You are on page 1of 64

Rabîu’l-Ahir

1435

Aylık İslamî Eğitim Dergisi ŞUBAT 2014 YIL: 3 SAYI: 25 FİYATI: 5

‘04
Zindandan Mektup
Ebu HANZALA

‘18
Hariciler/Havaric - 3
Murat GÜÇ

11 Allah Seni İmtihan


Ettiği Zaman...
Özcan YILDIRIM
36 Durum ve Göreve Dair

Kerem ÇAĞLAR
28 Namazlarımızdan Nasıl
İstifade Edebiliriz? - 5
Emre ACAR
Zindandan Mektup
rebÎu'l-ahir 1435
Şubat '14 SAYI: 25

Hamd Allah'a, salât ve selam Rasûlü'ne olsun…

Hareketli bir ayı da geride bıraktık. Bunlardan bizim açımızdan en önemlisi de, Van merkezli
yapılan operasyonda, dışarıda daha bir senesini doldurmamış Ebu Hanzala Hocamız'ı da gözaltına
alıp, tutuklanması oldu.

"Müminin işi ne tuhaftır. Ve bu durum sadece onun için vardır. Musibet ona isabet eder, sabreder ecir
alır. Nimet elde eder, şükreder ecir alır."  1

Mümin, her halinde vaktin vacibi ne ise onu yerine getiren kimsedir. Dün Hocamız dışarıda ve
bizlerle her Pazar buluşuyordu. Bugün ise zindanda... Bizlerle de sadece yazıları ile beraber olacak.
İki halde de üzerimize düşen davet ve hizmet görevini aynı hassasiyetle yerine getirmektir.

Davet sancağını tüm azmi ile tutan eller, kafirlerin kılıçları tarafından kesiliyorsa; arkadan gelip
de o sancağı yerde bırakanlara yazıklar olsun!

Derginin içerisinde Hocamızın cezaevinden hemen bizlere yolladığı mektubu da okuyacaksınız.


Etrafını çevreleyen dört duvara rağmen bizlerden nasihatını yine esirgememiş.  2

Duygu yüklü, ruhumuza hitap eden bir nasihat… Her Pazar sabah 09.00'da bizlerin yüreğinde de
burkuntu oluşacak Hocam! Allah subhanehu ve teâlâ senin gibi ümmetin derdi ile dertlenenleri çoğaltsın.
Hayır nerede ise onu sana yazsın.

Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun!

Editör

1. Müslim
2. Allah subhanehu ve teâlâ kendisine sabır, sebat versin.
04 Zindandan Mektup Ebu HANZALA

11 Allah Seni İmtihan Ettiği Zaman... Özcan YILDIRIM

15 Bi'setten Önce Allah Rasûlü'nün Hayatı Enes YELGÜN

18 Hariciler/Havaric - 3 Murat GÜÇ

24
İÇİNDEKİLER

Kavaidu'l Erba' - 6 Murat MÜSLİHAN

28 Namazlarımızdan
Nasıl İstifade Edebiliriz? - 5
Emre ACAR

32 Müslümanların Kendilerini Yöneten


Tek Bir Emire Olan İhtiyacı - 2
Emre UYAR

36 Durum ve Göreve Dair... Kerem ÇAĞLAR

39 Ahiret Gününe Yakîni İmanın Faydaları Çeviri Makale

47 Radyo Programı Mahi

49 Suriye Dersleri: Yeni Haçlı Seferi ve Hay-


siyet Cihadı
İktibas Yazı

53 Allah'a Davette Peygamberlerin Metodu Veysel TÜRK

54 Dünyadan Haberler

Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü: Yazışma Adresi: Emre UYAR


Emre UYAR Güneşli Merkez Postane P.K. 51
Yayın Türü: Bağcılar/İstanbul
Yaygın Süreli
Aylık Dergi Basım: Step Matbaacılık
Reklam ve Abonelik: Göztepe Mah. Bosna Cad. No:11
Rabîu'l-Ahir 1435 info@tevhiddergisi.com Mahmutbey-Bağcılar/İstanbul
Şubat 2014 www.tevhiddergisi.com Tel : 0 (212) 446 88 46
Sayı: 25 Adres: Kirazlı Mh. 1 Sk. No:21A Dergi İçerisinde Yer Alan Yazılardan
34210 Bağcılar/İSTANBUL İlgili Yazar Mesûldür.
Fiyatı: 5 Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.
Abonelik için: 0 545 762 15 15

Bursa: İkra Kitapevi, İlahiyat Fak. Karşısı Fethiye Mh. Kırlangıç Sk. No:17 Nilüfer/BURSA 0 (532) 138 02 42
Satış Noktaları
Diyarbakır: Tevhid Kitapevi, Kaynartepe Mh. Gürsel Cd. No:190/A Bağlar/DİYARBAKIR 0 (541) 857 34 20

MERKEZ: Kirazlı Mh. 1. Sk. No:21/A Bağcılar/İSTANBUL


Büro 1: Murat Paşa Mh. Çimen Sk. No:26 Bayrampaşa/İSTANBUL
Büro 2: Güvercin Tepe Mh. Fatih Cd. No:209 Başakşehir/İSTANBUL
İrtibat Büroları
Büro 3: Bahçıvan Mh. Eski Banka Sk. No:6/4 Merkez/VAN
Büro 4: Beş Nisan Mh. 749. Sk. No:5 Bağlar/DİYARBAKIR
Büro 5: Şemsi Tebrizi Mh. Kınacı Sk. No:20/A KONYA
Tevhid Dergisi'nden Okuyucularına
Önemli Duyuru!
Hamd Allah'a, salât ve selam O'nun Rasûlü'ne olsun.

Bu topraklarda İslam davası haykırıldığı müddetçe önceki milletlerin


başına gelenin bizim başımıza da geleceği Sünnetullahın bir gereğidir.
Şu günlerde bu durumun vuku bulduğuna bir kez daha şahitlik etmekteyiz.

Ebu Hanzala Hocamızın da aralarında bulunduğu birçok Müslüman


14.Ocak.2014 tarihinde gözaltına alınarak tutuklandılar. Rabbim bütün
kardeşlerimizi en kısa zamanda esaretten kurtarsın.

Bu olaylar bizim hüznümüzü elbetteki arttıracaktır. Fakat hüznümüz


arttığı kadar azmimiz de artmalı... Allah'ın dinine hizmet için daha
yoğun bir tempo ile çalışmalıyız.

Sözlerimize son vermeden önce tağutlara bir müjde(!) vermek


istiyoruz:

"Allah'ın nurunu ağızlarıyla (üfleyip) söndürmek istiyorlar. Halbuki


kâfirler hoşlanmasalar da Allah nurunu tamamlamaktan asla vazgeçmez."  1

Selam ve dua ile...

TEVHİD DERGİSİ

1. 9/Tevbe, 32

Rabîu'l-Ahir
1435

ŞUBAT'14 • SAYI: 25

5
Vahyin Rehberliğinde
Ebu Hanzala

Zindandan Mektup
Zindan ise sabır ve yakîn mektebidir. Nakış nakış
işler kalbine imametin köşe taşlarını... Yeryüzüne
varis olabilmenin abc'si bu mektepte talim edilir.

Allah'ın Adıyla... Rabbimize hamd olsun. Öyle bir Allah'a


inanmış ve teslim olmuşuz ki; O,
subhanehu ve teâlâ
Bizleri yoktan var eden, İslam nimetiyle şeref- Et-Tayyib 3 ve El-Cemil 4 olandır. O'ndan gelenler
lendirip Rasûllerin mücadele metoduna muvaffak de bizler için temiz ve güzeldir.
kılan Allah'a hamd olsun. Salât ve selam; bu yolu
bizlere aydınlatan, irşad ve nush görevini en güzel İnanıyoruz ki O subhanehu ve teâlâ El-Hakim'dir...
şekilde yerine getiren Muhammed'e, pak ailesine Her şeyi bir hikmetle takdir eder. Zahiri şer olan
ve ashabının üzerine olsun. nice mesele, içinde sonsuz hayırlar barındırır.
Bu zindan süreci de böyledir. Dostları üzmüş,
Kıymetli kardeşim, düşmanları sevindirmiştir. Ancak akıbet mutta-
kilerindir. Musibet ve imtihan sayfaları dökülüp
Allah subhanehu ve teâlâ seni avf ve afiyette kılsın, akıbet yani hayırlar ortaya çıkınca dostların yüzü
derecelerini yükseltsin. Bu mektubu sana Van F aydınlanacak, düşmanlarınki kararacaktır. Dün-
tipi cezaevinden yazıyorum... Allah'a hamd olsun yada da, ahirette de...
ben çok iyiyim... Sana ve diğer tüm kardeşlerime
duacıyım. Eminim mektubumu alınca 'Yine mi?' Kralın biri sevdiği bir dostuyla sürekli ava
diyeceksin! Yapacak bir şey yok... Allah subhanehu çıkarmış. Yine avlandıkları bir gün, dostu kralın
ve teâlâ takdir etmişse; ben bu mekanlara, sen de tüfeğine barutu yanlış doldurmuş. Tüfek kralın
'Yine mi?' sözüne tekrar döneceksin. elinde patlamış. Kralın parmakları kopmuş. Kral
acılar içinde kıvranırken arkadaşı 'Üzülme kralım!
Dava arkadaşım! Her işte bir hayır vardır' diye onu teselli etmeye
başlamasın! Kral öfkeden kudurmuş. 'Hem par-
Sen de biliyorsun ki başımıza gelenler Allah'ın maklarımı kopardın hem de bunu mu söylüyorsun?'
subhanehu ve teâlâ dilemesi ve izni dahilindedir.
diyerek onu zindana attırmış.
"İki ordunun karşılaştığı gün başınıza gelenler Kral av hastası... Başka arkadaşlar bulup ava
Allah'ın izniyle olmuştur. Ve Allah, müminlerle mü- devam etmiş. İnsan yiyen bir kabileye esir düş-
nafıkları açığa çıkarmak istemiştir..."  1 müşler. Bu kabile tam bunları yiyeceklerken kralın
"Gaybın anahtarları O'nun katındadır. O'ndan
parmaklarının kopuk olduğunu fark etmişler. Kıs-
başka kimse bilmez. Karada ve denizde olanı da sa bu ya kabile özürlü insanların uğursuz olduğu-
O bilir. Bir yaprak düşmez ki; onu bilmesin. Yerin na inandığı için kralı serbest bırakıp yememişler.
karanlıkları içindeki tek bir tane, yaş ve kuru müs-
tesna olmamak üzere her şey apaçık bir kitaptadır."  2 Kral soluğu zindan kapısında almış.

1. 3/Âl-i İmran, 166-167 3. Temiz


2. 6/En'am, 59 4. Güzel

6
Arkadaşından özürler dileyip onu kendi eliyle
oradan çıkarmış. Arkadaşı 'Üzülme kralım! Bunda
da bir hayır vardır' deyince kral köpürmüş. 'Seni
zindanlara attım, yıllarca burada kaldın. Hâlâ bu
işte bir hayır vardır, diyorsun' demiş.

Adam da krala dönüp 'Senin parmaklarının


kopmasına sebep olmasam, ava beraber çıkacaktık.
Kabileye ikimiz beraber esir düşecektik. Ve bedenle-
rimiz sağlam olduğundan beraber yenecektik. Şimdi
bu işte hayır yok mudur?' demiş.

Dava arkadaşım, etmesine engel olmuş ve müminleri bu sıfatlardan


elde edecekleri hayırlardan mahrum bırakmıştır.
Böyle işte... Bu süreçte de hayırlar vardır in-
şallah. Sadece biz kısıtlı bir ilme sahip olduğu- "İki topluluğun karşılaştığı gün; içinizden geri
muzdan göremiyoruz. Fakat olaylar, ilmi sınırsız dönenleri, yaptıklarının bir kısmından ötürü şey-
ve hikmeti mutlak bir Rabbin eliyle icra oluyor. tan yoldan çıkarmak istemiştir. Bununla beraber
Rahatlığımız ve mutmainliğimiz bundandır. Allah onları bağışladı. Gerçekten Allah, Gafur'dur,
Halim'dir."  7
Bu tip olaylar sürekli yaşanacaktır. İçindeki "Onları iki misline uğrattığınız bir musibete ken-
bazı hikmetlere muttali olmak insanın imanını diniz uğrayınca; 'bu nereden?' dediniz. De ki: 'O,
arttırır, musibetin yükünü hafifletir. Allah'ın ki- kendinizdendir.' Doğrusu Allah her şeye kadirdir."  8
tabına dikkat edersen zorlu süreçlerin ardından
müminlere olaylardaki hikmetleri detaylandır- Evet, konumuza dönecek olursam; musibetler
mıştır. Ben de bir Kur'an talebesi, sünnet taklitçisi günahlar sebebiyledir. Yaşadığımız bu olaylar da
olarak bazı hikmetlere değinmek istiyorum. muhtemelen elimizle kazandığımızın karşılığıdır.

Bunlar vahiyden ve salihlerin tecrübelerinden Bunları seni üzmek için yazmadım. Bilakis
topladığım bir demettir... gözlerini aydın kılmak için yazdım. Sen de bili-
yorsunki günahkârlar iki kısımdır.
Musibetler İnsanın Günahları
Sebebiyledir... 1. Allah'ın günahlarına müdahale etmediği,
Günahlar... İnsanın kara ve denizi kendisiyle kendi haline terk ettiği insanlar...
ifsad ettiği şeydir. İnsanın kendi hayatını da ifsad Bunlar Allah'ın buğzettiği, azgınlaşmaları için
eder günahlar... Aslında Allah'ın subhanehu ve teâlâ müreffeh bir hayat sunduğu insanlardır. İçinde
sıfatları; ihsan etmek, lütufta bulunmak, insana oldukları nimetlere aldanıp düşünmez ve halle-
rıfk ile muamele etmek üzere kuruludur. Ancak rinin muhasebesini yapmazlar.
günahlar bu sıfatların tecelli etmesine engel olur.
Bu engel ve beraberinde yaşanan mahrumiyetlere "...Onlara mühlet veririm. Şüphesiz ki Benim
biz 'imtihan' diyoruz. Bunun en hayırlı şahidi tuzağım çetindir..."  9
Uhud günüdür.
Bunlardan olmaktan Allah'a sığınırız.
Allah'ın subhanehu ve teâlâ bir ismi En-Nasır  5, bir
diğer ismi ise El-Veli'dir  6. Bu iki isim O'nun zatına 2. Allah'ın merhamet ettiği kullarıdır. Allah
delalet ettiği gibi, birtakım sıfatlarına da delalet subhanehu ve teâlâ onları hallerine terk etmez. Musi-
eder. Allah subhanehu ve teâlâ her daim müminlere betlerle onları sarsar. Düşünüp öğüt almalarını,
yardım eder, onların dostudur. Kafirler karşısında muhasebe ve tevbe ile ıslah olmalarını ister...
dostluğu gereği taraftır. Allah subhanehu ve teâlâ ve O'nunla karşılaştıkları günde tertemiz olmala-
onun sayısız orduları müminlerin tarafındadır. rına imkan tanır.
Bu asıldır... Ancak günahlar bu iki sıfatın tecelli
7. 3/Âl-i İmran, 155
Rabîu'l-Ahir
5. Yardım eden 8. 3/Âl-i İmran, 165 1435
6. Dost 9. 7/Araf, 183

ŞUBAT'14 • SAYI: 25

7
Sahihte varid olduğu üzere Allah Rasûlü sal- Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
şöyle buyurmuştur:
lallahu aleyhi ve sellem
"İnsanların bela yönünden en çetini Rasûllerdir.
"Bela, müslümanın nefsinde, malında ve evla- Sonra sırasıyla onlara en yakın olanlar gelir."  12
dında sürekli vardır. Ta ki Allah'la karşılaştığında Başka bir hadiste:
üzerinde hiçbir günah kalmasın."  10
"Kişiye isabet eden bela, imanı ölçüsündedir."  13 bu-
Başka bir hadiste: yurmuştur.

"Müslüman'a isabet eden dert, hüzün, keder, yor- Bu tür bir imtihan bizden uzaktır. Ancak sa-
gunluk; mutlaka onun bazı günahlarına kefaret olur. lihlerin imtihanı bu cinstendir.
Ayağına batan diken dahi böyledir..."  11
İmtihan Sadık Olanlar ile Nifak
İnsan dahi sevdiği insanların kusurlarını giz- Ehlini Ayırır...
ler. Dostunun kendi yanında mahcup olmasını Müslümanlar için en ciddi tehlike, safların
istemez. Bu insanların dostluğunda dahi erdem arasında bulunan yalancılardır. Onlar evin içine
iken, bir de Allah'ı düşün... yerleştirilmiş mayın gibidirler. Ne zaman infi-
lak edip harekete zarar verecekleri bilinmez.
Dostlarının utanmasını hiç ister
Öyle yerlerde tıynetleri açığa çıkar ki,
mi? Bu onun kemal sıfatına yakış-
Müslümanları yapabileceklerinden
maz. Bundan dolayı onları dünyada
alıkoyarlar.
musibetlerle temizler.
vahyin rehberliğinde

Bunların bazısını tanımak


Ben inanıyorum ki dostum; kolaydır. Hizmette yıllarını ge-
bu musibetler günahlarımız çirmiş tecrübe ve hikmet sahi-
sebebiyledir. Ancak Rab- bi insanlar bunların bazısını
Günahlar... İnsanın
bime hamd ediyorum. kolaylıkla tanır. Ancak
kara ve denizi kendisiyle
Bizlere tevbe imkanı ifsad ettiği şeydir. İnsanın bunlardan bir sınıfı
sunan, her saniyesiyle kendi hayatını da ifsad tanımak mümkün
günahlarımızdan bizleri eder günahlar... değildir. Nifakta öyle us-
arındıran bir musibetle im- talaşmışlardır ki Allah Rasûlü
tihan ettiği için. sallallahu aleyhi ve sellem dahi bazılarını
tanımakta zorlanmıştır.
Allah'a sığınırım! Ya bizi gü-
nahlarımızla baş başa bırakıp yüz "İnsanlardan öylesi vardır ki; dünya
çevirseydi! hayatına dair sözü senin hoşuna gider.
Ve Allah'ı kalbinde olana şahid tutar.
Rabbimize hamd olsun. Halbuki o, düşmanların en yamanıdır. Ve
o, yanından ayrılınca yeryüzünde fesad çıkar-
Musibetler İnsanın Derecelerini maya, harsı ve nesli yok etmeye çalışır. Allah fesadı
sevmez. Ona; 'Allah'tan kork' denilince, gururu
Arttırır... kendisini günaha sürükler. İşte ona cehennem yeter.
Bu, Rasûllerin aleyhimusselam ve salihlerin imti- O; ne kötü bir yataktır."  14
hanıdır. Allah subhanehu ve teâlâ hususi sevgisi, daimi
beraberliği ile onların yanındadır. Sürekli daha "Onlara baktığında; gövdeleri hoşuna gider, ko-
iyi olmalarını ister. Onların imtihanı, sadıkların nuşurlarsa; sözlerini dinlersin. Onlar giydirilmiş
imtihanıdır. Öyle ki Rabbleri ile karşılaştıkların- odunlar gibidir. Her gürültüyü kendi aleyhlerinde
sanırlar. Düşman onlardır, onlardan sakın. Allah,
da onlar için hazırlanmış ve Rahman'ın arşının
canlarını alsın. Nasıl olup da döndürülüyorlar."  15
gölgesinde, nehirlerin fışkırdığı cennetler onları
bekler.
12. Ebu Davud, Ahmed, Buhari, Tirmizi
13. Tirmizi
10. Hakim 14. 2/Bakara, 204-206
11. Buhari, Merdâ 1; Müslim, Birr 52 15. 63/Münafikun, 4

8
Bu sınıfı tanımanın yolu imtihanlardır. Nifak-
“Elif, Lam, Mim.
ta ustalaşmış olsalar dahi Allah'ın imtihanlarıyla Yoksa, insanlar;
açığa çıkarlar. Ve müminler onları tanır. inandık deme-
leriyle bırakılı-
"Elif, Lam, Mim. Yoksa, insanlar; inandık deme- vereceklerini ve
kendilerinin de-
leriyle bırakılıvereceklerini ve kendilerinin denenme-
nenmeyecekle-
yeceklerini mi sandılar. Andolsun ki; Biz, onlardan rini mi sandılar.
öncekileri de denedik. Allah; elbette doğruları bilir Andolsun ki;
ve elbette yalancıları da bilir."  16 Biz, onlardan
öncekileri de
"Allah; müminleri oldukları halde bırakacak denedik. Allah;
elbette doğ-
değildir. Nihayet murdarı temizden ayıracaktır. ruları bilir ve
Allah, size gaybı da bildirecek değildir. Fakat Allah, sevk etti. Davet Medine'ye yani İslam'ın devlet- elbette yalan-
Peygamberlerinden dilediğini seçer. Bunun için siz, leşme sürecine taşındı. cıları da bilir."
Allah'a ve Peygamberlerine inanın. İnanır ve sakı-
nırsanız; size çok büyük bir mükafat vardır."  17 Günümüz de düne ne kadar benziyor. On-
lar tevhid davetini engellemeye çalışırken kendi
İmtihanın bir türü bireyi günahlardan temiz-
televizyon, gazete ve radyolarında sürekli yayın
lerken bir diğer türü safları günahkar/mücrimler-
yapıyorlar. Diyebilirsin ki: 'Fakat karalayıp iftira
den arındırır. Sen de biliyorsun ki nice imtihanlar ediyorlar.'
atlattık... Bu imtihanlar esnasında dökülenler oldu.
İlk etapta üzüldük, belki yıprandık. Ancak sonuçta Müşrikler de aynısını yapıyordu. Günümüz
hep hamd ettik. Sonrasında öyle şeyler yaşadık insanı araştırıyor. Birçok insan bu vesileyle hakka
ki Allah subhanehu ve teâlâ bizlere 'falanca şuan olsaydı ulaşıyor. Müslümanların yıllarca uğraşıp elde et-
çok kötü olurdu' dedirtti. Rabbimize hamd olsun. tiklerini Allah subhanehu ve teâlâ imtihanlar vesilesiyle
kısa zamanda onlara nasip ediyor.
Davet İmtihanlar Aracılığıyla
Yayılır... Hususen zindanlar... Buralarda tevhid davetine
Mekkeli müşrikler Müslümanlara çeşitli şekil- muhtaç o kadar insan var ki... Muvahhidler bu
lerde engel olmaya çalıştılar... Davetlerini insan- mekânlara uğramasa onların tevhidi duyması
lara ulaştırmasınlar diye ellerinden geleni yaptılar. mümkün olmayacak. İlk zindan sürecinde beni
Onlar tuzak kurdu, Allah subhanehu ve teâlâ da tuzak tekli odalara götürmüşlerdi, orada adli suçtan
kurdu... Onların daveti engelleme girişimleri da- yatan bir mahkumla komşuydum. Allah'a hamd
vetin daha fazla yayılmasına sebep oldu. Yaptıkları olsun davete icabet etti. Bana şöyle bir şey demişti:
baskılar davetin Habeş ülkesine taşmasına neden
'Hocam, neden buraya düştüm diye düşünüyor
oldu. Yerlerinde duramadılar... Onları engellemek
musun?', 'Hayır' demiştim. 'Allah'ın şer'i hükümleri-
için oraya adam yolladılar. Bu engelleme hamlesi ne teslim olup iman ettiğim gibi kevnî hükümlerine
daveti saraya taşıdı... Devletin en üst mercilerinde de teslim olmuşum.' O da bana cevaben demişti:
Kur'an ayetleri okundu. Muhammed'in sallallahu 'Günün birinde böyle bir şey düşünürsen bil ki bu-
aleyhi ve sellem daveti kulaklarda çınladı... rada Allah'ın .......... kulu hidayete muhtaçtı. Allah
subhanehu ve teâlâ seni gönderdi ve bu kul teslim oldu...'
Sonra ekonomik boykot... Farkında olmadan
üç yıl boyunca tüm Arap kabilelerinin gündemini İmtihan İnsanları Büyük
İslam davetiyle meşgul ettiler. Oraya gelenlere
Merhalelere Hazırlar...
Müslümanlarla ilişki konusunda alınan kararla-
rı hatırlatıp uyarıyorlardı. Tabi doğal olarak bu İnsan önünde ne olduğunu bilmez. Bir sonraki
kararların gerekçelerini yani tevhid akidesini de merhaleye hazırlığı nakıstır. Allah subhanehu ve teâlâ
anlatmış oluyorlardı... ise başı ve sonu elinde tutandır. O, El-Evvel oldu-
ğu gibi, El-Ahir'dir aynı zamanda. Müslümanın
Bu engelleme çabaları Müslümanları arayışa önündeki merhale daha çetinse Allah subhanehu ve
teâlâ onu daha küçüğüyle hazırlamış olur.
Rabîu'l-Ahir
16. 29/Ankebut, 1-3 1435
17. 3/Âl-i İmran, 179 Mesela, Peygamberler genelde çobandır. Ço-

ŞUBAT'14 • SAYI: 25

9
banlık o dönemde gözde bir meslek değildi. Oysa "Musa kavmine dedi ki: Allah'tan yardım iste-
kader onları bir şeylere hazırlıyordu. İleride Pey- yin ve sabredin. Yeryüzü muhakkak ki Allah'ındır.
gamber olacaklarını biliyordu Allah subhanehu ve teâlâ. Kullarından dilediğini ona mirasçı kılar ve akıbet
Ve onlara kalabalıkları yönetmeyi, bunun için muttakilerindir."
 19

gerekli olan sabrı öğretiyordu.


"Andolsun ki; Zikir'den sonra Zebur'da da yazdık
Rabbimizin bizleri neye hazırladığını bilmeyiz. ki: Yeryüzüne ancak salih kullarım vâris olur."  20
Musa'sını aleyhisselam denize atıp Allah'a tevekkül
eden anne, ne kaybetti ki? Nil'e bırakıp Allah'a Yeryüzünde yaşayan insanlar da Allah'ın mül-
teslim ettiği o çocuk zamanın tağutunu Allah'ın küdür. Allah subhanehu ve teâlâ ümmetlere müminlerin
izniyle tarih sahnesinden sildi. imamlık etmesini istiyor. Yeryüzünün ıslahı da
ancak bununla mümkündür.
Bizim kendimizi kadere teslim edip sonuçları
beklememiz de böyledir. Kaderin sahibi olan ne "Biz ise istiyorduk ki; güçsüz sayılanlara iyilikte
bulunalım, onları önderler kılalım ve onları vâris
dilemişse bizim için hayırlıdır.
ler yapalım."  21
Yol arkadaşım, değerli kardeşim!
Yeryüzüne imam olmanın yolu sabır ve
Biliyorsun ben meramımı kısa yakînle mümkündür.
cümlelerle anlatamıyorum.
"İçlerinden de sabrettikleri za-
Allah'ın subhanehu ve teâlâ öğrettiği man emrimizle doğru yola gö-
kadarıyla bazı hikmetleri zik- türecek kılavuzlar tayin ettik.
vahyin rehberliğinde

rettim. Hikmetler ashabın Hususen zindanlar... Buralarda Ve onlar ayetlerimizi çok iyi
imanını artırıp musibetin tevhid davetine muhtaç o kadar biliyorlardı."  22
yükünü hafiflettiği gibi insan var ki... Muvahhidler bu
mekânlara uğramasa onların tevhidi
umuyorum bizde de aynı "Hor görülmüş olan kavmi
duyması mümkün olmayacak.
etkiyi yapar. de, bereketlendirdiğimiz yerin
doğularına ve batılarına mirasçı
Evet, Allah'a hamd olsun ki kıldık. Rabbinin İsrailoğulları'na
her halûkarda biz kârlıyız. Nimet vuku bulan güzel sözü de onların
halinde de, bela halinde de kazanan sabretmelerinden dolayı yerini buldu.
müminlerdir. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi Firavun'un da, kavminin de yapmakta ve
ve sellem: yükselmekte oldukları şeyleri harap ettik."  23

"Müminin işi ne tuhaftır. Ve bu durum sadece Zindan ise sabır ve yakîn mektebidir. Na-
onun için vardır. Musibet ona isabet eder, sabreder kış nakış işler kalbine imametin köşe taşlarını...
ecir alır. Nimet elde eder, şükreder ecir alır."  18 Yeryüzüne vâris olabilmenin abc'si bu mektepte
talim edilir.
Ne tuhaf! Ne büyük bir nimet! Hayat ya nimet-
lerle ya hikmet/belalarla kuşatılmıştır. Bu durum Kardeşim,
mümini olumsuz etkilemez. Bir durumda sabre-
der, diğerinde şükür. İmanı; her hali hayra çevirir. Buralar küçüktür hacim olarak... Ancak çok
İkisinin de Allah'tan subhanehu ve teâlâ olduğunu bilir. şey sığar bu küçük dünyaya... Sadece kardeşlik,
Nimetin onu azdırıp unutturmasına, musibetin sabır, yakîn değildir bu dünyaya sığan. İnsanlık
onu gevşetip umutsuzluğa sevk etmesine müsade tarihi sığar buralara... Tarihin birçok sayfasını
etmez. İki duruma karşı kalkanı sabır ve şükürdür. bir günde yaşarsın buralarda...

Sen de biliyorsun ki yeryüzü Allah'ındır. Allah


bu mülkünde vâris ve sahip olarak
subhanehu ve teâlâ
Müslümanları görmek istiyor: 19. 7/Araf, 128
20. 21/Enbiya, 105
21. 28/Kasas, 5
22. 32/Secde, 5
18. Müslim 23. 7/Araf, 137

10
Kâh Yunus aleyhisselam olur günahlarına ve tak-
siratına ağlarsın... Gecenin karanlığını balığın
karnına benzetirsin ve:

"Senden başka ilah yok tüm eksiklerden münez-


zehsin, ben nefsime zulmettim."  24 dersin.

Kâh Eyyub aleyhisselam olur içinde bulunduğun


acziyeti Rabbine şikayet edersin.

