You are on page 1of 84

Safer

1434

Aylık İslamî Eğitim Dergisi OCAK 2013 YIL: 2 SAYI: 12 FİYATI: 5

GÜNDEM’07

VELA(Dostluk) - BERA(Düşmanlık)
Bağlamında Kâfirlere Benzemek
YI
Z E L SA a
Ö ayf
‘58 80 S
Dosta Vela, Düşmana Bera!
Kerem ÇAĞLAR

‘34
Merhamet Tellallarından Şirk Toplumunu Kurtarma Operasyonları
Enes YELGÜN

55 Terk Ettik...
Terk Edildik...
Yiğit İNAN
30 Rabbin Günahlarını da
Örterken…
Ebu NUSEYBE
70 Rableri Hakkında
Tartışan İki Düşman
Ebu Muhammed El-Makdisi
2
Vela/Dostluk, Bera/Düşmanlık Bağlamında
Kâfirlere Benzemek
Safer 1434
Ocak '13 SAYI: 12

Hamd Allah'a, salat ve selam Rasûlü'ne olsun…

Akîdetu'n Mefkûde… Kaybedilen, yitik olan bir akide…

İzzetin remzi, zilleti heba eden bir akidenin terk edilişinin tezahürleridir bu vakt-i zillet…

Müslüman ve müşrik… Müslüman ve kafir… Tahir olan ile habis olan… Nasıl ki beyaz ile
siyahın ayırt edilmemesi cinnet geçirmişliği gösteriyorsa, vela/dostluk ve bera/düşmanlık akidesi-
nin, Müslümanın kafirden inançsal, şekilsel, söylemsel ve eylemsel olarak da ayırt edilmemesi de
cinnetten farklı olmayan bir afettir.

Vela ve Bera akidesi kafirlere düşmanlığı gerektirdiği için, kafirlerin de en çok adavet gösterip
kin kusmalarına sebep olan da bu akideye sahip olmamızdır. Bu akide ne oranda yaşanırsa, o oran-
da kafirlerin adavet ve şiddeti artacağı yadsınamaz bir gerçektir.

Bu ay, gündemimize bu terkedilen akidenin tüm boyutlarını almaya gayret ettik. Dergideki
yazarlarımız -Allah hepsinin kalemlerine güç, ayaklarına sebat versin- bu akidenin ihyası için tüm
gayretleri ile kalemlerini oynatmaya çalıştılar.

Allah'tan umuyoruz ki, bu ay gündemimize yeniden aldığımız bu akide/inanç, bizlere kaybetti-


ğimiz izzetimizin geri gelmesini sağlayan bir adım olmuş olur.

Allah'ım İslam'ı ve Müslümanları El-Aziz isminle aziz kıl!

Allahumme Amin…

Editör
03 Vela/Dostluk, Bera/Düşmanlık Bağlamın-
da Kâfirlere Benzemek
Gündem

30 Rabbin Günahlarını da Örterken… Ebu NUSEYBE

34 Merhamet Tellallarından Şirk Toplumunu Enes YELGÜN


İÇİNDEKİLER

Kurtarma Operasyonları

38 Kafirlere Benzemek: Yılbaşı Ferhat CURA

44 Yılbaşında İşlenen Haramlar Ekrem BULCA

47 Yahudi ve Hristiyan Portresi ve Onlara


Tabi Olanlar
Abdulmetin AKSOY

52 Birinci Sabite: Cihad Kıyamete Kadar


Devam Edecektir! - 2
Yusuf El-Uyeyri

55 Terk Ettik... Terk Edildik... Yiğit İnan

58 Dosta Vela, Düşmana Bera! Kerem ÇAĞLAR

63 Merhem: Merhamet Mahi

66 Alamet-i Kıyamet Mirsad AĞINT

70 Rableri Hakkında Tartışan İki Düşman


Biz Kimiz? Suçumuz Ne?
Ebu Muhammed
El-Makdisi

79 Kurtuluşun Anahtarı İslam'a Göre Dost-


luk ve Düşmanlık | Hamd Bin Atik
Ebu ENSAR

80 Karikatür S. AKKAYA

Yazışma Adresi: Emre UYAR


Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü:
Güneşli Merkez Postane P.K. 51
Emre UYAR
Bağcılar/İstanbul
Yayın Türü:
Yaygın Süreli
Aylık Dergi Basım: Step Matbaacılık
Reklam ve Abonelik: Göztepe Mah. Bosna Cad. No:11
Safer 1434 info@tevhiddergisi.com Mahmutbey-Bağcılar/İstanbul
Ocak 2013 www.tevhiddergisi.com Tel : 0 (212) 446 88 46
Sayı: 12 Adres: Barbaros Mh. 9/2 Sk.
No:12A-B Bağcılar/İSTANBUL Dergi İçerisinde Yer Alan Yazılardan
Fiyatı: 5 İlgili Yazar Mesûldür.
Abonelik İçin: 0 534 086 95 76
Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.
Gündem

Vela/Dostluk, Bera/Düşmanlık
Bağlamında
Kâfirlere Benzemek
Kâfirlere sevgi beslemek kesin bir dille
yasaklanmıştır. Bu, iman ve akidenin en
sağlam bağı olan ‘Vela-Bera' , ‘Dostluk-
Düşmanlık' ilkesine aykırıdır.

A llah subhanehu ve teâlâ varlığı yoktan yaratandır. yatı yaşanılmaz kılmak, kâinatı ifsat etmek olur.
Eşyanın bazısını birbirine benzer, bazısı-
nı farklı yaratmıştır. O subhanehu ve teâlâ dilediği- • Kulun/yaratılanın Allah'a benzemeye çalış-
ni yaratıp, dilediği tercihte bulunabilir. Mülk ması yasaklanmıştır. Bu haddi aşma yani ta-
O'nundur subhanehu ve teâlâ ve O her şeyin en iyi- ğutlaşmadır. Çünkü bu zatta ve sıfatta iki zıt-
sini ve en uygun olanını (hikmet) bilendir. Bu tın benzemeye çalışmasıdır ki, bu imkânsızdır.
O'nun kevnî iradesidir. Ve O subhanehu ve teâlâ ya- "O, göklerin ve yerin yaratıcısıdır. Size kendi
ratılış olarak benzer olmasını takdir ettikle- nefislerinizden eşler, davarlardan da çiftler va-
rinin şer'an da benzer olmasını talep etmiştir. retti. Sizleri bu tarzda türetip-yayıyor. O'nun
Bunun gibi yaratılış olarak zıt olanların şer'an benzeri gibi olan hiçbir şey yoktur. O, işitendir,
benzemesini yasaklamıştır. Bu, O'nun adalet görendir."  1
ve hikmetinin gereğidir. O'nun yaratıcılığında-
ki büyüklük ve azametini anlamayanlar O'nun "Yaratmayı başlatan, sonra onu iade edecek
şeriatının mükemmelliğini de anlayamazlar. olan O'dur; bu O'na göre pek kolaydır. Gökler-
Kendisinin emreden, nehyeden ve kanun yapıcı de ve yerde en yüce misal O'nundur. O, güçlü
ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir."  2
oluşunu anlattığı ayetlerinin bağlamında yara-
tıcı oluşuna vurgu yapması, bu sırra bina edilir. "Ve hiçbir şey O'nun dengi değildir."  3
Yaratan kimse, varlığı en iyi bilen de O'dur. Öy-
leyse onları yoktan varettiği gibi, onların deva- • İnsanın hayvana benzemesi yasaklanmıştır.
mını ve salahını en iyi bilecek olan O'dur. Bu da Yaratılışta zıt olan iki varlığın benzeşmesi
O'nun mükemmel kanunlarına teslim olmayı kâinatın, düzenin bozulmasıdır ve fesattır.
gerektirir.
Allah Rasûlü: "Namazda köpeğin ik'a yaptığı
Bu noktayı izah ettikten sonra; bazı şeylerin
benzeşmesini yasaklaması onların varlık olarak 1. 42/Şura, 11
benzeşmelerinin mümkün olmayacağındandır. 2. 30/Rum, 27
Safer
1434
Varlıkta zıt olanları benzeştirmeye çalışmak, ha- 3. 112/İhlas, 4

Ocak’13 • SAYI: 12

3
gibi ik'a yapmaktan nehyetti."  4 "Sakallarınızı uzatın, bıyıklarınızı kısaltın
Mecusilere muhalefet edin."  10
Allah Rasûlü: "Sizden biri parçalayıcı hayvan-
lar gibi secdede kollarını yere koymasın."  5 "Allah Rasûlü benim üzerimde elbise gördü
bana: 'Muhakkak bu kâfirlerin elbisesidir bunu
Allah Rasûlü: "Köpeğin kusup kustuğunu ye- giyme.' dedi."  11
mesi gibi hibesinden dönmesin."  6
"Yahudi ve Hristiyanlar saç sakal boyamazlar
• Kadının erkeğe, erkeğin kadına benzemesi onlara muhalefet edin."  12
yasaklanmıştır. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sel-
lem: "Allah Yahudi ve Hristiyanlara lanet etsin, on-
lar Peygamberlerinin kabirlerini mescit edindi-
"Allah erkeklerden kadına, kadınlardan erke- ler."  13
ğe benzemeye çalışanlara lanet etmiştir."  7
Aişe annemiz radıyallahu anha bu hadisi rivayet
buyurdu. Çünkü Allah kadını ve erkeği farklı ettikten sonra: "Yaptıklarından sakındırmak
yaratmıştır. Cinslerden birinin diğerine ben- için" demiştir.
zemeye çalışması, Allah'ın takdirine ve seçi-
mine itirazdır. Ve tüm insanlığın huzu- Bu konuya daha çok örnek verebili-
runun bozulmasıdır. riz. Ancak bu kadarla iktifa ediyoruz.
Allah ve Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem her
Bunun gibi Allah subhanehu ve teâlâ konuda onlara muhalefeti emret-
Müslüman'ın kâfire benzemesini miş, onlara benzemeyi yasakla-
de yasaklamıştır. İslam'daki Allah mıştır. Bunun birçok hikmeti
en genel ve kapsamlı yasak- vardır. Ancak bunlardan İs-
gündem

ve Rasûlü
lardan biri budur. İnançta, her konuda onlara lam açısından en önemlisi,
giyimde, süste, konuş- muhalefeti emretmiş, onlara Müslümanlar içinde en
benzemeyi yasaklamıştır. Bunun
mada ve hayatın birçok hikmeti vardır. Ancak tehlikeli olanı; 'Zahir-
her alanında onlara bunlardan İslam açısından en de benzemenin, kalpte
benzemek yasaklan- önemlisi, Müslümanlar içinde sevgi oluşturmasıdır.'
mıştır. Çünkü iki zıddın en tehlikeli olanı; 'Zahirde
benzemeye çalışması, yerin benzemenin, kalpte sevgi Kâfirlere sevgi beslemek
ve göğün fesada uğramasıdır. oluşturmasıdır.' kesin bir dille yasaklanmıştır.
Allah ile insan, kadın ile erkek, Bu, iman ve akidenin en sağ-
insanla hayvan nasıl farklıysa ve lam bağı olan 'Vela-Bera', 'Dostluk-
benzemeleri fesatsa hak ile batılda Düşmanlık' ilkesine aykırıdır.
öyledir. Hak ve ehli ile batıl ve ehli
iki zıt kutuptur. Benzemeleri müm- Vela-bera akidesi anlaşılmadan,
kün değildir. Birinin kaynağı Allah subhane- kâfirlere benzeme meselesinin anlaşıl-
hu ve teâlâ, diğerininki şeytandır. Biri ulvî, biri ması mümkün değildir. İnsanların onlara
süflîdir. benzemede bu kadar rahat olması, bu inancın
kalplerden silinmesindendir.
"Kim bir kavme benzerse o da onlardandır."  8
Evet, insan sevmediğine benzemeye çalış-
"Sakallarınızı uzatın, bıyıklarınızı kısaltın maz. Bu hepimizin ortak kabulüdür. Bugün
müşriklere muhalefet edin."  9 insanlar sanatçı, futbolcu veya şarkıcı gibi fesat
önderlerine benzemeye çalışıyorsa bu onlara
olan suflî sevgilerinden ve onların hayat biçim-
lerinden razı olmalarındandır. Allah'a sığını-
4. Müslim
5. Müslim
6. Muttefekun Aleyh 10. Müslim, Ebu Hureyre'den.
7. Buhari, Ebu Davud 11. Müslim, Abdullah b. Amr'dan.
8. Ahmed, Ebu Davud 12. Muttefekun Aleyh, Ebu Hureyre'den.
9. Muttefekun Aleyh 13. Buhari, Müslim

4
rız. Bundan daha tehlikeli bir durum olamaz.
Allah'ın nefret ettiği, lanet edip, gazabını hak
kıldığı insanlara ve onların hayatlarına sevgi,
içinde iman olan bir kalpte bulunmaz. Onları
sevdikçe onlara benzemeye çalışıyorlar, onlara
benzedikçe onlara olan sevgileri artıyor.

Bir kavme benzeyenin onlardan olması bu


manaya işaret eder. Çünkü zahirde onlara ben-
zeyen, onlara karşı kalbinde sevgi hissedecektir.
Bu da benzemeye çalışanı onlardan kılacaktır.
Allah'ı, Rasûlü'nü ve müminleri seven, onları
dost edinen onlardandır. Vela/Dostluk, Bera/Düşmanlık
Her din, öğreti, felsefe veya ideolojinin doğ-
"Allah'a ve ahiret gününe iman eden hiçbir ka- rularını öğretme metodu vardır. İslam, vermek
vim (topluluk) bulamazsın ki, Allah'a ve elçisi- istediği genel manaları kavramlaştırır. Başlıklar
ne başkaldıran kimselerle bir sevgi (ve dostluk) haline getirir. Daha sonra örnekler, yaşanmış
bağı kurmuş olsunlar; bunlar, ister babaları,
hadiseler, kavramları kabul eden insanlarda
ister çocukları, ister kardeşleri, isterse kendi aşi-
retleri (soyları) olsun."  14 ortaya çıkması gereken özellikler şeklinde içini
doldurur.
"Onlardan çoğunun inkara sapanlarla dost-
luklar kurduklarını görürsün. Kendileri için İslam'ın sevgi ve buğz anlayışı vardır. Kim-
nefislerinin takdim ettiği şey ne kötüdür. Allah leri sevip, kimlere buğz edeceğiz? Sevginin ve
onlara gazaplandı ve onlar azapta ebedi kala- nefretin nedenleri nelerdir?
caklardır. Eğer Allah'a, Peygambere ve ona in-
dirilene iman etselerdi, onları dostlar edinmez- Hayat sevgi ve nefret üzere kuruludur. Tüm
lerdi. Fakat onlardan çoğu fasık olanlardır."  15 davranışlarımızı bu iki duygu belirler! İslam,
hayatın bu önemli meselesini Vela ve Bera veya
Şeyhu'l-İslam İbni Teymiyye: 'Zahirde ben- muvalat ve mu'adat kavramları üzerinden an-
zeşme kalpte sevgi oluşmasına neden olur. İçeride- latmıştır.
ki muhabbetin zahirde benzeşmeye neden olduğu
gibi buna duygu ve tecrübe de şahitlik eder."  16 Vela
Lügat olarak 'v-l-y' kökündendir. 'Veliy' keli-
İbni Mesud radıyallahu anh: "Kalp kalbe benzeme-
mesinin özü yakınlıktır. Bir şeyin bir şeye be-
dikçe, elbise elbiseye benzemez." 17 diyerek bu nok-
densel veya duygusal yakınlığıdır. Allah Rasûlü
taya işaret etmiştir.
sallallahu aleyhi ve sellem yemek yiyen birine: "Kul mim-

İşte böyle! Kâfirler gibi eğlenen, onların ma yeliyke" (Yakınından/önünden ye) demiştir.
 18

bayramlarını bayram bilen, onlar gibi giyinince Yakınlığın temeli de sevgidir. İnsanın sevmesi
güzelleştiğini düşünen insanların bu zahiri hal- ve sevgisi nedeniyle ona en güzel şekilde kulluk
leri, kalplerinin onların kalpleriyle aynı olma- edenlere kullanıyoruz.
sındandır. Yani mesele harflerle ifade edilince
Öz manası bu olan dost/veli kelimesi şu ma-
basit olsa da, hakikatte çok tehlikelidir. Biz de
nalarda kullanılmıştır:
bu noktadan yola çıkarak kâfirlere benzemenin
temel nedeni olan 'Vela-Bera' (dostluk-düşman-
lık) akidesini incelemeye çalışalım. Sevgi
"Ey iman edenler benim düşmanlarımı ve si-
zin düşmanlarınızı dostlar/veliler edinmeyin!
Siz onlara sevgi besliyorsunuz, oysa onlar size
indirileni inkâr ettiler."  19
14. 58/Mücadele, 22
15. 5/Maide, 80-81
Safer
16. İktida Sıratı'l-Mustakîm, 488. 18. Buhari, Müslim 1434
17. Musannaf, Ebi Şeybe. 19. 60/Mümtehine, 1

Ocak’13 • SAYI: 12

5
Ayet müminleri kâfirleri dost edinmekten, İlk ayette insanlardan bazısının şeytana tabi
onlarla velayet kurmaktan men etmiş, hemen olduğu, ikinci ayet ise: "Kim onu veli edinirse/
devamında bundan kast edilenin sevgi besle- tabi olursa" şeklinde gelmiştir. Yani tabi olma
mek olduğunu ifade etmiştir. tevelli/vela kelimesiyle ifade edilmiştir.

"Ey iman edenler, eğer imana karşı inkarı se- İşleri İdare Etme
vip-tercih ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşle-
rinizi veliler edinmeyin. Sizden kim onları veli
İslam, yöneticilere 'Veliyyu'l-Emir' demiştir.
edinirse, işte bunlar zulmeden kimselerdir."  20
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem:
"De ki: 'Eğer babalarınız, çocuklarınız, kardeş-
leriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, "Allah'ım kim benim ümmetimin işinden bir
az kar getireceğinden korktuğunuz ticaret ve şeye yönetici/veli olurda onlara kolaylık sağlar-
hoşunuza giden evler, sizlere Allah'tan, O'nun sa, sen de onun işlerini kolaylaştır, kim de zor-
Rasûlü'nden ve O'nun yolunda cihad etmekten laştırırsa sen de ona zorlaştır."  26
daha sevimli ise..." 21
Yine bu manada 'Veliyyu'l-Yetim' tabiri var-
İlk ayette (Tevbe 23) kâfirleri dost/veli dır. Anne babası olmayan çocuğun malını koru-
ma, terbiyesiyle ilgilenme, onun ihtiyaçlarını ve
“İnsanlar- edinmek yasaklanmıştır. İkinci ayet-
te (Tevbe 24) yasaklanan dost- durumunu sevk ve idare etme denir.
dan kimi,
luğun "Onların daha sevimli"
Allah hakkında olması olduğu belirtilmiştir.
Ya da 'Veliyyu'l-Mer'a' (kadının velisi) ise;
bilgisi olmaksızın nikâh esnasında kadının evlenme işinde söz
sahibi olanlar hakkında kullanılmıştır. Bu ilk
tartışır durur ve her Yardım
dereceden akraba olacağı gibi, bunlardan biri-
azgın-kaypak şey- "Onların Allah'tan başka nin hayatta olmadığı zaman İslamî yönetici de
tanın peşine düşer. kendilerine yardım edecek olabilir.
velileri/dostları yoktur."  22
Ona yazılmıştır: Kim
onu veli edinirse, "Hayır, sizin mevlanız Akrabalık Bağı
şüphesiz o (şeytan) Allah'tır. O, yardım edenlerin "Her kim haksız yere öldürülürse velisine/ak-
en hayırlısıdır."  23 rabasına yetki vermişizdir."  27
onu şaşırtıp-sap-
tırır ve onu çılgın Allah Rasûlü sallallahu aleyhi Bu manaların birçoğunu barındırdığı için;
ateşin azabına ve sellem sevgi ve yardım ma-
nasını burada bulunduracak Allah'a subhanehu ve teâlâ el-Mevla, el-Veliy den-
yöneltir."
şekilde Ali'ye radıyallahu anh şöyle miştir.
(22/Hac, 3-4)
demiştir:
"Allah müminlerin velisidir."  28
"Allah'ım onu dost/veli edineni sen de dost
edin."  24 "O, Allah sizin mevlanızdır."  29

Çünkü Allah subhanehu ve teâlâ dostlarına yakın-


Tabi Olma/İtaat Etme
dır. Onların yardımcısıdır ve onları sever. Tüm
"İnsanlardan kimi, Allah hakkında bilgisi kâinatın mutlak idarecisi olduğu gibi, O'nun
olmaksızın tartışır durur ve her azgın-kaypak
emirlerine de tabi olunur.
şeytanın peşine düşer. Ona yazılmıştır: Kim onu
veli edinirse, şüphesiz o (şeytan) onu şaşırtıp-
Yine bu manaları toplayan bir ayet de şudur:
saptırır ve onu çılgın ateşin azabına yöneltir."  25
"Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar birbir-
20. 9/Tevbe, 23 lerinin velileridirler. İyiliği emreder, kötülükten
21. 9/Tevbe, 24
22. 42/Şura, 46 26. Müslim
23. 3/Âl-i İmran, 150 27. 17/İsra, 33
24. İbni Mace 28. 2/Bakara, 257
25. 22/Hac, 3-4 29. 22/Hac, 78

6
sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı
verirler ve Allah'a ve Rasûlü'ne itaat ederler.
İşte Allah'ın kendilerine rahmet edeceği bunlar-
dır. Şüphesiz Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm
ve hikmet sahibidir."  30

"Münafık erkekler ve münafık kadınlar, ba-


zısı bazısındandır; kötülüğü emrederler, iyilik-
ten alıkoyarlar, ellerini sımsıkı tutarlar. Onlar
Allah'ı unuttular; O da onları unuttu. Şüphesiz,
münafıklar fıska sapanlardır."  31

Müminler beraber yaşar, cemaattirler. Elele


Allah'a bir olarak iman edinceye kadar ebedi bir
verirler. Sevgi ve hüzünde, bir bedenin azaları düşmanlık ve bir kin baş göstermiştir.' "  33
gibi birbirlerine bağlıdırlar. Bir duvarın tuğlala-
rı gibi kenetlenmişlerdir. Her biri bir diğer kar- Ayette tevhid imamının ve arkadaşlarının
deşiyle vardır. İşte bu manalardan dolayı 'Bir- müşriklere tavrı 'Teberri-beri olma' kelimesiyle
birlerinin velisi/dostudurlar…' tanımı müminler ifade edilmiştir.
için kullanılır.
"Hani İbrahim babasına ve kendi kavmine
Münafıklar da çirkinlik ve masiyette yar- demişti ki: 'Şüphesiz ben, sizin taptıklarınızdan
dımlaştıkları, birbirlerine destek olmaları hase- uzağım. (Ancak) Beni yaratan başka. İşte O
biyle dostturlar… beni hidayete yöneltip-iletecektir.' "  34

Bera İbrahim aleyhisselam babası ve kavminden, on-


Uzaklaşmak, uzak olmak manasındadır. ların inanç ve şirklerinden uzak olduğunu 'beri
Hastalıktan kurtulana 'beriun' denir. Bir kavmi olma' lafzıyla ifade etmiştir. Allah Rasûlü
sallallahu
aleyhi ve sellem:
terk edip uzaklaşana 'beri oldu' denir. Araplar
'leylatu'l-berae' derler. Ay güneşten uzaklaşır, bu
"Allah'ım Halid'in yaptığından beriyim."  35
kamerî ayların ilk günüdür. 'Sûratu'l-berae' Tev-
be suresinin bir adıdır. Nedeni surenin başında buyurmuştu. Halid bin Velid radıyallahu anh haksız
geçen: yere insanları öldürmüştü. Bunun üzerine Allah
Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem onun bu fiilini tasvip
"Ve büyük Hacc (Hacc-ı Ekber) günü, Allah'tan
etmediğini ifade etmek için: "Onun yaptığından
ve Rasûlü'nden insanlara bir duyuru: Kesin ola-
rak Allah, müşriklerden uzaktır, O'nun Rasûlü beriyim" demiştir.
de. Eğer tevbe ederseniz bu sizin için daha ha-
yırlıdır; yok eğer yüz çevirirseniz, bilin ki Allah'ı Bu örnek kullanımlardan anlıyoruz ki vela/
elbette aciz bırakacak değilsiniz. İnkar edenleri dostluk, bera/düşmanlık kavramları kalbî ve
acı bir azapla müjdele."  32 bedenî olmak üzere iki kısımdır;

ayetidir. Ayet, Allah ve Rasûlü'nün müşrikler- Kalpte olan: Sevgi ve buğzdur. Bunlar kal-
den beri/uzak olduğunu bildirmiştir. İbrahim bin amelidir.
aleyhisselam kavmine bakın ne demiştir.
Organlarla alakalı olan: Sevginin gereği
"İbrahim ve onunla birlikte olanlarda size gü- olarak beraberlik, yardım, tabii olma, itaat, ya-
zel bir örnek vardır. Hani kendi kavimlerine kınlık ve alakadır.
demişlerdi ki: 'Biz, sizlerden ve Allah'ın dışında
taptıklarınızdan gerçekten uzağız. Sizi (artık) Buğz ve nefretin gereği olarak uzak olma,
tanımayıp-tekfir ettik. Sizinle aramızda, siz düşmanlık, karşısında yer almaktır.

30. 9/Tevbe, 71 33. 60/Mümtehine, 4


Safer
31. 9/Tevbe, 67 34. 43/Zuhruf, 26-27 1434
32. 9/Tevbe, 3 35. Buhari

Ocak’13 • SAYI: 12

7
Ayetlerde ve hadislerde 'dostturlar', 'onları Asırlardır atalarımızdan bize nakledilen, uğ-
dost edinmeyin' vb. ifadeler bu manaları kapsa- runa savaşıp fedakârlıklar yaptığımız, bizi ve
maktadır. varlığımızı temsil eden ilahlarımıza bir şeyler
söylüyor. Korktukları buydu. Bunlara evet de-
Vahyin Rehberliğinde yince çok şey kaybedeceklerdi. Yıllardır kutsa-
Vela Bera Akidesi dıkları ataları cehennem kütüğü olacak, ibadet
ettikleri ilahlar birer taş parçasına dönecekti.
Allah Rasûlü'nden sallallahu aleyhi ve sellem önce in- İnsanlar onlara gülecekti! Bunca zamandır siz
sanlık koyu bir cahiliye yaşıyordu. Şirkin ve ce- ve atalarınız yanlış yapıyordunuz demek! Lider-
haletin bozduğu kavramların başında dostluk/ lik, övündükleri değerler hepsi ama hepsi yok
düşmanlık geliyordu. İnsanlar tevhid imamının olacaktı. Ya dostluklar, ticaret ve anlaşmalar?
öğretilerini tahrif ettikleri gibi, onun sevgi ve Herşey bu değerler üzerine kuruluydu. Lat nasıl
nefretteki eşsiz örnekliğini küfürle örtmüşlerdi. da onları bağlıyordu. Menat etrafında sorunla-
rını çözdükleri bir kehanet yuvasıydı. Bu kor-
O topraklar İbrahim'i aleyhisselam görmüştü.
kularla boğuşurken, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi
ve sellem onları can evinden vuruyordu. 'Evet'
O İbrahim ki onun sevgi ve nefreti
Allah içindi. İmanın en sağlam bağını o diyordu. 'Anladığınız gibi. Tüm dostluklar
ayağımın altındadır, tek dostluk Allah ve
temsil ediyordu. Allah'a olan sevgi-
O'na bağlı olan şeyleredir. O'nun sub-
si, O'na kulluk etmeyenlere olan hanehu ve teâlâ dışındaki meşrutiyet,
kini ile 'Halil' olmuştu. 'Hullet' O'nda olmayan her şey batıldır
bir şeyin bir şeye karışması, ve ben ' ' diyorum.' İbrahim'in
onda erimesiydi... İnsanlar Günümüz cahiliyesi önce milletinden yüz çevirmiş
artık kabile bağlarına göre bir şeyleri kutsuyor, sonra o sefihler, öylece kalmıştı.
gündem

sevip düşmanlık ediyor- uydurulmuş kutsallara göre dost


Onlar onu sallallahu aleyhi ve
du. İnanç bağı gözetilmi- ve düşman ediniyorsa; o günün
sellem vazgeçirmeye çalıştık-
cahiliye insanları da öyleydi.
yordu. Günümüzde olduğu ça, yeni ayetler iniyor ve bu
gibi bayrak, toprak, ırk ve imanları pekiştiriyordu.
memleket bağı sevgi ve dost-
lukta esas halini almıştı. Nasıl Öyleyse vela-bera inan-
günümüz cahiliyesi önce bir şey- cı kelime-i tevhidin kapsadığı en
leri kutsuyor, sonra o uydurulmuş kut- belirgin manalardandır. Kendi el-Hak,
sallara göre dost ve düşman ediniyorsa; o öğretileri hak, yolu ve mesajları hak olan
günün cahiliye insanları da öyleydi. Nasıl Allah subhanehu ve teâlâ afaki ve vakıayla ilgisi
olmasın ki? İlk cahiliyenin kaynağı da şeytanın olmayan şeylere ' ' dedirtecek değildi ya! Bu
fısıldamalarıydı. dine ilk adımla kalpte oluşan Rabbanî duygula-
rın ağıza yansıyan ilk kelimesi ' ' idi. Önce red...
Bu karanlıkta Allah Rasûlü gelmiş ve cahi- O güne dek var olan doğrular, kurulmuş bağlar,
liyenin bu bağlarını ayaklarının altına almış- dostluklar, nefretler hepsine ' '...
tı. Dostluk ve düşmanlıkta tek kaynak ve esas,
iman bağıydı. Mekke'nin orta yerinde, tevhid Sonra ' '... Sonra Allah.. Artık ibade-
imamı, atası İbrahim aleyhisselam şiarlarını ihya tim O'na. Sevgim O'na ve O'na kulluk edenle-
ederek bağırıyordu. "Dikkat edin falan aileler re. Nefretim ' ' demeyen veya ' ' diyerek
(akrabaları) benim dostum-velim değildir. Benim O'na kulluk etmeyenlere.
dostum velim Allah ve salih müminlerdir." Bir an-
lamda kelime-i tevhidi tefsir ediyordu. Müşrik- İlk ayetler kelime-i tevhidi tefsir ediyordu.
lerin duymaya tahammül edemedikleri, korkup
endişelendikleri manaları yüzlerine vuruyordu. "Sen Rabbinin adını an. Ve her şeyden ala-
Onlar korkuyordu. Muhammed'in sallallahu aley- kanı keserek ona yönel. O doğunun ve batının
hi ve sellem davet ettiği bu kelime öyle sıradan bir Rabbidir. O'ndan başka ilah yoktur.(La ilahe
kelime değildi. Ta başında ' ' diyor, bir şeyleri illa huve) O'nu vekil edin. Sen onların dedikle-
reddediyor. Ortada biz varız ve o sallallahu aleyhi ve
sellem var. Öyleyse reddettiği biz ve değerlerimiz.

8
rine sabret ve onları güzel bir şekilde terket."  36

Müşriklerin korktuğu da buydu.


Muhammed'in sallallahu aleyhi ve sellem davet ettiği
kelimenin onları yok sayması ve bağları kopar-
masıydı. Allah indirdiği ayetlerle korkularını
körüklüyor, Allah Rasûlü ve sahabe uygula-
malarıyla vahyi tasdik ediyorlardı. Ayetler kıs-
saları anlatmaya başlamıştı. İlginç bir durum
vardı. Anlatılan her kıssanın başlangıç noktası
Muhammed'in sallallahu aleyhi ve sellem başladığı nok-
taydı. Her biri aynı şeyi söylüyordu.
yaratandan başkasına ait değildir. Akıl erdir-
"Sadece Allah'a ibadet edin O'nun dışında ilah meyecek misiniz?"  41
yoktur."  37
"O'nun dışındaki (tanrılardan). Artık siz bana,
Gün geçtikçe mesele açıklığa kavuşuyordu. toplu olarak dilediğiniz tuzağı kurun, sonra
Örnekler gösterilmeye başlanmıştı. Peygamber- bana süre tanımayın. Ben gerçekten, benim de
ler anlatılıyordu, kabul etmeyince azapla korku- Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a tevek-
tuyorlardı. Elem verici azap. Meydan okuyorlar- kül ettim. O'nun, alnından yakalayıp-denetle-
mediği hiçbir canlı yoktur. Muhakkak benim
dı…
Rabbim, dosdoğru bir yol üzerinedir (dosdoğru
yolda olanı korumaktadır). Buna rağmen yüz
"(Babası) Demişti ki: 'İbrahim, sen benim ilah-
çevirirseniz, artık size kendisiyle gönderildiğim
larımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer (bu tutu-
şeyi tebliğ ettim. Rabbim de sizden başka bir
muna) bir son vermeyecek olursan, andolsun,
kavmi yerinize geçirir. Siz O'na hiçbir şeyle za-
seni taşa tutarım; uzun bir süre benden uzaklaş,
rar veremezsiniz. Doğrusu benim Rabbim, her-
(bir yerlere) git.' "  38
şeyi gözetleyip-koruyandır.' "  42
"Onlara rahmetimizden armağan(lar) bağış-
"Onunla birlikte iki genç de zindana girmişti.
ladık ve onlar için yüce bir doğruluk dili ver-
Biri: 'Ben (rüyamda) kendimi şarap sıkıyorken
dik."  39
gördüm.' dedi. Öbürü: 'Ben de kendimi başı-
" 'Ey Şuayb' dediler. 'Senin söylediklerinin ço- mın üstünde ekmek taşıyorken gördüm; kuş da
ğunu biz kavrayıp anlamıyoruz. Doğrusu biz ondan yemekteydi' dedi. Bunun yorumundan
seni içimizde zayıf biri görüyoruz. Eğer yakın- bize haber ver. Doğrusu biz seni, iyilik yapan-
çevren olmasaydı, gerçekten seni taşa tutar-öl- lardan görmekteyiz. Dedi ki: 'Size rızıklanaca-
dürürdük. Sen bize karşı güçlü ve üstün değilsin.' ğınız bir yemek gelecek olsa, ben mutlaka size
Dedi ki: 'Ey kavmim, sizce benim yakın-çevrem, daha gelmeden önce onun ne olduğunu haber
Allah'tan daha mı üstündür ki, O'nu arkanız- veririm. Bu, Rabbimin bana öğrettiklerindendir.
da-unutuluvermiş (önemsiz) bir şey edindiniz. Doğrusu ben, Allah'a iman etmeyen, ahireti de
Şüphesiz benim Rabbim, yapmakta oldukları- tanımayanların ta kendileri olan bir topluluğun
nızı sarıp-kuşatandır. Ey kavmim, bütün yapa- dinini terk ettim. Atalarım İbrahim'in, İshak'ın
bileceğinizi yapın; şüphesiz, ben de yapacağım. ve Yakub'un dinine uydum. Allah'a hiçbir şeyle
Kime aşağılatıcı azap gelecek ve yalancı kimdir, şirk koşmamız bizim için olacak şey değil. Bu,
yakında bileceksiniz. Siz gözetleyip durun, ben bize ve insanlara Allah'ın lütuf ve ihsanından-
de sizinle birlikte gözetleyeceğim.' "  40 dır, ancak insanların çoğu şükretmezler.' "  43

"Ey kavmim, ben bunun karşılığında sizden Bu ayetler tek dostun, vekilin yardımcı ve
hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim, beni güç sahibinin Allah olduğunu öğütlüyordu.
Yanlarında bundan az, ama bu bağla dost olmuş
müminleri, bazen tek bir insanın meydan oku-
36. 73/Müzzemmil, 8-10
37. 23/Mü'minun, 23
38. 19/Meryem, 46 41. 11/Hud, 51
Safer
39. 19/Meryem, 50 42. 11/Hud, 55-57 1434
40. 11/Hud, 91-93 43. 12/Yusuf, 36-38

Ocak’13 • SAYI: 12

9
masını resmediyordu. İnançtaki bu net ayrışma laması babaların işkencesi onları etkilemiyor-
artık başka kelimelerle ifade ediliyordu. 'Sizden du. Düne kadar uysal, ailelerine bağlı yaşayan
ve Allah'ın dışında ibadet ettiklerinizden itizal et- gençler dahi inanç konusunda tavır alıyorlardı.
mek.' Yaşanılan her an ağızdan dökülen ve tevhidin
ilk adımı olan ' 'nın tefsiriydi.
Ve Ashab-ı Kehf anlatılmaya başlandı. Ma-
ğaralarda yaşama pahasına da olsa müşrikleri Konumuzun da bir parçası olan 'kafirlere
terk etmekten söz ediliyordu. benzeme' ve bunun gibi kafirlerle ilişkileri dü-
zenleyen hükümlere bakıldığında dostluk-düş-
"Onların kalpleri üzerinde (sabrı ve kararlılı- manlık akidesi daha iyi anlaşılacak. Onlardan
ğı) rabtetmiştik; (Krala karşı) Kıyam ettiklerin- ve inançlarından sözlü olarak ayrışma, bedensel
de demişlerdi ki: 'Bizim Rabbimiz, göklerin ve
ayrılma hicret, onları taklit etmeme ve benze-
yerin Rabbidir; İlah olarak biz O'ndan başka-
meme suretiyle özgün bir İslamî kimlik oluştur-
sına kesinlikle tapmayız, (eğer tersini) söyleye-
cek olursak, andolsun, gerçeğin dışına çıkarız. ma ve cihad... O neslin asırların ezildiği bu so-
Şunlar, bizim kavmimizdir; O'ndan başkasını rumlulukları severek yerine getirmesi vela ve
ilahlar edindiler, onlara apaçık bir delil ge- bera akidesini kelime-i tevhidin parçası ola-
tirmeleri gerekmez miydi? Öyleyse Allah'a rak görmeleriydi. İslam'ın insanlara yükle-
karşı yalan uydurup iftira düzenden diği her sorumluluk öncesinde inancın/
daha zalim kimdir?' (İçlerinden biri akidenin etkisi vardır. Önce inancı
demişti ki:) 'Madem ki siz onlardan yerleştirip sonra o inancın insana
ve Allah'tan başka taptıklarından kolaylaştıracağı sorumluluğu yük-
kopup-ayrıldınız, o halde, (dağ- ler. Ve sorumlulukların altından,
lara çekilip) mağaraya sığının o inanç olmadan kalkmak
da Rabbiniz size rahmetinden
gündem

imkansızdır.
(bolca bir miktarını) yaysın
ve işinizden size bir yarar O neslin asırların ezildiği Dostluk/vela, düş-
kolaylaştırsın.' "  44 bu sorumlulukları severek manlık/bera akidesi
yerine getirmesi vela ve bera
de böyledir. İslam'ın
Müşrikler bu akidesini kelime-i tevhidin
parçası olarak görmeleriydi. emredip, nehyetmek
ayetlerin tesirini görme-
suretiyle bizleri sorumlu
ye başlamıştı. Allah Rasûlü
tuttuğu çoğu şeyin temeli-
aynı cümlelerle meydan oku-
dir. Ondan dolayı bu akide
yor, onlarla dostluk bağının
insanlara anlatılmalı, kelime-i
olmadığını, tek dostun Allah ve
tevhidin bir parçası olarak nesillere
müminler olduğunu söylüyordu.
öğretilmelidir. Aksi halde insanların
"Allah'tan başka taptıklarınız sizler bu akideye bağlı sorumluluklarını
gibi kullardır. Eğer doğru iseniz, hemen yerine getirmelerini istemek, temennî
onları çağırın da size icabet etsinler. Onların olmaktan öteye geçmez.
yürüyecek ayakları var mı? Ya da tutacakla-
rı elleri mi var? Veya görecek gözleri mi var? Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem ashabına:
Yoksa işitecek kulakları mı var? De ki: 'Ortak "İmanın en sağlam bağı/kulpu Allah için dost edin-
koştuklarınızı çağırın, sonra bir düzen (tuzak) mek, Allah için düşmanlık etmek, Allah için sevip,
kurun da bana göz bile açtırmayın. Hiç şüphe- onun için buğz etmektir."  46
siz, benim velim kitabı indiren Allah'tır ve O
salihlerin koruyuculuğunu (veliliğini) yapıyor. "Kim Allah için sever, Allah için buğz eder, Al-
O'ndan başka taptıklarınız ise size yardıma güç lah için verir, onun için men ederse imanı ke-
yetiremezler, kendilerine de.' "  45 male erer."  47 dedi.

Allah Rasûlü'nün yanında bulunanlar da Dostluk ve düşmanlığın inanç esasına bağlı


aynı yönde hareket ediyorlardı. Annelerin ağ- olması insanla Rabbi arasında sağlam bir bağ

44. 18/Kehf, 14-16 46. Ahmed, Ebu Davud


45. 7/Araf, 194-197 47. Ebu Davud

10
oluşturmasıdır. Bundan dolayı İslam'da 'urve-i
“İmanın en
vuska' kelime-i tevhidin ve Allah'ın dostluğu-
sağlam
nun siyakında zikredilmiştir. bağı/
kulpu Allah
"Dinde zorlama (ve baskı) yoktur. Şüphesiz, için dost
doğruluk (rüşd) sapıklıktan apaçık ayrılmıştır. edinmek,
Allah için
Artık kim tağutu tanımayıp Allah'a inanırsa,
düşmanlık
o, sapasağlam bir kulba yapışmıştır; bunun etmek,
kopması yoktur. Allah, işitendir, bilendir. Al- Allah için
lah, iman edenlerin velisi (dostu ve destekçisi) sevip, onun
dir. Onları karanlıklardan nura çıkarır; inkar için buğz
edenlerin velileri ise tağuttur. Onları nurdan etmektir."
(Ahmed, Ebu
karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar, ateşin halkı- Davud)
dırlar, onda süresiz kalacaklardır."  48 hicret edinceye kadar, sizin onlara hiçbir şeyle
velayetiniz yoktur."  52
İlk ayette Allah 'urve-i vuska'yı anlatıyor.
O'nun ilk şartı tağutu inkardır. Allah'a karşı "İnkar edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz
haddini aşan, O'nun sıfatlarının kendinde ol- bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez
duğunu iddia eden veya verilen canlı-cansız ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve bü-
tüm tağutların reddi ve Allah'a imandır ilk şart. yük bir bozgunculuk (fesat) olur."  53
Bir sonra ki ayet: "Allah iman edenlerin dostu/
"Çünkü onlar, Allah'tan (gelecek) hiçbir şeyi
velisidir." 49 diyerek başlıyor. O sağlam kulp, kop-
senden savamazlar. Şüphesiz zalimler, birbirle-
mayacak bağ; kelime-i tevhid yani Allah'ın subha- rinin velisidirler. Allah ise, muttakilerin velisi-
nehu ve teâlâ dost olmasıdır.
dir."  54
Şimdi vahyin bu inancı Müslümanlara nasıl Bu ayetler ve buna bağlı nebevî öğretiler İs-
yerleştirdiğine bakalım: lam'daki dostluk anlayışının temelini iman ve
küfür kavramının oluşturduğunu gösterir. Mü-
1. Müminler müminlerin, kafirler de ka-
minler müminlerin dostudur. Onları dost kılan
firlerin dostudur
tek bağ imandır. Aynı Allah'a iman ediyor oluş-
"Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar birbir- ları onları dost kılmıştır.
lerinin velileridirler. İyiliği emreder, kötülükten
sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı Kafirler ise birbirlerinin dostudur. Mümin-
verirler ve Allah'a ve Rasûlü'ne itaat ederler. ler tek ümmet oldukları gibi kafirler de tek mil-
İşte Allah'ın kendilerine rahmet edeceği bunlar- lettir. Ve bu dostluğun bağı küfür/nifak/şirktir.
dır. Şüphesiz, Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm Onları dost kılan Allah hakkında ortak olduk-
ve hikmet sahibidir."  50 ları çarpık inançlarıdır.

