Professional Documents
Culture Documents
Tevhid Dergisi, Sayı 15
Tevhid Dergisi, Sayı 15
1434
GÜNDEM’08
‘03
“...Ruveybida Konuşacaktır...”
Ebu HANZALA
‘14
Allah’ın Evine Girdiğinde…
Ebu NUSEYBE
İslam Davası, Rasûl'ün bu pak vahyi alışından bu yana hep kararlı ve emin adımlarla gitmiştir.
Menheci, vahyin öğretileri ile çizilen bu Rabbanî dava hep teenni ile ilerlemiştir.
Bu pak ve Rabbanî davet, kendisine samimiyet ve ciddiyeti bilen ve bunu sahada pratize eden
bireylerin sırtında ileriye doğru gitmiştir. Davaya kuvvet ile yapışan, menhecini asla kişilere değiş-
meyen, menfaat pazarında pazarlamayan kimselerin kanları ve terleri arasında bu dava meyvesini
verir.
Bu yolda gevşeklik gösteren, her zaman kendi çıkar ve menfaatlerinin peşine düşenler bu da-
vanın ismi ile müsemma olmaya müstahak olamazlar. Bugün bu dava bizlere emanet edilmiş ise,
emanet ehli olmalı ve bunu ihsan üzere tahammül etmeliyiz.
"Doğrusu biz emaneti göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar onu yüklenmekten kaçındılar ve
ondan korktular. Onu insan yüklendi. Çünkü o çok zalim, çok bilgisizdir. Ki, Allah münafık erkeklerle,
münafık kadınları ve müşrik erkeklerle, müşrik kadınları azaplandırsın; mümin erkeklerle, mümin
kadınların da tevbelerini kabul etsin. Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.'' 1
Allah'ın vahyine sımsıkı sarılan selefimiz gibi, bu davaya sımsıkı sarılmalı, sözde, ahitte ve amel-
de asla ciddiyetten taviz vermemeli, Allah'a verdiğimiz o ağır sözü de zihinlerimizin pencerelerin-
den dışarı atmamalıyız.
"Hani sizden kesin bir söz almış ve Tur dağını üstünüze yükseltmiştik. Size verilen kitaba kuvvetle
yapışın ve içinde olanları sürekli anın ki, belki böylelikle sakınırsınız." 2
Editör
1. 33/Ahzap 72-73
2. 2/Bakara, 63
03 "...Ruveybida Konuşacaktır..." Ebu HANZALA
20
İÇİNDEKİLER
“...Ruveybida Konuşacaktır..."
Kendi hayatlarını idame ettirmekten aciz, çoluk ço-
cuklarına hükmedemeyen idarecilerin, toplumun
başına geçmesiyle; sosyal ve ekonomik sıkıntılara
ve adaletsizliklere muhatap oluyoruz. Çünkü bu
insanlar, İslamî ölçüye göre Ruveybidadır.
Allah'ın Adıyla!
Allah'a hamd, Rasûlü'ne salat ve selam olsun. sakınmaları ve bu sıfata sahip insanlardan uzak
durmalarıdır.
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bir hadisi şe-
riflerinde buyurdular ki: Aldatıcı yılların içerisinde yaşıyoruz;
Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem haber verdiği
" 'İnsanlara öyle aldatıcı yıllar gelecek ki; o
zaman yalancılar doğrulanacak, doğru söz- aldatıcı yılları idrak etmiş bulunuyoruz. Bunun
lüler de yalanlanacaklardır. O zaman hainle- kanıtı, insanların ölçülerinin bozulmuş olması-
re güvenilecek, güvenilir olanlar da ihanetle dır. Hadiste anlatıldığı gibi yalancılar doğruluk
suçlanacaklardır. İşte o zaman Ruveybida ko- makamına, hainler eminlik makamına ulaşmış-
nuşacaktır.' Dediler ki: 'Ruveybida da nedir?', lardır. Bu iki vasıf mühimdir. Din ve dünya işle-
buyurdu ki: 'Hiçbir işe yaramaz, değersiz kişi- rinde istikametin sağlanması ancak bu iki vasfa
dir; ama tüm insanları ilgilendiren meselelerde bağlıdır.
konuşur!' z 1
Günümüzde yalancılıkla meşhur kitle ile-
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bu hadisiyle tişim araçları, insanların haber kaynağı du-
Müslümanlara sıradan bir gaybı haber verme- rumundadır. İnsanları ifsat etmek, akidevî ve
miş, onları uyarmıştır. Hadiste anlatılmak iste- ahlakî olarak yozlaştırmak için küresel fesat ko-
nen asıl gaye, bu yılların vuku bulacağını bildir- mitelerinin sözcüsü olduğu aşikar olan bu ku-
mek değil; Müslümanların Ruveybida olmaktan rumlar, aynı zamanda insanların gönüllü olarak
tercih ettikleri rehberleridir. Allah Rasûlü'nün Cemâziye'l-Evvel
sallallahu aleyhi ve sellem söylediğini ilk etapta anlamak
1434
1. İbni Mace
Nisan’13 • SAYI: 15
3
zor olsa da bu zaviyeden bakılınca, anlaşılması zulması insanların hevalarına göre ölçüler be-
daha kolay olacaktır. İnsanlar bir yandan ya- lirlemesidir ki; Allah subhanehu ve teâlâ bu durumu
lancı olduğunu ikrar ettikleri bu araçları, aynı kitabında şöyle izah eder:
zamanda kaynak kabul etmekle doğrulamış
oluyorlar. "...Eğer hak onların hevalarına uyacak olsa idi
elbette gökler ve yer ve onlarda olanlar fesada
Aynı şey hainlik için de geçerlidir. İnsanla- uğramış olurdu..." 3
rın, iki cihanın saadetinin kaynağı olan din ve
dini meselelere yaklaşımına bakıldığında; Al- Allah'ın subhanehu ve teâlâ ve Rasûlü'nün belirle-
lah Rasûlü'nün haber verdiği vakıa net biçim- diği ölçülerde söz hakkı, doğrularındır. Toplu-
de görülür. İnsanların dini öğrenmek için, her ma öncülük edecek olanlar, eminlik vasfını bu-
fırsatta eleştirdikleri, okudukları Kur'an'dan, lunduranlardır. Yalancı ve hainlerin ise hiçbir
kıldırdıkları namazdan dolayı para alan ve din kıymeti yoktur. Bilakis onlar, İslam toplumun-
hizmetini geçim kaynağı olarak algılayan hoca- dan dışlanan, ameli ve sözlü alanlarda kendile-
lara baş vurduğunu görürüz. Dünyevî mesele- rine hak tanınmayanlardır.
lerde kısa bir konuşmasına dahi tahammül
İnsanlık bu ölçüleri yitirdiği için türlü
edemedikleri ve dinlemekten sıkıldıkları
problemlerle karşılaştıkları gibi, Müslü-
insanlara, yaratılışın anlamı olan Allah'a
manlar da karşılaşmışlardır. Ölçüler ve
kulluk meselesini sormaları; hainle-
ona bağlı olarak adalet ve huzur ge-
rin emin olarak addedilmesindendir.
nel bir meseledir. İnsanlık Allah'ın
subhanehu ve teâlâ indirdiği ölçüleri boz-
Bunun gibi insanların yöne-
vahyin rehberliğinde
2. 57/Hadid, 25 3. 23/Mü'minun, 71
4
ona bir takım ölçüler belirlemiştir. Buna ticaret
fıkhı diyoruz. Bu ölçüler gözetildiğinde bereket
ve gönül genişliği Allah'ın subhanehu ve teâlâ vadet-
tiğidir. Ölçüler bozulup, işler Allah'ın subhanehu ve
teâlâ rızası dışında cereyan ettiğinde; bereketsiz-
lik ve açgözlülük yaygınlaşır…
Nisan’13 • SAYI: 15
5
Ölçülerin bozulmasına sözlü ve amelî olarak
karşı durmaktır. Bu durum bir çok nasla hükme
bağlanmış ve Müslümanlar uyarılmıştır.
6
Rüşdünü ispat edememiş, Müslümanlar arasın-
da kendisine söz hakkı tanınmadığı halde her Ruveybida olan insanlara müsaade
meselede konuşan insanlardan elde edeceğimiz
bir hayır yoktur. Bunun yanında bu kötü ahlak- etmemektir. Haddini bilmeyen,
la ahlaklanmak veya bunu normal görmeye baş- kendine vazife olmayan işlerde
lamak, karşılaşacağımız en büyük musibettir. konuşanlara engel olmak, hadlerini
Üçüncüsü; bildirmektir. Bu İslamî bir toplumun
Ruveybida olan insanlara müsaade etme- oluşmasında esas olan şeydir.
mektir. Haddini bilmeyen, kendine vazife ol-
mayan işlerde konuşanlara engel olmak, had- "Şüphesiz biz sana ağır bir söz yükleyeceğiz." 9
lerini bildirmektir. Bu İslamî bir toplumun
oluşmasında esas olan şeydir. Kendi sorumlu- İlmin hepsi ağırdır' dedi.
luklarımızı yerine getirdiğimiz gibi, toplumsal
sorumluluk almak ve münkerin yayılmasına Bu minvalde örnekleri çoğaltabiliriz. Bunla-
engel olmaktır. Aksi halde bizlerin ıslah olması, rın özü, selefin Ruveybidalaşmaya ve buna yol
toplumun ıslah olması için yeterli değildir. Ve açanlara ciddi anlamda tepki gösterdikleri ve bu
bireysel ıslah, toplumsal fesadın içinde barına- durumu musibetle eşit gördükleridir. Bizlerde
maz, süreklilik arz edemez. bu sorumlulukların bilincinde olup, Ruveybida
olmaktan ve birilerinin Ruveybidalaşmasından
"Allah'ın hudutlarını koruyan ile bunları aşan Allah'a sığınmalı, dikkatli olmalıyız.
kimseler; kur'a sonucunda bir kısmı geminin
güvertesine, bir kısmı da alt kata yerleşen gemi Bu hem cemaatsel hem de bireysel sorumlu-
yolcularına benzerler. Su ihtiyaçlarını karşıla- luklarımızdandır.
mak için sürekli üst kata uğramak mecburiye-
tinde olan alt kattakiler: 'Biz bulunduğumuz Allah subhanehu ve teâlâ bizleri bu sorumluluğunu
yerde bir delik açsak ve yukarıdakilere hiç do- yerine getirenlerden kılsın.
kunmasak' derlerse ve yukarıdakiler de bunları
arzularına göre bırakırsa hepsi helâk olur. On-
ları engellerlerse hepsi kurtulur." 7
Cemâziye'l-Evvel
7. Buhari, İmam Ahmed 1434
8. Edebu'l Mufti ve'l Mustefti 9. 73/Müzzemmil, 5
Nisan’13 • SAYI: 15
7
Gündem
İslamî Davette
Ciddiyet ve Sorumluluk
İslam davasının tek ve yegane sahibi
Allah'tır. Ve O'nun davasına ancak
ciddiyet sahibi insanlar sahip çıkabilir.
2. 2/Bakara, 255
3. 2/Bakara, 115
1. 59/Haşr, 22-24 4. 2/Bakara, 284
8
"Gerçekten sizin Rabbiniz, altı günde gökleri
ve yeri yaratan, sonra arşa istiva eden Allah'tır.
