You are on page 1of 64

Cemâziye’l-Ahir

1434

Aylık İslamî Eğitim Dergisi MAYIS 2013 YIL: 2 SAYI: 16 FİYATI: 5

GÜNDEM’09

‘03
İhtilaf Fıkhı
Ebu HANZALA

‘13
Allah’a Kulluk Ettiğinde
Ebu NUSEYBE

29 Peygamberin Sırdaşı
Huzeyfe
İbrahim KAPRAN
16 Vesveseler Karşısında
Müslümanın Sığınağı: Tefekkür
Enes YELGÜN
39 ‘Makbul’ Tağut ve
Deve Yürekli Raiyeti
Kerem ÇAĞLAR
Kirli Gündem
Cemâziye'l-Ahir 1434
Mayıs '13 SAYI: 16

Allah'a Hamd, Rasûlü'ne Salat ve Selam Olsun…

Küresel cihadın en kilit noktası haline gelen ve kâfirlerin gözlerini korkutan 'Suriye Cihadı',
üçüncü yılına girdi. Suriye cihadının bu denli gelişmesinin arka planında jeopolitik ve manevi
sebepler bulunmaktadır.

Cihad ateşinin kendisine sıçrayıp, nebevi haberlerin oluşmasından korkarak, Türkiye'den


özür dileyip yanına avane seçmiş oldu.

Bu olaylar cereyan ederken, akıllarımıza küresel cihadın en önemli ismi ve tüm dünyayı kor-
kutan hedefini Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem hadislerinden alan, Şeyh Ebu Musab Ez-Zerkavi
rahimehullah geldi. O, aslında Irak'ta 7 sene önce bu hedefi kendisine şiar edinmişti.

"Biz gözlerimizi Beytu'l Makdis'e dikmiş bir şekilde Irak'ta savaşıyoruz"

Evet, Beytu'l Makdis ve çevresine sıçraması muhtemel olan cihadın ruhundan korkan İsrail'in
atacağı siyasi adımlara, uluslararası platformda yapılan kirli tezgâhlara artık bu pencereden bak-
mamız bizim için doğru olacaktır. Zira halka gösterilen bu kirli tezgâhın meyvesi de elbette ki
kirli olacaktır.

Editör
03 İhtilaf Fıkhı Ebu HANZALA

09 Kirli Gündem Gündem

13 Allah'a Kulluk Ettiğinde… Ebu NUSEYBE

16 Vesveseler Karşısında Müslümanın Sığı-


nağı: Tefekkür
Enes YELGÜN

19
İÇİNDEKİLER

Karmaşıklığın İçinde 'Ehli Sünnet Ve'l Ferhat CURA


Cemaat' - 2

22 Göz Zinasından Sakınmak Ekrem BULCA

25 Cennetin Hurmalıkları, Müslüman Kar-


deşini Ziyaret Edenlerin Mükâfatıdır - 1
Abdulmetin AKSOY

29 Peygamber'in Sırdaşı Huzeyfe İbrahim KAPRAN

32 Dördüncü Sabite: Cihad, Herhangi Bir


Savaşa Bağlı Değildir
Yusuf El-Uyeyri

34 İhlas ve Kişinin Ecrini Allah'tan Bekleme-


si Hakkında Bir Hatırlatma
Yiğit İNAN

39 'Makbul' Tağut ve Deve Yürekli Raiyeti Kerem ÇAĞLAR

43 Mehlika Mahi

47 Davetçiler ve Yargıçlar Mirsad AĞINT

50 Çocuğu Olmayanlar! Bu Yazıyı Mutlaka


Okuyun!
İktibas Yazı

54 Cephetu'n Nusra'nın Hedefleri ve Strate-


jisi
İktibas Yazı

60 İbrahimî Genç Ebu ENSAR

Yazışma Adresi: Emre UYAR


Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü:
Güneşli Merkez Postane P.K. 51
Emre UYAR
Bağcılar/İstanbul
Yayın Türü:
Yaygın Süreli
Aylık Dergi Basım: Step Matbaacılık
Reklam ve Abonelik: Göztepe Mah. Bosna Cad. No:11
Cemâziye'l-Ahir 1434 info@tevhiddergisi.com Mahmutbey-Bağcılar/İstanbul
Mayıs 2013 www.tevhiddergisi.com Tel : 0 (212) 446 88 46
Sayı: 16 Adres: Barbaros Mh. 9/2 Sk.
No:12A-B Bağcılar/İSTANBUL Dergi İçerisinde Yer Alan Yazılardan
Fiyatı: 5 İlgili Yazar Mesûldür.
Abonelik İçin: 0 534 086 95 76
Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.
Vahyin Rehberliğinde
Ebu Hanzala

İhtilaf Fıkhı
Müslümanların İslam'ın gözettiği en önemli
maslahatlardan olan beraberlik ve cemaat
maslahatını koruyabilmek adına ihtilaf fıkhını
öğrenmeleri ve amel etmeleri gerekir.

Allah'ın Adıyla

Allah'a hamd, Rasûlü'ne salat ve selam olsun. günü hakkını verin; israf etmeyin. Çünkü O, is-
raf edenleri sevmez."  3
Allah subhanehu ve teâlâ eşyayı farklı yaratmıştır.
Allah'ın yarattığı ne varsa hepsinde çeşitlilik il- Evet, zikrettiğimiz ayetler de; Allah'ın eşyayı
kesini görmek mümkündür. Bu durum O'nun farklı yaratması, O'nun subhanehu ve teâlâ büyüklü-
subhanehu ve teâlâ ayetlerindendir. ğüne delaletinin göstergesidir. İnsanların anla-
yış, zeka ve kapasitelerinin farklı olması ve buna
"…Allah'ın gökyüzünden su indirdiğini gör- bağlı olarak ihtilafa düşmeleri de Allah'ın subhane-
medin mi? Böylece biz onunla, renkleri değişik hu ve teâlâ dilemesiyle olmuştur.
olan meyveler çıkardık. Dağlardan da beyaz,
kırmızı renkleri değişik ve siyah yollar (kıldık). "Eğer Rabbin dileseydi, insanları elbette tek
İnsanlardan, hayvanlardan ve davarlardan da bir ümmet kılardı. Oysa, onlar, anlaşmazlığı
renkleri böyle değişik olanlar vardır. Kulları sürdürmektedirler. Rabbinin rahmet ettikle-
içinde ise Allah'tan ancak alim olanlar içleri tit- ri dışında. Onları bunun için yarattı. Böylece
reyerek korkar. Şüphesiz Allah, üstün ve güçlü Rabbinin (şu) sözü tamamlanıp gerçekleşmiştir:
olandır, bağışlayandır..."  1 'Andolsun, cehennemi cinlerden ve insanlardan,
(kafirlerin) tümüyle dolduracağım.' "  4
"Göklerin ve yerin yaratılması ile dillerinizin
ve renklerinizin ayrı olması, O'nun ayetlerin- Allah subhanehu ve teâlâ gözettiği bazı hikmetler
dendir. Şüphesiz bunda, bilenler için gerçekten nedeniyle insanların tek bir ümmet olmasını di-
ayetler vardır."  2 lememiş, onları ihtilaf edecek tabiatta yaratmış-
tır. Bu hikmetlerin bazısı dünyayla alakalı, ba-
"Asmalı ve asmasız bahçeleri, hurmaları ve
zısı -ayette zikredildiği gibi- uhrevidir. Öyleyse
tatları farklı ekinleri, zeytinleri ve narları -bir-
Müslümanın başlangıç olarak bilmesi gereken,
birine benzer ve benzeşmez- yaratan O'dur.
Ürün verdiğinde ürününden yiyin ve hasad insanlar arasında ihtilafın kaçınılmaz olduğu

Cemâziye'l-Ahir
1. 35/Fatır 27-28 3. 6/En'am, 141 1434
2. 30/Rum, 22 4. 11/Hud, 118-119

Mayıs’13 • SAYI: 16

3
ve bu ihtilafın Allah'ın subhanehu ve teâlâ dilemesiyle lar arasında vuku bulacak ihtilafın fıkhını kar-
olduğudur. Allah'ın dilediği bir şeyin önünde deşlerimizle paylaşmaya çalışacağız.
durmak, ona engel olmak mümkün değildir.
Ancak Allah'ın subhanehu ve teâlâ rızasına uygun fı- İhtilaf fıkhını bilme İslam'daki en önemli
kıh geliştirmek insanın elindedir. gayelerden birine hizmet etmesi açısından çok
önemlidir.
Çünkü ihtilafın olmasını dileyen Rabbimiz;
bazı ihtilafları gözetip anlayışla karşılamamızı, İslam'da en büyük maslahat tevhidin tahak-
bazısını kuvvetle defetmemizi bizden istemiştir. kuk etmesi, en büyük mefsedet şirkten ve ehlin-
Örneğin, renklerimizin ve dillerimizin farklı ol- den kaçınmamaktır. Çünkü bu; insanın yaratılış
ması Allah'ın dilemesi ve ayetlerindendir. Bun- gayesidir.
ları anlayışla karşılamak ve insanlara renklerine
ve dillerine göre muamele etmek Allah'ın subhane- "Ben, cinleri ve insanları yalnızca bana ibadet
hu ve teâlâ ve Rasûlü'nün bizden isteğidir. Bu fark-
etsinler diye yarattım."  8
lılık noktasında vahye göre fıkhı olmayanlar,
"...Oysa onlar, tek olan bir ilaha ibadet etmek-
kitabın ve sünnetin şiddetle karşı çıktığı ırkçılık ten başka bir şeyle emrolunmadılar. O'ndan
hastalığına yakalanacaklardır. başka ilah yoktur. O, bunların şirk koştukları
şeylerden yücedir…"  9
Bunun yanında Allah, kafirlerle mü-
minler arasındaki ihtilafı kuvvetle de- Bundan sonra Allah'ın subhanehu ve teâlâ
fetmeyi emretmiştir. Bu ihtilafta anla- müminlerden istediği, birleşmek ve
yışlı olup, iki uzlaşmazı birleştirmeye
vahyin rehberliğinde

ayrılıktan kaçınmalarıdır.
çalışanları şiddetle kınamıştır.
"Allah'ın ipine hepiniz sımsı-
"Yeminlerini bozan, elçiyi (yur- İslam'da en kı sarılın. Dağılıp ayrılmayın.
dundan) sürmeye çabalayan büyük maslahat Ve Allah'ın sizin üzerinizdeki
ve sizinle ilk defa (savaşa) tevhidin tahakkuk
etmesi, en büyük
nimetini hatırlayın. Hani
başlayan bir toplulukla siz düşmanlar idiniz.
mefsedet şirkten ve
savaşmaz mısınız? Kor- ehlinden kaçınmamaktır. O, kalplerinizin arası-
kuyor musunuz onlardan? Çünkü bu; insanın nı uzlaştırıp ısındırdı ve
Eğer inanıyorsanız, kendisin- yaratılış gayesidir. siz O'nun nimetiyle kardeşler
den korkmanıza Allah daha la- olarak sabahladınız. Yine siz,
yıktır."  5 tam ateş çukurunun kıyısınday-
ken, oradan sizi kurtardı. Umulur
"...Eğer Allah'ın, insanların bir kısmı ki hidayete erersiniz diye, Allah, size
ile bir kısmını def'i (engellemesi) olma- ayetlerini böyle açıklar. Sizden; hayra
saydı, yeryüzü mutlaka fesada uğrardı. çağıran, iyiliği (marufu) emreden ve kö-
Ancak Allah, alemlere karşı büyük fazl (ve tülükten (münkerden) sakındıran bir toplu-
ihsan) sahibidir…"  6 luk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır.
Kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra,
Allah, itikadi farklılıkta istediği fıkhı uygu- parçalanıp ayrılan ve anlaşmazlığa düşen-
lamayanları şu şekilde tehdit etmiştir; ler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap
vardır."  10
"İnkâr edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz
bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez Ayetler dikkatlice incelendiğinde Allah'ın
ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve bü- kardeşlik ve cemaat nimetini Müs-
subhanehu ve teâlâ
yük bir bozgunculuk (fesat) olur."  7 lümanlara hatırlattığı görülecektir. Yine ayette,
Müslümanların bir araya gelmesi ve kalplerinde
Bu yazı dizimizde; kaçınılmaz olarak insan-
oluşan ülfetin, Allah subhanehu ve teâlâ tarafından ol-

5. 9/Tevbe, 13 8. 51/Zariyat, 56
6. 2/Bakara, 251 9. 9/Tevbe, 31
7. 8/Enfal, 73 10. 3/Ali İmran, 103-105

4
duğuna vurgu yapılıyor. Bunun bir benzeri En-
fal suresinde de müminlere hatırlatılmıştır.

"Ve onların kalplerini uzlaştırdı. Sen, yeryü-


zündekilerin tümünü harcasaydın bile, onların
kalplerini uzlaştıramazdın. Ama Allah, arala-
rını bulup onları uzlaştırdı. Çünkü O, üstün ve
güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir."  11

Sonrasında ehli kitabın hali hatırlatılmıştır.


Bu çağrıya uymayanların sonunun ehli kitap
misali büyük bir azap olacağı haber verilmiştir.
Ayrılık ve fırkalaşma bu ayette olduğu gibi ba-
baktığımızda ihtilafı bir mertebede görmeyip
zen ehli kitaba nispet edilmiş, bazen de müşrik-
farklı açılardan ele aldıklarını görürüz. Bunun
lere nispet edilerek, müminlerin bundan nefret
nedeni nasların ihtilafa ve ihtilafta takınılma-
etmesi ve kaçınması istenmiştir.
sı gereken tutumda gösterdiği farklılıktır. Bazı
"Gerçek şu ki, dinlerini parça parça edip ken- naslar ihtilafı yermiş ve ihtilaf ehlini ağır yap-
dileri de gruplaşanlar, sen hiç bir şeyde onlar- tırımlarla tehdit etmiştir. Bazı naslar ihtilafa
dan değilsin. Onların işi ancak Allah'adır. Son- sûkut etmiş ve ehline müsamahayla yaklaşmış-
ra O, işlemekte olduklarını kendilerine haber tır. Örneğin;
verecektir."  12
"Davud ve Süleyman da; hani kavmin hay-
"Gönülden katıksız bağlılar olarak, O'na yö- vanlarının içine girip yayıldığı ekin-tarlaları
nelin ve O'ndan korkup-sakının, dosdoğru na- konusunda hüküm yürütüyorlardı. Biz on-
mazı kılın ve müşriklerden olmayın. (O müş- ların hükmüne şahit idik. Biz bunu (hükmü)
rikler ki,) Kendi dinlerini fırkalara ayırmış Süleyman'a kavrattık, her birine hüküm ve ilim
ve kendileri de parça parça olmuşlardır; ki verdik. Davud ile birlikte tesbih etsinler diye,
her grup kendi elindekiyle övünüp sevinç duy- dağlara ve kuşlara boyun eğdirdik. (Bunları)
maktadır."  13 Yapanlar biz idik."  14

Ancak hepimiz biliriz ki; ihtilafın tabiatı Bu ayette Allah subhanehu ve teâlâ hükümde
ayrılığı gerektirir. İnsanlar anlaşabildikleri ve Süleyman'ın aleyhisselam isabet ettiğini bildiriyor.
uyum içerisinde yaşadıkları insanlarla bir arada Buradan anladığımız, verilen hükümde Süley-
olmak isterler. Düşünce, söz ve amelde ihtilaf man ve Davud'un aleyhimusselam ihtilaf ettikleridir.
ettikleri insanlarla zaruri haller dışında bera- Buna rağmen Allah subhanehu ve teâlâ onları kınama-
berlik istemezler. İhtilaf noktalarında insanlar mış "...her birine hüküm ve ilim verdik" diyerek
kendi hallerine terkedilir ve vahyin gözettiği ikisini de övmüştür.
ihtilaf fıkhı uygulanmazsa, insanlar her ihtilafı
bölünme vesilesi kılarlar. Bu sebepten, Müslü- Yine Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bir ha-
manların İslam'ın gözettiği en önemli masla- disinde;
hatlardan olan beraberlik ve cemaat maslahatını
"Hakim hüküm verdiğinde içtihad eder ve
koruyabilmek adına ihtilaf fıkhını öğrenmeleri
isabet ederse ona iki ecir vardır. İctihad eder ve
ve amel etmeleri gerekir.
hata ederse bir ecir alır."  15 buyurmuştur.
İhtilafın Kısımları Bu hadisten anladığımız içtihad eden bir ali-
Yukarıda vahyin nazarında her ihtilafın bir min hata yapması halinde dahi ecir alacağıdır.
olmadığını, cinsine göre muamele yapılması ge- Elbette isabet etmeyen alim, bu konuda isabet
rektiğine değindik. İslam alimlerinin sözlerine edenlere muhalefet etmiş olacaktır. Bu muhale-

11. 8/Enfal, 63
Cemâziye'l-Ahir
12. 6/En'am, 159 14. 21/Enbiya, 78-79 1434
13. 30/Rum, 31-32 15. Buhari, Müslim

Mayıs’13 • SAYI: 16

5
fete rağmen Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem onu rahmet ve hidayet olması dışında (başka bir
kınamamış, aksine ecir alacağını belirtmiştir. amaçla) indirmedik."  18

Allah Rasûlü, Ben-i Kureyza Yahudilerinin Bu ayetlerde Allah'ın subhanehu ve teâlâ insanları
üzerine yürürken sahabesini uyarmıştı; ihtilaf üzere terk etmediğini, Peygamber ve ki-
tap indirmek suretiyle aralarında hükmettiğini
"Sizden herhangi biri Ben-i Kureyza yurduna görüyoruz. Bununla beraber bu ihtilaf çeşidin-
ulaşmadan ikindi namazını kılmasın." de Allah ve Rasûlü, ihtilaf ehlini kınamıştır ve
elim verici azapla tehdit etmiştir.
Ashab ihtilaf etti. Kimisi namazı yolda kıldı,
kimi de Allah Rasûlü'nün emrine uyup kılmadı. "Bu, Allah'ın Kitabı şüphesiz hak olarak indir-
Bu durum Allah Rasûlü'ne sallallahu aleyhi ve sellem in- mesindendir. Kitap konusunda ihtilafa düşenler
tikal edince hiçbirine kızmadı... 16 ise uzak bir ayrılık içindedirler."  19

