You are on page 1of 100

Ramazan

1435

“Tağuta kulluk etmekten kaçınıp, Allah’a yönelenlere müjde vardır...” (39/Zümer, 17)
Aylık İslamî Eğitim Dergisi TEMMUZ 2014 YIL: 3 SAYI: 30 FİYATI: 5 ISSN: 2148-4635

BAŞYAZI’12

‘03
Tüm Rasûllerin Ortak Müjdesi - 5
Ebu HANZALA

‘31
Zor Günlerin Adamı Sadık İnsan
Murat MÜSLİHAN

21 Allah’a Tevbe Etmek


İstediğin Zaman... - 1
Özcan YILDIRIM
47 Mümin Baba Çocuğuyla
Ne Konuşur?
Kerem ÇAĞLAR
51 Ramazan...
Kur’aniler Olalım!
Ebu Sa’d El-ÂMİLÎ
Suriye'de Yaşananların Değerlendirilmesi
“Şam ehli bozulursa sizde hayır yoktur."

Ramazan 1435
Temmuz '14 SAYI: 30

Hamd, Allah'a; salât ve selam, Rasûlü'ne olsun.

Hepimizin aylardır diline doladığı bir mesele halini aldı, Suriye cihadının son manzarası... İş Suriye
ile de kalmadı, ümmetin meselesi olduğu için farklı sahalarda varlıklarını gösteren Müslümanların
bu meseleye bakış açılarını ortaya koymaları ile IŞİD'ci, Nusra'cı vb. isimlerle anılmaya başlandı...

Manzara ümmetin garipliğinin manzarasıdır. Hemen hemen her gün beyanatlar, sosyal medyadan
atılan tweetler ve ortaya net, sabit bir şey konulmaması durumu içler acısı hâle getirdi.

Aslında manzara, bir cemaatin ciddi menhecsizliğinin acı bir sonucudur. Üstü kapalı, bulanık;
fikir ve düşünce seviyesinden, sabit bir akide seviyesine çıkmayan açıklamalar, sonunda karşılıklı
kan dökme meselesi haline geldi.

Bu konudaki kanaatlerimizi Başyazı içerisinde detaylıca bulacaksınız.

Rabbimizden bu süreçten dersler almayı nasip etmesini, ümmetin hâlini ıslah etmesini ve şer
görünen bu süreci ümmetin hayrına çevirmesini temenni ediyoruz.

İçinde bulunduğumuz Ramazan ayını da ümmetin zafer ve yardım ayı kıldığı gibi, müminlere
izzet; kâfirlere ve müşriklere zillet vesilesi kılsın.

Editör
03 Tüm Rasûllerin Ortak Müjdesi - 5
Muhammed 3 Allah'ın Rasûlü'dür
Ebu HANZALA

12 Suriye'de Yaşananların Değerlendirilmesi


"Şam ehli bozulursa sizde hayır yoktur."
Başyazı

21 Allah'a Tevbe Etmek İstediğin Zaman… - 1 Özcan YILDIRIM

25 Risalet Öncesinde Dertli İnsanlar Enes YELGÜN

28 Havaric/Haricilerin Fırkaları - 8 Murat GÜÇ


İÇİNDEKİLER

31 Zor Günlerin Adamı Sadık İnsan Murat MÜSLİHAN

40 Rahmanın Arşın'ın Altında


Gölgelenenler - 2
Emre ACAR

45 İtaate Göre İnsanlar Emre UYAR

47 Mümin Baba Çocuğuyla Ne Konuşur? Kerem ÇAĞLAR

51 Ramazan… Kur'aniler Olalım! Çeviri Makale

55 Bize Ayrılık Yazıldı - 2 Mahi

58 Dünyanın Allah Katındaki Değeri Veysel TÜRK

61 Başyazı'da Konu Olan Risaleler

Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü: Yazışma Adresi: Emre UYAR


Emre UYAR Güneşli Merkez Postane P.K. 51
Yayın Türü: Bağcılar/İstanbul
Yaygın Süreli
Aylık Dergi Basım: Step Matbaacılık
Reklam ve Abonelik: Göztepe Mah. Bosna Cad. No:11
Ramazan 1435 info@tevhiddergisi.com Mahmutbey-Bağcılar/İstanbul
Temmuz 2014 www.tevhiddergisi.com Tel : 0 (212) 446 88 46
Sayı: 30 Adres: Kirazlı Mh. 1 Sk. No: 21/A Dergi İçerisinde Yer Alan Yazılardan
34210 Bağcılar/İSTANBUL İlgili Yazar Mesûldür.
Fiyatı: 5 Kaynak Gösterilerek Alıntı Yapılabilir.
Abonelik için: 0 545 762 15 15

Satış Noktaları İstanbul: Tevhid Kitabevi, Hürriyet Mh. Cumhuriyet Cd. No: 3 Bağcılar/İSTANBUL 0 (545) 762 15 15
Bursa: İkra Kitabevi, İlahiyat Fak. Karşısı Fethiye Mh. Kırlangıç Sk. No: 17 Nilüfer/BURSA 0 (532) 138 02 42
Diyarbakır: Tevhid Kitabevi, Kaynartepe Mh. Gürsel Cd. No: 190/A Bağlar/DİYARBAKIR 0 (541) 857 34 20

İrtibat Büroları MERKEZ: Kirazlı Mh. 1. Sk. No: 21/A Bağcılar/İSTANBUL


Büro 1: Murat Paşa Mh. Yeşilçimen Sk. No: 26 Bayrampaşa/İSTANBUL
Büro 2: Güvercin Tepe Mh. Fatih Cd. No: 209 Başakşehir/İSTANBUL
Büro 3: Bahçıvan Mh. Eski Banka Sk. No: 6/4 Merkez/VAN
Büro 4: Beş Nisan Mh. 749. Sk. No: 5 Bağlar/DİYARBAKIR
Büro 5: Sarıyakup Mh. Karaman Cd. No: 81 Karatay/KONYA
Vahyin Rehberliğinde
Ebu Hanzala

Tüm Rasûllerin Ortak Müjdesi


Muhammed 3
-5- Allah'ın Rasûlü'dür
Tasdik etme ‘eyvallah'a indirgenmiş, bir kafa sallama faaliyeti
değildir. Bu, nifak ehlinin tasdiğidir. İslam'ın tasdik anlayışı, kişinin
ikrar ettiği hakikatlerin gereğini yerine getirmesi, tasdiğine
münafi durumlardan kaçınmasıdır. Genel olarak İslam'ın,
özelde Allah Rasûlü'nün haber verdiği hususlarda tasdiğin
geçerli olması için, bu şartlara haiz olması gerekmektedir.

Allah'ın Adıyla...

B izleri İslam'a hidayet edip Muhammed


Mustafa'ya sallallahu aleyhi ve sellem ümmet kılan
Allah'a subhanehu ve teâlâ hamd olsun.
2. Emrettiklerinde ona sallallahu aleyhi ve sellem itaat
etmek

3. Nehyettiklerinden kaçınmak
Salât ve selam; önderimiz ve bizlere nefisleri-
mizden daha evla olan Rasûlullah'a, pak ailesine 4. Allah'a yalnız onun sallallahu aleyhi ve sellem göster-
ve seçkin ashabının üzerine olsun. diği şekilde ibadet etmek

Allah Rasûlü'ne sallallahu aleyhi ve sellem imanın ve Bu yazımızda Allah subhanehu ve teâlâ izin verirse
onun risaletine şahitliğin sahih olup Allah tara- bunlardan birincisini anlatmaya çalışacağız.
fından kabul edilmesi için dört gereğin olduğunu
zikretmiştik: Haber Verdiklerinde Onu Tasdik Etmek
İslam dinini inceleyen biri, onun iki kısımdan
1. Haber verdiklerinde onu sallallahu aleyhi ve sellem müteşekkil olduğunu görecektir:
tasdik etmek Ramazan
• İslam'ın haber verdiği şeyler: ahbar 1435

TEMMUZ’14 • SAYI: 30

5
• İslam'ın mensuplarına talimatları: emir/nehiy tıldığı için çoğu insan bu kavramı yanlış tasavvur
ediyor. Tasdik sadece haberi ikrar etmek ya da
İslam olmak, bunlardan birincisini tasdik/ kabul ettiğini söylemek değildir. Maalesef 'Allah
doğrulama, ikincisine boyun eğme ve yerine Rasûlü'nü ve haberlerini tasdik' dediğimizde böyle
getirmeye çalışmayla mümkündür. bir yanlış anlamayla karşılaşıyoruz. Tasdik sadece
kabul ve ikrar olmuş olsaydı; Allah Rasûlü'nün
Allah Rasûlü'nü sallallahu aleyhi ve sellem, haber verdiği
Peygamber olduğunu evlatlarını tanıdıkları kadar
hususlarda tasdik, ona imanın olmazsa olmazıdır.
yakinen tanıyan Yahudiler'in Müslüman olması
Onu tekzib/yalanlama, imanın özü olan tasdik
gerekirdi. Allah subhanehu ve teâlâ ayette:
ve ikrarla bağdaşmayacağı için tekzib/yalanlama
imanın zıddı sayılmıştır. "Onu kendi çocuklarını tanıdıkları gibi tanıyor-
lar..."  4
'Allah Rasûlü'nün haber verdikleri' dediğimizde
ister Rabbiyle alakalı, ister kendiyle/risaletiyle, Yine Firavun ve avanesinin Musa'yı aleyhisselam
ister geçmiş Peygamberler, ister gelecekle alakalı yakinen doğruladıklarını haber veriyor:
ya da dinî herhangi bir konuda haber vermesi
Zaruri arasında fark yoktur. Bir bütün olarak onu "Onlar onun doğru söylediğini yakinen bilmelerine
olarak bi- sallallahu aleyhi ve sellem ve getirdiklerini tasdik et- rağmen inkâr ettiler."  5
mek ona imanın ve 'Muhammed sallal-
linmesi gere- Öyleyse tasdik, üzerine ittiba bina edilmedi-
lahu aleyhi ve sellem Allah'ın Rasûlüdür'
ken; tasdik, şahitliğinin olmazsa olmazıdır. ğinde yok hükmündedir. Bunun bir benzeri de
beraberinde amel kendini İslam'a nispet eden, sorumluluklarını
ve ittiba olmadığı Allah subhanehu ve teâlâ kafirleri ikrar eden lakin bu ikrar ve tasdiklerine ittiba
tanıtırken onları tasdiğin zıd- bina etmeyenlerin Kur'an'da yalanlanmasıdır:
sürece yok hükmün- dı olan tekzible tanıtmıştır.
dedir. Bu da tarihte "Onlar Allah'a ve Rasûlü'ne iman/tasdik ettik ve
din adına işlenmiş "Rasûlüm! Eğer seni yalan- itaat ettik derler... Sonra onlardan bir grup (itaat-
cılıkla itham ettilerse (ya- ten) yüz çevirir. Onlar mümin değillerdir..."  6  7
en büyük cürmü an- dırgama); gerçekten, senden
lamamızı sağlaya- önce apaçık mucizeler, sahifeler Bunun için zaruri olarak bilinmesi gereken;
caktır. Tarih boyun- ve aydınlatıcı kitap getiren nice tasdik, beraberinde amel ve ittiba olmadığı sü-
ca heva ehli Allah'a Peygamberler 1de yalancılıkla rece yok hükmündedir. Bu da tarihte din adına
itham edildi." işlenmiş en büyük cürmü anlamamızı sağlaya-
inanmakla beraber, caktır. Tarih boyunca heva ehli Allah'a inanmakla
O'nu gökyüzüne "(Rasûlüm!) Eğer onlar beraber, O'nu gökyüzüne hapsetmek istediler.
(inkârcılar) seni yalanlıyorlarsa,
hapsetmek (şunu bil ki) onlardan önce Nuh'un
istediler. kavmi, Ad ve Semud (kavimleri de kendi 4. 2/Bakara, 146
5. 27/Neml, 14
Peygamberlerini) yalanladılar. İbrahim'in
6. 24/Nur, 47
kavmi de, Lût'un kavmi de (Peygamberleri-
7. Ayette zikredilen yüz çevirme/tevelliden kasıt; amelden/ittibadan
ni) yalanladılar. (Şuayb'ın kavmi olan) Medyen yüz çevirmedir. Kur'an tasdikten yüz çevirmeyi tekzib/yalanlama
halkı da (Şûayb'ı) yalanladılar. Musa da yalanlan- kelimesi ile, amel ve ittibadan yüz çevirmeyi ise tevelli kelimesiyle
ifade eder. Kıyamet suresi 31 ve 32. ayetlerde bu durum çok açıktır:
mıştı. İşte ben o kâfirlere süre tanıdım, sonra onları
yakaladım. Nasıl oldu benim onları reddim (ceza- "O doğrulamadı/tasdik etmedi ve namazı da kılmadı." buyrulur.
Karşılığında ise:
landırmam)!"  2
"Lakin yalanladı ve yüz çevirdi/tevelli" denir.

"Onlardan önce Nuh kavmi, Ad kavmi, kazıklar Yani tasdiğin zıddı yalanlama, namazı yani ameli terkin zıddı
tevelli/yüz çevirme kelimesiyle ifade edilir.
sahibi Firavun da, yalanladılar."  3
Buna dayanarak Nur suresi 47. ayette; yüz çevirenler/tevelli edenler
Allah'a ve Rasûlü'ne iman, itaat konusunda ikrarları üzeredirler.
Burada hususen bir noktanın altını çizmek Ancak bu tasdik ve ikrara zahirî amelleri bina etmeyince Allah
istiyorum: 'Tasdik etmek' kavramının içi boşal- subhanehu ve teâlâ onların imanını yok saymıştır. Bu durumun
bir benzerine sevgi konusunu işlediğimiz yazılarda değinmiştik.
Sevgi kalbin ameli idi. Allah 'seviyorum' sözünü iddia olarak kabul
ediyor, bunun şer'an geçerli olması için ittibayı şart koşuyordu:
1. 3/Âl-i İmran, 184
"(Rasûlüm!) De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah
2. 22/Hac, 42-44 da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağış-
3. 38/Sad, 12 layıcı ve esirgeyicidir." (3/Âl-i İmran, 31)

6
O'nun subhanehu ve teâlâ hayata müdahale etmesini, Evet, biz tasdik dediğimizde sadece 'eyvallah'a
O'nun şeriatına göre yaşamayı kabullenemediler. indirgenmiş, üzerine ittiba ve amel bina edilme-
Bir yandan O'nu ve yüceliğini tasdik edip vicdan- yen bir şeyden bahsetmiyoruz. Yani herhangi bir
larını rahatlattılar. Psikolojik bir ihtiyaç olan yüce haberinde Allah Rasûlü'nü sallallahu aleyhi ve sellem tas-
bir varlığın, varlık ve gözetimini hissetme soru- dik etmişsek bunun anlamı, o haberin içeriğiyle
nunu çözmüş oldular. Öte yandan O'nu semaya ameli, sakındırdıklarından sakınmayı, teşvik et-
hapsetmek suretiyle hevalarının her istediğini tiklerine rağbet etmeyi gerektirir. Ne söylemiş-
yapıp, şehevi isteklerini tatmin ettiler. se doğrudur deyip, hayatın hiçbir alanında bu
tasdiğin eserinin görünmemesi, tasdik suretinde
Kur'an'ın tabiriyle 'Cahiliyyeti'l Ula/İlk tekzibden başka birşey değildir. 9
cahiliyye'nin bu sorununu çözmek kolaydı. He-
vanın doyurulmasının mümkün olmadığı, bir
rahimehumullah vb. imamların sözlerini (amel imandan değildir)
başkasının hevasını tatmin etme yolunun bizim açık naslara ve selefin icmasına muhalif olduğu için hata kabul
hukukumuzun çiğnenmesi olacağı anlatılarak bu etmekle beraber; bu ihtilafın hakiki olmadığına inanıyoruz. Onlar,
tüm emirlerin yerine getirilmesinin gerekli olduğunu, terke gerekli
sorunu çözmek mümkündü. Bundan dolayı aklı cezaların uygulanacağı, fasık ile fasık olmayanın İslam nazarın-
başında ve erdem sahibi her insan Peygambere da eşit olmadığını açıkça beyan etmişlerdir. Zaten İslam'ın amelî
boyutu olan fıkıh ilminde temeyyüz etmeleri de bunu gösterir.
iman ediyor, hevasının esiri olan mele' tabaka-
sıysa onun sallallahu aleyhi ve sellem doğru söylediğini
9. 'Tasdik suretinde tekzib' Kur'an'ın müşrikleri kınama noktasıdır.
içten içe kabul etmekle beraber, zahiren onu ya- Yukarıda zikrettiğimiz sözlerin doğrulanması bakımından şu
lanlıyorlardı. ayetler incelenmelidir:

"(Rasûlüm!) de ki: 'Eğer biliyorsanız (söyleyin bakalım), bu dünya


İkinci cahiliye ise aynı cürmü İslam'a mâl ede- ve onda bulunanlar kime aittir?' 'Allah'a aittir' diyecekler. 'Öyleyse
siz hiç düşünüp taşınmaz mısınız?' de. 'Yedi kat göklerin Rabbi,
rek işledi. Ameli imandan, tasdiği ittibadan ayırdı. azametli arşın Rabbi kimdir?' diye sor. '(Bunlar da) Allah'ındır'
diyecekler. 'Şu halde siz Allah'tan korkmaz mısınız?' de. 'Eğer bi-
Her şeyi ikrar eden, ancak yapmayan insanlara liyorsanız (söyleyin), her şeyin melekûtu (mülkiyeti ve yönetimi)
'mümin' demeye başladı. 'İman tek parçadır ve kendisinin elinde olan, kendisi her şeyi koruyup kollayan, fakat
kendisi korunmayan (buna muhtaç olmayan) kimdir?' diye sor.
herkes aslında eşittir', meselesiyle cahiliye kema- '(Bunların hepsi) Allah'tır' diyecekler. 'Öyle ise nasıl olup da büyüye
le ermiş oldu. İmanı marifete indirgeyen, ameli kapılıyorsunuz?' de." (23/Müminun, 84-89)
imandan ayıran ve insanları marifette eşit gören, Burada Allah subhanehu ve teâlâ müşriklere üç soru soruyor:
yani insanları ilk cahiliyede olduğu gibi sadece - Yer ve içindekiler kimin?
Allah'ın varlığını kabule davet eden bu sapkın- - Yedi kat gök ve yüce arşın sahibi kim?
lık, İslam mezhepleri arasında sayılarak İslam'a - Her şeyi elinde bulunduran kim?
en büyük kötülüklerden biri yapılmış oldu. İlk
Bu soruların cevabını; 'Allah' olarak veriyorlar. Yani soruların
cahiliye insanının açık ilahı olan hevaya hitap içinde olan haber cinsinden şeyleri tasdik ediyorlar. Ancak Allah
ettiği için; insanlar bu mezhebi kabul edip din subhanehu ve teâlâ onların bu tasdiğine şöyle cevap veriyor:

edinmekte gecikmediler. 8 "Doğrusu biz onlara hakkı getirdik. Fakat onlar yalancıdırlar."
(23/Müminun, 90)

Evet, bu sorulara verdikleri cevaplarını, yani tasdik ve ikrarlarını


8. Bu noktada bir sınıfı istisna ettiğimizi belirtmek isteriz. İslam Allah yalanlıyor. Söyledikleri haktır... Allah Rasûlü'nün sallallahu Ramazan
tarihinde ameli imandan ayıran ve Mürcie-i Fukaha olarak aleyhi ve sellem onlara getirdiğidir. Lakin onlar bu tasdiklerinde 1435
isimlendirilen Hammad bin Ebi Süleyman, İmam Ebu Hanife yalancıdırlar.

TEMMUZ’14 • SAYI: 30

7
Yukarıda kaydettiğimiz satırlarda; dinin tümü- ancak onun helal kıldığı, haram onun haram kıldığı,
nün bu kapsama girdiğini söylemiştik. Önemli din yalnızca onun yaptığıdır...'
olduğuna inandığımız ve 'Muhammed 3 Allah'ın
Rasûlü'dür' şahitliğinin zedelenmesine neden Bu kelimelerin altına imza atmayacak, bu an-
olan bazı noktalara değineceğiz. lamları tasdik etmeyecek bir tek insan yoktur.
Bırakın İslam milletini Yahudiler dahi bunun
Dinin Kendisiyle Kemale Ermiş Olması ne büyük bir nimet olduğunu ikrar etmişlerdir.
Allah'ın subhanehu ve teâlâ ve Rasûlü'nün sallallahu "...Yahudi'nin biri Ömer'e geldi ve şöyle dedi:
haber verdikleri şeylerden biri; Allah
aleyhi ve sellem
Rasûlü'yle dinin kemale erdiği, nübüvvetin son __ Siz Müslümanlar bir ayet okuyorsunuz. Şayet
bulduğu ve onun bıraktığı haliyle dinden razı o ayet bizlere inmiş olsaydı biz Yahudiler olarak o
olmasıdır. günü bayram edinirdik.

"...Bugün dininizi kemale erdirdim, Ömer:


üzerinizdeki nimetimi tamamladım.
__ Hangi ayet?
Din olarak sizler için İslam'dan Bunun gibi
razı oldum..."  10 Allah Rasûlü'nü Yahudi:
Ayet, lafızları itibariyle haber verdiklerinde __ 'Bugün size dininizi ta-
izaha ihtiyaç duymaz. Din, tasdik eden, ancak
mamladım...' ayeti.
Allah Rasûlü'yle kemale gereğini yapmayıp
ermiş, bu Allah'ın nimet- bu tasdiğe münafi Ömer:
vahyin rehberliğinde

lerinin en büyüğü olarak inançlara sahip olanlar,


kabul edilmiş ve bu haliyle __ Vallahi o ayet Cuma
din, İslam olarak isimlendi-
bu tasdiklerinde günü Arefe'de inmiştir, der..."  11
rilmiştir. yalancıdırlar.
İslam'dan önce var olan sema-
İbni Kesir rahimehullah ayetin tefsirin- vi dinler tamamlanmadıkları için,
de şunları kaydeder: dünyaya meyleden ilim adamları, sal-
tanatlarını sağlamlaştırmak isteyen yöneticilerin
'Bu, Allah'ın bu ümmet üzerindeki en büyük ni- hevalarına uygun bir şekilde dini değiştirdiler.
metlerindendir. Şöyle ki; onlar bu din dışında bir Öyle ki netice, Nebiler'in geldiği dönemde sa-
dine, bu Nebi dışında bir Nebi'ye ihtiyaç duymazlar. vaştığı insanların din anlayışından daha kötü bir
Bundan dolayı Allah onu Nebilerin sonuncusu kıl- din çıktı ortaya.
mış, insanlar ve cinlerin tümüne yollamıştır. Helal
Allah'ı subhanehu ve teâlâ birlemek ve O'nu tazim
Peki neden? Bu yalanlamanın cevabını 91 ve 92. ayetler veriyor:
için gelen Musa'nın aleyhisselam ümmetinin Allah'a
"Allah evlat edinmemiştir; O'nunla beraber hiçbir ilah da yok-
fakirlik, cimrilik, güreşte yenilme gibi eksiklik
tur. Aksi takdirde her ilah kendi yarattığını sevk ve idare eder izafe edip Üzeyr'in aleyhisselam O'nun çocuğu oldu-
ve mutlaka onlardan biri diğerine galebe çalardı. Allah, onların
(müşriklerin) yakıştırdıkları şeylerden münezzehtir. Allah, gaybı
ğunu iddia ettiler.
da şehadeti de bilendir. O, müşriklerin ortak koştukları şeylerden
çok yüce ve münezzehtir." (23/Müminun, 91-92) İlk sözü 'ben Allah'ın kuluyum' olan İsa'nın
Yani Allah subhanehu ve teâlâ şöyle diyor: Madem yer, gök ve her tabileri Allah'a çocuk ve eş nispet edip,
aleyhisselam
şey Allah'ın, bunu tasdik ediyorsunuz, öyleyse nasıl O'na çocuk
nispet ediyor, O'ndan başka varlıklara dua ediyor, onların fayda
İsa'nın ve Havarilerin mücadele ettiği Roma put-
ve zarar vereceğine inanıyorsunuz? perestliğini besleyip Avrupa modernizmi olarak
Gerçekten bu sayılanların sahibinin Allah olduğunu düşünüyorsa- karşımıza çıkardılar...
nız, bu yücelikte bir varlığın çocuk, eş, ortak edinmesi düşünülebilir
mi?
Gerek heva ehli, köpek tiynetli ve merkep zih-
Yani Allah subhanehu ve teâlâ onları, tasdiklerinin gereğini yerine
getirmeyip, buna münafi inançlara sahip oldukları için yalanlıyor.
niyetli bilginlerin tahrifleri, gerek de zorba yöne-
ticilerin tuğyanlarına meşruiyet arama çabaları
Bunun gibi Allah Rasûlü'nü sallallahu aleyhi ve sellem haber ver-
diklerinde tasdik eden, ancak gereğini yapmayıp bu tasdiğe münafi semavi dinleri batıl dinler haline getirmiştir.
inançlara sahip olanlar, bu tasdiklerinde yalancıdırlar.

İlerleyen sayfalarda vereceğimiz örnekler bu babdandır.


10. 5/Maide, 3 11. Buhari, 45; Müslim, 3017.

8
Allah'ın bu nimetini en az bir Yahudi kadar halinden razı olması, onu bizlere mutlak model
tasdik eden Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem üm- sunması noktasında birçok şey zikrettik. Her bi-
metinin içinde bulunduğu hâlden; bu tasdiğin rimiz Allah Rasûlü'nün aracılığıyla öğrendiğimiz
'eyvallah' anlayışından öteye geçmediği, üzerine bu hususu tasdik ediyoruz... Ancak uygulamada
ittiba ve gerekleriyle amel bina edilmediğinden, bu tasdiğin bizi bir yerlere sevk etmesi gereki-
yok hükmünde olduğu anlaşılmaktadır. yor. O da; her hususta Allah Rasûlü'nün örnek
alınması ve mutlak model olmasıdır. Maalesef,
Onun sallallahu aleyhi ve sellem ümmeti olduğunu söy- olması gereken bu durumla, vakıa birbirinden
leyen insanların; günlük hayatlarını Batı'nın beşer çok farklıdır. İslam ümmeti; henüz akıbeti belli
ürünü kanunları, mescid hayatlarını sapık tari- olmayan metot ve uygulamalara, Allah yanında
katların gayrisünni anlayışları, evlerini şeytanın makbul olup olmadığı bilinmeyen insanlara on-
kışkırtıcı sesi ve görüntüsü olan medya belirliyor. dan daha fazla değer veriyor.

Kendini ona nispet eden insanların, sıra onun Bir topluluk; tarikat şeyhlerini, bir başkası
pak şahsiyetine gelene dek bin- Said-i Nursi'yi, diğeri İbni Teymiye'yi, öteki Ha-
sallallahu aleyhi ve sellem
lerce abiler, şeyhler ve âlimler silsilesi; örneklik- san El-Benna'yı, ondan sallallahu aleyhi ve sellem daha
lerini oluşturuyor. fazla tanıyıp örnek alıyor. Hatta Allah Rasûlü'nün
bir uygulaması bu ve benzeri öncülerin süzgecin-
Ona müntesip topluluklar, onun adına; bidat
den geçmeden kabul edilmiyor...  12
olan gün ve geceler uydurma yarışındadırlar.
Onun sünnetinden yüz çevirmiş, onun dışın-
da varlıkları örnek edinmiş yığınları toplamayı, 12. Bu zikrettiklerimiz İslam ümmetinin halini dert edinmiş bir kale-
min duygusal abartıları, yahut eleştiri müzmini bir yazarın heze-
onun lanet ettiği, kulaklarını tıkadığı sesler eşli- yanları zannedilebilir. Lakin bunlar yaşanmış ve her geçen gün bir
ğinde onları eğlendirmeyi, İslami çalışma hane- yenisiyle karşılaştığımız örneklerin sonucu olarak gördüklerimizdir.
Bunlardan bazısını zikredecek olursak;
lerine marifet olarak yazıyorlar.
Bir arkadaşımız kendi bölgesinde tanınmış bir dilbilimcinin yanına
gidiyor. Maide suresi 44. ayete geliyor. Arkadaşımız hocaya soruyor.
Her gelen, lisan-ı haliyle; 'bu din tamamlanmadı, 'Bu ayet dil kurallarına göre ne ifade ediyor?' Hocamızın cevabına
senin eksik bıraktığın noktalar var' diyerek yeni bi- kulak verelim:

datlar ihdas edip, aslından eser kalmamış tabloya 'Maide suresi 44. ayet aslı itibariyle umum ifade eden bir ayettir.
Ayetin başında geçen ' ' edatı umum ifade eder. Yani bu fiili
yeni bir bölüm eklemekle meşgul. kim yaparsa yapsın, zikredilen 'onlar kâfirlerin ta kendileridir'
hükmüne dahil olur. Ayrıca hükmün tekid edilmesi ( zamiriyle)
Muhammed'in sallallahu aleyhi ve sellem dinini bozmak bunu pekiştirir. Lakin Said-i Nursi'nin Demokrat Parti'ye (Adnan
Menderes'e) oy verdiğini biliyoruz. Şayet ayet umumu üzere olmuş
için harcadıkları bu çabayı, onun sünnetlerini olsaydı Üstad böyle bir şey yapmazdı. Demek ki burada bizim
ihya noktasında harcamış olsalardı, hem tasdik- bilmediğimiz bir durum vardır.'

lerinin gereğini yerine getirmiş olacak, hem de Şimdi bu örneği düşünelim. Burada Kur'an mı Said-i Nursi'ye
hükmediyor, Said-i Nursi'nin davranışları mı Kur'an'a hükmedi-
onun sünnetine hizmet etmiş olacaklardı. yor?

Yani Allah'ın kitabı hakem değil mahkûm oluyor. Velev ayetin


Hususen örneklik konusu... Şu yazımıza ka- umumu üzere olmadığını başka naslarla tahsis edildiğini, bir anlık Ramazan
dar, onun sallallahu aleyhi ve sellem örnekliği, Allah'ın her farz edelim! Böyle olmuş olsa dahi vahyi ancak vahiy tahsis edebilir, 1435
kayıt altına alabilir. Allah'ın huzurunda neyle karşılaşacağı belli

TEMMUZ’14 • SAYI: 30

9
maya, birbirlerini uyarma ve nasihat yoluyla bu
En çok dikkatli olması gerekenler, noktada bilinçli olmaya davet etmelidirler. Hu-
susen verdiğimiz örnekler ve bu durumu yaşayan
cemaatleşen ve belli bir menhec insanlar, çoğu zaman teoride bizlerle aynı şeyleri
etrafında toplanan insanlardır. söyleyen insanlardır. Ancak teorik olarak tasdik
Şüphesiz cemaatlerin ve onları bir ettiklerinin hayatlarında yansıması görülmemek-
araya toplayan model liderin, insanlar tedir.
üzerinde belirgin bir etkisi vardır. Düzen,
disiplin, menhecde sebat, çalışmalardan Bu konuda en çok dikkatli olması gereken-
ler, cemaatleşen ve belli bir menhec etrafında
alınan verim ve bunlara eklenen
toplanan insanlardır. Şüphesiz cemaatlerin ve
dava yolunda ödenen bedeller, gözleri onları bir araya toplayan model liderin, insan-
kamaştırıp kalpleri daha fazla etkiler. lar üzerinde belirgin bir etkisi vardır. Düzen,
disiplin, menhecde sebat, çalışmalardan alınan
verim ve bunlara eklenen dava yolunda ödenen
bedeller, gözleri kamaştırıp kalpleri daha faz-
Hali bu olan toplulukların Allah Rasûlü'nün la etkiler. Zamanla böyle bir yönetimin yanlış
sallallahu aleyhi ve sellem kendisiyle dinin tamamlandı- yapmayacağı, nassın dışına çıkmayacağı anlayışı
ğını, onun din nezdinde mutlak model olduğunu insanlarda oluşmaya başlar. Aslında bu düşünce,
tasdik etmesi neye yarar. hüsn-ü zan mertebesinde kalıp insanın aklını
örtmediği müddetçe sorun yoktur. Lakin yö-
Hayatları iddialar üzere kurulu insanların ya-
netim, şer'i naslar ışığında değil de şer'i naslar,
vahyin rehberliğinde

nında bu tasdiğin bir değeri olabilir; hiçbir iddi-


yönetime göre kabul/redde tabi tutulunca prob-
ayı ispatı olmadan kabul etmeyen din-i mübin
lem, itikadi olmaya başlar. Her Müslümanın
nazarında asla!
kendini ve içinde bulunduğu yapıyı tasdikleri
Tevhid ve sünnet ehli bu noktada dikkatli ol- noktasında muhasebe etmesi bir fazilet değil,
şer'i zorunluluktur. Her Müslüman bilmelidir
ki bu konuda sapan, ayağı kayan yapılar; düzen-
olmayan, cennet ehli olan bir kişiden mi, ateş ehli olan dokuz yüz siz, menhecsiz, rastgele bir araya gelmiş yapılar
doksan dokuz kişiden mi olduğu netleşmemiş bir insan değil... Siz
bir âlim hakkında hüsn-ü zanda bulunabilir, en güzel olanı onun
değil, güçlerini düzenlerinden alan ve zamanla
için temenni edebilirsiniz. Ama sahabe dahi olsa hiç kimsenin dinin üstünde otoriterleşmeye başlayan yapı-
davranışını, Allah'ın kitabı üzerinde hakim tayin edemezsiniz.
lardır. Bunu engellemenin tek yolu, yapıları ve
Yine Mısır'da okuyan kardeşlerimiz bilirler. Siz İhvan mensubu yönetimlerini edep ve sükûnet çerçevesinde şer'i
biriyle sadece umumi konularda konuşabilirsiniz. Hususi bir me-
selede konuştuğunuzda, söyledikleriniz şayet Hasan El-Benna'nın naslara göre muhasebe etmektir.
belirlediği esaslara uygunsa problem yoktur. Ancak bu esaslara
aykırı ne söylerseniz söyleyin (ayet/hadis/icma) muhatabınızın
ilgi alanına girmez. Gaybî Meselelerde Allah Rasûlü'nü
Örneğin; tağuta küfretmek ve ondan ictinab etmek İslam dininin Tasdik
aslıdır. Tüm Peygamberler bu davetle yeryüzüne gönderilmiştir.
Kelime-i Tevhid'in anlamı da budur. Sapık tağut Hüsnü Mübarek İslam akidesinde gayb bilgisinin yegane sahibi
hakkında konuşulduğunda 'kardeşim, biz davetçiyiz kadı değil' Allah'tır subhanehu ve teâlâ.
sözüyle laf ağzınıza tıkılır. Hasan El-Benna'ya nisbet edilen, El-
Hudaybi'nin de kitap ismi yapmasıyla şiar haline gelen bu söylemle
önünüz kesilir. Tüm Rasûller'in bununla yollanmış olması, insan- "De ki: 'Göklerde ve yerde, Allah'tan başka kimse
ları Kelime-i Tevhid olarak buna davet etmiş olması, sayısız ayette gaybı bilmez. Ve onlar ne zaman diriltileceklerini
bunun ifade edilmesi, 'davetçiyiz kadı değil' süzgecinden geçmediği
için öylece kalır. Aynı şahıs bir başka mecliste Allah'ı ve Rasûlleri'ni de bilmezler.' "  13
tasdik etmeden kişinin iman etmeyeceğini anlatır. Bu tip insanlar
Rasûlleri, hatta âlemlerin Rabbini cemaatsel şiarlarına mahkum
etmişken; hangi tasdik ve imandan söz edilebilir?
Ancak Allah subhanehu ve teâlâ dilediği zaman di-
Bunun bir benzeri ise bazı çevrelerin İbni Teymiye yaklaşımı-
lediği miktarda gaybın bilgisinden Rasûlleri'ne
dır. Sabit bir konudan ziyade neredeyse dinin tüm meselelerini bildirir.
'Feteva'ya irca etmeden bir duruş belirlemiyorlar. Bir bütün olarak
(akide/fıkıh/menhec), naslar İbni Teymiye süzgecine muhtaçmış
edasında hareket ediyorlar. İlginç olan; bu yaklaşıma savaş açan,
"O, bütün görülmeyenleri bilir. Sırlarına kimseyi
tarihin güzide âlimlerinden birinin İbni Teymiye rahimehullah muttali kılmaz; Ancak, (bildirmeyi) dilediği Pey-
olmasıdır.

Bu tutum kendisine böyle muamelede bulunulan şahsiyetlere za-


rar vermese de tutum sahiplerini itikadi olarak hüsrana uğrattığı
kesindir. 13. 27/Neml, 65

10
gamber bunun dışındadır. Çünkü O, bunun önün-
den ve ardından gözcüler salar."  14

"Allah, müminleri (şu) bulunduğunuz durumda


bırakacak değildir; sonunda murdarı temizden
ayıracaktır. Bununla beraber Allah, size gaybı da
bildirecek değildir. Fakat Allah, elçilerinden diledi-
ğini ayırdeder. O halde Allah'a ve Peygamberleri'ne
iman edin. Eğer iman eder, takva sahibi olursanız
sizin için de çok büyük bir ecir vardır."  15

Allah subhanehu ve teâlâ razı olduğu, seçtiği ve onları


diğer insanlara üstün kıldığı Rasûlleri'ne gaybdan
dilediği kadarını bildirir. Bu da vahiy kapsamın- müsteşrik Hristiyanlar olduğu bu akım, maalesef
da olan bilgidir. insanlar arasında yaygınlaşıyor. Hususen bu akım,
herkese âlim olma daha açık bir ifadeyle ruvey-
Bunun Kur'an'dan örneği, İsa'nın aleyhisselam bidalık 17 diploması verdiğinden hevasını/aklını
Rasûlullah'ı sallallahu aleyhi ve sellem müjdelemesidir. ilah edinenler tarafından kabulleniliyor.
Kendinden yaklaşık olarak 600 yıl sonra gelecek
bir Peygamberi ismiyle haber vermiştir. Koca bir hadis külliyatı 'kıyamet ansızın kopa-
cak' mealindeki ayet-i kerimelerle reddediliyor.
"Hatırla ki, Meryem oğlu İsa: 'Ey İsrailoğulla- Oysa Allah'ın subhanehu ve teâlâ şu ayetleri göz önüne
rı! Ben size Allah'ın elçisiyim, benden önce gelen alındığında meselenin farklı bir boyutu anlaşı-
Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ah- lıyor:
med adında bir Peygamberi de müjdeleyici olarak
geldim', demişti. Fakat o, kendilerine açık deliller "Onlar, kıyametin ansızın kopmasını mı bekli-
getirince: 'Bu apaçık bir büyüdür', dediler."  16 yorlar? Şüphesiz onun şartları/alametleri gelmiştir.
Kıyamet koptuğunda ibret almaları neye yarar?"  18
Kur'an-ı mübin Allah'ın Rasûller'den dile-
diğine gaybı bildireceğini açıkça söylediği gibi, Bu ayette Allah subhanehu ve teâlâ açıkça kıyametin
yukarıda kaydettiğimiz ayetle pratik bir örnek- alametlerinin olduğunu ve onların bir kısmının
lendirme yapmıştır. Bu bağlamda Allah Rasûlü gerçekleştiğini haber verir.
kıyametten önce vuku bulacak bazı alametlerden
haber vermiştir. Bunlar manevi tevatür yoluyla "Kıyamet yaklaştı ve ay yarıldı."  19
bizlere ulaşmıştır.
Bu ayette de Allah subhanehu ve teâlâ kıyametin yak-
Aklını ilah edinen, 'rivayetleri Kur'an'a arze- laştığını ve bunun belirtisi olarak da ayın yarıl-
diyorum' derken bilerek veya bilmeyerek akıl- dığını ifade ediyor.
larına arzeden bazı topluluklar, Allah Rasûlü'nü
"Nihayet Ye'cüc ve Me'cüc (setleri) açıldığı ve onlar
bu haberlerde tasdik etmemiş,
sallallahu aleyhi ve sellem
her tepeden akın ettiği zaman. Ve gerçek vaad (ölüm,
yalanlamışlardır. Elbette sorulduğunda: 'Biz kıyamet) yaklaşınca, birden, inkâr edenlerin gözleri
Allah Rasûlü'nün bunu söylediğinden emin olsak donakalır! 'Yazıklar olsun bize! (derler), gerçekten
hiç tereddüt etmez, tasdik ederiz. Lakin Kur'an'da biz, bu durumdan habersizmişiz; hatta biz zalim
bulamadığımız için bunu kabul etmiyor ve rivayet kimselermişiz.' ..."  20
edenleri yalanlıyoruz' derler.
Bu ayette de Ye'cüc ve Me'cüc'ün setlerinin açıl-
Öncülüğünü, tağutların gönüllü kulları olan
putperest müşriklerin yaptığı, genel olarak sis-
temin resmî din üretim tezgahtarı olan ilahiyat 17. "İnsanlar aldatıcı yıllar göreceklerdir. O yıllarda yalancı doğru
kabul edilecek, doğru olan da yalanlanacaktır. Haine güvenilecek,
hocaları eliyle pazarlanan, onların da akıl ho- güvenli olan biri de hain görülecektir. O dönemde Ruveybida söz
calarının Allah'a çocuk nispet eden oryantalist/ sahibi olacaktır. 'Kimdir ruveybida' diye sorulduğunda da buyurdu
ki: 'İdari konularda konuşan seviyesiz adam!' " (İbni Mace, Fiten,
24/4036; Ahmed, 7912.)
14. 72/Cin, 26-27 18. 47/Muhammed, 18
Ramazan
15. 3/Âl-i İmran, 179 19. 54/Kamer, 1 1435
16. 61/Saff, 6 20. 21/Enbiya, 96-97

TEMMUZ’14 • SAYI: 30

11
ması ve akabinde hak olan vaadin gerçekleştiği kıyametin bazı alametlerini
sallallahu aleyhi ve sellem
anlatılıyor. haber vermiş olması onun ansızın kopacağı
gerçeğine aykırı olmazdı. İnsanların çoğu onun
"O söz başlarına geldiği (kıyamet yaklaştığı) za- alâmetlerini idrak edemeyecek, idrak edenler
man, onlara yerden bir dabbe (mahluk) çıkarırız de gaflete düşecek, bu bilgiyi unutacak, bunun
da, bu onlara insanların ayetlerimize kesin bir iman
neticesinde kıyamet ansızın kopacaktır. Tarihte
getirmemiş olduklarını söyler. O gün, her ümmet
benzeri ilginçlikler sergileyip, Allah Rasûlü'nü
içinden ayetlerimizi yalan sayanlardan bir cemaat
toplarız da onlar toplu olarak (hesap yerine) sevk haber verdiklerinde tekzib eden, bunu da vah-
edilirler. Nihayet, (hesap yerine) geldikleri zaman yin önemsediği akılla yaptığını söyleyenler hep
Allah buyurur: 'Siz benim ayetlerimi, ne olduğunu utanmak durumunda kaldılar:
kavramadan yalan saydınız öyle mi? Değilse yap-
"Sizden birinin içeceğine sinek düşerse onu içeceğe
tığınız neydi?' "  21
batırsın. Çünkü onun bir kanadında zehir diğerinde
Bu ayetlerden şunu anlıyoruz: panzehir vardır."

Kıyametin ansızın kopacak olmasıyla, onun Başta Buhari ve Müslim olmak üzere birçok
birtakım alametlerinin olması, bu alametlerin hadis imamının kaydettiği bu hadis, aklını
onun yaklaştığına haberci olması arasında kutsayan bazı insanlar tarafından redde-
bir çelişki söz konusu değildir. Sün- dildi! Küçücük bir hayvanın iki kana-
netle sabit olan alametler de bu cins- dında hem zehirin hem panzehirin
tendir. Kıyametin tarihini vermemiş, olabileceğini akılları almadı. Oysa
sadece onun yaklaştığına delalet bilimsel çalışmalar, sineğin bir ka-
vahyin rehberliğinde

eden birtakım alametleri zik- nadında bulunan zehirin ilacı-


retmiştir.
İnsan bırakın nın/panzehir öteki kanadında
alametlerini bildiği, olduğunu ispat etti. 22
yakinen inandığı hususlarda
Burada asıl dikkat çeken dahi unutup gaflete düşebiliyor.
husus; aklı bu denli Doğal olarak zikrettiğimiz Kur'ani
Bugünün insanı da
'Kur'ani kabullere uy-
kutsayan insanların hakikatler olmamış olsaydı dahi;
Allah Rasûlü'nün kıyametin bazı muyor' iddiasıyla as-
aklı akıl yapan en
alametlerini haber vermiş olması lında akıllarına uymayan
önemli nokta olan dü- onun ansızın kopacağı birçok şeyi tasdik etmekten
şünme/tefekkür faaliyetin- gerçeğine aykırı olmazdı.
geri duruyorlar. Bu durum,
den bu denli uzak olmalarıdır.
onların 'Muhammed 3 Allah
Allah'ın ayetlerini bihakkın
Rasûlü'dür' şahitliğini zedeliyor.
düşünme bir tarafa, kendi nefisle-
rinde bir yolculuk yapmış olsalardı;
Allah Rasûlü'nü sallallahu aleyhi ve sellem
Risaletin Umum Olması
tasdik etmeme itikadi marazından Hem Kur'an hem de sünnet Allah
korunurlardı. Rasûlü'nün risaletinin umumi olduğu-
nu, o sallallahu aleyhi ve sellem geldikten sonra ona
İnsan yakinen bildiği şeyleri dahi unutup, inanmayanların cehennem ehli müşrikler ve
yokmuş gibi davranabiliyor. Örneğin; başta kâfirler olduğunu beyan eder. Onun gelişiyle
insan olmak üzere kâinatta bulunan her şey; Allah'ın yanında tek geçerli din, Muhammed'in
Allah'ın varlığına, birliğine alamet... Ve 'insan- sallallahu aleyhi ve sellem Allah'ın Rasûlü olduğu İslam'dır.
ların çoğu -müminler de dahil- hayatlarının ne
kadarını bu bilgiye göre düzenliyor?' diye sordu- "Biz seni bütün insanlara ancak müjdeleyici ve
ğumuzda mesele daha iyi anlaşılıyor. uyarıcı olarak gönderdik; fakat insanların çoğu
bunu bilmezler."  23
İnsan bırakın alametlerini bildiği, yakinen
inandığı hususlarda dahi unutup gaflete düşe- "De ki: 'Ey insanlar! Gerçekten ben sizin hepini-
biliyor. Doğal olarak, zikrettiğimiz Kur'ani ha-
kikatler olmamış olsaydı dahi; Allah Rasûlü'nün 22. Bilim Dergisi 22 Haziran 2001, 292. Sayı, s. 2326-2329

21. 27/Neml, 82-84 23. 34/Sebe, 28

12
ze, göklerin ve yerin sahibi olan Allah'ın elçisiyim. Sonuç Olarak;
O'ndan başka ilah yoktur, O diriltir ve öldürür. Öyle
Tasdik etme 'eyvallah'a indirgenmiş, bir kafa
ise Allah'a ve ümmi Peygamber olan Rasûlü'ne -ki
sallama faaliyeti değildir. Bu, nifak ehlinin tas-
o, Allah'a ve onun sözlerine inanır- iman edin ve
diğidir. İslam'ın tasdik anlayışı, kişinin ikrar
ona uyun ki doğru yolu bulasınız.' "  24
ettiği hakikatlerin gereğini yerine getirmesi,
"De ki: 'Ey insanlar! Ben ancak sizin için apaçık tasdiğine münafi durumlardan kaçınmasıdır.
bir uyarıcıyım.' "  25 Genel olarak İslam'ın, özelde Allah Rasûlü'nün
sallallahu aleyhi ve sellem haber verdiği hususlarda tas-
"Andolsun Zikir'den sonra Zebur'da da: 'Yeryü- diğin geçerli olması için, bu şartlara haiz olması
züne iyi kullarım vâris olacaktır' diye yazmıştık."  26 gerekmektedir. Bu da neyi niçin tasdik ettiği-
ni bilen, bu tasdiğin hayat içindeki karşılığı-
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: nı tefekkürle tespit eden, nefsini bu noktada

"Benden önceki Peygamberlere verilmeyen beş şey muhasebeyle istikamet üzere tutan ve kalpleri
bana verildi; Bir aylık mesafeden korkum düşman- kaydırmaması için içtenlikle Rabbine yalvaran
ların kalbine salındı. Benden önceki Peygamberler müminlerin; şuur, ciddiyet ve kalplerine iltica
özel olarak kavimlerine, ben ise tüm insanlığa gön- etme ahlakıyla mümkündür.
derildim..."  27
Allah'ım! Bizleri bu sayılanları, muvaffak kıl-
"Nefsimi elinde bulunduran Allah'a yemin olsun ki, dığın mümin kullarından eyle.
beni duyup da bana iman etmeyen her Yahudi ve
Hristiyan mutlaka cehenneme gidecektir."  28

Birileri bu ayetlerin tefsirini yapabilir, bu ha-


disleri şerh edip yazılı ve görsel olarak basabilir.
Bununla beraber İbrahimî dinlere inananların
cennete gidebileceğini, onların da kendi dinle-
rine bağlı kalma, Allah'a subhanehu ve teâlâ ve ahirete
inanmak kaydıyla kurtulacaklarını söylerse bu
öğretileri tasdik etmiş sayılmaz ve şahitlikleri
yerine gelmiş olmaz.

24. 7/A'raf, 158


25. 22/Hac, 49
26. 21/Enbiya, 105
Ramazan
27. Buhari; 335, 438 1435
28. Müslim, 153

TEMMUZ’14 • SAYI: 30

13
Başyazı

Suriye'de Yaşananların Değerlendirilmesi 1


“Şam ehli bozulursa
sizde hayır yoktur." 2
Tevhid Dergisi olarak Irak ve Şam İslam
Devleti'nin sert tutumunu, hilafet ilan etme
girişimini, kendi dışındaki grupları kendine biat
etmeye zorlamasını, hâlâ ortaya net bir akide
ve menhec koymadığı için farklı yorumlara
kapı aralamasını eleştirdik, eleştiriyoruz.
Ama bunların hiçbiri Müslüman bir grupla
savaşma gerekçeleri olamaz.

Rahman ve Rahim olan Allah'ın Adıyla...

E l-Aziz 1 ismiyle müminleri izzetli, El-Muzill


sıfatıyla kâfirleri zelil kılan, Er-Rafi' sıfatıyla
müminleri yücelten, El-Hafid sıfatıyla kâfirleri
 2
Müslümanların iradesiyle değil de çizilen bir se-
naryonun gerekleri olarak işlemesidir. Tarafların
yaptığı her açıklama, umutları biraz daha törpü-
alçaltan Allah'a hamd olsun. leyip, işi içinden çıkılmaz hale getiriyor.

