You are on page 1of 68

Muharrem

1434

Aylık Eğitim ve Siyasi Bakış Dergisi ARALIK 2012 YIL: 1 SAYI: 11 FİYATI: 5

GÜNDEM’10

‘03
Allah’a Adanmış Gençlikler - 7
Ebu HANZALA

‘24
Yeniden İman Çağrısı - 4
Özcan YILDIRIM

35 Güzel Ahlak
Ekrem BULCA 40 Cihad Kıyamete Kadar Devam
Edecektir! - 1
Yusuf EL-UYEYRİ
47 Zulüm ve Zalim
Kerem ÇAĞLAR
Hicri ve Miladi Takvim
Muharrem 1434
Aralık '12 SAYI: 11

Hamd Allah’a, salat ve selam Rasûlü’ne olsun.

Yeni hicri yılın başlangıcı münasebeti ile bu ay gündemimizi hicri takvim oluşturdu.
Müslümanlar bugün o kadar sindirilmiş ki, aidiyetlerinin göstergesi olan takvimleri, günle-
ri, bayramları ya silinmeye çalışılmış veya işlevsiz bırakılmaya gayret edilmiştir.

Cuma günü izzetin günü olmasına rağmen iş temposunun arasına sıkıştırılan bir gün
haline gelmiş, hicri takvim senesi ve ayları unutulan bir hale gelmiştir. Dünya tüm küfrünü
her tarafa dayatırken, kendilerine ait olan her şeyi de kabul ettirmişlerdir.

Bizler dayatılan bunca fikirlerin yanında bir de bunların şiarlarını bilmek zorundayız.
Ait olduğumuz dini unutmamalı ve hayatın her sahasında yaymalıyız.

Allah'tan subhanehu ve teâlâ bizlere kuvvet ve izzetimizi yeniden vermesini ister, bu yeni hicri
yılın hepimizin içinde 'Hicret' gibi bir inkılap oluşmasını temenni ederiz.

Bir sonraki sayıda yeniden sizlerle olmak duası ile…

Editör
03 Allah'a Adanmış Gençlikler - 7 Ebu HANZALA

10 Hicri ve Miladi Takvim Gündem

15 Allah Seni Sevdiğinde - 2 Ebu NUSEYBE

18 Mekke Şirk Toplumunun Kör Cehaletin-


den 21. Yüzyılın Diplomalı Cahillerine
Enes YELGÜN

24 Yeniden İman Çağrısı - 4 Özcan YILDIRIM


İÇİNDEKİLER

27 İslam Adına Sorumluluk Almak Emanettir:


Olmadığı Gibi Görünmek - 2
Kardeşimle HASBİHAL

31 Şirkin Temeli: Ğuluv Ferhat CURA

35 Güzel Ahlak Ekrem BULCA

37 Kur'an ve Sünnet'in Canlı Örneği:


Sahabe-i Kiram
Abdulmetin AKSOY

40 Birinci Sabite: Cihad Kıyamete Kadar


Devam Edecektir! - 1
Yusuf El-Uyeyri

44 İslam'a ve İslam'ın Hükümlerine Tam


Bağlılık ve Teslimiyet - 2
Yiğit İnan

47 Zulüm ve Zalim Kerem ÇAĞLAR

53 Unutkanım, Unutkansın, Unutkan! Mahi

56 İbrahim Mirsad AĞINT

56 İstediğiniz Yöne, İstediğiniz Kadar Konu-


şun...
İktibas YAZI

63 Rahman'ın Dostları ve Şeytan'ın Dostları


Arasındaki Fark Furkan İbni Teymiyye
Ebu ENSAR

64 Bir Tablo Bir Ders

Yazışma Adresi: Emre UYAR


Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü:
Güneşli Merkez Postane P.K. 51
Emre UYAR
Bağcılar/İstanbul
Yayın Türü:
Yaygın Süreli
Aylık Dergi Basım: Step Matbaacılık
Reklam ve Abonelik: Göztepe Mah. Bosna Cad. No:11
Muharrem 1434 info@tevhiddergisi.com Mahmutbey-Bağcılar/İstanbul
Aralık 2012 www.tevhiddergisi.com Tel : 0 (212) 446 88 46
Sayı: 11 Adres: Barbaros Mh. 9/2 Sk.
No:12A-B Bağcılar/İSTANBUL Dergi İçerisinde Yer Alan Yazılardan
Fiyatı: 5 İlgili Yazar Mesûldür.
Abonelik İçin: 0 534 086 95 76
Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.
Vahyin Rehberliğinde
Ebu Hanzala

Allah'a
-7- Adanmış Gençlikler
Düşün genç kardeşim! Allah'ın el-Aliy ismine
hakkıyla imanın ne büyük lütuf olduğunu dü-
şün! Buna iman kalpte korku, tazim ve güven/
tevekkül duygusunun menbaı olur. Ancak bun-
ların olması için o kalbin diri olması gereklidir.

A llah'a subhanehu ve teâlâ hamd eder, Rasûlü'ne


salat ve selam ederiz.

Genç Kardeşim!
Bir bardak düşünelim, kirli olsun. Bir pına-
rın başında olalım. Su içmek istiyoruz. Su ne
kadar tatlı ve berrak olursa olsun, bizim barda-
ğımızdaki tek sıfatı 'bulanık su' olmasıdır. Öyle
ise; temiz ve berrak bir pınardan su içmek için
önce kabımızı temizlemeliyiz.

Veya bir tarla düşünelim ekip hasat elde


etmek istiyoruz. Tarlaya girdik ve elimizde
bulunan tohumları saçtık. Hasat zamanı geldi,
tarlada büyüyen ekinlerin yanı sıra diken, ot,
sarmaşık gibi ne olduğu ve ne işe yaradığı bi-
linmeyen yeşillikler, daha fazla yer kaplar. Çün-
kü hasat elde etmek için tarlanın temizlenmesi,
ekime müsait hale getirilmesi gerekiyordu.

Kap ve tarla bizim kalbimizdir. Pınar ve to- ruz: İlk nesli örnek almak. Biz yaşlarda insanlar
hum; kitap ve sünnet. Kitap ve sünnetin bizler- bu gayeyle yola koyuldular ve adakları Allah
de umulan değişikliği yapması için onun kabı subhanehu ve teâlâ tarafından kabul edildi. Bizler de
ve zeminin temizlenmesi şarttır. İşte buna kalp onları dönüştüren, davayla birleştiren kitaba
amelleri, arınma veya tezkiye diyoruz. ve sünnete teslim oluyoruz. Ancak aynı etkiyi
-Allah'ın rahmet ettikleri müstesna- göremiyo-
Kalp Hasatına Önem Verirlerdi ruz. Bunun nedeni kalp hayatımızdır.
Tüm hayatıyla, hassaten gençliğiyle bu dine
adananlarımız, dava ve hizmet ehli olmaya ta- Kur'an ve sünnet hayattır. Ancak içinde ha- Muharrem
lip olanlarımız var... Formülü/menheci biliyo- yat olan kalplere nüfuz eder. Berrak birer pı- 1434

Aralık’12 • SAYI: 11

3
nardır. Temiz ve berrak kaplarda ona doyulur.
le biraz daha artıyor. Birini hidayet edip, örnek
İşte sahabe neslinin en bariz sıfatlarından biri
nesil kılan Kur'an, bir diğerini helak ediyor. Ve
buydu. Onlar, kalp hayatına önem veriyorlardı.
küfür üzere can veriyorlar. Allah'a sığınırız.
Bedenin gıdasını verdikleri gibi kalbin gıdasını
da unutmuyor, onu dua, zikir, tevbe ve sevgiyle Bu farkın nedeni kalp hayatıdır. Çünkü te-
canlı tutuyorlardı. miz ve pak olan kitap ve sünnetin öğütleri, te-
miz olmayan kalpte yer etmez. Çoğu zaman
Kalplerde hayat olunca, Allah'ın subhanehu ve
hastalıkları arttırır. Kalplerin fitnesi olan şüp-
teâlâ ve Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem öğütleri ko-
helere/hastalıklara sebep olur.
layca yer ediyor, salih amel olarak hayatlarına
yansıyordu. Yoksa kitap ve sünnet, öğütleri dönüştürücü
ve ıslah edici etkisini hep muhafaza etmiştir. Bu
Bunun yanında ilginç bir zümre vardı. On-
etkiyi hissetmeyenler dönüp kalplerine bakma-
lar da aynı ortamda, aynı öğütlere muhatap
lıdırlar. Mutlaka onda yer etmiş bir şüphe veya
oluyorlardı. Ancak bu öğütler günden güne
şehvetle karşılaşacaklardır.
onların kalplerini ifsad ediyor, hastalıklarını
arttırıyordu. Bunu bir misalle izah edelim: Bu noktayı biraz daha açalım genç
kardeşim! Bu yazı dizisinin başından
"Bir sûre indirildiğinde onlardan
bu yana işlediğimiz konuları ele ala-
bazısı: 'Bu, hanginizin imanını art-
tırdı?' der. Ancak iman edenlere lım. Beraber karar kıldık ki; Allah'a
gelince; onların imanını arttır- adanmak için adanmış ve adakları
vahyin rehberliğinde

mıştır ve onlar müjdeleşmek- Allah tarafından kabul gören


tedirler. Kalplerinde hastalık nesle bakmalıyız. Bu süreçte
olanların ise, iğrençliklerine Kalbindeki hastalık belirgin sıfatları nelerdi? İşte
olana gelince.. Bu
iğrençlik (murdarlık) aynı sıfatları aynı sami-
isimlerin onun üzerinde
ekleyip-arttırmış ve eserini göremezsin. O, bu miyetle taşıyanların,
onlar kafir kimseler isimleri cedel/tartışma aracı aynı neticeye ulaş-
olarak ölmüşlerdir."  1 yapar. Adeta bu isimleri ması kaçınılmazdır.
bidat ehliyle vakit öldürme
Bu misal üzerinde uzun- aracı olarak kullanır.
Allah'ı Tanıma
ca düşünmemiz gerekir. Zan-
Onların en belirgin vasıf-
nediyorum manevi birçok
larından biri buydu. Allah'ın
hastalığın, kafa karıştıran soru-
subhanehu ve teâlâ kendini tanıttığı gibi
nun cevabını içeriyor.
tanımışlardı. Her ismi ve yüce sıfa-
Bu ayet Asr-ı Saadette yaşayan iki tıyla O'na kulluk ediyorlardı.
grup insanı anlatıyor. İki grup da, Al-
Kalplerinde hayat da olunca anlamını,
lah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem terbiyesine
kapsamını, kainata yansımalarını öğrendik-
muhatap. Terbiye oldukları kalplerin hayatı
leri her isim, imanlarını artıyordu.
ve şifası ayetler en pak ağızdan dökülüyor. İki
grubun da kulaklarına çalınıyor. Bir grubun Kalbindeki hastalık olana gelince.. Bu isim-
imanı artıyor; kulaklarına çalınan ayetler kalp- lerin onun üzerinde eserini göremezsin. O, bu
lerine yol buluyor ve orada iman ve takva olarak isimleri cedel/tartışma aracı yapar. Adeta bu
yaşanıyor. Bir başka grup ise aynı mecliste bu- isimleri bidat ehliyle vakit öldürme aracı olarak
lunup, biraz önce kıldıkları namazda ayakları kullanır.
ayaklarına, omuzları omuzlarına bitişmiş bir
vaziyette ayetleri dinliyor ama bu sözler, kulak- Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem Rabbimizin
larından kalplerine yol bulamıyor. Hatta kalple- el-Aliy (En yüce) sıfatını tefsir ediyordu:
rinde var olan hastalığı arttırıyor. Öyle ki siyah
bir nokta olan hastalıkları, duydukları her ayet- "...Rabbimiz gecenin son üçte birinde semaya
iner: 'Yok mu isteyen vereyim, bağışlanma dile-
1. 9/Tevbe, 124-125

4
yen bağışlayayım...' diye nida eder..."  2

bunu duyan sahabenin kalbinde ilk beliren 'Ge-


cenin ihya' edilmesiydi. Madem böyle şerefli bir
vakit var, muhakkak ayakta olmalı ve bu vakti
değerlendirmeliydiler. Doğal olarak okuduk-
ları her ayet, dillerini ıslatan zikir, Rabblerine
arz ettikleri dualar onların hayatına yansıyordu.
Onlar bu vakit dilimini Allah'a adamakla, ha-
yatın tümünü adamaya muvaffak olmayla mü-
kafatlanıyorlardı.

Kalbinde hastalık olan insanda, bu mana- bilir. Ve sahabe misal, içinde bulunduğu salih
lardan eser yoktur. O bu hadisi duyduğunda ortamdan istifade etmeye çalışır. Nefsinde salih
tartışacağı bir Eşari veya Maturidi arar. Onun amellere yönelik irade bulamadığı zamanlarda,
tevilini iptal etmenin peşindedir. Oysa esef- cemaatin umumi iradesinden faydalanır.
le belirtmek isteriz ki, kendi de manayı ta'til
etmiştir. Öyle ya!! Tevilsiz, tahrifsiz, misalsiz, Kalbinde hastalık bulunan ise; bunu bir yük
keyfiyet belirlemeden kabul edilecek sıfatlar, la- olarak görür. Şükretmek bir yana sürekli söyle-
fızdan öte bir mana oluşturmuyorsa ne anlamı nir. Veya cemaat yapısını, başka yapılarla çekiş-
vardır. Ehli Sünnet imamlarının mücadelesi ve tiği 'tefrika' aracı kılar.
bu uğurda canlarını ortaya koymaları lafızların
ispatı için midir sadece? Buradan anlıyoruz ki adanmanın özü, kalp
hayatına önem vermektir. Çünkü içinde hayat
Düşün genç kardeşim! Allah'ın el-Aliy ismi- olmayan kalp; azığını dahi ifsad eder. Siz ona
ne hakkıyla imanın ne büyük lütuf olduğunu azık olarak Kur'an, zikir, dua vs. veririsiniz, o
düşün! Buna iman kalpte korku, tazim ve gü- kirli kalp misali bulandırır ve size zarar olarak
ven/tevekkül duygusunun menbaı olur. Ancak yansıtır.
bunların olması için o kalbin diri olması gerek-
lidir. Adanmak için önümüzde bulunan engel- Buraya kadar anlattıklarımız anlaşılınca, Al-
lere göz atalım. Korkularımız, Allah'ı subhanehu ve lah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem kalp ile ilgili
teâlâ ve ona bağlı olarak İslam davasını hakkıy-
hadisleri daha iyi anlaşılacaktır.
la önemsememe ve güven problemi olduğunu
"...Dikkat edin! Bedende bir et parçası vardır, o
göreceğiz. Bu engellerin çözümü O'nun el-Aliy düzelirse bütün beden düzelir/ıslah olur. O bo-
sıfatını hakkıyla tanıma ve o isimle kulluğa bağ- zulursa bütün beden bozulur."  3
lıdır... Ancak kalpte bulunan hastalık, bunların
anlaşılmasına engeldir. Azalarında salih amel görmek isteyen, kal-
bini ıslah etmelidir. Çünkü organlar kalbe bağ-
Kur'an'la Aralarında Özel Bağ Ol- lıdır. "Kalp komutan, organlar ise onun askeridir.
ması Komutan iyi olursa ordusu da iyi olur, komutan
Genç sahabilerin ortak sıfatıydı bu. Her biri kötü olursa ordusu da kötü olur."
 4

okuma, anlama, tefsir yönünden Kur'an alimiy-


diler... Sekizinci sayıda bu konuyu detayıyla Genç Kardeşim!
anlattık. Tevbe suresi 124 ve 125. ayetler bağ- Öncelikle kalp amellerini tanımalı ve kalbi o
lamında Kur'an'ın kalbinde hayat olanlara etki amellerle meşgul etmeliyiz. Bunun için okuma-
ettiğine değindik. lar yapmalı, sohbetler dinlemeliyiz. Sevgi, kor-
ku, umut, güven, yönetme/inabe vb. hasletleri
Salih Bir Çevrede Bulunmak yüreğimizde hissetmeliyiz. Bunları oluşturan,
Kalbinde hayat bulunan insan bunu nimet arttıran etkenlere ciddiyetle yapışmalı ve azimle
Muharrem
3. Buhari, Müslim 1434
2. Buhari, Müslim 4. Musannef, Abdurrezzak

Aralık’12 • SAYI: 11

5
uygulamaya çalışmalıyız. 2. Farzlar dışında nafilelerle Allah'a yak-
laşma: Bu etkeni ve insanın kulluğuna etkisini
Aksi halde ortaya tarifi imkânsız bir durum şu hadis anlatıyor:
çıkacaktır. Allah için yaşayan, ancak Allah'a sub-
hanehu ve teâlâ karşı kalbinde sevgi hissedemeyen "...Kul bana farz kıldıklarımdan daha sevimli
bir insan... O'nun dini için çalışmalar yapan, bir şeyle yaklaşmamıştır. Kul bana nafilelerle
fakat O'nu zikretmeyen; O'nu insanlara anlatan, yaklaşmaya devam eder ta ki, ben onu severim.
fakat günahlara karşı en cesur olan; Kitabını in- Onu sevdiğimde gören gözü, işiten kulağı, tuttu-
sanlara ulaştırıp, şifa olduğunu söyleyen; ancak ğu eli, yürüdüğü ayağı olurum. Benden isterse
kendi hastalığı her gün biraz daha ilerleyen bir muhakkak veririm. Bana sığınırsa muhakkak
onu korurum."  10
insan...
Nafilelere devam etmek, insanın kalbinde
Şu bir gerçektir ki; bir şeyi dert edinmeden,
sevgi oluşturmakla kalmıyor; aynı zamanda in-
gündemimize almadan hayatımıza yerleşmesi
sanı Allah'a sevimli kılıyor. Allah'ın sevgisi ise
mümkün değildir. Derdini, gündemini belirle-
O'nun yardımı ve muvaffakiyetidir. Şu zorlu
yen de insandır.
zamanda çetin fitnelerin ve şehvetlerin ara-
sında yol bulmaya çalışan bizlere reçete
Kalbin Amellerini Oluşturan sunuluyor adeta. Buna bağlı olarak
ve Arttıran Etkenler 5 nafileleri, Allah'ın sevgisi ve kulu
1. Kur'an'ı okuma-anlama: dünya-ahiret hayrına muvaf-
Bu kalp hayatı ve ıslahı için en fak kılmasının en güzel aracı
önemli etkendir. Allah'a subha-
vahyin rehberliğinde

olarak görebiliriz.
nehu ve teâlâ gençliğini adamak
Zikir olmayan kalp kabir cesedidir...
Zikir Allah yolcularının azığıdır. Bu
isteyenlerin yoldaki azık- yolcular daima O'nu terennüm
3. Devamlı Allah'ı
larıdır. ederler. Zikir, onların kalkanı ve zikretmek: Zikir; vela-
yol kesicilere karşı silahıdır. yetin menşuresidir. O kal-
"Ey insanlar, Rabbinizden bin azığıdır. Zikir olmayan
size bir öğüt, kalplerde olana kalp kabir cesedidir... Zikir
bir şifa ve mü'minler için bir Allah yolcularının azığıdır. Bu
hidayet ve rahmet geldi."  6 yolcular daima O'nu terennüm
ederler. Zikir, onların kalkanı ve yol
"Elif, Lam, Ra. Bu bir Kitap'tır ki, Rab-
binin izniyle insanları karanlıklardan nura, kesicilere karşı silahıdır. Her organın bel-
O güçlü ve övgüye layık olanın yoluna çıkar- li zamanlarda yaptığı ibadetler vardır. Zikir
man için sana indirdik."  7 kalbin ve dilin vakit tayin edilmeksizin her an
yaptıkları ibadettir. O kalplerin parıltısıdır. Kul
Mutlaka, Kur'an okuduğumuz zaman di- zikri arttırdıkça Allah'a olan iştiyakı artar. 11
limleri olmalı günlük programımızda. İhtiyaç
duyduğumuz kalp amellerini oluşturacak, art- Zikir bir haldir. Kulun kulluğunu ve Allah'ın
tıracak, istikrar sağlayacak bütün etkenlerin Uluhiyyet ve Rububiyet'ini hakkıyla kabulünün
kaynağıdır Kur'an. O sahibinin subhanehu ve teâlâ göstergesidir. İnsanın acziyet ve fakrını Allah'ın
sözüyle: "Kalplerde olana bir şifa..." 8 zenginlik ve büyüklüğünü itirafıdır. Zikir, Ya
Mabud'u övmedir, ya azametini ikrar veya in-
Kalplerin canlanması ve asıl mahbuba yö- sanın kendi küçüklüğünü dillendirip, O'na olan
nelmesi için Kur'an okumak.. 9 ihtiyaçlarını arz ettiği bir duadır.

Bedenin hayatta kalması için gıdaya ihtiyacı


5. İbni Kayyım rahimehullah bu maddeleri 'Muhabbeti Celbeden
Başlıklar' altında zikretmiştir. Ancak, bu maddeler aynı zaman- vardır. Bunlardan bazısı su ve ekmek gibi hayati
da kalp amellerinin hepsinde etkilidir. Medaric 3/16-17 başlıklar öneme sahiptir. Kalp de böyledir. Onun hayatı
İbni Kayyım'dan alınmıştır.
ibadetlere bağlıdır. Ancak bu ibadetlerin de ba-
6. 10/Yunus, 57
7. 14/İbrahim, 1
8. 10/Yunus, 57
9. Kur'an okumanın önemi ve adabına dair 8. Sayımızda tafsilatlı 10. Buhari, Müslim
bilgi vermiştik. 11. İbni Kayyım'dan özetle

6
zıları su ve ekmek gibidir. Allah'ı anmak, hayati
öneme sahip ibadetlerdendir.

Bundan dolayı her ne halde olunursa olun-


sun talep edilmiştir. Uykudan önce, yatakta,
otururken, savaşta, davet esnasında, kişi aile-
siyle beraber olurken veya helanın kapısında,
yemeğe-içmeye başlarken, sonlandığında... Her
anın ibadetidir zikir.

"Rabbimiz, kendisinde şüphe olmayan bir


günde insanları gerçekten Sen toplayacaksın.
Doğrusu Allah, vaadinden cayıp-dönmez."  12 misali gibidir." 18 buyuruyor.

"Ey iman edenler, bir toplulukla karşı karşı- Sahabelerin bazısının bazısına: "Gel bir saat
ya geldiğiniz zaman, dayanıklılık gösterin ve iman edelim" 19 deyip, oturup Allah'ı anmaları
Allah'ı çokça zikredin. Ki kurtuluş (felah) bula- bundandır.
sınız."  13
Onlar bunu söylediklerinde iman ehliydiler.
"Ey iman edenler, Allah'ı çokça zikredin. Ve Bu; imanın devamı, artması, kalbin hayatı için-
O'nu sabah ve akşam tesbih edin."  14
dir.
Zikir insanı sema ehlinden kılar. Bu da ada- 4. Allah'ın sevdiklerini nefsin sevdikleri-
nan adağın –gençliğin- Allah katında kabulü- ne tercih etmek: Tercih iki türlüdür. Bazen iste-
nün alametidir. yerek olur, bu kalbin sevgiyle ve korkuyla dolu
olduğu hallerdedir. Nefis şehevi arzularla inanı
"Öyleyse (yalnızca) beni anın, ben de sizi ana-
yım; ve (yalnızca) bana şükredin ve (sakın) bir şeye davet eder. Allah subhanehu ve teâlâ o isteği
nankörlük etmeyin."  15 haram kılmıştır. İçinde sevgi ve korku (en temel
iki amelidir) dolu kalp, tereddüt etmeden Rab-
Allah Rasûlü: "Zikir yapan sahabesine uğradı binin hoşnutluğunu tercih eder. Bazen de kalp
ve 'Ne için oturuyorsunuz?' diye sordu. 'Allah'ı an- mücadele eder. Nefsin isteğine meyyaldir. Bu
mak, hidayet ettiği İslam ve minnettar olduğumuz durumda Allah'ın subhanehu ve teâlâ hoşnutluğunu
nimetlerine hamd etmek için zikir yapıyorduk.' Al- tercih etmek zordur. Ancak bu tercih, sevginin
lah Rasûlü: 'Cibril bana geldi ve Allah'ın meleklere ilk adımıdır. Çünkü kalp tercihler doğrultusun-
karşı sizlerle övündüğünü haber verdi.' "  16 da yön değiştirir. Allah'ın subhanehu ve teâlâ hoşnut-
luğu nefsin hevasına tercih edildikçe, kalpte
Başka bir hadiste: olan sevgi artar ve imandan lezzet alınmaya
başlanır.
"Ben kulumun zannı üzereyim... Beni nefsin-
de anarsa, ben de onu nefsimde anarım. Beni bir Gençler nefsin arzularının en keskin olduğu
topluluğun içinde anarsa, ben onu daha hayırlı bir dönemi yaşarlar. Rabblerine adanmak demek,
topluluk içinde anarım." 17 buyurdu. her an bu isteklere karşı durmaktır. Zor bir sü-
reç olsa da sonu selamettir.
Zikir kalbin ve onun amellerinin hayatıdır.
Allah Rasûlü: 5. Kalbin Allah'ı isim ve sıfatlarıyla tanı-
ması ve eserlerini müşahede etmesi: Var olan
"Rabbini anan ile anmayanın misali ölü ile diri
tüm hayrın özüdür bu. Allah'ı subhanehu ve teâlâ ta-
nımak her şeyi O'nun ve isim ve sıfatlarıyla ir-
12. 3/Ali İmran, 9 tibatlandırmak kalp amellerinin can suyu, bu
13. 8/Enfal, 45 marifet ve murakabedir. Bu kulun Allah'la sub-
14. 33/Ahzap, 41-42
15. 2/Bakara, 152
Muharrem
16. Müslim 18. Buhari 1434
17. Buhari 19. Buhari muallak olarak, Ahmed

Aralık’12 • SAYI: 11

7
anlaşılması için yeterlidir. Farz namazlar, oruç,
zekat gibi asıllardan önce bu ibadet, teşri kı-
lınmıştır. Müslümanın Rabbine kulluğu, insi
ve cinni şeytanlara karşı mücadelesinde 'te-
mel azık' bu vakitlerin ihyasındadır. Özellik-
le ömrünün en güzel çağını Rabbine adamak
isteyenlerin nefis ve isteklerine alıkoyucu ve
engellere karşı kalkandır gecenin ihyası.. Sıkın-
tılarını Rabbine zikretmesi, O'ndan yardım ta-
lep etmesi, secde ve dualarla O'na subhanehu ve teâlâ
sığınması... Bunların her biri kalp amellerinin
beraberliğidir. Her olayda Rabbini
hanehu ve teâlâ özü ve arttırıcısıdır. Zaman ve mekanın sahibi
müşahede eden 'O'nunla beraberlik'
subhanehu ve teâlâ Allah'tır. Dilediği zamanı ve mekanı benzerle-
mertebesine ulaşır. Bu özelliği altıncı sayımızda rine üstün kılacak ve ona bereket yerleştirecek
detaylıca anlattık. olan da O'dur. O subhanehu ve teâlâ bu vakti sair va-
kitlere üstün kılmış, onda yapılan amelleri ecir
6. Allah'ın iyilik ve ihsanını müşahede ve tesir yönünden başka vakitlerde yapılanlar-
etme dan daha bereketli saymıştır.
7. Nefsin acziyetle Rabbinin huzurunda 9. Allah dostları ve sadıklarla bir arada
eğilmesi: Bu iki madde bir bütündür. Allah'a bulunmak, meyvelerin en güzellerini topla-
vahyin rehberliğinde

subhanehu ve teâlâ kulluk olan 'sevgi ve kulluk zilleti' dığı gibi onların sözlerinin en güzellerini seç-
bu duyguların ona etkenidir. İnsanın Rabbine mek. İnsanın nefsine ve başkalarına faydası
kulluğu, bu iki duygunun kalpte yer etme ora- olmadığı müddetçe konuşmamak: Buna dair
nıyla alakalıdır. Bunlar kemale erdikçe, kulluk tafsilatı onuncu sayımızda zikrettik. Minnet Al-
da kemale erer. lah'adır.

Sürekli O'nun subhanehu ve teâlâ nimetlerini ha- 10. Allah ile kalp arasına giren her sebep-
tırlamak sevgiyi oluşturur ve arttırır. İnsanın ten uzak durmak: Bu aynı zamanda muhasebe
günahlarını ve verilen nimetler karşısında şü- ister. Kulun saadeti, nefsini muhasebe etmeyi
kürsüzlüğünü hatırlaması Rabbine karşı zillet, ahlak haline getirmesindedir. Bir kalpte hayat
fakr ve hudu' oluşturur. 20 olduğunun en belirgin alametlerinden biri de
budur. Şayet insan, kalbinin ahvalini kontrol
Öyleyse Rabbine adanmak isteyen, bu ah- etmiyorsa, bu kalpte bulunan hastalıklar veya
lakı meleke haline getirmelidir. Bu sorumluluk ölümün habercisidir -Allah muhafaza-.
veya vird halinde tekrar etmelidir. O'nun subhane-
hu ve teâlâ üzerimizde sayısız nimetlerini düşünüp Kalp sürekli hal değiştirir. Sevgi yerini nef-
kendimize hatırlatmak; günahlarımızı, şükür- rete, korku cesarete, tevekkül güvensizliğe terk
süzlüğümüzü, nimetlerin hakkını vermeyişimi- eder. Kalpler Rahman'ın subhanehu ve teâlâ elindedir.
ze dair gerçekleri kabul etmek... Bu bir muhase- Ve onu dilediği gibi evirip-çeviren O'dur.
bedir aynı zamanda..
Muhasebe, kalbin hallerini ve bu hallere se-
8. Allah'ın dünya semasına indiği vakitte bep olan durumların tespittir. Bazen kalp zayıf-
yalnız olmak, O'na yalvarmak, kitabını tila- lar, kalp amelleri canlılığını yitirir.
vet etmek, kulluk edebiyle O'nun huzurunda
bulunmak ve bu durumu tevbe ve istiğfarla Ne olunca, hangi durum yaşanınca kalp
sonlandırmak: Bunun önemini anlamak ve id- amelleri zayıflıyor?
rak için ilk neslin terbiye edilişine bakmalıyız.
Henüz vahyin ilk satırlarında 'gece kalkışı'nın İşte muhasebe, bu durumların tespiti ve
uzunca anlatılması konunun ehemmiyetinin bunlardan kaçınmaktır.

