Professional Documents
Culture Documents
Tevhid Dergisi, Sayı 12
Tevhid Dergisi, Sayı 12
1434
GÜNDEM’07
VELA(Dostluk) - BERA(Düşmanlık)
Bağlamında Kâfirlere Benzemek
YI
Z E L SA a
Ö ayf
‘58 80 S
Dosta Vela, Düşmana Bera!
Kerem ÇAĞLAR
‘34
Merhamet Tellallarından Şirk Toplumunu Kurtarma Operasyonları
Enes YELGÜN
55 Terk Ettik...
Terk Edildik...
Yiğit İNAN
30 Rabbin Günahlarını da
Örterken…
Ebu NUSEYBE
70 Rableri Hakkında
Tartışan İki Düşman
Ebu Muhammed El-Makdisi
2
Vela/Dostluk, Bera/Düşmanlık Bağlamında
Kâfirlere Benzemek
Safer 1434
Ocak '13 SAYI: 12
İzzetin remzi, zilleti heba eden bir akidenin terk edilişinin tezahürleridir bu vakt-i zillet…
Müslüman ve müşrik… Müslüman ve kafir… Tahir olan ile habis olan… Nasıl ki beyaz ile
siyahın ayırt edilmemesi cinnet geçirmişliği gösteriyorsa, vela/dostluk ve bera/düşmanlık akidesi-
nin, Müslümanın kafirden inançsal, şekilsel, söylemsel ve eylemsel olarak da ayırt edilmemesi de
cinnetten farklı olmayan bir afettir.
Vela ve Bera akidesi kafirlere düşmanlığı gerektirdiği için, kafirlerin de en çok adavet gösterip
kin kusmalarına sebep olan da bu akideye sahip olmamızdır. Bu akide ne oranda yaşanırsa, o oran-
da kafirlerin adavet ve şiddeti artacağı yadsınamaz bir gerçektir.
Bu ay, gündemimize bu terkedilen akidenin tüm boyutlarını almaya gayret ettik. Dergideki
yazarlarımız -Allah hepsinin kalemlerine güç, ayaklarına sebat versin- bu akidenin ihyası için tüm
gayretleri ile kalemlerini oynatmaya çalıştılar.
Allahumme Amin…
Editör
03 Vela/Dostluk, Bera/Düşmanlık Bağlamın-
da Kâfirlere Benzemek
Gündem
Kurtarma Operasyonları
80 Karikatür S. AKKAYA
Vela/Dostluk, Bera/Düşmanlık
Bağlamında
Kâfirlere Benzemek
Kâfirlere sevgi beslemek kesin bir dille
yasaklanmıştır. Bu, iman ve akidenin en
sağlam bağı olan ‘Vela-Bera' , ‘Dostluk-
Düşmanlık' ilkesine aykırıdır.
A llah subhanehu ve teâlâ varlığı yoktan yaratandır. yatı yaşanılmaz kılmak, kâinatı ifsat etmek olur.
Eşyanın bazısını birbirine benzer, bazısı-
nı farklı yaratmıştır. O subhanehu ve teâlâ dilediği- • Kulun/yaratılanın Allah'a benzemeye çalış-
ni yaratıp, dilediği tercihte bulunabilir. Mülk ması yasaklanmıştır. Bu haddi aşma yani ta-
O'nundur subhanehu ve teâlâ ve O her şeyin en iyi- ğutlaşmadır. Çünkü bu zatta ve sıfatta iki zıt-
sini ve en uygun olanını (hikmet) bilendir. Bu tın benzemeye çalışmasıdır ki, bu imkânsızdır.
O'nun kevnî iradesidir. Ve O subhanehu ve teâlâ ya- "O, göklerin ve yerin yaratıcısıdır. Size kendi
ratılış olarak benzer olmasını takdir ettikle- nefislerinizden eşler, davarlardan da çiftler va-
rinin şer'an da benzer olmasını talep etmiştir. retti. Sizleri bu tarzda türetip-yayıyor. O'nun
Bunun gibi yaratılış olarak zıt olanların şer'an benzeri gibi olan hiçbir şey yoktur. O, işitendir,
benzemesini yasaklamıştır. Bu, O'nun adalet görendir." 1
ve hikmetinin gereğidir. O'nun yaratıcılığında-
ki büyüklük ve azametini anlamayanlar O'nun "Yaratmayı başlatan, sonra onu iade edecek
şeriatının mükemmelliğini de anlayamazlar. olan O'dur; bu O'na göre pek kolaydır. Gökler-
Kendisinin emreden, nehyeden ve kanun yapıcı de ve yerde en yüce misal O'nundur. O, güçlü
ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir." 2
oluşunu anlattığı ayetlerinin bağlamında yara-
tıcı oluşuna vurgu yapması, bu sırra bina edilir. "Ve hiçbir şey O'nun dengi değildir." 3
Yaratan kimse, varlığı en iyi bilen de O'dur. Öy-
leyse onları yoktan varettiği gibi, onların deva- • İnsanın hayvana benzemesi yasaklanmıştır.
mını ve salahını en iyi bilecek olan O'dur. Bu da Yaratılışta zıt olan iki varlığın benzeşmesi
O'nun mükemmel kanunlarına teslim olmayı kâinatın, düzenin bozulmasıdır ve fesattır.
gerektirir.
Allah Rasûlü: "Namazda köpeğin ik'a yaptığı
Bu noktayı izah ettikten sonra; bazı şeylerin
benzeşmesini yasaklaması onların varlık olarak 1. 42/Şura, 11
benzeşmelerinin mümkün olmayacağındandır. 2. 30/Rum, 27
Safer
1434
Varlıkta zıt olanları benzeştirmeye çalışmak, ha- 3. 112/İhlas, 4
Ocak’13 • SAYI: 12
3
gibi ik'a yapmaktan nehyetti." 4 "Sakallarınızı uzatın, bıyıklarınızı kısaltın
Mecusilere muhalefet edin." 10
Allah Rasûlü: "Sizden biri parçalayıcı hayvan-
lar gibi secdede kollarını yere koymasın." 5 "Allah Rasûlü benim üzerimde elbise gördü
bana: 'Muhakkak bu kâfirlerin elbisesidir bunu
Allah Rasûlü: "Köpeğin kusup kustuğunu ye- giyme.' dedi." 11
mesi gibi hibesinden dönmesin." 6
"Yahudi ve Hristiyanlar saç sakal boyamazlar
• Kadının erkeğe, erkeğin kadına benzemesi onlara muhalefet edin." 12
yasaklanmıştır. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sel-
lem: "Allah Yahudi ve Hristiyanlara lanet etsin, on-
lar Peygamberlerinin kabirlerini mescit edindi-
"Allah erkeklerden kadına, kadınlardan erke- ler." 13
ğe benzemeye çalışanlara lanet etmiştir." 7
Aişe annemiz radıyallahu anha bu hadisi rivayet
buyurdu. Çünkü Allah kadını ve erkeği farklı ettikten sonra: "Yaptıklarından sakındırmak
yaratmıştır. Cinslerden birinin diğerine ben- için" demiştir.
zemeye çalışması, Allah'ın takdirine ve seçi-
mine itirazdır. Ve tüm insanlığın huzu- Bu konuya daha çok örnek verebili-
runun bozulmasıdır. riz. Ancak bu kadarla iktifa ediyoruz.
Allah ve Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem her
Bunun gibi Allah subhanehu ve teâlâ konuda onlara muhalefeti emret-
Müslüman'ın kâfire benzemesini miş, onlara benzemeyi yasakla-
de yasaklamıştır. İslam'daki Allah mıştır. Bunun birçok hikmeti
en genel ve kapsamlı yasak- vardır. Ancak bunlardan İs-
gündem
ve Rasûlü
lardan biri budur. İnançta, her konuda onlara lam açısından en önemlisi,
giyimde, süste, konuş- muhalefeti emretmiş, onlara Müslümanlar içinde en
benzemeyi yasaklamıştır. Bunun
mada ve hayatın birçok hikmeti vardır. Ancak tehlikeli olanı; 'Zahir-
her alanında onlara bunlardan İslam açısından en de benzemenin, kalpte
benzemek yasaklan- önemlisi, Müslümanlar içinde sevgi oluşturmasıdır.'
mıştır. Çünkü iki zıddın en tehlikeli olanı; 'Zahirde
benzemeye çalışması, yerin benzemenin, kalpte sevgi Kâfirlere sevgi beslemek
ve göğün fesada uğramasıdır. oluşturmasıdır.' kesin bir dille yasaklanmıştır.
Allah ile insan, kadın ile erkek, Bu, iman ve akidenin en sağ-
insanla hayvan nasıl farklıysa ve lam bağı olan 'Vela-Bera', 'Dostluk-
benzemeleri fesatsa hak ile batılda Düşmanlık' ilkesine aykırıdır.
öyledir. Hak ve ehli ile batıl ve ehli
iki zıt kutuptur. Benzemeleri müm- Vela-bera akidesi anlaşılmadan,
kün değildir. Birinin kaynağı Allah subhane- kâfirlere benzeme meselesinin anlaşıl-
hu ve teâlâ, diğerininki şeytandır. Biri ulvî, biri ması mümkün değildir. İnsanların onlara
süflîdir. benzemede bu kadar rahat olması, bu inancın
kalplerden silinmesindendir.
"Kim bir kavme benzerse o da onlardandır." 8
Evet, insan sevmediğine benzemeye çalış-
"Sakallarınızı uzatın, bıyıklarınızı kısaltın maz. Bu hepimizin ortak kabulüdür. Bugün
müşriklere muhalefet edin." 9 insanlar sanatçı, futbolcu veya şarkıcı gibi fesat
önderlerine benzemeye çalışıyorsa bu onlara
olan suflî sevgilerinden ve onların hayat biçim-
lerinden razı olmalarındandır. Allah'a sığını-
4. Müslim
5. Müslim
6. Muttefekun Aleyh 10. Müslim, Ebu Hureyre'den.
7. Buhari, Ebu Davud 11. Müslim, Abdullah b. Amr'dan.
8. Ahmed, Ebu Davud 12. Muttefekun Aleyh, Ebu Hureyre'den.
9. Muttefekun Aleyh 13. Buhari, Müslim
4
rız. Bundan daha tehlikeli bir durum olamaz.
Allah'ın nefret ettiği, lanet edip, gazabını hak
kıldığı insanlara ve onların hayatlarına sevgi,
içinde iman olan bir kalpte bulunmaz. Onları
sevdikçe onlara benzemeye çalışıyorlar, onlara
benzedikçe onlara olan sevgileri artıyor.
İşte böyle! Kâfirler gibi eğlenen, onların ma yeliyke" (Yakınından/önünden ye) demiştir.
18
bayramlarını bayram bilen, onlar gibi giyinince Yakınlığın temeli de sevgidir. İnsanın sevmesi
güzelleştiğini düşünen insanların bu zahiri hal- ve sevgisi nedeniyle ona en güzel şekilde kulluk
leri, kalplerinin onların kalpleriyle aynı olma- edenlere kullanıyoruz.
sındandır. Yani mesele harflerle ifade edilince
Öz manası bu olan dost/veli kelimesi şu ma-
basit olsa da, hakikatte çok tehlikelidir. Biz de
nalarda kullanılmıştır:
bu noktadan yola çıkarak kâfirlere benzemenin
temel nedeni olan 'Vela-Bera' (dostluk-düşman-
lık) akidesini incelemeye çalışalım. Sevgi
"Ey iman edenler benim düşmanlarımı ve si-
zin düşmanlarınızı dostlar/veliler edinmeyin!
Siz onlara sevgi besliyorsunuz, oysa onlar size
indirileni inkâr ettiler." 19
14. 58/Mücadele, 22
15. 5/Maide, 80-81
Safer
16. İktida Sıratı'l-Mustakîm, 488. 18. Buhari, Müslim 1434
17. Musannaf, Ebi Şeybe. 19. 60/Mümtehine, 1
Ocak’13 • SAYI: 12
5
Ayet müminleri kâfirleri dost edinmekten, İlk ayette insanlardan bazısının şeytana tabi
onlarla velayet kurmaktan men etmiş, hemen olduğu, ikinci ayet ise: "Kim onu veli edinirse/
devamında bundan kast edilenin sevgi besle- tabi olursa" şeklinde gelmiştir. Yani tabi olma
mek olduğunu ifade etmiştir. tevelli/vela kelimesiyle ifade edilmiştir.
"Ey iman edenler, eğer imana karşı inkarı se- İşleri İdare Etme
vip-tercih ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşle-
rinizi veliler edinmeyin. Sizden kim onları veli
İslam, yöneticilere 'Veliyyu'l-Emir' demiştir.
edinirse, işte bunlar zulmeden kimselerdir." 20
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem:
"De ki: 'Eğer babalarınız, çocuklarınız, kardeş-
leriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, "Allah'ım kim benim ümmetimin işinden bir
az kar getireceğinden korktuğunuz ticaret ve şeye yönetici/veli olurda onlara kolaylık sağlar-
hoşunuza giden evler, sizlere Allah'tan, O'nun sa, sen de onun işlerini kolaylaştır, kim de zor-
Rasûlü'nden ve O'nun yolunda cihad etmekten laştırırsa sen de ona zorlaştır." 26
daha sevimli ise..." 21
Yine bu manada 'Veliyyu'l-Yetim' tabiri var-
İlk ayette (Tevbe 23) kâfirleri dost/veli dır. Anne babası olmayan çocuğun malını koru-
ma, terbiyesiyle ilgilenme, onun ihtiyaçlarını ve
“İnsanlar- edinmek yasaklanmıştır. İkinci ayet-
te (Tevbe 24) yasaklanan dost- durumunu sevk ve idare etme denir.
dan kimi,
luğun "Onların daha sevimli"
Allah hakkında olması olduğu belirtilmiştir.
Ya da 'Veliyyu'l-Mer'a' (kadının velisi) ise;
bilgisi olmaksızın nikâh esnasında kadının evlenme işinde söz
sahibi olanlar hakkında kullanılmıştır. Bu ilk
tartışır durur ve her Yardım
dereceden akraba olacağı gibi, bunlardan biri-
azgın-kaypak şey- "Onların Allah'tan başka nin hayatta olmadığı zaman İslamî yönetici de
tanın peşine düşer. kendilerine yardım edecek olabilir.
velileri/dostları yoktur." 22
Ona yazılmıştır: Kim
onu veli edinirse, "Hayır, sizin mevlanız Akrabalık Bağı
şüphesiz o (şeytan) Allah'tır. O, yardım edenlerin "Her kim haksız yere öldürülürse velisine/ak-
en hayırlısıdır." 23 rabasına yetki vermişizdir." 27
onu şaşırtıp-sap-
tırır ve onu çılgın Allah Rasûlü sallallahu aleyhi Bu manaların birçoğunu barındırdığı için;
ateşin azabına ve sellem sevgi ve yardım ma-
nasını burada bulunduracak Allah'a subhanehu ve teâlâ el-Mevla, el-Veliy den-
yöneltir."
şekilde Ali'ye radıyallahu anh şöyle miştir.
(22/Hac, 3-4)
demiştir:
"Allah müminlerin velisidir." 28
"Allah'ım onu dost/veli edineni sen de dost
edin." 24 "O, Allah sizin mevlanızdır." 29
6
sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı
verirler ve Allah'a ve Rasûlü'ne itaat ederler.
İşte Allah'ın kendilerine rahmet edeceği bunlar-
dır. Şüphesiz Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm
ve hikmet sahibidir." 30
ayetidir. Ayet, Allah ve Rasûlü'nün müşrikler- Kalpte olan: Sevgi ve buğzdur. Bunlar kal-
den beri/uzak olduğunu bildirmiştir. İbrahim bin amelidir.
aleyhisselam kavmine bakın ne demiştir.
Organlarla alakalı olan: Sevginin gereği
"İbrahim ve onunla birlikte olanlarda size gü- olarak beraberlik, yardım, tabii olma, itaat, ya-
zel bir örnek vardır. Hani kendi kavimlerine kınlık ve alakadır.
demişlerdi ki: 'Biz, sizlerden ve Allah'ın dışında
taptıklarınızdan gerçekten uzağız. Sizi (artık) Buğz ve nefretin gereği olarak uzak olma,
tanımayıp-tekfir ettik. Sizinle aramızda, siz düşmanlık, karşısında yer almaktır.
Ocak’13 • SAYI: 12
7
Ayetlerde ve hadislerde 'dostturlar', 'onları Asırlardır atalarımızdan bize nakledilen, uğ-
dost edinmeyin' vb. ifadeler bu manaları kapsa- runa savaşıp fedakârlıklar yaptığımız, bizi ve
maktadır. varlığımızı temsil eden ilahlarımıza bir şeyler
söylüyor. Korktukları buydu. Bunlara evet de-
Vahyin Rehberliğinde yince çok şey kaybedeceklerdi. Yıllardır kutsa-
Vela Bera Akidesi dıkları ataları cehennem kütüğü olacak, ibadet
ettikleri ilahlar birer taş parçasına dönecekti.
Allah Rasûlü'nden sallallahu aleyhi ve sellem önce in- İnsanlar onlara gülecekti! Bunca zamandır siz
sanlık koyu bir cahiliye yaşıyordu. Şirkin ve ce- ve atalarınız yanlış yapıyordunuz demek! Lider-
haletin bozduğu kavramların başında dostluk/ lik, övündükleri değerler hepsi ama hepsi yok
düşmanlık geliyordu. İnsanlar tevhid imamının olacaktı. Ya dostluklar, ticaret ve anlaşmalar?
öğretilerini tahrif ettikleri gibi, onun sevgi ve Herşey bu değerler üzerine kuruluydu. Lat nasıl
nefretteki eşsiz örnekliğini küfürle örtmüşlerdi. da onları bağlıyordu. Menat etrafında sorunla-
rını çözdükleri bir kehanet yuvasıydı. Bu kor-
O topraklar İbrahim'i aleyhisselam görmüştü.
kularla boğuşurken, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi
ve sellem onları can evinden vuruyordu. 'Evet'
O İbrahim ki onun sevgi ve nefreti
Allah içindi. İmanın en sağlam bağını o diyordu. 'Anladığınız gibi. Tüm dostluklar
ayağımın altındadır, tek dostluk Allah ve
temsil ediyordu. Allah'a olan sevgi-
O'na bağlı olan şeyleredir. O'nun sub-
si, O'na kulluk etmeyenlere olan hanehu ve teâlâ dışındaki meşrutiyet,
kini ile 'Halil' olmuştu. 'Hullet' O'nda olmayan her şey batıldır
bir şeyin bir şeye karışması, ve ben ' ' diyorum.' İbrahim'in
onda erimesiydi... İnsanlar Günümüz cahiliyesi önce milletinden yüz çevirmiş
artık kabile bağlarına göre bir şeyleri kutsuyor, sonra o sefihler, öylece kalmıştı.
gündem
8
rine sabret ve onları güzel bir şekilde terket." 36
"Ey kavmim, ben bunun karşılığında sizden Bu ayetler tek dostun, vekilin yardımcı ve
hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim, beni güç sahibinin Allah olduğunu öğütlüyordu.
Yanlarında bundan az, ama bu bağla dost olmuş
müminleri, bazen tek bir insanın meydan oku-
36. 73/Müzzemmil, 8-10
37. 23/Mü'minun, 23
38. 19/Meryem, 46 41. 11/Hud, 51
Safer
39. 19/Meryem, 50 42. 11/Hud, 55-57 1434
40. 11/Hud, 91-93 43. 12/Yusuf, 36-38
Ocak’13 • SAYI: 12
9
masını resmediyordu. İnançtaki bu net ayrışma laması babaların işkencesi onları etkilemiyor-
artık başka kelimelerle ifade ediliyordu. 'Sizden du. Düne kadar uysal, ailelerine bağlı yaşayan
ve Allah'ın dışında ibadet ettiklerinizden itizal et- gençler dahi inanç konusunda tavır alıyorlardı.
mek.' Yaşanılan her an ağızdan dökülen ve tevhidin
ilk adımı olan ' 'nın tefsiriydi.
Ve Ashab-ı Kehf anlatılmaya başlandı. Ma-
ğaralarda yaşama pahasına da olsa müşrikleri Konumuzun da bir parçası olan 'kafirlere
terk etmekten söz ediliyordu. benzeme' ve bunun gibi kafirlerle ilişkileri dü-
zenleyen hükümlere bakıldığında dostluk-düş-
"Onların kalpleri üzerinde (sabrı ve kararlılı- manlık akidesi daha iyi anlaşılacak. Onlardan
ğı) rabtetmiştik; (Krala karşı) Kıyam ettiklerin- ve inançlarından sözlü olarak ayrışma, bedensel
de demişlerdi ki: 'Bizim Rabbimiz, göklerin ve
ayrılma hicret, onları taklit etmeme ve benze-
yerin Rabbidir; İlah olarak biz O'ndan başka-
meme suretiyle özgün bir İslamî kimlik oluştur-
sına kesinlikle tapmayız, (eğer tersini) söyleye-
cek olursak, andolsun, gerçeğin dışına çıkarız. ma ve cihad... O neslin asırların ezildiği bu so-
Şunlar, bizim kavmimizdir; O'ndan başkasını rumlulukları severek yerine getirmesi vela ve
ilahlar edindiler, onlara apaçık bir delil ge- bera akidesini kelime-i tevhidin parçası ola-
tirmeleri gerekmez miydi? Öyleyse Allah'a rak görmeleriydi. İslam'ın insanlara yükle-
karşı yalan uydurup iftira düzenden diği her sorumluluk öncesinde inancın/
daha zalim kimdir?' (İçlerinden biri akidenin etkisi vardır. Önce inancı
demişti ki:) 'Madem ki siz onlardan yerleştirip sonra o inancın insana
ve Allah'tan başka taptıklarından kolaylaştıracağı sorumluluğu yük-
kopup-ayrıldınız, o halde, (dağ- ler. Ve sorumlulukların altından,
lara çekilip) mağaraya sığının o inanç olmadan kalkmak
da Rabbiniz size rahmetinden
gündem
imkansızdır.
(bolca bir miktarını) yaysın
ve işinizden size bir yarar O neslin asırların ezildiği Dostluk/vela, düş-
kolaylaştırsın.' " 44 bu sorumlulukları severek manlık/bera akidesi
yerine getirmesi vela ve bera
de böyledir. İslam'ın
Müşrikler bu akidesini kelime-i tevhidin
parçası olarak görmeleriydi. emredip, nehyetmek
ayetlerin tesirini görme-
suretiyle bizleri sorumlu
ye başlamıştı. Allah Rasûlü
tuttuğu çoğu şeyin temeli-
aynı cümlelerle meydan oku-
dir. Ondan dolayı bu akide
yor, onlarla dostluk bağının
insanlara anlatılmalı, kelime-i
olmadığını, tek dostun Allah ve
tevhidin bir parçası olarak nesillere
müminler olduğunu söylüyordu.
öğretilmelidir. Aksi halde insanların
"Allah'tan başka taptıklarınız sizler bu akideye bağlı sorumluluklarını
gibi kullardır. Eğer doğru iseniz, hemen yerine getirmelerini istemek, temennî
onları çağırın da size icabet etsinler. Onların olmaktan öteye geçmez.
yürüyecek ayakları var mı? Ya da tutacakla-
rı elleri mi var? Veya görecek gözleri mi var? Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem ashabına:
Yoksa işitecek kulakları mı var? De ki: 'Ortak "İmanın en sağlam bağı/kulpu Allah için dost edin-
koştuklarınızı çağırın, sonra bir düzen (tuzak) mek, Allah için düşmanlık etmek, Allah için sevip,
kurun da bana göz bile açtırmayın. Hiç şüphe- onun için buğz etmektir." 46
siz, benim velim kitabı indiren Allah'tır ve O
salihlerin koruyuculuğunu (veliliğini) yapıyor. "Kim Allah için sever, Allah için buğz eder, Al-
O'ndan başka taptıklarınız ise size yardıma güç lah için verir, onun için men ederse imanı ke-
yetiremezler, kendilerine de.' " 45 male erer." 47 dedi.
10
oluşturmasıdır. Bundan dolayı İslam'da 'urve-i
“İmanın en
vuska' kelime-i tevhidin ve Allah'ın dostluğu-
sağlam
nun siyakında zikredilmiştir. bağı/
kulpu Allah
"Dinde zorlama (ve baskı) yoktur. Şüphesiz, için dost
doğruluk (rüşd) sapıklıktan apaçık ayrılmıştır. edinmek,
Allah için
Artık kim tağutu tanımayıp Allah'a inanırsa,
düşmanlık
o, sapasağlam bir kulba yapışmıştır; bunun etmek,
kopması yoktur. Allah, işitendir, bilendir. Al- Allah için
lah, iman edenlerin velisi (dostu ve destekçisi) sevip, onun
dir. Onları karanlıklardan nura çıkarır; inkar için buğz
edenlerin velileri ise tağuttur. Onları nurdan etmektir."
(Ahmed, Ebu
karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar, ateşin halkı- Davud)
dırlar, onda süresiz kalacaklardır." 48 hicret edinceye kadar, sizin onlara hiçbir şeyle
velayetiniz yoktur." 52
İlk ayette Allah 'urve-i vuska'yı anlatıyor.
