.
üstü kapalı hocasına ricada bulunurdu.
__ Sabahtandır okulda olman lazımdı. Ne-
Ders bitiminde mutlaka uğradığı bir tu- den kapıdasın ki?
hafiye vardı. Dükkanı işleten hanım oldukça
__ Of anne ya… Neyi kastettiğimi biliyorsun.
konuşkan, üç çocuklu, dul bir hanımdı. Yıllar
önce geçimsizlik nedeniyle eşinden boşanmış, Bari bir anahtar ver de sen yokken içeri girebi-
kendi ayakları üstünde durmaya çalışmıştı. Bir- lelim.
çok işe girip çıkmış, en sonunda tuhafiyecilikte __ He hee anahtar vereyim de iki gün sonra
istikrar sağlamıştı.
kaybedin.
Fatime Hanım, tuhafiyecinin yanına gelir, __ Öldük açlıktan anne.
değinmedik konu bırakmayıp ele alır, ana-
lizler yaparak zamanı geçirirlerdi. Kimi __ İnşallah yemek vardır.
zaman arkadaşına yardım eder, o an
yapılması gereken her ne iş varsa __ Susun bakayım. Kaynanamı
hemen yerine getirirdi. Bundan da da geçtiniz. Pıt pıt pıt ne konuşu-
büyük haz duyardı. yorsunuz? Allah ne verdiyse
her şeye dair
48
Taha ile Süha ise ikizdi. Bu sene yeni okula
başlamışlardı. Birinci sınıf sorumluluk gerekti-
riyordu. Anne ilgilenmeyince onlar da ağabey-
lerinden yardım istiyorlardı. Şükür ki birinci
dönemi güç bela atlatmış, ikisi de okumaya geç-
mişti. Bunun için ağabeylerine minnettardılar.
KASIM’13 • SAYI: 22
49
İktibas Yazı
50
İslam'da hüküm nizamının keyfiyeti ve İslam'ın şüncelerini destekleyen karine ve işaretleri etüt
tatbik şekli hakkında birçok incelemeler ve bir- etmek için− onları yorumlamaya sevk eden bir
çok tezler ortaya atılmıştır. metottur.
Bunlardan bazısı sahipleri tarafından doğ- Şer'i ahkâmın tatbikinde tedriciliğin caiz
ruya isabet etmiş çok değerli tezler iken bazı- olabileceğini söyleyenlerin takip ettiği metot
sı da onu ortaya atanların amaç ve gayeleriyle işte budur. Onlardan bazıları şer'i ahkâmın tat-
uyumluluk arz edecek şekilde tasarlanıp düzen- bikinde −küfrün kökünü kazımak için kapsamlı
lenmiş tezlerdir. bir inkılâp çözümü yerine− 'aşamacı bir meto-
dun caiz olabileceğini' dile getirerek yöneticile-
İşte İslam ahkâmın tatbikinde −aşamayı ön- re uyum sağlamayı ve onlarla işbirliği içerisinde
görmeyen bir uygulama yerine− tedrici bir uy- olmayı amaçlamışlar sonra da nasları ters düz
gulamanın caiz olduğunu ortaya koyan bu fikir ederek bu görüşlerini destekleyecek deliller ara-
bu tezlerden birisidir. Bu tezlerden bir diğeri maya koyulmuşlardır.
de −köklü bir devrim yaparak ıslah etme yeri-
ne− fesada uğramış vakıayla uyum içerisinde Tedricilik tezini savunanlar 'Allah subhanehu
hareket etme fikridir. ve teâlâ: "Sarhoş iken namaza yaklaşmayın" ayeti
ile mesele hakkında kesin hükmü belirtmeden önce
Hiç kuşku yok ki, bu tezler, İslam'ın ve aki- içkiyi tedrici/aşamalı olarak haram kılmıştır' diye-
denin temelden reddettiği fikirlerden başka bir rek delil getirmeye kalkışmaktadırlar.
şey değildir.