Salât ve selam; müjdeleyen ve uyaran, müjdele- Süreçle ilgili kanaatimizi aylar öncesinde, Müs-
ri arasında Şam topraklarını ahir zaman yiğitleri- lümanlarla paylaşmıştık.
ne müjdeleyen Nebi'ye ve onun pak ailesine olsun.
Irak ve Şam İslam Devleti ve El-Nusra cephe-
Tüm Müslümanların esef içerisinde izledikleri sinin iç meselesi olarak kabul edilen gerginlikler
çaresizliğin zilletini, iliklerimize kadar hissetti- olarak başladı süreç. Daha sonra Ahraru'ş Şam'ın
ğimiz bir süreci yaşıyoruz. Suriye'de yaşananlar dahil olması, İslam Cephesi adlı ümmetin baş
sadece Suriye topraklarına yönelik umutları de- belası Suudi patentli ne idüğü belirsiz yapının
ğil, Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem Şam top- eklenmesiyle ve maalesef tüm grupların bu çatı
raklarına dair müjdeleriyle müminlerde oluşan altında Irak ve Şam İslam Devleti ile çatışmaya
umutları da karartıyor. Daha acı olanı, sürecin başlamasıyla süreç, Irak ve Şam İslam Devleti ve
diğerleri olarak devam ediyor.
1. Analizimizde değindiğimiz konular ile alakalı tarafların birbirle- İslami Cephe kurulma aşamasındayken, Su-
rine yazdıkları risaleler derginin sonunda ek olarak verilmiştir.
2. İmam Ahmed, Tirmizi, Ebu Davud, İbni Ebi Şeybe.
udi Arabistan âlimleri bir açıklama yapıp Müs-

14
lümanların bu cephede toplanmasını, cephenin
çatı örgüt olmasını tavsiye eden bir bildiri yayın-
ladılar. Henüz kurulmamış ve sahada gerçekliği
denenmemiş bir yapı, iki yıllık bir mücadelenin
ve onbinlerle ifade edilen muhaliflerin temsil-
ciliğine soyunuyordu. Biz bu bildiri ile beraber
fitne alevinin tutuştuğunu hissetmiştik. Bir işin
içinde Suud veya onun uzantıları varsa yapılacak
tek şey, Allah'a subhanehu ve teâlâ sığınmak ve o işten
uzaklaşmaktır. Şu an Mısır'da Suudi selefilerinin
önce Mursi'yi aldatıp, sonra Sisi'nin yanında yer
almaları dahi Suudi patentli işlerin hainlik boyu-
tunu anlamamız için yeterlidir. Suud ve âlimleri, Devleti eleştirilmez olmadığı gibi meleklerden
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem ve sahabesinin;oluşan bir topluluk da değildir. Özellikle sert-
vefa, sadakat ve insanlık kokusunu üstünde ta- lik yanlısı tutumu, projelerinde sahada bulunan
şımaz. Onlar, Ebrehe'yi Kâbe'ye getiren ataları gruplardan kopuk hareket etmesi, bunların ba-
Ebu Riğal'in yoluna sadakatle bağlı ümmetin şında gelir. Ancak bunların hiçbiri Müslüman
hainleridir. bir grubu Esad'dan daha tehlikeli ilan edip, tek
bir elden saldırmayı haklı kılmaz. Biz de Tevhid
Önce Irak ve Şam İslam Devleti ile ilgili eleş- Dergisi olarak Irak ve Şam İslam Devleti'nin sert
tirileri açıktan yapmaya başladılar. Sonra Irak tutumunu, hilafet ilan etme girişimini, kendi dı-
ve Şam İslam Devleti'ne yaptıkları saldırıların şındaki grupları kendine biat etmeye zorlamasını,
sebebinin bu eleştiriler olduğuna bizleri inan- hâlâ ortaya net bir akide ve menhec koymadığı
dırmaya çalıştılar. için farklı yorumlara kapı aralamasını eleştirdik,
eleştiriyoruz. Ama bunların hiçbiri Müslüman
Irak ve Şam İslam Devleti'nin çok sert olduğu- bir grupla savaşma gerekçeleri olamaz.
nu, ganimet paylaşımında hukuka riayet etmedi-
ğini, yaptığı işlerde diğer grupların maslahatını Burada asıl üzerinde durulması gereken konu,
hesaba katmadığını, bir yeri ele geçirdiğinde Özgür Suriye Ordusu'dur. Birçoğu onyıllar Esad'a
diğer grupları barındırmadığını, bazı insanları uşaklık etmiş, Baas zulmüne ortak olmuş su-
suçları tam sabit olmadan öldürdüğünü, diyalog baylar, ayaklanmalarla beraber ordudan ayrılıp
kapılarını kapattığı için kendisiyle konuşulmadı- muhalif saflara geçmiştir. Çoğu subay basına
ğını; netice olarak Irak'a dönmesi gerektiğini, verdikleri demeçlerde, gösteriler sırasında yapı-
aksi halde onunla savaşacaklarını söylediler. lan zulme dayanamadıklarını ve ordudan ayrılıp
halk için savaşacaklarını söylüyorlardı. Gösteriler
İnsanların zekâlarıyla alay eden Suudi patentli başlamadan önce Esad ordusunda ortopedik vic-
Ebu Riğal çeteleri bize 'Gezi Parkı' eylemcilerini danlarıyla bulunan bu zevat, gösterilerle beraber
hatırlattılar. zulmü ilk defa fark etmiş olacaklar ki ordudan ay-
'...AKP özgürlükleri kısıtlıyor, hayatımıza müda- rıldılar. Tabi bu arada hangi istihbarat servisinin
hale ediyor, ağaç kesiyor, yol inşaatı esnasında fare- ameliyat masasında ortopedik vicdanları duyarlı
ler katledildi...', 'Peki ne istiyorsunuz?' dendiğinde; vicdanla değiştirildi, onu Müslüman kardeşleri-
mize bırakıyoruz.
'...Yeni köprü, Kanal İstanbul projesi ve hava-
limanı projeleri iptal olsun, mümkünse Erdoğan Bu zümre (ÖSO) halk tarafından harami (hır-
istifa etsin...' sız) diye isimlendiriliyor. Gasp, tecavüz, hırsız-
lık ve insanların mallarını zimmete geçirme; bu
Ebu Riğal çeteleri henüz meşruiyetlerini ispat topluluğun ortak sıfatlarından... Bu, tüm gruplar
etmeden, ümmetin yegane temsilcisi gibi tüm tarafından biliniyor.
muhacirleri ilgilendiren fermanlar yayınlamaya
başlamışlardı. Bunun yanında Batı istihbarat servisleriyle flört,
süreç sonunda şeriat isteyenlerle savaşacakları
Irak ve Şam İslam Devleti'ni eleştirdikleri bazı gibi, grupların bildiği meziyetleri de bulunuyor. Ramazan
1435
konularda haklılık sahibidirler. Irak ve Şam İslam

TEMMUZ’14 • SAYI: 30

15
Ancak bugüne kadar Ebu Riğal çetelerinin gören yapı olacaktır. Batı, El-Kaide ile olan he-
ÖSO'yu uyardığı, savaş ilan ettiği, hususi fer- sabını Suriye'de görmeye azmetmiştir. Süreci
manlar yayınladığı, Suriye halkının mallarını dikkatle izleyen gözler şu noktaları görecektir:
onlardan alıp iade ettiği ya da 'burayı terk edin
Amerika'ya gidin ya da sizinle savaşırız' dediğini • Suriye'de bulunan El-Kaide yanlısı yapılar, ba-
bilmiyoruz. şında ciddi anlamda büyütüldü. İslam düşma-
nı medya da dahil, bire on katarak yapıların
Demek ki Irak ve Şam İslam Devleti'ne yap- çok güçlü olduğu algısı oluşturuldu.
tıkları eleştirilerin on katı ÖSO'da bulunuyor ve • Bölgeye giriş çıkışlar serbest bırakıldı. Nere-
ziyade olarak ÖSO'nun şeriat nezdinde riddet deyse dünyada bulunan El-Kaide yanlılarının
kabul edilecek -şayet İslam olmuşlarsa- prob- çoğu Suriye'ye akın etti.
lemleri mevcut... Öyleyse bunların Irak ve Şam
İslam Devleti eleştirileri ve akabinde yaptıkları, • Irak ve Şam İslam Devleti ve Nusra arasında-
'Gezi Parkı eylemcilerinin' yaptıklarına benziyor. ki problem büyütüldü. Bir cemaatin iç me-
Öne sürülen sebeplerle istenilen sonuçların selesi olan ve kendi menhecsizliklerinden
alakasız olduğu bir yol haritasına sahipler. kaynaklanan sorunlar; Ebu Riğal çetelerinin
El-Nusra'ya yardım ve desteğiyle tüm Suriyeli
Yıllar- grupların meselesi haline geldi.
Yapılmak İstenen Nedir?
dır El-
Suriye'de Esadlı ve Esadsız • Irak ve Şam İslam Devleti yalnızlaşmış oldu.
Kaide'yle bir geçiş dönemi öngörülü- El-Nusra ise Ebu Riğal çetesine yakın dur-
tam anlamıy- yor. Göstermelik seçimle- makla, istenildiği zaman tasfiye edilecek ka-
la görülmeyen rin yapılacağı, halkın özgür dar onların yanına ve kontrolüne sokulmuş
iradesiyle yönetimi seçtiğini oldu.
hesap, Suriye'de
zannedip kısmen rahatlatı- • Batı, bu meseleyi çözmek için El-Nusra'yı kul-
görülecek ve bir
lacağı bir süreç... Bu sürece lanıp Ebu Riğal çetelerine baskı yapacaktır.
yapı, kendi iç me- engel olma ihtimali olan Suriye'nin kurtuluşu El-Nusra'nın varlığına
selelerini her cep- yapılar tasfiye ediliyor. indirgenecek, böylece El-Nusra'nın önünde
hede kendine düş- Bunun başında da şeriat iki yol bırakılacaktır.
manlık yapan Ebu taleplerini, ilk günden net bir Açıkça irtidat edip onların dinine girmek ve
şekilde dilendiren muhacir-
Riğal zihniyetine demokratik geçişe sessiz kalmak ya da Ebu Ri-
ler ve genelinin çatısı altında
malzeme etmenin toplandığı Irak ve Şam İslam ğal çetelerinin eliyle tasfiye...
acı neticesiyle Devleti cemaati geliyor.
Yıllardır El-Kaide'yle tam anlamıyla görülme-
karşılaşa- yen hesap, Suriye'de görülecek ve bir yapı, kendi
Yaşanan süreç bu tasfiye ope-
caktır. rasyonunun ilk adımlarıdır. iç meselelerini her cephede kendine düşmanlık
yapan Ebu Riğal zihniyetine malzeme etmenin
Ebu Riğal çetesinin son beyanatlarına acı neticesiyle karşılaşacaktır.
dikkat edildiğinde 'Suriye halkı', 'Suriye'nin
toprak bütünlüğü', 'özgürlük' gibi Batı'dan ithal Bu, bizim sürece dair kanaatimizdir. Allah'tan
subhanehu ve teâlâ,
bu süreci Müslümanların hayrına
kavramların bayraklaştırıldığı görülecektir. Bu
tarz beyanlar, bir yandan Batı'ya şirin görünme, çevirmesini, kendi elleriyle kazandıklarından
öte yandan Suriye mazlumlarının zihninde şe- dolayı onları cezalandırmamasını, Müslüman-
riat taleplerine yönelik isteği kırmaya yönelik- ları kâfirlerin tuzaklarından muhafaza etmesini
tir. Bu, öngörülen demokratik geçiş sürecinin temenni ediyoruz.
ikinci adımıdır.
Bununla beraber bu yaşananlardan mutlaka
Kanaatimizce bu adımların en sinsi ve acıma- bazı derslerin alınması gerektiğine inanıyor ve
sızı, tahmin ettiğimiz üçüncü adımdır. bunları kardeşlerimizle paylaşmak istiyoruz. 3

Irak ve Şam İslam Devleti ile arasındaki iç 3. Bu değerlendirmelerde esas alacağımız nokta Irak ve Şam İslam
meseleleri Ebu Riğal çetesine malzeme yapan Devleti, El-Nusra, El-Kaide gibi yapıların beyanatları, tarafların
kabul ettiği âlimlerden Ebu Muhammed El-Makdisi ve Ebu Katade
El-Nusra Cephesi bu süreçte en ciddi zararı El-Filistini'nin Nusret Cephesi lehine kendi kişisel web adreslerinde

16
1. Cemaat Olmadan Ümmet Olunmaz
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem önce Mekke'de
İslam cemaatini inşa etmiş, Müslümanları akide
etrafında kenetlemiş, insan fıtratından kaynaklı
aceleciliğin doğuracağı marazları sabır esası,
sürecin olumsuzluklarını bertaraf etmek için
itaat menheci esası üzere cemaat kılmıştır.

Akide ve menhec üzere cemaatini oluştururken


duygusallığa yer vermemiş, ezilen Müslümanlara
sabır ve cennet vadederek dışardan gelen Müslü-
manları "...Ben zuhur edinceye dek bekle, davetimin
yayıldığını duyunca bana gel" diyerek cemaatleşme beyana... İtikadi farklılıkların iki yapıyı neticede
sürecini muhafaza etmiştir. ne duruma getirdiği görülecektir.

Daha sonra Medine'ye hicret başlamıştır. Mek- Bugün, duygusal reflekslerle görmezlikten ge-
ke'deki zulme sabredip nefislerini terbiye eden, linen itikadi ve menhecî belirsizlikler, yarın yeni
her söylenene itaat etmeyi meleke haline getiren kutuplaşmaların önünü açacak, Müslümanların
insanlarla Medine'ye hicret etmiş ve ümmet olma kanının dökülmesine neden olacaktır.
yolunda adımlar atılmıştır.
Örneğin, Irak ve Şam İslam Devleti'nin resmi
Burada asıl üzerinde durulması gereken mesele, sözcüsünün yaptığı bir beyanda belli bir akide
son yüzyılda ümmet olma bilinci elinden alınmış, zikredilip 'Bu Haricilerin akidesidir, böyle düşü-
her türlü cahilî hileye muhatap bireylerin, cemaat nenleri önce uyarıyor düzeltmedikleri takdirde tazir
olma şuurunu kazanmadan ümmet olmaya yel- uyguluyor, nihayetinde saflarımızdan kovuyoruz'
tenmeleridir. Daha ne kadar bu ideal etrafında denmiştir. Ancak bugün, Irak ve Şam İslam Dev-
Müslümanların canları, zamanları, malları ve ya- leti bünyesinde bulunan muhacirlerin çoğu bu
pıları heder edilecek? Afgan, Çeçen, Bosna, Irak akideyi savunmaktadır!
örneklerinden ders alınmayacak mı?
Bugün sıcak çatışma cephesinde görülmeyen
Suriye sahasına dikkat edin... Hiçbir cemaatin veya komik tevillerle sümen altı edilen itikadi
itikadı ve menheci belli değildir. Bu belirsizlik; farklılıkların, Irak ve Şam İslam Devleti ile diğer
çarpık cemaatleşme sonrasında bölünme ve Müs- cephenin savaş nedeni olduğunu da mı görmü-
lüman kanının akmasına neden olsa da yapılar, yor bazı Müslümanlar? Ebu Katade'nin veya Ebu
belirsizliği koruma noktasında ısrarlılar. Muhammed El-Makdisi'nin risalelerini okumayı
öneriyoruz.
Oysa bir cemaatin varlığından ve sancağı al-
tında insan toplamasından söz edebilmemiz için Ebu Katade, Irak ve Şam İslam Devleti için
itikad ve menhecinin net olması gerekir. Ta ki şöyle diyor:
sözleşme/biat net bir akide ve sabit bir menhec 'İçinde şüphe olmayan bir yakinle açığa çıktı ki
üzerinden gerçekleşsin. Kendi ülkelerinde iti- bu taife (Irak ve Şam İslam Devleti) askerî ve şer'i
kadi olarak birbirlerini kabul etmeyen yapılar, yönetimiyle ateşin köpekleridir. Allah Rasûlü'nün
Suriye'de bir çatı altında cihad ediyor; her grup, şu sözüne girmeyi en çok hak edenlerdir: 'İslam
çatı cemaatin kendi ile aynı akidede olduğunu, ehlini öldürüp şirk ehlini bırakırlar. Şayet onlara
yaptığı görüşmeler neticesinde biat ettiğini id- yetişirsem onları Ad Kavmi misali öldürürdüm'...'
dia ediyor.
Demek ki bir taife başka bir taifeyi 'Harici' ola-
Allah'tan korkmak gerekmez mi? Yapılan açık- rak gördüğünde onlarla savaşmayı, onları öldür-
lamalara dikkat edin! Hususen Irak ve Şam İslam meyi de mubah görüyor.
Devleti adına yapılan 'Uzren emir El-Kaide' isimli
Öyleyse ortaya net bir akide ve menhec konma-
yan hiçbir yapı cemaat olma sıfatına haiz değildir. Ramazan
yayınladıkları mektuplar olacaktır. Bunların çoğu Türkçe'ye de İnsanları sancağı altında ümmet olmaya davet 1435
çevrilmiştir.

TEMMUZ’14 • SAYI: 30

17
hakkı da yoktur. Ve bu belirsizlikler birbirini iskelete sahip olmayınca cemaatlere katılanlar,
kardeş gören insanların düşman olmasına, kan cemaat iskeletiyle şekillenmediği gibi cemaati
dökmesine kadar tehlikeli süreçlere gebedir. Şu kendi farklılıklarıyla içinden çıkılmaz bir hale
an sahada insanları kendi taraflarına davet eden getiriyorlar.
Irak ve Şam İslam Devleti veya El-Nusra bu ko-
nuda eşittir. İkisinin de itikadi ve menhecî kabul- Bölünme ve ayrılmaların bu kadar sık yaşan-
leri, genel öğretilerden ve birtakım beyanlardan masının nedenlerinin başında, yapının harcında
müteşekkildir. Net, sabit ve sınırları çizilmiş bir alın teri olmayan ve birbirleri için fedakârlıklarla
akide ve menhece sahip değillerdir. yürekleri kenetlenmeyen insanların, yapıları terk
etmede bir beis görmemeleri geliyor.
Cemaatlerinin akide ve menheci net olan kar-
deşlerin Allah'a hamd edip bu noktaya dört elle Aynı yolda yürümüş, birbirinin sıkıntısına der-
sarılması, bu konuda gösterilen hassasiyet ve ça- man olmuş, dert ortaklığı yapmış iki insanın bir
lışmaların beraberinde getirdiği zorluklara gö- problem yaşadıklarında ayrılmak akıllarından
ğüs germeleri gerekir. Bu konuda eksikliği olan dahi geçmez. Sorunu çözmeye, eskisi gibi ke-
Müslümanların acilen itikad ve menheclerini netlenmeye çalışırlar. Lakin birbirinin gerçek
netleştirmeleri ve cemaat olma sıfatına haiz adını dahi bilmeyen, simalarını dahi nadir
olmaları gerekir. Bu noktadaki tüm ek- görmekten, anımsamakta dahi zorlanan
siklikler gelecekte bölünme ve düş- ve tek ortak yanları aynı cephede ol-
manlık nedeni olacaktır. Bu tip mak olan insanların ayrılması da
noktaları önemsemeyenlerin bu kolaylıkta oluyor. Künyeler
ileride yaşanacak her bölünme üzere inşa edilmiş kardeşlikler,
ve düşmanlıkta vebal sahibi Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve künye değiştirme kolaylığıy-
olduklarını bilmeleri ge- sellem; aynı eğitimi görmüş, aynı la düşmanlığa yerini bıra-
başyazı

rekmektedir. bakış açısına sahip ve net bir akide ve kabiliyor.


sabit bir menhec etrafında kenetlenen
insanlarla İslam Cemaati'ni oluşturdu. Ümmet, içinde bulundu-
2. Toplama ğu bu Tih badiresini atlata-
İnsanlarla Cemaat caksa kalıcı çözümlere odakla-
Anlayışı Sağlamak nıp, günübirlik uygulamalardan
Mümkün Değildir sarf-ı nazar etmelidir. Gerekiyorsa
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem; aynı onyıllarca sabredip böyle bir cemaat
eğitimi görmüş, aynı bakış açısına sahip ve teşkil etmek için çabalamalıdır. Her sefe-
net bir akide ve sabit bir menhec etrafında rinde yapılanların basit ihtiraslara kurban
kenetlenen insanlarla İslam Cemaati'ni oluştur- edilmesindense, dişlerini sıkıp bu soruna kalıcı
du. Cemaatin temeli ve ana karakteri, belli bir bir çözüm bulmak için azim ve kararlılıkla ce-
sayıya ulaşmış insanlardan oluşunca, kapılarını maatleşme aşamasını tamamlamalıdır.
dış dünyaya açmaya başladı. Kitlesel katılımlar
kabul edildi. 3. Çözülmeyen İhtilafların
Oluşturduğu Problemler
İskelet oluşturulduktan sonra yapıya eklenen- İslam, ihtilaf ve çekişmeyi kabul etmez. Hu-
ler, iskelete göre şekillendi. Buna rağmen Medine susen amel esnasında insanların tartışmasına
İslam Devleti'nde birçok iç sorun yaşandı. De- neden olacak ve kalplerin veya bedenlerin ay-
mek ki, böylesi bir titizlik dahi sorunları bitir- rılmasıyla neticelenecek her çekişme ve ihtilafı
miyor, sadece asgariye indirebiliyordu. yasaklar.
Suriye sahası veya sıcak cephelerin olduğu "Allah ve Rasûlü'ne itaat edin, birbirinizle çekiş-
ülkelere göz attığımızda durumun tam tersi ol- meyin; sonra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz
duğunu görüyoruz. gider. Bir de sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle
beraberdir."  4
Farklı İslami anlayışlara sahip, cemaat ter-
biyesi almamış, imandan kaynaklı duygularla
yola çıkmış insanlardan müteşekkil cemaatler
görüyoruz. Sahada var olan cemaatler belli bir 4. 8/Enfal, 46

18
İslam fıtrat dinidir aynı zamanda... İnsanı ya-
ratan Allah, onun fıtratı gereği ihtilaf edeceğini
bilir.

"Rabbin dileseydi bütün insanları bir tek millet ya-


pardı. (Fakat) onlar ihtilafa düşmeye devam edecek-
ler. Ancak Rabbinin merhamet ettikleri müstesnadır.
Zaten Rabbin, onları bunun için yarattı. Rabbinin
'Andolsun ki cehennemi tümüyle insanlar ve cinlerle
dolduracağım' sözü yerini buldu."  5

Ancak Müslümanlara ihtilaflarda çözüm yolu


gösterir:
Mescidde saflarının bozuk olduğunu gördü-
"O vakit, Allah'tan bir rahmet ile onlara yumuşak ğü zaman ashabını uyarır, bedenlerin ihtilafının
davrandın! Şayet sen, kaba ve katı yürekli olsaydın, kalplerde ihtilafa sebep olacağını söylerdi.
hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi. Şu halde
onları affet; bağışlanmaları için dua et; iş hakkın- "Saflarınızı düzeltiniz! Ya saflarınızı düzeltirsiniz
da onlara danış. Kararını verdiğin zaman da artık ya da Allah aranıza ayrılık/ihtilaf kılar!"  9
Allah'a dayanıp güven. Çünkü Allah, kendisine da-
yanıp güvenenleri sever."  6 Emir olarak insanları bir yere gönderdiğinde
onlara özlü nasihatlerde bulunurdu. Ebu Musa
İhtilaf edilen hususlarda Müslümanlar istişare El-Eşari ve Muaz bin Cebel radyallahu anhuma gibi iki
eder, ortak bir çözüm noktası ararlar. Meseleyi güzide sahabeyi Yemen'e yolladığında onlara şu
vahyin rehberliğinde çözüme kavuşturur, çözüm nasihatte bulunmuştu:
üzerinde azmedip, Allah'a tevekkül ederler. Şayet
mesele Kur'an ve sünnette hükmü açık mesele- "Uyumlu olun, ihtilaf etmeyin."
 10

lerdense kimseye söz düşmez. Konu delilin bu-


İhtilafın dinî meselelerde olduğunu gördüğün-
lunmaması, yahut farklı uygulamaların olduğu
de ashabını uyarır, yeri geldiğinde onlara kızardı.
ictihadi meselelerdense, o zaman seçilmiş emir
Bir gün ashabının yanına çıktı. Onları, kader hak-
ne dediyse herkes ona uymak zorundadır. İhtilafı
kında tartışırken buldu, çok kızdı. Adeta yüzünde
çözmeyen yahut açık delillerle ihtilafa son ver-
nar kesilmiş gibi rengi değişti ve ashabına:
meyen ve verdiği söze riayet etmeyenler ağır bir
tehditle karşı karşıyadır. "Bununla mı emrolundunuz, bunun için mi yara-
tıldınız? Kur'an'ın bazı ayetlerini bazısıyla mı ça-
"Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygambere
kıştırıyorsunuz? Sizden öncekiler böyle yaptıkları
ve sizden olan ulu'l emre (idarecilere) de itaat edin.
için helak oldular!"  11 dedi.
Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz Allah'a
ve ahirete gerçekten inanıyorsanız onu Allah'a ve
Sahada cihad eden yapılar, aralarında olan ih-
Rasûl'e götürün (onların talimatına göre halledin);
tilaflara son vermek zorundadırlar. Namaz kılar-
bu hem hayırlı hem de netice bakımından daha
ken ayakların ihtilafına müsade etmeyen İslam'ın,
güzeldir."  7
cihadın üzerine bina edildiği; toplumların hük-
"Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra par- mü, dar'lar meselesi ve tekfir ahkâmında ihtilafa
çalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte bunlar müsade etmesi düşünülebilir mi?
için büyük bir azap vardır."  8
Yapılan beyanatlara dikkat edildiğinde, şu tarz
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bu konuda o garabetler göze çarpıyor:
kadar hassas davranmıştır ki şekilsel ihtilaflara
dahi müsade etmemiş, Müslümanları uyarmıştır. 'Siz, Rafıziler'in avamını cehaletle mazur Müs-

5. 11/Hud, 118-119
6. 3/Âl-i İmran, 159 9. Müslim
Ramazan
7. 4/Nisa, 59 10. Buhari 1435
8. 3/Âl-i İmran, 105 11. İbni Mace

TEMMUZ’14 • SAYI: 30

19
lümanlar olarak görüyorsunuz. Lakin biz hiçbir dan muhafaza etmesidir. Bizlerin saf ve net bir
zaman öyle düşünmedik.' akide üzere ayaklarımızı sabit kılmasıdır.
'Seni, menhecini düzeltmeye davet ediyoruz. Müş- Buradan çıkarılacak ders şudur: Bizler ihtilaf-
rik ve necis Rafıziler'i açıktan tekfir etmeni; Mı- ları hafife almamalı, şer'i yollarla çözmeye çalış-
sır, Pakistan, Afganistan, Tunus, Libya, Yemen ve malıyız. İçtihadi ihtilafların sınırlarını belirlemeli,
bunların dışındaki ülkelerin ordularının mürted bir isim koymalı ve netleştirmeliyiz. Çözülmeyen
olduğunu açıktan ilan etmeye davet ediyoruz.' ihtilafları sümen altı etmemeli, İslam'ın emrettiği
Düşünün, mücadele tağutî ordular ve Rafıziler şekilde tavır almalıyız. Birilerinin romantik ütop-
üzerinden yürüyor. Ancak aynı çatı altında top- yaları ve basite indirgeme çabaları, bizleri şer'i so-
lanmış ve bunlarla savaşan cemaatler, bunların rumluluklarımızdan alıkoymamalıdır. Bu ütopya
hükmü hakkında ihtilaf ediyor. ehli; sümen altı ettikleri ihtilaflar, ümmete zarar
verdiğinde sorumluluk almaktan korkmaları ve
Dün önemsenmeyen, bunları dillendiren sükûtlarıyla meşhurdur.
gerçekçi, vicdan sahibi muvahhidlerin; 'Hari-
ci', 'safları bölen' olarak etiketlendiği ihtilaf- Tek Emire Olan İhtiyaç
lar, bugün Müslüman gençlerin kafalarını İslam'ın ana prensiplerinden biri; Müs-
karıştıran, sahada amellerini zayıflatan, lümanların tek ses etrafında toplanması,
birbirine kardeş diyenlerin birbi- talimat ve karar kirliliğinin önünün
rine silah çektiği ihtilaflara dö- alınmasıdır. Bu da İslam'ın fıtrat
nüşmüş durumda! dini olmasıyla alakalı bir pren-
Buradan çıkarılacak ders şudur: siptir. İnsanı yaratan Allah
Ve asıl şaşırtıcı olan; otu- Bizler ihtilafları hafife almamalı, şer'i ona iki kalp kılmamıştır. İki-
rup bu ihtilafları çözmek yollarla çözmeye çalışmalıyız. İctihadi
başyazı

ihtilafların sınırlarını belirlemeli, bir isim


lik, insanın zihin ve kalp
yerine bir taraf diğerini dünyasında belirsizlik ve
koymalı ve netleştirmeliyiz. Çözülmeyen
Haricilik'le, öteki men- ihtilafları sümen altı etmemeli, İslam'ın endişeye neden olur. Bu du-
hecden sapmayla suçluyor. emrettiği şekilde tavır almalıyız. rum, insanın istikamet üzere
Anlaşılan, tarafların bu yaşa- olmasına engel teşkil eder.
nanlardan pek bir şey anlama-
dığı ve sorunlara kaynaklık eden İslam nezdinde bu konu o kadar
noktayı görmedikleri veya görmek hassastır ki, İslam'da Kâbe'nin yıkıl-
istemedikleri yönünde... masıyla eşdeğer olan Müslüman kanı, bu
meselede heder edilmiştir:
Benzeri tartışmalar (tekfir ahkâmı, toplum-
lar meselesi), Türkiye'de de aynı sahanın erbabı "Kâbe'nin yıkılması, Allah'ın yanında bir Müslü-
ve kendilerini cihad cemaatleri diye isimlendi- manın kanının (haksız yere) dökülmesinden daha
ren yapılarca başlatıldı. İlki 2008 yılında, ikincisi basittir."
2013 yılında... Her iki seferinde cemaat olarak bu
ihtilafların çözülmesi gerektiği, Müslümanların Bu sözün sahibi olan Allah Rasûlü sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurur:
bir araya gelerek bu tip sorunları sonlandırması
gerektiğine vurgu yaptık. Davetimize icabet edil- "Siz tek bir emir üzere toplanmışken ikinci biri
mediği gibi yazdıklarımıza cevap da verilmedi... çıkıp emirlik iddiasında bulunursa onun boynunu
Bilakis 'gereksiz bir münazara davetinde bulun- vurun."  12
duğumuz, bunların normal ihtilaflar olduğu' söy-
lendi. Daha acı olanı, ağır abilerimizin tecrübe Şam topraklarında yaşananlar, İslam'ın bu
ve olgunluk söylemleriydi. Onların bu ihtilafları prensibini daha iyi anlamamızı, hatta idrak et-
basite almaları, olgunluk ve tecrübelerinden; bu memizi sağladı.
konuyu çözmek isteyenlerin çabası, acelecilik ve
gençlikten kaynaklanıyordu. İslam Cephesi adlı çetenin bambaşka hedef-
leri, Irak ve Şam İslam Devleti'nin daha farklı,
Rabbimizden temennimiz ümmet olarak biz- Afganistan'ın talimatları, buna Ürdün zindan-
leri, kendilerini cihad cemaatleri olarak isimlen-
diren cemaatlerin, neo tecrübe ve olgunlukların- 12. Müslim, 3431

20
larından âlimlerin yazdıkları mektuplar da ek-
lenince, iş içinden çıkılmaz hale geliyor. Ve bu
tarz keşmekeşler neticede birbirini kardeş gören
insanların birbirini boğazlamasına neden oluyor.

Buradan çıkaracağımız ders; Allah Rasûlü'nün


yaptığı gibi cemaatin birliğini korumaya çalış-
mak, farklı seslerin çıktığı sahalardan uzak dur-
maktır. Siz kendinizi grupların problemlerinden
uzak tutmaya çalışsanız dahi aynı sahada bulu-
nuyor olmanız, olumsuz yönde etkilenmenize
sebep oluyor. Gayesi, tevhid davetini yaymak
ve mazlumların iniltilerine duyarsız kalmamak Mazlum insanlar, bu hengâmede şeriat vade-
olan Müslümanlar da sahanın keşmekeşinden denlerin birbirlerine düştüğünü gördüğünde,
nasiplerini alıyorlar. 'dün kardeş olanlar bugün böyle yapıyorsa acaba
bize neler yaparlar' diyor... 'Muhammed sallallahu aley-
Burada bir meselenin altını çizmek istiyoruz: hi ve sellem ashabını öldürüyor' dedirttik insanlara. 13
Allah Rasûlü, devlet olmasına rağmen Allah'ın
"...Onlar düşmanın ta kendisidi" dediği müna- Bu ve benzeri sebeplerden dolayı tek emirin
fıklara dokunmuyordu. Gerekçesini "...İnsan- olmadığı ve Müslümanların genelini ilgilendi-
lar Muhammed ashabını öldürüyor demesinler" ren meselelerde farklı seslerin çıktığı sahalardan
olarak ilan ediyordu. Devlet olmasına rağmen uzak durmak gerektiğine inanıyoruz.
insanlığın kurtuluşu için çıkmış bir ümmetin
lideri, siyasetinde, henüz İslam olmamış insan- Sadıklarla Beraber Olmanın
ların düşüncelerini önemsiyordu. Öyle ya! Bir- Zarureti
birini boğazlayan insanların, kendileri dışındaki "Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve doğrularla
insanlara kurtuluş vadetmesi, onları dinlerine beraber olun."  14
davet etmesi, muhatapların vicdanlarında makes
bulmazdı. İslam sadece cihaddan müteşekkil bir Tebuk gazvesi meşakkatli bir seferdi. İnsanlar-
din değildir. Cihad dahi insanları İslam'a davet dan bazısı bu seferden geri kaldılar. Allah Rasûlü
araçlarından bir araçtır. Gaye değil sadece araçtır. sallallahu aleyhi ve sellem döndüğünde huzura geldiler.
Geride kalanlar iki taifeye ayrıldılar:
Birileri, cihadı ümmetin tevhid davetine uy-
gun yapmak yerine, ümmetin tüm faaliyetlerini • Türlü bahanelerle geride kalışlarına mazeret
cihada göre tanzim ediyor. Grup meseleleri, tüm uyduranlar
ümmeti ilgilendiren meselelerin önüne geçebili- • Dünya malının çekiciliğine kanarak geride
yor. Bunun asıl sebebi; siyaseti tek bir merkezin kaldığını kabul eden ve af dileyenler
değil, birden fazla merkezin belirliyor olmasıdır.
Bu durum Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem çoğunluğu oluş-
şer'i siyaset olarak gözettiği hassasiyetlerin çiğ- turan birinci taifeye yalan söylediklerini bilme-
nenmesine neden oluyor! sine rağmen sessiz kaldı.

Örneğin, bugün Suriye halkına iki şey vade-


diliyor. Bir tarafta tek çözümün şeriat olduğu- 13. Bazı kardeşlerimiz şöyle düşünebilir: Tevhidî bilinçten uzak in-
sanların tevhid ehli hakkında ne düşündükleri bu kadar önemli
nu dillendiren Irak ve Şam İslam Devleti (ki bu mi?
konuda ve taleplerinde tartışmasız hak üzere- Bizim için, tevhidî meselelerde tüm yeryüzü birleşip, tevhidin
dirler) öte yandan özgürlükler, insan hakları gerçek gereklerine aykırı bir beyanda bulunsa hiçbir önemi yoktur.
Ancak sahada bulunan yapılar -buna Irak ve Şam İslam Devleti
ve demokrasi vaadleri. Bir de ortada henüz ne de dahildir- halkı İslam toplumu olarak görüyor ve öyle muamele
vadettiği belli olmayan geçmişin hızlı radikalleri ediyor. Doğal olarak, ümmet dedikleri insanların maslahatını da
düşünmek zorundadırlar. Aslında bizim bu yazıda anlatmaya
var. Kalplerinde şeriat, dilleri suskun, bedenleri çalıştığımız esas mesele, bu yapıların itikadi ve menhecî olarak
Ebu Riğal çetelerine yakın... Allah sonlarını hayır netleşmedikleri için hem şer'i hem de siyasi tezatlar sergiledikle-
rini göstermektir. Ramazan
eylesin. 1435
14. 9/Tevbe, 119

TEMMUZ’14 • SAYI: 30

21
Eymen Zevahiri, Makdisi, Ebu Katade ve El-Nusra
cephesinin bugün Irak ve Şam İslam Devleti'ni
eleştirdiği tüm maddeler, 2007 yılında merkez
tarafından biliniyor... El-Uteybi gidip bunları de-
lilleri ile sözlü olarak da anlatıyor.

Colani, Irak'ta bütün bunları görüyor ve biliyor


olmasına rağmen sessiz kalıyor. Hakeza El-Kaide
ve şeyhler de öyle... Ne zaman ki Suriye'ye geliyor,
kendi emirliğinde bir yapı oluşturuyor, bağlı ol-
duğu cemaat, kendisine müdahale edince, cema-
atin aşırılıklarını fark etmeye başlıyor ve irtibatını
kesiyor.
Doğruyu söyleyen ikinci taifeye ise boykot uy-
gulandı. Onlarla konuşulmayacak, eşleri evlerini Her grup, diğerine bağlılığını veya bağlılığı
terk edecek... kabul-ü mecburiyet ve konjonktür gereği oldu-
ğunu söylüyor. Tabi iddialarını ispat için şantaj
Allah subhanehu ve teâlâ bu durumun 50 gün sürme-
da cabası...
sini irade etti. Bu yaşanan olayın, hafızalarda yer
etmesini istiyordu. 50 günün sonunda şu ayetler Herkes elinde ses kaydı ve mektupların oldu-
indi: ğunu ve kâfirleri sevindirme korkusu olmasa(!)
"Ve (seferden) geri bırakılan üç kişinin de (tevbele- bunları yayınlayacağını ilan ediyor.
rini kabul etti). Yeryüzü, genişliğine rağmen onlara
Bu manzarayı bizzat tarafların kendi beyanla-
dar gelmiş, vicdanları kendilerini sıktıkça sıkmıştı.
rından okuyan ve dinleyen Müslümanlar 'Bunlar
başyazı

Nihayet Allah'tan (O'nun azabından) yine Allah'a


sığınmaktan başka çare olmadığını anlamışlardı. cemaatleşmelerinde sıdk üzeredir ve ben bunların sa-
Sonra (eski hallerine) dönmeleri için Allah onların fında Allah'ın dinine yardım etmeliyim' diyebilir mi?
tevbesini kabul etti. Çünkü Allah tevbeyi çok kabul
Sonuç olarak;
eden, pek esirgeyendir. Ey iman edenler! Allah'tan
korkun ve doğrularla beraber olun."  15 Bu konuda cemaat olarak susmayı tercih edi-
yorduk. Ancak taraflar aralarındaki çekişmeleri
Bu olayın neticesinde Allah subhanehu ve teâlâ, mü-
minleri uyardı... Hem sadık olmalarını (takva) mahalle kavgası edasında ve medya yoluyla ilan
hem de sadık olanlarla beraber olmalarını em- ettiklerini duyurunca, düşünce ve kanaatlerimizi
retti. Her Müslüman, iman bağıyla kardeştir beyan etmeyi uygun gördük. Kanaatimizce ortada
ancak hususi beraberlik, ortak çalışma sıdk ciddi bir akide ve menhec problemi olmakla bera-
kaydına bağlıdır. ber yaşananlar, çarpık bir cemaatleşme anlayışının
neticesidir.
Yapılan beyanatlara bir daha göz atılmasını is-
tiyoruz... Rabbimizden bu süreçten dersler almayı nasip
etmesini, ümmetin halini ıslah etmesini ve şer
El-Kaide isimli yapılanma Molla Ömer'e bağlı görünen bu süreci ümmetin hayrına çevirmesini
olduğunu iddia ediyor. Ancak hiçbir tasarrufunda temenni ediyoruz.
Taliban'ın payı yok...
Allah subhanehu ve teâlâ idrak etmiş bulunduğumuz
Irak ve Şam İslam Devleti, El-Kaide'ye biatlı... Ramazan'ı bizler için hayırlara vesile kılsın. Gü-
Ancak bu biatın mecburiyetten olduğunu ve müca- nahlarımızdan arınmaya, hayırlara muvaffak ol-
hidleri bölmemek için yaptıklarını iddia ediyorlar. maya, Kadir Gecesi'ni idrak etmeyi bizlere nasip
eylesin.
Irak ve Şam İslam Devleti'nin henüz Irak İslam
Devleti iken kadısı olan El-Uteybi, 2007 yılında Ramazanlar'ı ümmetin zafer ve yardım ayı kıl-
cemaatin itikadi, menhecî ve ahlaki problemlerini dığı gibi, müminlere izzet, kâfirlere ve müşriklere
örgüt yönetimine mektupla bildiriyor 16 ilginç olan zillet vesilesi kılsın.

15. 9/Tevbe, 118-119


16. Mektubun Türkçesi de yayınlandı.

22
Allah ile Nasıl
Muamele Etmelisin?
ozcanyildirim@tevhiddergisi.com Özcan Yıldırım

Allah'a Tevbe Etmek


-1- İstediğin Zaman…
Kul tevbe ettiği zaman, Allah kulunun, sevdiğinin tevbesine
seviniyor ve onu cennetine koyuyor... Allah'ın sevinmesi,
kulun sevinmesinden nasıl daha fazla olabilir ki? Hem
de kul Allah'a muhtaç, Allah ise ona muhtaç değilken...

A llah'a hamd, Rasûlü'ne salât ve selam ol- akmaya başladı. Ağlıyordu... Az önce genç bir kıza
sun... laf atan genci ağlama almıştı... Konuşmaya devam
edince bana 'Tamam, bu sözlerinden sonra yeterli
Rivayet o ki, salih bir adam, evinden çıktıktan kardeşim. İnşallah halimi değiştireceğim' dedi. Ben
sonra bir gencin, kıza laf attığını görür. Bu devam de buna sevindim ve onun telefon numarasını ala-
ederken, kendisi nasihat edeyim mi etmeyeyim rak ayrıldım. Bundan sonra bir hafta geçti. Onu
mi diye düşünür. Sonunda ona nasihat etmeye aramayı da unuttum. Bir gün defterimi karıştırır-
karar verir. Salih adam şöyle anlatmaya devam ken, kâğıda yazılmış bir telefon numarasını gördüm.
eder: Hemen aradım... Selam verdim, selamımı aldı.
__ Sen falanca mısın?
'O gence yöneldim. Onunla konuşup nasihat, hik-
met ve güzel bir hatırlatma ile ona nasihat ettim. __ Evet.
Cennete teşvik edip, Allah'ın cezasından da kor-
kuttum. Ben konuştum o dinledi. Konuşmamın __ Beni hatırladın mı?
üzerine tek bir şey söylemedi, sadece sustu. Bu hâl
yarım saat kadar sürdü. Bir anda hiç ummadığım __ Benim hidayetime vesile olan bu sesi nasıl Ramazan
bir şey oldu. Karşımdaki gencin gözlerinden yaşlar 1435
unuturum?

TEMMUZ’14 • SAYI: 30

23
__ Yani senin hidayetine vesile mi oldum? Birinci Nimet: Allah'ın tevbe eden kimseye
mühlet vermesidir. Bu aslında bir nimettir. Dü-
__ Allah'a yemin olsun ki o günden bu yana tek
şün, kişi bu nimete ulaşmadan ölse ne yapacak?
bir rekât dahi kaçırmadım. Kabrinde iken ona melekler ne diyecek? Bu mu-
__ Allahu Ekber, bugün seninle görüşmem lazım... sibet değil midir? Tevbe eden kişi sonsuz hamd
etmelidir ki, bu musibetten önce Allah ona tevbe
__ İkindi vakti buluşuruz. etmeyi nasip etmiştir.

__ İkindi vakti bana misafir gelecek, sana ancak İkinci Nimet: Allah'ın subhanehu ve teâlâ kulun bi-
akşam vakti gelebilirim. riktirdiği tüm günahlarını alması ve bunların
hepsini iyiliklere çevirmesidir. Bir adam Peygam-
Akşam vakti gidip kapısını çaldım. Babası çıktı. bere sallallahu aleyhi ve sellem gelerek şöyle der:
__ Amca, falan kişi evde mi? "Ne dersin, bütün günahları işleyen, yapmadık
kötülük bırakmayan bir kimse tevbe etse kabul olur
__ O... O vefat etti, Allah rahmet etsin...
mu?" deyince Rasûlullah: 'İslam dinine girdin
__ Nasıl olur? mi?' buyurdu. Adam, 'Ben, Allah'tan başka
ibadete ve taata layık hiçbir ilah olmadığına,
__ Bugün vefat etti. Öğle namazın- senin de Allah'ın Rasûlü olduğuna şeha-
det ederim' dedi. Rasûlullah: 'Hayır
dan sonra, 'beni ikindi namazına işler yapar, kötülükleri bırakırsın.
kaldırın' dedi ve vefat etti. O zaman Allah, geçmişteki bütün
__ Bu olamaz. Daha bugün yaptıklarını hayır amellere çevi-
Allah ile nasıl muamele etmelisin?

rir' buyurdu. Adam: 'İşlediğim


konuştum, nasıl olur? Allah'a tevbe etmenin kalpte günahları ve kötülükleri de
bıraktığı tat, balın dilde bıraktığı
__ Sen bugün onunla ko- mi?' dedi. Rasûlullah: 'Evet'
tattan çok daha güzeldir!
buyurdu. Adam, gözden
nuşan kişi miydin?
kayboluncaya kadar: 'Allahu
__ Evet. Ekber, Allahu Ekber, Allahu Ek-
ber...' diyerek gitti."  1
__ Gel seni alnından öpeceğim.
Üçüncü Nimet: Bu ise, en büyük
__ Olmaz amca... nimet olup, senin O'na iltica etmene,
O'na dönüp tevbe etmene sevinmesidir.
__ Gel senin alnından öpeceğim. Çünkü bu-
'Ben kimim ki Allah benim için seviniyor?' de-
gün ondan şöyle bir şey duydum: 'Benim hida- memeli...
yetime vesile olan sesi nasıl unuturum...' Vallahi
oğlum bir haftadır bize karşı da değişti, sen oğlumu Peki Allah neden biz günahkâr kulların tev-
ateşten kurtardın, sen oğlumu ateşten kurtardın, besine sevinir? Çünkü Allah El-Kerim olandır.
diye tekrarladı.' Lütfu, iyilik ve ikramı bol ve bütün varlığa yeten...
O'ndan daha kerem sahibi olan kimse olmadığı
Kıssa burada bitiyor...
gibi, kullarına iyilik etmeyi, cömert olmayı da
İşte tevbenin lezzeti... Allah'a tevbe etmenin çok sever.
kalpte bıraktığı tat, balın dilde bıraktığı tattan
İlim ehli der ki: 'Allah'ın kuluna karşı cömertliğe,
çok daha güzeldir! lutfetmeye, nimet vermeye olan sevgisi; yaratılanın
hayal ettiğinin çok üzerindedir. Allah'ın nimet ver-
Tevbe Etmek İstediğin Zaman Allah mesindeki sevinci, bu nimeti alan kimseden duydu-
ile Nasıl Muamele Etmelisin? ğu sevinçten daha fazladır.'
Öncelikle sana düşünüp uyguladığında, dünya
ve içindekileri değiştiren üç tane nimetten bah- O halde bir kimse tevbe ettiği zaman, geniş-
sedeceğim. liği yer ve gök arası olan cennete girecektir. Bu

1. İmam Ahmed

24
da Allah'ın kuluna verdiği en büyük nimetidir.
Cenneti ona verdiği için de Allah subhanehu ve teâlâ
sevinecektir.

Aslında Allah'tan daha çok sevinmemiz gerek-


mez mi? Kul tevbe ettiği zaman, Allah kulunun,
sevdiğinin tevbesine seviniyor ve onu cennetine
koyuyor... Allah'ın sevinmesi, kulun sevinme-
sinden nasıl daha fazla olabilir ki? Hem de kul
Allah'a muhtaç, Allah ise ona muhtaç değilken...

"Ey insanlar! Siz Allah'a karşı fakir/muhtaç olan-


larsınız. Zengin ve övülmeye layık olan ancak O'dur.
be etmek değildir. Bilakis tevbeyi hemen yapmak
Allah dilerse sizi yok eder ve yerinize yeni bir top-
ve geciktirmemektir. Gıybet etmek bir masiyet,
luluk getirir. Bu, Allah'a göre zor bir şey değildir."  2
onun tevbesini geciktirmek ayrı bir masiyettir.
Kalpler nasıl böyle yüce, merhametli, zengin ve Bundan da tevbe etmek gerekir.
övülmeye layık olan ilaha bağlı olmaz? Aslında
Aslında bu, dikkat etmemiz gereken ince bir
biz kulların âcizliğini sere serpe ortaya çıkaran
meseledir. Burada anlattıklarımın yanında sana
bir mesajdır bu. Kulun kendisini beğenmişlik,
bir de öneride bulunacağım. Bunu her gün yaptı-
kibir ve herşeyi kendi iradesi, aklı ve kudreti ile
ğında, kıyamet günü senin yükünü hafifletecektir.
yaptığı zannı bir kez daha dağılmış ve âlemlerin
Rabbi, nimetin merkezini onlara hatırlatmıştır. Önerim şu ki, her gün tüm günah ve masiyet-
lerden genel olarak tevbe et. Tevbeyi de bütün
İslamımız'ın uzun kronolojik geçmişine bakıp kalbinle sıdk üzere yapmalısın. Bildiğin bilme-
da 'şu kadar yıldır bu davanın içindeyim' tezahür-ü diğin, hatırladığın hatırlamadığın, ister küçük
kibrini bir kenara bırakıp, bu davaya olan muh- ister büyük günahlardan... Önemli olan bütün
taç oluşumuzu ve âcizliğimizi düşünmeliyiz. Kişi her şeyden dolayı tevbe etmektir. Bunu da hiçbir
ne kadar zeki, fedakâr ve kabiliyetli olursa olsun zaman bırakma. Uyumadan önce dahi olsa bunu
bu dava hiç kimseye muhtaç değildir. Bilakis biz yapmaya çalış. Çünkü sen bunu tüm sadakatinle
âlemlerin Rabbine muhtacız. Allah ile muame- gerçekleştirdiğin zaman, Allah subhanehu ve teâlâ bu
lemizi bozan söz ve amellerden tevbe edip, O'na gece sana ölümü yazsa da belki bir tek günahın
sığınmalıyız. Muhtaç olan, muhtaç olunanı ak- dahi kalmayacaktır. Uykuya dalıp da ruhun be-
lından dahi çıkarmaz... deninden çıktıktan sonra, ruhunun bedenine
döneceğini kim sana garanti etti?
Tevbeyi Geciktirmemek
Tevbe etmek isteyen kimsenin yapması gere- Nebi sallallahu aleyhi ve sellem Allah'a en sevimli kul ol-
ken hususlardan bir tanesi de, yapacağı tevbede masına rağmen günde yetmiş defa tevbe etmekte-
aklıselim bir yol izlemesidir. Bu da, günahları dir. Biz nasıl tevbe etmeyelim? Biz gün boyunca
gözden kaçırmamak, günah veya kötülük işle- işlediğimiz yeri göğü dolduracak masiyetleri
diğinde hemen onu silmektir. tevbeden başka bir şeyle silebilecek miyiz? Asla...

Bir çok kimse, Allah'a tevbe ettiği zaman tüm Her gün bitiminde şöyle diyebiliriz: 'Ya Rabbi!...
kötülüklerini silmemektedir. Mesela, uzun bir Sana tevbe ediyorum, çünkü biz kullarının sana
müddet bir mecliste gıybet, yalan, iftira, masi- yönelmesini, tevbe etmesini seversin. Biz senin şu
yet işlendiği zaman uzun bir müddet o masiyet- sözünü de işittik Ya Rabbi: 'Şüphesiz Allah tevbe
ten dolayı tevbe edilmemektedir. Aylar geçiyor, edenleri ve çokça arınanları sever.'  3 '
sonrasında tevbe ediliyor... Uzun müddet sonra
Şurası da bir hakikat ki tevbe, şirk de dahil Al-
tevbe edildiği zaman da hepsinin silindiği zan-
lah ile kulun arasında cereyan eden tüm günahla-
nediliyor... Aslında insan burada yanlış bir zanna
rı temizler. Fakat günahtan pişmanlık duyup, onu
kapılmaktadır. Çünkü bizden istenen sadece tev-
bırakıp ona dönmemeye azmedildiği zaman...
Ramazan
1435
2. 35/Fatır, 15-17 3. 2/Bakara, 222

TEMMUZ’14 • SAYI: 30

25
etmeye, kendi benliğini savunmaya hakkın var
mıdır acaba? Hele ki karşındaki insanlar senin
için kendi maslahatlarından, benliklerinden
geçmiş iken...

Tekrar tekrar muhasebeni yap ve onların hak-


kını ifa etmeye çalış. Bir insanın hakkı kıyamet
gününde senin boynunda asılı duracak iken,
koca bir yapının hakkı sığacak kadar boynun
büyük mü yoksa?

Unutma ki Allah Adalet Sahibidir!


Allah subhanehu ve teâlâ hiç kimsenin hakkını zayi
İnsanların Hakkına Girmekten Sakın! etmeyecektir. Kıyamet günü kimin kimde hakkı
Bu şartlara dahil olmayan bir husus vardır ki, o varsa, Allah bunları sahiplerine iade edecektir.
da insanların haklarıdır. İnsanların haklarına gir- Gıybeti edilenin, alay edilenin, malı alınanın,
menin bağışlanması için sadece tevbe etmek ye- zulüm edilenin hepsinin hasenatlarını dahi ala-
terli değildir. Tevbe ile beraber mutlaka haklarına caktır.
girilen o insanların hakkını iade etmek gerekir.
Örneğin, kişi bir kardeşinin malını veya parasını Evet... Mazlum, zalimden hakkını tastamam
aldı ve iade etmedi. Burada sadece Allah'a tevbe alacaktır. Zulmedildiği oranda zalimden iyilikle-
etmek yeterli değildir. Mutlaka onu iade etmek rini dahi alacaktır. Eğer iyilikleri yoksa da bu defa
Allah ile nasıl muamele etmelisin?

gerekir. Veya bir kimsenin aleyhinde yalancı şa- mazlumun kötülüklerini zalime hamledecektir,
hitlik, iftira vb. durumlarda mutlaka o kişinin adalet sahibi Allah subhanehu ve teâlâ... Akrabalık dahi
hakkını iade etmek gerekir. Heyhat... Nice iftira olsa o gün asla fayda vermeyecektir.
atan, yalan söyleyen, insanların hakkına giren
kimseler bu hakkı yerine getirmemekte, insan- "Sura üflendiği zaman, o gün, aralarındaki soy
yakınlığı fayda vermez ve birbirlerine de bir şey
ların arasında hiçbir şey olmamış gibi dolaşmak-
soramazlar."  4
tadırlar. İnsanın 'bu ne pişkinlik' sözü bunlardan
uzakta kalmamaktadır. "Kimin yanında kardeşinin ırzı, manevi şerefi veya
malı ile ilgili -yapılan haksızlıktan doğan- bir hakkı
Allah'ın hakkına girildiği zaman Allah tevbeyi varsa, dinar ve dirhemin bulunmadığı, kişinin varsa
kabul ederken, insanların hakkına girildiği za- sevaplarından alınıp verildiği, sevabı olmadığı tak-
man Allah tevbeyi neden kabul etmemektedir dirde ise onun günahlarından alınıp kendi günah-
düşündün mü? larına eklendiği bir gün gelmeden önce sahibinden
bugün helallik alsın."  5
Çünkü Allah Er-Rahim'dir ve tevbe edildiği
zaman kendi hakkından vazgeçer... Fakat insan- İmam Ali b. Ebi Talib radıyallahu anh şöyle demiştir:
lar, cehennemden kurtulmak için zerre-i miskal "Mazlumun zalimden intikam alacağı gün, zalimin
hasenat aradığı kıyamet gününde, Allah subhanehu mazluma zulmettiği günden çok daha çetin ola-
ve teâlâ kadar merhametli değillerdir. Ki bu da on- caktır."
ların haklarıdır. Mahluk, Hâlık kadar merhamet
sahibi olabilir mi? Asla! Allah subhanehu ve teâlâ bizi zulüm, haksızlık ve kar-
deşlerimizin hakkına girmekten muhafaza etsin.
İnsanların hakkı konusunda Allah'tan kork Bir sonraki yazımızda tevbe konusuna devam
kardeşim! Hele ki bu, sana yön veren, seni bir edeceğiz inşallah.
çiftçinin bitkiyi yetiştirdiği gibi, zahmet ve
eziyet çekerek, üzerine titreyerek seni yetişti- 'Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun' du-
ren, küfrün karanlığında senin elinden tutan amız ile...
cemaat ise, bundan daha fazla sakın! Bunca
yıl sana bahşedilen nimetlere nankörlük edip
de hak üzere olan bir cemaatin hakkına girme
konusunda Allah'tan kork! Senin mayın misali 4. 23/Müminun, 101
olan maslahatına basılınca patlayıp, nankörlük 5. Buhari, Rikak

26
Siyer Notları Bi'setten Önce

enesyelgun@tevhiddergisi.com Enes Yelgün

Risalet Öncesinde
Dertli İnsanlar
Günümüzde Mekke toplumundan bahsedilirken
ateist bir toplum varmış gibi anlatılıyor. Doğal olarak
bu topluluğun iman etmeleri için Allah'ın varlığına
inanmaları yeterli oluyor. Bilakis onlar Allah'ı bilme-
lerine, O'nun isim ve sıfatlarının birçoğunun O'na
ait oluğunu kabul etmelerine rağmen müşriktiler.

M ekke toplumunun içine düştüğü bataklık


Muhammed'in sallallahu aleyhi ve sellem ruhunu
daraltıyordu. Bozulmamış fıtratların gördük-
Özellikle Mekke toplumunda Hanif diye bili-
nen bazı kişilerin görüşleri, onlarla yapılan özel
sohbetler Allah Rasûlü'nü biraz da olsa ferahla-
leri, duydukları anda uzaklaşacakları hallerin tıyordu. Bu birliktelikler onun zihnine öyle bir
Mekke'nin her yanına yayılmış olması Allah kazınmıştı ki risaletin Medine döneminde dahi
Rasûlü'nü çıkış yolları aramaya sevk etmişti. Bu bunları hatırlayabiliyordu.
ruh halinin sonucu Allah Rasûlü kendi gibi dü-
şünen kişiler ile görüşmeye çalıştı ve inzivaya "Ben-i İyad’ın muvahhid ve İsa’nın dinine men-
çekildi. sup bulunan büyüğü Carud b. Alâ adındaki zat,
kavminin ileri gelenleriyle birlikte, vasıflarını öğ-
Aişe radıyallahu anha anlatıyor: renmek üzere Rasûlullah Efendimizin huzuruna
vardı. Peygamber Efendimize ne ile gönderildi-
"Rasûlullah'a vahiy olarak ilk başlayan şey uy- ğini sorup öğrendikten sonra:
kuda gördüğü salih rüyalar idi. Rüyada her ne __ Seni hak peygamber olarak gönderen Allah’a
görürse, sabah aydınlığı gibi aynen vukua geliyor-
du. (Bu esnada) ona yalnızlık sevdirilmişti. Hira yemin ederim ki senin vasfını İncil’de buldum.
mağarasına çekilip orada, ailesine dönmeksizin Seni, Meryem’in oğlu müjdeledi. Sana devamlı
birkaç gece tek başına kalıp, tahannüsde  1 bulu- selam olsun ve seni gönderen Allah’a da hamdol-
nuyordu. Bu maksatla yanına azık alıyor, azığı sun. Elini uzat. Ben şehadet ederim ki Allah’tan
tükenince Hatice'ye dönüyor, yine aynı şekilde başka ilah yoktur ve sen, Allah’ın Rasûlü'sün!
azık alıp tekrar gidiyordu. Bu hal, kendisine Hira diyerek Müslüman oldu.
mağarasında Hak gelinceye kadar devam etti."  2 Onu takiben de diğer arkadaşları İslamiyete
girdiler.