O'nun ilk şartı tağutu inkardır. Allah'a karşı "İnkar edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz
haddini aşan, O'nun sıfatlarının kendinde ol- bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez
duğunu iddia eden veya verilen canlı-cansız ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve bü-
tüm tağutların reddi ve Allah'a imandır ilk şart. yük bir bozgunculuk (fesat) olur." 53
Bir sonra ki ayet: "Allah iman edenlerin dostu/
"Çünkü onlar, Allah'tan (gelecek) hiçbir şeyi
velisidir." 49 diyerek başlıyor. O sağlam kulp, kop-
senden savamazlar. Şüphesiz zalimler, birbirle-
mayacak bağ; kelime-i tevhid yani Allah'ın subha- rinin velisidirler. Allah ise, muttakilerin velisi-
nehu ve teâlâ dost olmasıdır.
dir." 54
Şimdi vahyin bu inancı Müslümanlara nasıl Bu ayetler ve buna bağlı nebevî öğretiler İs-
yerleştirdiğine bakalım: lam'daki dostluk anlayışının temelini iman ve
küfür kavramının oluşturduğunu gösterir. Mü-
1. Müminler müminlerin, kafirler de ka-
minler müminlerin dostudur. Onları dost kılan
firlerin dostudur
tek bağ imandır. Aynı Allah'a iman ediyor oluş-
"Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar birbir- ları onları dost kılmıştır.
lerinin velileridirler. İyiliği emreder, kötülükten
sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı Kafirler ise birbirlerinin dostudur. Mümin-
verirler ve Allah'a ve Rasûlü'ne itaat ederler. ler tek ümmet oldukları gibi kafirler de tek mil-
İşte Allah'ın kendilerine rahmet edeceği bunlar- lettir. Ve bu dostluğun bağı küfür/nifak/şirktir.
dır. Şüphesiz, Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm Onları dost kılan Allah hakkında ortak olduk-
ve hikmet sahibidir." 50 ları çarpık inançlarıdır.
"Münafık erkekler ve münafık kadınlar, ba- Aralarında bazı sorunlar yaşamış olsalar da
zısı bazısındandır; kötülüğü emrederler, iyilik- söz konusu İslam olduğunda kafirlerin çekiş-
ten alıkoyarlar, ellerini sımsıkı tutarlar. Onlar melerini erteleyip İslam alemine seferler dü-
Allah'ı unuttular; O da onları unuttu. Şüphesiz, zenlemesi bu hakikatin tezahürüdür. Küfür tek
münafıklar fıska sapanlardır." 51 millettir ve birbirlerinin dostudurlar.
"Gerçek şu ki, iman edenler, hicret edenler ve Aralarında örülen yapay sınırları her türlü
Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad ezayı göze alarak aşan ve batının konforuna do-
edenler ile (hicret edenleri) barındıranlar ve
ğunun çilesini tercih eden muvahhidler de aynı
yardım edenler, işte birbirlerinin velisi olanlar
bunlardır. İman edip hicret etmeyenler, onlar hakikatin tezahürüdür.
Ocak’13 • SAYI: 12
11
Müminler tek ümmettir ve birbirlerini dos- kafirlerle birlikte olma.' (Oğlu) Dedi ki: 'Ben bir
tudurlar… dağa sığınacağım, o beni sudan korur.' Dedi ki:
'Bugün Allah'ın emrinden, esirgeyen olan (Al-
Bunun nedeni ise; "Allah'ın iman edenlerin lah)dan başka bir koruyucu yoktur.' Ve ikisinin
velisi" olması, kafirlerin velisinin ise tağutlar ol- arasına dalga girdi, böylece o da boğulanlardan
masıdır. Allah'ın velayetine sahip olan mümin- oldu." 56
ler ancak meşruiyetini Allah'tan subhanehu ve teâlâ
alan şeylere dost/veli olabilirler. Çünkü dostluk Bunun üzerine Nuh aleyhisselam Rabbine;
hususunda Allah'ın meşruiyet verdiği tek bağ
"Nuh, Rabbine seslendi. Dedi ki: 'Rabbim,
iman bağıdır. şüphesiz benim oğlum ailemdendir ve Senin
vaadin de doğrusu haktır. Sen hakimlerin ha-
Kafirler ise; Allah'a nankördürler. O'nunla kimisin.' " 57
kurabilecekleri bağları küfürle örtmüşlerdir.
O'na giden tek yolu parçalamış, şirkle taksim Allah subhanehu ve teâlâ cevap olarak:
etmişlerdir. Zatında ve sıfatlarında tek ve or-
tağı olmayan Allah'la subhanehu ve teâlâ müşrik "Dedi ki: 'Ey Nuh, kesinlikle o senin ailen-
arasında bağ yoktur. Hem onlar severken den değildir. Çünkü o, salih olmayan bir iş
Allah için sevmiyor, nefret ederken Al- (yapmıştır). Öyleyse hakkında bilgin ol-
lah için nefret etmiyorlar. Onların mayan şeyi Benden isteme. Gerçek-
dostluğu para, vatan, bayrak ten Ben, cahillerden olmayasın
ve bilumum taş ve çaputlar diye sana öğüt veriyorum.' " 58
üzerine kuruludur. Dostluğu Allah'ın dostu olmaları hasebiyle
maden ve bez üzere kurulu Nuh aleyhisselam:
müminler bu ulvî velayet etrafında
olanla, semavi üzere ku-
gündem
12
"(İçlerinden biri demişti ki:) 'Madem ki siz
onlardan ve Allah'tan başka taptıklarından
kopup-ayrıldınız, o halde, (dağlara çekilip) ma-
ğaraya sığının da Rabbiniz size rahmetinden
(bolca bir miktarını) yaysın ve işinizden size bir
yarar kolaylaştırsın.' " 61
Ocak’13 • SAYI: 12
13
İmam Kurtubi rahimehullah: 'Bu şart ve cevap layacağı şekilde açıktır. Gerek lafızların delaleti,
cümlesidir. 68 Yani onları dost edinen onların Allahgerek ayetlerin siyak ve sibakı muradı anlama-
ve Rasûlü'ne muhalefet ettiği gibi o da muhalefet ya yeterlidir. Buna rağmen Allah subhanehu ve teâlâ
etmiştir. Onların düşmanlığı gerekli olduğu gibi konunun ehemmiyeti ve kalplerinde eğrilik
onları dost edinenin de düşman edinilmesi vacip olanların müteşabih olana meyilleri sebebiyle
olmuştur. Onlara ateş vacip olduğu gibi, onları bu tehditleri netleştirmiştir. Bu ayetlerde zikre-
dost edinene de vacip olmuştur. O da onlardan dilen "O da onlardandır", "Onunla Allah arasın-
yani onların ashabından olmuştur.' der. da bağ kalmamıştır" vb. ifadeler, vakıada karşı-
lığı olmayan tehditler değildir. Allah subhanehu ve
İbni Hazm rahimehullah: 'Ayet zahiri üzeredir. teâlâ
bazı örnekler üzerinden kafirlere dostlukla
Onları dost edinen onlar gibi kafirdir. Bu üzerinde
imanın aynı kalpte bulunmayacağını beyan et-
iki Müslüman'ın ihtilafa düşmeyeceği bir hakikat-
miştir.
tir.' 69 der.
"Allah'a ve ahiret gününe iman eden hiçbir
Yine Allah subhanehu ve teâlâ başka bir ayetinde:
kavim (topluluk) bulamazsın ki, Allah'a ve
elçisine başkaldıran kimselerle bir sevgi (ve
"Ey iman edenler, eğer imana karşı inka-
dostluk) bağı kurmuş olsunlar; bunlar, ister
rı sevip-tercih ediyorlarsa, babalarınızı
babaları, ister çocukları, ister kardeşleri,
ve kardeşlerinizi veliler edinmeyin.
isterse kendi aşiretleri (soyları) olsun.
Sizden kim onları veli edinirse, işte
Onlar, öyle kimselerdir ki, (Allah)
bunlar zulmeden kimselerdir." 70
kalplerine imanı yazmış ve onları
kendinden bir ruh ile destekle-
Bu ayette olay biraz daha
miştir. Onları, altlarından
hususileştiriliyor. Önceki
ırmaklar akan cennetlere
ayetlerde umumen kafirler- "Ey iman edenler, eğer
gündem
14
dirilene iman etselerdi, onları dostlar edinmez-
lerdi. Fakat onlardan çoğu fasık olanlardır. " 73
"Eğer Allah'a, peygambere ve ona indirilene edenler ile (hicret edenleri) barındıranlar ve
iman etselerdi, onları dostlar edinmezlerdi. Fa- yardım edenler, işte birbirlerinin velisi olanlar
kat onlardan çoğu fasık olanlardır." 74 ayetidir. bunlardır. İman edip hicret etmeyenler, onlar
hicret edinceye kadar, sizin onlara hiçbir şeyle
Ayet göstermiştir ki iman; onları dost edinmeyi velayetiniz yoktur. Ama din konusunda siz-
nefyeder ve zıddıdır. Kalpte imanla onların dost- den yardım isterlerse, yardım üzerinizde bir
luğu bir arada toplanmaz ve onları dost edinen yükümlülüktür. Ancak, sizlerle onlar arasında
Allah'a, Rasûlü'ne ve ona indirilene vacip olan anlaşma bulunan bir topluluğun aleyhinde de-
imanı yerine getirmemiş olur.' 75 ğil. Allah, yaptıklarınızı görendir. İnkar edenler
birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmaz-
Vela Bera Akidesinin Hikmetleri sanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmaz-
a. Konumuzun başında Allah'ın subhanehu sanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir boz-
yaratıcı olduğuna değindik. Yaratıcı ol-
ve teâlâ gunculuk (fesat) olur." 76
ması hasebiyle her şeyi en ince ayrıntısıyla bi-
Allah subhanehu ve teâlâ müminlerle dost olduğu-
len O'dur subhanehu ve teâlâ. Aynı şekilde yaratması
nu beyan ettikten hemen sonra kafirlerin bir-
O'nun sanatına delildir. Yarattığı hiç bir şeyde
birlerinin dostu olduğunu zikretmiştir. İki zıt
düzensizlik, problem veya uyum sorunu yoktur.
olanı karşılaştırmıştır. Ve akabinde: "Siz bunu
Çünkü her şeyi yerli yerine koyan el-Hakim'dir.
yapmazsanız" yani sadece dostluğunuz mümin-
Allah'ın subhanehu ve teâlâ müminleri, kafirleri lere düşmanlığınız kâfirlere olmazsa: "Yeryü-
dost tutmaktan men etmesi bir çok hikmeti ba- zünde bir fitne ve büyük bozgunculuk (fesat) olur."
rındırır. Bunların en önemlisi iki zıt olanın bir demiştir.
arada toplanmasının imkansızlığıdır. Gece ile
İbni Kesir rahimehullah: 'Yani sizler müşriklerden
gündüz bir arada olmaz. Ateşle su da böyledir.
uzak durup müminleri dost edinmezseniz fitne
Bunların toplandığı an kâinatın ifsat olduğu ve vuku bulur. Fitne; durumların karışıklaşması, mü-
son bulacağı andır (kıyamet). İman ile küfür, min ve kafirin birbirine karışması ve insanların
hak ile batıl iki zıttır. Aralarında olması gereken arasında geniş, uzun ve yaygın fesadın olmasıdır.'
kin ve adavettir. Bunların uyum içinde, dostça der.
yaşamaya kalkması fesadın kendisidir. Bunu bi-
len de Allah'tır. Çünkü ikisini yaratan da O'dur. Günümüzde de böyle değil midir? Kimin
Ve uyumlu olanla zıt olanı en iyi bilen O'dur. kiminle olduğu belli değildir. Allah'a iman et-
tiğini iddia eden insanlar, O'na düşmanlık adı-
"Gerçek şu ki, iman edenler, hicret edenler ve na kurulmuş kurumları korumayı vatanî görev
Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad olarak kabul ediyor. Allah'a, Rasûlü'ne hakaret
eden yayınları ilgi ile takip ediyor, bekliyor ve
73. 5/Maide, 80-81
Safer
74. 5/Maide, 81 1434
75. Fetava, 7/17, Özetle. 76. 8/Enfal, 72-73
Ocak’13 • SAYI: 12
15
katıla katıla gülüyor. Allah ve Rasûlü'nün buğz kitabın tümüne inanırsınız, onlar sizinle kar-
ettiği, lanet edip yerdiği insanlar gibi giyinmeye, şılaştıklarında 'inandık' derler, kendi başlarına
onlar gibi konuşmaya, onlar gibi yaşamaya çalı- kaldıklarında ise, size olan kin ve öfkelerinden
şıyor. İşlerin karışması, alametlerin kaybolması dolayı parmak uçlarını ısırırlar. De ki: 'Kin ve
bundan başka bir şey midir? öfkenizle ölün.' Şüphesiz Allah, sinelerin özün-
de saklı duranı bilendir." 78
Bir baba veya anne çocuklarının futbolcu,
sanatçı vb. kişiliklere sevgi beslediğini, onlara Onların müminler için hayır istememesi,
özendiğini görüyor. Bir şey yapamıyor. Çünkü içlerinde müminlere karşı kin gizlemeleri ne
onlar içinde 'Allah, Rasûlü ve müminlerin' oldu- anlama geliyor? Allah subhanehu ve teâlâ Kur'an'ın bir
ğu bir hayatı kuramamanın bedelini ödüyor. çok yerinde buna misal veriyor.
Birinci madde olarak diyebiliriz ki: Böyle bir "Sen onların dinlerine uymadıkça, Yahudi ve
Hristiyanlar senden kesinlikle hoşnut olacak
dostluğun inşası iki zıt ve uyumsuzu bir araya
değillerdir. De ki: 'Şüphesiz doğru yol, Allah'ın
getirmektir. Bu da fesadın ve fitnenin kendidir. (gösterdiği) yoludur.' Eğer sana gelen bunca
ilimden sonra onların heva (arzu ve tutku)
b. Kafirler, küfürleri gereği İslam'a ve larına uyacak olursan, senin için Allah'tan
onun değerlerine düşmandırlar. Belli za- ne bir dost vardır, ne de bir yardımcı." 79
manlarda bunu göstermeyebilirler.
Ancak gerçek İslam'ın olduğu her "Kitap Ehlinden çoğu, kendilerine
yerde, onların kini ve düşmanlığı gerçek (hak) apaçık belli olduktan
açığa çıkar. sonra, nefislerini (kuşatan) kıs-
kançlıktan dolayı, imanınız-
"Kitap ehlinden olan kafirler Bir baba veya dan sonra sizi inkara dön-
gündem
16
ve dinlerine olan güvenlerinden değildir. Bu
onların ve tüm kainatın hak olduğuna şahitlik
ettiği İslam akidesi karşısında söyleyecek sözle-
rinin olmamasındandır.
Mekkeli müşriklerin uzlaşma teklifleri bu • 'Sen bizim ilah ve atalarımızın hakkında konuş-
illetten dolayı reddedilmiştir. Onların halde mayı bırak.' Utbe bin Rebia: "Sen büyük bir
gösterdikleri dostluk, kafirleştirme ve ken- şeyle kavmine geldin, onların birlikteliğini da-
ğıttın, akıllarını küçümsedin, dinlerini ve ilah-
di dinlerine çekme çabasıdır. İnsan zayıf olup
larını ayıpladın, ölmüş babalarına kafir dedin"
menfaatlerine düşkün olması hasebiyle, bunu
diyordu.
görmeyebilir. Ancak zahir ve batının ilmine sa-
hip olan Allah subhanehu ve teâlâ, müminleri uyarmış • Ebu Talib'i aracı kıldıklarında: 'Biz seni ve ila-
ve onların asıl amacını dostlarına bildirmiştir. hını bırakalım, sende bizi ve ilahlarımızı bı-
rak.' 84 diyorlardı.
Bu noktada önemli bir hususu açıklamakta
fayda görüyorum. Mekke'de müşriklerin Allah Evet, hiçbir teklifte dinini terk etmesi, şirke
Rasûlü'ne bazı tekliflerle geldiği siyer kitapla- dönmesi talep edilmemiştir. Onların istediği
rında ve ilgili ayetlerin tefsirinde mevcuttur. 82 dostluk-düşmanlık akidesini terk etmesidir. Bu
akide müminlerle kafirler arasında settir. Onlar
Bu tekliflerin hiç birinde Allah Rasûlü'nden müminleri müşrikleştirmek için ne kadar hile
dinini terk etmesi istenmemiştir. Bu çok önemli ve desiseye başvursa da, Müslümanların onlara
bir noktadır. Ondan istedikleri vela-bera akide- karşı olan kini, bu tuzakları boşa çıkarır. Bilirler
sini terk etmesidir. Çünkü onların canını yakan ki düşman düşmanın iyiliğini istemez. Sunduğu,
tevhide davetten ziyade, bunun pratiğe yansı- bal suretinde zehir olabilir ancak...
ması olan müminlerin cemaatleşip dost olmala-
rı, müşriklere düşmanlık beslemeleridir. Bu seviyeden bakıldığında 'Ilımlı İslam(!)'
projesi daha iyi anlaşılacaktır. Ilımlı İslam proje-
Ona: si, vela-bera akidesine yönelik bir operasyondur.
Mekkeli müşriklerin Allah Rasûlü'ne yaptıkları
• 'Bir yıl sen bizim ilahlarımıza, bir yıl biz senin tekliflerin İslamî camiaya yapılmasıdır. Allah'ın
ilahlarına ibadet edelim' dediler (Kafirun su- rahmet ettikleri müstesna bu proje çoğu yerde
resinin iniş nedeni). Burada ondan hoşgörü, tutmuştur... Bu 'b' maddesinde zikrettiğimiz
ortak ve yaşam talebinde bulunuyorlar. Cevap ayetlerin gereğidir. Bu proje kapsamında sunu-
ise: lan teklifler incelendiğinde Mekkelilerin sun-
"De ki: 'Ey kafirler. Ben sizin taptıklarınıza duğu tekliflerden farksız olduğu görülecektir.
tapmam. Benim taptığıma siz tapacak değilsi- Utbe bin Rebia Mekkeliler adına konuşuyor: "Ey
kardeşimin oğlu şayet bu davanla istediğin malsa,
82. Fussilet suresi 1-13. ayetler İbni Kesir tefsiri; İsra suresi 73-75. Safer
ayetler Fizali Kur'an; Kafirun suresi İbni Kesir tefsiri; İbni Hişam 83. 109/Kafirun, 1-6 1434
Siyeri, 1/293-294. 84. Tabakat, İbnu Sa'd.
Ocak’13 • SAYI: 12
17
senin için aramızda mal toplayalım da, en zen- Şimdi hemen acele etmeyin." 87
ginimiz ol. İstediğin şerefse seni aramıza alalım,
sensiz karar vermeyelim. İstediğin mülkse seni ba- Vakıamıza bakılırsa tüm dünyada bu girişim
şımıza melik yapalım. Hastaysan sana en mahir devam ediyor... İslamî camianın önü açılıyor...
doktoru bulalım. İstediğin kadınsa sana Kureyş'in Ancak şu bilinmelidir ki, beraber yaşayan, aynı
en güzelini verelim..." meclislerde ortak karar alan, ortak menfaatle-
ri savunmak zorunda kalan insanlar düşman
Utbe bunları dinleri, ilahları ve ataları hak- olmazlar. Bundan daha ilginç olanı, geriden
kında konuşmayı terk etmesi için sunuyordu. gelenler önde gidenleri eleştiriyor ve daha iyi-
sini yapmak adına bu yola adım atıyor. Oysa
Tekliflere dikkatlice bakarsak: eleştirdikleri insanlar, Allah'ın ve Rasûlü'nün
sallallahu aleyhi ve sellem uyarılarına dikkat etmedikle-
• 'Mal verelim' diyorlar, 'ta ki en zenginimiz sen
ol...' Dikkatinizi çekti mi hiç, bir 'Anadolu ri için bu duruma düştüler. Kalpleri aynı çatı
sermayesi' lafıdır almış başını gidiyor. Ilımlı altında toplandıkları insanlarla benzeşir. Ve
denilen projeye gönül verenlere piyasa açı- bu yola girenlerin başına gelmesi kaçınılmaz
lıyor... İlginç bir şekilde zenginleşiyorlar... Sünnetullah'tır. Aksi halde Allah Rasûlü bu
teklifleri neden reddetti ki? Ashabı işken-
• 'Seni aramıza alalım, sensiz karar ver- celer altında inliyorken, açlık, korku
meyelim...' Demokratik bir sistem yaşantılarının bir parçasıyken, bu
teklif ediyorlar... 'Kararlarımızda teklifi kabul etmesi sıkıntılarını gi-
sen de bulun...' Daru'n-Nedve'ye
derirdi... Evet dünyalık sıkıntılar
davet ediyorlar...
hafifleyip, önlerinde imkanlar
• 'Seni melik yapalım...' Dikta- açılabilirdi... Ya Allah'ın ya-
gündem
18
onların davetçi oluşunu da zikretmiştir. Onlar
bir yerlere bağlı ve edilgen olamazlar. Çünkü
davetçidirler, insanları kendi doğrularına çağı-
rırlar.
Ocak’13 • SAYI: 12
19
müminlere tanıtılan İbrahim aleyhisselam maka- demişlerdi ki: 'Biz, sizlerden ve Allah'ın dışında
mı diğer Rasûllerinkinden aleyhimusselam farklıdır. taptıklarınızdan gerçekten uzağız. Sizi (artık)
Kur'an'ı okuyan bir Müslüman bunu ilk etapta tanımayıp-tekfir ettik. Sizinle aramızda, siz
fark edebilir. Allah'a bir olarak iman edinceye kadar ebedi
bir düşmanlık ve bir kin baş göstermiştir.' An-
Allah Rasûlü'ne dahi İbrahim'e aleyhisselam uy- cak İbrahim'in babasına: 'Sana bağışlanma
ması emredilmiştir. dileyeceğim, ama Allah'tan gelecek herhangi
bir şeye karşı senin için gücüm yetmez.' demesi
"Sonra sana vahyettik: Hanif (muvahhid) hariç. 'Ey Rabbimiz, biz sana tevekkül ettik ve
olan İbrahim'in dinine uy. O, müşriklerden içten sana yöneldik. Dönüş sanadır.' " 99
değildi." 94
"Andolsun, sizin için, Allah'ı ve ahiret günü-
"Allah uğrunda, hakkını vererek cihad edin. O, nü umanlar ve Allah'ı çokça zikredenler için
sizi seçti; din hususunda üzerinize hiçbir zorluk Allah'ın Rasûlü'nde güzel bir örnek vardır." 100
yüklemedi; babanız İbrahim'in dininde (de böy-
leydi)." 95 O Allah'ın subhanehu ve teâlâ halilidir. Sevgide
en üst mertebe olan 'hullet' ona aleyhisselam ve
İbrahim aleyhisselam tek başına ümmet ka- Allah Rasûlü'ne sallallahu aleyhi ve sellem bahşedil-
bul edilmiştir. miştir.
Bu faziletlerin nedeni
lah) onu seçti ve doğru yola rıyla değil. Kim kötülük ya-
İbrahim'in aleyhisselam
iletti. Ve biz ona dünya- vela-bera konusundaki parsa, onunla ceza görür;
da bir güzellik verdik; muhteşem tutumudur. Onun o, Allah'tan başka bir
şüphesiz o, ahirette sallallahu aleyhi ve sellem kalbinde veli (dost) ve bir yar-
de salih olanlardan- Allah sevgisi dışında bir sevgiye dımcı bulamaz." 102
dır." 96 yer yoktu. Onu Allah'ın emir-
lerine teslimiyette imam Allah Rasûlü: "İçinizden
kılan da buydu. birini dost/halil edinecek ol-
Allah subhanehu ve teâlâ O'na
imamet vermiştir... saydım Ebubekir edinirdim.
Ancak Allah İbrahim'i dost/ha-
"Hani Rabbi, İbrahim'i birtakım lil edindiği gibi beni de edindi..." 103
kelimelerle denemişti. O da (istenen-
leri) tam olarak yerine getirmişti. (O Ona tabi olmak 'en güzel din', on-
zaman Allah İbrahim'e): 'Seni şüphesiz dan yüz çevirmek 'sefahat/kendini bil-
insanlara imam kılacağım' dedi. (İbrahim:) mezlik' olarak isimlendirilmiştir.
'Ya soyumdan olanlar?' deyince (Allah:) 'Za-
limler Benim ahdime erişemez' dedi." 97 "İyilik yaparak kendini Allah'a teslim eden ve
hanif (tevhidi) olan İbrahim'in dinine uyandan
Ümmete 'usve-i hasene' 98 lafzıyla misal gös- daha güzel dinli kimdir? Allah, İbrahim'i dost
terilmiştir. Bu sadece Allah Rasûlü ve İbrahim edinmiştir." 104
aleyhisselam için kullanılmıştır.
"Kendi nefsini aşağılık kılandan başka,
"İbrahim ve onunla birlikte olanlarda size gü- İbrahim'in dininden kim yüz çevirir? Andolsun,
zel bir örnek vardır. Hani kendi kavimlerine
99. 60/Mümtehine, 4
94. 16/Nahl, 123 100. 33/Ahzab, 21
95. 22/Hac, 78 101. 4/Nisa, 125
96. 16/Nahl, 120-122 102. 4/Nisa, 123
97. 2/Bakara, 124 103. Buhari
98. Güzel örnek 104. 4/Nisa, 125
20
Biz onu dünyada seçtik, gerçekten ahirette de o
salihlerdendir." 105
Ocak’13 • SAYI: 12
21
Konumuzun girişinde vela-bera akidesinin
tevhidin gereği olduğunu ve bunun ' ' ile, yani
ilk adımla başladığını beyan etmiştik... Selefi-
mizin İbrahim'in aleyhisselam dostluk ve düşman-
lık akidesini geriye ' ' olarak bırak-
tığına vurgu yapması, bu anlayışın sıhhatine
delildir.
