Professional Documents
Culture Documents
Tevhid Dergisi, Sayı 25
Tevhid Dergisi, Sayı 25
1435
‘04
Zindandan Mektup
Ebu HANZALA
‘18
Hariciler/Havaric - 3
Murat GÜÇ
Kerem ÇAĞLAR
28 Namazlarımızdan Nasıl
İstifade Edebiliriz? - 5
Emre ACAR
Zindandan Mektup
rebÎu'l-ahir 1435
Şubat '14 SAYI: 25
Hareketli bir ayı da geride bıraktık. Bunlardan bizim açımızdan en önemlisi de, Van merkezli
yapılan operasyonda, dışarıda daha bir senesini doldurmamış Ebu Hanzala Hocamız'ı da gözaltına
alıp, tutuklanması oldu.
"Müminin işi ne tuhaftır. Ve bu durum sadece onun için vardır. Musibet ona isabet eder, sabreder ecir
alır. Nimet elde eder, şükreder ecir alır." 1
Mümin, her halinde vaktin vacibi ne ise onu yerine getiren kimsedir. Dün Hocamız dışarıda ve
bizlerle her Pazar buluşuyordu. Bugün ise zindanda... Bizlerle de sadece yazıları ile beraber olacak.
İki halde de üzerimize düşen davet ve hizmet görevini aynı hassasiyetle yerine getirmektir.
Davet sancağını tüm azmi ile tutan eller, kafirlerin kılıçları tarafından kesiliyorsa; arkadan gelip
de o sancağı yerde bırakanlara yazıklar olsun!
Duygu yüklü, ruhumuza hitap eden bir nasihat… Her Pazar sabah 09.00'da bizlerin yüreğinde de
burkuntu oluşacak Hocam! Allah subhanehu ve teâlâ senin gibi ümmetin derdi ile dertlenenleri çoğaltsın.
Hayır nerede ise onu sana yazsın.
Editör
1. Müslim
2. Allah subhanehu ve teâlâ kendisine sabır, sebat versin.
04 Zindandan Mektup Ebu HANZALA
24
İÇİNDEKİLER
28 Namazlarımızdan
Nasıl İstifade Edebiliriz? - 5
Emre ACAR
54 Dünyadan Haberler
Bursa: İkra Kitapevi, İlahiyat Fak. Karşısı Fethiye Mh. Kırlangıç Sk. No:17 Nilüfer/BURSA 0 (532) 138 02 42
Satış Noktaları
Diyarbakır: Tevhid Kitapevi, Kaynartepe Mh. Gürsel Cd. No:190/A Bağlar/DİYARBAKIR 0 (541) 857 34 20
TEVHİD DERGİSİ
1. 9/Tevbe, 32
Rabîu'l-Ahir
1435
ŞUBAT'14 • SAYI: 25
5
Vahyin Rehberliğinde
Ebu Hanzala
Zindandan Mektup
Zindan ise sabır ve yakîn mektebidir. Nakış nakış
işler kalbine imametin köşe taşlarını... Yeryüzüne
varis olabilmenin abc'si bu mektepte talim edilir.
6
Arkadaşından özürler dileyip onu kendi eliyle
oradan çıkarmış. Arkadaşı 'Üzülme kralım! Bunda
da bir hayır vardır' deyince kral köpürmüş. 'Seni
zindanlara attım, yıllarca burada kaldın. Hâlâ bu
işte bir hayır vardır, diyorsun' demiş.
Bunlar vahiyden ve salihlerin tecrübelerinden Bunları seni üzmek için yazmadım. Bilakis
topladığım bir demettir... gözlerini aydın kılmak için yazdım. Sen de bili-
yorsunki günahkârlar iki kısımdır.
Musibetler İnsanın Günahları
Sebebiyledir... 1. Allah'ın günahlarına müdahale etmediği,
Günahlar... İnsanın kara ve denizi kendisiyle kendi haline terk ettiği insanlar...
ifsad ettiği şeydir. İnsanın kendi hayatını da ifsad Bunlar Allah'ın buğzettiği, azgınlaşmaları için
eder günahlar... Aslında Allah'ın subhanehu ve teâlâ müreffeh bir hayat sunduğu insanlardır. İçinde
sıfatları; ihsan etmek, lütufta bulunmak, insana oldukları nimetlere aldanıp düşünmez ve halle-
rıfk ile muamele etmek üzere kuruludur. Ancak rinin muhasebesini yapmazlar.
günahlar bu sıfatların tecelli etmesine engel olur.
Bu engel ve beraberinde yaşanan mahrumiyetlere "...Onlara mühlet veririm. Şüphesiz ki Benim
biz 'imtihan' diyoruz. Bunun en hayırlı şahidi tuzağım çetindir..." 9
Uhud günüdür.
Bunlardan olmaktan Allah'a sığınırız.
Allah'ın subhanehu ve teâlâ bir ismi En-Nasır 5, bir
diğer ismi ise El-Veli'dir 6. Bu iki isim O'nun zatına 2. Allah'ın merhamet ettiği kullarıdır. Allah
delalet ettiği gibi, birtakım sıfatlarına da delalet subhanehu ve teâlâ onları hallerine terk etmez. Musi-
eder. Allah subhanehu ve teâlâ her daim müminlere betlerle onları sarsar. Düşünüp öğüt almalarını,
yardım eder, onların dostudur. Kafirler karşısında muhasebe ve tevbe ile ıslah olmalarını ister...
dostluğu gereği taraftır. Allah subhanehu ve teâlâ ve O'nunla karşılaştıkları günde tertemiz olmala-
onun sayısız orduları müminlerin tarafındadır. rına imkan tanır.
Bu asıldır... Ancak günahlar bu iki sıfatın tecelli
7. 3/Âl-i İmran, 155
Rabîu'l-Ahir
5. Yardım eden 8. 3/Âl-i İmran, 165 1435
6. Dost 9. 7/Araf, 183
ŞUBAT'14 • SAYI: 25
7
Sahihte varid olduğu üzere Allah Rasûlü sal- Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
şöyle buyurmuştur:
lallahu aleyhi ve sellem
"İnsanların bela yönünden en çetini Rasûllerdir.
"Bela, müslümanın nefsinde, malında ve evla- Sonra sırasıyla onlara en yakın olanlar gelir." 12
dında sürekli vardır. Ta ki Allah'la karşılaştığında Başka bir hadiste:
üzerinde hiçbir günah kalmasın." 10
"Kişiye isabet eden bela, imanı ölçüsündedir." 13 bu-
Başka bir hadiste: yurmuştur.
"Müslüman'a isabet eden dert, hüzün, keder, yor- Bu tür bir imtihan bizden uzaktır. Ancak sa-
gunluk; mutlaka onun bazı günahlarına kefaret olur. lihlerin imtihanı bu cinstendir.
Ayağına batan diken dahi böyledir..." 11
İmtihan Sadık Olanlar ile Nifak
İnsan dahi sevdiği insanların kusurlarını giz- Ehlini Ayırır...
ler. Dostunun kendi yanında mahcup olmasını Müslümanlar için en ciddi tehlike, safların
istemez. Bu insanların dostluğunda dahi erdem arasında bulunan yalancılardır. Onlar evin içine
iken, bir de Allah'ı düşün... yerleştirilmiş mayın gibidirler. Ne zaman infi-
lak edip harekete zarar verecekleri bilinmez.
Dostlarının utanmasını hiç ister
Öyle yerlerde tıynetleri açığa çıkar ki,
mi? Bu onun kemal sıfatına yakış-
Müslümanları yapabileceklerinden
maz. Bundan dolayı onları dünyada
alıkoyarlar.
musibetlerle temizler.
vahyin rehberliğinde
8
Bu sınıfı tanımanın yolu imtihanlardır. Nifak-
“Elif, Lam, Mim.
ta ustalaşmış olsalar dahi Allah'ın imtihanlarıyla Yoksa, insanlar;
açığa çıkarlar. Ve müminler onları tanır. inandık deme-
leriyle bırakılı-
"Elif, Lam, Mim. Yoksa, insanlar; inandık deme- vereceklerini ve
kendilerinin de-
leriyle bırakılıvereceklerini ve kendilerinin denenme-
nenmeyecekle-
yeceklerini mi sandılar. Andolsun ki; Biz, onlardan rini mi sandılar.
öncekileri de denedik. Allah; elbette doğruları bilir Andolsun ki;
ve elbette yalancıları da bilir." 16 Biz, onlardan
öncekileri de
"Allah; müminleri oldukları halde bırakacak denedik. Allah;
elbette doğ-
değildir. Nihayet murdarı temizden ayıracaktır. ruları bilir ve
Allah, size gaybı da bildirecek değildir. Fakat Allah, sevk etti. Davet Medine'ye yani İslam'ın devlet- elbette yalan-
Peygamberlerinden dilediğini seçer. Bunun için siz, leşme sürecine taşındı. cıları da bilir."
Allah'a ve Peygamberlerine inanın. İnanır ve sakı-
nırsanız; size çok büyük bir mükafat vardır." 17 Günümüz de düne ne kadar benziyor. On-
lar tevhid davetini engellemeye çalışırken kendi
İmtihanın bir türü bireyi günahlardan temiz-
televizyon, gazete ve radyolarında sürekli yayın
lerken bir diğer türü safları günahkar/mücrimler-
yapıyorlar. Diyebilirsin ki: 'Fakat karalayıp iftira
den arındırır. Sen de biliyorsun ki nice imtihanlar ediyorlar.'
atlattık... Bu imtihanlar esnasında dökülenler oldu.
İlk etapta üzüldük, belki yıprandık. Ancak sonuçta Müşrikler de aynısını yapıyordu. Günümüz
hep hamd ettik. Sonrasında öyle şeyler yaşadık insanı araştırıyor. Birçok insan bu vesileyle hakka
ki Allah subhanehu ve teâlâ bizlere 'falanca şuan olsaydı ulaşıyor. Müslümanların yıllarca uğraşıp elde et-
çok kötü olurdu' dedirtti. Rabbimize hamd olsun. tiklerini Allah subhanehu ve teâlâ imtihanlar vesilesiyle
kısa zamanda onlara nasip ediyor.
Davet İmtihanlar Aracılığıyla
Yayılır... Hususen zindanlar... Buralarda tevhid davetine
Mekkeli müşrikler Müslümanlara çeşitli şekil- muhtaç o kadar insan var ki... Muvahhidler bu
lerde engel olmaya çalıştılar... Davetlerini insan- mekânlara uğramasa onların tevhidi duyması
lara ulaştırmasınlar diye ellerinden geleni yaptılar. mümkün olmayacak. İlk zindan sürecinde beni
Onlar tuzak kurdu, Allah subhanehu ve teâlâ da tuzak tekli odalara götürmüşlerdi, orada adli suçtan
kurdu... Onların daveti engelleme girişimleri da- yatan bir mahkumla komşuydum. Allah'a hamd
vetin daha fazla yayılmasına sebep oldu. Yaptıkları olsun davete icabet etti. Bana şöyle bir şey demişti:
baskılar davetin Habeş ülkesine taşmasına neden
'Hocam, neden buraya düştüm diye düşünüyor
oldu. Yerlerinde duramadılar... Onları engellemek
musun?', 'Hayır' demiştim. 'Allah'ın şer'i hükümleri-
için oraya adam yolladılar. Bu engelleme hamlesi ne teslim olup iman ettiğim gibi kevnî hükümlerine
daveti saraya taşıdı... Devletin en üst mercilerinde de teslim olmuşum.' O da bana cevaben demişti:
Kur'an ayetleri okundu. Muhammed'in sallallahu 'Günün birinde böyle bir şey düşünürsen bil ki bu-
aleyhi ve sellem daveti kulaklarda çınladı... rada Allah'ın .......... kulu hidayete muhtaçtı. Allah
subhanehu ve teâlâ seni gönderdi ve bu kul teslim oldu...'
Sonra ekonomik boykot... Farkında olmadan
üç yıl boyunca tüm Arap kabilelerinin gündemini İmtihan İnsanları Büyük
İslam davetiyle meşgul ettiler. Oraya gelenlere
Merhalelere Hazırlar...
Müslümanlarla ilişki konusunda alınan kararla-
rı hatırlatıp uyarıyorlardı. Tabi doğal olarak bu İnsan önünde ne olduğunu bilmez. Bir sonraki
kararların gerekçelerini yani tevhid akidesini de merhaleye hazırlığı nakıstır. Allah subhanehu ve teâlâ
anlatmış oluyorlardı... ise başı ve sonu elinde tutandır. O, El-Evvel oldu-
ğu gibi, El-Ahir'dir aynı zamanda. Müslümanın
Bu engelleme çabaları Müslümanları arayışa önündeki merhale daha çetinse Allah subhanehu ve
teâlâ onu daha küçüğüyle hazırlamış olur.
Rabîu'l-Ahir
16. 29/Ankebut, 1-3 1435
17. 3/Âl-i İmran, 179 Mesela, Peygamberler genelde çobandır. Ço-
ŞUBAT'14 • SAYI: 25
9
banlık o dönemde gözde bir meslek değildi. Oysa "Musa kavmine dedi ki: Allah'tan yardım iste-
kader onları bir şeylere hazırlıyordu. İleride Pey- yin ve sabredin. Yeryüzü muhakkak ki Allah'ındır.
gamber olacaklarını biliyordu Allah subhanehu ve teâlâ. Kullarından dilediğini ona mirasçı kılar ve akıbet
Ve onlara kalabalıkları yönetmeyi, bunun için muttakilerindir."
19
rettim. Hikmetler ashabın Hususen zindanlar... Buralarda Ve onlar ayetlerimizi çok iyi
imanını artırıp musibetin tevhid davetine muhtaç o kadar biliyorlardı." 22
yükünü hafiflettiği gibi insan var ki... Muvahhidler bu
mekânlara uğramasa onların tevhidi
umuyorum bizde de aynı "Hor görülmüş olan kavmi
duyması mümkün olmayacak.
etkiyi yapar. de, bereketlendirdiğimiz yerin
doğularına ve batılarına mirasçı
Evet, Allah'a hamd olsun ki kıldık. Rabbinin İsrailoğulları'na
her halûkarda biz kârlıyız. Nimet vuku bulan güzel sözü de onların
halinde de, bela halinde de kazanan sabretmelerinden dolayı yerini buldu.
müminlerdir. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi Firavun'un da, kavminin de yapmakta ve
ve sellem: yükselmekte oldukları şeyleri harap ettik." 23
"Müminin işi ne tuhaftır. Ve bu durum sadece Zindan ise sabır ve yakîn mektebidir. Na-
onun için vardır. Musibet ona isabet eder, sabreder kış nakış işler kalbine imametin köşe taşlarını...
ecir alır. Nimet elde eder, şükreder ecir alır." 18 Yeryüzüne vâris olabilmenin abc'si bu mektepte
talim edilir.
Ne tuhaf! Ne büyük bir nimet! Hayat ya nimet-
lerle ya hikmet/belalarla kuşatılmıştır. Bu durum Kardeşim,
mümini olumsuz etkilemez. Bir durumda sabre-
der, diğerinde şükür. İmanı; her hali hayra çevirir. Buralar küçüktür hacim olarak... Ancak çok
İkisinin de Allah'tan subhanehu ve teâlâ olduğunu bilir. şey sığar bu küçük dünyaya... Sadece kardeşlik,
Nimetin onu azdırıp unutturmasına, musibetin sabır, yakîn değildir bu dünyaya sığan. İnsanlık
onu gevşetip umutsuzluğa sevk etmesine müsade tarihi sığar buralara... Tarihin birçok sayfasını
etmez. İki duruma karşı kalkanı sabır ve şükürdür. bir günde yaşarsın buralarda...
10
Kâh Yunus aleyhisselam olur günahlarına ve tak-
siratına ağlarsın... Gecenin karanlığını balığın
karnına benzetirsin ve:
Can kardeşim!
