Professional Documents
Culture Documents
1434
BAŞYAZI’11
‘03
İhtilaf Fıkhı: Fıkıh İmamlarının İhtilafı ve Sebepleri
Ebu HANZALA
‘35
Kavaidu’l Erba’ - 2
Murat MÜSLİHAN
22 18 31 Bidat Taifeleri - 1
Peygamberin Dünyaya Allah Seni Kıskandığında…
Gelişi
Enes YELGÜN Özcan YILDIRIM Murat GÜÇ
Çocuklarımız ve Eğitim Sorunu
Zilkâde 1434
Ekim '13 SAYI: 21
Yeni eğitim sezonunun açılmasına binaen, bu ayki gündemimizi çocuklarımız ve eğitim sorunu
oluşturdu.
Dünyanın dört bir yanındaki çeşitli fraksiyonlar/akımlar kendi fikirleri doğrultusunda eğitimi-
ni vermektedirler. Başta bulunduğumuz coğrafya ve diğer yerler bunun üzerine ciddi bir sermaye
kurmuşlar, bunun idamesi için her türlü çabayı göstermişlerdir. Bunun yanında ideolojik saplantı-
lara giren günümüz tağutları, halkı kendisine entegre etmek, onları alıklaştırıp, düşünme muhake-
melerini dumura uğratmak için, her daim eğitim konusunda hassas davranıp açlık ve sefaleti arka
plana atmıştır. Bu da her kesim tarafından düşünülmesi gereken ayrı bir husustur.
Burada bizler kendi evlatlarımızı onların puthanelerine göndermiyoruz. Fakat bu, çocuklarımı-
zı Müslümanların eğitimine vermekle üzerimizden bir takım sorumlulukların kalkması anlamına
gelmiyor.
İyi bir eğitim hayatı, iyi bir aile yapısından geçer. Bu konuda tecrübe sahibi eğitimcilerin ortak
vurgu yaptığı nokta; aile yapısı İslam'a uygun olan çocukların eğitimde başarılı olduğudur. Aile ya-
pısında dini veya
ahlaki olarak cahiliye kalıntıları bulunan ailelerin çocukları ise eğitim sürecinde
başarısız
oluyorlar.
Bu zorlu imtihanda hakka teslim olmuş kardeşlerimiz için Allah'tan
subhanehu ve teâlâ yardım ve
basiret talep ediyoruz.
Editör
03 İhtilaf Fıkhı: Fıkıh İmamlarının İhtilafı ve
Sebepleri
Ebu HANZALA
52 Dünyadan Haberler
Satış Noktaları Bursa: İkra Kitapevi, İlahiyat Fak. Karşısı Fethiye Mh. Kırlangıç Sk. No:17 Nilüfer/Bursa 0 (532) 138 02 42
Diyarbakır: Tevhid Kitapevi, Kaynartepe Mh. Gürsel Cd. No:190/A Bağlar/Diyarbakır 0 (541) 857 34 20
Vahyin Rehberliğinde
Ebu Hanzala
İhtilaf Fıkhı:
Fıkıh İmamlarının İhtilafı ve
-6- Sebepleri
Deliller arasında zahiren çakışma
olabilir. Bu delilin kendinden değil
insanların anlayışından veya rivayet
edenlerin hatalarından kaynaklanır.
Allah'ın adıyla…
Ekim’13 • SAYI: 21
3
miştir. Cumhuru fukaha ve Zahiriler arasında ettiğini söylerken, insanların kendi aralarında-
yaşanan ihtilaf, bu soruya verdikleri cevapta da ki sözleşmelerde, nehyi sınıflara ayırmışlardır.
saklıdır. Meselenin özü ve temelinde vuku bulan nehyi
kesin olarak değerlendirmiş ve sözleşmeleri
Cumhur ulema, emir ve nehyi varid olduğu geçersiz saymışlardır. Ancak bunun dışında ka-
konuya göre ele almışlardır. İbadetlerde vuku lanlarıysa riayet edilmesi gerekmekle beraber,
bulan emirleri vacip, adap babında vuku bulan- sözleşmeleri iptal etmeyen yasak olarak değer-
ları ise irşad olarak kabul etmişlerdir. Allah'ın lendirmişlerdir. Zahiriler ve kısmen hadis ehli
veya Rasûlü'nün ibadetlerle ilgili emirlerini ke- bu konuda farklı tutum izlemiştir. Varid olan
sin olarak anlamış, adap babından olanlarını da nehiyleri mutlak olarak ele almış, bu nehiyleri
müstehap kabul etmişlerdir. işleyenleri günahkar, amellerini geçersiz say-
mışlardır.
Ancak Zahiriler bu ayrımı kabul etmedikle-
rinden, cumhurun 'müstehaptır' dediği bir çok Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem yasakla-
hükme 'vaciptir', terki ise 'haramdır' demişler- dığı çoğu alışveriş türü bu cinstendir.
dir.
"Dışardan gelen satıcıları karşılamayın, şe-
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bir ha- hirli olan dışardan gelenin malını satma-
disinde: sın." 3 4
"Sağ elinle ye ve önünden ye." 1 bu- "O neceş alıverişini (malı satmak
yurmuştur. için övmeyi ve fiyatı arttırmayı) ya-
vahyin rehberliğinde
sakladı." 5
Burada zikredilen 'sağla
yeme' emredilmiştir. Cum- "Sizden biri kardeşinin an-
Cumhuru ulema her yasağı laştığı mal üzere alışveriş
hur sağla yemeyi sünnet aynı kategoride ele almamıştır. yapmasın." 6
kabul eder. Çünkü bu İbadetlerde varid olan yasakların
emrin varid oldu- kesinlik ifade ettiğini söylerken,
Cumhur bu ve
ğu yer, adap babıdır. insanların kendi aralarındaki
sözleşmelerde, nehiyi benzeri yasakları söz-
Zahiriler bu ayrımı yap- leşmenin aslından sayma-
sınıflara ayırmışlardır.
madıklarından, bu hükme mıştır. Yapılmaması gerekti-
vacip demişlerdir. ğine vurgu yapmakla beraber
alışverişi geçerli saymışlardır.
Başka bir hadisinde Rasûl sa-
Ancak Zahiriler burada farklı tu-
habeye emretti:
tum izlemiş ve cumhurla ihtilaf et-
"Cenazeyi kaldırmada acele ediniz. mişlerdir.
Şayet salih biriyse onu hak ettiği hayra
ulaştırmış olursunuz. Salih biri değilse de bir Bunun bir örneği de kıyas meselesidir.
an önce o şerden kurtulmuş olursunuz." 2 Kıyası hiç kabul etmeyenler (Zahiriler), ge-
niş anlamda kabul edenler (Hanefiler ve rey
Cumhuru ulema bunu adap babından sayar ehli) ve dar anlamda kabul edenler (Cumhur)
ve müstehap der. İbni Hazm rahimehullah ise bunu olarak alimler üçe ayrılmışlardır.
vacip görmüş ve bu emre uymayanları veya bu
emre müstehap diyenleri ağır bir dille kınamış- Buna binaen ihtilaflar vuku bulmuştur. Al-
tır. lah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem döneminde şöyle
bir hadise yaşandı:
Nehiy de bunun gibidir. Cumhuru ulema
her yasağı aynı kategoride ele almamıştır. İba- 3. Piyasayı bilmeyen bedevi köylülerin kandırılmaması içindir.Şeh-
rin girişinde tüccarlar onu aldatıp malını değerinden çok düşük
detlerde varid olan yasakların kesinlik ifade fiyata alabilirler. Ancak şehre girmesi ve piyasayı müşahade et-
mesi durumunda aldatılma riski azalır.
4. Buhari
1. Buhari 5. Buhari
2. Buhari, Müslim 6. Buhari
4
Biri:
__ Öyleyse altmış fakiri doyuracak bir şey bu- Bunun gibi usül kaidelerinde vuku bulan her
ihtilaf şer'i ahkamda yansımıştır.
labilecek misin?, buyurdu. Adam yine,
__ Hayır, dedi. Sonra o adam oturdu. Derken 2. Konu hakkındaki delilin alime
Peygamber'e içinde hurma dolu bir zembil geti- ulaşmaması
rildi. Rasûlullah, o adama, Bir konu hakkında özel veya genel delil var-
__ Bunu al da birilerine sadaka olarak ver, dır. Hakkında özel delil bulunmayan konularda
genel anlam ifade eden delillere yönelinir. Bazı
buyurdu. Adam,
konular hakkında özel delil olmasına rağmen o
__ Bizden daha fakir bir kimseye mi verece- delil alime ulaşmayabilir. Doğal olarak da alim
ğim? Medine'nin karataşlı iki tarafı arasında genel anlam ifade eden naslara başvurur. Buna
buna bizden daha muhtaç bir aile yoktur, dedi. binaen konuyla alakalı özel delile ulaşan alimle,
Bunun üzerine Peygamber güldü, hatta yan diş- bu delilden haberdar olmayan alimin varacak-
leri göründü. Sonra o adama, ları netice birbirinden farklı olacak, yani ihtilaf
edeceklerdir.
__ Haydi git, bunu ailene yedir, buyurdu." 7
Bu sebep daha ziyade Allah Rasûlü'nün sal-
Bu hadis Ramazan günü eşiyle beraber ola- lallahu aleyhi ve sellem sünnetinin mütevatir seviyesine
nın kefaretini anlatmıştır. Fukaha yine orucu ulaşmayan ahad rivayetlerinde vuku bulmuştur.
bozan yeme ve içme vuku bulduğunda, cezanın Rivayetler tedvin edilip, hadis kitapları yaygın-
ne olacağında ihtilaf etmiştir. laşmadan, alimler yaşadıkları bölgelere göre
bazı rivayetlerden habersiz kalabiliyorlardı.
İmam Malik ve Ebu Hanife rahimehumullah bu Özellikle hadisleri rivayet eden sahabeler farklı
hadise kıyas yaparak aynı kefaretle cezalandırı- bölgelere görevli olarak gittiler. İnsanlar, birinin
lacağını söylerler. rivayetlerinden haberdar olup, kalan sahabele-
rin rivayetlerinden mahrum kaldılar. Bu konu-
İmam Ahmed ve hocası İmam Şafii rahime- da en geniş bilgiye sahip olanlar Hicaz ehliydi.
humullah kıyası kabul etmelerine rağmen birinci
Sahabelerin bir çoğu o bölgede kaldıkları için
görüşü savunmamışlardır. Onlar sadece bir gün Allah Rasûlü'nün sünneti yaygındı. Kufe ehli,
kaza tutar demişlerdir. Çünkü kıyası kefaretler- Ali ve İbni Mesud radıyallahu anhum gibi sahabele-
de kabul etmemiş veya cinsel münasabet için rin rivayetlerini öğrenmişlerdi. Yemen ve civa-
rı, Muaz bin Cebel, Ebu Musa El-Eşari radıyallahu Zilkâde
1434
7. Buhari
Ekim’13 • SAYI: 21
5
anhumagibi sahabelerin rivayetlerinden istifade kendisini Ebu Ubeyde b. El-Cerrah gibi ordu
etmişlerdi. komutanları ve arkadaşları karşıladılar ve ona
Şam'da veba olduğunu söylediler. Önce muha-
Bu durum sahabe arasında da yaşanabiliyor- cirle iştişare etti. Onlar farklı görüşler sundular.
du. Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem yanında
kalmalarına rağmen bazı olaylara bazısı şahitlik 'Bana Ensâr'ı çağırın' dedi. Onları çağırdım.
ediyor, bir kısmı olaydan ve Allah Rasûlü'nün Onlarla da istişare etti. Onlar da aynen muha-
sallallahu aleyhi ve sellem hükmünden haberdar olama-
cirler gibi çeşitli görüşler bildirdiler. 'Haydi siz
de gidebilirsiniz, bana Kureyş'in yaşlılarından
yabiliyordu.
Fetih muhacirlerinden olanları çağır!' dedi. On-
ları da çağırdım. Onlar söz ve fikir birliği halin-
Bir gün Ebu Bekir'e radıyallahu anh yaşlı bir ka-
de, hatta aralarında iki kişi bile anlaşmazlığa
dın gelerek mirastan kendisine pay verilmesini düşmeden görüşlerini şöyle bildirdiler:
istedi. Ebu Bekir de radıyallahu anh:
'Orduyu veba bulunan yere sürüklemeni iste-
" 'Senin bu isteğin hakkında Allah'ın kitabın- miyoruz, geri dönmeni hayırlı görüyoruz.' Bu-
da bir şey yoktur. Rasûlullah'ın sünnetinde nun üzerine Ömer şöyle seslendi: 'Ben deveme
de bu konuda bir şey bilmiyorum. Siz dönü- binip geri dönüyorum, haydi hazırlanın!'
nüz ben insanlara sorayım.' dedi. Sonra
durumu araştırdı. Muğire b. Şu'be: Hepsi dönmek üzere hazırlandılar.
'Peygamber'in onun durumunda Ebu Ubeyde şöyle dedi: 'Ey Ömer!
olana altıda bir verdiğini gördüm' Allah'ın kaderinden mi kaçıyorsun?'
demesi üzerine, Ebu Bekir: 'Seninle cevap verdi:
vahyin rehberliğinde
6
Mestler üzerine mesh yapma İslam'ın yolcu-
lara ve mukim insanlara tanıdığı ruhsatlardan-
dır. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem abdest alınıp
giyildikten sonra mestler üzerine yolcunun üç
gün, mukim olanın bir gün mesh yapabileceğini
beyan etmiştir.
Ekim’13 • SAYI: 21
7
mem', dedi. Bunun üzerine Ömer: 'Aksine söyle, Enes radıyallahu anh:
fakat sorumluluğu sana bırakırız dedi." 12
"Allah Rasûlü dünyadan ayrılıncaya kadar sa-
Fukaha da bu asla binaen ihtilaf ettiler. Ör- bah namazında kunut yapmayı terk etmedi." 15
neğin, Ramazan orucunu unutarak yiyen ve
içen birisinin durumu nedir? Bu soruya fukaha 4. Ayet kıraatlerinde var olan ihtilaf
farklı cevaplar verdiler. Kur'an kıraatlerinde var olan ihtilaf, ahka-
ma da yansımış ve fukahanın ihtilafına sebep
Cumhuru ulema bu konuda sahih olan ri- olmuştur.
vayetlerle 'orucunu tamamlamalı ve kaza tutma-
malıdır' demişlerdir. Yemin veren biri yeminine bağlı kalmazsa
kefaret ödemek zorundadır.
"Kim oruçluyken unutarak yer ya da içerse
orucunu tamamlasın. Çünkü Allah onu rızkıy- "Allah, sizi bilinçsiz olarak yaptığınız yemin-
la yedirmiş ve içirmiştir." 13 lerden dolayı hesaba çekmez. Bilinçli olarak
yaptığınız yeminlerden dolayı hesaba çeker. Ye-
İmam Darekutni rahimehullah aynı hadisi: mininizi bozma karşılığı, kendi ailenize yedirdi-
ğinizden on yoksulu doyurmaktır. Veya giydir-
"Onun üzerine kaza da yoktur" zi- mek ya da bir köleyi hürriyete kavuşturmaktır.