"Münafık erkekler ve münafık kadınlar, ba- Aralarında bazı sorunlar yaşamış olsalar da
zısı bazısındandır; kötülüğü emrederler, iyilik- söz konusu İslam olduğunda kafirlerin çekiş-
ten alıkoyarlar, ellerini sımsıkı tutarlar. Onlar melerini erteleyip İslam alemine seferler dü-
Allah'ı unuttular; O da onları unuttu. Şüphesiz, zenlemesi bu hakikatin tezahürüdür. Küfür tek
münafıklar fıska sapanlardır."  51 millettir ve birbirlerinin dostudurlar.
"Gerçek şu ki, iman edenler, hicret edenler ve Aralarında örülen yapay sınırları her türlü
Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad ezayı göze alarak aşan ve batının konforuna do-
edenler ile (hicret edenleri) barındıranlar ve
ğunun çilesini tercih eden muvahhidler de aynı
yardım edenler, işte birbirlerinin velisi olanlar
bunlardır. İman edip hicret etmeyenler, onlar hakikatin tezahürüdür.

48. 2/Bakara, 256-257


49. 2/Bakara, 257 52. 8/Enfal, 72
Safer
50. 9/Tevbe, 71 53. 8/Enfal, 73 1434
51. 9/Tevbe, 67 54. 45/Casiye, 19

Ocak’13 • SAYI: 12

11
Müminler tek ümmettir ve birbirlerini dos- kafirlerle birlikte olma.' (Oğlu) Dedi ki: 'Ben bir
tudurlar… dağa sığınacağım, o beni sudan korur.' Dedi ki:
'Bugün Allah'ın emrinden, esirgeyen olan (Al-
Bunun nedeni ise; "Allah'ın iman edenlerin lah)dan başka bir koruyucu yoktur.' Ve ikisinin
velisi" olması, kafirlerin velisinin ise tağutlar ol- arasına dalga girdi, böylece o da boğulanlardan
masıdır. Allah'ın velayetine sahip olan mümin- oldu."  56
ler ancak meşruiyetini Allah'tan subhanehu ve teâlâ
alan şeylere dost/veli olabilirler. Çünkü dostluk Bunun üzerine Nuh aleyhisselam Rabbine;
hususunda Allah'ın meşruiyet verdiği tek bağ
"Nuh, Rabbine seslendi. Dedi ki: 'Rabbim,
iman bağıdır. şüphesiz benim oğlum ailemdendir ve Senin
vaadin de doğrusu haktır. Sen hakimlerin ha-
Kafirler ise; Allah'a nankördürler. O'nunla kimisin.' "  57
kurabilecekleri bağları küfürle örtmüşlerdir.
O'na giden tek yolu parçalamış, şirkle taksim Allah subhanehu ve teâlâ cevap olarak:
etmişlerdir. Zatında ve sıfatlarında tek ve or-
tağı olmayan Allah'la subhanehu ve teâlâ müşrik "Dedi ki: 'Ey Nuh, kesinlikle o senin ailen-
arasında bağ yoktur. Hem onlar severken den değildir. Çünkü o, salih olmayan bir iş
Allah için sevmiyor, nefret ederken Al- (yapmıştır). Öyleyse hakkında bilgin ol-
lah için nefret etmiyorlar. Onların mayan şeyi Benden isteme. Gerçek-
dostluğu para, vatan, bayrak ten Ben, cahillerden olmayasın
ve bilumum taş ve çaputlar diye sana öğüt veriyorum.' "  58
üzerine kuruludur. Dostluğu Allah'ın dostu olmaları hasebiyle
maden ve bez üzere kurulu Nuh aleyhisselam:
müminler bu ulvî velayet etrafında
olanla, semavi üzere ku-
gündem

birbirlerinin dostudur. Tağuta "Dedi ki: 'Rabbim, bil-


rulu olan hangi noktada dost olmaları hasebiyle kafirler gim olmayan şeyi senden
buluşabilir? ise, bu suflî velayet etrafında istemekten sana sığınırım.
birbirlerinin dostudurlar. Ve eğer beni bağışlamaz ve
İslam'ın bu bağı tahkim ve beni esirgemezsen, hüsrana
beyanda üslubu nettir. Hiçbir uğrayanlardan olurum.' "  59
kapalılık ve anlaşılmazlık yoktur.
Eşler için de durum farklı değil-
Oğlu Nuh'un aleyhisselam yolundan yüz dir.
çevirip başka bağlar peşinde koşunca, Al-
lah subhanehu ve teâlâ onunla babası arasındaki "Allah, inkar edenlere, Nuh'un eşini ve
tüm bağları kesmiştir. Nuh'un aleyhisselam: "O be- Lut'un eşini örnek verdi. İkisi de, kullarımızdan
nim ehlimdendir." 55 demesi üzerine uyarılmış kı- salih olan iki kulumuzun nikahları altınday-
nanmıştı. Ve bu uyarı evrensel İslam cemaatine dı; ancak onlara ihanet ettiler. Bundan dolayı,
her dönem tilavet edilecek vahiy olarak indiril- (kocaları) kendilerine Allah'tan gelen hiçbir
di. Ta ki Allah'ın velayetine sahip olmayanların, şeyle yarar sağlamadılar. İkisine de: 'Ateşe di-
Müslümanla hiçbir bağı olmayacağı net anlaşıl- ğer girenlerle birlikte girin' denildi. Allah, iman
sın. Herkes bağlı olduğu toplumun parçasıdır edenlere de Firavun'un karısını örnek verdi.
Hani demişti ki: 'Rabbim bana kendi katında,
ve ona göre muamele görür. Peygamber oğlu
cennette bir ev yap; beni Firavun'dan ve onun
olsa da. Çünkü Allah'ın dostu olmaları hasebiy-
yaptıklarından kurtar ve beni o zalimler toplu-
le müminler bu ulvî velayet etrafında birbirle- luğundan da kurtar.' "  60
rinin dostudur. Tağuta dost olmaları hasebiyle
kafirler ise, bu suflî velayet etrafında birbirleri- Akraba, aşiret, toprak için de durum farklı
nin dostudurlar. değildir.
"(Gemi) Onlarla dağlar gibi dalga(lar) içinde
56. 11/Hud, 42-43
yüzüyorken Nuh, bir kenara çekilmiş olan oğ- 57. 11/Hud, 45
luna seslendi: 'Ey oğlum, bizimle birlikte bin ve 58. 11/Hud, 46
59. 11/Hud, 47
55. 11/Hud, 45 60. 66/Tahrim, 10-11

12
"(İçlerinden biri demişti ki:) 'Madem ki siz
onlardan ve Allah'tan başka taptıklarından
kopup-ayrıldınız, o halde, (dağlara çekilip) ma-
ğaraya sığının da Rabbiniz size rahmetinden
(bolca bir miktarını) yaysın ve işinizden size bir
yarar kolaylaştırsın.' "  61

" 'Sizden ve Allah'tan başka taptıklarınızdan


kopup-ayrılıyorum ve Rabbime dua ediyorum.
Umulur ki, Rabbime dua etmekle mutsuz olma-
yacağım.' Böylelikle, onlardan ve Allah'tan baş-
ka taptıklarından kopup-ayrılınca ona İshak'ı
ve (oğlu) Yakup'u armağan ettik ve her birini
Peygamber kıldık."  62 "Ey iman edenler, Benim de düşmanım, sizin
de düşmanınız olanları veliler edinmeyin. Siz
"Hani İbrahim babasına ve kendi kavmine onlara karşı sevgi yöneltiyorsunuz; oysa onlar
demişti ki: 'Şüphesiz ben, sizin taptıklarınızdan haktan size geleni inkar etmişler, Rabbiniz olan
uzağım. (Ancak) Beni yaratan başka. İşte O Allah'a inanmanızdan dolayı elçiyi de, sizi de
beni hidayete yöneltip-iletecektir.' "  63 (yurtlarınızdan) sürüp-çıkarmışlardır. Eğer siz,
Benim yolumda cihad etmek ve Benim rızamı
2. Müminlerin kafirleri dost edinmeleri aramak amacıyla çıkmışsanız (nasıl) onlara
kesin bir dille yasaklanmıştır karşı hala sevgi gizliyorsunuz? Ben, sizin gizle-
diklerinizi ve açığa vurduklarınızı bilirim. Kim
Allah subhanehu ve teâlâ müminlerin ancak mü- sizden bunu yaparsa, artık o, elbette yolun orta-
minlerle dost olacağını açıkladıktan sonra ka- sından şaşırıp-sapmış olur."  65
palılığa mahal vermemek için kafirleri dost/veli
"Kendilerine kitaptan bir pay verilenlerin sa-
edinmelerini yasaklamıştır. pıklığı satın aldıklarını ve sizin de yolu sapıtma-
nızı istediklerini görmedin mi?"  66
"De ki: 'Ey mülkün sahibi Allah'ım, dilediğine
mülkü verirsin ve dilediğinden mülkü çekip-
Allah subhanehu ve teâlâ başka bir ayetinde:
alırsın, dilediğini aziz kılar, dilediğini alçaltır-
sın; hayır senin elindedir. Gerçekten sen, herşeye
"Ey iman edenler, Yahudi ve Hristiyanları
güç yetirensin. Geceyi gündüze bağlayıp-katar-
dostlar(veliler) edinmeyin; onlar birbirlerinin
sın, gündüzü de geceye bağlayıp-katarsın; diriyi
dostudurlar. Sizden onları kim dost edinirse,
ölüden çıkarırsın, ölüyü de diriden çıkarırsın.
kuşkusuz onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler
Sen, dilediğine hesapsız rızık verirsin."  64
topluluğuna hidayet vermez."  67
İmam Taberi ayetle ilgili: 'Bunun manası: Ey
Bu ayette Allah subhanehu ve teâlâ iman sıfatıyla
müminler, onları dinlerinde dost edinmek, mü-
müminlere hitap etmiştir. Ve mutlak bir dil
minlere karşı onlara yardımcı olmak, müminle-
rin sırlarını vermek suretiyle kafirleri yardımcı ve ile: "Sizden kim onları dost edinirse o da onlar-
dayanak edinmeyin. Kim böyle yaparsa onunla dandır" diyerek konunun tehlikesini belirt-
Allah arasında bir şey kalmamıştır. Yani bu yap- miştir.
tığıyla dinden irtidat etmek ve küfre girmekle o
Allah'tan, Allah da ondan beri olmuştur.' der. İmam Taberi: 'Kim onları dost edinir ve mü-
minlere karşı onlara yardımcı olursa o onların
İbni Kesir rahimehullah; ' "Kim de bunu yaparsa" dininden ve milletindendir. Çünkü bir kişinin bir
yani kim bu nehyi işlerse o Allah'tan beri olmuş- kişiyi dost edinmesi ancak ondan, dininden ve
tur. Bu şu ayetlerdeki tehdit gibidir: "Kim de onu üzerinde olduğu şeyden razı olmasından dolayıdır.
yaparsa (onları dost edinirse dosdoğru yoldan sap- Ondan ve dininden razı olunca ona muhalif olanı
mış olur)' der. düşman edinir ve kızar. Onun hükmü onunla aynı
olur.'
61. 18/Kehf, 16
62. 19/Meryem, 48-49 65. 60/Mümtehine, 1
Safer
63. 43/Zuhruf, 26-27 66. 4/Nisa, 44 1434
64. 3/Âl-i İmran, 28 67. 5/Maide, 51

Ocak’13 • SAYI: 12

13
İmam Kurtubi rahimehullah: 'Bu şart ve cevap layacağı şekilde açıktır. Gerek lafızların delaleti,
cümlesidir. 68 Yani onları dost edinen onların Allahgerek ayetlerin siyak ve sibakı muradı anlama-
ve Rasûlü'ne muhalefet ettiği gibi o da muhalefet ya yeterlidir. Buna rağmen Allah subhanehu ve teâlâ
etmiştir. Onların düşmanlığı gerekli olduğu gibi konunun ehemmiyeti ve kalplerinde eğrilik
onları dost edinenin de düşman edinilmesi vacip olanların müteşabih olana meyilleri sebebiyle
olmuştur. Onlara ateş vacip olduğu gibi, onları bu tehditleri netleştirmiştir. Bu ayetlerde zikre-
dost edinene de vacip olmuştur. O da onlardan dilen "O da onlardandır", "Onunla Allah arasın-
yani onların ashabından olmuştur.' der. da bağ kalmamıştır" vb. ifadeler, vakıada karşı-
lığı olmayan tehditler değildir. Allah subhanehu ve
İbni Hazm rahimehullah: 'Ayet zahiri üzeredir. teâlâ
bazı örnekler üzerinden kafirlere dostlukla
Onları dost edinen onlar gibi kafirdir. Bu üzerinde
imanın aynı kalpte bulunmayacağını beyan et-
iki Müslüman'ın ihtilafa düşmeyeceği bir hakikat-
miştir.
tir.'  69 der.
"Allah'a ve ahiret gününe iman eden hiçbir
Yine Allah subhanehu ve teâlâ başka bir ayetinde:
kavim (topluluk) bulamazsın ki, Allah'a ve
elçisine başkaldıran kimselerle bir sevgi (ve
"Ey iman edenler, eğer imana karşı inka-
dostluk) bağı kurmuş olsunlar; bunlar, ister
rı sevip-tercih ediyorlarsa, babalarınızı
babaları, ister çocukları, ister kardeşleri,
ve kardeşlerinizi veliler edinmeyin.
isterse kendi aşiretleri (soyları) olsun.
Sizden kim onları veli edinirse, işte
Onlar, öyle kimselerdir ki, (Allah)
bunlar zulmeden kimselerdir."  70
kalplerine imanı yazmış ve onları
kendinden bir ruh ile destekle-
Bu ayette olay biraz daha
miştir. Onları, altlarından
hususileştiriliyor. Önceki
ırmaklar akan cennetlere
ayetlerde umumen kafirler- "Ey iman edenler, eğer
gündem

imana karşı inkarı sevip- sokacaktır; orda süresiz ola-


den, ehli kitaptan söz edi- rak kalacaklardır. Allah,
tercih ediyorlarsa, babalarınızı
liyordu. Bu ayette ise ve kardeşlerinizi veliler edinmeyin. onlardan razı olmuş,
babalar ve kardeş- Sizden kim onları veli edinirse, işte onlar da O'ndan
ler dahi olsa küfrü bunlar zulmeden kimselerdir." razı olmuşlardır.
imana tercih edenle- Bu ayette ise babalar ve kardeşler İşte onlar, Allah'ın
rin dostluğu yasaklanı- dahi olsa küfrü imana tercih eden- fırkasıdır. Dikkat edin;
lerin dostluğu yasaklanıyor. şüphesiz Allah'ın fırkası
yor.
olanlar, felah bulanların ta
Bu nehye aldırmayıp on- kendileridir."  72
ları dost edinenler bir önceki
ayette olduğu gibi tehdit ediliyor. Ayet net bir ifadeyle Allah'a ve
"İçinizden kim onları dost edinirse on- ahiret gününe imanla, Allah ve
lar zalimlerin ta kendisidirler." Rasûlüne düşmanlık edenlerin sev-
gisinin bir kalpte toplanmayacağını
İbni Abbas radıyallahu anh: 'O da onlar gibi ifade etmektedir. Özellikle ayetin başında
müşriktir. Çünkü şirke rıza gösteren müşrik kullanılan "La ta'bud" ifadesi dikkat çekici-
olur.'  71 der. dir. 'Bulamazsın', 'vücutta yoktur', 'görmezsin'
şeklinde terceme edilebilecek bu lafız, zikre-
3. Kâfirleri dost edinmeyle iman aynı dilenin imkansız olduğunu ifade ediyor. Buna
kalpte bulunmaz benzer bir üslup Kur'an'da şu ayette de kulla-
nılmıştır.
Yukarıda verdiğimiz ayetlerin her biri muh-
kem ayetlerdendir. Her okuyanın ilk anda an- "Onlardan çoğunun inkara sapanlarla dost-
luklar kurduklarını görürsün. Kendileri için
nefislerinin takdim ettiği şey ne kötüdür. Allah
68. Şart: "Kim onları dost edinirse" kısmıdır. Cevabı ve karşılığı "O onlara gazablandı ve onlar azapta ebedi kala-
da onlardandır" kısmıdır.
caklardır. Eğer Allah'a, Peygambere ve ona in-
69. El-Muhalle, 11/138.
70. 9/Tevbe, 23
71. Kurtubi tefsiri ilgili ayet. 72. 58/Mücadele, 22

14
dirilene iman etselerdi, onları dostlar edinmez-
lerdi. Fakat onlardan çoğu fasık olanlardır. "  73

Bu ayette "Eğer Allah'a, Peygambere ve ona


indirilene iman etselerdi" buyruluyor.

İbni Teymiyye rahimehullah zikrettiğimiz iki


ayet için: 'Ayet Allah'a ve Rasûlü'ne düşmanlık
edeni seven bir Müslüman'ın, Müslüman olmaya-
cağını haber veriyor. İmanın bizzat kendisi kafire
sevgiyi nefyeder. Zıt olan iki şeyin birbirini nefyet-
mesi gibi iman oldu mu, onun zıttı olan kafirlere
dostluk son bulur. Kişi kalbiyle Allah düşmanla-
rını dost ediniyorsa, bu onun kalbinde vacip olan
imanın bulunmadığını gösterir. Bu ayetin misali:

"Eğer Allah'a, peygambere ve ona indirilene edenler ile (hicret edenleri) barındıranlar ve
iman etselerdi, onları dostlar edinmezlerdi. Fa- yardım edenler, işte birbirlerinin velisi olanlar
kat onlardan çoğu fasık olanlardır." 74 ayetidir. bunlardır. İman edip hicret etmeyenler, onlar
hicret edinceye kadar, sizin onlara hiçbir şeyle
Ayet göstermiştir ki iman; onları dost edinmeyi velayetiniz yoktur. Ama din konusunda siz-
nefyeder ve zıddıdır. Kalpte imanla onların dost- den yardım isterlerse, yardım üzerinizde bir
luğu bir arada toplanmaz ve onları dost edinen yükümlülüktür. Ancak, sizlerle onlar arasında
Allah'a, Rasûlü'ne ve ona indirilene vacip olan anlaşma bulunan bir topluluğun aleyhinde de-
imanı yerine getirmemiş olur.'  75 ğil. Allah, yaptıklarınızı görendir. İnkar edenler
birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmaz-
Vela Bera Akidesinin Hikmetleri sanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmaz-
a. Konumuzun başında Allah'ın subhanehu sanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir boz-
yaratıcı olduğuna değindik. Yaratıcı ol-
ve teâlâ gunculuk (fesat) olur."  76
ması hasebiyle her şeyi en ince ayrıntısıyla bi-
Allah subhanehu ve teâlâ müminlerle dost olduğu-
len O'dur subhanehu ve teâlâ. Aynı şekilde yaratması
nu beyan ettikten hemen sonra kafirlerin bir-
O'nun sanatına delildir. Yarattığı hiç bir şeyde
birlerinin dostu olduğunu zikretmiştir. İki zıt
düzensizlik, problem veya uyum sorunu yoktur.
olanı karşılaştırmıştır. Ve akabinde: "Siz bunu
Çünkü her şeyi yerli yerine koyan el-Hakim'dir.
yapmazsanız" yani sadece dostluğunuz mümin-
Allah'ın subhanehu ve teâlâ müminleri, kafirleri lere düşmanlığınız kâfirlere olmazsa: "Yeryü-
dost tutmaktan men etmesi bir çok hikmeti ba- zünde bir fitne ve büyük bozgunculuk (fesat) olur."
rındırır. Bunların en önemlisi iki zıt olanın bir demiştir.
arada toplanmasının imkansızlığıdır. Gece ile
İbni Kesir rahimehullah: 'Yani sizler müşriklerden
gündüz bir arada olmaz. Ateşle su da böyledir.
uzak durup müminleri dost edinmezseniz fitne
Bunların toplandığı an kâinatın ifsat olduğu ve vuku bulur. Fitne; durumların karışıklaşması, mü-
son bulacağı andır (kıyamet). İman ile küfür, min ve kafirin birbirine karışması ve insanların
hak ile batıl iki zıttır. Aralarında olması gereken arasında geniş, uzun ve yaygın fesadın olmasıdır.'
kin ve adavettir. Bunların uyum içinde, dostça der.
yaşamaya kalkması fesadın kendisidir. Bunu bi-
len de Allah'tır. Çünkü ikisini yaratan da O'dur. Günümüzde de böyle değil midir? Kimin
Ve uyumlu olanla zıt olanı en iyi bilen O'dur. kiminle olduğu belli değildir. Allah'a iman et-
tiğini iddia eden insanlar, O'na düşmanlık adı-
"Gerçek şu ki, iman edenler, hicret edenler ve na kurulmuş kurumları korumayı vatanî görev
Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad olarak kabul ediyor. Allah'a, Rasûlü'ne hakaret
eden yayınları ilgi ile takip ediyor, bekliyor ve
73. 5/Maide, 80-81
Safer
74. 5/Maide, 81 1434
75. Fetava, 7/17, Özetle. 76. 8/Enfal, 72-73

Ocak’13 • SAYI: 12

15
katıla katıla gülüyor. Allah ve Rasûlü'nün buğz kitabın tümüne inanırsınız, onlar sizinle kar-
ettiği, lanet edip yerdiği insanlar gibi giyinmeye, şılaştıklarında 'inandık' derler, kendi başlarına
onlar gibi konuşmaya, onlar gibi yaşamaya çalı- kaldıklarında ise, size olan kin ve öfkelerinden
şıyor. İşlerin karışması, alametlerin kaybolması dolayı parmak uçlarını ısırırlar. De ki: 'Kin ve
bundan başka bir şey midir? öfkenizle ölün.' Şüphesiz Allah, sinelerin özün-
de saklı duranı bilendir."  78
Bir baba veya anne çocuklarının futbolcu,
sanatçı vb. kişiliklere sevgi beslediğini, onlara Onların müminler için hayır istememesi,
özendiğini görüyor. Bir şey yapamıyor. Çünkü içlerinde müminlere karşı kin gizlemeleri ne
onlar içinde 'Allah, Rasûlü ve müminlerin' oldu- anlama geliyor? Allah subhanehu ve teâlâ Kur'an'ın bir
ğu bir hayatı kuramamanın bedelini ödüyor. çok yerinde buna misal veriyor.

Birinci madde olarak diyebiliriz ki: Böyle bir "Sen onların dinlerine uymadıkça, Yahudi ve
Hristiyanlar senden kesinlikle hoşnut olacak
dostluğun inşası iki zıt ve uyumsuzu bir araya
değillerdir. De ki: 'Şüphesiz doğru yol, Allah'ın
getirmektir. Bu da fesadın ve fitnenin kendidir. (gösterdiği) yoludur.' Eğer sana gelen bunca
ilimden sonra onların heva (arzu ve tutku)
b. Kafirler, küfürleri gereği İslam'a ve larına uyacak olursan, senin için Allah'tan
onun değerlerine düşmandırlar. Belli za- ne bir dost vardır, ne de bir yardımcı."  79
manlarda bunu göstermeyebilirler.
Ancak gerçek İslam'ın olduğu her "Kitap Ehlinden çoğu, kendilerine
yerde, onların kini ve düşmanlığı gerçek (hak) apaçık belli olduktan
açığa çıkar. sonra, nefislerini (kuşatan) kıs-
kançlıktan dolayı, imanınız-
"Kitap ehlinden olan kafirler Bir baba veya dan sonra sizi inkara dön-
gündem

ve müşrikler, Rabbinizden anne çocuklarının dürmek arzusunu duydular.


üzerinize bir hayrın indi- futbolcu, sanatçı vb. Fakat, Allah'ın emri ge-
rilmesini arzu etmezler. kişiliklere sevgi beslediğini, linceye kadar onları
Allah ise, dilediğine onlara özendiğini görüyor. Bir bırakın ve (onlara ne
şey yapamıyor. Çünkü onlar
rahmetini tahsis eder. sözle, ne de eylemle)
içinde A' llah, Rasûlü ve
Allah büyük fazl sahibi- müminlerin' olduğu bir ilişmeyin. Hiç şüphesiz
dir."  77 hayatı kuramamanın Allah, herşeye güç yetiren-
bedelini ödüyor. dir."  80
Ayet dil bakımından bir
incelik barındırıyor. 'Hayrın' "Onlar, kendilerinin inka-
kelimesi nefiy siyakında gelmiştir. ra sapmaları gibi sizin de inkara
Bu üslup umumiyet ifade edebilme- sapmanızı istediler. Böylelikle bir
si içindir. Yani küçük-büyük hiçbir olacaktınız. Öyleyse Allah yolunda
hayrın size gelmesini istemezler. Ve hicret edinceye kadar onlardan veliler
bu kelime ' ' harfi cerriyle verilmiştir. Bu (dostlar) edinmeyin. Şayet yine yüz çevirir-
lerse, artık onları tutun ve her nerede ele ge-
da burada kastedilen genelliğin istisna olma-
çirirseniz öldürün. Onlardan ne bir veli (dost)
dığını ifade içindir. Bizim için 'hiç bir hayrın' edinin, ne de bir yardımcı."  81
olmasını istemeyen bir topluluğun dostluğu
ancak zarar getirir. Onların tüm gayesi müminleri kendile-
ri gibi yapmaktır. İslam fıtrat dinidir. Onların
"Ey iman edenler, sizden olmayanları sırdaş
İslam'a karşı söyleyecek sözleri yoktur. Bundan
edinmeyin. Onlar size kötülük ve zarar verme-
ye çalışıyor, size zorlu bir sıkıntı verecek şeyden dolayı Allah subhanehu ve teâlâ onları şirklerine delil
hoşlanırlar. Buğz (ve düşmanlıkları) ağızların- getirmeye davet eder. Onlar müminleri dışlama,
dan dışa vurmuştur, sinelerinin gizli tuttukları işkence, alayla karşılık verirler. Bu kendilerine
ise, daha büyüktür. Size ayetlerimizi açıkladık;
belki akıl erdirirsiniz. Sizler, işte böylesiniz; on- 78. 3/Âl-i İmran, 118-119
ları seversiniz, oysa onlar sizi sevmezler. Siz 79. 2/Bakara, 120
80. 2/Bakara, 109
77. 2/Bakara, 105 81. 4/Nisa, 89

16
ve dinlerine olan güvenlerinden değildir. Bu
onların ve tüm kainatın hak olduğuna şahitlik
ettiği İslam akidesi karşısında söyleyecek sözle-
rinin olmamasındandır.

Buna karşılık müminlerin de kendileri gibi


olmasını isterler. Önce yumuşak bir üslup kul-
lanıp, uzlaşmak isterler. Müminlerin dostluk/
düşmanlık akidesinin gereği olarak ortaya koy-
dukları tavır, onları baskı ve zulme iter. Tarih
şahittir ki; zulüm insanların uyanmasına ve
hakikati görmesine vesiledir. Bunun için uzlaşı,
kafirlerin ilk tercihidir. Dostluk ve düşmanlık
inancını bilmeyen, bu konuda zayıf topluluk- niz. Ben de sizin taptıklarınıza tapacak değilim.
ların onlara yanaşması hep hüsranla sonuçlan- Siz de benim taptığıma tapacak değilsiniz. Sizin
mıştır. Halde veya mealde ancak sonucun hüs- dininiz size, benim dinim bana.' "  83 şeklinde
ran olması kaçınılmazdır. oldu.

Mekkeli müşriklerin uzlaşma teklifleri bu • 'Sen bizim ilah ve atalarımızın hakkında konuş-
illetten dolayı reddedilmiştir. Onların halde mayı bırak.' Utbe bin Rebia: "Sen büyük bir
gösterdikleri dostluk, kafirleştirme ve ken- şeyle kavmine geldin, onların birlikteliğini da-
ğıttın, akıllarını küçümsedin, dinlerini ve ilah-
di dinlerine çekme çabasıdır. İnsan zayıf olup
larını ayıpladın, ölmüş babalarına kafir dedin"
menfaatlerine düşkün olması hasebiyle, bunu
diyordu.
görmeyebilir. Ancak zahir ve batının ilmine sa-
hip olan Allah subhanehu ve teâlâ, müminleri uyarmış • Ebu Talib'i aracı kıldıklarında: 'Biz seni ve ila-
ve onların asıl amacını dostlarına bildirmiştir. hını bırakalım, sende bizi ve ilahlarımızı bı-
rak.'  84 diyorlardı.
Bu noktada önemli bir hususu açıklamakta
fayda görüyorum. Mekke'de müşriklerin Allah Evet, hiçbir teklifte dinini terk etmesi, şirke
Rasûlü'ne bazı tekliflerle geldiği siyer kitapla- dönmesi talep edilmemiştir. Onların istediği
rında ve ilgili ayetlerin tefsirinde mevcuttur.  82 dostluk-düşmanlık akidesini terk etmesidir. Bu
akide müminlerle kafirler arasında settir. Onlar
Bu tekliflerin hiç birinde Allah Rasûlü'nden müminleri müşrikleştirmek için ne kadar hile
dinini terk etmesi istenmemiştir. Bu çok önemli ve desiseye başvursa da, Müslümanların onlara
bir noktadır. Ondan istedikleri vela-bera akide- karşı olan kini, bu tuzakları boşa çıkarır. Bilirler
sini terk etmesidir. Çünkü onların canını yakan ki düşman düşmanın iyiliğini istemez. Sunduğu,
tevhide davetten ziyade, bunun pratiğe yansı- bal suretinde zehir olabilir ancak...
ması olan müminlerin cemaatleşip dost olmala-
rı, müşriklere düşmanlık beslemeleridir. Bu seviyeden bakıldığında 'Ilımlı İslam(!)'
projesi daha iyi anlaşılacaktır. Ilımlı İslam proje-
Ona: si, vela-bera akidesine yönelik bir operasyondur.
Mekkeli müşriklerin Allah Rasûlü'ne yaptıkları
• 'Bir yıl sen bizim ilahlarımıza, bir yıl biz senin tekliflerin İslamî camiaya yapılmasıdır. Allah'ın
ilahlarına ibadet edelim' dediler (Kafirun su- rahmet ettikleri müstesna bu proje çoğu yerde
resinin iniş nedeni). Burada ondan hoşgörü, tutmuştur... Bu 'b' maddesinde zikrettiğimiz
ortak ve yaşam talebinde bulunuyorlar. Cevap ayetlerin gereğidir. Bu proje kapsamında sunu-
ise: lan teklifler incelendiğinde Mekkelilerin sun-
"De ki: 'Ey kafirler. Ben sizin taptıklarınıza duğu tekliflerden farksız olduğu görülecektir.
tapmam. Benim taptığıma siz tapacak değilsi- Utbe bin Rebia Mekkeliler adına konuşuyor: "Ey
kardeşimin oğlu şayet bu davanla istediğin malsa,

82. Fussilet suresi 1-13. ayetler İbni Kesir tefsiri; İsra suresi 73-75. Safer
ayetler Fizali Kur'an; Kafirun suresi İbni Kesir tefsiri; İbni Hişam 83. 109/Kafirun, 1-6 1434
Siyeri, 1/293-294. 84. Tabakat, İbnu Sa'd.

Ocak’13 • SAYI: 12

17
senin için aramızda mal toplayalım da, en zen- Şimdi hemen acele etmeyin."  87
ginimiz ol. İstediğin şerefse seni aramıza alalım,
sensiz karar vermeyelim. İstediğin mülkse seni ba- Vakıamıza bakılırsa tüm dünyada bu girişim
şımıza melik yapalım. Hastaysan sana en mahir devam ediyor... İslamî camianın önü açılıyor...
doktoru bulalım. İstediğin kadınsa sana Kureyş'in Ancak şu bilinmelidir ki, beraber yaşayan, aynı
en güzelini verelim..." meclislerde ortak karar alan, ortak menfaatle-
ri savunmak zorunda kalan insanlar düşman
Utbe bunları dinleri, ilahları ve ataları hak- olmazlar. Bundan daha ilginç olanı, geriden
kında konuşmayı terk etmesi için sunuyordu. gelenler önde gidenleri eleştiriyor ve daha iyi-
sini yapmak adına bu yola adım atıyor. Oysa
Tekliflere dikkatlice bakarsak: eleştirdikleri insanlar, Allah'ın ve Rasûlü'nün
sallallahu aleyhi ve sellem uyarılarına dikkat etmedikle-
• 'Mal verelim' diyorlar, 'ta ki en zenginimiz sen
ol...' Dikkatinizi çekti mi hiç, bir 'Anadolu ri için bu duruma düştüler. Kalpleri aynı çatı
sermayesi' lafıdır almış başını gidiyor. Ilımlı altında toplandıkları insanlarla benzeşir. Ve
denilen projeye gönül verenlere piyasa açı- bu yola girenlerin başına gelmesi kaçınılmaz
lıyor... İlginç bir şekilde zenginleşiyorlar... Sünnetullah'tır. Aksi halde Allah Rasûlü bu
teklifleri neden reddetti ki? Ashabı işken-
• 'Seni aramıza alalım, sensiz karar ver- celer altında inliyorken, açlık, korku
meyelim...' Demokratik bir sistem yaşantılarının bir parçasıyken, bu
teklif ediyorlar... 'Kararlarımızda teklifi kabul etmesi sıkıntılarını gi-
sen de bulun...' Daru'n-Nedve'ye
derirdi... Evet dünyalık sıkıntılar
davet ediyorlar...
hafifleyip, önlerinde imkanlar
• 'Seni melik yapalım...' Dikta- açılabilirdi... Ya Allah'ın ya-
gündem

törlük teklif ediyorlar... sakları? Uyarı ve beyanları?


Ümmet olmanın yolu
Hangi dünyevî maslahat
Allah'ın subhanehu ve bağımsız bir kimlik
oluşturmaktan geçer. Bu
İsra suresinde 88 zikre-
teâlâ cevabı ise şu ayet-
da ancak vela ve bera ak- dilen tehditler karşı-
lerde kristalleşiyor... sında göze alınabilir
idesi ile mümkündür.
ki?
"De ki: 'Ey kafirler. Ben
sizin taptıklarınıza tapmam.
c. Ümmet olmanın yolu
Benim taptığıma siz tapacak
bağımsız bir kimlik oluştur-
değilsiniz. Ben de sizin tap-
tıklarınıza tapacak değilim. Siz de maktan geçer. Bu da ancak vela
benim taptığıma tapacak değilsi- ve bera akidesi ile mümkündür.
niz. Sizin dininiz size, benim dinim
bana.' "  85 İslam Aziz ve emrinde Ğalib olan
Allah'ın dinidir. O'na iman eden, O'na
"Onlar neredeyse, sana vahyettiğimizden iman bağıyla veli/dost olan müminler de iz-
başkasını Bize karşı düzüp uydurman için seni zetlidirler. İman ettikleri Rabb, tabî oldukları
fitneye düşüreceklerdi; o zaman seni dost edi- rehber, din olarak kabul ettikleri İslam'a yakı-
neceklerdi. Eğer Biz seni sağlamlaştırmasaydık, şır bir ümmet olmalarını ister.
andolsun, onlara az bir şey (de olsa) eğilim gös-
terecektin."  86 İzzetli ve Ğalib bir ümmetin en bariz sıfa-
tı, etkilenen değil etkileyen olmasıdır. İslam
"İnkar edenler seni gördüklerinde, seni yalnız- ümmeti yaşadığı vakıanın eseri olamaz, bilakis
ca alay-konusu ediyorlar (ve:) 'Sizin ilahlarınızı yaşadıkları zaman onların eseridir.. Bu da ba-
diline dolayan bu mu?' (derler.) Oysa Rahman ğımsız, özgün, dinamikleri kendinden olan bir
(olan Allah)ın sözünü (kitabını) inkar edenler
inanç ve hareket ister. Bundan dolayı Müslü-
kendileridir. İnsan aceleden (aceleci olarak)
yaratıldı. Size ayetlerimi yakında göstereceğim. manların ümmet oluşuna vurgu yapılan ayetler

85. 109/Kafirun, 1-6 87. 21/Enbiya, 36-37


86. 17/İsra, 73-74 88. İsra, 73-75'te

18
onların davetçi oluşunu da zikretmiştir. Onlar
bir yerlere bağlı ve edilgen olamazlar. Çünkü
davetçidirler, insanları kendi doğrularına çağı-
rırlar.

"Siz, insanlar için çıkarılmış hayırlı bir üm-


metsiniz; maruf (iyi ve İslam'a uygun) olanı
emreder, münker olandan sakındırır ve Allah'a
iman edersiniz. Kitap ehli de inanmış olsaydı,
elbette kendileri için hayırlı olurdu. İçlerinden
iman edenler vardır, fakat çoğunluğu fıska sa-
panlardır."  89

Bunun gibi onların ümmet oluşu, davetçi müşriklerdenim' diyebilmiştir.


olduğuna vurgu yapılan ayetlerde bir kimlik
İbni Haldun rahimehullah şöyle der: 'Mağlup olan
vurgusuda vardır.
her zaman ğalib olanı şiarlarında, giysisinde, hal-
lerinde taklit etmek ister. Bunun nedeni: Nefis in-
"De ki: 'Bu, benim yolumdur. Bir basiret üzere
sana galebe çalanın üstünlüğüne ve olgunluğuna
Allah'a davet ederim; ben ve bana uyanlar da.
inanır. Bunun kanıtı için babalar ve evlatlarına
Ve Allah'ı tenzih ederim, ben müşriklerden de-
bak... Çocuklar daima babalarına benzemeye ça-
ğilim.' " 90 Ayetin sonunda yer alan "Ben müşrik-
lışır. Bu onların babalarının olgunluğuna (kemali-
lerden değilim" cümlesi çok önemlidir. Allah'a
ne) inanmalarından dolayıdır.'  92
davetin gayesi budur. Davetle Allah'ı tenzih et-
mek, Müslümanları tüm milletlerden ayıran bir Müslümanlar ister zayıf, ister güçlü olsun,
kimlik oluşturmak... Ve bu kimliğin 'Bera' yani her hâlükârda galiptirler. Çünkü üstünlüğün
müşriklerden teberri etmek olduğunu görüyo- ölçüsü imandır. Uhud yenilgisinin akabinde
ruz... Allah'ın müminlere:
Yine başka bir ayette: "Üzülmeyin gevşemeyin inanıyorsanız üs-
tün olanlar sizlersiniz."  93
"Allah'a çağıran, salih amelde bulunan ve:
'Gerçekten ben Müslümanlardanım' diyenden demesi bu hakikatin iradesidir. Bugün İslam'a
daha güzel sözlü kimdir?"  91 intisap edenlerin onlara benzemeye çalışması,
onlar gibi eğlenmesi; bu inanışın kaybolması,
Allah'a davet eden ve "Ben Müslümanlarda-
onları ve yaşamlarını üstün görmelerindendir.
nım" diyen... Bu da davetle beraber yani ümmet
olmayla oluşturulan 'Vela'dır... "Müslümanım" d. Allah'ın yardımı ve imamet vela-bera aki-
değil de "Müslümanlardanım"... "Müşrik değilim" desinin tahakkukuna bağlıdır.
değil de "Müşriklerden değilim"...
İnsanoğlunun selamet ve huzur içinde ya-
Günümüzde vela-bera inancının kayboldu- şayabilmesi için imamet şarttır. Sahih bir yö-
ğu en bariz alanlardan biri 'Kafirlere benzemedir'. netime sahip olmayan toplumlar fitne, fesat ve
Giyimde, konuşmada, ibadette, süste ve yaşam herc-ü merc içinde yaşamaya mahkumdurlar.
biçiminde... Onlara benzemenin icmalî ve tafsilî
olarak yasaklanması bundandır. Çünkü benze- Bundan dolayı Allah subhanehu ve teâlâ yönetim/
yen benzemeye çalıştığı şeyin altındadır. Onu imametin, ehil olan insanlara verilmesini iste-
izzetli ve galip, kendini zelil ve yanılmış kabul miştir. Kendisi subhanehu ve teâlâ imameti en kamil
etmiştir. Bu da İslam ve ümmet olmayla bağdaş- insanlar olan Peygamberlere vermiştir. Bun-
maz. Benzemeye çalışanın bir kimliği yoktur. O ların arasından en ilgi çekici olan İbrahim'in
lisan-ı haliyle: 'Ben ne Müslümanlardanım, ne de aleyhisselam imametidir. "Atanız İbrahim" diyerek

89. 3/Âl-i İmran, 110


Safer
90. 12/Yusuf, 108 92. Mukaddime, 1/147, Özetle. 1434
91. 41/Fussilet, 33 93. 3/Âl-i İmran, 139

Ocak’13 • SAYI: 12

19
müminlere tanıtılan İbrahim aleyhisselam maka- demişlerdi ki: 'Biz, sizlerden ve Allah'ın dışında
mı diğer Rasûllerinkinden aleyhimusselam farklıdır. taptıklarınızdan gerçekten uzağız. Sizi (artık)
Kur'an'ı okuyan bir Müslüman bunu ilk etapta tanımayıp-tekfir ettik. Sizinle aramızda, siz
fark edebilir. Allah'a bir olarak iman edinceye kadar ebedi
bir düşmanlık ve bir kin baş göstermiştir.' An-
Allah Rasûlü'ne dahi İbrahim'e aleyhisselam uy- cak İbrahim'in babasına: 'Sana bağışlanma
ması emredilmiştir. dileyeceğim, ama Allah'tan gelecek herhangi
bir şeye karşı senin için gücüm yetmez.' demesi
"Sonra sana vahyettik: Hanif (muvahhid) hariç. 'Ey Rabbimiz, biz sana tevekkül ettik ve
olan İbrahim'in dinine uy. O, müşriklerden içten sana yöneldik. Dönüş sanadır.' "  99
değildi."  94
"Andolsun, sizin için, Allah'ı ve ahiret günü-
"Allah uğrunda, hakkını vererek cihad edin. O, nü umanlar ve Allah'ı çokça zikredenler için
sizi seçti; din hususunda üzerinize hiçbir zorluk Allah'ın Rasûlü'nde güzel bir örnek vardır."  100
yüklemedi; babanız İbrahim'in dininde (de böy-
leydi)."  95 O Allah'ın subhanehu ve teâlâ halilidir. Sevgide
en üst mertebe olan 'hullet' ona aleyhisselam ve
İbrahim aleyhisselam tek başına ümmet ka- Allah Rasûlü'ne sallallahu aleyhi ve sellem bahşedil-
bul edilmiştir. miştir.

"Gerçek şu ki, İbrahim (tek başına) "Allah İbrahim'i dost/halil edinmiş-


bir ümmetti; Allah'a gönülden yöne- tir."  101
lip itaat eden bir muvahhiddi ve o
müşriklerden değildi. O'nun "Ne sizin kuruntularınızla,
nimetlerine şükrediciydi. (Al- ne de kitap ehlinin kuruntula-
gündem

Bu faziletlerin nedeni
lah) onu seçti ve doğru yola rıyla değil. Kim kötülük ya-
İbrahim'in aleyhisselam
iletti. Ve biz ona dünya- vela-bera konusundaki parsa, onunla ceza görür;
da bir güzellik verdik; muhteşem tutumudur. Onun o, Allah'tan başka bir
şüphesiz o, ahirette sallallahu aleyhi ve sellem kalbinde veli (dost) ve bir yar-
de salih olanlardan- Allah sevgisi dışında bir sevgiye dımcı bulamaz."  102
dır."  96 yer yoktu. Onu Allah'ın emir-
lerine teslimiyette imam Allah Rasûlü: "İçinizden
kılan da buydu. birini dost/halil edinecek ol-
Allah subhanehu ve teâlâ O'na
imamet vermiştir... saydım Ebubekir edinirdim.
Ancak Allah İbrahim'i dost/ha-
"Hani Rabbi, İbrahim'i birtakım lil edindiği gibi beni de edindi..."  103
kelimelerle denemişti. O da (istenen-
leri) tam olarak yerine getirmişti. (O Ona tabi olmak 'en güzel din', on-
zaman Allah İbrahim'e): 'Seni şüphesiz dan yüz çevirmek 'sefahat/kendini bil-
insanlara imam kılacağım' dedi. (İbrahim:) mezlik' olarak isimlendirilmiştir.
'Ya soyumdan olanlar?' deyince (Allah:) 'Za-
limler Benim ahdime erişemez' dedi."  97 "İyilik yaparak kendini Allah'a teslim eden ve
hanif (tevhidi) olan İbrahim'in dinine uyandan
Ümmete 'usve-i hasene' 98 lafzıyla misal gös- daha güzel dinli kimdir? Allah, İbrahim'i dost
terilmiştir. Bu sadece Allah Rasûlü ve İbrahim edinmiştir."  104
aleyhisselam için kullanılmıştır.
"Kendi nefsini aşağılık kılandan başka,
"İbrahim ve onunla birlikte olanlarda size gü- İbrahim'in dininden kim yüz çevirir? Andolsun,
zel bir örnek vardır. Hani kendi kavimlerine
99. 60/Mümtehine, 4
94. 16/Nahl, 123 100. 33/Ahzab, 21
95. 22/Hac, 78 101. 4/Nisa, 125
96. 16/Nahl, 120-122 102. 4/Nisa, 123
97. 2/Bakara, 124 103. Buhari
98. Güzel örnek 104. 4/Nisa, 125

20
Biz onu dünyada seçtik, gerçekten ahirette de o
salihlerdendir."  105

Sair Peygamberleri umumen hatırlıyorken,


onu aleyhisselam her gün ismiyle hatırlıyoruz. Bu
nokta çok önemlidir. Allah subhanehu ve teâlâ atamız
İbrahim'i bizlere ismiyle hatırlatmak istiyor.