1. Tahannüs ibadette bulunma demektir.


Bu durumdan fazlasıyla memnun olan Efen- Ramazan
dimiz, sordu: 1435
2. Buhari

TEMMUZ’14 • SAYI: 30

27
__ İçinizde Kuss b. Saide’yi bilen var mı? Muhammed'in sallallahu aleyhi ve sellem Hanif olarak
isimlendirilen bu kişilerden Zeyd b. Amr ve Va-
Carud: raka b. Nevfel ile daha bir yakınlığı vardı. Zeyd'i
__ Elbette ya Rasûlullah, dedi. Mekke'nin hemen dışındaki evinde ziyaret eder,
kafasına takılan bazı meseleleri ona sorardı. Put-
__ Hepimiz onu biliriz. Hususen ben, hep onun perestlik ve ehli kitapla alakalı düşüncelerinin
yolunda gidenlerdenim! oluşmasında Zeyd. B. Amr'ın etkisi küçümsen-
meyecek kadar çoktu. Çünkü putları reddeden
Bunun üzerine Rasûlullah Efendimiz şöyle diğer Haniflerin çoğu Hristiyanlık ya da Yahudi-
buyurdular: liği araştırmış, kendilerine yakın buldukları bir
__ Kuss b. Saide’nin bir zamanlar Suk-i Ukâz’da dine mensup olarak hayatlarını sürdürmüşlerdi.
bir deve üzerinde 'Yaşayan ölür, ölen fena bulur, Zeyd'in başından geçen şu hadise ise Ehli Kitap
olacak neyse olur!' diye okuduğu hutbesi hiç ha- ile arasına mesafe koymasını sağlamıştır.
siyer notları

tırımdan çıkmaz. O, bir hayli söz daha söylemişti.


Zannetmem ki hepsi hatırımda kalmış olsun! İbni Ömer'den radıyallahu anh nakletti ki:

Mecliste hazır bulunan Ebu Bekir atılarak: "Zeyd b. Amr b. Nufeyl, Şam'a uyabileceği bir
din aramaya gitti. Orada Yahudi bir din âlimine
__ Ya Rasûlullah, dedi. rastlayıp onların dinleri hakkında sorular sorup:
__ Ben de o gün Suk-i Ukâz’da hazırdım. Kuss b. __ Belki de sizin dininize girerim, dedi.
Saide’nin söylediği sözler hep hatırımdadır. Mü-
saade buyurursanız okuyayım! Yahudi de:
__ Sen Allah'ın gazabından nasibini almadıkça
Sonra da mezkûr hutbeyi başından sonuna
kadar okudu. bizim dinimizden olamazsın, dedi.

Bunun üzerine heyetten de bir kişi ayağa Bunun üzerine Zeyd de:
kalktı ve Kuss’un şiirlerinden bir kaçını daha __ Ben ise sadece Allah'ın gazabından kaçıyo-
okudu. Bu şiirlerinde de o, Harem-i Şerif 'te,
rum ve ben asla Allah'ın gazabından bir şeyler
Hâşimoğullarından Muhammed’in sallallahu aleyhi
yüklenmeye tahammül edemem. Bana başka şey
ve sellem Peygamber gönderileceğini açıkça zikr ve
tavsiye eder misin? dedi.
beyan etmişti.
Yahudi de:
Bütün bunlardan sonra Rasûlullah Efendimiz
de, cahiliye devrinde hidayet yolunu bulmuş bu __ Onun Hanif olan din dışında bir şey olaca-
bahtiyar için şöyle buyurdu: ğını sanmıyorum, dedi.
__ Ümit ederim ki Cenab-ı Hak, kıyamet gü-
Zeyd de:
nünde Kuss b. Saide’yi ayrı bir ümmet olarak
haşreder."  3 __ Hanif ne? deyince,

Yahudi:
3. İbni Hişam, Siyre; İbni Sa'd, Tabakat.

28
__ O İbrahim'in dinidir. İbrahim ne Yahudi ne
Hristiyanı. Allah'tan başkasına tapmazdı, deyin-
ce Zeyd yanından çıktı. O kadar yokluk içindeki kişilerin
Hristiyanlardan bir âlime rastladı, ve ona da cehaletleri Allah ve Rasûlü tarafından
aynısını anlattı.
 mazeret olarak kabul edilmiyorsa her
__ Sen Allah'ın lanetinden nasibini almadıkça türlü bilgiye bir adım mesafedeki bir
bizim dinimize girmezsin, dedi. Zeyd de: toplum nasıl cehalet ile mazur olabilir?
__ Ben ancak Allah'ın lanetinden kaçıyorum,
demesine karşılık o da aynen Yahudi'nin söyledi-
ği gibi anlattı. Zeyd onların İbrahim hakkındaki Ama Allah onları müşrik olarak isimlendirdi.
görüşlerini anlayınca yola çıktı. Şehirden dışarı
vardığında ellerini kaldırarak: "Ve eğer müşriklerden biri senden aman diler-
se, Allah'ın kelamını işitip dinleyinceye kadar
__ Allah'ım! İbrahim'in dini üzere olduğuma ona aman ver, sonra (Müslüman olmazsa) onu
seni şahit tutarım, dedi."  4 güven içinde bulunacağı bir yere ulaştır. İşte bu
(müsamaha), onların, bilmeyen bir kavim olma-
Haniflerden bahsettiğimiz zaman bazı noktalar larından dolayıdır."  6
dikkatimizi çekmektedir.
"Apaçık delil kendilerine gelinceye kadar ehli
• Mekke toplumu Allah'ı subhanehu ve teâlâ tanıyor- kitaptan ve müşriklerden inkârcılar (küfürden)
du. O'nun tek bir ilah olduğunu Haniflerin ayrılacak değillerdi."  7
ağzından defalarca duymuşlardı. Ayrıca yerde
ve gökte olan hadiselerin Allah'ın dilemesiy- Allah Rasûlü de aynı şekilde kendi anne-babası
le gerçekleştiğini biliyor ve inanıyorlardı. Bu da dahil olmak üzere müşriklerin atalarının ce-
duruma sadece Haniflerin varlığı işaret etmez. hennem de olduğunu haber verdi. O kadar yok-
Ayetler de bunun açık şahididir. luk içindeki kişilerin cehaletleri Allah ve Rasûlü
tarafından mazeret olarak kabul edilmiyorsa her
"Andolsun ki onlara: 'Gökten su indirip onun- türlü bilgiye bir adım mesafedeki bir toplum nasıl
la ölümünün ardından yeryüzünü canlandıran
cehalet ile mazur olabilir?
kimdir?' diye sorsan, mutlaka, 'Allah' derler. De
ki: '(Öyleyse) hamd da Allah'a mahsustur.' Fakat Hanifler ile alakalı noktalara devam yazımızda
onların çoğu (söyledikleri üzerinde) düşünmez- değinmeye devam edeceğiz inşallah.
ler."  5
Dualarımızın sonu âlemlerin Rabbi olan
Maalesef günümüzde Mekke toplumundan
Allah'a hamdetmektir.
bahsedilirken ateist bir toplum varmış gibi anla-
tılıyor. Doğal olarak bu topluluğun iman etmeleri
için Allah'ın varlığına inanmaları yeterli oluyor.
Bilakis onlar Allah'ı subhanehu ve teâlâ bilmelerine,
O'nun isim ve sıfatlarının birçoğunun O'na ait
oluğunu kabul etmelerine rağmen müşriktiler.
İtikadlarını bütün şirk bulaşıklarından temizle-
yinceye, hayatlarının her saniyesinde söz hakkını
sadece İslam'a verinceye ve buna itikad edinceye
kadarda müşrik olarak kaldılar.

Belki en az bunun kadar önemli bir hususta


Mekke toplumunu Allah'ın subhanehu ve teâlâ cahil
olarak kabul etmemesiydi. Onların içlerinde bir
Peygamber yoktu. Bir kitap da mevcut değildi.

Ramazan
4. Buhari 6. 9/Tevbe, 6 1435
5. (29/Ankebut, 63 7. 98/Beyyine, 1

TEMMUZ’14 • SAYI: 30

29
Akaid Notları
Murat Güç muratguc@tevhiddergisi.com

Havaric/Haricilerin
Fırkaları -8-
İbadiyye her ne kadar çıkış noktası olarak Haricilik
olsa da günümüzde Mutezile itikadını savunmaktadır.
Yani İbadiyye çıkış itibariyle Haricilik'tir. Fakat devam
ve istikrar itibariyle Mutezile'dir. Bu şekilde İbadiyye
kendisinde iki tane bidati toplayan bir gruptur.

B idat taifeleri arasında en çok ayrılmaların


yaşandığı fırka Hariciler'dir. Hariciler'in
sürekli bölünmelerinin nedeni ise, önceden sü-
Haricilerin fırkaları hakkında bilgiler, iki kay-
naktan faydalanarak verilecektir. Fırkalar hak-
kındaki malumat, ana çatı olarak Şehristani'nin
rekli savaş halinde oldukları için inançları hak- 'El-Milel Ve'n-Nihal' kitabından verilecek daha
kında konuşma fırsatı bulamamışlardı. Kendi sonra tafsilatlı bilgi için Bağdadi'nin 'El-Farku
aralarında meseleleri konuşmaya başladıkları Beyne'l-Firak' kitabından alınacaktır. Bunun sebe-
zaman hemen ayrılmaya ve bölünmeye başla- bi ise, Şehristani, Bağdadi'den bir asır sonra vefat
dılar. Çünkü bunlar cahil olan insanlardı. Hep- etmiştir. Bundan dolayı Şehristani'nin yazdığı
si bir konuda kendilerine bir ayeti delil alıyor, malumat daha fazla ve daha düzenlidir.
diğer ayetleri görmüyorlardı. Doğal olarak ko-
nular hakkında konuşmaya başladıkları zaman Hariciler'in gruplarıyla alakalı ana çatıyı Şeh-
Hariciler birçok kola ayrıldılar ve zaman içerici- ristani şöyle sıralamıştır; Hariciler'i sekiz ana kola
sinde her kolun içerisinde de bölünmeler oldu. ayırmış ve daha sonra her kolun altında, o kolun
fırkalarını zikretmiştir.
Burada Hariciler'in bütün fırkalarını ele almak
ve onlar hakkında bilgi vermek hem konuyu çok 1. El-Muhakkimetu'l Ula
uzatır hem de boş bir çaba olmuş olur. Çünkü El-Muhakkimetu'l Ula, kelime manası, birin-
bu bilgilerin verilmesi amele yönelik bir fayda ci hakemciler demektir. Yani Tahkim olayında
sağlamayacaktır. Bununla beraber Hariciler hak- İmam Ali radıyallahu anh ile problem yaşayarak hali-
kındaki malumat ya Firak âlimlerinin birbirle- feye huruç edenlerdir. Kelime anlamından anlaşı-
rinden aktardıkları, ya da âlimlerin Hariciler'in lacağı gibi bunlar ilk Harici topluluğudur. Birinci
davranışlarına bakarak çıkardıkları bilgilerdir. hakemciler Ali'ye ayaklandıktan sonra, Harura
Yani bu bilgiler kesin değil, zan üzere söylenmiş bölgesinde bir araya gelerek kendilerinden biri-
bilgilerdir. Onun için Hariciler'in bütün fırkaları ni imam seçtiler. Tarih kaynaklarında o zaman
yerine ana kollarını ve o kolun içindeki fırkala- sayılarının on bin olduğu geçmektedir.
rın sadece isimlerini ve varsa fırkalarla alakalı
bilinmesi gereken bilgileri vermek daha faydalı İtikadları:
olacaktır.
Hariciler'in bu dönemde hem siyasi hem de iti-

30
kadi olarak neye inandıkları belli değildi. Zaman
içerisinde kendi aralarında itikadi meseleleri ko-
nuşmaya başlamalarıyla ayrılmalar gerçekleşiyor.

2. Ezarika
Ayrılmalardan sonra en güçlü ve sayı olarak en
fazla olan fırka Ezarika fırkasıdır. Ezarika fırkası,
Nafi bin Ezrak'a bağlıdır. Nafi bin Ezrak'ın diğer
Hariciler'e nispeten bir farklılığı vardır. Harici-
ler topluğu ilimden nasibini almamış cahil olan
insanlardır. Fakat Nafi bin Ezrak ise ilk dönem-
lerde ilim talep etmiştir. Nitekim bir dönem İbni
İtikadları:
Abbas'ın radıyallahu anh derslerine katılmış hatta İbni
Abbas'a çok fazla soru sormasından dolayı İbni Murtekibu'l Kebira/büyük günahla tekfir me-
Abbas'ı kendisinden nefret ettirmiştir. selesinde net bir fikir ileri sürememişlerdir. Bun-
dan dolayı firak âlimleri onlara iki görüş nispet
İtikadları: etmişlerdir. Birincisi, kendilerinden olmayanları
büyük günah sebebi ile tekfir ederler. İkincisi ise,
Ezarika ilk olarak Murtekibu'l Kebira/büyük her günah işleyeni değil, günahta ısrar edenleri
günahla tekfir meselesindeki net düşünceleriy- tekfir ederler.
le ortaya çıkmıştır. Nafi bin Ezrak'a göre büyük
günah sebebiyle insan kâfir olur. Daha sonra bir Necedat'a göre fıkhi meselelerde cehalet maze-
adım ileri giderek, büyük günah işleyenlerin kâfir rettir. Yani fıkhi bir konuda biri hata yaptığında
olmasıyla beraber kadınlarının ve çocuklarının ve bilmiyorsa yanlışından dolayı sorumlu olmaz.
da kâfir olduğunu ileri sürdü. Bu fikir şu olaydan sonra ortaya çıkıyor, Necde
bin Amr El-Hanefi bir gün kendi oğlunun da
Üçüncü bir adım olarak Harici olup onlarla içerisinde olan bir grubu seriyyeye gönderiyor.
savaşa katılmayanların da kâfir olduğunu söyledi. Savaş sonucunda karşı tarafın mallarını gani-
Çünkü onlara göre bir insan Harici olduktan son- met ve kadınlarını esir alarak geri dönüyorlar.
ra gerçekliğini öğrenmek için imtihan edilmesi Yolda savaşçılar kendi paylarına esir kadınları
nikâhlıyorlar. Necde bin Amr El-Hanefi'ye gel-
gerekir. O da ya onlara hicret etmesi ya da onlarla
diklerinde gerekçelerini şöyle izah ediyorlar: 'Biz
beraber savaşa katılması ile olur. Aksi takdirde
ganimet paylarımız yerine kadınları aldık. Şayet
onların yanında bu kişi inancında sağlam olma- ganimet paylarımızdan yetmezse tamamlarız diye
dığı için kâfir olmuştur. düşündük.' Bunun üzerine Necedat'tan bir grup
karşı çıkıyor ve imamdan izinsiz hareket ettikleri
Nafi bin Ezrak, Murtekibu'l Kebira/büyük gü- için tekfir edilmesi gerektiğini söylüyorlar. Bu
nahla tekfir meselesindeki fikirlerini biraz da arada Necde bin Amr El-Hanefi ya oğlu oldu-
ilme sahip olduğu için delillendirmeye çalışmıştır. ğundan ya da gerçekten böyle inandığından do-
Fakat bununla beraber bu fikirleri beğenmeyen layı diyor ki, 'Fıkhi meselelerde cehalet mazerettir.'
Hariciler Ezarika'dan ayrılmaya başlamışlardır. Necde bin Amr El-Hanefi'nin bu sözü üzerine
Necedat'tan ayrılmalar yaşanıyor.
3. Necedat
Bunlar Necde bin Amr El-Hanefi'ye bağlı olan 4. Sufriyye
insanlardır. Bundan dolayı onlar Necedat olarak Sufriyye, Ebu Ziyad'a bağlı olan insanlardır.
isimlendirilmiştir. Necedat grubu ilk olarak Nafi Firak âlimleri bunlara neden Sufriyye ismi ve-
bin Ezrak'a biat etmek için yola çıkmış. Daha rildiğinde farklı görüşler belirtmişlerdir.
sonra yolda Nafi bin Ezrak'ın büyük günah
hakkındaki fikirlerini öğrenince biat etmekten Bir grup âlime göre, 'sufr' kelimesi sarılık de-
vazgeçerek kendilerinden olan Necde bin Amr'a mektir. Bu insanlar da Hariciler arasında en abid
biat etmişlerdir. Böylelikle Necedat grubu ortaya olan taifedir. Çok ibadet etmelerinden dolayı
çıkmıştır. yüzleri sararmıştı. Bundan dolayı kendilerine
Sufriyye denilmiştir. Ramazan
1435

TEMMUZ’14 • SAYI: 30

31
• Şuaybiyye
• Hazimiyye
6. Se'alibe
Bunlar Sa'lebe b. Mişkan'a uyanlardır. Se'alibe
fırkası, Acaride fırkasından olup bir meselede
yaşanan ihtilaftan dolayı Acaride'den ayrılmıştır.
Se'alibe kendi arasında birçok fırkaya ayrılmıştır.
Fırkaları:
• Ma'bediyye
Bazı âlimlere göre ise, Ebu Ziyad, Rumlar gibi • Ahnesiyye
sarı tenli olduğu için bunlara Sufriyye denilmiştir. • Şeybaniyye
İtikadları: • Ruşeydiyye
• Mukramiyye
Murtekibu'l Kebira/büyük günahla tekfir mese-
lesinde Sufriyye farklı gruplara ayrılmıştır. Bunlar • Ma'muliyye ve Meçhuliyye
arasında en tuhaf olan fikir şudur; 'İslam'da had- • Bid'iyye
leri belirlenmiş olan günahları işleyen insanlar tekfir
edilmezler. Sadece işledikleri günahın ismini alırlar. 7. İbadiyye
Mesela; hırsızlık İslam'da haddi belirlenmiş olan bir Bunlar Abdullah bin İbad'a müntesip olan in-
günahtır. Bundan dolayı hırsızlık yapan sadece sa-
sanlardır. Hariciler'den günümüze kadar varlık-
akaid notları

rık/hırsız ismini alır. İslam'da hadleri belirlenmemiş


larını sürdüren tek fırka İbadiyye fırkasıdır. Şu
olan günahları işleyen insanlar ise tekfir edilirler.'
anda Amman taraflarında yaşayan ve kendilerine
Bir gruba göre, 'Her günah işleyen mutlak olarak ait kitapları ve internet siteleri vardır.
kâfir olur.' İbadiyye her ne kadar çıkış noktası olarak
Haricilik olsa da günümüzde Mutezile itikadı-
Başka bir gruba göre ise, 'İmam had uygula-
nı savunmaktadır. Yani İbadiyye çıkış itibariyle
madığı müddetçe büyük günah işleyenler tekfir
Haricilik'tir. Fakat devam ve istikrar itibariyle
edilmezler. İmam haddi uyguladıktan sonra tekfir
Mutezile'dir. Bu şekilde İbadiyye kendisinde iki
edilir.'
tane bidati toplayan bir gruptur.
5. Acaride Hariciler'le İbadiyye fırkasını birleştiren fi-
Acaride, Abdulkerim bin Acrad'a tabi olan in- kir, Mutezile'deki emr-i bi'l maruf nehy-i ani'l
sanlardır. Abdulkerim bin Acrad'a biat ettikleri münker anlayışıdır. Çünkü Mutezile'nin emri bil
için bunlara Acaride denilmiştir. maruf anlayışına göre karşı tarafa kendi doğrula-
rını zorla ve kuvvet gücü ile kabul ettirme vardır.
Acaride, Horasan tarafında yaşayan insanların Nitekim Abbasiler döneminde Mutezile gücü ele
oluşturduğu bir fırkadır. Acaride aslı itibarı ile geçirmeye başladıklarında İmam Ahmed'e eziyet
Hariciler'in ana kollarından biri olan Beyhesiy- etmişlerdir. Hariciler ise imamın hatalarını hu-
ye kolundan ayrılmıştır. Daha sonra Acaride de ruç yoluyla kuvvet kullanarak ayaklanırlar. Bu
kendi arasında bir çok fırkaya ayrılmıştır. iki benzerlikten dolayı İbadiyye başlangıç olarak
Haricilik üzere iken daha sonra Mutezile fikirleri
Fırkaları:
benimsendi.
• Saltiyye
Fırkaları:
• Memuniyye
• Hafsiyye
• Hamziyye
• Harisiyye
• Halefiyye
• Yezidiyye
• Etrafiyye
Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah'adır.

32
İlim Meclisi
muratmuslihan@tevhiddergisi.com

Murat Müslihan

Zor Günlerin Adamı


Sadık İnsan
Allah kullarına farklı farklı nimetler vermiştir. Ki-
misine mal, kimisine ilim, kimisine cesaret, kimisi-
ne ise farklı yetenekler. Herkesin Allah tarafından
kendisine verilen bu yetenekleri İslam ve Müslü-
manlar için kullanması gerekir. Allah Ebubekir'e
mal vermişti. O da bunu her zaman İslam ve
Müslümanlar için kullanmıştı.

İ nsanlar Peygamberimizi sallallahu aleyhi ve sellem


inkâr ederken o, Peygamberimize iman etti.
İnsanlar Peygamberimizi yalnız bırakırken, o
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

"Beni Ebu Bekir'in malının faydalandırdığı kadar


canıyla, malıyla destek çıktı... İnsanlar Peygam- hiç kimsenin malı faydalandırmamıştır. Bir dost
edinmiş olsaydım mutlaka Ebu Bekir'i edinirdim.
berimizi yalanlarken, o içtenlikle tasdik etti.
Lakin arkadaşınız Halilullah'tır/Allah'ın dostudur."  1
Kimdir bu değerli insan? diye aklınıza gelebilir.
O, Peygamberimizin hicret ve mağara arkadaşı "Allah ve müminler Ebu Bekir'den başkasına razı
Ebubekir'dir radıyallahu anh. olmazlar."  2

Ebubekir 4 Kimdir? "Benden sonra şu iki zata uyunuz! Ebu Bekir ve


Abdullah bin Osman bin Amr bin Ka'b bin Sa'd Ömer'e."  3
bin Mürre Et-Teymi Ebu Bekir Es-Sıddık'tır.
"Bir gün Peygamberimize erkeklerin içerisinden
en çok kimi sevdiği soruldu. O da: 'Ebubekir' diye
Babası, Ebu Kuhafe lakabıyla bilinen Osman
cevap verdi."  4
bin Amr'dır radıyallahu anh. Mekke'nin fethinden
sonra iman etmiştir.
Cahiliye Dönemi
Annesi, Ümmü'l Hayr lakabıyla bilinen Ebubekir radıyallahu anh cahiliye döneminde de ki-
Esma'dır radıyallahu anha. Davetin ilk yıllarında iman şilik sahibi ve insanlar tarafından sevilen birisiydi.
etmiştir. Cahiliyenin kötü davranışlarından uzak, ahlaklı

Fazileti 1. Buhari, Müslim

Ebubekir'in radıyallahu anh fazileti hakkında birçok 2. Müslim


Ramazan
3. Tirmizi 1435
hadis vardır. Bunlardan bazıları şunlardır;
4. Buhari

TEMMUZ’14 • SAYI: 30

33
bir tüccardı. Bunun en güzel delili Habeşistan'a Burada iki şey dikkatimizi çekmektedir. İlki;
hicret etmek istediğinde İbni Dağane ile arala- davetçinin El-Emin olması. Şüphesiz hayır hayrı,
rında geçen diyalogdur. Ebubekir Habeşistan'a şer de şerri çeker. El-Emin olan davetçiler cahi-
hicret etmek istediği sırada İbni Dağane onu gö- liyye toplumunda yaşayan ahlak ve erdem sahibi
rür, 'Nereye gidiyorsun ya Ebubekir?' diye sorar. insanları çekerler, bu da İslam daveti açısından
Ebubekir 'Kavmim beni memleketinden çıkardı, kazançtır. Davetin başladığı yerlerde gelişi güzel
yeryüzünde dolaşıp Rabbime ibadet etmek istiyo- belirlenen kişilerden ziyade, cahiliyesinde güzel
rum.' dedi. İbni Dağane: 'Ey Ebubekir senin gibi ahlakı ve güvenilirliği ile öne çıkan Müslüman-
bir insan memleketini terk etmez ve terk etmeye ların davet çalışmalarında aktif olmaları gerekir.
zorlanmaz. Sen fakire yardım eder, akrabalarla iyi Çünkü bunun davete katkısı daha fazladır. Ebu-
ilişkilerde bulunursun. Yetime sahip çıkar, misafire bekir radıyallahu anh bunun için güzel bir örnektir.
ikram edersin.' diyerek onun faziletlerini sayar.
İkincisi; davetçilerin zamanlarını güzel değer-
Cahiliyesi böyle olanın İslamı'nın nasıl olacağı lendirmeleri ve fıtratı bozulmamış akıl sahibi
zaten bellidir. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle insanlarla işe başlamalarının gerekliliği. Hem
buyuruyor: Allah Rasûlü'nün hem de Ebubekir'in radıyallahu
"İslam'da en hayırlılarınız, cahiliyede en ha- anh davetinde buna şahit oluyoruz. Her ikisi

yırlı olanlarınızdır. Şayet İslam'da fıkıh/ de ilk başta herkesi değil de temiz fıtrat
anlayış sahibi olurlarsa."  5 sahiplerini İslam'a davet etmişler.

Müslüman Oluşu Allah'a Daveti


Ebubekir radıyallahu anh ca- Tevhidi öğrendikten sonra Müslümanın Ebubekir radıyallahu anh iman
temel görevlerinden bir tanesi güç ettikten hemen sonra, davet
hiliye döneminde de Pey-
ilim meclisi

nispetinde tevhide davet etmektir.


gamberimizin samimi Ebubekir'in radıyallahu anh iman ettikten
yükünü omuzlayıp, in-
arkadaşıydı. Bir gün hemen sonra davete başlaması da sanları İslam dinine da-
Ebubekir Yemen tarafına bundandır. Davet, İslam toplumunun vet etmiştir. Birçok sahabe
ticarete gitmişti. Döndü- temel özelliklerinden bir tanesidir. onun aracılığı ile Müslüman
ğünde insanlardan arkadaşı olmuştur. Bunların içerisinde
Muhammed'in sallallahu aleyhi ve sellem cennet ile müjdelenen Osman
Peygamberlik iddiasında bulundu- b. Affan, Sa'd b. Ebi Vakkas, Ab-
ğunu duydu. Vakit kaybetmeden direkt durrahman b. Avf, Zübeyr b. Avvam
Peygamberimizin yanına gidip meselenin ve Talha b. Ubeydullah radıyallahu anhum gibi
ne olduğunu sorup öğrendi. Peygamber ona sahabeler de vardır.
İslam'ı anlatıp, davet etti. Ebubekir, Peygamberi
dinledikten hemen sonra iman etti. Davet, Mekke'de yayılmaya başlayınca bera-
berinde eziyetler de artmaya başlamıştı. Allah
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem onun daveti kabul Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem başta olmak üzere birçok
edişi hakkında şöyle der: sahabe müşriklerden eziyet görüyordu. Özellikle
açıktan davet yapan ve baskılara rağmen taviz
"Kime davet yaptıysam biraz düşündü. Ebubekir vermeyen sahabeler daha fazla eziyet çekiyordu.
ise hiç düşünmeden kabul etti."  6 Ebubekir de radıyallahu anh bunlardan biriydi. Bir
gün açıktan davet yapmaya başladığı sırada, müş-
İslam dini, insanın fıtratına hitap eden bir din- rikler tarafından çok kötü bir şekilde dövülüp
dir. Bu yüzden, fıtratı bozulmamış olan insanla- eziyet görmüştür.
rın hidayeti kabul etmesi kolaydır. Ebubekir'in
radıyallahu anh hiç düşünmeden Peygamberimizin Aişe radıyallahu anha anlatıyor:
davetini kabul etmesi hem Peygamberimize olan
güveninden, onun yalan söylemeyeceğini bildi- "Peygamberin ashabı bir araya gelmişti. Ebubekir,
ğinden; hem de fıtratının temiz oluşundandır. Peygambere, halkı açıktan İslam'a davet etmek için
ısrar etti. Peygamber 'Sayımız azdır' dedi. Ama Ebu-
bekir ısrarında devam etti. Nihayet Peygamber çıktı,
ashabı da mescidin çeşitli yerlerine dağılarak ya-
5. Müslim
6. Tirmizi
kınlarının aralarına katıldılar. Bu sırada Ebubekir

34
ayağa kalkarak halka bir hutbe okudu. Peygamber
de oturmuş onu dinliyordu: Bunun üzerine müş-
rikler, Ebubekir'e ve diğer Müslümanlara saldırıp
dövdüler. Ebubekir'i o kadar çok dövmüşlerdi ki
sonunda baygın düştü. Bu sırada Utbe b. Rebia gelip
ayakkabılarıyla yüzüne vurmaya başladı. Sonra
karnına sıçradı. Öyle ki Ebubekir'in yüzü tanın-
mayacak hale gelmişti. Bunu duyan Teymoğulları
koşarak gelip müşrikleri uzaklaştırdılar. Ebubekir'i
bir elbiseye sararak evine götürdüler. Sonra da mes-
cide geldiler ve dediler ki: 'Allah'a yemin ederiz ki,
Ebubekir ölecek olursa, biz de Utbe'yi öldüreceğiz.'
Sonra tekrar Ebubekir'in yanına dönüp, Ebu Kuha-
sından başka, bir şeyim yok. Bu benim annemdir,
fe ile birlikte onu konuşturmak için akşama kadar
çocuklarına çok iyi davranır. Sen ise mübareksin,
uğraştılar. Ebubekir akşama doğru konuşabildi ve
onu Allah'ın dinine davet et ve hidayet vermesi için
hemen 'Allah'ın Peygamberi nasıldır?' diye sordu.
Allah'a dua et. Belki Allah onu, senin vasıtanla ateş-
Bunun üzerine: 'Sen onun yüzünden bu hale düştün.
ten korur.' dedi. Bunun üzerine Peygamber önce
Buna rağmen onun için üzülüyorsun' diye azarlayıp
dua etti. Sonra Ümmü'l Hayr'ı İslam'a davet etti.
oradan ayrıldılar. Annesi Ümmü'l Hayr'a da: 'Ona
Ümmü'l Hayr da Müslüman oldu."  7
bir şeyler yedirmeye çalış' dediler.

Ümmü'l Hayr, Ebubekir'le baş başa kaldığında Bu kıssadan kendimize şu dersleri çıkarabiliriz;
ona bir şeyler yiyip içmesi hususunda çok ısrar etti.
1. Tevhidi öğrendikten sonra Müslümanın
Ebubekir ise devamlı olarak: 'Peygamber ne durum-
temel görevlerinden bir tanesi güç nispetinde
da?' diye soruyordu. Annesi: 'Vallahi, benim arka-
daşın hakkında bir bilgim yok' dedi. Ebubekir: 'O tevhide davet etmektir. Ebubekir'in radıyallahu anh
halde, Hattab'ın kızı Ümmü Cemil'e git! Peygamberi iman ettikten hemen sonra davete başlaması
ondan sor!' dedi. O da Ümmü Cemil'e geldi ve dedi da bundandır. Davet, İslam toplumunun temel
ki: 'Ebubekir senden Muhammed'in sallallahu aleyhi ve özelliklerinden bir tanesidir. Allah subhanehu ve teâlâ
sellem durumunu soruyor!' Ümmü Cemil: 'Ben ne Peygamberimize vahyi indirdikten hemen sonra,
Ebubekir'i ne de Muhammed'i sallallahu aleyhi ve sellem bununla insanları uyarmasını istemiştir.
tanırım. Eğer istersen seninle beraber oğluna gide-
lim.' dedi. Ebubekir'in annesi bu teklifi kabul edince, "Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz.
Ümmü Cemil onunla beraber Ebubekir'e geldi. Onu İyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah'a iman
ölüm derecesinde ağır hasta olarak görünce, 'Allah'a edersiniz."  8
yemin ederim ki, sana bu yara ve bereleri açan bir
kavim kesinlikle fısk ve küfür ehlidir. Ümit ederim İnsan bir davaya gönül verdiğinde, bu genel-
ki Allah senin için onlardan intikam alsın!' dedi. de iki şekilde olur. Yakinen inanma ve meseleyi
fıkhetme. Böylesi insanlar yerlerinde duramaz-
Ebubekir: 'Peygamber nasıl?' diye sordu. Ümmü lar. Zihinlerinde yer eden, kalplerinde yakin ile
Cemil: 'Annen burada.' deyince Ebubekir: 'Annem- kenetlenen bu hayra insanları da davet etmek
den çekinme, ondan bir zarar gelmez' dedi. Ümmü isterler.
Cemil: 'Peygamberin durumu iyidir' dedi. Ebubekir:
'O şimdi nerede?' diye sordu. Ümmü Cemil: 'Erkam Sathî/yüzeysel inanma; insanın derinlemesi-
b. Erkam'ın evindedir' dedi. ne fıkhetmediği ve yakin seviyesinde olmayan
bilgi onu harekete geçirmez. Özelde Ebubekir
Ebubekir: 'Allah'a yemin olsun ki, Peygamberi
radıyallahu anh genelde tüm sahabenin İslam uğrunda
görmedikçe yemek yemeyeceğim, su içmeyeceğim.'
dedi. Onlar ortalık sakinleşinceye kadar bekledi- fedakârlıklarının temelinde; akidelerinde yakin
ler. Sonra Ebubekir'i aralarına alarak Peygambere üzere olmalarıydı. Bu durumda her Müslüma-
götürdüler. Ebubekir, Peygamberi görünce hemen nın yakinini sorgulaması, onu elde etmek için
onun boynuna sarıldı ve öpmeye başladı. Orada- çabalaması gerekir.
ki Müslümanlar da Ebubekir'e sarılıp onu öpme-
ye başladılar. Ebubekir, Peygamberin kendisi için
üzüldüğünü görünce: 'Anam babam sana feda ol- 7. El-Bidaye Ve'n-Nihaye Ramazan
sun, ey Allah'ın Rasûlü! O fasığın yüzüme vurma- 8. 3/Âl-i İmran, 110 1435

TEMMUZ’14 • SAYI: 30

35
2. Müşrikler, İslam davetinden rahatsız olurlar. Allah Rasûlü'nün iyi olduğunu duyması da ona
Davet açıktan yapılmaya başlandığında müşrikler yetmemiş, hasta yatağından kalkıp onun iyi ol-
bunu durdurmak için bütün imkânlarını kulla- duğunu kendi gözleriyle görmek istemiştir. Bu
nırlar. Bazen sözlü bazen de fiilî olarak eziyet Ebubekir'in, Peygamberi ne kadar çok sevdiğini
ederek davetin önüne set çekmeye çalışırlar. Aksi gösteren bir örnektir.
takdirde kendi çıkarlarının, kendi menfaatlerinin
tehlikeye gireceğini düşünürler. Ebubekir radıyal- Bu sevginin bir nedeni Allah Rasûlü'nün Pey-
lahu anh insanlar tarafından sevilen ve sayılan biri
gamberliğiydi. Bir başka nedeni ise öncülerin
olmasına rağmen, açıktan davet yaptığında ona İslam davasına olan hizmetleriydi. Aynı ahlakın
saldırıp durdurmaya çalıştılar. Müşriklerin çıkar- Rasûlullah'ın vefatından sonra Ebubekir, Ömer
ları tehlikeye girdiğinde sevdikleri ve saydıkları gibi seçkin sahabelerin radıyallahu anhum içinde de
insanları dahi tanımazlar. Eğer bugün yaptığı- devam ettiğini görüyoruz.
mız davetten müşrikler rahatsız olmuyorsa veya
Bu adanmışlık ve diğerkamlık ahlakıdır. Kişi-
bunu durdurmak için bir şeyler yapmıyorlarsa
nin hayatını davasına göre tanzim etmesi, dava-
bu bizim davetimizle Peygamberin ve sahabe-
sının selametine göre tercihlerini belirlemesi-
sinin yaptığı davetin aynı olmadığını gösterir.
dir. Bir şahıs veya öncünün İslam davasına
Şayet davet aynı olsaydı tepkiler de aynı
faydası daha fazlaysa, Müslüman hiç çe-
olacaktı. Çünkü yeryüzünde var olmuş
kinmeden onu kendine tercih etmeli,
tüm tevhid önderleri, davetlerini
bu konuda gösterilmesi gereken
müşrik toplumlara duyurduk-
fedakârlığı göstermelidir. Kişi
larında aynı durumla karşılaş-
bunu inanmışlığı ve adanmış-
tılar. Allah Rasûlü; yaşlı, kadın, genç, çocuk lığı oranında yerine getirir.
ayrımı yapmadan tüm ashabını bu ahlak
ilim meclisi

Allah subhanehu ve teâlâ şöyle üzere eğitmiştir. Özellikle teknolojinin 4. Ebubekir radıyallahu anh
buyuruyor: gizlilik ve mahremiyeti hedef aldığı
bir çağda, Müslümanların bu nebevi
o yaralı haldeyken dahi
"Andolsun ki, Allah'a kulluk eğitimi ihmal etmemeleri gerekir. tebliği, daveti düşünüyor.
edin! (demesi için) Semud kav- Annesinin hidayet bulması
mine kardeşleri Salih'i gönderdik. için Peygamberimizden ona
Hemen birbiriyle çekişen iki zümre dua etmesini ve tebliğ yapmasını
oluverdiler."  9 istiyor. Buradan da şunu anlıyoruz;
Müslüman için ilk sırada her zaman tev-
"Böylece biz, her Peygambere insan ve cin hid olması gerekir. Fırsat bulduğu her du-
şeytanlarını düşman kıldık. (Bunlar), aldatmak rumu güzelce değerlendirip davet yapmalıdır.
için birbirlerine yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabbin
dileseydi onu da yapamazlardı. Artık onları uydur- Peygamber önce Allah'a dua ediyor ardından
dukları şeylerle baş başa bırak."  10 tebliğ yapıyor. Davette veya herhangi bir işte
başarıyı elde edebilmek için Allah'ın yardım
3. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile sahabesi etmesi gerekir. Allah subhanehu ve teâlâ yardım etme-
arasında son derece kuvvetli bir sevgi bağı var- den zahirî sebepler her ne kadar yerine gelse de,
dı. Sahabe, Peygamberi; canından, malından ve başarı elde edilemez. Bu nedenle başarıyı elde
ailesinden daha çok seviyordu. Bu sevgi onların etmek istediğimiz her işin başında, Allah'a dua
her zaman ilk olarak Rasûlullah'ı düşünmele- ederek O'ndan yardım istememiz gerekir.
rine, hiç çekinmeden kendilerini Rasûlullah'a
siper etmelerine, Rasûlullah için kendi canları- Şuayb aleyhisselam şöyle der:
nı tehlikeye atmaya sevk ediyordu. Ebubekir'in
radıyallahu anh o kadar eziyet çekmesine rağmen "Benim başarım ancak Allah iledir. Ben, O'na te-
kendine geldiğinde ilk olarak Peygamberi sor- vekkül ettim ve O'na yöneldim."  11
ması da bu sevgiye işaret eder. Rasûlullah'ın
iyi olduğunu duymadan bir şey yiyip içmemiş; 5. Ümmü Cemil'in radıyallahu anha gizliliğe gös-
terdiği önem. Gizlilik Allah Rasûlü'nün sallallahu
aleyhi ve sellem ashabını eğittiği temel ahlaklardan-

9. 27/Neml, 45
10. 6/En'am, 112 11. 11/Hud, 88

36
dır. Ümmü Cemil'in Ebubekir'in annesine karşı
gösterdiği tavır bunun en güzel örneklerinden
bir tanesidir.
Enes'in radıyallahu anh annesine karşı gösterdiği şu
tavır da bizim için güzel bir örnektir;
Enes radıyallahu anh anlatır:
"Ben çocuklarla oynarken Rasûlullah yanıma
geldi ve bize selam verdi. Ardından beni bir işi
için gönderdi. Bundan dolayı annemin yanına geç
gittim. Eve döndüğüm de annem, 'Niye geciktin?'
diye sordu. Ben de: 'Rasûlullah beni bir işe gönder- __ Sen yolunu buldun, ben ona gidiyorum beni
di' dedim. Annem: 'Rasûlullah'ın işi neymiş?' diye takip et, girdiğim yere gir. Eğer ben senin için teh-
sordu. Dedim ki, 'Bu sırdır.' Bunun üzerine annem: likeli birisini görürsem ayakkabımı düzeltiyormuş
'Sakın Rasûlullah'ın sırrını kimseye söyleme' dedi."  12 gibi yapar duvara yönelirim. Sen durma yürü, dedi.

Ali ile Ebu Zer radıyallahu anhum arasında geçen ve O yürüdü ben de yürüdüm sonunda Peygamberin
Ali'nin gösterdiği tutum da bize Allah Rasûlü'nün yanına girdim.' "  13
sahabesini bu ahlak üzerine eğittiğini gösterir.
Ebu Zer radıyallahu anh Müslüman olma kıssasını Ümmü Cemil, Ali ve Enes'in radıyallahu anhum ta-
şöyle anlatır: vırlarından anladığımız Allah Rasûlü sallallahu aleyhi
ve sellem; yaşlı, kadın, genç, çocuk ayrımı yapmadan
"Sonra Mekke'ye yöneldim. Mescid-i Haram'a tüm ashabını bu ahlak üzere eğitmiştir. Özellikle
geldim fakat ben Rasûlullah'ı tanımıyordum. Onu teknolojinin gizlilik ve mahremiyeti hedef aldığı
başkasına sormak da istemiyordum. Zemzem suyu bir çağda, Müslümanların bu nebevi eğitimi ih-
içiyordum. Ve mescidde bulunuyordum. Ebu Zer mal etmemeleri gerekir.
(devamla) der ki; Bu sırada yanıma Ali uğradı ve:
'Şu adam gariptir sanırım!' dedi. Ben de: 'Evet ga- Köleleri Azad etmesi
ribim' dedim. Ali, 'Öyle ise bizim eve buyur!' dedi.
(Ebu Zer der ki:) Ali ile beraber gittim. O bana bir Ebubekir radıyallahu anh mal, mülk sahibi birisiydi.
şey sormadı. Ben de ona haber vermedim. Sabahla- İman ettikten sonra malını, mülkünü İslam için,
yınca Rasûlullah'ı sormak için kuşluk vakti mescide Müslümanlar için harcamaya başlamıştı. Başta
gittim. Fakat kimse bana ona dair bir şey bildirmedi. Bilal radıyallahu anh olmak üzere efendileri tarafın-
Yine bana Ali uğradı ve: dan eziyet gören birçok Müslüman köleyi kendi
imkânlarıyla azad etmiştir. Bilal'i azad etme kıs-
__ Bu adam için evine gitmesini bileceği zaman
sası kısaca şöyle gerçekleşmişti:
gelmedi mi? dedi. Ben de:
__ Hayır, dedim. Ali: Bilal radıyallahu anh Müslüman olduktan sonra
efendisi Ümeyye bin Halef ve diğer müşrikler
__ Benimle gel, (dedi ve devamla,) Burada işin ne? tarafından eziyet görmeye başladı. Ümeyye bin
Seni bu şehre getiren nedir? dedi. Ben de kendisine:
Halef onu yoruluncaya kadar döverdi. Öğle sıcak-
lığında onu Arabistan'ın yakıcı sıcağı altında yere
__ Gizli tutarsan sana anlatırım, dedim. Ali: yatırır, üzerine taşlar koyardı. Lat'a ve Uzza'ya
iman etmesini ve Muhammed'i sallallahu aleyhi ve sel-
__ Muhakkak ki söylediğini yaparım, dedi. (Ebu lem inkâr etmesini ondan ister, aksi takdirde bu
Zer): şekilde kendisine eziyet etmeye devam edeceğini
__ Bana burada kendisinin Peygamber olduğunu söylerdi. O her bunu söylediğinde Bilal radıyallahu
anh ise 'Ahad, Ahad/Allah birdir, Allah birdir.' derdi.
söyleyen bir kimsenin çıktığı haberi ulaştı, bunun Bilal böyle dedikçe o daha fazla öfkelenir ve daha
için kendisiyle görüşmek için kardeşimi gönderdim,
fazla eziyet ederdi. Yorulduktan sonra taşların
sadra şifa vermeyen bir malumatla döndü geldi. Ben
de kendim görüşmeyi istedim. Ali: altında kalarak bitkin düşen Bilal'in boynuna bir
Ramazan
1435
12. Buhari, Müslim 13. Buhari

TEMMUZ’14 • SAYI: 30

37
ip takar ve ipin ucunu çocukların eline verirdi. kardeşinin hem maddi hem de manevi sıkıntıla-
Çocuklar onu Mekke sokaklarında dolaştırır, rında yanında olması gerekir. Maddi olarak yar-
onunla alay ederlerdi. dımcı olamasa da en azından dua ederek, teşvik
ve teselli ederek manevi olarak yanında olması
Bir gün yine Bilal radıyallahu anh çölde yatırılıp gerekir. Peygamberimizin malı yoktu. Belki Müs-
üzerine taşlar konulmuşken Ebubekir radıyallahu lümanlara parasal olarak yardımcı olamıyordu.
anh oraya gelir ve Ümeyye'ye şöyle der: " 'Allah'tan Fakat eziyet gören Müslümanların yanından ge-
korkmuyor musun daha ne kadar bu işkencelere de- çerken sabretmelerini, karşılığında cenneti elde
vam edeceksin?' Ümeyye: 'Onun bu hale gelmesinin edeceklerini onlara hatırlatarak onları teselli edip
sebebi sensin, bundan dolayı onu senin kurtarman
teşvik ediyordu. Ebubekir radıyallahu anh ise Allah'ın
gerekir.' dedi. Ebubekir: 'Evet, onu kurtaracağım.
kendisine verdiği mal nimeti ile maddi olarak
Ben de senin dininden olan, ondan daha güçlü siyah
bir köle var, onu sana vereyim. Ona karşılık olarak Müslümanlara yardımcı oluyordu.
Bilal'i alıp özgürlüğüne kavuşturayım.' dedi. Ümey-
ye de bu teklifini kabul eder ve Bilal'i Ebubekir'in
Ebubekir'e 4 niye ve ne zaman
kölesi karşılığında salıverir."  14 'Sıddık' denildi?
Ebubekir'in radıyallahu anh birçok lakabı var-
Allah kullarına farklı farklı nimetler dı. Bunlardan birisi ve en meşhur olanı
vermiştir. Kimisine mal, kimisine ilim, 'Sıddık'tır. Rasûlullah da sallallahu aleyhi ve
kimisine cesaret, kimisine ise farklı sellem onun için bu lakabı kullanırdı.
yetenekler. Herkesin Allah ta-
rafından kendisine verilen bu Rasûlullah bir gün berabe-
yetenekleri İslam ve Müslü- Sonra bana Beyt-i Mamur gösterildi. rinde Ebu Bekir, Ömer ve
Yetmiş bin meleğin her gün oraya Osman radıyallahu anhum olduğu
manlar için kullanması ge-
ilim meclisi

girdiğini gördüm. Sonra bana bir kap


rekir. Allah subhanehu ve teâlâ halde Uhud'a çıkmıştı. Bu
şarap, bir kap süt ve bir kap bal getirildi.
Ebubekir'e mal vermişti. Ben sütü aldım. Bunun üzerine Cibril esnada dağ onları salladı.
O da bunu her zaman İslam dedi ki: senin ümmetinin üzerinde Bunun üzerine Nebi sallallahu
ve Müslümanlar için kullan- bundukları tabiat ve huy budur dedi. aleyhi ve sellem:

mıştı. Kimi zaman o mal ile


"Ey Uhud, sabit ol! Bil ki senin
köleleri azad etmiş, kimi za- üstünde bir Rasûl, bir Sıddık ve iki
man cihad ordusunu donatmış, de şehid bulunuyor."  15 buyurdu.
kimi zaman da başka amaçlar uğruna
sarf etmiştir. Hiçbir zaman bu malı ben Ebubekir radıyallahu anh İsra ve Miraç olayın-
kazandım düşüncesine kapılıp, İslam için in- dan sonra Sıddık ismini almıştır. Olay şöyle
fak etmekten geri durmadı. O, bu malın Allah gerçekleşmiştir; Malik bin Sa'saa'dan radıyallahu
tarafından kendisine verildiğinin şuurundaydı. anh rivayetle Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem İsra ve
Bu düşüncede olduğu için nerede Müslümanla- Miraç gecesini şöyle anlatmıştır:
rın paraya ihtiyacı oldu, orada Ebubekir ortaya
çıkarak yardımda bulundu. "Ben Kâbe'de Hatim'de -(ravi) belki de Hicr'de de-
miştir- yatıyordum. Bana Cibril geldi ve buramdan
Müslümanlar bugün de birçok alanda maddi- buraya kadar (boğaz çukurundan kasığına kadar)
yattan kaynaklı sıkıntılar yaşıyor. Allah'ın kendi- yararak kalbimi çıkardı. Sonra bana iman dolu bir
lerini mal nimeti ile nimetlendirdiği Müslüman- altın tas getirildi ve kalbim yıkandı. Sonra kalbim
ların kardeşlerinin sıkıntılarında onların yanında içi doldurularak yerine konuldu. Sonra bana, ka-
olmaları, onlara destek çıkmaları gerekir. Tabi tırdan küçük, merkepten büyük beyaz ve gözünün
bugün eziyet gördüğü için azad edilebilecek bir gördüğü en uzak yere adımını atan bir hayvan
(Burak) getirildi ve ona bindirildim. Cibril beni
köle yok. Fakat bunun yerini dolduran başka şey-
alıp götürdü. Birinci göğe varınca, göğün açılma-
ler var; Esir düşen kardeşleri kurtarmak, cihad
sını istedi. Kim o, diye soruldu. O da: 'Cibril', dedi.
eden, şehid düşen veya cezaevinde olan Müslü- 'Beraberinde kim var', denildi. Cibril: 'Muhammed
manların ailelerine bakmak, onların ihtiyaçları- sallallahu aleyhi ve sellem', dedi. 'Muhammed sallallahu aleyhi
nı gidermek gibi. Müslümanın diğer Müslüman ve sellem çağrıldı mı', diye soruldu. Cibril: 'Evet', dedi.

14. İbni Sa'd 15. Buhari

38
Bunun üzerine: 'Hoş geldi ve ne mutlu bir geliş ile
geldi', denildi. Hemen kapıyı açtı. Birinci göğe gi-
rince Âdem ile karşılaştım. Cibril bana: 'Bu senin
atan Âdem'dir, ona selam ver', dedi. Ben de selam
verdim. Selamı aldı ve: 'Merhaba, salih oğul ve salih
Peygamber', dedi.

