Professional Documents
Culture Documents
Tevhid Dergisi, Sayı 23
Tevhid Dergisi, Sayı 23
1435
ası
laşm
akın
ve ABD Y
İran
BAŞYAZI’13
‘03
İhtilaf Fıkhı: Menhecî İhtilaflar
Ebu HANZALA
‘46
Afganisşam
Kerem ÇAĞLAR
34 Namazlarımızdan Nasıl
İstifade Edebiliriz? - 2
Emre ACAR
23 Hariciler/Havaric - 1
Murat GÜÇ
38 Kâfirlere ve Batıl
Ehline Meyletmek
Yusuf El-Uyeyri
Gündeme Dair
muharrem 1434
aralık '13 SAYI: 23
Dolu, bir o kadar da karışık Türkiye gündemi var. Bu karışıklıkta gündemi çokça meşgul eden
ve etmeye devam edecek olan, geçiştirilemeyecek bazı vakıalar bulunmakta...
Dünyada ezeli iki düşman İran-ABD yakınlaşması küfrün tek millet olduğunu gözler önüne
seriyor...
Cihad meydanlarında ve dışarıda bu kirli siyasetin içinde Allah’ın dini ve rızası için çarpışan
mücahid kardeşlerimize El-Nasr olan Rabbimizin yardım etmesi temennizlerimizle...
Editör
03 İhtilaf Fıkhı: Menhecî İhtilaflar Ebu HANZALA
23
İÇİNDEKİLER
63 Dünyadan Haberler
Satış Noktaları Bursa: İkra Kitapevi, İlahiyat Fak. Karşısı Fethiye Mh. Kırlangıç Sk. No:17 Nilüfer/Bursa 0 (532) 138 02 42
Diyarbakır: Tevhid Kitapevi, Kaynartepe Mh. Gürsel Cd. No:190/A Bağlar/Diyarbakır 0 (541) 857 34 20
Vahyin Rehberliğinde
Ebu Hanzala
İhtilaf Fıkhı:
-8- Menhecî İhtilaflar
Menhec ihtilafı dediğimizde kastımız:
hareket metodlarında vuku bulan ihtilaftır.
Yazdıklarımız ve zikredeceğimiz mülahazalar
başka anlamlara yorulmamalıdır.
Allah'ın Adıyla
İ nsanları ihtilaf ettikleri hususlarda hidayet Hangi alanda kullanılırsa kullanısın menhec,
eden Allah'a hamd olsun. Salat ve selam di- takip edilen yol ve metod anlamındadır.
nin ve nimetin kendisiyle tamamlandığı Mu-
hammed Mustafa'ya, onun sallallahu aleyhi ve sellem Konuya girmeden önce, menhec kelimesin-
âline, ashabına ve tabilerinin üzerine olsun. den ne kastettiğimizi izah etmenin faydalı ola-
cağını düşünüyorum. Çünkü bu kelime İslamî
Buraya kadar olan yazı dizimizde akide ve çevrelerde zaman zaman değişik anlamlarda
fıkıhta ihtilaf konusuna değinmeye çalıştık. Bu kullanılıyor. Örneğin Suudi Arabistan'da ilim
yazımızla beraber Rabbimizin inayetiyle 'Men- tahsil etmiş veya o havzanın kitaplarıyla hem-
hecte ihtilaf' konusuna başlayacağız. hal bir çevrenin bu kelimeden anladığıyla; Mısır,
Suriye gibi yerlerde ilim tahsil etmiş insanların
Menhec kelimesi ne-he-ce aslından türemiş- bu kelimeden anladığı farklıdır. Metod olarak
tir. Lugat olarak; açık ve belirgin yol demektir. İhvan-ı Müslimin çizgisine yakın olan birinde
Menhec kelimesi de; üzerinde seyredilen ve ta- bu kelimenin çağrıştırdığı anlamla, cihadi ha-
kip edilen açık, belirgin yol anlamındadır. 1 reketlere yakın birinde çağrıştırdığı anlam da
farklıdır.
Istılah anlamı da lugat anlamına yakındır.
Hadis ehli/Selefi havzalarda menhec; itikadî
meselelere yaklaşım metodu, dinin asıllarına Muharrem
1435
1. Lisanu'l Arap; 2/383
ARALIK'13 • SAYI: 23
3
dair nasların nasıl anlaşılması gerektiğini ifade edin ve tağut'tan sakının' diye (emretmeleri için)
eder. bir Peygamber gönderdik..." 3
Suriye, Mısır ve benzeri; kelam ehlinin yo- "Hani İbrahim babası Azer'e: 'Putları ilah mı
ğunlukta olduğu yerlerde menhec, daha ziyade ediniyorsun? Şüphesiz ben seni ve kavmini apaçık
bu meselelerin yazılış ve anlatım metodunu ifa- sapıklık içerisinde görüyorum.' demişti."
4
de eder.
"Andolsun ki Nuh'u elçi olarak kavmine gön-
derdik. Dedi ki: 'Ey kavmim! Allah'a ibadet edin,
Sahada İslam adına hareket eden cemaat-
sizin O'ndan başka ilahınız yoktur.' 5
ler ise bu kelimeyi daha ziyade hareket meto-
du anlamında kullanırlar. Bizim bu yazımızda "Ad kavmine de kardeşleri Hud'u (gönderdik).
ele alacağımız anlam sonuncusudur. Menhec O dedi ki: 'Ey kavmim! Allah'a ibadet edin; sizin
ihtilafı dediğimizde kastımız: hareket metod- O'ndan başka ilahınız yoktur. Hâlâ sakınmayacak
larında vuku bulan ihtilaftır. Yazdıklarımız ve mısınız?' 6
zikredeceğimiz mülahazalar başka anlamlara "Semud kavmine de kardeşleri Salih'i (gön-
yorulmamalıdır. derdik). Dedi ki: 'Ey kavmim! Allah'a ibadet
edin; sizin O'ndan başka ilahınız yoktur.' 7
Akidenin asıllarında ittifak eden,
amellerinde şirk olmayan ve şirk ta- "Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı
ifelerinden beri olan İslamî hareket- (gönderdik). Dedi ki: 'Ey kavmim!
lerin sahada farklı metodlarla ça- Allah'a ibadet edin; sizin O'ndan baş-
lışması caiz midir? Caizse bunun ka ilahınız yoktur.' 8
vahyin rehberliğinde
4
"Biz o ikisine: 'Firavun'a gidin o tağutlaştı. Ona emretti. 'Allah'tan başka ilâh yoktur' demedikçe
yumuşak söz söyleyin umulur ki korkar veya öğüt size ne bu dünyada ne de ahirette bir faydam do-
alır' dedik." 9 kunur...' "
Aynı noktadan başlayan ve tevhidî bir gün- Bu örnekler onların kavimlerine hitap eder-
deme sahip olan İbrahim aleyhisselam ise yolun ba- ken farklı üsluplar kullandıklarını gösterir. Yani
şında onlara sert davranmış, farklı bir metod İslam'ın temeli olan tevhid konusunda ihtilaf
izlemiştir. yoktur. Ancak bunun anlatım üslubunda muha-
lif olan müşriklere gösterilecek sertlik ve yumu-
"Hani İbrahim babası Azer'e: 'Putları ilah mı şak üslup Peygamberden Peygambere farklılık
ediniyorsun? Şüphesiz ben seni ve kavmini apaçık arz etmiştir.
sapıklık içerisinde görüyorum' demişti." 10
Yine bu örneklerden anlayacağımız baş-
"İbrahim'de ve onunla beraber olanlarda sizin ka bir nokta, muhatapların seçimi meselesidir.
için güzel bir örnek vardır. Hani onlar kavimle- Musa aleyhisselam ve İbrahim aleyhisselam kavimlerinin
rine demişlerdi ki: 'Biz sizden ve Allah'tan başka en tepe noktasından davete başladılar.
ibadet ettiklerinizden beriyiz. Sizi tekfir ettik ve
siz Allah'a bir olarak iman edinceye kadar bizim- Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem ise önce birey-
le sizin aranızda ebedi düşmanlık ve kin belirmiş- lere davetini ulaştırmış, daha sonra kendi aile
tir..." 11 efradına açılmış, bundan sonra Kureyş'in ileri
gelenlerine davetini götürmüştür. İçeriği ve özü
Allah Rasûlü ise davetini halkına daha farklı bir olan davet, kavimlerine farklı muhatap kit-
bir üslupla ulaştırmıştır. Öncelikle kendine dik- leleri üzerinden ulaşmıştır.
kat çekmiştir. Onların arasında sevilen, saygı
duyulan ve kendinden emin olan bir insan ol- Bunun gibi bir başka mesele, gizlilik ve açık-
duğunu onlara ikrar ettirmiş, bundan sonra da- lık konusudur. Kur'an ve Sünnet'te bizlere mü-
vetini bir misalle onlara ulaştırmıştır. cadeleleri anlatılan Peygamberler ve salihler bu
konuda farklı tutumlar içindedirler. Bazısı da-
Rasûl-i Ekrem bir gün Safâ tepesine çıkarak vetin ilk gününden meydan okuyup ve açık bir
bütün Mekkelilere İslamiyet'i tebliğ etmeye ka- metod izlerken, bazıları böyle davranmamıştır.
rar verdi ve orada toplananlara şöyle seslendi:
Kur'an'da mücadeleleri anlatılan Kehf ashabı
" 'Ey Kureyşliler! Size şu dağın arkasında bir ve Uhdud ashabına baktığımızda tam bir gizli-
düşman birliği var desem inanır mısınız?', 'Evet, lik görürüz.
senin yalan söylediğine şahit olmadık' cevabını
alınca konuşmasına şöyle devam etti: 'Öyleyse ben "Yoksa sen Kehf ve Rakim ashabının bizim şa-
büyük bir azaba duçar olacağınızı size haber veri- şılacak ayetlerimizden olduklarını mı sandın? O
yorum... Allah bana en yakın akrabamı uyarmamı gençler mağaraya sığınmış ve şöyle demişlerdi: 'Ey
Rabbimiz! Bize kendi katından bir rahmet ver ve
bize işimizde bir başarı hazırla.' Bunun üzerine
9. 20/Taha, 43-44 mağarada nice yıllar onları ağır bir uykuya dal- Muharrem
10. 6/En'am, 74 dırdık. Sonra iki gruptan hangisinin bekledikleri 1435
11. 60/Mumtehine, 4
ARALIK'13 • SAYI: 23
5
süreyi iyi hesap ettiğini bilmek (ortaya çıkarmak) Bu hükümdarın bir sihirbazı vardı. Sihirbaz, ihti-
için onları uyandırdık. Biz sana onların kıssalarını yarlayınca hükümdara:
gerçek olarak anlatıyoruz. Onlar Rabblerine iman
etmiş gençlerdi. Biz de hidayetlerini artırmıştık. __ Ben ihtiyarladım. Bundan dolayı bana bir
Biz onların kalplerini sağlam kılmıştık. (Kra- çocuk gönder de sihri ona öğreteyim, dedi.
lın önünde) durduklarında şöyle dediler: 'Bizim
Rabbimiz göklerin ve yerin Rabbidir. Biz O'ndan O da, ona sihri öğretmek için kendisine bir
başkasına tapmayacağız. Aksi takdirde, andolsun çocuk gönderdi. Çocuk, yola koyulduğu vakit bir
ki çok saçma bir söz söylemiş oluruz. İşte şunlar rahibe rast geldi. Hemen yanına oturarak, konuş-
kavmimiz; O'ndan başka ilahlar edindiler. Onlar masını dinledi ve beğendi.
(tanrıları) hakkında açık bir delil getirmeli değiller
mi? Allah'a karşı yalan uydurandan daha zalim Artık sihirbazın yanına giderken rahibe uğrar,
kim olabilir?' " 12 yanında otururdu. Sihirbaza geldiğinde ise, sihir-
baz kendisini döverdi. Çocuk bunu, rahibe şikayet
Bunlar kendi aralarında iman eden ve ederdi.
imanlarını gizleyen insanlardı. İmanlarında
olgunlaşınça yaşadıkları dönemin tağutları- Rahip, şunu söyledi:
na başkaldırıp hakikati haykırdılar. Bunun __ Sihirbazdan korktuğun vakit, 'beni,
akabinde davalarını açıktan anlatma-
ailem salmadı.' de! Ailenden korktuğun
yıp kaçtılar. Ve yüce Allah subhanehu ve vakit, 'beni, sihirbaz salmadı' deyiver!
teâlâ onları mağarada uyutmak sure-
tiyle yüzlerce yıl gizledi. Çocuk, bu minval üzere devam
vahyin rehberliğinde
6
bunu işitti. Ve kendisine birçok hediyeler getirerek: __ Ben, hiç kimseyi düzeltemem. Şifayı veren
ancak Allah'tır! dedi.
__ Eğer beni düzeltebilirsen, şuradaki şeylerin
hepsi senin olsun! dedi. Bunun üzerine hükümdar, onu da tevkif etti.
Ona, işkence yapmaya başladı. Nihayet çocuk, ra-
Çocuk: hibin yerini söyledi. Rahibi de getirdiler. Kendisine:
__ Ben, hiçbir kimseyi düzeltemem. Şifayı an- __ Dininden dön! denildi.
cak Allah verir! Eğer sen, Allah'a iman ediyorsan,
ben Allah'a dua ederim. O da şifa verir, dedi. O, razı olmadı. Derken hükümdar, bir teste-
re istedi ve onu başının ortasına koyarak yardı.
Adam Allah'a iman etti. Allah da şifasını verdi. Hatta iki parçası yere düştü. Sonra çocuk getirildi.
Daha sonra hükümdarın yanına gelerek eskiden Ona da:
oturduğu gibi oturdu.
__ Dininden dön! denildi.
Hükümdar, ona:
Fakat o da kabul etmedi..." 14
__ Senin gözünü kim iade etti? diye sordu.
Bu genç, rahibin yönlendirmesiyle imanını
ve davetini gizlemiştir. Davet onların istekleri
Adam:
dışında yayılmıştır. Adam işkenceye dayana-
__ Rabbim! cevabını verdi. madığı için genci, genç işkence sonunda rahibi
göstermiştir. Bu da içinde bulundukları şartlar
(Hükümdar:) nedeniyle davette gizliliği esas aldıklarını gös-
terir.
__ Senin, benden başka Rabbin var mı? dedi.
Aynı yöntemi kısmen 15 Allah Rasûlü'nün sal-
(Adam:)
__ Benim Rabbim de, senin Rabbin de Allah'tır, 14. Müslim
cevabını verdi. 15. Burada 'kısmen' ifadesi kullanmamız kasıtlıdır. Çünkü hakkı
gizlemeden seçici bir davet yapmakla hakkı gizlemek ve tevhidi
anlatmamak, birbirinden farklı şeylerdir. Davette gizli dönem-
Bunun üzerine hükümdar, onu tutukladı. den kast edilen de budur. Bazılarının gizlilik dönemini; hakkı
saptırmak, müşrikler gibi yaşamak, onların Allah'ın dışında
Kendisine işkence yapmaya başladı. Nihayet o ibadet ettikleri ilahlara ibadet ve saygı olarak anlamaları yanlış-
adam, çocuğun yerini söyledi. Çocuğu da getirdiler. tır. Bugün içinde yaşadığı şirk toplumunun en büyük putu olan
demokrasiyle İslam'a hizmet ettiklerini zannedenler bunu 'giz-
lilik dönemi' olarak isimlendiriyor. Yine kavimlerinin putlarına
Hükümdar, ona: gösterdikleri saygı törenlerinde onlarla beraber olmaya, tağutla-
rının helak yıl dönümünde onlarla beraber yas tutmaya, İslamî
__ Ey oğlum; sihrin, körleri düzeltecek ve şöyle yönetimin kaldırılıp yerine küfür nizamının kurulduğu günü
bayram olarak kutlamalarına 'gizlilik dönemi' diyorlar. Hiçbir
şöyle yapacağın dereceyi bulmuş, dedi. Peygamber gizlilik döneminde müşriklerle beraber Allah'a şirk
koşmamıştır. Onların ilahlarını tazim etmemiş, kendinden önce
var olan Peygamberlere olan düşmanlıklarını onlarla beraber
Çocuk: bayram edinmemiştir. Gizlilik, davette seçici olmak ve belli bir Muharrem
taraftar kitlesine ulaşıncaya kadar dikkatli davranmaktır. Yoksa 1435
gizlilik müşrikleşmek değildir.
ARALIK'13 • SAYI: 23
7
davetinde de görürüz. O sallallahu
lallahu aleyhi ve sellem gönder ve onlara azap etme. Biz sana Rabbinden
davetinin ilk yıllarında seçici davran-
aleyhi ve sellem ayetlerle geldik. Selam hidayete uyanlara olsun.' " 18
mış ve davetini kontrollü bir şekilde yaymıştır.
Belli bir taraftar sayısına ulaşmadan Kureyş'i Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem davetini
karşısına almak istememiştir. Onun Kureyş'in Cafer radıyallahu anh, Necaşi'ye şu sözlerle anlatmış-
bilgisi dışında Taif 'te destek araması da böyle tır:
anlaşılmalıdır. Açıktan onlara muhalefet et-
mekten sakınmış, plan ve programını onlara 'Ey hükümdar! Biz cahil bir millet idik. Putlara
belli etmeden icra etmiştir. tapardık, ölmüş hayvan leşini yer, her türlü kötü-
lüğü işlerdik. Akrabalarımızla münasebetlerimizi
Daveti bizlere Kitap ve Sünnetle anlatılan keser, komşularımıza kötülük yapardık. Kuvvetli
olanlarımız, zayıf olanlarımızı ezerdi.
bazı Peygamberler ise ilk günden açıktan hare-
ket etmişlerdir. Yukarıda örnekleri verilen İb- Allah subhanehu ve teâlâ bize; kendimizden, doğru-
rahim, Musa ve diğer Peygamberler aleyhimusselam luğunu, eminliğini, iffet ve temizliğini, soyunun
geldikleri gibi kavimlerinin karşısına dikil- düzgünlüğünü bildiğimiz bir Peygamber gönde-
miş, açıktan meydan okumuşlardır. rinceye kadar, biz bu vaziyette idik. O Peygamber
Her Peygam- bizi; Allah'ın subhanehu ve teâlâ varlığına ve birliğine
ber, kavmi- Bunun gibi bir diğer mesele, tev- inanmaya, O'na ibâdete, bizim ve atalarımızın ta-
hid davetinin yanında gündeme pınageldiği taşları ve putları bırakmaya davet etti.
nin yaptığı getirdikleri konulardır. Her Doğru sözlü olmayı, emânete hıyanet etmemeyi,
haramları gün- Peygamber, kavminin yaptı- akrabalık haklarını gözetmeyi, komşularla güzel
deme getirmiştir. ğı haramları gündeme getir- geçinmeyi, günahlardan ve kan dökmekten sakın-
Cahiliyye toplumla- miştir. Cahiliyye toplumları mayı bize emretti. Her türlü ahlaksızlıklardan, ya-
rı Allah'a şirk koş- Allah'a şirk koştukları gibi lan söylemekten, yetimlerin malını yemekten, na-
O'nun hudutlarını da çiğner- muslu kadınlara dil uzatmaktan ve iftira etmekten
tukları gibi O'nun ler. Allah'ın subhanehu ve teâlâ bizi menetti.'
hudutlarını da haram kıldığı zahirî ve Lut aleyhisselam tevhidî davetinin yanında cinsel
çiğnerler. Allah'ın batınî münkerler onlarda sapkınlıkları konu edinmiş, Şuayb aleyhisselam on-
subhanehu ve teâlâ vardır. Haramlar onlar için ların ticaret ahlakına dikkat etmelerini istemiş,
bir yaşam biçimidir. Ancak Musa aleyhisselam ezilen ve hakları gasp edilmiş bir
haram kıldığı zahirî
Peygamberlerin tevhidin ya-
ve batınî münkerler nında gündeme getirdikleri halkın özgürlüğünü talep etmiştir. Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem cahiliyyenin en koyu döne-
onlarda vardır. Ha- yasaklar farklıdır. En yaygın minde geldiği için birden fazla münkere dikkat
ramlar onlar için ve zararlı olanı öncelikle konu çekmiş, onları arındırmak istemiştir.
bir yaşam edinmişlerdir.