22
ayırdığı gibi, bedenleri de ayırır. Konu insanın Allah'a inanıncaya dek" kaydı bunu ifade eder.
kendisi için yaratıldığı, Peygamberlerin yollan- Tek meselemiz budur. Bu ortadan kalkarsa aynı
dığı, kılıçların çekildiği, malların ve canların sertlik yerini kardeşliğe terk edecektir. Sizler
feda edildiği, eziyet ve cefanın yüzlerin buruş- bizleri yurtlarımızdan çıkarıp, ateşlere atsanız
turulmadan yudumlandığı, bir olan Allah'a dahi yılmadan sizleri, Allah'a davet edişimiz
ibadet meselesidir... Bu konuda ayrılık sadece bundandır. 'Cehennemde ebedi kalsınlar da biz-
zihinlerin değil, tüm hayatın ayrılığını gerekti- lere çektirdiklerini anlasınlar' tavrıyla hareket et-
rir. Ondan dolayı önce bununla başladılar. "Biz meyip, gelin bu esenlikte ortak olalım çağrımız,
sizden beriyiz..." Hakimiyet yetkisini Allah'tan nefretimizin Allah için olmasındandır.
gayrısına veren, aşiret ağalarına, şeyhlere, par-
lamentolara ibadet edenlerle bizim aramızda Bugün yeryüzünde imamet, gelecek nesiller
bağ yoktur. Allah'tan başkasına dua edip yol için hayırlı şahit ve güzel örnek olmak isteyenler
veren, korku ve rağbetle kabirlere huşu içinde için de bundan başka yol yoktur. Allah'ın örnek
boyun eğen, enine putları Allah'ın yanında şe- gösterdiği ve razı olduğu yol dışında yol aramak
faatçi edinenlerle bizim aramızda bağ yoktur. Müslümanların menhecinden değildir. Sev-
Yıldızlara bakıp yarın ne olacağını söyleyen, gisi ve nefreti Allah için olmayan, İbrahimî
burçlarla, manen falcılık ve kehanetle uğ- metodu terk eden garib hoşgörü taifesi,
raşan, ebced, cifir adı altında 'Gaybı ümmetin enerjisini boşa tüketen men-
Allah'tan başkası bilmez' akidesini hec eşkıyalarıdır. Onlardan gördüğü-
zir-u zeber edenlerle bizim aramız- müz garabeti böyle yorumlamalıyız.
da bağ yoktur. Allah dışında var- Her türlü müşrik, kafir isyankara
lıklar etrafında dostluk kuran, sınırsız hoşgörü, edep(!) ve rıfk-
sevgileri ve kinleri uyduruk la yaklaşanların, söz konu-
ve Allah'ın hakkında hiç bir Size karşı kin ve su muvahhidler olduğunda
delil indirmediği kutsal- düşmanlık besliyoruz. yüzlerinde beliren öfke
lar(!) etrafında olanlarla 'Sizi sevmiyoruz' cümlesi bu garib vela-bera akide-
duyguları anlatmaya yetmez. Bu
ve inançlarıyla bizim lerindendir. Allah'ın
sadece saygısızlık hali değildir,
aramızda bağ yoktur. beraberinde kin ve nefret vardır. kanunlarını yürür-
Kin içerde kaynayan nefreti, lükten kaldıran, kafir-
Bu sadece bedensel adavet/düşmanlık dışa lerin yanında İslam ehlini
ve inançsal bir kabus de- yansıyanı ifade eder. katleden, içkiye, faize ruhsat
ğildir. Zihnimizde yer eden veren, çocuklarımızı Allah'ın
ve dillerimizin söylediğiyle dışında ilahlara taptıranlara
kalbimizde olan aynıdır. Size karşı öyle mazeretler buluyorlar ki; mu-
kin ve düşmanlık besliyoruz. 'Sizi vahhidin kanı donuyor. Bilgisayara
sevmiyoruz' cümlesi bu duyguları yüklense sıralamada sorun yaşaya-
anlatmaya yetmez. Bu sadece saygısız- cağı mazeretler, peşi sıra zikrediliyor.
lık hali değildir, beraberinde kin ve nefret Ancak aynı hoşgörünün milyonda birini
vardır. Kin içerde kaynayan nefreti, adavet/ muvahhidler için görmek ne mümkün!! Her
düşmanlık dışa yansıyanı ifade eder. türlü küfrü işleyenlerin iyi niyetleri ve İslam'a
hizmet edişleri onlar için kalkan oluyorken,
Sakın bunu kendi dostluk ve düşmanlı- tevhid davetçilerinin kendileri yanlış olduğu
ğınızla karıştırmayın. Çünkü sizlerin sevgisi gibi niyetleri de problemli oluyor. Her türlü şer
suflî olduğu gibi, nefreti de suflîdir. Taş, bez odağının kullandığı zavallılar oluveriyorlar...
ve toprak için sever, onun içinde düşman olur- Şekvamız Allah'adır. Allah için sevmesini bil-
sunuz... Bizim düşmanlığımız böyle değildir. meyenlerden, Allah için buğz etmesini bekle-
Bizler Allah'a olan sevgimizden sizleri düşman mek de bizim garipliğimiz olsa gerek!
edindik... O'nun hakkını çiğneyen, şirk koşmak
suretiyle O'na hakaret edip, eksiklik izafe eden- Babamız İbrahim'in aleyhisselam vela ve bera
lerden nefret ediyoruz. Sevgimiz Rabbanî oldu- akidesindeki bu tutumu, ona dinde imamet ve
ğu gibi kinimizde Rabbanîdir. Bundan dolayı örneklik kazandırdığı gibi, dünyevi nimetler de Safer
bir anda sevgi ve kardeşliğe dönebilir. "Bir olan kazandırmıştır. 1434
Ocak’13 • SAYI: 12
23
" 'Sizden ve Allah'tan başka taptıklarınızdan
kopup-ayrılıyorum ve Rabbime dua ediyorum.
Umulur ki, Rabbime dua etmekle mutsuz olma-
yacağım.' Böylelikle, onlardan ve Allah'tan baş-
ka taptıklarından kopup-ayrılınca ona İshak'ı
ve (oğlu) Yakup'u armağan ettik ve her biri-
ni Peygamber kıldık. Onlara rahmetimizden
armağan(lar) bağışladık ve onlar için yüce bir
doğruluk dili verdik." 114
böyle dua etmişlerdi. Allah subhanehu ve teâlâ onların yayı ayağa kaldıranların, şirk karşısında sü-
bu duasını kabul etmişti. kutu, müşriklere gösterdikleri cehalet, tevil ve
iyi niyet toleransı manidardır. Müşrik; Allah'a
(İçlerinden biri demişti ki:) 'Madem ki siz hakaret ediyordur, O'nu subhanehu ve teâlâ takdir
onlardan ve Allah'tan başka taptıklarından edemiyor, her haliyle O'na naks/eksiklik izafe
kopup-ayrıldınız, o halde, (dağlara çekilip) ma- ediyordur. Allah onların davranış, söz ve inanç-
ğaraya sığının da Rabbiniz size rahmetinden larından münezzehtir. Bunda geniş olanların,
(bolca bir miktarını) yaysın ve işinizden size bir zikredilmesinden haya edilecek meselelerden
yarar kolaylaştırsın.' " 116 dolayı insanlarla kavgaya tutuşması, dostluklar
ve düşmanlıklar belirlemesi de düşünülmesi ge-
Ve bu örneklerin sonuncusu Allah reken konulardandır.
Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem ve ashabının hic-
reti… Onlar itikaden ayrıldıkları kavimlerin- Cehennem kapısında bezirganlık yapıp, bi-
den, bedenleriyle de ayrılmışlardı. Kendileri zim dilimizle konuşan, bizim rengimizden olan
gibi mümin kardeşlerine hicret edip "Müminler insanların kavramları katletmesi bizleri yanılt-
birbirinin velisidir" 117 ayetini tefsir etmişlerdi. Bu mamalıdır. Kafir ve müşriklere gösterilmesi
vela ve bera onları ezilmişlikten, devlet olmaya gereken adaveti 'İslam ahlakı', 'edep', 'hilm' gibi
taşımıştı. Allah çevrelerinde bulunanların ba- İslamî kavramlarla örtmeye çalışanlara şahitlik
siretlerini köreltmiş, onların devletleşmelerine ediyoruz. Oysa davet ettikleri şey ahlaksızlı-
imkan tanımıştı. Müjdelendikleri "Yeryüzün- ğın, edepsizliğin ta kendisidir. Rabbine haka-
de temkin" 118 hicretin akabinde gerçekleşmiş- ret edilen konuda hoşgörü olsa olsa korkaklık
ti. Birkaç ay öncesinde can güvenliği olmayan ve zilletin İslamî kılıfla sunulmasıdır. Kendine,
insanlar, İslam devletinin vatandaşlarıydı. Allah ehline ve anne-babasına hakaret edildiğinde, bu
tavsiyeler yapılacak olsa, nefsini izzet bürüyecek
114. 19/Meryem, 48-50
olanların, bu konudaki telkinlere 'hikmet' adı al-
115. 18/Kehf, 10
tında yaklaşmaları da ilginçtir.
116. 18/Kehf, 16
117. 9/Tevbe, 71 İbrahim'in aleyhisselam tavrını ilgili ayetlerde
118. 24/Nur, 55 okuduk. Onu büyük nimetlere eriştiren şeyin
24
müşriklere olan kin ve düşmanlığı olduğunu da şanmış ve bitmiş bir hadise değildir. Kur'an'da
gördük. Bununla beraber Allah subhanehu ve teâlâ İb- detaylı şekilde anlatılmaları, her dönemin
rahim aleyhisselam için şöyle buyuruyor: problemi olduklarının kanıtıdır. Allah subhanehu
ve teâlâ onlara "Asıl düşman" demiştir. Kafirlerle
"İbrahim'in babası için bağışlanma dilemesi, dostluğun yasaklandığı her yerde kalplerinde
yalnızca ona verdiği bir söz dolayısıyla idi. Ken- bulunan hastalıktan dolayı buna riayet edeme-
disine, onun gerçekten Allah'a düşman olduğu miş, bu yasağı çiğnemişlerdir.
açıklanınca ondan uzaklaştı. Doğrusu İbrahim,
çok duygulu, yumuşak huyluydu." 119 Allah subhanehu ve teâlâ kafirleri dost edindikleri
takdirde:
"Doğrusu İbrahim, yumuşak huylu(halim),
duygulu ve gönülden (Allah'a) yönelen(evvah) "İnkar edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz
biriydi." 120 bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez
ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve bü-
"Andolsun, bundan önce İbrahim'e rüşdünü
yük bir bozgunculuk (fesat) olur." 124
vermiştik ve Biz onu (doğruyu seçme yetene-
ğinde olduğunu) bilenlerdik." 121
olacağını söylemiştir. Onlar buna rağmen,
"Onlar (inanmayanlar) bir düzen kurdu- onları dost edinmiş ve şu ayete konu ol-
lar. Allah da (buna karşılık) bir düzen muşlardır:
kurdu. Allah, düzen kurucuların en
hayırlısıdır." 122 "Kendilerine: 'Yeryüzünde fesat
çıkarmayın' denildiğinde: 'Biz sade-
Yumuşak huylu, Rabbine ce ıslah edicileriz' derler. Bilin
ki; gerçekten, asıl fesatçılar
yönelen, olgun, hikmet sahibi
bunlardır, ama şuurunda
İbrahim... Cehennem bekçi- Meselenin özü ise değildirler." 125 126
lerinin korkaklık, zillet ve kalplerde olan hastalıktır.
dünyaya olan düşkün- İzzeti Allah'ın yanında değil Bugünün müna-
lüklerine İslamî kılıf- kafirlerin ve onların yanında
fıkları hoşgörü, hilm,
lar bulmaları bizleri arıyor olmalarıdır. Münafıklık
yaşanmış ve bitmiş bir İslam ahlakı derken,
aldatmamalı. o günün münafıkları
hadise değildir.
İslam'ın, Müslümanların
Burada zikredilen sıfatlar
maslahatı diyordu...
İbrahim'e aleyhisselam aitse (ki
muhakkak öyledir) acaba bun- Bir başka zaman Allah onları
ların iddia ettikleri hilm, hikmet şöyle irşad ediyordu.
ve olgunluk ne oluyor? İbrahim'de
aleyhisselam olup onların vela ve berayla "Ey iman edenler, Yahudi ve Hristi-
bağdaştıramadığı sıfatları İbrahim'e aley- yanları dostlar (veliler) edinmeyin; onlar
hisselam kim verdi? birbirlerinin dostudurlar. Sizden onları kim
dost edinirse, kuşkusuz onlardandır. Şüphesiz
"Hiç şüphesiz, bunda, kalbi olan ya da bir Allah, zalimler topluluğuna hidayet vermez.
şahid olarak kulak veren kimse için elbette bir İşte kalplerinde hastalık olanları: 'Zamanın,
öğüt (zikir) vardır." 123 felaketleriyle aleyhimize dönüp bize çarpma-
sından korkuyoruz' diyerek aralarında çabalar
Meselenin özü ise kalplerde olan hastalıktır. yürüttüklerini görürsün. Umulur ki Allah, bir
İzzeti Allah'ın yanında değil kafirlerin ve onla- fetih veya katından bir emir getirecek de, onlar,
rın yanında arıyor olmalarıdır. Münafıklık ya- nefislerinde gizli tuttuklarından dolayı pişman
olacaklardır. İman edenler: 'Olanca yeminle-
riyle elbette sizlerle birlik olduklarına ilişkin
119. 9/Tevbe, 114
120. 11/Hud, 75
121. 21/Enbiya, 51 124. 8/Enfal, 73
Safer
122. 3/Âl-i İmran, 54 125. 2/Bakara, 11-12 1434
123. 50/Kaf, 37 126. İbni Abbas ayeti böyle tefsir etmiştir.
Ocak’13 • SAYI: 12
25
topluluk getirir ki, onlar da şu ayetteki gibidir:
Müşriklerle İlişkilerimiz
Allah'a yemin edenler bunlar mıdır? Onların Şirk, yaşadığımız toplumun bir parçası-
bütün yapıp-ettikleri boşa çıkmıştır, böylece dır. Cehalet, tevil ve körü körüne din adamla-
hüsrana uğrayanlar olmuşlardır.' derler." 127 rına ittiba yaşanılan sistemin doğal neticesidir.
Kur'an'a konu olmuş şirklerin her türlüsünü
Devran döner diye korkuyorlardı. Olur da bugün görmek mümkündür.
bir gün zafer kazanırlarsa bizlere iyi davranırlar,
gündem
dünyevî menfaatlerimiz korunmuş olur psiko- Bir kısmı şahıslara ibadet ediyor. Darda kal-
lojisiyle hareket ediyorlardı. Unuttukları bir şey dığında 'Allah' demeden 'medet ey falan şeyh' diye
vardı... İçlerinde olanı bilen ve ifşa etmeye Kadir nida ediyor. Sorulduğunda özür olarak sundu-
olan Allah subhanehu ve teâlâ... Bir başka yerde: ğu, kabahatinden büyük bir şey. 'Nasıl bir işe
girince aracı lazım, bizler de günahkarız, Allah'ın
"Münafıklara müjde ver: Onlar için gerçekten yanında hatırı sayılır insanların aracı olması la-
acıklı bir azap vardır. Onlar, mü'minleri bıra- zım.' Rabbimizi müşriklerin kötü zanlarından
kıp kafirleri dostlar (veliler) edinirler. 'Kuvvet
tenzih ederiz. Rabbini, mabudunu şirket müdü-
ve onuru (izzeti)' onların yanında mı arıyorlar?
rüne kıyas edip ve bu kıyas neticesinde Rabbiyle
Şüphesiz, 'bütün kuvvet ve onur,' Allah'ındır."
128 ilişki yemini eder de, şeyhi adına yemin etmez...
Şeyhin çarpacağından korkar... Şeyhi görür, du-
Yine bu ayetlerin bağlamında Allah subhanehu yar, işitir, onun ahvalinden haberdardır... Eksik
ve teâlâ: yaptığı virdleri dahi bilir. İnsanın haykırası ge-
liyor:
"Ey iman edenler, mü'minleri bırakıp kafirleri
veliler (dostlar) edinmeyin. Kendi aleyhinizde "Allah'la beraber başka ilahlar mı var? Allah
Allah'a apaçık olan kesin bir delil vermek ister ortak koştuklarından çok yücedir." 131
misiniz? Gerçekten münafıklar, ateşin en alçak
tabakasındadırlar. Onlara bir yardımcı bula- Bir başka grup hakimiyet hakkını parla-
mazsın." 129 menterlere veriyor. Sistem tüm imkanları ile
vatandaşın oy vermek suretiyle yönetime iştirak
Evet herkes bilmelidir ki hareket nimettir. ettiğini izah ediyor. Demokraside, egemenliğin
Ve Allah bu nimetin hakkını vermeyen, vela ve kayıtsız şartsız milletin olmasını bu şekilde ta-
berasını Allah'a, Rasûlü'ne, müminlere adama- nımlıyor. Her vatandaş seçimlere katılarak ka-
yanlardan bu nimeti alır. Onların yerine öyle bir nun yapacak vekilini meclise yolluyor. Bu nok-
tada Allah'ın ayetleri net... Bu konu tartışma
26
götürmez. Hüküm Allah'ın, hükmünde ortak yanındadır. Buna rağmen şirki affetmiyor.
teâlâ
istemez ve bu konuda sapanlar Allah'a uluhiyet, Bu dahi Allah'a şirk koşmanın nasıl çirkin bir
rububiyet ve isimlerinde ortak koşmuş olurlar. cürüm olduğunu anlamaya yeter. Allah'a şirk
Fıtrat da öyle diyor ya! Hiç kimse evinde, iş koşanlar, onların inançlarından teberri etme-
yerinde kendi dışında otorite istemezken, şu yenlerle eşittirler. İyi, kötü, düşman, yardım et-
Alemlerin Rabbi, şanı yüce olan Allah nasıl ka- meye çalışan, akraba... Tüm müşrikler bu nok-
bul etsin? Sistem de bu konuda net. Ancak iki tada eşittir. Müslüman onların inançlarından
kuruş parası için uykuları kaçıp, dini meseleleri beridir.
fıkralarla izah edenlerin böyle bir derdi yok...
Hiçbir maslahat; atalarının ayıp dediği saçma- "İbrahim ve onunla birlikte olanlarda size gü-
lıkları onlara işletemezken, Allah'ın subhanehu ve zel bir örnek vardır. Hani kendi kavimlerine
teâlâ şirk dediği her şeyi indi maslahatlarla işli- demişlerdi ki: 'Biz, sizlerden ve Allah'ın dışında
yorlar... taptıklarınızdan gerçekten uzağız. Sizi (artık)
tanımayıp-tekfir ettik. Sizinle aramızda, siz
Bir başka grup, aklını ilah edinmiş... Allah'a bir olarak iman edinceye kadar ebedi bir
düşmanlık ve bir kin baş göstermiştir.' Ancak
Allah'ın kitabı ve Rasûlü'nün sünneti onların
İbrahim'in babasına: 'Sana bağışlanma dile-
eleğinden geçmek durumunda. Kendilerine yeceğim, ama Allah'tan gelecek herhangi
uyanı alıyorlar, uymayanı bırakıyorlar... bir şeye karşı senin için gücüm yetmez.'
demesi hariç. 'Ey Rabbimiz, biz Sana
Kalanların din diye bir derdi yok. tevekkül ettik ve içten sana yöneldik.
Bayramdan bayrama alnı secdeye Dönüş sanadır.' " 132
gidiyorsa Müslüman(!), cumaları
kaçırmıyorsa velayet(!) mer- "Hani İbrahim babasına ve
tebesinin tadını çıkarıyorlar. kendi kavmine demişti ki:
Müslüman her müşrikten 'Şüphesiz ben, sizin taptıkla-
Allah'ın rahmet etti- ve itikadından beridir. Karşı rınızdan uzağım. (An-
ği, kitabı sünneti her tarafın bunu bilmesi gerekir. cak) Beni yaratan
şeyin önünde gören, Ancak; şahıs İslam'a yakın, başka. İşte O beni
kalbinin İslam'a ısındırılması hidayete yöneltip-ile-
hayatı, ölümü ve bu söz konusuysa üslup
ikisi arasında olanları tecektir. Ve bunu (bu tev-
yumuşak olmalıdır.
alemlerin Rabbine ait görüp, hid inancını) belki (insanlar
dini O'na halis kılarak ibadet Allah'a) dönerler diye ardında
(kendi soyunda) kalıcı bir keli-
edenler de var. Ancak bunla-
me olarak kıldı-bıraktı." 133
rın var olması yukarda resmetti-
ğimiz olumsuz tablonun hakikatini "De ki: 'Ey kafirler. Ben sizin tap-
değiştirmiyor. tıklarınıza tapmam. Benim taptığı-
ma siz tapacak değilsiniz. Ben de sizin
Durum böyle olunca muvahhidlerin taptıklarınıza tapacak değilim. Siz de benim
çokça sorduğu bir soruyla karşılaşıyoruz: taptığıma tapacak değilsiniz. Sizin dininiz size,
benim dinim bana.' " 134
Bu insanlarla ilişkilerimiz nasıl olmalı?
Allah'tan subhanehu ve teâlâ yardım isteyerek bu ko- Bu ayetler sarihtir. Allah'ın dışında varlıkla-
nuyu maddeler halinde izah etmeye çalışalım: ra ibadet edenlerle Müslüman arasında hiçbir
bağ yoktur. Baba, akraba, kardeş veya hemşehri
1. İnanç ve Akide İlişkisi fark etmez. İbrahim aleyhisselam bu konuda örnek-
Allah subhanehu ve teâlâ kendisine şirk koşulma- liği ve Allah Rasûlü'nun sallallahu aleyhi ve sellem Kafi-
sını affetmez. Tevbe etmediği müddetçe kişi bu run suresindeki meydan okuması nettir.
tehlike ile karşı karşıyadır. Allah'ın subhanehu ve teâlâ
engin rahmeti düşünüldüğünde insan dehşe- Burada tek mesele, bunun ifade ediliş biçi-
te düşüyor. Bütün kainatın O'nun rahmetinin
yüzde biriyle ayakta durduğunu biliyoruz. Bu 132. 60/Mümtehine, 4
Safer
enginliğin doksan dokuz katı O'nun subhanehu ve 133. 43/Zuhruf, 26-28 1434
134. 109/Kafirun, 1-6
Ocak’13 • SAYI: 12
27
üstüne zorlukla (karnında) taşımıştır. Onun
(sütten) ayrılması, iki yıl içindedir. 'Hem bana,
Müslümanlara iyilik yapmış hem anne ve babana şükret, dönüş yalnız ba-
nadır.' Bununla birlikte, onların ikisi (annen ve
olanlara yumuşak ve diyaloğu baban) hakkında bir bilgin olmayan şeyi bana
açık bir üslupla yaklaşırdı. Ancak şirk koşman için, sana karşı çaba harcayacak
olurlarsa, bu durumda onlara itaat etme ve
bu durumda dahi dinlerinin dünya (hayatın) da onlara iyilikle (ma'ruf üze-
ayrı olduğu, onların inancının re) sahiplen (onlarla geçin) ve bana 'gönülden-
şirk ve batıl olduğu hususu katıksız olarak yönelenin' yoluna tabi ol. Sonra
dönüşünüz yalnızca Banadır, böylece Ben de
netti. Karşı taraf inanç ayrılığını size yaptıklarınızı haber vereceğim." 135
net bir şekilde anlamış...
"Biz insana, anne ve babasına (karşı) güzelliği
(ilke edinmesini) tavsiye ettik. Eğer onlar, hak-
kında bilgin olmayan şeyle Bana ortak koşman
midir. Müslüman her müşrikten ve itikadın- için sana karşı çaba harcayacak olurlarsa, bu
durumda, onlara itaat etme. Dönüşünüz bana-
dan beridir. Karşı tarafın bunu bilmesi gerekir.
dır. Artık yaptıklarınızı size haber vereceğim." 136
Ancak; şahıs İslam'a yakın, kalbinin İslam'a
ısındırılması söz konusuysa üslup yumuşak ol- "Rabbin, O'ndan başkasına kulluk etmemeni-
malıdır. Allah Rasûlü'nün amcası Ebu Talib'e zi ve anne-babaya iyilikle-davranmayı emretti.
tutumu, İbrahim'in aleyhisselam babasına ilk etap- Şayet onlardan biri veya ikisi senin yanında
taki tutumu buna örnek verilebilir. Burada asıl yaşlılığa ulaşırsa, onlara: 'Öf' bile deme ve on-
dikkat edilmesi gereken; üslubun davete uygun ları azarlama; onlara güzel söz söyle. Onlara
gündem
olmasıyla hakikatin açık olması arasındaki net acıyarak alçakgönüllülük kanadını ger ve de ki:
çizgidir. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem amca- 'Rabbim, onlar beni küçükken nasıl terbiye etti-
sına veya Müslümanlara iyilik yapmış olanlara lerse Sen de onları esirge.' " 137
yumuşak ve diyaloğu açık bir üslupla yaklaşırdı.
Ancak bu durumda dahi dinlerinin ayrı olduğu, Anne-baba müşrik olsalar dahi dünyevî iş-
onların inancının şirk ve batıl olduğu hususu lerinde onlara yumuşak ve maruf çerçevesin-
de davranmak farzdır. Velev çocuklarına şirki
netti. Karşı taraf inanç ayrılığını net bir şekil-
de anlamış ve İslam'a da açıktan tavır almıyorsadayatsalar bile... Bu konuda onlara itaat etmez,
üslubun yumuşak olmasında beis yoktur. Amaç inancını ortaya koyar; ancak dünyevî işlerde en
İslam'ın güzel şekilde anlatılması ve insanları güzel şekilde muamele eder. Bu Allah'ın subhanehu
ve teâlâ muvahhidlerden istediğidir. Lokman sure-
Allah'a subhanehu ve teâlâ davettir.
sinde geçen ayet incelendiğinde "Şirki emretseler
Kişi İslam'a düşmanlık yapıyor, Allah'ın dahi" yani baskı kurmaları halinde dahi dünyevî
ayetleriyle dalga geçiyor ve daveti küçümsüyor- konularda onlara iyilik emredilmiştir.
sa inanç ayrılığı net olduğu gibi üslub da buna
uygun olmalıdır. 2.2. Bunun Dışındaki İnsanlar
Bunlarla ilişkilerimizi (sosyal anlamda) Al-
2. Sosyal İlişkiler lah subhanehu ve teâlâ şu ayetlerde izah etmiştir.
Bundan kasıt, komşuluk, günlük ziyaretleş-
meler, dünyevî işlerde yardım, hediyeleşmek, "Allah, sizinle din konusunda savaşmayan,
yemek daveti, akraba bağları vb. durumlardır. sizi yurtlarınızdan sürüp-çıkarmayanlara iyi-
lik yapmanızdan ve onlara adaletli davranma-
İlişkinin bu boyutunda müşrikler iki kısım- nızdan sizi sakındırmaz. Çünkü Allah, adalet
yapanları sever. Allah, ancak din konusunda
dır. sizinle savaşanları, sizi yurtlarınızdan sürüp-
2.1. Anne-Baba
"Biz insana anne ve babasını (onlara iyilikle 135. 31/Lokman, 14-15
136. 29/Ankebut, 8
davranmayı) tavsiye ettik. Annesi onu, zorluk
137. 17/İsra, 23-24
28
çıkaranları ve sürülüp-çıkarılmanız için arka rim?' dedi. Rasûlullah: 'Ben onu giymen için de-
çıkanları dost edinmenizden sakındırır. Kim ğil, birine satman veya hediye etmen için verdim.'
onları dost edinirse, artık onlar zalimlerin ta Ömer o elbiseyi Mekke'de henüz müşrik olan
kendileridir." 138 arkadaşına yolladı."