Sonra yükselerek ikinci göğe vardı ve göğün açıl-


masını istedi. 'Kim o', diye soruldu. O da: 'Cibril',
dedi. 'Beraberinde kim var', denildi. Cibril: 'Mu-
hammed sallallahu aleyhi ve sellem var', dedi. 'Muhammed
sallallahu aleyhi ve sellem çağrıldı mı', denildi. Cibril: 'Evet',
dedi. Bunun üzerine: 'Hoş geldi ve ne mutlu bir
gelişle geldi?', denildi. Hemen kapıyı açtı. İkinci göğe nildi. Cibril: 'Ben Cibril'im', dedi. Ona: 'Beraberinde
girdiğimde teyze çocukları Yahya ve İsa ile karşılaş- kim var', denildi. Cibril: 'Muhammed sallallahu aleyhi ve
tım. Cibril bana: 'Bu Yahya, bu da İsa'dır; onlara sellem', dedi. Ona: 'Çağrıldı mı', denildi. Cibril: 'Evet',
selam ver', dedi. Ben de selam verdim. Selamı aldılar dedi. 'Hoş geldi ve ne mutlu bir gelişle geldi', denildi.
ve bana şöyle dediler: 'Merhaba salih kardeş ve salih
Altıncı semaya geçtiğimde Musa ile karşılaştım.
Peygamber.'
Cibril bana dedi ki: 'Bu Musa'dır, ona selam' ver.
Sonra Cibril beni üçüncü semaya çıkardı ve içeri Ben de selam verdim. Selamı aldı ve şöyle dedi: 'Mer-
girmek için izin istedi. 'Bu gelen kimdir', denildi. haba salih kardeş ve salih Peygamber.' Ben geçince
'Cibril'dir', cevabını verdi. 'Beraberinde kim var', de- Musa ağladı. Ona: 'Niçin ağlıyorsun', denildi. O
nildi. Cibril: 'Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem', dedi. cevap verdi: 'Ağlıyorum, çünkü benden sonra gön-
'Çağrıldı mı', denildi. Cibril: 'Evet', dedi. 'Hoş geldi ve derilen genç bir Peygamberin ümmetinden cennete
ne mutlu bir gelişle geldi', denildi. Sonra kapı açıldı. girecekler, benim ümmetimden cennete girecekler-
Üçüncü semaya girdiğimde Yusuf ile karşılaştım. den çok daha fazladır.'
Cibril bana dedi ki: 'bu Yusuf 'tur ona selam ver.'
Sonra Cibril beni yedinci semaya çıkardı ve içeri
Ben de selam verdim. Selamı aldı. Sonra şöyle dedi:
girmek için izin istedi. Ona: 'Bu gelen kimdir', de-
'Merhaba salih kardeş ve salih Peygamber.'
nildi. Cibril: 'Ben Cibril'im', dedi. Ona: 'Beraberinde
Sonra Cibril beni dördüncü semaya çıkardı ve kim var', denildi. Cibril: 'Muhammed sallallahu aleyhi ve
sellem', dedi. Ona: 'O çağrıldı mı', denildi. Cibril: 'Evet',
içeri girmek için izin istedi. 'Bu gelen kimdir', denildi.
Cibril: 'Ben Cibril'im', dedi. 'Beraberinde kim var', dedi. 'Hoş geldi ve ne mutlu bir gelişle geldi', denildi.
Yedinci semaya geçtiğimde İbrahim ile karşılaştım.
denildi. Cibril: 'Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem', dedi,
'Çağrıldı mı', denildi. Cibril: 'Evet', dedi. Bunun üze- Cibril dedi ki: 'Bu senin atan İbrahim'dir ona selam
rine: 'Hoş geldi ve ne mutlu bir gelişle geldi', denildi. ver.' Ben de selam verdim. Selamı aldı ve şöyle dedi:
Sonra dördüncü sema kapısı açıldı. Dördüncü sema- 'Merhaba salih oğul ve salih Peygamber.'
ya, girdiğim zaman İdris ile karşılaştım. Cibril: 'Bu
Sonra ben, Sidre-i Münteha'ya çıkarıldım. Orada
İdris'tir, ona selam ver', dedi. Ben de selam verdim.
Sidre ağacının meyvesi, Yemen'deki Hecer testileri
Selamı aldı. Sonra şöyle dedi: 'Merhaba salih kardeş
gibi idi. Cibril bana: 'Burası Sidre-i Münteha'dır',
ve salih Peygamber.'
dedi. Oradan dört ırmak akıyordu. Bunların ikisi
Sonra Cibril beni beşinci semaya çıkardı ve içeri içten ve ikisi de dıştan akmakta idi. Ben sordum:
girmek için izin istedi. Ona: 'Bu gelen kimdir', denil- 'Bunlar nedir ya Cibril?' Cibril dedi ki: 'Bu içten akan
di. Cibril: 'Ben Cibril'im', dedi. Ona: 'Beraberindeki iki ırmak cennet ırmaklarıdır. Dıştan akan diğer iki
kimdir', denildi. Cibril: 'Muhammed sallallahu aleyhi ırmak da Nil ile Fırat ırmaklarıdır.'
ve sellem', dedi. Ona: 'Çağırıldı mı', denildi. Cibril:
Sonra bana Beyt-i Mamur gösterildi. Yetmiş bin
'Evet', dedi. Bunun üzerine 'Hoş geldi ve ne mutlu
meleğin her gün oraya girdiğini gördüm. Sonra bana
bir gelişle geldi', denildi. Beşinci semaya geçtiğimde
bir kap şarap, bir kap süt ve bir kap bal getirildi. Ben
Harun vardı. Cibril bana, 'bu Harun'dur ona selam
sütü aldım. Bunun üzerine Cibril dedi ki: 'Senin
ver', dedi. Ben de selam verdim. Selamı aldı. Sonra:
ümmetinin üzerinde bulundukları tabiat ve huy
'Merhaba salih kardeş ve salih Peygamber', dedi.
budur' dedi. Sonra namazlar, her gün elli vakit ola-
Sonra Cibril beni altıncı semaya çıkardı ve içeri rak bana farz kılındı. Ben geri döndüm. Musa'ya
girmek için izin istedi. Ona: 'Bu gelen kimdir', de- uğradığımda bana sordu: 'Sana ne emredildi?', 'Her Ramazan
1435
gün için elli vakit namaz', dedim. 'Senin ümmetin,

TEMMUZ’14 • SAYI: 30

39
her gün elli vakit namaza güç yetiremez. Vallahi, aldığı konusunda tasdik etmişken, bu konuda mı
ben senden önce insanları denedim ve İsrailoğulları tasdik etmeyeceğim.' dedi."  17
ile en ağır şekilde uğraştım. Rabbine dön ve ümme-
tinin yükünün hafifletilmesini iste', dedi. Ben de geri İşte bu tavrından sonra Sıddık diye isimlen-
döndüm ve Allah benden on vakti kaldırdı. Musa'ya dirilmiştir. Tabi onun sıdkı sadece bu olayla
döndüm. Bana aynı sözleri tekrarladı. Geri döndüm sınırlı değildir. Sadakati gösteren daha birçok
ve Allah benden on vakit daha kaldırdı. Musa'ya şey yapmıştır. Bu, İslam için gösterdiği ilk sıdk
döndüm. Bana aynı sözleri söyledi. Geri döndüm göstergesidir.
ve Allah benden on vakit daha kaldırdı. Musa'ya Bu olayda Ebubekir'in radıyallahu anh gösterdiği
döndüm. Bana aynı sözleri söyledi. Geri döndüm ve tavır gerçekten çok önemlidir. Aklen kabul edil-
Allah benden on vakit daha kaldırdı ve her gün için
mesi mümkün olmayan bir konuda hiç tereddüt
on vakit namaz ile emredildim. Musa'ya döndüm.
etmeden Peygamberimizi tasdik ediyor. Aslında
Bana aynı sözleri tekrarladı. Geri döndüm ve bana
her gün için beş vakit namaz emredildi. Musa'ya bu Müslümanlar için çok şaşırılacak bir durum
döndüm. 'Sana ne emredildi', diye sordu. 'Her gün değildir. Çünkü Müslümanlar Peygamberimize
beş vakit namaz emredildi', dedim. Musa dedi gökten vahiy geldiğine, ölüme, ahirete iman edi-
ki: 'Senin ümmetin, her gün beş vakit namaza yorlardı. Tamamen gaybi olan bu meselelere
güç yetiremez. Ben senden önce insanları de- iman eden, bu konularda Peygamberimi-
nedim ve İsrailoğulları ile en ağır şekilde zi tasdik eden Müslümanların, bu olayı
uğraştım. Rabbine dön de ümmetin kabul etmesi gayet normaldir. Za-
için hafifletilmesini iste.', Dedim ten Ebubekir radıyallahu anh da onu
ki: 'Ben Rabbimden, yüzüm kıza- söylüyor: '"en ona gökten vahiy
rıncaya kadar istedim. Artık razı geldiği konusunda onu tasdik
ve teslim olacağım.' Musa'dan Hicret emri teorik olarak bu etmişken, bu olayda mı onu
ilim meclisi

ayrılınca bir münadi bana, kabullerin sınanmasıydı. Ve maalesef tasdik etmeyeceğim. O söy-
'Farzımı kesinleştirdim ve mustazafları ayrı tutarsak, bir kısım lemişse doğru söylemiştir."
kullarımın yükünü de ha- insan; mal, kadın, vatan ve akraba
bağını hicrete tercih etmişti. Aslında bu olay, imanında
fiflettim', diye seslendi."  16
sadık olanlarla olmayanları,
Sabah olunca Peygamber içi dışı bir olanlarla olmayan-
sallallahu aleyhi ve sellem başından ge- ları ortaya çıkaran bir olaydı.
çen bu olayı Kureyşliler'e anlatıyor. Allah'a ve Peygambere imanında
Bunu anlattıktan sonra müşrikler çok sadık olmayanlar dinlerinden döner-
şaşırıyor. Ve ellerine güzel bir fırsat geçmiş ken, sadık olanların imanı arttı. Peki, ne-
gibi seviniyorlar. Müşrikler inanılması aklen den Müslümanların içerisinde bu olaydan
mümkün olmayan bu olayla Müslümanları din- sonra dönenler oldu?
lerinden döndüreceklerine inanarak gidip heye- Bununla ilgili şunu söyleyebiliriz: Öğrendiği
canla her tarafta bunu anlatıyorlar. Gerçekten de esasları içselleştirmeyen, hem zahiren hem de
kısmen düşündükleri gibi oluyor. Müslümanların batınen öğrendiklerini kabul etmeyen insanlar
içerisinden bazıları bu olaydan sonra dinlerinden sebat edemezler. Menfaatleriyle ters düşen şeyler
dönüyor. olduğunda veya kafalarına yatmayan bir şeyler
olduğunda öğrendikleri esasları eleştirip onları
Sonra Ebubekir'in yanına gidip bu durumu
terk ederler. Eğer o kişiler gerçekten Peygam-
ona da anlatıyorlar. Bekliyorlar ki Ebubekir de ra-
berimizin anlattıklarını kabul etmiş, içlerine
dıyallahu anh: 'Yok artık, bu kadar da olmaz.' desin. Fa-
sindirmiş olsalardı, bu olayla karşılaştıklarında
kat düşündükleri gibi olmuyor. Ebubekir onlara
dönmez, Peygamberimizi tasdik ederlerdi. On-
şöyle diyor: " 'Siz bunu gerçekten ondan duydunuz
dan dolayı öğrendiğimiz itikad, menhec vb. şey-
mu?' Onlar da 'Evet duyduk' diyorlar. Ebubekir de:
'Eğer o söylemişse doğru söylemiştir' diyor. Müşrik- leri gerçekten kabul etmiş miyiz, etmemiş miyiz?
ler: 'Sen gerçekten onun geceleyin Mescid-i Aksa'ya bu konuda kendimizi sorgulamalıyız. Zahiren
gittiğine ve sabah olmadan geri geldiğine inanıyor kabul ettiğimizi zannettiğimiz şeyleri, belki de
musun?' dediler. Ebubekir: 'Ben onu gökten vahiy şu an menfaatimize uyduğu için, kafamıza yattığı
için kabul etmiş olabiliriz. Yarın öbür gün ucu

16. Buhari 17. Hakim

40
bize dokunan bir şey olduğunda inandığımızı
zannettiğimiz meselelerde sıkıntı yaşayabiliriz.
Miraç olayı erken dönemde iman iddiasında
olanları ayırdığı gibi, günümüzde de benzer
hadiseler yaşıyoruz. Allah subhanehu ve teâlâ itikadi
ve menhecî konularda Müslümanları imtihan
ediyor. İnandığı ve dava edindiği her şey pratikte
mutlaka karşısına çıkıyor. Bu pratik olaylar sadık
olanlarla sadık olmayanları birbirinden ayırıyor.
Gerçekten inanan ve sadık olanlar sebat ederken,
yalancılar dökülüyorlar. Aslında bu durum Müs-
lümanlar için rahmettir. Allah'ın sadık olanlara İnsanlara düzen, disiplin, adab dersi veren in-
lütfudur. Çünkü Allah subhanehu ve teâlâ pis ile temizi sanların, günün birinde konumlarının değişmesi
ayırmadan, yalancıların sadıkların sıdkından ne- nedeniyle aynı şeyleri kendilerinden başkaları
malanmasına müsade etmez. için istendiğinde, bu durumu 'aşırılık ve gereksiz
İsra ve Miraç gibi akidevi konularda sınanıp saygı' olarak isimlendirmeleri gibi...
Ebubekir gibi sadıklar veya dökülenler olduğu İnsanlara fedakârlık ve adanmışlık dersi yapan-
gibi, menhecî konularda da insanlar sınandılar. ların, ticarete atıldıklarında tüm İslami çalışma-
Bunun başında da hicret gelir. Mekke'de Müslü- ları savsaklamaları gibi...
manların eğitildiği en hassas konulardan biri itaat
ve cennetin bedeli olan dünyayı terk, Allah'ın İnsanları tevhide ve cihada davet edenlerin,
yanında olanlara gönül vermekti. kendi çocukları insanları davet ettikleri şeyleri
yaptığında dünyayı ayağa kaldırmaları gibi... Ki
Hicret emri teorik olarak bu kabullerin sınan- bunun misalleri çokça yaşanıyor. Bir zamanlar
masıydı. Ve maalesef mustazafları ayrı tutarsak, gençleri cihada davet edip bu yolu insanlara açan-
bir kısım insan; mal, kadın, vatan ve akraba ba- lar, kendi çocukları yola koyulduğunda, benzeri-
ğını hicrete tercih etmişti. Öyle ki hicret eden ne az rastlanır bir tepkiyle Müslümanların başını
Müslümanlar onlar hakkında tartışınca Allah ağrıtıyorlar.
subhanehu ve teâlâ şu ayetleri indirdi:
Hareket tarihinde en çok karşılaştığımız sorun;
"Size ne oluyor da münafıklar hakkında iki gruba insanların değerleri konusunda sadakatsizliğidir.
ayrıldınız? Allah, onları yaptıkları işlerden dolayı Kendi nefisleriyle, değer olduğuna inandıkları
baş aşağı ederek eski konumlarına döndürmüştür. şeyler çakıştığında hiçbir değer tanımayan, bay-
Allah'ın saptırdığını yola getirmek mi istiyorsunuz?
raklaştırdığı değerleri ayaklar altına alabilen in-
Allah kimi saptırırsa, sen onun için asla bir çıkış yolu
sanlara şahit oluyoruz.
bulamazsın. Arzu ettiler ki kendilerinin küfre sap-
tıkları gibi siz de sapasınız da beraber olasınız. Bu Özellikle konum değişikliğinde bu tarz hadi-
sebeple, onlar Allah yolunda hicret edinceye kadar selere sıkça rastlıyoruz. Başkalarını kontrol edip
içlerinden dost edinmeyin. Eğer bundan yüz çevirir- insanlara düzen ve disiplin sağlayanların konum-
lerse, onları yakalayın ve bulduğunuz yerde öldürün. ları değişip de kontrol edilen durumuna düştük-
Onlardan ne bir dost edinin, ne de bir yardımcı."  18 lerinde, yücelttikleri şahsiyetleri en ağır ifadelerle
Günümüzde birçok kardeşimizin, hevasıyla itham ettikleri, insanları davet ettikleri menhecî
menheci kararlar karşılaşınca sadakat üzere ka- esasları en ağır ifadelerle eleştirdikleri ve dün ak
lamadığını görüyoruz. dediklerine bugün kara dediklerine rastlıyoruz.

Size itaati, sabrı öğreten insanların, İslam ce- Bu tarz örnekler yaşanıyor yaşanacak da. İtika-
maatiyle küçük bir sorun yaşadıklarında 'bana di ve amelî konularda Allah'ın insanları kabulle-
zulmedildi' diyerek bayrak kaldırması olaylarına riyle sınaması, sınav sonucunda Ebubekir misali
rastlıyoruz. İslam tarihinde de benzeri görülen sadıkların sebatı, dökülenler misali yalancıların
bu vakıalar sahiplerinin sıdk ahlakından uzak olacağı, Allah'ın değişmez sünnetidir.
olduğunu gösterir.
Rabbim bizi zahiri ve batını bir olan sadık ki- Ramazan
şilerden kılsın. Allahumme âmin. 1435
18. 4/Nisa, 88-89

TEMMUZ’14 • SAYI: 30

41
Nasihat
emreacar@tevhiddergisi.com

Emre Acar

Rahman'ın Arşının
Altında Gölgelenenler -2-
Yöneticilerin kurtuluşu adil olmaya bağlıdır. Yönetici olan, devlet
başkanı, vali, bakan, baba, öğretmen/hoca, köy, mahalle, sokak
sorumlusu ve bütün yöneticiler yönettikleri kişilere karşı mutlaka
adaletle hükmetmeli ve adil vasfı ile muamele etmeleri gerekir.

Allah'a hamd, Râsulü'ne salât ve selam olsun. birinin kulak memesi ile omuz arası çok uzundur.
Arşın büyüklüğünü ifade etmek için Peygamber:
Ebu Hureyre'den radıyallahu anh rivayetle Peygam- "Yeri ve göğü kuşatan kürsi, arşa nispetle çöle atılmış
ber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur: halka gibidir"  2 terimini kullanmıştır. Rabbimizin
arşı bu kadar büyük ise acaba arşının gölgesi ne
"Yedi sınıf insan var ki, onları hiçbir gölgenin olma-
kadar büyüktür?
dığı günde (mahşer meydanında) kendi gölgesinde
gölgelendirecektir. Adil imam/yönetici, Allah'a iba- Hadiste zikredilen yedi sınıf Müslüman, hiçbir
detle yetişen genç, kalbi mescidlere bağlı olan adam,
gölgenin olmadığı mahşer gününde Rabbimizin
birbirlerini Allah için seven, onun (rızası) için bir
arşının altında gölgeleneceklerdir. Güneşin bir
araya gelip onun için ayrılan iki adam, soylu ve gü-
zel bir kadın kendisini (zinaya) davet ettiğinde: 'Ben mızrak boyu yakınlaştırıldığı günde arşın göl-
Allah'tan korkarım' diyerek (onu reddeden) adam, gesi, kula sunulan en büyük mükâfattır. Düşün
sağ elinin verdiğinden sol elinin haberi olmayacak ki çölde güneşten kavrulmuş, susuzluktan ölmek
kadar gizlice sadaka veren kişi, bir de yalnız başına üzere iken gölge ve su buluyorsun. Bu durum
Allah'ı zikredip de gözleri yaşla dolan kimse."  1 karşısında sevinmez misin? O vakitte senin için
su ve gölge en büyük lütuf ve nimet değil midir?
Rabbimizin arşının varlığı İslam'ın hakikatle- Hakeza mahşer günü, hiçbir gölgenin olmadığı
rindendir. Her Müslümanın arşın varlığına iman yerde Rahman'ın arşının altında gölgelenmek en
etmesi itikadı için elzemdir. Rahman'ın arşını, büyük nimet/en büyük mükâfattır.
nurdan yaratılmış sekiz melek taşır ve onların her

1. Buhari, Müslim 2. İbni Kesir, Tefsiru'l Kur'ani'l Azim, I, 309

42
Değerli kardeşim! Rabbim bu mükâfatı bütün
Müslümanlara sunmuştur. Herkes bu nimetten
faydalanabilir. Fakat bu nimeti elde etmek için
hadiste zikredilen noktalara dikkat etmek gerekir.
Bu amellere dikkat edildiği oranda kişi Rahman'ın
arşının altında gölgelenen yedi sınıf insanın içe-
risinde yer alır. Aksi halde Müslüman da olsak
mahşer günü bir mızrak yaklaştırılmış güneşin
altında uzunca beklemeye mahkûmuzdur. Bu
mahkûmiyet arşın gölgesinde gölgelenmekten
mahrumiyete sebep olur.
Kardeşim! Bilirsin ki, yeryüzü ve gökyüzünün
Bundan sonra, Rabbimin izni ile yedi sınıf insa-
arasında insan dışındaki varlıklar gayriakil ve
nı ve amellerini yazmaya çalışacağım. Umudum
istekleri olmayan varlıklardır. Bunlar için ikinci
ve temennim, Rabbimin önce beni, sonra seni zor
yönetici olması dünya nizamında fesat meyda-
günde arşın altında gölgelenen yedi sınıf insan-
na getiriyorsa, insan gibi istekleri olup ve fıtrat
dan kılmasıdır. Rahman ve Rahim olan Allah'ın
gereği her isteği diğerinden farklı olan varlığın
adı ile...
hayatına ikinci yönetici girmesi veya hiç yöneti-
Adaletli İmam/Yönetici cisinin olmaması evleviyatla ifsat getirir.
Yedi sınıf insanın içerisinde birinci sırada "Adil Hakeza Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle bu-
olan imam/yönetici" yer almaktadır. Rasûlullah'ın yurur:
emir sahiplerini birinci sırada zikretmesi bu
müessesenin zorluğunu ve ehemmiyetini ifade "Üç kişi ile yolculuğa çıktığınızda aranızdan birini
etmektedir. Çünkü toplumların ıslahı, emir sa- mutlaka emir olarak tayin edin."  6
hipleri ile mümkündür. Bununla beraber emir
Bu naslardan anlaşıldığı üzere, Kur'an ve sün-
sahipleri sorumluluk yaptıkları insanlar nedeni
nete baktığımızda yöneticilikle ilgili iki çeşit riva-
ile sorguya çekilecek, ya kurtulanlardan ya da
yet görmekteyiz. Bu nasların bazısı emirliği övüp,
pişman ve rezil olanlardan olacaktır.
gerekli bir vecibe olduğunu söylerken; bazı naslar
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurur ki: da emir sahiplerini yermiş, emirliği pişmanlık
olarak nitelendirmiştir.
"Sizler bu emirliği istiyorsunuz, ancak o kıyamet
günü pişmanlık olacaktır."  3 Peki, bu iki rivayeti nasıl anlamamız gerekir?
Bir taraftan yöneticilik emredilirken diğer taraf-
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur: tan da emir sahiplerine gözdağı verilmiştir. Kı-
namaya maruz kalmadan bu talebi nasıl yerine
"Ey Abdurrahman b. Semure emirliği isteme, şa- getirebiliriz?
yet istediğin halde sana emirlik verilirse ona havale
olursun. İstemediğin halde verilirse onun için yar- Bu naslardan emirlik müessesini iptal etmek
dım olunursun."  4 kesinlikle anlaşılmaz. İnsanın hayatında düzgün
nizam olması için ikinci rivayette de belirtildi-
Bu iki nas emir sahiplerini tenkit ederken aşa- ği gibi emir-idareci mutlaka olmalıdır. Ancak
ğıda zikredeceğim naslar ise dünya yaşamında İslam'ın emri olan yöneticiliğin ifa edilmesi ve
mutlaka bir emirin olması gerektiğini vurgula- yöneticilerin pişman olmaması için dikkat edil-
maktadır. mesi gereken, emir sahiplerinin adil/adaletli
"Yer ve gökte bir değil de iki ilah olmuş olsaydı
olmasıdır. Böylelikle ümmet arasında idarecilik
yerin ve göğün düzeni bozulurdu."  5 devam etmiş olur.

Nasıl ki, toplumların emir sahiplerine karşı


3. Buhari sorumlulukları vardır. Hakeza, yöneticilerin
Ramazan
4. Muttefekun Aleyh 1435
5. 21/Enbiya, 22 6. Ebu Davud

TEMMUZ’14 • SAYI: 30

43
de toplumlara karşı yerine getirmesi gereken idarelerde topluma sorumluluk yapan herkes
sorumlulukları vardır. Bunun başında da adil/ çobandır ve sürüsünden sorumludur. Bu ne-
adaletli olmak gelir. Bu hakları yerine getiren denle babalar, öğretmenler/hocalar, patronlar,
emir sahibi ahirette hüsran ve pişmanlık duy- köy, mahalle, sokak sorumluları birer yöneticidir.
mayacaktır inşallah.
Ey yönetici olan kardeşim! Herkes adil olma-
Yöneticinin adil olması ne demektir? lıdır. Konum olarak özellikle de senin gibi emir
Adaletli olmak, hak sahiplerine haklarını ver- sahiplerinin adil olması daha elzemdir. Çünkü
mek demektir. Hak sahibine hakkını vermek/ tevhidden sonra en önemli olan amel, ümmetin
adaletli olmak, her konuda hatta kişinin kendi birliğidir. Naslara baktığımızda bizden istenen,
nefsiyle olan ilişkisinde bile farz kılınmıştır. dini cemaat olarak yaşamak, tek vücut misali
olmaktır. İdarecilerden zulüm ve haksızlık baş
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur: gösterirse İslam'ın bu isteğini yerine getirmek
bir tarafa, anarşi meydana gelir. Yöneticilere
"Muhakkak ki nefsinin senin üzerinde hakkı var-
tabi olanlar isyan eder, birlik-bütünlük, daha
dır. Rabbinin senin üzerinde hakkı vardır. Ailenin
da önemlisi hilafet yıkılır.
senin üzerinde hakkı vardır. Ziyaretçinin senin
üzerinde hakkı vardır. Öyleyse her hak sahi- Bilmeliyiz ki Allah'ın vasıflarından bir
binin hakkını ver."  7 tanesi de adil olmasıdır. O, kulları-
Peki, adaletli olacak yönetici na adaletle hükmetmiştir. Rah-
kimdir? Emir kavramının içe- man ve Rahim sıfatına sahip
risine kimler dahildir? Ey yönetici olan kardeşim! Herkes adil olan Rabbimize -hâşâ ve kella-
olmalıdır. Konum olarak özellikle de senin 'adaletle hükmetmiyor' demek
Yönetici, Müslümanla- gibi emir sahiplerinin adil olması daha küfre götürür. Kâinatın
nasihat

elzemdir. Çünkü tevhidden sonra en önemli düzenine, kendi yaşan-


rın genel veya özel idare-
olan amel, ümmetin birliğidir. Naslara
lerinden birini üstlenendir. tımıza bakıldığı zaman
baktığımızda bizden istenen, dini cemaat
Yönetici denildiği zaman olarak yaşamak, tek vücut misali olmaktır. Rabbimizin adalet sıfatının
genelde devlet başkanı, halife, tecellisini her gün görmekteyiz.
vali akla gelse de sorumluluk Yaşam ve idarecilikte hepimizin
yapan/küçük veya büyük birlik- bu ahlak ile ahlaklanması gerekir.
leri idare eden herkes bu statüdedir.
"Zulmeden herkes eğer yeryüzünde bulu-
Bu konuda örnek olarak, aile reisi babaları
nan her şeye sahip olsaydı, elbette onu fidye
verebiliriz.
olarak verirdi. Azabı göreceklerinde pişmanlık-
larını gizlerler. Aralarında adaletle hükmedilir ve
Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurur:
asla haksızlığa uğratılmazlar."  10
"Kocalar, eşleri üzerinde yönetici ve koruyucu-
durlar..."  8 Ey emir sahibi kardeşim! Allah subhanehu ve teâlâ
sana ve bütün kullarına adil olmayı emreder. Se-
Peygamber şöyle buyurur: nin müminlere karşı, onların da sana karşı ya-
pabilecekleri en güzel muamele adaletli olmaktır.
"Erkek de ailesi içinde çobandır (yöneticidir) ve Hakeza Rabbim sana ve bütün insanlığa adaletli
sürüsünden sorumludur."  9 olmayı nasihat etmektedir. Senin üzerine düşen
en büyük sorumluluk bu emri yerine getirmek
Bu hadis-i şerifte Peygamber babayı çobana ve bu nasihati kabul etmektir. Rabbimden senin
benzetmiş ve yöneticiliğin önünü geniş tutmuş- için bunu temenni eder, seni şu ayetler ile baş
tur. Hayvanları dağda otlatan çoban o sürünün başa bırakmak isterim;
yöneticisidir. Ki birçok Peygamber, Peygamber
olmadan bu yöneticiliği yapmış, daha sonra in- "Ey iman edenler, Allah için hakkı ayakta tutan-
sanlara yönetici olmuştur. Hakeza genel ve özel lar, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir top-
luluğa olan kininiz sizi adaletsizliğe sürüklemesin.
7. Buhari, Müslim
8. 4/Nisa, 34
9. Müslim, İman 229 10. 10/Yunus, 54

44
Adil olun. Çünkü o takvaya daha yakın olandır.
Allah'tan korkun. Şüphesiz ki Allah yaptıklarınız-
dan haberdardır."  11

"Ey iman edenler! Allah için şahitlik ederek adaleti


dimdik ayakta tutanlar olun."  12

"Muhakkak ki Allah sizlere, emanetleri ehlinize


vermenizi ve insanlar arasında adaletle hükmet-
menizi emrediyor. Allah size ne güzel nasihat edi-
yor. Şüphe yok ki Allah her şeyi işiten ve her şeyi
görendir."  13

"Yarattıklarımızdan öyle bir ümmet vardır ki, hak- Değerli kardeşim! Adaletin zıddı zulümdür. Bu
ise yöneticilere yakışmaz. Allah bile kendisi için
la yol gösterirler ve onunla adalet ile hükmederler."  14
zulümden kaçınmış ve zulmü kendisine haram
Evet, kardeşim! Biliyorsun ki, Allah'ın sevgisi- kılmıştır.
ne hepimizin ihtiyacı vardır. O'nun sevgisi hem
şeref hem de kurtuluştur. Rabbimiz ise adaletli Ebu Zer El-Ğıfari radıyallahu anh, Rasûlullah'ın
olanları sever. Adil olmayıp zulüm ve haksızlıkla Rabbinden naklettiği kuds-i hadisi şöyle rivayet
muamele edeni sevmez. etmiştir; Allah şöyle buyurur:

"Adaletli davranın. Şüphe yok ki, Allah adil olan- "Ey kullarım! Ben zulmü kendime haram saydım.
ları sever."  15 Sizin aranızda da onu haram kıldım. Öyleyse zul-
metmeyin."  17
Allah adil olanı sevdiği gibi toplum da onu hem
Allah sevdiği için, hem de adil olduğu için sever. Allah, zatının yüceliğine/büyüklüğüne rağmen
Allah bir kulunu sevdiğinde Cebrail'e aleyhisselam zulümden kaçınıyorsa bizlerin âcizane haliyle
o kulu sevmesini, Cebrail de diğer meleklere ve evleviyat ile kaçınması gerekir. Ve biliyoruz ki,
insanlara o kulu sevmesini emreder. Böylelikle her birimiz yaptığımız haksızlıklar, zulümler ne-
o adil olan emir, semada ve yeryüzünde sevilen deni ile sorguya çekileceğiz. Yaptığımız zulümler
bir kul olur. nedeni ile azap göreceğiz, pişman olup kurtulmak
için verecek fidye arayacağız. Fakat o gün arayış-
Yönetilenlerin, yöneticiyi sevmesi önemli ların karşılığı yoktur. Hele ki zulüm ehli olarak
midir? haşrolunmuş isek.
Evet, fertlerin emirlerini sevmesi gerekli ve
"Zulmeden herkes eğer yeryüzünde bulunan her
önemlidir. Bu sevgi yöneticinin bakiliği, işlerin şeye sahip olsaydı, elbette onu fidye olarak verir-
istikrarı için önemli olduğu gibi; Allah katında di. Azabı göreceklerinde pişmanlıklarını gizlerler.
da hayırlı olması için önemlidir. Avf b. Malik'ten Aralarında adaletle hükmedilir ve asla haksızlığa
radıyallahu anh rivayetle Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem uğratılmazlar."  18
şöyle buyurur:
Buraya kadar anlaşılmaktadır ki, yöneticile-
"Sizin en hayırlı idarecileriniz; sizi seven, sizin de rin kurtuluşu adil olmaya bağlıdır. Yönetici olan,
kendilerini sevdiğiniz, size dua eden, sizin de onla- devlet başkanı, vali, baba, öğretmen/hoca, köy,
ra dua ettiğiniz idarecilerdir. En şerli idarecileriniz
mahalle, sokak sorumlusu ve bütün yöneticiler
de sizden nefret eden, sizin de kendilerinden nefret
yönettikleri kişilere karşı mutlaka adaletle hük-
ettiğiniz, size lanet okuyan, sizin de onlara lanet
metmeli ve adil vasfı ile muamele etmeleri gerekir.
okuduğunuz idarecilerdir..."  16
Değerli kardeşim! Adaletin membaı Kur'an-ı
11. 5/Maide, 8 Kerim ve Rasûlullah'ın sünnetidir. Emir sahipleri
12. 4/Nisa,135 yönettikleri kişilere karşı bu iki telakki ile hük-
13. 4/Nisa, 58
14. 7/A'raf, 181
Ramazan
15. 49/Hucurat, 9 17. Müslim 1435
16. Müslim 18. 10/Yunus, 54

TEMMUZ’14 • SAYI: 30

45
adalet sahibidirler. O zaman Rahman'ın arşının
altında hiçbir gölgenin olmadığı günde gölgele-
neceklerdir.

Ebu Hureyre'den radıyallahu anh rivayetle Peygam-


ber şöyle buyurur:

"Yedi sınıf insan var ki, onları hiçbir gölgenin ol-


madığı günde (mahşer meydanında) kendi gölge-
sinde gölgelendirecektir. (Bunlardan biri de) Adil
imam/yöneticidir..."  21

Değerli kardeşim! Yazdıklarımızdan anlaşılıyor


mederler ise adaleti kendi nefislerinde ve toplum
ki, emir sahipleri adil olmalıdır. Fakat yöneticiler
arasında sağlamış olurlar.
adil olmazsa, o zaman onlara karşı nasıl muamele
Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurur: edeceğiz? İtaat etmeyip, o yöneticiyi azletmek
gerekli midir?
"Rabbinin sözü doğruluk ve adalet bakımından
eksiksizdir. Onun sözlerini değiştirebilecek yoktur. Yöneticiler adaletle muamele etmediklerinde
O her şeyi işiten ve hakkı ile bilendir."  19 İslam, Müslümanlara itaatten yüz çevirmeyi ve
onları azletmeyi yasaklamıştır. Üzerimize düşen
Burada şunu da hatırlatmak gerekir ki, yöne- sabredip itaat etmektir. Çoğu Müslüman kardeşi-
ticiler adaletli olur fakat Kur'an ve sünnet ile yö- miz emirlerden adil olmayan davranışlar gördük-
netmezlerse bu kişiler Rahman'ın arşının altında lerinde itaatten yüz çevirme düşüncesine sahip
gölgelenmek bir yana, ebedî cehennemde kala- olsalar da bu İslam'a zıttır ve yasaklanmıştır.
nasihat

caklardır. Çünkü Allah'ın kelamından yüz çevirip


heva ve hevese tabi olmak şirktir. Ki aslında en Ebu Huneyde Vail b. Hucr'dan rivayetle:
büyük zulüm-adaletsizlik budur.
"Seleme b. Yezid El-Cufi, Rasûlullah'a bir soru
Allah, Lokman'ın aleyhisselam oğluna öğüt verişin- sordu. 'Ey Allah'ın Nebisi! Başımıza bizden kendi
den bahsederken şöyle buyurur: haklarını isteyen, fakat bize hakkımızı vermeyen
idareciler gelecek olsa, bu durumda ne yapma-
"Hani Lokman oğluna öğüt verirken şöyle demişti, mızı emredersin?' Rasûlullah ona cevap vermedi.
'Oğulcuğum! Allah'a şirk koşma. Muhakkak ki şirk, Sonra yine sordu. Bunun üzerine Rasûlullah şöy-
büyük bir zulümdür.' "  20 le buyurdu: 'Dinleyin ve itaat edin. Onlar, kendi
vazifelerinden sorumlu, siz de kendi vazifenizden
Bizim burada bahsettiğimiz adaletli yönetici, sorumlusunuz.' "  22
Kur'an ile hükmeden, yönettikleri insanlar arasın-
da ayrım yapmayan yöneticilerdir. Hiçbir yöne- Başka bir hadiste Rasûlullah şöyle buyurur:
tici yönettiği insanlar arasında kâfir-Müslüman, "İdarecilerden hoşlanmadığı bir şey gören kimse
zengin-fakir, yaşlı-genç, çocuk-yetişkin, ırkçılık sabretsin. Çünkü idareciye itaatten bir karış ayrılan
gibi noktalar ile ayrımcılık yapmaması gerekir. kişi, cahiliye üzere ölmüş olur."  23
Yöneticiler her hak sahibine hakkını vermeleri
gerekir ki, adaleti elde etmiş olsunlar. Aksi ise Rabbimden isteğim, emir sahiplerinin yönet-
zulüm ve haksızlık olur. Bu ise yasaklanmış olup, tikleri kişilere karşı adil olması ve hepimizi emir
bu ameli yapan yöneticiler arşın gölgesinde göl- sahiplerine itaat edenlerden kılmasıdır. Davamı-
gelenmeyecektir. zın sonu âlemlerin Rabbine hamd etmektir. Bir
sonraki sayıda görüşme ümidi ile...
Devlet başkanları halkına, öğretmenler/hocalar
öğrencilerine, babalar hanımına ve evlatlarına,
patronlar işçilerine haklarını verdikleri oranda

21. Buhari, Müslim


19. 6/En'am, 115 22. Müslim
20. 31/Lokman, 13 23. Buhari, Müslim

46
Menhec Notları
emreuyar@tevhiddergisi.com Emre Uyar

İtaate Göre İnsanlar


İzin almak, özellikle bizler gibi cahiliyenin başıboşlu-
ğunda ömürlerini heder etmiş insanlar için elde edil-
mesi zor bir ahlaktır. Bunu elde etmek için önemli önem-
siz ayrımı yapmadan her meselede emirlerden izin
alınması, bu ahlakın yerleşmesine yardımcı olacaktır.

'Müslümanların Emirlerine Karşı Sorumlulukla- Hepsi de kendisinin münafık olduğundan endişe


rı' başlıklı konumuzda bir kısım sorumlulukları ediyordu."
Rabbimizin izniyle zikrettik. Zikrettiğimiz so-
rumluluklar içerisinde en çok vurgu yaptığımız İtaat meselesi, nifağın tezahür ettiği meseleler-
konu, itaat meselesiydi. Emiri, ismen emirlikten dendir. Üzerimizde nifak alameti bulunup bulun-
çıkarıp hakiki anlamda emir yapacak şey, ken- madığını anlayabilmek için itaat meselesi bizim
disine itaat edilmesiydi. Bu konuların içerisinde için ölçüdür. İtaat ile ilgili birtakım maddeler
bizi hayretlere düşüren münafık vasıflı insanları zikredip, mümin ile münafık ayrımını yapabiliriz.
tasvir ederek, konunun ehemmiyetini elimizden
geldiğince ortaya koymaya çalıştık. 1. Emirlere Misli Misline İtaat Etmek
Verilen emirlerin üzerine bir şey eklemeden
İtaat meselesi, mümin ile münafığı birbirin- ve bir şey çıkarmadan misli misline yerine geti-
den ayıran turnusol olarak niteleyebileceğimiz rilmesidir. Bu, Müslümanın özelliklerindendir.
bir meseledir. Nasıl ki turnusol kağıdı, renk de- Sahabe bu konuda son derece titiz davranmıştır.
ğiştirerek kimyevi maddelerin içeriğini açığa çı- Hatta Ömer radıyallahu anh kendi döneminde Ebu
karıyorsa itaat meselesi de, safların içerisindeki Ubeyde'ye radıyallahu anh şöyle haber gönderiyor:
münafıkları açığa çıkarıp, onların sahteliklerini "Halid b. Velid'i görevden alıp onun malının yarısı-
ortaya koymaktadır. nı da al." Bunun üzerine Ebu Ubeyde, Halid'den
radıyallahu anh görevi devralıp, malının da yarısını
Nifak, basit bir konum değildir. Allah'ın subha-
alırken: "Ayakkabının tekini de ver" deyince Halid
nehu ve teâlâ Kur'an'da en çok vurgu yaptığı ve 'asıl
tereddüt etmeksizin itaat ediyor ve bunu: "Şüphe-
düşman' olarak isimlendirdiği zümre, münafıklar
siz ki ben müminlerin emirine itaat ettim" diyerek
zümresidir. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem nifağın
belirtiyor.
alametlerini zikrederek bizleri nifaktan sakındır-
mış, sahabe ise kendileri için en fazla nifaktan Misli misline itaat etmek konusunda içerisine
korkmuşlardır. İbni Ebi Muleyke rahimehullah diyor düşülen iki yanlış vardır: memur ya kendisine Ramazan
1435
ki: "Ben Rasûlullah'ın otuz tane sahabesini gördüm.

TEMMUZ’14 • SAYI: 30

47
razı etmenin yollarından bir yol olduğunu bildik-
lerindendir. Verilen emrin içeriği hoşlanmadık-
ları bir şey dahi olsa, müminlerin içleri ile dışları
birdir. Münafıklar için ise bu durumun tam aksi
söz konusudur. Onlar zahiren itaat ediyor gibi
görünseler de, iç dünyalarında verilen emre mu-
halif olan birçok fikirleri vardır. Allah subhanehu ve
teâlâ bu durumu şöyle anlatıyor:

"Onlar itaat edeceklerini söylüyorlar. Ama senin


yanından çıktıkları zaman onlardan bir taife se-
nin söylediğin şeylerin dışında bir şeyleri söylemeye
verilen emirleri farklı farklı saiklerle/amaçlarla başlarlar."
olması gerektiğinden fazlası ile yerine getirmeye Müslümanın kendisine verilen emirlere bakış
çalışır ya da eksik bırakır. açısı sadece 'Masiyet mi, masiyet değil mi?' şeklinde
olmalıdır.
İki durum da kendisi içerisinde birtakım yan-
lışlar barındırmaktadır. Verilen emrin eksik bir 3. Her Meselede Emirden İzin Almak
şekilde yerine getirilmesinin getireceği zarar
İzin almak meselesi de mümin ile münafığı
aşikârdır. Fazlasını yapmanın da getirdiği birçok
birbirinden ayıran meselelerdendir. Müminle-
zarar vardır. İşler konusunda emirler memurlar-
rin ahlakı izin almaktır. Sıvışmak, izin almadan
dan daha bilgi sahibidir, memur resmin bir parça-
iş yapmak ise münafığın ahlakıdır.
sını görürken, emirler ise resmin tamamını gören
menhec notları

insanlardır. Buna rağmen memur kendisine veri- Hendek Savaşı bunun en güzel örneklerinden-
len emrin gerektirdiğini yaptıktan sonra, bir de dir. Bilindiği gibi Hendek, Müslümanların daha
'daha güzel olsun' düşüncesiyle fazlasını yapmaya önce karşılaştığı günlerin en zoruydu. Düşman
çalışırsa kısıtlı bilgiye sahip olduğu bir işi eline bütün cahiliye taassuplarını bir kenara bırakıp,
yüzüne bulaştırabilir, geri dönülemez hatalara bir yumruk halinde Müslümanları yok etmeye
sebebiyet verebilir. gelirken; Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ve ashabı
hendek kazmak gibi meşakkatli olan bir iş ile
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Abdullah b. Cahş'ı
meşgullerdi. Müslümanlar yapacakları herhangi
radıyallahu anh bir seriyye ile müşriklerin üzerine gön-
bir işte Rasûlullah'tan izin alıyorlardı. Münafıklar
derirken ona bir mektup verip bu mektubu ulaştı-
ise sıvışıp kaçıyorlardı. Allah subhanehu ve teâlâ şöyle
ğı yere varmadan açmaması gerektiğini söylüyor.
buyuruyor:
Abdullah b. Cahş, bu emrin gereği gibi davrana-
rak gideceği yere varmadan mektubu açmıyor. "Müminler ancak o kimselerdir ki Allah'a ve
Rasûlü'ne iman ederler. Peygamberle beraber top-
Hâlbuki durum: 'İki gün sonra açacağım zaten; lu bir iş üzerinde bulundukları zaman ondan izin
ha şimdi açmışım, ha sonra ne fark eder ki?', 'Beni almadan asla gitmezler. İşte bunlar Allah'a ve
ölüme gönderiyor ama mektubu sonra açmamı Rasûlü'ne iman edenlerdir."
istiyor, bu nasıl iş?' diye düşünmeye müsait bir
durumdur. Ancak sahabe her şeyin hakkını ver- İzin almak, özellikle bizler gibi cahiliyenin
diği gibi memuriyetin de hakkını veriyor ve misli başıboşluğunda ömürlerini heder etmiş insan-
misline itaat ediyor. lar için elde edilmesi zor bir ahlaktır. Bunu elde
etmek için önemli önemsiz ayrımı yapmadan her
2. Emirlere hem Zahiren hem de meselede emirlerden izin alınması, bu ahlakın
Batınen İtaat Etmek yerleşmesine yardımcı olacaktır.
Emire itaat ederken, hem zahiren hem de batı- Mümin ve münafığı tanıyabilmek ve kendimizi
nen itaat edilmesi gerekir. Bu, mümin ile münafığı bu konuda muhasebe edebilmek için birtakım öl-
birbirinden ayıran özelliklerdendir. çüleri zikrettik. Bir sonraki yazımızda, Allah izin
verirse kalan maddeleri zikretmeye çalışacağız.
Müminlerin emirlerine iç dünyalarında da itaat
etmelerinin sebebi, emire itaat etmenin Allah'ı Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah'adır.

48
Okuma Parçası
keremcaglar@tevhiddergisi.com Kerem Çağlar

Mümin Baba
Çocuğuyla Ne Konuşur?
Hiç tanımadığı insanlara daveti ulaştırayım
derken; dostlar ını, kardeşler ini, yakın
akrabalarını ve mesuliyeti altındakileri de
tevhide davet etmeyi gücü yettiğince daimi
bir görev bellemesini konuşur.

B abayı mutluluktan uçuran, çocuğun diline 'Ba... Ba...'nın ardından çocuğun dilini yüce
ilk düşen 'Ba!..' hecesidir. Yarım yamalak da Allah'ın subhanehu ve teâlâ ismi ile tanıştırır babası.
olsa ilk heceleri duymuş olmanın o eşsiz mutlu-
luğudur, hatıraların başköşesinde saklanan. Sahiplik duygusu gelişmeye başladığında, sahip
olduklarıyla çevresinde şahit olduğu her bir şeyi
Cennetin kokusuyla sarmalanmış gibi, tüken- yaratanın O subhanehu ve teâlâ olduğunu haykırırken,
meyen ve gittikçe de artan bir mesruriyetin vus- sesindeki şetaretin dalgalarıyla yüzlerce mutluluk
latıdır gönüllerde. kıvrımlarının yayılması, bundandır.

Ömür boyu kendi ayakları üzerinde durabil- Güzel adını ilk kez duyduğu Nebi-i Muhterem'i
meyi öğrenmenin bir talimi gibi, ayakta durma- sallallahu aleyhi ve sellem 'Önderim!' diye belleyerek cap-
ya çalışması ve o paytak adımlarla ilk yürüyüşü, canlı ve pürüzsüz bir sesle bir daha hiç silinme-
daima tebessümle hatırlanan güzel bir tablodur mecesine kalbine ve beynine kaydeder.
zihinlerde.
Evde, sokakta, dünyada... Kendisinin dışında
Uykuları bölen sancılanmalarında veya ateş- kardeşlerinin de varlığını ve yüreğinin diğer mü-
lendiği gecelerde yaşanan acemilikler ile ne ya- minlerin sevgisini de alabilecek genişlikte oldu-
pacağını bilmemenin çaresizliği, yine de hoş bir ğunu öğretir, baba. Ramazan
anıdır hatıralar arşivinde. 1435

TEMMUZ’14 • SAYI: 30

49
Tekin olmayan sokaklar ve güvensiz okullarda- ise; bunun tek müsebbibini ilk olarak dili ve iki
ki yaşıtlarından, bir muvahhid olduğu için farklı dudağı arasından çıkanlarda araması gerektiğin-
olduğunu da fark ettirir ona. den bahseder yavrusuna.

Yüce Allah'ın subhanehu ve teâlâ büyük bir lütfuyla Toplum içerisinde yerleşik ve yaygın olan,
zaman, emek ve ömür törpüleyen uzun arayışlara İslam'a aykırı gelenek, kültür, sanat, sinema,
gerek kalmadan, gözlerini adeta hidayet kozası, örf ve töre gibi akıntılara karşı şer'i ve fıtri bir
tevhid ocağı bir yuvada açtığını fehmedip, Rabbi- duruş sergileyip akıntıya ters, hak istikametine
ne secde ettiği günleri konuşurlar Rabbe tarifsiz doğru kulaç atmanın nasıl da kurtuluş vesilesi
minnet duygularıyla. olabileceğini anlatır, Nuh'un aleyhisselam pratiğiyle
örneklendirerek.
Öz nefsine saygı gösterdiğinde başkalarından
da saygı göreceğini; az, öz ve dolu konuştuğunda Sahip olduğu (veya olacağı) gücü küçümse-
da söylediklerinin dinlenebileceğinden bahseder memeyi, aynı zamanda abartmamayı da öğre-
ona. nir. Güçlü de olsa, zayıf da olsa, her hâlükârda
Rabbani ölçü ve ilkelere uygun hareket etmesi
Yirmi dört ayar altının kıymeti ile asla kıya- gerektiğini konuşur.
sı kabul edilmeyecek derecede olan 'Fıtrat
ayarında' iyi bir insan olabilmenin in- Tevhide ve Nebevi menhece, hayata
celiklerini anlatır. sarılıyormuşçasına kuvvetle sarılma-
sının zorunluluğunu anlatır. Hayatın
Yaşadığı ve karşılaştığı her bir ha- varlığının sebebi olan tevhidden yüz
disenin, aslında kendisi için bü- çeviren bir kimsenin, burun
okuma parçası

yük bir tecrübe ve dolayısıyla deliklerinden zilleti solumuş


bir kazanım olduğunu aktarır. Hiçbir zaman olacağını ve artık iflah olama-
Büyüklerin aktaracağı veya musibetlerle, belalarla yacağını da...
öğreteceği tecrübelerin karşılaşmayı arzu etmem-
eşsiz birer hazine gibi esini, kendisi için bir imtihan Kaybetmenin ilk
olduğunu da... vesilesi olan türlü musibetlerle basamağının umut-
karşılaştığında ise adam gibi
sabır, tahammül ve sebat
suzluk olduğunu konu-
Okumanın ne kadar şur onunla.
gösterebilmeyi konuşur.
gerekli olduğunu konuşur
onunla. Ve ilimle donanma- Kaybetmenin, hayal kı-
nın, fitnelerin yaygınlaştığı bu rıklığına uğramanın, yenil-
asırda nasıl da koruyucu bir zırh ginin, iflas etmenin, ayrılık ve
olduğunu da... mahkûmiyetlerin; her zaman zarar
etmek anlamına gelmediğini konu-
İlm-i tedrisatta rahle rahle ilerledik- şur. Kayıpların ve mağlubiyetlerin dahi
çe hayatına nasıl yeni ufuklar açılacağını kazançlara ve zaferlere götüren yollarda kul-
anlatır. lanılan döşeme taşları haline getirilmiş oldu-
ğuna dair tarihten ibret vesikaları aktarır.
Yeni ufuklarda, başka hayatlar için de nurlu
hidayet kapılarının açılmasına vesile olabilece- El-Aziz ve El-Celil olan Allah'ın, hak ve menfa-
ğini hatırlatır. at sahibi olarak en iyi dost olduğunu, ondan son-
ra Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem ve müminlerin
Aynanın, sadece karşısındaki şeylerin görün-
dost edinilmesi üzerine deliller sıralar.
tüsünü aksettiren, arkası sırlanmış camdan bir
gözgü olmadığını; her birisinin bir diğeri için Bu dostluklar dışında kalanların her türünün
doğrulup toparlanmasına ve güçlenip arınmasına her birinde az ya da çok, şeytanın ve şeytani gaye-
vesile olan müminlerin de birbirlerinin aynası lerin payının belirleyiciliğini de anlatır, yaşadığı
olduklarını öğretir, hayatın içinden misallerle. örneklerin şahitliğinde.
Mümin kardeşleri eğer kendisine karşı azaltıl- Âlemlere rahmet olarak gönderilen Rasûlullah'ı
mış ya da kontrolsüz bir 'muhabbet' gösteriyorlar tanıtır.

50
Göz kapaklarını sabaha karşı aralamasından, gibi kullandığı şehvetin, kişiyi enkaza çeviren
gecenin son deminde tekrar yummasına kadar yıkıcılığını konuştur.
geçen zaman içerisinde, hayatının her anında
O'nunla yaşamayı ve O'na sallallahu aleyhi ve sellem ben- Yüce Allah'ın en güzel isimlerini öğrenerek
zemeyi konuşur. O'na sığındığında, ruhunu sarmalayacak o ola-
ğanüstü güven hakkında konuşur.
Sabır ve temenni ile hareket etmenin, telafisi
mümkün olmayacak hatalara ve pişmanlıklara Davet yolunun başlangıcındaki samimi gay-
sebep olan öfkenin ilacı olduğunu anlatır. retlerinin rotasını, üç beş sene sonra dönemsel
şartlara uygun fakat Rabbani yönteme aykırı is-
Kalbindeki şirk yanardağının püskürttüğü vol- tikametlere yöneltenlerin, analiz analiz savrulma
kanik lavlar gibi olan gayri İslami inanç, fikir, söz savunmalarını 'Davet Yolunda Musibetler' başlığı
ve davranışlarla yakıp kül eden kötü insanlarla altında değerlendirip konuşur.
birlikte bulunmaktansa, yalnız kalmanın kendisi
için daha iyi olacağından bahseder. Kurulu şirk düzeninde dinî hassasiyeti olan-
ların da siyasi parti kurmalarına izin verilme-
Hiçbir zaman musibetlerle, belalarla karşılaş- sinden istifade ederek, gayri İslami metotlarla
mayı arzu etmemesini, kendisi için bir imtihan İslam davası güttüğünü iddia edenlerin hakikatte
vesilesi olan türlü musibetlerle karşılaştığında demokratik şirk düzeninin ayrılmaz bir parçası
ise adam gibi sabır, tahammül ve sebat göstere- haline geldiklerini (ya da getirildiklerini) anlatır.
bilmeyi konuşur.
İslam hukukunun yürürlükte olduğu ve halife-
Rejimi, dünyayı ve insanlığı değiştirmekten söz nin var olduğu şer'i bir düzende İslam dışı siyasal
edenlerin, bizzat kendi nefislerini değiştirmeye partilerin kurulmasına müsaade edilmesi ne ka-
muvaffak olup olmadıklarına dikkat etmesi ge- dar mümkün değil ise; laik-demokratik şirk sis-
rektiğine dikkat çeker. teminin tartışılmaz temel ilkelerine bağlılık ahdi
gerçekleşmeden, ismi İslami, tüzük ve programı
Hayatın, günlük yaşamın ve gündemin sert ıslahatçı bir karaktere haiz olan bir siyasi partinin
ve hırpalayıcı sarsıntıları karşısında korumasız kurulması, teşkilatlanması, sistem nezdinde meş-
kalarak, üzerinde yorgunluk, durgunluk, atalet ruiyet kazanarak faaliyetlerde bulunması, hatta
ve kesel alametleri bırakmaması için sürekli bir demokrasinin ibadet ritüellerinden olan serbest
şuur ile hareket etmesini salık verir. seçimlere katılmasının da mümkün olmadığını
konuşur.
Hazırda yahut gaipte, başkalarının bu-
lunduğu bir ortamda mümin kardeşi hak- Demokrasi çatısı altında boy gösteren
kında eleştiriden ve incitici davranışlar- muhafazakârlık, sosyalizm, faşizm, yurtseverlik,
dan uzak durmasının zaruretini beyan eder. humanizm, liberalizm, laiklik ile Baas türü ulu-
Şeytanın en çok istismar ederek etkili bir silah salcı sosyalizm ve diğer beşeri ideoloji sahipleri- Ramazan
nin kendi aralarında çatışıyormuş gibi görünüyor 1435

TEMMUZ’14 • SAYI: 30

51
Müslüman delikanlının; hilim, vakar, sabır,
vefa, doğruluk, tevazu, edep, şecaat ve cömertlik
gibi en güzel huylara sahip olması, en azından
bunun için gayret göstermesi gerektiği üzerine
bahis açar.

İnsanların en faziletlilerinden olmak isteyen


bir kimsenin, İslam'ın zirvesi olan cihad ame-
lini gerçekleştirmek için halis bir niyet ve çaba
göstermesi gerektiğini anlatır.