Yine mücadeleleri Kur'an ve Sünnet'e konu
biçimidir. Lut aleyhisselam: edinilen Peygamberlerin davetlerini insanlara
"Allah'ın sizler için yarattığı kadınları bı- ulaştırmak ve onların dikkatlerini çekmek için
rakıp erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Bilakis siz- kullandıkları vesileler de farklıdır.
ler haddi aşan bir kavimsiniz." 16
İbrahim aleyhisselam yıldızlarla Allah'a şirk koş-
Şuayb aleyhisselam: manın yaygın olduğu bir dönemde, onlara yıl-
dızların ibadete layık olmadığını gösteren bir
"Ölçü ve tartıda hile yapmayın hüsrana uğra- tartışmayla tevhidi anlatmış; putları fiili olarak
yanlardan olursunuz." 17 kırarak, onların fayda ve zarar vermediğini on-
lara göstermiştir.
Musa ve Harun aleyhimusselam:
"Böylece İbrahim'e -kesin bilgiyle inananlardan
"Ona gidin ve deyin ki: 'Biz sana gönderilmiş olması için- göklerin ve yerin melekûtunu gösteri-
Allah'ın elçileriyiz. İsrailoğulları'nı bizimle beraber yorduk. Gece, üstünü örtüp bürüyünce bir yıldız
8
görmüş ve demişti ki: 'Bu benim rabbimdir.' Fakat büyücü hilesidir. Büyücü ise nereye varsa kurtu-
(yıldız) kayboluverince: 'Ben kaybolup gidenleri lamaz.' Bunun üzerine büyücüler secdeye kapan-
sevmem' demişti. Ardından ayı (etrafa aydınlık dılar: 'Harun'un ve Musa'nın Rabbine iman ettik'
saçarak) doğar görünce: 'Bu benim rabbim' de- dediler." 20
miş, fakat o da kayboluverince: 'Andolsun' demişti,
'Eğer Rabbim beni doğru yola erdirmezse gerçekten İsa aleyhisselam tıbbın yaygın olduğu bir dö-
sapmışlar topluluğundan olurum.' Sonra güne- nemde hastaları iyileştirerek şifanın ve onunla
şi (etrafa ışıklar saçarak) doğar görünce: 'İşte bu beraber herşeyin Allah'tan olduğuna dikkat
benim rabbim, bu en büyük' demişti. Ama o da çekmiştir.
kayboluverince, kavmine demişti ki: 'Ey kavmim,
doğrusu ben sizin şirk koşmakta olduklarınızdan "İsrailoğulları'na elçi kılacak. (O, İsrailoğul-
uzağım. Gerçek şu ki; ben bir muvahhid olarak ları'na şöyle diyecek:) 'Gerçek şu; ben size Rabbi-
yüzümü gökleri ve yeri yaratana çevirdim. Ve ben nizden bir ayetle geldim. Ben size çamurdan kuş
müşriklerden değilim.' " 19 biçiminde bir şey oluşturur, içine üfürürüm, o
da hemencecik Allah'ın izniyle kuş oluverir. Ve
Musa aleyhisselam gücün ve sihrin yaygın ol- Allah'ın izniyle doğuştan kör olanı, alaca hasta-
duğu bir ortamda önce gücün kaynağı olan lığına tutulanı iyileştirir ve ölüyü diriltirim. Ye-
Firavun'un karşısına çıkmış ve onun acziyetini diklerinizi ve biriktirdiklerinizi size haber veririm.
insanlara göstermiştir. Sonra bilginin kaynağı Şüphesiz, eğer inanmışsanız bunda sizin için kesin
olan sihirbazların karşısına çıkmıştır. Allah sub- bir ayet vardır." 21
hanehu ve teâlâ ona zahiri sihre benzeyen bir mucize
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şiirin ve hi-
vermiş ve bu vesileyle hakla batılı açığa çıkar- tabetin revaçta olduğu bir topluma Kur'an gibi
mıştır. belağatı düşmanları tarafından kabul edilmiş
güçlü bir sözle geldi. Onların dikkatini tevhide
"Dedi ki: 'Ey Musa, sen bizi sihrinle yurdumuz-
dan sürüp çıkarmaya mı gelmiş bulunuyorsun? çekti.
Madem böyle, biz de sana buna benzer bir sihirle Örneğin O sallallahu aleyhi ve sellem İbrahim'den
geleceğiz; şimdi bir buluşma zamanı ve yeri tespit daha güçlü olduğu ve korunduğu hal-
aleyhisselam
et, bizim de senin de karşı olamayacağımız; açık, de, onların putlarını kırmadı. Onun kavminde
geniş bir yer olsun' dedi. (Musa) dedi ki: 'Buluş- putperestlik daha yaygındı. Onların dikkatini
ma zamanımız, (ülkenin ulusal) bayram günü çekmek istediğinde atalarının sapıklığına de-
ve insanların toplanacağı kuşluk vakti (olsun).' ...
ğindi. Çünkü onların putlara olan bağlılığı put-
'Ey Musa' dediler. Ya sen (asanı) at veya önce biz
atalım.' Dedi ki: 'Hayır, siz atın.' Sonra hemen (ne lar hakkındaki inaçtan değil, atalarının masum
görsün) sihirlerinden dolayı ipleri ve asaları ken- olduğuna inanmalarındandı. İbrahim'in kav-
disine gerçekten koşuyormuş gibi göründü. Musa, minde ise putçuluk daha ziyade inanç esaslıy-
bu yüzden kendi içinde bir tür korku duymaya dı. Bundan dolayı biri putları, bir diğeri ataları
başladı. 'Korkma' dedik. 'Muhakkak sen üstün ge- taklidi baltaladı.
leceksin. Sağ elindekini atıver, onların yaptıklarını
yutacaktır; çünkü onların yaptıkları yalnızca bir
Muharrem
20. 20/Taha, 57-70 1435
19. 6/En'am, 75-79 21. 3/Âli İmran, 49
ARALIK'13 • SAYI: 23
9
Buraya kadar anlattıklarımızdan; Peygam- bulunduğu bir ülkede var olan iki hareketin,
berlerin esas konularının tevhid olmasıyla be- menhecî bir takım ihtilaflarının olması gayet
raber üslup, gizlilik açıklık, vesileler, muhatap normaldir.
kitlesi olarak farklılık arz ettiklerini gördük.
Onların bu anlamdaki menhecleri ve hareket Diktatörlük olan ülkede hareket, gizliliğe
metodları farklıydı. Diyebiliriz ki; dikkat edecektir. Çünkü bu tip ülkelerde muha-
lif seslere kesinlikle müsade edilmez. Diğerinde
Aynı akideye sahip olan, tevhidin esasla- ise hareket, bazı konularda gizlilik ilkesine ria-
rında müttefik, şirkten ve ehlinden beri olan yet etse de daha açık hareket eder.
İslamî yapıların bazı hareket metodlarında
ihtilaf etmeleri normaldir. İçinde yaşanılan Birinde, hareketin kullandığı dil çok daha
bölge, kültür, toplumda revaç bulan şeyler, yumuşak olacaktır. Yönetim muhalif olanları
kullanılmaya müsait vesileler, muhatap kitle- rahatça öldürüp, uzun yıllar kimsenin haberi
sinin seviyesi, bölgenin siyasi yapısı; vakıadan olmadan zindanlarda tutabiliyor. Hem fertleri-
vakıaya farklılık arz edebilir. Böyle olunca da ni korumak, hem de hareketin genel güvenliği
hareketlerin bu anlamdaki metodları farklı açısından yönetimin tuğyanına açıktan dil
olabilir. Türkiye'nin doğusu ve batısı, gü- uzatmazlar. Diğer ülkelerde ise yönetime,
neyi ve kuzeyi arasındaki farklar dahi demokrasiye, başta bulunanların tuğya-
çok barizdir. Aynı ülkenin sınırları nına dair çok açık sözler sarf edilebi-
içinde farklı bölgelerin insan yapı- lir. Çünkü bunlar, demokratik ülke-
sı, kültürel ve siyasî durumu dahi lerde fikir hürriyeti kapsamında ele
çok farklıdır. Bir toprakta dahi alınır.
vahyin rehberliğinde
Diktatörlükle yönetilen bir ülkeyle, de- Bunun gibi daha birçok kıyaslama yapıla-
mokrasinin tatbik edildiği ve fikir hürriyetinin bilir. Bu tip farklılıklarda Müslümanların bir-
10
birine anlayış göstermesi gerekir. Birinin diğer
kardeşlerinin menhecini katı, gizli ve sert bul-
ması; bir diğerinin kardeşlerini gevşeklik ve
samimiyetsizlikle etiketlemesi doğru değildir.
Bu durumlar vakıanın ve şartların oluşturduğu
genel durumlardır. Bir ülke sınırları içinde dahi
bu gözlemlenebilir. Türkiye'nin doğusunda, yıl-
larca devam eden çatışma süreci ve saldırılar o
bölgenin Müslümanlarını daha siyasî ve gizli
kılmıştır. Bölgedeki siyasî doku sokaklara dahi
yansımıştır. Sokaklar adeta insanlara siyaset
öğreten okul görevi görmektedir. Aynısını batı
için söylemek pek mümkün değildir. Bu va- ise İslam tarihinde vuku bulan münferit bazı
kıa farklılığından kaynaklı olarak doğu ve batı hadiselerle, ihtiyaç anında müşrikten yardım
Müslümanları arasında bariz farklar bulunmak- alınabileceğini söylerler. Uhud gününde Kuz-
tır. Bireyler ve yeni oluşmakta olan tevhidî yapı- man adındaki müşriğin Müslümanlarla savaşa
larda, bölgenin siyasî izlerinin bulunması gayet çıkması, Peygamberimizin Yahudilerle yaptığı
normaldir. Onların batıda yetişmiş kardeşlerine anlaşmada Medine'ye olacak saldırılarda bera-
bakış açışı veya batıda yetişmiş Müslümanların ber savaşmayı taahhüt etmesi, Huneyn günün-
onlara bakışı bu zaviyeden olursa, meşru olan de Safvan bin Ümeyye müşrikken, ondan silah
bu farklılık zenginliğimiz olur. Aksi halde vakıa yardımı alması, kıyamet alemetlerini ümmetine
farklılığı nedeniyle kaçınılması mümkün olma- haber verirken:
yan bir durum, ihtilaf sebebi olur.
"Sizler ve Rumlar sulh yapacak ve arkanızda
Bunun bir örneği de cihad meydanlarında olan düşmanla beraberce savaşacaksınız." 22 de-
çokça vuku bulan bazı ihtilaflardır. Ki bunun mesi ve benzeri naslarla müşriklerden yardım
başında: savaş esnasında müşriklerden veya almanın caiz olduğunu söylerler.
bidat taifelerinden yardım alma' meselesi gelir.
Allah Rasûlü'nün uygulamaları farklı farklı ol- c. Bir diğer görüş ise nasların arasını bulup
duğu için, sonrasında ulema bu konuda ihtilaf sonuca ulaşmaktır. Bunlar da; cevaz veren de-
etmiştir. lilleri şartların oluşmasına, yasaklayan delilleri
şartların oluşmamasına bağlarlar. Genelde şu
a. Bunu mutlak olarak haram gören alimler, şartlar dahilinde caiz olduğunu söylerler:
hangi şartta olursa olsun kafirlerden yardım
-Yardım alınacak Müslümanların bulunma-
alınmayacağını söylerler. Bunlar genelde İmam
ması.
Müslim'in rivayet ettiği Aişe radıyallahu anh annemi-
zin rivayetini delil alırlar: -İmamın yardım alacağı kafirlere güvenmesi.
"Bedir günü kahramanlığıyla meşhur bir adam -Emirleri veren ve kontrolü sağlayanın Müs-
Allah Rasûlü'ne geldi. Sahabe onu görünce çok se- lümanlardan olması.
vindi. 'Ben seninle savaşıp ganimet olarak aldığın
mallardan almaya geldim.' dedi. Allah Rasûlü: Önceki yazılarımızda zikrettiğimiz gibi; ih-
'Sen Allah'a ve Rasûlü'ne iman ediyor musun?' diyetilaf anında mutlak serbestiyet söz konusu de-
sordu. Adam 'Hayır' cevabı verdi. Rasûl: 'Git, ben
ğildir. Mutlaka tercih yapılmalıdır. Bununla be-
müşriklerden yardım almam' dedi." raber ihtilaf, delile ve farklı uygulamalara dayalı
bir ihtilafsa bunu meşru ihtilaf olarak değerlen-
Bu hadisle, asıl olan onlardan yardım al- dirmek gerekir. Siz bu konuda tercihinizi yapa-
mamaktır derler. Bununla beraber bu hükmün bilirsiniz. Ancak tercihi sizden farklı olan ve bu
illetlerini zikrederler. Kafirlere güven olamaya- konuda farklı bir menhece sahip olan kardeşle-
cağı, bunun safları kirletip Allah'ın yardımına rinizi kınayamazsınız. Evet, nasihat edebilir, bu
engel olabileceğini söylerler. tercihin zararlarını yazılı ve sözlü aktarabilir,
Muharrem
b. Bunun caiz olduğunu savunan alimler
1435
22. Ahmed, Ebu Davud
ARALIK'13 • SAYI: 23
11
kendinizi ve etbaınızı bu durumdan korumak hedefleri doğrultusunda farkında olmadan kul-
için çaba gösterebilirsiniz. Ancak İslam'da meş- lanılmasıdır. Bu genelde kontrolsüz ve başıboş
ru ihtilaf kapsamında olan bir durumu, İslam bireyler üzerinden sağlanır. Bir bireyin yapacağı
dışı bir ihtilaf olarak göremezsiniz. bir hata, onun gibi düşünen, aynı değerlerden
beslenen tüm Müslümanlara mal edilebilir. Bu
Cihad bölgelerinde bazı saflarda dininden da hareketlerin hem güvenlik açısından, hem
ve ahlakından razı olunmayan insanlar görebi- de ilerleme açısından ciddi zararlara uğraması-
liriz. Şayet bu durum sancak sahiplerinin bu in- na sebep olur. Bundan dolayı başıboş ve kont-
sanları Müslüman görmesinden veya vela bera rolsüz bireyler, pimi çekilmiş ve patlamaya hazır
hukukunu önemsememesinden kaynaklanıyor- bomba konumundadırlar. Nerede nasıl bir ha-
sa bu akidevî bir ihtilaftır. Bunu inkar etmek ve tayla Müslümanlara zarar verebilecekleri kesti-
karşı çıkmak tevhid sınırlarını müdafaa etmek rilemez. Bunları toparlayacak, İslamî terbiye ve
babındandır. Ancak bu durum müşrikten yar- eğitim sınırları içine alacak; farklı menheclere
dım alma konusunda varolan ihtilaftan kaynak- sahip hareketlere ihtiyaç vardır.
lanıyorsa, bunu inkar etmek doğru değildir. Na-
sihat etme hakkına sahip olsak da karşı çıkmak Bir başka mesele de;
ve bunu düşmanlık gerektiren ihtilaf kapsamına
almak, fıkıhsızlık örneği olur. Hareketler, içinde bulundukları vakıaya göre
eğitim materyalleri üretir ve fertlerini yönlendi-
Faydanın tamamlanması ve yazıyı nihaye- riler. Yazılanlar ve konuşulanlar kendi vakıaları-
te erdirmeden, menhec farklılığı meselesinde nın ihtiyaçlarına ve fertlerinin eğitim seviyesine
birkaç hususu hatırlatmanın faydalı olacağına göredir. Bunları kontrolsüz bir şekilde tercme
vahyin rehberliğinde
12
Başyazı
Gündeme Dair
Genel cemaatler, bu süreçten kârlı çıkmaya-
caklarını anlayınca teslimiyet göstermeye razı
oldular. Bir dönem başgösteren eleştiriler ye-
rini övgü ve desteğe bıraktı.
ARALIK'13 • SAYI: 23
13
yok edilmişti. Ölümü gösterip sıtmaya razı
etme şekil değiştirmiş, ölüm hatırlatılıp en iyisi
ve alternatifi olmayan tek seçenek sıtmadır hali-
ni almıştı. Böyle olunca da cemaatlerin rahatsız
oldukları AKP icraatları, taban tarafından al-
ternatifi olmayan tek seçenek olarak görülmeye
başlamıştı.
Ayrıca onların tabanlarına uyguladıkları si-
yaseti, Erdoğan onlara uygulamaya başlamıştı.
Her fırsatta onlara geçmişi hatırlatıyor, on yıl-
da olan değişikliğe vurgu yapıyordu. Ve bunca
AKP buna menfaat ortaklığı olarak bakıyor- güzellik karşısında nasıl bazı şeyleri bu kadar
du. Ekonomik olarak cemaatleri rahatlatması, büyüttüklerini dillendirerek onları fırçalıyordu.
onlara rahat ve zahmetsiz çalışma alanları oluş- Nankör olduklarına dair attırılan manşetler de
turmasının kâfi geleceğini, siyaseti ise kendinin cabası.
yapacağını düşünüyordu. Ancak aynı kaynak ve Genel cemaatler, bu süreçten kârlı çıkmaya-
inanç esasları etrafında birleşmemiş, dinlerini caklarını anlayınca teslimiyet göstermeye razı
menfaatlerinin aracısı kılan taifelerin, menfaat oldular. Bir dönem başgösteren eleştiriler yerini
çatışması yaşayacaklarını hesaba katmamıştı. övgü ve desteğe bıraktı. Özellikle Gezi Olayları
Zamanla AKP'ye gönüllü taban olan cemaatler, ve Mısır'da yaşanan darbe süreci, cemaatlerle
onun siyasetine ve aldığı kararlara karışmaya AKP'nin saflarını iyice sıklaştırdı. Gülen hare-
başladılar. AKP'nin aldığı kararlarda ve atacağı keti müstesna. AKP'nin dış politikası, Ortado-
başyazı
adımlarda cemaatlerin siyasetini gözetmesi ge- ğu'daki olaylara verdiği aktif destek, AKP-İhvan
rektiğine ve kendilerine danışılmadan iş yapıl- yakınlaşması, Mavi Marmara olayı ve İsrail-
maması gerektiğine vurgu yapmaya başladılar. AKP gerginliği, MİT soruşturması, Ergenekon
Gözden kaçırdıkları iki şey vardı. dosyası ve şike davası cemaatle hükümeti karşı
İlk olarak Tayyip Erdoğan'ın karakteriydi. karşıya getirdi. 1
O lider olarak yönlendirilmeye açık bir insan Uzun zamandır devam eden gerginlik sav-
değildi. Kendisine fikir sunulmasını dahi, sı- cının MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ı sorguya
nırların çiğnenmesi ve had bilmezlik olarak çağırmasıyla zirveye tırmandı. Erdoğan bunu
algılıyordu. Doğal olarak süreç içinde yumuşak kendine yapılmış bir saldırı kabul etti. Zehir
dille yapılan uyarılar dahi, onu gerginleştirmiş zemberek açıklamalar yaptı. Kanun değişikli-
ve öfke birikimine neden olmuştu. Ayrıca o ğine giderek bu konuda duyduğu rahatsızlığı
yaptıklarını 'iyilik' olarak görüyordu. Özellikle kamuoyunun önüne taşıdı. Kısa bir zaman son-
cemaatlerin, dalkavuk yazarların yaptıkları aşırı ra karşılıklı güzel açıklamalar, şifa temennileri,
ve yersiz övgüler onu da etkilemişti. Neredey- Türkçe Olimpiyatları takdir ve övgüleriyle ger-
se on yıl hiç eleştirilmemiş; çok bariz hataları ginlik, yerini sessizliğe terk etti. Gezi olayları-
dahi önce tevil edilmiş, tevile mahal olmayan nın, başlamasıyla sümen altı edilen gerginlik,
yerlerde, yaptığı iyilikler sayılarak 'Bunu da gün yüzüne çıktı. Artık AKP, cemaati rakip ola-
görmeyelim'e indirgenmişti. rak görmeye başladı. Kullandıkları dil, durduk-
İkinci olarak AKP cemaatlerin dışında ken- ları taraf, AKP'yi ürkütmüş olmalıydı. Eğitim
dine bir halk tabanı oluşturmuştu. Yüzde elli sisteminde var olan aksaklıklar ve sınav sistemi-
olan oy oranının çok az bir kısmı cemaatlere, nin oluşturduğu mağduriyetler kapsamında ele
kalanıysa sıradan vatandaşa aitti. Halk ve ce- alınan dershane meselesi, açıktan konuşulmaya
maat tabanları, hükümetten ve icraatlarından başlandı. Gülen başta olmak üzere harekette söz
memnundu. Aslında cemaatler kendi kazdıkla- sahibi insanların ilk günden verdikleri tepki,
rı kuyuya düşmüşlerdi. İslam'ın değerlerinden
ziyade geçmişin çirkinlikleri gösterilerek yapı- 1. Dergimizin 3. sayısında bu konu tafsilatlı işlenmiştir. "Sen On-
ları Bir Sanırsın, Kalpleri Paramparçadır." 28/Haşr 14 başlıklı
lan basit şeyler, gözlerinde büyütülen tabanın yazımız AKP ve Cemaat arasındaki ihtilaflı meseleleri genişçe
İslamî hassasiyeti bizzat cemaatler tarafından almıştır.