20. Şeyhu'l İslam İbni Teymiyye ve İbni Kayyım'dan rahimehullah


naklen

8
Bu bölümde örnek vermedim. Çünkü adan-
mışlıktan söz ediyorsak, kalp hayatı adanmış-
lığın olmazsa olmaz şartıdır. Bir örneğe gerek
Rabbine adanmaya kalbinle yoktur. Sahabenin her hali bu duruma örnektir.
başla. Kalp tabiplerinin En çirkin günahları dahi kalp hayatlarının kanı-
öğütlerine kulak ver. Kalbi tıdır. Akabinde duydukları pişmanlık tevbe, göz
yaşları kalplerin canlı oluşunu gösterir.
temizle ki, kitap ve sünnetin
öğütleri, kainatta Allah'ın Düşün ki İslam için çalışıyor, koşturuyor,
büyüklüğüne delalet eden yoruluyoruz. Dünyanın birçok nimeti her şe-
yiyle bize arz olunmuşken, yüz çeviriyoruz. Kal-
ayetler sana etki etsin. bin ameli olan ihlas olmazsa bu yapılanların ne
anlamı olur? Belki insanlar yanında çok değerli
bir insanken, Allah nezdinde ateşin, kendiyle
tutuşturulacağı bir insanızdır. Allah'a sığınırız.
Belki cennetin iştiyak duyduğu ve özenle bek-
Genç Kardeşim! lediği Allah'ın meleklerine karşı ismiyle övdü-
Sen de kalbini kontrol et. Bil ki diri/canlı, ğü kullardan... Aradaki fark kalbin ameli olan
hasta ve ölü olmak üzere üç çeşit kalp vardır. ihlastadır.
Rabbine adanmaya kalbinle başla. Kalp tabip-
lerinin öğütlerine kulak ver. Kalbi temizle ki, Öyleyse kalp amellerini önemsemeli onları
kitap ve sünnetin öğütleri, kainatta Allah'ın bü- oluşturan halleri bilmeli, arttıran etkenleri istik-
yüklüğüne delalet eden ayetler sana etki etsin. rarla yaşamalı, zıddı olan hallerden şiddetle ka-
çınmalıyız. İnsanlığımızın gereği olarak sende-
Bir organın sıhhatli veya malûl oluşu yara- ler, unutur veya gaflete dalarsak, bunu tevbeyle
tıldığı amacı yerine getiriyor oluşuyla ölçülür. tedarik etmeli, kaldığımız noktadan yolumuza
Elimiz, eşyayı tutmak, nefsimizden zararı sav- devam etmeliyiz.
mak gibi amaçları için yaratılmıştır. Bunu ku-
sursuz yerine getiren bir el, canlı ve sağlıklıdır. Ey kalpleri evirip çeviren Rabbim, kalpleri-
İstenildiği şekilde yapamıyor veya bazen yapıp mizi dinin üzerine sabit kıl.
bazen yapmıyorsa hasta, hiç yapamıyorsa ölü ve
felçlidir. Selam ve dua ile Ebu Hanzala...

Kalpler de böyledir. Onun varlık ama-


cı Allah'ı subhanehu ve teâlâ tanıma, O'nu tazim,
O'nunla mutmain olup sekinete kavuşma, O'na
subhanehu ve teâlâ dayanma, O'na karşı sevgi ve korku
hissetme, O'na yönelme ve sığınmadır. Bunları
yerine getirme oranı, onun sıhhati, hastalığı ve
canlılığının göstergesi olacaktır.

Kalpler Allah'ın elindedir. Bu seni umutlan-


dırmalıdır. Rahmeti gazabına galip gelmiş olan,
mülkünde lütuf ve rıfk ile muamele eden bir
yaratıcıya sahipsin. Samimiyetle O'na bir adım
atana, on adım atar. Hangi vakitte, kim 'Ya Rabb'
derse, ona yönlenip icabet eder. Şifa da, hayat
da O'nun subhanehu ve teâlâ elindedir. Bize düşen dert
edinme, bu dertte samimiyet, istikrar, fakr, zillet
ve ihtiyaç halinde O'ndan subhanehu ve teâlâ istemek-
tir.
Muharrem
1434

Aralık’12 • SAYI: 11

9
Gündem

Hicri ve Miladi
Takvim
Her toplumun yıl başı, farklı bir gündür.
Genelde insanlar nezdinde dini ve sosyal
olarak derin izler bırakan, kutsal kabul edilen
zamanlar yılbaşı olarak seçilir.

A llah'ın subhanehu ve teâlâ adıyla...

Allah'a hamd, Rasûlü'ne, Âl'ine, ashabı-


takva sahipleriyle beraberdir."  1

"Sana, hilalleri (doğuş halindeki ayları) sorar-


na salat ve selam olsun. lar. De ki: 'O, insanlar ve hac için belirlenmiş
vakitlerdir. İyilik (birr), evlere arkalarından
Takvim bir ihtiyaçtır. Büyümenin, devletleş- gelmeniz değildir, ama iyilik sakınan(ın tutu-
menin getirisi olan bir ihtiyaç. Başka toplumlar- mudur). Evlere kapılarından girin. Allah'tan
la kültürel, siyasi, ekonomik ilişkilerde zaruret sakının, umulur ki kurtuluşa erersiniz."  2
halini alır.
2. Takvime başlangıç
Tarih/takvim mefhumu iki anlayış üzere ku- kabul edilecek zaman
ruludur. Her toplumun yıl başı, farklı bir gündür. Ge-
nelde insanlar nezdinde dini ve sosyal olarak
1. Zamanın belirlenmesinde güneş derin izler bırakan, kutsal kabul edilen zaman-
sisteminin veya ayın esas alınması lar yılbaşı olarak seçilir. Örneğin batı dünyası
İslam ay yılını esas almıştır. Bu konuda son İsa'nın aleyhisselam doğum gününü (1 Ocak) yılbaşı
sözü söylemiştir. Pratikte bir çok ibadeti ayın olarak kabul eder ve yıllık takvim bu günle baş-
hallerine bağlamıştır. Ve bu sistemin, Allah ta- lar. Bu onların dini ve kültürel aidiyetlerini de
rafından yerin ve göğün yaratıldığı günden iti- gösterir. Araplar İslam'dan önce önemli savaş-
baren belirlenmiş olduğuna dikkat çekmiştir. ları tarih başlangıcı olarak kabul ediyordu. Fil
vakıası yaşanınca bu günü tarih başlangıcı ka-
"Gerçek şu ki, Allah katında ayların sayısı, bul etmeye başladılar. Yazı olmadığı için sözlü
gökleri ve yeri yarattığı günden beri Allah'ın olarak olayları 'Fil vakıasından önce' ve 'Sonra'
kitabında on ikidir. Bunlardan dördü haram diye tasnif ediyorlardı.
aylardır. İşte dosdoğru olan hesab (din) budur.
Öyleyse bunlarda kendinize zulmetmeyin ve
onların sizlerle topluca savaşması gibi siz de
1. 9/Tevbe, 36
müşriklerle topluca savaşın. Ve bilin ki Allah,
2. 2/Bakara, 189

10
Hicri Takvim
Sahabe yazılı takvim kullanmıyordu. Ayın
hallerine göre zamanı belirliyor, takvim başlan-
gıcı olarak belli bir günü esas almıyorlardı. Bu
durum Ömer radıyallahu anh döneminde bazı karı-
şıklıklara neden oldu.

Ömer'e radıyallahu anh bir çek getirildi. 'Şaban


ayı' yazılıydı. Ömer radıyallahu anh 'Bu Şaban mı?
Geçen yılın Şabanı mı? Gelecek yılın mı?' sorusu-
nu sordu. Borçlanma ve ekonomik ilişkilerde
yazılı bir tarihe ihtiyaç olduğunu anladı.

Yine valilerinden Ebu Musa el-Eşari'ye radıyal-


nan şeyler kalıcı olmuş olur. İleriden gelen ne-
lahu anh birbirinden farklı iki talimat yolladı. Tali-
sillere dini ve kültürel aidiyetlerini hatırlatır ve
matlarda tarih olmayınca Ebu Musa radıyallahu anh
hafızalarda canlı tutar. Bundan olsa gerek ilkel
tereddüte düştü.
toplumlardan, büyük medeniyetlere kadar her
Bu ve benzeri vakıalar sahabeyi yazılı takvi- toplum için önemli zamanlar (bayramlar) ve
me zorladı. Toplanıp istişarede bulundular. Al- mekanlar (kutsal) olagelmiştir. Ve İslam'ın ha-
lah Rasûlü'nün hicret ettiği yılı tarih başlangıcı kimiyetini tesis ettiğinde zaman ve mekan mef-
olarak kabul ettiler. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve humuna müdahale etmiş, cahiliyede olanları
sellem 'Rebiul Evvel' ayında hicret etmişti. Arap- değiştirmiştir.
larda yılın ilk ayı 'Muharrem' ayıydı. Yıl hicret
Allah Rasûlü ilk olarak zamana kodlanmış
yılı olmakla beraber karışıklık olmaması için
bayramları değiştirmekle işe başladı. Medine'ye
yılın ilk ayını 'Muharrem' kabul ettiler. Böylece
hicret ettiğinde bayram olarak kutlanılan nev-
takvim başlamış oldu. Takvim başlangıcı için
ruz ve mihrican bayramları için:
seçilen gün insanların hayatındaki yol ayrımına
işarettir. Bireyler anılarını onları çok etkileyen "Allah sizleri o iki günden daha hayırlı olan
olaylarla tarihlendirdiği gibi toplumlar da böy- Ramazan ve Kurban bayramıyla değiştirdi." 3 bu-
ledir. 'Evlendikten önce veya sonra', 'Falancanın yurdu.
vefatından önce veya sonra' gibi anlatımlar konu-
şanın dönüm noktasını ifade eder. Mekansal kutsiyete müdahale etti.:
Sahabenin hicreti seçmesi bu açıdan bakı- "Üç mescid dışında hiç bir yere sefer yapılmaz.
lınca daha iyi anlaşılır. Hicretle birlikte hayatla- Mescid-i Haram, Mescid-i Aksa ve benim mes-
rından birçok şey değişmişti. cidim."  4

Hicret, Allah ve Rasûlü'nü sevmenin can, Miladi Takvim


canan, yar, diyar ve dünyalıktan önde olduğu-
Güneş yılını esas alan takvime Miladi tak-
nun kanıtıydı.
vim dendi... Başlangıcı İsa'nın aleyhisselam doğu-
mudur. Her ne kadar bu konuda farklı fikirler
Sabır ve yakinle bekledikleri zaferin fecriydi
beyan edilse de, yılbaşı olarak bu günü kutla-
hicret.
yanlar, İsa'nın aleyhisselam doğumunu kutladıkları-
Büyük fetih yolunda atılmış ilk adım, ciha- nı belirtiyorlar. Yani hakikatle vakıa uyuşmasa
dın mukaddimesiydi. dahi niyetleri budur.

Böylece nesillerin hafızasında canlı tutmak Batı dünyası dini aidiyeti vurgulamak için,
istedikleri 'bu olayı' tarihleştirmiş oldular. İnsan Miladi takvimde ısrarcı olmuştur. Sömürgesi
yaşamı akan bir su mecrası ise, onun yatağı olan
Muharrem
zaman ve mekandır. Zamana ve mekana kodla- 3. Sünen sahipleri, Cabir'den. 1434
4. Buhari, Müslim

Aralık’12 • SAYI: 11

11
altına giren toplumların bu takvime geçme- ğünü müzakere ettikten sonra Gazi'yle baş başa
sinde diretmiştir. Bunda başarılı da olmuştur. hasbihâl ettik. Kendisinden hiç beklemediğim
Gerekçe olarak, Uluslararası ilişkilerde uyum bir cümle sarfetti: 'Dini ve namusu olanlar
ve anlaşmazlıkların önüne geçilmesini öne sür- aç kalmaya mahkumdurlar'. Daha düne ka-
müşlerdir. Ancak bu iddia ayette ifadesini bul- dar kendini hilafet ve saltanat makamına la-
duğu gibi: "Kalplerinde gizledikleri büyük kinin" yık gören ve bu hususlarda girişimde bulunan
 5
gereğidir. din ve namusun lehine (övücü) sözler söyleyen,
hatta Balıkesir'de hutbe okuyan Paşa, yüzüne
hayretle baktığımı görünce şu açıklamayı yap-
Cumhuriyetin kurulması ve ona giden yol-
ma ihtiyacı duydu: 'Dini ve namusu olanlar
da yaşanan hadiselerin tek nedeni batılılaşma
kazanamazlar, fakir kalmaya mahkûmdurlar.
hevesidir. Böyle kimselerle ülkeyi zenginleştirmek müm-
kün değildir. Bunun için önce insanların din
Osmanlı'nın son dönemlerinde İttihat ve ve namus anlayışını değiştirmeliyiz.'  6
Terakki 'Takvim-i Ğarbi' adıyla, miladi takvimi
yürürlüğe koymak istemişti. Ancak bunun Miladi takvime geçiş bu projenin bir ayağıy-
resmi olarak kabulü, Cumhuriyet'in ku- dı. Bununla hedeflenenleri maddeler halinde
ruluşundan sonra gerçekleşti. Cumhu- incelemeye çalışalım.
Cumhu- riyetin inkılaplarından biri olarak 26
Aralık 1925 tarih ve 698. sayı- • Toplumun aidiyetine müdahale etmek.. Mi-
riyet in- lı 'Takvimde Tarih Mebdeinin ladi takvim kullanan toplumların batı dünya-
kılapları, Tebdili' kanunuyla yürürlüğe sına ait olduğu anlaşılır.
iki esası tesis girdi. Hicri takvim resmen
• Tarihiyle toplum arasındaki bağı kopar-
ve tahkim için sonlandırılıp, miladi takvime
mak. İslam tarihi, Hicri takvimle yazılmıştır.
geçilmiş oldu.
yapılmıştır. Harp inkılabı ve tarih tebdili toplumun kendi
Bunlardan birin- tarihiyle arasına mesafe koymasına ve yeni
Cumhuriyet inkılapları, nesillerin geçmişi hiç anlamamasına zemin
cisi dindir. Batılı- iki esası tesis ve tahkim hazırlamıştır. Geçmişi olmayan toplumla-
laştırılmak yani için yapılmıştır. Bunlar- rın, geleceği de olmaz. Bundan dolayı vah-
dan birincisi dindir. Batı- yin terbiye ettiği sahabe toplumu, ilk insan
kafirleştirilmek
lılaştırılmak yani kafirleşti- Adem'den aleyhisselam o güne kadar kendi tarih-
istenen toplumu, rilmek istenen toplumu, var lerini vahiy aracılığıyla öğrenmiştir.
var olan dini olan dini değerlerden uzak-
değerlerden laştırmak. İkincisi toplum- • Hicretin unutturulması. Hicret bir mek-
da var olan ve batılılaşmanın teptir. O gün yaşayanlara birçok şey öğretti-
uzaklaştır- ği gibi, her nesle ve İslamî harekete mesajlar
temelinde olan 'Kadının cinselli-
mak. ğiyle toplumu azgınlaştırmak, değer-
vermiştir. Bunların içinden en mühim olanı,
baskı ve eziyetler, işkence ve engellemeler
sizleştirmek' mefhumuna aykırı toplumun hangi boyutta olursa olsun, İslamî hareket-
namus anlayışını değiştirmek. te çaresizlik yoktur. Hareket, aktif olmak ve
mücadelede bulunmak zorundadır. Bulundu-
Bu batının uzun süren çalışmaları sonucun- ğumuz bölgede tüm kapılar kapansa, yaprak
da yaptığı tespitler doğrultusunda atılmış adım- oynamasına müsaade edilmese dahi Allah'ın
lardır. Doğu toplumlarının sömürgeleşmemesi- arzı geniştir 7. Yeniden dönmek, yeni bir mer-
nin iki ana nedeni olduğunu görmüşlerdi. 'Din haleye adım atmanın adıdır hicret. Yeni alan-
ve namus' ya da 'akide ve ahlak'. lar bulmak, sıfırdan başlamak, harekete alan
açmaktır hicret.
Bu bir iddia değildir. Cumhuriyet inkılapla-
rının sahibi Atatürk'ün sözleridir. Kazım Kara- Bu mektebin öğrencileri şartlara esir olmaz.
bekir şöyle anlatıyor: Şartlar onların esiridir. Her şart ve ortamda
Rabblerine kulluk, Müslümanlara kardeşlik
'10 Temmuz 1923 günü Ankara istasyonun- edecekleri bir imkan olduğunu bilirler.
daki özel kalem binasında, Halk Partisi tüzü-
6. Mustafa Armağan, Derin Tarih, Kazım Karabekir Paşa, 1. Sayı.
5. 3/Ali İmran, 118 7. 4/Nisa, 97

12
Sahabenin, hicreti takvim başlangıcı kabul
etmesi ve takvime 'Hicri Takvim' demeleri bu
manalara haiz oluşundandır. Bu manalar her
yıl yenilenecek ve canlı kalmış olacaktı. Batı-
lılaştırılan/kafirleştirmek istenilen toplum bu
manadan soyutlandı.

• Ümmet bilincini bölmek: Bizler ümmetiz..


Bir bedenin azaları, bir duvarın tuğlaları gibi..
Varlığımız ümmet oluşumuza bağlıdır.. İslam,
inanç olarak bunu tabîlerine yerleştirdiği gibi
pratik uygulamalarla da menheçleştirmiştir.
Müslümanların toplu ve ümmet olarak yap-
tıkları ibadetler vardır. Bunların en önemlisi
sonuçları bayramlaştırılıp kalıcı hale getirilen
'oruç' ve 'hac' farzlarıdır. İkisinin de başlangıç ve
bitimi ayın hallerine bağlanmıştır. Müslüman-
ların kendilerini bir ümmet hissettiği bu iba-
detler, miladi takvimle beraber tam bir keşme-
keş halini almıştır. Her yıl bizleri birleştirmesi
gereken bu zamanlar, tefrikanın ve tartışmanın
kaçınılmaz olduğu zamanlar halini almıştır.

• Tatiller: Miladi takvim kullanımı beraberin-


de tatil uygulamalarını da değiştirir. Bu mec-
buriyet olmasa da, Miladi takvime geçiş ne- Cuma tatil olması hasebiyle insanlar hazırla-
deni bunu gerektirir. Uluslararası ilişkilerde nır, temizlenir ve namaza çıkarlar. Kendisi için
'uyum' bahanesi, tatillerin bir olmasını da ge- hazırlık yapıyor olması, insanı psikolojik olarak
rekli kılmıştır. Bir ülkede 'çalışma günü' kabul da motive eder. İmam ve Hatibin acelesi yoktur.
edilen gün başka bir ülkede 'iş günü' olursa bu Mesajlarını verir..
uyuşmazlığa sebebiyet verecektir..
Aynı şeyin iş gününde olması mümkün de-
İlginç olan, dünya Yahudi ve Hristiyanların ğildir. Gerek imam, gerek cemaat acele halin-
dini tatili olan 'cumartesi' ve 'pazar'ı tatil olarak dedir. Ne kılınan namaz ne de verilen mesajlar
kullanıyor. Bu durum miladi tatile geçen ülke- anlaşılır.
lerde 'cuma' günün işgünü olması demektir.
Bunlar ilk etapta hatıra düşenlerdir. Ancak
İslamî bir toplumun şiarlarından biri, 'cuma' şu bilinmelidir ki, modern olanın(!) ve batının
gününün tatil olmasıdır. Bunun hikmeti, o gü- hayatımıza soktuğu hiçbir şey yoktur ki, bizden
nün diğer günlere üstün kılınması (Allah tara- daha önemliyi çalmış olmasın. Din bir nizam-
fından) ve içinde olan cuma namazıdır. dır. Hayatın her alanına müdahale eder. Çünkü
her inancın, hayatın her alanına yansıyan yönü
Cuma namazı 'kuvvet' namazıdır.. Ümmet
vardır. Bundan dolayı Allah Rasûlü sallallahu aleyhi
olmanın hatırlandığı, sorumlulukların idrak
ve sellem İslam dışı unsurlara benzemeyi, onları
edildiği, toplumsal sorunlardan haberdar olu-
örnek alıp onlara tabi olmayı şiddetle yasakla-
nan gündür. Cumalar, ümmet olan bir toplu-
mıştır. İmkan dahilinde İslam'ın hakim olduğu
mun manevi kaynaşma ve haberleşme aracıdır.
beldelere hicret etmeyi emretmiştir. İnsan sos-
Yüzyıla yakındır tüm manevi manalardan so-
yal bir varlıktır. Ya etkileyendir ya da etkilenen.
yutlanmasına rağmen, Ortadoğu ayaklanma-
İslam inancının özü, Allah'ın yaratma ve em-
larında 'Cuma' etkisini gözlemledik. Ayaklan-
retmede tüm yetkiyi elinde bulundurmasıdır.
maların merkezi ve teşkilatlandığı yerler 'Cuma
Yani hayatın her alanını yaratan Allah subhanehu
namazları' oldu. Muharrem
ve teâlâ olduğu gibi, onun tafsilatına hükmedecek 1434

Aralık’12 • SAYI: 11

13
Şayet böyle değilse, modern olan, inancımızı
da değiştirmiştir. Ağızla ikrar ettiğimiz inanç-
la, kalplerin tasdik edip, organların doğruladığı
inanç birbirinden farklıdır. Ağzımız İslam'ın
Onlar şeklen İslamî olsa da, dünya/ahiret inancı ve buna bağlı olarak rızık
kendisi İslam'dan olmayan mefhumunu nutkediyorken, kalbimizde olup
her bidatin dinde var olan bir organların doğruladığı seküler olanın akidesi-
dir.
sünneti öldüreceğini ve insanların
hayatına yerleştikçe inançlarını Şimdi Sahabe ve Selefi Salihin'in bidat konu-
zedeleyeceğini biliyorlardı. sundaki hassasiyetini daha iyi anlayabiliyoruz.
Onlar şeklen İslamî olsa da, kendisi İslam'dan
olmayan her bidatin dinde var olan bir sünneti
öldüreceğini ve insanların hayatına yerleştikçe
inançlarını zedeleyeceğini biliyorlardı. Ki bu-
(emir) olan da O'dur subhanehu ve teâlâ.. gün bidatlerin tehlikesi canlı olmakla birlikte,
asıl tehlike küfür inancı ve hayat sisteminin
Bu anlamda Hicri ve Miladi takvim üzerin- parça parça hayatımıza girmesi ve inancımızı
den yeniden düşünmeliyiz. Hayatımızda var tehlikeye sokmasıdır. Bundan daha acı olanı, bir
olup İslamî olmayan ve İslamî olanı öldürüp, çoğumuzun bu durumu kanıksaması ve hayatı-
modern/batılı olanlar nelerdir? Ve bunlardan mıza hiçbir şey yokmuş gibi devam etmemizdir.
nasıl kurtulabiliriz?
Rabbimiz! Bizlere tevhid ve sünnet izinde
Ufuk açıcı olması temennisiyle bir örnek ve- saf İslam'ı yaşamayı nasip eyle!
gündem

relim.. Batıdan hayatımıza giren çalışma prog-


ramını düşünelim. Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi
ve sellem bizlere öğrettiği "Günlük rızkını elinde bu-
lunduranın, zengin olduğu" gerçeğidir. Müslü-
manın aylık, yıllık hesapları olmaz, bunun ne-
deni inancıdır. O dünyanın geçici, ahiretin asıl
olduğuna inanır. Dirilten ve öldüren Allah'tır.
Ecel vardır. Her insan ölümle karşı karşıyadır
bu inancın gereği olarak dünyaya yetecek kadar
çalışır; plan, program ve projelerini ahiretine
yönelik yapar.

Modern hayat ise aylık/yıllık hatta ömürlük


ihtiyaçlar koyar önümüze. Ve bu ihtiyaçlar hiç
bitmez. Bu seküler inançtan kaynaklanmakta-
dır. Tek gerçek anı yaşamak ve ondan haz al-
maktır. Seküler olanda ahiret yoktur. Her şey
dünyadır.

İki ayrı inancın dayattığı iki ayrı rızık anlayı-


şı... Bugün Müslüman olduğunu söyleyen bizler
hangi rızık anlayışına sahibiz? Günlük maişeti-
mizi elde ettikten sonra, ahiret için mi çalışıyo-
ruz? Endişelerimiz uhrevi olana mı yöneliyor?
Ahiret ve hesap kesin, yarın ve yaşam ihtimaldir.
'Yakin olanı zan olana terk etmeyiz' diyebiliyor
muyuz?

14
Allah ile Nasıl
Muamele Etmelisin?
Ebu Nuseybe

-2- Allah Seni Sevdiğinde


Eğer Allah'ın seni sevdiğini anladı isen, bunu
korumak için tüm gayretini göster. Bunun
kaybı insan için en büyük azap, dünyevî ve
uhrevî en büyük kayıptır.

K ardeşim, Allah'ın seni sevdiğini bir takım


alametler ile gördüğünde burada dikkat
edeceğin bir takım hususlar bulunmaktadır.
konusu olabilir mi? Şunu diyebilirim ki, bir mü-
min Allah'ın sevgisinden yoksun olamaz. An-
cak kişinin sevgisi Allah'tan başkasına yönelirse
Allah'ın bu sevgisine karşı muamelede bulun- o başka. Zira o bu güzel duygusunu fani olan,
mak, sevginin devamlı olabilmesi için gerek- her şeye muhtaç, Allah istemezse kılını kıpır-
mektedir. Bunları da şöyle maddeleyebiliriz: datamayacak kadar aciz olan insana yöneltmiş,
sevgiyi yaratan Allah'tan yüz çevirmiştir.
1. Allah'ı bu ihsanına karşılık sevmek
Allah'ın subhanehu ve teâlâ seni sevdiğini bildi- Allah sevgisi, kulda bitmeyen bir olgudur.
ğin zaman, O yüce zatın seni sevdiği gibi senin Kulun Rabbi'ne olan sevgisinin sonunun olma-
de O'nu sevmen gerekir. Çünkü ihsanın kar- ması, Allah'ın cemalinin sonunun olmaması
şılığı ancak ihsandır. Yani güzelliğin karşılığı gibidir. Zaten kalpler de cemali/güzelliği sev-
kötülük olmamalı, bilakis güzelliğin karşılığı meye meyyal yaratılmıştır. Bizim Rabbimiz de
da güzel olmalıdır. Sevgi de Allah'ın insana El-Cemil olan, kainattaki her şeyden güzel olan
bahşettiği en güzel duygulardan birisidir. Evet yüce zattır. Bu satırları okurken dahi Allah'ın
kardeşim, Allah kendisini seven kulları sever. sevgisinden kalplerimiz titremeli, huşu ile El-
Kulun, Rabbi'ne olan sevgisi ne kadar güçlü ve Cemil olana boyun eğmelidir.
sarsılmaz olursa, Allah'ın sevgisi de bu sevgiyi
tamamlayacaktır. 2. Allah'tan çok istemek
Allah ile muamelendeki anlayışının beşeri
Şunu unutma ki, Allah'a kendisini seven düşünce ve öngörülerden farklı olması gerekir.
kulundan daha sevimli hiç kimse yoktur. Allah Zira sen, insanlarla değil, Alemlerin Rabbi ile
seni sevdiğinde sana hiçbir korku olmayacak- muamele ediyorsun. Bu yüzden her durumu in-
tır. Niçin korkacaksın ki? Allah seni sevdiğinde sanlara kıyas etmemelisin. Buradaki muamelen
sana asla azap etmeyecek, seni cezalandırmaya- de Allah'ın sevgisini kazandıktan sonra ondan
caktır. O'nun cezasına müstahak olanlar, ancak çokça talepte bulunmandır. Hatta çok istediği-
buğz ettiği kimselerdir. ni düşünsen de bunu daha da çoğalt. Ne kadar
çoğaltırsan Allah'ın sana olan sevgisi kat kat ar-
Kişinin Allah'ın subhanehu ve teâlâ bu sıfatlarını ve tacaktır. Muharrem
fiillerini bilip de sevmemesi gibi bir durum söz 1434

Aralık’12 • SAYI: 11

15
Dua, istek vb. hallerle Allah'a yaptığın her
iltica/sığınma, Allah'ın sana olan muhabbetini
arttıracaktır. Allah kendisinden istenmesine
neden razı olmayıp, sevmesin ki? Elbette ki se-
vecektir! Allah subhanehu ve teâlâ insanların aksine
kendisinden istenmesini sever. Lakin insanlar
asla böyle değildir! Her geçen gün yaptığına
minnet eden, kendisinden istenildiğinde hoş-
lanmayan bir varlıktır insan. Kulun Allah'tan
çokça, her şeyi istemesi de onun Rabbine aidi-
yetini, bağlılığını gösterir.

Allah subhanehu ve teâlâ sevdiği kulları için "Ben- zarar vermeye gayret etseler, zerre kadar zarar
den istediği zaman ona kesinlikle veririm. Bana veremezler; ancak Allah'ın takdir edip yazmış
sığındığı zaman onu kesinlikle korurum" 1 buyur- olduğu şey müstesna. Artık kalemler kaldırıldı,
maktadır. yazılar kurudu."  3

Kim sana zarar vermeye kalkışırsa kalkışsın 3. Allah ile olan sevgini korumalısın
Allah'a sığınmakla meseleyi bitirmiş olacak- Allah'ın sana olan sevgisinin kaybolmasını
sın. İsterse tüm dünya ülkeleri toplansa, askeri istemiyorsan onu muhafaza etmelisin. Bu senin
Allah ile nasıl muamele etmelisin?

kuvvetlerini bir araya getirse, NATO'su ile de için en değerli bir hazine niteliğindedir. Nasıl
gelse Allah subhanehu ve teâlâ dilemediği zaman sana ki değerli eşyalarını bir yerde muhafaza ediyor,
asla zarar veremeyecektir. Çünkü sana yaşamı sürekli hesabını yapıyorsun, Allah ile arandaki
bahşeden Allah, onlara da bahşetmiştir. Her şey sevgi de böyle olsun. 'Ben bugün benim en sev-
onun kabzasındadır. "Ol" dediği zaman her şey diğim yüce zatın sevgisini bir nebze daha olsun
oluyorsa sorun nerede kardeşim? kazandım mı, yoksa bana olan sevgisini azalttım
mı?' diyerek sürekli muhasebeni yap.
Bak Allah subhanehu ve teâlâ bununla da kalmıyor,
"Kim benim veli kuluma düşmanlık ederse ben de Şunu unutma ki dünyevî ve uhrevî tüm
ona savaş açarım" 2 diye sevdiği kulu için savaş durumlarda asıl olan bir işin devamlılığı,
açacağını söylüyor. Bu savaşa karşı da teknoloji onun muhafazasıdır. Allah sevgisi de böyledir.
ile donanmış aciz müstekbirler nasıl karşı koya- Allah'ın sevgisini kazanmak bir merhale, bu
bilir? sevgiyi muhafaza etmek apayrı bir merhaledir.
Eğer Allah'ın seni sevdiğini anladıysan, bunu
Allah seni seviyor ve sen de Allah'ı seviyor- korumak için tüm gayretini göster. Bunun kaybı
san korkma kardeşim! Sevdiğin Rabbin izin insan için en büyük azap, dünyevî ve uhrevî en
vermezse gerçekleşmeyecek olan hiçbir durum büyük kayıptır. Allah'ın sevgisinden mahrum
seni korkutmasın. Sen Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi kalmak da kişi için en büyük hüsran olsa gerek.
ve sellem İbni Abbas'a radıyallahu anh öğrettiği kelime-
leri başucuna koy. Beden için ruh ne kadar önemli ise Allah
sevgisi de insan için o kadar önemlidir. Hatta
"Ey delikanlı! Sana birkaç kelime öğreteyim: bundan daha önemlidir. Çünkü ruh bedenden
Sen Allah'a ait hakları koru ki, Allah'da seni ayrıldığı andan itibaren beden hemen ölür. La-
muhafaza etsin. Allah'ı gözet ki, O'nu karşı- kin dünya hayatı devam edip, kişi Allah sevgi-
sında bulasın. İstediğin zaman Allah'tan iste. sinden mahrum olduğu, uzak olduğu müddetçe
Yardımı isteyecek olursan yine Allah'tan iste azap çekmeye, acı duymaya devam eder. Peki
ve bil ki; bütün ümmet toplanıp sana bir ya-
neden?
rar dokundurmaya çalışsalar, ancak senin için
Allah'ın yazdığı bir şeyin yararını dokundu-
Çünkü seven kişi için en büyük ceza, sevdiği
rabilirler. Yine bütün insanlar toplansa, sana
kimseden ayrılmasıdır. Çoğunlukla da sevdiği
kişinin sevgisini kaybeden kimse seveceği baş-
1. Buhari, Rikâk, 38.
2. Buhari 3. Tirmizi

16
ka bir kimse aramaya başlar. Ya onun gibi veya görülmesi de cennet nimetlerinden daha büyük
ondan daha iyisini arar durur. Ta ki nefsindeki olduğu gibi. Çünkü görülen zat, bu kâinatta en
bu açlığı giderip, kendisini rahatlatsın. güzel olan Allah'tır subhanehu ve teâlâ.