Allah subhanehu ve teâlâ, helal kıldığı şeylerle insan


olsalar da mesele İslam ve Müslümanlar olunca, için çok geniş bir istifade alanı yaratmıştır. Bazen
aralarındaki tüm ihtilafları bırakarak ortak düş- güç ve imkânın dahi yetirilemediği hoşluğun ve
manlıktan, çok kolay birleşip saldırganlaşabile- helalin çerçevesi buna geniş iken, temiz fıtratın
ceklerini konuşur. iğrenç bulduğu her türlü haramdan, çirkinlikten,
fısk ve fücurdan nasıl korunabileceğini gösterir.
Gönül, zihin ve ruh ne kadar boşluk ile dol-
durulursa, zeplin gibi havalanıp yükselineceğine Müslüman yiğidin eli ve sofrasının açık, yüzü
inandırılan yeni nesil gençler olarak; bunu red- ve yönünün tok olduğunu konuşur.
dedip, boş kaldığı anda derhal bir başka hayırlı
işe koşturmanın vücubiyetini anlatır. Gece namazının; mümin için yüce Allah'a ya-
kınlık vesilesi, büyük bir şeref ve cennete sela-
okuma parçası

Yalnız kaldığında veya bir topluluk arasınday- metle girişi kolaylaştıran bir amel olduğundan
ken, her nerede olursa olsun kalbini ve düşün- bahseder.
celerini temiz tutmaya çalışmasının; ferdî, ailevi
veya cemâî hayatında huzur ve güvenin tamam- Çokça uyumanın ve çokça yemenin insanı
layıcı bir öğesi olduğunu anlatır. kıyamet gününde mahrum ve muhtaç bıraka-
bileceğini açıklar.
Güzel ahlakın ve iffetin en çok gençlere yakış-
tığını söyler.
Yusuf aleyhisselam ahlaklı bir delikanlı ile Meryem
iffetli bir hanım kızın, yeryüzünün en
aleyhisselam
yakışıklı ve en güzel gençleri olduğunu hatırlatın.
İstikbalini garantiye almak isteyen, yürekli, ça-
lışkan ve başarılı bir gencin; ömrünün saniyele-
rinden başlayarak tüm sermayesini müjdeler ve
nimetler yurdu ebedi cennetleri elde etmek için
harcamasının riski az, verimliliği ise hayallere
sığmayacak kadar kârlı ve çok akıllıca bir yatırım
olacağından bahseder.
Bir harama nazar etmenin her tekerrüründe o
ana hafızalarda biriktirilmiş bilinenlerden, sayfa
sayfa ilmin uçup heba olarak, nisyan afetine ma-
ruz kalacağını konuşur.
Hiç tanımadığı insanlara daveti ulaştırayım
derken; dostlarını, kardeşlerini, yakın akrabala-
rını ve mesuliyeti altındakileri de tevhide davet
etmeyi gücü yettiğince daimi bir görev belleme-
sini konuşur.

52
Çeviri Makale

Ramazan…
Kur'aniler Olalım!
Ramazan ayı tartışmasız Kur'an ayıdır. Ona huşulu kalp-
lerle, şuurlu ve güçlü akıllarla yönelmemiz gerekir ki,
dini ve ırzı savunmak için Rabbin emirleri tatbik edilsin.

H amd Allah'a, salât ve selam O'nun kulu


Mustafa'ya sallallahu aleyhi ve sellem, ailesine, seç-
kin ashabına, onun yolu ve sünnetinden gidip,
kendinden ayrılmayan ve böylece onu huşudan
uzak tutup, Rabbinin emirlerine ve yasaklarına
uymada yavaş hareket ettiren kalbindeki kiri
bununla yetinenlerin üzerine olsun. yok etmek isteyen için sonuna kadar kapılarını
açmıştır.
İsteyen için tevbe ve bağışlanma ayı olan
Ramazan'ın içindeyiz desek, dergi çıktığında Allah'ın oruç tutan kullarına diğer amellerinin
ramazan çıkmış olacak. Bütün insanlar, tevbe aksine özel bir mükâfat vermek için seçtiği bir
etmeyi ister, ateşten kurtulmayı temenni eder- ay...
ler. İradeleri bağlayan, şevkleri kıran, sebatları
parçalayan şeytanın ve nefsin prangaları olmasa, "Âdemoğlu'nun bütün ameli kendisinedir. Fakat
oruç müstesna, o benim içindir ve onun mükâfatını
insan şehvetinin esaretinde kalırdı.
ben veririm."  1
İşte Ramazan Ayı... Nefsi arındırmak, onun Ramazan
ağırlıklarını bir kenara bırakmak, sene boyunca 1435
1. Buhari

TEMMUZ’14 • SAYI: 30

53
Sanki Allah subhanehu ve teâlâ, orucu kulu ile ara- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:
sında sır olan bir ibadet kılmıştır.
"Oruç, yemekten ve içmekten (kendini) uzak tut-
Her sene bu mübarek misafir gelip geçiyor. Biz- mak (alıkoymak) değildir. Ancak oruç, dili her türlü
den az bir kesim ona layık olduğu önemi göste- boş ve çirkin söz söylemekten alıkoymaktır."  3
riyor. Cana yakın misafir, kendisini misafir eden
kimseye ayrıcalık tanır, sınırsız hediyeler verir. Cabir radıyallahu anh Rasûlullah'tan sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle rivayet eder:
Bunun yanında içimizde ölümünü bekleyenler
olduğu halde tüm şevki ile maddi hayata dön- "Oruç tuttuğun zaman kulağın, gözün ve dilin,
mektedir. yalan ve haramlardan dolayı oruç tutsun."
Ramazan ayı insanın ruhi yönünü canlandır-
Ramazan'ı Nasıl Karşılamalıyız?
mak, nefisteki dinî hassasiyetleri güçlendirmek,
böylece arınmak için bir fırsattır. Bu ayın içeri- 1. Allah'ın Çağrısına İcabet Etmek ve İtaat
sinde mutlaka maneviyatın yükselmesi, büyük Etmek
beklentilerin gerçekleşmesi ve günah bağların- Ramazan, Allah'ın karşı çıkılamaz emrine
dan kurtuluşun tamamlanması gerekir. Bun- dahildir.
lar senenin diğer aylarının aksine, ancak
Ramazan ayında gerçekleşebilir. "Ey iman edenler! Oruç sizden öncekile-
re farz kılındığı gibi size de farz kılındı.
Bu ay, Kur'an ayı olması ile göze Umulur ki sakınırsınız."  4
çarpar. Allah da böyle olmasını
istemiş, hayatımızın menheci Bu, Müslümanın yapması ge-
reken diğer Rabbani emirler
çeviri makale

olması için bu ayda kitabını,


kulu Muhammed'e sallallahu gibi, Allah'ın emrini yerine
Ramazan
aleyhi ve sellem indirmiştir. kendi içerisinde getirmektir. Aynı zamanda
hayatı barındırdığı gibi, da Allah'ın subhanehu ve teâlâ
"Ramazan ayı; öyle Allah'a itaat hususunda bize olan çağrısına
bir aydır ki, insanlara yükselmek ve günahları da icabet etmek ve boyun
doğru yolu gösteren, hak atabilmek için azmi ve eğmektir.
gayreti de güçlendirir.
ile batılı ayıran Kur'an, o
ayda indirilmiştir."  2 "Ey iman edenler; sizi hayat
verecek şeylere çağırdığı zaman;
O, yolumuzu aydınlatan bir Allah'a ve Rasûlü'ne icabet edin." 5
nurdur. Kim bundan gafil kalırsa,
kendisini apaçık sapıklığa, zifiri ka- Ramazan kendi içerisinde hayatı
ranlıkta yürümeye mahkûm etmiştir. barındırdığı gibi, Allah'a itaat husu-
sunda yükselmek ve günahları da ata-
Yanlış Anlayış bilmek için azmi ve gayreti de güçlendirir.
İnsanlar Ramazan'ı -özellikle gece vakti- 2. Zühd ve Taat ile Meşgul Olmak
şer'i vaciplerden kurtulmak için fırsat bilmeyi
Hedefimiz oruç ibadetinden, Allah'ın şu sö-
âdet haline getirmişlerdir. Öyle ki Ramazan ge-
zünü gerçekleştirmektir: "...umulur ki sakınırsı-
celerini -ister evde, ister dışarıda olsun- müzikli,
nız." Takva, söz konusu bu vakitte bir gaye ve
fahiş bir şekilde kadın-erkek karışık kutlama-
vesiledir. Takva, müminin dünya lezzetlerinden
lara dönüştürmüşlerdir. Ayrıca meclislerimiz
el etek çekmesini (zühd) sağlar. Çünkü gün boyu
de yeme içme ve bunu çeşitlendirip, çoğaltma
bu lezzetlerden imtina etmekte ve nefsini de bu
meclisine dönüşmüştür. Âdeta insanlar gündüz
duruma, bu faziletli ay süresince alıştırmaktadır.
yemekten mahrum bıraktığı bedenlerinden, gece
de intikam almaktadırlar... Mümin bu mübarek ayda, her defasında kendi-

3. İbni Hibban, İbni Huzeyme


4. 2/Bakara, 183
2. 2/Bakara, 185 5. 8/Enfal, 24

54
sini Rabbinden uzaklaştıran, gayretini zayıflatan,
dinine yönelik vazifelerinden alıkoyan nefsini
terbiye etmeli, ondan uzaklaşmayı denemelidir.

Maddi ve manevi atmosferin Ramazan'da daha


uygun olduğunda şüphe yoktur. Mümin buradan
hareketle Allah'a ibadet etmek için istediği et-
menleri oluşturup, Allah'ın emrettiklerini yerine
getirip, yasakladıklarından kaçınır.

Aslında bu mesele, gece ve gündüz sürekli pra-


tiğe muhtaçtır. Allah subhanehu ve teâlâ bizlere hazırlık
olsun diye bu faziletli ayı seçmiş ve yaratmıştır. Sancılı olan ümmetin, Kur'an'ı sadece içi boş
bir şiar edinişi, Rabbimizin kitabından uzak-
3. Kur'âniler Olalım laşmasının kesin bir sonucudur. Bu manzara-
Kuran-ı Kerim'in hayatımızın anayasası, haya- nın değişimi için yapılan her girişim de -daha
tın her alanında kaynağımız olduğunu iddia edi- önce anlattığımız üzere- Allah'ın kitabından ve
yoruz. Ancak onun içinde var olan müteşabihler O'nunla muameleden uzak olduğumuz müddet-
şöyle dursun, muhkem nasların dahi cahiliyiz. çe başarısız olacaktır. Tüm bunların yanında da
Bunun yanında da Mekki ve Medeni olanından, Kur'an'dan devamlı ve aldırış etmeden tamamen
nasih ve mensuhundan cahil olduğumuz gibi iniş uzaklaşılmış, Kur'an, kendi ehli arasında tıpkı
sebeplerinden, vakıa ile olan bağlantısının nasıl İslam gibi garip olmuştur.
olduğundan da habersiziz.
"İslam garip başladı. Tekrar garipliğe dönecektir.
O halde Ehli Kur'an olduğumuzu nasıl idda Ne mutlu o gariplere."  6
edebiliyoruz? Tüm bunların yanında bazılarımız
da; kendisinin davetçi, mürebbi/terbiye eden, da- Selef'in Ramazan Ayında Kur'an
vet sahasında önde duran, cihad ehli olduğunu Okumaya Gayretinden Örnekler
zannetmektedirler.
İbrahim En-Nehai rahimehullah şöyle der: 'Esved,
Ramazan'da her iki gecede bir Kur'an'ı hatmederdi.
Vakıanın bu iddiayı yalanladığına ve bu iddi-
O, akşam ve yatsı arası uyur, Ramazan'ın dışında
anın da delile muhtaç olduğunda şüphe yoktur.
da altı gecede Kur'an'ı hatmederdi.'
Çünkü Müslümanların çoğu daha ilk imtihanda
düşmekte, en küçük belada yıkılmakta, ümmetin Selam b. Ebi Muti' rahimehullah der ki: 'Katade,
yaşamış olduğu utanç verici vakıa ile ilk yüzleş- Kur'an'ı yedi günde hatmederdi. Ramazan geldiği
tikleri zaman zayıflıkları ve hakiki yüzleri ortaya zaman üç günde hatmederdi. Ramazan'ın son on
çıkmaktadır. günü geldiğinde ise her gece hatmederdi.'

İlk dönem sahabelerin Allah'ın kitabından kana Rebi' b. Süleyman rahimehullah der ki: 'Şafii,
kana içtiği gibi bizim de içebilmemiz, övünmek Ramazan'da Kur'an'ı altmış defa hatmederdi.'
ve gururlanmak yerine, tatbik etmek ve hareket
etmek için Allah'ın kitabına dönmemiz, hepimiz Musa b. Muaviye rahimehullah der ki: 'Kayravan'dan 7
için vaciptir. gittiğimde Behlül b. Raşid kadar takvalı başka biri
olduğunu zannetmiyordum. Ta ki Veki' ile karşı-
Ayrıca yaşadığımız vakıayı değiştirmek için de laşana kadar. O, Ramazan'da bir gecede Kuran'ı
bizlerin Kuran'ın dinamizmine ve gerçekliğine hatmedip, üçte birini de okuyordu. On iki rekat
ihtiyacımız var. Söz konusu bu değişim, içimizde duha namazı kılıyor, öğleden ikindiye kadar na-
maz kılıyordu.'
tamamlanana kadar, dışarıdan tamamlanması
mümkün değildir. Bunun sonucunda da Allah'ın Muhammed b. Züheyr b. Muhammed rahimehullah
kitabından etkilenip, emir ve yasaklarına icabet der ki: 'Babam bizi bir vakit toplar, Kur'an'ı Rama-
etmiş olur, muhkemin üzerinde durup, müteşa-
bihten uzaklaşır, Kur'an'ın hakiki olarak kastet- Ramazan
tiğini anlamış oluruz. 6. Müslim, Tirmizi 1435
7. Tunus'ta bir şehrin ismi. –Çeviren-

TEMMUZ’14 • SAYI: 30

55
zan ayında bir gün ve gecede üç defa hatmederdi. din için amel ve fedakârlık yaparak azıklanma
Ramazan'da Kur'an'ı doksan kez hatmederdi.' niyeti ile Allah'a ihlasla yönelene hiçbir zaman
tükenmez.
Müsebbih b. Said rahimehullah der ki: 'Muhammed
b. İsmail -yani Buhari- Ramazan'da her gün, gün- Allah'tan istediğim, bizleri Ramazan orucuna
düzleri bir hatim yapardı. Teravihten sonra her üç muvaffak kılması, Allah'ın rızasını gerçekleştir-
gecede bir hatim yapardı.' mek için bütün sadıklara bir vesile kılmasıdır.
Allah muvaffak kılan ve yol gösterendir.
Bu örnekler, Tabiin'in Ramazan ve Ramazan'ın
çeviri makale

dışında Allah'ın kitabı ile olan muamelesidir. Yazan: Şeyh Ebu Sa'd El-Âmilî
Rasûlullah'ın ashabının halinin nasıl olduğunu
düşünmez misin? Elbette onların daha yüksek bir 1430 Ramazan'ın Başlangıcı
mertebede olduğunda, sunduğumuz bu örnek-
lerden daha fazla ehemmiyet göstereceklerinde Özcan YILDIRIM,
şüphe yoktur. Tevhid Dergisi için çevirmiştir.
Bu durumun biz Müslümanlar ile ilgisine ge-
lecek olursak; Müslümanların gariplik, fitne ve
batılın birçok yere hakim olduğu, hak ehlinin
kuşatıldığı ve Allah'ın şeriatının gölgesinde ya-
şamak, çevrelerindeki küfür ve riddetin pençele-
rinden kurtulmak için çıkış aradığı bir zamanda
Rabblerinin kitabına daha fazla ihtiyaç duyacak-
larında hiçbir şüphe yoktur. Müslümanların bu
kıymetli ayda da onu okumaya, düşünmeye ve
uygulamaya sarılmaları gerekir.

Ramazan ayı tartışmasız Kur'an ayıdır. Ona


huşulu kalplerle, şuurlu ve güçlü akıllarla yö-
nelmemiz gerekir ki, dini ve ırzı savunmak için
Rabbin emirleri tatbik edilsin.

Artık tereddüt içerisinde olan nefislerle savaş


başlamıştır. Nefislerin azmini keskinleştirmek ve
gelecek olan savaşlara hazırlayabilmemiz için...
Allah'ın rahmetine ulaşılamazsa gelecek zaman
zayıf nefislere karşı zeki, güçlü ve çok serttir.
Allah'ın rahmeti ise bu rabbani kaynağa sarıl-
maktır. Rabbani kaynağın hazinesi de, bu yüce

56
Her Şeye Dair
mahi@tevhiddergisi.com

Mahi

-2- Bize Ayrılık Yazıldı


Bu sevenler in, sevdikler ine hasretini daha da
büy ütecekti anlaşılan. Uzun yollar, sık gör üş
yapmalarına engel olacaktı. Hasretler mektuplara
yansıyacak, kâğıt ve kalem özlemlere şahitlik edecekti...

S ehle bir türlü yatışmıyordu. Annesinin ku-


cağında çırpınıyor, ne dediği anlaşılmayan
sesler çıkarıyordu... Yatak odasının kapısı açık
korktuğu için de sesini çıkaramıyordu. Uzun bir
bekleyişin ardından kapı tıklanarak açıldı... Ba-
basıydı... Sehle babasını görünce heyecanlandı,
kalmıştı ve Sehle babasının koridorda yere ya- kucağına atıldı. Babası:
tırıldığını, üzerine silahların doğrultulduğunu
__ Güzel kızım! Bu adamlar babanı götürüyor-
görmüştü. Ağlayıp çığlıklar atmasının nede-
ni bu olmalıydı. Annesi bunu fark eder etmez lar. Ama sakın üzülme; çünkü yakın zamanda
kapıyı kapattı. Bu sefer daha da çok ağlamaya tekrar görüşeceğiz. Bana dua et olur mu, dedi.
başladı Sehle. Kesik kesik sesler çıkarıyor, ba... ...
Sehle cevap vermek istiyordu ama ne yaptıysa
diyor gerisini getiremiyordu.
konuşamadı. Tuhaf sesler çıkarıyordu. 'Kim bu
Babasını çalışma odasına almışlardı. Evde adamlar, gitme onlarla, beni bırakma, ben sensiz
ne var ne yok aramışlar, minderlerin dahi içini ne yaparım babacığım' diyemedi. Seni çok özle-
boşaltmışlardı. Yatak odasına bir bayan gelmiş rim, çok üzülürüm de diyemedi. Çırpınıyordu
arama yapacağını söylemişti. Sehle onu görünce sadece...
korkmuştu. Annesinin kucağına iyice sokulmuş Gözleri doldu babasının. İki damla yaş süzüldü
iç çeke çeke ve sessizce ağlıyordu. Uzun bir bek- yanaklarından. Sakallarının arasından yol bula- Ramazan
leyişti. Babasını görmek istiyor ama kadından rak kızının yüzüne düşmüştü. Ilık bir su damlası... 1435

TEMMUZ’14 • SAYI: 30

57
Sehle: 'O ıslaklığı hala hissederim.' derdi hep. İlk küçük boşluğa sokulmuş, dizlerini karnına çekip,
gözyaşlarıydı babamın. Benim için akmıştı... büzülerek oturmuştu. Gözlerini duvara, zihnini
de babasına sabitlemiş öylece kalakalmıştı. Baba-
Babası telaşlanmıştı ancak çaresizdi. Biliyordu sı neredeydi? Yabancı adamlar onu nereye götür-
ki gecenin şoku sebep olmuştu bu duruma. Elleri müşler; ellerini neden bağlamışlardı? Onu tekrar
kelepçelenmişti. Artık yavrucağızı için yapabile- görebilecek miydi?
ceği hiçbir şey yoktu. Ve kucak değiştirdi Sehle...
Kapının önünde durarak bir kez daha arkasını Her yer bir anda karardı... Bir yerlerden ayak
dönüp baktı babası... Annesiyle de vedalaşarak sesleri geliyordu. Ağır ağır yürüyordu gelen... Gı-
'Sizi emanetleri zayi etmeyene bırakıyorum' diye- cırtıyla açıldı kapı... Yerde soğuktan iki büklüm
rek merdivenleri inmeye başladı. Mağma, sanki olmuş bir beden yatmaktaydı. Üzerinde beyaz
onun içindeydi. Kaynıyordu yüreği... Birazdan giysiler... Uzun sivri burunlu ayakkabılar giymişti
patlayacak bir volkanik dağ gibi... Nefes alış diğeri. Ayak ucu ile yerde yatana dokundu. Kı-
verişleri değişti. Bir hırıltı duyuluyordu sadece, pırtı yoktu. Bu sefer daha hızlı dürtmeye başla-
ardından da içine doğru patladı volkan... Sessiz- dı. Hayır, hayır tekmeliyordu resmen. Neresine
ce... Hiç böyle bir acı duymamıştı... Sehle'nin denk gelirse... Küçücük bedeniyle köşeye sin-
konuşamıyor oluşu nedeniyle babası aklını, miş, olanları izliyordu. Korku tüm bedenini
ruhunu orada bırakmıştı. kaplamıştı. Kalbi yerinden çıkacakmış gibi
çarpıyordu. Yerde yatan adamın elbi-
Annesi... Bu onun fikren hazırlıklı sesi yer yer kan izleri ile dolmuştu.
olduğu bir sahneymiş, bunu daha Hiç sesi çıkmıyordu. Uzun burun-
sonra öğrenecekti. Yüreği burkul- lu ayakkabısı olan adam: 'Ölmüş
sa da 'uzun bir ayrılık olmaz in- k...' deyip çıktı odadan. Gitti-
her şeye dair

Sehle hala
şallah' zannıyla metindi. Onun ağlıyordu. İçli içli ğinden emin olunca koşarak
şu an tek derdi, dili tutulan ağlıyor, annesine sıkı sıkı yerde yatan adamın yanına
biriciği idi... sarılıyordu. Evdeki ziyaretçiler yaklaştı. Yüzünü çevir-
çoktan dağılmış, iki Müslüman abla
mesiyle çığlık atması
O gün çalan her ve aile büyükleri kalmıştı. Sehle'nin
ağlayışı herkesi çok üzmüştü. Kimse bir olmuştu...
zille beraber ağlama-
konuşmuyordu. Ancak kalpler
ya başlıyordu Sehle. An- boş durmuyor, selamet vermesi Sehle! Sehle yavrum,
nesi ilk başta zil sesi ile irti- için Rabb Teâlâ'ya niyazda Sehle... Uyan kızım! Hepsi
batlandıramamıştı ağlamasını. bulunuyordu. geçti. Rüya gördün yavrum,
Sabahki olayın travmasının sadece bir rüya.
devam ettiğini düşünmüştü. Fakat
daha sonra zil sesinin bunu körük- Annesi bir yandan Sehle'yi teskin
lediğini fark etti. İlk işi zili sökmek etmeye çalışıyor, bir yandan da göz
olmuştu. Sesi duymazsa olayın tekrar yaşlarını örtüsü ile siliyordu. Küçücü-
tekrar zihninde canlanmasına engel ola- ğü, saklandığı köşede uyuyakalmış; muh-
biliriz diye düşünmüştü. temelen kötü bir rüya görmüştü.

Ev, Müslüman teyzelerin akınına uğramıştı. Sehle hala ağlıyordu. İçli içli ağlıyor, annesine
Sehle ve annesi Müslüman bir ailenin nezaretin- sıkı sıkı sarılıyordu. Evdeki ziyaretçiler çoktan
de misafirleri evde bırakarak doktora gitmişler, dağılmış, iki Müslüman abla ve aile büyükleri
onun kısa bir süre sonra eskisi gibi konuşabile- kalmıştı. Sehle'nin ağlayışı herkesi çok üzmüş-
ceği haberini aldıktan sonra gönülleri rahat bir tü. Kimse konuşmuyordu. Ancak kalpler boş
şekilde eve dönmüşlerdi. durmuyor, selamet vermesi için Rabb Teâlâ'ya
niyazda bulunuyordu.
Evdeki herkes onu kucaklıyor, her zamankin-
den daha fazla ilgi gösteriyordu. Anneanne ve ba- Babası da aynı sancıyı çekiyordu. Dört gün-
baannesi de gelmişti. Normal zamanlarda onlarla dür sorgudaydı, tek kelime konuşmamıştı. Seh-
bir arada olmaktan sevinç duyan Sehle, yanlarına lem konuşamıyor diye. Kimi zaman sabrı taşan
dahi gitmemişti. İlgiden de sıkılmış, annesinin sorgucular şiddet uyguluyorlardı. Ancak hiç
odasına giderek dolap ve kapının arasında kalan umursamıyordu... Acı da duymuyordu... Nasıl

58
acı duysun ki? Ona göre en acı olan şey, birici- Nihayet beklenen gün gelmişti. Annesi Sehle'yi
ğinin sesini son kez duyamamış olması, onun kucaklayarak babayı görmeye gidiyoruz dediğin-
gece yaşadıklarından çok korkmuş olup konu- de Sehle'nin karanlık dünyasına güneş doğmuştu
şamamasıydı... Düşündükçe istirca getiriyor, sanki... Nihayet babasını görebilecekti. Çok heye-
hamd ediyordu Allah'a... 'Geride bıraktıklarıma canlanmıştı. Bir çok soru sıralandı aklına. Ancak
merhamet et Allah'ım... Gönüllerine genişlik ve şifa
hiçbirini ifade edemedi. Çok çabaladı ancak söy-
ver... Hüzünlerini, korkularını gider Allah'ım.' diye
lediği kelimeler tam anlaşılmıyordu. Annesi daha
dualarını kalbinden semaya arz ediyordu... da zorlanmasın diyerek ona yapacakları yolculuk
hakkında kısa bilgiler verdi. 'Uzun bir yolculuğa
Dört günün ardından mahkemeye çıkarılmış çıkacağız. Baban kocaman bir binada. Yanında
ve hiçbir delile dayanmadan tutuklanmıştı. arkadaşları var. Onunla yan yana oturacak, soh-
bet edeceğiz. Ancak süremiz çok az. Sadece bir saat
Annesi bu haberi aldığında bir an duraklamış, onu görebileceğiz.' dedi. Sehle babasını görmenin
yeni bir serüvenin kapılarında olduğunu anla- heyecanıyla bir saate pek takılmadı. Ancak bina
mıştı... Bakalım neler yaşayacaklardı? Sehle'nin olayına biraz sıkıldı. O, babasıyla açık alanlarda
varlığı yalnızlığını giderecek bir teselli miydi, vakit geçirmeyi seviyordu. Anlaşılan orada koşup
yoksa hüznünü ağırlaştıran, ona baktıkça içini eğlenemeyeceklerdi. Gökyüzünü doyasıya izleye-
hepten burkan imtihanının zorlaşması mıydı? meyecek, rüzgârın uğultusunu, kuşların cıvıltısını
Karar veremedi. pürdikkat dinleyemeyeceklerdi...
Sürecin işleyişini hep duymuştu. Tutuklama Ve ağabeyler gelmişti... Yol için hazırlanan eşya-
kararının ardından eşi bir cezaevine yerleştiri- lar aşağıya indirilmiş araba hazır edilmişti. Sehle
lecek, görüş günü belli olunca da ziyaretine gi- ve annesinin binmesiyle araba hareket etmişti.
deceklerdi.
Ne kadar zaman geçmiş buraya nasıl gelmişti
Fakat devlet onlara bir sürpriz hazırlamış, bilmiyordu. Kalın gövdeli ağaçlar vardı her taraf-
bulundukları şehirde ya da civar illerde hiç ha- ta... Yemyeşil bir orman... Dikkat kesildi seslere...
pishane yokmuş gibi bulundukları yere 900 km. Onlarca kuş sesi geliyordu. O seslerin arasında
uzaklıkta bir şehre gönderilmişti... Kuzeydoğuda, naif, şefkat dolu bir erkek sesi... Sehle beni bu-
soğuğu ile meşhur bir belde... Yaz mevsimini kısa lamaz ki...
süre yaşayan, daha insanlar ısınmadan havanın
tekrar soğuduğu, karın 8 ay yerde olduğu bir Sehle ona kadar saymış, oldu mu baba diyordu.
belde... Babası olmadı diyerek süreyi uzatıyordu. Bir kez
daha sordu Sehle, oldu mu?... Cevap yoktu. Oldu
Bu sevenlerin, sevdiklerine hasretini daha da mu baba, bak açıyorum gözlerimi... Yine ses yok-
büyütecekti anlaşılan. Uzun yollar, sık görüş yap- tu. Oyunu daha eğlenceli hale getirmek istediğini
malarına engel olacaktı. Hasretler mektuplara düşünmüştü babasının. Arkasını döndüğünde
yansıyacak, kâğıt ve kalem özlemlere şahitlik beyaz kıyafetlerle yerde kanlar içinde yatan ba- Ramazan
edecekti... 1435
basını gördü... Ve hızla uzaklaşan bir siluet...

TEMMUZ’14 • SAYI: 30

59
Veysel Türk Ayın Kitabı
veyselturk@tevhiddergisi.com

Dünyanın Allah Katındaki Değeri


Halid Ramazan Hasen

Kitap: Dünyanın Allah Katındaki Değeri "Dünya hayatı sadece bir oyun ve eğlencedir. Ahiret
yurdu ise sakınanlar için elbette daha hayırlıdır.
Yazarı: Halid Ramazan Hasen
Akletmez misiniz?"  1
Yayınevi: Polen/Karınca
"Dünya hayatı sadece oyun ve oyalanmadır. Kalıcı
Hamd, ancak âlemlerin Rabbi olan Allah'a olan ise ahiret hayatıdır. Keşke bilseniz."  2
mahsustur. Ancak O'na ibadet eder, ancak
Allah Rasûlü de hadislerde buyuruyor ki:
O'ndan yardım ve mağfiret dileriz. Şehadet ede-
rim ki Allah'tan başka ilah yoktur ve yine şehadet "Allah'ın zikrinden olmayan her şey oyun ve eğ-
ederim ki Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem O'nun lencedir."  3
kulu ve Rasûlü'dür.
Bir başka hadiste:
Bu sayımızda yeni bir kitap tanıtma imkânı
veren Allah'a hamd olsun. Bu ay tanıtacağımız "Eğer dünyanın Allah katında bir sivrisinek ka-
dar değeri olsa idi ondan kâfire bir içimlik su bile
eser (inşallah) 'Dünyanın Allah Katındaki Değe-
vermezdi."  4
ri' olacaktır. Allah subhanehu ve teâlâ ahireti ceza ve
mükâfat yeri kılmıştır. Allah'a subhanehu ve teâlâ ge- Bu minvalde onlarca ayet, hadis ve özlü söz
reği gibi iman edip gereklerini yerine getirenlere zikredilebilir 5 Ancak bütün uyarılara rağmen in-
mükâfatı, O'na karşı küfür işleyenlere ifade, ceza sanoğlu dünyaya yani oyun ve eğlenceye dalıyor.
ve azap mekânıdır.
Halbuki gerek Kur'an'da gerek sünnette ya da
Dünyayı ise ahiretteki mükâfat ve nimetleri sahabe, tabiin, etbau tabiin ve onların izinde yü-
elde etmek ceza ve azaptan kurtulmak için bir rüyenler sürekli bu konuda insanları bu tehlikeye
imtihan yeri kılmıştır. İnsan ahiretteki mükâfat karşı uyarmıştır.
ve nimetlere bu dünyada hazırlanacaktır. Yani
bu dünya insanoğlu için bir imtihan yeridir. Do- Rabbimden dileğim, bizleri bu dünyanın oyun
layısıyla insanoğlunun dünyadaki bu imtihanı ve eğlence tehlikesine karşı şuurlandırması, ken-
kazanabilmesi için dünyayı iyi tanıması lazım. disine hem dünyada hem ahirette gereği gibi kul
Çünkü dünyanın bir oyun ve eğlenceden ibaret yapmasıdır.
olduğuna inanıp buna dikkat edenler bu imtiha-
nı kazanırken bu oyun ve eğlenceye dalanlar ise Duamızın sonu Allah'a hamd etmektir.
imtihanı kaybedenlerdir.
1. 6/En'am, 64
2. 29/Ankebut, 64
Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyuruyor:
3. Albani Camiu's Sağir, 4410; Nesai; İmam Ahmed.
4. Tirmizi, Sahihu'l Cami, 5168.
5. Bunların bir kısmını okuyucu kitapta bulacaktır.

60
Ramazan
1435

TEMMUZ’14 • SAYI: 30

61
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla...

Bu ay ki gündem yazımızda Irak ve Şam İslam Devleti ile diğer


gruplar arasında geçen hadiseleri değerlendirmeye çalıştık. Yazı-
nın ve analizin temelini tarafların birbirleri hakkında yaptıkları
resmi açıklamalar oluşturmakta olduğu için bu beyanatları da
dergimizde yayınlamanın gerekli olduğuna inandık. Bu süreçte
herkes bir çok şeyi söylediğinden ötürü bütün yazıları burada
yayınlamak mümkün olmadı. Fakat analizimizde özellikle de-
ğindiğimiz noktalara yeteri kadar işaret ettiğini düşündüğümüz
yazılarla yetindik.

Bu yazıları okurken şu hususlara özellikle dikkat etmenizi is-


tirham edeceğiz.
• Yazıların başlangıcında attığımız tarihlerde iki-üç günlük ya-
nılma payı olabilir. Bu açıklamaların bir kısmının örgütlerce
yapılıyor olması, bir kısmının ise cezaevinden yazılması tarihi
net olarak bilme konusunda bizi yanıltmış olabilir. Bu konuda
mazur görüleceğimizi temenni ediyoruz.
• Tarafların birbirleri hakkındaki beyanatlarından önce Süley-
man El-Uteybi'nin mektubunu yayınlama ihtiyacı hissettik.
Buradaki asıl gayemiz ise Irak ve Şam İslam Devleti'ne bugün
yapılan eleştirilerin aynılarının aslında yıllar önce El-Kaide
tarafından biliniyor olmasıdır. El-Uteybi 2007 yılında Irak
İslam Devleti'nin genel kadısı idi.
• Açıklamalara Arapça ve Türkçe ulaşabilmeniz için gerekli link-
ler yazıların sonlarında yer almaktadır.
Duamızın sonu âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamddır.
Ebu Süleyman El-Uteybi'nin Bu esas üzere, emirlere nasihat etme hususunda
El-Kaide Genel Komutanlığına ümmetin selefini örnek alarak ve fitne korkusu
ile mücahidlerin arasında yaymadan mektubu-
Mektubu: (2007)
mu yazıyorum. Irak'taki cihadın durumunu ve
Rahman ve Rahim olan Allah'ın Adıyla; kuvvetten sonra, temkinden daha çok zayıflığa
yakın bir pozisyonda ve birbiri ardınca kaybe-
Hamd, yalnızca Allah içindir. Salât ve selam,
dilen mıntıkaların ardından işin ulaştığı noktayı
Nebimiz Muhammed'in sallallahu aleyhi ve sellem, a'linin,
açıklayacağım. -Kaybedilen şehirlere- misal ola-
ashabının ve onları veli edinenlerin üzerine olsun.
rak Ramadi ki kardeşlerin devletin ilanını yapma-
(Amin)
ya güç yetirdikleri ilk şehirdir. Bununla birlikte
Bu, içine selamın, özlemin, muhabbetin ve sa- şehri kamil bir şekilde kontrolümüze aldığımızı
dakatin konulduğu öz bir mektuptur. Nebimiz söylemiyorum ama burada söz sahibi mücahid
Muhammed'den sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dediği kardeşlerimizdi, başka grupların hiçbir ameli
sahih bir şekilde rivayet edilmiştir: söz konusu değildi ve şehid edilmeden birkaç
ay önce Şeyh Ebu Musab Ez-Zerkavi'nin makamı
"Yedi sınıf insan vardır ki; Yüce Allah, kendisi-
buradaydı. Devlet ilanından sonra ise riddetin
nin gölgesinden başka hiçbir gölgenin bulunma-
dığı günde onları gölgesinde gölgeleyecektir… Bu -Allah'a sığınırız- mekanı haline geldi. Putperest
gruplardan birisi, birbirlerini Allah için seven iki Amerikan askerleri otuza yakın teftiş noktası ile
kIrak ve Şam İslam Devletiir ki, birleşmeleri de burayı kuşattılar. La Havle ve La Kuvvete İlla Bil-
ayrılmaları da O'nun üzerine olur."  1 lah… Başarı ancak Allah iledir.

Allah biliyor ki, Irak El-Kaidesi'nde bulunan İşin bu hale gelmesindeki ana sebep ise devlet
kardeşler ve ben, sizinle buluşmayı çok şiddetli ilanının bu şekilde yapılmasıdır. Aslına bakar-
bir şekilde arzuluyoruz ve size olan muhabbeti- san insanlar, devletin kurulmasını, El-Kaide'nin
mize Allah'ı şahit tutarız. Yüce Allah'tan, dün- şura meclisinin devlete biat etmesi ve sonra aşiret
yada, bizi sizin ile sürekli bir şekilde, ahirette ise şeyhlerinin biat etmesi neticesinde, gönül hoş-
Naim cennetlerinde bir araya getirmesini dile- nutluğu ile varılan bir anlaşma olduğunu zannet-
riz. Size de malum olduğu üzere, Allah için olan mektedirler. Ama bu kesinlikle böyle olmamış-
muhabbetin şartlarından birisi, bundan sadece tır. Sadece, Ceyşu't Taifetu'l Mansura, Ketaibu'l
Allah'ın rızasının gözetilmesidir. Bu muhabbetin Ehval, Ceyşu Ehli's Sünne, Seraya'l Guraba ve
gerektirdiği şeylerden birisi sadakat, bir diğeri ise Seraya'l Cihad gibi hakikatte sahada hiçbir varlığı
nasihatleşmektir. Sahih-i Müslim'de Cabir bin olmayan, bazıları hiçbir şekilde silahlı mücadele-
Abdullah'dan radıyallahu anh rivayet edildiğine göre ye girmemiş, bazıları ise hiçbir savaşçısı bulun-
şöyle demiştir: mayan, isimden ibaret cemaatlerin reisleri biat
etmiştir. Bunlar biat ettiler veya lisanları ile ya da
"Rasûlullah'a dinlemek, zorlukta ve kolaylıkta halleri ile ilan edilecek devlette mevki sahibi ol-
itaat etmek ve her Müslümana nasihat etmek üzere mayı şart koştular. Nihayetinde iş onların istediği
biat ettik." gibi vaki oldu ki ben, bu süreçte Ebu Hamza El-
Sadakat üzere kaim olmayan bir kardeşlikte Muhaciri'ye yakın biri olarak buna Yüce Allah'ı
hiçbir hayır yoktur. Nasihatleşmenin kuşatma- şahit tutarım. Ebu Hamza'nın da çokça dile ge-
dığı kardeşlikte olmadığı gibi. El-Kaide bugün tirdiği gibi bilinmiş aşiret şeyhlerinden hiçbirisi
dünyada -bildiğim kadarıyla-, başka şey üzere -devlete- yanaşmadı. Bu ise devletin menhecin-
değil nasihat ve sadakat üzere kaim olmuş tek ya- den kaymasına ve iyi ilişkiler kurmak bahanesi
pılanmadır desem, abartmış olmayacağımı ümit ile çok büyük menhecî hatalara karşı koymada
ederim. İşte bu, Allah'a yemin olsun ki beni, iki zafiyet oluşmasına sebep oldu. Aynı şekilde gü-
nehir arasındaki (fi biladi'r rafideyn) yardım edi- venlik açısından bir çok açıkların oluşmasına se-
len taife olduğuna inandığım bu cemaate dahil bebiyet verdi ki bundan dolayı birçok kardeş ya
olmaya iten şeydir. Cemaatin başında ise, sabır öldürüldü ya da esir edildi. Aynı zamanda sahih
ağacı, İslam'ın kahraman mücahidi -Allah şeha- amellerin zayi edilmesine, devlet ismi ile insan-
detini kabul etsin- Ebu Musab Ez-Zerkavi vardır. ların mallarının çalınmasına yol açtı. -Allah'a
yemin olsun ki- bir çok hadiseye kendim şahit Ramazan
oldum. Bunlardan bir tanesini önceden Sereya'l 1435
1. Muttefekun Aleyh

TEMMUZ’14 • SAYI: 30

63
Cihad birliğinin emiri şu anda ise müminlerin Devleti'nin aşiretlere biat ettiğine döndüğüdür,
emirinin -Ebu Ömer El-Bağdadi'nin- naibi olan Ebu Hamza El-Mühacirî'ye aktarıldığı üzere, zıttı
Ebu Abdurrahman El-Fellahî'nin eliyle gerçek- değil. Bunun tamamının temel sebebinin ise Ebu
leşti. Şöyle ki; onun grubu yirmi altı kamyonu Hamza'nın sahada bulunmaması ve kendisine
ve tek bir kamyonun içinde iki buçuk defter (bir getirilen raporlarla yetinmesi olduğunu zikret-
paraya veya hesaba karşılık) değerindeki ticari meden geçemeyeceğim. Bununla birlikte vali-
malı (kamyonların kendi değerleri hariç) ganimet ler ve birliklerin emirleri, komutanlığa olayları
olarak aldılar. Mal sahibinin şikâyeti bana ulaştı. hakikati üzere taşımadıklarını, bilakis sadece
Ben emiri çağırdım. O bana mallar hususunda sevindirici haberleri ilettiklerini açık bir şekilde
kendisini mazur görmemi isteyerek bu malların ifade ediyorlardı. Bunlardan birisi de Selahaddin
bir Rafızi'ye ait olduğunu söyledi ama bunu ispat bölgesinin valisi, ismi Necm olan Ebu Safa'dır.
edemedi. Biz bu malların bir Sünni'ye ait olduğu-
nu ispatladığımızda ise 'Tamam bunlar Sünni'nin Ebu Ömer El-Bağdadi'nin pozisyonuna gelin-
malıdır ama onun devlete borcu var.' dedi. Borcu- ce, o etrafında dönen olayları bilmiyor ve etra-
nun ne kadar olduğunu sorduğumda ise bırakın fındakilerin görüşlerini kabul edip, hiçbir şekil-
yirmi altı kamyonu sadece bir kamyonun değe- de onlara itiraz etmiyordu. Genel kadı, fakir kul,
rine ulaşmadığını gördük. Emiru'l Müminin'in Ebu Süleyman mücahidlerin yakılmasına ortak
naibi olan bu adam bana: 'Ben bu malları tazir olmuş mürtedlerden üç tanesini -kısas olarak- iki
-kınama cezası- için aldım. Çünkü benim elimde, numaralı kayıtta olduğu gibi -Allah'a hamd olsun-
Bağdat'a giden herhangi bir ticaret malını almam yakma işini gerçekleştirdi ve hiçbir olumsuzluk
hususunda Ebu Hamza'dan emir var.' dedi. Bu da meydana gelmedi.
emri -Ebu Hamza'ya- sordum, kabul etmedi ve:
'Ben böyle bir emir vermedim.' dedi. Sonra -mallara Başka bir örnek ise; Ebu Ömer'in Ebu Usame
el koyan- bu adam bana harfi harfine şu kelime- olarak bilinen Ebu Abdurrahman El-Fellahi'ye
leri söyledi: 'Ey Şeyh Ebu Süleyman! Sen devletin göz yumması, hatta müdahene -yağcılık- yapıp
genel kadısısın. Biz sana başvurmadıkça sakın onu savunmasıdır. Ebu Ömer bunu 3-4-5 numa-
hiçbir kazaya -mahkemelik olaya- müdahale etme ralı kayıtlarda olduğu gibi, Ebu Abdurrahman'ın
ki heybetini kaybetmeyesin.' Anladım ki bu emir, cesurca mücrimleri savunurken ve mücahidleri
malları alınan bu adamla yüzleşmekten kaçıyor. yakan bu adamları masumlar, Allah'ın hükmünü
İşte bu, mezkur biatların toplanması sebebiyle yerine getiren El-Kaide'nin kahramanlarını ise
kendisinden şikayet ettiğimiz zayıflıktır. Şunu da zalimler olarak vasıflarken yapmıştır. O, olayın
biliyoruz ki bu tüccar, daha önce El-Kaide'ye uzak ayrıntılarını bilmiyordu. Allah'a hamd olsun ki,
bölgelerden patlayıcı malzemeler ve cihazların kardeşler ona bunun aksini ispat ettiler. Bunla-
kaçırılmasında yardımcı olan maruf birisidir. O rın cürümleri ise kendi itirafları ile işbirlikçilik,
kimse Ebu…..'dur ve Anbar'da herkes onu tanır. Heyet'u Şubke üzerine casusluk, zina ve homo-
Şu an o, bu olaydan dolayı borçludur. Bu hale seksüelliktir.
varmaya sebep olan şey ise hatalar yumağıdır ki
Bu hatalardan bazıları ise akidede meydana
bazısı çok tehlikelidir, bazısı ise susulduğunda
gelmişti. Kıyamet alametlerinden bazılarını ha-
ciddi büyük zararlar doğuracaktır. Bazıları ise
talı bir şekilde anlıyorlardı. Eğer hata bununla
Devlet'in menheci ile alakalıdır. Örnek olarak,
sınırlı olsaydı çözümü gayet basit olurdu. Fakat
Selahaddin bölgesindeki polis merkezine saldı-
problem -yanlış anlamanın ötesinde- sahadaki
ran üç mücahid kardeşi yakarak öldüren aşirete
cihadî amellere sirayet etti. Ramazan 1427 -yak-
karşı müsamahakâr davranılması verilebilir. Se-
laşık 8 sene önce- Mehdi'nin bir seneden az bir
lahaddin bölgesinin valisinin yaptığı ise aşiretle
süre içinde ortaya çıkacağına kesin bir şekilde
diyalog kurmak oldu ki onlar hakkında Allah'ın
inanılması gibi. Bu ise üç aylık süre zarfında bü-
hükmünü tatbik etmeye güç yetirebilirdi. Biz bu
tün Irak topraklarına sahip olacağız söylemini
olayı Ebu Hamza El-Mühaciri'ye götürdük ve o
beraberinde getirdi. Buna binaen, sahaya inil-
valinin diyaloğunu onayladı. Bu fakir kul dev-
mesi ve emir gelinceye kadar bir hafta boyunca
letin genel kadısı gitti ve Selahaddin bölgesinin
sahadan çekinilmemesi hususunda emir verildi.
valisinin, aşiretin izni olamadan polis merkezini
Bu ise mücahidler için gerçekten çok tehlikeliydi.
vurmayacağına dair bu aşiretle anlaşma yaptığı-
Bu mektubun yazılmasının üstünden bir sene
nı ortaya çıkardı. -Bu ise- işin hakikatte, İslam

64
geçti. Irak'ın tamamına sahip olamadığımız gibi Menhece yönelik hatalardan biri ise İslam
Mehdi'de gelmedi. Bu hatalı anlayış sebebiyle, kı- Devleti mefhumuydu. Bu bir İslam Devleti ilanı
yamet yarın kopacakmış gibi çok hızlı kararlar mıydı, yoksa bir İslam Devleti kurmak mıydı?
alındı. Bu kararlardan biri de çok hızlı ve yetersiz Ebu Hamza bu hususta ikilem içerisinde idi. Bir
bir şekilde, yerinde açıklayacağımız üzere, birçok keresinde bana bunun sadece bir ilan olduğunu
hatayla birlikte devlet ilanın yapılmasıydı. Bu- söylemişti. Bu ise çoğu kardeşin zihninde olan
nun gibi olayların üzerinde konuştuktan sonra, manadır. Devlet, imaret manası ile Taliban'ın
bana defalarca şunu ifade etti: 'Mehdi'nin zuhur emirliği ile zaten kurulmuştu. Biz ise şeyhlerimi-
etmesi için hiçbir şey kalmadı.' Öyle ki, o, bazı kar- ze, emirlerimize, Molla Ömer'e ve Şeyh Usame'ye
deşlere Mehdi'nin üzerine çıkması için Mescidi (Allah hepsini muhafaza etsin.) tabiydik. Bu,
Aksa'ya bir minber, Mescidi Nebevi'ye bir tane ve Ebu Hamza'nın El-Kaide'nin başına geçmeden
Dimeşk'teki (Şam) Emevi Mescidine de bir min- önce Ebu Musab Ez-Zerkavi varken ki görüşü
ber yapmalarını emretti. Bununla birlikte insan, idi. Bir keresinde de başka bir mecliste: 'Bu bir
sahada meydana gelen olaylara azıcık bakıverse, devlet kurmaktır, mücerret bir ilan değildir. Şöyle
meselenin farklı birlikleri tek bir bayrak altın- ki, bizler gizli bir örgüt olmaktan, ikame edilmiş bir
da toplamak olduğunu görür. Lakin menhecler devlete intikal ediyoruz.' demişti. Buna ise, şeriat
farklı, kalpler farklı. Bu sır olarak saklanan bir değil vakıa bile muhalefet etmektedir. Benim ise
şey değildir. Ebu Abdurrahman El-Fellahi (Ebu kendisi ile Allah'a ibadet/itaat ettiğim ve üzerine
Usame) gibi kimseler bunu açıkça ifade ediyorlar işaret ettiğim şey, bizim İslam Emirliğini, hiçbir
ve El-Kaide'nin menheci -fertlerin hataları olarak harita çizmeden, hiçbir mıntıka ile sınırlama-
değil- zail olacak ve vasat bir menhec kalacak dan ve bakanlıklara bölmeden ilan etmiş olduğu-
diyorlardı. Şöyle diyordu: 'Ben El-Kaide'nin tasfi- muzdur. Çünkü, hakikatte biz uzun zaman önce
yesine kefilim'. Zavallı aklım! Kastettikleri vasatlık bu merhaleye ulaşmıştık, şimdi değil. Onun bu
neydi? Bu maalesef bugün bazı kardeşlerimizde son görüşünden, kendisinin de ifade ettiği gibi
gördüğümüz tavizlerdi. Bunlar Ebu Hamza El- bir çözülme meydana geldi ki bu El-Kaide'nin
Muhacirî'ye bildirildiğinde, ilk seferinde şüp- devlet ilanı sebebiyle diğer grupların içerisinde
helendi. Delillerin kuvvetli olmasına güç yeti- erimesiydi. El-Kaide'nin yönetici ve alimlerinden
rilemeseydi, ya tevil edecekti ya da bu hususta olan sorumluları bu hususta ona itiraz etmişlerdi
konuşmayı erteleyecekti. Onun diğer gruplara ama o, onlarla kesinlikle istişare etmedi. Bundan
karşı duruşu hakkında ayrıntılı bilgi gelecek. sonra bana: 'Ebu Ömer El-Bağdadi müminlerin en
büyük emiridir yani halifedir.' dedi. Fakat işgalciler
Hatalardan bazıları yöntemsel şeri hatalardır. çıktıktan sonra, kendisine meseleyi tekrar sunup:
Devlet ilanında Arap ve Acem tağutlara ben- Rasûlullah şöyle buyurmuştur: "İki halifeye biat
zemek gibi. Bu hatalardan birisi de, ilan edilen edildiğinde, sonuncusunu öldürün." hadisini zik-
bakanlıkların sınıflandırılmasıdır. La havle vela rettiğimde bana: 'İki emirden birisi diğerine biat
kuvvete illa billah. Bir başkası ise devlete özel etti.' dedi. (Bu durumda biat edenin Ebu Ömer
bayrağın olmasıdır. Bu şiar diye isimlendiril- El-Bağdadi olması gerekir, çünkü o sonuncudur.)
diğinde ise kızmakta ve şöyle demektedir: 'Biz
devletiz. Cemaat değiliz ki!' Bu, şer'i açıdan ba- Burada işin en ilginç tarafı ise, devlet ilanının
kıldığında bidattir. Allah'a sığınırız. Hatalardan acele ile yapılmasıdır ki aslen müminlerin emiri
bir diğeri, tağutların koyduğu sınırlara iltizam olan kimse -bu mefhum üzerinde birçok aldat-
etmek. Öyle ki, hiç kimseye kendi sınırlarının maca olmasına rağmen- tarafından belirlenme-
dışında amel yapmaya müsaade etmiyordu. Buna miştir. O -Ebu Hamza- sadece müstear bir isim
çalışmayı düzenlemek açısından bakılacak olsa, belirledi ki, o Ebu Ömer El-Bağdadi'dir. Ama
diyeceğiz ki o emirdir, bu da onun içtihadı. Lakin şahsını belirlemedi. Bilakis bana kelimesi keli-
bu hususta aşırıya gittiğini şöyle diyerek ortaya mesine şöyle dedi: 'Bir kimse var. Onu tam bir ay
koyuyordu: 'Eğer Nuri Malikî'yi kendi sınırlarının deneyeceğiz. Eğer uygun olursa, müminlerin emiri
dışında bulsan, onu öldürme. İstisnasız bu şekil- olarak bırakacağız. Değilse başka birini arayacağız.'
dedir.' Ona: 'Herhalde, tertip ve düzen hususunda Allah söylediğim şeylere şahittir.
şiddetli disiplini kastediyorsunuz.' dedim. O ise: 'Ha-
yır bilakis, hiçbir şey yapılmayacak, yapan kimse Menhecle alakalı hatalardan bir diğeri de, zim-
cezalandırılacak.' dedi. meti beri olmayan ve emanete ehliyeti olmayan Ramazan
1435

TEMMUZ’14 • SAYI: 30

65
kimseleri emir olarak görevlendirmesidir. Ma- de, Muessesetu'l Fecruü'l İ'lamiyye'nin 3 faaliyet-
alesef bu çokça mevcuttur. Fakat misal olarak lerini sürdüren kıymetli kardeşlerim, ki bunlar
zikredecek olursak ki sadece bununla sınırlı de- mücahidlere hizmet eden en hayırlı müessesedir,
ğildir, El-Kürme mıntıkasının şer'i kadısı olan benimle bu günlerde genel bir söyleşi yapmayı is-
Ebu Hacer. Altı numaralı kayıtta olduğu gibi ağzı tedi. İstihare yaptıktan sonra -Allah'a hamd olsun-
örtülüdür. Bu adam habis bir adamdır. Ve ben bu kabul ettim. Lakin bana gelen sorulardan ötürü
kelimeden mesulüm. Onun bazı hususlarda küfre çok şaşırdım. Ben bu sorulara cevap veremezdim.
kadar varan çok sapık görüşleri vardır. Allah'a Çünkü ben, sadece Allah'a kendisi ile itaat etti-
sığınırız. ğim şeylerle cevap verebilirim. Bu ise büyük bir
fitneye sebep olurdu. Bu kardeş bana sahada dö-
Ben Allah'ın önünde sorgulanacağım ve nen şeyleri bilfiil söyledi. İşte bu sorunun metni:
Allah'ın yanında kınayıcının kınamasına aldırış '...' Şeyhin bu soruya cevap vermesi ile birlikte bu
etmem; sonra sizin yanınızda mesulüm ve ancak soruyu sildim. Çünkü bu konumuzun dışındaydı
gücüm yettiğince ıslah etmek muradımdır; bu ve Şeyh sorunun yayınlanmamasını emretti. Fecr
büyük musibet hususundaki sözlerimin özeti ve de bunu yayınlamadı. Yüce Allah'tan bu ümmete
kıyamet gününde kendisinden sorulacağım ta- reşit bir amel vermesini ve valilerimizi ve emir-
nıklığımdır ve kendisi de -Ebu Hamza- benimle lerimizi ıslah etmesini dileriz. Amin.
birlikte Irak'taki cihadın durumuna şahittir. Yö-
netim sebebiyle, yüzde seksen ile yüzde doksana Duamızın sonu âlemlerin Rabbi olan Allah'a
yakın El-Kaide'nin evlatları çok kötü bir duruma hamd etmektir.
düştü. Bunların çoğu, içlerinde altmışa yakını
Ceziretu'l Arap'tan olan muhacirlerdir. Sözün Mektup bu şekilde bitti. Kardeşiniz Allah'ın
özü, durum dipsiz bir uçuruma doğru gitmekte- ipine tutunan Ebu Süleymen El-Uteybi.
dir. Allah bizi bundan dolayı affetsin. 6/11/1428
Irak El-Kaide'si eski kadısı, şu anda ise
tarihinde (yaklaşık 7 yıl önce), durum cidden çö-
Devlet'in kadısı.
küşe çok yakındır. Hâlbuki devlet ilanından önce
durumumuz şimdikinden kat kat daha kuvvetli Önemli Not: 1428 Şaban'ın yarısında, yani iki ay
ve sağlamdı. Sonuç, bizim kamil şekilde sebeplere önce kardeşim Ebu Hamza El-Muhaciri'den gö-
tutunduktan sonra, sırf Allah'ın takdir etmesi revden azledildiğime ve Ebu İshak El-Cuburi'nin
değildir. Bilakis bu, kendi yapıp ettiklerimiz ve göreve getirildiğine dair beyan yayınlandı. Ben
emaneti zayi etmemiz sebebiyledir. Muessesetu'l daha önce kardeşim Ebu Hamza'dan beni bir
Furkan'ın  2 sunduğu operasyon görüntülerinin başkası ile değiştirmesini ve bu görevden beni
çoğu ya eskidir ve başka bir prodüksiyon ile tek- almasını istemiştim. O ise benim hakkımdaki
rar yayınlanmıştır. 'Fekku'l A'ni' operasyonu gibi hüsn-ü zannı sebebiyle bunu reddetmişti. Yüce
ki bu Ebu Musab zamanında yapılan 'İhracu's Allah onu hayırla mükâfatlandırsın. Fakat durum
Sucena' operasyonudur ve devlet bunu yeni bir kötüye gidip de benim bu mektubu size gönder-
yapım ile tekrar yayınlamıştır. Yahutta gerçekten mek istediğimi bildikten sonra, beni azletti. Ben
yapılmıştır fakat olduğundan çok büyük göste- bunun talep ettiğimde reddetmişti. Sonra onunla
rilmiştir. Bu manada yapılan ilanların birçoğu bir daha karşılaşmadım. Onu böyle yapmaya sevk
ya yalandır ya da abartma. Bu manada, devletin eden şey neydi bilmiyorum?
Musul'da Baduş Hapishanesinde çatışmaya gir-
diği ve mahkumları kurtardığı ilanı. Bu sahih (http://www.incanews.com/haberler/8152/
değildir. Ancak, polisle anlaşma yapıp onlara bir El-kaide-kadisini-gorevden-aldiran-
meblağ verdiler ve bunu gazve ve fetih olarak mektubu)
ortaya koydular. Düşman bunun bir operasyon
olmadığını bilir. O zaman bu kardeşlerin uydur- (http://justpaste.it/do3r)
duğu bir yalandır. Düşmanın uydurduğu değil.
Bunun misalleri gerçekten çoktur.
❃ ❃ ❃ ❃ ❃
Zikretmeye değer olduğuna inandığım bir şey

2. Irak'taki cihad medyası. 3. Fecr Medya

66
Ebu Muhammed El-Makdisi Onların büyük bir kısmı muvahhid kardeşle-
rimizi kötüleme hususunda birleşirler. Öyle ki
(15. 11 .2008) bazen, kardeşlerin bazılarını cihadtan alıkoymak
Sapkın Gruplardan, Aşırı ile, mücahidleri karalamak ile, cihad sahaların-
Tekfircilerden ve Onların Sapmış dan kaçmak ile, mücahidleri harici ve tekfirciler
Akidelerinden Beraat İlanı olarak isimlendirmek ile, mücahidler hakkında
yalan söylemek ve iftira atmak ile itham ederler.
Hamd, yalnızca Yüce Allah'adır. Salât ve selam,
Bunların tamamı kendileri için hiçbir delil bu-
O'nun Rasûlü'nün üzerine olsun. Aziz ve Celil
lunmayan yalan iddialardan başka birşey değildir.
olan Allah şöyle buyurmuştur:
Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
"De ki: 'Hak geldi. Batıl yok oldu. Muhakkak ki
batılın -zaten hakkın karşısında- hiçbir hükmü "Eğer sadıklardan iseniz, delilinizi getirin."
yoktur.' "
Bazen de, yetim ve dulların ihtiyaçlarını gider-
Ürdün'ün Zerka şehrinde Rasûlullah'ın sallal- mek için çalışan kardeşlerimizi, mücahidlerin
lahu aleyhi ve sellem ve Selef-i Salihin'in sakındırdığı
mallarını yemekle itham ederler. Bu hususta zan-
haricilerin akidelerine uygun sapık akideleri ve dan ve iftiradan başka da hiçbir delilleri yoktur.
batıl fikirleri benimseyen az bir topluluk zuhur
Yine bazen kardeşlerimizin söylemediği şeyleri
etmiştir. Onların bu bozuk akidelerine başka yer-
uydururlar ve onlara, fikirlerinden döndüklerini
lerdeki birtakım kişiler muvafakat göstermiştir.
veya (diğer kimselerin) değiştirdikleri fikirleri
Onlardan bazıları: 'Bugün Müslüman beldelerde teyit ettiklerini nispet ederler. Onların hakkında
yaşan insanlarda (itibar edilecek) aslın, kafir yöne- kasıtlı bir şekilde yalan söylerler. Onların Irak'ta-
ticilerin hakim olması sebebiyle, küfür olduğuna' ki cihad hakkında 'Orada Müslümanlar birbirleri-
inanmaktadırlar. ni öldürüyor' dediklerini iddia etmeleri gibi veya-
hutta kardeşlerimizin mücahidler hakkında yalan
Bazıları; 'İnsanlardaki aslın tevakkuf etmek ol- söylediklerini ve iftira attıklarını iddia etmeleri
duğuna' inanmaktadırlar. gibi. Bunların tamamı en ufak bir delil olmayan
şeylerdir. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır.
Onlardan bir grup. 'İnsanların hakkında hü-
küm verme açısından, onların yanında Zerka'nın "Mümin erkeklere ve mümin kadınlara, yap-
Paris'ten hiçbir farkının olmadığını; Onların ya- madıkları bir şeyden dolayı eziyet edenler, şüp-
nında Müslümanların asli kafirler gibi olduğunu; hesiz bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmiş-
bu insanların şehadet getirmeleri, namaz kılmaları, lerdir."
oruç tutmaları, zekat vermeleri, haccetmeleri ve
bunun gibi İslam'ın şiarlarını yapmaları, onların Hatta durum öyle bir hal alır ki birbirleri hak-
Müslüman olduklarına şahitlik etmediğini,' açık kında yalan söyler ve birbirlerini yalanlarlar. On-
bir şekilde söylerler. lar bu yalanlarını ve sapıklıklarını, çeşitli isimler
ve arkasına gizlendikleri lakaplarla internet vası-
Bir kısmı Vizaratu'l-Evkaf 'a bağlı bütün imam-
tasıyla ve neşredip gençler arasında dağıttıkları
ları kafir olarak görürler. Hatta bazıları beş se-
evraklarla yaydılar.
neden beri, bazıları ise on seneden beri cami
imamlarının arkasında namaz kılmamakla övü- Yazdıkları, neşrettikleri ve dağıttıkları bir bu
nürler. Bir kısmı ise umumen (genel) imamları kadar daha vardır. Bu hususta cahillerden bazı
kafir olarak görmez, fakat o imamların arkasında gruplar onlara yardım ettiler. İçinde barındırdığı
namaz kılmaya cevaz vermezler. iftira ve yalanlarla birlikte, onların evraklarını
dağıtmayı üstlendiler. Onların bu davranışları-
Bazıları, kafir hükümetlerde görev alan herkesi,
nı eleştiren, bundan sakındıran ve bunları terk
tağuttan kaçınmadıklarını iddia ederek kafir ola-
etmeye çağıran kardeşlerimize de, bu kimsele-
rak görürler. Çünkü onların yanında, terk edenin
rin sapık itikadlarını tasvip etmediklerini iddia
kafir olacağı kaçınma yöntemi için tanımlı ve
etmekle birlikte kızdılar. Eğer Allah üzerimize
bilinen bir sınır yoktur.
(hakkın) ortaya çıkması hususunda ihtiyatlı dav-
Ramazan
1435

TEMMUZ’14 • SAYI: 30

67
ranmayı vacip kılmasaydı, bunları isimleriyle engellemek için onların formlarda yazdıkları tak-
zikretmezdik. ma isimlerini araştırmalarını istiyoruz.