Her sabah uyandığımızda şu lafızlarla güne


başlamamız irşad edilmiştir. İmam Ahmed
Ubey İbni Ka'b radıyallahu anh ve Abdurrahman bin
Ebza'dan:
kılmak ister.
"Allah Rasûlü sabahladığımız ve akşamla-
dığımız zaman bize şunu söylememizi öğre- " 'Rahman çocuk edinmiştir' dediler. Andolsun,
tirdi: 'İslam fıtratı, ihlas kelimesi, Nebimiz siz oldukça çirkin bir cesarette bulunup-geldiniz.
Muhammed'in sallallahu aleyhi ve sellem dini, Müslü- Neredeyse bundan dolayı, gökler paramparça
man ve hanif olan babamız İbrahim'in mille- olacak, yer çatlayacak ve dağlar yıkılıp göçü-
ti üzere sabaha eriştik/akşama eriştik...' " verecekti. Rahman adına çocuk öne sürdükle-
rinden (ötürü bunlar olacaktı.) Rahman (olan
"Ashap Allah Rasûlü'ne gelerek: 'Ey Allah'ın Allah)a çocuk edinmek yaraşmaz."  107
Rasûlü Allah sana salat ve selam getirmemizi
emrediyor. Sana nasıl selam edeceğimizi bi- İradesi olmayan cemadat dahi müşriğin
liyoruz... Nasıl salat getirelim?' Allah Rasûlü: iddiaları karşısında bu hale geliyorsa, muvah-
'Allah'ım İbrahim aline salat ettiğin gibi Mu- hidlerin imamı ve sevgisi iradeden kaynaklı
hammed sallallahu aleyhi ve sellem ve aline salat İbrahim'in aleyhisselam tepkisi nasıl olabilirdi ki?
et... Muhakkak sen el-Hamid ve el-Mecid'sin. Ateşe atılmak, sürülmek, taşlanmak pahasına
Allah'ım İbrahim aleyhisselam ve aline bereket onlara olan kin ve adavetini izhar etmekten
kıldığın gibi, Muhammed aleyhisselam ve aline
geri durmamıştı... Tüm bu halleri ona imamet
bereket kıl. Muhakkak sen el-Hamid ve el-
Mecid'sin.' "  106 getirmişti... Hullet ve güzel örnek olma maka-
mına eriştirmişti... Tüm Peygamberlerin daveti
Bu faziletlerin nedeni İbrahim'in aleyhisselam umumi hatırlanacakken, onun aleyhisselam daveti
vela-bera konusundaki muhteşem tutumudur. ve imameti her gün, her yıl insanlara hatırlatıla-
Onun kalbinde Allah sevgisi dışında bir sevgiye caktı... Her namazda ismiyle anılması ona şeref
yer yoktu. Onu Allah'ın emirlerine teslimiyette olarak yeterdir.
imam kılan da buydu. İsmail'in sevgisi aleyhisselam
"Hani İbrahim, babası Azer'e (şöyle) demişti:
kalbinde yer edince kesmekle emrolundu. Onu
'Sen putları ilahlar mı ediniyorsun? Doğrusu,
ve eşini çölde yalnız bırakmakla imtihan edildi. ben seni ve kavmini apaçık bir sapıklık içinde
Hiçbir durum tercihlerine etki etmedi. 'Hare- görüyorum.' "  108
ketin kaynağı irade, iradenin kaynağı da sevgidir'
kaidesi gereği sevgisi onu Allah'ın rızasından "Hani babasına ve kavmine demişti ki: 'Sizin,
yana tercih koymaya sevk etti. Allah'ın dostları karşılarında bel büküp eğilmekte olduğunuz
onun dostu, Allah'a şirk koşmak suretiyle düş- bu temsili heykeller nedir?', 'Biz atalarımızı
manlık edip, Allah'a subhanehu ve teâlâ eksiklik izafe bunlara tapıyor bulduk' dediler. Dedi ki: 'An-
edenler, onun en büyük düşmanıydı. Yeryü- dolsun, siz ve atalarınız apaçık bir sapıklık
zünde işlenen en büyük cürüm şirkti. Müşrik içindesiniz.' "  109
Allah'ın azametini, celalini, kemalini hiçe saya-
rak O'nu subhanehu ve teâlâ hakkıyla takdir edemez... " 'Hayır' dediler. 'Biz atalarımızı böyle yapar-
Bundan dolayı yer ve gök müşriğin hakaretine larken bulduk.' (İbrahim) Dedi ki: 'Şimdi, neye
tahammül edemez... Çatlamak, dürülmek ve yı-
107. 19/Meryem, 88-92
Safer
105. 2/Bakara, 130 108. 6/En'am, 74 1434
106. Muttefekun Aleyhi 109. 21/Enbiya, 52-54

Ocak’13 • SAYI: 12

21
Konumuzun girişinde vela-bera akidesinin
tevhidin gereği olduğunu ve bunun ' ' ile, yani
ilk adımla başladığını beyan etmiştik... Selefi-
mizin İbrahim'in aleyhisselam dostluk ve düşman-
lık akidesini geriye ' ' olarak bırak-
tığına vurgu yapması, bu anlayışın sıhhatine
delildir.

Bunun gibi onun aleyhisselam müminlere 'usve-i


hasene' şeklinde örnek gösterilmesi de vela-be-
ra akidesindeki imametindendir.

"İbrahim ve onunla birlikte olanlarda size gü-


tapmakta olduğunuzu gördünüz mü?', 'Hem siz, zel bir örnek vardır. Hani kendi kavimlerine
hem de eski atalarınız?', 'İşte bunlar, gerçekten demişlerdi ki: 'Biz, sizlerden ve Allah'ın dışında
benim düşmanımdır; yalnızca alemlerin Rabbi taptıklarınızdan gerçekten uzağız. Sizi (artık)
hariç.' "  110 tanımayıp-tekfir ettik. Sizinle aramızda, siz
Allah'a bir olarak iman edinceye kadar ebedi
Onun aleyhisselam imam olması, davetinin is- bir düşmanlık ve bir kin baş göstermiştir.' An-
miyle baki kalıp, örnek gösterilmesinin nedeni cak İbrahim'in babasına: 'Sana bağışlanma
bu tutumudur. Yani vela ve bera akidesi... dileyeceğim, ama Allah'tan gelecek herhangi
bir şeye karşı senin için gücüm yetmez.' demesi
"Hani İbrahim babasına ve kendi kavmine hariç. 'Ey Rabbimiz, biz sana tevekkül ettik ve
demişti ki: 'Şüphesiz ben, sizin taptıklarınızdan içten sana yöneldik. dönüş sanadır.' "  113
gündem

uzağım. (Ancak) Beni yaratan başka. İşte O


beni hidayete yöneltip-iletecektir. Ve bunu (bu Ayet girişinde "İbrahim de ve onunla beraber
tevhid inancını) belki (insanlar Allah'a) döner- olanlarda sizin için 'usve-i hasene' vardır" diyor...
ler diye ardında (kendi soyunda) kalıcı bir keli- Bu tabir sadece Allah Rasûlü ve İbrahim aleyhisse-
me olarak kıldı-bıraktı.' "  111 lam için kullanılmıştır... Ve devam ediyor... "Hani
kendi kavimlerine demişlerdi ki..." diyerek usve-i
Allah subhanehu ve teâlâ önce İbrahim'in kavmi- hasene oluşlarının nedenini açıklıyor. Allah sub-
ne olan beraat nefretini ifade ediyor, akabinde hanehu ve teâlâ:
onun bu tutumunu "Kelime-i bakiye" kıldığını
söylüyor... Onun akabinde gelenlerin tekrar • 'Sizden beriyiz.'
dönmesi ve ondan faydalanması için onun bu
• 'Allah'ın dışında taptıklarınızdan beriyiz.'
tutumu bakîleştirilmiştir.
• 'Sizleri inkar/tekfir ettik, kafir olduğunuza itikat
İbni Kesir rahimehullah: Allah'ın onun ardında ettik.'
baki kıldığı kelime için:
• 'Sizinle aramızda ebedi bir kin...'
'Tek olan Allah'a ibadet ve dışındaki putları
terk etmektir. O da ' ' kelimesidir. Bu
• 'Sizinle aramızda ebedi bir düşmanlık vardır.'
kelime onun zürriyetinde daimi kılınmıştır ve Evet, kavimlerine söyledikleri ve kendisiyle
Allah'ın onun zürriyetinden hidayet ettikleri bu asırlara ve nesillere örnek oldukları şey vela-
kelimeye uyar.
bera akidesiydi... Bu sözler vela-bera inancı-
Onun akabinde 'Kelime-i bakiye'nin nın zirvesidir. Önce onlardan beri olduklarını
' ' olduğu İkrime, Mücahid, Deh- açıklamışlardır. Yani, onların inancına muhalif
hak Suddi'den naklolunmuştur.'  112 olmaları fikri bir problem değildir. Tarafların
tartıştığı ve neticesinde sevgi ve hoşgörüyle ay-
rıldıkları tesadum-i efkar platformu hiç değil-
dir. Bu ayrılık tevhidî bir ayrılıktır ve inançları
110. 26/Şuara, 74-77
111. 43/Zuhruf, 26-28
112. İbni Kesir ilgili ayet tefsiri. 113. 60/Mümtehine, 4

22
ayırdığı gibi, bedenleri de ayırır. Konu insanın Allah'a inanıncaya dek" kaydı bunu ifade eder.
kendisi için yaratıldığı, Peygamberlerin yollan- Tek meselemiz budur. Bu ortadan kalkarsa aynı
dığı, kılıçların çekildiği, malların ve canların sertlik yerini kardeşliğe terk edecektir. Sizler
feda edildiği, eziyet ve cefanın yüzlerin buruş- bizleri yurtlarımızdan çıkarıp, ateşlere atsanız
turulmadan yudumlandığı, bir olan Allah'a dahi yılmadan sizleri, Allah'a davet edişimiz
ibadet meselesidir... Bu konuda ayrılık sadece bundandır. 'Cehennemde ebedi kalsınlar da biz-
zihinlerin değil, tüm hayatın ayrılığını gerekti- lere çektirdiklerini anlasınlar' tavrıyla hareket et-
rir. Ondan dolayı önce bununla başladılar. "Biz meyip, gelin bu esenlikte ortak olalım çağrımız,
sizden beriyiz..." Hakimiyet yetkisini Allah'tan nefretimizin Allah için olmasındandır.
gayrısına veren, aşiret ağalarına, şeyhlere, par-
lamentolara ibadet edenlerle bizim aramızda Bugün yeryüzünde imamet, gelecek nesiller
bağ yoktur. Allah'tan başkasına dua edip yol için hayırlı şahit ve güzel örnek olmak isteyenler
veren, korku ve rağbetle kabirlere huşu içinde için de bundan başka yol yoktur. Allah'ın örnek
boyun eğen, enine putları Allah'ın yanında şe- gösterdiği ve razı olduğu yol dışında yol aramak
faatçi edinenlerle bizim aramızda bağ yoktur. Müslümanların menhecinden değildir. Sev-
Yıldızlara bakıp yarın ne olacağını söyleyen, gisi ve nefreti Allah için olmayan, İbrahimî
burçlarla, manen falcılık ve kehanetle uğ- metodu terk eden garib hoşgörü taifesi,
raşan, ebced, cifir adı altında 'Gaybı ümmetin enerjisini boşa tüketen men-
Allah'tan başkası bilmez' akidesini hec eşkıyalarıdır. Onlardan gördüğü-
zir-u zeber edenlerle bizim aramız- müz garabeti böyle yorumlamalıyız.
da bağ yoktur. Allah dışında var- Her türlü müşrik, kafir isyankara
lıklar etrafında dostluk kuran, sınırsız hoşgörü, edep(!) ve rıfk-
sevgileri ve kinleri uyduruk la yaklaşanların, söz konu-
ve Allah'ın hakkında hiç bir Size karşı kin ve su muvahhidler olduğunda
delil indirmediği kutsal- düşmanlık besliyoruz. yüzlerinde beliren öfke
lar(!) etrafında olanlarla 'Sizi sevmiyoruz' cümlesi bu garib vela-bera akide-
duyguları anlatmaya yetmez. Bu
ve inançlarıyla bizim lerindendir. Allah'ın
sadece saygısızlık hali değildir,
aramızda bağ yoktur. beraberinde kin ve nefret vardır. kanunlarını yürür-
Kin içerde kaynayan nefreti, lükten kaldıran, kafir-
Bu sadece bedensel adavet/düşmanlık dışa lerin yanında İslam ehlini
ve inançsal bir kabus de- yansıyanı ifade eder. katleden, içkiye, faize ruhsat
ğildir. Zihnimizde yer eden veren, çocuklarımızı Allah'ın
ve dillerimizin söylediğiyle dışında ilahlara taptıranlara
kalbimizde olan aynıdır. Size karşı öyle mazeretler buluyorlar ki; mu-
kin ve düşmanlık besliyoruz. 'Sizi vahhidin kanı donuyor. Bilgisayara
sevmiyoruz' cümlesi bu duyguları yüklense sıralamada sorun yaşaya-
anlatmaya yetmez. Bu sadece saygısız- cağı mazeretler, peşi sıra zikrediliyor.
lık hali değildir, beraberinde kin ve nefret Ancak aynı hoşgörünün milyonda birini
vardır. Kin içerde kaynayan nefreti, adavet/ muvahhidler için görmek ne mümkün!! Her
düşmanlık dışa yansıyanı ifade eder. türlü küfrü işleyenlerin iyi niyetleri ve İslam'a
hizmet edişleri onlar için kalkan oluyorken,
Sakın bunu kendi dostluk ve düşmanlı- tevhid davetçilerinin kendileri yanlış olduğu
ğınızla karıştırmayın. Çünkü sizlerin sevgisi gibi niyetleri de problemli oluyor. Her türlü şer
suflî olduğu gibi, nefreti de suflîdir. Taş, bez odağının kullandığı zavallılar oluveriyorlar...
ve toprak için sever, onun içinde düşman olur- Şekvamız Allah'adır. Allah için sevmesini bil-
sunuz... Bizim düşmanlığımız böyle değildir. meyenlerden, Allah için buğz etmesini bekle-
Bizler Allah'a olan sevgimizden sizleri düşman mek de bizim garipliğimiz olsa gerek!
edindik... O'nun hakkını çiğneyen, şirk koşmak
suretiyle O'na hakaret edip, eksiklik izafe eden- Babamız İbrahim'in aleyhisselam vela ve bera
lerden nefret ediyoruz. Sevgimiz Rabbanî oldu- akidesindeki bu tutumu, ona dinde imamet ve
ğu gibi kinimizde Rabbanîdir. Bundan dolayı örneklik kazandırdığı gibi, dünyevi nimetler de Safer
bir anda sevgi ve kardeşliğe dönebilir. "Bir olan kazandırmıştır. 1434

Ocak’13 • SAYI: 12

23
" 'Sizden ve Allah'tan başka taptıklarınızdan
kopup-ayrılıyorum ve Rabbime dua ediyorum.
Umulur ki, Rabbime dua etmekle mutsuz olma-
yacağım.' Böylelikle, onlardan ve Allah'tan baş-
ka taptıklarından kopup-ayrılınca ona İshak'ı
ve (oğlu) Yakup'u armağan ettik ve her biri-
ni Peygamber kıldık. Onlara rahmetimizden
armağan(lar) bağışladık ve onlar için yüce bir
doğruluk dili verdik."  114

Burada bahsedilen dünyevî nimetler ve dini


nimetlerin "Böylelikle, onlardan ve Allah'tan baş-
ka taptıklarından kopup-ayrılınca" cümlesine hicretle, hem muhaciri hem de Ensar'ı mükafat-
bağlanması, üzerinde düşünülmesi gereken bir landırmıştı.
noktadır.
Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Ancak
Aynı ifadeyi Ashab-ı Kehf için de görüyo- hakikat şudur ki; ister dini nimetlerin kemali
ruz... Onlar Allah'a içinde bulundukları durum- olan imamet ve tarihe şahitlik/güzel örnek, ister
dan kurtulmak için: dünyevî nimetlerin kemali olan esenlik ve hu-
zur 'Sahih vela-bera' akidesine bağlıdır.
"O gençler, mağaraya sığındıkları zaman, de-
mişlerdi ki: 'Rabbimiz, katından bize bir rahmet
İçerisinde vela-bera olmayan dinde, hayır
ver ve işimizden bize doğruyu kolaylaştır (bizi
yoktur. Kendine bir söz söylendiğinde, anne-
başarılı kıl)."  115
babasına veya ehline hakaret edildiğinde dün-
gündem

böyle dua etmişlerdi. Allah subhanehu ve teâlâ onların yayı ayağa kaldıranların, şirk karşısında sü-
bu duasını kabul etmişti. kutu, müşriklere gösterdikleri cehalet, tevil ve
iyi niyet toleransı manidardır. Müşrik; Allah'a
(İçlerinden biri demişti ki:) 'Madem ki siz hakaret ediyordur, O'nu subhanehu ve teâlâ takdir
onlardan ve Allah'tan başka taptıklarından edemiyor, her haliyle O'na naks/eksiklik izafe
kopup-ayrıldınız, o halde, (dağlara çekilip) ma- ediyordur. Allah onların davranış, söz ve inanç-
ğaraya sığının da Rabbiniz size rahmetinden larından münezzehtir. Bunda geniş olanların,
(bolca bir miktarını) yaysın ve işinizden size bir zikredilmesinden haya edilecek meselelerden
yarar kolaylaştırsın.' "  116 dolayı insanlarla kavgaya tutuşması, dostluklar
ve düşmanlıklar belirlemesi de düşünülmesi ge-
Ve bu örneklerin sonuncusu Allah reken konulardandır.
Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem ve ashabının hic-
reti… Onlar itikaden ayrıldıkları kavimlerin- Cehennem kapısında bezirganlık yapıp, bi-
den, bedenleriyle de ayrılmışlardı. Kendileri zim dilimizle konuşan, bizim rengimizden olan
gibi mümin kardeşlerine hicret edip "Müminler insanların kavramları katletmesi bizleri yanılt-
birbirinin velisidir" 117 ayetini tefsir etmişlerdi. Bu mamalıdır. Kafir ve müşriklere gösterilmesi
vela ve bera onları ezilmişlikten, devlet olmaya gereken adaveti 'İslam ahlakı', 'edep', 'hilm' gibi
taşımıştı. Allah çevrelerinde bulunanların ba- İslamî kavramlarla örtmeye çalışanlara şahitlik
siretlerini köreltmiş, onların devletleşmelerine ediyoruz. Oysa davet ettikleri şey ahlaksızlı-
imkan tanımıştı. Müjdelendikleri "Yeryüzün- ğın, edepsizliğin ta kendisidir. Rabbine haka-
de temkin" 118 hicretin akabinde gerçekleşmiş- ret edilen konuda hoşgörü olsa olsa korkaklık
ti. Birkaç ay öncesinde can güvenliği olmayan ve zilletin İslamî kılıfla sunulmasıdır. Kendine,
insanlar, İslam devletinin vatandaşlarıydı. Allah ehline ve anne-babasına hakaret edildiğinde, bu
tavsiyeler yapılacak olsa, nefsini izzet bürüyecek
114. 19/Meryem, 48-50
olanların, bu konudaki telkinlere 'hikmet' adı al-
115. 18/Kehf, 10
tında yaklaşmaları da ilginçtir.
116. 18/Kehf, 16
117. 9/Tevbe, 71 İbrahim'in aleyhisselam tavrını ilgili ayetlerde
118. 24/Nur, 55 okuduk. Onu büyük nimetlere eriştiren şeyin

24
müşriklere olan kin ve düşmanlığı olduğunu da şanmış ve bitmiş bir hadise değildir. Kur'an'da
gördük. Bununla beraber Allah subhanehu ve teâlâ İb- detaylı şekilde anlatılmaları, her dönemin
rahim aleyhisselam için şöyle buyuruyor: problemi olduklarının kanıtıdır. Allah subhanehu
ve teâlâ onlara "Asıl düşman" demiştir. Kafirlerle
"İbrahim'in babası için bağışlanma dilemesi, dostluğun yasaklandığı her yerde kalplerinde
yalnızca ona verdiği bir söz dolayısıyla idi. Ken- bulunan hastalıktan dolayı buna riayet edeme-
disine, onun gerçekten Allah'a düşman olduğu miş, bu yasağı çiğnemişlerdir.
açıklanınca ondan uzaklaştı. Doğrusu İbrahim,
çok duygulu, yumuşak huyluydu."  119 Allah subhanehu ve teâlâ kafirleri dost edindikleri
takdirde:
"Doğrusu İbrahim, yumuşak huylu(halim),
duygulu ve gönülden (Allah'a) yönelen(evvah) "İnkar edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz
biriydi."  120 bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez
ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve bü-
"Andolsun, bundan önce İbrahim'e rüşdünü
yük bir bozgunculuk (fesat) olur."  124
vermiştik ve Biz onu (doğruyu seçme yetene-
ğinde olduğunu) bilenlerdik."  121
olacağını söylemiştir. Onlar buna rağmen,
"Onlar (inanmayanlar) bir düzen kurdu- onları dost edinmiş ve şu ayete konu ol-
lar. Allah da (buna karşılık) bir düzen muşlardır:
kurdu. Allah, düzen kurucuların en
hayırlısıdır."  122 "Kendilerine: 'Yeryüzünde fesat
çıkarmayın' denildiğinde: 'Biz sade-
Yumuşak huylu, Rabbine ce ıslah edicileriz' derler. Bilin
ki; gerçekten, asıl fesatçılar
yönelen, olgun, hikmet sahibi
bunlardır, ama şuurunda
İbrahim... Cehennem bekçi- Meselenin özü ise değildirler." 125  126
lerinin korkaklık, zillet ve kalplerde olan hastalıktır.
dünyaya olan düşkün- İzzeti Allah'ın yanında değil Bugünün müna-
lüklerine İslamî kılıf- kafirlerin ve onların yanında
fıkları hoşgörü, hilm,
lar bulmaları bizleri arıyor olmalarıdır. Münafıklık
yaşanmış ve bitmiş bir İslam ahlakı derken,
aldatmamalı. o günün münafıkları
hadise değildir.
İslam'ın, Müslümanların
Burada zikredilen sıfatlar
maslahatı diyordu...
İbrahim'e aleyhisselam aitse (ki
muhakkak öyledir) acaba bun- Bir başka zaman Allah onları
ların iddia ettikleri hilm, hikmet şöyle irşad ediyordu.
ve olgunluk ne oluyor? İbrahim'de
aleyhisselam olup onların vela ve berayla "Ey iman edenler, Yahudi ve Hristi-
bağdaştıramadığı sıfatları İbrahim'e aley- yanları dostlar (veliler) edinmeyin; onlar
hisselam kim verdi? birbirlerinin dostudurlar. Sizden onları kim
dost edinirse, kuşkusuz onlardandır. Şüphesiz
"Hiç şüphesiz, bunda, kalbi olan ya da bir Allah, zalimler topluluğuna hidayet vermez.
şahid olarak kulak veren kimse için elbette bir İşte kalplerinde hastalık olanları: 'Zamanın,
öğüt (zikir) vardır."  123 felaketleriyle aleyhimize dönüp bize çarpma-
sından korkuyoruz' diyerek aralarında çabalar
Meselenin özü ise kalplerde olan hastalıktır. yürüttüklerini görürsün. Umulur ki Allah, bir
İzzeti Allah'ın yanında değil kafirlerin ve onla- fetih veya katından bir emir getirecek de, onlar,
rın yanında arıyor olmalarıdır. Münafıklık ya- nefislerinde gizli tuttuklarından dolayı pişman
olacaklardır. İman edenler: 'Olanca yeminle-
riyle elbette sizlerle birlik olduklarına ilişkin
119. 9/Tevbe, 114
120. 11/Hud, 75
121. 21/Enbiya, 51 124. 8/Enfal, 73
Safer
122. 3/Âl-i İmran, 54 125. 2/Bakara, 11-12 1434
123. 50/Kaf, 37 126. İbni Abbas ayeti böyle tefsir etmiştir.

Ocak’13 • SAYI: 12

25
topluluk getirir ki, onlar da şu ayetteki gibidir:

"Ey iman edenler, içinizden kim dininden geri


döner (irtidat eder)se, Allah (yerine) kendisi-
nin onları sevdiği, onların da kendisine sevdiği
mü'minlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı
ise 'güçlü ve onurlu,' Allah yolunda cihad eden
ve kınayıcının kınamasından korkmayan bir
topluluk getirir. Bu, Allah'ın bir fazlıdır, onu
dilediğine verir. Allah (rahmetiyle) geniş olan-
dır, bilendir. Sizin dostunuz (veliniz), ancak
Allah, O'nun elçisi, rüku' ediciler olarak namaz
kılan ve zekatı veren mü'minlerdir. Kim Allah'ı,
Rasûlü'nü ve iman edenleri dost (veli) edinirse,
hiç şüphe yok, galip gelecek olanlar, Allah'ın ta-
raftarlarıdır. "  130

Müşriklerle İlişkilerimiz
Allah'a yemin edenler bunlar mıdır? Onların Şirk, yaşadığımız toplumun bir parçası-
bütün yapıp-ettikleri boşa çıkmıştır, böylece dır. Cehalet, tevil ve körü körüne din adamla-
hüsrana uğrayanlar olmuşlardır.' derler."  127 rına ittiba yaşanılan sistemin doğal neticesidir.
Kur'an'a konu olmuş şirklerin her türlüsünü
Devran döner diye korkuyorlardı. Olur da bugün görmek mümkündür.
bir gün zafer kazanırlarsa bizlere iyi davranırlar,
gündem

dünyevî menfaatlerimiz korunmuş olur psiko- Bir kısmı şahıslara ibadet ediyor. Darda kal-
lojisiyle hareket ediyorlardı. Unuttukları bir şey dığında 'Allah' demeden 'medet ey falan şeyh' diye
vardı... İçlerinde olanı bilen ve ifşa etmeye Kadir nida ediyor. Sorulduğunda özür olarak sundu-
olan Allah subhanehu ve teâlâ... Bir başka yerde: ğu, kabahatinden büyük bir şey. 'Nasıl bir işe
girince aracı lazım, bizler de günahkarız, Allah'ın
"Münafıklara müjde ver: Onlar için gerçekten yanında hatırı sayılır insanların aracı olması la-
acıklı bir azap vardır. Onlar, mü'minleri bıra- zım.' Rabbimizi müşriklerin kötü zanlarından
kıp kafirleri dostlar (veliler) edinirler. 'Kuvvet
tenzih ederiz. Rabbini, mabudunu şirket müdü-
ve onuru (izzeti)' onların yanında mı arıyorlar?
rüne kıyas edip ve bu kıyas neticesinde Rabbiyle
Şüphesiz, 'bütün kuvvet ve onur,' Allah'ındır."
 128 ilişki yemini eder de, şeyhi adına yemin etmez...
Şeyhin çarpacağından korkar... Şeyhi görür, du-
Yine bu ayetlerin bağlamında Allah subhanehu yar, işitir, onun ahvalinden haberdardır... Eksik
ve teâlâ: yaptığı virdleri dahi bilir. İnsanın haykırası ge-
liyor:
"Ey iman edenler, mü'minleri bırakıp kafirleri
veliler (dostlar) edinmeyin. Kendi aleyhinizde "Allah'la beraber başka ilahlar mı var? Allah
Allah'a apaçık olan kesin bir delil vermek ister ortak koştuklarından çok yücedir."  131
misiniz? Gerçekten münafıklar, ateşin en alçak
tabakasındadırlar. Onlara bir yardımcı bula- Bir başka grup hakimiyet hakkını parla-
mazsın."  129 menterlere veriyor. Sistem tüm imkanları ile
vatandaşın oy vermek suretiyle yönetime iştirak
Evet herkes bilmelidir ki hareket nimettir. ettiğini izah ediyor. Demokraside, egemenliğin
Ve Allah bu nimetin hakkını vermeyen, vela ve kayıtsız şartsız milletin olmasını bu şekilde ta-
berasını Allah'a, Rasûlü'ne, müminlere adama- nımlıyor. Her vatandaş seçimlere katılarak ka-
yanlardan bu nimeti alır. Onların yerine öyle bir nun yapacak vekilini meclise yolluyor. Bu nok-
tada Allah'ın ayetleri net... Bu konu tartışma

127. 5/Maide, 51-53


128. 4/Nisa, 138-139 130. 5/Maide, 54-56
129. 4/Nisa, 144-145 131. 27/Neml, 63

26
götürmez. Hüküm Allah'ın, hükmünde ortak yanındadır. Buna rağmen şirki affetmiyor.
teâlâ
istemez ve bu konuda sapanlar Allah'a uluhiyet, Bu dahi Allah'a şirk koşmanın nasıl çirkin bir
rububiyet ve isimlerinde ortak koşmuş olurlar. cürüm olduğunu anlamaya yeter. Allah'a şirk
Fıtrat da öyle diyor ya! Hiç kimse evinde, iş koşanlar, onların inançlarından teberri etme-
yerinde kendi dışında otorite istemezken, şu yenlerle eşittirler. İyi, kötü, düşman, yardım et-
Alemlerin Rabbi, şanı yüce olan Allah nasıl ka- meye çalışan, akraba... Tüm müşrikler bu nok-
bul etsin? Sistem de bu konuda net. Ancak iki tada eşittir. Müslüman onların inançlarından
kuruş parası için uykuları kaçıp, dini meseleleri beridir.
fıkralarla izah edenlerin böyle bir derdi yok...
Hiçbir maslahat; atalarının ayıp dediği saçma- "İbrahim ve onunla birlikte olanlarda size gü-
lıkları onlara işletemezken, Allah'ın subhanehu ve zel bir örnek vardır. Hani kendi kavimlerine
teâlâ şirk dediği her şeyi indi maslahatlarla işli- demişlerdi ki: 'Biz, sizlerden ve Allah'ın dışında
yorlar... taptıklarınızdan gerçekten uzağız. Sizi (artık)
tanımayıp-tekfir ettik. Sizinle aramızda, siz
Bir başka grup, aklını ilah edinmiş... Allah'a bir olarak iman edinceye kadar ebedi bir
düşmanlık ve bir kin baş göstermiştir.' Ancak
Allah'ın kitabı ve Rasûlü'nün sünneti onların
İbrahim'in babasına: 'Sana bağışlanma dile-
eleğinden geçmek durumunda. Kendilerine yeceğim, ama Allah'tan gelecek herhangi
uyanı alıyorlar, uymayanı bırakıyorlar... bir şeye karşı senin için gücüm yetmez.'
demesi hariç. 'Ey Rabbimiz, biz Sana
Kalanların din diye bir derdi yok. tevekkül ettik ve içten sana yöneldik.
Bayramdan bayrama alnı secdeye Dönüş sanadır.' "  132
gidiyorsa Müslüman(!), cumaları
kaçırmıyorsa velayet(!) mer- "Hani İbrahim babasına ve
tebesinin tadını çıkarıyorlar. kendi kavmine demişti ki:
Müslüman her müşrikten 'Şüphesiz ben, sizin taptıkla-
Allah'ın rahmet etti- ve itikadından beridir. Karşı rınızdan uzağım. (An-
ği, kitabı sünneti her tarafın bunu bilmesi gerekir. cak) Beni yaratan
şeyin önünde gören, Ancak; şahıs İslam'a yakın, başka. İşte O beni
kalbinin İslam'a ısındırılması hidayete yöneltip-ile-
hayatı, ölümü ve bu söz konusuysa üslup
ikisi arasında olanları tecektir. Ve bunu (bu tev-
yumuşak olmalıdır.
alemlerin Rabbine ait görüp, hid inancını) belki (insanlar
dini O'na halis kılarak ibadet Allah'a) dönerler diye ardında
(kendi soyunda) kalıcı bir keli-
edenler de var. Ancak bunla-
me olarak kıldı-bıraktı."  133
rın var olması yukarda resmetti-
ğimiz olumsuz tablonun hakikatini "De ki: 'Ey kafirler. Ben sizin tap-
değiştirmiyor. tıklarınıza tapmam. Benim taptığı-
ma siz tapacak değilsiniz. Ben de sizin
Durum böyle olunca muvahhidlerin taptıklarınıza tapacak değilim. Siz de benim
çokça sorduğu bir soruyla karşılaşıyoruz: taptığıma tapacak değilsiniz. Sizin dininiz size,
benim dinim bana.' "  134
Bu insanlarla ilişkilerimiz nasıl olmalı?
Allah'tan subhanehu ve teâlâ yardım isteyerek bu ko- Bu ayetler sarihtir. Allah'ın dışında varlıkla-
nuyu maddeler halinde izah etmeye çalışalım: ra ibadet edenlerle Müslüman arasında hiçbir
bağ yoktur. Baba, akraba, kardeş veya hemşehri
1. İnanç ve Akide İlişkisi fark etmez. İbrahim aleyhisselam bu konuda örnek-
Allah subhanehu ve teâlâ kendisine şirk koşulma- liği ve Allah Rasûlü'nun sallallahu aleyhi ve sellem Kafi-
sını affetmez. Tevbe etmediği müddetçe kişi bu run suresindeki meydan okuması nettir.
tehlike ile karşı karşıyadır. Allah'ın subhanehu ve teâlâ
engin rahmeti düşünüldüğünde insan dehşe- Burada tek mesele, bunun ifade ediliş biçi-
te düşüyor. Bütün kainatın O'nun rahmetinin
yüzde biriyle ayakta durduğunu biliyoruz. Bu 132. 60/Mümtehine, 4
Safer
enginliğin doksan dokuz katı O'nun subhanehu ve 133. 43/Zuhruf, 26-28 1434
134. 109/Kafirun, 1-6

Ocak’13 • SAYI: 12

27
üstüne zorlukla (karnında) taşımıştır. Onun
(sütten) ayrılması, iki yıl içindedir. 'Hem bana,
Müslümanlara iyilik yapmış hem anne ve babana şükret, dönüş yalnız ba-
nadır.' Bununla birlikte, onların ikisi (annen ve
olanlara yumuşak ve diyaloğu baban) hakkında bir bilgin olmayan şeyi bana
açık bir üslupla yaklaşırdı. Ancak şirk koşman için, sana karşı çaba harcayacak
olurlarsa, bu durumda onlara itaat etme ve
bu durumda dahi dinlerinin dünya (hayatın) da onlara iyilikle (ma'ruf üze-
ayrı olduğu, onların inancının re) sahiplen (onlarla geçin) ve bana 'gönülden-
şirk ve batıl olduğu hususu katıksız olarak yönelenin' yoluna tabi ol. Sonra
dönüşünüz yalnızca Banadır, böylece Ben de
netti. Karşı taraf inanç ayrılığını size yaptıklarınızı haber vereceğim."  135
net bir şekilde anlamış...
"Biz insana, anne ve babasına (karşı) güzelliği
(ilke edinmesini) tavsiye ettik. Eğer onlar, hak-
kında bilgin olmayan şeyle Bana ortak koşman
midir. Müslüman her müşrikten ve itikadın- için sana karşı çaba harcayacak olurlarsa, bu
durumda, onlara itaat etme. Dönüşünüz bana-
dan beridir. Karşı tarafın bunu bilmesi gerekir.
dır. Artık yaptıklarınızı size haber vereceğim."  136
Ancak; şahıs İslam'a yakın, kalbinin İslam'a
ısındırılması söz konusuysa üslup yumuşak ol- "Rabbin, O'ndan başkasına kulluk etmemeni-
malıdır. Allah Rasûlü'nün amcası Ebu Talib'e zi ve anne-babaya iyilikle-davranmayı emretti.
tutumu, İbrahim'in aleyhisselam babasına ilk etap- Şayet onlardan biri veya ikisi senin yanında
taki tutumu buna örnek verilebilir. Burada asıl yaşlılığa ulaşırsa, onlara: 'Öf' bile deme ve on-
dikkat edilmesi gereken; üslubun davete uygun ları azarlama; onlara güzel söz söyle. Onlara
gündem

olmasıyla hakikatin açık olması arasındaki net acıyarak alçakgönüllülük kanadını ger ve de ki:
çizgidir. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem amca- 'Rabbim, onlar beni küçükken nasıl terbiye etti-
sına veya Müslümanlara iyilik yapmış olanlara lerse Sen de onları esirge.' "  137
yumuşak ve diyaloğu açık bir üslupla yaklaşırdı.
Ancak bu durumda dahi dinlerinin ayrı olduğu, Anne-baba müşrik olsalar dahi dünyevî iş-
onların inancının şirk ve batıl olduğu hususu lerinde onlara yumuşak ve maruf çerçevesin-
de davranmak farzdır. Velev çocuklarına şirki
netti. Karşı taraf inanç ayrılığını net bir şekil-
de anlamış ve İslam'a da açıktan tavır almıyorsadayatsalar bile... Bu konuda onlara itaat etmez,
üslubun yumuşak olmasında beis yoktur. Amaç inancını ortaya koyar; ancak dünyevî işlerde en
İslam'ın güzel şekilde anlatılması ve insanları güzel şekilde muamele eder. Bu Allah'ın subhanehu
ve teâlâ muvahhidlerden istediğidir. Lokman sure-
Allah'a subhanehu ve teâlâ davettir.
sinde geçen ayet incelendiğinde "Şirki emretseler
Kişi İslam'a düşmanlık yapıyor, Allah'ın dahi" yani baskı kurmaları halinde dahi dünyevî
ayetleriyle dalga geçiyor ve daveti küçümsüyor- konularda onlara iyilik emredilmiştir.
sa inanç ayrılığı net olduğu gibi üslub da buna
uygun olmalıdır. 2.2. Bunun Dışındaki İnsanlar
Bunlarla ilişkilerimizi (sosyal anlamda) Al-
2. Sosyal İlişkiler lah subhanehu ve teâlâ şu ayetlerde izah etmiştir.
Bundan kasıt, komşuluk, günlük ziyaretleş-
meler, dünyevî işlerde yardım, hediyeleşmek, "Allah, sizinle din konusunda savaşmayan,
yemek daveti, akraba bağları vb. durumlardır. sizi yurtlarınızdan sürüp-çıkarmayanlara iyi-
lik yapmanızdan ve onlara adaletli davranma-
İlişkinin bu boyutunda müşrikler iki kısım- nızdan sizi sakındırmaz. Çünkü Allah, adalet
yapanları sever. Allah, ancak din konusunda
dır. sizinle savaşanları, sizi yurtlarınızdan sürüp-

2.1. Anne-Baba
"Biz insana anne ve babasını (onlara iyilikle 135. 31/Lokman, 14-15
136. 29/Ankebut, 8
davranmayı) tavsiye ettik. Annesi onu, zorluk
137. 17/İsra, 23-24

28
çıkaranları ve sürülüp-çıkarılmanız için arka rim?' dedi. Rasûlullah: 'Ben onu giymen için de-
çıkanları dost edinmenizden sakındırır. Kim ğil, birine satman veya hediye etmen için verdim.'
onları dost edinirse, artık onlar zalimlerin ta Ömer o elbiseyi Mekke'de henüz müşrik olan
kendileridir."  138 arkadaşına yolladı."

Allah subhanehu ve teâlâ insanları iki kısma ayı- İmam Buhari sahihinde Enes'ten radıyallahu
rıyor. Bizlerle din hususunda savaşan, bizleri anh; "Allah Rasûlü'ne hizmet eden Yahudi bir ço-
yurtlarımızdan çıkaran veya bunlara yardım cuk vardı. Hastalanınca Allah Rasûlü onu ziya-
edenler... Bunlara iyilik yapmamızı, onlarla sos- ret etti. Onu İslam'a davet etti. Çocuk babasına
yal anlamda dostluk kurmamızı nehyediyor. baktı. Babası: "Ebu Kasım'ı dinle." deyince çocuk
Müslüman oldu."
Bu sıfatları almayan, bununla beraber müş-
rik olanlara ise, "İyilik yapıp, adaletli davranma- İmam Buhari ve Müslim sahihlerinde: "Ebu
nızı" men etmem diyor... Talip ölüm döşeğindeyken Allah Rasûlü onu zi-
yaret etti. 'Ey Amcacığım kelime-i tevhidi söyle, ta
Çevremizde bulunan müşriklere bu ölçüyle ki Allah katında benim senin için hüccetim olsun.' "
bakmalı, ilişkilerimizi bu ölçüye göre düzenle-
İmam Buhari Aişe annemizden radıyallahu anha:
meliyiz...
"Ebubekir ve Rasûlullah hicret yolunda Abdu Ed-
Deyl oğullarından yetenekli bir rehber kiraladı-
Allah Rasûlü'nden bu ölçülere uyan müşrik-
lar. O adam Kureyş kafirlerinin dini üzereydi."
lere yönelik bazı uygulamalarını örnek verecek
olursak: Kalbi İslam'a ısındırılan insanlara zekat ve
ganimet mallarından veriliyor olması da bu
İmam Buhari Kitab-u hibe bölümünde aşa-
babtandır.
ğıdaki rivayetleri kaydetmiştir. 139
Bu ve benzeri rivayetlerden anlıyoruz ki,
"İbrahim aleyhisselam Sara annemizle hicret etti.
Bir beldeye girdiler. O beldede bulunan bir Melik dinsel beraat gerçekleştikten sonra yani, karşı
veya Cabbar (diktatör ) vardı. Ona (İbrahim'e) taraf inanç olarak ondan uzak olduğumuzu bi-
Hacer'i verin dedi. liyorsa ve İslam düşmanlığı yapmıyorsa, sosyal
ilişkilerde iyilikle muamele yasaklanmamıştır.
Bu rivayette müşrik, İbrahim'e aleyhisselam Ha-
cer annemizi hediye etmiştir. O da kabul etmiş- Davamızın sonu Alemlerin Rabbi olan
tir." Allah'a hamd etmektir.

Ebu Humeyd dedi ki: "Eyle Meliki Allah


Rasûlü'ne beyaz bir katır hediye etti ve ona cübbe
giydirdi."

Enes radıyallahu anh: "Allah Rasûlü'ne Yahudi


bir kadın içine zehir katılmış et ikram etti. Allah
Rasûlü ondan yedi..."

İbni Ömer radıyallahu anh: "Ömer satılmakta


olan bir ipek elbise gördü. Allah Rasûlü'ne; 'Ey
Allah'ın Rasûlü şu elbiseyi alsan da cuma günleri
ve seni ziyarete gelen heyetleri karşılarken giysen!'
Rasûlullah: 'Bunu ancak ahirette nasibi olmayan-
lar giyer' buyurdu. Bu olaydan sonra Ömer'e ipek
bir elbise yolladı. Ömer: 'Senin kısa zaman önce
ipek hakkında söylediklerinden sonra nasıl giye-

Safer
138. 60/Mümtehine, 8-9 1434
139. 2615 – 2620 nolu rivayeteler

Ocak’13 • SAYI: 12

29
Allah ile Nasıl
Muamele Etmelisin?
Ebu Nuseybe ebunuseybe@tevhiddergisi.com

Rabbin Günahlarını da Örterken…


Allah yıllar öncesinde işlenen günahları örtmesine
rağmen kişi ne diye bu perdeyi kaldırır ki? Çünkü
Allah'ın günahları örtmesi, kuluna bahşettiği bir
hediyesidir ki bunu da reddetmek doğru olmaz.