Bu sebeple kardeşim, Allah'ın sevgisini yi- Allah'ın sevgisini nasıl muhafaza edersin?
tirmemeye çalış. Sen, O'nun sevgisini muhafa-
za eder, sürekli muhasebeni yaparsan dünya ve Eğer sen Allah'ın sevgisini devam ettirmek
içindeki sana sevgili olan her şey gözünde küçü- istiyorsan, Allah'ın habibi olan Rasûlullah'a sal-
lür. Allah sevgisinden mahrum olan kişi dünya lallahu aleyhi ve sellem tabi olmalısın. Allah'ın sevgisi-

ve içindekilere karşı sevgi beslemekle nefsini ni iddia edip de Nebi'ye sallallahu aleyhi ve sellem tabi
bastıracağı gibi, Allah'ın sevgili dostlarından olmayan kimsenin bu iddiası geçersizdir. Zira
da uzaklaşacaktır. Çevrene bir bak! Ayakları bu bu imkânsızdır. Allah'ın en güzel örnek olarak
yolda sebat edemeyen bir çok kimse var. Allah'ı tanımladığı, vahyin canlı örneği Rasûlullah'a
kızdırıp, sevgisinden mahrum kaldıktan sonra sallallahu aleyhi ve sellem tabi olmak, Allah'ı sevmenin

yaptıkları onca haramın karşılığı olarak ayakla- tamamlayıcısıdır. Aslında bu, Allah'ı sevip sev-
rı bu yoldan kayıp, irtidat zehrini içtikten sonra memenin kriteridir.
bir anda dünya ehli olduklarını görürsün. Mal,
onun için bir ömür boyu koşacağı yem haline "De ki: Allah'ı seviyorsanız, bana uyun ki Al-
lah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın."  6
gelir. Yedikçe sevgisi ona karşı artacaktır. Hake-
za kadın da böyledir. Azdıkça azacak, şehvani
Kardeşim, Allah'a yemin olsun ki insanın
arzularını bastıramayacaktır. Allah sevgisinden
kalbinde Allah sevgisini tatmaktan daha lezzet-
mahrum olan kalp, dünya ve içindekilerin sev-
li, daha güzel bir şey yoktur. Hiçbir sevgi onun
gisine koşmaya mahkûmdur!
sevgisine kıyas dahi edilemez. Anne, baba, eş,
çocuk, mal vs... Her birinin sevgisi farklıdır. La-
Dünya onun için zahiren bolluk, batınen
kin Allah sevgisi bunlardan apayrıdır.
daracık bir hayat haline gelecektir. Onu sıktıkça
sıkan bir işkence aleti misali en sonunda onu bu "İman edenler Allah'ı daha çok severler."  7
hal üzere öldürecektir. Zira Allah'ın sevgisinden
ve O'nu zikretmekten mahrum kalmıştır. Allah'tan kendim için, senin için Allah'ın
sevgisinin lezzetini dünyada tadan ve tattıkça
"Kim benim zikrimden yüz çevirirse onun için
imanı artıp, dünya ve içindeki Allah'ı hatırlat-
dar bir geçim vardır."  4
mayan her şeye sevgisi azalan kullarından kıl-
Bu dünyada Allah'ın sevgisinden mahrum masını istiyor, bizleri sevgisi üzerine toplayıp,
olmasının yanında, kişi için kötü son da kıya- kıyamet gününde cemalinden mahrum bırak-
met gününde Rabbinden mahrum kalmasıdır. mamasını niyaz ediyorum.
Dünyada sevgiden mahrum kalan kimsenin
sonu, Allah'ın zatından da mahrum kalmak ola-
caktır. O'nun cemalini göremeyecek, cennetine
giremeyecek ve çılgın alevlerin dostu olacaktır.

"Hayır! Onlar şüphesiz o gün Rablerinden


(O'nu görmekten) mahrum kalmışlardır. Sonra
onlar cehenneme girerler."  5

Burada dikkat edeceğin bir husus da şu ol-


malıdır: Allah'tan mahrum kalmanın cehen-
nem azabından daha önce zikredilmesi, bunun
cehennem azabından daha şiddetli olduğunu
göstermektedir. Buna mukabil Allah'ın ru'yeti/

Muharrem
4. 20/Taha, 124 6. 3/Ali İmran, 31 1434
5. 83/Mutaffifin, 15-16 7. 2/Bakara, 165

Aralık’12 • SAYI: 11

17
Genel Olarak Arapların Durumu Siyer Notları
Enes Yelgün enesyelgun@tevhiddergisi.com

Mekke Şirk Toplumunun


Kör Cehaletinden
21. Yüzyılın Diplomalı Cahillerine
Allah, belirlediği dostluk-düşmanlık
anlayışından azıcık bir sapma ihtimalini dahi
cahillik olarak tanımlıyor. Öyleyse Allah'ın ‘sev'
dediğine düşmanlık, ‘düşman ol' dediğine
yakınlık, apaçık bir cehalettir.

M ekke cahiliyesinde, düzenli kurumlar ile


yapılan bir eğitim faaliyeti söz konusu
değildi. Doğal olarak da insanların büyük bir
yorlardı. Bu işi, direkt Yahudi ve Hristiyanlara
giderek yaptıkları gibi, bazen de ehli kitabın
kaynaklarını okuyan Varaka Bin Nevfel gibi
bölümü, okuma-yazma bilmiyordu. Bilenler ise kendi içlerinden olan insanlara giderek gerçek-
ya toplumsal konumları itibarı ile, ya da kendi leştiriyorlardı.
uğraşları sonucunda bu meziyete erişmişlerdi.
Peygamber'in sallallahu aleyhi ve sellem, vahyin gel-
Zaten toplumun o günkü hali de okuma-yaz- diği ilk anlarda, yaşadığı durumun ne olduğunu
maya sadece diplomatik bazı işlerde ihtiyaç du- anlayabilmek için Hatice annemizle Varaka'ya
yacak şekilde idi. Bu açığı kapatacak Mekke'nin gitmeleri buna verilebilecek bir örnektir.
eşrafından olan insanlar da mevcuttu.
Hiç şüphesiz şirk toplumunda bilgi akışını
Halk ise, dini ve dünyevi meselelerle alakalı sağlayan en önemli mekanizma, Mekke'de ku-
bilgi eksikliğini farklı şekillerde gidermeye çalı- rulan panayırlar ve orada söylenen şiirlerdir.
şıyordu. Örneğin, genellikle sıkıntılarına çözüm
bulmak için gittikleri kahinlere, bilmedikleri Onlar okuma-yazma bilmiyorlardı belki
herhangi bir mesele hakkında malumat sahibi ama, Allah subhanehu ve teâlâ tarafından bahşedi-
olmak için de başvurabiliyorlardı. Şirk toplumu len müthiş bir ezber yeteneğine sahiptiler. Bir
için bu, kesin bir bilgi kaynağı idi. dinleyişte yüzlerce beyitlik şiirleri ezberleyebi-
liyorlardı. Özellikle hac mevsimlerinde kuru-
Aynı şekilde ehli kitaba mensup kişilere de lan panayırlarda şairler dini, dünyevi ve ahlaki
'kitap sahibi' olmaları nedeniyle farklı bir gözle meselelerle alakalı şiirler söylüyorlar, vermek
bakıyorlar ve zaman zaman onlara da danışı- istedikleri mesajları bu vesile ile iletip, bir nevi

18
kamuoyu oluşturuyorlardı. İnsanlar da bu şi-
irleri ezberleyip bilgi eksikliklerini kapatmaya
çalışıyorlardı.

Kısaca çizmeye çalıştığımız bu tablo bize


şunu anlatıyor:

Mekke toplumu hakiki manada bir cahiliye


içerisinde idi. Dünyalarını imar edecek, yaşam
standartlarını yükseltecek, hayatlarını kolay-
laştıracak, kültürel seviyelerini etraflarındaki
uygarlıkların seviyesine çıkartacak bilgi biriki-
minden yoksundular. onlara düşmanlık beslemesidir. Elbette bu dost-
luk ve düşmanlığın nasıl olacağının tafsilatı var.
Ama bundan da önemlisi, hem onlara hem Fakat biz konuyu genel hatları ile özetleyen bir
de medeniyet düzeyi yüksek o günün impa- ayet aktarıp, daha sonra da açıklamaya çalıştı-
ratorluklarındaki halklara 'cahiliye toplumları' ğımız cehalet meselesiyle bağlantısını zikrede-
denmesinin sebebi Allah subhanehu ve teâlâ hakkın- ceğiz.
daki bilgisizlikleriydi. Onlar Allah'ı tanımıyor-
lardı. O'na şirk koşarak ibadet ediyorlardı. Dostluk-düşmanlık konusunu şu ayet özet-
ler:
Vahiyle aydınlanıp Rabblerini doğru bir
şekilde tanıyıncaya, bu vesile ile yeryüzünün "İbrahim'de ve onunla beraber olanlarda sizin
efendileri oluncaya kadar cahiliye bataklığında için güzel bir örnek vardır. Hani onlar kavimle-
debelenmeye devam ettiler. rine: 'Muhakkak bizler sizden ve Allah dışında
ibadet ettiğiniz şeylerden uzağız. Sizi tekfir ettik.
Kitap ve Sünnet ışığında, cehalet kavramı- Yalnızca Allah'a iman edinceye kadar bizimle
sizin aranızda düşmanlık ve kin ebediyyen baş
nın ne olduğunu incelemeye devam ediyoruz
göstermiştir.' demişlerdi."  1
inşaallah. Daha önce Allah'ı tanımama, ahiret
gününden yoksun ve dünyaya endeksli yaşa- İbrahim'in aleyhisselam babasının dahi bu toplu-
ma, günahlara meyletme hallerini cehalet ola- luk içinde olması onu, ayette belirtildiği şekilde
rak isimlendirildiğini gördük. Ayrıca bunların kin ve düşmanlık göstermesinden alıkoyma-
hepsinin günümüz okullarında var olduğunu mıştır.
da örneklerle anlattık.
Allah'ın kullarına merhameti sonsuzdur. Ki-
Allah subhanehu ve teâlâ izin verirse bu yazımızda tabında bize dostluk-düşmanlığın nasıl olması
da bir kaç noktaya değinip cehalet kavramını gerektiğini göstermekle yetinmemiştir. Aynı
incelemeyi tamamlayacağız! zamanda bu anlayıştan çok da az bir sapma ha-
linde dahi ne olacağını da yine Peygamberleri
Kitap ve Sünnete Muhalif Dostluk- üzerinden örnek vererek öğretmiştir. İşte o ör-
Düşmanlık Anlayışı Cehalettir nek Nuh'tur aleyhisselam.
Dostluk-düşmanlık Kur'an ve Sünnetin ön-
gördüğünden ne kadar farklı olursa, kişinin Dokuzyüzelli senelik davetine sadece kav-
imanı da o oranda olumsuz etkilenir. İnsanın minden değil ehlinden de karşı çıkanlar ol-
'Ben iman ettim.' demekle imanının tamam ol- muştu Nuh'un aleyhisselam. Onlardan bir tanesi de
mayacağı muhakkak. Olmakla beraber imanın oğluydu. Artık azap hak olup da helak, önüne
sıhhat ve kemal şartlarına da dikkat etmesi ge- gelen her şeyi sürüklemeye başlayınca, bir avuç
rekir. mümin gemiye binip selamete erdiler. Bu sırada
Nuh aleyhisselam selden korunmaya çalışan oğlunu
İşte bu sıhhat şartlarından bir tanesi de görünce fıtri duyguları kabardı ve Rabbine ni-
Müslümanın, sadece İslam'ı ve Müslümanları Muharrem
sevmesi, şirkten ve müşriklerden de nefret edip, 1434
1. 60/Mümtehine, 4

Aralık’12 • SAYI: 11

19
yazda bulundu: Kendi vatandaşları için dahi böyle sınıf-
landırmaya giden ve bunu çocukların zihnine
"Nuh, Rabbine dua edip dedi ki: 'Rabbim, be- kazımayı amaç edinen bir eğitim sistemi, başka
nim oğlum da şüphesiz benim aile halkımdan- devlet ve milletlere nasıl bakar? Elbette onlar da,
dır. Senin vaadin ise elbette haktır ve sen ha- Müslüman olsun ya da olmasın TC. rejimine
kimlerin hakimisin.' "  2 destek verdikleri müddetçe dost, çıkarlar çatış-
tığında ise amansız düşmandır.
Aldığı cevap ise konumuza ışık tutacak ni-
telikte: Nuh aleyhisselam vesilesiyle öğrendiğimiz ger-
çeği tekrar ederek bu başlığı bitirelim: Hangi
"Allah buyurdu ki: 'Ey Nuh! O senin ailenden
değildir. Çünkü onun işlediği salih olmayan bir ırktan, ülkeden ve mevkiden olursa olsun Müs-
ameldir. Öyleyse bilmediğin bir şeyi benden lümanın dostu sadece Müslümandır. Düşmanı
isteme. Ben, cahillerden olmayasın diye sana ise müşriklerdir. Velev ki bu müşriklerle aynı
öğüt veriyorum.' "  3 ülkeyi, ırkı veya aileyi paylaşsın.

Evet! Mesele çok net. Allah, belirlediği Bu anlayışı ters-yüz eden herkes cahildir.
dostluk-düşmanlık anlayışından azıcık bir
sapma ihtimalini dahi cahillik olarak Bu inanıştan başka bir inancı yaymaya
tanımlıyor. Öyleyse Allah'ın 'sev' de- çalışan bütün kurumlar, adları eğitim
diğine düşmanlık, 'düşman ol' dedi- yuvaları olsa da asıl itibari ile cehalet
ğine yakınlık, apaçık bir cehalettir. merkezleridir.

Kur'an'ın cehalet dediği Ahlaki Tüm


bu durum, körpecik zihinler Bozukluklar Cahillik
bilgi ile aydınlansın diye Hangi ırktan, ülkeden Alametidir
siyer notları

gönderilen günümüz ve mevkiden olursa olsun


Müslümanın dostu sadece Yakup'un aleyhisselam
okullarında en bariz
Müslümandır. Düşmanı ise birçok çocuğu vardı.
şekli ile vardır. Şeri- müşriklerdir. Velev ki bu Hepsine ilgi göster-
atı, halifeliği ortadan müşriklerle aynı ülkeyi, ırkı mekle beraber Yusuf 'a
kaldıran, İslamî yaşantı- veya aileyi paylaşsın. aleyhisselam ayrı bir sevgi besli-
nın her zerresine karşı çıkan
yordu. Diğer kardeşler bu du-
Allah subhanehu ve teâlâ düşman-
rumdan hoşnut olmuyor, şey-
larından bu kurumlarda övgü
tanın kışkırtmaları ile kıskançlık
ile bahsedilmekte; onlara muha-
damarları kabarıyordu. Babalarının
lefet edip de şeriatı savunanlar ise
sevgisinin sadece kendilerine has
düşmanlık besletecek her türlü sıfat-
olması gibi bencilce bir düşünce-
la beraber anılmakta, zihinlere böyle
ye kapılıyorlardı. Bu düşünce onları
nakşedilmektedir.
Yusuf 'tan aleyhisselam bir an önce kurtulma ka-
rarı almaya itti ve bunu pratiğe de döktüler.
Bir insanı sevmek için Müslüman olması
Kuyuya attıkları Yusuf aleyhisselam için artık yeni
ölçü değildir bu eğitim sistemine göre. Ölçü
bir hayat başlıyordu.
Türk olmak ya da yumuşatılmış ifade ile TC.
vatandaşı olmaktır. Hatta bazen bu sıfatlar bile
Allah uzun yıllar sonunda Yusuf aleyhisselam
sevgiyi hak etmek için yetmiyor. İlla ki bu re-
ile kardeşlerini tekrar bir araya getirdi. Fakat
jimin bekası, geleceği için çalışmak gerekiyor.
bazı farklılıklarla... Yusuf aleyhisselam artık melik-
Tabi doğal olarak Türk veya TC. vatandaşı ol-
ti. Kardeşleri ise o melikten erzak talep etmeye
masına rağmen sisteme muhalif fikirler benim-
geliyorlardı. Onlara yardım etmeme, hatta hatta
seyen kimseler de düşman sınıfına dahil oluyor.
onları cezalandırma gücü olmasına rağmen Yu-
Hain, gerici vb. sıfatlarla damgalanıyor.
suf aleyhisselam böyle bir şeye girişmedi. İlk önce
kardeşlerinin ihtiyaçlarını gördü, daha sonra da
2. 11/Hud, 45 kendini tanıtıp hepsini affetti.
3. 11/Hud, 46

20
Önümüzde iki tablo var: İlkinde kıskançlık...
Vesveselere her daim kapılarını açan zihinler ve
kalpler... Bencillik ve sonucunda zulüm.

Diğer tarafta ise onca mazlumiyete rağmen


afv, merhamet, hoşgörü...

Bu iki tabloyu bu kadar belirgin şekilde


birbirinden ayıran şey ise Yusuf aleyhisselam ile
kardeşlerinin beslendiği kaynakların farklılığı.
Yusuf aleyhisselam ilmin bizzat kendisi olan vahiy
ile yol alırken, kardeşleri bundan habersiz bir
halde şeytanın vesveseleri ile hareket ediyorlar.
İşte bu halleri Yusuf aleyhisselam tarafından "cahil-
lik" olarak adlandırılıyor:

"Yusuf dedi ki: Siz cahiller iken Yusuf'a ve kar-


deşine neler yaptığınızı biliyor musunuz?"  4

Şimdi yüzümüzü bugünün ilim yuvaları


olarak gösterilen okullara çevirelim. Acaba bu
okullar Yusuf aleyhisselam gibi vahiyle beslenen
fertler mi yetiştiriyorlar, yoksa kardeşleri gibi
bencil, kıskanç ve daha birçok olumsuz vasfı Allah'ın Emirlerini Umursamamak
üzerinde taşıyan fertler mi?
Cehalettir
'Önemli olan senin başarılı olmandır. Bunun Musa aleyhisselam zamanında bir cinayet ger-
için ne yaparsan mubahtır. Diğer insanlar seni çekleşmişti. Fakat bu eylem faili meçhul olarak
ilgilendirmez.' diye özetleyebileceğimiz anlayış, kaldı. Maktulün ailesi Musa'ya aleyhisselam gelip
eğitim hayatı boyunca bu çocuklara verilmiyor katilin bulunmasını istedi. Allah da subhanehu ve teâlâ
mu? birçok hikmeti fiil gerçekleştikten sonra ortaya
çıkacak olan "...Bir sığır kesin!..." 5 emrini verdi.
Bugün eğitime yön verenler ne yaparlarsa Yaşadıkları onca zulümden, senelerce içinde bu-
hemen Avrupa'daki sistemi örnek gösteriyorlar. lundukları zelil hayattan ve Firavun'dan onları
Peki şu anda Avrupa'nın durumu nasıl? Ora- kurtaran Allah, kolayca yapılabilecek bir emir
daki eğitim tezgahından geçen gençler de 'ben' vermişti.
duygusu o kadar güçlü ki; hayatının büyük bir
bölümünde ona destek olmuş ailesini bile ilk Fakat fıtratları ters-yüz olmuş bu kavim
fırsatta terk edip yalnız yaşamaya başlıyor. Ha- Allah'ın emirlerini ilk önce önemli-önemsiz
yatta elde edeceği birikimleri en yakınındakiler- olarak kategorize ediyor, sonra da önemli gör-
le dahi paylaşmamak için böyle çaba gösteren düklerine güçlerinin yetmediğini söyleyerek
eğitimli(!) bir fert, acaba diğer insanlarla nasıl sorumluluktan sıyrılmaya çalışıyorlardı. Aynen
muamele eder? cihad emri verildiğinde Peygamberlerine, "Ora-
da kuvvetli bir kavim var. Sen ve Rabbin gidin,
Bu ahlak ve vahyin nurunun aydınlatmadığı savaşın." 6 dedikleri gibi, önemsiz gördükleri
günümüz okullarının cehalet merkezi olduğuna emirleri ise işlerine gelmediği müddetçe yap-
dair sadece bir örnek. Daha birçok ahlaki bo- mamak için her türlü yola başvuruyorlardı.
zukluğun menbaı olan bu mekanları, ilim yuva-
ları olarak görmek de ayrı bir çelişki olsa gerek. İşte Allah'ın "bir sığır kesin" emri de onlara
göre gayet önemsiz bir emirdi. Umursanıp da

Muharrem
5. 2/Bakara, 67 1434
4. 12/Yusuf, 89 6. 5/Maide, 24

Aralık’12 • SAYI: 11

21
yerine getirilecek türden bir şey değildi. O yüz-
den meseleyi cıvıklaştırıp sorumluluktan kur-
tulma hesapları yaptılar:

"Bir zamanda Musa kavmine: 'Allah size bir


inek boğazlamanızı emrediyor.' deyince, 'Bizi
alaya mı alıyorsunuz?' dediler. O da: 'Cahiller-
den olmaktan Allah'a sığınırım.' dedi. "  7

Burada Musa'nın aleyhisselam cevabı bizim


için önemli. Çünkü ayette, Allah'ın emirlerin-
den kurtulmak için kaçak yollara başvurmak,
O'nun dinini alay edilebilecek bir mevzu olarak
göstermek cahillik olarak tescilleniyor. Din, en
basit gibi gözüken konusundan en üst seviye-
lerde farz edilen meselelerine kadar bir bütün-
dür.

İslam'ı değil, küfrü ihya etmeyi amaçlayan


bugünkü eğitim kurumları işte bu yönden de
cehalet yuvalarıdır. Bir diploma alabilmek için
görmezden gelinen emir ve nehiylerin haddi
hesabı yok. Hepsini anlatma imkanımız olma-
dığı için yaşadığımız toplumda kendilerini din- cekler? Aynen şöyle:
dar olarak görenlerin sözde önem gösterdikleri
siyer notları

cuma namazı ve örtünme meselelerini örnek 'Evet! Allah'ın emirleri çok önemli. Ama ba-
vermekle yetinelim. zen onlardan daha önemli şeyler de olabiliyor.
Demek ki Allah'ın emirlerini, duruma göre yap-
Ufak yaşlardan itibaren özellikle yaz ayla- sam da olur.'
rında ailesi tarafından cumaya götürülen ve bu
amelin ne kadar önemli olduğu anlatılan çocuk, Okulda diploma için cumaya gitmeyen, ya-
okul başlayınca ne yapar? Eğer cuma ders saati rın mesai saatine denk geldiği zaman da gitmez.
ile çakışıyorsa elbette ki ders tercih edilir. Hele Bugün eğitimi yarım kalmasın diye başını açan,
hele sınav varsa cuma kimsenin aklının ucun- yarın işte çalışabilmek için ya da sevdiği ve ev-
dan bile geçmez. 'Cuma kılmazsan Allah affeder. lenmeyi düşündüğü kimse için de açar. Artık
Ama sınavı kaçırırsan öğretmen affetmez!' gibi ne- Allah'ın emirleri onun için, zamana ve şartlara
reden tutsan elinde kalacak bir anlayış devreye göre yapıp-yapmama özgürlüğü olan basit şey-
girer. lerdir.

Aynı şey kız öğrencileri için başörtüsü mese- İşte okullarda, doğrudan veya dolaylı olarak
lesinde ortaya çıkar. Her ne kadar günümüzde- kalpleri Allah'ın emirlerine karşı umursamaz
ki örtünme çeşidinin İslam'la bir alakası olmasa hale getiren şeyle, Yahudilere "cahil" damgası
da geleneksel din algısı kız çocuklarını bu şekil- vurduran şey aynıydı.
de örtünmeye sevk eder. Fakat bunun istisnası
okuldur. Eğer işin ucunda eğitim, daha doğrusu Öyleyse cehalette de ortaktırlar.
diploma varsa o zaman başörtüsü emri günün
6-7 saatinde görmezden gelinebilir! Şimdi bu Sonuç
iki örneği ve sırf okulda okuyabilmek için çiğ- Müslüman, hayatında sadece Allah'ı subhanehu
nenen daha onlarcasını düşünelim. Karakterle- ve teâlâ razı etmekle meşgul olmalıdır. İnsanların

rinin oturmaya başladığı bu dönemde taptaze yaptığı Rabbani olmayan övgü ya da eleştiriler
zihinler, bu çelişkiyi akıllarına nasıl kaydede- kulluk yolunda mümini frenlememeli. Bu du-
rum okul meselesinde de böyledir. Islah edici
7. 2/Bakara, 67 görünümündeki yol kesiciler çocuğunu okula

22
göndermiyor diye: 'Çocuğun cahil kalacak, diplo- tı daha iyi tanıma, O'nun kudretine yakından
masız yaşayacak!' gibi eleştirilerle onu etkileme- şahitlik etme, insanlara fayda verecek ve yer-
ye çalışacaktır. Bizim için ölçü insanların değil yüzündeki yaşamlarını kolaylaştıracak bilgiler
Allah'ın kime cahil deyip, demediğidir. Allah edinme... Küfür devletlerinin bugün gerçekleş-
ise, bugünün eğitim kurumlarından kendini tirdiği uzay çalışmaları ise devletler arası gövde
koruyanı değil, bilakis içinde bulunduğu şu hali gösterisi, diğer devletleri ezme, elde edilecek
ile günümüz okullarında eğitim görenleri cahil bilgileri sadece kendi çıkarları için kullanma
olarak vasıflandırmaktadır. gibi amaçlar taşımaktadır. Bunların hepsi ise
bırakın gelişmeyi, aksine dünyada çatışmayı
Öyleyse bize düşen çocuklarımızı bugünün körükleyici, fesadı arttırıcı şeylerdir.
eğitim kurumlarından uzak tutmaktır, ki; cahil
kalmasınlar! Halifelik görevini hakkıyla yerine getirmeye
çalışan Müslüman fert, Allah'ın dinini yeryü-
Notlar züne hakim kılma konusunda zaten gevşeklik
Son iki yazımızda yapmaya çalıştığımız şey; göstermez.
Kitap ve Sünnet'in cehalete getirdiği tanım ışı-
ğında okulları tahlil etme gayretidir. O yüzden Bununla beraber ikinci görevini yerine ge-
bu başlığın altına girmeyen, ama şu anda okul- tirmek için de çaba sarfetmelidir. Bu da ancak
larda var olan bazı küfür ve haramlara değin- belli bir bilgi birikimi ile olur. İşte asıl sorun
medik. Putun önünde saygı duruşunda bulun- burada başlamaktadır. Çünkü günümüzde ca-
ma, şirk bayramlarına katılma vb. bunlardan hili sistemler bilgiyi kendi tekeline almışlardır.
bahsetmememiz onları yok saydığımız anlamı- O sistemin içerisine dahil olmadan bu bilgiden
na gelmemeli. İleride bağlantılı konular geldik- pay almak çok zordur. Ama imkansız değildir.
çe o fiillere de değineceğiz inşaallah.
Müslümanın önünde iki yol vardır: Müslü-
İnsan Allah'ın yeryüzündeki halifesidir. Bu- man kolaya kaçıp son iki yazımızda halini anlat-
rada yaşadığı müddetçe iki temel görevi vardır. tığımız eğitim kurumlarına girecek ya da alter-
İlki, asıl olan görevidir ki o da, 'Allah'ın dinini natif yollar üzerine kafa yoracaktır. İlk ihtimalin
yeryüzüne hakim kılmak'tır. İkinci görev ise Müslümanın ismi ile yanyana zikredilemeyece-
'Tüm insanlığın yaşantısını kolaylaştıracak şekilde ğini artık öğrendik. Öyleyse ikinci ihtimal üze-
dünyayı imar etmektir.' rine yoğunlaşmak gerekir.

Zaten bu yüzden Allah subhanehu ve teâlâ her in- Allah'ın zorlaştırdığını kolaylaştıracak, ko-
sanı farklı şeylere meyilli yaratmıştır. Eğer her- laylaştırdığını zorlaştıracak yoktur. Biz niyeti-
kes aynı yeteneklere sahip olsaydı dünyayı imar, mizi halis kılar, Müslümanların işleriyle ilgile-
sadece bir yönden olurdu. Mesela bütün insan- nenlerin ihtiyaç duyulan alanları tespit ettikten
ların tıp ilmine meraklı olduklarını hayal ede- sonra yapacakları yönlendirmelere göre hareket
lim. Dünyada belki hiç hastalık kalmazdı ama edersek, inşaallah halifelik görevini hakkıyla ye-
bunun dışında hiçbir alanda da gelişme olmaz- rine getirmiş oluruz.
dı. Fakat Allah merhametinden ötürü insanları
farklı özelliklerde yaratmıştır. Dualarımızın sonu Alemlerin Rabbi olan
Allah'a hamddır.
İnsan, genellikle bu iki görevden ilkini unut-
muş, hep ikincisi ile meşgul olmuştur. O yüzden,
Allah'ın dinini yeryüzüne hakim kılma görevini
yerine getirmeden gerçekleştirdiği dünyayı imar
çabası, ona fayda değil zarar getirmiştir.

