Professional Documents
Culture Documents
Tevhid Dergisi, Sayı 40
Tevhid Dergisi, Sayı 40
1436
“Tağuta kulluk etmekten kaçınıp, Allah’a yönelenlere müjde vardır...” (39/Zümer, 17)
Aylık İslamî Eğitim Dergisi TEMMUZ 2015 YIL: 4 SAYI: 40 FİYATI: 5 ISSN: 2148-4635
BAŞYAZI’13
‘03
Tasavvufun Menşei
Ebu HANZALA
‘27
Münafıkların Özellikleri: Bahanecidirler!
Özcan YILDIRIM
"Kâbe'yi insanlar için bir toplanma ve güven yeri kıldık. Siz de İbrahim'in makamından kendinize
bir namaz kılma yeri edinin. İbrahim ile İsmail'e: 'Tavaf edenler, orada ibadet için itikafa çekilenler,
rükû ve secde edenler için evimi temizleyin' diye emir vermiştik." 1
Başı bereketli, ortası hayırlarla dolu, sonu Kadir gecesi ve itikaf gibi Rabbani lütuflarla süslenmiş bir
ayın sonuna erişmiş bulunmaktayız. Yaratan ve yarattıkları arasında dilediğini seçen Rabbimiz, bu
mübarek ayı yarattığı aylar içerisinden seçmiş, rahmet ve hidayet ayı olarak kullarına hediye etmiştir.
Bir yılın kirlerinden arınmak isteyen, Rahman'ın rahmetine talip olan, hayır ve salih amelde
yüksek dereceleri arzulayan, belki de en önemlisi rıza-ı ilahiye ve cennetlere talip olanlar için büyük
bir fırsattır Ramazan.
Bu mübarek ayın Müslümana sunduğu en değerli fırsatların başında itikaf ibadeti gelir şüphesiz.
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem ve değerli ashabı için Ramazan ayının vazgeçilmezi olan itikaf iba-
deti, günümüzde unutulmuş sünnetlerdendir. Bu sünnetin ihya edilmesini sağlamak ve bu sünneti
hayatlarında canlı tutanlara bu sünnetin adabına dair bazı bilgiler sunmak için bu ayın başyazısını
itikaf ibadetine ayırdık.
Rabbimiz! Bu Ramazan'ı bizler için günahlarımızdan arınma ve senin rızana erişme ayı kıl. Bizleri
Nebi'nin sünneti olan itikafa muvaffak kıl ve onda Kadir gecesini idrak etmeyi ihsan eyle.
Editör
1. 2/Bakara, 125
03 Tasavvufun Menşei Ebu HANZALA
51 Boykot Mahi
Satış Noktaları İstanbul: Tevhid Kitabevi, Hürriyet Mh. Cumhuriyet Cd. No: 3 Bağcılar/İSTANBUL | 0 (545) 762 15 15
Bursa: İkra Kitabevi, İlahiyat Fak. Karşısı Fethiye Mh. Kırlangıç Sk. No: 17 Nilüfer/BURSA | 0 (532) 138 02 42
Diyarbakır: Tevhid Kitabevi, Kaynartepe Mh. Gürsel Cd. No: 90/A Bağlar/DİYARBAKIR | 0 (541) 857 34 20
Konya: Tevhid Kitabevi, Sarıyakup Mh. Burhandede Cd. No: 28/A Karatay/KONYA | 0 (553) 513 48 48
Tasavvufun Menşei
İlk sufilerin Şii olması, tasavvuf silsilesi ve Şia silsilesi, meleklerin
gelmesi ve vahiy, velileri ve imamları Nebi'den üstün görme,
korunmuşluk/ismet inancı, yeryüzünün imam veya şeyhten yoksun
olmayacağı,imamları ve şeyhleri bilmenin vacip olduğu, velayet ve
imametin tevarüs ettiği, Allah'ın şeyh ve imamlara hulul edip onlarda
tecelli ettiği, tasavvuf ve imamet mertebeleri, şeriatın ve teklifin imamlar
ve velilerden düşmesi vb. benzerliklerden yola çıkarak tasavvufun
Şia'dan etkilenerek sunni dünyada var olduğu kanaati mevcuttur.
Allah'ın Adıyla...
Temmuz’15 • SAYI: 40
3
leme almıştır. Bu kitapların en önemli özelliği; Kimine göre tarihteki ilk sufi ismini alan kişi
Şiilerin tarih boyunca yazdıkları tüm kitaplar ta- hicri 199 yılında vefat etmiş olan, bilim adamı
ranmış ve birebir nakillerde bulunulmuştur. Öyle kimliğine de sahip olan Cabir bin Hayyan'dır.
ki çoğu naklin nasıl anlaşılması gerektiğine dair Cabir bin Hayyan sufiliğinin yanında Şiiler'in
yorumlar dahi Şia'nın hüccet kabul ettiği alimler- büyüklerinden kabul edilir. Onun sözlerinde üs-
den aktarılmıştır. Kendisi Pakistanlı olan bu alim, tad olarak zikrettiği Cafer'in, Caferi Sadık olduğu
Şia'nın o bölgede yayılmasının önünde ciddi bir Şiiler tarafından kabul edilir. O, İmam Cafer'in en
engel oluşturmuştur. Özellikle İran devriminden özel talebelerinden ve onun ilmini taşıyanlardan
sonra bir çok İslam alimi güzel niyetler ve umut- biri olarak kabul edilir.2
larla bu devrimden beklenti içerisine girdiler. Şe-
riatın İran'da başlayan hakimiyetinin zamanla Bir başka görüşe göre tarihte ilk sufi ismini
kendi bölgelerine sıçrayacağı ve bu dalganın ya- alan hicri 150 tarihinde vefat eden Ebu Haşim el-
yılacağını umdular. Şia'nın akidesinden haber- Kufi'dir. Bu şahıs da aynı şekilde Şii'dir. Kufe'den
dar olmayan bu insanların beyhude bir beklenti olan bu zat aynı şekilde İmam Caferi Sadık'ın
içerisinde olduğu, devrimin İslami değil Şia muasırıdır.
devrimi olduğu zaman içerisinde acı tecrü-
Bu ismi ilk kullanan hatta es-Sufiyye ismiy-
beler sonucunda anlaşılacaktı. Bu durumun
le Kufe'de bir tarikatı olan bir diğer şahıs
anlaşılmasına önemli çalışmalarıyla kat-
hicri 240'ta vefat eden Abdulkerim
kı sağlayanlardan biri de Şeyh İhsan
el-Kufi'dir. Bu kişi de aynı şekilde
İlahi Zahir'dir. 1 Bu sahada yaptığı
döneminin meşhur Şiilerindendir.
araştırmalardan sonra Şia'da bulu-
vahyin rehberliğinde
nan bir çok itikadi aslın sunni Tarihte ilk sufi ismini alanla-
tasavvufunda da mevcut ol- rın Şii olması ve o dönemde
duğu kanaatine vardı.Ve bu Şia'nın merkezi olan Kufe'den
tespitlerini delilleriyle bera- Aslında tarihte
çıkması gerçekten dikkate
ber 'Et-Tasavvuf Menşe ilk olarak kimin sufi
ismiyle anıldığı konusu şayan bir durumdur.
ve Masadir' isimli ihtilaflıdır. Lakin ilginç olan
kitabında ele aldı. Bu ilk sufi ismini aldığı ihtilaf Tasavvuf Silsilesi
bölümde zikredeceğimiz edilen şahısların tümünün
Şia kaynak olarak ken-
delillerin çoğu bu kitaptan Şii olmasıdır.
dini Ali'ye radıyallahu anh dayan-
tercemedir. Gerekli yerlerde
dırır. Onu imamet halkasının
-özellikle Türkiye tasavvufuna
başı olarak kabul ederler. Bu
dair- farklı nakillerde de bulun-
izaha ihtiyacı olmayacak kadar
duk.
açık bir durumdur. Hatta aşırı gide-
Tarihte İlk Sufi İsmini rek Ali radıyallahu anh ve onunla beraber
birkaç sahabe dışında kalanları tekfir
Alanlar Şiilerdir ediyorlar.
Bu görüşe sahip olanların ilk dayanağı; sufi
ismini ilk olarak kullananların Şii olmasıdır. Tasavvuf ehli de kendilerini bir asla dayan-
Aslında tarihte ilk olarak kimin sufi ismiyle dırırken özellikle tasavvufu Ali'ye radıyallahu anh
anıldığı konusu ihtilaflıdır. Lakin ilginç olan ilk dayandırmaya çalışıyorlar. Ve onu sahabe döne-
sufi ismini aldığı ihtilaf edilen şahısların tümü- minde tasavvufun başlangıç halkası olarak kabul
nün Şii olmasıdır. ediyorlar.
4
ehli usulden ilmi, belalara tahammül etmeyi de
muamele diye isimlendirirler.' 3
Temmuz’15 • SAYI: 40
5
tedir) de dediği gibi yanlıştır. Şöyle ki; Gazali ve dikmiş ve miracında şefaat hakkı verildiğini id-
bazılarının bu yanlışa düşmelerinin sebebi bunu dia etmiştir.17
tatmamış olmalarıdır. Onlar sülükleri sonucunda
tüm makamları elde ettiklerini zannettiler. Böyle İbni Arabi ise Kitabu'l İsra isimli bir risale
zannedip ilham meleğinin onlara gelmediğini gö- kaleme almış ve burada yaptığı isra ve miraç
rünce inkar ettiler, bu nebilere hastır dediler. Tat- yolculuğundan söz etmiştir. İşi bir adım öteye
tıkları şey doğru ama bu konuda verdikleri hüküm taşıyarak yolculuk öncesinde kalbinin yıkandı-
batıldır… Şayet Gazali ve onun dışındakiler kendi ğını ve şeytanının payından temizlendiğini iddia
zamanlarının büyükleriyle bir araya gelseler, onlar etmiştir. Yani Nebi'ye has olarak bildiğimiz ne
da meleğin veliye geldiğini haber verselerdi bunu varsa hepsinin kendileri için tahakkuk ettiğini
kabul eder, inkar etmezlerdi. Allah'a hamd olsun söylemişlerdir.
18
6
sabaha kadar başımın derisini yüzdüler, seni uzak-
laştırmam için beni çok üzdüler' diye hayıflandı-
ğı günlerde Efendi Hazretleri her zamanki usulü
üzere beni isnad edilen suçu işleyip-işlememiş ve
bu yüzden uzaklaştırılmayı hak edip-etmemiş ol-
duğum konusunu istihâreye havâle etti. O zaman
istihâre işlerine ismiyle müsemmâ İstihâreci Meh-
met nâmında bir arkadaş bakıyordu.
Temmuz’15 • SAYI: 40
7
seyahatlerinde yanına almaya devam etti. Şev- zıları tarafından iyi niyetle yorumlanmış ve İsla-
ket Abi de İstihâreci Mehmet de sağdırlar, bunun mi bir kavram olan Allah'ın sevdiği kula yardımı,
şâhididirler.' 20 onunla beraberliği ve hıfzı olarak algılanmışır. Şu
hadiste olduğu gibi:
İmamların Korunmuşluğu
"Kim benim bir dostuma düşmanlık ederse ona
Şia'nın itikadının zaruri meselelerinden biri,
savaş ilan ederim. Kulum bana farzlarla yaklaştığı
imamların Allah tarafından korunduğu ve hata
kadar daha sevimli bir şeyle yaklaşmamıştır. Kişi
yapmadıklarıdır. Bu inançlarının dayanağını ise
bana nafilelerle yakınlaşmaya devam eder. Ta ki
Nebiler'in aleyhisselam korunmuşluğu inancının ge-
ben onu severim. Onu sevince gören gözü, işiten
rekçesine benzetirler. Nasıl ki Nebiler Allah'tan
kulağı, tutan eli ve yürüyen ayağı olurum. İsteyin-
subhanehu ve teâlâ insanlara ulaştırdıkları vahiyde ve
ce verir, bana sığınınca onu korurum…"
yaşamlarında Allah tarafından korunmuşlarsa,
imamlar da korunmuşlardır. Çünkü insanlara Evet, Allah'ın sevdiği kullarını masiyetten ko-
yol gösterenlerin hata yapması bütün insanlığınruduğu, onların sıdk ve ihlasla yaptıkları kulluk
Allah adına hata yapması anlamına gelir kikarşısında ayaklarının sürçtüğü durumda onla-
bu da mümkün değildir. rı desteklediği ve muhafaza ettiği bir hakikattir.
Yusuf 'u aleyhisselam kadının isteklerine, Nebi'yi sallal-
Şia'da var olan ve mezheplerinin lahu aleyhi ve sellem müşriklerinin saptırıcı tekliflerine,
Şia'nın
zaruri inanç esaslarından olan müminleri Aişe annemize iftira fitnesine karşı
itikadının bu korunmuşluk akidesi, tasav- koruması gibi.
zaruri vuf ehlinde de vardır. Tasavvuf
meselelerinden büyükleri, veli veya şeyhlerin Bu korunmuşluk Allah'ın lütfu olarak kabul
biri, imamların Allah tarafından korunduğu- edilirse bunda bir sorun yoktur. Lakin bu korun-
na inanırlar. muşluğa Şiice bir anlam yüklenir ve sahibinin
Allah tarafından
Allah'ın gözetiminde olduğunda, hiçbir şekilde
korunduğu ve hata İbni Arabi Futuhat'ında hata etmeyeceğine, zahiren şeriata aykırı halle-
yapmadıklarıdır. bu meseleye nas kılar: rinin asla sorulamayacağına ve Allah'a isyan olsa
Bu inançlarının 'Batıni imamın şartı (veli) dahi teslim olunması gerektiğine inanılırsa bu,
ma'sum olmasıdır.' 21 itikadi bir sapkınlık olur. Tasavvuf ehlinin şeyh-
dayanğını
lerle ilişkilerine bakıldığında bir Müslümanın
ise Nebiler'in Şazeli tarikatının öncüsü
peygambere yaklaşımının aynıyla muamelede
korunmuşluğu Ebu Hasan eş-Şazeli: 'Allah'ın
bulundukları görülecektir.
rahmeti, koruması/ismet, hila-
inancının
fet ve niyabetiyle yardım etmesi Şeyhlerinin korunmuşluklarından ne anladık-
gerekçesine Kutub'un özelliklerindendir' der. larını onlardan dinleyelim: 'Şeyhin biri meclisin-
benzetirler. de Kur'an tefsiri yapardı. Daha sonra bu meclisi
Sullemi Tabakat'ında bir sufiden şöy- kaval/müzik meclisine çevirdi. Müritlerden birisi
le aktarır: 'Sufinin alameti en evla olanla 'Nasıl Kur'an meclisini kaval meclisine çevirir' diye
meşgul olması ve yerilmiş şeylerden korun- içinde geçirdi. Şeyh ona seslenerek: 'Şeyhine niçin
masıdır.' diye soran iflah olmaz.' dedi.'
Büyük sufi Sehruverdi korunmuşluktan ne 'Ebu Şakik el-Belhi ve Ebu Turab, Ebu Yezid el-
kast ettiklerini şöyle izah eder: 'Cibril vahiy için
Bestami'yi ziyaret ettiler. Hizmetçi sofrayı kurunca
emin olduğu gibi şeyh de müritler için ilhamın ona 'sende bizimle ye', dedi. 'Ben oruçluyum', dedi.
eminidir. Cibril vahiyde hata etmediği gibi şeyh 'Ye sana bir ay oruç ecri vardır', dedi. 'Hayır oruçlu-
de ilhamda hata etmez. Allah Rasûlü hevasından yum', diye cevap verdi. 'Ye sana bir sene oruç ecri
konuşmadığı gibi şeyh de nebiye zahiren ve batı- vardır', dedi. 'Hayır oruçluyum', dedi. Ebu Yezid
nen uyduğundan hevasından konuşmaz.' 'Bırakın Allah'ın gözünden düşen şu adamı' dedi.
Tasavvuf ehlinin bu ve benzeri yaklaşımları ba- O genç bir yıl sonra hırsızlık yaptı ve şeyhlere karşı
kötü edebinden dolayı eli kesildi.'
20. http://cubbeliahmethocahayraniyiz.biz/forum/index.
php?Id=18017&alt_id=29297. Bu kıssaları aktardıktan sonra Şa'rani, Şeyh
21. 3/183 Burhaneddin'den şunu aktarır:
8
'Şeyhi'nin hatalarını doğrularından daha güzel
görmedikçe kişi ondan faydalanmaz.' 22
Temmuz’15 • SAYI: 40
9
'…Ey Ma'li bizim işimizi sakla ve insanlar Yine Şa'rani şöyle der:
arasında yayma! Bizim işimizi saklayanı Allah
dünyada izzetli kılar ve kıyamette onun gözleri 'Bundan dolayı Nebi, ashabına hakikati öğret-
önünde nur kılar. Yayanıysa dünyada zelil kılar mek istediğinde kapıları kapattırır ve: 'Aranızda
ahirette gözünün önünde nur kılmaz. Ey Ma'li! yabancı var mı?' diye sorardı. Göstermiş oldu ki
Takiyye benim ve babalarımın dinidir. Takiyyesi şeriat yolu açık olsa da kavmin yolu, gizlilik üzere
olmayanın dini de yoktur.' 25 kuruludur. Bundan dolayı bu yolun ehli, onları
anlamalarından emin olunmayan insanlara an-
İnsanlık tarihinde mistisizm ve tasavvuf baş- latmamalıdır. Ta ki inkâr edip nefret etmesinler.' 29
lıklı giriş yazımızda aktardığımız bazı nakilleri
tekrar edelim: İlk sufilerin Şii olması, tasavvuf silsilesi ve Şia
silsilesi, meleklerin gelmesi ve vahiy, velileri ve
Cüneyd-i Bağdadi, Eş-Şibli'ye dedi ki: 'Biz bu imamları Nebi'den üstün görme, korunmuşluk/
ilmi muhkemleştirdik sonra da onu sirdablara/ ismet inancı, yeryüzünün imam veya şeyhten
mağaralara gizledik. Sen ise geldin onu insanlara yoksun olmayacağı, imamları ve şeyhleri bilme-
anlatıyorsun!' Şibli dedi ki: 'Konuşan ben, duyan nin vacip olduğu, velayet ve imametin tevarüs
benim. Bu âlemde benden başkası mı vardır?' 26 ettiği, Allah'ın şeyh ve imamlara hulul edip
onlarda tecelli ettiği, tasavvuf ve imamet
Gazali, Sehl bin Abdullah Et-
mertebeleri, şeriatın ve teklifin imam-
Tüsteri'den aktarır: 'Âlimin üç ilmi
lar ve velilerden düşmesi vb. benzer-
vardır: Herkese anlattığı zahir ilimler,
liklerden yola çıkarak tasavvufun
sadece ehline anlattığı batın ilimler,
Şia'dan etkilenerek sunni dünyada
vahyin rehberliğinde
10
tartışmalara vakit ayıran, bu kitaplar üzerinde
çalışma yapanları bidatçilik ve zındıklıkla suç-
ladılar. Başka bir grup alim ise bu kitaplara ve
yeni ortaya çıkan konulara ilgi gösterdiler. Kimisi
bu yeni eserlere ve filozoflara hayran kalmış ve
onların her dediğini onaylayan bir hâle bürün-
müştü. Öyle ki naslardan filozofların koyduğu
kaidelere uymayanları, tevil edenler dahi vardı.
