You are on page 1of 68

Rebîu’l-Evvel

1434

Aylık İslamî Eğitim Dergisi OCAK 2012 YIL: 1 SAYI: 1 FİYATI: 5

ARAP
Baharı!
BAŞYAZI’09

‘03
Ey İman Edenler Allah’a Ensar Olun - 1
Ebu HANZALA

‘15
İslamî Hareket Şahıslara Bağlı Olan Bir Hareket Değildir
Özcan YILDIRIM

20 Tağutu İnkar - 1
Ferhat CURA
17 Genel Olarak Arapların
Durumu, Cahiliye - 1
Enes YELGÜN
42 Yegane Davete, Bigane
Kavimler
Kerem ÇAĞLAR
Arap Baharı!
Rebîu'l-Evvel 1433
Ocak '12 SAYI: 1

"Allah'ın senin elinle bir kişiye hidayeti ulaştırması, kızıl develere sahip olmandan daha hayırlıdır."  1

Bizlere iman nimetini veren Allah'a hamd olsun. Salat ve selam, iman nimetinin şükrünü biz-
lere yaşantısı ile öğreten Rasûl'üne, pak ailesine, ashabına ve hakkın müdafisi olmaya çalışan, bu
uğurda tüm çabasını ihlasla sarf eden Müslümanların üzerine olsun.
İlk sayımızla karşınızdayız… Umuyoruz ki yayınladığımız bu dergi, davet noktasında bir boş-
luğu dolduran çalışma olur. İslam'a yapılan çok yönlü ve sistematik saldırılara kayıtsız kalmama
çabası veren, daveti kendisine dert edinen her Müslüman fert gibi bu derginin amacı da Allah'ın
subhanehu ve teâlâ davetini katışıksız, duru bir şekilde insanlara ulaştırmaktır. Bu, gerek yapılan dersler,
gerek neşredilen kitaplar gerekse de bu çalışmamızda olduğu gibi dergi yoluyla devam etmektedir
(Elhamdulillah).
İmanın tadını alan, küfre girmeyi ateşe girmekten farksız gören her Müslüman gibi bizlerde,
"Allah'ın senin elinle bir kişiye hidayeti ulaştırması, kızıl develere sahip olmandan daha hayırlıdır."  2 öğ-
retisi gereği, insanları bu yola çağırmak için her meşru yolu kullanmalıyız. Nerede bir davet sahası
fark etsek, orada bulunmamız Nebevi menhecin gereğidir. Bu doğrultuda gelişen teknoloji nimeti-
ni göz ardı etmeyerek dergimizi internet ortamına da aktardık.
Şunu unutmamak gerekir ki; bugün kendilerini İslam'a nispet edipte, İslam'ın bir vadide, ken-
dileri de başka vadide olduğu birçok yapı, cemaat vb. kurumlar İslam'a sürekli bir pencereden
bakmış, bir noktaya odaklanıp, İslam'ın diğer öngördüğü hususları, yokmuşçasına göz ardı ederek,
bu dinin bütünlüğünü kitlesel bir şekilde bozmuşlardır.
"Ey iman edenler dine (İslam'a) bir bütün olarak girin."  3 ayetinden fersah fersah uzaklaşanların
aksine, dergimizde Tevhid, Ahlak/Tezkiye, Gelişen Güncel Olaylar vb. konularının hepsine ağır-
lık vermeye tüm çabalarımızla gayret edeceğiz…
Bu ayki sayımıza: Ebu Hanzala Hoca'mızın 'Ey İman Edenler Allah'a Ensar Olun' başlıklı güzide
yazısı, Siyer Notları, Akaid Notları, Nasihatler ve Yusufiler'den mektup ve diğer yazı ve makalelerle
başladık. Okuyanların; ilk sayı olması hasebiyle, özü nisyan ve hata olan beşer olmamızı dikkate
alacaklarını ve bu doğrultuda öneri ve şikayetlerini mail yolu ile ileteceklerini umuyoruz.
Bir sonraki sayımızda yeniden beraber olmak duası ile… Gayret bizden, tevfik/başarı Allah'tandır.
Editör

1. Muttefekun Aleyh
2. Muttefekun Aleyh
3. 2/Bakara, 208
03 Ey İman Edenler Allah'a Ensar Olun - 1 Ebu HANZALA

09 Arap Baharı! Başyazı

15 İslamî Hareket Şahıslara Bağlı Olan


Bir Hareket Değildir
Özcan YILDIRIM

17 Cahiliye - 1 Enes YELGÜN


İÇİNDEKİLER

20 Tağutu İnkar - 1 Ferhat CURA

25 İlmin Önemi ve Fazileti Ekrem BULCA

28 Boş Vakit Abdulmetin AKSOY

32 Oğlun Yasir Yusufiler

38 Mukaddime Yiğit İNAN

42 Yegane Davete, Bigane Kavimler Kerem ÇAĞLAR

51 Hayatı Kuşatan Yönleriyle Tevhid Ebu ENSAR

48 Kadın ve Çocuk

Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü:


Yazışma Adresi: Emre UYAR
Emre UYAR
Güneşli Merkez Postane P.K. 51
Yayın Türü:
Bağcılar/İstanbul
Yaygın Süreli
Aylık Dergi Basım: Step Matbaacılık
Reklam ve Abonelik: Göztepe Mah. Bosna Cad. No:11
Rebîu'l-Evvel 1433 info@tevhiddergisi.com Mahmutbey-Bağcılar/İstanbul
Ocak 2012 www.tevhiddergisi.com Tel : 0 (212) 446 88 46
Sayı: 1 Adres: Kirazlı Mh. 1 Sk. No:21A Dergi İçerisinde Yer Alan Yazılardan
34210 Bağcılar/İSTANBUL İlgili Yazar Mesûldür.
Fiyatı: 5 Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.
Abonelik İçin: 0 534 086 95 76

Satış Noktaları Bursa: İkra Kitapevi, İlahiyat Fak. Karşısı Fethiye Mh. Kırlangıç Sk. No:17 Nilüfer/Bursa 0 (532) 138 02 42
Konya: Meva Kitap, Sahibi Ata Mh. Dursun Fakih Sk. No:4/A Meram/Konya 0 (332) 350 63 62
Vahyin Rehberliğinde
Ebu Hanzala

Ey İman Edenler
-1- Allah'a Ensar Olun
Hidayete erişmek bir nimettir. Onun kemale
ermesi ise, onun üzerinde sebat edip, son
nefeste hidayet üzere olmaktır. Allah bizlerden
Müslümanlar olmamızı istediği gibi, İslam
üzere ölmemizi de istiyor.

M ü'minleri, dinine ensar olma şerefine nail El-Kadir'dir. Herşeyin kendisine muhtaç oldu-
kılan Allah'a hamd, ensarlık yolunu en ğu Es-Samed'dir.
güzel şekilde beyan eden Allah Rasûl'ü, ashabı,
âl-i beyti ve hidayet önderlerine salât ve selam Hakikat bu iken kullarını O'na ve dinine
olsun. ensar olmaya davet etmiştir. Kulların felah bul-
maları için sunduğu fırsatlardandır. O'na ensar
"Ey iman edenler, Allah'ın yardımcıları olun! olmaya niyet eden kulun, ensarlıkta dahi O'nun
Meryem oğlu İsa'nın havarilere: 'Allah'a (yöne- muvaffak kılmasına muhtaç olduğu düşünülür-
lirken) benim yardımcılarım kimlerdir?' demesi se, bu çağrının sadece O'nun lütuf, kerem, ihsan
gibi. Havariler de demişlerdi ki: 'Allah'ın yar- ve fazlından olduğu daha iyi anlaşılır.
dımcıları bizleriz.' Böylece İsrailoğullarından
bir topluluk iman etmiş, bir topluluk da inkâr Ensarullah, Ensaru'd Din olmak fıtratı bo-
etmişti. Sonunda Biz iman edenleri düşmanla- zulmamış, imanına şirk, kalbini dünya sevgisi
rına karşı destekledik, onlar da üstün geldiler."  1 ve ölüm korkusuyla örtmemiş, hidayet nurunu
"Ey iman edenler, eğer siz Allah'a (Allah adına
masiyetlerle karartmamış sadık erler ve saliha
İslam'a ve Müslümanlara) yardım ederseniz, O kadınlar için en büyük şereftir. Bu çağrıya ica-
da size yardım eder ve sizin ayaklarınızı sağ- bet etmek için en değerlileri feda etmekten bir
lamlaştırır."  2 an tereddüt etmezler. Bu çağrıya icabetin dün-
yada onlara kazandıracağı izzet, ahirette elde
Allah'a subhanehu ve teâlâ ve O'nun dinine ensar edecekleri nimetler, tüm dünyayı ve içindekileri
olmak… Allah'ın subhanehu ve teâlâ merhametinin onların gözünde değersizleştirir.
tecellisidir bu çağrı… Bu öyle bir çağrıdır ki,
selim kalpleri tarih boyunca kendine tabi kıl- İnsanlar önce Rasûllere etbaâ (tabi) oluyor-
mıştır. Çağrıyı farklı kılan, çağrının sahibinin lardı. Bunlardan seçkin olanlar ise, daha sonra
vasıflarıdır; El-Aziz, El-Kavi, El-Metin, Es- ensar…
Samed olan Allah'tır subhanehu ve teâlâ. O'nun hiç
kimseye ihtiyacı yoktur, O herşeye gücü yeten Ensarlık seçkin bir zümrenin gönüllü icabet
ettikleri bir süreçti.
Rebîu'l-Evvel
1. 37/Saff, 14 1433
2. 47/Muhammed, 7
Bizlerin böyle bir seçim hakkı yoktur. Zik-

Ocak’13 • SAYI: 1

3
redeceğim iki sebep, bizler için bu çağrıya ica- şiarları hainlerin ellerinde ve dillerinde alay ve
beti zorunlu kılıyor. Bu bazılarımızın yapacağı şaka malzemesi edilmiştir. Rasûlullah'ın sallallahu
farz-ı kifaye değil, her birimizin mecbur olduğu aleyhi ve sellem minberleri, Lat'ı, Menat'ı ve onların
farz-ı ayn babındandır. kutlamalarını ihya eder vaziyettedir.

Birincisi: Algıların bozulduğu, tasavvurun Bu durumda kalbinde zerre-i miskal hayat


dumura uğradığı bir çağda yaşıyoruz. olan, onu şirk ve masiyetlerle öldürmemiş insa-
nın başka yolu var mıdır?
Öyle bir zaman ki, Allah Rasûlü dahi her
namazın akabinde şerrinden Allah'a sığınma Dine ensar olmayacak, Rabb'inin çağrısına
gereği duymuştur. Kapkaranlık, fitnelerin kol icabet etmeyecekte ne yapacak?
gezdiği, hayrın şer, şerrin hayır addedildiği,
tevhidin şirk, şirkin tevhid diye isimlendirildi- Şairin dediği gibi:
ği, bidatlerin sünnet, sünnetlerin bidat olarak
sınıflandırıldığı, fitnelerinin vakur insanı dahi 'Ölünün yarasının elemi olmaz…
şaşkına çevirdiği bir zaman. Bizler eskilerin
Ancak ölmüş kalp ümmetin bu durumunda
etbaâlık dediği şeyi ensarlığın da üstü olarak
elem duymaz.'
algılıyoruz. Bugün 'Mücerred iman ve haf-
tada bir gün derse katılmanın' dine en- Ensar olmak…
sarlık addedildiği bir gündür. Böy-
le olunca ensarlık yerde kalmıştır. Bu, derdi olan insanların günde-
Hatta Rabb'imin rahmet ettikleri
vahyin rehberliğinde

midir. Dert sahibi olmak İslam'ın


müstesna, unutulmuştur. ve Müslümanların derdini
kendi derdi görmek, bu an-
İkincisi: Yaşadığımız za- Rabb'ini ve İslam davasını cak selim kalplerin kârıdır.
man diliminde İslam'ın unutan, sadece kendi
Dünya ve lezzetlerinden,
ve Müslümanların du- için yaşayan insanın cezası,
lüksü ve rahatından
unutmak ve unutulmaktır. Ensar
rumundan, Allah'a selamette olan kalp-
olup lezzetini tadanlar 'Daha
subhanehu ve teâlâ şirk fazla' dedikleri gibi unutan ve ler, onların kalbi Al-
koşulmak suretiyle ge- umursamayanlar her geçen lah subhanehu ve teâlâ ve O'nun
ce-gündüz hakaret ediliyor. gün biraz daha batarlar. yanındakilere mütealliktir.
Kur'an'ın inancı kalpler- Kalbi semada ve yücelerde
den, hükümleri yönetimden, olanın, gözü aşağılarda olabi-
amelleri pratikten silinmiştir. Al- lir mi?
lah Rasûlü'nün rehberliği terk edil-
miş, dili bizim dilimiz, cildi bizim Kalbi arşa asılı olanın ayağına,
cildimiz olan, cehennem kapısının dünya takılıp ona engel olabilir mi?
davetçileri rehber olarak nasb edilmiştir.
İslam ümmeti en değersiz insan topluluğu Yaptıkça daha fazla yapmak isterler. On-
haline gelmiştir. Süper güç diye isimlendi- lar hep üstte olanları örnek alırlar, yaptıkça
rilen vahşetin silahlarını denedikleri denek kendilerini ve amellerini küçümser 'Daha faz-
konumundadır. Ebu Cehil'in dahi: "Arab'a, la ensar olmalı, daha fazla davaya adanmalıyım'
'Muhammed'in sallallahu aleyhi ve sellem kızlarını ve ço- derler. Onlar cennet ve Allah'ın subhanehu ve teâlâ rı-
cuklarını korkuttu' dedirtmem" dediği cahileyi- zasını elde etme yarışında kiminle yarıştıklarını
nin en karanlık dönemlerinde kabul görmüş bilirler. Mus'ablar, Ammarlar, Bilaller onların
insani erdemlerinden mahrum bırakılmıştır örneğidir. Yarıştığı genç Mus'ab radıyallahu anh olan
Müslümanlar. hangi insan amelinden razı olup 'Bu kadar yeter'
diyebilir ki?
Her 6 ayda kapılar tekmelenip, Ebu Cehil'in
kendine yakıştırmadığı kadın ve çocukları ür- Yarıştığı Bilal radıyallahu anh olanın karşılaştığı
kütülmesi söz konusudur. Hiçbir mukaddes zorluklara 'Zorluk' demeye nasıl dili varır ki?
gözetilmeden İslam'a hakaret ediliyor. Dinin

4
Hasta olan kalplerin derdi dünya ve onun
rahatıdır. Onun ne katıldığı bir yarış ne de o
yarışta kimlerin olduğu gibi bir derdi yoktur; o
rahatsa dert yoktur. Bütün ümmet kan ağlamış
İslam davası yerlere düşmüş… Onun gündemi
değildir. Kalbi yere ve alçak olanlara mutaallık
olanlar ulvi meseleleri dert edinmezler. Kalbi
yerde olanın gözü de ayağı da yerdedir. Her en-
gel onları yavaşlatır. Bunun sonu kendi halin-
den ve ümmetin halinden hiçbir elem duyma-
yan 'ölü kalp'tir, Allah muhafaza.

Rabb'ini ve İslam davasını unutan, sade- Eğer nankörlük ederseniz şüphesiz azabım pek
ce kendi için yaşayan insanın cezası, unutmak şiddetlidir.' "  6
ve unutulmaktır. Ensar olup lezzetini tadanlar
'Daha fazla' dedikleri gibi unutan ve umursama- Bu Allah'ın subhanehu ve teâlâ değişmez kanu-
yanlar her geçen gün biraz daha batarlar. nudur. Verdiği nimete şükredilirse onu arttırır,
nankörlük edilirse o nimetin zıddıyla cezalan-
"Onlar Allah'ı unuttular; O da onları unuttu."  3 dırılır.

"Kendileri Allah'ı unutmuş, böylece O da onla- Bunun en güzel örneği, Allah'ın subhanehu ve teâlâ
ra kendi nefislerini unutturmuş olanlar gibi olma- hidayet nimetinin şükrünü ifa edenlerin hida-
yın"  4 yetini arttırmasıdır.

Ensar olmak, bu çağrıya icabet etmek zorun- Hidayet olduktan sonra O'na ensar olanlar-
dayız. Bunu zaruri kılan o kadar çok gerekçe var dır, hidayeti arttırılanlar, dine ve onun yayılma-
ki, ne bu yazı ne de hacimli bir kitap onu anlat- sına yardımcı olanlar, zorlukta ve darlıkta itaat
maya yetmez. Ancak; ehli olanlar, zor günlerde kendi menfaatlerini
ellerinin tersiyle itip, hizmete ve davaya, verile-
"Hiç şüphesiz, bunda, kalbi olan ya da bir cek göreve endekslenenlerdir.
şahid olarak kulak veren kimse için elbette bir
öğüt (zikir) vardır."  5 "Hidayeti bulmuş olanlara gelince; (Allah) hi-
dayetlerini arttırmış ve takvalarını vermiştir."  7
Hidayet Nimetine Şükretmek için
Ensar Olmalıyız Muhammed suresi baştan sona dikkatli oku-
Şirk çağında en büyük nimet Allah'ın subhane- nursa bu ayet çok net anlaşılır. İki grup insan
hu ve teâlâ insanı tevhide hidayet etmesidir. Allah'ı
vardır, bir grup problemlidir; Allah'a, Rasûl'üne
ve O'nun hakkını, hakkıyla tazim eden için ve mü'minlere karşı içlerinde sıkıntılar vardır.
bundan daha büyük lütuf olamaz. Hidayette Allah'ın kaderine razı olamazlar. O'nun takdir
Allah'ın subhanehu ve teâlâ istediği her nimet gibidir. ettiği savaş, yokluk ve sıkıntı durumlarını ka-
Şükrü eda edilirse artacak, şükrü eda edilme- yıp görürler. Rasûl'ü ehliyet sahibi görmezler.
mek suretiyle nankörlük edilirse, insan zıddıyla Başlarına gelen sıkıntının müsebbibi sayarlar.
cezalandırılacaktır. Bu Allah'ın subhanehu ve teâlâ ni- Kardeşlerine güvenmezler, onları küçümser-
metleri hususunda değişmez sünnetidir. ler, gelen sıkıntının müsebbibi sayarlar. Bunlar
Allah'ın dünyada, içlerindeki hastalığı açığa çı-
"Hani Rabbiniz şöyle bildirmişti: 'Andolsun, karmak suretiyle rezil edip, ahirette elim verici
eğer şükrederseniz size olan nimetimi artırırım. azaba düçar edeceklerindendir.

Bunun yanında Allah'a subhanehu ve teâlâ gü-


venen, O'nun kaderinden razı olan, O'nu razı
3. 9/Tevbe, 67
Rebîu'l-Evvel
4. 59/Haşr, 19 6. 14/İbrahim, 7 1433
5. 50/Kaf, 37 7. 47/Muhammed, 17

Ocak’13 • SAYI: 1

5
etme, O'na hakkıyla kulluk etmek için her fırsa- "Ey Cebrail'in, Mikail'in ve İsrafil'in Rabb'i,
tı değerlendirenler vardır. Allah Rasûlü'nün ya- yerin ve göğün yaratıcısı, gaybın ve şehadet bil-
nında malları ve canlarıyla hazırdırlar. Allah'ın gisinin sahibi… Sen kulların arasında dilediğin
subhanehu ve teâlâ verdiği hidayeti O'nun istediği yer gibi hükmedersin, ihtilaf edilen konularda beni
ve şekilde kullanırlar. İşte bunlar hidayeti arttı- doğruya hidayet et."  11
rılan ve takvaya muvaffak kılınanlardır.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem iki secde arasında:
Ayaklarımızın Sabit Kalması için "Allah'ım beni hidayet et, rızıklandır, kusurla-
Ensar Olmalıyız rımı gider, afiyet ver."  12
Hidayete erişmek bir nimettir. Onun ke-
male ermesi ise, onun üzerinde sebat edip, son Hutbetu'l Hace diye bilinen konuşmalara ve
nefeste hidayet üzere olmaktır. Allah bizlerden bir işe başlarken yaptığı duada "Şüphesiz hamd
Müslümanlar olmamızı istediği gibi, İslam üze- Allah'adır. O'na hamd eder O'ndan yardım diler,
re ölmemizi de istiyor. O'ndan mağfiret ister, O'ndan hidayet isteriz. O
kimi hidayet ederse onu saptıracak yoktur..."  13
"Ey iman edenler, Allah'tan nasıl korkup sa- derdi.
kınmak gerekiyorsa öylece korkup sakının ve
siz, ancak Müslüman olmaktan başka (bir Hidayet üzere sebat, selef için en
din ve tutum üzerinde) ölmeyin."  8 önemli meselelerdendi. Onlar Allah
Rasûlü'nün dahi bu konuda çok du-
"Bunu İbrahim, oğullarına vasiyet yarlı olduğunu görünce korkmuş-
etti, Yakup da: 'Oğullarım, şüphe-
vahyin rehberliğinde

lardı. Sürekli Allah'a subhanehu ve teâlâ


siz Allah sizlere bu dini seçti, yalvarıyor, gerçek bir iman ve
siz de ancak Müslüman ola- onda sebat istiyorlardı.
rak can verin' (diye benzer Sahabeye bu korku Allah
Rasul’unden miras kalmıştı.
bir vasiyette bulundu.)"  9 Rasûlullah'ın sallallahu
Onun hallerini düşündükçe
kalpleri yerinden fırlayacak gibi ve ashabı-
aleyhi ve sellem
Her gün namaz- oluyordu; nın bu konuda yaşa-
larımızda 'Bizi doğru ‘Allah’ın gelmiş geçmiş günahlarını dıkları ve korkuları o
yola hidayet et'  10 diye affettiği, cennette dahi yeri belli
seviyeye ulaşmıştı ki, bu-
Allah'a dua ediyoruz. Oysa olan insan korkuyorsa, biz nasıl
olmalıyız!’ diyorlardı. günün insanları onları görse
kendi namaz kılan insanın
deli, mecnun zannederdi.
hidayet istemesi, hidayet
üzere sabit kalmayı istemektir. Selef hidayetinde emin olana
Çünkü İslam olduktan sonra, onun münafık gözüyle bakar, korkuyu ve
muhafazası en zor olandır. İnsanın emniyeti nifak ve sadıklığın ölçüsü
zayıflığı, dünyanın süsü, ahiretin ve sayarlardı.
ölümün uzaklığı, şeytanın desise ve
tuzakları, insanların çoğunun dalalet üzere Hasan-ı Basri: 'Vallahi ondan ancak
olması bu zorluğun başlıca sebeplerindendir. mü'min korkar, münafık emin olur' derdi.

Allah Rasûlü bunu bildiğinden, en çok talep Mü'min hidayeti Allah'tan subhanehu ve teâlâ bilir.
ettiği şeylerden biri hidayettir. O namaza du- Ne yaparsa yapsın bu nimetin hakkını ödeye-
rurken, secde aralarında, dualarında, konuşma- meyeceğini bilir, bu onu korkulara sevk eder,
ya başlarken muhakkak Allah'tan subhanehu ve teâlâ korkar; kaybetmemek için daha fazlasını yapar,
hidayet yani O'nun üzerinde sebat talep ederdi. yaptıkça lezzet alır ama korkusundan birşey
kaybetmez.
Namaza başlarken Fatiha'dan önce yapılan
istiftah dualarından biri de; Münafık rahattır, hidayeti Allah'ın subhanehu ve

8. 3/Al-i İmran, 102 11. Müslim


9. 2/Bakara, 132 12. Sünen Sahipleri İbni Abbas'tan radıyallahu anh.
10. 1/Fatiha, 5 13. Müslim, Nesai

6
verdiğini unutmuştur. O okumuştur, o araş-
teâlâ
tırmış bulmuştur, onun için korkmaz. Korku-
suzluğu onu cüretkâr kılar, az gözünde çoğalır.

Sahabeye bu korku Allah Rasûlü'nden miras


kalmıştı. Onun hallerini düşündükçe kalpleri
yerinden fırlayacak gibi oluyordu; 'Allah'ın gel-
miş geçmiş günahlarını affettiği, cennette dahi yeri
belli olan insan korkuyorsa, biz nasıl olmalıyız!'
diyorlardı.

Acaba biz nasıl olmalıyız?

Günümüzün ne kadarını bunu düşünmeye onlar yapmıştır. Ne mutlu o hayatlarını ensar


veriyoruz. İçinde olduğumuz emniyet hali ne- olmaya vakfedenlere. Ve ne yazık ki bu şerefi
dendir? basit meseleler, kişisel problemler sebebiyle terk
edenlere.
Amellerimizin çokluğundan mı yoksa ya-
naklarımızda iz bırakan gözyaşlarından mı!? Hidayet ve onda sebat istiyorsak, biz de se-
Neden? lef gibi korkuyor ve emin değilsek en güvenli
liman; Allah'ın subhanehu ve teâlâ vaadidir. O vaadin-
Hidayet üzere kalmak, korkmak Allah'ın sub- den dönmez, en sadık sözün sahibidir: 'Ensar
hanehu ve teâlâ tuzağından emin olmamak, bunlar olun bu dine, sizi sabit kılayım' diyor, vadediyor.
iman nurunun girip kuşattığı kalbe yabancı ol-
mayan şeylerdir. Bunun için Allah'a subhanehu ve teâlâ Dünyada İmanın Lezzetini,
sözlü olarak, gece-gündüz yalvarmalı, O'ndan Ahirette Cenneti Elde Etmek için
hidayet ve sebat istemeliyiz. Dualarımızda buna
yer ayırdığımız gibi, fiili dua ile bu istediğimiz-
Ensar Olmalıyız
de de sadık olduğumuzu göstermeliyiz. İşte bu Müslümanın en büyük kaybı, Kur'an'ın de-
da dine ensar olmaktır. Din davasında bize dü- yimi ile 'hüsrandır'. Çalışıp yorulmak ve elde
şen görevi hakkıyla yerine getirmektir. edilmesi gerekenlerden mahrum olmaktır.