Bunu daha iyi anlayabilmek için şöyle bir ör-


nek verelim: İslam devletinin yapacağı bir uzay
çalışmasını ve bu faaliyetin amacını düşünelim. Muharrem
Ne olabilir? Allah'ın görsel kitabı olan kaina- 1434

Aralık’12 • SAYI: 11

23
Fikriyat
Özcan Yıldırım ozcanyildirim@tevhiddergisi.com

Yeniden
İman Çağrısı -4-
2. Kalp Katılığının Hissedilmesi Kalp katılığı öyle bir hale gelir ki; dünyada

K albin hakikati ile ilgili bir takım bilgileri karşılaşılan ve esas itibari ile insana vaiz nite-
paylaşmaya gayret etmiştik. Bahsettiğimiz liğinde olan birçok olay kendisini teğet geçer.
üzere kalp, hızlı hareket eden, çabuk dönen bir Yani kişi, o gördüklerinin etkilenmez, etkileşim
organdır. Bunun yanında kalp, etkilenen bir haline girmez. Kalp artık işlevsiz bir hale gelir.
organdır. Herhangi bir ortamda kalp hemen Örneğin, ölüm kişi için en güzel vaiz, en güzel
etkilenmektedir. İnsanoğlu sosyal bir varlık nasihatçi, en çok etkilenilen bir olaydır. Lakin
olduğundan ötürü, diğer insanlarla etkileşim günahlarından dolayı nasırlaşmış, katı bir kalbi
halindedir. Dolayısı ile ya etkileyen veyahut olan kimsenin hayatına zerre etki etmez. Bakar-
etkilenen bir konumdadır. Kalp de kendisine sınız ölen kendi ellerinde ölmüş, elleriyle yıka-
gönderilen hayır ve şer oklarından birisine ica- yıp, sırtında taşıyıp, defnetmiş lakin hayatında
bet edecektir. Kendisi Allah'ın zikri ile donan- ölümün kendisini de bir gün bulacağı şuuru ve
mış ise, etkilenen bir pozisyonda olmayacaktır. buna dair salih bir hayat arama gayesi kendisin-
Lakin bu söz konusu değilse o zaman kalp, dış de bulunmamaktadır.
etmenlerden etkilenen ve dolayısı ile gitgide ka-
Bir ilim ehli veya bir davetçiyi dinlemekteyiz.
raran ve ağırlaşan, ağırlaştıkça bedene etki eden
Aslında okuduğu her ayet ve anlattığı her mesele
bir organ haline gelir.
ilk iman dairesinden içeri girdiğimiz zamanlar-
Günahlara çabuk dalan ve bunun geçici lez- da tüm gemileri yaktığımız, her şeyimizi feda et-
zetini vücudunda bir uyuşturucu gibi hisseden tiğimiz zamanları çağrıştırır bize. Lakin bunun
kişinin kalbi artık taşınmaz, içerisine Kuranî üzerinden o kadar zaman geçmiştir ki; anlatılan
damlaları almayan bir taş, kaya haline gelir. Taş hakikatler, yazılan anı defterleri arasında kal-
gibi olan kalp, ne üzerinde bitki bitirir, ne de mıştır. Eskiyip duvara monte edilen bir portre
içinde bir şey barındırabilir. misali sadece baktıkça hatırlanır…

"Sonra bunun ardından kalpleriniz yine katı- Kuran, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ve as-
laştı; taş gibi, hatta daha katı oldu. Çünkü taş habının tüylerini diken diken eden, uykularını
vardır ki, içinden ırmaklar fışkırır. Taş vardır ki kaçıran, gözyaşlarına boğan bir kitap iken 'Ne-
yarılır da içinden sular çıkar. Taş da vardır ki, den bende bu hissiyatların hiçbirisi olmamakta?'
Allah korkusuyla (yerinden kopup) düşer. Allah, diyerek bunun sebebini ve ilacını aramalıyız.
yaptıklarınızdan hiçbir zaman habersiz değil- 'Kur'an o dönemde inir ve sahabiler bunu canlı
dir."  1 canlı müşahede etti de ondan' diyecek nefsimiz.
Tabi ki bu doğrudur. Lakin ya ondan sonrakileri
Allah subhanehu ve teâlâ kalp katılığını taştan da bu dine hararetle sarılmaya iten nedir? Asrımıza
öteye benzetmektedir. Zira en işlevsiz görünen bakalım. Nice ilim ehli zalim/kafir sultanların
taşlardan dahi ya sular fışkırır veya Allah'ın kor- önünde hakkı haykırıyor, nice yiğitler Allah'ın
kusu ile yerinden kopar. ayetleri ile meydanlara iniyor, nice Allah'ın di-
nin hizmetkarı gençler koşuşturuyor…
1. 2/Bakara, 74

24
Kalp katılığının tek ilacı zikir ve ibadettir. yetinir, yetinmek de yetmez bu az amelleri ile
Lakin bu ibadet gözlerden ırak, insanların rü- övünür. Hatta kendini daha dünyada iken Fir-
yalarla boğuştuğu, Âlemlerin Rabbi'nin yeryüzü devs'lerde, tahtlarda, hurilerin koynunda zanne-
semasına inip "İsteyen yok mu vereyim?" 2 diye der. Acaba 'Bu gevşekliğin zirvesinde, damarlara
seslendiği gecede olmalıdır. Zira Es-Settar olan işlenen bu iman zayıflığını nasıl kırmalıyım?' diye
Allah örtü olarak yaratılan o zamanlarda bağış- çabalaması gerekmez mi?
lanma dağıtır.
İbadet ve taatlerdeki gevşekliğin asıl merke-
Unutmayalım ki, demiri dahi Davud'a zi, zihinde beslenen amellere güven olgusudur.
aleyhisse-
lam yumuşatıp ona musahhar kılan Allah'ın, ken- Bunun dışa yansıması da yapılan amellerin içi-
di ismi ile kaya gibi olan kalpleri parçalaması zor nin boşalmasıdır. Örneğin namaz insanın Rabbi
bir şey değildir. O'nun ismi ile zor olan nice işler huzurunda durduğu en lezzetli ibadet olmalıdır.
en kolay bir mesele haline gelecek, kaldırılama- Lakin kalp hastalığı başladığı anda önce ibadet-
yan birçok yükümlülük hafifleyecektir. Muhak- ler özelliğini yitirmeye başlar ve yapılan bu iba-
kak ki o bir şeye ol dediği zaman hemen olur! dette tembellik gözle görülür dereceye gelir.

3. İbadet ve Taatlerde İslam bizi olayların hakikati ile ilgilendir-


Gevşeklik ve Tembellik memiştir. Sadece bir takım kıstaslar vermiştir
ki bunlarla kendimizi ölçelim. 'Acaba muhsinler,
Bu sorun da iman zayıflığının dışa yansıma- muhlislerden miyim, yoksa münafık ve hastalıklı
larından bir tanesidir. Aslında gevşeklik veya kişilerden miyim?' diye belirtilere bakmamız ge-
tembelliğin daha da derinlerinde bunu tetikle- rekir.
yen bir zihniyet yatmaktadır. Bu zihniyet, gev-
şeklik ve tembelliği/miskinliği besleyici konum- Allah subhanehu ve teâlâ münafıkları Nisa suresin-
dadır. Bu anlayış da Müslümanların kendilerini de tanımlarken, kendimize pay biçeceğimiz bir
inançlarından ve yaptığı amellerinden dolayı ölçü vermiştir. "Münafıklar, Allah'ı aldatmaya
güvende hissetmesidir. çalışırlar. Allah da onların bu çabalarını başlarına
geçirir. Onlar, namaza kalktıkları zaman tembel
Bunu daha da açacak olursak, Müslüman bir tembel kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar ve
kimse çevresinde Allah'a şirk koşan, Allah'ın Allah'ı pek az anarlar."  3
hakkını yeryüzünün azgın tağutlarına veren
kimseleri görmekle beraber, onların çoğun- Namaza tembelce kalkmak, insanlara göste-
luk, Müslümanların azınlık olduğunu görünce riş yapmak, Allah'ı çok az zikretmek… Münafık-
hamd etmesinin yanında Allah'ın seçkin kulu ların tanımlamasını, Allah'ın çizdiği bu portreyi
olduğu zannına kapılabilir. İşte bu durum onu, akıllarımızdan çıkarmamalı, sürekli ders alaca-
insanların arasında nadir olduğu, amellerinin ğımız bir durum haline getirmeliyiz.
de çok değerli olduğu düşüncesine götürebilir.
Bu düşüncenin sonunda da Allah'ın cennet vd. Namazın tembelce eda edilmesi, onu içi boş
nimetlerini yapmış olduğu amellerle kazandığı hale getirmeye götürecektir. Artık içerisinde hiç-
düşüncesi, fikren olmasa da fiilen yerleşir. Söy- bir şey olmayan ruhsuz bir ibadetle karşı karşıya
lemde Allah'ın vadettiği nimetlerine ulaşmanın kalınacaktır. Nasıl ki; Ruhsuz bir cesedin kadri
zorluğunu ifade etmesinin karşılığında yapılan kıymeti yoksa Allah katında, içinde Allah'ın az
ameller o kadar az ve aleladedir; ki bu da şaşıl- hatırlandığı, dünyalık birçok meselenin halle-
maya müstahaktır. dildiği namazın da Allah katında değeri yoktur?
Allah muhafaza belki birçok amel O'nun katında
Nebi sallallahu aleyhi ve sellem geçmiş ve gelecek gü- yazılmamış, boşa kürek sallamış olabiliriz.
nahlarının affına nail olmasına rağmen ayakları
şişene kadar namaz kılıyor, yine Allah'tan istiğfar İbadetlerdeki gevşeklik ve tembelliğe o iba-
diliyor, sahabe de onca amellerine rağmen nifak- deti vaktinde eda etmeme konusu da dâhildir. O
tan ve kendi akıbetlerinden endişe ediyorlardı. ibadeti zamanında yapmamakla, vaktinde eda
etmekten elde edilen ecri kaçıracağı gibi, ibadete
Ne acıdır ki, bir Müslüman yaptıkları ile ne kadar önem verdiği de ortaya çıkmış olur. Ay- Muharrem
1434
2. İbni Mace, Sünenler 3. 4/Nisa, 142

Aralık’12 • SAYI: 11

25
rıca kişi bununla, o ibadetten dolayı kazanacağı bir söz değildir.
ecre, Allah'ın mükâfatına da önem vermediğini
izhar etmiş olur. Kab b. Malik'in radıyallahu anh karşısında bizim
imanımız mı daha kuvvetlidir? O ki Rasulullah'a
Her hangi bir şeyin ihsan üzere veyahut kötü sallallahu aleyhi ve sellem hiçbir zaman muhalefet etme-
bir şekilde yapılması, kabul görüp, görmemesi miş ve savaştan geri durmamıştır. Onun Tebuk
itinaya bağlıdır. Dünyada yapılan birçok işe ba- Gazvesi'nden geri duruşuna bir bak kardeşim!
kıldığında itina gösterilmeyen her amel, o ameli
talep eden kişi tarafından kabul edilmemiştir. "Rasûlullah bu savaşı meyvelerin olgunlaştığı,
Tıpkı bir işin sipariş verilip de, güzel yapılma- gölgelerin arandığı bir mevsimde yapmıştı. Ben
yınca kabul edilmemesi bunun gibidir. Yapan de bunlara pek düşkündüm, Rasûlullah ve Müs-
kişi, ya bunun ücretini beğenmediği için önem lümanlar savaş için hazırlığa başladılar, ben de
savaşa hazırlanmak için çıkıyor fakat hiçbir şey
vermemiş veyahut yorgunluğundan ötürü bunu
yapmadan geri dönüyordum. Kendi kendime de:
yapmıştır.
'Ne zaman olsa hazırlanırım' diyordum. Günler
böyle geçti, herkes işini ciddi tuttu ve bir sabah
Uhrevi amelleri buna kıyas edebiliriz. Namaz Rasûlullah'la birlikte Müslümanlar erkenden
günde beş defa kılınıp sürekli hayatta yer ettiği yola çıktılar, ben ise hazırlanmamıştım. Ertesi
için en güzel örnek olsa gerek. Kişi ya bundan sabah yine hazırlık için evden çıktım fakat hiç
elde edeceği ecri unutur, ondan gafil olur veya bir iş yapmadan geri döndüm, hep aynı şekilde
ona gerekli olan dinç olduğu vakti ayırmadığı davranıyordum. İnsanlar savaş için yarışırcası-
için tembellik gösterebilmektedir. Sabah ve yatsı na koşmaya başlayıncaya kadar ben aynı halde
namazlarının hadislerde münafıklar için bir kıs- devam ettim. Nihayet yola çıkıp onlara erişeyim
tas olarak gelmesi, bunun en bariz göstergesidir. dedim, keşke öyle yapsaydım, bunu da başara-
madım."  5
fikriyat

Sabah namazı, insanın bu ibadete önem


verip vermediğini, yatsı namazı da gerekli va- Kalemler dahi bundan ders çıkartmaktan
kit ayrılıp ayrılmadığını gösterir. Bu ikisinin aciz kalır. İslamî Hareket'ten geri kalmanın tek
eda edilişi veya edilmeyişi bu sonuçları göster- sebebi, rahatı terk etmeyip, vaktin vacibi husu-
mektedir. Biri önem göstermeye, biri de ertele- sunda gevşeklik göstermektir. Şu an üzerimize
memeye bağlı olan durumlardır. vacip olan nedir? Hangi durum bizi Allah'ın sub-
hanehu ve teâlâ emanetini ifa etmeye götürür, hangi
Aişe'den radıyallahu anha; demiştir ki: "Rasûlullah amel bizi hıyanete kadar sürükler buna bakma-
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: 'Bir kavim birinci lıyız. Vaktin vacibi, gözümüze basit gelen bir
safta durmayı geciktirmeye devam ederse Allah da mesele olabilir. Lakin o anlardaki sadakatimiz
onları ateşte(n çıkarmayı) geciktirir.' "  4 bizi izzete ulaştırabileceği gibi, o anlardaki tem-
belliğimiz bizi zillete düşürebilir. Vaktin vacibi
Dolayısıyla kişinin imanını arttıracak bir ta-
su dağıtmak, mescit temizliği, emri bil maruf
kım hususları yerine getirmemesi, kişiyi peyder-
yapmak, ayet ezberlemek olabilir. Unutmayalım
pey geriye atacak, ebedi kurtuluşundaki aciliye-
ki, sadece mescit temizliği yapan kadının cenaze
tin dahi gerçekleşmemesine sebebiyet verecektir.
namazını Allah'ın en sevgili kulu Rasûlullah sallal-
lahu aleyhi ve sellem kılmıştır.
Aslında bu durum İslamî hareket açısından
da mühimdir. Gevşeklik ve tembellik olgusu ki-
Sonuç olarak şunu diyebiliriz ki, hareket vak-
şide yer etmeye başladığı zaman kişi gerisin geri-
tindeki gevşeklik imanın zayıflığına işaret oldu-
ye gitmeye başladığı gibi hareket günü, Allah'ın
ğu gibi kişiyi izzet günü zillet içerisine düşürür.
subhanehu ve teâlâ dinine yardım günü de yere çakılıp
Bizlere düşen her vakit gayret gösterip, Allah'tan
kalacaktır. Bu Allah'ın en açık sünnetlerinden
yardım dilemektir.
bir tanesidir. Hareket zamanı pinekleyen, uyu-
şuk olan kişi sadık ile yalancı kimselerin ayrıldı- "Sana faydalı olan şeye karşı gayret göster.
ğı o günde ayaklarının kaymasına vesile olur. 'O Allah'tan yardım dile."  6
gün gelirse ben yaparım' mantığının hiçbir tutarlı
yanı olmadığı gibi yalandan, aldatmadan başka
5. Müslim
4. Beyhaki 6. Müslim

26
Kardeşimle
Hasbihal

İslam Adına Sorumluluk Almak Emanettir


-2- Olmadığı Gibi Görünmek
İslamî hareket hatasız insanlar topluluğu değildir.
Ancak hainler zümresi hiç değildir. Bu zümre,
hata yapan, yapacak olan ve hatasında hidayet
imamlarının yolunu izleyenler zümresidir.

A llah'a subhanehu ve teâlâ hamd, Rasûl'üne salat ve


selam olsun.. biliriz. Bu durumda Allah'a subhanehu ve teâlâ tevbe
ve istiğfarla yönelip, ilgili insanlardan helallik
Her sorumluluk bir emanettir. Emanetin dilemek ve çözüm arayışında olmakla sorunu
zikredildiği yerde iki kavram belirir. Eda ve Hı- hafifletmiş oluruz. İslamî hareket hatasız in-
yanet.. Öyleyse her Müslüman hayatında ema- sanlar zümresi değildir. Adem'den aleyhisselam baş-
net olan sorumluluklarını gözden geçirmeli, hı- lamak üzere her asrın hidayet öncüleri hatalar
yanet ehli mi vefa ehli mi belirlemelidir. yapmıştır. Adem aleyhisselam yasaklı meyveden ye-
miştir. Yunus aleyhisselam sorumluluk alanını terk
Evet kardeşim! Bir önceki hasbihalimizin etmiş, Musa aleyhisselam insan öldürmüş ve kendi
konusu buydu... Her birimizin İslamî dava adı- gibi Peygamber olan Harun'un aleyhisselam saç sa-
na sorumluluklarımız var.. Kimimiz Hoca, kimi kalından çekiştirmiştir. Sorumluluk alanlarında
talebe, kimi amir, kimiyse memur. Birimiz yüz- yaptıkları bu hatalar onları hain -haşa- kılma-
lerce insandan, bir diğerimiz bir veya iki kişiden mıştı. Bunun nedeni:
sorumlu.. Kimimiz dinleme sorumluluğunda,
kimimiz konuşma. Bir kısmımız düşünme, bir "Dediler ki: 'Rabbimiz, biz nefislerimize zul-
diğeri uygulama. Ancak şu bir gerçek ki; her bi- mettik, eğer bizi bağışlamazsan ve esirgemezsen,
rimizin dava içinde sorumluluklarımız var. Ve gerçekten hüsrana uğrayanlardan olacağız.' "  1
bu sorumluluklar Müslümanların bize emaneti-
"Derken Adem, Rabbinden (birtakım) keli-
dir.. Bizler de ya sadık ve eminlerden veya hain meler aldı. Bunun üzerine (Allah da) tevbesini
ve yalancılardan -Allah korusun- olmak duru- kabul etti. Şüphesiz O, tevbeleri kabul edendir,
mundayız. esirgeyendir."  2

Genel hatlarıyla diyebiliriz ki bize verilen "Balık sahibi (Yunus'u da); hani o, kızmış va-
sorumluluğu istenildiği şekilde yerine getirmek
eminliktir. İnsanî acziyetimiz ve kaderî sebep- 1. 7/Araf, 23
Muharrem
1434
lerden sorumluluklarımızın hakkını veremeye- 2. 2/Bakara, 37

Aralık’12 • SAYI: 11

27
ziyette gitmişti ki; bundan dolayı kendisini sı- Çünkü en çirkin akıbet olan 'duyarsızlaşma' baş
kıntıya düşürmeyeceğimizi sanmıştı. (Balığın gösterir. Önce hain oluşuna, sonra akıbetini bil-
karnındaki) Karanlıklar içinde: 'Senden başka diği halde sonuna karşı duyarsızlaşır insan.
ilah yoktur, sen yücesin, gerçekten ben zulme-
denlerden oldum' diye çağrıda bulunmuştu. Yukarıda zikredilen örneklerden Uhud gü-
Bunun üzerine duasına icabet ettik ve onu nünü tekrar ele alalım. Savaş başlamadan ema-
üzüntüden kurtardık. İşte biz, iman edenleri netlere hıyanet edip yoldan dönenlere münafık/
böyle kurtarırız."  3 hain diyoruz. Savaş içinde bırakıp kaçanlara ise
hata edip, tevbeleri kabul olunan güzide insan-
"(Musa yalvarıp) Dedi ki: 'Rabbim, beni ve
kardeşimi bağışla, bizi rahmetine kat. Sen mer- lar. Veya Tebuk günü... Ka'b bin Malik ve arka-
hamet edenlerin en merhametli olanısın.' "  4 daşları radıyallahu anhum dünya rahatını tercih edip
cihaddan geri kaldılar. Aynı sebeplerle seksen
Tüm Rasûller sorumluluklarını en güzel şe- civarında insan geri kaldı.. Ancak bu çoğun-
kilde yerine getirdiler. Emanetleri eda edip hak- luğa nerdeyse isimleri zikredilecek münafıklar
kını verdiler.. Bununla beraber zikrettiğimiz diyoruz. Ka'b bin Malik ve arkadaşlarına ise
örnekler de yaşandı. Bu örnekler hareket tevbesi kabul edilmiş müminler.
mensupları için nimettir. İnsanlığımız-
dan kaynaklı hata işleme, emanetlerde Evet Kardeşim! Hasbihalimizin en
sorumsuzluk halinde bizlere yol can alıcı yerindeyiz. Aynı gerekçe-
göstericidir. lerle aynı fiilleri işleyen insanlar
var.. Bir grup, münafık.. Bir di-
Allah Rasûlü'nün sallallahu ğeri Allah Rasûlü'nün güzide
kardeşimle hasbihal

Genel hatlarıyla hıyanet ise;


aleyhi ve sellem ashabı da böy- sorumlulukları istenilen şekilde ashabı...
leydi.. Onlar en hayırlı yerine getirmemektir. Bunun sebebi
yardımcılardı. Ancak günahlar, yalan, olmadığı gibi görünme İki grup da insan ol-
zaman zaman hata işleyip olduğu halde, bunları kabullenmeme maları, nefis taşımaları
sorumluluklarını yerine ge-
ve sürekli mazeret üretmek... hasebiyle dünyaya meyledip
tiremediler. Uhud günü Allah sorumluluklarını yerine getir-
Rasûlü'ne sallallahu aleyhi ve sellem ita- mediler. Münafık dediğimiz
atsizlik ettiler. Büyük hezimete zümre; hatasına rağmen nefsine
sebep oldular. Allah Rasûlü'nü sallallahu toz kondurmayan, mazeretler üret-
aleyhi ve sellem, çok azı müstesna bırakıp kaçtı-
mek suretiyle Rasûl'ü sallallahu aleyhi ve sellem ve
lar. Benzer bir durum Huneyn günü de ya- müminleri kandırmaya çalışanlardır. Ci-
şandı. Münafıklar onun sallallahu aleyhi ve sellem pak haddan geri kaldığı halde kahramanlık poz-
zevcesine iftira atınca, bazısı bu furyaya iştirak ları sergileyen, insanların namusuna tasallut
etti. Rabblerine tevbe ve istiğfarla inabet edip, ettiği halde iffet timsali olan, hırsızlık yaptığı
Allah Rasûlü'nden ve müminlerden helallik is- halde dürüstlük konferansları veren insanlardır.
tediler...
Bir diğer grup hatasını, zaafını kabullenen,
Genel hatlarıyla hıyanet ise; sorumlulukları tevbeyle Rabbine, helallik ve özürle kardeşleri-
istenilen şekilde yerine getirmemektir. Bunun ne yönelendir.
sebebi günahlar, yalan, olmadığı gibi görünme
İşte fark budur.. Aynı amelin doğurduğu
olduğu halde, bunları kabullenmeme ve sürekli
farklı sonuçların nedeni bu ince çizgidir. Kar-
mazeret üretmek suretiyle nefsi temize çıkar-
deşim tekrar yineleyelim. İslamî hareket hatasız
maktır. Allah'a subhanehu ve teâlâ sığınırız. Bu bir
insanlar topluluğu değildir. Ancak hainler züm-
haldir. İçine düşenin samimiyet ve Rabbin yar-
resi hiç değildir. Bu zümre, hata yapan, yapacak
dımına dayanarak çıkması şarttır. Yoksa insan,
olan ve hatasında hidayet imamlarının yolunu
her günü bir öncekine nispetle daha da şer olan
izleyenler zümresidir. Bize düşen ciddiyet ve
bir cehennem çukurunu hazırlar kendi için..
eminlik sıfatıyla sorumluluklarımıza sarılma-
mızdır. Hata yapma, istenileni yerine getirme-
3. 21/Enbiya, 87-88 me durumunda tevbe ve helallikle sorunu çöz-
4. 7/Araf, 151

28
medir. Bunun aksi ise hıyanettir.

Emanet ve Hıyanet mefhumunu genel hat-


larıyla çizmekle beraber; daha iyi anlaşılması
için vakıadan bazı örnekler vermek yerinde
olacaktır.

1. Olmadığı Gibi Görünmek


Bu hıyanetlerin en büyüğüdür. Henüz ema-
nete muhatap olmadan onda hain olmaktır.
Şöyle izah edebilirim:

İslamî hareket görev paylaşma esasına da- ğı halde, varmış gibi görünmeyle, olmuş olmaz.
yalıdır. Ve Müslümanlar birbirlerinin zahirine Bunun yolu Allah'a yönelmek ve nefisle müca-
göre muamele ederler. Yani biz kendimizi nasıl deledir. Olmasını istediğimiz 'mış gibi yapmak-
gösteriyor, ne ile tezahür ediyorsak o şekilde la' olmayacağı gibi, altından kalkılmaz işler açar
muamele görmüş oluyoruz. Bu halimizle bize başımıza. Ehil olmadığımız görevlere getiril-
düşen sorumluluğumuzu da belirlemiş oluyo- mek bunlardan biridir.
ruz. Çok hassas, adaletli, haklar konusunda ti-
tiz bir portre çiziyoruz. Gerek konuşmalarımız, Hepimizin ortak kabulüdür ki, dava yolu aile
gerek insanları yargılamamızda hep bu yönü- yoludur. Musibetler davanın olmazsa olmaz-
müzü ön plana çıkarıyoruz. Bulunduğumuz larıdır. Her hareket öncü/örnek şahsiyetler ve
hareket içerisinde mali sorumluluk gerektiren onlara tabi olan, onları takip eden insanlardan
bir iş oldu. Göründüğümüz kadarıyla bu işe en oluşur. Musibet her insanın konumuna göredir.
uygun insan bizizdir. Ve buna bağlı olarak bu Bundan dolayı en ağır imtihan öncülerin başına
iş bize verilecektir. Şayet, göründüğümüz hal ile gelir. Öncü ve örnek olmak belli fedakarlıklar
hakikatimiz aynıysa bu nur üstüne nurdur. Yu- ister. Her Müslüman öncülerden olmak ister.
suf aleyhisselam misali ehil bir göreve gelmiş olacak Öncü insanlar etkiledikleri ve davaya kazandır-
ve kulluğumuza katkısı olacak bir görevle şeref- dıkları insanların ecirlerine ortaktırlar. Ancak
leneceğiz. olmasını istemekle, olmak farklı şeylerdir.

Peki hakikat bu değil de farklıysa?! Bizde Örneğin içinde yaşadığımız sistemde zin-
paraya ve mala karşı zaaf varsa!! Koyun kurda dan, hicret vb. sıkıntılar kaçınılmazdır. Musibet
teslim edilmiş olacak. Düşünelim ki zaafımız- bu harekete takdir edildiğinde, herkes tezahür
dan dolayı bize emanet edilen mallardan çaldık, ettiği sıfatlara göre nasibini alıyor. Kendinde
israf ettik, çar-çur ettik. Yani emanete hıyanet bulunmayan sıfatlarla tezahür edenler imtiha-
ettik. Burada sorumluluk kime aittir? Bizlere... nın altında eziliyor, dayanamıyor, sabır ve di-
Çünkü olmayan sıfatlarla tezahür ettik ve buna renç gösteremiyor. Kendini ve dava arkadaşları-
bağlı olarak sorumluluk aldık. Evet kardeşim nı zor durumda bırakmış oluyor. Sebep: 'Varmış
unutmamalıyız, İslamî hareket görev paylaşımı gibi yatığı sıfatlar...' Müslümanların musibetleri-
esası üzere kuruludur. Ve her insana tezahür et- ni ağırlaştıran, zindanlarını zindan, hicretlerini
tiği sıfatlara uygun görev verilir. firak kılan bu tip insanlardır.

Bundan olsa gerek Allah Rasûlü: Her birimiz insan olarak 'takdir edilme, ka-
bul görme' fıtratıyla yaratılmışızdır. Her ortam-
"Kendinde olmayan sıfatlarla tezahür eden da insana artı değer katan bazı sıfatlar vardır.
iki yalan elbisesini giymiş gibidir."  5 buyuruyor. İslam'ın öğretisi, her Müslümanın güzel sıfatları
elde etmeye çalışmasıdır.
Bizler Allah'a, Rasûl'üne ve müminlere karşı
sadık olmak zorundayız. Bir sıfat bizde olmadı- Bu mümkün olmadığında çabalamakla be-
raber, Allah subhanehu ve teâlâ kendine yönelmemizi, Muharrem
acziyet ve ihtiyacımızı O'na açmamızı ister. Yol 1434
5. Buhari, Müslim

Aralık’12 • SAYI: 11

29
takdiri ve kabulünden mahrum olduk. Allah'a
sığınırız.

Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Bundan daha ha-


Bize emanet edilen yırlı olanı, her birimizin kendi muhasebemizi
sorumluluklarda yapmasıdır. Hangi sıfatların nefsimizde olması-
nı istiyoruz? Ve bunları elde etmek için hangi
olmadığımız gibi görünmek yolu izliyoruz. Sadıkların yolunu mu? Hainlerin
ihanetin ilk adımıdır. yolunu mu?
Emanet ise sadık olmaktır.
Bu hasbihâlimizde bir misal vermiş olduk.
Bize emanet edilen sorumluluklarda olmadığı-
mız gibi görünmek ihanetin ilk adımıdır. Ema-
net ise sadık olmaktır.

Allah'ım! Senden nefsimiz, kardeşlerimiz ve


budur. O sıfatları elde edemeyebiliriz. Ancak İslam davası için sorumluluk almış tüm Müslü-
dualarımız, nefsimizin haddini bilme, çabaları- manlar için sıdk istiyoruz. Nefsimizin acizliği,
mız bizler için kazançtır. İsteyip de elde edeme- sana olan ihtiyacımız sana ayandır. Bizleri yar-
diğimiz bir sıfat 'helak nedenimiz' olabilir. Bunu dımsız bırakma. En güçlü dost ve en sadık vekil
bilecek olan Allah'tır. Örneğin İslamî ortamda sensin.
cesaret güzel sıfatlardandır. Ve biz bu sıfata sa-
kardeşimle hasbihal

hip olmak istiyoruz.

Bunun için gerekli olan adımları attık.


Allah'ın subhanehu ve teâlâ isim ve sıfatlarını, dünya-
nın değersizliğini, ölümün yazıldığı anda gele-
ceğini. korkunun yazılanı öne alıp, erteleme-
yeceğine dair bilgilendik. Bu konuda salihlerin
hayatını okuyup, asrımızda cesaret timsali mü-
cahid ve davetçileri örnek aldık. Dualarımızda
Allah'a yönelip, O'ndan istedik. Ancak bir türlü
bu sıfatı elde edemedik. Belki bunu nasip etme-
yen Allah'tır subhanehu ve teâlâ. Cesaret bizi azdırıp,
zulme sevk edecektir. Korku nedeniyle yapama-
dığımız şeyleri, cesaretle işleyeceğizdir. Hikme-
tiyle bu sıfatı bize takdir etmedi.

Kaybımız yoktur. Dualarımız, çabalarımız,


Allah'a yönelişimiz, hayra talip oluşumuz ve ce-
saretin gerekli olduğu amellere 'sadık niyetimiz'
onu yapanlarla bizi aynı mertebeye taşır. Belki
istediğimiz sıfatı elde edemedik ancak Allah ka-
tında ondan çok daha hayırlı bir çok sıfata sahip
olduk.

Bir de ikinci yolu düşünelim. Cesaretliymiş


gibi göründük. Bu sıfatla tezahür ettik. Cesaret
gerektiren her işte gözü kara ve atılgan izlenimi
oluşturduk kardeşlerimizde. Peki cesur olabil-
dik mi? Asla!! Ve buna yönelik karşılaşacağı-
mız ilk imtihanda foyamız meydana çıkacaktır.
Hem Allah'ın rızasından hem de müminlerin

30
Akaid Notları
ferhatcura@tevhiddergisi.com Ferhat Cura

Şirkin Temeli:
Ğuluv
Nasıl ki insanlara teveccühte aşırıya gitmek bizden önceki
kavimlerin şirke düşüp müşrik olmalarına sebep olmuşsa
aynı şekilde de bu ümmet içinde aşırılıktan dolayı bir takım
şirkler, bidatler, hurafeler ve yanlışlar vuku bulmuştur.

K ur'an, şirk üzerinde ısrarla durmaktadır.