‘Zahirde zıtlık yadesiyle rivayet etmiştir. Kim bunları bulamazsa üç gün oruç tutması
var, bu deliller- gerekir. Bu, bozduğunuz yeminlerin kefaretidir.
le amel etmeyelim' Cumhur, unutarak böy- Yeminlerinizi tutun. Şükredesiniz diye Allah,
kolaycılığına kaç- le bir davranışta bulunanlar ayetlerini işte böyle açıklıyor." 16
mamış; her delille kınama almadıkları gibi kaza
amel etme gayreti da tutmazlar demişlerdir. Bu ayet İbni Mesud radıyallahu anh kıraatinde:
Maliki fukahası ise birinci "..Peş peşe üç gün oruç tutsun" şeklindedir.
içerisinde olmuşlar-
rivayetle amel edip bu
dır. Bu naslara yak- durumda insan şeriat Cumhuru ulema: 'Allah mutlak olarak orucu
laşırken izledikleri nazarında kınanmaz. An- farz kılmıştır. Bunun şekline sınırlama getirmemiş-
farklı yollar onların cak kaza tutar demişlerdir. tir. İster peş peşe isterse de ayrı günlerde oruç tutar'
farklı neticeler elde Çünkü "Onun üzerine kaza demişlerdir.
etmesine sebep yoktur" ziyadesi onların ya-
nında sahih değildir. Maliki Hanefi fukahası orucun peş peşe üç gün
olmuş ve doğal
fukahasından Kurtubi rahime- olması gerektiğini bu kıraatle şart saymışlardır.
olarak ihtilaf Ayırarak tutulan orucun kefaret yerine geçme-
hullah: 'Darekutni rivayeti ihtimal
etmişlerdir. içermeyecek şekilde açıktır. Ancak yeceğini söylemişlerdir.
mesele onun sıhhatindedir. Şayet sahih ol-
muş olsaydı onunla amel etmek vacip olur- 5. Delilin tefsirinde anlaşmazlık
du. Fakat sahih değildir' 14 diyerek konuyu Konu hakkında ortak kabul gören bir delil
izah etmiştir. farklı anlaşılabilmiştir. Bu Arap lugatının geniş-
liği ve bir kelimenin birden fazla anlama gelme-
Bunun bir örneği de sabah namazında sinden kaynaklanır. Allah subhanehu ve teâlâ pak şeri-
okunan kunut meselesidir. Cumhuru ulema atı için dillerin en geniş ve zengin olanını seçti.
bu konuda rivayet edilen hadisleri zayıf kabul Şer'i kavramlar bu dilin kelimeleriyle belirlendi.
ettiklerinden amel etmemişlerdir. Maliki ule- Doğal olarak Arap dilinin içinde var olan ihtilaf
ması ve Şafii fukahası bu rivayeti aldıklarından kısmen naslara yansımış ve buna binaen fukaha
sabah namazında yapılan kunutu sünnetlerden ihtilaf etmiştir.
saymışlardır.
Boşanan kadının beklemesi gereken iddet
müddetindeki ihtilaf bunun örneklerindendir.
12. Buhari, Müslim
13. Buhari, Müslim 15. Ahmed
14. Fethu'l Bari 16. 5/Maide, 89
8
"Boşanmış kadınlar üç kuru müddeti bekler-
ler." 17
tir. 'Tearuz ve tercih' başlığı altında tafsilatlı ola- • Kimi ulema buradaki yasak, çöl ve benzeri
rak konu incelemiştir. açık alanlar içindir. Kapalı hela ortamların-
da böyle bir yasak yoktur demişlerdir. Allah
Buna örnek olarak ihtiyaç giderirken Rasûlü bu davranışı yasakladı ancak kendi
Kâbe'ye ön veya arkanın dönülmesiyle alakalı evinde İbni Ömer rivayetinde olduğu gibi
hadisleri verebiliriz. yaptı. Çünkü evde bulunan hela kapalıydı.
İmam Şafii ve hocası Malik rahimehullah bu gö-
Başta İmam Buhari ve Müslim olmak üzere rüştedir.
bir çok hadis imamı Ebu Eyüb El-Ensari ve baş-
ka sahabelerden: • Kimi alimler ilk yıllarda saygı için bu yasak-
lanmıştı. Daha sonra Allah Rasûlü kendi fi-
"Sizden biri ihtiyaç giderirken Kabe'ye önünü iliyle bu uygulamayı ortadan kaldırmıştır.
veya arkasını dönmesin." hadisini nakletmişler- Kıbleye yönelmek mutlak olarak caizdir de-
dir. Burada varid olan nehiy kesindir. mişlerdir. Davud Ez-Zahiri rahimehullah bunlar-
dandır.
Ancak bununla beraber şu hadislerde naklo- • Kimi alimler yasağın kesinlik ifade etmediği-
lunmuştur. ni, yönlendirme amaçlı olduğunu söylediler.
Allah Rasûlü bir şeyi emreder ve yapmazsa
İbni Ömer radıyallahu anh: ya da yasaklar ve kendi yaparsa bu oradaki
emrin kesinlik ifade etmediğini gösterir. Bu
"Bir gün Hafsa'nın evinin üstüne çıktım. Allah rivayetler de böyledir.
Rasûlü'nün önü Şam'a arkası Kabe'ye dönük
şekilde hacet giderdiğini gördüm." 18
Zilkâde
17. 2/Bakara, 228 1434
18. Buhari, Müslim 19. Ebu Davud, Tirmizi
Ekim’13 • SAYI: 21
9
si böyle bir şey yapacak olsa hepsini öldürürdüm"
dedi.
İhtilaf İslam'ın red etmediği Aynı konuda Abdullah bin Zübeyr radıyallahu
sebeplere dayandığı için anhve sonradan gelen bazı fukaha itiraz etti. Bu
kaçınılmazdır. Ve alimler ihtilafın nedeni böyle bir vakıanın Rasûl döne-
minde yaşanmamış olması ve özel bir hükmün
masum değildir. Bu iki olmayışıdır.
esasla konuya bakıldığında
daha sağlıklı neticeler elde Buraya kadar alimlerin fıkıhta ihtilaf neden-
lerini örneklerle izah etmeye çalıştık. Bir yazıda
edileceğine inanıyoruz. çözülmeyecek olduğunu bilsemde bu konuda
var olan ifrat ve tefritin izalesine katkısı olma-
sını umut ediyorum. Bir zümre fıkıhta var olan
ihtilafı geçersiz sayıyor. İhtilafın sebeplerini bil-
mediklerinden konunun çözüleceğine inanıyor.
7. Konu hakkında delil olmaması Oysa en hayırlı nesil olan sahabeler zikrettiği-
Herhangi bir konu hakkında özel delil bu- miz sebeplerden dolayı ihtilaf etmiştir. Onlar-
lunmayınca alimlerin umumi delillere başvur- dan sonra gelen fukahanın aynı sebeplerle ihti-
duğunu söylemiştik. Muasır birçok meseleyi laf etmesi gayet normaldir. Bir başka zümre ise
buna örnek olarak verebiliriz. Sigorta meselesi- fukahayı masumlaştırıyor. Bir hadisin mezhep
nin caiz olup olmaması gibi. Bu mesele hakkın- imamına ulaşmama ihtimalini dahi kabulle-
vahyin rehberliğinde
da özel nas yoktur. Eski alimler döneminde de nemiyor. 'Sen biliyorsun ama falanca imam bil-
vuku bulmamıştır. Doğal olarak muasır alimler miyordu öyle mi?' gibi basit söylemlerle onların
konu hakkında ihtilaf etmiştir. Bunun nedeni içtihadlarını nas gibi mutlaklaştırıyor. İki anla-
herkesin meseleyi bağladıkları esasla alakalıdır. yışta hatalıdır, ifrat ve tefriti temsil eder. İhtilaf,
İslam'ın red etmediği sebeplere dayandığı için
Kimi ulema sigortanın İslam'ın yasakladığı kaçınılmazdır. Ve alimler masum değildir. Bu
kumar, aldatma ve haksız kazanç elde etmeyi iki esasla konuya bakıldığında daha sağlıklı ne-
barındırdığını ve bu nedenle haram olduğuna ticeler elde edileceğine inanıyoruz. Son olarak
hükmederken, bir başka zümre bunun yar- da Şeyhu'l İslam İbni Teymiyye'nin rahimehullah sö-
dımlaşma, kapitalizmden doğan haksızlıkları züyle yazımızı bitirmek istiyorum.
hafifletme gibi İslam'ın teşvik ettiği esasları
barındırdığına, buna binaen de caiz olduğuna 'Bilinmelidir ki ümmetin yanında kabul gör-
hükmetmişlerdir. Bir zümre ilim adamı aslo- müş imamlardan hiç biri Allah Rasûlü'nün
lanın bu tip iki yönü olan ve şüphe barındıran sünnetine –küçük, büyük- kasıtlı muhalefet et-
akitlerden uzak durma olduğunu beyan etmiş memiştir. Çünkü onlar Rasûl'e ittibanın vacip
olduğunda ve onun dışında herkesin sözünün
ve mekruh olarak değerlendirmişlerdir.
alınıp terk edileceğinde ittifak halindedirler.
Buna rağmen onlardan birinin sözünün, Allah
Bu ve benzeri 'muasır' meselelerin çoğu bu-
Rasûlü'nden gelen naslara muhalif olduğu gö-
nun gibidir. Hakkında özel bir nassın bulunma-
rülürse mutlaka o söz için özür aranmalıdır.' 20
ması veya İslam'da sabit olan bir hükme direkt
benzememesi nedeniyle ilim adamları genel de-
lillere dönüp ihtilaf ederler.
10
Başyazı
Allah'ın adıyla...
Ekim’13 • SAYI: 21
11
cuklarımızın eğlenmesi için var olan masum masında ve her türlü eğitim faaliyetlerinde Ata-
etkinlikler dahi balın içine gizlenmiş zehir mi- türk inkılap ve ilkeleri ve Anayasada ifadesini
sali adeta. Bu durum müfredat ve etkinlikleri bulmuş olan Atatürk milliyetçiliği temel olarak
hazırlayan kurumun itirafıyla sabittir. alınır. Milli ahlak ve milli kültürün bozulup
yozlaşmadan kendimize has şekli ile evrensel
'Milli Eğitim Temel Kanunu kültür içinde korunup geliştirilmesine ve öğre-
tilmesine önem verilir.
1. Kanunun kapsamı:
Milli birlik ve bütünlüğün temel unsurların-
Madde 1 - Bu kanun, Türk milli eğitiminin dan biri olarak Türk dilinin, eğitimin her ka-
düzenlenmesinde esas olan amaç ve ilkeler, eği- demesinde, özellikleri bozulmadan ve aşırılığa
tim sisteminin genel yapısı, öğretmenlik mesleği, kaçılmadan öğretilmesine önem verilir; çağdaş
okul bina ve tesisleri, eğitim araç ve gereçleri ve eğitim ve bilim dili halinde zenginleşmesine
devletin eğitim ve öğretim alanındaki görev ve çalışılır ve bu maksatla Atatürk Kültür, Dil ve
sorumluluğu ile ilgili temel hükümleri bir sis- Tarih Yüksek Kurumu ile işbirliği yapılarak Mili
tem bütünlüğü içinde kapsar. Eğitim Bakanlığınca gereken tedbirler alınır.
Eğitim Türk Milli Eğitim Sistemini Dü- Madde 11 - (Değişik: 16/6/1983 - 2842/3 md.)
temel bir zenleyen Genel Esaslar
Güçlü ve istikrarlı, hür ve demokratik bir
ihtiyaç! Ve Birinci Bölüm toplum düzeninin gerçekleşmesi ve devamı için
mevcut eğitim yurttaşların sahip olmaları gereken demokra-
kurumları tağut- Türk Milli Eğitiminin si bilincinin, yurt yönetimine ait bilgi, anlayış
Amaçları ve davranışlarla sorumluluk duygusunun ve
ların elinde. Ken- manevi değerlere saygının, her türlü eğitim
di ikrarlarıyla, I. Genel amaçlar: çalışmalarında öğrencilere kazandırılıp gelişti-
bu okulları eği- rilmesine çalışılır; ancak, eğitim kurumlarında
Madde 2 - Türk Milli Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçili-
timden ziyade Eğitiminin genel amacı, Türk ğine aykırı siyasi ve ideolojik telkinler yapılma-
çocukları İslam Milletinin bütün fertlerini, sına ve bu nitelikteki günlük siyasi olay ve tar-
dışı sistemlerin tışmalara karışılmasına hiçbir şekilde meydan
1. (Değişik: 16/6/1983 - verilmez.
kulu yapmak 2842/1 md.) Atatürk inkılap
için kulla- ve ilkelerine ve Anayasada ifa- IX - Laiklik:
nıyorlar. desini bulan Atatürk milliyetçili-
ğine bağlı; Türk Milletinin milli, ah- Madde 12 - (Değişik: 16/6/1983 - 2842/4 md.)
laki, insani, manevi ve kültürel değerlerini
benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, Türk milli eğitiminde laiklik esastır. Din kül-
vatanını, milletini seven ve daima yüceltme- türü ve ahlak öğretimi ilköğretim okulları ile
ye çalışan, insan haklarına ve Anayasanın baş- lise ve dengi okullarda okutulan zorunlu dersler
langıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, arasında yer alır."
laik ve sosyal bir hukuk Devleti olan Türkiye
Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını Buraya kadar 'Milli Eğitim Temel
bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurt- Kanunu'ndan alıntılar yaptık. Bu alıntıladığı-
taşlar olarak yetiştirmek; mız maddeler sistemlerin eğitim konusundaki
hassasiyetlerinin hiç de masum olmadığını gös-
VII - Atatürk İnkılap ve İlkeleri ve Atatürk termek için yeterlidir. İnsanları köleleştirmek
Milliyetçiliği: ve onları sömürmek üzerinden var olan tağut-
ların, çocuklarımız konusunda bunca yoğun
Madde 10 – (Değişik: 16/6/1983 - 2842/2
md.)
çaba içerisinde olması aslen düşündürücüdür.
İnsanların en temel ihtiyacı olan gıda ve barın-
Eğitim sistemimizin her derece ve türü ile ma sorunuyla ilgilenmeyen, milyonların açlık
ilgili ders programlarının hazırlanıp uygulan- sınırında yaşamasına kayıtsız kalan yönetim-
12
ler, çocukların eğitim ihtiyacı hususunda bu tabi olmuş mustazafların gerçeğidir aynı za-
denli hassas kılan şeyi anlamamız gereklidir. manda. Onlar dünyada masumane tabi oldukla-
Bu hassasiyet çocuklarımızı düşündüklerinden rı bu zevatın, kıyamet gününde onları düşürdü-
değil, halkları Allah'a karşı inkarcı kılma politi- ğü durumu anlayınca vaveyla koparırlar. Ancak
kalarının bir parçası olmasındandır. Her tağuti bu artık fayda vermez. Günümüz insanın masu-
sistemin temel ilkelerinden biridir bu. İnsanları mane gerekçelerle çocuklarını teslim ettikleri ve
kendilerine ve sistemlerine kullaştırarak Allah'a onları kafirleştirmek için hileli tuzaklar kuran
kulluktan uzaklaştırmak... Bunun için her yol tağutların misali de böyledir.
ve yönteme başvururlar. Allah subhanehu ve teâlâ on-
ların bu politikalarını kıyamet sahnelerinden Tam burada ne yapmalı sorusu karşımızda
biri üzerinden bizlere anlatmıştır. beliriyor. Eğitim temel bir ihtiyaç! Ve mevcut
eğitim kurumları tağutların elinde. Kendi ikrar-
"İnkâr edenler dedi ki: 'Biz kesin olarak, ne bu larıyla, bu okulları eğitimden ziyade çocukları
Kur'an'a inanırız, ne ondan önceki (indirilene) İslam dışı sistemlerin kulu yapmak için kullanı-
ne.' Sen o zulmedenleri, Rabbleri huzurunda yorlar. Ve onların eğitim dediği şey de bu amaç
tutuklanmış olarak görsen; sözü (suçlamala- için tasarlanmış.
rı) birbirlerine karşı evirip çevirir (birbirleri-
ne yöneltirler). Za'fa uğratılan (müstaz'af)lar, Allah, bize Musa Peygamberi hatırlatıyor. O
büyüklük taslayanlara(müstekbirlere) derler da zamanımıza benzer bir dönemde yaşamıştı.
ki: 'Eğer sizler olmasaydınız, gerçekten bizler Firavun düzeni insanlara tam anlamıyla haki-
mümin(kimse)ler olurduk. Müstekbirler, za'fa
miyet kurmak üzere inşa edilmişti. Yüce Allah
uğratılan (mustaz'af) lara dediler ki: 'Size hi-
dayet geldikten sonra, sizi biz mi ondan alıkoy- onun zamanını şöyle tasvir ediyordu Müslü-
duk? Hayır, siz (zaten) suçlu, günahkarlardınız'. manlara;
Za'fa uğratılanlar da büyüklük taslayanlara:
'Hayır, ve gece gündüz hileli düzenler (kurup) "Doğrusu Firavun (bulunduğu) yerde büyük-
bizim Allah'ı inkar etmemizi ve O'na eşler koş- lenmiş ve oranın ahalisini gruplara ayırmıştı.