Ashabın ihtilaf etme nedeni; iki delilin ça- "İsa, açık belgelerle gelince, dedi ki: 'Ben size
kışmasıydı. Kimisi; Allah Rasûlü'nün gayesi bir hikmetle geldim ve hakkında ihtilafa düş-
'acele etmemizdir' düşüncesiyle namazını kıldı. tüklerinizin bir kısmını size açıklamak için de.
Namazı vaktinde kılma delilini mutlak, Al- Öyleyse Allah'tan sakının ve bana itaat edin.
lah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem emri- Şüphesiz Allah, O, benim de Rabbim, sizin
de Rabbinizdir; şu halde O'na kulluk
ni bir illete binaen söylenmiş olarak
edin. Dosdoğru yol budur.' Sonra,
kabul etti. Kimisi Allah Rasûlü'nün
içlerinden birtakım fırkalar ihti-
sözünü mutlak olarak alıp, namazı lafa düştü. Artık, acı bir günün
vahyin rehberliğinde

kılmadı. İhtilaf ettiler. Ve bu azabından vay o zulmetmiş


ihtilafın vakıada tesiri vardı. olanlara."  20
Bir grup namazı kıldı, bir "Öğlen vakti Rasûlullah'a
diğeri namazı vaktinden gittim. İki adamın bir ayet Allah Rasûlü sallallahu aleyhi
erteledi. Allah Rasûlü hakkında ihtilaf ettiklerini ve sellem hadislerinde;
her iki gruba da bir işitti. Allah Rasûlü yanımıza geldi.
şey demedi. Yani bu Kızgınlığı yüzünden okunuyordu, "Herhangi bir şeyi
'Sizden öncekiler kitapta ihtilafa size yasaklamadığım
ihtilafı ikrar etti. düştükleri için helak oldular.'
müddetçe beni kendi ha-
buyurdu." (Müslim)
Bunun yanında bir takım lime bırakınız (çokça soru
naslar görüyoruz ki ihtilafı ve sormayın). Sizden önceki üm-
ehlini şiddetle kınamıştır. metler çok soru sormaları ve
Peygamberleriyle ihtilaf ettikleri
"İnsanlar tek bir ümmetti. Allah, için helak oldular."  21
müjdeciler ve uyarıcılar olarak Pey-
gamberler gönderdi ve beraberlerinde, Abdullah bin Amr radıyallahu anh an-
insanların anlaşmazlığa düştükleri şeyler latıyor;
konusunda, aralarında hüküm vermek üzere
hak kitaplar indirdi. Oysa kendilerine apaçık "Öğlen vakti Rasûlullah'a gittim. İki adamın
ayetler geldikten sonra, birbirlerine karşı olan bir ayet hakkında ihtilaf ettiklerini işitti. Allah
azgınlık ve kıskançlıkları yüzünden anlaşmazlı- Rasûlü yanımıza geldi. Kızgınlığı yüzünden
ğa düşenler, o, (Kitap) verilenlerden başkası de- okunuyordu, 'Sizden öncekiler kitapta ihtila-
ğildir. Böylece Allah, iman edenleri, hakkında fa düştükleri için helak oldular.' buyurdu."  22
ayrılığa düştükleri gerçeğe kendi izniyle eriştir-
di. Allah, kimi dilerse onu doğruya yöneltir."  17 Önümüzde iki yol vardır. Ya bu nasların çe-
lişkili olduğunu söyleyeceğiz. Ki bu imana zarar
"Biz Kitab'ı ancak, hakkında ihtilafa düştük-
leri şeyi onlara açıklaman ve inanan bir kavme
18. 16/Nahl, 64
19. 2/Bakara, 176
20. 43/Zuhruf, 63-65
16. Buhari, Müslim 21. Buhari, Müslim
17. 2/Bakara, 213 22. Müslim

6
veren bir iddia olur ya da naslarda zikredilen ih-
tilafların farklı sınıflar olduğunu ikrar edeceğiz.
İslam alimlerinin ihtilafı kısımlara ayırması bu
sebepledir.

İmam Şafii rahimehullah Er-Risale kitabında:

'(Dedi ki): Ben ilim ehlinin geçmişte ve günü-


müzde bazı konularda ihtilaf ettiklerini görüyo-
rum.'

(Ben de dedim ki -cevap imam Şafii'ye ait-


tir-): İhtilaf iki kısımdır. Biri haramdır. Diğeri
için aynısını söyleyemem.

(Dedi ki): Hangi ihtilaftır haram olan? İbni Teymiyye rahimehullah ise ihtilafı iki kısma
ayırmıştır:
(Dedim (Şafii)): Allah'ın kitabında açıkça be-
yan ettiği veya Rasûlü'nün dilinden nas kıldığı '1. İhtilaf-ı tenevvu' (çeşit ihtilafı): Görüşler
şeylerde ihtilaf caiz değildir. Ama bu naslardan zahirinde farklı olsa da ya aslında aynı şeyi
tevili kabul eden ve kıyasın mümkün oldukla- farklı ibarelerle anlatıyordur ya da birbirine
rında aynı şeyi söyleyemem.'  23 zıt olmayan manalardır. Bunun misali Fatiha
suresinde "sıratı mustakim" kelimesinde vuku
İmam Hattabi: 'Dinde ihtilaf üç kısımdır; bulan ihtilaftır. Kimisi bu İslam diye tarif etmiş-
tir, kimi de Kur'an diye... Lafızlar farklı olsa da
1. Allah'ın subhanehu ve teâlâ varlığının ispatı ve birli- İslam da, Kur'an da aynı şeydir.
ği. Bunun inkarı küfürdür.
2. Allah'ın subhanehu ve teâlâ sıfatları ve dilemesi. Bu- 2. İhtilaf-ı tudad (zıtlık ihtilafı): Burada gö-
nun inkarı bidattir. rüşler birbirine zıttır. Aynı anlam altında topla-
mak mümkün değildir.'  27
3. Farklı yönleri olan furuata dair ahkam… Al-
lah subhanehu ve teâlâ bu kısmı alimlere rahmet ve İbni Kayyım rahimehullah: 'Allah'ın subhanehu ve teâlâ
değer kılmıştır. Rasûllullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem kitabında ihtilaf iki kısımdır. Birinci kısım; ihtilaf
"ümmetimin ihtilafı rahmettir" hadisinin de ma- edenlerin hepsinin yerildiği ihtilaftır.
nası budur.'  24  25
"Bu, Allah'ın kitabı şüphesiz hak olarak
İmam Sem'ani: 'Bil ki; bir hadisede vuku bu- indirmesindendir. Kitap konusunda anlaş-
lan ihtilaf iki kısımdır. Birinci kısımda ihtilaf ol- mazlığa düşenler ise uzak bir ayrılık içinde-
maz. Diğerinde ise ihtilafın vukuu mümkündür. dirler."  28

İhtilafın mümkün olmadığı; Allah'ın subhanehu ve İkinci kısım; ihtilaf ehli yerilenler ve övülenler
teâlâtevhidi ve sıfatları gibi dinin usulünden olan diye ayrılır. Kim hakka isabet ederse o övülmüştür.
kısımdır. Yine bunun gibi dinin füruundan olup, Kim de hakka ulaşmak için çabalar, buna rağmen
ancak kat'i delillerle sabit olan emir ve nehiylerde hata ederse ondan yergi düşürülmüş, çabasından
de ihtilaf olmaz. dolayı övülmüştür. Hakka ulaşmada çabalamadı-
ğından dolayı hata ederse yerilmiş olur.'  29
İhtilafın mümkün olduğu kısım; dinin furua-
tından olup, alimlerin hükümleri içtihad ve istin- Alimlerden yaptığımız bu nakillerden sonra;
batla elde edilen meselelerdir.'  26
İhtilaf Allah'ın subhanehu ve teâlâ takdir ettiği ve

27. Şeyhu'l İslam bu ayırımı İktida Sıratal Müstakim, Mukaddime fi


23. Er-Risale, s. 560. Usul Tefsir ve başka kitaplarında yazmıştır. Uzun ve çok örnekli
24. El-Minhac Şerhi; Sahihi Müslim, 6/100; Kitabu'l Vasiyye. olduğu için muhtasar bir şekilde sundum.
Cemâziye'l-Ahir
25. İmam Hattabi'nin zikrettiği hadiste racih olan zayıf olmasıdır. 28. 2/Bakara, 176 1434
26. Kavatiu'l Edille, 5/62, özetle. 29. Savaiku'l Mursele, 2/513-514, özetle.

Mayıs’13 • SAYI: 16

7
önünde durmanın mümkün olmadığı bir ha- vurgu yapmışlardır. İslam şeriatı yürürlükten
kikattir. Naslar her ihtilafı yermemiş bazısını kaldırıldıktan ve yerine beşeri küfür ahkamla-
zenginlik olarak kabul etmiş bazısını ise mutlak rı konduktan sonra durum tersine dönmüştür.
olarak yermiştir. İslam'ın ihtilaf fıkhını bilme- Zındıklar ve heva ehli, İslam adına pervasızca
yenler iki mahzurla karşı karşıyadırlar. konuşmaya başlamışlardır. İslamî yaptırımların
uygulanmadığı yerler, heva ehlinin hareket ala-
1. Aşırılık nıdır. Aslı küfür ehlinden alınmış olan çarpık
Zenginlik olarak kabul edilen ihtilafı ayrılık vahdet anlayışına insanları davet etmeye başla-
sebebi olarak görmek aşırılıktır. Aşırılar, en ba- mışlardır.
sit fıkhi ve içtihadi meselelerde dahi ayrılığa ve
düşmanlığa davet ederler. Böylece şeriatın ih- Doğal olarak bu konularda ilim ehlinin söz-
tilafta gözettiği maslahatları mefsedete çevirip, lerini tahkik edenler dikkatli olmalıdır. İslamî
Müslümanlara zarar verirler. Bunun vakıadaki bir yönetimde, Müslümanların birliğini koru-
örneklerinden en belirgin olanı, haramlığında mak ve ihtilafı ayrılığa dönüştürmemek için
veya müstehaplığında ihtilaf olan konular- sarf edilen sözler; Rasûller'in, şerrinden Allah'a
da Müslümanların çekişmesi birbirlerine sığındığı bir zaman dilimine hamledilmemeli-
tavır almasıdır. Peygamberin namaz kıl- dir. Bugün insanlar dinin aslından olan mese-
İhtilafın ma şekillerinde ihtilaf eden bazı lelerde ihtilafı görmezlikten gelip, adına vahdet
çeşitlerini, Müslümanların, birbirlerini bi- dedikleri bir çoğulculuğa davet ediyorlar. Kimi
fıkhını ve ada- datçilik ve sünnete muhalefet- yasama hakkını Rabbinden başkasına veren,
kimi Allah'tan başka kabirlere, taşlara, ağaçlara
bını bilmemek ya le suçlamaları da bunun gibi-
ibadet eden, kimi tüm dinlerin hak olduğunu
ifratın ya da tefritin dir. Oysa Allah Rasûlü'nün iddia eden ya da İslam'ın açık şiarlarını inkar
en önemli sünneti hatta farzı,
pençesine düşürür edenlerle beraber olmayı, onlara müsamahayı
Müslümanların birliğini sağ-
insanı. Bu iki durum lamak ve onların bölünme- din diye takdim ediyorlar. Bunu yaparken de
da, şeytanın kuldan sine engel olmaktır. Bu İslam alimlerinin belli zaman diliminde ve mu-
elde etmek istediği konunun tafsilatına daha ayyen meseleleri kast ederek zikrettikleri ihtilaf
fıkhına dair sözleri kalkan olarak kullanıyorlar.
paydır. Çünkü ifrat sonraki yazılarda değinece-
ve tefritle beraber ğimiz için erteliyoruz.
İhtilafın çeşitlerini, fıkhını ve adabını bilme-
doğru bir din tasav- mek ya ifratın ya da tefritin pençesine düşürür
2. Çarpık vahdet
vuru, buna bağlı insanı. Bu iki durum da, şeytanın kuldan elde
anlayışı etmek istediği paydır. Çünkü ifrat ve tefritle be-
olarak da sahih
Her ihtilafı rahmet kabul raber doğru bir din tasavvuru, buna bağlı olarak
amel müm- edip, Allah'ın ve Rasûlü'nün da sahih amel mümkün değildir.
kün değildir. tavır alınmasını istediği konularda
müsamahakâr davranmak çarpık bir zih- İfrat ve tefritten kurtulmak, dinimizde basi-
niyetin ürünüdür. Bu da şeriatın mefsedet ret üzere olmak adına ihtilafı üç kısımda ince-
kabul ettiği bir hususu, maslahata çevirmeye leyeceğiz.
çalışmaktır ki; bunu ne şeriat ne de akıl kabul
eder. Allah subhanehu ve teâlâ böyle bir tutumun fay- 1. İtikatta ihtilaf
da yerine zarar getireceğini açık bir şekilde ki- 2. Fıkhi ve ameli konularda ihtilaf
tabında belirtmiştir.
3. Menheci ihtilaflar (kastımız İslamî sahada
"İnkâr edenler birbirlerinin velileridir. Eğer çalışma yapan cemaatlerin ihtilafı)
siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım et-
mez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne Her bir kısmı; kitap, sünnet ve selefimizin
ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur."  30 anlayışı üzere tafsilatlandırıp, konumumuzu
belirleyeceğiz. Çaba bizden başarı Allah'tandır.
Geçmiş dönemlerde İslam alimleri ihtilaf
fıkhını anlatırken, birinci grubun aşırılığına Selam ve dua ile…

30. 8/Enfal, 73

8
Gündem

Kirli Gündem
Suriye'de devam eden cihadı diğerlerinden
ayıran bir takım özellikler vardır. İsrail'i asıl
ürküten ve Türkiye'den özür dilemeye iten,
bu cihadın manevi ve coğrafi özellikleridir.

İsrail sonunda Türkiye'den özür diledi. değişikliği, sahibine ölçüsü olmayan bir kuvvet
duygusu verir. Ergen bu duyguyla isyan eder,
Bu özür vahyin bize tanıttığı Yahudi portre- kafa kaldırır.
siyle uyuşmuyor. Daha büyük bir çıkar gözet-
meden, hakkaniyet duygusuyla Yahudi'nin özür Bu duygularla yapılan davranışlar da genelde
dilemesi düşünülemez. sahibine zarar verir. Türkiye'nin AKP hüküme-
tiyle girdiği göreceli refah ortamı, bazı yorum-
Allah Rasûlü'nü sallallahu aleyhi ve sellem kendi öz culara ergen yorumlar yaptırıyor. Ekonomide,
evlatlarından daha iyi tanımalarına rağmen in- askeri ve siyasi sahada yapılanlara olduğundan
kar eden; sordukları soruların cevabını aldıkları fazla anlam yükleme ve temennilerle, hakikatin
takdirde iman edeceklerini ilan edip, her sefe- karşılaştırıldığını görüyoruz.
rinde imtina eden bir kavimden söz ediyoruz.
Hatalı olanın özür dilemesi erdemdir. Ancak Bir ülkenin bulunduğu konum ile, bulun-
vahyin çizdiği Yahudi portresi bu erdemi taşı- ması istenilen konumun karıştırılması söz ko-
yamaz. nusu burada.

Bu olayı yorumlayanlar genel itibari ile iki İkinci yorum tarzı birinciye nispeten daha
noktaya vurgu yapıyorlar: makul olsa da eksiktir.

Gecikmeli de olsa özrün sebebi, Türkiye'nin Eksiklik, güvenlik sorununun izah ediliş bi-
bölgede güç haline gelmesi, İsrail'in kuşatılmış- çiminde veya izah edilmeyişindendir.
lık hissi ve güvenlik endişesidir.
Suriye'de devam eden cihadı diğerlerinden
Kanaatimizce birinci yorum ergen duygu- ayıran bir takım özellikler vardır. İsrail'i asıl
larla kalem oynatanların yorumudur. ürküten ve Türkiye'den özür dilemeye iten, bu
cihadın manevi ve coğrafi özellikleridir. Cemâziye'l-Ahir

Ergenlik dönemini hepimiz biliriz. Dönem 1434

Mayıs’13 • SAYI: 16

9
dıran kardeşler bu eksiği fark etmiş, gerekli ça-
lışmalara başlamışlardır.

Bu durum başta İsrail olmak üzere küre-


sel tuğyanı düşündürmeye başlamıştır. Birçok
bölgede cihadın halka mâl olmayıp, seçkin
bir zümrenin eliyle yürümesi, cihadın seyrini
olumsuz etkilemiştir. Var olan cihad bölgele-
rinde bu eksikliği fark eden Müslümanlar, halkı
tevhid ve sünnet merkezli din anlayışı nokta-
sında bilinçlendirme gayreti içerisindedirler.

Bu şekilde bir mücadeleye destek veren hal-


kın saf değiştirmesi, şeriat-ı garrayı ve onların
namuslarını muhafaza eden mücahidleri yarı
yolda bırakmaları düşünülemez.

Basın Araçlarının Kullanımı


Dünya cihadının en büyük problemlerin-
den biri, basının kullanılamaması ve küresel
tuğyanın kamuoyunu yanlış bilgilendirmesidir.
Bu yolla cihadın amacı ve stratejisi çarptırılmış,
Cihadın Şam Bölgesinde Olması yanlış algı oluşması sağlanmıştır.
gündem

İsrail tahrif edilmiş olsa da dini naslara bağ-


lıdır. Şam bölgesinde bulunan her türlü hare- Bu durum sahada aktif cihad edenlerin ve
ketliliğin sonunun 'Yahudi-Müslüman' savaşına cihadı sevenlerin psikolojilerini olumsuz etki-
dönüşeceğini biliyor. Bu nedenle şu an cihadın lemiştir.
Şam'ın merkezinde cereyan etmesi, İsrail'in asıl
korku nedenidir! Suriye cihadında tevhidi çizgiyi temsil eden
Müslümanlar yaptıkları eylemleri dünyaya du-
Bunun yanında küresel dünya cihadının yurma, hedeflerini açıklama konusunda olduk-
hedef olarak Mescid-i Aksa'nın kurtarılmasına ça profesyonel davranıyorlar.
vurgu yapması söz konusudur. Afgan ve Irak
cephesinin beyanatları, İsrail'in kulağına çalı- Bu durum Suriye cihadının gelecek va'd etti-
nan fakat onu korkutmayan boyuttaydı. Aynı ğini göstermekte ve küfrü korkutmaktadır.
nidânin aralarını ayıran tel örgülerin ardından
yapılması, İsrail'i tahmin edilenin ötesinde ür- Coğrafik Durum
kütmüştür. Irak cihadını istisna tutarsak, sair cihad böl-
geleri dış dünyaya kapalı ve yayılması mümkün
Vahyin tanıttığı Yahudi, korkak ve dünya- olmayan coğrafi bölgelerde icra edilmekteydi.
ya düşkündür. Kulağının dibinde Filistin'in ve
Mescid-i Aksa'nın kurtarılacağı yankısı onu Afganistan, Çeçenya cihadının bir bölgede
Türkiye'den özür dilemeye itmiştir. hapsolması buna örnektir.