"...Bana bir sıkıntı dokundu. Sen merhamet eden-


lerin en merhametlisisin."  25 dersin...
Taif dönüşünde tüm kapılar yüzüne kapanmış
Kâh Musa aleyhisselam olur kavminin eziyetini, yetimin sözleri dökülür dilinden:
arkadaşlarının vefasızlığını, yolda bırakılmışlığın
öfkesini Rabbine arz edersin... "Allah'ım! Kuvvetimin tükendiğini sana arz ediyo-
rum. Gücümün azaldığını, insanların gözünde küçük
"Sana, nefsime ve kardeşime sahibim. Bizimle bu düştüğümü sana şikayet ediyorum! Ya Erhame'r
kavmin arasını ayır..."  26 Rahimîn! Sensin ezilmişlerin Rabbi! Sensin benim
Rabbim! Beni kimlerin eline bıraktın? Bana gaddarlık
"Allah'ım! Benim ve kardeşimin günahını bağışla. yapan yabancıların eline mi? Yoksa davamı ipotek
Bizi rahmetine dahil et. Sen merhamet edenlerin en edecek bir düşmana mı? Eğer sen bana gücenmedinse,
hayırlısısın."  27 kesinlikle bunlara aldırmıyorum. Lakin iyiliğin beni
rahatlatacaktır. Senin nuruna sığınırım, karanlıkları
Kâh Yakub aleyhisselam olursun özlemler depre- aydınlatan nuruna... Gelecek azabın, bana ulaşacak
şir yüreğinde. Gözlerin yaşarır ve lisanın onun öfkenden kaçıp kurtulacak bir sığınak arıyorum.
lisanıyla konuşur: Sana sığındım, yeter ki razı ol. Güç ve kuvvet Sen-
dendir, yalnız Senden."  31
"Hüznümü ve sıkıntımı Allah'a şekva diyorum."  28
Ve en önemlisi...
Öyle yalnız kalırsın ki bazen fiziki şartlar, ba-
zen manevi sebepler seni yapayalnız kılar. O an Niye burada olduğunu bilirsin. Ne yapacağın
Zekeriyya'nın aleyhisselam dilinden duaya başlarsın: taktirde çıkabileceğini de... Üzerinde olduğun aki-
de, takip ettiğin menhecdir seni buralarda kılan.
"...Rabbim beni tek bırakma, sen vâris kılanların Şeytan bir yandan, nefis diğer yandan zorlar...
en hayırlısısın."  29 Belki biraz taviz ya da pazarlık... Hatta hiçbir şeyi
terk etmeden sadece içinden yaşamak... Etliye-
Kimi zaman çaresiz kalırsın yapılacak hiçbir sütlüye karışmadan, ailen-i nefsini ıslah... Yani
şey kalmamıştır. Zindan yangın yeri oluverir, sen inancı bozmadan mücadeleyi terk... İşte o an bu
de içinde İbrahim aleyhisselam... imtihanın serdarı olan Yusuf 'un diliyle Rabbine
teveccüh eder, insî ve cinnî şeytanların şerrinden
"Allah bana yeter O, ne güzel vekildir."  30 der Rabbine sığınırsın...
dillerin...
"Rabbim zindan beni çağırdıkları şeyden daha
Bazen tüm kapılar kapanır yüzüne. Yardım hayırlıdır. Onların tuzağından alıkoymazsan beni,
isteyebileceklerin insanlıklarından sıyrılmıştır. onlara icabet eder cahillerden olurum"  32 dersin.

Can kardeşim!
24. 21/Enbiya, 87
25. 21/Enbiya, 83 Durum böyle... Her sabah ve akşam Allah'ı
26. 5/Maide, 25
zikrettiğimiz gibidir halimiz:
27. 7/Araf, 151
28. 12/Yusuf, 86
Rabîu'l-Ahir
29. 21/Enbiya, 89 31. İbni Hişam, Sîre II/29-30 1435
30. 3/Âl-i İmran, 173 32. 12/Yusuf, 33

ŞUBAT'14 • SAYI: 25

11
avuç Müslümana teslim etti. Onlara olan vaadini
gerçekleştirmek için insanların tümünü helak
etti... Yusuf aleyhisselam zindanlardan saraylara bir
hayat yaşadı... Yakub aleyhisselam geç de olsa mu-
radına erdi. Hasreti son buldu... İsa aleyhisselam bir
firari gibi yaşamak zorunda kaldı... Musa aleyhisselam
kendi kavminden çok eziyet gördü. Hiçbir şeyde
sonuna kadar onun yanında yürümediler... Eyyub
aleyhisselam hastalıklarla boğuştu. Ashab-ı Uhdud
diri diri ateşe atıldı... Kucağında anneler hen-
dek başlarında ciğerparelerinin yanışını izledi...
Ashab-ı Kehf sadece uyutuldu...
"Rab olarak Allah'tan, din olarak İslam'dan, Pey-
gamber olarak Muhammed'den razı olduk."  33 Bu çeşitlilik niye biliyor musun?
Razı olduğumuz Allah subhanehu ve teâlâ bizim için Cevabı Ömer Abdurrahman'ın Abbud Ez
bunu dilemiştir. Ve en hayırlısı da budur... Zümer'e söylediği cevapta saklı. Bu canlar Allah'a
subhanehu ve teâlâ satılmış. Akid gerçekleşmiş. Kul ca-
Anlatılır ki; Mısır'da birtakım olaylar olur. Ha- nını, Rabb cennetini teslim etmiş. Canın kahren
lid El İslambuli ve arkadaşları şehid olur. Abbud de rızayla da sahibi Allah'tır. Canını rızayla değil
Ez Zümer ise zindana düşer. Morali bozuktur. de kahren Allah'a subhanehu ve teâlâ verenler şikayet
Arkadaşları teselli etmeye çalışsa da nafile, etki edebilirler, üzülüp kederlenebilirler. Çünkü onlar
etmez. Gelip durumu Şeyh Ömer Abdurrahman'a canın Allah'ın mülkü olduğuna inanmıyorlar. Ya
iletirler. Abbud Ez Zümer'i yanına çağırır. 'Ha- rızayla canını Allah'a satıp teslim olanlar... Onla-
yırdır ey Abbud. Neden moralin bozuk?' Abbud rın böyle bir hakkı kalmamıştır. İşte Rasûllerin
durumu anlatır. 'Ben bu yola şehid olmak için girdim, hayatı... Onların çeşit çeşit imtihanları... Bu yolun
ancak benim payıma zindan düştü arkadaşlarım
tüm yolcuları böyledir. Allah dilerse onları saray-
şehid oldu' der.
lara sultan kılar dilerse de işkenceye devam eder.
Ömer Abdurrahman aldığı cevaptan memnun
Dilerse Uhdud ashabı gibi ateşte yakar, dilerse
olmaz. Ve ona şu tarihî sözlerle karşılık verir:
İbrahim aleyhisselam gibi ateşi ona serin ve selamet
'Ey Abbud! Sen cennet karşılığında bu canı Allah'a kılar. Dilerse Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem gibi
sattın. Dilersen seni saraylarda padişah, dilerse şehid, en hayırlı insanları ona yol arkadaşı kılar. Dilerse
dilerse de zindanlarda çürütür. Satılmış ve karşılığı Musa'nın aleyhisselam etrafında olduğu gibi yeryüzü-
alınmış malın pazarlığı olmaz.' nün en çirkin insanlarıyla muhatap kılar.
İşte böyle bra-i aziz... Her şey O'nun mülkü ve O'un iradesine bağlı...
Kur'an, Peygamberler kıssalarını anlatıyor. İm- Aziz kardeşim,
kanım olsaydı sana tümünü anlatacaktım. Fakat
son iki haftada bidat ehlinin müşrikleri müdafaa Durum böyle, kelimeler tükendi. Sen, benim
sevdasına gem vurmak adına tevhid müdafaası meramımı anladın. Seni El-Hafız olan Allah'ın
dersleri araya girdi. Bu hafta ve sonrasında gelen hıfzına emanet ediyorum.
haftalarda ise zindan... Tüm kardeşlerimi hasret ve muhabbetle ku-
Nuh'un aleyhisselam kıssasını bitirmiştim. Devam caklıyorum. Bilmeni isterim ki her Pazar sabahı
etmek nasip olmadı. saat 09.00'da yüreğimde bir burkuntu oluşacak. Bu
mektubu yazdığım Pazar gününde olduğu gibi...
İmkanım olsaydı şayet anlatacaktım. Süleyman
aleyhisselam gücün zirvesine ulaştı. Cinler dahi ona
Selam ve Dua ile...
asker oldu... Nuh aleyhisselam için kainat sünneti
değiştirdi. Allah subhanehu ve teâlâ tüm yeryüzünü bir Kardeşin Ebu Hanzala

Van F Tipi Kapalı Cezaevi


33. Ahmed, Nesai

12
Allah ile Nasıl
Muamele Etmelisin?
ozcanyildirim@tevhiddergisi.com Özcan Yıldırım

Allah Seni İmtihan Ettiği Zaman...


Fitne olduğu bir yer veya zamanda, nefsimizden
korkup Allah'a sığınmamız gerekir. Bu fitnenin
boyutu ne olursa olsun, ister akidevi, ister
amelî... Allah'a sığınıp, bizden öncekilerin ayak
kaymasını yaşamamayı ihlasla istememiz lazım.

Allah'a hamd, Rasûlü'ne salat ve selam olsun… Nebi sallallahu aleyhi ve sellem bunu iyi bildiği için
yemin ederken 'kalpleri evirip çevirene andolsun'
Rabbimiz subhanehu ve teâlâ hemen her gün kul- diyerek yemin etmekteydi.  1
larına birçok şeyi ihsan ettiği gibi imtihan da
etmektedir. Kullarından kimisi bu imtihanda İlim ehlinden bazıları, kalbin galeyana gelip,
sabit kalabilirken, kimisi de ayak kayması yaşa- kaynadığı zaman çok hızlı döndüğünü belirt-
yabilmektedir. mişlerdir.
Allah subhanehu ve teâlâ aynı zamanda kullarının
kalbini en iyi bilendir. Yani, zahiren muttaki, zahid, Hakikat de bu değil mi kardeşim?
alim gözükebilen nice kimselerin kalplerini en
iyi bilen; diğer kimseler değil, sadece Allah'tır...
Kalpleri bilen O olduğuna göre dilediği gibi çe- 1. Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem yaptığı yeminlerin çoğu
Rabîu'l-Ahir
1435
viren de yine O'dur. şöyleydi: "Kalpleri çeviren zâta yemin olsun, hayır!" Buhari

ŞUBAT'14 • SAYI: 25

13
Allah Seni İmtihan Ettiğinde Bu büyük engelleri aşar belki insan... İtikadi
O'nunla Nasıl Muamele Etmelisin? bir fitne ile yüz yüze kaldığında, şüphelerin esiri
olup, vahiyden yüz çevirip; hata üzere olduğu
İnsanın hayatına baktığımızda hidayet üzere,
değişmez bir hakikat olan insan endeksli bir
iman dolu bir hayat yaşadığını ve bu hayatını da
yaşantıya koştuğunda bir de bakarsınız ki fikir
yaşantısında güzel pratize ettiğini, hatta amellerin
karmaşası, akide açmazı ve buhranlarına dalıp
en sevimlisi ve zirvesini yaptığını görebiliriz. Bu
boğulmuştur...
devam etmesini arzuladığımız bir durumdur.
Fakat öyle bir lahza olur ki, kesif bir koku duyup Allah subhanehu ve teâlâ kullarını her gün imtihan
da aklını kaybeden ve ona muttali olan bir kimse etmeye devam etmektedir. İşte 'Bu imtihanlara
misali, kişi kendisini salih amellerin çevresinde karşı nasıl sabit dururum?' diye kendimize bir
değil de sapkın amellerin ortasında bulur. soru yöneltmemiz bir zorunluluktur.
Nice salih insanlar belki bu yoldan geçti. Ki-
misi hiç beklenmedik bir yerde kaydı gitti. Kimisi
İmtihanlara Karşı Sabit Durmanın
ise yakin ve sebatın timsali oldu. Tarih sayfala- Yolu
rı, okyanusları geçip, derede boğulan; sarp Kardeşim, imtihanlara karşı sabredip,
dağları aşıp, çakılda takılanlara şahitlik sabit kalmak dilde telaffuzu kadar kolay
ettiği gibi; bunlara göğüs geren ve bu değildir. Allah'ın subhanehu ve teâlâ seni
dinin her şart, zaman ve mekanda sabit kılmasını istiyorsan şu iki
Allah ile nasıl muamele etmelisin?

yaşanılacağını gösterenlere de duruma dikkat etmen ve ken-


şahitlik etmiştir. dini muhasebe etmen gerekir:
Allah subhanehu ve teâlâ kullarını her
Her iki durumun varlı- gün imtihan etmeye devam etmektedir. a. Allah'ın senin kalbin-
ğına şaşırmamak gerekir. 'İştebu imtihanlara karşı nasıl sabit de görmeyi istemediği
Bir taraf yaşantısını 'insan' dururum?' diye kendimize bir soru durum: Eman ve taatler
merkezli olarak oluştururken, yöneltmemiz bir zorunluluktur. ile aldanmak
diğer taraf ise 'vahiy' merkezli
Emniyet ve taatlerle aldan-
oluşturmuştur. Sonucu ise bel-
ma hali demek, insanın kendi
lidir: vahiy merkezli bir yaşantı
yapmış olduğu taat olan amellere
her daim sebat etmiş, insan mer-
aldanarak, kendisini taat ehli, sünnet
kezli yaşantı ise esamesi okunmayacak
ehli, takva ehli, ilim ehli vb. görmesidir.
derecede silinip gitmiştir. Bu da Allah'ın
değişmez kanunlarındandır.
Örneğin, kişi Allah'ın sevdiği ve razı olduğu
"...Köpüğe gelince sönüp gider. İnsanlara yararlı bir amel içerisindedir. Bu amel, İslam'ın zirvesi
olan ise yerde kalır. İşte Allah, böyle misaller verir."  2 olan 'Allah yolunda cihad' olsun. Kişi, buna alda-
narak kendisini cihad ehli gördüğünden dolayı
Selef 'ten Hasan El-Basri rahimehullah ne güzel işlediği günahları görmezden gelir, bunun ken-
demiştir: 'Helak olan nasıl helak oldu diye asla disini ebediyen koruyacağını düşünür ve diğer
şaşırma! Sen, kurtulan nasıl kurtuldu ona şaşır.' kimselerden üstün görürse bu, onun helakından
başka bir şey değildir. Zira yaptığı çirkin bir ame-
Gerçekten şaşılacak olan şey bu zamanda linden dolayı kendisine yöneltilen bir nasihat veya
insanın, sarsılmaz dağlar gibi sabit kalmasıdır. eleştiriye karşılık, işlediği şe'ni/çirkin amelini,
Bir tarafta tağuti sistemlerin zulüm ve baskı- güzide cihad ameliyesi ile örtecek ve dolayısıyla
ları... Diğer taraftan tağuti sistemi ayakta tutan yaptığı amel onu gurur ve emniyete sevk edecektir.
sütunların en önemlisi halkın fiziki ve psikolojik
baskısı... Yine gücünü halktan alan bu sistemin Bu örneğin gölgesinde çevrende yaşananları
yine halktan oluşturduğu kolluk kuvvetlerinin gördün değil mi?
zorbalıkları...
Bazı kimseler, Allah yolunda cihad edenlere
masumiyet karinesini giydirdikleri gibi, Allah'ın
ayetlerine 'toplum' merkezli, 'çoğunluk' merkezli,
2. 13/Rad, 17

14
'maslahat' merkezli, merkezli vb. sapkın ve şe'ni bir
yaklaşımı da insanlara pompalamaya başladılar.

Tutunacak dalları Allah'ın ayetleri olmayan,


bilakis hata üzere olan beşer olunca ne de komik
duruma düşmektedirler. Örneğin, düne kadar
Şeyh Abdulkadir'i her yerde övenler, Mısır televiz-
yonunda '100 milyon kişi de oy verse bunların hepsi
kafirdir' sözlerini duyunca nedense aynı Şeyh'in
esamesi, onların literatüründe okunmuyor dahi!
Ya da bugün tevhid ehline savaş açmış ve
'Bunlar gulat-u haricilerdir, katledilmeleri vaciptir' meyil ile azaba düçar olacağıdır. Allah'ın sebat
diyen Ebu Basir(!) (Ebu Âmâ) isimli habis adamın vermesi Rasûl'e bu oranda ise, ben kimim, sen
'İsrail parlementosuna giren kimsenin cehaleti mazur kimsin kardeşim? Buradan kişileri, alimleri tez-
olabilir' ve cihad ameliyesi ile Ürdün istihbarat ser- kiye edenlere de ders çıkmaktadır ki kelamı daha
visindeki köpekleri cehenneme gönderenlerin 'Bunlar fazla uzatmaya lüzum dahi yok!
erkek olamazlar' diye zırvalamalarını, her yerde
sakız ettikleri 'Bizim yolumuzda cihad edenleri Nebi'nin şu duası da buna delil olur:
doğru yola eriştiririz' ayeti ile savunmaya geçecek-
ler midir? Zira usul, usul değil ki vusulü düzgün "Ey Hayy ve Kayyum olan! Sadece senden rah-
olsun! Ne yaman çelişkidir, heyhat! metinle yardım isterim; her halimi ıslah et, gözümü
açıp kapayıncaya kadar bile beni nefsimle baş başa
Sonuç olarak, kişilerin yapmış olduğu amel bırakma."
hangi cinsten olursa olsun, bu kendisinin hak
üzere olduğunu, onun eman içerisinde olduğunu b. Allah'ın senin kalbinde görmeyi
göstermez. Kişide böyle bir durum söz konusu istediği durum: Allah'a sığınmak!
ise, kendi nefsinden korkması gerekir. Çünkü Bu durum, imtihan zamanında Allah'ın
kişide taatler ve salih ameller söz konusu ise, bu seni sebatkâr kılmasını sağlayacak bir unsurdur.
onun eliyle kazandığı değil, Allah'ın fazlı ve sabit Allah'a sığınmak, tutunmak, dayanmak... Bedenî
kılmasıdır. Allah subhanehu ve teâlâ bizleri sabit kılmasa, amellerinle yaptığını kalp ile dayanarak, sığınarak
salih amel ve hayır-hasenat işleyemez, dolayısıyla desteklemek... İşte bedenî amelin sebat vermesini
cennete giremeyiz. Bu durum sahabe de dahil sağlayan ve birbirinden ayrılmayan ikinci husus
herkesi kapsamaktadır. budur. Bu da seni kurtuluş ehli kılacak bir reçete-
dir. Bedeninle amel yap, kalbin ile Allah'a tutun!
"...Eğer Allah'ın size lütfu ve merhameti olmasaydı,
sizden hiçbirinizi asla temize çıkamazdı. Fakat Allah, İnsanın tutunacağı, sığınacağı âlemlerin Rabbi
dilediği kimseyi tertemiz kılar."  3 olan Allah'tan başka kimse olamaz. Bu dünya-
daki tutunacak her dal kopmaya, çürümeye ve
Peki Rasûl de dahil mi? Evet O da sallallahu aleyhi kokuşmaya mahkumdur! Ne bedenin ile yaptığın
ve sellem dahildir.
amele güven, ne de seni kurtaracağını zannettiğin
başka bir fani varlığa!
"Eğer biz sana sebat vermiş olmasaydık, az kalsın
onlara biraz meyledecektin. İşte o zaman sana, haya-
Nuh tufanından sana bir örnek:
tın da, ölümün de kat kat azabını tattırırdık. Sonra
bize karşı kendine hiçbir yardımcı bulamazdın."  4 "Nuh, ayrı bir yere çekilmiş olan oğluna 'Yav-
rucuğum, bizimle beraber sen de bin, inkarcılarla
Burada dikkati çeken husus ve istidlal etti- birlikte olma' diye seslendi. O, 'Ben, kendimi sudan
ğimiz yer; Allah subhanehu ve teâlâ, Rasûlü'ne sallallahu koruyacak bir dağa sığınacağım' dedi. Nuh, 'Bugün
aleyhi ve sellem sebat vermemiş olsa onun sadece bir Allah'ın rahmet ettikleri hariç, O'nun azabından

Rabîu'l-Ahir
3. 24/Nur, 21 1435
4. 17/İsra, 74-75

ŞUBAT'14 • SAYI: 25

15
"Ben onun nefsinden murat almak istedim. Fakat
o, (bundan) şiddetle sakındı."  8

O halde fitne olduğu bir yer veya zamanda,


nefsimizden korkup Allah'a sığınmamız gerekir.
Bu fitnenin boyutu ne olursa olsun, ister akidevi,
ister amelî... Allah'a sığınıp, bizden öncekilerin
ayak kaymasını yaşamamayı ihlasla istememiz
lazım.

Allah'ım, sen beni kurtarmazsan ben asla


kurtulamam. Sen bana sebat vermesen, ben asla
korunacak hiç kimse yoktur' dedi. Derken aralarına sebat edemem.
dalga giriverdi de oğlu boğulanlardan oldu."  5
Ey kalpleri döndüren Allah'ım! Kalbimi dinin
Seleften bir zat öğrencisine 'Şeytan sana hata- üzere sabit kıl!
larını güzel gösterdiğinde ne yaparsın?' diye sordu.
Öğrencisi 'Onunla mücadele ederim!' dedi. Hocası Ey kalpleri çeviren Allah'ım! Kalbimi taatine/
'Tekrar yaparsa?' diye sordu. Öğrenci 'Mücadele ibadetine yönlendir!
ederim!' dedi. Hocası tekrar 'Peki yine yaparsa?'
diye sordu. Öğrenci yine 'Mücadele ederim' diye Rabbim, Sen beni bağışlamazsan, bana mer-
cevap verdi. Hocası 'Bu senin için uzun bir iştir. hamet etmezsen, hüsrana uğrayanlardan olurum.
Söyler misin, bir koyun sürüsünün yanından ge-
çerken sürünün köpeği havlar veya oradan geçmeni Rabbim, beni muhlis ve muhlas kullarından
engellerse ne yaparsın?' diye sordu. Öğrenci 'Onunla yaz, hüsrana uğrayanlardan yazma.
canla başla mücadele ederim' diye cevap verdi.
Hocası 'Bu senin için uzun ve zor bir iştir. Aksine Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamdolsun!
sürünün sahibinden yardım iste de köpeğini senden
engellesin' dedi.

Sen de aynı şekilde kardeşim, Allah'tan yardım


iste ve ona sığın! O subhanehu ve teâlâ sana, şeytana
karşı yardım edecektir.

"Şayet sana şeytandan bir kışkırtma gelecek olursa,


hemen Allah'a sığın. Çünkü O, işitendir, bilendir."  6

Yine Yusuf 'a aleyhisselam bak! Kendisinin nefsini


isteyen Aziz'in karısına ne dedi? 'Ben mi seninle
bu fuhşu yapacağım?', 'Ben bu günahı işleyemem!',
'Ben Peygamberoğluyum' (!) vb. bir şey mi dedi?
Asla! Bilakis o, tereddütsüz Allah'a sığındı!

"O, 'Allah'a sığınırım, çünkü o (kocan) benim


efendimdir, bana iyi baktı. Şüphesiz zalimler kur-
tuluşa eremezler' dedi."  7

Aziz'in karısı, Yusuf 'tan aleyhisselam bahsederken


de şöyle demiştir:

5. 11/Hud, 43
6. 41/Fussilet, 36
7. 12/Yusuf, 23 8. 12/Yusuf, 32

16
Siyer Notları Bi'setten Önce

enesyelgun@tevhiddergisi.com Enes Yelgün

Bi’setten Önce
Allah Rasûlü’nün Hayatı
Biz dinimizi sağlam temeller üzerine bina ederiz.
Sağlam temellerden kastımız ise sahih olan rivayetleri
doğru bir fehm ile yani selefin anlayışı ile anlamaktır.

K ureyşliler çocuklarının sağlığı ve daha fasih


bir şekilde Arapça konuşabilmeleri için on-
ları nispeten havası daha uygun olan bölgelere
Bu hadise gerçekleştikten sonra Halime çok en-
dişelenmiş ve kısa bir zaman sonra Muhammed'i
sallallahu aleyhi ve sellem ailesine teslim etmiştir.
gönderiyorlardı. Allah Rasûlü de çocukluğun-
da Kureyş'ten bu sebep ile bir süreliğine uzak- Daha önceki yazılarımızda Peygamber'in sallalla-
laşmıştır. Halime'nin kontrolünde büyüyen hu aleyhi ve sellem doğumu sırasında gerçekleştiği iddia

Muhammed'in sallallahu aleyhi ve sellem burada birçok edilen bazı olayların uydurma olduğuna dikkat
hadise başından geçmiştir. Özellikle Halime'nin çekmiştik. Özellikle vurguladığımız nokta şuydu:
ailesinin etrafında ve evinde görünen bariz be-
reket bunlara bazı örneklerdir. Geçen yazımız- Biz dinimizi sağlam temeller üzerine bina
da bunlara kısaca değinmiştik. ederiz. Sağlam temellerden kastımız ise sahih
olan rivayetleri doğru bir fehm ile yani selefin
Mekke'den uzakta süt annesi ile kalırken ba- anlayışı ile anlamaktır.
şından geçen en önemli hadise ise Müslim'de
Enes'in radıyallahu anh bize rivayet ettiği Şakku Sadr, Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem doğumun-
yani Allah Rasûlü'nün göğsünün yarılması hadi- dan sonra gerçekleştiği iddia edilen rivayetlerin
sesidir. Enes radıyallahu anh şöyle anlatıyor: ise sahih senetle geldiği görülmemiştir. Bununla
beraber Şakku Sadr hadisesi ise sahih bir rivayettir.
"Peygamber'e Cebrail geldi. Peygamber Efendimiz O yüzden böyle bir olayın vuku bulması mümkün
o esnada diğer çocuklarla oynamaktaydı. Cebrail mü değil mi, bu olay aklımıza yatıyor mu yatmı-
onu alıp yere yatırdı; kalbini yardı, kalbini dışarı yor mu, bunlara bakmadan rivayeti kabul ederiz.
çıkardı. İçinden siyah bir kan pıhtısı çıkarıp attı.
'Bu, şeytanın payıdır' dedi. Sonra kalbini zemzemle Bu hususa özellikle burada vurgu yapmamızın
yıkadı. Yıkadıktan sonra kalbini yerine koydu ve sebebi insanların bizleri 'İşlerine gelen delilleri ka-
göğsünü kapattı. Oyun arkadaşları olan çocuklar bul ediyorlar' diyerek itham etmelerinin temelsiz
Halime'ye koşarak: 'Muhammed öldürüldü, yanına bir iddia olduğunu ortaya koymaktır. Eğer bizler
varın, rengi sararmıştı' dediler. Enes bu  hususta der delilleri aklımıza göre doğrulayıp, reddedecek ol-
ki: 'Ben, Peygamber Efendimizin göğsündeki yarık
saydık ilk önce Peygamberin göğsünün yarılması
izini görmüştüm.' dedi" Rabîu'l-Ahir
hadisesini yalanlamamız gerekirdi. 1435

ŞUBAT'14 • SAYI: 25

17
Fakat bizim ölçümüz birilerininki gibi, heva subhanehu ve teâlâ onu imtihanlar ile zor ve meşakkatli
ve heveslerin şekillendirdiği akıl ve duygular bir yolculuğa hazırlamıştır. Allahu alem.
değil, sahih delillerdir. Velev ki sonuç aklımıza
yatmasa, nefisimizin hoşuna gitmese de. Muhammed'in sallallahu aleyhi ve sellem daha çocuk-
ken anne ve babasını, çok kısa bir süre sonrada
Bu hadise aynı zaman da bize kalplerimizin çok sevdiği dedesini kaybetmesinin başka bir
durumunu da hatırlatmalıdır. Allah Rasûlü sal- hikmeti de şu olabilir:
lallahu aleyhi ve sellem şeytanın her çocuğa muhakkak
dokunduğunu ve bunun kalpte bir etkisi olduğu- Allah subhanehu ve teâlâ habibinin sadece kendi
nu söylemiştir. Aynı şekilde Allah subhanehu ve teâlâ gözetiminde yetişmesini istemiş olabilir. Gerçek-
ayeti kerimede kalpte fücur ve takvanın beraber ten insanın fıtratı yalnız ve sıkıntılarla baş başa
olduğunu bize bildirmiştir. kaldığında Allah'a yönelecek şekilde yaratılmıştır.
Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem durumu da
"Sonra da ona iyilik ve kötülükleri ilham edene tam olarak buna uygundur.
yemin ederim ki. Nefsini kötülüklerden arındıran
kurtuluşa ermiştir. Onu kötülüklere gömen de Özellikle Peygamberlik gelmeden önce
ziyan etmiştir."  1 Muhammed'in sallallahu aleyhi ve sellem hayatında
var olan bazı hadiseler Allah'ın Peygam-
Bu ve benzeri rivayetler, tezkiye berini cahiliye toplumunda kendi
etmeyi unuttuğumuz ya da erte- halinde bırakmadığının en bariz
lediğimiz kalplerimize bir kez örnekleridir. Bu hususta varid
daha yönelmemiz için birer Hepimiz kendimize has bir cahiliyeden olan birkaç örneği zikredelim:
uyarıdır. Çünkü kalp komu- geldik. Geçmiş yaşantımızda birçok sese
tan diğer azalar ise askerdir. kulak verdik, farklı farklı birçok kitap Câbir radıyallahu anh şöyle
Kalp melik diğer azalar ise okuduk. Sevdiğimiz, saydığımız birçok naklediyor: "Kâbe yeniden
siyer notları

tebadır. Kalp sahih olduğu kişiyle oturup kalktık. Çoğu Allah'ın yapıldığı zaman Peygambe-
razı olmayacağı bu birlikteliklerin bizim
müddetçe diğer organlardan rimiz ve Abbas taş taşımaya
hayatımızda etkisi olacağı muhakkaktır.
ortaya çıkacak olan amellerde başladılar. Abbas Efendimize
düzgün olacaktır. dedi ki: 'İzarını çözüp omzuna
koy, bu suretle omzunu taşların
• • • zarar vermesinden koru!' Peygam-
berimiz de böyle yaptı ve derhal baygın
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem Mekke'ye olarak yere düştü. Sonra ayılıp ayağa kalktı
geri döndükten sonra annesi ile beraber dayı- ve: 'İzarım, izarım!...' diye bağırmaya başladı.
larına yaptığı bir ziyarette annesini kaybetmiştir. Oradakiler de derhal izarını üzerine bağladılar."  2
Daha 6 yaşında bir çocuk annesiz ve babasız
bir halde dedesinin himayesi altında yaşamaya Ali'den radıyallahu anh şöyle rivayet edilmektedir:
"Ben Resûlüllah´ın sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dediğini
başlıyor.
işittim: 'Câhiliye devrinde kadınların da katıldığı
eğlence ve müsamerelere ancak iki defa katılmayı
Düşünüldüğünde bu gerçekten çok ağır bir
düşünmüşümdür. Her iki gecede de bu eğlencelere
imtihandır. Bu imtihanın birçok hikmeti olabilir. katılmaktan Allah beni korumuştur. Bunlardan
Fakat Allah Rasûlü'nün daha sonraki yaşamını birincisinde ben; birlikte koyunlarımızı otlatmakta
gözümüzün önüne getirdiğimizde, Allah'ın onu olduğumuz arkadaşlardan birine, benim koyunlara
ağır bir yüke hazırladığını görmekteyiz. Dağların da bakıvermesini rica edip eğlence yerinin yolunu
dahi kabullenmekten çekindiği, eğer üzerine tuttum. Mekke´ye girdiğimde bir evin kenarından
indirilse paramparça olacağı bir yüke... geçerken bir düğün eğlencesine rastladım. Defler
çalınıp, düdükler öttürülmekte idi. Birine sordum:
Bu yükü kaldıracağını iddia etmekle gerçekten 'Burada ne oluyor?' diye. O da: 'Falancanın oğlunu
bu sorumluluğun hakkını vermek çok farklıdır. falanın kızıyla evlendiriyorlar.' diye cevap verdi.
Allah Rasûlü bu davayı omuzlamış ve onun hakkı- Orada bana öylesine bir ağırlık bastırdı ki, hemen
nı vermiştir. İşte bu sürece başlamadan önce Allah uyuya kalmışım. Allaha yemin ederim ki, beni ancak