14
meselenin dershane sorunundan daha öte bir Sonra buralar adam kazanma ve istihdam
şey olduğunu gösteriyordu. Türkiye'de var olan alanıydı. Cemaatin uzun yıllar sonucunda ye-
dershane sektörünün sadece yüzde yirmi beşlik tiştirdiği elemanları, dershanelerde istihdam
bir kısmını elinde bulunduran kesimin bu ka- ediliyordu. Çoğu hareketin içine düştüğü bir
dar ses çıkarması şaşırtıcıydı doğrusu. Bunun sorunu, böyle çözmüştü. Yetişen insanlar istih-
nedenleri vardı elbet. dam edilmeyince, işler karışır, yapının düzenini
bozar. Kimi zaman ihtilaf sebebi, kimi zaman
Öncelikle cemaat, uzun zamandır devam da kopmalara neden olurlar. Çalışan, koşturan
eden tasfiye olayının başka bir boyuta taşındığı- insanların hem aidiyet duygusu sağlanır hem
nı algıladı. Savcı krizi sonrası Erdoğan, cemaati de harekete katkıları her geçen gün daha fazla
cezalandırdı. Emniyette ve yargıda önemli yer- olur. Dershane demek; öğrenci evleri ve yurt
lerde olan cemaat mensuplarını görevden alıp demektir aynı zamanda. Orada okuyan öğren-
daha pasif konumlarda istihdam etti. Cemaatin cilerin üniversiteyi kazanması durumunda ce-
güç kolları böylece kesildi. Cemaatin uzun uğ- maate katılım ve hizmet oranı yükselir. Cema-
raşlar sonucu elde ettiği kazanımları, elinden atte aktif olarak bulunmasalar dahi okumuş ve
kaçmış oldu. Aslında bu çok önemli değildi. belli konumlara gelmiş insanlarla cemaatin
Sonuçta bu bir hizmet cemaatiydi. Emni- bağının olması, çalışmalar açısından artı
yet ve yargı sadece onları güçlendirmiş bir durumdur her zaman.
ve muhalif gördüklerini sindirme-
lerine yardımcı olmuştu. Ekstra Cemaat hizmet alanında
vazife gören kurumlarda za- başlayan ve sonradan gelecek
yıflamışlardı. Cemaati kitlesel hamlelerin ilki olarak ka-
Cemaatin kanalları, gazeteleri
hizmet kılan araçlar ellerin- ve dergilerine bakan bir insan bul ettiği dershane olayını
deydi. Hükümetin ders- dünyada ve Türkiye'de tek gündemin ilk gündem maddesine
hane konusunu günde- dershane olduğunu zannedebilir. aldı. Cemaatin kanalları,
me getirmesi olayın başka Ancak bu durum onların gerçek gazeteleri ve dergilerine
xxx bir boyuta taşındığının alar- yüzünü de ortaya çıkarmış oldu.
bakan bir insan dünyada
mıydı. Artık Erdoğan hizmet ve Türkiye'de tek gündemin
alanında da onları zayıflata- dershane olduğunu zannedebi-
cak, ellerindeki bazı imkânları lir. Ancak bu durum onların ger-
kısıtlayacaktı. Zaten uzun zamandır çek yüzünü de ortaya çıkarmış oldu.
başka İslamî yapılara tanınan imkânlar
cemaati rahatsız ediyordu. Tek olmak is- Sürekli diyalog ve hoşgörüden bahse-
tedikleri dershane, özel okul ve muhafazakâr den bir din adamının(!) Başbakan'a 'Firavun,
öğrenci yurdu çalışmalarında AKP'nin deste- Karun, Nemrut, tımarhanede dahi tedavisi müm-
ğiyle İlim Yayma Cemiyeti, sahada görünür ol- kün olamayan marazlı' gibi ifadeler kullanması
muştu. Hizmet hareketi, meselenin sadece ders- herkesi şaşırttı. Vaazlarında cehennemde kim-
hane meselesi olmadığını bildiğinden bu kadar seye yer kalmayacak kadar şişip büyümeyi talep
çırpınıyordu. Özellikle muhafazakâr yazarların eden, insanlara ve onların İslam düşmanlıkla-
bu duruma anlam verememesi, cemaatin tep- rına tahammülü, onların yerine yanmayı göze
kisini anormal bulmaları bu noktayı kaçırdık- alacak kadar geniş olan sevgi insanının bu üslu-
larından dolayıdır. Cemaat bu durumu AKP bu, ona karşı hüsnüzannı olanları şaşırttı.
vesayeti olarak isimlendiriyor. Muhafazakârlar
ise 'Ne vesayeti canım!' haleti ruhiyesiyle şaşkın- Mavi Marmara olayında İsrail'i otorite ola-
lıklarını dile getiriyorlar. 'Biz vesayeti 28 Şubat'ta rak isimlendirmiş, 'Ondan izin almalıydılar'
gördük' güzellemeleri yapıyorlar. Ancak cemaat diyerek olayı bambaşka bir boyuta taşımıştı.
28 Şubat vesayetini şu anda yaşıyor. Bu panik de Otoriteden kastının lugat anlamıyla sınırlı ol-
bu tepki de bundan... madığını, şer'i olarak da İsrail'i otorite saydığını
ima etmişti. Şer'i otoriteden izin alınmadan iş
İkinci olarak buralar, cemaatin gelir kaynak- yapılamayacağı gibi burada da izin alınmalıydı.
larıydı. Yıllardır hizmeti maddi olarak ayakta Gemidekilere, otorite olarak İsrail'i gösterecek
Muharrem
tutan en önemli kurumlardı dershaneler. kadar düzen insanı olan Gülen'in kendi toprak- 1435
ARALIK'13 • SAYI: 23
15
hanehu ve teâlâ değişmez sünnetleri Suriye'de cere-
yan ediyor. İflah olmaz düşmanları bir araya
toplayan Suriye, aynı safta olması gerekenleri
de ayırdı.
16
Yakın tarihte Rusya Afganistan'ı işgal etti. nında yer aldığı Suriye, İsrail'e tek kurşun dahi
İran'ın bu işgale nasıl destek verdiği, Rusya'nın atmamıştı. Bilakis İran'ın küçük karakolu Suri-
yanında yer alıp mücahidlere giden yardım- ye, İsrail sınırlarını muhafaza ediyordu.
lara engel olduğu, o dönemin savaşanları için
açıktır. İran kamuoyu önünde Afganlara sözlü Aslında Ruhani'yle beraber başladığı düşü-
destek verse de, perde arkasında Rusya'nın ya- nülen yakınlaşma, çok eskiye dayanıyor. Sade-
nında yer almıştır. 2 ce Suriye hendeği, bunu Sünni âlemin gözleri
önüne sermiş oldu.
Müslümanlar Afganistan'ı Rus işgalinden
temizledikten sonra NATO işgali başladı. Bu Güneydoğu'da Olması Muhtemel
süreçte de İran, NATO'nun daha doğru bir ifa- Gerginlik
deyle; ABD'nin yanında yer aldı. Rafsancani,
Hizbullah Cemaati'nin siyasî kolu HÜDA-
Hüseyin Hatemi ve nihayet Ahmedinejad; ken-
PAR kuruldu. Artık siyaset sahnesinde
dilerinin olmaması durumunda, bu işgalin ba-
muhafazakâr bir parti daha var. Demokrasiler
şarıya ulaşamayacağını açıkladılar. Daha ilerisi
için gayet normal olan bu durum, söz konusu
İranlı yetkililer, işgalin ilk harekât planının
Kürdistan olunca normalliğini kaybediyor
İran'la beraber hazırlandığını ilan ettiler.
haliyle.
Irak işgalinde de durum farklı
Yakın zamanda gerçekleşe-
değildi. Milyona yakın insanın
cek yerel seçimlere bu parti de
öldüğü, insanlık dışı zulüm-
katılacak. PKK bu olaya de-
leriyle ünlenen Irak işgalinde
Hizbullah Cemaati'nin siyasî kolu mokratik bir haktan ziyade
de İran başroldeydi. İşgal HÜDA-PAR kuruldu. Artık siyaset 'kazanımlarını kaybetmek'
kuvvetlerinin yanında sahnesinde muhafazakâr bir parti daha olarak bakıyor. Yukarıda
yer alıp, mücahidlere var. Demokrasiler için gayet normal
benzeri anlatılan Gülen
karşı savaştılar. Sonrasın- olan bu durum, söz konusu Kürdistan
Cemaati misali anlamsız ve
da işgale destek verdiklerini olunca normalliğini kaybediyor haliyle.
aşırı tepkiler veriyor. Özel-
açıktan ilan ettiler. 3 likle Hizbullah'ın 2000 süre-
cinden sonra halka indiği, hal-
Batının yakın dostlarının
kın kendisiyle dindarlaştığı gayrı
dahi birbirlerine yapmadıkları iyi-
İslamî bidatleri, kitlesel kutlamalarla
likleri, İran Batılı dostları için yapmış-
meydanlara taşıdığı biliniyor. Bu, hem
tı. Ancak iki taraf sahnede birbirlerine
Hizbullah'ın geçmişte oluşan kötü imajını
düşmanlardı. Boykotlar, sert açıklamalar,
sildi hem de halk arasında yoğun bir sempa-
yaptırım tehditleri havada uçuşuyordu. Buna
tizan kitlesi oluşturdu. Tüm varlığını Kürdistan
rağmen batılıların İslam âlemine karşı birbirle-
üzerine kurgulayan PKK, bu gelişmelerden ha-
rinden esirgedikleri yardımı, İran neden onlar-
bersiz değil. Hizbullah'ın kutlu doğum ve ben-
dan esirgemiyordu acaba?
zeri faaliyetleri meydanlara taşımasının cema-
Acaba bu da İran'ın Siyonist düşmanlığına ate kazandırdıklarının farkında. PKK bölgede
benzer bir düşmanlık olabilir miydi? Siyonizm alternatif istemiyor. Özellikle de birçok alanda
düşmanlığı İran'ın Sünni âleme karşı en gözde imkânlarından faydalandığı ve kirli işlerini ka-
argümanıydı. Ancak ne İran ne de bugün ya- mufle ettiği yerel yönetimler konusunda. Buna
bir de PKK'nın yerel yönetimler üzerinden bir
statü sağlama hedefi eklenince, işler PKK cena-
2. Abdullah Azzam'la konuya dair yapılmış röpörtajlarda, tafsilatlı
hında içinden çıkılmaz bir hal alıyor.
bilgiler vardır. iran'ın afgan siyaseti / abdullah azzam röportaj-
ları 1-2-3 yazı dizisinden okunabilir. Kaynak: http://irananaliz.
wordpress.com
HÜDA-PAR, PKK kadar oy alamayabilir.
3. İranlı yöneticilerin kendi ağzından yaptıkları açıklamalarla ala- Ancak onun karşısında güçlü bir rakip olacağı
kalı; http://www.youtube.com/watch?v=yIfpFLVf2S0 ve yerel yönetimler üzerinden elde ettiği kaza-
http://www.youtube.com/watch?v=Whp-2q0uYpo nımları tehlikeye sokacağı açıktır. Evvela PKK
http://www.youtube.com/watch?v=HSYRPplG28Q seçimlere eski rahatlıkla katılamayacak, ciddi Muharrem
anlamda çalışma yapması gerecektir. Bugüne
1435
ARALIK'13 • SAYI: 23
17
Seçimler yaklaştıkça sıkıntıların artacağı, so-
kakların karışacağı ve kışkırtma amaçlı eylem-
lerin çoğalacağı bir kesin. Özellikle bölgeden
birileri, tevhid ehlini de sahaya çekmek istiyor.
Karışıklığın iyice girift hale gelmesi ve kamuo-
yunda bilgi kirliliğine yol açacak zıt yorumlara
zemin hazırlamak istiyorlar. Böylece gündeme
daha rahat hükmedeceklerine inanıyorlar.
nin bu algıyı değiştireceği kesindir. nışın, aktörlerin çok farklı olduğu bir zeminde
telafisi çok zor hatalara sebebiyet verebileceğini
Salisen; PKK silahlı bir güçtür. hatırlatmanın; 'Din nasihattir' prensibince vacip
Güneydoğu'nun kırsal kesiminde, bu durum olduğuna inanıyoruz. Asli aktörlerin çok farklı
oyların akışına ciddi anlamda etki etmekte- olduğu bir zeminde söylediğimiz sözler ve yapa-
dir. Kırsalda muhafazakâr olan ve PKK'nın din cağımız amellerle kimin safında görüneceğimiz
düşmanlığından rahatsız insanlar, bu korkuyla net değildir. Tevhidi savunmak isterken Mark-
oy kullanmakta veya seçimlere katılmamakta- sist bir çizginin tarafıymış gibi görünme ihtima-
dır. HÜDA-PAR'ın seçimlere katılması bu kit- linden Allah'a sığındığımız gibi, Marksistlerle
lenin oylarının akışını değiştirecektir. Çünkü mücadele edelim derken siyasî bir yapının şirk
PKK'nın tehditleri karşısında hiçbir siyasî hare- amelini savunuyor gibi görünmekten de Allah'a
ket barınamamıştır. Bunun tek istisnası Hizbul- sığınırız. Süreçte en hayırlı olanı sükûnet ilke-
lah Cemaati'dir. Haliyle PKK'nın elinde ciddi siyle hareket etmek, tevhid inancının yayılması
bir koz olan tehdit, bu sefer işe yaramayacaktır. için mücadeleye devam etmektir.
Bu ve daha sayılabilecek birçok neden, Rabbimiz bizleri insî ve cinnî şeytanların fit-
PKK'yı rahatsız etmekte ve bölgedeki gerilimi nelerinden muhafaza eyle. Rasûl'ün sallallahu aleyhi
tırmandırmak istemektedir. 9O'lı yıllarda yaptı- ve sellem aracılığıyla bıraktığın açık yolda bozma-
ğı gibi Hizbullah'ın kendi karşısında kurulmuş dan, eklemeden ve çıkarmadan yürümeyi ve bu
derin bir yapı olduğunu ve Kürtlere düşman hal üzere can vermeyi bizlere müyesser kıl.
olduğu tezi üzerinden süreci bulandırma peşin-
dedir. Ancak şartlar çok değişti. Hizbullah 90'lı Selam ve dua ile...
yıllardaki gibi kamuoyundan uzak bir cemaat
değil. Gelişmeleri gündeme taşıyor ve her sefe-
rinde PKK'nın gerginliği tırmandırma oyunu-
nu bozuyor.
18
Allah ile Nasıl
Muamele Etmelisin?
ozcanyildirim@tevhiddergisi.com Özcan Yıldırım
A llah'a hamd, Rasûlü'ne salat ve selam ol- Allah'ın vermiş olduğu hidayetidir. Bunun ya-
sun... nında da senin hidayetteki ölçüne göre, Allah'ın
muhabbeti de senin üzerinde gerçekleşecektir.
Allah subhanehu ve teâlâ kendi katından faydalı Aynı şekilde Allah'ın muhabbeti de senin hida-
birçok şeyi bizler için indirmektedir. Allah'ın yetten yoksun kalmanla bitecektir.
kendi katından kullarına indirdiği bir çok nime-
ti sayamayacağımız ise değişmez bir hakikattir. Peki Allah'ın sana hidayet edip etmediğini
Fakat bu nimetlerin içerisinde mutlak manada nereden bileceksin? Bunun cevabı çok kolaydır.
en güzeli de hidayettir. Bundan daha güzel bir Eğer sen haramı biliyor ve terk ediyorsan, helali
şey de yoktur. Eğer Allah sana bunu bahşetmiş- biliyor ve yapıyorsan bu, Allah'ın sana hidayet
se, seni müjdelerin en güzeliyle müjdelerim. ettiğini gösterir.
Fakat burada da Allah'ın bize olan muame- Sen hidayette olduğun zaman da Allah'ın
lesine nasıl karşılık vereceğimizi öğrenmemiz sevdiği, kendisine yakın ve şerefli bir kulu ol-
gerekir: muş olursun. Allah seni sevdiğinde, kendi zatı-
na yakınlaştırdığında ve hidayeti ile destekledi-
Allah Sana Hidayet Ettiğinde O'nunla Na- ğinde seni kim üzebilir, sana kim zarar verebilir
sıl Muamele Etmelisin? ki? Bundan başka ne isteyebilirsin ki?
İlk başta kendim ve senin için, bunun üze- Bazıları, 'Hidayeti nasıl bulabilirim?' diye so-
rinde sebat dilerim. Allah sana hidayet verdi- rabilir. Şunu unutmamak gerekir ki, hiç kimse
ğinde, kalbinde bir genişlik ve surur çoğalacak- Allah hidayet etmeden, hidayete erişemez. Al-
tır. Senin de öncelikle bunu muhafaza etmen ve lah subhanehu ve teâlâ kendi katından hidayet indir-
buna önem vermen gerekir. Artık sen, yeryü- medikçe, bir kimsenin hidayeti bulması ebedi-
zünde yaşayan bunca insanın kaybetmiş oldu- yen imkansız olan bir şeydir. Muharrem
ğu en kıymetli şeye sahip oldun. Bunun adı da 1435
ARALIK'13 • SAYI: 23
19
Allah subhanehu ve teâlâ cennet ehlinden bahse- Bugün birçok insanın sapıklıkta olması seni
derken, onların şöyle söylediğini Kitab'ında şaşırtmasın. 'Bu kadar insan neden sapıklıkta?'
zikreder: diye sorarsan da sorunun cevabını risaletin ilk
günlerinde rahatça bulabilirsin. Hakkı ne dere-
"Hamd, bizi buna eriştiren Allah'a mahsustur. ce aramışlar sence? Ya kendisini şeyhine adamış
Eğer Allah'ın bizi eriştirmesi olmasaydı, biz hi- ya bir partinin ve demokrasi denilen putun pe-
Allah ile nasıl muamele etmelisin?