Gündüzü, durmaksızın kendisini kovalayan
geceyle örten, güneşe, aya ve yıldızlara kendi
buyruğuyla baş eğdirendir. Haberiniz olsun, ya-
ratmak da, emir de (yalnızca) O'nundur. Alem-
lerin Rabbi olan Allah ne yücedir." 5
5. 7/A'raf, 54
6. 85/Buruc, 12-16
7. 3/Al-i İmran, 164 11. 68/Kalem, 1-4
8. 9/Tevbe, 129 12. 33/Ahzab, 21
Cemâziye'l-Evvel
9. 33/Ahzab, 21 13. 10,Yunus 37 1434
10. 33/Ahzab, 45-46 14. 17/İsra, 88
Nisan’13 • SAYI: 15
9
ancak bu hassasiyette insanlar için düstur ola- vahyi Allah'tan değil de şeytandan aldığını id-
bilir. dia ettiklerinde ve onu şairlikle suçladıklarında,
Allah subhanehu ve teâlâ onlara şöyle cevap vermiştir:
İslam davasının ne denli bir ciddiyet istedi-
ğini anlamak için bir çerçeve çizdik. Amacımız; "Şeytanların kime indiğini size haber vereyim
mukaddime olmasını umduğumuz bu satır- mi? Onlar her yalancı günahkâra inerler. Onlar
lardan, İslamî hareket mensuplarının üzerine kulak verirler. Çoğu da yalancıdırlar. Şairlere
düşeni alması ve bir daha düşünmesini sağla- ise azgınlar uyarlar. Onların her vadide başıboş
maktır. dolaştıklarını ve gerçekte yapmadıkları şeyleri
söylediklerini görmedin mi?" 15
Hepimiz insan olmamız hasebiyle unutkan
olduğumuzu ve zaman zaman gaflete düştüğü- Bu ayete dikkat edilirse Allah iki iddiaya da
müzü kabul ediyoruz. Yolun başında hissettiği- direkt cevap vermemiştir. 'Muhammed'e sallalla-
hu aleyhi ve sellem şeytanlar inmiyor' veya 'O bir şair
miz heyecan ve dert edindiğimiz konular itiba-
riyle ancak ciddiyetimizi muhafaza edebiliyor, değildir' dememiştir. Bunun yerine, şeytanla-
buna bağlı olarak da İslamî davaya yakışır rın ancak yalancı ve günahkarlara indiği-
bir fert ve hizmet ehlinden olabiliyoruz. ni haber vermiştir. Müşriklerin ikrarıyla
Zamanın ilerlemesi, imanın zayıflama- Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem yalancı da
sı ve ilgi duyduğumuz konuların değildir, günahkar da. Devamın-
değişmesiyle de, bizlere ciddi- da Allah, "...şairlere ise azgınlar
yet veren dinamikleri yitiri- uyarlar'' buyurarak, adeta sa-
yoruz. Bunun yanında aynı habeleri işaret etmiştir. Şayet
şeyleri tekrar etmenin ge- Muhammed sallallahu aleyhi ve
Zamanın ilerlemesi, imanın zayıflaması sellem şair olsa; Ona ashab
tirdiği bıkkınlık veya ka-
gündem
10
Sözlerde ve Ahitlerde Ciddiyet
Bunun başında Allah'la subhanehu ve teâlâ yaptı-
ğımız İslam sözleşmesi gelir. Ki bu da itikadı-
mızdır. Müslümanın, akidesinde ciddi olması
şarttır.
Nisan’13 • SAYI: 15
11
ahdini bozan bedbaht insanlar olalım!"
12
"Doğrusu biz emaneti göklere, yere ve dağla- Allah'a subhanehu ve teâlâ kulluk ve davaya hizmet
ra sunduk da onlar onu yüklenmekten kaçın- ederken işi ciddi tutmalıyız. Bu büyük nimet-
dılar ve ondan korktular. Onu insan yüklendi. lere yaraşır şekilde hareket etmeli, esaslarımıza
Çünkü o çok zalim, çok bilgisizdir. Ki, Allah kuvvetle yapışmalı ve birbirimize hatırlatmada
münafık erkeklerle, münafık kadınları ve müş- bulunmalıyız. Çünkü İslam davası ve kulluk,
rik erkeklerle, müşrik kadınları azaplandırsın; insana Allah tarafından bahşedilen; fakat kıy-
mümin erkeklerle, mümin kadınların da tev- metini bilmeyenlerin elinden alınacak nimet-
belerini kabul etsin. Allah çok bağışlayıcı, çok
lerdendir. Allah subhanehu ve teâlâ, sahabe gibi güzide
merhamet edicidir." 21
bir topluluğa şöyle hitap etmiştir;
Allah'ın subhanehu ve teâlâ insanı kendiyle mükel-
"Ey iman edenler! Sizden kim dininden dö-
lef kıldığı emanet, öylesine bir emanet değildir. nerse (bilsin ki) Allah, kendisinin onları sevdiği
Hikmet; müminlerin Allah'ın subhanehu ve teâlâ affı- onların da kendisini sevdiği, müminlere karşı
na mazhar olması, münafık ve müşriklerin aza- alçakgönüllü, kâfirlere karşı onurlu ve güçlü,
ba duçar olmasıdır. Sonunda kaybedilecek ve Allah yolunda cihad eden ve hiçbir kınayanın
kazanılacak şeyin önemli olduğu işler ciddiyet kınamasından korkmayan bir topluluk getire-
ister. Bundan olsa gerek sözler, kulluğumuz ve cektir. Bu Allah'ın bir lütfudur ki, onu dilediğine
onunla alakalı mevzular cennet ve cehennemle verir. Allah'ın lütfu ve nimeti geniştir, O bilen-
neticelenmiştir. dir." 25
"Hani sizden kesin bir söz almış ve Tur dağını Benzer bir hitabı da tüm insanlığa yapmıştır;
üstünüze yükseltmiştik. Size verilen kitaba kuv-
vetle yapışın ve içinde olanları sürekli anın ki, "Ey insanlar! Siz Allah'a muhtaçsınız. Allah
belki böylelikle sakınırsınız." 22 ise hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, övgüye layık
olandır. Dilerse sizi götürür (yok eder) ve yeni
Allah subhanehu ve teâlâ, Beni İsrail'den söz alırken bir halk getirir. Bu Allah'a zor değildir." 26
kitaba kuvvetle yapışmalarını, bununla beraber
içindekileri hatırlamalarını da istemiştir. Bura- Çevremizde bu nimetle müşerref olup itikadî
dan anladığımız; dünya ve ahiret saadeti olan ve amelî sapma göstermek suretiyle yoldan çı-
takvanın ciddiyetle ve sorumlulukları hatırla- kan nice birey ve topluluğa şahit oluyoruz. Bu
mayla mümkün olabileceğidir. kimselerin durumlarına bakıldığında, itikadî
veya amelî noktada işi ciddi tutmadıklarını, za-
Allah Rasûlü ise ciddiyete şöyle vurgu yap- manla yitirilen hassasiyetlerin kurbanı olduk-
mıştır: larını görüyoruz. Şeriatın çizdiği bu tablonun
şahidi, Türkiye'deki İslamî hareketin otuz yıllık
"Allah'ı görüyormuşçasına O'na kulluk et. Şa- seyridir. Vahiy bu konuda iki toplum portresi
yet O'nu görüyor gibi yapamasan da O'nun seni çizmiştir. Biri Allah'ın pak elçileri ve onların as-
gördüğünü bilerek kulluk yap." 23 habıdır. İşin ciddiyetinin farkında, sorumluluk
duygusuyla kulluklarını yerine getiren insan-
Bu ciddiyeti temsil edenleriyse şöyle zikret- lar... Diğeri Beni İsrail'in ve münafıkların şah-
miştir Kur'an; sında belirginleşen; inancında, amelinde ver-
diği sözlerde gevşeklik gösteren insanlardır. İki
"Kendilerini ne ticaretin, ne de alışverişin
Allah'ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekat taifenin de dünya ve ahiret akıbetleri tafsilatlı
vermekten alıkoymadığı adamlar (O'nu tesbih anlatılmıştır. Her birimiz, talip olduğumuz akı-
ederler). Onlar, kalplerin ve gözlerin döneceği betin yolunu izlemeliyiz. Allah'ın subhanehu ve teâlâ
günden korkarlar." 24 rızasına talip olanlar ciddiyet yolunu, gazabına
talip olanlar gevşeklik ve sorumsuzluk yolunu
Sonuç olarak kardeşlerimize tavsiyemiz; seçecektir.
Nisan’13 • SAYI: 15
13
Allah ile Nasıl
Muamele Etmelisin?
Ebu Nuseybe ebunuseybe@tevhiddergisi.com
Bizler hemen hemen her gün farklı Zira Allah tüm insanlığı kendisine ibadet
mekânlara gidiyor, türlü evlere, işyerlerine, çar- edilmesi, kendisinin sevilmesi için yaratmıştır.
şılara giriyoruz. Bu kadar mekânların arasında İbni Kayyım rahimehullah 'Allah, ruhu ancak kendisi-
sana en sevimli olan, gönlünü rahatlatan han- ni sevmesi için yaratmıştır' der.
gisidir?
Seven sevdiğine özlem duyar… Onu gör-
Herhangi bir mekâna girdiğimizde, içimiz- mekten hoşlanır… Seven kimse sevdiğini bula-
deki atmosfer de oraya verdiğimiz değere bi- madığı zaman ilk gideceği yer onun evidir.
naen şekilleniyor. Örneğin, sevdiği bir hüküm-
Kays İbnu'l Meluh, Leyla'nın oturup da terk
darın yanına giren birisi attığı adıma, söylediği
ettiği yere geldiği zaman karşılaştığı taşları, du-
söze, giyimine-kuşamına dikkat eder. Yani ora-
varları öpmeye başlamış. Onun bu mecnun ha-
da hususi bir muamelede bulunur. Allah için
line bakıp da neden böyle yaptığını söylemişler.
de en güzel misal vardır. Allah'ın subhanehu ve teâlâ
O da şöyle cevap vermiş:
evine girdiğimizde de bunun manaları ve sırları
olduğu muhakkaktır. Bu mana ve sırları öğren-
diğinde ve bunları uyguladığında, O'nun evine ليـىل ديار أمر عىل الديــــــار
farklı bir ruh hali ile girecek, öyle bir tat, öyle bir أقبل ذا الـــــــجدار وذا الجـدارا
duygu hissetmeyeceksin. شـــــغفن قلبي الديار وما حب
Bunları daha önce anlattığım bir kişi, sanki ولكن حب من ســـــــكن الديارا
bundan önce mescide girmediğini söylemişti.
O halde biz de bunun yolunu bu oturumumuz- 'Diyarlardan Leyla'nın diyarına geçiyorum
da beraber öğrenmeye gayret edelim. Bir o duvarı bir bu duvarı öpüyorum
Diyarların sevgisi değildir kalbimi çelen,
Bir zamanlar diyarların içerisinde olanın sevgisidir'
14
Allah subhanehu ve teâlâ kalpleri yaratan ve bu
kalplerin neye muhtaç olduğunu en iyi bilen-
dir… O ki kendisini seven, kendisine iştiyak
duyan kimseleri de bilen yüce Zat'tır. Bunun
yanında yedi kat semanın üzerinde kulları ile
arasında bir perde vardır. O'nun perdesi nurdur.
O'nun bu dünyada görülmesi mümkün değildir.
Ancak kıyamet günü, her muvahhid kul için Al-
lah subhanehu ve teâlâ ile buluşma vaktidir.
Allah subhanehu ve teâlâ kullarını bu mekana davet Mescide girerken 'Allah'ım bana rahmetinin
etmektedir. İşin gerçeğine bakılırsa, bir kimse kapılarını aç' dediğini düşündün mü? Aslına
mescide giderken aslında duvarları, tuğlaları, bakılırsa Allah sana evinin kapılarını açması ile
halıları olan mescide değil, El-Ğaffar, El-Vahid sana ikramda bulunmuştur. Sen herkese kapını
olan Allah'ın subhanehu ve teâlâ evinde, O'nunla bu- açıp içeriye almadığın gibi Allah da evine bazı-
luşmak için gitmektedir. larını almaz. Düşün, yıllardır Müslüman olmuş,
fakat donuk ve normal sokaktaki vatandaştan
"Şüphesiz Allah size namazı emretti. Namaz hiçbir farkı olmadan yaşayan bir insan portre-
kıldığınız zaman yüzünüzü sağa sola çevirme- si çizip, attığı adımdan korkup, Allah'ın evine
yin. Kul, namazda yüzünü sağa sola çevirmediği girmemeyi hikmet, siyaset olarak addeden nice
müddetçe Allah da yüzünü ona doğru çevirir." 1 kimseler var. Yıllarca ne ehlini ıslah etmiş, ne de
kendisini… Onların bu durumları, mescitler-
Mescide Gitmek İstiğfarın den, İslamî çalışmadan geri durduran El-Mânî
Göstergesidir! olan Allah'tır subhanehu ve teâlâ…
Kardeşim şimdi bir düşün… Normal günlük
Sen sıradan, herhangi bir kimsenin evine
hayatımızda bizim için değerli olan bir kişiye
girmesini hoş görür müsün? Elbette ki hoşuma
karşı bir hata işlediğimizde hemen ona içerisin-
gitmez, dediğini duyar gibiyim. Şimdi Allah'a
de özür dilediğimiz bir yazı veya mesaj yollarız.
binlerce hamd etmenin zamanı…
Eğer kalbimizde apayrı bir yeri varsa kilometre-
leri dahi umursamadan evine kadar gider, on-
Allah'a hamd olsun… Allah'a hamd olsun Cemâziye'l-Evvel
1434
ki, seni bunca insanların arasından seçip, evi-
1. Nesai, Ahmed
Nisan’13 • SAYI: 15
15
ne aldı… Sevmediklerini ise buradan alıkoydu, seni bu arşın altına sokacak ve sen onun altında
onların evine girmesini çirkin gördü… gölgeleneceksin. O günde de hiçbir gölge yok-
tur…
"Fakat Allah, davranışlarını çirkin gördü de
onları alıkoydu. 'Acizlerle beraber oturun!' de- "Allah yedi kişiyi, hiçbir gölgenin olmadığı gün-
nildi." 2 de kendi gölgesinde gölgelendirecektir…" 5 Bu ha-
diste bir kişiyi de "kalbi mescide bağlı olan kişi"
Çevrende nice Müslüman olmasına rağmen, diyerek belirtmiştir.