Halkın Bilinçlendirilmesi Ancak Suriye cihadı dört bir yandan geliş-


Mücadele ortamında eğitim zordur. Gerek meye müsait ve yayılmaya açıktır. Cihadın ya-
güvenlik problemleri, gerek yoğunluk eğitim yılma ihtimali olan ülkelerden biri Filistin diğe-
faaliyetlerinin istenilen düzeyde olmasına en- ri İsrail'in karakolu konumunda olan Ürdün'dür.
geldir.
Suriye cihadını benzerlerinden ayıran bu
Suriye cihadında tevhid bayrağını dalgalan- durum, İsrail'i ürkütmüş ve hissettiği güvenlik

10
sıkıntısı nedeniyle Türkiye'den özür dilemeye
itmiştir.
İslamî camiada faaliyet gösteren
Bu noktada cevaplanması gereken 'Neden gruplarla aramızda itikadi ve
Türkiye' sorusudur? menheci farklar bulunabilir. Ancak
Suriye cihadının başarısında, Türkiye faktö-
küfür, bu insanlara İslamlarından
rü küçümsenmeyecek boyuttadır. dolayı saldırırsa; İslam'ı müdafaa
adına aynı safta bulunuruz.
Avrupa başta olmak üzere dünyanın birçok
yerinden cihada bedeni; maddi ve askeri yar-
dım yapmak isteyenler, Türkiye'yi kullanmak- rası, Hizbullah cemaati sivil toplum kuruluşu
tadır. Türkiye'nin bugün göz yumduğu birçok olarak yoluna devam etme kararı aldı. Şartların
şeyi, yarın engellemesi, cihadın durmasına ne- ve ortamın bunu gerektirdiği kanaatine vardılar.
den olmasa da, olumsuz etkilenmesine sebep Birçok beyanlarında silahla aralarına mesafe
olacaktır. koyduklarını, barış ve selam içerisinde çalışma
yapmak istediklerini açıkladılar. Çatışma ve
Bu sebepten Küresel Tuğyan ve İsrail gerginlik dilinden şiddetle kaçındılar.
Türkiye'yle ilişkileri iyi tutmak istemekte ve ta-
viz vermeyi göze almaktadır. Hizbullah doksanlı yılların bölgeye verdiği
zararı hesaba katıp, sağduyu çağrısında bulun-
Anlaşıldığı üzere bu özür, kirli bir özürdür. dukça, PKK'lılar azdılar. Nihayetinde Ubeydul-
Ancak Allah'ın İsrail'e takdir ettiği dünya rezil- lah Durna adında bir şahsı mazlumca katlettiler.
liği ve ahiret azabına engel olmayacaktır.
Dicle Üniversitesi'nde yaşanan olaylar, bu
Diyarbakır'da Yaşanan Gerginlik kinin sahaya yansımasıdır...
PKK ideolojik bir örgüttür. Marksist-Leni-
Bir grup genç Kutlu Doğum etkinlikleri
nist bir çizgiye sahiptir. Sol örgütlerin karakteri
münasebeti ile afiş asmak istiyorlar. Bu etkinlik
olan 'dine düşmanlık' bu örgütte had safhadadır.
için rektörlükten izin alıyorlar. PKK taraftarla-
Bunun yanında, tahammülsüzlüğüyle var rı 'Bu bölgede bizden izin almadan iş yapılamaz.'
olmuş bir yapıdır. Ortaya çıkış yıllarında sol diyerek gençlere müdahale ediyor, afişleri yırtı-
örgütlerle çarpışmış, Kürdistan bölgesinde var yorlar. PKK güç ve baskıyla var olmaya çalışan
olan sol menşe'li örgütleri tasfiye etmiştir. Böl- bir örgüt olması nedeniyle; ancak karşı duruş
gede 'tek güç' olma sevdası bu tasfiyeyle dinme- ve tepki dilinden anlıyor. 'Vahşi bir hayvandan
miş, İslamî kesime yaptığı saldırılarla devam ürkmek, sadece onun saldırganlığını arttırır.' özlü
etmiştir. sözü mucibince gençler karşı duruyorlar. İki
grup arasında kavga çıkıyor. Gerginlik, polis
Bölgede var olan İslamî yapılara 'Bize katılın müdahalesiyle yatıştıktan sonra, iki camianın
veya bölgeyi terk edin. Aksi takdirde sizi öldürü- temsilcileri konuşuyorlar. Gerginlik çıkma-
rüz.' tehdidini savurdular. Tehdidin üzerinden ması ve yaşanılan hadisenin kapatılması üzere
kısa bir zaman geçtikten sonra fiiliyata geçtiler. sözleşiliyor. Gençler bu söze güvenerek okula
Bölgede bulunan İslamî hareket mensuplarını tedbirsiz gidiyorlar. Kışkırtma ve gerginlik ve-
hunharca katletmeye başladılar. Bu saldırılara silesi olmasın diye toplu değil dağınık geziyor-
karşılık veren ve Allah'ın yardımıyla PKK'yı lar. PKK taraftarları sayılarının az olmasını ve
püskürten Hizbullah oldu. Birkaç yıllık çalışma tedbirsizliklerini fırsat bilip, bıçaklarla gençlere
neticesinde PKK ağır bir yenilgi alarak sahadan saldırıyorlar. İkisi ağır yaralı olmak üzere dört
çekildi. O günden bu yana İslam'a olan kini her genç yaralanıyor.
geçen gün arttı.
Bu ve buna benzer yaşanmış muhtemel ha-
Şu bir gerçektir ki; Hizbullah cemaatinin diselerde duruşumuz şudur;
savunma ve davet çalışması vesilesiyle büyük Cemâziye'l-Ahir
1434
bir kitle, ateist olmaktan kurtuldu. 2000 son- İslamî camiada faaliyet gösteren gruplarla

Mayıs’13 • SAYI: 16

11
kalemini onun tahtını sağlamlaştırmaya adamış
bir bel'amdı.

Hama olaylarında dünya bu zulme ağlarken,


o Esad ailesini savunup, mazlumlara lanet oku-
du. Düzeni koruma adına mücadele ehlini hari-
ci olarak ilan etti.

Baba Esad vefat edince, cenaze namazını


kıldırdı. Gözyaşları içerisinde kıldırdığı cenaze
namazının ardından Esad'ı öven, onun Allah
tarafından ilhamla desteklenen bir şahıs oldu-
aramızda itikadi ve menheci farklar bulunabilir. ğunu anlatan bir konuşma yaptı.
Ancak küfür, bu insanlara İslamlarından dolayı
saldırırsa; İslam'ı müdafaa adına aynı safta bu- Sonra oğul Esad'a destek vermeye devam etti.
lunuruz. Saldıran kişi, karşıda bulunan grubun
ismine ve ayrıştığımız noktaya saldırmıyorsa, Suriye olayları patlak verince, safını net bir
Allah'a ve Rasûlü'ne düşmanlık ve İslam'a olanşekilde belli etti. Esad'ın meşruiyyetini ilan
kininden bunu yapıyorsa -Van'da bulunan PKK ederken, karşı tarafın gayri İslamî bir işe kal-
kıştıklarına dair hutbeler irad etti. Nihayetinde
yanlılarının 'Kahrolsun Şeriat' diye slogan atarak
Diyarbakır'daki İslam düşmanlarına destek ver-zahiri patlama gibi görünen bir Esad operasyo-
mesi bunun kanıtıdır- onlara destek olmamızda nunda öldü. Rabbimiz ona yaşadığı hayata ya-
hiçbir sakınca yoktur. kışır bir kirli sonu layık gördü. Her hadise güzel
ve kirli son başlıkları altında incelenebilir. Ve
gündem

Bunun gibi dininden dolayı saldırıya uğra- her durumda biz Müslümanların alması gere-
yan tüm halklara da bakışımız böyledir. ken dersler vardır.

Bize göre itikad ve ameli anlamda hayatla- İlk olarak; saflarımızı kontrol etmeli, hangi
rında şirk bulunabilir. Bu durum bizim onlara safta olduğumuza dikkat etmeliyiz. İnsanın yer
yardım etmememize engel değildir. aldığı saf sonunun belirleyicisidir. Allah adale-
ti gereği insanın bulunduğu konuma uygun bir
Çünkü; onlara saldıran ve mağdur eden ka- sonla onu karşılar. Meleklerin mücadelenin var
fir, İslam'a olan düşmanlığından ve o insanları olduğu ortamlarda canlarını aldıkları insanlara
Müslüman kabul ettiğinden bunu yapıyor. sordukları ilk soru 'Neredeydiniz? Hangi safta
yer alıyordunuz?' sorusudur. Nisa suresi 97. ayet
Buralarda bulunmak, mazlumlara destek bunu desteklemektedir.
olmak; İslam'ın yanında yer almak ve kafirlerin
karşısında durmak demektir. Bir başka ders, tâbi olmamız gereken alim
portresinin ne olduğudur. Allah Kur'an'da
Kirli Son alimleri, rabbani olanlar ve rabbani olmayanlar
olarak iki kısma ayırmıştır. Bu Kur'ani öğreti ve
Ramazan el-Buti'nin kötü sonuna şahid ol-
yaşadığımız vakıa, sözüne itibar edip ümmetin
duk. Adalet sıfatıyla herkese yaşadığı hayata uy-
önüne geçirilen alimlerin seçiminin basit bir
gun bir son takdir eden Rabbimize hamdolsun.
mesele olmadığını göstermektedir.
El-Buti yazdığı kitaplar, ilmi seviyesi ve dün-
Yazımıza kirli bir özürle başlayıp, tezgahlan-
yada var olan ilmi faaliyetlere iştiraki nedeniyle,
mış kirli bir senaryo ile devam ettik. Ve sözde
Müslümanlar tarafından gerçek yüzü bilinme-
bir alimin kirli sonunu dile getirip yazımızı
yen bir ilim adamıdır. Onu, 'Fıkhu es-Sire'siyle
sonlandırıyoruz.
tanıyan Müslümanlar, onun rabbani bir alim
olduğunu zannettiler. Hakikatte, Suriye tağutu
Rabbimizden basiret ve güzel bir sonla, razı
baba Esad'a destek veren, dilini, minberini ve
olunmuş bir şekilde bu dünyadan ayrılmayı di-
liyoruz.

12
Allah ile Nasıl
Muamele Etmelisin?
ebunuseybe@tevhiddergisi.com Ebu Nuseybe

Allah'a Kulluk Ettiğinde…


Sen Allah'a karşı muamelende ihlasını yakaladık-
tan sonra bir kimsenin seni övmesi, karşılık ver-
mesi asla önemli değildir. Önemli olan senin bu-
rada da Allah'ın rızasını gözetmendir. Zira kulluk
sadece belirli amellerle değil, Allah'ın sevip razı ol-
duğu bütün amellerledir.

K endisine ibadet etme şerefini bizlere veren


Allah'a hamd olsun. Salat ve Selam O'nun
Rasûlü'ne, pak ailesine ve ashabının üzerine ol-
yacağının bir garantisi olduğunu düşünmesidir.
Hâlbuki İbrahim aleyhisselam Rabbi'ne öyle bir dua
ediyor ki, insanın şirkten emin olamayacağını
sun… anlamasını sağlıyor.

Her gün, güne başladığımız andan itibaren İbrahim aleyhisselam şöyle dua ediyor:
yaratılan varlıkların birçoğu ile muamelede bu-
lunmaktayız. İnsanlarla konuştuğumuzda da "Beni ve çocuklarımı putlara tapmaktan uzak
onların teşekkürlerini alıp, sevgilerini kazan- tut."  1

maktayız. Hayatta birçok muamele şekli vardır.


Fakat bir tanesi var ki, sadece Allah'tan başkası- İbrahim aleyhisselam Peygamberlerin babası
na yapılmaz. O da yalnızca O'na ibadet etmen- olmasına rağmen putlara tapmaktan, şirke bu-
dir. Çünkü O'ndan başka ilah yoktur. Tüm öv- laşmaktan korkarken biz bu korkunun neresin-
güler O'na layıktır. Kafirler istemese de halis din deyiz?
ancak O'nundur.
Müslümanlar görüntüde şirkten olabildiğin-
Allah'a kulluk ettiğinde O'nunla nasıl mu- ce uzaklaşmışlar. Oysa belki birçoğumuzun içi-
amele etmelisin? ne düştüğü, Müslümanlar arasında sinsice yayı-
lan ve şirke düşmemize sebep olan bir husus var.
Allah'ın en çirkin gördüğü amel şirktir. Şirk
ise, ibadeti Allah'tan başkasına sarf etmektir. O da Nebi'nin sallallahu aleyhi ve sellem gizli şirk
Müslüman bir kimsenin iman ettikten sonra- diye isimlendirdiği riyadır. Çünkü birçok in-
ki en büyük yanılgısı, kendisini şirkten emin Cemâziye'l-Ahir

görmesidir. Yani hiçbir zaman şirke bulaşma- 1. 14/İbrahim, 35 1434

Mayıs’13 • SAYI: 16

13
sandan gizlenen bir tür olmasının yanında, sebeple bazı âlimler 'İhlaslı olmayan insanlara,
Peygamber'in sallallahu aleyhi ve sellem ümmeti için en 'boşuna yorulmayın' deyiniz.' demişlerdir.
çok korktuğu şeydir.
Şeytan'ın Riya ile Kişiye Vesvese
"Muhakkak ki, sizin için en çok korktuğum şey, Vermesi
Allah ile nasıl muamele etmelisin?

küçük şirk yani riyadır.''  2


Bugün çözmemiz gereken başka bir sorun
Peki, Peygamber neden bi-
sallallahu aleyhi ve sellem ise, bazı insanlar riyadan korkmakla beraber
zim için riyadan korkmaktadır? sürekli riya yaptığını hissetmektedir. Şeytan sü-
rekli ona 'sen riyakârsın' demektedir. Bu kimse
Riyada şöyle bir müşkül durum söz konu- de artık bundan dolayı yorulmaktadır. Peki, bu
sudur: Riya sahibi, salih amel yapmakta ve ba- kimsenin ne yapması gerekir?
zen de bu konuda yorulmaktadır. Fakat sonuç
olarak tüm sevapları ve ecri bitmektedir. Sebep Şu üç soruyu sorarsak mesele çözülmüş ola-
ise, insanların iltifat ve övgülerini istemesi, bek- caktır:
lemesidir.
Birinci Soru: İbadetlerden birini yaptığın-
Rabbimiz kullarına yaptıklarının karşılığı- da, riya yaptığına veya ihlaslı olduğuna sen mi
nı ahirette verdiği zaman riyakârlara 'dünyada niyet ediyorsun? Yoksa şeytan senin yerine mi
riya yaptıklarınıza gidin ve onların yanında bir ediyor? İhlasa kanaat edecek olan sen misin
sevap var mı bakın' diyecektir. Riya sahibi, dün- yoksa şeytan mı? Tabi ki sensin…
yada yorulmuş ve ahirette hiçbir ecir alamamış,
kalbine Allah ile beraber başka bir niyet yerleş- İkinci Soru: Şeytan sana vesvese verip sen
tirmiş, sadece Allah'ı kastetmemiştir. Allah sub- riyakârsın dediğinde, ibadette senin huşunu
hanehu ve teâlâ ise bundan müstağni olan ve amelde bozar. Bunu sana telkin eden melek mi, yoksa
kendi zatından başkasının olmasına asla razı şeytanlardan bir şeytan mı? Tabi ki şeytanlar-
olmayandır. dandır…

"Ben kendisine ortak koşulmaktan en çok Üçüncü Soru: İbadetlerde Allah seni niyeti-
uzak olanım. Kim işlediği herhangi bir amelde ne göre mi hesaba çekecek, yoksa şeytanın sana
başkasını bana ortak koşarsa, onu bana koştu- verdiği vesveseye göre mi? Elbette niyetine göre
ğu ortakla baş başa bırakırım."  3 hesaba çekileceksin.

Hüsran… Evet, insanın geri dönemeyeceği O zaman durum bu ise kardeşim, hesaba
gündeki en kötü pozisyonu, bu olsa gerek. Bu çekilmeyeceğin bir durumdan neden korkuyor-
sun?
2. Tirmizi
3. İmam Ahmed

14
İhlas
Kardeşim, senin niyetin sadece Allah subhane-
olsun. Hep ihlasa niyet et. Şeytan sana
hu ve teâlâ
bin defa da sen riyakârsın dese, sen Allah ka- İhlas, tüm amellerinin sadece
tında riyakâr olmayacağın için sorun da kalma-
yacaktır.
Allah için olmasıdır. Gösteriş
veya duyulmak için değil,
Riyadan uzaklaşıp, ihlası hissettiğin zaman sadece Allah için yapmaktır...
çok güzel bir hayat yaşayacaksın. İhlas, kalbin
kirlerden arınıp, El-Cemil olan Rabbe arz edil-
mesidir. Kalbi çepeçevre kuşatan, kalp için on-
dan daha güzeli olmayan şeyin adıdır ihlas…

İhlas, tüm amellerinin sadece Allah için ol- senin burada da Allah'ın rızasını gözetmen-
masıdır. Gösteriş veya duyulmak için değil, sa- dir. Zira kulluk sadece belirli amellerle değil,
dece Allah için yapmaktır... Allah'ın sevip razı olduğu bütün amellerledir.

Örneğin, sen tasaddukta/infakta bulunu- "Alemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun" du-
yorsun. İnsanlar bunu bilsin veya bilmesin, se- amız ile bir sonraki sayımızda görüşmek üzere.
nin için önemli olan şey Allah'ın seni bilmesi,
meleklerin bunu salih amel olarak yazmasıdır.
Bundan başkası senin için önemli değildir.
Not: Geçen ayki 'Allah'ın Evine Girdiğinde'
Dava arkadaşlarının, ailenin, eşinin yanında başlıklı yazımızın yanlış anlaşıldığı duyumu
sana güzel davransınlar, sana saygı göstersinler aldık. Yazıda kastetiğimiz asla bugünkü tağutla-
diye güzel ahlakla muamele etme. Bilakis onlara rın emniyet sibobu görevini icra eden, onların
ister sana iyi davransınlar ister davranmasınlar, minberleri olan camiler/devlet daireleri değil-
her halde güzel davran. Burada asıl önemli olan, dir. Bilakis yazıda kastetiğimiz, Müslümanların
Allah'ın senden razı olmasıdır. Allah senden kontrolünde olan, Müslümanların manevi ha-
razı olmuşsa gerisi beyhudedir. vayı tesis ettikleri, içinde sadece Allah'a kulluk
ettikleri mescidlerdir.
Hayatının tümünde ihlası yakalamak senin
elindedir. Nefsinin muhasebesini etraflıca yap.
Acaba ben hayatımın her alanında insanlarla
muamele ederken rıza-i ilahiyi mi, yoksa rıza-i
mahlûku mu istiyorum?

Kardeşim en basit gördüğümüz bir amel


dahi olsa ihlası asla göz ardı etme. İhlas, her
amelin rengini ortaya koyan yegâne şeydir. Ör-
neğin, bir tebessüm… Kardeşlerine tebessüm
ettiğinde, seni güleryüzlü bilmeleri, senden razı
olmaları için asla tebessüm etme. Bunda dahi
ihlası ara. Diğer amelleri de var sen muhasebe
et. Ders almak, ders vermek, hoca olmak, öğ-
renci olmak, mücahid veya komutan olmak…
Örnekler belki bir yığın, fakat muhasebe de bu
kadar yoğun mu acaba?