Kimisi de bu ilgisini onları tanıma ve görüşlerine
cevap vermek olarak ilan ediyordu. Netice olarak
tüm ilim dallarının bu yeni kitaplar ve ortaya
çıkan nazariyelerden şöyle ya da böyle etkilendiği
bir hakikattir. 'akmak, fışkırmak, taşmak' mânasındaki feyz de
kullanılır. Batı dillerinde sudûr, procession; feyz
Bazı araştırmacılar İslami tasavvuf ekolünün ise, emanation terimleriyle ifade edilir. Semavî
de bir felsefi akım olan Yeni Eflatunculuk'tan dinler tarafından evrenin Allah'ın mutlak irade
etkilendiğini ve tasavvufa has birçok terimin bu ve kudretiyle sonradan ve yoktan yaratıldığına dair
akımdan alındığını iddia etmişlerdir. verilen bilgilerin birtakım mantıkî açmazlara se-
bep olduğu gerekçesiyle Fârâbî ve İbni Sînâ gibi
Bu akımın en tanınmış filozofu Plotinus'un filozoflar, evrenin ortaya çıkışını çelişkilerden uzak
verdiği dersler, öğrencileri tarafından kaydedil- ve daha anlaşılabilir bir sistemle açıklamak üzere
miş daha sonra kitaplar hâlinde neşredilmiştir. kaynağını Plotin'den alan sudûr teorisini benimse-
Bu kitaplar Arapça'ya Kitabu'l Esolocya olarak mişlerdir. Ancak söz konusu teori, Plotin'in İslâmî
terceme edildi. Aristoteles'e ait olduğu düşünülen kaynaklarda Eŝolocyâ ve Kitâbü'r-Rubûbiyye diye
bu kitap, İslam alimleri tarafından kabul gördü geçen Enneades adlı eserinde varsa da hiyerarşik
ve istifade edildi. Böylece İslam alemi Yeni Efla- bir sistem şeklinde ilk defa Fârâbî felsefesinde gö-
tunculuk ve onun İslam'a yakın kabul edilen bazı rülür.'
değerleriyle tanışmış oldu.
Peki sudûr denilen şey nasıl meydana gelir, aşa-
Aslında Yeni Eflatunculuk, metaryalist ve ateist maları nelerdir? diye sorduğumuzda tasavvufla
felsefeye karşıdır. Her şeyi maddeyle açıklama- birebir uyuşan şu açıklamaları buluyoruz:
ya çalışanların insan fıtratında yaptığı tahribatı
onarmak ve insanı manevi değerlere yönlendiren, 'Sudûr teorisinde ikisi mânevî (ma'kūl), biri
felsefeye dayalı bir mistik akımdır. Onun özellikle maddî (mahsûs) olmak üzere üç varlık alanı
maddeci felsefeye karşı cevapları, maddenin in- söz konusudur. Sistemin en başında ve en üstte
sanı kirlettiği, ilahi olan ruhunda bedenin esiri mutlak bir olan Allah, ardından sayıları on olan
olduğu ve bunu aşması gerektiği, aslı olan ilahi göksel akıllar gelmektedir; bunlar, Fârâbî'nin ikin-
hüviyete kavuşması için mücadele zorunluluğu; ciler (sevânî) ve maddeden soyut-ayrık varlıklar
asıllarını ruh ve mana üzere kurmuş tasavvuf (müfârikât) dediği ruhanîler (melekler) anlamı-
erbabının dikkatini daha fazla çekmişti. na gelmektedir. En altta ise mükemmellikten en
uzak olan ve eksikliği temsil eden şekilsiz ilk mad-
Özellikle bu akımın kimi kavramları incelen- de (heyûlâ) bulunmaktadır. Göksel akıllar veya
diğinde tasavvufta kullanılan bazı kavramlara ruhanîler Allah ile maddî kâinat arasında aracı
benzediği görülecektir. işlevi görmektedir.'
Sudûr En üstte Allah subhanehu ve teâlâ, en altta ise maddi
'Sözlükte, 'doğmak, meydana çıkmak, sâdır ol- alem ve insan vardır. Bu ikisi arasında ise ruhlar
mak, zuhur etmek' anlamında masdar olan sudûr vardır ve bunlar aracı görevi görmektedir. Tasav-
kelimesi, felsefe terimi olarak kâinatın meydana vufta var olan sadat, aktap ve ebdal gibi kavramlar
gelişini yorumlamak üzere tasarlanan, yoktan ve ve bunların işlevinin aynı olduğunu görüyoruz.
hiçten yaratma (halk) inancından farklı oldu- Ramazan
ğu ileri sürülen teoriyi ifade eder. Sudûr yerine 1436
Temmuz’15 • SAYI: 40
11
'Allah beni över, ben de O'nu. O bana kulluk
eder, ben de O'na, Bir halde ben O'nu ikrar eder
ve eşyadaki çokluk ve değişikliği görünce de inkâr
ederim.'
12
Başyazı
Unutulmuş Sünnet:
İtikaf
İtikafın hikmeti, kişinin dünya hayatından
kopup tüm benliğiyle Rabbine yönelmesi,
boş ve anlamsız şeylerle ziyan ettiği
vaktini ibadet ve taatle imar etmesidir.
İbadetin kendinden ötürü meşru kılındığı
bu hikmetlere aykırı durumlar, itikaftan
hakkıyla faydalanmanın önünde engeldir.
Allah'ın Adıyla...
leri terbiye etmeyi insana öğreten Allah'a hamd Bir yılın kirlerinden arınmak isteyen,
olsun. Salât ve selam, sünnetiyle insana en güzel Rahman'ın rahmetine talip olan, hayır ve salih
ahlakı ve kâmil insan olmayı öğütleyen, beden- amelde yüksek dereceleri arzulayan, belki de en
lerin terbiyesini öğrettiği gibi itikaf sünnetiyle önemlisi rıza-ı ilahiye ve cennetlere talip olanlar
ruhları terbiye etmeyi öğreten Muhammed için büyük bir fırsattır Ramazan.
Mustafa'ya olsun.
Bu mübarek ayın Müslümana sunduğu en de-
Başı bereketli, ortası hayırlarla dolu, sonu Kadir ğerli fırsatların başında itikaf ibadeti gelir şüp-
gecesi ve itikaf gibi Rabbani lütuflarla süslenmiş hesiz. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem ve değerli
bir ayın sonuna erişmiş bulunmaktayız. Yaratan ashabı için Ramazan ayının vazgeçilmezi olan
ve yarattıkları arasında dilediğini seçen Rabbi- itikaf ibadeti, günümüzde unutulmuş sünnetler- Ramazan
miz, bu mübarek ayı yarattığı aylar içerisinden dendir. Bu sünnetin ihya edilmesini sağlamak ve 1436
Temmuz’15 • SAYI: 40
13
bu sünneti hayatlarında canlı tutanlara bu sün- sakınırlar diye Allah, ayetlerini insanlara böyle
netin adabına dair bazı bilgiler sunmak için bu açıklamaktadır." 3
ayın başyazısını itikaf ibadetine ayırdık.
• İtikaf müddetince kadınlarla münasebetten
Kelime anlamı olarak a-ke-fe köküne ait olan sakınılması
itikaf; bir şeye devam etmek, bir mekânda kendi-
• İtikafın mescidde olması
ni hapsetmek, bir şeye yapışmak ve onunla olmak
anlamlarına gelir. Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem pratik uy-
gulaması da bu iki şart etrafında dönmektedir.
Şer'i anlamıysa; belli zamanlarda itikaf niye-
tiyle kişinin mescidde kalmasıdır. İtikaf İbadetinin Faydaları
İslam fukahasının itikaf tanımları, fıkıh ki- Tevhid İmamlarının Sünnetini İhya
taplarımızda farklılık arz etmektedir. Bu fark-
lılıkların nedeni itikaf için gerekli olduğuna
Etmek
inanılan şartlar hususundaki farklı yakla- İtikaf bizden önce yaşayan tevhid imamlarının
şımlardır. Örneğin; itikaf mutlaka oruç- ortak sünnetidir. Dış dünyanın, ruhu ve mane-
luyken olmalıdır diyenler, bu tanıma viyatı kirleten maddi havasından kurtulmak ve
Kişinin ibadet 'oruçlu olarak' kaydını eklemişler- kalbi yaratıcısına bağlamak isteyen muvahhid-
ve Allah'a yak- dir.1 İtikafa girilecek mekânın/ ler, Allah'a en sevimli olan mescidlerde itikafa
laşma gayesiyle mescidin mahiyetiyle alakalı çekilirlerdi.
kendini mescide kapa- şart koşanlar da bu şartları-
İbrahim ve İsmail'e aleyhimusselam Mescid-i
tıp orada dış dünyadan nı tanıma yansıtmışlardır.
2
Haram'ı inşa ettiren Rabbimiz, orayı temizleme-
Racih olan ve şer'i delille-
kopuk olarak kalması, rin desteklediği ise itikaf,
lerini onlardan istemiştir. Temizliğin hikmetini
itikaf için yeterlidir. İti- de rükû eden, secdeye varan ve itikaf edenlere
Ramazan'a has bir ibadet
mescidi hazırlamak olarak belirtilmiştir.
kafa girilecek mescidin, olmadığı gibi, onda
Mescid-i Haram/Nebevi/ oruç tutmanın da şart "Kâbe'yi insanlar için bir toplanma ve güven yeri
Aksa olması gibi bir ge- olmadığıdır. Yine delille- kıldık. Siz de İbrahim'in makamından kendinize
reklilik olmadığı gibi bu rin bize gösterdiği kadarıyla bir namaz kılma yeri edinin. İbrahim ile İsmail'e:
itikafta zaman mefhumu da 'Tavaf edenler, orada ibadet için itikafa çekilenler,
mekânın, şehrin en top- söz konusu değildir. Kişinin
rükû ve secde edenler için evimi temizleyin' diye
layıcı ve büyük mescidi ibadet ve Allah'a subhanehu ve emir vermiştik." 4
olması gibi bir şart da teâlâ yaklaşma gayesiyle ken-
delillerle sabit dini mescide kapatıp orada dış Bir yönüyle de itikaf ve muhtevası olan inziva,
olmamıştır. dünyadan kopuk olarak kalma- fıtratın gerektirdiği amellerdendir. Henüz bir şe-
sı, itikaf için yeterlidir. İtikafa girilecek riat ve kitapla tanışmamış olan Hanifler, toplu-
mescidin, Mescid-i Haram/Nebevi/Aksa mun bunaltıcı şirk ve fuhşiyat havasından kurtul-
olması gibi bir gereklilik olmadığı gibi bu mak için inzivaya çekilirlerdi. Allah Rasûlü'nün
mekânın, şehrin en toplayıcı ve büyük mes- sallallahu aleyhi ve sellem nübüvvetin öncesinde günlerce
cidi olması gibi bir şart da delillerle sabit olma- Mekke'den uzaklaşması, kendini ve içinde yaşa-
mıştır, yalnızca fakihlerin içtihadıdır. Kur'an ve dığı toplumun gidişatını düşünmesi, şeriatla mu-
Sünnet'te itikafla alakalı sabit olan iki şey vardır: hatap olmamış ancak temiz fıtrata sahip olan bir
insanın arınmak için bulduğu çözümdür. Benzer
"...Camilerde itikafta olduğunuz zamanlarda bir eğilimi, fıtratı bozulmamış ve temiz fıtratıyla
hanımlarınıza yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ın koy- şirk ehlini terk eden Zeyd bin Amr bin Nufeyl'de
muş olduğu sınırlardır, bunlara yaklaşmayın. İşte, de görüyoruz. O ve benzeri Hanifler, çoğu zaman
toplumdan uzaklaşır, kendileri gibi inananları
bulmak için bireysel seferlere çıkar ya da yalnız
1. "Ömer bir gün Nebi'ye dedi ki: 'Ben cahiliyede iken Mescid-i kalacakları bir mekânda inzivaya çekilirlerdi.
Haram'da bir gece itikafa kapanmayı adamıştım.' Nebi, ona dedi
ki: 'Adağını yerine getir.' " (Buhari, Müslim)
2. "...Camilerde itikafta olduğunuz zamanlarda hanımlarınıza yak- 3. 2/Bakara, 187
laşmayın..." (2/Bakara, 187) 4. 2/Bakara, 125
14
Toplumun gidişatından rahatsız olan ve top-
lumu bir yerden başlayarak değiştirmek iste-
yenlerin, bu sünneti ihya etmeleri kaçınılmazdır.
Seyyid Kutub rahimehullah, itikafın/uzletin davetçiler
açısından önemine değinirken şu tespitleri yap-
mıştır:
Temmuz’15 • SAYI: 40
15
eşyalarımızı evlerimize taşıdık. Rasûlullah hutbe İbni Kayyım rahimehullah bu hakikate işaret ederek
verdi, sonra şunu söyledi: 'İtikafa girmiş olanlar, itikafın hikmetini şöyle özetler:
itikaf mahallerine dönsünler. Zira bu gece bana
Kadir gecesinin hangi gece olduğu gösterilmişti, 'Kalbin düzeltilmesi ve Allah'a giden yol üze-
sonra unutturuldu. Siz, son onda ve tek gecelerde rinde istikamet bulabilmesi, Allah'a muvafakat
arayın." 7 edip Allah'a bütünüyle yönelerek dağınıklığını
toplamasına bağlıdır. Çünkü gönül perişanlığını
İnsanoğlunun temel özelliklerinden birinin Allah'a yönelmekten başka bir şey derleyip topla-
nankörlük olduğunu biliyoruz. Allah'ın subhanehu yamaz. Fuzuli yemek içmek, lüzumsuz arkadaşlık,
ve teâlâ çoğu nimetine nankörlük eden insan, bu boş sözler ve aşırı uyku; gönül perişanlığını artı-
nimet karşısında da aynı özelliğini sergilemiş- rıp onun her bir parçasını bir vadiye atar, onun
tir. Öncelikle Kadir gecesiyle özdeşleşen itikaf Allah'a gidişine engel olur, onu zayıflatır, yolunu
sünnetini öldürmüştür. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi geciktirir ve yolculuğunu durdurur... Kullarına,
ve sellem Kadir gecesini Ramazan ayının son on maksadı ve ruhu: 'Kalbin Allah'a tam bağlılığı,
gecesini itikafta geçirerek arardı. Ashabı- ona muvafakatı, O'nunla baş başa kalması,
nın deyimiyle son on gününü ihya ederdi. insanlardan kopması, sadece Allah'la il-
Kur'an, zikir, insanlardan uzaklaşarak gilenmesi' demek olan itikâfı meşru yap-
ruhu dinleme ve sürekli Kadir ge- mıştır. Şöyle ki, itikaf ile O'nu anmak,
cesinin hayrına ve bereketine O'na muhabbet etmek ve O'na
nail olma isteğiyle gönülden yönelmek; gönül endişelerinin
ve yalvararak Allah'a yapılan ve kalbin duygularının yerine
dualarla bu geceler ihya ol- geçer. Onlara karşı kalbi isti-
Kadir gecesini Ramazan'ın 27. gecesine
muş olurdu. sıkıştırarak onu aramak külfetin- la eder de artık kalp bütün
düşüncesini O'na yoğun-
başyazı
16
Tüm bu afetlerden sıyrılmanın ve öze dö-
nüşün yolu olarak görebiliriz itikafı. Katılaşan
kalplerimizin yumuşadığı ve kalplerin hayatı
olan Allah'ın sevgisini hissedeceği manevi bir
şifa kaynağı.
Temmuz’15 • SAYI: 40
17
"— Sizden birisi işlediği ameliyle cennete giremez. Öncelikle itikaftaki amacın, dış dünyayla bağı
kesmek olduğunu hatırda tutmalıdır. Telefon,
Sahabeler: internet vb. dış dünyayla insanın bağını devam
ettiren şeylerin itikafın ruhuna uymadığını bil-
— Ey Allah'ın Rasûlü! Sen de mi (kendi işlediğin
meli, bunları kendiyle itikafa sokmamalıdır.
amelle cennete giremeyeceksin?), diye sordular.
Mümkünse çok iyi tanıdığı ve samimi olduğu
Peygamber:
arkadaşlarıyla aynı ortamda itikafa girmemeli,
— Ben de giremem. Ancak Allah'ın, kendi katın- farklı bir mescidde veya ilde itikafa girmelidir.
dan bir rahmetle beni örtmüş olma hâli hariç." 11 Böylece itikafta olmaması gereken gereksiz ko-
nuşma, şakalaşma ve boş vakit öldürme ihtimali
Seleften çoğu imamın dikkat çektiği: 'Mütevazi en asgariye indirilmiş olur.
bir günahkâr, kendini beğenen kibirli bir abid-
den Allah'a daha sevimlidir' hakikatini unutma- İtikaf süresince yapmak istediklerine dair net
malıyız. Mütevazi bir günahkârın Rabbine bir programa sahip olmalıdır. Belirsizlik, iti-
dönmesi ve tövbeyle durumunu düzelt- kaftan faydalanmanın önündeki engeller-
mesi muhtemeldir. Ancak mütekebbir dendir. Cemaatle icra edilen teravih, mu-
bir abidin Rabbine şükretmeyeceği kabele, kalp inceltici sohbetler ve gece
ve insanları hakir görerek kibre namazı dışında kendisi için çizdiği
düşeceğiyse muhakkak. bir programa sahip olmalıdır.