mamızı bize emrediyordunuz' dediler. Azabı Onlardan bir kitleyi zayıf düşürüyor (eziyor),
gördüklerinde pişmanlıklarını saklarlar; biz de onların oğullarını öldürüp kadınlarını sağ bıra-
inkâr edenlerin boyunlarına halkalar geçirdik. kıyordu. Çünkü o bozgunculardandı." 2
Onlar, yaptıklarından başkasıyla mı cezalandı-
rılacaklardı." 1 Günümüz Firavunlarının insanları;
Evet, bu bir kıyamet sahnesidir. Düzen ve Kürt, Türk, Göçmen, Çingene vb. isimlerle
sulta sahibi olan müstekbirler ve onlara kerhen adlandırması,
Zilkâde
1434
1. 34/Sebe, 31-33 2. 28/Kasas, 4
Ekim’13 • SAYI: 21
13
Memur, işçi, esnaf diye sınıflandırması, '...Yüce Allah'ın örnek alsınlar diye mümin
topluluğa sunmuş olduğu bu deneyim, sırf
Okuyan, kültürlü ve cahil diye insanlara de- İsrailoğulları'na has değildir. İman kafilesinin
ğer biçmesi gibi, elde ettiği pürüzsüz iman deneylerinden biri-
dir. Bir gün başka mü'minler de cahili toplum-
Firavun da insanları ayırmıştı. Günümüz da kendilerini dışlanmış bulabilirler. Başlarına
tağutlarının insanları ve bölgeleri ayırıp dile- gelen musibet yaygınlık kazanabilir ve içinde
dikleri gibi yönettikleri gibi, dilediği kesimleri bulundukları çevre kokuşabilir. Zaten bu dö-
yüceltiyor, dilediklerini eziyordu. Musa da aley- nemde Firavun'un iktidarı sırasında durum
hisselam tam böyle bir zamanda gelmişti. Ve o da
bundan ibaretti. İşte böyle bir durumla karşıla-
şan mümin topluluğa yüce Allah, şu şekilde yol
her Peygamber gibi tabilerini eğitmek ve onları
göstermektedir:
iyi birer kul yapmak istiyordu. Yaşadıkları dö-
nemin her ayrıntısına hükmeden Firavun, sihir 1. Mümkün olduğu kadar bütün pislikleriyle,
adı altında dönemin eğitimini kendi tekeline bozukluklarıyla ve kötülükleriyle cahiliyeden
almıştı... Allah subhanehu ve teâlâ, Musa'ya aleyhisselam ayrılmak. Bu tür pisliklerden tertemiz olan seç-
ve ashabına şu tavsiyede bulundu; kin mümin grubun oluşturduğu kitleye ka-
tılmak. Böylece kendisini arındırıp tezkiye
"Musa'ya soydaşlarının sadece bir bö- etmek ve eğitip düzene koymak, Allah'ın
lüm gençleri inanmıştı. Bunlar da va'di gelip çatıncaya kadar sistemli
hem Firavun'dan ve hem de ileri bir düzene girmek.
gelen soydaşlarından kaynak-
lanan işkence korkularına 2. Cahiliyenin ibadethane-
Kendi dağınık olan insanın, düzene karşı
rağmen inanmışlardı. Çün- olması gibidir bu. Aslında düzenin gerekli lerini terketmek, Müslüman
kü Firavun yeryüzünde olduğunu o da bilir. Ancak düzenli insanların topluluğun evlerini mescid
başyazı
koyu bir diktatörlük varlığı onun dağınıklığını açığa çıkardığı (cami) edinmek. Böylece
kurmuş, iyice azıtmıştı. için düzene karşıdır. Günümüz insanları orada cahiliye toplumun-
Musa dedi ki: 'Ey soydaşla- da şirk ve cahiliye hususunda İslamî tavrın dan ayrı olduğunu bütün
rım eğer Allah'a inandıysa- ne olması gerektiğini çok iyi biliyorlar. atmosferi ile hissetmek ve
nız, eğer O'na teslim olmuşsa- orada sağlıklı bir şekilde kendi
nız, O'na dayanınız.' Onlar da Rabbine ibadet etmek. Bu terte-
dediler ki: 'Biz Allah'a dayandık miz ibadet atmosferi içinde bizzat
ey Rabbimiz, zalimler güruhunun bu ibadetle bir tür örgütlenmeyi ger-
bizi sapıklıklarına gerekçe göstermelerine çekleştirmek...'
meydan verme. Rahmetinle bizi kâfirler
güruhundan kurtar.' Biz, Musa ile kardeşine Ne olursa olsun Müslüman, cahiliyenin
vahyettik ki: 'Soydaşlarınıza Mısır'da evler ha- eğitim sistemi içerisinde bulunamaz. Onlar in-
zırlayınız, evlerinizi namazgâh haline getiriniz, sanları müşrikleştirmek için gece gündüz tuzak
namaz kılınız ve mü'minleri müjdeleyiniz.' " 3 kurarlar. Bu çetin tuzaklardan kurtulmanın tek
yolu onlardan ve kendisiyle var oldukları sis-
'Dün bugüne ne kadar da benziyor' dedirten
temlerinden teberri etmektir. Müslüman ebe-
bir manzara. Tağutların eziyet ve işkence kor-
veynler bu şuurla bir arayış içerisine girdikle-
kularına rağmen iman eden bir avuç genç…
rinde önlerinde iki seçenek olduğunu görürler;
Sadece Allah'a dayanan ve zalim olan kavim-
den kurtulacakları gün için sözlü ve fiili duada • Musa aleyhisselam misali evlerini kıblegâh haline
bulanan Müslümanlar… Allah subhanehu ve teâlâ bu getirip kendi çocuklarının eğitim görevini
Müslümanlara evlerini hatırlatıyor. Ne olursa üstlenmek.
olsun cahiliyeden sıyrılacakları ve Allah'ın sub-
hanehu ve teâlâ istediği şekilde O'nun dinini öğrenip, • Bu işi profesyonel olarak yapan Müslüman
O'na kulluk edecekleri kıblegâh olabilecek ev- kardeşlerinden yardım almak.
lerini hatırlatıyor. Allah kendisine rahmet etsin Her ebeveyn çocuğu için en iyisini ister.
Seyyid Kutub bu ayetler için şöyle diyordu: Buralarda eğitim veren Müslümanların bu işte
uzmanlaşmış olması ve çocuklara İslamî bir
sosyal zemin sunulması ebeveynlerin bu ku-
3. 10/Yunus, 83-87
14
rumları tercih etmesinde etkili oluyor. Cahiliye-
nin baskıları altında bu sorunu aşmaya çalışan
Müslümanlar türlü imtihanlarla karşılaşıyorlar.
Bunların başında çocukların düşmanı olan ta-
ğutların bu konuda gösterdikleri eğitim hassa-
siyetleri ve buna bağlı olarak ilgili kurumların
sürekli tacizleri geliyor. Bu vahyin dikkat çektiği
üzere onların halkları kafirleştirme politikaları-
nın bir parçasıdır.
Allah'ın yardımıyla bu iki sorunu aşan ebe- 1. Çocuğu istemediği şeye zorlamama
veynleri başka bir sorun beklemektedir. Çocuk-
Fıtraten eğitime müsait olmayan çocuklar
larını bu duruma hazırlama meselesi. Hepimiz
bazen yanlış yönlendirilebiliyorlar. İstemedikle-
biliyoruz ki çocuk ya fıtratında var olanla veya
ri bir eğitim sürecine mahkum ediliyorlar. Bazı
ebeveynin yönlendirmesiyle hareket eder.
çocuklar ailesinden uzak kalamaz. Yaşları veya
Fıtratı ilme ve eğitime müsait olan çocukla- karakterleri evden uzak kalmaya müsait değil-
rın kurumsal eğitime uyum sağlamaları kolay- dir. Bunun bir çok nedeni olabilir.
dır. Ancak insanlar arasında bu sınıf çok azdır.
Kimi çocuk korumacı bir aile yapısı içeri-
Birçok ebeveyn çocukları için istedikleri bu
sinde büyümüştür. Sorumluluk almasına mü-
hayra çocukları yönlendirmektedirler. Çocuğu-
saade edilmemiş her işi onun adına ebeveynler
muza uygun bir İslamî eğitim kurumu bulmak
tarafından yapılmıştır. Yabancı bir ortamda ve
yeterli değildir. Özellikle yatılı tabir ettiğimiz ve
sorunlarıyla baş başa kalan çocuğa, bu çok ağır
yıllara dayanan eğitim sistemine çocuğumuzun
gelir.
hazırlanması ve uyumlu hale gelmesi de gerek-
lidir.
Kimi çocuk yanlış eğitim neticesinde kıs- Zilkâde
kançlığa itilmiştir. Evden uzaklaştığı takdirde 1434
4. 4/Nisa, 89
Ekim’13 • SAYI: 21
15
Müslüman ebeveynler iyi bir eğitim hayatı-
nın sadece yönlendirmeyle olmayacağını, buna
yönelik çocukta istek olması gerektiğini unut-
mamalıdır. Eğitimsiz, ümmi ancak samimi bir
Müslüman, İslam'dan ve Müslümanlardan nef-
ret eden eğitimli bir münafıktan çok daha ha-
yırlıdır.
Zorlamanın en tehlikeli olanı ise psikolojik Çocuk insanlarla yaşamayı ve bunun ahlakı-
şiddettir. Birçok aile çocuğunu istemediği şeye nı ailesinden öğrenir. Özellikle akraba ve kom-
zorlamadığını, seçimi ona bıraktığını iddia edi- şuluk ilişkileri çocuğun diğer insanlarla yaşama
yor. Ancak çocukla konuşmama, gerekli ilgiyi ahlakını belirler. Her konuda olduğu gibi bu
göstermeme, aksi bir seçenek halinde çok üzü- konuda da çocuğun ölçüsü ebeveyndir. Yatılı
lecekleri vb. söylemlerle çocuk yıpratılıyor. Ço- eğitimin olabilmesi için temel mesele, çocuğun
cuk tamam demeye zorlanıyor. Netice olarak da uyum ahlakını öğrenmiş olmasıdır. Çünkü aynı
çocuk kendi rızasıyla ilmi eğitim almayı kabul ortamı kendi gibi birçok farklı insanla paylaşır.
etmiş oluyor. Maalesef ailenin vicdanlarını sus- Ve bu insanlar eğitimin ayrılmaz parçasıdır. Bu
turdukları bu yöntem de, çocukların hayatı için alanda sorun yaşayan çocuk için eğitim hayatı
ciddi sorunlara neden oluyor. çekilmez bir çile oluverir. Çocuk ortamdan sı-
kılmaya başlar.
16
Akrabalarıyla sorunlu, komşularıyla anla- beynini işgal ettiği bir çocuğa kitap sayfaları ka-
şamayan, kendi sosyal ortamlarında uyumsuz ranlık ve izbe harabeleri hatırlatıyor.
olan ailelerin çocukları da böyledir. Bu tip ço-
cuklar okumak istiyor olsa bile çevrelerine ra- Çocuğumuzu bir cahiliyeden kurtaralım
hatsızlık verdiklerinden dolayı bir ortamda ba- derken daha tehlikelisine teslim etmemeliyiz.
rınamazlar. Özellikle de çocuğu için iyi bir eğitime talip
olan aileler.
Çocuk ilişkilerinde ailenin tutumu da çok
önemlidir. Bir çocuğun diğer çocuklarla sorun Hayatlarının en ciddi imtihanında sabırla
yaşaması gayet normaldir. Ancak ailenin sürek- ve ecirlerini Allah'tan subhanehu ve teâlâ bekleyerek
li kendi çocuğunu haklı gördüğü ve başkaları- direnen ailelere tavsiyelerde bulunmak istedik.
nı suçladığı çocuklar ortak yaşam ahlakından İyi bir eğitim hayatı, iyi bir aile yapısından geçer.
uzaktırlar. Sürekli ayrıcalık beklerler. Toplu Bu konuda tecrübe sahibi eğitimcilerin ortak
yaşam alanlarında bu mümkün olamayınca, vurgu yaptığı nokta; aile yapısı İslam'a uygun
çocuklar kendilerine haksızlık yapıldığına ina- olan çocukların eğitimde başarılı olduğudur.
nırlar. Çocuk için böyle inandığı bir ortamda Aile yapısında dini veya ahlaki olarak cahiliye
yaşaması çok zordur. kalıntıları bulunan ailelerin çocukları ise eğitim
sürecinde başarısız oluyorlar.
4. Programsız bir yaşama sahip olmak
Bu zorlu imtihanda hakka teslim olmuş kar-
Düzen, disiplin ve program eğitimin ol- deşlerimiz için Allah'tan subhanehu ve teâlâ yardım ve
mazsa olmazıdır. Çocuk bunu evinde öğrenir. basiret talep ediyoruz. İlk adım olan cahiliye-
Evinde düzen olmayan çocukların eğitim ku- den teberri konusunda muvaffak olan kardeş-
rumlarındaki düzene ayak uydurması mümkün lerimizin, ikinci adım olan İslamî bir eğitime
olmuyor. muvaffak olmalarını diliyoruz.
Ekim’13 • SAYI: 21
17
Allah ile Nasıl
Muamele Etmelisin?
Özcan Yıldırım ozcanyildirim@tevhiddergisi.com
A llah'a hamd, Rasûlü'ne salat ve selam ol- idi ki, kendisi bir kadını boşadığı zaman insan-
sun… lar o kadın ile evlenmeye korkardı. Allah subhane-
hu ve teâlâ zinada dört şahidin getirilmesi hükmü-
Her ay Allah'ın bizle olan bir muamelesini, nü indirdiğinde, kendisi şöyle demiştir: "Eğer
bunun karşılığında bizim de O'na olan muame- bir adamı karımla görsem, kılıçla onu vururum!"
lemizi öğreniyoruz. Allah'ın bize gösterdiği her Bu durum Rasûlullah'a sallallahu aleyhi ve sellem ulaş-
muamele karşısında hayretler içerisinde kal- tığında şöyle demiştir: "Sa'd'ın kıskançlığına mı
maktayız. Bizler için önemli olan bu muamele- şaşırıyorsunuz? Allah'a yemin olsun ki ben ondan
leri okuyup, bilgi depomuza bir bilgi daha koy- daha kıskancım, Allah da benden daha kıskançtır.
mak değil, âlemlerin Rabbi olan Allah'a karşı Bundan dolayı Allah gizli ve açık her türlü fuhşu
bu muamelelerinden dolayı, kulluğun bir gereği yasaklamıştır." 1
olarak muamelemizi güzelleştirmektir. Allah sub-
hanehu ve teâlâ bizleri, kendisine karşı güzel muame- Evet kardeşim. Sa'd radıyallahu anh o kadar kıs-
lede bulunan salih kullarından eylesin. (Âmin) kanç ki Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Allah'ın
kıskançlığını Sa'd'ın üzerinden örnek veriyor.
Sa'd b. Ubade radıyallahu anh Hazreç kabilesinin Şüphe yok ki, Allah subhanehu ve teâlâ kulunu ha-
lideri idi. Kendisi kıskançlığı ile halk arasında
meşhur olmuştu. Kıskançlığı öyle bir derecede 1. Buhari, Nikâh, 107; Hudud, 40.
18
ramlara düşmesinden dolayı kıskanır. Kulun
haramlara düşüp, O'nun yasaklarını çiğnemesi
O'nun asla hoşuna gitmez.
Ekim’13 • SAYI: 21
19
Nebi sallallahu aleyhi ve sellem birçok kez ümmetini
bu durumdan sakındırmıştır. Birçok hutbesin-
de, meclislerinde bu mevzuya değinmiştir. Duy-
gu yüklü bir hutbesinde şöyle buyurmuştur:
4. 2/Bakara, 77
5. 85/Buruc, 12 6. 7/Araf, 99
20
hamile kalmış!' dedi. Hemen komşunun evine da aynı şekilde bu adamı da kızı ile cezalandır-
gidip yakasına yapıştım. Ona saldırmaya baş- dı… Kişinin göreceği karşılık yaptığı amelin “Yoksa
ladıktan sonra, kalbime saplanan sivri bir ok cinsine göredir… Ona düşen de yaptığı işin ce- Allah'ın tuza-
misali bir kelime söyledi. Ne söyledi biliyor mu- zasına katlanmaktır! ğından emin
sunuz? mi oldular?