1. 7/Araf, 43
20
Peki Ne Yapmalısın? Fakat seni sadece bir vakitte terk edecek... O
Yapacağın tek şey, hidayeti Allah'tan ihlasla da; sen O'nu terk ettiğin zaman!
talep etmendir. Fatiha'ya baktığımızda söz ko-
"Bunun sebebi şudur: Bir toplum kendilerinde
nusu ayetten bir sonraki ayet de buna işaret edi- bulunanı değiştirmedikçe, Allah onlara verdiği
yor: "Bizi doğru yola hidayet et/ilet!" Bu siyak bir nimeti değiştirmez." 4
da Kur'an-ı Kerim'in güzelliğini göstermektedir.
Allah subhanehu ve teâlâ şu ayette de kendisinin
Yine Kudsi bir hadiste Allah subhanehu ve teâlâ
yolundan sapanları, aynı şekilde saptıracağını
şöyle buyurmaktadır: da buyurmuştur:
"Ey kullarım! Hidayete erdirdiklerim hariç, "Onlar yoldan sapınca, Allah da kalplerini
hepiniz dalalette/sapıklıktasınız. Benden hida- saptırmıştı. Allah, fasıklar topluluğunu doğru
yet isteyin, sizi hidayete erdireyim." yola iletmez." 5
Allah subhanehu ve teâlâ ile muamelede bulunma- Kişi hidayet nimetini hakiki manası ile tat-
nın bir usûlü vardır. Başkalarına gösterilen mu- tıktan sonra, ondan sapmayı, onu terk etmeyi
amele ile Allah'a gösterilen muamele arasında asla istemez. Şunu unutmamak gerekir ki mut-
farklılık söz konusudur. Allah ile olan muame- luluk ve rahatlık ancak Allah'a olan yakınlıkla
lemizdeki temel usûl, bizim Allah'a doğru git- elde edilebilir. Kul O'na yaklaşmasını arttırdık-
memiz, O'na yakınlaşmamız, O'na zillet içinde ça, mutluluğu da o oranda hissedecektir.
boyun eğmemizdir. Yani Allah ile muamelemizi
güzelleştirirken ilk önce bizim harekete geç- Şöyle soru da sorabiliriz: Mutluluğu yara-
memiz gerekir. Oturarak, buhranlara girerek, tan kimdir? Elbette ki Allah. Peki Allah subhanehu
beklenti içerisinde olarak muamelemizin de- ve teâlâ kendisinden yüz çevirene mi bunu verir,
ğişmesini beklemek muhaldir. Âlemlerin Rabbi yoksa hidayetini isteyen kimseye mi? Elbette ki,
olan Allah subhanehu ve teâlâ önümüze bir çok fırsatı hidayetini isteyen kimseye verir.
koymuş ve bizden harekete geçmemizi istiyor.
Ayrıca güzel muameleyi beklerken ilk adım Allah beni ve seni mutlu kıldığı kullarından
Allah'tan beklenmez. eylesin.
"Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu de- Hidayet ile ilgili önemli bir husus daha var.
ğiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştir- O da; yapmış olduğun salih bir amele hidayet
mez." 2 edilsen bile -bu ister küçük, ister büyük bir amel
olsun- bu fazileti beklemeksizin Allah'a nispet
Ayrıca Allah'a doğru gitmek için atacağın et, Allah'tan olduğunu itiraf et.
bir adım karşısında Allah'ın muazzam bir mua-
melesini de bulacaksın ki bu da kula verilen en Belki en önemli muamele de, sana gelen bu
büyük nimetlerdendir. hidayeti hemen diğer insanlara ulaştırmandır.
Aldığın bu hidayet lezzetini de insanlara ulaş-
"Kulum bana bir karış yaklaşırsa ben ona bir
tırman gerekir. Unutma ki, bu yaptığından do-
zira yaklaşırım, o bana bir zira' yaklaşırsa ben
ona bir kulaç yaklaşırım. O bana yürüyerek ge- layı senden daha güzel sözlü hiç kimse yoktur.
lirse ben ona koşarak giderim." 3 Bunu âlemlerin Rabbi olan Allah subhanehu ve teâlâ
söylüyor:
İşte Allah senin düşündüğünden, senin ta-
savvur ettiğinden daha fazla sana ikramda bu- "Allah'a davet eden, salih amel işleyen ve 'Kuş-
kusuz ben Müslümanlardanım' diyenden daha
lunuyor! Sen O'na gittiğinde seni o halde bırak-
güzel sözlü kimdir?" 6
mayacak, sana yardım edecek, bulunduğun o
güzel halini arttıracak ve daima seninle beraber Fakat Allah'a davet konusunda dikkat etmen
olacak!
4. 8/Enfal, 53
Muharrem
2. 13/Rad, 11 5. 61/Saff, 5 1435
3. Buhari 6. 41/Fussilet, 33
ARALIK'13 • SAYI: 23
21
gerekenler de var. Allah'a davetin kendisine has
bir üslubu ve yöntemleri olması gerekir. Bunlar-
la ilgili tafsilatı davet ile ilgili müstakil ders ve
kitaplarda bulabilirsin. Fakat Allah sana hidayet
ettiğinde, davet ettiğin insanlar için Allah'tan
hidayet talep etmeyi asla unutma. Onları dilinle
Allah'a çağırdığın gibi, Allah'ın huzurunda da
onlar için aynı dille hidayet talep et.
sözleridir." 7
7. 10/Yunus, 9-10
22
Akaid Notları
muratguc@tevhiddergisi.com Murat Güç
-1- Hariciler/Havaric
İslam tarihinde hem şahıs, hem isim,
hem de özellik itibariyle Rasûlullah'ın
kendilerinden haber verdiği tek fırka
Haricilerdir.
ARALIK'13 • SAYI: 23
23
"İnsanlardan öyleleri vardır ki, Allah'ın rızasını
elde etmek için nefislerini satarlar." 1
Sıffın Savaşı'nda sulh için bir araya geldikle- lerini verecek şekilde açık ve net olduğu görü-
rinde ve aralarında hükmetmeleri için hakem lecektir. Bundan dolayı sahabeler onlarla ilk
tayin ettiklerinde Hariciler buna karşı geldiler. karşılaştıklarında onları tanımakta hiç zorlan-
Bundan dolayı onlara 'İlk Hakemciler' manasına madılar.
gelen El-Muhakkimetu'l Ule denilmiştir.
Hariciler hakkında birçok rivayet vardır.
4. Haruri: Haruri kelimesi ismi nispettir. Bu konuda en toparlayıcı olan hadis İmam
Bunlar, Harura bölgesine nispet edilerek bu şe- Buhari'nin Ebu Said El-Hudri'den rivayet ettiği
kilde isimlendirildiler. Çünkü Hariciler 'Hakem hadistir.
Olayı'ndan sonra Harura bölgesine giderek orada
toplandılar, emir seçtiler ve insanlara orada kendi- Ebu Said El-Hudri rivayette diyor ki:
lerini tanıttılar. Ayrıca sahabenin yanında Harici-
ler için kullanılan isimlerden bir tanesi de Haruri "Biz Huneyn savaşında Rasûlullah'la beraber-
ismidir.' Bir rivayette: dik. Allah Rasûlü ganimetleri dağıtıyordu. Zu'l
Huveysira denilen adam Peygamberimizin ya-
"Kadının biri Aişe annemizin yanına gelerek:
nına geldi. Dedi ki: 'Adaletli ol! Ey Muhammed.'
'Ey Aişe biz hayızlı iken tutmadığımız oruçların
Rasûlullah dedi ki: 'Allah'tan kork! Eğer ben ada-
kazasını tutuyoruz da neden namazların kazasını
letli değilsem kim adaletli olacak?' (Bu adam küfür
kılmıyoruz?' dedi. Aişe annemiz de: 'Sen Haruri
sözü söyleyerek İslam'ını bozdu.) Bunun üzerine
misin?' dedi."
Ömer: 'Ey Allah'ın Rasûlü! Beni bırak şu münafı-
Yani Harura bölgesinden misin? Çünkü Ha- ğın kafasını vurayım.' dedi. Rasûlullah ise: 'Bırak
riciler bu şekilde meseleler hakkında tafsilatlı onu! Ta ki insanlar Muhammed ashabını öldü-
konuşuyorlar veya Hariciler sünneti kabul et- rüyor demesinler.' dedi. Allah Rasûlü devamında
şöyle dedi: 'Bunun ardından buna bağlı insanlar
mediklerinden dolayı Aişe annemiz kadının bu
çıkacak. Siz namazlarınızı, onların namazları-
aşrılığını Harura'ya nispet ediyor. nın yanında küçümseyeceksiniz. Oruçlarınızı,
onların oruçlarının yanında küçümseyeceksi-
5. Eş-Şurat: Şurat, nefsini satanlar anlamına niz. Onlar Kur'an'ı okuyacaklar, fakat boğazla-
gelmektedir. Hariciler bu ismi kendileri için ka- rından aşağıya inmeyecek. Onlar okun yaydan
bul etmekte ve bunu şu ayetten delil almaktalar:
1. 2/Bakara, 207
24
fırladığı gibi dinden çıkarlar ve bir daha dine olanlarımız söylemiş değildir. Fakat aramızdan
geri dönmezler. Müslümanlardan iki taifenin yaşı genç bazı kimselerin sözleridir.'
savaştığı bir zamanda ortaya çıkacaklar.' "
Bunun üzerine Rasûlullah şöyle buyurdu:
Yazımızın, Haricilerle alakalı kısmını ta-
mamlamış olmakla beraber, hadisten çıkarılan 'Şüphesiz ben küfürden henüz yeni dönmüş bir-
menhecî dersleri de zikretmeden geçemeyece- takım kimselere kalplerini İslam'a ısındırmak için
ğiz. fazla veriyorum. Diğer insanlar mal alıp giderken
sizler evlerinize Allah Rasûlü ile birlikte gitmekten
Bu Hadisten Çıkarılacak Olan razı olmaz mısınız? Allah'a yemin ederim, sizin
Dersler beraberinizde alıp gittiğiniz, onların beraberinde
1. Ders: Huneyn Savaşı'nı diğer savaşlardan alıp gittiklerinden daha hayırlıdır.'
ayıran bir özelliği vardır. Allah Rasûlü'nün ga-
nimet taksimatını değiştirdiği ilk yer Huneyn Başka bir rivayette ise:
Savaşı'dır. Huneyn gününden önce ganimet 'Muhammed'in nefsi elinde olan Allah'a
taksimi belliydi. Fakat Allah Rasûlü Huneyn yemin ederim ki; hicret sevabı olmasaydı,
gününde insanları iki kısma ayırdı. Yeni Ensar'dan biri olmayı tercih ederdim. İnsanlar
Müslüman olmuş Mekke'nin eşraflarına bir yola girse Ensar bir başka yola girse ben
kalbi İslam'a ısınması için yüzer deve Ensar'ın girdiği yola girerdim. Allah'ım!
veriyor, ama eski Müslümanlara ne- Ensar'a, Ensar'ın oğullarına, torunla-
redeyse ganimet mallarından hiçbir rına rahmet et.' diye konuştu.
şey vermiyordu. Bundan dolayı
Ensar'dan bazıları bu taksi- Ensar bu konuşmadan
Fakat sonra sakaları ıslanıncaya
mattan rahatsız oldular.
bazen emirler,
siyaset veya vakıa gereği
kadar ağladı. Sonra da: 'His-
Enes bin Malik radıyal- alışılmış olan kurallarının semize ve payımıza düşen
lahu anh, bu olayı şöyle dışına çıktıkları zaman bireylerde Allah'ın Rasûlü'ne razı
anlatıyor: sorun çıkmaya ve itaatsizlik başlar. olduk.' dediler." (Bu-
Bu durumda insanlardan kimi hari)
"Rasulullah Kureyş'ten cehaletinden, kimi de kalbinde
bazı adamlara yüzer deve hastalık olduğundan dolayı
Bu kıssadan İslamî
itiraz ederler.
verince, Ensar'dan bir takım hareketlerin kendilerine ders
insanlar şöyle dediler: 'Allah, çıkarması gerekir. Tarih bo-
Rasûlü'nü bağışlasın, Kureyş'e yunca İslamî hareketlerin ortak
veriyor, bizi terk ediyor. Oysa kılıçla- problemi bu olmuştur, insanların
rımızdan hala onların kanları damlı-
alışılmış dışındaki uygulama veya
yor.' Bu söylenti Rasûlullah'a ulaşınca,
kararlarda genellikle itiraz etmeleri-
hemen Ensar'ın bir araya toplanmaları-
nı haber verdi. Ensar'ın toplandığı yere Allah dir.
Rasûlü de geldi. Allah'a hamdu sena ettikten
sonra: 'Ey Ensar topluluğu! Sizden bana ulaşan Yönetici ve emir olanlar, insanların
bu sözler nedir?' alışmış oldukları kuralları veya ortak kabul-
leri icra ettikleri zaman tebaa olanlarda sorun
(Ebu Said El-Hudri rivayetinde ise;) 'Ey En- çıkmaz. Bireylerin buna itaat etmeleri de kolay-
sar topluluğu! İçinizde duyduğunuz bu gücenme dır. Fakat bazen emirler, siyaset veya vakıa ge-
hissi nedir? Siz dalalette iken benim aranıza gel- reği alışılmış olan kurallarının dışına çıktıkları
memle Allah size hidayet etmedi mi? Fakir iken zaman bireylerde sorun çıkmaya ve itaatsizlik
Allah sizi zengin kılmadı mı? Birbirinize düşman başlar. Bu durumda insanlardan kimi cehale-
iken Allah sizin kalplerinizi birbirine ısındırmadı tinden, kimi de kalbinde hastalık olduğundan
mı?' dolayı itiraz ederler.
Ensar'ın fakihleri şöyle dediler: Yönetici konumda olanlar ehliyet sahibi ol-
malarından dolayı bazen siyaset gereği yani Muharrem
'Ey Allah Rasûlü bunları içimizde aklı başında tebaanın bilmediği ama emirin bildiği daha 1435
ARALIK'13 • SAYI: 23
25
ӽӽAllah Rasûlü, emir ve yöneticidir. Asıl olan
da yöneticilere güvenmektir. 'Mutlaka bu tak-
simatı bir hikmete binaen yaptı' diyerek itaat
etmek gerekir. Olması geren yorum da budur.
Ensar'dan olanlar bunu yapamadılar. Ama Al-
lah Rasûlü'ne giderek bunun hikmetini sora-
bilirlerdi: 'Ey Allah Rasûlü sen alışılmışın dışına
çıktın bize bunun hikmetini açıklayabilir misin?'
diye. Zaten Allah Rasûlü sahabenin bu zannına
karşılık taksimattaki hikmeti açıklayınca hepsi
yaptıkları yanlıştan dolayı ağladılar.
ӽӽ Peygamber akrabalarını buldu. Onları kayı-
büyük maslahat veya mefsedetten dolayı alı- rıyor.
şılmış olanların dışında karar verebilir. Bazen
de alınan kararların tersine davranabilir. Bu da ӽӽAllah Rasûlü, artık bizi istemiyor. Kendine ar-
zaten emirin sorumluluklarından bir tanesidir. kadaşlık yapacak yeni gruplar arıyor.
Olması gereken de budur. O zaman İslamî ha-
Dikkat edilirse Allah Rasûlü'nün bu davra-
rekete mensup olan fertlerin bu bilince sahip
nışı üç yoruma da açıktır. Sahabe de olması ge-
olmaları gereklidir.
reken yorumla değil diğerleriyle meseleye yak-
laşınca Rasûlullah'a sallallahu aleyhi ve sellem karşı zan
Dikkat edilirse bu mecrada icra edilenler,
yapmak gibi bir hataya düştüler. Bundan dolayı
var olanın dışında ve zahiren yanlış anlamaya
İslamî hareketin bu meseleye çok dikkat etmesi
çok müsait olan karar ve eylemlerdir. Bu du-
gerekir.
rumlarda yanlışlara düşülmemesi için;
Bu uygulamaya Allah Rasûlü'nün siretinden
akaid notları
26
Yine Abdullah bin Ebi Sarh'ın olayında Al- Kıssada dikkat edilirse zahiren iki hassasiyet ve
lah Rasûlü birçok kez alışılmış olanın dışına takva var.
çıkmıştır. Şöyle ki;
Birincisi: Zu'l Huveysira denilen adam,
Abdullah bin Ebi Sarh, Medine'de
Rasûlullah'ın taksimatına bakıyor. Rasûlullah
Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem vahiy
zahiren ganimetleri olması gerektiği şekilde da-
kâtiplerindendi. Daha sonra mürted olup
ğıtmıyor. Burada Rasûlullah'ın adaletsizlik yap-
Mekke'ye kaçan, bununla beraber orada sürek-
tığına hükmederek itirazda bulunuyor. Bu tak-
li Müslümanların aleyhinde propaganda yapan
va, şer'i ölçülere dayanmadığı için adama küfür
birisiydi. Bunun üzerine Rasûlullah Mekke'nin
olan bir söz söyletmiştir.
fethinde onun için dedi ki: "Onu Kâbe'nin örtüsü-
ne sarılı bulsanız da öldürün." Burada Rasûlullah İkincisi ise: Hadisin devamında Allah
olağanın dışına çıktı. Normalde Allah Kâbe'yi Rasûlü, Haricilerin vasıflarını zikrediyor. Saha-
eman yurdu kıldığı için oraya sığınan adam benin dahi onların yaptıkları ameller karşısında
öldürülmez. Buna rağmen Rasûlullah, onun öl- kendi amellerini küçümseyeceklerini belirtiyor.
dürülmesini istiyor. Çünkü onun İslam'a zararı Fakat Rasûlullah, bu takvanın Haricilere fayda
çok büyüktü. Mutlaka öldürülerek zararın defe- vermeyeceğini haber veriyor.
dilmesi gerekiyordu.
Mekke fethedildiğinde Osman radıyallahu anh, O zaman şer'i ölçülere bağlı olarak göste-
Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem bu emrine rağ- rilen takva/hassasiyet, İslam tarafından kabul
men, Abdullah bin Ebi Sarh sütkardeşi olduğu edilir. Ama insanın kendi nefsiyle ölçülerini be-
için onu arkasına alarak Allah Rasûlü'nün ya- lirlediği takva/hassasiyet İslam tarafından kabul
nına geldi: "Ey Allah ın Rasûlü bunu affet." dedi. görmüş bir hassasiyet değildir.
Rasûlullah istemeyerek, kerih görerek de olsa
onu affetti.
Dikkat edilirse Rasûlullah verdiği kararı
uygulamadı. Çünkü Osman'a rağmen onu öl-
dürmesi affetmesinden daha büyük şer olacaktı.
Çünkü Osman radıyallahu anh dönemindeki fitneci-
ler eskiye dair ne varsa Osman radıyallahu anh için
bir propaganda aracı yaptılar. Nasıl ki Rıdvan
Biati Osman'ın radıyallahu anh kanı üzerine yapıl-
masına rağmen fitneciler Osman'ın biate katıl-
mamasını kullandılarsa, aynı şekilde bunu da
kullanacaklardı. Allah, Rasûlü'ne bunu haber
verdiği için istemeyerek de olsa adamı affetti.
"Rasûlullah, Abdullah bin Ebi Sarh gittikten
sonra ashaba: 'İçinizden kalkıp öldürecek biri yok
muydu?' dedi. Sahabe de: 'Ey Allah Rasûlü bize
bir işaret etseydin ya.' Rasûlullah da: 'Peygambere
hain göz yakışmaz.' dedi."