Allah içinden seni ehl-i mescid olarak seçmiştir.
Sen buna hamd edip, sevinmelisin. Sen mesci- Şimdi nefsin için düşündün mü? Sen ve
de giderken Allah'a doğru yol aldığını hisset ve arş… Sen ve o sıcak günde gölgelenmen… Sen
buna sevin. Bil ki kardeşim, Allah da subhanehu ve mescide olan bağlılığın… Sen ve Allah'ın
ve teâlâ senin gitmenden dolayı seni güler yüzlü evlerine olan gösterdiğin ehemmiyetin… Bu
karşılar. amelleri boş görme kardeşim. Allah'ın istiva et-
tiği izzetli bir mahluk ile alakan, senin mescide
"Namaz kılmak ve Allah'ı zikretmek için bağlılığından geçiyor, bunu sakın unutma!
mescidleri kendine mesken edinen kişiyi, gur-
bette olanı ailesi döndüğünde nasıl karşılarsa Şuna da dikkat etmelisin ki; kalbi mesci-
Allah da onları öyle güler yüzle karşılar." 3 de bağlı olan kimse, her dışarı çıktığında geri
dönmeyi düşünür. Bazıları mescide girip, na-
Allah ile nasıl muamele etmelisin?
Subhanallah… Allah subhanehu ve teâlâ ne yüce maz kıldığında, dünyaya bağlılığından dünyayı
fazl sahibidir. Senden daha cömerdi var mıdır düşünür; fakat mescide bağlı olan ise, dünyevÎ
ya Rabbi! Nasıl da kendisine gidene böyle güzel meşgalelerin içerisinde hep aklı, fikri mescitte,
muamelede bulunuyor… Hayatında seninle bu Allah'ın evindedir.
kadar lütufkâr muamele eden hiç kimse yoktur.
Bu ve bunun gibi birçok ihsanından dolayı insa- Salihlerin yanında mescidin önemi çok bü-
nın Rabbinden hayâ etmesi gerekmez mi? yüktü. Rebi bin Heysem felç olduğu halde iki
kişinin koluna girer, yine mescidin yolunu tu-
En Güzel Mekâna Bağlılık, En tardı. Hatta o şöyle derdi: 'Mescidin kuşlarının
Şerefli Makamı Beraberinde sesi, ehlimden olan kimselerin sesinden bana daha
Getirir! hoş gelir.'
Kalbin oraya bağlı olmaya doğru gidip, artık Sakın bu yerlere rutin bir şekilde gitme. Şu-
Allah'ın evine bağlı bir hale geldiğinde ise; Allah ursuz hiçbir amel sana lezzet vermez. Bu söy-
subhanehu ve teâlâ seni bu şerefli ve büyük makama
lediğim hislerin tümünü kalbinde hissetmeye
bağlılığından dolayı kıyamet günü kâinatta ya- çalış. Allah ile bu konuda muamelenin değiş-
rattığı en büyük, en kerim, en yüce ve övgüye la- mesini istiyorsan, bunu tefekkür etmeli ve hare-
yık mahlûk olan Rahman'ın arşına sokacaktır… kete geçmelisin. Bir de Allah'ın evine girdiğinde,
bu bakış açısı ve düşünce ile kıldığın namazın
Allah subhanehu ve teâlâ onu yaratmış ve onun dahi değiştiğini göreceksin.
üzerine istiva etmiştir. Meleklere de onu taşı-
malarını, kendisine tazim ile ibadet etmeleri- Allah'tan dileğim, kalplerimizi evlerine bağ-
ni emretmiştir. Arş, tüm yaratılanların çatısı… laması ve yarattığı en yüce mahlukun altında
Arş; mahlukatın en büyüğü, en yücesi ve en ge- bizleri bir araya getirmesidir.
nişidir. Arş, tüm bu vasıfları ile Rahman'a layık
olmuştur. Bu sebeple Allah subhanehu ve teâlâ "Rah- Bir sonraki oturumumuzda da, Rabbimiz ile
man arşa istiva etti" 4 diye buyurmuştur. olan diğer muamelemizi anlatmaya gayret ede-
lim inşallah…
Aslında bu çok yüce bir şey… Ve Allah kul-
ların başlarına güneşin yaklaştırıldığı o günde "Alemlerin Rabbi Olan Allah'a Hamd Olsun"
duası ile…
2. 9/Tevbe, 46
3. İbni Mace
4. 20/Taha, 5 5. Buhari
16
Siyer Notları Genel Olarak Arapların Durumu
Allah'ın subhanehu ve teâlâ dini ile aralarına mesa- Kur'an önceki ümmetlerin hayatlarından
fe girdikçe de, taptıkları şeylere niye taptıklarını kesitler sunan bir tarih kitabı değildir. Önceki
bilmez bir halde hayatlarını sürdürmeye devam milletlerin nerede ve ne zaman, hangi koşullar-
etmişlerdir. da yaşadığını bize haber veren bir ansiklopedi
ise hiç değildir. Bilakis bu kitap üzerinde dü- Cemâziye'l-Evvel
1434
Nisan’13 • SAYI: 15
17
üstüne varsan da dilini sarkıtıp soluyan, kendi
haline bırakırsan da yine dilini uzatıp soluyan
bir köpeğin durumuna benzer. İşte ayetlerimiz
yalanlayan toplulukların durumu budur. Ar-
tık sen kıssayı onlara anlat. Belki iyice tefekkür
ederler." 1
kitaptır.
Şu anda zikrettiğimiz tafsilat tefekkür emri
Bunu bilmemiz aklımıza hemen şu soruyu
için de geçerlidir. Allah'a hamdolsun ki bizler
getirmektedir: Eğer Kur'an bir tarih kitabı ya da
'Niye kıssalar üzerine düşünmeliyiz?' sorusuna
ansiklopedi değil ise bu kadar kıssanın Kur'an
bazı cevaplar verebilmekte ve bu emrin arkasın-
da işi ne?
daki hikmetlerden bir kısmına vakıf olabilmek-
teyiz. Bu nimet bizi emir ve nehiylere daha sıkı
Bizler Kur'an'ın tek bir harfinin dahi ne ka-
sıkıya yapışmamıza vesile olacaktır.
dar çok mana içerdiğini biliyor ve insanlara da
bunu anlatıyoruz. Öyleyse Kur'an'ın ciddi bir
Kıssalar üzerine tefekkür etmek birçok hik-
bölümünü kaplayan kıssalarla ilgili ayetleri gör-
meti barındırır. Fakat biz bunlardan en önem-
mezden gelmek, öylesine okuyup geçmek hiç de
lisini zikretmekle yetineceğiz. O da şudur: Bu
doğru bir yaklaşım değildir.
kıssalarda gerçekleşen olaylar her dönemde
yaşanmış ve yaşanacak olan vakıalardır. Mesela
Olması gereken ise şudur: Allah subhanehu ve teâlâ
bunu bel'am kıssası üzerinden örneklendirelim:
bu kıssaları sadece okumamız için değil aynı za-
Allah subhanehu ve teâlâ bel'am kıssasını kullarına an-
manda tefekkür etmemiz için vahyetmiştir. Bize
latırken aslında şunu söylemektedir:
düşen de bu emri yerine getirmektir.
'Ey kullarım! Her dönemde dini bilgisi çok
Mesela bel'am kıssası bunlardan bir tanesi-
olan ama bunu şeytanî amaçları için kullanan
dir. insanlar var olacaktır. Sizin insanları değerlen-
dirmenizdeki ölçü onların ciltlerce kitabı ezbere
"Sen onlara ayetleri verdiğimiz halde onlar- bilmeleri olmasın. Bu bilgiyi hevalarını tatmin
dan sıyrılıp çıkmış, derken şeytanın kendisine etmek için mi, yoksa Allah'ın dini hâkim kıl-
uydurduğu ve sonunda azgınlardan olmuş mak için mi kullanıyorlar? Asıl ölçü bu sorunun
kimsenin haberini oku. Eğer biz dileseydik onu cevabıdır.'
bunlar sebebiyle yükseltirdik. Fakat o yere mıh-
landı ve hevasına uydu. Artık onun durumu,
1. 7/Araf, 175–176
18
"Sonra diğerlerini helak ettik. Muhakkak ki siz
onların mekânlarının yanından sabahleyin de
Bir kez daha şunu görüyoruz geceleyin de geçip gidiyorsunuz. Hala akıllan-
mayacak mısınız?" 2
ki mümini, taklitçi cahili
toplumdan ayıran şey Mümin Talut ve Calut kıssasını okurken
'Vay be! Nasıl da Calut'un ordusu yenilmiş!' deyip
tefekkürdür. Mümin kıssaları kıssayı bir kenara atmaz. Bilakis Allah'ın subha-
bu şekilde değerlendirirken nehu ve teâlâ bu olaylar zinciriyle ona ne anlatmak
Nisan’13 • SAYI: 15
19
Akaid Notları
Ferhat Cura ferhatcura@tevhiddergisi.com
Karmaşıklığın İçinde
‘Ehli Sünnet Ve'l Cemaat'
Ehli Sünnet kavramı, bugün neredeyse her cemaatin ve topluğun dilinden
düşürmediği, kendilerini ona nispet ettikleri bir tanımdır. Neredeyse
grupların ekseriyeti kendilerine 'Ehli Sünnet ve'l Cemaat' demekle beraber,
İslam'a taban tabana zıt olan düşünce ve amellerini bu kavram altında
meşrulaştırmaya çalışmaktadır.
20
verirler, böylece hem sapar hem de saptırırlar."
Nisan’13 • SAYI: 15
21
ahkamlarını hiçe sayıp, ehli kitabı cennete sok- Ehli Sünnet Kimdir?
maya çalışırken; Allah Rasûlü ve Raşid halifelerden sonra
fitneler ve fırkalaşmalar çoğalmaya başladı. Bu-
Particiler, Allah'ın en büyük hakkı ve Rabb-
nunla beraber insanlar Kur'an ve Sünnet'ten
lik vasfı olan, kanun koyma hakkını maslahat
uzaklaşmaya, Allah'ın subhanehu ve teâlâ dinini felse-
bahanesiyle kendilerinde görme cürmünü işler-
fe ve filozofların anlayışıyla anlamaya başladı-
ken;
lar. Sünnetler kaybolmaya ve bidatler çoğalma-
Mürciyeler (Cehmiyeleşenler), Allah'tan ya yüz tuttu. Sahabenin dahi tekfir edildiği bu
daha çok rahmetli olmaya çalışıp hayatlarında dönemde; İslam'ın aslına sarılan insanlar, her
A'dan Z'ye kadar şirke bulaşan insanları dahi türlü fırkadan ve düşünceden ayrı olduklarını,
Müslümanlaştırırken; kendilerinin Kur'an ve Sünnet'e sarıldıklarını
ve bu ikisini sahabenin anlayışı üzere anlama-
Yine tevhidi sadece kabirlerde, çaputlarda ya çalıştıklarını belirtmek için kendilerine, 'Ehli
ve incik boncuklarda uygulayıp, sarayda (yö- Sünnet' ismini vermişlerdir.
netimde) uygulamayanlar... Üstelik saraydaki
yöneticilerin ulu'l-emir olduğunu, onlara itaat Ayrıca Ehli Sünnet yukarıdaki iki hadise
edilmesini söyleyenler... Ve daha birçok taife dayanarak kendisini bu isimle isimlendirmiştir.
bu cürümlerini hep Ehli Sünnet kisvesi altında Veya kurtulan fırka manasında kendilerine 'Fır-
kayı Naciye' demişlerdir.
yapmaktadırlar.