"Ey iman edenler, eğer siz Allah'a (Allah adına İman ettiği halde imanın tadını, lezzetini ala-
İslam'a ve Müslümanlara) yardım ederseniz, O mayan, ahirette cennette ve Rahman'ın rızasına
da size yardım eder ve sizin ayaklarınızı sağ- nail olmayandan daha hüsranlı kim olabilir?
lamlaştırır."  14
"Üç şey vardır ki onu kendinde bulunduran
Dinde sabit kalmanın yolu dine yardım et- imanın tadını bulur. Allah ve Rasûl'ü ona her-
mektir. Hizmet ehli, dava insanı, cemaat ada- şeyden daha sevimli olan, kişiyi sadece Allah
mı olmaktır. Emir sahiplerine güven vermek- için sevmesi, imandan sonra küfrü ateşe girmek
tir. İslam'a hizmet için düşünülen her işte 'Bu gibi kesin görmesidir."  15
kardeşimiz yüzünün akıyla yapar' dedirtmektir.
"İmanın tadını aldı, imanın tadını aldı, ima-
Ne mutlu o insanlara, ne mutlu ki ensarlıkları nın tadını aldı Rab olarak Allah'tan, din olarak
mü'minlerin gönlünde tescillidir. Onlar Allah'a İslam'dan, Nebi olarak Muhammed'den sallallahu
güvendikleri gibi mü'minlerde onlara güvenir, aleyhi ve sellem razı olanlar."  16
her hizmete layıktırlar mü'minlerin gözünde.
Çünkü ensardırlar, yardımcıdırlar. Onlar ko- Bu hadisler ve imanın tadına varacak insan-
nuşmaz, iş yaparlar, aynalarında laf kalabalığı ların özelliklerine bakalım:
yoktur, amelleri vardır. Allah'ın dine ensardırlar,
geriye bakıldığında hep hizmet vardır. İnsanlar Onlar Allah'ı subhanehu ve teâlâ ve Rasûlü'nü her-
konuşmuş onlar çalışmıştır, insanlar eleştirmiş
Rebîu'l-Evvel
15. Muttefekun Aleyh 1433
14. 47/Muhammed, 7 16. Müslim

Ocak’13 • SAYI: 1

7
şeyden çok severler. İslam'da sevgi söz ile is- da onlara mutlaka cenneti vermek üzere- can-
patlanan bir mefhum değildir. Sevginin ispatı larını ve mallarını satın almıştır."  17
tabi olma ve tercih etmedir. Kardeşlerini Allah
subhanehu ve teâlâ için severler, ihlas onları şahısla- Malını, canını, dünyasını Allah'a satmak an-
ra bağlı hizmete ve ensarlığa değil, her daim ve cak hizmet ehli, dava insanı mü'minlerin işidir.
şartta ensarlığa iter. Derdi Allah ve rızası olanı
şartlar bağlamaz. Herşey ve onda O'nun ensar- Bu kutlu çağrı her nesli kapsayan, her daim
lığını yapacak durumu vardır. İmanı o kadar sa- icabet edecek olanlara açık olan bir çağrıdır.
hiplenmişlerdir ki, kaybını ateşe girmeye denk Tarih boyunca bu çağrıya her iman eden değil,
görürler. insan yaratılışı gereği uğruna yorulup, hakkıyla iman edenler icabet etmiştir. Çünkü o
fedakarlık yapmadığı birşeye değer vermez. Ra- zordur, o peşin olan rahatı çok uzakta görülen
hat elde edilenin gözden çıkarılması da rahattır. rahata tercihtir. O, insanın kendi nefsiyle müca-
Ancak dine ensar olmuş insanlar onu kaybet- delesi ve her an murakebe etmesinin sonucudur.
mekten korkar.
İnanıyor ve Allah'tan subhanehu ve teâlâ niyaz
Ensar olmayanlara iman, din, dava ediyorum ki bu dergi ensarlık yolunda atılan
yüktür. Ona birşey feda etmeyip kendi adımların bir tanesidir. Ensar olmak için yanıp
dünyalarını imar etmelerine rağmen tutuşan, Rabblerinin yardımı olmasa bir saniye
hep sıkıntılı ve keder içindedir- ayakta duramayacak olanların, "Allah'a yardım
ler. Korkuları, huzursuzlukları edin ki O da size yardım etsin" vaadine nail olma
“Hiç şüphesiz onları batıl ve malayani şey- çabasıdır. Allah subhanehu ve teâlâ muvaffak kılsın.
Allah, lere sevk ettikçe daha fazla,
Allah subhanehu ve teâlâ imkan ve ömür verirse bir
mü’minlerden daha beter susuzluklarını
sonraki yazımızda ensar olmaya aday olanların
arttırırlar.
karşılığında dikkat etmeleri gereken hususlara değineceğiz.
onlara Ensar ise farklıdır. O
Çaba bizden, başarı Allah'tandır.
mutlaka cenneti dünyada, ahiret cenne-
vermek üzere tine girmiştir, gönül ra-
Sizleri emanetleri zayi etmeyen Allah'a subha-
hatlığı içindedir. Yaptığı her
canlarını ve fedakarlık ve hizmet ona ya-
emanet ediyorum.
nehu ve teâlâ

mallarını satın kin, kalp ferahlığı ve tevekkül Selam ve dua ile, Ebu Hanzala...
almıştır.” olarak geri dönmüştür. Yedi-
(9/Tevbe, 111) ği yemeğin lezzetini beğenip,
yedikçe fazlasını isteyen insan
gibidir. Zahiren kaybeder, ma-
lından canından, vaktinden ve raha-
tından gidiyordur. Hakikatte ise kazanır,
dünyanın cenneti de, ahiretin cenneti de
ensarlığın karşılığıdır… Allah'ım bizi onlar-
dan kıl.

Cenneti anlatan ayetlere bakın, hiçbirinde


karşılıksız cennet yoktur. Dünyasını satmadan
cenneti elde eden yoktur. Bu ticaretin adı, fiyatı,
sonucu Allah tarafından belirlenmiştir. Ne kut-
sal ticarettir ki herşeyini Rahman üstlenmiş, O
belirlemiştir.

Adı: karlı ticaret; satılan: cennet; bedel: dün-


ya hayatı; karşılık: ebedi kurtuluş.

"Hiç şüphesiz Allah, mü'minlerden -karşılığın-


17. 9/Tevbe, 111

8
BAŞYAZI

Arap Baharı!
En başarılı kabul edildiği Tunus ve Mısır da dahil, belirsiz-
lik sürerken, Libya ve Suriye'nin kritik durumu göz önün-
deyken ‘Bahar' demek, halkların ‘Kış' yaşamasını temen-
ninin göstergesiydi. Bu sürece verilecek en doğru isim
‘Halk Ayaklanması', ‘Halk Devrimi' veya ‘Uyanış' olmalıydı.

Allah'a hamd, Rasûlü'ne salat ve selam olsun. Gündemi belirleyen maddeler, insanların
yaşadıkları iki madde halinde özetlenebilir:
Esselamu aleykum ve rahmetullahi ve bera-
katuhu, • Batının boğuştuğu ekonomik kriz (açlık).

Kardeşlerimizle bu yolla buluşmamızı sağ- • Doğunun yaşadığı savaş korkusu (korku).


layan Allah'a subhanehu ve teâlâ sonsuz hamd eder, Bu Allah'ın subhanehu ve teâlâ değişmez sünne-
içimizi ferahlatmasını, işimizi kolaylaştırmasını, tidir. Bir kavim Allah subhanehu ve teâlâ'nin nimet-
dilimizin ve kalemimizin bağını çözüp, sözleri- lerine nankörlük ettiğinde, o nimetin zıddı ile
mizi anlaşılır kılmasını niyaz ederiz. cezalandırılır. Ayette konu edilen belde emniyet
huzur içindedir. Bu nimete nankörlük edince,
İçinde bulunduğumuz günleri, şu ayetler ışı-
zıddı olan korku ve açlığı yaşamıştır. Allah'ın
ğında değerlendirmeyi uygun gördük.
subhanehu ve teâlâ kendisine verdiği nimeti hoyratça

"Allah bir şehri örnek verdi: (Halkı) Güvenlik kullanan batı, açlık korkusuyla imtihan ediliyor,
ve huzur içindeydi, rızkı da her yerden bol bol daha doğrusu azaba uğruyor. Ekonomik kriz,
gelmekteydi; fakat Allah'ın nimetlerine nankör- açlık ve gelecek endişesinin pekiştirdiği ırkçılık
lük etti, böylece Allah yaptıklarına karşılık ola- damarı kabarıyor, bu da huzurlarını ve güven-
rak, ona açlık ve korku elbisesini tattırdı."  1 lerini sarsıyor. Eldekinin tükeneceği korkusu,
yabancı düşmanlığını, onların ekonomiye zarar
"Sen, Allah'ın sünnetinde kesinlikle bir deği- verdiği düşüncesini tetikliyor.
şiklik bulamazsın ve sen, Allah'ın sünnetinde
kesinlikle bir dönüşüm de bulamazsın."  2 İnsan hakları, azınlık hukuku konularında
dünyaya ahkam kesen batı, benzeri görülmemiş
ırkçı söylemlerle karşı karşıya. Sağ partilerin oy- Rebîu'l-Evvel
1. 16/Nahl, 112 ları artıyor, 'Göçmenleri kovalım' diyecek kadar 1433
2. 35/Fatır, 43

Ocak’13 • SAYI: 1

9
sorumsuzlaşan, Avrupa'nın dünyaya dayattığı ya dönüştü. Tunus'ta başlayan bu ayaklanmalar
en temel kriterlerle çelişen siyasetçilerin yıldızı , bölgeye tez zamanda sıçradı. Mısır da başlayıp
her geçen gün biraz daha parlıyor. 18 gün gibi kısa sürede Mübarek'in devrilmesi
tüm halkları heyecanlandırdı. Tetikleyen unsur
Açlık ve korku… tek olup, istekler aynı olsa da süreç her ülkede
farklı yaşandı. Sonuçlar ise tamamen birbirin-
Dünyanın doğusu, ayaklanmalar, halk hare- den farklı gelişti.
ketleri, iç çatışmalar, bölgede çakışan menfaat-
ler ve karşı karşıya gelen devletlerde hemen her Sürece Verilen İsim
gün bir savaş senaryosu konuşuluyor. Bunlar
Batı, olayların ilk gününde 'Arap Baharı'
propaganda veya psikolojik harbin bir parçası
dedi. Bu isimlendirme esin kaynağı ve amacı
olabilir... Belki hiçbir savaş yaşanmadan bölge
gözönüne alındığında problemliydi. Henüz na-
dizayn ediliyordur, bu senaryoların halklarda
sıl sonuçlanacağı belli olmadan, sürece 'Bahar'
oluşturduğu korku, azap boyutuna ulaşmıştır.
deme hakları, belli noktada hapsetme isteği-
Hiçbir halk emniyet içinde değildir.
nin tezahürüydü. Süreç başlayalı 1 yıl oldu. En
Komplo teorileri, stratejik yorumlar- başarılı kabul edildiği Tunus ve Mısır da dahil,
dan önce Müslüman olayları bu gözlük- belirsizlik sürerken, Libya ve Suriye'nin kritik
le değerlendirmelidir. Bu, kitap durumu göz önündeyken 'Bahar' demek, halk-
Komplo ve sünneti kendisine kaynak ların 'Kış' yaşamasını temenninin göstergesiydi.
kabul eden, onların evren- Bu sürece verilecek en doğru isim 'Halk Ayak-
teorileri, selliğini savunan, tevhid ehli lanması', 'Halk Devrimi' veya 'Uyanış' olmalıydı.
stratejik yo- için en uygun olanıdır. Kana-
rumlardan atimizce sayıları az yazarlar Sürecin Oluşumu ve Meydana
önce Müslü- dışında bu noktalara vurgu Getiren Etkenler
man olayla- yapılmaması, kaynak bu- Sürecin oluşumu tamamen Allah'ın subhanehu
nalımı ve İslam'a bakış ve teâlâkaderi ve Sünnetullah'ın işleyişidir. Allah
rı, kendisine açısından kaynaklanıyor. subhanehu ve teâlâ zulmü kendi nefsine haram kıldığı
kaynak kabul Stratejik yorumlar, komplo gibi kulları arasında da haram kılmıştır. O zul-
ettiği Kur’an teorileri söz konusu olduğun- me sabredip zalime mühlet verse de, bu O'nun
ve Sünnet ile da söyleyecek sözü bitmeyen razı olduğundan değil sonsuz hikmetindendir.
sözüm ona kanaat önderleri
değerlendir- "Ayetlerimizi yalanlayanları ise, onları bilme-
ve Müslüman(!) yazarlar, işin
melidir... Sünnetullah boyutuna ya hiç yecekleri bir yönden derece derece (günahları
değinmiyor ya da 1-2 kelimey- yükletip azaba) yaklaştıracağız. Onlara bir süre
le geçiştiriyorlar. Bu onların vahye tanıyorum. Hiç şüphesiz benim düzenim (ceza-
bakış açıları ve İslam'da yaşadıkları mik- landırmam) sapasağlamdır."  3
tarın göstergesidir. İslam'ı salt kültür düze-
Diktatörlerin zulmü, halkın yaşadığı mağ-
yine indirgeyen, bir zamanların kemalistle-
duriyetler, mazlumların ahı sürecin başlama-
riyle yarışır vaziyette; Müslümanları(!) muasır
sının asıl nedenidir. Bu aynı zamanda halklara
medeniyet seviyesinde temsil hayalleri onları
sunulmuş, Allah'ın subhanehu ve teâlâ rahmetinin te-
dinlerinden ettiği gibi, hayallerini dumura uğ-
cellisi olan fırsat sunma, zalimlerin cezalandırıl-
ratmış, söz sahibi değil, yorum hamalı kılmıştır.
masıydı. Diktatörleri deviren halklar, İslami bir
Başta kendileri olmak üzere, genel kamuoyu-
nizam tesis edebilirdi. Bunun demokrasi gibi
nun görüşlerini başkaları şekillendirmektedir.
yeni bir küfür sistemine feda etmeleri, süreci
başından kaybetmeleri ve Allah'ın subhanehu ve teâlâ
Ortadoğu ve Halk Ayaklanmaları
nimetlerine nankörlük etmelerinden başka bir
2010'nun son günlerinde başlayıp, 2011 yı- şekilde açıklanamaz. Bununla beraber konuyu
lının tamamını bu gündem belirledi. 17 Aralık açıklarken genel olarak siyasi üç eğilimden söz
2010 tarihinde ekonomik sebepleri gözeterek edebiliriz.
kendini yakan bir seyyar satıcı, süreci başlat-
mış oldu. Bu bireysel isyan, kitlesel başkaldırı- 3. 7/Araf, 182-183

10
a. Bu süreç batının dilemesi ile başladı. olmak üzere batının sıkıntıya girmesine neden
Halklar piyondu, meydanlarda bağıranlar onlar olur.
olsa da, onları örgütleyen, sloganları belirleyen,
hedeflerini sınırlayanlar dünyayı yöneten güç- Bölgenin, İslamî hareketlerin merkezi ol-
lerdir. ması, güç dengeleri onların lehine değişirse bu
batının medeniyetler çatışması, haçlı seferleri
Mevcut yönetimler uzun zaman ve elde et- intikamı gibi tezlerini de kaybetmesi anlamına
tikleri güç sayesinde, batının her isteğini yerine gelir. Bu da batının psikolojik üstünlüğünü biti-
getirmiyor, pazarlık yapabiliyordu. Batı ise böl- rir. Öne sürdüğü tezlerde yanılmış kabul edilir.
gede konuşan, üreten değil hizmet edecek yö-
netim arıyordu. Bir kargaşa ve akabinde yöne- Bu görüşü savunanların dayanağı, mevcut
timin kendine devrildiği hükümetlerde minnet haldir. Birçok yerde istenilen sonucun alınma-
duygusu oluşturacak, yeniden inşa sürecinde ması, iç savaş endişeleri yeni yönetimlere aday
onlardan mutlak itaat sağlanacaktı. Ayrıca halk- olanların batıyı ikna söylemleri bu tezlerini des-
larda 40 yıldır biriken öfke, kontrol altına alın- tekleyen unsurlardır.
malıydı. Kendiliğinden patlaması sonucu önü
alınamayabilir, bölgesel çıkarlar tehlikeye gi- Bu görüşün sahipleri (istisnalar olmakla
rebilirdi. Dünyada herşeyden haberdar olan(!) beraber) genelde batıya ilahi vasıflar yükleyen,
CIA ve Mossad bu halklar kendi dinamikleriyle aşağılık kompleksiyle mel'ul insanlardır. Onla-
harekete geçmeden bu süreci başlattı. Tüm kitle rın gözünde batı: herşeyi gören, haberdar olan,
iletişim araçlarını kontrol etme gücüne sahip ol- yaprak kıpırdasa mutlak dilemesi veya emret-
duğundan(!) halkların örgütlenmesi kolay oldu. mesiyle gerçekleşen güce sahiptir. Bu cümleler
Bölge onlar için çok önemlidir, bölgeyi kaderi- size tanıdık gelmiş olabilir. Bunlar Kur'an'ın
ne terk etmeleri mümkün değildir. Çünkü: Allah'a subhanehu ve teâlâ yakıştırdığı sıfatlardır.

Dünyada hala en önemli olan enerji kaynağı Bu insanlar: Musa aleyhisselam döneminde ya-
petrol bu bölgelerdedir. Aynı zamanda bölgeye şasa, onu firavunun adamı diye yaftalamaktan
petrolleri taşıma yolu, stratejik denizlere sahip- geri kalmazdı herhalde. Firavun İsrailoğulların-
tir. Kaynağın el değiştirmesi veya geçiş güzer- da biriken öfkeyi, Musa'yı aleyhisselam kullanarak
gahı olan denizlerin başkalarının kontrolüne kontrol altına almış olabilir. Ve o topraklardan
girmesi bu güçleri zor duruma sokar. çıktıktan sonra Musa aleyhisselam ile sorun yaşama-
ları bunun delili değil midir? Ki bu bakış açısına
Bölgede İsrail vardır. Onun çıkarları ve ko- sahip olanların bir türlü iman edemeyişlerinin
runması batı için hayati öneme sahiptir. İsrail nedeni de budur. Allah subhanehu ve teâlâ Müslüman-
bölgede, batının karakolu olduğu gibi psikolojik ları muhafaza etsin..
üstünlük aracıdır da. Ayrıca yahudi lobileri ve
şirketleri batının siyaset ve ekonomisine yön ve- b. Süreç tamamen İslamî hareketlerin kont-
rirler. İsrail'in çıkarları gözetilmediğinde, top- rolünde gelişmiştir.1930'lardan bu yana sistem-
lumu siyasi ve ekonomik anlamda sarsabilirler. li çalışan İhvan-ı Müslimin, seksen yıl sonunda
Rebîu'l-Evvel
Bölgede güç dengelerinin değişmesi başta İsrail 1433

Ocak’13 • SAYI: 1

11
Cuma namazları ve televizyon kanallarıyla, hal-
kı da sürece dahil etiler.

Batı, böyle bir hareketi öngörememişti,


bundan dolayı ilk etapta afalladı, bunu karşıla-
yacak hazır bir projesi yoktu. Her kafadan bir
ses çıkıyordu. Yukarıda zikri geçen menfaatleri
tehlikedeydi, sürece sonra dahil oldu. Dengeleri
kendi lehine kullanmak için elinden gelen her-
şeyi yaptı.

Süreci tamamlayan ve yapabileceği birşey


amacı olan kitlesel, sivil ayaklanmayı başlat- olmayan yerlere (Tunus, Mısır) demokrasi, in-
mıştır. san hakları adı altında destek verdi. Oysa bu
diktatörler düne kadar batının dostlarıydı, süre-
Bu seksen yıl zarfında gerek ihvan gerek on- ce yeni dahil olan ülkelerde ise hemen müdahe-
dan ayrılan İslami cemaatler, örgütlükleri, ilmi lede bulundu. Libya ve hali hazırda devam eden
ve siyasi birikmesiyle bu işi başardılar. Sürecin Suriye sorunu bunun en güzel örneğidir.
her aşamasında etkin olmaları da bunun göster-
gesidir. Kanaatimizce bu, siyasi görüşler arasında en
tutarlı olanıdır. Allah subhanehu ve teâlâ en doğrusu-
Filistin dayanışma eylemleriyle ihvan, bu- nu bilir.
nun hazırlıklarını yaptı. Siyaset ve eğitim ala-
nındaki nüfus bünyesinde barındırdığı ve tüm Tevhid ehli olarak bu süreçten alacağımız
başyazı

İslam aleminde kabul gören ulemanın fetvaları, dersleri şu maddelerle özetleyebiliriz.


sosyal paylaşım ağlarını etkileyici ve çaplı kul-
lanabilmesi de zikredilebilecek sebeplerdendir. • Müslümanlar her daim harekete hazır olma-
lıdır. İlmi, siyasi ve teşkilati anlamda altya-
Seçimlerin yapıldığı Tunus ve Mısır'da bi- pılarını oluşturmaları şarttır. Basit, gündelik
sorunları aşmalı, İslam cemaatinin hedefleri-
rinci parti olmaları, Suriye'de aktör konumunda
ne odaklanmalıdır. Kendi problemlerini gün-
oluşları bu tezi destekliyor mahiyettedir.
dem yapan insanlar, büyük olaylara katkıda
bulunamazlar.
c. Bu süreç kimsenin beklemediği bir anda
hasbelkader gelişti. Ne kendini yakan genç ne • Müslümanlar hizmette meşru olan her yolu
de meydanlara dökülen kalabalıklar bu sonucu kullanmalı, ulaşabildiği kadar insana ulaşma-
öngörmemişti. Süreç kısa zamanda İslami kesi- lıdırlar. Şüphesiz insanlığın problemlerinin
min kontrolüne geçti. Bu genelde İhvanı Müsli- çözüm kaynağı İslamdır. Bu gerçeği insanlara
min ve Suuda bağlı olmayan, içinde bulunduğu anlatmak, onlara ulaşmak ise bizlerin görevi-
sistemde zıtlaşmayan selefilerdi. dir. Sözlü, fiili ve görsel davet çalışmalarına
hız vermelidirler. İslamî hareketlerin bu yön-
İhvan, böyle bir duruma hazırlıklıydı. He- de çalışmaları süreçte belirleyici etkenlerden-
definin bu olması, örgütlüğü, halka hitap eden dir. Elbette kastımız her yol değil, bunlardan
siyaseti, eğitimi, medya, ekonomi alanlarındaki mübah olanlarıdır.
nüfusu sürecin kontrolünü kolaylaştırdı. Selefi- • Düzenlerin değişmesinin tevhid ehline
ler ise; cumalar ve hatiplerinin halk tarafından bir faydası yoktur. diktatörlük yerini, kar-
seviliyor olmasının avantajını kullandılar. Son deşi olan demokrasiye terk edecektir. Bu
on yılda Mısır'da kurdukları özel televizyon- Akp'nin Türkiye'de iktidar olması ile aynıdır.
lar, halkla aralarında bağ kurdu. Kanallarında Tüykiye'de Müslümanların rahat nefes alaca-
İslamî hassassiyatlerin dorukta olması, tüm ğına inananlar yanıldıkları gibi bu, İhvan'ın
İslami kesimi onlara yönlendirdi. İhvan dahi oluşturacağı yönetimde, tevhid ehlinin rahat-
onların bu sürece katılacağını tahmin etmiyor- layacağını düşünenler de yanılıyorlar. Bugün
du. Tüm dünyayı şaşırtıp sürece dahil oldular. Türkiye'de İslamî mücadeleyi dernek, dergi ve
seminer sanan, muhalifliği meydanlarda slo-

12
gan atmak olarak algılayan kesimler için Akp petrolü ele geçirecek hem de hac mevsiminde
dönemi nimettir. Sırf Amerikalı diplomatlara dünya Müslümanlarına şiilik propagandası ya-
göstermelik olsun diye, her ziyarette mağdur pacaktı. Körfez ülkelerinde yaşayan yoğun şii
edilen Müslümanlar düşünüldüğünde, duru- nüfus ve İran ile ilişkide olmaları İran'ın lehi-
mun hiçte sanıldığı gibi olmadığı anlaşılacak- neydi.
tır. Bunun en iyi örneklerinden biri İhvan'ın
kuruluşu olan Hamas'tır. Daha iktidarının ilk İkincisi: Ümmetin esaretinin sembolü olan
zamanında cami basması, Şeyh Ebu Nur El- Kudüs davasını sahiplenmek, bunun için hem
Makdisi'yi şehit (inşallah) etmesi, alınlarında Lübnan Hizbullah'ına hem de Filistin direni-
kara leke olarak durmaktadır. İktidar olmak
şine destek verecekti. İsrail'in bölgede etkisiz-
için dininden taviz verip, Rabb'ine ihanet et-
mekten imtina etmeyenlerin, Müslümanlara leştirilmesi İran'ı İslam dünyasının temsilcisi
ihaneti normal karşılanmalıdır. kılarak, batının karşısında psikolojik üstünlük
elde edecekti. Bu ikinci proje ancak Suriye ile
Taviz ve yaranma siyaseti üzere inşa edilen iyi ilişkiler geliştirmekle mümkündü. Ara ülke
hareketlerin, yarınları bugünlerinden daha konumunda olan Suriye ile en başından köklü
çirkin olmaya mahkumdur. Taviz verenlerin ilişkiler kuruldu. Yüzyıllardır İslam dışı gör-
kendilerini frenleyecek onurları, taviz iste- dükleri Nusayrilerin Müslüman olduklarına
yenlerin doyum noktası yoktur. Verdikçe dair fetva vererek bu siyasi ilişkiyi dini ala-
kaybedilen onur ve izzet, gördükçe na çekmiş oldular.
doymayan ve daha fazlasını isteyen
bir döngünün habercisidir. Batının Suriye ile problemi ne
demokrasi ne de sivil katliamları-
Sürecin Kilitlendiği dır. Yemen'de aylardır süren
Nokta: Suriye katliamı görmezden gelen,
Bahreyn'de yaşanan ayak-
Süreç Suriye'de tıkan- Taviz ve yaranma siyaseti
üzere inşa edilen hareketlerin, lanmanın tanklarla bastı-
mıştır. Aylardır süren
yarınları bugünlerinden daha rılmasına göz yuman,
ayaklanmalar yö- çirkin olmaya mahkumdur. Taviz hali hazırda mütte-
netime geri adım verenlerin kendilerini frenleyecek fikleri olan körfez
attıramamış, sivil kat- onurları, taviz isteyenlerin
ülkelerinin diktatörlükle
liamlarını durduramamış- doyum noktası yoktur.
olmasına tek kelime etme-
tır. Uluslararası yaptırımlar,
yenlerin, demokrasiden, hu-
müdahale tehdidi, iç savaşı,
kuktan ne kaybettikleri gayet
diktatörlerin sonları ve kapı-
açıktır.
daki tehlikeye kulaklarını tıkamıştır,
yönetim. Batının problemi İran'ladır.
İran'ın varlığı her yönden batının çı-
Aslında Suriye bu denli direnecek
karlarını tehdit etmektir.
güce sahip değildir. Süreçte aktör olabi-
lecek ne siyasi ne ekonomik ağırlığı taşır. • Rusya ve Çin'in İran üzerinden bölge-
Suriye'yi önemli kılan İran ile ilişkileridir. de güç dengesi kurmaları.

1979 İran devrimi bölgede dengeleri alt üst • Körfez ülkelerinde olası şii ayaklanmalarıyla
etti. Tüm dengeleri batının aleyhine değiştirdi. petrolün kaybedilmesi. Varili 180-200 dolar
Şah İran'ı batının bölgedeki karakoluyken, Hu- olan petrolün, ABD'ye 18 dolara satıldığı ve
meyni İran'ı batıya baş düşman ilan etmiştir. onun da kullanılmayan silahların suretiyle
Rusya ve Çin gibi batının karşısında duran güç- tekrar ABD'ye döndüğü düşünülürse bu çır-
ler, İran'ın yanında yer alarak, batıyı daha zor pınışın nedeni daha iyi anlaşılacaktır.
duruma sokmuştur. Bu süreçte İran bölgede iki • Hizbullah ve Hamas'ın İsrail'e oluşturduğu
büyük projeyi hayata geçirdi. tehdit. İsrail bölgede batının güç göstergesidir,
topraklarda sözünün geçtiğinin belgesi niteli-
Birincisi: Suud başta olmak üzere körfez ğindedir. İsrail zamanla bu özelliğini yitirecek Rebîu'l-Evvel
ülkelerinde devrim yapmak ve bununla hem 1433

Ocak’13 • SAYI: 1

13
Batı bu oyunu İran-Irak savaşında ve Körfez
krizinde de oynadı.
İslamî hareketlerin, ayaklanan
Tarihi ile övünen Osmanlı ruhunu diri tut-
halkları şeriata teşvik etmek ye- maya çalışan ama tarihinden ders alamayan bir
rine, pastadan pay alma adına hükümet ile karşı karşıyayız. Osmanlı batıyla
demokrat kesilmelerini anlamak girdiği ittifaklarda hem gücünden olmuş hem
de umut bağlayan halkların gözünde güveni-
mümkün değildir. Bu süreç birçok lirliğini ve temsil kabiliyetini yitirmiştir. Bugün
camianın kendini gözden geçirme- Akp'nin temsil ettiği Türkiye bundan farksızdır.
si, eksikliklerini tamamlaması için Batının şişirmesi ile kendini dev aynasında gö-
ren zevat, gerçeklerle yüzleşince hakikatı anla-
fırsattı... yacaktır.

