You are on page 1of 72

Muharrem

1435

Aylık İslamî Eğitim Dergisi ARALIK 2013 YIL: 2 SAYI: 23 FİYATI: 5

ası
laşm
akın
ve ABD Y
İran

BAŞYAZI’13

‘03
İhtilaf Fıkhı: Menhecî İhtilaflar
Ebu HANZALA

‘46
Afganisşam
Kerem ÇAĞLAR

34 Namazlarımızdan Nasıl
İstifade Edebiliriz? - 2
Emre ACAR
23 Hariciler/Havaric - 1

Murat GÜÇ
38 Kâfirlere ve Batıl
Ehline Meyletmek
Yusuf El-Uyeyri
Gündeme Dair
muharrem 1434
aralık '13 SAYI: 23

Allah’a hamd, Rasûlü’ne salât ve selam olsun...

Dolu, bir o kadar da karışık Türkiye gündemi var. Bu karışıklıkta gündemi çokça meşgul eden
ve etmeye devam edecek olan, geçiştirilemeyecek bazı vakıalar bulunmakta...

Çıkarların çakıştığı, hoşgörü insanının(!) gerçek yüzünü göstermeye başladığı; ‘dershanelerin


kapatılması’ konusu... Cemaatin(!) basın yayın kuruluşlarının, günlerdir Türkiye’de tek sorun ders-
hanelerin kapatılmasıymış gibi halkı kışkırtma çabaları, beraber çıkılmış bir yolda menfaatlerin
bitmesi sonucu nasıl da düşman olunabileceğini ve kural tanımadan saldırılabileceğini gösteriyor...

Güneydoğu’da PKK-HÜDAPAR gerginliği, yaklaşan yerel seçimlerle zirveye tırmanıyor...

Dünyada ezeli iki düşman İran-ABD yakınlaşması küfrün tek millet olduğunu gözler önüne
seriyor...

Müslümanların ana gündem maddesi ise kanayan yaraları Suriye cihadı...

Cihad meydanlarında ve dışarıda bu kirli siyasetin içinde Allah’ın dini ve rızası için çarpışan
mücahid kardeşlerimize El-Nasr olan Rabbimizin yardım etmesi temennizlerimizle...

Selam ve dua ile...

Editör
03 İhtilaf Fıkhı: Menhecî İhtilaflar Ebu HANZALA

13 Gündeme Dair Başyazı

19 Allah Sana Hidayet Ettiğinde... Özcan YILDIRIM

23
İÇİNDEKİLER

Hariciler/Havaric - 1 Murat GÜÇ

28 Kavaidu'l Erba' - 4 Murat MÜSLİHAN

34 Namazlarımızdan Nasıl İstifade Edebili-


riz? - 2
Emre ACAR

38 Üçüncü Mana: Kâfirlere ve Batıl Ehline


Meyletmek
Yusuf El-Uyeyri

41 Korku Sahibi Olabiliriz Ama 'Korkak'


Değiliz - 2
Emre UYAR

46 Afganisşam Kerem ÇAĞLAR

49 Beni Mutlu Eden Şey... Mahi

51 Çocuk Eğitimi Üzerine Önemli Notlar İktibas Yazı

62 Tevhid Risaleleri Veysel TÜRK

63 Dünyadan Haberler

Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü: Yazışma Adresi: Emre UYAR


Emre UYAR Güneşli Merkez Postane P.K. 51
Yayın Türü: Bağcılar/İstanbul
Yaygın Süreli
Aylık Dergi Basım: Step Matbaacılık
Reklam ve Abonelik: Göztepe Mah. Bosna Cad. No:11
Muharrem 1435 info@tevhiddergisi.com Mahmutbey-Bağcılar/İstanbul
Aralık 2013 www.tevhiddergisi.com Tel : 0 (212) 446 88 46
Sayı: 23 Adres: Kirazlı Mh. 1 Sk. No:21A Dergi İçerisinde Yer Alan Yazılardan
34210 Bağcılar/İSTANBUL İlgili Yazar Mesûldür.
Fiyatı: 5 Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.
Abonelik için: 0 534 086 95 76

Satış Noktaları Bursa: İkra Kitapevi, İlahiyat Fak. Karşısı Fethiye Mh. Kırlangıç Sk. No:17 Nilüfer/Bursa 0 (532) 138 02 42
Diyarbakır: Tevhid Kitapevi, Kaynartepe Mh. Gürsel Cd. No:190/A Bağlar/Diyarbakır 0 (541) 857 34 20
Vahyin Rehberliğinde
Ebu Hanzala

İhtilaf Fıkhı:
-8- Menhecî İhtilaflar
Menhec ihtilafı dediğimizde kastımız:
hareket metodlarında vuku bulan ihtilaftır.
Yazdıklarımız ve zikredeceğimiz mülahazalar
başka anlamlara yorulmamalıdır.

Allah'ın Adıyla

İ nsanları ihtilaf ettikleri hususlarda hidayet Hangi alanda kullanılırsa kullanısın menhec,
eden Allah'a hamd olsun. Salat ve selam di- takip edilen yol ve metod anlamındadır.
nin ve nimetin kendisiyle tamamlandığı Mu-
hammed Mustafa'ya, onun sallallahu aleyhi ve sellem Konuya girmeden önce, menhec kelimesin-
âline, ashabına ve tabilerinin üzerine olsun. den ne kastettiğimizi izah etmenin faydalı ola-
cağını düşünüyorum. Çünkü bu kelime İslamî
Buraya kadar olan yazı dizimizde akide ve çevrelerde zaman zaman değişik anlamlarda
fıkıhta ihtilaf konusuna değinmeye çalıştık. Bu kullanılıyor. Örneğin Suudi Arabistan'da ilim
yazımızla beraber Rabbimizin inayetiyle 'Men- tahsil etmiş veya o havzanın kitaplarıyla hem-
hecte ihtilaf' konusuna başlayacağız. hal bir çevrenin bu kelimeden anladığıyla; Mısır,
Suriye gibi yerlerde ilim tahsil etmiş insanların
Menhec kelimesi ne-he-ce aslından türemiş- bu kelimeden anladığı farklıdır. Metod olarak
tir. Lugat olarak; açık ve belirgin yol demektir. İhvan-ı Müslimin çizgisine yakın olan birinde
Menhec kelimesi de; üzerinde seyredilen ve ta- bu kelimenin çağrıştırdığı anlamla, cihadi ha-
kip edilen açık, belirgin yol anlamındadır. 1 reketlere yakın birinde çağrıştırdığı anlam da
farklıdır.
Istılah anlamı da lugat anlamına yakındır.
Hadis ehli/Selefi havzalarda menhec; itikadî
meselelere yaklaşım metodu, dinin asıllarına Muharrem
1435
1. Lisanu'l Arap; 2/383

ARALIK'13 • SAYI: 23

3
dair nasların nasıl anlaşılması gerektiğini ifade edin ve tağut'tan sakının' diye (emretmeleri için)
eder. bir Peygamber gönderdik..."  3

Suriye, Mısır ve benzeri; kelam ehlinin yo- "Hani İbrahim babası Azer'e: 'Putları ilah mı
ğunlukta olduğu yerlerde menhec, daha ziyade ediniyorsun? Şüphesiz ben seni ve kavmini apaçık
bu meselelerin yazılış ve anlatım metodunu ifa- sapıklık içerisinde görüyorum.' demişti."
 4

de eder.
"Andolsun ki Nuh'u elçi olarak kavmine gön-
derdik. Dedi ki: 'Ey kavmim! Allah'a ibadet edin,
Sahada İslam adına hareket eden cemaat-
sizin O'ndan başka ilahınız yoktur.'  5
ler ise bu kelimeyi daha ziyade hareket meto-
du anlamında kullanırlar. Bizim bu yazımızda "Ad kavmine de kardeşleri Hud'u (gönderdik).
ele alacağımız anlam sonuncusudur. Menhec O dedi ki: 'Ey kavmim! Allah'a ibadet edin; sizin
ihtilafı dediğimizde kastımız: hareket metod- O'ndan başka ilahınız yoktur. Hâlâ sakınmayacak
larında vuku bulan ihtilaftır. Yazdıklarımız ve mısınız?'  6
zikredeceğimiz mülahazalar başka anlamlara "Semud kavmine de kardeşleri Salih'i (gön-
yorulmamalıdır. derdik). Dedi ki: 'Ey kavmim! Allah'a ibadet
edin; sizin O'ndan başka ilahınız yoktur.'  7
Akidenin asıllarında ittifak eden,
amellerinde şirk olmayan ve şirk ta- "Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı
ifelerinden beri olan İslamî hareket- (gönderdik). Dedi ki: 'Ey kavmim!
lerin sahada farklı metodlarla ça- Allah'a ibadet edin; sizin O'ndan baş-
lışması caiz midir? Caizse bunun ka ilahınız yoktur.'  8
vahyin rehberliğinde

kuralları nelerdir? Tüm Peygamberler aynı


noktadan başlamış, aynı ko-
Allah subhanehu ve teâlâ Pey- İslam'ın temeli nulara vurgu yapmışlardır.
gamberlerini insanlara olan tevhid konusunda
ihtilaf yoktur. Ancak bunun
Bu, onların arasındaki
göndermekle kendi- anlatım üslubunda muhalif ortak noktadır.
nin nasıl razı edile- olan müşriklere gösterilecek
ceğini göstermek is- Bununla beraber
sertlik ve yumuşak üslup
temiştir. Her Peygamber Peygamberden Peygambere kavimlerine bu hakikati
geldiği toplumu iki kısma farklılık arz etmiştir. anlatma üslupları, davetle-
ayırmıştır. Kendine iman rini yayarken kullandıkları
edip taraftar olan Müslüman- vesileler, bunu yaparken için-
lar, onlara muhalefet edip düş- de bulundukları gizlilik veya
manlık yapan müşrikler... Gerek açıklık ise farklıdır. Çünkü bu say-
Müslümanların eğitilmesi ve İslam dığımız maddeler; vakıa, insanların
davasına ensar kılınması gerekse mu- durumu, muhaliflerin tepkisine göre
haliflerin hakka daveti ve onlarla mücade- değişir.
lede bir metod takip etmişlerdir. Bazı nok- Örneğin Musa ve Harun aleyhimusselam da-
talarda ittifak halinde olan Peygamberlerin, vetlerine tevhidle başlamış, insanları tevhide
bazı noktalarda farklı metodlar izlediklerini davet etmişlerdir. Davetlerinde ilk dikkat çek-
görüyoruz. Onların ittifak ettikleri şey, insanla- tikleri husus Firavun'un tağutluğu olmuştur.
rın tevhide davet edilip şirkten sakındırılması Ancak bunu anlatma üslupları farklı olmuştur.
ve bu davetin öncelenmesidir. Bu konuda tüm İşe yumuşaklıkla başlamış ve Ben-i İsrail'in du-
Peygamberler ittifak halindedir. rumunu gündeme getirmişlerdir.
"Senden önce hiçbir Rasûl göndermedik ki ona:
'Benden başka ilah yoktur; şu halde bana kulluk
3. 16/Nahl, 36
edin' diye vahyetmiş olmayalım.''  2
4. 6/En'am, 74
5. 7/Araf, 59
"Andolsun ki biz her ümmete, 'Allah'a kulluk 6. 7/Araf, 65
7. 7/Araf, 73
2. 21/Enbiya, 25 8. 7/Araf, 85

4
"Biz o ikisine: 'Firavun'a gidin o tağutlaştı. Ona emretti. 'Allah'tan başka ilâh yoktur' demedikçe
yumuşak söz söyleyin umulur ki korkar veya öğüt size ne bu dünyada ne de ahirette bir faydam do-
alır' dedik."  9 kunur...' "

Aynı noktadan başlayan ve tevhidî bir gün- Bu örnekler onların kavimlerine hitap eder-
deme sahip olan İbrahim aleyhisselam ise yolun ba- ken farklı üsluplar kullandıklarını gösterir. Yani
şında onlara sert davranmış, farklı bir metod İslam'ın temeli olan tevhid konusunda ihtilaf
izlemiştir. yoktur. Ancak bunun anlatım üslubunda muha-
lif olan müşriklere gösterilecek sertlik ve yumu-
"Hani İbrahim babası Azer'e: 'Putları ilah mı şak üslup Peygamberden Peygambere farklılık
ediniyorsun? Şüphesiz ben seni ve kavmini apaçık arz etmiştir.
sapıklık içerisinde görüyorum' demişti."  10
Yine bu örneklerden anlayacağımız baş-
"İbrahim'de ve onunla beraber olanlarda sizin ka bir nokta, muhatapların seçimi meselesidir.
için güzel bir örnek vardır. Hani onlar kavimle- Musa aleyhisselam ve İbrahim aleyhisselam kavimlerinin
rine demişlerdi ki: 'Biz sizden ve Allah'tan başka en tepe noktasından davete başladılar.
ibadet ettiklerinizden beriyiz. Sizi tekfir ettik ve
siz Allah'a bir olarak iman edinceye kadar bizim- Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem ise önce birey-
le sizin aranızda ebedi düşmanlık ve kin belirmiş- lere davetini ulaştırmış, daha sonra kendi aile
tir..."  11 efradına açılmış, bundan sonra Kureyş'in ileri
gelenlerine davetini götürmüştür. İçeriği ve özü
Allah Rasûlü ise davetini halkına daha farklı bir olan davet, kavimlerine farklı muhatap kit-
bir üslupla ulaştırmıştır. Öncelikle kendine dik- leleri üzerinden ulaşmıştır.
kat çekmiştir. Onların arasında sevilen, saygı
duyulan ve kendinden emin olan bir insan ol- Bunun gibi bir başka mesele, gizlilik ve açık-
duğunu onlara ikrar ettirmiş, bundan sonra da- lık konusudur. Kur'an ve Sünnet'te bizlere mü-
vetini bir misalle onlara ulaştırmıştır. cadeleleri anlatılan Peygamberler ve salihler bu
konuda farklı tutumlar içindedirler. Bazısı da-
Rasûl-i Ekrem bir gün Safâ tepesine çıkarak vetin ilk gününden meydan okuyup ve açık bir
bütün Mekkelilere İslamiyet'i tebliğ etmeye ka- metod izlerken, bazıları böyle davranmamıştır.
rar verdi ve orada toplananlara şöyle seslendi:
Kur'an'da mücadeleleri anlatılan Kehf ashabı
" 'Ey Kureyşliler! Size şu dağın arkasında bir ve Uhdud ashabına baktığımızda tam bir gizli-
düşman birliği var desem inanır mısınız?', 'Evet, lik görürüz.
senin yalan söylediğine şahit olmadık' cevabını
alınca konuşmasına şöyle devam etti: 'Öyleyse ben "Yoksa sen Kehf ve Rakim ashabının bizim şa-
büyük bir azaba duçar olacağınızı size haber veri- şılacak ayetlerimizden olduklarını mı sandın? O
yorum... Allah bana en yakın akrabamı uyarmamı gençler mağaraya sığınmış ve şöyle demişlerdi: 'Ey
Rabbimiz! Bize kendi katından bir rahmet ver ve
bize işimizde bir başarı hazırla.' Bunun üzerine
9. 20/Taha, 43-44 mağarada nice yıllar onları ağır bir uykuya dal- Muharrem
10. 6/En'am, 74 dırdık. Sonra iki gruptan hangisinin bekledikleri 1435
11. 60/Mumtehine, 4

ARALIK'13 • SAYI: 23

5
süreyi iyi hesap ettiğini bilmek (ortaya çıkarmak) Bu hü­kümdarın bir sihirbazı vardı. Sihirbaz, ihti-
için onları uyandırdık. Biz sana onların kıssalarını yarlayınca hü­kümdara:
gerçek olarak anlatıyoruz. Onlar Rabblerine iman
etmiş gençlerdi. Biz de hidayetlerini artırmıştık. __ Ben ihtiyarladım. Bundan dolayı bana bir
Biz onların kalplerini sağlam kılmıştık. (Kra- çocuk gönder de sihri ona öğreteyim, dedi.
lın önünde) durduklarında şöyle dediler: 'Bizim
Rabbimiz göklerin ve yerin Rabbidir. Biz O'ndan O da, ona sihri öğretmek için kendisine bir
başkasına tapmayacağız. Aksi takdirde, andolsun çocuk gön­derdi. Çocuk, yola koyulduğu vakit bir
ki çok saçma bir söz söylemiş oluruz. İşte şunlar rahibe rast geldi. Hemen yanına oturarak, konuş-
kavmimiz; O'ndan başka ilahlar edindiler. Onlar masını dinledi ve beğendi.
(tanrıları) hakkında açık bir delil getirmeli değiller
mi? Allah'a karşı yalan uydurandan daha zalim Artık sihirbazın yanına giderken rahibe uğrar,
kim olabilir?' "  12 yanında otururdu. Sihirbaza geldiğinde ise, sihir-
baz kendisini dö­verdi. Çocuk bunu, rahibe şikayet
Bunlar kendi aralarında iman eden ve ederdi.
imanlarını gizleyen insanlardı. İmanlarında
olgunlaşınça yaşadıkları dönemin tağutları- Rahip, şunu söyledi:
na başkaldırıp hakikati haykırdılar. Bunun __ Sihirbazdan korktuğun vakit, 'beni,
akabinde davalarını açıktan anlatma-
ailem salmadı.' de! Ailenden korktuğun
yıp kaçtılar. Ve yüce Allah subhanehu ve vakit, 'beni, sihirbaz salmadı' deyiver!
teâlâ onları mağarada uyutmak sure-
tiyle yüzlerce yıl gizledi. Çocuk, bu minval üzere devam
vahyin rehberliğinde

ederken, büyük bir hayva­ nın


Uhdud ashabının öncü- üzerine geldi. Bu canavar, in-
sü olan genç de aynı şekilde İmanlarında
sanları hapsetmişti.
olgunlaşınça yaşadıkları
yıllarca gizlendi. Ve davetini
dönemin tağutlarına
bireysel olarak yaydı. başkaldırıp hakikati haykırdılar. (Çocuk, kendi kendi-
Bunun akabinde davalarını ne:)
"...Kahroldu o hen- açıktan anlatmayıp kaçtılar. Ve
değin sahipleri, o çıralı yüce Allah subhanehu ve teâlâ __ Sihirbaz mı efdal,
ateşin; onlar (yakanlar) da onları mağarada uyutmak yoksa rahip mi bugün anla-
başlarına oturmuşlar, mü- suretiyle yüzlerce yıl yacağım, dedi.
minlere yapmakta oldukları gizledi.
işkenceyi seyrediyorlardı. On- Ve bir taş alarak:
lardan, sırf Aziz ve Hamîd olan
Allah'a iman ettikleri için intikam __ Allah'ım, eğer rahibin işi, senin
aldılar. O Allah ki, göklerin ve yerin indinde sihirbazın işinden daha mak-
mülkü kendisine aittir ve Allah her bul ise, bu hayvanı öldür de insanlar
şeye şahittir. Şüphesiz inanmış erkeklerle işlerine gitsinler, dedi.
inanmış kadınlara işkence edip sonra tevbe de
etmeyenlere cehennem azabı ve (orada) yanma Ve taşı attı, hayvanı öldürdü. İnsanlar işleri-
cezası vardır. İman edip salih ameller işleyenlere ne gittiler. Bu olaydan hemen sonra rahibe gele-
ise, zemininden ırmaklar akan cennetler vardır. rek (olayı) ona haber verdi.
İşte büyük kurtuluş budur."  13
Rahip, ona:
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bu kıssanın
__ Ey oğulcuğum, bugün sen, benden daha fa-
tafsilatını anlatmıştır. Mücadelesi Kur'an ve
Sünnet'e konu olan bu genç için: ziletlisin! Senin halin, gördüğüm raddeye ulaşmış.
Sen, muhakkak imtihan olunacaksın. Şayet imti-
"Sizden öncekiler arasında bir hükümdar vardı. han olunursan, benim nerede olduğumu söyleme,
dedi.

Çocuk, körlerle, abraşları düzeltiyor, sair ilaç-


12. 18/Kehf, 9-15
lardan insanları tedavi ediyordu. Derken hüküm-
13. 85/Buruc, 4-11 darın maiyyetinde bulunanlardan kör olmuş birisi,

6
bunu işitti. Ve kendisine birçok hediyeler getirerek: __ Ben, hiç kimseyi düzeltemem. Şifayı veren
ancak Allah'tır! dedi.
__ Eğer beni düzeltebilirsen, şuradaki şeylerin
hepsi senin olsun! dedi. Bunun üzerine hükümdar, onu da tevkif etti.
Ona, işkence yapmaya başladı. Nihayet çocuk, ra-
Çocuk: hibin yerini söyledi. Rahibi de getirdiler. Kendisine:
__ Ben, hiçbir kimseyi düzeltemem. Şifayı an- __ Dininden dön! denildi.
cak Allah verir! Eğer sen, Allah'a iman ediyorsan,
ben Allah'a dua ederim. O da şifa verir, dedi. O, razı olmadı. Derken hükümdar, bir teste-
re istedi ve onu başının ortasına koyarak yardı.
Adam Allah'a iman etti. Allah da şifasını verdi. Hatta iki parçası yere düştü. Sonra çocuk getirildi.
Daha sonra hükümdarın yanına gelerek eskiden Ona da:
oturduğu gibi oturdu.
__ Dininden dön! denildi.
Hükümdar, ona:
Fakat o da kabul etmedi..."  14
__ Senin gözünü kim iade etti? diye sordu.
Bu genç, rahibin yönlendirmesiyle imanını
ve davetini gizlemiştir. Davet onların istekleri
Adam:
dışında yayılmıştır. Adam işkenceye dayana-
__ Rabbim! cevabını verdi. madığı için genci, genç işkence sonunda rahibi
göstermiştir. Bu da içinde bulundukları şartlar
(Hükümdar:) nedeniyle davette gizliliği esas aldıklarını gös-
terir.
__ Senin, benden başka Rabbin var mı? dedi.
Aynı yöntemi kısmen 15 Allah Rasûlü'nün sal-
(Adam:)
__ Benim Rabbim de, senin Rabbin de Allah'tır, 14. Müslim

cevabını verdi. 15. Burada 'kısmen' ifadesi kullanmamız kasıtlıdır. Çünkü hakkı
gizlemeden seçici bir davet yapmakla hakkı gizlemek ve tevhidi
anlatmamak, birbirinden farklı şeylerdir. Davette gizli dönem-
Bunun üzerine hükümdar, onu tutukladı. den kast edilen de budur. Bazılarının gizlilik dönemini; hakkı
saptırmak, müşrikler gibi yaşamak, onların Allah'ın dışında
Kendisine işkence yapmaya başladı. Nihayet o ibadet ettikleri ilahlara ibadet ve saygı olarak anlamaları yanlış-
adam, çocuğun yerini söyledi. Çocuğu da getirdiler. tır. Bugün içinde yaşadığı şirk toplumunun en büyük putu olan
demokrasiyle İslam'a hizmet ettiklerini zannedenler bunu 'giz-
lilik dönemi' olarak isimlendiriyor. Yine kavimlerinin putlarına
Hükümdar, ona: gösterdikleri saygı törenlerinde onlarla beraber olmaya, tağutla-
rının helak yıl dönümünde onlarla beraber yas tutmaya, İslamî
__ Ey oğlum; sihrin, körleri düzeltecek ve şöyle yönetimin kaldırılıp yerine küfür nizamının kurulduğu günü
bayram olarak kutlamalarına 'gizlilik dönemi' diyorlar. Hiçbir
şöyle yapacağın dereceyi bulmuş, dedi. Peygamber gizlilik döneminde müşriklerle beraber Allah'a şirk
koşmamıştır. Onların ilahlarını tazim etmemiş, kendinden önce
var olan Peygamberlere olan düşmanlıklarını onlarla beraber
Çocuk: bayram edinmemiştir. Gizlilik, davette seçici olmak ve belli bir Muharrem
taraftar kitlesine ulaşıncaya kadar dikkatli davranmaktır. Yoksa 1435
gizlilik müşrikleşmek değildir.

ARALIK'13 • SAYI: 23

7
davetinde de görürüz. O sallallahu
lallahu aleyhi ve sellem gönder ve onlara azap etme. Biz sana Rabbinden
davetinin ilk yıllarında seçici davran-
aleyhi ve sellem ayetlerle geldik. Selam hidayete uyanlara olsun.' "  18
mış ve davetini kontrollü bir şekilde yaymıştır.
Belli bir taraftar sayısına ulaşmadan Kureyş'i Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem davetini
karşısına almak istememiştir. Onun Kureyş'in Cafer radıyallahu anh, Necaşi'ye şu sözlerle anlatmış-
bilgisi dışında Taif 'te destek araması da böyle tır:
anlaşılmalıdır. Açıktan onlara muhalefet et-
mekten sakınmış, plan ve programını onlara 'Ey hükümdar! Biz cahil bir millet idik. Putlara
belli etmeden icra etmiştir. tapardık, ölmüş hayvan leşini yer, her türlü kötü-
lüğü işlerdik. Akrabalarımızla münasebetlerimizi
Daveti bizlere Kitap ve Sünnetle anlatılan keser, komşularımıza kötülük yapardık. Kuvvetli
olanlarımız, zayıf olanlarımızı ezerdi.
bazı Peygamberler ise ilk günden açıktan hare-
ket etmişlerdir. Yukarıda örnekleri verilen İb- Allah subhanehu ve teâlâ bize; kendimizden, doğru-
rahim, Musa ve diğer Peygamberler aleyhimusselam luğunu, eminliğini, iffet ve temizliğini, soyunun
geldikleri gibi kavimlerinin karşısına dikil- düzgünlüğünü bildiğimiz bir Peygamber gönde-
miş, açıktan meydan okumuşlardır. rinceye kadar, biz bu vaziyette idik. O Peygamber
Her Peygam- bizi; Allah'ın subhanehu ve teâlâ varlığına ve birliğine
ber, kavmi- Bunun gibi bir diğer mesele, tev- inanmaya, O'na ibâdete, bizim ve atalarımızın ta-
hid davetinin yanında gündeme pınageldiği taşları ve putları bırakmaya davet etti.
nin yaptığı getirdikleri konulardır. Her Doğru sözlü olmayı, emânete hıyanet etmemeyi,
haramları gün- Peygamber, kavminin yaptı- akrabalık haklarını gözetmeyi, komşularla güzel
deme getirmiştir. ğı haramları gündeme getir- geçinmeyi, günahlardan ve kan dökmekten sakın-
Cahiliyye toplumla- miştir. Cahiliyye toplumları mayı bize emretti. Her türlü ahlaksızlıklardan, ya-
rı Allah'a şirk koş- Allah'a şirk koştukları gibi lan söylemekten, yetimlerin malını yemekten, na-
O'nun hudutlarını da çiğner- muslu kadınlara dil uzatmaktan ve iftira etmekten
tukları gibi O'nun ler. Allah'ın subhanehu ve teâlâ bizi menetti.'
hudutlarını da haram kıldığı zahirî ve Lut aleyhisselam tevhidî davetinin yanında cinsel
çiğnerler. Allah'ın batınî münkerler onlarda sapkınlıkları konu edinmiş, Şuayb aleyhisselam on-
subhanehu ve teâlâ vardır. Haramlar onlar için ların ticaret ahlakına dikkat etmelerini istemiş,
bir yaşam biçimidir. Ancak Musa aleyhisselam ezilen ve hakları gasp edilmiş bir
haram kıldığı zahirî
Peygamberlerin tevhidin ya-
ve batınî münkerler nında gündeme getirdikleri halkın özgürlüğünü talep etmiştir. Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem cahiliyyenin en koyu döne-
onlarda vardır. Ha- yasaklar farklıdır. En yaygın minde geldiği için birden fazla münkere dikkat
ramlar onlar için ve zararlı olanı öncelikle konu çekmiş, onları arındırmak istemiştir.
bir yaşam edinmişlerdir.
Yine mücadeleleri Kur'an ve Sünnet'e konu
biçimidir. Lut aleyhisselam: edinilen Peygamberlerin davetlerini insanlara
"Allah'ın sizler için yarattığı kadınları bı- ulaştırmak ve onların dikkatlerini çekmek için
rakıp erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Bilakis siz- kullandıkları vesileler de farklıdır.
ler haddi aşan bir kavimsiniz."  16
İbrahim aleyhisselam yıldızlarla Allah'a şirk koş-
Şuayb aleyhisselam: manın yaygın olduğu bir dönemde, onlara yıl-
dızların ibadete layık olmadığını gösteren bir
"Ölçü ve tartıda hile yapmayın hüsrana uğra- tartışmayla tevhidi anlatmış; putları fiili olarak
yanlardan olursunuz."  17 kırarak, onların fayda ve zarar vermediğini on-
lara göstermiştir.
Musa ve Harun aleyhimusselam:
"Böylece İbrahim'e -kesin bilgiyle inananlardan
"Ona gidin ve deyin ki: 'Biz sana gönderilmiş olması için- göklerin ve yerin melekûtunu gösteri-
Allah'ın elçileriyiz. İsrailoğulları'nı bizimle beraber yorduk. Gece, üstünü örtüp bürüyünce bir yıldız

16. 26/Şuara, 165-166


17. 26/Şuara, 181 18. 20/Taha, 47

8
görmüş ve demişti ki: 'Bu benim rabbimdir.' Fakat büyücü hilesidir. Büyücü ise nereye varsa kurtu-
(yıldız) kayboluverince: 'Ben kaybolup gidenleri lamaz.' Bunun üzerine büyücüler secdeye kapan-
sevmem' demişti. Ardından ayı (etrafa aydınlık dılar: 'Harun'un ve Musa'nın Rabbine iman ettik'
saçarak) doğar görünce: 'Bu benim rabbim' de- dediler."  20
miş, fakat o da kayboluverince: 'Andolsun' demişti,
'Eğer Rabbim beni doğru yola erdirmezse gerçekten İsa aleyhisselam tıbbın yaygın olduğu bir dö-
sapmışlar topluluğundan olurum.' Sonra güne- nemde hastaları iyileştirerek şifanın ve onunla
şi (etrafa ışıklar saçarak) doğar görünce: 'İşte bu beraber herşeyin Allah'tan olduğuna dikkat
benim rabbim, bu en büyük' demişti. Ama o da çekmiştir.
kayboluverince, kavmine demişti ki: 'Ey kavmim,
doğrusu ben sizin şirk koşmakta olduklarınızdan "İsrailoğulları'na elçi kılacak. (O, İsrailoğul-
uzağım. Gerçek şu ki; ben bir muvahhid olarak ları'na şöyle diyecek:) 'Gerçek şu; ben size Rabbi-
yüzümü gökleri ve yeri yaratana çevirdim. Ve ben nizden bir ayetle geldim. Ben size çamurdan kuş
müşriklerden değilim.' "  19 biçiminde bir şey oluşturur, içine üfürürüm, o
da hemencecik Allah'ın izniyle kuş oluverir. Ve
Musa aleyhisselam gücün ve sihrin yaygın ol- Allah'ın izniyle doğuştan kör olanı, alaca hasta-
duğu bir ortamda önce gücün kaynağı olan lığına tutulanı iyileştirir ve ölüyü diriltirim. Ye-
Firavun'un karşısına çıkmış ve onun acziyetini diklerinizi ve biriktirdiklerinizi size haber veririm.
insanlara göstermiştir. Sonra bilginin kaynağı Şüphesiz, eğer inanmışsanız bunda sizin için kesin
olan sihirbazların karşısına çıkmıştır. Allah sub- bir ayet vardır."  21
hanehu ve teâlâ ona zahiri sihre benzeyen bir mucize
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şiirin ve hi-
vermiş ve bu vesileyle hakla batılı açığa çıkar- tabetin revaçta olduğu bir topluma Kur'an gibi
mıştır. belağatı düşmanları tarafından kabul edilmiş
güçlü bir sözle geldi. Onların dikkatini tevhide
"Dedi ki: 'Ey Musa, sen bizi sihrinle yurdumuz-
dan sürüp çıkarmaya mı gelmiş bulunuyorsun? çekti.
Madem böyle, biz de sana buna benzer bir sihirle Örneğin O sallallahu aleyhi ve sellem İbrahim'den
geleceğiz; şimdi bir buluşma zamanı ve yeri tespit daha güçlü olduğu ve korunduğu hal-
aleyhisselam
et, bizim de senin de karşı olamayacağımız; açık, de, onların putlarını kırmadı. Onun kavminde
geniş bir yer olsun' dedi. (Musa) dedi ki: 'Buluş- putperestlik daha yaygındı. Onların dikkatini
ma zamanımız, (ülkenin ulusal) bayram günü çekmek istediğinde atalarının sapıklığına de-
ve insanların toplanacağı kuşluk vakti (olsun).' ...
ğindi. Çünkü onların putlara olan bağlılığı put-
'Ey Musa' dediler. Ya sen (asanı) at veya önce biz
atalım.' Dedi ki: 'Hayır, siz atın.' Sonra hemen (ne lar hakkındaki inaçtan değil, atalarının masum
görsün) sihirlerinden dolayı ipleri ve asaları ken- olduğuna inanmalarındandı. İbrahim'in kav-
disine gerçekten koşuyormuş gibi göründü. Musa, minde ise putçuluk daha ziyade inanç esaslıy-
bu yüzden kendi içinde bir tür korku duymaya dı. Bundan dolayı biri putları, bir diğeri ataları
başladı. 'Korkma' dedik. 'Muhakkak sen üstün ge- taklidi baltaladı.
leceksin. Sağ elindekini atıver, onların yaptıklarını
yutacaktır; çünkü onların yaptıkları yalnızca bir
Muharrem
20. 20/Taha, 57-70 1435
19. 6/En'am, 75-79 21. 3/Âli İmran, 49