Ziyana uğra-
Yazının sahibi bunu gazeteye ibret alınsın yan kavimden
'Ben senin kız kardeşini tanımıyorum. Bu diye yollamış. Var mı öğüt alan? başkası
hamileliği neredenmiş, git de öğren!' Allah'ın tuza-
Kardeşlerim, Rabbimiz yasaklarına karşı ğından emin
Subhanallah... Benim üniversitede iken kızın olamaz."
ğayyur/kıskanç olandır. O subhanehu ve teâlâ yasakla-
ailesine verdiğim cevabın bire bir aynısı! Kişinin
göreceği karşılık yaptığı amelin cinsine göredir...' rına karşı yapılan hürmetsizliğin de intikamını
alır…
Bu yazı burada bitmiyor. Yazının sahibi, bir
olay daha zikrediyor... Allah'tan duam, avretimizi ve nesillerimizi
korumasıdır...
'Bu olaydan daha acı bir olayı çok şiddetli bir
şekilde tattım... Yıllar geçtikten sonra evlenme- 'Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamdolsun' du-
ye karar verdim. Nişanlandım. Evlilik bağı da ası ile…
kurduktan sonra zifaf günü geldi... Zifaf günü,
evlendiğim eşimin benden önce biri ile zina
yaptığını anlamamla bir şok daha yaşadım. Ve
bana şunu dedi: 'Benim bu hatamı ört ki Allah
da senin hatanı örtsün!'
Ekim’13 • SAYI: 21
21
Bi'setten Önce Siyer Notları
Enes Yelgün enesyelgun@tevhiddergisi.com
22
Allah Rasûlü'nün Dünyaya Gelişi ve
Nesebi
Allah Rasûlü miladi 571 yılında Mekke'de
dünyaya gelmiştir. Rebbiu'l Evvel ayının 2, 8
ya da 10'unda dünyaya geldiği rivayet edilse
de muhakkik alimlerin ortaya koyduğu görüş
daha kabule uygundur. Onlar Allah Rasûlü'nün
Rebbiu'l Evvel ayının 12'sinde doğduğunu ifade
etmişlerdir.
şehrinde iken saraya ulaştı. Böylece, impara- Allah Rasûlü daha doğmadan onun nesebinin
tor onları huzuruna çağırdı. Yanında Rum'un şerefli bir soy olduğunu ortaya çıkaran başka
büyükleri vardı. İmparator tercümanlarını vakıalardır.
çağırtıp:
__ İçinizden, Peygamberlik iddia eden bu Zilkâde
adama neseb bakımından en yakın olanınız 1434
1. Buhari
Ekim’13 • SAYI: 21
23
Peygamber Doğmadan Önce ve Diye sordu. Ama adam yine cevap vermeden
Doğumu Esnasında Gerçekleşen uzaklaşıp gitti.
Bazı Hadiseler Abdülmuttalib üç gün üst üste gördüğü
Siyer kitaplarında Allah Rasûlü'nün dünya- rüyânın boş olmadığını elbette biliyordu. Ama
ya gelişi öncesinde ve doğumu sırasında vuku mânâsını anlayacak en ufak bir ipucuna da sa-
bulduğu iddia edilen bazı olaylar zikredilmek- hip değildi.
tedir. Bizde sırayla bu olayları anlatmaya ve bu
vakaların neden gerçekleşmiş olabileceğinin Dördüncü gün yine aynı yerde uykuya yatan
hikmetleri üzerinde durmaya çalışacağız. Abdülmuttalib, aynı adamın geldiğini gördü.
Adam bu sefer şöyle seslendi:
1. Zemzemin Bulunması ve Peygamber'in __ Zemzem'i kaz!
Babasının Adak Adanması Hadiseleri
Zemzemin Abdulmuttalip tarfından bulu- Abdülmuttalib:
nuşunu Ali radıyallahu anh şöyle anlatıyor:
__ Zemzem nedir, nerededir?
"Sıcak bir yaz gününde Abdulmuttalib
Kâbe'nin yanındaki Hicr mevkiinde se- Diye sorunca, adamın cevabı şu oldu:
rin bir gölgede uyuyordu. Bir rüya
__ Zemzem bir sudur ki, hiç
gördü. Rüyasında bir zât kendi-
sine şöyle seslendi: kesilmez, dibine ulaşılmaz. Ha-
cıların su ihtiyacını onunla
__ Kalk, Tayyibe'yi kaz! Zemzem bir sudur ki, hiç kesilmez, karşılarsın. O, Kâbe'de kesi-
dibine ulaşılmaz. Hacıların su len kurbanların kanlarının
Sordu: ihtiyacını onunla karşılarsın. döküldüğü yer ile ters-
O, Kâbe'de kesilen kurbanların lerinin gömüldüğü yer
siyer notları
__ Tayyibe nedir? kanlarının döküldüğü yer ile terslerinin arasındadır. Alaca kanatlı
gömüldüğü yer arasındadır.
bir karga gelip, orayı gaga-
Fakat o zât sorusuna hiç- lar. Orada karınca yuvası da
bir cevap vermeden uzaklaşıp vardır.
gitti. Ertesi gün, aynı yerde yine
uykuya dalmıştı. Aynı adam tekrar Uyanan Abdülmuttalib'in heyeca-
göründü ve seslendi: nına bu sefer sevinç de katılmıştı. Çünkü,
rüyayı mânâlandırmak için ipucunu elde
__ Kalk, Berre'yi kaz. etmişti. Zemzem kuyusundan defalarca bah-
sedildiğini duymuştu. Fakat, onun yerini kimse
Abdülmuttalib yine sordu: bilmiyordu. Çünkü Cürhümlüler, Mekke'den
düşman istilâsı önünden kaçarken, Kâbe'nin
__ Berre nedir?
bütün kıymetli mallarını Zemzem kuyusuna
atmış, kuyunun üstünü de toprakla bir edip, be-
Adam yine hiçbir cevap vermeden oradan lirsiz bir hale getirmişlerdi. O zamandan beri
uzaklaşıp gitti. Abdülmuttalib derin uyku- Zemzem'in ismi var, kendisi yoktu.
dan daha büyük bir merak ve heyecan içinde
uyandı. Ne var ki, gördüklerine bir türlü mânâ Abdülmuttalib, artık Zemzem'in yerini bulup
veremiyordu. O gün ve geceyi de yine gördüğü kazmakla vazifelendirildiğini anlamıştı. Derhal
rüyânın tesirinde geçirdi. araştırmaya koyuldu. Rüyasında kendisine öğ-
retilen yere gitti. Bu sırada alaca kanatlı bir kar-
Ertesi günü idi. Yine aynı yerde yatıyordu. ganın süzüldüğünü ve yere konarak gagası ile
Aynı adam gelerek kendisine, bir yeri karıştırdıktan sonra havalanarak göğe
__ Kalk, dedi. Mednûne'yi kaz. doğru yükseldiğini gördü.
24
mak ve bu sırrı başkalarına açmak istemiyordu. cuk verirse, bunlardan birisini Kâbe'nin yanın-
Bunun için ertesi gün bir tek oğlu olan Hâris'i da kurban edeceğim.
alarak tesbit edilen yere gitti ve kazmaya baş-
ladılar. Bir müddet devam eden kazı sonucu Hadisenin burada sona ermeyeceği belli idi.
Zemzem Kuyusunun örülmüş duvar taşları ile Böyle hadiseler yüzünden aralarında çok defa
bir dâire şeklindeki ağzı meydana çıktı. çarpışmalar patlak vermişti. Bunu bilen Abdül-
muttalib, kazı işinden o anlık vazgeçti ve işin bir
Abdülmuttalib'in bu faaliyetini başından beri hakem tarafından halledilmesini teklif etti. Tek-
gözleyen Kureyşliler, işin artık ortaya çıkmak lifi kabul gördü. Hakemi tesbit ettiler: Şam'da
üzere olduğunu farkedince, büyüklerine haber oturan Sa'd bin Hüzeym.
verdiler. Bir müddet sonra, Kureyş büyükleri,
kazılan yere geldiler ve Abdülmuttalib'e: Amcalarından birkaçını yanına alan Abdül-
muttalib, Kureyş kabilelerinin ileri gelenlerin-
__ Ey Abdülmuttalib! Bu babamız İsmâil'in den bir grupla Şam'a doğru yola çıktı. Ne var
kuyusudur. Onda bizim de hakkımız var. Bizi ki, henüz Şam'a varmadan ilahi kader onları
de bu işe ortak et, dediler. durdurdu. Abdülmuttalib ve yanındakilerin su-
ları, çölün ortasında bitti. Bu kendileri için en
Abdülmuttalib: büyük, en şiddetli düşmandan daha da tehlikeli
idi. Abdülmuttalib'in müracaatına, Kureyş ileri
__ Hayır, yapamam. Bu iş sadece bana tah-
gelenleri, "Suyumuz ancak bize yeter" diyerek
sis edilmiş ve aranızdan ancak bana verilmiştir, red cevabı verdiler.
dedi.
Abdülmuttalib ile yakınlarının hayatı büyük
Abdülmuttalib'in bu kesin cevabı Kureyş ileri bir tehlike ile karşı karşıya bulunuyordu. Elle-
gelenlerinin hoşuna gitmedi. İçlerinden Adiyy rinde yapacakları hiçbir şey de yoktu. Çöl or-
bin Nevfel şöyle konuştu: tasında su aramak, serabın peşinde koşmaktan
farksızdı.
__ Sen yalnız bir adamsın. Tek oğlundan baş-
ka dayanacağın bir kimsen de yok. Nasıl olur Fakat herşeye rağmen Abdülmuttalib su ara-
da bize karşı gelir, bize boyun eğmezsin? maya kararlıydı.. Devesinin yanına geldi, onu
ayağa kaldırdı. O anda devenin bir ayağının di-
Bu söz, Abdülmuttalib'i üzdü. Çünkü, Ku- binde pırıl pırıl parlayan, bir avuç su gördü. Bu
reyşliler onu kimsesizlikle küçümsüyorlardı. Bu durum, arkadaşlarını da sevindirmişti. Yeni-
anlayıştan fazlasıyla rahatsız olduğunu haliyle den hayata dönmüş gibi oldular. Abdülmuttalib,
de belli etti. Bir müddet üzüntü içinde sustu. kılıcıyla suyun çıktığı yeri genişletince, su daha
Sonra içini şöyle döktü: gür akmaya başladı. Bu arada su vermeyen Ku- Zilkâde
reyşliler, hayretle onları seyrediyordu. 1434
__ Yemin ederim ki, Allah bana on erkek ço-
Ekim’13 • SAYI: 21
25
Abdülmuttalib ve arkadaşları sudan kana Cömert ve sabırlı Abdülmuttalib önce:
kana hem kendileri içtiler, hem de hayvanları-
na içirdiler. Bir ara, Abdülmuttalib, kendisine __ Hayır. Sizin bu mallar üzerinde hiçbir hak-
su vermeyen Kureyşlilere döndü ve seslendi: kınız yok. Ama ben yine de size yumuşak dav-
ranayım. Aramızda kura çekelim.
"Suya gelin, suya! Allah bize su verdi. Hem
kendiniz için hem de hayvanlarınızı sulayın! Bundan memnun olan Kureyş ileri gelenleri,
Haydi, durmayın, gelin."
__ Peki, bu kurayı nasıl ve ne şekilde yapacak-
Kureyşliler mahcup mahçup kaynağa yak- sın? diye sordular
laştılar. Kana kana sudan içtiler. Hayvanlarını
suladılar. Kırbalarını temiz su ile doldurdular. Abdülmuttalib, kurada takip edilecek usülü
anlattı:
Kureyşliler, Zemzem kuyusunu kazan ellerin
__ İki kura Kâbe için, iki kura benim için, iki
kendilerine sunduğu bu serin ve temiz suyu
içer içmez, mahçup ve suçlu bir edâ içinde kura da sizin için çekeriz. Kurada kime ne çı-
Abdülmuttalib'e dönerek şöyle dediler: karsa onu alır, çıkmayan da mahrum kalır.
__ Ey Abdülmuttalib, artık sana diyecek bir Bu sebeple Kureyşliler sevindiler ve
sözümüz yok. Anladık ki, Zemzem'i kazmak Abdülmuttalib'in bu davranışını takdir ettiler:
senin hakkın. Bu işe ancak sen lâyıksın. Vallahi,
Zemzem hususunda seninle bir daha münaka- Kâbe'nin içinde Hübel putunun yanına var-
şa etmeyeceğiz. Artık hakeme gitmeye de gerek dılar ve kura çektiler. Kura sonucu, Kureyş ileri
görmüyoruz. gelenlerinin bu mallarda hakları olmadığını bir
kere daha ortaya koydu. Altın geyik heykeller
Ve hakeme gitmeden yarı yoldan tekrar Kâbe'ye, kılıç ve zırhlar Abdülmuttalib'e düştü.
Mekke'ye hep beraber döndüler. Onların payı ise mahrumiyet oldu. Ama artık
itiraz edecek durumları kalmadı ve mesele böy-
Mekke'ye dönen Abdülmuttalib, oğlu Hâris'le lece kapandı.
birlikte kazı işine devam etti ve kısa zamanda
Zemzem'i ortaya çıkardı. Abdülmuttalib, kılıç ve zırhları döğdürüp saç
haline getirdikten sonra, bununla Kâbe'nin ka-
Zemzem kuyusundan bazı kıymetli mallar da pısını kapattı.
çıktı. Bunlar arasında altından iki geyik heykeli
ile kılıçlar ve zırhlar da vardı. Zemzem'i ortaya Oğullarının on'u da büyümüştü.
çıkarma hakkını daha önce Abdülmuttalib'e bı-
rakan Kureyş ileri gelenleri, bu kıymetli malları Vaadini unutmayan Abdülmuttalib, onları
görünce, hırs damarları tekrar kabardı. Yine bir gün bir araya topladı ve işin hikayesini an-
Abdülmuttalib'in başına dikildiler. latarak, içlerinden birini kurban etmesi gerek-
tiğini bildirdi. Hepsi de razı oldular. Sonra da
__ Ey Abdülmuttalib, bu mallara seninle be- babalarına sordular:
raber ortağız. Bunlarda bizim de hakkımız var,
__ Peki, nasıl yapalım bunu? Kimin kurban
dediler.
edileceğini nasıl tesbit edelim?
26
Abdülmuttalib böyle bir durumda nasıl yapıl- Bütün kalabalık Abdülmuttalib'in aleyhin-
ması gerektiğini biliyordu. Şöyle dedi: deydi..
__ Her biriniz birer ok alın, üzerine kendi is- Bu sırada Abdullah'ın dayısı Abdullah bin
minizi yazın ve okları bana verin! Mugîre ortaya atıldı ve,
Çocuklar, babalarının emrini derhal yerine __ Ey Abdülmuttalib. Vallahi meşru bir maze-
getirdiler. Her biri okdanlığından bir ok çekti. ret olmadıkça, sen onu kurban edemezsin. Onu
Üzerine kendi ismini yazdıktan sonra, babasına kurtarmak için gerekirse bütün malımızı ver-
uzattı. Okları toplayan Abdülmuttalib doğruca meye hazırız! dedi.
Kâbe'ye vardı.
Kureyşliler ve oğulları yalvarmalarının netice
Kâbe'nin yanına varan Abdülmuttalib'in et- vermediğini görünce bu sefer şöyle bir teklifte
rafını şehir halkı sarmıştı. Elindeki on oku, ok bulundular:
çekme memuruna uzattı. Memur oklardan bi-
rini çekti. __ Ey Abdülmuttalib! Abdullah'ı al, Şam'a git.
Orada bir kadın var; kâhin ve bilgin bir kadın.
__ Ab-dul-lah! Doğudan batıdan zorlukta kalan herkes, ül-
keler aşıp ona gider. Herkesin derdine bir
Üzüntülü bir şekilde yüzünü çare bulur. Elbette senin için bir çare
Abdullah'a çevirdi ve şöyle dedi: bulur. Abdullah boğazlanacak der-
se, gel onu boğazla. Yok eğer seni de,
__ Oğlum Abdullah! Allah, kendi-
Abdullah'ı da, bizi de üzüntüden
sine kurban edilmek üzere seni kurtaracak bir çare bulursa,
seçti. Bu şerefi kardeşlerin ona göre hareket edersin.
arasında sana ihsan etti.