Yanında Ehli Sünnet ve'l Cemaat akidesine Bizler bu forumların fazla yürüten kardeşle-
dair malumat bulunan herkes bilir ki, bu gru- rimizin, bu şekilde davranacakları ve bu talep-
bun benimsediği bu sapık akide, Muhammed lerimizi hemen karşılayan Sumuhu'l İslam for-
Mustafa'nın sallallahu aleyhi ve sellem birçok hadisin- munu örnek alacakları hususunda şükran içinde,
de sakındırdığı ilk dönem haricilerinin asılsız hüsn-ü zan beslemekteyiz.
sözlerindendir. Onların hali aynı bunlar gibidir. Bu bildiriyi, sapık, aşırı ve hatalı akidelerden ve
İslam ehline düşmanlık ederler ve puta tapan ifsatçı, bidatçi ve aşırı olanların menheclerinden
kimselerle sulh içinde olurlar. Farslar, Rumlar beri olduğumuzu bildirmek için yazdık. Menhe-
ve kâfirler onlardan kurtulur ama davetçiler ve cimizin, bidatçi ve aşrı kimselerin menhecinden
Müslümanlar kurtulamaz. ayrı olan Ehli Sünnet ve'l Cemaat menheci üzere
kalması için kaleme aldık.
Bundan dolayı bizler, kardeşlerimizi onların ki-
taplarından ve belgelerinden sakındırdığımız gibi, Yüce Allah, Efendimiz Muhammed'e sallallahu aleyhi
bu sapık gruptan da sakındırıyoruz ve onların ba- ve sellem, ailesine ve ashabına salât ve selam etsin.

tıl akidelerinden uzak olduğumuzu bildiriyoruz. (Amin)


Onların yayınlarının (elden ele) dolaştırılmasın-
dan veya neşrine yardım edilmesinden de Yüce Bu beyanı Ürdün'deki muvahhid kardeşlerimiz
Rabbimizin şu emri sebebi ile sakındırıyoruz: kabul etmiş ve desteklemiştir.

"İyilik ve takva üzerine yardımlaşın, düşmanlık 'http://www.incanews.com/genel/3516/kure-


ve günah üzerine yardımlaşmayın." sEl-cihadcilardan-tekfir-manifestosu'

Aynı şekilde onlarla oturmaktan, onlara arka- (http://www.tawhed.wsr/?i=t555vdqa)


daşlık yapmaktan ve onlara kulak vermekten de
sakındırıyoruz.

Kim bu hususta (bize) muhalefet ederse ve kar-


deşlerinin şaz (kural dışılık) olduğunu söylerse, o ❃ ❃ ❃ ❃ ❃
bizim indimizde töhmet altındadır ve kendisine
uygun bir önlem (yaptırım) uygulanır. Çünkü bu
şunları söyleyen selefimizin yöntemidir;

• Bidati bize gizli olan kimsenin, (bidat ehline)


dostluğu bize gizli kalmaz.
• Kim bidat sahibine saygı gösterirse, İslam'ı yok
etmeye yardım eder.
Bunlardan daha güzeli ise Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şu hadisidir:

"Kişi dostunun dini üzeredir, öyleyse herkes ki-


minle dostluk yaptığına baksın."

İnternette İslami forumların (yöneticisi) olan


kardeşlerimizden, forumlarında bu sapık gruba,
sayfalarında yazı yazmak ve dalaletlerini yaymak
üzere yer vermemelerini istiyoruz. Bunu onlar-
dan bir Müslümanın Müslüman üzerindeki hakkı
olması ve Ehli Sünnet ve'l Cemaat akidesine yar-
dım etmenin vacip olması cihetinden istiyoruz.
Ayrıca, sapıklıklarını ve iftiralarını yaymalarını

68
Eymen El-Zevahiri (5 Haziran 2013) 5. İki mükemmel ve birbirine bağlı mücahid
Rahman ve Rahim olan Allahın adıyla,  grubun arasındaki anlaşmazlık halka açıklandı-
ğında, 01.06.1434'te Şeyh Ebu Bekir El-Bağdadi
Değerli kardeş Şeyh Ebu Bekir El-Bağdadi El- ve Şeyh Ebu Muhammed El-Cevlani'ye anlaş-
Hüseyin ve onun Irak İslam Devleti Şurasındaki mazlık konularına değinen bir mektup yazarak,
kardeşlerini Allah korusun. karar vermek için doğru zamanın olaylardan
Değerli kardeş Şeyh Ebu Muhammed El- önceki sakin duruma geçince geleceğini söyledim.
Cevlani ve Nusret Cephesi Şurasındaki kardeşleri,
6. Bana iki taraftan da mesajlar ulaştı ve ben
Allah onları korusun.
Horasan ve diğer bölgelerdeki kardeşlerime da-
Size selam olsun. Allah'ın rahmeti ve bereke- nıştıktan ve zaaflarım ve taktik konulardaki zayıf-
ti üzerinize olsun. İnşallah siz ve sizinle olanlar lığım için Allah'a -övgü ve yücelik onundur- dua
iyisinizdir ve Allah bu dünyanın görkeminde ve ettikten sonra, bu iki asil ve yüce grup arasındaki
öteki dünyanın başarısında neyi seviyor ve razı fitne ve anlaşmazlık ateşini söndürme umuduyla
oluyor bizi onda bir araya getiriyordur. Ek olarak; bir karara vardım. şöyle ki;
1. Cihad insanları -hepsi- Irak İslam Devleti ve a. Şeyh Ebu Bekir El-Bağdadi, Irak Şam İslam
Nusret Cephesi arasında ortaya çıkan ve yükselen Devleti'ni bize sormadan, danışmadan hatta ha-
anlaşmazlığa çok üzüldü. ber vermeden ilan ederek yanlış yaptı.

2. İki taraf içinde olanları -bu konuda bize b. Şeyh Ebu Muhammed El-Cevlani bize sor-
fikrimiz sorulmamıştı, yaymak istemedik ayrıca madan, danışmadan ve haber vermeden Irak Şam
hakkında bilgimiz de yoktu- ve bu üzücü haberi İslam Devleti'ni reddederek ve El-Kaide'yle bağ-
medya aracılığıyla duyduk. lantısını ilan ederek yanlış yaptı.

3. İlk olarak, tüm mücahidlere ve Müslüman- c. Irak Şam İslam Devleti iptal oldu ve çalışma
lara, Haçlıların ittifak kurarak İslam dünyasının Irak İslam Devleti adı altında devam ediyor.
kalbini ikiye bölme planına karşı durmadaki
d. Nusret Cephesi El-Kaide Cemaati için ayrı
rolünü ve Safevi -Rafizi yayılmacılığına karşı
bir oluşumdur, genel komutanlığa tabidir.
direnişlerinin önemini hatırlatmam kaçınılmaz.
Irak İslam Devleti'ndeki kardeşlerimizin ve onla- e. Irak İslam Devleti'nin sahası Irak'tır.
rın başı ve emiri Şeyh Ebu Bekir El-Bağdadi'nin
cihadı Şam'a kadar en iyi adamlarla yayması ve f. Nusret Cephesi'nin sahası Suriye'dir.
onları sınandıkları zorluk zamanlarında finansal
destekle onurlandırması gibi iyi amellerini övme- g. Şeyh Ebu Bekir El-Bağdadi El-Hüseyin
miz de kaçınılmaz. Ama aynı zamanda Nusret bu hükümden sonraki bir yıl için Irak İslam
Cephesi'ndeki kardeşlerimizi ve onların emiri Devleti'nin emiri olmaya devam edecek. Daha
Ebu Muhammed El-Cevlani'yi de Şeyh Ebu Bekir sonra, Irak İslam Devleti Şura Heyeti El-Kaide
El-Bağdadi'nin ve kardeşlerinin övgüleri dolayı- Cemaati'ne operasyonların süreci hakkında bir
sıyla çok seviyoruz. rapor sunacak ve bundan sonra genel komutanlık
Şeyh Ebu Bekir El-Bağdadi El-Hüseyi'nin emir-
4. Bütün mücahidlere ve Müslümanlara Nusret likte kalmasına ya da başa yeni bir emir gelme-
Cephesi'ndeki kardeşlerimizin Şam'daki cihad sine karar verecek.
sorumluluğunu ve cihadı canlandırmadaki, ve
İslam ümmetinin El Aksa'yı özgürleştirme ve h. Şeyh Ebu Muhammed El-Cevlani bu hü-
Allah'ın izniyle hilafeti kurma umutlarını can- kümden sonraki bir yıl için Nusret Cephesi'nin
landırmadaki rolünü hatırlatmam gerekir. Aynı emiri olmaya devam edecek. Daha sonra, Nusret
şekilde İslam'ın limanı güzel Şam'daki Safevi, Cephesi Şura Heyeti genel komutanlığa operas-
Rafizi, Batıni ve seküler düşmana karşı direniş- yonlar süreciyle ilgili bir rapor sunacak ve bun-
lerin de bahsetmem gerekir. Ayrıca, Irak İslam dan sonra genel komutanlık Şeyh Ebu Muham-
Devlet'indeki kardeşlerini tanıyarak onlara sağ- med El-Cevlani'nin emir olarak kalmasına ya da
ladıkları yardım ve destekten de bahsetmeliyim. başa yeni bir emir getirilmesine karar verecek. Ramazan
1435

TEMMUZ’14 • SAYI: 30

69
i. Irak İslam Devleti, Nusret Cephesi'nin ihtiyaç 7. Herkese bu hükmün bir nüshası gönderil-
duyacağı adam, silah, para, sığınak ve koruma miştir.
gibi takviyeleri -gücünün yettiği kadar- sağla-
makla yükümlü. a. Irak İslam Devleti

j. Nusret Cephesi, Irak İslam Devleti'nin ihti- b. Nusret Cephesi


yaç duyacağı adam, silah, para, sığınak, koruma
c. Değerli kardeş Şeyh Ebu Halid Es-Suri
gibi takviyeleri -elinden geldiğince- sağlamakla
yükümlü. "Ben sadece gücümün yettiği ölçüde ıslaha çalı-
k. Her iki taraf da karşı tarafa karşı düşmanca şırım, ve Allah dışında bir rehber veremem; O'na
bir söz ya da harekette bulunmaktan sakınacak. güvenir, O'na tevbe ederim."

l. İki tarafın ve bütün mücahidlerin Müslüman- (http://www.timeturk.com/tr/2013/06/13/


eymen-El-zevahiri-nin-irak-islam-devleti-ve-
ların kanlarının, desteğinin ve zenginliklerinin
nusret-cephesi-ne-mektubu.html#.U6hi3R-
dokunulmazlığına saygı göstermesi zorunludur
b75OI)
ve hiçbiri, bir Müslümana ya da mücahide, huku-
ki bir hükmün yetkisi dışında, saldıramaz. (https://ia601004.us.archive.org/11/items/
rdrar/rdrar.pdf )
m. Her Müslüman her Müslüman için kutsaldır,
o yüzden biri, bir cihad grubundan diğerine ya
da bir cepheden bir başkasına geçtiğinde yaban-
cı yerine konmaz; geçişini onaylamasak bile bu
kişinin Müslüman ve mücahid dokunulmazlığı ❃ ❃ ❃ ❃ ❃
vardır.

n. Her kim Müslüman kardeşlerinin kanının


akıtılmasında rol oynarsa grup ona karşı erdemi
savunmak ve ahlaksızlığı önlemek adına sert bir
tutum alınacaktır.

o. Saygıdeğer kardeş Şeyh Ebu Halid Es-Suri,


Allah için onu çok övmek istemesek de, kendisi
yaşayan mücahidlerin en tanınmış ve en deneyim-
lileri arasında. Kendisi, Nusret Cephesi'nde aşa-
ğıda sayacağım konularda bizim temsilcimizdir:

i. Bu hüküm yorumlanırken düşülebilecek her-


hangi bir fikir ayrılığında karar verme,

ii. İki taraftan da diğerine karşı herhangi bir


ihlal durumunda anlaşmazlığı karar bağlamak
için Şeriat mahkemesi kurma yetkisi.

p. Bu anlaşmazlıkta düşmanlıktan kaçınmayı,


mücahidler arasında provokasyondan sakınma-
yı ve mücahidler arasında birlik, beraberlik ve
uyumu tekrar sağlamaya çalışmayı El-Kaide'deki
kardeşlerime zorunlu kılar, tüm Müslüman ve
mücahid kardeşlerimizden rica ederim.

Ayrıca bu iki asil grubun gücünü ve otoritesini


bilsin ve onlar hakkında yalnızca iyi konuşsunlar.

70
Ebubekir El-Bağdadi (7 Ocak) temizliğini artırır. Şiddetli musibetler sadece azi-
Hamd, ancak Allah içindir. O'na hamdeder, met ve sebatı artırır. Öyleyse ey İslam Devleti
O'ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimi- mücahidleri sabredin! Sabredin! Ribat edin!
Yakınlarınızın sizi yardımsız bırakmasına ve
zin şerrinden ve amellerimizin kötülüğünden
düşmanlarınızın çokluğuna üzülmeyin.
O'na sığınırız. Allah kimi hidayete erdirirse onu
saptıracak, kimi de saptırırsa onu hidayete erdi- İslam Devleti'ne karşı yapılan bu saldırılar sizi
recek yoktur. umutsuzluğa sevketmesin. Zira Allah subhanehu
ve teâlâ kendi askerlerine yardım edecektir. İs-
Allah'tan başka ibadete layık ilah olmadığına
lam düşmanlarının size attığı bühtanlara, sizin
şehadet ederim. O, tektir ve ortağı yoktur. Yine
aleyhinize yaptıkları kışkırtmalara aldırmayın.
şehadet ederim ki, Muhammed sallallahu aleyhi
Zira Allah subhanehu ve teâlâ ıslahcıyla fesatçıyı bilir.
ve sellem O'nun kulu ve Rasûlü'dür.
Mücahid olanla mücahid olduğunu iddia edeni
Allah'ın subhanehu ve teâlâ sünnetinden ve hikmetin- de bilir! Doğru sözlüyü de, yalanı da, yalancıyı
dendir ki, mücahidler ve müminlerin safları on- da bilir. İhlaslı olanı da, münafık olanı da bilir!
lardan olmayanlar ve münafıklarla iç içe karışır. 
Bilin ki Şam'da size isabet eden bu musibette
Allah subhanehu ve teâlâ, İslam perdesi altında gizle- sizin için büyük hayırlar vardır.
nenler ve iman iddiasinda bulunan münafıklar
Ey İslam Devleti'nin evlatları! Allah ve siz iyi
ve düşmanların karıştığı safları böyle karışık bı-
biliyorsunuz ki, İslam Devleti bütün gücünü sarf
rakacak değildi elbette. 
ederek bazı muhalif grupların kendisine saldır-
Bu son olaylarla birlikte Allah, bela ve musi- dığı bu savaşı durdurmaya çok çaba sarf etti.
bete tabi tutma sünnetini tamamladı. Allah ve siz iyi biliyorsunuz ki, biz bu savaşı iste-
medik. Buna çabalamadık, bunun planlayıcısı
Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurur: da değildik. Bu saldırıların zahirinden ve bizim
görüşümüze göre, en fazla yararlanan Rafiziler
"Allah, müminleri şu bulunduğunuz durumda ve Nusayrilerdir.
bırakacak değildir; sonunda murdarı temizden
ayıracaktır."  4 Ey İslam Devleti'nin aslanları! İşte bunları bil-
diniz. Öyleyse Allah'a tevekkül edin, kendi gücü-
Yine Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurur: nüze değil O'nun gücüne güvenin. Allah'tan kor-
kun ve eğer Allah'tan korkarsanız güzel sonuç
"Andolsun ki, biz onlardan öncekileri de imti-
(fetih) bizimdir. Ne zulmedin ne de hıyanet...
handan geçirmişizdir. Elbette Allah, doğruları
ortaya çıkaracak, yalancıları da mutlaka ortaya Size tavsiye ediyorum ki, sizinle savaşan keti-
koyacaktır."  5 belerden (gruplardan), sizi bırakan, size silahını
İşte imtihan sonucu saflar ayrılmalı ki, iyi ile doğrultmayana siz de silahlarınızı doğrultmayın.
kötü belli olsun. Şiddetli baskı olmalı ki, güçlü Cürmü ne kadar büyük olsa da siz affetme yolunu
yapıyla zayıf yapı ortaya çıksın. Bundan dolayı- tutun. Dikkatinizi Ehli Sünnet'in hepsini boğaz-
dır ki, hakla batıl arasındaki savaş durmaz... lamak için fırsat bekleyene yönlendirin.

Eğer mücadele ve kendini savunma olmasaydı Eğer ketibelerin size karşı yaptığı bu savaşı
Allah'a dua edilen ve O'nun ismi anılan mescidler durdurmak için var gücünüzü kullanır, ondan
yıkılırdı. Mücadele ve müdafaa devamlıdır. Bela, sonra Nusayrilere ve Rafizilere yönelir, gücünüz
imtahan ve zorluklar daima vardır. Fakat şu kadar yetmeyen şeylerle karşılaşır ve Rabbiniz katın-
vardır ki, güzel sonuç takva sahiplerinindir. da sunabileceğiniz bir mazaretiniz olursa; artık
Allah'a tevekkül edin ve sadece O'ndan yardım
Necat ve kurtuluş ihlaslı, doğru sözlü ve sabır- dileyin, O sizin mevlanızdır.
lı müminlerindir. Şüphesiz Allah yolunda olan
bir mucahidin, bu belalar sadece imanlarını ve Bu savaşı sürdürün, Allah'ın gücü ve kuvvetiyle
siz buna ehilsiniz.
Ramazan
4. 3/Âli imran, 179 1435
Yakinen bilin ki, hiç süphesiz bu sizin için ha-
5. 29/Ankebut, 3

TEMMUZ’14 • SAYI: 30

71
yırdır. Bu, Allah'ın tedbirlerindendir. Allah bilir, uzatıyor, siz durun ki bizde bu savaşı durdura-
siz bilmezsiniz.  lım, beraber Nusayri ve Rafizilere karşı yönele-
lim. Yoksa İslam Devleti'nin öyle yiğitleri var
Sakının! Sakının! Sakının zulüm yapmaktan... ki onlar geceleri (cihad isteğinden) uyumazlar!
Sizlerden kimse zulmetmişse, birisine karşı haddi Onları yakın ve uzakta olan herkes biliyor!
aşmışsa hemen tevbe etsinler ve haklarını öde-
sinler. Ey Şam ehli! Size gelince... Size Allah yeter,
size Allah yeter... Herkes sizin üzerinizden tica-
Biz yapılan haksızlıkları, hakkı alınanların ret yapıyor, herkes sizi köpekler gibi parçalıyor,
hakkını (diyetini) öderiz ve İslam Devleti'nin cesetlerinizin üzerine basmak için birbiriyle ya-
fertlerinden birinin yaptığı zulümden de Allah'a rışıyorlar! Fehasbukumullah! Fexhasbukumullah!
sığınıyoruz. Ve onlarda herhangi bir askerimize
zulüm etmişlerse hemen haklarını ödesinler. Nusayriler kanınızı akıtıyor, ırzınızı çiğniyor,
evlerinizi başınıza yıkıyor... Tüm bunları sizi te-
Allah subhanehu ve teâlâ zulmü ortadan kaldırmaya rörden koruma adına yapıyorlar!
çalışmıyorsa, hiçbir mücahide bereket vermez!
Yahudiler ve Hristiyanlar, İslam'a ve Müslü-
İstiğfar ve tevbelerinizi çoğaltın. 'La havle ve la manlara karşı hilelerini kuruyorlar. Mücahidlere
kuvvete illa billah' kelimesini sürekli tekrarlayın... de aynı şeyi yaparak onlarla savaşıyorlar! Onlar
sizin için 'timsah gözyaşları' dökerler fakat kanı-
nız ve hayatınız üzerinden ticaret yaparlar!
Bu, Allah yolunda cihad eden bütün mücahidlere
gönderdiğimiz bir mesajdır. Ketibelere, cemaat- Tağutlarsa işlerin yularını tutmak için ken-
lere, ister savaşçı ister komutan olan herkese...  dilerine itaat eden insanları satın alarak sizi
koruma adına ordular kuruyorlar!
Mücadelemizin ümmetin mücadelesi oldu-
ğunu sizlere hatırlatıyorum. Kafirlerin hedefi Hırsızlar ve yol kesenler mallarınızı ve hayırla-
bütün mücahidlerdir. İslam Devleti, kafirlerin rınızı çalıyorlar, kanınızı içiyorlar! Bunları sizin
size ulaşmaları için geçmek zorunda olduğu bir adınıza, sizi koruma, müdafaa etme adına yapı-
kapıdır!  yorlar! Allah size yeter ey Şam halkı!
İşte ne mutlu sizlere, eğer sabrederseniz...
İşte bu kapı kırılırsa, geriye düşmanlar için sa-
dece kolay lokmalar kalacak!  Zira artık Mevla her şeyinizi üstlenmiştir. 
Bundan sonra pişmanlıkla parmaklarınızı İşte ne mutlu sizlere, eğer sabrederseniz... 
ağzınıza koyacağınız gün gelecek... (Kafirlerin
Suriye'ye girme planına atıf yapıyor) Zira artık Mevla her şeyinizi üstlenmiştir. 6 
Bize gelince.. Bizler size şunu diyoruz: Kana
Bizimle savaşan, bu savaşta 'parmağı' olan ke-
kan! Evlerinizi yıkanlara karşı onların saray-
tibelere ve kişilere sesleniyorum! Hesaplarınızı
larınızı yıkacağız! Bizler Allah yolunda cihad
tekrardan gözden geçirin! Rabbinize tevbe edin.
ediyor ve Rabbimizin rızasını umuyoruz. Hiçbir
Sizler bize ihanet ederek arkadan hançerledi- kınayıcının kınamasından korkmuyoruz!
niz! Hem de bütün mücahidlerimiz en ön cephe- Öyleyse hilekar basının mekirlerine ve hilele-
deyken! Geriye çok az sayıda mücahid kalırken! rine aldanmayın... İnşallah bizleri sizlere karşı
Sonra siz bizim gerçek gücümüzü gördünüz!
en merhametli, düşmanlarınızaysa en şiddetli
Dün ile bugünün arasındaki farkı da gördünüz!
davrananlar olarak bulacaksınız.
Bizle savaşmadan önce, çok rahat bir şekilde do-
laşır ve rahatça uyurdunuz! Şimdiyse bu rahatlı- İşte bu bizim gerçek kimliğimizdir! Bizim için
ğın yerini korku ve dehşet kapladı. Allah'ın subhanehu ve teâlâ bunu bilmesi yeterlidir. Yine
Allah biliyor ki Müslümanların kanlarını koru-
Geceleri yatamıyor, gündüzleriyse gözetleme
yaparak geçiriyorsunuz!
6. Rasûlullah'ın 'Allah, Şam ehline benim için kefil oldu' hadisini
İşte Irak ve Şam İslam Devleti sizlere ellerini kastediyor.

72
mak için doğru sözlü ve ihlaslı olmaya çalıştık. lemedikçe geri dönmeyeceğine karar vermişti.
Irzlarını ve kanlarını korumaya azim gösterdik. Bunun için planlarda yapılmıştı ve bizim
Bununla böyle, gece ve gündüz ve Şam ehlini tek- Halep'te doğusuna doğru ilerliyen başka bir or-
fir ettiğimiz fitnesini ortaya atıyorlar. Mazallah! dumuz da vardı. Bu ordu da Halep'i tamamen
Onların kanını helal görüyormuşuz! Vallahi asla temizlemek için bir plan yapmıştı.
öyle değil! Allah'ta biliyor ki Şam'daki (Suriye'de)
ehlimizi selamet ve emanda yaşamaları için ça- Diğer başka bir ordumuzsa Doğu cephesinde
Kuveyris havaalanını temizlemek için toplan-
lıştık.
mıştı. Yine bir başka ordumuz da Hananu kasa-
Hırsızlarla mücadele etmeyi, yol kesicileri ve basını fethetmek için ameliyeye hazırlanıyordu.
takipçileri yakalamayı açık bir şekilde sadece biz-
Allah biliyor ki İdlip bölgesinde hazır olan bir
ler üstümüze aldık ve yaptık. Oysa gece ve gün-
ordumuz, Nusayrilerin 11 tane haciz bölgesine
düz Şam halkının katilleri olmakla suçlanıyoruz.
ameliye (Operasyon) yapmak ve Dayf vadisini
Toplu katliamların failleri olarak suçlanıyoruz! Nusayrilerden temizlemek için beklemekteydi.
La havle vela kuvvete illa billah!
Yine Hama'da bir başka ordumuz da Nusayri-
Allah'ın bilmesi yeterlidir ki, öyle bir şehir, köy
lerin üzerine gitmek için pusuya yatmıştı. Ve bü-
ve kasaba yoktur ki, bizler girdikten sonra orada
tün bunları sadece Allah'ın subhanehu ve teâlâ bilmesi
yaşayan Müslümanların can, mal ve ırz güvenliği
yeterlidir. Sonra bize yapılan hiyanet sonucu
sağlanmasın. Hırsızlar, yol kesiciler ve mücrimler
tüm bu operasyonlar durduruldu! Sonrada kal-
oradan temizlenmesin!
kıp bizleri Nusayri ve Rafizilerin ajanı olmakla
Oysa gece gündüz Müslümanları korku içinde suçluyorlar. Hasbunallahi ve ni'mel vekil! Has-
bırakmak ve haremlerine göz dikmekle suçla- bunallahi ve ni'mel vekil!
nıyoruz. 
"Şüphesiz ki ne yerde ne de gökte hiçbir şey Allah'a
Yine Allah biliyor ki, bütün insanlarla konuştuk gizli kalmaz."  7
ve ellerimizi herkese uzattık. Sonra biz sadece
kendimizden başkalarını kabul etmemekle suçla- Rasûlullah sallallahu aleyhi va sellem şöyle buyuruyor:
nıyoruz. Kendimizden başkasını mücahid olarak "İnsanların üzerine öyle seneler gelecek ki, yalan-
görmediğimizle suçlanıyoruz! İnsanların amelle- cılar tasdik edilicek, doğru sözlülerse yalanlana-
rini küçük gördüğümüzle itham ediliyoruz. Haşa cak. Hainlere güvenilecek, emin kişilerse hain ilan
ve kella! Bizler hiçbir zaman masum olduğumuzu edilicek."
iddia etmedik! Hatalarımızda kasıtlı olduğumuz
ve onlarda ısrar ettiğimiz bize atılan bir iftiradır! Irak'taki Ehli Sünnet Müslümanlara gelince,
sizlere şunu diyoruz: 'Ey bizim ehlimiz! Sizler Ra-
Ve yine Allah'ın subhanehu ve teâlâ bilmesi yeterlidir
fizilerin kim olduklarının gerçekten iyi biliyorsunuz.
ki, bizler, diyarlarımızı ve ailemizi terk edip hicret Artık onlara karşı silahlanmaya başladınız. İşte bu
ettiğimizde, sahip olduğumuz her şeyi hatta can- sizin son fırsatınızdır. Onu kaçırmayın! Yoksa bun-
larımızı Allah yolunda harcadığımızda tek ama- dan sonra konuşacak bir kelime bile bulamazsınız.'
cımız Allah'ın şeriatının tatbik edilmesi olmuştur.
Oysa gece ve gündüz iddia ediliyor ki öyle bir Bir de sizin Rafizilerle olan savaşınız, akidevi
tasavvur oluşturuluyor ki bizler Allah'ın şeriatı- bir savaştır. Bunu Nuri el H(m)aliki'de açıkladı.
 8

na tabi olmayan tağutlarmışız! Allah'a sığınırım. O utanmadan şöyle demişti: 'Mücahidlerle sa-
Ve yine Allah'ın subhanehu ve teâlâ bilmesi yeterli- vaşmak mukaddes bir mücadeledir!'
dir ki, bizler insanlar içerisinde Rafiziler ve Onun Ehli Sünnet'e karşı savaşı küfür ve iman
Nusayrilere karşı en şiddetli insanlarız. Bunu savaşıdır. İste o yalancı olduğu halde doğruları
Rafizilerin kendileri de iyi biliyor artık. söyledi. Öyleyse evlatlarınız olan mücahidlerin
Ve yine Allah'ın subhanehu ve teâlâ bilmesi yeterlidir etrafında toplanın. İşte bugün sizler Rafizilere
ki, bize yapılan hiyanet ve sırtımızdan saplanan karşı Ehli Sünnet'in kalesi konumundasınız. Bu
hançer gecesi, Hayr bölgesinde Ebu Ömer El- öyle bir konumdur ki Rafizilere geçit vermiyor! 
Çeçen komutanlığında Nusayrilere karşı ope-
rasyona hazır olan bir ordumuz vardı. Öyle ki bu 7. 3/Âli İmran, 5
Ramazan
ordu, o vilayeti tamamen Nusayrilerden temiz- 8. Haliki: helak olan demek.
1435

TEMMUZ’14 • SAYI: 30

73
Ey İslam Devleti'nin mücahidleri! Ey şeçilmiş- Ebu Halid Es-Suri'nin Suriye'de
ler! Ey bela ve musibet sonucunda temizlenen- Yaşanan Son Olaylara Yönelik
ler! Zor sınavlarla karşı karşıya kalmış olanlar!
Açıklaması: (7 Ocak)
'Lillahi derrukum!' Sizleri dağlardan daha sabit Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla.
bulduk. Şüpheler size birşey yapamadı. Atılan
iftiralar size mani olmadı. Savaşın öncüleri olarak Övgünün sadece kendisine has olduğu Allah'a
ön saflarda Rafizilere karşı savaşın! hamd ederim.
Ön saflarda dayanın! Bu Rafizi hamlesinin Kendisinden sonra hiçbir nebi olmayana salât
karşısında durun! Ehlinizi ve aşiretinizi Rafi- ve selam ederim.
zilere karşı yardımsız bırakmayın! Bilin ki her
yerde olan Ehli Sünnet gözleri sizlerin üstündedir. Mübarek Şam cihadının üstüne bir fırtına gibi
Şam'daki kardeşlerimiz sizleri (Irak'takileri) takip esen son olayların ışığında ve Rasûlullah'ın sallal-
ediyorlar. Allah sizi mübarek kılsın. lahu aleyhi ve sellem "Din nasihattir! -Kime Ey Allah'ın
Rasûlü! - Allah'a, Rasûlüne, Müslümanların ön-
Son olarak Amerika'ya seslenmek istiyorum!
derlerine ve bütün Müslümanlaradır." sözünden
Ey haçın koruyucusu! hareketle; bu nasihatimi, Irak ve Şam İslam
Devleti cemaatinin yöneticilerine ve fertlerine
Bil ki Şam'da kiraladığın, senin adına savaşan yapıyorum.
işbirlikçiler Şam'da birşey yapamayacak! Nasıl ki
senin için Irak'ta faydası olmadıysa, öyle şekilde Allah'tan yardım dileyerek diyorum ki!
Şam'da da senin işine yaramayacak!
Muhakkak ki şeytan, insanoğlunu gözetlemek
Yakın zamanda seninle yüz yüze de için bütün mevzilere oturur. Allah yolundaki mü-
savaşacağız! 9 cahidleri gözetlemek için oturduğu mevzilerden
İslam Devleti'nin aslanları kendilerini o birisi de, onları 'aşırılık' ve Müslümanların kanını
güne hazırlamıştır!  helal görme tuzağına düşürmektir. Bu yöntem
'De ki: 'Siz bizim için ancak iki iyilikten birini -yani tekfirde aşırıya gitme- Cezayir'de ve başka
beklemektesiniz. Biz de, Allah'ın, ya kendi katın- cihad sahalarında cihadı yok etmiştir. Sakın sı-
dan veya bizim elimizle size bir azap vermesini kıca bağladıktan sonra örgüsünü bozanlar gibi
bekliyoruz. Haydi bekleyin; şüphesiz biz de sizinle olmayın. Yoksa bu aşrılık tuzağına düşmekle
beraber beklemekteyiz.' "  10 mübarek Şam cihadını ifsat edersiniz.
"Rabbimiz, unuttuklarımızdan veya yanıldıkları- Muhakkak ki tekfir ve riddet ahkâmını kullan-
mızdan dolayı bizi sorumlu tutma. Rabbimiz, bize, mak, bunun bir benzeri olan mücahid grupların
bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. tamamını hiçbir delil olmadan sahvecilik ile it-
Rabbimiz, kendisine güç yetiremeyeceğimiz şeyi ham etmek, cürüm olarak büyük günahların en
bize taşıtma. Bizi affet. Bizi bağışla. Bizi esirge, sen
büyüklerindendir. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
bizim mevlamızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize
şöyle buyurmaktadır: "Kim bir kardeşine 'Ey Ka-
yardım et."  11
fir!' derse, bu söz ikisinden birine döner." Peki bu
'http://www.takvahaber.net/dunya/ sözü, Allah'ın şeriatı ile hükmetmek ve Allah'ın
ebu-bekir-El-bagdadiden-onemli- dinini yeryüzünde hakim kılmak için cihad eden
aciklamalar-h7363.html' gruplara söyleyenin durumu nasıldır? Nitekim
(https://alplatformmedia.com/vb/showt- biz bu grupların halini biliyor ve tanıyoruz.
hread.php?p=145309 )
Bugün, İslam devleti kurma ve cihad ismi adı
altında, Şeyh Usame rahimehullah, Şeyh Eymen Ez-
Zevahiri, Şeyh Abdullah Azzam, Şeyh Ebu Mu-
❃ ❃ ❃ ❃ ❃ sab Es-Suri ve Şeyh Ebu Musab Ez-Zerkavi gibi
hayatlarını Allah yolunda cihad etmekle tüketmiş
9. Hadiste geçen 'Melhametu'l Kübra' savaşının yaklaştığını kaste- -Allah hepsinden razı olsun- şeyhlere nispet edi-
diyor.
10. 9/Tevbe, 52
lerek yapılan birçok cürüm ve yanlış uygulamalar
11. 2/Bakara, 286 olduğunu duymaktayız ki onlar bu kötü men-

74
hecten son derece uzaktırlar. Hayatını bu büyük Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: "İnsanların hak
ettikleri şeyleri onlara vermeyerek veya eksik vere-
şeyhlerle beraber geçirip, onları hakkı ile tanıyan
bir nasihatçi olarak size haber veriyorum ki, kur-rek onlara cimrilik yapamayın." İşte bu durumu
dun Yusuf 'un aleyhimusselam kanından beri olması krize çeviren ve ortamı hiç istenmeyen ve içinden
gibi bu şeyhler de kendilerine nispet edilen şey- çıkılmaz hale çeviren şeylerdendir. Bu krizden
lerden beridirler. Sakın aldatıcıların aldatmalarıçıkmanın tek yolu ise, herkesin kendi hakiki hac-
ve yalancıların haberleri sizi kandırmasın. mi itiraf etmesi ve Kur'an'ın önderliğinde çözüme
yanaşmasıdır. "Onların işleri aralarında istişare
Kafirlere karşı izzetli olmak ve Allah yolunda iledir." Sizin sözlü tehditleriniz veya söylediğinize
cihad etmek, Allah'ın dininin yeryüzünde ikame göre eğer varsa kimyasal kullanma tehditleriniz
edilmesi için yeterli değildir ta ki Müslümanla- ya bizi yok eder veya da biz onu ortadan kaldırı-
rın tamamına karşı mütevazi oluncaya ve onlara rız. Bunun ise İslam'la hiçbir alakası yoktur.
nasihat edinceye kadar. Diğer mücahidlere ve
Müslümanlara karşı kibir ve üstünlük psikolojisi Sonuç olarak:
ile hareket etmek, temkin ehlinin yolu ve yönte-
mi değildir. Allah kullarına mütevazi olmalarını Irak ve Şam İslam Devleti'nin emirlerini, Irak
emretmiştir. Hiç kimse diğerine karşı kendini ve Şam İslam Devleti'ndeki muhacir ve ensar kar-
üstün göremez ve haddini aşamaz. Kalbinde kar- deşlerimizi Allah'a tevbe etmeye, O'nun emrine
deşine karşı üstünlük duygusu bulunan hiçbir dönmeye ve Allah'ın şeriatına boyun eğmeye
kimse yoktur ki kardeşine karşı haddini aşmasın. (yani mahkemeleşip sonuca razı olmaya) ça-
Üzülerek söylüyoruz ki buna bugün burada şahit ğırıyorum. Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem
olmaktayız. şu sözündeki duruma düşmekten de sizi sakın-
dırıyorum. "Kim ümmetime -emire- karşı çıkar,
Mücahid grupların kendi içlerindeki savaşla- ümmetimin iyisini de facirini de öldürür, mümi-
rından en kazançlı çıkacak şüphesiz ki Esed ni- nine hiç dikkat etmez ve sözünü yerine getirmezse,
zamıdır. Esed askerleri ile savaşılan cephelerden benden değildir."
aleniyen çekilerek, mücahid gruplarla savaşmaya
Yüce Allah'tan bizi, sözü dinleyip en güzeline
koyulmak, onları dar köşelere sıkıştırarak, riddet
tabi olanlardan ve Allah yolunda kınayanın kı-
ahkâmını tatbik edip kanlarını, mallarını mü-
namasından korkmayan kimselerden kılmasını
bah görmek ve onları nefislerini savunmaktan
isterim.
başka ikinci bir seçeneği olmayan bir durumda
bırakmak, cephelerin zayıflamasına, nizamın (http://www.ummetislam.com/ebu-halid-
ilerlemesine ve başladığımız yere dönmeye yol es-suriden-iside-cagri.html)
açacaktır. Aynı zamanda mücahidlerin düşmanlı-
ğına ve toplumsal kabule zarar verecektir. Bunlar (http://www.hanein.info/vb/image/imgcac-
ise çoğu zaman, toplumun İslami hedeflerden he/2014/01/1941.jpg)
uzaklaşmasına sebep olur.

Şehidlerimizin, nizamı def ederken ve toprak-


larımızı kurtarırken cömertçe sundukları kan,
bunun için akmadı. Bu kanlar ancak şeriatın ika- ❃ ❃ ❃ ❃ ❃
me edilmesi ve safların birleştirilmesi için akıtıl-
dı. 'Çekişmeyin, korkuya kapılırsınız da, gücünüzü
kaybedersiniz.' Cihadın gücünü kaybetmesinden
kaçının. Yani buna sebep olmaktan kaçının. Ya-
ratıcıya isyan olan hiçbir hususta, kullara itaat
yoktur.

Irak ve Şam İslam Devleti'nin, topraklarımızı


özgürleştiren ve bir çok şehit veren mücahidler-
le, kendileri bir devlet, onlar ise birer topluluk
olarak davranmaya ısrar etmesi, insanların hak- Ramazan
1435
kı hususunda cimrice davranmaktır. Yüce olan

TEMMUZ’14 • SAYI: 30

75
Eymen El Zevahiri (15 Ocak) ve birlikteliğinize engel oluyorsa, tereddütsüz bir
Allah'ın adıyla başlar, O'na hamd ederim, şekilde bu cemaatsel bağlardan vazgeçilir.

Salât ve selam Rasûlüne, âl'ine, ashabına ve Sizler çok iyi biliyorsunuz ki, bizler ne bir
onları veli edinenlerin üzerine olsun. Müslüman'ın ne de bir mücahidin saygınlığına
dokunulmasını, malı, canı, ırzı ve değeri hu-
Çok değerli ve izzetli kardeşlerim! susunda taşkınlık yapılmasını, onlara küfür ve
riddet ithamlarının yöneltilmesini kesinlikle
Ey İslam'ın mücahidleri! kabul etmeyiz. Cihad ve ribat toprakları Şam'da,
canlarını ve mallarını Allah yolunda cihad et-
Ey Yiğit Cihad Erleri! mek, Allah'ın dinini yüceltmek, Allah'ın şeriatıyla
hükmetmek için feda eden bütün cihadîi grup-
Şam'daki bütün cihad eden, nöbet tutan, fe-
lara, hiçbir şekilde riddetle, küfürle ve dinden
tihler yapan ve yakında Allah'ın izniyle zafer
çıkmakla vasıflanamayacak kardeşlerimiz olarak
kazanacak bütün mücahid guruplar!
bakmaktayız.
Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi hepinizin
Cihad ve ribat toprakları Şam'daki İslam mü-
üzerine olsun.
cahidlerine Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem şu
Sevgili Kardeşlerim! sözünü hatırlatmak isterim:

Sizler biliyorsunuz ki, ben ve El-Kaide cemaati, "Her kim kardeşine 'Ey Kafir!' diye hitap ederse,
hepinize saygı ve sevgi beslemektedir; değerinizi bu ikisinden birisine döner."
bilmektedir; kararlılığınızdan dolayı sizi övmek-
Değerli Kardeşlerimiz!
tedir; cihad ve ribat toprakları olan Şam'da İsla-
mi devletin kurulması hususunda, size ümmetin Sizler biliyorsunuz ki, bizler, bugüne kadar ci-
emeli olarak bakmaktadır; sizi Mescid-i Aksa'nın had ve ribat toprakları Şam'da İslam devletinin
özgürlüğünün müjdecisi olarak görmektedir; kurulması için çaba sarf etmeye bütün herkesi
sizin mübarek cihadınızı, Nubuvvet menheci çağırdık, çağırıyoruz ve çağırmaya da Allah'ın
üzerine olan raşit hilafeti geri döndürmenin ilk izniyle devam edeceğiz. Yine bizler, şer'i şartla-
adımı olarak kabul etmektedir -Allah'ın izniyle-. rın kendisinde tamamladığı ve razı olunan bir
kimsenin yönetici olarak seçilmesini, onların
Ey Kıymetli Kardeşlerim!
seçimlerinin bizim seçimimiz olduğunu bildir-
Biliniz ki; gerek benden sadır olan, gerekse de dik. Aynı şekilde, onların -Şam ehlinin- üzerine,
yaşayan veya şehit olmuş -Allah kabul etsin- diğer kendini yönetici kılan hiçbir kimseden de razı
değerli kardeşlerimden sadır olan birçok beya- olmayacağımızı söyledik. Çünkü bizler, şeraitle
natlarda, bizler hiçbir Müslümanı veya mücahidi yöneten, şurayı genişleten, adaleti yayan, hakları
ayırt etmeden bir kardeş gibi bütün herkese hitap koruyan, düşmanlığı reddeden Nubuvvet men-
ediyorduk. Bilakis hepinizi, İslam'da, cihadda, heci üzerine olan raşit hilafeti döndürmek için
hicrette ve ribatta bir kardeş olarak kabul ediyor- çalışıyoruz.
duk. El-Kaide'nin medya organından bir çok ke-
Ey cihad ve ribat toprakları olan Şam'daki bü-
reler tekrarlandığı gibi, aramızdaki İslam kardeş-
tün cihadi grupların değerli İslam mücahidleri!
liği, yok olacak ve değişken her türlü cemaatsel
bağdan çok daha kuvvetlidir. Birleşmeniz ve bir- Ümmetin size bağlı olan kalplerini ve bizim
birinize yakın olmanız, bizim yanımızda bütün kalplerimizi, İslam mücahidlerinin safları arasın-
cemaatsel bağlardan daha önemli, daha kuvvetli da yayılan savaş fitnesi yaraladı. Bundan dolayı,
ve daha üstündür. Birlik olmanız ve saflarınızın cihadî gruplardaki bütün kardeşlerimizi, Şam
birleşmesi, cemaatsel bağların ve grup taassupçu- ehlinin değerli alimlerini, davetçilerini, kabile
luğunun üstündedir. Bilakis, laik, hizipçi, Safevî şeyhlerini, eşrafını, tacirlerini, katiplerini, gaze-
Şiî İran'ın, Rusya'nın ve Çin'in desteklediği, ça- tecilerini, medyacılarını, düşünürlerini ve bütün
ğımız haçlı seferlerinin anlaştığı düşmanlarınıza şerefli hür kimseleri, mücrim, zalim, hizipçi, laik
karşı savaşınızda bir bina gibi tek saf olmanıza Esed yönetimini düşürmek ve adil bir İslamî yö-

76
netim ikame etmek için çalışmaya davet ediyo- El Kaide Resmi Açıklama (02/03)
ruz. Aynı zamanda nerelere kadar ulaşacağını Yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:
Allah'tan başka kimsenin bilmediği bu fitneyi
durdurmak için çalışmaya çağırıyoruz. Bütün 1. Birincisi, El-Kaide Cihad örgütü Irak ve
herkesi, acilen İslam ve cihad kardeşlerinin ara- Şam İslam Devleti ile bir bağlantısı olmadığını
sındaki bu savaşı durdurmak için çalışmaya, mü- ilan eder. Irak ve Şam İslam Devleti'in ilanın-
cahid grupların birbirleri hakkında iddia ettikleri dan haberimiz olmadığı gibi bizimle istişare de
mağduriyetler hususunda, birbiri ile ihtilaf etmiş edilmemiştir.
grupların problemlerini çözecek şer'i bir heyeti 2. Irak ve Şam İslam Devleti'den kalbimiz
tesis etmeye, hükmü ile herkesi bağlayacak bir mutmain olmadığı için kendilerine faaliyetlerini
mekanizma oluşturmaya çağırıyoruz. durdurmaları emrini verdik. Irak ve Şam İslam
Devleti El Kaide'nin bir kolu değildir ve organi-
Halim ve yüce Allah'tan bütün güzel isimleri
zasyonla bir alakası yoktur.
ve yüce sıfatları ile, mücahidlerin kalplerini ve
saflarını birleştirmesini, güçlerini toplamasını, 3. El-Kaide Cihad örgütü Irak ve Şam İslam
gizli ve açık bütün fitneleri bizlerden, onlardan Devleti'nin yaptıklarından ve davranışlarından
ve Müslümanlardan uzaklaştırmasını diliyorum. sorumlu da değildir.
4. El-Kaide'nin kolları Merkez Yönetimi tara-
Sözlerimizin sonu âlemlerin Rabbi olan Allah'a
fından ilan edilenler ve bizim tarafımızdan kabul
hamd etmektir. Efendimiz Muhammed'e sallallahu
edilenlerdir.
aleyhi ve sellem, âl'ine ve ashabına salât ve selam olsun.
5. Bütün Mücahid kardeşlerimizi ve Müslü-
Allah'ın rahmeti, bereketi hepinizin üzerine manları sevdiğimizi ve desteklediğimizi, kendi-
olsun. lerine sadık olduğumuzu belirtiyoruz.
'http://www.pressmedya.com/man- 6. İkincisi, El-Kaide cihadı çalışmalardaki bazı
set/16867/zevahiri-tekfirci-gruplari-uyardi. anlamları tekrar beyan etmek istemektedir:
html'
7- Bunlar Şura ve birlikte hareket etmek, önem-
(http://justpaste.it/e6p2)
li kararları Mücahidlerle ve liderlerle danışarak
almaktır.
8. Böylelikle Mücahidlerin arasındaki problem-
❃ ❃ ❃ ❃ ❃ ler kendi içlerinde halledilmiş ve medya üzerin-
den tartışılmamış olacaktır.