Çünkü tarih boyunca dinsiz toplumlar-
dan çok, şirk koşan toplumlarla; ateist(mülhit)
insanlardan çok, müşrik olan insanlarla karşı-
laşılmaktadır. İnsanlar tevhitten uzaklaştıkça,
din adına birçok yalanlar üretiyorlar, kendi ka-
falarından Allah'ın subhanehu ve teâlâ dışında sahte
ilahlar uyduruyorlar, sonra da onlara, o sahte
ilahlara ibadet ediyorlar. Veya kimi toplumlar
Mekke'li müşriklerde olduğu gibi başlangıç-
ta tevhide bağlı iken, zamanla çeşitli nedenler
yüzünden şirke düşüyor, dinlerini bozuyor ve
yanlış bir şekilde inanıp din adına ilahlar, ilke-
ler ve ibadet türleri uyduruyorlar. Şirk Allah'a
yapılması gereken ibadeti Allah'la beraber sah-
te ilahlara sarf etmektir. Yani ibadeti Allah'tan
başkasına yapmaktır. Şirk En Büyük Zulümdür
Kur'an'ın ifadesine göre şirk en büyük zu-
Bundan dolayı İslam şirk noktasından çok lümdür. Lokman aleyhisselam kendi oğluna nasihat
şiddetli hükümler ve sıfır tolerans getirmiştir. ederken şöyle demekte:
Kur'an'ın şirke bakış açısına kısaca bakacak
olursak; "Hani Lokman oğluna öğüt verirken şöyle de-
Muharrem
mişti: 'Oğulcuğum, Allah'a şirk koşma. Muhak- 1434

Aralık’12 • SAYI: 11

31
kak şirk, büyük bir zülümdür.' "  1 nı bağışlamaz."  4

Zulüm nurun zıddı olan karanlık, kötülük, başka bir ayette kıyamet gününde müşriklerin
mutsuzluk, kaos, hakkı asıl sahibine değil de bir karşılaşacakları bir şekaveti anlatırken şöyle be-
başkasına vermektir. Şirk, bir taraftan huzur- lirtilmektedir:
suzluk, kaos, fıtrattan sapma; diğer taraftan da
Allah'ın hakimiyet hakkını başkasına vermektir. "O gün onların önüne amellerini süreriz ve bir
anda (o amelleri) havaya saçılmış toz zerreleri-
Bugün şirk toplumlarına bakıldığında, aynı ne çeviririz.''  5
manzarayla karşılaşmaktayız. Bu da Allah'a
yapılan ihanetin bir sonucu olsa gerek. Çünkü Subhanallah! İnsanlar için ne kötü bir man-
şirk inancı, insana huzur değil, sıkıntıyı, emni- zara... İnsanlar o zor günde kendilerine güzel
yeti değil korkuyu ve güvensizliği, saadeti değil amelleri getirilip bununla sevinirken, belki bize
şekaveti, adaleti değil zulmü, iyi ahlakı değil faydası olur diye bir beklenti içine girmişken
azgınlığı ve fesadı kazandırır. Nitekim Allah Allah, hemen akabinde amelleri toz zerrelerine
müşriklerin sürekli huzursuzluk içinde ol- çeviriyor. Bu şekilde sevinçleri kursaklarında
duklarını çarpıcı bir şekilde anlatmaktadır: kalıyor. Sebebi ise Allah'a şirk koşmalarıdır.
Başka bir ayeti kerimede Allah kendisine
"Yalnız Allah'a yönelenler olarak ve Rasûl görevi verdiği, sonra onu dost
O'na şirk koşmaksızın. Kim Allah'a edindiği şahsa hitaben, şirk nokta-
şirk koşarsa o, sanki gökyüzünden sında çok ağır kelimeler kullanarak
düşüp kuşların kaptığı yahut rüz- diyor ki:
garın kendisini uzak bir yere
akaid notları

attığı kimseye benzer."  2 İnsanın "Ey Muhammed! Eğer sen de


yapısında (psikolo- şirk koşarsan amellerin boşa
Allah Kesinlikle jisinde) kahramanlığa, gider ve hüsrana uğrayan-
Şirki Affetmez büyüklüğe ve büyük şeylere lardan olursun.''  6
karşı bir ilgi vardır. Ki İslam
Allah o kadar bunu temelde yasaklamamış, Bu da gösteriyor
engin bir rahmete sa- hatta bazı ölçüler dâhilinde bazı ki; Allah kendisine şirk
hip ki; insanların onca mercilere sevgi ve saygıyı
koşulmasını affetmez. Bu
nankörlüklerine rağmen teşvik ve tavsiye etmiştir.
şirki işleyen bir Rasûl olsa
onları affetmekle ve yapılan dahi...
kötülükleri silmektedir. An-
cak Allah affetmeyi 'şirk koşmama' Şirk bu kadar tehlikeli olmasına
şartına bağlamıştır. Bundan dolayı rağmen tüm dünya tarihi boyunca
rahmetin genişliğine rağmen müş- insanların çoğu şirk bataklığına dü-
rikler bu rahmetten mahrum kalacak- şerek hem dünyalarını hem de ahiret-
lardır. Çünkü şirk, kulun işlediği en büyük lerini ziyana uğrattılar ve halen de ziyana
cürümdür. Bir sahabe Rasulullah'a sallallahu uğramaya devam etmekteler.
aleyhi ve sellem Allah katında en büyük günahın
hangisi olduğunu sorduğunda Rasulullah ona: Ğuluv
"Seni yaratmasına rağmen O'na İnsanların şirke düşmelerinin birçok sebep-
şirk
koşmandır." 3 diye cevap vermektedir. leri olmasına rağmen bunun en başında salih
insanlarda veya kavimlerin içinde en değerli
Nitekim Allah Nisa süresinde kesin bir ifa- görülen kimselere teveccühte/saygıda aşırıya
deyle şirki affetmeyeceğini belirtmekte: gitmedir. Kur'an insanlara aşırı ilgi/hürmet veya
saygı/sevgide sınırı aşmayı, şirkin sebebi oldu-
"Muhakkak ki Allah kendisine şirk koşulması- ğunu belirtiyor. Bundan dolayı ğuluv yasaklan-

1. 31/Lokman, 13 4. 4/Nisa, 48
2. 22/Hac, 31 5. 25/Furkan, 23
3. Müslim 6. 39/Zümer, 65

32
mıştır.

İnsanın yapısında(psikolojisinde) kahra-


manlığa, büyüklüğe ve büyük şeylere karşı bir
ilgi vardır. Ki İslam bunu temelde yasaklama-
mış hatta bazı ölçüler dâhilinde bazı mercilere
sevgi ve saygıyı teşvik ve tavsiye etmiştir. Me-
sela İslam ana-babaya iyilik yapmamızı, onla-
ra "öf" 7 bile denmemesini ısrarla bize emret-
mektedir. Yine Allah Rasûlullah'a sallallahu aleyhi
ve sellem hürmet edip, onun olduğu ortamda se-
simizi yükseltmememizi emreder. Yine İslam
bize âlimlere, emirlere ve büyüklere karşı hür-
met ve saygı göstermemizi bizden ister. İmam
Ahmet'in Müsned'inde de geçen bir hadiste
Rasûlullah:

"Büyüklerimize hürmet etmeyen, âlimlerimizin


kıymetini bilmeyen bizden değildir." 8 diyerek sa- aynen şeytanın dediği gibi yapmışlardır. Anıtla-
lih ve âlimlere saygılı davranmamızı emreder. rı yapan nesil ölüp gidene kadar bunlara ibadet
edilmedi. Daha sonra ilim unutuldu. Bunlara
İslam'ın yasakladığı ise insanlara gösterilen ibadet olunmaya başlandı."
sevgide ğuluva gidilmesidir. Ğuluv ise sevgide
İmam Kurtubi tefsirinde şöyle der: 'Önceki-
ve hürmette aşırıya gitmek ve haddi aşmaktır.
ler salih insanların suretlerini, sırf onların geçmiş-
Yani artık o insanın, kâinatta tasarruf hakkına te yapmış oldukları salih fiilleri hatırlatmak, onla-
sahip olduğuna inanma, onun sevgisini Allah'ın rı örnek alıp tıpkı onlar gibi gayret göstermek, bu
subhanehu ve teâlâ sevgisinin önüne alma, bundan
kimselerin kabirleri başında Allah'a ibadet etmek
olayı her konuda onlara mutlak itaat etmeye işi için yaptılar. İlk suret edinme, bu sebeple başladı.
götürmektir. İşte bu sevgi Kur'an'ın şirk dediği Fakat bunlardan sonra gelenler, ilk öncekilerin
ve bizi ondan nehyettiği sevgi/saygı ve hürmet- amaçlarını bilmediler. Şeytan kendilerine vesvese
tir. vererek, kendilerinden öncekilerin bu suretlere iba-
det ettiklerini, bunlara tazim ettiklerini telkin etti.'
Âdem'den aleyhisselam sonra ehli kitapta ve son
olarak da bu ümmette şirk, genel olarak bu Diğer bir ayeti kerime de şöyledir:
alanda ortaya çıkmıştır. Ayeti kerimede şöyle
buyrulur: "Onlar papazlarını ve rahiplerini Allah'ın dı-
şında rabler edindiler."  10
"Dediler ki, 'sakın ilahlarınızı bırakmayın;
hele Ved'den, Suva'dan, Yeğus'dan, Yeuk'dan ve Bu ayeti Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
Nasr'dan asla vazgeçmeyin." 9 buyrulmuştur. tefsir etmiştir:

Buhari sahihinde, bu ayette geçen isimlerle "Rasûlullah: 'Onlar hamamları ve rahipleri


ilgili İbni Abbas'tan şunu aktarır: Allah'ın dışında rab edindiler' ayetini okurken
cahiliyede Hristiyan olan Adiy bin Hatim boy-
"Ayette geçen bu isimler Nuh kavmindeki salih nunda gümüşten bir haç takılıyken geldi: 'On-
kimselerin isimleridir. Ölüp gittiklerinde şeytan lar haham ve rahiplere ibadet etmediler' dedi.
onların kavimlerine, onların oturdukları yer- Rasûlullah şöyle dedi: 'Din adamları onlara
lere birer anıt dikin ve o anıtlara bu şahısların Allah'ın helallerini haram, haramlarını da helal
isimlerini verin diye vesvese vermiştir. Onlar da kıldı, onlar da buna tabi oldular. İşte bu, onla-
rın din adamlarına ibadetleridir.' "  11

7. 17/İsra, 23
Muharrem
8. Tirmizi, İmam Ahmed 10. 9/Tevbe, 31 1434
9. 71/Nuh, 23 11. Tirmizi

Aralık’12 • SAYI: 11

33
"Aşırılıktan sakının, aşırılık sizden öncekileri
helak etti."  12
Nasıl ki insanlara teveccühte
Genel olarak aşırılığı yasaklamakla yetinil-
aşırıya gitmek, bizden önceki memiş, hürmete ve tazime en layık insan olma-
kavimlerin şirke düşüp müşrik sına rağmen, Rasûl kendisine hürmette de aşırı-
olmalarına sebep olmuşsa; lığa razı olmamıştır. Hadiste:
aynı şekilde bu ümmet içinde "Hristiyanların Meryem oğlu İsa'yı övüp aşırı-
de aşırılıktan dolayı bir takım ya gittikleri gibi sizde beni övmeyin. Ben sadece
bir kulum. Bana Allah'ın kulu ve Rasûlü deyin." 13
şirkler, bidatler, hurafeler ve buyrulur.
yanlışlar vuku bulmuştur.
"Allah Yahudi ve Hristiyanlara lanet etsin.
Onlar Peygamberlerinin kabirlerini mescid
edindiler."  14
Bu ve benzeri ayetler ve bunların tefsiri ince-
lendiği zaman, yeryüzünde en yaygın olan kabir "Allah'ım, kabrimi ibadet edilen bir put hali-
ve saray (hâkimiyet) şirkinin temelinde, salih ne dönüştürme. Allah Peygamberlerinin kabir-
kişileri sevmede veya din adamlarına ibadette lerini mescid edinenlere şiddetle öfke duymak-
aşırıya gitmek olduğu görülecektir. tadır."  15

"Evlerinizi kabirlere, benim kabrimi de bay-


Salih insanları sevmede aşırıya gitme sonu-
ram yerine dönüştürmeyin."  16
cunda bu ümmette de şirk açığa çıkmıştır. Bu
akaid notları

durumu bize İbni Kayyım şöyle açıklar: 'Şeytan, Nasıl ki insanlara teveccühte aşırıya gitmek,
türbelere bağlı olanlara sürekli telkinde buluna-
bizden önceki kavimlerin şirke düşüp müşrik
rak, bu kabirlerin olduğu yerlere bina yapmala-
olmalarına sebep olmuşsa; aynı şekilde bu üm-
rını, oralarda kalmalarını telkin eder ve onları
bunu Peygamber ve salih kimselere sevginin işare- met içinde de aşırılıktan dolayı bir takım şirkler,
ti olduğuna, buralarda yapılan duaların makbul bidatler, hurafeler ve yanlışlar vuku bulmuştur.
olduğuna inandırır. Bundan sonra daha da ileri Allah'ın inayeti ve izni ile gelecek sayılarımızda
giderek bunların Allah katında tasarruf yetkileri- Ehli Sünnet'in itikadı ve menheci üzere bu me-
nin bulunduğunu, bu nedenle bizzat bunları aracı seleleri tek tek ele alıp, beyan etmeye çalışacağız.
kılarak Allah'a yemin etmelerini söyleyerek ken- Başarı Allah'tandır.
dilerine, bunlara dua ederek istekte bulunmanın
önemimi anlatır. Şeytan, yandaşlarına bu şeyleri Hamd, davamızın sonu olan âlemlerin Rab-
de kabul ettirince, bu defa insanları kabirde ya- bine aittir.
tanlara dua ve ibadete davet eder, Allah'ı bırakıp
bunlardan şefaat istemelerini söyler...' yaşadığı-
mız coğrafyada bunun örnekleri sayılmayacak
kadar çoktur.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem vahiy yoluy-


la ümmetinin önceki ümmetlerin durumuna
düşüp sapıtacağını bildiği için bu ümmete bir
takım emir ve nehiylerde bulunmuş, hayatı bo-
yunca, şirke götüren tüm yolları kapama mü-
cadelesi vermiştir. Her Peygamberin davetinde
olduğu gibi bazıları bu nasihatlere kulak vermiş,
tevhid çizgisinden sapmamış; bazıları da bu
12. Ahmed
nasihatlerden yüz çevirip önceki milletler gibi 13. Ahmed
adım adım şirke düşmüştür. Bu uyarılardan ba- 14. Buhari, Müslim
zılarını sıralayacak olursak: 15. İmam Malik
16. Ebu Davud

34
İlim Meclisi
ekrembulca@tevhiddergisi.com

Ekrem Bulca

Güzel Ahlak
“İçinizde en çok sevdiğim kişiler ve kıyamet
günü bana en yakın olan kişiler ahlakı en
güzel olanlarınızdır." (Tirmizi)

A llah subhanehu ve teâlâ hamd, Rasûlü'ne salat ve


selam olsun...
Peygamberimizin daveti, güzel ahlakı sa-
yesinde meyvesini veriyor... Peygamberimizin
davetinin Mekke de kısmen başarılı olmasının
İslam, ahlaka ve ahlak ilmine ciddi manada sebeplerinden bir tanesi de güzel ahlakı idi.
önem vermiştir. Güzel ahlakın faziletini zik- Onun güzel ahlakı Mekke de herkes tarafın-
redip insanları ona teşvik ederken kötü ahlakı dan biliniyordu. İnsanlar onun ahlakına hayran
zemmederek insanları ondan sakındırmıştır. olup sürekli başka yerlerde onu övüyorlardı. Ne
İslam'ın teşvik ettiğini yerine getirip zemmet- zamanki kendisine Nubuvvet verilip insanla-
tiğinden sakınmak için müminin güzel ahlak rı tevhide çağırdı; kimisi ona karşı cephe alıp
ile ahlaklanması ve kötü ahlaktan uzak durma- onunla mücadele etti; kimisi de böyle bir ahlaka
sı gerekir. Çünkü müşrikler de olan ahlakî bir sahip olan yanlış bir şeye davet etmez düşüncesi
zafiyet veya ahlakî bir problem ciddi manada ile onun getirdiklerine iman ettiğini söyledi. Ki-
eleştirilmezken, mümin İslam'ı temsil ettiği için şinin davet ettiği şey ne olursa olsun fark etmez
hemen eleştirilir. Küçük bir hatası insanlar tara- ahlakının güzelliği veya çirkinliği insanların da-
fından abartılır. Sigara içmek haramdır. Sıradan veti kabul etmesine veya etmemesine çok etki
bir insanın sigara içmesi insanlar tarafından eder.
ciddi manada eleştirilmeyip normal karşılanır-
ken, mümin içtiği zaman ciddi manada eleştirip Hatice radıyallahu anha Peygamberimizi güzel ah-
tepki verilir. lakı ile teselli ediyor...

Mümin kişi bulunmuş olduğu toplum içeri- "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem vahiy kendisine
sinde sanki beyaz bir gömlek gibidir. Nasıl be- ilk geldiğinde korkup hızlı adımlarla evine doğ-
yaz bir gömlek üzerinde küçük bir leke göze ba- ru gidiyor. Hatice'ye radıyallahu anha: 'Beni örtün,
tarsa, müminin her yapmış olduğu ve söylemiş beni örtün' diyor. Hemen kendisini örtüyorlar.
olduğu da hemen insanların gözüne batar. Do- Ürperti kendisinden geçince Hatice'ye olup bi-
layısıyla insanlar eleştiri oklarını müminlerin tenleri anlatıyor. Ve 'Kendimden çok korktum'
diyor. Bunun üzerine Hatice annemiz onun gü-
üzerine yönlendirirler. Bu nedenle mümin kişi
zel ahlakını zikrederek korkulacak bir şeyin ol-
çok titiz hareket etmeli ve hatta diğer insanlar madığını söyleyip onu teselli ediyor. 'Hayır, asla,
yaptığında normal karşılanacak davranışlardan Allah seni mahcup etmez, çünkü sen akraba ile
dahi uzak kalmaya çalışmalıdır. ilişkiyi kesmezsin işini göremeyenlerin yükünü
Muharrem
1434

Aralık’12 • SAYI: 11

35
yüklenir, fakir fukarayı kazanır, misafir ağırlar- demiştir:
sın, hak yolunda karşılaşılan sıkıntılara yardım
edersin."  1 "Rasûlullah'tan işittim şöyle buyurdu: 'Mümin,
güzel ahlakı sayesinde, gündüz oruç tutup gece
Güzel ahlak Peygamberimizin yaşam biçimi ibadet eden kişilerin derecesine ulaşır.' "  4
olduğu gibi onun tarafından bize de emredil-
miştir... Muaz bin Cebel'den radıyallahu anh rivaye- Cennete gidip ve cennetin en üst mertebe-
ten Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuru- sinde bir evinin olmasını ister misin? Eminim
yor: ki herkesin bu soruya vereceği cevap evet ola-
caktır. Eğer gerçekten istiyorsan şu hadisleri uy-
"Nerede olursan ol Allah'tan kork. Kötülüğün gula ve güzel ahlakınla istediklerini elde et. Ebu
arkasından iyilik işle. Bu o kötülüğü siler. İn- Hureyre'den radıyallahu anh rivayet edildiğine göre
sanlara da güzel ahlak ile muamele et.''  2 Rasûlullah şöyle demiştir:

Allah ve Rasûlü'nün bize emrettiği her şey- "Rasûlullah'a insanların cennete girmesine
de biz bilsek de bilmesek de mutlaka bizim için en çok sebep olan şey soruldu: 'Takva ve güzel
bazı faydalar vardır. Güzel ahlaklı olmamızı ahlak' buyurdu. İnsanların cehenneme en çok
bize emreden Allah Rasûlü, bunun faziletleri- girmesine sebep olan şey soruldu: 'Ağız ve avret
ni ve faydalarını da beyan etmiştir ki kişi buna yeri' buyurdu."  5
daha fazla önem versin.
Ebu Umame El-Bahili'den radıyallahu anh rivayet
En hayırlı Müslüman olmak için güzel ah- edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöy-
laklı olmak gerekir... Allah ve Rasûlü Müslüma- le buyuruyor:
nın en hayırlı özelliklerini Kur'an ve Sünnet'te
ilim meclisi

açıklamışlardır. Müslümanın en hayırlı özellik- "Haklı da olsa tartışmayı terk eden kişiye
cennetin kenarında bir ev verileceğine kefilim.
lerinden bir tanesi de güzel ahlaklı olmasıdır.
Şaka da olsa yalanı terk eden kişiye cennetin or-
Abdullah b. Amr b. As'tan radıyallahu anh rivayet
tasında bir ev verileceğine kefilim. Ahlakı güzel
edildiğine göre şöyle demiştir: olan kişiye de cennetin en yüksek yerinde bir ev
verileceğine kefilim."  6
''Rasûlullah çirkin söz söyleyen ve çirkinliğe
yeltenen biri değildi. O şöyle derdi : 'Sizin en
Rasûlullah'ın en çok sevdiği ve ona kıyamet
hayırlarınız ahlakı en güzel olanlarınızdır.' "  3
günü en yakın olanlardan mı olmak istiyorsun?
Kıyamet günü kulun terazisinde en ağır Eğer çok istiyorum diyorsan şu hadisi dinle ve
amel güzel ahlaktır... Kıyamet günü terazi ku- uygula: Cabir'den
radıyallahu anh rivayet edildiğine

rulduğu zaman herkes hayır amellerinin daha göre Nebi


sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

ağır basmasını isteyecektir. Bunun olabilmesi


"İçinizde en çok sevdiğim kişiler ve kıyamet
için dünyadayken bunun hazırlığının yapılması günü bana en yakın olan kişiler ahlakı en güzel
gerekir. Bunun yollarından bir tanesi de güzel olanlarınızdır.''  7
ahlaktan geçer.
Peki, güzel ahlak nedir? Nasıl elde edilir?
Güzel ahlakın sayesinde gündüz oruç tutan Diye soracak olursan bunu önümüzdeki ay an-
gece ibadet eden kişilerin derecelerine ulaşabi- latmaya çalışacağız inşaallah.
lirsin... Geceleri kaim gündüzleri saim olmak
sahabenin temel özelliklerinden bir tanesi idi. Davamızın sonu âlemlerin Rabbi olan
Bugün sen de bunu yapıp onların aldığı ecri Allah'a hamd etmektir. 8
alabilirsin. Eğer yapamıyorsan üzülme ahlakı-
nı güzelleştirerek bu mertebeye ulaşabilirsin.
Aişe'den radıyallahu anh rivayet edildiğine göre şöyle 4. Ebu Davud
5. Tirmizi
6. Ebu Davud
1. Buhari 7. Tirmizi
2. Tirmizi 8. Uğur Pekcan'ın 'İslam'a Davette 55 Esas' isimli eserinden fayda-
3. Buhari, Müslim lanılmıştır.

36
Nasihat
abdulmetinaksoy@tevhiddergisi.com
Abdulmetin
Aksoy

Kur'an ve Sünnet'in Canlı Örneği:


Sahabe-i Kiram
Onlar şeref çatısı altında doğan, cihadın
gölgesinde yetişenlerdir. Alınları yaratıcıdan
başkasının önünde eğilmemiş, kâinatı
yaratandan başkasına kulluk etmemiştir.

T arihte bir toplumdan bahsedilir. Siretleri


dinleyenlere ve okuyanlara ders veren bir
millet anlatılır. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem on-
bakıyor, onları zikrediyordu.

Onlar tarihe Peygamber mührüyle, en ha-


ları "Ashabım/Sahabem" diye isimlendirmiştir. yırlı nesil olarak mühürlendiler. Bütün âlem
Onlar, Milleti İbrahim'in varisleri ve tabîleridir. onları hayırları ile tanıdı ve tanıttı. Yaptıkları
Mü'min bir şekilde Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hayırlar onları, Peygamberin hadislerinde yer
ile karşılaşmış, bu inanç üzerine ölmüşlerdir. alma şerefine ulaştırdı.
Allah'a olan imanlarındaki sıdkları, itikatların-
da samimi oluşları, salih amelleri ve ahlakların- "İnsanların en hayırlısı benim dönemimde ya-
daki hasenatları bütün gözleri onların üzerine şayanlardır. Sonra onlardan sonra gelenler, son-
ra onlardan sonra gelenlerdir."  1
çekmişti. Haritada az olmalarına rağmen İslam
için mücadeleleri o günün süper güçlerini ve
Onlar Peygamber'den sallallahu aleyhi ve sellem
bin dört yüz sene sonraki süper devletleri te-
Allah'ı subhanehu ve teâlâ en güzel şekilde tanıyan
dirgin etmiş, kalplerine korku salmıştı. Kur'an Muharrem
ve Sünnet'in canlı örneği olarak herkes onlara 1434
1. Buhari- Müslim

Aralık’12 • SAYI: 11

37
tırırlardı.

"Onlar kendilerini ticaretin de, alışverişinde


Allah'ı anmaktan, namazdan, zekâtı vermek-
ten alı koymadığı yiğitlerdir. Onlar kalplerin ve
gözlerin dehşetten döneceği bir günden korkar-
lar."  4

Onlar Peygamber'den sallallahu aleyhi ve sellem


sonra İslam dinini gelecek nesillere aktarmak
için Allah tarafından seçilmiş öncü nesillerdir.
Her türlü zorluğa ve baskıya rağmen Kur'an ve
Sünnet'i yaşayan ve kendisinden sonrakilere
yiğitlerdir. Bütün ibadetlerini Allah subhanehu ve tebliğ edenlerdir. Onlar gibileri olmasaydı di-
teâlâ için yaptılar ve insanları buna davet ettiler. nimiz İslam'ı nasıl öğrenip, amel edebilirdik ki.
Allah'ın rızasını elde etmeyi bildikleri için, bu İbn Mesud radıyallahu anh şu sözünde ashabın konu-
dünyada O'nun rızasını kazandılar. Onlardan munu ne güzel ifade etmiştir:
olmak isteyen tabiinler için Allah subhanehu ve teâlâ
onların yolunu göstermiş ve büyük kurtuluşlar- "Allah kullarının kalplerine bakmış,
dan saymıştır. Muhammed'in sallallahu aleyhi ve sellem kalbini onla-
rın arasında en hayırlısı bularak kendisi için
"İleriye geçen muhacir ve ensar ile onlara gü- seçmiş ve onu, risalesini insanlara ulaştırmak
zellikle uyanlardan Allah razı olmuştur. On- için göndermiştir. Muhammed'den sallallahu aleyhi
ve sellem sonra kulların kalplerine tekrar bakmış
larda O'ndan hoşnut olmuşlardır. Bunlar için
nasihat

orada ebediyen kalmak üzere altından ırmaklar ve onun ashabının kalplerini kulların kalple-
akan cennetler hazırlanmıştır. İşte bu en büyük rinin en hayırlıları bulmuştur. Bundan dolayı
kurtuluştur."  2 onları Nebisinin, onun dini uğrunda savaşan
yardımcıları kılmıştır. Müminlerin güzel gör-
Onlar Peygamberin yanında yetişmiş muha- dükleri şey, Allah katında da güzeldir, onların
cir ve ensardırlar. Kur'an'ın nüzul sebeplerine kötü gördükleri şey Allah katında da kötüdür."  5
ve Sünnet'in söyleniş nedenlerine şahit olmuş-
Onlar dini ihlas ve takva ile kabul eden,
lardır. İnsanların felaha ermesi için kendilerine
ahitlerini yerine getiren salihlerdir. Söz verdiği
tabi olmak zorunda olduğu, dinde Kur'an ve
konuları unutmamaya, onun için gerekli olan
Sünnet'ten sonra doğruluğun ölçüsüdürler.
her şeyi yapmaya azami derece dikkat ederlerdi.
"Benim ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacak- Allah subhanehu ve teâlâ Kur'an'ın bir kısım ayetlerin-
tır. Bunların hepsi cehenneme gidecek, bir tane de onların doğruluklarına tanıklık etmiş, onları
fırka cennete gidecektir. Sahabeler: 'Cennete gi- temize çıkarmış ve kendilerini kemal vasıflarla
decek olan fırka hangisidir ya Rasûlullah?' diye vasıflandırmıştır.
sordu. Peygamberimiz: 'Benim ve sahabemin
yolu üzerine olanlardır.' buyurdu."  3 "Mü'minler arasında Allah'a verdikleri sözde
içtenlikle sebat gösteren nice yiğitler vardır. On-
Onlar şeref çatısı altında doğan, cihadın göl- lardan kimisi adağını yerine getirdiler, kimisi de
gesinde yetişenlerdir. Alınları yaratıcıdan baş- beklemektedirler. Onlar hiçbir şeyi değiştirme-
kasının önünde eğilmemiş, kâinatı yaratandan mişlerdir."  6
başkasına kulluk etmemiştir. Onlar amaçların
en yücesi peşinde koşan, Allah rızası yolunda Onlar İslam'ın öcünü almak, mazluma yapı-
öne geçenlerdir. Dünya metaı ve nefsani arzula- lan zulmü ortadan kaldırmak için canlarını or-
rı onları değiştiremedi. Gün geçtikçe ahiretteki taya koyan cengâverlerdir. Cihad meydanların-
durumları için endişelenirler ve amellerini ar- da henüz şehit olmadan cennetin kokusunu alıp
4. 24/Nur, 37
2. 9/Tevbe, 100 5. İmam Ahmed, Müsned
3. Tirmizi 6. 33/Ahzab, 23

38
ölümü severmişçesine savaştılar. Allah subhanehu ve
teâlâ ile en güzel alışverişi yapıp, mallarını Allah
yolunda çekinmeden infak ettiler. Kendilerine Öyle bir nesildir ki onlar 21. Yüzyılda
söylenilen emirleri ikiletmeden Allah'ı hatırla- bizlere hakla batılı birbirinden
yarak yerine getirdiler.
ayırmada yardımcı oldular. Her
Öyle bir nesildir ki onlar 21. yüzyılda biz- dönemde kendileri olmasa da kıssaları,
lere hakla batılı birbirinden ayırmada yardımcı yaşantıları tevhid ehline kardeşlik yaptı.
oldular. Her dönemde kendileri olmasa da kıs-
saları, yaşantıları tevhid ehline kardeşlik yaptı.
Hurma ağacı misali ümmet onlardan gıdalandı.
Ne büyük şeref, ne büyük bir izzet... sabra, salih amellere yönlendirmek için tev-
hid ehlinin yapabileceği en güzel nasihattir.
Onların kıssaları tevhid ehline ibretler do- Evet, kardeşim Peygamberin dizinin dibin-
ğurur. de vahiyle yetişmiş olan sahabenin vasıflarını,
faziletlerini ve bize olan faydalarını bir kerede
"Onların hikâyelerin de akıl sahipleri için ib-
retler vardır."  7 yazmakla, okumakla bitirebileceğimiz bir şey
değildir. Kur'an ile amel edenlerin vasıflarını
Bu neslin kıssaları; bitirmek mümkün mü ki... İleriki sayılarımızda
sahabeleri ve vasıflarını tek tek ele alıp çıkardı-
• Her dönemde gayesi sadece 'La ilahe illallah' ğımız, hayatımıza rehberlik yapacak notlarımızı
olan bir toplum yetiştirmek isteyen tevhid sizlerle paylaşmaya çalışacağız.
ehli için örnek, zafer ve kurtuluşa ermede bir
menhectir. Rabbim bizlere hakkı güzelliği içinde anlat-
mayı, fehmetmeyi ve amel etmeyi nasip ve mu-
• İslam'ın emirlerini yerine getirmede, neh- kadder eylesin. Bir sonraki sayımızda buluşma
yettiklerinden kaçınmada, bunları insanlara
dileğiyle.
tebliğ etmede, Allah'ın rızasını kazanmada
tevhid ehli için mücadele yöntemidir.
Davamızın sonu, Alemlerin Rabbine hamd
• Ahitlerini yerine getirmeyi bekleyen tevhid etmektir.
okuyucuları için bir haykırış ve hatırlatmadır.
• Kâfirlerin sahabe hayatını tahrif edilmiş, ken-
di inançlarına uygun hale getirerek yaptığı
dizi, çizgi film gibi animasyonları izleyen
tevhid ehlinin, saptırılmış gerçekleri görmesi
için bir fırsattır.
• Hakla batılın birbirine karıştığı bu engebe-
li dönemde tevhid bayrağını tökezlemeden
kıyamete kadar taşımayı hedefleyen şehadet
sevdalıları için bir tecrübedir.
• Vakit öldüren, istifade edilmeyen roman gibi
kitapları okuyup, konuşulması yerine, hem
kendi yaşantısını yeşertmek, hem de ileriki
nesilleri ihya etmek isteyen tevhid ehlinin
okuyup paylaşabileceği ahsenül 8 kıssadır.
• Müslümanlara yapılan baskılarda, karalama-
larda, başlarına gelen bela ve musibetlerde

Muharrem
7. 12/Yusuf, 111 1434
8. Kıssaların en güzeli.

Aralık’12 • SAYI: 11

39
Cihad Yolunun Sabiteleri Çeviri Makale

Birinci Sabite: Cihad Kıyamete


Kadar Devam Edecektir! -1-
Cihadın işaretlerinin silinmesindeki sebepleri, iddiaları,
nifak ve küfür tanımlamaları her ne olursa olsun, gözler
önündeki gerçek, ümmete Rasûlullah zamanından beri
cihadın yolu açık olmuş, işaretleri belirlenmiş, kavramı
ve anlayışı aşikâr olmuştur.