Dikkat edilirse her birinin din algılayışı ve Ehli Sünnet Menheci'nin özet tanımı: Kur'an
yaşantısı tamamen farklı olmasına rağmen, ve sahih Sünnet'i, başta sahabe olmak üzere
hepsinin ortak noktası 'Ehli Sünnet ve'l Cemaat' Peygamberimizin
sallallahu aleyhi ve sellem en hayırlı
ismiyle vasıflanmalarıdır. Bu şekilde kendileri- nesil dediği selefin anlayışı üzerine anlamaktır.
nin hadislerde belirtilen hak ve kurtulan taife (Devam edecek inşallah...)
olan 'Fırkayı Naciye'den' olduklarını ispatlama-
ya çalışırlar.
1. İbni Mace
22
İlim Meclisi
ekrembulca@tevhiddergisi.com
Ekrem Bulca
Vakarlı Olmak
Vakar, elde edilmesi kolay olan
bir ahlak değildir. Mücadele ve
sabırla ancak elde edilir.
Nisan’13 • SAYI: 15
23
diste yasaklamış olduğu aşırı
şaka yapmaktır. Şakanın hepsi-
ni yasaklamak değildir. Çünkü
hem Peygamberimiz sallallahu aleyhi
ve sellem hem de sahabesi yerine
ve zamanına uygun bir şekilde
şaka yapmışlardır.
24
verir. Bu nedenle ortamlarımızı, arkadaşlarımı-
zı iyi seçmemiz gerekir.
Çok Konuşmak
Müslümanın üzerine gerekli olan dünya ve
ahiretine faydalı olan konuşmalar yapması ve
bu gibi ortamlarda yer almasıdır. Peygamber sal-
lallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:
Cemâziye'l-Evvel
5. Edebu'd Dünya ve'd Din 1434
6. Buhari
Nisan’13 • SAYI: 15
25
Nasihat
abdulmetinaksoy@tevhiddergisi.com
Abdulmetin
Aksoy
Ebeveynlere Karşı
Nebevî Muamele -3-
Anne babana karşı nebevî muameleyi kesinlikle elden
bırakma. Her zaman annen ve babana karşı bakış açın,
‘ben onların ayak paspası, onlar ise benim efendimdir'
olsun. Hiçbir şey kaybetmesin korkma. Bu senin Allah
katındaki değerini artırır.
26
tan kurtarıp kulluğunu artırmaktadır. Rabbimi-
zin razı olması ve öfkelenmesi O'nun sıfatların-
dandır. Rabbimiz bu sıfatlarını anne ve babalar
ile bağlantısını kurmuştur. Yani ebeveyni razı
eden Allah'ı subhanehu ve teâlâ razı etmiş, anne-baba-
yı öfkelendiren Allah'ı subhanehu ve teâlâ öfkelendir-
miştir. Bu da İslam'da ebeveynin konumunu ve
yüceliğini gösterir.
Nisan’13 • SAYI: 15
27
yanımızda çok önemli olmasa, 'babacığım, an-
neciğim' gibi cümleler kullanmak onlara ayrı bir
duygu ve heyecan veriyor. Bu heyecanla anne-
babalar, insanlara evladının kendisine yaptığı
bu muameleyle iftihar ediyor.
"Peygamber'e bir adam geldi ve: 'Ey Allah'ın Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:
Rasûlü! Annem ve babam vefat ettikten sonra,
onlar adına yapabileceğim herhangi bir iyilik "İyiliklerin en güzeli, kişinin babasının sevdiği
nasihat
kaldı mı?' diye sordu. Rasûlullah da şöyle bu- kimselerle bağlarını koparmamasıdır." 10
yurdu: 'Evet, dört şey kaldı. (Bunlardan bir ta-
nesi de) Onlara hayır dua etmek ve onlar için "Sevabı en hızlı ve çabuk verilen davranış, iyi-
bağışlanma dilemektir' buyurdu." 8 lik yapmak ve akrabalarla iyi ilişkileri sürdür-
mektir. Cezası en çabuk verilen kötülük ise, zu-
Ebu Hureyre radıyallahu anh arazisine girince, lüm ve akrabalarla ilişkiyi kesmektir." 11
annesinin kapısının önünde durur ve yüksek
sesle şöyle derdi: Peygamber'e sallallahu aleyhi ve sellem bir adam
geldi ve: "Ey Allah'ın Rasûl'ü! Annem ve ba-
"Ey anneciğim! Allah'ın selamı, rahmeti ve bam vefat ettikten sonra, onlar adına yapabi-
bereketi üzerine olsun. Annesi ise şöyle derdi, leceğim herhangi bir iyilik kaldı mı? Diye sordu.
'Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi seninde Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem da şöyle buyurdu:
üzerine olsun ey yavrucuğum.' Ebu Hureyre Evet, dört şey kaldı.
tekrar annesine, 'Ey anneciğim! Küçükken beni
terbiye edip, yetiştirdiğin gibi Allah da sana • Onlara hayır dua etmek ve onlar için bağışlan-
merhamet etsin' derdi. Annesi de şöyle cevap ma dilemek,
verirdi, 'Yavrucuğum, Allah seni de hayırla
mükâfatlandırsın ve yaşlılığımda bana iyilik • Varsa verdikleri sözleri yerine getirmek,
yaptığın gibi, Allah da senden razı olsun' Ebu • Onların sadık arkadaşlarına ikramda bulun-
Hureyre bunu her evine girişinde ve çıkışında mak,
yapardı." 9
• Ana-babandan dolayı akraba olduğun kimse-
Anne-babaya dua etmek ve güzel söz söyle- lerle akrabalık ilişkilerini devam ettirmek." 12
mek onların rızasını kazanmamızı sağlayacaktır.
Özellikle de onlar için en değerli şey evlatların- Anne-babanın arkadaşlarına ve akrabala-
dan güzel sözler duymaktır. Her ne kadar bizim rına ikramda bulunmak ve akrabalık bağlarını
devam ettirmek yanımızda ebeveynimizin say-
28
gı ve değerinin varolduğunun alametidir. Bu- gerekir. Anne-babamızla konuşaraktan, hal ve
gün bizlerin anne-babamıza değer vermemizin hatırlarını soraraktan ve yaşantılarını gözlem-
ana sebebi, bizlerin yanında Allah'ın subhanehu ve leyerekten sıkıntılarını tespit edip, bu noktada
teâlâ değerli olmasından ve Allah'ın subhanehu ve teâlâ yardımcı olmalıyız. Bu bizim için kârdır. Bugün
yanında da ebeveynlerin değerli olmasındandır. anne-babasının sıkıntısını giderenlerin mah-
Eğer anne-babamız bizim yanımızda değerli ise şerde de Allah subhanehu ve teâlâ onların sıkıntısını
onun arkadaşlarına ve akrabalarına ikramda giderecektir. Ahiret gibi en büyük sıkıntılı gün-
bulunabiliriz. Yani senin ebeveyne değer verdi- de sıkıntıların gitmesi kadar güzel bir şey yok-
ğinin alameti, onun dostlarına ikramda bulun- tur. Rabbim bizi o gün rahat edenlerden eylesin.
mandır.
3. Anne-babaya karşı gelmemek, itaatkâr
c. Dünyalık sıkıntılarında ve işlerinde on- olmak
lara yardımcı olmak
Ebeveyne itaat, aile kurumunun sıhhati açı-
Ebu Abdurrahman Abdullah b. Ömer b. sından çok önemlidir. Bununla beraber anne
Hattab Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem eski babaların en büyük haklarından bir tanesi;
kavimlerden üç kişinin yolculuk esnasında şirki ve haramı emretmediği müddetçe evlat-
mağarada bir kayanın dağdan yuvarlanıp ların kendilerine itaat etmeleridir. Onlara
onları hapsettiğini ve o kişilerin o mu- karşı itaat cennette en büyük merte-
hasaradan, Rabblerine salih amelleri beye ulaştırırken, itaatten el çekmek
zikrederek kurtulmalarını anlatır- Allah ve Rasûlü'nün yanında da ko-
ken işittiklerini şöyle anlatır: numumuzu düşürür.
Nisan’13 • SAYI: 15
29
inlemesinin karşılığını bile ödeyemedin' cevabı- Anne-babana karşı iyiliklerini artır. Bu sana
nı verdi." 17 yazılacak veya verilecek olan sevabı hızlandırır.
Peygamber buyurur ki:
Anne-babaya itaat noktasında Allah subhanehu
ve teâlâ şöyle buyurur: "Sevabı en hızlı ve çabuk verilen davranış, iyi-
lik yapmak ve akrabalarla iyi ilişkileri sürdür-
"Biz, insana anne-babasına iyi davranmasını mektir." 21
tavsiye ettik. Eğer onlar, seni, hakkında bilgin
olmayan bir şeyi bana ortak koşman için zor- Bilmelisin ki Peygamberimizin anne ve ba-
larlarsa onlara itaat etme…" 18 bası Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ufak yaştayken
öldü. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buna rağmen
4. Anne-babaya sövmemek onlara karşı muamelelerini ölmüş olsalar da de-
vam ettirdi. Gidip onları kabirlerinde ziyaret etti.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:
Sen ise elindeki fırsatı değerlendir, anne-baban
"Kişinin ebeveynine sövmesi en büyük günah- yaşadığı müddetçe onların değerini bil. Çünkü
lardandır. Ashab: 'Ey Allah'ın Rasûlü! İnsan hiç bizler onlara hayattayken haklarını vermede sı-
anne-babasına söver mi?' dediler. Rasûlullah: kıntı yaşıyorsak, onlar öldükten sonra haklar bir
'Evet, o başkasının anne-babasına söver, o da yana, anne-babamızı tamamen unuturuz.
onun anne-babasına söver." 19
"Ey Rabbim! Beni ve neslimi namazı devamlı
Ey Rabbin rızasını arayan kardeşim! Allah'ın kılanlardan eyle. Duamı kabul et. Kıyamette
subhanehu ve teâlâ değer verdiği şeylere sen de değer hesabın görüleceği gün beni, ana-babamı ve
vermeye çalış. Nefsine uyup Rabbinin rızasını tüm müminleri bağışla." 22
kaçırma. Allah'ın subhanehu ve teâlâ öfkesini, gaza-
nasihat
17. Buhari
18. 29/Ankebut, 8 21. İbni Mace
19. Muttefekun Aleyh 22. 14/İbrahim, 40-41
20. İbni Mace 23. 17/İsra, 24
30
Çeviri Makale Cihad Yolunun Sabiteleri
Üçüncü Sabite:
Cihad Belli Bir Yere Bağlı Değildir!
Cihadın belirli bir yere bağlılığı düşüncesi, ba-
tıl bir düşüncenin ta kendisidir. Bu düşünce de,
bir yer kaybedildiğinde kişinin bu şiardan yok-
sun kalmasına götürecek, böylece diğer tüm
İslam şiarlarının yok olmasına sebep olacaktır.
Nisan’13 • SAYI: 15
31
Bu anlayıştan şunu söyleyebiliriz ki, cihad
şiarını tatbik etmede kul özgürdür. Bu da bir yer
ile sınırlı değildir. Cihad asla bir ülkeye bağla-
namaz, şartlara ve engellere bağlıdır. Şartlar ye-
rine gelip, engeller de kalktığında, o yer bu şiarı
uygulamak için elverişli olur.
zü topraklarını fethetmek için kılıç ve Kur'an ile da hicret etti. Daha sonra hareketin, cihadın ve
gitmişlerdir. Müslüman bir kimse Muhammedî orada kalıcı olmanın dinamiklerini oluşturdu.
risaleti taşıdığı sürece cihadın her zaman ve her Sanki doğduğu bir şehirmiş gibi hicret etmiş
yerde uygun olduğu düşüncesini de taşımalıdır. olduğu topraklar için çalışmaya başladı. İslam
öyle bir topraktan yayılmaya başladı ki burası
Cihadın her yerde uygun olduğunu söyle- ne Allah'a ne de Rasulü'ne en sevimli olan top-
mimizin manası, bir Müslümanın niyetinin raklardı.
dünyanın her tarafında savaşı ateşlemek olması
gerektiği değildir. Bilakis cihad, koşullar oluşup, İmam Kurtubi rahimehullah tefsirinde İbni
engeller de kalktığı zaman her yerde uygundur. Abbas'tan radıyallahu anhuma şunu rivayet eder: 'Nebi
Bu koşul ve engellerin de şer'i bir takım kaide- Mekke'den Hira mağarasına doğru çıktığı zaman
Mekke'ye yöneldi ve şöyle dedi: 'Sen Allah'a da,
leri vardır. Bunun tafsilatı ise, bizi içinde bulun-
duğumuz konunun dışına götürecektir. Umarız bana da en sevimli olan beldesin. Eğer müşrikler
bunu daha ileride başlı başına bir konu olarak beni çıkarmasalardı senden asla ayrılmazdım.'