1. 91/Şems, 8-10 2. Muttefekun Aleyh

18
ufukta yükselen güneşin yakıcı sıcağından başka
birşey uyarmış değildir. Sonra arkadaşıma dön-
düğüm zaman bana 'ne yaptığımı' sordu. Ben de:
'Hiç bir şey yapmadım. Yolda giderken bir düğün
evinin kenarında uyuyakalmışım' dedim. Başka
bir günün gecesinde arkadaşıma aynı ricada bu-
lundum. O da ricamı kabul etti. Koyunları ona
emanet ederek Mekke´deki müsamereye katılmak
üzere yine yola koyuldum. Yine yolumun üzerin-
de bir düğün vardı. Onu seyredeyim derken, yine
uyuyakalmışım. Allaha yemin olsun ki, yine beni
uyaran sadece güneşin yükselerek sıcağıyla beni
uyandırması olmuştur. Arkadaşıma döndüğümde,
Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem Peygam-
o yine bana, ne yaptığımı sordu. Ben de cevabımda,
berlik görevini hakkıyla yerine getirmesinin bir
'hiç bir şey' yapmadığımı söyledim ve durumu oldu-
ğu gibi anlattım. İşte benim bu iki teşebbüsümden sebebi olarak da bi'set öncesi dönemde Allah'ın
subhanehu ve teâlâ gözetimi altında, başkalarının etkisi-
her ikisi de böyle geçmiştir. Bundan sonra da, ne
böyle bir teşebbüste bulundum ne de böyle bir şey ne kapalı bir şekilde yetişmesini örnek gösterecek
aklımdan geçti. Sizi, yüce Allah'a yemin ederek olursak, bu madde bize bazı şeyleri hatırlatmalıdır.
temin ederim ki aynen böyle olmuştur ve ben bu
hâl üzere, ta bana Peygamberlik verilinceye kadar Hepimiz kendimize has bir cahiliyeden geldik.
devam ve sebat ettim.' "  3 Geçmiş yaşantımızda birçok sese kulak verdik,
farklı farklı birçok kitap okuduk. Sevdiğimiz,
Aişe radıyallahu anha annemiz şöyle buyurdu: "Pey- saydığımız birçok kişiyle oturup kalktık. Çoğu
gamberimiz buyurdular ki: 'Ben, Zeyd bin Amr bin Allah'ın razı olmayacağı bu birlikteliklerin bizim
Nüfeyl´i putlar adına kurban kesmeyi açıkça ayıplar- hayatımızda etkisi olacağı muhakkaktır.
ken işittim. O, Allah'tan başkası adına kesilenlerin
yenilemiyeceğini söylüyordu. Ben de, Allah'ın beni Kişi tevbe ederek cahiliyede işlediklerinin Al-
Peygamberlikle keremlendirdiği güne kadar, putlar lah katında sıfırlanmasını sağlayabilir. Bu Allah'ın
adına kesilen hayvanların etinden hiç yemedim.' " subhanehu ve teâlâ kullarına olan engin merhametidir.
Fakat İslam kapısından içeri girerken cahiliye
Cubeyr bin mutim radıyallahu anh diyor ki: "Ben, atıkları ile beraber girmek, tevbeyi sadece dil ile
bir hac mevsiminde Peygamberin devesi üzerinde yapmak, kalbimize esaslı bir müdahale de bu-
Arafat'ta vakfe yapmasına şahit olmuş idim. O, ken-
lunmamak, davranışlarımızda ciddi bir farklılık
dilerine Humus deyip Arafat´a çıkmayan, vakfelerini
Müzdelife´de yapan Kureyş eşrafının âdetlerini olmamasına neden olacaktır. Şekilsel bazı farklı-
böylece terketmiş, halkla birlikte Arafat´a çıkmıştır."  4 lıklar, söylemlerdeki bazı değişiklikler elbette ki
açığa çıkacaktır. Ama hayata yön verecek değerler
Arafat'ta vakfe yapmak haccın rukunların- radikal bazı adımlar ile olabilir.
dandır. Fakat Mekkeli müşrikler şeytanın vesve-
selerine kulak verip kendilerini bu amelden uzak Öyleyse bir fert, cahiliye yaşantısında etkiye
tutmuşlardı. Allah Rasûlü Kureyş'ten olmasına açık bir halde bıraktığı kalbini ve beynini temiz-
rağmen kendi kavminin adetlerine göre değil lemesinin, İslam olduktan sonraki yaşantısı için
Allah'ın istediği şekilde hac ibadetini yerine ge- bir vecibe olduğunu bilmelidir. Çünkü İslam bir
tirmiştir. nurdur. Cahiliye karanlığı ile beraber aynı kalpte
olması mümkün değildir.
Yine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem eşi Hatice
ile konuşurken ona: "Ey Hatice! Ben Lat ve Uzza'ya Şakku Sadr hadisesinin bizim başımızdan
tapacak değilim." demiştir. Hatta bunu komşusuna geçeceğini hayal etmek yerine kalbimizi tezkiye
duyuracak kadar açıktan söylemiştir. ilminin gereklerine uygun şekilde ıslah etmemiz
daha gerçekçi olacaktır.

Davamızın sonu âlemlerin Rabbi olan Allah'a


3. İbni Rahuye
hamd etmektir. Rabîu'l-Ahir
1435
4. İbni İshak

ŞUBAT'14 • SAYI: 25

19
Akaid Notları
Murat Güç muratguc@tevhiddergisi.com

Hariciler/Havaric -3-
Hariciler, huruc için; ‘Hüküm Allah'ın dır. İn-
sanlara verilmez! Ali de bunu insanlara ver-
di.’ sloganını kendilerine esas aldılar. İbni
Abbas onlara her ne kadar Ali'nin radiyal-
lahu anh hakimiyeti insanlara vermediği-
ni ispat etmeye çalışsa da kabul etmediler.

T ahkim/Muhakeme Olayından Sonra Geli- hem de kırk sekiz ülkenin oradan yenik çıkma-
şen Durumlar sı Rusya'nın yenilgisi gibi olmayacaktı. Dikkat
edilirse Ruslar, Afgan savaşında yenildiklerinde
Savaşların genel bir kuralı vardır; O da her
Sovyetler Birliği dağıldı. Aynı şekilde NATO ve
savaşın mağlup tarafı eğer mağlubiyetini açıktan
BM, Afgan savaşında yenilirlerse bunlar da da-
ilan etmeyi kendine yediremiyorsa, en iyi yol
ğılıp gidecekler.
karşı tarafı sulha çağırmaktır. Bu olay, NATO'nun
Afganistan'da içine girdiği çıkmazdan dolayı sü-
Nasıl ki Sıffın Savaşı'nda Hariciler, Ali'yi radıyalla-
rekli Taliban'la görüşme ve anlaşma yapmayı
hu anh sulha zorladığı gibi bugün bazı Müslümanlar
istemesine benziyor. NATO şu anda Afganistan'da
da Taliban'ı masaya oturmaya zorladılar. Taliban
kırk sekiz ülke ile birlikte kendi deyimleriyle bir
da dünya Müslümanlarının tepkisini çekmemek
çete ve örgütle savaşıyor. Bir başarı elde edeme-
için onların istedikleri yerde büro açmak duru-
yince Taliban'la masaya oturalım dediler. Çünkü
munda kaldı. Fakat hiçbir zaman yenilmiş insanla
NATO, Rusya gibi yenildiğini kendine yedire-
masaya oturan karlı çıkmamıştır. Bunu Ali radıyallahu
miyor.
anh örneğinde görmekteyiz. Çünkü sulhtan sonra
İslam ümmeti parçalandı ve bir devlette üç ayrı
Taliban ise, haklı olarak ilk başta barışa yanaş-
baş çıkmış oldu.
madı. Çünkü Taliban savaşın hem galip tarafıydı

20
Haricilerin Ali'ye Huruc Etmeleri
Hariciler, Ali'yi radıyallahu anh barışa/tahkime
zorladıklarında Ali radıyallahu anh ilk başta bunu
kabul etmedi. Fakat daha sonra Hariciler, Ali'yi
tehdit ederek dediler ki: 'Ey Ali! Osman'ı öldür-
düğümüz gibi seni de öldürmemizi mi istersin?'
Bunun üzerine Ali radıyallahu anh istemeyerek de
olsa masaya oturmaya razı oldu. Çünkü Ali'nin
ordusu toplama bir orduydu. Ordunun içinde
Haricilerin sayısı tam olarak belli olmadığı için
tahkimi kabul etti. Taraflar masaya oturdular.
Her iki taraf da savaşı durdurmak üzere anlaş- ki: 'Bu iki ordu arasında savaş durduktan sonra
tılar. Ali radıyallahu anh, İslam Devleti'nin başkentini muhakeme ve yargılama başlarsa bu olay bize mal
Medine'den Kufe'ye taşıdı. Bundan dolayı Ali olacak. Osman'ın katilleri diye bizleri öldürecek-
radıyallahu anh Kufe'ye döndü. Muaviye radıyallahu anh ve ler. Bizim için en güzeli savaşın devam etmesi için
Şam ehli de kendi memleketlerine geri döndüler. karışıklığın devam etmesidir.' Karşıdaki insanlar
da cahil ve samimi olmalarından bir iki ayet
Hariciler ise, tahkim olayından sonra Ali okuduğunda onların duyguları hemen harekete
radıyallahu anh ile beraber geri dönmeyeceklerini geçebiliyor. Bunun için bir önceki sefer, Allah'ın
söylediler. Gerekçesini şöyle belirttiler: 'Ey Ali! subhanehu ve teâlâ kitabına çağrıldığı halde yüz çeviren
Biz seninle beraber Kufe'ye gelmiyoruz. Çünkü sen münafıklarla ilgili ayeti okuyarak milleti galeyana
Allah'ın dininde hakem tayin ettin. Bundan dolayı getirdiler. Bu sefer de aynı topluluğa 'Hüküm
küfre girdin. Ya tekrar savaşıp onları öldüreceksin Allah'ındır. Ali ise Allah'ın dininde hakemler tayin
ya da biz seninle Kufe'ye gelmeyeceğiz.' diyerek etti.' dediler. Aynı insanları Ali'ye radıyallahu anh karşı
halifeye karşı ayaklandılar. ayaklandırdılar.
Haricilerin bu tavırlarına dikkat etmek lazım. Bu sorunun çözümü için; İslami hareketin,
Hariciler ilk olarak Ali'yi radıyallahu anh muhakemeye insanların samimiyetine, Allah'a subhanehu ve teâlâ karşı
zorladılar. Yani 'nasıl Allah'ın subhanehu ve teâlâ kitabına güzel kul olmalarına, kardeşliğe ve davaya dört
çağrıldığın halde kabul etmezsin' dediler. Ali radıyal- elle sarılmalarına aldanıp kendi hallerine bırak-
lahu anh tahkimi kabul ettikten sonra gelip, 'Allah'ın
maması lazım. Çünkü yarın başka birileri onların
dininde nasıl hakem tayin edersin?' gerekçesini ileri duygularına ve samimiyetlerine hitap edip sizin
sürerek itiraz ettiler. karşınıza dikebilir. Bundan dolayı İslami hareket,
ne kadar samimi olursa olsun buna bakmadan
Bu olay, İslami hareketin mensuplarına önemli
kendi etbaını eğitmek ve şuur vermek zorundadır.
dersler öğretir:
Ta ki Ali'nin radıyallahu anh düştüğü hataya düşmesin.
1. Ders: Her dönemde cahil ve samimi olan
2. Ders: Verilecek olan sorumluluklarda, in-
insanlar hem insi hem de cinni şeytanlar tara-
sanların sadece samimiyetlerine bakılmamalıdır.
fından yönlendirilmeye müsaittir. Bu da İslami
İslam bundan dolayı işi ehline vermemizi em-
harekete şu menheci öğretir; 'Cahil ve samimi olan
rediyor. Çünkü samimi ve cahil olan insanlar
kalabalıkların desteğine hiçbir zaman aldanmamak
işin ehli olmadıkları için; sebep olacakları zarar,
lazım.' Çünkü samimiyetinden dolayı sana destek
verecekleri faydadan daha fazladır. Yani cahil olan
veren cahil topluluklar daha sonra başkalarının
insanlar işin öncesini, sonrasını ve içinde bulun-
yönlendirmesiyle sana karşı durabilirler. Doğal
duğu hal ile bağ kurarak bir netice çıkaramaz.
olarak İslami hareket için, cahil ve samimi insanlar
Bundan dolayı her zaman, içinde bulunduğu hale
değil, yetişmiş ve şuurlu insanlar lazım.
göre konuşur ve ileride getirisinin ne olduğuna
Bunu Haricilerde görmekteyiz. Hariciler cahil da bakmazlar. Bundan dolayı Allah subhanehu ve teâlâ,
ve bununla beraber samimi insanlar. Hakem olayı işlerin cahillere değil ehline verilmesini Müslü-
yaşanırken Abdullah bin Sebe ve yanındakiler manlara emretmiştir. Yani işlerin samimi olana
kendi aralarında kulis yapmaya başladılar. Dediler değil ehline verilmesi lazım. Rabîu'l-Ahir
1435

ŞUBAT'14 • SAYI: 25

21
İslam'ın insanları kategorize etmesi ve kendi se- İbni Abbas radıyallahu anh, Haricilerle görüşmek için
viyelerine göre vermesinin temelinde bu hikmet yanlarına gittiğinde onların halleri için: 'Ben içe-
yatmaktadır. riye girdiğimde ibadet etmekten alınları devenin
ayağı gibi olmuş ve yüzleri sararmıştı. Üzerlerinde
Bu olayda dikkat edilirse Haricilerin hiçbiri yıkanmaktan dolayı eskileşen elbiseler vardı.' diyor.
tahkim meselesinde zikredilen ayetleri düşünmü-
yor. Birileri düşünüyor, kulis yaparak ayetleri orta- Hariciler de, İbni Abbas'ı güzel elbiselerle
ya atıyor. Akabinde Ali'yi radıyallahu anh muhakemeye görünce dediler ki: 'Senin üstündeki güzel elbi-
zorlayan ve ayetler okuyan bu insanlar bir anda seler nedir?' İbni Abbas da cevap olarak: 'Ben
fikirlerinden dönüyorlar. Sonra da muhakemeyi Rasûlullah'ı daha güzel yemeni bir elbise giyerken
kabul ettiği için ayaklandılar. Aynı insanlar, dün gördüm.' akabinde şu ayeti okuyor:
başka bir şey düşünüyorlardı. Bugün başka bir şey
düşünüyorlar. Çünkü cahil insanların iki günleri "De ki, Allah'ın kulları için çıkardığı güzellikleri
kesinlikle bir olmaz. Sebep ise Hariciler her ne haram kılan kimdir."  1
kadar samimi de olsalar cahil oldukları için,
'Cevabınızı verebildim mi?'
bu kadar kısa sürede iki zıt fikri nasıl bir
araya getirdiklerini kavrayamazlar. Onlar da 'Verdin' diyorlar. Bu-
nun akabinde Haricilerin içinden
Haricilerle Yapılan (büyük ihtimalle fitneyi kö-
Konuşmalar rükleyenler) bazıları: 'Onunla
Ali radıyallahu anh, İslam İslami hareketin, insanların tartışmayın. Çünkü o Kureyş'
toplumunda fitne olduğu samimiyetine, Allah'a subhanehu ve tendir. Allah, Kureyş için diyor
için Haricilere karışmıyor.
teâlâ karşı güzel kul olmalarına, ki: "Şüphesiz onlar tartış-
kardeşliğe ve davaya dört elle macı insanlardır." diyorlar.
akaid notları

Hariciler problemli insan- sarılmalarına aldanıp kendi


lar oldukları için bu ortamda hallerine bırakmaması lazım.
Bazıları da 'Biz onunla konu-
müdahale daha fazla karışık- şacağız.' dediler.
lığa neden olur düşüncesiyle
Kufe'ye çekiliyor. İbni Abbas radıyallahu anh, onla-
ra soruyor: 'Ali'den ne istiyorsunuz?'
Hariciler ise Harura bölgesine çekili-
yor. Orada bir araya gelerek kendilerine bir Hariciler de: 'Bizimle Ali arasındaki
emir seçiyorlar. Tarih kaynaklarında sayıla- problem üç tanedir.' Bunlar;
rının on iki bin olduğu geçmekte. Hariciler, Ali
1. Ali, tahkim olayını kabul etti. Oysa hüküm
radıyallahu anh onlara karışmasa da bu sürede rahat
Allah'ındır. Ali de bu yetkiyi başkalarına verdi.
durmadılar. Yani İslam devletine zarar vermeye
Bu da küfürdür.
başladılar.
2. Ali, onlarla savaştı. Eğer bunlar Müslü-
Ali radıyallahu anh ilk olarak bir mektup yazıyor:
mansa nasıl olur da onlarla savaşır? Çünkü Müs-
'Kitap ve sünnete aykırı davranıyorsunuz. Hurucu
lümanla savaşmak küfürdür. Yok, onlar kafirse
terk edin.' Bu mektup Hariciler üzerinde etki
neden mallarını ganimet olarak almadı? Böyle
etmiyor. Daha sonra onlarla konuşmak için İbni
yaparak Allah'ın Müslümanlara helal kıldığını
Abbas radıyallahu anh izin istiyor. Ali: 'Ben senin bir
haram kılmış olmadı mı?
şey yapacağını sanmıyorum.' diyerek bu teklife
sıcak bakmıyor.
3. Anlaşmada Ali, müminlerin emiri olma
sıfatından vazgeçti. Müminlerin emiri değilse o
İbni Abbas da: 'Fayda vermese de sen yine
bana bir fırsat ver. Umulur ki Allah benim elimle zaman kafirlerin emiridir.
onları geri döndürür.' Bunun üzerine Ali, İbni
Abbas'ı Haricilerle görüşmesi için Harura böl-
gesine gönderiyor.
1. 7/A'raf, 32

22
Hariciler, sorunlarını bitirince İbni Abbas onların
söylediklerine cevap veriyor:

1. Soruna cevap: Şüphesiz ki, Allah, kadın


ve koca kavga ettiklerinde şöyle diyor:

"Kadın ve erkeğin anlaşmazlığından korkarsanız.


Kadının ehlinden bir hakem, erkeğin ehlinden de
bir hakem getirin."

İbni Abbas radıyallahu anh bu ayeti okuduktan


sonra diyor ki: 'Allah, bir kadının cinsel uzvunda
dahi hakem tayin etmeyi emrediyorsa, Müslüman- Muhammmed'den' yazılmasına karşı çıktılar.
ların kanında ve canında hakem tayin etmek neden Rasûlullah da 'Abdullah'ın oğlu Muhammed' ya-
caiz olmuyor?' zılmasını istedi.
Yine Allah ayette: İbni Abbas radıyallahu anh da; 'Ali'nin Müslüman-
ların kanında yaptığı bir anlaşmada müminlerin
"Ey iman edenler! Sizler ihramlıyken avlanma-
emiri sıfatından vazgeçmesi çok mu?' diyor.
yın. Sizden kim kasten onu öldürürse cezası şudur;
öldürdüğü hayvana denk bir ceza vardır ki Kâbe'ye
İbni Abbas devamında diyor ki: 'Valla-
ulaşmış kurbanlık olmak üzere bunu sizin içinizden
hi! Ey insanlar ben sizlere bakıyorum. Aranızda
adalet sahibi iki kişi hükmeder."  2
Muhammed'in ashabından kimseyi göremiyorum.'
Yani biri avlandı ve avı ile ilgili bir sıkıntı oldu.
Bu konuşmadan sonra yaklaşık iki bin veya
Bu durumda sizin içinizden adalet sahibi olan
daha fazla kişi İbni Abbas'la geri döndü. Kalanlar
insanlar hükmederler.
ise 'Onlar tartışmacı bir kavimdir.' diyerek geri
kaldılar.
İbni Abbas radıyallahu anh da diyor ki: 'Bir tavşanın
kanında dahi hakem tayin etmek caiz oluyor da
Soru: İbni Abbas radıyallahu anh onlar ile yaptığı
Müslümanların kanında mı caiz olmayacak?'
tartışmada onları yendi. Sadece az sayıda insan
2. Soruna cevap: Eğer savaşta ganimet alacak tevbe etti. Oysa bunların derdi nassa tâbi olmak
olsaydık hanginiz Aişe'yi radıyallahu anha cariye ala- olsaydı azınlığın değil çoğunluğun İbni Abbas'la
caktı. Eğer deseniz: 'Aişe bize cariye olarak düşer.' geri dönmesi lazımdı.
Şüphesiz ki hepiniz kafir olursunuz. Çünkü Allah:
Ayrıca gelen rivayetlerde hem Rasûlullah sal-
lallahu aleyhi ve sellem hem de ashab, Haricileri samimi
"Nebinin eşleri onların anneleridir."  3 diyor.
insanlar olarak tanımlamışlar. Hatta İbni Abbas
Anne ile nikâhı helal görürseniz bu sözünüzle radıyallahu anh diyor ki: 'Onların yüzünü gördüğümde
küfre girersiniz. Yok, eğer Aişe bizim annemiz ürktüm. Geceleri sabaha kadar namaz kılmaktan,
değildir. Bundan dolayı nikâh caizdir derseniz oruç tutmaktan yüzleri sararmış ve secde etmekten
onun bizim annemiz olduğunu belirten ayeti devenin ayağı gibi olmuş alınlar gördüm.'
yalanladığınız için kafir olursunuz.
Buna rağmen Hariciler neden geri dönme-
3. Soruna cevap: Ali emirlikten çekildi ve diler?
küfre girdi diyorsunuz. Ben Peygamberimiz'in,
Cevap: Haricilerin hepsi samimi olan insanlar
müşriklerle olan bir anlaşmada 'Allah Rasûlü'
değildi. Farklı nedenlerle onlarla beraber olan
isminden vazgeçtiğini gördüm. Hudeybiye
insanlar da vardı. Hariciler topluluğunu şu kı-
gününde müşrikler ile Müslümanlar anlaşır-
sımlara ayırabiliriz;
ken, müşrikler anlaşma metnine: 'Allah Rasûlü
1. Samimi olan ama cahil olan insanlar;
Rabîu'l-Ahir
2. 5/Maide, 95 Samimiyet ve ihlâs İslam'ın istediği düzeyde ol- 1435
3. 33/Ahzab, 6

ŞUBAT'14 • SAYI: 25

23
duğu zaman insana fayda verir. Takva, İslam'ın kaynaklanıyor. Samimiyetleri İslam'ın istediği
emrettiği kalp amellerindendir. Takvanın insana düzeyde olmadığı için, kendilerine fayda vermedi.
hem dünyada hem de ahirette fayda vermesi için Ki zaten bunların çoğunluğu İbni Abbas'la radıyallahu
İslam'ın istediği düzeyde olması lazım. Fakat kişi anh dönmek yerine, aşırılıklarıyla beraber huruca
takvayı kendi yorumlarsa veya içini kendi örf devam ettiler.
ve anlayışına göre doldurursa bu takva insanı
harici yapar. İhlas ve samimiyet de bu şekildedir. Hariciler, huruc için; 'Hüküm Allah'ın dır.
Bu ikisi ancak İslam'ın istediği düzeyde olursa İnsanlara verilmez! Ali de bunu insanlara verdi.'
insana fayda verir. sloganını kendilerine esas aldılar. İbni Abbas
onlara her ne kadar Ali'nin radıyallahu anh hakimi-
Haricilerin samimiyetleri, İslam'ın istediği yeti insanlara vermediğini ispat etmeye çalışsa
düzeyde olmadığı için kendilerine fayda vermedi. da kabul etmediler. Çünkü onlar; 'Hüküm Al-
lah'ındır.' Esasının aslını İslam'dan aldılar. Fakat
Haricilerin samimiyetlerinin nedeni ise; içeriğini kendileri doldular. Bundan dolayı hüccet
kendilerine ulaşmasına rağmen geri dönmedi-
Haricilerin samimiyeti psikolojik bir mese-
ler. Çünkü Haricilerin o bağlılıkları onların
ledir. Allah subhanehu ve teâlâ insanı her şeye bir
cahiliye taassubundan kaynaklanıyordu.
ilke ve düzen belirleyerek dünyaya gönder-
miştir. İnsanın ilkesiz ve değer yargısı- 2. Osman'ın katline katılan ve
na sahip olmadan bu kâinata ayak bilinçli olan fitneciler: Geri
uydurması imkansız. Ya belli bir dönmeleri halinde öldürülecek-
zamandan sonra intihar eder ya lerini bildikleri için Haricilerle
da akıl sağlığını yetirir. Do- Takvanın insana hem dünyada hem
de ahirette fayda vermesi için İslam'ın beraber kaldılar. Bunların du-
ğal olarak insanın yaşamını rumu şuna benzer, bazen
istediği düzeyde olması lazım. Fakat
sürdürebilmesi için bir il- kişi takvayı kendi yorumlarsa veya insan bilerek veya bilme-
akaid notları

keye, değere sahip olması içini kendi örf ve anlayışına göre yerek günah işler. Öldürüle-
psikolojik bir ihtiyaçtır. Yani doldurursa bu takva insanı harici yapar. ceğini veya rezil olacağını dü-
bazı değerlere bağlanmak fıtri şünerek bırakıp geri dönemez.
bir gerekliliktir. Günahın içine battıkça batar ve
daha kötüye gider.
Cahiliye ehli vahiyden uzak ol-
dukları için bu ihtiyaçlarını uydurduk- 3. Savaşa kabilecilik duygusuyla
ları bazı değerlerle giderirler. Kendilerini katılanlar: Haricilerin büyük çoğunluğu
tatmin ettirmek için de cahiliye değerlere Rabia kabilesinden oluşuyordu. Rabia ise es-
dört elle sarılırlar. kiden beri Kureyş'e düşman bir kabiledir. Tabiat
gereği düşman iki tarafın olduğu yerde her iki
Fakat cahiliye ehli, bir şeyi kendilerine dava taraf da üstünlük elde etmeye çalışır.
edindiklerinde ona karşı aşırı bir bağlılıkları
oluşur. Onun için birçok fedakârlığı göz önüne Kureyş'i, Rabia kabilesine üstün kılan bir-
alırlar. Meselenin gerçekten bu kadar bağlanma çok sebep vardı. Peygamberlik, yönetim, Kâbe,
gerektirip gerektirmediğini de hiç düşünmezler. güç ve övgü Kureyş'in elindeydi. Doğal olarak
Misal olarak, Araplar arasında bir çocuğa tokat bunların savaşa katılmamalarının temel derdi
atıldığı için savaş çıkıyor ve yüzlerce insan öle- Kureyş'ten intikam almak içindi. Sulh olduğunda
biliyordu... Yine biri şiir söylüyor, bundan dolayı istediklerini elde edemedikleri için geri dönmeye
asırlarca aralarında savaş devam ediyordu. Veya yanaşmadılar.
Arapların içinde biri başka kabilenin devesini
öldürüyor, onlar da buna bedel olarak o kabilenin 4. Bedeviler: Bedevi olan insanlar bir yerde
liderini öldürüyor. Bu onların, değerlerine aşırı düzeni kesinlikle istemezler. Onun için sürekli
bağlandıklarını gösterir. karışıklık çıkarırlar. Karışıklığın olduğu yerde
kural yok demektir. Bedeviler de tabiat gereği
Haricilerin geneli de bedevilerden oluşmak- rahat olan istediği gibi hareket eden insanlardır.
taydı. Doğal olarak Haricilerin samimiyetleri, Onun için düzen, bedevinin fıtratına aykırıdır.
ibadetlerdeki aşırılıkları onların bedeviliklerinden

24
Başka bir sebep ise, karışıklık durumunda
onlardan zekat alınmayacaktı. Ayrıca bedeviler,
hangi taraf güçlü ise onunla beraber savaşa katıla-
cak ganimet alma imkânına da sahip olacaklardı.
Bu nedenlerden dolayı düzeni istemeyenler geri
dönmediler.