Türk ekonomisi uzun zamandır iyi, batı ra-


porlarında bu yöne değil hak ihlalleri, AİHM
olsa dahi onu korumak, kollamak psikolojik
şikayetlerini görmeyi tercih ediyordu. Son za-
savaş gereği olarak kalacaktır.
manlarda cılız sesle ihlaller dillendirilse de, eko-
Bu sayılanların Suriye'nin PKK gibi halka nomisiyle övülüp, kapaklara taşınmaya başladı.
mal olmuş bir hareketi yönlendirilebiliyor ol- Bu zamanlamaya dikkat edilmelidir.
ması eklenince, durumun vehameti anlaşılır.
Kürtler bölgede dengeleri değiştirip projeleri alt Hakikat: Dünya açlık ve korku azabına dü-
üst edecek nüfusa sahiptir. Başta Türkiye olmak çar olmuştur. Her hadise daha şerli olanına ge-
üzere İran, Suriye ve Irak'da sınır bölgelerine bedir. Batıda açlık korkusu daha tehlikeli olan
başyazı

sahiptirler. Suriye başından bu yana bu kartı ırkçılık ve sömürülecek olan devlet arayışını te-
oynamış, başta Türkiye olmak üzere batıyı kürt tikliyor. Doğuda ayaklanmalar, iç savaş, dış mü-
kartıyla tehdit etmiştir. dahale korkusu salıyor. Bu da kabile bağlarının,
grupçuluk anlayışının öne çıkmasına neden
Çakışan menfaatler, ülkelerin geri adım at- oluyor. İnsanlık Allah'ın subhanehu ve teâlâ nimetine
maması, süreci Suriye üzerinde kilitlemiştir. nankörlüğünün bedelini ödüyor. Üzücü olan
Batı başta İran, Rusya ve Çin'in açık desteği ne- çözümün yine de cahileyede arıyor olmalarıdır.
deniyle rahat hareket edememekte, Suriye bu
desteğe güvenip her geçen gün daha fazla sivil İslamî hareketlerin, ayaklanan halkları şeria-
katletmektedir. ta teşvik etmek yerine, pastadan pay alma adına
demokrat kesilmelerini anlamak mümkün de-
Süreçte en tehlikeli oyun Türkiye'nin taraf ğildir. Bu süreç birçok camianın kendini göz-
durumuna getirilmesidir. Füze kalkanının Tür- den geçirmesi, eksikliklerini tamamlaması için
kiye topraklarına kurulması, yetkililer inkar et- fırsattı. Maalesef henüz böyle bir girişime dahil
sede, ülkeyi İran ve Türkiye nezdinde taraf kıl- olunulmadı. Görünürde, süreçte en karlı çıkan
mıştır. Şişirilen ekonomi raporları, Türkiye'ye kesim İhvan-ı Müslimindir. Uzun yıllardır uğ-
üst üste yapılan ziyaretler, düzülen övgüler bu runa herşeylerinde taviz verdikleri yönetime
seviyeden okunmalıdır. Model ülke, karizmatik ulaşacakları kuvvetli ihtimaldir.
lider, ileri ekonomi söylemlerinin hortlatılması
öyle inanıldığından değil, Türkiye'nin kendini Uzun, çok yönlü, tüm dünyayı etkileyen bir
dev aynasında görmesi istenildiğindendir. olayı bir dergi yazısına sığdırmak imkansızdır.
Muhtemelen uzun yıllar üzerine akademik
ABD ve Batı, Afganistan ve Irak tecrübesin- çalışmalar yapılacak, tarihte dönüm noktala-
den sonra direk savaşa dahil olmak yerine, pi- rından sayılacak bir olaydan söz ediyoruz. Bir
yon kullanmayı tercih etmiş gözüküyor. Şayet çok noktayı özetlemek durumunda kaldık. Ya-
istediği sonuç elde edilirse patron olarak süreci zının bu özür gözetilerek okunmasını temenni
yönlendirecek. Elde edilmediği takdirde hezi- ediyoruz.
met, piyonların hezimeti olacaktır.

14
Fikriyat
ozcanyildirim@tevhiddergisi.com Özcan Yıldırım

İslamî Hareket Şahıslara Bağlı Olan


Bir Hareket Değildir
Menhecini vahyin nuru ile çizen taife sebatta öncü
olurlarken, vahyi tam anlamıyla özümsememiş,
menhecini şahıslara endeksli belirleyenler ise
topukları üzerinde geriye dönerler.

İ slam tarihinde bazı vuku bulan hadiseler, iler-


leyen zamanlardaki birçok olaya kandil misa-
li olmuştur. Bu hadiselerden İslami hareketin
'Keşke Abdullah b. Ubeyy, Ebu Sufyan'dan bizim
için eman dilese!' dedi... Bu sisli havayı kirli pro-
pagandalarına alet eden münafıkların, 'Muham-
çıkarması gereken ve tabiri caizse zihinlerine med eğer Peygamber olsaydı öldürülmezdi' sözleri
nakış gibi işlemesi gereken dersler çıkmaktadır. Uhud'da yankılanıyordu...

İşte önümüzde duran şu iki sahne, sahabeye Fakat bu batıl menhece karşılık veren bir
yol gösterdiği gibi, bizlere de yolun işareti, zi- grup sahabe ise; 'Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem
hinlerimizde asılı duran ve hiç inmemesi gere- öldürüldü ise, Allah subhanehu ve teâlâ ölmedi ya?', 'O
ken bir tablo olmalıdırlar... öldü ise sizde onun gibi ölün' ve bu gibi sözlerle,
bu yıkıcı propagandaya karşı koyuyor, vahyin
Tarih sahnesinin bu iki perdesine şöyle bir pak menhecinin bize bir örneğini teşkil ediyor-
nazar-ı dikkat edelim: lardı. Kalplerinde imanın kök saldığı bu taife,
Rasûlullah'a sallallahu aleyhi ve sellem dönüyor, vücutla-
1. Perde: Uhud rını vahyin temsilcisine siper ediyorlardı!
Halid bin Velid radıyallahu anh komutasındaki
Mekkeli müşrikler Müslümanları dağıttıkları Evet bir yanda imanın hakiki lezzetine va-
zaman, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem öldürül- ranların tavrı... Bir yanda basit titreşimlerle sar-
düğü haberi bir anda yayıldı. Bu haberin yayıl- sılan yürekleri taşıyanların sergilediği tavır...
ması ile ilgili kaynaklarda olay şu şekilde ger-
Bir cenahta İslam menhecini özümseyen
çekleşir: Amr bin Kamia 1, Rasûlullah'a sallallahu
taife, diğer cenahta menhecini, rotasını beşere
aleyhi ve sellem yöneldi ve taş attı. Başını yardı, dişini
bağlamış ve bu yüzden izzetin zirvesinde, zille-
kırdı. Öldürdüğünü sanıp; 'Muhammed'i öldür-
tin bataklığına tamah edip de (razı olupta) müş-
düm' diye nida etti. Bu haber ansızın yaygınlık
riklerden eman dileyecek -hem de münafıkla-
kazandı. Müslümanlar bir anda şaşırıp, üzüntü-
rın başı vasıtası ile- pozisyona inen bir taife...
den zafiyete düştüler. Öyle ki, kimisi silahlarını
Allah'ın ayetleri ile terbiye edilmemenin verdi-
bırakmış yere çökmüş ve savaşın, mücadelenin
ği içsel marazın ortaya çıkışı ile oluşan iki ayrı
anlamsız olduğu hissine kapılmış, kimisi ise
menheç, iki ayrı taife, iki ayrı kutup...!
Rebîu'l-Evvel
1433
1. Abdullah bin Kamia olarakta geçer.

Ocak’13 • SAYI: 1

15
gitmiş, bir an olsun bu hareketi lidersiz bırakıp
da hareketin duraksamasına aman vermemiştir.

Günümüzde ise, farklı kültürlerde neş'et et-


memiz, mevcut konjonktürün gölgesinde kalıp,
yine kültür emperyalizminin bizlere ciddi ma-
nada tesir etmesi ile, tüm bu öğretiler sadece
nazari boyutta kalmıştır...

Meseleyi daha da açarak, okları kendimize


çevirecek olursak; sevdiğimiz bir hareket ön-
deri var farz edelim. Sosyal statüsü (ilmi, hilmi,
Vahiy ile beslenen sahabe şu inen ayetle ye- önderlik vasfı, basireti vs.) olan, kalplerde olan
niden terbiye edilir: imanı, harekete geçiren bir lider... Bu lidere olan
saygı ve sevgi de, Allah'ın belirlediği ölçüde ve
"Muhammed ancak bir Peygamberdir. Ondan düşmanı da korkutacak seviyede... Tüm bun-
öncede Peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o larla beraber bu lidere Allah'ın sünneti olan
ölür ya da öldürülürse gerisin geriye (eski dini- cezaevi, ölüm vb. gibi bir musibet isabet edin-
nize) mi döneceksiniz, kim böyle geri dönerse, ce, psikolojik, manevi sarsıntı olmakla beraber
Allah'a hiçbir şekilde zarar vermiş olmayacaktır. sahabenin aynı tavrı gösterilecek midir? Geride
Allah şükredenleri mükafatlandıracaktır."  2 kalıp, 'Onsuz olmaz, olmadan ne yaparım' gibi
cümleler sarf edilip, İslami hareket, İslami dur-
2. Perde gunluğa mı dönüşecektir? Bu sorular ve daha
Benzeri olay, bu defa hakiki manada ger- birçok soru zihinlerimizde muhasebe çatışması
fikriyat

çekleşir ve Allah'ın takdir ettiği ecel Allah'ın yapmalı ve bizleri bu nazari prangalardan kur-
Rasûlü'nü sallallahu aleyhi ve sellem bulur... Her beşeri tarmalıdır.
bulan bu ölüm onu da bulmuştur... Menhecini
vahyin nuru ile çizen taife sebatta öncü olurlar- Fıtrat ve duygusal yön her ne kadar bu olay-
ken, vahyi tam anlamıyla özümsememiş, men- ları bizlere farklı lanse ettirirse de, İslami hare-
hecini şahıslara endeksli belirleyenler ise topuk- ket bu tarihi tabloyu zihinlerinin duvarlarından
ları üzerinde geriye dönerler. indirmemelidir. Aksi durum, batılın kuşandığı
bir yol olması ile beraber, bizim de bu yolu tut-
Ayette önceden gelecek tehlikeye ikaz lam- mamız, helak kapısından içeriye girmemiz de-
baları yakılması, örnek olan neslin sebatında rol mektir.
oynarken aynı zamanda onlara değişmez bir sa-
biteyi de öğretiyordu: Allah subhanehu ve teâlâ bizleri her durumda bu
sancağı dalgalandıran, hareketliliği şiar edinen
"Bu din, şahıslara bağlı bir hareket değildir!" kullarından eylesin.

Evet!... Bu hareket herhangi bir beldeye, böl-


geye, millete, ırka bağlı olmadığı gibi şahıslara
da bağlı değildir. Bu ise dinin değişmez sabite-
lerindendir.

Liderlerinin elinde narin bir fidan gibi ye-


tişen eşsiz neslin kendi liderlerine olan saygısı,
sevgisi, itaati yerli yerinde olsa da, bu olay onları
manen ve fıtren sendeletse de onlar tereddütsüz
yöneticisini seçmiş, onun bağladığı cihad san-
cağını sökmemiş, irtidat dalgalarının üzerine

2. 3/Ali İmran, 144

16
Siyer Notları Genel Olarak Arapların Durumu

enesyelgun@tevhiddergisi.com Enes Yelgün

-1- Cahiliye
Müşriklerin asıl dinleri, heva ve heveslerine
tabi olmaktır. Bağlı olduklarını iddia ettikleri
dinin, kendi nefislerine hoş gelen kısımlarını
alır, geri kalanlarını ya arkalarına atar ya da
hevalarına uydurmaya çalışırlar.

D avetin merkezi konumundaki Arap ya-


rımadası, çöllerle kaplı bir coğrafyaya
sahipti. Bu çöller sayesinde doğal bir koruma
bile başkanları tarafından şekillendiriliyordu.
Ancak davetin merkezi olan Mekke, kendine
özgü koşulları nedeniyle daha yakından ince-
çemberine alınmış, sağlam bir kale görünümü- lenmeyi gerektiriyor. Kabe'nin bulunması ve
ne bürünmüştü. Etrafında Pers ve Roma gibi bununla beraber ticari ve dini yönden merkez
büyük imparatorluklar bulunmasına rağmen, olarak görülmesi, birçok insanın haram aylar-
işgale uğramamış ya da işgale teşebbüs edilse da Mekke'ye akın etmesine neden oluyordu. Bu
de tam olarak başarıya ulaşılmamış olmasının durum, Mekke idarecilerini daha ayrıntılı bir
tek sebebi de buydu zaten. Bu devletlerin yapa- idari yapıyı korumaya sevketti.
bildikleri en fazla şey, sınırlarındaki Arap top-
lumlarının efendilerine taç giydirip, onları vali Peygamber'in sallallahu aleyhi ve sellem dedelerin-
atamaları, böylece egemenliklerini sağlamaya den Kusayy, onun doğumundan yaklaşık yüz
çalışmaları olmuştu. Bunun dışındaki bölgeler- otuz sene önce Mekke'yi istila etmiş, kabilesi
de ise Arap yarımadasına has olan kabile ve aşi- Kureyş'in dağınık fertlerini bir araya getirmiştir.
ret şeflerinin mutlak hakimiyeti vardı. Hayattayken, dinin ve ticari hayatın sekteye uğ-
ramaması için bir çok yeni kurum oluşturmuştur.
Ekonomik olarak en büyük geçim kaynak- Ölümünden sonra ihtiyaç duyuldukça yeni yeni
ları ticaretti. Bu ticareti de ancak haram aylarda birimler Mekke'deki idari sisteme dahil oluyor-
gerçekleştirebiliyorlardı. Sanat yok denecek ka- du. Bu birimlerden en dikkat çekicileri; Dar'un-
dar azdı. Ticaretin dışında birçok meslek köleler Nedve, Sikaye, Rifade, Aşnak ve Sifareydi.
tarafından yerine getiriliyordu.
Dar'un Nedve: Siyer okumalarında bir-
Araplardaki genel siyasi ve idari yapı, yu- çok defa karşımıza çıkacak olan bu kurum, Rebîu'l-Evvel
karıda da söylediğimiz gibi ya valiler ya da ka- Mekke'nin toplumsal hayatına yön veren, karar- 1433

Ocak’13 • SAYI: 1

17
etkisidir. Örneğin; çöllerle kapalı bir alanda ya-
şayan Araplar, aynı çöl gibi en ufak bir rüzgarda
bile değişebilen yapıya sahiptiler. Hemen kızar,
öfkelenir, asla sakinleşmeyecek denilirken, bir
anda sessizliğe bürünürlerdi. Çok basit mese-
leler yüzünden tartışır, sadece kabilelerini değil
koca bir Arap yarımadasını savaş alanına çevi-
recek çatışmalara bu meseleleri dayanak yapar-
lardı.

Dolayısıyla muhatabını dünya ve ahiret sa-


adetine çağırıp, uzaklaştırmayı kendine görev
ların çıkarıldığı bir toplumdu. Bu meclis karar- bilen Müslüman fert, karşısındaki insanın ka-
larının, mutlak bir bağlayıcılığı vardı. rakterini iyi tahlil etmeden gelişi güzel bir davet
yapması düşünülemez. Bu tahlilin kişinin İsla-
Sikaye ve Rifade: Hacılara su ve yemek da- ma girmesi ile biteceğini düşünmemek gerekir.
ğıtma işlerinin kurumsal adıydı. Araplar için Davetçi bir cerrah titizliği ile cahiliye pislikleri
bu göreve gelmek büyük bir şerefti. Peygam- ile şekillenmiş bu hasta karakteri, temiz olan fıt-
berimizin dedesi Abdulmuttalip, amcaları Ebu rata döndürmek için çabalamalıdır.
Talip ve Abbas bu görevleri yürüten kimselerdi.
Burada coğrafi koşulların karakter üzerin-
Aşnak: Adli vakaların çözümü için kurul- deki etkisinden bahsetmemiz, kişiliği etkileyen
muş bir birimdi. Bir nevi Adalet bakanlığı göre- tek şeyin bu olduğu kanısına bizi götürmemeli.
vi görüyordu. İslam'a girmeden önce Ebu Bekir Bilakis bunun dışında siyasi, sosyal, iktisadi ve
radıyallahu anh bu görevi yürütenler arasındaydı.
fıtri gerçeklerle, şahsın ailevi ve öğrenim duru-
siyer notları

munu hesaba katarak, bir analiz yapmak bizim


Sifare: Kureyş'in başka kabilelerle arasındaki
için portreyi netleştirecektir.
ilişkileri düzenleyen birim. Dışişleri bakanlığı-
na benzeyen bu birimin başında da Ömer radıyal- Coğrafi koşullar ile alakalı söyleyeceğimiz
lahu anh vardı.
son şey ise şudur; çöl ve üzerinde apaçık gökyü-
zü, insan zihnin berraklaşmasını ve keskinleş-
Bunlar gibi daha sayılabilecek birçok askeri,
mesini sağlar. Bu yüzden Araplar bir duyuşda
dini, mali birim mevcuttur.
onlarca hatta yüzlerce beyitlik şiirleri ezberle-
mekte ve birbirlerine aktarabilmektedirler. As-
lında bu ezber kuvvetinin onların arasında bir
övünç meselesi olmadığını görmemiz bile, me-
NOTLAR
selenin ne kadar da olağan birşey olduğunu bize
1. Davetçi, davet yapacağı alanı her yönden fark ettiriyor. İşte onların zihinlerinin bilgiyi al-
araştırmaya tabi tutmalıdır. İncelenmesi gere- maya bu kadar elverişli olması dinin en önemli
ken yönlerden bir tanesi de coğrafi koşullardır. ikinci kaynağı olan sünnetin sağlam bir şekilde
Yaşanılan coğrafyanın, davet için doğal bir ko- gelecek kuşaklara aktarılmasını sağlamıştır. Bu-
ruma alanı oluşturuyor olması, davetin ömrü- rada Kur'an'ı zikretmiyoruz. Çünkü Allah subha-
nü uzatacaktır. Mesela: Mekke ve Arap yarıma- nehu ve teâlâ onu lafzen koruyacağını açıkça beyan
dasının etrafındaki iki büyük imparatorluğun etmiştir. Sünnetin korunması için ise çeşitli ve-
İslam'a; Müslümanların neredeyse Arap yarı- sileler kılmıştır. Allah-u Alem.
madasının hepsini hakimiyetleri altına alacak
kadar saldıramamış olması, Allah'ın yardımı ile 2. Müşriklerin asıl dinleri, heva ve hevesleri-
beraber bu doğal korumanın bir sonucudur. ne tabi olmaktır. Bağlı olduklarını iddia ettikleri
dinin, kendi nefislerine hoş gelen kısımlarını
Yine coğrafi koşullar incelenirken, göz alır, geri kalanlarını ya arkalarına atar ya da he-
önünde bulundurulması gereken diğer bir hu- valarına uydurmaya çalışırlar. Siyer okumaya
susta; Yaşanan yerin insan karakteri üzerindeki devam ettikçe bunun sayısız örnekleri ile kar-

18
şılaşacağız. Ancak burada onların haram aylara yön veren kanunlar çıkartıyor muydu? Mesela
olan hürmetlerini(!) anlatmakla yetineceğiz. yukarıda verdiğimiz örnekte olduğu gibi iste-
dikleri zaman haram ayları değiştirebiliyorlar
Mekkeliler için ticaret herşey demekti. Ti- mıydı? Peki Allah subhanehu ve teâlâ buna Tevbe Su-
caretlerinin bitmesi hayat damarlarının kesil- resi 37. Ayette küfür hükmünü veriyor mu? Me-
mesi anlamına geleceği için, işlerinin sağlıklı sele budur! Bugünün parlementoları ister 55 is-
yürümesini sağlayacak her türlü tedbirlerini terse de 555 kişiden oluşsun! Yeryüzü ilahlığına
alıyorlardı. Bunlardan bir tanesi de haram ay- soyunmuş olanlar ister Daru'n Nedve de olduğu
lardı. Normalde haram ayların zamanı belli idi. gibi yastıklara yaslansın, isterse de günümüzde
Ancak Mekkeli müşrikler haram ayları düzenle- olduğu gibi ceylan derisi koltuklarında pinek-
mekle görevlendirdikleri bir görevliye, o seneki lesin! Fark etmez! Allah'ın kanunları dışında
ticari ve askeri duruma göre haram aylar değiş- kanunlar ile hayatımıza nizam vermeye çalış-
tirme yetkisi veriyorlardı. Böylelikle haram ay- tıkları anda çağdaş Daru'n Nedve konumuna
larla çakışan bir savaş varsa o ayı değiştiriyor ya yükselmiş demektirler.
da erteliyorlardı.
Aslında dini heva ve hevese göre yontmak
Günümüz cahiliyesinde de durumun farklı bir ahlaktır. Dolayısı ile bu sadece müşriklerde
olduğunu söylemek zor. Nedense din, rejimin olacak diye bir kaide yok. Kimi Müslümanlar-
aklına vergi zamanlarında ya da kaçak elektrik da da farklı farklı şekillerde bugün su yüzüne
kullanımı arttığı zamanlarda geliyor. Veya bir çıkabilir. Özellikle belli bir sayıya ulaştıktan ve
grup, ırkçılık bayrağını açıp, rejime karşı sava- bir güç elde ettikten sonra bu durumun tadını
şa başladığında bir anda din kardeşi oldukları, alanlar, cezaevlerini ve cihad meydanlarını sa-
İslam'da ise ırkıçılığın yeri olmadığını, minber- dece rüyalarında görmeyi temenni etmeye baş-
deki 'sahibinin sesi' kölelerin dillerinden dökül- layabilirler. Elbette Allah'tan bela, imtihan ve
meye başlıyor! Sanki yıllardır ırkçılığı besleyen ağır sorumluluk istenmez. Ancak bunlarla yüz
kendileri değilmiş gibi. yüze gelmemek için 'Aslında üslûbu biraz daha
yumuşatmak lazım', 'Sistem içerisinde bu davet
Tablo pek de şaşırtıcı değil! Ama asıl insanı çalışmasını yapsak ne kaybederiz ki?' gibi söy-
hayrete düşüren kendilerine Müslüman diyen lemleri hafiften hafiften dillendirmeye başlarlar.
kitlelerin, resmen dinle dalga geçmek diye tabir Söylenti aşamasındayken bunun önünü çok net
edilebilecek bu tablo karşısında sus pus kalma- bir şekilde kapatmalı ve bu kardeşlere içerisin-
ları! Cahiliye aynı cahiliye! O zaman verilecek de hiçbir kapalılık bulunmayan Peygamber'in
mücadele de, Mekke cahiliyesine karşı yüksel- sallallahu aleyhi ve sellem davet menhecini hatırlatmak
tilen tevhidi dirilişin tıpatıp aynısı olmalı! Bu gerekir.
menheçten ufacık bir sapma bizi çıkmaz sokak-
lara götürecek, bir cahiliyeyi yıkmaya çalışırken "Artık onun (Peygamber) emrine muhalefet
yeni bir cahiliyenin temellerini farkında olma- edenler kendilerine bir fitne veya acılı bir aza-
dan atmamıza neden olacaktır. İmam Malik bın isabet etmesinden çekinsinler."  1
rahimehullah bunu çok güzel ifade etmektedir: 'Bu
ümmetin başı ne ile ıslah oldu ise, sonu da aynı
şeyle ıslah olur.'

3. Mekke'deki idari yapı bize, bugünün sa-


pık parlamentolarını ve bakanlar kurulunu
anımsatmakta diyoruz, çünkü iki yapı arasın-
da birebir benzerlik beklemek hayal olur. Her
dönemin kendine has koşulları nedeni ile fark-
lı ve yeni bir yapı gerektirdiği ise bir gerçektir.
Bu durumda şirk meclislerini karşılaştırmak ve
hüküm vermek için şekile takılmak, insanları
aldatabilir. Önemli olan şekil değil işlevdir. O
Rebîu'l-Evvel
günün Daru'n Nedve'si insanların hayatlarına 1433
1. 24/Nur, 63

Ocak’13 • SAYI: 1

19
Akaid Notları
Ferhat Cura ferhatcura@tevhiddergisi.com

Tağutu İnkar -1-


Günümüzdeki insanlar tekkelerde, zaviyelerde,
kimileri namazlardan sonra yüzlerce defa bu
kelimeyi söylemelerine rağmen ne kimse
onlara düşman oluyor ne de yurtlarından
çıkarılıp, işkencelere maruz bırakılıyor.