H amd Allah'a, salat ve selam Rasûl'üne ol- rın sana vereceği tek şey ya terk ya da seni ce-
sun. zalandırmak olacaktır. Bu yüzden O'nun hiçbir
dengini, hiçbir yerde, hiçbir zaman bulamaya-
Allah ile muameleyi öğrenmeye ve beraber- caksın!
ce bunları mütalaa etmeye devam edelim kıy-
metli kardeşim. Peki, kul bir günah işledi ve Allah'a dönme-
di… O zaman ne olacak?
Şöyle bir düşünelim… Herhangi birimiz bir
günahı arzulayıp, onu yapmaya karar verdiği- Allah subhanehu ve teâlâ bazen senelere varan bir
miz zaman, Allah da o günahı yapmaktan do- mühlet verebilir. Ta ki kul O'na, merhametlile-
layı bizi engellemiyor. Eğer Allah isteseydi, as- rin en merhametlisi, Settar olan Rabbine dön-
kerlerini yollar ve bu yolu keserdi. İşte o zaman sün, O'na tevbe etsin… O kulunu daima, dur-
o günahı yapmak imkânsız olurdu. Fakat Allah maksızın tevbe etmeye davet ediyor.
halimdir, onu bırakacak kadar Sabur'dur. İnsan
günaha direkt başladığı zaman, Allah da onu Evet kardeşim, daima seni davet eden bir
örtüp, insanların öğrenmesini engellemektedir. kişi hayal et. Sen dünyevî davetlerde dahi mah-
Peki niçin? cubiyet hissettiğin insanların üzerine titrerken,
Rabbinin her gün yaptığı bu davete karşılık ne
Tabi ki Allah'ın kuluna olan rahmeti ve acı- yapıyorsun?
masından dolayı, onun bu durumunu ortaya
çıkarmamaktadır. Kul, yapmış olduğu o günahı "Allah, gündüz günah işleyenlerin tevbesini
bitirdiği zaman, Rabbi onu kendisine dönmeye kabul etmek için geceleyin elini açar. Gece gü-
davet eder. Bununla da kalmaz yapmış olduğu nah işleyenlerin tevbesini kabul etmek için de
kötülükleri iyiliklere çevirir. gündüz elini açar, bu hal, güneş batıdan doğun-
caya kadar devam edecektir."  1
Şimdi Rabbinin sana yaptığı bu muame-
Bu durumun her gün devam ettiğini asla
leyi düşün. Hiç seninle bu şekilde lütufkâr,
unutma! Kul, herhangi bir gün tevbe edip, Rab-
müsamahakâr bir şekilde muamele eden bir
bine döndüğü vakit de Rabbi, kulundan çok
kimse görebildin mi? Ben söyleyeyim: Hiç kim-
daha fazla sevinecektir.
se! Evet, hiç kimse sana bu muameleyi yapmaz.
Sen insanlara karşı birkaç hata yaptığında onla-
1. Müslim

30
"Kulunun tevbe etmesinden dolayı Allah
Teâlâ'nın duyduğu sevinç, sizden birinin ıssız
çölde kaybettiği devesini bulduğu zamanki se-
vincinden çok daha fazladır."  2

Subhanallah! Rabbimiz ne yücedir ki kendi-


si her şeye sahip ve hiçbir şeye muhtaç değilken,
kullarından biri O'na dönüp, tevbe ettiği zaman
seviniyor. Hem de asıl muhtaç olan, asıl fakir ve
aciz olan kul olmasına rağmen!

"Ey insanlar siz Allah'a karşı fakir/muhtaç


olanlarsınız."  3

Tüm bu şefkat ve merhametiyle bizlere mu-


amele eden Rabbimizi nasıl olur da sevmeyiz.
Bu yüzden Allah subhanehu ve teâlâ kendi zatını El-
Vedud 4 diye isimlendirmiştir. detmek doğru olmaz. Bu Allah'a karşı çirkin bir
edebin göstergesidir.
Kardeşim, Allah'ın bu sıfatları ve bize karşı
olan bu eşsiz muamelesine karşı bizim ne yap- İnsanlar kendi günahlarından bahsederken
mamız gerekir? Yani Allah senin günahlarını senin de bahsetmen gerekir mi? İnsanlar avret-
örttüğünde O'na karşı nasıl muamelede bulun- lerini açıyorken, bu senin de avretini açmanı
malısın? gerektirir mi? Elbette kişi avretini açması yeri-
ne onu örtmesi gerekir. Bunun gibi ruhunu da
Günahları Örten Rabbine Karşı örtmesi gerekir ki, bu bedeninden daha fazla
Yapacakların Nelerdir? önemlidir.
Öncelikle, Allah'ın sana bahşetmiş olduğu
bu armağanı kabul etmelisin. Günahlarının ör- Allah'ın kullarına karşı hilmini ve sabrını
tülmesi, Allah'ın sana en güzel hediyelerinden düşünsene kardeşim. Kul, O'na karşı günah
bir tanesidir. Çünkü bazı insanlar vardır ki, Al- işliyor, buna karşılık O da kulunun bu çirkin
lah onların günahlarını örtmemektedir. O hal- fiilinin üzerini kimsenin göremeyeceği şekilde
de Allah'ın verdiği bu eşsiz hediyeyi tereddüt örtüyor. Bir hata işleyip de onu bir tanıdığımız
etmeden kabul etmeli, O'nu geri çevirmemeli- gördüğünde, gördüklerini gizlemesi için neleri
sin. Allah'ın bu hediyesini geri çevirmenin nasıl feda etmeyiz? Günahların gizli kalması çok de-
olduğunu sana biraz anlatayım… ğerli, kıymetli bir şey olduğu halde, kişi Allah'ın
gizlemesini daha üstün tutacağı yerde, kulların
Bazı insanlar günah işlemekle beraber onu gizlemesine öncelik tanıyor. Allah'a karşı işledi-
gizleyip, tevbe edecekleri yerde onu açıktan ği o fiili, insanlara da böbürlene böbürlene an-
anlatırlar. Hatta ortamlarında muhabbet mal- latabiliyor…
zemesi olmasını da sağlarlar. Bazen de yıllar ön-
cesinden, küçüklüğünden, gençliğinden bahse- Kul bu şekilde günahlarını açığa vurmakta
derken işlediği günahları da bu konuşmalarına ısrar ettiği zaman durumu ne olacak biliyor mu-
süs yaparlar. Hâlbuki günah işlendiği zaman in- sun?
sanın onu utancından saklaması gerekir. Allah
Şu örneğe dikkat et…
subhanehu ve teâlâ yıllar öncesinde işlenen günahları
örtmesine rağmen kişi ne diye bu perdeyi kal- Diyelim ki,
dırır ki? Çünkü Allah'ın günahları örtmesi, ku-
luna bahşettiği bir hediyesidir ki bunu da red- Bir adam günahların en çirkinlerinden olan
zinayı işledi. Ve insanların elinde bu adamın
2. Buhari, Müslim
zina işlediğine dair hiçbir delil yok. Delil olursa Safer
3. 35/Fatır, 15 1434
bu adama ciddi bir ceza verecekler. Başka biri
4. Salih kullarını çok seven, merhametli olan.

Ocak’13 • SAYI: 12

31
de tek delil olan kamera kaydını da alıp evine "Gizli verilen sadaka Rabb'in gazabını söndü-
koyup, gizliyor ki bu adamın günahı açığa çı- rür."  6
kıp da ona ceza vermesinler. Günahı işleyen kişi
de delili gizleyen adamın evine giriyor, kaydı Sana önereceğim ikinci bir öneri de şudur
saklandığı yerden çıkarıp, kendi görüntüsünü ki; kimsenin görmediği yerlerde namazlarında
internette yayınlayıp, yayıyor… Evin sahibi o (gece veya gündüz) rekâtlarını, secdelerini uzat-
adama ne yapar sence? Elbette ki onu kovar! tıkça uzat. Öyle bir zamanda yap ki kimse senin
'Ben sana iyilik yapıyorum, bunca insanlardan ko- uzattığını dahi fark etmesin.
ruyorum, sen de hiç utanmadan bunu yayıyorsun'
demez mi? Veya bir amel yap ve bu devamlı olsun. Ha-
yatın boyunca da devam etsin. Bu çok basit bir
Subhanallah! Allah da senin bu günahını şey dahi olabilir. Sokağındaki bir kediye veya
örtmedi mi? Bil ki kardeşim, günahlarını açığa köpeğe su ve yiyecek vermek dahi olabilir. Fakat
çıkarmak Mülkün Sahibi'nin verdiği bu nimeti bu gizli, sır gibi olsun ve kimse görmesin. Selefi
reddetmektir. salihin, kişinin salih amelinin gizli olmasını is-
terlerdi. Hatta öyle ki ne evindeki yaşayanlar,
Kardeşim, Rabbimiz en yüce, en cömert, ne zevcesi bunu bilirdi. Tıpkı saklanan bir
en güzel olandır. Kişi bunu bilmesine define gibi…
rağmen, buna karşılık günahlarını
açığa vurarak Rabbi ile muamele- Burada yapacağın hususlardan
Allah ile nasıl muamele etmelisin?

de bulunduğu zaman ise, Allah'ın bir tanesi de, Allah'ın seni örttüğü
tüm müminleri affedeceği gün bu durumu muhafaza etmendir.
bu kişiyi affetmesi mümkün Bir sene, beş sene, kırk sene
olmayacaktır! Zira o, Allah'ın muhafaza edip de bunu ke-
setrini/örtüsünü reddederek sinlikle açmamalısın! Öm-
Burada yapacağın hususlar- rün boyunca Allah'ın bu
üzerinden atmıştır.
dan bir tanesi de, Allah'ın seni
örttüğü bu durumu muhafaza
örtüsünü üzerinden
"Günahını açığa etmendir. Bir sene, beş sene, kırk asla kaldırma.
çıkaranlar hariç, sene muhafaza edip de bunu
ümmetimin hepsi af- kesinlikle açmamalısın! Peki, bunu nasıl yapa-
fedilecektir. Kişi geceleyin caksın? Bu muayyen bir şey
bir amel işler, sabah olunca olmalı ki, Allah'ın senin üze-
da Rabbi onu örter. Sonra rindeki örtüsü çekilmesin.
sabah olunca o: 'Bu gece ben
şöyle şöyle yaptım!' der. Böylece o, Bu da, şükürdür. Allah'ın senin
geceleyin Allah kendisini örtmüş
günahlarını örtmesine şükretmek…
olduğu halde, sabahleyin üzerinde-
Sana ulaşan kendi zatından olan bu
ki Allah'ın örtüsünü açar."  5
güzel fiile şükretmek…
Allah subhanehu ve teâlâ bizleri günahlarını ört-
Evet kardeşim, Allah subhanehu ve teâlâ o za-
tüğü ve affına erişen kullarından yazsın.
man senin üzerindeki örtüyü çekmeyecek,
sürekli senin örtülü halde olmanı sağlayacaktır.
Üzerindeki Perdeyi Nasıl Gelecekte bu günahlarının açığa çıkmamasını
Kaldırmazsın? istesen ve bunun açığa çıkmasından korksan da
Burada Allah ile güzel bir şekilde muamele Allah subhanehu ve teâlâ senin üzerindeki bu örtüyü
şeklini sana söyleyeceğim. Bu da; senin tek ba- kat kat fazlalaştıracaktır. Hiç tasa etme karde-
şına, gözlerin görmediği yerde günah işlemeni şim. El-Cemil olan Rabbimizin şu güzel buy-
Allah subhanehu ve teâlâ örtüyorsa, aynı şekilde gözle- ruğuna bak:
rin görmediği yerde ona salih amel yapmandır.
Gizlice ona itaat et, salih amel işle. Nebi'nin sallal- "Rabbiniz bildirmişti ki: Eğer şükrederseniz,
lahu aleyhi ve sellem dediği gibi:

5. Buharî, Edeb; Müslim, Zühd. 6. Beyhaki, Sahih.

32
elbette size (nimetimi) arttıracağım."  7 Uzun bir bekleyiş...

Allah'ın günahlarının örtmesini idame et- Ve Allah bu örtüyü açmıyor…


tirmek istiyorsan yapılacak başka bir husus da
şudur: "Ben senin günahlarını dünyada örttüm ve bu-
gün de onların hepsini bağışladım" diyerek iyilik-
Allah subhanehu ve teâlâ senin yaptığın günahları ler dolu kitabını sağından verir. Artık kitabını
nasıl örtüyorsa, insanlar da sana karşı bir hata, alır, insanların yanına gider ve onlara "Alın, ki-
kusur işlediği, sana karşı bir kötülük yaptığı za- tabımı okuyun"  9 diye müjde verir.
man, senin de onun -tıpkı Rabbinin sana yaptı-
ğı gibi- bu ayıbını örtmendir. Sadece sana karşı İnsanlar onun iyiliklerini, hasenatlarını
da değil. Diyelim bir kardeşinin günahını gör- okurlar… Allah onun günahlarını örtmüştür
dün. Bunu gıybet, dedikodu, ifşa yoluyla değil, artık… Sonra gider ve nimetlerle dolu cennete
bilakis onu ve seni de ıslah edecek 'günahı örtme' girer, hiç kimse de onun günahlarını bilmez.
yolu ile yapmalısın.
"Ne oldu? Ne oldu da Rabbim bunların tümü-
"Bir kul, bu dünyada başka bir kulun ayı- nü bana verdi?"
bını örterse, kıyamet gününde Allah da onun
ayıbını örter."  8 O an dünyadaki yaptığı bazı şeyler aklına
getirilir…
Allah subhanehu ve teâlâ… İnsanlar kıyamet gü-
nünde O'nun önünde duruyorlar ve O hepsine 'Sen dünyada iken bir kişinin günahını örttün,
bakıyor… Kişi ise korku içerisinde… Bu kadar açığa çıkarmadın. Şeytan da o kişiden intikam
alman için etrafında dönüp duruyordu: 'O adam
insanın içinde ayıpları, kusurları açığa çıkacak
sana şöyle şöyle yaptı, sen de onun açığını yakala-
belki de… Dünyada bir ömür boyunca insan-
dın. Onun bu ayıbını herkese söyle ve intikam al…'
lardan gizlediği, duyulmasından korktuğu ayıp- Ama sen yapmadın. Ve şimdi de bunun karşılığını,
ları… Korkunun iliklere kadar işlediği an bu an bunun semeresini görüyorsun!' Allah'a hamd ol-
olsa gerek. Dünyada gözüne sinek kadar gelen, sun…
fakat kıyamet gününde, insanların önünde tir
tir titretecek, boğazları düğümleyecek kadar Allah'a yemin olsun ki kardeşim en güzel
olan bir günah… duygu da bu olsa gerek. İnsanın tüm bu girift
duygulardan sonra cennete girmesi ve ebedî
Herkes o sahnede… İlk insan Adem aleyhisselam mutluluğa ermesi…
dahil tüm ümmet… Hepsini de ilk defa göre-
cektir. Musa aleyhisselam, İsa aleyhisselam, ehli beyt ve Allah'tan kendim için, senin için günahla-
sahabe radıyallahu anhum… Ve Peygamber sallallahu aley- rımızın örtülmesini, bizi bağışlamasını, bizleri
hi ve sellem… Kendisini sünnetine nispet ettiği, ta-
nimetlerle dolu cennetinde Nebiler, Sıddıklar,
kip ettiği Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem… Şehitler ve Salihlerle bir araya getirmesini diler
ve Rabbimden bunları ümit ederim…
Tüm çirkinlikler ortaya çıkacak… Dünyada
iken insanlardan saklayıp da Allah'a iltica etme- 'Alemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun' du-
menin verdiği korkudur bu… Bunca Peygam- ası ile...
berler, sıddıklar ve şehitlerin gözleri önünde
durum ne olacak acaba?

Allah subhanehu ve teâlâ ya kulun insanlardan giz-


lediği bu ayıplarını gizleyecek, ya da ayan beyan
ortaya çıkaracaktır… Bir yanda bunca insanın
manzarası, bir yanda kişinin günahları ve kor-
kuları…

Safer
7. 14/İbrahim, 7 1434
8. Müslim 9. 69/Hakka, 19

Ocak’13 • SAYI: 12

33
Genel Olarak Arapların Durumu Siyer Notları
Enes Yelgün enesyelgun@tevhiddergisi.com

Merhamet Tellallarından
Şirk Toplumunu Kurtarma Operasyonları
Eğer bu toplum cennete gidecekse, üzerinde
barındırdıkları şirk unsurları sadece şekilsel
yönden birazcık farklı olan Yahudi ve
Hristiyanlar niye cennetten mahrum olsun ki?!

Hamd, Alemlerin Rabbi olan Allah'a, salat


ve selam O'nun Rasûlüne olsun.

S iyer kitaplarında 'Nuh kavminin putları' diye


bilinen birtakım putlar mevcuttur. Allah subha- Birkaç sayı önceki yazımızda taklitçi cahili
nehu ve teâlâ Nuh Suresi 25. ayette bunların isimleri- toplumun üçüncü vasfından bahsettik. Taklitçi
ni zikretmektedir. zihniyetin mensupları sorgulama yeteneğinden
yoksun oldukları için, atalarından ne görmüş-
Bir rivayette ise şöyle geçer: 'Nuh'un aleyhisselam lerse onu birebir kopyalamayı en büyük ibadet
kavminin putlarının gömülü olduğu yeri, cinler olarak görürler. Bunu gerçekleştirmek için efor
Amr Bin Luhayy'a haber vermiş; o da onları ora- harcarlar. Fakat bu fiillerin çoğu fıtratlarının
dan çıkartmıştır. Daha sonra da hac mevsiminde benimseyebileceği ve bedenlerinin kaldırabile-
Mekke'ye gelen Arap kabilelerine bu putları dağıt- ceği seviyede değildir. Çünkü içerikleri, yarat-
mıştır.'
tığını en iyi bilen Allah subhanehu ve teâlâ tarafından
belirlenmemiştir.
Ortaya çıkış şekli nasıl olursa olsun, sonuç iti-
bari ile Araplar, İbrahim'in aleyhisselam davetinden
Böyle olunca Allah'ın dini ile alakası olma-
yüz çevirmişler ve her geçen gün sapıklıklarına
yan putlara tapma, onlara dua edip adak adama,
sapıklık ekleyip tevhitten uzaklaşmışlardı.
Kâbe'yi çıplak tavaf etme vb. ibadetler müşrik-
lerin kendi kendilerine yükledikleri zorluklar-
Allah'ın subhanehu ve teâlâ dini ile aralarına mesa-
dan bazıları olarak ortaya çıkar. Hayvanlardan
fe girdikçe de, taptıkları şeylere niye taptıklarını
bir kısmını çeşitli nedenlerle haram kılmak gibi
bilmez bir halde hayatlarını sürdürmeye devam
emir ve yasaklar da bu yükü arttırıcı etkiye sa-
etmişlerdir.
hiptir.

34
Aynı şeyler, şekli bazı farklılıklarla bera- mete hiçbir fayda vermeyecek meseleleri gündeme
ber günümüzde de mevcut. Tafsilatını önceki getirip duruyorsunuz.'
sayılardaki yazımızda anlattığımız, türbelere
yapılan ibadetler, kandil günlerine has ameller, Bu itiraza cevap vermeden önce itirazı ya-
tevbe ve dua etmek için izlenmesi gerektiği söy- panların kısa bir analizini yapmakta fayda var:
lenen dolambaçlı yollar... Bunların hepsi günü- Aslında söylediklerimize muhalefet edenler de
müz cahiliyesine atalarından kalan, küfür, şirk dile getirdiğimiz şeylerin yanlış olduğunun far-
ve bidat içerikli miraslardan sadece bir kısmıdır. kındalar. Fakat bunlar gündeme geldiğinde baş-
larına gelecek şeyleri çok iyi biliyorlar. Şu anda
Nedense Mekkeli müşriklerin yaptıkları kalabalıkların büyüsüne kapılıp gitmiş bir hal-
şirkler anlatılınca kimseden ses çıkmıyor. Ama deler. Bidat içerikli programları yapmayı bırak-
aynı şeylerin bizim toplumumuzda da olduğu- tıklarında, bulundukları yapıya iman edenlerin
nu söyleyince kıyamet kopuyor, itirazlar havada dışında kimseciklerin yanlarında kalmayacağı-
uçuşuyor. Mesela itirazlardan birisi şu; 'Sizin bu nı çok iyi biliyorlar. Toplumun, doğal olarak da
anlattıklarınız toplumun her kesimince yapılan şu anda etraflarında bulunan kitlelerin kılcal
şeyler değil. Sadece belli bir zümrenin yaptığı fi- damarlarına kadar sinmiş bazı küfür ve şirk
iller.' Bu tespit her ne kadar yanlış olsa da, bir içerikli amellerini eleştirdikleri anda da aynı
an için itiraz edilen noktanın doğru oldu- sonla karşılaşacakları kesin. İşte böyle bir
ğunu varsayalım. Gerçekten toplum sondan korkmaları, hak olan daveti
içinde sadece belli bir kesim bunları duyup da etraflarındaki insanların
yapıyor olsun. Peki toplumun geri dağılıp gidecekleri endişesi, bu iti-
kalanı ne yapıyor? Türbelere bu razı sürekli dillendirmeye onla-
ibadetleri sunanları engelle- rı sevk ediyor. Sonuç olarak
meye çalışıyor, muvaffak ola- şunu söyleyebiliriz ki bu iti-
mayınca da onları küfür, şirk Nedense Mekkeli
raz tamamen duygusal(!).
müşriklerin yaptıkları
ile mi nitelendiriyor? şirkler anlatılınca kim-
Yoksa tembelliğinden seden ses çıkmıyor. Ama aynı İtirazların içeriği-
ya da başka bir ne- şeylerin bizim toplumumuzda ne gelince; öncelikle
denden ötürü evinde da olduğunu söyleyince şunu belirtelim: Bu-
yaptığı duanın, yatırlarda kıyamet kopuyor, itirazlar gün yeryüzünde hangi
havada uçuşuyor.
yapılan dualara kıyasla daha inanışa mensup olursa olsun
mı az kabul edilme ihtimali zulme uğrayan kim varsa ona
olduğunu düşünüyor? yardım etmek, Müslümanın
üzerindeki vaciplerden bir tanesi-
Kandil törenlerine katılmayan- dir. Çünkü bu insanlar mustazaftır-
lar bu kutlamalara bidat olduğu için lar ve hakları ellerinden zorbalık ile
mi katılmıyorlar? Yoksa içine şirk, bi- alınmaktadır.
dat, hurafe sokulmuş bu yeni dinle dahi
alakaları olmayacak kadar dini meselelerden Karşılaşılan bu zulmün asıl sebebi ise,
uzak oldukları için mi? yeryüzündeki iktidarların tağutlaşmasıdır.
Sadece Allah'a subhanehu ve teâlâ has olan bazı hak-
Bu sorulara verilecek samimi cevaplar aynı lara ortaklık iddiasında bulunan bu zorbalar,
zamanda itiraza da bir yanıt niteliğinde olacak- insanlara zulümde de sınır tanımamaktadır. O
tır ve görülecektir ki toplumun büyük bir kısmı, yüzden asıl üzerinde durulması gereken nokta
sadece birkaçını sıraladığımız bu fiilleri yap- Allah'ın haklarının ne şekilde gasp edildiğidir.
makta, geri kalan ise yapmamakla beraber bu Mesela; O'nun subhanehu ve teâlâ dininde olmayan
amelleri gerçekleştirenlere itiraz etmeyip, gıpta bir şeyi çıkartmak Allah'ın hakkını gaspetmek-
ile bakmaktadır. tir. Demokratik sistemleri göklere çıkartarak
kanun koyma yetkisini insanlara vermek de
İkinci itiraz ise şudur: 'Bugün İslam ümmeti Allah'ın hakkını gaspetmektir. Allah'a yapılma-
tağutların zulmü altında inim inim inliyor. Her sı gereken ibadetleri türbelere, insanlara yap-
türlü haktan mahrum bir halde yaşam mücadelesi mak da Allah'ın hakkının gaspıdır. Safer
1434
veriyorlar. Siz ise sadece ihtilafı çoğaltacak ve üm-

Ocak’13 • SAYI: 12

35
Bu grupların yaptığı ithama verilen iki tür-
lü cevap var. Bazıları diyor ki: 'Olur mu öyle şey?
Dinin neresi zor? Örtünmek mi? Hiç sorun değil!
Sen kalbini temiz tut. İbadetlerini yaparken ör-
tün yeter! Belki o kalp temizliğinle birçok örtülü-
den Allah katında daha değerli olursun!'

'Memurluk yaptığın için namaz mı kılamıyor-


sun? Kardeşim! Allah'ın farz kıldığı tek şey na-
maz değil ki! Devlete, millete hizmet etmek de
ibadet. Akşama bütün namazları kaza edince
iki büyük ecri birden kazanırsın.'

Güya böyle konuşarak İslam'a yapılan eleş-


tirilere cevap vermiş olurlar. Bazıları o kadar
abartır ki Yahudi ve Hristiyanların dahi bu
halleri ile cennete gidebileceğini söylerler! As-
lında ehli kitaba cennetin vizesini vermekte
Geldiğimiz noktada itirazı yapanların bize
bir bakıma haklılar! Çünkü onca küfür ve şirki,
şunu dediklerini anlıyoruz: 'Sizler Allah'ın hak-
itikat ve amellerinde barındırmalarına rağmen
kı çiğnendiğinde bunu gündem etmeyin. Ama
aynı şeyler insanlara yapıldığında onunla yatıp- içinde bulundukları toplumu dahi Müslüman
kalkın.' Hayır! Bizler ne olursa olsun Allah'ın olarak kabul ediyorlar! Eğer bu toplum cennete
dinine aykırı bir fiili dillendirir, insanları bun- gidecekse, üzerinde barındırdıkları şirk unsur-
dan sakındırırız. Aynı şekilde zulme uğrayanın ları sadece şekilsel yönden birazcık farklı olan
yanında olmamız gerektiğini de bilir, gücümüz Yahudi ve Hristiyanlar niye cennetten mahrum
yettiği kadar mustazafların derdine derman olsun ki?!
siyer notları

olmaya çalışırız. Bu iki hal arasında 'öncelikler'


Evet! Bu grubun amacı nettir: İslam'a yö-
bakımından bir tercih yapmak zorunda kalan
neltilen eleştirilere dinin içini boşaltarak cevap
Müslüman fert, zaten tereddütsüz bir şekilde
vermek. Böylece hem insanlara hoş görünecek-
seçimini 'Allah'ın haklarını savunmak'tan yana
ler hem de nefislerince yonttukları dinde heva
kullanacaktır.
ve heveslerine göre yaşayacaklar.
Taklitçi cahilÎ düzenlerde insanların, körü
İnsanların hoşnutluğunu Rabbinin rızasın-
körüne bazı uygulamaları yapmalarının fıtra-
dan üstün tutanlar dünyada zillet içerisinde ya-
ta ters, omuzlara da yük olduğunu daha önce
şamaya mahkumdurlar.
örneklerle anlatmaya çalışmıştık. Aynı şekilde
İslam'ın da insanların hayatlarını kolaylaştırıcı Meseleye Rahmanî pencereden bakan diğer
bir din olduğunu söyledik. grup ise bu ithamın temeline iner ve şöyle der:
Ancak, özellikle asrımızda daha yüksek sesle 'Her ne kadar fıtrat şeriatı kabul etmeye ve
propagandası yapılmaya başlanan bir söyleme uygulamaya meyilli olsa da nefis tam tersini
ister istemez şahit oluyoruz. O da şeriatın, insan istemektedir.'
hayatını çok daralttığı, sınırlandırdığı, özgür-
lükleri kısıtladığı iddiası. 'Fıtrat, örtünmeyi ister ama nefis açılıp saçıl-
mayı insana emreder ve güzel gösterir.'
Azılı kafirler, İslam'a açıktan düşmanlık ya-
panlar bunu her ortamda, kitaplarında, maka- 'Fıtrat, toplum içerisinde ekonomik yönden
lelerinde pervasızca dillendirebiliyorlar. Kendi- sıkıntıda olanların elinden tutmayı isterken,
lerine Müslüman diyen zümreler ise bunu rahat nefis hep 'bana, bana' çığlıkları atar! Kendisi
rahat söyleyemiyor. O yüzden her konuşmala- mevkiler atlayıp, rütbe yükseltirken ayaklarının
rında demokrasi ve insan hakları vurgusu yapıp altında ezip geçtiği insanların emeklerini hiç
umursamaz.'
dolaylı yoldan müşrik kardeşlerine(!) yardımcı
oluyorlar.

36
görmekte, çağın ihtiyaçlarına cevap vermediği
için 'geri kalmış' olarak isimlendirmektedir.

Şeriat, Allah'ın subhanehu Aslında şeriatın kolaylık olduğunu anlatmak


ve teâlâ kanunlarının için bu kadar uzun açıklama yapmak, Allah'a
subhanehu ve teâlâ iman etmiş, kitap ve sünneti tek
tümünün hakim olduğu ve kaynak olarak kabul etmiş müminler için faz-
fıtrata uygun hareket eden ladır. Çünkü onlar konu ile alakalı nasları okur
her toplum için kolaylıktır. ve "Amenna" derler. "Allah sizin yükünüzü hafif-
letmek ister." 1 buyruğunu işittikleri anda üzerine
bir söz söyleme ihtiyacı duymazlar.

Yapmaya çalıştığımız açıklamalar ise, kendi-


lerine Müslüman demelerine rağmen, Kur'an ve
Sünnetten habersiz yaşayan ve aşağılık komp-
'Fıtrat, sadece Allah'a kul olmayı, bir tek leksi ile her muhalif zümreye şirin gözükmeye
O'nun önünde boyun eğmeyi ister. Nefis ise
çalışan kesim içindir. İslam'ın kimseyi memnun
kendi isteklerine hangi sahte ilah 'eyvallah' der-
se, onun peşinden koşar. Arzular değiştikçe ilah-
etmek gibi bir görevi yoktur. Çünkü İslam tâbi
lar da değişir.' olunmak için gönderilmiştir. Her insanın nefsi-
nin isteğine göre yeni yeni şekillere girmek için
Bu listeyi daha da uzatabiliriz. Yukarıda değil.
verdiğimiz örnekler bize şunu gösterir: Şeriat,
Allah'ın subhanehu ve teâlâ kanunlarının tümünün Duamızın sonu Alemlerin Rabbi olan
hakim olduğu ve fıtrata uygun hareket eden her Allah'a hamddır.
toplum için kolaylıktır.

Tıpkı asr-ı saadette ve ondan sonra gelen


adil imamların zamanlarında olduğu gibi. Fakat
ne zaman ki şeriat nefsi istekler karşısında arka
plana atılmaya başlanır, işte o zaman toplumsal
sorunlar, adaletsizlikler ortaya çıkar.

İnsanların hayatları zorlaşır. Çünkü nefisle-


rini ilah edinen bir toplum için şeriat asla kaldı-
rılamayacak bir yüktür.

Bugün insanlar, aradan asırlar geçmiş olma-


sına rağmen hala, şeriatın kamil manada uygu-
landığı dönemden hayranlıkla bahsediyorlar.
Özlemle o zamanları anıyorlar. Peki Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem ile aynı zamanı paylaşan iki
büyük uygarlığı, Roma ve Pers imparatorlukla-
rını özlemle anan var mı?

'Keşke o günler de yaşasaydık da, aslında yer-


yüzündeki en değerli varlık olduğumuzu bize ha-
tırlatan kanunlarla hayatımızı düzenleyebilsey-
dik!' diyebilen var mı?

Kimse böyle bir şey söyleyemez! Çünkü in-


sanoğlu, bırakalım asırlar öncesini, daha 15-20
yıl önce 'en özgürlükçü bireyin haklarına saygılı' Safer
1434
diye övdükleri kanunları bile bugün yetersiz 1. 4/Nisa, 28

Ocak’13 • SAYI: 12

37
Akaid Notları
Ferhat Cura ferhatcura@tevhiddergisi.com

Kafirlere Benzemek:
Yılbaşı
Allah Kur'an-ı Kerim'de ısrarla bu iki zümrenin
birbirine düşman, her iki zümrenin de kendi içinde
birbirlerinin dostları olduğunu beyan etmiştir.
Yani mümin müminin dostudur, kafir de kafirin.

Y eryüzünün en şerli geçen günlerinden bir


güne daha yaklaşıyoruz. Belki de Allah'ın
subhanehu ve teâlâ en çok gazaplandığı, insanları
olarak algılayan ve kendilerine Müslüman di-
yen milyonlarca insanın o gecede bu yapılanla-
ra iştirak etmelerine ne denilmeli? Bu da bize
topyekûn helak etmek istediği günlerden bir Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem haber verdiği
gündür. O da yılbaşı diye bilinen Avrupalılar- gibi İslam ümmetinin ileride iman konusunda
dan ithal edilen ve Hristiyanlığın doğuşunun yaşayacağı problemlerin gerçekleştiğini göster-
kutlandığı 'Noel gecesi'. Bu gecede neredeyse mektedir. Nitekim Buhari ve Müslim'de geçen
yeryüzünün her yerinde insanlar sabaha kadar bir hadiste Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
Allah'a isyan etmek ve hudutlarını çiğnemek der:
için ellerinden gelen her türlü masiyet ve rezil-
likleri yapmaya çalışacaklar. Neden Allah subhane- "Sizler, sizden öncekilerin yollarını karış karış
hu ve teâlâ o gecede gazaplanmasın ki? Bütün fitne ve adım adım izleyeceksiniz. Hatta onlar bir
ve kötülüklerin başı olan fuhşiyat, en rezil ve en kelerin deliğine girseler siz de onlarla beraber
çirkin şekliyle o gece insanlar tarafından ger- gireceksiniz', bunun üzerine sahabe: 'Ey Allah
Rasûlü, Yahudi ve Hristiyanları mı kastediyor-
çekleşecek ve yine içki, kumar ve daha birçok
sun?' diye sordu. Rasûlullah da: 'Başka kim ola-
masiyet/haram işlenecektir.
bilir ki." dedi.
O gecede insanlar Allah'ı kızdırdıklarında,
Bu hadisin başka bir rivayetinde Rasûlullah
biz Müslümanların uyuması düşünülemez. Bi-
bu benzeşmenin her meselede olacağını haber
lakis uyanık olup, fitnenin öncüleri için bed-
veriyor:
dua, insanların hidayeti için ve en önemli ise
bu mücrimlerin işlediklerinden dolayı bizleri "Onlar, yolda anneleriyle zina yapsalar sizde
de bunlarla beraber helak etmemesi için Allah'a yolda annelerinizle zina yapacaksınız."  1
çokça dua etmemiz gerekir o gecede.
Heyhat…! Ne yazık ki tüm bunlar yaşan-
Kafirlerin küfürleri sebebiyle bunca cürüm makta... Her şeyde ama her şeyde onlara ben-
ve rezaletleri yapmalarını normal karşılayabi- zemek…
liriz. Ama Allah'ın subhanehu ve teâlâ kendileri için
koyduğu, insanın fıtratına en uygun hayat ni-
zamı İslam olmasına rağmen bunu bir eziklik 1. Sünenler

38
Oysa iman ve küfür hem şer'i hem de tabiat " 'Seni yarattığım halde seni secde etmekten
gereği birbirine taban tabana zıt iki kutup gi- alıkoyan nedir?' dedi ki: 'Ben ondan daha ha-
bidir. Yani imanın olduğu yerde küfür, küfrün yırlıyım. Beni ateşten yarattın, onu ise çamur-
olduğu yerde iman olmaz. Ki Allah subhanehu ve dan yarattın.!"  3
teâlâ zaten yüce kitabının birçok yerinde bu iki
taifenin mensuplarının arasındaki düşmanlığı Kıssanın devamı için Bakara suresindeki
sürekli belirtmektedir. Peki, nasıl oldu da bu al- ayetlere bakıldığında:
çaklık kompleksine sahip olan ve aynı zamanda
"Biz: 'Ey Âdem! Sen ve eşin (Havva) beraber-
kendilerine Müslüman diyen insanlar bu hale
ce cennete yerleşin; orada kolaylıkla istediğiniz
geldiler. İnşaallah burada bu meseleyi izah et- zaman her yerde cennet nimetlerinden yiyin;
meye çalışacağım. Ama öncesinde iki zümre sadece şu ağaca yaklaşmayın. Eğer bu ağaçtan
arasında düşmanlığın nasıl oluştuğunu ve Müs- yerseniz her ikiniz de kendine kötülük eden
lümanların bu düşmanlıkta itikatları ve men- zalimlerden olursunuz' dedik. Şeytan onların
heclerinin nasıl olması gerektiğini ayaklarını kaydırıp ve içinde bulun-
beyan edersek mevzuumuz daha dukları (cennetten) onları çıkardı.
iyi anlaşılacaktır. Bismillah. İmanın oldu- Bunun üzerine: 'Bir kısmınız
ğu yerde küfür, diğerine düşman olarak ini-
Düşmanlığın küfrün olduğu yerde
niz, sizin için yeryüzünde
barınak ve belli bir zamana
Kısaca Tarihçesi iman olmaz. Ki Allah dek yaşamak vardır' de-
İnsanlar yeryüzüne zaten yüce kitabının bir- dik."  4
gönderilmeden önce yüce
çok yerinde bu iki taifenin
Allah, Kitab-ı Mubin'in bir Sonuç olarak; Adem aley-
çok yerinde Adem aleyhisselam mensuplarının arasındaki hisselam, şeytanın kandırma-
ve şeytanla arasında geçen düşmanlığı sürekli sıyla Allah'ın subhanehu ve teâlâ
diyaloğu anlatıyor. Bu konu- belirtmektedir. yasakladığını yapıyor ve yap-
yu anlatan ayetlere bakıldığında tığı bu hatadan dolayı da Allah'a
ilk olarak Allah Adem'i yaratığını tevbe ediyor. Nitekim ayette:
ve O'na ilmi öğrettiğini beyan ediyor. Bakara
süresindeki ayetlerde Allah subhanehu ve teâlâ bu ko- "Adem Rabbinden bir takım kelimeler aldı
nuyu şöyle belirtir: (tevbe etti). O da tevbesini kabul etti. Çünkü O,
tevbeleri kabul edendir, çok esirgeyendir."  5
"Hatırla ki Rabbin meleklere: 'Ben yeryüzün-
de bir halife yaratacağım' dedi. Onlar: 'Bizler Şeytan ise tam tersine daha çok azıp kıya-
hamdınla seni tesbih ve takdis edip dururken, met saatine kadar insanları saptırmak, onları da
yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan döke- kendisi gibi ahirette hüsran ve ateş ehli kılmak
cek insanı mı halife kılıyorsun?' dediler. Allah için Allah'tan mühlet istiyor. Rabbimiz ayetler-
da onlara: 'Sizin bilemeyeceğinizi herhalde ben de bu durumu şöyle belirtir:
bilirim' dedi. Allah, Adem'e bütün isimleri, öğ-
retti. Sonra onları önce meleklere arz edip: 'Eğer "Allah buyurdu: 'Ben sana emretmişken seni
siz sözünüzde sadık iseniz, şunların isimlerini secde etmekten alıkoyan nedir?' (İblis): 'Ben on-
bana bildirin' dedi."  2 dan daha üstünüm. Çünkü beni ateşten yarat-
tın, onu çamurdan yarattın' dedi. Allah: 'Öyle
Daha sonra Allah subhanehu ve teâlâ başka ayetler- ise, in oradan! Orada büyüklük taslamak senin
de meleklere, Adem'e aleyhisselam secde etmelerini haddin değildir. Çık! Çünkü sen aşağılıklardan-
emrediyor. Meleklerin hepsi Allah'ın emrine sın!' buyurdu. İblis: 'Bana, (insanların) tekrar
itaat edip secde ederken, sadece iblis, Allah'ın dirilecekleri güne kadar mühlet ver' dedi. Allah:
secde emrine kendince bozuk bir kıyasla kar- 'Haydi, sen mühlet verilenlerdensin' buyurdu.
şı çıkıyor ve Adem'e aleyhisselam secde etmiyor. İblis dedi ki: 'Öyle ise beni azdırmana karşılık,
Allah subhanehu ve teâlâ bunu şeytana sorduğunda and içerim ki, ben de onları saptırmak için se-
ise:
3. 7/Araf, 12
Safer
4. 2/Bakara 35-36 1434
2. 2/Bakara, 30-31 5. 2/Bakara, 37

Ocak’13 • SAYI: 12

39
nin doğru yolunun üstüne oturacağım. Sonra
elbette onlara önlerinden, arkalarından, sağla-
rından, sollarından sokulacağım ve sen, onların
çoklarını şükredenlerden bulmayacaksın!' dedi.
Allah buyurdu: 'Haydi, yerilmiş ve kovulmuş
olarak oradan çık! And olsun ki, onlardan kim
sana uyarsa, sizin hepinizi cehenneme doldura-
cağım!' "  6

Kur'an'ın başka bir ayetinde bu olay şöyle


anlatır:

" (Allah): Ey İblis! Secde edenlerle beraber ol- Ve bu iki zümre arasında iman-küfürden do-
mayışının sebebi nedir?' dedi. (İblis): 'Ben kuru
layı ebedi buğz, düşmanlık ve savaş vardır.
bir çamurdan, şekillenmiş kara balçıktan yarat-
tığın bir insana secde edecek değilim' dedi. Al-
Nitekim Allah subhanehu ve teâlâ, Adem'i aleyhisselam
lah şöyle buyurdu: 'Öyle ise oradan çık! Artık
ve eşini yeryüzüne indirdiği zaman:
kovuldun! Muhakkak ki kıyamet gününe kadar
lânet senin üzerine olacaktır!' İblis: 'Rabbim!
"…Kiminiz kiminize düşman olarak inin…"  10
Öyle ise, (varlıkların) tekrar dirileceği güne ka-
dar bana mühlet ver' dedi. Allah buyurdu ki:
diyerek bizlere çok önemli bir noktayı belirt-
'Sen mühlet verilenlerdensin. Allah katında bi-
linen vaktin gününe kadar…' İblis dedi ki: 'Rab-
mekte ve henüz dünya hayatının başında bile iki
bim! Beni azdırmana karşılık ben de yeryüzün- zümre arasında ebedi bir düşmanlığın olduğun-
dan bahsetmektedir. Yani bir tarafta Allah'a tes-
akaid notları

de onlara (günahları) süsleyeceğim ve onların


hepsini mutlaka azdıracağım! Ancak onlardan lim olan Allah'ın dostları, diğer tarafta Allah'tan
ihlâslı kulların müstesna…' "  7 gelen apaçık beyyinelere karşı gelen, heva ve he-
vese tabi olan şeytanın dostları.
Böylelikle insanlar yeryüzüne indirilmiş
oldu. Lakin Allah subhanehu ve teâlâ bunu bir son ol- Kur'an-ı Kerim'de 'Vela ve
ması için değil, ahiret hayatının bir başlangıcı Bera'nın İşleniş Metodu
olması için de dünya hayatını, insanların imti- İki zümre arasındaki düşmanlık itikat kitap-
han olmaları için bir mesken kılıyor. Allah ayet- larında vela(dostluk) ve bera(düşmanlık) başlı-
te şöyle der: ğı altında işlenir. Ehli Sünnet'in yanında vela ve
"O, hanginizin daha güzel amelde bulunaca-
bera tüm tevhidin semeresi olduğu için itikadın
ğını denemek üzere ölümü ve hayatı yaratandır. ve dinin en önemli asılları arasında sayılmış-
O, Azizdir, Gafurdur."  8 tır. Vela ve beranın Kur'an-ı Kerim'de işleniş
metodunu maddelere ayıracak olursak Ehli
İnsanlar Allah Katında Mümin- Sünnet'in neden bu meseleye bu kadar önem
atfettiğini görebiliriz. Çünkü Allah subhanehu ve teâlâ
Kafir Diye İki Zümredir kendi kitabında bu meseleyi öne çıkarmış, me-
Allah subhanehu ve teâlâ kevni iradesi ile insanlar seleyi imanın olmazsa olmazlarından zikretmiş,
kâfir ve mümin olarak iki zümreye ayırır. Nite- her fırsatta müminlere bunun hikmetini (ne-
kim ayette: den düşmanlık etmesi gerektiğini) ayrıca beyan
etmiş ve Müslümanlara bunun pratik örneğini
"Sizi yaratan O'dur. Böyle iken kiminiz kâfir,
(Rasûllerle) göstermiştir. Şimdi maddeleri zik-
kiminiz mümindir. Allah yaptıklarınızı gören-
dir."  9 redecek olursak;