Nehravan Savaşı/Haricilerle Savaş


Ali'nin radıyallahu anh normal şartlarda Haricilerle
savaşma niyeti yoktu. Fakat Hariciler, kervanlara
saldırarak ve insanları öldürerek yerinde durma-
maya başladılar.
larından yemek haramdır.' dediler. Adamı bulup
Savaşa neden olan en son olay ise; onlar, Ab- helallik aldılar ve parasını verdiler. Daha sonra
dullah İbn Habbab İbn Eret radıyallahu anh eşiyle orada Abdullah'ı ve hamile olan eşini şehit ettiler.
beraber onların olduğu yerden geçerken yolda
Bu olay Ali'ye radıyallahu anh ulaşınca, Haricilerin
durdurarak kim olduklarını sordular.
rahat durmayacaklarını anladı. Müslümanların
O da: 'Ben Habbab'ın oğluyum.' dedi. canını ve malını korumak için Nehravan'da on-
larla savaştı. Hariciler bu savaşta çok büyük bir
Onlar da; 'Bize babandan duyduğun bir hadis yenilgi aldılar. Katliam denilecek seviyede bir
söyle' dediler. savaş olmuştu. Çünkü sahabeler, Osman'ın katli
de dahil yaşanan olumsuzlukların müsebbibi olan
Abdullah: "Öyle fitneler gelecek ki insanların Haricilere karşı kinle dolmuşlardı.
kalpleri ters yüz olacak. Kişi Müslüman olarak sa-
bahlayacak kafir olarak akşamlayacak." hadisini Savaş sonunda Hariciler, etrafa dağılarak kaç-
söyledi. tılar. Ali radıyallahu anh ise, Haricileri baği Müslüman
olarak gördüğü için peşinden gitmedi.
Hariciler de: 'Biz de senden bu hadisi işitmek
istiyorduk.' dediler. Daha sonra: 'Ebu Bekir ve Ömer Nitekim Hariciler için: 'Bunlar kafir midir?'
hakkında ne düşünüyorsun?' diye sordular. diye Ali'ye sorulunca diyor ki: 'Onlar baği olan
kardeşlerimizdir. Şirkten kaçtılar.'
Abdullah da: "Onlar, Allah'ın ve Rasûlü'nün
sevdiği hayırlı insanlardır." dedi. 'Peki, Osman'ın Ali radıyallahu anh Kufe'ye döndü. Hariciler da-
son yılları ve Ali hakkında ne dersin?' dediler. ğıldıktan sonra tekrardan biraraya toplandılar.

Abdullah: 'Ben inanıyorum ki onlar Allah'ın Dualarımızın sonu âlemlerin Rabbi olan
kitabını benden ve sizden çok daha iyi anlayan, Allah'a hamd etmektir.
daha iyi amel eden ve daha basiret sahibi olan in-
sanlardır.' dedi.

Abdullah radıyallahu anh bu cevabı verince onu


atından indirerek ağaca bağladılar. Tam öldüre-
cekken bir tane domuz gördüler. Haricilerden
biri hemen o domuzu öldürdü. 'Nasıl zımmi olan
birinin domuzunu öldürürsün' diye birbirine bağı-
rıp çağırdılar. 'Çünkü onlar cizye veren ve koruma
altında olan bir topluluktur.' dediler. Sonra domu-
zun sahibini çağırarak parasını verdiler.

Abdullah'ı ağaca bağladıklarında, ağaçtan bir


tane elma düşüyor. Bir tanesi de elmayı yiyor. Yine Rabîu'l-Ahir

birbirlerine bağırdılar: 'İzinsiz Müslümanların mal-


1435

ŞUBAT'14 • SAYI: 25

25
İlim Meclisi
muratmuslihan@tevhiddergisi.com

Murat Müslihan

Kavaidu'l Erba' -6-


Allah'ın dışında birilerine dua eden kimselerin
şunu düşünmeleri gerekir; Allah'ın dışında ken-
disine dua edilenlerin kendilerine faydaları yok-
ken, kendilerini hastalıktan, ölümden koruyamaz-
ken başkalarına nasıl faydaları olsun. Eğer fayda
ve zarar verebiliyorlarsa ilk olarak kendilerine
faydaları olsun, kendilerinden zararı defetsinler.

Allah'a hamd, Rasûlü'ne salât ve selam olsun. "Ey iman edenler! Kendisinde alışverişin, dost-
luğun ve şefaatin olmadığı gün gelmeden önce size
Metin verdiğimiz rızıklardan infak edin. Kafirler ise zul-
'Allah katında kendilerine şefaat etsinler diye medenlerin ta kendileridir."  2
bunu yapmalarının delili ise Allah'ın subhanehu ve teâlâ
şu sözüdür: Müspet şefaat: Bu ise Allah'tan talep edilen
şefaattir.
"Onlar Allah'ı bırakıp kendilerine ne fayda ne de
zarar vermeyen şeylere ibadet ediyorlar ve 'Bunlar, Şefaat edecek olan; Şefaat etme ile kendisine
ikram edilmiş kimsedir.
Allah katında bizim şefaatçilerimizdir' diyorlar."  1
Şefaat olunacak olan; Allah'ın sözünden ve ame-
Şefaat, menfi şefaat ve müspet şefaat olmak üzere
iki kısma ayrılır; linden razı olduğu ve izin verdiği kimsedir. Allah
subhanehu ve teâlâ şöyle buyuruyor:

Menfi şefaat: Allah'ın dışında kimsenin gücü-


nün yetmediği yerlerde Allah'tan başkasından bir "İzni olmadan O'nun katında kim şefaat ede-
şey talep etmektir. Bunun delili Allah'ın subhanehu ve bilir?" '
 3

teâlâ şu sözüdür:

2. 2/Bakara, 254
1. 10/Yunus,18 3. 2/Bakara, 255

26
Şerh Allah; herkesi mutlak işiten, gören, tüm eksik-
Şefaat nedir? lerden münezzeh olan, Selam ve Kuddüs olandır.

Lugatta; Tekin zıddı olan çift anlamındadır. Beşer; kibirli, hevasına tabi olan, zalim, nankör,
gafil ve unutkan olandır.
Istılahta; Faydayı elde etmek ve zararı defet-
mek için yapılan aracılıktır. Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyuruyor:

"O'nun benzeri gibi olan hiçbir şey yoktur. O


Mekkeli müşrikler Allah'tan faydalı bir şey
işitendir, görendir."  4
istediklerinde veya kendilerinden bir zararı de-
fetmesini istediklerinde putları aracı kılıyorlardı.
"Ve hiçbir şey O'nun dengi değildir."  5
'Bunlar bizim Allah katındaki şefaatçilerimizdir'
diyorlardı. Putları aracı yapmalarının sebebi; Bu ayetlerden de anlaşıldığı üzere hiçbir şey
Allah'ı insana kıyas etmeleridir. Çünkü dünyada Allah'ın misli, benzeri, dengi olamaz. Allah'ı in-
yüksek makamlarda olan birinden bir şey istemek sana kıyas eden kişi bu ayetlere göre dinden çıkar.
için ona yakın olan kimseleri aracı kılmak gerekir.
Aksi takdirde isteğin yerine gelmez. Örneğin; Bir 2. Kur'an-ı Kerim'in birçok yerinde Allah sub-
başbakandan bir şey istemek istiyorsan başbakana bu amelin bir küfür ameli olduğunu
hanehu ve teâlâ
yakın olan bakanları, müsteşarları aracı kılman bildirmiştir. Şu ayetler buna örnek olarak gös-
gerekir. Sen direkt başbakana söylesen kâle almaz, terilebilir:
önemsemez. Dünyada genelde işler bu şekilde
döndüğü için Mekkeli müşrikler Allah'ı da buna "El açıp yalvarmaya lâyık olan ancak O'dur.
kıyas etmişler. Kendi kendilerine 'Bizim Allah O'nun dışında el açıp dua ettikleri onların istekle-
katında bir değerimiz yoktur. Bu putlar ise Allah rini hiçbir şeyle karşılamazlar. Onlar ancak ağzına
katında değerli olan salih insanların putlarıdır. Biz gelsin diye suya doğru iki avucunu açan kimse gibidir.
bunlara dua edelim, isteklerimizi bunlara söyleyelim Halbuki (suyu ağzına götürmedikçe) su onun ağzına
bunlar da Allah'a iletsinler.' diyorlardı. girecek değildir. Kafirlerin duası kuşkusuz hedefini
şaşırmıştır."  6
Bunun günümüzdeki güncel yansıması ise şu
şekilde oluyor; İnsanlar 'Bizim Allah katında bir "Eğer onları (putları) çağırırsanız, (Allah'ın dışın-
değerimiz yoktur, biz günahkâr insanlarız.' diyerek dakilere dua ederseniz) sizin çağırmanızı işitmezler.
salih insanlar olarak isimlendirdikleri Abdulkadir Faraza işitseler bile, size cevap veremezler. Kıyamet
Geylani, Eyüp Sultan gibi kimseleri aracı kılıyorlar. günü de sizin şirkinizi reddederler."
 7

Bu iki yönden küfürdür; "Allah'a iftira eden ya da O'nun ayetlerini ya-


lanlayandan daha zalim kimdir! Onların kitaptaki
1. Allah'ı insana kıyas etme itikadı, başlı başına
küfürdür. Çünkü Allah ile insanın sıfatları aynı 4. 42/Şura, 11
değildir. Allah'ın sıfatları kendi şanına göredir, 5. 112/İhlas, 3
Rabîu'l-Ahir
insanın sıfatları ise kendi acziyetine göredir. 6. 13/Rad, 14 1435
7. 35/Fatır, 14

ŞUBAT'14 • SAYI: 25

27
nasipleri kendilerine erişecektir. Sonunda elçilerimiz "Allah'ın izni olmadan O'nun yanında şefaat
(melekler) gelip canlarını alırken 'Allah'ı bırakıp edecek kimdir?"  13
da dua ettikleriniz nerede?' derler. (Onlar da) 'Bizi
bırakıp gittiler' derler. Ve kafir olduklarına dair "De ki: 'Allah'tan başka o batıl zanlar besledik-
kendi aleyhlerine şahitlik ederler."  8 lerinize istediğiniz kadar yalvarın. Ne göklerde ne
yerde zerre ağırlığınca egemen değillerdir. Onların
Bu ayetlere dikkat edilirse Allah subhanehu ve teâlâ yerde ve gökte bir ortaklığı yoktur. Allah'ın huzu-
kendisinin dışında birine dua eden kimselere runda izin verdiği kimseler hariç, kimseye şefaat
kafir, müşrik demiştir. Zaten Allah'ın dışında fayda vermez.' "  14
birilerine dua eden kimselerin şunu düşünmeleri
gerekir; Allah'ın dışında kendisine dua edilen- Peygambersallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:
lerin kendilerine faydaları yokken, kendilerini
hastalıktan, ölümden koruyamazken başkalarına "Ben cennette şefaat edecek olanların ilkiyim."  15
nasıl faydaları olsun. Eğer fayda ve zarar verebi-
Peygambersallallahu aleyhi ve sellem ezan duasını
liyorlarsa ilk olarak kendilerine faydaları olsun,
okuyan kimse için:
kendilerinden zararı defetsinler.
"Kıyamet gününde şefaatim ona helal olur."
Şefaat ile ilgili ayetler:
diyor.
Kur'an-ı Kerim'de şefaat ile ilgili
Görüntü itibari ile naslar birbiri-
ayetlere baktığımızda birbirine zıt
ne zıt gibi gözüküyor. Bu, bir insan
gibi görünen iki grup ayetin oldu-
kelamında olsa normal karşıla-
ğunu görürüz. Bazı ayetlerde
nabilir. Fakat eksiklerden mü-
şefaat nefyedilirken bazı ayet- Müşrikler:
şefaatin var nezzeh olan Allah'ın subhanehu ve
lerde ise şefaat ispat edilmiştir.
olduğunu gösteren delill- teâlâ kitabında böyle bir şeyin
ilim meclisi

eri yanlış anlayıp her türlü olması mümkün değildir.


Şefaati nefyeden şefaati kabul edenlerdir. Salih
insanlar diye adlandırdıkları kim- O zaman şunu söyle-
ayetler: seleri kendilerine şefaatçi kabul yebiliriz; Allah'ın nef-
edip taleplerini, isteklerini on-
"Ey iman edenler! Ken- lara yönlendirirler. Bu şirktir. yetmiş olduğu şefaat ile
disinde alışverişin, dostluğun Mekkeli müşrikler de bu ispat etmiş olduğu şefaat
şekilde şirke düştüler.
ve şefaatin olmadığı gün gel- birbirinden ayrıdır.
meden önce size verdiğimiz rı-
zıklardan infak edin. Kafirler ise Şefaat konusunda genel ola-
zulmedenlerin ta kendileridir."  9 rak üç grup vardır;

"Öyle bir günden korkun ki, hiç kimse 1. Müşrikler: Bunlar şefaatin
başkası için herhangi bir ödemede bulu- var olduğunu gösteren delilleri yanlış
namaz; hiç kimseden şefaat kabul olunmaz, anlayıp her türlü şefaati kabul edenlerdir.
fidye alınmaz; onlara asla yardım da yapılmaz."  10 Salih insanlar diye adlandırdıkları kimseleri
kendilerine şefaatçi kabul edip taleplerini, is-
"Şefaatçilerin şefaati onlara fayda vermez."  11 teklerini onlara yönlendirirler. Bu şirktir. Mekkeli
müşrikler de bu şekilde şirke düştüler.
Şefaati ispat eden ayetler:
2. Mutezile ve Hariciler: Bunlar da şefaati
"Göklerde nice melek var ki, Allah'ın dileyip razı nefyeden delillere dayanarak şefaat diye bir şeyin
olduğu kimseye izin vermedikçe şefaatleri hiçbir işe
olmadığını söylüyorlar. Kim birinin şefaat edece-
yaramaz."  12
ğine inanırsa kafir olur diyorlar. Günümüzdeki
akılcılar da bu fikirdedirler.
8. 7/A'raf, 37
9. 2/Bakara, 254
10. 2/Bakara, 48 13. 2/Bakara, 255
11. 73/Müddessir, 48 14. 34/Sebe, 22- 23
12. 53/Necm, 26 15. Müslim

28
3. Ehli Sünnet: Ehli Sünnet bütün nasları
bir araya toplayarak şöyle der: Allah'ın bazı
ayetlerde şefaati nefyetmesi bazı ayetlerde ise
ispat etmesi şefaatin iki kısım olduğunu gösterir.

1. Menfi şefaat: Allah'tan başka kimsenin gü-


cünün yetmediği yerlerde Allah'tan başkasından
bir şey talep etmektir. Bunu yapan kişi şirke düşer.

"Ey iman edenler! Kendisinde alışverişin, dost-


luğun ve şefaatin olmadığı gün gelmeden önce size
verdiğimiz rızıklardan infak edin. Kafirler ise zul-
medenlerin ta kendileridir."  16 Allah kıyamet gününde Peygamberlere, meleklere,
şehitlere şefaat hakkı vermiştir.
Soru: 'Şefaat ya Rasûlullah' denilebilir mi?
Şefaat ile ilgili nasları bir araya topladığımız-
Cevap: Peygamberimizin, kıyamet gününde da şefaatin gerçekleşmesi için iki şartın gerekli
şefaat etme hakkı vardır. İnsanlar kıyamet günü olduğunu anlıyoruz:
bekleme esnasında yaşadıkları sıkıntılardan ötü-
rü Peygamberlerin yanına giderler. En sonunda a. Allah'ın izin vermesi:
Peygamberimizin yanına gelip ondan şefaat talep
ederler. Peygamberimiz Allah'ın huzuruna gider "Allah'ın izni olmadan O'nun yanında şefaat
O'na hamd eder ve secdeye kapanır. Bunun üze- edecek kimdir?"  18
rine Allah subhanehu ve teâlâ "Başını kaldır. İste istediğin
sana verilsin şefaat et şefaatin kabul edilsin." der. b. Allah'ın razı olması:

"Göklerde nice melek var ki, Allah'ın dileyip razı


Buradan anlıyoruz ki kıyamet gününde Pey-
olduğu kimseye izin vermedikçe şefaatleri hiçbir işe
gamberimizin şefaat etme hakkı vardır. Fakat bu
yaramaz."  19
ancak Allah'ın izni ile olur. Ondan dolayı Pey-
gamberimiz için 'Şefaat ya Rasûlullah' denilemez. Şirk koşan kimselerden Allah subhanehu ve teâlâ
Çünkü böyle söylemek Kur'an-ı Kerim'deki şu tevbe etmedikleri müddetçe razı olmaz. Ondan
ayete muhaliftir: dolayı müşriklere şefaat edilmez.
"De ki 'Şefaat bütünüyle Allah'ındır.' "  17 Davamızın sonu âlemlerin Rabbi olan Allah'a
hamd etmektir.
Peygamberimizden direk şefaat talep edilmez.
Çünkü Peygamberimiz mutlak şefaat etme hak-
kına sahip değildir. Ancak Allah'ın izni ile şefaat
edebilir. Ondan dolayı şefaat Allah'tan talep edilir.
Örneğin; 'Allah'ım beni Peygamberin şefaatinden
mahrum kılma' veya 'Allah'ım beni şefaat edecek
olanların şefaatinden mahrum kılma' denilebilir.

Not: Bir insandan mutlak olarak bir şey iste-


mek şirk değildir. Sadece Allah'ın dışında kim-
senin gücünün yetmediği yerlerde başkasından
bir şey istemek şirktir.

2. Müspet şefaat: Allah'ın izin verdiği kişilerin


Allah'ın razı olduğu kişilere şefaatte bulunmasıdır.

Rabîu'l-Ahir
16. 2/Bakara, 254 18. 2/Bakara, 255 1435
17. 39/Zümer, 44 19. 53/Necm, 26

ŞUBAT'14 • SAYI: 25

29
Nasihat
emreacar@tevhiddergisi.com

Emre Acar

Namazlarımızdan
Nasıl İstifade Edebiliriz? -5-
Kardeşim! Namazlarımız Allah'ın bizlere
olan emanetidir. Onu eda etmek, her vakitte
önemle muhafaza etmek bize farz kılınmış-
tır. Senin bu görevi hakkıyla yerine getirebil-
men için Allah'ı ve Rasûlü'nü sevmen gerekir.

K alpleri evirip çeviren Allah'a hamd olsun. Müslüman olup da namazı sevmeyen yoktur.
Yeryüzünden şirki ve şirk ehlini silen, onla- Ve hepimiz namazlarımızı sevdiğimizi söylüyoruz.
ra karşı mücadele eden Rasûlullah'a ve sahabe- Fakat yaşantımızı ve maneviyatımızı gözden ge-
sine salât ve selam olsun. çirsek görülecektir ki en çok sıkıntı yaşadığımız
veya gevşek olduğumuz ibadet, namazdır. Belki
Kardeşim! Nimet olan her şey muhafaza edil- de birçoğumuz 'Vay o namaz kılanların haline ki
meli ki Rabbim bizden onu çekip almasın. Namaz- onlar namazlarında gaflet içerisindedirler' ayetine
larımız, imanın içinde bize verilen en önemli amel muhatabızdır. Peki, soruyorum bu nasıl sevmektir
ve nimettir. Bu nedenle namazlarımızı muhafaza kardeşim? Namazı hem seviyoruz hem de en çok
etmek bizim için bir sorumluluktur. onu eda etmede sıkıntı yaşıyoruz. Burada problem
yok mu sence? Elbette problem var. Çünkü bizler
Namazı muhafaza etmenin birçok yöntemi namazı sözde seviyor, kalpten sevemiyoruz. Oysa
vardır. Bunların içinde en önemlisi namazlarımızı sevgi, kalpten ve içtenlikle olmalıdır.
sevmektir. İnsan sevdiği şeyin kölesidir. Ona olan
bağlılığı, birbirine geçirilmiş halka misalidir. Na- Kalp birçok şeye meyyaldir. Kalp bugün na-
maza karşı sevgi kalpte yer etmiş ise insanın ondan mazı severken, yarın dünyayı sevebiliyor. Sevgide
ayrı kalması ve ona karşı nankör olması zordur. zemin kaygan ve sabit kalmak oldukça zordur.
Kalpte, ibadetlerimize karşı sevgiyi istikrarlı kıl-
Kalpte namaza karşı sevgi beslemek kolay mak ancak Allah'ın yardımıyladır. Yani sevgi,
değildir. Bizler 'namazlarımı seviyorum' demekle Rabbimin dilemesi ve kalbimize yerleştirmesi ile
namazları sevebileceğimizi zannediyoruz. Oysa mümkündür. Bunun için dua etmemiz üzerimize
sevgi, 'sevdim' demek değildir. Sevgi kalpte olan bir vecibedir.
duygudur. Seviyorum demekle de ispat edilmez.

30
Kalbimizde namaza karşı yer açabilmemiz
veya onu sevebilmemiz için dikkat etmemiz ge-
reken ikinci nokta, Allah ve Rasûlü'nü sevmektir.
Onlara karşı bir muhabbet ve özlem duymaktır.
Emirlere riayet/icabet etmek ve değer vermek,
emredenle bağlantılıdır. Biliyorsun ki insan sev-
diği kişinin sözünü yere düşürmez. Mesela; sana
sevdiğin birisi muhafaza etmen için bir emanet
verdiğinde o emaneti gönül hoşnutluğu ile korur,
sevdiğin kişiye mahcup olmamak için elinden
geldiğince emanete sahip çıkarsın.
Kardeşim! Namazlarımız Allah'ın subhanehu ve bakıyordur. O'nun azametini hissettikçe kalbinde
bizlere olan emanetidir. Onu eda etmek, her
teâlâ ürperti oluşur. Rabbinin ona baktığını hissedince
vakitte önemle muhafaza etmek bize farz kılın- kalbinde hayâ oluşur. Boynu bükülür. Gözleri yaşa-
mıştır. Senin bu görevi hakkıyla yerine getirebil- rır. Rabbine daha fazla dua etmeye başlar. Rabbini
men için Allah'ı ve Rasûlü'nü sallallahu aleyhi ve sellem kendine yakın hissettikçe sesi daha fazla kısılır. İşte
sevmen gerekir. bu namaz Mümin için miractır.'
Allah'a hamd olsun ki din olarak İslam'dan, Kardeşim! Allah ve Rasûlü'nü sevmek bizim
Rabb olarak Allah'tan ve Rasûl olarak Muham- lüksümüze bırakılmamıştır. Bilakis bu, iman ve
med Mustafa'dan razı olduk. İnsan istemez mi küfür meselesidir. Allah ve Rasûlü'nü sevmek
her şeyi ile kendisini feda ettiği imanından lezzet kişiyi Müslüman yaptığı gibi sevmemek ise kişiyi
alsın. İmanın gerektirdiği şeyleri yerine getirirken din dairesinden çıkartır. Allah subhanehu ve teâlâ şöyle
ondan istifade etsin. İnsan istemez mi yaptığı buyurur:
amelleri Allah katında makbul olsun. Elbette "İnsanlar içinde Allah'tan başkasını Allah'a ortak
herkes ister, herkes ümit eder. O zaman Allah ve koşanlar vardır. Onlar o ortak edindiklerini Allah'ı
Rasûlü'nü seveceğiz ki namazlarımızı sevelim ve sever gibi severler. İman edenlerin Allah'a sevgisi
ondan lezzet alabilelim. ise çok daha sağlamdır. Zulmedenler azabı göre-
cekleri vakit kuvvetin bütünüyle Allah'ın olduğunu
Rasûlullah şöyle buyurur: "Üç şey vardır ki, kim- ve Allah'ın vereceği azabın gerçekten çok şiddetli
de bulunursa imanın tadını alır. Allah ve Rasûlü'nü olduğunu bir bilselerdi."  2
her şeyden çok sevmek, sevdiği kişiyi Allah için sev- "Ebu Rezik Akili, Peygambere sordu: 'Ey Allah'ın
mek ve imandan sonra küfre girmeyi ateşe girmek Rasûlü! İman nedir?" Peygamber şöyle cevap verdi: '
gibi kerih görmektir."  1 Allah ve Rasûlü'nün senin nezdinde her şeyden daha
Namazlarımızı kılarken kimin emrettiğini sevimli olmasıdır.' "  3
düşünmeliyiz. İnsan yaptığı ameli kimin için Görüldüğü gibi Allah ve Rasûlü'nü sevmek
yaptığını ve o amelle kimi razı ettiğini bilirse, o imandır. Sevmemek veya başkasını onlardan daha
amelini daha dikkatli eda eder. Onun azameti çok sevmek küfürdür.
ve yüceliği karşısında namazlarını daha huşu
ve reca ile kılar. Kıldığımız namazlar Allah'ın Kardeşim! Bir İnsan Allah ve
ve Rasûlü'nün emridir. Namaza başladığımız Rasûlü'nü Nasıl Sevebilir?
andan, bittiği ana kadar Kerim olan ve bizleri İslam bize Allah ve Rasûlü'nü sevmemiz
yaratan Allah'ın huzurundayız. Namazlarını sen gerektiğini söyledikten sonra bunun yolunu ve
Rabbini görmesen de görüyormuş gibi kıldığın ölçüsünü de göstermiştir. Allah ve Rasûlü'nü
zaman, namazın ihsan, ihlas ve huşu üzere olur. sevmenin birçok yöntemi vardır. Ben bunlardan
İbn Kayyım rahimehullah namaz kılanları beş mer- birkaç tane maddeyi izah etmeye çalışacağım.
tebeye ayırıyor. Beşinci mertebeyi şöyle zikret- 1. Allah ve Rasûlü'nün sevgisi ile dünya
mektedir: 'Kul Rabbinin huzurunda kıyamda durur. metaının sevgisi karşı karşıya kaldığında Allah
Kalbini Allah'ın subhanehu ve teâlâ arşında Rabbinin ve Rasûlü'nü tercih etmek
önüne koymuştur. Sanki Rabbini izliyordur. O'na
Rabîu'l-Ahir
2. 2/Bakara, 165 1435
1. Buhari, Müslim 3. İmam Ahmed

ŞUBAT'14 • SAYI: 25

31
Nefsimiz, hanımımız, çocuğumuz, malımız İbni Kayyım rahimehullah yukarıdaki ayet hak-
ve oturduğumuz meskenler ve hayatımızda olan kında şunları söyler: Ayetteki "Allah da sizi sevsin"
birçok şey Allah ve Rasûlü'nden daha sevimli ifadesi muhabbetin deliline, semeresine ve faydasına
gelmemelidir. Eğer Allah ve Rasûlü'nden daha işaret etmektedir. Delil ve alametleri, Rasûlullah'a
fazla seviyor ve onları Allah ve Rasûlü'nün önüne uymaktır. Fayda ve semeresi ise, Rasûlullah'ın sizi
geçiriyorsak Allah ve Rasûlü'nü sevmede prob- sevmesidir. Ona uymadıkça, siz O'nu sevemezsiniz,
lemimiz var demektir. Bu aynı zamanda iman O'nun da sizi sevmesi söz konusu olamaz.Allah
problemimizin olduğunu da gösterir. Allah şöyle subhanehu ve teâlâ şöyle buyurur:

buyurur:
"Ey iman edenler! İçinizden kim dininden dönerse
"De ki; eğer babalarınız, oğullarınız, eşleriniz, bilsin ki, Allah kendisinin onları seveceği, onların
aşiretiniz (soy ve sopunuz), elinize geçirdiğiniz da kendisini seveceği bir kavim getirir."  6
mallar, durgunluğa uğramasından korktuğunuz
ticaret ve hoşunuza giden meskenler size Allah'tan, 3. Allah'ı isim ve sıfatları ile Rasûlullah'ı
Rasûlü'nden ve onun yolundaki cihaddan daha ise hayatı ile tanımak ve bilmek
sevimli ise, o halde Allah'ın emri gelinceye ka-
dar bekleyedurun. Allah fasıklar topluluğunu Kardeşim, Allah ve Rasûlü'nü ne kadar
hidayete erdirmez."  4 tanırsan onlara karşı o derece sevgi besler-
sin. Allah subhanehu ve teâlâ kendisini isim
Fasık olan bir toplum için en
ve sıfatları ile Kur'an-ı Kerim'de
değerli olan şey ayette zikredi-
bildirmiş. Rabbini onlarla ta-
len dünya içindeki metalardır.
nımalısın. Bu, hem kulluğunu/
Allah ise bu topluma hidayeti Fasık olan bir toplum için en değerli
olan şey ayette zikredilen dünya ibadetlerini güzelleştirir, hem
nasip etmeyecektir. Müslü-
içindeki metalardır. Allah ise bu de Rabbine karşı sevgini ar-
man, Allah ve Rasûlü'nü
nasihat

topluma hidayeti nasip etmeyecektir. tırır.


her şeyden çok seven ve Müslüman Allah ve Rasûlü'nü
onları her şeyin önüne tak- her şeyden çok seven ve onları her İbn Kayyım rahimehullah
dim edendir. Bu da Allah ve şeyin önüne takdim edendir.
muhabbeti celbeden sebepleri
Rasûlü'nü sevmenin sağlaması zikrederken şöyle der: 'Kalbin
ve ölçüsüdür. Allah'ın isim ve sıfatlarını mutâla
etmesi, o isim ve sıfatları bilmesi ve
2. Allah ve Rasûlü'nü sevmek, müşahede etmesi ve bu marifet bahçele-
Rasûl'e tabi olmaya ve ona itaat etmeye rinde ve vahalarında seyahat etmesidir. Her
bağlıdır kim Allah'ı isim, sıfat ve fiilleriyle tanırsa, hiç
çaresiz O'nu sever.'  7
Allah subhanehu ve teâlâ Kur'an-ı Kerim'in birçok
yerinde Rasûl'e sallallahu aleyhi ve sellem itaati kendisine Kardeşim! Senin Rabbin Rahman'dır. Günah-
bağlamıştır. Hakeza Allah kendisini sevmeyi larını bu sıfatı ile rahmet ederek bağışlar. Senin
Rasûl'e ittiba etmeye bağlamıştır. Allah'ı subhanehu Rabbin Rezzak'tır. Bütün insanlığa karşılıksız
ve teâlâ sevdiğini iddia edenlerin sözünün doğru-
her gün rızkını göndermektedir. Senin Rabbin
luğu Rasûl'e olan bağlılığı iledir. Allah subhanehu ve Alim'dir. Sana bilmediğin birçok şeyi öğretti ve
teâlâ şöyle buyurur:
öğretmektedir. Senin Rabbin Aziz'dir. Seni ve
"Eğer Allah'ı seviyorsanız bana (Rasûl'e) uyun ümmeti düşmanlara karşı bu sıfatıyla aziz kılar,
ki, Allah da sizi sevsin."  5 zaferle müjdeler.
Bu ayet sevgide imtihan ayetidir. Allah ve Evet, kardeşim Rabbimiz isim ve sıfatları ile
Rasûlü'nü seviyorum iddiasında bulunanların bizimle beraberdir. Bizler de Rabbimize karşı isim
imtihanıdır. Rasûlü sevmek ona itaat etmek, em- ve sıfatlarını bilerek sevgi ve kulluğumuzla yakın
rettiklerini almak, nehyettiklerinden kaçınmaktır. olmamız gereklidir. Bu da Rabbimizi tanımakla
Rasûl'e itaat/ittiba ise Allah'ı sevmek ve Allah'ın mümkündür.
da kulu sevmesidir.