24. 21/Enbiya, 87
25. 21/Enbiya, 83 Durum böyle... Her sabah ve akşam Allah'ı
26. 5/Maide, 25
zikrettiğimiz gibidir halimiz:
27. 7/Araf, 151
28. 12/Yusuf, 86
Rabîu'l-Ahir
29. 21/Enbiya, 89 31. İbni Hişam, Sîre II/29-30 1435
30. 3/Âl-i İmran, 173 32. 12/Yusuf, 33
ŞUBAT'14 • SAYI: 25
11
avuç Müslümana teslim etti. Onlara olan vaadini
gerçekleştirmek için insanların tümünü helak
etti... Yusuf aleyhisselam zindanlardan saraylara bir
hayat yaşadı... Yakub aleyhisselam geç de olsa mu-
radına erdi. Hasreti son buldu... İsa aleyhisselam bir
firari gibi yaşamak zorunda kaldı... Musa aleyhisselam
kendi kavminden çok eziyet gördü. Hiçbir şeyde
sonuna kadar onun yanında yürümediler... Eyyub
aleyhisselam hastalıklarla boğuştu. Ashab-ı Uhdud
diri diri ateşe atıldı... Kucağında anneler hen-
dek başlarında ciğerparelerinin yanışını izledi...
Ashab-ı Kehf sadece uyutuldu...
"Rab olarak Allah'tan, din olarak İslam'dan, Pey-
gamber olarak Muhammed'den razı olduk." 33 Bu çeşitlilik niye biliyor musun?
Razı olduğumuz Allah subhanehu ve teâlâ bizim için Cevabı Ömer Abdurrahman'ın Abbud Ez
bunu dilemiştir. Ve en hayırlısı da budur... Zümer'e söylediği cevapta saklı. Bu canlar Allah'a
subhanehu ve teâlâ satılmış. Akid gerçekleşmiş. Kul ca-
Anlatılır ki; Mısır'da birtakım olaylar olur. Ha- nını, Rabb cennetini teslim etmiş. Canın kahren
lid El İslambuli ve arkadaşları şehid olur. Abbud de rızayla da sahibi Allah'tır. Canını rızayla değil
Ez Zümer ise zindana düşer. Morali bozuktur. de kahren Allah'a subhanehu ve teâlâ verenler şikayet
Arkadaşları teselli etmeye çalışsa da nafile, etki edebilirler, üzülüp kederlenebilirler. Çünkü onlar
etmez. Gelip durumu Şeyh Ömer Abdurrahman'a canın Allah'ın mülkü olduğuna inanmıyorlar. Ya
iletirler. Abbud Ez Zümer'i yanına çağırır. 'Ha- rızayla canını Allah'a satıp teslim olanlar... Onla-
yırdır ey Abbud. Neden moralin bozuk?' Abbud rın böyle bir hakkı kalmamıştır. İşte Rasûllerin
durumu anlatır. 'Ben bu yola şehid olmak için girdim, hayatı... Onların çeşit çeşit imtihanları... Bu yolun
ancak benim payıma zindan düştü arkadaşlarım
tüm yolcuları böyledir. Allah dilerse onları saray-
şehid oldu' der.
lara sultan kılar dilerse de işkenceye devam eder.
Ömer Abdurrahman aldığı cevaptan memnun
Dilerse Uhdud ashabı gibi ateşte yakar, dilerse
olmaz. Ve ona şu tarihî sözlerle karşılık verir:
İbrahim aleyhisselam gibi ateşi ona serin ve selamet
'Ey Abbud! Sen cennet karşılığında bu canı Allah'a kılar. Dilerse Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem gibi
sattın. Dilersen seni saraylarda padişah, dilerse şehid, en hayırlı insanları ona yol arkadaşı kılar. Dilerse
dilerse de zindanlarda çürütür. Satılmış ve karşılığı Musa'nın aleyhisselam etrafında olduğu gibi yeryüzü-
alınmış malın pazarlığı olmaz.' nün en çirkin insanlarıyla muhatap kılar.
İşte böyle bra-i aziz... Her şey O'nun mülkü ve O'un iradesine bağlı...
Kur'an, Peygamberler kıssalarını anlatıyor. İm- Aziz kardeşim,
kanım olsaydı sana tümünü anlatacaktım. Fakat
son iki haftada bidat ehlinin müşrikleri müdafaa Durum böyle, kelimeler tükendi. Sen, benim
sevdasına gem vurmak adına tevhid müdafaası meramımı anladın. Seni El-Hafız olan Allah'ın
dersleri araya girdi. Bu hafta ve sonrasında gelen hıfzına emanet ediyorum.
haftalarda ise zindan... Tüm kardeşlerimi hasret ve muhabbetle ku-
Nuh'un aleyhisselam kıssasını bitirmiştim. Devam caklıyorum. Bilmeni isterim ki her Pazar sabahı
etmek nasip olmadı. saat 09.00'da yüreğimde bir burkuntu oluşacak. Bu
mektubu yazdığım Pazar gününde olduğu gibi...
İmkanım olsaydı şayet anlatacaktım. Süleyman
aleyhisselam gücün zirvesine ulaştı. Cinler dahi ona
Selam ve Dua ile...
asker oldu... Nuh aleyhisselam için kainat sünneti
değiştirdi. Allah subhanehu ve teâlâ tüm yeryüzünü bir Kardeşin Ebu Hanzala
12
Allah ile Nasıl
Muamele Etmelisin?
ozcanyildirim@tevhiddergisi.com Özcan Yıldırım
Allah'a hamd, Rasûlü'ne salat ve selam olsun… Nebi sallallahu aleyhi ve sellem bunu iyi bildiği için
yemin ederken 'kalpleri evirip çevirene andolsun'
Rabbimiz subhanehu ve teâlâ hemen her gün kul- diyerek yemin etmekteydi. 1
larına birçok şeyi ihsan ettiği gibi imtihan da
etmektedir. Kullarından kimisi bu imtihanda İlim ehlinden bazıları, kalbin galeyana gelip,
sabit kalabilirken, kimisi de ayak kayması yaşa- kaynadığı zaman çok hızlı döndüğünü belirt-
yabilmektedir. mişlerdir.
Allah subhanehu ve teâlâ aynı zamanda kullarının
kalbini en iyi bilendir. Yani, zahiren muttaki, zahid, Hakikat de bu değil mi kardeşim?
alim gözükebilen nice kimselerin kalplerini en
iyi bilen; diğer kimseler değil, sadece Allah'tır...
Kalpleri bilen O olduğuna göre dilediği gibi çe- 1. Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem yaptığı yeminlerin çoğu
Rabîu'l-Ahir
1435
viren de yine O'dur. şöyleydi: "Kalpleri çeviren zâta yemin olsun, hayır!" Buhari
ŞUBAT'14 • SAYI: 25
13
Allah Seni İmtihan Ettiğinde Bu büyük engelleri aşar belki insan... İtikadi
O'nunla Nasıl Muamele Etmelisin? bir fitne ile yüz yüze kaldığında, şüphelerin esiri
olup, vahiyden yüz çevirip; hata üzere olduğu
İnsanın hayatına baktığımızda hidayet üzere,
değişmez bir hakikat olan insan endeksli bir
iman dolu bir hayat yaşadığını ve bu hayatını da
yaşantıya koştuğunda bir de bakarsınız ki fikir
yaşantısında güzel pratize ettiğini, hatta amellerin
karmaşası, akide açmazı ve buhranlarına dalıp
en sevimlisi ve zirvesini yaptığını görebiliriz. Bu
boğulmuştur...
devam etmesini arzuladığımız bir durumdur.
Fakat öyle bir lahza olur ki, kesif bir koku duyup Allah subhanehu ve teâlâ kullarını her gün imtihan
da aklını kaybeden ve ona muttali olan bir kimse etmeye devam etmektedir. İşte 'Bu imtihanlara
misali, kişi kendisini salih amellerin çevresinde karşı nasıl sabit dururum?' diye kendimize bir
değil de sapkın amellerin ortasında bulur. soru yöneltmemiz bir zorunluluktur.
Nice salih insanlar belki bu yoldan geçti. Ki-
misi hiç beklenmedik bir yerde kaydı gitti. Kimisi
İmtihanlara Karşı Sabit Durmanın
ise yakin ve sebatın timsali oldu. Tarih sayfala- Yolu
rı, okyanusları geçip, derede boğulan; sarp Kardeşim, imtihanlara karşı sabredip,
dağları aşıp, çakılda takılanlara şahitlik sabit kalmak dilde telaffuzu kadar kolay
ettiği gibi; bunlara göğüs geren ve bu değildir. Allah'ın subhanehu ve teâlâ seni
dinin her şart, zaman ve mekanda sabit kılmasını istiyorsan şu iki
Allah ile nasıl muamele etmelisin?
14
'maslahat' merkezli, merkezli vb. sapkın ve şe'ni bir
yaklaşımı da insanlara pompalamaya başladılar.
Rabîu'l-Ahir
3. 24/Nur, 21 1435
4. 17/İsra, 74-75
ŞUBAT'14 • SAYI: 25
15
"Ben onun nefsinden murat almak istedim. Fakat
o, (bundan) şiddetle sakındı." 8
5. 11/Hud, 43
6. 41/Fussilet, 36
7. 12/Yusuf, 23 8. 12/Yusuf, 32
16
Siyer Notları Bi'setten Önce
Bi’setten Önce
Allah Rasûlü’nün Hayatı
Biz dinimizi sağlam temeller üzerine bina ederiz.
Sağlam temellerden kastımız ise sahih olan rivayetleri
doğru bir fehm ile yani selefin anlayışı ile anlamaktır.
Muhammed'in sallallahu aleyhi ve sellem burada birçok edilen bazı olayların uydurma olduğuna dikkat
hadise başından geçmiştir. Özellikle Halime'nin çekmiştik. Özellikle vurguladığımız nokta şuydu:
ailesinin etrafında ve evinde görünen bariz be-
reket bunlara bazı örneklerdir. Geçen yazımız- Biz dinimizi sağlam temeller üzerine bina
da bunlara kısaca değinmiştik. ederiz. Sağlam temellerden kastımız ise sahih
olan rivayetleri doğru bir fehm ile yani selefin
Mekke'den uzakta süt annesi ile kalırken ba- anlayışı ile anlamaktır.
şından geçen en önemli hadise ise Müslim'de
Enes'in radıyallahu anh bize rivayet ettiği Şakku Sadr, Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem doğumun-
yani Allah Rasûlü'nün göğsünün yarılması hadi- dan sonra gerçekleştiği iddia edilen rivayetlerin
sesidir. Enes radıyallahu anh şöyle anlatıyor: ise sahih senetle geldiği görülmemiştir. Bununla
beraber Şakku Sadr hadisesi ise sahih bir rivayettir.
"Peygamber'e Cebrail geldi. Peygamber Efendimiz O yüzden böyle bir olayın vuku bulması mümkün
o esnada diğer çocuklarla oynamaktaydı. Cebrail mü değil mi, bu olay aklımıza yatıyor mu yatmı-
onu alıp yere yatırdı; kalbini yardı, kalbini dışarı yor mu, bunlara bakmadan rivayeti kabul ederiz.
çıkardı. İçinden siyah bir kan pıhtısı çıkarıp attı.
'Bu, şeytanın payıdır' dedi. Sonra kalbini zemzemle Bu hususa özellikle burada vurgu yapmamızın
yıkadı. Yıkadıktan sonra kalbini yerine koydu ve sebebi insanların bizleri 'İşlerine gelen delilleri ka-
göğsünü kapattı. Oyun arkadaşları olan çocuklar bul ediyorlar' diyerek itham etmelerinin temelsiz
Halime'ye koşarak: 'Muhammed öldürüldü, yanına bir iddia olduğunu ortaya koymaktır. Eğer bizler
varın, rengi sararmıştı' dediler. Enes bu hususta der delilleri aklımıza göre doğrulayıp, reddedecek ol-
ki: 'Ben, Peygamber Efendimizin göğsündeki yarık
saydık ilk önce Peygamberin göğsünün yarılması
izini görmüştüm.' dedi" Rabîu'l-Ahir
hadisesini yalanlamamız gerekirdi. 1435
ŞUBAT'14 • SAYI: 25
17
Fakat bizim ölçümüz birilerininki gibi, heva subhanehu ve teâlâ onu imtihanlar ile zor ve meşakkatli
ve heveslerin şekillendirdiği akıl ve duygular bir yolculuğa hazırlamıştır. Allahu alem.
değil, sahih delillerdir. Velev ki sonuç aklımıza
yatmasa, nefisimizin hoşuna gitmese de. Muhammed'in sallallahu aleyhi ve sellem daha çocuk-
ken anne ve babasını, çok kısa bir süre sonrada
Bu hadise aynı zaman da bize kalplerimizin çok sevdiği dedesini kaybetmesinin başka bir
durumunu da hatırlatmalıdır. Allah Rasûlü sal- hikmeti de şu olabilir:
lallahu aleyhi ve sellem şeytanın her çocuğa muhakkak
dokunduğunu ve bunun kalpte bir etkisi olduğu- Allah subhanehu ve teâlâ habibinin sadece kendi
nu söylemiştir. Aynı şekilde Allah subhanehu ve teâlâ gözetiminde yetişmesini istemiş olabilir. Gerçek-
ayeti kerimede kalpte fücur ve takvanın beraber ten insanın fıtratı yalnız ve sıkıntılarla baş başa
olduğunu bize bildirmiştir. kaldığında Allah'a yönelecek şekilde yaratılmıştır.
Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem durumu da
"Sonra da ona iyilik ve kötülükleri ilham edene tam olarak buna uygundur.
yemin ederim ki. Nefsini kötülüklerden arındıran
kurtuluşa ermiştir. Onu kötülüklere gömen de Özellikle Peygamberlik gelmeden önce
ziyan etmiştir." 1 Muhammed'in sallallahu aleyhi ve sellem hayatında
var olan bazı hadiseler Allah'ın Peygam-
Bu ve benzeri rivayetler, tezkiye berini cahiliye toplumunda kendi
etmeyi unuttuğumuz ya da erte- halinde bırakmadığının en bariz
lediğimiz kalplerimize bir kez örnekleridir. Bu hususta varid
daha yönelmemiz için birer Hepimiz kendimize has bir cahiliyeden olan birkaç örneği zikredelim:
uyarıdır. Çünkü kalp komu- geldik. Geçmiş yaşantımızda birçok sese
tan diğer azalar ise askerdir. kulak verdik, farklı farklı birçok kitap Câbir radıyallahu anh şöyle
Kalp melik diğer azalar ise okuduk. Sevdiğimiz, saydığımız birçok naklediyor: "Kâbe yeniden
siyer notları
tebadır. Kalp sahih olduğu kişiyle oturup kalktık. Çoğu Allah'ın yapıldığı zaman Peygambe-
razı olmayacağı bu birlikteliklerin bizim
müddetçe diğer organlardan rimiz ve Abbas taş taşımaya
hayatımızda etkisi olacağı muhakkaktır.
ortaya çıkacak olan amellerde başladılar. Abbas Efendimize
düzgün olacaktır. dedi ki: 'İzarını çözüp omzuna
koy, bu suretle omzunu taşların
• • • zarar vermesinden koru!' Peygam-
berimiz de böyle yaptı ve derhal baygın
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem Mekke'ye olarak yere düştü. Sonra ayılıp ayağa kalktı
geri döndükten sonra annesi ile beraber dayı- ve: 'İzarım, izarım!...' diye bağırmaya başladı.
larına yaptığı bir ziyarette annesini kaybetmiştir. Oradakiler de derhal izarını üzerine bağladılar." 2
Daha 6 yaşında bir çocuk annesiz ve babasız
bir halde dedesinin himayesi altında yaşamaya Ali'den radıyallahu anh şöyle rivayet edilmektedir:
"Ben Resûlüllah´ın sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dediğini
başlıyor.
işittim: 'Câhiliye devrinde kadınların da katıldığı
eğlence ve müsamerelere ancak iki defa katılmayı
Düşünüldüğünde bu gerçekten çok ağır bir
düşünmüşümdür. Her iki gecede de bu eğlencelere
imtihandır. Bu imtihanın birçok hikmeti olabilir. katılmaktan Allah beni korumuştur. Bunlardan
Fakat Allah Rasûlü'nün daha sonraki yaşamını birincisinde ben; birlikte koyunlarımızı otlatmakta
gözümüzün önüne getirdiğimizde, Allah'ın onu olduğumuz arkadaşlardan birine, benim koyunlara
ağır bir yüke hazırladığını görmekteyiz. Dağların da bakıvermesini rica edip eğlence yerinin yolunu
dahi kabullenmekten çekindiği, eğer üzerine tuttum. Mekke´ye girdiğimde bir evin kenarından
indirilse paramparça olacağı bir yüke... geçerken bir düğün eğlencesine rastladım. Defler
çalınıp, düdükler öttürülmekte idi. Birine sordum:
Bu yükü kaldıracağını iddia etmekle gerçekten 'Burada ne oluyor?' diye. O da: 'Falancanın oğlunu
bu sorumluluğun hakkını vermek çok farklıdır. falanın kızıyla evlendiriyorlar.' diye cevap verdi.