ARALIK'13 • SAYI: 23

9
Buraya kadar anlattıklarımızdan; Peygam- bulunduğu bir ülkede var olan iki hareketin,
berlerin esas konularının tevhid olmasıyla be- menhecî bir takım ihtilaflarının olması gayet
raber üslup, gizlilik açıklık, vesileler, muhatap normaldir.
kitlesi olarak farklılık arz ettiklerini gördük.
Onların bu anlamdaki menhecleri ve hareket Diktatörlük olan ülkede hareket, gizliliğe
metodları farklıydı. Diyebiliriz ki; dikkat edecektir. Çünkü bu tip ülkelerde muha-
lif seslere kesinlikle müsade edilmez. Diğerinde
Aynı akideye sahip olan, tevhidin esasla- ise hareket, bazı konularda gizlilik ilkesine ria-
rında müttefik, şirkten ve ehlinden beri olan yet etse de daha açık hareket eder.
İslamî yapıların bazı hareket metodlarında
ihtilaf etmeleri normaldir. İçinde yaşanılan Birinde, hareketin kullandığı dil çok daha
bölge, kültür, toplumda revaç bulan şeyler, yumuşak olacaktır. Yönetim muhalif olanları
kullanılmaya müsait vesileler, muhatap kitle- rahatça öldürüp, uzun yıllar kimsenin haberi
sinin seviyesi, bölgenin siyasi yapısı; vakıadan olmadan zindanlarda tutabiliyor. Hem fertleri-
vakıaya farklılık arz edebilir. Böyle olunca da ni korumak, hem de hareketin genel güvenliği
hareketlerin bu anlamdaki metodları farklı açısından yönetimin tuğyanına açıktan dil
olabilir. Türkiye'nin doğusu ve batısı, gü- uzatmazlar. Diğer ülkelerde ise yönetime,
neyi ve kuzeyi arasındaki farklar dahi demokrasiye, başta bulunanların tuğya-
çok barizdir. Aynı ülkenin sınırları nına dair çok açık sözler sarf edilebi-
içinde farklı bölgelerin insan yapı- lir. Çünkü bunlar, demokratik ülke-
sı, kültürel ve siyasî durumu dahi lerde fikir hürriyeti kapsamında ele
çok farklıdır. Bir toprakta dahi alınır.
vahyin rehberliğinde

durum buyken, farklı kıta ve


coğrafyalarda hareket eden Birinde cemaatin karşılaş-
Müslümanların hareket Tevhidin esaslarına inan- tığı bu zorluklar nedeniyle
mada, şirkten ve ehlinden iti-
metodlarının farklılık bireyleri daha samimi ve
kadî ve amelî olarak beri olmada
arz etmesi gayet nor- ve cahiliyye toplumlarında daveti olgundur. Çünkü mu-
maldir. Burada ölçü; tevhid ve şirk merkezli yapmada sibetler hakiki dava
birlik olmalıdır. Bu noktalarda adamı yetiştirir. Zor-
Tevhidin esaslarına yaşanan ihtilaf, menhecî değil luk zamanında nifak ol-
inanmada, şirkten ve ehlin- akidevî bir ihtilaftır. maz. İnsanlar bu tip hareket-
den itikadî ve amelî olarak lere katıldıklarında başlarına
beri olmada ve cahiliyye top- gelecek olanı bilirler. Ancak
lumlarında daveti tevhid ve şirk rahatlığın olduğu yerlerde sami-
merkezli yapmada birlik olmalı- miyet ve olgunluk daha azdır. İn-
dır. Bu noktalarda yaşanan ihtilaf, sanlar söylediklerinin bedelini öde-
menhecî değil akidevî bir ihtilaftır. meyince şahıslar iddia aşamasında
Sahiplerinin, İslam-küfür ihtilafı kap- kalırlar. Bundan dolayı imtihanlar esna-
samında ele alınmasını gerektirir. Bu nok- sında iki taifenin duruşu ve sebatı bir olmaz.
talarda ittifak eden Müslüman cemaatlerin;
gizlilik ve açıklık hususunda, davetin üslu- Birinde hareket kenetlenmiştir. Emir, itaat
bundaki sertlik ve yumuşaklık noktasında, ve cemaat şuuru çok belirgindir. Bireysel hare-
seçici davet ve kitlesel davet konularında, tev- ket tarzına neredeyse hiç rastlanmaz. Çünkü bu
hidin yanında konu edinecekleri münkerler İslam'ın emridir. Bunun yanında bu ortam, bu
hakkında ihtilaf edip farklı menheclere tabi İslami emrin en rahat tatbik alanıdır. Dışarıdan
olmaları normaldir. saldırı ve baskı arttıkça insanlar içeriden kenet-
lenir. Diğer ülkede ise dışarıdan saldırı nadir ol-
Bu konuya dair vereceğimiz bazı örnekler duğundan kenetlenme istendiği oranda olmaz.
konunun daha iyi anlaşılmasına yardımcı ola- Cemaatsel kavramlar teorik olarak kabul edilse
caktır. de pratikte hakkıyla tatbiki zordur.

Diktatörlükle yönetilen bir ülkeyle, de- Bunun gibi daha birçok kıyaslama yapıla-
mokrasinin tatbik edildiği ve fikir hürriyetinin bilir. Bu tip farklılıklarda Müslümanların bir-

10
birine anlayış göstermesi gerekir. Birinin diğer
kardeşlerinin menhecini katı, gizli ve sert bul-
ması; bir diğerinin kardeşlerini gevşeklik ve
samimiyetsizlikle etiketlemesi doğru değildir.
Bu durumlar vakıanın ve şartların oluşturduğu
genel durumlardır. Bir ülke sınırları içinde dahi
bu gözlemlenebilir. Türkiye'nin doğusunda, yıl-
larca devam eden çatışma süreci ve saldırılar o
bölgenin Müslümanlarını daha siyasî ve gizli
kılmıştır. Bölgedeki siyasî doku sokaklara dahi
yansımıştır. Sokaklar adeta insanlara siyaset
öğreten okul görevi görmektedir. Aynısını batı
için söylemek pek mümkün değildir. Bu va- ise İslam tarihinde vuku bulan münferit bazı
kıa farklılığından kaynaklı olarak doğu ve batı hadiselerle, ihtiyaç anında müşrikten yardım
Müslümanları arasında bariz farklar bulunmak- alınabileceğini söylerler. Uhud gününde Kuz-
tır. Bireyler ve yeni oluşmakta olan tevhidî yapı- man adındaki müşriğin Müslümanlarla savaşa
larda, bölgenin siyasî izlerinin bulunması gayet çıkması, Peygamberimizin Yahudilerle yaptığı
normaldir. Onların batıda yetişmiş kardeşlerine anlaşmada Medine'ye olacak saldırılarda bera-
bakış açışı veya batıda yetişmiş Müslümanların ber savaşmayı taahhüt etmesi, Huneyn günün-
onlara bakışı bu zaviyeden olursa, meşru olan de Safvan bin Ümeyye müşrikken, ondan silah
bu farklılık zenginliğimiz olur. Aksi halde vakıa yardımı alması, kıyamet alemetlerini ümmetine
farklılığı nedeniyle kaçınılması mümkün olma- haber verirken:
yan bir durum, ihtilaf sebebi olur.
"Sizler ve Rumlar sulh yapacak ve arkanızda
Bunun bir örneği de cihad meydanlarında olan düşmanla beraberce savaşacaksınız."  22 de-
çokça vuku bulan bazı ihtilaflardır. Ki bunun mesi ve benzeri naslarla müşriklerden yardım
başında: savaş esnasında müşriklerden veya almanın caiz olduğunu söylerler.
bidat taifelerinden yardım alma' meselesi gelir.
Allah Rasûlü'nün uygulamaları farklı farklı ol- c. Bir diğer görüş ise nasların arasını bulup
duğu için, sonrasında ulema bu konuda ihtilaf sonuca ulaşmaktır. Bunlar da; cevaz veren de-
etmiştir. lilleri şartların oluşmasına, yasaklayan delilleri
şartların oluşmamasına bağlarlar. Genelde şu
a. Bunu mutlak olarak haram gören alimler, şartlar dahilinde caiz olduğunu söylerler:
hangi şartta olursa olsun kafirlerden yardım
-Yardım alınacak Müslümanların bulunma-
alınmayacağını söylerler. Bunlar genelde İmam
ması.
Müslim'in rivayet ettiği Aişe radıyallahu anh annemi-
zin rivayetini delil alırlar: -İmamın yardım alacağı kafirlere güvenmesi.
"Bedir günü kahramanlığıyla meşhur bir adam -Emirleri veren ve kontrolü sağlayanın Müs-
Allah Rasûlü'ne geldi. Sahabe onu görünce çok se- lümanlardan olması.
vindi. 'Ben seninle savaşıp ganimet olarak aldığın
mallardan almaya geldim.' dedi. Allah Rasûlü: Önceki yazılarımızda zikrettiğimiz gibi; ih-
'Sen Allah'a ve Rasûlü'ne iman ediyor musun?' diyetilaf anında mutlak serbestiyet söz konusu de-
sordu. Adam 'Hayır' cevabı verdi. Rasûl: 'Git, ben
ğildir. Mutlaka tercih yapılmalıdır. Bununla be-
müşriklerden yardım almam' dedi." raber ihtilaf, delile ve farklı uygulamalara dayalı
bir ihtilafsa bunu meşru ihtilaf olarak değerlen-
Bu hadisle, asıl olan onlardan yardım al- dirmek gerekir. Siz bu konuda tercihinizi yapa-
mamaktır derler. Bununla beraber bu hükmün bilirsiniz. Ancak tercihi sizden farklı olan ve bu
illetlerini zikrederler. Kafirlere güven olamaya- konuda farklı bir menhece sahip olan kardeşle-
cağı, bunun safları kirletip Allah'ın yardımına rinizi kınayamazsınız. Evet, nasihat edebilir, bu
engel olabileceğini söylerler. tercihin zararlarını yazılı ve sözlü aktarabilir,
Muharrem
b. Bunun caiz olduğunu savunan alimler
1435
22. Ahmed, Ebu Davud

ARALIK'13 • SAYI: 23

11
kendinizi ve etbaınızı bu durumdan korumak hedefleri doğrultusunda farkında olmadan kul-
için çaba gösterebilirsiniz. Ancak İslam'da meş- lanılmasıdır. Bu genelde kontrolsüz ve başıboş
ru ihtilaf kapsamında olan bir durumu, İslam bireyler üzerinden sağlanır. Bir bireyin yapacağı
dışı bir ihtilaf olarak göremezsiniz. bir hata, onun gibi düşünen, aynı değerlerden
beslenen tüm Müslümanlara mal edilebilir. Bu
Cihad bölgelerinde bazı saflarda dininden da hareketlerin hem güvenlik açısından, hem
ve ahlakından razı olunmayan insanlar görebi- de ilerleme açısından ciddi zararlara uğraması-
liriz. Şayet bu durum sancak sahiplerinin bu in- na sebep olur. Bundan dolayı başıboş ve kont-
sanları Müslüman görmesinden veya vela bera rolsüz bireyler, pimi çekilmiş ve patlamaya hazır
hukukunu önemsememesinden kaynaklanıyor- bomba konumundadırlar. Nerede nasıl bir ha-
sa bu akidevî bir ihtilaftır. Bunu inkar etmek ve tayla Müslümanlara zarar verebilecekleri kesti-
karşı çıkmak tevhid sınırlarını müdafaa etmek rilemez. Bunları toparlayacak, İslamî terbiye ve
babındandır. Ancak bu durum müşrikten yar- eğitim sınırları içine alacak; farklı menheclere
dım alma konusunda varolan ihtilaftan kaynak- sahip hareketlere ihtiyaç vardır.
lanıyorsa, bunu inkar etmek doğru değildir. Na-
sihat etme hakkına sahip olsak da karşı çıkmak Bir başka mesele de;
ve bunu düşmanlık gerektiren ihtilaf kapsamına
almak, fıkıhsızlık örneği olur. Hareketler, içinde bulundukları vakıaya göre
eğitim materyalleri üretir ve fertlerini yönlendi-
Faydanın tamamlanması ve yazıyı nihaye- riler. Yazılanlar ve konuşulanlar kendi vakıaları-
te erdirmeden, menhec farklılığı meselesinde nın ihtiyaçlarına ve fertlerinin eğitim seviyesine
birkaç hususu hatırlatmanın faydalı olacağına göredir. Bunları kontrolsüz bir şekilde tercme
vahyin rehberliğinde

inanıyorum. etmek, başka vakıalarda eğitim programı kıl-


mak doğru değildir. Bu, hareketlerle kendi vakı-
İslam davasına hizmet ederken bir metoda aları arasında kopukluk oluşturur. Özellikle im-
tabi olacak, bir menhec üzere hareket edeceğiz. kanların genişlemesiyle beraber bu sıkıntı iyice
Bu durum bizleri başkalarının metodlarını ka- hissedilir oldu. Başka coğrafyada yaşayan alim-
ralamaya, küçümsemeye götürmemelidir. Fark- lerin kitapları veya bazı videoları Türkçe'ye ka-
lı metod ve yöntemlerin sahada ciddi faydaları zandırıldı. Vakıa farklılığından kaynaklı olarak
vardır. İslamî bir otoritenin bulunmadığı yer- anlaşılmayan veya ilmi seviyeden dolayı tam
lerde toplayıcı bir menhecin olması mümkün idrak edilmeyen meseleler oldu. Bu bazılarını;
değildir. Çünkü insanları bir araya toplayacak Müslüman kardeşlerini reddetmeye, kimini de
tek unsur, otorite ve devlettir. Teorik olarak da, ameline şirk veya bidat bulaştırmaya kadar gö-
pratikte de devlet olmadan tüm Müslümanla- türdü. Her hareket kendi eğitim metaryallerini
rı bir çatı altında toparlayabilmiş bir hareket ve hareket metodunu nassın yönlendirmesi ve
mevcut değildir. Bundan dolayı sahada bulu- vakıanın gereklerine göre belirlemelidir. İthal
nan ve menhecini, ehil insanların belirlediği menhec ve eğitim metoduyla hareket etmek
farklı menheclerin iyi taraflarını görmeliyiz. Ta doğru olmadığı gibi sağlıklı da değildir. Genel-
ki ihtilaf ve ayrılık nedeni olmasın. Bazen bir de insanlar yeniliğe meyyaldir. Gördükleri ve
yapının ciddiyeti ve kaideleri ciddi ve samimi duydukları yeni şeyler onlara cazip gelir. Ancak
insanları topladığı gibi, bu seviyede olmayan zaman içinde bu yenilikler vakıayla uyuşmayın-
insanları toplamasına engeldir. Bu konuda daha ca çelişki başlar. Çelişki ise sahih akidenin de,
esnek hareket eden diğer bir yapı da, bu insanla- salih amelin de temel dinamiği olan yakine zıt-
rı toparlayabilir. Kısa vadede sizin sıkıntı olarak tır. İkisinden birini mutlaka zedeler.
gördüğünüz esneklik, uzun vadede İslam'a ve
Müslümanlara faydalar sağlar. Piyasada kalan Rabbimden temennim bu yazı dizisini bizler
ve her türlü yönlendirmeye açık olan insanlar, için hayra vesile kılmasıdır. Doğrular Allah'tan
bu şekilde kontrol altına alınır. Bu hem hareket- ve Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem pak sünnetin-
ler için, hem de bireyler için hayırdır. İslamî oto- dendir. Yanlışlar bilgimin eksikliğinden, nef-
ritenin olmadığı yerlerde en ciddi sıkıntı, İslamî simden ve şeytandandır.
hareketlerin başka eller tarafından yönlendi-
rilmesidir. Daha açık bir ifadeyle; başkalarının

12
Başyazı

Gündeme Dair
Genel cemaatler, bu süreçten kârlı çıkmaya-
caklarını anlayınca teslimiyet göstermeye razı
oldular. Bir dönem başgösteren eleştiriler ye-
rini övgü ve desteğe bıraktı.

Rahman ve Rahim olan Allah'ın Adıyla..

A llah'a subhanehu ve teâlâ hamd, Rasûlü'ne salât ve


selam olsun.
dukları uysal kitle, AKP için kaçınılmaz fırsattı.
Ayrıca Gülen hareketinin yurt dışında kurduk-
ları eğitim ağı, dinlerarası diyalog ve bunun ne-
Türkiye yoğun bir gündem yaşıyor. Gülen ticesinde Batıyla oluşturdukları sıcak ilişkiler de
cemaati ve hükümet arasında yaşanan dershane AKP'nin ihtiyacı olan unsurlardı.
tartışması, Güneydoğu'da PKK'nın tırmandır-
dığı gerilim ve tüm dünya Müslümanlarının ana Gülen hareketi siyasette; İslamî söylemler-
gündem maddesi Suriye... Özellikle de iflah ol- den uzak, sosyal demokrat veya muhafazakâr
maz düşmanlıklarıyla bilinen İran ve ABD'nin milliyetçi partilere destek vermişti. Siyaset yap-
bu süreçte yakınlaşması... Bu sayımızda günde- tığı yıllarda Erbakan'ın keskin çıkışları, batı kar-
me dair değerlendirmelerimizi kardeşlerimizle şıtı söylemleri ve Siyonist düşmanlığı, cemaatle
paylaşmak istedik. Milli Görüş arasında soğuk rüzgarların esmesi-
ne neden olmuştu. AKP'nin kuruluşuyla bera-
Dershane Tartışması ber kurucu kadronun; gömlek değiştirdiklerine
Hükümet, parti olarak Milli Görüş'ten ay- dair beyanatları, demokrasi ve milli söylemleri
rılmıştır. Bu yönüyle köklü bir geçmişe sahip öne çıkarmaları Gülen cemaatiyle AKP'yi ya-
olsa da AKP olarak on küsur yıllık bir geçmişe kınlaştırdı.
sahiptir. Siyaset sahasında tutunabilmek için
ciddi bir halk kitlesine ihtiyacı vardı. Hüküme- Aslında AKP tüm İslamcı camiaya potan-
tin AKP olarak siyaset sahasına çıktığı dönem siyel oy gözüyle bakıyordu. Buna bağlı olarak
28 Şubat'ın birkaç yıl sonrasıydı. Darbe tehli- da her biriyle temaslar kurmuştu. Bu şekilde
kelerinin var olduğu, kudretli(!) paşaların esip hem onlardan oy alıyor hem de gönüllü parti
gürlediği dönemlerdi. Bu kitle hem kalabalık hizmetlisi misali onları AKP propagandasın-
olmalı hem de dikkat çekmemeliydi. Bunun da istihdam etmiş oluyordu. Cemaatler bunun
için en uygun yapı Gülen hareketiydi. Ellerinde karşılığında rahat hizmet edebilme, 28 Şubat'ın
bulunan medya, maddi kuruluşlar ve sahip ol- baskılarından kurtulma, devlet kadrolarında
Muharrem
1435
yer edinme imkânı bulmuştu.

ARALIK'13 • SAYI: 23

13
yok edilmişti. Ölümü gösterip sıtmaya razı
etme şekil değiştirmiş, ölüm hatırlatılıp en iyisi
ve alternatifi olmayan tek seçenek sıtmadır hali-
ni almıştı. Böyle olunca da cemaatlerin rahatsız
oldukları AKP icraatları, taban tarafından al-
ternatifi olmayan tek seçenek olarak görülmeye
başlamıştı.
Ayrıca onların tabanlarına uyguladıkları si-
yaseti, Erdoğan onlara uygulamaya başlamıştı.
Her fırsatta onlara geçmişi hatırlatıyor, on yıl-
da olan değişikliğe vurgu yapıyordu. Ve bunca
AKP buna menfaat ortaklığı olarak bakıyor- güzellik karşısında nasıl bazı şeyleri bu kadar
du. Ekonomik olarak cemaatleri rahatlatması, büyüttüklerini dillendirerek onları fırçalıyordu.
onlara rahat ve zahmetsiz çalışma alanları oluş- Nankör olduklarına dair attırılan manşetler de
turmasının kâfi geleceğini, siyaseti ise kendinin cabası.
yapacağını düşünüyordu. Ancak aynı kaynak ve Genel cemaatler, bu süreçten kârlı çıkmaya-
inanç esasları etrafında birleşmemiş, dinlerini caklarını anlayınca teslimiyet göstermeye razı
menfaatlerinin aracısı kılan taifelerin, menfaat oldular. Bir dönem başgösteren eleştiriler yerini
çatışması yaşayacaklarını hesaba katmamıştı. övgü ve desteğe bıraktı. Özellikle Gezi Olayları
Zamanla AKP'ye gönüllü taban olan cemaatler, ve Mısır'da yaşanan darbe süreci, cemaatlerle
onun siyasetine ve aldığı kararlara karışmaya AKP'nin saflarını iyice sıklaştırdı. Gülen hare-
başladılar. AKP'nin aldığı kararlarda ve atacağı keti müstesna. AKP'nin dış politikası, Ortado-
başyazı

adımlarda cemaatlerin siyasetini gözetmesi ge- ğu'daki olaylara verdiği aktif destek, AKP-İhvan
rektiğine ve kendilerine danışılmadan iş yapıl- yakınlaşması, Mavi Marmara olayı ve İsrail-
maması gerektiğine vurgu yapmaya başladılar. AKP gerginliği, MİT soruşturması, Ergenekon
Gözden kaçırdıkları iki şey vardı. dosyası ve şike davası cemaatle hükümeti karşı
İlk olarak Tayyip Erdoğan'ın karakteriydi. karşıya getirdi. 1
O lider olarak yönlendirilmeye açık bir insan Uzun zamandır devam eden gerginlik sav-
değildi. Kendisine fikir sunulmasını dahi, sı- cının MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ı sorguya
nırların çiğnenmesi ve had bilmezlik olarak çağırmasıyla zirveye tırmandı. Erdoğan bunu
algılıyordu. Doğal olarak süreç içinde yumuşak kendine yapılmış bir saldırı kabul etti. Zehir
dille yapılan uyarılar dahi, onu gerginleştirmiş zemberek açıklamalar yaptı. Kanun değişikli-
ve öfke birikimine neden olmuştu. Ayrıca o ğine giderek bu konuda duyduğu rahatsızlığı
yaptıklarını 'iyilik' olarak görüyordu. Özellikle kamuoyunun önüne taşıdı. Kısa bir zaman son-
cemaatlerin, dalkavuk yazarların yaptıkları aşırı ra karşılıklı güzel açıklamalar, şifa temennileri,
ve yersiz övgüler onu da etkilemişti. Neredey- Türkçe Olimpiyatları takdir ve övgüleriyle ger-
se on yıl hiç eleştirilmemiş; çok bariz hataları ginlik, yerini sessizliğe terk etti. Gezi olayları-
dahi önce tevil edilmiş, tevile mahal olmayan nın, başlamasıyla sümen altı edilen gerginlik,
yerlerde, yaptığı iyilikler sayılarak 'Bunu da gün yüzüne çıktı. Artık AKP, cemaati rakip ola-
görmeyelim'e indirgenmişti. rak görmeye başladı. Kullandıkları dil, durduk-
İkinci olarak AKP cemaatlerin dışında ken- ları taraf, AKP'yi ürkütmüş olmalıydı. Eğitim
dine bir halk tabanı oluşturmuştu. Yüzde elli sisteminde var olan aksaklıklar ve sınav sistemi-
olan oy oranının çok az bir kısmı cemaatlere, nin oluşturduğu mağduriyetler kapsamında ele
kalanıysa sıradan vatandaşa aitti. Halk ve ce- alınan dershane meselesi, açıktan konuşulmaya
maat tabanları, hükümetten ve icraatlarından başlandı. Gülen başta olmak üzere harekette söz
memnundu. Aslında cemaatler kendi kazdıkla- sahibi insanların ilk günden verdikleri tepki,
rı kuyuya düşmüşlerdi. İslam'ın değerlerinden
ziyade geçmişin çirkinlikleri gösterilerek yapı- 1. Dergimizin 3. sayısında bu konu tafsilatlı işlenmiştir. "Sen On-
ları Bir Sanırsın, Kalpleri Paramparçadır." 28/Haşr 14 başlıklı
lan basit şeyler, gözlerinde büyütülen tabanın yazımız AKP ve Cemaat arasındaki ihtilaflı meseleleri genişçe
İslamî hassasiyeti bizzat cemaatler tarafından almıştır.

14
meselenin dershane sorunundan daha öte bir Sonra buralar adam kazanma ve istihdam
şey olduğunu gösteriyordu. Türkiye'de var olan alanıydı. Cemaatin uzun yıllar sonucunda ye-
dershane sektörünün sadece yüzde yirmi beşlik tiştirdiği elemanları, dershanelerde istihdam
bir kısmını elinde bulunduran kesimin bu ka- ediliyordu. Çoğu hareketin içine düştüğü bir
dar ses çıkarması şaşırtıcıydı doğrusu. Bunun sorunu, böyle çözmüştü. Yetişen insanlar istih-
nedenleri vardı elbet. dam edilmeyince, işler karışır, yapının düzenini
bozar. Kimi zaman ihtilaf sebebi, kimi zaman
Öncelikle cemaat, uzun zamandır devam da kopmalara neden olurlar. Çalışan, koşturan
eden tasfiye olayının başka bir boyuta taşındığı- insanların hem aidiyet duygusu sağlanır hem
nı algıladı. Savcı krizi sonrası Erdoğan, cemaati de harekete katkıları her geçen gün daha fazla
cezalandırdı. Emniyette ve yargıda önemli yer- olur. Dershane demek; öğrenci evleri ve yurt
lerde olan cemaat mensuplarını görevden alıp demektir aynı zamanda. Orada okuyan öğren-
daha pasif konumlarda istihdam etti. Cemaatin cilerin üniversiteyi kazanması durumunda ce-
güç kolları böylece kesildi. Cemaatin uzun uğ- maate katılım ve hizmet oranı yükselir. Cema-
raşlar sonucu elde ettiği kazanımları, elinden atte aktif olarak bulunmasalar dahi okumuş ve
kaçmış oldu. Aslında bu çok önemli değildi. belli konumlara gelmiş insanlarla cemaatin
Sonuçta bu bir hizmet cemaatiydi. Emni- bağının olması, çalışmalar açısından artı
yet ve yargı sadece onları güçlendirmiş bir durumdur her zaman.
ve muhalif gördüklerini sindirme-
lerine yardımcı olmuştu. Ekstra Cemaat hizmet alanında
vazife gören kurumlarda za- başlayan ve sonradan gelecek
yıflamışlardı. Cemaati kitlesel hamlelerin ilki olarak ka-
Cemaatin kanalları, gazeteleri
hizmet kılan araçlar ellerin- ve dergilerine bakan bir insan bul ettiği dershane olayını
deydi. Hükümetin ders- dünyada ve Türkiye'de tek gündemin ilk gündem maddesine
hane konusunu günde- dershane olduğunu zannedebilir. aldı. Cemaatin kanalları,
me getirmesi olayın başka Ancak bu durum onların gerçek gazeteleri ve dergilerine
xxx bir boyuta taşındığının alar- yüzünü de ortaya çıkarmış oldu.
bakan bir insan dünyada
mıydı. Artık Erdoğan hizmet ve Türkiye'de tek gündemin
alanında da onları zayıflata- dershane olduğunu zannedebi-
cak, ellerindeki bazı imkânları lir. Ancak bu durum onların ger-
kısıtlayacaktı. Zaten uzun zamandır çek yüzünü de ortaya çıkarmış oldu.
başka İslamî yapılara tanınan imkânlar
cemaati rahatsız ediyordu. Tek olmak is- Sürekli diyalog ve hoşgörüden bahse-
tedikleri dershane, özel okul ve muhafazakâr den bir din adamının(!) Başbakan'a 'Firavun,
öğrenci yurdu çalışmalarında AKP'nin deste- Karun, Nemrut, tımarhanede dahi tedavisi müm-
ğiyle İlim Yayma Cemiyeti, sahada görünür ol- kün olamayan marazlı' gibi ifadeler kullanması
muştu. Hizmet hareketi, meselenin sadece ders- herkesi şaşırttı. Vaazlarında cehennemde kim-
hane meselesi olmadığını bildiğinden bu kadar seye yer kalmayacak kadar şişip büyümeyi talep
çırpınıyordu. Özellikle muhafazakâr yazarların eden, insanlara ve onların İslam düşmanlıkla-
bu duruma anlam verememesi, cemaatin tep- rına tahammülü, onların yerine yanmayı göze
kisini anormal bulmaları bu noktayı kaçırdık- alacak kadar geniş olan sevgi insanının bu üslu-
larından dolayıdır. Cemaat bu durumu AKP bu, ona karşı hüsnüzannı olanları şaşırttı.
vesayeti olarak isimlendiriyor. Muhafazakârlar
ise 'Ne vesayeti canım!' haleti ruhiyesiyle şaşkın- Mavi Marmara olayında İsrail'i otorite ola-
lıklarını dile getiriyorlar. 'Biz vesayeti 28 Şubat'ta rak isimlendirmiş, 'Ondan izin almalıydılar'
gördük' güzellemeleri yapıyorlar. Ancak cemaat diyerek olayı bambaşka bir boyuta taşımıştı.
28 Şubat vesayetini şu anda yaşıyor. Bu panik de Otoriteden kastının lugat anlamıyla sınırlı ol-
bu tepki de bundan... madığını, şer'i olarak da İsrail'i otorite saydığını
ima etmişti. Şer'i otoriteden izin alınmadan iş
İkinci olarak buralar, cemaatin gelir kaynak- yapılamayacağı gibi burada da izin alınmalıydı.
larıydı. Yıllardır hizmeti maddi olarak ayakta Gemidekilere, otorite olarak İsrail'i gösterecek
Muharrem
tutan en önemli kurumlardı dershaneler. kadar düzen insanı olan Gülen'in kendi toprak- 1435

ARALIK'13 • SAYI: 23

15
hanehu ve teâlâ değişmez sünnetleri Suriye'de cere-
yan ediyor. İflah olmaz düşmanları bir araya
toplayan Suriye, aynı safta olması gerekenleri
de ayırdı.

Bu süreçte en ilginç olarak görünen ya da


gösterilen İran-ABD yakınlaşmasıydı.

Genel yorum; Ruhani'nin seçilmesiyle bera-


ber ılımlı mesajlar verdiği, haleflerine göre daha
yapıcı bir siyaset izlediği ve buna binaen aradaki
buzların eridiği yönündeydi.
larının otoritesi olan Erdoğan'a hakaretler sa-
vurması ve ondan izinsiz işler yapması da onu Biz böyle düşünmediğimizi başından söyle-
sevenleri hayrete düşürmüş olsa gerek. yelim. İran'la ABD'nin düşmanlığı hiçbir zaman
dinî olmamıştır. İran bölgede güç dengeleri ve
Sonra hareket, müspet olmaktan yanaydı. menfaat çatışmasından kaynaklı düşmanlıkları,
Türkiye'de başörtüsü yasağı ortaya çıktığında dinî olarak yansıttı. Böylece Şia'nın desteğini al-
ilk teslimiyet gösteren ve direnmeden başları- dığı gibi Sünnilerin de desteğini almıştı. Kendi-
nı açan, bu cemaate mensup insanlardı. Bunu; ni İslam'a nispet eden ülke yöneticileri Batı'nın
müspet olmak, yıkmadan dökmeden ilerlemek uşaklığını yapıyorken, İran Batı'ya karşı kafa-
olarak kodlamışlardı sevenlerinin zihinlerine. kaldırmıştı. Arap yöneticileri, İsrail'in Mescid-i
Örtü hakkında ayet vardı. Ancak daha önem- Aksa işgaline çanak tutarken; İran mustazafla-
li olan; kardeşlik, hoşgörü ve insanlara yumu- rın yanında yer alıyor, Kudüs davasını sahiple-
başyazı

şak bir üslupla yaklaşmaktı. Musa aleyhisselam, niyordu.