4. 9/Tevbe, 24 6. 5/Maide, 54. Medaricu's Salikin


5. 3/Âl-i İmran, 31 7. Medaricu's Salikin

32
Hakeza Peygamber'i sallallahu aleyhi ve sellem de ya-
şantısı ile tanımalısın. Peygamber, sana vahyi
tebliğ ve tebyin etmiştir. Şirk ve şirk ehline karşı
nasıl muamele edeceğini, Rabbine karşı nasıl
kulluk edeceğini öğretmiştir. Sana imtihanlara
karşı nasıl sabredeceğini, fitneler zuhur ettiğinde
ayaklarını nasıl sabit kılacağını beyan etmiştir.
Peygamber'in hayatını okuyarak tanımalısın. Ki
ona karşı sevgin artsın. Sevgi, sevdiğin kişinin
tarihini okuyarak ve onu örnek alarak artar. Ha-
tırlarsan okullarda bizlere Osmanlı'nın icraatlarını
okuttururlar ve anlattırırlardı. Bundan dolayı
Osmanlı'ya büyük bir muhabbet ve sevgi duymu- de arkasından gittim. Ki onu ziyaret edeyim, onunla
şuzdur! Aynı durum Rasûlullah'ın tarihi için de muhabbet edeyim diye. Veysel Karni'ye yaklaştım,
geçerlidir. Rasûlullah'ın yaşantısını bilirsek ona oturmuş Allah'ı tesbih ediyordu. Kendi kendime
karşı sevgimiz de artacaktır. 'zikrini bölmeyeyim, tesbihini bitirsin, ondan sonra
yanına giderim' dedim. Tesbih bitti. Kuşluk vakti
Kardeşim, zikretmiş olduğum sebeplere dik- girdi. Kalktı namaz kılmaya başladı. Kendi kendime
kat edersek Rabbimin izni ile Allah ve Rasûlü'ne 'kuşluk vaktinde iki, dört veya altı rekât namaz kılar.
karşı sevgimiz artacaktır. Böylelikle Allah ve Bitirdikten sonra yanına giderim' dedim. Sonra öğle
Rasûlü'nün namaz gibi birçok emirlerini severek, namazına çıktı. Ben dedim ki, bari öğle namazını
hakkını vererek yerine getireceğiz. Nasıl ki sahabe kılsın, öğle namazından sonra sohbet ederiz. Evine
ve selef, Allah ve Rasûlü'nü severek emrettiklerini geldi tekrar namaz kılmaya başladı. Bu namazı ikin-
yerine getirmişler, amellerinden lezzet almışlar. di namazına kadar sürdü. Sonra ikindi namazına
Hakeza bu noktalara dikkat edersek aynı durum çıktı. Geri geldi. Ben dedim ki 'ikindi namazından
bizler için de kolay olacaktır. sonra namaz kılmak mekruhtur, herhalde namaz
kılmaz. O zaman sohbet ederiz.' Veysel Karani otur-
İşte kardeşim! Allah ve Rasûlü'nü seven du akşam ezanı okuyuncaya kadar Allah'ı zikretti.
ve namazlarını huşu ile kılan, namaza karşı Sonra geldi. Akşam namazını kıldı. Ben dedim ki
muhabbet besleyenlerin misalleri: 'akşam namazından sonra oturur sohbet ederiz.'
Abdullah bin Zübeyir... Medine'de ilk doğan Kalktı yatsı namazı okuyuncaya kadar namaz kıldı.
Yatsıdan sonra eve geldi. Ben tekrar sohbet etmek
çocuk, sahabenin küçüklerindendir. Aynı zaman-
istedim o tekrardan ayağa kalktı namaz kılmaya
da muhacirin gençlerinin kahraman ve fakih başladı. Tam ben pes edecekken Veysel Karani'nin
olanlarındandır. Biliyorsun Emeviler başa geçtiği şöyle dua ettiğini duydum: 'Ya Rabbi! Uyuyan gözden
zaman insanlara zulmedip, İslam hukukunu yerle ve çok doyan karından sana sığınırım.'
bir ettiler. İşte o zaman önce Peygamberimizin
sallallahu aleyhi ve sellem reyhanisi Hüseyin radıyallahu anh
Kardeşim sana Rabbimin şu ayetlerini hatır-
sonra Abdullah ibn Zübeyir radıyallahu anh Emevilere latıyor, seni Rabbime emanet ediyorum:
karşı ayaklandı. Abdullah bin Zübeyir'i emirlerin- "İbrahim Rabbine şöyle dua etmişti: 'Ey Rabbim!
den birisi şöyle anlatıyor: 'Zalim Haccac Kâbe'yi Beni ve soyumdan gelecekleri namazı devamlı kı-
kuşattığı zaman mancılıklar ile Kâbe'ye ateş topları lanlardan eyle.' "  8
fırlatıyordu. Ta ki Müslümanlar Kâbe'den çıksınlar
diye. Vallahi Abdullah bin Zübeyir'i gördüm. O Allah Peygamberlerin sonuncusu Muham-
namaz kılıyordu. Ateş topları yanına düşüyordu. med Mustafa'ya sallallahu aleyhi ve sellem hitaben şöyle
Ben Abdullah bin Zübeyir'in ateş topları düşmesine buyurmuştur:
rağmen sağına ve soluna iltifat ettiğini görmedim. "Ailene namazı emret. Kendin de ona sabırla
Saatler boyunca Rabbine kıyam etti, namaz kıldı. devam et. Senden rızık istemiyoruz. Aksine biz seni
Kâbe başına yıkılıyordu. Fakat o Rabbine yönelmiş, rızıklandırıyoruz. Güzel sonuç takva iledir."  9
gözü başka bir şey görmüyordu.'
Davamızın sonu âlemlerin Rabbine hamd
Veysel Karani... Tabiinin en faziletlerinden- etmektir. Gelecek sayıda buluşma ümidi ile...
dir. Bir gün bir arkadaşı, Veysel Karani'yi ziyaret
ediyor. Bizlere ziyaretini şöyle anlatır: 'Sabah 8. 14/İbrahim, 40
Rabîu'l-Ahir
namazını kılmıştık, Veysel Karani evine gitti. Ben 1435
9. 20/Taha, 132

ŞUBAT'14 • SAYI: 25

33
Menhec Notları
Emre Uyar emreuyar@tevhiddergisi.com

Müslümanların
Kendilerini Yöneten
Tek Bir Emire Olan İhtiyacı -2-
‘Ben diyorum ki', ‘Bence', ‘Benim fikrime göre' gibi cümleler
kurulduğu zaman ise bireysel din demiş olduğumuz şey or-
taya çıkmış ve İslam'ın çok büyük önem atfettiği cemaat, ima-
ret, hilafet, emir, itaat gibi mefhumlar arka plana atılmış oldu.

İ slam'ın cemaatle namaza vermiş olduğu


önem herkesin malumudur. Ancak İslam ce-
maat namazına önem verdiği gibi namaza asıl
Cemaatle namazı dikkatle incelersek aslında
bize emir-itaat noktasında birçok şeyi öğrettiği-
ni görürüz. Sanki İslam bize cemaat namazıyla
değeri veren huşu ve ihlas gibi mefhumlara da birlikte, minyatür olarak olması gereken yaşam
önem vermiştir. İhlas ve huşunun ise cemaatle tarzını gösteriyor.
beraber kılınan bir namazda muhafaza edilme-
Cemaat namazında imam tektir; herhangi
si zordur. Buna rağmen şeriat, cemaatle kılınan
bir ikilik sözkonusu değildir. Cemaat namazın-
namazın münferid olarak kılınan namazdan
da sadece imamdan çıkan tekbir sesiyle hareket
derece olarak üstün olduğunu, cemaatle namaz-
edilmekte, onun secdesi ile secde edilmekte ve
dan ancak münafıkların geri kalacağını söyleye-
onun rükusu ile rüku edilmektedir.
rek cemaat namazına teşvik etmiştir.
İmam ile beraber hareket edilmediği zaman
Neden? ise şeriat bunu imama muhalafet olarak isimlen-
dirmiş ve bu fiili bir hayvana benzetmek suretiyle
Çünkü cemaatle kılınan namaz ile elde edile- şiddetli bir şekilde kınamıştır.
cek birçok maslahat mevcuttur. Özellikle günü-
müzde çok fazla önemsenmeyen ancak dünyevi "Sizden biri, rüku ve secdede başını imamdan
ve uhrevi açıdan birçok faydayı kendisinde ba- önce kaldırdığı zaman Allah'ın, onun başını eşek
rındıran emir-itaat noktasında bu maslahatları başına veya suretine çevireceğinden korkmaz mı?"
 1

görmek mümkündür.
1. Buhari, Müslim

34
Cemaat namazı ile elde edilen bu maslahat,
Müslümanların yönetim şuurunu idrak etmeleri
ve hayatlarını buna göre tanzim etmeleridir.

Yönetim şuurunu İslam'ın istediği şekilde anla-


yan topluluğa baktığımızda ise onların eşsiz bir ör-
neklik ortaya koyduklarını görmekteyiz. Onların
hayatlarından birçok örnek vermek mümkündür.
İbni Kesir rahimehullah, Tevbe Suresi'nin
başında İbni İshak'tan şöyle rivayet ediyor;
"Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, hicretin dokuzuncu
yılında hacc için Ebu Bekir'i radıyallahu anh emir
olarak görevlendirdi. Arkasından Tevbe Suresi'ni etti ve İslam, Rasûlullah'tan sallallahu aleyhi ve sellem
duyurmak için Ali'yi radıyallahu anh gönderdi. Ali bin sonra da altın çağlarını yaşadı.
Ebi Talib, Rasûlullah'ın 'adba' adındaki devesiyle
yola çıktı ve Ebu Bekir'e yetişti. Ebu Bekir ona O anki bir tereddüt ve duygusallık bütün bir
'Emir misin, memur musun?' diye sordu. Bunun ümmeti kuşatacak bir kargaşaya sebebiyet vere-
üzerine Ali 'Memurum' diye cevap verdi ve yola bilirdi. Buna Ali'nin radıyallahu anh dönemini örnek
devam ettiler." olarak verebiliriz. Muaviye'nin radıyallahu anh bir anlık
Ali ile imaret meselesinde çekişmesi bugün bile
Yani Ebu Bekir radıyallahu anh ona demek içinden çıkılamayan krizlere sebep olmaktadır.
istiyor ki; 'İkimizin bu insanların başına
emir olması mümkün değildir. Sen emir olarak Bunları yan yana koyduğumuz zaman bu
geldiysen, bana emret. Yok eğer memur olarak meselenin çok mühim bir mesele olup, öyle
geldiysen ben sana emredeyim.' arka plana atılabilecek bir mesele olmadığını
Allah'ın subhanehu ve teâlâ izniyle anlamış olduk.
Bu kıssa sahabenin bu meseleye ne kadar
önem atfettiğini gösteren kıssalardan sadece bir Sahabe imaret meselesini Rasûlullah'tan sallallahu
tanesidir. çok iyi öğrendi ve yaşantıda tam bir
aleyhi ve sellem
şekilde tatbik etti. Bu sebeple İslam, imaret veya
Bu kıssalardan en çarpıcı olanı ise Rasûlullah'ın hilafet demiş olduğumuz sistemin gerektiği gibi
sallallahu aleyhi ve sellem vefatı esnasında cereyan eden uygulandığı zamanlarda en parlak devrini yaşa-
olaydır. Rasûlullah vefat ettiğinde sahabe iki grup mıştır. Lakin daha sonra dengeler alt üst olmuş ve
halindeydi. Bir grup Rasûlullah'ın defin işlemleri Müslümanlar için bu mesele önemini yitirmişti.
ile uğraşıp O'nun yasını tutuyordu. Bir grup ise
kendi aralarında devletin yöneticisinin kim ola- Peki, bu nasıl oldu?
cağı konusunda istişare ediyordu.
İslam beldeleri kafirler tarafından işgal edil-
Olaya duygusal yaklaşıp 'Nasıl Rasûlullah meye başlayınca Müslümanlarda kafirlere karşı
sallallahu aleyhi ve sellem daha yeni vefat etmişken bu
bir kompleks oluşmaya başladı. Bu kompleks
tür meselelerin peşine düşerler?' demekte acele onları, bir takım durumları kafirlere izah etmeye
etmeyin. Olaya duygusal olarak yaklaşmak sevketti. İşe, kafirlerin akıl ölçülerini öğrenmek ile
mümkündür. Ancak bu yaklaşım İslam'ın başladılar. Yani 'Kafirler neyi nereye kadar ve nasıl
ciddi derecede önem atfettiği meselenin kabul ediyorlar?' şeklinde özetleyebileceğimiz bir
gözardı edilmesi manasına gelmektedir. Bu ölçünün peşine düştüler. Bu ölçüleri öğrendikten
mesele ise şüphesiz 'imaret' demiş olduğumuz sonra İslam'ın onların akıl ölçülerine uygun olan
meseledir.
kısımlarını ön plana çıkarıp 'İşte İslam'da bunlar
da vardır.' dediler. Bu gibi sözlerle sanki İslam'ın
Sahabenin o esnadaki bir duygusallığı bütün
bir beşerin onayına ihtiyacı varmış gibi ilginç bir
bir ümmeti cahiliyenin başıboşluğuna götürecek,
hale büründüler. Ama kafirler araştırıp baktılar ki
deyim yerindeyse cahiliyenin hortlamasına se-
İslam'da onların akıl ölçülerine uymayan şeyler
bebiyet verecekti. Ama sahabe ağlayıp sızlanmayı
de var ve dediler ki bu kompleksli sözüm ona Rabîu'l-Ahir
bir kenara bırakıp şeriatın asıllarına göre hareket 1435
Müslümanlara 'Ama bunlar da var sizin dininizde...'

ŞUBAT'14 • SAYI: 25

35
Bu defa bu Müslümanlar(!) kafirlerin getirdiği Osmanlı Devleti'ni bir devlet olarak ele aldığımız
bu şeylere 'Bunlar daha sonra birileri tarafından zaman hilafet sisteminin aslında sadece isimden
İslam'a sokuşturulmuş şeylerdir' dediler ve birçok ibaret olduğunu, hakikatte ise sultanların, padi-
şeyi inkar etmeye başladılar. Ve en sonunda fazla şahların keyfî idarelerine tâbi bir devlet olduğu
aşağılık kompleksinin bir sonucu olarak egolar anlaşılmaktadır. Devlet olarak uygulamalara
sahaya çıktı ve bu insanlar 'Ben diyorum ki' gibi bakıldığında Osmanlı'nın gayri İslami olan bir
cümleler ile dinin meselelerine yaklaşmaya baş- devletten farkı olmadığı görülecektir. Mesela;
ladılar.
Osmanlı, Peygamberlerin mücadele ettiği
'Ben diyorum ki', 'Bence', 'Benim fikrime göre' putperestlik anlayışını kabirler vasıtası ile ihya
gibi cümleler kurulduğu zaman ise bireysel din eden bir devlettir. Her caminin yanına kabir
demiş olduğumuz şey ortaya çıkmış ve İslam'ın yaparak Osmanlı, Muhammed'in sallallahu aleyhi ve
çok büyük önem atfettiği cemaat, imaret, hilafet, sellem mücadele ettiği şirk düzenini yeniden ihya
emir, itaat gibi mefhumlar arka plana atılmış oldu. etmiş ve kabirperestlik günümüz Türkiye'sinin
Çünkü bu fikirde olan bir insanın başkasına vazgeçilmez bir şirki haline gelmiştir.
itaat etmesi mümkün değildir.
Sarayın içinde olanlara göz gezdirdiği-
mizde ise olayın feci boyutu ile karşı kar-
Meselenin en vahim boyutu ise bu-
şıya kalmaktayız. Oradan buradan
gün Müslümanlar bu tiynette olan
toplanmış bir takım kadınları 'ha-
insanların kitaplarıyla beslen-
rem' adı verilen bir yere kapatıp
mektedirler. Bu muhafazakar
padişahın zevkine servis eden
mütefekkir aydınların kitapları
Osmanlı Devleti'ni bir devlet olarak ve bunu sistem haline geti-
ise daima bireysel dini, hür/
menhec notları

ele aldığımız zaman hilafet sisteminin ren bir yapı... Bu Allah'ın


cahilî düşünceyi önplana aslında sadece isimden ibaret
subhanehu ve teâlâ haram olarak
çıkaran, 'Sen ve aklın her- olduğunu, hakikatte ise sultanların,
şeyi başarabilirsin başkasına padişahların keyfî idarelerine tâbi teşri kıldığı zinanın kanun
ihtiyacın yok' alt mesajını in- bir devlet olduğu anlaşılmaktadır. eliyle nesilden nesile intikal
ceden inceye veren kitaplardır. etmesini sağlamaktan başka bir
şey değildir. Zinanın yanında
Bu düşünce yapısı ile bir emi- icra edilen içki alemlerinden
rin olmasının gerekliliği gerçeğinin bahsetmiyorum bile...
bir arada bulunması mümkün olabilir mi?
Yine kanun olarak icra edilen şeyler-
Bu sebeple bu meselenin Müslümanların den birisi (bu kanun da diğer kanunlar gibi
arasında tekrar ihya edilmesi gerekir. Kuran'dan alınan bir kanun değildir) herkesin
bildiği ve şu şekilde özetlenen bir kanundur;
Burada birileri şöyle bir itirazda bulunabilir- 'Devletin bekası için kardeş katli vaciptir.' Katli va-
ler: 'Osmanlı İmparatorluğu, hilafet ile yönetilen cip gören bu kanunun uygulanış şekli ise tüyleri
bir devletti. Fakat dünya devletleri arasında tutu- ürperten cinsten... Kundaktaki bebeklerin 'devlet
namadı ve yıkıldı. Hani bu sistemin uygulanması bekası' için boğdurulması, kardeşler hatta baba ile
parlak bir devrin yaşanması manasına geliyordu! oğul arasındaki taht kavgasında babanın oğlunu
Demek ki bahsettiğiniz bu sistem o kadar da iyi bir öldürmesi, oğulun babasını hapsetmesi gibi bir
sistem değildir.' takım entrikalara sahne olan bir devlet olduğunu
görmekteyiz.
Bu tür bir delillendirme yoluyla(!) Osmanlı
üzerinden İslami yönetimin zararlarını serdeden Bütün bunlardan sonra diyebiliriz ki
insanlara elbette söylenebilecek birçok cevap Osmanlı'nın elbette ki zararları çoktur ama haktan
mevcuttur. Ancak bu soruya cevap verilmeden ve adaletten yana olup şunu da söylememiz gere-
önce şu sorunun cevabının bilinmesi gerekir: 'Os- kir ki Osmanlı'nın faydası da olmuştur. Mesela;
manlı gerçekten İslam'ın öngördüğü hilafet sistemine İslam ahlakının, adaletinin bir nebze olsun ülke
sahip bir devlet miydi veya İslami bir devlet miydi?' sınırlarının dışına çıkmasını sağlayarak insan-
ların İslam'a karşı kalplerinin ısınmasına sebep
olmuştur.

36
Sistem olarak Osmanlı Devleti'ni ele aldığı-
mızda ise şeriatın ciddi manada önem atfettiği
hilafet müessesesini yerle bir etmiş, yerine bir
aile müessesesi olan 'saltanat' sistemini koymuş
olan bir devlet karşımıza çıkmaktadır. Aslında
var olan saltanat sistemini devam ettirmiştir ki
bu da İslam'da olmayan bir sistemdir.

Dolayısıyla Osmanlı'nın sistem olarak ortaya


koyduğu bir takım sıkıntıları ısıtıp ısıtıp gündem
ederek bunun İslam'ın yönetim anlayışının bir
tezahürü olarak ortaya çıktığını iddia etmek son
derece yanlış bir tahlildir. Ortada bir bozukluk güç veriyordu. İnsanlar 'bana emreden bir halife
varsa şüphesiz ki bu Osmanlı'nın yönetim anla- var, bu emre icabet etmem lazım' şuuruyla hareket
mındaki anlayışından kaynaklanmaktadır. Hilafet ediyorlar ve birçok cephede kafirleri zorluyorlardı.
demiş olduğumuz sistemin hakkıyla uygulandığı Kafirler insanlarda oluşan bu algının kaynağını
çağa şöyle bir göz gezdirdiğimizde ise şunu çok yani hilafeti farkettikleri zaman ise aşama aşama
net bir şekilde görmekteyiz ki insanlar daha ön- hilafet sisteminin ilgası için ellerinden geleni
ceden hiç yaşamadıkları kadar parlak bir dönem yaptılar ve hilafeti ilga ettiler. İşte bu da ismen
yaşamışlardı. yürürlükte olan bir sistemin en sıkıntılı esnada
bile ne gibi işlevler gördüğünün ispatıdır.
Hatta Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde
ismî olarak yürürlükte olan hilafet bütün dün- Rabbimizden dileğimiz Müslümanlara nübüv-
ya Müslümanlarına taze kan pompalıyordu. O vet menheci üzere bir hilafet nasip edip onlara
dönemi şöyle bir aklımıza getirelim; doğudan izzetli bir hayatı yaşatmasıdır. Allahumme amin.
batıya, kuzeyden güneye bütün İslam beldeleri
kafirler tarafından işgal edilmiş, savaş kafirlerin Dualarımızın sonu âlemlerin Rabbi olan
lehine cereyan ediyor. Ancak bir sıkıntı var o da Allah'a hamd etmektir.
hilafet sistemi. O dönem bu sistemin cari olduğu
devlet ise Osmanlı Devleti idi. Hilafetin kafirler
açısından sıkıntı olarak addedilmesinin sebebi
ise hilafetin Müslümanlar için bir moral kaynağı
olması idi.

İslam aleminde yaşanan olaylara karşı herke-


sin bir fikri vardı. Dünyanın bir yerinde insan-
lar diyorlardı ki: 'Başımıza ne geldiyse Allah'tan
uzaklaşmaktan dolayı geldi o zaman Allah'ı daha
çok zikredip O'na yönelelim.' Kimisi de diyordu
ki; 'Biz dünyaya daldık kafirler bizi perişan ettiler
vakit cihad vaktidir.' Kimisi de olaya daha farklı
bakıyordu; 'Daha fazla ilim sahibi olsaydık başımıza
bunlar gelmezdi, ilme ağırlık verilmesi lazım.' Her-
kes bir şeyler söylüyordu. Ama o gün dünyanın
bir yerinde bir adam bir şey söylediğinde insanlar
bu düşüncelerini rafa kaldırıyor ya isteyerek ya da
istemeyerek halifenin emrine icabet ediyorlardı.
Halife cihad edilmesi gerektiğini söylediğinde
dünyanın her tarafından farklı ırktan ve millet-
ten olan insanlar onca imkansızlıklara rağmen
cihada destek veriyordu. Halife 'hasta yatağında' Rabîu'l-Ahir
dahi birşey söylediğinde bu insanlara manevi bir 1435

ŞUBAT'14 • SAYI: 25

37
Okuma Parçası
Kerem Çağlar keremcaglar@tevhiddergisi.com

Durum ve Göreve Dair...


Her kılığa girerek alçalıp küçülenlerin, kalple-
ri darmadağınık olanların ve karanlıklarda kay-
bolup şeytanın çağrısına yönelenlerin hakkı
görmeleri için yeryüzünü tevhidin nuruyla aydın-
latmaya çalışmak, kalpleri ülfet ettirmek ve Allah'ın
rızasını elde ederek cennetlerine doğru yol almak...

E lest bezminde verdiği sözü hatırından


çıkarmayan, yüce Allah'ın subhanehu ve teâlâ,
kendisiyle dinini ikmal edip nimetini tamam-
Müslümanın, bir başkasının belki de görmez-
den gelemeyeceği şeylere merhamet nazarıyla
bakması, ötekilerin hiçbir zaman affetmeyeceği
layarak rahmetini O'nunla mahlukata yaydığı hataları affetmesi, ancak cahil kimselerin kendi
Rasulullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem menheci üze-
hafıza arşivlerinde muhafaza ettikleri geçmiş
re, ihlasla nasihatlerde/tebliğde bulunup Allah kırgınlıkları unutması, gördüğü kusurları âmâ
subhanehu ve teâlâ için cihad eden Tevhid erlerine imiş gibi karşılaması ve kardeşinin herhangi bir
yârenlik etmek... sıkıntısını gidermesi halinde, kıyamet gününün
en dehşetli anında yüce Allah'ın subhanehu ve teâlâ
Göklere, yere ve dağlara arz edildiğinde kor- da kendisinin bir sıkıntısını gidereceği vaadiyle
kup çekinerek geri durdukları görevi, kalbine ve muştulamak...
omuzlarına ağır geldiği halde aczine, zaafiyetine, Nefislerinin arzularına esir olanların esaret
zulüm ve cehline rağmen yüklenmiş olan insanı, bağlarını çözmek, yalan dolan şeylere kanan saf
bu görev ve sorumluluğunu ifa etmeye davet edip ve zayıf yaradılışları vahyin kesin hakikatleriyle
gayretlendirmek... ayıktırıp aydınlatmak...

38
Ahiretlerini harap eyleyen demokrasi, yurt-
severlik, laiklik ve milliyetçilik gibi şeytani ide-
olojilerden ötürü dünyaları da uğursuz şirret
şeytanların katıldığı fücur meclislerinin toplandığı
dar bir zindana dönen bahtsızlara, Rahim olan
Allah'ın subhanehu ve teâlâ tevbeleri çokça kabul eden
Tevvab ve tevbe edenleri seven Vedûd olduğu
gerçeğiyle fıtratlarını buluşturmak...

Hakkı zevklerine feda eden, gönüllerinin


çektiğine eğilen, nefislerin meylettiği arzularına
tâbi olan, delil, burhan, hak ve hukuk gözetmeyen
muannid karakterleriyle bu türden hasta kalplere İşlerin harama ve zulümlere bulanıp kesat
şifa olacak 'ihlas reçeteleri' hazırlamak... gittiği şu dünya hayatında Allah'a kulluk yolunda
çok az bir pahayla ahiret yurdunda sınırsız ve bi-
Rabbani menhece tâbi olup Rasûlullah'ın sal- timsiz kazançları elde edebilmeleri için insanlara
lallahu aleyhi ve sellem sünnetini üstün tutan muvahhid
en kârlı alışveriş yollarını göstermek...
ilim talebeleriyle, tevhid davetçileriyle ve cihad
erleriyle beraber, Rabbimizin vadettiği tarifsiz Hakka ittibada ve hak üzere sebat etmede
nimetlerden dolayı müjdeleşmek... duraksayan kimseleri; tertemiz duygularla, sahih
Bilerek ya da bilmeyerek şirke yönelenleri; bilgilerle ve hayırlı amellerle rıza-i Bari istikame-
nefislerini ve tüm kâinatı var eden Allah'a subhanehu tinde yola revan kılmak...
ve teâlâ yöneltmek, O'nun kulları üzerindeki hakla-
Kâbe-i Muazzama'nın etrafında, birbirine geç-
rını bildirmek, kötü duygularına esir düşmelerine
miş mütedahil halkalar gibi, merkezden dünyanın
mani olmak ve batıl kuruntuların aldatmalarına
en ücra köşesine doğru dalga dalga genişleyen
karşı uyanık kalmalarına yardımcı olmak...
kulluk 'çarkını' belgesel tadında izlerken, insanın
Kalpleri, üzerlerini kaplayan kötü amel ve yücelmesini ve memleketin daha iyi yerlere gelme-
tûl-i emel paslarından temizleyip ihlas üzere ve sini atölyelerdeki tezgahlar ile fabrikalarda dönen
sünnete uygun amellerle ziynetlendirmede ufuk çarklara sabitleyen 'muhafazakâr' materyalistlere
açıcı ve yol gösterici olabilmek... hakikatleri haykırmak...