Sen Allah'a karşı muamelende ihlasını ya-


kaladıktan sonra bir kimsenin seni övmesi, kar- Cemâziye'l-Ahir
şılık vermesi asla önemli değildir. Önemli olan 1434

Mayıs’13 • SAYI: 16

15
Genel Olarak Arapların Durumu Siyer Notları
Enes Yelgün enesyelgun@tevhiddergisi.com

Vesveseler Karşısında
Müslümanın Sığınağı:
Tefekkür
İnsan zihninde canlanan düşünceleri
tefekkür süzgecinden geçirmelidir. O
zaman kulluk yolunda daha sağlam
adımlar atacak, vesveselere karşı
sürekli teyakkuz halinde olacaktır.

Siyer kitaplarında 'Nuh kavminin putları'


diye bilinen birtakım putlar mevcuttur. Allah
G eçen yazılarımızda Müslümanı cahilî
toplumun fertlerinden ayıran en önemli
özelliklerinden bir tanesinin tefekkür oluğunu
subhanehu ve teâlâ Nuh Suresi 25. ayette bunların anlatmıştık. Daha sonra da umumi olarak tefek-
isimlerini zikretmektedir. kürü emreden nasları zikrettik. Hemen akabin-
de de Allah'ın özellikle 'Şunları, şunları tefekkür
Bir rivayette ise şöyle geçer: 'Nuh'un aleyhisselam edin' diye hususileştirdiği şeyleri madde madde
kavminin putlarının gömülü olduğu yeri, cinler zikretmeye başladık. Bugün de Kur'an tarafın-
Amr Bin Luhayy'a haber vermiş; o da onları ora- dan tefekkür edilmesi bize emredilen diğer bir
dan çıkartmıştır. Daha sonra da hac mevsiminde
başlığa bakmaya çalışacağız.
Mekke'ye gelen Arap kabilelerine bu putları dağıt-
mıştır.'
Şeytanın Vesveselerini Tefekkür
Ortaya çıkış şekli nasıl olursa olsun, sonuç iti- İnsan fıtrat icabı unutkan ve gafildir. Fıt-
bari ile Araplar, İbrahim'in aleyhisselam davetinden ratta olan hasletler ancak mücahede yolu ile
yüz çevirmişler ve her geçen gün sapıklıklarına kontrol altına alınıp, hayır yönüne çevrilebilir.
sapıklık ekleyip tevhitten uzaklaşmışlardı. Eğer insan bu çabayı göstermez ise hayatını
Rahman'dan ve O'nun dininden bihaber olarak
Allah'ın subhanehu ve teâlâ dini ile aralarına mesa- geçirmeye mahkum olacaktır.
fe girdikçe de, taptıkları şeylere niye taptıklarını
bilmez bir halde hayatlarını sürdürmeye devam İşte bu gafleti ortadan kaldıracak en önemli
etmişlerdir. silah tefekkürdür. Tefekkür insanın bilinç düze-
yini en üst seviyelere çıkartır. Fiillerinde şuurlu
olmasını sağlar. Allah'a kulluğunda önündeki

16
engellere takılmadan istikrarlı bir şekilde ilerle- verdiğinde kişi bunu hayırlı bir amel olarak dü-
mesine vesile olur. şünebilir. Ona hiç düşünmeden dalıp gidebilir.

Evet! Zikrettiğimiz son nokta çok önemli- Mesela kişi cihad ediyordur. Fakat hayalle-
dir. Genellikle insanlar hidayete ulaşmanın zor rinde cihadı sadece kafirlerle göğüs göğüse çar-
olduğuna inanırlar. Ancak asıl zor olan hidaye- pışma olarak sınırlandırdığı için cephe gerisin-
te erişmek değil, hidayette sebat edebilmektir. de patates soymak, su taşıyıp bulaşık yıkamak
Çünkü kişi Müslüman olduktan sonra sürekli onu sıkar. Şeytan hemen ona başka amelleri
olarak şeytanın şüphe ve şehvet kanalından ona süslü göstermeye başlar. İnsanın aklına bir anda
yönelteceği saldırılara maruz kalacaktır. Bunla- bir kişinin hidayetine vesile olmanın, dünya ve
ra Allah ve Rasûlü'nün gösterdiği şekilde kar- içindekilerden daha hayırlı olduğu gelir. Ya da
şılık veremez, tedbirini almaz ise sıratı müsta- ilmin faziletiyle ile ilgili unuttuğu bir çok hadis
kimden yavaş yavaş uzaklaşacaktır. o anda aklında canlanmaya başlar.

Tefekkür bu tedbirlerin başında gelir. İn- Halbuki bunlar şeytanın sağdan yaklaşma-
san şunu hiçbir zaman aklından çıkartma- larının soncudur. O kulluktaki istikrarı boz-
malıdır: mak için insana içinde bulunduğu amelin
dışındaki fiilleri süslü gösterir. Buna
'Şeytan benim en büyük düşma- kanan kişi de daldan dala atlar gibi
nım. O gece ve gündüz her daim amelden başka bir amele geçiş
beni kulluktan uzaklaştıracak yapar. Bu ruh haliyle hiçbir
fiiller peşinde. Acaba şu anda amel onu tatmin edemediği
benim ayaklarımı kaydır-
Genellikle insanlar hidayete ulaşmanın için sonunda amelin hepsini
mak için ne planlıyor?'
zor olduğuna inanırlar. Ancak asıl terkeder.
zor olan hidayete erişmek değil,
Bu şuuru Allah takva
hidayette sebat edebilmektir. Oysa ki kişi şunu dü-
sahiplerinin özelliklerin-
şünse sorun çözülecektir:
den bir tanesi olarak zikret-
mektedir: 'Emir bana patates soymayı,
kardeşime nöbet tutmayı, diğeri-
"Takva sahiplerine şeytandan ne savaşmayı emretti. Allah Rasûlü
bir vesvese geldiğinde iyice düşünürler. cihada çıktığında ashabına, Medine de
Bakarsın ki onlar görüp bilmişler bile. Kar- oturan ve onlarla bulunmayan bazı Müs-
deşleri (olan şeytanlar) ise onları sapıklığa lümanların da cihada çıkanlarla aynı ecri al-
sürükler, sonra da ellerini yakalarından çek- dığını söylemiştir. Çünkü onlar ya bir özür ne-
mezler."  1 deniyle ya da Peygamberin emriyle Medinede
oturuyorlardı. Eğer Allah Rasûlü onlara da çı-
Ayeti çok dikkatli incelemek gerekir. Allah kın deseydi onlar da ordu içinde yer alacaklardı.
'Şeytan takva sahiplerine vesvese veremez.' demi-
yor. Çünkü vesveselerden ebediyen korunmuş Öyleyse asıl mesele benim ne yaptığım değil
hiçbir insan yoktur. Şeytanın vesveselerine yaptığım işi ihlaslı ve dört dörtlük (ihsan ile)
muhatap olan bir grubu takva sahibi kılan şey yapıp-yapmadığımdır. Ben ona dikkat edeyim.'
tefekkürdür. Diğer taife ise kendilerini dahi dü-
şünmedikleri için şeytanın elinde oyuncak ha- Şeytanın vesveselerinin en yoğun olduğu
line gelmişlerdir. cihad meydanında ancak tefekkür silahı ile si-
lahlanan bir mücahid şeytana karşı Allah'ın iz-
Bu mesele gerçekten önemlidir. Çünkü insa- niyle galip gelebilir. Zaten asıl tedbir alınması
nın aklına gelen düşünceler rahmanî mi şeytanî gereken düşman da odur.
mi olduğunu anlayabilmek ancak -Allah'ın yar-
dımıyla beraber- tefekkürle mümkündür. Çün- Konuyu daha iyi anlyabilmek için başka bir
kü şeytan insana sağdan yaklaşıp da vesvese örnek daha vermeye çalışalım.

Bir kardeşimizin yanlış bir fiil yaptığını gör- Cemâziye'l-Ahir


1434
1. 7/Araf, 201-202

Mayıs’13 • SAYI: 16

17
Bu düşünce de görünürde gayet makul ola-
rak gözükmektedir. Fakat İslam toplumunda
böyle bir işe ancak emir sahipleri ve ilim ehli
karar verebilir. Bu herkesin kendi kafasından
içtihad edip de ortaya koyacağı birşey değildir.
Çünkü gördüğümüz bir münker 'korku' başlı-
ğı altında değerlendirilip şu ayetin kapsamına
girer:

"Kendilerine güven veya korkuya dair bir ha-


ber geldiğinde onu hemen yayıverirler. Halbuki
bunu Rasûlüne veya içlerinden emir sahiplerine
döndürmüş olsalardı, içlerinden işin iç yüzünü
araştırıp çıkaranlar, onun ne olduğunu elbette
bilirlerdi. Allah'ın üzerinizdeki lutfu ve rahmeti
olmasaydı pek azınız müstesnâ, şeytana uymuş
gitmiştiniz."  2
dük ya da duyduk. Hemen aklımıza çeşitli fikir- Şeytanın rahmani bir görüntü ile bize yap-
ler gelmeye başlar. Deriz ki: tırmaya çalıştığı şey Allah tarafından müna-
fıkların özelliklerinden biri olarak zikrediliyor.
'Gideyim ve bu kardeşimi uyarayım. Ki bu fiili
bir daha yapmasın.' Kişi yanlış bir fiili, sahibiyle beraber insanlar
arasında yayarken, aslında farkına varmadan
İlk bakışta bu düşünce gayet güzel gözük- nifak ehli olma tehlikesine giriyor.
mektedir. Hatta münker görüldüğünde düzel-
Bundan kurtuluşun yolu ise bellidir. İnsan
siyer notları

tilmesi gerektiğini bize söyleyen naslarla da


uyuşmaktadır. zihninde canlanan düşünceleri tefekkür süzge-
cinden geçirmelidir. O zaman kulluk yolunda
Fakat emri bi'l maruf neyhi ani'l müner ile daha sağlam adımlar atacak, vesveselere karşı
ilgili sadece bir nas yoktur. Ben böyle birşey ile sürekli teyakkuz halinde olacaktır.
karşılaştığımda öncelikle şunu düşünmeliyim:

'Ben böyle bir uyarı yapmaya ehil birisi mi-


yim? Eğer benden daha ilim sahibi, nasihat et-
menin usülünü bilen birisi varsa, orada bana
söz düşmez.'

Çünkü cahilce ve kaba bir üslupla yanlışı


düzeltmeye çalışırsak daha büyük hatalara kapı
aralayabiliriz. Adem'den aleyhisselam beri bizler
gibi milyarlarca elinden geçirmiş olan şeytan,
bizim bu durumda nasıl davranacağımızı tah-
min edebilir. Ve hayırlı bir amelmiş gibi bizi
uyarı yapmaya sevk edebilir. Bunu farketmek
ise ancak tefekkürle mümkündür.

Ya da bu olayla ilgili aklımıza şöyle birşey


gelebilir:

'Ben bu yanlışı insanlara anlatayım ki insan-


lar amelin sahibinden sakınsınlar. Böylece in-
sanları onun şerrinden koruyayım.'

2. 4/Nisa, 83

18
Akaid Notları
ferhatcura@tevhiddergisi.com Ferhat Cura

Karmaşıklığın İçinde
-2- ‘Ehli Sünnet Ve'l Cemaat'
Ehli Sünnet kavramının alametlerine değil de tanımına ve bunun
üzerinden yapılan uzun tahlillere bakan herkes kendini Ehli Sünnet
olarak vasıflandırmıştır. Oysa bu şekilde birinin Ehli Sünnet'ten olduğu
kesinlikle anlaşılamaz. Ehli Sünnet olabilmek için, Ehli Sünnet'in
özelliklerini ve sıfatlarını kendinde bulundurması gerekir.

A llah ve Rasûlü neredeyse hiçbir kavramın


hakikati ve tanımı üzerinde durmamış, sı-
fatları ve alametleri üzerinde durmuş ve bu mef-
olarak iman, tasdik etmek, mümin ise Allah'ın
varlığını tasdik edip buna inanan demektir.
Bir kişi bu tanıma bakarak: 'Ben Allah'a iman
humların neler olduğunu detaylı olarak açık- ettim' demekle kendini mümin zannedebilir.
lamıştır. Yani İslam'ın 'İman şudur...', 'İslam'ın Kelime-i şehadet getirip, ben Müslümanım di-
tanımı şudur...', 'İnfakın, kibrin tanımı şudur...' yerek, İslam'la taban tabana zıt olmasına rağ-
gibi bir yaklaşımı olmamış bunun yerine 'Mü- men kendilerini yüce İslam dinine mensup sa-
minlerin ve münafıkların alametleri şudur...' gibi yarlar. Bundan dolayı yaşadığımız coğrafyada
kavramların alametleri üzerinde durmuş ve insanların İslam'ın neredeyse bütün ahkâmının
bunların neler olduğunu belirtmiştir. (itikadî, amelî ve ahlakî olarak) yanlış anlaşıldı-
ğını görmekteyiz.
Bunun sebebi ise insan fıtratının sürekli
kendi nefsini yüceltmeye meyilli olarak yaratıl- Yine nifak/münafıklık kavramı da yanlış an-
mış olmasıdır. Şöyle ki; tanımlar üzerinde du- laşılan kavramlardan bir tanesidir. Şüphesiz ki
rulsaydı, tanımlar her zaman geneldir ve tanım- nifak; Allah'ın Müslümanları en çok sakındır-
ların kapsama alanı çok dardır. Bundan dolayı dığı, kendisinden kaçınılması için de Kur'an'da
insan, istediği tanımı kendine uyarlayıp, nefsini alametlerin tafsilatlı olarak açıkladığı ve kafir-
temize çıkarabilir veya tanımlar üzerinde du- lerden daha şiddetli azaba sebep olan ameller-
rup o kavramın yanlış anlaşılmasına sebep ola- dendir. Yeryüzünün en değerli insanları olan
bilir. Her iki durum da dinin selameti için çok Sahabe-i Kiram'ın da kendi nefisleri için en çok
tehlikelidir. Ancak alametler ve sıfatlar böyle korktukları olgu, nifak olmuştur. Bu kadar teh-
değildir. Daha açıklayıcı ve kapsama alanı daha likeli olan bu kavram, tanımlar üzerinde yoğun-
geniştir. İnsanlar o alametlere bakıp kendinde o laşıldığından dolayı, doğru anlaşılamamıştır.
vasfın olup-olmadığını bilir. Onun için yol ta- Nifakı sadece 'Batınında inkar eden, zahirinde
nımlarla değil, alametlerle bilinir ve netleşir. kabul eden insan' gibi çok dar alana sığdırınca,
çoğu insan kendisi için bunu tehlikeli olarak
Buna örnek olarak iman/mümin ve nifak/ görmemekte ve kendinden emin bir halde ya- Cemâziye'l-Ahir
münafık kavramlarını zikredebiliriz. Tanım şamaktadır. 1434

Mayıs’13 • SAYI: 16

19
"Benden sonra sizlere iki şey bıraktım kim ona
sarılırsa o sapmaz. O da Allah'ın kitabı ve be-
nim sünnetim."  2

O zaman insanların felahı için mutlak şekil-


de Kur'an ve Sünnet'e sarılmaları şarttır.

Lakin burada sorun olan Kur'an ve Sünnet'e


nasıl sarılacağımızdır. Bunun anlaşılması için
izlenecek olan metod, yolların net ayrılması
anlamına gelir. Çünkü Kur'an ve Sünnet'e sarıl-
mayı kabul eden her taife onları anlamada farklı
yollar takip etmişlerdir. Kimisi metod olarak
aklı ön plana almış, akla uyanı almış uymayan-
ları ise bir şekilde reddetmiş. Kimisi mezhep
Bu kısa açıklamadan sonra asıl konumuza taassupçuluğunu, kimisi heva ve heveslerini,
dönecek olursak; hiç şüphesiz kavramlar üze- kimisi şeyhinin, üstadının, hocasının söyledik-
rinde oluşturulan bu problemin Ehli Sünnet ve'l lerini (bir bildiği vardır diyerek), kimileri mas-
Cemaat mefhumunda da rahatlıkla yaşandığını lahatı esas alarak Kur'an ve Sünnet'e yaklaşmış-
söyleyebiliriz. Yani Ehli Sünnet kavramının ala- lardır.
metlerine değil de tanımına ve bunun üzerin-
den yapılan uzun tahlillere bakan herkes kendi- Ehli Sünnet ise Kur'an ve Sünnet'i anlarken
ni Ehli Sünnet olarak vasıflandırmıştır. Oysa bu en hayırlı olan üç asrın yani sahabe ve selefin
akaid notları

şekilde birinin Ehli Sünnet'ten olduğu kesinlik- anlayışını asıl kabul etmiştir.
le anlaşılamaz. Ehli Sünnet olabilmek için, Ehli
Sünnet'in özelliklerini ve sıfatlarını kendinde Bunun nedenini iki şekilde beyan edebiliriz;
bulundurması gerekir.
İlk olarak şunu belirtmek gerekir. Yazılı olan
Birinci Özellik: Kur'an ve Sünnet'i her metin, ihtimali ve birçok manayı kendinde
Selefin Anlayışı Üzere Anlamak bulundurabilir. Her insanın, aldığı eğitim ve
meseleleri anlayışı farklı olduğu için, o yazılı
Ehli Sünnet'i diğer fırkalardan ayıran en be-
metinlerdeki ihtimali kendine göre anlaması da
lirgin özelliği Kur'an ve Sünnet'i anlama ve ya-
çok doğaldır. Bu şekilde tek bir metinden, bir-
şantıda takip etme metodudur. Bu metod, nas-
çok anlayış ortaya çıkmış olur. O metnin doğ-
ları sahabe ve selefin anlayışı üzere anlamayı ve
ru anlaşılması ise; ancak o sözlerin söylendiği
yaşamayı gerektirir.
zamanda yaşayıp, sözleri söyleyenlerin ne du-
rumda, ne için ve neden söylediklerini bilmekle
İnsanların kurtuluşu ancak Kur'an ve
veya tüm bunları bilenin aktardıklarına ulaş-
Sünnet'e sarılmakla gerçekleşir. Nitekim Allah
makla mümkündür.
Bakara suresinde bu hakikati şöyle belirtiyor:

"Dedik ki: 'Hepiniz cennetten inin! Eğer ben- Kur'an ve Sünnet de aynı şekilde yazılı bi-
den size bir hidayet gelir de her kim hidayetime rer metindir. Yazılı olması hasebiyle müstakil
tabi olursa onlar için herhangi bir korku yoktur olarak alındığında kendinde farklı anlayışlara
ve onlar üzüntü çekmezler.' "  1 neden olacak ihtimalleri bulundurabilir. Allah
ve Rasûlü'nün istediklerinin doğru bir şekilde
Ayette dikkat edilirse Allah insanların kur- anlaşılması için sahabenin anlayışına başvurul-
tuluşu için "...hidayete tabi olma"yı emrediyor. ması gerekir. Çünkü sahabe Kur'an'ın indiği dö-
Aynı şekilde Rasûlullah'ta sallallahu aleyhi ve sellem nemde yaşamaktaydı. Dolayısıyla hangi ayetin,
sapmanın olmaması için yol olarak Kur'an ve ne zaman, ne için indiğini en iyi bilenler onlar-
Sünnet'e sarılmayı emrediyor: dı. Yine Rasûlullah'tan sallallahu aleyhi ve sellem birebir
dinin nasıl yaşanacağını pratik olarak öğrendi-

1. 2/Bakara, 38 2. Tirmizi

20
ler. Rasûlullah'ın bir şeyi emrederken ve yasak- Allah sahabeden razı olduğunu söylüyor.
larken neden ve hangi durumda bunu yaptığına Ayette Allah sadece sahabeden razı olmamış,
şahit oldular. Bundan dolayı sahabenin Kur'an onlara "...ihsan üzere tabi olanlar"dan da razı
ve Sünnet anlayışı bütün anlayışların önünde olmuştur. İhsan; İslamî bir kavramdır. İşini çok
olmalıdır. Bu şekilde olmazsa kaynak bir olsa güzel yapmak, itkan olmaktır. Allah bu ayetle;
da anlayışlar farklı olacaktır. Geçmişte Ehli Ki- sahabeden ve onlarla beraber olanlardan razı
tab, elinde kitapları olmasına rağmen birçok olduğunu beyan etmiştir. Onlardan razı olması
fırkalara ayrıldı. Sebep ise kaynağın bir olması- onların dini doğru bir şekilde anlayıp, yaşadık-
na rağmen anlayışın doğru olmayışıdır. Bu gün larının kanıtıdır.
de Kur'an ve Sünnet herkesin elindedir. Ancak
herkes bu kaynakları farklı anlamakta ve yaşa- " 'Yahudiler 71 fırkaya ayrıldı. Biri cennette
maktadır. yetmişi ateştedir. Hristiyanlar 72 fırkaya ayrıldı.
Yetmiş biri ateşte, biri cennettedir. Benim üm-
İkinci olarak, Allah ve Rasûl'ü sahabeyi hem metim 73 fırkaya ayrılacak. Yetmiş ikisi ateş-
imanda hem de amelde insanlara ölçü olarak te, biri cennettedir.', 'Kimdir onlar ey Allah'ın
belirlemiştir. Yani Allah'ın insanlardan razı Rasûlü?', 'Cemaattir'. "  5 buyurdu.
olması için gerekli olan iman ve amelin, sa-
Tirmizi rivayetinde:
habenin iman ve amelleri gibi olması ge-
rekir. Çünkü gelen birçok nasta Allah "Benim ve ashabımın üzere olduğu-
subhanehu ve teâlâ sahabeyi temize çıkar-
dur." buyurdular.
mış ve onlardan razı olduğunu be-
lirtmiştir. Aynı şekilde Rasûlullah "Benden sonra yaşayacak olan-
sahabesinin en hayırlı top- larınız çokça ihtilaflar göre-
luluk olduğunu, kendinden cektir. Sizler benim sünnetim
sonra yaşanacak ihtilaflarda Allah ve Rasûl'ü sahabeyi ve Raşid halifelerimin sün-
ashabının yolunu takip hem imanda hem de amelde neti üzere olunuz. Ona
etmeyi emretmiştir. insanlara ölçü olarak belirlemiştir. azı dişlerinizle yapı-
Yani Allah'ın insanlardan razı şın. Sonradan çıkan
Allah ehli kitaba olması için gerekli olan iman şeylerden sakının.
iman etmeleri ve iman- ve amelin, sahabenin iman ve Sonradan çıkan her şey
amelleri gibi olması gerekir. bidat, her bidat sapıklıktır."  6
larının geçerli olması için,
sahabenin imanını ölçü koy-
muştur. Bu hadisler ve ayetler
Kur'an ve Sünnet'in doğru an-
"Eğer onlar da sizin iman ettiği- laşılmasında sahabe anlayışının ne
niz gibi iman ederlerse doğru yolu kadar önemli olduğu teyit etmekte-
bulmuş olurlar; dönerlerse mutla- dir. Nitekim İbni Mesud radıyallahu anh
ka anlaşmazlık içine düşmüş olurlar. bu hakikatin önemini ifade etmek için
Onlara karşı Allah sana yeter. O işitendir, şöyle demektedir:
bilendir."  3
"Sizden bir yol izleyecek olanlar, ölmüş olanla-
Yine başka bir ayette: rın yolunu izlesin(sahabeyi kast ediyor). Çünkü
dirinin fitnesinden emin olunmaz. İşte bunlar
"(İslâm dinine girme hususunda) öne geçen ilk Allah Rasûlü'nün ashabıdır. Onlar bu ümme-
muhacirler ve ensar ile onlara ihsan üzere tabi tin en hayırlıları idi. Kalpleri en iyi, ilimleri en
olanlar var ya, işte Allah onlardan razı olmuş- derin, gereksiz tekellüfleri olmayan insanlardı.
tur, onlar da Allah'tan razı olmuşlardır. Allah Allah, onları nebisine arkadaş ve dinini nakle-
onlara, içinde ebedî kalacakları, zemininden denler olarak seçti. Onların yolu ve ahlakıyla
ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte bu ahlaklanın. Onlar sırat-ı müstakim üzereydiler."
büyük kurtuluştur."  4

Cemâziye'l-Ahir
3. 2/Bakara, 137 5. İbni Mace, Ebu Davud 1434
4. 9/Tevbe, 100 6. Ebu Davud, Tirmizi

Mayıs’13 • SAYI: 16

21
İlim Meclisi
ekrembulca@tevhiddergisi.com

Ekrem Bulca

Göz Zinasından Sakınmak


Birçok kişinin zinaya düşme sebebi, gözlerini
koruma altına alamamalarıdır. ‘Bir bakıştan bir
şey olmaz' denmemelidir. Her şey ilk bakışla
başlar. Harama bakmak zinanın başlangıcıdır.

Allah'a hamd, Rasûlü'ne salât ve selam ol- bunları öğrenmesi gerekir. Bunlardan bir tane-
sun… si gözü koruma altına almaktır. Göz, bir nevi
kalbin penceresidir. Gördüğü ve şehveti tahrik
İnsanı hem dünyada hem de ahirette zelil kı- eden şeyleri kalbe aktarır. Kalp eğer arınmış
lan, hüsrana uğramasına sebep olan iki şey var- salih bir kalp ise gözü uyarır ve ondan yüz çe-
dır. Bu ikisini düzelten, Rabbine karşı hakiki bir virmesini sağlar. Eğer kalp salih değilse, bundan
kul olur. Bu ikisinde problem yaşayan, kullu- etkilenir ve vücudu haram işlemeye sevk eder.
ğunu yerine getirme noktasında problem yaşar. Yani göz bir nevi zinanın mukaddimesi görevi-
Ondan dolayı bu iki şeyin öğrenilmesi ve güzel ni görür. Gözlerini koruma altına alan zinadan
bir şekilde düzeltilmesi gerekir. Bunlar; şehvet- korunur.
ler ve şüphelerdir. İtikadının veya menhecinin
doğruluğunda şüphe duyan kimse sağlıklı hiç- Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyuruyor:
bir şey yapamaz. Kafası sürekli karışıktır. Orta-
ya atılan en küçük itikadî veya menhecî bir fit- "Müminlere de ki: 'Gözlerini (harama bak-
nede hemen meyledenlerden olur. Hakeza kalbi maktan) sakınsınlar, mahrem yerlerini de ko-
şehvetlerle çepeçevre kuşatılmış olan kimsede rusunlar, böylesi onlar için daha temizdir.' "  1
böyledir. Şehevi duyguları, onun dinini güzel
"Mümin kadınlara da de ki: 'Gözlerini (ha-
bir şekilde yaşamasına veya sorumluluklarını
ramdan) sakınsınlar.' "  2
ihsan üzerine yerine getirmesine müsade etmez.
Bu yazıda kulluğu zedeleyen şehvetler üzerinde Peygamber sallalahu aleyhi ve sellem şöyle buyuru-
durmaya çalışacağız inşallah. yor:
Şehevi duygular kişinin ayağının kaymasın- "Ademoğluna zinadan nasibi takdir olunmuş-
da etkin rol oynar. Bu sebepten ötürü son derece tur. O mutlaka buna erişir. Gözlerin zinası bak-
dikkat edip kontrol altına almak gerekir. Şehe- mak, kulakların zinası dinlemek, dilin zinası
vi duygular kişinin kendi kontrolünde değilse konuşmak, elin zinası tutmak, ayakların zinası
şeytanın kontrolündedir. Şeytanın kontrolünde yürümektir. Kalbe gelince o, arzu eder ister. Cin-
olan şehevî duygular ise insanı hüsrana uğratır.

Şehevi duyguları kontrol altına almanın bir- 1. 24/Nur, 30


çok yolu vardır. Her birimizin ihtiyaç oranında 2. 24/Nur, 31

22
sel organı ise bunu ya gerçekleştirir ya da boşa televizyonun bulunması düşünülemez. Çünkü
çıkarır."  3 televizyon toplumun hem itikadının hem de
ahlakının bozulması konusunda etkin rol oy-
Bu naslar hem mümin erkeğe hem de mü- nuyor. Birçok itikadî, menhecî ve ahlakî bozuk-
min kadına gözlerini koruma altına almaları ge- luğu insanlar televizyondan öğreniyorlar. Bu
rektiğini öğretiyor. Birçok kişinin zinaya düşme haramlardan bir tanesi de göz zinasıdır. Televiz-
sebebi, gözlerini koruma altına alamamalarıdır. yonla ilgili özellikle şeytanın sağdan yaklaştığı
'Bir bakıştan bir şey olmaz' denmemelidir. Her bir noktaya dikkat çekmek gerekir. Bazen gün-
şey ilk bakışla başlar. Harama bakmak zinanın demden haberdar olmak gerekir düşüncesi ile
başlangıcıdır. Zina ise onun akabinde gerçekle- haber izliyoruz. Fakat farkında olmadan haber
şen bir eylemdir. izlerken göz zinasına düşüyoruz. Çünkü haber
sunuculuğu yapanlar genellikle bayan oluyor.
Kasıtsız olarak gerçekleşen ilk bakıştan kişi Veya haberi verilen olay kadınlar hakkında ola-
sorumlu tutulmaz. Tekrar dönüp bakmak ise biliyor. Buna gazeteyi de örnek verebiliriz. Ga-
kişiyi Allah katında sorumlu tutar. Peygambe- zetede haberlere bakarken kadınların resimleri-
rimiz sallallahu aleyhi ve sellem Ali'ye radıyallahu anh şöyle ne bakmamamız gerekir. Bu göz zinasıdır. Eğer
diyor: haber okumak bizi göz zinasına düşürüyorsa
haber izlemeyeceğiz veya okumayacağız. Çün-
"Harama arka arkaya bakma. Birinci bakış
kü haber izlemek veya gazete okumak gözün zi-
hakkındır. Fakat ikinci bakış hakkın değildir."  4
nasını meşrulaştırmaz. Ondan dolayı kendimizi
Allah subhanehu ve teâlâ dinde bir şeyi yasakladı- kandırmamamız gerekir.
ğında, beraberinde ona götüren şeyleri de ya-
İnternet: Bugün birçok âlim televizyonun
saklamıştır. Haram olan şeylerden sakınmamız
zararlarını, insanlar üzerinde olumsuz etkileri-
gerektiği gibi ona götüren şeylerden de sakın-
ni anlatınca Müslümanlar evlerinde olan o putu
mamız gerekir. Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyu-
attılar. Bunun yerine bilgisayar alıp, internete
ruyor:
bağlandılar. Bu ise daha büyük bir şerri bera-
"Zinaya yaklaşmayın. Zira o, bir hayasızlıktır berinde getirdi. Çünkü internet ortamı küfür ve
ve çok kötü bir yoldur."  5 haramlarla doludur. Bu haramlardan bir tanesi
de göz zinasıdır. İnternetin her sayfası göz zina-
Ayete dikkat edilirse Allah subhanehu ve teâlâ 'zina sıyla karşılaşmaya müsait. Hele bir de insan tek
etmeyin' demiyor, "Zinaya yaklaşmayın" diyor. O başına internet ile baş başa kalırsa çok büyük
zaman bizim, bizi zinaya yaklaştıran şeylerden bir imtihanla karşı karşıya kalmış demektir.
sakınmamız gerekir. Zaten zinanın mukaddi-
melerinden sakınan, zinadan da sakınmıştır. İnsanı günah işlemekten alıkoyan iki ahlak
vardır. Bunlar; Allah korkusu ve hayadır. Allah
Göz Zinasıyla En Çok korkusu her yerde insanı günahtan alıkoyar.
Karşılaştığımız Yerler Haya ise Allah korkusunun olmadığı fakat ya-
nında Müslüman kardeşleri olduğu zaman ki-
İçerisinde yaşadığımız toplum İslamî bir şiyi günah işlemekten alıkoyar. İnternette tek
toplum olmadığı için birçok yerde göz zinası ile başına kalanın Allah korkusu zayıf ise harama
karşılaşmamız mümkündür. Ondan dolayı tek düşmesi kaçınılmazdır. Çünkü Allah korkusu
tek göz zinası ile karşılaştığımız yerleri anlatma- bitmiş ve yanında haya edeceği herhangi biri ol-
mız mümkün değildir. Fakat bunların içerisin- mayan kimseyi günahtan alıkoyacak hiçbir şey
de önemli gördüğümüz bazı yerleri zikredelim yoktur.
inşallah.
Sokaklar: Sokakların kötü durumunu an-
Televizyon: Dinine ve ailesine karşı hassas latmaya gerek yok sanırım. Hayatında bir kere
olan ve buna önem veren bir kimsenin evinde sokağa çıkmış birisi dahi sokakların kötülü-
ğünü, mevcut olan ahlaksızlıkları rahatlıkla
3. Buhari farkedebilir. Sokaklarda en çok karşılaştığımız Cemâziye'l-Ahir
4. Tirmizi
günahlardan bir tanesi de göz zinasıdır. Parklar, 1434
5. 17/İsra, 32

Mayıs’13 • SAYI: 16

23
caddeler, marketler, pastaneler vs. göz zinasına şünürsek şunu fark ederiz ki, hepimizin en çok
maruz kaldığımız yerlere örnek verilebilir. günah işlediği zamanlar tek olduğu zamanlardır.
Salih ortamlarda veya salih arkadaşımızla bera-
Ebu Saîd El-Hudrî'den rivayet edilen sahîh ber olduğumuz zaman genellikle günah işleme-
bir hadîste Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem: yiz. Ondan dolayı tek kalmamaya, tek gezme-
meye dikkat etmemiz gerekir.
" 'Yollarda oturmaktan sakının', buyurmuştur.
Onlar: 'Ey Allah'ın elçisi, yollarda oturmamız 3. Zikir: Normal zamanlarda dilimiz zikirle
bizim için bir ihtiyaçtır, oralarda konuşuruz', ıslak olmalı. Fırsat buldukça Allah'ı zikretmeli-
dediler de, Allah Rasûlü: 'Eğer mutlaka otura- yiz. Ta ki bu gibi durumlarda Allah'ı hatırlayıp
caksanız yolun hakkını verin', buyurdu. Onlar:
günahtan vazgeçebilelim. Eğer biz Allah'ı nor-
'Ey Allah'ın elçisi, yolun hakkı nedir?' diye sor-
mal zamanlarda hatırlarsak Allah subhanehu ve teâlâ
dular, şöyle buyurdu: 'Gözü sakınmak, eziyeti
defetmek, selama karşılık vermek, iyilikle emre- da bu gibi durumlarda bizi hatırlar ve şeytana
dip kötülükten menetmektir.' "  6 karşı bize yardım eder.

Taşıma araçları: Bugün birçok işimizi oto- 4. Mushaf veya kitap taşımak: Her daim
büse, metrobüse, minibüse, tramvaya vs. bine- Kur'an'ımız veya kitabımız yanımızda olsun, ta
rek hallediyoruz. İşe giderken, gelirken, ziyaret- ki böyle bir tehlike ile karşılaştığımızda açalım
lere giderken vs. arabası olan araba ile arabası ve onları okuyalım. Gözümüz onunla meşgul
olmayan ise toplu taşıma araçlarını kullanarak olduğu için başka şeyleri görmeyecektir. Veya
işlerini hallediyor. Bunlarla yolculuk yapanlar umulur ki okuduğumuz şeyler bize etki eder ve
bilir. Durakta bekleyişten ta araçtan ininceye harama bakmaktan vazgeçeriz.
kadar göz zinası ile karşı karşıyayız.
ilim meclisi

5. Dua etmek: Dua, müminin silahıdır. Dua,


Rabbim bizi korusun. şeytana karşı korunmanın en etkili yollarından
bir tanesidir. Allah subhanehu ve teâlâ kuluna yardım
Çözüm: edince şeytan da dahil kimse ona galebe çala-
maz. Bu tür haramlara düşmemek için Allah'ın
Bunları okuduktan sonra şunu düşünüyor yardımına çok ihtiyacımız var. Bazen Allah sub-
olabilirsin. 'Peki, ne yapacağız evden çıkmaya- hanehu ve teâlâ kuluna yardım ederken bazı şeyleri
lım mı?' Eğer işimiz yoksa evimizden çıkmanın vesile kılar. Dua da o vesilelerden bir tanesidir.
bir gereği yok zaten. Eğer çıkmaya mecbur isek Dua ederek Allah'tan yardım talep edip acziye-
şunlara dikkat edebiliriz; timizi ona yönlendirmemiz gerekir Allah ken-
disine kalkan elleri boş çevirmez. Sözlü olarak
1. Hassasiyet/Dert edinme: Bu konuyu sürekli Allah'a şu duayı yapabiliriz:
kendimize gündem edinmeliyiz. Sürekli kendi-
mize göz zinasına karşı dikkatli ol diye telkinde 'Rabbim gözümü zinadan alıkoymam için
bulunmalıyız. Bunu kendimize dert edinirsek bana yardım et. Senin yardımın olmadan be-
azaltmamız mümkün olur. Derdi olmayanın ise nim bunu başarmam mümkün değildir.'
bunlardan kaçınması mümkün değildir. Dert
edinecek olan da ancak ahiretini düşünendir. Tıpkı Yusuf 'un aleyhisselam Aziz'in karısı kapı-
Ahiret ile ilgili bir derdi olmayanın buna önem ları kapatıp onunla baş başa kaldığında Allah'a
göstermesi mümkün değildir. sığındığı gibi...