1. Madde: Müminler müminlerin, kafirler


ise kafirlerin dostudur.
6. 7/Araf, 12-18
7. 15/Hicr, 32-40
8. 67/Mülk, 2
9. 64/Teğabun, 2 10. 2/Bakara, 36

40
Allah Kur'an-ı Kerim'de ısrarla bu iki züm- edinmeyin."  15

renin birbirine düşman, her iki zümrenin de


kendi içinde birbirlerinin dostları olduğunu Kur'an'ın başka bir yerinde Allah subhanehu ve

beyan etmiştir. Yani mümin müminin dostudur, teâlâ diyor ki:

kafir de kafirin. Bu konudaki ayetleri kısaca zik-


redecek olursak: "Onlardan ne bir dost ne de bir yardımcı edin-
me!"  16
Allah subhanehu ve teâlâ Tevbe suresinde geçen
ayetlerde diyor ki: Bu müminlere yönelik diyor ki:

"Mümin erkeklerle, mümin kadınların bazısı "Sizin için Allah'ın dışında ne bir dost ne de bir
bazısının dostular."  11 yardımcı vardır."  17

Allah subhanehu ve teâlâ iman ehlinin durumunu Öyleyse Kur'an-ı Kerim müminle müminin,
belirttiği gibi aynı surede kafir ehli olanların kafirle de kafirin dost olduğunu beyan ettikten
durumunu da belirtiyor: sonra bununla yetinmemiş; bununla beraber
müminlerin kafirleri dost edinmesini kesin bir
"Münafık erkeklerle, münafık kadınlar birbir- dille yasaklamıştır.
lerinin dostudurlar."  12
Burada şöyle bir durum vardır. Bu yasakla-
Yine başka bir ayette şöyle geçer: manın cinsi nedir? Çünkü şeriat bir şeyi nehyet-
tiğinde bu nehiy üç manaya gelebilir. Bu nehiy;
"Ey iman edenler, Yahudi ve Hristiyanları dost
edinmeyin. Çünkü onlar (ancak ve ancak) bir- 1. Küfre sebep olduğundan dolayı olabilir.
birlerinin dostudurlar."  13
2. Allah'ın yasakladığı şey haram olabilir.
Allah'ın bunu ısrarla beyan etmesinin se-
bebi; Müslümanların şunu anlaması içindir: 3. İrşad olabilir.
'Müminden kafire, kafirden mümine dost olmaz.'
Allah subhanehu ve teâlâ onları birbirine dost kılmış, Ayrıca bir nehyin bunlardan hangisine dela-
müminleri ise birbirlerinin dostu kılmıştır. let ettiği akılla bilinemez yine şeriata dönülüp
yan karinelere bakılması lazımdır. Bu açıkla-
2. Madde: İslam, müminlerin kafirleri dost manın sebebi şudur; Allah müminlerin kafir-
edinmelerini yasaklamıştır. leri dost edinmesini yasakladığı zaman insanın
aklına şunlar gelebilir, 'Tamam, Allah bunu ya-
Allah subhanehu ve teâlâ bunu şer'i bir hükme bağ- saklamıştır. Ama bu dinin olmazsa olmazlarından
layarak müminlerin kafirleri dost edinmelerini değildir. Bir insanın onları dost tutmaması iyidir.
kesin bir dille yasaklamıştır. Nitekim ayeti keri- Ama dost tutarsa bir şey olmaz.' veya 'Bu bir ne-
mede Allah subhanehu ve teâlâ şöyle der: hiydir. Haram da olabilir mekruh da. Onun için
kafirleri dost edinmemek iyidir. Ama bunu yapan
"Müminler, müminleri bırakıp da kafirleri insanlar da olabilir.'
dost edinmesinler. Kim de bunu yaparsa bun-
da sonra Allah ile onun arasında hiçbir bağ İşte burada insanın kafasında oluşan bu zan-
yoktur."  14 nı kaldırmak için Kur'an-ı Kerim bu yasaklama-
nın hükmünü üçüncü merhalede beyan ediyor.
Âl-i İmran suresi 25. Ayette yine Allah subha-
nehu ve teâlâ diyor ki: 3. Madde: Kafirlerin dost edinilmesi küfür-
dür.
"Ey iman edenler, Yahudi ve Hristiyanları dost
Yani Allah subhanehu ve teâlâ kafirleri dost edin-

11. 9/Tevbe, 71
12. 9/Tevbe, 67 15. 3/Âl-i İmran, 25
Safer
13. 5/Maide, 51 16. 4/Nisa, 89 1434
14. 3/Âl-i İmran, 28 17. 42/Şura, 31

Ocak’13 • SAYI: 12

41
menin imanı götüreceğini ve insanı kafir züm-
resinden yapacağını açık bir şekilde müminlere
Kur'an'ın birçok yerinde beyan etmiştir. Bunun
en bariz delili Maide suresindeki şu ayettir:

"Ey iman edenler, Yahudi ve Hristiyanları dost


edinmeyin. Çünkü onlar (ancak ve ancak) bir-
birlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost
edinirse o da onlardandır."  18

Bu ayeti kerime kafirleri dost tutmanın kü-


für olduğunun en açık delilidir. Nitekim İbni
Abbas radıyallahu anh bu ayeti kerimeyi okuduktan firleri dost tutmalarına rağmen, bu dost tutma-
sonra; 'Aman ha! Dikkat edin sizden biri farkında larının kendilerini İslam dairesinden çıkarma-
olmadan Yahudi ve Hristiyan olmasın' diyor. Bu yacağını düşünen insanlara çok bariz bir şekilde
sözün manası şudur; sizler Yahudi ve Hristiyan- diyor ki:
lığı tercih etmezsiniz, kendinizi Müslüman diye
isimlendirirsiniz. Ama Allah katında bir Yahudi "Şayet onlar Allah'a, Rasûlü'ne ve Rasûlü'ne
veya Hristiyan olabilirsiniz. indirilene iman etmiş olsalardı onları dost edin-
mezlerdi."  20
Peki nasıl?
Bu da Kur'an-ı Kerim'in konuyu işleyişin-
'Onları dost tutarak.' Yani onlara, onların di- deki üçüncü merhaledir. Yani bu nehiy, imanın
akaid notları

ninde yardım ederek, onların dininden razı ola- esaslarına taalluk etmekte ve onları dost tutan
rak... insanları İslam dairesinden çıkmaktadır.

Ayrıca bu ayetin tefsirinde İbni Cerir Et- Kafirlere Teşebbühün Yasaklanması


Taberi rahimehullah şöyle der: 'Allah onları dost tu- Kafirleri düşman edinmenin birçok gerek-
tanın, hizip olarak onlardan olduğunu bildiriyor. leri vardır. Bunlardan en önemlisi de hem din
Çünkü bir insan bir insanı dost ediniyorsa demek
hem de dünya işlerinde onlara benzememektir.
ki onun üzerinde olduğu şeyden razı olmuş de-
mektir.'
Çünkü İslam gerek dini alanda gerek dünyevî
alanda kafirlere benzemeyi yasaklamıştır.
Yine İmam Kurtubi rahimehullah tefsirinde: 'Al-
lah onların hükmünü onlardan olmak olarak be-
Dini olarak: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
yan etti.' derken, İbni Hazm rahimehullah bu ayetin
hadiste şöyle der:
zahiri manası üzerine alınması gerektiğine dair
icma olduğunu nakleder. "Ben kıyametten önce kılıçla gönderildim. Sa-
dece Allah'a ibadet edilsin ve O'na şirk koşul-
Bu konudaki başka ayetlere bakacak olursak: masın. Benim rızkım, mızrağımım gölgesi al-
tında kılındı. Zillet ve alçaklık, benim emrime
Yine Allah subhanehu ve teâlâ kafirleri dost edin- muhalefet edenlerin üzerine kılındı. Kim bir
menin nifak olduğunu beyan ediyor. kavme benzerse o da onlardandır."  21
"Münafıkları elim verici bir azapla müjdele. Bu hadis bize umumen kafirlere benzeme-
Onlar ki; kafirleri mü'minlerin dışında dost nin şeriat tarafından yasaklandığını gösterir.
edinirler. İzzeti onların yanında mı arıyorlar.
Ayrıca bir çok yerde Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
Muhakkak ki izzetin hepsi Allah'ın yanında-
sellem dini alanda kafirlere benzemeyi yasakla-
dır."  19
mış ve onlara muhalefeti emretmiştir. Mesela
Yine başka bir ayette Allah subhanehu ve teâlâ ka- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem diyor ki:

18. 5/Maide, 51 20. 5/Maide, 81


19. 4/Nisa, 138-139 21. Ebu Davud, Ahmed

42
"Allah Yahudi ve Hristiyanlara lanet etsin. benzeyen insanlar küfre girerler. Mesela: Boyu-
Onlar Peygamberleri ölünce kabirlerini mescid nuna haç veya beline zünnar takmak insanı küf-
edindiler. Sizleri bundan yasaklıyorum."  22 re sokar. Çünkü bunlar kafirlerin küfür itikatla-
rını temsil etmektedir. Aynı şekilde konumuzla
Başka bir hadiste Yahudilerin namazda elle- alakalı olarak kafirlerin küfür bayramlarını kut-
rini kalçalarının üzerine bağlamaları nedeniyle lamak veya onlara iştirak etmek de insanı küfre
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bunu yasaklıyor. sokar. Mesela: Mecusilerin 'nevruz', Hristiyan-
Yine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem diyor ki: ların 'yılbaşı' gecelerini ihya etmek bu babtandır.
Nevruz; Mecusilerin ateşi kutsadıkları bir gün,
"Yahudiler ayakkabılarıyla namaz kılmazlar.
yılbaşı ise; Hristiyanların, Hristiyanlığın doğu-
Siz ayakkabılarla namaz kılın."  23
şunu kutladığı bir gündür. Her ikisi de küfür
Dünyevî olarak: Abdullah bin Amr bin As olduğu için onlara iştirak da küfür ve şirk olur.
radıyallahu anh diyor ki:
2. Haram olan benzeşme: Kafirlerin kü-
"Ben üzerimde muasfer (kırmızı ve sarı arası für itikatlarının simgesi olmayan ama onların
bir renk) bir elbiseyle Rasûlullah'la karşılaştım. kendisiyle temayüz ettikleri konularda kafirlere
Rasûlullah elbiseyi görünce bana dedi ki: 'Bu benzemektir. Mesela, muasfer elbiseyi giymek
kafirlerin elbiseleridir. Sen bunu giyme.' " veya günümüzde kafirlerin itikadını temsil et-
meyen ama kendilerine has olan söz ve davranış,
Bu hadiste Rasûlullah kafirlere has olan bir giyim ve kuşamda onlara benzemek haram olan
elbisenin kullanılmasını yasaklıyor. Dikkat edi- benzemeye dahildir.
lirse bu elbise kafirlerin dinini temsil etmemek-
tedir. 3. Mekruh olan benzeşme: Bu da genel ola-
rak kafirlere benzemektir.
O zaman Müslümanlar, kafirlere has olan
yani kendileriyle; Yahudi, Hristiyan ve diğer İkinci Mesele: Şeriatın Kafirlere Benze-
milletlerden temayuz ettiği 24 -ister dini ister meyi Yasaklamadaki Hikmeti
dünyevi olsun- her şeylerinde onlara benzeme-
mekle emrolunmuşlardır. Şeyhu'l-İslam İbni Teymiyye rahimehullah bu ko-
nuda şöyle der: 'İnsanın zahirde bir kavme ben-
Kafirlere teşebbühte iki meselenin bilinmesi zemesi, insanda batinî olarak o kavme karşı bir
gerekir: meyil ve o kavme karşı bir muvafakat oluşturur.'

Birinci Mesele: Kafirlere Benzemenin Yine İbni Kayyım rahimehullah da: 'Şeriatın bu
Hükmü benzemeyi yasaklamasındaki asıl hikmet, batinî
muhabbeti ve batinî meyli yasaklamasıdır.' de-
"Kim bir kavme benzerse oda onlardandır." 25 mektedir.

Hadisin zahirinden kafirlere benzemenin Sonuç olarak, böyle iğrenç ve her haliyle
küfür olduğu anlaşılmaktadır. Ama yukarıdaki Allah'a isyan olan bir günde insanların neden
Amr'ın radıyallahu anh hadisi bize her benzemenin cüretkar davrandıkları çok açık şekilde anlaşıl-
küfür olmadığının gösterir. O zaman kafirlere mış oluyor.
teşebbühün hükmünde tafsilata gitmek zorun-
dayız. Selam ve dua ile sizleri Allah'a emanet edi-
yorum.
1. Küfür olan benzeşme: Kafirlerin, küfür
olan itikatlarını temsil eden söz ve davranış- Alemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun.
larda onlara benzemektir. Bu şeylerde kafirlere

22. Buhari, Müslim


23. Ebu Davud, İbni Hibban
Safer
24. Kendini göstermek, sivrilmek 1434
25. Ebu Davud

Ocak’13 • SAYI: 12

43
İlim Meclisi
ekrembulca@tevhiddergisi.com

Ekrem Bulca

Yılbaşında İşlenen Haramlar


Yılbaşının küfür olduğu ve bunu kutlamanın kişiyi
dinden çıkardığı itikadın konusudur. Fakat bununla
beraber yılbaşı gecesinde azımsanmayacak kadar
çok olan haramlar da işlenmektedir.

A lemlerin Rabbi olan Allah'a hamd ol- birçok şeyi serbest, Allah'ın serbest dediği bir-
sun. Salat ve selam en güzel örnek olan çok şeyi de yasak kılmışlar. Bu şekilde Allah'ın
Rasûlullah'ın üzerine olsun. subhanehu ve teâlâ dininden yüz çevirip kendi dinleri-
ni inşa etmişler. Bunun bariz bir şekilde ortaya
Allah subhanehu ve teâlâ bu dini hiçbir dinin et- çıktığı günlerden bir tanesi de yılbaşıdır.
kisinde kalmayacak şekilde tamamen yeni baş-
tan kurmuştur. Allah subhanehu ve teâlâ insanlar için Yılbaşının küfür olduğu ve bunu kutlamanın
seçtiği İslam dininin hükümlerini Kur'an ve kişiyi dinden çıkardığı itikadın konusudur. Fa-
Sünnette hiç bir kapalılık kalmadan açıkça be- kat bununla beraber yılbaşı gecesinde azımsan-
yan etmiştir. Allah'ın subhanehu ve teâlâ belirlediği bu mayacak kadar çok olan haramlar da işlenmek-
hükümler, ebediyete kadar geçerli olup herkesi tedir. Bunların da gözardı edilmemesi gerekir.
ve her zamanı kapsayacak şekildedir. Hiç kim- Dediğimiz gibi bu haramlar çok fazladır. En ba-
se bu hükümlerde en ufak bir değişiklik yapma riz şekilde ortaya çıkanlardan bazıları şunlardır:
hakkına sahip değildir. İnsanların belirlediği
hükümler ise böyle değildir. Genelde heva ve Şans oyunları: Milli piyango, sayısal loto
hevese dayalı olduğundan dolayı sürekli değiş- örnek olarak zikredilebilir. Bunların dışında
meye, eklemeye ve çıkarmaya mahkumdur. kumarhanelerde oynanan şans oyunlarının ise
haddi hesabı yoktur. Aylar öncesinden bunun
Bugün insanlar nasıl, nereden ve ne şekilde için hazırlık yapılır. İnsanların buna yönelmesi
yaratıldıklarına bakmadan Allah'ın hükümle- için her tarafa (televizyon, gazete, radyo) rek-
rinde bir takım değişikliklere gitmişler. Allah'ın lam verilir. Normalde hiç şans oyunu oynama-
kendilerine verdiği akıl ile Allah'ın hükümlerini yan kimse bile bu reklamlardan ötürü bugün
sorgulamaya, Allah'ın hükümlerinin doğrulu- oynar, bir kere oynayayım bakarsın tutar der.
ğunu-yanlışlığını tartışmaya başlamışlar. Sebebi Oysa İslam'da bu haramdır. Allah teâlâ şöyle
ne olursa olsun hiç kimse Allah'ın hükümlerini buyuruyor:
değiştiremez. Allah'ın hükümlerini iptal edip
yerine kendi hükümlerini koyamaz. Fakat bu- "Ey iman edenler, şarap, kumar, putlar ve fal
gün var olan yönetimler Allah'ın yasakladığı

44
okları, şeytanın pis işlerindendir. Artık bunlar-
dan kaçının ki kurtuluşa eresiniz."  1

Kazanma hırsı ile kaybetme korkusu ara-


sında stres ve gerilim içinde kumar oynayanlar,
kaybedince kazananlara karşı kin, haset ve düş-
manlık beslerken kazananlar da böbürlenip ve
şansları ile övünüp kaybedenlere saf ve aptal gö-
züyle bakarlar. Kumar bağımlıları gözünü kırp-
madan bir gecede bütün servetlerini kaybedip
ruhsal bunalıma girebilir. Ailesinin geçim pa-
rasını kumara yatırıp sonra kaybeden ailesinin
hakkına geçtiği gibi bir de hiç utanmadan gidip
hırsını onlardan çıkarır. Onlara bağırıp-çağırır
ve onları döver. Bu da ailede bir huzurun mut-
luluğun olmamasına sebebiyet verir

Alkol: Cahiliye toplumlarının vazgeçilme-


zidir. Yılbaşı gününün ise olmazsa olmazı ko-
numundadır. Yılbaşı gününe özel olarak aylar
öncesinden hazırlık yapılır. Eksiklik olmasın
diye çok sayıda alkol daha önceden stok edilir.
Uyuşturucu haplar, eroin ve kokain de bu kap-
samda ele alınmalıdır. İçki içmeyen bile arka-
daş ortamından ötürü veya 'bir kereden bir şey
olmaz' düşüncesi ile içki içerek bağımlılığın ilk
adımını atmış olur.

Yeni yıl eğlencelerine katılan bir çok insan


geceyi alkol tüketerek geçiriyor. Tüketilen al-
kolün miktarı arttıkça suç sayısı da fazlalaşıyor.
Geçtiğimiz yıllarda alkole bağlı olarak 'trafik
kazaları', 'çevreye rastgele ateş açma', 'cinayet',
'yaralama ve tecavüz' en çok işlenen suçlar ara- lardan biri 2007'ye girişte yılbaşı gecesinde ya-
sında yer aldı. şandı. Taksimdeki yeni yıl eğlencesine katılan
üniversite öğrencisi Adem Doğan başına isabet
Bir gazetenin geçen yıl yaptığı bir tespite eden bir kurşunla hayatını kaybetti.
göre son 7 yılda yılbaşı gecesinde alkolden do-
layı işlenen çeşitli suçlarda 30 kişi hayatını kay- Yine 2008 Yılbaşı gecesinde İsmail Yakar yıl-
betti ve yüzlerce kişi yaralandı. başını kutlamak için arkadaşı Ergun Ç.'yi evine
davet etti. Gecenin ilerleyen vakitlerinde alko-
Aynı şekilde geceyi alkol ile geçirdiklerinden lünde etkisiyle tartışmaya başlayan iki arkada-
ötürü son 7 yılda 20 kişi trafik kazalarından şın kavgası kanlı bitti. Ergun Ç. İsmail Yakarı bı-
ötürü hayatını kaybetti. 1 Ocak 2008 tarihinde çaklayarak öldürdü, sonra evde bulunan Meral
Tuğçe Sakarya, Taksim'deki yılbaşı eğlencesi B.'ye tecavüz etti. 2
sonrası evine dönerken alkollü dolmuş sürücü-
sünün kurbanı oldu. Fuhuş: Allah teâlâ şöyle buyuruyor:

Yine aynı şekilde alkolün etkisiyle kutla- "Zinaya yaklaşmayın. O cidden hayasızlıktır,
malarda çevreye rastgele ateş açan magandalar kötü bir yoldur.'  3
yüzünden bir çok kişi hayatını kaybetti. Bun-
Safer
2. Zaman gazetesi 1434
1. 5/Maide, 90 3. 17/İsra, 32

Ocak’13 • SAYI: 12

45
kınayıp ayıplamışlardı. Birbirlerine ne kadar da
Fuhuş, rahatça işlenebilen bir benziyorlar.
hale gelince evlilik düzenlerinin İsraf: Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:
bozulmasına, eşlerin birbirlerinden
"Yiyiniz, içiniz fakat israf etmeyiniz.'  4
nefret etmesine ve birbirlerinden
ayrılmasına sebebiyet verdi. İsraf Allah subhanehu ve teâlâ tarafından haram
Ortam da buna uygun olunca... kılınmıştır. Yeni yıl yaklaşırken israf yarışma
halinde yılbaşı kutlamalarında yapılmaktadır.
Kimi evlerde fakir fukaranın bir yıldaki kazancı
Ayete dikkat edilirse Allah 'Zina etmeyin' de- bir gecede harcanmakta, kimi evlerde teşvik ve
miyor. "Zinaya yaklaşmayın" diyor. Yani sizi zi- özenti neticesinde bir aylık kazanç bir gecede
naya götürecek, her türlü sözden, eylemden ve tüketilmektedir.
ortamdan uzaklaşın.
Davamızın sonu alemlerin Rabbi olan
Fuhuş/zina, yaşadığımız toplumda her daim Allah'a hamd etmektir.
işlenen sıradan bir şey haline gelmiştir. İnsan-
lar kalbi, gözü ve bedeni ile zinaya düşsünler
diye gerekli olan her türlü zemin hazırlanmış-
tır. Gözünüzü nereye çevirirseniz çevirin gözün
zinasına düşmeniz an meselesidir. Televizyon-
ları, interneti, gazeteleri, okulları, sokakları
ilim meclisi

düşünün her tarafta İslam'ın kendisine 'giyinik


çıplaklar' dediği kimselerle karşılaşacaksınız.
Yılbaşı gecelerinde ise bu durum biraz daha had
safhaya ulaşmaktadır. Çünkü bütün programlar
buna müsait bir şekilde hazırlanmıştır. Televiz-
yon programları, eğlence merkezleri (barlar dis-
kolar, konserler) bu organizasyonlardan sadece
birkaçıdır.

Fuhuş, rahatça işlenebilen bir hale gelince


evlilik düzenlerinin bozulmasına, eşlerin bir-
birlerinden nefret etmesine ve birbirlerinden
ayrılmasına sebebiyet verdi. Ortam da buna uy-
gun olunca, son dönemlerde boşanma sayısı da
artmaya başladı. Doğu illerinde boşanma sayısı
batı illerine göre daha az. Çünkü doğu tarafla-
rında fuhuş her ne kadar yayılsa da batıya oran-
la biraz daha az durumdadır.

Kişinin yılbaşında düzenlenen eğlence prog-


ramlarına katılması, katılamasa da en azından
bunları izlemesi bir başarı, bir güzellik olarak
isimlendirilmektedir. Bunlardan uzak durmak,
bunlara katılmamak, bunların yanlış olduğunu
beyan etmek ise gericilik, çağa ve modaya uy-
mama olarak nitelendirilmektedir. Tıpkı çıplak
bir şekilde Kâbe'yi tavaf eden Mekkeli müşrik-
ler gibi. Ne zaman ki Müslümanlar elbiseleriyle
Kâbe'yi tavaf etmeye başladılar hemen onları
4. 7/Araf, 31

46
Nasihat
abdulmetinaksoy@tevhiddergisi.com
Abdulmetin
Aksoy

Yahudi ve Hristiyan Portresi


ve
Onlara Tabi Olanlar
Türkiye'yi yönetenlere bakalım, milletvekilleri, bakanlar veya daha üst
rütbede olanlar, Avrupa'ya gittikleri zaman onların dinlerine mensup
oluyor, boyunlarına haç takıyor, papazın elbisesini giyebiliyorlar.
Arap ülkesine gittiklerinde ise, konuşmalarına besmele ve hamd ile
başlayarak onlardan olduklarını gösteriyorlar.

H amd Allah'a, salât Rasûlü'ne olsun.


Allah'ın selamı, hidayeti, yardımı ve rah-
meti tevhid ehlini kuşatsın.
"Siz, sizden öncekilere adım adım, karış karış,
tabi olacaksınız. Hatta onlar kelerin deliğine
girse, siz de gireceksiniz. Onlardan biri annesiy-
le zina etse siz de zina edeceksiniz. Sahabe: 'Ya
Yeni yılın gelmesi bana ehli kitabı ve Hris- Rasulullah bunlar Yahudi ve Hristiyanlar mı?'
tiyanların yılbaşı kutlamalarını hatırlattı. Ku- diye sorar. Peygamberimiz: 'Başka kim olabilir
laklarımda 'Mutlu yıllar' sözünü yankılattırdı. ki' diye buyurur."  1
İnsanlar yılbaşını, o senenin mutlu ve huzur
içinde geçmesi için kutluyorlar. Yahudi ve Hris- Bir taraftan da İslam "Ehli kitabı dost edin-
tiyanların ve onlara tabi olanların olduğu yerde meyin" buyruğuyla da bizleri onlardan uzak
mutluluk ve huzur temenni edilmesi şaşılacak tutmaya çalışmış ve sakındırmıştır. Bu hatır-
bir durum. Allah'ın subhanehu ve teâlâ haber verdiği latmalara rağmen toplumumuzun Yahudi ve
üzere yeryüzünde fesat çıkaran bir toplumun Hristiyanlara tabi olduklarını, onları her yerde
bayramını kutlamak nasıl mutluluk getirecek, taklit ettiklerini görmekteyiz. Nasıl mı? Bunu
doğrusu onu da anlamış değilim. fehmedebilmek için ehli kitabı Kur'an ve sünnet
ışığında tanımalı ve toplumumuzla kıyas etme-
Naslarda Allah ve Rasûlü, bizlerin Yahudi ve liyiz. Siyerde ve Kur'an'da bahsi geçen bu kavmi
Hristiyanlara tabi olacağımızı hatırlatmışlardır. kısaca tanımaya ve kendi vakıamızla mukayese
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem ümmetinin ileride etmeye çalışalım:
Safer
karşılaşacağı bu durumunu şöyle izah eder: 1434
1. İbni Mace

Ocak’13 • SAYI: 12

47
İslam İtikadına Düşmandırlar
arsındaki savaş, her şeyden önce akide savaşıdır.
Düşman aynı düşman. Kâfirin portresi hiç Nitekim Allah subhanehu ve teâlâ ehli kitabın bu port-
değişmedi. Peygamberler döneminden bu yana, resini şöylece ortaya koymuştur:
yıllardır aynı şemayı gördü Müslümanlar. Bir
tarafta İslam için mücadele edenler, diğer ta- "Kitap ehlinden birçoğu, hak kendilerine bes-
raftan da küfrün destekçiliğini yapanlar. İslam belli olmuşken ruhlarında yerleşmiş olan kıs-
toplumu, tek vücut olup Rabblerine güvenip, kançlıklarından dolayı, sizi imanınızdan sonra
dayanarak yürürken, kâfirler gürûhu her gün kâfirler olarak geriye döndürmeyi çok isterler."  3
çoğalarak, bozuk dayanaklarıyla amansız mü-
cadelesini fevç fevç sürdürdü. "Onlar kendileri gibi sizinde kâfir olup böylece
birbirinize eşit olmanızı arzu ederler."  4
Kur'an'ın deyimiyle, ilim kendilerine tebliğ
edilmesine rağmen hasetleri Yahudi ve Hristi- Görüldüğü üzere Yahudi ve Hristiyanların
yanları Müslümanlara düşman kıldı. O kadar Müslümanlara olan düşmanlıkları, İslam inan-
ki, Peygamberlere dahi bu düşmanlıklarını çe- cından dolayıdır. İlk başta tevhid ehlini, akidevî
kinmeden ilan ettiler. İşte bu topluluk, İslam'a planda yenmeye çalışmışlardır. Çünkü uzun
ebedi kin besleyen taifedir. Müslümanları yer- deneyimlerden sonra anlamışlar ki, akidesine
yüzünden silme arzusunu kalplerine daima aşı- bağlı kaldığı sürece bu ümmeti yenmeye imkân
layanlardır. İçlerindeki kin ve nefretleri tezahür yoktur. Fakat bunu Müslümanlara veya avam
etmiş, her tarafta Müslümanları karalamakta halka fark ettirmeden kin, nefret ve savaşlarının
veya zulmler etmektedirler. sebeplerini hep farklı mecralara kaydırmışlar-
dır.
Aslında 'Bu düşmanlıkları nedendir?' diye
nasihat

sorulmalı. Bugün Yahudi ve Hristiyanların sa- Konuyu bizim toplumumuz üzerinden mu-
vaşlarının sebepleri saptırılmış, arka perdesi kayese edersek, ehli kitap gibi özellikle aristok-
hiç gösterilmemiştir. Müslümanlara bu savaşın rat kesimin İslam'a düşman olduğu görülecektir.
sebebi olarak toprak, petrol, yeraltı kaynakla- Devletin bu düşmanlığı Yahudi ve Hristiyanları
rı, özgürlük, bağımsızlık vb. şeyler gösterildi. dost edindikten sonra başlamıştır. Çünkü ehli
Ki onların mücadelelerini de bu dünya metaı- kitap dinlerini ve inançlarının kurallarını kabul
na doğru çekebilsinler. Dine/itikatlarına olan etmeyen kişilerden razı olmazlar ve onu dost
bağlıklarını iptal edip, vatan toprağına, yeraltı edinmezler. Ortada bir dostluk varsa, bu ehli
zenginliklerine ve bağımsız bir şekilde yaşamak kitabın karşı taraftan razı olduğunun göster-
için savaş versinler. Öyle de olmadı mı zaten? gesidir. İspatlanmış bu gerçek Kur'an'da şöyle
Artık savaşanlar, hür olmak, vatanını korumak, bildirilir:
yeraltı kaynaklarını kaybetmemek için sava-
"Yahudi ve Hristiyanlar dinlerine uymadığınız
şıyor. İslam dinini, itikadını korumak için sa-
sürece sizden asla razı olmazlar."  5
vaşmak tarihe karıştı, tamamen unutuldu artık.
Bakın etrafınıza, savaşanlar niçin savaşmakta? 2 Bugün vakıamızın krallığını yapanların
İslam'a düşman olduklarının birçok alameti
Yahudi ve Hristiyanlar tuzak kurmadan, do-
vardır. Kur'an'ı anayasa olarak kabul etmeyip,
muz eti yemeden yaşayamazlar. İnsanı, imansız
TBMM'de yürürlüğe geçirmemeleri, dinimizde
hale getirip, ölümünü murdar yapmadan bırak-
var olan hükümleri değiştirmek veya olmayan
mazlar. İnsanlara, Müslümanlara olan savaşla-
hükmü getirmek gibi İslam'a düşmanlıklarını
rının gerekçelerini dünyalık gösterince, onlar
gösteren birçok misal mevcuttur. Ne yazık ki,
da savaşlarını dünyalıklarını korumak için
bu devlet de, ehli kitap gibi İslam'a ve Müslü-
sürdürdü. Ama Yahudi ve Hristiyanların savaş-
manlara savaş açmış durumdadır. Rabbim yar-
malarının asıl sebebi bu değil, tamamen İslam
dımcımız olsun.
itikadıdır. Yaptıkları mücadeleler Müslüman-
ların itikadını bozmak, tahrif etmek veya iptal
etmek içindir. İslam ümmetiyle düşmanlarının 3. 2/Bakara, 109
4. 4/Nisa, 89
2. Müslümanları ve İslam için savaşanları bundan tenzih ederiz. 5. 2/Bakara, 120

48
İslam'ın Hak Din Olduğunu Bilirler belli olmuşken ruhlarında yerleşmiş olan kıs-
kançlıklarından dolayı, sizi imanınızdan sonra
Ehli kitabın İslam itikadına karşı sürdür-
kâfirler olarak geriye döndürmeyi çok isterler."  8
düğü bu mücadele körü körüne olan bir mü-
cadele değildir. Temeli bilgiye dayalıdır. Onlar "Onlara din hususunda apaçık belgeler (pey-
İslam'ın, Peygamber'in sallallahu aleyhi ve sellem hak ol- gamberler, kitaplar) verdik. Onlar kendilerine
duğunu çok iyi biliyorlardı. Allah subhanehu ve teâlâ ilim geldikten sonra, aralarındaki kıskançlıkla-
onları şöyle tanıtır: rından dolayı anlaşmazlığa düştüler."  9

"Onlar Peygamberlerini, kendi oğullarını bil- Bu başlıkta anlatılanları bizim toplumumu-


dikleri gibi bilirler. Fakat yine de tabi olmazlar." zun üzerinde düşündüğümüz zaman, aynı tablo
 6
karşımıza çıkmaktadır. Yahudi ve Hristiyanlar
da İslam'ın hak olduğunu bilmekteydi, bizim
"Kendilerine kitap verdiğimiz (Yahudi ve Hris-
toplumumuz da bunun hak olduğunu
tiyanlar), Kur'an'ın Rabbinin katın-
dan indirildiğini kesinlikle biliyor- bilmekte, hatta bu sebepten kendi-
lar."  7 lerini İslam'a nispet etmekteler.
Fakat ehli kitap misali bunun-
Yahudi ve Hristiyanların la amel etmemektedirler.
en bariz özelliklerinden biri Ehli kitabın İslam'ı Burada sizlere kendisiyle
de İslam'ın doğru inanç kabul etmemelerinin konuştuğum bir amcayı
sistemi olduğunu bilme- sebebi, onları helak örnek vermek istiyorum.
leridir. Kur'an ve Sünnet Bu amca ile bir diyalo-
eden sorgulamaları ğumda, İslam'ın bizden is-
ile kaim olan İslam doğru
bir dinse sorgulamadan,
ve kıskançlıklarıdır. tediği tevhidi ve onu bozan
yorum yapmadan kabul unsurları konuşmuştum.
edilmesi gerekmez mi? Sözde ben bu amcaya bilme-
diği için tebliğ yapmaya, konuyu
Peki, ehli kitap neden Müslü- örneklendirmeye çalışıyorum. Bir-
manların itikadını kabul etmeyip, düşmanlık den amca benim anlattığım konulara ör-
besliyor? Doğru dinin İslam olduğunu bilmele- nek vermeye ve desteklemeye başladı. Şaşırdım.
rine rağmen, neden hırs yapıp Müslümanlarla Dışarıdan bakan biri, anlattığım meselede amca
savaşıyor? ile müttefik ve aynı itikadı paylaştığımı zanne-
der. Fakat amca ne benim anlattıklarımla ne
Ehli kitabın İslam'ı kabul etmemelerinin kendisinin örnek verdiği noktalarla amel ediyor.
sebebi, onları helak eden sorgulamaları ve
kıskançlıklarıdır. Sorgulamaları, 'Peygamber Amelsiz söylem ve amelsiz bilgi... İşte bizim
neden Arap kabilesinden seçilmiş, bizim kav- toplumumuz, işte ehli kitap... Arada bir fark
mimizden seçilmemiştir?' Şeklinde tezahür et- yok. İnsanlık Yahudi ve Hristiyanlara tabi ol-
miştir. Peygamberimizin: "Sizden önceki kavim- muş durumda. Rabbim tevhid ehlini aynı ko-
ler çok sorgulamalarından helak olmuştur" hadisi numa düşürmesin. Allahumme âmin
Yahudi ve Hristiyanları çağrıştırmaktadır.
İslam'a ve Müslümanlara Münafıklık
Kıskançlıkları, onları inançlarında delale- Yaparlar
te düşürdü, yataklarını cehennem yatağı yaptı.
Aldatmak, kandırmak ve ikiyüzlülük... Ka-
Kendilerine ilim geldikten sonra ihtilafa düşü-
bul etmediği halde kabul etmiş gibi takınmak
rüp doğrulardan yüz çevirtti. O kıskançlıkları
ve olmadığı gibi görünmek. Bunlar Yahudi ve
onları eşreften esfele götürdü. Allah subhanehu ve
Hristiyanların iskeletini oluşturan vasıflardır.
teâlâ şöyle buyurur:
Münafık karaktere sahip olmak, ehli kitabın
"Kitap ehlinden birçoğu, hak kendilerine bes- Müslümanlara karşı kullandığı savaş taktikle-

Safer
6. 2/Bakara, 146 8. 2/Bakara, 109 1434
7. 6/Enam, 114 9. 3/Âl-i İmran, 82

Ocak’13 • SAYI: 12

49
rinden bir tanesidir. Ayrı bir cephe oluşturma-
dan, düşmanın karargâhında onlardanmış gibi
görünerek onları mağlup etmeye çalışmak, kor-
kaklığın bir alametidir. Bitmek bilmeyen kor-
kuları ehli kitaba, münafıklık taktiğini ortaya
koydurttu. Ne zaman Müslümanlarla karşılaş-
salar kendilerini İslam'a nispet ettiler, ne zaman
da kâfirlerle karşılaşsalar: 'Biz İslam'dan beriyiz,
sizin dininizdeniz. Biz Müslümanları kandırıyo-
ruz' dediler. Allah subhanehu ve teâlâ bununla alakalı
şöyle buyurur:

"Kitap ehlinden bir zümre dedi ki: 'İman eden-


lere indirilene gündüzün erken saatlerinde
iman edin, akşamleyin de inkâr edin, olur ki
dönerler.' "  10 tereddüde düşürmek istemişlerdi. Ayeti kerime bu-
nun üzerine inmiştir.'  12
"Onlar ikisi arasında bocalayan kararsız kim-
selerdir. Ne bunlara, ne de onlara taraf olurlar. Yahudi ve Hristiyanların bu vasfı bizim va-
Allah'ın şaşırttığı kimseye sen asla yol bulamaz- tandaşımıza da sirayet etmiş durumda. Türk
sın."  11 toplumunun ehli kitaba benzediği en tehlikeli
karakter, münafık karakteridir. Yediden yetmişe
Ehli kitabı tanımak için yıllardır gözlem bu karakter vakıamızda gözler önündedir.
yapmaya gerek yok. Ayeti kerime doğrudan
nasihat

vasıflarını zikretmiştir. Allah'ın subhanehu ve teâlâ Türkiye'yi yönetenlere bakalım, milletve-


haber verdiği bu vasfı bugün medyadan da gör- killeri, bakanlar veya daha üst rütbede olanlar,
mekteyiz. Bir ara 'Obama'nın Yahudi olmasına Avrupa'ya gittikleri zaman onların dinlerine
rağmen, aslının Müslümanlığa dayandığı' konu- mensup oluyor, boyunlarına haç takıyor, papa-
su medyada gündem edilmişti. Hakeza dinle- zın elbisesini giyebiliyorlar. Arap ülkesine git-
rarası diyalogla Yahudi ve Hristiyanların da din tiklerinde ise, konuşmalarına besmele ve hamd
kardeşimiz olduğu ılıman İslamcılar tarafından ile başlayarak onlardan olduklarını gösteriyor-
söylenmektedir. Ama aynı zamanda her iki tai- lar. Demokrasi ülkelerini ziyaret ettikleri zaman,
fe de her tarafta Müslümanlara ve İslam'a olan demokrasinin ilkelerini savunuyor ve tavsiye
düşmanlıklarını ilan ediyorlar. Bizler bugün ediyorlar. Kısacası üçü bir arada, her renge bü-
ehli kitabın bu münafık vasıflarına ve tuzakla- rünebiliyorlar.
rına şahitlik etmekteyiz. Yahudi ve Hristiyanla-
rı bu kötü ameli yapmaya iten sebep nedir? Bu Bu kişilerin yönettiği toplumdan da farklı
başlıkta bilinmesi geren mesele bu olmalıdır. bir özellik beklenemez elbette. Dinini bu devle-
tin suladığı halk, münafık bataklığında yüzüyor.
Bunun sebebini İbni Kesir Âl-i İmran süre- Bayram günü bayram namazı kılıyor, oruç ayın-
sinin tefsirinde şöyle açıklar: 'Bu sözleri söyle- da oruç tutuyor, yılbaşı geldiğinde Noel babanın
yenler Yahudi âlimleri idiler: 'Sabahleyin İslam'a bayramını kutluyor, içki içiyor, zinasını yapıyor,
girelim, akşamleyin de irtidat edip dinimize dö- oy gününde hükmü Allah'tan başkasına veriyor.
nelim. Bize sorulduğunda İslam'ı kabul ettikten Kendisine sorsan İslam'dandır. Kardeşim biraz
sonra kitabımıza baktık. Birbirimizle istişare ettik. ondan, biraz bundan, bu nasıl Müslümanlık?
Dinimizin daha hak olduğunu, Muhammed'in di-
Cevabı belli, orasını sorma, karıştırma. Çün-
ninin batıl olduğunu ve Tevrat'ta yazılı olan son
kü sorulsa münafık oldukları ortaya çıkacaktır.
Peygamberin özelliklerini onda bulamadığımızı
gördük' diyelim' diye kendi aralarında anlaşmış- İnne lillahi ve inne ileyhi raciun.
lardı. Bu suretle zihinleri karıştırıp birçok kimseyi

10. 3/Âl-i İmran, 72


11. 4/Nisa, 143 12. İbni Kesir

50
Mağdub ve Dalalet Ehlidirler kıssalara bakıldığında bu kavmi helak eden ne-
Mağdup, gazap edilmiş, dalalet ise sapıklık denlerin bir tanesi de budur.
içinde olmak manalarına gelir. Allah'ın subhanehu
Yahudi ve Hristiyanlar Müslümanların
ve teâlâ kullarına verdiği cezalar arasında, mağdup
imanlarını zayıflatmak için onların ortamlarına
ve dalalet cezalarının da yer aldığı hepimizin
fitne ve fesadı sokmaya çalışırlar. Çünkü onlar
malumudur. İşte bu iki ceza da Yahudi ve Hris-
İslam üzere olanlar için hiçbir zaman hayır di-
tiyanların üzerinde gerçekleşmiştir. Kur'an'da
lemezler. Nerede bir şirk ve fesat varsa onları
Fatiha süresinde Allah subhanehu ve teâlâ bu kavmin
Müslümanların önüne set olarak koyarlar. Rab-
özelliklerini şöyle zikreder:
bimiz şöyle buyurur:
"...(Rabbim beni) dosdoğru yola, kendisine ni-
met verilmişlerin yoluna ilet. Gazap edilmiş ve "Müşrikler ve ehli kitaptan kâfirler size hiçbir
dalalet içinde olanların yoluna iletme."  13 hayrın indirilmesini istemezler."  14

Muhammed bin Abdulvahhab rahimehullah yu- Fitne ve fesat üreten kavim dost edinildiğin-
karıdaki ayette geçen mağdup ve dalalet kelime- de ve onlara tabi olunduğunda elbette o ortam-
lerini tefsir ederken şunları söyler: 'Ayette geçen ' da üreyen şey yine fitne ve fesat olacaktır. Allah
' lafzından kast edilen Yahudiler, ' şöyle buyurur:
' lafzından da kast edilen de Hristiyanlar-
"Kâfirler birbirinin dostudurlar. Eğer siz onları
dır.'
dost edinirseniz yeryüzünde büyük bir fitne ve
fesat olur."  15
Kur'an kıssalarında en çok zikredilen kavim
Yahudi ve Hristiyanlardır. Allah subhanehu ve teâlâ Kendi vakıamız üzerinde yorum yaparsak,
Kur'an'da onların helak edilişlerinden detaylı 'fesat ve fitneyi bu toplumda da görmek mümkün-
bir şekilde bahsetmiştir. Onları helak eden nok- dür' demek herhalde yanlış olmaz. Çünkü Türk
ta çok korkutucu ve tüyler ürperticidir. Hristi- toplumu ehli kitabı dost edinmiş, bununla da
yanlar, bilgisizce amel etmelerinden, Yahudiler yetinmeyip onları her alanda taklit etmektedir-
ise bilip amel etmemelerinden helak olmuşlar, ler. Çok uzağa değil, etrafınıza baksanız gördü-
felah bulamamışlardır. İki tehlikeli nokta, bilip ğünüz televizyon dizileri, internette 'chat'leşme,
amel etmemek ve bilmeden amel etmek... Birini komşularınızın açık olması, küfürlü konuşan
mağdup, diğer fırkayı da dalalet ehli kılmıştır. insanların varlığı buna benzer birçok ahlak-
Bizim vatandaşlarda da aynı vasıf söz konusu- sızlık ve fitne söz konusudur. Bunlarla beraber
dur. Gazap edilmiş ve dalalet ehlinden Rabbi- bir de her sene kutlanan yılbaşı, Noel babanın
mize sığınır, bu topluma da gazap gelmeden bayramı var. Bu yılda aynı cürümler, fesatlar
hicret etmeyi nasip etmesini rabbimden temen- gövde gösterisi yapacak. İçilen içkilerin, yapılan
ni ederim. fuhuşların, Allah'a karşı işlenen isyanların had-
di hesabı olmayacak. İşte bu fitne ve fesatların
Hayırdan Uzak, Fitne ve Fesat Üreten hepsi Yahudi ve Hristiyanları dost edinmenin
Cemiyettir eseri ve ürünüdür.
Fitne ve fesat Müslümanlar için en tehlikeli
virüstür. Bu iki şeyden uzaklaşmamız ve onla- Ne olursa olsun Türkiye Noel'i baba kabul
ra karşı savaşmamız Allah subhanehu ve teâlâ tara- edip Yahudi ve Hristiyanların tabiinleri olsalar
fından istenmiştir. Fitne kavramı birçok âlim da, biz yılbaşında hediye getiren Noel babanın
tarafından şirk olarak tefsir edilmektedir. Fesat değil, Miraçtan namaz getiren Muhammed
ise doğruların yanlış, yanlışların doğru ola- Mustafa'nın sallallahu aleyhi ve sellem ümmeti ve tabiin-
rak bilinmesidir. Fitne ve fesat kavramlarının leriyiz.
kendilerinde toplandığı grup, ehli kitaptır. Ba-
kıldığında bu iki nokta hayatlarının neredeyse Davamızın sonu âlemlerin Rabbine hamd
%99'una sirayet etmiş, etrafında bulunanlara da etmektir. Selam ve dua ile.
bu hastalığı bulaştırmışlardır. Zaten Kur'an'daki
Safer
14. 2/Bakara, 105 1434
13. 1/Fatiha, 6-7 15. 8/Enfal, 73

Ocak’13 • SAYI: 12

51
Cihad Yolunun Sabiteleri Çeviri Makale

Birinci Sabite: Cihad Kıyamete


Kadar Devam Edecektir! -2-
Dünya, Allah'ın cihadın devam edeceğine dair olan
vaadine savaş açmıştır. Biz ise Allah'ı doğrulayıp, O'na
savaş açan dünyanın hezimete uğrayacağına dair
yemin ediyoruz.