Allah'ın subhanehu ve teâlâ çok merhametli ve Her kellenin kendisini bir cemaat cesametinde
affedici olduğunu her zaman gündemde tutup gördüğü, cemaatlerin artık aşiret tipi bir yapılan-
yaratılış gayesinden gafil olanlara, yüce Allah'ın mayla hayatiyetlerine devam edebileceklerine
inandığı, bu tür aşiretlerin de siyasi ve idari oto-
subhanehu ve teâlâ azabının da elem verici ve şiddetli
olduğunu hatırlatmak... ritenin merkezi ve en büyük 'cemaat' olan tağuti
devletin kapısına kul olmaya çalıştığı böyle zor
'Rabbim Allah'tır' deyip dosdoğru olmaya, bir süreçte 'Ak pınarın boz bulanık selinden kütük
Allah'ı anmaksızın çok konuşmamaya, 'ya hayır kapma' gayretini sürdürmek...
konuşmak ya da sükût etmek' arasında bir ter-
cih üzere bulunmaya, faydalı ilim elde etmeye, Allah'ın subhanehu ve teâlâ belirlediği ölçüler üzere
cihadda, medresede, evde yahut pazarda, her değil de çoğunluk esasına dayanarak sapıklık ve
halûkarda ölçü ve mizanı Allah'ın emrettiği gibi ihtilaf üzere, sandıklarda ve tekkelerde bir araya
adil bir şekilde tam olarak yapmaya özen ve önem gelebilen grupların dünya hayatındaki akıbetle-
gösteren yeryüzü yıldızları misali, sadık muvah- rinin, içerisinde kıvrandıkları ihtilafların geniş-
hidlerle dost olmak... leyerek sürmesi ve sapıklıklarının her geçen gün
artıp derinleşmesi olacağını kendilerine açık bir
Yılları, ayları, haftaları, günleri ve saatleri şekilde söylemek ve uyarmak...
binek kılarak hızla yöneldikleri mukadder akıbete
doğru giden insanları, sırat-ı mustakim istikame- Kullarından sadır olan hataların çoğunu af-
Rabîu'l-Ahir
tini gösteren 'yön levhalarından' haberdar etmek... feden, yaptıkları az bir amele dahi razı olan yüce 1435

ŞUBAT'14 • SAYI: 25

39
Her kılığa girerek alçalıp küçülenlerin, kalp-
leri darmadağınık olanların ve karanlıklarda
kaybolup şeytanın çağrısına yönelenlerin hakkı
görmeleri için yeryüzünü tevhidin nuruyla ay-
dınlatmaya çalışmak, kalpleri ülfet ettirmek ve
Allah'ın rızasını elde ederek cennetlerine doğru
yol almak...

Tağutun küfür ve fesat merkezleri olan okul-


lara minicik yavrularını göndererek İslam üm-
meti için istikbal vadeden yeni nesilleri henüz
masumiyet çağında küfür, şirk, nifak ve türlü
Allah'ın kullarına yaptığı 'Daru's selam' çağrısını
fesatlarla tanışık ve barışık bir hayata 'merhaba!'
söz, kalem, infak veya kılıçla; aklının, ilminin,
dedirten anne babaları 'Kendisine iman ve ibadet
sesinin ve elinin ulaşabildiği herkese iletmek... iddiasında bulunduğunuz Allah'tan haya edin!'
diye inzar etmek...
Yalnızca O'na subhanehu ve teâlâ has olan isim ve
sıfatlar ile uluhiyet ve rububiyette, yüce Allah'ın
'İnsanlığın başına sardığınız belaların daha da
hakimiyet yetkisini gasp eden tağutlara, Hamân'ın
karmaşıklaştığı, kabul edilebilir seçeneklerinizin
sulbünden peydah olmuş saray mollaları ile tüm
azalıp zorlaştığı, güvenebileceğiniz dostlarınızın
birikim ve yeteneklerini tağutların yolunda har- gittikçe azaldığı bir dünyada tüm bunların yegane
cayan Karunî'lere, kayıtsız şartsız egemenliğin müsebbibi olarak Müslümanları suçlayıp ahlaksız
ve mutlak otoritenin Aziz ve Celil olan Allah'a kuralsızlıklarınızla onlara saldıracağınız yerde, eğer
okuma parçası

ait olduğunu, şer'î şerifin emrettiği biçimde 'Bil- gerçekten var ise yapıcı yeteneklerinizi hem hal-
dirmek'!... kınız için, hem de asgari hayat standartlarından
mahrum olan bölgedeki yoksul insanlar için gıda,
İnsanı, fıtratından mümin ve muslih bir ce- sağlık ve altyapı projelerinde kullanın!' diye, dün-
miyetten ve gücü Allah'tan uzaklaştırıp bu âleme yanın efendiliğine soyunan küfür önderlerine her
atılmış zavallı bir mahluk gibi gören ateist-hü- şeye rağmen hidayet çağrısında ve nasihatlerde
manistlere; kendi fıtratlarıyla ve Vahidu'l Kahhar bulunmak...
olan yüce yaratıcılarıyla barışık olmaları halinde
hem dünyada hem de ahirette mutlaka kazançlı İslam'ın sıkıştırılmak istendiği eğri büğrü eğ-
çıkacaklarını tebliğ etmek... reti çerçeveleri paramparça edip Tevhid'in özünü
Kur'an ve sahih Sünnet'in bayrağı altında topla-
İnsanî değerlerden nasipsiz küresel küfür mak ve tüm yeryüzünü bu bayrağın gölgesi ile
güçlerinin asla kazanamayacakları savaşlarda gölgelendirmek...
saldırgan ve işgalci taraf oldukları halde 'terörist'
olarak tanıttıkları müslümanları tasfiye etmek için
Kaos ve savaşların hüküm sürdüğü yirmibirin-
tasarladıkları insansız hava araçları politikasının
ci yüzyılda; ilmiyle, edebiyle, itaatiyle, cesaretiyle,
kendilerinin sonunu getirecek bir istikamete doğ-
hak üzerine sebatıyla, kararlılığıyla ve cihadıyla
ru evrildiğini 'müjde' lemek...
devr-i saadetin Medine-i Münevvere'sindeki
İslam ümmetine karşı, Pentagon, Brüksel, ashab-ı kiramı hatırlayıp mümin gönüllerin sü-
Moskova, Pekin ve Tel Aviv'den çok daha kindar, rura gark olmasına vesile olan tevhid ve cihad
sinsi, hain ve tehlikeli olan İran'ın 'Farsist nüfuz erlerini yürekler dolusunca selamlamak...
ve Şiist savaş' ağalarının-lordlarının, puthane
haline getirilen türbeleri koruma adına bölgeye Şirk, küfür, zulüm, fücur ve bid'atlere kar-
gönderdikleri onbinlerce Fars çakalını kendileri şı duyarsız kalmayıp mümin olmak mesuliyeti
gibi cani Şebbiha çeteleri ve Hizbulesed zındık- ile bulunduğu her konum ve durumda görevini
ları ile beraber Suriye'de işledikleri cürümlerle hakkıyla yerine getirmeye çalışan ümit nesline
vahşetlerin hesabını sormak... selam olsun...

40
Çeviri Makale

Ahiret Gününe
Yakîni İmanın Faydaları
Şüphe yok ki ahiret gününe ve onun dehşet verici
haberlerine kesin inanmanın kulun kalbinde, dilinde,
bütün organlarında ve hayatının her alanında orta-
ya çıkacak güzel faydaları ve apaçık eserleri vardır.

H amd tek olan Allah'a mahsustur. Salât ve Madem ki ahiret gününe imanın kalplerin
selam önderimiz olan Peygamberimiz ve insanların ıslahında ve insanların dünyada ve
Muhammed'in sallallahu aleyhi ve sellem, âlinin, sahabe- ahirette saadete ulaşmalarında büyük bir etkisi
lerinin ve kıyamet güne kadar onun hidayetiyle vardır...
aydınlananların üzerine olsun.
Madem ki bu büyük günü, ahiret gününü
Emma ba'd; unutmak ve ondan gafil olmak insanların hayatı
ve varacakları yerleri hususunda çok büyük teh-
Madem ki ahiret gününe iman, kendisi ol- likelere yol açmaktadır...
madığı takdirde bir Müslümanın imanının sahih
olmayacağı altı iman esasından biridir... O halde Kur'an-ı Kerim'in tekrar tekrar bu
günü hatırlatmasında ve neredeyse Kur'an-ı
Madem ki ahiret gününe imanın Müslüman'ın Kerim'in her sayfasında bir şekilde ahiret gü-
hayatında ve Allah'ın subhanehu ve teâlâ emirlerine itaat nünden bahsedilmesinde garipsenecek hiçbir
edip nehyettiği şeylerden uzak durmasında etkin durum yoktur.
Rabîu'l-Ahir
bir rolü vardır... 1435

ŞUBAT'14 • SAYI: 25

41
Kitap ve Sünnet bu dehşetli günün bütün gözler adeta taşlaşmış ve Allah'ın subhanehu ve teâlâ
hallerine en küçük ayrıntısına varıncaya kadar kitabı terkedilmiştir. Bizden biri Kur'an okuduğu
büyük bir önem vermiş ise, bizim bu iki vahyin zaman gafil bir kalp ile okur olmuştur. Artık böyle
bu derece önem verdiği bir mesele hakkında gaflet bir kalbin Allah'ın zikri anıldığı zaman ürpermesi
içinde olmamız büyük bir cehalet ve ahmaklıktan nasıl mümkün olur? Böyle bir kalp sahibi nasıl
başka bir şey değildir. olurda Allah korkusuyla gözünden yaş akıtabilir?
Bu durum namazlara da yansımış ve namazda
Şüphe yok ki bizden her birimizin meşgul huşulu ve mutmain olanlar son derece azalmıştır.
olması gereken en büyük mesele; niçin yaratıldığı, Yardım yalnız Allah'tan dilenir...
yaşamı, hayatta olma amacı, geleceği, (ahirette
cennete mi cehenneme mi) varacağı ve said mi 3. Ahiret gününü hatırlamanın salih amele,
şakî mi olduğu meselesidir. Her ne olursa ol- hayır işlerini yapmada acele etmeye ve mün-
sun bu meselenin önüne hiçbir şeyi geçirmek kerleri terk etmeye teşvik eder olması. Zira va-
caiz değildir. Bu meseleden düşük olan tüm cip olsun sünnet olsun, salih ameller işlemede
meseleler(in çözümü) kolaydır, bu meselenin tembel davrananlar, yalnızca ahiret gününden
dışındaki tüm meseleler (bu meseleye göre) gafil olup başka şeylerle meşgul oldukları için
önemsiz meselelerdir. İnsanın kendisinin tembel davranmışlardır. Allah subhanehu ve teâlâ
ve ailesinin hayatlarını ve saadetlerini salih kulları nitelerken şöyle buyurur:
hüsrana uğratmasından daha büyük ve
daha vahim bir mesele var mıdır? Za- "Onlar, ne ticaret ne de alış-verişin
ten bundan sonra geriye ne kalır ki? kendilerini Allah'ı anmaktan, namaz
kılmaktan ve zekat vermekten alıko-
"De ki: 'Şüphesiz hüsrana yamadığı insanlardır."  2
çeviri makale

uğrayanlar, kıyamet gününde Bizden


kendilerini ve ailelerini hüsra- her birimizin "Yoksa geceleyin secde ederek
ahiret gününe ve ve kıyamda durarak ibadet
na sokanlardır. İyi bilin ki onun ürpertici sahneler-
bu, apaçık hüsranın ta eden, ahiretten çekinen
ine kesin iman etmesine
kendisidir.' "  1 rağmen hayatında bu imanın
ve Rabbinin rahmetini
faydalarının zayıf olduğunu dileyen kimse (o inkarcı
gibi) midir? (Rasûlüm!) De
Bu Konunun görmesi mümkündür. Öyle
ki: 'Hiç bilenlerle bilmeyenler
ise bu zayıflığın mutlaka
Önemi Şu bir sebebi vardır. bir olur mu? Doğrusu ancak
Maddelerde Ortaya akıl sahipleri bunları hakkıyla
Çıkar: düşünür.' "  3
1. Zamanımızda dünyanın her
Asrımızda karmaşık problemlerin
şeyi ile insanların önüne serilmiş ol-
ve genelde umutsuz bir hayata sürük-
ması, yeni üsluplarla gece ve gündüz
leyen huzursuzluk ve depresyon gibi
tuzaklarının, insanların gözünde dünyayı
birçok psikolojik hastalığın kendisinden
süslü gösteren ve insanları ahireti hatırlamak-
peyda olduğu kronik hastalıkların ortaya çık-
tan alıkoyan pis propagandaların buna eşlik
ması, bunun neticesi olarak da Allah'tan subhanehu
ediyor olması. Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem
ve teâlâ ve ahiret gününü hatırlamaktan uzaklaşma.
sahabelerinin imanları ve takvaları –günümüzde
olduğu gibi dünya onların önüne serilmiş olmasa Çağımızın bazı toplumlarında zulmün çoğal-
da- onları dünyaya aldanmaktan alıkoyuyor ve ması ve başkalarının malını haksız yere yemek
ahirete hazırlıyordu. Hiç şüphe yok ki bizlerin suretiyle insanların birbirine zulmeder olması,
birbirimize ahireti ve onun için hazırlanmanın aynı şekilde namuslara leke sürülmesinin, hase-
önemini hatırlatmaya olan ihtiyacımız sahabele- din, kinleşmenin, ayrılık ve ihtilafın özellikle de
rin buna olan ihtiyacından kat kat daha fazladır. davetçiler ve ilim talebeleri arasında çoğalması.
Hiç şüphe yok ki bu tür hastalıklara, Allah'ın sub-
2. İnsanlardan birçoğunun dünyaya meylet-
mesi. Bunun sonucu olarak da kalpler katılaşmış,
2. 24/Nur, 37
1. 39/Zümer, 15 3. 39/Zümer, 15

42
hanehu ve teâlâ huzurunda toplanacağımızı ve ahiret
gününü hatırlamamızdan daha güzel ve etkili
hiçbir ilaç yoktur.

Dünyaya meyletmenin ve ahiretten gafil ol-


manın nefislerin zayıflamasında en büyük et-
kenlerden biri olması. Bu durum ahiret gününü
ve o günde olan nimetleri ve cehennemi sürekli
hatırlatmayı kaçınılmaz kılmıştır. Çünkü bu tür
bir hatırlatma, zayıflığa ve ümitsizliğe teslim ol-
mama ve himmetlerin dinç tutulması –Allah'ın
subhanehu ve teâlâ sevabı, kendisine davet edenler ve
yolunda cihad edenler için hazırladığı nimetler ması nasıl bağdaşır? İnsan tabiatı, bir kulun yarın
umulduğu- için son derece tesirli olacaktır. Kral'ın huzuruna çağrılacağını veya son derece
şiddetli cezalara maruz kalacağını ya da kendisine
Davet ve eğitim programlarında, basiret üzere en güzel şekilde ikramda bulunulacağını bilip
Allah'a davet edebilme ve doğru yolda yürüye- de bundan gafil geceleyen, kralın huzurundaki
bilme konusunda büyük etkisi olan ahiret günü konumunu düşünmeyen ve bunun için hazırlan-
eğitimine verilen önemin azalması. Fakat davete mayan bir tabiat üzere midir?
önem verenlerden bazılarının 'Ahiret günü kendisi
hakkında çokça vaaz yapılan bir konudur.' veya Cevap; Bu gerçekten insanların birçoğunu
'Bu konu hissi ve duygusal bir konudur.' diyerek ilgilendiren doğru bir sorudur. Bu iki şeyin bir
ahiret gününü hatırlatmanın faydasını azımsayıp araya gelmesi çok şaşılacak bir durumdur. Ahiret
önemsemediğini görürüz. Oysa ki Allah'ın subhanehu gününe kesin inanılmasına rağmen amellerde
ve teâlâ kitabını ve Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem gevşeklik göstermenin birçok sebebi vardır;
sünnetini düşünen kişi, dünya ile ahiret ve mü-
kafat ile ceza arasında kopmaz bir bağın varlığını, Bu sebeplerden bir tanesi ilmin ve kesin/yakîni
apaçık bir vaaz ile rahatlıkla görür. Allah'tan he- imanın zayıflayıp azalmasıdır. İlmin eksilip azal-
pimizi doğru yola iletmesini ve sünnete tabi olup, mayacağını söyleyen kişinin sözü, sözlerin en
nebevi menhec üzere yürümeye bizi muvaffak yanlışı ve en batılıdır.
kılmasını dileriz.
Halilu'r Rahman İbrahim aleyhisselam Rabbinin
kudretini bilmesine rağmen –sırf kalbinin mut-
Ahiret Gününe Kesin İnanmanın main olması ve ğayben bilinene tanık olmak için-
Umulan Etkileri; kendisine ölüleri nasıl dirilttiğini göstermesini
Şüphe yok ki ahiret gününe ve onun dehşet istemişti.
verici haberlerine kesin inanmanın kulun kal-
binde, dilinde, bütün organlarında ve hayatının Ahmed bin Hanbel'in rahimehullah Müsned'inde
her alanında ortaya çıkacak güzel faydaları ve rivayet ettiği bir hadiste Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
apaçık eserleri vardır. Fakat ahiret gününe inan- sellem şöyle buyurur:
mak, kendisine sabır, şehvetlere ve engellere karşı
mücahede ve gayret eklenmedikten sonra yalnız "Haber (yoluyla elde edilen bilgiler) bizzat görme
başına yeterli olmaz. Çünkü bizden her birimizin (ile elde edilen bilgiler) gibi değildir."  4
ahiret gününe ve onun ürpertici sahnelerine ke-
sin iman etmesine rağmen hayatında bu imanın İlmin zayıflığı ile birlikte bir de ilmin her an
faydalarının zayıf olduğunu görmesi mümkündür. hazır bulunmaması, kalbin -ilme zıt olan şeyler-
Öyle ise bu zayıflığın mutlaka bir sebebi vardır. le meşgul olmasından dolayı- bazen veya çoğu
zaman ilimden bihaber olması, tabiatların bil-
Allame İbni Kayyım rahimehullah konuya açıklık mezden gelmesi, arzu ve isteklerin üstün gelmesi,
getirerek şöyle der: şehvetlerin her şeyi kuşatmış olması, kendi kendi-

Soru; Kişinin ahirete, cennete ve cehenneme Rabîu'l-Ahir


kesin iman etmesi ile hayır amellerinde geri dur- 4. Ahmed bin Hanbel, Müsned, 1/215, 271. Ahmed Şakir, hadisin 1435
isnadının sahih olduğunu söylemiştir, 1842.

ŞUBAT'14 • SAYI: 25

43
ni kandırma, şeytanın aldatması, ahiret vaadinin kişi, Allah'ın kendisini faydalandırmasını umarak,
beklenmesi ve hemen gelmemesi, arzu, ümit ve amellerini ihlasla yapıp onları korumak için nef-
beklentilerin artması, gaflet uykusu, karşılığı he- siyle mücadele eder. Aynı şekilde Allah'a dönecek
men elde edilen şeylerin sevgisi, tevillerin verdiği olmaya yakîni iman, kulun bütün amellerinde
rahatlık ve örf ve âdetlere ülfiyet, gökleri ve yeri Rasûlullah'a sallallahu aleyhi ve sellem -bid'at çıkarmadan
yok olup gitmesinler diye (kurduğu düzende) ve değişiklik yapmadan- tâbi olmasını sağlar.
tutan Allah'tan başkasını, iman kontrolünü elinde Zira Allah subhanehu ve teâlâ yalnızca ihlasla yapılan
tutamaz hale getirmiştir. Bundan dolayıdır ki ve şeriate uygun olan amelleri kabul eder. Allah
insanlar en düşüğü kalpte zerre miktar oluncaya subhanehu ve teâlâ şöyle buyurur:
kadar imanda farklılık göstermektedirler.
"De ki: 'Ben de ancak sizin gibi bir insanım. (Ne
Bu sebeplerin hepsi basiretin ve sabrın az- var ki) bana, 'Sizin ilahınız ancak bir tek ilahtır' diye
vahyolunuyor. Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa
lığından kaynaklanmaktadır. Bunun içindir ki
salih amel yapsın ve Rabbine ibadette kimseyi ortak
Allah subhanehu ve teâlâ sabır ve yakîn ehlini övmüş
koşmasın.' "  7
ve onları dinde önderler kılmıştır:
2. Dünyaya karşı uyanık olup ondan sa-
"Sabredip ayetlerimize kesin olarak inandıkları kınmak, zorluklarına karşı sabırlı olmak,
zaman, içlerinden emrimizle doğru yola ileten zühd sahibi olmak ve kalbin mutmain
önderler çıkardık."  5 '  6 ve selamet içinde olması;

Ahiret Gününe Yakîni Kul ahireti hatırlamayı çoğaltıp


İmanın Umulan daima aklında hazır edince, dün-
ya zevklerinden uzaklaşmakla
Faydaları;
çeviri makale

beraber dünyadan ve onun


Bu büyük güne kesin Dünyayı
hakikati üzere
fitnesinden sakınmak onun
inanmayla alakalı gerekli kalbine yerleşecektir. Bun-
tanıyıp da, kalbi ahiret
olan bu girişten sonra endişesiyle dolu olan kişi, lar kalbine yerleşince de
bu faydaları saymaya dünya için üzüntüden helak dünyanın ihtişam ve
başlayabiliriz, başarı olmaz, dünyalık bir şeyi elde güzelliğini dikkate alıp
yalnız Allah'tandır; etmek için nefes nefese
onunla ilgilenmez, dünya-
kalmaz, kalbi kin ve
1. Amelleri yalnız Allah haset beslemez lık bir şeyi elinden kaçırdığı
için yapıp ihlaslı olmak ve için üzülmez, Allah'ın subhanehu
Rasûlullah'a sallallahu aleyhi ve sellem ve teâlâ bazı kullarına -kendilerini

tabi olmak; imtihan için- verdiği nimetlere göz


dikmez. Kişi bu faydalar ile nimetlen-
O büyük korkunç günde Allah'a diğinde buna bağlı olarak çok önemli
subhanehu ve teâlâ kavuşacağına kesin iman ve güzel olan şu faydalarda ortaya çıkar:
eden kişi, amellerine düşkün olur ve amel- kanaat ve kalbin hırstan, hasetten, kin ve
lerini boşa çıkaracak büyük olsun küçük olsun nefretten selameti. Çünkü ahireti ve onun ür-
bütün şirklerden uzak durur. Zira büyük şirk pertici haberlerini düşünerek yaşayan kişinin
bütün amelleri boşa çıkarır ve bu ameller etrafa aklını, dar ve sınırları olan dünya meşgul edip
dağılan zerreciklere dönüşüverir. Küçük şirk ise, endişelendirmez. Bunun yanı sıra şunu da gö-
az bir riya, kendini beğenme, yapılan iyiliği başa zetmemiz gerekir ki Müslümanın ahiret gününe
kakma ve dünyalık makam, mevki ve saygınlık is- iman etmesi ve dünyada züht hayatı sürdürmesi,
teği gibi içinde bu kendi nevilerinden biri bulunan dünyadan el etek çekip rızkını aramaması anla-
amelleri boşa çıkarır. Kul Rabbine kavuşacağına mına gelmez, Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurur:
ne kadar çok yakînen inanırsa, amellere en çok
ihtiyaç duyduğu kıyamet gününün o dehşetli "Allah'ın sana verdiğinden (O'nun yolunda har-
sahnesinde amellerinin boşa çıkmaması için o cayarak) ahiret yurdunu iste; ama dünyadan da
kadar çok istekli olacaktır. Bundan dolayıdır ki nasibini unutma."
 8

5. 32/Secde, 24 7. 18/Kehf, 110


6. El-Cevabu'l Kâfi, s.54. 8. 28/Kasas, 77

44
Kişinin bu bilinçte olması, kendisine ruhî bir
rahatlık, kalp saadeti ve zorluk ve musibetlere
karşı sabır ve tahammül gücü sağlar. Bunun se-
bebi ise, kişinin Allah subhanehu ve teâlâ katında olan
mükâfat ve sevaba karşı umudu, zorlukların elbet
bir gün son bulacağını bilmesi ve her zorluktan
sonra bir kolaylığı gözetleyip Allah'a kavuşma
günündeki sonsuz sevap ve ecri ummasıdır. Allah
subhanehu ve teâlâ şöyle buyurur:

"Eğer siz acı duyuyorsanız, kuşkusuz onlar da


sizin acı duyduğunuz gibi acı duyuyorlar. Üstelik
siz Allah'tan onların ümit edemeyecekleri şeyleri 2. Arzuladığı şeyin elinden kaçmasından
umuyorsunuz."  9 korkmalı.

Kalp bu düşüncelerden birini kaybedince ken- 3. Arzuladığı şeyi elde edebilmek için müm-
disine tedirginlik, endişe ve tasalanma hâkim olur. kün olduğu kadar çaba sarf etmeli.
Bunun neticesi olarak da üzüntü, sıkıntı, bunalım
ve huzursuzluk baş gösterir. Dünyayı hakikati Bu üç şeyden biri olmaksızın bir şeyi ummak
üzere tanıyıp da, kalbi ahiret endişesiyle dolu olan ve arzulamak temenni (imkânsızı talep etme) kıs-
kişi, dünya için üzüntüden helak olmaz, dünyalık mındandır. Bir şeyi arzulamak ile o şeyi ummak
bir şeyi elde etmek için nefes nefese kalmaz, kalbi arasında çok fark vardır. Zira bir şeyi uman kişi
kin ve haset beslemez, dünyalık bir şeyde yarış- o şeyi kaybetmekten korkar, yolda yürüyen kişi
maz, sabrı tükenmez, zorluk ve musibetlere karşı korktuğu zaman yürümesini hızlandırır.
sabırsızlık gösterip tahammülsüzlük etmez ve bu
fani dünyada bir şeyden mahrum olursa bu konu Tirmizi'de rivayet edilen bir hadiste, Ebu Hu-
hakkında Allah'ın subhanehu ve teâlâ bir muradının ve reyre radıyallahu anh Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem
önemli bir hikmetinin olduğunu bilir ve kıyamet şöyle söylediğini aktarır:
günü mükâfat bekler. Allah şöyle buyurur:
"Kim Allah'ın azabından korkup sakınırsa cenneti
"Şayet insanların küfürde birleşmiş bir tek ümmet elde etmek için hemen yola koyulur. Kim de yola
olması (tehlikesi) bulunmasaydı, Rahman'ı inkâr koyulursa arzusuna kavuşur. Ama dikkat edin!
edenlerin evlerinin tavanlarını ve çıkacakları mer- Allah'ın ticaret için ortaya koyduğu malı çok pahalı-
divenleri gümüşten yapardık. Evlerine (gümüşten) dır. Dikkat edin! Allah'ın ticaret eşyası ise cennettir."  11
kapılar ve üzerine yaslanacakları koltuklar ve altın
süslemeler yapardık. Bütün bunlar, sadece dünya Allah subhanehu ve teâlâ ümit beslemeyi salih amel
hayatının geçimliğidir. Rabbinin katında ahiret ise, sahipleri için kıldığı gibi korkuyu da salih amel
O'na karşı gelmekten sakınanlarındır."  10 sahipleri için kılmıştır. Bundan anlaşılmaktadır ki
sahibine fayda sağlayacak korku ve ümit besleme,
3. Allah'a yaklaştıran salih amellerle azık amelle beraber olan korku ve ümit beslemedir.
edinme, günahlardan sakınma ve yerine, tevbe Allah şöyle buyurur:
ve istiğfarda acele etme;
"Rablerinin azametinden korkup titreyenler,
Allame İbni Kayyım rahimehullah şöyle der: Rabblerinin ayetlerine inananlar, Rabblerine dö-
necekleri için verdiklerini kalpleri ürpererek verenler,
Herhangi bir şeyi umup arzulayan kişinin o İşte bunlar hayır işlerine koşuşurlar ve o uğurda
umduğu şeye şu üç şeyle sımsıkı sarılması ge- öne geçerler."  12
rekmektedir:
Tirmizi'de rivayet edilen bir hadiste, Aişe ra-
1. Arzuladığı şeyi sevmeli. dıyallahu anha şöyle der:

Rabîu'l-Ahir
9. 4/Nisa, 104 11. Tirmizi, Kıyametin vasıfları kitabı, 18. Bab, Hadis no: 2450. 1435
10. 43/Zuhruf, 33-35 12. 23/Mü'minun, 57–61