Onların Bu Fikrini Reddetmek
Bu Tezlerini Ne ile İçin…
Delillendiriyorlar? Onların bu fikrini reddetmek için şunları
Müslümanların yaşamış olduğu bu çöküş söyleyeceğiz:
dönemlerinde mevcut durumu daha da kötüye
götüren birçok hatalı fikir türemiş ve hem Al- 1. İçkinin haram kılınış aşamalarını bir tara-
lah Rasûlü hem de Selef-i Salihîn döneminde fa bırakmamız gerekir; zira içki "Ey iman edenler,
mevcut olmayan birçok yanlış iş ve yanlış metot içki, kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak şeyta-
husule gelmiştir. nın işlerinden olan pisliklerdir. Öyleyse bun(lar)
dan kaçının; umulur ki kurtuluşa erersiniz." 1
Yine bu çöküş dönemlerinde içtihatta ve şer'i ayeti ile kesin olarak haram kılınmıştır ve Al-
delillerden hüküm çıkarma noktasında yepyeni lah yeryüzünün tamamına varis olana (kıyamet
bir metot daha zuhur etmiştir. Bu; falanca yaza- kopana) dek, haram kalmaya devam edecektir.
rın, filanca şeyhin ya da falanca liderin yaymak
istediği fikri ortaya atmaya, sonrasında da şer'i
naslara karşı hür fikirliliğe veya −hükümleri Zilhicce
anlamak için nasları araştırma yerine kendi dü- 1. 5/Maide, 90 1434
KASIM’13 • SAYI: 22
51
Dolayısıyla, hiçbir kimsenin içkiyi mubah ediyorsunuz?" 5 ayeti kapsamına girmiş olmaz
sayması ya da −tedriciliği savunanların iddia mıyız?
ettiği gibi− onu aşamalı olarak haram kabul et-
meye kalkışması asla caiz değildir. Çünkü vah- 3. Tedricilik tezini savunanlara sormak isti-
yin nüzulü kesilmiştir. yorum: Yöneticilerden birisi İslam kanunları ile
çelişen bir tek küfür hükmü ile hüküm verecek
Ortada zaruret durumu gibi şer'i bir ruhsat olsa acaba Müslümanların buna sükut edip rıza
olmadığı sürece bir yargıcın içki içen kimseden göstermeleri caiz olur mu?
had cezasını düşürmesi de caiz değildir. Ama
eğer ortada şer'i bir ruhsat varsa o zaman yargıç, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, kendisinden
Allah'ın subhanehu ve teâlâ: sonra bir takım yöneticiler gelip onlar zama-
nında bazı münkerlerin vuku bulacağını as-
"Kim, günaha eğilim göstermiş olmamak üzere habına bildirdiğinde onlardan bazıları hemen:
açlık halinde dara düşerse (haram etlerden yiyebi- "Kılıçlarımızla onlarla vuruşalım mı?" diye sordu.
lir). Çünkü Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir." Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem cevabı ise şöyle
2
buyruğu uyarınca had cezasını düşürebilir. oldu: "Hayır (onlarla vuruşmayın.) Ancak Al-
lah tarafından hakkında bir delilin olduğu açık
2. Allah subhanehu ve teâlâ yüce kitabında bir küfür görürseniz o zaman (vuruşabilir-
şöyle buyurur: siniz.)"
52
malını, evini ve akrabalarını kaybetme paha- Onların zahiren söylemiş oldukları ifade-
sına bile olsa– Allah'ın subhanehu ve teâlâ kendisine lere göre 'Lat' putunu yıktırmamalarında ki
haram kıldığı şeylerden sakınmasını, farz kıl- amaçları; kavmi içerisindeki sefih insanla-
dığı şeyleri eda etmesini ve İslam'ın kendisine rın, kadınların ve çocukların laf etmelerinden
yüklediği şeyleri yapabileceği bir yere hicret et- kurtulmaları ve onu yıkmak sureti ile kavim-
mesini zorunlu kılmaktadır. lerini korkutmamaları idi. Bu sayede onların-
da İslam'a girmelerini sağlayacaklardı. Ama
Asıl itibariyle, tedriciliği savunan kimse Allah'ın Rasûlü bunların hiç birisini kabul et-
medi ve Ebu Sufyan ile Muğîre b. Şube'yi oraya
eğer yönetici durumunda olan birisi ise İslam
göndererek Lat'ı yıktırdı.