B ugün dünya -Allah'ın rahmet ettikleri müs- ahiret gününe inanmayan, Allah ve Rasûlü'nün
tesna- inançsal, siyasi, iktisadi, basın-yayın,
kültürel ve toplumsal olarak var olan bütün
haram kıldığını haram saymayan ve hak dini
kendine din edinmeyen kimselerle, küçülerek
gücü ile Hanif dinimizin şiarlarından biri olan, elleriyle cizye verinceye kadar savaşın."  3
'Allah yolunda cihad'ın şiarının karşısında dur-
maktadır. Bu şiarı da Allah subhanehu ve teâlâ bizlere Cihadın hükümleri hakkındaki son indir-
şu sözleri ile farz kılmıştır: diği ayette de bunu destekleyerek şöyle buyur-
muştur:
"Hoşunuza gitmediği halde savaş size farz kı-
lındı. Sizin için daha hayırlı olduğu halde bir "Haram aylar çıkınca müşrikleri bulduğunuz
şeyi sevmemeniz mümkündür. Sizin için daha yerde öldürün; onları yakalayın, onları hapse-
kötü olduğu halde bir şeyi sevmeniz de müm- din ve onları her gözetleme yerinde oturup bek-
kündür. Allah bilir, siz bilmezsiniz."  1 leyin. Eğer tevbe eder, namazı dosdoğru kılar,
zekatı da verirlerse artık yollarını serbest bıra-
"Ey Peygamber! Kâfirlere ve münafıklara karşı kın. Allah bağışlayan ve esirgeyendir."  4
cihad et, onlara karşı sert davran. Onların va-
racağı yer cehennemdir. O gidilecek yer ne de Bu şiarı silip, ismini de terör ve suç olarak
kötüdür!"  2 değiştiren kafirler, cihad ehlini de terörist, aşı-
rı, devrimci ve melişa (silahlı çete/örgüt) diye
"Kendilerine kitap verilenlerden Allah'a ve damgalamışlardır. Aynı şekilde münafıklar da

1. 2/Bakara, 216 3. 9/Tevbe, 29


2. 9/Tevbe, 73 - 66/Tahrim, 9 4. 9/Tevbe, 5

40
bu şiarı çarpıtarak, farklı şeytani yollarla tah-
dit ederek, kafirlere yardım etmişlerdir. Onlar,
'Cihad, savunma cihadıdır, saldırı cihadı değildir'
veya 'Cihad ancak ihtilal edilmiş bir bölgeyi öz-
gürleştirmek için meşrudur' veya 'Cihad (Siyonist
ve haçlıların işbirlikçisi) yöneticinin emri ile vacip
olur' demektedirler. Bazen de başkaları, 'Cihad
Rasûlullah'ın vefatı ile sona ermiştir' veya 'Cihad
barış olan zamanımıza ve yeni dünya düzenine
uygun değildir' demektedirler ki bu sapıklıklar-
dan Allah'a sığınırız.

Cihadın işaretlerinin silinmesindeki sebep- nin bir göstergesidir.


leri, iddiaları, nifak ve küfür tanımlamaları her
ne olursa olsun, gözler önündeki gerçek, üm- Yine Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurmakta-
mete Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem zamanından dır:
beri cihadın yolu açık olmuş, işaretleri belirlen-
"Fitne ortadan kalkıncaya ve din tamamen
miş, kavramı ve anlayışı aşikâr olmuştur. Bu-
Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın! Eğer
nun yanında cihada doğu veya batıdan gelen
(küfürlerine) son verirlerse şüphesiz ki Allah
yeni anlayışlar eklenmesine hiçbir ihtiyacımız onların yaptıklarını çok iyi görür."  6
da yoktur. Mirasımız diğerlerinden zengin olup,
bunlardan cihadın rükünlerini, şartlarını, va- Buradaki fitne, küfürdür. Savaş ise küfür
ciplerini ve sünnetlerini aldığımız gibi; cihadın kalmayıncaya kadar devam edecektir. Alimler,
ve direnişin meşruiyet sebeplerini de alırız. ahir zaman olan İsa'nın aleyhisselam inişine kadar
küfrün yeryüzünden silinmeyeceğini söylemiş-
Bunların hepsinin üstünde olan da; Allah lerdir. İsa aleyhisselam da cizyeyi getirecek, haçı kı-
ve Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem, cihadın yer- racak, domuzu öldürecek, sadece İslam'ı kabul
yüzü ve üzerinde olanların yeniden alınana edecek, sonra Allah onu ve yanında bulunan
kadar devam edeceğini haber vermesidir. Bu müminlerin canlarını alacak ve yeryüzünde
haber de Allah ve Rasûlü'nün bu gerçeği tekit "Allah, Allah" diyen hiç kimse kalmayacak ve
ettikten sonra şüpheye düşmeyeceğimiz, hiç kıyamet o vakit insanların en şerlileri üzerinde
kimseye soru sormayacağımız sabitelerden ol- gerçekleşecektir.
muştur. Bunun Kitap ve Sünnet'ten delilleri ise
pek çoktur. Örneğin Allah subhanehu ve teâlâ şöyle Allah subhanehu ve teâlâ cihadın devam edeceği
buyurmaktadır: yönündeki emrini cihad konusunda inen son
ayette tekit etmiştir. Bu da kılıç ayetidir:
"Ey iman edenler! Sizden kim dininden dö-
nerse, (bilin ki) Allah onların yerine öyle bir "Haram aylar çıkınca müşrikleri bulduğunuz
topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da yerde öldürün; onları yakalayın, onları hapse-
Allah'ı severler. Onlar mü'minlere karşı alçak din ve onları her gözetleme yerinde oturup bek-
gönüllü, kâfirlere karşı güçlü ve onurludurlar. leyin. Eğer tevbe eder, namazı dosdoğru kılar,
Allah yolunda cihad ederler. (Bu yolda) hiçbir zekâtı da verirlerse artık yollarını serbest bıra-
kınayıcının kınamasından da korkmazlar. İşte kın. Allah bağışlayan, esirgeyendir."  7
bu, Allah'ın bir lütfudur. Onu dilediğine verir.
Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir."  5 Cihadın devam edeceğinin Kitap'tan delille-
ri çoktur.
Allah'ın burada "Cihad ederler" de-
mesi ise; bu durumun devam edeceğinin bir de- Cihadın devamlılığı hususundaki Sünnet'in
lilidir. Ayetin siyakı, bu özelliği terk edenlerin delalet ettiği naslar ise bunlardan çok daha faz-
yerine Allah'ın onların dışında sevdiği ve onla- ladır. Bunlardan biri, hadis kaynaklarında geçen
rın da kendisini sevdiği bir topluluk getireceği-
Muharrem
6. 8/Enfal, 39 1434
5. 5/Maide, 54 7. 9/Tevbe, 5

Aralık’12 • SAYI: 11

41
Nebi sallallahu aleyhi ve sellem Ebu Davud ve diğer
hadis kitaplarında geçen Enes b. Malik'in radı-
yallahu anh rivayet ettiği hadiste şöyle buyurmak-
tadır:

"Cihad, Allah'ın beni gönderdiği zamandan


ümmetimin sonuncuları Deccal ile savaşana
dek devam edecektir. Zalim kimsenin zulmü,
adil olan kimsenin adaleti bunu durduramaya-
caktır…"

Avnu'l Mabud isimli eserin müellifi bu


Urve El-Barikî'nin Rasûlullah'tan sallallahu aleyhi ve hadisin şerhinde şöyle der: ' 'Cihad, Allah'ın
sellem rivayet etmiş olduğu şu hadistir: Rasûlullah beni gönderdiği zamandan…' sözünün anlamı,
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
Allah'ın beni gönderdiği zamandan itibaren baş-
layacaktır demektir. 'Ümmetimin sonuncuları' sö-
"Atın alnında kıyamete kadar hayır bağlıdır. zünden maksat da İsa ve Mehdi aleyhimusselam olup,
Bu da ecir ve ganimettir" Deccal öldürüldükten sonra ise cihad kalmayacak-
tır. Yecüc ve Mecüc'e bu savaşın açılmamasının se-
İbni Hacer rahimehullah Fethu'l Bari'de İmam bebi, onlara gücün yetmeyeceğinden ötürüdür. Bu
Buhari'nin bu hadis ile cihadın iyi ve kötü bir durumda da Enfal suresinde bulunan ayetin nassı
kimse ile devam edeceğine delil olarak getirme- ile onların üzerindeki yükümlülük de kalkmış ola-
caktır. Allah'ın onları helak etmesinden sonra ise,
sine ilişkin şöyle demektedir:
İsa aleyhisselam yeryüzünde yaşadığı süreç içerisinde
çeviri makale

dünyada hiçbir kâfir kalmayacaktır. İsa'dan aleyhis-


"Bu hadis ile İmam Ahmed de aynı delillen-
selam sonra Müslümanlardan kafir olanlara gelince,
dirmeyi yapmıştır. Çünkü Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem atın alnında hayrın kıyamete kadar
Müslümanların tümü yakın zamanda güzel bir
rüzgar ile ölmeleri ve kıyamet saatine kadar kafir-
kalacağını belirterek bunu da ecir ve ganimet
olarak açıklamıştır. Ganimetin ecir ile beraber lerin kalmasından dolayıdır.'
sayılması da ancak atın cihadda olması ile
olabilir. Hadiste ayrıca atla savaşmaya teşvik Nebi'nin sallallahu aleyhi ve sellem Buhari, Müslim ve
vardır. Bunun yanında İslam ve Müslümanla- diğerlerinde geçen ve Müslim'e ait olan lafızda
rın kıyamete kadar var olacağının müjdesi de Cabir'den radıyallahu anh rivayet edilen şu buyruğu
bulunmaktadır. Çünkü cihadın devam etme- cihadın devam etmesine delil olarak verilebilir:
sinin gereği mücahidlerin olmasıdır ki, bunlar
da Müslümanlardır. Bu diğer bir hadisin misali "Ümmetimden bir grup/taife/hizip hak üzere
gibidir. 'Ümmetimden bir taife/grup/hizip hak savaşmaya ve üstün gelmeye devam edecektir."
üzere savaşmaya devam edecektir'…"  8

Buhari'nin lafzında ise:


İmam Nevevi rahimehullah Sahih-i Müs-
lim şerhinde bu hadisi açıklarken şöyle der: "Onları terk edenler ve onlara karşı çıkanlar,
'Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem 'Atın alnında kıya- onlara bir zarar veremeyecektir" şeklinde geçer-
mete kadar hayır bağlıdır. Bu da ecir ve ganimettir' ken;
emrinin açıklaması diğer bir hadiste, 'Ecir ve ga-
nimet' şekilde gelmiştir. Hadiste ayrıca İslam'ın ve İmam Ahmed'in lafzında da:
cihadın kıyamete kadar devam edeceğinin bir deli-
li bulunmaktadır. Buradan kastedilen ise kıyamet- "Onlara karşı çıkan ve terk edenlere aldırma-
ten hemen öncesidir. Bunun anlamı sahih hadiste yacaklardır" ifadesiyle geçmektedir.
geçtiği üzere 'Güzel bir rüzgar Yemen tarafından
gelir ve tüm mümin erkek ve kadınların ruhlarını Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem ; "…de-
alır' demektir.' vam edecektir" sözüne gelince, hadisin siyakı ci-
hadın devam edeceğine kanıt olarak yeterli olsa
da, cihadın daimi olacağına dair bir delildir.

8. İbni Hacer'in sözü özetle burada bitmektedir.

42
rı, kıyamet günü, müminlerin ruhunu alacak
rüzgârın esmesidir… Fakat hadisin küfrün var
Cihadın devam edeceğini ifade olduğunda savaşın da var olacağına dair delaleti
eden naslar sınırlandırılmayacak açıktır.

kadar çoktur. İmamlar cihadın Cihadın devam edeceğini ifade eden naslar
devam edeceği hususunda görüş sınırlandırılmayacak kadar çoktur. İmamlar ci-
hadın devam edeceği hususunda görüş birliğine
birliğine varmışlar, Rasûlullah
varmışlar, Rasûlullah da sallallahu aleyhi ve sellem ciha-
da cihadın devam edeceğine dın devam edeceğine dair değiştirilemeyecek
dair değiştirilemeyecek olan haberleri vermiştir. Bu naslar da, Nebi'nin
sallallahu aleyhi ve sellem gönderilmesinden kıyamete
olan haberleri vermiştir.
kadar hiçbir zaman Allah yolunda yükseltilmiş
gerçek cihad sancağından yoksun kalmayacağı-
nı bildirmektedir. Bu, inkar edenin Allah'a karşı
İmam Nevevi rahimehullah Sahih-i Müslim şer- kafir olacağı bir haberdir!
hinde bu hadis hakkında şöyle der: 'Şunu söy-
leyebilirim ki, bu grubun/taifenin müminlerin Şeyh Yusuf El-Uyeyri (rahimehullah)
arasındaki çeşitli gruplar olması muhtemeldir. Özcan YILDIRIM, Tevhid Dergisi için
Bunlardan kimisi cesur savaşçılar, kimisi fakihler,
çevirmiştir.
kimisi muhaddisler, kimisi zahitler ve iyiliği em-
reden kötülükten alıkoyanlar, kimisi de hayrın di-
ğer çeşitlerini yerine getirenlerdir. Bu hepsinin bir
arada olması gerekli değildir. Bilakis yeryüzünün (DEVAM EDECEK)
farklı bölgelerinde, ayrı özelliklerde olabilirler. Bu
hadiste de açık bir mucize de, bu özelliğin Nebi sal-
lallahu aleyhi ve sellem döneminden şu ana kadar devam
edeceğidir -Allah'a hamd olsun-. Hadiste geçen
Allah'ın emri gelinceye kadar da devam edecektir.'

Cihadın sürekliliği ile ilgili delillerden bir


tanesinde de Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyur-
muştur:

"Ben insanlarla Allah'tan başka ilah olmadı-


ğına, Muhammed'in O'nun Rasûlü olduğuna
şahitlik edinceye, namaz kılıp, zekat verinceye
dek savaşmakla emrolundum. Bunu yerine ge-
tirdikleri takdirde benden kanlarını ve malla-
rını korumuş olurlar. İslam'ın hakkı ise bunun
dışındadır. Hesapları ise Allah'a aittir."  9

Bu hadiste savaşın amacının İslam olduğu


belirtilmiştir. İnsanlar Müslüman oldukları tak-
dirde savaş olmayacaktır. İnsanların hepsinin
Müslüman olmayacakları ve küfrün kıyamete
kadar olacağının delilleri pek çoktur. Bu durum
(küfür) olduğu müddetçe, savaş da Allah'ın
emri gelinceye kadar var olacaktır. Hadiste ge-
çen Allah'ın emrinden kastedilen ise: İnsanların
Mesih aleyhisselam zamanında Müslüman olmala-
Muharrem
1434
9. Muttefekun Aleyh

Aralık’12 • SAYI: 11

43
Menhec Notları
Yiğit İnan yigitinan@tevhiddergisi.com

İslam'a ve İslam'ın Hükümlerine


Tam Bağlılık ve Teslimiyet -2-
Bir Müslümanın, Allah'ın ve Rasûlü'nün
hükümleri karşısında üzerine düşen 'işittik ve
itaat ettik' diyerek hem zahirî hem de bâtınî
bir şekilde teslim olmasıdır.

'B ugün insanlar neden kendilerine bir takım


önderler edinmektedirler?', 'Neden bu ön-
derlerinin hükümlerine sanki 'ilahi' bir hükümmüş
cağız. Söylemiş olduğumuz doğrular Allah ve
Rasûlü'ne ait olup, yanlışlar ve hatalar ise bizden
ve günahkâr nefsimizden kaynaklanmaktadır.
gibi sarılmaktadırlar?', 'Neden tabi olduklarını id-
dia ettikleri dinin sahibi olan Allah'ın subhanehu ve 2. Nasların Bazılarını Alırken Bazılarını
teâlâ hükümlerinden yüz çevirmiş vaziyettedirler?' Almamak: Şüphesiz ki bu bağlılık ve teslimiye-
gibi soruların beynimizi kemirdiği şu dönem- tin tam bağlılık ve teslimiyet seviyesine ulaşa-
de, insanlığın son derece garip olan hallerine bilmesi için bir bütün olarak yerine getirilmesi
şahitlik etmekteyiz. Azımsanmayacak derecede gerekir. Dinin sadece işe gelen taraflarına tes-
fazla olan büyük bir kitle, sanki bir eylem birliği limiyet gösterip, diğer kısmına karşı mesafeli
etmişçesine kendilerini nispet ettikleri şeyden durmak 'İslam oldum' diyen kişinin mensup ol-
fersah fersah uzaklaşarak, dini mehcur bir vazi- duğu şeyin hilafına davranması anlamına gelir.
yete düşürmüşlerdir. Peki, bunun altında yatan Çünkü Allah subhanehu ve teâlâ Ehli kitap hakkında
asıl neden nedir? İşte her şeyden önce irdelen- şöyle buyurmaktadır;
mesi gereken mesele budur. Toplumun üzerine
yağan bu dalâlet yağmuruna bakıldığı takdirde, "Yoksa siz kitabın bir kısmına iman edip bir
bu yağmuru getiren bulutun İslam'a ve onun kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Artık sizden böy-
hükümlerine karşı ciddiyetsizlik, lakaytlık ve le yapanların dünya hayatındaki cezası aşağılık
teslimiyetsizlik olduğu görülecektir. Toplumun olmaktan başkası değildir; kıyamet gününde de
bu dine olan ciddiyetsizliği ve bu dine teslim ol- azabın en şiddetli olanına uğratılacaklardır..."  1
mayışı, onları helak eden bir sele maruz bırak-
Buradan anlıyoruz ki; Dini kendi heva ve
mıştır. Lakin bu durum sadece dalâlet içerisin-
hevesine göre bölüp parçalamak kitap ehli olan-
de olan kâfirlere has bir durum olmayıp, gaflet
ların ve müşriklerin özelliklerindendir. Müslü-
içerisinde bocalayan müminleri de ilgilendiren
manların menhecinde ise böyle bir şey bulun-
bir mevzudur. Bu ayki yazımızda 'Bizi bu dinin
mamaktadır.
esası olan teslimiyetten alıkoyan nedir?' sorusunu
'Nasları ele almak' üzerinden açıklamaya çalışa-
1. 2/Bakara, 85

44
İçerisinde yaşamış olduğumuz çağda, bir fi- kavimle savaşmış ve onları çok şiddetli bir ce-
kir karmaşası söz konusudur. Bu karmaşa öyle zaya tabi tutmuş olan bir Peygamber görüyoruz
bir hale gelmiştir ki İslam, birçok isimle anılır siyer kitaplarında "Kıyametten önce kılıçla gön-
olmuş bölük pörçük edilmiştir. Kimisi 'ılımlı derildim. Benim rızkım mızrağımın ucundadır" 3
İslam' derken, kimisi 'Siyasal İslam' demiş, kimi- diyen bir Peygambere şahitlik ediyoruz hadis
si 'Radikal İslam' derken, kimisi de 'İslam Felse- kitaplarında... Demek ki tam teslimiyetin ger-
fesi ve Kültürü'nden dem vurmuştur... Her taife çekleşmesi için naslara bütüncül bir anlayışla
kendisinin işine gelecek bir İslam oluşturmuş yaklaşıp genel delili özelleştiren özel delili göz
ve ona teslim olmuştur. Ancak bu Ehli kitabın ardı etmememiz gerekir.
yaptığı gibi, kitabın bir kısmına inanıp bir kıs-
mını inkâr etmek demektir. • Muhkem olan nassı bırakıp müteşabih olan
naslara sarılmak.
Bunun da bazı şekilleri vardır;
Bilindiği gibi Kur'an-ı Kerim ayetlerinin
• Umumi nas ile delil çıkarıp onu tahsis eden kimi muhkemdir, yani anlaşılması için başka
nassı gözardı etmek. ayetlere ihtiyaç duymayan ayetlerdendir; kimi
ayetler de ancak başka bir nas ile anlaşılması
Buna günümüzden şöyle bir örnek verebili- mümkün olan ayetlerdir ki bunların ismi de
riz; Allah subhanehu ve teâlâ ayette; müteşabihtir. Allah subhanehu ve teâlâ bu müteşabih
olan ayetlerin peşine düşen insanların kalple-
"Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak rinde bir eğrilik olduğunu söyleyip fitne peşin-
gönderdik." 2 buyurmaktadır. de olduklarını buyurmaktadır.
Bu gibi ayetlerle beraber Rasûlullah'ın sallalla- "Sana kitabı indiren O'dur. O'ndan, Kitabın
hu aleyhi ve sellem rahmetini, merhametini gösteren anası (temeli) olan bir kısım ayetler muhkem-
hadisler birleştirildiğinde, Rasûlullah'ın sallallahu dir; diğerleri ise müteşabihtir. Kalplerinde bir
aleyhi ve sellem ne kadar rahmetli olduğu ortaya çık- eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve olmadık yo-
maktadır. Bunda hiçbir şüphe yoktur. Rasûlullah rumlarını yapmak için ondan müteşabih ola-
sallallahu aleyhi ve sellem insanların en merhametlisidir. nına uyarlar. Oysa onun tevilini Allah'tan baş-
Lakin bunu bayraklaştırıp, Rasûlullah'ın sallalla- kası bilmez. İlimde derinleşenler ise: 'Biz ona
hu aleyhi ve sellem her durumda rahmetini ön plana inandık, tümü Rabbimizin katındandır' derler.
çıkarmak isteyenler, kendi tasavvurlarında bir Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-dü-
Peygamber oluşturma çabası içine girmişlerdir. şünmez."  4
Hâlbuki sahabe Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sel-
Mesela, Allah'ın subhanehu ve teâlâ:
lem rahmet gösterdiği zamanları naklettiği gibi,
aynı şekilde bu rahmetin mutlak olmadığını da "Allah kendisine şirk koşulmasını asla bağışla-
rivayet etmişlerdir. Öyle bir din oluşturulmaya maz."  5
çalışılıyor ki zihinlerde, sağ yanağa vuruldu-
ğunda sol yanağın dönüleceği, Allah'ın subhanehu ayeti muhkem olan bir ayettir. Anlaşılması için
ve teâlâ diniyle problemi olan insanlara her daim herhangi bir nassa ihtiyacı yoktur. Rasûlullah'ın
tebessüm edileceği, şirk adına ne varsa işleyen sallallahu aleyhi ve sellem:
insanlara 'eyvallah' denilmesi gerektiği gibi ze-
hir nev'inden davranışlar, zihinlere zerk edi- "Kim La ilahe illallah derse cennete girer."  6
liyor. Umumi ve hususi olan delilleri bir araya
topladığımızda ise asıl sonuç ortaya çıkmakta- hadisi ise müteşabihtir. Yani okunduğu zaman
dır. Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem merhameti birçok soruyu peşinde getirir. 'Her hal ve durum
mutlak bir merhamet değildir. Allah'ın subhane- da mı bu kelimeyi söyleyen cennete girecektir?',
hu ve teâlâ hakkının çiğnendiği yerlerde 'intikam' 'Şirk işlediği halde iken bile bu kelimeyi söyleyen de
alma çabası içinde olan bir Peygamber vardır
karşımızda, Yahudiler tarafından namusuna
3. Buhari
göz dikilen bir Müslüman kadın için bütün bir
4. 3/Ali İmran, 7
Muharrem
5. 4/Nisa, 48 1434
2. 21/Enbiya, 107 6. Müslim

Aralık’12 • SAYI: 11

45
mi cennete girecektir?', 'Ölüm anında da mı bunu dia etmektir;
söyleyen cennete girecektir?' vs. Peki biz bu hadisi
nasıl anlayacağız? Bu hadisi yukarıda zikretmiş "Gerçek şu ki, biz senin üzerine 'oldukça ağır'
olduğumuz muhkem ayetin ışığı altında anlaya- bir söz (vahiy) bırakacağız."  9
cağız. O halde bu hadisin manası şöyle olur:
Allah subhanehu ve teâlâ bu yükün ağır bir yük
'Şirk koşmadan bu kelimeyi söyleyen kişiyi Al- olduğunu söyleyecek, Rasûlullah da sallallahu
lah subhanehu ve teâlâ cennetine koyacaktır.' aleyhi ve sellem buna rağmen hafif olduğunu söyle-
yecek! Bu mümkün olabilecek bir şey değildir.
Ancak muhkem bir kenara bırakılıp, mü- Rasûlullah'ı sallallahu aleyhi ve sellem böyle bir töhmet-
teşabih olan nassın peşinden gidildiğinde or- ten tenzih ederiz. Bu dinde kolaylık sadece bu
taya çok bozuk manalar çıkmaktadır. Nitekim dinin fıkhi ve ameli meselelerinde vardır. İtika-
günümüzde bu yöntemle çok sıklıkla karşılaş- dı ilgilendiren meselelerde ise böyle bir kolaylık
maktayız. Amelleri sırf şirkten müteşekkil olan söz konusu bile değildir. Çünkü Allah'ın subhanehu
insanlara, bu hadisle beraber ortaçağdaki pa- ve teâlâ Rasûlü'ne yüklediği yük, aslı tabiatı ile ağır
pazlar gibi cennet tüccarlığı yapmak çağımızın olan bir yüktür.
en büyük fitnesidir.
Sonuç olarak diyebiliriz ki; Teslimiyet olma-
Allah subhanehu ve teâlâ yukarıda zikretmiş oldu- dan İslamiyet'in gerçekleşmesi mümkün değil-
ğumuz ayette Müslümanın naslara olan teslimi- dir. Bir Müslümanın, Allah'ın ve Rasûlü'nün
yetini bizlere göstermiştir: hükümleri karşısında üzerine düşen 'işittik ve
itaat ettik' diyerek hem zahirî hem de bâtınî bir
"İlimde derinleşenler ise: 'Biz ona inandık, tümü şekilde teslim olmasıdır. Bu hükümlerle muha-
menhec notları

Rabbimizin katındandır' derler. Temiz akıl sahip- tap olduğunda Müslümanın 'ama', 'bence' gibi
lerinden başkası öğüt alıp-düşünmez."  7 kelimelerle başlayan cümleleri kurması teslimi-
yetini sorgulaması manasına gelecektir.
Aynı şekilde bir Müslümanın bu tip naslara
karşı takınması gereken tavır da bu olmalıdır ki, "Allah ve Rasûlü, bir işe hükmettiği zaman,
teslimiyet tam manası ile yerine gelmiş olsun. mü'min bir erkek ve mü'min bir kadın için o
işte kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur.
• "Din kolaylıktır" 8 gibi ruhsat ifade eden ve ge- Kim Allah'a ve Rasûl'üne isyan ederse, artık
nel olan kurallardan hareketle bazı nasları gerçekten o, apaçık bir sapıklıkla sapmıştır."  10
veya hükümleri reddetmek.
Allah'ım içimize bizi günahtan uzaklaştıra-
Bu tür nasların esas alınıp dinin bütün alan-
cak bir korku, cennete eriştirecek bir itaat, dün-
larında kullanılması yanlıştır. Rasûlullah sallallahu
ya musibetlerini gözümüzde küçültecek sağlam
aleyhi ve sellem müşrikler tarafından kendisi ve asha-
bir iman ver. Dünyayı en büyük kaygımız ve
bına üç yıl ekonomik ambargo uygulandığında
ilim öğrenmedeki hedefimiz kılma. Allahüm-
'Din kolaylıktır' deyip akidesinden taviz vermedi.
me Âmin.
Bu gibi hadislerin söylenildiği kişiler ya namazı
uzatan bir sahabe ya ömür boyu evlenmeyece- Dualarımızın sonu Alemlerin Rabbi olan
ğini, uyumayacağını veya oruç tutacağını söyle- Allah'a hamd etmektir.
yen sahabeler ya da benzerleridir. Ama itikattan
kaynaklı bir sıkıntıda Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve
sellem böyle bir şey söylediği menkul değildir. Za-
ten böyle bir şeyin itikad alanında söylenilmesi
makul de değildir. Çünkü Rasûlullah'ın sallallahu
aleyhi ve sellem her alanda 'din kolaylıktır' anlayışına
sahip olduğunu söylemek, Rasûlullah'ın sallallahu
aleyhi ve sellem Rabbinin şu sözünü yalanladığını id-

7. 3/Ali İmran, 7 9. 73/Müzzemmil, 5


8. Buhari 10. 33/Ahzab, 36

46
Okuma Parçası
keremcaglar@tevhiddergisi.com Kerem Çağlar

Zulüm ve Zalim
Temel ideolojik kıstaslarını, pervasızlıktaki sınırsız-
lığını ve uygulamadaki örnekliğini şeytanın belir-
leyip gösterdiği her türlü zulüm, insanlık tarihinin
her döneminde ve her şekliyle var olmuştur.

İ nsanlığın hafızasında yer edinmiş, bilinen ilk


zulüm, kendi nefsinin aleyhinde aptalca bir
nankörlük, büyüklenme ve yüz çevirmesi sonu-
memesi de değildir. Yüce Allah'ın emrini be-
ğenmemesi ile büyüklenerek kendi kıyasıyla
tenkit/eleştiride bulunmasıdır. O, bu tavrıyla
cu Aziz ve Celil olan Allah'ın emrine isyan eden kendi nefsine zulmederken öte yandan bu du-
lanetlenmiş İblis'in aynı zamanda kafir olarak ruşunda, sesinde, sözünde ve kıyasında müthiş
da isimlendirilmesine neden olan yerilmiş, çir- bir ahenk ve haklılık olduğuna inanıyordu.
kin ve mahkum edilmiş bir fiilidir.
Bu yaptığı fiil, fikir ve tıynet olarak kendi
İblis'in bu fiili, zulmün her çeşidini kendi zihni zürriyetinden olan zulüm ehline de tarih
içerisinde barındırmaktadır. boyunca yol gösterici örnek bir model olmuştur.