B u gerçeğe yakin bir şekilde inandığımız,


gözlerimizin önüne koyduğumuz ve de-
ğişmez sabitelerden biri olarak kabul ettiğimiz
alçalması da imkansızdır. Allah subhanehu ve teâlâ
Muhammed'in sallallahu aleyhi ve sellem ümmetinin İsa
aleyhisselam ile birlikte Deccal'ı öldürene kadar bu
zaman, şartlar zorlaşıp, durumlar kötüleşse de sancağı yücelteceğine hükmetmiştir.
cihad sancağına destek vermekten ve bu san-
cağın altında bulunmaktan geri durmamız asla Bu, bizleri harekete geçirecek bir hakikat,
mümkün olmayacaktır. Çünkü cihad sancağı, düşmanlarımız ile savaşmamızı gerektiren;
tüm zamanlarda Allah'ın razı olduğu Taifetu'l Allah'ın subhanehu ve teâlâ "Cihadın kıyamet gününe
Mansura 1 ile birliktedir. Taifetu'l Mansura'nın kadar devam edeceği" vaadine kesin bir şekilde
da İmam Nevevi'nin rahimehullah dediği gibi- bir olan inançtır.
mekânda olması gerekmez. Aynı zamanda,
farklı yerlerde olabilir. Taifetu'l Mansura, hak Bugün Afganistan'da gerçekleşen olaylar ve
üzere savaşır. Zaman, asla savaşan ve cihad san- mücahidlerin şehirlerden çekilmeleri 2 ile Müs-
cağını yücelten Taifetu'l Mansura'dan yoksun lümanların umutsuzluğa düşmeleri, o müca-
olmayacaktır! hidlerin umutsuzluğa düşmelerini ve başarısız
olmalarını asla göstermez. Bununla birlikte
Biz bu inanca itikat ediyorsak, bunun yanın- Müslümanların çoğu da cihadın kıyamete ka-
da da global küfrün güçleri ve onların yanında dar devam edeceği kanaatindedirler. Aynı şe-
bulunan uluslararası nifak ehlinin asla cihad kilde Müslümanların çoğunluğunun durumları
sancağını hareketsiz bırakamayacaklarına, mü- da, bütün dünyanın cihad sancağını düşüreme-
cahidleri engelleyemeyeceklerine, bu şiarı/iba- yeceği düşüncesinde olmadığını göstermez. Bi-
deti iptal edemeyeceklerine inanmamız da ka- lakis onların birçoğu hak ile batılın arasındaki
çınılmazdır. Bu bazen bir veya iki yerde onları mücadeleyi anlayamamış, ümmetin tarihini,
kuşatabilir. Fakat -insanlar ve cinler bunun için özellikle Kur'an'dan Peygamberler tarihini oku-
toplansalar da- cihad sancağını, bu zamanda mamışlardır.
düşürmeleri mümkün değildir. Çünkü cihad
sancağı, Allah'ın emri ve izni ile yükselmiş olup,
2. Müellif bu risalesini, 11 Eylül saldırıları akabinde Afganistan'a
saldıran küresel küfür güçlerinin Kabil'i düşürmeleri sonrasında
1. Allah tarafından yardım olunan, kurtuluşa eren grup/taife. yazdığı için, burada o zamana işaret etmektedir. (çeviren)

52
Dünya, Allah'ın subhanehu ve teâlâ cihadın devam Kur'an'ı Kerim'in birçok ayetinde belirtmiştir.
edeceğine dair olan vaadine savaş açmıştır. Biz
ise Allah'ı doğrulayıp, O'na savaş açan dünya- "Biz, Peygamberlerimize ve iman edenlere
nın hezimete uğrayacağına dair yemin ediyo- dünya hayatında da, şahitlerin ayağa kalkacağı
ruz. Yeni dünya düzeni, dar bir anlayış üzere kıyamet günü de zafer vereceğiz/yardım edece-
gitmektedir. Bu anlayış da; cihadın terörizm ğiz."  5

olduğu, bütün mücahidlerin de terörist, terö-


Bununla beraber Allah subhanehu ve teâlâ mü-
ristleri yakalamak ve terörün önünü tıkamanın
minlerin düşmanlarının hezimete uğrayacağını
gerekliliğidir. Başka bir ifade ile Allah'ın dost-
tekit anlamında da şöyle buyurmaktadır:
larını yakalamak, O'nun şeriatının önünü tıka-
mak… "Şüphesiz ki kafirler mallarını, Allah yolun-
dan alıkoymak için harcıyorlar. Daha da har-
Bu durumdaki bir savaşın neticesi bizim cayacaklar. Ama sonunda bu, onlara yürek
için önceden belli olup, Allah subhanehu ve teâlâ bunu acısı olacak ve en sonunda mağlûp olacaklardır.
kitabında bize anlatmış, Rasûlü de sünnetin Kâfirlikte ısrar edenler ise cehenneme toplana-
de açıklamıştır. caklardır."  6

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle Allah subhanehu ve teâlâ Furkan günü
buyurmuştur: olan Bedir savaşında gerçekleşenler-
den ders alınmasına çağırarak şöyle
"Kim benim dostuma düşmanlık der:
ederse, ona harp ilan ederim."  3
Hadislerde "(Bedir'de) karşı karşıya gelen
Bu ise 'onun helak olaca- geçen bu ceza, diğer şu iki gurubun halinde sizin
ğını ilan ederim' demek- ümmetlerde gerçekleştiği için büyük bir ibret vardır.
tir. Allah'ın açtığı savaş, gibi herkesin gözleri önünde Biri Allah yolunda çar-
Allah dostlarına karşı açıkça olmayabilir. Söz konusu pışan bir grup, diğeri
-Allah'ı veli edinmeleri ceza/musibet erteleneceği gibi ise bunları apaçık kendi-
hemen de gelebilir. Allah
ve dinleri sebebiyle- düş- lerinin iki misli gören kâfir
mühlet verir, ihmal
man olan kimseleredir. Hadis- etmez.
bir gruptur. Allah dilediğini
te "Harp" kelimesinin nekra gel- yardımı ile destekler. Elbette
mesi ise cezaların/musibetlerin bunda basiret sahipleri için bü-
tüm türlerini kapsamaktadır 4. İmam yük bir ibret vardır."  7

Ahmed'in rivayetindeki "Kim benim


Fakat burada bu inancı karıştıran
velime eziyet ederse" lafzın manası da,
ve zayıf imanlı insanların içlerinde dö-
sadece eza vermekle dahi Allah'ın savaş
nen bir soru da şudur; 'Allah subhanehu ve teâlâ
açacağını gösterir. Yine İmam Ahmed'in ri-
şu ana kadar yapılan savaşlarda İslamî emir-
vayetinde "Benimle savaşmayı helal saymıştır" liğe neden yardım/zafer vermemiştir? Hâlbuki
lafzı geçmektedir. onlar da şeriatı uygulama şiarını yüceltmiş, kitap
ve sünnete sarılmış ve bununla da kontrolleri al-
Hadislerde geçen bu ceza, diğer ümmetler- tında bulunan tüm şehirleri terk etmeye mecbur
de gerçekleştiği gibi herkesin gözleri önünde kalmalarına rağmen tüm dünyayı karşılarına al-
açıkça olmayabilir. Söz konusu ceza/musibet mışlardı.'
erteleneceği gibi hemen de gelebilir. Allah subha-
nehu ve teâlâ mühlet verir, ihmal etmez. Bu konuda şunu diyebiliriz ki; Şüphesiz ki
Allah'ın subhanehu ve teâlâ burada bir hikmeti bulun-
Bu savaşın neticesini de Allah subhanehu ve teâlâ maktadır. Bu hikmetlerden ilkini Allah'ın şu
buyruğu bize açıklamaktadır:
3. Buhari, Ahmed ve diğerleri, Ebu Hureyre'den.
4. Nekra, Arap dilbilgisi ile ilgili bir terim olup, isimlere belirsizlik
katmayı ifade eder. Müellif de buradaki inceliğe işaret etmektedir. 5. 40/Mümin, 51
Yani belirli olan isim (marife) gelse idi, bu bir çeşit musibeti ifade Safer
ederdi. Lakin belirsiz isim olması (nekra) bu musibetin çok çeşitli 6. 8/Enfal, 36 1434
olabileceği anlamına gelmektedir. (çeviren) 7. 3/Al'i İmran, 13

Ocak’13 • SAYI: 12

53
"Allah dileseydi, onlardan intikam alırdı. Fa- Bunların öncesinde ise yeryüzünde
kat sizi birbirinizle denemek ister. Allah yolun- hâkimiyet sağlamanın şartları müminlerin içle-
da öldürülenlere gelince, Allah onların yaptık- rinde oluşması gerekir. Allah subhanehu ve teâlâ bizle-
larını boşa çıkarmaz."  8 re bu şartların bir yönünü bu ayetlerde bahset-
miştir. Bunlardan bazısı da şunlardır:
Şüphesiz Allah subhanehu ve teâlâ tek başına ka-
firlere galip gelir. Onları göz açıp kapanıncaya • İman,
kadar öldürüp, tüm güçlerini yok edebilir. Fa-
kat Allah subhanehu ve teâlâ bu kâfirleri Müslüman- • Salih amel,
ların üzerine saldırmaları için bırakmıştır ki • Daha önce yeryüzünde hâkimiyet sağlayan
bu da imtihan içindir. Bunun anlamı, Allah'ın Nebi'nin ve sahabenin menhecine uyma,
Müslümanları denemesi ve kafirlerin üzerlerine
saldırmaları ile sadakatlerini ölçmesidir. Eğer • Sahih dine bağlı kalmak,
sabreder, dinlerine sarılır ve Allah'a doğru ko-
• Allah'a şirk koşmamak,
şup hallerini ona arz ederlerse, Allah da onların
zaferi hak ettiklerini gördükten sonra onlara • Sadece Allah'tan yardım dilemek,
yardım edecektir. Onlar yeryüzünde egemenlik
kazanmanın şartlarını yerine getirdikten sonra, • Cihada ve düşmanla yapılan savaşa sabır gös-
Allah da onlar için razı olduğu dini onlara tatbik termek,
ettirecektir. Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurmak- • Allah'tan gizlide ve açıkta sakınmak (takva),
tadır:
• Genel bir ıslah,
"Allah, sizden iman eden ve doğruları yapan-
• Mücahidin yolunun da 'Rabbim Allah'tır' di-
çeviri makale

lara, kendilerinden öncekileri hükümran kıldığı


gibi, onları da yeryüzüne halifeler kılacağını yerek, bunun gereği ile amel etmek ve dininde
vaat etmiştir. Kendileri için hoşnut olduğu din- istikamet üzere olması.
lerini güçlendirecek, korkularını güvene çevire- Kul, çaba sarf ederek bu şartları gerçekleş-
cektir. Çünkü onlar yalnız bana kulluk ederler,
tirdiğinde buna ehliyet sahibi olacaktır. Çünkü
bana hiçbir şeyi şirk koşmazlar. Bundan sonra
Allah ona yardım etmiş ve yeryüzünde onu oto-
kim küfrederse, işte onlar, fasık olanlardır."  9
rite sahibi kılmıştır.
"Musa kavmine şöyle dedi: Allah'tan yardım
dileyin ve sabredin. Şüphesiz yeryüzü Allah'ın- Eğer Allah'ın zaferi geciktirmesinde ve
dır. Ve O, kullarından dilediğini ona varis kılar. Müslümanları bu savaşta hissi bir hezimete uğ-
Zafer Allah'tan korkanlarındır."  10 ratmasındaki hikmetini tetkik edecek olursak,
bunun yanında bundan ayrı bağımsız bir kitaba
"Andolsun Zikir'den sonra Zebur'da da: 'Yer- gereksinim duyarız. Fakat bu konuya Allah'ın
yüzüne salih kullarım vâris olacaktır' diye yaz- izni ile müstakil olarak değineceğiz. Burada bu
mıştık."  11 meseleye işaret ederek yetinmeye çalıştık. Çün-
kü bu kavramın, tüm yönleriyle Afganistan'da
"Şüphesiz, Rabbimiz Allah'tır deyip, sonra küresel küfür güçleri ile Afgan mücahidleri ara-
dosdoğru yolda yürüyenlerin üzerine melek- sında cereyan eden savaşı izleyen Müslümanla-
ler iner. Onlara: 'Korkmayın, üzülmeyin, size
rın akıllarından silinmemesi gerekir.
vaat olunan cennetle sevinin!' derler. Biz dün-
ya hayatında da, ahirette de sizin dostlarınızız.
Şeyh Yusuf El-Uyeyri (rahimehullah)
Ğafûr ve Rahîm olan Allah'ın ikramı olarak
orada sizin için canlarınızın çektiği her şey var
Sonraki ayın konusu:
ve istediğiniz her şey orada sizin için hazırdır." 12
İkinci Sabite:
Cihad Şahıslara Bağlı Değildir!
8. 47/Muhammed, 4
9. 24/Nur, 55
10. 7/Araf, 128
11. 21/Enbiya, 105
12. 41/Fussilet, 30-32

54
Menhec Notları
yigitinan@tevhiddergisi.com Yiğit İnan

Terk Ettik...
Terk Edildik...
Noel'de bir Hristiyan gibi davranıp, Cuma günü geldiğinde
Cuma namazı kıldılar, yılbaşlarını coşkuyla bir Hristiyandan daha
şiddetli şekilde kutlayıp, Ramazan geldiğinde oruç tuttular, kurban
geldiğinde kurban kestiler bu kimlik bunalımındaki insanlar...

"R üstem krallar gibi, altından yapılmış bir


taht üzerine kuruldu. Başında da işle-
meli çok kıymetli bir taç vardı, İslam Ordusu
'Bırakın, gelsin' diye emir verdi. Elçi Rebi
Bin Amir, baston niyetine kullandığı sivri uçlu
mızrağına dayanarak ipek halıları dele dele
Komutanı Sad Bin Ebi Vakkas'a tekrar haber Rüstem'e yaklaştı. O'na:
yollayarak yeniden bir elçi istedi. Sad bu kez de
Rebi bin Amir adında bir zatı görevlendirerek 'Neden üzerimize geldiniz, bunun gerçek se-
Rüstem'e yolladı. İslam ordusu komutanının bu bebi nedir?' diyerek açıklama istedi. Rebi şöyle
elçisi eski ve yıpranmış elbiseler içinde, müteva- konuştu:
zı bir silah kuşanarak ve ufak tefek bir at üstün-
de otağın önüne geldi. Hiç durmadan, otağın 'Allah Teâlâ, kullarını kullara kulluktan çı-
dışına kadar uzanan, ipekten yapılmış halıların karıp, yalnızca kendine kul yapmak, dünya-
üzerine kadar atıyla yürüyerek bu nadide sergi- nın darlık ve perişanlığından çıkarıp onları
leri çiğnedi. Sonra atından inip bu ipekli sergi- rahat bir hayata kavuşturmak ve batıl din ve
lerden birini yırtarak atını onunla bağladı. Sila- inanışların zulüm ve kötülüklerinden kurtarıp
hını çıkarmadan Rüstem'in bulunduğu bölüme İslam'ın adaletine ulaştırmak için bizleri bura-
doğru yürümeye başladı. Nöbetçiler kendisini ya gönderdi. Allah bizleri, hak dinini insanlara
durdurup: iletmekle görevlendirmiştir ki halkı davet ede-
lim. Kim bu daveti kabul edecek olursa biz de
'Silahını burada bırakacaksın!' ihtarında bu- ondan razı ve memnun olur, tekrar geldiğimiz
lununca: yere gideriz. Ama reddedecek olursa Allah'ın
bize vadettiği mükâfatı elde edinceye kadar
'Sizi, ben kendiliğimden ziyarete gelmiş deği- onunla savaşırız."  1
lim. Bilakis davetiniz üzerine gelmiş bulunu-
yorum. Dolayısıyla önümden çekilir de böylece Evet, Rebi radıyallahu anh o zamanın bir diğer
Rüstem'le görüşmeme müsaade ederseniz gö- süper gücü olan İran Sasani İmparatorluğu'nun
rüşürüm, aksi halde şuracıktan dönerim!' diye kurmaylarından en seçkini olan kişiye bu şekil-
sert bir çıkışta bulundu. Söylediklerini Rüstem'e Safer
naklettiler. Rüstem çaresizdi, taviz vererek: 1434
1. İbni Kesir, El-Bidaye Ve'n-Nihaye.

Ocak’13 • SAYI: 12

55
de sesleniyor ve ona böyle muamele ediyordu.
Peki, ama düne kadar bu imparatorluğun kölesi
durumunda olan bu insanlara bu izzeti getiren
asıl şey neydi?

Şüphesiz sahabe, bu eşsiz cesaret ve izzeti


Rasûlullah'tan sallallahu aleyhi ve sellem öğrenmişti. O
sallallahu aleyhi ve sellem risalet görevi kendisine yükle-
nene kadar Mekke'de sıradan bir koyun çoba-
nıydı. Ancak ne zamanki risalet görevi kendi-
sine yüklendi işte o zaman Mekke'nin ve bütün
Arap Yarımadası'nın en fazla konuşulan ismi
haline geldi. Artık her evde O'nun sallallahu aleyhi ve larda bir devlet olmuşlardı; 'Medine İslam Devle-
sellem adı geçiyordu. Yapılan planlar O hesaba ka- ti'. Farklılıklarını bir devlet çizgisinde yaşamaya
tılarak yapılıyordu. Tehdit olarak O görülüyor- başlamışlardı. Bu devlet sadece Kur'an'ın kendi-
du. Kurulu düzeni değiştirebilecek en büyük ör- lerine gösterdiği şekilde idare ediliyordu. Siyasî,
güt(!) olarak o ve yanındaki bir kadın, bir köle, sosyal, kültürel, ekonomik her türlü alanda bu
bir çocuktan oluşan tabileri görülüyordu. Müş- böyleydi. Yani Medine'de de farklılıklarından
rikler tedirgindi. Bütün bir Arap Yarımadası'nın bir şey kaybetmemişlerdi. Lakin burada farklı
bu örgüt(!) sebebi ile kendilerine kılıç çekecek- olarak kitap ehli olan bir kavim vardı; Yahudi-
lerini düşünüyorlardı. Peki, bu örgüt(!) men- ler. İlk etapta Peygamber olduğunu söyleyen bu
supları neden müşrikleri bu kadar korkutmuştu kişinin ve yanındaki tabilerinin farklı yaşan-
tıları Yahudilerin gözüne çarpmıştı. Ne yapı-
menhec notları

ki? Çünkü bu örgütün mensupları müşriklerin


daha önce atalarında emsaline rastlamadıkları yorsa muhalifti bu yeni oluşum. Bayramlarına
bir şekilde Allah'a ibadet ediyorlardı. Her şey- varıncaya kadar. Hatta o hale gelmişti ki artık;
leri çok farklıydı. Tam manasıyla marjinal/fark- "Bize muhalefet etmedik tek şey bırakmadı" diye
lı, aykırı bir örgüttü. Yeni kurulan bu örgüt(!)... veryansın ediyorlardı. Medine'ye geldiklerinde
Evet, müşrikler endişeliydi. Çünkü düne kadar batıl olarak isimlendirdikleri ne varsa hepsini
koyun çobanı olan bu kişi, kendilerine her ko- ortadan kaldırmışlardı. Batılın zerresine ta-
nuda muhalefet etmeye devam ediyordu. O ve hammülleri yoktu. Bu sebeple o zamana kadar
örgütü sistemin kendilerine dayattığı şekliyle coşku içinde kutlanan Mecusilerden ithal edil-
Allah'a ibadet etmiyordu. Bu sebeple bu örgüt miş 'Nevruz' ve 'Mihrican' bayramlarını ortadan
her türlü baskı ve sindirme harekâtına müsta- kaldırmışlardı. Çünkü bunlar kendilerine ait
hak görülmüştü. Müşrikler öfkelerinin vermiş olan şeyler değildi. Bunların yerine 'Ramazan'
olduğu saldırganlıkla, bu yeni dine karşı aczi- ve 'Kurban' bayramlarını getirmişlerdi.
yetlerinin de bir göstergesi olarak bu oluşum
üzerine çökmeye başlamışlardı. Zulmün karan- Popülerliklerinin bir sebebi de bu muha-
lığının zifiri hale geldiği bir dönemde bile bu lif olan kimlikleriydi. Ancak onların bunu bir
oluşum müşrikleri çileden çıkartıyordu. Müş- popülarite kazanmak için yapmadıkları gayet
rikler ne yaparlarsa yapsınlar bir türlü asimile açıktı. Onlar bu muhalifliği ve başkalarına ben-
edemiyorlardı bu yapıyı. Ama başka yolu yoktu. zememeyi izzetin bir gereği olarak görüyordu.
Ya seveceklerdi ya da terk edeceklerdi. Onlar kimseye benzemeyecekti, herkes onlara
benzemeliydi. İşte heybet ve izzetin kaynağı
Müşriklerin bu 'ya sev ya terk et' politikaları olarak bunu görüyorlardı. Bu heybet ve iz-
gereği örgüt(!) terk-i diyar etmek zorunda kala- zetin bir sonucu olsa gerek önce bütün Arap
caktı. Çünkü ya sistemin kendilerine kabul et- Yarımadası'nı daha sonra o dönemin iki süper
tirmeye çalıştıkları gibi ibadet edecekler bunun gücünü dize getirmişlerdi. O dönemin şartla-
sonucunda imanlarına zulüm bulaştıracaklardı; rında at koşturmadıkları tek yer kalmamıştı.
ya da hür insanlar gibi halisane bir şekilde sade-
ce Allah'a ibadet edeceklerdi. Bu ise Mekke'de Bu öyle bir izzetti ki; kendilerinden sonra
mümkün olmuyordu. Örgüt(!) Medine'ye gel- gelenlerde ismen kalan bir izzet olsa da onlara
mişti. Lakin örgüt olarak geldikleri bu toprak- da yetti. Onlarda bu izzetin sadece ismiyle dev-

56
lerin bile deliğine girseler, biz de izzet oradadır
diye girmeye başladık. Oysa "Kim bir kavme
Artık benzemeye çalışılan taraf biz benzerse o da onlardandır" 2 diyordu muhalif
değildik, onlardı. Öyle bir noktaya kimliğe sahip olan izzet sahibi Peygamber sallal-
geldi ki onların sevinçleriyle sevinip lahu aleyhi ve sellem... "Kim kâfirleri dost edinirse o da

üzüntüleriyle üzülmeye başladık, onlardandır" 3 buyuruyordu Aziz olan Allah...


onların bayramlarını kutlayıp Artık müşriklerin eski tedirginlikleri yok-
onların matem günlerinde karalar tu. Çünkü Müslüman isminde olan insanların,
bağladık. Artık kendimize ait hiçbir yaşantılarında farklı bir şey yoktu. İsimler fark-
şey kalmamıştı. Rasûlullah'ın lıydı ama hakikat gün gibi ortadaydı. Kimlikte
dediği tahakkuk etmişti. İslam yazıyordu ama yaşantı İslam'la taban ta-
bana zıttı. Uygarlık ve medeniyet adıyla kandı-
rılmıştı bu İslam ismini taşıyan insanlar. İzzet
artık eskilerin masalları gibi bir şey oldu bu
insanların gözünde. Kimilerinin gözünde hiç
letleri dize getirdiler. Ancak tersine giden bir gerçekleştirilemeyecek bir ütopya, kimilerine
şeyler vardı. Dengeler değişiyordu. İzzet taraf göreyse gerçekleştirilmemesi gereken bir tehli-
mı değiştiriyordu yoksa? Nasıl böyle bir izzet keydi.
daha sonradan zillete dönüşmüştü?
Müslümanlara yaşadıkları müddetçe izzetin
İzzetin tarifi değişmemişti. Ancak yaşantılar kapılarını açan hilafetin ortadan kaldırılmasını
eskisi gibi değildi, kimliklerin eskisiyle alakası kutladı İslam ismini taşıyan bu insanlar, hala
yoktu, muhalif kimlik gitmiş yerine mukallit/ izzetli yaşamayı becerebilen Müslümanların
taklitçi bir kimlik gelmişti, çizgiler değişmişti, zalim tağutlara yaptıkları saldırıları kınar oldu
renkler bulanıklaşmıştı, aynı isimde farklı bir kimliksiz ve kişiliksiz olan bu insanlar. Aynı za-
kimlik oluşturulmaya çalışılıyordu. Muhalif limlerin demokrasi ve insan hakları adına yap-
olup izzeti yakalayan insanlar gidip, yerine mu- tıkları her katliama, yağdırdıkları her bombaya,
kallitlik zilletine boyun eğen insanlar gelmişti. ateşledikleri her silaha çanak tutmaya başladı
İzzeti artık başka şeylerde arıyorlardı. Bu insan- zilleti izzete tercih etmiş olan bu insanlar. Bay-
lar bir kompleks içindelerdi. Aşağılık, eksiklik ramın sahiplerinin bile kutlamadığı coşkuyla
kompleksi. Entegre olmaya çalıştıkları kimlik kâfirlerin bayramlarını kutlamaya başladı bu
onları bunalıma sürüklüyordu. Eskiyi reddet- insanlar. Noel'de bir Hristiyan gibi davranıp,
meye çoktan başlamışlardı bile. Kırpıyorlardı Cuma günü geldiğinde Cuma namazı kıldılar,
eskiyi. Eskiyi yeniye yamamaya çalışıyorlardı. yılbaşlarını coşkuyla bir Hristiyandan daha şid-
Ancak bir zillet çukurunun içerisine düştükleri- detli şekilde kutlayıp, Ramazan geldiğinde oruç
nin farkına varamamışlardı. Bir daha o kimliği tuttular, kurban geldiğinde kurban kestiler bu
yakalayamadılar. kimlik bunalımındaki insanlar...
Bu bunalım öyle bir bunalımdı ki; günümü- Peki ama nasıl bu hale gelmiştik?
ze kadar sürdü. Dönüp kendilerine baktıkların-
da her şeyin başkalarından ithal ve menkul ol- Cevap basit ama bir o kadar da çarpıcı; Terk
duğunu gördüler. Ama o izzeti yakalayamadılar ettik... Terk edildik...
bir daha. Giyim-kuşam ithaldi, kanunlar zaten
eskisi gibi olamazdı, bayramlar yeni bayramla-
rın yanında çok klasik ve geleneksel kalıyordu.
Artık benzemeye çalışılan taraf biz değildik, on-
lardı. Öyle bir noktaya geldi ki onların sevinç-
leriyle sevinip üzüntüleriyle üzülmeye başladık,
onların bayramlarını kutlayıp onların matem
günlerinde karalar bağladık. Artık kendimize
ait hiçbir şey kalmamıştı. Rasûlullah'ın sallallahu 2. Ebu Davud
Safer
1434
aleyhi ve sellem dediği tahakkuk etmişti. Onlar ke- 3. 5/Maide, 51

Ocak’13 • SAYI: 12

57
Okuma Parçası
Kerem Çağlar keremcaglar@tevhiddergisi.com

Dosta Vela, Düşmana Bera!


Bizim dostumuz ancak Allah'tır, Rasûlullah'tır ve iman
edenlerdir. Başkalarını dost edinenlere, tevhid önderi
İbrahim'in kavmine söylediği kınama sözlerinden
münhem olarak bizde şöyle diyoruz; Allah'ı bırakıp tabii
olduğunuz şeylere yuh, size de bera(timizin) ilanı olsun!

M uhkem naslar ile sabittir ki Allah subhanehu Allah'ın subhanehu ve teâlâ müminlere bahşettiği
müminlerin dostudur. Aynı kesin- velayet/dostluk izzetinden yüz çevirip burun
ve teâlâ
likle biliyoruz ki kafirlerin dostları da şeytan ve kıvıranlar ve bu yüksek gayenin manasını feh-
tağutlardır. metmeyerek böylesi büyük bir onurdan mah-
rum kalanların halini de Kur'an-ı Kerim'den
Allah'ın subhanehu ve teâlâ dostluk gayesiyle tal- öğreniyoruz:
tif edip onurlandırdığı Müslümanları veli/dost
olarak kabul etmek de hepimiz için zorunludur. "Şüphesiz biz şeytanları inanmayanların dost-
ları kılmışızdır."  3
"Mümin erkeklerle mümin kadınlar da birbir-
lerinin velileridir…"  1 "O'nun hakimiyeti, ancak onu dost edinenlere
ve onu Allah'a ortak koşanlaradır."  4
Öyleyse iman edenleri dost edinerek diğer
tüm insanlardan üstün kılan Allah'a kulluğu- Allah'ın subhanehu ve teâlâ, Rasûlullah'ın sallallahu
muzda bu ölçüyü müminler arasındaki ilişkile- aleyhi ve sellem ve müminlerin velayetinden/dost-

rimizin her safhasında da uygulamamız gerek- luğundan mahrum olmak zilletiyle nasipsiz
mektedir. kalanlara karşı gösterilecek muvalatın şekli
üzerinde de önemle durmak gerekir. Bu tür in-
Yahudilere, Hristiyanlara ve sayıları nere- sanlarla karşılıklı sevgi ve dostane yakınlıktan
deyse 'kelle başı' miktarınca çok ve dağınık olan kaçınmanın lüzumu bilinmelidir. Bunlar bilin-
müşriklere velayet vermek, onları yakın ve dost melidir ki dosta vela, düşmana da bera akidesi
kılmak Müslümanlar için olacak şey değildir. iyi anlaşılsın.

"Sizden kim onları veli/dost edinirse o da on-


lardandır."  2

1. 9/Tevbe , 71 3. 7/Araf, 27
2. 5/maide, 51 4. 16/Nahl, 100

58
Dost Dost Diye Kime Sarılırsın?
Çok açıktır ki insanlar fevc fevc, kavim ka-
vim, cemaat cemaat kalben ve fikren batıl iti-
katlara esir düşürülmektedir. İbretle görmekte-
yiz ki batıl ideolojileri kurtuluş reçetesi olarak
kabul edip tabii olanlar bununla beraber kafir-
ler ve müşriklerle bazı ortak paydalarda bulu-
şuyor olmaktan rahatsızlık duymamaktadırlar.

İnsanların fikren ve kalben batıl ideolojile-


re esir düşmesi hem dünya hayatında hem de
uhrevî hayat itibariyle harap edici büyük tehli- İslam ümmetinin tevhid akidesi istikame-
kelerin kapısını açar. tinde olması gereken mecrasını, inanç-ideoloji
karışımı farklı alanlara yöneltmekte olanların
Hakkın yerine batıl, adaletin yerine de zu-
dost olup olmadıklarını iyice netleştirmekle yü-
lüm ikame edildiğinde hayata dair her ne var-
kümlüyüz. Çünkü günümüzde dostluk ve düş-
sa hepsinin niteliği değişir. Böyle bir zeminde
manlık kriterleri İslam'ın öngörüp vacip kıldığı
İslam'la ve Müslümanlarla mücadele faaliyetleri
ölçülerden bir hayli uzaktır.
dahi ıslah(!) çalışmaları olarak yürütülüp isim-
lendirilebilmektedir. Evet, şu anda sadece teorik Fertler arasındaki dostluğun ölçüsü; serma-
olarak da değil, pratik olarak icra edilen bir va- ye, menfaat, iş ilişkileri, mesleki yararlılık, akra-
kıadan söz etmekteyiz. Tevhide davet girişim- balık ve hak-batıl demeden örgütlü faaliyetler-
leri ise halen yürürlükte olan kanunlara göre de sayıyı arttırmak, farklı sosyal grupların kendi
öncelikli olarak durdurulması gerekli 'düşman aralarındaki dayanışma, güç birliği yapma vb.
unsurlar' olarak tanımlanmaktadır. şeylerdir.
Batılın hak suretinde görünüp üstün geldiği Allah subhanehu ve teâlâ ile dostluk denince akıl-
tağutî sistemin bir parçası olan dini hassasiyet lara ilk olarak Allah'a dostluktan çok, tağutî
sahibi birçok kesim içerisinde tevhide dayalı düzenin hamanî-bel'amî kesimini temsil eden
vela ve bera akidesinin izlerini dahi görmek ne- tarikat şeyhleriyle kanaat önderi hocaefendi üs-
redeyse imkansızdır. tadlar(!) gelir.
Hafızalarımızı şöyle bir yokladığımızda ken- Tevhid akidesi bireysel ve toplumsal alan-
dilerini 'İslam'ın müdafileri' olarak lanse edenle- dan silinmiş, adliyeleri 'yasakların tatbiki' adına
rin ekseriyetinin tevhid davası ve davetçilerine zulümden paylanmayan kimseyi bırakmamış,
karşı takındıkları katı tutumun zaman zaman hak adına çağın ideolojik cüzzamı demokrasi
Yahudi ve Hristiyanlarınkine eşdeğer şiddetle gibi batıl dinler hakim olmuş fakat henüz bir-
olduğunu tekrar hatırlarız. birleriyle dahi 'dost' olmayan sözde 'Allah dost-
ları' yayılıp oturdukları postlarının üzerinden
Vela ve bera akidesini bilmemeleri ya da
bu feci manzarayı şöyle bir nazar eylemeyi bile
yanlış anlamaları esasen sürekli olarak patinaj
murad buyurmamaktadırlar! Tüm bunlara rağ-
halinde bulundukları konumlanmalarıyla ilgili-
men 'Allah dostları' markasının patentini/kulla-
dir. Zira 'eğri bacadan doğru duman çıkmaz.'
nım hakkını kendi tekellerinde tutmaya devam
Dünya nüfusunun toplamına oranla ner- etmektedirler. Kanaat önderi hocaefendilerle
deyse Nuh'un aleyhisselam devrindeki gibi sayıca az üstadlar(!) da her şeyin en iyisini yapmak id-
olan Müslümanlar, İslam'ın temel kaidelerin- diasıyla ön alarak hazan yaprakları gibi oradan
den biri olan vela ve bera akidesini gereği gibi oraya savrulan kitleleri tağutî sisteme katmakla
uygulamaya çalıştıklarında ise karşılaşmadıkla- meşguller.
rı tepki, duymadıkları zılgıt, çekmedikleri eziyet
Tevhid akidesinden uzaklaşıp Allah'ın dost-
kalmamaktadır.
luğunu belli bir zümreye zimmetleyince top- Safer
1434
lumda şirazesiz kitap gibi çözülüp dağıldı.

Ocak’13 • SAYI: 12

59
Böyle bir toplumda artık dost, kimileri için Allah'a subhanehu ve teâlâ Rasûlullah'a sallallahu aley-
kara toprağı dost edinme bahtsızlığıdır. itaat ile aydınlatıp ziynetlendirdiğiniz
hi ve sellem
hayatınızda, tevhide aykırı olup Rasûlullah'ın
Dost, şehvetine kul olanların zinadan önce- Sünnetine muhalif olan konularda hiçbir hoca
ki son yakınlık ifadesidir. efendiye, ağabeye, üstada veya cemaate itaat
etmemekle davaya sadakatte Ebu Bekir radıyallahu
Dost, başında bulunduğu kurumun ya da anh gibi sadık ve sağlam durduğunuz için öm-
devletin yüksek menfaatleri uğruna Yahudi, rünüz bereketli, akıbetiniz hayır ve ahiretiniz
Hristiyan veya müşrik demeden yeryüzünde- ebedî saadet olsun ey İslam bahadırları!
ki tüm mevkidaşlarını yürekten selamlamanın
yeni biçimidir. Muvahhid kardeşlerinizden ayrıldıktan
sonra sanki bütün dünya boşalmış gibi bir hisse
Dost, haçlı-batılı devletlerin ordularının kapılıyorsanız ilminize ve bilincinize karşılıklı
arasında dost ve müttefik olarak bulunup tev- olarak katkıda bulunabiliyorsanız ve kardeşi-
hid davası uğruna tüm varlıklarıyla cihad eden nizi her gördüğünüzde Allah'ı hatırlıyorsanız/
Müslümanları yenilgiye uğratmak için ortaya hatırlatıyorsanız, bu dostluk sizin için büyük
konan devlet iradesinin diplomatik tanımı- bir lütuftur, kıymetini biliniz.
dır.
Allah'ın subhanehu ve teâlâ ism-i celi-
En Büyük 'Dost'un li zikredildiğinde kalbiniz titriyor,
Muhabbetinde imanınız kuvvetleniyor ve tevekkü-
Buluştuğumuz Dostlar lünüz artıyorsa; arkanızda birileri-
nin/bir cemaatin olup olmadı-
Tevhid akidesini ifsat
okuma parçası

ğına bakmadan bütün küfür


eden fikir vebası niteliğinde-
alemine ürkmeden, utanma-
ki demokrasi, milliyetçilik Niyetiniz, sözleriniz,
dan, çekinmeden, kork-
ve sosyalizm gibi küfür yazdıklarınız, yakınlıklarınız,
uzaklıklarınız, ilişkilerinizin madan ve karmaşık
akımlarından beraa-
ve amellerinizin temel ölçüsü hesapların içerisine
tinizi ilan ediyorsa- tevhidin gereği olarak vela ve dalıp kaybolmadan
nız, sizde muvahhidler bera akidesi ise selam olsun meydan okuyabiliyorsa-
meclisinin en mûtena ye- size ey İbrahimî gençler!
nız aramıza hoş geldiniz ey
rinde ağırlanmayı hak eden
azizler!
onurlu dostlardansınız.
Tevhid akidesinde istikamet
Nifakın göz kamaştırıcı aldatı-
ve yakin üzere sebat edip davete de-
cılığında, ruhları yorup beyinlerin
vam ederken 'mümin' etiketli müc-
nevrini döndüren maskelerinden,
rimlerin yalan, iftira, alay, ambargo,
her yerlerde bulunmak arzusundan,
hakaret ve tehditlerini sinek vızıltısı gibi
marazî kalbin sinsiliğinden ve kurnazlık-
görüyor ve tüm bunların karşısında dağ gibi
larından azadeyseniz müjdeler olsun size!
dava eri olarak duruyorsanız doğru saftası-
Mümin dostlarınızın arasına katılınız ve
nız, ey mustakim yiğitler!
Allah'ın izniyle, Allah'ın vaadettikleriyle müj-
delenesiniz. Zamanınızı yevm-i teğabûnde (kıyamet
günü kâr-zarar günü) lehinizde hüccet olarak
Bidatleri, tertemiz Sünnet-i Seniyye'nin ye-
hayırlı ve güzel çalışmalarda değerlendirerek
rine ikame etmek gibi telafisi çok zor olan bü-
kardeşinize ilim, ahlak ve salih amellerde yar-
yük bir cürmü işlemekten ateşten korunur gibi
dımcı olabiliyorsanız, teşvik edebiliyorsanız,
kaçınıyorsanız gözleriniz aydın olsun.
destek verebiliyorsanız, öğretenlerden yahut
Niyetiniz, sözleriniz, yazdıklarınız, ya- öğrenenlerdenseniz sizin isminizde dostların
kınlıklarınız, uzaklıklarınız, ilişkilerinizin ve yüreğine kazınmıştır, bunu biliniz!
amellerinizin temel ölçüsü tevhidin gereği ola-
Allah subhanehu ve teâlâ size bir nimet verdiğin-
rak vela ve bera akidesi ise selam olsun size ey
de onu kardeşlerinizle paylaşıyorsanız, nimet-
İbrahimî gençler!

60
lerden mahrum kaldığınızdaysa sadece sabır
değil aynı zamanda hamd ile beraber şükür de
edebiliyorsanız Allah subhanehu ve teâlâ ile dostluk
kapısının eşiğinden geçmek üzere olduğunuz
müjdesiyle gönlünüz aydın olsun.

Sizinle Rabbiniz arasındaki irili ufaklı, az


veya çok, cismanî ya da ideolojik putları tered-
dütsüz bir şekilde paramparça edip enkazını ib-
lisin hezimet hanesine yazdırabildiyseniz siz de
artık Halilu'r-Rahman İbrahim'in aleyhisselam mil-
letinin muvahhid fertlerindensiniz… Bununla
yaşadığınız sürece mutlu olabilirsiniz.