ele alırız. Daha sonra şu ayet indi: "Nice beldeler var ki
onlar senin çıkarıldığın beldeden daha kuvvetli
Cihadın kıyamete kadar süreceği ve her za- idiler." "
1 2
32
senden ayırmasaydı, asla senden ayrılmazdım"
demiştir. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem kendisini
Nebi sallallahu aleyhi ve sellem kendisini asla bir yere asla bir yere bağlamamıştır. Bilakis
bağlamamıştır. Bilakis İslam'ın şiarlarını eda İslam'ın şiarlarını eda edecek yerleri
edecek yerleri hazırlamaya gayret etmiştir. İşte hazırlamaya gayret etmiştir. İşte Nebi'nin
Nebi'nin sallallahu aleyhi ve sellem davette, cihatta ve di-
nin diğer simgelerindeki tavrı… sallallahu aleyhi ve sellem davette, cihatta
ve dinin diğer simgelerindeki tavrı…
Nebi'den sallallahu aleyhi ve sellem sonra bu sanca-
ğı onun ashabı taşımış, onlar da tıpkı efendi-
lerinin yaptıklarını yapmışlar, tüm yeryüzünü Cihadın belirli bir yere bağlılığı düşüncesi,
enine boyuna baştanbaşa geçmişlerdir. Onların batıl bir düşüncenin ta kendisidir. Bu düşünce
Medine'den ayrılmalarının sebebi, Mekke'deki de, bir yer kaybedildiğinde kişinin bu şiardan
gibi dinleri için ayrılmaları değildi. Mekke'den yoksun kalmasına götürecek, böylece diğer tüm
sonra en mukaddes yerden yeryüzünün doğusu İslam şiarlarının yok olmasına sebep olacaktır.
ve batısında bu dini yaymak, cihad şiarını ger-
çekleştirmek için ayrılmışlardır. Anlaşılması gereken durumlardan bir tanesi
de, cihad sancağının hiçbir çağdan yoksun kal-
Bu durumu İmam Malik rahimehullah Muvatta mayacağıdır. Bir kimse cihadı bir yere bağlarsa,
isimli eserinde açıklayarak şöyle der: 'Ebu Der- kesinlikle 'bu yer kaybedildiğinde cihad da yoktur'
da Selman-ı Farisi'ye mukaddes topraklara gelme- diyecektir.
sini yazar. Selman ise buna şu cevabı verir: 'Yer hiç
kimseyi mukaddes kılmaz. İnsanı da sadece ameli
mukaddes kılar.' "
Nisan’13 • SAYI: 15
33
Menhec Notları
Yiğit İnan yigitinan@tevhiddergisi.com
K afir olan yöneticiye karşı çıkmaktan kas- dan kafir olursa bu görevden indirilir…' ' 3
tedilen, onu görevinden azletmektir. Kafir
olan yöneticiye karşı çıkmanın ve onu görevin- Hafız İbni Hacer rahimehullah Fethu'l Bari'de
den azletmenin vacipliği şu hadisi şerif ile sa- özetle diyor ki: 'Devlet başkanı kafir olursa, icma
bittir; ile azli gerekir ve her Müslümanın bunun için gay-
ret sarf etmesi vacip olur.'
Ubade b. Samit radıyallahu anh diyor ki:
Kafir olan yöneticinin azledilmesinin se-
"Rasûlullah bizi çağırdı, biz de kendisine biat bebini şöyle açıklayabiliriz; Velayet, bir kişinin
ettik. Bizden söz aldığı şeyler arasında, sevinçte başkasının işlerini yürütmesi ve sahip çıkması
ve tasada, darlıkta ve bollukta kendisini dinle- manasına gelmektedir. Hilafet en büyük vela-
yip itaat etmemiz, kendisini şahsımıza tercih yet makamıdır. Halife bütün Müslümanların
etmemiz ve işin ehline karşı çıkmamamız var- velisidir. Velayet makamında olan halifenin
dı. 'Ancak açık bir küfür görmeniz ve buna dair Müslüman olması gerekir ki Müslümanlara yö-
elinizde Allah'tan bir delil bulunması müstesna' neticilik yapabilsin. Nitekim Allah subhanehu ve teâlâ
dedi." 1 Müslümanların işlerinde kafirlere velayet hakkı
tanımamıştır;
Bu hadise dayanarak alimler, yönetici kafir
olduğunda ona karşı çıkıp onu azletmenin va- "Allah müminlere karşı kafirlere yol vermeye-
cip olduğu üzerinde icma etmişlerdir. 2 cektir." 4
İmam Nevevi rahimehullah diyor ki: 'Kadı İyad Bu ayete göre kafir olan birinin müminlere
der ki: 'Alimler kafir bir kişinin Müslümanlara yönetici olabilmesi düşünülemez. Çünkü kafir
imam olamayacağında icma etmişlerdir. Sonra- yönetici Müslümanların ahkamını gözetmeye-
cektir.
1. Muttefekun Aleyh
2. Bu icmayı İmam Nevevi, Kadı İyad, İbni Hacer ve başka alimler 3. Sahihi Müslim Şerhi, Kitabu'l-İmara.
nakletmişlerdir. 4. 4/Nisa, 141
34
Lakin imam veya yönetici kafir olmadığı
müddetçe ona karşı ayaklanmak caiz değildir.
Zalim bir kimse olsa bile bu böyledir. Çünkü
zulüm, göreceli bir kavramdır. Zulüm sebebiyle
yöneticiye karşı ayaklanmak fitneye sebebiyet
verip Müslümanların kanlarının dökülmesine
yol açabilir. Rasûlullah da sallallahu aleyhi ve sellem ve-
lev yönetici zulmetse bile ona itaatten el çekme-
yi yasaklamıştır:
Bu ayetteki inkârın kalbi bir şekilde olması- 'Savaşıp onları izale etme gibi bir imkânımız
yok ne yapalım?' gibi bir söz mücadeleyi iskat
Nisan’13 • SAYI: 15
35
hüküm ancak Allah'ındır. Bizden çok önce şerefli
Onlarla savaş imkânının olmaması, onların Peygamber Yakup oğlu Yusuf'ta aynı şeyi söyle-
parlamentolarına girip onlarla 'mücadele'(!) mişti. Mısır'da zindanların derinliklerinde bunu
edilmesini gerektirmez. Allah subhanehu ve teâlâ haykırmıştı da hapishanenin prangaları onu hak-
imkânsızlık halinde de yapılması gerekeni kı söylemekten alıkoymadı. Ondan önce de, sonra
bizlere göstermiştir. da Allah'ın Peygamberleri bunu haykırdılar. Ha-
riciler bu ayete sarılıp bunu savundular diye bu
edebilecek bir mazeret değildir. İmkân olmadığı ayeti Allah'ın Kitabı'ndan çıkarmak mı istiyorsun
takdirde, bu imkânın oluşabilmesi için hazırlık ey savcı? Siz bu gibi iftiralarla size muhalif olanları
susturmak ve onlara söz hakkı vermemek istiyor-
yapılması da tağutlarla mücadelede izlenmesi
sunuz. Bu sözü birinci asırda söyleyenler Harici,
gereken menhecin bir parçasıdır; bu asırda söyleyenler ise mücahittir.'
"Onlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve
Şeyh aslında yanıtı çok güzel vermiştir. An-
cihad için bağlanıp beslenen atlar hazırlayın." 11
cak bu kişilere şöyle de denilebilir:
Yani onlarla savaş imkânının olmaması, on-
'Asıl Harici olanlar sizlersiniz. Çünkü Harici-
ların parlamentolarına girip onlarla 'mücade- lerin özelliklerinden biri de put ehlini, küfür eh-
le'(!) edilmesini gerektirmez. Allah subhanehu ve teâlâ lini terk edip İslam ehliyle mücadele etmeleridir.
imkânsızlık halinde de yapılması gerekeni biz- Sizler kapılarını aşındırdığınız tağutun küfrüne
lere göstermiştir. ve tuğyanına göz yumup, ona karşı mücade-
le eden tevhid ehline karşı sürdürdüğünüz bu
Allah'ın subhanehu ve teâlâ tağutlarla mücadelede harp ile aslında haricilerden olmuş oluyorsu-
bizlere vaaz etmiş olduğu menhec budur. Lakin nuz. Allah'ın ayetlerini az bir bedel karşılığında
bugün -her zaman ve dönemde olduğu gibi- ta- değiştirdiniz. Size de kazandıklarınıza da veyl
ğutlara karşı sürdürülen bu mücadele, tağutla- olsun.'
rın belamları tarafından iftiralara maruz kal-
maktadır. Dilleri, kalemleri tağut tarafından üç Rabbimiz, bize hakkı hak olarak gösterip,
kuruşa satın alınmış bu sözüm ona profesör ve ona tabi olmakla; batılı da batıl olarak gösterip,
ilahiyatçı takımı, şirk sistemlerinin izalesi için ondan uzaklaşmakla bizi rızıklandır. Allahum-
mücadele eden muvahhid Müslümanları 'Hari- me Amin.
ci' diyerek yaftalamakta, tabiri caizse güneşi bal-
çıkla sıvama gayreti içine girmektedir. Bilindiği Dualarımızın sonu, Alemlerin Rabbi olan
gibi Hariciler büyük günahlar sebebiyle insan- Allah'a hamd etmektir.
ları tekfir edip, adil dahi olsa halifeye karşı sa-
vaşılabileceğini savunmaktadırlar. Lakin Hari-
cilerin bu özelliklerini kendilerine referans alıp
muvahhid Müslümanları bu şekilde nitelendir-
meleri çok tuhaftır. Çünkü hariciler Ali radıyallahu
anh gibi ilim ve faziletin kendisinde toplandığı,
Allah'ın hükmü noktasında son derece titiz olan
bir halifeye karşı çıkmışlardır. Lakin bugün mu-
vahhid olan Müslümanların mücadele ettikleri
sistemleri Ali'ye radıyallahu anh benzetmek çok çir-
kin bir benzetmedir.
11. 8/Enfal, 60
12. 12/Yusuf, 40
36
Okuma Parçası
keremcaglar@tevhiddergisi.com Kerem Çağlar
Haçlı Harekatına
Yeni Mezar Yeri:
Mali
Bu işgal, hem Fransızların eski sömürgelerin-
deki mevcut sömürü çarkını döndürebilmek
hem de bu sömürüye imkan verip zemin ha-
zırlayan işbirlikçi rejimin ve ülkede yerleşti-
rilmeye çalışılan laik-demokratik sistemin ko-
runması amacıyla yapılmaktadır.
Nisan’13 • SAYI: 15
37
İngiliz, Amerikalılar ve bütün sömürgecile- Fransa'nın Kendi Başına Geçirdiği
rin yaptığı gibi Fransa da o bölgedeki menfaat- Urgan: Mali
lerini garanti altına almak için elindeki askerî ve
Batı ülkelerinin içinde bulunduğu ekono-
mâli nüfuzu kullanarak Mali'deki iktidarı kendi
mik kriz, büyük ölçüde mâli kaynak aktarımın-
yetiştirdikleri birkaç 'Kaltaban'a teslim etmişler-
okuma parçası
38
minde Fransız haçlı emperyalizminin tarihe
uğurlanma töreninde cenaze marşı olabilir mi?
İnşallah!
Nisan’13 • SAYI: 15
39
en önemli etkenlerin başında gelir. Mali'de de mücahidler artık İslam'ın otorite olacağı alan-
buna benzer bir stratejinin mücahidler tarafın- lara yönelmektedirler. Bu da batılıların ve batılı
dan uygulanmakta olduğunu görüyoruz. efendilerine sadakatle bağlı maraba yöneticile-
rin gecelerinin kabuslarla azaba dönüşmesine
Mali'de etkin bir cihadın sürdürülebiliyor sebep olmaktadır.
olmasını, ülkedeki iktidar kavgasının gölgesin-
de kalmış ordunun farklı cunta fraksiyonlarına Batılılar İslam coğrafyasında o kadar çok
bölünmesine bağlayanlar kuru yaprak hışırtısı rüzgar ektiler ki ufukta bekleyen helak edici tu-
gibi basit, hafif ve kıt akıllarıyla mücahidleri kü- fan yüklü kara bulutlar artık bu coğrafyanın bir
çümsemeye çalışmaktadırlar. çok yerinde onların üzerine doğru yürümekte-
dir.