Yazılı bir program her zaman
İtikafın İtikaf süresince yapmak istediklerine daha etkilidir.
Ruhuna Aykırı dair net bir programa sahip olmalıdır.
Belirsizlik, itikaftan faydalanmanın İtikaf; yeme, içme ve
başyazı
18
Güzel ahlakın dışına çıkmak kişinin itikafına
şeytanı dahil etmesi ve onun semerelerini ifsat
etmesi anlamına gelir.
Temmuz’15 • SAYI: 40
19
Mümine Hanımlara nasihatler
Faruk Furkan
İslam'ınla ve Tesettürünle
Şeref Duy
Senin, hicaba bürünmen ve ortalığın alev
alev yandığı günlerde bile siyah örtü giyinerek
Allah'ın emrini yerine getirmeye çalışman
hakikaten kolay bir şey değildir. Nefse çok ağır
ve meşakkatli gelen bir iştir. Lakin –dediğimiz
gibi– sen cennetin talibisin; bu nedenle ahireti
ummayan diğer kadınlar gibi rahat davranamazsın.
Allah'ın Adıyla...
20
• Hamd olsun ki, güzelliğimin odak noktası olan
yüzümü örterek hem mümin kardeşlerimi,
hem de diğer erkekleri fitneye düşürmekten
uzak durmuşum.
• Hamd olsun ki, bu noktadaki ihtilaflardan uzak
durarak şüpheden sakınmış ve hem dinimi,
hem de namusumu korumaya almışım.
• Hamd olsun ki, Rabbim bana İslami bir ev or-
tamı edinmem gerektiğini öğretmiş; eğer O sub-
hanehu ve teâlâ, bana böylesi bir bilgiyi vermeseydi
ben de sabahlara kadar televizyon seyreden,
öğlene kadar uyuyan, müzik dinleyen, resim kolay olur. Bu, kaçınılmaz olarak her işte böyledir.
yapan, dantel örmekle ömür tüketen, boş ve İşte bu nedenle iyilikleri yayma ve onlara teşvik
anlamsız bir kadın olabilirdim.
etme noktasında birbirimizi desteklemeli ve bu
• Hamd olsun ki, Rabbim bana ilim tahsil et- noktada asla ihmalkâr davranmamalıyız. Yazı-
mem gerektiğini öğretmiş; eğer O subhanehu ve teâlâ, larımızı bu amaca matuf olarak okursan istifade
böylesi bir emir vermeseydi ben de içerisinde etmen daha çok ve daha güzel olur.
yaşadığım toplumun fertleri gibi cahil olan,
laftan anlamayan ve daha Rabbini tanımayan Allah'tan, İslami bir hayat yaşamayı bize nasip
bir insan olabilirdim. etmesini, bunu hem gönlümüzde hem de beden-
lerimizde kolay kılmasını ve göndermiş olduğu
Evet, bu yazı serisini okuduktan sonra bu söz- ahkâmı uygulama noktasında bizlere yardım-
leri gönülden söyleyebilmendir amacımız. Eğer cı olmasını niyaz ediyoruz. Hiç şüphesiz ki O,
sen bunları söyleyebiliyor ve bunun için Rabbine duaları en iyi şekilde işiten ve onlara en güzel
hamd ediyorsan o zaman yazılarımız varacağı biçimde karşılık verendir. (Âmin)
yere varmış ve maksadımız hasıl olmuş demektir
ki, bu durumda senden dua beklediğimiz gibi, bu İslam'ınla İzzet ve Şeref Duy
hâl üzere sebat edebilmen için de sana dua ede-
Mümine bacım, her şeyden önce inandığın aki-
riz. Yok, eğer bu sözleri söyletemezsek o zaman
de, takip ettiğin menhec ve sürdürdüğün hayat
Rabbimizden af diler ve nakıs yazdığımız için
tarzı ile izzet duymalı ve bundan yana asla bir
bizi bağışlamasını talep ederiz. Zira O, kullarına
ezikliğe kapılmamalısın. Çünkü bütün izzet, bü-
karşı çok şefkatli, onların hatalarını bağışlamada
tün şeref, bütün onur ve haysiyet ancak ve ancak
alabildiğine affedicidir.
Allah'ın katında ve Allah'ın safında yer alanların
İşte bacım, batılın ayyuka çıktığı, her taraftan yanındadır.
bizi sarmaladığı ve tüm yönleriyle bizi işgal ettiği
"Her kim izzet (ve şerefi) istiyorsa (bilsin ki)
bir dönemde hayır üzere yardımlaşmak ve hakka
izzet (ve şeref), bütünüyle Allah'a aittir." 2
kardeşlerimizi yönlendirmektir gayemiz.
"İzzet (ve şeref) ancak Allah'a, Rasûlü'ne ve iman
"İyilik ve takva konusunda birbirinizle yardım-
edenlere aittir; ama münafıklar bunu bilmezler." 3
laşın, günah işlemek ve düşmanlık hususunda
yardımlaşmayın!" 1 Bizler eğer Allah'ın safında yer alıyor ve O'nun
durmamızı istediği yerde duruyorsak –ki bu ko-
Biz eğer bu ilahi buyruk uyarınca birbirimizi
nuda en ufak bir tereddüdümüz yok– bundan
iyiliğe, hayra, faziletli işlere ve erdemli davranışla-
yana asla bir sıkıntıya kapılmamalı, gocunmama-
ra yönlendirirsek Allah'ın yardımına mazhar olur
lı ve kesinlikle bir endişe taşımamalıyız; aksine
ve dinimizi yaşamada bir kolaylığa ereriz. Zira
bundan şeref duymalıyız. Ve şunu hiç aklımızdan
insan kendisi gibi inanan ve kendisi gibi yaşayan
insanların varlığını bildiğinde, inandığı ve yaşa-
dığı şeyler hususunda gayret etmesi daha da bir
Ramazan
2. 35/Fatır, 10 1436
1. 5/Maide, 5 3. 63/Münafikun, 8
Temmuz’15 • SAYI: 40
21
çıkarmamalıyız ki, tevhid ve bu tevhidin pratik gerektiğini sordu. Heyette bulunanlar Allah'ın
uygulaması olan şeriat, bizim yegâne şeref kay- bereketi ile Kudüs'e gitmesinin hayır olacağını
nağımızdır. ve bunun inşallah müminlere birçok fayda sağ-
layacağını söylediler ve istişareler sonucu Ömer
"Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki, onda gitmeye karar verdi ve kölesi Eslem'i de yanına
sizin (izzet ve) şerefiniz vardır. Hâlâ aklınızı alarak yola koyuldu...
kullan(ıp öğüt al)mayacak mısınız?" 4
Kudüs'e yaklaşmışlardı. Sahabe onun geldiğini
İşte biz bununla şerefi elde etmiş insanlarız. Bu öğrenince onu karşılamak için yollara çıktılar. Bir
nedenle başka bir inançta veya başka bir hayat yerde buluştular. Onu karşılamaya gidenler ara-
modelinde izzet arayamayız. Eğer böyle yapar ve sında Ashab-ı Kiram'ın en zahid insanlarından
başka kapıların zilini çalarsak izzeti yanlış yerde olan Ebu Ubeyde b. El-Cerrah da radıyallahu anh var-
aramış oluruz ki, onu başka kapılarda arayanlar dı. Sonra yol üzerinde havuz gibi bir su birikin-
er ya da geç o kapılardan kovulacak veya o ka- tisine yaklaştılar. Ömer radıyallahu anh devesinden
pılar, eninde sonunda yüzlerine kapanacaktır. indi, ayakkabılarını çıkarıp boynuna astı ve
devesinin dizgininden tutup onunla bera-
İzzet ve şeref bütünüyle Allah'a subhanehu
ber suya girdi. Bunu gören Ebu Ubeyde:
ve teâlâ ait olduğuna göre izzetli ve şerefli
olmak da ancak O'nun emirlerine — Ey müminlerin emiri! Deve-
bağlanmak ve O'nun yasakla- nizden iniyor, ayakkabılarınızı
dığı şeylerden kaçınmakla çıkarıp boynunuza asıyor son-
olur. O'nun emrettiklerine ra da devenizin dizgininden
İzzet ve şeref bütünüyle Allah'a sub-
karşı gelip yasakladıklarını hanehu ve teâlâ ait olduğuna göre tutarak onunla beraber
işleyerek izzetli olunmaz. izzetli ve şerefli olmak da ancak suya mı giriyorsunuz?
Bak, şimdi sana saha- O'nun emirlerine bağlanmak ve O'nun
Böyle yapmayınız! Zira
yasakladığı şeylerden kaçınmakla
benin yaşamış oldukları olur. O'nun emrettiklerine karşı gelip bu memleketin halkının
hayat tarzından oldukça yasakladıklarını işleyerek izzetli olunmaz. sizi bu şekilde görmesi be-
memnun olduklarını gös- nim hoşuma gitmez, dedi.
teren ve kendilerinin nasıl
bir izzet anlayışına sahip ol- Bunu duyan Ömer:
duklarını ortaya koyan bir örnek
— Vah sana ey Ebu Ubeyde! Eğer
zikrederek izzetin asıl itibariyle ne-
bunu bir başkası söylemiş olsaydı onu,
lerde aranması gerektiğini ifade etmeye
ümmet-i Muhammed'e bir ibret vesilesi
çalışalım.
yapardım, dedi.
Ashab-ı Kiram, Allah'ın yardımıyla Kudüs'ü
Ve sonra konumuzla alakalı olan ve tüm dün-
fethetmişti... Orada o gün için Hristiyanlar ve
yaya izzetin nereden kaynaklandığını ilân eden
onlara dinlerinde öncülük eden papazlar yaşı-
şu müthiş cümlelerini söyledi:
yordu. Ashab oraya girip Kudüs'ün anahtarlarını
istediklerinde orada bulunan yetkili kimseler, bu- "إﻧﺎ ﻛﻨﺎ أذل ﻗﻮم ﻓﺄﻋﺰﻧﺎ اﻟﻠﻪ ﺑﺎﻹﺳﻼم ﻓﻤﻬام ﻧﻄﻠﺐ اﻟﻌﺰة
ٍ
ranın anahtarlarını ancak belirli şartlar dahilinde
en yetkili kişiye vereceklerini söylediler. Ashab-ı ﺑﻐري ﻣﺎ أﻋﺰﻧﺎ اﻟﻠﻪ ﺑﻪ أذﻟﻨﺎ اﻟﻠﻪ
Kiram hemen aralarında bu olayı istişare etti ve "Bizler yeryüzünün en zelil kavmiydik de Allah
neticede müminlerin emiri olan Ömer'e radıyallahu bizi İslam'la izzetlendirdi. Bu nedenle biz her ne
anh bunu yazmayı ve mümkünse acilen Kudüs'e zaman izzeti O'nun bizi izzetlendirdiği şeyden
gelmesini öngördüler. Hemen mektup yazıldı başka bir şeyde ararsak, Allah bizi zelil kılar." 5
ve ulakla Ömer'e gönderildi. Mektup bir süre
sonra Ömer'e ulaştı. Kudüs'teki sahabiler mek- Diğer bir rivayet ise şöyledir:
tupta hemen oraya gelmesini ve fethin kâmilen
"Ömer, Kudüs yolu üzerinde bulunan Câbiye'ye
gerçekleşmesini istiyorlardı. Ömer orada kendi-
geldi. Esmer bir deveye binmişti. Başında sarık ve
sine danıştığı arkadaşlarını topladı ve ne yapması
5. Hâkim, El-Müstedrek, 207. Hâkim, bu rivayetin Buhari ve
4. 21/Enbiya, 10 Müslim'in şartlarına göre 'sahih' olduğunu söylemiştir.
22
takke olmadığı için saçsız başı güneşte parlıyordu. Kendisine bir at getirildi. Eyer vurmaksızın, bir
Ayaklarını, üzengi olmadığı için iki yana sarkıtmış- parça kumaş sarmak suretiyle üzerine bindi. An-
tı. Üzerinde bulunan kaba yünden yapılmış abası, cak hemen vazgeçerek 'Durdurun şunu, durdurun
mola verdiğinde yatak vazifesini görüyordu. İçi şunu! Ben bugüne kadar insanların (böyle bir) şey-
hurma lifleriyle doldurulmuş heybesini de yastık tana bindiklerini görmemiştim' dedi. Böylece attan
olarak kullanıyordu. Sırtında beyaz pamuktan inerek getirilen devesine bindi..." 6
yapılmış yan tarafları yırtık eski bir gömlek vardı.
Görüldüğü üzere Ömer radıyallahu anh burada üze-
Ömer: rindeki kıyafetleri değiştirerek ve heybetli atlara
binerek Kudüs'e girmesi kendisine teklif edildi-
— Bana bu kavmin önderini çağırınız, dedi.
ğinde, izzetin kâfirlere şirin gelecek kıyafetler giy-
Gidip çağırdıklarında ona: mekte veya onları büyüleyecek vasıtalar üzerinde
gezmekte olmadığını; aksine izzetin inançta ve
— Şu gömleğimi yıkayınız, yırtıklarını dikiniz ve bu inancı gerektiği şekilde yaşamakta olduğunu
bana emaneten bir gömlek bulunuz, dedi. bizlere öğretmiştir. Ve Ömer, bu tespitinde çok
haklıdır.
Bunun üzerine ona ketenden bir gömlek getir-
diler: Gerçekten de Ömer radıyallahu anh izzetin nerede
olduğunu çok iyi anlamıştı. Kâfirlerin kendisini
— Bu nedir, diye sordu.
daha hoş görmesi için rutin olarak sürdürdüğü
— Ketendir, dediler. yaşam tarzını değiştirmeyi veya bundan ödün
vermeyi izzete ters bir davranış olarak değerlen-
— Peki, neden yapılmıştır, dedi. dirmiş ve bu sözüyle gerçek izzetin ancak İslam'ın
Kendisine keten hakkında bilgi verdiler. Böylece değerlerine sahip çıkmakla olacağını, karşısın-
gömleğini çıkararak getirilen gömleği giydi. Daha da duran sahabelere anlatmaya çalışmıştı. Söz,
sonra da yıkanıp, yırtıkları dikildikten sonra tekrar Ömer'in sözüydü ve gerçekten de izzet, ancak
kendi gömleğini giydi. Allah'ın bizi izzetlendirdiği şeylerdeydi.
Temmuz’15 • SAYI: 40
23
nini Allah'ın emrettiği şekilde örtmeyerek âdetâ Unutma ki izzet, hevaya tabi olmakta değil,
onu alıma sunan kadınlar asla izzetli değildirler. İslam'ı yaşamaktadır.
Bir bakıma onlar şereflerini yitirmiş, onurlarını
kaybetmiş, haysiyetlerini paralamış düşük, rezil, İzzet; şirke bulaşmakta değil, tevhide sahip
adi insanlardır. Böylesi düşük insanlar karşısında çıkmaktadır.
niçin eziklik hissediyorsun ki? Onlar, tesettüre
İzzet; açık saçık olmakta değil, namusu muha-
girmeyerek Rabblerine isyan ettikleri için uta-
faza etmektedir.
nıp, eziklik hissetsinler. Sen ise başını kaldır ve
Rabbinin sana layık gördüğü giyim tarzından İzzet; hayâsızlıkta değil, iffetli olmaktadır.
razı olarak, gönül hoşnutluğu ile dik dur! Ve asla
bundan utanma! Utanacak ve sıkılacak birileri İzzet; teberrücde değil, örtüyle kapanmaktadır.
varsa, hiç kuşkun olmasın ki onlar, bedenlerini
hain gözlerin arsız bakışlarına sunarak Rabble- İzzet; çarşı pazarlarda boş boş dolaşmakta
rine isyan eden bu rezil kadınlardır. değil, evlerimizde edep, ahlak ve vakarımızla
oturmaktadır.