Allah Rasûlü bu davayı omuzlamış ve onun hakkı- Orada bana öylesine bir ağırlık bastırdı ki, hemen
nı vermiştir. İşte bu sürece başlamadan önce Allah uyuya kalmışım. Allaha yemin ederim ki, beni ancak
18
ufukta yükselen güneşin yakıcı sıcağından başka
birşey uyarmış değildir. Sonra arkadaşıma dön-
düğüm zaman bana 'ne yaptığımı' sordu. Ben de:
'Hiç bir şey yapmadım. Yolda giderken bir düğün
evinin kenarında uyuyakalmışım' dedim. Başka
bir günün gecesinde arkadaşıma aynı ricada bu-
lundum. O da ricamı kabul etti. Koyunları ona
emanet ederek Mekke´deki müsamereye katılmak
üzere yine yola koyuldum. Yine yolumun üzerin-
de bir düğün vardı. Onu seyredeyim derken, yine
uyuyakalmışım. Allaha yemin olsun ki, yine beni
uyaran sadece güneşin yükselerek sıcağıyla beni
uyandırması olmuştur. Arkadaşıma döndüğümde,
Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem Peygam-
o yine bana, ne yaptığımı sordu. Ben de cevabımda,
berlik görevini hakkıyla yerine getirmesinin bir
'hiç bir şey' yapmadığımı söyledim ve durumu oldu-
ğu gibi anlattım. İşte benim bu iki teşebbüsümden sebebi olarak da bi'set öncesi dönemde Allah'ın
subhanehu ve teâlâ gözetimi altında, başkalarının etkisi-
her ikisi de böyle geçmiştir. Bundan sonra da, ne
böyle bir teşebbüste bulundum ne de böyle bir şey ne kapalı bir şekilde yetişmesini örnek gösterecek
aklımdan geçti. Sizi, yüce Allah'a yemin ederek olursak, bu madde bize bazı şeyleri hatırlatmalıdır.
temin ederim ki aynen böyle olmuştur ve ben bu
hâl üzere, ta bana Peygamberlik verilinceye kadar Hepimiz kendimize has bir cahiliyeden geldik.
devam ve sebat ettim.' " 3 Geçmiş yaşantımızda birçok sese kulak verdik,
farklı farklı birçok kitap okuduk. Sevdiğimiz,
Aişe radıyallahu anha annemiz şöyle buyurdu: "Pey- saydığımız birçok kişiyle oturup kalktık. Çoğu
gamberimiz buyurdular ki: 'Ben, Zeyd bin Amr bin Allah'ın razı olmayacağı bu birlikteliklerin bizim
Nüfeyl´i putlar adına kurban kesmeyi açıkça ayıplar- hayatımızda etkisi olacağı muhakkaktır.
ken işittim. O, Allah'tan başkası adına kesilenlerin
yenilemiyeceğini söylüyordu. Ben de, Allah'ın beni Kişi tevbe ederek cahiliyede işlediklerinin Al-
Peygamberlikle keremlendirdiği güne kadar, putlar lah katında sıfırlanmasını sağlayabilir. Bu Allah'ın
adına kesilen hayvanların etinden hiç yemedim.' " subhanehu ve teâlâ kullarına olan engin merhametidir.
Fakat İslam kapısından içeri girerken cahiliye
Cubeyr bin mutim radıyallahu anh diyor ki: "Ben, atıkları ile beraber girmek, tevbeyi sadece dil ile
bir hac mevsiminde Peygamberin devesi üzerinde yapmak, kalbimize esaslı bir müdahale de bu-
Arafat'ta vakfe yapmasına şahit olmuş idim. O, ken-
lunmamak, davranışlarımızda ciddi bir farklılık
dilerine Humus deyip Arafat´a çıkmayan, vakfelerini
Müzdelife´de yapan Kureyş eşrafının âdetlerini olmamasına neden olacaktır. Şekilsel bazı farklı-
böylece terketmiş, halkla birlikte Arafat´a çıkmıştır." 4 lıklar, söylemlerdeki bazı değişiklikler elbette ki
açığa çıkacaktır. Ama hayata yön verecek değerler
Arafat'ta vakfe yapmak haccın rukunların- radikal bazı adımlar ile olabilir.
dandır. Fakat Mekkeli müşrikler şeytanın vesve-
selerine kulak verip kendilerini bu amelden uzak Öyleyse bir fert, cahiliye yaşantısında etkiye
tutmuşlardı. Allah Rasûlü Kureyş'ten olmasına açık bir halde bıraktığı kalbini ve beynini temiz-
rağmen kendi kavminin adetlerine göre değil lemesinin, İslam olduktan sonraki yaşantısı için
Allah'ın istediği şekilde hac ibadetini yerine ge- bir vecibe olduğunu bilmelidir. Çünkü İslam bir
tirmiştir. nurdur. Cahiliye karanlığı ile beraber aynı kalpte
olması mümkün değildir.
Yine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem eşi Hatice
ile konuşurken ona: "Ey Hatice! Ben Lat ve Uzza'ya Şakku Sadr hadisesinin bizim başımızdan
tapacak değilim." demiştir. Hatta bunu komşusuna geçeceğini hayal etmek yerine kalbimizi tezkiye
duyuracak kadar açıktan söylemiştir. ilminin gereklerine uygun şekilde ıslah etmemiz
daha gerçekçi olacaktır.
ŞUBAT'14 • SAYI: 25
19
Akaid Notları
Murat Güç muratguc@tevhiddergisi.com
Hariciler/Havaric -3-
Hariciler, huruc için; ‘Hüküm Allah'ın dır. İn-
sanlara verilmez! Ali de bunu insanlara ver-
di.’ sloganını kendilerine esas aldılar. İbni
Abbas onlara her ne kadar Ali'nin radiyal-
lahu anh hakimiyeti insanlara vermediği-
ni ispat etmeye çalışsa da kabul etmediler.
T ahkim/Muhakeme Olayından Sonra Geli- hem de kırk sekiz ülkenin oradan yenik çıkma-
şen Durumlar sı Rusya'nın yenilgisi gibi olmayacaktı. Dikkat
edilirse Ruslar, Afgan savaşında yenildiklerinde
Savaşların genel bir kuralı vardır; O da her
Sovyetler Birliği dağıldı. Aynı şekilde NATO ve
savaşın mağlup tarafı eğer mağlubiyetini açıktan
BM, Afgan savaşında yenilirlerse bunlar da da-
ilan etmeyi kendine yediremiyorsa, en iyi yol
ğılıp gidecekler.
karşı tarafı sulha çağırmaktır. Bu olay, NATO'nun
Afganistan'da içine girdiği çıkmazdan dolayı sü-
Nasıl ki Sıffın Savaşı'nda Hariciler, Ali'yi radıyalla-
rekli Taliban'la görüşme ve anlaşma yapmayı
hu anh sulha zorladığı gibi bugün bazı Müslümanlar
istemesine benziyor. NATO şu anda Afganistan'da
da Taliban'ı masaya oturmaya zorladılar. Taliban
kırk sekiz ülke ile birlikte kendi deyimleriyle bir
da dünya Müslümanlarının tepkisini çekmemek
çete ve örgütle savaşıyor. Bir başarı elde edeme-
için onların istedikleri yerde büro açmak duru-
yince Taliban'la masaya oturalım dediler. Çünkü
munda kaldı. Fakat hiçbir zaman yenilmiş insanla
NATO, Rusya gibi yenildiğini kendine yedire-
masaya oturan karlı çıkmamıştır. Bunu Ali radıyallahu
miyor.
anh örneğinde görmekteyiz. Çünkü sulhtan sonra
İslam ümmeti parçalandı ve bir devlette üç ayrı
Taliban ise, haklı olarak ilk başta barışa yanaş-
baş çıkmış oldu.
madı. Çünkü Taliban savaşın hem galip tarafıydı
20
Haricilerin Ali'ye Huruc Etmeleri
Hariciler, Ali'yi radıyallahu anh barışa/tahkime
zorladıklarında Ali radıyallahu anh ilk başta bunu
kabul etmedi. Fakat daha sonra Hariciler, Ali'yi
tehdit ederek dediler ki: 'Ey Ali! Osman'ı öldür-
düğümüz gibi seni de öldürmemizi mi istersin?'
Bunun üzerine Ali radıyallahu anh istemeyerek de
olsa masaya oturmaya razı oldu. Çünkü Ali'nin
ordusu toplama bir orduydu. Ordunun içinde
Haricilerin sayısı tam olarak belli olmadığı için
tahkimi kabul etti. Taraflar masaya oturdular.
Her iki taraf da savaşı durdurmak üzere anlaş- ki: 'Bu iki ordu arasında savaş durduktan sonra
tılar. Ali radıyallahu anh, İslam Devleti'nin başkentini muhakeme ve yargılama başlarsa bu olay bize mal
Medine'den Kufe'ye taşıdı. Bundan dolayı Ali olacak. Osman'ın katilleri diye bizleri öldürecek-
radıyallahu anh Kufe'ye döndü. Muaviye radıyallahu anh ve ler. Bizim için en güzeli savaşın devam etmesi için
Şam ehli de kendi memleketlerine geri döndüler. karışıklığın devam etmesidir.' Karşıdaki insanlar
da cahil ve samimi olmalarından bir iki ayet
Hariciler ise, tahkim olayından sonra Ali okuduğunda onların duyguları hemen harekete
radıyallahu anh ile beraber geri dönmeyeceklerini geçebiliyor. Bunun için bir önceki sefer, Allah'ın
söylediler. Gerekçesini şöyle belirttiler: 'Ey Ali! subhanehu ve teâlâ kitabına çağrıldığı halde yüz çeviren
Biz seninle beraber Kufe'ye gelmiyoruz. Çünkü sen münafıklarla ilgili ayeti okuyarak milleti galeyana
Allah'ın dininde hakem tayin ettin. Bundan dolayı getirdiler. Bu sefer de aynı topluluğa 'Hüküm
küfre girdin. Ya tekrar savaşıp onları öldüreceksin Allah'ındır. Ali ise Allah'ın dininde hakemler tayin
ya da biz seninle Kufe'ye gelmeyeceğiz.' diyerek etti.' dediler. Aynı insanları Ali'ye radıyallahu anh karşı
halifeye karşı ayaklandılar. ayaklandırdılar.
Haricilerin bu tavırlarına dikkat etmek lazım. Bu sorunun çözümü için; İslami hareketin,
Hariciler ilk olarak Ali'yi radıyallahu anh muhakemeye insanların samimiyetine, Allah'a subhanehu ve teâlâ karşı
zorladılar. Yani 'nasıl Allah'ın subhanehu ve teâlâ kitabına güzel kul olmalarına, kardeşliğe ve davaya dört
çağrıldığın halde kabul etmezsin' dediler. Ali radıyal- elle sarılmalarına aldanıp kendi hallerine bırak-
lahu anh tahkimi kabul ettikten sonra gelip, 'Allah'ın
maması lazım. Çünkü yarın başka birileri onların
dininde nasıl hakem tayin edersin?' gerekçesini ileri duygularına ve samimiyetlerine hitap edip sizin
sürerek itiraz ettiler. karşınıza dikebilir. Bundan dolayı İslami hareket,
ne kadar samimi olursa olsun buna bakmadan
Bu olay, İslami hareketin mensuplarına önemli
kendi etbaını eğitmek ve şuur vermek zorundadır.
dersler öğretir:
Ta ki Ali'nin radıyallahu anh düştüğü hataya düşmesin.
1. Ders: Her dönemde cahil ve samimi olan
2. Ders: Verilecek olan sorumluluklarda, in-
insanlar hem insi hem de cinni şeytanlar tara-
sanların sadece samimiyetlerine bakılmamalıdır.
fından yönlendirilmeye müsaittir. Bu da İslami
İslam bundan dolayı işi ehline vermemizi em-
harekete şu menheci öğretir; 'Cahil ve samimi olan
rediyor. Çünkü samimi ve cahil olan insanlar
kalabalıkların desteğine hiçbir zaman aldanmamak
işin ehli olmadıkları için; sebep olacakları zarar,
lazım.' Çünkü samimiyetinden dolayı sana destek
verecekleri faydadan daha fazladır. Yani cahil olan
veren cahil topluluklar daha sonra başkalarının
insanlar işin öncesini, sonrasını ve içinde bulun-
yönlendirmesiyle sana karşı durabilirler. Doğal
duğu hal ile bağ kurarak bir netice çıkaramaz.
olarak İslami hareket için, cahil ve samimi insanlar
Bundan dolayı her zaman, içinde bulunduğu hale
değil, yetişmiş ve şuurlu insanlar lazım.
göre konuşur ve ileride getirisinin ne olduğuna
Bunu Haricilerde görmekteyiz. Hariciler cahil da bakmazlar. Bundan dolayı Allah subhanehu ve teâlâ,
ve bununla beraber samimi insanlar. Hakem olayı işlerin cahillere değil ehline verilmesini Müslü-
yaşanırken Abdullah bin Sebe ve yanındakiler manlara emretmiştir. Yani işlerin samimi olana
kendi aralarında kulis yapmaya başladılar. Dediler değil ehline verilmesi lazım. Rabîu'l-Ahir
1435
ŞUBAT'14 • SAYI: 25
21
İslam'ın insanları kategorize etmesi ve kendi se- İbni Abbas radıyallahu anh, Haricilerle görüşmek için
viyelerine göre vermesinin temelinde bu hikmet yanlarına gittiğinde onların halleri için: 'Ben içe-
yatmaktadır. riye girdiğimde ibadet etmekten alınları devenin
ayağı gibi olmuş ve yüzleri sararmıştı. Üzerlerinde
Bu olayda dikkat edilirse Haricilerin hiçbiri yıkanmaktan dolayı eskileşen elbiseler vardı.' diyor.
tahkim meselesinde zikredilen ayetleri düşünmü-
yor. Birileri düşünüyor, kulis yaparak ayetleri orta- Hariciler de, İbni Abbas'ı güzel elbiselerle
ya atıyor. Akabinde Ali'yi radıyallahu anh muhakemeye görünce dediler ki: 'Senin üstündeki güzel elbi-
zorlayan ve ayetler okuyan bu insanlar bir anda seler nedir?' İbni Abbas da cevap olarak: 'Ben
fikirlerinden dönüyorlar. Sonra da muhakemeyi Rasûlullah'ı daha güzel yemeni bir elbise giyerken
kabul ettiği için ayaklandılar. Aynı insanlar, dün gördüm.' akabinde şu ayeti okuyor:
başka bir şey düşünüyorlardı. Bugün başka bir şey
düşünüyorlar. Çünkü cahil insanların iki günleri "De ki, Allah'ın kulları için çıkardığı güzellikleri
kesinlikle bir olmaz. Sebep ise Hariciler her ne haram kılan kimdir." 1
kadar samimi de olsalar cahil oldukları için,
'Cevabınızı verebildim mi?'
bu kadar kısa sürede iki zıt fikri nasıl bir
araya getirdiklerini kavrayamazlar. Onlar da 'Verdin' diyorlar. Bu-
nun akabinde Haricilerin içinden
Haricilerle Yapılan (büyük ihtimalle fitneyi kö-
Konuşmalar rükleyenler) bazıları: 'Onunla
Ali radıyallahu anh, İslam İslami hareketin, insanların tartışmayın. Çünkü o Kureyş'
toplumunda fitne olduğu samimiyetine, Allah'a subhanehu ve tendir. Allah, Kureyş için diyor
için Haricilere karışmıyor.
teâlâ karşı güzel kul olmalarına, ki: "Şüphesiz onlar tartış-
kardeşliğe ve davaya dört elle macı insanlardır." diyorlar.
akaid notları
22
Hariciler, sorunlarını bitirince İbni Abbas onların
söylediklerine cevap veriyor:
ŞUBAT'14 • SAYI: 25
23
duğu zaman insana fayda verir. Takva, İslam'ın kaynaklanıyor. Samimiyetleri İslam'ın istediği
emrettiği kalp amellerindendir. Takvanın insana düzeyde olmadığı için, kendilerine fayda vermedi.
hem dünyada hem de ahirette fayda vermesi için Ki zaten bunların çoğunluğu İbni Abbas'la radıyallahu
İslam'ın istediği düzeyde olması lazım. Fakat kişi anh dönmek yerine, aşırılıklarıyla beraber huruca
takvayı kendi yorumlarsa veya içini kendi örf devam ettiler.
ve anlayışına göre doldurursa bu takva insanı
harici yapar. İhlas ve samimiyet de bu şekildedir. Hariciler, huruc için; 'Hüküm Allah'ın dır.