ŞUBAT'14 • SAYI: 25

45
"Rasûlullah'a bu ayeti sordum ve dedim ki: 'Onlar b. Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem cihadı
içki içen, zina yapan ve hırsızlık yapan kimseler İslam'ın zirvesi olarak nitelemesi. Cihad aynı
midir?' o da dedi ki: 'Hayır ey Sıddık'ın kızı, bilakis zamanda dünya hayatından el etek çekmeyi ve
onlar oruç tutan, namaz kılan, sadaka veren amel- ihlâslı olmayı sağlar. Elbette ki cihadın bu sayı-
lerinin kabul edilmemesinden korkan kişilerdir; işte lan faydaları kavimcilik, mal veya liderlik için
onlar hayırlarda yarışırlar.' "  13 cihad edenler için değil bilakis Allah subhanehu ve
Allah subhanehu ve teâlâ iyi kimseleri korkuyla be- teâlâ yolunda, dinin tamamının Allah'ın olması
raber iyilik yapmakla vasıflandırıp, kötüleri de ve Allah'ın dininin yücelmesi için cihad edenler
kendi azabından emin olarak kötülük yapmakla için geçerlidir. İhlâsın mertebelerinin en yücesi
vasıflandırarak 14 şöyle buyurmuştur: canı ve malı Allah'a teslim etmektir, nitekim
Allah şöyle buyurur:
"İman edenler, hicret edenler, Allah yolunda cihad
edenler; şüphesiz bunlar Allah'ın rahmetini umarlar. "Şüphesiz Allah, müminlerden canlarını ve mal-
Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir."  15 larını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın
almıştır. Artık, onlar Allah yolunda savaşırlar, öl-
Allame İbni Kayyım rahimehullah şöyle der: dürürler ve ölürler. Allah, bunu Tevrat'ta, İncil'de
'Allah'ın onların ümitlerini, sayılan itaatleri ve Kur'an'da kesin olarak vaadetmiştir. Kimdir
yapmalarına bağladığını iyi düşün. Gururlu sözünü Allah'tan daha iyi yerine getiren? O
ve yanılmış kişiler şöyle derler: Allah'ın hâlde, yapmış olduğunuz bu alışverişten
rahmetini yalnızca, Allah'ın haklarını dolayı sevinin. İşte asıl bu büyük ba-
çiğneyip aşırıya gidenler, emirlerini öğ- şarıdır."  18
renip onları uygulamayıp isyan edenler
ve onun haramlarına karşı cüretkâr c. Allah yolunda cihattan,
davrananlar umabilir.'  16
çeviri makale

bozgunluğa karşı savaştan ve


1. Allah'a davet ve Allah insanları âlemlerin Rabbine
yolunda cihad: Keşke bizler bu büyük boyun eğdirmekten bah-
günden gafil olmasak setmek, ahiret günü için
Ahiret gününe ke- da birbirimize zulmetmesek, çalışıp onun için ha-
sin inanma sonucun- birbirimizin etlerini yem-
zırlanma yolunun in-
da elde edilecek bu fayda, esek ve ilimli ve adaletli
olarak konuşsak. sanlardan uzaklaşmakla,
her ne kadar salih ameller- dünyayı kendisini sevenlere
den olması ve Allah'a subhanehu terk etmekle ve kişinin kendi
ve teâlâ yaklaştıracak en faziletli
nefsi ve onun kusurlarıyla uğ-
amellerden olması yönüyle bir raşmasıyla olacağını söyleyenlere
önceki faydanın altına girse de saya- en büyük bir reddiyedir.
cağımız birkaç sebepten dolayı müs-
takil bir başlık altında değerlendirdik; Evet, ahiret için hazırlanmanın bu
a. Cihadın ve Allah'a davetin fazileti ve şekilde olacağı bazı tasavvufçuların ve
her ikisinin de insanları Rabblerinin izniyle dünya ve ahiretin hakikatini yanlış anlayan-
karanlıklardan aydınlığa çıkarmadaki etkileri. ların görüşüdür.
Bundan dolayı cihad ve Allah'a davet Allah'a en
Peki ahiret gününe imanın bize ne tür fay-
sevimli amellerden olmuştur. Allah subhanehu ve teâlâ
daları vardır?
şöyle buyurur:
"Allah'a çağıran, salih amel işleyen ve 'Kuşkusuz 1. Zulmün her çeşidinden sakınma
ben Müslümanlardanım' diyenden daha güzel sözlü
kimdir?"  17 Yaşadığımız şu asırda Müslümanlar arasında
zulüm, kin ve düşmanlığın artması, kişinin başka-
13. Tirmizi, Tefsir kitabı, Mü'minun Suresinin tefsiri, hadis no: 3175.
sının canına, malına ve namusuna zulmetmesini
Müsned, İmam Ahmed, 6/159. engelleyecek şeyleri şunlarla sınırlı kılmıştır;
14. El-Cevabu'l Kâfi, s.57–58. Allah'a subhanehu ve teâlâ bir gün geri döneceğine kesin
15. 2/Bakara, 218
16. El-Cevabu'l Kâfi, s.56.
17. 41/Fussilet, 33 18. 9/Tevbe, 111

46
iman etmek, hak sahibine hakkını vermek ve
mazlumu zalimin zulmünden kurtarmak. Kul
kıyamet gününde ki o korkunç ve kritik durumu-
nu ve Allah katında hiçbir şeyin zayi olmayıp her
şeyin hesabının verileceğini hatırlayınca, -ki Allah
şöyle buyurmaktadır: "Kıyamet günü için adalet
terazileri kuracağız. Öyle ki hiçbir kimseye zerre ka-
dar zulmedilmeyecek. (Yapılan iş) bir hardal tanesi
ağırlığınca da olsa, onu getirip ortaya koyacağız.
Hesap görücü olarak biz yeteriz."  19 "Zulüm yüklenen,
mutlaka hüsrana uğramıştır."  20- kul bu sahneleri
hatırlayınca ve bu ayetlerle öğüt alıp bunların
vuku bulacağına kesin inanınca hiç şüphe yok Hiç şüphe yok ki şeytanın kula tuzak kurmak
ki bunlar, insanların haklarını önemsememekten için girdiği kapılardan en tehlikelisi, sahibini
ve başkalarının canlarına, mallarına ve namusla- ahiretten gafil kılan arzu isteklerin çok olması,
rına zulmetmekten kendisini alıkoyacaktır. Kişi dünya hayatının süslerine aldanmak ve son nefese
bilmelidir ki o gün herkes karşı taraftan hakkını varıncaya kadar ömrün kıymetli saatlerini zayi
tam alabilmek için hırsla ve tartışma ile hakkını etmektir. Kişiye bu arzu ve isteklere son veren
arayacaktır. Özellikle de kulun, değil kendisine eceli gelince, ömründe kaçırmış olduğu fırsatlara
uzak olanların bilakis annesinin, babasının, eşinin ve zayi ettiği vakitlerine pişmanlık duyar. Fakat
ve çocuklarının kendisine zulmetmiş olmasını Allah'a subhanehu ve teâlâ dönmeye kesin inanmak,
isteyeceği o korkunç günde durum böyledir. Bi- dünya hayatının kısalığını, ahiret hayatının ebe-
linmelidir ki bu günde hakları ödemek dinar ve diliğini ve sonsuzluğunu daima hatırlamak, uzun
dirhemle değil bilakis iyilikler ve kötülüklerledir. emeller ile kısa vakitleri zayi etmeyi tedavi eden
en faydalı ilaç olacaktır.
Keşke bizler hâkimlerin en adaletlisi olan
Allah'ın subhanehu ve teâlâ iki hasım arasında ve tüm İbni Kudame rahimehullah şöyle der: 'Bilinmelidir
insanlar arasında hüküm vereceği o günü daima ki uzun emeller beslemenin iki sebebi vardır:
hatırlasak. Keşke bizler bu büyük günden gafil ol-
1. Dünya sevgisi
masak da birbirimize zulmetmesek, birbirimizin
etlerini yemesek ve ilimli ve adaletli olarak ko- 2. Cehalettir
nuşsak. Zira kişiyi tüm bu sayılanlardan, yalnızca
Allah'tan ve onun huzurunda hesap vermekten 1. Sebep olan dünya sevgisine gelince; insan
korkmak ve bunların vuku bulması kesin olan o dünyaya, onun şehvetlerine, lezzetlerine ve onunla
günde vuku bulacağına kesin inanmaktan başka bağlantılı şeylere alışınca kalbine bunlardan ay-
hiçbir şey engelleyemez, Allah şöyle buyurur: rılmak ağır ve zor gelir. Dolayısıyla da bunlardan
ayrılmasına sebep olan ölümü tefekkür etmesi im-
"(Ey Muhammed!) Şüphesiz sen öleceksin ve kansızlaşır, zira bir şeyden hoşlanmayan kişi onu
şüphesiz onlar da öleceklerdir. Sonra şüphesiz siz kendisinden uzaklaştırır ve savar.
kıyamet günü Rabbinizin huzurunda muhakeme
edileceksiniz."  21 2. Sebep olan cehalete gelince; insan gençliğine
güvenir ve genç iken kendisine ölümün gelmesini
2. İnsanlar arasında Allah'ın şeriatı ile hük- uzak görür hatta ihtimal bile vermez. Miskin bir kişi
metmeye karşı güven ve istikrarın oluşması şehrinin yaşlıları sayıldığı zaman onların on kişi-
den daha az olduklarını düşünmez mi? Onların bu
3. Arzu isteklerin azaltılıp sınırlanması ve kadar az olmasının sebebi ölme oranının gençlerde
vaktin korunması daha çok oluşudur. Zira bir yaşlı ölünceye kadar bin
tane genç ölmektedir. İnsan bazen sağlıklı oluşuna
aldanmakta ve -uzak görse bile- ölümün kendisine
aniden geleceğinin farkına varmamaktadır.'  22

19. 21/Enbiya, 47
Rabîu'l-Ahir
20. 20/Taha, 111 1435
21. 39/Zümer, 30-31 22. Muhtasaru Minhacu'l Kasidin, s.367-368.

ŞUBAT'14 • SAYI: 25

47
Ahiret gününe yakînen inanmanın bu faydası,
en önemli fayda, en önemli gayedir ve faydala-
rın da sonuncusudur. Allah subhanehu ve teâlâ şöyle
buyurur:

"Her canlı ölümü tadacaktır. Ancak kıyamet günü


yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir.
Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete sokulursa,
gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı
metadan başka bir şey değildir."  25

Şeyh Sadi rahimehullah Allah'ın subhanehu ve teâlâ:

4. Sıhhatli düşünme, terazilerin düzene girmesi "Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete soku-
ve şahsiyet ve kişiliğin yücelmesi lursa, gerçekten kurtuluşa ermiştir." sözünü tefsir
ederek şöyle demiştir: 'Yani elem verici azaptan
Allah'a ve ahiret gününe iman eden ve hesap ve kurtulmak suretiyle, içerisinde hiçbir gözün görmedi-
ceza gününe yakinen inanıp ondan gafil olmayan ği, hiçbir kulağın duymadığı ve hiçbir insanın aklına
kişi ile ahiret gününe iman etmeyen veya iman gelmeyecek şeyler bulunan Naim cennetlerine ulaşıp
edip oyun ve eğlencelere dalarak ondan gafil olan büyük kurtuluşu elde etmiştir. Ayetin mefhumu
kişi ne dünyada ne de ahirette asla eşit olmaz. muhalifi şöyledir; kim ateşten uzaklaşmaz ve cennete
giremezse o kurtuluşa erememiş bilakis ebedi olarak
Ahirette eşit olmayacaklarını Allah'ın subhanehu şakî olmuş ve ebedi olan azaba müptela olmuştur.
Bu ayette berzah âleminde nimetin ve azabın ol-
çeviri makale

ve teâlâ şu sözü açıklamaktadır:


duğuna ve dünyada iken herhangi bir amel yapan
kişiye yapmış olduğu amellerin bir örneğinin berzah
"Cehennemliklerle cennetlikler bir olmaz. Cennet-
âleminde sunulup bazılarının karşılığını göreceğine
likler kurtuluşa erenlerin ta kendileridir."  23
ince ve latif bir işaret vardır.'  26
Dünyada eşit olmamaları ise; dünyaya gön-
Yerleri ve gökleri yaratan, cömert olan, hamd
derilmesinin büyük bir gayesinin olduğunu ve
yalnızca kendisine özgü olan ve Celal ve İkram
diriliş, hesap ve ceza günü Allah'ın huzuruna
sahibi Rabbimiz, senden cenneti ve cennete yak-
çıkacağını bilen kişi ile ahiretten gafil olup bu
laştıran söz ve amelleri nasip etmeni, ateşten
dünyanın yalnızca dış görünüşünü bilen kişi asla
ve ateşe yaklaştıran amellerden uzaklaştırmanı
karşılaştırılamaz.
ve dünyayı bizim en çok tasalandığımız şey ve
Bu iki kişi ne tefekkürde, ne kendisinde olay- ilmimizin nihai noktası kılmamanı istiyoruz. Ey
ların tartıldığı terazide ne de hükümde asla karşı- Kayyum ve merhamet edenlerin en merhametlisi
laşamaz eşit olamazlar. Dolayısıyla birinci kişinin olan Rabbimiz.
menhecinin ve terazisinin yüce olmasından dolayı Beyan Dergisi
himmeti ve kişiliği ne kadar yükselirse, ikinci ki-
şinin terazisinin bozukluğundan ve tasavvurunun
alçaklığından dolayı kişiliği o kadar alçalır ve rezil
olur. Allah subhanehu ve teâlâ dünya ehlini niteleyerek
şöyle demiştir:

"Onlar dünya hayatının ancak dış yönünü bilirler.


Ahiret konusunda ise tamamen gaflettedirler."  24

5. Allah'ın rızası ve cennet ile başarı elde


etme, Allah'ın gazabından ve ateşten kurtulma

23. 59/Haşr, 20 25. Ali İmran 185.


24. 30/Rum, 7 26. Tefsiru's sadi 1/467–468.

48
Her Şeye Dair
mahi@tevhiddergisi.com

Mahi

Radyo Programı
Allah evlilik müessesini üç esas için tesis etmiş-
tir. Eşlerin birbirlerinde sükun bulması, birbirle-
rine sevgi duymaları, yaşlansalar da birbirleri-
ne rahmet ile muamele etmeleridir bu üç esas.

Z aman yine su gibi akıp geçmişti. Eve gitmek


istemiyordu. Hele akşam yaşananlardan
sonra Remzi Bey'in suratını dahi görmek iste-
hanelere rahmet, gece bülteni, serbest yayın akışı.
Olsa olsa hanelere rahmettir beklediğim program
diye düşündü.
miyordu. Herkes dağılınca Fatime Hanım da
eve doğru yol aldı. Yavaş yavaş yürüyor, oyala- Programa bir saat varmış... Hanelere Rahmet...
nıyordu. Tuhafiyeye uğramaya karar verdi. An- Adı bile güzel... Bizim hanemizde rahmetten gı-
cak sokağa girince kepenklerin kapalı olduğunu dım yok... Dünkü programı düşündü. Sunucu
gördü. Eve gidecekti, başka çare yoktu. hep kadına vurgu yapmıştı, yeri evidir demişti.
Kendi ise evden kaçmak için, kendini dışarıya
Anahtarı ile sessizce içeri girdi.Çocuklar ve atmak için can atıyordu. Yıllarca huzursuzluğun
Remzi Bey gelmişti bile. Kapının açıldığını hisse- yegane müsebbibi olarak kendi dışında herkesi
den çocuklar dün geceden kalma korkuyla hemen görmüştü. Hatta küçücük çocuğunu bile suçlamış-
odalarına çekildiler. Fatime Hanım selam dahi tı zaman zaman. Asıl suçlu kendisi miydi yoksa?
vermeden odasına girdi. Üst başını değiştirip Evi çekilmez kılan o muydu? Yok canım, saçımı
mutfağa geçti. Kimse bir şey yememişti anlaşılan. süpürge ettim ben onlar için diye sıyrılmak istedi
Bir iki lokma atıştırıp yatak odasına döndü. Sa- bu düşünceden. Olmadı. Bir iç ses, çalı süpürgesi
londan geçerken Remzi Bey'le göz göze gelmemek kadar bile değildi senin onlara hizmetin diyordu.
için çok çabaladı. Yatağın üzerine uzandı. Hızla Sen istediğin zaman aile fertlerinin yanında oldun.
yerinden doğrulup, bazanın altına koyduğu mini Onların sana ihtiyacı olduğunda ise yüz çevirdin,
radyoyu çıkardı. Frekenslar arasında dolaşıyordu. minnet ettin... Susturmak istedi bu sesi... Ben iyi
Dün akşam duyduğu huzur veren, dingin sesi arı- bir anneyim. Eşim ilgisiz bir koca, çocuklarım
yordu. Gerçi her programın saati vardı. Radyonun ömür törpüsü, şımarık, söz dinlemeyen veletler
frekansını bulsam o da iyidir diye düşündü. Ne deyiverdi seslice. İrkildi. Ne oluyor bana? Allah'ım
garip, söylenenleri abartı bulmuştu oysa. Ama aklıma mukayet ol. Sinirden ne yaptığımı bil-
yine aynı programı dinlemek için uğraş veriyordu. miyorum.

Radyonun cıngılını duyunca cızırtının gitmesi Program başlamak üzereydi. Evet o ses..Dü-
için uğraştı biraz. Reklamlar bitti. Program akı- nün kısa bir özetini geçtikten sonra bugünün Rabîu'l-Ahir
şını verdi sunucu. Haber saati, kıssadan hisseler, konusunu söylüyordu sunucu bayan. Rahmet 1435

ŞUBAT'14 • SAYI: 25

49
emri vaki, kaba-saba, argo konuşmalar çirkindir.
Herkes fıtratına uygun hareket etmelidir.

Fatime Hanım pür dikkat dinliyordu. Vay


beee... Sahabe hanımlarına bak sen, demekten
kendini alamadı. Hafif bir tebessüm dudaklarına
yayıldı. Ben giyim kuşamıma özen gösteriyorum
ki dedi kendi kendine. İç ses tekrar harekete geçti:
iyi de ne zaman özen gösteriyorsun? Dışarı çıkar-
ken. Evde seni kim güzel kıyafetlerle görmüş ki?

Düşündü. Evet dışarı giderken dikkat ediyo-


yuvalarının baş mimarı kadınları konuşacağız rum hakikatende. Evde... Evde galiba çok paspa-
yine demişti. Rahmet yuvalarının baş mimarı... lım. Bir an sabah kalkışlarını, ev içinde pijama-
Yuvayı imar eden, şenlendiren, geren ya da ya- larıyla akşama kadar dolandığı anları düşündü.
şanılmaz kılan demek kadınlardı. Derneğe başladı başlayalı da eve gelir gelmez
üst başını çıkarıyor yine eski haline dönüyordu.
Devam ediyordu sunucu bayan: Aman sanki Remzi Efendi çok mu önem veriyor
kendine diyerek kendini rahatlatmaya çalışıyordu.
Allah evlilik müessesini üç esas için tesis etmiş-
tir. Eşlerin birbirlerinde sükun bulması, birbirle- Kadının eşi için hazırlanması ona verdiği değe-
rine sevgi duymaları, yaşlansalar da birbirlerine ri gösterir. Oysa günümüzde Müslüman kadınlar
rahmet ile muamele etmeleridir bu üç esas. ev içinde pespaye, dışarda şıkır şıkırlar. Ölçüler
her şeye dair

ters yüz olmuş diye ekledi bayan.


Sıralamada sükunun önce gelmesi biyolojik bir
gerçeğin ifadesidir.Ve bunun için kadının kadın- Değerle ne alakası var ya diyecek oldu sustu.
lığını bilmesi, kendine özen göstermesi gerekir. Evliliğinin ilk günlerinde buna ne kadar önem
verdiğini ve eşinin beğenisini kazandığı, iltifatlar
Kadın, giyimi kuşamı ile, takısı tokası ile ken- aldığını hatırladı. O anların hayali bile hoşuna
dini hissettirmelidir. Çünkü kadında asıl olan gitmişti. Ancak hemen sıyrıldı o ruh halinden.
alımlı, bakımlı olmasıdır. Bu onun fıtratında
vardır. Yaradılışına çekicilik, etkileyicilik derc Sese gelince o hep bağırıyordu. Ama napim
edilmiştir. Kadın bunu ona helal kılınan ziynet- bağırtıyorlar beni diyerek hemen bir çıkış yolu
lerle, elbiselerle tamamlar. buldu. Ne yani şimdi tek suçlu ben miyim? de-
mesiyle sunucu bayanın da bunu dillendirmesi
Buna örnek sahabe hanımlarını verebiliriz. bir oldu:
Onlar kadın oluşlarının farkındaydı. Süslenmek
için birbirlerinden ödünç elbise alır, makyaj yapar, İlişkinizin bozulmasında, sükuna eremeyip,
kokulanırlardı. agresif hallerin evde gerginlik oluşturmasında,
tek suçlu kadın mı diyebilirsiniz. İtiraz da ede-
Hatta muayyen günlerinin sonunda Pey- bilirisiniz ama malesef...
gamber tavsiyesi ile, yıkandıkları sulara kokular
boşaltırlardı. Bu âdet şu an hâla daha Arap top- Aaaaaaa elektrik kesildi. Tam da yerinde diye
lumunda yaygındır. hayıflandı. Hemen telefonuna kulaklığı takıp
devamını dinlemek istiyordu. Karanlıkta el yor-
Kadının dışı nasıl güzellikle bezendiyse, sesi de damıyla telefonu bulsa da kulaklığı bir türlü bu-
buyuruculuktan uzak, kadife gibi yumuşak olmalı, lamadı. Hay Allah... Epey bir aradı. Çocuklara
şefkat barındırmalı, sevecenlikle bezenmelidir. söylenmeye başladı. Kesin onlar almıştır diyordu.
Konuşurken, fıtratının inceliğini, zarifliğini eşine, Aramaktan vazgeçti. Elektrikler geldi geldi ama
çocuklarına hisettirmelidir. Bağırıp çağırmamalı, program çoktan bitmişti. Son cümledeki malesef
kaba davranışlardan sakınmalıdır. Çünkü bunlar kelimesi, suçun çoğunun kadında olduğunun
kadının yapısına aykırıdır. Nasıl ki kadınsı konuş- işaretiydi.
ma erkekte iticidir, çirkindir; kadında da erkeksi,

50
İktibas Yazı Ahmet ÖZCAN

Suriye Dersleri: Yeni Haçlı


Seferi ve Haysiyet Cihadı
Fransız tarihçilerinden Rudolf of Caen de, onların
bu iğrenç fiillerinden bahsederek şöyle diyordu:
‘Askerlerimiz Maarra'da dinsizlerin (Müslüman-
ların) yetişkinlerini, yemek kazanlarında kay-
nar suyla haşladılar; çocukları şişlere geçirerek
öldürdüler ve sonra da ızgarada pişirip yediler.’

'Kudüs varsın ağlasın bu makus talihine ulaştıklarında ise, başlarındaki papaz Pierre
I'Ermit'in ısrarıyla, yerlerde yatan Müslümanların
Varsın ağlasın şanlı Selahaddin'in yurdu cesedlerini birer birer toplamışlar, etlerini kemik-
lerinden ayırmışlar; sonra da tuzlamış, pişirmiş
Nasıl da yaşıyoruz bunca zillet altında ve karınlarını bununla doyurmuşlardı. Brentano,
eserinde devamla Fransızlar'ın milli destan(!)
Bir sürü dilsiz şeytan bir sürü ıvır zıvır kıyamet
olarak kabul ettikleri 'Chanson d'Antioche'den
kopacaksa kopmalı beynimizde'  1
şu tüyler ürpertici satırları nakleder: 'Antakya
Fransız Akademisi üyelerinden Funck önlerinde açlıktan şikâyet eden Haçlılara, Hristi-
Brentano'nun ifadesine göre; vahşi hayvan sü- yan din adamı Pierre I'Ermit şu tavsiyede bulunur:
rülerinden farksız olan Haçlı güruhu 1096 yılında 'Açlığınızın sebebi korkaklığınızdır. Türk cesedlerini
Anadolu topraklarına saldırdıklarında, İznik civa- toplayın! Tuzlayarak pişirilirse daha lezzetli olur!..'
rında yakaladıkları Müslüman çocukları parçala- Bunun üzerine Haçlılar onun dediğini yaptılar.'  2
mışlar, etlerini şişlere geçirip ateşte kızartmışlar ve
Hristiyan tarihçilerinden Ch. Mills ise, Fransa
henüz pişmeden çiğ çiğ yutmuşlardı. Antakya'ya
Kralı I. Philippe'nin torunu olan Bohémond'un
Rabîu'l-Ahir
1435
1. Sabah Kara - Doğu Ağıtları 2. Funck Brentano, 'Les Croisades', s. 24, Paris 1934.

ŞUBAT'14 • SAYI: 25

51
mide bulandırıcı bir gaddarlığından söz ede- soykırım seviyesine ulaştığını 'Civilasition des
rek: 'Antakya'da Bohémond, birkaç Türk esirini Arabes' adlı eserinde şöyle anlatır: 'Zafer kazanan
boğazlattı; herkesin gözü önünde kızarttı. Sonra Hristiyanların mağlup Müslümanlara karşı icra
seyredenlere seslenerek, iştahını tatmin etmek için ettikleri her çeşit zulüm ve katliamların hikayelerini
geldiğini söyledi.' diyordu.  3 titremeden okumak mümkün değildir! Onları zorla
vaftiz ettirdiler.
Haçlı güruhunun elebaşıları 1099 miladi yı-
Kutsal(!) Engizisyon Mahkemelerine teslim
lında Papa'ya gönderdikleri mektupta, Halep-
ederek kabil olduğu kadar diri diri yakılmalarını
Maarra'da hüküm süren kıtlıkta, karınlarını
sağladılar. Bu işleri kestirmeden halletmek için de
öldürdükleri Müslümanların etlerini yiyerek Tuleytule başrahibi Hristiyanlığı kabul etmeyen bü-
doyurduklarını açık açık söylemekten çekinmi- tün Araplar'ın kılıçtan geçirilmelerini emretti. Domi-
yorlardı. Nitekim Fransız tarihçilerinden Rudolf niken tarikatı papazı daha da kestirme hareket etti.
of Caen de, onların bu iğrenç fiillerinden bah- Kadın ve çocuklar dahil, ne kadar Müslüman varsa
sederek şöyle diyordu: 'Askerlerimiz Maarra'da kafalarının uçurulması emrini verdi. İspanya'nın
dinsizlerin (Müslümanların) yetişkinlerini, yemek yüksek tabakasını, aydınlarını ve sanayicilerini
kazanlarında kaynar suyla haşladılar; çocukları teşkil eden üç milyon Arap ya öldürüldü, ya da
şişlere geçirerek öldürdüler ve sonra da ızga- yarımadadan dışarı atıldı. Sekiz asırdan beri
rada pişirip yediler.'  4 Avrupa'nın üzerine ışık saçan parlak mede-
niyetleri ebediyen söndü. Bu korkunç
Bizans imparatoru Alexis katliamlar yanında, 'Saint Barteleni
Komnen'in kızı Anna, 'Alexis Gecesi' (Protestanların Katolikler
Comnen'in Hayatı' adlı kita- Yıl 2014 ve şimdi son Haçlı saldırı altındaki tarafından katledilme gecesi)
bında 'Barbarlar' diye tarif et- Suriye'deyiz. Geçtiğimiz hafta, Suriye'de basit bir arbede gibi kalır. Şunu
da itiraf etmek gerekir ki, en
iktibas yazı

tiği Haçlıların sergiledikleri dördüncü yılına giren katliam ve zulümlerin


vahşetten söz ederken: 'En belgeleri yayınlandı. Bin yıl önceki Haçlı kini vahşi istilacılar arasında
büyük eğlencelerinden biri meğer sönmemiş. Medyaya sansürlenerek bile, bu derece korkunç
rastladıkları Müslüman çocuk- verilen fotoğraflardaki vahşet ise hala devam katliamlarda bulunan tek bir
ediyor ve dünya tüm bu olanları seyrediyor. kimse gösterilemez!'  6
ları öldürmek, kızartmak ve
yemekti' diyor; Fuller de bu
çocukların çok küçük yaşlarda Ünlü Fransız filozof Roger
olduklarına dikkati çekerek; 'Boğaz- Garaudy, bu Haçlı geleneğinin mo-
lanmamaları için yalvarmasını bile bilme- dern durumu için ise şöyle der: 'Batı,
yen, henüz konuşmaya başlamamış çocuklar, katliam yapma istidadına sahiptir. Size neleri
zayıflıkları, kahraman bir savaşçının darbeleri hatırlatayım ki? Amerikan Kızılderililerinin
karşısında umumiyetle bağışlanma sebebi olan imha edilmesini mi? Esir ticaretini mi? Hiroşima'yı
kadınlar bile boğazlandı.' diyordu.  5 mı? Auschwitz'i mi? Hristiyan Batı uygarlığı bu-
dur!.. Biliyor musunuz ki; dünyadaki zenginliklerin
Haçlı istilasından sonra, Müslümanların yüzde 80'i, nüfusun yüzde 20'si tarafından kont-
Endülüs'te büyük bir medeniyet kurmalarını rol edilmekte ve tüketilmektedir? Yılda 40 milyon
kişi ölmektedir ki, bu da gün başına bir Hiroşima
hazmedemeyen İspanyol kilisesi, hakimiyetleri
demektir. Önce ateşi alevlendiriyorlar, sonra da
altında bulunan Endülüslü Müslümanlara Hristi- itfaiyecilik oyunu oynuyorlar! Hâlâ Haçlı seferleri
yan olmaları veya bölgeyi terk etmeleri yönünde devrini yaşamaktayız...'
baskı yapmaya başlamış; kısa bir müddet sonra
Engizisyon Mahkemeleri aracılığıyla, bölgedeki Yıl 2014 ve şimdi son Haçlı saldırı altındaki Su-
Müslüman halka uygulanan baskı, yapılan iş- riye'deyiz. Geçtiğimiz hafta, Suriye'de dördüncü
kence ve şiddet son haddine varmıştı. Gustave yılına giren katliam ve zulümlerin belgeleri yayın-
le Bon, İspanya'daki Hristiyanların Müslüman- landı. Bin yıl önceki Haçlı kini meğer sönmemiş.
lara yaptıkları barbarlık ve zulmün vahşet ve Medyaya sansürlenerek verilen fotoğraflardaki
vahşet ise hâla devam ediyor ve dünya tüm bu
3. Ch. Mills, 'Histoire des Croisades - Haçlı Seferleri Tarihi', s. 66, 183. olanları seyrediyor.
4. Amin Maalouf, 'The Crusades Through Arab Eyes'; London, Al
Saqi Books, s. 38, bs. 1984
5. Thomas Fuller, Holywar, 'Kutsal Savaş veya Haçlı Seferleri Tarihi',
c. 1, Bölüm 24. 6. Gustave le Bon, 'Civilasition des Arabes', s. 129, 160.

52
Osmanlı çekildikten sonra Suriye'yi işgal eden
Batı, katliam
İngiliz ve Fransız orduları, benzer bir vahşeti yapma istida-
1920-21 yıllarında işgale direnen Suriye kentle- dına sahiptir.
rini bombalayarak işlemişlerdi. Anadolu İstiklal Size neleri
hatırlatayım
Savaşı'na paralel olarak Suriye'de de halk, Suriye ki? Amerikan
Kuvayi Milliyesi adı altında örgütlenip direnişe Kızılderililerinin
geçmiş, işgalciler ise Şam, Hama, Humus gibi imha edilme-
büyük şehirleri uçaklarla bombalayarak yerle sini mi? Esir
ticaretini mi?
bir etmişlerdi. Kayıtlar bu dönemde işkenceha- Hiroşima'yı mı?
nelerde ve esir kamplarında onbinlerce sivilin Auschwitz'i
vahşice katledildiğini yazıyor. mi? Hristiyan
Batı uygarlığı
Mafyoz düzenin yıkılışı hiçbir konuda, konuşacak, tartışacak bir şeyimiz budur!..