Bu fikir Abdülmuttalib'in
Ab d ü l m u t t a l i b ' i n Kâbe'nin yanına varan aklına yattı. Derhal
bir elinde bıçak, di- Abdülmuttalib'in etrafını şehir
Abdullah'ı yanına
halkı sarmıştı. Elindeki on oku,
ğer elinde oğlu alarak Şam'a doğru
ok çekme memuruna uzattı.
Abdullah'ın eli var- Memur oklardan birini çekti... yola çıktı. Medine'ye
dı. Kurban edilmesi için geldiklerinde kâhin ka-
herşey tamamdı. Bu sırada dının Hayber'de olduğunu
bir takım gürültüler duyuldu. öğrendiler. Oradan Hayber'e
Kureyş eşrafı geliyordu. İçle- geldiler. Arrafe adındaki
rinden biri seslendi: kâhineyi buldular. Abdülmuttalib
durumu olduğu gibi anlattı.
__ Ey Abdülmuttalib, ne yapmak
istiyorsun? Kadın sordu:
Abdülmuttalib oğluna bakarak cevap ver- __ Sizde bir insanın diyeti nedir?
di:
Abdülmuttalib:
__ Onu kurban edeceğim!
__ On deve, dedi.
Bu cevap, kalabalık arasında hayret ve heye-
can meydana getirerek dalgalandı. Müdahale Bunun üzerine kâhin kadın:
ettiler:
__ Gidin on deve hazırlayın. Çocukla on deve-
__ Ey Abdülmuttalib, bu nasıl olur? Sen ki, yi alıp ok çektiğiniz yere götürün. Bir tarafta ço-
Mekke'nin büyüğüsün. Böyle yaparsan, sonra cuğunuz, diğer tarafta ise on deve olmak üzere
herkes senin yaptığını yapmaz mı? Herkes oğlu- ikisi arasında ok çekin. Eğer ok develere çıkarsa,
nu kurban ederse, bizim de soyumuz kesilmez develeri kurban edip çocuğu kurtarın. Yok, eğer
mi? ok çocuğa çıkarsa, her defasında develerin sayı-
sına bir diyet miktarı daha ekleyerek Rabbiniz Zilkâde
sizden razı oluncaya kadar ok çekmeye devam 1434
Ekim’13 • SAYI: 21
27
Böylece Abdullah kurban edilmekten kurtul-
du." 2
2. Fil Vakıası
Olay İbni Kesir'de rahimehullah şu şekilde zikre-
dilmektedir:
edin! Ne zaman ok develere çıkarsa, onları bo- '...Ebrehe Necâşî'ye gönderdiği mektupta dedi
ğazlayıp kurban edin. Bu şekilde hem Rabbinizi ki: 'Ben Yemen toprağında senin adına daha
razı etmiş, hem de çocuğunuzu kurban olmak- önce benzeri yapılmamış olan bir kilise yapa-
tan kurtarmış olursunuz, dedi. cağım.' San'â'da çevresi yüksek, binası yüce,
etrafı süslü, manzaralı bir kilise yapmak üzere
Ortaya konan çareyi uygun bulan Abdülmut- işe başladı. Araplar onun yüksekliğinden dolayı
talib vakit kaybetmeden Mekke'ye döndü. Ab- 'Kuleyyis' adını vermişlerdi. Ebrehe, arapların
dülmuttalib ailesi ve Mekke halkı da bu habere Mekke'deki Kâbe'yi haccetmeleri gibi buraya
son derece sevindi. hac için gelmelerini emretti. Ve bunu ülkesin-
de ilan etti. Adnan ve Kahtân soyundan olan
Mekke'ye dönüşünün ertesi günü idi. Abdül- Araplar buna karşı çıktılar. Kureyşliler de buna
muttalib, oğlu Abdullah ve on deveyi alarak son derece kızdılar. Öyle ki bunlardan bazı ki-
Kâbe'ye gitti. Kâhin kadının tavsiyesi üzerine şiler, o kiliseye gidip geceleyin içine girdiler ve
Abdullah ile on deve arasında kur'a çekilecekti. içine pisleyerek hemen geri döndüler. Kilisenin
bakıcıları bu pisliği görünce durumu hüküm-
Abdülmuttalib memura: darları Ebrehe'ye ileterek dediler ki: 'Bunu ya-
__ Çek, dedi. pan yalnızca bazı Kureyşlilerdir. Çünkü onlar,
senin kendi mabedlerine benzer mabed bina
etmene kızmaktadırlar.'
Çekilen ok Abdullah'a çıktı. Develerin sayı-
sını yirmiye çıkardılar. Memur tekrar ok çekti. Bunun üzerine Ebrehe Mekke'deki
Ok yine Abdullah'ı gösterdi. Develer otuza çı- Beytullah'a gidip onu taş taş üstünde bırakma-
karıldı. Ok tekrar Abdullah'a isabet etti. Deve- yacak şekilde tahrîb edeceğine and içti. Ebrehe
ler kırk oldu. Ok yine Abdullah'a çıktı. Elli oldu, bunun için ordu hazırladı ve hiç bir kimsenin
ok sanki Abdullah'a çıkmakta ısrar ediyordu. engel olamayacağı büyük savaşçılar te'mîn
Altmış, yetmiş, seksen, doksan oldu. Ok ısrarla etti. Orduya benzeri görülmemiş büyüklükte
Abdullah'ı gösteriyordu. filler de iştirak etti. Bir tanesine Mahmûd adı
veriliyordu. Bu fili Necâşî bunun için Ebrehe'ye
Nihayet develerin sayısı yüzü buldu. Tekrar göndermişti. Ebrehe'nin yanında ayrıca sekiz fil
ok çekilince, merakla bakanlar derin bir nefes daha vardı. On iki fil bulunduğu da söylenmiş-
aldılar. Çünkü ok develere çıkmıştı. tir. Ebrehe bu fillerle Kâbe'yi yıkmak istiyordu.
Kâbenin direklerine zincirler bağlayacak ve bu
2. İbni İshak
28
zincirleri fillerin boynuna geçirecekti. Sonra da yıkmak üzere geldim, sen ise bu konuda bana
filleri sürüp bütünüyle Kâbe'nin duvarlarının bir şey demiyorsun.' Abdülmuttalib ona dedi ki:
yıkılmasını sağlayacaktı....
'Doğrusu develerin sahibi benim. Evin sahibi
Ebrehe, Mekke yakınlarındaki el- de onu korur.' Ebrehe dedi ki:
Muğammes'e gelince orada konakladı ve aske-
rini Mekke halkının develerinin ve diğer sürü- 'Onu benden koruyamaz.' Abdülmuttalib
lerinin üzerine saldırttı. Onları alıp Ebrehe'ye dedi ki:
getirdiler. Bu sürüde Abdülmuttalib'in iki yüz
devesi vardı. Ebrehe, Himyer kabilesine mensûb 'Sen, onunla başbaşasın.' Ebrehe
olan Hinâta'yı Mekke'ye gönderdi. Ve Kureyş'in Abdülmuttalib'e develerini vermiş ve Abdül-
en seçkinini getirmesini emretti. Allah'ın evini muttalib Kureyş'lilere gelerek Mekke'den çık-
korumazsanız, kral sizinle savaşmak niyetiyle malarını, dağların tepelerinde korunaklı yer-
gelmedi, diye de haber yolladı. Hinâta Mekke'ye lere yerleşmelerini, askerlerin saldırısından
gelince onu Hâşim oğlu Abdülmuttalib'in yanı- endişe ettiğini bildirdi. Sonra Abdülmuttalib ve
na getirdiler. Hinâta, Ebrehe'nin söylediğini Kureyşliler Kâ'be'ye gelerek Allah'a dua etti, Eb-
Abdülmuttalib'e tebliğ etti. Abdülmuttalib ona rehe ve ordularına karşı kendilerine yardımcı
dedi ki: 'Allah'a andolsun ki biz de onunla sa- olmasını istediler. Ertesi gün Ebrehe, Mekke'ye
vaşmak istemeyiz. Bizim buna gücümüz girmek üzere hazırlandı. Fili de hazırlan-
de yetmez. Burası Allah'ın haram mıştı. Filin adı Mahmûd idi. Ordu ha-
olan evidir ve dostu İbrahim'in ma- zır hale gelmişti. Filler Mekke'ye doğ-
kamıdır. Eğer onu korursak, burası ru yönlendirilince, Nüfeyl İbn Habîb
Allah'ın evi ve haremidir. Ve eğer gelip filin yanında durdu, kulağına
bırakacak olursak bu onunla eğildi ve:
Allah arasındadır. Allah'a an-
dolsun ki; bizim onu koruya- 'Koş ey Mahmûd, yahut gel-
Ebrehe Mekke'deki diğin yere doğru dosdoğru
cak gücümüz yoktur.'
Beytullah'a gidip onu taş taş dön. Çünkü sen Allah'ın
üstünde bırakmayacak şekilde
Hinâta haram olan beldesin-
tahrîb edeceğine and içti. Ebrehe
Abdülmuttalib'e bunun için ordu hazırladı ve hiç desin.' dedi. Sonra
dedi ki: bir kimsenin engel olamayacağı kulağını bıraktı. Fil koş-
büyük savaşçılar te'mîn etti. tu, Nufeyl İbn Habîb da-
'Benimle beraber Ebrehe'ye ğın tepesine çıkıncaya kadar
gel.' kaçıp geldi. Kalkması için file
vurulduğunda fil kalkmadı.
Abdülmuttalib onunla beraber Başına demir çomaklarla vurdular.
Ebrehe'nin yanına gitti. Ebrehe onu Karnının altına ucu eğri sopalarla
görünce, saygıyla karşıladı. Çünkü vurup kalkması için kanattılar. Fil
Abdülmuttalib görünüşü güzel, yakı- yine kalkmadı. Yemen tarafına dön-
şıklı bir kişi idi. Ebrehe tahtından inerek mek üzere yönelttiklerinde kalkıp koştu.
onunla beraber serginin üzerine oturdu ve Şâm tarafına döndürdüklerinde yine aynı
tercümanına şöyle dedi: şekilde yaptı. Doğuya döndürdüklerinde ise
yine aynı şekilde yaptı. Mekke'ye yönlendirilin-
'Ona istediğin nedir?' diye sor. Abdülmuttalib, ce çöktü. Allah Teâlâ onların üzerine denizden
tercüman vasıtasıyla dedi ki: kırlangıca benzer kuşlar gönderdi. Her kuş ile
birlikte üç taş vardı. Biri gagasında, ikisi ayak-
'Benim istediğim hükümdarın almış olduğu larındaydı. Onlardan kime isabet ederse, helak
iki yüz devemi bana geri vermesidir.' Ebrehe, oluyordu. Ancak bu taşlar hepsine isabet etmiş
tercümanına şöyle dedi: değildi. Onlar yol arayarak kaçıp gitmeye baş-
ladılar..."
'Ona de ki; seni gördüğüm zaman benim hay-
retimi çekmiştin. Ama konuşunca sana gerek Bu hadisenin sonucunda sadece Arapla-
duymadım. Benimle, aldığın iki yüz deve için rın değil dünyanın iki süper gücü olan Fars ve
mi konuşuyorsun da gerek senin ve gerek ata- Rumlarında dikkati Kâbe'ye yani Mekke'ye çev-
larının dininin mabedi olan mukaddes evi yık- rilmişti. Bu iki imparatorluk sürekli birbirlerini Zilkâde
Ekim’13 • SAYI: 21
29
zayıf noktalarını araştırıyorlardı aynı zamanda
düşmanlarının dostlarınında güçsüz duruma
düşmelerini bekliyorlardı. Zaten Habeşilerin
ordusunun Kâbe'nin önünde helak olmasından
sonra Farslar Habeş ülkesini hemen işgal etmiş-
lerdi. Allah birkez daha Peygamberinin doğu-
mundan önce insanların dikkatini Mekke'ye
yöneltmişti.
3. 47/Muhammed, 7
4. 28/Kasas, 5-6
30
Akaid Notları
muratguc@tevhiddergisi.com Murat Güç
Ekim’13 • SAYI: 21
31
soran adam: 'Senin Cehmiyye'yi saydığını duy- görülmektedir. Bu şekilde yapılan taksimatların
madım.', deyince Abdullah b. Mübarek ise o nedeni, kesinlik ifade etmesi için değil sadece
adama: 'Sen bana sadece İslam fırkalarını sor- tertibu'l-ilim babındandır. Yani ilmi, malumatı,
dun.' cevabını vermiştir. muhataplarına daha kolay ulaştırabilmek için
• Bazı âlimler buna Cebriye'yi de dahil ederek araştırmalar sonucunda yapılan taksimatlar
bidat fırkaların asıllarını altı olarak zikret- veya hasrlardır.
mişlerdir.
Bundan dolayı istikrai olan taksimatlar ko-
• Bazıları, Mutezile'yi Kaderiye'den ayırmış, nusunda biraz temkinli olmak lazım. Özellikle
onu müstakil bir taife olarak ele almıştır. Böy- üçe ayrılır, beşe ayrılır gibi kesinlik ifade eden
lece bu âlimlerin yanında bidat taifelerin aslı cümleleri kullanmamak gerekir. Çünkü yukarı-
yedi tane olmuş oldu. da fırkaların taksimatında olduğu gibi her ali-
• Yine bazıları Şia ve Rafiziler'i birbirinden min yanında farklı itibarlardan dolayı taksimat-
ayırmış ki; bu yerinde yapılmış olan bir ay- ların sayıları farklılık arz edebiliyor.
rımdır. Bu şekilde bidat fırkaları sekize çık-
mış oldu. Fırkalar ile İlgili Bilgileri Hangi
Kaynaklarda Bulabiliriz?
Faide: Araştırma yaparken bir usül
olarak şunun bilinmesi gereklidir; İster dinden çıkmış olsun, ister
Herhangi bir konuda 'bu mesele dinden çıkmamış olsun fırkalar-
üç kısma ayrılır' veya 'burada
la ilgili tafsilatlı bilgilerin bu-
insanlar beş kısımdır' gibi tak-
lunduğu muteber ve güvenilir
simat ifade eden cümleler Ehli Sünnet'in bütün akaid olan kitapları şöyle zikrede-
akaid notları
3. İstikrai olan taksimat: Bunlar ise nassa Milel ve Nihal alanında yazılmış olan kitap-
ve akla dayalı olmayan, alimlerin araştırma ne- ların başlarında şunlar gelir;
ticesiyle yaptıkları taksimatlardır. İstikrai olan
• Bağdadi'nin rahimehullah yazmış olduğu 'el-Farku
taksimler nazari olması nedeniyle kesinlik ifade Beyne'l-Fırak' kitabı erken dönemlerde yazıl-
edemezler. Yapılan bu taksimatlar sadece tak- mış olan kitaplardan bir tanesidir. Bu kitapta
simi yapan alimi ilgilendirir. Bir alimin kendi Bağdadi, fırkaları tek tek ele almış, bölümleri-
kitabında fırkaların usulleri beştir demesi gibi. ni, itikadlarını ve Ehli Sünnet'in onlara bakış
Doğal olarak bu konuda yazılmış olan kitaplara açısını anlatmıştır. 3
veya alimlerin fırkaların usulleri gibi meselele-
re yaklaşımına bakıldığında, bu tip taksimatlar 3. Bu kitap şu anda diyanet vakfı yayınları tarafından Türkçeye
çevrilmiştir.
32
• Şehristani'nin rahimehullah 'El-Milel ve'n-Nihal'
kitabı da aynı şekilde fırkalar hakkında tafsi-
latlı bilgi veren eserlerden bir tanesidir.
• Endülüs alimlerinden İbni Hazm'ın rahimehul-
4
lah yazdığı 'El-Fisal' kitabı. İbni Hazm bura-
da hem batıl dinleri anlatıyor hem de İslam
fırkaları hakkında bilgi veriyor. İbni Teymiy-
ye, İbni Hazm'ın bu kitabı hakkında genel
olarak bu babta -fırkalara karşı tutum- Ehli
Sünnet'in çizgisini yansıttığını belirtiyor.