Firavun'un o tuğyanına rağmen onunla yumu-
şak bir üslupla konuşmuştu. Dershane konu- Tabi; bunlar gösterilenlerdi. Oysa olayın iç
sunda ayet olmamasına rağmen bir kaşık suda yüzü öyle değildi. Basiret sahiplerinin yanında
fırtına koparınca zihinlerinde müspetlik kod- malum olan İran'ın çirkin yüzü Suriye mesele-
lanmış insanlar, anlam veremediler bu duruma. siyle ortaya çıkmış oldu.
Neden müspet davranmamışlardı? Kırmadan,
dökmeden alttan ilerleyerek değil de açıktan Aslında İslam'a ve Müslümanlara karşı sü-
yönetime savaş açmışlardı? rekli kafirlerle işbirliği yapmıştı İran. Büyük
İskender'in onlara yapamadığını, Ömer'in radıyal-
Acaba dershane hakkında bilmediğimiz ayet lahu anh onlara yaptığını düşünerek; intikam his-
ve hadisler mi vardı? Yoksa cemaatin otorite ve lerini hep canlı tuttular. Tarihlerinde asli kafir-
hoşgörü ilkeleri Amerika ve İsrail gibi; Müslü- lere kılıç sallamadıkları gibi günümüzde tek bir
man zulmüyle var olanlar için mi geçerliydi? mermi atmışlıkları da yoktur. Onlar kâh İslam
topraklarını fiilen işgal etmiş kâh işgal edenlere
Bu sorular sevgi insanlarını meşgul ededur- kapıcılık yapmışlardır.
sun, bilinmesi gereken dershane meselesinin
'dershaneden öte' olduğudur. Tatarlar İslam âlemine saldırdığında, on-
ları İslam topraklarına sokan ve onlar adına
İran-ABD Yakınlaşması yöneticileri teslimiyete razı eden Şii vezir İbni
Alkami'ydi.
Suriye gündemi dünya Müslümanlarının ka-
nayan yarası olduğu gibi esas meselesi olmaya Osmanlı'nın Batı'ya düzenlemek istediği se-
devam ediyor. Süreç, Ahzab gününü andırıyor. ferlerin önünde en büyük engel Safevi Şiasıydı.
O gün de müşrikler tek elden Müslümanlara Endülüs gözler önünde katliama uğramış, o gün
saldırmış, aralarındaki ihtilafları unutmuşlardı. onları Hristiyan Batı'nın zulmünden kurtarabi-
Müslümanların safında görünen hain tıynet- lecek tek güç olan Osmanlı, Safeviler'in ihane-
li insanlar, Hendek'le beraber ortaya çıkmıştı. tinden korktuğundan harekete geçememişti.
Dün bugüne ne kadar da benziyor. Alah'ın sub-

16
Yakın tarihte Rusya Afganistan'ı işgal etti. nında yer aldığı Suriye, İsrail'e tek kurşun dahi
İran'ın bu işgale nasıl destek verdiği, Rusya'nın atmamıştı. Bilakis İran'ın küçük karakolu Suri-
yanında yer alıp mücahidlere giden yardım- ye, İsrail sınırlarını muhafaza ediyordu.
lara engel olduğu, o dönemin savaşanları için
açıktır. İran kamuoyu önünde Afganlara sözlü Aslında Ruhani'yle beraber başladığı düşü-
destek verse de, perde arkasında Rusya'nın ya- nülen yakınlaşma, çok eskiye dayanıyor. Sade-
nında yer almıştır.  2 ce Suriye hendeği, bunu Sünni âlemin gözleri
önüne sermiş oldu.
Müslümanlar Afganistan'ı Rus işgalinden
temizledikten sonra NATO işgali başladı. Bu Güneydoğu'da Olması Muhtemel
süreçte de İran, NATO'nun daha doğru bir ifa- Gerginlik
deyle; ABD'nin yanında yer aldı. Rafsancani,
Hizbullah Cemaati'nin siyasî kolu HÜDA-
Hüseyin Hatemi ve nihayet Ahmedinejad; ken-
PAR kuruldu. Artık siyaset sahnesinde
dilerinin olmaması durumunda, bu işgalin ba-
muhafazakâr bir parti daha var. Demokrasiler
şarıya ulaşamayacağını açıkladılar. Daha ilerisi
için gayet normal olan bu durum, söz konusu
İranlı yetkililer, işgalin ilk harekât planının
Kürdistan olunca normalliğini kaybediyor
İran'la beraber hazırlandığını ilan ettiler.
haliyle.
Irak işgalinde de durum farklı
Yakın zamanda gerçekleşe-
değildi. Milyona yakın insanın
cek yerel seçimlere bu parti de
öldüğü, insanlık dışı zulüm-
katılacak. PKK bu olaya de-
leriyle ünlenen Irak işgalinde
Hizbullah Cemaati'nin siyasî kolu mokratik bir haktan ziyade
de İran başroldeydi. İşgal HÜDA-PAR kuruldu. Artık siyaset 'kazanımlarını kaybetmek'
kuvvetlerinin yanında sahnesinde muhafazakâr bir parti daha olarak bakıyor. Yukarıda
yer alıp, mücahidlere var. Demokrasiler için gayet normal
benzeri anlatılan Gülen
karşı savaştılar. Sonrasın- olan bu durum, söz konusu Kürdistan
Cemaati misali anlamsız ve
da işgale destek verdiklerini olunca normalliğini kaybediyor haliyle.
aşırı tepkiler veriyor. Özel-
açıktan ilan ettiler. 3 likle Hizbullah'ın 2000 süre-
cinden sonra halka indiği, hal-
Batının yakın dostlarının
kın kendisiyle dindarlaştığı gayrı
dahi birbirlerine yapmadıkları iyi-
İslamî bidatleri, kitlesel kutlamalarla
likleri, İran Batılı dostları için yapmış-
meydanlara taşıdığı biliniyor. Bu, hem
tı. Ancak iki taraf sahnede birbirlerine
Hizbullah'ın geçmişte oluşan kötü imajını
düşmanlardı. Boykotlar, sert açıklamalar,
sildi hem de halk arasında yoğun bir sempa-
yaptırım tehditleri havada uçuşuyordu. Buna
tizan kitlesi oluşturdu. Tüm varlığını Kürdistan
rağmen batılıların İslam âlemine karşı birbirle-
üzerine kurgulayan PKK, bu gelişmelerden ha-
rinden esirgedikleri yardımı, İran neden onlar-
bersiz değil. Hizbullah'ın kutlu doğum ve ben-
dan esirgemiyordu acaba?
zeri faaliyetleri meydanlara taşımasının cema-
Acaba bu da İran'ın Siyonist düşmanlığına ate kazandırdıklarının farkında. PKK bölgede
benzer bir düşmanlık olabilir miydi? Siyonizm alternatif istemiyor. Özellikle de birçok alanda
düşmanlığı İran'ın Sünni âleme karşı en gözde imkânlarından faydalandığı ve kirli işlerini ka-
argümanıydı. Ancak ne İran ne de bugün ya- mufle ettiği yerel yönetimler konusunda. Buna
bir de PKK'nın yerel yönetimler üzerinden bir
statü sağlama hedefi eklenince, işler PKK cena-
2. Abdullah Azzam'la konuya dair yapılmış röpörtajlarda, tafsilatlı
hında içinden çıkılmaz bir hal alıyor.
bilgiler vardır. iran'ın afgan siyaseti / abdullah azzam röportaj-
ları 1-2-3 yazı dizisinden okunabilir. Kaynak: http://irananaliz.
wordpress.com
HÜDA-PAR, PKK kadar oy alamayabilir.
3. İranlı yöneticilerin kendi ağzından yaptıkları açıklamalarla ala- Ancak onun karşısında güçlü bir rakip olacağı
kalı; http://www.youtube.com/watch?v=yIfpFLVf2S0 ve yerel yönetimler üzerinden elde ettiği kaza-
http://www.youtube.com/watch?v=Whp-2q0uYpo nımları tehlikeye sokacağı açıktır. Evvela PKK
http://www.youtube.com/watch?v=HSYRPplG28Q seçimlere eski rahatlıkla katılamayacak, ciddi Muharrem
anlamda çalışma yapması gerecektir. Bugüne
1435

ARALIK'13 • SAYI: 23

17
Seçimler yaklaştıkça sıkıntıların artacağı, so-
kakların karışacağı ve kışkırtma amaçlı eylem-
lerin çoğalacağı bir kesin. Özellikle bölgeden
birileri, tevhid ehlini de sahaya çekmek istiyor.
Karışıklığın iyice girift hale gelmesi ve kamuo-
yunda bilgi kirliliğine yol açacak zıt yorumlara
zemin hazırlamak istiyorlar. Böylece gündeme
daha rahat hükmedeceklerine inanıyorlar.

Her şeyden önce bizler tevhid ehli olarak,


PKK'nın Marksist ideolojisinden beri olduğu-
muz gibi HÜDA-PAR'ın, tevhid inancına aykırı
kadar bölgede var olan siyasî durumdan nema- itikadî ve siyasî anlayışından da beriyiz.
landı. Hiç yorulmadan kitlelerin oyunu aldı.
Ancak tevhid ehlini bu süreçte dikkatli ol-
Saniyen; HÜDA-PAR'la birlikte, halkın gö- maya davet ediyor, PKK ve benzeri yapıların
zündeki 'tek seçenek PKK' anlayışı kırılacaktır. provokasyonlarına karşı uyarmak istiyoruz.
Oyların HÜDA-PAR'a gitmediği düşünülse Bölge Müslümanlarının istişare halinde ha-
dahi AKP'ye kayma olasılığı yüksektir. Bölge- reket etmelerinin zaruri bir durum olduğunu
de çoğu insanın BDP'ye verdiği oylar ideolojik düşünüyoruz. Suriye'de Müslümanlarla PKK
değildir. Cumhuriyetten bu yana var olan yanlış arasında devam eden mücadelenin, sürece yan-
ve gayriinsanî Kürt politikalarının oluşturduğu sımalarının olacağını düşünerek daha dikkatli
düşmanlık algısıdır. Kürtlerin içinden kurula- olmanın önemine vurgu yapmak istiyoruz. Ha-
cak muhafazakâr ve kitle hareketi olan bir parti- yır olacağına inandığımız bir söz veya davra-
başyazı

nin bu algıyı değiştireceği kesindir. nışın, aktörlerin çok farklı olduğu bir zeminde
telafisi çok zor hatalara sebebiyet verebileceğini
Salisen; PKK silahlı bir güçtür. hatırlatmanın; 'Din nasihattir' prensibince vacip
Güneydoğu'nun kırsal kesiminde, bu durum olduğuna inanıyoruz. Asli aktörlerin çok farklı
oyların akışına ciddi anlamda etki etmekte- olduğu bir zeminde söylediğimiz sözler ve yapa-
dir. Kırsalda muhafazakâr olan ve PKK'nın din cağımız amellerle kimin safında görüneceğimiz
düşmanlığından rahatsız insanlar, bu korkuyla net değildir. Tevhidi savunmak isterken Mark-
oy kullanmakta veya seçimlere katılmamakta- sist bir çizginin tarafıymış gibi görünme ihtima-
dır. HÜDA-PAR'ın seçimlere katılması bu kit- linden Allah'a sığındığımız gibi, Marksistlerle
lenin oylarının akışını değiştirecektir. Çünkü mücadele edelim derken siyasî bir yapının şirk
PKK'nın tehditleri karşısında hiçbir siyasî hare- amelini savunuyor gibi görünmekten de Allah'a
ket barınamamıştır. Bunun tek istisnası Hizbul- sığınırız. Süreçte en hayırlı olanı sükûnet ilke-
lah Cemaati'dir. Haliyle PKK'nın elinde ciddi siyle hareket etmek, tevhid inancının yayılması
bir koz olan tehdit, bu sefer işe yaramayacaktır. için mücadeleye devam etmektir.

Bu ve daha sayılabilecek birçok neden, Rabbimiz bizleri insî ve cinnî şeytanların fit-
PKK'yı rahatsız etmekte ve bölgedeki gerilimi nelerinden muhafaza eyle. Rasûl'ün sallallahu aleyhi
tırmandırmak istemektedir. 9O'lı yıllarda yaptı- ve sellem aracılığıyla bıraktığın açık yolda bozma-
ğı gibi Hizbullah'ın kendi karşısında kurulmuş dan, eklemeden ve çıkarmadan yürümeyi ve bu
derin bir yapı olduğunu ve Kürtlere düşman hal üzere can vermeyi bizlere müyesser kıl.
olduğu tezi üzerinden süreci bulandırma peşin-
dedir. Ancak şartlar çok değişti. Hizbullah 90'lı Selam ve dua ile...
yıllardaki gibi kamuoyundan uzak bir cemaat
değil. Gelişmeleri gündeme taşıyor ve her sefe-
rinde PKK'nın gerginliği tırmandırma oyunu-
nu bozuyor.

18
Allah ile Nasıl
Muamele Etmelisin?
ozcanyildirim@tevhiddergisi.com Özcan Yıldırım

Allah Sana Hidayet Ettiğinde...


Allah sana hidayet verdiğinde, kalbinde bir genişlik
ve surur çoğalacaktır. Senin de öncelikle bunu
muhafaza etmen ve buna önem vermen gerekir.
Artık sen, yeryüzünde yaşayan bunca insanın
kaybetmiş olduğu en kıymetli şeye sahip oldun.

A llah'a hamd, Rasûlü'ne salat ve selam ol- Allah'ın vermiş olduğu hidayetidir. Bunun ya-
sun... nında da senin hidayetteki ölçüne göre, Allah'ın
muhabbeti de senin üzerinde gerçekleşecektir.
Allah subhanehu ve teâlâ kendi katından faydalı Aynı şekilde Allah'ın muhabbeti de senin hida-
birçok şeyi bizler için indirmektedir. Allah'ın yetten yoksun kalmanla bitecektir.
kendi katından kullarına indirdiği bir çok nime-
ti sayamayacağımız ise değişmez bir hakikattir. Peki Allah'ın sana hidayet edip etmediğini
Fakat bu nimetlerin içerisinde mutlak manada nereden bileceksin? Bunun cevabı çok kolaydır.
en güzeli de hidayettir. Bundan daha güzel bir Eğer sen haramı biliyor ve terk ediyorsan, helali
şey de yoktur. Eğer Allah sana bunu bahşetmiş- biliyor ve yapıyorsan bu, Allah'ın sana hidayet
se, seni müjdelerin en güzeliyle müjdelerim. ettiğini gösterir.

Fakat burada da Allah'ın bize olan muame- Sen hidayette olduğun zaman da Allah'ın
lesine nasıl karşılık vereceğimizi öğrenmemiz sevdiği, kendisine yakın ve şerefli bir kulu ol-
gerekir: muş olursun. Allah seni sevdiğinde, kendi zatı-
na yakınlaştırdığında ve hidayeti ile destekledi-
Allah Sana Hidayet Ettiğinde O'nunla Na- ğinde seni kim üzebilir, sana kim zarar verebilir
sıl Muamele Etmelisin? ki? Bundan başka ne isteyebilirsin ki?
İlk başta kendim ve senin için, bunun üze- Bazıları, 'Hidayeti nasıl bulabilirim?' diye so-
rinde sebat dilerim. Allah sana hidayet verdi- rabilir. Şunu unutmamak gerekir ki, hiç kimse
ğinde, kalbinde bir genişlik ve surur çoğalacak- Allah hidayet etmeden, hidayete erişemez. Al-
tır. Senin de öncelikle bunu muhafaza etmen ve lah subhanehu ve teâlâ kendi katından hidayet indir-
buna önem vermen gerekir. Artık sen, yeryü- medikçe, bir kimsenin hidayeti bulması ebedi-
zünde yaşayan bunca insanın kaybetmiş oldu- yen imkansız olan bir şeydir. Muharrem
ğu en kıymetli şeye sahip oldun. Bunun adı da 1435

ARALIK'13 • SAYI: 23

19
Allah subhanehu ve teâlâ cennet ehlinden bahse- Bugün birçok insanın sapıklıkta olması seni
derken, onların şöyle söylediğini Kitab'ında şaşırtmasın. 'Bu kadar insan neden sapıklıkta?'
zikreder: diye sorarsan da sorunun cevabını risaletin ilk
günlerinde rahatça bulabilirsin. Hakkı ne dere-
"Hamd, bizi buna eriştiren Allah'a mahsustur. ce aramışlar sence? Ya kendisini şeyhine adamış
Eğer Allah'ın bizi eriştirmesi olmasaydı, biz hi- ya bir partinin ve demokrasi denilen putun pe-
Allah ile nasıl muamele etmelisin?

dayete ermiş olamazdık."  1 şinde avare olmuş ya da hayatını yeme-içme ve


şehvet döngüsünde idame ettirmeye çabalamış...
İlim ehlinden bazı kimseler şöyle demişler-
Dolayısıyla Allah'ın ayetleri de onun gözlerin-
dir: 'Eğer hayır da kalbim de, ellerimde olsaydı,
deki buğuyu, perdeyi, körlüğü kaldırmamıştır.
hayrı ona yerleştiremezdim. Ona o hayrı sadece
Çünkü hakkın değil, heva ve hevesin peşinden
Allah yerleştirebilir.'
gitmektedir. Hakkı değil, hangisi maslahatıma
Şimdi sen 'Eğer durum böyleyse, hidayete eriş- uyar, hangisi beni rahat yaşatır, ne yaparsam ba-
mek için bir şeyler yapmanın ne anlamı var' di- şıma bir iş gelmez diye hevasını gözetmiştir. He-
yebilirsin. Evet, hidayet konusunda senin hiçbir vasına, keyfine, rahatına, yaşantısına ters geldiği
fonksiyonun yoktur. Fakat senin bunu bilip de için, yaşantısını bir kalemde silmek ağır geldiği
hiçbir şey yapmamanı gerektirmez. Sen O'ndan için... Dünyasından vazgeçemeyen nasıl hakkı
hidayeti talep et, bunun için çabala. Allah sana aramak ister ki? Hakkı da ihlasla istemeyen na-
bunu yazmış ise, bunu sana verecektir. sıl hidayet bulabilir ki?

Sen her ne küfrün içerisinde olsan da Fatiha'daki Bir İncelik


Allah'a samimiyetle yaklaşırsan Allah subhanehu ve Kuran'daki en faziletli sure olan Fatiha'ya
teâlâ sana hidayetini kendi katından neden indir- baktığımızda şöyle bir ince durum ile karşı-
mesin? Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem getirdiği laşırız. Allah subhanehu ve teâlâ ayette: "Yalnız sana
dinin hak olduğunu bile bile yüz çeviren Ebu ibadet eder, yalnız senden yardım dileriz" bu-
Cehil ve avanesi Kureyş müşriklerini görmedin yurmaktadır. Biliyoruz ki şeriatın bir kelimeyi
mi? Gizlice Kur'an dinleyip ağlamıyorlar mıy- kullanmasının birçok hikmeti bulunmaktadır.
dı? İçlerinden gelen Peygamber sallallahu aleyhi ve sel- Burada: 'Yalnız sana ibadet eder, yalnız senden
lem onlara ayetleri okurken secde etmediler mi? rica ederiz', 'Yalnız sana ibadet eder, yalnız
Onlara yeri göğü yaratan kimdir diye sorduktan senden korkarız' gibi bir ifade kullanılmamıştır.
sonra Allah'ın rububiyetinin bir kısmına şahit Peki neden?
olmadılar mı? Hatta 'Eğer Muhammed'e indir-
diğin hak ise üzerimize taşlar yağdır' demelerine Çünkü O subhanehu ve teâlâ sana yardım etmeden,
rağmen niçin hidayet bulmadılar? Çünkü sami- O'na ibadet etmen olanaksızdır. Yani, O'na kul-
miyet yoktu! İhlas yoktu! Kibirleri onları küfür luk ile şereflenmek, ancak O'nun subhanehu ve teâlâ
üzere ölmelerine sevk etti. bu şerefi sana vermesi ile mümkündür!

1. 7/Araf, 43

20
Peki Ne Yapmalısın? Fakat seni sadece bir vakitte terk edecek... O
Yapacağın tek şey, hidayeti Allah'tan ihlasla da; sen O'nu terk ettiğin zaman!
talep etmendir. Fatiha'ya baktığımızda söz ko-
"Bunun sebebi şudur: Bir toplum kendilerinde
nusu ayetten bir sonraki ayet de buna işaret edi- bulunanı değiştirmedikçe, Allah onlara verdiği
yor: "Bizi doğru yola hidayet et/ilet!" Bu siyak bir nimeti değiştirmez."  4
da Kur'an-ı Kerim'in güzelliğini göstermektedir.
Allah subhanehu ve teâlâ şu ayette de kendisinin
Yine Kudsi bir hadiste Allah subhanehu ve teâlâ
yolundan sapanları, aynı şekilde saptıracağını
şöyle buyurmaktadır: da buyurmuştur:
"Ey kullarım! Hidayete erdirdiklerim hariç, "Onlar yoldan sapınca, Allah da kalplerini
hepiniz dalalette/sapıklıktasınız. Benden hida- saptırmıştı. Allah, fasıklar topluluğunu doğru
yet isteyin, sizi hidayete erdireyim." yola iletmez."  5
Allah subhanehu ve teâlâ ile muamelede bulunma- Kişi hidayet nimetini hakiki manası ile tat-
nın bir usûlü vardır. Başkalarına gösterilen mu- tıktan sonra, ondan sapmayı, onu terk etmeyi
amele ile Allah'a gösterilen muamele arasında asla istemez. Şunu unutmamak gerekir ki mut-
farklılık söz konusudur. Allah ile olan muame- luluk ve rahatlık ancak Allah'a olan yakınlıkla
lemizdeki temel usûl, bizim Allah'a doğru git- elde edilebilir. Kul O'na yaklaşmasını arttırdık-
memiz, O'na yakınlaşmamız, O'na zillet içinde ça, mutluluğu da o oranda hissedecektir.
boyun eğmemizdir. Yani Allah ile muamelemizi
güzelleştirirken ilk önce bizim harekete geç- Şöyle soru da sorabiliriz: Mutluluğu yara-
memiz gerekir. Oturarak, buhranlara girerek, tan kimdir? Elbette ki Allah. Peki Allah subhanehu
beklenti içerisinde olarak muamelemizin de- ve teâlâ kendisinden yüz çevirene mi bunu verir,
ğişmesini beklemek muhaldir. Âlemlerin Rabbi yoksa hidayetini isteyen kimseye mi? Elbette ki,
olan Allah subhanehu ve teâlâ önümüze bir çok fırsatı hidayetini isteyen kimseye verir.
koymuş ve bizden harekete geçmemizi istiyor.
Ayrıca güzel muameleyi beklerken ilk adım Allah beni ve seni mutlu kıldığı kullarından
Allah'tan beklenmez. eylesin.

"Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu de- Hidayet ile ilgili önemli bir husus daha var.
ğiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştir- O da; yapmış olduğun salih bir amele hidayet
mez."  2 edilsen bile -bu ister küçük, ister büyük bir amel
olsun- bu fazileti beklemeksizin Allah'a nispet
Ayrıca Allah'a doğru gitmek için atacağın et, Allah'tan olduğunu itiraf et.
bir adım karşısında Allah'ın muazzam bir mua-
melesini de bulacaksın ki bu da kula verilen en Belki en önemli muamele de, sana gelen bu
büyük nimetlerdendir. hidayeti hemen diğer insanlara ulaştırmandır.
Aldığın bu hidayet lezzetini de insanlara ulaş-
"Kulum bana bir karış yaklaşırsa ben ona bir
tırman gerekir. Unutma ki, bu yaptığından do-
zira yaklaşırım, o bana bir zira' yaklaşırsa ben
ona bir kulaç yaklaşırım. O bana yürüyerek ge- layı senden daha güzel sözlü hiç kimse yoktur.
lirse ben ona koşarak giderim."  3 Bunu âlemlerin Rabbi olan Allah subhanehu ve teâlâ
söylüyor:
İşte Allah senin düşündüğünden, senin ta-
savvur ettiğinden daha fazla sana ikramda bu- "Allah'a davet eden, salih amel işleyen ve 'Kuş-
kusuz ben Müslümanlardanım' diyenden daha
lunuyor! Sen O'na gittiğinde seni o halde bırak-
güzel sözlü kimdir?"  6
mayacak, sana yardım edecek, bulunduğun o
güzel halini arttıracak ve daima seninle beraber Fakat Allah'a davet konusunda dikkat etmen
olacak!
4. 8/Enfal, 53
Muharrem
2. 13/Rad, 11 5. 61/Saff, 5 1435
3. Buhari 6. 41/Fussilet, 33

ARALIK'13 • SAYI: 23

21
gerekenler de var. Allah'a davetin kendisine has
bir üslubu ve yöntemleri olması gerekir. Bunlar-
la ilgili tafsilatı davet ile ilgili müstakil ders ve
kitaplarda bulabilirsin. Fakat Allah sana hidayet
ettiğinde, davet ettiğin insanlar için Allah'tan
hidayet talep etmeyi asla unutma. Onları dilinle
Allah'a çağırdığın gibi, Allah'ın huzurunda da
onlar için aynı dille hidayet talep et.

Allah'tan dileğim, hepimizi hidayetinde top-


laması, kainattaki en güzel mekana bizleri ulaş-
tırmasıdır.

"İman edip salih ameller işleyenlere gelince,


Rabbleri onları imanları sebebiyle, hidayete
erdirir. Nimetlerle dolu cennetlerde altlarından
ırmaklar akar. Bunların oradaki duaları, 'Seni
eksikliklerden uzak tutarız Allah'ım!'; araların-
daki esenlik dilekleri, 'Selâm'; dualarının sonu
ise, 'Hamd âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur'
Allah ile nasıl muamele etmelisin?

sözleridir."  7

7. 10/Yunus, 9-10

22
Akaid Notları
muratguc@tevhiddergisi.com Murat Güç

-1- Hariciler/Havaric
İslam tarihinde hem şahıs, hem isim,
hem de özellik itibariyle Rasûlullah'ın
kendilerinden haber verdiği tek fırka
Haricilerdir.

B idat fırkalarından ilk olarak Haricilerden


başlamamızın iki nedeni var:
diğer fırkaların doğru anlaşılması mümkün de-
ğildir.

• Hariciler, hem siyasî hem de itikadî olarak İs- Haricilerin İsimleri


lam tarihinde ilk defa ortaya çıkan fırkadır.
Makalat kitaplarında Hariciler için genel
• Haricilerden sonra ele alınacak fırkaların olarak kullanılan isimler şunlardır;
çoğu Haricilerden etkilenmiş ve karşıt fikir
olarak ortaya çıkmıştır. Buna Rafizî ve Mürcie 1. Harici (ya da aslî kullanım olan Havaric):
fırkalarını örnek verebiliriz. Havaric kelime olarak H-R-C kelimesinin ismi
failinin çoğuludur. Yani çıkanlar anlamına gelir.
Rafizîler, iki şeyden etkilenerek ortaya çık- Istılah olarak havaric iki anlam içeriyor.
mışlardır. Birincisi, Emevilerin, Ali ve ailesine
radıyallahu anhum olan düşmanlıklarından etkilendi- Birinci anlam: Allah'ı ve Rasûlü'nü razı et-
ler. Bundan dolayı Emevilere Ali'nin düşmanla- mek için müşrik toplumdan çıkan ve onlardan
rı anlamına gelen 'Nasibi' ismini verdiler. İkinci uzaklaşanlar demektir. Haricilerin de kabul
olarak ise, Hariciler, Ali radıyallahu anh ve onunla ettikleri ve övündükleri anlam budur. Yani Ha-
beraber olanları tekfir etmelerinden etkilendi- riciler, tekfir ettikleri İslam toplumlarından ay-
ler. rıldıklarını, beri olduklarını ifade etmek için bu
kelimeyi kendileri için kullanmışlardır.
Yine Mürcie, Haricilere tepki olarak orta-
ya çıkmıştır. Yani Hariciler günahlarla insanları İkinci anlam: Ümmetin üzerinde ittifak et-
tekfir edince, Mürcie de tepki olarak günahlar- tiği meşru imama karşı gelenler manasına gelir.
la insanların tekfir edilmeyeceğini anlatmaya Bu, muhaliflerin Haricilere verdiği ve onların
çalıştı. Fakat bu konuda aşırıya giderek ortaya kabul etmediği manadır.
Mürcie adında bir fırka çıkmış oldu. Bu neden- Muharrem
den dolayı ilk aşamada Hariciler anlaşılmadan 2. Vehbiyye: Haricilere Vehbiyye denilme- 1435

ARALIK'13 • SAYI: 23

23
"İnsanlardan öyleleri vardır ki, Allah'ın rızasını
elde etmek için nefislerini satarlar."  1

Haricilere Eş-Şurat denilmesinin sebebi,


Allah'ın rızasını elde etmek için nefislerini sa-
tarak Ali radıyallahu anh ve diğerlerine ayaklanma-
larıdır.