ARALIK'13 • SAYI: 23
27
İlim Meclisi
muratmuslihan@tevhiddergisi.com
Murat Müslihan
olarak anlatılmıştır. İkisinde de herhangi bir ka- Tarihten beri insanlara kapalı gelen, insan-
palılık söz konusu değildir. Çünkü Allah subhanehu ların kafasını karıştıran konu şudur; Bazı in-
ve teâlâ insanları, ibadette kendisini birlesinler ve sanların hayatlarının bir kısmında tevhid, bir
şirk koşmasınlar diye yaratmıştır. Allah subhanehu kısmında ise şirk var. Bunlara Müslüman mı,
ve teâlâ insanları bunun için yaratmışken, bun- yoksa müşrik mi denileceği konusunda prob-
ları net açıklamaması, kapalı bırakması düşü- lem yaşanıyor. Örneğin; Adam bir taraftan
nülemez. Günümüzde bazı kimseler Kur'an'da Allah'ın hâkimiyet sıfatını iptal ederek kanun
tevhid ve şirkin kapalı olduğunu, bunların net yapıyor, bir taraftan ise gidip alnını secdeye
anlatılmadığını, bu sebeple bir alimin gidip koyarak âlemlerin Rabbi olan Allah'a namaz
insanlara bunları anlatması gerektiğini savu- kılıyor. Veya adam namaz ibadetinde Allah'ı
nuyorlar. Bu söz mücessem olup Fırat'a atılsa birleyip sadece O'na namaz kılarken, dua ibade-
Fırat'ı necis kılar... Nasıl olur da Allah subhanehu ve tinde Allah'ı birlemiyor. Namazı sadece Allah'a
teâlâ insanları kendisinden dolayı yarattığı mese- kılarken, duayı Allah'tan başka salih insanlar
leyi kapalı bırakır? Nasıl olur da Allah subhanehu ve diye isimlendirdikleri kimselere yapıyor. Böyle
28
olunca da insanların, bunlara ne isim vereceği
konusunda kafası karışıyor. Şeyh de bu proble-
mi gördüğü için bize Müslüman ile müşriği bir-
birinden ayıran dört kaide yazmıştır. Şimdi tek
tek bu kaideleri anlatmaya çalışacağız inşallah...
Metin
Birinci Kaide
'Bilmelisin ki; Rasûlullah'ın kendileriyle sa-
vaştığı kâfirler; Allah'ın, yaratıcı, rızık verici
ve kâinatın işlerini düzenleyen olduğunu kabul
ediyorlardı. Fakat bu onların İslam dinine gir-
mesini sağlamadı. Bunun delili Allah'ın subhanehu İlah kelimesinin anlamı
ve teâlâ şu sözüdür: İlahun kelimesi Arap dilinde kitabun gibi
mastardır. Şu anlamlarda kullanılır;
"De ki: 'Size gökten ve yerden rızık veren kim-
dir? Yahut gözlere ve kulaklara malik olan kimdir? -Lisanu'l Arap'ta İbnu'l Münzir şöyle der:
Ölüden diriyi çıkaran ve diriden ölüyü çıkaran 'İlah, kendisine ibadet edilendir. Kim kime ibadet
kimdir? İşleri yerli yerince kim yönetiyor?' Hemen ediyorsa; o, onun ilahıdır. Müşriklerin ibadet ettiği
'Allah' diyeceklerdir. De ki: 'O halde (ona isyan et- putlara da bundan dolayı E'lihe 2 denmiştir. Bü-
mekten) korkmaz mısınız?' " ' 1 tün Arap kamuslarının/sözlüklerinin ilah kelime-
sine verdiği ilk mana budur. Allah subhanehu ve teâlâ da
Şerh kendisine ibadet edildiği için ilahtır.'
Bir insanın Allah'ın; yaratan, rızık veren,
kâinatın işlerini düzenleyen, duyu organlarını -İlah, kendisi hakkında hayrete/şaşkınlığa
elinde bulunduran olduğunu bilmesi onu Müs- düşülen anlamında da kullanılır. İnsan alışıl-
lüman yapmaz. İslam dinine giriş için Allah sub- mışın dışında bir şey gördüğünde hayrete düşer.
hanehu ve teâlâ 'La ilahe illallah' kelimesini şart koş-
Bu manada Allah subhanehu ve teâlâ için kullanılabilir.
muştur. Bu kelime inanılması ve reddedilmesi Çünkü Allah subhanehu ve teâlâ çok yüce sıfatlara sa-
gereken şeyleri belirleyen bir semboldür. Kişi hip olduğu için, insanlar O'nun hakkında hay-
Müslüman olurken inandığı ve reddettiği mese- rete düşerler.
leleri tek tek söyleyemeyeceği için, İslam buna
-İlah, melce'/kendisine sığınılan anlamında
delalet eden Kelime-i Tevhid'i dine giriş için
da kullanılmaktadır. Bu mana da Allah subhanehu
şart koşmuş.
ve teâlâ için uygundur. Çünkü Allah subhanehu ve teâlâ
ARALIK'13 • SAYI: 23
29
nurdur. O'nu nasıl görebilirim' dedi." 4 Allah sub- insanı ya ifrata ya da tefrite düşürerek istikamet-
hanehu ve teâlâ nuruyla insanlardan perdelenmiştir. ten saptırır. Hangisini yapabildiyse insandan iste-
diği payı elde etmiş olur.'
-İlah, kendisinde sükûnet, huzur bulunan
anlamında da kullanılır. Bu mana da Allah subha- Şeytanın insanı ifrata veya tefrite düşürerek
nehu ve teâlâ için uygundur. Çünkü Allah'ı zikreden, saptırdığı yollardan bir tanesi de lugavî kulla-
O'na dua eden huzur bulur. Allah subhanehu ve teâlâ nımları şer'i kullanımlardan ayırmaktır. Bu
şöyle buyuruyor: konuda hem ifrata hem de tefrite birkaç örnek
vererek konunun daha iyi anlaşılmasını sağla-
"Dikkat edin! Kalpler Allah'ın zikri ile mutma- yalım;
in olur." 5
Salât/namaz kelimesi Arap dilinde dua an-
Istılahta lamında kullanılır. Şeriat bu kelimeyi dua an-
İslam şeriatı Arap diliyle indirildi. Şeriat, lamında kullansa da, genel olarak bu kelimeye;
'Tekbir ile başlayan, selam ile biten, kendisine özel
Arap dilinde olan bazı kelimeleri olduğu hal
bazı söz ve fiillerin olduğu bir ibadet manası
üzere kullandı. Bazı kelimeleri Arapların
yüklemiştir.'
kullandığı manadan daha geniş anlamda,
bazılarını ise daha dar anlamda kul- Örneğin; Bir mubtedi' 'Salât' ke-
landı. Şeriat, Arap lugatında olan limesini Arap dilinde var olan dua
bütün kelimeleri moda olduğu gibi anlamında kullanarak şöyle diyor:
kullanmamıştır. Bunun iyi bilinme- 'Ben Allah'a dua ettiğimde namaz
si gerekir. Şayet şeriatta var olan kılmış oluyorum ondan dola-
kavramlara Arap dilindeki yı ekstradan namaz kılmama
Günümüzde
anlam olduğu gibi verilirse, gerek yok' bu doğru değildir.
var olan en büyük
ortaya yanlış sonuçlar çıkar. Çünkü her ne kadar bu ke-
ilim meclisi
30
kınlık göstermiştir. Ondan dolayı küfre girer.' Dik-
kat edilirse kişi bu ifrata lugat ile ulaştı. Oysa
bunların hiçbiri şeriat tarafından küfür olarak
kabul edilmemiştir.
İslam şeriatı ilah kelimesinin lugat anlamla- " 'Sen bize tek Allah'a ibadet edelim, atalarımı-
rının içerisinde 'kendisine ibadet edilen' anlamı- zın ibadet etiklerini bırakalım diye mi geldin? Eğer
doğru söyleyenlerden isen, haydi bizi tehdit ettiğin
nı seçmiştir. Kur'an'dan, Sünnet'ten ve sahabe
azabı getir' dediler." 10
anlayışından buna işaret eden deliller şunlardır;
Yani müşrikler ilah kelimesini ibadet edilen
Kuran'dan olarak anladılar. Ve Allah subhanehu ve teâlâ onların
1. Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyuruyor: bu anlayışına karşı çıkmadı.
"Onlar kendilerine bir kuvvet olsun diye Allah'ın Sünnet'ten
dışında ilahlar edindiler. Hayır asla! O ilah edin-
dikleri onların ibadetlerini yalanlayacaklardır." 8 Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuru-
yor:
Allah subhanehu ve teâlâ birinci ayette bazılarının
bazılarını ilahlar edindiğini bildirmiş, sonra da "Kim La ilahe illallah der ve Allah'ın dışında
ibadet edilenleri inkar ederse onun canı malı ha-
bu sahte ilahların kendilerine yapılan ibadetle-
ram olmuştur. Hesabı da Allah'adır." 11
ri inkâr edeceklerini söylemiştir. Birinci ayette
ilah kelimesi kullanılırken, ikinci ayette ise onun
Hadisin başında Peygamberimiz sallallahu aleyhi
yerine ibadet kelimesi kullanıldı. Bu da ilah ile
ve sellem "Kim La ilahe illallah derse" buyururken
ibadetin aynı anlamda olduğunu gösterir.
devamında ise "Allah'ın dışında ibadet edilenleri
inkâr ederse" buyuruyor. Demek ki nefyettiğimiz
2. Bütün Peygamberler kavimlerine geldik-
ilah, Allah'ın dışında kendisine ibadet edilendir.
lerinde şöyle demişler:
3. Allah subhanehu ve teâlâ bize, müşriklerin de Elimizde aynı konuda iki rivayet oldu. Bu
Peygamberin sallallahu aleyhi ve sellem davetinden bunu durumda önümüzde iki seçenek var;
anladığını anlatıyor. Peygamber sallallahu aleyhi ve
Muharrem
8. 19/Meryem, 81-82 10. 7/Araf, 70 1435
9. 7/Araf , 73 11. Müslim
ARALIK'13 • SAYI: 23
31
ӽӽYa diyeceğiz ki: 'Peygamberimiz döneminde bu 4. "Firavun kavminin önde gelenleri dediler ki:
olay iki defa yaşandı. Peygamberimiz her birinde Musa ve kavmini bu toprakta (Mısır'da) bozgun-
farklı cevap verdi.' culuk çıkarmaları, seni ve ilahlarını terk etmeleri
için mi (serbest) bırakacaksın?" 14
ӽӽYa da diyeceğiz ki: 'Bu olay bir kere yaşandı. Sa-
habe rivayet ederken farklı farklı rivayet etti.' Sahabeden İbni Abbas radıyallahu anh bu ayeti:
Birinci seçenek olamaz çünkü bu olay bir "Senin ilahlığını terk etmeleri için mi onları serbest
kere yaşandı. O zaman sahabe farklı farklı riva- bırakıyorsun" şeklinde okumuştur. Sebep olarak
yet etti. Peki, sahabe neden böyle yaptı? Çünkü ise İbni Abbas şunu söylüyor: "Çünkü Firavun'a
sahabenin yanında ilah kelimesi ile ibadet ke- ibadet ediliyordu, o kimseye ibadet etmiyordu."
limesi aynı anlamdadır. İki lafız arasında fark İbni Abbas Firavun'un ilahlığını "kendisine iba-
olmadığı zaman, dileyen dilediği lafzı kullanır. det edilen" olarak açıklamış.
32
"De ki: 'Size gökten ve yerden rızık veren kim- korunamayanın, güneş ve ay elinde olanın, yağ-
dir? Yahut gözlere ve kulaklara malik olan kimdir? muru yağdıran ve ekini çıkaranın Allah subhanehu
Ölüden diriyi çıkaran ve diriden ölüyü çıkaran ve teâlâ olduğunu biliyorlar. Fakat buna rağmen
kimdir? İşleri yerli yerince kim yönetiyor? Hemen Müslüman sayılmamışlardır. Peygamberimiz
'Allah' diyeceklerdir. De ki: 'O halde (ona isyan et- sallallahu aleyhi ve sellem onlar ile savaşmış onların ce-
mekten) korkmaz mısınız?' " 15 henneme gideceğini söylemiştir. O zaman bun-
ların hiç biri La ilahe illallah'ın manası değildir.
"De ki: 'Eğer biliyorsanız söyleyin; yer ve yerde
Günümüzde de La ilahe illallah denildiğinde
bulunanlar kime aittir?', 'Allah'ındır' diyecekler.
'Öyle ise siz hiç düşünüp öğüt almaz mısınız?' de.
insanlar bu manaları kastediyorlar. Böyle olan-
De ki: 'Yedi kat göklerin Rabbi, büyük arşın Rabbi ların Mekkeli müşriklerden farkı yoktur.
kimdir?', 'Allah'tır' diyecekler. 'Öyle ise O'na karşı
gelmekten sakınmaz mısınız?' de. De ki: 'Eğer bili- Bu anlattıklarımız Yusuf suresindeki şu aye-
yorsanız söyleyin; Her şeyin hükümranlığı elinde tin tefsiri mahiyetindedir:
olan, kendisi koruyan, kendisine karşı korunula-
maz olan kimdir?', 'Allah'ındır' diyecekler. 'Öyle "Onların çoğu Allah'a şirk koşmadan iman et-
ise nasıl aldanıyorsunuz?' de." 16 mezler." (12/Yusuf, 106)
"Andolsun, eğer onlara 'Gökleri ve yeri kim ya- İbni Abbas radıyallahu anh bu ayet hakkında şöy-
rattı, güneşi ve ayı hizmetinize kim verdi?' diye so- le der:
racak olsan mutlaka 'Allah' diyeceklerdir. O halde
nasıl (haktan) döndürülüyorlar?" 17 "Onlara 'Yeri ve göğü kim yarattı?' diye sorsan
'Allah' diye cevap verirler. Fakat yine de Allah ile
"Andolsun, eğer onlara 'Gökten yağmuru kim birlikte başkasına ibadet ederler."
indirip de onunla yeryüzünü ölümünden sonra
diriltti?' diye soracak olsan, mutlaka 'Allah' diye- Davamızın sonu âlemlerin Rabbi olan
ceklerdir. De ki: 'Hamd Allah'a mahsustur.' Fakat Allah'a hamd etmektir.
onların çoğu akıllarını kullanmazlar." 18
15. 10/Yunus, 31
16. 23/Müminun, 84-89
Muharrem
17. 29/Ankebut, 61 1435
18. 29/Ankebut, 63
ARALIK'13 • SAYI: 23
33
Nasihat
emreacar@tevhiddergisi.com
Emre Acar
Namazlarımızdan Nasıl
İstifade Edebiliriz? -2-
Namazlarımızdan istifade edebilmek için
dikkat edilmesi gereken ikinci yöntem ise,
o amele olan bakış açımızdır. Kul bir olaya
nasıl bakıyorsa o olayın onun hayatındaki
yeri odur. Amelleri imar eden tasavvur ve
düşüncelerdir.
34
Ve ölü olan kalp ise hiçbir şeyden lezzet almaz.
Kul Rabbinin huzuruna çıkmadan günahlardan
temizlenirse kalbindeki hayat, amellerden lez-
zet almayı sağlayacaktır.
ARALIK'13 • SAYI: 23
35
senin gıdaya ihtiyacın olduğunu biliyor ve sana namazın nasıl özlenen ve bir sonraki namazın
gıdalanacağın sebzeler, meyveler ve tahıl ürün- beklenen bir şey olduğunu müşahede edeceğiz-
leri çıkarıyor. dir. 'Bu nasıl olacak?' diye sorabilirsin.
Hakeza Rabbin senin unutkan olduğunu, Namaz, duadır. Allah subhanehu ve teâlâ bu ibade-
gaflete düşebileceğini, zalim ve kibirli olduğu- te kelime olarak salât kelimesini seçmiştir. Salât
nu da biliyor. Bu sıfatlar, insanın sorumluluk- Arap lugatında dua anlamına gelmektedir. Al-
larını ifa etmesine engeldir. Bunu ihya edecek lah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurur:
olan şey ise namazdır. Allah subhanehu ve teâlâ bu
hikmetle namazı insanın hayatında beş vakte "Onların mallarından sadaka al ki bununla on-
bölmüştür. Ta ki insan Rabbini unuttuğunda ları (günahlardan) temizleyesin, onların (sevapla-
O'nu hatırlasın. Kibirlendiğinde, Allah'ın subha- rını) artırıp yüceltesin. Ve onlara salât et (dua et).
nehu ve teâlâ ona vermiş olduğu nimetlerle Allah'ın
Çünkü senin duan onlar için sükûnettir (onların
ızdıraplarını yatıştırır). Allah çok işiten ve bilen-
arzında isyan etmek istediğinde zilletini ve za-
dir." 1
yıflığını hatırlasın diyedir.
Niye Allah subhanehu ve teâlâ namaza dua
Bu nedenle bizler namazlarımıza; biz-
ismini vermiştir? Çünkü sen 'Allahuek-
leri terbiye edecek olan, nefislerimizi
ber' deyip namaza başladığın andan
tezkiye edece olan, bizleri Allah'a
'Es-Selamu aleykum ve rahme-
yakınlaştıracak olan, günahları-
tullahi' dediğin ana kadar sü-
mızı temizleyen ve fuhşiyattan
rekli Allah'tan subhanehu ve teâlâ bir
alıkoyan, Rabbine ve kullara
Namazlarımızdan istifade etmek için şeyler istiyorsun, Allah'a sub-
karşı sorumluluklarını ha- üçüncü olarak, namaza başlamadan hanehu ve teâlâ sıkıntılarını dile
tırlatan bir unsur olarak
nasihat
36
etmek gibi bir gücü yok. Hatta bizim sıkıntıları- 'Ya Rabbi! Kalpler senin elinde. Beni yaratan,
mızı bir gün yüzümüze vurup bize minnet ede- kalbimi yerleştiren ve namaz ibadetini bana em-
bilir. Kendisiyle bir gün küstüğümüzde, yolları- reden de sensin. Yalnız bu kalp namazdan lezzet
mızı ayırdığımızda ona açtığımız dertlerimizi almıyor. Ona karşı özlem besleyemiyor. Ya Rabbi!
piyasada yayıp bizim yüzümüzü karartabilir. Bu Davud'a demiri yumuşattığın gibi benim kalbimi
kadar illetli olan bir insana derdimizi açtığımız- namaza yumuşat. Ya Rabbi! Benden öncekilere
da fıtraten rahatlıyorsak, bir de âlemlerin Rabbi merhamet edip onları namazla kendine yakınlaş-
tırdığın gibi beni de kendine namazla yakınlaştır.
olan Allah'a subhanehu ve teâlâ sıkıntılarımızı açtığı-
Ya Rabbi! Bu namazı Peygamber'e göz aydınlığı
mızda nasıl rahatlayacağımızı düşünsene! kıldığın gibi benim namazımı da bana göz aydın-
lığı kıl.'
Kardeşim! Her istediğinde icabet eden
Allah'tan subhanehu ve teâlâ bahsediyorum. Senin sı- Başka bir sıkıntın da, eşinle aranda olan
kıntılarını işitmekten sıkılmayan, sen O'na eli- problemler mi? Secdede dua etmeye devam et:
ni açtığın zaman bundan huzur, mutluluk du- 'Allah'ım bütün yarattıklarına rahmetinle muame-
yan ve bununla sevinen Allah'tan subhanehu ve teâlâ le ettiğin gibi eşime rahmetinle muamele et. Onu
bahsediyorum. En iyi sırdaşın âlemlerin Rabbi uysal ve saliha bir eş haline getir.'