B u konuyu seçmemizdeki amaç, İslam dedi- Araplar size boyun eğsin, tüm mülk sizin elinize
ğimizde ilk anlatacağımız kelime 'La ilahe geçsin" dediği kelime 'Lailaheillallah'...
illallah ve şartları' olmasıdır, çünkü bu;
3. Bir diğer nokta bu kelimeyi ilk asırlarda
1. Tüm Peygamberlerin ve Peygamberimizin söyleyen insanlar ile şu anda söyleyen insanlar
ortak ve ilk davetiydi. Bu kelimeye başlangıcı- arasındaki fark.
mız da, ayet olarak ilk gördüğümüz Enbiya su-
resi 25. ayettir: 4. Allah'ın yardımının kendisine bağlı oldu-
ğu kelimenin 'La ilahe illallah' olmasıdır.
"Senden önce hiçbir elçi göndermedik ki, ona
şunu vahy etmiş olmayalım: 'Benden başka ilah "Üzülmeyeniz, gevşemeyeniz eğer iman edi-
yoktur ki öyleyse bana ibadet edin'. " yorsanız üstün gelecek insanlar sizlersiniz."  1

Peygamberlerin kavimlerine ilk söylediği ise: Üçüncü maddeye baktığımızda ilk asrın yıl-
dızları, Allah'ın ve Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve
"Ey kavmimiz Allah'a ibadet ediniz sizin için sellem imanına şahitlik etmiş olduğu insanlar bu
Allah'tan başka ilah yoktur." kelimeyi söylediğinde Araplarda en kuvvetli
bağ olan kavmiyet bağları kopuyor, tüm insan-
2. Peygamberimizin terk etmesine dair tüm lar onlara saldırıyordu. Yine kavminin içinde
ısrarlara rağmen "Size bir kelime söyleyeyim fe-
laha eriniz" veya "Size bir kelime söyleyeyim tüm
1. 2/Bakara, 139

20
Muhammedu'l Emin olan ve herkesin zatında "Peygamberler: 'Ey kavmimiz Allah'a ibadet
konuştuğunda övülen Peygamber; bu kelimeyi ediniz O'ndan başka ilah yoktur.' "  2
söylediğinde tüm Araplar Peygamberimize kar-
şı olmuşlardı; bu kelime ile insanların arasını dediklerinde hemen Allah bize:
nasıl alabiliriz diye düşünmeye başlamışlardı.
"O kavimlerinden büyüklenen mele' (aristok-
Lakin günümüzdeki insanlar tekkelerde, za- rat) tabakası hemen dediler ki…"
viyelerde, kimileri namazlardan sonra yüzlerce
defa bu kelimeyi söylemelerine rağmen ne kim- Nuh'a aleyhisselam dedikleri gibi (haşa): "Sen ve
se onlara düşman oluyor ne de yurtlarından çı- sana tabi olanlar rezil insanlarsınız" veya "Sen ya-
karılıp, işkencelere maruz bırakılıyor. Demek ki lancılardansın" veya Şuayb'a aleyhisselam:
ilk neslin söylediği kelime ile bu neslin söyleme-
"Ya biz senle iman edenleri bu topraklardan
si arasında fark vardır.
süreceğiz veyahutta siz bizim dinimize tekrardan
Yine baktığımızda ilk nesil bu kelimeyi söy- geri döneceksiniz." denildiğini bildiriyor.
 3

lediğinde tüm hayatı değişiyordu. Hayatında en


Bugüne baktığımızda bu kelimeyi söyleyen
çok müptela olduğu meseleleri bu kelimenin
milyonlarca insan mevcut, lakin aristokrat ta-
kapısında bırakıyordu.
bakadan bu sözleri işitemiyoruz.
Misalen; tüm insanların kendisinden konuş-
Bir diğer nokta; önceki kavimlere baktığı-
maya çekindiği Ömer radıyallahu anh, en ufak bir
mızda, bu kelimeyi söyleyen insanların tüm
meselede ağlayan 'Rabbim beni affetmezse benim
hayatı değişiyordu. Buna örnek olarak Kur'an-ı
halim ne olur' diyen biri haline gelmiştir. Veya
Kerim'deki deki Firavun kıssasını verebiliriz.
cahiliyenin en koyu dönemini yaşayan insanlar
(Firavun ve sihirbazlarının kıssası)
bu kelimeyi söyledikten sonra tarihin; Müslü-
man ve kafir insanların şehadeti ile yeryüzünün Allah-u Teala Şuara Suresi'nde oradaki sihir-
en güzel toplumunu oluşturmuşlardı. Bugün bu bazlar için
kelimeyi söyleyen insanlara baktığımızda ne bu
kelimeyi söylemeden önce ne de sonra hayatla- "Oradaki sihirbazlar secdeye kapandılar" bir
rında hiçbir değişiklik görülmüyor. başka ayette;
Aynı şekilde önceki Peygamberlerin döne- "Biz ne de olsa Rabbimize gideceğiz" diyebili-
mine baktığımızda da Peygamberler bu keli- yorlardı. Bugünkü insanlar, tağutlara baş kal-
meyi kavimlerine söyledikleri anda kavimleri dırmak bir yana daha çok tağutlara meyledi-
ayaklanmaya başlıyorlardı. Misal Nuh aleyhisselam yorlar. Bu iki neslin arasındaki farktır. Sebep ise
Araf veya Hud suresindeki kıssalarında: o neslin Lailaheillallah'ı çok güzel anlamış, bu

Rebîu'l-Evvel
2. 11/Hud, 50 1433
3. 14/İbrahim, 13

Ocak’13 • SAYI: 1

21
neslin ise bunun manasını bir türlü anlamama- na kılıç çekebiliyorlardı. Çünkü bu insanlar 'La
sındandır. ilahe illallah' ne manaya geliyor anlamışlardı.

Bu konuyu ele almamızdaki bir diğer sebep Sadece 'La ilahe illallah' demekle Müslüman
olan 4. madde ise; olunmayacağını bu insanlar biliyorlardı. Bu-
gün ne yazık ki şeytanın ve şeytanın en büyük
Allah subhanehu ve teâlâ Kur'an-ı Kerim de bu askerleri olan bel'am alimlerinin bu insanlara
ümmete sürekli zafer vaad ediyor, yeryüzünde musallat olması ile ümmet Kur'an-ı Kerim'den,
temkin vereceğini söylüyor. Lakin şu andaki sünnetten ve Peygamber'in sallallahu aleyhi ve sellem
ümmete baktığımızda, ümmet tarihteki en zelil siretinden uzaklaşınca ve de din olarak sade-
halini yaşıyor. Bunun sebebi ise Allah'ın yardım ce 'Falan hoca şöyle dedi, falan abi, üstad böyle
vaadinde bulunduğu ön şarttır; dedi'ye sarılınca, 'La ilahe illallah' bütün ehem-
miyetini kaybetmiştir. Hatta eskiden en zor
"Üzülmeyeniz, gevşemeyeniz eğer iman ediyor- olan şey 'La ilahe illallah' demek iken, bugün
sanız üstün gelecek insanlar sizlersiniz." 4 dünyada en kolay olan ''La ilahe illallah'ı söy-
lemek olmuştur.
Allah subhanehu ve teâlâ mutlak kudret sahi-
bi olduğundan vaadinde hiçbir değişme O zaman biz 'La ilahe illallah'ı söy-
olmayan, vaadini yerine getirebi- lerken;
lendir. Bugün bu ümmet bu
zilleti yaşıyorsa sorun Allah'ın Allah buna şartlar koşmuş
subhanehu ve teâlâ vaadinde değil de, Kur'an-ı Kerim de Allah ümmete yardım mudur? veya
kişilerin iman mefhumunda vaadinde bulunduğunda "İman ederseniz"
akaid notları

sıkıntısı olmasındandır. veya Nur suresinde "İman edip salih Bunu bozan unsurlar
Kur'an-ı Kerim de Allah amel işlerseniz" diyor. Ümmet iman ve var mıdır? veya
imanın ilk adımı olan 'La ilahe illallah'
ümmete yardım vaadin-
meselesinde problem yaşadığından
de bulunduğunda "İman Her 'La ilahe illallah' di-
dolayı Allah'ın yardımı gelmemektedir.
ederseniz" veya Nur suresinde yen Müslüman mıdır? yoksa
"İman edip salih amel işlerseniz"
diyor. Ümmet iman ve imanın Bu kelimeyi ikrar ederken
ilk adımı olan 'La ilahe illallah' me- başka rûkunları da yerine getiril-
selesinde problem yaşadığından dolayı meli midir?
Allah'ın yardımı gelmemektedir.
Bunu incelemeye çalışalım ki, bu keli-
O zaman bizim üzerimize düşen; meyi daha önce söyleyen ve kurtuluşa eren ilk
milletler ile bizim aramızdaki fark ortaya çıksın.
Peygamberlerin ilk daveti olması hasebiyle,
Başlangıç olarak Allah subhanehu ve teâlâ bize
Yanlış anlaşılması hasebiyle, birşeyi şart koştuğunda bunun muhakkak şart-
larını ve bozan unsurlarını da zikrettiğini bil-
Ve kişinin bunu yanlış anladığında Müs- meliyiz. Misal; namaz, oruç vs. her meselenin
lüman olamayacağından dolayı bu kelimeyi şartları vardır.
Kur'an-ı Kerim ve Sünnet ışığında anlatmaktır.
Kur'an-ı Kerim ve sünnet nasslarında 'La
Bugün birçok insanın zannettiği gibi bu ilahe illallah'ın bazı şartları vardır ve yerine gel-
kelimeyi 'Lailaheillallah'ı bir kere söyleyip er- melidir ki 'La ilahe illallah'ımız kabul olsun.
tesinde her istediğimizi yapamayız. Önceki
milletlere baktığımızda onlar 'La ilahe illallah' İlk önce 'La ilahe illallah'ın kelime manası;
için yaşayıp, ölüyor, çocuklarını, yurtlarını terk bildiğimiz gibi 'la mabude bihakkın illahu' yani
edebiliyor ve cihad meydanlarında akrabaları- Allah'tan başka ibadeti hak eden hiçbir ilah
yoktur. İbadeti tüm yönleri ile hak eden yalnız-
ca Allah'tır.
4. 3/Ali İmran, 139

22
Buradan yola çıkarak ibadetin manasını in- Biri sıkıştığı zaman Allah'tan başkasına dua
celersek; ibadet yalnızca insanların anladığı gibi etmeyecektir. Bir başkası seçim zamanlarında
namaz, oruç, hac demek değildi, Allah Kur'an-ı sandık başına gidip Allah'tan başka hakimler
Kerim'de duaya da ibadet diyordu, Allah sa- belirlemeyecektir.
dece hükmün kendisine verilmesine de ibadet
diyordu ve ibadet ile yan yana isimlendiriyor- Tevekkül ettiği zaman fayda ve zararı sadece
du. Buradan anladığımız üzere duayı başkası- Allah'tan subhanehu ve teâlâ bekleyecektir. Fayda ve
na yapan veya hükmü başkasına veren insan zararı kabirlerden, bez parçalarından bekleme-
Lailaheillallah'ın manasını bilmemiştir ki (hiç yecektir.
kimse isteyerek şirk koşar mı?) Lailaheillallah'ı
Allah'ın istediği gibi söyleyebilmiş olsun. Çünkü bunlar ibadettir, Allah'a hastır ve sa-
dece Allah'a yapılacaktır. İşte bunu bilmek ve
'La ilahe illallah'ı söylediğini zan eden bizim bunun dışındakileri 'La' diyerek red etmek, işte
toplumumuz yanında bu kelimenin manası 'La ilahe illallah'ın manası budur.
'Allah'tan başka yaratıcı yoktur' lakin bunu aynı
Mekke'li müşriklerde biliyordu. Hatta bundan Bu noktadan sonra ilk başta yazdığımız 4.
daha fazlasını biliyorlardı. Allah subhanehu ve teâlâ şu maddeyi daha rahat anlayabiliriz;
ayette bunu Rasûlullah'a sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
bildiriyor; Neden Allah'ın yardımı gecikiyor? Neden
bizimle sahabe arasında farklar var? derseniz:
"Ey Muhammed de ki: Gökten ve yerden size
rızık veren kimdir. Kulak ve gözlerin sahibi kim- Çünkü biz daha 'La ilahe illallah'ın manası-
dir. Diriyi ölüden çıkaran, ölüyü diriden çıkaran nı anlamamışız, 'La ilahe illallah'ın manasını
kimdir? Her işi düzenleyen kimdir? Onlar Allah anlamayan bir toplumun bunu Allah'ın istediği
diyecekler. O halde O'na karşı gelmekten sakınmaz gibi söylemesinin de imkanı yoktur.
mısınız?"  5
O zaman bizim bunun manasını:
Peki neden Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bu
müşriklerin kanını 'La ilahe illallah' dedirtene 'Önce 'La' diyerek Allah'ın dışında kendisine
kadar dökmüştü? ibadet edilen bütün ilahları red etmek, sonra sade-
ce 'illa' diyerek kendisine hakkıyla ibadet edilecek
Oysa bizim anlayışımızdaki 'La ilahe illallah'ı zat olarak Allah'ı tasdik etmek gerektiği' şeklinde
o günkü müşrikler zaten söylüyorlardı, lakin anlamalıyız.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bunu kabul etme-
mişti. Neden dersek; çünkü Allah'ın subhanehu Biz 'La ilahe illallah'ın manasını Peygamber-
ve teâlâ yaratıcı ve rızık verici olduğunu bilmek,
lerin kavimlerine olan davetinden de anlayabi-
Allah'ın Rabb'liğini bilmektir. Lailaheillallah ise liriz.
ibadetin yalnızca Allah'a yapılacağını bilmektir.
"Biz bütün kavimlere: 'Allah'a ibadet ediniz ve
Allah duaya Kur'an-ı Kerim'de ibadet demiş- tağutlardan uzak kalınız' diye Peygamber gönder-
se, o zaman bu sadece Allah'a yapılacaktır. dik. "  6

Eğer hüküm ibadet ile yan yana zikredilip, Ve bütün Peygamberlerin kavimlerine olan da-
yalnızca Allah'a has olduğu söylenmişse o za- vetine baktığımızda:
man hüküm sadece Allah'a verilecektir.
Rebîu'l-Evvel
1433
5. 10/Yunus, 31 6.E
nbiya 25

Ocak’13 • SAYI: 1

23
"Ey kavmimiz Allah'a ibadet ediniz sizin için Sizce bu insan sadece Allah'a mı dua edip,
Allah'tan başka ilah yoktur" dediklerini görürüz. ibadet etmiştir?

O zaman 'La ilahe illallah', o Allah'ın 'Bütün Bu insan ne kadar Müslüman olduğunu söy-
Peygamberlere vahy etmiş' olduğu 'La ilahe illal- lese de 'La ilahe illallah'ın temel manasını olan
lah'; Kur'an-ı Kerim ayetlerini birbirini tefsiri Allah'a ibadeti Allah'tan başka bir yöne çevir-
ile Allah'a ibadet edip, diğer ilahları terk edip, miştir.
tağutlardan uzak durmaktır.
Bir sonraki yazımızda kaldığımız yerden de-
Bir insan sadece Allah'a ibadet ediyorsa, iba- vam etmek temennilerimizle...
det çeşitlerini Allah'tan başkasına yönlendirmi-
yorsa, bütün ilahları, ibadet edilenleri de inkar Davamızın sonu Allah'a hamd etmektir.
edebiliyorsa işte bu insan Lailaheillallah'ı ağzı
ile söylemiş fiili ile ameli de bunu onaylamıştır.
Bunun dışında olan insanlar ise Mekkeli müş-
rikler gibi Allah'a iman ettiklerini zanneden
fakat ibadeti Allah'tan başkasına çevirdiklerin-
den dolayı Allah'ın kendilerini 'Müşrikler' diye
isimlendirdiği insanlardır. Arkadaşlarımız bize:
'Herkes Müslüman, La ilahe illallah diyenlerin
hepsi Allah'a ibadet ediyor, Allah'tan başkasına
ibadet etmek diye bir mefhum var mıdır?' diye bir
söz söyleyebilir, zaten büyük musibet ibadetin
akaid notları

ne manaya geldiğini anlamayışınızdan dolayı-


dır. Allah'ın yanında acaba ibadet nedir?

Allah subhanehu ve teâlâ ayette şöyle buyuruyor:

"Bana dua ediniz ki, size icabet edeyim, o be-


nim ibadetimden yüz çevirenler var ya cehenneme
küçültülmüş bir şekilde gireceklerdir."  7

Bu gibi ayetlerde Allah subhanehu ve teâlâ dua-


yı ibadet diye isimlendiriyor. O zaman sadece
namaz ve oruç ibadet değilmiş, dua da bir iba-
detmiş. Bunun da sadece Allah'a subhanehu ve teâlâ
yapılması lazımdır.

Bugün soralım:

Acaba 'La ilahe illallah' diyenlerin hepsi yal-


nızca Allah'a mı ibadet etmişlerdir?

Bugün bakın birçok insan 'La ilahe illallah'


demesine rağmen Allah'ın dışında binlerce ila-
ha ibadet ediyor. Sıkıştığı zaman 'Medet ya Ab-
dulkadir Geylani' diyor 'Ey felan veli beni kurtar'
diyor veya sınava girecek 'Ey falan efendi bana
yardım et' diyor.!!

7.M
ü'min 60

24
İlim Meclisi
ekrembulca@tevhiddergisi.com

Ekrem Bulca

İlmin Önemi ve Fazileti


İlim; Akide de hak ile batılı, İbadet-
lerde sünnet ile bidati, Ahlakta güzel
ile çirkini birbirinden ayıran bir ışık
konumundadır.

K endisinden başka ilah olmadığına, ilim eh-


lini şahit tutan Allah'a hamd olsun. Salât ve
selam "Âlimin, sürekli ibadet edene olan üstünlü-
"Ben cinleri de insanları da ancak bana ibadet
etsinler diye yarattım."  1

ğü ayın yıldızlara olan üstünlüğü gibidir" diyen İnsanın Allah'a subhanehu ve teâlâ hakkıyla ibadet
Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem üzerine olsun. edip kulluğunu yerine getirebilmesi için ilim
şarttır. İlim olmadan kişinin bunu hakkıyla
Allah'ın ve Rasûlü'nün insana emrettiği veya yerine getirmesi mümkün değildir. Şu an gü-
insanı teşvik ettiği her şeyde biz bilsekte, bilme- nümüzde insanların Allah'a hakkıyla ibadet et-
sekte mutlaka bazı fayda ve hikmetler vardır. meyip, ibadeti Allah'tan subhanehu ve teâlâ başkasına
İlim de Allah'ın subhanehu ve teâlâ ve Rasûlü'nün sal- yapmalarının sebeplerinden biri de ilimsizliktir.
lallahu aleyhi ve sellem kendisine teşvik ettiği ve kendi-
sine birçok fazilet nispet etiği şeylerdendir. On- 2. İlim ışıktır, karanlıklar onun ile aydın-
dan dolayı birçok faydası vardır. lanır: İlim, akidede hak ile batılı, ibadetlerde
sünnet ile bidati, ahlakta güzel ile çirkini birbi-
İlmin Önemi rinden ayıran bir ışık konumundadır. İlmin ol-
madığı yerlerde doğru ile yanlışlar, güzel ile pis-
İlmin önemi ve faydalarını özetle şu şekilde
likler birbirine karışır. Hatta belli bir süre sonra
anlatabiliriz;
ilimsizlikten dolayı yanlışlar doğru, pislikler
1. Allah subhanehu ve teâlâ insanları kendisine iba-
det etsinler diye yaratmıştır: Rebîu'l-Evvel
1433
1. 51/Zariyat, 56

Ocak’13 • SAYI: 1

25
güzel diye bilinmeye başlar. Şu an günümüzde Ayette Allah subhanehu ve teâlâ kendisinden başka
olduğu gibi! ilah olmadığına ilim ehlinide şahit tutuyor. Bu
da ilim ehli için en büyük fazilettir. İlmin fazi-
3. İlim rehberdir hedeflere onunla varılır: letine dair başka hiçbir delil olmasaydı dahi bu
İlim, amelin rehberi ve mürşidi konumundadır. yeterli olurdu, ilim ehlinin fazileti için.
İlim olmadan insanın yapmakla mükellef oldu-
ğu salih amelin meydana gelmesi mümkün de- Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyuruyor:
ğildir. İlimsiz amel edenler sürekli şirke, bidat-
lere ve hurafelere düşerler. Bunlara düşmemek "De ki: 'Ey Rabbim benim ilmimi arttır.' "  3
için önce öğrenip sonra amel etmemiz lazım.
Bu ayette Allah subhanehu ve teâlâ Peygamber'den
ilim meclisi

4. İlim İslami harekette şart olup, olmazsa sallallahu aleyhi ve sellem ilmini arttırması için Allah'a
olmazlardandır: dua etmesini emrediyor. Bu da ilmin Allah sub-
hanehu ve teâlâ katındaki değerini gösterir. Şayet
İlme dayalı olmayan bir çalışmanın sürekli Allah'ın yanında ilimden daha değerli birşey ol-
olması mümkün değildir. Çünkü İslami hareke- saydı Peygamberden onun arttırılması için dua
tin devamlı olup ilerleyebilmesi için emr'i bi'l- etmesini isterdi.
ma'ruf neyh'i ani'l-münker şarttır. Bu da ancak
ilim ile olur. İlimsiz yapılan emr'i bi'l-ma'ruf Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyuruyor:
neyh'i ani'l-münker beraberinde başka mefse-
detler getirir. "Allah'tan tam manasıyla ancak âlimler kor-
kar."  4
İlmin Fazileti Hadislere bakacak olursak,
İlmin faziletine dair birçok ayet ve hadis
bulunmaktadır. Bunlardan bazısını zikredecek İlmin faziletine dair birçok hadis varid ol-
olursak: muştur. Bunlardan bazıları şunlardır;

Ku'ran-ı Kerim'de şu ayetleri görüyoruz, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuru-
yor:
Kur'an-ı Kerim'in birçok yerinde ilmin ve
âlimin faziletine işaret edilir. ''Her kim ilim talep etmek için yola çıkarsa,
Allah ona cennetin yolunu kolaylaştırır.''  5
Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurur:
Bugün biz Müslümanların tek derdi cenne-
"Allah kendisinden başka ilah olmadığına şe- ti elde etmektir. Bu hadis cenneti elde etmenin
hadet etti. Melekler ve ilim ehli de O'ndan baş- yollarından bir tanesinin de ilim elde etmek ol-
ka ilah olmadığına şehadet etti."  2 duğunu anlatıyor.

3. 20/Taha, 114
4. 35/Fatır, 28
2. 3/Ali İmran, 18 5. Ebu Davud

26
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuru- Ebu Esved ed-Düeli şöyle demiştir:
yor:
"Dünyada ilimden daha üstün ve daha aziz
''Âlimler, Peygamberlerin varisleridir. Pey- hiçbir şey yoktur. Çünkü sultanlar halka hükme-
gamberler ne altın ne de gümüş bırakmışlardır; derken, âlimler de sultanlara hükmederler."
onlar miras olarak sadece ilim bırakmışlardır.
Kim ilmi almışsa büyük ve değerli bir şey almış İmam Şafi şöyle der: 'İlim tahsil etmek bütün
demektir."  6 nafile ibadetlerden daha üstündür.'

Peygamberlik mertebesinden daha üstün bir Madem bu faziletlerin hepsi ilim elde et-
mertebenin bulunmadığı herkesin malumudur. mekten geçiyor. O zaman herkes bu faziletleri
Demek ki bu mertebeye varis olmak, şereflerin elde etmek için elinden geldiği kadar ilim öğ-
en büyüğüdür. renecek. Hassaten ilim talebelerinin buna daha
çok dikkat etmeleri gerekir.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuru-
yor: Bugün ise insanlar vakitlerini ne dünyada ne
de ahirette fayda vermeyen gereksiz işlerle dol-
''Yerlerde ve göklerde bulunan her şey hatta durdukları için hem ilim elde etme faziletinden
suyun içindeki balık bile ilim ehli olan bir kim- hem de birçok fayda verecek şeylerden mahrum
senin bağışlanması için af dilerler.''  7
olmuşlardır.
Yerlerde ve göklerde bulunan tüm
mahlûkatın kendisi Allah'tan af dilediği bir
kimseden daha faziletli bir kimse olabilir mi?

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuru-


yor:

''Âlimin sürekli ibadet edene olan üstünlüğü


ayın yıldızlara olan üstünlüğü gibidir.''  8

Şayet âlimin sürekli ibadet eden kimseye


olan üstünlüğü bu ise, acaba ilim ehlinin diğer
insanlara olan üstünlüğü nasıldır?

Seleften ise şu nakilleri okuyoruz,

Ali radıyallahu anh talebesi Kumeyle şöyle der:

''Ey Kumeyl! ilim maldan daha hayırlıdır.


Çünkü ilim seni, sen ise malı korursun. İlim
hâkim, mal ise mahkûmdur. İnfak malı azaltır,
ilim ise arttırır.''

Sahabeden Cabir bin Abdullah radıyallahu anh


bir hadis için iki aylık bir mesafe gitmiştir. Bu
onun ilme ne kadar değer verdiğinin gösterge-
sidir.

6. Ebu Davud
Rebîu'l-Evvel
7. Ebu Davud 1433
8. Tirmizi

Ocak’13 • SAYI: 1

27
Nasihat
abdulmetinaksoy@tevhiddergisi.com
Abdulmetin
Aksoy

Boş Vakit
Allah için yapması gerekenleri ya-
pıp, Allah için kaçınılması gereken-
lerden kaçınanlar müstesna, bunun
dışındakiler düşman olacaklar.

B u sayımızda ele alacağımız mesele Müslü-


manların hayatında çok ciddi bir problem
olan 'Boş vakit' konusudur…
"İki tane nimet vardır ki, insanların birçoğu
o nimette aldanmış durumdadırlar, bunlardan
bir tanesi sıhhattir, bir tanesi de boş vakittir."

Allah subhanehu ve teâlâ Kur'an'ı Kerim'de şöyle Yazmış olduğumuz birinci ayette, vaktin ge-
buyuruyor: nişliğinin, kıyamet anında, Allah'ın subhanehu ve
teâlâ huzurunda insanlığın aleyhine hüccet oldu-
"Biz size hatırlayacak olanın, hatırlayacağı ka- ğunu anlıyoruz.
dar bir ömür vermedik mi?"  1
Bu ayet aleyhimize hüccet olmasına rağmen,
Peygamber'de sallallahu aleyhi ve sellem Buhari de ve Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem insanların bir
başkalarının da rivayet etmiş olduğu bir hadiste çoğunun bu nimetten habersiz olduğunu bize
diyor ki: bildiriyor.

İbnu'l Kayyım'ın rahimehullah dediği gibi: 'Bizler


1. 35/Fatır, 37 yolcuyuz ve varacağımız yer ahiret yurdudur. Eli-

28
mizde bir sermayemiz ve uzun bir yolumuz var-
dır. Elimizdeki sermaye ise vaktimiz, ömrümüz ve
alacağımız nefestir. Varacağımız noktaya gidene
kadar ise yolumuz üzerinde yol kesici ve vaktimi-
zin hırsızı çoktur. O zaman insan selim bir şekilde
Allah'a subhanehu ve teâlâ yürümek istiyorsa sermayesi-
ni düzgün kullanmalı, yol kesicilerden bunu koru-
ması gerekir.'

Selefe baktığımızda, bunun kıymetini anla-


dığından, onlar yanında en aziz ve kıymetli olan
olgunun vakit olduğunu anlıyoruz.

İbni Mesud radıyallahu anh diyor ki:

"Ben hiçbir şeye pişman olduğum kadar şuna


pişman olmadım; öyle bir gün gelir ki, güneş o
günde batar, benim ömrümden bir gün eksilir
lakin benim ömrümden hiçbir şey fazlalaşmaz."