9. Biz İslam ümmetinin bir parçasıyız ve İslami


kuralları karşıladığı müddetçe kendilerini kimin
yöneteceğini seçme haklarını ellerinden alamayız.

10. Alimlere, mücahidlere ve liderlere danış-


maksızın emirlikler veya devletler ilan etmede
acele etmeyiz ve insanları buna zorlamayız.

11. Ümmeti cihadı ilgilendiren ana meseleler


üzerinde seferber ederiz. Usame bin Ladin'in de
fikriyatı budur.

12. Bu sebeple 'İslam'ın Zaferi' belgesini yayınla-


yarak insanların odaklanması gereken meseleleri
izah ettik.

13. Cihada zarar veren tutumları ortadan kal-


dırmak için 'Cihadın Genel Prensipleri' belgesini Ramazan
yayınladık. 1435

TEMMUZ’14 • SAYI: 30

77
14. Bir Mücahide, Müslümana yahut Gayri Ebu Muhammed El-Adnani
Müslim'e eziyet veren her türlü davranıştan Ka-
ide Cihad Cemaati beridir.
(3 Nisan)
Hamd, El-Kaviy, El-Metin olan Allah'a aittir.
15. Böylelikle Şam'da Mücahidler arasında Salât ve selam, kılıçla alemlere rahmet olarak
meydana gelen Fitne'den beri olduğumuzu, dö- gönderilen peygamberin üzerine olsun.
külen Müslüman kanlardan masum olduğumuzu
beyan ederiz. Bundan sonra;

16. Herkese Allah'tan korkmalarını ve üzerle- Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurdu:
rinde düşen büyük mesuliyetin farkına varmaları
"İman edenler Allah yolunda savaşırlar, kafirler
çağrısında bulunuyoruz. ise tâgut yolunda savaşırlar. O halde şeytanın
dostlarına karşı savaşın; şüphe yok ki şeytanın
17. Şam'da meydana gelen fitnenin yol açtığı
kurduğu tuzak zayıftır."  12
felaketleri, Cihada verdiği zararı ve İslam Üm-
metinin içinde bulunduğu durumu görmeleri Evet, gerçekten şeytanın tuzağı zayıftır. Ame-
çağrısında bulunuyoruz. rika, kolunun altında 'Ortadaoğu' ismini verdiği
yeni bir harita ile ve büyük bir Haçlı coşkusuyla
18. İman sahibi kişilere Cihadla ilgilenmeleri
Irak'a geldi. Bütün gücüyle, bütün silahlarıyla,
ve bu fitne ateşini söndürmeleri çağrısında bu-
bütün kibriyle ve bütün küstahlığıyla. Bütün
lunuyoruz.
müttefiklerini yanına aldı, bütün uçaklarını ve
19. Mücahidler arasındaki meseleler Şeriat donanmasını seferber etti ve atlarını ve asker-
Mahkemesi'nde çözülmelidir. lerini getirdi.

20. Üçüncüsü, Bizim herkesle aramızdaki na- Haçlılar, hiç kimsenin kendileriyle başa çıka-
sihat kapısı açıktır. mayacağını zannettiler. Halbuki Allah subhanehu
ve teâlâ onları rezil etti ve onların kurmuş olduğu
21. Her Müslüman Mücahid bizden kardeş tuzağın zayıflığını bize gösterdi. Cihadın ateşi
muamelesi, vefa ve destek görecektir. tutuşturuldu, Haçlı Seferi kırıldı, kötülere rağ-
men İslam Devleti kuruldu ve Amerika, Irak'tan
(http://www.suriyehaberajansi.com/El- rezil olmuş bir şekilde atılarak kovuldu, yenilmiş
kaide-isid-ile-ilgimiz-yok-849h.htm) ve beli kırılmış bir şekilde kuyruğunu bacağının
(http://justpaste.it/ea9k) arasına alıp kaçtı ve arkasında yeryüzünde Ne-
bevi menhec üzere kuralacak olan Hilafeti tesis
etmeye hazır bir İslam Devleti bıraktı. Gerçek-
ten bu Devlet, Allah'ın lütfuyla günden güne
güçlenmektedir.
❃ ❃ ❃ ❃ ❃
Devlet'in binası yükseldi, sütunları dikildi ve
bayrağı yükseklere çekiliyor ve rüzgarda dalga-
lanıyor. Devlet'in otoritesi Allah'ın lütfuyla ku-
rulduğu günden bugüne kadar sona ermedi ve
Allah'ın izniyle fetihleri de son bulmayacak;
Ta ki Haç kırılana, domuz öldürülene, cizye
uygulanana ve fitne kalmayıp, din tamamıyla
Allah'ın dini oluncaya kadar.

Bizimle savaşmayı aklından geçirenler artık


bin kere düşünsün.

Ey Irak'ın Ehli Sünnet'i, doğrusu bugün savaş,


apaçık bir hale gelmiştir; bu savaş Hak ile Batıl'ın,

12. 4/Nisa, 76

78
küfür ile imanın, şirk ile tevhidin, Rafiziler ile Bugün sizden birisi önyargısız bir şekilde İs-
Ehli Sünnet'in savaşıdır ve bu iki guruptan bi- lam ümmetinin durumu hakkında düşündüğü
risi üstün oluncaya kadar devam edecektir. O zaman, mücahidlerin eylemleri, mücahidlerin
yüzden hangi safta olacağınızı seçin. Allah, şirk safları ve sancaklarının altı dışında ümmetin
ehlinin tevhid ehli üzerine galebe çalmasına izzet ve onurdan yoksun olduğunu görecektir.
izin vermesin. Bu artık bir hakikattır ve bunu görünüşte inkar
edenler bile artık kendi içlerinde inkar edemi-
Ey Irak'ın Ehli Sünnet'i, doğrusu siz bir gerçeği yorlar. Mücahidlerin eylemleri dışında hiç bir
bilmek zorundasınız. Bu gerçek şudur ki, Rafi- şeyin kafirleri ve münafıkları öfkelendirme-
ziler ile barış içerisinde bir arada yaşamak diye diğini göreceksiniz.
birşey yoktur. Haviye meydanlarında, Bakuba
camilerinde, Musul ve Samarra pazarlarında, Mücahidlerin zaferleri dışında hiçbir şeyin
Latifiye köylerinde, Bühruz, Ramadi ve Felluce onları üzmediğini göreceksiniz. Mücahidlerin
mahallelerinde bu gerçeği kendiniz gördünüz. varlığı dışında hiçbir şeyin tağutları korkutma-
Gelecek olan ise daha feci ve daha acıdır. dığını, uykularını kaçırmadığını ve yaşamlarını
rahatsız etmediğini göreceksiniz. Mücahidler dı-
Bu dünyaya ayak basanlar arasında en şerlileri- şında kimsenin zayıf ve mazlumlar için bir umut
nin müşrik Rafiziler olduğunun farkında olmalı- kaynağı olmadığını göreceksiniz
sınız. Onlar Yahudilerden ve Haçlılardan daha
şerlidir. Geçmiş yıllarda size getirdiği şeylerden Ey Irak'ın Ehli Sünnet'i, eğer siyasileriniz sizin
daha iyisini getirmeyecek olan demokrasiyi in- Rafizilere karşı zillet içerisinde olmanızı, aşağı-
kar etmenizin zamanı gelmiştir. lanmanızı ve boyun eğmenizi kabul ederlerse biz
bunu asla kabul etmeyeceğiz ve siz bize yardım
Demokrasi size hor görülme ve zilletten başka etsenizde etmesenizde biz sizin düşmanlarınıza
birşey getirmeyecektir. Demokrasinin, tağutlara karşı bir kalkan olmayı sürdüreceğiz.
yetki vererek Allah'ın dinine karşı savaşa im-
kan tanıyan bir araç ve vesile olduğunu bilme- Ey Irak'ın Ehli Sünnet'i, siz bizim silahlarımızı
nizin zamanı gelmiştir. Sadece kendi şahsi ve ve ordumuzu gördünüz. Bu ordu ve silahlar si-
özel çıkarları için çalışan hain siyasetçilerinizi zin cephanenizdir. Biz sizdeniz, sizde bizdensi-
inkar etmenizin zamanı gelmiştir. Onları seçe- niz. Bizden bir iyilik görürseniz bu sizin içindir.
rek zillet, aşağılanma ve zulümden başka birşey Eğer bizden iyilikten başka birşey görürseniz bize
elde etmediniz. nashit edin. Biz sizin evlatlarınızın, Rafiziler'in
Ey Irak'ın Ehli Sünnet'i, izzetin ve otoritenin, köleleri, hizmetçileri ve takipçileri olduğunu gör-
saadetin, güvenin ve mutluluğun yolunu anla- düğümüz halde buna sessiz kalamayız. Evlatları-
nızın cehenemme gittiğini gördüğümüz halde
manızın zamanı gelmiştir. Cihad olmadan hukuk
onları o halde bırakamayız. Biz sizin için bu
yoktur, cihad olmadan adalet yoktur, cihad olma-
dünyada izzet ve şereften, ahirette ise kurtuluş ve
dan şeref yoktur, cihad olmadan emniyet yoktur,
cihad olmadan ümit yoktur, cihad olmadan mutluluktan başka bir şey istemiyoruz ve bizden
hayat yoktur, cihad olmadan hayat yoktur! merhamet ve şefkatten başka birşey görmeyecek-
siniz. Bizden binlercesini öldürmüş olsalar bile
Ey Ehli Sünnet! Mücahidlerin etrafında top- evlatlarınızın pişmanlıklarını kabul ettiğimizi
lanma zamanı gelmiştir. Bakın ve görün, düşü- görmüyormusunuz? Onları geri çevirmediğimizi
nün ve taşının, mücahidler hiç bir zaman bir veya hakkımızı talep etmediğimizi, sadece bize
makam elde etmek için veya bu dünyanın fani karşı silahlarını bırakmalarını, Rafizilere ve ta-
kırıntıları için savaşmadılar. Mücahidler, Allah'ın ğutlara yardım etmemelerini ve dine geri dön-
dinine yardım etmek ve mazlumlara yardımcı melerini istediğimizi görmüyormusunuz?
olmak için herşeylerini Allah yolunda feda ettiler.
Mücahidler, savaş, esaret, parçalanmak ve yara- Ey Irak'ın Sünnileri, demokrasiyi inkar et-
menizin ve mücahidler etrafında toplanma-
lanmak dışında dünyalık başka bir şey elde etme-
nız size zarar vermeyecektir. Allah'ın dinine
diler. Hapishane, yerinden olma ve mahrumiyet
yardım etmeniz ve zafere ulaştırmanız size zarar
dışında ailelerine ve ebeveynlerine başka birşey
vermeyecektir.
bırakmadılar. Bütün bu sıkıntı ve acılara rağ- Ramazan
1435
men siz onlarda izzet ve onur görmektesiniz.

TEMMUZ’14 • SAYI: 30

79
O halde Şeyh Ebu Bekir El-Bağdadi'nin ön- bu onların güçlerini, metanetlerini ve kararlılık-
cülüğünü yaptığı bu cemaate katılın ve Allah'ın larını artırdı ve ayakta kaldılar.
izniyle hiçbir zaman bundan dolayı pişman
olmayacaksınız. Eğer mücahidler etrafında O yüzden ey Irak Şam İslam Devleti'nin evlatla-
toplanırsanız, Araplar ve Acemler sizin emriniz rı, size müjdeler olsun. Çünkü sizler gariplersiniz.
altına girecek ve siz dünyaya hükmedeceksiniz. Size müjdeler olsun ki Nebi'nin aleyhisselam:
O halde mücahidler etrafında toplanın!
"Onları terk edenler ve kendilerine karşı çıkanlar
Ehli Sünnet aşiretlerinin büyüklerine ve onurlu onlara bir zarar veremezler" sözünde bahsettiği
evlatlarına şunu söylemek istiyorum: Tarih kay- kişiler eğer siz değilseniz kim olabilir?
dediliyor ve melekler yazıyor. Hepiniz fanisiniz
ve bazılarının sizi hatırlaması dışında sizden bir- Bu zafer sizin için bir müjde olsun. Çünkü bu
zafer, bu akide ve menhec üzerinde sağlam
şey arda kalmayacak. Hiç kimse amelleri dışında
kalmanın zaferidir. Zafer bu yoldadır ve sizler
birşey götüremeyecek. Bu yüzden gelecek Müs-
lüman nesiller ya sizinle gurur duyacaklar ve bugün dağlardan daha sabitsiniz. Sarsılmadınız,
hesap gününe kadar sizin için dua edecekler sabırlı oldunuz ve şimdi zafer elde ettiniz.
ya da isminiz anıldığı zaman size lanet okuya-
Allah'ın izniyle Ömer'in fetihleri başlamıştır.
caklar. Ahiret günü, ya salih amelleriniz ve sizin
Eğer sizden biri yüzlerce mil yolculuk yapacak
peşinizden gelenlerin amelleri ile geleceksiniz olursa, sadece Tevhid bayrağının yükseklerde
ve Peygamberler, salihler ve şehidlerle birlikte dalgalandığını görecektir. Ve bu bayrağın altın-
haşrolunacaksınız ya da günahlarınızla ve sizin da Allah'ın hükümlerinden başka bir hüküm ve
peşinizden gelenlerin günahlarını yüklenerek ge- Allah'ın dininden başka bir din görmeyecektir.
leceksiniz ve Firavun ve Haman'la birlikte onları Münafıklar aşağılandılar, küçümsendiler ve
cehenneme sürükleyeceksiniz. geri çekildiler. Muvahhidler ise izzet sahibi ve
muzaffer oldular. Bize bu zaferi ve onuru yaşa-
Tağutların köleleri olan laiklere şöyle diyoruz:
tan Allah'a hamdolsun. Artık bugünden sonra
Geri çekildiğimiz yerlere ve daha fazlasına
öldürülmeyi önemsemiyoruz.
tekrar döneceğimize dair söz veriyoruz. Bu-
gün Allah'ın lütfuyla dünden daha güçlüyüz ve ABD'nin, yahudilerin ve başını Suud ailesinin
düşmanımız Allah'ın lütfuyla zayıflık ve çöküntü çektiği tağutların nefretlerine rağmen, kurmuş
içinde. Bugün İslam Devleti'nin muhacirlerden olduğumuz mahkemelerle, koyduğumuz hudud-
ve ensardan olan aslanlarını görüyorsunuz, onla- larla ve uyguladığımız şeriatla Allah'a kavuşmak
rın metanetine ve gücüne şahit oluyorsunuz. On- bize yetecektir.
lar dün çöllerde terkedilmiş olarak yaşıyorlardı ve
çölün kızgın kumu onlara acı veriyordu. Yalnız- Ey İslam Devleti'nin askerleri, sizler bugün sa-
lığa terkedilmiş ve yabancılaştırılmış olarak acı vaşın merhalelerinden yeni bir merhaleye geçti-
çekiyorlardı. Ve bugün şehirlerin sokaklarında ğinizi bilin. Çünkü siz şehirlere geri döndünüz
ve meydanlarında mutlu bir şekilde dolaşıyorlar. ve toprakları ele geçirdiniz. Sizden biriniz geri
Kırsal bölgelerde misafir ediliyorlar, gölgeleni- dönmeyi düşünmeden önce binlerce kez ölsün.
yorlar ve mutlular. Onların bugünlerini bırakıp Başta Felluce'de olmak üzere, kontrolünüzde
eski günlerine geri döneceklerini zannetmeyin. olan şehirlerde ve bölgelerde Allah'ın hükümle-
O yüzden ey laikler, sığınacağınız bir yer kalmadı. rinden başkasıyla hükmedilmeyecektir ve bura-
O halde burayı terketmeniz sizin için daha iyi larda laiklere yer yoktur. Felluce, mücahidlerin
olacaktır. Çünkü İslam Devleti Allah'ın izniyle Fellucesi'dir, Anbar, mücahidlerin Anbarı'dır, Ni-
kalıcıdır, kararlıdır ve muzaffer olacaktır. nova, Kerkük ve Selahaddin muvahhidlerindir.
Diyala, Bağdat ve Bağdat'ın kuzeyi ve güneyi
Kervan ilerliyor ve köpeklerin havlamaları Ehli Sünnet'indir. Basra, bizim Basramız'dır
ona bir zarar veremiyor. Allah'ın izniyle bugün- ve orada necis Rafizilere yer yoktur.
den sonra artık hiçbir fitne onun askerlerine zarar
veremeyecek. Çünkü bütün okları, mızrakları ve Ey İslam Devleti'nin askerleri, sizler yardımsız
kılıçları hissettiler ve her çeşit yalan ve iftira ile bir millete karşı savaştığınızı hatırınızdan çıkar-
karalandılar. Her türlü hata ile suçlandılar fakat mayın. Çünkü yardım istedikleri zaman, Ali'den
radıyallahu anh, Hüseyin'den radıyallahu anh ve Fatima'dan

80
radıyallahu anha yardım Allah ona rahmet etsin. O yiğit, koruyucu, mert
isterler, Abbas'a radıyallahu anh
sığınırlar. Onlar, insanlara bağlanırlar ve put- ve cesur olarak tağutlara karşı verdiği savaşta
lara ibadet ederler. Allah sizin üzerinize onlara hiçbir zaman zayıflık göstermedi veya yumuşa-
zafer vermeyecektir. madı. Hastalığının şiddetine rağmen saklanmadı.
Biz onu mütevazi oluşuyla, insanları korumasıy-
Silahınız akideniz olsun, takvanız gücünüz la ve Allah'ın dinine yardım etmesiyle tanıdık.
olsun ve Allah'ın zaferinden emin olun. Çünkü Yine onu cemaatleşme ve Müslümanların safı-
siz Allah'ın askerlerisiniz, Allah yolunda savaşı- nın birleşmesi uğrunda gösterdiği gayretiyle ve
yorsunuz. Rafiziler ise şeytanın askerleridir ve düşmanlara karşı meydan okumasıyla tanıdık.
tağutun yolunda savaşıyorlar. O yüzden şeyta- Allah ona bol merhametiyle merhamet etsin ve
nın dostlarına karşı savaşın, şüphesiz şeytanın onu nebilerle, sıddıklarla ve şehidlerle hasretsin.
hilesi her zaman zayıf olmuştur. Böylece Allah
size onların gücünü kırmayı, köklerini kazımayı, Kafkasya'daki kardeşlerimiz, ittifak halinde
kalplerini korkuyla doldurmayı ve silahlarını ve Ebu Muhammed'i (Allah onu korusun) yeni
teçhizatlarını ganimet olarak almayı nasip etsin. emir olarak seçmelerinden dolayı bizi mutlu
ettiler, kendilerini takdir ediyoruz. Allah, in-
Onları pusu yerlerinde bekleyin, her kapı- sanlara onun ilminden faydalanmayı nasip etsin,
dan onlara saldırın, koyunları boğazladığınız dininin muzaffer olmasına ve Rusların mağlub
gibi onları boğazlayın, sinekleri öldürdüğünüz edilmesine onu vesile kılsın. Kafkasya'daki kar-
gibi onları öldürün. ABD ve İran onlara yardım deşlerimizi bu yolda devam etmeye çağırıyoruz.
ediyor, fakat sizi koruyan ve size yardım edenin, Biz Allah'ın izniyle onlarla birlikteyiz, onlara
koruyucuların ve yardımcıların en hayırlısı olan yardım etmekten geri durmayacağız, Hattab'ın,
Allah olduğunu bilin. Ebu Velid'in, Şamil'in ve Umarov'un yolunda
yürüyeceğiz. Allah'dan subhanehu ve teâlâ dileğimiz
O halde, ey Anbar'ın, Ninova'nın, Selahaddin'in, bizi onların yolunda sabit tutması ve bizi onlara
Kerkük'ün, Diyala'nın, Bağdat'ın ve güneyin as- kavuşturmasıdır.
lanları, genişlemeye ve haritaları yeniden çizmeye
devam edin. (http://www.takvahaber.net/m/?id=8016)

Bugün siz gerçekten her yerde mazlumların (http://alplatformmedia.com/vb/showthre-


umudu oldunuz ve Bağdat'ta, Rumiye'de (Lüb- ad.php?t=43361)
nan), Halep'te, El-Hair'de (Suudi Arabistan),
ve Ebu Zabal'da (Mısır) esirler sizi bekliyorlar.
Sizin Bağdat'ta, Şam'da, Kudüs'te, Mekke'de ve
Medine'de bir randevunuz var. Sizin Dabık'ta, ❃ ❃ ❃ ❃ ❃
El-Guta'da ve Roma'da bir randevunuz var in-
şallah.

Zillet ve boyun eğme döneminin kapandığını


ve hiçbir zaman geri gelmeyeceğini bütün dün-
yaya gösterin. Yeryüzünün yönetimi, kılıçlarla
Müslümanlardan başkasının elinde olmayacak.
İzzet, ancak Allah'a, O'nun elçisine ve mümin-
lere mahsustur. Fakat münafıklar bilmezler.

Son olarak, İslam'ın yiğitlerinden bir yiğit, as-


lanlarından bir aslan, sancaklarından bir sancak
olan emir Şeyh Ebu Osman Dokko Umarov'un
şehadeti ile ilgili olarak Kafkasya Emirliği'ndeki
mücahid kardeşlerimize başsağlığı diliyoruz.

Allah'tan onun şehadetini kabul etmesini


ve Firdevs cennetine koymasını diliyoruz. O Ramazan
bu dünyayı hiç bir zaman dinine tercih etmedi. 1435

TEMMUZ’14 • SAYI: 30

81
Ebu Muhammed El-Adnani diler. Bedenleri Irak'ta, gönülleri mahkum şehir
Mekke'de, kalpleri Beytu'l Makdis'te ve gözleri
(20 Nisan) Roma'da olarak.
Hamd, El-Kaviy, El-Metin olan Allah'a aittir.
Salât ve selam, kılıçla alemlere rahmet olarak Savaş şiddetini artırdı, alev çoğaltıldı, sebat
gönderilen peygamberin üzerine olsun. Bundan edenler ayakta kaldılar, yıkılanlar düşmeye baş-
sonra; ladılar ve Allah mücahidlere zafer verdi. Kol
güçlendi, rüya büyüdü. Irak'taki mücahidler
Allahu Teala şöyle dedi: cemaat ve Müslümanların birliği konusunda
en titiz olanlardı. Şeyh Ebu Musab El-Zervaki,
"Ey iman edenler! Sabredin, düşmanlarınıza karşı
sebat gösterin, nöbet bekleyin, Allah'dan gereğince Müslümanların kelimesini birleştirmek, kafirleri
korkun ki, kurtuluşa eresiniz."  13 öfkelendirmek ve mücahidlerin moralini yük-
seltmek için Şeyh Usame'ye biat etmede acele
Bizler cihad yolunda yürüyenler arasında bir etti, Allah her ikisine de rahmet etsin. Bu biat,
çok farklı durumlar gördük. Onlardan bazıları mübarek bir biat oldu. Birçok bölgede benzer
biraz yürüdüler fakat yolun başında bir sapma biatler bunu takip etti.
onlara isabet etti ve bu yolda kalmadılar ve ilk
zorlukla birlikte oturdular. Yine onlardan bazıları Müminler sevindi, mücahidler hakkında kay-
yolun yarısına kadar yürüdüler fakat felaketler gılar kalktı, rüya yaklaştı, savaş şiddetlendi, ça-
ve olası zorluklar sebebiyle sebat üzere devam tışmalar kızıştı, saflar ayrışmaya başladı, aşağıla-
etmediler ve neticede kenarda kaldılar. Yine on- nanlar aşağılandı, bozulanlar bozuldu, sapıtanlar
lardan bazıları yolun sonuna ulaştılar fakat sonra sapıttı ve mücahidler sebat ettiler. Allah onlara
sabırlarını kaybettiler ve geriye döndüler. zafer verdi ve Mücahidler Şura Meclisi kuruldu.

Bütün bunların hükmü, bu yolda hiç yürüme- Sadece birkaç ay içerisinde Allah onları buna
miş olanların, tek bir adım dahi atmamış olan muvaffak kıldı ve sonra İslam Devleti'ni ilan
bir kişinin hükmü gibidir ve bunlar arasında ettiler. Büyük bir yankı ile ilan ettiler ve rüya
şeytanın şehvet ve şüphe ile aldattıkları vardır. gerçek oldu. Mücahidler örgütlerin kısıtlayıcılı-
Neticede saptılar, misyonlarından ayrıldılar ve ğından çıkarak Devlet'in özgürlüğüne kavuştu-
doğru yaptıklarını zannetmektedirler. Yine onlar lar. Devlet'in emiri ve muhacir bakanı, Allah her
arasında Allah'ın ilim üzere saptırdığı kişiler var- ikisine de rahmet etsin, Rafizeyn Beldesi (Irak)
dır. Cihad yolunda sabırla yürüyenlerin, Allah'a El-Kaidesi'nin feshedildiğini ilan ettiler ve böy-
kavuşuncaya kadar Allah'ın kendilerine vaadet- lece varlığına son verdiler. Küfür ehlinin kalpleri
tiği şeye sadık kalan ve yollarını değiştirmeyerek korkuyla doldu ve bu yeni Devlet'e karşı gece ve
bu yolda sebat edenlerin sayısı ise azdır. gündüz tuzak kurmaya başladılar. Bütün güçle-
rini topladılar ve bütün kuvvetlerini Devlet'in
Irak cihadında bizim için birçok işaret ve ibret üzerine attılar.
hasıl oldu. Kur'an'ı okuyorduk ve bizim önümüz-
de yürüdüğünü görüyorduk ve her gün, her saat, Fakat Allah'ın fazlıyla Devlet ayakta kaldı.
her an bir hakikat olarak yaşıyorduk. Ve hiç kim- Onun liderleri ile ilgili olarak vizyonlarının ber-
se Kur'an'ı bir mücahidin anladığı gibi anlayamaz raklığı, sözlerinin dürüstlüğü, sancaklarının açık-
ve dini mücahidin bildiği gibi bilemez. lığı ve menheclerinin saflığı dışında hiç birşey
bilinmiyordu. Onlar övülmeyi aramadılar, dinleri
Allah bize lutfetti ve Irak'ta cihadın kapısını uğruna birilerini memnun etmenin peşine düş-
bize açtı. Muhacirler buraya gelmek için birbir- mediler. Asla böyle yapmadılar! Allah için hiçbir
leriyle yarıştılar her yerden akın ettiler. Ve tevhid zaman kınayıcının kınamasından korkmadılar.
sancağı göklere çekildi ve cihad pazarı kuruldu.
Az sayıda muhacir ve ensar, eski silahlarla, yalın Savaşın şiddeti günden güne artıyor ve Allah'a
göğüslerle, Allah'ın zaferinden emin ve Allah'ın hamdolsun Devlet güçleniyor ve sağlamlaşıyor.
şeriatını hakim kılmaya kararlı bir şekilde ta- Hilafet yolunda muhacir ve ensar, Devlet'in san-
rihte bilinen en güçlü ordu ile çarpışmaya gir- cağı altında toplandılar, kabileler ile görüşme-
ler devam ediyor. Savaş şiddetlendi ve sabit ve
13. 3/Âl-i İmran, 200
sağlam bir şekilde Devlet genişlemeye başladı.

82
Düşmanlar ve Devlet'in muhalifleri yanlarında emirlerini ve askerlerini öven kasideler yazılıyor,
bidat ehli, fasıklar ve mücrimler ile birlikte tek onun fazileti zikrediliyor, yakın geçmiş tasdik
bir yaydan atmaya başladılar. Fakat Devlet bütün ediliyor ve her Müslümanın, boynunda Devlet'in
bunlardan sıyrılarak ayakta kaldı, mücahidlerden borcunu taşıdığı söyleniyordu.
fazilet ve derece bakımından kendilerinden önce
gelenleri korudu, onların sözlerinin önüne geç- Peki bugün ne değişti? Emir aynı emir, liderler
medi, onların emirlerine ve görüşlerine muha- aynı liderler, askerler aynı askerler, menhec aynı
lefet etmedi, Müslümanların saflarının birliğini menhec! El-Kaide yöneticilerinin bizi üzmelerine,
korudu, kendilerinden önce gelen fazilet ve cihad bizi İbni Mülcim'in torunları olarak ve hariciler
ehline saygı duydu. olarak tasnif etmelerine götürecek kadar değişen
şey nedir?
Evet, biz duyduğumuz ve gördüğümüz şeyler-
den bazılarını kerih görmemize rağmen saygı Kendi nefisleriniz için Allah'tan korkun. Mü-
gösterdik, saygı duyduk, cemaati koruduk ve cahidler hususunda Allah'tan korkun! İnsanları
bunda sabırlı olduk. Sabrettik ve sabırlı olduk. onlara karşı tahrik etmeniz konusunda deliliniz
Yoldan sapma görmeye başlayıncaya kadar iyi nedir? Onların kanlarının akıtılmasına sebep
olanı yaydık, kötü olanı ise gizledik. Sabrettik ve oluyorsunuz. Onların Devletleri'nin yıkılması
bizden önce gelen fazilet ehlini mazeretli görme- için çalışıyorsunuz ve önünde duruyorsunuz!
ye çalıştık. Fakat mesele büyüdü ve yolda sapma Rabbiniz için söyleyin, deliliniz nedir?!
belirgin bir hale geldi.
Doğrusu bu suçlamalar delilsiz yapılmıştır.
El-Kaide liderleri doğru menhecten saptılar. Allah'ın elinden sizi hiçbir zaman kurtarmaya-
Bunu söylerken bizi üzüntü kaplıyor ve kalbimiz caktır ve siz, sebep olduğunuz muhacir ve ensarin
acı ile doluyor. Bunu büyük bir üzüntü ile söylü- akan her damla kanı hakkında sorulacaksınız.
yoruz ve bunu söylememeyi ne kadar çok isterdik. Yakında Allah'ın huzurunda duracağınızı unut-
Fakat biz hiçbir kınayıcının kınamasından kork- tunuz mu? Muhacirler ve ensar sizin düşmanla-
mayarak hakkı söylemeyi üzerimize yüklendik. rınız öylemi?! Onlar sizin boyunlarınıza yapışıp
Değişim apaçık ve belirgin bir hale geldi. Ger- şöyle diyecekler, 'Ey Rabbimiz, bunlar bizi harici
çek şu ki, bugün El-Kaide, artık Kaidetu'l Cihad olmakla suçladılar, Müslümanları bize karşı tahrik
değildir, cihadın kaidesi değildir. Onu övenler ettiler, kendilerini senin dinine zafer vermeye adı-
yan, senin kelimeni yüceltmek için kanlarını döken
arasında en alçaklar vardır. Tağutlar onunla flört
ve senin şeriatını hakim kılmak için bedenlerini
etmekte, yoldan sapmışlar ve dalalette olanlar
satan tevhid ehli mücahidleri öldürdüler.'
onu elde etmeye çalışmaktadır.
Ey Rabbimiz, onlar yaptıkları bu işlerle mü-
Artık cihadın kaidesi değildir. Çünkü sahvele-
cahidlerin zayıflamasına sebep oldular, kafirleri
rin ve laiklerin saflarında siper almaktadır. Dün
sevindirdiler ve mücahidlere karşı onları güç-
onlara karşı iken bugün onlardan razı olmuştur
lendirdiler ve zulme uğrayan Müslümanların
ve fetvalarıyla mücahidlere karşı savaşmaktadır.
çektikleri acıyı artırdılar.
Gerçekten bugün El-Kaide, artık cihadın kaidesi
değildir. Onun yöneticileri, İslam Devleti'nin ve Ey Rabbimiz, onlar uzak bir şehirde oturduk-
Hilafetin yeniden kurulması projesinin yıkılma- ları halde, kendi gözleriyle görmedikleri halde ve
sına bel bağlamışlardır. kendi kulaklarıyla duymadıkları halde hiçbir delil
olmadan bizi ispatlanmamış suçlarla suçladılar.
Onlar menheclerini değiştirdiler, şüpheli ol-
dular, karşıt görüşlü olanların biatlerini kabul Ey Rabbimiz, onlar her beldede mücahidlerin
ettiler, mücahidlerin saflarını böldüler, muvah- saflarını böldüler.
hidlerin kanları ve kemikleri üzerine kurulan
İslam Devleti'ne karşı savaşmaya başladılar. Bu Ey Rabbimiz, onlar kendileri yaptıkları halde
Devlet ki, cihadın bütün liderleri onu övmüşler başkalarını o yaptıkları ile suçluyorlar.
ve desteklemişlerdi, ve yıllarca açıktan ve gizliden
onun meşruluğunu görmüşlerdi. Hatta bunlar Ey Rabbimiz, onlar bizim kanlarımızı helal sa-
arasında bugün Devlet'e karşı savaşanlar bile yıyorlar, kanlarımızın akıtılmasına izin veriyorlar Ramazan
ve bizi öldürüyorlar. Eğer onları bırakırsak bizi 1435
bulunuyordu. Öyle bir hale gelmişti ki Devlet'in

TEMMUZ’14 • SAYI: 30

83
öldürüyorlar. Fakat kendimizi savunduğumuz necis müşrik Rafizilerin sadece davet edilmesi ve
ve onlara cevap verdiğimiz zaman ise medya kendileriyle savaşılmaması gerektiğini söyleyen!
önünde ağlıyorlar ve bizi hariciler olarak vasıf-
landırıyorlar. El-Kaide bugün çoğunluk vagonunun peşinden
gidiyor ve onlara 'Ümmet' ismini veriyor; dinleri
Ey Rabbimiz, onlara Şeyh Ebu Abdulaziz için pahasına onlara karşı duruşunda yumşuyor ve
neden ağlamadıklarını sor, Allah ona rahmet mücahidlere karşı savaşan ve Rahman'ın hük-
etsin. Neden onun katiline karşı insanları ayak- müyle hükmetmeyen İhvan'ın tağutuna dua edi-
landırmadılar veya kanına karşı onun kanını is- yor ve ona sempati duyuyor, onun ümmet için
temediler veya onun meydanlarla hapishaneler bir umut ve ümmetin kahramanlarından bir kah-
arasında çürümesini istemediler. Onun Devlet raman olduğunu ifade ediyor. Hangi ümmetten
tarafından öldürülmediği kesin olduğu için mi?! bahsediyorlar ve onları hangi acı hasat bekliyor
Eğer onun katili bilinmemiş olsaydı yine sessiz biz bilmiyoruz!
kalacaklar mıydı? Yoksa Devleti'mi suçlayacak-
lardı? Ve şimdi Hristiyanlar savaşçılar oldular, put ehli
Hindular, Şihler ve diğerleri 'milletin bir parçası'
Ey Rabbimiz, onlara Sina'da öldürülen muvah- oldular ve onlarla barış, huzur ve nezaket dahilin-
hidlerin katillerini neden bu kadar yermedikle- de yaşamak gerekli oldu. Vallahi hayır! Bu hiçbir
rini sor. Neden insanları onların katillerine karşı zaman Devlet'in menheci olmadı ve hiç bir za-
harekete geçirmiyorlar? Neden onların tağutları- man olmayacaktır! Devlet insanları takip etmez.
nı övüyorlar ve onlara dua ediyorlar?! Eğer onlar iyilik yaparlarsa iyilik görürler. Eğer
kötülük yaparlarsa kötülük görürler. Devlet'in
Ey Rabbimiz, onlar mücahidlerle, sahveciler, menheci kalıcıdır: Tagutu inkar etmek, ondan
yol kesici haydutlar ve mücrimler arasında ayı- ve onun ehlinden beri olduğunu ilan etmek, kı-
rım yapmıyorlar. Onların hepsini topladılar ve lıçlarla, mızrak uçlarıyla, hüccet ve delille onlara
onlara 'Ümmet' adını verdiler. Onları mücahid karşı cihad etmektir. Kim buna katılırsa onu hoş
olarak vasıflandırdılar, hayır dua ettiler, yardım karşılar. Ve kim buna muhalefet ederse kendisini
ettiler ve desteklediler ve neticede cihadı onlarca 'Ümmet' olarak gösterse bile ona ilgi göstermez.
yıl geciktirdiler. Hatta kendisi bir çadırda tek başına bırakılsa ve
bütün dünya başka bir çadırda olsa bile.
Ey Müslümanlar! Ey mücahidler! Biz zulme
maruz kaldık ve sabır gösterdik ki simgeler Ey Müslümanlar, bu bizim menhecimizdir ve
düşmesin ve insanlar dinleri hususunda fitneye Allah'ın izniyle biz bu menhecimizden vazgeç-
düşmesin. Safların birleşmesi adına herşeye kat- meyeceğiz. El-Kaide bize karşı savaşacak olsa bile,
landık ve sabırlı olduk. Fakat bir yol bulamadık, tamamen yok edilip tek kişi kalsak bile vazgeç-
hiç bir yol! Zira El-Kaide yoldan saptı ve değişti.  meyeceğiz. Ey mücahidler, ey muvahhidler, İslam
Devleti'den Irak'a, Sykes-Picot sınırları arkasına
Devlet ve El-Kaide arasındaki ihtilaf sadece
geri dönmesi istendi. Bildirilerinde bu çağrıyı
belirli bir şahsın öldürülmesi veya belirli bir
güzelleştirmekten geri kalmadılar. Üç ay önceye
şahsa biat verilmesi ile ilgili değildir. Onlar ara-
kadar bu geri çekilmenin gerçekleşmesi için teh-
sındaki ihtilaf sahvelere karşı savaşma ile ilgili
dit ettiler ve pazarlık yaptılar. Ta ki Devlet, Rab-
değildir. Fakat mesele çarpık din anlayışı ve bo-
bine itaat etmede, Nebi'nin emirlerine uymada
zulmuş menhec meselesidir. Öyle bir menhec
ve cihadın önceki liderlerinin üzerinde anlaştığı
ki, İbrahim Milleti'nin ilan edilmesi, tağutların
şeyde diretene kadar bunu sürdürdüler. 
tekfir edilmesi ve tagutların destekleyenlerden
ve onların cihadlarından beri durulması değiş- Sonra Devlet'in menheci, harici ve haruri
tirildi; Öyle bir menhec ki, barışçılığa inanan ve menheci oluverdi! Hayır, bundan daha da kö-
çoğunluğun peşinden koşan; Öyle bir menhec tüsü oldular! İnsanlara yalan söylediği söylendi,
ki, cihadın zikredilmesinden ve tevhidin ilan duruşunda iki yüzlü olduğu ve takiyye yaptığı
edilmesinden çekinen ve bunun yerini devrim, söylendi. Devlete açıktan savaş ilan edebilmek
halkın beğenisini kazanma, intifada, mücadele, için bir gerekçe aradılar. Devlet projesini yıkmak,
kavga, cumhuriyetçilik ve laiklik ile değiştiren ve binlerce muvahhidin uğrunda hicret ettiği ve uğ-
runda binlerce pak ve iyi canların cömertçe veril-

84
diği rüyayı diri diri toprağa gömmek için Devleti ve onlar üzerinde senin gücünün ve kuvvetinin
bir kişiyi öldürmekle suçladılar. Bu, Kitaptan ve mucizelerini bize göster. Amin deyin ey Müs-
sünnetten midir? Bu, akıldan ve hikmetten mi- lümanlar.
dir? Bu komploların ötesinde olan bundan daha
öte midir? Ve menhec değişti ve başkalaştı! O (http://www.takvahaber.net/dunya/isid-
yüzden ey mücahidler, siz hangi eli tutacaksınız? sozcusu-adnaninin-son-aciklamasi-h8080.
html)
Siz hangi menhecin safında olacaksınız?
(http://justpaste.it/makan)
Ey Allah'ım, birleştikten sonra tekrar zayıf ol-
maktan sana sığınıyoruz.

Ey İslam Devleti'nin askerleri, şundan emin


olun ki, biz Allah'ın izniyle İmam Şeyh Usame'nin, ❃ ❃ ❃ ❃ ❃
istişhadilerin emiri Ebu Musab El-Zerkavi'nin,
Devlet'in kurucusu Ebu Ömer El-Bağdadi'nin ve
Devlet'in savaş bakanı Ebu Hamza El-Muhacir'in
yolunda ilerliyoruz. Biz Allah'ın izniyle hiçbir
zaman vaadimizi değiştirmeyeceğiz, ta ki onların
tattığını tadana kadar.

Biz, Hilafetin yolunda ilerliyoruz ve Allah'ın


izniyle kimse bize zarar veremeyecektir. Allah'ın
izniyle kanlarımızla, kemiklerimizle ve cesetle-
rimizle Hilafeti döndüreceğiz, kalesini döndüre-
ceğiz ve şanını döndüreceğiz! O halde vaadinizi
bozmayın ve değiştirmeyin. Muhacirler, zincir-
lere bağlanmış olsalar ve hapishanelerde baygın
olsalar bile İslam Devleti'ne gelmeye devam ede-
ceklerdir. Onlarla İslam Devleti'nin arasına hiç
bir zaman şüphe giremeyecektir. Hiçbir tağut
onları durduramayacaktır. Hiçbir mu'dil onları
belirsizliğe götüremeyecektir. Onlara yol gösterici
ve yardımcı olarak Allah yeter.

Ey Allahım, eğer bu Devlet haricilerin Devleti


ise onun belini kır, liderlerini öldür, sancağını
düşür ve askerlerini hidayete ilet.

Ey Allahım, eğer bu Devlet senin Kitabınla


ve senin Nebi'nin sünnetiyle hükmeden, senin
düşmanlarınla savaşan bir İslam Devleti ise bu
Devletin ayağını sabit tut, izzetlendir, zafer ver
ve yeryüzüne yerleştir ve Nubuvvet menheci
üzerinde bir Hilafete dönüştür. Amin deyin ey
Müslümanlar!

Ey Allahım, mücahidlerin saflarını bölen, Müs-


lümanların kelimesini ayıran, kafirleri sevindiren,
müminleri öfkelendiren ve cihadı yıllarca gecik-
tiren herkesin üstesinden gel.

Ey Allahım, onların sırlarını ve gizli niyetlerini


Ramazan
ortaya çıkar ve onlara gazabını ve lanetini gönder 1435

TEMMUZ’14 • SAYI: 30

85
Ebu Muhammed El-Adnani emriyle ve savaş uçaklarının ve tank mermilerinin
gölgesinde yapılan seçimler de büyük küfürdür. Bu
(11 Mayıs) nedenle bu seçimlere bilerek ve kabul ederek ka-
Hamd, El-Kaviy, El-Metin olan Allah'a aittir. tılan herkes Allahu Teala'ya küfretmiştir, ve la
Salât ve selam, kılıçla alemlere rahmet olarak havle ve la kuvvete illa billah.
gönderilen peygamberin üzerine olsun. Bundan
sonra; Biz partiler ve İslamcı gruplar adına konuşan, in-
sanları bu irtidada katılmaya çağıran saptırıcılara
Allah subhanehu ve teâlâ şöyle dedi: karşı dikkatli olmalıyız. Eğer samimi olsalardı gece
ve gündüz endişeleri kendilerini Allah'ın dinine
"Ve durdurun onları, çünkü sorguya çekilecek- adamak, mürted hükümetlerden beri olmak ve in-
ler."  14 sanları Amerikan ve müttefiklerine karşı cihada
çağırmak olurdu.
Allah subhanehu ve teâlâ şöyle dedi:
Eğer böyle yapmaya güç yetiremiyorlarsa kalp-
"Onların şahitlikleri yazılacak ve onlar sorguya leriyle bunu reddetmeli ve mürtedlerin program-
çekileceklerdir."  15 larına katılmaktan veya irtidat meclislerinde
oturmaktan kaçınmalıdırlar. Irak hakkında söy-
Ubade İbni Samit radıyallahu anh şöyle dedi: lediklerimizin hepsi Filistin durumu için de geçer-
"Biz Rasûlullah'a zorlukta ve kolaylıkta, sevinçli lidir. Ülke işgal altındadır ve devletin anayasası,
ve kederli anlarda, başkaları bize tercih edildi- İslam'ın beri olduğu beşeri ve cahiliye anayasa-
ği zamanlarda kendisini dinleyip itaat etmeye, sıdır ve aday Mahmud Abbas, Bahai olan kafir
açıkça küfür sayılan bir şey yapmadıkları sü- bir ajandır.'
rece devleti yönetenlerin işlerine karışmamaya,
Şeyh Ebu Yahya El-Libi, Allah ona rahmet
nerede olursak olalım hakkı söyleyeceğimize ve
etsin, şer alimleri hakkında yaptığı konuşmada
Allah hakkı için hiçbir kınayıcının kınamasından
korkmayacağımıza dair biat ettik."  16 şöyle dedi:

 'Hakka karşı saygılı olduğunuzu iddia ettiğiniz


Ey mücahidler, ey insanlar, kulaklarınızı bana
halde dillerinizin hakkı söylemesine engel olan çı-
verin! Gerçekten konuşmamda söylemek zorun-
kar nedir. Harameyn beldesinin tağutu, insanları
da olduğum çok şey var. hızla küfre ve apaçık bir irtidata sürüklüyor.'
Kulaklarınızı bana verin. Ben size şeyhleri- Yine kurban bayramı hutbesinde şöyle dedi:
mizin, liderlerimizin, emirlerimizin, cihadın
kaidesi olan El-Kaide liderlerinin bazı sözlerini 'Kendimizi kafirlerden ayırmak zorundayız. On-
aktaracağım. ları boykot etmek bir zorunluluktur, kendimizi on-
lardan ayırmak bir zorunluluktur, onların bizim
Şeyh El-Müceddid Usame bin Laden, Allah bir güzergahta kendilerinin ise başka bir güzergah-
ona rahmet etsin, özel olarak Irak halkına, genel ta olduklarını, bizim bir delikte kendilerinin ise
olarak Müslümanlara yönelik bir mesaj olan 22. başka bir delikte olduklarını, bizim bir yolda kendi-
konuşmasında şöyle dedi: lerinin ise başka bir yolda olduklarını bilmeleri bir
zorunluluktur. Şeriatın emirlerini ve kelimelerini
'Eğer insanlar İslam'ın bütün yasalarına uyar, karıştırmak ve onunla oynamak büyük bir hataya
örneğin faizin haramlığı gibi, fakat faiz üzerine ve açık bir fesada sebep olur.'
kurulu bankalara izin verirse, böyle bir devletin
anayasası küfür anayasası olarak değerlendirilir Ve yine şöyle dedi:
çünkü bu hareket, şeriatın eksik olduğuna inan-
dıkları ve Allah'ın subhanehu ve teala indirdiğinin ku- 'Ya iman ehli, küfür ehline galebe çalar ve onları
sursuz olduğu inancında eksik oldukları anlamına fethederek Allah'ın dinine katar, ya aşağılanmış
gelir. Bunun, kişiyi İslam dininden çıkaran büyük bir şekilde elleriyle cizye öderler, ya da küfür ehli
küfür olduğu gizli değildir. Ayrıca, Amerika'nın iman ehline galebe çalar veya göç ederler ve iman
ehli küfür diyarını terkederek hicret eder.'