Allah subhanehu ve teâlâ insanları iki kısma ayı- İmam Buhari sahihinde Enes'ten radıyallahu
rıyor. Bizlerle din hususunda savaşan, bizleri anh; "Allah Rasûlü'ne hizmet eden Yahudi bir ço-
yurtlarımızdan çıkaran veya bunlara yardım cuk vardı. Hastalanınca Allah Rasûlü onu ziya-
edenler... Bunlara iyilik yapmamızı, onlarla sos- ret etti. Onu İslam'a davet etti. Çocuk babasına
yal anlamda dostluk kurmamızı nehyediyor. baktı. Babası: "Ebu Kasım'ı dinle." deyince çocuk
Müslüman oldu."
Bu sıfatları almayan, bununla beraber müş-
rik olanlara ise, "İyilik yapıp, adaletli davranma- İmam Buhari ve Müslim sahihlerinde: "Ebu
nızı" men etmem diyor... Talip ölüm döşeğindeyken Allah Rasûlü onu zi-
yaret etti. 'Ey Amcacığım kelime-i tevhidi söyle, ta
Çevremizde bulunan müşriklere bu ölçüyle ki Allah katında benim senin için hüccetim olsun.' "
bakmalı, ilişkilerimizi bu ölçüye göre düzenle-
İmam Buhari Aişe annemizden radıyallahu anha:
meliyiz...
"Ebubekir ve Rasûlullah hicret yolunda Abdu Ed-
Deyl oğullarından yetenekli bir rehber kiraladı-
Allah Rasûlü'nden bu ölçülere uyan müşrik-
lar. O adam Kureyş kafirlerinin dini üzereydi."
lere yönelik bazı uygulamalarını örnek verecek
olursak: Kalbi İslam'a ısındırılan insanlara zekat ve
ganimet mallarından veriliyor olması da bu
İmam Buhari Kitab-u hibe bölümünde aşa-
babtandır.
ğıdaki rivayetleri kaydetmiştir. 139
Bu ve benzeri rivayetlerden anlıyoruz ki,
"İbrahim aleyhisselam Sara annemizle hicret etti.
Bir beldeye girdiler. O beldede bulunan bir Melik dinsel beraat gerçekleştikten sonra yani, karşı
veya Cabbar (diktatör ) vardı. Ona (İbrahim'e) taraf inanç olarak ondan uzak olduğumuzu bi-
Hacer'i verin dedi. liyorsa ve İslam düşmanlığı yapmıyorsa, sosyal
ilişkilerde iyilikle muamele yasaklanmamıştır.
Bu rivayette müşrik, İbrahim'e aleyhisselam Ha-
cer annemizi hediye etmiştir. O da kabul etmiş- Davamızın sonu Alemlerin Rabbi olan
tir." Allah'a hamd etmektir.
Safer
138. 60/Mümtehine, 8-9 1434
139. 2615 – 2620 nolu rivayeteler
Ocak’13 • SAYI: 12
29
Allah ile Nasıl
Muamele Etmelisin?
Ebu Nuseybe ebunuseybe@tevhiddergisi.com
H amd Allah'a, salat ve selam Rasûl'üne ol- rın sana vereceği tek şey ya terk ya da seni ce-
sun. zalandırmak olacaktır. Bu yüzden O'nun hiçbir
dengini, hiçbir yerde, hiçbir zaman bulamaya-
Allah ile muameleyi öğrenmeye ve beraber- caksın!
ce bunları mütalaa etmeye devam edelim kıy-
metli kardeşim. Peki, kul bir günah işledi ve Allah'a dönme-
di… O zaman ne olacak?
Şöyle bir düşünelim… Herhangi birimiz bir
günahı arzulayıp, onu yapmaya karar verdiği- Allah subhanehu ve teâlâ bazen senelere varan bir
miz zaman, Allah da o günahı yapmaktan do- mühlet verebilir. Ta ki kul O'na, merhametlile-
layı bizi engellemiyor. Eğer Allah isteseydi, as- rin en merhametlisi, Settar olan Rabbine dön-
kerlerini yollar ve bu yolu keserdi. İşte o zaman sün, O'na tevbe etsin… O kulunu daima, dur-
o günahı yapmak imkânsız olurdu. Fakat Allah maksızın tevbe etmeye davet ediyor.
halimdir, onu bırakacak kadar Sabur'dur. İnsan
günaha direkt başladığı zaman, Allah da onu Evet kardeşim, daima seni davet eden bir
örtüp, insanların öğrenmesini engellemektedir. kişi hayal et. Sen dünyevî davetlerde dahi mah-
Peki niçin? cubiyet hissettiğin insanların üzerine titrerken,
Rabbinin her gün yaptığı bu davete karşılık ne
Tabi ki Allah'ın kuluna olan rahmeti ve acı- yapıyorsun?
masından dolayı, onun bu durumunu ortaya
çıkarmamaktadır. Kul, yapmış olduğu o günahı "Allah, gündüz günah işleyenlerin tevbesini
bitirdiği zaman, Rabbi onu kendisine dönmeye kabul etmek için geceleyin elini açar. Gece gü-
davet eder. Bununla da kalmaz yapmış olduğu nah işleyenlerin tevbesini kabul etmek için de
kötülükleri iyiliklere çevirir. gündüz elini açar, bu hal, güneş batıdan doğun-
caya kadar devam edecektir." 1
Şimdi Rabbinin sana yaptığı bu muame-
Bu durumun her gün devam ettiğini asla
leyi düşün. Hiç seninle bu şekilde lütufkâr,
unutma! Kul, herhangi bir gün tevbe edip, Rab-
müsamahakâr bir şekilde muamele eden bir
bine döndüğü vakit de Rabbi, kulundan çok
kimse görebildin mi? Ben söyleyeyim: Hiç kim-
daha fazla sevinecektir.
se! Evet, hiç kimse sana bu muameleyi yapmaz.
Sen insanlara karşı birkaç hata yaptığında onla-
1. Müslim
30
"Kulunun tevbe etmesinden dolayı Allah
Teâlâ'nın duyduğu sevinç, sizden birinin ıssız
çölde kaybettiği devesini bulduğu zamanki se-
vincinden çok daha fazladır." 2
Ocak’13 • SAYI: 12
31
de tek delil olan kamera kaydını da alıp evine "Gizli verilen sadaka Rabb'in gazabını söndü-
koyup, gizliyor ki bu adamın günahı açığa çı- rür." 6
kıp da ona ceza vermesinler. Günahı işleyen kişi
de delili gizleyen adamın evine giriyor, kaydı Sana önereceğim ikinci bir öneri de şudur
saklandığı yerden çıkarıp, kendi görüntüsünü ki; kimsenin görmediği yerlerde namazlarında
internette yayınlayıp, yayıyor… Evin sahibi o (gece veya gündüz) rekâtlarını, secdelerini uzat-
adama ne yapar sence? Elbette ki onu kovar! tıkça uzat. Öyle bir zamanda yap ki kimse senin
'Ben sana iyilik yapıyorum, bunca insanlardan ko- uzattığını dahi fark etmesin.
ruyorum, sen de hiç utanmadan bunu yayıyorsun'
demez mi? Veya bir amel yap ve bu devamlı olsun. Ha-
yatın boyunca da devam etsin. Bu çok basit bir
Subhanallah! Allah da senin bu günahını şey dahi olabilir. Sokağındaki bir kediye veya
örtmedi mi? Bil ki kardeşim, günahlarını açığa köpeğe su ve yiyecek vermek dahi olabilir. Fakat
çıkarmak Mülkün Sahibi'nin verdiği bu nimeti bu gizli, sır gibi olsun ve kimse görmesin. Selefi
reddetmektir. salihin, kişinin salih amelinin gizli olmasını is-
terlerdi. Hatta öyle ki ne evindeki yaşayanlar,
Kardeşim, Rabbimiz en yüce, en cömert, ne zevcesi bunu bilirdi. Tıpkı saklanan bir
en güzel olandır. Kişi bunu bilmesine define gibi…
rağmen, buna karşılık günahlarını
açığa vurarak Rabbi ile muamele- Burada yapacağın hususlardan
Allah ile nasıl muamele etmelisin?
de bulunduğu zaman ise, Allah'ın bir tanesi de, Allah'ın seni örttüğü
tüm müminleri affedeceği gün bu durumu muhafaza etmendir.
bu kişiyi affetmesi mümkün Bir sene, beş sene, kırk sene
olmayacaktır! Zira o, Allah'ın muhafaza edip de bunu ke-
setrini/örtüsünü reddederek sinlikle açmamalısın! Öm-
Burada yapacağın hususlar- rün boyunca Allah'ın bu
üzerinden atmıştır.
dan bir tanesi de, Allah'ın seni
örttüğü bu durumu muhafaza
örtüsünü üzerinden
"Günahını açığa etmendir. Bir sene, beş sene, kırk asla kaldırma.
çıkaranlar hariç, sene muhafaza edip de bunu
ümmetimin hepsi af- kesinlikle açmamalısın! Peki, bunu nasıl yapa-
fedilecektir. Kişi geceleyin caksın? Bu muayyen bir şey
bir amel işler, sabah olunca olmalı ki, Allah'ın senin üze-
da Rabbi onu örter. Sonra rindeki örtüsü çekilmesin.
sabah olunca o: 'Bu gece ben
şöyle şöyle yaptım!' der. Böylece o, Bu da, şükürdür. Allah'ın senin
geceleyin Allah kendisini örtmüş
günahlarını örtmesine şükretmek…
olduğu halde, sabahleyin üzerinde-
Sana ulaşan kendi zatından olan bu
ki Allah'ın örtüsünü açar." 5
güzel fiile şükretmek…
Allah subhanehu ve teâlâ bizleri günahlarını ört-
Evet kardeşim, Allah subhanehu ve teâlâ o za-
tüğü ve affına erişen kullarından yazsın.
man senin üzerindeki örtüyü çekmeyecek,
sürekli senin örtülü halde olmanı sağlayacaktır.
Üzerindeki Perdeyi Nasıl Gelecekte bu günahlarının açığa çıkmamasını
Kaldırmazsın? istesen ve bunun açığa çıkmasından korksan da
Burada Allah ile güzel bir şekilde muamele Allah subhanehu ve teâlâ senin üzerindeki bu örtüyü
şeklini sana söyleyeceğim. Bu da; senin tek ba- kat kat fazlalaştıracaktır. Hiç tasa etme karde-
şına, gözlerin görmediği yerde günah işlemeni şim. El-Cemil olan Rabbimizin şu güzel buy-
Allah subhanehu ve teâlâ örtüyorsa, aynı şekilde gözle- ruğuna bak:
rin görmediği yerde ona salih amel yapmandır.
Gizlice ona itaat et, salih amel işle. Nebi'nin sallal- "Rabbiniz bildirmişti ki: Eğer şükrederseniz,
lahu aleyhi ve sellem dediği gibi:
32
elbette size (nimetimi) arttıracağım." 7 Uzun bir bekleyiş...
Safer
7. 14/İbrahim, 7 1434
8. Müslim 9. 69/Hakka, 19
Ocak’13 • SAYI: 12
33
Genel Olarak Arapların Durumu Siyer Notları
Enes Yelgün enesyelgun@tevhiddergisi.com
Merhamet Tellallarından
Şirk Toplumunu Kurtarma Operasyonları
Eğer bu toplum cennete gidecekse, üzerinde
barındırdıkları şirk unsurları sadece şekilsel
yönden birazcık farklı olan Yahudi ve
Hristiyanlar niye cennetten mahrum olsun ki?!
34
Aynı şeyler, şekli bazı farklılıklarla bera- mete hiçbir fayda vermeyecek meseleleri gündeme
ber günümüzde de mevcut. Tafsilatını önceki getirip duruyorsunuz.'
sayılardaki yazımızda anlattığımız, türbelere
yapılan ibadetler, kandil günlerine has ameller, Bu itiraza cevap vermeden önce itirazı ya-
tevbe ve dua etmek için izlenmesi gerektiği söy- panların kısa bir analizini yapmakta fayda var:
lenen dolambaçlı yollar... Bunların hepsi günü- Aslında söylediklerimize muhalefet edenler de
müz cahiliyesine atalarından kalan, küfür, şirk dile getirdiğimiz şeylerin yanlış olduğunun far-
ve bidat içerikli miraslardan sadece bir kısmıdır. kındalar. Fakat bunlar gündeme geldiğinde baş-
larına gelecek şeyleri çok iyi biliyorlar. Şu anda
Nedense Mekkeli müşriklerin yaptıkları kalabalıkların büyüsüne kapılıp gitmiş bir hal-
şirkler anlatılınca kimseden ses çıkmıyor. Ama deler. Bidat içerikli programları yapmayı bırak-
aynı şeylerin bizim toplumumuzda da olduğu- tıklarında, bulundukları yapıya iman edenlerin
nu söyleyince kıyamet kopuyor, itirazlar havada dışında kimseciklerin yanlarında kalmayacağı-
uçuşuyor. Mesela itirazlardan birisi şu; 'Sizin bu nı çok iyi biliyorlar. Toplumun, doğal olarak da
anlattıklarınız toplumun her kesimince yapılan şu anda etraflarında bulunan kitlelerin kılcal
şeyler değil. Sadece belli bir zümrenin yaptığı fi- damarlarına kadar sinmiş bazı küfür ve şirk
iller.' Bu tespit her ne kadar yanlış olsa da, bir içerikli amellerini eleştirdikleri anda da aynı
an için itiraz edilen noktanın doğru oldu- sonla karşılaşacakları kesin. İşte böyle bir
ğunu varsayalım. Gerçekten toplum sondan korkmaları, hak olan daveti
içinde sadece belli bir kesim bunları duyup da etraflarındaki insanların
yapıyor olsun. Peki toplumun geri dağılıp gidecekleri endişesi, bu iti-
kalanı ne yapıyor? Türbelere bu razı sürekli dillendirmeye onla-
ibadetleri sunanları engelle- rı sevk ediyor. Sonuç olarak
meye çalışıyor, muvaffak ola- şunu söyleyebiliriz ki bu iti-
mayınca da onları küfür, şirk Nedense Mekkeli
raz tamamen duygusal(!).
müşriklerin yaptıkları
ile mi nitelendiriyor? şirkler anlatılınca kim-
Yoksa tembelliğinden seden ses çıkmıyor. Ama aynı İtirazların içeriği-
ya da başka bir ne- şeylerin bizim toplumumuzda ne gelince; öncelikle
denden ötürü evinde da olduğunu söyleyince şunu belirtelim: Bu-
yaptığı duanın, yatırlarda kıyamet kopuyor, itirazlar gün yeryüzünde hangi
havada uçuşuyor.
yapılan dualara kıyasla daha inanışa mensup olursa olsun
mı az kabul edilme ihtimali zulme uğrayan kim varsa ona
olduğunu düşünüyor? yardım etmek, Müslümanın
üzerindeki vaciplerden bir tanesi-
Kandil törenlerine katılmayan- dir. Çünkü bu insanlar mustazaftır-
lar bu kutlamalara bidat olduğu için lar ve hakları ellerinden zorbalık ile
mi katılmıyorlar? Yoksa içine şirk, bi- alınmaktadır.
dat, hurafe sokulmuş bu yeni dinle dahi
alakaları olmayacak kadar dini meselelerden Karşılaşılan bu zulmün asıl sebebi ise,
uzak oldukları için mi? yeryüzündeki iktidarların tağutlaşmasıdır.
Sadece Allah'a subhanehu ve teâlâ has olan bazı hak-
Bu sorulara verilecek samimi cevaplar aynı lara ortaklık iddiasında bulunan bu zorbalar,
zamanda itiraza da bir yanıt niteliğinde olacak- insanlara zulümde de sınır tanımamaktadır. O
tır ve görülecektir ki toplumun büyük bir kısmı, yüzden asıl üzerinde durulması gereken nokta
sadece birkaçını sıraladığımız bu fiilleri yap- Allah'ın haklarının ne şekilde gasp edildiğidir.
makta, geri kalan ise yapmamakla beraber bu Mesela; O'nun subhanehu ve teâlâ dininde olmayan
amelleri gerçekleştirenlere itiraz etmeyip, gıpta bir şeyi çıkartmak Allah'ın hakkını gaspetmek-
ile bakmaktadır. tir. Demokratik sistemleri göklere çıkartarak
kanun koyma yetkisini insanlara vermek de
İkinci itiraz ise şudur: 'Bugün İslam ümmeti Allah'ın hakkını gaspetmektir. Allah'a yapılma-
tağutların zulmü altında inim inim inliyor. Her sı gereken ibadetleri türbelere, insanlara yap-
türlü haktan mahrum bir halde yaşam mücadelesi mak da Allah'ın hakkının gaspıdır. Safer
1434
veriyorlar. Siz ise sadece ihtilafı çoğaltacak ve üm-
Ocak’13 • SAYI: 12
35
Bu grupların yaptığı ithama verilen iki tür-
lü cevap var. Bazıları diyor ki: 'Olur mu öyle şey?
Dinin neresi zor? Örtünmek mi? Hiç sorun değil!
Sen kalbini temiz tut. İbadetlerini yaparken ör-
tün yeter! Belki o kalp temizliğinle birçok örtülü-
den Allah katında daha değerli olursun!'
36
görmekte, çağın ihtiyaçlarına cevap vermediği
için 'geri kalmış' olarak isimlendirmektedir.
Ocak’13 • SAYI: 12
37
Akaid Notları
Ferhat Cura ferhatcura@tevhiddergisi.com
Kafirlere Benzemek:
Yılbaşı
Allah Kur'an-ı Kerim'de ısrarla bu iki zümrenin
birbirine düşman, her iki zümrenin de kendi içinde
birbirlerinin dostları olduğunu beyan etmiştir.
Yani mümin müminin dostudur, kafir de kafirin.
38
Oysa iman ve küfür hem şer'i hem de tabiat " 'Seni yarattığım halde seni secde etmekten
gereği birbirine taban tabana zıt iki kutup gi- alıkoyan nedir?' dedi ki: 'Ben ondan daha ha-
bidir. Yani imanın olduğu yerde küfür, küfrün yırlıyım. Beni ateşten yarattın, onu ise çamur-
olduğu yerde iman olmaz. Ki Allah subhanehu ve dan yarattın.!" 3
teâlâ zaten yüce kitabının birçok yerinde bu iki
taifenin mensuplarının arasındaki düşmanlığı Kıssanın devamı için Bakara suresindeki
sürekli belirtmektedir. Peki, nasıl oldu da bu al- ayetlere bakıldığında:
çaklık kompleksine sahip olan ve aynı zamanda
"Biz: 'Ey Âdem! Sen ve eşin (Havva) beraber-
kendilerine Müslüman diyen insanlar bu hale
ce cennete yerleşin; orada kolaylıkla istediğiniz
geldiler. İnşaallah burada bu meseleyi izah et- zaman her yerde cennet nimetlerinden yiyin;
meye çalışacağım. Ama öncesinde iki zümre sadece şu ağaca yaklaşmayın. Eğer bu ağaçtan
arasında düşmanlığın nasıl oluştuğunu ve Müs- yerseniz her ikiniz de kendine kötülük eden
lümanların bu düşmanlıkta itikatları ve men- zalimlerden olursunuz' dedik. Şeytan onların
heclerinin nasıl olması gerektiğini ayaklarını kaydırıp ve içinde bulun-
beyan edersek mevzuumuz daha dukları (cennetten) onları çıkardı.
iyi anlaşılacaktır. Bismillah. İmanın oldu- Bunun üzerine: 'Bir kısmınız
ğu yerde küfür, diğerine düşman olarak ini-
Düşmanlığın küfrün olduğu yerde
niz, sizin için yeryüzünde
barınak ve belli bir zamana
Kısaca Tarihçesi iman olmaz. Ki Allah dek yaşamak vardır' de-
İnsanlar yeryüzüne zaten yüce kitabının bir- dik." 4
gönderilmeden önce yüce
çok yerinde bu iki taifenin
Allah, Kitab-ı Mubin'in bir Sonuç olarak; Adem aley-
çok yerinde Adem aleyhisselam mensuplarının arasındaki hisselam, şeytanın kandırma-
ve şeytanla arasında geçen düşmanlığı sürekli sıyla Allah'ın subhanehu ve teâlâ
diyaloğu anlatıyor. Bu konu- belirtmektedir. yasakladığını yapıyor ve yap-
yu anlatan ayetlere bakıldığında tığı bu hatadan dolayı da Allah'a
ilk olarak Allah Adem'i yaratığını tevbe ediyor. Nitekim ayette:
ve O'na ilmi öğrettiğini beyan ediyor. Bakara
süresindeki ayetlerde Allah subhanehu ve teâlâ bu ko- "Adem Rabbinden bir takım kelimeler aldı
nuyu şöyle belirtir: (tevbe etti). O da tevbesini kabul etti. Çünkü O,
tevbeleri kabul edendir, çok esirgeyendir." 5
"Hatırla ki Rabbin meleklere: 'Ben yeryüzün-
de bir halife yaratacağım' dedi. Onlar: 'Bizler Şeytan ise tam tersine daha çok azıp kıya-
hamdınla seni tesbih ve takdis edip dururken, met saatine kadar insanları saptırmak, onları da
yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan döke- kendisi gibi ahirette hüsran ve ateş ehli kılmak
cek insanı mı halife kılıyorsun?' dediler. Allah için Allah'tan mühlet istiyor. Rabbimiz ayetler-
da onlara: 'Sizin bilemeyeceğinizi herhalde ben de bu durumu şöyle belirtir:
bilirim' dedi. Allah, Adem'e bütün isimleri, öğ-
retti. Sonra onları önce meleklere arz edip: 'Eğer "Allah buyurdu: 'Ben sana emretmişken seni
siz sözünüzde sadık iseniz, şunların isimlerini secde etmekten alıkoyan nedir?' (İblis): 'Ben on-
bana bildirin' dedi." 2 dan daha üstünüm. Çünkü beni ateşten yarat-
tın, onu çamurdan yarattın' dedi. Allah: 'Öyle
Daha sonra Allah subhanehu ve teâlâ başka ayetler- ise, in oradan! Orada büyüklük taslamak senin
de meleklere, Adem'e aleyhisselam secde etmelerini haddin değildir. Çık! Çünkü sen aşağılıklardan-
emrediyor. Meleklerin hepsi Allah'ın emrine sın!' buyurdu. İblis: 'Bana, (insanların) tekrar
itaat edip secde ederken, sadece iblis, Allah'ın dirilecekleri güne kadar mühlet ver' dedi. Allah:
secde emrine kendince bozuk bir kıyasla kar- 'Haydi, sen mühlet verilenlerdensin' buyurdu.
şı çıkıyor ve Adem'e aleyhisselam secde etmiyor. İblis dedi ki: 'Öyle ise beni azdırmana karşılık,
Allah subhanehu ve teâlâ bunu şeytana sorduğunda and içerim ki, ben de onları saptırmak için se-
ise:
3. 7/Araf, 12
Safer
4. 2/Bakara 35-36 1434
2. 2/Bakara, 30-31 5. 2/Bakara, 37
Ocak’13 • SAYI: 12
39
nin doğru yolunun üstüne oturacağım. Sonra
elbette onlara önlerinden, arkalarından, sağla-
rından, sollarından sokulacağım ve sen, onların
çoklarını şükredenlerden bulmayacaksın!' dedi.
Allah buyurdu: 'Haydi, yerilmiş ve kovulmuş
olarak oradan çık! And olsun ki, onlardan kim
sana uyarsa, sizin hepinizi cehenneme doldura-
cağım!' " 6
" (Allah): Ey İblis! Secde edenlerle beraber ol- Ve bu iki zümre arasında iman-küfürden do-
mayışının sebebi nedir?' dedi. (İblis): 'Ben kuru
layı ebedi buğz, düşmanlık ve savaş vardır.
bir çamurdan, şekillenmiş kara balçıktan yarat-
tığın bir insana secde edecek değilim' dedi. Al-
Nitekim Allah subhanehu ve teâlâ, Adem'i aleyhisselam
lah şöyle buyurdu: 'Öyle ise oradan çık! Artık
ve eşini yeryüzüne indirdiği zaman:
kovuldun! Muhakkak ki kıyamet gününe kadar
lânet senin üzerine olacaktır!' İblis: 'Rabbim!