Bugün ise Suriye devrimi, neredeyse bin yıl yok artık. Hatta şairin dediği gibi, onlarla artık
önceki Haçlıların ve yüz yıl önceki Batılı işgalci düşman bile değiliz!
görünümlü Haçlıların temsilcisi olan Arap mil- Peki, Suriye'deki şu vahşet, bize başka ne anla-
liyetçisi Baas faşizminin katliam ve zulümlerine tıyor? Suriye devrimi, ümmetin diriliş sürecinde,
isyan olarak başlamıştı. Devrim, Arap, Türkmen, çok ağır ve kahredici bedellere rağmen, çok hayati
Kürt Müslümanların yanında birçok Nusayri ve ve tarihsel bir uyanışı da müjdeledi. Bu uyanış,
Dürzi aşiretle bazı Hristiyan grupların da katılı- halklarımızın baskıcı düzenlere isyan ve itiraz
mıyla kelimenin tam anlamında bir halk hareketi kabiliyetini yeniden kazandığını gösteriyor. Bu o
olarak gelişti. Batı, Rusya ve İran destekli Baas kadar önemli ki, yakın tarihten çıkartılan belki de
faşizmi, 60 yıllık mafyoz düzeninin yıkılışı kar- en önemli ders olarak toplumların sivil gücünün
şısında giderek vahşileşti ve hiç bir ahlaki, insani, değerini bize öğretti. Osmanlı yıkılırken sadece
dini kural ve kaide tanımadan, tam bir Haçlı askeri anlamda süren direniş ve savaşlara sivil hal-
vahşetine imza attı. Türkiye'deki sessiz devrim ve kın ciddi bir desteği olmamıştı. Ne Ortadoğu'da
Arap Baharı'yla İngiltere ve Fransa'nın kurduğu ne de Balkanlarda sivil halk, kendisini savunacak
düzenler bir bir yıkılırken, Suriye özelinde bu hiç bir donanıma sahip değildi. Çünkü Osmanlı
büyük değişim sürecine dur denmek istenmiş Devleti, son dönemi itibariyle iyice halklardan
ve Batılı emperyalist güçler, hem Osmanlı ru- kopmuş, asker ve vergi toplama dışında toplum-
hunun dirilişine cevap vermek hem de kendi la hiç bir bağı kalmamıştı. Balkanlarda sayısız
iç hesaplaşmalarını Suriye'de adeta bir vekalet saldırıya maruz kalan halkı bile silahlandırmak-
savaşı olarak Müslüman halkların kanıyla görmek tan aciz bir yönetme tarzıyla Osmanlı Devleti, I.
için bu vahşeti tetiklemişti. İngilizlerin doğudaki Dünya Savaşı'na girerken Enver Paşa'nın özel
müttefikleri olan Rusya ve İran'ın Baas faşizmi- çabasıyla yaşlanmış subayları emekli edip orduyu
nin suç ortağı olarak sahne aldığı bu insanlık yenilemiş, Meşrutiyetin hürriyet ortamı sayesin-
dramı, politik anlamının ötesinde insanlığın ve de birçok vilayette örgütlediği tarikat, dergah,
değerlerinin büyük bir imtihanı olarak da tarihe aşiret ve derneklerle de geç kalmış bir hamle
kaydedildi. İnsanlık, vicdan, onur, adalet... Bu ve yapmıştı. Ne var ki, Osmanlı orduları Balkanlar-
benzeri kavramların ne kadar önemli olduğu, son dan, Kudüs'ten, Medine'den, Bağdat'tan, Şam'dan
tahlilde bütün ayrışmaların kökeninde en kadim çekilirken, geride örgütsüz, savunmasız, silahsız,
ölçünün bu kavramlar olduğu bir kez daha ortaya parasız halk yığınları kalmıştı. Bu acziyetin bir
çıktı. Herkes kendine yakışan safta durarak ne çok sebebi olsa da, en azından bugün için ders
kadar insan olduğunu, ne kadar haysiyetli oldu- çıkarma babında, Kahire'ye, İstanbul'a, Kudüs'e
ğunu gösterdi. Suriye konusunda en küçük bir giren İngiliz, Fransız ordularının hemen hiçbir
kafa karışıklığı yaşayanların bile, durdukları yer sivil direnişle karşılaşmamış olmasının, bugün-
itibariyle insanlık imtihanında aldıkları not tartış- kü sivil direnişleri kavramakta önemli bir detay
masız bir şekilde netleşmiş oldu. Suriye halkının olarak unutulmaması gerekir.
şanlı ve onurlu direnişinin safında olmayanlarla,
ebediyen bir yol ayrımı yaşandı. İster Müslüman İşte Suriye halkının 4 yıldır bütün bedellere
olsunlar ister başka bir şey, Suriye devriminde rağmen sabır, cesaret ve imanla sürdürdüğü dire- Rabîu'l-Ahir
zalimlerin safında duranlarla hiçbir zaman ve nişin bu tarihsel zafiyetle birlikte düşünüldüğünde 1435

ŞUBAT'14 • SAYI: 25

53
Haçlı sürülerine karşı direniş

Tam da bu noktada, Suriye konusunda dema-


goji ve husumetle kafa karıştıran sözüm ona ana-
lizlere artık kulak tıkanmalıdır. Suriye halkının
bile şikâyet etmeyip, daha bir kararlılıkla direnişe
sarılmasına yol açan zulümlerden teslimiyetçi
yorumlar ve hükümete düşmanlık mazeretleri
bulanları, kendi korku ve nifaklarıyla baş başa
bırakmak gerekiyor. Aksine, neredeyse bütün
dünyaya karşı direnen ve dört yıldır yenilmeyen
bu iradeden ders almaya çalışarak direnişi zafere
başka bir anlamı olduğu görülüyor. Gerçekten taşıyacak daha güçlü bir moral ve fedakarlık gös-
de, Haçlıların ve işbirlikçilerinin bir türlü anla- terme zamanıdır. Sonuçta yanı başımızda süren
madığı bu sivil direnç ve kararlılık, Türkiye'de bu drama, vahşete ve onurlu cihada kimin nasıl
demokratik seçimlerde yükselen oy oranı olarak, baktığı, gelecekte herkesin kendi kaderini de
Mısır'da darbeye karşı örneği görülmemiş bir belirleyecektir. Şüphesiz zalimlere meyledenlerin
şekilde milyonlarca insanın ayaklanması olarak, akıbeti onlarla beraber olacaktır.
Tunus'ta demokratik tahammül ve sivil dayanışma
çabası olarak ve Suriye'de ise halk savaşı ve özgür- Müslüman halkların uyanışını Türkiye'de ve
leşme devrimi olarak sergilendi. Belki de ilk defa Suriye'de bastırmaya, cezalandırmaya çalışan
devletler yerine halklar sahne aldı ve bu tam da güçler, ilk defa katliam ve vahşet karşısında sin-
Osmanlı'yı parçalamak için Roosvelt, Churcill ve mek ve geri adım atmak yerine daha kararlı bir
iktibas yazı

Stalin'in dört elle sarıldığı, 'milletlerin kendi kader- direniş iradesi görmekte ve bu nedenle giderek
lerini tayin hakkı'nın ilk defa adına layık bir şekilde daha da vahşileşmektedir. Kendi sözde değerlerini
kullanımını da gösterdi. Evet, Müslüman halklar, de çiğnemek pahasına, sürdürdükleri bu politika,
örtülü sömürge ve Haçlı kantonu hükmündeki er geç kendi evlerini de vuracaktır.
Batıcı devletleri yıkıp, yerine kendi iradeleriyle
kendi düzenlerini kurma yoluna girmiştir. Yüreği Suriye halkıyla beraber atanlara ise, bu
son Haçlı sürülerine karşı onurla direnmenin va-
Suriye halkı, kaderini özgürlük ve onuruyla karı yeter. Gerisini düşünmeye bile gerek yoktur.
çizmek için kelimenin tam anlamıyla görkemli Çünkü Allah var ve sorun yoktur.
bir cihadla zalimlere cevap vermiştir. Bu cihad,
Star Gazetesi
Haçlı propaganda ağının göstermeye çalıştığı gibi,
İran, İsrail, Esed ve ABD destekli Blackwater türü
çetelerin cinayetleriyle lekelenmek istenmektedir.
Oysa gerçekte sivil halkın öz gücüyle örgütle-
diği direniş, yüzbinleri bulan gönüllü ordusu
ve milyonlarca Suriyelinin özverili desteğiyle
sürmektedir. Batıcı medyanın gizlemeye çalış-
tığı bu görkemli sivil cihad, bir halkın iman ve
haysiyet imtihanında nasıl bir destan yazdığını
da göstermiştir. Aynı şekilde bu devrim, Batı'nın
demokrasi ve insan hakları konusundaki ikiyüz-
lülüğünü de açık bir şekilde ispatlamıştır. Bosna,
Filistin, Afganistan ve Irak'ta işledikleri suçlardan
çıkardıkları tek ders, bu defa Müslüman kıyımını
gayrımüslimlere değil, münafıklara yaptırmak
olmuştur.

54
Ayın Kitabı Veysel Türk
veyselturk@tevhiddergisi.com

Allah'a Davette Peygamberlerin


Metodu

Kitap: Allah'a Davette Peygamberlerin Metodu umanlar ve Allah'ı çokça zikredenler için..."  3 bu-
yurmuştur.
Yazar: Muhammed Surur b. Naif Zeynelabidin
Sorumluluk gereği davetçilerin birçok görevi
Yayınevi: Guraba vardır. Davetçiler; insanların gidişatını, ahlakını,
Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsus- güzellikleri muhafaza ve kontrol eden bekçilerdir.
tur. Ancak O'na ibadet eder ve ancak O'ndan Bundan dolayı yaşadıkları toplumda güzel bir ör-
yardım ve mağfiret dileriz. Şehadet ederim ki, neklik teşkil etmeleri gerekmektedir. Hayatlarında
Allah'tan başka ilah yoktur. Ve yine şehadet ede- ise davet ettikleri risaletin izlerini bulundurmak
rim ki, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem O'nun kulu zorundadırlar. Bugün Peygamberlerin davet me-
ve Rasûlü'dür. todunu bilen, Allah'a yakınlaşmayı bilen bilinçli
davetçilere her zamankinden daha çok ihtiyaç
"Ey iman edenler! Allah'a yaraşır bir şekilde vardır. Bu nedenle Peygamberlerin davet meto-
O'ndan korkun. Ve ancak Müslümanlar olarak duyla insanları davet edecek bireyler yetiştirmek
can verin."  1 hepimize vaciptir.

Yeni bir kitap tanıtma imkanı veren Allah'a Aslında Peygambersallallahu aleyhi ve sellem bizlere,
hamd olsun. insanlara daveti insanlara nasıl götüreceğimizi
öğretmiştir. Ancak Rasûlullah'ın sünnetini iyi
Bu ay 'Allah'a Davette Peygamberlerin Metodu' bilen eğitimcilerin yeterli olmayışı, işin ehli olan
isimli kitabı tanıtacağız. davetçilerin yetişmesini zorlaştırıyor. Birçok da-
vetçinin de Kur'an ve Sünnet'i Selefi Salihin'in an-
İbadetlerin en üstünü, salih kimselerin tek ladığı şekilde anlamamasının neticesinde, davete
gayesi ve Peygamberlerin vasıflarından bir tanesi nefsî çıkarların karışması ya da geneli kuşatmayan
de şüphesiz ki davettir. davet metotlarını görmek kaçınılmaz oluyor.

"İnsanları Allah'a davet eden, salih amel işleyen ve Oysa ki davetçiler bu işi, davet önderleri olan
'Şüphesiz ben Müslümanlardanım' diyen kimseden Peygamberler gibi yapmadıkları müddetçe davet
daha güzel sözlü kimdir?"  2 genele ulaşmaz.

Davetçilerin efendisi ve imamı hakkın da Allah İşte bu eser, bazı Peygamberlerin davet metodu
subhanehu ve teâlâ:
üzerinde durmuştur.
Allah'tan bütün davetçilere Peygamberlerin
"Andolsun ki; sizin için Rasûlullah'ta güzel bir
davet metodu ve ahlakını nasip etmesini dilerim.
örnek vardır. Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı
Davamızın sonu Allah'a hamd etmektir.

Rabîu'l-Ahir
1. 3/Âl-i İmran, 103 1435
2. 41/Fussilet, 33 3. 33/Ahzab, 21

ŞUBAT'14 • SAYI: 25

55
Dünyadan Haberler
01.Ocak.2014

02.Ocak.2014
El-Kaide'ye karşı Irak-İran-ABD-
Esed Ortaklığı
Suriye'de ve komşu Irak'ta Irak ve Şam İslam
Devleti'nin güçlenmesi dört ülkeyi işbirliğine Irak ve Şam İslam Devleti Felluce,
itti. Irak, İran, ABD ve Suriye, Irak ve Şam İslam Ramadi ve Anbar'ı Kontrol Altına
Devleti'ne karşı birlikte savaşıyor. Aldı
İran ve ABD arasındaki yakınlaşma Irak ve Irak ve Şam İslam Devleti üyeleri Felluce'de
Şam İslam Devleti'ne karşı savaşta da kendini mikrofonlarla yaptığı ananslorda, 'Bölgeyi tama-
göstermeye başladı. Nükleer görüşmelerle başla- men ele geçirdikleri, bölgedeki yerel polis güçle-
yan yakınlık ikinci aşamasına girmiş görünüyor. rini, hükümete bağlı birlikler karşısında 'Aşiret
İsrail sitesi Debkafile'ın haberine göre iki ülke devrimcileri' adı veren silahlı kişilere katılmaya
şimdi Irak'ta Irak ve Şam İslam Devleti'ne karşı çağırdığı ve İslam Devleti karşısında önceden
birlikte savaşıyor. işlenen tüm suçların affedildiği' ifade edildi.
Irak'ta Irak ve Şam İslam Devleti'ne karşı 6
yıldır ilk kez büyük bir saldırı dalgası başlatıl-
04.Ocak.2014
mış durumda. Irak'la birlikte 3 ordu daha savaşa
destek veriyor. Depkafile'a göre Amerika, İran
Kudüs tugayları ve Suriye, Irak'ta El Kaide sava-
şına destek veriyor.

Irak ve Şam İslam Devleti ile 'İslami


Cephe' Arasında Sert Bir Savaş
Başladı
Daha önceden CIA ve rejimiyle irtibatlı olan
Abdullah Azam Tugayı Lideri bir çok ÖSO grubu ile çatışan Irak ve Şam İslam
Gözaltında Öldü Devleti ile İslam Cephesi arasında çatışmalar
Lübnan'da Kasım ayında, İran Büyükelçiliği'ne başladı. İslam Cephesi kendi komutanlarında
düzenlenen çifte saldırıyı gerçekleştiren Abdullah Ebu Reyyan ismiyle tanınan Hüseyin Süleyman'ın
Azam Tugayı grubunun lideri Macid El-Macid'in öldürülmesini Irak ve Şam İslam Devleti'ne sal-
gözaltında hayatını kaybettiği açıklandı. dırının gerekçesi olarak ileri sürdü.

56
11.Ocak.2014
07.Ocak.2014

Nusret Lideri Colani'den 'İç


Çatışma' Açıklaması
Nusret cephesi lideri Colani yaptığı açıkla-
Dünya'nın Beklediği Haber Geldi
mada Suriye de yaşanan çatışmaların Müslü- 'Ariel Şaron Öldü'
manlar arasında olan bir fitne olduğunu iddia
8 yıldır komada olan Sabra ve Şatilla katliam-
etti. Bu çatışmada hiçbir tarafın yanında olma-
larının baş sorumlusu ve Beyrut Kasabı olarak
yacaklarını söyleyen Colani, Irak ve Şam İslam
adlandırılan Ariel Şaron öldü.
Devletinin yanlışlarına vurgu yaptı. Kısa süre
önce El-Cezire'ye verdiği röportajda Irak ve İslam

15.Ocak.2014
Şam Devleti ile aralarında bir babanın kardeşleri
arasındaki farklılık kadar bir farklılığın ancak
olabileceğini söyleyen Nusret Cephesi liderinin,
böyle bir ortamda Irak ve Şam İslam Devleti'nin
hatalarını zikretmeye başlaması dikkat çekici
bulundu.
11.Ocak.2014

Batılı İstihbarat Örgütleriyle Esed


Rejimi Temas İçinde
Irak ve Şam İslam Devleti Sözcüsü Esed rejiminin Dışişleri Bakanı Yardımcısı
Rest Çekti Faysal Mikdad, Suriye rejimine karşı olduğu bi-
Irak ve Şam İslam Devleti resmi sözcüsü Ebu linen bazı Batılı ülkelerin istihbarat yetkililerinin
Muhammed El Adnani, Irak ve Şam olayları hak- kendileriyle güvenlik işbirliği konusunda müza-
kında 'Lider halkına yalan söylemez' başlıklı bir kereler yürüttüklerini açıkladı.
konuşma yaptı.
Konuşmasında Irak'taki sahva BBC'ye verdiği demeçte Mikdad, bu ülkelerin
oluşumu ile Suriye'deki yeni cephenin hiçbir farkı hangileri olduğunu açıklamayacağını ama pek çok
olmadığına değinen Adnani özellikle Müslüman- yetkiliyle Şam'da görüştüklerini söyledi.
ları, Rafiziler hususunda uyardı: Sözleriyle Esed rejiminin devrilmesini des-
'Ebu Musab El-Zerkavi Rafiziler hakkında şöyle teklediklerini ifade etmelerine rağmen Batılı güç-
demişti: 'Çıkması zor bir dağ, pusuda bekleyen yılan, lerin zaten somut anlamda muhalefete mesafeli
kurnaz ve kötülük akrebi, gözetleyen düşman ve duruşları biliniyordu. Suriye Dışişleri Bakanı
birikmiş zehir. Her ne kadar Amerika ana düşman Yardımcısı, bu duruma işaret ederek 'Açık ko-
olsa da Rafıziler'in tehlikesi daha büyük, ümmete nuşmak gerekirse hava çok değişti. Bu ülkelerin
zararı Amerika'dan çok daha fazla ve öldürücüdür.'
 bizimle güvenlik konusunda işbirliği talep ettiklerini
Konuşmasında Irak ve Şam İslam Devleti as- göz önünde bulundurduğumuzda politikacılarla
kerlerini sebat etmeye çağıran Adnani, hiçbir geri güvenlik yetkililerinin farklı dillerde konuştukları Rabîu'l-Ahir
kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.' dedi. 1435
adım sinyali vermedi.

ŞUBAT'14 • SAYI: 25

57
15.Ocak.2014

16.Ocak.2014
Soçi Kış Olimpiyatları'na Saldırı
Tehdidi
Kafkasya'daki direnişçilerin lideri Dok- Ambargodan Sonra Varil Bombası
ko Umarov (Ebu Osman), Müslümanları Soçi Yermuk mülteci kampına yapılan varil bombalı
Olimpiyatları'nı önlemeye çağırdı. Umarov şöy- saldırıda 9 kişi hayatını kaybetti. Suriye'nin baş-
le konuştu: 'Biliyoruz ki atalarımızın kemikleri kenti Şam'da 187 gündür Esed rejiminin ablukası
üzerinde, Karadeniz sahili boyunca öldürülmüş ve nedeniyle gıda ve ilaç girişine izin verilmeyen
gömülmüş binlerce Müslüman'ın kemikleri üzerinde Yermuk Mülteci Kampı'nda 49 kişi de açlıktan
bugün Olimpiyat oyunları sahnelemeyi planlıyorlar. ölmüştü.
Bizler mücahidler olarak, mümkün olan her türlü
vesileyle bunun olmasına izin vermemeliyiz.'
16.Ocak.2014

Tartusi, Irak ve Şam İslam Devleti


Hakkında Fetva Yayınladı
Riyad: Irak'a Gireriz!
Ebu Basir Et-Tartusi, Suriye'de yaşanan çatış-
Suriye ve Irak'ta yaşanan çatışmalar, Suud ile malar hakkında bir bildiri yayınladı.
İran'ın arasını iyice açtı. Bağdat, Irak ve Şam İslam
Devleti'nin arkasında Suudi Arabistan istihbara- Tartusi, Irak ve Şam İslam Devleti'ni 'hari-
tının olduğunu savundu. Diğer taraftan İrfan ve ci' bir örgüt olduğunu söyleyerek 'tüm samimi
El-Hedes News haber ajansları, Suudi Arabistan direnişçileri' Irak ve Şam İslam Devleti'ni terk
Savunma Bakanı Yardımcısı Emir Selman bin etmeye çağırdı.
Sultan Abdulaziz'in, Enbar'daki Savunma Bakanı Irak ve Şam İslam Devleti'nin kötü niyetli
Yardımcısı Emir Selman bin Sultan Abdulaziz'in, olduğunu söyleyen Tartusi, Irak ve Şam İslam
Enbar'daki çatışmalara dikkat çekerek hayatın Devleti'nin Suriyeli direniş grupları ve Suriye hal-
normale dönmemesi durumunda Irak toprak- kıyla savaşmayı bırakmaması halinde bu örgütle
larına girme tehdidinde bulunduğunu aktardı. savaşmanın tüm Suriyeli direnişçiler üzerine bir
Haberde ayrıca, İranlı üst düzey yetkililerin de zorunluluk olduğunu vurguladı.
Riyad'ı uyararak böyle bir durumda İran ordu- Tartusi, El Kaide lideri Zevahiri'ye de bir çağ-
sunun da Enbar'a gireceğini söylediği kaydedildi. rıda bulunarak 'sefih ve katil' olarak tanımladığı
El-Beyani'ye gazetesinin haberine göre ise Suudi Irak ve Şam İslam Devleti'ni reddetmesini istedi.
Arabistan ve Irak orduları sınır bölgelerine kar- Tartusi daha önceden de Irak cihadının kurucusu
şılıklı askeri sevkiyat yapıyor. Zerkavi hakkında da ağır ithamlarda bulunmuştu.

58
18.Ocak.2014

18.Ocak.2014
Afganistan'da Saldırıda BM
Personeli Dahil 21 Ölü
Afganistan'ın başkenti Kabil'de bir lokanta
önünde düzenlenen saldırıda en az 21 kişinin
öldüğü, ölenler arasında BM personeli ve IMF
Hamburg'ta Protestocuların İstediği temsilcisi olduğu da bildirildi.
Oldu

19.Ocak.2014
Hamburg'da günlerdir süren eylemlerin ar-
dından, Rote Flora'nın kültür merkezi olarak
kalması sağlandı.
Almanya'nın Hamburg kentinde 21 Aralık
günü 'Rote Flora' adlı kültür merkezinin kapa-
tılmasına tepki olarak aşırı sol gruplar tarafın-
dan düzenlenen yürüyüşte, polis ile göstericiler
arasında çatışma yaşanmış, 120 polis ve 500'e
Navaz Şerif: 'Bu Saldırı Savaş
yakın gösterici yaralanmıştı. Çatışmadan sonra İlanıdır'
geçen hafta da 40 kadar eylemci, Davidwache adlı Pakistan'ın, Taliban üyelerinin yoğun olarak
karakola saldırmış ve üç polis memurunu ağır bulunduğu Kuzey Veziristan bölgesine yakın
yaralamıştı. Bunun ardından Hamburg polisi suça eyaleti olan Hayber-Pakthunkva'nın Bannu ken-
karşı mücadele etmek ve çalışanlarını korumak tinde bu sabah askeri konvoya bombalı saldırı
amacıyla dün söz konusu ilçelerin bazı kesimle- düzenlendi. Saldırıda 20 asker hayatını kaybetti,
rinde 'tehlikeli bölge' oluşturulduğu açıklamıştı. 20'den fazla asker de yaralandı. Saldırıyı Pakistan
Talibanı üstlendi.
Pakistan Başbakanı Navaz Şerif, askeri kon-
voya yapılan saldırıyı savaş ilanı olarak niteledi.

Suriye'ye giden 7 TIR daha


Adana'da durduruldu!
Hizbullah'a Fransız Ziyaretçi Adana Gaziantep Otoyolu'nun Ceyhan Gişeleri
Fransa Cumhurbaşkanı Temsilcisi Beyrut'ta yakınında 3 TIR jandarma tarafından durduru-
Hizbullah ile görüştü. larak içinde kaçak silahlar olduğu ihbarı üzerine
aranmaya başlandı. Tırlardan ikisinde mühimmat
Hizbullah, uluslararası ilişkiler sorumlusu
bulundu. Daha sonra 4 TIR daha durdurularak
Ammar El-Musavi ile Fransız Cumhurbaşkanı
incelemeye alındı. Daha öncede Adana'da aynı
Francois Hollande'ın Ortadoğu danışmanı Emma-
gerekçelerle TIR durdurulmuş, MİT görevlileri-
nuel Bonne arasında bölgesel ve yerel gelişmelerin
nin TIR'larda arama yapılmasına karşı çıkması Rabîu'l-Ahir
1435
müzakere edildiğini duyurdu.
üzerine arama yapılamamıştı.

ŞUBAT'14 • SAYI: 25

59
22.Şubat.2014
20.Şubat.2014

Irak ve Şam İslam Devleti


'Türkiye'ye saldıracak' iddiası
ÖSO komutanlarından Cemal Mustafa, Irak
Bağdadi'den Açıklama ve Şam İslam Devleti'nin Türkiye'nin sınır böl-
Suriye'de yaşanan çatışmalarla alakalı Irak ve gelerindeki illerde saldırı gerçekleştirmesinin
Şam İslam Devleti'nin lideri Ebu Bekir Bağdadi ihtimal dahilinde olduğunu söyledi.
bir açıklama yaptı. Konuşmasında bu hadiselerin

23.Şubat.2014
Sünnetullah'ın bir gereği olduğunu vurgulayan
Bağdadi, saldırlar sırasında arkadan hançerlen-
diklerini ve asla çatışma taraftarı olmadıklarını
söyledi. Konuşmasının sonunda ise Amerika'ya
şöyle seslendi: 'Ey haçın koruyucusu!
Bil ki Şam'da kiraladığın, senin adına savaşan
işbirlikçiler Şam'da bir şey yapamayacak! Nasıl ki
senin için Irak'ta faydası olmadıysa, öyle şekilde
Şam'da da senin işine yaramayacak! Elli Beş Bin Fotoğraf
Yakın zamanda seninle yüz yüze de savaşacağız! Cenevre 2 konferansına sayılı saatler kala bazı
İslam Devleti'nin aslanları kendilerini o güne haber ajanslarında Suriye rejiminin aç bırakma ve
hazırlamıştır! ' işkence kanıtlarını taşıyan fotoğraflar yayınlandı.
21.Şubat.2014

Zevahiri Uyardı: 'Muhalifler birlik


Suriye sınırında 2 Rus yakalandı olmak zorunda'
Sınırda yakalanan 2 Rus ile alakalı TSK şu El Kaide Lideri Dr. Eymen Zevahiri, Suriye'de-
açıklamayı yaptı: '...Yakalanan şahısların, Rus uy- ki gruplar arasındaki çatışmaların son bulması
ruklu ve erkek oldukları tespit edilmiş ve üzerlerinde; ve düşmana karşı birlik kurulması için çağrıda
bir adet Glock marka silah, yedi adet değişik cinste bulundu.
cep telefonu, üç adet mikro hafıza kartı ve bir adet Zevahiri: 'Suriye'deki silahlı cemaatler kendi
taşınabilir bellek bulunmuştur.' aralarınızdaki çatışmaları durdurun ve Esed'in ırkçı
Ankara'daki Rus Büyükelçiliği, vatandaşları ile ve laik düzenine karşı savaşın, çünkü bu cemaatler
alakalı herhangi bir bilgiye sahip olmadıklarını arasındaki çatışmalar kalplerimizi yaralamıştır.'
söylediler. dedi.

60
26.Şubat.2014
23.Şubat.2014

Güney Sudan'da Barış Anlaşması Irak ve Şam İslam Devleti


İmzalandı Lübnan'da!
Güney Sudan hükümetiyle isyancılar arasın- Irak ve Şam İslam Devleti'ne biat eden grup-
da Etiyopya'daki görüşmelerin ardından barış lar adına konuşan Ebu Seyyaf El-Ensari yaptığı
anlaşması imzalandığı belirtiliyor. konuşmada şu sözlere yer verdi:
Addis Ababa'da imzalanan anlaşmaya göre, 'Ebu Bekir El-Bağdadi'ye biat ediyoruz ve onların
çatışmalar 24 saat içinde duracak. Lübnan'a ve Kudüs'e açılan kapıları olacağız. Ken-
Hükümet güçleri geçen hafta, isyancıların eli- disinden engelleri aşmada bize önderlik etmesini ve
düşmanları ezmede bize öncülük etmesini istiyoruz.
ne geçen iki kentte kontrolü sağlamayı başarmıştı.
İçimizden hiç kimse sana yardım etme konusunda
Yaklaşık 1 aydır süren çatışmalar nedeniyle 50 geri kalmayacaktır.'
binden fazla kişi evlerini terk etmek zorunda kaldı.
25.Şubat.2014

Ukrayna'da Gösteriler Şiddetleniyor


Ukrayna'nın başkenti Kiev'de muhalefetin
düzenlediği gösteriler yine şiddetlendi. Bugüne
dek sadece başkent Kiev'le sınırlı olan muhale-
fetin düzenlediği gösteriler cuma günü yapılan
müzakerelerin başarısız olması üzerine diğer
kentlere de sıçradı. Göstericiler Devlet Başkanı
Viktor Yanukoviç'in istifa etmesini talep ediyor.
Protestolar Yanukoviç'in Ukrayna ile AB ara-
sındaki ortaklık anlaşmasını rafa kaldırmasının Rabîu'l-Ahir
ardından patlak vermişti. 1435

ŞUBAT'14 • SAYI: 25

61
62

You might also like