Allah'ın hakkını korumak söz konusu olun-


ca yeri ve zamanı geldiğinde en çok korkup çe-
kindiğinizin ya da en fazla sevip beğendiğinizin
isminin altını, gerektiğinde de üzerini çizebili- hakikatinin künhüne ulaşmışsınız, inşallah.
yorsanız sizler Allah'a, Rasûlü'ne ve müminlere
dostluğunuzda büyük bir samimiyet göstermiş Allah için seviyor, teveccüh ediyor ve dost
olursunuz ey iman ve fütüvvet ehli dostlar! oluyorsanız ve yine Allah için buğzediyor, uzak-
laşıyor, terk ediyor ve düşmanlık besliyorsanız
Gençliğini/ömrünü Allah'ın mukaddes da- o halde imanın en güçlü ve güvenilir kulpuna
vasına adamış davet veya cihad yoldaşınızla yapışmanızı kolaylaştırdığı için Allah'a çokça
(eğer varsa) husumeti terk edebiliyorsanız, zel- hamd ve secde ediniz, aziz dostlar.
lesini (küçük hatalarını) görmezlikten gelebili-
yorsanız, aranızda yaşanmış tatsızlıkları kötü 'Bera' Olsun Size!
bir niyet ve içten garazlık olmadan fi-sebilillah
Şirkleri apaçık olan çağdaş müşriklerin şirk
unutabiliyorsanız her daim aranılan, özlenen ve
ideolojisiyle ortaya koydukları icraatlara rıza
güzel ahlakıyla tanınan mümtaz bir dost olarak
gösteren, şirklerinde şüphe eden, Allah'ın dini-
anılacaksınız.
ne alternatif olması iddiasıyla ortaya koydukları
Allah subhanehu ve teâlâ müminlerin nefislerini görüş ve ideolojilerden herhangi birisini doğru
satın almıştır. Siz de sattığınız şeyi teslim et- kabul edip bağlanan her kim olursa olsun mu-
mekle mükellefsiniz. Ücretinizi tam olarak alıp vahhidler nezdinde 'bera' ehlidir.
da sattığınız şeyi ayıplı olarak teslim etmekten
Kafirleri dost edinen, onlara meyleden,
kaçınan, Allah'ın, nefsin ıslahı konusundaki
onların küfürlerinden bazı şeylere (laik-de-
nimetini ve minnetini görenlerden iseniz sizde
mokratik anayasa gibi) gönül rızasıyla katkıda
dostluk kitabının seçkin sayfalarında yer al-
bulunan, Allah'ın kitabının dışındaki batıl ka-
maktasınız.
nunlarla hükmeden liderlere tabii olan kimse/
Sizin için Allah sevgisinden daha sevimli ve kimseler Müslümanların beri olmaları gereken
hoş bir şey yoksa aynı zamanda O'nun sevdiği şirk ve nifak bulaşıklarıdır.
şeylerle O'na yaklaşmaktan daha güzel bir şeyin
Sözüm ona dinin maslahatı adına kafirlere
olmadığını da biliyorsanız kalbiniz Allah'a dost
yağcılık (mudahene) yapan, zararsız, uysal ve
olmanın olağanüstü lezzetine varmış demektir.
şirin görünmek için tevhidden uzaklaşan, bun-
Ne mutlu size!
ları sırdaş edinerek muvahhidleri terk edip 'aşı-
Eğer tağutu inkarla beraber tağuttan, dost- rı' ilan eden ve tevhidi terk edince kendilerini
larından, yardımcılarından, sisteminin içinde kurtulmuş zannedenler muvahhidler nazarında
yer alanlardan beraatinizi; Allah'a, Rasûlullah'a zerre kadar muhabbete ve velayete layık değil-
ve müminlere de velayetinizi/dostluğunuzu ilan lerdir. Safer
edebiliyorsanız bilin ki artık 'La ilahe illallah' 1434
Tevhid davetçilerini evlerinden ve mescid-
Ocak’13 • SAYI: 12

61
Yönetimdeki ya da etrafımızdaki müşriklere
Şüphelerle ve yaldızlı batıl karşı kendileriyle herhangi bir alaka ve ilişkile-
rinin olmadığını, kendilerinden uzak olduğunu
sözlerle Allah'ın yolundan açıkça ilan etmeyen, özelikle de günümüzde
alıkoyan kimseler ile dünyayı yaygın olan beşeri ideolojilerin/dinlerin başın-
ve makam sevdasına meftun da gelen demokrasiden beri olduğunu belirt-
mekle tevhidini aleni olarak ortaya koymayan
olup aşırı bağlılık gösteren kimse, kime dost, kime düşman olacağını bile-
kimseler Müslümanlarla mez bir halde şüpheler denizinde kulaç atmakla
aynı çağda ve coğrafyada ömür tüketecektir.
yaşıyor olsalar da aralarında Gündüzün ortasında güneşin ışığı gibi olan
asırlarla ifade edilebilecek tevhid akidesini, akıllara durgunluk veren sihir
bir beraat/uzaklık vardır. gibi söz cambazlıklarıyla siyasal hedeflerine ve
stratejilerine uygun bir forma sokmaya çalışır-
ken Arap baharının da etkisiyle başları dönüp
ayakları yerden kesilenlerin dostları mücahidler
ile muvahhidler değil bu süreçleri etkileyen ve
lerinden çıkaran, Allah'ın kitabının bir kısmı- yönlendirmeye çalışan batılı dostlarıdır.
na inanıp bir kısmını inkar eden, şirkle har-
manlanmış yeni bir sistemi yeryüzünde ikame Anayasanın Fatiha'sı laiklik ve demokratlık
etmeye çalışan iktidar sahipleri, yardımcıları ile başlayan şirk düzenin meşruiyetini, üzeri-
ne kurulduğu bu temel ilkelerden olan eğitim,
okuma parçası

'aydaş'ları, paydaşları ve yardakçıları şüphesizki


tevhid akidesinden mahrumdur. Allah subhanehu ordu ve diyanet gibi laikliği önceleyen kuruluş-
ve teâlâ, Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem ve müminler de larına ya da sistemin güç kaynaklarından olan
bunlardan beridir. siyasi partilere katılan, üye olup bağlananlar, bu
durumda velayetlerini küfre/kafirlere, beraat ve
Şirk rejiminin güçlenmesi, muhafazası ve adavetlerini de Müslümanlara yöneltmişlerdir.
devamlılığı için sistemin hangi kademesinde
olursa olsun bu amaçla onlarla istişarede bulu- Allah'ı, Rasûlullah'ı ve müminleri evliya
nan, planlamalar yapan, stratejiler geliştirilen, (dostlar) edinmeyi terk edip meşruiyet arayışını
Müslümanlarla ilgili haberleri ve sırları onlara tağutî düzenin kuyruğuna takılmakla sürdü-
ulaştıran, İslam'a düşmanlığı her dönemde tes- renlerin akıbeti hakkın da Kitab-ı Kerim'de çok
cillenmiş ordusunun saflarına katılanlar ile mu- ciddi uyarılar ve tehditler görüyoruz:
vahhidlerin hiçbir ortak yanı yoktur.
"Yüzleri ateşle evirilip çevrildiği gün: 'Eyvah
Şüphelerle ve yaldızlı batıl sözlerle Allah'ın bize! Keşke Allah'a itaat etseydik, Peygambe-
re de itaat etseydik!' derler. 'Ey Rabbimiz! Biz
yolundan alıkoyan kimseler ile dünyayı ve ma-
liderlerimize ve büyüklerimize uydukta onlar
kam sevdasına meftun olup aşırı bağlılık göste-
bizi yoldan saptırdılar', derler!"  5
ren kimseler Müslümanlarla aynı çağda ve coğ-
rafyada yaşıyor olsalar da aralarında asırlarla Bizim dostumuz ancak Allah'tır subhanehu ve teâlâ,
ifade edilebilecek bir beraat/uzaklık vardır. Rasûlullah'tır sallallahu aleyhi ve sellem ve iman eden-
lerdir. Başkalarını dost edinenlere, tevhid ön-
Allah ve Rasûlü'nün düşmanlarının yaptık-
deri İbrahim'in aleyhisselam kavmine söylediği kı-
larına rıza gösteren, söz, davranış, giyim, kuşam,
nama sözlerinden münhem olarak bizde şöyle
fikir ve anlayışlarını taklit eden, onlarla yakın-
diyoruz; Allah'ı bırakıp tabii olduğunuz şeylere
laşan ve kendileriyle hemhal olup nasihatleşen,
yuh, size de bera(timizin) ilanı olsun!
onları 'münevver, aydın, medeni, ilerici vb.' sıfat-
larla överek sözde faziletlerini züğürdün çenesi
misali dilinden düşürmeyen aşağılık kompleksli
kişiler müminlerin velayetinden mahrum, be-
raatına da mahkumdurlar.
5. 33/Ahzab, 66

62
Her Şeye Dair
mahi@tevhiddergisi.com

Mahi

Merhem:
Merhamet
Yine anne baba çocuğuna gösterdiği sevgi kaynaklı
merhameti, aile dışındaki bireylere, akrabalara,
konu komşuya hatta börtü böceğe göstermiyorsa,
merhamet eğitimi asla gerçekleşmeyecektir.

Ö yle bir çağda yaşıyoruz ki birçok değer alt


üst olmuş. Vefa, adalet, merhamet unu-
tulmuş. Duyarsızlaşmış insanoğlu hemcinsi-
ne karşı. Gasp, cinayet, şiddet, tecavüz suçları
almış başını gidiyor… Birileri hep ama hep
mağdur oluyor… Savaşlar oluyor, insanlar kat-
lediliyor…Ve tüm bunlar olurken birkaç züm-
reyi tanıma imkanı yakalıyoruz. Zalimler, maz-
lumlar, zulmü alkışlayıp destek olanlar, zulmü
kınayıp ortadan kaldırmaya uğraşanlar (çok
küçük bir azınlık) ve zulme sessiz kalıp seyirci
olanlar…
Formula-1 yarışlarını düşünün. Sizce o ya-
Biz bu yazımızda zulme seyirci kalanları rış arabasındaki pilot, yol ve keskin virajlardan
mevzu bahis edeceğiz. başka bir şeyi görebiliyor mudur? Pistin çev-
resindeki tabelaları, ağaçları, onun zaferi için
Gelişen teknoloji ile dünyanın bir tarafı
çığlık çığlığa bağıranları… Bu mümkün değil.
imar edilirken, bir tarafı yıkılıyor farkında de-
İşte dünyalıklara sahip olma koşusunda da kişi-
ğiliz. Daha iyiye sahip olmak için yarış atı gibi
nin kendi dışındakileri görme imkanı yoktur…
koşturan insanoğlu bencilleştikçe bencilleşiyor.
Halini görmediğiniz birine acımayacağınız için,
Tam istediğine kavuşmuşken bir üst modelin
yardım etme, iyilikte bulunma düşüncesine de
çıkışı ile yeni bir kovalamaca başlıyor… Bu
kapılmayacaksınız tabii ki.
hengâmede başkasını görmek, başkasını duy- Safer
mak ve düşünmek imkânsızlaşıyor.
1434

Ocak’13 • SAYI: 12

63
diğinize acırsınız. Çocuğunu sevmeyen yoktur
sanırım. Ancak bu sevgi kelimelere dökülmeli,
hal diliyle de ifade edilmelidir. Yoksa küçücük
yavrucak, kalbinizin ta derinliklerinde sak-
ladığınız sevgiyi bulup çıkarabilecek maden
mühendisi değildir… Onun saf ruhunda dilde
kelimelere, dudakta buselere dökülmeyen; eve
gelirken küçük bir elmalı şekere dönüşmeyen
sevgi, sevgi değildir.

Ve yine anne baba çocuğuna gösterdiği sev-


gi kaynaklı merhameti, aile dışındaki bireylere,
akrabalara, konu komşuya hatta börtü böceğe
göstermiyorsa, merhamet eğitimi asla gerçek-
leşmeyecektir.

Allah subhanehu ve teâlâ bir ayette:


Hadi dünyası için çalışıp didinenleri anladık,
kendilerinden başkasını görmüyorlar/göremi- "Allah'a kulluk edin. Hiçbir şeyi ortak koşmayın.
yorlar. Ya sözüm ona ahiretini imar için uğraşan, Anne babanıza, akrabanıza, yetimlere muhtaçlara,
ders halkalarına katılıp da dini, ilmî, amelî biri- yakın komşuya uzak komşuya, yanınızdaki arka-
kimini arttırmaya çalışanlar ne demeli? Üzüle- daşa, yolda kalmışa ve emriniz altındakilere iyilik
rek söylüyorum ki aynı duyarsızlık onlarda da yapın." 1 buyuruyor.
her şeye dair

hakimiyetini ilan etmiş. Burnumuzun dibinde


bir katliam yaşanıyor. Ve bizim hayatımızda En çok da burada hata yapıyoruz. Annemize
hiçbir değişikliğe neden olmuyor. Medyada her yaptığımız iyiliği, yardımı kayınvalidemize ya
gün çocuk cesetlerinin görüntüleri yayınlanıyor da görümcemize yapamıyoruz. Ya da evin erke-
yürekler titremiyor, gözler yaşarmıyor. Semaya ği olarak kendi annemize sık sık gidiyor, karı-
bu kurbanlar için dualar yükselmiyor. Neden? mızı ise olmadık nedenlerden dolayı annesine
göndermiyoruz. Komşumuzla diyaloğumuz
Merhamet duygusunu yitirmişiz de ondan! işimiz düştüğünde ortaya çıkıyor. Ölse kalsa
Belki de bu duyguya hiç sahip olmadık… Bari haberimiz olmuyor. Yetim mi dediniz? Çevre-
elimizdekiler (çocuklarımız) sahip olsun diyor- miz babası esir olan, şehit olan yavrularla dolu,
sanız buyurun satırlara… kimse onları kendi evladını düşündüğü kadar
düşünmüyor… Trafikte arabanın camına yapı-
Nedir merhamet? Nasıl kazanılır? şan dilenci kadın 'Allah versin, Allah versin' diye
cüzzamlı gibi uzaklaştırılıyor… Evde hayvan
Merhamet, insanın kendine ve kendi dı- beslemeye, hadi ondan da geçtim sokakta dahi
şındakilere karşılık beklemeden yardım etme, onları sevebilmeye hasret çocuk. Anne tüy dök-
iyilik yapma ve acıma duygusudur. Ve dikkat, tüğü için kediden, yem pisliği nedeniyle kuştan,
bu duygu tıpkı sabır, irade, sorumluluk gibi kokuyorlar diye balıktan, bit geçer diye köpek-
sonradan kazanılan, açığa çıkan, geliştirilen bir ten nefret ediyor. Küçük bir haşeratın yolu yan-
erdemdir! Allah subhanehu ve teâlâ merhameti gen- lışlıkla evimize mi düştü, eyvahlar olsun! Katli
lerimize kodlamıştır. Ancak bu belli eylemler, vaciptir diye ferman çıkıyor. 2 Bizden defalarca
gözlemler sayesinde açığa çıkacaktır. kez küçük olan o hayvancığız, tutulup dışarı
atılabilecekken, hunharca öldürülüyor. Baba so-
Nasıl sorusunun ilk cevabı bu köşede defa- runları hep bağırarak, anne dayak atarak çözü-
larca dile getirdiğimiz bir klişelik kazanmıştır: yor. Tüm bunlar yaşanırken minicik bedeni ne-
Merhamet eğitimi, anne ve babanın iyi bir mo- deniyle orada varlığını unuttuğunuz yavrunuz,
del olmasıyla gerçekleşir. Bu eğitimin ilk okulu, sizi gözlemliyor. Bunlar acıma hissinden uzak
evinizdir.
1. 4/Nisa, 36
Merhametin hammaddesi ise sevgidir. Sev-
2. Peygamberimiz öldürülmesi serbest olan hayvanları belirtmiştir.

64
tutumlar değil de nedir? Küçücük yüreğinde
en yakınında gerçekleşen merhametsizlikleri Hastanelere bir de sağlıklı iken
gören, örnek alan çocuğun merhamete gelip dı- çocuğumuzu da yanımıza alarak
şarıya bakma, mazlum olana acıma fırsatı olur
mu? Daha gözünü açtığı ilk yuvada, düne kadar
gidelim. Ve özellikle acil bölümünde
hoplatıp zıplatıldığı, sevilip oynatıldığı yerde, acı çeken o insanları gösterelim. Ve
başkalarına karşı merhametin tuz buz olduğu- çocuğumuzda hakim olan düşünceyi
nu bakalım hazmedebilecek mi? Kalkmışız dış
dünyaya duyarlılıktan bahsediyoruz.
mutlaka öğrenelim. Tiksinti mi duyuyor
yoksa acıyıp yardım mı etmek istiyor?
Peki çözüm için neler yapmalıyız?

1. Sıcacık bir aile ortamı oluşturup sevgimizi şünceyi mutlaka öğrenelim. Tiksinti mi duyu-
evlatlarımıza ifade edelim. Sevgi sevgiyi, korku yor yoksa acıyıp yardım mı etmek istiyor?
korkuyu, merhamet de merhameti getirir. Allah
subhanehu ve teâlâ beynimizde ayna nöron adı veri-
4. Akrabalarınızla ilişkilerinizi düzenleyin.
Belli aralıklarla ziyaretleşmeyi adet haline ge-
len bir takım bağlantılar yaratmıştır. Bunların
tirin. Özellikle anneanne, babaanne ve dedeler
son bir kaç yıl öncesine kadar serbest çalıştığı
sık ziyaret edilmeli, uzakta iseler telefon ile bu
zannedilirken yapılan bir çok araştırma sonu-
diyalog canlı tutulmalıdır. Çünkü bu yaşlılar
cu bizimle iletişime geçen kişilerin niyetlerini,
başlı başına bir merhamet timsalidir.
duygularını algıladığı tespit edilmiştir. Bu ne
demek? Yanınıza gelen kimse agresif bir ruh
5. Aile toplantınızda çocuğunuz ile ortakla-
haline sahip ise ayna nöronlar bunu algılıyor ve
şa hazırladığınız iyilikler listesi oluşturup odaya
hemen sizin beyniniz de bu ruh haline uygun
asın. Her iyiliğin belirlenmiş bir puanı olmakla
hormonlar salgılıyor. Şimdi soralım:
beraber Allah katında çok önemli bir değerinin
olduğunu ona hatırlatın. Ve ayın birincisini se-
Sevgi ve merhametle eve gelen babanın gü-
çin. Bu onu çevresine karşı duyarlı olmaya ite-
lücükleri ile karşılaşan çocuğun, babanın bu ruh
cek, iyilik yapma arayışı içinde olacaktır.
halini olduğu gibi kopyalamaması düşünülebilir
mi? Peki ya babasından merhamet, sevgi gören
6. Tabiatı sevdirin. Ağaçta, yaprakta, toprak-
çocuğun başkalarına merhamet göstermemesi
ta, yağmurda Allah'ın subhanehu ve teâlâ kudretinin
söz konusu olabilir mi? İtirazları olanlar Nevzat
delillerini ona gösterin.
Tarhan ve Kemal Sayar'ın konu ile alakalı yazı-
larına başvurabilirler. 7. Her gece yatmadan merhamete, yardım
etmeye, başkalarını düşünmeye sevk edecek hi-
2. Çevremizde yaşayan fakir kimselerin ya-
kayeler okuyup yatırın.
şamlarını göstererek, onlara yardım etmelerini
sağlayalım. Bu acıma hissi çocuğun kalbini yu- 8. Sonuç alamadıysanız acilen bir pedagoga
muşatacaktır. Kendi rahatına rağmen akranları- danışın.
nın ne kadar sıkıntı içinde olduklarını anlaya-
caktır. Buna şehit ailelerinden ya da çeşitli cihad
bölgelerinden buraya iltica etmiş aileleri ziyaret
etmekle başlayabiliriz.

3. 'Daru'l Aceze' veya 'Çocuk Esirgeme Yurt-


larına' gidilebilir. Orada her bir hayat hikayesi
merhamet duygusunu canlandıracak ve bir göz
yaşına dönüşecektir. Hastalık sebebiyle sürekli
gidip geldiğimiz hastanelere bir de sağlıklı iken
çocuğumuzu da yanımıza alarak gidelim. Ve
özellikle acil bölümünde acı çeken o insanları
Safer
gösterelim. Ve çocuğumuzda hakim olan dü- 1434

Ocak’13 • SAYI: 12

65
Bir Hikaye ■ Bir Hikaye ■ Bir Hikaye ■ Bir Hikaye ■ Bir Hikaye ■ Bir Hikaye ■ Bir Hikaye
Mirsad Ağınt

Alamet-i Kıyamet
Bir kimse, içinde bulunduğu küfür toplumu arasında dinini açığa
vuramıyorsa dinini de yaşayamıyor demektir. Çünkü kendisinin
küfrüne sebep olabilecek şeylerden korunabilmek için onlara karşı
düşmanlığını net olarak açığa vurup onlardan uzaklaşmalıdır.
__ Sultan, Sultaan! __ Kıyamet diyorum kadın, kıyamet!

Namazını henüz bitirmiş olan Sultan bütün __ Buda nereden çıktı Allah aşkına.
uhrevî huzurunu dağıtan bir telaşla kocasını
__ Yahu kıyamet dedikse birazdan kıyamet
karşılamak üzere kapıya yöneldi.
kopacak demedik ya, fesubhanallah!
__ Geldim, geldim...
__ Ee... Nedir peki o zaman 'kıyamet' dediğin
Macit, kaşları öfkeyle çatık ve yüzü asık bir şey?
şekilde hışımla içeri girdi. Sultan, kocasının bu
__ Daha ne olsun. Ahir zamanda yaşadığımı-
halinden ürkmüştü biraz.
zı biliyordum ama alametlerden birine rastlaya-
__ Hayırdır inşallah... cağımı hiç beklemiyordum.
__ Hayır mı, şer mi bende bir bilseydim! __ Aman ya Rabbiim! Yoksa kıyamet alame-
ti mi zahir oldu sana? Nerede gördün, nasıl bir
Kocasının davranışlarındaki tuhaflığa hiç şeydi?
bir mana veremiyordu.
__ Hem de cami çıkışında görüştük.
__ Canını sıkan bir şey mi oldu, Macit?
Kocasının gerginliği ve kızgınlığı olmasa
__ Şimdi sorgu sual eylemeyi bırak da içecek
kendisiyle alay ettiğini düşünebilirdi Sultan.
bir şeyler getir bana.
__ Alametle mi?
Kızgın bir tonda söylemişti bunu Macit.
Kızgınlığının kendisine yönelik olmamasından __ He.
memnun bir şekilde mutfağa doğru giderken
__ Cami çıkışında kıyamet alameti, öyle mi?
kocasının tesbih çeker gibi 'La havle...' çektiği-
ni duyuyordu Sultan. Neredeyse bir ömür boyu
__ Kıyamet alameti dediysem gökteki azap
yetecek kadar 'La havle...' çekmişti kısa sürede.
bulutlarıyla değil. İzzet Hoca'nın sakallı oğlu
__ Kıyamet... var ya, Hamza.

__ Ne? __ Evet.

66
__ Onunla görüştük. Daha doğrusu bir anda Ben ki günün dört vaktini camide cemaatle kı-
yanıbaşımda bitiverdi. Beni gözlüyormuş muy- lıyorum.
du ne?
Allah bilir ya, sen sabah namazlarını bile kuş-
Sultan yine şaşırmıştı. Cami çıkışı bir gö- luk vaktinde kılıyorsundur. La havle ...'
rüşme ve İzzet Hoca'nın oğlu! Nasıl oluyor da __ Söyle bakalım Hamza'cığım. Ne anlata-
kocası tüm bunları kıyametin bir alameti olarak
görüyordu? Kafası şimdi daha çok karışmaya caksın bana?
başlamıştı. __ Allah'a kulluk ve bunun gerekleriyle ilgili
__ Allah'ım sen aklıma mukayyet ol. Senin şu bir şeyler söyleyeceğim. Tevhid akidesiyle ilgi-
anlattıklarından hiç bir şey anlamadım. Macit, li. Yani, dinin direği olan namazın dahi üzerine
Hamza'dan dinlediklerini anlatmalıydı. Beynini bina edildiği Tevhid akidesi.
zonklatan ve kalbini daraltan bu 'dikenli yükü' __ O son dediğin neydi, neyle ilgili dedin?
üzerinden atmalıydı. Ancak böyle sakinleşebilir
ve huzura erebilirdi. __ Tevhid akidesiyle, La ilahe illallah ile ilgili
__ Hamza var ya Hamza, yeni bir din icat et- yani...
miş. __ Ha, tamam. Anlat yeğenim, dinliyorum.
__ Tövbe tövbe. Her bir şeyin yenisini duy-
__ Macit abi. Biz kelime-i tevhidi dile geti-
duk da böyle bir şeyi ilk defa duyuyorum. Hem
rirken aynı anda bir takım yükümlülüklerin
Hamza gibi okumuş, akıllı, ağırbaşlı bir çocuk
de altına giriyoruz. "La ilahe illallah" dedikten
nasıl böyle bir şey yapar ki?
sonra aslında görev, sorumluluk ve haklarımız
__ Ben sana anlatırım. Dinle de dünkü ba- da yeni başlıyor. Yapmamız ya da kaçınmamız
gereken amellerimiz daha da netleşmiş oluyor.
caksızın kendinden büyük lafları alamet miy-
Maalesef bugünkü durum bu açıdan içler acı-
miş, değil miymiş öğren.
sıdır. İnsanlar 'La ilahe illallah' demeyi tuttuk-
__ Neymiş haşa o yeni din, tövbe tövbe! ları takıma tezahürat gibi anlıyorlar. Müslüman
olmak ile her hangi bir parti__dernek üyesi ol-
__ 'Macit abi. Siz gerçekten iyi bir insan ve iyi mak arasında fark görmüyorlar. Neticede hak
bir komşusunuz. Aslında daha da sayabileceğim ile batılı tam olarak tanıyamıyorlar, anlamıyor-
güzel vasıflarınız var. Ben de düşündüm ki hem lar. Böyle olunca tevhid akidesinin gereği olan
komşuluk hakkı, hem davet sorumluluğum hem amellerin yerini şirk unsurları ve sayısız bidatler
de bir büyüğüm olarak size hakkı tavsiye etmek aldı. Dostlar ve düşmanlar menfaatlere hevaya
benim için mühim bir görevdir...' ve dünyevî emellere göre belirlenmeye başladı.
Oysa Müslümanın dostu da düşmanı da belli-
Macit, on dokuz yirmi yaşlarındaki genç dir. Bunun tanımını ve sınırlarını da Rabbimiz
Hamza'nın kendisine anlatmaya başladığı şey- belirlemiştir.
leri ilk an da kavrayamadı.
__ Yeğenim din dediğimiz Allah ile kul ara-
'Çocuk, senin yaşın kaç başın kaç? Daha düne sındayken güzel(!). Diyorsun ki insanlar ara-
kadar evimizin bahçesinde kısa donla geziyordun. sındaki sevgi ve buğz için dini kullanalım, öyle
Şimdi de gelmiş bana komşuluk hakkından davet
mi? Oysa benim bildiğim şudur ki: Din birleş-
sorumluluğumdan bahsediyorsun?
tirici ve bütünleştiricidir. Sen ise dini, insanlar
Ne davetiyesi? arasında ayrıştırıcılığın ve bölücülüğün vasıtası
yapmaya gayret ediyorsun. E öyle olur mu? Fe-
Ne sorumluluğu? subhanallah!

Kim istedi böyle bir şeyi senden? __ Abi. Allah'ın dini ile ilgili temel mesele-
lerde mantığa göre değil, Kur'an ve Sünnet'e Safer
göre davranmamız gerekir. Allah subhanehu ve teâlâ 1434

Ocak’13 • SAYI: 12

67
Kur'an-ı Kerim'de insanlara hitap ederken bir duble yollara sapmadan sırat-ı mustakim üze-
çok farklı sıfatlar kullanmaktadır. re sebat edebilelim. Hakikatte kimin dost ki-
min düşman olduğunu da açıkça görelim. Biz
"Ey insanlar! " Müslümanların dostu Allah'tır subhanehu ve teâlâ,
Rasûlullah'tır sallallahu aleyhi ve sellem ve müminlerdir.
"Ey müminler!"
__ Ben de Müslümanım elhamdulillah. Fa-
"Ey kafirler!"
kat şu söylediklerinden sonra 'düşmanlarımız
da bütün yeryüzü halkıdır' demezsin diye te-
"Ey münafıklar"
mennide bulunacaktım neredeyse, yeğenim.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz de __ Yanılıyorsunuz Macit abi. İslam'ın bizden
Hristiyanlara, Yahudiler ve müşriklerle müna-
istediği şudur. Allah'a şirk koşan beşeri ideo-
sebetlerde aynı sıfatları kullanmıştır. Sizin dedi-
lojilerin ve sistemlerin başındaki müşriklerin
ğiniz gibi bu durum bölücülüğe, ayrıştırıcılığa
heva ve heveslerine uymamak. Bu kafirlere
değil bilakis büyük bir rahmete ve hikmete
itaat etmemek. 'Müslüman' kisvesiyle arz-ı
vesile olur. Evet İslam muvahhidlerin dı-
endam eyleyen zalim ve kafirlere asla
şındaki tüm insanları ötekileştirir. Bu,
meyletmemek. Allah'ın adını dillerin-
Tevhid akidesinin tabii sonucudur.
den düşürmedikleri halde demok-
İslam'ın dışındaki din ve ideolo-
ratik (şirk) sistemini ayakta tu-
jilerde de benzer tutumlar var-
tan Allah düşmanlarına sevgi
dır. Hatta belli bir coğrafî böl-
Tevhid akidesine göre yerimizi beslememek. Şeytana, göbe-
geyi tanımlamak için dahi ve konumumuzu netleştirdikten ğini çatlatırcasına şuh kah-
yeryüzünde yüz seksen
bir hikaye

sonra diğer insanlarla ilişkilerimizi kahalar attıran çağdaş


bilmem kaç tane ülke de sağlam bir temele oturtmamız
bidatler icat etmemek.
ismi vardır. Bir halk, bir gerekecektir. Buna, dostluk ve
Söz ve amellerinde kafir-
topluluk kendisini milliye- düşmanlık edeceğimiz, etmemiz
gereken kimseler ve ülkeler de dahildir. lere benzememek. Hepimiz
tine göre ya da kabul ettikleri
aynı hamurla yoğrulmuşuz
ortak değerlere göre tanımlar,
diye kafir, müşrik ve gizli-açık
kendi dışındakileri de farklı sı-
İslam düşmanlarına velayetimizi,
fatlarla ötekileştirir. Müslümanlar
yani sevgi ve dostluğumuzu verme-
için de bu böyledir. Tevhid akidesine
mek. İşte biz bunlarla emrolunmuşuz.
göre yerimizi ve konumumuzu netleştir-
Tüm bunları yeri geldiğinde dilimizle de,
dikten sonra diğer insanlarla ilişkilerimizi
davranışlarımızla da açık bir şekilde ortaya
de sağlam bir temele oturtmamız gerekecektir.
koymamız gerekir.
Buna, dostluk ve düşmanlık edeceğimiz, etme-
miz gereken kimseler ve ülkeler de dahildir.
Bir kimse, içinde bulunduğu küfür toplumu
__ Senin anlattıklarına bakılırsa Amerika ile arasında dinini açığa vuramıyorsa dinini de
yaşayamıyor demektir. Çünkü kendisinin küf-
savaş ilan etmemiz gerekiyor!
rüne sebep olabilecek şeylerden korunabilmek
__ Amerika'ya gitmeden önce Amerika ve için onlara karşı düşmanlığını net olarak açığa
içimizdeki Amerikalıları tanımalıyız. Nasıl ki vurup onlardan uzaklaşmalıdır.
şeytan, insanın damarlarındaki kan gibi vücu-
Tam da bu nedenlerden ötürü Mekke müş-
dumuzda dolaşıyorsa dünya küfrünün önderi
rikleri Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem için: "Bizim
konumundaki Amerika'da her ülkedeki yerli
akıllarımızla alay ediyor, dinimizi ayıplıyor ve
işbirlikçileri vasıtasıyla hem yer yüzüne hem
ilahlarımıza dil uzatıyor" diyorlardı. Şüphesiz ki
batıl ideolojileri hem de zulümlerini yaymış-
en mustakim yol Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem
tır. Amerika ve onun gibi dünyanın diğer kü-
rehberlik ettiği yoldur. Allah'ın vadettikleriyle
für güçleri ile işbirliği yapan yerli tağutların
müjdelenmenin yegane yolu da budur.
İslam'a ve Müslümanlara yaptıkları ihanetleri
görmemiz gerekir. Bunları görelim ve bilelim Bunları duymaktan rahatsız olmuştu Macit.
ki sonu cehennemin gayya kuyularında biten

68
Bu anlatılanları Hamza gibi bir 'çocuk'tan din- La ilahe illallah'ın sokaklarda, çarşılarda,
lemek ona daha sevimsiz gelmişti. Konu da key- fabrikalarda, kışlada, evde, devlet kurumların-
fini kaçırmıştı. da ne işi var? Öyle değil mi ama?

Çocukluğunda oturdukları mahalledeki Allah'a şükür, ibadetlerimizi yapıyoruz, zi-


Hristiyan komşularını hatırladı. Çok da iyi bir kirlerimize devam ediyoruz, hamd olsun(!) artık
komşulukları vardı onlarla. Macit şu an onları gönül rahatlığıyla oyumuzu da vereceğiz... Ee...
dahi 'kafir' olarak isimlendiremeyecek naiflik- ufak tefek günahlarımız olsa da Allah affetsin.
teydi. Ne diyelim. Kusur bizden, mağfiret Allah'tan.

'Ya , zaten kitapta onların vasıfları belirtilmiş. Bugüne kadar dostça, kardeşçe, beraberce
Alimlerimiz de bunları biliyor. Ne gereği var bir de yaşadığımız her dinden, her ideolojiden insan-
ben onları böyle aşağılayıcı(!) sıfatlarla anayım.' larla şu saatten sonra düşman mı olayım? Hayır,
hayır. Böyle bir şey mümkün değil.
Durum böyleyken bu çocuk, evet bu çok bil-
miş Hamza efendi gelmiş, 'Allah' diyen, namaz Bu çocuk, bu çocuk kesinlikle çıldırmış ol-
kılan, hayır hasenat yapan insanlara karşı tavır malı. Onun söylediklerini bugüne kadar hiçbir
göstermemi salık veriyor. Olacak şey mi bu? hoca bu şekilde anlatmadı. Cami cemaatinden
Cık... cık... cık. arkadaşlarımdan da böyle düşünen kimse yok.

Bazı İslam beldelerine asker göndermiş olan Buğz edip düşman bellediğim; malımı gasp
batılı ülkelerin liderleriyle dostluk kuran alnı edendir, bana yan bakandır, canıma kast eden-
secdeli, ağzı dualı ve elleri tespihteki yönetici- dir, vatanıma göz dikendir, namusuma el uza-
lerimizden yüz çevirmek niye? Vardır mutlaka tandır...
büyüklerimizin bir bildiği. Yani Müslüman ol-
mak için illa da 'kahrolsun filan feşmekan!' de- Düşman dediğin bunlar olur. Başkada düş-
mek mi lazım. man var mıymış ki durduk yerde türlü türlü
düşmanlar üretelim.
Yok efendim anayasa ve kanunlar İslam'a
aykırıymış. Sana ne koçum! Sen önce okulunu Bu söylenenler dost ve düşman tanımı değil.
bitirmeye bak. Ne uğraşıyorsun anlamadığın Olsa olsa yeni bir din icadıdır.
kanunlarla.
Evet. Kesinlikle doğru. Yeni bir din! Biz böy-
Kredilerde alışverişlerde faiz helal kılınmış- le bir dini ilk kez duyuyoruz. Çocukluğumuz-
mış, zina yasalarla serbest hale getirilmişmiş... da büyüklerimizden de böyle bir şey işitmedik,
İyi de aslanım bunda yöneticilerimizin ne gü- okuldaki öğretmenlerimizden de.
nahı var, Allah aşkına. Onlar şu an yanımızda
hazır değiller diye gıybetlerini yapıp da günaha Hatta... Ahh, vallahülazim dilimde varmıyor
mı gireyim, tövbe estağfurullah. Demek istedi- ki söyleyeyim. Bu, belki de kıyamet alametlerin-
ğim şu ki bugün bütün dünyada işler bu min- dendir. Alametlerin büyüklerinin ilki de olabilir.
valde yürüyor. Dünyadan kopuk mu yaşayalım? Aman Allah'ım! Bari diğer alametleri zuhur et-
Böyle bir şekilde millet olarak, ülke olarak ya- meden çocuklarımın mürüvvetini göreydim. O
şamamız mümkün mü? Allah'ın kitabı başımız vakte kadar işleri de yola koyuverirdim.
gözümüz üstüne. Hayatın gerçeklerini de göz
ardı etmemek gerek elbette. Hamza.

Ben ki şu yaşıma geldim abdestsiz olarak Nasıl da düşman gibi bakıyordu bana. Ken-
Kur'an'a dokumuş veya toprağa basmış değilim. disi farkettirmemeye çalışıyordu ama, benden
kaçar mı? Kıyamet alameti!
La ilahe illallah başımızın tacıdır. Ama ye-
ğenim bunu camide, namazlarda söylemek beni …
daha çok rahatlatıyor. Safer
1434

Ocak’13 • SAYI: 12

69
Ebu Muhammed El-Makdisî İktibas Yazı

Rableri Hakkında Tartışan


İki Düşman1
Biz Kimiz? Suçumuz Ne?
B
 1
ütün hamdler alemlerin Rabbi Allah'a
özgüdür. Salat selam Allah'ın elçisi
Muhammed'e sallallahu aleyhi ve sellem, O'nun ailesi ve
bu uğurda indirilmiştir.

"Andolsun ki, biz her ümmete: -Allah'a iba-


ashabının üzerine olsun. det edin ve tağuttan kaçının-(diye tebliğ etmesi
için) bir elçi gönderdik."  3
Hiç şüphesiz ki, Allah-u Teala'nın kulları
üzerine öğrenmelerini ve amel etmelerini farz "Senden önce gönderdiğimiz her elçiye, -Ben-
den başka ilah yoktur. O halde bana kulluk
kıldığı esasların ilki, en önemlisi ve en yücesi
edin-diye vahyetmişizdir."  4
tevhiddir. Yani tağutu inkar etmek ve Allah'a
iman etmek… Allah-u Tealâ şöyle buyurur: Sadece Allah'ı birleme esası Allah'ın elçile-
ri ile onların kavimleri arasındaki düşmanlığın
"Ben insanları ve cinleri ancak bana ibadet et-
meleri için yarattım."  2 asıl nedenidir:

"And olsun ki, Semud kavmine kardeşleri


Müfessirler bu ayetin tefsirinde şöyle demiş-
Salih'i -Allah'a ibadet edin-demesi için gön-
lerdir: 'Ancak bana ibadet etmeleri için, yani iba-
derdik. Hemen birbirilerine düşman iki fırkaya
dette beni birlemeleri için demektir. Bu La İlahe
ayrıldılar."  5
İllallah'ın manasıdır.'
Ayette geçen "Allah'a ibadet edin" ifadesi, iba-
Bu Allah'ın sallallahu aleyhi ve sellem bütün elçileri-
detlerinizde Allah'ı birleyin demektir. Çünkü
ni uğruna göndermiş olduğu en yüce amaç, en
Rasûllerin gönderildiği kavimler, genel olarak
önemli hedef ve sağlam kulptur. Bütün kitaplar
diğer tüm müşriklerin adetleri olduğu üzere
Allah'a ibadet ediyorlardı. Ancak bununla bera-
1. Şeyh Ebu Muhammed bu yazısının başlığını ele aldığı konuya pa- ber Allah'tan başka ilahlara da ibadet etmektey-
ralel olarak Hac Suresi'nin 19. ayetinden almıştır. Allah-u Tealâ diler. Bundan dolayıdır ki, elçilerin daveti hiçbir
şöyle buyurur: "Şu ikisi Rableri hakkında tartışmaya girmiş iki
hasımdır. O'nu inkar edenler için ateşten elbiseleri biçilmiştir. zaman mücerred olarak Allah'a ibadet etmeyi
Başlarının üstünden kaynar su dökülür." Sahihi Müslim'de riva- içermiyordu. Buna karşılık sadece ve sadece
yet edilen bir hadiste bu ayetin Bedir'de teke tek çarpışmak üzere
karşı karşıya gelen iki taraf hakkında nazil olduğu bildirilmekte- Allah'a ibadet etmeyi içeriyordu.
 6

dir. (Hadis No: 5362) İmam Kurtubi, tefsirinde bu iki gurubun


"Hangi dinden olursa olsun karşı karşıya gelen tüm kafirler ile
tüm mü'minler" olduğu görüşünü zikrettikten sonra şöyle de- 3. 16/Nahl, 36
miştir: "Bu görüş umumi olması itibarıyla hem hakkında nazil
olduğu kimleri hem de başkalarını kapsamaktadır." (el-Camiu 4. 21/Enbiya, 25
Li Ahkam, 12/26) (yayıncı) 5. 27/Neml, 45
2. 51/Zariyat, 56 6. Yani davetin içeriği "Allah'a ibadet edin" şeklinde değil, "sa-

70
"Allah'a ibadet edin ve tağuttan kaçının." gerçek nedeni nedir? Allah'ın indirdiğini bir
kenara atan hükümetlerin askerleri ile aramız-
İşte bitmek tükenmek bilmeyen düşman- daki ihtilafın asıl sebebi nedir? Neden onlara
lığın sebebi bu idi. Rasûllerin takipçileri bu buğzediyoruz, onları tekfir ediyoruz? Hangi
yüzden işkencelere uğradılar, zindanlara atıldı- gerekçeden dolayı bu hükümetlerin dostları
lar. Ve bu yüzden insanlar iki fırkaya ayrıldılar. ve yardımcıları ile aramızda bir düşmanlık baş
Cennet ehli ve cehennem ehli olmak üzere… göstermiştir? Niçin onlar bizlere işkence edi-
yorlar? Bizleri, tevhidin askerlerini, tevhidin
Sadece Allah'a ibadet etme ve tağutlardan yardımcılarını neden zindanlara dolduruyor-
kaçınma esası Allah-u Tealâ'nın bu esasa tutu- lar? İşte yukarıda anlattığımız hususlar sana
nanları kefaleti altına aldığı kopmak bilmeyen tüm bu konuları açık bir şekilde açıklamaktadır.
sağlam bir kulptur. Allah bunu kurtuluşun
yegâne ekseni kılmıştır. Bilinmelidir ki Tevhid kelimesi La İlahe İl-
lallah 'red/inkar' ve 'kabul' olmak üzere iki kı-
"Dinde zorlama yoktur. Şüphesiz, doğruluk sımdan oluşur. Kopmak bilmeyen sağlam kul-
(rüşd) sapıklıktan apaçık bir şekilde ayrılmıştır. pa tutunmak ancak bu kelimenin red/inkar ve
Artık kim tağutu inkar edip, Allah'a iman eder-
kabul noktasında gereklerini eksiksiz yerine
se, o, kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa
getirmekle mümkündür. Tevhid kelimesi neleri
yapışmıştır. Allah, işitendir, bilendir."  7
reddetmemizi, inkar etmemizi istiyorsa onları
Bu esas, Tevhid kelimesi La İlahe İllallah'ın reddetmemiz, neleri kabul etmemizi istiyorsa
kendisidir. Bundan dolayıdır ki, ateşten kurtu- onları kabul etmemiz gerekmektedir. Bunun-
lup cenneti kazanmak isteyen herkesin bu keli- la birlikte Tevhid kelimesinin kişiye yüklediği
menin manasını, sağlam kulpun içeriğini eksik- sorumlulukları yerine getirmemiz, yine Tevhid
siz bilmesi gerekir. Tevhid ile amel etmek ve ona kelimesinin yasakladığı şeylerden de kaçınma-
basiretle davet etmek için bunun öğrenilmesi mız gerekir. Hiçbir zaman kabul edilecek şeyler
kesin bir gerekliliktir. Allah-u Teala buyurur ki: hakkıyla kabul edilmeden tek başına red/inkar
ile yetinmek yeterli değildir. Yine aynı şekilde
"Bil ki; Allah'tan başka ilah yoktur."  8 reddedilmesi gereken şeyler reddedilmeden tek
başına kabul ile yetinmekte yeterli değildir. Bi-
"De ki: 'Bu, benim yolumdur. Bir basiret üze- lakis her iki emri de bir arada yerine getirmek
re Allah'a davet ederim; ben ve bana uyanlar gerekir.
da. Ve Allah'ı tenzih ederim, ben müşriklerden
değilim."  9 Aynı zamanda pek çoğunun zannettiği gibi,
anlamını bilmeden, hak ve sorumluluklarını
Kişi tevhid kelimesinin içeriğini öğrendiği anlamadan sadece bu cümleyi telaffuz etmekte
zaman hangi hedef ve gaye için yaratıldığını da kişi için kâfi değildir. Zira Tevhid kelimesi öyle
öğrenmiş olur. Elçiler niçin gönderildi? Kitap- büyük bir kelimedir ki, yedi kat gök ve yerler bir
lar niçin indirildi? Rasûllerin ve tabilerinin ka- kefeye konulsa, o diğer bir kefeye konulup tar-
vimleriyle aralarında baş gösteren düşmanlığın tılsa yine de Tevhid kelimesi ağır basar. O cen-
sebebi nedir? Bu soruların hepsinin cevabını netin anahtarıdır. Ancak her anahtarın dişleri
bilmek ancak Tevhid kelimesinin içeriğini öğ- vardır. Kim dişleri olan bir anahtarla gelirse ona
renmekle mümkündür. kapı açılır, kim de dişsiz anahtarla gelirse ona
kapı açılmaz.
Acaba bizimle bugün Allah'ın şeraitini de-
ğiştiren hükümetler arasındaki düşmanlığın 'La İlahe' kelimesi, tevhid kelimesinin ilk bö-
lümü olan red/inkar kısmını oluşturmaktadır.
dece Allah'a ibadet edin" şeklinde idi. Bu iki davet arasındaki
Allah-u Tealâ 'La İlahe' kelimesini sağlam kul-
fark aşikârdır. Zira "Allah'a ibadet edin" çağrısı Allah'tan başka pun tarifinde şöyle açıklamaktadır:
ilahlara ibadetten alıkoymaz iken "sadece Allah'a ibadet edin"
çağrısı Allah'tan başka bütün ilahlara ibadeti nefyetmektedir.
(yayıncı) "Kim tağutu inkar ederse…"
7. 2/Bakara, 256
Safer
8. 47/Muhammed, 19 Tağutların inkarı önemine ve ciddiyetine 1434
9. 12/Yusuf, 108