Bu ikisi ancak İslam'ın istediği düzeyde olursa İnsanlara verilmez! Ali de bunu insanlara verdi.'
insana fayda verir. sloganını kendilerine esas aldılar. İbni Abbas
onlara her ne kadar Ali'nin radıyallahu anh hakimi-
Haricilerin samimiyetleri, İslam'ın istediği yeti insanlara vermediğini ispat etmeye çalışsa
düzeyde olmadığı için kendilerine fayda vermedi. da kabul etmediler. Çünkü onlar; 'Hüküm Al-
lah'ındır.' Esasının aslını İslam'dan aldılar. Fakat
Haricilerin samimiyetlerinin nedeni ise; içeriğini kendileri doldular. Bundan dolayı hüccet
kendilerine ulaşmasına rağmen geri dönmedi-
Haricilerin samimiyeti psikolojik bir mese-
ler. Çünkü Haricilerin o bağlılıkları onların
ledir. Allah subhanehu ve teâlâ insanı her şeye bir
cahiliye taassubundan kaynaklanıyordu.
ilke ve düzen belirleyerek dünyaya gönder-
miştir. İnsanın ilkesiz ve değer yargısı- 2. Osman'ın katline katılan ve
na sahip olmadan bu kâinata ayak bilinçli olan fitneciler: Geri
uydurması imkansız. Ya belli bir dönmeleri halinde öldürülecek-
zamandan sonra intihar eder ya lerini bildikleri için Haricilerle
da akıl sağlığını yetirir. Do- Takvanın insana hem dünyada hem
de ahirette fayda vermesi için İslam'ın beraber kaldılar. Bunların du-
ğal olarak insanın yaşamını rumu şuna benzer, bazen
istediği düzeyde olması lazım. Fakat
sürdürebilmesi için bir il- kişi takvayı kendi yorumlarsa veya insan bilerek veya bilme-
akaid notları
keye, değere sahip olması içini kendi örf ve anlayışına göre yerek günah işler. Öldürüle-
psikolojik bir ihtiyaçtır. Yani doldurursa bu takva insanı harici yapar. ceğini veya rezil olacağını dü-
bazı değerlere bağlanmak fıtri şünerek bırakıp geri dönemez.
bir gerekliliktir. Günahın içine battıkça batar ve
daha kötüye gider.
Cahiliye ehli vahiyden uzak ol-
dukları için bu ihtiyaçlarını uydurduk- 3. Savaşa kabilecilik duygusuyla
ları bazı değerlerle giderirler. Kendilerini katılanlar: Haricilerin büyük çoğunluğu
tatmin ettirmek için de cahiliye değerlere Rabia kabilesinden oluşuyordu. Rabia ise es-
dört elle sarılırlar. kiden beri Kureyş'e düşman bir kabiledir. Tabiat
gereği düşman iki tarafın olduğu yerde her iki
Fakat cahiliye ehli, bir şeyi kendilerine dava taraf da üstünlük elde etmeye çalışır.
edindiklerinde ona karşı aşırı bir bağlılıkları
oluşur. Onun için birçok fedakârlığı göz önüne Kureyş'i, Rabia kabilesine üstün kılan bir-
alırlar. Meselenin gerçekten bu kadar bağlanma çok sebep vardı. Peygamberlik, yönetim, Kâbe,
gerektirip gerektirmediğini de hiç düşünmezler. güç ve övgü Kureyş'in elindeydi. Doğal olarak
Misal olarak, Araplar arasında bir çocuğa tokat bunların savaşa katılmamalarının temel derdi
atıldığı için savaş çıkıyor ve yüzlerce insan öle- Kureyş'ten intikam almak içindi. Sulh olduğunda
biliyordu... Yine biri şiir söylüyor, bundan dolayı istediklerini elde edemedikleri için geri dönmeye
asırlarca aralarında savaş devam ediyordu. Veya yanaşmadılar.
Arapların içinde biri başka kabilenin devesini
öldürüyor, onlar da buna bedel olarak o kabilenin 4. Bedeviler: Bedevi olan insanlar bir yerde
liderini öldürüyor. Bu onların, değerlerine aşırı düzeni kesinlikle istemezler. Onun için sürekli
bağlandıklarını gösterir. karışıklık çıkarırlar. Karışıklığın olduğu yerde
kural yok demektir. Bedeviler de tabiat gereği
Haricilerin geneli de bedevilerden oluşmak- rahat olan istediği gibi hareket eden insanlardır.
taydı. Doğal olarak Haricilerin samimiyetleri, Onun için düzen, bedevinin fıtratına aykırıdır.
ibadetlerdeki aşırılıkları onların bedeviliklerinden
24
Başka bir sebep ise, karışıklık durumunda
onlardan zekat alınmayacaktı. Ayrıca bedeviler,
hangi taraf güçlü ise onunla beraber savaşa katıla-
cak ganimet alma imkânına da sahip olacaklardı.
Bu nedenlerden dolayı düzeni istemeyenler geri
dönmediler.
Abdullah: 'Ben inanıyorum ki onlar Allah'ın Dualarımızın sonu âlemlerin Rabbi olan
kitabını benden ve sizden çok daha iyi anlayan, Allah'a hamd etmektir.
daha iyi amel eden ve daha basiret sahibi olan in-
sanlardır.' dedi.
ŞUBAT'14 • SAYI: 25
25
İlim Meclisi
muratmuslihan@tevhiddergisi.com
Murat Müslihan
Allah'a hamd, Rasûlü'ne salât ve selam olsun. "Ey iman edenler! Kendisinde alışverişin, dost-
luğun ve şefaatin olmadığı gün gelmeden önce size
Metin verdiğimiz rızıklardan infak edin. Kafirler ise zul-
'Allah katında kendilerine şefaat etsinler diye medenlerin ta kendileridir." 2
bunu yapmalarının delili ise Allah'ın subhanehu ve teâlâ
şu sözüdür: Müspet şefaat: Bu ise Allah'tan talep edilen
şefaattir.
"Onlar Allah'ı bırakıp kendilerine ne fayda ne de
zarar vermeyen şeylere ibadet ediyorlar ve 'Bunlar, Şefaat edecek olan; Şefaat etme ile kendisine
ikram edilmiş kimsedir.
Allah katında bizim şefaatçilerimizdir' diyorlar." 1
Şefaat olunacak olan; Allah'ın sözünden ve ame-
Şefaat, menfi şefaat ve müspet şefaat olmak üzere
iki kısma ayrılır; linden razı olduğu ve izin verdiği kimsedir. Allah
subhanehu ve teâlâ şöyle buyuruyor:
teâlâ şu sözüdür:
2. 2/Bakara, 254
1. 10/Yunus,18 3. 2/Bakara, 255
26
Şerh Allah; herkesi mutlak işiten, gören, tüm eksik-
Şefaat nedir? lerden münezzeh olan, Selam ve Kuddüs olandır.
Lugatta; Tekin zıddı olan çift anlamındadır. Beşer; kibirli, hevasına tabi olan, zalim, nankör,
gafil ve unutkan olandır.
Istılahta; Faydayı elde etmek ve zararı defet-
mek için yapılan aracılıktır. Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyuruyor:
ŞUBAT'14 • SAYI: 25
27
nasipleri kendilerine erişecektir. Sonunda elçilerimiz "Allah'ın izni olmadan O'nun yanında şefaat
(melekler) gelip canlarını alırken 'Allah'ı bırakıp edecek kimdir?" 13
da dua ettikleriniz nerede?' derler. (Onlar da) 'Bizi
bırakıp gittiler' derler. Ve kafir olduklarına dair "De ki: 'Allah'tan başka o batıl zanlar besledik-
kendi aleyhlerine şahitlik ederler." 8 lerinize istediğiniz kadar yalvarın. Ne göklerde ne
yerde zerre ağırlığınca egemen değillerdir. Onların
Bu ayetlere dikkat edilirse Allah subhanehu ve teâlâ yerde ve gökte bir ortaklığı yoktur. Allah'ın huzu-
kendisinin dışında birine dua eden kimselere runda izin verdiği kimseler hariç, kimseye şefaat
kafir, müşrik demiştir. Zaten Allah'ın dışında fayda vermez.' " 14
birilerine dua eden kimselerin şunu düşünmeleri
gerekir; Allah'ın dışında kendisine dua edilen- Peygambersallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:
lerin kendilerine faydaları yokken, kendilerini
hastalıktan, ölümden koruyamazken başkalarına "Ben cennette şefaat edecek olanların ilkiyim." 15
nasıl faydaları olsun. Eğer fayda ve zarar verebi-
Peygambersallallahu aleyhi ve sellem ezan duasını
liyorlarsa ilk olarak kendilerine faydaları olsun,
okuyan kimse için:
kendilerinden zararı defetsinler.
"Kıyamet gününde şefaatim ona helal olur."
Şefaat ile ilgili ayetler:
diyor.
Kur'an-ı Kerim'de şefaat ile ilgili
Görüntü itibari ile naslar birbiri-
ayetlere baktığımızda birbirine zıt
ne zıt gibi gözüküyor. Bu, bir insan
gibi görünen iki grup ayetin oldu-
kelamında olsa normal karşıla-
ğunu görürüz. Bazı ayetlerde
nabilir. Fakat eksiklerden mü-
şefaat nefyedilirken bazı ayet- Müşrikler:
şefaatin var nezzeh olan Allah'ın subhanehu ve
lerde ise şefaat ispat edilmiştir.
olduğunu gösteren delill- teâlâ kitabında böyle bir şeyin
ilim meclisi
"Öyle bir günden korkun ki, hiç kimse 1. Müşrikler: Bunlar şefaatin
başkası için herhangi bir ödemede bulu- var olduğunu gösteren delilleri yanlış
namaz; hiç kimseden şefaat kabul olunmaz, anlayıp her türlü şefaati kabul edenlerdir.
fidye alınmaz; onlara asla yardım da yapılmaz." 10 Salih insanlar diye adlandırdıkları kimseleri
kendilerine şefaatçi kabul edip taleplerini, is-
"Şefaatçilerin şefaati onlara fayda vermez." 11 teklerini onlara yönlendirirler. Bu şirktir. Mekkeli
müşrikler de bu şekilde şirke düştüler.
Şefaati ispat eden ayetler:
2. Mutezile ve Hariciler: Bunlar da şefaati
"Göklerde nice melek var ki, Allah'ın dileyip razı nefyeden delillere dayanarak şefaat diye bir şeyin
olduğu kimseye izin vermedikçe şefaatleri hiçbir işe
olmadığını söylüyorlar. Kim birinin şefaat edece-
yaramaz." 12
ğine inanırsa kafir olur diyorlar. Günümüzdeki
akılcılar da bu fikirdedirler.
8. 7/A'raf, 37
9. 2/Bakara, 254
10. 2/Bakara, 48 13. 2/Bakara, 255
11. 73/Müddessir, 48 14. 34/Sebe, 22- 23
12. 53/Necm, 26 15. Müslim
28
3. Ehli Sünnet: Ehli Sünnet bütün nasları
bir araya toplayarak şöyle der: Allah'ın bazı
ayetlerde şefaati nefyetmesi bazı ayetlerde ise
ispat etmesi şefaatin iki kısım olduğunu gösterir.
Rabîu'l-Ahir
16. 2/Bakara, 254 18. 2/Bakara, 255 1435
17. 39/Zümer, 44 19. 53/Necm, 26
ŞUBAT'14 • SAYI: 25
29
Nasihat
emreacar@tevhiddergisi.com
Emre Acar
Namazlarımızdan
Nasıl İstifade Edebiliriz? -5-
Kardeşim! Namazlarımız Allah'ın bizlere
olan emanetidir. Onu eda etmek, her vakitte
önemle muhafaza etmek bize farz kılınmış-
tır. Senin bu görevi hakkıyla yerine getirebil-
men için Allah'ı ve Rasûlü'nü sevmen gerekir.
K alpleri evirip çeviren Allah'a hamd olsun. Müslüman olup da namazı sevmeyen yoktur.
Yeryüzünden şirki ve şirk ehlini silen, onla- Ve hepimiz namazlarımızı sevdiğimizi söylüyoruz.
ra karşı mücadele eden Rasûlullah'a ve sahabe- Fakat yaşantımızı ve maneviyatımızı gözden ge-
sine salât ve selam olsun. çirsek görülecektir ki en çok sıkıntı yaşadığımız
veya gevşek olduğumuz ibadet, namazdır. Belki
Kardeşim! Nimet olan her şey muhafaza edil- de birçoğumuz 'Vay o namaz kılanların haline ki
meli ki Rabbim bizden onu çekip almasın. Namaz- onlar namazlarında gaflet içerisindedirler' ayetine
larımız, imanın içinde bize verilen en önemli amel muhatabızdır. Peki, soruyorum bu nasıl sevmektir
ve nimettir. Bu nedenle namazlarımızı muhafaza kardeşim? Namazı hem seviyoruz hem de en çok
etmek bizim için bir sorumluluktur. onu eda etmede sıkıntı yaşıyoruz. Burada problem
yok mu sence? Elbette problem var. Çünkü bizler
Namazı muhafaza etmenin birçok yöntemi namazı sözde seviyor, kalpten sevemiyoruz. Oysa
vardır. Bunların içinde en önemlisi namazlarımızı sevgi, kalpten ve içtenlikle olmalıdır.
sevmektir. İnsan sevdiği şeyin kölesidir. Ona olan
bağlılığı, birbirine geçirilmiş halka misalidir. Na- Kalp birçok şeye meyyaldir. Kalp bugün na-
maza karşı sevgi kalpte yer etmiş ise insanın ondan mazı severken, yarın dünyayı sevebiliyor. Sevgide
ayrı kalması ve ona karşı nankör olması zordur. zemin kaygan ve sabit kalmak oldukça zordur.
Kalpte, ibadetlerimize karşı sevgiyi istikrarlı kıl-
Kalpte namaza karşı sevgi beslemek kolay mak ancak Allah'ın yardımıyladır. Yani sevgi,
değildir. Bizler 'namazlarımı seviyorum' demekle Rabbimin dilemesi ve kalbimize yerleştirmesi ile
namazları sevebileceğimizi zannediyoruz. Oysa mümkündür. Bunun için dua etmemiz üzerimize
sevgi, 'sevdim' demek değildir. Sevgi kalpte olan bir vecibedir.
duygudur. Seviyorum demekle de ispat edilmez.
30
Kalbimizde namaza karşı yer açabilmemiz
veya onu sevebilmemiz için dikkat etmemiz ge-
reken ikinci nokta, Allah ve Rasûlü'nü sevmektir.
Onlara karşı bir muhabbet ve özlem duymaktır.
Emirlere riayet/icabet etmek ve değer vermek,
emredenle bağlantılıdır. Biliyorsun ki insan sev-
diği kişinin sözünü yere düşürmez. Mesela; sana
sevdiğin birisi muhafaza etmen için bir emanet
verdiğinde o emaneti gönül hoşnutluğu ile korur,
sevdiğin kişiye mahcup olmamak için elinden
geldiğince emanete sahip çıkarsın.
Kardeşim! Namazlarımız Allah'ın subhanehu ve bakıyordur. O'nun azametini hissettikçe kalbinde
bizlere olan emanetidir. Onu eda etmek, her
teâlâ ürperti oluşur. Rabbinin ona baktığını hissedince
vakitte önemle muhafaza etmek bize farz kılın- kalbinde hayâ oluşur. Boynu bükülür. Gözleri yaşa-
mıştır. Senin bu görevi hakkıyla yerine getirebil- rır. Rabbine daha fazla dua etmeye başlar. Rabbini
men için Allah'ı ve Rasûlü'nü sallallahu aleyhi ve sellem kendine yakın hissettikçe sesi daha fazla kısılır. İşte
sevmen gerekir. bu namaz Mümin için miractır.'