İlk olarak büyüklenmek ve Allah'ın subhanehu ve Temel ideolojik kıstaslarını, pervasızlıktaki


teâlâ emrine karşı gelmek suretiyle en büyük zu- sınırsızlığını ve uygulamadaki örnekliğini şey-
lüm olan küfür amelini işlemiştir şeytan. tanın belirleyip gösterdiği her türlü zulüm, in-
sanlık tarihinin her döneminde ve her şekliyle
Sonra, insanlığın ilk ebeveyninin, Adem var olmuştur.
aleyhisselam ile Havva annemizin, cennetten çıka-
rılmalarına sebep olan ve ismiyle müsemma Zulmün Mahiyeti
'şeytanî' ameliyle yaptığı zulüm gelmektedir. Zulüm sözcüğünün anlamları tıpkı bir ağa-
cın gövdesinden çıkan dallar gibi farklı şekiller-
İnsanlığın atasının, bağışı bol ve Kerim olan
de ifade edilip dile getirilse de, temelde birbirle-
Rabbinin, genişliği yerle gökler kadar olan ebe-
rine çok yakındır.
di saadet yurdundan çıkarılması için tuzak ku-
rup, bunda da başarılı olan İblis, bu zulmüyle Zulüm: Bir şeyi ya eksilterek ya da artırarak
tıynetini ortaya koyuyor ve böylelikle ilk intika- veya zamanından ya da mekanından saparak
mını da almış oluyordu. kendine ait olmayan yere koymak demektir.
Melaike cinsinden olmadığı halde onlardan Zulüm: Allah katında makbul ve meşru olan
sayılacak kadar aralarında bulunan İblis, Allah'ı hudutların ihlal edilmesidir.
inkar ettiği için değil, kendi nefsinin aleyhinde
zulmederek Allah'ın emrine itaat etmemesi do- Zulüm: Adalete aykırı davranmaktır. Hak
layısıyla kafir olmuştur. edene hakkını vermemektir. Haksızlık ve ada-
Muharrem
letsizliktir. 1434
İblis'in küfür sebebi yalnızca emre itaat et-

Aralık’12 • SAYI: 11

47
Zulüm: Az ya da çok hakka tecavüz etmektir. Evet, en büyük zulüm; küfür, şirk ve nifak-
tır. Bundan dolayı yüce Allah subhanehu ve teâlâ şöyle
Zulüm: Başkasının mülkünde izni ve rızası buyurmaktadır:
olmadan tasarruf etmek ve haddi aşmaktır.
"...Çünkü şirk çok büyük bir zulümdür."  1
Zulüm: İnandığını iddia ettiği halde imanı-
na şirk karıştırmaktır. "İyi bilin ki Allah'ın laneti zalimlerin üzerine-
dir."  2
Zulüm: Hak'tan kopup batıla intisap etmek-
tir. "Zalimlere gelince, onlar için elem verici bir
azap vardır."  3
Zulüm: Allah'ın mescitlerinde Allah'ın dini-
ne davete engel olmaktır. Küfür ve şirk şeklinde ortaya çıkan bu çeşit,
zulmün faillerinin genetik kodlarında ve karak-
Zulüm: Adaletin gereğinin yerine getirilme- terlerinde İblis'e ait çok belirgin izler görürüz.
mesidir.
İradeleri, şeytanın ipoteğinde olan bu tür
Zulüm: Hak ile batılı karıştırıp 'Hak' diye zulüm ehli, şeytanın yoldaşlığında samimi ol-
takdim etmektir. duklarını kanıtlamak adına her vesile ile ve her
platformda küfürlerini ilan ederler.
Zulüm: Adaletle bağdaşmayan her türlü iş
ve işlemlerdir. Küfürlerinde ısrar ile üstün çaba gösterirler.
Bunda da herhangi bir sakınca görmezler.
okuma parçası

Zulüm: Hakka baş kaldırmak ve Tevhide


muhalefet etmektir. Çünkü ilan edip üzerinde ısrar ettikleri bu
inkarları ile beraber sonu rüsvaylık ve ebedi
Zulüm: Sahibini cehennemin gayya kuyula- azaba kadar ulaşacak bir cezanın kendilerini
rının diplerine doğru hızla sarkıtan 'kuyu maka- yakalamayacağını zan ederler.
rasının urganı'dır.
Bu kuruntuları onların kalplerine pompala-
Zulüm: İnsansız hava araçlarıyla gökten yan ise bu kulvarın seri başı olan Şeytan'dır. En
ölüm ve yıkım kusan bombalar yağdırmak ol- büyük zulmün kulvarında İblis'i yoldaşları ile
duğu gibi; Allah'a isyan ile şeytana itaate ça- şirk ve küfürlerinde azgınlaşırlar, Allah'ın 'El-
ğıran şirk düzeninin sınırsız sayıdaki küfür Halim' olduğundan gafil olarak.
itikadlarıyla yediden yetmişe insanların kalple-
rinin ve sonuç itibariyle de ahiretlerinin harap "Şüphesiz Rabbinin yakalaması çok şiddetli-
edilmesidir. dir."  4

Zulüm: Bir lokma ekmek karşılığı veya sos- Zalimlerin, yani müşriklerle kafirlerin, bu
yal bir konum sağlayacak bir kartvizit için ta- cürümlerinden ötürü karşılaşacakları cezanın
ğuti düzenin bir parçası olmayı kabul etmektir. Kur'an'daki tasviri dahi dehşet verici, ürpertici,
iç karartıcı ve korkunç bir manzaradır.
Zulmün Farklı Tezahürleri Tekebbürün cezası zelil edici bir azaptır.
Zulüm, zulümdür. Zulmün rengi, tadı, ko- Büyüklenmenin ve Allah'a karşı yalan uydur-
kusu, markası veya aroması elbette yoktur. An- manın cezası bir tarafa, bu cezanın niteliğinin
cak, zulmün sebebi, kapsamı, niteliği ve zulme- açıklanması bile kalbin ve ruhun her zerresine
denin süreç içerisinde zulümle ulaşmak istediği kadar kara keder bulutlarının yayılmasına se-
hedefler ile elde etmeyi amaçladığı çıkarlardan bep olmaktadır.
söz etmek mümkündür.
1. 31/Lokman, 13
En önemli ve en büyük zulüm insan ile yüce
2. 11/Hud, 18
Allah subhanehu ve teâlâ arasında gerçekleşen ve insa-
3. 6/En'am, 93
nın bizzat eli mahsulü olanıdır. 4. 85/Buruc, 12

48
Allah subhanehu ve teâlâ hakkında yalan uydurup derdi vardır."  6
nefislerine zulmederek büyüklenenleri, yoldaş-
larından ayrıldıktan sonra çok çetin bir gün İşte o an en büyük zulmünün, yani şirkinin,
beklemektedir. küfrünün veya nifakının, yani elleriyle gön-
derdiklerinin karşılığıyla karşılaştığında ancak
Tek başına, yanında hiç kimse olmadan ve şunu söylemeye mecal bulur:
yapayalnız olarak Allah'ın huzuruna çıkacak-
lardır. 'Keşke toprak olsaydım!' "  7

Müşrikler, kafirler ve münafıklar için, yani Zulmün çeşitlerinden ikincisi de kişi ile in-
kendi nefisleri aleyhine zulmedenler için çok sanlar arasında cereyan eden zulümdür. Önce
zor bir karşılaşmadır bu. bu konu ile alakalı bir kaç ayete bakalım:

Sevdiklerinden ve sevenlerinden ayrılmış, "Ancak şunlar aleyhine bir yol vardır ki insan-
atalarından ve önderlerinden uzaklaşmış, eş lara zulmederler..."  8
ve çocuklarıyla tüm bağları kesilmiş, Allah'ın
"Bir kimse zulmen öldürülürse onun velisine
kendilerini sahip kıldığı ve bunlar üzerinde
(hakkını alması için) yetki verdik..."  9
kendilerini muktedir zannettikleri şeylerden de
kopmuşlardır. "Bir suça verilecek ceza işlenecek suç kadardır.
Kim bağışlar ve barışı sağlarsa, onun mükafatı
Başları dara düştüğünde kendileri için aracı- Allah'a aittir. Doğrusu O, zalimleri sevmez."  10
lık edeceklerine inanarak hayatlarına ve ibadet-
lerine ortak yaptıkları efendilerinden ve şeyhle- Hiçbir şekilde zulmün aracısı, destekçisi,
rinden uzaklaşmışlardır. yardımcısı ve taraftarı olmayan bir kimse zulme
uğradığında Allah subhanehu ve teâlâ katında meşru
Oysa "Bunlar, Allah katında bizim için şefa- olan yasal hakkını kullanır. Böylelikle kendisine
atçi olacaklardır." 5 diye büyük ümitlerle ve içten yönelik zulmü bertaraf eder.
bir bağlılıkla itaat ederlerdi onlara. Hem de iba-
det derecesinde bir itaatti bu. Yeryüzünde böbürlenip azgınlaşarak insan-
lara zulmedenler sahip oldukları tüm güç ve
İnanıp güvendikleri her şey ortadan yok olur. imkanlarını zulümlerinin devamı için seferber
ederler.
Hayatları, rejimleri, siyasetleri, partileri, ce-
maatleri, örgütleri, eğitimleri, aileleri, çocukla- Karşılarına dikilip engellenmesi gerekenler
rı, ibadetleri, liderleri ve diğer tüm konularda de bunlardır.
Allah'a ortak kıldıkları her şey bir anda kaybo-
lurlar. Bu zalimlerin zulümleri sürdükçe ve insan-
ların tevhid akidesi temelinde ıslah amaçlı di-
Hesap anı yaklaştıkça o kibirli zulüm ehlinin renişleriyle karşılaşıp zulümlerinden vazgeçiril-
nasıl ürperip yalnız kaldığını Kur'an anlatıyor medikçe, yeryüzü ıslah olmayacaktır.
bize.
Toplum için bu azgın zalimler, bir an evvel
Korkunç bir yalnızlık. ameliyatla bünyeden atılması gereken kanserli
bir ur hükmündedir. Böyle bir cerrahi müdaha-
Yalnızlığın verdiği dehşet verici bir korku. le bünyede bir takım acılara ve hasarlara neden
olacaktır. Ancak bu sonuç kaçınılmazdır. Çün-
Hani, neredeler? Nerede kaldılar o ortaklar,
kü sonuç itibariyle bünye de, olması gerektiği
aracılar, şefaatçiler, cemaatçiler, hocaefendici-
ler!
6. 80/Abese, 37
"O gün, herkesin kendisine yetip artacak bir 7. 78/Nebe, 40
8. 42/Şura, 42
Muharrem
9. 17/İsra, 33 1434
5. 10/Yunus, 18 10. 42/Şura, 40

Aralık’12 • SAYI: 11

49
zulmetmede çok daha pervasız ve ölçüsüz ola-
cakları muhakkaktır. Nitekim tarih bu örnek-
lerle doludur.

Son iki yıldır hemen yanı başımızdaki


Suriye'de cereyan eden hadiseler ortada. Ora-
daki zalim tağutun ve yardakçılarının sebep
oldukları ölüm ve yıkımın neredeyse istatistik-
leri dahi tutulamaz olmuştur.

Bu zalim tağuta mezhepdaşlarının sınırsız


krediyle sundukları yardım ve destek olmasa,
gibi sağlığına kavuşmuş olacaktır. Mısır'daki kartlaşmış tağut amcasından daha
dayanıklı çıkması söz konusu bile olamazdı.
Zalimler, hiçbir engel ve direnişle karşılaş-
madan çok ağır ihlallere, haksızlıklara ve yıkım- Bu yardım ve destekleri, üzerine çöreklen-
lara devam ettikleri sürece hiçbir fert için barış, dikleri devletin organize yeteneğiyle ölümcül
güven ve esenlikten söz edilemez. darbeler haline dönüştürüp halkına yöneltmek-
tedir. Adalet ve yardımlaşmada devletin orga-
'Gücü eline geçiren diktatörleşir' şeklindeki nizasyon kabiliyetiyle nasıl ki halkın/toplumun
genel kabulü doğrularcasına zalimler iktidar sa- kılcal damarlarına kadar ulaşabiliyorsa, maale-
hibi olduklarında yıkımlarının acı bilançosu da sef Suriye'de görülen o ki bu kabiliyet limitsiz
daha fazla kabarmaktadır. zulüm olarak işlemektedir.
okuma parçası

Çünkü iktidar, bu zalimler için zulümlerinin Organize bir güç olmadan zalim tağut, zul-
icrasının en etkili, yaygın ve elverişli aygıtıdır.
münü değil toplumun kılcal damarlarına, el-
Hamra sarayından şehrin sokaklarına açılan ka-
Örgütler ya da devletler gibi organize bir pılarının önündeki caddenin öte tarafına dahi
güç olmadan, zalimlerin zulümlerini zayıflatıl- ulaştırabilmesi mümkün değildir.
mış bir toplumun üzerinde icra etme imkanları
da olmaz. Uhrevi neticeleri itibariyle düşünüldüğünde,
halkına variller dolusu TNT bombalarıyla ölüm
Kişilerin kendi aralarındaki anlaşmazlıkla- ve yıkım yağdıran bir zalim tağut ile neredeyse
rın çözüm yöntemleri dahi temelde şirk düze- anne karnındaki ceninlerden başlayarak nesil-
ninin yargı kurumları aracılığıyla uygulanmak- leri demokrasi gibi küfür itikadlarıyla fesada
tadır. uğratmada üstün çaba harcayan 'adil' tağutlar
arasında bir fark olmadığı kuşkusuzdur.
Allah subhanehu ve teâlâ sevgisi ve korkusu olma-
yan ve tevhid akidesinin ne olduğunu bilmeyen Elbette ki bu tespit uhrevi neticeleri itibariy-
bir kimse haddi aşıp da komşusuna, köylüsüne ledir. Dünya hükmünde zulümde yine ortaktır-
veya herhangi birisine zulmettiğinde bu zulmü- lar. Çünkü henüz başlarda kaydettiğimiz ayette
nün neticesi ona yine 'şirk' olarak geri dönüyor. belirtildiği üzere en büyük zulüm şirktir.
Bu şekilde bir kısır döngü içerisinde hayatlarını
sürdürürler. İnanç, söz ve amellerde şirk alıp Kişi ile insanlar arasında cereyan eden zu-
şirk verme kısır döngüsü... lümlerde en büyük pay yönetici ve lider konu-
munda olanlara aittir. Bu liderler ki kalpleri
Birbirlerine zulmederken kendi nefislerine kömür, suretleri ise zifiri karanlıklardan birer
de zulmetmekte olan bu insanların başlarındaki parça gibidir.
zalimler de Allah subhanehu ve teâlâ hakkındaki şirk
ve küfürleri nedeniyle kendi nefisleri aleyhinde Zulüm ehli sadece höt-zot eden, vurup-kı-
en büyük zulmü gerçekleştirmiş olanlardır. Al- ran, dövüp-yaralayan ya da başkaca maddi ve
lah subhanehu ve teâlâ hakkında tuğyanları ortaday- bedeni kayıplara neden olanlar değildir elbette.
ken bu zalimlerin, kendileri gibi olan insanlara

50
Tevhid akidesine teorik/sözlü olarak vakıf Mesud'dan radıyallahu anh şöyle rivayet edilmiştir:
olduğu halde güçlü zalimlerin zulüm ve ceza-
landırma tehditlerini Allah'ın azabıyla bir tuta- "İnanıp da imanlarına herhangi bir zulüm
rak yüz çeviren, bununla da yetinmeyip muvah- karıştırmayanlar..." ayeti nazil olunca bu, in-
 16

hidlere muarız olan zalimleri de unutmamak sanlara ağır geldi ve:


gerekir. Konuşması ve kalıbı pek hoş olup sizi
itidale davet etmekten başka bir işlerinin olma- " 'Ey Allah'ın Rasûlü, hangimiz nefsimize
zulmetmiyor ki?' dediler. Rasûlullah: '(Hayır)
dığını zannedersiniz.
burada sizin düşündüğünüz (şey) kastedilme-
miştir. Salih kulun şu sözünü işitmediniz mi:
Bu zulüm ehli, Allah'ın huzuruna çıkacak-
''Çünkü şirk çok büyük bir zulümdür.'' 17 burada
ları günü düşünebilseler yaptıklarının karşılı-
kastedilen şirktir'' buyurdu."  18
ğının lanet, gazap ve ateş çukurları olduğunu
görebilirlerdi... Kişi zulme meyletmekle fesadın fitilini de
ateşlemiş olur. Bu öyle bir fesattır ki hem dünya
Bunu görebilmeleri için elbette ki o çetin gü-
hayatını zindan eder hem de ahiret yurdunda
nün hesabını yapmaları, düşünüş ve bakışları-
nasipsiz bırakır.
nın kapsamı içine almaları gerekecektir.
"Eğer yeryüzünde bulunanların tümü ve onun
"Zulmedenler azabı gördükleri zaman bütün bir misli daha zulmedenlerin olsaydı kıyamet
kuvvetin Allah'a ait olduğunu ve Allah'ın aza- gününde azabın fenalığından (kurtulmak için)
bının ağır olduğunu anlayacaklarını keşke şim- elbette bunları feda ederlerdi..."  19
diden bilselerdi."  11
Burada zikredilen zulüm, zulmün üç tü-
Zulmün son çeşidi ise kişinin kendisiyle nef-
rünü de kapsamaktadır. Dolayısıyla, dünyada
si arasında gerçekleşen zulümdür. Bir kaç ayet
kendisinden herhangi bir zulüm kaynaklanmış
ile bu çeşit zulmü tanımaya çalışalım.
olan istisnasız herkes, şayet (kıyamet günü) yer-
"Onlardan kimi nefsine zulmedendir..."  12 yüzündekilerin tamamına ve hatta bunun bir
misline sahip olmuş olsalardı mutlaka onu feda
"Rabbim, ben gerçekten nefsime zulmetmi- ederlerdi.
şim..."  13
"Çünkü onlar daha zalim ve azgın idiler."  20
"Eğer onlar nefislerine zulmettikleri zaman
sana gelseler..."  14 Allah'a şirk koşmak, başkalarına haksızlık
etmek veya daha önce saydığımız diğer husus-
Tüm zulüm çeşitleri esas itibariyle kişinin larda kendi nefsine zulmeden zalimin göster-
kendi nefsi üzerinde caridir. Çünkü zalim, zul- meye çalıştığı heybet, kibir ve güç gösterilerine
me ilk yöneldiğinde başta kendi nefsine zulmet- rağmen hiçbir yer onun için güvenli değildir, en
miş olur. Kendisi dışındaki insanlara yönelik yakını da olsa hiç kimse tam güvenilir değildir.
zulüm kapsamındaki her türlü tasarrufundan
evvel, o zalim kendi nefsine zulmetmekle işe Zulüm kişiyi ne rahat ettirir ne de zulme-
başlamıştır. Bundan dolayı Yüce Allah Kur'an-ı dene kalıcı bir fayda verir. Bilakis, onu helake
Kerim'in birçok yerinde şöyle buyurmaktadır: götürür.

"Allah onlara zulmetmedi, fakat onlar kendi "Onlar orada (cehennemde): 'Rabbimiz! Bizi
nefislerine zulmediyorlardı."  15 çıkar, (önce) yaptığımızın yerine iyi işler yapa-
lım!' diye feryat ederler. Size düşünecek kimse-
Sahabenin büyüklerinden Abdullah b. nin düşünebileceği kadar bir ömür vermedik

11. 2/Bakara, 165 16. 6/En'am, 82


12. 35/Fatır, 32 17. 6/En'am, 82
13. 27/Neml, 44 18. Buhari, Müslim, Ahmed
Muharrem
14. 4/Nisa, 64 19. 39/Zümer, 47 1434
15. 16/Nahl, 33 20. 53/Necm, 52

Aralık’12 • SAYI: 11

51
mi? Size uyarıcı da gelmedi mi? (Niçin inanma- ceği meçhul olduğu halde şimdiden çoluk-ço-
dınız?) Şimdi tadın (azabı)! Zalimlerin yardım- cuk, torun-tombalak deyip istikballerini düşü-
cısı yoktur."  21 nerek neredeyse kendilerini helak edercesine iş,
siyaset, spor ve kültürel faaliyetlerinin sürükle-
Zalim Kimdir? yiciliğine kaptıranlardan, Allah'ı unutup tevhid
Belirttiğimiz gibi zalim; zulmü ilk anda ken- akidesinden de habersiz bir şekilde hayatlarına
di nefsi üzerinde icra edendir. Allah'a şirk ko- devam edenlerdir.
şarak, küfre saparak ya da nifak maskeleriyle
varlığını sürdürmeye çalışarak en büyük zulmü Zalim: Omuzları, rütbelerini gösteren apo-
kendi aleyhine gerçekleştirmiş olandır. let tarlası gibi kalabalık ve göğüsleri de envaı
nişanlarla donanmış püsküllü üniformalar içe-
Zalim: Konunun başında geçen zulüm ta- risinde şecaat arz ettikleri halde, hakikatte öd-
nımlarından birini veya bir kısmını ya da hep- leklerin en önde gidenleri olan tağutlardır.
sini birden yapan veya bu özellikleri kişiliğinde
barındırandır. Zalim: Bulundukları görevi ve ellerindeki
yetkiyi başta muvahhidler olmak üzere maz-
Zalim: Kendisine Allah'ın ayetleri hatırlatıl- lumların aleyhinde mahrumiyet, eziyet ve baskı
dığı halde yüz çevirendir. aracına dönüştürerek kullanan Tağut'un kulla-
rıdır.
Zalim: Allah'ın mescidlerine necis ayakla-
rıyla basıp Allah'tan başka ilah tanımayan tev- Zalim: Yüce Allah'ın bizler için önder ve
hid davetçisi muvahhid Müslümanları derdest örnek kıldığı Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem
ederek zindanlarda mahrumiyetlere mahkum sünnet-i seniyyesini terk edip bidatleri ihya
okuma parçası

etmeye çalıştıkları halde bu ve buna benzer edenlerdir.


cürümleri işleyip de halen "Müslüman" sıfatını
kullanan yerli tağutlardır. Zalim: İradelerini, Allah'a isyan ettirecek
şeylerden korumayanlardır.
Zalim: Bağlılarınca kutsallık atfedilen cema-
at ve liderlerin iddia ettiklerinin aksi istikamet- Zalim: Meşru Emir'e itaat etmeyip karşı ge-
teki helak edici mecralarda boy göstererek Tev- len ve böylece İslam cemaatinin hürmetini çiğ-
hid akidesine şahitliği taammüden gizleyendir. nemeye cüret edip nefislerine zulmedenlerdir.

Zalim: Firavun'un sihirbazlarının yapmaya Her kim Tevhid akidesine aykırı inançlara
çalıştıkları gibi Tevhid akidesi ile toplum arası- yönelmek suretiyle Allah subhanehu ve teâlâ hakkında
na kalın ve yüksek duvarlar örmek maksadıyla yalan uydurur ve böylelikle zalimlerden olursa
bir yandan demokrasinin faziletlerinden(!) eko- başına toprak saçılsın!
lojik sistemin korunmasına ve ot-çiçek, börtü-
böceğe kadar hemen her konuda farklı görüşler Kendisiyle tevhid arasına aşamayacağı en-
beyan ederken öte yanda yüce Allah'ın ayetleri- geller girmeden ve sıratta sûrun arkasından
ni, ağızlarını eğip bükerek, göbeklerinin çatlatıp çağrılmadan önce hakka dönüp nefsine zulmet-
parendeler atmak suretiyle tahrif ve tevil edip mekten kaçınsın.
değiştiren saray mollalarının ta kendileridir.
Çünkü "Zalimler için hiç yardımcı yoktur." 22
Zalim: Yeryüzündeki fesadın müsebbibi,
Hamdımız ve minnetimiz ancak ve yalnız
organizatörü, planlayıcısı, uygulayıcısı, yaygın-
Allah'adır. Allah'ın salat ve selamı Efendimiz ve
laştırıcısı ve devam ettiricisi olan küfür önder-
dostumuz Muhammed'in sallallahu aleyhi ve sellem, te-
lerini, onların güdümündeki uluslararası fesat
miz ehli beytinin ve saygıdeğer ashabının üze-
teşkilatlarını ve lanetlenip gazaba uğratılmış
rine olsun.
kavimleri dost ve müttefik edinen yöneticilerdir.

Zalim: Henüz görmediği ve görüp görmeye-

21. 35/Fatır, 37 22. 2/Bakara, 270

52
Her Şeye Dair
mahi@tevhiddergisi.com

Mahi

Unutkanım, Unutkansın,
Unutkan!
Allah zü'l celal insanı, unutkan olarak
nitelendirmiştir. Ancak ‘Unutmak semavi bir
engeldir.' diyerek bunu kendimize kılıf yapıp
unutkanlığımızın sonuçlarından sıyrılmaya
çalışmak da büyük hatadır.

Adamın biri doktora gider. Doktor şikaye-


tini sorar.

- Çok unutkanım doktor bey der adam.


Doktor:

- Peki ne zamandan beri başladı bu şikayeti-


niz deyince , adam:

- Ne şikayeti?

- Unutkanlığınız.
tanlar en vahimi… Kederini, yasını unutmak
- Ne unutkanlığı? unutmanın en rahmetlisi.
Bir çoğumuz yaşamışızdır benzeri durumla- Biz koca koca insanların unutkan olmasını
rı. Söyleyeceğimizi unutmuşuzdur ya da verdi- bırakın bir kenara, küçücük çocuklarımıza dahi
ğimiz bir sözü. Ya bir yüzü ya da telefon numa- bu hastalığın bulaşmış olması daha vahimi...
rasını. Yediğimiz yemeği, dün nereye gittiğimizi.
Kimimiz getirmemiz gerekeni, kimimiz götür- Peki nedir unutkanlık?
memiz gerekeni unuturuz. Evde evladını, oda-
da karısını unutanlar da yok değil hani. Ödevini Unutkanlık beynin işlevlerini değerlendi-
ezberini, teklifini, hediyesini, teşekkürünü, so- rememesinden kaynaklanan, bilgileri hafızaya Muharrem
rumluluğunu, şahsiyetini, dinini, ahiretini unu- 1434
getirememe durumudur. Beynin işlevi nedir?

Aralık’12 • SAYI: 11

53
Gördüğünü duyduğunu tespit etmek, depola- Bilgisayarınıza Word dosyası indirin. Çok
mak ve geri çağırmaktır. İşte unutkanlık depo- az yer kaplayacaktır... Ya video indirdiğinizde
lanan bilgiyi geri çağıramamadır. ne olur? Elbette kapladığı alan daha büyüyecek-
tir. İşte görsel medyanın hafızalarımızı işgali de
Öyle mükemmel bir yapısı vardır ki beyinin, böyledir. Bu işgal unutkanlığın ana sebeplerin-
tam bir yaratılış mucizesidir. 140 milyar sinir dendir.
hücresi ve sayısı katrilyonları bulan bağlantılar-
dan oluşan beyin, tüm bu mükemmelliğine rağ- 2. Hepimizin başladığı işi tamamlamadığı,
men bilgileri geri çağırmada sorun yaşıyorsa, tamamlayamadığı zamanlar olmuştur. İşte bu
bir problemin varlığı aşikârdır. Zira unutkanlık yarım bırakılan her iş, her kitap, her ödev, her
vücuda giren mikroba işaret eden ateşlenme ezber unutkanlığın artmasına sebeptir. Nasıl
gibi olup, bazı sorunların habercisi olabilir. mı? Zihin bilgisayar gibi her yeni iş için bir dos-
ya açar. Yarım bırakılmış onlarca dosya… Yarı
Allah zü'l celal insanı, unutkan olarak ni- boş, yarı dolu… Zavallı hafıza! Bu kadar kar-
telendirmiştir. Ancak 'Unutmak semavi bir makarışık bir çekmeceden, sahibinin istediği
engeldir.' diyerek bunu kendimize kılıf yapıp bilgiyi bul getir getirebilirsen.
unutkanlığımızın sonuçlarından sıyrılmaya
çalışmak da büyük hatadır. 3. Şeriatın nehyettiği bir ameliye
çok yemek... Çok yemek özellikle
İnsan unutkan olmakla beraber de abur-cubur yemek bedene zarar
bunun önüne geçebileceği amilleri verdiği gibi beyne de zarar veriyor.
bulup hayata geçirmelidir. Üzerimize çöken ağırlık hissi,
tansiyon düşmesi ile beyne
her şeye dair

Neden unutuyoruz? giden kan akımı düşüyor. Ye-


Tüm bu malayaniyat, diklerimizdeki şeker kana
Geçmişimize baktığı- dosyaları arttırdıkça arttırır karışınca beyince kısmi
mızda öyle saf dimağ- beyinde. Fazla dosya asla bir canlılık olsada
lara sahip bir nesille beyne zarar vermez. Zarar veren,
tekrar yaşanan düşüş
karşılaşıyoruz ki; sistemin ağır çalışmasına neden
beyni zorluyor. Böyle-
inen her Kur'an ayetini olan, bölük pörçük, başsız
sonsuz, ıvır zıvır bilgilerdir. ce yıpranan zihin, hatırla-
indiği yere, inme sebebine, mada da zorluk çekiyor.
bunu Rasûl'ün nasıl ifade
edip açıkladığına kadar ak- 4. İki günü eşit olan ziyan-
tarmışlar bize… dadır diyor Peygamber. Neden?
Her gün aynı saatte aynı işleri ya-
Onları takip edenler Kur'an hıf- panlar artık düşünmeden bu işleri
zının yanında, Peygamberin sözleri- yaparlar. Tıpkı saati hep sol koluna
ni senetleriyle beraber ezberlemiş, hatta takan kimsenin saate bakışının bir refleks
ezberlediği hadis sayısı bir milyonu bulan- haline gelmesi gibi. Beyin bu işi yaparken
lar olmuş… Senetleri karıştırılan hadislerin düşünmez. Sinirlerde bir hareketlilik yaşan-
doğrusunu hiç teklemeden nutkedenler, tari- maz. Bu nedenle ilim adamları rutinin dışına
hin şanlı sayfalarında yerlerini almıştır. çıkın diyorlar. İşe gittiğiniz yolları değiştirin.
Peki aradaki bu açık farkın sebebi nedir? Zihni tembellikten kurtarın. Her namazda aynı
sureyi okumak yerine, yeni sureler belleyip on-
1. 21. yüzyıl ne kadar teknoloji yenilediyse, ları okuyun. Yanılmamak için zihin daha dikkat
bizim hafızamız da o kadar geriledi. Televizyon edecek, bu vesileyle sinirler, bağlantılar hareke-
karşısında geçirilen saatler, bilgisayar karşısın- te geçecektir. Bu da unutmanın önündeki en-
da uyuklamalar, dinledikleri yetmiyormuş gibi gellerdendir.
görüntü indirip indirip izleyenler, bilgisayar
oyunlarına müptela olanlar… Tüm bunların zi- 5. O kadar kolaycıyız ki. Kitap okurlar, çok
hinde ne kadar yer işgal ettiğini hiç düşündük az çevremizde. Zorla da olsa kitap okumaya ni-
mü? yet edenler ise en ince, en kolay, en basit olan-

54
larını tercih ediyor. Oysa ki bu da zihni tem-
belleştirip unutkanlığa zemin hazırlıyor. Basit
eserler yerine, seviyeye göre daha ağır eserler
tercih edilip, bunlar üzerine düşünmek beynin
melekelerini açacaktır. Örneğin her ferdin gün-
lük takip ettiği eserler arasında bir tefsirin bu-
lunması, Kur'an ayetleri üzerine tefekkür edil-
mesi kaçınılmazdır. Zihni zorladığınızda kısa
devre yapmayacak, aksine açılacaktır. Kimyasal
ve sinirsel hareketlilik onu canlandıracaktır.
Tekrarlar da böyledir. Eski ezberlerin tekrar
edilmesi, alınan notlara bir göz gezdirilmesi zi-
hin canlılığını sağlar.

6. Beyindeki sinir hücreleri yenilenmez.


Eliniz kesilse hücreler çalışır, bölünerek orayı
doldurur. Ama sinir hücreleri için bu söz ko-
nusu değildir. Ondaki hasarların, ancak tamiri
mümkündür. Bu da uyku ile olur. Yoğun çalı- bundan sakınması gerekir. Ayrıca harama nazar
şan insanlar, çalışarak iş yerinin veya hizmetle- edildiğinde beyin hemen hormonlara haber ve-
rinin kalitesini arttırmak için uykusuz kalırlar. rir. Östrojen, progestron, stres hormonu, korti-
Oysa ki dinlendiklerinde yapacakları 1 saatlik zon yayılır vücuda. Bunlar da beyni sersemleten
çalışma, uykusuz yaptıkları 5 saatlik çalışmaya hormonlardır. Sersem beynin hatırlama oranını
denktir. Bunu yapmayanlar, uykusuzluk nede- varın siz hesaplayın.
niyle hafızalarını tehlikeye sokarlar...
9. Kafamıza bir şey taktığımızda, onun dı-
7. Kişinin İslam'ının en hayırlısı, kendini il- şında başka bir şey düşünmek imkansızlaşır.
gilendirmeyen şeylerden yüz çevirmesidir. Ba- Bu takıntı, sıkıntı bizi o kadar meşgul eder ki,
kın bu boş şeyle, yani bizi ilgilendirmeyen kim uykularımız kaçar. Düzenli beslenemeyiz. Kalp
yaptı, ne yaptı, ne zaman yaptı, ne getirdi, kime hayatımız sekteye uğrar. Mutsuzlaşırız. Çevre-
getirdi, nasıl getirdi vs. sualleri ve cevapları ge- mize negatif elektrik yayarız sürekli. Başka hiç-
reksiz bilgilerdendir. Ya da sırf malumatfuruş- bir şey düşünemez, hiçbir meseleye odaklana-
luk adına önüne ne gelirse okumak, bir menhec mayız. Ve böylece unutkanlık baş gösterir. Bir
dahilinde ilim tahsili yapmamak, plaka veya ta- çok şeyi unuturuz. Bu halden kurtuluş reçetesi,
belaları okumak da bu bağlamda ele alınabilir. gönül doktorlarına tedavi, Kur'an tilaveti, zikir
Tüm bu malayaniyat, dosyaları arttırdıkça art- ve duadır… Ancak bu sayede hafıza sağlığımıza
tırır beyinde. Fazla dosya asla beyne zarar ver- kavuşabiliriz.
mez. Zarar veren, sistemin ağır çalışmasına ne-
den olan, bölük pörçük, başsız sonsuz, ıvır zıvır Unutkanlığı basite almayalım... Önce basit
bilgilerdir. Bunlardan kaçınmak hem İslam'ın tezahürleri görünen bu hastalığın daha da iler-
hem de hafızanın selameti için gereklidir. lemesine zemin hazırlamayalım...