Allah'tır subhanehu ve teâlâ. Sen O'na nankörlük etsen
de O sırlarını yaymıyor. Senin sırlarını muha- Rızkında mı darlık var? Secdeden yüzünü
faza ediyor. Böyle bir Rabbin var. Ve senden kaldırma. İstemeye ve sıkıntılarını açmaya de-
günde beş defa namaz kılmanı istiyor. Bundan vam et: 'Ya Rabbi! Rızkımı benim için fitne kılma.
istifade etmek istiyorsan, namazdan önce mu- Rezzak olan sensin. Gece gündüz sana küfreden-
hasebeni yapıp bütün sıkıntı ve isteklerini aklı- lerin dahi rızkını veriyorsun. Ben senin kulunum.
na getirmelisin. Namazın içinde Rabbine dua et. Alnım senin önünde secdeye varıyor. Benim rız-
Seni işiten Allah'ın subhanehu ve teâlâ, sıkıntılarını ve kımı da bana ver.' diye sıkıntı ve isteklerimiz
isteklerini karşılıksız bırakması mümkün değil- neyse namazlarımızda Allah'a subhanehu ve teâlâ
dir. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur: açalım. Her namazda böyle dua ederek rahatla-
dığımızda bu bizde alışkanlık haline gelir. Artık
"Allah her dua edenin duasına üç şeyden biriyle sıkıldığımızda rahatlamak için namaz kılmaya
icabet eder..." başlarız.
Mesela, senin sıkıntın namazlardan lezzet al- Rabbimden isteğim namazlarımızı bizim
mamak, huzur, sekinet bulamamak ve namazla- için, özlenen ve lezzet alınan bir amel haline ge-
rın sana ağır gelmesiyse, ki bundan daha büyük tirmesidir. Bizleri namazlarıyla Allah'a yaklaşan
bir sıkıntı yoktur, o zaman namaza durduğunda, kullarından eylemesidir.
secdeye kapandığında dua et. Çünkü dualara
icabet edilmeye en uygun an secde anıdır. Yapış Davamızın sonu âlemlerin Rabbine hamd
secdeye, Şeyhu'l İslam İbni Teymiyye'nin dediği etmektir.
gibi sür yüzünü toprağa, de ki: Muharrem
1435
ARALIK'13 • SAYI: 23
37
Cihad Yolunun Sabiteleri Çeviri Makale
Üçüncü Mana:
Kâfirlere ve Batıl Ehline
Meyletmek -3-
Her kim cehennem ve ahiret azabı ile tehdit edilmesine
rağmen kâfirlere veya zalimlere meyleder veya itaat
ederse, bu meylini/eğilimini ve itaatini de açıkça yaparsa
işte bu çok kötü bir hezimet/yenilgidir.
Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyuruyor: sürmeden, Haceru'l Esved'i ellemene asla müsa-
de etmeyeceğiz' dediler. Peygamber ise şöyle dedi:
"Neredeyse seni bile, sana vahyettiğimizden "Haceru'l Esved'i ellememe müsaade etmeleri için
başkasını bize karşı uydurasın diye fitneye düşüre- onların ilahlarını ellememde benim için bir beis
ceklerdi. O takdirde seni dost edineceklerdi. Ve eğer yok. Zaten Allah benim onları sevmediğimi/kerih
biz sana sebat vermemiş olsaydık, onlara az kalsın gördüğümü biliyor.' "
biraz meyledecektin. O takdirde biz sana hayatın
da kat kat (azab)ını ölümün de kat kat (azab)ını Şeyh Şankıti rahimehullah ayetin iniş sebebi hak-
tattıracaktık. Sonra bize karşı hiç bir yardımcı bu- kında bazı sözleri aktardıktan sonra şöyle der:
lamayacaktın." 1 'Ayetin iniş sebebi hakkında diğer görüşler de bu-
lunmaktadır. Ne olursa olsun, burada ayetin in-
Bu ayetin iniş sebebi hakkında ihtilaf edil- diği sebeplere değil, lafızların umumuna/geneline
miştir. itibar edilir. Ayetin anlamı da 'Kâfirler onu az kal-
sın fitneye düşüreceklerdi' şeklindedir. Yani, buna
'Nebi tavaf yaptığında Haceru'l Esved'i eliyle (fitneye düşürmeye) iyice yaklaştılar. 'Fitneye dü-
mesh ederdi. Kureyş ehli onu engelleyerek 'Bizim şüreceklerdi' sözünün manası da, 'Sana vahyet-
ilahlarımıza parmaklarının uçlarıyla olsa da el tiğimiz şeylerden seni saptırıp, vahyetmediğimiz
başka şeyleri bize iftira etmeni sağlayacaklardı'
1. 17/İsra, 73-75 şeklindedir.
38
İlim ehlinden bir kısmı şöyle demişlerdir: Allah'ın subhanehu ve teâlâ Nebi'sine sallallahu aleyhi ve
'Onlar bu duruma hakikatte değil, kendi zanların- sellem şu emri de bunun gibidir:
ca yaklaştılar.'
"Zulmedenlere yönelmeyin. Yoksa size de ateş
Yine şöyle denilmiştir: 'Bunun manası, Nebi dokunur. Sizin Allah'tan başka dostlarınız yoktur.
onların İslam'a girmesini çok istediğinden ve on- Sonra size yardım da edilmez." 5
ların İslam'ına sebep olması için istedikleri bazı
şeylerde onlara uymayı bir an aklından geçirdi.' ' 2
Buradaki 'rukun' kelimesi meyletmek de-
mektir. Bunlardan biri de müdahanedir ki, bu-
Şevkani rahimehullah Fethu'l Kadir isimli ese-
nunla ilgili bahis de geçti.
rinde şöyle der: ' "Onlara az kalsın meyledecek-
tin" ayetinin manası, onlara meylin en aşağısı
Kurtubi rahimehullah şöyle der: 'Ayette geçen 'ru-
ile yaklaşmaktır. Ayette geçen 'rukun' kelimesi kun' kelimesi; dayanma, güvenme, bir şeye sessiz
de meylin en basitidir. Bu yüzden ayette 'şey'en kalıp, ondan razı olmak demektir.'
qalilâ/az bir şey' ifadesi geçmektedir. Fakat Nebi
ismet sıfatının farkına vardı ve bu da onu onlara
Katade rahimehullah şöyle der: 'Bunun manası,
meyletmeden ziyade, bunun en alt mertebesine onlara sevgi beslemeyin ve onlara itaat etmeyin,
dahi yaklaşmasını engellemiştir. Sonrasında ise demektir.'
Allah subhanehu ve teâlâ ona şiddetli bir tehdit yönel-
terek şöyle demiştir: "O takdirde Biz sana haya- İbni Cureyc rahimehullah de şöyle der: 'Onlara
tın da kat kat azabını ölümün de kat kat azabını meyletmeyin.'
tattıracaktık." Bunun manası da, onlara meylet-
meye yaklaşmış olsaydın, dünya ve ahirette bu Ebu'l Âliye rahimehullah ise şöyle der: 'Onların
fiili yapan kimsenin cezasının iki katını sana amellerinden razı olmayın.'
tattırırdık, demektir. 3
Bu manaların hepsi birbirine yakındır.
Hammad b. Atîk rahimehullah şöyle demiştir:
'Allah bu ayette, Rasûlü'ne sebat vermemiş olsaydı, İbni Yezid şöyle der: 'Buradaki 'rukun' keli-
müşriklere az bir şey meyledeceğini, eğer onlara mesi, 'iddihân' manasındadır. Bu da onların kü-
meylederse de ona dünya ve ahiret azabını kat fürlerini kabul etmemektir.' '
kat tattıracağını haber vermiştir. Fakat Allah onu
sabit kıldı ve o da onlara meyletmedi. Hatta onla- Allah'ın şu buyruğu da, geçen ayetin aynı an-
ra düşmanlık besleyip, elini onlardan çekti. Fakat lamındadır:
bu hitap, Nebi'ye masumluğu ile beraber yönel-
tiliyorsa, diğerlerine bu tehdidin yapılması daha "Kalbini bizi anmaktan gafil kıldığımız, boş ar-
evladır.' 4 zularına uymuş ve işi hep aşırılık olmuş kimselere
boyun eğme." 6
ARALIK'13 • SAYI: 23
39
Her kim cehennem ve ahiret azabı ile teh- Salât ve selam, Allah'ın Rasûlü'ne, pak ailesi-
dit edilmesine rağmen kâfirlere veya zalimlere ne ve ashabına olsun...
meyleder veya itaat ederse, bu meylini/eğilimini
ve itaatini de açıkça yaparsa işte bu çok kötü bir Şeyh Yusuf El-Uyeyri'nin rahimehullah Sevabit
hezimet/yenilgidir. Bağlandığı ilke ve esasları Alâ Darbi'l Cihad/ Cihad Yolunun Sabiteleri
da onlara gösterdiği bu meyil ve itaatten sonra isimli bu kıymetli kitabı, Allah'ın muvaffavki-
kaybetmiştir. Bundan sonra temel esaslarından yeti ile bu yazıyla tamamlanmış oldu. Allah sub-
dönmediğini söylese de, onun kâfirlere veya za- hanehu ve teâlâ içindeki değerli menhec kaidelerin-
limlere göstermiş olduğu eğilimi ve itaati, onu den tüm Müslümanları faydalandırsın. Bizleri
yalanlamış ve hezimete uğradığını açıkça ilan esaslarından ayrılmayan, sebatkâr kulların-
etmiş olur. Amel kendisini yalanladığı zaman dan yazsın. Bu yolda tüm ayak kaymaların-
temel esasların manası asla olamaz. Tüm bun- dan da bizleri uzak tutsun. Allahumme Amin!
lar da boş iddialardan ve bir kağıdın üzerindeki İşin başında da, sonunda da Allah'a hamd ol-
mürekkepten başka birşey sayılmaz. sun.
Laf ebeliği yaparak temel esaslardan bahse- Şeyh Yusuf El-Uyeyri rahimehullah
dip de kâfirlere veya zalimlere istemiş oldukları
şeylerde eğilim göstermek hiçbir zaman doğru Özcan YILDIRIM, Tevhid Dergisi için çevir-
olamaz. Bu, aşağılanmış bir yenilgiden başka miştir.
bir şey değildir.
1 Muharrem 1435/ 04.11.2013
Zafer ve hezimetin yukarıda geçen mana-
larını düşünen bir kimseye; Afganistan İslam
çeviri makale
40
Menhec Notları
emreuyar@tevhiddergisi.com Emre Uyar
Korku Sahibi
Olabiliriz Ama
-2- ‘Korkak' Değiliz
Korkunun bütün benliğimizi ele geçirmesi-
nin en büyük sebeplerinden birisi Allah'ı sub-
hanehu ve teâlâ hakkıyla tanımamaktır. Allah
subhanehu ve teâlâ hakkıyla tanındığı zaman
korkuların insanı kuşatması mümkün değildir.
olduğumuz duygunun her fıtri duygu gibi iki 1. Korkularını terbiye etmeyenler hoşları-
yönlü olduğunu, olduğu hal üzere bırakıldı- na gitmeyen bir durumla veya bir imtihanla
ğında hem kişiye hem de içerisinde bulunduğu karşı karşıya kaldıklarında Rabblerine karşı
yapıya zarar verdiğini, ancak ıslah edildiğinde suizan(lar) beslerler.
faydalı bir hal alacağını Allah'ın subhanehu ve teâlâ iz-
niyle anlayan bir kimsenin, aklına şu sorunun 2. Korkularını terbiye etmeyenler kadere
gelmesi kaçınılmazdır: imanlarını sorgularlar. 'Şöyle olsaydı bunlar ba-
şımıza gelmezdi, bizim planlarımıza göre hareket
'Benden olup da bana ve çevreme bu kadar sı- edilseydi bunlarla karşılaşmazdık.' gibi cümleler
kıntı verecek korkularımı nasıl terbiye edebilirim?' kadere imanı sorgulayan cümlelerden sadece
bazılarıdır.
Bu soruyu sormak bu meseleyi gerçekten
dert edinmiş bir kalbin işidir. Peki neden bu 3. Korkularını terbiye etmeyen topluluklar,
meseleyi dert edinmeliyiz? sayıları ne kadar fazla olursa olsun Rasûlullah'ın
sallallahu aleyhi ve sellem nitelemesiyle "...suyun üzerin- Muharrem
Tafsilatını geçen yazımızda izah etmiştik. deki çerçöp..." gibidirler. 1435
ARALIK'13 • SAYI: 23
41
Korkularımızı Nasıl Terbiye mam gerekir. Rızka yönelik, ölüme yönelik,
Edebiliriz? dünyaya yönelik bütün korkularımı Allah'a sub-
hanehu ve teâlâ ve O'nun yanındakilere kanalize et-
Korku meselesi, Allah'ın subhanehu ve teâlâ
meliyim. Bunun için de iki meseleyi çok iyi bir
Kur'an-ı Kerim'de özellikle üzerinde durduğu
şekilde öğrenmeliyim;
meselelerdendir. Nedeni ise yukarıda zikretmiş
olduğumuz zararlardır. Korku törpülenmedi- 1. Allah'ı ve O'nun yanındakileri tanımalı-
ği vakit kişiye hem kulluk noktasında hem de yım. Bunu ancak Allah'ın subhanehu ve teâlâ kitabın-
menhec noktasında zarar vermektedir. Bu se- dan ya da O'nun Rasûlü'nün sünnetinden öğ-
beple Rabbimiz kitabında korku meselesini iş- renmem mümkündür.
lemiştir.
menhec notları
42
"Nefsince de, sabah akşam rızasını isteyerek Dünya Hayatı Bir Oyun ve
Rabblerine yalvaranlarla beraber candan sabret. Oyalanmadır
Sen dünya hayatının süsünü isteyerek onlardan
gözlerini ayırma. Kalbini, bizi anmaktan gafil kıl- "Bu dünya hayatı sadece bir oyun ve oyalan-
dığımız, nefsinin kötü arzusuna uymuş ve işi hep madan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte asıl
aşırılık olan kimseye uyma." 2 hayat odur. Keşke bilmiş olsalardı." 7
"Ey insanlar! Rabbinizden sakının ve bir gün- "Biliniz ki dünya hayatı bir oyun, bir eğlence,
den korkun ki, baba çocuğuna hiçbir fayda vere- bir süs ve kendi aranızda övünme, mal ve evlat ço-
mez. Çocuk da babasına hiçbir şeyle fayda sağla- ğaltma yarışından ibarettir. Bu, tıpkı bir yağmu-
yacak değildir. Şüphesiz Allah'ın vaadi gerçektir. ra benzer ki; bitirdiği ot, ekincilerin hoşuna gider,
O halde dünya hayatı sizi aldatmasın, sakın o çok sonra kurur, onu sapsarı görürsün, sonra çerçöp
aldatıcı şeytan sizi Allah'ın affına güvendirerek al- olur. Ahirette ise çetin bir azap; Allah'tan mağfiret
datmasın." 3 ve rıza vardır. Dünya hayatı, aldatıcı bir zevkten
başka bir şey değildir." 8
Dünya Hayatı Kısa ve Geçicidir "Dinlerini bir oyun ve bir eğlence edinen ve
"Kendi içlerinde hiç düşünmediler mi kendilerini dünya hayatının aldattığı kimse-
ki, Allah göklerde, yerde ve bu ikisi arasın- leri bırak! Ve hiçbir kimsenin kazandığı şey
da bulunan her şeyi ancak hak ile ve yüzünden kendisini helake atmamasını,
belirlenmiş bir süre için yaratmış- kendisi için Allah'tan başka hiçbir
tır? Gerçekten insanların çoğu, dost ve hiçbir şefaatçi bulun-
Rabblerine kavuşmayı inkâr et- madığını Kur'an ile hatırlat. O,
mektedirler." 4 İslamî sahada mücadele veren birçok azaptan kurtulmak için bütün
Müslüman korku konusunda ciddi manada varını feda etse, kendisinden
imtihanlar yaşamaktadır. Müslümanın bu
"Kendilerine, 'Ellerinizi alınmaz. Onlar kazandık-
imtihanlardan alnının akıyla çıkabilmesi
savaştan çekin, namazı kı- ve sebat edebilmesi Allah'ı subhanehu ları şey yüzünden helake
lın, zekatı verin' denilenleri ve teâlâ tanımasıyla mümkündür. Kul uğratılmışlardır. Onlar için,
görmedin mi? Üzerlerine sa- Rabbini tanıdığı oranda Rabbine yakındır. inkâr ettiklerinden dolayı
vaş yazılınca hemen içlerinden kaynar bir içecek ve can yakıcı
bir kısmı insanlardan, Allah'tan bir azap vardır." 9
korkar gibi, hatta daha çok kor-
karlar ve 'Rabbimiz! Niçin bize savaş "Dünya hayatı ancak bir oyun
yazdın? Ne olurdu bize azıcık bir müddet ve eğlenceden ibarettir. Eğer iman
daha tanımış olsaydın da biraz daha yaşa- eder kötülükten sakınırsanız, Allah size
saydık?' derler. Onlara de ki: 'Dünya zevki ne mükâfatınızı verir. Ve sizden bütün malları-
de olsa azdır, ahiret, Allah'a karşı gelmekten sakı- nızı harcamanızı da istemez." 10
nan için daha hayırlıdır ve size kıl kadar haksızlık "İnsanlara kadınlar, oğullar, yüklerle altın ve
edilmez." 5 gümüş yığınları, salma atlar, davarlar, ekinler ka-
bilinden aşırı sevgiyle bağlanılan şeyler çok süslü
"Dünya hayatının misali şöyledir: Gökten in- gösterilmiştir. Halbuki bunlar dünya hayatının
dirdiğimiz su ile, insanların ve hayvanların yedi- geçici faydalarını sağlayan şeylerdir. Oysa varıla-
ği bitkiler birbirine karışmıştır. Nihayet yeryüzü cak yerin (ebedî hayatın) bütün güzellikleri Allah
süslerini takınıp süslendiği ve sahipleri kendileri- katındadır." 11
ni ona gücü yeter sandıkları bir sırada, geceleyin
veya gündüzün, ona emrimiz gelivermiştir, ansı- Korkunun bütün benliğimizi ele geçirmesi-
zın ona öyle bir tırpan atıvermişiz de sanki bir gün nin en büyük sebeplerinden birisi Allah'ı subhane-
önce orada hiçbir şenlik yokmuş gibi oluvermiştir. hu ve teâlâ hakkıyla tanımamaktır. Allah subhanehu ve
Düşünen bir kavim için ayetlerimizi işte böyle teâlâ hakkıyla tanındığı zaman korkuların insanı
açıklarız." 6 kuşatması mümkün değildir.
2. 18/Kehf, 28 7. 29/Ankebut, 64
3. 31/Lokman, 33 8. 57/Hadid, 20
4. 30/Rum, 8 9. 6/En'am, 70
Muharrem
5. 4/Nisa, 77 10. 47/Muhammed, 36 1435
6. 10/Yunus, 24 11. 3/Âl-i İmran, 14
ARALIK'13 • SAYI: 23
43
İslamî sahada mücadele veren birçok Müslü- İşte size bunun pratik örneklerinden biri; Hu-
man korku konusunda ciddi manada imtihanlar beyb bin Adiyy radıyallahu anh. Hubeyb radıyallahu anh
yaşamaktadır. Müslümanın bu imtihanlardan Ashab-ı Suffa'dan olan bir sahabedir. Müşrik-
alnının akıyla çıkabilmesi ve sebat edebilmesi ler Rasûlullah'tan sallallahu aleyhi ve sellem kendilerine
Allah'ı subhanehu ve teâlâ tanımasıyla mümkündür. dini öğretmesi için birilerini isteyince Peygam-
Kul Rabbini tanıdığı oranda Rabbine yakındır. berimiz sallallahu aleyhi ve sellem içerisinde Hubeyb'in
de olduğu bir topluluğu onlarla beraber gön-
Rabbini hakkıyla tanıyan bir Müslümanın, deriyor. Yolda bu insanların derdinin Müslü-
rızkın elden gitmesi gibi bir korkusu olmaz. manlara ihanet etmek olduğu ortaya çıkıyor ve
Çünkü Rabbinin Er-Rezzak ve El-Hakim oldu- Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem sahabelerinin bü-
ğunu bilir.
menhec notları
44
Ölmek de en büyük korkularımızdan birisi de- Muhakkak ki Allah subhanehu ve teâlâ kendi-
ğil midir? İnsanın düşündüğünde bile ürktüğü sine yönelen elleri boş çevirmeyecektir.
durumlardan birisidir ölüm.