Allah'a hamd olsun ki din olarak İslam'dan, Kardeşim! Allah ve Rasûlü'nü sevmek bizim
Rabb olarak Allah'tan ve Rasûl olarak Muham- lüksümüze bırakılmamıştır. Bilakis bu, iman ve
med Mustafa'dan razı olduk. İnsan istemez mi küfür meselesidir. Allah ve Rasûlü'nü sevmek
her şeyi ile kendisini feda ettiği imanından lezzet kişiyi Müslüman yaptığı gibi sevmemek ise kişiyi
alsın. İmanın gerektirdiği şeyleri yerine getirirken din dairesinden çıkartır. Allah subhanehu ve teâlâ şöyle
ondan istifade etsin. İnsan istemez mi yaptığı buyurur:
amelleri Allah katında makbul olsun. Elbette "İnsanlar içinde Allah'tan başkasını Allah'a ortak
herkes ister, herkes ümit eder. O zaman Allah ve koşanlar vardır. Onlar o ortak edindiklerini Allah'ı
Rasûlü'nü seveceğiz ki namazlarımızı sevelim ve sever gibi severler. İman edenlerin Allah'a sevgisi
ondan lezzet alabilelim. ise çok daha sağlamdır. Zulmedenler azabı göre-
cekleri vakit kuvvetin bütünüyle Allah'ın olduğunu
Rasûlullah şöyle buyurur: "Üç şey vardır ki, kim- ve Allah'ın vereceği azabın gerçekten çok şiddetli
de bulunursa imanın tadını alır. Allah ve Rasûlü'nü olduğunu bir bilselerdi." 2
her şeyden çok sevmek, sevdiği kişiyi Allah için sev- "Ebu Rezik Akili, Peygambere sordu: 'Ey Allah'ın
mek ve imandan sonra küfre girmeyi ateşe girmek Rasûlü! İman nedir?" Peygamber şöyle cevap verdi: '
gibi kerih görmektir." 1 Allah ve Rasûlü'nün senin nezdinde her şeyden daha
Namazlarımızı kılarken kimin emrettiğini sevimli olmasıdır.' " 3
düşünmeliyiz. İnsan yaptığı ameli kimin için Görüldüğü gibi Allah ve Rasûlü'nü sevmek
yaptığını ve o amelle kimi razı ettiğini bilirse, o imandır. Sevmemek veya başkasını onlardan daha
amelini daha dikkatli eda eder. Onun azameti çok sevmek küfürdür.
ve yüceliği karşısında namazlarını daha huşu
ve reca ile kılar. Kıldığımız namazlar Allah'ın Kardeşim! Bir İnsan Allah ve
ve Rasûlü'nün emridir. Namaza başladığımız Rasûlü'nü Nasıl Sevebilir?
andan, bittiği ana kadar Kerim olan ve bizleri İslam bize Allah ve Rasûlü'nü sevmemiz
yaratan Allah'ın huzurundayız. Namazlarını sen gerektiğini söyledikten sonra bunun yolunu ve
Rabbini görmesen de görüyormuş gibi kıldığın ölçüsünü de göstermiştir. Allah ve Rasûlü'nü
zaman, namazın ihsan, ihlas ve huşu üzere olur. sevmenin birçok yöntemi vardır. Ben bunlardan
İbn Kayyım rahimehullah namaz kılanları beş mer- birkaç tane maddeyi izah etmeye çalışacağım.
tebeye ayırıyor. Beşinci mertebeyi şöyle zikret- 1. Allah ve Rasûlü'nün sevgisi ile dünya
mektedir: 'Kul Rabbinin huzurunda kıyamda durur. metaının sevgisi karşı karşıya kaldığında Allah
Kalbini Allah'ın subhanehu ve teâlâ arşında Rabbinin ve Rasûlü'nü tercih etmek
önüne koymuştur. Sanki Rabbini izliyordur. O'na
Rabîu'l-Ahir
2. 2/Bakara, 165 1435
1. Buhari, Müslim 3. İmam Ahmed
ŞUBAT'14 • SAYI: 25
31
Nefsimiz, hanımımız, çocuğumuz, malımız İbni Kayyım rahimehullah yukarıdaki ayet hak-
ve oturduğumuz meskenler ve hayatımızda olan kında şunları söyler: Ayetteki "Allah da sizi sevsin"
birçok şey Allah ve Rasûlü'nden daha sevimli ifadesi muhabbetin deliline, semeresine ve faydasına
gelmemelidir. Eğer Allah ve Rasûlü'nden daha işaret etmektedir. Delil ve alametleri, Rasûlullah'a
fazla seviyor ve onları Allah ve Rasûlü'nün önüne uymaktır. Fayda ve semeresi ise, Rasûlullah'ın sizi
geçiriyorsak Allah ve Rasûlü'nü sevmede prob- sevmesidir. Ona uymadıkça, siz O'nu sevemezsiniz,
lemimiz var demektir. Bu aynı zamanda iman O'nun da sizi sevmesi söz konusu olamaz.Allah
problemimizin olduğunu da gösterir. Allah şöyle subhanehu ve teâlâ şöyle buyurur:
buyurur:
"Ey iman edenler! İçinizden kim dininden dönerse
"De ki; eğer babalarınız, oğullarınız, eşleriniz, bilsin ki, Allah kendisinin onları seveceği, onların
aşiretiniz (soy ve sopunuz), elinize geçirdiğiniz da kendisini seveceği bir kavim getirir." 6
mallar, durgunluğa uğramasından korktuğunuz
ticaret ve hoşunuza giden meskenler size Allah'tan, 3. Allah'ı isim ve sıfatları ile Rasûlullah'ı
Rasûlü'nden ve onun yolundaki cihaddan daha ise hayatı ile tanımak ve bilmek
sevimli ise, o halde Allah'ın emri gelinceye ka-
dar bekleyedurun. Allah fasıklar topluluğunu Kardeşim, Allah ve Rasûlü'nü ne kadar
hidayete erdirmez." 4 tanırsan onlara karşı o derece sevgi besler-
sin. Allah subhanehu ve teâlâ kendisini isim
Fasık olan bir toplum için en
ve sıfatları ile Kur'an-ı Kerim'de
değerli olan şey ayette zikredi-
bildirmiş. Rabbini onlarla ta-
len dünya içindeki metalardır.
nımalısın. Bu, hem kulluğunu/
Allah ise bu topluma hidayeti Fasık olan bir toplum için en değerli
olan şey ayette zikredilen dünya ibadetlerini güzelleştirir, hem
nasip etmeyecektir. Müslü-
içindeki metalardır. Allah ise bu de Rabbine karşı sevgini ar-
man, Allah ve Rasûlü'nü
nasihat
32
Hakeza Peygamber'i sallallahu aleyhi ve sellem de ya-
şantısı ile tanımalısın. Peygamber, sana vahyi
tebliğ ve tebyin etmiştir. Şirk ve şirk ehline karşı
nasıl muamele edeceğini, Rabbine karşı nasıl
kulluk edeceğini öğretmiştir. Sana imtihanlara
karşı nasıl sabredeceğini, fitneler zuhur ettiğinde
ayaklarını nasıl sabit kılacağını beyan etmiştir.
Peygamber'in hayatını okuyarak tanımalısın. Ki
ona karşı sevgin artsın. Sevgi, sevdiğin kişinin
tarihini okuyarak ve onu örnek alarak artar. Ha-
tırlarsan okullarda bizlere Osmanlı'nın icraatlarını
okuttururlar ve anlattırırlardı. Bundan dolayı
Osmanlı'ya büyük bir muhabbet ve sevgi duymu- de arkasından gittim. Ki onu ziyaret edeyim, onunla
şuzdur! Aynı durum Rasûlullah'ın tarihi için de muhabbet edeyim diye. Veysel Karni'ye yaklaştım,
geçerlidir. Rasûlullah'ın yaşantısını bilirsek ona oturmuş Allah'ı tesbih ediyordu. Kendi kendime
karşı sevgimiz de artacaktır. 'zikrini bölmeyeyim, tesbihini bitirsin, ondan sonra
yanına giderim' dedim. Tesbih bitti. Kuşluk vakti
Kardeşim, zikretmiş olduğum sebeplere dik- girdi. Kalktı namaz kılmaya başladı. Kendi kendime
kat edersek Rabbimin izni ile Allah ve Rasûlü'ne 'kuşluk vaktinde iki, dört veya altı rekât namaz kılar.
karşı sevgimiz artacaktır. Böylelikle Allah ve Bitirdikten sonra yanına giderim' dedim. Sonra öğle
Rasûlü'nün namaz gibi birçok emirlerini severek, namazına çıktı. Ben dedim ki, bari öğle namazını
hakkını vererek yerine getireceğiz. Nasıl ki sahabe kılsın, öğle namazından sonra sohbet ederiz. Evine
ve selef, Allah ve Rasûlü'nü severek emrettiklerini geldi tekrar namaz kılmaya başladı. Bu namazı ikin-
yerine getirmişler, amellerinden lezzet almışlar. di namazına kadar sürdü. Sonra ikindi namazına
Hakeza bu noktalara dikkat edersek aynı durum çıktı. Geri geldi. Ben dedim ki 'ikindi namazından
bizler için de kolay olacaktır. sonra namaz kılmak mekruhtur, herhalde namaz
kılmaz. O zaman sohbet ederiz.' Veysel Karani otur-
İşte kardeşim! Allah ve Rasûlü'nü seven du akşam ezanı okuyuncaya kadar Allah'ı zikretti.
ve namazlarını huşu ile kılan, namaza karşı Sonra geldi. Akşam namazını kıldı. Ben dedim ki
muhabbet besleyenlerin misalleri: 'akşam namazından sonra oturur sohbet ederiz.'
Abdullah bin Zübeyir... Medine'de ilk doğan Kalktı yatsı namazı okuyuncaya kadar namaz kıldı.
Yatsıdan sonra eve geldi. Ben tekrar sohbet etmek
çocuk, sahabenin küçüklerindendir. Aynı zaman-
istedim o tekrardan ayağa kalktı namaz kılmaya
da muhacirin gençlerinin kahraman ve fakih başladı. Tam ben pes edecekken Veysel Karani'nin
olanlarındandır. Biliyorsun Emeviler başa geçtiği şöyle dua ettiğini duydum: 'Ya Rabbi! Uyuyan gözden
zaman insanlara zulmedip, İslam hukukunu yerle ve çok doyan karından sana sığınırım.'
bir ettiler. İşte o zaman önce Peygamberimizin
sallallahu aleyhi ve sellem reyhanisi Hüseyin radıyallahu anh
Kardeşim sana Rabbimin şu ayetlerini hatır-
sonra Abdullah ibn Zübeyir radıyallahu anh Emevilere latıyor, seni Rabbime emanet ediyorum:
karşı ayaklandı. Abdullah bin Zübeyir'i emirlerin- "İbrahim Rabbine şöyle dua etmişti: 'Ey Rabbim!
den birisi şöyle anlatıyor: 'Zalim Haccac Kâbe'yi Beni ve soyumdan gelecekleri namazı devamlı kı-
kuşattığı zaman mancılıklar ile Kâbe'ye ateş topları lanlardan eyle.' " 8
fırlatıyordu. Ta ki Müslümanlar Kâbe'den çıksınlar
diye. Vallahi Abdullah bin Zübeyir'i gördüm. O Allah Peygamberlerin sonuncusu Muham-
namaz kılıyordu. Ateş topları yanına düşüyordu. med Mustafa'ya sallallahu aleyhi ve sellem hitaben şöyle
Ben Abdullah bin Zübeyir'in ateş topları düşmesine buyurmuştur:
rağmen sağına ve soluna iltifat ettiğini görmedim. "Ailene namazı emret. Kendin de ona sabırla
Saatler boyunca Rabbine kıyam etti, namaz kıldı. devam et. Senden rızık istemiyoruz. Aksine biz seni
Kâbe başına yıkılıyordu. Fakat o Rabbine yönelmiş, rızıklandırıyoruz. Güzel sonuç takva iledir." 9
gözü başka bir şey görmüyordu.'
Davamızın sonu âlemlerin Rabbine hamd
Veysel Karani... Tabiinin en faziletlerinden- etmektir. Gelecek sayıda buluşma ümidi ile...
dir. Bir gün bir arkadaşı, Veysel Karani'yi ziyaret
ediyor. Bizlere ziyaretini şöyle anlatır: 'Sabah 8. 14/İbrahim, 40
Rabîu'l-Ahir
namazını kılmıştık, Veysel Karani evine gitti. Ben 1435
9. 20/Taha, 132
ŞUBAT'14 • SAYI: 25
33
Menhec Notları
Emre Uyar emreuyar@tevhiddergisi.com
Müslümanların
Kendilerini Yöneten
Tek Bir Emire Olan İhtiyacı -2-
‘Ben diyorum ki', ‘Bence', ‘Benim fikrime göre' gibi cümleler
kurulduğu zaman ise bireysel din demiş olduğumuz şey or-
taya çıkmış ve İslam'ın çok büyük önem atfettiği cemaat, ima-
ret, hilafet, emir, itaat gibi mefhumlar arka plana atılmış oldu.
görmek mümkündür.
1. Buhari, Müslim
34
Cemaat namazı ile elde edilen bu maslahat,
Müslümanların yönetim şuurunu idrak etmeleri
ve hayatlarını buna göre tanzim etmeleridir.
ŞUBAT'14 • SAYI: 25
35
Bu defa bu Müslümanlar(!) kafirlerin getirdiği Osmanlı Devleti'ni bir devlet olarak ele aldığımız
bu şeylere 'Bunlar daha sonra birileri tarafından zaman hilafet sisteminin aslında sadece isimden
İslam'a sokuşturulmuş şeylerdir' dediler ve birçok ibaret olduğunu, hakikatte ise sultanların, padi-
şeyi inkar etmeye başladılar. Ve en sonunda fazla şahların keyfî idarelerine tâbi bir devlet olduğu
aşağılık kompleksinin bir sonucu olarak egolar anlaşılmaktadır. Devlet olarak uygulamalara
sahaya çıktı ve bu insanlar 'Ben diyorum ki' gibi bakıldığında Osmanlı'nın gayri İslami olan bir
cümleler ile dinin meselelerine yaklaşmaya baş- devletten farkı olmadığı görülecektir. Mesela;
ladılar.
Osmanlı, Peygamberlerin mücadele ettiği
'Ben diyorum ki', 'Bence', 'Benim fikrime göre' putperestlik anlayışını kabirler vasıtası ile ihya
gibi cümleler kurulduğu zaman ise bireysel din eden bir devlettir. Her caminin yanına kabir
demiş olduğumuz şey ortaya çıkmış ve İslam'ın yaparak Osmanlı, Muhammed'in sallallahu aleyhi ve
çok büyük önem atfettiği cemaat, imaret, hilafet, sellem mücadele ettiği şirk düzenini yeniden ihya
emir, itaat gibi mefhumlar arka plana atılmış oldu. etmiş ve kabirperestlik günümüz Türkiye'sinin
Çünkü bu fikirde olan bir insanın başkasına vazgeçilmez bir şirki haline gelmiştir.
itaat etmesi mümkün değildir.
Sarayın içinde olanlara göz gezdirdiği-
mizde ise olayın feci boyutu ile karşı kar-
Meselenin en vahim boyutu ise bu-
şıya kalmaktayız. Oradan buradan
gün Müslümanlar bu tiynette olan
toplanmış bir takım kadınları 'ha-
insanların kitaplarıyla beslen-
rem' adı verilen bir yere kapatıp
mektedirler. Bu muhafazakar
padişahın zevkine servis eden
mütefekkir aydınların kitapları
Osmanlı Devleti'ni bir devlet olarak ve bunu sistem haline geti-
ise daima bireysel dini, hür/
menhec notları
36
Sistem olarak Osmanlı Devleti'ni ele aldığı-
mızda ise şeriatın ciddi manada önem atfettiği
hilafet müessesesini yerle bir etmiş, yerine bir
aile müessesesi olan 'saltanat' sistemini koymuş
olan bir devlet karşımıza çıkmaktadır. Aslında
var olan saltanat sistemini devam ettirmiştir ki
bu da İslam'da olmayan bir sistemdir.
ŞUBAT'14 • SAYI: 25
37
Okuma Parçası
Kerem Çağlar keremcaglar@tevhiddergisi.com
38
Ahiretlerini harap eyleyen demokrasi, yurt-
severlik, laiklik ve milliyetçilik gibi şeytani ide-
olojilerden ötürü dünyaları da uğursuz şirret
şeytanların katıldığı fücur meclislerinin toplandığı
dar bir zindana dönen bahtsızlara, Rahim olan
Allah'ın subhanehu ve teâlâ tevbeleri çokça kabul eden
Tevvab ve tevbe edenleri seven Vedûd olduğu
gerçeğiyle fıtratlarını buluşturmak...