• En erken dönemde yazılmış olan kitaplardan
bir tanesi de İmam Ebu'l Hasan El-Eş'ari'nin ilgili bilgi elde etme noktasında daha toplayıcı
'Makalatu'l İslamiyyin/İslam Ehlinin Makaleleri' ve verimli olan çalışmalardır.
isimli kitabıdır. Bu kitapta fırkaların söylemiş
oldukları sözler de bulunabilir. Ancak bu tip kitaplara (tezlere) yaklaşır-
ken şuna çok dikkat edilmesi gerekir; Tezi
Bunlar, genel olarak fırkalar ve fırkaların yazandan ziyade müşrif 5 olan kişinin bu alan-
fikirleriyle alakalı umumi bilgiler veren kitap- da -fırkalar- mütehassıs olan ve ilmi emaneti ve
lardır. ehliyeti olan biri olması lazım. Aksi halde bilgi
elde edelim derken bu ayaklarımızın kaymasına
Bununla beraber her bir fırkaya yönelik özel neden olabilir. Çünkü asrımızda bilinçli olarak
kitaplar yazılmıştır. Bu kitaplardan bazıları ise; birileri tarafından sahih İslam itikadı zedelen-
meye çalışılmaktadır. İslam itikadının en çok
• İmam Ahmed'in rahimehullah Cehmiler'e ve zedelendiği alan ise, fırkalar bahsiyle gerçek-
Zındıklar'a reddiye yazdığı 'Er-Reddu Ale'l-
leşmektedir. Yani bu şahıslar ilk olarak İslam
Cehmiyye ve'z-Zenadika'.
tarihinden bir takım fırkaları gündem etmişler,
• İmam Dârimi'nin rahimehullah 'Er-Reddu Ale'l daha sonra Ehli Sünnet âlimlerinden bu fırka-
Bişri'l Merisi' kitabı. İmam, bu kitabında Bişri ları tekfir etmediklerine dair sözler nakletmiş-
Merisi'ye reddiye yazmıştır. lerdir. Buna dayanarak Ehli Sünnet'in, fırkala-
rın yaptıklarını küfür kabul etmediklerini veya
• Şeyhu'l İslam İbni Teymiyye'nin rahimehullah
büyük şirkte cehaleti mazur gördüklerini iddia
'Minhacu'l-Sünne' kitabı. Bu kitap dört cilt
ederek, İslam itikadını bu şekilde iptal etme
olup bir Rafiziye yazılmış olan reddiyedir.
İbni Teymiyye bu kitabında baştan sona kadar gayretine girmişlerdir.
tafsilatlı bir şekilde Rafizileri anlatmıştır.
Günümüzde buna pratik örnekler verecek
• İbni Arabi El-Maliki'nin rahimehullah 'El-Avasım olursak;
Mine'l-Kavasım' kitabı da bunlardan bir tane-
sidir. İbni Arabi burada Şia'nın sahabe hak- Tarihte Ehli Sünnet âlimlerinden şia hakkın-
kında oluşturmuş olduğu kötü zanları ve töh- da: 'Şia, bidat taifesi bile değildir.' diyenler olmuş-
metleri ele almıştır. tur.
• Ayrıca günümüzde fırkalar hakkında üni- Yani Şia'nın yaptığı hatadır. Ama bu hata on-
versitelerde hazırlanan doktora tezleri vardır.
ları bidate ve şirke götürmez demişlerdir. Çün-
Bir fırka hakkında tez hazırlayanlar, konuy-
la alakalı kitaplardaki malumatların hepsini kü Ehli Sünnet alimlerinden olup da, Şia'nın gö-
toplayarak tezi yazıyorlar. Böyle olunca hem rüşünü savunanlar olmuştur. Yine Sufyani Sevri,
fırkanın tarihiyle alakalı hem de inancıyla İmam Nesai rahimehumullah gibi alimlerinde Ali'nin
alakalı tafsilatlı bilgi veren özel kitaplar yazıl- Osman'dan radıyallahu anhuma daha faziletli olduğu-
mış oluyor. Bundan dolayı bu tezler, fırkalarla nu, bundan ötürü de hilafetin Osman'dan önce
Ali'nin radıyallahu anhuma hakkı olduğunu söyledik-
Zilkâde
4. Bu kitabın genelde üç cilt olarak matbu hali mevcut olduğu gibi 5. Müşrif: Üniversitelerde tez hazırlandığı zaman o tezin hazırlan- 1434
tek ciltlik hali de vardır. masına yardımcı olan kişilerdir.
Ekim’13 • SAYI: 21
33
leri iddia etmiştir. 6 Bu konu tahkik edildiğinde ettiler. Cumhur onların bidat taifesi olduğunu
görülecektir ki; o dönemde Ehli Sünnet alimle- söyleyip tekfir edilemeyeceğini söyledi. Bir takım
rinin kendilerinden konuştukları Şia, sadece hi- hadis uleması ise onların kafir olduğunu söyledi.'
lafet hakkının Osman'dan önce Ali'nin radıyallahu İnsanların itikadlarını zedeleyen yol kesiciler,
anhuma hakkı olduğunu savunan ve bundan öteye alimlerin bu sözlerine dayanarak diyorlar ki:
gitmeyen insanlardır. 'Mutezile, imanın altı esaslarından bir tanesi olan
kaderi reddetmesine rağmen Ehli Sünnet onların
Ayrıca günümüzde İran ve Hizbullat ta ken- tekfirinde ihtilaf etti.'
dilerine şia diyorlar. Bazıları da ehli sünnet
alimlerinin Şia hakkındaki sözlerine dayanarak Bu şekilde kendi sapık itikatlarına bunları
İran ve Hizbullat'ın da Müslüman olan bidat delil almış oluyorlar. Ehli Sünnet'in, o dönemde
taifesi olduğunu söylüyor. Dikkat edilirse Ehli Mutezile ifadesi ile sadece kaderi inkar edenleri
Sünnet'in bidat taifesi dediği Şia ile, bugün her kastettikleri anlaşılmamalıdır. Çünkü Mutezile-
yönüyle İslam'a muhalif olan İran ve Hizbullat'ı nin birçok farklı fırkası vardır. Ama Ehli Sünnet
bir saydılar. Bununla onların bidat taifesi oldu- bununla beraber 'Allah'ın ilmini inkar eden, Al-
ğunu ispat etmeye çalıştılar. Oysa İran ve Hiz- lah hiçbir şeyi bilmez sadece olduktan sonra bilir'
bullat kesinlikle Şia değil, Rafizidir. diyen insanların tekfirinde icma olduğunu söy-
lemişlerdir.
Yine Ehli Sünnet'ten Rafiziler'i tekfir etme-
yen alimler olmuştur. Mesela, İbni Teymiyye rahi- Onun için bugün bidat taifeleri zikredildi-
mehullah 'Onların tekfirinde iki rivayet vardır.' diyor.
ğinde bizde oluşan çağrışım ile eski alimlerde
Yani kimileri Rafiziler'i tekfir ederken, kimileri oluşan çağrışım bir olmayabiliyor. Doğal olarak
tekfir etmemiş, onlara mubtedi demiştir. Birile- insanların itikadlarını zedelemek isteyenler fark
akaid notları
ri de hiç tahkik etmeden mutlak olarak bu sözü ettikleri bu noktayla çok uğraşmışlardır.
alıp diyor ki: 'Ehli Sünnet alimleri, Rafiziler'in
onca küfürlerine rağmen onların tekfirinde ihtilaf Bu durumda şunun yapılması gerekir;
etmiştir', oysa Rafiziler: 'Kur'an'ın tahrif edilmiş,
• İnsanların şu anda Rafizi dediği ile o dönem-
Ali Peygamberdir, Cebrail hata etmiş', hâşa 'Aişe
de Ehli Sünnet alimlerin Rafizi dedikleri aynı
annemiz zanidir' vb. küfür sözlerini itlak etmiş- kişiler midir? Bunun güzel bir şekilde tahkik
lerdir. edilmesi gerekir.
Oysa Ehli Sünnet'in haklarında konuştukla- • Burada Ehli Sünnet'e Rafiziler'in hükmü değil
rı Rafiziler 'Rafd eden' yani; üç halifenin hilafeti- de; 'Kur'an tahrif edildi' diyen insanların hük-
ni kabul etmeyen, Ali'nin radıyallahu anh hilafete on- mü nedir? diye sorulmalıdır.
lardan daha evla olduğunu savunanlardır. Onun
Konumuza dönecek olursak bu alanda tez
için o dönemde Ehli Sünnet alimleri Rafiziler'in
olarak müstakil risaleler yazan insanlar kötü ni-
bu küfür itikadları hakkında hiç konuşmamış-
yetli olabilirler. Burayı kullanıp Müslümanların
lardır. Sadece üç halifenin hilafetini reddeden
tekfir etmesi gereken birçok taifenin Müslüman
insanların hükmü hakkında konuşmuş ve bu
olduğunu ve bunu Ehli Sünnet'in itikadı oldu-
insanların hükmü hakkında ihtilaf etmişlerdir.
ğunu iddia edebilirler. Onun için bu tip risale-
Yani ihtilaf, 'Bunlar icmayı reddettiklerinden do-
layı kâfir olurlar mı? Yoksa icmayı reddettiler ama lerde özellikle yazarların, emanete ve ehliyete
bu konu kapalı olduğu için fasık veya mübtedi mi sahip olan insanlar olmasına dikkat edilmesi
olurlar?'dan ibarettir. O zaman alimlerin ihtilaf gerekir.
ettikleri ve hakkında konuştukları kesinlikle
Davamızın sonu; âlemlerin Rabbi olan
günümüzdeki Rafiziler değildir.
Allah'a hamd etmektir.
Yine Ehli Sünnet'in kitaplarında mutezilenin
hükmü hakkında şu ibareyi rahatlıkla görebil-
mekteyiz; 'Mutezilenin tekfirinde alimler ihtilaf
34
İlim Meclisi
muratmuslihan@tevhiddergisi.com
Murat Müslihan
A llah'a hamd, Rasûlü'ne salât ve selam ol- ve sellem hem de tüm insanlara İbrahim'in aleyhisselam
sun... milletine tabi olmayı emretmiştir. Bununla bir-
likte Allah subhanehu ve teâlâ İbrahim'in milletinden
Metin yüz çevireni 'sefih' diye isimlendirmiştir.
'Allah seni taatine yönlendirsin! Bil ki;
İbrahim'in aleyhisselam milleti olan haniflik, iba- Allahu Teala şöyle buyuruyor:
dette Allah'ı birlemen ve dini O'na has kılman-
dır. Allah subhanehu ve teâlâ bütün insanlara bunu "Hanif olan İbrahim'in milletine uyun. O,
emretmiş ve bütün insanları bunun için yarat- Allah'a ortak koşanlardan değildi." 2
mıştır. Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyuruyor:
"Sonra sana vahy ettik: 'Hanif olan İbrahim'in
"Ben, insanları ve cinleri sadece bana ibadet milletine uy. O müşriklerden değildi.' " 3
etsinler diye yarattım." 1'
"Kendi nefsini aşağılık kılandan (sefihten) baş-
ka, İbrahim'in milletinden kim yüz çevirir." 4
Şerh
Millet-i İbrahim, haniflik nedir? Bunun iyi Allah subhanehu ve teâlâ İbrahim'in aleyhisselam mille-
bilinmesi gerekir. Çünkü Allah subhanehu ve teâlâ tine tabi olmayı emredip, tabi olmayanları sefih
birçok ayette hem Peygamberimize sallallahu aleyhi
2. 3/Âli İmran, 95
Zilkâde
3. 16/Nahl, 123 1434
1. 51/Zariyat, 56 4. 2/Bakara, 130
Ekim’13 • SAYI: 21
35
Zariyat suresi 56. ayetinin açıklaması
Bu ayet ile ilgili bilinmesi gereken birkaç
mesele vardır:
Millet-i İbrahim'in iki tane temel özelliği birlemesi için yarattığına özellikle vurgu yap-
var; mıştır.
etmeleri için yaratmıştır. Millet-i İbrahim'den yerinde insanın sebepsiz yere, başıboş yaratıl-
olmak isteyen birinin ilk olarak ibadette Allah'ı madığını defaten beyan eder.
birlemesi gerekir. İbadette Allah'ı subhanehu ve teâlâ
birlemeyen Millet-i İbrahim'den olamaz. "Sizi boşuna yarattığımızı ve tekrardan bize
döndürülmeyeceğinizi mi sandınız." 7
2. Müşriklerden teberri: Allah'ı ibadette bir-
lemeyenlerin hem cisimlerinden hem de itikad- "İnsan kendisinin başıboş bırakılacağını mı
larından beri olmak İbrahim'in milletinin ikinci sanır." 8
özelliğidir.
'Allah subhanehu ve teâlâ insanı başıboş yaratmadıy-
"İbrahim ve onunla birlikte olanlarda size gü- sa, neden yaratmış? İnsanın yaratılış sebebi nedir?'
zel bir örnek vardır. Hani kendi kavimlerine diye aklımıza sorular gelebilir. İşte Zariyat su-
demişlerdi ki: 'Biz, sizlerden ve Allah'ın dışında resindeki bu ayet insanın yaratılış sebebini bize
ibadet ettiklerinizden beriyiz/uzağız.' " 5 açıklıyor. Allah subhanehu ve teâlâ bu ayetle insanları
ve cinleri sadece ve sadece kendisine ibadet et-
"Hani İbrahim babasına ve kavmine demişti sinler diye yarattığını beyan ediyor.
ki: 'Ben, sizin ibadet ettiklerinizden beriyim.
(ancak) Beni yaratan hariç.' " 6 İnsanın yaratılış sebebini bilmesinin ne tür
faydaları vardır?
İbrahim'in milletinden olmak isteyen bi-
rinin, ibadette Allah'ı birlemesi ve ibadette 1. Yaratılış sebebini bilmeyen yaratılış ga-
Allah'ı birlemeyenlerden teberri etmesi gerekir. yesini yerine getiremez. Hangi iş olursa olsun
İkisi veya ikisinden biri eksik olduğunda kişi yapılabilmesi için öncesinde ilim olması gerekir.
İbrahim'in milletinden olamaz. Velev onun mil- Kişinin, Allah'ın kendisinden istediklerini yeri-
letinden olduğunu dili ile söylesede. ne getirebilmesi için öncelikle Allah'ın kendi-
sinden ne istediğini bilmesi gerekir.
36
2. Yaşadığımız hayat içerisinde Allah'a iba- şey var. Onu zikrettiğimizde ayet-i kerime: 'Ben
det etmek ile birçok şey karşı karşıya gelebili- insanları ve cinleri bana ibadet etmelerini em-
yor. İkisinden birini tercih etmek durumunda redeyim diye yarattım' şeklinde olur.
kalıyoruz. Böyle bir durumda kişi kendisi için
hangisinin daha önemli olduğunu düşünerek Eğer böyle söylenmese (hâşa) Allah'ın söyledi-
çelişki yaşayabilir. Örneğin, bazen Allah'a sub- ğinin vakıada karşılığı olmaz. Bu da mümkün
değil. Nasıl ki Allah insanı iki elli, iki ayaklı, iki
hanehu ve teâlâ ibadet ettiğimiz için hapsediliyoruz,
gözlü olarak yaratmış ve bu şekilde bunu vakı-
rızkımızı temin edemiyoruz veya akrabalık ada görüyoruz; aynı şekilde Allah subhanehu ve teâlâ
ilişkilerimiz kesiliyor. Bu durumda insan yara- insanlara: 'Yeryüzünde bana ibadet edeceksiniz'
tılışının tek gayesinin Allah'a ibadet etmek ol- deseydi vakıada insanların sadece Allah'a iba-
duğunu bilirse: 'Ben sadece Allah'a ibadet etmek det ettiklerini görecektik. Fakat Allah subhanehu ve
için yaratıldım' diyerek onu her şeyin önüne ge- teâlâ insanlara kendisine ibadet etmelerini em-
çirir. Eğer bunu bilmezse, korku ve endişelerini retmek için yaratmış. Doğal olarak kimi insan
Allah'a ibadetin önüne geçirebilir. Bu da Allah bu emre icabet ediyor kimisi ise icabet etmiyor.
muhafaza dünya ve ahiretinin ziyan olmasına
sebep olur. Bazı âlimler ise buna şöyle cevap vermişler.