Suriye'de yaptıkları gibi Mali'de de mü-
cahidlere katılımları, hayatlarının her alanını Mali toprakları, ne kadar fazla sayıda olursa
kuşatan matematiksel yaklaşımlar sebebiyle olsun batı haçlı ittifakı ordularını altına alabile-
Allah'a hakkıyla kul olmak sorumluluğunun cek kadar geniştir.
ifası yerine 'halkın yoksulluğu, yolsuzluklar, eği-
timsizlik ve meşruiyete sahip olmayan cuntanın Şüphesiz ki izzet, Allah'ın, Rasûlullah'ın ve
iktidarı ele geçirmiş olması' gibi tanıdık terane- müminlerindir.
lerle izah etmeye çalışırlar.
Allah'a hamd, Rasûlullah'a, ehli beytine, as-
Tıpkı Suriye'deki mücahidler hakkında ya- habına ve mücahidlere de selam olsun.
pıldığı gibi küresel sistemin basın ve dezen-
formasyon örgütü olarak çalışan yerli-yabancı
okuma parçası
40
Her Şeye Dair
mahi@tevhiddergisi.com
Mahi
Değerli okurlar, ki: 'Sabahleyin gün der ki: 'Ey Ademoğlu! Allah
beni yeni yarattı. Ben ameline şahidim. Beni de-
Geçtiğimiz ay zamanı iyi yönetemediğimiz,
ğerlendir. Çünkü ben geçtim mi, kıyamete kadar
bir çok işi yetiştiremediğimiz, üstüne üstlük şi-
dönmem. Telafim yok benim.' '
kayetlendiğimizden bahsetmiş; bunun sebebi
olarak da başta uykuya düşkünlüğümüz, ardın- Zaman… Bir su gibi, akıp gider… Ya da kuş
dan da işlerimizi önem sırasına göre kategorize gibi, uçup gider… Buna rağmen Ademoğlu bu
etmeyişimizi ifade etmiştik. nimeti hafife almış, değerlendirememiş de, nik-
bete çevirmiş, zayi etmiş… Nasıl mı? Yapacak-
Bu ay yine zaman hırsızlarının neler olduğu-
larını erteleyerek… Vaktinde yapmayarak…
na değinmeye çalışacağız.
Erteleme bir hastalık… Bulaşıcı mı bilemem
Zamanı boşa geçirmek demek, hayatı boşa
ama bildiğim o ki sahibini amelsiz dımdızlak
geçirmek demektir. Altmış yıllık bir ömür sür-
bırakan bir hastalık... Bu hastalığa duçar olan-
düğünüzü düşünün. Sona yaklaştığınızda şöyle
ların en bariz özelliği, çok karar alıyor olmakla
bir geriye bakıp: 'Oh, elhamdulillah! Bana verilen
beraber bu kararları hayata geçirecek azimden
nimeti hakkıyla değerlendirdim.' de diyebilirsiniz,
zerre nasip almamalarıdır. Bu iradesizlikleri
tam tersi: 'Ah, keşke geriye dönebilseydim de şunu
onlara aldıkları kararları hep erteletir. Karar-
şunu yapsaydım!' diyerek boşa geçirdiğiniz za-
larından vazgeçmezler. Ama üşenirler, hareke-
manın hüsranını da yaşayabilirsiniz.
te geçemezler, ötelerler… En sık kullandıkları
kelimeler ise: 'Birazdan, bir saat sonra, akşama,
Bu tamamen sizin iradenizle oluşacak olan,
yarın, haftaya, bir sonraki ay, seneye, yaşlanınca,
iki farklı sonuç.
emekli olunca, hep sonra, hep sonra…' Onlar iş-
Oysa sona gelmeden zamanın kıymetini leri geçiştirirken bir de bakmışlar ki hayat da
fehmedebilmek, nimetler üstü bir nimet. Ne geçip gitmiş. Ya da boş vakitler tükenmiş, meş-
güzel söylenmiş: 'Vakitlerle yakutlar kazanılır. guliyetler türemiş.
Ama yakutlarla vakitler kazanılmaz.' Zaman hiç-
Neleri ertelemiyoruz ki! Namazı, niyazı, du-
bir servetle elde edilmez… Servetlerle kıyasla-
ayı, sınavı, borç ödemeyi, ziyareti, verdiği sözü,
namayacak bu nimet tehir edilemez, biriktirile-
sevmeyi, gülümsemeyi, özür dilemeyi, affetme- Cemâziye'l-Evvel
mez, bekletilemez. Hasan Basri rahimehullah diyor 1434
yi, çiçekle eve gitmeyi, temizliği, ilim tahsilini,
Nisan’13 • SAYI: 15
41
diyorsun ama, bugün de dünün yarını değil miydi?'
42
Bir Hikaye ■ Bir Hikaye ■ Bir Hikaye ■ Bir Hikaye ■ Bir Hikaye ■ Bir Hikaye ■ Bir Hikaye
Mirsad Ağınt
Nadide Post
Oysa biz memleketimizdeki cemaatlerin, kaç şiddetinde esen siyasal
rüzgarlarda hangi istikamete doğru yönelerek evrilip devrildiklerine
şahitlik ediyoruz. Tevhid'in duruluğunda ve nezafetinden mahrum
kaldıktan sonra değil meydanlar, en yetkili makamlar ve iktidarlar
sizin olsa bunların ne değeri olabilir, Allah katında.
Kesif bir ölüm korkusu sinmişken her yere, __ Neler gördük, neler… Feleğin çemberin-
izzet ve zafer ümidi yeşertmişlerdi kardelen den geçtik…
misali. Murabıtların gözlerinden artık sevinç
alameti olan serin ve ferahlatıcı gözyaşları sü- Bahadır, 'Hocam' diye hitap ettiği Cemal'in
zülüyordu. bu anılarını çoğu zaman ilgiyle dinliyor, değerli
ve pahalıya mal olmuş tecrübeleri ilk ağızdan Cemâziye'l-Evvel
1434
Şehirlerin ve köylerin girişlerinde insanı he- işitiyor olmaktan da büyük bir memnuniyet du-
Nisan’13 • SAYI: 15
43
__ Hayır, hayır Cemal abi. Özlediğini ve çok
aradığını söylediğin o geçmiş var ya…
__ Eee…
yuyordu. Cemal'in hatıralarının benzerlerinin tım. Bizim değerli büyük alimlerimiz ve hoca
ancak romanlarda okunabileceğini düşünürdü efendilerimiz var. Onlar kitaba bakar, ictihad
daima. Evet, ancak romanlarda olurdu böyle eder ve bize istikamet gösterirler. Biz de, bize
şeyler. Cemal'in anlattıkları daha da fazlaydı gösterilen o istikamete doğru ibadet şuuruyla
hatta. Ayrıntılıydı da bir başka ayrıntıyı fark et- yöneliriz. Onca alim, ulema yanlış bir şey söy-
mişti Bahadır. O da, Cemal'in şu an neredeyse leyecek değil ya! Bir parça şüphemiz olsa –haşa
ve kella– bizde gerekirse onlara itaat etmeyiz
okuma parçası
__ Farkındalık! Korkular…
__ O da ne Hilmi? Kelime oyununa mı baş- Önemli yer tutar, kalıcı izler bırakır insan
ladık şimdi? hayatında. En vahim olanı da kendisini mah-
44
kum edip sınırlayan zincirlerden kurtuluş kor- olmaz. Zamanı, sırası geldiğinde her bir şey or-
kusudur. Bu, aynı zamanda tüm toplumun bi- taya çıkacaktır. Bakalım o vakit mahcubiyetten
linç altına yerleştirilmiş bir korkudur. Toplum sığınabilecek bir mekan bulabilecek misin?
ve otorite nezdin de kabul görmeye çalışırken
__ Bu söylediklerin başka bir gezegenden ge-
aşınan değerleri, önce pembeleşip sonrada kay-
bolan kalın kaşlı kan kırmızı çizgileri zaman len varlıklarla iletişim kurmaya çalışmak gibi bir
geçtikçe kimsecikler hatırlamıyor. Soyundukla- şey olabilir ancak! Oysa biz memleketimizdeki
rı, rolün hakkını vermek için arkalarına atarak cemaatlerin, kaç şiddetinde esen siyasal rüzgar-
kaybettiklerinin veya terkettiklerinin farkına larda hangi istikamete doğru yönelerek evrilip
vardıklarında, 'eğer…' ile 'meğer…'i toplayarak devrildiklerine şahitlik ediyoruz. Tevhid'in du-
dönüşü olmayacak bir 'keşke' sonucunu elde ruluğunda ve nezafetinden mahrum kaldıktan
edeceklerinden de bihaber gibiler. sonra değil meydanlar, en yetkili makamlar ve
iktidarlar sizin olsa bunların ne değeri olabilir,
__ Sizler bilmiyorsunuz. Allah subhanehu ve teâlâ katında.
Cemal'di bitkin ve kısık sesiyle sitem ederek __ Allah'ın izniyle çok büyük faydası olacak-
söze başlayan: tır. Hem sana bir şey söyleyeyim. Eğer muvaffak
olursak -ki inşallah olacağız- ilk başta bundan
__ Herkes her şeyi söylüyor ama bizi dinle-
istifade edecek olanlar siz olursunuz. Diğer
yen kimse yok! Müslümanlar(!) olur…
__ … __ Böyle bir şeyden Allah'a sığınırız.
Nisan’13 • SAYI: 15
45
Meryem Tatlı İktibas Yazı
şatı ona fazla debdebeli geliyordu. Bir gün de- Maalesef durum bundan da kötü, özellik-
dem babama şunları söylerken işitmiştim: 'Şu le son dönemlerdeki diziler üzerinden yapılan
televizyon soykası var ya yavrum, insana 5 vakit kültür katliamı, insan vücuduna ağır ağır enjek-
namaz gibi şart!' demişti. Çocuk aklımla bu te edilmekte, her aile ferdinin ayrı ayrı mutlaka
cümlenin ne anlama geldiğini iyi idrak edeme- bağımlısı olduğu diziler bulunmaktadır. Dizi-
sem de, 'Demek ki televizyon çok iyi bir şey' de- lerdeki karakterler topluma öyle bir yansıma ile
miştim aklımdan. geri dönüyor ki yıkımını asla belli etmeden, ba-
balar 'corç', anneler 'mummy', evin küçük oğlu
Oysa şimdi çok iyi anlıyorum, 5 vakit nama- 'pepe' olmuş kim farkında! Kadının kızı çorap
zını geçirmeyen zavallı dedemin televizyon gibi değiştirir gibi sevgili değiştirmeye başlamış ki-
insanın hayatını alt üst eden somut şeytanı 5 min umurunda? Oğlu P. Alemdar olmuş okulu
vakit namaz mesabesinde görmesinin korkunç- kırıp geçiriyor, zaten bu tür şeyler 'gurur' verici
luğunu. olduğundan neden önemseyelim ki!
Toplumu hızla İslam'dan, Allah'tan ve Çünkü insanlık dizilerle hayat bulur hale
Peygamber'den uzaklaştıran, şeytanın en çok geldi. Artık diziler toplum için 5 vakit namazlar
sevdiği ev aletimiz, belki kimimizin gözünde haline geldi (Allah korusun), gözler öyle alıştı ki
en önemli 'teknoloji'. Bizi gündemle canlı kılan bu sahnelere ayıplanmaz oldu. Akşamları mum
elektronik bağlantı ya da kimimiz için abartıl- ışığındaki o eski sohbetler yalan oldu. İnsanla-
maya değmeyecek masumlukta, bazen tozunu rın her günü dizilerle doldu. Tesettürsüzlük, içki
aldığımız basit bir ev eşyası, bazen de çocuk- tüketimi, zina ve insan katliamı… Bütün bunlar
larımızı başımızdan savmamızın en etkin yolu helal görüntüler gibi verilmeye başlandı. Önce
ya da en önemli saatlerimizi karşısında boşa gözler alıştırılmakta, sonrasında bu haramlar
geçirip katlettiğimiz ömrümüzün en büyük insan hayatına fark ettirilmeden sokulmakta ve
tuzağı, toplumun gidişatını baltalayan, pisliğe bu normal görünmeye başlanmaktadır.
sürükleyen, kadınlarımızı, gençlerimizi ve ço-
46
Anneler gününü, sevgililer gününü, pasta
mumu üflemelerini, beyaz gelinliği, blue je-
an'leri, noel babaları veya çam ağaçlarını kim
soktu hayatımıza? Bütün bunlar Batı adetiyken
hanginiz Los Angeles'a gidip gördünüz ve ha-
yatınızda uygulamaya başladınız bu Batı kültü-
rünü? Gerek yok ki Los Angeles'a gitmeye, za-
ten ayağımızın ucunda değil mi, Paris evimizin
içinde değil mi? 'Batı oyunu' diyoruz ya, Batı
oyununu güzel oynadı ama biz onların oyun-
larına öyle bir özendik ki, Batı'dan daha Batıcı
olarak yavaş yavaş battık. Biz bu oyunlarda rol
almaya öylesine meraklıymışız ki, Batı bile şa-
şırmıştır halimize.