Allah'ın subhanehu ve teâlâ çok merhametli ve Her kellenin kendisini bir cemaat cesametinde
affedici olduğunu her zaman gündemde tutup gördüğü, cemaatlerin artık aşiret tipi bir yapılan-
yaratılış gayesinden gafil olanlara, yüce Allah'ın mayla hayatiyetlerine devam edebileceklerine
inandığı, bu tür aşiretlerin de siyasi ve idari oto-
subhanehu ve teâlâ azabının da elem verici ve şiddetli
olduğunu hatırlatmak... ritenin merkezi ve en büyük 'cemaat' olan tağuti
devletin kapısına kul olmaya çalıştığı böyle zor
'Rabbim Allah'tır' deyip dosdoğru olmaya, bir süreçte 'Ak pınarın boz bulanık selinden kütük
Allah'ı anmaksızın çok konuşmamaya, 'ya hayır kapma' gayretini sürdürmek...
konuşmak ya da sükût etmek' arasında bir ter-
cih üzere bulunmaya, faydalı ilim elde etmeye, Allah'ın subhanehu ve teâlâ belirlediği ölçüler üzere
cihadda, medresede, evde yahut pazarda, her değil de çoğunluk esasına dayanarak sapıklık ve
halûkarda ölçü ve mizanı Allah'ın emrettiği gibi ihtilaf üzere, sandıklarda ve tekkelerde bir araya
adil bir şekilde tam olarak yapmaya özen ve önem gelebilen grupların dünya hayatındaki akıbetle-
gösteren yeryüzü yıldızları misali, sadık muvah- rinin, içerisinde kıvrandıkları ihtilafların geniş-
hidlerle dost olmak... leyerek sürmesi ve sapıklıklarının her geçen gün
artıp derinleşmesi olacağını kendilerine açık bir
Yılları, ayları, haftaları, günleri ve saatleri şekilde söylemek ve uyarmak...
binek kılarak hızla yöneldikleri mukadder akıbete
doğru giden insanları, sırat-ı mustakim istikame- Kullarından sadır olan hataların çoğunu af-
Rabîu'l-Ahir
tini gösteren 'yön levhalarından' haberdar etmek... feden, yaptıkları az bir amele dahi razı olan yüce 1435
ŞUBAT'14 • SAYI: 25
39
Her kılığa girerek alçalıp küçülenlerin, kalp-
leri darmadağınık olanların ve karanlıklarda
kaybolup şeytanın çağrısına yönelenlerin hakkı
görmeleri için yeryüzünü tevhidin nuruyla ay-
dınlatmaya çalışmak, kalpleri ülfet ettirmek ve
Allah'ın rızasını elde ederek cennetlerine doğru
yol almak...
ait olduğunu, şer'î şerifin emrettiği biçimde 'Bil- gerçekten var ise yapıcı yeteneklerinizi hem hal-
dirmek'!... kınız için, hem de asgari hayat standartlarından
mahrum olan bölgedeki yoksul insanlar için gıda,
İnsanı, fıtratından mümin ve muslih bir ce- sağlık ve altyapı projelerinde kullanın!' diye, dün-
miyetten ve gücü Allah'tan uzaklaştırıp bu âleme yanın efendiliğine soyunan küfür önderlerine her
atılmış zavallı bir mahluk gibi gören ateist-hü- şeye rağmen hidayet çağrısında ve nasihatlerde
manistlere; kendi fıtratlarıyla ve Vahidu'l Kahhar bulunmak...
olan yüce yaratıcılarıyla barışık olmaları halinde
hem dünyada hem de ahirette mutlaka kazançlı İslam'ın sıkıştırılmak istendiği eğri büğrü eğ-
çıkacaklarını tebliğ etmek... reti çerçeveleri paramparça edip Tevhid'in özünü
Kur'an ve sahih Sünnet'in bayrağı altında topla-
İnsanî değerlerden nasipsiz küresel küfür mak ve tüm yeryüzünü bu bayrağın gölgesi ile
güçlerinin asla kazanamayacakları savaşlarda gölgelendirmek...
saldırgan ve işgalci taraf oldukları halde 'terörist'
olarak tanıttıkları müslümanları tasfiye etmek için
Kaos ve savaşların hüküm sürdüğü yirmibirin-
tasarladıkları insansız hava araçları politikasının
ci yüzyılda; ilmiyle, edebiyle, itaatiyle, cesaretiyle,
kendilerinin sonunu getirecek bir istikamete doğ-
hak üzerine sebatıyla, kararlılığıyla ve cihadıyla
ru evrildiğini 'müjde' lemek...
devr-i saadetin Medine-i Münevvere'sindeki
İslam ümmetine karşı, Pentagon, Brüksel, ashab-ı kiramı hatırlayıp mümin gönüllerin sü-
Moskova, Pekin ve Tel Aviv'den çok daha kindar, rura gark olmasına vesile olan tevhid ve cihad
sinsi, hain ve tehlikeli olan İran'ın 'Farsist nüfuz erlerini yürekler dolusunca selamlamak...
ve Şiist savaş' ağalarının-lordlarının, puthane
haline getirilen türbeleri koruma adına bölgeye Şirk, küfür, zulüm, fücur ve bid'atlere kar-
gönderdikleri onbinlerce Fars çakalını kendileri şı duyarsız kalmayıp mümin olmak mesuliyeti
gibi cani Şebbiha çeteleri ve Hizbulesed zındık- ile bulunduğu her konum ve durumda görevini
ları ile beraber Suriye'de işledikleri cürümlerle hakkıyla yerine getirmeye çalışan ümit nesline
vahşetlerin hesabını sormak... selam olsun...
40
Çeviri Makale
Ahiret Gününe
Yakîni İmanın Faydaları
Şüphe yok ki ahiret gününe ve onun dehşet verici
haberlerine kesin inanmanın kulun kalbinde, dilinde,
bütün organlarında ve hayatının her alanında orta-
ya çıkacak güzel faydaları ve apaçık eserleri vardır.
H amd tek olan Allah'a mahsustur. Salât ve Madem ki ahiret gününe imanın kalplerin
selam önderimiz olan Peygamberimiz ve insanların ıslahında ve insanların dünyada ve
Muhammed'in sallallahu aleyhi ve sellem, âlinin, sahabe- ahirette saadete ulaşmalarında büyük bir etkisi
lerinin ve kıyamet güne kadar onun hidayetiyle vardır...
aydınlananların üzerine olsun.
Madem ki bu büyük günü, ahiret gününü
Emma ba'd; unutmak ve ondan gafil olmak insanların hayatı
ve varacakları yerleri hususunda çok büyük teh-
Madem ki ahiret gününe iman, kendisi ol- likelere yol açmaktadır...
madığı takdirde bir Müslümanın imanının sahih
olmayacağı altı iman esasından biridir... O halde Kur'an-ı Kerim'in tekrar tekrar bu
günü hatırlatmasında ve neredeyse Kur'an-ı
Madem ki ahiret gününe imanın Müslüman'ın Kerim'in her sayfasında bir şekilde ahiret gü-
hayatında ve Allah'ın subhanehu ve teâlâ emirlerine itaat nünden bahsedilmesinde garipsenecek hiçbir
edip nehyettiği şeylerden uzak durmasında etkin durum yoktur.
Rabîu'l-Ahir
bir rolü vardır... 1435
ŞUBAT'14 • SAYI: 25
41
Kitap ve Sünnet bu dehşetli günün bütün gözler adeta taşlaşmış ve Allah'ın subhanehu ve teâlâ
hallerine en küçük ayrıntısına varıncaya kadar kitabı terkedilmiştir. Bizden biri Kur'an okuduğu
büyük bir önem vermiş ise, bizim bu iki vahyin zaman gafil bir kalp ile okur olmuştur. Artık böyle
bu derece önem verdiği bir mesele hakkında gaflet bir kalbin Allah'ın zikri anıldığı zaman ürpermesi
içinde olmamız büyük bir cehalet ve ahmaklıktan nasıl mümkün olur? Böyle bir kalp sahibi nasıl
başka bir şey değildir. olurda Allah korkusuyla gözünden yaş akıtabilir?
Bu durum namazlara da yansımış ve namazda
Şüphe yok ki bizden her birimizin meşgul huşulu ve mutmain olanlar son derece azalmıştır.
olması gereken en büyük mesele; niçin yaratıldığı, Yardım yalnız Allah'tan dilenir...
yaşamı, hayatta olma amacı, geleceği, (ahirette
cennete mi cehenneme mi) varacağı ve said mi 3. Ahiret gününü hatırlamanın salih amele,
şakî mi olduğu meselesidir. Her ne olursa ol- hayır işlerini yapmada acele etmeye ve mün-
sun bu meselenin önüne hiçbir şeyi geçirmek kerleri terk etmeye teşvik eder olması. Zira va-
caiz değildir. Bu meseleden düşük olan tüm cip olsun sünnet olsun, salih ameller işlemede
meseleler(in çözümü) kolaydır, bu meselenin tembel davrananlar, yalnızca ahiret gününden
dışındaki tüm meseleler (bu meseleye göre) gafil olup başka şeylerle meşgul oldukları için
önemsiz meselelerdir. İnsanın kendisinin tembel davranmışlardır. Allah subhanehu ve teâlâ
ve ailesinin hayatlarını ve saadetlerini salih kulları nitelerken şöyle buyurur:
hüsrana uğratmasından daha büyük ve
daha vahim bir mesele var mıdır? Za- "Onlar, ne ticaret ne de alış-verişin
ten bundan sonra geriye ne kalır ki? kendilerini Allah'ı anmaktan, namaz
kılmaktan ve zekat vermekten alıko-
"De ki: 'Şüphesiz hüsrana yamadığı insanlardır." 2
çeviri makale
42
hanehu ve teâlâ huzurunda toplanacağımızı ve ahiret
gününü hatırlamamızdan daha güzel ve etkili
hiçbir ilaç yoktur.
ŞUBAT'14 • SAYI: 25
43
ni kandırma, şeytanın aldatması, ahiret vaadinin kişi, Allah'ın kendisini faydalandırmasını umarak,
beklenmesi ve hemen gelmemesi, arzu, ümit ve amellerini ihlasla yapıp onları korumak için nef-
beklentilerin artması, gaflet uykusu, karşılığı he- siyle mücadele eder. Aynı şekilde Allah'a dönecek
men elde edilen şeylerin sevgisi, tevillerin verdiği olmaya yakîni iman, kulun bütün amellerinde
rahatlık ve örf ve âdetlere ülfiyet, gökleri ve yeri Rasûlullah'a sallallahu aleyhi ve sellem -bid'at çıkarmadan
yok olup gitmesinler diye (kurduğu düzende) ve değişiklik yapmadan- tâbi olmasını sağlar.
tutan Allah'tan başkasını, iman kontrolünü elinde Zira Allah subhanehu ve teâlâ yalnızca ihlasla yapılan
tutamaz hale getirmiştir. Bundan dolayıdır ki ve şeriate uygun olan amelleri kabul eder. Allah
insanlar en düşüğü kalpte zerre miktar oluncaya subhanehu ve teâlâ şöyle buyurur:
kadar imanda farklılık göstermektedirler.
"De ki: 'Ben de ancak sizin gibi bir insanım. (Ne
Bu sebeplerin hepsi basiretin ve sabrın az- var ki) bana, 'Sizin ilahınız ancak bir tek ilahtır' diye
vahyolunuyor. Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa
lığından kaynaklanmaktadır. Bunun içindir ki
salih amel yapsın ve Rabbine ibadette kimseyi ortak
Allah subhanehu ve teâlâ sabır ve yakîn ehlini övmüş
koşmasın.' " 7
ve onları dinde önderler kılmıştır:
2. Dünyaya karşı uyanık olup ondan sa-
"Sabredip ayetlerimize kesin olarak inandıkları kınmak, zorluklarına karşı sabırlı olmak,
zaman, içlerinden emrimizle doğru yola ileten zühd sahibi olmak ve kalbin mutmain
önderler çıkardık." 5 ' 6 ve selamet içinde olması;
44
Kişinin bu bilinçte olması, kendisine ruhî bir
rahatlık, kalp saadeti ve zorluk ve musibetlere
karşı sabır ve tahammül gücü sağlar. Bunun se-
bebi ise, kişinin Allah subhanehu ve teâlâ katında olan
mükâfat ve sevaba karşı umudu, zorlukların elbet
bir gün son bulacağını bilmesi ve her zorluktan
sonra bir kolaylığı gözetleyip Allah'a kavuşma
günündeki sonsuz sevap ve ecri ummasıdır. Allah
subhanehu ve teâlâ şöyle buyurur:
Kalp bu düşüncelerden birini kaybedince ken- 3. Arzuladığı şeyi elde edebilmek için müm-
disine tedirginlik, endişe ve tasalanma hâkim olur. kün olduğu kadar çaba sarf etmeli.
Bunun neticesi olarak da üzüntü, sıkıntı, bunalım
ve huzursuzluk baş gösterir. Dünyayı hakikati Bu üç şeyden biri olmaksızın bir şeyi ummak
üzere tanıyıp da, kalbi ahiret endişesiyle dolu olan ve arzulamak temenni (imkânsızı talep etme) kıs-
kişi, dünya için üzüntüden helak olmaz, dünyalık mındandır. Bir şeyi arzulamak ile o şeyi ummak
bir şeyi elde etmek için nefes nefese kalmaz, kalbi arasında çok fark vardır. Zira bir şeyi uman kişi
kin ve haset beslemez, dünyalık bir şeyde yarış- o şeyi kaybetmekten korkar, yolda yürüyen kişi
maz, sabrı tükenmez, zorluk ve musibetlere karşı korktuğu zaman yürümesini hızlandırır.
sabırsızlık gösterip tahammülsüzlük etmez ve bu
fani dünyada bir şeyden mahrum olursa bu konu Tirmizi'de rivayet edilen bir hadiste, Ebu Hu-
hakkında Allah'ın subhanehu ve teâlâ bir muradının ve reyre radıyallahu anh Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem
önemli bir hikmetinin olduğunu bilir ve kıyamet şöyle söylediğini aktarır:
günü mükâfat bekler. Allah şöyle buyurur:
"Kim Allah'ın azabından korkup sakınırsa cenneti
"Şayet insanların küfürde birleşmiş bir tek ümmet elde etmek için hemen yola koyulur. Kim de yola
olması (tehlikesi) bulunmasaydı, Rahman'ı inkâr koyulursa arzusuna kavuşur. Ama dikkat edin!