Bunlar makalat kitaplarında Hariciler için


umumen kullanılan isimlerdir. Ayrıca Harici-
ler kendi içinde bölünen fırkaların isimleriyle
de anılmışlardır. Fakat fırkaların bu isimleri ile
sinin sebebi, Hariciler Ali'den radıyallahu anh ayrıl- anılmaları, Haricilerin hepsini kapsamamış sa-
dıktan sonra çekildikleri Harura bölgesinde ilk dece belli bir zümreyi ifade etmiştir. Bu isimler
imam olarak Abdullah ibn Vehb'e biat etmişler arasında özellikle son dönemlerde Havaric ismi
ve Vehbiyye diye isimlendirilmişlerdir. üzerinde karar kılınmıştır. Diğer isimler ise ne-
redeyse unutulmuştur.
3. El-Muhakkimetu'l Ule: Bu isim, İlk Ha-
kemciler anlamına gelmektedir. İlk dönem İslam tarihinde hem şahıs, hem isim, hem
makalat kitaplarında onlara El-Muhakkime de özellik itibariyle Rasûlullah'ın kendilerin-
denilmiştir. Hariciler ilk defa fırka olarak ta- den haber verdiği tek fırka Haricilerdir. Bu
rih sahnesine Hakem Olayı'ndan sonra ortaya konudaki hadislere bakıldığında, neredeyse
çıkmıştır. Çünkü Ali ve Muaviye radıyallahu anhum, Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem onların künye-
akaid notları

Sıffın Savaşı'nda sulh için bir araya geldikle- lerini verecek şekilde açık ve net olduğu görü-
rinde ve aralarında hükmetmeleri için hakem lecektir. Bundan dolayı sahabeler onlarla ilk
tayin ettiklerinde Hariciler buna karşı geldiler. karşılaştıklarında onları tanımakta hiç zorlan-
Bundan dolayı onlara 'İlk Hakemciler' manasına madılar.
gelen El-Muhakkimetu'l Ule denilmiştir.
Hariciler hakkında birçok rivayet vardır.
4. Haruri: Haruri kelimesi ismi nispettir. Bu konuda en toparlayıcı olan hadis İmam
Bunlar, Harura bölgesine nispet edilerek bu şe- Buhari'nin Ebu Said El-Hudri'den rivayet ettiği
kilde isimlendirildiler. Çünkü Hariciler 'Hakem hadistir.
Olayı'ndan sonra Harura bölgesine giderek orada
toplandılar, emir seçtiler ve insanlara orada kendi- Ebu Said El-Hudri rivayette diyor ki:
lerini tanıttılar. Ayrıca sahabenin yanında Harici-
ler için kullanılan isimlerden bir tanesi de Haruri "Biz Huneyn savaşında Rasûlullah'la beraber-
ismidir.' Bir rivayette: dik. Allah Rasûlü ganimetleri dağıtıyordu. Zu'l
Huveysira denilen adam Peygamberimizin ya-
"Kadının biri Aişe annemizin yanına gelerek:
nına geldi. Dedi ki: 'Adaletli ol! Ey Muhammed.'
'Ey Aişe biz hayızlı iken tutmadığımız oruçların
Rasûlullah dedi ki: 'Allah'tan kork! Eğer ben ada-
kazasını tutuyoruz da neden namazların kazasını
letli değilsem kim adaletli olacak?' (Bu adam küfür
kılmıyoruz?' dedi. Aişe annemiz de: 'Sen Haruri
sözü söyleyerek İslam'ını bozdu.) Bunun üzerine
misin?' dedi."
Ömer: 'Ey Allah'ın Rasûlü! Beni bırak şu münafı-
Yani Harura bölgesinden misin? Çünkü Ha- ğın kafasını vurayım.' dedi. Rasûlullah ise: 'Bırak
riciler bu şekilde meseleler hakkında tafsilatlı onu! Ta ki insanlar Muhammed ashabını öldü-
konuşuyorlar veya Hariciler sünneti kabul et- rüyor demesinler.' dedi. Allah Rasûlü devamında
şöyle dedi: 'Bunun ardından buna bağlı insanlar
mediklerinden dolayı Aişe annemiz kadının bu
çıkacak. Siz namazlarınızı, onların namazları-
aşrılığını Harura'ya nispet ediyor. nın yanında küçümseyeceksiniz. Oruçlarınızı,
onların oruçlarının yanında küçümseyeceksi-
5. Eş-Şurat: Şurat, nefsini satanlar anlamına niz. Onlar Kur'an'ı okuyacaklar, fakat boğazla-
gelmektedir. Hariciler bu ismi kendileri için ka- rından aşağıya inmeyecek. Onlar okun yaydan
bul etmekte ve bunu şu ayetten delil almaktalar:
1. 2/Bakara, 207

24
fırladığı gibi dinden çıkarlar ve bir daha dine olanlarımız söylemiş değildir. Fakat aramızdan
geri dönmezler. Müslümanlardan iki taifenin yaşı genç bazı kimselerin sözleridir.'
savaştığı bir zamanda ortaya çıkacaklar.' "
Bunun üzerine Rasûlullah şöyle buyurdu:
Yazımızın, Haricilerle alakalı kısmını ta-
mamlamış olmakla beraber, hadisten çıkarılan 'Şüphesiz ben küfürden henüz yeni dönmüş bir-
menhecî dersleri de zikretmeden geçemeyece- takım kimselere kalplerini İslam'a ısındırmak için
ğiz. fazla veriyorum. Diğer insanlar mal alıp giderken
sizler evlerinize Allah Rasûlü ile birlikte gitmekten
Bu Hadisten Çıkarılacak Olan razı olmaz mısınız? Allah'a yemin ederim, sizin
Dersler beraberinizde alıp gittiğiniz, onların beraberinde
1. Ders: Huneyn Savaşı'nı diğer savaşlardan alıp gittiklerinden daha hayırlıdır.'
ayıran bir özelliği vardır. Allah Rasûlü'nün ga-
nimet taksimatını değiştirdiği ilk yer Huneyn Başka bir rivayette ise:
Savaşı'dır. Huneyn gününden önce ganimet 'Muhammed'in nefsi elinde olan Allah'a
taksimi belliydi. Fakat Allah Rasûlü Huneyn yemin ederim ki; hicret sevabı olmasaydı,
gününde insanları iki kısma ayırdı. Yeni Ensar'dan biri olmayı tercih ederdim. İnsanlar
Müslüman olmuş Mekke'nin eşraflarına bir yola girse Ensar bir başka yola girse ben
kalbi İslam'a ısınması için yüzer deve Ensar'ın girdiği yola girerdim. Allah'ım!
veriyor, ama eski Müslümanlara ne- Ensar'a, Ensar'ın oğullarına, torunla-
redeyse ganimet mallarından hiçbir rına rahmet et.' diye konuştu.
şey vermiyordu. Bundan dolayı
Ensar'dan bazıları bu taksi- Ensar bu konuşmadan
Fakat sonra sakaları ıslanıncaya
mattan rahatsız oldular.
bazen emirler,
siyaset veya vakıa gereği
kadar ağladı. Sonra da: 'His-
Enes bin Malik radıyal- alışılmış olan kurallarının semize ve payımıza düşen
lahu anh, bu olayı şöyle dışına çıktıkları zaman bireylerde Allah'ın Rasûlü'ne razı
anlatıyor: sorun çıkmaya ve itaatsizlik başlar. olduk.' dediler." (Bu-
Bu durumda insanlardan kimi hari)
"Rasulullah Kureyş'ten cehaletinden, kimi de kalbinde
bazı adamlara yüzer deve hastalık olduğundan dolayı
Bu kıssadan İslamî
itiraz ederler.
verince, Ensar'dan bir takım hareketlerin kendilerine ders
insanlar şöyle dediler: 'Allah, çıkarması gerekir. Tarih bo-
Rasûlü'nü bağışlasın, Kureyş'e yunca İslamî hareketlerin ortak
veriyor, bizi terk ediyor. Oysa kılıçla- problemi bu olmuştur, insanların
rımızdan hala onların kanları damlı-
alışılmış dışındaki uygulama veya
yor.' Bu söylenti Rasûlullah'a ulaşınca,
kararlarda genellikle itiraz etmeleri-
hemen Ensar'ın bir araya toplanmaları-
nı haber verdi. Ensar'ın toplandığı yere Allah dir.
Rasûlü de geldi. Allah'a hamdu sena ettikten
sonra: 'Ey Ensar topluluğu! Sizden bana ulaşan Yönetici ve emir olanlar, insanların
bu sözler nedir?' alışmış oldukları kuralları veya ortak kabul-
leri icra ettikleri zaman tebaa olanlarda sorun
(Ebu Said El-Hudri rivayetinde ise;) 'Ey En- çıkmaz. Bireylerin buna itaat etmeleri de kolay-
sar topluluğu! İçinizde duyduğunuz bu gücenme dır. Fakat bazen emirler, siyaset veya vakıa ge-
hissi nedir? Siz dalalette iken benim aranıza gel- reği alışılmış olan kurallarının dışına çıktıkları
memle Allah size hidayet etmedi mi? Fakir iken zaman bireylerde sorun çıkmaya ve itaatsizlik
Allah sizi zengin kılmadı mı? Birbirinize düşman başlar. Bu durumda insanlardan kimi cehale-
iken Allah sizin kalplerinizi birbirine ısındırmadı tinden, kimi de kalbinde hastalık olduğundan
mı?' dolayı itiraz ederler.

Ensar'ın fakihleri şöyle dediler: Yönetici konumda olanlar ehliyet sahibi ol-
malarından dolayı bazen siyaset gereği yani Muharrem
'Ey Allah Rasûlü bunları içimizde aklı başında tebaanın bilmediği ama emirin bildiği daha 1435

ARALIK'13 • SAYI: 23

25
ӽӽAllah Rasûlü, emir ve yöneticidir. Asıl olan
da yöneticilere güvenmektir. 'Mutlaka bu tak-
simatı bir hikmete binaen yaptı' diyerek itaat
etmek gerekir. Olması geren yorum da budur.
Ensar'dan olanlar bunu yapamadılar. Ama Al-
lah Rasûlü'ne giderek bunun hikmetini sora-
bilirlerdi: 'Ey Allah Rasûlü sen alışılmışın dışına
çıktın bize bunun hikmetini açıklayabilir misin?'
diye. Zaten Allah Rasûlü sahabenin bu zannına
karşılık taksimattaki hikmeti açıklayınca hepsi
yaptıkları yanlıştan dolayı ağladılar.
ӽӽ Peygamber akrabalarını buldu. Onları kayı-
büyük maslahat veya mefsedetten dolayı alı- rıyor.
şılmış olanların dışında karar verebilir. Bazen
de alınan kararların tersine davranabilir. Bu da ӽӽAllah Rasûlü, artık bizi istemiyor. Kendine ar-
zaten emirin sorumluluklarından bir tanesidir. kadaşlık yapacak yeni gruplar arıyor.
Olması gereken de budur. O zaman İslamî ha-
Dikkat edilirse Allah Rasûlü'nün bu davra-
rekete mensup olan fertlerin bu bilince sahip
nışı üç yoruma da açıktır. Sahabe de olması ge-
olmaları gereklidir.
reken yorumla değil diğerleriyle meseleye yak-
laşınca Rasûlullah'a sallallahu aleyhi ve sellem karşı zan
Dikkat edilirse bu mecrada icra edilenler,
yapmak gibi bir hataya düştüler. Bundan dolayı
var olanın dışında ve zahiren yanlış anlamaya
İslamî hareketin bu meseleye çok dikkat etmesi
çok müsait olan karar ve eylemlerdir. Bu du-
gerekir.
rumlarda yanlışlara düşülmemesi için;
Bu uygulamaya Allah Rasûlü'nün siretinden
akaid notları

Yönetici olan insanlar, bazen yapılması gere-


başka örnekler de verebiliriz;
kenleri yapmadıklarında geriden gelenlere bu-
nun hikmetini açıklamaları gerekir. Ta ki sonra-
Aişe radıyallahu anha annemizin bir rivayetinde:
dan gelenler bunun asıl olmadığını, yani olması
gereken değil, siyaset gereği yapıldığını bilsin. Rasûlullah, henüz yanına gelmeyen bir
adam için diyor ki: "Bu ne kadar kötü bir adam-
Yönetilen bireyler ise emirlere karşı şu şuur-
dır." Fakat adam, Allah Rasûlü'nün yanına gel-
da olmalıdır; asıl olan yöneticilere ve emirlere
diğinde ise onunla güzel konuşuyor ve güzel
güvenmektir, mutlaka burada biz bilmesek de
muamelede bulunuyor. Oysa Aişe annemiz
bir hikmete binaen yapmıştır bilinciyle itaat
Rasûlullah'tan şu hadisi ezberlemişti: "İnsanla-
etmektir. Sonuçta ne olursa olsun bu yapılan-
rın en şerlileri ikiyüzlü olanlardır." Böyle olunca
lar zahiren içerisinde zannı barındırmaktadır.
Aişe annemiz bu duruma şaşırdı. Çünkü Aişe
Bundan dolayı insanların içlerinde suizanna
annemiz Rasûlullah'ın bu sözüne karşılık ada-
yönelik sıkıntılar oluşabilir. Bu durumda birey-
ma yaptığı davranışa anlam veremedi.
ler konu hakkında kesin bir hükme varmadan
emir sahiplerine bunun hikmetini sormaları Aişe annemiz bu durumda bir Müslüma-
gerekir. Çünkü her zan sahibinin içine düştüğü nın yapması gereken şeyi yaptı. Rasûlullah'ın
durumdan çıkışı ya Allah'a tevbe etmek ya da yanına gelerek bunun sebebini sordu. Allah
insanlardan özür dilemektir. Rasûlü de nedenini açıkladı. Çünkü bu adam
bir kavmin efendisiydi. İslam'a ve Müslümanla-
Bunun en güzel örneği Huneyn Savaşı'dır. Bir ra şerri dokunabilirdi. Allah Rasûlü bu adamın
grup Müslüman, Allah Rasûlü'ne yaptığı taksi- şerrinden korktuğu için bu şekilde davrandı.
mattan dolayı zanda bulundular: 'Rasûlullah,
Onun için insanın, aklını başkasının cebine
kendi akrabalarını bulunca bizi unuttu.' dediler.
koyup hiçbir şeyi sorgulamama gibi bir yanlışa
düşmemesi gerekir. Ama bununla beraber Ha-
Normalde Rasûlullah'ın bu davranışı zahi-
riciler veya edepsizler gibi de kendisine göre her
ren bakıldığında üç şekilde yorumlanabilir:
muhalefet görünen şeyde de itiraz etmemelidir.

26
Yine Abdullah bin Ebi Sarh'ın olayında Al- Kıssada dikkat edilirse zahiren iki hassasiyet ve
lah Rasûlü birçok kez alışılmış olanın dışına takva var.
çıkmıştır. Şöyle ki;
Birincisi: Zu'l Huveysira denilen adam,
Abdullah bin Ebi Sarh, Medine'de
Rasûlullah'ın taksimatına bakıyor. Rasûlullah
Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem vahiy
zahiren ganimetleri olması gerektiği şekilde da-
kâtiplerindendi. Daha sonra mürted olup
ğıtmıyor. Burada Rasûlullah'ın adaletsizlik yap-
Mekke'ye kaçan, bununla beraber orada sürek-
tığına hükmederek itirazda bulunuyor. Bu tak-
li Müslümanların aleyhinde propaganda yapan
va, şer'i ölçülere dayanmadığı için adama küfür
birisiydi. Bunun üzerine Rasûlullah Mekke'nin
olan bir söz söyletmiştir.
fethinde onun için dedi ki: "Onu Kâbe'nin örtüsü-
ne sarılı bulsanız da öldürün." Burada Rasûlullah İkincisi ise: Hadisin devamında Allah
olağanın dışına çıktı. Normalde Allah Kâbe'yi Rasûlü, Haricilerin vasıflarını zikrediyor. Saha-
eman yurdu kıldığı için oraya sığınan adam benin dahi onların yaptıkları ameller karşısında
öldürülmez. Buna rağmen Rasûlullah, onun öl- kendi amellerini küçümseyeceklerini belirtiyor.
dürülmesini istiyor. Çünkü onun İslam'a zararı Fakat Rasûlullah, bu takvanın Haricilere fayda
çok büyüktü. Mutlaka öldürülerek zararın defe- vermeyeceğini haber veriyor.
dilmesi gerekiyordu.
Mekke fethedildiğinde Osman radıyallahu anh, O zaman şer'i ölçülere bağlı olarak göste-
Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem bu emrine rağ- rilen takva/hassasiyet, İslam tarafından kabul
men, Abdullah bin Ebi Sarh sütkardeşi olduğu edilir. Ama insanın kendi nefsiyle ölçülerini be-
için onu arkasına alarak Allah Rasûlü'nün ya- lirlediği takva/hassasiyet İslam tarafından kabul
nına geldi: "Ey Allah ın Rasûlü bunu affet." dedi. görmüş bir hassasiyet değildir.
Rasûlullah istemeyerek, kerih görerek de olsa
onu affetti.
Dikkat edilirse Rasûlullah verdiği kararı
uygulamadı. Çünkü Osman'a rağmen onu öl-
dürmesi affetmesinden daha büyük şer olacaktı.
Çünkü Osman radıyallahu anh dönemindeki fitneci-
ler eskiye dair ne varsa Osman radıyallahu anh için
bir propaganda aracı yaptılar. Nasıl ki Rıdvan
Biati Osman'ın radıyallahu anh kanı üzerine yapıl-
masına rağmen fitneciler Osman'ın biate katıl-
mamasını kullandılarsa, aynı şekilde bunu da
kullanacaklardı. Allah, Rasûlü'ne bunu haber
verdiği için istemeyerek de olsa adamı affetti.
"Rasûlullah, Abdullah bin Ebi Sarh gittikten
sonra ashaba: 'İçinizden kalkıp öldürecek biri yok
muydu?' dedi. Sahabe de: 'Ey Allah Rasûlü bize
bir işaret etseydin ya.' Rasûlullah da: 'Peygambere
hain göz yakışmaz.' dedi."

2. Ders: Din adına gösterilen her hassasi-


yet/takva İslam tarafından kabul edilmemiştir.
İslam'ın kabul ettiği hassasiyet/takva, ancak şer'i
ölçüler dahilinde gösterilen hassasiyetlerdir.
Bu kıssada bunu görmekteyiz. Zahiren Hari-
cilerin yaptıkları her ne kadar takva/hassasiyet
gibi görünse de onlara fayda vermemiştir. Çün-
kü şer'i ölçülere dayalı değildi. Muharrem
1435

ARALIK'13 • SAYI: 23

27
İlim Meclisi
muratmuslihan@tevhiddergisi.com

Murat Müslihan

Kavaidu'l Erba' -4-


İlah kelimesinin Arap dilinde birçok anlamı
vardır. Hem Allah hem Rasûlü hem de saha-
be, ilah kelimesini kendisine ibadet edilen
anlamında kullanmışlardır. İlah kelimesini lu-
gattaki diğer manalarında kullanmamışlardır

A llah'a hamd Rasûlü'ne salât ve selam olsun...

Kuran ve Sünnet'te tevhid ve şirk apaçık


kendisi üzerine insanlardan söz aldığı mese-
teâlâ
leyi açıklamaz? Bu mümkün değildir.

olarak anlatılmıştır. İkisinde de herhangi bir ka- Tarihten beri insanlara kapalı gelen, insan-
palılık söz konusu değildir. Çünkü Allah subhanehu ların kafasını karıştıran konu şudur; Bazı in-
ve teâlâ insanları, ibadette kendisini birlesinler ve sanların hayatlarının bir kısmında tevhid, bir
şirk koşmasınlar diye yaratmıştır. Allah subhanehu kısmında ise şirk var. Bunlara Müslüman mı,
ve teâlâ insanları bunun için yaratmışken, bun- yoksa müşrik mi denileceği konusunda prob-
ları net açıklamaması, kapalı bırakması düşü- lem yaşanıyor. Örneğin; Adam bir taraftan
nülemez. Günümüzde bazı kimseler Kur'an'da Allah'ın hâkimiyet sıfatını iptal ederek kanun
tevhid ve şirkin kapalı olduğunu, bunların net yapıyor, bir taraftan ise gidip alnını secdeye
anlatılmadığını, bu sebeple bir alimin gidip koyarak âlemlerin Rabbi olan Allah'a namaz
insanlara bunları anlatması gerektiğini savu- kılıyor. Veya adam namaz ibadetinde Allah'ı
nuyorlar. Bu söz mücessem olup Fırat'a atılsa birleyip sadece O'na namaz kılarken, dua ibade-
Fırat'ı necis kılar... Nasıl olur da Allah subhanehu ve tinde Allah'ı birlemiyor. Namazı sadece Allah'a
teâlâ insanları kendisinden dolayı yarattığı mese- kılarken, duayı Allah'tan başka salih insanlar
leyi kapalı bırakır? Nasıl olur da Allah subhanehu ve diye isimlendirdikleri kimselere yapıyor. Böyle

28
olunca da insanların, bunlara ne isim vereceği
konusunda kafası karışıyor. Şeyh de bu proble-
mi gördüğü için bize Müslüman ile müşriği bir-
birinden ayıran dört kaide yazmıştır. Şimdi tek
tek bu kaideleri anlatmaya çalışacağız inşallah...

Metin
Birinci Kaide
'Bilmelisin ki; Rasûlullah'ın kendileriyle sa-
vaştığı kâfirler; Allah'ın, yaratıcı, rızık verici
ve kâinatın işlerini düzenleyen olduğunu kabul
ediyorlardı. Fakat bu onların İslam dinine gir-
mesini sağlamadı. Bunun delili Allah'ın subhanehu İlah kelimesinin anlamı
ve teâlâ şu sözüdür: İlahun kelimesi Arap dilinde kitabun gibi
mastardır. Şu anlamlarda kullanılır;
"De ki: 'Size gökten ve yerden rızık veren kim-
dir? Yahut gözlere ve kulaklara malik olan kimdir? -Lisanu'l Arap'ta İbnu'l Münzir şöyle der:
Ölüden diriyi çıkaran ve diriden ölüyü çıkaran 'İlah, kendisine ibadet edilendir. Kim kime ibadet
kimdir? İşleri yerli yerince kim yönetiyor?' Hemen ediyorsa; o, onun ilahıdır. Müşriklerin ibadet ettiği
'Allah' diyeceklerdir. De ki: 'O halde (ona isyan et- putlara da bundan dolayı E'lihe  2 denmiştir. Bü-
mekten) korkmaz mısınız?' " ' 1 tün Arap kamuslarının/sözlüklerinin ilah kelime-
sine verdiği ilk mana budur. Allah subhanehu ve teâlâ da
Şerh kendisine ibadet edildiği için ilahtır.'
Bir insanın Allah'ın; yaratan, rızık veren,
kâinatın işlerini düzenleyen, duyu organlarını -İlah, kendisi hakkında hayrete/şaşkınlığa
elinde bulunduran olduğunu bilmesi onu Müs- düşülen anlamında da kullanılır. İnsan alışıl-
lüman yapmaz. İslam dinine giriş için Allah sub- mışın dışında bir şey gördüğünde hayrete düşer.
hanehu ve teâlâ 'La ilahe illallah' kelimesini şart koş-
Bu manada Allah subhanehu ve teâlâ için kullanılabilir.
muştur. Bu kelime inanılması ve reddedilmesi Çünkü Allah subhanehu ve teâlâ çok yüce sıfatlara sa-
gereken şeyleri belirleyen bir semboldür. Kişi hip olduğu için, insanlar O'nun hakkında hay-
Müslüman olurken inandığı ve reddettiği mese- rete düşerler.
leleri tek tek söyleyemeyeceği için, İslam buna
-İlah, melce'/kendisine sığınılan anlamında
delalet eden Kelime-i Tevhid'i dine giriş için
da kullanılmaktadır. Bu mana da Allah subhanehu
şart koşmuş.
ve teâlâ için uygundur. Çünkü Allah subhanehu ve teâlâ

Bu kelime iki kısımdan oluşmaktadır: da tüm şerlerden ve sıkıntılardan kendisine sı-


ğınılandır.
1. Nefiy kısmı: Kişi 'La ilahe' dediğinde bu-
nun manası 'Ben bütün ilahları reddediyorum' -İlah, perdelendi/gizlendi anlamında da
demektir. kullanılır. Bu mana da Allah subhanehu ve teâlâ için
uygundur. Ayette Allah subhanehu ve teâlâ şöyle bu-
2. İspat kısmı: Kişi 'İllallah' dediğinde ise bu- yuruyor:
nun anlamı 'Allah hariç' demektir. Yani Kelime-i
"Gözler Allah'ı idrak edemez Allah, onları idrak
Tevhid'in manası; Allah'ın dışındaki bütün ilah-
eder."  3
ları reddetmektir.
"Sahabe Peygambere sordu: 'Ey Allah'ın Rasûlü!
Dikkat edilirse Kelime-i Tevhid'in nefyettiği
Miraç'ta Allah'ı gördün mü?' Peygamberimiz: 'O,
de ispat ettiği de ilahtır. İlah kelimesi lugat ve
ıstılah olarak anlaşılırsa, bu kelimenin bize neyi
anlatmak istediği de beraberinde anlaşılacaktır.
Muharrem
2. İlah kelimesinin çoğulu 1435
1. 10/Yunus, 31 3. 6/En'am, 103

ARALIK'13 • SAYI: 23

29
nurdur. O'nu nasıl görebilirim' dedi."  4 Allah sub- insanı ya ifrata ya da tefrite düşürerek istikamet-
hanehu ve teâlâ nuruyla insanlardan perdelenmiştir. ten saptırır. Hangisini yapabildiyse insandan iste-
diği payı elde etmiş olur.'
-İlah, kendisinde sükûnet, huzur bulunan
anlamında da kullanılır. Bu mana da Allah subha- Şeytanın insanı ifrata veya tefrite düşürerek
nehu ve teâlâ için uygundur. Çünkü Allah'ı zikreden, saptırdığı yollardan bir tanesi de lugavî kulla-
O'na dua eden huzur bulur. Allah subhanehu ve teâlâ nımları şer'i kullanımlardan ayırmaktır. Bu
şöyle buyuruyor: konuda hem ifrata hem de tefrite birkaç örnek
vererek konunun daha iyi anlaşılmasını sağla-
"Dikkat edin! Kalpler Allah'ın zikri ile mutma- yalım;
in olur."  5
Salât/namaz kelimesi Arap dilinde dua an-
Istılahta lamında kullanılır. Şeriat bu kelimeyi dua an-
İslam şeriatı Arap diliyle indirildi. Şeriat, lamında kullansa da, genel olarak bu kelimeye;
'Tekbir ile başlayan, selam ile biten, kendisine özel
Arap dilinde olan bazı kelimeleri olduğu hal
bazı söz ve fiillerin olduğu bir ibadet manası
üzere kullandı. Bazı kelimeleri Arapların
yüklemiştir.'
kullandığı manadan daha geniş anlamda,
bazılarını ise daha dar anlamda kul- Örneğin; Bir mubtedi' 'Salât' ke-
landı. Şeriat, Arap lugatında olan limesini Arap dilinde var olan dua
bütün kelimeleri moda olduğu gibi anlamında kullanarak şöyle diyor:
kullanmamıştır. Bunun iyi bilinme- 'Ben Allah'a dua ettiğimde namaz
si gerekir. Şayet şeriatta var olan kılmış oluyorum ondan dola-
kavramlara Arap dilindeki yı ekstradan namaz kılmama
Günümüzde
anlam olduğu gibi verilirse, gerek yok' bu doğru değildir.
var olan en büyük
ortaya yanlış sonuçlar çıkar. Çünkü her ne kadar bu ke-
ilim meclisi

sıkıntılardan bir tanesi


de 'kavram kargaşası' diye lime Arap lugatında bu
Bidat taifelerinin isimlendirebileceğimiz bu anlamda kullanılsa
en belirgin özel- sıkıntıdır. Her ne kadar insanların da şeriat buna başka
liklerinden bir tanesi elindeki kavramlar İslamî olsa
da, içeriği İslam'ın istediği gibi
bir anlam yüklemiştir.
Arap lugatı üzerine ciddi
doldurulmamaktadır.
anlamda yoğunlaşmaları- Örneğin; Allah subhanehu ve
dır. Onlar İslamî kavramları teâlâ şöyle buyuruyor:
Arap lugatıyla anlamaya ça-
lışırlar. Böylece İslamî kavramları "...İnsanı alaktan yarattı."  7
asıl anlamlarından saptırırlar. Gü-
nümüzde var olan en büyük sıkıntı- Alakın kelime manası 'kan pıh-
lardan bir tanesi de 'kavram kargaşası' tısı' demektir. Bir bidatçı şöyle diyor:
diye isimlendirebileceğimiz bu sıkıntıdır. 'Aslında alak kelimesi alakadan gelmektedir.
Her ne kadar insanların elindeki kavramlar Arap dilinde de bir şeyin bir şeyle alakasının
İslamî olsa da, içeriği İslam'ın istediği gibi olabilmesi için temelinde sevgi olması gerekir. O
doldurulmamaktadır. zaman Allah insanı sevgiden yarattı. Peki, sonuç?
Herkesi seveceğiz. Yahudi, Hristiyan, müşrik fark
İnsan, istikamet üzere olmak ile emrolun- etmez herkese karşı sevgi besleyeceğiz.' Dikkat
muştur. Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyuruyor: edilirse bu mubtedi bu sonuca lugat ile ulaştı.

"Emrolunduğun gibi dosdoğru ol."  6 Örneğin, velanın kelime manalarından bir


tanesi yakınlıktır. Adam buradan yola çıkarak
İbni Kayyım şöyle der: 'Şeytan Allah'a 'Onla- şöyle diyor: 'Müşriğe gülen, onunla aynı evde otu-
rın hepsini saptıracağım' diye söz vermiştir. Şeytan ran, ona yardım eden, onunla ticaret eden herkes
küfre girer. Çünkü vela kelimesi yakınlık manasın-
4. Müslim
dadır. Kişi bir müşriğe bunları yaptığında ona ya-
5. 13/Rad, 28
6. 11/Hud, 112 7. 96/Alak, 2

30
kınlık göstermiştir. Ondan dolayı küfre girer.' Dik-
kat edilirse kişi bu ifrata lugat ile ulaştı. Oysa
bunların hiçbiri şeriat tarafından küfür olarak
kabul edilmemiştir.

Bidatçılar böyle sapık fikirlere Arap dilini


şeriattan kopararak ulaşıyorlar. Bizim bir kaide
olarak şunu bilmemiz gerekir: 'Şer'i kullanımlar
her zaman lugavî kullanımların önündedir.' Şeri-
attaki kullanım ile lugattaki kullanım çakıştı-
ğında, şeriattaki kullanım kabul edilir. Çünkü
dilin sahibi Allah'tır. İstediği kelimeye istediği
anlamı yükler. O, hangi anlamı yüklemişse bi- sellem onlara 'La ilahe illallah deyin' dedi. Onlar
zim kabul etmemiz gereken anlam odur. bunu şöyle anladılar;

İslam şeriatı ilah kelimesinin lugat anlamla- " 'Sen bize tek Allah'a ibadet edelim, atalarımı-
rının içerisinde 'kendisine ibadet edilen' anlamı- zın ibadet etiklerini bırakalım diye mi geldin? Eğer
doğru söyleyenlerden isen, haydi bizi tehdit ettiğin
nı seçmiştir. Kur'an'dan, Sünnet'ten ve sahabe
azabı getir' dediler."  10
anlayışından buna işaret eden deliller şunlardır;
Yani müşrikler ilah kelimesini ibadet edilen
Kuran'dan olarak anladılar. Ve Allah subhanehu ve teâlâ onların
1. Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyuruyor: bu anlayışına karşı çıkmadı.
"Onlar kendilerine bir kuvvet olsun diye Allah'ın Sünnet'ten
dışında ilahlar edindiler. Hayır asla! O ilah edin-
dikleri onların ibadetlerini yalanlayacaklardır."  8 Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuru-
yor:
Allah subhanehu ve teâlâ birinci ayette bazılarının
bazılarını ilahlar edindiğini bildirmiş, sonra da "Kim La ilahe illallah der ve Allah'ın dışında
ibadet edilenleri inkar ederse onun canı malı ha-
bu sahte ilahların kendilerine yapılan ibadetle-
ram olmuştur. Hesabı da Allah'adır."  11
ri inkâr edeceklerini söylemiştir. Birinci ayette
ilah kelimesi kullanılırken, ikinci ayette ise onun
Hadisin başında Peygamberimiz sallallahu aleyhi
yerine ibadet kelimesi kullanıldı. Bu da ilah ile
ve sellem "Kim La ilahe illallah derse" buyururken
ibadetin aynı anlamda olduğunu gösterir.
devamında ise "Allah'ın dışında ibadet edilenleri
inkâr ederse" buyuruyor. Demek ki nefyettiğimiz
2. Bütün Peygamberler kavimlerine geldik-
ilah, Allah'ın dışında kendisine ibadet edilendir.
lerinde şöyle demişler:

"Ey kavmim! Allah'a ibadet edin. Sizin O'ndan Sahabeden


başka ilahınız yoktur."  9 1. Cibril, Peygamberimize gelip bana
İslam'dan haber ver dediğinde Peygamberimiz
Peygamberler ilk olarak kavimlerine "Allah'a sallallahu aleyhi ve sellem ona şöyle demiştir: "İslam;
ibadet edin" diyorlar. Devamında ise "Sizin Kelime-i Şehadet'i söylemen, namaz kılman, zekât
O'ndan başka ilahınız yoktur." demişler. Bu da vermen, oruç tutman ve hacca gitmendir." İmam
bize açık bir şekilde ilahın 'ibadet edilen' anla- Müslim'in rivayetinde ise şöyle geçer: "Allah'a
mında olduğunu gösterir. ibadet edip O'na şirk koşmaman..."

3. Allah subhanehu ve teâlâ bize, müşriklerin de Elimizde aynı konuda iki rivayet oldu. Bu
Peygamberin sallallahu aleyhi ve sellem davetinden bunu durumda önümüzde iki seçenek var;
anladığını anlatıyor. Peygamber sallallahu aleyhi ve

Muharrem
8. 19/Meryem, 81-82 10. 7/Araf, 70 1435
9. 7/Araf , 73 11. Müslim

ARALIK'13 • SAYI: 23

31
ӽӽYa diyeceğiz ki: 'Peygamberimiz döneminde bu 4. "Firavun kavminin önde gelenleri dediler ki:
olay iki defa yaşandı. Peygamberimiz her birinde Musa ve kavmini bu toprakta (Mısır'da) bozgun-
farklı cevap verdi.' culuk çıkarmaları, seni ve ilahlarını terk etmeleri
için mi (serbest) bırakacaksın?"  14
ӽӽYa da diyeceğiz ki: 'Bu olay bir kere yaşandı. Sa-
habe rivayet ederken farklı farklı rivayet etti.' Sahabeden İbni Abbas radıyallahu anh bu ayeti:
Birinci seçenek olamaz çünkü bu olay bir "Senin ilahlığını terk etmeleri için mi onları serbest
kere yaşandı. O zaman sahabe farklı farklı riva- bırakıyorsun" şeklinde okumuştur. Sebep olarak
yet etti. Peki, sahabe neden böyle yaptı? Çünkü ise İbni Abbas şunu söylüyor: "Çünkü Firavun'a
sahabenin yanında ilah kelimesi ile ibadet ke- ibadet ediliyordu, o kimseye ibadet etmiyordu."
limesi aynı anlamdadır. İki lafız arasında fark İbni Abbas Firavun'un ilahlığını "kendisine iba-
olmadığı zaman, dileyen dilediği lafzı kullanır. det edilen" olarak açıklamış.

2. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem


Sonuç; İlah kelimesinin Arap dilinde birçok
şöyle buyu-
ruyor: anlamı vardır. Hem Allah hem Rasûlü hem
de sahabe, ilah kelimesini kendisine ibadet
"İslam beş şey üzerine bina edilmiştir. edilen anlamında kullanmışlardır. İlah
Allah'tan başka ilah olmadığına şehadet kelimesini lugattaki diğer manalarında
etmek, namaz kılmak..."  12 kullanmamışlardır. O zaman La
ilahe illallah'ın manası ibadette
İmam Müslim'in rivaye- Allah'ı birlemektir. Kişi bu ke-
tinde ise şöyle geçmektedir: limeyi söylediğinde Allah'ın
"Sadece Allah'a ibadet edip dışında ibadet edilen bütün
Ancak bir insan sabahtan akşama
O'nun dışındakilere iba- tağutları inkâr edip iba-
kadar da La ilahe illallah dese ibadet
det etmemek, namaz kıl- kapsamına giren şeyleri Allah'a det mercii olarak Allah'ı
mak..."
ilim meclisi

yapmazsa bu ona fayda vermez. kabul etmiştir. Ancak bir


insan sabahtan akşama ka-
Demek ki sahabenin ya- dar da La ilahe illallah dese
nında "Allah'tan başka ilah ibadet kapsamına giren şeyleri
yoktur" cümlesi ile "Sadece
Allah'a yapmazsa bu ona fayda
Allah'a ibadet edip O'nun dışındaki-
vermez.
lere ibadet etmemek" cümlesi aynı an-
lamdadır. Günümüzde La ilahe illallah kelime-
si yanlış tefsir ediliyor. 'Allah'tan başka ilah
3. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Muaz'ı
yoktur' kısmına 'Allah'tan başka yaratıcı, rızık
Yemen'e gönderdiğinde ona şöyle diyor:
veren yoktur' anlamını veriyorlar. Doğal olarak
"Onları Allah'tan başka ilah olmadığına benim yaratıcının, rızık verenin Allah olduğunu bi-
de Allah'ın Rasûlü olduğuma şahadet etmeye ça- len kişi Müslüman sayılıyor. Bu doğru değildir.
ğır..."  13 Çünkü La ilahe illallah'ın manası bu değildir.
Şayet La ilahe illallah'ın manası bu olsaydı Mek-
Başka bir rivayette ise bu hadis şöyle geç- keli müşriklerin de Müslüman olması gerekirdi.
mektedir: Çünkü onlar da yaratıcının, rızık verenin Allah
olduğunu biliyorlardı.
"...Onları Allah'a ibadet etmeye çağır..."
Mekkeli Müşriklerin Allah
Demek ki sahabenin yanında Allah'tan baş- Hakkındaki İtikadları
ka ilahın olmayışı ile Allah'ı ibadette birlemek
Kur'an-ı Kerim'de Mekkeli müşriklerin Al-
aynı şeyler. Ondan dolayı farklı lafızlarla aktar-
lah hakkındaki itikadları tafsilatlı bir şekilde
mışlar.
anlatılmaktadır. Buna şu ayetleri örnek olarak
verebiliriz:
12. Buhari, Müslim
13. Müslim 14. 7/Araf, 127

32
"De ki: 'Size gökten ve yerden rızık veren kim- korunamayanın, güneş ve ay elinde olanın, yağ-
dir? Yahut gözlere ve kulaklara malik olan kimdir? muru yağdıran ve ekini çıkaranın Allah subhanehu
Ölüden diriyi çıkaran ve diriden ölüyü çıkaran ve teâlâ olduğunu biliyorlar. Fakat buna rağmen
kimdir? İşleri yerli yerince kim yönetiyor? Hemen Müslüman sayılmamışlardır. Peygamberimiz
'Allah' diyeceklerdir. De ki: 'O halde (ona isyan et- sallallahu aleyhi ve sellem onlar ile savaşmış onların ce-
mekten) korkmaz mısınız?' "  15 henneme gideceğini söylemiştir. O zaman bun-
ların hiç biri La ilahe illallah'ın manası değildir.
"De ki: 'Eğer biliyorsanız söyleyin; yer ve yerde
Günümüzde de La ilahe illallah denildiğinde
bulunanlar kime aittir?', 'Allah'ındır' diyecekler.
'Öyle ise siz hiç düşünüp öğüt almaz mısınız?' de.
insanlar bu manaları kastediyorlar. Böyle olan-
De ki: 'Yedi kat göklerin Rabbi, büyük arşın Rabbi ların Mekkeli müşriklerden farkı yoktur.
kimdir?', 'Allah'tır' diyecekler. 'Öyle ise O'na karşı
gelmekten sakınmaz mısınız?' de. De ki: 'Eğer bili- Bu anlattıklarımız Yusuf suresindeki şu aye-
yorsanız söyleyin; Her şeyin hükümranlığı elinde tin tefsiri mahiyetindedir:
olan, kendisi koruyan, kendisine karşı korunula-
maz olan kimdir?', 'Allah'ındır' diyecekler. 'Öyle "Onların çoğu Allah'a şirk koşmadan iman et-
ise nasıl aldanıyorsunuz?' de."  16 mezler." (12/Yusuf, 106)

"Andolsun, eğer onlara 'Gökleri ve yeri kim ya- İbni Abbas radıyallahu anh bu ayet hakkında şöy-
rattı, güneşi ve ayı hizmetinize kim verdi?' diye so- le der:
racak olsan mutlaka 'Allah' diyeceklerdir. O halde
nasıl (haktan) döndürülüyorlar?"  17 "Onlara 'Yeri ve göğü kim yarattı?' diye sorsan
'Allah' diye cevap verirler. Fakat yine de Allah ile
"Andolsun, eğer onlara 'Gökten yağmuru kim birlikte başkasına ibadet ederler."
indirip de onunla yeryüzünü ölümünden sonra
diriltti?' diye soracak olsan, mutlaka 'Allah' diye- Davamızın sonu âlemlerin Rabbi olan
ceklerdir. De ki: 'Hamd Allah'a mahsustur.' Fakat Allah'a hamd etmektir.
onların çoğu akıllarını kullanmazlar."  18

Bu ayetlerden yola çıkarak Mekkeli müşrik-


lerin Allah hakkındaki itikadlarını şöyle özetle-
yebiliriz:

Onlar; Yaratan ve öldürenin, rızık verenin,


kâinatın işlerini düzenleyenin, duyguları elinde
bulunduranın, yedi kat gök ve arşın sahibinin,
her şeyin anahtarı elinde olanın, koruyan fakat

15. 10/Yunus, 31
16. 23/Müminun, 84-89
Muharrem
17. 29/Ankebut, 61 1435
18. 29/Ankebut, 63

ARALIK'13 • SAYI: 23

33
Nasihat
emreacar@tevhiddergisi.com

Emre Acar

Namazlarımızdan Nasıl
İstifade Edebiliriz? -2-
Namazlarımızdan istifade edebilmek için
dikkat edilmesi gereken ikinci yöntem ise,
o amele olan bakış açımızdır. Kul bir olaya
nasıl bakıyorsa o olayın onun hayatındaki
yeri odur. Amelleri imar eden tasavvur ve
düşüncelerdir.

A llah'a hamd, Rasûlü'ne ve ashabına salât ve


selam olsun.
Bununla beraber selefin; yani Peygamberin,
sahabenin, tabiinin ve etba-ı tabiinin namazla-
rına bakmalısın. Namazlarının onların nama-
Öncelikle şunu hatırlatmak isterim; namaz- zına muvaffak olması için bu konuda onların
larını ıslah etmen, haz ve lezzet alabilmen için menhecine uymalısın. Çünkü kurtuluş, kurtu-
bu konuyu dert edinmelisin. Sen de bilmekte- lanların yolunu izlemektedir. Ki böylelikle sen
sin ki ancak dert sahibi dermanın peşinde koşar. de namazlarından onlar gibi haz alıp, bir sonra-
Peygamberin kendi toplumunun sıkıntılarını ki namaza özlem duyabilesin.
dert edinip Hira mağarasında inzivaya çekilme-
si ve ardından meleğin ona, sıkıntılarına çözü- Geçen sayımızda selefin namazlardan istifa-
me kavuşturacak bilgileri öğretmesi bizler için de etmek için izledikleri ve tavsiye ettikleri me-
bu meselede örnektir. Ne olursa olsun sıkıntı- todlardan birincisini zikretmiştik. O da kişinin
larımızı dert edinmeliyiz. Umulur ki Rabbim abdeste önem göstermesidir. Çünkü abdest be-
çıkış kapısı gösterecektir. denin ve kalbin günahlardan temizlenmesidir.
Hepimiz bilmekteyiz ki günahlar kalbi öldürür.

34
Ve ölü olan kalp ise hiçbir şeyden lezzet almaz.
Kul Rabbinin huzuruna çıkmadan günahlardan
temizlenirse kalbindeki hayat, amellerden lez-
zet almayı sağlayacaktır.

Özellikle her önemli işin öncesinde hazırlık


vardır. Abdest, namaza yapılan en önemli ha-
zırlıktır. Çünkü namaz, onunla sahih veya batıl
olmaktadır. Bu nedenle abdeste dikkat edenler
Rabbimin izniyle namazlarındaki farklılığı his-
sedecektir.

Namazlarımızdan istifade edebilmek için


dikkat edilmesi gereken ikinci yöntem ise, o Bu zamana kadar namaz kıldın kardeşim.
amele olan bakış açımızdır. Kul bir olaya nasıl Hiç namazlarına rahatlatıcı unsur olarak baktın
bakıyorsa o olayın onun hayatındaki yeri odur. mı? Namaza; hayatımda bazı şeyleri değiştiriyor
Amelleri imar eden tasavvur ve düşüncelerdir. ve beni rahatlatıyor olarak bakıyorsan o seni ra-
Düşünceler ise hüsnüzan veya suizan üzeredir. hatlatır ve hayatını değiştirir, yaşantına katkısı
Amelleri imar eden, hayata geçiren hüsnüzan- olur. Fakat namazı rahatlatıcı unsur olarak değil
dır. Suizan kendi nefsinde kötü olduğu gibi tesi- de kendisinden kurtulunması gereken bir amel
ri de kötüdür. Amelleri yıkar. olarak görürsen elbette bu namazın senin üze-
rinde bir etkisi olmayacaktır.
Örneğin, İslam topluluğu içindeki kardeşle-
rine bak. En çok sevdiğin ve kendisine karşı öz- Mesela şu sözü çok duymuşuzdur: 'Namazı
kılalım da aradan çıkaralım.' Oysa namaz aradan
lem duyduğun kişi, hüsnüzan beslediğin kişidir.
Fakat bir türlü sevemediğin, her gördüğünde çıkarılsın diye araya sokuşturulmuş bir şey de-
huzursuz olduğun kişi de suizan beslediğin ki- ğildir. Namaz araya sokuşturulmuştur ki insanı
şidir. Oysa ikisi de kardeşindir. Birine kardeşlik ihya etsin. Allah subhanehu ve teâlâ zalim ve nankör
ahkâmlarına riayet ediyorsun, haklarını yerine olan insana zayıf olduğunu, her şeyden önce kul
getiriyorsun. Fakat diğerine ise kardeşlik hak- olduğunu hatırlatsın. Allah katında değerli olan
larını yerine getirmediğin gibi ona karşı kötü namaza karşı insanın bu pasif tutumu neden
amellerde bulunuyorsun. Bunun sebebi, karde- kaynaklanmaktadır? Bunun sebebi, namaza
şimize karşı olan bakış açımızdır. olan bakış açımızdır. Kul namaza hüsnüzan-
la yaklaşırsa o ameli, hayatında imar edecektir.
Bu namaz için de böyledir. Namazlarına Fakat suizanla yaklaşırsa ya namazı kılmayacak
karşı bakış açın nasılsa namazın hayatındaki veya kılsa da ondan istifade edemeyecektir.
yeri, onun dışına çıkmayacaktır. Sana bu konu-
da Peygamberi örnek vermek istiyorum. O na- O zaman namaza birinci olarak, rahatlatıcı
mazlarına rahatlatıcı bir unsur olarak bakmıştır. unsur olarak bakmalısın. Çünkü selef, ona ra-
Namaz vakti girdiği zaman: hatlatıcı bir amel olarak bakmıştır. İkinci olarak,
sorumluluklarını hatırlatıcı olarak bakmalısın.
"Ey Bilal! Kalk namaz için kamet getir. İnsanları Dikkat edersen Allah subhanehu ve teâlâ namazı haya-
namaza çağır ve namaz ile bizleri rahatlat." bu- tımızda beş vakte yaymıştır. Mesela oruç, zekât,
yuruyor. hacc gibi ibadetlerin hepsinin vakti sınırlıdır.
Fakat namaz böyle değildir. Her gün beş vakit
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem sefere çıkarken, kılmak zorundasın. Neden namaz ayrı ayrı beş
seferden döndüğünde, mescide geldiğinde, ab- vakitte zorunlu olarak kılınıyor? Bunun hikme-
dest aldığında, farz namazların öncesinde, son- tini hiç düşündün mü?
rasında ve hayatının birçok alanında namazla
meşguldü. Namazın Peygamber'in sallallahu aleyhi ve Bunun hikmeti şudur; Allah subhanehu ve teâlâ
sellem hayatında bu kadar etki bırakmasının se- bizi yaratandır. Allah subhanehu ve teâlâ yarattıkları-
bebi nedir? Çünkü Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem nın sıkıntılarını, ihtiyaçlarını en iyi bilendir. Hiç Muharrem
yaratan yarattığını bilmez mi? Nasıl ki Rabbin
1435
namaza rahatlatıcı bir unsur olarak bakıyordu.

ARALIK'13 • SAYI: 23

35
senin gıdaya ihtiyacın olduğunu biliyor ve sana namazın nasıl özlenen ve bir sonraki namazın
gıdalanacağın sebzeler, meyveler ve tahıl ürün- beklenen bir şey olduğunu müşahede edeceğiz-
leri çıkarıyor. dir. 'Bu nasıl olacak?' diye sorabilirsin.

Hakeza Rabbin senin unutkan olduğunu, Namaz, duadır. Allah subhanehu ve teâlâ bu ibade-
gaflete düşebileceğini, zalim ve kibirli olduğu- te kelime olarak salât kelimesini seçmiştir. Salât
nu da biliyor. Bu sıfatlar, insanın sorumluluk- Arap lugatında dua anlamına gelmektedir. Al-
larını ifa etmesine engeldir. Bunu ihya edecek lah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurur:
olan şey ise namazdır. Allah subhanehu ve teâlâ bu
hikmetle namazı insanın hayatında beş vakte "Onların mallarından sadaka al ki bununla on-
bölmüştür. Ta ki insan Rabbini unuttuğunda ları (günahlardan) temizleyesin, onların (sevapla-
O'nu hatırlasın. Kibirlendiğinde, Allah'ın subha- rını) artırıp yüceltesin. Ve onlara salât et (dua et).
nehu ve teâlâ ona vermiş olduğu nimetlerle Allah'ın
Çünkü senin duan onlar için sükûnettir (onların
ızdıraplarını yatıştırır). Allah çok işiten ve bilen-
arzında isyan etmek istediğinde zilletini ve za-
dir."  1
yıflığını hatırlasın diyedir.
Niye Allah subhanehu ve teâlâ namaza dua
Bu nedenle bizler namazlarımıza; biz-
ismini vermiştir? Çünkü sen 'Allahuek-
leri terbiye edecek olan, nefislerimizi
ber' deyip namaza başladığın andan
tezkiye edece olan, bizleri Allah'a
'Es-Selamu aleykum ve rahme-
yakınlaştıracak olan, günahları-
tullahi' dediğin ana kadar sü-
mızı temizleyen ve fuhşiyattan
rekli Allah'tan subhanehu ve teâlâ bir
alıkoyan, Rabbine ve kullara
Namazlarımızdan istifade etmek için şeyler istiyorsun, Allah'a sub-
karşı sorumluluklarını ha- üçüncü olarak, namaza başlamadan hanehu ve teâlâ sıkıntılarını dile
tırlatan bir unsur olarak
nasihat

önce kul, bütün sıkıntılarını ve


getiriyorsun. Bu da dua
bakmalıyız. Bundan isteklerini aklına getirmelidir. Bunun
demektir.
sonra Allah'ın izniyle na- için insanın her namazdan önce nefsini
mazlarımızın üzerimizdeki her yönüyle muhasebe etmesi gerekir.
Eğer namaz, başından
tesirini göreceğizdir.
sonuna kadar dua ise neden
bizim namazlarımız sıkıntılı
Namazlarımızdan istifade
kardeşim? Çünkü biz, namazın
etmek için üçüncü olarak, namaza
öncesinde isteklerimizi, sıkıntılarımızı
başlamadan önce kul, bütün sıkıntılarını
aklımıza getirmiyoruz. Ve namaza başla-
ve isteklerini aklına getirmelidir. Bunun
dıktan sonra da nasıl dua edeceğimizi bil-
için insanın her namazdan önce nefsini her
miyoruz. Bu da namazdan istifade etmemizin
yönüyle muhasebe etmesi gerekir.
önünde engeldir.
Biliyorsun, hepimiz aciziz... Kendi kudre-
Biliyor musun, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem
timizle yapabileceğimiz ve başarabileceğimiz
namazı niye bu kadar çok seviyordu? Bunun
hiçbir şey yoktur. Hayat içerisinde o kadar iste-
sebebini sana örnek üzerinden anlatacağım.
ğimiz var ki, bizi sıkan ve karşısında aciz kaldı-
Canın sıkıldığı zaman çok bunalırsın. Sevdiğin
ğımız o kadar olay var ki, insanın gücü bunları
bir arkadaşla yan yana gelirsin. Yarım saat, kırk
aşmasına yeterli değildir. Mutlak gücü elinde
beş dakika sohbet edersin. Daha sonra dersin
bulunduranın gücüne ihtiyacı vardır. Bu gücü,
ki 'Sabah bende çok ciddi bir sıkıntı vardı. Fakat
yardımı talep etmek için dua etmek gerekir.
akşam oldu, sıkıntım gitti.' Bu sıkıntının gitme-
Çünkü nasıl oruç müminin kalkanıdır, dua da
sinin sebebiproblemini kardeşinle paylaşman-
müminin silahıdır. Rabbimiz dualarımıza bu
dır.
dünyada ya ona icabet eder, bizden bir sıkıntıyı
def eder veya ahirette daha güzel nimetler verir.
Dikkat et! Muhabbet etmek suretiyle sı-
kıntılarımızı paylaştığımız kişi bizim gibi aciz.
Eğer namaza başlamadan önce sıkıntı ve
Karşımızdaki insanın bizim isteklerimize icabet
isteklerimizi aklımıza getirirsek, o zaman na-
mazdan nasıl lezzet aldığımızı ve hayatımızda
1. 9/Tevbe, 103

36
etmek gibi bir gücü yok. Hatta bizim sıkıntıları- 'Ya Rabbi! Kalpler senin elinde. Beni yaratan,
mızı bir gün yüzümüze vurup bize minnet ede- kalbimi yerleştiren ve namaz ibadetini bana em-
bilir. Kendisiyle bir gün küstüğümüzde, yolları- reden de sensin. Yalnız bu kalp namazdan lezzet
mızı ayırdığımızda ona açtığımız dertlerimizi almıyor. Ona karşı özlem besleyemiyor. Ya Rabbi!
piyasada yayıp bizim yüzümüzü karartabilir. Bu Davud'a demiri yumuşattığın gibi benim kalbimi
kadar illetli olan bir insana derdimizi açtığımız- namaza yumuşat. Ya Rabbi! Benden öncekilere
da fıtraten rahatlıyorsak, bir de âlemlerin Rabbi merhamet edip onları namazla kendine yakınlaş-
tırdığın gibi beni de kendine namazla yakınlaştır.
olan Allah'a subhanehu ve teâlâ sıkıntılarımızı açtığı-
Ya Rabbi! Bu namazı Peygamber'e göz aydınlığı
mızda nasıl rahatlayacağımızı düşünsene! kıldığın gibi benim namazımı da bana göz aydın-
lığı kıl.'
Kardeşim! Her istediğinde icabet eden
Allah'tan subhanehu ve teâlâ bahsediyorum. Senin sı- Başka bir sıkıntın da, eşinle aranda olan
kıntılarını işitmekten sıkılmayan, sen O'na eli- problemler mi? Secdede dua etmeye devam et:
ni açtığın zaman bundan huzur, mutluluk du- 'Allah'ım bütün yarattıklarına rahmetinle muame-
yan ve bununla sevinen Allah'tan subhanehu ve teâlâ le ettiğin gibi eşime rahmetinle muamele et. Onu
bahsediyorum. En iyi sırdaşın âlemlerin Rabbi uysal ve saliha bir eş haline getir.'
Allah'tır subhanehu ve teâlâ. Sen O'na nankörlük etsen
de O sırlarını yaymıyor. Senin sırlarını muha- Rızkında mı darlık var? Secdeden yüzünü
faza ediyor. Böyle bir Rabbin var. Ve senden kaldırma. İstemeye ve sıkıntılarını açmaya de-
günde beş defa namaz kılmanı istiyor. Bundan vam et: 'Ya Rabbi! Rızkımı benim için fitne kılma.
istifade etmek istiyorsan, namazdan önce mu- Rezzak olan sensin. Gece gündüz sana küfreden-
hasebeni yapıp bütün sıkıntı ve isteklerini aklı- lerin dahi rızkını veriyorsun. Ben senin kulunum.
na getirmelisin. Namazın içinde Rabbine dua et. Alnım senin önünde secdeye varıyor. Benim rız-
Seni işiten Allah'ın subhanehu ve teâlâ, sıkıntılarını ve kımı da bana ver.' diye sıkıntı ve isteklerimiz
isteklerini karşılıksız bırakması mümkün değil- neyse namazlarımızda Allah'a subhanehu ve teâlâ
dir. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur: açalım. Her namazda böyle dua ederek rahatla-
dığımızda bu bizde alışkanlık haline gelir. Artık
"Allah her dua edenin duasına üç şeyden biriyle sıkıldığımızda rahatlamak için namaz kılmaya
icabet eder..." başlarız.

Mesela, senin sıkıntın namazlardan lezzet al- Rabbimden isteğim namazlarımızı bizim
mamak, huzur, sekinet bulamamak ve namazla- için, özlenen ve lezzet alınan bir amel haline ge-
rın sana ağır gelmesiyse, ki bundan daha büyük tirmesidir. Bizleri namazlarıyla Allah'a yaklaşan
bir sıkıntı yoktur, o zaman namaza durduğunda, kullarından eylemesidir.
secdeye kapandığında dua et. Çünkü dualara
icabet edilmeye en uygun an secde anıdır. Yapış Davamızın sonu âlemlerin Rabbine hamd
secdeye, Şeyhu'l İslam İbni Teymiyye'nin dediği etmektir.
gibi sür yüzünü toprağa, de ki: Muharrem
1435

ARALIK'13 • SAYI: 23

37
Cihad Yolunun Sabiteleri Çeviri Makale

Üçüncü Mana:
Kâfirlere ve Batıl Ehline
Meyletmek -3-
Her kim cehennem ve ahiret azabı ile tehdit edilmesine
rağmen kâfirlere veya zalimlere meyleder veya itaat
ederse, bu meylini/eğilimini ve itaatini de açıkça yaparsa
işte bu çok kötü bir hezimet/yenilgidir.

Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyuruyor: sürmeden, Haceru'l Esved'i ellemene asla müsa-
de etmeyeceğiz' dediler. Peygamber ise şöyle dedi:
"Neredeyse seni bile, sana vahyettiğimizden "Haceru'l Esved'i ellememe müsaade etmeleri için
başkasını bize karşı uydurasın diye fitneye düşüre- onların ilahlarını ellememde benim için bir beis
ceklerdi. O takdirde seni dost edineceklerdi. Ve eğer yok. Zaten Allah benim onları sevmediğimi/kerih
biz sana sebat vermemiş olsaydık, onlara az kalsın gördüğümü biliyor.' "
biraz meyledecektin. O takdirde biz sana hayatın
da kat kat (azab)ını ölümün de kat kat (azab)ını Şeyh Şankıti rahimehullah ayetin iniş sebebi hak-
tattıracaktık. Sonra bize karşı hiç bir yardımcı bu- kında bazı sözleri aktardıktan sonra şöyle der:
lamayacaktın."  1 'Ayetin iniş sebebi hakkında diğer görüşler de bu-
lunmaktadır. Ne olursa olsun, burada ayetin in-
Bu ayetin iniş sebebi hakkında ihtilaf edil- diği sebeplere değil, lafızların umumuna/geneline
miştir. itibar edilir. Ayetin anlamı da 'Kâfirler onu az kal-
sın fitneye düşüreceklerdi' şeklindedir. Yani, buna
'Nebi tavaf yaptığında Haceru'l Esved'i eliyle (fitneye düşürmeye) iyice yaklaştılar. 'Fitneye dü-
mesh ederdi. Kureyş ehli onu engelleyerek 'Bizim şüreceklerdi' sözünün manası da, 'Sana vahyet-
ilahlarımıza parmaklarının uçlarıyla olsa da el tiğimiz şeylerden seni saptırıp, vahyetmediğimiz
başka şeyleri bize iftira etmeni sağlayacaklardı'
1. 17/İsra, 73-75 şeklindedir.

38
İlim ehlinden bir kısmı şöyle demişlerdir: Allah'ın subhanehu ve teâlâ Nebi'sine sallallahu aleyhi ve
'Onlar bu duruma hakikatte değil, kendi zanların- sellem şu emri de bunun gibidir:
ca yaklaştılar.'
"Zulmedenlere yönelmeyin. Yoksa size de ateş
Yine şöyle denilmiştir: 'Bunun manası, Nebi dokunur. Sizin Allah'tan başka dostlarınız yoktur.
onların İslam'a girmesini çok istediğinden ve on- Sonra size yardım da edilmez."  5
ların İslam'ına sebep olması için istedikleri bazı
şeylerde onlara uymayı bir an aklından geçirdi.' '  2
Buradaki 'rukun' kelimesi meyletmek de-
mektir. Bunlardan biri de müdahanedir ki, bu-
Şevkani rahimehullah Fethu'l Kadir isimli ese-
nunla ilgili bahis de geçti.
rinde şöyle der: ' "Onlara az kalsın meyledecek-
tin" ayetinin manası, onlara meylin en aşağısı
Kurtubi rahimehullah şöyle der: 'Ayette geçen 'ru-
ile yaklaşmaktır. Ayette geçen 'rukun' kelimesi kun' kelimesi; dayanma, güvenme, bir şeye sessiz
de meylin en basitidir. Bu yüzden ayette 'şey'en kalıp, ondan razı olmak demektir.'
qalilâ/az bir şey' ifadesi geçmektedir. Fakat Nebi
ismet sıfatının farkına vardı ve bu da onu onlara
Katade rahimehullah şöyle der: 'Bunun manası,
meyletmeden ziyade, bunun en alt mertebesine onlara sevgi beslemeyin ve onlara itaat etmeyin,
dahi yaklaşmasını engellemiştir. Sonrasında ise demektir.'
Allah subhanehu ve teâlâ ona şiddetli bir tehdit yönel-
terek şöyle demiştir: "O takdirde Biz sana haya- İbni Cureyc rahimehullah de şöyle der: 'Onlara
tın da kat kat azabını ölümün de kat kat azabını meyletmeyin.'
tattıracaktık." Bunun manası da, onlara meylet-
meye yaklaşmış olsaydın, dünya ve ahirette bu Ebu'l Âliye rahimehullah ise şöyle der: 'Onların
fiili yapan kimsenin cezasının iki katını sana amellerinden razı olmayın.'
tattırırdık, demektir.  3
Bu manaların hepsi birbirine yakındır.
Hammad b. Atîk rahimehullah şöyle demiştir:
'Allah bu ayette, Rasûlü'ne sebat vermemiş olsaydı, İbni Yezid şöyle der: 'Buradaki 'rukun' keli-
müşriklere az bir şey meyledeceğini, eğer onlara mesi, 'iddihân' manasındadır. Bu da onların kü-
meylederse de ona dünya ve ahiret azabını kat fürlerini kabul etmemektir.' '
kat tattıracağını haber vermiştir. Fakat Allah onu
sabit kıldı ve o da onlara meyletmedi. Hatta onla- Allah'ın şu buyruğu da, geçen ayetin aynı an-
ra düşmanlık besleyip, elini onlardan çekti. Fakat lamındadır:
bu hitap, Nebi'ye masumluğu ile beraber yönel-
tiliyorsa, diğerlerine bu tehdidin yapılması daha "Kalbini bizi anmaktan gafil kıldığımız, boş ar-
evladır.'  4 zularına uymuş ve işi hep aşırılık olmuş kimselere
boyun eğme."  6

2. Edvau'l Beyan, 3/619


Muharrem
3. Fethu'l Kadir, 3/247 5. 11/Hud, 113 1435
4. Sebilu'n Necat ve'l Fikâk, 50 6. 18/Kehf, 28

ARALIK'13 • SAYI: 23

39
Her kim cehennem ve ahiret azabı ile teh- Salât ve selam, Allah'ın Rasûlü'ne, pak ailesi-
dit edilmesine rağmen kâfirlere veya zalimlere ne ve ashabına olsun...
meyleder veya itaat ederse, bu meylini/eğilimini
ve itaatini de açıkça yaparsa işte bu çok kötü bir Şeyh Yusuf El-Uyeyri'nin rahimehullah Sevabit
hezimet/yenilgidir. Bağlandığı ilke ve esasları Alâ Darbi'l Cihad/ Cihad Yolunun Sabiteleri
da onlara gösterdiği bu meyil ve itaatten sonra isimli bu kıymetli kitabı, Allah'ın muvaffavki-
kaybetmiştir. Bundan sonra temel esaslarından yeti ile bu yazıyla tamamlanmış oldu. Allah sub-
dönmediğini söylese de, onun kâfirlere veya za- hanehu ve teâlâ içindeki değerli menhec kaidelerin-

limlere göstermiş olduğu eğilimi ve itaati, onu den tüm Müslümanları faydalandırsın. Bizleri
yalanlamış ve hezimete uğradığını açıkça ilan esaslarından ayrılmayan, sebatkâr kulların-
etmiş olur. Amel kendisini yalanladığı zaman dan yazsın. Bu yolda tüm ayak kaymaların-
temel esasların manası asla olamaz. Tüm bun- dan da bizleri uzak tutsun. Allahumme Amin!
lar da boş iddialardan ve bir kağıdın üzerindeki İşin başında da, sonunda da Allah'a hamd ol-
mürekkepten başka birşey sayılmaz. sun.

Laf ebeliği yaparak temel esaslardan bahse- Şeyh Yusuf El-Uyeyri rahimehullah
dip de kâfirlere veya zalimlere istemiş oldukları
şeylerde eğilim göstermek hiçbir zaman doğru Özcan YILDIRIM, Tevhid Dergisi için çevir-
olamaz. Bu, aşağılanmış bir yenilgiden başka miştir.
bir şey değildir.
1 Muharrem 1435/ 04.11.2013
Zafer ve hezimetin yukarıda geçen mana-
larını düşünen bir kimseye; Afganistan İslam
çeviri makale

Emirliği'nin hezimete uğradığını zanneden-


lerin cehaletleri açık bir şekilde belli olmuştur.
Tüm bu manaları düşünen birisi, başında Mü-
minlerin Emiri Molla Ömer -Allah onu koru-
sun- bulunan İslam Emirliği'nin bütün dünyaya
karşı bir zafer kazandığını yakinen bilmiş olur.
Allah onlara lütufta bulunmuş, zaferin manala-
rının birçoğunu elde etmişlerdir. Bunun yanın-
da Allah onlara rahmet etmiş ve onları hezime-
tin anlamları ile yüzyüze gelmekten muhafaza
etmiştir. Allah'tan dileğimiz, mücahidlere sebat
vermesi, onları sahada zaferle mükafatlandır-
masıdır. Şüphesiz ki O subhanehu ve teâlâ, bunun veli-
si ve buna kadirdir.