ahkâmı ile hükmetme noktasında (herkesten
daha çok) söz sahibidir. Eğer bunu yapmaz veya Sakîfliler Lat putunun yıkılmamasını iste-
küfür ahkâmını İslam ahkâmı ile karıştırır ise o melerinin yanı sıra birde Rasûlullah'ın ken-
zaman üstteki ayetlerde zikri geçen kimselerden dilerini namaz ibadetinden ve (diğer) putları
daha çok nefsine zulmetmiş olur. kendi elleri ile kırmalarından muaf tutmasını
talep etmişlerdi. Onların bu talepleri üzerine
5. Kesin bir red: Sevgili Peygamberimiz Rasûlullah: 'Putlarınızı kendi ellerinizle kırma-
Muhammed Mustafa'nın sallallahu aleyhi ve sellem ha- nız noktasında sizi muaf tutacağız; namaza ge-
yatına baktığımız zaman Sakîf kabilesinin, içe- lince, içerisinde namaz olmayan bir dinde asla
risinde namazında bulunduğu bazı ahkâmdan hayır yoktur.' buyurdu…"
muaf tutulmasını ve putları olan 'Lat'ın yerle bir
edilmesinin bir ay süreyle ertelenmesini kabul Namaz ibadeti o zaman itibariyle farz kılın-
etmediğini görürüz. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sel- mıştı. Rasûlullah onlara 'Tamam, sekiz yıl namaz
lem bunları kabul etmediği gibi aksine kesin bir kılmayın daha sonra onu eda edersiniz' demedi.
surette reddetti ve Allah'ın haram kıldığı şeyler- Aynı şekilde putları olan Lat'ı bir ay süreyle terk
den −aşamalı olarak değil!− bir bütün olarak sa- edip bir ayın sonunda yıkmalarına razı olmadı.
kınmaları gerektiği noktasında ısrarcı davrandı. Soruyoruz: Tedricilik bunun neresindedir?
KASIM’13 • SAYI: 22
53
başına gelecek kesin zarara rağmen– kabul et-
mediler.
İslam ahkâmının kendilerine
İşte bu nedenle Müslümanların İslam
uygulanmasından önce ahkâmını külliyen ve kapsamlı bir devrim ya-
İslam'a razı edilmeleri parak uygulamaları gerekmektedir. Zaten ipleri
gerekmektedir. Bununla birlikte ellerine geçirdiklerinde başlarındaki halife bu
işin neticesinde vuku bulacak tüm tehlike ve fit-
iş başına getirilip kendisine biat nelerle mücadele edecektir.
edildiğinde halifenin eksiksiz
bir şekilde İslam kanunlarını Tabi ki, biz, İslam ahkâmının, o ahkâmın
uygulanmasına inanan, Allah ve Rasûlü'ne itaat
uygulaması gerekmektedir. edip onun yolunla cihad eden bir topluluğa uy-
gulanmasının, İslam'a ve İslam'ın yeterliliğine
iman etmeyen bir topluma uygulanmasından
çok daha iyi olduğunu da inkâr edemeyiz. Bu
"Allah herkesi ancak gücü yettiği şeylerle so-
nedenle toplumda yaşayan insanların İslam
rumlu tutar." 7
ahkâmının kendilerine uygulanmasından önce
Ona göre bugün Müslümanlar yönetim me- İslam'a razı edilmeleri gerekmektedir. Bununla
kanizmasını ele geçirdiklerinde İslam ahkâmını birlikte iş başına getirilip kendisine biat edil-
küllî bir şekilde tatbik etmeye güç yetiremezler! diğinde halifenin eksiksiz bir şekilde İslam ka-
Çünkü böyle bir şey yapmak yeni neşet etmiş nunlarını uygulaması gerekmektedir.
İslam toplumunda fitneleri ayağa kaldıracak ve
Sonuç olarak, İslam ahkâmının uygu-
huzursuzluğu körükleyecektir.
lanmasında tedricilik metodu caiz değildir.
iktibas yazı
Bunları Reddetmek için Diyorum ki; Muhammed'in sallallahu aleyhi ve sellem helali kıyamete
dek helal kalacak; Muhammed'in sallallahu aleyhi ve
Bir haramı 8 işlemeye sevk eden zaruret ha- sellem haramı da kıyamete dek haram kalacaktır.
linin şer'an sınırları çizilmiştir. Bu, 'fitne ve ka- Şeriatin müsaade ettiği şeyler hariç bir anlığına
rışıklıklar' diye zannedilen şeyler değildir. İslam bile olsa haram olan bir şeyi helal, helal olan bir
ahkâmını tatbik etmek için fitne çıkacağından şeyi de haram kabul etmemiz asla caiz değildir.
endişe etmek harama düşmek için 9 şer'an bir
özür teşkil etmez. Tedriciliği savunanlara gelince; onları
Allah'tan korkmaya ve İslam'a iftira etmemeye
Sahabîler, Ebu Bekir radıyallahu anh döneminde davet ediyorum.