Tabiinden Hasan-ı Basri'yi rahimehullah dinledi-


ğimizde:

'Ey kavim vallahi ben öyle insanlar idrak et-


tim ki, onların yanında vakit sizin dinara ve
dirheme vermiş olduğunuz değerden çok çok Bu nakillerden salihlerin yanında vaktin de-
daha önemliydi.' der. ğerini anlıyoruz. Kendimize döndüğümüzde ise
vaktin hiçbir ehemmiyetini görememekteyiz.
İmam Şafi'ye baktığımızda ise:
Vakit; ahiret yurdunu dert edinenlerin, yap-
'Ben sofiler, tasavvuf ehli ile oturdum. Onlar- tıklarından veya yapamadıklarından hesaba çe-
da iki şey dışında hiçbir şey istifade etmedim. kileceğini bilenlerin arasında değerlidir. Çünkü
ancak nefsini muhasebe eden ve her anından
1. Vakit kılıçtır ya sen onu kesersin ya o seni hesaba çekileceğini bilen insan, her anının kıy-
keser. metini bilir.
2. Sen nefsini hak ile iştigal ettirmezsen, o seni Dedik ki, vakit bizim sermayemiz ve bunu
mutlaka batıl ile iştigal ettirir.' çalan yol kesiciler, hırsızlar var. Bunları sayma-
ya kalkarsak çok fazladırlar: uyku, yemek vs.
Neden böyle söylendiğini düşündüğümüz-
de; öldüğümüzde bize faydası olmayan insan- Biz bunlardan iki tanesine dikkat çekelim:
lıkla alakamız kesilirken, vakti zayi ettiğimizde
ise daha tehlikeli olarak, bizim Yaratan ile ilişki- Bir tanesi kötü arkadaş; Müslümanlardan
miz kesilmektedir. olupta bizlere kötü arkadaşa olanlar. Allah subha-
nehu ve teâlâ ayet-i kerime de;
İmam Nevevi'ye baktığımızda, ilim talep
ettiği günden son güne kadar geceleri meyve 'O gün Allah'a karşı gelmekten sakınanlar dı-
yemezmiş sorulduğunda ise; 'Olur ya, vücu- şında, dostlar birbirine düşman olurlar.'  2
dum meyveye alışır daha fazla uyurum' yanıtını
verirmiş. Ki İmam Nevevi duvara yaslanarak, Allah subhanehu ve teâlâ için yapması gerekenleri
günde iki saat uyurdu! Kendisine sorulduğun- yapıp, Allah subhanehu ve teâlâ için kaçınılması gere-
da ise; 'Nefesler sayılıdır, yolumuz uzundur, bizim kenlerden kaçınanlar müstesna, bunun dışın-
azığımız azdır, yarın Allah'a neyin hesabını vere- Rebîu'l-Evvel
ceğim.' dermiş. 1433
2. 43/Zuhruf, 67

Ocak’13 • SAYI: 1

29
dakiler düşman olacaklar. Kişiler, birbirlerinin kadaş ne güzel arkadaştır, onun peşini sakın
vaktini çaldıklarını ve salih amelden, Allah'ı bırakmayın.
zikretmekten alıkoyduğunu öne sürecekleri
manzaralar gözümüzün önüne gelmektedir. Lakin her oturduğumuz ortamda müçtehid-
Başka bir ayette Allah subhanehu ve teâlâ: lerin bile içinden çıkamadığı meseleleri konu-
şuyor veya sabahlara kadar İslam devleti kurup
"O gün zalim kendi ellerini ısıracak ve diyecek namazı bile kılmadan yatıyorsak veya Allah'ın
ki: 'Keşke ben Rasûl'le beraber Allah'a giden bir subhanehu ve teâlâ kelamını ağzımıza alıp, Allah'ın
yol edinseydim, keşke ben falanı arkadaş edin- subhanehu ve teâlâ kelamı bize lanet ediyorsa yani o
meseydim' diyecek."  3 konuştuklarımızı hayatımıza yerleştirmemişse 4,
Allah muhafaza, biz de kıyamet gününde elleri-
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Buhari, Müslim, ni ısırıp 'Keşke falanı kendime dost edinmeseydim'
Ahmed ve Nesai gibi birçoğunun rivayetinde: diyenlerden oluruz.
"İnsanın salih olan arkadaşı ile kötü olan ar-
Kendi yaşadığımız vakıalardan bunun bize
kadaşı arasındaki fark; misk taşıyan ile demirci
delilleri ise şöyle tezahür etmiştir;
körüğünü taşıyan gibidir. Miski taşıyan adam
ya kokusundan verir ya da ondan güzel koku
hissedersin, demirci körüğü taşıyan adam
Bir gün salih bir ortama gidin oturun,
ya elbiseni yakar ya da pis kokar." bu-
oradan kalktığınızda kalbiniz uça-
yurmuştur. cakmış gibi olur veya bir başkası ile
oturursunuz, kişi hiç konuşmama-
Misk taşıyan adam ya sana sına rağmen kendimizden utanı-
Allah'ı subhanehu ve teâlâ hatırlatır, rız. Çünkü kişinin salih hali
ya ilmiyle sana fayda verir simasına yansımıştır. İşte bu
nasihat

ya da birşeyler sorar ve öğ- Her dini gibi görünen tip insanlar bizim oturduğu-
renirsin. Demirci körü- ortam dini değildir. Bizim muz insanlar olmalıdırlar.
hayatımıza etkisi olmayan, bizi
ğünü taşıyanın misali Allah'a yaklaştırmayan veya her
ise ya seni hayırdan Aksi halde her
geçen günümüzü bir öncekinden
alıkoyar ya da sana bir dini gibi görünen or-
hayırlı kılmayan ortam Allah'a
kötülük öğretir. subhanehu ve teâlâ bizi tam dini değildir. Bizim
götüren bir ortam değildir. hayatımıza etkisi olmayan,
Şimdi kendi arkadaşlık- bizi Allah'a yaklaştırmayan
larımızı bir düşünelim; biz veya her geçen günümüzü bir
cahiliye toplumunda yaşıyoruz, öncekinden hayırlı kılmayan or-
tam Allah'a subhanehu ve teâlâ bizi götü-
birbirinin akidesini bilen, birbirini
seven bir avuç insan Müslüman. Bu ren bir ortam değildir.
sayısı belli insanları da özenle seç-
mezsek, yani misk taşıyan yerine körüğü Bir diğer Müslümanların hayatında
taşıyanı seçersek, bu hem bizim dünyamıza vakit öldüren husus ise, yani kendi hırsızı,
hem de ahiretimize zarar verecektir. Bu se- yol kesicisi ise televizyondur.
bepten Müslümanların arkadaşları hususunda
Tabi dini ve dünyayı beraber ifsad eden, za-
çok seçici olmaları gerekir.
manın putu ve tağutunu, aklı başında, kendi
Bunun ölçüsü nedir dersek; karısına kıskanç olan, çoluk çocuğunun gele-
ceğini düşünen bir Müslümanın bu aleti evine
Eğer biz, bir arkadaşımızın yanından kalk- sokması düşünülemez. Müslümanlar bunu ev-
tığımızda kıyamet günü için faydalı bir söz lerinden çıkarttılar, lakin daha şiddetli bir put
işitmişsek veya bir günahımızın farkına varıp olan interneti evlerine soktular. Normalde bu
ondan vazgeçmeyi aklımıza koymuşsak; o ar- meşgaleli zamanızda internet bir nimet. Tabi

4. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Kur'an ayetlerini taşıyan


insan o ayetler ile amel etmezse, o ayetler ona lanet eder buyuru-
3. 25/Furkan, 27-28 yor.

30
bu ilmen istifade ettiğimiz, ders dinleyip öğren- tinin şükrünü bu hayır amellerle yerine getirip
diğimiz zaman veya kitaplar indirip faydalandı- Allah'ın subhanehu ve teâlâ arttırdıkça arttırmasına
ğımız zaman nimettir. Ama boş muhabbetleri, talip olmayan kişiler çoktur. Allah subhanehu ve teâlâ
facebook'ta cedelleşmeleri, video ilimleri(!), uy- vakit nimetini bu gibi kişilerin şükürsüzlüğün-
gunsuz resimleri, tebliğ kandırmacası altındaki den ve zayi etmesinden dolayı elinden alacaktır.
kızlarla chat'leri… ve neticesinde İslam adına
insanların kalbini öldürmesi, vaktini zayi etme- Salih amellere bizim ihtiyacımız vardır.
si internetin nimet kısmı değildir. Allah'ın subhanehu ve teâlâ bu amellere ihtiyacı yok.
İnsan düşman karşısında salih amelleriyle, yap-
Misal, İslamî chat odaları altında; çamur, ça- mış olduğu zikirlerle sabittir. Biz rahatlık anın-
mur attırmaktan başka birşey yapmıyor, Müslü- da Allah'ı subhanehu ve teâlâ anacağız ki zorluk anın-
manlara da herhangi bir istifade sağlayamıyor- da da Rabbimiz bizi ansın ve rahmetiyle bizleri
lar. Çünkü birşeyin cahili, ıslah edeyim derken kuşatsın. Biz, Allah'ın subhanehu ve teâlâ dini ihtiyaç
ancak ifsad eder. halindeyken ona yardımcı olmalıyız ki, bizler
de ihtiyaç anındayken bize yardım etsin ve bizi
Allah subhanehu ve teâlâ diyor ki: aziz kılsın. İslam zelil kılınmaya çalışılırken fe-
dakarlık yapıp onu aziz kılacağız ki, bizler zil-
"Mallar ve evlatlar, dünya hayatının süsüdür. lete düçar olacağımız yerde Allah subhanehu ve teâlâ
Baki kalacak salih ameller ise, Rabbinin katın- bize yardım edip bizim şanımızı yüceltsin.
da, sevap olarak da ümit olarak da daha hayır-
lıdır."  5 Sözün sonunda; bizim selefimizin hayatı
vakti nasıl güzel değerlendirdiklerine dair çok
Kur'an'da Allah'ın subhanehu ve teâlâ göz aydın-
güzel örneklerle doludur. İnsanoğlu bazen gaf-
lığı dediği çocuk ile salih amel birbirine kıyas
letle, nisyanla bunun farkına varamasa da, Al-
ediliyor ve netice Rabbin yanında çok çok daha
lah subhanehu ve teâlâ bize bunu hatırlatmadan önce
hayırlı olarak salih amel ortaya çıkıyor.
kendimiz hatırlayıp, geçmiş günlerinde tedari-
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: ğine çalışmalı ve bundan sonra da vakti güzel
değerlendirebilmek için Allah'tan subhanehu ve teâlâ
"Kim derse bir kere 'Subhanallahi ve bihamdi- yardım istemeliyiz. Bunun yardımı, faydası nef-
hi' ona cennette bir tane hurma ağacı dikilir.' " simizedir.

buyuruyor. Boş işlerden olan internetteki Davamızın sonu alemlerin Rabbi olan
chat odalarından ziyade oturduğumuz yerde bir Allah'a hamddır.
zikir, bize cennetteki köşkte bir hurma ağacı ge-
tiriyor. Bir diğer hadiste:

"İki kelime Rahman'a sevimlidir, insanın dili-


ne çok hafiftir ve mizanda ise ağırdır; Subha-
nallahi ve bihamdihi, Subhanallahil azim."

Bu kadarcık iki kelime dile de hafif ve mi-


zanda da ağır. Malayani yerine iki hayırlı keli-
me...

Okuduğunuz üzere çok kolay ameller olma-


sına rağmen Allah subhanehu ve teâlâ katında çok de-
ğerliler (ve daha bu gibi nice zikirler).

Bu ameller çok kolay ve çok az zaman al-


masına rağmen, bir sürü malayani içerisinde
boğulan, vakit nimetini zayi eden, vakit nime-
Rebîu'l-Evvel
1433
5. 18/Kehf, 46

Ocak’13 • SAYI: 1

31
Yusufiler
Yasir Bildirici

Oğlun Yasir
Bundan böyle iblis ile Adem aleyhisselam arasındaki bu savaş Allah'ın
belirlemiş olduğu bir güne kadar, yani ahirete kadar devam
edecek. İblis, insanoğluna hem sağlarından hem sollarından
hem önlerinden hem de arkalarından yaklaşarak onların doğru
yolunun üzerine oturarak, yoldan çıkarmaya çalışacak.

H amd Allah'adır, O tektir ve eşi ve benze-


ri yoktur. Herkes ve herşey O'na muhtaç
olduğu halde O hiçbir şeye muhtaç değildir. O,
Çok kıymetli babacığım, biz şunu çok iyi
biliyoruz ki, Allah subhanehu ve teâlâ insanoğlunu
çamurdan yarattı, onu çok güzel şekille şekil-
yardım istenilen tek mercidir. Kendisinden son- lendirdi ve ona ruhundan üfledi. İlk insanlar
ra Peygamberin gelmeyeceği Muhammed'in sal- Adem aleyhisselam babamız ve Havva annemizdir.
lallahu aleyhi ve sellem, Allah'ın elçisi olduğuna ve şirki Rabb'im ilk insanı çok güzel bir diyar olan cen-
yeryüzünden silmek için gönderildiğine şahit- netine yerleştirdi ve Adem'e aleyhisselam secde emri
lik ediyorum. verdi. İblis hariç herkes bu emre uydu. İblis:
"Ben ondan hayırlıyım, beni ateşten onu çamurdan
Rahman olan Allah'ın, senin vesilenle beni yarattın." diyerek Allah'a karşı asi oldu ve insa-
dünyaya yollayan çok değerli babacığım, noğluna düşman olacağını söyledi. İblis, baba-
mıza ve annemize yanaşarak, yasaklı ağaçtan
Öncelikle seni Allah'ın selamıyla selamlıyor yemeleri için onlara telkinde bulundu. İblisin
ve ellerinden öpüyorum. Nasılsın, iyi misin? hilesine gelerek, yasağı delmiş oldular. Böyle-
Rabbimden dileğim, sağlığının ve sıhhatinin ce insanoğlunun ilk günahı işlenmiş oldu ve
afiyette olmasıdır. Anneme ve kardeşlerime çok iki günahkar ve iki günah çeşidi ortaya çıkmış
selamlarımı yolluyorum. Onları çok ama çok oldu. Şeytan mantık yürüterek asiliğini gittikçe
sevdiğimi ve özlediğimi bildirmeni istiyorum. arttırdı. Fakat Adem aleyhisselam, Rabb'inden almış
Garipler dininin bir mensubu olan oğlunu so- olduğu bazı kelimelerle özür diledi, af edilme-
racak olursan, gariplerin sahibi Allah'a hamd yi istedi, tevbe ile Rabb'ine yakarmaya başla-
olsun ki iyiyim. Sağlığım da ve sıhhatimde de dı. Bunun üzerine Rabbi onun tevbesini kabul
herhangi bir yaramazlık yoktur. ederek, onu af etti ve bağışladı. Böylelikle yer-

32
yüzüne yerleştirilen Adem aleyhisselam ve ondan
sonra gelecekler için, yani Ademoğulları için
yeni bir süreç başlamış oldu. Bundan böyle iblis
ile Adem aleyhisselam arasındaki bu savaş Allah'ın
belirlemiş olduğu bir güne kadar, yani ahirete
kadar devam edecek. İblis, insanoğluna hem
sağlarından hem sollarından hem önlerinden
hem de arkalarından yaklaşarak onların doğru
yolunun üzerine oturarak, yoldan çıkarmaya
çalışacak. Her kim ona uyarsa, onun ile birlikte
cehenneme gönderilecek her kim de Allah'tan
gelmiş olan hidayete tabi olup, şeytana tabi ol- Dikkat edilirse bu ayette şeytanın çok önem-
maz ise onları da cenneti ile mükafaatlandıra- li bir kaç vasfını görüyoruz. Allah'ın adına ko-
caktır. Evet, Allah subhanehu ve teâlâ bize Kur'an'da
nuşup yalan söylüyor, iftira ediyor ve bir de en
şeytanın hilelerini ve oyunlarını bildiriyor. Bun- önemlisi bunu kötü bir niyetle söylemediğini
dan sonrası bize düşen, bu hileleri ve oyunları sadece size öğüt verdiğini söyleyerek kendisi-
öğreneceğiz, bu hilelere ve oyunlara gelmemek nin iyilerden olduğuna dair yemin ediyor. Bu
için ne gerekiyorsa onu yapmaya çalışacağız. özellikleri bizim çok iyi anlayıp, kavramamız
gerekiz. Maalesef bugün birçok şahısta ve ko-
Allah'a karşı asi olmuş ve huzurundan ko- nuda bunu görebiliriz. Yani aynı şeytan gibi,
vulmuş olan şeytan, bir de günah işledikten insanlara yaklaşarak doğru yoldan uzaklaştır-
sonra günahının farkına varıp, ısrar etmeyip, maya, hatta doğru yolda olanları da bu yoldan
tevbe eden bir insan. Ve sonuç olarak birisi ce- çıkardıklarını görüyoruz.
henneme diğeri de cennete gönderilerek karşı-
lığını görmüş oluyorlar. Bizler elbette cenneti Örnek, Fethullah Gülen, Cübbeli Ahmet
seçeceğiz, her kime sorarsak soralım, elbetteki ve bunun gibi ve günümüzdeki daha birçok
bizler gibi herkes de cenneti seçeceğini belir- İslamî(!) kimselerin asıl hedeflerinin şeytana
tir. Fakat her insanın önünde geçmesi gereken hizmet etmek olduğunu, bu kişiler veya cema-
bir imtihanı, sınavı bulunmaktadır. En önemli atlerin hepsinin aynı amaç altında toplandığı-
olan bu imtihandan güzel bir sonuç alabilmek nı ve aynı taktiği uyguladıklarını görmekteyiz.
ve başarılı bir şekilde geçmektir. O halde şunu 'Gerçek Müslümanlar bizleriz, asıl öğüt verenler
hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamalıyız; şey- bizleriz' diyerek insanları demokratikleştir-
tanın her an hazır bir vaziyette bizleri saptırmak mek, laikleştirmek ve liberalleştirmekten başka
için hala yolun üzerine oturmuş ve bu yoldan amaçları da olmadığı çok bariz bir şekilde or-
çıkarmak için bin bir desiseye başvuracağı bi- taya çıkmasına rağmen, halen insanlar onlara
lincini her zaman kendimizde bulundurmalıyız. tabi oluyorlar ve bu oyuna çok rahat bir şekilde
Bizlere nasıl oyunlar oynar, ne gibi hileler, dü- girebiliyorlar. Müslümana düşen ise bunların
zenler ve tuzakları ne çeşit olur bunları çok iyi oyunlarını başlarına geçirmek için elinden ge-
bilmeliyiz. Bunu da ancak düşmanımızı çok iyi len herşeyi yapmaya çalışmaktır.
tanımakla başarabiliriz. Şeytanı en iyi tanıyan
Rabb'imiz Allah subhanehu ve teâlâ olduğundan do- Bir başka ayette şöyle buyuruyor: "Yeryüzün-
layı Kur'an'dan ve Sünnet'ten şeytanın özellikle- de onlara günahları süsleyeceğim ve onların hepsi-
rini öğrenmeliyiz ki, ona göre hazırlık yapalım. ni mutlaka azdıracağım."  2

"Rabbiniz size bu ağacı sırf melek olursunuz Ayette açıkça anlatıldığı gibi günahları in-
veya ebedi kalanlardan olursunuz diye yasakladı, sanlara çok süslü göstererek, günah işlettire-
dedi. Ve onlara, ben gerçekten size öğüt verenler- cek. Bizler biliyoruz ki şeytanın hedefi insanları
denim diye yemin etti."  1 şirke sürükleyip, cehennemde ebedi kalmasını
sağlamaktır. Çünkü günahların en büyüğü şirk-
tir. Kişilerin hastalığına göre yaklaşıyor; kimisi-
Rebîu'l-Evvel
1433
1. 7/Araf, 20-21 2. 15/Hicr, 39

Ocak’13 • SAYI: 1

33
ne yalan söylemeyi, kimisine içki içmeyi, zina Kendi elleri ile yapmış oldukları bu heykel-
yapmayı, hırsızlık yapmayı, faiz yemeyi ve bu ler, öyle sıradan heykeller değildi. Her birinin
gibi günahlara bulaştırmaya çalışarak başlıyor bir hikayesi mutlaka vardı. Şöyle ki, bu heykel-
ve en son, kişi sebat etmediğinde, şirke sürük- ler herkesçe bilinen salih insanların şekilleri ol-
ledikten sonra onu şirki ile baş başa bırakıyor. duğunu ve onları unutmayıp sürekli hatırlamak
Hepimiz biliyoruz ki şeytan bize gelipte şöyle için ölümlerinden sonra bu yönteme başvur-
söylemeyecek 'İçki iç, zina yap, faiz ye' ve bu han- muşlar. Yani salih olan bir kişi ölüyor ve daha
gi günah olursa olsun, öyle direk gelipte bunları sonra bunun heykeli "Baktıkça Allah'ı hatırlaya-
yap demeyecek. Öncelikle bunları bize süsleye- lım" niyetiyle yapılıyor. Daha sonra bu niyetleri
cek, hepimiz biliyoruz ki bize bu günahlardan heykele ibadetler sunmaya ve kulluk yapılmaya
hangisi olursa olsun gelipte yap dediği zaman başlanıyor. Dikkat edersek şeytan burada çok
bizler hemen karşı çıkıp yapmayız. Fakat örnek sabırlı davranıp, insanları aşama aşama şirke
verelim: Faiz için bizlere şöyle yaklaşıyor, 'Ka- sürüklemiştir. En başlarda sadece salih bir in-
pitalist sistemde yaşadığımızdan dolayı herşey sanın sembolü, daha sonraları Allah'a yaklaşma
para üzerine dönüyor, bu sistemde yok olmamak aracı ilan ediliyor.
için sürekli çalışmalısın.' bu sistemin zorluğu-
nu sana söyleyerek, 'Senin yaşlanmadan önce Şeytan 'Putlara tapın, bunlar sizin ilahları-
yani emekli olmadan evvel bir daire bir de nızdır, bunlar size rızık veriyor, bunlar kaina-
araba alman lazım, çalıştığın paran da tın işlerini düzenliyor.' diyerek insanla-
sana ancak yetiyor, ev alman için kredi ra yaklaşmıyor. Zaten bu tip inanan
alman lazım yavaş yavaş öderim' de- insanların sayısı yok denecek kadar
dirterek bizi faize bulaştırıyor. azdır. Şeytan bunları "Ben sizden
beriyim" diyerek terk etmiş.
Bir de en tehlikeli oyunla-
yusufiler

Şeytanın asıl uğraşacağı kişi-


rından bir tanesi de Allah'ın Eskiden olduğu gibi
ler Allah'ı bilenler ona kul-
taştan olan heykellere
adına bizi kandırması, luk yapan müminlerdir.
değilde, etten olan putlara
Kur'an'daki şu ayet bize kulluklarını sunuyorlar. Adını da Bunları yoldan çıkar-
bunun için çok güzel evliya koymuşlar, şeyh koymuşlar, mak için uğraşıyor.
bir örnek teşkil edi- üstat koymuşlar, efend- Şeytanın bu oyunu
yor: iler, ev abisi-ablası koymuşlar.
şimdi günümüze uygun
Fakat şirk zihniyeti hiç
değişmemiş! olarak işliyor. Eskiden oldu-
"...Allah'ı bırakıp kendileri- ğu gibi taştan olan heykelle-
ne bir takım dostlar edinenler
re değilde, etten olan putlara
onlara bizi sadece Allah'a yak-
kulluklarını sunuyorlar. Adını da
laştırsınlar diye kulluk ediyoruz, der-
evliya koymuşlar, şeyh koymuşlar,
ler."  3
üstad koymuşlar, efendiler, ev abisi-
Burada insanların niyetlerinin iyi ablası koymuşlar. Fakat şirk zihniyeti
olduğunu görüyoruz "Bizi sadece Allah'a hiç değişmemiş; 'Bunlar Allah'ın sevdiği
yaklaştırsın". Fakat iyi niyetin yeterli olmadı- salih kişilerdir, bizler ise günahkar insanlarız.
Allah'tan biz kendimiz isteyemeyiz ancak bu sa-
ğını, aynı şekilde iyi niyet ile birlikte amelle-
lih zatlara söyleriz, yani onlardan isteriz. O da
rinin bütününün Allah'ın razı olacağı şekilde
Allah'tan bizim için ister.'
olması gerektiğini, Allah'ın onların ibadetlerini
kabul etmeyip, onları şirkle itham etmesinden Bu zihniyetlerinde, bir kıyaslamayla destek-
biliyoruz. Amellerin kabul edilmemesi, sadece leyerek şirke girmiş oluyorlar; 'Nasıl ki şu anda
Allah'a direkt değil de, bir aracı olması gerekti- bizler başkanlara direkt gidemiyoruz, muhakkak
ğine inanmaları onları müşrik yapmaya yetmiş. önce, kapıcıya gidiyoruz, sonra sekretere gidiyoruz
Mekke döneminde çok yaygın olan bu şirk türü, oradan ikinci olan adama gidiyoruz ve sonra o
tarih kitaplarından bildiğimiz gibi şöyle başlı- bizi ona götürüyor…'
yor:
Bunu kıyaslayarak Allah'ın da bir başkan
gibi olduğunu O'nunda bir aracıya ihtiyacı ol-
3. 39/Zümer, 3 duğunu söylüyorlar. Şeytan burada da bunlara

34
'İstemek için direk bu şeyhlerden isteyin' demedi;
'Bunlar sizin Rabb'inizdir' demedi, bir kıyaslama
ile, melek için müşriklerin düşmüş olduğu şirke,
düşmüş oldular. Evet babacığım, bizim amansız
olan düşmanımız, bu ve buna benzer oyunlar
ve hileler kullanarak, Rahman olan Allah'a eşler
koşmamızı, günahlar işlememizi ve O'na karşı
asi olmamızı sağlamak için her zaman ve her an
hazırda bekliyor ve bekleyecektir de.