Nisan’13 • SAYI: 15
47
Faruk Furkan İktibas Yazı
İslam'a Göre
Arkadaşlık Nasıl Olmalı?
Yaşadığımız şu hayat, hep tek bir minval üze- َوزَا َد ِف علم ُك ْم َم ْن ِط ُق ُه َو َذكَّ َركُ ْم،َم ْن َذكَّ َركُ ْم بِالل ِه ُر ْؤيَتُ ُه
re sürüp gitmez; tıpkı mevsimler gibi sürekli ِ ب
ِاآلخ َر ِة َع َملُ ُه
değişir. Bazen acı, bazen tatlı; bazen iyi, bazen
kötü olur. Bu nedenle, bu acı veya tatlı günleri- "Görüldüğünde size Allah'ı hatırlatan,
mizi bizimle paylaşacak dostlara ve arkadaşlara
ihtiyacımız vardır. Konuştuğunda ilminizi artıran,
1. Da'îfu't Terğîb ve't Terhîb, 1/20. Zayıf bir senetle rivayet edilmiştir.
2. Silsiletu'l Ehâdîsi's Sahîha, 2849.
48
lamda ipuçları vermektedir.
• Hadiste ilk olarak "Görüldüklerinde Allah'ı ha- e. Allah'ı anması ile ki, bu da bulunduğu or-
tırlatan insanlar" hayırlı arkadaş portresi ola- tamlarda Allah'ı anlatması, O'nu gündem etme-
rak bize sunulmaktadır. si ve O'ndan gelen doğruları insanlığa ulaştır-
ması ile olur.
Görüldüklerinde Allah'ı hatırlatan insanlar…
İşte böylesi fiillere sahip olan bir insan,
Acaba nasıl? Allah'ı bizlere hatırlatan insandır. Hadis-i şeri-
fin öğrettiğine göre bizlerin, böylesi insanlarla
Ne şekilde? arkadaş olması, böylelerini arkadaş edinmesi
gerekmektedir.
Evet, arkadaşlarımızın böyle olması gereki-
yormuş Rasûlullah'a göre… • Hadisin ikinci maddesinde hayırlı bir arkada-
şın "Konuştuğunda ilmimizi artıran" bir arka-
Kendileri ile bir araya geldiğimizde bizlere daş olduğu ifade edilmektedir.
Rabbimizi hatırlatan, gündemlerinde hep Allah
olan ve hep Allah'ı anlatan arkadaşlar… Yani arkadaşlarımızın bilgili, ilim sahibi ve
insanlara hakikatleri anlatan şahsiyetler olması
Böylesi insanlarla arkadaşlık kurulması ge- gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki, ilim sahi-
rekiyormuş; böyleleriyle arkadaş olunca hayır bi olmayanlar, başkalarının ilmini artıramazlar.
oluyormuş… Bu nedenle arkadaşlarımızı seçerken onların;
Allah'ı, Peygamberi, Kur'an'ı ve İslam'ın haki-
İşte bu Nebevî tavsiyeyi iyi düşünmemiz ve katlerini tanıyan insanlar olmalarına dikkat et-
arkadaşlarımızı bu tavsiyeye göre seçmemiz ge- memiz gerekmektedir.
rekmektedir.
İmam Âcurrî'nin rahimehullah bu konuda çok
Peki, bir insan görüldüğünde Allah'ı bizlere önemli bir nasihati vardır. O, Âlimlerin Ahlakı
nasıl hatırlatır? adlı eserinde der ki:
a. Kılık-kıyafeti ve İslamî görünümüyle ki, bu 'Alim bir şahsiyet, dostlarını üç guruba ayırır.
onun İslamî giyiniş tarzı ve sakal gibi İslamî (Onun arkadaşları):
kimliğinin dışa vurulması ile olur.
1. Ya kendisinden daha bilgili olan ve ondan
b. Davranışlarındaki ağırlık ve İslam'ın ona öğ-
hayır öğreneceği bir kimse,
rettiği ağırbaşlılık ile ki, bu da onun oturması,
kalkması, yemesi, içmesi ve benzeri davranışla- 2. Ya kendisi ile denk olan; ama kendisi ile
rındaki güzellik ile olur. müzakere edebileceği bir kimse,
c. Söz ve davranışlarındaki uyum ki, bu da
doğruluk, sadakat, edep ve ahlakî tavırlarda 3. Ya da kendisinden daha düşük seviye de
meydana çıkar. olan ve kendisine ilim öğreteceği bir kimse (ol-
malıdır).' 3
d. Dışa yansıttığı pozitif enerjisi ile ki, bu da te-
bessüm, güler yüz ve insanların yardımına koş- Cemâziye'l-Evvel
1434
ma gibi canlılığını gösteren fiillerle olur. 3. Bkz. s. 41.
Nisan’13 • SAYI: 15
49
İmam Âcurrî'nin bu nasihati, aslında sadece çeki düzen vermeli ve böyle davranmadığımız
alimlere yöneltilmiş bir nasihat değildir. Aksine takdirde Allah'ın subhanehu ve teâlâ huzurunda hesap
bu nasihat, her Müslüman için geçerli olan ve vermek zorunda kalacağımızı bilmeliyiz.
itina ile dikkat edilmesi gereken bir nasihattir.
Oruç tuttuğunu gördüğümüzde kendi oruç-
Her Müslümanın arkadaşı aslında bu üç sı- larımızdan utanmalı, açlığımızdan şikâyet et-
nıfın haricinde olmamalıdır. meyi ve adeta başa kalkar tavırlarımızı terk et-
meliyiz. Sadaka verdiğini gördüğümüzde kendi
Ya kendisinden bir şeyler öğrenebileceği bir sadakalarımızı azımsamalı, verirken içerisinde
arkadaşı, ya kendisine bir şeyler öğretebileceği bulunduğu ihlaslı tavrından dolayı kendi sami-
bir arkadaşı ya da bazı şeyleri oturup müzakere miyetimizi yeniden gözden geçirmeliyiz. Cihad
edeceği, dertleşebileceği bir arkadaşı olmalıdır. ettiğini, düşmanla nasıl savaştığını, onları yok
Eğer bu üç gurubun haricinde bir arkadaşı olur- etmek için nasıl çaba harcadığını; buna mukabil
sa, bu arkadaşın ona zararından başka bir şeyi kendi kardeşlerine nasıl şefkat ve merhametle
olmaz. davrandığını, gördüğümüz zaman kendimi-
zi gözden geçirmeli ve onun bu tavrından son
Efendimiz'in sallallahu aleyhi ve sellem tavsiyesine derece etkilenmeliyiz. İlim tahsil ettiğini gördü-
göre arkadaşımızın öğretici pozisyonunda ol- ğümüzde ilme olan iştiyakından ve öğrenmeye
ması, yani kendisinden hayrı ve iyiliği öğre- karşı gösterdiği hırstan dolayı bizde gayrete gel-
nebileceğimiz bir insan konumunda olması meli ve onun bu tavırlarından son derece mü-
gerekmektedir. Hadis-i şerifin "Konuştuğunda teessir olmalıyız. Diğer amelleri için söylenecek
ilminizi artıran…" kısmı bunu ifade etmektedir. şeylerde aynı olmalıdır.
Ama aynı zamanda bizlerde birilerine arkadaş
iktibas yazı
olacağımız için bizlerinde bu makamda olma- İşte bize örnek olacak arkadaşımız böylesi
sı, dolayısıyla bizlerinde ilmî birikimi olan in- vasıfları haiz olmalı ve Allah eksenli bir arka-
sanlar sınıfında yer alması gerekmektedir. Her daşlık portresi çizerek bizlere Rabbimizi hatır-
hâlükarda burada ilme ve bilgili bir insan olma- latmalıdır.
ya teşvik vardır.
Arkadaş seçiminde Efendimiz'in bu direk-
• Hadisin son kısmında ise "Yaptığı işlerle ahireti tifini aklımızdan çıkarmamalıyız ve bu hadisi
hatırınıza getirendir" buyrularak arkadaşları- kendimiz için şiar edinerek arkadaş seçerken
mızın yaşantıları ile sanki ahirete adanmış bi- ya da birilerine arkadaş olurken hadisin bizlere
risi gibi ameller işleyen kimse olması gerektiği verdiği mesajları dikkate alarak arkadaşlık et-
vurgulanmıştır.
meliyiz.
Yani bu arkadaş öyle bir arkadaştır ki, ortaya
koyduğu davranışlar ve yapmış olduğu işler ile 2. Dostluk Yalnız Müminlerle
insanlara ahireti ve Allah'a hesap verileceğini Kurulmalıdır
hatırlatır. Onun davranışlarını ve amellerini gö- Bir Müslümanın arkadaşı, aynı kendisi gibi
renler, bu şahsın hep Allah'a hesap verme şuuru Müslüman ve mümin olmalıdır. Bir Müslüma-
içerisinde yaşayan bir kimse olduğunu bilirler nın kendi akidesinden ve kendi inancından
ve bundan etkilenerek kendilerinin de böyle ol- olmayan insanlarla sıkı-fıkı olması, dostane
maları gerektiğini idrak ederler. bir tavırla onlarla ilişki içerisine girmesi asla
düşünülemez. Çünkü böylesi tavırlarla onlarla
Bir insanın, "Ameli ile ahireti hatırlatması" arkadaşlık etmek zamanla insanı onlara benze-
demek, kıldığı namazı, tuttuğu orucu, yaptığı tecek ve onu -Allah korusun- helakin eşiğine
cihadı, verdiği sadakası… ile ahirete gideceği- getirecektir.
mizi ve bu noktalarda Allah'a hesap vereceğimi-
zi hatırlatması demektir. Nitekim Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bir ha-
disinde bu hakikate dikkat çekerek yalnız mü-
Yani bu arkadaşın nasıl namaz kıldığını gör- minlerle arkadaşlık edilmesi gerektiğini açık bir
düğümüzde öylesine etkilenmeli, öylesine etki- şekilde dile getirmiştir.
lenmeliyiz ki, o andan itibaren namazlarımıza
50
Efendimiz şöyle buyurmuştur: "Ey iman edenler! Yahudi ve Hristiyanları dost
edinmeyin. Onlar (gerektiğinde) birbirlerinin
ال تصاحب إال مؤمنا وال يأكل طعامك إال تقي dostlarıdırlar. Sizden her kim onları dost edi-
nirse, doğrusu o da onlardandır…" 6
"Ancak mümin birisiyle arkadaşlık et; yemeği-
ni de ancak müttaki insan(lar) yesin." 4 "Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine Ki-
tap verilenlerden dininizi alay ve oyun konusu
Bir Müslümanın birileri ile 'dost' olabilmesi edinenleri ve kafirleri dost edinmeyin." 7
için, dost edinilecek o şahısların mutlaka iman
"Mümin erkekler de, mümin kadınlar da bir-
etmiş olmaları şarttır. Çünkü insan, ancak ken- birinin velileri (dostları ve yardımcıları)dir." 8
disine başkalarından daha yakın hissettiği kişi-
leri dost edinir ve ancak diğer insanlara nispetle Bu ayetlerin tamamında müminlerden baş-
daha yakın olduğuna inandığı kimselerle düşüp kaları ile dostluk kurulmaması gerektiği vurgu-
kalkar, onlarla daha samimi ilişkiler içerisine lanmaktadır. Yanlış anlaşılmaması için hemen
girer. Çünkü dostluk, normal beşerî ilişkile- ifade edelim ki, bu ayetlerde söz konusu edilen
rin en ileri noktasıdır. İşte bu nedenle sami- dostluk 'arkadaşlık' değildir. Çünkü bir insan
mi ilişkiler içerisine gireceğimiz insanların bazen bir kafirle dinini ulaştırma amacıy-
her şeyden önce şirkten uzak olmaları ve la arkadaş olabilir. Burada yasaklanan
gerçek anlamda Allah'a iman etmele- dostluk, velayet kapsamındaki bir
ri gerekmektedir. beraberliktir ki, bu müminlerin
aleyhinde kafirlere yardım etmeyi
Dost edinilen bir şahsın şirk- gerektirir ve böylesi bir dostluk
ten kendisini arındırmış ol- insanı şirke düşürür.