2. Tek kalmamak: Mümkünse tek başımıza Rabbimden diliyorum ki bu yazıyla ilk baş-
gezmemeye, bir yere gitmemeye dikkat etme- ta benim amel etmemi, sonrada bunu okuyan
liyiz. Her daim yanımızda salih kardeşlerimiz kardeşlerimin amel etmesini sağlasın.
olmalı ki ayağımızın kayacağı yerde bize 'dur'
Duamızın sonu Alemlerin Rabbi olan
desinler. Tek olan kişi ile şeytan beraberdir. İki
Allah'a hamd etmektir.
ve daha fazlasından ise şeytan uzaktır. Eğer dü-

6. Buhari, Müslim

24
Nasihat
abdulmetinaksoy@tevhiddergisi.com
Abdulmetin
Aksoy

Cennetin Hurmalıkları,
Müslüman Kardeşini Ziyaret
-1- Edenlerin Mükâfatıdır
Bu dava uğruna omuz omuza fedakârlık yaptığın, İslam'a olan
hizmetlerde yarıştığın ve bilhassa varlığı kafire korku olan Müs-
lüman kardeşlerimizi ziyaret etmek, Allah'ın katında cennetin
hurmalıklarına bedel ve kişi için verilen en büyük mükâfattır.

H amd, alemlerin Rabbi olan Allah'a aittir. ve sellem Allah'ın subhanehu ve teâlâ teşri ettiği kardeşliği
O'na sonsuz şükreder ve O'nu sena ederiz. şu sözleriyle teyit etmiştir:

Salât ve selam, Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve "Müminler birbirlerine karşı sevgi, şefkat ve
sellem,
ailesinin, ashabının ve onlara ihsan ilke- merhamette tek bir vücut gibidir. Vücudun bir
si üzere tabi olan siz Müslüman kardeşlerimin azası rahatsız olunca bütün vücut rahatsız olur
üzerine olsun. ve uykusuz geceler."  2

Hükmün en güzeli Allah'ın subhanehu ve teâlâ İslam bizden tek vücut olmamızı istemiştir.
hükmüdür. O ki, "Muhakkak ki müminler kar- Çünkü iman çerçevesinde tek vücut anlayışı
deştir" ahkamını koymuştur.
 1 Müslümanları bir araya toplar, dayanışmalarını
güçlendirir. Pratikte böyle bir topluluğa sahip
Sadık ve mesduk olan Peygamber sallallahu aleyhi olan İslam, her yerde kuvvetini ve hâkimiyetini

Cemâziye'l-Ahir
1434
1. 9/Hucurat, 10 2. Buhari

Mayıs’13 • SAYI: 16

25
korur. Tek vücut şuuru kardeşliğin bir parçası
ve sembolüdür.

Müslümanların kardeşliği, tamamen


Allah'ın subhanehu ve teâlâ dilemesiyle gerçekleşen
bir olgudur. Adem'den aleyhisselam bu yana Müslü-
manların arasındaki ülfet ve kardeşlik, kişilerin
çabasıyla oluşmamıştır. Bilakis kardeşlik, Rab-
bimizin bize olan ihsanı ve nimetidir. Allah sub-
hanehu ve teâlâ şöyle buyurur:

"Hani siz birbirinize düşmandınız da biz sizle-


ri kardeş kılmıştık."  3 Müslüman'ı Ziyaret Etmenin Sosyal
İnsan yaratılış itibariyle başkalarına düş-
Dayanışmada ve İslamî Sahada
manlık ve kin besleyen canlıdır. Fakat Allah Önemi
subhanehu ve teâlâ hâkimiyetiyle uhuvvet anayasasını İslam temiz ve temizlemeyi seven bir dindir.
koyunca, Müslümanlar ülfeti ve dayanışmayı Ki imanın yarısı temizliktir. Müslümanların bi-
elde ettiler. Kardeşlik nimeti sayesinde İslam'a raraya gelmesi ise birbirini temizleyen iki elin
hizmet etme, toplu bir halde iş yapma şerefine biraraya gelmesi gibidir. Bu bakımdan Müs-
ulaştılar. Tanımadığı, farklı ırklara mensup olan lüman kardeşimizi ziyaret etmenin bizlere ve
insanları sevip, onları yakın akrabalarına tercih ümmete kazandırdığı birçok faydası vardır. Bir
ettiler. İşte bunların hepsi kardeşlik hukuku sa- eylemin hem hususi hem de umumi maslaha-
nasihat

yesinde oluşan şeylerdir. tı varsa; bu o amelin öneminin ve konumunun


büyük olduğunu gösterir. Nitekim ziyaret et-
Bunlarla beraber, kardeşlik nimetini yıkan mek de bu kabildendir.
iki unsur vardır:
Din kardeşlerimizi ziyaret etmek kişinin
Birincisi, kişinin: 'Müslümanlarla aramda- İslam'ının ve imanın kemaliyetini artırır.
ki bu kardeşlik ve ülfet, tamamen benim çabam- İmanda kemaliyet ise küfür devletlerinde ya-
la oluşan bir sevgidir' düşüncesine sahip olup; şayan her Müslümanın ihtiyacıdır.
Allah'a subhanehu ve teâlâ nankörlük yapmasıdır. Bu
düşünce insanın her şeyde kendisini faal gör- Küfür devletlerinde, Müslümanın en çok ar-
mesinden kaynaklanmaktadır. Bu da Allah'ın zuladığı şey, aynı itikadı paylaştığı kardeşlerinin
subhanehu ve teâlâ kabul etmediği bir eylemdir. kendisini ziyaret etmesidir. Çünkü onu en çok
ziyaret eden, evine gelip çayını, çorbasını içen
İkincisi ise, kişinin mümin kardeşine karşı müşrik akrabası, yani İslamî yaşantısı olmayan
manevi ve zahiri haklarını yerine getirmeme- insanlardır. Kişi kendisine husumet ve adavet
sidir. yaptığı kişileri görünce, haliyle istiyor ki bir gün
Müslüman kardeşi kendisini ziyaret etsin, biraz
Müslümanların, Kur'an'a konu olan kardeş- ondan nasihat dinlesin, onunla dertleşsin.
lik nimetini muhafaza etmeleri gerekir. Bu an-
cak Allah'a subhanehu ve teâlâ şükredip, birbirlerine Fakat burada şöyle bir yanlışlık var, herkes
karşı var olan haklara dikkat etmeleri ile gerçek- bunu karşıdaki din kardeşinden bekliyor. Oysa
leşir. Müminlerin birbirlerine karşı olan hakla- esas olan karşıdan beklemeden kişinin kendisi
rı ise çoktur. Biz bu yazımızda Müslümanların için istediğini kardeşi için isteyip hemen hare-
birbirlerine karşı hakkı olup, İslam'ın önem kete geçerek ziyaretini gerçekleştirmesidir.
verdiği, fakat vakıamızda göz ardı edilen "Müs-
lüman kardeşlerimizi ziyaret etmek" konusuna Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:
değineceğiz.
"Kişi kendisi için istediğini mümin kardeşi

3. 3/Ali İmran, 103

26
içinde dilemedikçe imanın kemaliyetine erişe- cenneti hak ettin' der."  7
mez."  4
Bu dava uğruna omuz omuza fedakârlık
Ümmet bu şuurla hareket ederse, ziyaretleş- yaptığın, İslam'a olan hizmetlerde yarıştığın
me Müslümanlar arasında yaygınlaşır. Durum ve bilhassa varlığı kafire korku olan Müslü-
tersine döner ve her Müslüman karşı tarafın man kardeşlerimizi ziyaret etmek, Allah'ın
harekete geçmesini beklerse Müslümanlar bir- katında cennetin hurmalıklarına bedel ve
birlerini ziyaret etme konusunda sürekli sıkıntı kişi için verilen en büyük mükâfattır.
yaşayacaklardır.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:
Müslüman kardeşi ziyaret etmenin fayda-
larından bir tanesi de, Allah'ın subhanehu ve teâlâ "Gerçekten Müslüman, Müslüman kardeşini
ziyaret ettiği zaman, dönünceye kadar cennetin
sevgisine ve ziyaretin sevabına ulaşmaktır.
hurmalıklarındadır."  8
Allah subhanehu ve teâlâ için sevilen bir Müslümanı
ziyaret etmenin hediyesi, ilahi muhabbet ve Kardeşini ziyaret eden kimse Allah subha-
cennettir. katında nura bürünür ve Peygam-
nehu ve teâlâ
berler, şehidler ona gıpta ederler.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyu-
rur: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurur:
"Bir kimse, köydeki arkadaşını ziya-
rete gider. Bir melek ona der ki: "Arşın etrafında nurdan kürsüler-
de, nur gibi parlayan insanlara
- Böyle nereye gidiyorsun? Peygamberler ve şehidler gıpta
ederler. Bunlar, Allah için bir-
- Bu köyde bir arkadaşım Ziyaret etme, kendisi
birini seven, Allah için bulu-
var. Onu ziyarete gidiyo- için dua alışkanlığı
şan, Allah için birbirini
rum. olmayan insanlara bir
çözüm yoludur. Kendimize dua ziyaret edenlerdir."  9
edemiyorsak, kardeşlerimizi
- Bunun sana bir Din kardeşini zi-
ziyaret ederekten hem onların
iyiliği, bir yardımı do- duasına hem de meleklerin yaret edenlere melek-
kundu da, onun için mi gi- duasına nail olabiliriz. ler Rabblerine o kulundan
diyorsun?
razı olması için dua eder.
- Hayır, sırf Allah rızası için Ziyaret etme, kendisi için dua
ziyaretine gidiyorum. alışkanlığı olmayan insanlara bir
çözüm yoludur. Kendimize dua
- Müjdeler olsun sana! Beni Hak edemiyorsak, kardeşlerimizi ziyaret
Teâlâ gönderdi. Hiçbir menfaat um- ederekten hem onların duasına hem
madan arkadaşını ziyarete gittiğin için, de meleklerin duasına nail olabiliriz.
Rabbimizin sevgisine kavuştun."  5
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:
"Bir Müslüman, Müslüman kardeşini ziyaret
"Cennette öyle güzel köşkler vardır ki, bunlar, edince, 70 bin melek: 'Ey Rabbimiz, senin rızan
birbirini Allah için ziyaret eden, Allah için sevip için ziyaret eden bu kulundan razı ol' diye dua
yardım edenlere hazırlanmıştır."  6 ederler."  10

"Allah için sevdiği arkadaşının ziyaretine gide- Din kardeşlerimizi ziyaret etmek rahmani
ne, ardından bir melek: 'Ne güzel iş yapıyorsun, bir uygulama ve ahlaktır. Çünkü Müslüman-

7. Tirmizi
4. Ahmed, Müsned. 8. Müslim
Cemâziye'l-Ahir
5. Müslim 9. Nesai 1434
6. Taberani 10. Taberani

Mayıs’13 • SAYI: 16

27
olur. Müslümanlar, ziyaret yolu ile birbirlerini
daha yakından tanıma imkanını bulurlar. Bir-
birlerinin sıkıntılarını, problemlerini öğrenirler.

Pek çok konuyu aralarında görüşüp, birlik-


te karar verme imkanına sahip olurlar. Toplum
içinde yalnız olmadıkları duygusunu kazanır
ve geleceğe ümit ve güvenle bakarlar. Sevinç
ve üzüntülü anlarında çevrelerinde gördükleri
kardeşleri, onlar için huzur kaynağı olur. İslamî
sahadaki görevlerinde daha aktif ve güçlü olur-
lar.

Daha önemlisi müminlerin aralarında din


konusundaki dayanışmayı ve kardeşliği pekiş-
tirir. Bu sebeple Peygamberin arkadaşları: 'As-
habı Uhdud', 'Ashabı Kehf ' ve 'Ashabı Suffe' sa-
habi kelimesiyle anılmışlardır. Çünkü 'sahabe'
ları ziyaret etmek Peygamber'in sallallahu aleyhi ve kelimesi kardeşliği, arkadaşlığı tanımlayan bir
sellem de fiili uygulamasıdır. O ki vahiyden baş-
kavramdır.
ka konuşmaz, vahiyden başkasıyla hareket
etmezdi. "(Ey iman edenler) Hepiniz, toptan Allah'ın
ipine sarılın, parçalanıp ayrılmayın. Allah'ın üze-
Ashab-ı Kiram'dan, Kays bin Sa'd'ın anlattı- rinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar
nasihat

ğına göre: idiniz, O kalplerinizi birleştirmişti de O'nun nime-


tiyle kardeş oldunuz. Ve yine siz ateşten bir çuku-
"Rasûlullah bir gün kendilerini ziyaret etmiş, run kenarındayken oradan da sizi O kurtardı. İşte
evlerinde bir müddet bulunmuş, kendileri için Allah hidayet bulasınız diye size ayetlerini böylece
dua etmiş ve evden ayrılmıştır. Abdullah bin apaçık bildiriyor."  13
Kays diyor ki: 'Rasûlullah ensarı tek tek veya
topluca ziyaret ederdi. Tek tek ziyaret ettiği za- Rabbimden kardeşliğimizi kuvvetlendirme-
man evlerine giderdi. Topluca ziyaret etmek is- si dileğiyle…
tediği zaman mescide gelirdi.' "  11 demiştir.
Davamızın sonu alemlerin Rabbine hamd
Başka bir hadiste de yine Rasûlullah'ın en- etmektir.
sardan bir aileyi ziyaret ettiği, evlerinde yemek
yediği, namaz kıldığı ve kendilerine dua ettiği (Devam edecek inşallah...)
haber verilmiştir.  12

Müslümanlar sakal, namaz gibi konularda


Rasûlullah'ı örnek aldığı gibi kardeşlerini ziya-
ret etme konusunda da örnek almalı ve dine bir
bütün olarak tabi olmalıdır.

Yukarıda zikredilen faydalar ziyaretleşme-


nin ürünüdür. Bir de ümmete kazandırdığı fay-
daları vardır. Şöyle ki;

Müslümanları ziyaret etmek, birbirine sev-


gi, güven duyan bireylerin, birlik ve beraberlik
içinde yaşayan toplumların doğmasına sebep

11. Y. Kandehlevî, Hadislerle Müslümanlık, III, 103, 1115.


12. Buhari, Edeb, 65. 13. 3/Ali İmran, 103

28
Öncü Nesil
İbrahim KAPRAN

Peygamber'in Sırdaşı Huzeyfe


Peygamber'in sırdaşı lakabı ile anılma
şerefine sahip olan bu sahabe bir
çok beldenin İslam toprağı haline
gelmesinde bizzat katkıda bulunmuş...

H uzeyfe'nin babası El-Yeman Mekkeli


bir zattı. Ancak birisini öldürdüğü için
Mekke'den Medine'ye göç etmeye mecbur kal-
" 'Biz ne bekliyoruz? İkimizin de az bir ömrü
kaldı. Bir ayağımız çukurda. Niçin kılıçlarımızı
alıp Rasûlullah katılmıyoruz? Belki Allah, Pey-
mıştı. Orada evlenmiş ve bu evlilikten Huzey- gamberinin yanında şehid olmayı bize nasip
fe dünyaya gelmisti. Daha sonra El-Yeman'ın eder' dedi. Ardından kılıçlarını alıp savaşan-
Mekke'ye girmesine engel olan sebepler ortadan ların arasına girdiler ve çarpışmaya başladılar.
kalkmış, Medine'den Mekke'ye gidip gelmeye El-Yeman'ın arkadaşı Sabit bin Kays müşrikler
tarafından şehid edildi. Huzeyfe'nin babası ise
başlamıştı.
farkında olmadan müşriklerin saflarının ara-
sına girince Müslümanlar yanlışlıkla onu vur-
Huzeyfe'nin babası El-Yeman, Peygamber'in
dular. Bu sırada Huzeyfe: 'O benim babam, o
davetini duyunca kavminden
sallallahu aleyhi ve sellem
benim babam!' diye bağırıyordu. Ama onu kim-
bir grupla beraber Rasûlullah'a sallallahu aleyhi ve sellem se duymuyordu. İhtiyar, Müslümanların kılıçla-
gelip Müslüman olduklarını, onun huzurunda rıyla yere yıkıldı. Rabbine kavuşmuştu.
açıkladılar. Bu, Medine'ye hicretten önce ger-
çekleşmişti. El-Yeman hemen Medine'ye geri Huzeyfe babasını hataen öldüren Müslüman-
döndü ve ailesine de İslam'ı anlattı. O yüzden lara şu sözden başkasını söylemedi: 'Allah sizi
Huzeyfe Müslüman bir ailenin içinde yetişmiş bağışlasın. O merhamet edenlerin en merha-
oldu. metlisidir.' "

Huzeyfe Müslüman olduktan son- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem babasının di-
ra Medine'de daha fazla duramadı. Hemen yetini oğluna vermek istedi ama Huzeyfe şöyle
Mekke'ye Peygamber'in sa sallallahu aleyhi ve sellem ya- dedi: "O zaten şehit olmayı istiyordu ve istediğine
nına geldi. Ona bi'atını sundu. Hicretten sonra kavuştu. Allah'ım! Şahid ol. Ben onun diyetini di-
da Peygamberin yanından ayrılmamaya özel ğer Müslümanlara bağışladım."
gayret gösterdi. Bedir savaşı hariç bütün mu-
harabelerde bulundu. Bunlardan bir taneside Bu olay bize sahabenin kendilerine ait haklar-
Uhud savaşıydı. da bir çiğneme olduğunda nasıl müsamahakâr
davrandıklarını gösteren en dehşet verici hadi-
Uhud'da Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem selerdendir. Aynı sahabeler Allah'ın hakların-
Huzeyfe'nin babası El-Yeman'ı ve onun bir ar- dan en küçüğü dahi çiğnendiğinde tepkilerini
kadaşını kadın ve çocuklarla birlikte surların en üst seviyede göstermişler, asla affedici olma-
içinde bırakmıştı. Çünkü onların yaşları hayli mışlardır.
ilerlemişti. Çarpışma şiddetlenince El-Yeman Cemâziye'l-Ahir

arkadaşına: 1434

Mayıs’13 • SAYI: 16

29
Şimdi insanlar bu ahlaka ne kadar da muh- aynı sokakta karşılaşmaktan korktuğu ve yol
taçtırlar! Artık ölçüler değişti. İnsanlar Allah'ın değiştirdiği Ömer'den bahsediyoruz. O zaman
diniyle alakalı meselelerde bir hak ihlali oldu- kendimize 'Bizde ki bu rahatlığın sebebi nedir?'
ğunda kıllarını dahi kıpırdatmıyorlar. Fakat iş diye sormamızın vakti çoktan gelmiş demektir.
kendi şahısları ile alakalı olduğunda bütün dün-
yayı ayağa kaldırıyorlar. Allah'ın dinini yer yü- Huzeyfe'nin radıyallahu anh faziletini bize göste-
zünden silmek için elinden gelen herşeyi yapan ren bir çok olaya sahabe hayatlarını anlatan ki-
tağutları kurtarmak için olmadık, akla hayale taplarda rastlamak mümkündür. Bunlardan en
gelmeyen bir çok tevillere baş vuruyorlar. Bu önemlisi ise Hendek savaşındaki şu olaydır:
şahıslara 'Birisi sizin hakkınzda şöyle şöyle konuş-
muş.' denildiğinde ise meselenin doğru olup ol- Huzeyfe olayı şöyle anlatmaktadır:
madığını dahi tahkik etmeden ağızlarına gelen
"O gece, saflar halinde oturuyorduk. Ebu Suf-
herşeyi söylüyorlar. Müslüman ise Allah'ın ve
yan ve yanındaki Mekke müşrikleri üst tarafı-
Rasûlü'nün razı olduğu sahabe gibi davranmalı,
mızda, Beni Kureyza'lı yahudiler de alt tarafı-
kendi haklarından ferağat etmeli ama Allah'ın mızdaydılar. Onların kadın ve çocuklarımıza
hakları hususunda asla taviz vermemelidir. zarar vermelerinden korkuyorduk. Biz o güne
kadar böylesine karanlık bir gece ve böylesine
Bu olay Huzeyfe'yi radıyallahu anh Allah şiddetli bir rüzgâr görmemiştik. Rüzgârın sesi
Rasûlü'nün yanında daha değerli kıldı. Allah sanki gök gürültüsüne benziyordu. Karanlık ise
Rasûlü Huzeyfe'ye Medine'deki münafıkla- parmağımızı görmemize engel oluyordu.
rın isimlerini vermişti. Artık o Müslümanlar
tarafından "Peygamber'in sırdaşı" olarak anılı- Münafıklar şöyle diyerek Rasûlullah'tan izin
yordu. Böylece Huzeyfe münafıkları tanıyor, istiyorlardı: 'Bizim evlerimiz düşmana açıktır.'
öncü nesil

onların hal ve hareketlerini takip ediyordu.