Bir başka ayette Allah subhanehu ve teâlâ şöyle bu-


yuruyor:
Allah'ın yolunda alıkoymak için kullandıkla-
"Ey Ademoğulları! Size, şeytana tapmayın rını biz çok iyi biliyoruz. Bunu anlamak için sa-
çünkü o sizin apaçık düşmanınızdır, demedim dece beş dakika dahi izlesen hemen yeter. Kendi
mi?"  4 dinlerini yüceltmek, Allah'ın dini ile alay etmek,
eğlence konusu yapmak, kendilerine bir uğraş
Burada çok ağır bir ikaz var, '...tapmayın'.
yapmak için bir araç haline getirdikleri bu aleti,
Muhakkak birçok kişi bu ayeti okuyup geçer,
yani televizyonun karşısına geçip izliyor ve on-
hatta 'Ben tapmıyorum' der, geçer. Kimse demez
ların bu amellerine katılıyoruz. Televizyon bize
ki 'Ben şeytana tapıyorum'. Fakat biz biliyoruz ki
Allah'ın yasaklamış olduğu, herşeyi emrediyor.
burada kast edilenin, yani şeytana itaat etmek,
Hatta o kadar ustaca ve sinsice yapıyor ki, an-
ona bağlanmak, onun dediklerini yapmak, ona
lamak gerçekten çok zorlaşıyor ve bu kutuyu
uymak olduğunu, bu manalara geldiğini bili-
evimizin en güzel yerine en rahat olan yerine
yoruz. Allah'ın dinine uymayan bir yaşantımız
yerleştiriyoruz ki daha rahat izleyip onunla içli
varsa, bu demektir ki şeytana tapan bir yaşan-
dışlı olalım. Biz biliyoruz ki, şeytan hep yanı-
tımız var. Günümüzde zaten her tarafta şeytan
mızda ve her an bize telkinler veriyor, fakat
için çalışan ve ona hizmet eden şirketler ve iş
onu göremiyoruz. Tv de aynı şeytan gibi hatta
yerleri dolu. Dünyada şeytanın hükümdarlığı
ondan fazlası. Bunu biz kendi elimizle alıyoruz
kol gezmekte, yaşadığımız ülkede şeytanın ya-
ve gözlerimizle de görüyoruz ve karşısına geçip
saları işleniyor, yaşadığımız şehirde şeytanlar
bizi sapıtmasını aşama aşama istiyoruz.
cirit atıyor. Mahkemeler onların elinde, ordular
onların elinde, zenginler (ekonomi ve ticaret) Tv'yi nasıl süslüyor, her dakikası nefse hoş
onların elinde ve en önemli olan eğitim ve med- gelen uğraşlar yerleştirerek, müziklerle, sanat-
yada onların elinde. çılarla, oyunlarla, sporlarla, futbolcularla, film-
lerle, eğlencelerle, komedyenlerle, reklamlarla,
Televizyon olsun, radyo olsun, gazete olsun,
tartışma programlarıyla, ahlaksız programlarla
internet olsun bunların hepsi şeytanın istediği-
(evlilik, arkadaşlık, yarışma) işte bunların hepsi
ni yapıyor ve onun için çalışıyorlar. Babacığım
ile hatta daha fazlası ile insanları kendisine bağ-
biliyorsun ki, belirli bir yaştan sonra artık çalış-
layarak onlara zehrini aşılıyor. Ve şu anda tv ile
ma zorlaşıyor, bundan dolayıda evde oturmak
büyüyen nesle baktığımızda çok rahat bu zeh-
zorunda kalıyorsun ve birşeylerle de zaman
rin etkisini görebiliyoruz. Anne-babası iyi olan
geçirmek gerekiyor, bu da seni ister istemez te-
birisinin bakıyorsun çocuğu çok ahlaksız biri
levizyona bağlıyor. Fakat bu televizyonun tehli-
olmuş oluyor. Neden? Çünkü, kendileri ilgilen-
kelerini anlatan bazı sözler duymuşsundur. Biz
mediler, eğitmediler. Verdiler tv'nin karşısına o
de televizyona yabancı kişiler olmadığımızdan,
çocuğu eğitti ve sonuç olarakta ahlaksız olan bu
az çok nasıl bir alet olduğunu biliyoruz. Ve her
çocuk, annesine babasına saygısız davranıyor,
akıllı insan bunun tehlikesini görebilir, yeter ki
hatta onları dövüyor. Kötü arkadaşlar ediniyor,
aklı selim bir gözle baksın. Şeytan ve dostları bu
içki içiyor, zina yapıyor, yalan konuşuyor, kü-
aleti, insanları
für ediyor vb. daha birçok ahlaksızlığı yapıyor.
Neden? Çünkü bunlar tv tarafından aşılandığı Rebîu'l-Evvel
için. Çocuğun tipine, giyişine, oturuşuna bak- 1433
4. 36/Yasin, 60

Ocak’13 • SAYI: 1

35
doğru sürüklemekte. Bize düşen kendimizi ve
ailemizi bu zilletten sakındırmak ve onun eline
düşmemek için, öncelikle bizim pratik olarak
bu kutudan kurtulmamız lazım. Onu, evimi-
ze sokmamalıyız, onu evinde bulunduranlarla
arkadaşlık yapmamalıyız. Ancak böyle yapa-
rak bunun etkisinden kurtulabiliriz. Ayrıca
Rabb'imizden dualarımızla yalvara yakara bu-
nun zilletinden ve çirkefliğinden hem bizi hem
de ailemizi koruması için talepte bulunmalıyız.
Allah subhanehu ve teâlâ bir ayetinde şöyle buyuruyor:

"Bir topluluk kendinde bulunanı değiştirme-


dikçe, biz onları değiştirici değiliz."  6

Allah'ın yardımını görmek için öncelikle, bi-


zim ilk adımı atmamız gerekiyor. Bunu da daha
önce dediğim gibi, tv'yi evimize hiçbir şekilde
almadan, varsa en yakın zamanda onu evden
uzaklaştırarak yapabiliriz. Elbette ki bu kolay
olmayacaktır. Burada şeytan yine devreye gi-
recek, bize telkinlerde bulunmaya başlayacak,
'Bu kutunun ne zararı var, sadece haber ve çizgi
tığımızda, televizyondaki bir sanatçıyı ya da bir film kanallarını ayarlarım' veya 'Sadece İslamî
yusufiler

futbolcuyu taklit ediyor, hatta aynı onun gibi kanalları ayarlarım, diğerlerini hiç açmam' diye-
hareketler yapıyor. Maalesef bu hastalık o kadar rek bize bu kutunun evde kalması için bin bir
çok yaygınlaşmış ki önüne geçilemiyor. Hat- bahaneler sunarak telkin edecektir. Özellikle
ta yine aynı tv'de, televizyonun tehlikesinden bayanlara şu şekilde yaklaşıyor 'Ben ev işleri
bahsediyor çocuklarımızı tv'nin başında fazla ile uğraşırken veya kitap okurken çocuklar rahat
oturtmayın diyerek uyarıda bile bulunabiliyor- durmuyor bundan dolayıda tv'nin karşısına ge-
lar. Fakat halen aynı şeyleri yapmaya devam çiriyorum orada çocuklar oyalanırken ben biraz
ediyorlar. Maalesef Peygamberimizin şu hadi- rahat okuyorum.' diyerek çocukları annesinden
sinde buyurduğu gibi; alıyor ve kendisi eğitiyor. İşte bu tehlikeli telkin-
lerden kurtulmak veya bunların esiri olmamak
"Cennet nefsin hoşuna gitmeyen şeylerle çev- için televizyonu hiç bir şekilde eve almamalıyız
rilmiştir. Cehennemi ise, nefsin arzuladığı şey- ve yakınımızda bile bulunmamalı. Ancak böy-
ler kuşatmıştır."  5 le yaparsak bunun üstesinden gelebiliriz yoksa
mutlaka bir bahane bulur ve tekrar izlemeye
Evet tv de bunlardan birisi. Çok hoş ve nefsin
başlarız. Toplumumuzda tv'nin yeri çok büyük,
hoşuna giden şeyler dolu bu kutuda. Çok büyük
olmazsa olmaz demirbaş eşyalarından olduğu
bir tehlike sadece benim için değil, bütün aile
için, büyük bir azim ve kuvvet ile bu tabuyu
fertleri için bir tehlike. Evdeki bayan için, ço-
yıkmalıyız. Biz bunu başardık mı Allah'ta bize
cuklar için bu kutu herkesi düşünerek ona göre
yardım edecektir.
programlar düzenliyor. Kimisi spor seviyor
ona göre kanallar ve programlar var, kimi ka- Ayette buyrulduğu gibi;
dın programlarını seviyor ona göre programlar
var, çocuklar içinde çizgi filmler yayınlanıyor "Şurası muhakkak ki benim ihlaslı kullarım
yani herkesin hoşuna giden bir program mutlak üzerinde senin hiçbir ağırlığın olmayacaktır.
bulunuyor. Televizyonun tehlikesi sayılmakla Koruyucu olarak Rabbin yeter."  7
bitmiyor. Tv'nin zilleti almış başını gidiyor. İn-
sanoğlunu eline almış ve cehennem kuyularına
6. 13/Rad, 11
5. Buhari, Müslim 7. 17/İsra, 65

36
Allah subhanehu ve teâlâ çok açık bir şekilde ihlas- hemen Allah'a sığın." Ve aynı şekilde ayette buy-
lı kulların üzerinde şeytanın hiçbir ağırlığının rulduğu gibi,
olmadığını herhangi bir tasarrufta bulunama-
yacağını bize bildirmiştir. Fakat nasıl ki, Adem'i "Takva sahipleri şeytandan bir vesvese uğra-
aleyhisselam kandırarak günah işlemesine vesile yınca hemen Allah'ı anarlar ve böylelikle gerçe-
olduysa, aynı şekilde bizleri de günah işlemeye ği görürler."  8
itecektir. Bizler de hem şirk hem de günah işle-
Babacığım, Allah'tan dileğimiz bizleri düş-
yebiliriz. Ama bizim için örnek olan Adem aley-
manımız olan şeytandan koruması ve onun
hisselam babamız, bu durumda ne yapmış ve nasıl
oyunlarına gelmememiz için bize yardım et-
davranmıştır? bunu bilirsek ve ona göre hareket
mesidir. Çünkü Allah'tan başka sığınağımız,
edersek, ayetlerden de bildiğimiz gibi Allah sub-
dayanağımız, yöneleceğimiz ve yardım iste-
hanehu ve teâlâ tarafından bağışlanmış olacağız. Ve
yeceğimiz başka bir merci yoktur. Ey Rabb'im,
şu kesinlikle biliniyor ki, şeytanın en çok nefret
Sen beni ve ailemi yakıtı taşlar ve insanlar olan
ettiği özelliklerden birisi de, insanoğlunun bir
cehennem ateşinden koru ve bu ateşe çağıran
günah işlemesi sonucunda, günahında ısrarcı
şeytanın şerrinden de bizi muhafaza et.
olmayıp hemen tevbe etmesidir. Böyle bir insa-
nı şeytan sevmiyor. Fakat Allah subhanehu ve teâlâ bu
Duamızın sonu alemlerin Rabbi olan Allah'a
kulunu çok sevdiğini bir çok ayette belirtmiştir.
subhanehu ve teâlâ hamddır.
Bunu Adem'in aleyhisselam kıssasından da anlıyo-
ruz. İşte en büyük erdem günahında ısrarcı ol- Elhamdulillahi Rabbi'l Alemin
mamak, büyüklenmemek, saptırmadan ve tevil-
lere başvurmadan hemen tevbe etmektir. Seni çok seven oğlun Yasir.
Babacığım, Allah subhanehu ve teâlâ bize hitaben
buyuruyor ki;

"Şeytan sizin düşmanınızdır. Öyleyse sizde


onu düşman edinin."

Evet, şeytanın düşman olduğunu Allah sub-


bize söylüyor ve aynı şekilde bizden
hanehu ve teâlâ
de ona düşman olmamızı istiyor. Bunu unut-
mayalım ki, düşmanlar hiçbir zaman birbirleri-
nin iyiliğini istemez. Bundan dolayı, düşmanın
dediğini yapmak, istediklerini yerine getirmek,
hiçbir akıl sahibinin yapacağı bir şey değildir.
Fakat bizler günlük yaşantımızda her hareketi-
mizle hatta her adımımızla şeytana uyuyor ve
onun her istediklerini yapıyoruz.

Kıymetli babacığım, buraya kadar yazmış


olduğum, şu anda aklımda olduğu kadarıyla ve
bizim için gerekli olduğuna inandığım, düşma-
nımız olan şeytanın ve yandaşlarının bazı hile
ve oyunlarıdır. Bu bir gerçektir ki, şeytanın nef-
se nüfuz yolları bu yazdıklarımdan ibaret değil-
dir. Daha birçok oyunları ve hileleri vardır. Bu
yollarından ve hilelerinden korunabilmemiz
için Kur'an'ı ve sünneti öğrenip yaşantımıza
yansıtmalıyız. Peygamberimiz'in sallallahu aleyhi ve
sellem buyurduğu gibi, "Şeytan seni dürtecek olursa,
Rebîu'l-Evvel
1433
8. 7/Araf, 201

Ocak’13 • SAYI: 1

37
Menhec Notları
Yiğit İnan yigitinan@tevhiddergisi.com

Mukaddime
Müslümanların da Allah'ın dinine yardım etmeleri
gerekir. İslam'ın en büyük özelliği, açık ve görünür
temeli olan 'Allah'ın indirdikleri ile hükmetme bir ül-
kede yoksa, burada Allah'ın dinine yapılabilecek
olan yardım; buna karşı koyma, müdahele etmedir.

B u not dizimizde Ehli Sünnet'in Menheci ve


Cihadın Esasları kitabından istifade ede-
ceğiz. Kitabın aslı Abdulkadir b. Abdulaziz'in
koşmuş insanlardır. Bunun örneği ise etrafımız-
da çoktur.

El-Umde isimli eserdir. Yazı dizimizde kalın ve Misal Komunizm, sosyalizm, kısaca-
düz olarak yazdığımız kısım, yazarın eserinden sı Allah'ın subhanehu ve teâlâ indirmediği tüm
alıntılar yapılmış olan kısımlardır. izm'ler ve beşeri ideolojiler açık bir küfürdür.
Allah'ın indirdiği dışındaki hükümleri ikame
Giriş hutbesinden sonra yazar; eden tüm yönetimler, yeryüzünde Allah'ın sub-
hanehu ve teâlâ hakkına saldırı konumundadırlar.

"Hüküm sadece Allah'a aittir. O size kendisin-


den başkasına ibadet etmemenizi emretmiştir.'  1 Allah-u Teala: "Gökte de, yerde de ilah
O'dur"  3 buyurmaktadır. Allah'ın bu hakkına
Allah-u Teala'nın bu hakkını kim O'ndan yapılan saldırıya Müslümanların karşı koy-
başkasına verirse, Allah'a denk ve benzer ka- maları gerekir. Çünkü bu;
bul etmiş olur. Bu ise açık küfürdür. Allah-u
Teala şöyle buyurur: "Ey iman edenler! Eğer siz Allah'a yardım
ederseniz, O da size yardım eder ve ayakları-
"Öyle iken, küfredenler Rablerine başkalarını nızı sabit kılar."  4 buyruğunun anlamı ve
denk tutuyorlar."  2 gereğidir.

Biz bu yazımızda İslam'ın esası olan, cahiliye Müslümanların da Allah'ın dinine yardım
ile İslam toplumunu birbirinden ayıran bir me- etmeleri gerekir. İslam'ın en büyük özelliği, açık
seleden bahsedeceğiz. ve görünür temeli olan 'Allah'ın indirdikleri ile
hükmetme bir ülkede yoksa, burada Allah'ın subha-
Hüküm yalnızca Allah'ındır, bu yetkiyi nehu ve teâlâ dinine yapılabilecek olan yardım; buna
Allah'tan başkasına veren insanlar Allah'a denk karşı koyma, müdahele etmedir. İşte bu müda-

1. 12/Yusuf, 40 3. 43/Zuhruf, 84
2. 6/En'am, 1 4. 47/Muhammed, 7

38
helenin adı; Allah için, Allah'ın dini için, O'nun
kelimesini yüceltmek için ve dinin esaslarını koru-
yabilmek için yapılan müdahelenin adı İslam da
'Cihad' dır.'

Bu;

"Eğer siz Allah'a yardım ederseniz, O da size


yardım eder ve ayaklarınızı sabit kılacaktır."  5 aye-
tinin gereğidir. Şüphesiz Allah'ın subhanehu ve teâlâ
kulların yardımına ihtiyacı yoktur, Allah subhane-
hu ve teâlâ ayette;

"Ey Kullarım, bana zarar veremezsiniz ki Lakin düzelme ferdîdir, yani biz davetçiler tek
bana zararınız dokunsun ve yarar veremezsiniz tek insanları düzeltebiliyoruzdur. Biz bir tane
ki bana yararınız dokunsun."  6 düzeltirken bozulma ve ifsad kitleseldir. Niye
derseniz: Yönetim tağutî bir küfür düzeni oldu-
Buradan anlıyoruz ki Allah subhanehu ve teâlâ in- ğundan ve tüm kitle iletişim araçlarını elinde
sanlardan kendine bir menfaat veya fayda bek- bulundurduğundan (radyo, televizyon, eğitim
lentisi içerisinde değildir. Burada Allah tarafın- kurumları, gazeteler vs.), bunların vasıtası ile
dan mü'min kuldan istenen, kulun kendisi için insanların kalbine zehirli oklarını fırlatabiliyor.
yapması gereken cihaddır; çünkü cihad hem Bir reklam yayınıyla bile aynı anda 6-7 milyon
dünyada hem de ahirette mü'minin yardımcı- insanı bu zehirli oklarıyla ifsad edebilmektedir.
sıdır. Ne var ki biz bir ayet öğreteceğiz, bir tane nur-
dan ok göndereceğiz 2-3 gün bunun uğraşında
Cihadın Dünya Menfaati oluyoruz.
Dünya ahkamında cihadını, direnişini ger-
Ferdi davetin başarıya ulaşması kolay değil-
çekleştiremeyen bir toplum; tağutların ve fira-
dir, davetin başarısında devlet etkin rol oynar.
vunların altında ezilen bir zillet toplumudur.
Bunun Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem dönemin-
Dün firavunların piramitlerinin ağır taşları al-
den de pratiği açıktır; Mekke döneminde davet
tında ezilen toplumlar, bugün de firavunların
olmasına rağmen İslam'a girenlerin sayısı sınır-
ağır vergileri altında ezilmektedirler. Çünkü bu-
lıdır; birçok kaynakta 'Hicrette yetmiş kişi vardı
rada 'Allah yolunda cihadı terk etmek' gibi büyük
veya yüz kişi vardı' olarak geçer. Medine döne-
bir sıkıntı vardır.
mine baktığımızda, cihad başladığında bu ra-
Burada dikkatle idrak edilmesi gereken nok- kamlar, İslam'a giren kişi sayısı, onbinlerle ifade
ta: Allah subhanehu ve teâlâ gücü, kuvveti yetmediği edilmektedir.
için mü'minlerden yardım istiyor değildir, Al-
Yani istenen cihad Allah'ın subhanehu ve teâlâ zatı
lah subhanehu ve teâlâ çok kuvvetli olan, herşeye gücü
için değil, bizim dünya ve ahiret menfaatimiz,
yeten 'Zû'l-Kuvvet'ul-Metin' olandır. Allah subha-
yeryüzünde Allah'a subhanehu ve teâlâ ibadet eden bir
nehu ve teâlâ sadece 'Ol' emri ile dilediğini yerine
devletin gerçekleşmesi ve Müslümanların zillet-
getiren, yer ve göğün tüm melekutunu elinde
ten kurtulup izzete kavuşması içindir.
bulundurandır. Demek ki teklif olarak bunun
mü'minlerden istenmesinin sebebi; yeryüzünde
hakkıyla Allah'a subhanehu ve teâlâ ibadet edilebilme-
Cihadı Terk Etmenin Dünya
si için ilkin Allah'a subhanehu ve teâlâ hakkıyla ibadet Zararları
eden devletin kurulması gereklidir. Cihad terk edildiğinde, dünya zararı ise Ab-
dullah b. Ömer'in radıyallahu anh rivayetinden şu
Bugün tevhid ehli olan veya kendisini Müs- hadisle açıklanmıştır;
lüman sanıp İslam'a çağıran birçok grup vardır.
"Bi'a alışverişi yaptığınız zaman, hayvanların
peşine düştüğünüz zaman, dünyaya razı olup Rebîu'l-Evvel
5. 47/Muhammed, 7 1433
cihadı terk ettiğiniz zaman Allah sizin üzerini-
6. Müslim

Ocak’13 • SAYI: 1

39
ze öyle bir zillet musallat eder ki; tekrar dini- ve sabredenleri meydana çıkarana ve haberleri-
nize dönene kadar Allah sizden bu zilleti çekip nizi açıklayana kadar deneyeceğiz."  8
almaz."
Allah-u Teala kafirleri bir anda yok et-
Bir diğer hadiste:: meye kadirdir. Çünkü O subhanehu ve teala, "Ol"
deyince her şey anında oluverir. Cihadı em-
" 'Bir zaman gelecek diğer milletler hayvanla- retmekten amacı, bizim imanımızda samimi-
rın yemleri üzerine üşüştükleri gibi sizin üzeri- yetimizi ölçmektir.
nize üşüşecekler', sahabeler: 'Biz az olduğumuz-
dan mı ya Rasûlullah?", Rasûlullah: 'Bilakis siz Yukarıda yazdığımız ayetlerden de anlaşıldı-
çok olacaksınız ancak sele kapılan çer çöp gibi ğı üzere Allah subhanehu ve teâlâ bizi dünyada imtiha-
olacaksınız. Allah, düşmanlarınızın kalbinden na tabi tutacaktır. Bu imtihanlardan bir tanesi
sizin heybet ve korkunuzu çıkaracak. Sizin de Müslümanların kafirlerle imtihan olmasıdır,
kalplerinize ise vehen'i salacak', Sahabiler: 'Ve- ki 'Sabreder misiniz diye sizi birbirinizle sınarız'
hen nedir ya Rasûlullah?", Rasûlullah: 'Dünya ayetiyle de bize bunu apaçık bildirilmiştir.
sevgisi ve ölüm korkusu.' "
Cihad meydanları mü'minler ile müna-
Cihaddan kaçan toplum Rasûlullah'ın sal- fıkların birbirinden ayrıldığı, imanında sa-
lallahu aleyhi ve sellem bahsettiği topluluktur.
mimi olan insanların, imanında samimi
olmayan insanlarla birbirinden ay-
Cihad eden topluluk ise izzet
rıldığı yerdir. Bu kafirlerle imtihan
toplumudur. Sahabenin gidipte yer-
olunmamızın başlıca sebeplerin-
yüzünün en büyük imparatorla-
dendir.
rından birine:
menhec notları

"Allah dilemiş olsaydı, on-


'Allah bizi buraya kulları
Cihad meydanları lardan başka türlü intikam
kulluğa kulluktan kurtarıp,
mü'minler ile münafıkların alabilirdi, bunun böyle
alemlerin Rabbi olan
birbirinden ayrıldığı, imanında olması; kiminizi kimi-
Allah'a kul yapmaya samimi olan insanların, nizle denemek için-
gönderdi.' diyebilecek imanında samimi olmayan dir."  9
kadar onlara izzet ve insanlarla birbirinden
şeref veren, onları yokluk ayrıldığı yerdir.
Bu ayetten sonra iki nok-
çöllerinden alıpta dünyanın tayı iyice anlamalıyız:
efendisi yapan unsur, korku-
suzca cihad etmeleriydi. 1. Allah subhanehu ve teâlâ bizden
cihadı istiyorsa, bu Allah'ın subhane-
Cihadın ahiret menfaatlerine ise hu ve teâlâ gücü yetmediğinden değil,
yeri gelince yazı dizimizde değinece- Müslümanların izzetli bir yaşam sür-
ğiz inşallah. mesini istediğindendir.

Cihad İmtihandır 2. Allah subhanehu ve teâlâ insanı mutlaka bir


Allah-u Teala, bu dünyada bizi kafirler- şekilde imtihan edilecektir. Bu kulun imanın-
le imtihan etmektedir. İmanında doğru olup daki samimiyetinin göstergesi olacaktır. Müslü-
cihad emrine sarılacak kişilerle, imanında manın imtihanın bir çeşidi ise; Allah'ın subhanehu
yalancı olup bu emre katılmaktan kaçına- ve teâlâ bizleri kafirlerle imtihan etmesidir, ki bu
cak olanları ortaya çıkarmak istemektedir. cihaddır.
Allah-u Teala şöyle buyurur:
"Hak uğrunda cihad eden, ancak kendisi için
"Ey insanlar! Sabreder misiniz diye sizi birbiri- cihad etmiş olur. Şüphesiz Allah, alemlerden
nizle sınarız. Rabbin her şeyi görür."  7 müstağnidir."  10
"And olsun ki sizi, içinizden cihada çıkanları
8. 47/Muhammed, 31
9. 47/Muhammed, 4
7. 25/Furkan, 20 10. 29/Ankebut, 6

40
Bu gerçek hepimizi şu soru ile yüzyü-
ze getirmektedir: Bizler bu şekilde zayıf,
bölünmüş ve çaresiz bir durumda iken cihad
görevini nasıl yerine getirebiliriz? Allah-u
Teala bu soruya şöyle cevap vermektedir:

"Allah'a ve Rasûlüne itaat edin; çekişmeyin,


yoksa korkar başarısızlığa düşersiniz ve kuvve-
tiniz gider. Sabredin, doğrusu Allah sabreden-
lerle beraberdir."  11

Burada yazardan ve ayetten anladığımız;

Birinci Nokta: Cihad etmeden önce Müslü- Peygamberimiz insanları öldürmüyor.


manların gücünü birleştirmesi lazımdır.
Hatta İmam Evzai'nin kabul ettiği (genel
Tabi bu ayet bazı sapıkların kullandığı gibi; ulemanın kabul etmediği) Tirmizi'deki bir ha-
'Kim olursan ol gel', 'İtikadın ne olursa olsun gel' diste Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: "Harpte eller

değildir. Bizden istenen böyle bir güç birleştir- kesilmez" buyuruyor. Bunun gibi Peygamber'in
me değildir. Özellikle tevhid esasları üzerinde sallallahu aleyhi ve sellem genel uygulamaları, savaş es-
birleşebilecek olan insanların kendi güç ve kuv- nasında sayıyı çoğaltmaya yöneliktir. Mekke
vetlerini birleştirmeleri lazımdır. Bu olmazsa fethinde 3-5 3-5 ateş yaktırmıştır, bu da yine
yeryüzünde umumi cihadın gerçekleşmesi hiç- sayıyı fazla gösterme siyasetidir. Hatta cihad
bir şekilde mümkün olamaz. Şimdi biri diyor ki: esnasında "Peygamber kendi ashabını öldürdü,
'Ben kalemle cihad ediyorum', birisi diyor ki: 'Ben demesinler" diye, münafıkları öldürmediğini
kitapla cihad ediyorum', biri diyor: 'Ben kendi görüyoruz, çünkü cihad esnasında sayıya ihti-
kendime cihad ediyorum, ben kimseye bağlı kala- yaç vardır. Zafer Allah'ın subhanehu ve teâlâ elindedir,
mam.' vs. vs. Allah subhanehu ve teâlâ yardım etmediği sürece za-
fer gerçekleşemez, bu zaferin gerçekleşebilmesi
Eğer Müslümanlar kendi güçlerini tek bay- için bir de 'Dünyalık' sebeplerinde yerine gel-
rak altında birleştirmezse, durumları tekli tekli mesi gerekmektedir. Dikkat edersek bir sonraki
kibrit çöpüne benzer, bir çocuk bile bunları kı- ayette;
rabilir ama kırk taneyi çocuğun eline verirseniz,
bunu kırması çok zordur. "Onlara (düşmanlara) karşı gücünüzün yettiği
kadar kuvvet ve cihad için bağlanıp, beslenen
Müslümanlar da bu şekilde olmalıdır, çünkü atlar hazırlayın. Onunla Allah'ın düşmanını,
küfür tek millet halindedir. Bir bakınız; siyasi sizin düşmanınızı ve onlardan başka sizin
amaçları farklı olabilir, ekonomik çıkarları fark- bilmediğiniz, Allah'ın bildiği (düşman) kimse-
lı olabilir veya birbirlerine karşı kin duyabilirler, leri korkutursunuz. Allah yolunda ne harcar-
sanız size eksiksiz ödenir, siz asla haksızlığa
kalpleri paramparça olabilir fakat söz konusu
uğratılmazsınız."  12 denilmektedir.
İslam düşmanlığı olunca, küfür global bir savaş
yapmaktadır, dünyanın dört bir tarafında bir-
Bir sonraki yazımızda devam edebilmek te-
leşmektedirler. Tevhid üzere birleşebilen Müs-
mennisiyle. Duamız Alemlerin Rabbine hamd
lümanların da bu saldırılara karşı koyabilmeleri
etmektir.
için birlik halinde savaşmaları gerekmektedir.
Peygamber'in sallallahu aleyhi ve sellem cihad anındaki
uygulamaları örnek verecek olursak:

Birisi gelip Peygamber Efendimizin sallallahu


elbisesinden çekip, küfür sözü olan
aleyhi ve sellem
'Adaletli ol Ey Muhammed!' demesine rağmen
Rebîu'l-Evvel
1433
11. 8/Enfal, 46 12. Enfal 60

Ocak’13 • SAYI: 1

41
Okuma Parçası
Kerem Çağlar keremcaglar@tevhiddergisi.com

Yegane Davete,
Bigane Kavimler

Ş iddeti, sebep olduğu yıkım ve sarsıcı sonuç-


ları ile yaşanan son deprem gibi dünyamızda
son yıllarda giderek artan sıklıkta büyük afet-
Depremin, adeta kıyameti andıran dehşe-
tengiz atmosferini bizzat yaşayanlarda korku,
ümitsizlik ve çaresizliğin her rengini, her tonu-
lere tanıklık etmekteyiz. Bu afetlerden kurtula- nu çarpıcı olduğu kadar sarsıcı da olan manza-
bilenler şüphesiz dünya hayatında karşılaşabi- ralarda görmek mümkün.
lecek tarifsiz bir korku ve dehşetle de yüzyüze
kaldılar. Afetin yaşandığı bölgeden uzaklarda Günümüzün gelişmiş bilgi iletişim teknolo-
yaşayanlar şahit oldukları bu acıları anlamaya jisi, özellikle de görsel medyayla felaket bölge-
çalışsalar da pratikte bunun pek bir karşılığının sinin ahvali, oralardaki insanların çığlıkları ile
olmadığı muhakkaktır. Zira bu depremi yerin- çırpınışlarına aynı anda dünyanın hemen he-
de yaşamak, yakınlarda bir yerlerde hissetmek men her yerinde tanıklık edilebilmekteydi.
ile uzak diyarlardan 'seyretmek' birbirinden çok
farklı ve ayrı şeylerdir. Depremde ölenlerin kıyameti, sağ kalanla-
rında mahşeri gibi olan bu can pazarına ilgisini,
Enkaz altında kalarak feci bir şekilde can ve- sadece görsel bir şehvetle 'an' tanıklık etme me-
rip ebedi aleme göç edenlerin ölümle karşı kar- rakıyla sınırlandırmak gibi sığ bir yaklaşım dep-
şıya kaldıkları o anda nasıl bir hasrete, korkuya remden de, depremin sonucu olan yıkımdan da
ve dehşete şahitlik ettiklerini bilemeyiz. Afet hiçbir şey anlamamış olunduğunu gösterir.
bölgesinde yaşayıpta enkaz yığınlarının altında
kalarak vefat etmiş olan muvahhid kardeşleri- Neden olduğu ağır hasarlar, kayıplar ve tüm
mize Ğafur ve Rahim olan Allah'tan bağışlanma yakıcılığıyla tattığı bu büyük musibetin aslında
dileriz. Şüphesiz ki Allah subhanehu ve teâlâ merha- kendi elleri ile yaptıklarının bir sonucu oldu-
met, vefa ve hak sahibidir. Muvahhid mümin- ğunun farkına ve bilincine varmalıdır artık in-
lerden vefat etmiş olanlar O'nun zimmetinde ve sanlar. Sonuç itibari ile merkezinde yine insan
himayesindedirler. Böyle bir musibeti yaşayıp unsurunun olduğu projeler ve çalışmalar dola-
ayrıca yakınlarını kaybetmiş muvahhid kardeş- yısı ile insan elinin mahsülü olan zayıf ve çürük
lerimize de derin üzüntülerimizi, taziye dilekle- binalar, evler, ocaklar yıkılıp yer ile yeksan ol-
rimizi iletiriz. muştur.