edenlerin evlerinin tavanlarını ve çıkacakları mer- Allah'ın ticaret için ortaya koyduğu malı çok pahalı-
divenleri gümüşten yapardık. Evlerine (gümüşten) dır. Dikkat edin! Allah'ın ticaret eşyası ise cennettir." 11
kapılar ve üzerine yaslanacakları koltuklar ve altın
süslemeler yapardık. Bütün bunlar, sadece dünya Allah subhanehu ve teâlâ ümit beslemeyi salih amel
hayatının geçimliğidir. Rabbinin katında ahiret ise, sahipleri için kıldığı gibi korkuyu da salih amel
O'na karşı gelmekten sakınanlarındır." 10 sahipleri için kılmıştır. Bundan anlaşılmaktadır ki
sahibine fayda sağlayacak korku ve ümit besleme,
3. Allah'a yaklaştıran salih amellerle azık amelle beraber olan korku ve ümit beslemedir.
edinme, günahlardan sakınma ve yerine, tevbe Allah şöyle buyurur:
ve istiğfarda acele etme;
"Rablerinin azametinden korkup titreyenler,
Allame İbni Kayyım rahimehullah şöyle der: Rabblerinin ayetlerine inananlar, Rabblerine dö-
necekleri için verdiklerini kalpleri ürpererek verenler,
Herhangi bir şeyi umup arzulayan kişinin o İşte bunlar hayır işlerine koşuşurlar ve o uğurda
umduğu şeye şu üç şeyle sımsıkı sarılması ge- öne geçerler." 12
rekmektedir:
Tirmizi'de rivayet edilen bir hadiste, Aişe ra-
1. Arzuladığı şeyi sevmeli. dıyallahu anha şöyle der:
Rabîu'l-Ahir
9. 4/Nisa, 104 11. Tirmizi, Kıyametin vasıfları kitabı, 18. Bab, Hadis no: 2450. 1435
10. 43/Zuhruf, 33-35 12. 23/Mü'minun, 57–61
ŞUBAT'14 • SAYI: 25
45
"Rasûlullah'a bu ayeti sordum ve dedim ki: 'Onlar b. Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem cihadı
içki içen, zina yapan ve hırsızlık yapan kimseler İslam'ın zirvesi olarak nitelemesi. Cihad aynı
midir?' o da dedi ki: 'Hayır ey Sıddık'ın kızı, bilakis zamanda dünya hayatından el etek çekmeyi ve
onlar oruç tutan, namaz kılan, sadaka veren amel- ihlâslı olmayı sağlar. Elbette ki cihadın bu sayı-
lerinin kabul edilmemesinden korkan kişilerdir; işte lan faydaları kavimcilik, mal veya liderlik için
onlar hayırlarda yarışırlar.' " 13 cihad edenler için değil bilakis Allah subhanehu ve
Allah subhanehu ve teâlâ iyi kimseleri korkuyla be- teâlâ yolunda, dinin tamamının Allah'ın olması
raber iyilik yapmakla vasıflandırıp, kötüleri de ve Allah'ın dininin yücelmesi için cihad edenler
kendi azabından emin olarak kötülük yapmakla için geçerlidir. İhlâsın mertebelerinin en yücesi
vasıflandırarak 14 şöyle buyurmuştur: canı ve malı Allah'a teslim etmektir, nitekim
Allah şöyle buyurur:
"İman edenler, hicret edenler, Allah yolunda cihad
edenler; şüphesiz bunlar Allah'ın rahmetini umarlar. "Şüphesiz Allah, müminlerden canlarını ve mal-
Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir." 15 larını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın
almıştır. Artık, onlar Allah yolunda savaşırlar, öl-
Allame İbni Kayyım rahimehullah şöyle der: dürürler ve ölürler. Allah, bunu Tevrat'ta, İncil'de
'Allah'ın onların ümitlerini, sayılan itaatleri ve Kur'an'da kesin olarak vaadetmiştir. Kimdir
yapmalarına bağladığını iyi düşün. Gururlu sözünü Allah'tan daha iyi yerine getiren? O
ve yanılmış kişiler şöyle derler: Allah'ın hâlde, yapmış olduğunuz bu alışverişten
rahmetini yalnızca, Allah'ın haklarını dolayı sevinin. İşte asıl bu büyük ba-
çiğneyip aşırıya gidenler, emirlerini öğ- şarıdır." 18
renip onları uygulamayıp isyan edenler
ve onun haramlarına karşı cüretkâr c. Allah yolunda cihattan,
davrananlar umabilir.' 16
çeviri makale
46
iman etmek, hak sahibine hakkını vermek ve
mazlumu zalimin zulmünden kurtarmak. Kul
kıyamet gününde ki o korkunç ve kritik durumu-
nu ve Allah katında hiçbir şeyin zayi olmayıp her
şeyin hesabının verileceğini hatırlayınca, -ki Allah
şöyle buyurmaktadır: "Kıyamet günü için adalet
terazileri kuracağız. Öyle ki hiçbir kimseye zerre ka-
dar zulmedilmeyecek. (Yapılan iş) bir hardal tanesi
ağırlığınca da olsa, onu getirip ortaya koyacağız.
Hesap görücü olarak biz yeteriz." 19 "Zulüm yüklenen,
mutlaka hüsrana uğramıştır." 20- kul bu sahneleri
hatırlayınca ve bu ayetlerle öğüt alıp bunların
vuku bulacağına kesin inanınca hiç şüphe yok Hiç şüphe yok ki şeytanın kula tuzak kurmak
ki bunlar, insanların haklarını önemsememekten için girdiği kapılardan en tehlikelisi, sahibini
ve başkalarının canlarına, mallarına ve namusla- ahiretten gafil kılan arzu isteklerin çok olması,
rına zulmetmekten kendisini alıkoyacaktır. Kişi dünya hayatının süslerine aldanmak ve son nefese
bilmelidir ki o gün herkes karşı taraftan hakkını varıncaya kadar ömrün kıymetli saatlerini zayi
tam alabilmek için hırsla ve tartışma ile hakkını etmektir. Kişiye bu arzu ve isteklere son veren
arayacaktır. Özellikle de kulun, değil kendisine eceli gelince, ömründe kaçırmış olduğu fırsatlara
uzak olanların bilakis annesinin, babasının, eşinin ve zayi ettiği vakitlerine pişmanlık duyar. Fakat
ve çocuklarının kendisine zulmetmiş olmasını Allah'a subhanehu ve teâlâ dönmeye kesin inanmak,
isteyeceği o korkunç günde durum böyledir. Bi- dünya hayatının kısalığını, ahiret hayatının ebe-
linmelidir ki bu günde hakları ödemek dinar ve diliğini ve sonsuzluğunu daima hatırlamak, uzun
dirhemle değil bilakis iyilikler ve kötülüklerledir. emeller ile kısa vakitleri zayi etmeyi tedavi eden
en faydalı ilaç olacaktır.
Keşke bizler hâkimlerin en adaletlisi olan
Allah'ın subhanehu ve teâlâ iki hasım arasında ve tüm İbni Kudame rahimehullah şöyle der: 'Bilinmelidir
insanlar arasında hüküm vereceği o günü daima ki uzun emeller beslemenin iki sebebi vardır:
hatırlasak. Keşke bizler bu büyük günden gafil ol-
1. Dünya sevgisi
masak da birbirimize zulmetmesek, birbirimizin
etlerini yemesek ve ilimli ve adaletli olarak ko- 2. Cehalettir
nuşsak. Zira kişiyi tüm bu sayılanlardan, yalnızca
Allah'tan ve onun huzurunda hesap vermekten 1. Sebep olan dünya sevgisine gelince; insan
korkmak ve bunların vuku bulması kesin olan o dünyaya, onun şehvetlerine, lezzetlerine ve onunla
günde vuku bulacağına kesin inanmaktan başka bağlantılı şeylere alışınca kalbine bunlardan ay-
hiçbir şey engelleyemez, Allah şöyle buyurur: rılmak ağır ve zor gelir. Dolayısıyla da bunlardan
ayrılmasına sebep olan ölümü tefekkür etmesi im-
"(Ey Muhammed!) Şüphesiz sen öleceksin ve kansızlaşır, zira bir şeyden hoşlanmayan kişi onu
şüphesiz onlar da öleceklerdir. Sonra şüphesiz siz kendisinden uzaklaştırır ve savar.
kıyamet günü Rabbinizin huzurunda muhakeme
edileceksiniz." 21 2. Sebep olan cehalete gelince; insan gençliğine
güvenir ve genç iken kendisine ölümün gelmesini
2. İnsanlar arasında Allah'ın şeriatı ile hük- uzak görür hatta ihtimal bile vermez. Miskin bir kişi
metmeye karşı güven ve istikrarın oluşması şehrinin yaşlıları sayıldığı zaman onların on kişi-
den daha az olduklarını düşünmez mi? Onların bu
3. Arzu isteklerin azaltılıp sınırlanması ve kadar az olmasının sebebi ölme oranının gençlerde
vaktin korunması daha çok oluşudur. Zira bir yaşlı ölünceye kadar bin
tane genç ölmektedir. İnsan bazen sağlıklı oluşuna
aldanmakta ve -uzak görse bile- ölümün kendisine
aniden geleceğinin farkına varmamaktadır.' 22
19. 21/Enbiya, 47
Rabîu'l-Ahir
20. 20/Taha, 111 1435
21. 39/Zümer, 30-31 22. Muhtasaru Minhacu'l Kasidin, s.367-368.
ŞUBAT'14 • SAYI: 25
47
Ahiret gününe yakînen inanmanın bu faydası,
en önemli fayda, en önemli gayedir ve faydala-
rın da sonuncusudur. Allah subhanehu ve teâlâ şöyle
buyurur:
4. Sıhhatli düşünme, terazilerin düzene girmesi "Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete soku-
ve şahsiyet ve kişiliğin yücelmesi lursa, gerçekten kurtuluşa ermiştir." sözünü tefsir
ederek şöyle demiştir: 'Yani elem verici azaptan
Allah'a ve ahiret gününe iman eden ve hesap ve kurtulmak suretiyle, içerisinde hiçbir gözün görmedi-
ceza gününe yakinen inanıp ondan gafil olmayan ği, hiçbir kulağın duymadığı ve hiçbir insanın aklına
kişi ile ahiret gününe iman etmeyen veya iman gelmeyecek şeyler bulunan Naim cennetlerine ulaşıp
edip oyun ve eğlencelere dalarak ondan gafil olan büyük kurtuluşu elde etmiştir. Ayetin mefhumu
kişi ne dünyada ne de ahirette asla eşit olmaz. muhalifi şöyledir; kim ateşten uzaklaşmaz ve cennete
giremezse o kurtuluşa erememiş bilakis ebedi olarak
Ahirette eşit olmayacaklarını Allah'ın subhanehu şakî olmuş ve ebedi olan azaba müptela olmuştur.
Bu ayette berzah âleminde nimetin ve azabın ol-
çeviri makale
48
Her Şeye Dair
mahi@tevhiddergisi.com
Mahi
Radyo Programı
Allah evlilik müessesini üç esas için tesis etmiş-
tir. Eşlerin birbirlerinde sükun bulması, birbirle-
rine sevgi duymaları, yaşlansalar da birbirleri-
ne rahmet ile muamele etmeleridir bu üç esas.
Radyonun cıngılını duyunca cızırtının gitmesi Program başlamak üzereydi. Evet o ses..Dü-
için uğraştı biraz. Reklamlar bitti. Program akı- nün kısa bir özetini geçtikten sonra bugünün Rabîu'l-Ahir
şını verdi sunucu. Haber saati, kıssadan hisseler, konusunu söylüyordu sunucu bayan. Rahmet 1435
ŞUBAT'14 • SAYI: 25
49
emri vaki, kaba-saba, argo konuşmalar çirkindir.
Herkes fıtratına uygun hareket etmelidir.
50
İktibas Yazı Ahmet ÖZCAN
'Kudüs varsın ağlasın bu makus talihine ulaştıklarında ise, başlarındaki papaz Pierre
I'Ermit'in ısrarıyla, yerlerde yatan Müslümanların
Varsın ağlasın şanlı Selahaddin'in yurdu cesedlerini birer birer toplamışlar, etlerini kemik-
lerinden ayırmışlar; sonra da tuzlamış, pişirmiş
Nasıl da yaşıyoruz bunca zillet altında ve karınlarını bununla doyurmuşlardı. Brentano,
eserinde devamla Fransızlar'ın milli destan(!)
Bir sürü dilsiz şeytan bir sürü ıvır zıvır kıyamet
olarak kabul ettikleri 'Chanson d'Antioche'den
kopacaksa kopmalı beynimizde' 1
şu tüyler ürpertici satırları nakleder: 'Antakya
Fransız Akademisi üyelerinden Funck önlerinde açlıktan şikâyet eden Haçlılara, Hristi-
Brentano'nun ifadesine göre; vahşi hayvan sü- yan din adamı Pierre I'Ermit şu tavsiyede bulunur:
rülerinden farksız olan Haçlı güruhu 1096 yılında 'Açlığınızın sebebi korkaklığınızdır. Türk cesedlerini
Anadolu topraklarına saldırdıklarında, İznik civa- toplayın! Tuzlayarak pişirilirse daha lezzetli olur!..'
rında yakaladıkları Müslüman çocukları parçala- Bunun üzerine Haçlılar onun dediğini yaptılar.' 2
mışlar, etlerini şişlere geçirip ateşte kızartmışlar ve
Hristiyan tarihçilerinden Ch. Mills ise, Fransa
henüz pişmeden çiğ çiğ yutmuşlardı. Antakya'ya
Kralı I. Philippe'nin torunu olan Bohémond'un
Rabîu'l-Ahir
1435
1. Sabah Kara - Doğu Ağıtları 2. Funck Brentano, 'Les Croisades', s. 24, Paris 1934.
ŞUBAT'14 • SAYI: 25
51
mide bulandırıcı bir gaddarlığından söz ede- soykırım seviyesine ulaştığını 'Civilasition des
rek: 'Antakya'da Bohémond, birkaç Türk esirini Arabes' adlı eserinde şöyle anlatır: 'Zafer kazanan
boğazlattı; herkesin gözü önünde kızarttı. Sonra Hristiyanların mağlup Müslümanlara karşı icra
seyredenlere seslenerek, iştahını tatmin etmek için ettikleri her çeşit zulüm ve katliamların hikayelerini
geldiğini söyledi.' diyordu. 3 titremeden okumak mümkün değildir! Onları zorla
vaftiz ettirdiler.
Haçlı güruhunun elebaşıları 1099 miladi yı-
Kutsal(!) Engizisyon Mahkemelerine teslim
lında Papa'ya gönderdikleri mektupta, Halep-
ederek kabil olduğu kadar diri diri yakılmalarını
Maarra'da hüküm süren kıtlıkta, karınlarını
sağladılar. Bu işleri kestirmeden halletmek için de
öldürdükleri Müslümanların etlerini yiyerek Tuleytule başrahibi Hristiyanlığı kabul etmeyen bü-
doyurduklarını açık açık söylemekten çekinmi- tün Araplar'ın kılıçtan geçirilmelerini emretti. Domi-
yorlardı. Nitekim Fransız tarihçilerinden Rudolf niken tarikatı papazı daha da kestirme hareket etti.
of Caen de, onların bu iğrenç fiillerinden bah- Kadın ve çocuklar dahil, ne kadar Müslüman varsa
sederek şöyle diyordu: 'Askerlerimiz Maarra'da kafalarının uçurulması emrini verdi. İspanya'nın
dinsizlerin (Müslümanların) yetişkinlerini, yemek yüksek tabakasını, aydınlarını ve sanayicilerini
kazanlarında kaynar suyla haşladılar; çocukları teşkil eden üç milyon Arap ya öldürüldü, ya da
şişlere geçirerek öldürdüler ve sonra da ızga- yarımadadan dışarı atıldı. Sekiz asırdan beri
rada pişirip yediler.' 4 Avrupa'nın üzerine ışık saçan parlak mede-
niyetleri ebediyen söndü. Bu korkunç
Bizans imparatoru Alexis katliamlar yanında, 'Saint Barteleni
Komnen'in kızı Anna, 'Alexis Gecesi' (Protestanların Katolikler
Comnen'in Hayatı' adlı kita- Yıl 2014 ve şimdi son Haçlı saldırı altındaki tarafından katledilme gecesi)
bında 'Barbarlar' diye tarif et- Suriye'deyiz. Geçtiğimiz hafta, Suriye'de basit bir arbede gibi kalır. Şunu
da itiraf etmek gerekir ki, en
iktibas yazı
52
Osmanlı çekildikten sonra Suriye'yi işgal eden
Batı, katliam
İngiliz ve Fransız orduları, benzer bir vahşeti yapma istida-
1920-21 yıllarında işgale direnen Suriye kentle- dına sahiptir.
rini bombalayarak işlemişlerdi. Anadolu İstiklal Size neleri
hatırlatayım
Savaşı'na paralel olarak Suriye'de de halk, Suriye ki? Amerikan
Kuvayi Milliyesi adı altında örgütlenip direnişe Kızılderililerinin
geçmiş, işgalciler ise Şam, Hama, Humus gibi imha edilme-
büyük şehirleri uçaklarla bombalayarak yerle sini mi? Esir
ticaretini mi?
bir etmişlerdi. Kayıtlar bu dönemde işkenceha- Hiroşima'yı mı?
nelerde ve esir kamplarında onbinlerce sivilin Auschwitz'i
vahşice katledildiğini yazıyor. mi? Hristiyan
Batı uygarlığı
Mafyoz düzenin yıkılışı hiçbir konuda, konuşacak, tartışacak bir şeyimiz budur!..