Demişler ki: 'Burada ibadetten kasıt, kişinin
Ayet-i kerimeye dikkat edilirse Allah kendi isteğiyle yaptığı ibadet değildir, her-
subhanehu ve teâlâ:
"Ben, insanları ve cinleri kesin Allah'ın kulu olarak zorunlu ola-
sadece bana ibadet etsinler diye yarat- rak yaptığı ibadettir. Allah subhanehu ve
teâlâ ayette:
tım" diyor. Fakat vakıaya baktığı-
mızda birçok insan Allah'a ibadet
"Göklerde ve yerde hiç kimse
etmiyor veya Allah ile birlikte
yoktur ki şüphesiz Allah'a kul
başkalarına da ibadet ediyor. Kıyamet gününde olarak gelecektir." 10 buyur-
Bunu nasıl anlayacağız? herkes istese de istemese muştur.
(Hâşa!) Allah'ın subhane- de Allah'a subhanehu ve teâlâ
hu ve teâlâ söylediğinin
kul olarak gelecektir. Allah'a
Kıyamet gününde
hakkıyla kulluk etmeyen Ebu
vakıada karşılığı yok Cehil de Allah'a kul olarak herkes istese de iste-
mu? gelecek, Rasûlullah'ta sallallahu mese de Allah'a subhanehu
aleyhi ve sellem Allah'a kul ve teâlâ kul olarak gelecektir.
Bazı âlimler buna şöyle olarak gelecektir. Allah'a hakkıyla kulluk et-
cevap vermişler. Demişler meyen Ebu Cehil de Allah'a
ki: 'Eğer Allah bir ayette bir kul olarak gelecek, Rasûlullah
şey söylüyor ve o söylediği hem baş- da sallallahu aleyhi ve sellem Allah'a kul
ka ayetlerle uyuşmuyor hem de va- olarak gelecektir.'
kıada karşılığı yoksa orada mutlaka
lafızda zikredilmeyen, 'hazf' edilen bir 3. Allah'a ibadet etmenin delili
şey vardır. Bunun Kur'an ve Sünnet'te bir- nedir?
çok örneği vardır. Örneğin: Peygamberimiz Bir konunun delilinin ne olduğunu bil-
hadiste: "Ameller niyetlere göredir." 9 buyur- mek önemlidir. Çünkü delilin varlığına göre
maktadır. Vakıaya baktığımız da niyetsiz amel
hükümler icra edilir veya edilmez. Bir şeyi yap-
yapan birçok insan var. (Hâşâ!) Peygamberimiz
manın delili şayet fıtrat ise herkes onu yapmak
yalan mı söylüyor? Hayır. Burada hadiste zikre-
dilmeyen, mahzuf olan bir şey var. O da şudur: zorundadır ve yapmayanların da öne sürdüğü
'Ameller ancak niyetlerle sahih olur.' Böyle denil- 'ben bilmiyorum, cahilim' şeklindeki özürler ge-
diğinde karışıklık ortadan kalkmış olur. Böylece çersizdir. Çünkü delili fıtratta olduğu için her-
hadisten niyetsiz amel yapanların amellerinin kes bilmek ve gereklerini yapmak zorundadır.
sahih olmadığı, geçersiz olduğu anlaşılmış oldu. Şayet bir konunun delili Kur'an ve Sünnet ile
sabitse, onlar kişiye ulaşmadan yaptıkları ile
Bu ayet-i kerime de zikrettiğimiz hadis gibidir. sorgulanmaz. Sorgulanması için hüccet ikame-
Ayetin lafzında zikredilmeyen, mahzuf olan bir
Zilkâde
1434
9. Buhari, Müslim, Ebu Davud 10. 19/Meryem, 93
Ekim’13 • SAYI: 21
37
daha sonra ise kâinatın her tarafına buna işaret
eden deliller koymuştur. İnsan biraz tefekkür
etse, biraz düşünse bunu fark edecektir. Birinin
gelip ekstradan bunu anlatmasına gerek yoktur.
Fıtrat ve akıl bunun için yeterli delildir.
Allah'ın yaratmış olması ve fıtrat, Allah'ı iba- Dikkat edilirse Allah subhanehu ve teâlâ yine iba-
dette birlemenin başlı başına delilidir. Allah sub- deti yaratmaya bağladı ve "Yaratan Rabbinize
hanehu ve teâlâ daha insanları yaratmadan kendisini
ibadet edin" 13 dedi.
ibadette birlesinler diye onlardan söz almış.
Fıtratın Allah'ı subhanehu ve teâlâ ibadette birle-
"Hani kıyamet günü: 'Bizim bundan habe- meye yeterli delil olduğuna dair sünnetten pra-
rimiz yoktu' demeyesiniz diye, Rabbin, Ade- tik iki örnek verelim:
moğullarının sırtından zürriyetlerini almış ve
onları kendilerine şahid tutup: 'Ben sizin Rab- 1. Zeyd bin Amr bin Nufeyl'in kıssası: Bu
biniz değil miyim?' (diye buyurmuştu), Onlar adam Mekke'den Şam'a yolculuk yapmış, önce
da: 'Evet (Rabbimizsin) şahid olduk' demişler- Yahudi sonra Hristiyan din adamlarından bir
di. Yahut: 'Daha önce sadece atalarımız Allah'a şeyler öğrenmeye çalışmıştır.
ortak koşmuşlardı. Bizde onlardan sonra gelen
bir kuşaktık. Şimdi (atalarımız olan) o batıla "Yahudi âlime: 'Umulur ki sizin dininize gi-
saplananların işledikleri yüzünden bizi helak reyim. Bana dininizi anlat' der. Yahudi âlimi:
mi edeceksin?' demeyesiniz diye." 11 'Allah'ın kızgınlığından nasibini almadıkça bi-
zim dinimize giremezsin.' der. Zeyd: 'Ben zaten
Ayetlere dikkat edilirse Allah subhanehu ve teâlâ, Allah'ın gazabından kaçıyorum. Bana bundan
insanlar ibadette kendisini birlesinler ve şirk başkasını gösterebilir misin?' diye cevap verir.
koşmasınlar diye onlardan söz almış. Söz alma- Yahudi âlimi: 'Senin için ancak hanifliği bili-
sının sebebini ise "Biz bilmiyoruz veya daha rim' dedi. Zeyd: 'Nedir o haniflik?' diye sorunca,
önce atalarımız şirk koştu biz onlardan sonra âlim: 'İbrahim'in dinidir. O Yahudi ve Hristiyan
gelen bir nesildik" demeyelim diye açıklamış- değildi ve Allah'tan başkasına ibadet etmezdi'
tır. O zaman insanın bilmiyorum demesi veya diye anlattı. Sonra Zeyd bir Hristiyan din ada-
mına gitti. (gazap yerine lanet kelimesi konula-
birilerine tabi olması ibadette Allah'ı birleme-
rak aynı konuşma geçer.) Hristiyan da Zeyd'e
mek için geçerli sebepler değildir. Çünkü Allah hanifliği anlatınca Zeyd oradan çıktı. Ellerini
subhanehu ve teâlâ bunu insanın fıtratına yerleştirmiş,
12. 2/Bakara, 21
11. 7/Araf, 172-173 13. 2/Bakara, 21
38
kaldırdı ve: 'Allah'ım şahadet ederim ki ben fıtratında bu yoktur. Ondan dolayı ilmin ol-
İbrahim'in dini üzereyim' dedi." 14 madığı yerlerde kişinin bu konudaki cehaleti
mazurdur. Oysa Allah'a ibadetin delili insanın
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem başka hadisler- fıtratında vardır. Allah daha insan doğmadan
de Zeyd'in cennet ehlinden olduğunu, onu cen- bunu onun fıtratına yerleştirmiştir. Ondan do-
net bahçelerinde gördüğünü haber vermiştir. layı kişinin bu konuda cehaleti mazeret değildir.
Zeyd'i, cennet ehlinden kılan şey ise, Allah'ı iba-
dette birleyip şirk koşmamasıydı. Zeyd'e kimse Günümüzde yol kesiciler olarak tarif ede-
bunu anlatmamıştı. Fakat Allah subhanehu ve teâlâ bileceğimiz bazı kişiler âlimlerin bazı sözleri-
bunu fıtrata yerleştirdiği için Mekke toplumu- ne yapışıp bunu istedikleri her tarafa çekiyor-
nun içerisinde olduğu durumu kabul edemedi lar. Sonunda ise kendi itikatlarını o âlimlere
ve arayarak tevhidi buldu. Ve sonuç olarak Zeyd söyletiyorlar. Örneğin; adam diyor ki: 'Âlimler,
ve onun gibi ibadette Allah'ı birleyenler cen- 'Musa'nın aleyhisselam Peygamber olduğunu bilmi-
net ehlinden oldu. İbadette Allah'ı birlemeyen yorum' diyenin cehaletini mazeret kabul etmişler.
Mekkeli müşrikler ise cehennem ehlinden oldu. Demek ki cehalet mazerettir.' Doğrudur bu konu-
da cehalet mazeret olabilir. Çünkü Musa'nın aley-
2. Amr bin Abese'nin kıssası: Amr bin hisselam Peygamber olduğu hüccet ikame edilme-
Abese Müslüman olmaya gelince, Peygamberi- den bilinebilecek bir konu değildir. Bilmeyen
miz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle diyor: mazur olabilir. Fakat Allah'a subhanehu ve teâlâ ibadet
konusu böyle değildir ki. Fıtrata yerleştirildiği
"Ben cahiliyedeydim, insanların sapıklık üzere için herkes bilmek zorundadır. Bilmeyenin ise
olduklarını ve hiçbir şey üzerine olmadıklarını mazereti kabul edilmez.
biliyordum." 15
Davamızın sonu; âlemlerin Rabbi olan
Amr bin Abese Müslüman olmadan önce Allah'a hamd etmektir…
dahi insanların sapıklıkta olduğunu bildiğini
söylemiş. Peki, Amr bin Abese bunu nereden
öğrenmişti? Kimse Amr bin Abese'ye bunu an-
latmış mıydı? Hayır. Bilakis onların yaptıkları-
nın yanlış olduğunu selim olan fıtrat ile bildi.
Zilkâde
14. Buhari 1434
15. Müslim
Ekim’13 • SAYI: 21
39
Nasihat
emreacar@tevhiddergisi.com
Emre Acar
A llah'a hamd, Rasûlü'ne salat ve selam olsun. Bu hem imani hem de ahlaki bir problemdir. Ki
senin Peygamber'in sallallahu aleyhi ve sellem "Ben dahi
Bilmelisin ki, Rabbimize karşı kulluğu- Allah'ın rahmeti olmadan cennete giremem" diye
muz, O'na duyduğumuz muhtaçlık oranındadır. nidâ ederken, bizlerin Allah'ın rahmetine ve rı-
Kul Rabbine ne kadar muhtaciyet hissederse o zasına daha fazla muhtaç olduğumuzu unutma-
oranda kulluk mertebesi yükselir. Peygamber- mamız gerekir.
lerin, salihlerin ve Allah dostlarının Rabbleri-
ne karşı kulluklarını artıran ahlak, muhtaçlık Fakat insan, kendisinden yüce olana muhtaç
duygusuyla yaşamalarıdır. Hakeza senin için de olduğunu unutur. Bu unutkanlık amellerde gev-
gerekli olan, kendini zayıf görmen ve muhtaçlık şek ahlaka sahip olmaya götürür. Bununla bera-
ahlakına bürünmendir. ber iman zayıflar ve lezzet alınmaz bir hal alır.
Çünkü iman taatlerle artar. Böylece lezzet alına-
Örneğin, cennete girebilmek için öncelikle cak kıvama gelir. Aslında muhtaçlık duygusunu
Allah'ın subhanehu ve teâlâ rahmetine, O'nun rızasına elinde bir nimet gibi tutanlar, imanını arttırmış,
muhtaç olduğunu idrak etmen gerekir. Allah'ın bu muhtaçlığı unutanlar ise düşmanını yendiği
subhanehu ve teâlâ rahmetine muhtaç olmadığını dü- iman gücünü kaybetmiştir.
şünürsen cennet gibi bir derdin yok demektir.
40
Kendimizi fakir olarak görmemiz, gerek
Rabbimize karşı muamelede, gerekse insanlara
olan muamelede büyük bir yere sahiptir. Çün-
kü kul ve sosyal oluşumuz buna bağlıdır. Aksi
halde dünyanın düzeni bozulur, yaşamak zorla-
şırdı. En basitinden, hiç kimse birbirine muhtaç
olmasaydı, çalışmanın, meslek sahibi olmanın,
tezellül haliyle ibadet etmenin ne anlamı kalır-
dı. Şu anda bunların hayatımızda var oluşunu
muhtaçlık duygusuna borçluyuz.
Ekim’13 • SAYI: 21
41
Hakim olanın yardımına sığınmışlardır. Galibi- yardım ister, yalnız sana ibadet ederim." 6 deyip
yet Allah'ın subhanehu ve teâlâ yardımıyladır. yardım talebinde ısrarcı olmalısın.
Değerli kardeşim! Mutlak güç ve yardımı Senin için, 'Hangi konularda Rabbimden yar-
elinde bulunduranın Allah subhanehu ve teâlâ ol- dım talep etmeliyim?' sorusuna yardımcı olacak
duğunu biliyorsun. Rabbinin bu kudretine ve bir takım örnekler vereyim;
yardımına muhtaç olduğununda farkındasın.
Geriye kalan mesele ise, Rabbinden yardımı ve Şeytan ve kafirlere karşı namaz ile yardım
gücü nasıl talep edeceğini bilip bilmemendir? isteyebilirsin.
Selefimiz düşmanın gücüne karşı Rabb- Şeytan, Adem aleyhisselam ve zürriyetinin düş-
lerinden üç şekilde yardımı talep etmişlerdir. manıdır. Mümin kulu namazdan alıkoymak
Dua, sabır ve namaz… Namaz, dua ve sabrı için hırslıdır.
kapsadığı için yardımı talep etmede daha etken
konumdadır. Namaz kılarken kul, Allah'ın hu- "Şeytan içki ve kumar yoluyla ancak aranıza
zurunda rüku ve secdesiyle, yaptığı kırati ve düşmanlık ve kin sokmak, sizi Allah'ı anmak-
tan ve namazdan alıkoymak ister." 7
kıyamı ile, dua ve zikir ile şeytanın ves-
vesesine sabır ederek bütün benliğiyle
Şeytanın namazla çok uğraşması-
kulluğunu ortaya koymuştur.
nın nedeni, namazın dinin direği
olmasındandır. Direk bir kere
Rabbine en yakın olduğun
yıkıldı mı büyük bir yapı ko-
secdede bu zelil ve pişmanlık-
layca yıkılacaktır. Böylece
la Allah'tan subhanehu ve teâlâ ka- Gerek şer, gerekse hayır konuların
hepsinde namaz ile yardım talep fıtrattaki zayıflık daha kö-
firlere karşı yardım talep
nasihat
42
Diğer rivayette: "Şeytan için burun sürtmesi
“Ademoğlu
olur." 9 şeklinde geçmektedir.
secde ayetini
okuyup secde
Kafirlerin kalplerine korku, hüzün salmak ettiğinde şey-
için namaz ile yardım isteyebiliriz. Müminle- tan ağlayarak
uzaklaşır ve
rin birbirlerine kenetlenerek durdukları saflar…
der ki: ‘Bana
Şeytanın dahi açıklık bulup giremediği ibadetin yazıklar olsun!
sağlamlığı… Kadir olanın huzurunda kökleri Ademoğlu
toprağı sarmış, dalları semayı kaplamış iman secde ile
emrolundu ve
ve sabırla gösterdikleri ahlak… Kafirin kalbine secde etti. Ona
korku salacak, yenilmiş psikolojisine kapılacak- cennet vardır.
lardır. Ben ise secde
ile emrolun-
dum fakat yüz
Nitekim öyle demişti müşrikler:
çevirdim. Bana
acı gelmeye başlıyor artık. Rahatlamak, biriyle da cehennem
"Peygamberin öyle bir ashabı varki, emirleri- vardır.' "
nin önünde sanki başlarında kuş varmış gibi saatlerce konuşmak, ağlamak istiyorsun. Seni
boyunlarını öne eğmiş şekilde durmaktadırlar. rahatlatacak mekanlara, diyarlara hicret etmeyi
Bunları yenmeniz mümkün değildir." umuyorsun.