Dualarımızın sonu âlemlerin Rabbi olan Allah'a
Ölmekten veya öldürülmekten korkmakta hamd etmektir.
problem yoktur. Ölüm gerçekten ürkütücü bir-
şeydir. Yanlış olan ise bu korkunun bizim bütün
benliğimizi ele geçirmesidir.
12. 7/Araf, 34
13. 3/Âli İmran, 154
Muharrem
14. 33/Ahzab, 22 1435
15. 3/Âli İmran, 173
ARALIK'13 • SAYI: 23
45
Okuma Parçası
Kerem Çağlar keremcaglar@tevhiddergisi.com
Afganisşam
Şam; şerrin, şirkin, küfrün, kin ve nefretin,
hınç ve intikamın, haset ve kıskançlığın ‘anah-
tarı' olan Baas-Nusayri zalimi ile avanesinin
cürümlerini kilitlemek için cihad yollarına re-
van olan İslam fedailerinin de toplandığı, Or-
tadoğu'daki itikadî ve siyasî kilitler merkezi...
Şam; halkının içinde bir tiran olarak herke- Şam; mücahidlere şiddetli düşmanlık besle-
sin kalbine saldığı korkunun kat be kat fazlasını yen, Batı ve ABD ile aralarındaki kan uyumunu
bizzat yaşamakta olan zalim tağutu; Şii, Yahudi, dostluğa dönüştürme yolunda hatırı sayılır bir
Hristiyan ve putperest tüm hamilerinin gazlan- mesafe kateden acem kurnazı dilbaz Farsist Şia-
malarına, himayelerine ve desteklerine rağmen lar ile paralı katiller sürüsü Hizbulesed'in karın-
kendisini sekerat-ı mevt'e sokan bumerang... larında kaç bağırsak olduğunu gösterip iğrenç
niyetlerini deşifre eden turnusol kağıdı...
Afganistan; kahredici bir güce sahip olduk-
larını zanneden modern savaş ve sömürü ba-
46
Afganistan; son asırda sırasıyla İngilizler, Ruslar Şam; şerrin, şirkin, küfrün, kin ve nefretin,
ve Amerikalılar başta olmak üzere tüm emper- hınç ve intikamın, haset ve kıskançlığın 'anah-
yalist küfür güçleri için yedi göbek zürriyetle- tarı' olan Baas-Nusayri zalimi ile avanesinin cü-
rinin dahi asla unutamayacakları ölüm, öfke, rümlerini kilitlemek için cihad yollarına revan
kahır, keder ve endişe coğrafyası... olan İslam fedailerinin de toplandığı, Ortado-
ğu'daki itikadî ve siyasî kilitler merkezi...
Şam; dünya var olduğundan beri şu gökkub-
benin şahit olmadığı ölçüdeki ve tüm dünyanın Afganistan; milliyetçilik, particilik, üstadçı-
adeta canlı yayınlarla takip ettiği Şia-Nusayri lık, vatancılık, maddiyatçılık yahut şahsi menfa-
ve onların yamağı PYD isimli peçete cinsinden atçilik gibi habis urların İslam ümmetinin bün-
cinayet şebekelerinin beyinleri dumura uğratan yesinden atılarak, Allah için dostluk ve Allah
vahşetlerini insanlığın gözlerine gözlerine so- için düşmanlığın gerçek manada ortaya çıktığı,
kan tablo... haysiyetli mücahidlerin kartal yuvası...
Afganistan; kendileri üzerinde her hangi bir Şam; senenin bir ay, ayın bir hafta, haftanın
tasarrufta bulunmaya cüret edecek sanal süper bir gün, günün bir saat ve saatin de bir ateş kı-
güçlerin, artık nesiller boyu düşünüp hesap ve vılcımı gibi olup bereketi kaybolduğunda Müs-
kitap yapmaları gereken kan toprağı... lümanları ebedi cennetlere davet eden kutlu
çağrının tüm yeryüzünde yankı bulduğu cihad
Şam; Batı'yı ve atılı değerleri reddederek
mahfili...
samimi olarak Allah'ın dinine yönelen Müslü-
manları hedefleyen küçük-büyük, uzak-yakın,
kuvvetli-zayıf, kurt ya da enik devletler ve ör- Afganistan; samimi Müslümanların dünya-
gütlerin Ehli Sünnet ümmete karşı diğer cep- nın her yerinden adeta bir toplardamar (verid)
helerdeki rüsvay edici mağlubiyetlerinin inti- gibi kendine çekip bir süre temizledikten sonra
kamını almak için açların, mükellef bir sofraya bu kez bir atardamar (şiryan) gibi başta Suriye
üşüşmeleri gibi gizli-açık bütün imkanlarını ve olmak üzere İslam coğrafyasının birçok belde-
kabiliyetlerini ölçüsüzce seferber ettikleri 'Kıya- sine dağıtarak, üzerine ölü toprağı serpilmiş
met Savaşı'nın ilk cephelerinden biri... ümmetin tevhid ve cihad ile nasıl izzet bulaca-
ğını örneklerle gösteren, İslam'ın zirvesi cihad
Afganistan; kendilerini suret-i haktan gös- yurdu...
terip dost olarak tanıtan iktidar sahibi müna-
fık-mürted karakterlerin; Hristiyan, Yahudi Şam; malıyla ve canıyla cihad ederek in-
ve putperest müşrik mücrimlerle yollarının ve sanların en faziletlilerinden olmak için şiddetli
amaçlarının kesiştiğini gösterip işbirliklerinin arzu duyan, ülfet ve ünsiyet sahibi gönüllerin
haberini veren Sure-i Fadıha'nın 1 güncel vakı- hasret giderdiği vuslat diyarı...
aya dayalı tefsiri...
Afganistan; yoksulluğun pençesinde olduğu
halde Rabbani menhec ve ihlas üzere yapılan
cihad ile izzetin zirvesine vasıl olan cennet yol-
1. Kur'an-ı Kerim'de münafıkların hallerini ortaya koyması nede- Muharrem
niyle Tevbe suresine 'Sure-i Fadıha' ismi verilmiştir. Fadıha, ku- cularının ülkesi... 1435
surları açığa çıkaran demektir.
ARALIK'13 • SAYI: 23
47
Şam; kıyametin soluğunda tevhid davasının neklerinde olduğu gibi sosyalist faşizmin, sos-
davetçisi ve bu yolda tüm varlığını seferber ede- yal demokrat madrabazlıkların, laik-tağuti
bilen samimi muvahhidlerin, Emirlerinin em- sistemlerin hepsinin; insan fıtratını, toplumun
rinde bir ok gibi düşmanın kalbine saplanmak sosyal dokusunu ve devlete hükmeden gücün
için sıraya girdiği cennet pazarı... ahlakîliğini nasıl da ifsad ve tahrip ettiğini akıl
sahiplerine gösteren, dersler ve ibretler levhası...
Afganistan; her renk, boy ve ebattan Ben-i
Adem suretindeki robotik cinayet makinası gibi Yahudi ve Hristiyan destekli Mecusi artığı
mahlukatın belki de ömürlerinde ilk kez temiz Şia-Nusayri müşriklerinin insanlığı ve insanî
fıtrat sahibi insanları gördükleri, İslam medeni- değerleri hiçe sayarak yüzyıllar boyunca birikti-
yetinin ve ümmetin hudut karakolu... rip irin ambarına dönüştürdükleri kalplerinden
fışkıran kin ile yaptıkları zulümler karşısında
Şam; yeryüzünde fitneler yayılıp da ortalığın her bir onurlu Müslüman gibi Allah'ın dini-
karıştığı zamanlarda Nebevi müjdeyle Müslü- ni yüceltmek, mustazaflara yardım etmek ve
manlar için istikamet olarak gösterilen güvenli İslam'ın otorite olacağı bir beldeyi özgürleştir-
bir liman... mek için fisebilillah yapılan şeksiz, tertemiz bir
Afganistan; muhacirleri bağrına basıp hep cihada koşabilenlere ne mutlu...
birlikte işgalci 'keferelere' karşı aman vermez
Müşrikler hoşlanmasalar da kendi dinini
baskınlar yapan Medine asaletli Ensar yurdu...
bütün dinlere üstün kılmak için Rasûlü'nü sal-
Şam; tağutu yıkmak için ne kadar güçlü ol- lallahu aleyhi ve sellem hidayet ve hak üzere gönderen
duklarını değil, Allah'ın adıyla, Allah subhanehu ve Allah'a hamd olsun.
teâlâ için ve Rasûlullah'ın dini üzere direnip sal-
okuma parçası
48
Her Şeye Dair
mahi@tevhiddergisi.com
Mahi
ARALIK'13 • SAYI: 23
49
sofradan. Herkes bir köşeye çekilmişti.
Çocuklardan önce eve geldi. Bu nadir yaşa- Tüm bunlara rağmen çok iyi bir anne ol-
nan bir şeydi. Direk mutfağa girdi. Ne hazırla- duğu kanaatindeydi. Ona göre bu işler onu ne
sam diye düşünürken zil çaldı. Çocuklar olma- kadar sıksa da, bunaltsa da yapıyordu ya... Üç
lıydı. Selam vererek içeri girdiler. Annelerini çocuk yetiştirdim diyordu. Her biri kocaman
neşeli bir şekilde mutfakta görünce onlar da oldu. Kocam daha bir kez şikayet etmedi halim-
şenlendi. Umutsuz girmişlerdi oysa eve... den diyordu. Kendini temize çıkarıyor, vicdanı-
nı rahatlatıyordu.
Tuva hemen mutfağa daldı. Girmesiyle çık-
ması bir olmuştu. Kardeşlerine seslenerek:
__ Boşuna sevinmeyin. Bugün yine kuru ek-
mek yiyerek aç kardeşlerimizi anıp empati ya-
pacağız... dedi.
50
İktibas Yazı Yazar
ARALIK'13 • SAYI: 23
51
"Doğan her çocuk fıtrat üzere doğar. Neticede
anne babası onu ya Yahudi, ya Hristiyan ya da
Mecusi yapar…" 2
laslı ve takvalı kullarından eylesin. (Âmin) yadaki refahlarını değil, ahirette cehennemin yakı-
tı olmamalarını da düşünmelidir. Buhari'de İbni
"Ve onlar: 'Rabbimiz, bize eşlerimizden ve soyu- Ömer'den radıyallahu anh rivayet olunduğuna göre,
muzdan, gözün aydınlığı olacak (çocuklar) ihsan Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
et ve bizi takva sahiplerine önder kıl' diyenlerdir." 1 "Hepiniz yöneticisiniz ve yönettiklerinizden sorum-
lusunuz. Hükümdar, halkından; erkek, ailesinden;
İslam'ın Çocuk Eğitimine Verdiği kadın kocasının evinden ve çocuklarından sorum-
Değer ludur.' " 4
Çocuk eğitimi, İslam'ın önem verdiği ve Şehid Seyyid Kutub da şöyle der:
önem vermemizi istediği en öncelikli konu-
ların başında gelmektedir; çünkü sağlıklı bir 'Müminin hem kendisine hem de ailesine kar-
İslam neslinin yetişmesi ancak bu yolla müm- şı olan sorumluluğu ağır ve korkunç bir sorum-
kün olabilmektedir. İslam'da bir farzın yerine luluktur. İleride korkunç bir ateş... O ve ailesi bu
gelebilmesi için onu tamamlayıcı unsurlar da ateşle karşı karşıyadırlar... Kendisini bekleyen bu
farz kabul edildiğinden dolayı, sağlıklı bir İslam ateşten hem kendini hem de ailesini uzak tutmak
nesli yetiştirebilmek için çocuklarımızı nasıl zorundadır. Evet, ateştir bu. Alev alev yanan deh-
eğiteceğimizi bilmek, bizim en önemli görevle- şet verici bir ateş... "Yakıtı insanlar ve taşlar olan
rimizden birisidir. bir ateş..." Bir mümin kendini ve ailesini bu ateşten
korumalıdır. Henüz fırsat varken, iş işten geçme-
Çocuk eğitiminde dikkat edilmesi gereken den mazeret bildirmenin işe yaramadığı gün gel-
birçok husus vardır. Bunların başında tertemiz meden ailesini bu ateşten uzaklaştırmalıdır...' 5
olarak bize emanet edilen çocuklarımızın fıtrat-
larını ve ahlaklarını korumak ve onları bozucu İlk YaşlardaVerilen Eğitimin Önemi
her türlü etkenden onları muhafaza etmektir. Biz, Kur'an'ın anlamını, hadisleri öğrenmeyi,
52
yaşamayı ve anlatmayı dert edinen, samimi ve Öğretmemiz Gereken İlk Esas
şuurlu bir Müslüman olmaya çalışarak çocuğu- İslam; fıtratı üzere doğan çocuğumuza Al-
muza örnek olmazsak, ona bu noktada zaman lah sevgisi, Kur'an ve Sünnet bilgisi ve sahih
ayırarak eğitmeye çalışmazsak, onun eğiticisi İslam akidesi vermemiz; hâkimiyetin kayıtsız
televizyonlar, sokaklar, arkadaşlar ve okullar ve şartsız sadece Allah'a ait olduğunu, O'ndan
olacaktır. başkasına bu hakkın verilemeyeceğini güzelce
ona anlatmamız, biz anne babaların en önemli
Küçük yaştaki çocuk boş bir kaset gibidir.
ve en öncelikli görevidir.
Çevresinden ne görürse, ne duyarsa hemen onu
kaydedecektir. Onu biz doldurmazsak başkala- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, çocuklara ilk
rının dolduracağı kesindir. Model olarak ona olarak Allah'ın yüceliğini ifade eden, tevhide
kim sunulursa onu benimseyecek, örnek alacak vurgu yapan ve tamamıyla hâkimiyeti Allah'a
ve şahsiyetinin oluşumunda onun büyük bir et- özgü kılan ayetler öğretmiş ve bunların öğretil-
kisi olacaktır. Nitekim hikmetli bir sözde şöyle mesini bizlere emretmiştir.
denilmiştir:
İbni Ebî Şeybe'nin 'Musannef' adlı eserin-
'Küçükken öğretilen taş üzerine yazılan gi-
de 6 şöyle geçer:
bidir.
'Abdulmuttalib ailesinden bir ço-
Biraz daha büyüyünce öğretilen
cuk güzelce konuşmaya başlayınca
kağıt üzerine yazılan gibidir.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona yedi
kere şu ayeti okutur, öğretirdi:
Biraz daha büyüyünce öğ-
retilen kum üzerine yazılan
gibidir.' َوقُلِ الْ َح ْم ُد لِلَّ ِه ال َِّذي لَ ْم يَتَّ ِخ ْذ َولَ ًدا
ِيك ِف الْ ُمل ِْك َولَ ْم ٌ َولَ ْم يَ ُك ْن لَ ُه َش
Bu, gerçekten de çok Çocuğun kişiliğinin oluştuğu,
şahsiyetinin ve ahlakının يَ ُك ْن لَ ُه َو ِ ٌّل ِم َن الذ ُِّّل َوك ِّ َْب ُه
doğru ve önemli bir
sözdür ki; küçükken
geliştiği ilk devre 0-6 yaş, sonra ت َ ْك ِب ًريا
6-12 yaş ve daha sonrasında
öğretilenlerin hafızadan da ergenlik dönemidir. "De ki: 'Hamd, hiç-
silinmediği hepimizin ma- bir çocuk edinmeyen,
lumudur. hâkimiyette ortağı olmayan,
acizlikten dolayı bir yardımcı-
Çocuğun kişiliğinin oluş- ya ihtiyacı bulunmayan Allah'a
tuğu, şahsiyetinin ve ahlakının ge- mahsustur.' Sen O'nu tekbir ile yü-
liştiği ilk devre 0-6 yaş, sonra 6-12 celt." 7
yaş ve daha sonrasında da ergenlik
Bazı rivayetlerde 8 Furkan
dönemidir.
Suresi'nin başı olan şu ayetleri öğrettiği
Pekâlâ, bu çocuk hiç mi manevî değerle- nakledilmiştir:
ri kaybolmuş, olumsuzluklarla dolu topluma
girmeyecek, oralarda bulunmayacak? تَبَا َر َك ال َِّذي نَ َّز َل الْ ُف ْرقَا َن َع َل َعبْ ِد ِه لِيَكُو َن لِلْ َعالَ ِم َني
ات َو ْالَ ْر ِض َولَ ْم يَتَّ ِخ ْذ َولَ ًدا َولَ ْم َّ ن َِذي ًرا ال َِّذي لَ ُه ُمل ُْك
ِ الس َم َو
Tabii ki girecek ve orada yerini alacak, so- ش ٍء فَ َق َّد َر ُه تَق ِْدي ًر
rumluluklarını yerine getirecek; ama belirli bir
ْ َ ِيك ِف الْ ُمل ِْك َو َخل ََق ك َُّل ٌ يَ ُك ْن لَ ُه َش
"Âlemlere bir uyarıcı olsun diye kulu
düzeye geldikten ve şahsiyet eğitimini tamam- (Muhammed'e) Furkan'ı indiren Allah'ın şanı ne
ladıktan sonra... yücedir! O Allah ki, göklerin ve yerin hâkimiyeti/
egemenliği kendisine ait olandır. Çocuk edinme-
Ancak başkalarından tamamen etkilendiği, miştir. Hâkimiyetinde hiçbir ortağı da yoktur. O,
doğru ve yanlışı ayırt edemediği ilk dönemle-
rinde ise bizim onları olumsuzluklara karşı ko-
rumamız ve onların zararlarını anlatmaya çalış- 6. Bkz. 3517 numaralı rivayet.
Muharrem
mamız gerekecektir. 7. 17/İsra, 111 1435
8. Bkz. Tefhîmu'l-Kur'ân, 3/572.
ARALIK'13 • SAYI: 23
53
Yavrucuğum! Namazı kıl, iyiliği emret, kötü-
lükten vazgeçirmeye çalış, başına gelenlere sabret.
Doğrusu bunlar, azmedilmeye değer işlerdir.
Biz insana, anne babasına iyi davranmasını "Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, gö-
emrettik. Annesi, onu her gün biraz daha güçsüz nüllerdekine bir şifa, müminler için bir hidayet
düşerek karnında taşımıştır. Onun sütten kesilme- (yön veren rehber) ve rahmet gelmiştir. De ki:
si de iki yıl içinde olur. (İşte onun için) insana şöyle 'Allâh'ın lütfü ile rahmetiyle (evet) ancak onun-
emrettik: 'Bana ve anne babana şükret. Dönüş ba- la sevinsinler. Bu, onların toplayıp yığdıkların-
nadır.' Eğer, hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadığın dan daha hayırlıdır.' " 12
bir şeyi bana şirk koşman için seninle uğraşırlarsa,
onlara itaat etme. Fakat dünyada onlarla iyi geçin. İslam adına farklı grupların ortaya çıktığı,
Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonra dönüşünüz birçok şirk, hurafe ve bidatın 'ibadet' olarak ad-
ancak banadır. Ben de size yapmakta olduğunuz dedildiği şu dönemde çocuğumuza hakkı batıl-
şeyleri haber vereceğim. dan ayıran 'doğru ölçütü' olarak Kur'an'ı sunmalı
(Lokman aleyhisselam öğütlerine şöyle devam ve onu Kur'an ve Sünnet'e göre yaşamayı esas
eder:) alan bir birey olarak yetiştirmeliyiz. 'Allah'a gü-
zel bir kul olma' temel hedefine, ancak Kur'an'ı
Yavrucuğum! Yaptığın iş (iyilik veya kötülük), esas alarak ulaşabileceğini anlatmamız, eğitim
bir hardal tanesi ağırlığında bile olsa ve bu, bir ka- noktasında çocuğumuza verebileceğimiz en
yanın içinde veya göklerde yahut yerin derinlikle- önemli esaslardan biridir.
rinde bulunsa, yine de Allah onu (senin karşına)
getirir. Doğrusu Allah, en ince işleri görüp bilmek-
tedir ve her şeyden haberdardır.