Bu büyük zelzelede aile fertlerini, akrabasını İnsanlar öz itibari ile temiz fıtratlarını gere-
ya da dostlarını kaybeden, aynı anda sahip ol- ği erdemli bir davranışla şu anda konumlanıp
duğu tüm maddi kazanımlarından da mahrum çakıldıkları içler acısı durumlarını acil ve ön-
kalan bir insanın yaşadığı travmayı gerçek ma- celikli olarak gözden geçirmelidirler. Anlaşılan
nada anlayıp, anlamlandırabilmek hiç te kolay o ki; insanlar binalarının temelini tahkim edip
değil. taşıyıcı kolonlarını ve kirişlerini sağlamlaştır-

42
mak yerine, bilgilerini ve güçlerini birbirlerine Bugünkü Irak sınırları içerisinde, ülke-
yönelttikleri kör cehalet-cahiliye eseri acımasız nin kuzeyindeki Musul kenti yakınlarındaki
saldırganlıkları ve düşmanlıkları arttırmaya ça- Ninova'ya halkının ataları Rasûlullah'ın sallallahu
lışmışlar. aleyhi ve sellem gelişinden önceki tevhid daveti tari-
hinin nadir ve dikkat çekici örneklerinden bi-
Düşünce ve inanç zemininde bu mecrada ridir.
ve aynı tarzda devam ettikleri müddetçe altın-
da bir milim dahi kımıldamayacakları dahi çok Yunus'un sallallahu aleyhi ve sellem kavminin mu-
daha büyük enkazlara gömülmek akibetinden vahhidler olarak Allah'ın subhanehu ve teâla buyruğu-
kurtulamayacaklardır. na konu olmak şerefine ulaşmakla neticelenen
akıllıca ve onurluca tutumları Hal-i pür Melal-
Doğrusu, çağımız insanlarının içinde bu- daki günümüz insanları içinde mükemmel bir
lundukları bu ağır vahametin boyutları insanlı- örneklik teşkil etmektedir.
ğın şu ana kadar bildiği tartı ve uzunluk ölçüleri
ile takdir edilip belirlenemeyecek cesamettedir. Yunus aleyhisselam yüz bin yahut daha fazla sa-
yıdaki kavmine gönderilmiş bir Peygamberdir.
Şehirleri yıkan bir depremin yürekleri bur- Uzun yıllar kavmini tevhid akidesine davet etti.
kan, can alıcı neticelerinden biri de çağımız Kavmini Allah'tan başka ilahlar edinmekten
insanlarının ekseriyetinin kalplerinde ve zihin- sakındırıyordu. Tek ve Kahhar olan Allah'ın dı-
lerinde sıralı olarak arzı endam eğleyen enva-i şında hiç kimseye, hiç bir otoriteye itaat, bağlılık
çeşit ve boylarda modern putların teşhiridir. ve ibadette bulunmamaları için sürekli tebliğde
Maalesef kalpler birer put galerisine dönmüş ve bulunuyordu. Halkını her türlü bela ve musi-
bundan ciddi anlamda rahatsızlıkta duyulma- betten koruyabilmek için olağanüstü çaba gös-
maktadır. Zaten kalp ölmüş ise ceset hiçbir yara teren bilge, adil ve cesur bir önder olarak, kah
nedeni ile acı hissetmez. bir baba şefkati ile kah bir öğretmen bilgeliği ile
gayretini sürdürdü.
Kalplerini put galerisine çevirip bunu inanç-
larına ve hayatlarına da yansıtanlara Allah sub- Tarih boyunca insanlara gönderilen hidayet
hanehu ve teâlâ hergün, her nefes alışverişlerinde rehberi Peygamberler de birer insan olmaları
mehil ve fırsat vermektedir. Ki bunlarda tevhid hasebiyle herhangi bir kimsede bulunabilecek
davetçilerine ve Hakka karşı gösterdikleri az- beşeri özellikler kendilerinde de mevcuttur. Yu-
gınlık, sahtekarlık, riya, kibir ve inattan bir an nus da aleyhisselam biraz öfkeli bir mizaca sahipti.
evvel vazgeçerek tevbe etsinler. Ölümle başla- Yaptığı davete kavminin uzunca bir süre geç-
yan, dönüşü olmayan yolculuk, sadece deprem- mesine rağmen icabet etmemiş olmalarını işte
ler ve diğer tabî afetlerle ortaya çıkmamaktadır. bu özelliğinin öne çıktığı bir tavırla karşılamıştı.
Yapılacak binalar çok sağlam zeminlerde ve Çünkü Tek ilahlık davasını yani Lailaheillallah'a
güçlü bir terkible inşa edilebilir. Salih'in aleyhisse- daveti kabul etmeyen kavmine büyük bir azabın
lam kavmi Semud, düzlüklerde ihtişamlı sarayla, geleceğini biliyordu ve bunu kalbine de haber
dağlarda da yonttukları evlerle sağlam ve daya- vermişti.
nıklı yapılar inşa ettiler. Buna rağmen azgınlık,
inkarcılık ve kibirlerinden dolayı yurtlarında
diz üstü dona kaldıkları azaba yakalanıp helak
olmaktan kurtulamadılar.

Kur'an-ı Kerim, Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sel-


lemgelişine dek insanlık tarihi boyunca halkı ta-
mamen iman eden ve imanlarının kendilerine
fayda verdiği tek bir kent dahi olmadığını haber
vermektedir. İnsanlığın, İslam'ın zuhuruna ka-
darki uzun tarihi boyunca süregiden bu ahva-
lin yegane istisnası var, o da Yunus'un aleyhisselam
Rebîu'l-Evvel
kavmidir. 1433

Ocak’13 • SAYI: 1

43
Yaptığı onca davete kavminin gösterdiği Daha da üzücü olanı çağımızın kavimleri
direnç karşısında onların iman etmeyecekleri bırakın musibet veya azap belirtileri ile kendi-
kanaatine vararak emrolunmadığı halde onları lerine çeki düzen vermeye çalışmalarını, son
terk edip gitti. dönemlerde sık sık yaşanan afetler örneğinde
olduğu gibi bu ağır musibetleri bizzat yaşadık-
Yunus'un aleyhisselam memleketini ve kavmini ları halde Allah'ın rıza ve hoşnutluğuna vesile
terk ederek gitmesi Ninova halkını korkuttu. olacak tevhid davetine icabet etmemekle nefis-
Çünkü kendilerini tehdit ettiği azabın üç gün lerine zulümlerin en büyüğünü reva görmekte-
içerisinde vuku bulacağını söylemişti. Ninova- dirler.
lılar Yunus'un aleyhisselam kendilerini tehdit ettiği
azabın gerçekleşeceğine kesin bir şekilde ina- Öyle ki bugün halklar arasında giderek yay-
nıyorlardı artık. Zira biliyorlardı ki hiç bir Pey- gınlaşan bir takım boş felsefe safsatalarıyla afet-
gamber asla yalan söylemezdi. Yunus'un aleyhisse- lerin, musibetlerin pozitivist izahını yapmaya
lam kendilerini terketmesinden ve geleceğinden gayret ederek Nuh'u aleyhisselam isyankar oğlunun
kuşku duymadıkları azaptan korkan halk, bebe- mantığına can simidi ve kurtuluş kulesi olarak
leri ile, dedeleri ile birlikte kırlara çıkıp feryatlar sarılma gafletinde bulunulmaktadır.
halinde Allah'a dua ederek, yalvarıp yakararak
tazarruda bulundular. Onların bu toplu ve içten Yunus aleyhisselam kavminin örnekliğinde de
duaları neticesinde Tevvab ve Rahim olan Allah gördüğümüz gibi adeta aktif bir yanardağın
subhanehu ve teâlâ kendileri için önceden takdir ettiği püskürttüğü lavlar gibi, ta derinlerden ve iç-
azabı üzerlerinden kaldırdı. tenlik ile yapılan dua ve yakarış dışında hiçbir
tedbir ilahi takdirin gerçekleşmesine mani ola-
"Yunus'un kavmi müstesna, herhangi bir kent maz. Küfrün zifiri karanlığında yolunu şaşırıp
okuma parçası

halkı keşke iman etse de bu imanları kendileri- şirk bataklığında debelenenler açısından musi-
ne fayda verseydi. Yunus'un kavmi iman edin- betler, sonuçları itibari ile sapkınlıklarını kat kat
ce kendilerinden dünya hayatındaki rüsvaylık derinleşmesine neden olmaktadır.
azabını kaldırdık ve onları bir süre faydalandır-
dık."  1 İnsanlık tarihinde özellikle de İslam'dan
önceki tevhid davetinin tarihi sürecinde Yunus
Aralarında bulunan ve kendilerinden olup aleyhisselam kavminin ortaya koyduğu Yegane ör-
kendi dilleri ile konuşan bir Peygamberin dave- nekliğe, bigane kalanlara dünya hayatında an-
tinden yüz çeviren kavmin uğrayacakları rüsvay cak zillet ve rüsvaylık vardır. Hakka karşı inkar
edici azaba ramak kala tevbe ederek akıllıca ve kalelerine sığınanlar çok geçmeden bir daha
onurlu bir şekilde geri dönüşleri Allah subhanehu ve çıkmamasına; sığındıkları kalelerin ve sahte
teâlâ katında makbul ve müstecap olmuştur.
tanrılarının enkazının molozları altında kala-
caklardır. Bu zümrenin ahirette azap ile karşı-
Kıyamete kadar hükmü baki kalacak olan
laştıkları esnada ne diyeceklerini ise şimdiden
Kur'an-ı Kerim'i ellerinde ve evlerinde bulun-
biliyoruz:
duran, Müslümanlık iddiasındaki günümüz
kavimlerinin bu ilahi hitapları dinliyormuş gibi "Rabbimiz! Gördük, duyduk, şimdi bizi dün-
yapıp yükümlülüklerinden yüz çevirmeleri ile yaya geri gönderde, iyi işler yapalım, artık kesin
Yunus'un aleyhisselam kavminin ilk tavrı arasındaki olarak inandık."  2
sakat anlayış benzerliği hemen dikkatleri çeki-
yor. Allah'ın Salatı, Rahmeti, Bereketi, Rasûllerin
Efendisi, Muttakilerin önderi, Nebilerin sonun-
Üzücü olan şudur ki; günümüzdeki kavim- cusu, Hayrın ve Hidayetin rehberi ve Rahmet
lerin Yunus'un aleyhisselam kavminin yaptığı gibi elçisinin üzerine olsun.
musibetin belirtilerini görür görmez tevbe edip
tazarru ve niyazla tevhid davetine icabet etme-
leri gibi asil ve onurlu bir tavrı ortaya koyama-
malarıdır.

1. Yunus 98 2.S ecde 12

44
Ayın Kitabı Ebu Ensar
ebuensar@tevhiddergisi.com

Hayatı Kuşatan Yönleriyle Tevhid

Kitap: Hayatı Kuşatan Yönleriyle Tevhid Hukukta Tevhid şeklinde sekiz kısımda incele-
miştir.
Yazar: Muhammed B. Ahmed El-Hafzi
İkinci bölümdeki çalışma Ebu Abdillah Ab-
Yayınevi: Beka Yayınları durrahman b. Abdi'l-Hamid'in, El-Cevabu'l-
Mufid fi Hukmi Cahili't-Tevhid adıyla kaleme
Bu ay incelediğimiz bu eser, iki bölüm ve aldığı makalenin bir kısmının tercümesidir.
bir ekten oluşmaktadır. Eserin ana iskeletini Yazar bu çalışmada, cehalet halinin Tevhid'e
oluşturan birinci bölüm, Necid'in meşhur alim- etkisini, cahilliğin Tevhid'i bilmemede mazeret
lerinden Muhammed İbn Ahmed El-Hâfzi İbn olup olmayacağı konusunu inceleyip etraflıca
Abdi'l-Kadir El-Bekri'nin, Derecatu-s'Saidin ila tartışmıştır.
Makamati'l-Muvahhidin başlığıyla 'Tevhid' ko-
nusuna dair kaleme aldığı değerli çalışmanın Konuya dair Ebu'l-Al'a El-Mevdudi'nin ka-
tercümesidir. leme aldığı "Tevhid'in Beşer Hayatı Üzerindeki
Tesirleri" adlı makalesini ise çalışmanın sonun-
Bu çalışmada yazar Kur'an ve Sünnet'in da ek olarak bulabilirsiniz.
konuyla doğrudan ilgili naslarından hareketle
Tevhid konusunu;

Uluhiyette Tevhid, Rububiyette Tevhid, İba-


dette Tevhid, Hakimiyette Tevhid, Duada Tev-
hid, Amelde Tevhid, Teslimiyette Tevhid ve

Bunları Biliyor Muydunuz?


• Nuh kavmin'in bugün Yukarı Mezopotamya denilen topraklarda yaşadığını ve Musul şehrinin
temellerinin Nuh aleyhisselam tarafından atıldığını okudunuz mu?
• Ad kavmi'nin Hicaz, Yemen ve Yemame arasında yaşadıklarını ve daha sonra Irak topraklarına
kadar genişlediklerini biliyor musunuz?
• Ya da Semud kavminden Asur belgelerinde bahsedildiğini ve Semudluların Roma ordularında
görev aldıklarını;
• İbrahim'in aleyhisselam önceleri Ur şehrinde yaşadığını; Ur şehrinin "tanrı-kralı" Urnammu'nun
"Nemrud" olduğunu;
• Lut kavminin bugünkü Lut gölü yakınındaki "Sodom" şehrinde yaşadığını; Rebîu'l-Evvel
1433

Ocak’13 • SAYI: 1

45
46
KARIŞIK ZİNCİRLİ ÇENGEL BULMACA

Bu bulmacadaki kareler önceden doldurulmuştur.

Amaç; verilen tanımların cevaplarını bulup işaretlemek. Her tanımın cevabı, tanımın verildiği
karenin herhangi bir kenarından başlamakta ve yatay veya dikey hareketlerle ilerlemektedir. Di-
yagramdaki her harf sadece bir kez kullanılmalıdır. Cevaplardan birisi örnek olarak işaretlenmiştir.

Rebîu'l-Evvel
1433

Ocak’13 • SAYI: 1

47
49 Ey Din(i)dar!
KADIN ve ÇOCUK
50 Feminist miyim? Müslüman mı?

53 Ya Rab

54 İnsanoğlu...

56 Şükür

58 Hele Bir Aynaya Bak Sen!

60 Peygamberimizin Hanımlarıyla Olan


İlişkisi

61 İnsanlığın İlk Kardeşlerinden

61 Peygamber'in Sırrı

61 Rabb'imin Güzel İsimleri

62 Güncel Yaşam...
EY DİN(İ)DAR!

Eğer cennetin yolunu tutmak istersen, şeytanın dinini inkar etmek istersen, bu söyleyeceklerimi
iyi dinle…

Sen, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem döneminde yaşamak isteyip de yaşayamayan!

Sen, Allah'ın razı olduğu ve onların da Allah'tan razı olduğu sahabeyle tanışamayan!

Sen, Allah'ın selam yolladığı Hatice'yi, Aişe'yi ve Meryem'i birebir örnek almak isteyip de ya-
pamayan!

Tüm bunlar senin elinde. İsteğini gerçekleştirmene engel olan şeytan, tepende. En büyük kö-
tülüğünü şirkle gösteriyor sana. Onu yapamıyorsan büyük günahla, onu da yapamıyorsan küçük
günahla cezp ediyor seni. Oysa sen: "Benim şeytanım Müslüman oldu" diyen bir Peygamberin üm-
metisin. 'Ümmeti olmak yeter' deyip geçme. İslam'ı öğrendiysen şirkle birlikte, bu senin için bir
tehlike. Ne demişti Bilal: "La". İşte bu yüzdendi Ebu Cehil'in kini. İşte bu yüzdendi Ebu Leheb'in
nefreti. İşte bu yüzdendi Bilal, kaya gibi. Çünkü o, efendisine boyun eğmedi. Ona hiçbir düşman,
hiçbir işkence etki etmedi. Sümeyye değil miydi ilk şehid? Ne diye geri çekilmedi onca ümmet?
Hepsi, bir tek cümle içindi. "La ilahe illallah Muhammedun Rasûlullah". Bunu söylemek değildi
marifet. Söylemek, tasdik etmek ve amel etmekti İslam'a girmek.

Haydi, durma! Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem kalktığı gibi kalk ayağa. Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi
elbisesini temiz tuttuğu gibi, sen de elbiseni temiz tut. Uyar, anlat, ama önce uygula. Durma
ve sellem
araştır, sor soruştur. Kaynaklarıyla, ayetiyle, hadisi ile… Delillerle bu İslam'ı yaşa.

Bunun için zaman yok. Ölüm çok yakın. Güzel ameller için bu dergiyle tanışın!...

Rebîu'l-Evvel 1433
OCAK’12 • SAYI: 1
49
Her Şeye Dair
mahi@tevhiddergisi.com

Mahi

Feminist miyim?
Müslüman mı?
Kadın, üzerinden; zihinleri, hedefleri nasıl bulandırdıklarına
bir göz gezdirsin. Adına ister feminizm, ister kadın hakları
densin, hedefin kadını yüceltmek olmadığını kadınların bu
hakları hararetle savunmalarına rağmen ne kadar mutsuz
olduklarına, düştükleri zillet hallerine bakarak anlasın…

Ö yle bir yüzyılda yaşıyoruz ki, kadına karşı iş yerinde patron, usta tarafından azarlanabilir,
çok çirkin bir bakış açısı hakim zihinlerde. hatta dolmuşta veya otobüste magandalardan
Yalnız erkekler değil, fıtratı bozulmuş kadınlar laf da yiyebilir, ama kadın evde; koca lafı yiye-
dahi hemcinslerini bazı özelliklerinden dolayı mez, çocuk derdi çekemez olmuştur.
küçümsemekte, aşağılamaktalar.
Bu anlayış anneliği, kadınlığı hafife alan de-
İşe giden, para kazanan, kazandığını ra- ğersiz gören bir anlayıştır. Kadının yaratılışına
hat rahat harcama salahiyeti olan kadın özgür, tamamen aykırı olan, onda olmayanı zorla ona
kendi ayakları üzerinde durabilen güçlü kadın; yaptıran bir anlayıştır.
evinde oturan, çocuğuna bakan, mesleği anne-
lik olan kadın ise boş, aciz ve kocaya muhtaç, Nerden çıktı bu anlayış, nasıl yayıldı kısa
güçsüz kadın olarak görülmektedir. bir araştırma ile öğrenilebilir. Ancak neden pi-
yasaya sürüldüğü hakkında araştırma yapmak
Başkalarının çocuklarına bakmak çalışıp bile ihtiyaçtır. Kişi sağır ve dilsiz dahi olsa ama
üretmek sayılırken, kendi çocuklarına bakmak görme melekesini yitirmemişse zorlanmadan
angarya (boş iş) olarak algılanmaktadır. Kadın bu soruya cevap verebilir. Yeter ki etrafını dik-

50
katle incelesin... Kadını piyasaya malzeme ya- la birlikte ev içinde kadının sorumluluk ve feda-
pan mantığın önce zevklerini sonra ceplerini karlığı daha fazla olmalıdır.
nasıl kabarttığına bir baksın. Kadın, üzerinden;
zihinleri, hedefleri nasıl bulandırdıklarına bir Kendini İslam'a nispet eden kadınlar ise
göz gezdirsin. Adına ister feminizm, ister kadın bu anlayışları süzgeçten geçirmiş, kendilerince
hakları densin, hedefin kadını yüceltmek olma- yeni bir '…izm' bulmuşlardır. Ne tam feminist
dığını kadınların bu hakları hararetle savun- olmuşlar ne de İslam'a uymuşlardır. Öyle bir
malarına rağmen ne kadar mutsuz olduklarına, menzile icat etmişler ki "El menziletu beyne'l
düştükleri zillet hallerine bakarak anlasın… menzileteyn" demekten kendimi alamıyorum…
İki yol arasında bir yol tutturmuş(uz)lardır.
Resmi gördükten sonra yapmamız gereken
şey biz (ben) bu resmin neresindeyiz? demektir Örneğin, erkeği çalıştırmaya gelince çalış-
sanırım… tırmış, itaate gelince kadın hakları savunucusu
olmuşlar.
Kendini İslam'a nispet eden kadın bu man-
tığın fersah fersah ötesinde olması gerekirken Başı sıkışınca, korkunca liman olarak sığın-
üzülerek söyleyelim ki O, bu korkunç anlayışın mış; işine gelmeyen durumlarda: "Ben senden ne
tam sınırında. Nasıl mı? gördüm ki!" deyip nankörlük yapmışlar.

Bu anlayış, kadın-erkek eşitliğini savunur. Garibim çocukları, kocaya karşı hep silah
Kadın, erkeğin yaptığı her işi yapabilir der. Er- olarak kullanmış, yapmadığı her işin mazereti,
kek nasıl çalışıp kazanıyor ve dilediği gibi har- itaatsizliğinin bahanesi, evin kirinin temel sebe-
cıyorsa, kadın da çalışır, kazanır ve istediği gibi bi, Eş'e ilgisizliğin sevgisizliğin biricik müsebbi-
harcama yapabilir. Erkek evde söz sahibiyse ka- bi olarak sunmuşlar.
dın da söz sahibidir bu anlayışta. Erkeğin evde
ne kadar sorumluluğu varsa, kadının ki de eksik Gün boyu dışarının hır-güründen yorulan
olabilir ama asla fazla değildir bu mantıkta. adamı neden selam vermeden girdi diye koyu
kadın sohbetlerinde hep sanık sandalyesine
Oysa İslam'da roller böyle dağıtılmamıştır. oturtmuş, bazı oturumlarda tutuksuz yargıla-
Erkek çalışır, kadın usulüne uygun harcar. Er- mış, bazı oturumlarda tazminata bağlamış, bazı
kek danışır ama son o sözü söyler, kadın itaat oturumlarda müebbetle yargılamışlar… Ama
eder ve uygular. Erkeğin sorumlulukları olmak- aynayı kendilerine doğru çevirmeyi, o sandal-

Rebîu'l-Evvel 1433
OCAK’12 • SAYI: 1
51
tenceresinin kıymetini bilmelidir. Onsuz işe ya-
ramadığını farketmelidir. Onunla beraberliğini
bozacak şeytanî akımların kof sloganlarına pi-
rim vermemelidir.
Kadın ve erkek kimdir? Hak
ve sorumlulukları nelerdir? Kadın ve erkek kimdir? Hak ve sorumlu-
Sorularının cevabını internetten lukları nelerdir? Sorularının cevabını internet-
ten önüne gelen her sayfadan değil Kur'an'dan
önüne gelen her sayfadan öğrenmelidir. Sünnet'e bakmalıdır. Peygamber
değil Kur'an'dan öğrenmelidir. eşlerinin ve sahabe hanımlarının övülen davra-
Sünnet'e bakmalıdır. nışlarını örnek almalıdır.

Son bir tavsiye! Gelin bu ay dilimize, zihni-


mize, kalbimize "Ondan da eşini var ettik" aye-
tini nakşedelim! Adımızı sorana: 'Ondan var
olanım' diyelim.
yeye bir kez de kendilerini oturtmayı akıl ede-
memişler. İşte o zaman hayatımızı riske atan bu kötü
akımlar bizi etkilemeyecektir inşallah. Ve evi-
İki bardak yıkadı diye minnet etmiş, Pey-
mizin havası değişecektir. Denemekten zarar
gamber evinin işlerini görürdü diye deliller
görmezsiniz!
sunmuşlardır.

Hatice radıyallahu anha olmadan, olamadan kar-


her şeye dair

şılarında hep Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem ah-


laklı bir eş aramışlardır.

Görüldüğü gibi bu akımdan kendini İslam'a


nispet eden kadın da etkilenmiş. Hastalık kan-
ser hücresi gibi yavaş yavaş vücuda yayılmaya
başlamış, önü alınmazsa tüm bedeni saracaktır.

Nasıl önlem alacağız?

Kadın kim olduğunu bilirse, bildiğini hayata


geçirirse sorun kökten çözülecektir.

Peki kadın kimdir?