Rasûlullah'ın vefatından 16 yıl sonra vefat eden Halbuki açık değildi. Rasûlullah izin isteyen
Huzeyfe radıyallahu anh aldığı bu emaneti hakkıyla her münafığa izin veriyordu. Onlar da hemen
taşımıştır. Hiç kimseye kimlerin münafık oldu- çekip gidiyorlardı. Nihayet üç yüz veya o civar-
da kişi kaldık.O sırada Rasûlullah kalkıp tek tek
ğuna dair bir bilgi vermemiştir.
bizim yanımızdan geçmeye başladı. Ve şöyle
dedi: 'İçinizden kim kalkıp bizim için şu toplu-
Bu durum bize Müslümanların sırlarının
luğun ne yaptığına bir bakıp geri dönerse, onun
açığa çıkmaması için azami gayret sarf etmenin cennette benim arkadaşım olmasını Allah'tan
ashaba uymak olduğunu göstermektedir. Aynı dilerim.'
şekilde bu olay Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem
insanları tanımada ne kadar da başarılı olduğu- Fakat kimse ayağa kalkmadı. Bu sırada Al-
nu göstermiştir. Bir insanın sır tutmak da dahil lah Rasûlü benim yanıma geldi. Üzerimde so-
olamak üzere hangi özelliklere sahip olduğunu ğuktan koruyucu olarak karıma ait, dizlerimi
bilmek ancak iyi bir gözlemle mümkündür. geçmeyen bir peştemalden başkası yoktu.Yanı-
ma yaklaştı. Ben yere diz çökmüştüm. 'Bu kim?'
Ashaptan bazıları münafıkların isimlerini diye sordu, 'Huzeyfe' dedim, 'Huzeyfe mi?' dedi.
öğrenmek için Huzeyfe'ye radıyallahu anh geldikle- Açlığın ve soğuğun şiddetinden kalkmak istemi-
rinde elleri boş bir şekilde geri dönmüşlerdir. yerek yere büzülmüştüm, 'Evet ya Rasûlallah!'
Bunlardan bir taneside Ömer'i radıyallahu anh. Yal- dedim. Rasûlullah şöyle buyurdu: 'Halk arasın-
nız burada bir noktanın altını çizmek gerekir. da bir haber dolaşıyor. Onların ordugâhına git
Ömer radıyallahu anh Huzeyfe'ye gelip de sırf merak ve bana onlarla ilgili bilgi getir.'
duygusunu tatmin etmek için kimlerin münafık
Dışarı çıktım ama hem çok korkuyor hem
olduğunu sormuyordu. Huzeyfe'ye yönelttiği de üşüyordum. Rasûlullah şöyle buyurdu:
sual şuydu: 'Allah'ım! Onu önünden, arkasından, sağından,
solundan, üstünden ve altından koru!'
"Ey Huzeyfe! O listede benim ismim var mı?"
Vallahi, Rasûlullah'ın duası biter bitmez Al-
Böyle bir sual soran, bu endişeyi yaşayan kişi lah, içimden korku namına ne varsa çekip aldı
sıradan herhangi birisi değil. Şeytanın onunla ve vücudumdan da üşüme hissini kaldırdı.Yola

30
koyulup giderken, Rasûlullah beni çağırıp şöyle dışımda arayan bir kavimdir... Sen onları tanır
dedi: 'Huzeyfe! Bana gelinceye kadar hiçbir şey ve yadırgarsın (inkâr edersin).' buyurdu.'
yapma!', 'Tamam' dedim.
Ben tekrar: 'Bundan sonra şer var mıdır?' de-
Gece karanlığında gizlice yola çıktım. Müşrik dim, Allah Rasûlü: 'Evet, cehennem kapılarında
ordusunun içine girdim. Artık sanki onlardan dikilip, insanları oraya çağıranlar vardır. Kim
birisiydim. Az sonra Ebu Süfyan ayağa kalka- onların bu çağrısına icabet ederse, onu cehen-
rak şöyle konuştu: 'Ey Kureyş topluluğu! Şimdi neme atarlar...' buyurdu, ben: 'Ya Rasûlullah!
ben size Muhammed'e ulaşmasından çekindi- onları bize tarif et.' dedim. Bunun üzerine: 'On-
ğim bir söz söyleyeceğim. Onun için her biriniz, lar bizim görünümümüzde insanlardır. Bizim
yanındaki arkadaşının kim olduğuna dikkat dillerimiz ile konuşurlar', ben: 'Ya Rasûlullah
etsin!' o vakte erişirsem, bana ne yapmamı tavsiye
edersin?' diye sordum, Allah Rasûlü: 'Müslü-
Hemen yanımdakinin elini tutup: 'Sen kim- manların cemaatine ve onların imamına bağlı
sin?' diye sordum. O da: 'Ben falanım' diye ce- kalırsın' dedi, ben: 'Peki onların bir imamları
vap verdi. ve bir cemaatleri yoksa ne yapmalıyım?' dedim,
Allah Rasûlü: 'Bütün o gruplardan uzak dur. Bir
Bu arada Ebu Sufyan konuşmasına şöyle de- ağaç köküne tutunmuş olsan bile, ölene kadar
vam etti: 'Ey Kureyş topluluğu! Siz burada ken- bu halin üzere kal.' buyurdu."
di evlerinizde değilsiniz. Bizim hayvanlarımız
kırıldı. Beni Kureyza da bizi terketti. Gördüğü- Huzeyfe'nin radıyallahu anh fitnelerle alakalı şu
nüz gibi şiddetli fırtınaya tutulduk. Şimdi bura- sözleri ise her dönemde Müslümanların kulak-
yı terkedin. Ben de terk ediyorum.' dedi. larına küpe olması gereken ifadelerdir:
Bundan sonra kalkıp devesinin yanına gitti, "Fitnelerden sakınınız. Herhangi biriniz fitne-
bağını çözdü. Üzerine oturdu. Deveye vurdu ve ye bulaşmasın. Allah'a yemin ederim ki, kim
deve ayağa fırladı. Eğer Rasûlullah bana, gelin- fitneye doğru giderse, sellerin pislikleri sürük-
ceye kadar hiçbir şey yapmamamı emretmesey- leyip götürdüğü gibi, fitne de o kimseyi öylece
di, onu bir okla mutlaka öldürürdüm. sürükleyip götürecektir. Fitne başlangıçta hak
kisvesine bürünerek başlar. Öyle ki cahil kimse
Rasûlullah'a döndüğümde onu, hanımların- onu hak zanneder. Şu halde, onu gördüğünüz
dan birine ait bir peştemale bürünmüş namaz zaman evlerinizde oturun, kılıçlarınızı kırın ve
kılarken buldum. Beni görünce ayaklarına yaylarınızın ipini kesin."
yaklaştırıp peştemalin ucunu üzerime attı ona
elde ettiğim bilgileri aktardım. Buna son de- Peygamber'in sırdaşı lakabı ile anılma şe-
rece memnun oldu. Allah'a hamd ve senada refine sahip olan bu sahabe bir çok beldenin
bulundu."
İslam toprağı haline gelmesinde bizzat katkıda
bulunmuş ve hicretin 26. senesinde Rabbine ve
• • • cennetteki arkadaşına kavuşmuştur.
Huzeyfe radıyallahu anh Allah Rasûlü'ne genel- Rabbim bizleri ahirette onlara komşu kılsın.
likle fitnelerle alakalı sorular sorardı. Bunun
hikmetini ise kendisi şöyle açıklıyor:

"İnsanlar Rasûlullah'a hayrı sorarlardı. Ben


ise, bana erişmesinden korktuğum şeyi sorar-
dım. Bir gün Allah Rasûlü'ne: 'Ya Rasûlullah!
Biz câhiliye ve şer içerisindeydik. Allah bize
hayrı ihsan etti. Bu hayırdan sonra şer var mı-
dır?' diye sordum, Allah Rasûlü: 'Evet' dedi, ben:
'Bu şerden sonra tekrar hayır var mıdır?" dedim,
Rasûlullah: 'Evet, ama içerisinde gizli fitne olan
bir hayır' dedi, ben: 'Bu fitne nedir?' diye sor-
dum, Allah Rasûlü: 'Bunlar, benim sünnetimi Cemâziye'l-Ahir
bırakıp, başka şeylere uyan ve hidâyeti benim 1434

Mayıs’13 • SAYI: 16

31
Cihad Yolunun Sabiteleri Çeviri Makale

Dördüncü Sabite:
Cihad, Herhangi Bir Savaşa
Bağlı Değildir
İslam dininin şerefinin yücelmesini belirli veya
özel bir savaşa bağlamak, yapılan çabaların
boşa gitmesine ve bu hezimet sebebiyle
cihadın terkedilmesine kadar götürür.

C ihad konusunda insanların çoğunun çarpık


inançlarından bir tanesi de, cihadı herhan-
gi bir savaşa bağlamaktır. Şöyle ki; bir savaşta
Yanında hiçbir kimse olmadan gelen Pey-
gamber, davetinin bir sonucu olmadan vefat et-
miştir. Yanında Müslüman bir kimsenin bulun-
galip geldiğimizde, mevcut temellerin ve pren- mayışı, onun davetinin yanlış olduğunu, yanlış
siplerin doğru olduğu; kaybettiğimiz zaman ise zamanda, yanlış yere gönderildiğini göstermez.
yanlış olduğu kanaatine kapılmamalıyız. İşte Böyle bir şeye ancak zındık bir kimse itikad eder.
bu inanç, hem şer'ân hem de aklen batıl oldu-
ğu gibi, yenilmişliğin, iman azlığının, sabır ve Tarihte yenilgi ile sonuçlanan öyle savaşlar
sabırda yarışmanın olmamasından da kaynak- var ki, Müslümanlar bundan böyle İslam'ın asla
lanmaktadır. hâkim olamayacağını düşünmüştür. Bu savaş-
ların en çetini ise, İslam'ın ve Müslümanların
Bunun aklen batıl olmasının izahı şudur: hezimete uğradığı Hicri 656'nın başındaki Ta-
mantık ve akıl yönünden, prensipler/ilkeler ile tar savaşlarıdır. Onlar, Irak ve Şam topraklarına
sonucun hiçbir bağlantısı yoktur. Sonucun ba- saldırdıklarında, Irak'ta sadece 40 günde 1 mil-
şarısız olması, prensiplerin batıl ve hatalı olma- yondan fazla insan öldürmüşlerdi. Bu da gün-
sını gerektirmez. lük ortalama 25.000 kişiye tekabül etmektedir.
Onların fesadı artmaya devam etti ve İslam bel-
Şer'i izahı ise; Buhari ve Müslim'de geçen bir delerine de saldırarak, Müslümanlara karşı ver-
hadiste Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmak- miş oldukları her savaştan galip ayrıldılar. Allah
tadır: subhanehu ve teâlâ Müslümanların saflarını ayıklayıp,
Müslümanlar da Allah'a yalvarıp yakardığında,
"Bana ümmetler gösterildi. Bir veya iki Pey- Ayn-ı Calut savaşında Müslümanlar ile Tatarlar
gamber geçiyordu ve yanında az sayıda bir grup karşılaştılar. Tatarlar diğer tüm savaşlarda galip
vardı. Başka bir Peygamberin yanında ise hiç
gelmelerine, öncekinden daha güçlü olmalarına
kimse yoktu."
ve Müslümanlar da Tatarlar'ın Bağdat'a girdiği

32
zamandan daha zayıf olmalarına rağmen, Ta-
tarlar bu savaşta ağır bir hezimete uğradılar.

Aynı durum, hicri üçüncü asrın başlarında


Karmatilerin, Irak ve Hicaz beldelerine saldır-
masında da gerçekleşmiştir.

Bundan daha da önce Uhud'da da gerçek-


leşmiştir. Müslümanlar kafirlerin karşısında,
Uhud'da mağlup olmuşlardı. Sonra Ahzab/
Hendek savaşında sıkıntılar ve musibetler baş-
larına gelmiş ve sarsılmışlardı. Fakat belli bir
müddet sonra Hendek savaşının ardından ge- bir de sonrası vardır. Eğer galip gelirsek, Müs-
len savaşlarda, galip gelmişlerdi ki, bunların en lümanların boyunları Amerika ve batıya kölelik
büyüğü Mekke Fethi idi. etmekten kurtulacaktır. Allah hezimeti takdir
ederse de, Amerika'nın İslam topraklarında
Cihadı belli bir savaşa bağlamak psikolo- Müslümanları bekleyen azgınlığından dolayı
jik yenilginin en büyük sebeplerinden olduğu dünyanın her yerindeki sadık Müslümanların
gibi, aynı zamanda bugün Müslümanların za- en büyük temennisi, böyle bir durumdan önce
yıflığının da en büyük sebeplerindendir. Zira ölüp, unutulup, gitmek olacaktır.
biz düşmanlarımız ile -ne geçmişte ne de şim-
di- ne sayımızın çokluğu ile ne de hazırlığımız İşte bu sebepten ötürü Afganistan'da küfür
ile savaşıyoruz. Yaptığımız bu savaşlarda maddi ile olan savaşımız çok önemlidir. Bizim üzeri-
ölçülere de asla güvenmeyiz. Cihada hazırlıkta mize vacip olan da, -Allah'ın izni ile zafer elde
tüm gayretimizi sarf ettiğimizde hezimet ger- etmemiz için- bütün vesile ve olanaklarla ağırlı-
çekleşse de, zimmet/koruma gitmiş olur. ğımızı buraya koymamızdır. Bu sözler, cihadın
veya zaferin herhangi bir savaşa bağlanmasını
İslam dininin şerefinin yücelmesini belirli gerektirmez. Çünkü bu anlayış ile bu savaşa gi-
veya özel bir savaşa bağlamak, yapılan çabaların ren kimsenin yenilgiye uğraması, cihad şiarının
boşa gitmesine ve bu hezimet sebebiyle cihadın silinip, zayıflaması demektir. Bu hislerin de söz,
terkedilmesine kadar götürür. amel veya içte gizlenerek ortaya çıkması arasın-
da bir fark yoktur.
Şunu da bilmek gerekir ki, bizler sayımız ve
teçhizatımız ile savaşmıyoruz. Bazen herhangi Allah hak olanı söyleyendir. Doğru yola ile-
bir savaşta düşmanlarımızdan daha çok, daha tecek olan da O'dur.
üstün pozisyonda olabiliriz. Fakat bizler zaferin
şartlarını tamamlamadığımızda, Allah subhanehu ve
teâlâ nefisleri arındırmak, safları da ayırmak için Yusuf El-Uyeyri rahimehullah
bizleri hezimet ile imtihan edebilir. Ne zaman
Tevhid Dergisi için çevrilmiştir.
savaşta maddi ölçüleri esas alır ve emellerimizi
buna bağlarsak, bu savaşta oluşacak hezimet/
yenilgi, psikolojileri çökertecek, şevkleri kıra-
cak ve böylece cihad da atıl kalacaktır. Fakat
doğru olan yenilsek de galip gelsek de, cihad
etmemizdir. Zira cihad farz olan bir ibadettir.

Önemli bir meseleye bu bölümün sonunda


değinmem gerekli olacaktır. Geçen sözlerim-
den, Afganistan'daki İslam ile dünya küfrünün
arasındaki savaşın ehemmiyetini az gördüğü-
mün anlaşılmasından korkmaktayım. Kesinlik-
le böyle anlaşılmamalıdır! Afganistan savaşının
Cemâziye'l-Ahir
1434

Mayıs’13 • SAYI: 16

33
Menhec Notları
Yiğit İnan yigitinan@tevhiddergisi.com

İhlas ve Kişinin Ecrini Allah'tan


Beklemesi Hakkında Bir
Hatırlatma
Müslüman ister davetçi, ister mücahid, isterse de mücadelenin
bir parçası olan herhangi bir kişi olsun, yaptığı ve yapacağı
amellerin muhasebesini yapmalıdır. Yapmalıdır ki dünyada
çekmiş olduğu çilenin ahirette bir karşılığı olabilsin.