Dost edinilen
ması ve Allah'a hakkıyla iman bir şahsın şirkten
etmesi, onu arkadaş edinen kendisini arındırmış olması Ne demek istediğimizi
kimsenin yanlış yollara ve Allah'a hakkıyla iman etmesi, biraz daha izah ede-
düşmesini engelle- onu arkadaş edinen kimsenin yanlış
cek olursak; bir in-
mesi bakımından yollara düşmesini engellemesi
bakımından son derece önemlidir. san, eğer kafir bir
son derece önemlidir. Zira şirkten sakınan bir insan, şahsiyetle müminlerin
Zira şirkten sakınan bir aynı zamanda arkadaş olduğu aleyhinde çalışacak tarzda
insan, aynı zamanda arkadaş insanları da şirkten bir arkadaşlık kurarsa, yani
olduğu insanları da şirkten sakındıracaktır.
onları kafirlere şikâyet eder-
sakındıracaktır. Dolayısıyla se, ihbarda bulunursa, sırlarını
böylesi bir şahsiyetle arkadaş olan onlara ulaştırırsa, gizliliklerini ifşa
kimse, Allah'ın izni ile şirke düşme ederse, birlik ve bütünlüklerini boz-
noktasında kendisini ciddî anlamda mak için onları ele verirse, onlarla
koruma altına almış olacaktır. İşte bu savaşa girerse... İşte o zaman küfre dü-
nedenle bizlere mümin olan kimselerle ar- şer ve kafir olur.
kadaşlık etmemiz emredilmiştir.
Ayetlerde ilk olarak yasaklanan dostluk
Aslında bu, sadece Efendimiz sallallahu aleyhi ve bu şekildeki bir dostluktur. Dikkat edilirse
sellem tarafından verilmiş bir emir değildir. Aksi-
Rabbimiz böylesi dostluklar kuranların artık
ne bu, Kur'an-ı Kerim'de Rabbimiz tarafından "Allah ile bir ilişiklerinin kalmayacağını" ifade
da sürekli vurgulanmış bir emirdir. Rabbimiz etmiştir. Peki, kimin Allah ile ilişiği kalmaz?
şöyle buyurur: Bu sorunun cevabı çok net bir şekilde bellidir:
Ancak küfre düşmüş insanların Allah ile ilişiği
"Müminler, müminleri bırakıp da kafirleri
kalmaz. Müfessirlerde ayeti bu şekilde anlamış
dost edinmesin. Kim böyle yaparsa Allah ile bir
ilişiği kalmaz..." 5 ve anlamlandırmıştır. Örneğin İmam Taberi
6. 5/Maide, 51
Cemâziye'l-Evvel
4. Ebu Davud, Edeb, 16; Tirmizi, Zühd, 56. 7. 5/Maide, 57 1434
5. 3/Al-i İmran, 28 8. 9/Tevbe, 71
Nisan’13 • SAYI: 15
51
bu ayet hakkında şöyle demiştir: ' "Kim böyle Eğer arkadaşlarımız sahih İslam akidesi üze-
yaparsa onun artık Allah ile bir ilişiği kalmaz…" rinde iseler bu bizi de etkileyecek ve bizlerinde
Yani, dininden irtidat edip küfre girdiği için doğru bir inanca sahip olmasını sağlayacaktır.
Allah'tan uzaklaşmış, Allah ta ondan uzaklaşmış Yok, eğer akideleri bozuk, inançları sapık ise
olur.' 9 aynı şekilde bu bizde tesir bırakacak ve -Allah
korusun- bizlerinde ayağının kaymasına sebep
O halde bu ayetlerde yasaklanan dostluk in- olacaktır. İşte bu nedenle arkadaşlarımızı se-
sanı küfre düşüren bir dostluktur ki, biraz önce çerken hangi inanç üzere olduklarını iyi tespit
de vurgulamaya çalıştığımız gibi, böylesi bir etmemiz gerekmektedir.
dostluk müminlerin aleyhinde kafirlere yardım
etmek üzere kurulmuştur. Bu anlamdaki bir İnsan kimin düşüp kalkarsa onunla aynı
dostluktan tüm müminlerin sakınması gerek- inancı paylaşır. Çünkü arkadaş mıknatıs gibidir.
mektedir. İyi ise iyiliğe; kötü ise kötülüğe çeker. Etkilen-
memek mümkün değildir. Eskiler boşuna de-
Ama müminlerin aleyhinde kafirlere yardım memiş:
etmeyi içerisinde barındırmayan dostluklar, kı-
sım kısımdır. Bir kısmı vardır ki, caizdir. Bir 'Üzüm üzüme baka baka kararır.'
kısmı vardır ki, haramdır. Bu nedenle bir Müs-
lümanın kafir birisi ile dostluk kurarken dost- 'Kır atın yanında duran ya huyundan ya su-
luk ilişkisinin hangi hükme tabi olduğunu tespit yundan…' diye.
etmesi gerekmektedir.
Gerçekten de bu böyledir. Kiminle takılır-
Aslına bakılırsa bir Müslümanın kafirlerle san aynı onun gibi olursun. Örneğin sövmeyi
iktibas yazı
dostluğu, ancak davet ilişkisi içerisinde olma- bilmeyen birisi isen, ağzı küfürlü olan insan-
lıdır. Yani Müslüman, ancak tebliğ yapmak ve larla fazla değil, sadece birkaç gün beraber ol-
akidesini ulaştırmak amacıyla bir kafirle ilişki man senin ağzını da aynı şekilde küfürlü hale
içerisine girebilir. Tebliğ ve davet amacı güt- getirecektir. İstemesen ve farkında olmasan bile
meyen her arkadaşlık ilişkisi, insanı her an bir onlarla aynı ağzı konuşursun.
hatanın içerisine düşürebilir. Bu nedenle ilişki-
lerimizi İslamî çerçeveye oturtmalı ve kiminle Buna mukabil eğer ilmi seven ve ön plana
dost olup, kiminle dost olmayacağımızı iyi tes- çıkaran insanlarla takılırsan sen de kaçınılmaz
pit etmeliyiz. olarak ilmi sever ve ilmi istersin.
3. Kişi Arkadaşının Dini Üzeredir Cihad ehli insanlarla oturursan sende cihad
tutkunu, cihad aşığı olursun.
İnsanoğlu, çok çabuk etkilenen bir yapıyla
yaratılmıştır. Gördüğü, duyduğu ve müşahede Namaz ehli insanlarla vakit geçirirsen sende
ettiği şeylerden hemen etkilenir; düşüp kalktığı namaz ehli olursun.
kimselerden, gezip dolaştığı yerlerden yani çev-
resinden etkilenmemesi mümkün değildir. Bu şekilde örnekleri çoğaltmak mümkün...
İşte bu nedenledir ki İslam insana iyi arka- Durum bu olduğuna göre kiminle dost ol-
daş seçmesini ve hayırlı insanlarla oturup kalk- duğumuza dikkat etmeliyiz.
masını kesin bir dille emretmiştir. Bu bağlamda
Efendimiz'in sallallahu aleyhi ve sellem şu sözünü aklı- Söz buraya gelmişken Rasûlullah'ın sallallahu
mızdan çıkarmamamız gerekir: aleyhi ve sellem şu sözünü zikretmemek olmaz. O, sa-
hih bir hadisinde buyurur ki:
املرء عىل دين خليله فلينظر أحدكم من يخالل
"İyi ve kötü arkadaşın hali, güzel koku satanla
"Kişi arkadaşının dini (hayat tarzı) üzeredir." 10 körük çekenin (demircinin) haline benzer: Misk
satan, ya sana güzel kokusundan bir miktar
ücretsiz verir ya sen satın alırsın, ya da (hiç
9. Bkz. Camiu'l Beyân, 6/313. değilse onunla beraber olduğun sürece) güzel
10. Ebu Davud, Edeb, 16; Tirmizi, Zühd, 45. koku koklamış olursun. Körük çeken kimse ise
52
ya elbiseni yakar ya da (en azından) körüğün
kötü kokusundan rahatsız olursun." 11
Bir Müslümanın bu emre kayıtsız kalma- Bakınız, Rabbimiz Furkan suresi 27. ayet ve
sı düşünülemez. Onun mutlaka sadık kullarla, devamında dünyada iken düzgün arkadaş seç-
Allah'a kendisini adamış insanlarla beraber ol- meyenlerin pişmanlıklarını nasıl tasvir ediyor:
ması, onlarla düşüp-kalkması gerekmektedir.
Daha Rabbini doğru dürüst tanıyamamış, Zuhruf suresi 67. ayette de şöyle buyurur:
ağzından hâlâ şirk sözleri dökülen, şirkin her
türlüsünü çok rahatlıkla işleyebilen kimseler sa- ْالَ ِخ َّل ُء يَ ْو َم ِئ ٍذ بَ ْعضُ ُه ْم لِ َب ْع ٍض َع ُد ٌّو إِ َّل الْ ُمتَّ ِق َني
rıkta taksalar, cübbede giyseler Evliyâullah'tan
olduklarını da iddia etseler asla sadıklar züm- "O gün bütün dostlar birbirlerine düşman ola-
resinden değildirler. Bunlar olsa olsa insanların caklardır; ancak takva sahipleri müstesnadır."
gözünü boyamayı iyi beceren üç beş şaklabandır.
Eğer insan dünyada iken salih, Allah'tan
Bizlere böyleleri ile değil, kendilerini tevhid korkan, Rabbine ibadet eden, ihlaslı ve muttaki
ve akide davasına adamış kimselerle arkadaşlık kimseleri dost edinmezse ahirette mutlaka piş-
etmemiz emredilmiştir. Böylelerine ise -bırakın man olacak ve pişmanlıktan dolayı ellerini ısı-
arkadaşlık etmeyi- sadece düşmanlık göstermek racaktır.
emredilmiştir. Müslüman gözünü dört açmalı,
etrafında Allah adına kandıran insanlara asla Allah'ın "olacaktır" dediği bir şeyde hiç olma-
aldanmamalıdır. ma gibi bir ihtimal olur mu?
Nisan’13 • SAYI: 15
53
mutlaka pişman olacaklarını ve bunun göster- gün dostun olabilir." 13
gesi olarak da ellerini ısıracaklarını söylemek-
tedir. Sözü Allah'tan daha doğru olan kimdir? "İnsan, sevdiği ile beraberdir." 14
54
Ayın Kitabı Ebu Ensar
ebuensar@tevhiddergisi.com
Bu ay da yeni bir kitap tanıtma imkanı veren Yine tarih, bu muvahhidlerin hep karşısın-
Allah'a hamdolsun. Bu ay tanıtacağımız kitap da duran düşmanların, tağutların ve hainlerin
'Yiğit Muvahhidlerin Öyküsü' adında bir roman/ hile ve tuzaklarıyla doludur. Kimse firavun öldü
öykü kitabı olacaktır. Ancak bu öyküyü diğer diye sevinmesin. Kimse nemrut öldü diye ra-
emsallerinden ayıran bir özelliği vardır. Çün- hata kavuşacağını sanmasın. Kimse Ebu Cehil
kü 'Yiğit Muvahhidlerin Öyküsü' bir tarihtir. öldü diye itidali elden bırakmasın. Çünkü fira-
Ve tekerrürü asla aksamayan bir tarihtir. Nuh vun şeytandır. Nemrut şeytandır. Ebu Cehiller
aleyhisselam davetten yüz çevirenlerin kulaklarını
şeytandır. Şeytan yaşadığı sürece bu hainler
patlatırcasına daveti haykırışı, çok az bir toplu- farklı isimlerle karşımıza çıkacaktır.
luk olan Talut ve ordusunun Calut ve azgın or-
Evet! İşte bu ay tanıttığımız bu eseri okurken
dusuna direnişi, İbrahim'in aleyhisselam putları bir
yukarıdaki satırlarda yazdıklarımız bir film şe-
bir devirmesi, Ashab-ı Kehf 'in tağutların kar-
ridi gibi gözlerimizin önünden geçecektir.
şısında hakkı haykırmaları, Allah Rasûlü'nün
Mekke sokaklarını "De ki: 'Ey kafirler ben sizin
Duamızın sonu, Allah'a hamd etmektir.
ibadet ettiklerinize ibadet etmem' " 2 nidasıyla in-
letmesi, kızgın çöllerde yatırılan Bilal'in "Ahad"
Nisan’13 • SAYI: 15
55
56
“Tağut’a Kulluk Etmekten Kaçınıp,
Allah’a Yönelenlere Müjde Vardır.
Kullarımı Müjdele!”
( 39 / Zümer, 17 )