"…Kiminiz kiminize düşman olarak inin…" 10
Öyle ise, (varlıkların) tekrar dirileceği güne ka-
dar bana mühlet ver' dedi. Allah buyurdu ki:
diyerek bizlere çok önemli bir noktayı belirt-
'Sen mühlet verilenlerdensin. Allah katında bi-
linen vaktin gününe kadar…' İblis dedi ki: 'Rab-
mekte ve henüz dünya hayatının başında bile iki
bim! Beni azdırmana karşılık ben de yeryüzün- zümre arasında ebedi bir düşmanlığın olduğun-
dan bahsetmektedir. Yani bir tarafta Allah'a tes-
akaid notları
40
Allah Kur'an-ı Kerim'de ısrarla bu iki züm- edinmeyin." 15
"Mümin erkeklerle, mümin kadınların bazısı "Sizin için Allah'ın dışında ne bir dost ne de bir
bazısının dostular." 11 yardımcı vardır." 17
Allah subhanehu ve teâlâ iman ehlinin durumunu Öyleyse Kur'an-ı Kerim müminle müminin,
belirttiği gibi aynı surede kafir ehli olanların kafirle de kafirin dost olduğunu beyan ettikten
durumunu da belirtiyor: sonra bununla yetinmemiş; bununla beraber
müminlerin kafirleri dost edinmesini kesin bir
"Münafık erkeklerle, münafık kadınlar birbir- dille yasaklamıştır.
lerinin dostudurlar." 12
Burada şöyle bir durum vardır. Bu yasakla-
Yine başka bir ayette şöyle geçer: manın cinsi nedir? Çünkü şeriat bir şeyi nehyet-
tiğinde bu nehiy üç manaya gelebilir. Bu nehiy;
"Ey iman edenler, Yahudi ve Hristiyanları dost
edinmeyin. Çünkü onlar (ancak ve ancak) bir- 1. Küfre sebep olduğundan dolayı olabilir.
birlerinin dostudurlar." 13
2. Allah'ın yasakladığı şey haram olabilir.
Allah'ın bunu ısrarla beyan etmesinin se-
bebi; Müslümanların şunu anlaması içindir: 3. İrşad olabilir.
'Müminden kafire, kafirden mümine dost olmaz.'
Allah subhanehu ve teâlâ onları birbirine dost kılmış, Ayrıca bir nehyin bunlardan hangisine dela-
müminleri ise birbirlerinin dostu kılmıştır. let ettiği akılla bilinemez yine şeriata dönülüp
yan karinelere bakılması lazımdır. Bu açıkla-
2. Madde: İslam, müminlerin kafirleri dost manın sebebi şudur; Allah müminlerin kafir-
edinmelerini yasaklamıştır. leri dost edinmesini yasakladığı zaman insanın
aklına şunlar gelebilir, 'Tamam, Allah bunu ya-
Allah subhanehu ve teâlâ bunu şer'i bir hükme bağ- saklamıştır. Ama bu dinin olmazsa olmazlarından
layarak müminlerin kafirleri dost edinmelerini değildir. Bir insanın onları dost tutmaması iyidir.
kesin bir dille yasaklamıştır. Nitekim ayeti keri- Ama dost tutarsa bir şey olmaz.' veya 'Bu bir ne-
mede Allah subhanehu ve teâlâ şöyle der: hiydir. Haram da olabilir mekruh da. Onun için
kafirleri dost edinmemek iyidir. Ama bunu yapan
"Müminler, müminleri bırakıp da kafirleri insanlar da olabilir.'
dost edinmesinler. Kim de bunu yaparsa bun-
da sonra Allah ile onun arasında hiçbir bağ İşte burada insanın kafasında oluşan bu zan-
yoktur." 14 nı kaldırmak için Kur'an-ı Kerim bu yasaklama-
nın hükmünü üçüncü merhalede beyan ediyor.
Âl-i İmran suresi 25. Ayette yine Allah subha-
nehu ve teâlâ diyor ki: 3. Madde: Kafirlerin dost edinilmesi küfür-
dür.
"Ey iman edenler, Yahudi ve Hristiyanları dost
Yani Allah subhanehu ve teâlâ kafirleri dost edin-
11. 9/Tevbe, 71
12. 9/Tevbe, 67 15. 3/Âl-i İmran, 25
Safer
13. 5/Maide, 51 16. 4/Nisa, 89 1434
14. 3/Âl-i İmran, 28 17. 42/Şura, 31
Ocak’13 • SAYI: 12
41
menin imanı götüreceğini ve insanı kafir züm-
resinden yapacağını açık bir şekilde müminlere
Kur'an'ın birçok yerinde beyan etmiştir. Bunun
en bariz delili Maide suresindeki şu ayettir:
ninde yardım ederek, onların dininden razı ola- esaslarına taalluk etmekte ve onları dost tutan
rak... insanları İslam dairesinden çıkmaktadır.
42
"Allah Yahudi ve Hristiyanlara lanet etsin. benzeyen insanlar küfre girerler. Mesela: Boyu-
Onlar Peygamberleri ölünce kabirlerini mescid nuna haç veya beline zünnar takmak insanı küf-
edindiler. Sizleri bundan yasaklıyorum." 22 re sokar. Çünkü bunlar kafirlerin küfür itikatla-
rını temsil etmektedir. Aynı şekilde konumuzla
Başka bir hadiste Yahudilerin namazda elle- alakalı olarak kafirlerin küfür bayramlarını kut-
rini kalçalarının üzerine bağlamaları nedeniyle lamak veya onlara iştirak etmek de insanı küfre
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bunu yasaklıyor. sokar. Mesela: Mecusilerin 'nevruz', Hristiyan-
Yine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem diyor ki: ların 'yılbaşı' gecelerini ihya etmek bu babtandır.
Nevruz; Mecusilerin ateşi kutsadıkları bir gün,
"Yahudiler ayakkabılarıyla namaz kılmazlar.
yılbaşı ise; Hristiyanların, Hristiyanlığın doğu-
Siz ayakkabılarla namaz kılın." 23
şunu kutladığı bir gündür. Her ikisi de küfür
Dünyevî olarak: Abdullah bin Amr bin As olduğu için onlara iştirak da küfür ve şirk olur.
radıyallahu anh diyor ki:
2. Haram olan benzeşme: Kafirlerin kü-
"Ben üzerimde muasfer (kırmızı ve sarı arası für itikatlarının simgesi olmayan ama onların
bir renk) bir elbiseyle Rasûlullah'la karşılaştım. kendisiyle temayüz ettikleri konularda kafirlere
Rasûlullah elbiseyi görünce bana dedi ki: 'Bu benzemektir. Mesela, muasfer elbiseyi giymek
kafirlerin elbiseleridir. Sen bunu giyme.' " veya günümüzde kafirlerin itikadını temsil et-
meyen ama kendilerine has olan söz ve davranış,
Bu hadiste Rasûlullah kafirlere has olan bir giyim ve kuşamda onlara benzemek haram olan
elbisenin kullanılmasını yasaklıyor. Dikkat edi- benzemeye dahildir.
lirse bu elbise kafirlerin dinini temsil etmemek-
tedir. 3. Mekruh olan benzeşme: Bu da genel ola-
rak kafirlere benzemektir.
O zaman Müslümanlar, kafirlere has olan
yani kendileriyle; Yahudi, Hristiyan ve diğer İkinci Mesele: Şeriatın Kafirlere Benze-
milletlerden temayuz ettiği 24 -ister dini ister meyi Yasaklamadaki Hikmeti
dünyevi olsun- her şeylerinde onlara benzeme-
mekle emrolunmuşlardır. Şeyhu'l-İslam İbni Teymiyye rahimehullah bu ko-
nuda şöyle der: 'İnsanın zahirde bir kavme ben-
Kafirlere teşebbühte iki meselenin bilinmesi zemesi, insanda batinî olarak o kavme karşı bir
gerekir: meyil ve o kavme karşı bir muvafakat oluşturur.'
Birinci Mesele: Kafirlere Benzemenin Yine İbni Kayyım rahimehullah da: 'Şeriatın bu
Hükmü benzemeyi yasaklamasındaki asıl hikmet, batinî
muhabbeti ve batinî meyli yasaklamasıdır.' de-
"Kim bir kavme benzerse oda onlardandır." 25 mektedir.
Hadisin zahirinden kafirlere benzemenin Sonuç olarak, böyle iğrenç ve her haliyle
küfür olduğu anlaşılmaktadır. Ama yukarıdaki Allah'a isyan olan bir günde insanların neden
Amr'ın radıyallahu anh hadisi bize her benzemenin cüretkar davrandıkları çok açık şekilde anlaşıl-
küfür olmadığının gösterir. O zaman kafirlere mış oluyor.
teşebbühün hükmünde tafsilata gitmek zorun-
dayız. Selam ve dua ile sizleri Allah'a emanet edi-
yorum.
1. Küfür olan benzeşme: Kafirlerin, küfür
olan itikatlarını temsil eden söz ve davranış- Alemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun.
larda onlara benzemektir. Bu şeylerde kafirlere
Ocak’13 • SAYI: 12
43
İlim Meclisi
ekrembulca@tevhiddergisi.com
Ekrem Bulca
A lemlerin Rabbi olan Allah'a hamd ol- birçok şeyi serbest, Allah'ın serbest dediği bir-
sun. Salat ve selam en güzel örnek olan çok şeyi de yasak kılmışlar. Bu şekilde Allah'ın
Rasûlullah'ın üzerine olsun. subhanehu ve teâlâ dininden yüz çevirip kendi dinleri-
ni inşa etmişler. Bunun bariz bir şekilde ortaya
Allah subhanehu ve teâlâ bu dini hiçbir dinin et- çıktığı günlerden bir tanesi de yılbaşıdır.
kisinde kalmayacak şekilde tamamen yeni baş-
tan kurmuştur. Allah subhanehu ve teâlâ insanlar için Yılbaşının küfür olduğu ve bunu kutlamanın
seçtiği İslam dininin hükümlerini Kur'an ve kişiyi dinden çıkardığı itikadın konusudur. Fa-
Sünnette hiç bir kapalılık kalmadan açıkça be- kat bununla beraber yılbaşı gecesinde azımsan-
yan etmiştir. Allah'ın subhanehu ve teâlâ belirlediği bu mayacak kadar çok olan haramlar da işlenmek-
hükümler, ebediyete kadar geçerli olup herkesi tedir. Bunların da gözardı edilmemesi gerekir.
ve her zamanı kapsayacak şekildedir. Hiç kim- Dediğimiz gibi bu haramlar çok fazladır. En ba-
se bu hükümlerde en ufak bir değişiklik yapma riz şekilde ortaya çıkanlardan bazıları şunlardır:
hakkına sahip değildir. İnsanların belirlediği
hükümler ise böyle değildir. Genelde heva ve Şans oyunları: Milli piyango, sayısal loto
hevese dayalı olduğundan dolayı sürekli değiş- örnek olarak zikredilebilir. Bunların dışında
meye, eklemeye ve çıkarmaya mahkumdur. kumarhanelerde oynanan şans oyunlarının ise
haddi hesabı yoktur. Aylar öncesinden bunun
Bugün insanlar nasıl, nereden ve ne şekilde için hazırlık yapılır. İnsanların buna yönelmesi
yaratıldıklarına bakmadan Allah'ın hükümle- için her tarafa (televizyon, gazete, radyo) rek-
rinde bir takım değişikliklere gitmişler. Allah'ın lam verilir. Normalde hiç şans oyunu oynama-
kendilerine verdiği akıl ile Allah'ın hükümlerini yan kimse bile bu reklamlardan ötürü bugün
sorgulamaya, Allah'ın hükümlerinin doğrulu- oynar, bir kere oynayayım bakarsın tutar der.
ğunu-yanlışlığını tartışmaya başlamışlar. Sebebi Oysa İslam'da bu haramdır. Allah teâlâ şöyle
ne olursa olsun hiç kimse Allah'ın hükümlerini buyuruyor:
değiştiremez. Allah'ın hükümlerini iptal edip
yerine kendi hükümlerini koyamaz. Fakat bu- "Ey iman edenler, şarap, kumar, putlar ve fal
gün var olan yönetimler Allah'ın yasakladığı
44
okları, şeytanın pis işlerindendir. Artık bunlar-
dan kaçının ki kurtuluşa eresiniz." 1
Yine aynı şekilde alkolün etkisiyle kutla- "Zinaya yaklaşmayın. O cidden hayasızlıktır,
malarda çevreye rastgele ateş açan magandalar kötü bir yoldur.' 3
yüzünden bir çok kişi hayatını kaybetti. Bun-
Safer
2. Zaman gazetesi 1434
1. 5/Maide, 90 3. 17/İsra, 32
Ocak’13 • SAYI: 12
45
kınayıp ayıplamışlardı. Birbirlerine ne kadar da
Fuhuş, rahatça işlenebilen bir benziyorlar.
hale gelince evlilik düzenlerinin İsraf: Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:
bozulmasına, eşlerin birbirlerinden
"Yiyiniz, içiniz fakat israf etmeyiniz.' 4
nefret etmesine ve birbirlerinden
ayrılmasına sebebiyet verdi. İsraf Allah subhanehu ve teâlâ tarafından haram
Ortam da buna uygun olunca... kılınmıştır. Yeni yıl yaklaşırken israf yarışma
halinde yılbaşı kutlamalarında yapılmaktadır.
Kimi evlerde fakir fukaranın bir yıldaki kazancı
Ayete dikkat edilirse Allah 'Zina etmeyin' de- bir gecede harcanmakta, kimi evlerde teşvik ve
miyor. "Zinaya yaklaşmayın" diyor. Yani sizi zi- özenti neticesinde bir aylık kazanç bir gecede
naya götürecek, her türlü sözden, eylemden ve tüketilmektedir.
ortamdan uzaklaşın.
Davamızın sonu alemlerin Rabbi olan
Fuhuş/zina, yaşadığımız toplumda her daim Allah'a hamd etmektir.
işlenen sıradan bir şey haline gelmiştir. İnsan-
lar kalbi, gözü ve bedeni ile zinaya düşsünler
diye gerekli olan her türlü zemin hazırlanmış-
tır. Gözünüzü nereye çevirirseniz çevirin gözün
zinasına düşmeniz an meselesidir. Televizyon-
ları, interneti, gazeteleri, okulları, sokakları
ilim meclisi
46
Nasihat
abdulmetinaksoy@tevhiddergisi.com
Abdulmetin
Aksoy
Ocak’13 • SAYI: 12
47
İslam İtikadına Düşmandırlar
arsındaki savaş, her şeyden önce akide savaşıdır.
Düşman aynı düşman. Kâfirin portresi hiç Nitekim Allah subhanehu ve teâlâ ehli kitabın bu port-
değişmedi. Peygamberler döneminden bu yana, resini şöylece ortaya koymuştur:
yıllardır aynı şemayı gördü Müslümanlar. Bir
tarafta İslam için mücadele edenler, diğer ta- "Kitap ehlinden birçoğu, hak kendilerine bes-
raftan da küfrün destekçiliğini yapanlar. İslam belli olmuşken ruhlarında yerleşmiş olan kıs-
toplumu, tek vücut olup Rabblerine güvenip, kançlıklarından dolayı, sizi imanınızdan sonra
dayanarak yürürken, kâfirler gürûhu her gün kâfirler olarak geriye döndürmeyi çok isterler." 3
çoğalarak, bozuk dayanaklarıyla amansız mü-
cadelesini fevç fevç sürdürdü. "Onlar kendileri gibi sizinde kâfir olup böylece
birbirinize eşit olmanızı arzu ederler." 4
Kur'an'ın deyimiyle, ilim kendilerine tebliğ
edilmesine rağmen hasetleri Yahudi ve Hristi- Görüldüğü üzere Yahudi ve Hristiyanların
yanları Müslümanlara düşman kıldı. O kadar Müslümanlara olan düşmanlıkları, İslam inan-
ki, Peygamberlere dahi bu düşmanlıklarını çe- cından dolayıdır. İlk başta tevhid ehlini, akidevî
kinmeden ilan ettiler. İşte bu topluluk, İslam'a planda yenmeye çalışmışlardır. Çünkü uzun
ebedi kin besleyen taifedir. Müslümanları yer- deneyimlerden sonra anlamışlar ki, akidesine
yüzünden silme arzusunu kalplerine daima aşı- bağlı kaldığı sürece bu ümmeti yenmeye imkân
layanlardır. İçlerindeki kin ve nefretleri tezahür yoktur. Fakat bunu Müslümanlara veya avam
etmiş, her tarafta Müslümanları karalamakta halka fark ettirmeden kin, nefret ve savaşlarının
veya zulmler etmektedirler. sebeplerini hep farklı mecralara kaydırmışlar-
dır.
Aslında 'Bu düşmanlıkları nedendir?' diye
nasihat
sorulmalı. Bugün Yahudi ve Hristiyanların sa- Konuyu bizim toplumumuz üzerinden mu-
vaşlarının sebepleri saptırılmış, arka perdesi kayese edersek, ehli kitap gibi özellikle aristok-
hiç gösterilmemiştir. Müslümanlara bu savaşın rat kesimin İslam'a düşman olduğu görülecektir.
sebebi olarak toprak, petrol, yeraltı kaynakla- Devletin bu düşmanlığı Yahudi ve Hristiyanları
rı, özgürlük, bağımsızlık vb. şeyler gösterildi. dost edindikten sonra başlamıştır. Çünkü ehli
Ki onların mücadelelerini de bu dünya metaı- kitap dinlerini ve inançlarının kurallarını kabul
na doğru çekebilsinler. Dine/itikatlarına olan etmeyen kişilerden razı olmazlar ve onu dost
bağlıklarını iptal edip, vatan toprağına, yeraltı edinmezler. Ortada bir dostluk varsa, bu ehli
zenginliklerine ve bağımsız bir şekilde yaşamak kitabın karşı taraftan razı olduğunun göster-
için savaş versinler. Öyle de olmadı mı zaten? gesidir. İspatlanmış bu gerçek Kur'an'da şöyle
Artık savaşanlar, hür olmak, vatanını korumak, bildirilir:
yeraltı kaynaklarını kaybetmemek için sava-
"Yahudi ve Hristiyanlar dinlerine uymadığınız
şıyor. İslam dinini, itikadını korumak için sa-
sürece sizden asla razı olmazlar." 5
vaşmak tarihe karıştı, tamamen unutuldu artık.
Bakın etrafınıza, savaşanlar niçin savaşmakta? 2 Bugün vakıamızın krallığını yapanların
İslam'a düşman olduklarının birçok alameti
Yahudi ve Hristiyanlar tuzak kurmadan, do-
vardır. Kur'an'ı anayasa olarak kabul etmeyip,
muz eti yemeden yaşayamazlar. İnsanı, imansız
TBMM'de yürürlüğe geçirmemeleri, dinimizde
hale getirip, ölümünü murdar yapmadan bırak-
var olan hükümleri değiştirmek veya olmayan
mazlar. İnsanlara, Müslümanlara olan savaşla-
hükmü getirmek gibi İslam'a düşmanlıklarını
rının gerekçelerini dünyalık gösterince, onlar
gösteren birçok misal mevcuttur. Ne yazık ki,
da savaşlarını dünyalıklarını korumak için
bu devlet de, ehli kitap gibi İslam'a ve Müslü-
sürdürdü. Ama Yahudi ve Hristiyanların savaş-
manlara savaş açmış durumdadır. Rabbim yar-
malarının asıl sebebi bu değil, tamamen İslam
dımcımız olsun.
itikadıdır. Yaptıkları mücadeleler Müslüman-
ların itikadını bozmak, tahrif etmek veya iptal
etmek içindir. İslam ümmetiyle düşmanlarının 3. 2/Bakara, 109
4. 4/Nisa, 89
2. Müslümanları ve İslam için savaşanları bundan tenzih ederiz. 5. 2/Bakara, 120
48
İslam'ın Hak Din Olduğunu Bilirler belli olmuşken ruhlarında yerleşmiş olan kıs-
kançlıklarından dolayı, sizi imanınızdan sonra
Ehli kitabın İslam itikadına karşı sürdür-
kâfirler olarak geriye döndürmeyi çok isterler." 8
düğü bu mücadele körü körüne olan bir mü-
cadele değildir. Temeli bilgiye dayalıdır. Onlar "Onlara din hususunda apaçık belgeler (pey-
İslam'ın, Peygamber'in sallallahu aleyhi ve sellem hak ol- gamberler, kitaplar) verdik. Onlar kendilerine
duğunu çok iyi biliyorlardı. Allah subhanehu ve teâlâ ilim geldikten sonra, aralarındaki kıskançlıkla-
onları şöyle tanıtır: rından dolayı anlaşmazlığa düştüler." 9
Safer
6. 2/Bakara, 146 8. 2/Bakara, 109 1434
7. 6/Enam, 114 9. 3/Âl-i İmran, 82
Ocak’13 • SAYI: 12
49
rinden bir tanesidir. Ayrı bir cephe oluşturma-
dan, düşmanın karargâhında onlardanmış gibi
görünerek onları mağlup etmeye çalışmak, kor-
kaklığın bir alametidir. Bitmek bilmeyen kor-
kuları ehli kitaba, münafıklık taktiğini ortaya
koydurttu. Ne zaman Müslümanlarla karşılaş-
salar kendilerini İslam'a nispet ettiler, ne zaman
da kâfirlerle karşılaşsalar: 'Biz İslam'dan beriyiz,
sizin dininizdeniz. Biz Müslümanları kandırıyo-
ruz' dediler. Allah subhanehu ve teâlâ bununla alakalı
şöyle buyurur:
50
Mağdub ve Dalalet Ehlidirler kıssalara bakıldığında bu kavmi helak eden ne-
Mağdup, gazap edilmiş, dalalet ise sapıklık denlerin bir tanesi de budur.
içinde olmak manalarına gelir. Allah'ın subhanehu
Yahudi ve Hristiyanlar Müslümanların
ve teâlâ kullarına verdiği cezalar arasında, mağdup
imanlarını zayıflatmak için onların ortamlarına
ve dalalet cezalarının da yer aldığı hepimizin
fitne ve fesadı sokmaya çalışırlar. Çünkü onlar
malumudur. İşte bu iki ceza da Yahudi ve Hris-
İslam üzere olanlar için hiçbir zaman hayır di-
tiyanların üzerinde gerçekleşmiştir. Kur'an'da
lemezler. Nerede bir şirk ve fesat varsa onları
Fatiha süresinde Allah subhanehu ve teâlâ bu kavmin
Müslümanların önüne set olarak koyarlar. Rab-
özelliklerini şöyle zikreder:
bimiz şöyle buyurur:
"...(Rabbim beni) dosdoğru yola, kendisine ni-
met verilmişlerin yoluna ilet. Gazap edilmiş ve "Müşrikler ve ehli kitaptan kâfirler size hiçbir
dalalet içinde olanların yoluna iletme." 13 hayrın indirilmesini istemezler." 14
Muhammed bin Abdulvahhab rahimehullah yu- Fitne ve fesat üreten kavim dost edinildiğin-
karıdaki ayette geçen mağdup ve dalalet kelime- de ve onlara tabi olunduğunda elbette o ortam-
lerini tefsir ederken şunları söyler: 'Ayette geçen ' da üreyen şey yine fitne ve fesat olacaktır. Allah
' lafzından kast edilen Yahudiler, ' şöyle buyurur:
' lafzından da kast edilen de Hristiyanlar-
"Kâfirler birbirinin dostudurlar. Eğer siz onları
dır.'
dost edinirseniz yeryüzünde büyük bir fitne ve
fesat olur." 15
Kur'an kıssalarında en çok zikredilen kavim
Yahudi ve Hristiyanlardır. Allah subhanehu ve teâlâ Kendi vakıamız üzerinde yorum yaparsak,
Kur'an'da onların helak edilişlerinden detaylı 'fesat ve fitneyi bu toplumda da görmek mümkün-
bir şekilde bahsetmiştir. Onları helak eden nok- dür' demek herhalde yanlış olmaz. Çünkü Türk
ta çok korkutucu ve tüyler ürperticidir. Hristi- toplumu ehli kitabı dost edinmiş, bununla da
yanlar, bilgisizce amel etmelerinden, Yahudiler yetinmeyip onları her alanda taklit etmektedir-
ise bilip amel etmemelerinden helak olmuşlar, ler. Çok uzağa değil, etrafınıza baksanız gördü-
felah bulamamışlardır. İki tehlikeli nokta, bilip ğünüz televizyon dizileri, internette 'chat'leşme,
amel etmemek ve bilmeden amel etmek... Birini komşularınızın açık olması, küfürlü konuşan
mağdup, diğer fırkayı da dalalet ehli kılmıştır. insanların varlığı buna benzer birçok ahlak-
Bizim vatandaşlarda da aynı vasıf söz konusu- sızlık ve fitne söz konusudur. Bunlarla beraber
dur. Gazap edilmiş ve dalalet ehlinden Rabbi- bir de her sene kutlanan yılbaşı, Noel babanın
mize sığınır, bu topluma da gazap gelmeden bayramı var. Bu yılda aynı cürümler, fesatlar
hicret etmeyi nasip etmesini rabbimden temen- gövde gösterisi yapacak. İçilen içkilerin, yapılan
ni ederim. fuhuşların, Allah'a karşı işlenen isyanların had-
di hesabı olmayacak. İşte bu fitne ve fesatların
Hayırdan Uzak, Fitne ve Fesat Üreten hepsi Yahudi ve Hristiyanları dost edinmenin
Cemiyettir eseri ve ürünüdür.