14. 37/Saffat, 24 Allah sana rahmet etsin ey Şeyh. Bu hicrettir


15. 43/Zuhruf, 19 ve doğru din budur.
16. Buhari

86
Süleyman Ebu Ğeys, 'Kuveyt'teki Mürtedler' edilmesine veya küçümsenmesine izin vermeyiz.
başlıklı hutbesinde şöyle diyor:
Evet ve neden? Çünkü onlar önce gelenlerdir,
'Sana söylüyorum ey mürted, devletin İslam- çünkü onlar iyilik ehlidir, çünkü onlar kendile-
laşmasına ve bu ülkedeki yönetim sisteminin İs- rini feda edenlerdir, çünkü onlar ümmetin bu
lamlaşmasına karşıysan o halde ben bu ülkedeki çağdaki sembolleri ve liderleridir, dini tekrar
yönetim sisteminin tamanına karşıyım ve senin canlandıranlardır.
sarıldığın bu ülkenin anayasası benim terliklerimin
ve ayakkabılarımın altındadır. Hayır, vallahi ben Bizim, cihadın kaidesi, El-Kaide ile ilişkimiz
buna basarak kirlenmeyi reddediyorum. O halde budur ve bu nedenle Devlet, Ebu Hamza El-
bunu çöplük yığınına atın. Şunu bilin ki Kuveyt'in Muhacir vasıtasıyla El-Kaide liderliğine bir me-
anayasası kafir, kafir, kafir bir anayasadır. Her kim
saj göndermiş ve Devlet'in El-Kaide'nin en güzel
bu anayasa ile hükmederse kafirdir. Vallahi ben bu
örneklerine ve ümmetin sembollerine olan bağını
sözü söylemekten vazgeçmeyeceğim. Vallahi hiç
bir zaman bundan vazgeçmeyeceğim. Her kim bu teyit etmiştir ve El-Kaide'nin, Devlet'in toprakları
anayasa ile hükmederse kafirdir.' üzerinde yerleşik olmasına rağmen mücahidlerin
birliğinin korunması ve safların birleşmesi adına,
Şeyh Ebu Musab El-Zerkavi, Allah ona rahmet cihad liderliğinin onlarda olduğunu söylemiştir.
etsin, demokrasi yöntemi ve ehli hakkında şöyle
dedi: İslam Devleti'nin liderlerinin, bahsettiğimiz
bütün bu nedenlerden dolayı, Kaidetu'l Cihad'a
'Bu ve diğer sebeplerden dolayı biz bu şerli yönte- olan hitabı, askerlerinin liderlerine olan hitabı,
me karşı şiddetli bir savaş ilan ettik ve biz bu yanlış öğrencinin öğretmenine olan hitabı, çırağın us-
inanca muntesip olanların hükmünü açıkladık. O tasına olan hitabı ve gencin yaşlıya olan hitabı
halde yardım etme ve destek olma yoluyla bu yön- şeklinde olmuştur.
temi (demokrasiyi) uygulamak isteyen herkes bu
yöntemin ve ehlinin dostudur ve bunların hükmü, Devlet, cihadın büyüklerinin ve sembollerinin
buna çağıran ve açık bir şekilde kabul edenlerin nasihatlerine ve yönlendirmesine bağlı kalmıştır.
hükmü gibidir. Seçimlerin adayları, rabliğe ve Bu sebeple Devlet, kurulduğundan bu yana, İran'ı
ilahlığa çağırmaktadırlar ve onlara oy verenler, kan gölününe çevirmeye muktedir olduğu halde
onları Allah ile birlikte ilah edinmişlerdir. On- İran'daki Rafizilere saldırmamış, onları İran'da
ların Allah'ın dinindeki hükmü kafirdir ve bu, güven içinde bırakmış ve içleri öfkeyle dolu olan
İslam'dan irtidattır. Ey Allah'ım, beyan ettim mi?
savaşçılarını bundan alıkoymuştur. Ve bütün bu
Ey Allah'ım, şahit ol.'
geçen yıllarda hiddetini bastırmış ve İran'ı he-
İşte bu, bizim bildiğimiz cihadın kaidesiydi def almadığı için onunla işbirliği yaptığı suçla-
ve bu onların menheciydi. Kim bunu değiş- malarına tahammül etmek zorunda kalmış, El-
tirirse bizde onu değiştiririz. Bu bizim sevdi- Kaide'nin İran'daki çıkarlarını ve ikmal yollarını
ğimiz El-Kaide'ydi. Bu, bizim kendisiyle ittifak koruma adına, liderliğin emrine uygun olarak
ettiğimiz El-Kaide'ydi. Bu, bizim desteklediğimzi Rafizileri güvenliğe terketmiştir.
El-Kaide'ydi. El-Kaide budur. Küfür devletlerine
korku salan ve tağutların uykusunu bozan El- Evet, mücahidlerin sözlerinin birliği ve safla-
Kaide budur. rının birliği adına askerlerini alıkoymuş ve öfke-
sini bastırmıştır. Tarih, İran'ın El-Kaide'ye paha
Kanımızda dolaşan ve kalbimizin derinlik- biçilmez bir borçla borçlu olduğunu kaydetsin.
lerinde yaşayan El-Kaide budur. Biz ona saygı
gösterdik, onu destekledik, ona hürmet ettik, Evet, aynı şekilde Devlet, El-Kaide'nin emrine
onu onurlandırdık, onu yüksek saygıda tuttuk uygun olarak Harameyn beldesine saldırmadı,
ve onun liderlerinden başkasına itaat etmedik. Âl-i Selul'u güvenliği içinde bıraktı ve orada ha-
pisleri dolduran ümmetin alimlerini ve tevhidin
Onun liderleri semboldür. Onlar hakkında kü- gençlerini yalnız bıraktı.
çük dahi olsa hiçbir şüphenin bizden herhangi
birinin içinden geçmesine ve o sembollerden bi- El-Kaide'nin emrine uygun olarak Mısır'a,
rinin karalanmasına veya onlar aleyhine konuş- Libya'ya veya Tunus'a müdahele etmedi ve yıl-
Ramazan
mak suretiyle onun liderlerinden birine hakaret larca öfkesini bastırmaya ve askerlerini zaptet- 1435

TEMMUZ’14 • SAYI: 30

87
meye devam etti. Kendisini yardıma çağıran sa- Devlet, El-Kaide'nin emrinde olan bir kolu
vunmasız insanların çokluğu sebebiyle her yeri değildir ve hiçbir gün böyle olmamıştır. Aksi-
üzüntüyle doldu. ne, eğer Allah sana İslam Devleti'nin toprak-
larına ayak basmanı yazmışsa ona biat et ve
Laikler, Tunus'ta, Libya'da ve Mısır'da küfürde bugün Molla Ömer'in emri altında bir asker
öncekilerden daha ileri olan yeni tağutları yerleş- olduğun gibi, Hüseyin'in torunu olan Emir
tiriyorlar ve Devlet, El-Kaide'nin en iyi örnekleri El-Kureyşi'nin bir askeri ol. Bir Emirliğin
olan, küresel cihadı üzerlerine alan ve bu ülkeler- veya Devlet'in bir cemaate biat etmesi geçerli
deki operasyonları üzerlerine alan cihadın sem- değildir.
bollerine ve liderlerine muhalefet etmeme adına, Afedersin El-Kaide'nin emiri, afedersin ey
insanları tevhid kelimesi altında birleştirmek için Doktor!
harekete geçiremiyor.
Tanıklığında, ispatlamak için elinden geleni
Afedersin El-Kaide'nin emiri, afedersin ey
yaptığın ve ispatlamaktan aciz kaldığın şeyi is-
Doktor!
patlayan hiçbir şey bulunmuyor. Eğer öyle bir
Biz nerde olursak olalım doğruları söyleyeceği- şey olsaydı kendisini 'sabırlı, muhacir' olarak
mize ve Allah yolunda kınayıcının kınamasından vasfettiğin kişiye tek bir kelimeyle cevap verir
korkmayacağımıza dair Allah'a söz verdik. ve bizzat insanları alıkoyduğun medyadan bir
şey getirmekten uzak dururdun. Bu ne tuhaftır,
Sen yaptığın son konuşmada insanlar arasında ne tuhaftır!
yanlış anlaşılmalara sebebiyet verdin ve onları,
ispatlamak için çok çabaladığın fakat ispatlan- Halbuki bizim elimizde, Devlet'in ve başında
mayan ve hiçbir zaman ispatlanmayacak olan senin olduğun El-Kaide'nin liderlerinin ağzın-
bir şeye inandırmak için aldattın. Çünkü sen dan çıkan ve bu söylediklerinin aksine işaret
gizli mesajların kısımlarını anlamsız bir şekilde eden deliller var. El-Kaide cemaati'nin Irak'ta
medyada açıklayarak bizim, kendi işlediğin ve feshedilerek Devlet'e biat ettiğine ve Devlet'e
büyüttüğün bir suçla suçlanmamıza neden ol- katıldığına dair senin ağzından çıkan sözleri
bütün dünya duydu.
dun. Bunun hakkında sorulacak olan ve bunun
yükünü taşıyacak olan sensin. Bu açıklamanda söylediklerinin hepsi doğruy-
du ve ben buna ayrıca şunu ekleyeceğim: Yakın
İnsanların yanılgıya düşmesi için çok çabala-
geçmişe kadar bize Devlet'in, El-Kaide ile olan
dın ve bizi hainler ve mücahidlerin safını bölen
bağı hakkında soranlara, bu bağın bir askerin
sadakatsiz şerliler konumuna koyarak onları
emirine olan bağı gibi olduğunu söylüyorduk.
aldattın. Benim gibi küçük bir askere, senin
gibi El-Kaide emiri olan birine cevap vermek Fakat, ey Doktor, bahsettiğimiz bu askerlik bağı,
düşmez fakat cevap verme hakkı, Hakkın sa- küresel cihadın kelimesini birleştirmek içindi,
hibi olandadır. Doğrusu, sana cevap vermek Devlet'in içinde bir güç değildi, bağlayıcı de-
zorunda olduğumuz için kalplerimizin ne ka- ğildi ve Devlet buna mecbur değildi. Bu, bizden
dar acıyla dolduğunu Allah biliyor. size bir alçakgönüllülük, bir tevazu ve bir onurdu.
Senin bu bağın mahiyetini beyan ettiğin açık-
Afedersin El-Kaide'nin emiri, lamanda söylediklerini tasdikleyen birçok olay,
hakikat ve delil ayrıca bizde mevcuttur.
Biz haklarımız pahasına ödünler vererek gö-
nüllü olarak kendimizi sana karşı alçakgönüllü Bir örnek: Irak'taki sıradan Şiilerin, 'cehalet
kılıyoruz ve kendimizi cemaate adıyoruz, Müs- özrü kendileri için geçerli olan Müslümanlar
lümanların birliğini ve mücahidlerin yeniden olduğu' hükmüyle bizden defalarca kendilerini
birleşmesini istiyoruz fakat bunun neticesi sen, hedef almamamızı istemen. Eğer bizim sana bia-
bizi sana biat etmeye ve senin emrinde olmaya tımız olsaydı, onlar hakkındaki hüküm ve inanç
zorluyorsun. Ve sonra fesatçı hainlerin biatla-
hususunda seninle farklı düşünüyor bile olsak
rını kabul ederek sebep olduğun mücahidlerin
senin emrini yerine getirirdik. Dinlemek ve ita-
saflarının bölünmesinden ve kanlarının akıtıl-
masından bizi sorumlu tutuyorsun. at etmek konusunda bizim öğrendiğimiz budur.
Eğer sen Devlet'in emiri olmuş olsaydın ve bu
Afedersin El-Kaide'nin emiri, çağrıyı yapmış olsaydın ve seninle hemfikir ol-

88
mayanları izole etmiş olsaydın bile yine de senin atını reddetmeye, bu şekilde kafirleri öfkelen-
Rafızileri Devlet'in dışında, İran'da veya başka dirip müminleri sevindirmeye, mücahidlerin
bir yerde hedef alınmamasına yönelik çağrına kanlarını korumaya çağırıyoruz. Çünkü sinsi
uyardık. adamın ihanetini destekleyerek Müslümanları
üzen ve kafirlerin mücahidlere gülmesine se-
Bunun diğer bir örneği şudur: Sen ve senden bep olan sen oldun. Canları yaktın, kalplerin
önce gelenler bize sormadılar kaç askeriniz kanamasına sebep oldun, fitneyi tutuşturdun
var? Hangi silahlarınız var? Para kaynağınız ve alevlendirdin ve bundan dolayı istediğin
nedir? Nereden silah alıyorsunuz? Yediğiniz takdirde bu fitneyi Allah'ın izniyle söndürecek
şeyler nedir? Emirleriniz kimlerdir? Bakan- olan sensin. Kendini yeniden hesaba çek ve
larınız kimlerdir? Valileriniz, hakimleriniz, Allah'a karşı öyle bir duruşla dur ki bununla
alimleriniz? Sorunlarınız nelerdir? Nelerde bozduğun şeyi düzelt.
sıkıntı çekiyorsunuz?
İkinci olarak seni, müşriklerin ve necis Ra-
Allah için bana söyleyin, eğer Devlet'in emi- fızilerin tekfiri konusunda menhecinde olan
riyseniz Devlet için ne yaptınız? Devleti ne çatlakları ve Mısır ordusu, Pakistan ordusu,
ile genişlettiniz? Hangi değeri kattınız? Ne Afgan, Tunus, Libya, Yemen ve tağutların diğer
ile emrettiniz ve neye göre onu yasakladınız? ordularının ve destekçilerinin tekfiri konu-
Ondan kimi görevden aldınız ve kimi görev- sunda menhecinde olan çatlakları düzeltmeye,
lendirdiniz? onları, 'Amerikan yanlısı' gibi isimlerle değil,
alemlerin Rabbi'nin onları isimlendirdiği
Bunlardan hiç birisi hiçbir zaman olmamıştır. gibi 'tağutlar', 'kafirler' ve 'mürtedler' şeklinde
isimlendirmeye ve 'bozuk yönetim', 'geçersiz
O halde senin için Allah vardır ey mazlum anayasa' ve 'Amerikan yanlısı ordu' sözlerin-
Devlet! de yaptığın gibi şer'i emirleri değiştirmemeye
davet ediyoruz.
Bunun diğer bir örneği şudur: Sen ve senden
önce gelenler bir gün bile olsun bize bir Emirin Ez-Zerkavi, El-Libi gibi, Allah her ikisine de
askerlerine hitap ettiği şekilde hitap etmedi veya rahmet etsin, El-Kaide liderlerinin bize emrettiği
komuta verdiği şekilde komuta vermedi. Sen ve ve bizi uyardığı gibi daha büyük yanlışa ve fesada
senden önce gelenler, Şam'da patlak veren felaket sebebiyet vermemen için bütün Müslümanları
sonrasında yapılan dışında bize bir komuta ver- cihada ve savaşmaya davet etmen ve 'halk ayak-
medi. Ve sen bu son olayda sinsi hainin biatini lanması', 'kitlelerin intifadası', 'savunma hareketi',
kabul ederek ümmeti şoka uğrattın. 'halklar', 'kitleler', 'El-Kifah ve en-Nidal' gibi müca-
hidlere yabancı olan terimleri terketmeye davet
Sen kendini ve kaideni bugün kaçınılmaz iki etmen senin için yeterlidir. Bunları açık ve meş-
seçenek önünde bıraktın: ru cihad ile değiştir, silahlanmaya ve silmiyye
Ya hatan ve inadın üzerinde devam edersin anlayışını terketmeye ve özellikle Mısır'ın yeni
ve bunun üzerinde ısrar edersin ya da hatanı Firavunu Sisi'nin mürted ordusuna karşı sa-
ve yanlışını anlarsın ve bunu düzeltirsin ve vaşmaya çağır. Mursi'den ve onun partisinden
yönünü değiştirirsin. ayrış ve onun mürted olduğunu alenen ilan
et ve Müslümanlar arasında sebep olduğun
En iyi olan selefinin 17 değerli bir halefi ol- kavram kargaşasına son ver. Evet, tağut mür-
man için sana elimizi yeniden uzatıyoruz. O ted olan Mursi, Yahudilere karşı savaşmak için
selefin Şeyh Usame bin Laden, mücahidleri değil, muvahhid mücahidlere karşı savaşmak
birleştirdi sen ise onları böldün, ayırdın ve için bizzat ordusunun başında Sina'ya çıktı.
parçaladın. Uçakları ve tanklarıyla mücahidlerin ve Müs-
lümanların evlerini yıktı. Evet, mücahidlere
Biz sana elimizi yeniden uzatıyoruz ve seni karşı şiddetle nefret duyan bu tağut, onlardan
şuna davet ediyoruz: esir olanları yargılaması için Hristiyan haçlı
bir hakimi atadı. Ve neticede verilen hüküm,
Sana elimizi uzatıyor ve öncelikle seni öldü- idam hükmü oldu. Bu mürted tağut, onlara
rücü hatandan dönmeye ve hain, vefasızın bi- karşı nefretini dindirmek için verilen bu hük-
mü imzaladı. Neden ondan yüzünü çevirme- Ramazan
din veya ona karşı misilleme yapılması için 1435
17. Şeyh Usame

TEMMUZ’14 • SAYI: 30

89
çağrıda bulunmadın? Aksine onu mazlum biri ğun şeyi veya eğer kaybetmiş isek tekrar elde
gibi tanımladın, ona sempati duydun ve ona ettiğimiz şeyi sana açıklayabiliriz.
dua ettin! Yoksa onun yaptıklarından ve yö-
nettiği anayasadan razı olduğun için mi böyle Sana soruyoruz; önceki konuşmanda bah-
yaptın? Veya Sina'daki sınırları koruyan mu- settiğin ve ümmeti kendilerine karşı harekete
vahhid mücahidlerin döktüğü kanlardan razı geçmeye çağırdığın İbni Mülcim'in torunları
olduğun için mi? Biz senin böyle olduğunu kimlerdir? Bütün Müslümanların kendileri-
düşünmüyoruz. ne karşı ayaklanması gereken ve aleyhlerinde
genel bir düşüncenin oluşması gereken bu
O halde bu meseleleri açıkla, çünkü sen serma- kişiler kimlerdir? Osman'ın katillerinin so-
ye kaybettin ve kazanç edinemeyeceksin. yundan gelenler kimlerdir? Senden bunu yi-
ğitçe açıklamanı ümit ediyoruz. Çünkü senin
O yüzden ilerle, Allah'a güven ve kararını ver. Şam'da bulunan Cevlani Cephesi'nden askerle-
Ve Usame'nin mirasını boşa harcama, çünkü biz rin ve Dirar Cephesi'nden müttefikleri ve kafir
seni meşru meselelerden başkasına çağırmadık, Askeri Konsey ve diğer Sahveler, bu sözlerinde
aksine seni, üzerine zorunlu olan şeylere çağırdık. kastedilenin İslam Devleti'nin askerleri olduğunu
anladılar ve hepsi senin emrine uydular. Nitekim
O yüzden ilerle, ola ki hikmetli olursun. senin sözlerinden yola çıkarak, muhacirlerin ve
Allah'ın izni ve yardımıyla, Allah'ın bu dünyada ensarın kanlarını helal saydılar. Eğer sen, İslam
ve ahirette kendisiyle senin dereceni yükseltece- Devleti'nin askerlerini ve Emirini kastetmediy-
ği bir karar ver. Bununla İslam'ın düşmanlarına sen senden isteğimiz, senin yüzünden akıtılan
hitab et ve sebep olduğun fitneyi söndür. Evet, mücahid kanlarının korunması için en kısa za-
bu fitnenin sebebi sen oldun. Evet, bu fitnenin manda bunu açıklığa kavuşturmandır. Evet, senin
sebebi sensin, çünkü sen kendini ve Kaide'ni,
yüzünden ve senin 'hikmetinle'.
küçük bir çocuğun elinde oynadığı bir oyuncak
yaptın, biatına ihanet eden müfsid bir haini Bahsettiğin İbni Mülcim'in torunları kimler-
görmedin ve bir çocuğun top ile oynaması gibi dir ve Adem Ameriki'nin bahsettiği Haruriye
seninle oynamasına izin verdin. Sen tarihini kimlerdir? Eğer burada kastedilen Devlet ise,
ve şanını kaybettin. O yüzden acele et ve kötü o halde mantıklı bir cevap bekleyen başka bir
bir sondan sakın. sorumuz daha var: Eğer biz Şam'da kalırsak,
Afedersin El-Kaide'nin emiri, 'torunları Şam'da başarısız olacak olan Harici-
lerden, Haşaşinlerden ve Haruriyelerden ola-
Senin için söylenen budur. Muhacirlerin ve cağız'. Eğer biz teslim olarak ve kaçarak Irak'a
ensarın senin hakkında söyledikleri budur. O dönersek, mücahid El-Hüseyin'in torunlarının
sünneti üzerine olacağız!
yüzden acele et, çünkü senin için bir fırsat hâla
durmaktadır. Eğer bu fırsata yapışırsan şüphesiz Doğrusu biz senden bunun delilini isteceğiz.
ümmetin hikmetli adamı, lideri ve bir sembolü
olacaksın. Eğer sen bize 'falanı öldürdünüz' dersen, biz
sana 'onlar bizden daha fazlasını öldürdü' deriz.
Afedersin El-Kaide'nin emiri, Fakat sen onları bizi tanımladığın gibi tanımlamı-
Senin cevabını bekleyen soruları sormayı bı- yacaksın ve sen bizden birine ağlamadın. Üstelik
rakmadık. Eğer senin üzerinde kardeşlik hakkı- bu bir delil değildir.
mız varsa ve senin yaptığın açıklama neticesinde Eğer sen bize 'Müslüman guruplara karşı sava-
insanlar arasında oluşan karışıklık son bulacaksa, şıyorsunuz' dersen biz sana, 'vallahi ilk olarak on-
bu sorulara cevap vermek seni rahatsız etmesin. lar bize saldırdılar ve biz onların düşmanlıklarına
Belki senin vereceğin cevaplar mücahidler karşılık verdiğimiz zaman ağladılar ve sızladılar ve
arasında meydana gelen kan dökülmesinin biz hala kendimizi savunmaktayız' deriz. Peki ne-
bitmesine neden olacaktır.
den bizi tanımladığın şeyle onları tanımlamadın?
O yüzden senden, Allah için, sana sahip olma- Aynı şekilde bu da bir delil değildir.
dığımız söylenen ve Devlet'in ilan edilebilmesi
Bizi davet ettiğin bağımsız mahkeme hakkında
için gerekli olan asgari kaynakların ne olduğunu
ise sana şöyle diyoruz: Bu mümkün olmayan bir
bize hatırlatmanı istiyoruz; belki habersiz oldu-

90
meseledir, daha doğrusu çok saçmadır. Hayali Allah'ın kanunlarından başka kanunların ol-
türden yapılamaz bir taleptir. madığını, O'nun şeriatinden başka bir otori-
tenin olmadığını, namazın ikame edildiğini,
Neden? Çünkü sen Müslümanları üçüncüsü ol- zekatın verildiğini, iyiliğin emredildiğini ve
mayan iki guruba böldün; Devlet ve destekçileri kötülüğün nehyedildiğini, şereflinin şereflen-
ile olan bir grup, ve bağımsız mahkemeyi isteyen dirildiğini ve şereften yoksun olanların alçal-
diğer grup. O yüzden dünya üzerinde her iki tara- tıldığını, köşelerinde güvenliğin ve emniyetin
fın üzerinde hemfikir olacağı bağımsız ve şartlara kurulduğunu hiç bir zaman tekrar söyleme-
uygun bir kurulun bulunması imkansızdır. yeceğiz.

Sana bundan daha iyi ve daha kolay olan şeyin Bunu hiç bir zaman tekrar söylemeyeceğiz. Fa-
haberini vereyim mi? kat şunu söyleyeceğiz: Eğer El-Kaide cemaati,
mücahidlerin Allah'ın kanunlarıyla yönettik-
Bu öyle bir meseledir ki, Müslümanlar bunu leri ve O'nun hudutlarını yürürlüğe koydukları
yaptıkları takdirde zafere ulaşacaklardır. Müslü- bir beldeden gönüllü olarak geri çekilerek, bu
manlar arasında salih bir adam yok mu? Müslü- beldeyi altın tepsi üzerinde Carba koalisyo-
manlar arasında ehil bir adam yok mu? nuna ve onun seçim sandıklarına, veya Selim
İdris'e, Hayyani ve Afaş çetelerine, Cemal ve
Yeryüzünde Müslümanlar arasında Müslü- Zanki haydutlarına, Saluliye Cephesi'ne ve
manların seçebileceği, tağutları reddettiğini onun Sururilerine, sinsi ihanet Cephesi'ne ve
ilan eden, küfrü, şirki ve şirk ehlini inkar eden, onun eşkiyalarına ve sırtlanlarına teslim etme-
onlara nefretini ilan eden ve onlara savaş açan sinden razı olacaksa, hiç şüphesiz Rabbimiz ve
salih bir adam yok mu? Öyle ki biz bu ada- dinimiz bunu reddetmektedir!
ma bunlar üzerine biat edelim ve onu halife
olarak tayin edelim ve Irak'ta, Şam'da, Arap Ve biz diyoruz ki, eğer bizi Hasan'ın örneğini
Yarımadası'nda, Mısır'da Horasan'da ve bü- takip etmeye davet ediyorsan o halde Muaviye
tün dünyada ona itaat edenlerle birlikte ona nerede? Allah her ikisinden de razı olsun. Eğer
itaat etmeyenlere karşı savaşalım. Bu sayede bizde bir Yezid olsaydı, biz onu teslim ederdik.
bu ayrışmalara ve parçalanmalara son verelim, Fakat bu sayede sinsi ve sadakatsız olan hainin
bununla müminleri sevindirelim ve kafirleri Cephesi'nin liderleri arasında sırtlanlardan baş-
öfkelendirelim ve bunun dışında meşru hiç bir kası kalmayacak mıydı?
Emirlik kalmasın.
Sonra şunu bilmelisin: İslam Devleti as-
Çözüm budur ve bundan başka çözüm yok- kerlerine bin kere Hüseyin gibi öldürülmek,
tur. Halife'nin ilk görevi senin bizi çağırdığın Allah'ın kanunlarını uyguladıkları bir karış
mahkemeyi kurmak olsun. Tek çözüm budur. toprağı terk etmekten daha sevimlidir. Üstelik,
Bu çözüm kolaydır ve şeriatte bizi bundan engel- Hasan ve Hüseyin'in, Allah her ikisinden de razı
leyen bir mani yoktur. Gerçekten bu, Müslüman- olsun, cennet gençlerinin efendileri olmalarına
ların uygulamakta geriye düştükleri bu çağdaki rağmen.
görevleridir. Bu bizim hastalığımızdır ve bizim
ilacımızdır. Biz Tunus'ta, Mısır'da ve Libya'da meydanla-
rı sana bıraktık ve sen onları seçim sandıkları-
Bize Şam'ı terketmemize yönelik yaptığın çağrı- na karşı 'eksik' olmaları nedeniyle teslim ettin.
ya gelince. Böyle birşey söz konusu olamaz ve bu
şer'an, aklen ve gerçekçilik bakımından mümkün Senin son yaptığın konuşma ile sebep olduğun
değildir ve biz aynı şeyi tekrar söylemeyeceğiz. karışıklığa son verecek olan hikmetli cevabını
Dün Nusayrilerle yapılan anlaşma sonucu bekliyoruz, öyle ki bu cevabınla birlikte herkes
bölgelerin onlara teslim edilmesinden sonra senin duruşunu açık bir şekilde görsün.
bugün, Şam beldesinin Devlet'e olan ihtiyacı-
nın dünden daha büyük olduğunu hiçbir za- Afedersin, afedersin, afedersin El-Kaide'nin
man tekrar söylemeyeceğiz. Allah'ın lütfuyla emiri,
Suriye'de İslam Devleti'nin kontrolünde bulu-
nan bölgelerin diğer bütün hiziplerin, gurupların Doğrusu Cevlani Cephesi'nin askerleri ve
ve partilerin kontrolünde bulunan bölgelerden Ebu Halid es-Suri'nin askerleri, senin son açık-
Ramazan
daha büyük olduğunu, Devlet'in bölgelerinde lamandan sonra, 'Şeyh bunamış!' dediler. Bu 1435

TEMMUZ’14 • SAYI: 30

91
açık sözden dolayı özür diliyorum fakat onlar pan ve güç ve makam elde etmek için savaşan
arasında bu sözü söyleyenler oldu. bir Devlet midir? Devlet'in cihad liderlerine kar-
şı konumu, İbni Mülcim'in konumu gibi midir?
Ey Mücahidler, sonuç olarak, İslam Devleti ile Devlet'in menheci, zulmeden bir menhec midir?
El-Kaide'nin Genel Komutanlığı arasındaki ihti- Ve Müslümanların, onları Şam'dan çıkarmak ve
laf, örgütün emirinin es-Sahab kuruluşuna yaptı- kökünü kazımak için onlara karşı savaşmaları
ğı açıklamada olduğu gibi bir menhec ihtilafıdır. zorunlu mudur?
Mesele budur ve mesele, El-Kaide cemaatinin
emirinin ispatlamak için çabaladığı fakat is- İçerisinde görüşlerinizin yazılı olduğu ve
patlayamadığı ve hiçbir zaman ispatlayama- Allah'ın huzurunda sorulacağınız bir açıklama
yacağı, kimin kime biat ettiği meselesi değildir. olsun. Ve bilin ki sessizliğinizde kelimeler vardır.

İslam Devleti küresel cihadın bir parçası ol- "Ve durdurun onları, çünkü sorguya çekilecek-
duğu dönemde, dini açıdan, küresel cihadı yö- ler."  18
netecek olan bir başa son derece ihtiyaç vardı ve
El-Kaide liderleri, Allah onlara rahmet etsin, o "Onların şahitlikleri yazılacak ve onlar sorguya
dönemde cihadın sembolleriydiler ve üstünlük çekileceklerdir."  19
ve iyilik ehliydiler. Devlet onlara olan saygısından,
Eğer sessiz kalabiliyor olsaydık, sessiz kalırdık.
onlara itibar etmesinden, takdir etmesinden, hay-
Eğer anlayışlı kalabiliyor olsaydık, anlayışlı kalır-
ranlığından, hürmetinden ve desteğinden dolayı
dık. Eğer yumuşak kalabiliyor olsaydık, yumuşak
dünyadaki cihad liderliğini onlara bıraktı. Hiçbir
kalırdık. O yüzden kimse bizi suçlamasın çünkü
zaman onların önüne geçmedi, bölgeleri dışında
biz hakkın ve hak ehlinin savunucularıyız. Ve
onlara muhalefet etmedi ve onlara, liderlere ve
kimse bize, medyada sergilenmemesi gereken
emirlere hitap edildiği gibi hitap etti.
şeyleri medyada sergilediğimizi söylemesin. Biz
Ayrıca onları iç meseleleri konusunda bir emre bir cevap ve bir savunmadan başka bir şey sergi-
uymaya zorlamadı, aksine onlar, Allah onlara lemedik. Başkalarının sergilediklerinin yanında
rahmet etsin, şöyle diyorlardı: 'Burda bulunma- bunlar kaçınılmaz oldu.
yan kişinin görmediğini, şahit olan görüyor.'
Ey kötülük yapanları ve iyilik yapanları bi-
Ta ki doktor Zevahiri ve onunla birlikte len Allah'ım, kötülerle salihleri bilen Allah'ım,
münafıkların, hainlerin ve hilekarların üste-
olan etkili kimseler, bugün Devlet'i kendi El-
sinden gel. Onların gerçek yüzünü ortaya çıkar
Kaide'lerinin bir parçası yaptılar ve kendi men-
bunda mucizlerini bize göster.
hecleri üzerinde olmasını istediler. Bu, El-Kaide
dışında örtülü ve bastırılmış olarak kaldı ve El- Ey Allah'ım, yeryüzündeki mücahid kul-
Zevahiri'nin biatına ve meydanların Amerikalı- larını koru, Ey Allah'ım onlara olanak sağla,
ların temizlenmesine kadar ortaya çıkmadı. Ey Allah'ım onlara kesin bir zafer ile yardım
et, onlara açık bir fetih nasip et, Ey Allah'ım
Ne zaman ki Devlet, Zevahiri'nin talep ettiği onların esirlerini kurtar, yaralarını iyileştir,
menheci reddetti, Devlet'e savaş ilan ettiler, imtihanlarını kolaylaştır ve onlardan ölenleri
ve tağutların alimlerinin ve yöneticilerin bize kabul et. (Allahumme amin)
karşı savaşta kullandıkları 'haricilere karşı sa-
vaşıyoruz' iddiası dışında bu savaşa bir bahane Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamdolsun.
ve bir kapak bulamadılar.
(http://www.takvahaber.net/dunya/
Bu nedenle biz, El-Kaide'nin bütün bölgeler- isid-sozcusu-seyh-adnaniden-zevahiriye-
deki bütün kollarından resmi bir açıklama ve cagri-h8297.html)
açık ve belirgin bir duruş talep ediyoruz: Sizin (http://justpaste.it/othran)
İslam Devetinin, menheci hakkındaki görüşü-
nüz nedir? Ve buna verdiğiniz hüküm nedir?

Devlet'in menheci, Haruriye haricilerinin men- ❃ ❃ ❃ ❃ ❃


hecinden veya bundan daha kötüsünden midir?
Devlet, insanlar hakkında ikiyüzlü, takiyye ya- 18. 37/Saffat, 24
19. 43/Zuhruf, 19

92
Ebu Muhammed El-Makdisi olsa bile en çok uygulaması gereken kişiler olan
Mücahitlere uymayacak diğer özelliklerini bu
(17 Mayıs) mektuplaşmalarda delilleriyle belgeledim.
Horasan, Yemen, İslami Mağrip, Sina, Somali
ve Kafkaslardaki mücahidlerin liderlerine: Al- Biliyorsunuz ki Tanzim Devle haram olan kanı
lah onları korusun ve onların vesilesiyle dinini dökmüştür, ve bu gerçektir. Onlar Mücahitle-
muzaffer kılsın. rin liderlerinin ve mesayihin emirlerine uymayı,
ayrıca lider ve alimlerin tavsiye ve uzlaşma te-
Selamun aleykum ve rahmetullah şebbüslerini reddettiler. Bu da iyi bilinmektedir,
belgelidir ve hakikattir. Aşrılık saflarını, hatta
Meseleye gelirsek;
bazı dini görevlilerini derinden etkilemiştir. Ba-
Kendisinden başka ilah olmayan Allah'a hamd, zıları saflarında Haricilerin bulunduğunu açıkça
yalnızca Allah'a tapılsın ve kendisine şerik koşul- itiraf etmiştir.
masın diye kılıç üzere gönderilene selam olsun.
Bu insanların Suriye'de zorla kendilerini kabul
Kardeşler, bildiğiniz gibi Şam sahasında mey- ettirdiklerini, İslam Devleti kılıfı altında İslami
dana gelen Mucahidler arasındaki savaşlar cihadı terminoloji kullanarak cihad ve mücahidler adına
ve Mücahitleri destekleyen insanların kalplerine konuştuklarını, bu şekilde cihada, mücahidlere
keder vermiştir. Bu durum cihad icin endişele- ve arzulanan İslam devletine leke sürdüklerini ve
nenleri uykusuz bırakmış, din düşmanlarını ise sürmeye devam edeceklerini biliyorsunuz.
sevindirmiştir.
Tüm bunlar Mücahitlere karsı kitlesel bir tepki
Belki sizler, diğer insanlar, alimler ve Mücahit- ortaya çıkaracak ve Sahavat'i meydana getirecek-
ler gibi bizim de arabuluculuk yapma imkânlarını tir. Bu ise Allah'in şeriatından ve Peygamberin
tükettiğimizi biliyorsunuz. Anlaşmazlığın ve ça- sünnetinden sapmak guluv'a (aşırılığa) yol aça-
tışmanın tarafları ile görüştük, bunların arasında cağı içindir.
Bağdadi de vardı, ben kendisine özel olarak ve
Tanzim Devle liderlerinin, resmi sözcülerinin
Tanzim Devle'ye aleni olarak nasihat verdim. Ay-
ve dini yetkililerinin lider ve alimlerimize kar-
rıca resmi sözcüleri Adnani'nin haddini aşmasına
si hadlerini aştıklarına da şahitsiniz. Özellikle
da cezaevinden yayınlatabildiğim kadar cevap
sevgili kardesimiz Şeyh Eymen Zevahiri'ye karşı
verdim, kendisinin haddi aşmadaki küstahlığı
tavırlarında bu acıktır.
cevap verilmeyi bile hak etmiyordu.
(Zevahiri'ye) itaatsizlik edip emrini reddettikle-
Ayrıca sevgili kardeşimiz, Mücahit Komutan
rinde, Mücahidler ona bağlayıcı bir biatlerinin ol-
Şeyh Eymen Zevahiri'ye (Allah onu korusun)
madığını iddia etmelerine karşı sahitlik yapmaya
yazarak Tanzim Devle ve Nusret Cephesi arasın-
başlayınca El-Kaide'nin Cihad yolundan saptığını
daki uzlaştırma yahut hakemlik çabalarımıza dair
ileri sürerek suclarını ve Mücahidlere karşı haddi
malumat verdim. Devle'nin daha önceki hakem-
aşmalarını, liderlerinin nasihatlerini reddetmele-
lik teşebbüslerini inatla reddederek ileri sürdüğü
rini haklı çıkarmaya başladılar. İddialarını doğ-
şartları karşılayan, kendilerine itimat ettiğim en
rulamak için de esasen İslami açıdan hatasız olan
yakın öğrencilerime bu cabaları yürütmeleri için
beyanatlarda ki ifadelerde açık aradılar.
yetki vereceğimi de bildirdim.
Liderlerinin sözlerine bakıldığında görülen
Bağdadi'ye de bu inisiyatifleri reddetmesinin
önyargı ve haksız eleştiriler kavrayış eksikliği ve
tüm Mücahitlerin gözünde mesuliyeti onların
yanlış hedeflerin bir göstergesidir. Tüm bunlar
omzuna yükleyeceğini ve yaptıklarının ciddi so-
günahlarını, Mücahidlerin saflarını bölmelerini
nuçları olacağını bildirdim.
ve inkarcılıklarını mazur göstermek için yapıl-
Ek olarak, Devle'de dini otorite konumun- maktadır. İleri sürdükleri gerekçeler yüzeysel-
da olan şahıslarla da görüşmelerim oldu ve liklerini, sığ düşünceli olduklarını, geniş bir fıkıh
sahtekârlıklarını, caliyi dolaşmalarını, cihad li- anlayışını, aşırılığa toleranslarını ve meselelere
derleri ile münasebetlerinde yalana başvurmala- gerektiğinden fazla önem vererek abarttıklarını Ramazan
rını ve Allah'ın adaletini kendilerinin aleyhinde ispat etmektedir. 1435

TEMMUZ’14 • SAYI: 30

93
Adnani'nin son beyanatı bu bahsettiğim özel- Bağdadi'ye, komutanlarına ve şar'ilerine gizli
liklere bir örnektir. Ek olarak Komutan Şeyh Ey- ve açık olarak yaptığımız tavsiyeler sonrası tüm
men Zevahiri'nin hakemliğini reddettikleri diğer hakemlik teşebbüslerini reddetmeleri ve sapkın-
açıklamalarında bulunan başka birçok özelliği lıkları sebebiyle bu duruşu almaya mecbur kaldık.
gösteren bir örnektir.
Ayrıca bu, cihad liderlerinin ve alimlerinin tüm
Hakemlik, Şeyh Zevahiri'ye ve Tanzim Devle'ye çağrılarının reddedilmesi, şeriata itaati redde-
yazdığım mektuplardaki teşebbüslerin çekirde- derek mümteni' olmaları, liderlerine itaati red-
ğiydi. Hakemliği açıkça reddetmeleri tüm kapıları dettikleri gibi insanların haklarını kendilerine
kapatmış ve kimseye konuşacak bir şey bırak- vermeyi de reddetmelerinden sonradır. Kendisini
mamıştır, uzlaşma ve hakemlik artık bir seçenek doğru yola döndürmek için tüm yolların tüketil-
değildir ve yeryüzündeki herkes bunu duymuştur. mesinden sonra Hakkı söylemek üzerimize vacip
olmuştur, ki kendisi (Bağdadi), komutanları ve
Bu sebeple ertelemek veya beklemekte artık şar'i yetkilileri sapkınlıklarında ısrar etmişlerdir.
fayda yoktur. Belki de bizim iyiliği emr ve kötü-
lükten nehyetmede sessiz kalacağımızı düşün- Cihad ehline de bu gruba karşı insanları uyar-
düler. Bu şekilde bize, yeryüzündeki tüm cihad mak, Mücahidlere onlarla bağlantılarını kesip
alimlerine ve liderlerine hakikati söylemek, doğ- doğruluk sahiplerinin saflarına katılmalarını söy-
ruluk sahiplerinin saflarına katılmak, liderlerinin lemek vaciptir. Bu cihadın tekrar birlik olması ve
ve alimlerin emirlerini ve hakemliği reddedip Mücahidlerin saflarının birleşmesi içindir. Mu-
haddini aşan bu grubu bildirmek vacip olmuştur. hakkak Allah kendisi için tek bir vücut halinde
saf saf savaşanları sever. Cihadın parçalanmasını,
Tüm bunlara dayanarak ilan ediyorum ki Irak gücümüzün azalarak cihadın zayıflamasını ve
Şam İslam Devleti doğruluk yolundan sapmış ve düşmanlarımızın bizi birbirimize düşürmesini
Mücahidlere tecavüzde bulunmuş bir örgüttür. istemez.
Onlar aşırılık temayülü göstermektedirler. Ha-
ram kanı dökmuş, onların mallarını ve Esad'dan Yücelerin en yücesi olan Allah'tan Mücahidleri
fethettikleri bölgeleri savaş ganimeti almıştır. Bu içlerinde en salih olanların etrafında birleştir-
grup Cihadın ve Mücahidlerin şanını lekelemiştir. mesini, şirk ve batıl sancağını düşürüp Tevhid
Silahlarını mürtedlerden ve Müslümanlarla harb sancağını yüceltmesini diliyoruz.
edenlerden Müslümanlara çevirmişlerdir ve baş-
ka belgelenmiş sapkınlıkları mevcuttur. 1435 Recep (Mayıs) ayının ortasında yazılmıs-
tır.
Tüm Mücahidlere bu beyani resmi duruşları
olarak benimsemeleri ve bunu ilan etmeleri çağ- (http://www.islahhaber.net/muhammed-
rısında bulunuyorum. Tanzim Devle üyelerine El-makdisiden-ummete-ve-mucahidlere-
cagri.html)
de Nusret Cephesi saflarına katılmaları ve Nusra
liderlerine biat etmeleri çağrısı yapıyorum. Bu (http://tawhed.ws/r?i=26051401)
bizim onlara fetvamız, onlar için seçtiğimiz ve
yapmaları için teşvik ettiğimiz şeydir. Ayrıca tüm
İslami cihad sitelerine, Müslümanların meseleleri
ve cihadla alakalı olanlara bu beyanı yaymaları
ve Irak ve Şam İslam Devleti'nin açıklamalarını ❃ ❃ ❃ ❃ ❃
yaymaktan kaçınmaları çağrısı yapıyorum.

Bu beyan bu asi gruptan İslami meşruiyeti


kaldırmaktadır. Bu beyan Allah'ın hükmünü
reddeden, sapkınlıkları ve azgınlıkları sebebiyle
Allah'ın yolundan ayrılan ve Cihadın adını lekele-
yen, haram kan döken grubun aşırı metodlarının
reddi ve onlardan beraat ilanıdır.

94
Eymen El-Zevahiri (25 Mayıs) din olarak inandığımız şeydir. Bizlere nasihat etme-
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla niz ve uyarmanız bizim sizler üzerindeki hakkımız-
dır. Emirleriniz bizim için bağlayıcıdır, yalnız
Hamd, kulunu destekleyen, ordusunu aziz olayları kendi sahamızda cereyan ettiğinden ve
kılan ve orduları tek başına bozguna uğratan tanıkları olduğumuzdan ötürü bazı meselleri biraz
daha açıklamak gerek bundan ötürü bizim bakış
Allah'a mahsustur. Salât ve selam, ondan sonra
açımız dinlemenizi temenni ediyoruz sonra emir
peygamber olmayan kuluna, ehline, İslam ordusu
size aittir bizler sadece yayınızdaki okuz.'
ve taşıyıcıları olan ashabına olsun.
Daha sonra Şeyh Ebu Bekir El-Huseyni'ye
Değerli kardeşlerim, Dr. Tarık Abdulhalim, Dr.
emiri sıfatımla 2- 2 CemaziyelSani 1434 (2 Nisan
Hani Es-Sibai, Dr. İyyad El-Kuneybi, Dr. Abdul-
2013) tarihli mektubumda Irak ve Şam İslam dev-
lah El-Muhaysini, Şeyh Muhammed El-Hasım
letini, problemleri çözmek için fes etmesini em-
ve Dr. Sami El-Üreydi Allah onları korusun ve
rettim. Bu emri 13 Recep 1433 (23-Mayıs-2013)
gözetsin. Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi üze-
tarihli problemi çözme mektubumda te'kit ettim
rinize olsun. Sizler ve beraberinizdekilerin iyi
ve Irak ve Şam İslam Devletinin lağv edilmesi ve
durumda olmanızı dilerim. Allah'ın razı olacağı
Irak İslam Devleti ile yola devam edilmesini em-
ve seveceği şekilde dünya ve ahiret saadeti üzerin-
rettim. Bundan ötürü şeyh Ebu Bekir El-Huseyni
de bizleri bir araya getirmesini diledikten sonra,
El-Bağdadi'nin 2, Cemaziyel Sani 1434-(2 Nisan
1. Siz değerli kardeşlerimden, zayıf kardeşinize 2013) birinci hitaptan sonra, Irak ve Şam İslam
yönelik, iletişim şebekesine ulaşan bazı çağrıları devleti adına aldığı tüm biatlar batıldır. Çünkü
gördüm; değerli tutumunuzdan, Müslümanları onun direkt emiri olma sıfatımla, açık bir şekilde
ve Mücahidleri desteklemenizden ve aralarında emrime muhalif alınmıştır.
çıkan fitneyi söndürme, kanların akmaması için
3. Hasımlar arasında muhakemeleşme ile ilgi
gösterdiniz gayretlerden, sizlere cevap vermeyi
sorunuza gelince; defalarca, Şam'daki sorunla-
vacip gördüm.
rın çözümünün ilk olarak Mücahidler arasında
2. Irak ve Şam İslam Devleti Cemaati'nin,Şam'a acilen ateşkes yapılması olduğunu vurguladım.
uzanma bildirisinden önceki ve sonraki durumu Son konuşmamda da şeyh Ebu Muhammed El-
ve biat meselesiyle ilgili sorunuza gelince, Cevlani'ye (Allah onu korusun) ve değerli Nusret
cephesi askerlerine ateşkes emiri verdim. 
Daha önceki açıklamamda (Şam'daki Müca-
hidlerin kanının akmaması için şahitliğim) be- Aynı zamanda Şam'daki tüm mücahid toplu-
lirttiğim şekilde Irak İslam Devleti, Kaidetu'l luklara ve tüm gruplara, Müslümanların geneli-
Cihad cemaatinin bir şubesidir, emirinin ve or- nin ve mücahid kardeşlerinin haklarına ve canla-
dusunun boynunda, emirleri Şeyh Usame, sonra- rına saldırıyı ve çatışmayı hemen durdurmalarını
sında ise zayıf kul olan Kaidetu'l Cihad'a biatleri ve İslam düşmanlarına yönelmeleri için çağrıda
var. Bu biat onlardan defalarca tekrarlandı, buna bulundum, daha öncede defalarca tekrarladığım
bazı örnekler vermiştim. Bu örneklere ilave, 2 şekilde aralarında çıkan problemleri ve sorunları
zilhicce 1433(22.10.2012) tarihli Şeyh Ebu Bekir bağımsız bir şer'i heyette muhakeme olmaları
El-Bağdadi El-Hüseyni'nin (Allah onu korusun) için çağrıda bulundum.
şu şekilde başlayan mektubudur: Besmele, Hamd
Değerli kardeşlerim, bu bağımsız mahkemeye
ve Rasûlullah'a salât ve selamdan sonra,'Emirimiz,
davet etmenin, Şam cihadını önemseyen sizler
Şeyh Dr. Eymen el Zevahiri (Allah onu korusunun)
gibi ilim ve fazilet sahiplerin sorumluluğunda
Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun'.
olduğu kanaatindeyim. İnsanları bu mahkemeye
Mektubun içerisinde şunlar geçiyordu: çağırın, kim bu mahkemeye icabet etti, kim işi
yokuşa sürdü ve mahkemeden kaçtıysa açık ve
'Mübarek şeyhimiz, sizlere, sizden bir parça ol- net bir şekilde ümmete açıklayın.
duğumuzu ilan ve beyan etmek istiyoruz, bizler
sizlerdeniz ve size aitiz, sizler, bizlerin, emiri- Bu emaneti size yüklüyorum, benim durumu-
siniz, yaşadığımız sürece sizleri dinlemek, itaat mu biliyorsunuz. Bu sorumluluğu benden daha
Ramazan
etmek üzerimizdeki hakkınızdır; bu da Allah'a iyi yapabilirsiniz. 1435

TEMMUZ’14 • SAYI: 30

95
Aynı şekilde siz değerli kardeşlerimden ve Şam Ebu Muhammed El-Makdisi'nin
cihadını önemseyen tüm, fazilet ve ilim sahiple- Telefon Konuşması (30 Mayıs)
rinden, kendilerine muhalif olanları dinden dön-
Soru soran: Siz Irak ve Şam İslam Devleti'ni
mekle, hıyanet, taviz ve küfürle itham edenlere
'haricî' veya 'cehennem köpeği' ile isimlendiriyor
sonrada kendini Müslümanlar arasında patlatan
musunuz? Veya bildiride sizde mi bu isimleri
bu dalgaya karşı koymanızı istiyorum, bu dalgayı
kullanacaksınız? 20
durdurmak için tüm fazilet ve ilim sahiplerini
harekete geçirmeniz gerekiyor.. Makdisi: Onları hariciler olarak isimlendir-
mem veya cehennem köpekleri demem müm-
4. Değerli kardeşlerim, sizleri temin ederiz ki,
kün değil. Nasıl biliyor musun? Yalnız hak kelime
Allah'ın fazlı ve minneti ile ben ve değerli kar-
söylemek ve net olmak gerekir.
deşlerim bizi bildiğiniz gibi hala iç ve dış tüm
İslam düşmanlarına karşı Cihad çağrısında bu- Bana göre her şey nettir ve şuan bana bahset-
lunuyoruz ve sahip olduğumuz tüm gücümüzle tiklerini senle münakaşa etmem mümkün değil,
ve sözümüzle şeraitin uygulanması ve onun üs- ayrıca senden bunları duymak beni sevindirdi ve
tünde hiçbir hâkimiyetin olmaması hususunda bununla da seviniyorum, yalnız şundan emin ol
ısrar ediyoruz. Bunun aksini iddia edene gelince, bana çok şey ulaşıyor yani çok çok burada konu-
Allah'tan onu affetmesini diliyorum, bizi ve onu şamam vakit yetmez.
seveceği ve razı olacağı şey üzerinde birleştirsin.
Sana ben bir şey diyeceğim, sen başka bir şey
5. Aynı şekilde Şeyh Ebu Bekir El-Huseyni diyeceksin, yani bu mesele için oturmak lazım,
El-Bağdadi ve kardeşlerinin aklın sesine kulak Allah'tan çıkışı çabuklaştırmasını diliyorum, sen
vermelerini ve Irak'ta gösterdikleri çabadan çok de bana hayırla dua et.
daha fazla çaba isteyen Irak sahasına yönelme-
lerini diliyorum. Böylece Şam'da şelale gibi akan Sende mutmain ol, çatışmaya kışkırtacak bir
Müslümanların kanlarını durdurmuş olurlar. şey sadır olmaz benden, bir Müslümana karşı da
öyle bir şey benden sadır olmaz, ayrıca 'cehennem
Son olarak, size geç cevap verdiysem, benim ve köpekleri' de benden sadır olmaz.
kardeşlerimin durumu size malum.Bundan ötürü
beni bağışlamanızı diliyorum. Sizleri, yakın bir Soru soran: Yani şeyh bizim kardeşimiz orada,
zamanda, Allah'ın izni ile şanlı İslam tarihinde vallahi kardeşimiz orada Şeriler..
büyük bir zafer ve fetih ile müjdeliyorum. Sizleri
emanetlerin kendisinde kaybolmadığı Allah'a Makdisi: Lakin seninle açık olayım; bir tutum
emanet ediyorum.Es-selamu aleykum... gerek, kardeşim bir tutum; yani hakkı açıklamak
ve savunmak için, Allah'ın bize yüklediği sorum-
http://www.incanews.com/?aType=haber& luluktan ötürü, Allah yardım edendir, Allah'tan
ArticleID=8720&q=zevahiri işleri kolaylaştırmasını ve bizleri yakında bura-
(http://www.hanein.info/vb/showthread. dan (hapishaneden) kurtarmasını diliyorum. Her
php?t=368328) olay için bir konuşma vardır.

Soru soran: Yani Şeyh sen şimdi Devlet'e karşı


havariç ismi ile savaşmak, öldürmek ve onları
idam etmeyi caiz görüyor musun?
❃ ❃ ❃ ❃ ❃
Makdisi: Ben buna kışkırtmıyorum ve fetva da
vermiyorum, yalnız her insanın saldırgana karşı
kendini savunma hakkı vardır, hatta saldırgan
Müslüman dahi olsa kişi kendini savunabilir.

Soru soran: Saldırganı defetmek, yalnız saldır-

20. konuşmanın kesik olması nedeniyle burada daha öncesinde konuş-


madan sonra yayınlanacak bir bildiriden bahsedildiği anlaşılıyor

96
ganı defetmek, sana Devlet'ten kardeşlerini esir Soru soran: Allah seni mübarek kılsın Şeyh,
alıp idam etmeyi caiz kılar mı? Allah seni mükâfatlandırsın.

Makdisi: Biliyorsun bütün detayları bir araya Makdisi: Bütün kardeşlere selam söyle,
getirmek gerek, ben bunu caiz görmem, buna
fetva vermem, bu gibi şeylerde kesinlikle fetva Soru soran: Allah'tan bizi doğru yola iletme-
vermem, -biliyor musun nasıl- Allahtan işleri sini ve isabet etmemizi diliyorum.
kolaylaştırmasını diliyorum, biliyor musunuz,
Makdisi: Selam söyle, selam...
cemaat (gardiyanlar) konuşmanın bittiğini söy-
lüyorlar; neyse, bütün kardeşlere selamımı ilet. (http://www.mustaqim.net/haber/makdisi-
iftiralarini-desifre-etti)
Soru soran: Allah seni mübarek kılsın.
(http://www.youtube.com/watch?v=Q_
Makdisi: Benden öyle bir şey çıkmadı, yani ben jiz9YX04U)
Ebu Katade'nin söylediğini duydum ve şuana dek
benden buna benzer bir şey çıkmadı (söyleme-
dim) -Nasıl biliyor musun- zannediyorum bu
tur isimlerden kendimi sakındırıyorum, anlıyor ❃ ❃ ❃ ❃ ❃
musun?

Yalnız bu isimlerden başka birşey olabilir, geçir-


miş olduğumuz turlardan (görüşme), araştırma-
lardan, takipten yani bunca iletişimden sonra, bu
çabaların sonucu olarak, Hakkı ortaya çıkarmak
için bir pozisyon gerek. 

Telefonda bundan başka bir şey demem müm-


kün değil, bize doğruya ulaştırması için dua et
ve bütün kardeşlere selam söyle.

Soru soran: Şeyh son bir söz daha inşallah, ta-


kip etmemiz gerek, Şeyh, kardeşlerimizin vasiyeti,
buradan yani çıkana dek onlara biraz daha sabır
etsen, ta ki sen çıktığın zaman sana açıklasınlar
o zaman iş bundan daha net olur.

Makdisi: (hafifçe güldüğü duyuluyor) Yardım


eden Allah'tan diliyorum, Allah kolaylaştırsın.

Soru soran: Vallahi ey Şeyh, Vallahi çok acı, Ey


Şeyh bizim gördüklerimizi görsen kan ağlardın.

Makdisi: Ebu Raşid, sana bir şeyin sözünü


veremem, şuan bu merhalede işler elimde değil
(bildirinin geri çekilmesini kast ediyor) yani işler
bu gibi istekleri geçtiğini sanıyorum, yalnız Allah,
bizlere isabet etmeyi, doğru yola iletmesini ve
isabetli söz söylememizi nasıp etsin. Sana söyle-
yebileceklerim bunlardır.

Bize dua et bütün kardeşlere selam söyle. Ce-


maat (gardiyanlar) kaçtır konuşmanın bittiğini
söylüyorlar Ramazan
1435

TEMMUZ’14 • SAYI: 30

97
Ebu Muhammed El Makdisi (6 Haziran) İkinci bölüm:
Makdisi: Onlarda (Irak ve Şam İslam Devleti) Allah'a hamd olsun ki sizler, bizlerin Allah için
belki akıllılar olur da durumu anlarlar; Şeyhleri- kimsenin kınamasından korkmadığımızı biliyor-
nin sözlerini dinlerler de, hakka dönerler ümidi sunuz. Eğer Allah için kınayıcının kınamasın-
dan korksaydık, bu konuşmayı bu mekândan
ile çok geç kaldık, çok bekledik ve sabrettik, lakin
yapmazdık. Her hâlükârda, belki mahkemeyi
Subhanallah onlarda çok acayip uzatma, saptırma kabul ederler ümidi ile bizleri bu hadde kadar
ve çok yalan var. geciktirdiklerinden ve uzatmalarından sonra artık
Sabrımız, Ürdün'deki âlimlerinin dillerinden biz bu sayfayı kapattık, benim demem şudur, ar-
korktuğumuz için değildi, biz bunların dillerine tık bu sayfayı kapatalım hatta kitabı komple rafa
alıştık, yalnız, insanların ve Mücahidlerin arasını kaldıralım ve dinimiz, davetimizin ve cihadımız
düzeltme ve kanların akmasını engelleme ümi- maslahatına çalışalım.
dinden ötürü bunca zaman sabrettik, bunlardan Ürdün'deki kardeşlerimiz bu hakir şahsı (ken-
korktuğumuz için değil. dini kast ediyor) müdafaa etmekle uğraşmasınlar.
Bu yönde (sulha) bir katkımızın olmasını temen- Bilakis bu dini, bu daveti savunmakla uğraşsınlar
ni ederdik, çünkü İslam ve Müslümanlar için bu ve bu topluluğu (Irak ve Şam İslam Devleti ve
ümit müminlerde olması gereken husustur ve on- savunucularını) ihanetleriyle baş başa bıraksınlar.
lar için en efdalidir. Lakin maalesef, çağrılarımıza Bu bozguncular, uzun dilliler, kötü ahlaklıların
cevap vermediler, kulak asmadılar. her türlü şerlerine ve edepsizliklerine alıştık, ken-
İddia etikleri gibi beni zorla konuşturmuyor-
di hallerinde bırakın, onlarla meşgul olmayın, on-
lar, hayır bu şekilde değil, Allah'ın fazlıyla, ben
ların derecesine inmeyin. Sakın sizleri boş saçma
kendi isteğimle, durumun bilincinde ve basiretle
işlere çekmesinler, Allah işlerin güzelini, değerli
olanını sever, boş ve saçma işleri kerih görür.
konuşuyorum.
Onlarla (Irak ve Şam İslam Devleti ve savunu-
Allah'ın fazlıyla beni aydınlatan, ihlaslı, güve-
cularıyla) bu tur işlerle meşgul olmayın, gelen
nilir kaynaklarım var. Olayların detaylarına va-
Ramazan ayını bu daveti savunmak, birbirini-
kıfım. Yalnız bildirinin gecikme sebebi ise, ümit
zin arasını ıslah etmek ve birbirinizi ziyaretlerle
edilen bir maslahat içindi ama topluluk (Irak ve
karşılayın.
Şam İslam Devleti cemaati) çağrımıza cevap ver-
medi; uzattılar ve kaçtılar, bundan ötürü bildiriyi Allah'ın dinini öğrenin, hakkı ve ehlini savunun
yayınlamak zorunda kaldık. ve bu kavmi (Irak ve Şam İslam Devleti ve des-
tekçilerini) bırakın, bunlardan bize ancak eziyet
Bundan sonra susmak ta, iltifat ve batılı ikrar gelir, bizler onların dillerine ve iftiralarına alıştık.
etme olduğundan, susmanın hak ehline ihanet ola- Benim kardeşlerime nasihatim bunları (Irak
cağını gördük, özellikle tahkimi (şeri mahkemeyi) ve Şam İslam Devleti taraftarlarını) bıraksınlar
reddetmelerinden sonra. ve ihmal etsinler çünkü bizim savaşımız onlarla
Hâlbuki onların uzlaşmaz ve zorlaştırıcı şart- değil, artık bunlarla işimiz bitti, onlara karşı tu-
larına indirgedik mahkemeyi, onlara dedik ki tumumuzu ve durumlarını açıkladık.
sizin şartlarınıza uygun olan birini göndereceğiz, Bizleri, acımasız bir şekilde eleştirenler, ne ka-
buna rağmen sadece uyuşmazlıkta ısrar ettiler ve dar da bizlere onların cemaati hakkında konuş-
mahkemeyi reddettiler. Bundan ötürü hak sözü mamamızı ve onlara tabii olmamızı rica ediyor
söylemek ve hak ehlinden yana olmak, bizim için ve istiyorlardı.
zorunlu oldu. Razı olan olsun, kızan, kızsın. Ne kadar da bizlere, şeyhlerimiz, hocalarımız
diyorlardı, ne zamanki hak kelimeyi söyledik,
Bu, benim zorlama ve baskı altında konuştuğu-
Yahudilerin Abdullah bin Selam'a iftara attıkları
mu yâ da yazdığımı iddia edenler, bunlar bizlerin
gibi bizlere ithamlarda ve iftiralarda bulundular.
konuşmamamızı istiyorlar ve rica ediyorlar.
Yanımıza gelip bizleri ziyaret ettikleri zaman
Ben onlara, artık benim elimde bir şey yok
dedim, yani işler benim elimden çıktı iş (Irak ve neredeydi bunların şuanki yalanları ve iftiraları.
Şam İslam Devleti ile alakalı bildiri) bitti sona Düne kadar şeyhleriydim ne zamanki onların he-
erdi, geri dönüş yok, demek istedim. valarına muhalefet ettim ve hakkı söyledim, yalan
ve iftiralara başladılar.
Lakin Subhanallah, bunlar kendilerine söz ile
destekçi bulamayınca, müphem kelimeleri alırlar, http://www.incanews.com/haberler/8973/
açık ve net olan konuşmayı ise bırakırlar. Sonrada makdisiden-iddialari-yalanlayan-yeni-ses-
kaydi
böyle bir iddia ortaya atarlar. Her halüklarda artık
biz bu sayfayı kapattık. (http://www.youtube.com/
watch?v=yLExvotVK9A)

98

You might also like