Onlar Allah'a isyan etmekten utanmı-
yorlar da, sen Allah'ın emrini yerine ge- İzzet; karşı cinsle aynı ortamları pay-
tirdiğinden dolayı mı utanacaksın? laşmakta değil, onlarla alabildiğine
Onlar azabı ve gazabı çok çetin ayrışmaktadır.
olan Rabblerine isyan etmek-
ten korkmuyorlar da, sen on- İzzet, kâfirlerin hayat tarzını
lara muhalefet ederek hışım- benimsemekte değil, İslam'ın
Sen, Rabbinin hatırı için senden
larını üzerine çektiğinden istenen hayat tarzını yaşayan ve bunun hayat modelini özümse-
dolayı mı korkacaksın? karşılığında Firdevs'e talip olan bir mektedir.
dava kadınısın. Dava sahiplerinin ise
dikkate alacakları şeyin kâfirlerin ne İzzet; necis ve kokuş-
Hayır! Hayır! diyecekleri değil, Allah'ın ne diyeceği
muş Batı'nın öngördüğü
Asla! olduğunu aklından çıkarmamalısın.
yaşam biçimine 'evet' de-
"Siz, Allah'ın, hakkında size mekte değil, aksine onların
herhangi bir delil indirmediği dikte ettiği yaşam tarzına koca
bir şeyi O'na ortak koşmaktan bir 'La' diyebilmektedir.
korkmuyorsunuz da, nasıl olur da
ben Allah'a ortak koştuğunuz şeylerden Hasılı, izzet ancak ve ancak Allah'ın
korkarım? Biliyorsanız (söyleyin, bu) iki istediği hayatı yaşamakta ve
subhanehu ve teâlâ
gruptan hangisi güvende olmaya daha layık- cennete götüren amellere sıkı sıkıya bağlı ka-
tır?" 7 larak O'nun gösterdiği yolda sabit adımlarla
ilerlemektedir. Allah'a yemin olsun ki, bunun
Sen, onlardan ve onların hayat tarzlarına mu- dışındaki bir hayatta ne şeref vardır ne de izzet!
halefetten asla gocunmayacak ve bu noktada
hiçbir zaman aşağılık kompleksine kapılmaya- Cennet Ucuz Değildir, Bedel İster
caksın. Çünkü sen, Rabbinin hatırı için senden Mümine kardeşim, Allah'ın ticaret için ortaya
istenen hayat tarzını yaşayan ve bunun karşılığın- koymuş olduğu mal olan cennet ucuz değil; aksi-
da Firdevs'e talip olan bir dava kadınısın. Dava ne uğrunda birçok şeyi feda etmeyi gerektirecek
sahiplerinin ise dikkate alacakları şeyin kâfirlerin kadar pahalıdır.
ne diyecekleri değil, Allah'ın ne diyeceği oldu-
ğunu aklından çıkarmamalısın. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bunun böyle ol-
duğunu bizlere şu hadisinde bildirmiştir:
Burada son olarak, şu sözlerin altını çizmek
istiyoruz; ama bunları bir slogan olarak değil, "Dikkat edin! Allah'ın ticaret için ortaya koymuş
Kur'an ve Sünnetten süzülmüş birer hakikat olduğu mal çok pahalıdır. Dikkat edin! Allah'ın
olarak okumanı tavsiye ediyoruz: ticaret için ortaya koymuş olduğu mal, cennettir." 8
7. 6/En'am, 81 8. Tirmizi
24
Yüce Allah subhanehu ve teâlâ satın almamız için önü-
müze cenneti koymuştur. O cennet ki, uğrunda
her şey feda edilmeye ve her şeyden geçilmeye
değer bir ödüldür. Peki, bunun karşılığında Allah
bizden ne istemektedir?
Temmuz’15 • SAYI: 40
25
amelini Allah asla zayi etmeyecek ve karşılığında ufak bir şüphen olmasın; zira O, sözünde duran-
sana cennette bilezikler ve atlas kumaştan mamul ların en hayırlısıdır.
ipek elbiseler verecektir. Onları giymek için kâfir
kadınların şu dünyada giydiği elbiselerden fera- Değerli bacım, işte bu yazımızda sana kısa bir
gat etmeye değmez mi? girişin ardından iki hususla nasihatte bulunma-
ya çalıştık. İnşallah Rabbim fırsat verirse diğer
Şimdi bir de şu ayete kulak ver: yazımızda fayda ümit ettiğimiz başka nasihatle-
rimizle seni hayra yönlendirmeye devam edece-
"Allah'a karşı gelmekten sakınan (takvalı dav- ğiz. Allah, bizi ve seni bu nasihatlerden en güzel
rananlar), cennetlerde ve pınar başlarındadırlar. şekilde faydalanan kullarından eylesin.
'Oraya güven içinde, esenlikle girin' denilir. Biz
onların gönüllerinde olan her türlü kin (ve nef- Bir sonraki yazımızda tekrar buluşmak dile-
ret)i çıkardık. Artık onlar sedirler üzerinde kardeş ğiyle, fi emanillah...
kardeş karşılıklı oturacaklardır." 11
26
Fikriyat
ozcanyildirim@tevhiddergisi.com Özcan Yıldırım
Münafıkların Özellikleri:
Bahanecidirler!
Bahanecilik ahlakının kişide oluşmasına sebebiyet
veren; dünya endişesi ve dünyevileşme, kişisel
korkular, gevşeklik, bıkkınlık vs. birçok hususu
sayabiliriz. Fakat meselenin künhü ve hepsini
tek bir yerde toplayan; verilen işlerin kişinin
nefsine ağır gelmesinden başka bir şey değildir.
Temmuz’15 • SAYI: 40
27
dahi taş çıkartacak güruhlar vardır fakat olaylara "Onlara: 'Geliniz, Allah yolunda savaşınız ya
basiretle bakamadığımızdan bunları müşahede da savunma yapınız' denince: 'Eğer savaşmayı
edememekteyiz. bilseydik, mutlaka peşinizden gelirdik' dediler. O
gün onlar imandan çok küfre yakındılar. Kalple-
Kur'an'da Bahanecilik Psikolojisi rinde olmayan şeyi ağızları ile söylüyorlardı. Hiç
"İman etmiş olanlar: 'Keşke cihad hakkında bir kuşkusuz Allah, onların gizli tuttukları duyguları
sure indirilmiş olsaydı!' derler. Ama hükmü açık çok iyi bilir." 5
bir sure indirilip de onda savaştan söz edilince,
kalplerinde hastalık olanların, ölüm baygınlığı "Onlardan kimi de: 'Bana izin ver, beni fitneye
geçiren kimsenin bakışı gibi sana baktıklarını gö- düşürme' der. İyi bilin ki; onlar, fitne içine düş-
rürsün. Onlara yakışan da budur!" 1 müşlerdir. Ve muhakkak ki cehennem, kâfirleri
çepeçevre kuşatıcıdır." 6
"(Seferden) onlara döndüğünüz zaman size özür
beyan edecekler. De ki: '(Boşuna) özür dilemeyin! "Eğer yakın bir dünya malı ve kolay bir yolcu-
Size asla inanmayız; çünkü Allah, haberle- luk olsaydı (o münafıklar) mutlaka sana uyup
rinizi bize bildirmiştir. (Bundan sonraki) peşinden gelirlerdi. Fakat meşakkatli yol, onlara
Hem iş
amelinizi Allah da görecektir, Rasûlü uzak geldi. Gerçi onlar: 'Gücümüz yetseydi mutla-
yapmayıp, de. Sonra görüleni ve görülmeyeni ka sizinle beraber çıkardık' diye kendilerini helak
hem iş yapan bilene döndürüleceksiniz de edercesine Allah'a yemin edecekler. Hâlbuki Allah
yapmakta olduklarınızı size onların mutlaka yalancı olduklarını biliyor."
7
Müslümanla-
rı eleştirmek, mü- haber verecektir.' Onların "Allah'ın Peygamberine muhalefet için geri ka-
yanına döndüğünüz zaman lanlar, oturup kalmalarına sevindiler. Allah yolun-
nafıkların ahlakıdır. size, kendilerinden (onları
Kendi egolarından da mallarıyla, canlarıyla cihad etmek hoşlarına
cezalandırmaktan) vaz- gitmedi. 'Bu sıcakta savaşa çıkmayın' dediler. De
vazgeçemeyip, İsla- geçmeniz için Allah adına ki: 'Cehennem ateşi daha sıcaktır.' Keşke bilseler-
mi sahada egosunu yemin edecekler. Artık di." 8
eritmiş olan Müslü- onlardan yüz çevirin.
Çünkü onlar murdardır. Bu vb. ayetler, münafıkların mücadele sahasın-
manları ya açıktan Kazanmakta olduklarına dan geri durmak, sıkıntıya girmemek için baha-
ya da inceden in- (kötü işlerine) karşılık ceza neci olduklarını gözler önüne sermektedir. Al-
ceye eleştirenlerin, olarak varacakları yer cehen- lah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem zamanında münafık
münafıkların ahla- nemdir." 2
tiplemesi; risk almadan, fazla efor sarfetmeden
kından nasipleri- hazıra konmaya çalışan, nefsani düşkünlükleri
"Bedevilerden, (mazeretleri had safhada olduğundan her türlü çabadan ipe
ni fazlasıyla olduğunu) iddia edenler, kendi- un sererek kaçan kimselerdir.
aldıkları lerine izin verilsin diye geldiler. Allah
aşikârdır. ve Rasûlü'ne yalan söyleyenler de oturup "Allah; içinizden bir diğerini siper ederek sıvışıp
kaldılar. Onlardan kâfir olanlara elem ve- gidenleri muhakkak bilir." 9
rici bir azap erişecektir." 3
İlginç olan tarafı da, iş verildiğinde kaytar-
"Onlardan bir grup da demişti ki: 'Ey Yesribli- maları ile tanınan bu güruh, Müslümanların
ler (Medineliler)! Artık sizin için durmanın sırası yaptıklarını sürekli eleştirerek onlara eziyet et-
değil, haydi dönün!' İçlerinden bir kısmı ise: 'Ger- mektedirler. Onların bu durumu, kendi nefisle-
çekten evlerimiz emniyette değil' diyerek Peygam- rini dahi unutturmuş, Allah'ı az zikreder, ahiret
berden izin istiyordu; oysa evleri tehlikede değildi, hayatı yerine dünya hayatını gündemine yerleş-
sadece kaçmayı arzuluyorlardı." 4 tirir hâle getirmiştir. Hem iş yapmayıp, hem iş
yapan Müslümanları eleştirmek, münafıkların
28
ahlakıdır. Kendi egolarından vazgeçemeyip, İs- peşinden gelirlerdi. Fakat meşakkatli yol onlara
lami sahada egosunu eritmiş olan Müslümanları uzak geldi. Gerçi onlar: 'Gücümüz yetseydi mut-
ya açıktan ya da inceden inceye eleştirenlerin, laka sizinle beraber çıkardık' diye kendilerini helak
münafıkların ahlakından nasiplerini fazlasıyla edercesine Allah'a yemin edecekler. Hâlbuki Allah
aldıkları aşikârdır. onların mutlaka yalancı olduklarını biliyor." 11
Bahaneciliğe İten Bir Sebep: Nefse Allah subhanehu ve teâlâ Kur'an-ı Kerim'de müna-
Zor Gelen veya Hoşa Gitmeyen Bir fıkların vasıflarını zikrederken şu hususa dikkat
çekiyor:
İşin Emredilmesi
Bahanecilik ahlakının kişide oluşmasına se- "Siz ganimetleri almak için çıktığınız zaman, 'biz
bebiyet veren; dünya endişesi ve dünyevileşme, de size tabi olalım' derler." 12
kişisel korkular, gevşeklik, bıkkınlık vs. birçok
hususu sayabiliriz. Fakat meselenin künhü ve Neden böyle diyorlar? Çünkü burada onlar için
hepsini tek bir yerde toplayan; verilen işlerin menfaat, ganimet elde etme umudu vardır. Orta-
kişinin nefsine ağır gelmesinden başka bir şey da henüz ganimet yokken, uzak diyarlara sefere
değildir. çağırıldıklarında bu durum hoşlarına gitmedi.
Ağır geldi onlara. Hevalarının muhalefet ettiği
Emirler, zaman zaman Müslümanların hoşuna bir şeydi.
gitmeyen bazı emir ve talimatlar da verebilmekte-
dir. Bu direktifler, nefislerine çok ağır da gelebilir. Müminler ise her hâlükârda, darlıkta ve zor-
Ancak müminlerin özelliği bu durumlarda dahi lukta; hazârda ve seferde; yakınlıkta ve uzak-
haram olmadığı sürece verilen emir ve talimat- lıkta daima komutanlarının ve emirlerinin ya-
lara itaat etmektir. Çünkü müminler, bu itaatin nında ve arkasında dururlar. Bu da, müminler
hatta Allah'a itaat olduğunun şuurundadırlar.10 ile münafıklar arasındaki ayırt edici önemli bir
özelliktir. Biz de sık sık dönüp nefsimize baka-
Münafıklar ise böyle değildir. Münafıklara ve- lım. Nefse zor ve ağır gelen, hoşumuza giden ya
rilecek emir, şayet onların hevasına uygun düşer, da kerih gördüğümüz, hevamıza muvafık olan
onlar için kolay ve menfaat sağlamalarına vesile veya hevamızın muhalefet ettiği her durumda
edinilebilecek türden bir şeyse, bunu yerine ge- emirimize itaat ediyor isek bu, müminlerin ayırt
tirmek için çırpınırlar. Onlar, hevalarına muha- edici özelliklerine sahip olduğumuz anlamına
lefet eden bir şeyle emrolunduklarında ise isyan gelir. Böylesi hâllerde, kişinin tavrı 'duruma göre'
ederler. Allah subhanehu ve teâlâ, Kur'an-ı Kerim'de değişir cinstense ve kafa sallamaktan ibaretse bu
münafıkların bu özelliklerini açıklamaktadır. davranış, münafıkların özelliğidir. Burada önemli
bir noktaya da değinmek gerekir: Tarih boyunca
"Eğer yakın bir dünya malı ve kolay bir yolcu- münafıkların kişiliğinde ortaya çıkan karakte-
luk olsaydı (o münafıklar) mutlaka sana uyup
Ramazan
11. 9/Tevbe, 42 1436
10. Bkz. bir önceki bölüm. 12. 48/Fetih, 15
Temmuz’15 • SAYI: 40
29
ristik bir özellik var. Bu özelliğe günümüzde de Bunu böyle bildikleri için rahatça ön plana çıkıp
birçok kez tanıklık edilebilmektedir. izin istediler.13
Emire itaat meselesinde hevalarına muhale- İslami sahadaki mücadeleden geri kalan mü-
fet eden bir mevzuyla karşılaştığı için itaatten el nafıklar, sadağında oku bol olan okçu misalidir.
çeken hiç kimse, 'isyan'ın gerekçesinin hevasına Kendilerine tehlike geldiğini anladıkları zaman,
muhalefet olduğunu açıkça söylemez. Muhak- tehlikeyi uzaklaştırmak için önceden hazırladık-
kak surette kendisi için şer'i bir kılıf bulur. Bu da ları en iyi oklarını atarlar. Fakat her halükârda
hatırlanacağı üzere geçen bölümlerde bahsedilen ağızlarından çıkan cümlelerle pot kırarlar. Tüm
bahanecilik hastalığının bir sonucudur. Çoğu kâinatın zerrelerine hükmeden Allah subhanehu ve
zaman da bu yaptıklarının bahanecilik ve kendi teâlâ onların dillerine hükmedemeyecek midir?
kendilerine yaptıkları bir kötülük olduğunun Allah onların dillerine hükmeder ve onların
farkında bile olmazlar. Bilhassa bu tür davranış ağızlarından çıkan lahn/eğri söz, onları eleverir.
bozuklukları, kişide bir meleke hâline gelmişse
durum daha da vehamet arz eder. "Biz dileseydik onları sana gösterirdik de, sen
onları yüzlerinden tanırdın. Andolsun ki sen
Bu türden insanların bunun gibi bel- onları sözün eğriliğinden tanırsın. Allah iş-
li başlı vasıfları vardır. Bu vasıfları lediklerinizi bilir." 14
hem Kur'an'dan, hem Sünnet'ten
öğrenmişizdir. Ayrıca tecrübe- Karşısındaki insanı aldattığını
lerimizle de sabittir. Bunun zanneder, fakat sadece kendi-
haricinde tecrübe sahibi Müs- Karşısındaki insanı aldattığını zanneder, sini aldatır. Bilgi ve tecrübe ile
lümanlar da bu hususlara fakat sadece kendisini aldatır. Bilgi ve yoğrulmuş bir menhec ile
dikkat çekmiştir. Bu ka- tecrübe ile yoğrulmuş bir menhec ile hareket hareket eden ve Allah'ın
fikriyat
rakterdeki insanlar, şer'i eden ve Allah'ın basiret verdiği bir cemaat basiret verdiği bir ce-
emirlerden geri kalırlar- yönetimini Allah dilemedikçe kandırması da maat yönetimini Allah
olanaksızdır. Ya sözlerinden, ya amellerin- dilemedikçe kandırması da
ken araştırır, inceler ve neti- den Allah bir şekilde onları deşifre eder.
cede yaptıkları amelin meşru olanaksızdır. Ya sözlerinden,
olabileceğine dair delil diye ya amellerinden Allah bir şe-
'şer'i mazeret' bulurlar. kilde onları deşifre eder.
30
kendisine başka bir alanda görev verdiği zaman- Fakat İslami davaya taalluk eden işlere gelince
larda cemaat bireyinin önünde tek bir yol vardır aynı hassasiyet gösterilmiyorsa ortada bir aidiyet
ki o da; cemaatin kararına gönülden itaat etme- sorunu var demektir. Evin bir yanı tutuştuğunda
sidir. İşin içerisinde gönülsüz itaat olduğunda o koşan birey, İslami davaya yapılan bir saldırıya
işten alınacak semere de kof olacak, onu savsak- veya davanın bir ihtiyacı için, yanan bir evin için-
lamaya başlayacaktır. Fakat gönülden olduğunda deki kişinin ruh hâli içerisinde değilse davaya
ise, onu ihsan üzere yapmaya gayret edecektir. aidiyetini tekrar gözden geçirmelidir.
Bireyi bu noktada yanlışa düşüren husus, gö- Cemaat bireyleri, kendisini bunun üzerinden
revler arasında fark gözetmektir. Usame b. Zeyd muhasebe etmelidir. Kişi davayı ailesi gibi gör-
radıyallahu anh gibi komutan olmak ile mescidin te- müyorsa, bahaneciliğin tohumlarını kendi kal-
mizliğini yapan kadın arasında davaya hizmet bine ekmiş demektir.
yönünden hiçbir fark yoktur. Allah Rasûlü'nün
sallallahu aleyhi ve sellem, mescidin temizliğini yapan ka- Allah subhanehu ve teâlâ bizleri davasına sadık, da-
dının vefatı sonrasında onun cenaze namazını vasını ailesine takdim eden, bu yolun sadık yol-
kılması, bunun açık göstergesidir. cularından eylesin.
Temmuz’15 • SAYI: 40
31
Bi'setten Önce Siyer Notları
Enes Yelgün enesyelgun@tevhiddergisi.com
Davetçi'nin Sabır
Azığına Olan İhtiyacı
‘Acaba inandığımız şey doğru mu, hak isek daha
kısa yoldan hedefe ulaşmak mümkün mü, menhe-
cimizde bir sorun mu var?' Bu vb. soruların akla gel-
mesi de insanı yarıyolda bırakacak afetlerdendir.
Herşeyde olduğu gibi sabır burada da ilaçtır, azıktır.