Fitne ve fesat Müslümanlar için en tehlikeli
virüstür. Bu iki şeyden uzaklaşmamız ve onla- Ne olursa olsun Türkiye Noel'i baba kabul
ra karşı savaşmamız Allah subhanehu ve teâlâ tara- edip Yahudi ve Hristiyanların tabiinleri olsalar
fından istenmiştir. Fitne kavramı birçok âlim da, biz yılbaşında hediye getiren Noel babanın
tarafından şirk olarak tefsir edilmektedir. Fesat değil, Miraçtan namaz getiren Muhammed
ise doğruların yanlış, yanlışların doğru ola- Mustafa'nın sallallahu aleyhi ve sellem ümmeti ve tabiin-
rak bilinmesidir. Fitne ve fesat kavramlarının leriyiz.
kendilerinde toplandığı grup, ehli kitaptır. Ba-
kıldığında bu iki nokta hayatlarının neredeyse Davamızın sonu âlemlerin Rabbine hamd
%99'una sirayet etmiş, etrafında bulunanlara da etmektir. Selam ve dua ile.
bu hastalığı bulaştırmışlardır. Zaten Kur'an'daki
Safer
14. 2/Bakara, 105 1434
13. 1/Fatiha, 6-7 15. 8/Enfal, 73
Ocak’13 • SAYI: 12
51
Cihad Yolunun Sabiteleri Çeviri Makale
52
Dünya, Allah'ın subhanehu ve teâlâ cihadın devam Kur'an'ı Kerim'in birçok ayetinde belirtmiştir.
edeceğine dair olan vaadine savaş açmıştır. Biz
ise Allah'ı doğrulayıp, O'na savaş açan dünya- "Biz, Peygamberlerimize ve iman edenlere
nın hezimete uğrayacağına dair yemin ediyo- dünya hayatında da, şahitlerin ayağa kalkacağı
ruz. Yeni dünya düzeni, dar bir anlayış üzere kıyamet günü de zafer vereceğiz/yardım edece-
gitmektedir. Bu anlayış da; cihadın terörizm ğiz." 5
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle Allah subhanehu ve teâlâ Furkan günü
buyurmuştur: olan Bedir savaşında gerçekleşenler-
den ders alınmasına çağırarak şöyle
"Kim benim dostuma düşmanlık der:
ederse, ona harp ilan ederim." 3
Hadislerde "(Bedir'de) karşı karşıya gelen
Bu ise 'onun helak olaca- geçen bu ceza, diğer şu iki gurubun halinde sizin
ğını ilan ederim' demek- ümmetlerde gerçekleştiği için büyük bir ibret vardır.
tir. Allah'ın açtığı savaş, gibi herkesin gözleri önünde Biri Allah yolunda çar-
Allah dostlarına karşı açıkça olmayabilir. Söz konusu pışan bir grup, diğeri
-Allah'ı veli edinmeleri ceza/musibet erteleneceği gibi ise bunları apaçık kendi-
hemen de gelebilir. Allah
ve dinleri sebebiyle- düş- lerinin iki misli gören kâfir
mühlet verir, ihmal
man olan kimseleredir. Hadis- etmez.
bir gruptur. Allah dilediğini
te "Harp" kelimesinin nekra gel- yardımı ile destekler. Elbette
mesi ise cezaların/musibetlerin bunda basiret sahipleri için bü-
tüm türlerini kapsamaktadır 4. İmam yük bir ibret vardır." 7
Ocak’13 • SAYI: 12
53
"Allah dileseydi, onlardan intikam alırdı. Fa- Bunların öncesinde ise yeryüzünde
kat sizi birbirinizle denemek ister. Allah yolun- hâkimiyet sağlamanın şartları müminlerin içle-
da öldürülenlere gelince, Allah onların yaptık- rinde oluşması gerekir. Allah subhanehu ve teâlâ bizle-
larını boşa çıkarmaz." 8 re bu şartların bir yönünü bu ayetlerde bahset-
miştir. Bunlardan bazısı da şunlardır:
Şüphesiz Allah subhanehu ve teâlâ tek başına ka-
firlere galip gelir. Onları göz açıp kapanıncaya • İman,
kadar öldürüp, tüm güçlerini yok edebilir. Fa-
kat Allah subhanehu ve teâlâ bu kâfirleri Müslüman- • Salih amel,
ların üzerine saldırmaları için bırakmıştır ki • Daha önce yeryüzünde hâkimiyet sağlayan
bu da imtihan içindir. Bunun anlamı, Allah'ın Nebi'nin ve sahabenin menhecine uyma,
Müslümanları denemesi ve kafirlerin üzerlerine
saldırmaları ile sadakatlerini ölçmesidir. Eğer • Sahih dine bağlı kalmak,
sabreder, dinlerine sarılır ve Allah'a doğru ko-
• Allah'a şirk koşmamak,
şup hallerini ona arz ederlerse, Allah da onların
zaferi hak ettiklerini gördükten sonra onlara • Sadece Allah'tan yardım dilemek,
yardım edecektir. Onlar yeryüzünde egemenlik
kazanmanın şartlarını yerine getirdikten sonra, • Cihada ve düşmanla yapılan savaşa sabır gös-
Allah da onlar için razı olduğu dini onlara tatbik termek,
ettirecektir. Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurmak- • Allah'tan gizlide ve açıkta sakınmak (takva),
tadır:
• Genel bir ıslah,
"Allah, sizden iman eden ve doğruları yapan-
• Mücahidin yolunun da 'Rabbim Allah'tır' di-
çeviri makale
54
Menhec Notları
yigitinan@tevhiddergisi.com Yiğit İnan
Terk Ettik...
Terk Edildik...
Noel'de bir Hristiyan gibi davranıp, Cuma günü geldiğinde
Cuma namazı kıldılar, yılbaşlarını coşkuyla bir Hristiyandan daha
şiddetli şekilde kutlayıp, Ramazan geldiğinde oruç tuttular, kurban
geldiğinde kurban kestiler bu kimlik bunalımındaki insanlar...
Ocak’13 • SAYI: 12
55
de sesleniyor ve ona böyle muamele ediyordu.
Peki, ama düne kadar bu imparatorluğun kölesi
durumunda olan bu insanlara bu izzeti getiren
asıl şey neydi?
56
lerin bile deliğine girseler, biz de izzet oradadır
diye girmeye başladık. Oysa "Kim bir kavme
Artık benzemeye çalışılan taraf biz benzerse o da onlardandır" 2 diyordu muhalif
değildik, onlardı. Öyle bir noktaya kimliğe sahip olan izzet sahibi Peygamber sallal-
geldi ki onların sevinçleriyle sevinip lahu aleyhi ve sellem... "Kim kâfirleri dost edinirse o da
Ocak’13 • SAYI: 12
57
Okuma Parçası
Kerem Çağlar keremcaglar@tevhiddergisi.com
M uhkem naslar ile sabittir ki Allah subhanehu Allah'ın subhanehu ve teâlâ müminlere bahşettiği
müminlerin dostudur. Aynı kesin- velayet/dostluk izzetinden yüz çevirip burun
ve teâlâ
likle biliyoruz ki kafirlerin dostları da şeytan ve kıvıranlar ve bu yüksek gayenin manasını feh-
tağutlardır. metmeyerek böylesi büyük bir onurdan mah-
rum kalanların halini de Kur'an-ı Kerim'den
Allah'ın subhanehu ve teâlâ dostluk gayesiyle tal- öğreniyoruz:
tif edip onurlandırdığı Müslümanları veli/dost
olarak kabul etmek de hepimiz için zorunludur. "Şüphesiz biz şeytanları inanmayanların dost-
ları kılmışızdır." 3
"Mümin erkeklerle mümin kadınlar da birbir-
lerinin velileridir…" 1 "O'nun hakimiyeti, ancak onu dost edinenlere
ve onu Allah'a ortak koşanlaradır." 4
Öyleyse iman edenleri dost edinerek diğer
tüm insanlardan üstün kılan Allah'a kulluğu- Allah'ın subhanehu ve teâlâ, Rasûlullah'ın sallallahu
muzda bu ölçüyü müminler arasındaki ilişkile- aleyhi ve sellem ve müminlerin velayetinden/dost-
rimizin her safhasında da uygulamamız gerek- luğundan mahrum olmak zilletiyle nasipsiz
mektedir. kalanlara karşı gösterilecek muvalatın şekli
üzerinde de önemle durmak gerekir. Bu tür in-
Yahudilere, Hristiyanlara ve sayıları nere- sanlarla karşılıklı sevgi ve dostane yakınlıktan
deyse 'kelle başı' miktarınca çok ve dağınık olan kaçınmanın lüzumu bilinmelidir. Bunlar bilin-
müşriklere velayet vermek, onları yakın ve dost melidir ki dosta vela, düşmana da bera akidesi
kılmak Müslümanlar için olacak şey değildir. iyi anlaşılsın.
1. 9/Tevbe , 71 3. 7/Araf, 27
2. 5/maide, 51 4. 16/Nahl, 100
58
Dost Dost Diye Kime Sarılırsın?
Çok açıktır ki insanlar fevc fevc, kavim ka-
vim, cemaat cemaat kalben ve fikren batıl iti-
katlara esir düşürülmektedir. İbretle görmekte-
yiz ki batıl ideolojileri kurtuluş reçetesi olarak
kabul edip tabii olanlar bununla beraber kafir-
ler ve müşriklerle bazı ortak paydalarda bulu-
şuyor olmaktan rahatsızlık duymamaktadırlar.
Ocak’13 • SAYI: 12
59
Böyle bir toplumda artık dost, kimileri için Allah'a subhanehu ve teâlâ Rasûlullah'a sallallahu aley-
kara toprağı dost edinme bahtsızlığıdır. itaat ile aydınlatıp ziynetlendirdiğiniz
hi ve sellem
hayatınızda, tevhide aykırı olup Rasûlullah'ın
Dost, şehvetine kul olanların zinadan önce- Sünnetine muhalif olan konularda hiçbir hoca
ki son yakınlık ifadesidir. efendiye, ağabeye, üstada veya cemaate itaat
etmemekle davaya sadakatte Ebu Bekir radıyallahu
Dost, başında bulunduğu kurumun ya da anh gibi sadık ve sağlam durduğunuz için öm-
devletin yüksek menfaatleri uğruna Yahudi, rünüz bereketli, akıbetiniz hayır ve ahiretiniz
Hristiyan veya müşrik demeden yeryüzünde- ebedî saadet olsun ey İslam bahadırları!
ki tüm mevkidaşlarını yürekten selamlamanın
yeni biçimidir. Muvahhid kardeşlerinizden ayrıldıktan
sonra sanki bütün dünya boşalmış gibi bir hisse
Dost, haçlı-batılı devletlerin ordularının kapılıyorsanız ilminize ve bilincinize karşılıklı
arasında dost ve müttefik olarak bulunup tev- olarak katkıda bulunabiliyorsanız ve kardeşi-
hid davası uğruna tüm varlıklarıyla cihad eden nizi her gördüğünüzde Allah'ı hatırlıyorsanız/
Müslümanları yenilgiye uğratmak için ortaya hatırlatıyorsanız, bu dostluk sizin için büyük
konan devlet iradesinin diplomatik tanımı- bir lütuftur, kıymetini biliniz.
dır.
Allah'ın subhanehu ve teâlâ ism-i celi-
En Büyük 'Dost'un li zikredildiğinde kalbiniz titriyor,
Muhabbetinde imanınız kuvvetleniyor ve tevekkü-
Buluştuğumuz Dostlar lünüz artıyorsa; arkanızda birileri-
nin/bir cemaatin olup olmadı-
Tevhid akidesini ifsat
okuma parçası
60
lerden mahrum kaldığınızdaysa sadece sabır
değil aynı zamanda hamd ile beraber şükür de
edebiliyorsanız Allah subhanehu ve teâlâ ile dostluk
kapısının eşiğinden geçmek üzere olduğunuz
müjdesiyle gönlünüz aydın olsun.
61
Yönetimdeki ya da etrafımızdaki müşriklere
Şüphelerle ve yaldızlı batıl karşı kendileriyle herhangi bir alaka ve ilişkile-
rinin olmadığını, kendilerinden uzak olduğunu
sözlerle Allah'ın yolundan açıkça ilan etmeyen, özelikle de günümüzde
alıkoyan kimseler ile dünyayı yaygın olan beşeri ideolojilerin/dinlerin başın-
ve makam sevdasına meftun da gelen demokrasiden beri olduğunu belirt-
mekle tevhidini aleni olarak ortaya koymayan
olup aşırı bağlılık gösteren kimse, kime dost, kime düşman olacağını bile-
kimseler Müslümanlarla mez bir halde şüpheler denizinde kulaç atmakla
aynı çağda ve coğrafyada ömür tüketecektir.
yaşıyor olsalar da aralarında Gündüzün ortasında güneşin ışığı gibi olan
asırlarla ifade edilebilecek tevhid akidesini, akıllara durgunluk veren sihir
bir beraat/uzaklık vardır. gibi söz cambazlıklarıyla siyasal hedeflerine ve
stratejilerine uygun bir forma sokmaya çalışır-
ken Arap baharının da etkisiyle başları dönüp
ayakları yerden kesilenlerin dostları mücahidler
ile muvahhidler değil bu süreçleri etkileyen ve
lerinden çıkaran, Allah'ın kitabının bir kısmı- yönlendirmeye çalışan batılı dostlarıdır.
na inanıp bir kısmını inkar eden, şirkle har-
manlanmış yeni bir sistemi yeryüzünde ikame Anayasanın Fatiha'sı laiklik ve demokratlık
etmeye çalışan iktidar sahipleri, yardımcıları ile başlayan şirk düzenin meşruiyetini, üzeri-
ne kurulduğu bu temel ilkelerden olan eğitim,
okuma parçası
62
Her Şeye Dair
mahi@tevhiddergisi.com
Mahi
Merhem:
Merhamet
Yine anne baba çocuğuna gösterdiği sevgi kaynaklı
merhameti, aile dışındaki bireylere, akrabalara,
konu komşuya hatta börtü böceğe göstermiyorsa,
merhamet eğitimi asla gerçekleşmeyecektir.
Ocak’13 • SAYI: 12
63
diğinize acırsınız. Çocuğunu sevmeyen yoktur
sanırım. Ancak bu sevgi kelimelere dökülmeli,
hal diliyle de ifade edilmelidir. Yoksa küçücük
yavrucak, kalbinizin ta derinliklerinde sak-
ladığınız sevgiyi bulup çıkarabilecek maden
mühendisi değildir… Onun saf ruhunda dilde
kelimelere, dudakta buselere dökülmeyen; eve
gelirken küçük bir elmalı şekere dönüşmeyen
sevgi, sevgi değildir.
64
tutumlar değil de nedir? Küçücük yüreğinde
en yakınında gerçekleşen merhametsizlikleri Hastanelere bir de sağlıklı iken
gören, örnek alan çocuğun merhamete gelip dı- çocuğumuzu da yanımıza alarak
şarıya bakma, mazlum olana acıma fırsatı olur
mu? Daha gözünü açtığı ilk yuvada, düne kadar
gidelim. Ve özellikle acil bölümünde
hoplatıp zıplatıldığı, sevilip oynatıldığı yerde, acı çeken o insanları gösterelim. Ve
başkalarına karşı merhametin tuz buz olduğu- çocuğumuzda hakim olan düşünceyi
nu bakalım hazmedebilecek mi? Kalkmışız dış
dünyaya duyarlılıktan bahsediyoruz.
mutlaka öğrenelim. Tiksinti mi duyuyor
yoksa acıyıp yardım mı etmek istiyor?
Peki çözüm için neler yapmalıyız?
1. Sıcacık bir aile ortamı oluşturup sevgimizi şünceyi mutlaka öğrenelim. Tiksinti mi duyu-
evlatlarımıza ifade edelim. Sevgi sevgiyi, korku yor yoksa acıyıp yardım mı etmek istiyor?
korkuyu, merhamet de merhameti getirir. Allah
subhanehu ve teâlâ beynimizde ayna nöron adı veri-
4. Akrabalarınızla ilişkilerinizi düzenleyin.
Belli aralıklarla ziyaretleşmeyi adet haline ge-
len bir takım bağlantılar yaratmıştır. Bunların
tirin. Özellikle anneanne, babaanne ve dedeler
son bir kaç yıl öncesine kadar serbest çalıştığı
sık ziyaret edilmeli, uzakta iseler telefon ile bu
zannedilirken yapılan bir çok araştırma sonu-
diyalog canlı tutulmalıdır. Çünkü bu yaşlılar
cu bizimle iletişime geçen kişilerin niyetlerini,
başlı başına bir merhamet timsalidir.
duygularını algıladığı tespit edilmiştir. Bu ne
demek? Yanınıza gelen kimse agresif bir ruh
5. Aile toplantınızda çocuğunuz ile ortakla-
haline sahip ise ayna nöronlar bunu algılıyor ve
şa hazırladığınız iyilikler listesi oluşturup odaya
hemen sizin beyniniz de bu ruh haline uygun
asın. Her iyiliğin belirlenmiş bir puanı olmakla
hormonlar salgılıyor. Şimdi soralım:
beraber Allah katında çok önemli bir değerinin
olduğunu ona hatırlatın. Ve ayın birincisini se-
Sevgi ve merhametle eve gelen babanın gü-
çin. Bu onu çevresine karşı duyarlı olmaya ite-
lücükleri ile karşılaşan çocuğun, babanın bu ruh
cek, iyilik yapma arayışı içinde olacaktır.
halini olduğu gibi kopyalamaması düşünülebilir
mi? Peki ya babasından merhamet, sevgi gören
6. Tabiatı sevdirin. Ağaçta, yaprakta, toprak-
çocuğun başkalarına merhamet göstermemesi
ta, yağmurda Allah'ın subhanehu ve teâlâ kudretinin
söz konusu olabilir mi? İtirazları olanlar Nevzat
delillerini ona gösterin.
Tarhan ve Kemal Sayar'ın konu ile alakalı yazı-
larına başvurabilirler. 7. Her gece yatmadan merhamete, yardım
etmeye, başkalarını düşünmeye sevk edecek hi-
2. Çevremizde yaşayan fakir kimselerin ya-
kayeler okuyup yatırın.
şamlarını göstererek, onlara yardım etmelerini
sağlayalım. Bu acıma hissi çocuğun kalbini yu- 8. Sonuç alamadıysanız acilen bir pedagoga
muşatacaktır. Kendi rahatına rağmen akranları- danışın.
nın ne kadar sıkıntı içinde olduklarını anlaya-
caktır. Buna şehit ailelerinden ya da çeşitli cihad
bölgelerinden buraya iltica etmiş aileleri ziyaret
etmekle başlayabiliriz.
Ocak’13 • SAYI: 12
65
Bir Hikaye ■ Bir Hikaye ■ Bir Hikaye ■ Bir Hikaye ■ Bir Hikaye ■ Bir Hikaye ■ Bir Hikaye
Mirsad Ağınt
Alamet-i Kıyamet
Bir kimse, içinde bulunduğu küfür toplumu arasında dinini açığa
vuramıyorsa dinini de yaşayamıyor demektir. Çünkü kendisinin
küfrüne sebep olabilecek şeylerden korunabilmek için onlara karşı
düşmanlığını net olarak açığa vurup onlardan uzaklaşmalıdır.
__ Sultan, Sultaan! __ Kıyamet diyorum kadın, kıyamet!
Namazını henüz bitirmiş olan Sultan bütün __ Buda nereden çıktı Allah aşkına.
uhrevî huzurunu dağıtan bir telaşla kocasını
__ Yahu kıyamet dedikse birazdan kıyamet
karşılamak üzere kapıya yöneldi.
kopacak demedik ya, fesubhanallah!
__ Geldim, geldim...
__ Ee... Nedir peki o zaman 'kıyamet' dediğin
Macit, kaşları öfkeyle çatık ve yüzü asık bir şey?
şekilde hışımla içeri girdi. Sultan, kocasının bu
__ Daha ne olsun. Ahir zamanda yaşadığımı-
halinden ürkmüştü biraz.
zı biliyordum ama alametlerden birine rastlaya-
__ Hayırdır inşallah... cağımı hiç beklemiyordum.
__ Hayır mı, şer mi bende bir bilseydim! __ Aman ya Rabbiim! Yoksa kıyamet alame-
ti mi zahir oldu sana? Nerede gördün, nasıl bir
Kocasının davranışlarındaki tuhaflığa hiç şeydi?
bir mana veremiyordu.
__ Hem de cami çıkışında görüştük.
__ Canını sıkan bir şey mi oldu, Macit?
Kocasının gerginliği ve kızgınlığı olmasa
__ Şimdi sorgu sual eylemeyi bırak da içecek
kendisiyle alay ettiğini düşünebilirdi Sultan.
bir şeyler getir bana.
__ Alametle mi?
Kızgın bir tonda söylemişti bunu Macit.
Kızgınlığının kendisine yönelik olmamasından __ He.
memnun bir şekilde mutfağa doğru giderken
__ Cami çıkışında kıyamet alameti, öyle mi?
kocasının tesbih çeker gibi 'La havle...' çektiği-
ni duyuyordu Sultan. Neredeyse bir ömür boyu
__ Kıyamet alameti dediysem gökteki azap
yetecek kadar 'La havle...' çekmişti kısa sürede.
bulutlarıyla değil. İzzet Hoca'nın sakallı oğlu
__ Kıyamet... var ya, Hamza.
__ Ne? __ Evet.
66
__ Onunla görüştük. Daha doğrusu bir anda Ben ki günün dört vaktini camide cemaatle kı-
yanıbaşımda bitiverdi. Beni gözlüyormuş muy- lıyorum.
du ne?
Allah bilir ya, sen sabah namazlarını bile kuş-
Sultan yine şaşırmıştı. Cami çıkışı bir gö- luk vaktinde kılıyorsundur. La havle ...'
rüşme ve İzzet Hoca'nın oğlu! Nasıl oluyor da __ Söyle bakalım Hamza'cığım. Ne anlata-
kocası tüm bunları kıyametin bir alameti olarak
görüyordu? Kafası şimdi daha çok karışmaya caksın bana?
başlamıştı. __ Allah'a kulluk ve bunun gerekleriyle ilgili
__ Allah'ım sen aklıma mukayyet ol. Senin şu bir şeyler söyleyeceğim. Tevhid akidesiyle ilgi-
anlattıklarından hiç bir şey anlamadım. Macit, li. Yani, dinin direği olan namazın dahi üzerine
Hamza'dan dinlediklerini anlatmalıydı. Beynini bina edildiği Tevhid akidesi.
zonklatan ve kalbini daraltan bu 'dikenli yükü' __ O son dediğin neydi, neyle ilgili dedin?
üzerinden atmalıydı. Ancak böyle sakinleşebilir
ve huzura erebilirdi. __ Tevhid akidesiyle, La ilahe illallah ile ilgili
__ Hamza var ya Hamza, yeni bir din icat et- yani...
miş. __ Ha, tamam. Anlat yeğenim, dinliyorum.
__ Tövbe tövbe. Her bir şeyin yenisini duy-
__ Macit abi. Biz kelime-i tevhidi dile geti-
duk da böyle bir şeyi ilk defa duyuyorum. Hem
rirken aynı anda bir takım yükümlülüklerin
Hamza gibi okumuş, akıllı, ağırbaşlı bir çocuk
de altına giriyoruz. "La ilahe illallah" dedikten
nasıl böyle bir şey yapar ki?
sonra aslında görev, sorumluluk ve haklarımız
__ Ben sana anlatırım. Dinle de dünkü ba- da yeni başlıyor. Yapmamız ya da kaçınmamız
gereken amellerimiz daha da netleşmiş oluyor.
caksızın kendinden büyük lafları alamet miy-
Maalesef bugünkü durum bu açıdan içler acı-
miş, değil miymiş öğren.
sıdır. İnsanlar 'La ilahe illallah' demeyi tuttuk-
__ Neymiş haşa o yeni din, tövbe tövbe! ları takıma tezahürat gibi anlıyorlar. Müslüman
olmak ile her hangi bir parti__dernek üyesi ol-
__ 'Macit abi. Siz gerçekten iyi bir insan ve iyi mak arasında fark görmüyorlar. Neticede hak
bir komşusunuz. Aslında daha da sayabileceğim ile batılı tam olarak tanıyamıyorlar, anlamıyor-
güzel vasıflarınız var. Ben de düşündüm ki hem lar. Böyle olunca tevhid akidesinin gereği olan
komşuluk hakkı, hem davet sorumluluğum hem amellerin yerini şirk unsurları ve sayısız bidatler
de bir büyüğüm olarak size hakkı tavsiye etmek aldı. Dostlar ve düşmanlar menfaatlere hevaya
benim için mühim bir görevdir...' ve dünyevî emellere göre belirlenmeye başladı.
Oysa Müslümanın dostu da düşmanı da belli-
Macit, on dokuz yirmi yaşlarındaki genç dir. Bunun tanımını ve sınırlarını da Rabbimiz
Hamza'nın kendisine anlatmaya başladığı şey- belirlemiştir.
leri ilk an da kavrayamadı.
__ Yeğenim din dediğimiz Allah ile kul ara-
'Çocuk, senin yaşın kaç başın kaç? Daha düne sındayken güzel(!). Diyorsun ki insanlar ara-
kadar evimizin bahçesinde kısa donla geziyordun. sındaki sevgi ve buğz için dini kullanalım, öyle
Şimdi de gelmiş bana komşuluk hakkından davet
mi? Oysa benim bildiğim şudur ki: Din birleş-
sorumluluğumdan bahsediyorsun?
tirici ve bütünleştiricidir. Sen ise dini, insanlar
Ne davetiyesi? arasında ayrıştırıcılığın ve bölücülüğün vasıtası
yapmaya gayret ediyorsun. E öyle olur mu? Fe-
Ne sorumluluğu? subhanallah!
Kim istedi böyle bir şeyi senden? __ Abi. Allah'ın dini ile ilgili temel mesele-
lerde mantığa göre değil, Kur'an ve Sünnet'e Safer
göre davranmamız gerekir. Allah subhanehu ve teâlâ 1434
Ocak’13 • SAYI: 12
67
Kur'an-ı Kerim'de insanlara hitap ederken bir duble yollara sapmadan sırat-ı mustakim üze-
çok farklı sıfatlar kullanmaktadır. re sebat edebilelim. Hakikatte kimin dost ki-
min düşman olduğunu da açıkça görelim. Biz
"Ey insanlar! " Müslümanların dostu Allah'tır subhanehu ve teâlâ,
Rasûlullah'tır sallallahu aleyhi ve sellem ve müminlerdir.
"Ey müminler!"