8. Kalp hayatını tehlikeye atan harama bak- Selam ve dua ile...


ma, beyin fonksiyonlarını da tehlikeye atar. Ha-
rama bakmak tıpkı birinci maddede zikrettiği-
miz gibidir. Görüntüler ve zihin işgali... Kalp
vücuda kan pompalar. Ve kalpten çıkan temiz
kan, ilk önce beyini besler. Öyleyse kalp ile be-
yin aynı anda gıdalandığı gibi, birine zarar ve-
ren husus diğerine de verir. Her günah kalpte
kara bir leke oluşturur. Katran karası kalpten Muharrem
çıkan kan ile beslenen(!) beyin… Bir müminin 1434

Aralık’12 • SAYI: 11

55
Bir Hikaye ■ Bir Hikaye ■ Bir Hikaye ■ Bir Hikaye ■ Bir Hikaye ■ Bir Hikaye ■ Bir Hikaye
Mirsad Ağınt

İbrahim
Bakacak ki örnek aldığı anne-babası dahi
öğretmene hürmet ediyor, ona öğretmeninin
sözünü dinlemesini öğütlüyor. Çocuk da bu
sefer öğretmenini izlemeye alacak. Onda güzel
çirkin ne varsa hafızaya işlenecek. Bunlar
karakterini şekillendirecek.

O kul eşyası satan dükkanlar tıklım tıklımdı!


Aileler bir yandan bütçelerini etkileyeceği
kesin olan bu badireyi en hesaplı şekilde atlat-
- Bu beslenme çantasını beğendin mi?

- Ya şu çantaya ne dersin? Ne kadar büyük?


manın telaşındayken, aynı zamanda da yan- İçine bırak kitaplar, sen bile sığarsın!
larındaki afacanları zapt etmeye çalışıyorlardı.
Ama sanki bütün çocuklar sözlerinin geçeceği Tüm bu dikkat çekme seansları 'Olur baba',
bu nadir günü fırsat bilip, anne- babalarına is- 'Sen bilirsin', 'Tamam' gibi kısa cevaplarla son bu-
teklerini kabul ettirmek için söz birliği etmişler- luyordu. Elbette bu halin bir sebebi vardı.
di.
Yakup Ustalar'ın oturduğu binaya üç ay önce
Aynı dükkanlarda alış-veriş yapmasına rağ- yeni bir komşu taşınmıştı. Adı Ahmet olan yeni
men yüzünde heyecandan eser olmayan bir tek kiracı, eşi, üç çocuğu ve annesi ile beraber kira-
İbrahim vardı. Babasının elinden tutarak çan- ları daha uygun diye bu semte gelmişler ve Ya-
ta reyonunun önünde durmuş, dalgın gözlerle kup Ustalar'ın binaya yerleşmişlerdi.
çantaları izliyordu. Bazen, geceleri hayallerini
süsleyen çizgi film kahramanlarının resimleri- İki aile tanışma fasıllarını bitirince birbiri-
ni çanta üzerinde görünce gözleri parlıyor ama ne iyice ısınmış, geliş-gidişler sıklaşmıştı. İşte
çok sürmeden eski haline geri dönüyordu. o zaman anlamışlardı ki, her ne kadar dış gö-
rünüşleri benzerlik arz etse de tamamen farklı
İbrahim'in babası Yakup Usta da oğlundan dünyaların insanlarıydılar.
farksızdı aslında. Ama bunu belli etmemeye ça-
lışıyor, İbrahim'i de canlandırmak için dikkatini Ahmet'le her konuşmasının sonrasında Ya-
çekmeye çabalıyordu: kup Usta, yeni yeni soruları sormaya başlıyor-
du kendi kendine. Ahmet'in anlattığı İslam ile
- Oğlum bak! Şu kaplıklar senin en sevdiğin kendilerinin yaşadığı İslam arasında akla kara
renkten. Onlardan bir top alsak üniversiteye ka- kadar fark vardı.
dar yeter sana herhâlde!
'Ya Ahmet bilmeden konuşuyor ya da biz Müs-

56
lüman değiliz' diye söylendi Yakup Usta. İlk
ihtimal biraz zordu. Çünkü Ahmet ne söylese
Kur'an ve hadisten delil getiriyor, sahabe haya-
tından örneklerle konuşmasını zenginleştiri-
yordu. 'Bizim müftü gibi: 'Şu şöyle bu böyle' diye-
rek kestirip atmıyordu.' dedi kendi kendine.

İkinci ihtimali düşünmek bile istemiyordu.


Şu yaşına kadar namazına, niyazına dikkat et-
miş, oruçlarını kaçırmamak için çabalamış, kul
hakkına çok önem göstermişti. 'Bir de Hacca
gitsem ne güzel olur.' deyip hazırlık yapıyordu.
Ama Ahmet'in anlattığı İslam'da Allah sadece yiyecekleri, besinleri ta bu canlının ağzının di-
bu ibadetlerde değil, hayatın her alanında emir bine getiriyorlar. O da sadece ağzını açıyor. O
ve yasaklar koyuyordu. kadar!

Hatta çocuğun hangi okula gideceği husu- İnsan da Allah'ın yarattığı bir varlıktır. İn-
sunda bile! sanla beraber rızkı da yaratılır. Beşer çaba gös-
terir, harama meyletmezse Allah ona rızık kapı-
Evet, evet! İbrahim'i okula yazdıracağını larını muhakkak açar.
söyleyince bir anda Ahmet'in yüzü değişmişti.
O gün İbrahim'i kucağına almış daha çok sev- Hem abi düşünsene! Bu dünyada yaşayan
mişti. Hiç bir şey söylemese de ters giden bir sayısız zalim, günahkâr insan var. Allah onların
şeyler olduğunu anlamıştı Yakup Usta. Sonra- hepsinin rızkını veriyor. Sen çocuklarını okula,
dan öğrendi ki Ahmet çocuklarını okula gön- oradaki küfürden, haramdan, Allah'ın yasak-
dermiyor, kendisi gibi yapan iki- üç arkadaşıyla ladığı fiillerden kaçınsın diye göndermiyorsun.
beraber çocuklarını evde eğitiyordu. Hiç Allah senin çocuklarını rızıksız bırakır mı?

Çocukların okumaları güzeldi. Hatta hemen Sen kaçıncı sınıfa kadar okudun Yakup abi?
hemen her gün İbrahim'in yanına gelip Pey-
gamberlerin hayatlarının anlatıldığı hikayeler - Ortaokulu zar-zor bitirdik işte.
okuyorlardı.
- Peki! Şu anda konfeksiyonda Usta başısın.
'Allah da biliyor ya iyi ilgileniyorlar çocukla- Evine ekmek götürebiliyorsun. Tüm bunlar Or-
rı ile. Diğerlerini, arkadaşlarının çocuklarını taokul diploması ile mi oldu?!
bilmem ama Ahmet'in çocukları harika. Nasıl
oturup kalkacaklarını çok iyi biliyorlar. Büyü- Böyle sürüp gidiyordu konuşmalar. Her
müş de küçülmüş gibiler! Ama...!' seferinde İbrahim'i okula göndermeyeceğine
dair kendi kendine söz veriyordu. Hatta eşi ile
'Ama böyle nasıl olacak? Çocuklar diplomasız konuşup onun desteğini bile almıştı. Ama ne
nasıl yaşarlar? Diplomalı olanlar bile bir dikiş oluyorsa ondan sonra oluyordu. Sanki şeytanlar
tutturamazken bu çocuklar nasıl ayakları üze- sıraya girmişler, vesvese vermek için birbirleri
rinde durabilirler?' ile yarışıyorlardı. O da bu ruh hali ile tekrardan
fikir değiştiriyordu.
bu düşünceleri Ahmet de açmıştı. Hatırlayabil-
diği kadar şöyle demişti Ahmet: İbrahim'in 'Babaaa!' diye seslenmesiyle dü-
şüncelerinden sıyrıldı Yakup Usta.
- Yakup abi! Mesele rızık endişesi ise bunun
çözümü çok basit. Bak! Sana geçenlerde gaze- - Ne zaman eve döneceğiz?
tede okuduğum bir şeyi anlatayım. Okyanusun
dibinde yaşayan bir canlı keşfetmişler. Bu can- - Hemen oğlum hemen! Şu alışverişi bitire-
lının hareket kabiliyeti neredeyse hiç yok! Peki lim, hemen çıkalım.
Muharrem
nasıl besleniyor? Okyanusun dibindeki dalgalar 1434

Aralık’12 • SAYI: 11

57
taya çıkacak. Bakacak ki örnek aldığı anne-ba-
bası dahi öğretmene hürmet ediyor, ona öğret-
meninin sözünü dinlemesini öğütlüyor. Çocuk
da bu sefer öğretmenini izlemeye alacak. Onda
güzel çirkin ne varsa hafızaya işlenecek. Bunlar
karakterini şekillendirecek.

Sadece bu kadar olsa yine iyi! Bu öğretmen


çocuğa ne anlatacak? Yeri geldiğinde öyle bir
yaşantıyı övecek ki sizin hayat anlayışınızla ta-
ban tabana zıt. Mesela İbrahim okulda annesi
gibi giyinenlerin aslında gerici olduklarını, bü-
yük önder(!) sayesinde kadınların öğretmeni
Aceleyle birkaç parça malzeme aldılar. İbra- gibi giyinerek çağdaşlaştığını öğrenecek.
him hiç sesini çıkarmıyordu. Parayı ödeyip ken-
dilerini sokağa attılar. Şimdi bu çocuk ne yapsın? Okulda açıklığın
faziletini(!), evde örtünmenin güzelliğini din-
Sıcak geçen bir yazdan sonra sonbahar rüz- leyecek. Sonuç olarak da evde annesini okulda
garları sokaklar da esmeye başlamıştı. Yakup öğretmenini memnun etmeye çalışacak. Peki
Usta yüzünü yalayan esintiyle biraz ferahlamıştı. bunu nasıl becerecek? Yalan söyleyerek ya da
Fakat bu durum uzun sürmedi. Yine Ahmet'in evde başka, okulda başka maske takarak. Bu sa-
sözleri aklına üşüşüverdi. dece bir örnek. Daha bunlar gibi İslamî yaşan-
tıyla alakası olmayan onlarca şeyin övüldüğüne
- Yakup abi! Sen İbrahim'in yalancı, ikiyüzlü şahit olacak İbrahim!
bir hikaye

bir karakter de yetişmesini ister misin?


İleriki aşama ise daha da kötü! Çocuk ba-
- O nasıl söz Ahmet? Çocuğunun öyle olma- kacak ki arkadaşları arasında kendi ailesi gibi
sını kim ister? yaşayan ya hiç yok ya da çok az! Arkadaş çev-
resinde yalnız kaldıkça bu sefer ailesinden so-
- O zaman çocuğunu okullardan uzak tut abi! ğuyacak.

- ?! Yakup Ustayı Ahmet'in konuşmaları içinde


en çok sarsansa ahlaki konuşmalar olmuştu.
- Şimdi söyleyeceklerimi iyi düşün abi! Siz
Gerçekten de okulların hali içler acısıydı. Yakup
Allah'ın emrettiği şekilde yaşamaya çalışan bir
Usta bundan haberdar olsa da 'Ben İbrahim'i
ailesiniz. Sen sakal uzatıyorsun, eşin de çarşaf
korurum.' diye düşünüyordu. Fakat Ahmet'i
giyiyor, değil mi?
dinleyince bunun hiç de kolay olmayacağını
- Evet! Çok şükür! anlamıştı. Hele hele kendi okul yaşantısı aklına
gelince hepten umutsuzluğa düşmüştü.
- Çocukların zihinlerinde okula gidinceye ka-
dar anne babanın yeri çok başkadır. Büyüyünce Gerçekten hayatında şu anda da bir kısmı
nasıl hayat süreceklerinin hayalini anne- baba- var olan bir çok günahın temeli okulda, orada-
larının yaşantıları üzerinden kurarlar. Sizin kız ki çevrede atılmıştı. Hem de altıncı sınıfa kadar
çocuğunuz olsa, muhtemelen büyüyünce anne- köy gibi bir ortamda, bu meselelerde tavizsiz
si gibi örtünmeyi hayal edecektir. İbrahim'in de olan ailesinin gözetiminde okumuş olmasına
senin şu halini örnek alması muhtemel. rağmen.

- Doğru! Zaten arada sırada yüzünü boyayıp Durum bu olsa da gizliden gizliye haram iş-
sakal yapıyor kendine! lemeye devam ederdi. 'Gizliden gizliye' diye dü-
şünürken Allah'ın her şeyi gördüğünü hatırladı.
- İşte okula başlayınca işler değişecek. Artık Ürperdi.
örnek alacağı yeni bir insan yani öğretmen or-
Ortaokul için ilçe merkezine gittiğinde ise

58
durum daha da vahimdi. Aynı sırayı paylaştığı
kız arkadaşı ondan silgi isteyince nasıl da kıza- Peygamber'e sallallahu aleyhi ve sellem bile muamele
rıp, bozarmış, sıkılmıştı. İki üç ay sonra ise artık
senli- benli konuşuyorlardı. böyle iken, okula giden çocuklar
her sabah kimin huzurunda saygı
Ahmet günümüz okullarında var olan ahla-
duruşunda bulunuyorlar? Şeriatı
ki bozukluklardan bahsederken Yakup Usta da
bunları düşünüyordu işte. Birden Ahmet konu- ortadan kaldıran, halifeliği yok edip
yu değiştirdi: tüm dünyadaki Müslümanları...
- Yakup abi! Bugünkü okullarda bu anlattık-
larımdan daha kötü bir şey de var biliyor mu- Aslında İbrahim'i okula göndermeyerek sen
sun? kendini de kurtarmış olacaksın. Yoksa İbrahim
anlattığımız bu fiilleri ne kadar yaparsa yapsın
- Bundan daha kötü ne olabilir ki Ahmet?! Allah katında bir sorumluluğu olmaz. Ta ki so-
rumlu tutulacağı yaşa gelinceye kadar. Peki o
- Şimdi bana söyle abi! Adem'den aleyhisselam zamana kadar işlediği suçlar ne olacak? Ahiret-
beri yeryüzüne teşrif etmiş en değerli insan te hesabı sorulmak üzere onu okula gönderen-
kimdir? lerin sırtına yüklenecek.

- Her halde Muhammed'dir sallallahu aleyhi ve sellem. Sana son olarak şunu söyleyeyim abi! Ço-
cuğu okula göndermeme kararı aldığında etra-
- Evet abi! Ama Allah katındaki bunca de- fındaki herkesin sana karşı çıkacağını görecek-
ğerine rağmen O sallallahu aleyhi ve sellem insanların sin. Sakın onlara aldırış etme abi. Çünkü yarın
kendisine saygı göstermek için ayağa kalkmala- Allah'ın huzuruna çıktığında, bugün seni fik-
rını yasaklamıştır. "Ben de sizin gibi bir insanım" rinden döndürmeye çalışanların hepsini kendi
demiştir. derdine düşmüş bir halde bulacaksın.

Peygamber'e sallallahu aleyhi ve sellem bile muamele Sen 'Eş, dost sonra ne der?' diye düşünüp ço-
böyle iken, okula giden çocuklar her sabah ki- cuğunu bu bataklığa gönderirsen, hesap günü
min huzurunda saygı duruşunda bulunuyorlar? geldiğinde yapayalnız kalırsın. Ama bu dünya-
Şeriatı ortadan kaldıran, halifeliği yok edip tüm da Allah'ı razı etmek için uğraşırsan çocuğunu
dünyadaki Müslümanları kolları-kanatları kı- bu ortamlardan muhafaza edersen belki dün-
rık bir hale getiren onlarca İslam alimini, şeri- yada başın ağrır, arkadaşların, akrabaların sana
atin yeniden hakim olmasını isteyen kimseleri güler, seni yalnız bırakırlar. Ama asıl yardıma
astıran ve daha birçok suçun failinin putunun ihtiyaç duyulan o büyük gün geldiğinde, inşa-
önünde!!! Hem de öyle bir and içiyorlar ki başlı allah Allah'ın dostluğunu kazanmış bir halde
başına bir facia! diriltilirsin.

Ulu önderin(!) yaptığı zulümlerin sonucun- İşte asıl kurtuluş da budur!


da açılan çağdaşlık yolunda yürüyeceklerine
and içerek zehirleniyor bu körpecik zihinler! Gerçekten de Ahmet'in dediği gibi olmuştu.
Halbuki Müslüman sadece Allah'ın huzurunda Yine İbrahim'i göndermeme kararı aldığı bir
saygı ile kıyam ederek durur! Başka hiç bir yer- zamanda bu düşüncesini akrabaları işitmişti.
de değil! Aman Allah'ım! Ev bir anda ana-baba gününe
döndü. Sanki birisi ölmüş de taziyeye geliyorlar.
Bu antla beraber, her biri İslam'a vurulan bir Bir karanlık tablo çiziyorlar ki akıllar şaşar. San-
darbenin kutlandığı resmi bayramları, onlara ki dünyanın dengesi İbrahim'in okula gitmesi
günler öncesinden yapılan hazırlıkları anlatma- ile birebir bağlantılı! Olmazsa olmaz.
ya gerek bile yok herhâlde.
Hiç alakalı olmayan komşuları bile bu me-
Yakup abi! Ben sana tüm bunları sadece seleyi dert etmişlerdi kendilerine. İbrahim'in ne Muharrem
İbrahim'i okuldan kurtar diye anlatmıyorum. çok seveni varmış da haberleri yokmuş! Acaba 1434

Aralık’12 • SAYI: 11

59
İbrahim'i göndereceği yer İslamî bir kurum ol- tu. Tam kapının önüne geldiklerinde İbrahim
saydı da son anda göndermekten vazgeçseydi durdu. Uzak bir yeri görmeye çalışıyormuş gibi
aynı seferberlik hali yaşanır mıydı evde? elini alnına siper yaparak bahçeden içeri bak-
tı. Yakup Usta niye durduğunu anlamaya çalışır
Elbette bu süreç İbrahim için de çok sancılı gözlerle İbrahim'e bakıyordu.
olmuştu Ahmet amcasının konuşmalarını daha
sonrasında anne-babası arasındaki müzakerele- - Babaa!
ri işitiyordu. Tam olarak anlamasa da özellikle
son bir yıldır gitmeyi heyecanla beklediği oku- - Efendim oğlum!
lun pek iyi bir şey olmadığını düşünmeye baş-
lamıştı artık. - Hani şu bahçedeki put var ya! O İbrahim
Peygamberin kırdığı putlardan mı?
O her gördüğü kağıt parçasına okul aşkı ile
bir şeyler karalayan İbrahim gitmiş, başka bir - ?!
çocuk gelmişti. Biraz olsun canlandıran tek şey
ise Ahmet amcasının çocuklarıydı. Daha doğ-
rusu onların okuduğu hikayeler.

Herhâlde adaşı olduğu için en çok İbrahim


Peygamberin hikayesini seviyordu. Hatta nere-
deyse hepsini ezberlemişti. Özellikle putları kır-
ma, ateşe atılma, ateşin muhteşem bir bahçeye
dönüşme sahneleri hep hayalindeydi. İbrahim
bir hikaye

Peygamberin yerine kendini koyuyor, en so-


nunda bahçeye kavuşunca sürekli top oynadı-
ğını düşlüyordu. Hatta bir keresinde bu hayalini
ona hikayeleri okuyan Mustafa ile de paylaşmış-
tı. O da şöyle demişti:

- Allah'ın İbrahim Peygamberi ateşten kur-


tarıp, orayı bahçeye çevirmesi aslında İbrahim
Peygamberin yaptıklarının bir karşılığı. İbra-
him Peygamber Allah'ın emrine uyup putları
kırınca, Allah da onu korudu. Sonra da böyle
bir bahçe verdi. Eğer sen de böyle bir bahçen
olsun istiyorsan Allah'ın emirlerine uy yeter.

İbrahim, babasının elinden tutmuş olma-


nın verdiği güvenle gözlerini kapatmış yürür-
ken bunları düşünüyordu. 'Ne yapabilirim ki?
Allah'ın bana ne emrettiğini dahi bilmiyorum!'
dedi kendi kendine.

Babası durunca gözlerini araladı. Evlerine


yaklaşmışlardı. Karşıdan karşıya geçeceklerdi.
Babası arabaları kontrol ederken İbrahim'in
gözü yolun karşısındaki okula takıldı. Burası
kayıt olacağı okul.

Babasının hızlı adımlarına koşarak yetiş-


meye çalışarak karşıya geçti. Okulun bahçesi-
nin sürgülü kapısı sonuna kadar açılmış, kayıt
yaptırmaya gelenlerle bahçe neredeyse dolmuş-

60
İktibas Yazı Mehmet Göktaş

İstediğiniz Yöne,
İstediğiniz Kadar Konuşun...
Fakat her ay ödediğimiz faturalar bizi aynı
zamanda cehenneme sürüklüyorsa, gerçekten
bu apaçık bir hüsran değil de nedir? Hiçbir ücret
ödemeden cennete gitmek varken...

Evet, istediğiniz yöne, istediğiniz kadar ko-


nuşun.

İster gece konuşun, ister gündüz konuşun,


ister yakındakilerle konuşun, ister uzaktakiler-
le, ister yurt içiyle konuşun, ister yurt dışıyla
konuşun, hiç fark etmez.

İstediğiniz operatörden istediğiniz operatö-


re konuşun.

İster evden konuşun, ister cepten konuşun,


ister gece konuşun, ister gündüz konuşun, iste- Ağzınız açılmaya görsün, diliniz dudakları-
diğiniz kadar konuşun... nız kıpırdayıp bir kelimeyi telaffuz etmeye gör-
sün. Vallahi o anda bir görevli tarafından bütün
İster akşam yediden sabah yediye, ister sa- konuşmalarınız derhal kayda geçilmektedir. Ve
bah yediden akşam yediye kadar konuşun... bir gün bunun faturası mutlaka ve mutlaka sizin
önünüze konacaktır.
Vallahi ağzınızdan çıkan her bir sözün, her
bir kelimenin bir bir hesabını vereceksiniz! Sadece sesiniz, sadece kelimeleriniz ve cüm-
leleriniz değil, o andaki jest ve mimikleriniz,
"Ma yelfızu min qavlin illa ledeyhi raqıybun yüzünüzün şekli ve ifadesi, gözlerinizdeki alay
'atiyd – Bir söz söylemeye görsün, yanında gö- da en ince detayına kadar getirilip önünüze ko-
zetleyip kaydeden hazır bir (melek) bulunma- nulacak ve siz bütün bunların hesabını verecek- Muharrem
sın." (50/17) 1434
siniz.

Aralık’12 • SAYI: 11

61
Eğer ağzınız açılmışsa, biliniz ki taksimetre- rastladığınız oluyor, bir de bakıyorsunuz ki o da
lerde olduğu gibi çenemetreniz sizin aleyhinize kulaklık takmış o şekilde konuşuyor.
çalıştırılmaya başlamıştır. Ve şunu iyi biliniz ki,
o andan itibaren konuştuğunuz her kelime sizin Ve bu arada ekranlarda izlediğiniz reklamla-
aleyhinize size geri dönecektir. rın büyük bir kısmı, caddelerde sokaklarda gö-
zünüze hitap eden billboardların hemen hemen
Ancak Allah'ı zikretmişseniz, birilerine tamamına yakını sizin durmadan konuşmanızı
doğru yolu gösterip birilerini doğruya yönlen- istiyor.
dirmişseniz, bunlar hariç. Bunun dışında ağ-
zınızdan her ne çıkmışsa, bunun faturası size Şu anda telefon firmalarından daha çok rek-
gerçekten çok pahalıya malolacaktır. lam yapan var mı acaba? İnsanların durmadan,
hem de hiç durmadan konuşmasını istiyorlar.
Bütün bunları niçin ortaya getirdiğimi an-
lamışsınızdır zannedersem. Kulaklardan bir Bu arada işin maddi yönünü de asla küçüm-
türlü indirilmeyen telefonlar, saatlerce süren lü- semiyoruz. Elbette kazandığımız günahların
zumsuz konuşmalar... İnsan ister istemez şahid yanında lüzumsuz yere ödediğimiz telefon fatu-
oluyor, hatta bazı durumlarda istese de kurtu- raları belki bir hiç mesabesindedir.
lamıyor, bir anlamda dinlemeye mahkum olu-
yorsunuz. Akli selim sahibiyseniz insanlığın bu Fakat her ay ödediğimiz faturalar bizi aynı
dramından içiniz yanıyor. zamanda cehenneme sürüklüyorsa, gerçekten
bu apaçık bir hüsran değil de nedir? Hiçbir üc-
Artık haram çizgisini aşan kötü sözler, gıy- ret ödemeden cennete gitmek varken, ardı arka-
betler, dedikodular, terbiye sınırını aşan mahre- sı kesilmeyen faturalarla cehenneme gitmekten
miyet ihlalleri vs. ... Bir tarafa, saatlerce süren daha büyük bir ahmaklık ne olabilir?
lüzumsuz ve boş konuşmalar insanın, yani şa-
hid olanların içini karartıyor. Biliyor musunuz, Muhammedî ölçüye göre
insanoğlunu hüsrana uğratıp helak edecek olan
Evlatlarının veya küçüklerinin bitmez tü- şey; ağzından içeri giren şeylerle ağzından dışa-
kenmez telefon konuşmalarından dolayı ço- rı çıkan şeylerdir.
ğumuzun canı sıkılıyor, aklımıza ilk önce para
geliyor, israf konusu geliyor. Eğer onlara bir şey Eğer Allah'tan korkuyorsak, eğer bir gün
söyleme gücünü kendimizde buluyorsak he- Allah'ın huzuruna varacağımıza iman ediyor-
men bu noktadan müdahale ediyoruz: , sak, birazcık olsun susalım, lütfen uyanalım ve
kendimize gelelim, bu noktada mutlaka Rasulü
-Bu kadar konuşuyorsun, yazık değil mi para Zişan Efendimize kulak verelim;
yazıyor.
"Kim Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsa
-Yok canım, benim sınırsız tarifem var, is- ya hayır söylesin ya da sussun." (Buhari, Müs-
tediğin kadar, istediğin yöne konuş aynı ücreti lim)
ödüyorsun .. .
"Sükût eden kurtulmuştur." (Tirmizi)
- Öyle mi, peki o zaman diyoruz oluyoruz,
zannettiğimiz kadar pahalı olmadığını öğren- "Kim iki dudağı ve iki bacağı arasına kefil
diğimiz için ve susuyoruz, biraz da olsun teselli. olursa, ben de ona cennet hususunda kefil olu-
rum." (Buhari)
Maalesef bizler de sadece parayı düşündü-
ğümüz, sadece tükenen kontörleri düşündüğü-
müz için işin vahametini anlayamıyoruz .

İnsanlar durmadan konuşuyorlar, kapalı


alanlarda, açık alanlarda, otobüslerde, vapurlar-
da herkes bir tarafa çekilmiş durmadan konuşu-
yorlar. Elleri kulaklarında olmayan birilerine de

62
Ayın Kitabı Ebu Ensar
ebuensar@tevhiddergisi.com

Rahman'ın Dostları ve Şeytan'ın


Dostları Arasındaki Fark
Furkan
İbni Teymiyye
Kitap: Rahman'ın Dostları ve Şeytan'ın dostunu tanımak ve bunları bibirinen ayırt ede-
Dostları Arasındaki Fark Furkan bilmek Allah'a ve Rasulü'ne itaati gerçekleştir-
Yazar: İbni Teymiyye mek için istenen bir vesiledir.
Yayınevi: Guraba
Dördüncüsü, alışılmışın dışında cereyan
Hamd ancak Alemlerin Rabbi olan Allah’a eden bir şeyin keramet mi yoksa şeytani bir
mahsustur. Yine ancak O’ndan yardım ve mağ- durum mu olduğunu bilmek gerekir. Keramet
firet dileriz. Şehadet ederim ki Allah’tan başka ile karşılaşıldığı zaman Allah'a hamd edilir. Bu
ilah yoktur ve O tektir. Yine şehadet ederim ki hamd müminlerin imanının artmasına sebep
Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem O’nun kulu ve olur. Allah'ın seçkin velilerinin kerametleri mü-
Rasûlüdür. ellifin bu kitapta beyan ettiği gibi. Rasulullah'ın
sallahu aleyhi vesselem mücizelerinin içine girer.
“Ey iman edenler Allah’tan O’na yaraşır şekil-
de korkun ve ancak Müslümanlar olarak can Beşincisi, pek çok toplumda meydana gelen
verin.”  1 ilginç olayların yorumlanmasında zaruret var-
dır. İnsanlar bu olayları farklı şekillerde yorum-
Bu ayda yeni bir kitap tanıtma imkanı veren lamaktadırlar. Bu da hak ile batılın, doğru ile
Allah’a hamd olsun. Bu ay tanıtacağımız kitap yanlışın, gerçek ile hayalin birbirine karışması-
Şeyhu'l İslam İbni Teymiyye'nin 'Rahman'ın na sebep olmaktadır. Bu kitapta, bunlar yorum-
Dostları ve Şeytan'ın Dostları Arasındaki Fark' lanmakta ve aydınlığa kavuşturulmaktadır.
adlı eser olacak.
Altıncısı, bu kitabı değerli kılan şeylerden
Birincisi, bu kitap ne söylediğini bilen, deli- birisi de asrın ona olan ihtiyacıdır. İnsanların
le ve apaçık belgeye dayanan İbni Teymiyye'nin inancını azaltmak veya onları batılla mesgul et-
telif ettiği bir meseledir. mek maksadıyla yürütülen faaliyetlerin yoğun
olduğu bu dönemde, insanların bu esere ihtiya-
İkincisi, kendi türü içinde tektir. Çünkü bu
cı vardır.
kitap salih insan ile salih olmayan insanı birbi-
rinden ayırır. Halbuki her ikiside salih olma id- Davamız sonu Alemlerin Rabbi olan Allah
diasındadır. Ve görüntüleri aynıdır. İlimde de- içindir.
rece olsa bile bu her kesin fark edemeyeceği bir
durumdur. Çünkü bu ilimle birlikte onun kal-
bine Allah'ın nurunu bırakmasını da gerektirir.

Üçüncüsü, Allah'ın dostunu ve şeytanın


Muharrem
1434
1. 3/Ali İmran, 103

Aralık’12 • SAYI: 11

63
Bir Tablo, Bir Ders

64

You might also like