Ocak’13 • SAYI: 12

71
binaen Tevhid kelimesinin ikinci kısmı olan meksizin hep aynı olmuştur. "Allah'a ibadet edin
' ' kısmından önce zikredilmiştir. Bu in- ve tağuttan kaçının." Yani bütün türleri ile tağuta
kar olmadan kabulün gerçekleşmesi söz konu- ibadet etmekten kaçının.
su değildir. Yani; tağutları inkar edip onlardan
kaçınmadan, Allah'a iman etmenin bir faydası Allah ile birlikte tağuta ibadet etmek ve
yoktur. Böyle bir iman makbul ve sahih değildir. Allah'a şirk koşmak secde, namaz dua ve ben-
Allah-u Tealâ bunu bütün Rasûllerin davetinde zeri eylemlerle olabildiği gibi yine çoğunlukla
"tağutlardan kaçının" diyerek beyan etmiştir. şu yaşadığımız zamanda olduğu gibi tağutların
kanun koyucu olarak kabul edilmesi ya da on-
Tevhid kelimesinin ikinci kısmı ise kabul ların kanunlarına uymakla da olur. Bu noktada
olarak isimlendirdiğimiz "illallah" kısmıdır. Bu günümüzde çeşitli devletlerin koymuş olduğu
da sadece Allah'a ibadet etmeyi içerir. Allah-u bu kanunları kabullenmekte Allah'ı bırakıp ta-
Tealâ bunu bütün Rasûllerin davetinde "Allah'a ğutlara ibadet etmenin bir örneğidir.
ibadet edin" diyerek beyan ederken, sağlam kul-
pun tarifinde de "her kim Allah'a iman ederse" Ürdün anayasasının 25. maddesinde şöyle
diyerek açıklamıştır. der:

İşte Tevhid kelimesi La İlahe İllallah tüm "Yasama yetkisi Kral'a ve millet meclisine ait-
Rasûllerin ortak davetidir. tir. Millet meclisi yasama yetkisini üstlenir. Ya-
sama organı yetki ve sorumluluklarını anayasa
"Andolsun, biz her ümmete: 'Allah'a kulluk maddelerine uygun olarak yerine getirir."  13
edin ve tağuttan kaçının' (diye tebliğ etmesi
için) bir elçi gönderdik."  10 Bu sonradan ortaya çıkan dini ve apaçık küf-
rü kabul eden herkes kanun koyan bu kişileri
iktibas yazı

O kopmak bilmeyen sağlam bir kulptur. Allah'tan başka rabler edinmiş, Allah'a şirk koş-
muş ve Allah'tan başkasına ibadet etmiş olurlar.
"O halde kim tağutu inkar edip Allah'a iman
ederse, kopmayan sağlam kulpa yapışmıştır."  11 Şirk insanların birçoğunun zannettiği gibi
sadece Allah'tan başkasına secde ve rükû ede-
Tağut, ibadet türlerinden herhangi birisi ile rek ya da kurban keserek onlara ibadet etmek
kendisine ibadet edilen ve kendisine yönelik suretiyle gerçekleşmez. Şirk bundan çok daha
bu ibadetten de razı olan her şeydir 12. İbade- kapsamlı olup ibadet türlerinden herhangi biri-
tin türleri ve tağutun şekilleri her zaman ve her ni Allah'tan başkası için yapmaktır.
mekânda farklılık gösterir. Bazen tağut put olur,
insanlar onun için namaz kılarlar, secde eder ve Örneğin kanun koyma, helal ve haram be-
kurban keserler. Ona dua ederler. Ondan yar- lirleme noktasında Allah'tan başkasına itaat
dım isterler. Bazen de tağut Allah'ın kanunla- etmek apaçık bir şirktir. Buna dair birçok delil
rından başka kanunlar olur. İnsanlara onunla getirmek mümkündür. İşte onlardan bazıları…
hükmedilir. Ya da bazen Allah'ın izin vermediği
hususlarda kanunlar koyan, emir ve yasaklar 1-İmam Ahmed, Tirmizi ve İbn-i Cerir'in
getiren bir hâkim, bir parlamenter, bir kahin muhtelif kanallardan olmak üzere Adiyy
tağut olur. b. Hatem (ra.)'den rivayetlerine göre Allah
Rasulü'nün daveti ona ulaştığı zaman O Şam'a
Bununla beraber tüm zaman ve tüm mekan- kaçmıştı. Adiyy, cahiliyye devrinde hrıstiyan
larda bütün Rasûllerin davet ettikleri esas değiş- olmuştu. Adiyy, boynunda gümüşten bir haç
olduğu halde Allah Rasulü'nün yanına girdi.
10. 16/Nahl, 36 Allah Rasulü "Onlar Allah'ı bırakıp hahamları-
11. 2/Bakara, 256
12. "…kendisine yönelik bu ibadetten razı olma…" kaydı ile, ken-
disine ibadet edilen melekler, nebiler ve salih kimseler, tağut
kavramının içerisinden çıkarılmıştır. Çünkü onlar kendilerine
yönelik ibadet eyleminden razı değildirler. Bundan dolayı onlar 13. Türkiye Cumhuriyeti'nin Anayasasında ise şöyle geçmektedir:
tağut olarak isimlendirilemeyeceği gibi doğal olarak onlardan "Egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir. Türk milleti egemenli-
beri olmak gerekmemekte, buna karşılık onlara ibadet etmekten ğini, Anayasa'nın koyduğu esaslara göre yetkili organları eliyle
kaçınmak, onlara ibadet edenlerden uzak durmak gerekmektedir. kullanır. Yasama yetkisi Türk milleti adına Türkiye Büyük Millet
(yayıncı) Meclisinindir." (Mad. 6-7) (yayıncı)

72
nı, rahiplerini rabler edindiler" 14 ayetini okudu. nızca) O'nundur."  16
Adiyy b. Hatem der ki: Ben: "Onlar, din adam-
larına ibadet etmediler" dedim. Rasulullah buna Allah-u Teala'nın bütün kitapları ve bütün
karşılık: "Evet, onlar onlara helali haram kıldılar, elçileri bu uğurda gönderilmiştir.
haramı da helal kıldılar. Onlarda kendilerine uy-
dular. İşte onların onlara ibadeti budur." dedi. "Andolsun, biz her ümmete: 'Allah'a kulluk
edin ve tağuttan kaçının' (diye tebliğ etmesi
Bu hadisten anlaşılması gereken çok önemli için) bir elçi gönderdik."  17
faydalar vardır. Şöyle ki; burada din adamlarına
teşri, yani kanun koyma noktasında bir itaatin Ancak insanların çoğu dünya hayatının ahi-
Allah'tan başkasına ibadet etmek ve O'na şirk rete tercih etmişler ve hidayetten uzaklaşmışlar-
koşmak olduğu görülmektedir. Bu yüzden Şeyh dır. Bu yüzden onlardan herhangi birini böylesi
Şeyh Muhammed bin Abdulvehhab (Allah ona bir şirke karşı uyardığın zaman yanlışında ısrar
merhamet etsin) "Allah'ın Kulları Üzerindeki eder ve boş delillerle kendisini savunmaya ça-
Hakkı… Tevhid" isimli kitabında bu hadisle ilgili lışır. "La ilahe illallah deyip namaz kılan ve oruç
bir şu şekilde bir bölüm açmıştır: tutan kişileri nasıl tekfir edersiniz" diyerek sizinle
mücadele ederler. Halbuki bilmezler ki bu ayet-
"Allah'ın helal kıldığını haram, haram kıldı- ler namaz kılan, oruç tutan ve diğer ibadetlerde
ğını helal sayan alimlere ve idarecilere itaat bulunan kimseler hakkında nazil olmuştur. An-
eden kişi Allah'tan başkasını rab edinmiş de- cak onlar kanun koyma, yasa çıkarma yetkisini
mektir."  15 alimlerine, hükümetlerine vermişler, yönetici-
lerinin koydukları kanunlara ve yasalara itaat
Büyük önem arzeden bu konu üzerinde ce- etmişlerdir. Bundan dolayı da kıldıkları namaz,
halet asla mazeret değildir ve sahibi için özür tuttukları oruç ve diğer ibadetleri kendilerini
teşkil etmez. Zira bu konu dinin aslına taalluk hiçbir fayda sağlamamıştır. Nitekim Şeyh Mu-
eden bir konudur. Allah'ı ibadette birleme… hammed bin Abdulvehhab bu hususta şöyle
Uluhiyet tevhidi… Bütün Rasûller insanları demiştir:
ancak uluhiyet tevhidine davet etmişler ve ona
muhalefet etmekten sakındırmışlardır. Müseylemetu-l Kezzab'ın tabileri de
Allah'tan başka ilah olmadığına şahitlik edi-
Nitekim yukarıda verdiğimiz hadiste de bu yorlardı. Ancak Müseyleme'yi Rasûlullah ile
noktada cehaletin mazeret olmadığı görülmek- beraber nübüvvet makamına ortak ettiler. On-
tedir. Ne Adiy bin Hatem ne de diğer Hristiyan- ların müezzinleri ezan okurken "Allah'tan başka
ların kanun koyma noktasında din adamlarına ilah olmadığına, Muhammed ve Müseylemenin
itaat etmenin Allah'tan başkasına ibadet ve şirk Allah'ın Rasûlü olduğuna şehadet ederim" diyordu.
olduğunu bilmemelerine rağmen bu onların Bundan dolayı onlar namaz kılıp, oruç tutmala-
tekfir edilmelerine ve müşriklerden olmaları- rına, ezan okumalarına rağmen tekfir edildiler.
na bir engel teşkil etmedi. Bu insanın fıtratında O halde nübüvet noktasında Rasûlullah'a ortak
olan bir şey olduğu için nasıl mazur görülebilir. tanıyan kişi La İlahe İllallah demesine, namaz
Yaradan, rızık veren, yediren ve içeren O'dur. Ve kılıp, oruç tutmasına rağmen küfrü girip İslam
ibadetin her türünü sadece ona has kılmak ge- dininden çıkıyorsa peki uluhiyet makamına bir
rekir. Yaratılış ve rızıkta ona şirk koşmak caiz adamı, bir alimi ya da bir idareciyi vekil tayin
olmadığı gibi teşri noktasında, hüküm ve emir- ederek Allah'a kanun koyma noktasında şirk
de de ona eş koşmak asla caiz değildir. koşan kişinin durumu ne olur? Allah-u Tewalâ
şöyle buyurur:
"Haberiniz olsun, yaratmak da, emir de (yal-
"Yoksa onların birtakım ortakları mı var ki,
Allah'ın izin vermediği şeyleri, dinden kendile-
14. 9, Tevbe/31 rine teşri' ettiler (bir şeriat kıldılar)?"  18
15. Huzeyfe, İbn-i Abbas ve başkaları ehli kitabın, din adamlarına
ibadetlerini helal ve haram kıldıkları şeylerde onlara itaat etmek
şeklinde tefsir ederlerken, İmam Kurtubi Meanil Kur'an'a dair 16. 7/Araf, 54
eser yazanların bu ayeti ehli kitabın alimlerine her hususta itaat Safer
etmek suretiyle onları rabler edindikleri şeklinde tefsir ettiklerini 17. 16,/Nahl, 36 1434
nakletmiştir. 18. 42/Şura, 21

Ocak’13 • SAYI: 12

73
"Ey zindan arkadaşlarım, birbirinden ayrı (bir rinden bir tanesi de Allah-u Tealâ'nın zikrettiği
sürü) Rabler mi daha hayırlıdır, yoksa kahhar kendilerinin Müslüman olduğunu iddia eden,
(kahredici) olan bir tek Allah mı?"  19 La İlahe İllallah diyerek namaz kılan oruç tutan,
ancak sadece bazı hususlarda kafirlerin batıl ka-
Kanun koyma, hüküm çıkarma noktasın- nunlarına itaat edeceklerini söyleyen kimselerle
da Allah'tan başkalarına yapılan bir itaatin şirk ilgili olarak nazil olan Muhammed Suresi'nin
olduğu ve sahibini İslam'dan çıkardığının de- ayetleridir.
lillerinden bir tanesi de En'am Suresi'nin nü-
zul sebebine dair Hakim ve diğerlerinin İbn-i "Şüphesiz, kendilerine hidayet açıkça belli
Abbas'tan (r.huma) sahih bir isnad ile rivayet olduktan sonra, gerisin geri (küfre) dönenleri,
ettikleri şu hadisedir: şeytan kışkırtmış ve uzun emellere kaptırmıştır.
İşte böyle; çünkü gerçekten onlar, Allah'ın indir-
Müşrikler Müslümanlarla meytenin (şer'i diğini çirkin karşılayanlara dediler ki: -Size bazı
bir kesim yapılmaksızın ölen hayvanın) etini işlerde itaat edeceğiz.-Oysa Allah, sakladıkları
yememeleri sebebiyle tartışıyorlardı. "Meyte şeyleri (sır olarak konuştuklarını) biliyor."  22
öldüğü zaman onu öldüren kimdir" diyorlardı.
Müslümanlar "onu Allah öldürdü" dedikleri za- Bu kimseler sadece bazı hususlarda kâfirlere
man "Nasıl olurda sizin demir bıçak ile kestiğiniz itaat edeceklerini söyledikleri için Müslüman
helal de Allah'ın altın bıçağı ile öldürdüğü helal- olduktan sonra küfre girmişlerdir. Onlara na-
dir?" Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: maz kılmaları, oruç tutmaları, zekat vermeleri,
La ilahe illallah demeleri fayda vermemiştir..
"Üzerine Allah'ın isminin anılmadığı şeyi ye- Öyleyse müşriklerin bütün emir ve nehiylerine,
meyin; çünkü bu fısktır. Gerçekten şeytanlar, kanunlarına itaat eden kimselerin hali nice olur.
sizinle mücadele etmeleri için kendi dostlarına
iktibas yazı

vahyederler. Onlara itaat ederseniz şüphesiz siz Onlar Allah'ın hükmünü, O'nun şeraitini ve
de müşriklersiniz."  20 dinini çirkin görenlere "size bazı kanunlarınızda
ve batıl hükümlerinizde itaat edeceğiz" dedikleri
Bu hüküm cebbar olan göklerin ve yerin için iman ettikten sonra küfre düştüler. Öyleyse
rabbinden inen apaçık bir hükümdür. Yani; beşeri kanunların kullarına "size her işinizde ita-
beşeri kanunlara tek bir konuda dahi olsa ita- at edeceğiz" deyip bununla da yetinmeyen, onla-
at eden bir kimse Allah'a şirk koşmuş ve ondan rın kanunlarının sadık, ihlâslı bekçiliğini üstle-
başkasını rab edinmiş demektir. Ona secde edip nenlerin hali nicedir. Şüphesiz onlar bu hitaba
onun için namaz kılmasa bile… Teşri, hüküm çok daha layıktırlar. 23
çıkarma ve kanun koyma hakkı sadece Allah'a
has kılınması gereken bir haktır. Kim tek bir Bilinmelidir ki, bu konuda deliller çok fazla-
konuda dahi olsa Allah'tan başkasının koyduğu dır ve onları bu kâğıtlara sığdıramayız. Hidayet
kanunlara itaat ederse, itaat ettiği merciyi ken- isteyene bu kadarı da yeterlidir. Eğer buraya ka-
disi için tağut edinmiş, Allah'a şirk koşmuş ve dar anlatılanları anladınsa artık Allah'tan başka-
Allah'tan başkasına ibadet etmiş demektir 21. sını kanun koyucu olarak kabul etmenin apaçık
şirk ve küfür olduğunu anlaşılmış demektir. Bu
Kanun koyma, hüküm çıkarma noktasında ister bir alim, ister bir hakim isterse de bir parla-
Allah'tan başkalarına yapılan bir itaatin şirk ol- menter olsun değişmez. O halde burada bilmen
duğu ve sahibini İslam'dan çıkardığının delille- gereken Allah-u Tealâ'nın bu şekilde kendisine
şirk koşulmasını asla bağışlamayacağıdır:
19. 12/Yusuf, 39
20. 6, En'am/121
21. İbn-i Kesir bu ayetin tefsirinde Süddi'nin şöyle dediğini rivayet 22. 47/Muhammed, 25-26
etmiştir. "Eğer onlara itaat ederseniz…" Yani meytenin etinden 23. Bu ayetin tefsirinde, Şeyh Muhammed Emin Şankıti şöyle de-
yerseniz, "muhakkak ki müşrik olursunuz." Daha sonra İbn-i Ke- mektedir: "Bu ayetler Allah'ın indirdiklerinden nefret edenlere
sir, Allah'tan başkalarının emirlerini Allah'ın emirlerinin önüne itaat edip onların batıl düşüncelerine destekçi olanların kafir
geçirmenin şirk olduğunu söylerek Tevbe Suresi'nin 31. ayetini olduklarını ifade etmektedir. Kim bu kafirlere ayetin ifade et-
zikretmiştir. Bu açıklama oldukça hoş bir açıklamadır. Zira bilin- tiği gibi "bazı konularda size itaat ederim" derse, bu ayetlerin
diği üzere ölü bir hayvanın etini yemek kişiyi dinden çıkarmayan tehdidinin altına girecektir. Şu andaki beşeri sistemlere itaat
bir günahtır. Ancak bu Allah'tan başkasının emrine itaat etmek edenler şüphesiz bu ayetin kapsamı altına girmektedirler. Dik-
suretiyle olursa sahibini dinden çıkaran bir şirk olur. (Geniş bilgi kat! Dikkat! Bazı konularda size itaat ederim diyenlerden olma."
için bkz. İbn-i Kesir Tefsiri, 3/329) (yayıncı) (Edva'ül Beyan, 3/383) (yayıncı)

74
"Hiç şüphesiz, Allah, kendisine şirk koşanları sas sıfatında yani kanun koyma, hüküm çıkar-
bağışlamaz. Bunun dışında kalanlar ise, (onlar- ma sıfatında Allah'a şirk koşmakta ısrar ettiler.
dan) dilediğini bağışlar. Kim Allah'a şirk koşar- Anayasalarında geçtiği üzere yasama organları
sa elbette o uzak bir sapıklıkla sapmıştır."  24 kurdular. Hem kendileri hem de tabileri de-
mokrasi dedikleri dine uydular. Ki demokra-
Buraya kadar anlattıklarımızdan sonra bi- sinin anlamı, halkın kendisi için kanun koy-
zimle bu hükümetler arasındaki düşmanlığın masıdır. İnsanlar için Allah'ın kanun koyması
hakikati ortaya çıkmıştır. Tevhid ehli ile bu hü- değildir. Demokrasi dininde halk, bu kanun
kümetlerin askerlerinin, dostlarının ve yardım- koyma işini vekilleri ile ya da yasama organının
cılarının arasındaki düşmanlığın temel sebebi sahibi olan hakimleri, liderleri vasıtasıyla ken-
işte anlattığımız bu hususlardır. Pek çok insa- disi için kanunlar koymaktadır.
nın zannettiği gibi düşmanlığımızın sebebi asla
koltuk kapma, mevki edinme, toprak ya da mal "Ey zindan arkadaşlarım, birbirinden ayrı (bir
sahibi olma meselesi değildir. Açıkça bilindiği sürü) Rabler mi daha hayırlıdır, yoksa kahhar
üzere Tevhid ehli devlet makamlarına en uzak (kahredici) olan bir tek Allah mı?"  25
olan insanlardır. Hatta şayet sen hükümet
içinde bir mevki sahibi isen Tevhid ehli kim- Bu rejimlerin ve dostlarının din ve metot
selerin sana karşı yapacağı ilk çağrı on- olarak seçtiği demokrasi işte budur. Ka-
lardan ve şirklerinden kaçınmak için nun koyucu olarak farklı farklı rab-
bulunduğun mevkiyi terk etmen yö- lerin olduğu bir din. İnsanlar için
nünde olacaktır. Allah-u Teala'nın allah'ın kanunlarının dışında yeni
"Allah'a ibadet edin. Tağuttan kaçı- kanunların uygulandığı din…
nın" sözü Tevhid ehli kimsele-
rin hayat düsturudur. Allah'ın dinine gelince…
Hiçbir zaman Allah'tan baş-
Aynı şekilde çatışma- Ey kavmim! Aramızdaki ka bir kanun koyucunun
düşmanlık bundan çok daha olması caiz değildir.
nın sebebi asla mey-
büyük ve önemlidir. Bu Tevhid
hanelerin, sinemala- ve şirk meselesidir. Küfür ve Kim olursa olsun…
rın, dans alanlarının iman, cennet ya da cehennem Hatta Rasûlullah için
kaldırılması gibi fer'i de sonsuz kalış meselesidir. bile teşri; kanun koyma
şeyleri terk etmek, parçaları hakkı söz konusu değildir. O
ıslah etmek değildir. Bunla- sadece uyarıcı ve bir olan ka-
rın bizimle onlar arasındaki nun koyucunun tebliğcisidir.
çatışmaların temeli olduğunu
zanneden kimseler Rasûllerin dave- Bize gelince… Bizler insanları
tinin özünü, hakikatini anlamamış, Allah'ı ibadetin her türünde Tevhid
Rasûllerle kavimleri arasında baş gös- etmeye, birlemeye davet ediyoruz ki
teren düşmanlığın asli sebebini bilmiyor kanun koymakta bunlardandır.
demektir. Fer'i sorunlarla meşgul olan kim-
seler ölümcül kansere yakalanmış bir bedeni Bu hükümetler ve askerleri insanları işte
yüzeysel ilaçlarla tedavi etmekle oyalanan kişi bu apaçık şirke davet ediyorlar. Bunu insanlar
gibidir. için süslüyorlar. İşte bizimle bu hükümetler ara-
sındaki düşmanlığın asıl nedeni budur. Bu yüz-
Ey kavmim! Aramızdaki düşmanlık bundan den biz onlara buğzediyoruz, düşman oluyoruz.
çok daha büyük ve önemlidir. Bu Tevhid ve şirk Onlarda bu yüzden bizlere düşmanlık ederek,
meselesidir. Küfür ve iman, cennet ya da cehen- bizleri zindanlara atıyorlar. Bu yüzden bizi sü-
nem de sonsuz kalış meselesidir. rüyor, tutukluyor ve bize işkence ediyorlar.

Bu hükümet ve ona şirkinde tabi olanlar, "Eğer güç yetirirlerse, sizi dininizden geri çe-
onun dostları ve yardımcıları Allah-u Teala'ya virinceye kadar sizinle savaşmayı sürdürürler;
kendilerini ortak koştular. En önemli, en has- sizden kim dininden geri döner ve kafir olarak
Safer
1434
24. 4/Nisa, 116 25. 12/Yusuf, 39

Ocak’13 • SAYI: 12

75
ölürse, artık onların bütün işledikleri (amelleri) "Bilerek hakkı batıl ile karıştırmayın, hakkı
dünyada da, ahirette de boşa çıkmıştır ve onlar gizlemeyin."  28
ateşin halkıdır, onda süresiz kalacaklardır."  26
Siz ey askerler ve subaylar! Allah'ın şeriati
Bizim bu hükümetleri inkâr etmekle işlediği- ile hükmetmeyen bu müşriklere açıkça yardım
miz suçun büyüklüğünü anladıysanız, bu suçun eden, onların uydurdukları kanunları, anayasa-
kavimlerini bütünüyle inkar eden Rasûllerin ları koruyup himaye eden kimseler…
suçunun aynısı olduğunu anlamışınız demek-
tir. Onlara buğzetmemizin, onlardan uzaklaş- Tevhid ehli Müslümanlar sizden yüz çevi-
mamızın ve kendilerine düşmanlık etmemizin rip, sizinle tokalaşmadığı, size selam vermediği
sebebini anlamışsınız demektir. Biz asla bu zaman şayet aklınız varsa bunun kıymetini an-
hükümetin dostlarını, yardımcılarını, askerle- layın. Onlar böyle yaparak size nasihatlerinde
rini sevmiyor ve onlarla dostluk kurmuyoruz. samimi olduklarını gösteriyorlar ve sizleri yakı-
Hatta onlarla tokalaşmıyor selamlaşmıyoruz tı insanlar ve taşlar olan ateşten kurtarmak için
bile. Kendisini yaratan, kendisine rızık veren gayret sarfediyorlar. Bunu anlamalısınız… Şüp-
Allah'ın birliğine şahitlik eden bir el elbette en hesiz ki size karşı böyle açıkça konumunu belli
hassas sıfatlarında kendisiyle şirk koşulan baş- eden kişi, takiyye yaparak, ruhsatlara sarılarak
ka elleri sıkmayı reddeder. Elbette Allah'ın düş- sizinle selamlaşan, musafaha yapan, sizden
manlarına, şirk ehline yardım etmek için Tev- korktuğu, şerrinizden çekindiği için, yüzünüze
hid ehlinin bileklerine kelepçe takan bir el ile karşı gülen kimselerden daha hayırlıdır. Böyle
tokalaşmayı kabul etmeyeceğiz. kimseler kendilerini sizin şerrinizden korurken
sizleri ise büyük bir kötülüğün içinde bırakmak-
Ya da Tevhid yardımcılarının bileğine kelep- tadır. Sen ise bunun bedelini kıyamet gününde
iktibas yazı

çe takan bir el… Allah düşmanlarına, şirk ehli- çok ağır ödeyeceksin. Nefsinin hüsranı ile… Bu
ne yardım etmek için o ellere kelepçe takan di- ise gerçekten apaçık bir hüsrandır
ğer bir el ile tokalaşmayı kabul etmez. Rasûlulah
ne kadar doğru söylemiştir: Biz sana içinde bulunduğun şirkin hakika-
tini öğrettiğimiz zaman senin çok derin dipsiz
"Size yaptığınız takdirde birbirinizi seveceği- cehennem çukurlarına girmeni engellemeye ça-
niz bir amel göstereyim mi? Aranızda selamı lışıyoruz. Orası ne kötü bir yerdir. Sen ise bize
yayın." düşmanlıkla karşılık veriyorsun, ısrarla işkence
etmeye çalışıyorsun. Buna karşılık senin apaçık
Yani Tevhid ehli arasında… Şirk ehli arasın- bir sapkınlıkta olduğunu gördüğü halde senin
da değil… Kesinlikle onlarla aramızda bir dost- yüzüne gülen kimseden hoşnut oluyorsun.
luğun ve sevginin olması söz konusu olamaz.
Allah-u Teala şöyle buyurur: Ey anayasa ve kanunların kulları… Ey şir-
kin yardımcıları… Allah'a andolsun ki biz sizin
"Allah'a ve ahiret gününe iman eden hiç bir
için endişeleniyoruz. Bu şirkten kurtulmanızı
kavim (topluluk) bulamazsın ki, Allah'a ve el-
istiyoruz. Böylece Allah'ın rızasını, iki cihanda
çisine başkaldıran kimselerle bir sevgi (ve dost-
da başarı kazanmayı umuyoruz. Özellikle de
luk) bağı kurmuş olsunlar; bunlar, ister babala-
önceden sizin gibi şirkin yardımcısı iken daha
rı, ister çocukları, ister kardeşleri, isterse kendi
aşiretleri (soyları) olsun."  27 sonra Allah'ın kendilerine hidayet etmesiyle
tevbe eden pek çok arkadaşınızı hatırladığımız
İmanın en sağlam kulpu Allah için sevmen zaman sevincimiz bir kat daha artıyor. Allah-u
ve Allah için buğzetmendir. Tevhidi sevenleri, Tealâ onları şirkin karanlığından tevhidin ay-
ona yardım edenleri sevmen, şirki ve batıl ka- dınlığına çıkardı.
nunları sevenlere, onlara yardım edenlere, rıza
gösterenlere, insanları kandırmak için onların Seninde bizim ulaştığımız hayra ulaşmanı
yaptıklarını gizleyenlere düşmanlık göstermen- istiyoruz. Bütün samimiyetimizle senin yanın-
dir imanın en sağlam kulpu… dayız. Bütün açıklıkla seni kurtuluşa erdirecek
şeyler konusunda senin bilgilendirmeye çalışı-
26. 2/Bakara, 217
27. 58/Mücadele, 22 28. 2/Bakara, 42

76
yoruz. Elinden tutuyor sana eğer bu hal üzere
ölürsen Allah katındaki durumunu hükmünü
beyan ederek gerçek çağrıyı gösteriyoruz. Hakkı
"Ne halde idiniz?" diye sorduklarını
ve tevidi inkâr etme. Çünkü o senin içinde bu- haber vermektedir. Yani siz hangi
lunduğun şirkin ve hastalıklarının ilacıdır. Sana safta idiniz? Şeytanın dostlarının, şirk
biraz acı da gelse onu kabul et. Denilir ki; bu
kanunlarının yardımcılarının safında
acılığın ardından gelen şey baldan daha tatlıdır.
Ve senin için ilk anda karşılaşacağın bu zorluk, mı yoksa Rahman'ın dostlarının,
ebedi bir hüsran ve ziyandan daha hayırlıdır. şeraitinin yardımcılarının safında mı?
Biz kesinlikle seni kandırmak, sana yalan
söylemek gibi bir amaç peşinde değiliz. Çünkü iddia ettikleri halde yaşadıkları meskenleri bı-
Allah bize şöyle buyurur: rakamam ya da maaş ve emeklilik gibi rızık en-
dişesi taşımaları sebebiyle müşriklerin saflarını
"Bundan önce siz de böyle idiniz; Allah size terk etmeyenler hakkında nazil olmuştur. Allah
lütufta bulundu."  29 bu kimseleri "nefislerine zulmedenler" olarak va-
sıflandırmaktadır. Yine bu ayette Allah-u Tealâ,
Biz size karşı samimiyiz. Bu samimiyetimiz- meleklerin onların canlarını alırken kendileri-
den dolayıdır ki, sizleri içinde bulunduğunuz bu ne ilk olarak "Ne halde idiniz?" diye sorduklarını
büyük musibetten ve şirkten kurtarmak istiyo- haber vermektedir. Yani siz hangi safta idiniz?
ruz. Karşılığında gerek sizden gerekse de dostla- Şeytanın dostlarının, şirk kanunlarının yardım-
rınızdan bir çok eziyete maruz kalsak da…. cılarının safında mı yoksa Rahman'ın dostları-
nın, şeraitinin yardımcılarının safında mı?
Ey şirkin yardımcısı! Bu konu gerçekten çok
önemlidir. Yakıtı insanlar ve taşlar olan ateş se- Eğer Meleklere verilecek cevap şirk kanun-
nin hemen ardındadır. Orada Allah'a hiçbir za- larının saflarında oldukları şeklinde olursa
man karşı gelmeyen ve kendilerine her emredi- hemen "biz yeryüzünde zayıf kalmış kimseler-
leni yerine getiren zebaniler var. Biz yaptığımız dik" şeklinde sudan bahanelere sığınacakladır.
davet ile seni ve senin gibileri bu ateşten ve bu Nitekim bugün de biz kendilerine bu batıldan
büyük şirkten kurtarmak için mücadele ediyo- uzak durmalarını nasihat ettiğimizde çoğu za-
ruz… Bütün samimiyetimizle sizin hidayete er- man bizlere de bu şekilde sudan bahaneler ileri
menizi diliyoruz. sürüyorlar. Ancak o gün melekler onların ba-
hanelerini kabul etmeyecekler ve kendilerine
Bil ki melekler canını alırken sana her şey- "Allah'ın arzı geniş değil miydi? Hicret etseydiniz
den; namaz, oruç, zekat ve diğer ibadetlerden ya" diyecekler. Bizde bugün şirkin yardımcıla-
önce hangi safta yer aldığını soracaklar. Hangi rına ve beşeri kanunların askerlerine aynı şeyi
kanunlara yardım ettiğini, hangi hizbe dost ol- söylüyoruz. Hala elinizde cehennem ateşinden
duğunu soracaklar. Şirk ve onun ehlinin safla- kurtulmak için fırsat var. Ve Allah'ın arzı geniş.
rında helak olmaktan kaçın. Beşeri kanunların Rızık kapıları ise çok. Şirkin saflarından hicret
yardımcısı olarak ve şeytanın hizbindeyken öl- edin. Tağutun askerliğini terk edin. Allah onlar
mekten sakın… hakkında şöyle buyurmuştur.
"Melekler, kendi nefislerine zulmedenlerin "Onlar, burada (çeşitli) fırkalardan olma boz-
canlarını alırken derler ki: 'Ne halde idiniz?' guna uğratılmış bir ordu(durlar)."  31
Onlar: 'Biz, yeryüzünde zayıf bırakılmışlar
(müstaz'aflar) idik.' derler. (Melekler de:) 'Hic- Şeriat yardımcılarından ve tevhid askerle-
ret etmeniz için Allah'ın arzı geniş değil miydi?' rinden olun. Allah onlar hakkında şöyle buyu-
derler. İşte onların barınma yeri cehennemdir. rur:
Ne kötü yataktır o?"  30
"Ve şüphesiz; bizim ordularımız, üstün gelecek
Bu ayetler Müslüman ve mü'min olduklarını olanlar onlardır."
Safer
29. 4/Nisa, 94 1434
30. 4/Nisa, 97 31. 38/Sad, 11

Ocak’13 • SAYI: 12

77
Elbette sonuç olarak Allah'ın zaferi, muvah- mi? Bunlar, tağut'un önünde muhakeme olma-
hid askerleri ve mutteki dostları için gelecektir. yı istemektedirler; oysa onu reddetmekle emro-
Ve onlar için en büyük zafer O'nunla karşılaştık- lunmuşlardır. Şeytan onları uzak bir sapıklıkla
ları gün açığa çıkacaktır. Ve o gün… Ey beşeri sapıtmak ister."  33
anayasaların, şirk kanunlarının yardımcıları!
O gün muvahhidlerin zaferini ve müşriklerin Allah-u Tealâ kendilerini tağutları reddet-
nasıl hezimete uğradıklarını gördüğünüz za- melerini emrederken "zalimler kendilerine söy-
man en büyük dileğiniz dünyaya geri dönmeyi lenen sözü bir başkasıyla değiştirdiler" 34 Tağut-
istemek olacaktır. Namaz kılmak, oruç tutmak, lardan kaçınıp, ondan uzaklaşmak, onu tekfir
zekat vermek ve diğer ibadetleri yapmak için etmek yerine onun yardımcısı, destekçisi, sadık
değil… Bütün bunlardan önce Tevhid kelime- askerleri ve bekçileri oldular. Beşeri anayasa-
sinin haklarını yerine getirmek, tağutlardan ların dostları oldular. Onlar kıyamet gününde
uzaklaşmak, namazın, orucun ve diğer ibadet- gerçekleri görüp Allah'ın dininden ne kadar
lerin ancak kendisiyle kabul olduğu sağlam kul- uzaklaştıklarını, Allah'a şirk koşmanın, tağut-
pa tutunmak için tekrar dünyaya geri dönmeyi lara yardım etmenin ne denli iğrenç bir suç
isteyeceksiniz. olduğunu gördükleri zaman birbirilerine lanet
edeceklerdir. Ancak iş işten geçmiştir
Evet… Gerçekleri görüp, müşriklerin helak
olmalarının sebeplerini gördüğünüz zaman be- "Sonra kıyamet günü, kiminiz kiminizi inkar
edip-tanımayacak ve kiminiz kiminize lanet
şeri anayasaları tekfir etmek, şirkten ve onun
edeceksiniz."  35
yardımcılarından uzaklaşmak için geri dönme-
ye isteyeceksiniz. Ancak artık bir geri dönüş söz Ey şirk kanunlarının yardımcıları! Acele
konusu bile değildir. edin… Çabuk olun… Allah'ın şeraitine yardım
iktibas yazı

etmekte, tağutların anayasalarından, kanunla-


"Öyle ki (o gün) kendilerine tâbi olunanlar, ken-
dilerine tâbi olanlardan uzaklaşıp¬kaçmışlardır. rından uzaklaşmakta hızlı davranın…
(Artık) Onlar azabı görmüşlerdir ve araların-
daki bütün bağlar (ve ilişkiler) de parçalanıp- İşte davetimiz budur… Suçumuzda budur…
kopmuştur. O zaman, yönetilip) Uyanlar derler Bizler hür iken davetimizi yüksek bir sesle hay-
ki: 'Eğer bize bir kere (daha dünyaya dönme) kırdık. İstihbaratın zindanlarında sorgu esna-
fırsatı verilse(ydi) muhakkak (şimdi) onların sında da davetimizi tüm çıplaklığı ile sunduk.
bizden uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan Ve zindanda da ona çağırdık. Onun uğruna
uzaklaşır (onları yüzüstü bırakır)dık.' Böyle- yaşar, onun uğrunda ölürüz. Bunu kelepçe, te-
ce Allah, onlara bütün yaptıklarını onulmaz rör ve işkence değiştiremez. Ölümden cellattan
hasretlerle (pişmanlıkla) gösterecektir. Ve onlar ya da zindandan korkarak ondan vazgeçmeyiz
ateşten çıkacak değildirler."  32 Allah'ın izniyle….

Evet ey beşeri kanunların, yerden bitme ana- Sana gelince… İster dostumuz ol istersen de
yasaların kulları! Eğer ondan bugün vazgeçmez düşmanımız… İster davetimize yardımcı ol is-
ve dünyada iken inkar etmezseniz pişmanlığın tersen de terk et.
fayda vermeyeceği o gün çok pişman olacaksın.
Tevhidi gerçekleştirmiş, şirkten uzaklaşmış, ta- Hidayete tabii olanlara selam olsun.
ğutlara yardımdan kaçınmış olmayı dileyecek-
siniz. Not: Allah'ın Musa'yı kurtarıp düşmanlarını
helak ettiği gün yazdım.
Allah kitabındaki muhkem ayetlerde insan-
lara tağuttan kaçınmalarını, onu inkar etmeleri- Kaynak: www.sehadet.info
ni emretmektedir:

"Sana indirilene ve senden önce indirilene


gerçekten inandıklarını öne sürenleri görmedin
33. 4/Nisa, 60
34. 2/Bakara, 59
32. 2/Bakara, 166-167 35. 29/ Ankebut, 25

78
Ayın Kitabı Ebu Ensar
ebuensar@tevhiddergisi.com
Kurtuluşun Anahtarı
İslam'a Göre Dostluk ve Düşmanlık
Hamd Bin Atik - Neda Yayınları
Hamd, ancak Alemlerin Rabbi olan Allah'a rın sıkça karşılaştığı problemlerdendir. Nite-
mahsustur. Ancak O'ndan yardım ve mağfiret kim Maide suresinde Allah subhanehu ve teâlâ şöyle
dileriz. Şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah buyuruyor; "Onlardan birçoğunun kâfirleri dost
yoktur. Ve O tektir. Yine şahadet ederim ki tuttuklarını görürsün"
Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem O'nun kulu ve
Rasûlü'dür. Yalnız toplumumuzda kavramlar konusun-
da öylesine çarpık bir anlayış vardır ki; bir çok
"Ey iman edenler Allah'tan O'na yaraşır şekil- kişi Kur'an'daki bu ayetleri okuyup tasdik etme-
de korkun ve ancak Müslümanlar olarak can sine rağmen pratikte kâfirlerle dosttur. Çünkü
verin."  1 toplumumuz kâfir denilince Yahudi ve Hristi-
yanları, onlarla dostluğu ise onların kilise veya
Yeni bir kitap tanıtma imkânı veren Allah'a havralarına gitmek şeklinde algılıyor. Oysa top-
hamd olsun. Bu ay tanıtacağımız eser Neda lum zahiren küfrün yolunda ilerliyor. İçinde
yayınlarından çıkan 'İslam'a göre dostluk ve bulunduğumuz ayda kutlanan 'yılbaşı günü' ya
düşmanlık' kitabı olacaktır. Allah subhanehu ve teâlâ da 'kafirlerin bayramına iştirak etme' bunun en
Kur'an-ı Kerim'de tevhidden sonra değindiği ve açık örneklerindendir. Hakeza yapılan kamuo-
hakkında herhangi bir tefsire bile ihtiyaç duy- yu araştırmalarında toplumun büyük bir kesi-
mayacak derecede açık ve net ayetleri 'Dostluk minin AB'ye olan sevgisi, bu toplumun kimleri
ve Düşmanlık' hakkında indirmiştir. dost edindiği açıktır. Oysa bu konu iman küfür
meselesidir. Allah Rasûlü bir hadiste: "Kim hak-
"Ey iman edenler Yahudi ve Hıristiyanları dost kı ortadan kaldırma işinde batıl ehline yardım
edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudur. İçiniz- ederse Allah ve Rasûlü ondan zimmetini çekmiş-
den kim onları dost edinirse o da onlardandır."  2
tir." buyurmuktadır.
"Müminler müminleri bırakıp ta kâfirleri dost
Yine Şeyhu'l-İslam İbni Teymiyye: 'Allah
edinmesinler. Kim bunu yaparsa artık onun Al-
kendisine imanı ve Rasûlü'ne ima-
subhanehu ve teâlâ
lah katında hiçbir değeri yoktur."  3
nı kâfirleri dost edinmemeye bağlamıştır. Onların
"Onlardan birçoğunun kâfirleri dost tuttuk- dost edinilmesi durumunda ise o kişide imanın
larını görürsün. Nefislerinin onlar için hazırla- kalmayacağını bildirmiştir. Zira imanın varlığı,
dıkları ne kötüdür."  4 şartlarının varlığına bağlıdır. Şartlar yerine getiril-
mediği takdirde iman yoktur.' diyerek meselenin
Bu ve benzer ayetleri Kur'an'da çokça gör- hassasiyetini açıklamıştır.
mek mümkündür. Çünkü 'Dostluk ve Düşman-
lık' tevhidi bozan unsurlardandır. Yine bu konu Kur'an-ı Kerim'de hemen hemen bütün
Müslümanlarla kâfirleri birbirinden ayıran Peygamberlerin kıssalarında tevhidden sonra
tevhiddir. Daha da önemlisi bu konu, insanla- üzerinde en çok durulan konu, dostluk ve düş-
manlık meselesidir. Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-
lem Mekke'de en zor zamanlarında bile tevhidin
1. 3/Âl-i İmran, 103
bu kısmını apaçık dile getirmişlerdir. İşte bu ki-
2. 5/Maide, 51 Safer
3. 3/Âl-i İmran, 28
tapta bu konuları en güzel detayları ile bulacak- 1434
4. 5/Maide, 80 sınız. Davamızın sonu Allah'a hamd etmektir.
Ocak’13 • SAYI: 12

79
80

You might also like