__ Ben de Müslümanım elhamdulillah. Fa-
"Ey kafirler!"
kat şu söylediklerinden sonra 'düşmanlarımız
da bütün yeryüzü halkıdır' demezsin diye te-
"Ey münafıklar"
mennide bulunacaktım neredeyse, yeğenim.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz de __ Yanılıyorsunuz Macit abi. İslam'ın bizden
Hristiyanlara, Yahudiler ve müşriklerle müna-
istediği şudur. Allah'a şirk koşan beşeri ideo-
sebetlerde aynı sıfatları kullanmıştır. Sizin dedi-
lojilerin ve sistemlerin başındaki müşriklerin
ğiniz gibi bu durum bölücülüğe, ayrıştırıcılığa
heva ve heveslerine uymamak. Bu kafirlere
değil bilakis büyük bir rahmete ve hikmete
itaat etmemek. 'Müslüman' kisvesiyle arz-ı
vesile olur. Evet İslam muvahhidlerin dı-
endam eyleyen zalim ve kafirlere asla
şındaki tüm insanları ötekileştirir. Bu,
meyletmemek. Allah'ın adını dillerin-
Tevhid akidesinin tabii sonucudur.
den düşürmedikleri halde demok-
İslam'ın dışındaki din ve ideolo-
ratik (şirk) sistemini ayakta tu-
jilerde de benzer tutumlar var-
tan Allah düşmanlarına sevgi
dır. Hatta belli bir coğrafî böl-
Tevhid akidesine göre yerimizi beslememek. Şeytana, göbe-
geyi tanımlamak için dahi ve konumumuzu netleştirdikten ğini çatlatırcasına şuh kah-
yeryüzünde yüz seksen
bir hikaye
68
Bu anlatılanları Hamza gibi bir 'çocuk'tan din- La ilahe illallah'ın sokaklarda, çarşılarda,
lemek ona daha sevimsiz gelmişti. Konu da key- fabrikalarda, kışlada, evde, devlet kurumların-
fini kaçırmıştı. da ne işi var? Öyle değil mi ama?
'Ya , zaten kitapta onların vasıfları belirtilmiş. Bugüne kadar dostça, kardeşçe, beraberce
Alimlerimiz de bunları biliyor. Ne gereği var bir de yaşadığımız her dinden, her ideolojiden insan-
ben onları böyle aşağılayıcı(!) sıfatlarla anayım.' larla şu saatten sonra düşman mı olayım? Hayır,
hayır. Böyle bir şey mümkün değil.
Durum böyleyken bu çocuk, evet bu çok bil-
miş Hamza efendi gelmiş, 'Allah' diyen, namaz Bu çocuk, bu çocuk kesinlikle çıldırmış ol-
kılan, hayır hasenat yapan insanlara karşı tavır malı. Onun söylediklerini bugüne kadar hiçbir
göstermemi salık veriyor. Olacak şey mi bu? hoca bu şekilde anlatmadı. Cami cemaatinden
Cık... cık... cık. arkadaşlarımdan da böyle düşünen kimse yok.
Bazı İslam beldelerine asker göndermiş olan Buğz edip düşman bellediğim; malımı gasp
batılı ülkelerin liderleriyle dostluk kuran alnı edendir, bana yan bakandır, canıma kast eden-
secdeli, ağzı dualı ve elleri tespihteki yönetici- dir, vatanıma göz dikendir, namusuma el uza-
lerimizden yüz çevirmek niye? Vardır mutlaka tandır...
büyüklerimizin bir bildiği. Yani Müslüman ol-
mak için illa da 'kahrolsun filan feşmekan!' de- Düşman dediğin bunlar olur. Başkada düş-
mek mi lazım. man var mıymış ki durduk yerde türlü türlü
düşmanlar üretelim.
Yok efendim anayasa ve kanunlar İslam'a
aykırıymış. Sana ne koçum! Sen önce okulunu Bu söylenenler dost ve düşman tanımı değil.
bitirmeye bak. Ne uğraşıyorsun anlamadığın Olsa olsa yeni bir din icadıdır.
kanunlarla.
Evet. Kesinlikle doğru. Yeni bir din! Biz böy-
Kredilerde alışverişlerde faiz helal kılınmış- le bir dini ilk kez duyuyoruz. Çocukluğumuz-
mış, zina yasalarla serbest hale getirilmişmiş... da büyüklerimizden de böyle bir şey işitmedik,
İyi de aslanım bunda yöneticilerimizin ne gü- okuldaki öğretmenlerimizden de.
nahı var, Allah aşkına. Onlar şu an yanımızda
hazır değiller diye gıybetlerini yapıp da günaha Hatta... Ahh, vallahülazim dilimde varmıyor
mı gireyim, tövbe estağfurullah. Demek istedi- ki söyleyeyim. Bu, belki de kıyamet alametlerin-
ğim şu ki bugün bütün dünyada işler bu min- dendir. Alametlerin büyüklerinin ilki de olabilir.
valde yürüyor. Dünyadan kopuk mu yaşayalım? Aman Allah'ım! Bari diğer alametleri zuhur et-
Böyle bir şekilde millet olarak, ülke olarak ya- meden çocuklarımın mürüvvetini göreydim. O
şamamız mümkün mü? Allah'ın kitabı başımız vakte kadar işleri de yola koyuverirdim.
gözümüz üstüne. Hayatın gerçeklerini de göz
ardı etmemek gerek elbette. Hamza.
Ben ki şu yaşıma geldim abdestsiz olarak Nasıl da düşman gibi bakıyordu bana. Ken-
Kur'an'a dokumuş veya toprağa basmış değilim. disi farkettirmemeye çalışıyordu ama, benden
kaçar mı? Kıyamet alameti!
La ilahe illallah başımızın tacıdır. Ama ye-
ğenim bunu camide, namazlarda söylemek beni …
daha çok rahatlatıyor. Safer
1434
Ocak’13 • SAYI: 12
69
Ebu Muhammed El-Makdisî İktibas Yazı
70
"Allah'a ibadet edin ve tağuttan kaçının." gerçek nedeni nedir? Allah'ın indirdiğini bir
kenara atan hükümetlerin askerleri ile aramız-
İşte bitmek tükenmek bilmeyen düşman- daki ihtilafın asıl sebebi nedir? Neden onlara
lığın sebebi bu idi. Rasûllerin takipçileri bu buğzediyoruz, onları tekfir ediyoruz? Hangi
yüzden işkencelere uğradılar, zindanlara atıldı- gerekçeden dolayı bu hükümetlerin dostları
lar. Ve bu yüzden insanlar iki fırkaya ayrıldılar. ve yardımcıları ile aramızda bir düşmanlık baş
Cennet ehli ve cehennem ehli olmak üzere… göstermiştir? Niçin onlar bizlere işkence edi-
yorlar? Bizleri, tevhidin askerlerini, tevhidin
Sadece Allah'a ibadet etme ve tağutlardan yardımcılarını neden zindanlara dolduruyor-
kaçınma esası Allah-u Tealâ'nın bu esasa tutu- lar? İşte yukarıda anlattığımız hususlar sana
nanları kefaleti altına aldığı kopmak bilmeyen tüm bu konuları açık bir şekilde açıklamaktadır.
sağlam bir kulptur. Allah bunu kurtuluşun
yegâne ekseni kılmıştır. Bilinmelidir ki Tevhid kelimesi La İlahe İl-
lallah 'red/inkar' ve 'kabul' olmak üzere iki kı-
"Dinde zorlama yoktur. Şüphesiz, doğruluk sımdan oluşur. Kopmak bilmeyen sağlam kul-
(rüşd) sapıklıktan apaçık bir şekilde ayrılmıştır. pa tutunmak ancak bu kelimenin red/inkar ve
Artık kim tağutu inkar edip, Allah'a iman eder-
kabul noktasında gereklerini eksiksiz yerine
se, o, kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa
getirmekle mümkündür. Tevhid kelimesi neleri
yapışmıştır. Allah, işitendir, bilendir." 7
reddetmemizi, inkar etmemizi istiyorsa onları
Bu esas, Tevhid kelimesi La İlahe İllallah'ın reddetmemiz, neleri kabul etmemizi istiyorsa
kendisidir. Bundan dolayıdır ki, ateşten kurtu- onları kabul etmemiz gerekmektedir. Bunun-
lup cenneti kazanmak isteyen herkesin bu keli- la birlikte Tevhid kelimesinin kişiye yüklediği
menin manasını, sağlam kulpun içeriğini eksik- sorumlulukları yerine getirmemiz, yine Tevhid
siz bilmesi gerekir. Tevhid ile amel etmek ve ona kelimesinin yasakladığı şeylerden de kaçınma-
basiretle davet etmek için bunun öğrenilmesi mız gerekir. Hiçbir zaman kabul edilecek şeyler
kesin bir gerekliliktir. Allah-u Teala buyurur ki: hakkıyla kabul edilmeden tek başına red/inkar
ile yetinmek yeterli değildir. Yine aynı şekilde
"Bil ki; Allah'tan başka ilah yoktur." 8 reddedilmesi gereken şeyler reddedilmeden tek
başına kabul ile yetinmekte yeterli değildir. Bi-
"De ki: 'Bu, benim yolumdur. Bir basiret üze- lakis her iki emri de bir arada yerine getirmek
re Allah'a davet ederim; ben ve bana uyanlar gerekir.
da. Ve Allah'ı tenzih ederim, ben müşriklerden
değilim." 9 Aynı zamanda pek çoğunun zannettiği gibi,
anlamını bilmeden, hak ve sorumluluklarını
Kişi tevhid kelimesinin içeriğini öğrendiği anlamadan sadece bu cümleyi telaffuz etmekte
zaman hangi hedef ve gaye için yaratıldığını da kişi için kâfi değildir. Zira Tevhid kelimesi öyle
öğrenmiş olur. Elçiler niçin gönderildi? Kitap- büyük bir kelimedir ki, yedi kat gök ve yerler bir
lar niçin indirildi? Rasûllerin ve tabilerinin ka- kefeye konulsa, o diğer bir kefeye konulup tar-
vimleriyle aralarında baş gösteren düşmanlığın tılsa yine de Tevhid kelimesi ağır basar. O cen-
sebebi nedir? Bu soruların hepsinin cevabını netin anahtarıdır. Ancak her anahtarın dişleri
bilmek ancak Tevhid kelimesinin içeriğini öğ- vardır. Kim dişleri olan bir anahtarla gelirse ona
renmekle mümkündür. kapı açılır, kim de dişsiz anahtarla gelirse ona
kapı açılmaz.
Acaba bizimle bugün Allah'ın şeraitini de-
ğiştiren hükümetler arasındaki düşmanlığın 'La İlahe' kelimesi, tevhid kelimesinin ilk bö-
lümü olan red/inkar kısmını oluşturmaktadır.
dece Allah'a ibadet edin" şeklinde idi. Bu iki davet arasındaki
Allah-u Tealâ 'La İlahe' kelimesini sağlam kul-
fark aşikârdır. Zira "Allah'a ibadet edin" çağrısı Allah'tan başka pun tarifinde şöyle açıklamaktadır:
ilahlara ibadetten alıkoymaz iken "sadece Allah'a ibadet edin"
çağrısı Allah'tan başka bütün ilahlara ibadeti nefyetmektedir.
(yayıncı) "Kim tağutu inkar ederse…"
7. 2/Bakara, 256
Safer
8. 47/Muhammed, 19 Tağutların inkarı önemine ve ciddiyetine 1434
9. 12/Yusuf, 108
Ocak’13 • SAYI: 12
71
binaen Tevhid kelimesinin ikinci kısmı olan meksizin hep aynı olmuştur. "Allah'a ibadet edin
' ' kısmından önce zikredilmiştir. Bu in- ve tağuttan kaçının." Yani bütün türleri ile tağuta
kar olmadan kabulün gerçekleşmesi söz konu- ibadet etmekten kaçının.
su değildir. Yani; tağutları inkar edip onlardan
kaçınmadan, Allah'a iman etmenin bir faydası Allah ile birlikte tağuta ibadet etmek ve
yoktur. Böyle bir iman makbul ve sahih değildir. Allah'a şirk koşmak secde, namaz dua ve ben-
Allah-u Tealâ bunu bütün Rasûllerin davetinde zeri eylemlerle olabildiği gibi yine çoğunlukla
"tağutlardan kaçının" diyerek beyan etmiştir. şu yaşadığımız zamanda olduğu gibi tağutların
kanun koyucu olarak kabul edilmesi ya da on-
Tevhid kelimesinin ikinci kısmı ise kabul ların kanunlarına uymakla da olur. Bu noktada
olarak isimlendirdiğimiz "illallah" kısmıdır. Bu günümüzde çeşitli devletlerin koymuş olduğu
da sadece Allah'a ibadet etmeyi içerir. Allah-u bu kanunları kabullenmekte Allah'ı bırakıp ta-
Tealâ bunu bütün Rasûllerin davetinde "Allah'a ğutlara ibadet etmenin bir örneğidir.
ibadet edin" diyerek beyan ederken, sağlam kul-
pun tarifinde de "her kim Allah'a iman ederse" Ürdün anayasasının 25. maddesinde şöyle
diyerek açıklamıştır. der:
İşte Tevhid kelimesi La İlahe İllallah tüm "Yasama yetkisi Kral'a ve millet meclisine ait-
Rasûllerin ortak davetidir. tir. Millet meclisi yasama yetkisini üstlenir. Ya-
sama organı yetki ve sorumluluklarını anayasa
"Andolsun, biz her ümmete: 'Allah'a kulluk maddelerine uygun olarak yerine getirir." 13
edin ve tağuttan kaçının' (diye tebliğ etmesi
için) bir elçi gönderdik." 10 Bu sonradan ortaya çıkan dini ve apaçık küf-
rü kabul eden herkes kanun koyan bu kişileri
iktibas yazı
O kopmak bilmeyen sağlam bir kulptur. Allah'tan başka rabler edinmiş, Allah'a şirk koş-
muş ve Allah'tan başkasına ibadet etmiş olurlar.
"O halde kim tağutu inkar edip Allah'a iman
ederse, kopmayan sağlam kulpa yapışmıştır." 11 Şirk insanların birçoğunun zannettiği gibi
sadece Allah'tan başkasına secde ve rükû ede-
Tağut, ibadet türlerinden herhangi birisi ile rek ya da kurban keserek onlara ibadet etmek
kendisine ibadet edilen ve kendisine yönelik suretiyle gerçekleşmez. Şirk bundan çok daha
bu ibadetten de razı olan her şeydir 12. İbade- kapsamlı olup ibadet türlerinden herhangi biri-
tin türleri ve tağutun şekilleri her zaman ve her ni Allah'tan başkası için yapmaktır.
mekânda farklılık gösterir. Bazen tağut put olur,
insanlar onun için namaz kılarlar, secde eder ve Örneğin kanun koyma, helal ve haram be-
kurban keserler. Ona dua ederler. Ondan yar- lirleme noktasında Allah'tan başkasına itaat
dım isterler. Bazen de tağut Allah'ın kanunla- etmek apaçık bir şirktir. Buna dair birçok delil
rından başka kanunlar olur. İnsanlara onunla getirmek mümkündür. İşte onlardan bazıları…
hükmedilir. Ya da bazen Allah'ın izin vermediği
hususlarda kanunlar koyan, emir ve yasaklar 1-İmam Ahmed, Tirmizi ve İbn-i Cerir'in
getiren bir hâkim, bir parlamenter, bir kahin muhtelif kanallardan olmak üzere Adiyy
tağut olur. b. Hatem (ra.)'den rivayetlerine göre Allah
Rasulü'nün daveti ona ulaştığı zaman O Şam'a
Bununla beraber tüm zaman ve tüm mekan- kaçmıştı. Adiyy, cahiliyye devrinde hrıstiyan
larda bütün Rasûllerin davet ettikleri esas değiş- olmuştu. Adiyy, boynunda gümüşten bir haç
olduğu halde Allah Rasulü'nün yanına girdi.
10. 16/Nahl, 36 Allah Rasulü "Onlar Allah'ı bırakıp hahamları-
11. 2/Bakara, 256
12. "…kendisine yönelik bu ibadetten razı olma…" kaydı ile, ken-
disine ibadet edilen melekler, nebiler ve salih kimseler, tağut
kavramının içerisinden çıkarılmıştır. Çünkü onlar kendilerine
yönelik ibadet eyleminden razı değildirler. Bundan dolayı onlar 13. Türkiye Cumhuriyeti'nin Anayasasında ise şöyle geçmektedir:
tağut olarak isimlendirilemeyeceği gibi doğal olarak onlardan "Egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir. Türk milleti egemenli-
beri olmak gerekmemekte, buna karşılık onlara ibadet etmekten ğini, Anayasa'nın koyduğu esaslara göre yetkili organları eliyle
kaçınmak, onlara ibadet edenlerden uzak durmak gerekmektedir. kullanır. Yasama yetkisi Türk milleti adına Türkiye Büyük Millet
(yayıncı) Meclisinindir." (Mad. 6-7) (yayıncı)
72
nı, rahiplerini rabler edindiler" 14 ayetini okudu. nızca) O'nundur." 16
Adiyy b. Hatem der ki: Ben: "Onlar, din adam-
larına ibadet etmediler" dedim. Rasulullah buna Allah-u Teala'nın bütün kitapları ve bütün
karşılık: "Evet, onlar onlara helali haram kıldılar, elçileri bu uğurda gönderilmiştir.
haramı da helal kıldılar. Onlarda kendilerine uy-
dular. İşte onların onlara ibadeti budur." dedi. "Andolsun, biz her ümmete: 'Allah'a kulluk
edin ve tağuttan kaçının' (diye tebliğ etmesi
Bu hadisten anlaşılması gereken çok önemli için) bir elçi gönderdik." 17
faydalar vardır. Şöyle ki; burada din adamlarına
teşri, yani kanun koyma noktasında bir itaatin Ancak insanların çoğu dünya hayatının ahi-
Allah'tan başkasına ibadet etmek ve O'na şirk rete tercih etmişler ve hidayetten uzaklaşmışlar-
koşmak olduğu görülmektedir. Bu yüzden Şeyh dır. Bu yüzden onlardan herhangi birini böylesi
Şeyh Muhammed bin Abdulvehhab (Allah ona bir şirke karşı uyardığın zaman yanlışında ısrar
merhamet etsin) "Allah'ın Kulları Üzerindeki eder ve boş delillerle kendisini savunmaya ça-
Hakkı… Tevhid" isimli kitabında bu hadisle ilgili lışır. "La ilahe illallah deyip namaz kılan ve oruç
bir şu şekilde bir bölüm açmıştır: tutan kişileri nasıl tekfir edersiniz" diyerek sizinle
mücadele ederler. Halbuki bilmezler ki bu ayet-
"Allah'ın helal kıldığını haram, haram kıldı- ler namaz kılan, oruç tutan ve diğer ibadetlerde
ğını helal sayan alimlere ve idarecilere itaat bulunan kimseler hakkında nazil olmuştur. An-
eden kişi Allah'tan başkasını rab edinmiş de- cak onlar kanun koyma, yasa çıkarma yetkisini
mektir." 15 alimlerine, hükümetlerine vermişler, yönetici-
lerinin koydukları kanunlara ve yasalara itaat
Büyük önem arzeden bu konu üzerinde ce- etmişlerdir. Bundan dolayı da kıldıkları namaz,
halet asla mazeret değildir ve sahibi için özür tuttukları oruç ve diğer ibadetleri kendilerini
teşkil etmez. Zira bu konu dinin aslına taalluk hiçbir fayda sağlamamıştır. Nitekim Şeyh Mu-
eden bir konudur. Allah'ı ibadette birleme… hammed bin Abdulvehhab bu hususta şöyle
Uluhiyet tevhidi… Bütün Rasûller insanları demiştir:
ancak uluhiyet tevhidine davet etmişler ve ona
muhalefet etmekten sakındırmışlardır. Müseylemetu-l Kezzab'ın tabileri de
Allah'tan başka ilah olmadığına şahitlik edi-
Nitekim yukarıda verdiğimiz hadiste de bu yorlardı. Ancak Müseyleme'yi Rasûlullah ile
noktada cehaletin mazeret olmadığı görülmek- beraber nübüvvet makamına ortak ettiler. On-
tedir. Ne Adiy bin Hatem ne de diğer Hristiyan- ların müezzinleri ezan okurken "Allah'tan başka
ların kanun koyma noktasında din adamlarına ilah olmadığına, Muhammed ve Müseylemenin
itaat etmenin Allah'tan başkasına ibadet ve şirk Allah'ın Rasûlü olduğuna şehadet ederim" diyordu.
olduğunu bilmemelerine rağmen bu onların Bundan dolayı onlar namaz kılıp, oruç tutmala-
tekfir edilmelerine ve müşriklerden olmaları- rına, ezan okumalarına rağmen tekfir edildiler.
na bir engel teşkil etmedi. Bu insanın fıtratında O halde nübüvet noktasında Rasûlullah'a ortak
olan bir şey olduğu için nasıl mazur görülebilir. tanıyan kişi La İlahe İllallah demesine, namaz
Yaradan, rızık veren, yediren ve içeren O'dur. Ve kılıp, oruç tutmasına rağmen küfrü girip İslam
ibadetin her türünü sadece ona has kılmak ge- dininden çıkıyorsa peki uluhiyet makamına bir
rekir. Yaratılış ve rızıkta ona şirk koşmak caiz adamı, bir alimi ya da bir idareciyi vekil tayin
olmadığı gibi teşri noktasında, hüküm ve emir- ederek Allah'a kanun koyma noktasında şirk
de de ona eş koşmak asla caiz değildir. koşan kişinin durumu ne olur? Allah-u Tewalâ
şöyle buyurur:
"Haberiniz olsun, yaratmak da, emir de (yal-
"Yoksa onların birtakım ortakları mı var ki,
Allah'ın izin vermediği şeyleri, dinden kendile-
14. 9, Tevbe/31 rine teşri' ettiler (bir şeriat kıldılar)?" 18
15. Huzeyfe, İbn-i Abbas ve başkaları ehli kitabın, din adamlarına
ibadetlerini helal ve haram kıldıkları şeylerde onlara itaat etmek
şeklinde tefsir ederlerken, İmam Kurtubi Meanil Kur'an'a dair 16. 7/Araf, 54
eser yazanların bu ayeti ehli kitabın alimlerine her hususta itaat Safer
etmek suretiyle onları rabler edindikleri şeklinde tefsir ettiklerini 17. 16,/Nahl, 36 1434
nakletmiştir. 18. 42/Şura, 21
Ocak’13 • SAYI: 12
73
"Ey zindan arkadaşlarım, birbirinden ayrı (bir rinden bir tanesi de Allah-u Tealâ'nın zikrettiği
sürü) Rabler mi daha hayırlıdır, yoksa kahhar kendilerinin Müslüman olduğunu iddia eden,
(kahredici) olan bir tek Allah mı?" 19 La İlahe İllallah diyerek namaz kılan oruç tutan,
ancak sadece bazı hususlarda kafirlerin batıl ka-
Kanun koyma, hüküm çıkarma noktasın- nunlarına itaat edeceklerini söyleyen kimselerle
da Allah'tan başkalarına yapılan bir itaatin şirk ilgili olarak nazil olan Muhammed Suresi'nin
olduğu ve sahibini İslam'dan çıkardığının de- ayetleridir.
lillerinden bir tanesi de En'am Suresi'nin nü-
zul sebebine dair Hakim ve diğerlerinin İbn-i "Şüphesiz, kendilerine hidayet açıkça belli
Abbas'tan (r.huma) sahih bir isnad ile rivayet olduktan sonra, gerisin geri (küfre) dönenleri,
ettikleri şu hadisedir: şeytan kışkırtmış ve uzun emellere kaptırmıştır.
İşte böyle; çünkü gerçekten onlar, Allah'ın indir-
Müşrikler Müslümanlarla meytenin (şer'i diğini çirkin karşılayanlara dediler ki: -Size bazı
bir kesim yapılmaksızın ölen hayvanın) etini işlerde itaat edeceğiz.-Oysa Allah, sakladıkları
yememeleri sebebiyle tartışıyorlardı. "Meyte şeyleri (sır olarak konuştuklarını) biliyor." 22
öldüğü zaman onu öldüren kimdir" diyorlardı.
Müslümanlar "onu Allah öldürdü" dedikleri za- Bu kimseler sadece bazı hususlarda kâfirlere
man "Nasıl olurda sizin demir bıçak ile kestiğiniz itaat edeceklerini söyledikleri için Müslüman
helal de Allah'ın altın bıçağı ile öldürdüğü helal- olduktan sonra küfre girmişlerdir. Onlara na-
dir?" Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: maz kılmaları, oruç tutmaları, zekat vermeleri,
La ilahe illallah demeleri fayda vermemiştir..