"O sizi bir tek nefisten yarattı. Sonra ondan


eşini var etti…"  1

İşte kadının kimliği. Kadın eşinden yaratı-


lan, bütün sayesinde var olan bir parçadır. Bütü-
nü tamamlar. Ama tek başına anlamsızdır. Hani
birbirine çok benzeyen eşlere 'tencere yuvarlan-
mış, kapağını bulmuş' derler ya… İşte kadın ka-
paktır. Tencere kapaksız da işlev görür. Yemeği
öyle böyle pişirir. Olmadı su kabı vazifesi görür.
Olmadı saksı… Ama kapak tenceresiz ne işe
yarar? Bir başka tencereye kapak olmaktan baş-
ka ne fonksiyonu vardır! İşte bu yüzden kadın,

1. 39/Zümer, 6

52
Ya Rab
YA RAB!
Sen ki beni özenle yaratan
Beni sonsuz kudretinle kuşatan
İsmiyle cihanda huzur dağıtan

YA RAB!
Elimde eteğimde sonsuz nimet
Ey insan! Haline hep şükret
Olsun seninde evinde bereket

YA RAB!
Kurumuş bir gül bile kokar
Bu aciz kul sana el açar
Elbet bir gün gelecek bahar

YA RAB!
Ölüm bize yaklaştı ya
Şehid olalım bu dava uğruna
Böylece yaklaşalım sana

YA RAB!
Cenneti hakedenlerden olmak
Hiç cehennemde yanmamak
Biz Müslümanlara yakışır ancak

esved

Rebîu'l-Evvel 1433
OCAK’12 • SAYI: 1
53
İnsanoğlu...

Müslüman kadın; Allah’a kul olması


gereken KADIN! Nasıl olur da beşeri
kanunların meşruiyetini kabul edip, oy
vererek bu sistemlere dahil olabilir?

N e zaman ki kendi eziyetine ve yaratan "İşte böylece işlediklerinden ötürü zalimlerin


Rabb'ine iman edip, nakıs aklının, yarını- bir kısmını bir kısmına musallat ederiz."  1
nı bilmeyen, bugününü kuşatamayan ve daha
%2'sini kullanabildiği beyninin, koskoca dünya Birine göre özgürlük olan ötekine göre ah-
hayatına nizam vereceğini anlamış ve Allah'ın laksızlık, birine göre insanların refahını sağla-
kanunlarını nizam edinmişse yeryüzünde hu- yacak halkçı tutum ötekine göre anarşi… Her
zur bulmuştur. biri ayrı istek ve hedeflere, her biri ayrı nefse ve
menfaate sahip iken birbirlerine nasıl hükme-
Ve her ne zaman ki dünü, bugünü, yarını, debilirler? Bunun adı adalet olur mu?
ilmi ve kudreti ile kuşatan Rabb'inin sistemini
eleştirebilecek kadar küfürde azgınlaşıp zavallı Halbuki Allah subhanehu ve teâlâ hiçbir şeye ihti-
aklının ürünü olan kanunlarla yaşamaya(!) ça- yacı olmayan, Samed'dir. Acizlikten, eksiklikten,
lışmışsa birbirini yiyip durmuştur. gizli çıkar ve hesaplardan münezzehtir. Adale-
tin yegâne sahibidir. Ancak her şeyin üzerinde

1. 6/En'am, 129

54
olan ve her şeye Malik bulunan Allah subhanehu ve
teâlâ,hakkı ayakta tutan hükümler koyabilir. O
Bakîdir, ezel ve ebedi ilmiyle kuşatmıştır. Bu
sebeple yüzlerce yıl öncesinden insanların ih-
tiyaçlarına karşılık veren, sorunlarını çözen şe-
riatı, kıyamete kadar geçerliliğini korur. O'nun
şeriatı, her gün bir yerinden patlak veren beşeri
sistemler gibi değildir.

İman iddiasında bulunanların yapması ge-


reken bu aciz akılların ürünü olan yıkık-dökük
sistemlerden tamamen beri olmaktır. Yaratan,
her hücremizin en ince ayrıntısını dahi bilen,
içinde bulunduğumuz kâinat ile ahenk için-
de yaşamı bize temin edecek olan, dünümüzü,
bugünümüzü, yarınımızı, benliğimizi, istek rahiplerine ibadet etmiyorlardı ki" dedi.
ve kabiliyetlerimizi kuşatan, bizim için en fay-
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
dalı olanı, bize lazım olanı, bizim için isteyen
alemlerin Rabbi Allah'ın kanunlarına boyun " 'Onlar (haham ve rahipler) onlara (halka)
eğmektir. O'nun şeriatının tahakkümü altında Allah'ın helallerini haram, haramlarını da he-
yaşamaktır. lal kılıyor halk da bunlara itaat ediyor değil
mi?', diye sordu. Adiyy: 'Evet' diye cevap verdi.
Müslüman kadın; Allah'a kul olması gereken Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
KADIN! Nasıl olur da beşeri kanunların meşru-
iyetini kabul edip, oy vererek bu sistemlere da- 'İşte bu onların din adamlarına ibadetidir.' "
hil olabilir? Ya da bir takım anlaşmazlıklarında buyurdu.
Allah ve Rasûl'ünün hakemliği dururken nasıl
olur da başka hakemlere muhakeme olur???

Elbette ki bu mümkün değildir. İslam'ı yol


edinmiş, cenneti hedef edinmiş bir kadın için
mümkün değildir.

Eğer bir hedefe varmak istiyorsak, o hedefe


giden yolu takip etmeliyiz. Yoksa hedefe var-
maktan söz edemeyiz. Cennete varan tek yol ise
tevhiddir, Allah'ın hakimiyetidir. Başka yol ara-
yanlara gelince, onlar hedefe varamayacaklardır.
Gittikleri yolun sonu cehenneme düşüren bir
uçurumdur.

Çünkü Rabb'in kanunlarını bırakıp beşeri


sistemlere itaat etmek Allah subhanehu ve teâlâ dışın-
da Rabb edinmektir.

"Onlar hahamlarını, rahiplerini ve Meryem


oğlu Mesih'i Allah dışında rabler edindiler."  2

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bu ayeti oku-


duğu esnada, Adiyy bin Hatem boynunda haç
takılı olduğu halde gelerek: "Onlar haham ve

2. 9/Tevbe, 31

Rebîu'l-Evvel 1433
OCAK’12 • SAYI: 1
55
Şükür

Allah'ım ne olmuştu ona? Görevlinin koluna


girmesiyle bile zor yürüyordu. Bu benim Eş'im mi, diye
kalakaldı. Ne kadar zayıflamıştı, bir ayda iğne ipliğe
dönmüştü.

K imlik, cüzdan, anahtar… Tamam, gerekli


olan her şeyi almıştı. Zilin de çalması ile
hızla merdivenleri inip, bir hamlede arabaya
Hava soğuktu, arabanın içi ise fazla sıcak.
İliklerine kadar ısınmıştı. Bir rahatlama hissetti.
Araba sarsıyordu. Ama olsun sallantı beşik, mo-
bindi. Besmelesini çekti ve selam verdi. Araç tor sesi ise ninni olmuştu…
Tunceli Cezaevi'ne doğru yola koyuldu.
Nüfus cüzdanını görevliye uzattı. Görevli
Neredeyse 4,5 yıldır her ay gidip geliyor- duygusuz ve insanlığını kaybetmiş gibi, donuk
du. Artık yolları, tabelaları hatta yol üzerinde- bir ifadeyle önce kimliğe sonra kadına baktı.
ki dinlenme tesislerini bile ezberlemişti. Aylar
geçtikçe sabrının tükendiğini hissediyor, zaman 'Görüşünüz yok hanımefendi' dedi, kadın afal-
zaman da umutsuzluğa kapılıyordu. Ne zaman lamıştı.
bitecekti bu çile? Her ay git-gel, aran… Eş'siz
__ Nasıl yani? Her ay bugün, bu saatte açık
yaşamak zordu. Tüm yükümlülük onun omuz-
larındaydı. Neyse daha fazla düşünmemeliydi. görüşümüz var. Bugün niye yok?
Zira içi iyice kararmış, morali de bozulmuştu. __ İptal edilmiş hanımefendi.
Saatine baktı. Neredeyse 4 saat vardı görüşe. __ Olamaz. Keyfî bir uygulama bu. Eş'imi
Yol ise tahminen üç saat sürecekti. 'Erken gitmek
daima iyidir' diye düşündü. görmeden gitmem.

56
__ Zorluk çıkarmayın hanımefendi. __ Geçen ay müdür değişti, bazı görevlilerde.
Öncekilerin gösterdiği hoşgörüyü bırak göster-
__ Siz bilirsiniz. Gidip şikayet edeceğim sizi.
meyi, var olan kuralları da hiçe sayıp keyfi uy-
Savcıyla görüşürsünüz artık. gulamalar başlattı. Görevliler de onun istedik-
lerini harfiyen uyguladı. Sakallarımı, saçlarımı
Görevli, kadının ciddi olduğunu görünce kestiler, direndim! Kitaplarıma el koydular, di-
kibarlaşarak; rendim! Kur'an'ıma el koydular, daha çok diren-
__ Pardon hanımefendi karıştırmışım. Sizin dim! Suyu kesti, yemeği azalttı, direndim! En
son namaz kılarken hakaret edilince, daha fazla
görüşünüz iptal edilmemiş, dedi. direndim! Tabi her direnmemin, karşı gelme-
min sonunda bir parça işkence, dayak, hakaret
Kadın rahatlamıştı. Meseleyi uzatmadan
gördüm. Ama buna da şükür. Direnmeye güç
'Elhamdûlillah' deyip işlemlerini bir çırpıda ta-
veren Allah'a hamdolsun.
mamlayıp, soluğu görüş salonunda aldı.
Kadın hala kendine gelememişti. Bu dönem-
Herkes salondaydı. Görüş çoktan başlamıştı.
de, bu zamanda nasıl böyle bir şey olabilirdi?
Boş bir masaya oturdu. Beklemeye başladı. 15
Hiçbir şey diyemedi. Sanki yılların tükettiği sa-
dakika geçmişti nerdeyse. Niye hala gelmedi,
bır, umut kalmamıştı.
diye düşündü, endişelenmişti. Acaba görevli
onu oyalamak için böyle bir oyun mu oynamış- Büyük bir pişmanlık hissetti o an.
tı?
Geçen ay ne kadar sağlıklı, neşeli, rahat,
Sonunda kapı açıldı. 'Herhalde eşim geliyor' dinçti. Ama o geçen ayda sabrının tükendiğinin,
diye düşündü, rahatlamıştı. bu çilenin ne zaman biteceğini, niye hep bun-
ların onun başına geldiğini sorup duruyordu
Subhanallah! Eş'im…
Eş'ine. Eş'i ise;
Allah'ım ne olmuştu ona? Görevlinin koluna
'Sabret, bu halimize de şükür' dediğinde,
girmesiyle bile zor yürüyordu. Bu benim Eş'im
mi, diye kalakaldı. Ne kadar zayıflamıştı, bir 'Şükredilecek halimiz bu mu?' demişti.
ayda iğne ipliğe dönmüştü. Halbuki daha ge-
çen ay sağlıklıydı. Kadın güç bela kendine geldi. Ama bu ay… Bu ay anladı kadın geçen ay ki
Ayağa bile kalkamamıştı. Eş'i görevlinin yardı- nimetleri.
mı ile karşısına oturmuştu. Adam kadına selam
verdi. Kadın hala konuşamıyordu. Zira Eş'inin Peki diğer aylar? Önümüzdeki diğer aylar,
karşısına oturmasıyla daha da şaşırmıştı. Göz- mahkemeye 6 ay daha vardı. Ya çıkamazsa…
lerinin altı mosmordu, saçı sıfıra vurulmuştu, Ondan sonra ki aylar? Allah'ım…
dudağı dikişliydi, Sakalları…
Arabanın ani freniyle sıçrayarak uyandı ka-
Sonunda, dın. Yüzünden terler akıyordu, sırılsıklam ol-
muştu sanki, alev gibi yanıyordu?
- 'Ne oldu sana? Bu halin ne?' diye sorabildi
kadın. Adam gülümsemeye çalışıyordu. Kadı- Uyandığında, araç bahçeye park ediyordu.
nın sakinleşmesini sağlamak için sorduğu soru- Cezaevinin bahçesindeki miskin köpeklere
yu duymamazlıktan geldi. baktı… Bir gün ezilecekler diye düşündü. O an
gördüklerinin bir rüya olduğunu anladı ve di-
__ Nasılsın? Yolculuk nasıl geçti? dedi. Ka-
linden sadece şu sözler döküldü.
dın:
"Gerçekten Allah insanlara lütuf sahibidir. Fa-
__ Ne oldu sana? Bu halin ne? diye yineledi kat insanların çoğu şükretmezler."  1
sorusunu. Fakat bu defa daha sertti.

Adam başını eğdi, anlatmaya başladı:


1. 2/Bakara, 243

Rebîu'l-Evvel 1433
OCAK’12 • SAYI: 1
57
mahi

Hele Bir Aynaya Bak Sen!

Anne babasına itaatsız olup, ancak bayramda


seyranda arayıp hatır gönül soran, evladından
nasıl ilgi, şefkat bekleyebilir ki?

Ç ocuğunuzu eğitmek istiyor musunuz?

Evet deyişinizi duyar gibiyim. Peki nasıl


rip çeviriyor, hamur gibi yoğuruyor, şekil ver-
meye çalışıyoruz. Oysa o, 0-7 yaşları arasında
sadece taklit eder, model alır, biz ne isek o olur
eğiteceğimize dair bir fikri olan var mı? bunu unutuyoruz. Öyleyse yapmamız gereken
onu değil kendimizi yoğurmaktır, şekillendir-
Desem, eminim her birimiz 30 dakika çocuk mek, eksiklerimizi giderip, fazlalıklarımızı at-
eğitimi hakkında konuşabiliriz. Bir pedagogdan maktır. Kendimizi düzeltmekle eğitime adım
daha bilgiliyizdir. Ancak elimizdeki 'Mamule' atmaktır. Bu konuda kararlı ve istekli olmaktır.
baktığımızda bildiklerimizi ne kadar uygulaya-
bilmişiz bu çok laf götürür. 'Çocuk eğitimi yoktur! Aile eğitimi vardır İslam
da.' diyen ne güzel söylemiş.
Hata nerede?
Kendini eğitmeyen, çocuğunu nasıl eğitsin
Eğitime dair bir şeyler biliyoruz, bildiğimizi ki… Kendi sigara içen, hangi yüzle çocuğuna
zaman zaman uygulamaya da çalışıyoruz ama bunun nasıl kötü bir alışkanlık olduğunu söy-
sonuca neden ulaşamıyoruz? leyecek…

Cevap çok net: Aslında biz elimizdekini evi-

58
Yalanı, dile plesenk yapan, nasıl doğru sözlü
bir evlat yetiştirebilir ki?

Anne babasına itaatsız olup, ancak bayram-


da seyranda arayıp hatır gönül soran, evladın-
dan nasıl ilgi, şefkat bekleyebilir ki?

Kendine cömert, kardeşine cimri kesilenler,


çocuğunun nasıl oyuncağını paylaşmasını iste-
yebilir ki?

Bağırarak çocuğunu hizaya getiren, hilm sa-


hibi bir evlat beklentisi ne kadar gerçekçidir…

Çocuğuna değer verip onu dinlemeye ta-


hammül edemeyen, ileride kendini ona nasıl
dinletecektir???

Örnekleri daha çok arttırabiliriz. Ancak bu


kadarı konunun ehemmiyetini anlatmaya yeter
sanırım.

'Üzüm üzüme bakarak kararır.' derler. Çocu-


ğumuzun baktığı ilk üzüm biziz unutmayalım,
onu karartan da sarartan da, çürüten de büyü-
ten de anne babadır, bunu kabullenelim.
sanları affederler, Allah güzel davrananları sever!''
Bunu için yavrumuza yaptığımız nasihat- ayetine mazhar olup hayatımızda neler değişe-
lere lütfen bir son verelim. Önce bu nasihatleri cek???
aynanın karşısına geçelim kendimize yüksek
Dikkat edin derin olan kuyu değil kısa olan,
sesle edelim. Sonra bugünden tez yok uygula-
ipliktir.
maya hayatımıza geçelim.
"Kim öfkelenir, öfkesinin gereğini yerine getir-
Çocuk mu? O siz uygularken, zaten öğrene- meye gücü yettiği halde bunu yapmazsa, ona
cektir. cennetin yukarı kısımlarında bir ev verilecektir."
Son bir tavsiye daha!

Durmuş saatler bile günde iki kez doğruyu


gösterirler. Başta Eş'im olmak üzere bize günde
birkaç kez doğruyu gösteren 'Hayırhâh'ler seçe-
lim (kardeşi yardımcı dost)... Birbirimizi düzel-
telim.

Not: Aile, eğitiminde bize ışık olacak bazı


hasletleri kazanmak için çaba sarfetmeli, sabır
göstermelidir. Bu ay gelin kendimize bir çetele
yapalım. Konumuz öfke olsun, her öfkelendi-
ğimizde bunu gereklerini yapmaktan (kızmak,
bağırmak, dövmek, küsmek…) kaçınalım. Ka-
çınamaz da öfkemize yenilirsek çetelemize bir
'-' (eksi) koyalım. Hayırhâhımızla birbirimizi
kontrol edelim. Göreceksiniz 'Öfke yutarlar, in-

Rebîu'l-Evvel 1433
OCAK’12 • SAYI: 1
59
Peygamberimizin
Hanımlarıyla Olan İlişkisi

H em dünya da, hem ahirette kurtuluşumu-


zun yolu, Peygamberî tarzı ve Onu taklit
etmekten geçmektedir. Onun örnek alınacak
Az Amel Bol Ecir

hasletlerinden biri de evi ve hanımlarıyla olan


Kim rızkının genişletilmesini, eceli-
ilişkisidir. Peygamberimizin sallallahu aleyhi ve sel-
lem evi yeryüzünde kurulan evlerin en mesu- nin uzatılmaını isterse;
du, hürmete en layık olanıydı. Ahlakı Kur'an
Akrabalık bağlarına devam etsin...
olan Peygamberimizin sallallahu aleyhi ve sellem eş-
leriyle olan ilişkisi nezaket üzereydi. Bir gün
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem arkadaşı Encaşi ile söz söylemeli, onu kıracak söz ve tavırdan uzak
yola çıktılar. Encaşi yolculuk sırasında devele- durmalısın. Yumuşak huylu, geçim ehli bir in-
rin hızlı ilerlemesi için bir tane tempolu bir ezgi san olmalı kabalıktan ve katı yüreklilikten uzak
söylemeye başladı. Bu ezgi sayesinde develer durmalısın.
hızlı yürümeye başladılar. Rasûlullah sallallahu aley-
hi ve sellem develerin üzerinde bulunan eşleri için Amr b. Ahves El-Cüşeni radıyallahu anh anlatı-
endişelenip Encaşiye şöyle seslendi: yor:

'Aman Encaşi! Develeri yavaş yürüt, billurla- "Veda haccında Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem
ra yumuşak davran, sakın onları incitip kırma.' Hamdu Sena edip, öğüt verip uyardıktan son-
ra şöyle dediğini duydum: 'Haberiniz olsun!
Hanımlarınıza iyi davranmanızı tavsiye ede-
Açıklama
rim. Zira onlar sizin himayenize verilmişlerdir.
Kadınların bedenleri de ruhu gibi hassastır. Apaçık bir ahlaksızlık yapmadıkları takdirde
Hemen incinip etkilenebilirler. Rasûlullah'ın onlar üzerinde zorbalık yapma hakkınız yoktur.
sallallahu aleyhi ve sellem incitilmemelerini güzel sesten Eğer apaçık bir hayasızlık yaparlarsa onları ya-
etkilenmemelerini istediği hanımları, mümin- taklarında yalnız bırakın.Yaralayıcı ve şiddetli
lerin anneleridir. Onlar İslam toplumunun er- olmadıkça hafifçe onları dövün. Eğer size itaat
demli hanımlarıdır. Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve ederlerse, onlara zarar verecek bir takım davra-
sellem evinin bekçileridirler, nübüvvet pınarından nışta bulunmaya kalkmayın. Haberiniz olsun!
en fazla istifade edenleri onlardır. Sizin hanımlarınız üzerinde haklarınız vardır
ve hanımlarınızın da sizin üzerinde hakları
Bu hadis bize bir ders daha vermektedir. vardır…' "  1
Eğer Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gibi evinin
efendisi olmak istiyorsan edep ve ahlak konu-
sunda son derece riayetkar olmalısın. Eşine tatlı
1. Tirmizi

60
İnsanlığın İlk Kardeşlerinden
Onlar ilk insan, ilk Peygamber, Adem'in aley- "Eğer beni öldürmek için elini bana uzatacak
çocukları imiş. İkiside birer kurban sun-
hisselam olursan, ben seni öldürmek için elimi sana uza-
muş Rabb'imize. Birinin ki kabul edilirken di- tacak değilim. Çünkü ben, alemlerin Rabbi olan
ğerinin ki reddedilmiş. Kurbanı kabul edilmedi Allah'tan korkarım."
diye kıskançlıktan kıvranan kardeş, diğer kar-
deşini öldürmeye niyetlenmiş. Kardeşinin gü- "Şüphesiz kendi günahını ve benim günahımı
yüklenmeni ve böylelikle ateşin halkından ol-
zel uyarılarıda fayda etmemiş ve onu öldürmüş.
manı isterim. Zulmedenlerin cezası budur."
Bundan sonra pişmanlıklar onu bekliyormuş.
"Sonunda nefsi ona kardeşini öldürmeyi (tah-
"Onlara Adem'in iki oğlunun gerçek olan ha-
rik edip zevkli göstererek) kolaylaştırdı; böylece
berini oku: Onlar (Allah'a) yaklaştıracak birer
onu öldürdü, bu yüzden hüsrana uğrayanlar-
kurban sunmuşlardı. Onlardan birininki kabul
dan oldu."  1
edilmiş, diğerininki kabul edilmemişti. (Kurba-
nı kabul edilmeyen) Demişti ki: "Seni mutlaka
Bu kıssada geçen kardeşlerin isimlerini bili-
öldüreceğim." (Öbürü de:) "Allah, ancak kor-
yor muyuz?
kup-sakınanlardan kabul eder."

1. 5/ Maide, 27-30

Peygamber'in Sırrı
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Hafsa'yı ba- - 'Kızını evlendirmekte acele etme, onu Pey-
basından istemeyi düşünüyormuş, bu sırrını gamber'imiz isteyecek.' diyememiş tabi, sadece
çok yakın arkadaşı olan Ebubekir radıyallahu anh kibarca reddetmiş ve arkadaşı Ömer'i radıyallahu
ile paylaşmış. İşe bakın ki, Ömer de radıyallahu anh anh gücendirmek pahasına, Peygamber'imizin
Ebubekir'e radıyallahu anh gelip; sırrını açığa vurmamış.

- 'Kızım Hafsa'yı seninle evlendirmek istiyo- Ebubekir'in radıyallahu anh bu tavrı hepimize
rum.' demiş. örnek olsun inşallah. Müslümanlar kendilerine
verilen sırları başkalarına söylemezler.
Şimdi Ebubekir radıyallahu anh ne yapsın ?

Rabb'imin Güzel İsimleri


Haydi çocuklar, her hafta Allah'ın subhanehu ve teâlâ bir güzel ismini
ezberleyelim.
Cumartesi
Çarşamba
Perşembe
Pazartesi

Bunun içinde okuduğumuz her güne artı (+), okuyamadığımız


Cuma

Pazar

günlere eksi (-) koyalım.


Salı

Hergün okumaya devam edelim Rabb'imizi zikredelim.


Er-Rahmân: Dünyada bütün yaratılmışlara mer-
ta
af

hamet eden, şefkat gösteren, ihsan eden.


H
1.

Er-Rahim: Ahirette yalnızca müm'inlere acıyan,


ta
af

merhamet eden, büyük nimetler veren.


H
2.

El-Melik: Bütün kainatın mutlak sahibi, tek hü-


ta
af

kümdarı.
H
3.

El-Kuddüs: Hatadan, gafletten, aczden, her türlü


ta
af

eksiklikten uzak, pek temiz.


H
4.

Rebîu'l-Evvel 1433
OCAK’12 • SAYI: 1
61
YEMEK TARİFİ: Yapılışı:
Talaş Kebabı
Yağ tencerede
eritilir. Soğanlar
Malzemeler:
halka şeklinde
doğranıp tencere-
4 adet soğan
ye eklenir. Pem-
3 kaşık tereyağı
beleşmeye yüz tu-
500 gr. Kuşbaşı koyun eti
tarken içine etler
1 kaşık kuş üzümü
konulup birlikte
1 paket milföy
kavrulur. Etler su-
1 yumurta sarısı
yunu çekince su ilave edilerek lif lif oluncaya kadar pişirilir. Tuz,
tuz, karabiber, kekik
kara biber, kekik ve kuş üzümü de eklenip iç malzeme hazırlanır.
Milföy hamurların ortasına hazırlanan içten koyularak bohça
şeklinde kapatılır. Tepsiye dizilip, üzerin yumurta sarısı sürülür
ve pembeleşinceye kadar pişirilir.

Afiyet olsun...

ALTERNATİF
TIP
Hepimiz günlük hayatta pek çok sağlık sorunlarıyla karşılaşır ve sıkıntı yaşarız. Bazı zamanlar
ne yapacağımızı bilemez, sızlanır dururuz ya… İşte o zamanlar için pratik öneriler inşallah yar-
dımcı olabilir.

SOĞUK ALGINLIĞI
Nezle ve gripten korunmak için C vitamini alımı çok önemli-
dir. Günlük olarak vücudun C vitamini ihtiyacı kuşburnu çayı ile
karşılanabilir. Yalnız bitki çaylarının her zaman taze ve usule uy-
gun demlenmesi gerekir, kaynatmak genel olarak önerilmemekte-
dir. Kuşburnu meyvesi ince ince kıyıldıktan sonra bir bardak sıcak
suyla iki tatlı kaşığı ilave ederek 10 dk. kadar demlenmeye bırakı-
lır, süzerek sıcak olarak tüketilmelidir.

Yine aynı şekilde soğanın suyu ısıtılarak 1 çay bardağı su ve 1 kaşık bal ile karıştırılıp içildiğinde
inşallah hastalığınıza faydalı olacaktır.

PRATİK BİLGİLER

• Buz dolabındaki nemi almak için, dolaba içi tuz dolu bir kap koyun, nemi alacaktır.
• Kekiniz kabından çıkmıyorsa, kabın altına ıslak bir bez yayarak biraz bekletin.
• Konserve açıldıktan sonra cam kavanozda saklanırsa daha dayanıklı olur.
• Balık kokusunu çıkartmak için, yıkama suyuna bolca kahve telvesi koyup bekletin ve bolca du-
rulayın.
• Tıkanan borularınızı kaynar sodalı su ile açabilirsiniz.

62
Aşağıdaki sure isimlerini bulmacamızda bulmaya çalışalım. Sona kalan harfler bir Peygamber
ismi oluşturacaktır.

Z İ L Z A L
Zilzal
L H Z E K E İhlas
Leyl
İ L E Y L R
Fatiha
F A T İ H A Kevser
Nasr
E S İ H U N
Felak
L Y F A R A Nas
Nuh
A Y A N A S
Araf
K E V S E R Fil

Aşağıdaki kelimeleri bulmacmızda bulalım. Hadi bakalım kalan harfler Müslüman olan kişinin
bir özeliğini öğretecek bizlere, kolay gelsin.

İ M A N T A Ğ

S T E B L İ Ğ
İslamiyet
L M Ü Ş R İ K Tağut
Tevhid
A T E V A D U
Şirk
M T U Ş İ R K Küfür
Müşrik
İ İ N H K A Ü Münafık
Y A V R E K F İman
İnkar
E E D E R N Ü Davet
Tebliğ
T A Ğ U T İ R

M Ü N A F I K

Rebîu'l-Evvel 1433
OCAK’12 • SAYI: 1
63
64

You might also like