32
veyi tadabilmek için öncesinde yapılması gereken yaptıkları yanlışlar kendi yüzlerine söylenince,
şeyler, gerçekleştirilmesi gereken fedakarlıklar aslında her Müslümanın üzerine gerekli olan ve
vardır. doğal olarak kendilerinin de yaptıkları vucubi-
yetleri ön plana çıkartıyorlar. Böylece yapılan
Allah'ın subhanehu ve teâlâ dinini yeryüzüne hakim eleştirilerden sıyrılmaya çalışıyorlar.
kılmak için ortaya konacak fedakarlığın en bü-
yüğünü ise Peygamberler üstlenirler. Şeytan ise Allah'ın subhanehu ve teâlâ dininin bu kimselerin
hangi hayırlı amel olursa olsun onu ifsad etmek amellerine ihtiyacı yoktur. Bilakis insan düşün-
için uğraşır. Öncelikle amelin ihlassız bir şekilde düğünde ortaya koyduğu bu fedakarlıkların as-
yapılmasını teşvik eder, başarılı olamaz ise ame- lında kendisine fayda sağlayacağını anlayacak-
li yaptırmamak için uğraşır, buna da muvaffak tır. İslam davası uğruna yapılan ameller çekilen
olamaz ise kibir vb. hasletlerle kişinin amellerini sıkıntılar mü'min için şereftir. Allah'a subhanehu ve
zayi eder. teâlâ O'nun dinini yüceltme hususunda kendisini
memur ettiği için sürekli hamd etmelidir.
Şeytanın bu oyunundan Peygamberler dahi
muaf değillerdir. O yüzden Allah subhanehu ve teâlâ Elbette Müslüman hem şeytanın verdiği bu
kendi nebisini, onun nezdinde tüm davetçileri vesveselere karşı ayaklarını sabit tutmak, hem
bu tehlikeye karşı uyarıyor. Ve 'Hangi fedakarlığı de Müddessir suresinin başından beri emredi-
yaparsanız yapın bu sizi kibre, kendinizi beğenme- lenleri yerine getirmek için azığa ihtiyaç duyar.
ye, başkalarının gözüne bu amellerinizi sokmaya
İşte o azık sabırdır.
sevk etmesin.' diyor.
"Rabbinin rızasına ermek için sabret." 2
Maalesef günümüz davetçileri bu uyarıyı dik-
kate almaktan fersah fersah uzaklar. Allah için Sabredilmesi gereken o kadar çok şey var ki!
yaptıkları ufacık amelleri dahi dillerinde büyü- Davetçi yola çıktığı andan itibaren biran bile olsa
tüyor, başkalarının kalplerinde de büyümesini bunlardan ayrı kalamaz.
temenni ediyorlar. Sonuç itibari ile bereketi ken-
disinden alınmış amel ne dünyada ne de ahirette İlk önce davetini ulaştırdığı kimselerin alay ve
kişiye fayda sağlıyor. yalanlamalarına maruz kalır. Bu bedeni işkence-
lerden çok daha ağırdır. Çünkü Müslüman izzetli,
Seyyid Kutub tefsirinde kalpleri bu hastalıkla kafir ise zelildir. Zelil olanın izzetli olanla alay
dolu olanları 'Fedakarlıklarının hesabını tutanlar.' etmesi nasıl kabul edilebilir nasıl normal karşı-
diye tanımlıyor. lanabilir ki?
Evet! Gerçekten bir taife varki bunlar her or- Allah subhanehu ve teâlâ bu imtihanla karşılaşan Pey-
tamda Allah için yaptıklarını ve bunun sonu- gamberini geçmiş nebilerden örnekler vererek
cunda karşılaştıklarını anlatmaktan, sonra da bu teselli etmiştir:
vesile ile insanlara söz söyleme hakkını kendinde Ramazan
bulmaktan çekinmiyor. Daha da ileri gidenler, 1436
2. 74/Müddessir, 7
Temmuz’15 • SAYI: 40
33
dığını zannederler. Sıkıntılar bittiğinde ise sanki
o sözler kendilerinden çıkmamışcasına normal
bir şekilde davranırlar:
"Andolsun ki senden önceki Peygamberler de Gerçekten bunlara sabretmek büyük bir iştir.
yalanlanmıştı. Onlar, yalanlanmalarına ve ezi- Onlar ki Peygambere dahi ufak bir sıkıntıyla
yet edilmelerine rağmen sabrettiler, sonunda karşılaşınca şunu söyleyebilen bir topluluktur:
yardımımız onlara yetişti. Allah'ın kelimelerini "Ve o zaman, münafıklar ile kalplerinde hasta-
(kanunlarını) değiştirebilecek hiçbir kimse yoktur. lık (iman zayıflığı) bulunanlar: Meğer Allah ve
Muhakkak ki Peygamberlerin haberlerinden bazısı Resûlü bize sadece kuru vaadlerde bulunmuşlar!
sana da geldi." 3 diyorlardı." 6
Kafirler, küçümseyerek susturamadıkları bu Bu kişilerle uğraşırken yolda kaybedilen vakit
davet için bu sefer kaba kuvveti devreye sok- insanlarda bıkkınlığa yol açacaktır. Yol uzadıkça
maya başlarlar. O yüzden her çağın Habbab'ları, ve hedeflenen şeyin alametleri dahi ortaya çık-
Bilal'leri, Ashab-ı Uhdud'ları muhakkak vardır. mayınca sorular zihinlerde canlanmaya başla-
3. 6/En'am, 34 5. 33/Ahzab, 19
4. 29/Ankebut, 10 6. 33/Ahzab, 12
34
Akaid Notları
ferhatcura@tevhiddergisi.com Ferhat Cura
Mürcie'nin
Çıkış Sebepleri
Mürcietu'l U'la fitne anında tarafların arasında hüküm
vermekten kaçınanlardan oluşmakta idi ve olaylardan
yaklaşık kırk sene kadar sonra ortaya çıktı. Fitne zamanına
şahitlik eden sahabelerin ise bu hususta zaten görüşleri
belli idi. Ali'yi radıyallahu anh halife olarak görüyorlar
fakat Müslümanların kendi aralarında yaptıkları savaşın
fitne savaşı olduğunu vurguluyorlardı. Onlara göre
savaşan her iki taife de hata etmişti. Bu yönleriyle sahabeyi
mürciyetu'l u'la kısmına dahil etmek de mümkün değildir.
Temmuz’15 • SAYI: 40
35
Amelin imandan olmadığına dair ortaya atılan ğını söyleyip onların yanında yer almayacağını
bu düşünce, haricilere cevap vermek içindi. An- ifade etmiştir.
cak sonrasında müstakil bir itikad haline geldi.
İbni Ömer Peygamber as ile beraber fitneyi
Bizler Mürcie'nin başlangıcını her ne kadar bu kaldırmak için savaştığını ama bu çarpışmaların
şekilde tasnif etmiş olsak bile bu hususta birçok fitneyi daha da arttıracağını söyleyip çarpışma-
görüş ortaya atılmıştır. Şimdi tek tek onlar üze- lara dahil olanları eleştirmiştir.
rinde durmaya çalışalım.
Bir kısım sahabe Allah Rasûlü'nün "İki Müs-
Mürcie'nin temellerinin nereye dayandığına lüman birbirlerine kılıç çekerse ölen de öldürülen
dair görüş bildiren bir grup sahabeye işaret et- de cehennemdedir." 1 hadisine dayanarak çatış-
miştir. Onlar şöyle söylemektedirler: malardan geri durmuşlardır.
'Ali radıyallahu anh ile Muaviye radıyallahu anh arasında Fakat dikkat edilirse bu geri durma halinde
yaşanan fitneden önce Medine'den uzak bölgelere bir tarafsızlık söz konusu değildir. Bilakis her
gitmiş olan sahabeler vardı. Bunlar fitne başla- iki tarafın yaptığı bu amelin yanlış olduğu
yınca geri döndüklerinde bu tablo ile karşı- hususunda hemfikirdirler. Maalesef bu gö-
laştılar. Her iki tarafa da tepki gösterdiler ve rüş sahabeye dayandırılmaya çalışılarak
kimsenin yanında yer almayacaklarını Mürcie'nin inancı islam ümmetine
belirttiler. Böylece ircanın temelleri doğru bir itikad olarak servis
atılmış oldu.' edilmeye çalışılmıştır. Hatta
Mürcie'nin fikir babası ola-
Bu görüş birkaç yön- Mürcie, haricilerin fitnesini söndürmek
için ortaya atılan düşünceleri de rak bazı müsteşrikler İbni
den yanlıştır. Öncelikle
akaid notları
36
Birisi zalimliği ile ünlü Haccac diğeri ise o sırada Mürcie'nin temellerinin atıldığı iddia edilen bir
Emevi valilerinden bir vali olan Abdurrahman tabloda gösterilmesi mümkün değildir.
ibni Muhammed ibni Eş'as'tır. Haccac sevmediği
bu valinin ayaklarını kaydırmak için her türlü Mürcie'nin temelleri ile alakalı görüş beyan
çabayı göstermektedir. İbni Eş'as fethettiği bazı eden taifelerden birisi de harici etkenine vurgu
bölgelerde Haccac'ın zulüm içerikli emirlerini yapmaktadır. Ve şöyle demektedirler:
uygulamaz. Özellikle arap olmayanlara karşı mu-
'Hariciler herkesi tekfir ettiklerinde onların kar-
ammelede direktiflerin dışına çıkan ibni Eş'as'a
şısında duran taife Mürcie oldu. Bu düşüncelerin
yöre halkı destek verir. O bölgenin ileri gelenleri
temelleri de o zaman atıldı.'
ile durumu istişare eden ibni Eş'as'a sahabenin
de (Ebu Tufeyl radıyallahu anh) aralarında bulundu- Bu görüş kısmen doğrudur. Mürcie, haricilerin
ğu topluluk biat bozma çağrısı yapar. İbni Eş'as fitnesini söndürmek için ortaya atılan düşünce-
daha sonra geldiği Basrada da ciddi destek alır leri de içinde barındırmaktadır. Ama tek etken
ve Emevi iktidarına karşı bir kıyam başlatır. Bu budur, diye söylemek yanlıştır. Ehli sünnette ha-
başkaldırıya Said bin Cubeyr gibi alimler de des- ricilerin bu amelini red etmiş ancak mürcie gibi,
tek verirler. Hatta kıyam kanlı bir şekilde bastı- sapmamış ve saptırmamıştır.
rıldığında Said bin Cubeyr kaçak olarak yaşamak
zorunda kalır ve on sene kadar sonra şehid edilir. Davamızın sonu âlemlerin Rabbi olan Allah'a
hamd etmektir.
İşte bu hadiselerin üzerine Mürcie'nin temel-
lerinin atıldığını iddia edenler şöyle demişlerdir:
Temmuz’15 • SAYI: 40
37
İlim Meclisi
muratmuslihan@tevhiddergisi.com
Murat Müslihan
E bu Bekir'e radıyallahu anh Beni Saide'nin çadı- idare edeceğini düşünüyordum. Muhakkak ki Al-
rında biat edilmişti. Ertesi gün Müslüman- lah size içinde hidayet olan kitabını ve Rasûlü'nün
lar toplandı ve genel biat yapıldı. sünnetini bıraktı. Eğer ona bağlanırsanız hidayet
içerdiği için Allah sizi hidayete erdirir. Muhakkak
Enes b. Malik radıyallahu anh anlatıyor: ki Allah sizin işinizi en hayırlınız üzerinde topladı.
O, Rasûlullah'ın arkadaşı ve mağarada oldukları
"Ebu Bekir'e çardağın altında biat edilmişti, ertesi sırada ikinin ikincisi idi. Artık kalkın ve ona biat
gün Ebu Bekir minbere çıktı ve oturdu. Ömer kalk- edin, dedi.
tı, Ebu Bekir'den önce bir konuşma yaptı. Allah'a
layıkıyla hamd etti ve sonra: Çardağın altındaki biatten sonra insanlar kalk-
tılar ve Ebu Bekir'e genel biat ettiler. Sonra Ebu
— Ey insanlar! Dün size (vefat acısıyla) söy- Bekir kalktı, konuştu. Allah'a layıkıyla hamd etti
lediğim sözleri ne Allah'ın kitabından ne de sonra şöyle dedi:
Rasûlullah'ın sözlerinden çıkarıp aktarmış değilim.
Ancak ben Rasûlullah'ın sonuna kadar işlerimizi
38
— Ey insanlar! Sizin en hayırlınız olmadığım hal- bozan şer'i tek sebep, halifenin dinden dönme-
de başınıza geçtim. İyi idare edersem bana yardım si, küfre girmesidir. Küfre giren bir yöneticinin,
edin, kötü davranırsam beni düzeltin. Doğruluk Müslümanlar üzerinde velayeti olmadığı için biat
emanettir, yalan hıyanettir. Sizin en zayıfınız hak- da kendiliğinden bozulmuş olur.
kını Allah'ın izniyle alıp verinceye kadar benim
katında en güçlünüzdür. Sizin en güçlünüz de Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurmaktadır:
üzerindeki hakkı Allah'ın izniyle alıncaya kadar
"Allah kâfirlere, müminlerin üzerine yol verme-
benim katımda en zayıfınızdır. Allah yolunda ci-
yecektir." 2
hadı terk eden hiçbir topluluk yok ki Allah onları
zillete düşürmesin. Aralarında fuhşun yayıldığı Ubade bin Samit radıyallahu anh anlatıyor:
hiçbir topluluk da yok ki Allah, onlara umumi
bir bela vermesin. Ben Allah'a ve Rasûlü'ne itaat "Rasûlullah bizi çağırdı, biz de kendisine biat et-
ettiğim sürece siz de bana itaat edin. Allah'a ve tik. Bizden söz aldığı şeylerin arasında; sevinçte
Rasûlü'ne isyan edersem bana itaat etme yüküm- ve tasada, darlıkta ve bollukta kendisini dinleyip
lülüğünüz kalkar. Kalkın, namazı kılın, Allah size itaat etmemiz, kendisini şahsımıza tercih etmemiz
rahmet etsin." 1 ve işin ehline karşı çıkmamamız vardı. 'Ancak bir
küfür görmemiz ve buna dair elinizde Allah'tan
İslam'a göre bir kişi halife seçildikten sonra bü- bir delil bulunması hâli müstesna' dedi." 3
tün Müslümanların ona biat etmesi gerekir. Ebu
Bekir de radıyallahu anh halife seçildiği için Müslü- Küfrün dışındaki hiçbir sebep, biatin bozulma-
manlar topluca ona biat ettiler. Halife seçildikten sını meşru kılmaz. Biat kavramı, İslam'da önemli
sonra, hiç kimsenin sebepsiz yere ona biat etmek- olan kavramlardan olmasına rağmen günümüzde
ten geri kalması, ona biat etmemesi caiz değildir. en çok basitleştirilen kavramlardan biri hâline
gelmiştir. İnsanlar hiç düşünmeden birilerine biat
Bu konuda Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle ettikleri gibi hiç düşünmeden biatlarını bozabi-
buyurmaktadır: liyorlar da. Oysa Müslüman, sözünün adamıdır,
verdiği sözlere bağlı kalır. Verdiği sözlere bağlı
"Kim ölür ve boynunda biat yoksa cahiliye ölümü
kalmamak, münafıkların özelliklerindendir.
üzere ölmüştür."
"Dört şey vardır ki kimde bulunursa o, katıksız
Biat, kişinin halifeyi emir kabul ettiğini bildir-
münafık olur. Kimde bunlardan bir haslet bulun-
mesi ve ona bağlı kalacağına dair söz vermesidir.
durursa onda nifaktan bir şube vardır. Konuş-
Kişi, birine halife diye biat ettikten sonra ne üzere
tuğunda yalan söyler, emanete hıyanet eder, söz
biat etmiş ise ona bağlı kalmak zorundadır. Ve
şer'i hiçbir sebep olmadan sözünü bozmamalıdır.
Şayet biri biat ettikten sonra sebepsiz yere biatını
bozarsa, halife isterse onu cezalandırabilir. Biatı
Ramazan
2. 4/Nisa, 141 1436
1. Ali Muhammed Sallabi, Ebu Bekir'in Hayatı 3. Buhari, Müslim
Temmuz’15 • SAYI: 40
39
verdiğinde tutmaz, düşmanlık yaptığında haddi "Başı siyah üzüm tanesi gibi olan Habeşli bir köle
aşar." 4 bile tayin edilmiş olsa, onu dinleyin ve itaat edin." 8
Başka bir hadiste Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Normal şartlarda bu özelliklerde olan bir kişi
şöyle buyurmaktadır: emir olamaz. Fakat Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-
lem bunun ile bize şunu öğretiyor; size göre emir
"Sözünü bozan herkes için kıyamet günü bir bay- olmaya müsait olmayan biri başınıza emir olarak
rak dikilip bu falanın vefasızlık alâmetidir diye geçse bile dinleyip itaat edin, sakın itaatten el
ilan olunacaktır." 5 çekmeyin.