"Üzerine Allah'ın isminin anılmadığı şeyi ye- Öyleyse müşriklerin bütün emir ve nehiylerine,
meyin; çünkü bu fısktır. Gerçekten şeytanlar, kanunlarına itaat eden kimselerin hali nice olur.
sizinle mücadele etmeleri için kendi dostlarına
iktibas yazı
vahyederler. Onlara itaat ederseniz şüphesiz siz Onlar Allah'ın hükmünü, O'nun şeraitini ve
de müşriklersiniz." 20 dinini çirkin görenlere "size bazı kanunlarınızda
ve batıl hükümlerinizde itaat edeceğiz" dedikleri
Bu hüküm cebbar olan göklerin ve yerin için iman ettikten sonra küfre düştüler. Öyleyse
rabbinden inen apaçık bir hükümdür. Yani; beşeri kanunların kullarına "size her işinizde ita-
beşeri kanunlara tek bir konuda dahi olsa ita- at edeceğiz" deyip bununla da yetinmeyen, onla-
at eden bir kimse Allah'a şirk koşmuş ve ondan rın kanunlarının sadık, ihlâslı bekçiliğini üstle-
başkasını rab edinmiş demektir. Ona secde edip nenlerin hali nicedir. Şüphesiz onlar bu hitaba
onun için namaz kılmasa bile… Teşri, hüküm çok daha layıktırlar. 23
çıkarma ve kanun koyma hakkı sadece Allah'a
has kılınması gereken bir haktır. Kim tek bir Bilinmelidir ki, bu konuda deliller çok fazla-
konuda dahi olsa Allah'tan başkasının koyduğu dır ve onları bu kâğıtlara sığdıramayız. Hidayet
kanunlara itaat ederse, itaat ettiği merciyi ken- isteyene bu kadarı da yeterlidir. Eğer buraya ka-
disi için tağut edinmiş, Allah'a şirk koşmuş ve dar anlatılanları anladınsa artık Allah'tan başka-
Allah'tan başkasına ibadet etmiş demektir 21. sını kanun koyucu olarak kabul etmenin apaçık
şirk ve küfür olduğunu anlaşılmış demektir. Bu
Kanun koyma, hüküm çıkarma noktasında ister bir alim, ister bir hakim isterse de bir parla-
Allah'tan başkalarına yapılan bir itaatin şirk ol- menter olsun değişmez. O halde burada bilmen
duğu ve sahibini İslam'dan çıkardığının delille- gereken Allah-u Tealâ'nın bu şekilde kendisine
şirk koşulmasını asla bağışlamayacağıdır:
19. 12/Yusuf, 39
20. 6, En'am/121
21. İbn-i Kesir bu ayetin tefsirinde Süddi'nin şöyle dediğini rivayet 22. 47/Muhammed, 25-26
etmiştir. "Eğer onlara itaat ederseniz…" Yani meytenin etinden 23. Bu ayetin tefsirinde, Şeyh Muhammed Emin Şankıti şöyle de-
yerseniz, "muhakkak ki müşrik olursunuz." Daha sonra İbn-i Ke- mektedir: "Bu ayetler Allah'ın indirdiklerinden nefret edenlere
sir, Allah'tan başkalarının emirlerini Allah'ın emirlerinin önüne itaat edip onların batıl düşüncelerine destekçi olanların kafir
geçirmenin şirk olduğunu söylerek Tevbe Suresi'nin 31. ayetini olduklarını ifade etmektedir. Kim bu kafirlere ayetin ifade et-
zikretmiştir. Bu açıklama oldukça hoş bir açıklamadır. Zira bilin- tiği gibi "bazı konularda size itaat ederim" derse, bu ayetlerin
diği üzere ölü bir hayvanın etini yemek kişiyi dinden çıkarmayan tehdidinin altına girecektir. Şu andaki beşeri sistemlere itaat
bir günahtır. Ancak bu Allah'tan başkasının emrine itaat etmek edenler şüphesiz bu ayetin kapsamı altına girmektedirler. Dik-
suretiyle olursa sahibini dinden çıkaran bir şirk olur. (Geniş bilgi kat! Dikkat! Bazı konularda size itaat ederim diyenlerden olma."
için bkz. İbn-i Kesir Tefsiri, 3/329) (yayıncı) (Edva'ül Beyan, 3/383) (yayıncı)
74
"Hiç şüphesiz, Allah, kendisine şirk koşanları sas sıfatında yani kanun koyma, hüküm çıkar-
bağışlamaz. Bunun dışında kalanlar ise, (onlar- ma sıfatında Allah'a şirk koşmakta ısrar ettiler.
dan) dilediğini bağışlar. Kim Allah'a şirk koşar- Anayasalarında geçtiği üzere yasama organları
sa elbette o uzak bir sapıklıkla sapmıştır." 24 kurdular. Hem kendileri hem de tabileri de-
mokrasi dedikleri dine uydular. Ki demokra-
Buraya kadar anlattıklarımızdan sonra bi- sinin anlamı, halkın kendisi için kanun koy-
zimle bu hükümetler arasındaki düşmanlığın masıdır. İnsanlar için Allah'ın kanun koyması
hakikati ortaya çıkmıştır. Tevhid ehli ile bu hü- değildir. Demokrasi dininde halk, bu kanun
kümetlerin askerlerinin, dostlarının ve yardım- koyma işini vekilleri ile ya da yasama organının
cılarının arasındaki düşmanlığın temel sebebi sahibi olan hakimleri, liderleri vasıtasıyla ken-
işte anlattığımız bu hususlardır. Pek çok insa- disi için kanunlar koymaktadır.
nın zannettiği gibi düşmanlığımızın sebebi asla
koltuk kapma, mevki edinme, toprak ya da mal "Ey zindan arkadaşlarım, birbirinden ayrı (bir
sahibi olma meselesi değildir. Açıkça bilindiği sürü) Rabler mi daha hayırlıdır, yoksa kahhar
üzere Tevhid ehli devlet makamlarına en uzak (kahredici) olan bir tek Allah mı?" 25
olan insanlardır. Hatta şayet sen hükümet
içinde bir mevki sahibi isen Tevhid ehli kim- Bu rejimlerin ve dostlarının din ve metot
selerin sana karşı yapacağı ilk çağrı on- olarak seçtiği demokrasi işte budur. Ka-
lardan ve şirklerinden kaçınmak için nun koyucu olarak farklı farklı rab-
bulunduğun mevkiyi terk etmen yö- lerin olduğu bir din. İnsanlar için
nünde olacaktır. Allah-u Teala'nın allah'ın kanunlarının dışında yeni
"Allah'a ibadet edin. Tağuttan kaçı- kanunların uygulandığı din…
nın" sözü Tevhid ehli kimsele-
rin hayat düsturudur. Allah'ın dinine gelince…
Hiçbir zaman Allah'tan baş-
Aynı şekilde çatışma- Ey kavmim! Aramızdaki ka bir kanun koyucunun
düşmanlık bundan çok daha olması caiz değildir.
nın sebebi asla mey-
büyük ve önemlidir. Bu Tevhid
hanelerin, sinemala- ve şirk meselesidir. Küfür ve Kim olursa olsun…
rın, dans alanlarının iman, cennet ya da cehennem Hatta Rasûlullah için
kaldırılması gibi fer'i de sonsuz kalış meselesidir. bile teşri; kanun koyma
şeyleri terk etmek, parçaları hakkı söz konusu değildir. O
ıslah etmek değildir. Bunla- sadece uyarıcı ve bir olan ka-
rın bizimle onlar arasındaki nun koyucunun tebliğcisidir.
çatışmaların temeli olduğunu
zanneden kimseler Rasûllerin dave- Bize gelince… Bizler insanları
tinin özünü, hakikatini anlamamış, Allah'ı ibadetin her türünde Tevhid
Rasûllerle kavimleri arasında baş gös- etmeye, birlemeye davet ediyoruz ki
teren düşmanlığın asli sebebini bilmiyor kanun koymakta bunlardandır.
demektir. Fer'i sorunlarla meşgul olan kim-
seler ölümcül kansere yakalanmış bir bedeni Bu hükümetler ve askerleri insanları işte
yüzeysel ilaçlarla tedavi etmekle oyalanan kişi bu apaçık şirke davet ediyorlar. Bunu insanlar
gibidir. için süslüyorlar. İşte bizimle bu hükümetler ara-
sındaki düşmanlığın asıl nedeni budur. Bu yüz-
Ey kavmim! Aramızdaki düşmanlık bundan den biz onlara buğzediyoruz, düşman oluyoruz.
çok daha büyük ve önemlidir. Bu Tevhid ve şirk Onlarda bu yüzden bizlere düşmanlık ederek,
meselesidir. Küfür ve iman, cennet ya da cehen- bizleri zindanlara atıyorlar. Bu yüzden bizi sü-
nem de sonsuz kalış meselesidir. rüyor, tutukluyor ve bize işkence ediyorlar.
Bu hükümet ve ona şirkinde tabi olanlar, "Eğer güç yetirirlerse, sizi dininizden geri çe-
onun dostları ve yardımcıları Allah-u Teala'ya virinceye kadar sizinle savaşmayı sürdürürler;
kendilerini ortak koştular. En önemli, en has- sizden kim dininden geri döner ve kafir olarak
Safer
1434
24. 4/Nisa, 116 25. 12/Yusuf, 39
Ocak’13 • SAYI: 12
75
ölürse, artık onların bütün işledikleri (amelleri) "Bilerek hakkı batıl ile karıştırmayın, hakkı
dünyada da, ahirette de boşa çıkmıştır ve onlar gizlemeyin." 28
ateşin halkıdır, onda süresiz kalacaklardır." 26
Siz ey askerler ve subaylar! Allah'ın şeriati
Bizim bu hükümetleri inkâr etmekle işlediği- ile hükmetmeyen bu müşriklere açıkça yardım
miz suçun büyüklüğünü anladıysanız, bu suçun eden, onların uydurdukları kanunları, anayasa-
kavimlerini bütünüyle inkar eden Rasûllerin ları koruyup himaye eden kimseler…
suçunun aynısı olduğunu anlamışınız demek-
tir. Onlara buğzetmemizin, onlardan uzaklaş- Tevhid ehli Müslümanlar sizden yüz çevi-
mamızın ve kendilerine düşmanlık etmemizin rip, sizinle tokalaşmadığı, size selam vermediği
sebebini anlamışsınız demektir. Biz asla bu zaman şayet aklınız varsa bunun kıymetini an-
hükümetin dostlarını, yardımcılarını, askerle- layın. Onlar böyle yaparak size nasihatlerinde
rini sevmiyor ve onlarla dostluk kurmuyoruz. samimi olduklarını gösteriyorlar ve sizleri yakı-
Hatta onlarla tokalaşmıyor selamlaşmıyoruz tı insanlar ve taşlar olan ateşten kurtarmak için
bile. Kendisini yaratan, kendisine rızık veren gayret sarfediyorlar. Bunu anlamalısınız… Şüp-
Allah'ın birliğine şahitlik eden bir el elbette en hesiz ki size karşı böyle açıkça konumunu belli
hassas sıfatlarında kendisiyle şirk koşulan baş- eden kişi, takiyye yaparak, ruhsatlara sarılarak
ka elleri sıkmayı reddeder. Elbette Allah'ın düş- sizinle selamlaşan, musafaha yapan, sizden
manlarına, şirk ehline yardım etmek için Tev- korktuğu, şerrinizden çekindiği için, yüzünüze
hid ehlinin bileklerine kelepçe takan bir el ile karşı gülen kimselerden daha hayırlıdır. Böyle
tokalaşmayı kabul etmeyeceğiz. kimseler kendilerini sizin şerrinizden korurken
sizleri ise büyük bir kötülüğün içinde bırakmak-
Ya da Tevhid yardımcılarının bileğine kelep- tadır. Sen ise bunun bedelini kıyamet gününde
iktibas yazı
çe takan bir el… Allah düşmanlarına, şirk ehli- çok ağır ödeyeceksin. Nefsinin hüsranı ile… Bu
ne yardım etmek için o ellere kelepçe takan di- ise gerçekten apaçık bir hüsrandır
ğer bir el ile tokalaşmayı kabul etmez. Rasûlulah
ne kadar doğru söylemiştir: Biz sana içinde bulunduğun şirkin hakika-
tini öğrettiğimiz zaman senin çok derin dipsiz
"Size yaptığınız takdirde birbirinizi seveceği- cehennem çukurlarına girmeni engellemeye ça-
niz bir amel göstereyim mi? Aranızda selamı lışıyoruz. Orası ne kötü bir yerdir. Sen ise bize
yayın." düşmanlıkla karşılık veriyorsun, ısrarla işkence
etmeye çalışıyorsun. Buna karşılık senin apaçık
Yani Tevhid ehli arasında… Şirk ehli arasın- bir sapkınlıkta olduğunu gördüğü halde senin
da değil… Kesinlikle onlarla aramızda bir dost- yüzüne gülen kimseden hoşnut oluyorsun.
luğun ve sevginin olması söz konusu olamaz.
Allah-u Teala şöyle buyurur: Ey anayasa ve kanunların kulları… Ey şir-
kin yardımcıları… Allah'a andolsun ki biz sizin
"Allah'a ve ahiret gününe iman eden hiç bir
için endişeleniyoruz. Bu şirkten kurtulmanızı
kavim (topluluk) bulamazsın ki, Allah'a ve el-
istiyoruz. Böylece Allah'ın rızasını, iki cihanda
çisine başkaldıran kimselerle bir sevgi (ve dost-
da başarı kazanmayı umuyoruz. Özellikle de
luk) bağı kurmuş olsunlar; bunlar, ister babala-
önceden sizin gibi şirkin yardımcısı iken daha
rı, ister çocukları, ister kardeşleri, isterse kendi
aşiretleri (soyları) olsun." 27 sonra Allah'ın kendilerine hidayet etmesiyle
tevbe eden pek çok arkadaşınızı hatırladığımız
İmanın en sağlam kulpu Allah için sevmen zaman sevincimiz bir kat daha artıyor. Allah-u
ve Allah için buğzetmendir. Tevhidi sevenleri, Tealâ onları şirkin karanlığından tevhidin ay-
ona yardım edenleri sevmen, şirki ve batıl ka- dınlığına çıkardı.
nunları sevenlere, onlara yardım edenlere, rıza
gösterenlere, insanları kandırmak için onların Seninde bizim ulaştığımız hayra ulaşmanı
yaptıklarını gizleyenlere düşmanlık göstermen- istiyoruz. Bütün samimiyetimizle senin yanın-
dir imanın en sağlam kulpu… dayız. Bütün açıklıkla seni kurtuluşa erdirecek
şeyler konusunda senin bilgilendirmeye çalışı-
26. 2/Bakara, 217
27. 58/Mücadele, 22 28. 2/Bakara, 42
76
yoruz. Elinden tutuyor sana eğer bu hal üzere
ölürsen Allah katındaki durumunu hükmünü
beyan ederek gerçek çağrıyı gösteriyoruz. Hakkı
"Ne halde idiniz?" diye sorduklarını
ve tevidi inkâr etme. Çünkü o senin içinde bu- haber vermektedir. Yani siz hangi
lunduğun şirkin ve hastalıklarının ilacıdır. Sana safta idiniz? Şeytanın dostlarının, şirk
biraz acı da gelse onu kabul et. Denilir ki; bu
kanunlarının yardımcılarının safında
acılığın ardından gelen şey baldan daha tatlıdır.
Ve senin için ilk anda karşılaşacağın bu zorluk, mı yoksa Rahman'ın dostlarının,
ebedi bir hüsran ve ziyandan daha hayırlıdır. şeraitinin yardımcılarının safında mı?
Biz kesinlikle seni kandırmak, sana yalan
söylemek gibi bir amaç peşinde değiliz. Çünkü iddia ettikleri halde yaşadıkları meskenleri bı-
Allah bize şöyle buyurur: rakamam ya da maaş ve emeklilik gibi rızık en-
dişesi taşımaları sebebiyle müşriklerin saflarını
"Bundan önce siz de böyle idiniz; Allah size terk etmeyenler hakkında nazil olmuştur. Allah
lütufta bulundu." 29 bu kimseleri "nefislerine zulmedenler" olarak va-
sıflandırmaktadır. Yine bu ayette Allah-u Tealâ,
Biz size karşı samimiyiz. Bu samimiyetimiz- meleklerin onların canlarını alırken kendileri-
den dolayıdır ki, sizleri içinde bulunduğunuz bu ne ilk olarak "Ne halde idiniz?" diye sorduklarını
büyük musibetten ve şirkten kurtarmak istiyo- haber vermektedir. Yani siz hangi safta idiniz?
ruz. Karşılığında gerek sizden gerekse de dostla- Şeytanın dostlarının, şirk kanunlarının yardım-
rınızdan bir çok eziyete maruz kalsak da…. cılarının safında mı yoksa Rahman'ın dostları-
nın, şeraitinin yardımcılarının safında mı?
Ey şirkin yardımcısı! Bu konu gerçekten çok
önemlidir. Yakıtı insanlar ve taşlar olan ateş se- Eğer Meleklere verilecek cevap şirk kanun-
nin hemen ardındadır. Orada Allah'a hiçbir za- larının saflarında oldukları şeklinde olursa
man karşı gelmeyen ve kendilerine her emredi- hemen "biz yeryüzünde zayıf kalmış kimseler-
leni yerine getiren zebaniler var. Biz yaptığımız dik" şeklinde sudan bahanelere sığınacakladır.
davet ile seni ve senin gibileri bu ateşten ve bu Nitekim bugün de biz kendilerine bu batıldan
büyük şirkten kurtarmak için mücadele ediyo- uzak durmalarını nasihat ettiğimizde çoğu za-
ruz… Bütün samimiyetimizle sizin hidayete er- man bizlere de bu şekilde sudan bahaneler ileri
menizi diliyoruz. sürüyorlar. Ancak o gün melekler onların ba-
hanelerini kabul etmeyecekler ve kendilerine
Bil ki melekler canını alırken sana her şey- "Allah'ın arzı geniş değil miydi? Hicret etseydiniz
den; namaz, oruç, zekat ve diğer ibadetlerden ya" diyecekler. Bizde bugün şirkin yardımcıla-
önce hangi safta yer aldığını soracaklar. Hangi rına ve beşeri kanunların askerlerine aynı şeyi
kanunlara yardım ettiğini, hangi hizbe dost ol- söylüyoruz. Hala elinizde cehennem ateşinden
duğunu soracaklar. Şirk ve onun ehlinin safla- kurtulmak için fırsat var. Ve Allah'ın arzı geniş.
rında helak olmaktan kaçın. Beşeri kanunların Rızık kapıları ise çok. Şirkin saflarından hicret
yardımcısı olarak ve şeytanın hizbindeyken öl- edin. Tağutun askerliğini terk edin. Allah onlar
mekten sakın… hakkında şöyle buyurmuştur.
"Melekler, kendi nefislerine zulmedenlerin "Onlar, burada (çeşitli) fırkalardan olma boz-
canlarını alırken derler ki: 'Ne halde idiniz?' guna uğratılmış bir ordu(durlar)." 31
Onlar: 'Biz, yeryüzünde zayıf bırakılmışlar
(müstaz'aflar) idik.' derler. (Melekler de:) 'Hic- Şeriat yardımcılarından ve tevhid askerle-
ret etmeniz için Allah'ın arzı geniş değil miydi?' rinden olun. Allah onlar hakkında şöyle buyu-
derler. İşte onların barınma yeri cehennemdir. rur:
Ne kötü yataktır o?" 30
"Ve şüphesiz; bizim ordularımız, üstün gelecek
Bu ayetler Müslüman ve mü'min olduklarını olanlar onlardır."
Safer
29. 4/Nisa, 94 1434
30. 4/Nisa, 97 31. 38/Sad, 11
Ocak’13 • SAYI: 12
77
Elbette sonuç olarak Allah'ın zaferi, muvah- mi? Bunlar, tağut'un önünde muhakeme olma-
hid askerleri ve mutteki dostları için gelecektir. yı istemektedirler; oysa onu reddetmekle emro-
Ve onlar için en büyük zafer O'nunla karşılaştık- lunmuşlardır. Şeytan onları uzak bir sapıklıkla
ları gün açığa çıkacaktır. Ve o gün… Ey beşeri sapıtmak ister." 33
anayasaların, şirk kanunlarının yardımcıları!
O gün muvahhidlerin zaferini ve müşriklerin Allah-u Tealâ kendilerini tağutları reddet-
nasıl hezimete uğradıklarını gördüğünüz za- melerini emrederken "zalimler kendilerine söy-
man en büyük dileğiniz dünyaya geri dönmeyi lenen sözü bir başkasıyla değiştirdiler" 34 Tağut-
istemek olacaktır. Namaz kılmak, oruç tutmak, lardan kaçınıp, ondan uzaklaşmak, onu tekfir
zekat vermek ve diğer ibadetleri yapmak için etmek yerine onun yardımcısı, destekçisi, sadık
değil… Bütün bunlardan önce Tevhid kelime- askerleri ve bekçileri oldular. Beşeri anayasa-
sinin haklarını yerine getirmek, tağutlardan ların dostları oldular. Onlar kıyamet gününde
uzaklaşmak, namazın, orucun ve diğer ibadet- gerçekleri görüp Allah'ın dininden ne kadar
lerin ancak kendisiyle kabul olduğu sağlam kul- uzaklaştıklarını, Allah'a şirk koşmanın, tağut-
pa tutunmak için tekrar dünyaya geri dönmeyi lara yardım etmenin ne denli iğrenç bir suç
isteyeceksiniz. olduğunu gördükleri zaman birbirilerine lanet
edeceklerdir. Ancak iş işten geçmiştir
Evet… Gerçekleri görüp, müşriklerin helak
olmalarının sebeplerini gördüğünüz zaman be- "Sonra kıyamet günü, kiminiz kiminizi inkar
edip-tanımayacak ve kiminiz kiminize lanet
şeri anayasaları tekfir etmek, şirkten ve onun
edeceksiniz." 35
yardımcılarından uzaklaşmak için geri dönme-
ye isteyeceksiniz. Ancak artık bir geri dönüş söz Ey şirk kanunlarının yardımcıları! Acele
konusu bile değildir. edin… Çabuk olun… Allah'ın şeraitine yardım
iktibas yazı
Evet ey beşeri kanunların, yerden bitme ana- Sana gelince… İster dostumuz ol istersen de
yasaların kulları! Eğer ondan bugün vazgeçmez düşmanımız… İster davetimize yardımcı ol is-
ve dünyada iken inkar etmezseniz pişmanlığın tersen de terk et.
fayda vermeyeceği o gün çok pişman olacaksın.
Tevhidi gerçekleştirmiş, şirkten uzaklaşmış, ta- Hidayete tabii olanlara selam olsun.
ğutlara yardımdan kaçınmış olmayı dileyecek-
siniz. Not: Allah'ın Musa'yı kurtarıp düşmanlarını
helak ettiği gün yazdım.
Allah kitabındaki muhkem ayetlerde insan-
lara tağuttan kaçınmalarını, onu inkar etmeleri- Kaynak: www.sehadet.info
ni emretmektedir:
78
Ayın Kitabı Ebu Ensar
ebuensar@tevhiddergisi.com
Kurtuluşun Anahtarı
İslam'a Göre Dostluk ve Düşmanlık
Hamd Bin Atik - Neda Yayınları
Hamd, ancak Alemlerin Rabbi olan Allah'a rın sıkça karşılaştığı problemlerdendir. Nite-
mahsustur. Ancak O'ndan yardım ve mağfiret kim Maide suresinde Allah subhanehu ve teâlâ şöyle
dileriz. Şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah buyuruyor; "Onlardan birçoğunun kâfirleri dost
yoktur. Ve O tektir. Yine şahadet ederim ki tuttuklarını görürsün"
Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem O'nun kulu ve
Rasûlü'dür. Yalnız toplumumuzda kavramlar konusun-
da öylesine çarpık bir anlayış vardır ki; bir çok
"Ey iman edenler Allah'tan O'na yaraşır şekil- kişi Kur'an'daki bu ayetleri okuyup tasdik etme-
de korkun ve ancak Müslümanlar olarak can sine rağmen pratikte kâfirlerle dosttur. Çünkü
verin." 1 toplumumuz kâfir denilince Yahudi ve Hristi-
yanları, onlarla dostluğu ise onların kilise veya
Yeni bir kitap tanıtma imkânı veren Allah'a havralarına gitmek şeklinde algılıyor. Oysa top-
hamd olsun. Bu ay tanıtacağımız eser Neda lum zahiren küfrün yolunda ilerliyor. İçinde
yayınlarından çıkan 'İslam'a göre dostluk ve bulunduğumuz ayda kutlanan 'yılbaşı günü' ya
düşmanlık' kitabı olacaktır. Allah subhanehu ve teâlâ da 'kafirlerin bayramına iştirak etme' bunun en
Kur'an-ı Kerim'de tevhidden sonra değindiği ve açık örneklerindendir. Hakeza yapılan kamuo-
hakkında herhangi bir tefsire bile ihtiyaç duy- yu araştırmalarında toplumun büyük bir kesi-
mayacak derecede açık ve net ayetleri 'Dostluk minin AB'ye olan sevgisi, bu toplumun kimleri
ve Düşmanlık' hakkında indirmiştir. dost edindiği açıktır. Oysa bu konu iman küfür
meselesidir. Allah Rasûlü bir hadiste: "Kim hak-
"Ey iman edenler Yahudi ve Hıristiyanları dost kı ortadan kaldırma işinde batıl ehline yardım
edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudur. İçiniz- ederse Allah ve Rasûlü ondan zimmetini çekmiş-
den kim onları dost edinirse o da onlardandır." 2
tir." buyurmuktadır.
"Müminler müminleri bırakıp ta kâfirleri dost
Yine Şeyhu'l-İslam İbni Teymiyye: 'Allah
edinmesinler. Kim bunu yaparsa artık onun Al-
kendisine imanı ve Rasûlü'ne ima-
subhanehu ve teâlâ
lah katında hiçbir değeri yoktur." 3
nı kâfirleri dost edinmemeye bağlamıştır. Onların
"Onlardan birçoğunun kâfirleri dost tuttuk- dost edinilmesi durumunda ise o kişide imanın
larını görürsün. Nefislerinin onlar için hazırla- kalmayacağını bildirmiştir. Zira imanın varlığı,
dıkları ne kötüdür." 4 şartlarının varlığına bağlıdır. Şartlar yerine getiril-
mediği takdirde iman yoktur.' diyerek meselenin
Bu ve benzer ayetleri Kur'an'da çokça gör- hassasiyetini açıklamıştır.
mek mümkündür. Çünkü 'Dostluk ve Düşman-
lık' tevhidi bozan unsurlardandır. Yine bu konu Kur'an-ı Kerim'de hemen hemen bütün
Müslümanlarla kâfirleri birbirinden ayıran Peygamberlerin kıssalarında tevhidden sonra
tevhiddir. Daha da önemlisi bu konu, insanla- üzerinde en çok durulan konu, dostluk ve düş-
manlık meselesidir. Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-
lem Mekke'de en zor zamanlarında bile tevhidin
1. 3/Âl-i İmran, 103
bu kısmını apaçık dile getirmişlerdir. İşte bu ki-
2. 5/Maide, 51 Safer
3. 3/Âl-i İmran, 28
tapta bu konuları en güzel detayları ile bulacak- 1434
4. 5/Maide, 80 sınız. Davamızın sonu Allah'a hamd etmektir.
Ocak’13 • SAYI: 12
79
80