Müslümanın üzerine düşen inançlarına ve


temel esaslarına bağlı kalması/tutunması, ba-
şına bir bela ve musibet gelse de bunların her
daim üstün olduğunu ve kendisinin zafer ka-
zandığını ilan etmesidir.
"Gevşemeyin, üzülmeyin; eğer iman etmiş iseniz
en üstün sizsiniz. Size bir yara dokunduysa karşı
topluluğa da benzer bir yara dokundu. Allah'ın
gerçekten iman etmiş olanları ortaya çıkarması ve
aranızdan şehidler edinmesi için bu günleri böyle
aranızda döndürürüz. Allah zalimleri sevmez."  7

7. 3/Âli İmran, 139-140

40
Menhec Notları
emreuyar@tevhiddergisi.com Emre Uyar

Korku Sahibi
Olabiliriz Ama
-2- ‘Korkak' Değiliz
Korkunun bütün benliğimizi ele geçirmesi-
nin en büyük sebeplerinden birisi Allah'ı sub-
hanehu ve teâlâ hakkıyla tanımamaktır. Allah
subhanehu ve teâlâ hakkıyla tanındığı zaman
korkuların insanı kuşatması mümkün değildir.

K orkunun mahiyetini, her insanda yaratılış-


tan itibaren mevcut olduğunu, korkuları
olmayan insanın bulunmadığını, korku demiş
Ancak burada maddeler halinde bir kez daha
hatırlatmakta fayda vardır;

olduğumuz duygunun her fıtri duygu gibi iki 1. Korkularını terbiye etmeyenler hoşları-
yönlü olduğunu, olduğu hal üzere bırakıldı- na gitmeyen bir durumla veya bir imtihanla
ğında hem kişiye hem de içerisinde bulunduğu karşı karşıya kaldıklarında Rabblerine karşı
yapıya zarar verdiğini, ancak ıslah edildiğinde suizan(lar) beslerler.
faydalı bir hal alacağını Allah'ın subhanehu ve teâlâ iz-
niyle anlayan bir kimsenin, aklına şu sorunun 2. Korkularını terbiye etmeyenler kadere
gelmesi kaçınılmazdır: imanlarını sorgularlar. 'Şöyle olsaydı bunlar ba-
şımıza gelmezdi, bizim planlarımıza göre hareket
'Benden olup da bana ve çevreme bu kadar sı- edilseydi bunlarla karşılaşmazdık.' gibi cümleler
kıntı verecek korkularımı nasıl terbiye edebilirim?' kadere imanı sorgulayan cümlelerden sadece
bazılarıdır.
Bu soruyu sormak bu meseleyi gerçekten
dert edinmiş bir kalbin işidir. Peki neden bu 3. Korkularını terbiye etmeyen topluluklar,
meseleyi dert edinmeliyiz? sayıları ne kadar fazla olursa olsun Rasûlullah'ın
sallallahu aleyhi ve sellem nitelemesiyle "...suyun üzerin- Muharrem
Tafsilatını geçen yazımızda izah etmiştik. deki çerçöp..." gibidirler. 1435

ARALIK'13 • SAYI: 23

41
Korkularımızı Nasıl Terbiye mam gerekir. Rızka yönelik, ölüme yönelik,
Edebiliriz? dünyaya yönelik bütün korkularımı Allah'a sub-
hanehu ve teâlâ ve O'nun yanındakilere kanalize et-
Korku meselesi, Allah'ın subhanehu ve teâlâ
meliyim. Bunun için de iki meseleyi çok iyi bir
Kur'an-ı Kerim'de özellikle üzerinde durduğu
şekilde öğrenmeliyim;
meselelerdendir. Nedeni ise yukarıda zikretmiş
olduğumuz zararlardır. Korku törpülenmedi- 1. Allah'ı ve O'nun yanındakileri tanımalı-
ği vakit kişiye hem kulluk noktasında hem de yım. Bunu ancak Allah'ın subhanehu ve teâlâ kitabın-
menhec noktasında zarar vermektedir. Bu se- dan ya da O'nun Rasûlü'nün sünnetinden öğ-
beple Rabbimiz kitabında korku meselesini iş- renmem mümkündür.
lemiştir.
menhec notları

Allah'ın subhanehu ve teâlâ kudretini, hiçbir kuv-


Korkuları terbiye ederken adım adım ilerle- vetin O'na galip gelemeyeceğini, kendisine te-
mek yararlı olacaktır; vekkül eden kullarına olan ikramını, O'nun yaz-
dığından başkasının bana isabet etmeyeceğini,
1. Adım: Her insanda yaratılış itibariyle bir- O'nun yanındakilerin fani olmadığını, ebedî
takım duygular diğer duyguların önündedir. İlk mutluluk ve saadetin O'nun yanında olduğunu
adım olarak bende önplanda olan duygunun öğrenerek korkularımı Allah'a subhanehu ve teâlâ ve
ne olduğunu tespit etmem gerekir. 'Benim ta- O'nun yanındakilere yönlendirebilirim.
biatımda hangi duygu önplandadır?' sorusunu
2. Dünya ve dünyanın içindekileri tanıma-
kendime sormalıyım.
lıyım. Dünyayı ve dünyanın küçüklüğünü, ba-
2. Adım: Eğer bende önplanda olan duygu sitliğini, kimsenin ona sahip olamayışını, fani
korku ise korkunun mahiyetini korkunun da oluşunu, bugün elde olan trilyonların yarın
yaratıcısı olan Allah'ın subhanehu ve teâlâ kitabından toprağın altığına gireceğini, Allah'ın subhanehu ve
öğrenmem lazım. Islah etmeyen insanların du- teâlâ bir "Ol" sözüyle bütün insanların mülkünün
rumlarını, ıslah edenlerin hallerini iyi bir şekil- yerle bir olduğunu, dünyaya çok çalışıp da hiç-
de mütalaa etmem ve bunun üzerine tefekkür bir şey elde edemeyen, dünyaya hiç çalışmayıp
etmem gerekir. da Allah'ın bütün dünyayı kendilerine musah-
har kıldığı insanları düşünerek bu batıl korku-
3. Adım: Bilmem gerekir ki korku konu- ları dizginleyebilirim.
sunda bütün insanlar eşittir. Ancak her insanın Kur'an-ı Kerim'den bu konu ile ilgili nasları
korkusu farklı farklı şeylere yöneliktir. Kiminin okumalı ve hakkında tefekkür etmeliyim;
korkusu ölüm iken, kiminin korkusu paradır.
Kiminin korkusu kendisi gibi olan insanların Dünya Hayatı Bir Aldanıştır
ona vereceği zararlar iken, kiminin korkusu ise "Ey insanlar! Haberiniz olsun ki, Allah'ın vaadi
hiçbir şeyin kendisini aciz bırakamayacağı El- muhakkak haktır. Sakın bu dünya hayatı sizi al-
Aziz olan Allah'a subhanehu ve teâlâ yöneliktir. datmasın, sakın o aldatıcı şeytan sizi, Allah hak-
kında da aldatmasın."  1
İşte benim üçüncü adım olarak kendime
'Benim korkum nereye yöneliktir?' sorusunu sor- 1. 35/Fatır, 5

42
"Nefsince de, sabah akşam rızasını isteyerek Dünya Hayatı Bir Oyun ve
Rabblerine yalvaranlarla beraber candan sabret. Oyalanmadır
Sen dünya hayatının süsünü isteyerek onlardan
gözlerini ayırma. Kalbini, bizi anmaktan gafil kıl- "Bu dünya hayatı sadece bir oyun ve oyalan-
dığımız, nefsinin kötü arzusuna uymuş ve işi hep madan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte asıl
aşırılık olan kimseye uyma."  2 hayat odur. Keşke bilmiş olsalardı."  7

"Ey insanlar! Rabbinizden sakının ve bir gün- "Biliniz ki dünya hayatı bir oyun, bir eğlence,
den korkun ki, baba çocuğuna hiçbir fayda vere- bir süs ve kendi aranızda övünme, mal ve evlat ço-
mez. Çocuk da babasına hiçbir şeyle fayda sağla- ğaltma yarışından ibarettir. Bu, tıpkı bir yağmu-
yacak değildir. Şüphesiz Allah'ın vaadi gerçektir. ra benzer ki; bitirdiği ot, ekincilerin hoşuna gider,
O halde dünya hayatı sizi aldatmasın, sakın o çok sonra kurur, onu sapsarı görürsün, sonra çerçöp
aldatıcı şeytan sizi Allah'ın affına güvendirerek al- olur. Ahirette ise çetin bir azap; Allah'tan mağfiret
datmasın."  3 ve rıza vardır. Dünya hayatı, aldatıcı bir zevkten
başka bir şey değildir."  8
Dünya Hayatı Kısa ve Geçicidir "Dinlerini bir oyun ve bir eğlence edinen ve
"Kendi içlerinde hiç düşünmediler mi kendilerini dünya hayatının aldattığı kimse-
ki, Allah göklerde, yerde ve bu ikisi arasın- leri bırak! Ve hiçbir kimsenin kazandığı şey
da bulunan her şeyi ancak hak ile ve yüzünden kendisini helake atmamasını,
belirlenmiş bir süre için yaratmış- kendisi için Allah'tan başka hiçbir
tır? Gerçekten insanların çoğu, dost ve hiçbir şefaatçi bulun-
Rabblerine kavuşmayı inkâr et- madığını Kur'an ile hatırlat. O,
mektedirler."  4 İslamî sahada mücadele veren birçok azaptan kurtulmak için bütün
Müslüman korku konusunda ciddi manada varını feda etse, kendisinden
imtihanlar yaşamaktadır. Müslümanın bu
"Kendilerine, 'Ellerinizi alınmaz. Onlar kazandık-
imtihanlardan alnının akıyla çıkabilmesi
savaştan çekin, namazı kı- ve sebat edebilmesi Allah'ı subhanehu ları şey yüzünden helake
lın, zekatı verin' denilenleri ve teâlâ tanımasıyla mümkündür. Kul uğratılmışlardır. Onlar için,
görmedin mi? Üzerlerine sa- Rabbini tanıdığı oranda Rabbine yakındır. inkâr ettiklerinden dolayı
vaş yazılınca hemen içlerinden kaynar bir içecek ve can yakıcı
bir kısmı insanlardan, Allah'tan bir azap vardır."  9
korkar gibi, hatta daha çok kor-
karlar ve 'Rabbimiz! Niçin bize savaş "Dünya hayatı ancak bir oyun
yazdın? Ne olurdu bize azıcık bir müddet ve eğlenceden ibarettir. Eğer iman
daha tanımış olsaydın da biraz daha yaşa- eder kötülükten sakınırsanız, Allah size
saydık?' derler. Onlara de ki: 'Dünya zevki ne mükâfatınızı verir. Ve sizden bütün malları-
de olsa azdır, ahiret, Allah'a karşı gelmekten sakı- nızı harcamanızı da istemez."  10

nan için daha hayırlıdır ve size kıl kadar haksızlık "İnsanlara kadınlar, oğullar, yüklerle altın ve
edilmez."  5 gümüş yığınları, salma atlar, davarlar, ekinler ka-
bilinden aşırı sevgiyle bağlanılan şeyler çok süslü
"Dünya hayatının misali şöyledir: Gökten in- gösterilmiştir. Halbuki bunlar dünya hayatının
dirdiğimiz su ile, insanların ve hayvanların yedi- geçici faydalarını sağlayan şeylerdir. Oysa varıla-
ği bitkiler birbirine karışmıştır. Nihayet yeryüzü cak yerin (ebedî hayatın) bütün güzellikleri Allah
süslerini takınıp süslendiği ve sahipleri kendileri- katındadır."  11
ni ona gücü yeter sandıkları bir sırada, geceleyin
veya gündüzün, ona emrimiz gelivermiştir, ansı- Korkunun bütün benliğimizi ele geçirmesi-
zın ona öyle bir tırpan atıvermişiz de sanki bir gün nin en büyük sebeplerinden birisi Allah'ı subhane-
önce orada hiçbir şenlik yokmuş gibi oluvermiştir. hu ve teâlâ hakkıyla tanımamaktır. Allah subhanehu ve
Düşünen bir kavim için ayetlerimizi işte böyle teâlâ hakkıyla tanındığı zaman korkuların insanı
açıklarız."  6 kuşatması mümkün değildir.

2. 18/Kehf, 28 7. 29/Ankebut, 64
3. 31/Lokman, 33 8. 57/Hadid, 20
4. 30/Rum, 8 9. 6/En'am, 70
Muharrem
5. 4/Nisa, 77 10. 47/Muhammed, 36 1435
6. 10/Yunus, 24 11. 3/Âl-i İmran, 14

ARALIK'13 • SAYI: 23

43
İslamî sahada mücadele veren birçok Müslü- İşte size bunun pratik örneklerinden biri; Hu-
man korku konusunda ciddi manada imtihanlar beyb bin Adiyy radıyallahu anh. Hubeyb radıyallahu anh
yaşamaktadır. Müslümanın bu imtihanlardan Ashab-ı Suffa'dan olan bir sahabedir. Müşrik-
alnının akıyla çıkabilmesi ve sebat edebilmesi ler Rasûlullah'tan sallallahu aleyhi ve sellem kendilerine
Allah'ı subhanehu ve teâlâ tanımasıyla mümkündür. dini öğretmesi için birilerini isteyince Peygam-
Kul Rabbini tanıdığı oranda Rabbine yakındır. berimiz sallallahu aleyhi ve sellem içerisinde Hubeyb'in
de olduğu bir topluluğu onlarla beraber gön-
Rabbini hakkıyla tanıyan bir Müslümanın, deriyor. Yolda bu insanların derdinin Müslü-
rızkın elden gitmesi gibi bir korkusu olmaz. manlara ihanet etmek olduğu ortaya çıkıyor ve
Çünkü Rabbinin Er-Rezzak ve El-Hakim oldu- Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem sahabelerinin bü-
ğunu bilir.
menhec notları

yük bir kısmını öldürüyorlar, Hubeyb'i ise Mek-


keli müşriklere satıyorlar. Müşrikler Hubeyb'i
Allah subhanehu ve teâlâ Er-Rezzak'tır; rızkı da esir alıyorlar. Müşriklerden bir kadın anlatıyor;
aynı ecel gibi takdir etmiştir. Sen ondan kaçsan 'Hubeyb üzüm yiyordu. Vallahi Mekke'de ne üzüm
bile o seni bulacaktır. Çünkü bir kere yazılmış, o vardı ne de mevsim üzüm mevsimiydi.'
rızık sana gelecek diye.
Dikkat edin! Hubeyb esir; yani maddi ola-
Bununla beraber Allah subhanehu ve teâlâ El- rak bütün imkanları kesilmiş durumda... Ama
Hakim'dir; hikmetinin gerektirdiği gibi bu rızkı Allah yoktan var eden, Er-Rezzak, El-Hakim
kulları arasında paylaştırmıştır. Az verdiğinde olandır.
de çok verdiğinde de bunu belli bir hikmete bi-
naen yapmıştır. Aynısı bugün de Müslümanların başına gel-
mektedir. Günümüzün şüphesiz en çetin imti-
Madem Rabbimiz Er-Rezzak olandır; rızık han alanlarından birisi de cezaevleridir. Müs-
konusundaki bu bitmek bilmeyen hırsımızın lüman cezaevinin duvarlarını ancak Rabbini
nedeni nedir? Allah'ın subhanehu ve teâlâ takdir ede- tanıyarak kırabilir. İşte o zaman zindan onun
ceği gelecekse, takdir eden bunu takdir etmişse için genişler, aydınlanır.
korkumuz nedir?
Ya Rabbini tanımayanlar? Onlar zindan içe-
Rabbimiz El-Hakim ise hikmetinin gerek- risinde daha karanlık, daha kasvetli, daha dar
tirdiği gibi rızkı paylaştırmışsa kâfirlerin elinde bir zindana girerler. 'Ben içerideyim, ailem dı-
olana neden tamah ediyoruz? Hem kâfirlerin şarıda ne yapacak? Ne yerler, ne içerler? Kesin
elindekiler değil midir onları helak eden? burada çok fazla kalırım, iddianamedeki iddia-
lar çok ciddi ne yapacağım?' gibi sorularla için-
Rabbimiz yoktan var eden değil midir? O deki zindanda müebbet hükmünü çoktan kendi
birşeyin olmasını istediğinde ona sadece "Ol" kendisine vermiş olur.
demesi yeterli değil midir?

44
Ölmek de en büyük korkularımızdan birisi de- Muhakkak ki Allah subhanehu ve teâlâ kendi-
ğil midir? İnsanın düşündüğünde bile ürktüğü sine yönelen elleri boş çevirmeyecektir.
durumlardan birisidir ölüm.
Dualarımızın sonu âlemlerin Rabbi olan Allah'a
Ölmekten veya öldürülmekten korkmakta hamd etmektir.
problem yoktur. Ölüm gerçekten ürkütücü bir-
şeydir. Yanlış olan ise bu korkunun bizim bütün
benliğimizi ele geçirmesidir.

Rabbini tanıyan Müslüman ölümün de aynı


rızık gibi olduğunu bilir. Rabbinin şu ayetini
okumadın mı?

"Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri gelince ne


bir an geri kalırlar ne de ileri gidebilirler."  12

Ölüm korkusunun bütün benliklerine iş-


lediği münafıkları görmüyor musun? Nasıl da
Rabbleri hakkında zanda bulunuyorlar?

"Bizim bu işten bir payımız olsaydı, burada öl-


dürülmezdik."  13

Bir de Rabblerini tanıma şerefine nail olan


müminlere bak! Onlar hoşlarına gitmeyen bir
durumla karşı karşıya kaldıklarında sadece tes-
limiyetlerini ifade eden cümleler kullanıyorlar:

"Müminler ise ahzabı gördüklerinde; 'Allah'ın


ve Rasûlü'nün bize vadettiği budur. Allah da
Rasûlü de doğru söylemiştir' dediler ve bu onların
ancak imanlarını ve teslimiyetlerini arttırdı."  14

"Onlar öyle kimselerdir ki insanlar kendilerine:


'İnsanlar size karşı bir ordu hazırladılar. O halde
onlardan korkun' dediler de bu söz onların (mü-
minlerin) imanlarını arttırdı. Ve 'Allah bize yeter.
O ne güzel vekildir' dediler."  15

4. Adım: Bu konuda sürekli Allah'tan yar-


dım istemeliyim. Ellerimi kaldırıp: 'Ey kalpleri
elinde bulunduran Rabbim! Korkularımı benim ve
Müslümanların musibeti kılma. Kalbime sebat ve
sükûnet ver. Ayaklarımı senin taatin üzere sabit kıl.
Ecel senin elinde, rızık senin elinde, kainatın mül-
kü sana ait, beni şeytanın vesveselerinden uzak
tut.' diye dua etmeliyim.

12. 7/Araf, 34
13. 3/Âli İmran, 154
Muharrem
14. 33/Ahzab, 22 1435
15. 3/Âli İmran, 173

ARALIK'13 • SAYI: 23

45
Okuma Parçası
Kerem Çağlar keremcaglar@tevhiddergisi.com

Afganisşam
Şam; şerrin, şirkin, küfrün, kin ve nefretin,
hınç ve intikamın, haset ve kıskançlığın ‘anah-
tarı' olan Baas-Nusayri zalimi ile avanesinin
cürümlerini kilitlemek için cihad yollarına re-
van olan İslam fedailerinin de toplandığı, Or-
tadoğu'daki itikadî ve siyasî kilitler merkezi...

Büyülemiş gözleri demokrasi sihirbazları


Muvafık gibi gösterirler şirk ile tevhidi
Bir sayha-yı tevhid ile arzın mücahidleri
Tıkmışlar keder kafeslerine küfrün önderlerini

A fganistan; ölü gözünden sürme araklamaya


çalışan işgalci ve gasip imparatorlukların,
feryad-u figan eşliğinde tarihin foseptik çuku-
ronlarının tüm güçleriyle yaptıkları hücumlara
sabır, ihlas, tevekkül ve dua ile karşı koyup dire-
nerek Allah'ın yardımıyla her halûkarda 'Kaza-
runa batırıldıkları, küresel küfrün baş belası nan taraf' olan mücahidlerin müstahkem şeref
topraklar... kalesi...

Şam; halkının içinde bir tiran olarak herke- Şam; mücahidlere şiddetli düşmanlık besle-
sin kalbine saldığı korkunun kat be kat fazlasını yen, Batı ve ABD ile aralarındaki kan uyumunu
bizzat yaşamakta olan zalim tağutu; Şii, Yahudi, dostluğa dönüştürme yolunda hatırı sayılır bir
Hristiyan ve putperest tüm hamilerinin gazlan- mesafe kateden acem kurnazı dilbaz Farsist Şia-
malarına, himayelerine ve desteklerine rağmen lar ile paralı katiller sürüsü Hizbulesed'in karın-
kendisini sekerat-ı mevt'e sokan bumerang... larında kaç bağırsak olduğunu gösterip iğrenç
niyetlerini deşifre eden turnusol kağıdı...
Afganistan; kahredici bir güce sahip olduk-
larını zanneden modern savaş ve sömürü ba-

46
Afganistan; son asırda sırasıyla İngilizler, Ruslar Şam; şerrin, şirkin, küfrün, kin ve nefretin,
ve Amerikalılar başta olmak üzere tüm emper- hınç ve intikamın, haset ve kıskançlığın 'anah-
yalist küfür güçleri için yedi göbek zürriyetle- tarı' olan Baas-Nusayri zalimi ile avanesinin cü-
rinin dahi asla unutamayacakları ölüm, öfke, rümlerini kilitlemek için cihad yollarına revan
kahır, keder ve endişe coğrafyası... olan İslam fedailerinin de toplandığı, Ortado-
ğu'daki itikadî ve siyasî kilitler merkezi...
Şam; dünya var olduğundan beri şu gökkub-
benin şahit olmadığı ölçüdeki ve tüm dünyanın Afganistan; milliyetçilik, particilik, üstadçı-
adeta canlı yayınlarla takip ettiği Şia-Nusayri lık, vatancılık, maddiyatçılık yahut şahsi menfa-
ve onların yamağı PYD isimli peçete cinsinden atçilik gibi habis urların İslam ümmetinin bün-
cinayet şebekelerinin beyinleri dumura uğratan yesinden atılarak, Allah için dostluk ve Allah
vahşetlerini insanlığın gözlerine gözlerine so- için düşmanlığın gerçek manada ortaya çıktığı,
kan tablo... haysiyetli mücahidlerin kartal yuvası...
Afganistan; kendileri üzerinde her hangi bir Şam; senenin bir ay, ayın bir hafta, haftanın
tasarrufta bulunmaya cüret edecek sanal süper bir gün, günün bir saat ve saatin de bir ateş kı-
güçlerin, artık nesiller boyu düşünüp hesap ve vılcımı gibi olup bereketi kaybolduğunda Müs-
kitap yapmaları gereken kan toprağı... lümanları ebedi cennetlere davet eden kutlu
çağrının tüm yeryüzünde yankı bulduğu cihad
Şam; Batı'yı ve atılı değerleri reddederek
mahfili...
samimi olarak Allah'ın dinine yönelen Müslü-
manları hedefleyen küçük-büyük, uzak-yakın,
kuvvetli-zayıf, kurt ya da enik devletler ve ör- Afganistan; samimi Müslümanların dünya-
gütlerin Ehli Sünnet ümmete karşı diğer cep- nın her yerinden adeta bir toplardamar (verid)
helerdeki rüsvay edici mağlubiyetlerinin inti- gibi kendine çekip bir süre temizledikten sonra
kamını almak için açların, mükellef bir sofraya bu kez bir atardamar (şiryan) gibi başta Suriye
üşüşmeleri gibi gizli-açık bütün imkanlarını ve olmak üzere İslam coğrafyasının birçok belde-
kabiliyetlerini ölçüsüzce seferber ettikleri 'Kıya- sine dağıtarak, üzerine ölü toprağı serpilmiş
met Savaşı'nın ilk cephelerinden biri... ümmetin tevhid ve cihad ile nasıl izzet bulaca-
ğını örneklerle gösteren, İslam'ın zirvesi cihad
Afganistan; kendilerini suret-i haktan gös- yurdu...
terip dost olarak tanıtan iktidar sahibi müna-
fık-mürted karakterlerin; Hristiyan, Yahudi Şam; malıyla ve canıyla cihad ederek in-
ve putperest müşrik mücrimlerle yollarının ve sanların en faziletlilerinden olmak için şiddetli
amaçlarının kesiştiğini gösterip işbirliklerinin arzu duyan, ülfet ve ünsiyet sahibi gönüllerin
haberini veren Sure-i Fadıha'nın 1 güncel vakı- hasret giderdiği vuslat diyarı...
aya dayalı tefsiri...
Afganistan; yoksulluğun pençesinde olduğu
halde Rabbani menhec ve ihlas üzere yapılan
cihad ile izzetin zirvesine vasıl olan cennet yol-
1. Kur'an-ı Kerim'de münafıkların hallerini ortaya koyması nede- Muharrem
niyle Tevbe suresine 'Sure-i Fadıha' ismi verilmiştir. Fadıha, ku- cularının ülkesi... 1435
surları açığa çıkaran demektir.

ARALIK'13 • SAYI: 23

47
Şam; kıyametin soluğunda tevhid davasının neklerinde olduğu gibi sosyalist faşizmin, sos-
davetçisi ve bu yolda tüm varlığını seferber ede- yal demokrat madrabazlıkların, laik-tağuti
bilen samimi muvahhidlerin, Emirlerinin em- sistemlerin hepsinin; insan fıtratını, toplumun
rinde bir ok gibi düşmanın kalbine saplanmak sosyal dokusunu ve devlete hükmeden gücün
için sıraya girdiği cennet pazarı... ahlakîliğini nasıl da ifsad ve tahrip ettiğini akıl
sahiplerine gösteren, dersler ve ibretler levhası...
Afganistan; her renk, boy ve ebattan Ben-i
Adem suretindeki robotik cinayet makinası gibi Yahudi ve Hristiyan destekli Mecusi artığı
mahlukatın belki de ömürlerinde ilk kez temiz Şia-Nusayri müşriklerinin insanlığı ve insanî
fıtrat sahibi insanları gördükleri, İslam medeni- değerleri hiçe sayarak yüzyıllar boyunca birikti-
yetinin ve ümmetin hudut karakolu... rip irin ambarına dönüştürdükleri kalplerinden
fışkıran kin ile yaptıkları zulümler karşısında
Şam; yeryüzünde fitneler yayılıp da ortalığın her bir onurlu Müslüman gibi Allah'ın dini-
karıştığı zamanlarda Nebevi müjdeyle Müslü- ni yüceltmek, mustazaflara yardım etmek ve
manlar için istikamet olarak gösterilen güvenli İslam'ın otorite olacağı bir beldeyi özgürleştir-
bir liman... mek için fisebilillah yapılan şeksiz, tertemiz bir
Afganistan; muhacirleri bağrına basıp hep cihada koşabilenlere ne mutlu...
birlikte işgalci 'keferelere' karşı aman vermez
Müşrikler hoşlanmasalar da kendi dinini
baskınlar yapan Medine asaletli Ensar yurdu...
bütün dinlere üstün kılmak için Rasûlü'nü sal-
Şam; tağutu yıkmak için ne kadar güçlü ol- lallahu aleyhi ve sellem hidayet ve hak üzere gönderen
duklarını değil, Allah'ın adıyla, Allah subhanehu ve Allah'a hamd olsun.
teâlâ için ve Rasûlullah'ın dini üzere direnip sal-
okuma parçası

dıran şehadet aşıklarının otağı... Rahmet ve kılıç Peygamberi efendimiz


Muhammed'e sallallahu aleyhi ve sellem, pak ehli beyti-
Afganistan; ümmetin hayat damarları gibi ne, saygıdeğer ashabına ve arzın üstündeki tüm
olan, ilim ehli, yiğit ve faziletli alimlerin Rabba- mücahidlere selam olsun.
ni menhecden hiçbir taviz vermeden tüm var-
lıklarıyla beraber canlarını da Rahman'a takdim
ettikleri şehidler diyarı...

Şam; ahlaksız Batı'nın, devşireceği yüksek(!)


çıkarları olmadığından Ehli Sünnet Müslüman-
ların yok edilmeye çalışıldığı kitlesel katliamla-
rı durdurma sürecini diplomasi yüzsüzlüğüyle
öteledikleri halde, tağutun ömrünü biraz daha
uzatmak için büyük bir ümitle çaba sarf ettikleri
'Yoğun bakım ünitesi'...

Afganistan; Allah'ın dosdoğru yolu olan Ne-


bevi menhec üzere istikamete bağlı kalıp sebat
eden en üstün keramet sahibi Taifetu'l Mansura
beldesi...

Şam; endişe bulutlarının dağıldığı, hüzün


gecesinin şafağının attığı, dertlerin derman bu-
lacağı ve yüce Allah'ın izniyle sıkıntıların sona
ereceği bilad-ı mübeşşer...

Afganistan; sadece cihad alanı değil, cihadın


ar-ge departmanı...

Şam; demokrasinin, kapitalizmin, baas ör-

48
Her Şeye Dair
mahi@tevhiddergisi.com

Mahi

Beni Mutlu Eden Şey...


Neydi onu bu kadar heyecanlandıran?
Kendi işlerini yapmaktan aciz olan bu kadını
hayır hasenat işlerini yapmak için can
attıran?.. Haftada bir olan dersi, bahanelerle
tamamlayamadığı halde birçok alanda faaliyet
yapmak için üyelik açtıran sebep neydi?

G ünlerce neşesizdi Fatime Hanım.

Neydi, ne olabilirdi onu mutlu eden


rıyorsun. Ben ise hiç bir işe yaramıyorum. Tek
yaptığım şey; yemek yapmak, temizlik yapmak
ve çocuk bakmak...
şey...
__ E kursa gidiyorsun ya haftada bir kez. Bu
Tuhafiyeci arkadaşının yanına gitti. O da far- senin için bir değişiklik işte...
ketmişti durgunluğunu.
__ Yedi günde bir. Ve sadece bir saat.
__ Neyin var?
__ Olsun. Hiç yoktan iyidir.
__ Hiç...
__ Ay... Yok ya ondan da sıkıldım. Ben hem
__ Ne oldu böyle? Evde bir sıkıntı mı var?
kendime hem insanlara fayda verebileceğim bir
Gerçi sen evde ne olursa olsun buraya gelince aktivite istiyorum. Tıpkı senin gibi.
neşeleniyor, kendine geliyordun. Şimdi somur-
tuyorsun. __ Bunun için iyi bir fikrim var. Bu tuhafiye
ancak beni geçindiriyor. Yanımda çalış derdim
__ Haklısın. Burası beni şarj ediyordu. Ama
ama imkansız. Sana hem sosyal olacağın, hem
biliyor musun beni deşarj eden de burası. de kendini işe yarar hissedebileceğin üstüne
üstlük para dahi kazanabileceğin bir alternatif
__ Nasıl yani?
sunacağım.
__ Bak sen ne güzel kendi ayakların üzerinde __ Neymiş o? Muharrem
duruyorsun. Kendi paranı kazanıyor, bir işe ya- 1435

ARALIK'13 • SAYI: 23

49
sofradan. Herkes bir köşeye çekilmişti.

Fatime Hanım ise Remzi Bey'i bekliyordu


sabırsızlıkla. Gelse de yeni meşgalesi hakkında
kocasını bilgilendirse diye adeta cam önünde
nöbet tutuyordu.

Neydi onu bu kadar heyecanlandıran? Ken-


di işlerini yapmaktan aciz olan bu kadını hayır
hasenat işlerini yapmak için can attıran?.. Haf-
tada bir olan dersi, bahanelerle tamamlayama-
dığı halde birçok alanda faaliyet yapmak için
__ Bazı dernekler var. Birçok el sanatı öğretip
üyelik açtıran sebep neydi?
ortaya çıkan ürünleri de satışa sunan dernekler
bunlar. Ayrıca çok güzel organizasyonlar yapı- Sanki Fatime Hanım kendini bu evin kadını,
yorlar. Hayır hasenat topluyor, fakir fukaraya annesi değil, ücretsiz ve zorla çalıştırılan bir köle
dağıtıyorlar. Böyle bir yerde bulunmaya ne der- olarak görüyordu. Evin işlerini yapmak, ona
sin? ağır geliyordu. Çocuk bakımı ise daha zordu.
Onları büyütene kadar çok çekmiş, hem kendi-
__ Var mı böyle yerler?
ni hem çocukları çok yıpratmıştı. Bir yük olarak
görüyordu çocukları, bir ayak bağı... Kendini
__ Tabi kii var.
eğitmesinin, gezmesinin, arkadaş edinmesinin,
__ Ee ne diyeceğim... Olur derim. hatta uyumasının, dinlenmesinin önünde bir
her şeye dair

bağ, bir engel...