Bugün ise Suriye devrimi, neredeyse bin yıl yok artık. Hatta şairin dediği gibi, onlarla artık
önceki Haçlıların ve yüz yıl önceki Batılı işgalci düşman bile değiliz!
görünümlü Haçlıların temsilcisi olan Arap mil- Peki, Suriye'deki şu vahşet, bize başka ne anla-
liyetçisi Baas faşizminin katliam ve zulümlerine tıyor? Suriye devrimi, ümmetin diriliş sürecinde,
isyan olarak başlamıştı. Devrim, Arap, Türkmen, çok ağır ve kahredici bedellere rağmen, çok hayati
Kürt Müslümanların yanında birçok Nusayri ve ve tarihsel bir uyanışı da müjdeledi. Bu uyanış,
Dürzi aşiretle bazı Hristiyan grupların da katılı- halklarımızın baskıcı düzenlere isyan ve itiraz
mıyla kelimenin tam anlamında bir halk hareketi kabiliyetini yeniden kazandığını gösteriyor. Bu o
olarak gelişti. Batı, Rusya ve İran destekli Baas kadar önemli ki, yakın tarihten çıkartılan belki de
faşizmi, 60 yıllık mafyoz düzeninin yıkılışı kar- en önemli ders olarak toplumların sivil gücünün
şısında giderek vahşileşti ve hiç bir ahlaki, insani, değerini bize öğretti. Osmanlı yıkılırken sadece
dini kural ve kaide tanımadan, tam bir Haçlı askeri anlamda süren direniş ve savaşlara sivil hal-
vahşetine imza attı. Türkiye'deki sessiz devrim ve kın ciddi bir desteği olmamıştı. Ne Ortadoğu'da
Arap Baharı'yla İngiltere ve Fransa'nın kurduğu ne de Balkanlarda sivil halk, kendisini savunacak
düzenler bir bir yıkılırken, Suriye özelinde bu hiç bir donanıma sahip değildi. Çünkü Osmanlı
büyük değişim sürecine dur denmek istenmiş Devleti, son dönemi itibariyle iyice halklardan
ve Batılı emperyalist güçler, hem Osmanlı ru- kopmuş, asker ve vergi toplama dışında toplum-
hunun dirilişine cevap vermek hem de kendi la hiç bir bağı kalmamıştı. Balkanlarda sayısız
iç hesaplaşmalarını Suriye'de adeta bir vekalet saldırıya maruz kalan halkı bile silahlandırmak-
savaşı olarak Müslüman halkların kanıyla görmek tan aciz bir yönetme tarzıyla Osmanlı Devleti, I.
için bu vahşeti tetiklemişti. İngilizlerin doğudaki Dünya Savaşı'na girerken Enver Paşa'nın özel
müttefikleri olan Rusya ve İran'ın Baas faşizmi- çabasıyla yaşlanmış subayları emekli edip orduyu
nin suç ortağı olarak sahne aldığı bu insanlık yenilemiş, Meşrutiyetin hürriyet ortamı sayesin-
dramı, politik anlamının ötesinde insanlığın ve de birçok vilayette örgütlediği tarikat, dergah,
değerlerinin büyük bir imtihanı olarak da tarihe aşiret ve derneklerle de geç kalmış bir hamle
kaydedildi. İnsanlık, vicdan, onur, adalet... Bu ve yapmıştı. Ne var ki, Osmanlı orduları Balkanlar-
benzeri kavramların ne kadar önemli olduğu, son dan, Kudüs'ten, Medine'den, Bağdat'tan, Şam'dan
tahlilde bütün ayrışmaların kökeninde en kadim çekilirken, geride örgütsüz, savunmasız, silahsız,
ölçünün bu kavramlar olduğu bir kez daha ortaya parasız halk yığınları kalmıştı. Bu acziyetin bir
çıktı. Herkes kendine yakışan safta durarak ne çok sebebi olsa da, en azından bugün için ders
kadar insan olduğunu, ne kadar haysiyetli oldu- çıkarma babında, Kahire'ye, İstanbul'a, Kudüs'e
ğunu gösterdi. Suriye konusunda en küçük bir giren İngiliz, Fransız ordularının hemen hiçbir
kafa karışıklığı yaşayanların bile, durdukları yer sivil direnişle karşılaşmamış olmasının, bugün-
itibariyle insanlık imtihanında aldıkları not tartış- kü sivil direnişleri kavramakta önemli bir detay
masız bir şekilde netleşmiş oldu. Suriye halkının olarak unutulmaması gerekir.
şanlı ve onurlu direnişinin safında olmayanlarla,
ebediyen bir yol ayrımı yaşandı. İster Müslüman İşte Suriye halkının 4 yıldır bütün bedellere
olsunlar ister başka bir şey, Suriye devriminde rağmen sabır, cesaret ve imanla sürdürdüğü dire- Rabîu'l-Ahir
zalimlerin safında duranlarla hiçbir zaman ve nişin bu tarihsel zafiyetle birlikte düşünüldüğünde 1435
ŞUBAT'14 • SAYI: 25
53
Haçlı sürülerine karşı direniş
Stalin'in dört elle sarıldığı, 'milletlerin kendi kader- direniş iradesi görmekte ve bu nedenle giderek
lerini tayin hakkı'nın ilk defa adına layık bir şekilde daha da vahşileşmektedir. Kendi sözde değerlerini
kullanımını da gösterdi. Evet, Müslüman halklar, de çiğnemek pahasına, sürdürdükleri bu politika,
örtülü sömürge ve Haçlı kantonu hükmündeki er geç kendi evlerini de vuracaktır.
Batıcı devletleri yıkıp, yerine kendi iradeleriyle
kendi düzenlerini kurma yoluna girmiştir. Yüreği Suriye halkıyla beraber atanlara ise, bu
son Haçlı sürülerine karşı onurla direnmenin va-
Suriye halkı, kaderini özgürlük ve onuruyla karı yeter. Gerisini düşünmeye bile gerek yoktur.
çizmek için kelimenin tam anlamıyla görkemli Çünkü Allah var ve sorun yoktur.
bir cihadla zalimlere cevap vermiştir. Bu cihad,
Star Gazetesi
Haçlı propaganda ağının göstermeye çalıştığı gibi,
İran, İsrail, Esed ve ABD destekli Blackwater türü
çetelerin cinayetleriyle lekelenmek istenmektedir.
Oysa gerçekte sivil halkın öz gücüyle örgütle-
diği direniş, yüzbinleri bulan gönüllü ordusu
ve milyonlarca Suriyelinin özverili desteğiyle
sürmektedir. Batıcı medyanın gizlemeye çalış-
tığı bu görkemli sivil cihad, bir halkın iman ve
haysiyet imtihanında nasıl bir destan yazdığını
da göstermiştir. Aynı şekilde bu devrim, Batı'nın
demokrasi ve insan hakları konusundaki ikiyüz-
lülüğünü de açık bir şekilde ispatlamıştır. Bosna,
Filistin, Afganistan ve Irak'ta işledikleri suçlardan
çıkardıkları tek ders, bu defa Müslüman kıyımını
gayrımüslimlere değil, münafıklara yaptırmak
olmuştur.
54
Ayın Kitabı Veysel Türk
veyselturk@tevhiddergisi.com
Kitap: Allah'a Davette Peygamberlerin Metodu umanlar ve Allah'ı çokça zikredenler için..." 3 bu-
yurmuştur.
Yazar: Muhammed Surur b. Naif Zeynelabidin
Sorumluluk gereği davetçilerin birçok görevi
Yayınevi: Guraba vardır. Davetçiler; insanların gidişatını, ahlakını,
Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsus- güzellikleri muhafaza ve kontrol eden bekçilerdir.
tur. Ancak O'na ibadet eder ve ancak O'ndan Bundan dolayı yaşadıkları toplumda güzel bir ör-
yardım ve mağfiret dileriz. Şehadet ederim ki, neklik teşkil etmeleri gerekmektedir. Hayatlarında
Allah'tan başka ilah yoktur. Ve yine şehadet ede- ise davet ettikleri risaletin izlerini bulundurmak
rim ki, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem O'nun kulu zorundadırlar. Bugün Peygamberlerin davet me-
ve Rasûlü'dür. todunu bilen, Allah'a yakınlaşmayı bilen bilinçli
davetçilere her zamankinden daha çok ihtiyaç
"Ey iman edenler! Allah'a yaraşır bir şekilde vardır. Bu nedenle Peygamberlerin davet meto-
O'ndan korkun. Ve ancak Müslümanlar olarak duyla insanları davet edecek bireyler yetiştirmek
can verin." 1 hepimize vaciptir.
Yeni bir kitap tanıtma imkanı veren Allah'a Aslında Peygambersallallahu aleyhi ve sellem bizlere,
hamd olsun. insanlara daveti insanlara nasıl götüreceğimizi
öğretmiştir. Ancak Rasûlullah'ın sünnetini iyi
Bu ay 'Allah'a Davette Peygamberlerin Metodu' bilen eğitimcilerin yeterli olmayışı, işin ehli olan
isimli kitabı tanıtacağız. davetçilerin yetişmesini zorlaştırıyor. Birçok da-
vetçinin de Kur'an ve Sünnet'i Selefi Salihin'in an-
İbadetlerin en üstünü, salih kimselerin tek ladığı şekilde anlamamasının neticesinde, davete
gayesi ve Peygamberlerin vasıflarından bir tanesi nefsî çıkarların karışması ya da geneli kuşatmayan
de şüphesiz ki davettir. davet metotlarını görmek kaçınılmaz oluyor.
"İnsanları Allah'a davet eden, salih amel işleyen ve Oysa ki davetçiler bu işi, davet önderleri olan
'Şüphesiz ben Müslümanlardanım' diyen kimseden Peygamberler gibi yapmadıkları müddetçe davet
daha güzel sözlü kimdir?" 2 genele ulaşmaz.
Davetçilerin efendisi ve imamı hakkın da Allah İşte bu eser, bazı Peygamberlerin davet metodu
subhanehu ve teâlâ:
üzerinde durmuştur.
Allah'tan bütün davetçilere Peygamberlerin
"Andolsun ki; sizin için Rasûlullah'ta güzel bir
davet metodu ve ahlakını nasip etmesini dilerim.
örnek vardır. Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı
Davamızın sonu Allah'a hamd etmektir.
Rabîu'l-Ahir
1. 3/Âl-i İmran, 103 1435
2. 41/Fussilet, 33 3. 33/Ahzab, 21
ŞUBAT'14 • SAYI: 25
55
Dünyadan Haberler
01.Ocak.2014
02.Ocak.2014
El-Kaide'ye karşı Irak-İran-ABD-
Esed Ortaklığı
Suriye'de ve komşu Irak'ta Irak ve Şam İslam
Devleti'nin güçlenmesi dört ülkeyi işbirliğine Irak ve Şam İslam Devleti Felluce,
itti. Irak, İran, ABD ve Suriye, Irak ve Şam İslam Ramadi ve Anbar'ı Kontrol Altına
Devleti'ne karşı birlikte savaşıyor. Aldı
İran ve ABD arasındaki yakınlaşma Irak ve Irak ve Şam İslam Devleti üyeleri Felluce'de
Şam İslam Devleti'ne karşı savaşta da kendini mikrofonlarla yaptığı ananslorda, 'Bölgeyi tama-
göstermeye başladı. Nükleer görüşmelerle başla- men ele geçirdikleri, bölgedeki yerel polis güçle-
yan yakınlık ikinci aşamasına girmiş görünüyor. rini, hükümete bağlı birlikler karşısında 'Aşiret
İsrail sitesi Debkafile'ın haberine göre iki ülke devrimcileri' adı veren silahlı kişilere katılmaya
şimdi Irak'ta Irak ve Şam İslam Devleti'ne karşı çağırdığı ve İslam Devleti karşısında önceden
birlikte savaşıyor. işlenen tüm suçların affedildiği' ifade edildi.
Irak'ta Irak ve Şam İslam Devleti'ne karşı 6
yıldır ilk kez büyük bir saldırı dalgası başlatıl-
04.Ocak.2014
mış durumda. Irak'la birlikte 3 ordu daha savaşa
destek veriyor. Depkafile'a göre Amerika, İran
Kudüs tugayları ve Suriye, Irak'ta El Kaide sava-
şına destek veriyor.
56
11.Ocak.2014
07.Ocak.2014
15.Ocak.2014
Şam Devleti ile aralarında bir babanın kardeşleri
arasındaki farklılık kadar bir farklılığın ancak
olabileceğini söyleyen Nusret Cephesi liderinin,
böyle bir ortamda Irak ve Şam İslam Devleti'nin
hatalarını zikretmeye başlaması dikkat çekici
bulundu.
11.Ocak.2014
ŞUBAT'14 • SAYI: 25
57
15.Ocak.2014
16.Ocak.2014
Soçi Kış Olimpiyatları'na Saldırı
Tehdidi
Kafkasya'daki direnişçilerin lideri Dok- Ambargodan Sonra Varil Bombası
ko Umarov (Ebu Osman), Müslümanları Soçi Yermuk mülteci kampına yapılan varil bombalı
Olimpiyatları'nı önlemeye çağırdı. Umarov şöy- saldırıda 9 kişi hayatını kaybetti. Suriye'nin baş-
le konuştu: 'Biliyoruz ki atalarımızın kemikleri kenti Şam'da 187 gündür Esed rejiminin ablukası
üzerinde, Karadeniz sahili boyunca öldürülmüş ve nedeniyle gıda ve ilaç girişine izin verilmeyen
gömülmüş binlerce Müslüman'ın kemikleri üzerinde Yermuk Mülteci Kampı'nda 49 kişi de açlıktan
bugün Olimpiyat oyunları sahnelemeyi planlıyorlar. ölmüştü.
Bizler mücahidler olarak, mümkün olan her türlü
vesileyle bunun olmasına izin vermemeliyiz.'
16.Ocak.2014
58
18.Ocak.2014
18.Ocak.2014
Afganistan'da Saldırıda BM
Personeli Dahil 21 Ölü
Afganistan'ın başkenti Kabil'de bir lokanta
önünde düzenlenen saldırıda en az 21 kişinin
öldüğü, ölenler arasında BM personeli ve IMF
Hamburg'ta Protestocuların İstediği temsilcisi olduğu da bildirildi.
Oldu
19.Ocak.2014
Hamburg'da günlerdir süren eylemlerin ar-
dından, Rote Flora'nın kültür merkezi olarak
kalması sağlandı.
Almanya'nın Hamburg kentinde 21 Aralık
günü 'Rote Flora' adlı kültür merkezinin kapa-
tılmasına tepki olarak aşırı sol gruplar tarafın-
dan düzenlenen yürüyüşte, polis ile göstericiler
arasında çatışma yaşanmış, 120 polis ve 500'e
Navaz Şerif: 'Bu Saldırı Savaş
yakın gösterici yaralanmıştı. Çatışmadan sonra İlanıdır'
geçen hafta da 40 kadar eylemci, Davidwache adlı Pakistan'ın, Taliban üyelerinin yoğun olarak
karakola saldırmış ve üç polis memurunu ağır bulunduğu Kuzey Veziristan bölgesine yakın
yaralamıştı. Bunun ardından Hamburg polisi suça eyaleti olan Hayber-Pakthunkva'nın Bannu ken-
karşı mücadele etmek ve çalışanlarını korumak tinde bu sabah askeri konvoya bombalı saldırı
amacıyla dün söz konusu ilçelerin bazı kesimle- düzenlendi. Saldırıda 20 asker hayatını kaybetti,
rinde 'tehlikeli bölge' oluşturulduğu açıklamıştı. 20'den fazla asker de yaralandı. Saldırıyı Pakistan
Talibanı üstlendi.
Pakistan Başbakanı Navaz Şerif, askeri kon-
voya yapılan saldırıyı savaş ilanı olarak niteledi.
ŞUBAT'14 • SAYI: 25
59
22.Şubat.2014
20.Şubat.2014
23.Şubat.2014
Sünnetullah'ın bir gereği olduğunu vurgulayan
Bağdadi, saldırlar sırasında arkadan hançerlen-
diklerini ve asla çatışma taraftarı olmadıklarını
söyledi. Konuşmasının sonunda ise Amerika'ya
şöyle seslendi: 'Ey haçın koruyucusu!
Bil ki Şam'da kiraladığın, senin adına savaşan
işbirlikçiler Şam'da bir şey yapamayacak! Nasıl ki
senin için Irak'ta faydası olmadıysa, öyle şekilde
Şam'da da senin işine yaramayacak! Elli Beş Bin Fotoğraf
Yakın zamanda seninle yüz yüze de savaşacağız! Cenevre 2 konferansına sayılı saatler kala bazı
İslam Devleti'nin aslanları kendilerini o güne haber ajanslarında Suriye rejiminin aç bırakma ve
hazırlamıştır! ' işkence kanıtlarını taşıyan fotoğraflar yayınlandı.
21.Şubat.2014
60
26.Şubat.2014
23.Şubat.2014
ŞUBAT'14 • SAYI: 25
61
62