Günümüzde birçok insan, birilerine bağlı ka- İslam, zulmü ve çeşitlerini haram kılmıştır.
lacağına dair söz verdikten sonra çok basit se- Kulları hakkında mutlak tasarruf etme hakkına
beplerden dolayı bu sözünü bozabiliyor. Oysa sahip olan Allah bile zulmü kendi nefsine haram
zikredilen birçok sebep, biatın bozulmasını kılmıştır.
meşru kılmayan sebeplerdir. Genel olarak biatı
bozmaya sebep olarak zikredilen, hakikatte ise "Allah kullarına asla zulmedici değildir." 9
şer'i bir sebep olmayan birkaç örnek zikredelim;
Allah subhanehu ve teâlâ, kudsi bir hadiste ise şöyle
Normalde İslam bizden işleri ehline ver- buyuruyor:
memizi ister. Bu konuda Allah subhanehu ve
teâlâ şöyle buyurmaktadır: "Ey Kullarım! Ben, zulmü kendi nefsime
kıldım. Onu sizin aranıza da haram
"Allah emanetleri ehline verme- kıldım. Birbirinize zulmetmeyin."
nizi emrediyor." 6 10
ilim meclisi
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmak- — Şayet senin malını da alsa, sırtına da vursa
tadır: işit ve itaat et, dedi." 12
8. Buhari
4. Buhari, Müslim 9. 41/Fussilet, 46
5. Buhari 10. Müslim
6. 4/Nisa, 58 11. Buhari
7. Buhari 12. Müslim
40
Günümüzde emirin zulmüne verilen örnek- elbette. Bizim şunu unutmamamız gerekir; emir
lerin birçoğu, hadiste zikredilen seviyeye ulaş- yaptıklarından, biz de yaptıklarımızdan sorum-
mamıştır. Ulaşmış olsa bile Peygamber sallallahu luyuz. Emir sorumluluğunu yapmıyor diye biz
aleyhi ve sellem biatı bozmak, itaatten el çekmek yerine de yapmayacağız anlamına gelmez.
sabredilmesini emretmiştir. Ondan dolayı emir
senin malını da alsa, sırtına da vursa, sana hak- "Bir sahabe Peygambere sordu:
sızlık da yapsa haramı emretmediği müddetçe
— Ey Allah'ın Rasûlü! Kendi haklarını bizden
işitip itaat etmen gerekir.
alan ama bizim hakkımızı vermeyen emirler ba-
Allah ve Rasûlü bizden adaletli olmamızı her şımıza geçse ne yapalım?
konuda adalet ile hükmetmemizi istemiştir.
Rasûlullah şöyle cevap verdi:
"Ey müminler, kendinizin, ana babanızın ve ak-
— Dinleyiniz itaat ediniz, çünkü onların yaptık-
rabalarınızın aleyhinde bile olsa, adalete sıkı sıkıya
ları kendilerine, sizin yaptıklarınız kendinizedir." 15
bağlı kalınız ve Allah için şahitlik ediniz…" 13
Davamızın sonu âlemlerin Rabbi olan Allah'a
"Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınla-
hamd etmektir...
ra yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve
azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye
size öğüt veriyor." 14
Ramazan
13. 4/Nisa, 135 1436
14. 16/Nahl, 90 15. Müslim
Temmuz’15 • SAYI: 40
41
Nasihat
emreacar@tevhiddergisi.com
Emre Acar
E bu Hureyre'den radıyallahu anh rivayetle Peygam- yasakladığı kötü ahlaklardandır. Bu kötü dav-
ber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: ranış, kişinin şahsiyetini ve amelini Allah'ın ve
"Yedi sınıf insan var ki, Allah onları hiçbir gölge- kullarının nezdinde değersiz kılar.
nin olmadığı günde (mahşer meydanında) kendi
gölgesinde gölgelendirecektir. Adil imam/yöneti- Allah şöyle buyurur:
ci, Allah'a ibadetle yetişen genç, kalbi mescidlere
bağlı olan adam, birbirlerini Allah için seven ve "Ey iman edenler! Allah'a ve ahiret gününe inan-
onun rızası için bir araya gelip onun için ayrılan madığı hâlde insanlara gösteriş olsun diye malını
iki adam, soylu ve güzel bir kadın kendisini zinaya harcayan kimse gibi, sadakalarınızı başa kakmak
davet ettiğinde: 'Ben Allah'tan korkarım' diyerek ve gönül kırmak suretiyle boşa çıkarmayın. Böyle-
onu reddeden adam, sağ elinin verdiğinden sol eli- sinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan ve
nin haberi olmayacak kadar gizlice sadaka veren maruz kaldığı şiddetli yağmurun kendisini çıplak
kişi, bir de yalnız başına Allah'ı zikredip de gözleri bıraktığı bir kayanın durumu gibidir. Onlar ka-
yaşla dolan kimse." 1 zandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah,
kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez." 1
42
Zikrettiğimiz ayet-i kerimede gösteriş ve başa
kakarak malı infak etme, Allah'a ve ahiret gününe
inanmayan insanların vasfı olarak zikredilmiştir.
İman edenlerin bu insanlara benzetilmesinin se-
bebi, bu iki ahlak; kişinin Allah'a karşı kulluğunu
ve ahiretini hüsrana götürmesindendir.
Ebu Zer radıyallahu anh anlatır: Maddiyat, güç kaynağıdır. Bu imkândan dola-
yı Allah'a hamd etmek gerekir. Fakat elimizdeki
"Peygamber şöyle buyurdu: bu gücü, adalet ile kullanmadığımız zaman ni-
met olmaktan çıkar, zulme dönüşür. Geçmiş ve
— Üç sınıf vardır ki kıyamet günü Allah onlar günümüzdeki firavunlara bakarsak bu durumu
ile konuşmaz, onların yüzüne bakmaz ve onları daha iyi anlayabiliriz, onlar insanlara yaptıkla-
temize çıkarmaz. Ayrıca onlar için can yakıcı bir rı hizmetleri sürekli hatırlatmakta, sundukları
azap vardır. imkânları dillendirmektedirler. Buna karşılık ola-
Peygamber bu sözlerini üç kez tekrarladı. Bunun rak da: 'Bu kadar faydamızdan sonra bize itaatten
üzerine ben: yüz çeviremez, bizim çizdiğimiz hayat düsturun-
dan başka bir yaşamı tercih edemezsiniz' derler.
— Onlar, hüsrana uğrayıp helak oldular. Kimdir Nefislerin rencide edildiği, insanların gururları-
onlar ey Allah'ın Rasûlü, diye sordum. nın küçük düşürüldüğü bu fiil, minnet etmektir.
Temmuz’15 • SAYI: 40
43
Birincisi; Kişinin yaptığı yardımlara karşılık, Şayet yüz çevirirseniz yerinize sizden başka bir
önemli görevlerin kendisine verilmesi, her me- kavmi getirir, sonra onlar da sizin gibi olmazlar." 5
selede kendisine danışılması ve Müslümanların
sırlarının kendisiyle paylaşılması gerektiğini Minnet ederek infakta bulunanlara hiçbir şey
düşünmesidir. Yani ümmet içerisinde kendisine nasip etmeyen Allah, verdiği malın hesabını yap-
ayrıcalık tanınma isteğinin olmasıdır. mayan, başa kakmayanlara da ecrin kapılarını
açmıştır. Dünya ve ahirette insanoğlunun en çok
Bu düşünce, aynı Mekkeli müşriklerin: 'Pe- ihtiyaç duyduğu şey, güven ve mutluluktur. İşte
yamberlik, kabilemizin zenginleri, eşrafı dururken minnet etmeyenlere korku ve üzülme yoktur.
fakir olan bir yetime mi verildi?' diye söyleyegel-
dikleri batıl fikirlerine benzemektedir. Ne kadar Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurur:
da yanlış bir hükümdür. Allah'ın lütfu geniştir.
"Mallarını Allah yolunda infak edip de sonra
Dilediğini zengin kılar, dilediğini de ümmete
o harcadıklarının arkasından başa kakmayan
komutan kılar. Kimse Allah'ın verdiği nimetler
bir eziyet de katmayanların, Rabbleri yanında
üzerinde onun rızası dışında pazarlık yapamaz.
mükâfatları vardır. Onlar için hiçbir korku yok-
İkincisi; Kişinin yaptığı yardımlar ile tur ve onlar üzülmezler de." 6
ümmetin kendisine muhtaç olduğunu,
onun yardımları olmadan çalışma- Darlıkta ve Bollukta İnfak
ların yürümeyeceğini düşünme- Etmek
sidir. Yani kendisini ümmetin Dava adamı sadece rahatlık
vazgeçilmezi olarak görmesidir. anında davasına destek çıkmaz.
Bizler ümmet için hizmet etmek,
yardımda bulunmak zorundayız.
Onlar, zorlukta da taşın altı-
Müslümanlar tarafından na elini koyanlardır. On-
nasihat
44
Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor:
Bu düşünce, Kur'an ve Sünnet'in infak anlayı- Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:
şına aykırıdır. Rabbimiz bizden güç nispetinde
infak yapmamızı istemiştir. Hiç kimse gücünden "Sadaka, maldan hiçbir şey eksiltmez." 11
fazlasını ortaya koyamaz. Maddiyatımız olmadı-
Müslümanlar ne olursa olsun darlıkta ve
ğında infakı iptal etmek, şeytanın bizleri hayırdan
bollukta infak etme ahlakı ile ahlaklanmalıdır.
uzaklaştırdığı bir tuzağıdır. 'Bolluk anında Yüz TL
Önemli olan her hâlimiz ile ümmetin yanında
infak ediyorsam darlık anında On TL infak edebili-
yer almak ve ahiret için çabalamaktır. Rabbim
rim' düşüncesi menhecimiz olmalıdır. Peygamber
bizleri bunlardan eylesin (âmin).
de her zaman az ve devamlı vermeyi önermiştir.
Yeter ki bizler de sahabe gibi 'Bir damla da olsa Sevdiklerimizden İnfak Etmek
ben de yardım edebilirim' diyebilelim. Ve mutlaka
Allah, darlıktan sonra bir genişlik verecektir. Sevdiklerimizden infak etmek, dünya ve ahi-
Temmuz’15 • SAYI: 40
45
tan şey, anne babanın, çocuklarını sevmeleridir.
Allah, bütün misallerden yücedir. Eğer Allah'ı
her şeyden daha fazla seviyorsak, bunu O'nun
yolunda harcarken en çok sevdiklerimizi infak
ederek bunu ispatlamak gerekir. İnsan sevdiğine,
yanında en değerli olanı sunmalıdır.
"Siz, sevdiğiniz şeylerden infak edinceye kadar Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurur:
birre/ iyiliğe kavuşamazsınız. Her ne infak eder-
seniz muhakkak ki Allah, onu çok iyi bilendir." 12 "Ey iman edenler, kazandıklarınızın en güzelin-
den ve en helallerinden ve sizin için yerden çıkar-
İnfak yaparken kimin yolunda infakta bulun- dığımız şeylerden infak edin. Göz yummaksızın
duğumuzun farkında olmak gerekir. İnsanoğlu- alıcısı olmayacağınız aşağılık şeyleri vermeye
nun, değer verdiği ve sevdiği kişilere karşı tutumu yeltenmeyin. Bilin ki gerçekten Allah ganidir, ha-
ve ikramı her zaman farklıdır. Ona, yanında en middir." 13
değerli olan şeyleri ikram eder. Bu, insanların
birbirlerine olan muamelesinde böyle ise Allah Rabbimden temennimiz, bizleri darlıkta ve bol-
yolunda infakta bulunurken daha hassas dav- lukta, minnet etmeden, sevdiklerimizden infak
ranılmalıdır. O Allah ki, hiçbir şeye muhtaç ol- etmeye muvafak kılmasıdır.
mayan, herkesin kendisine muhtaç olduğu, kul-
larına karşı hesapsız rızık verendir. Yine en çok Davamızın sonu âlemlerin Rabbine hamd et-
yüceltilmesi gereken, hiçbir şeyle kıyas yapmadan mektir.
sevilmesi gereken, âlemlerin Rabbi olan Allah'tır.
Kendisi yolunda infak yapacağımız zat Allah ise,
en güzellerini ve en çok değer verdiklerimizi
O'nun yolunda tasadduk etmeliyiz.
46
TARİHE BAKIŞ Serfıraz islam
Murabıtlar Devleti
Âlimlerin ifsada uğraması, toplumların da ifsada uğramasıdır.
Murabıtlar Devleti'nin fesada uğramasının bir sebebi de,
fakihlerin halkı bilinçlendirmek, toplumu karanlıklardan
aydınlığa çıkarmak ve idareyi hata yaptıklarında uyarmak
yerine; otoritelerini, mal varlıklarını artırmak, şatafatlı evler
yapmak ve bol miktarda araziler elde etmek için kullanmışlardır.
Temmuz’15 • SAYI: 40
47
İmâdüddevle'yi aşağılanmış bir şekilde şehirden fakihler, Ali b. Yusuf 'un yanına gelip yeni çıkan
kovuyor. Kendi milletine hainlik yapan başka bir bu durumun vahim sonuçlar doğuracağını, İbni
millete yar olur mu, bunu en iyi bilenlerden biri Tümert'in ya öldürülmesi ya da uzak diyarlara
de Aragon Kralı idi, Abdulmelik'i kendi çıkarları sürgün edilmesi gerektiğini söylediler. Lakin Ali
doğrultusunda kullandı, işi bitincede kovdu. b. Yusuf, âlimlerin dediklerini dinlemeyip İbni
Tümert'i hafife aldı, onun için hiçbir önlem al-
Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyuruyor: madı. Bu, Murabıtlar'ın kaçırdığı ilk fırsattı.
"Sen onların dinlerine uymadıkça, Yahudi ve İbni Tümert'in çok ciddi ve yoğun propagan-
Hristiyanlar senden kesinlikle hoşnut olacak de- dası üç yıl içerisinde çok geniş kitlelere ulaştı
ğillerdir. De ki: 'Şüphesiz doğru yol, Allah'ın (gös- ve bu üç yılın sonunda, İbni Tümert Sus şehri-
terdiği) yoludur.' Eğer sana gelen bunca ilimden ni Murabıtlar'dan koparmayı başardı, bunun-
sonra onların heva (arzu ve tutku)larına uyacak la da yetinmeyip Murabıtlar'ın başkenti olan
olursan, senin için Allah'tan ne bir dost vardır, ne Merakeş'e de saldırılar düzenlemeye başladı.
de bir yardımcı." 5
Başlangıçta hafife alınan İbni Tümert teh-
Bir başka ayette Rabbimiz şöyle buyurur: likesi, artık o kadar büyüdü ki insanlar
evlerinde bile korku içinde yaşamaya
"Ey iman edenler! Yahudi ve Hristi-
başladı. Ali b. Yusuf, bu tehlikeyi ve
yanları dostlar (veliler) edinmeyin;
vahameti ancak şimdi anlayabil-
onlar birbirlerinin dostudurlar.
mişti. Âlimlerin, İbni Tümert
Sizden onları kim dost edinirse,
hakkında haklı olduklarını
kuşkusuz onlardandır. Şüphe- Büyükler boşuna dememişler: 'İtten post,
düşmandan dost olmaz' diye. Tarih, hain- mırıldamaya başladı. Lakin
siz Allah, zalimler topluluğu-
tarihe bakış
5. 2/Bakara,120
6. 5/Maide, 51
48
savaşlara da katılırdı. Adli görevlerden mezalim
mahkemesi başkanlığını sultan, veliaht veya
vezir-i kebir yapardı. Ali b. Yusuf, imar işlerine
önem vermiş, Merakeş şehri genişletilip büyük
bir başşehir hâline dönüştürülmüştür. Ali b.Yusuf
büyük ölçüde Maliki fakihlerinin tesiri altında
kalmış, bu dönemde onların etkisiyle kelam
ve felsefe yasaklanmış, hatta bir rivayete göre
Gazzali'nin 'İhya-ı Ulûmi'd Din'i' başta olmak
üzere bazı kitaplar yakılmıştır. Bununla birlikte
Murabıtlar zamanında büyük âlimler yetişmiş-
tir. Ebu Bekir İbnü'l Arabi, Kadı İyaz, Abdullah
b. Ali Er-Ruşati, Ahmed El-Ceyyani, İbni Rüşd çalışan Beni Gâniye'den Endülüs valisi Yahya b.
bunlardan bazılarıdır. Ali El-Messufî'nin H. 543'te (1148) Gırnata'da
ölümüyle Endülüs'teki Murabıt hâkimiyeti de
Bu dönemde Muvahhidler tekrar sahneye çık- sona ermiş oldu. Murabıtlar Devleti'nin çöküşü
tı, fakat bu defa çok güçlü bir ordu kurmuşlardı. yirmi beş yıl gibi çok kısa bir süre içinde ger-
Mağrib'de birçok bölgeye saldırılar düzenliyor- çekleşmiş ve 1121'de başlayan süreç 1147'de
lardı, Muvahhidler Ali b.Yusuf 'un son dönem- tamamlanmıştır. Bununla beraber Beni Gâniye,
lerinde Mağrib'deki merkezlerin çoğunluğunu Murabıtlar adına Balear adaları ve İfrikiye'de H.
ele geçirdiler. VII. (XIII.) yüzyıla kadar hüküm sürmeye devam
etmiştir.
H. 537'de (1143) ölen Ali b. Yusuf 'un yerine
tahta çıkan oğlu Taşfin, iki yıl kadar süren hü- Murabıtlar, Atlas Okyanusu'na, Nijer nehrin-
kümdarlık dönemini Muvahhidler'le savaşarak den İspanya'da Ebro nehrine kadar hükümran-
geçirdi. Bu savaşlarda Hristiyan birliklerinin lığını genişletmiş, Endülüs'te sona ermek üze-
kumandanı Reverter'den büyük yardım gördü. re olan İslam varlığının devamını sağlamıştır.
Ancak bu kumandanın gayretleri, devleti yıkıl- Murabıtlar'ın Endülüs'teki hâkimiyeti yarım
maktan kurtarmaya yetmedi. Merakeş'in güne- asırdan fazla devam etmiş, bu sürenin ilk yir-
yindeki dağlık bölgeyi ele geçiren Abdülmü'min mi beş yılında istikrar sağlanmış ve Hıristiyan
El-Kûmi liderliğindeki Muvahhidler H. 538 krallıklara karşı önemli başarılar elde edilmiştir.