Yüzü güldü Fatime Hanım'ın. Sıkıntısı ve Kendi için yaşamak istiyordu. Sorumluluk-
derdi gitti sanki. Heyecanlandı aynı zamanda. lardan uzak kalmak...
Hemen gitmek istiyordu bu derneğe. Nitekim
adresi alır almaz yola düştü. Eşi de bir yüktü onun için. Ona kadınlık
Derneğe varınca, önce faaliyetler hakkında yapmakta da zorlanıyordu. Çoğu zaman eşiyle
bilgi aldı ve ardından üyelik kaydını yaptırdı. kavgalı olduğu için bu yükten otomatikman sıy-
Remzi Bey'e danışmak, aklının ucundan dahi rılıyordu. Son zamanlarda da hastalık kalkanına
geçmedi. Nasıl olsa bir şey demeyeceğini bili- sığınıyor, eşinin taleplerini reddediyordu. Ta ki
yordu. kendi isteyene kadar...

Çocuklardan önce eve geldi. Bu nadir yaşa- Tüm bunlara rağmen çok iyi bir anne ol-
nan bir şeydi. Direk mutfağa girdi. Ne hazırla- duğu kanaatindeydi. Ona göre bu işler onu ne
sam diye düşünürken zil çaldı. Çocuklar olma- kadar sıksa da, bunaltsa da yapıyordu ya... Üç
lıydı. Selam vererek içeri girdiler. Annelerini çocuk yetiştirdim diyordu. Her biri kocaman
neşeli bir şekilde mutfakta görünce onlar da oldu. Kocam daha bir kez şikayet etmedi halim-
şenlendi. Umutsuz girmişlerdi oysa eve... den diyordu. Kendini temize çıkarıyor, vicdanı-
nı rahatlatıyordu.
Tuva hemen mutfağa daldı. Girmesiyle çık-
ması bir olmuştu. Kardeşlerine seslenerek:
__ Boşuna sevinmeyin. Bugün yine kuru ek-
mek yiyerek aç kardeşlerimizi anıp empati ya-
pacağız... dedi.

Fatime Hanım, Tuva'nın bu cümlesine ol-


dukça kızmıştı. Ancak hiç istifini bozmadı.
Kahvaltılık bir şeyler çıkararak önlerine koydu.
Bir iki lokma atıştıran çocuklar hızla kalktılar

50
İktibas Yazı Yazar

Çocuk Eğitimi Üzerine


Önemli Notlar
Çocuk eğitiminde dikkat edilmesi gereken birçok
husus vardır. Bunların başında tertemiz olarak
bize emanet edilen çocuklarımızın fıtratlarını ve
ahlaklarını korumak ve onları bozucu her türlü
etkenden onları muhafaza etmektir.

‫بسم الله الرحمن الرحيم‬

İ slam'ın çocuk eğitimine verdiği önemin


ne kadar büyük olduğunu, çocuklarımı-
za manevî ev ortamı ve çevre hazırlamamız
lamayan birçok eş, ortak sorumlulukları olan
çocuklarına hangi dinî bilgileri nasıl verecekle-
rini istişare edememektedir. Hatta kimimiz 'aile
gerektiğini, onlara karşı sorumluluğumuzun içi iletişim'le alakalı veya Allah Rasûlü sallallahu
sadece 'karınlarını doyurmak', 'üzerlerini giydir- aleyhi ve sellem'in eğitim yöntemine dair bir kitabı
mek' ve 'eğitim veren bir yere gönderip ödevlerini bile eşiyle beraber okuyup çocuklarının terbi-
yaptırmak'la' bitmediğini hepimiz biliriz. yesi gibi çok önemli bir konuyu bile beraberce
değerlendirememektedir.
Gönül meyvelerimiz olan yavrularımıza dü-
zenli sevgi ve ilgi göstermemiz, kalplerini sözde Bazıları ise din eğitiminin sadece Kur'an'ı
değil özde olan, hayatlarına yansıyan Allah ve yüzünden okutmak veya sure ezberletmek ol-
Rasûlü'nun sevgisiyle, kafalarını ise Kur'an ve duğunu düşünmekte, bu bağlamda çocuklara
Sünnet'e dayalı sahih İslam bilgisiyle doldurma- gerek anne babalar, gerekse kurslar baskı yapa-
mız, Kur'an ahlakıyla terbiye etmemiz gerekti- rak onları İslam'dan soğutmaktadır.
ğini hepimiz manen hissederiz.
Öyleleri de var ki, bu eksikliği, Allah'a itaat-
Olması gereken bu olduğu halde bugün bu ten hiç bahsetmeyen, tamamen 'çocuk eksenli'
sorumluluğu kimimiz dünya meşgalelerine da- hazırlanan batı tarzı kitaplardan, sorgulamak-
larak tamamen bırakmış, kimimiz de bunu na- sızın gidermeye çalışmakta ve çocuk eğitimine
sıl yerine getireceğini bilmemekte, çözüm nok- ilişkin İslam'ın hangi esaslara önem verdiğini
tasında ciddi bir araştırma yapmamakta, çözüm bilmeden tamamen İslam'dan uzak kaynaklar-
Muharrem
üretme adına konuşacak hiçbir ortak konu bu- dan faydalanmaktadır. 1435

ARALIK'13 • SAYI: 23

51
"Doğan her çocuk fıtrat üzere doğar. Neticede
anne babası onu ya Yahudi, ya Hristiyan ya da
Mecusi yapar…"  2

Rabbimiz, kendimizi ve sorumlu olduğu-


muz insanları ateş azabından korumamız nok-
tasında bizleri uyararak şöyle buyurur:

"Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı


insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. O ateşin
başında gayet katı, çetin, Allah'ın kendilerine ver-
diği emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredi-
len şeyi yapan melekler vardır."  3
Bunların hiçbiri bizden istenilen ve tavsiye
edilen şeyler değildir. Çağımızın meşhur alimlerinden birisi olan
Mevdudî bu ayet hakkında şöyle der:
Sık sık hatırlamaya ihtiyacımız olan bu ko-
nuyu, kaleme almayı uygun gördüm ve çocuğu- 'Bu ayette, kişinin, sadece kendisini Allah'ın
muzun ilk dönemlerinden itibaren hassasiyet azabından kurtarmasının yeterli olmayacağı,
göstermemiz gereken önemli bir sorumluluğu, gücü yettiğince ailesini Allah'ın sevdiği kullar ola-
Kur'an'a göre hangi esaslara dikkat ederek ye- cakları şekilde yetiştirmesinin de kendi sorumlulu-
rine getirmemiz gerektiğini anlatmaya çalıştım. ğu içinde olduğu bildirilmiştir. Şayet onlar cehen-
nem yolunu tutmuşlarsa, gücü nispetinde onlara
Rabbim, bizleri ve yavrularımızı imanlı, ih- engel olmaya çalışmalıdır. Sadece onların bu dün-
iktibas yazı

laslı ve takvalı kullarından eylesin. (Âmin) yadaki refahlarını değil, ahirette cehennemin yakı-
tı olmamalarını da düşünmelidir. Buhari'de İbni
"Ve onlar: 'Rabbimiz, bize eşlerimizden ve soyu- Ömer'den radıyallahu anh rivayet olunduğuna göre,
muzdan, gözün aydınlığı olacak (çocuklar) ihsan Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
et ve bizi takva sahiplerine önder kıl' diyenlerdir."  1 "Hepiniz yöneticisiniz ve yönettiklerinizden sorum-
lusunuz. Hükümdar, halkından; erkek, ailesinden;
İslam'ın Çocuk Eğitimine Verdiği kadın kocasının evinden ve çocuklarından sorum-
Değer ludur.' "  4
Çocuk eğitimi, İslam'ın önem verdiği ve Şehid Seyyid Kutub da şöyle der:
önem vermemizi istediği en öncelikli konu-
ların başında gelmektedir; çünkü sağlıklı bir 'Müminin hem kendisine hem de ailesine kar-
İslam neslinin yetişmesi ancak bu yolla müm- şı olan sorumluluğu ağır ve korkunç bir sorum-
kün olabilmektedir. İslam'da bir farzın yerine luluktur. İleride korkunç bir ateş... O ve ailesi bu
gelebilmesi için onu tamamlayıcı unsurlar da ateşle karşı karşıyadırlar... Kendisini bekleyen bu
farz kabul edildiğinden dolayı, sağlıklı bir İslam ateşten hem kendini hem de ailesini uzak tutmak
nesli yetiştirebilmek için çocuklarımızı nasıl zorundadır. Evet, ateştir bu. Alev alev yanan deh-
eğiteceğimizi bilmek, bizim en önemli görevle- şet verici bir ateş... "Yakıtı insanlar ve taşlar olan
rimizden birisidir. bir ateş..." Bir mümin kendini ve ailesini bu ateşten
korumalıdır. Henüz fırsat varken, iş işten geçme-
Çocuk eğitiminde dikkat edilmesi gereken den mazeret bildirmenin işe yaramadığı gün gel-
birçok husus vardır. Bunların başında tertemiz meden ailesini bu ateşten uzaklaştırmalıdır...'  5
olarak bize emanet edilen çocuklarımızın fıtrat-
larını ve ahlaklarını korumak ve onları bozucu İlk YaşlardaVerilen Eğitimin Önemi
her türlü etkenden onları muhafaza etmektir. Biz, Kur'an'ın anlamını, hadisleri öğrenmeyi,

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:


2. Buhari, Müslim rivayet etmiştir.
3. 66/Tahrim, 6
4. Bkz. Tefhîmu'l-Kur'an, ilgili ayetin tefsiri.
1. 25/Furkan, 74 5. Bkz. Fî Zilali'l-Kur'an, ilgili ayetin tefsiri.

52
yaşamayı ve anlatmayı dert edinen, samimi ve Öğretmemiz Gereken İlk Esas
şuurlu bir Müslüman olmaya çalışarak çocuğu- İslam; fıtratı üzere doğan çocuğumuza Al-
muza örnek olmazsak, ona bu noktada zaman lah sevgisi, Kur'an ve Sünnet bilgisi ve sahih
ayırarak eğitmeye çalışmazsak, onun eğiticisi İslam akidesi vermemiz; hâkimiyetin kayıtsız
televizyonlar, sokaklar, arkadaşlar ve okullar ve şartsız sadece Allah'a ait olduğunu, O'ndan
olacaktır. başkasına bu hakkın verilemeyeceğini güzelce
ona anlatmamız, biz anne babaların en önemli
Küçük yaştaki çocuk boş bir kaset gibidir.
ve en öncelikli görevidir.
Çevresinden ne görürse, ne duyarsa hemen onu
kaydedecektir. Onu biz doldurmazsak başkala- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, çocuklara ilk
rının dolduracağı kesindir. Model olarak ona olarak Allah'ın yüceliğini ifade eden, tevhide
kim sunulursa onu benimseyecek, örnek alacak vurgu yapan ve tamamıyla hâkimiyeti Allah'a
ve şahsiyetinin oluşumunda onun büyük bir et- özgü kılan ayetler öğretmiş ve bunların öğretil-
kisi olacaktır. Nitekim hikmetli bir sözde şöyle mesini bizlere emretmiştir.
denilmiştir:
İbni Ebî Şeybe'nin 'Musannef' adlı eserin-
'Küçükken öğretilen taş üzerine yazılan gi-
de 6 şöyle geçer:
bidir.
'Abdulmuttalib ailesinden bir ço-
Biraz daha büyüyünce öğretilen
cuk güzelce konuşmaya başlayınca
kağıt üzerine yazılan gibidir.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona yedi
kere şu ayeti okutur, öğretirdi:
Biraz daha büyüyünce öğ-
retilen kum üzerine yazılan
gibidir.' ‫َوقُلِ الْ َح ْم ُد لِلَّ ِه ال َِّذي لَ ْم يَتَّ ِخ ْذ َولَ ًدا‬
‫ِيك ِف الْ ُمل ِْك َولَ ْم‬ ٌ ‫َولَ ْم يَ ُك ْن لَ ُه َش‬
Bu, gerçekten de çok Çocuğun kişiliğinin oluştuğu,
şahsiyetinin ve ahlakının ‫يَ ُك ْن لَ ُه َو ِ ٌّل ِم َن الذ ُِّّل َوك ِّ َْب ُه‬
doğru ve önemli bir
sözdür ki; küçükken
geliştiği ilk devre 0-6 yaş, sonra ‫ت َ ْك ِب ًريا‬
6-12 yaş ve daha sonrasında
öğretilenlerin hafızadan da ergenlik dönemidir. "De ki: 'Hamd, hiç-
silinmediği hepimizin ma- bir çocuk edinmeyen,
lumudur. hâkimiyette ortağı olmayan,
acizlikten dolayı bir yardımcı-
Çocuğun kişiliğinin oluş- ya ihtiyacı bulunmayan Allah'a
tuğu, şahsiyetinin ve ahlakının ge- mahsustur.' Sen O'nu tekbir ile yü-
liştiği ilk devre 0-6 yaş, sonra 6-12 celt."  7
yaş ve daha sonrasında da ergenlik
Bazı rivayetlerde 8 Furkan
dönemidir.
Suresi'nin başı olan şu ayetleri öğrettiği
Pekâlâ, bu çocuk hiç mi manevî değerle- nakledilmiştir:
ri kaybolmuş, olumsuzluklarla dolu topluma
girmeyecek, oralarda bulunmayacak? ‫تَبَا َر َك ال َِّذي نَ َّز َل الْ ُف ْرقَا َن َع َل َعبْ ِد ِه لِيَكُو َن لِلْ َعالَ ِم َني‬
‫ات َو ْالَ ْر ِض َولَ ْم يَتَّ ِخ ْذ َولَ ًدا َولَ ْم‬ َّ ‫ن َِذي ًرا ال َِّذي لَ ُه ُمل ُْك‬
ِ ‫الس َم َو‬
Tabii ki girecek ve orada yerini alacak, so- ‫ش ٍء فَ َق َّد َر ُه تَق ِْدي ًر‬
rumluluklarını yerine getirecek; ama belirli bir
ْ َ ‫ِيك ِف الْ ُمل ِْك َو َخل ََق ك َُّل‬ ٌ ‫يَ ُك ْن لَ ُه َش‬
"Âlemlere bir uyarıcı olsun diye kulu
düzeye geldikten ve şahsiyet eğitimini tamam- (Muhammed'e) Furkan'ı indiren Allah'ın şanı ne
ladıktan sonra... yücedir! O Allah ki, göklerin ve yerin hâkimiyeti/
egemenliği kendisine ait olandır. Çocuk edinme-
Ancak başkalarından tamamen etkilendiği, miştir. Hâkimiyetinde hiçbir ortağı da yoktur. O,
doğru ve yanlışı ayırt edemediği ilk dönemle-
rinde ise bizim onları olumsuzluklara karşı ko-
rumamız ve onların zararlarını anlatmaya çalış- 6. Bkz. 3517 numaralı rivayet.
Muharrem
mamız gerekecektir. 7. 17/İsra, 111 1435
8. Bkz. Tefhîmu'l-Kur'ân, 3/572.

ARALIK'13 • SAYI: 23

53
Yavrucuğum! Namazı kıl, iyiliği emret, kötü-
lükten vazgeçirmeye çalış, başına gelenlere sabret.
Doğrusu bunlar, azmedilmeye değer işlerdir.

Küçümseyerek surat asıp insanlardan yüz çe-


virme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çün-
kü Allah, hiçbir kibirleneni, övüngeni sevmez.

Yürüyüşünde tabii ol. Sesini alçalt. Çünkü ses-


lerin en çirkini, şüphesiz eşeklerin sesidir!"  11

Biz Müslümanların da tevhid içerikli bu ve


benzeri ayet ve hadisleri çocuklarımıza öğret-
her şeyi yaratmış ve yarattığı o şeyleri bir ölçüye
memiz ve bunların ne anlama geldiği hakkında
göre takdir etmiştir."  9
onlara bilgi vererek sağlam bir İslam akidesinin
Yine 'Musannef' te 10 geçtiği üzere, Hüseyin'in temellerini atmamız gerekmektedir.
oğlu İmam Zeynelabidin radıyallahu anhuma ço-
cuğuna: Acaba hangimizin anne babasının bize ver-
diği nasihatlerde ilk vurgulanan husus 'şirkten
ِ ‫آ َم ْنت ِباَللَّ ِه َوكَ َف ْرت بِالطَّاغ‬
‫ُوت‬ sakınmak' olmuştur? Tabii ki hemen hemen hiç
'Allah'a iman ettim, tâğutu inkâr ettim'demeyi birimizin...
öğretirdi.
Lokman aleyhisselam da oğluna nasihat eder- 'Benim kitabım Kur'an'dır, çok değerlidir' söy-
ken ibadetlerden önce doğru akideye yani tevhide lemlerinde bulunup saygı amacıyla sürekli el
iktibas yazı

üstünde tuttuğumuz kitabımızdan ne kadar


vurgu yapmış ve tevhidi bozucu olan şirkten sakın-
dırarak nasihatine başlamıştır. Rabbimiz onun bu uzak yetiştirildiğimizin ve yetiştirdiğimizin
nasihatlerini bize şöyle bildirir: farkındamıyız? Kur'an'a esas saygı; içindekileri
teslim olmuş bir akıl ve gönülle öğrenerek, bize
"Hani bir zamanlar Lokman, oğluna öğüt ve-
yön verecek bir öğüt ve rehber olarak görüp ona
rerek: 'Yavrucuğum! Sakın ha Allah'a şirk koşma!
Doğrusu şirk, büyük bir zulümdür' demişti. göre bir hayat yaşamamızdır.

Biz insana, anne babasına iyi davranmasını "Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, gö-
emrettik. Annesi, onu her gün biraz daha güçsüz nüllerdekine bir şifa, müminler için bir hidayet
düşerek karnında taşımıştır. Onun sütten kesilme- (yön veren rehber) ve rahmet gelmiştir. De ki:
si de iki yıl içinde olur. (İşte onun için) insana şöyle 'Allâh'ın lütfü ile rahmetiyle (evet) ancak onun-
emrettik: 'Bana ve anne babana şükret. Dönüş ba- la sevinsinler. Bu, onların toplayıp yığdıkların-
nadır.' Eğer, hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadığın dan daha hayırlıdır.' "  12
bir şeyi bana şirk koşman için seninle uğraşırlarsa,
onlara itaat etme. Fakat dünyada onlarla iyi geçin. İslam adına farklı grupların ortaya çıktığı,
Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonra dönüşünüz birçok şirk, hurafe ve bidatın 'ibadet' olarak ad-
ancak banadır. Ben de size yapmakta olduğunuz dedildiği şu dönemde çocuğumuza hakkı batıl-
şeyleri haber vereceğim. dan ayıran 'doğru ölçütü' olarak Kur'an'ı sunmalı
(Lokman aleyhisselam öğütlerine şöyle devam ve onu Kur'an ve Sünnet'e göre yaşamayı esas
eder:) alan bir birey olarak yetiştirmeliyiz. 'Allah'a gü-
zel bir kul olma' temel hedefine, ancak Kur'an'ı
Yavrucuğum! Yaptığın iş (iyilik veya kötülük), esas alarak ulaşabileceğini anlatmamız, eğitim
bir hardal tanesi ağırlığında bile olsa ve bu, bir ka- noktasında çocuğumuza verebileceğimiz en
yanın içinde veya göklerde yahut yerin derinlikle- önemli esaslardan biridir.
rinde bulunsa, yine de Allah onu (senin karşına)
getirir. Doğrusu Allah, en ince işleri görüp bilmek-
tedir ve her şeyden haberdardır.

9. 25/Furkan, 1-2 11. 31/Lokman, 13-19


10. A.g.e. 3518 numaralı rivayet. 12. 10/Yunus, 57-58

54
Öğretmemiz Gereken Diğer Temel a. Allah'ın hakkını koruma,
Esaslar
b. Yalnız Allah'tan isteme,
Abdullah İbni Abbas radıyallahu anhümâ, şöyle
anlatır: c. Sadece Allah'tan yardım bekleme,
"Bir gün Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in terki- d. Allah'tan başkasının fayda ve zarar vere-
sinde bulunuyordum. Bana: 'Yavrucuğum, sana meyeceğine inanma.
bazı kaideler öğreteyim' dedi ve şöyle buyurdu:
Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem bu nasihatin-
'Allah'ın buyruklarını gözet ki, Allah da seni
de bir çocuğun Allah'a subhanehu ve teâlâ güvenmesi,
gözetip korusun. Allah'ı(n) (rızasını) her işte önde
tut, Allah'ı önünde bulursun. Bir şey isteyeceksen tevekkül etmesi ve O'na karşı acizliğinin farkın-
Allah'tan iste. Yardım dileyeceksen, Allah'tan dile! da olarak zarar ve fayda verici olanın yalnızca
Ve bil ki, bütün bir ümmet toplanıp sana fayda te- Allah olduğunu bilmesi gerektiği vurgulanmak-
min etmeye çalışsalar, ancak Allah'ın senin için tadır. Günümüz eğitim kitaplarının birçoğun-
takdir ettiği faydayı temin edebilirler. Yine eğer da ise, bu şekilde Allah'a güvenme duygusu
bütün ümmet, sana zarar vermeye kalksalar, yerine tamamen kendine güvenen çocuk
ancak Allah'ın senin hakkında takdir ettiği söylemleri ön plana çıkmakta ve Allah
zararı verebilirler. Çünkü artık kaderi eksenli değil de, çocuk eksenli bir
yazan kalem yazmaz olmuş, yazı- eğitim empoze edilmeye çalışıl-
ları değişmeyecek şekilde kesin- maktadır. Bu, hem Kur'an'ın
leşmiştir. (Bundan sonra takdir- hem de Rasûlullah'ın sallallahu
de herhangi bir değişiklik söz aleyhi ve sellem eğitim meto-
konusu değildir.)"  13 Çocuğun kendisine güvenmesi,
duna aykırıdır. Ayrıca
İslamî bir eğitimde elbette ki
önemli bir husustur ve buna Kur'an'da çocuk eğiti-
Tirmizi dışında bir
İslam gereken önemi vermiştir. minden ziyade, şahsın
rivayette de 14 şöyle buyrul-
eğitimi vurgulanmaktadır.
maktadır:
Kişi kendisini İslam'a göre ye-
"Allah'ın emir ve yasaklarını tiştirir, manevî ortam oluştu-
gözet, O'nu önünde bulursun. Bol- rur, güzel örnek olmayı başarır-
luk içindeyken (emirlerine bağlı kal- sa, çocuğa ideal olan İslamî eğitimi
makla) sen Allah'ı tanı ki O da darlığa dü- kolayca verecektir. Bu noktada çocuğu-
şünce (kurtarmak suretiyle) seni tanısın. Bil muzdan önce kendimizi Kur'an'a göre ye-
ki senin hakkında yazılmamış olan şey başına tiştirmemiz gerektiği ortaya çıkmaktadır.
gelmez. Sana takdir edilen de seni atlayıp (başka-
larına) gitmez. Bil ki zafer sabırla, sevinç üzüntüy- Çocuğun kendisine güvenmesi, İslamî bir
le, kolaylık da zorlukla birliktedir." eğitimde elbette ki önemli bir husustur ve buna
İslam gereken önemi vermiştir. Ama özgüveni
İbni Abbas radıyallahu anhuma, Rasûlullah Allah'a güvenmenin önüne geçirmeye karşı çık-
sallallâhu aleyhi ve sellem vefat ettiğinde henüz mış ve Allah'a güvenme esasını kulun acizliğini
onüç ondört yaşlarındaydı. Rasûlullah sallallahu dile getirerek sürekli vurgulamıştır.
aleyhi ve sellem kendisine bu öğüdü verdiğinde ise
yaşı ortalama on civarındaydı. Yaşının küçük- Müslim'in rivayet ettiği Kudsi bir hadiste
lüğüne rağmen tevhidin en öz ve temel mese- Rabbimiz, insanların her konuda O'na muhtaç
lelerini ona öğretmesi, gerçekten de çok dikkat olduğunu beyan ederek şöyle buyurur:
çekicidir. Ona öğrettiği meselelere baktığımız-
da bunları bugün birçok yetişkinin bilmediğini "Kullarım! Ben zulmetmeyi kendime haram kıl-
veya bilse bile gönlüne yerleştiremediğini görü- dım. Onu sizin aranızda da haram kıldım. Artık
rüz: birbirinize zulmetmeyiniz.

Kullarım! Benim hidayet ettiklerim dışında


hepiniz sapıtmışsınız. O halde benden hidayet di- Muharrem
13. Tirmizi, Kıyamet, 59. 1435
leyin ki sizi doğruya ileteyim.
14. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, I, 307.

ARALIK'13 • SAYI: 23

55
olsun bu amaçtan asla ayrılmamak ve bizi bu
gayeden saptıracak, uzaklaştıracak her türlü
şeyden uzak durmak ve dünya hayatına dal-
mamaktır.

İşte bu, bizim ve çocuklarımızın en önemli


gayesi, derdi ve hedefi olmalıdır.

Çünkü biz dünyaya başka değil, sadece bu


amacı gerçekleştirmek için gönderildik. Nite-
kim Rabbimiz bu hakikate şu şekilde vurgu
yapmıştır:
Kullarım! Benim doyurduklarım hariç, hepiniz
açsınız. Benden yiyecek isteyin ki sizi doyurayım. "Ben cinleri ve insanları, sadece bana kulluk et-
sinler diye yarattım."  16
Kullarım! Benim giydirdiklerim hariç, hepiniz
çıplaksınız. Benden giyecek isteyin ki sizi giydire- Aklımızdan çıkarmamamız gerekir ki, bir
yim. çocuğun ilk ve en önemli terbiyecisi, öğreticisi
ve eğitmeni anne babasıdır. Anne-babanın ve-
Kullarım! Siz gece gündüz günah işlemektesi-
receği eğitimi ne bir kreş verebilir, ne de diğer
niz, bütün günahları affeden de yalnızca benim.
eğitmenler!
Benden af dileyin ki sizi bağışlayayım.

Kullarım! Bana zarar vermek elinizden gelmez İslam'ın çocuk eğitimine ne denli önem ver-
diği herkes tarafından bilinmektedir, lakin buna
iktibas yazı

ki, zarar verebilesiniz. Bana fayda vermeye gücü-


nüz yetmez ki, fayda veresiniz. rağmen hadis külliyatlarını gözden geçiren biri-
si çocuk eğitimine dair özel bir bölümün olma-
Kullarım! Evveliniz ahiriniz, insanınız cinleri- dığını ve fazlaca bilginin bulunmadığını rahat-
niz, en muttaki bir kişinin kalbi ve duygusuna sa- lıkla müşahede eder.
hip olsalar, bu benim mülkümde herhangi bir şey
arttırmaz. Acaba bunun sebebi nedir?

Kullarım! Evveliniz ahiriniz, insanınız cinleri- Bunun sebebi şudur:


niz, en günahkâr bir kişinin kalbi ve duygusuna
sahip olsalar, bu benim mülkümden en küçük bir Sahabe, çocuklarına dinî eğitimini evinde
şey eksiltmez. veriyor, evlerini medrese gibi kullanıyor ve her
bir fert, çocuklarının eğitimi ile bizatihi kendisi
Kullarım! Evveliniz ahiriniz, insanınız cinleri- ilgileniyor.
niz bir yerde toplanıp benden istekte bulunacak ol-
salar, ben de her birine istediğini versem, bu benim Bundan dolayıdır ki, çocuk eğitimine dair
mülkümden ancak, iğne denize daldırılıp çıkarıl- kaynaklarımızda fazla malumat bulmak müm-
dığında denizden ne kadar eksiltebilirse işte o ka-
kün değildir.
dar azaltır.Kullarım! İşte sizin amelleriniz. Onları
sizin için saklar, sonra onları size iade ederim. Ar-
İşte bu noktayı tespit eden her Müslüma-
tık kim bir hayır bulursa Allah'a hamd etsin. Kim
de hayırdan başka bir şey bulursa öz nefsinden nın; evini bir medrese, bir Daru'l-Erkam ve bir
başka kimseyi ayıplamasın."  15 kıblegâh haline getirmesi ve çocuğunun terbi-
yesi ile bizatihi kendisinin ilgilenmesi gerek-
Onlara öğretmemiz ve gönüllerine nakşet- mektedir.
memiz gereken bir diğer konu da, 'Temel hede-
fimizin ne olduğu'dur. Bizim temel hedefimiz: Tıpkı sahabenin yaptığı gibi...
Allah'ın rızasını ve sevgisini kazanmak, O'na
Ama buna rağmen günümüzde çocuğunu
hakkıyla kulluk etmek, her ne surette olursa

15. Müslim, Birr 55. 16. 51/Zariyat, 56

56
dinî kreşlere gönderip Kur'an okumasını ve dinden çıkaran bir eylem olduğunu söylemiş-
kısa sureleri ezberlemesini sağladıktan sonra lerdir.
onun dinî eğitiminin büyük oranda yerine ge-
tirildiğini zanneden aileler vardır. Böylesi insanları çocuklarımızın sevmesi,
onlara özenerek sihir yapmaya kalkışmaları,
Bu konu, bu kadar da basit değildir ve bu onları taklit etmeleri son derece tehlikeli bir du-
şekilde sorumluluğumuzu yerine getirmiş ola- rumdur. Anne babaların buna azami derecede
mayız. dikkat etmeleri gerekmektedir.

Çocuğumuzu Nelerden 2. Yanlış modeller şeklinde yansıtılan çizgi


Korumalıyız? filmler
Çocuklarımızı korumamız gereken husus- Buna da 'Marsuplami'yi örnek olarak verebi-
lardan bazılarını maddelendirecek olursak: liriz. Şöyle ki: Bu çizgi filmdeki kahraman bir
maymundur. Bu maymun sempatik davra-
a. Zararlı çizgi filmler ve kahramanları
nışları ile çocukları maymun taklidi yapma-
ya teşvik etmektedir. Oysa maymun sürekli
0-6 yaşta ve sonrasında çocuğumuzun
komiklik yaparak insanları gülmeye sevk
karşılaşacağı en büyük tehlikelerden
eden bir hayvandır. İslam ise bunu
birisi; hiç kuşku yok ki, evlerimizin
yasaklamış ve insanları güldürmek
başköşesini işgal eden televizyon-
için halden hale girmeyi nehyet-
lardaki çizgi filmler ve çizgi film
miştir. Bu yanlış modellere yine
kahramanlarıdır.
'Örümcek Adam'ı, 'He-man'i,
Bu çizgi filmler birkaç 'Süperman'i, 'Bakugan'ı ve
kısma ayrılır: 'Barbie'yi örnek gösterebiliriz.
Kıyafetler üzerine özellikle
1. Sihir içerikli de kalp ve kafa bölgesine 3. Hıristiyan kül-
çizgi filmler
haç resimleri yerleştirilerek türü ile güzel ahlak
nasıl bir kültürün aşılanmaya vermeye çalışan çizgi
çalışıldığı ortadadır.
Bunlar günümüz or- filmler
tamında daha çok Keloğlan
masallarında, Ben Ten, Sün- Bu filmler de son derece
ger Bob, Harry Potter ve di- tehlike arz etmektedir. 'Cail-
ğerlerinde öne çıkmaktadır. lou' ve 'Pepe' bunun en bariz ör-
neğidir. Bunların içerisinde Hris-
Sihrin İslam nazarındaki hükmü, tiyanlığa ait olan 'yılbaşı' ve 'doğum
İslam alimlerinin belirttiğine göre kü- günü' kutlama gibi bazı adetlerin
fürdür, yani dinden çıkıştır. Sihir yaparak canlandırılması vardır ki; bunlar İslam'da
gaybdan haber veren, insanların aralarını kesin surette yasaklanmıştır. Ayrıca çocu-
açan ya da çizgi filmlerde olduğu gibi sihir ile ğuyla güzel ilgilenen, her istediğini yapma-
insanları kandıran ve aldatan kimseler İslam ya çalışan, çocuğunu dağda kayak yapmaya
nazarında küfre girmiş ve dinden çıkmışlardır. bile götürebilen bir anne modeli vardır ki; bu
Rabbimiz şöyle buyurur: anne tiplemesi namaz kılmayan, başı açık, gayrı
İslamî kıyafetlere sahip bir kadın şeklinde öne
"Andolsun onlar, sihri satın alanın ahirette bir çıkmaktadır. Bunları gören çocuk; namaz kılan,
nasibi olmadığını biliyorlardı."  17 ama bu filmlerdeki şeyleri yapamayan annesini
beğenmemekte, bu karakterdeki kadın tipleme-
Ancak dinden çıkan insanların ahirette na- sine daha fazla özenmektedir. Kız çocuğu büyü-
sibi olmayacağı için bu ayetten ve benzeri de- yünce öyle biri olmak isteyecek, erkek çocuğu
lillerden hareketle İslam alimleri, sihrin insanı da öylesi biri ile evlenmeyi arzu edecektir.
Muharrem
1435
17. 2/Bakara, 102

ARALIK'13 • SAYI: 23

57
b. Bu kahramanların reklamını yapan ürün-
ler
Çocuklarımızı korumamız gereken unsur-
lardan biri de, yanlış model olan bu çizgi film
kahramanlarının reklamını yapan çanta, kı-
yafet, bardak, kalemlik, silgi, defter, suluk gibi
okul eşyalarıdır. Bu ürünleri almamamız ve
reklamlarını yapmamamız gerekmektedir. 'Uy-
gun resim bulunan, hatta canlı resmi hiç olmayan
eşya bulmak çok zor' diyebilirsiniz, ama bizim
Rabbimizi razı etmek adına uygun ürünleri
4. Kur'an ve Sünnet'e ters düşen çizgi filmler bulmak için mücadele etmemiz, çocuğumu-
za bu konuda güzel örnek olmamızı, dinimize
Buna da -öncekilerle birlikte- 'Taş Devri'ni karşı hassasiyetimizi 'yaşayarak' anlatmamızı,
örnek verebiliriz. Adem aleyhisselam ilk yaratıl- sağlayacaktır. Ayrıca bu tarz ürünleri almak is-
dığında, tüm eşyanın ismi kendisine Allah ta- temediğimizi satıcılara bildirerek tepkilerimizi
rafından öğretilmişti. İnsanlar bu filmlerde topluca sunarsak, onlar da bizim isteklerimi-
canlandırıldığı gibi giyinmeyi bilmeyen, konuş- zi karşılayacak tarzda ürünler talep etmeye ve
mayı henüz öğrenememiş kişiler değildi. Bun- satmaya başlayacaklardır. Biz onların olumsuz
ların hepsi, insanın maymundan geldiğini sa- sattıklarından değil, onlar bizim olumlu istek-
vunan Darvin ve emsallerinin ortaya attığı batıl lerimizden etkilenmelidirler. Hem alıcı biz de-
fikirlerin empozesidir. ğil miyiz? Nasıl ürün alacağımızı televizyonlar,
iktibas yazı

reklamlar, satıcılar değil; biz belirlemeliyiz.