54
Öğretmemiz Gereken Diğer Temel a. Allah'ın hakkını koruma,
Esaslar
b. Yalnız Allah'tan isteme,
Abdullah İbni Abbas radıyallahu anhümâ, şöyle
anlatır: c. Sadece Allah'tan yardım bekleme,
"Bir gün Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in terki- d. Allah'tan başkasının fayda ve zarar vere-
sinde bulunuyordum. Bana: 'Yavrucuğum, sana meyeceğine inanma.
bazı kaideler öğreteyim' dedi ve şöyle buyurdu:
Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem bu nasihatin-
'Allah'ın buyruklarını gözet ki, Allah da seni
de bir çocuğun Allah'a subhanehu ve teâlâ güvenmesi,
gözetip korusun. Allah'ı(n) (rızasını) her işte önde
tut, Allah'ı önünde bulursun. Bir şey isteyeceksen tevekkül etmesi ve O'na karşı acizliğinin farkın-
Allah'tan iste. Yardım dileyeceksen, Allah'tan dile! da olarak zarar ve fayda verici olanın yalnızca
Ve bil ki, bütün bir ümmet toplanıp sana fayda te- Allah olduğunu bilmesi gerektiği vurgulanmak-
min etmeye çalışsalar, ancak Allah'ın senin için tadır. Günümüz eğitim kitaplarının birçoğun-
takdir ettiği faydayı temin edebilirler. Yine eğer da ise, bu şekilde Allah'a güvenme duygusu
bütün ümmet, sana zarar vermeye kalksalar, yerine tamamen kendine güvenen çocuk
ancak Allah'ın senin hakkında takdir ettiği söylemleri ön plana çıkmakta ve Allah
zararı verebilirler. Çünkü artık kaderi eksenli değil de, çocuk eksenli bir
yazan kalem yazmaz olmuş, yazı- eğitim empoze edilmeye çalışıl-
ları değişmeyecek şekilde kesin- maktadır. Bu, hem Kur'an'ın
leşmiştir. (Bundan sonra takdir- hem de Rasûlullah'ın sallallahu
de herhangi bir değişiklik söz aleyhi ve sellem eğitim meto-
konusu değildir.)" 13 Çocuğun kendisine güvenmesi,
duna aykırıdır. Ayrıca
İslamî bir eğitimde elbette ki
önemli bir husustur ve buna Kur'an'da çocuk eğiti-
Tirmizi dışında bir
İslam gereken önemi vermiştir. minden ziyade, şahsın
rivayette de 14 şöyle buyrul-
eğitimi vurgulanmaktadır.
maktadır:
Kişi kendisini İslam'a göre ye-
"Allah'ın emir ve yasaklarını tiştirir, manevî ortam oluştu-
gözet, O'nu önünde bulursun. Bol- rur, güzel örnek olmayı başarır-
luk içindeyken (emirlerine bağlı kal- sa, çocuğa ideal olan İslamî eğitimi
makla) sen Allah'ı tanı ki O da darlığa dü- kolayca verecektir. Bu noktada çocuğu-
şünce (kurtarmak suretiyle) seni tanısın. Bil muzdan önce kendimizi Kur'an'a göre ye-
ki senin hakkında yazılmamış olan şey başına tiştirmemiz gerektiği ortaya çıkmaktadır.
gelmez. Sana takdir edilen de seni atlayıp (başka-
larına) gitmez. Bil ki zafer sabırla, sevinç üzüntüy- Çocuğun kendisine güvenmesi, İslamî bir
le, kolaylık da zorlukla birliktedir." eğitimde elbette ki önemli bir husustur ve buna
İslam gereken önemi vermiştir. Ama özgüveni
İbni Abbas radıyallahu anhuma, Rasûlullah Allah'a güvenmenin önüne geçirmeye karşı çık-
sallallâhu aleyhi ve sellem vefat ettiğinde henüz mış ve Allah'a güvenme esasını kulun acizliğini
onüç ondört yaşlarındaydı. Rasûlullah sallallahu dile getirerek sürekli vurgulamıştır.
aleyhi ve sellem kendisine bu öğüdü verdiğinde ise
yaşı ortalama on civarındaydı. Yaşının küçük- Müslim'in rivayet ettiği Kudsi bir hadiste
lüğüne rağmen tevhidin en öz ve temel mese- Rabbimiz, insanların her konuda O'na muhtaç
lelerini ona öğretmesi, gerçekten de çok dikkat olduğunu beyan ederek şöyle buyurur:
çekicidir. Ona öğrettiği meselelere baktığımız-
da bunları bugün birçok yetişkinin bilmediğini "Kullarım! Ben zulmetmeyi kendime haram kıl-
veya bilse bile gönlüne yerleştiremediğini görü- dım. Onu sizin aranızda da haram kıldım. Artık
rüz: birbirinize zulmetmeyiniz.
ARALIK'13 • SAYI: 23
55
olsun bu amaçtan asla ayrılmamak ve bizi bu
gayeden saptıracak, uzaklaştıracak her türlü
şeyden uzak durmak ve dünya hayatına dal-
mamaktır.
Kullarım! Bana zarar vermek elinizden gelmez İslam'ın çocuk eğitimine ne denli önem ver-
diği herkes tarafından bilinmektedir, lakin buna
iktibas yazı
56
dinî kreşlere gönderip Kur'an okumasını ve dinden çıkaran bir eylem olduğunu söylemiş-
kısa sureleri ezberlemesini sağladıktan sonra lerdir.
onun dinî eğitiminin büyük oranda yerine ge-
tirildiğini zanneden aileler vardır. Böylesi insanları çocuklarımızın sevmesi,
onlara özenerek sihir yapmaya kalkışmaları,
Bu konu, bu kadar da basit değildir ve bu onları taklit etmeleri son derece tehlikeli bir du-
şekilde sorumluluğumuzu yerine getirmiş ola- rumdur. Anne babaların buna azami derecede
mayız. dikkat etmeleri gerekmektedir.
ARALIK'13 • SAYI: 23
57
b. Bu kahramanların reklamını yapan ürün-
ler
Çocuklarımızı korumamız gereken unsur-
lardan biri de, yanlış model olan bu çizgi film
kahramanlarının reklamını yapan çanta, kı-
yafet, bardak, kalemlik, silgi, defter, suluk gibi
okul eşyalarıdır. Bu ürünleri almamamız ve
reklamlarını yapmamamız gerekmektedir. 'Uy-
gun resim bulunan, hatta canlı resmi hiç olmayan
eşya bulmak çok zor' diyebilirsiniz, ama bizim
Rabbimizi razı etmek adına uygun ürünleri
4. Kur'an ve Sünnet'e ters düşen çizgi filmler bulmak için mücadele etmemiz, çocuğumu-
za bu konuda güzel örnek olmamızı, dinimize
Buna da -öncekilerle birlikte- 'Taş Devri'ni karşı hassasiyetimizi 'yaşayarak' anlatmamızı,
örnek verebiliriz. Adem aleyhisselam ilk yaratıl- sağlayacaktır. Ayrıca bu tarz ürünleri almak is-
dığında, tüm eşyanın ismi kendisine Allah ta- temediğimizi satıcılara bildirerek tepkilerimizi
rafından öğretilmişti. İnsanlar bu filmlerde topluca sunarsak, onlar da bizim isteklerimi-
canlandırıldığı gibi giyinmeyi bilmeyen, konuş- zi karşılayacak tarzda ürünler talep etmeye ve
mayı henüz öğrenememiş kişiler değildi. Bun- satmaya başlayacaklardır. Biz onların olumsuz
ların hepsi, insanın maymundan geldiğini sa- sattıklarından değil, onlar bizim olumlu istek-
vunan Darvin ve emsallerinin ortaya attığı batıl lerimizden etkilenmelidirler. Hem alıcı biz de-
fikirlerin empozesidir. ğil miyiz? Nasıl ürün alacağımızı televizyonlar,
iktibas yazı
58
Biz çocuklarımıza neleri sunar, nasıl bir or- Ayrıca müzik dinlemeye alışan bir çocuğa
tam hazırlarsak onlar da bizim sunduğumuza hatta bir büyüğe bile Kur'an dinletmek çok zor-
alışacaklardır. Çevremizi de bu konuda bilinç- dur. Müzik dinlemeye alışanlar, Kur'an dinle-
lendirmeye çalıştığımızda, bu hassasiyetimizi meye adapte olamamaktadırlar. Dinleseler bile
hissettirdiğimizde onlar da dikkat etmeye çalı- ondan etkilenememekte ve manevî bir haz ala-
şacak ve bu şekilde doğal bir çevre oluşacaktır. mamaktadırlar.
Arkadaşlarımızın çocuklarına çikolata ve Yıllarca müziğin 'ruhun gıdası' olduğunu
şeker almak yerine meyve ve kuruyemiş tarzı söyleyerek bizi ruhumuzun esas gıdası olan
şeyler alarak hem onları zararlı, hastalık yapan, Kur'an dinlemekten mahrum ettiler. Hiç haram
aşırı enerji veren yiyeceklerden korumuş olu- olan bir şeyden gıda olur mu?
ruz hem de doğal şeylere alışmalarına yardımcı
oluruz. Pekâlâ, bu çizgi filmlerden uzak tuttuğu-
muzda çocuğumuzda televizyona karşı bir
Çocuklarımız anlayacak yaşa geldiğinde de özenti oluşmaz mı? Televizyonun olduğu or-
zararlı yiyeceklerin olumsuz etkilerini, doğal tamlar seçip orada kalmak ve televizyon ba-
yiyecekleri tüketmenin de gerekliliği hakkın- şında vakit geçirmek istemez mi?
da sohbetler ederek onları bilinçlendirebi-
liriz. Bunun çözümünü, birkaç aşamada
ele alabiliriz:
d. Müzik
1. Hayat tarzımızı değiştirme-
Korumamız gereken bir diğer liyiz
husus da bu çizgi filmlerdeki
müziklerdir. Müzik, -İslamî(!) Çocuğumuza doğru bir
bile olsa- Rasûlullah'ın sallalla- dinî eğitim vermek istiyor-
Çocuğumuza doğru
hu aleyhi ve sellem açık ifadeleri bir dinî eğitim vermek
sak, öncelikle inancımızı,
ile ve dört mezhebin istiyorsak, öncelikle inancımızı, yaşantımızı, evimizi
tamamının ittifa- yaşantımızı, evimizi ve çevremizi ve çevremizi Allah'ın
kıyla haram olan bir
Allah'ın razı olduğu, Kur'an ve razı olduğu, Kur'an
Sünnet'e uygun bir şekilde ve Sünnet'e uygun bir
husustur. Bu noktada en düzenlememiz gerekiyor.
ufak bir ihtilaf yoktur. Do- şekilde düzenlememiz gere-
layısıyla bir Müslümanın bu kiyor.
konuda duyarsız olması, hele Evlerimizi huzur buldu-
hele vurdumduymaz davranması ğumuz, maneviyatın hissedildiği
asla olacak şey değildir. yuvalar haline getirmeli; eşimizi,
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle çocuklarımızı Allah'ın verdiği bir
buyurur: nimet olarak görmeliyiz. Çünkü bu-
gün; insanlar maneviyattan, sevgi ve mu-
"Ümmetimden kimi topluluklar zinayı, ipek habbetten uzak bir aile hayatı yaşayarak, en
giymeyi, içkiyi ve çalgı aletlerini helal kabul ede- önemli görevi olan; önce Allah'a salih bir kul
ceklerdir..." 18 sonra da iyi bir eş, iyi bir anne baba olma gö-
revini ihmal ettiği için ailesini çocuklarını bir
Burada müziğin diğer haramlarla beraber
yük, bir sıkıntı olarak görüyor. Sıkıntı görülen
zikredilmesi, onun hükmünün de aynı oldu-
ailelerde erkekler kendi alanlarında yaşarken;
ğunu ifade etmektedir. Ayrıca 'helal kabul ede-
kadınlar da kendilerine farklı alanlar buluyor.
ceklerdir' denmesi demek ki bunun aslen haram
Dolayısıyla böyle bir ailede yetişen çocuk, ken-
olduğunu ifade etmektedir. Bu kadar net nebevi
disini tatmin edeceği farklı alanlar bulma çaba-
bir ifade varken farklı farklı görüşlere meylet-
sı içine giriyor. Bizler, kendi özel alanlarımızı
mek, selefin yolu değildir. Rasûlullah'a ittiba
oluşturmak için ve daha özgürce hareket edece-
etmek, bizler için en evla olanıdır.
ğimiz sahaların arayışları uğruna, yavrularımızı
sorumsuz ve de çok rahat bir şekilde çağın tek- Muharrem
noloji öğütücülerinin önüne iştah açıcı bir 'yem' 1435
18. Buhari, 5590.
ARALIK'13 • SAYI: 23
59
"İman kulplarının en sağlamı, Allah için sevmek ve
Allah için buğz etmektir." 19
pu olarak nitelendirilmiştir:
19. Silsiletu'l Ehâdîsi's Sahîha, 998.
20. Ebu Davud, 4681.
21. Televizyon izleme derken medyanın ortaya koyduğu filmleri
60
saati geçmemelidir. Günde 1-2 saat televizyon "Annem bana hep 'Rabî'ye git ve ilminden önce
izleyecek çocuklarımıza uygun alternatif prog- onun edebini öğren' derdi." 22
ramlar bulmak hiç de zor olmasa gerek! Ayrı-
ca çocuğumuza alternatif olarak İslam'a uygun İmam Malik'in annesinin bu nasihati, eği-
resimleri olan boyama kitapları, zekâ geliştirici timcilerin şahsiyetinin onların ilminden daha
oyunlar, oyun hamuru, hikaye kitapları ve eğiti- önce geldiğini ve ilmin ehlinden alınması ge-
ci oyuncaklar sunabiliriz. rektiğini ifade etmektedir.
61
Veysel Türk Ayın Kitabı
veyselturk@tevhiddergisi.com
O'ndan başka ilah yoktur. Ve yine şehadet ede- İster itikadî ister fıkhî konular olsun fark
etmez tederrücen öğrenmek gerekir. Tederrüc,
rim ki Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem O'nun kulu
ve Rasûlü'dür. konuları aşama aşama öğrenmek demektir. Her
aşamada kişinin öğrenmesi gereken bazı konu-
Bu ay 'Tevhid Risaleleri' ismindeki kitabı tanı- lar vardır. Kişinin bu sıralamaya dikkat etmesi
tacağız. Bu kitap Muhammed bin Abdulvehhab'ın gerekir. Genelde insanlar kendi seviyelerinin
risalelerinden 'Üç Esas, Dört Kaide, İslam'ı Bozan üstündeki kitapları okumayı marifet zanne-
Haller, Şüphelerin Giderilmesi'; Muhammed bin der. Oysa kişinin kendi seviyesinin üstündeki
İbrahim'in 'Tahkimu'l Kavanin' ve Ahmed bin kitaplara yönelmesi ona zarardan başka bir şey
Hanbel'in 'Ehli Sünnet'in Esasları' risalelerini bir getirmez. Tıpkı bebeğe anne sütü verilmesi ge-
araya toplayan bir kitaptır. reken zamanda mama ya da yemek verildiğinde
gördüğü zarar gibi. Bebeğin her aşamada alması
Şeytan elde etmiş olduğu tecrübeyle her dö- gereken gıdalar vardır. Üst seviyeyi verdiğinde
nemde insanları farklı farklı şekillerde tevhidden zarar görür. İnsanoğlunun beyninin de her aşa-
uzaklaştırıp şirke düşürmüştür. Bir dönemde mada alabileceği bir takım bilgiler vardır. Üstü-
olan şirkler sonradan gelen başka bir dönemde ne çıkardığın zaman zarar görür.
olmayabilir. Bu sebepten ötürü kişinin şirke düş-
memek için sadece eski müşriklerin şirklerini Kitapta yer alan risalelerin hepsi konular
bilmesi yeterli değildir. Onları bilmekle beraber hakkında tafsilata gitmeyen kısa risalelerdir. Fa-
Kur'an ve Sünnet'in şirk dediği günümüzdeki kat buna rağmen defaaten hem sözlü hem de
şirk çeşitlerini de bilmesi gerekir. Ta ki ebedi yazılı olarak bu risaleler şerh edilmiştir. Allah
cehennemde kalmaya sebep olan, şirkten sakı- subhanehu ve teâlâ ihlâs ve ihsanla yapılan amellere be-
nabilsin. Peki, 'Bizim günümüzde var olan şirk reket veriyor. Belki bu risalelerin yazarları bun-
çeşitleri nelerdir? Bunları nasıl öğrenebilirim?' ları yazarken bunların bizim zamanımıza kadar
diye soracak olursanız işte bu kitap, günümüz- ulaşacağını, birilerinin bu risaleleri tavsiye ede-
deki şirkleri ve sebeplerini kısaca anlatmaktadır. ceğini veya birilerinin bu risaleleri şerh edece-
ğini tahmin etmemişlerdi. Fakat Allah subhanehu ve
Günümüzde tevhid ve şirke dair yazılmış teâlâ ihlâs ve ihsanla yapılan amelleri zayi etmiyor.
birçok kitap vardır. Bu kitapta var olan risaleler Fazlasıyla karşılığını veriyor. Amelin küçük ol-
tafsilata gitmeden kısaca bu konuları anlatmak- ması önemli değil Allah subhanehu ve teâlâ ameldeki
tadır. Konular anlatılırken de yeni başlayanların ihlâsa göre ameli bereketlendiriyor. Sahabenin
çok rahatlıkla anlayabileceği sade bir üslup kul- bir avuç infak edip de Uhud dağı kadar infak
lanılmıştır. Tevhid ve şirk konularını öğrenmek etmiş gibi ecir almalarının sebebi de buydu. Bu-
isteyen bir kişi bu risalelerden başlayabilir. Çün- radan kendimize şu dersi çıkarabiliriz; İslam için
kü bu gibi risaleler konular hakkında temel bil- küçük büyük fark etmez yapabildiklerimizi ihlâs
ve ihsanla yapmalıyız.
62
Dünyadan Haberler
01. Kasım. 2013
ARALIK'13 • SAYI: 23
63
05 .Kasım .2013
07.Kasım.2013
Suriye’nin İkinci Büyük Silah De-
Tüneli İsrail`e El Fetih Haber posu Muhaliflerce Ele Geçirildi
Vermiş!
Özgür Suriye Ordusu’na bağlı muhalif güç-
Arapça dilinde yayın yapan bir internet si- lerin, Humus’ta yer alan Suriye’nin en büyük
tesinin yayınladığı dokümanlara göre Ramallah askeri mühimmat depolarından birinin deneti-
yönetiminden `İsrail`e, Gazze`den Siyonist re- mini ele geçirdiği söyleniliyor.
jimin kalbine giden tünellerin nerelerde oldu-
ğuyla ilgili bilgi sızdırıldı.
64
10. Kasım. 2013
65
17. Kasım. 2013
66
21. Kasım. 2013
ABD'den Türkiye'ye tehdit
Türkiye'nin Çinli firmayla yaptığı ‘uzun menzilli füze savunma sistemi' anlaşmasının ‘sonuçları'
olacağını söyleyen ABD'li bir diplomat, ‘Anlaşma gerçekleşirse projedeki Türk şirketlere yaptırım
gelir.' dedi.
24. Kasım. 2013
Muharrem
1435
ARALIK'13 • SAYI: 23
67
68