(1144) yılında kazandıkları zaferle Murabıtlar'a İkinci dönemde fakihlerin, mahallî emirlerin ve
ağır bir darbe vurdular. Yenilginin ardından Ti- ağır vergilerden bunalan halkın Murabıtlar'dan
limsan yakınlarında Muvahhid kuvvetlerine karşı desteğini çekmesi ve aleyhteki faaliyetleri yüzün-
iki ay boyunca direnen Taşfin b. Ali, Tilimsan'ı den karışıklıklar çıkmış, bundan istifade eden
terk ederek Vehran'a7 sığındı. Sahilde yaptırmış Hıristiyanlar, Murabıtlar karşısında üst üste ba-
olduğu müstahkem kalede Muvahhid kuvvet- şarılar kazanmaya başlamıştır. Kastilya Krallığı
leri tarafından sıkıştırılınca geceleyin tek başı- bir Haçlı ordusuyla Meriye'yi (1147), Katalonya
na kaçmaya çalışırken bir uçurumdan düşerek Kontluğu da Turtuşe (1148) ve Laride'yi (1149)
öldü (H. Ramazan 539/Mart 1145). Taşfin'in öl- ele geçirmiştir. Hıristiyan istilasının hızla yayıl-
düğü duyulunca Merakeş'te küçük yaştaki oğlu dığı bu dönemde Endülüs Müslümanlarının im-
İbrahim'e biat edildi, ancak amcası İshak b. Ali, dadına, bu defa Muvahhidler yetişmiştir.
onun hükümdarlığını tanımadı. Bunun üzeri-
ne Merakeş'te iç savaş başladı. Muvahhid kuv- Kişilerin sınırlı ömürleri olduğu gibi devlet-
vetleri Fas, Miknase, Sela şehirlerini ve nihayet lerin de belirli ömürleri vardır. Devletin eceli
Merakeş'i ele geçirerek İshak b. Ali ve İbrahim b. geldiğinde ne bir saniye ileri alınır, ne de geri...
Taşfin'i öldürüp Murabıtlar'ı ortadan kaldırdılar.8
Muvahhidler, Merakeş'i aldıktan sonra Endülüs'e Murabıtlar Devleti'nin Çökme
yöneldiler. Murabıt hâkimiyetini tekrar kurmaya Sebebi
Murabıtlar Devleti'nin çökme sebebine gelince,
önde gelenlerin birçoğu şehit olmuş, diğer kıs- Ramazan
7. Oran 1436
mı da vakti gelmiş ve doğal olarak ölmüşlerdir.
8. H. 18 Şevval 541/23 Mart 1147
Temmuz’15 • SAYI: 40
49
'Toplum, başka hiçbir devlet başkanına nasip
olmayan bir şekilde Ebubekir bin Ömer'in hakka
ve adalete bağlı idareciliği konusunda görüş bir-
liğine varmıştır. Cihada çıktığında beraberinde
beş yüz bin mücahid savaş meydanlarına akın
ediyordu. İnsanlar kendisine büyük bir gönül hu-
zuruyla bağlanıyorlardı. Hiçbir şey, onu Allah'ın
belirlediği sınırlara riayet etmekten alıkoymuyor-
du. İslam'ın emirlerine ve yasaklarına harfiyen
uymaktaydı. Âdetâ din, kendisini kuşatmıştı. İn-
sanlar arasında İslam'ın prensiplerine aykırı hiçbir
davranışını gören olmamıştı. Son derece sağlam
Ancak kendilerinden sonra gelen nesiller, Abdul- bir inanca sahipti. Abbasi Devleti'ne saygısını asla
lah bin Yasin gibi bir eğitimcinin terbiyesinden kaybetmedi. Bir savaşta yaralandı ve ağır yaralara
geçmemiş, maneviyata ve mukaddesata önem dayanamayarak vefat etti.
vermeyen emirler yönetime gelmişlerdir. Bu da
bir toplumun sonunu getiren sebeplerdendir. Seyyid Kutub, Murabıtlar hakkında şöyle diyor:
Bu, önceki tecrübelerden, çeşitli deneyimlerden
istifade etmenin ne kadar önemli olduğunu an- 'Murabıtlar, Allah'ın gösterdiği yoldan gittiklerin-
lamak bakımından İslami hareketlerin çıkarması de doğuda ve batıda yaklaşık çeyrek asır otoriteyi
gereken önemli bir derstir. ellerine aldılar.' 9
50
Her Şeye Dair
mahi@tevhiddergisi.com
Mahi
Boykot
Mekke'nin zenginlerinden birkaç kişi kendi aralarında
bu boykotu kaldırmak için karar almış. Kâbe'ye
gidip oturmuşlar. Biri çıkıp: ‘Akrabalarımız ölüyor,
nerede akrabalık bağı' demiş. Bir diğeri de çıkarak:
‘Haklısın bu boykot bitmeli' demiş. Sonra biri daha
sonra bir başka biri çıkmış... Mekke'nin azılıları bu
bir oyun dese de bu yedi kişi, alınan kararların
yazılı olduğu kağıdı sökmek için ayaklanmış.
Ç ok sessiz olmalıydık. Yoksa bütün planımız bebekleri bağlayacaktık. Sabah bunu gören müş-
mahvolabilirdi. Müşriklerin sabah yaşaya- rikler öfkelenecek, biz ise keyiflenecektik.
cakları şoku düşündükçe keyfimiz geliyordu.
Elimizi çabuk tutmalıydık. Sessizlik ve gizlilik içinde kölelerin alıkonu-
lup direklere bağlandığı yere ulaştık. Sözde bir
Tanınmamak için yüzlerimizi gıta ile sarmış- muhafız koymuşlardı başlarına. İçip içip sızmıştı
tık. Ani bir durumla karşılaştığımızda kendimizi çoktan. Top patlasa bizi duyamazdı. Gecenin ka-
savunmak için taş toplamış, ceplerimize doldur- ranlığında önümüzü gökteki ay aydınlatıyordu.
muştuk. Kölelerin el ve ayaklarındaki bağları çöz- Bir kandil gibi göğe asılmış bize yol gösteriyor-
mek için kesici aletlerimiz de yanımızdaydı. Her du sanki. İşte işkenceye tabi tutulan Müslüman
birimiz kırbalarımızı su ile doldurmuş, beslenme kardeşlerimiz tam karşımızdaydı. Kimisi gün
çantalarımıza onlara vereceğimiz küçük ekmek boyu yapılan işkenceden bitap düşmüş uyuyup
parçalarını ve hurmaları koymuştuk. Ha bir de kalmıştı, kimisi hâlâ el ve ayaklarını sıkan iplerin
çuval vardı yanımızda. İçinde ne mi var? Bebek, acısıyla inliyordu. Arkadaşlarımla anlaşmıştım.
bez bebek. Çözdüğümüz her Müslüman kölenin Önce babamı kurtaracaktım. Köleler arasında Ramazan
yerine Mekkeli küçük kızlardan topladığımız bez hızla gezinmeye başladım. Babam neredeydi? 1436
Temmuz’15 • SAYI: 40
51
Onu tanıyabilecek miydim? Annem, babama — Hiç mi? Yapma, seni çok durgun görüyorum.
benzediğimi söylerdi. Arkadaşlarım çoktan bir-
çok kölenin el ve ayaklarındaki ipleri çözmüş Rafi daha fazla dayanamayarak rüyasını anlattı.
onları özgürlüklerine kavuşturmuş, yerlerine
— Babanı özlüyorsun...
bez bebekleri bağlamıştı. Hürriyetine kavuşan
her Müslüman, diğer kardeşlerinin yardımına — ...
koşuyordu. Ben hâlâ babamı arıyordum. Tepede
bir aşağı bir yukarı koşuyordum. Babam yoktu. — Biliyor musun Rafi, ben de babamı o tepede
Daha da hızlandım. Tıpkı İsmail'e su arayan Ha- kaybettim.
cer annemiz gibiydim. Bir aşağıııııı... Bir yukarı-
ııı... Yoktu... Hacer'i zemzem ile nimetlendiren Rafi'nin konuşmasını beklemeden anlatmaya
Rabbim, beni de babam ile rızıklandırır mıydı başladı.
acaba? Nerdesin baba? Babaaa... Babaaaaa!
Eşimle imanımızı gizliyorduk. Müşrikler biz-
— Rafi, Rafi uyan oğlum uyan. den hiç şüphelenmemişti. Ancak bu durum
bizi rahatsız etmeye başladı. Kardeşlerimiz
— Babaaaa nerdesiiiin, babam yoook! acı çekerken biz rahattık, bu nedenle dışarı
çıkmaya utanıyorduk. Onların hâli bizi
— Rüya gördün oğlum sadece rüya. üzüyordu. Bir gün müşrikler, tek tek
Baban cennette. işkence ederek bir sonuca vara-
madıklarını anladılar. Toplanıp
— Anneee... Babamı kurtara-
Günlerce rüyanın etkisinden kurtulamadı. bir karar aldılar. Bundan böyle
madım. Onu bulamadım. El-
Yemek yemiyor, kimseyle konuşmuyordu. hiçbir Müslümanla konuşul-
lerini çözemedim anneeee... Arkadaşları defalarca oyuna davet etmişti,
her şeye dair
52
ağlıyordu. Tabi bizim kadar dayanmadılar. Birer
birer can verdiler o çocuklar...
— Neymiş değen?
— Müşrikler Müslümanlara destek mi oldu? — Allah kullarını hep sıkıntılarla denemiş değil
mi?
— Biliyorsun Araplar ailelerine çok düşkündür-
ler. Aile için kan dökerler. Onlar dinimizi kabul- — Evet... İmanda sadakatin ölçüsü, sıkıntılara
lenmediler ama bize destek verdiler. Tabi babam sabretmek ya da edememektedir.
yaşlıydı. Açlığa dayanamadı. Salgın hastalık da — Rabbim bizleri sabreden kullarından eylesin.
yayılınca vefat etti.
— Amin Rafi, amin... Namaz vakti. Haydi mes-
— İman etti mi? cide gidelim.
— Hayır. — Önce sana biraz hurma ikram edeyim. Pey-
gamberimiz: 'Allah'a ve ahiret gününe inanan
— O kadar sıkıntıya rağmen iman etmedi mi? misafirine ikramda bulunsun' buyurdu.
— Etmedi. Bak şimdi ikimiz arasındaki farkı gö- — Hiç düşünmeyeceksin sandım...
rüyor musun? İkimizde yetim kaldık. Ama senin
baban cennete gitti benimki ise ateşe... — Hemen getiriyorum.
Temmuz’15 • SAYI: 40
53
Dr. seyfullah islam Sağlık köşesi
Çocukluk Aşıları
ve
Hastalıkları
Aşı vurulmadan aşılar hakkında hiç bilgi-
lendirilmeyen ebeveyne aynı zamanda aşı
sonrası istenmeyen etkiler (ASİE) genelge-
si hakkında yani istenmeyen etkilerin ra-
por edilmesi ve kayıt altına alınması ile il-
gili de herhangi bir bilgi verilmemektedir.
H amd, âlemlerin Rabbi olan Allah'a mah- şadıkları travmalar sonrası çocukta korku, anne/
sustur. Salât ve selam, âlemlere rahmet babaya güvensizlik gibi durumlar bilinçaltlarına
olarak gönderilen Muhammed'in üzerine olsun. işlenmiş olur.
54
Soğuk zincir malzemeleri:
• Aşıların nakledilmesinde kullanılan kaplar
(özel yapım aşı nakil kapları ya da koliler)
• Nakliye araçları
• Termometreler ve ısı izlem-kayıt cihazları
• Soğuk odalar, buzdolapları veya derin don-
duruculardır.
Her buzdolabının o andaki sıcaklığını rutin
olarak ölçen termometre ve yedek termometreye
ihtiyaç vardır. Ancak bu yeterli değildir. Termo- Aynı ilaç firmasının (Merck) üst düzey biyo-
metrelerin doğru çalışması düzenli denetleniyor kimyagerlerinden Kurt Romondt, evinde gizli bir
mu, istenen ısıya ayarlanabilen -(+)2° / (+)8°- uyuşturucu laboratuvarı ile tecavüz hapı olarak
dijital ekranlı derin dondurucular kullanılıyor da bilinen bir hapın hammaddesini üretmek suçu
mu ve aşılara bakmakla yükümlü hemşire veya ile 18 Haziran 2015 tarihinde yakalanıyor.2
personelin dondurucunun kapağını unutup açık
bırakmasına veya mesai saatleri dışında yaşanan Aşılar ve Hastalıkları
elektrik kesintileri gibi durumlara ne derece dik- Hepatit B
kat ediliyor?
Allah'ın subhanehu ve teâla bize büyük nimeti olan
İşte aşıların bozulmamasını sağlamak bu ka-
bebeklerimizin doğumundan hemen sonra, al-
dar çok hassasiyet gerektiren bir durum iken,
dıkları ilk nefesleriyle beraber onlara vurulan ilk
bu soğuk zincir sisteminde iştirak eden insanlar,
aşı, Hepatit B aşısının ilk dozudur. İkinci dozu,
malzemeler, ortamın şartları ne kadar güvenilir?
bebeklerin doğumundan 1 ay sonra, üçüncü
Aşılarla olan meselemiz, elbette ki soğuk zin- dozu da 6. ayın sonunda yapılmaktadır.
cirin kırılmasına dair endişelerimizin olması de-
ğildir. Aşılar sütten çıkmış ak kaşık dahi olsalar, Hepatit B aşısı; karaciğerin viral enfeksiyonu
böyle hassas ve her an bozulmaya yüz tutmuş olan Hepatit B virüsüne (HBV) karşı korunma
olmaları bile onlardan sakınmak için yeterli bir gerekçesiyle uygulanmaktadır. Hepatit B aşısını
gerekçedir. adeta ilk kanser aşısı olarak lanse etmeleri, bi-
Aşılarla ilgili ilk yazıda da belirttiğimiz gibi; aşı- limsel geçerliliği sorgulanması gereken, oldukça
larla ilgili uzun dönemde güvenli olup olmadıkla- yanıltıcı bir promosyon taktiği olmaktan öteye
rını test eden deney ve çalışmalar yapılmamakta- geçememektedir.
dır. 5 gün ila 2 hafta gibi oldukça kısa bir dönemi Bu HBV vücuda nasıl bulaşır? Vücutta neler
kapsayan deneylerde test edilen aşıyı olmuş de- yapar? Görülme riskleri nelerdir? İnşallah tüm
nekler, başka bir aşı vurulmuş deneklerle karşı- bu sorulara cevap bulduktan sonra bu aşının ne
laştırılmaktadır. Teknik olarak deneylerde aşısız kadar gerekli/gereksiz olduğunu daha iyi anlamış
bir grupla karşılaştırılma yapılması gerekir. Bizzat olacağız.
aşı üreticileri tarafından ya doğrudan yapılmakta
ya da dolaylı olarak yönlendirilmekte olan bu tip Hepatit B virüsü bulaşma riskinin yüksek ol-
deneylerde tam olarak hangi protokollerin takip duğu durumlar;
edildiğini kesin olarak bilmek güçtür. Hepatit B virüsü (HBV) kan youluyla ve cinsel
yolla yayılır,
Merck İlaç Ecza ve Kimya Tic. A.Ş. firması eski
çalışanlarından Scott Cooper, satış temsilciğini Hepatitli kan ve kan ürünleriyle temas ve trans-
yaptığı firmanın üretmiş olduğu aşıları şu an 24 füzyon (kan nakli),
yaşında olan çocuğuna doğumundan beri hiç Hepatitli kanın iğne, enjektör, bisturi, sonda,
yaptırmadığını ve çocuğunun yaşıtlarından çok endoskop vs. kullanımı sonrası temas olması,
daha sağlıklı olduğunu itiraf ediyor.1
Ramazan
2. http://www.dddmag.com/news/2015/06/merck-biochemist- 1436
1. https://www.youtube.com/watch?v=7YVPkCQxqz4 arrested-charged-running-ghb-lab-his-home
Temmuz’15 • SAYI: 40
55
Hemodiyalize giriyor olmak (böbrek yetmez- Sonuç olarak, Hepatit B geçirmiş kişilerin yal-
liği olan), nızca %5'ten az bir bölümü, kronik taşıyıcılık du-
rumuna geçer. Bunların ise:
Damardan uyuşturucu kullanımı,
Ağız veya diş cerrahisi geçirirken kullanılan %75'i (toplam Hepatit B'li hastaların %3.75'i)
malzeme, belirtisiz ve aktif olmayan enfeksiyonla yaşam-
larını sürdürür.
Akupunktur, dövme, kulak delme, traş, diş
fırçası, manikür; bu virüsün bulaşma yolların- %25'i (toplam Hepatit B'li hastaların %1.25'i)
dandır. karaciğer rahatsızlığı ve kanser geliştirir; bu ra-
hatsızlıklar ise bulaştıktan 10 ila 30 sene sonra
Virüs bulaştıktan sonraki ilk 6 aylık döneme baş göstermektedir.
akut HBV, 6 aydan sonraya ise kronik HBV denir.
Hastalık bulaştıktan sonra belirtileri arasında Anne babalara Hepatit B için verilen mesaj
gribi andırabilecek hâlsizlik, iştah kaybı, bulan- şudur: 'Korunmasız (aşısız) bebekler, hastalığa
tı, kusma, düşük ateş, ishal, kas ve eklem ağrısı yakalandıkları takdirde karaciğer yetmezliği ge-
bulunur. Hepatit B virüsü bulaşan kişilerin an- liştirebilir ve ölebilirler.'
cak yaklaşık %20'sinde tanının konulmasını
sağlayan en belirgin belirti, ciltte ve gözler- Düzeltilmesi gereken bir diğer yanlış öner-
de sarılık görülür. Sarılık 3-10 gün sürer. meyi de şöyle izah edebiliriz; Anne herhan-
Destekleyici ve belirtiye yönelik tedavi gi bir şekilde taşıyıcı değilse ve bebek
uygulanır; burada önemli nokta, HBV taşıyan kanla perkütan yolla
çoğu kez 4-8 hafta içinde enfek- (ciltten iğne ile) temas etmemiş-
se HBV'nin bebeğe bulaşma
sağlık köşesi
56
Türkiye'nin 7 coğrafi bölgesinde yapılan top-
rak ve ürün analizlerinde de selenyum eksikliği
ortaya konulmuştur; benzer şekilde İspanya ve
Yunanistan, Avrupa'da selenyum eksikliğinin en
fazla olduğu ülkelerdir. Türkiye HBV enfeksiyonu
açısından orta endemisite gösteren bir ülke ol-
masına rağmen, Hepatit B enfeksiyonun yüksek
endemisite gösterdiği Çin'de selenyumla ilgili
yapılan çalışmalar 3 basit bir gıda takviyesiyle
enfeksiyonun büyük oranda önlenebileceğini
ortaya koymuşken, Türkiye'de yetkililerin doğ-
rudan ulusal bir aşılamaya geçmesi ve halkı bu
tip bilimsel bulgulardan haberdar etmemesi, son Seyrek görülen yan etkileri: Bulantı/Kusma, ka-
derece düşündürücüdür. raciğer fonksiyon testlerinde anormal değerler,
kas ve iskelet sistemi ağrıları,
Hepatit B aşısının içeriği;
Çok seyrek görülen yan etkileri: Paralizi (Felç),
Tüm aşıların içerisindeki maddeler, dört grupta Nöropati (sinir hasarı), Multipl Skleroz (MS),
toplanabilir: Ensefalit, Ensefalopati (Beyin Hasarı), Trom-
Antijenler (aşılarda kullanılan ana bileşen olup bositopeni (Karaciğerde trombosit yetmezliği),
mikropların zayıflatılmış hâli ya da hastalık ya- Vaskülit (Damarda hasar) gibi istenmeyen etkileri
pıcı organizmanın fragmanı) görülebilmekte.