Ekim’13 • SAYI: 21
43
Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurur:
Şehvet; yemeyi, içmeyi, uyumayı ve gezmeyi Allah subhanehu ve teâlâ bir toplumda şehvetlerin
istemek gibi insanın hayatında yer alan duygu- ve hayasızlıkların yaygın oluşunu, namazı terk
lardandır. Bu şehvetlerle beraber bir de cinsellik etmeye bağlamıştır.
dediğimiz şehvet vardır. Bu şehvet, insanı saran
"Bunlardan sonra namazı terk eden, arzuları-
bir sıcaklıktır. İnsanı kuşattığı zaman birşeylere
na/şehvetlerine uyan bir kavim geldi. İşte onlar
temas etmek, yönelmek ister. Bu şehvetin imti- ğayy ile karşılaşacaklardır." 13
hanı büyüktür. Çünkü bu durumda insan her
an haramla, zinayla karşı karşıyadır. Bu ayeti kerimede Allah subhanehu ve teâlâ şehvet-
lere tabi olmayı namazı terk etmeye bağlamıştır.
Ortamın fuhşiyat içerisinde olması nedeniy- Zaten toplumumuzda fesadın yayılmasına se-
le bekar olan gençlerimiz bu sıkıntıyı daha çok bep olan durumlardan biri kavmimizin namazı
yaşamaktadırlar. Bindiği otobüs, gezdiği park, terk etmeleridir. Kişi şehvet probleminden kur-
yaşadığı semt şehveti harekete geçirir vaziyette. tulmak, kendini tezkiye etmek istiyorsa namaza
Hal böyle olunca zina yapmasa da ister istemez önem vermeli ve onun ile Allah'tan subhanehu ve teâlâ
göz zinasına düşüyor. Kendisi bulaşmasa da yardım talep etmelidir.
yürüdüğü yer necis olduğu için o bulaşıyor. Bu
durumdan İslamî hassasiyeti olan herkes rahat- Sonuç olarak, her ibadetin sağladığı mas-
sız. Elinden geldiği kadar kendisini ve sorumlu lahatlar ve defettiği mefsedetler vardır. Namaz
olduğu ailesini muhafaza etmeye çalışıyor. Rab- da bu ibadetlerden bir tanesidir. Rabbim bizleri
bim hepimizi bu durumdan muhafaza eylesin. namazı hakkıyla kılmayı, kendimizi, ailemizi ve
toplumumuzu onunla ıslah etmeyi nasip eyle-
Şehvetlere dalmış olan veya kendisini on- sin.
dan korumaya çalışanların, namaza ehemmiyet
göstermeleri, namaz kılanlarla beraber haraket Davamızın sonu âlemlerin Rabbine hamd
etmeleri gerekir. Çünkü namaz, fuhşiyattan ve etmektir.
şehvetlerden insanı alıkoyar.
12. 29/Ankebut, 45
13. 19/Meryem, 59
44
Çeviri Makale Cihad Yolunun Sabiteleri
Altıncı Sabite:
Müslümanın
Öldürülmesi, Hezimet
-5- Değildir! - 1
Akideden vazgeçmek, bedenler sağ kalsa
da yenilgi olarak sayılır. Temel esasların
ve akidenin olmadığı bir yerde de beden-
lerin bulunmasının hiçbir anlamı yoktur.
B ahsi geçen zaferin manalarını okuyan her- çevirdikleri temel ilkeler/esaslar savaşıdır. Bu
kesin aklına şöyle bir soru gelebilir: da özellikle Müslümanlar ve onların dışındaki
kafirler arasında olmaktadır. Bunun yanında
'Eğer kâfirin Müslümanı öldürmesi hezimet bedensel çatışma, bize Allah subhanehu ve teâlâ ta-
değil de zafer sayılıyor ise, Müslümanların sa- rafından gelen bir emirdir. Çatışmanın aslı da
vaşta yenildiğini gösteren özellik nedir?' temel esaslar ve akide olduğuna göre, bu esas-
lardan ve akideden vazgeçmek, bedenler sağ
Aslında bu sorunun cevabı uzundur. Fakat
kalsa da yenilgi olarak sayılır. Temel esasların
bu bölümde hezimetin bazı manalarını açıkla-
ve akidenin olmadığı bir yerde de bedenlerin
yacağız. Böylelikle okuyucu kimseye, Müslüma-
bulunmasının hiçbir anlamı yoktur.
nın hezimetinin manası açık olsun ve hezimetin
kişinin öldürülmesi ile ilgisinin olmadığını an-
Hezimetin Anlamları
lamış olsun. Bununla birlikte kişi hayatta rahat
bir şekilde kalsa da hezimete uğramış olabilir. Birinci Anlam: Kafirlerin Dinlerine ve
Hevalarına Tabi Olmak
Hezimetin en önemli manalarını tekid et- "Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hristiyan-
mek için bu konuda şunları söyleyebiliriz: lar da asla senden razı olmayacaklardır. De ki:
'Doğru yol, ancak Allah'ın yoludur. Sana gelen
İnsanların yeryüzünde gerçekleştirdiği bu ilimden sonra onların arzularına uyacak olur-
Zilkâde
çatışma aslında halkların fiili/bedensel savaşa 1434
Ekim’13 • SAYI: 21
45
san, and olsun ki, Allah'tan sana ne bir dost ne
de bir yardımcı vardır.' " 1
46
bazı dini geleneklerine uymak, belirli oranda
onların bir kısım arzularına uymak demek ol-
Kavimler ve milletler, ancak duğu gibi, aynı zamanda diğer arzularında da
onlara uyma ihtimalinin sınırları içine girmek
ideolojilerine ve uygarlıklarına demektir.' 5
bütünü ile uyulunca tatmin
Tüm bunların, hezimetin tamamı ile
olurlar ve ancak bu takdirde kâfirlerin dinlerine veya hevalarına -ister söz,
karşılarındakini benimserler. fiil veya itikad olsun- tabi olmakla olduğu, artık
Bu yüzden onlara uymanın, bizlere açıkça belli olmuştur.
onlara özenmenin azı da Bugün hezimete uğrayanlar ne kadar da faz-
çoğu da yasaklanmıştır ladır. Onlar, kafirlerin heva ve heveslerine tabi
olmuş ve Allah'ın bunu emrettiğini zannetmiş-
lerdir.
alınsın amaç gerçekleşmiş olur. Gerçi ilk endişe "Onlar bir kötülük yaptıkları zaman: 'Baba-
daha önemli ve geçerlidir. larımızı bu yolda bulduk. Allah da bize bunu
emretti' derler. De ki: 'Allah kötülüğü emretmez.
Allah subhanehu ve teâlâ aynı konuda Kur'an'ın Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsu-
başka bir yerinde de şöyle buyuruyor: nuz?' " 6
"Eğer sana bilgi geldikten sonra onların keyif- Bugün haçlı liderler Müslümanlardan heva-
lerine uyacak olursan, o takdirde kesinlikle za- larına göre talep ettikleri bir şeyi duyurdukları
limlerden olursun." 3 zaman, 'İslam bunu 1400 sene önce getirmiştir'
diye saçmalayan kimseler de olmuştur. Onların
Demek ki, "onların" dinlerinin gereği olan
bu saçmalıkları asla Allah'ı razı etmek için değil,
bir konuda veya dinlerinden kaynaklanmış bir
bilakis hevalarına veya bazı milletlere/dinlere
geleneklerinde onlara özenmek, onların "arzu-
larına ve keyiflerine" uymak demektir. Aslında uymadan başka bir şey değildir. Bu hezimetten
onların arzularına ve keyiflerine uymak eylemi daha büyük bir hezimet olabilir mi?
bunlardan daha önemsiz bir özenti ile de ger-
çekleşir. Şu ayet de bunun gibidir:
Zilkâde
3. 2/Bakara, 145 5. İktidau's Sırati'l Müstakim, 1/85. 1434
4. 2/Bakara, 120 6. 7/Araf, 28
Ekim’13 • SAYI: 21
47
Menhec Notları
Emre Uyar emreuyar@tevhiddergisi.com
Cihad
Cihadın Hükmü ve Şartları -4-
Cihadın hükmü farzı kifayedir. Müminler-
den bir topluluğun yerine getirmesiyle di-
ğerlerinden sorumluluğun düştüğü, kimse
yapmadığı takdirde ise herkesin sorumlu
tutulacağı farza, farzı kifaye denilmektedir.
İbni Kudame rahimehullah cihadın aslen farzı Bu ayetle beraber cihadın asıl hükmünün
kifaye olduğunun delili olarak şu ayeti zikret- farzı kifaye olduğunun delillerinden birisi de
mektedir: Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem birçok yere se-
riyye göndermesi, fakat kendisi ile beraber bir
' "İman edenlerden, özürsüz olarak yerlerinde grup sahabenin Medine'de kalmasıdır.'
oturanlar ile mal ve canlarıyla Allah yolunda
cihad edenler birbirine eşit değildir. Allah mal Buraya kadar zikredilen deliller cihadın asıl
ve canlarıyla cihad edenleri, mertebece, oturan- hükmünün farzı kifaye olduğuna delalet eden
lardan üstün kılmıştır. Allah hepsine de cenneti delillerdir. Cihadın farzı kifayelikten çıkıp, aynî
vadetmiştir. Ama Allah, cihad edenleri oturan- bir farz olduğu durumlar da sözkonusudur. İbni
lara büyük ecirlerle üstün kılmıştır." 1 Kudame rahimehullah bu durumların şunlar oldu-
ğunu söylemektedir:
Ayetten anlaşılan şudur ki; cihad eden kim-
se, cihad etmeyip oturan kimseden üstündür.
48
1. Müslüman ve kafir iki saf karşı karşıya
geldiğinde artık savaşmak herkesin üzerine farz
olup geri dönmek haramdır. Bunun delili ise
şudur:
Ekim’13 • SAYI: 21
49
layıdır. Eğer anne-baba kafirse ve cihad da farzı
kifaye olan bir cihadsa alimler bu konuda ihtilaf
etmişler; alimlerin geneli izin alınması gerekti-
Cihad farzı kifaye olduğu ğini söylerken, bazı alimler ise çıkıldığı taktirde
zaman alacaklıdan izin anne babanın helak olması gibi bir durum söz-
almak şarttır. Çünkü kişinin konusu olduğunda çıkmaması gerektiğini söy-
lemişlerdir.
üzerindeki borcu ödemesi
farzı ayndır. Rasûlullah'tan 9. Alacaklının izni: Cihad farzı kifaye oldu-
gelen gerçekten kişiyi hayrete ğu zaman alacaklıdan izin almak şarttır. Çünkü
kişinin üzerindeki borcu ödemesi farzı ayndır.
düşüren rivayetler mevcuttur. Hatta bu konuda Rasûlullah'tan sallallahu aleyhi ve sel-
lem gelen gerçekten kişiyi hayrete düşüren riva-
yetler mevcuttur.
ne muhtaçtır. Kölenin farzı kifaye olan cihada Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuru-
çıkması, sahibinin izni olmadan caiz değildir. yor:
6. Sağlamlık: Allah subhanehu ve teâlâ şöyle bu- " 'Ya Rasûlullah! Ben Allah yolunda sabrederek
yuruyor; ve ecrimi Allah'tan bekleyerek savaşıp öldürü-
lürsem bu bütün günahlarıma kefaret olur mu?'
"Allah'a ve Rasûlü'ne karşı samimi olmak şartı
Rasûlullah: 'Evet ama borç müstesna.' " buyuru-
ile zayıflara, hastalara ve harcayacak birşey bu-
yor.
lamayanlara bir günah yoktur." 7
Rasûlullah'a sallallahu aleyhi ve sellem namazını
Allah'ın subhanehu ve teâlâ zayıflık gibi durumla-
kıldırması için bir adamın cenazesi getirildi.
rın kendisini cihaddan alıkoyduğu insanlar için
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
"Allah'a ve Rasûlü'ne karşı samimi olmak" şartını
zikretmesi dikkat edilmesi gereken bir husustur. " 'Bu adamın borcu var. Arkadaşınızın na-
Zira bu şart, geri kalanların da üzerine düşen mazını siz kılın' buyurdu. Ebu Katade: 'Borç
bir takım sorumlulukların olduğunu gösterir. benim üzerime olsun, ey Allah'ın Rasûlü!' dedi.
Cephede olanın cephenin gerektirdiği sorumlu- Rasûlullah: 'Sadakatle mi?' diye sorunca, Ebu
lukları yerine getirdiği gibi, cephede olmayanın Katade: 'Sadakatle' diye cevap verdi. Bunun
da üzerindeki sorumlulukları en güzel şekilde üzerine adamın namazı kılındı." 9
ifa etmesi gerekir. Rabbim bizleri sorumluluk-
larının bilincinde olup onları en güzel şekilde Rabbimizden şehadeti isteyen biz Müslü-
ifa eden kullarından eylesin. Allahumme amin. manların, bu rivayetlerin üzerinde çokça durup,
çokça tefekkür etmesi gerekir. Özellikle borç
7. Cihad için harcanacak nafakanın bu- alıp ödememeyi kendisine ahlak haline getiren
lunması: Bir üst maddede zikretmiş olduğu- kardeşlerimizin dönüp tekrar tekrar bu rivayet-
muz Tevbe suresinin 91. ayeti aynı zamanda bu lere bakması ve düşünmesi daha da elzemdir.
maddenin de delilidir.
Dualarımızın sonu âlemlerin Rabbi olan
8. Anne-Babanın izni: Cihad farzı kifaye Allah'a hamd etmektir.
olduğunda kişinin anne babasının iznini alma-
sı gerekmektedir. Bu iznin alınmasının sebebi
anne babaya itaat etmenin farz oluşundan do-
8. Müslim
7. 9/Tevbe, 91 9. Tirmizi, Nesai
50
Ayın Kitabı Veysel Türk
veyselturk@tevhiddergisi.com
Ekim’13 • SAYI: 21
51
Dünyadan Haberler
03.Ekim.2013
05.Ekim.2013
El-Kaide'ye Karşı Bize Destek Verin
Esed'in hacker çetesi, Amerikan Donanma-
sının resmi internet sitesine sızdı. Sitenin giri- Mısır'da Bakan Konvoyuna Saldırı
şine mesaj yayınlayarak, ortak düşmanlarının Mısır resmi yayın organı El Ahram gazetesi,
El-Kaide olduğunu o yüzden müdahele ile El- Mısır İçişleri Bakanı'na bir suikast girişiminde
Kaide'ye destek verilmiş olacağını iddia ederek bulunulduğunu ve bakanın bu suikastten kur-
Amerikan askerlerini uyardı. tulduğunu duyurdu.
İhvan saldırıyı kınadı.
04.Ekim.2013
10.Ekim.2013
52
18.Ekim.2013
16.Ekim.2013
Ekim’13 • SAYI: 21
53
20.Ekim.2013 doktorun hastaları kameraya alması üzerine
Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD)'e bağlı savaşçı-
lar doktorları tutuklamak istedi.
'Biz burada yaptıklarımı belgeleyerek ulus-
lararası kuruluşlardan maddi destek alıyoruz.
Kamera kaydını bu yüzden yapıyoruz' diyerek
kendilerini savunan doktorların gözaltına alın-
masını engellemek isteyen ÖSO'ya bağlı Kuzey
Fırtınası ile IŞİD arasında gerginlik çıktı.
için Temasta
Muhaliflerin bir başka cephede çatıştığı
PKK'nın Suriye kolu PYD ile anlaşma zemi-
ni aradığı bildirildi. El Nusra ile de çatışan
PYD'nin vereceği kararın çatışmaların seyrini
de etkileyeceği ifade edildi.
21.Ekim.2013
54
25.Ekim.2013
23.Ekim.2013
26.Ekim.2013
Rusya'dan Kur'an'a Yasak!
Rusya'nın güneyindeki Novorossisk'de
mahkeme aşırıcılığa yönlendirdiği gerekçesiyle
Kur'an-ı Kerim mealini yasakladı. Yasaklanan
mealin insanları nefrete ve şiddete yönelttiği
iddia edildi. Sudan'da İsyan: Devlet Güçleri 24
Kişiyi Öldürdü
24.Ekim.2013
Ekim’13 • SAYI: 21
55
56