5. Subliminal mesaj içerikli çizgi filmler
Bu tarz çizgi filmlerde 25. karede insanın c. Zararlı yiyecekler
gözünün görmediği, ama bilinçaltının algıla-
Dikkat etmemiz gereken bir başka husus da
dığı bazı mesajlar verilmeye çalışılmaktadır ki,
şudur: Televizyonlarda devamlı surette doğal
bunların geneli cinsel içeriklidir. Bu kareleri
olmayan yiyeceklerin reklamı yapılarak çocuk-
yakalayan uzmanların tespitine göre, mesajların
larımız zararlı yiyeceklere alıştırılıyor. Bundan
genelinde çocuk pornosu ve avret mahalleri ön
dolayıdır ki çikolata, cips, sakız, kraker gibi
plana çıkmaktadır. Hatta 'Taş Devri'nde haç işa-
zararlı kırıntılara alışan çocuklar; bal, pekmez,
reti ve tek gözlü deccal portresi açıkça verilmek-
kayısı kurusu, kuru üzüm, hurma, incir, iğde,
te ve çocuklar Hristiyan kültürüne alıştırılmaya
fındık gibi doğal yiyeceklerin yüzüne bile bak-
çalışılmaktadır. Bu bilinçaltı ile büyüyen çocuk-
mıyorlar.
ların nasıl bir dejenerasyona uğrayacağını varın,
siz düşünün... Özellikle de 'Disney' yapımı çiz- Çocuklarımızı özellikle jelibon, hazır don-
gi filmlerde subliminal mesaj sıklıkla kullanıl- durma, hazır yoğurt gibi domuz jelatini içeren
makta ve bilinçaltı koruması henüz gelişmemiş yiyeceklerden korumamız gerekiyor. Oturum-
olan çocukların, bilinçaltları kirletilmektedir. larımıza zararlı kırıntılar yerine, doğal yiyecek-
Bu konuda internete 'Subliminal mesaj' veya '25. ler getirirsek çocuklar da birbirlerine bakarak
kare' yazarak daha fazla bilgiye ulaşabilirsiniz. doğal yiyeceklere alışacaklardır. Bununla ilgili
şöyle bir anekdot düşmek istiyorum: Küçük oğ-
Kıyafetler üzerine özellikle de kalp ve kafa lumu iki yaşlarındayken bir komşuma gönder-
bölgesine haç resimleri yerleştirilerek nasıl bir miştim. Komşum çocuğuma yemesi için kraker
kültürün aşılanmaya çalışıldığı ortadadır. vermiş. Fakat doğal olan şeyleri yemeye alışan
çocuğum onları yemek yerine onlarla oynama-
Bizlerin bu konuda daha duyarlı, daha ted-
yı tercih etmiş! Bunu gören komşum hayretler
birli olmamız ve düşmanlarımızın asla bizim
içerisinde kalmış, ilk defa kraker yemeyen bir
için hayır dilemeyeceğini aklımızdan çıkarma-
çocuk gördüğünden dolayı şaşkınlığını gizleye-
mamız gerekmektedir.
memiş ve bize güzel bir anı olarak kalacak bu
olayı anlatmıştı.

58
Biz çocuklarımıza neleri sunar, nasıl bir or- Ayrıca müzik dinlemeye alışan bir çocuğa
tam hazırlarsak onlar da bizim sunduğumuza hatta bir büyüğe bile Kur'an dinletmek çok zor-
alışacaklardır. Çevremizi de bu konuda bilinç- dur. Müzik dinlemeye alışanlar, Kur'an dinle-
lendirmeye çalıştığımızda, bu hassasiyetimizi meye adapte olamamaktadırlar. Dinleseler bile
hissettirdiğimizde onlar da dikkat etmeye çalı- ondan etkilenememekte ve manevî bir haz ala-
şacak ve bu şekilde doğal bir çevre oluşacaktır. mamaktadırlar.
Arkadaşlarımızın çocuklarına çikolata ve Yıllarca müziğin 'ruhun gıdası' olduğunu
şeker almak yerine meyve ve kuruyemiş tarzı söyleyerek bizi ruhumuzun esas gıdası olan
şeyler alarak hem onları zararlı, hastalık yapan, Kur'an dinlemekten mahrum ettiler. Hiç haram
aşırı enerji veren yiyeceklerden korumuş olu- olan bir şeyden gıda olur mu?
ruz hem de doğal şeylere alışmalarına yardımcı
oluruz. Pekâlâ, bu çizgi filmlerden uzak tuttuğu-
muzda çocuğumuzda televizyona karşı bir
Çocuklarımız anlayacak yaşa geldiğinde de özenti oluşmaz mı? Televizyonun olduğu or-
zararlı yiyeceklerin olumsuz etkilerini, doğal tamlar seçip orada kalmak ve televizyon ba-
yiyecekleri tüketmenin de gerekliliği hakkın- şında vakit geçirmek istemez mi?
da sohbetler ederek onları bilinçlendirebi-
liriz. Bunun çözümünü, birkaç aşamada
ele alabiliriz:
d. Müzik
1. Hayat tarzımızı değiştirme-
Korumamız gereken bir diğer liyiz
husus da bu çizgi filmlerdeki
müziklerdir. Müzik, -İslamî(!) Çocuğumuza doğru bir
bile olsa- Rasûlullah'ın sallalla- dinî eğitim vermek istiyor-
Çocuğumuza doğru
hu aleyhi ve sellem açık ifadeleri bir dinî eğitim vermek
sak, öncelikle inancımızı,
ile ve dört mezhebin istiyorsak, öncelikle inancımızı, yaşantımızı, evimizi
tamamının ittifa- yaşantımızı, evimizi ve çevremizi ve çevremizi Allah'ın
kıyla haram olan bir
Allah'ın razı olduğu, Kur'an ve razı olduğu, Kur'an
Sünnet'e uygun bir şekilde ve Sünnet'e uygun bir
husustur. Bu noktada en düzenlememiz gerekiyor.
ufak bir ihtilaf yoktur. Do- şekilde düzenlememiz gere-
layısıyla bir Müslümanın bu kiyor.
konuda duyarsız olması, hele Evlerimizi huzur buldu-
hele vurdumduymaz davranması ğumuz, maneviyatın hissedildiği
asla olacak şey değildir. yuvalar haline getirmeli; eşimizi,
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle çocuklarımızı Allah'ın verdiği bir
buyurur: nimet olarak görmeliyiz. Çünkü bu-
gün; insanlar maneviyattan, sevgi ve mu-
"Ümmetimden kimi topluluklar zinayı, ipek habbetten uzak bir aile hayatı yaşayarak, en
giymeyi, içkiyi ve çalgı aletlerini helal kabul ede- önemli görevi olan; önce Allah'a salih bir kul
ceklerdir..."  18 sonra da iyi bir eş, iyi bir anne baba olma gö-
revini ihmal ettiği için ailesini çocuklarını bir
Burada müziğin diğer haramlarla beraber
yük, bir sıkıntı olarak görüyor. Sıkıntı görülen
zikredilmesi, onun hükmünün de aynı oldu-
ailelerde erkekler kendi alanlarında yaşarken;
ğunu ifade etmektedir. Ayrıca 'helal kabul ede-
kadınlar da kendilerine farklı alanlar buluyor.
ceklerdir' denmesi demek ki bunun aslen haram
Dolayısıyla böyle bir ailede yetişen çocuk, ken-
olduğunu ifade etmektedir. Bu kadar net nebevi
disini tatmin edeceği farklı alanlar bulma çaba-
bir ifade varken farklı farklı görüşlere meylet-
sı içine giriyor. Bizler, kendi özel alanlarımızı
mek, selefin yolu değildir. Rasûlullah'a ittiba
oluşturmak için ve daha özgürce hareket edece-
etmek, bizler için en evla olanıdır.
ğimiz sahaların arayışları uğruna, yavrularımızı
sorumsuz ve de çok rahat bir şekilde çağın tek- Muharrem
noloji öğütücülerinin önüne iştah açıcı bir 'yem' 1435
18. Buhari, 5590.

ARALIK'13 • SAYI: 23

59
"İman kulplarının en sağlamı, Allah için sevmek ve
Allah için buğz etmektir."  19

Başka bir hadiste de şöyle buyrulur:


"Kim Allah için sever, Allah için buğz eder, Al-
lah için verir ve Allah için engel olursa imanını ke-
male erdirmiş olur."  20

4. Bilinçli bir çevre edinmeliyiz


Hiç film izlemeyen bir anne, bir arkadaşına
oturmaya gitse, arkadaşı da müptela olduğu di-
olarak sunabiliyoruz. Ya da anneler çocuklarına ziyi heyecanla izlerken anne onu görse? Tabii ki
göstermeleri gereken hassasiyeti bırakarak, ev istemeden onun da gözleri filme kayacak, sonra
işlerini daha rahat yapmak için televizyon sanki ilgisini çekecek, daha sonraki bölümlerde neler
bir 'dadı'ymış gibi; çocuklarını onun kucağına olduğunu merak ettiği için o da filmin müda-
teslim edebiliyorlar. vimlerinden olacaktır. Büyükler olarak bizler,
2. Çocuk için ilk modelin 'anne baba' oldu- çevremizden bu kadar etkileniyorsak, çocukla-
ğunu unutmamalıyız rımız o renkli, sihirli ve son derece çekici film-
lerden nasıl etkilenmesin? Bu nedenle ziyare-
Biz saatlerce televizyonun başında İslam'a
tine gittiğimiz arkadaşlarımız, çocuğumuzun
tamamen ters düşen diziler, arkası yarınlar, rek-
görüştüğü aileler, bilinçli kişiler olursa; çocuğu-
lamlar izlerken gördüğümüz müstehcen sah-
muz da doğal olarak bu tür olumsuzlukları gör-
neler gözümüzde tabiileşiyor ve bunun sonucu
meyeceği için onlara özenmesi gibi bir durum
olarak yitirilmiş hassasiyetlerimizin kurbanı
da söz konusu olmayacaktır.
iktibas yazı

olan çocuklarımız da bizi model alarak saat-


lerce çizgi filmler ve yararsız programlar kar- 5. Çocuğumuza uygun alternatifler oluş-
şısında vakitlerini heba ediyorlar. Bu nedenle turmalıyız
biz anne babaların daha hassas davranması ve
neleri izlediğimizi çok iyi değerlendirmemiz Çocuğumuza İslamî çizgi filimler, belgesel-
gerekmektedir; aksi halde davranışlarımızı bir ler, eğitici programlar araştırıp bulmalı, alter-
kamera gibi kaydeden çocuklarımız da bizim natif olarak bunu çocuğumuza sunabilmeliyiz.
gibi olacaklardır. Normalde çocuğumuzu saatlerce televizyon
başında bırakmak yerine ona televizyon izle-
3. Çocuğumuzu televizyon konusunda bi- me saati belirlemeliyiz. Birçok yerli ve yabancı
linçlendirmeliyiz psikologa göre bir çocuk 2-3 yaşına kadar asla
Çocuğumuzla oturup güzel güzel televiz- televizyon izlememelidir. Çünkü çocuğun zekâ
yondaki programların yanlışlığı hakkında ko- gelişimi ilk yaşlarda hızla gelişir; televizyonda
nuşabiliriz. Onlara sihir içerikli çizgi filmlerin gördüğü her şeyi 'gerçek' olarak algıladığı için
dinen uygun olmadığını, sihrin dinimizde ya- bu, hem onun zekâ gelişimine zarar verir, hem
saklandığını, sihir yapanları Allah'ın sevme- de hayal ve gerçek kavramlarının birbirine ka-
diğini, Allah'ın sevmediklerini bizim de sev- rışmasına neden olur. Örneğin, konuşamayan
mememiz gerektiğini anlatabiliriz. Dinimizin cansız bir varlık, konuşabilen canlı bir varlık
en çok üzerinde durduğu konulardan birisi de, olarak gösteriliyorsa, çocuk bunu zihnen gerçek
sevdiğimiz her şeyi yalnızca Allah için sevmek, olarak algılar... Bunu şiddet, korku, güvensizlik,
sevmediğimiz her şeyi de yalnızca Allah için psikolojik sorunlar, tv bağımlılığı gibi kavram-
sevmeyip; terk etmektir. Bu ilke, İslam'da 'vela' larla beraber düşündüğümüzde zararın bo-
ve 'bera' olarak isimlendirilmiş ve Rasûlullah'ın yutları korkunç olmaktadır. 3 yaşından büyük
sallallahu aleyhi ve sellem dili ile İslam'ın en sağlam kul- çocuklarda ise, televizyon izleme süresi 1-2
 21

pu olarak nitelendirilmiştir:
19. Silsiletu'l Ehâdîsi's Sahîha, 998.
20. Ebu Davud, 4681.
21. Televizyon izleme derken medyanın ortaya koyduğu filmleri

60
saati geçmemelidir. Günde 1-2 saat televizyon "Annem bana hep 'Rabî'ye git ve ilminden önce
izleyecek çocuklarımıza uygun alternatif prog- onun edebini öğren' derdi."  22
ramlar bulmak hiç de zor olmasa gerek! Ayrı-
ca çocuğumuza alternatif olarak İslam'a uygun İmam Malik'in annesinin bu nasihati, eği-
resimleri olan boyama kitapları, zekâ geliştirici timcilerin şahsiyetinin onların ilminden daha
oyunlar, oyun hamuru, hikaye kitapları ve eğiti- önce geldiğini ve ilmin ehlinden alınması ge-
ci oyuncaklar sunabiliriz. rektiğini ifade etmektedir.

Yaptığımız ev ziyaretlerinde kendimizden Bu aynı zamanda 'işi ehline vermek' anlamına


önce, çocuklarımıza ortam hazırlamalıyız. İyi- da gelmektedir ki, Rabbimiz bunun böyle olma-
yi kötüden ayırmayı yenice öğrenen yavruları- sı gerektiğini kitabında vurgulamıştır:
mızın, bizim yardımımıza ihtiyaçları olduğunu
"Allah size, mutlaka emanetleri ehli olanlara
unutmamalıyız. Evin en geniş salonunda rahat- vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz za-
ça çayımızı içerken çocuğumuzun yan odada ne man adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size
şekilde vakit geçirdiğinden, neler izlediğinden ne kadar güzel öğütler veriyor! Şüphesiz Allah her
kesinlikle haberimiz olmalıdır. Ziyarete gitti- şeyi işitici, her şeyi görücüdür."  23
ğimiz yerlerde çocuklarımızı televizyon başına
bırakmak yerine, onların birbirleriyle oynaya- Eğitim kurumlarına çok farklı çevreden ço-
cakları, birbirleriyle iletişim kurup arkadaş ola- cuklar geldiği ve birbirlerinden çabucak etki-
bilecekleri doğal oyunlara yönlendirerek sosyal lendikleri için, eğitimcilerin çocukların birbir-
ilişkilerinin gelişmesine yardımcı olmalıyız. lerinden olumsuz etkilenmeyeceği kontrollü bir
Toplu ve kalabalık oturmalarda çok fazla sayıda ortam hazırlamaları; kendilerine verilen çocuk-
çocuk olabileceği ve birbirlerine zarar verebi- ları bir emanet bilinciyle evlerinden aldıkları
leceği ihtimalinden dolayı, çocuklarımızla ilgi- andan tekrar evlerine bırakacakları ana kadar
lenecek, onları olumlu ilişkilere yönlendirecek dikkatle eğitmeleri gerekmektedir.
birini görevlendirebiliriz.
Buraya kadar anlatmaya çalıştığımız şeyler
Eğitim Veren Kişi ve Kurumların hususunda Müslümanların duyarlı olmalarını
Dikkat Etmesi Gereken Noktalar temenni eder ve Rabbimizden bu noktada biz-
Dinî eğitim vermeye çalışan şahısların veya lere yardım etmesini dileriz.
kurumların da, yukarıda yazılan esaslara dikkat Dualarımızın sonu âlemlerin Rabbi olan
etmesi gerekir. Kendilerine emanet olarak veri- Allah'a hamd etmektir.
len çocukların kafalarını kuru bilgiyle dolmuş,
ahlak ve şahsiyet eğitimine önem verilmemiş Ümmü Muhammed
bir kişi olarak değil de; bilinçli, şuurlu, İslamî www.arzusucennetolanlar.com
şahsiyeti gelişmiş ve yaratılış gayesinin farkın-
da, gönlü Allah'a yönelik bir birey olacak tarzda
yetiştirmelidirler ve ders programlarını bu esası
karşılayacak tarzda hazırlamalıdırlar. Yavrula-
rımızın anne babadan sonra en çok etkilendiği,
hatta bazı çocukların ailesinden ziyade öğret-
menini örnek aldığı hepimizin bildiği bir ger-
çektir. Yine eğitim veren bu şahıs veya kurumla-
rın, eğitici kadrosunun İslam'ın temel esaslarını
bilen, güzel ahlaklı, davranışlarıyla İslam'ı tem-
sil eden kişilerden oluşmasına dikkat etmeleri
gerekmektedir.

İmam Malik rahimehullah, annesinin şöyle dedi-


ğini bize aktarır:
Muharrem
1435
kastetmediğimiz anlaşılmıştır umarım! Bizim bununla kastımız;
İslam'a ters olmayan alternatif çizgi filimler ve eğitici program- 22. Salâhu'l Umme Fî Uluvvi'l Himme, s. 770.
lardır. 23. 4/Nisa, 58 ARALIK'13 • SAYI: 23

61
Veysel Türk Ayın Kitabı
veyselturk@tevhiddergisi.com

Tevhid Risaleleri | Abdullah Yıldırım

H amd, ancak âlemlerin Rabbi olan Allah'a


mahsustur. Ancak O'na ibadet eder ve an-
cak O'ndan yardım dileriz. Şehadet ederim ki
gileri ve temel delilleri verirler. Böylece kişinin
hem anlaması hem de ezberlemesi kolay olur.

O'ndan başka ilah yoktur. Ve yine şehadet ede- İster itikadî ister fıkhî konular olsun fark
etmez tederrücen öğrenmek gerekir. Tederrüc,
rim ki Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem O'nun kulu
ve Rasûlü'dür. konuları aşama aşama öğrenmek demektir. Her
aşamada kişinin öğrenmesi gereken bazı konu-
Bu ay 'Tevhid Risaleleri' ismindeki kitabı tanı- lar vardır. Kişinin bu sıralamaya dikkat etmesi
tacağız. Bu kitap Muhammed bin Abdulvehhab'ın gerekir. Genelde insanlar kendi seviyelerinin
risalelerinden 'Üç Esas, Dört Kaide, İslam'ı Bozan üstündeki kitapları okumayı marifet zanne-
Haller, Şüphelerin Giderilmesi'; Muhammed bin der. Oysa kişinin kendi seviyesinin üstündeki
İbrahim'in 'Tahkimu'l Kavanin' ve Ahmed bin kitaplara yönelmesi ona zarardan başka bir şey
Hanbel'in 'Ehli Sünnet'in Esasları' risalelerini bir getirmez. Tıpkı bebeğe anne sütü verilmesi ge-
araya toplayan bir kitaptır. reken zamanda mama ya da yemek verildiğinde
gördüğü zarar gibi. Bebeğin her aşamada alması
Şeytan elde etmiş olduğu tecrübeyle her dö- gereken gıdalar vardır. Üst seviyeyi verdiğinde
nemde insanları farklı farklı şekillerde tevhidden zarar görür. İnsanoğlunun beyninin de her aşa-
uzaklaştırıp şirke düşürmüştür. Bir dönemde mada alabileceği bir takım bilgiler vardır. Üstü-
olan şirkler sonradan gelen başka bir dönemde ne çıkardığın zaman zarar görür.
olmayabilir. Bu sebepten ötürü kişinin şirke düş-
memek için sadece eski müşriklerin şirklerini Kitapta yer alan risalelerin hepsi konular
bilmesi yeterli değildir. Onları bilmekle beraber hakkında tafsilata gitmeyen kısa risalelerdir. Fa-
Kur'an ve Sünnet'in şirk dediği günümüzdeki kat buna rağmen defaaten hem sözlü hem de
şirk çeşitlerini de bilmesi gerekir. Ta ki ebedi yazılı olarak bu risaleler şerh edilmiştir. Allah
cehennemde kalmaya sebep olan, şirkten sakı- subhanehu ve teâlâ ihlâs ve ihsanla yapılan amellere be-
nabilsin. Peki, 'Bizim günümüzde var olan şirk reket veriyor. Belki bu risalelerin yazarları bun-
çeşitleri nelerdir? Bunları nasıl öğrenebilirim?' ları yazarken bunların bizim zamanımıza kadar
diye soracak olursanız işte bu kitap, günümüz- ulaşacağını, birilerinin bu risaleleri tavsiye ede-
deki şirkleri ve sebeplerini kısaca anlatmaktadır. ceğini veya birilerinin bu risaleleri şerh edece-
ğini tahmin etmemişlerdi. Fakat Allah subhanehu ve
Günümüzde tevhid ve şirke dair yazılmış teâlâ ihlâs ve ihsanla yapılan amelleri zayi etmiyor.
birçok kitap vardır. Bu kitapta var olan risaleler Fazlasıyla karşılığını veriyor. Amelin küçük ol-
tafsilata gitmeden kısaca bu konuları anlatmak- ması önemli değil Allah subhanehu ve teâlâ ameldeki
tadır. Konular anlatılırken de yeni başlayanların ihlâsa göre ameli bereketlendiriyor. Sahabenin
çok rahatlıkla anlayabileceği sade bir üslup kul- bir avuç infak edip de Uhud dağı kadar infak
lanılmıştır. Tevhid ve şirk konularını öğrenmek etmiş gibi ecir almalarının sebebi de buydu. Bu-
isteyen bir kişi bu risalelerden başlayabilir. Çün- radan kendimize şu dersi çıkarabiliriz; İslam için
kü bu gibi risaleler konular hakkında temel bil- küçük büyük fark etmez yapabildiklerimizi ihlâs
ve ihsanla yapmalıyız.

62
Dünyadan Haberler
01. Kasım. 2013

02. Kasım. 2013


Rusya, Soçi Öncesi Müslüman Maliki, El Kaide'ye Karşı
Avına Başladı Obama'dan Yardım İstedi
Rusya, Soçi Olimpiyatları öncesi olabilecek ABD Başkanı Obama ile görüşen Irak Baş-
saldırıları gerçekleştirenlerin DNA yoluyla tes- bakanı, el Kaide'yi gerekçe göstererek, savaşmak
piti için Müslüman kadınlardan tükürük örneği için silah, teçhizat ve helikopter istedi.
alıyor.
01. Kasım. 2013

05. Kasım. 2013

İslamcılara Karşı Suriye Ordusu Hamas’ın Yeni Basın Sözcüsü 23


PYD'nin Yanında! Yaşında Bir Kadın
Ali Haydar, Tıl Koçer’de geçenlerde dire-
Filistin'in Gazze bölgesinde Hamas yöne-
nişçilere karşı üstünlük sağlayan PYD’ye Suri-
timi bir kadın basın sözcüsü atadı. Yeni sözcü
ye ordu birliklerinin yardım ettiğini belirtti ve
İngiltere'de eğitim görmüş çok iyi derecede İn-
ekledi: “Suriye rejimi ile PYD arasında uzlaşma
gilizce bilen 23 yaşındaki Isra El Mudallal oldu
var ve Suriye ordusu radikal İslamcılara karşı Muharrem
1435
PYD güçlerine yardım etmeye hazır.”

ARALIK'13 • SAYI: 23

63
05 .Kasım .2013

07.Kasım.2013
Suriye’nin İkinci Büyük Silah De-
Tüneli İsrail`e El Fetih Haber posu Muhaliflerce Ele Geçirildi
Vermiş!
Özgür Suriye Ordusu’na bağlı muhalif güç-
Arapça dilinde yayın yapan bir internet si- lerin, Humus’ta yer alan Suriye’nin en büyük
tesinin yayınladığı dokümanlara göre Ramallah askeri mühimmat depolarından birinin deneti-
yönetiminden `İsrail`e, Gazze`den Siyonist re- mini ele geçirdiği söyleniliyor.
jimin kalbine giden tünellerin nerelerde oldu-
ğuyla ilgili bilgi sızdırıldı.

08. Kasım. 2013


05 .Kasım .2013

ABD Pakistan’da Barış İstemiyor


Rusya'nın İslam Korkusu Artıyor Pakistan Talibanı lideri Hekimullah
Mesud'un Pakistan hükümeti ile örgüt arasında
Rusya'da bölünme korkusuyla birçok böl-
başlatılması planlanan barış müzakerelerinin
gelerde Müslümanlara baskılar arttırılıyor ve
arifesinde ABD tarafından düzenlenen İHA sal-
Moskova'da cami yapımına müsade edilmiyor.
dırısında öldürülmesinin zamanlaması, ülkede
tartışılmaya devam ediyor.
07.Kasım.2013

10. Kasım. 2013

Mossad Görüşmesi Açığa Çıkınca İran Bakan Yardımcısı Öldürüldü


Suudiler Telaşlandı İran, Sanayi, Ticaret ve Maden Bakanı yar-
Suudi Arabistan İstihbarat Şefi Prens dımcısı Safder Rahmetabadi, uğradığı suikast
Bandar’ın İsrail istihbarat servisi Mossad'ın sonucu öldü. İran'da özellikle nükleer bilim
başkanı Tamir Bardo ile görüşmesi Riyad'ı ka- adamlarını hedef alan suikastlar sonrası 6 yılda
rıştırdı. 5 nükleer bilim adamı, Siber Kuvvetler Komu-
tanı ve son olarak bakan yardımcısı öldürüldü.

64
10. Kasım. 2013

15. Kasım. 2013


Tevhid Tugayı'ndan Esed Güçlerine Afganistan'da Afyon Üreticilerini
Büyük Barbe ABD Koruyor!
Tevhid Tugayı'nın, Halep'te 80. Tugay çevre- Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi
sinde rejim güçlerine düzenlediği saldırıda 50 tarafından hazırlanan raporda, Afganistan'da
kişinin öldürüldüğü, 4 tankın da imha edildiği bu yıl afyon üretiminde rekor kırılmasının al-
bildirildi. tında ABD askerlerinin üreticileri koruması
yatıyor.
13. Kasım. 2013

16. Kasım. 2013


El Kaide'den Yemenli Selefilere Sisi: Tantavi'den Emir Aldık
Destek
Mısır Başbakan Yardımcısı ve Savunma Ba-
Arap Yarımadası El Kaidesi olarak da bilinen
kanı Sisi'ye ait olduğu iddia edilen ses kaydında,
Yemen Ensaru’ş Şeria örgütü, ülkenin kuzeyin-
darbe yapan Sisi, Tantavi'den emir adıklarını
de Husilerle Selefiler arasında bir haftadan beri
söylüyor.
devam eden çatışmalara müdahil olarak, Selefi-
lere destek vereceğini açıkladı.
16. Kasım. 2013
13. Kasım. 2013

Filistinli Çocuğun Bıçakladığı Kavga ZAMAN'ı


İsrail Askeri Öldü Cemaat ile Hükümet arasında bölüşüm kav-
Filistinli bir çocuk tarafından otobüste bı- gası olarak yorumlanan dershanelerin kapatıl-
çaklanan İsrailli asker öldü. Çocuğun, İsrail ması konusunda dün Gülen bir açıklamada bu-
hapishanelerinde yıllardır haksız yere tutulan lundu. Gülen’in açıklamasında uygulama açık
Muharrem
amcalarının intikamını almak için saldırıyı ger- biçimde eleştirildi. 1435
çekleştirdiği belirtiliyor.
ARALIK'13 • SAYI: 23

65
17. Kasım. 2013

19. Kasım. 2013


Gülen Medyasına ÖSHA’dan Tepki İran Büyükelçiliği Önünde Patla-
ma!
Arapça dilinde yayın yapan bir internet si-
tesinin yayınladığı dokümanlara göre Ramallah Lübnan Sağlık Bakanlığı, İran'ın Beyrut Bü-
yönetiminden `İsrail`e, Gazze`den Siyonist re- yükelçiliği yakınlarında meydana gelen şiddetli
jimin kalbine giden tünellerin nerelerde oldu- patlamada 23 kişinin hayatını kaybettiğini açık-
ğuyla ilgili bilgi sızdırıldı. ladı.

19. Kasım. 2013


17. Kasım. 2013

Libya İstihbarat Başkan Yardımcı- İran Resmi Radyosu: ‘Rojava


sı Kaçırıldı Kürdistanı’nı Tanıyacağız’
Libya İstihbarat Başkan Yardımcısı Mustafa İran Resmi Radyosu’nun aktrardığı habe-
Nuh'un silahlı bir grup tarafından kaçırıldığı re göre, İran “Rojava Kürdistanı’nı tanıyacağız”
bildirildi. açıklamasında bulundu.
18. Kasım. 2013

20. Kasım. 2013

‘Her zaman İsrail'in Dostu Olarak İşte Suriye'deki Rus Askerler!


Kalacağım’
Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande, Hizbullah, İran ordusu, Iraklı milisler der-
‘Fransa, İran'ın nükleer yayılmacı politikalarına ken şimdi de Rus askerlerin Suriye'de Esed re-
boyun eğmeyecek. Tahran yönetiminin nükleer jimi için savaştığı ortaya çıktı. Çoğu emekli su-
silah yapma konusundaki programından emin baylardan oluşan Rus askerlerin Esed posterleri
olmadıkça talepler ve yaptırımlar sürecek.’ dedi. önünde fotoğrafları yayımlandı.

66
21. Kasım. 2013
ABD'den Türkiye'ye tehdit
Türkiye'nin Çinli firmayla yaptığı ‘uzun menzilli füze savunma sistemi' anlaşmasının ‘sonuçları'
olacağını söyleyen ABD'li bir diplomat, ‘Anlaşma gerçekleşirse projedeki Türk şirketlere yaptırım
gelir.' dedi.
24. Kasım. 2013

Esed'in ordusu muhalifleri vurdu, 98 ölü


Suriye'de Esed'e bağlı ordu birliklerinin muhaliflere yönelik ağır silahlarla düzenledikleri saldı-
rılarda Halep'te 51, başkent Şam'ın banliyölerinde 23, Humus'ta 7, İdlib'te 5, Rakka'da 4, Deyru'z
Zor'da 3, Dera ve Hama'da ikişer ve Haseke'de bir olmak üzere 98 kişinin yaşamını yitirdiği belir-
tildi.

Muharrem
1435

ARALIK'13 • SAYI: 23

67
68

You might also like