Besiyeri/Büyüme ortamı (Virüslerin üretilebil- Aşı vurulmadan aşılar hakkında hiç bilgilen-
mesi için bir besiyerine ihtiyaç vardır) dirilmeyen ebeveyne aynı zamanda aşı sonrası
istenmeyen etkiler (ASİE) genelgesi hakkında
Koruyucular (Genelde kullanılan Thimerosal yani istenmeyen etkilerin rapor edilmesi ve ka-
-cıva-) ve antibiyotikler (En sık kullanılan Neomisin) yıt altına alınması ile ilgili de herhangi bir bilgi
verilmemektedir. Aşıdan sonra aile hiçbir şe-
Adjuvanlar (Antijen salınımını yavaşlatarak,
kilde gelişebilecek olası durumu bildirip, tespit
antijen sunan hücrelerin antijeni alma kapasitesi-
edemeyecektir. Durum Avrupa ve Amerika'da
ni artıran maddelerdir. Aşılarda en sık kullanılan
böyle değil, aksine mağdurlar aşı üreticilerini
adjuvan; alüminyumdur.)4
mahkemelere verip, milyonlarca dolar tazminat
Süspansiyon sıvısı (Tüm bunları bir arada tutup almaktadırlar.
9
veya Chinese Hamster yumurtalık hücrelerine birtakım rahatsızlıkları da teyit eder niteliktedir.
yerleştirilerek üretilir.7 8
3. Çin'de yapılan çalışma: http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pub- gim yok ama zararlı olduğu kanaatinden sonra aşının içeriğinden
med/2484394 çıkarıldığını iddia edenler var. Öyle ise eğer, şimdiye kadar bu
aşıdan uygulananlar göz ardı edilerek hiçbir açıklama yapılmak-
4. Alüminyum tuzları şeklinde sızın çıkarılmıştır. Üstelik Hepatit A prospektüsünde ise, aşının
5. Aşı üreticisi Sanofi Pastuer'in aşı kitabı içeriğinde Polisorbat 20 hâlen yazılmaktadır.
6. Temizlik ve kişisel bakım ürünlerinde kullanılan ve toksik/zehir 9. http://www.saglik.gov.tr/TR/belge/1-6694/asi-sonrasi-istenmeyen-
etkisi olan bir yağ çözücüdür. etkiler-genelgesi.html
7. Aşı üreticisi Sanofi Pastuer'in aşı kitabında 10. http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC1754158/ *http:// Ramazan
8. Engerix B güncel prospektüsünden çıkarılmış, en son gördüğüm www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC1663612/?page=1 1436
2014'ün başlarına kadar yazılıydı. Niye çıkarıldığıyla ilgili bir bil- 11. https://vaers.hhs.gov/data/index
Temmuz’15 • SAYI: 40
57
Hepatit A • Karın ağrısı
çeken içeriklerdendir.
nı değiştirdikten sonra daha
Besiyeri/Büyüme ortamı: Hepatit B aşısı ve diğer aşılarla ilgili hijyenik olması ve bebeğin
İnsan hücresinde çoğal- ilaç prospektüslerinde ciddi reaksi- enfekte olmaması için,
yonlar minimize ve hatta inkâr edilse
tılmıştır (Kürtaj edilmiş de, dünyanın dört bir yanındaki tıp annelerin itina ile elleri-
bebeğin dokusu kullanılır.) ve bilim dergilerinde yayımlanmıştır. ni yıkamaları tavsiye olunur.
Çocuklarda tuvalet eğitimine
Hepatit A virüsü bulaşan dikkat edilmeli ve yiyecekleri
hastada oluşan belirtiler; iyice yıkanmalıdır.
Özellikle çocuklarda tamamen HAV enfeksiyonu genel itibariyle
belirtisiz olabilir. Erişkinlerin dörtte iyiye gidiş gösteren bir hastalıktır. Bu ne-
üçünde ise belirti vardır ve bunlar birkaç denle hastalığın kendisine özgü bir tedavi
gün sürer. yaklaşımı yoktur. Tedavi, hastanın dinlenmesi
ve hastalık bulgularının olduğu dönemde uygun
HAV enfeksiyonuna özgü olmamakla beraber
diyetle beslenmesinden ibarettir.
şunlar görülür:
Engerix B prospektüsünde; Engerix B'nin ge-
• Gözlerde sararma
belikte kullanımı ile ilgili yeterli bilgi mevcut
• İdrarda koyulaşma değildir. Bununla birlikte bütün inaktif viral
aşılarda olduğu gibi fetusa zarar vermesi beklen-
• Hâlsizlik memektedir. Engerix B gebelik döneminde kesin
bir nedenle gereksinim duyulduğu durumlarda
• İştahsızlık
olası avantajları, fetüse olan olası risklerinden
• Bulantı, kusma fazlaysa kullanılmalıdır.14
58
değildir. Bununla birlikte bütün inaktif viral aşı-
larda olduğu gibi fetusa olan riski yok denecek
derecede azdır. Havrix, gebelik döneminde ancak
kesin bir nedenle gereksinim duyulduğu durum-
larda kullanılmalıdır.
Hekimlerin çoğunlukla yan etkileri aşıya bağla- 'Bu VAERS bildirimlerine göre Hepatit A veya
mama eğilimi malumken, zaten CDC (Amerika Hepatit A+B aşısı olmuş gebelerde veya bebekle-
Hastalık Kontrol Ve Koruma Merkezi) ve FDA'in rinde öyle endişe uyandıracak bir İE görülmemiş-
(Amerika Gıda ve İlaç Dairesi) de kabul ettiği gibi tir.'(!)
bu sisteme, aşı reaksiyonlarının ancak %1'i, en iyi
ihtimalle de %10'u bildirilmekte. Önceleri gebelere hiçbir aşı yapılmazken şimdi
çoklu ve kombine aşılar bu en hassas döneme
Çalışmanın izlem sonuçları: yığılıyor. Düşünün, gebelere cıva dolu grip aşısı,
tetanoz aşıları, boğmaca, difteri aşıları ve şimdi
VAERS; bu aşılanmış gebe kadınlardan 139 de Hepatit A ve Hepatit B aşıları öngörülecek!
istenmeyen etki (İE) bildirimi alıyor; bunlardan Amerika'da yapılıyorsa elbette Türkiye de peşin-
%5'inde (yani 7 kişi) ağır reaksiyon gelişiyor; den gidecek.
anne veya bebek kaybı yaşanmıyor.
Davamızın sonu âlemlerin Rabbi olan Allah'a
hamd etmektir.
Ramazan
15. http://www.ajog.org/article/S0002-9378(13)02247-3/ 1436
abstract?rss=yes
Temmuz’15 • SAYI: 40
59
Konuk Yazar
Ümmü yahya
Kurtuluşun Önüne
Çekilmiş Set:
Magic Box
Zaman, biz Müslümanlar için gerçekten çok
kıymetlidir. Zamanın hesabı sorulacak. TV bizi
ibadetten, zikirden, tefekkürden alıkoyar. Bizler ki
günümüzün belli bir vaktini tefekküre ayırmalı,
çocuklarımıza bunu aşılamalı, örnek olmalıyız.
H amd, âlemlerin Rabbi olan yüce Allah'a; Yukarıdaki ayetlerin muhatabı olarak mümin-
salât ve selam Rasûlullah'a, ailesine ve ör- leri zikrediyor Allah subhanehu ve teâlâ. Ve iman eden
nek nesil sahabesinin üzerine olsun. müminler olarak hepimizin amacı Firdevs cen-
netlerine nail olmak. Ve bunun gereği olarak da
Bismillahirrahmanirrahim
sebeplere yapışıyoruz. Allah'ın rızası doğrultu-
"Gerçekten müminler kurtuluşa ermiştir; Onlar sunda bir yaşam tarzı sergilemeye çalışıyoruz.
ki, namazlarında huşu içindedirler. Onlar ki, boş
ve yararsız şeylerden yüz çevirirler. Onlar ki, zekâtı Kurtulanlardan olmayı tüm Müslüman kar-
verirler. Ve onlar ki, iffetlerini korurlar. Ancak deşlerimiz, kıymetli yavrularımız için istiyoruz.
eşleri ve ellerinin sahip olduğu (cariyeleri) hariç. Onlar ki bize Allah'ın subhanehu ve teâlâ bir emanetidir.
(Bunlarla ilişkilerden dolayı) kınanmış değiller- Bu emanetleri, Kur'an ve Sünnet üzere salih kullar
dir. Şu hâlde, kim bunun ötesine gitmek isterse, olarak yetiştirmeye çaba sarf ediyoruz. Bataklıkta
işte bunlar, haddi aşan kimselerdir. Yine onlar (o gül yetişmez misali onları her türlü tehlikeden,
müminler) ki, emanetlerine ve ahidlerine riayet imanlarını bulandıracak her zehirli oktan koru-
ederler. Ve onlar ki, namazlarına devam ederler. maya özen gösteriyoruz. Ama tehlikeli ve zehirli
İşte, asıl bunlar vâris olacaklardır; (Evet) Firdevs'e bir şeytan, evimizin içinde çocuklarımızı zehir-
vâris olan bu kimseler, orada ebedî kalıcıdırlar." 1 liyor, zihinlerini bulandırıyor farkında değiliz.
Biz dışarıdan gelecek tehlikelere karşı çocuğu-
1. 23/Müminun, 1-11
muzu korumaya çalışırken içeriden bizi yıkmaya
60
çalışan tehlikeden habersiz, çocuğumuzu ona
emanet ediyoruz. Peki, gerçekten habersiz miyiz?
Kurda kuzu teslim ettiğimizin farkında mıyız?
Emanete ihanet mi ediyoruz?
TV Japonların deyimiyle; namıdiğer aptal "O halde boş kaldın mı yine kalk başka bir iş/
kutusu... 'İyi kullanıldığı zaman faydalı' gibi bir ibadetle yorul." 5
bahaneye karşılık, zararları sayamayacağımız
kadar çok. TV, insanların sağlığından çalar. Saatlerce TV
karşısında oturmak, insanı tembelleştirir. Az
Ahlaki, fizikî, ruhsal, maddi ve manevi. Çocuk- hareketten dolayı vücut yağ depolamaya başlar.
larımızın her türlü gelişiminde yaptığı tahribatlar Ekrandan yayınlanan ışınlar, Laptın ve Ghrelin
da cabası... adlı hormonlarda dengesizlik meydana getirir.
Laptın; tokluk hormonudur. Tokluk duygusu ve-
Yüce Allah, biz Müslümanlara görev ve sorum- rerek, organizma içindeki yağ stoklarını ayarlar,
luluklar vermiştir. Bizlerin Allah'a, Rasûlümüze, vücudun iştah dengesini düzenler. Gherlin ise
Müslümanlara, ailemize karşı görevlerimiz var. açlık hormonu salgılar. Bununla beraber TV kar-
TV ise bu görevleri hakkı ile yerine getirmemize şısında tüketilen abur cuburlar obeziteye yol açar.
en büyük engeldir. TV zaman hırsızıdır, insanla-
rın vaktinden çalar.
3. Buhari
Ramazan
4. 23/Müminun, 3 1436
2. 15/Hicr, 3 5. 94/İnşirah, 7
Temmuz’15 • SAYI: 40
61
TV'nin zararları bununla bitmiyor. TV, top- Peki, biz daha kendimiz TV izlerken bize ter-
lumlarda ahlaki çöküntülere yol açmış ve açmaya temiz bir sayfa olarak emaneten verilen kıymetli
devam etmektedir. Ahlaksız, edepsiz, şiddet içe- yavrularımıza nasıl 'TV zararlı, izleme' diyece-
ren, kan, zulüm, eğlence, zevk, sefa, şehvet üzeri- ğiz? Çevresindeki ağabey ve ablaları TV izlerken,
ne kurulu film, haberler ve maalesef çizgi filmler onun kötü olduğunu nasıl anlatacağız?
ile hedefe doğru ilerleyen TV ve yine maalesef
diyorum bunları izleye izleye normal, sıradan ve Yüce Allah'ın subhanehu ve teâlâ sevip razı olduğu
meşrulaştırılmıştır ahlaksızlık... salih gençleri, TV evimizi doldururken nasıl
yetiştireceğiz?
TV'de görünen şarlatanların giyimlerinden
tutun, konuşma tarzlarına, cep telefonlarından İslam'ı, imanı, hayâyı, namusu, şerefi, izzeti na-
tutun, araba markalarına, yemek yeme şekille- sıl öğreteceğiz? Güçlü olanın Allah olduğunu, ör-
rine kadar taklit edilir ve bunlar ulaşılmaz bir nek alınması gerekenin O'nun Rasûlü olduğunu;
emel hâline gelmiştir... sahabeyi, müminleri sevmeyi, iffeti, mücadeleyi
nasıl öğreteceğiz?
TV yalancıdır... Şeytanın insana süslü püslü
gösterdiği bu özendirici hâl, Rabbimizin bizden İsterseniz bir de TV'nin maddi boyutuna ba-
istediği yaşam tarzı değildir. Medya patronla- kalım... İnsanlar artık en son çıkan TV'leri al-
rı, gizliden gizliye, kimi zaman da açıktan, mak için yarışmakta. 37, 51 ekran derken
kendi askerlerini yetiştiriyorlar. Kendi 500 ekranlar çıktı piyasaya dersek abartmış
ideolojilerini Müslüman toplumlara, olmayız herhalde.
genç beyinlere aşılıyorlar.
TV'yi aldın bitti mi? Hayır, bu-
nunla birlikte tüketmeye hep
konuk yazar
6. 31/Lokman, 6
62
İki kulağın iki gözün afetidir, TV. Dolayısıyla
kalbin afeti.
Temmuz’15 • SAYI: 40
63
Veysel Türk Ayın Kitabı
veyselturk@tevhiddergisi.com
Kitap: Allah'a Adanmış Gençlikler Günümüz düne oranla kendisini Allah'a ada-
yan gençlere daha da muhtaçtır. Çünkü insanlık
Yazar: Ebu HANZALA tarihi boyunca İslam ve Müslümanlar bugün ya-
şadıkları türden sıkıntıları yaşamadılar. İslam'ın
Yayınevi: Furkan Basım ve Yayınevi
her yönden hedef olduğu, mukaddesatın ayaklar
Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsus- altına alınıp çiğnendiği en karanlık dönemlerde-
tur. O'na hamd eder, O'ndan yardım dilerim. yiz. En ucuz kanın Müslüman kanı olduğu, Haç-
Allah'tan başka ilah olmadığına şahitlik ederim, lıların yeni icat ettikleri silahları Müslümanlar
O tektir ve ortağı yoktur. Yine şehadet ederim üzerinde deneme amaçlı kullandıkları, ırzların
ki Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem O'nun kulu ve heder edildiği, cezaevlerinin Müslümanların
Rasûlüdür. ikinci adresi olduğu, din, can, mal, nesil ve akıl
emniyetinin hiçe sayıldığı bu dönemde, kendi-
"Ey iman edenler! Allah'tan O'na yaraşır şekilde lerini Allah'a adayan gençlere ne de çok ihtiyaç
korkun ve ancak Müslümanlar olarak can verin." 1 vardır. Çünkü bu karanlıktan çıkış, dün olduğu
gibi bugün de bu gençlerin ellerinde gerçekle-
İnşallah bu ay tanıtımını yapacağımız, 'Allah'a şecek. Rasûllerine havarilik ve ashablık edildiği
Adanmış Gençlikler' isimli eser olacaktır. İnsana yerde, her müceddid ve hareket adamına yaren-
hayat veren Allah'ın, insan üzerinde nimetleri lik edildiğinde ve hangi ümmet şanlı bir tarih
sayılamayacak kadar çoktur. Bunların başında da yazmışsa mutlaka orada Rabbine iman etmiş bir
iman nimeti gelir. Ve her nimet gibi bu nimetin gençlik vardır.
de şükrünün eda edilmesi gerekiyor. İman nimeti
de; onunla amel, insanları ona davet ve onun için Ümmetin içinde bulunduğu bu ölü hâl ve
mücadele etmek sureti ile ancak şükrü eda edile- karanlık zulumat mutlaka son bulacaktır. Bu,
bilir. Ve bunun için en uygun ve en verimli dö- Allah Rasûlü'nün vaadidir. Ve en layık olan da
nem, gençlik dönemidir. Çünkü ihtiyaç duyulan kendilerini Allah'a adayan gençlerdir. Peki bu
canlılık, hareket kabiliyeti, heyecan vb. durumlar gençlik nasıl olmalı? Bu sorunun cevabını bu ay
gençlik döneminde görülen özelliklerdir. İslam tanıtımını yaptığımız ve Ebu Hanzala Hoca'mızın
tarihinin yakinen şahitlik ettiği, kendisini Allah'a kaleminden derlenen 'Allah'a Adanmış Gençlik-
adayan gençlerle doludur. Talut ve Calut kıssası, ler' kitabında arayalım.
Uhdud ashabına konu olan genç, Ashab-ı Kehf 'in
gençleri ve Allah Rasûlü döneminde kendilerini Duamızın sonu Allah'a hamd etmektir.
Allah'a adayan güzide gençler. İsimlerini saymak-
la, faziletlerini yazmakla bitiremeyiz.
64