zekât vermeyi reddedenlerle savaşılacağı nokta-
sında icma etmişti. Oysa Ebu Bekir radıyallahu anh
için en uygun olan, fitneden sakınması, Müslü- Kaynak: www.tawhed.ws
manların kanını dökmemesi ve Arap kabileleri-
nin çoğunluğu ile savaş yapmaya kalkışmaması
idi. Hem o Arap kabileleri Rasûlullah'ın sallallahu
aleyhi ve sellem vefatından sonra imkânlarının kısıtlı
olmasından dolayı zekât vermeyi reddetmiş-
lerdi; ancak buna rağmen gerek Ebu Bekir radı-
yallahu anh, gerekse beraberindeki sahabeler İslam
şeriatinin bir hükmünün işlevsiz bırakılmasını
–savaş söz konusu olduğunda İslam devletinin
7. 2/Bakara, 286
8. Ki bu, burada Allah'ın indirdiği hükümlerden başkasını tatbik
etmektir.
9. Ki bu, burada − uygun olduğuna inanmaksızın− küfür hüküm-
lerinin tatbikidir.
54
Ayın Kitabı Veysel Türk
veyselturk@tevhiddergisi.com
KASIM’13 • SAYI: 22
55
Dünyadan Haberler
02.Ekim.2013
04.Ekim.2013
Hizbullah Tüm Kontrol
Noktalarından Çekildi
Lübnan'da Hizbullah güçlerine ait tüm
kontrol noktalarının ülkenin polis güçlerine Türkiye Füzeyi Çin'den Alacak
devredildiği açıklandı.
Uzun menzilli füze savunma sistemini
Lübnan İçişleri Bakanı Mervan Şerbil, Çin'den almaya karar veren Türkiye'ye tepkiler
Hizbullah'ın, Lübnan'ın çeşitli bölgelerinde et- sürüyor. Son olarak İngiltere'li bürokratlar bu
kin olduğu kontrol noktalarının tamamını terk durumu 'ihanet' olarak adlandırdılar.
ettiğini açıkladı.
06.Ekim.2013
06.Ekim.2013
56
07.Ekim.2013
10.Ekim.2013
ABD Bu Kez de Suriye ve Esed'i Övdü Libya Başbakanı Kaçırıldı
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, ülkesinin Libya Başbakanı Ali Zeydan başkent
Suriye'nin kimyasal silahlarının imhası süreci- Trablus'ta kaldığı bir otelden kaçırıldı. Hükü-
nin çok kısa bir süre içinde başlamasından duy- mete ait bir internet sitesinden yapılan açıkla-
duğu memnuniyeti dile getirerek, Suriye lideri mada, Başbakan'ın silahlı kişilerce götürüldüğü
Beşşar Esed'in anlaşmaya uyduğu için övgüyü söylendi.
hak ettiğini söyledi
Kaçırılma hadisesinin El-Kaide'nin liderle-
08.Ekim.2013
10.Ekim.2013
Darbeci Cuntadan İlk Ziyaret S.
Arabistan'a
Mısır geçici Cumhurbaşkanı Adli Mansur,
Salih Müslim'in Oğlu Öldürüldü
göreve geldikten sonra Kahire dışındaki ilk
resmi temaslarına Suudi Arabistan'ta başla- Telabyad ilçesinde Irak-Şam İslam Devleti
dı.
Bölgesel ittifak arayışları çerçevesinde Suudi ile PYD arasındaki çatışmalarda, PYD Lideri
Arabistan'a gelen Mansur, Riyad havaalanında Salih Müslim'in oğlu Şervan Müslim öldürüldü.
Savunma Bakanı ve veliaht prens Selman bin
17.Ekim.2013
Abdülaziz tarafından karşıladı.
13.Ekim.2013
KASIM’13 • SAYI: 22
57
19.Ekim.2013
18.Ekim.2013
19.Ekim.2013
saldırıya engel olduğu iddia edildi.
58
22.Ekim.2013
26.Ekim.2013
Pkk Türkiye'yi Açıkça Tehditt Etti
Cemil Bayık, Türkiye'yi terkeden PKK mili-
tanlarının geri dönmeye hazır olduğunu söyledi.
KCK Eşbaşkanı, Türkiye'nin radikal dinci mili-
tanlar aracılığıyla Suriye'de Kürtlerle savaştığını
da iddia etti. Bayık, 'Böyle devam ederse savaşı
Türkiye'ye taşımak Kürtlerin hakkıdır' dedi.
24.Ekim.2013
KASIM’13 • SAYI: 22
59
60