İ hlas genel itibariyle ahlak ve tezkiye ilimle-


ri altında geniş şekilde yer alan bir konudur.
Ancak biz bu ay meselenin ahlakî boyutundan
"De ki: 'Şüphesiz benim namazım, kurbanım,
hayatım ve ölümüm hepsi alemlerin Rabbi Al-
lah içindir.' "  2
ziyade menhece taalluk eden boyutunu anlat-
maya çalışacağız. Başarı Allah'tandır. "Tevbe edip hallerini düzeltenler ve Allah'a sa-
rılıp dinlerini Allah için halis kılanlar, işte onlar
Bilindiği üzere ihlas farklı birçok tanımı müminlerle beraberdir."  3
olan kavramdır. Ancak bütün bu tariflerin işa-
"Kim Rabbine kavuşmayı arzu ederse salih
ret etmiş olduğu ortak nokta, ihlasın bir amelin amel işlesin ve Rabbine (yaptığı) ibadete hiç
olmazsa olmazı olup, amele değer katan asıl ko- kimseyi ortak etmesin!"  4
numunda olmasıdır.
Hadislerden de birçok örnek zikretmek
İhlas ile alakalı deliller Allah'ın subhanehu ve teâlâ mümkündür:
kitabında ve Rasûlü'nün sünnetinde mevcuttur.
Öncelikle bu delillerden birkaçını zikredelim: "Ameller niyetlere göredir. Herkese yalnız
niyet ettiğinin karşılığı vardır. Her kimin hic-
"Halbuki onlara ancak, dini yalnız O'na has reti Allah ve Rasûlü'ne ise, hicreti de Allah ve
kılarak ve hanifler olarak Allah'a kulluk etme- Rasûlü'nedir. Her kimin hicreti de kavuşacağı
leri, namaz kılmaları ve zekat vermeleri emro-
lunmuştu. Sağlam din de budur."  1 2. 6/En'am, 162
3. 4/Nisa, 146
1. 98/Beyyine, 5 4. 18/Kehf, 110

34
bir dünyalık veya evleneceği bir kadın için ise;
hicreti de o göç ettiği şeyedir."  5
“Ameller niyet-
lere göredir.
"Kıyamet günü hakkında ilk karar verilenler Herkese yalnız
şehitlerdir. Şehit, Rabbine gelir, ona nimetini niyet ettiğinin
tanıtır, o da tanır ve: 'O nimet ile ne yaptın?' de- karşılığı vardır.
nir. O da: 'Şehit oluncaya kadar senin yolunda Her kimin
savaştım' der. Bunun üzerine bu kişiye: 'Hayır hicreti Allah ve
Rasûlü'ne ise,
yalan söyledin, 'cesurdur' desinler diye savaştın hicreti de Allah
ve istediğin söylendi' denir. Sonra yüzüstü sürü- ve Rasûlü'nedir.
lerek cehenneme atılması emredilir ve cehenne- Her kimin
me atılır."  6 hicreti de
kavuşacağı bir
dünyalık veya
Yapılan amelin Allah katında sahibine fayda
evleneceği bir
vermesi ancak ihlaslı bir şekilde yerine getiril- kadın için ise;
mesiyle mümkündür. İhlasla yerine getirilme- hicreti de o göç
yen amel, kemiyeti ne olursa olsun sahibi için ettiği şeyedir."
yüktür. Nice amel yapan vardır ki ihlası gözet-
le kastedilen, Rabbimizin şu ayetinde zikretmiş (Buhari, Müslim)
mediği için hem dünyada hem de ahirette hüs-
olduğu vaadlerdir;
rana uğramıştır. Hüsranı kendimizden uzak et-
menin yolu, amellerimizde gayeyi sadece Allah "Allah, sizlerden iman edip iyi davranışlarda
subhanehu ve teâlâ yapmaktır.
bulunanlara, kendilerinden öncekileri sahip ve
hakim kıldığı gibi onları da yeryüzüne sahip
Bu hakikat dinin bütün alanlarında geçerli ve hakim kılacağını, onlar için beğenip seçtiği
olan bir hakikattir. İhlasın, sadece şeriatın be- dini (İslam'ı) onların iyiliğine yerleştirip koru-
lirlediği bir takım amellerde geçerli olan bir ha- yacağını ve (geçirdikleri) korku döneminden
kikat olduğunu düşünmek büyük bir yanılgıdır. sonra, bunun yerine onlara güven sağlayaca-
Rabbimiz bizden, bu dünyadaki mesaimiz içe- ğını vadetti. Çünkü onlar bana kulluk ederler;
risinde kendisine amel dediğimiz ne kadar şey hiçbir şeyi bana eş tutmazlar. Artık bundan
varsa, hepsinde ihlası gözetmemizi istemiştir. sonra kim inkâr ederse, işte bunlar asıl büyük
Gayenin ancak O subhanehu ve teâlâ olduğu bir hayat, günahkârlardır."  7
anlamlı hayattır. Hayat O'na adandığı takdirde
anlam kazanacaktır. Yaşamın ve hayatın O'na Dikkat edilirse Allah subhanehu ve teâlâ sadece
has kılınması, kişiyi ebedî saadete ulaştıracak kendisi için amel yapan ve ameli yaparken ken-
yegâne yoldur. disinden başkasının rızasını hesaba katmayan
müminlere, bu vaadleri müjdelemiştir.
Menhec, dini hayata hakim kılarken müca-
dele sahasında takip edilen kaide ve esaslar bü- Ezcümle İslamî olan mücadelenin 'İslamî'
tünüdür. Yeryüzüne tevhidin hakim olabilmesi olarak kalabilmesi, yukarıda zikrettiğimiz ihlas
ve şirkin izale edilebilmesi, takip edilen İslamî kaidesinin gözetilmesi ile mümkündür. Aksi
menhec esasları ile gerçekleştirilecek olan mü- takdirde mücadelenin İslamî olması, isimden
cadele ile mümkündür. İslamî olan mücadele- öteye geçemeyecektir. Mücadelenin 'ismi' ol-
nin merhaleler şeklinde ilerleyen ve birbiriyle maktan çıkıp İslamî olabilmesi için, mücadele
bağlantılı olan basamakları vardır. Bu basamak- sahasında olan şahısların ihlası ilk ders olarak
ların zirve noktası cihattır. Cihadın da bir takım beyinlerine kazımaları gerekmektedir.
mukaddimeleri vardır. Davet, cemaat ve hicret
gibi mukaddimelerle beraber yapılacak cihad, Şeytanın tarihi, insanlık tarihi ile paraleldir.
Allah'ın yardımıyla beraber Müslümanların za- Şeytan, Rabbine söz verdiği andan bu zamana
feri ile sonuçlanacaktır. Müslümanların zaferiy- kadar birçok insanın ayağını kaydırmıştır. Şey-
tan ya insanların yapmış oldukları amelleri terk
etmeleri, o amelleri yapmamaları için çaba sar-
5. Buhari, Müslim Cemâziye'l-Ahir
6. İmam Müslim'in Ebu Hureyre'den rivayet ettiği uzun bir hadisin 1434
bir bölümüdür. 7. 24/Nur, 55

Mayıs’13 • SAYI: 16

35
feder, başarırsa bir kazanır; ya da kişinin ame- uykularından, kimilerimiz de başka başka şey-
linin bizzat kendisi ile uğraşmaz ona değer ka- lerinden feragat etme durumuyla karşı karşıya
tan ihlas ile uğraşır, başarırsa iki kere kazanır. kalmaktayız. Yani mücadele neye karşı olursa
Böylece kişi, bir yığın ihlaslı yaptığını sandığı olsun yorucu bir iştir.
amel ile, azaba dahil edilecektir. Yani şeytan bu
kişinin, hem dünyada hem de ahirette yorul- Bunlardan feragat etmiş olan iki Müslü-
masına sebebiyet verecektir. Oruç tuttuğunuzu man düşünelim. Bu iki Müslüman da dünyada
düşünün. Şeytanın önünde iki seçenek var. Ya fazlasıyla yorulmuş. Ecelin, takdir edildiği va-
sizi oruç tutma amelinden vazgeçirecek ya da kit geldiği zaman, bu iki Müslümana uğruyor,
başaramazsa o orucun makbul bir oruç olma- iki Müslümanda vefat ediyor. Gelin Allah ve
sı için gereken ihlası zedeleyecek. Başardığını Rasûlü'nün bize haber vermiş olduğu haberler
bir düşünsenize dünyada açlığa ve susuzluğa ışığında bu Müslümanların ahirette karşı karşı-
maruz kalıyorsunuz, sonra ahirette sizin amel ya kalacağı muameleye bir bakalım.
defterinizde böyle bir amelin kayıtlı olmadığı-
nı görüyorsunuz ve dahası bu ameli Allah için Bu iki müslümandan biri dünyada yorul-
yapmadığınızdan dolayı Allah'ın azarına ma- muştur, belki canından belki malından belki
ruz kalıyorsunuz. Yani iki cihanda da rahat eşinden belki kardeşinden, vaktinden, uyku-
edemiyorsunuz. sundan vazgeçmiş ve gelmiş huzura…

Anlatılan bu meseleyi bir de kan- "Cennetliklerden dünyadayken en


ların, malların mevzu bahis olduğu çok sefalete maruz kalmış biri getiri-
lip cennete konulur ve kendisine şöy-
ameller için düşünün. Dünyada
le sorulur: 'Ey Ademoğlu! Hiç
menhec notları

en kıymetliniz olan kanınızı


sefalete maruz kaldın mı? Hiç
veriyorsunuz, Rabbinizin hu- sıkıntı çektin mi?', O da şöyle
zuruna kanlarınız akar bir Davet ve cihad. İhlas bütün cevap verir: 'Hayır vallahi ya
vaziyette çıkıyorsunuz: amellerde önemli bir yere Rabb. Hiç sefalete maruz
'Rabbim bu kanı senin sahiptir. Ancak bu amellerde kalmadım ve hiç sı-
için ve dinin için feda ihlas diğer amellere nazaran daha kıntı çekmedim.' "  8
ettim' diyorsunuz. kıymetlidir. Çünkü her ikisi de
insanın genel bilinen özellikler-
Rabbiniz size: "Yalan Diğer Müslüman da
ini zorlayan amellerdir.
söylüyorsun cesurdur desinler ter akıtmıştır, kan dökmüş-
diye kanını akıttın. Sen de, be- tür, sıkıntı çekmiştir, dünyalık
nim için yapmadığın amelin de arzuları elinin tersiyle itmiştir
benden uzak olsun" diyor. Bu ne ve gelmiştir huzuru ilahiye…
büyük bir felakettir. Sebep, amelin
başlangıcından sonucuna kadar ih- Ameline güvenir bu Müslüman
lasın muhafaza edilememesi… ve Rabbine: " 'Ya Rabbi insanlar se-
nin dinin için bir şey yapmaya tenezzül et-
O halde, dünyasını ve ahiretini düşünen mezken ben genç yaşımda senin dinine hizmet
akıllı Müslüman, sadece Allah için amel ya- ettim, insanlar batıl davalar uğruna terlerini,
pan kişidir. vakitlerini, kanlarını verirken ben senin için
bunlardan vazgeçtim' der. Yalnız Rabbinin cevabı
Şurası bir gerçektir ki Müslümanın dünya beklediği gibi olmaz. Rabbi der ki: 'Yalan söylüyor-
hayatı son nefesini verinceye kadar mücadele- sun sen falanca Müslüman ne kadar da fedakârdır
lerle doludur. Müslüman şeytana, nefsî hasta- desinler diye bunca şeyi feda ettin. Sen de, benim
lıklarına karşı, kafirlere karşı sürekli mücadele için yapmadığın amelin de benden uzak olun.' "
içerisinde olması gereken kişidir. Düşmanın
çok olduğu yerde, mücadelenin olmaması gibi Aynı amel ama ayrı olan iki akıbet… Çekilen
bir şey düşünülemez. Bu düşmanlara karşı veri- onca cefa, akıtılan onca ter ve kan, feda edilen
len mücadele esnasında kimilerimiz canından, onca vakit… Hepsi boşa gitti. İhlasın olmaması,
kimilerimiz malından, kimilerimiz en sevdikle- o kadar amelin yok olmasına sebebiyet verdi.
rinden, kimilerimiz vakitlerinden, kimilerimiz
8. Müslim

36
Bu sebeple Müslüman ister davetçi, ister
mücahid, isterse de mücadelenin bir parçası
olan herhangi bir kişi olsun, yaptığı ve yapacağı
amellerin muhasebesini yapmalıdır. Yapmalıdır
ki dünyada çekmiş olduğu çilenin ahirette bir
karşılığı olabilsin.

Şimdi bu anlatılanları biraz daha somut hale


getirelim ve örnekler verelim. Mücadelenin iki
önemli sacayağı vardır; Davet ve cihad. İhlas
bütün amellerde önemli bir yere sahiptir. Ancak
bu amellerde ihlas diğer amellere nazaran daha
kıymetlidir. Çünkü her ikisi de insanın genel bi-
linen özelliklerini zorlayan amellerdir.
"Haydi, katıl salih kullarıma ve gir cenneti-
Daveti ele alalım mesela. Davet öyle bir ame- me!"  9
liyedir ki; herkesin doğru olduğuna inandığı
şeylerin aslında yanlış olduğunu beyan etmek İhlas nasıl zedeleniyor peki? Davetçi,
ve bunu ilan etmektir. Bunu gerçekleştirmek ise Allah'ın subhanehu ve teâlâ dininin davetçisi olması
tabir caizse her yiğidin harcı değildir. Çünkü gerekirken kendi hizbinin, cemaatinin davetçi-
biz biliyoruz ki insanların doğru bildikleri yan- si oluyor. Belki de davetteki becerisini insanlar
lışları, onları hatırlatmanın götürüsü çoktur. Bu nazarında kanıtlamak gayesi de güdebiliyor, in-
götürünün toplumsal boyutu, beraber yaşanı- sanların 'Müslümana bak ne kadar güzel mesele-
lan insanlardan görülen sıkıntı, psikolojik veya leri izah ediyor' demesini, kendisi için sevimli
fiziksel saldırılar, hakaretler olduğu gibi; dev- olarak görebiliyor. Katlandığı sıkıntıların neti-
letsel boyutu da hapsedilmek, sürgün edilmek, cesinde kardeşlerinin kendisini takdir etmesini
işkenceye maruz bırakılmak gibi saldırılardan bekleyebiliyor ya da 'insanlar bir şey yapıyordu
ibarettir. Bunu dünyanın dört bir yanındaki ben de yapayım dedim' diye düşünebiliyor.
Müslüman davetçileri görerek öğrenmekteyiz.
Bu kadar çekilen çile ihlasla taçlandığında de- Mücahidi düşünelim. Cihad, canların mev-
ğerlidir; ama ihlas ile süslenmediğinde ahirette zu bahis olduğu bir ameldir. Mücahid kendisi
kişiye yüktür. için en sevimli olan şeyden vazgeçtiği için mu-
kaddestir. Bundan dolayı da zor bir ameldir.
Peki, insanın ihlası ne şekilde zedelenebilir? Buna karar vermek bile insanın kalbine korku
düşürmeye yetecektir. Bu amel ihlas ile taçlan-
Bunun belli bir kaidesi mevcut değildir. An- dığında kurtuluşa erilmiştir. Bir de bu amel şe-
cak bazı tecrübî bilgiler yolumuzu aydınlatabilir. hadetle süslendi mi, işte o zaman nur üstüne
nur olmuştur. Kişi Allah'ın subhanehu ve teâlâ, korku
Mesela, Müslüman ve aynı zamanda mu- ve hüznü olmayan kullarından olmuştur. Artık
vahhid olan bir davetçi düşünelim. Girdiği bu kişi için dünyada çekilen sıkıntının ne öne-
her toplulukta insanları tevhide davet ediyor mi vardır ki?
ve şirkten uzaklaşmalarını telkin ediyor. Ama
Sünnetullah gereği kendisini en fazla sevenler Bir de bu ameli ihlas ile taçlandırmayan-
artık kendisinden en fazla nefret eden insan- ları düşünelim. Mesela bugün dünyanın dört
lar oluyor, konuştuğu insanlar artık kendisiyle bir yanında Müslümanlar kâfirlere karşı cihadı
konuşmamaya başlıyor, artık olmadık kötü sı- sürdürmektedir -Rabbimiz onların ayaklarını
fatlarla damgalanıyor, cezaevlerinde senelerini sabit kılsın-. Lakin bazı Müslümanlara şahit ol-
geçiriyor, işkencelere maruz kalıyor belki de maktayız ki bu Müslümanların cihad tasavvuru
öldürülüyor. Hayatı tamamen çile ile geçiyor. çok farklıdır. Cihadı sadece aylık olarak yerine
İhlas muhafaza edildiği zaman bu sıkıntıların getirilmesi gereken bir vazife olarak görür veya
hepsini unutuyor ve kendisine deniliyor ki:
Cemâziye'l-Ahir
1434
9. 89/Fecr, 29-30

Mayıs’13 • SAYI: 16

37
etkenleri zikredip yazımıza son verelim;
Münafıkları düşünün.
1. Rabbimizi isim ve sıfatlarıyla çok iyi tanı-
Namaz kılıyorlar, infak malıyız.
ediyorlar hatta cihada
da katılıyorlar. Ama bu 2. Ahiret bilincine sahip olmalıyız ve bu ko-
nudaki nasları sürekli mütalaa etmeliyiz.
onları münafıklıktan
kurtarmıyor. Sebep ihlasın 3. İhsan bilinciyle, yani sanki Allah'ı görü-
yormuşçasına hareket etmemiz lazım. En azın-
içselleştirilememiş olması
dan Allah'ın bizi gördüğünü bilmemiz gerekir.
ve günü kurtarmak
peşinde olmalarıydı. 4. Her amelin öncesinde ve sonrasında mu-
hasebe yapmalıyız. Çünkü akıllı olan kişi he-
saba çekilmeden önce kendisini hesaba çeken
kimsedir.
izlediği birkaç videodan ibaret sanırlar. Eline si-
lah verilip mevzilere sürüleceğini zannedip de, 5. İnsanların yanında yaptığımız amellerle,
eline bulaşık verildiğinde cihad yolundan geri yalnız başımıza yaptığımız amelleri gözden ge-
dönerler. Bu ihlasın olmamasından kaynaklanır. çirmeliyiz.
Yoksa kişi ihlaslı yaptığı bir ameli, küçük mese-
leler yüzünden neden yerle bir etsin ki? Rabbimizden dileğimiz bizi muhlis olan kul-
ları arasına dahil etmesidir.
menhec notları

Cihatta kişinin ihlasının olmadığının ala-


metlerinden biri de, kişinin kendi cemaati için Dualarımızın sonu Alemlerin Rabbi olan
cihad etmesidir. Sahip olunan cemaat anlayışı, Allah'a hamd etmektir.
kişinin ihlasına etki ediyorsa; burada bir prob-
lem var demektir. Bu cemaat anlayışı, İslam'ın
genel kaidelerine aykırı olan bir cemaat anlayı-
şıdır. Bu sebeple insanlara şu fikrin aşılanması
gerekmektedir; aynı esaslara iman etmiş olan
insanlar, aynı davanın altına elini koymuş olan
insanlardır ve aynı davada birleşmeleri gerek-
mektedir. Eğer bugün var olan cemaat anlayı-
şı, kişileri bu düşüncelere sevk ediyorsa bunun
ismi cemaatçilik değil hizipçilik ve fırkacılıktır.
Bunun göstergesi de bugün bazı Müslümanla-
rın: 'Ben kendi cemaatimin dışındaki hiçbir ce-
maatin safında cihad etmem' demeleridir. Bu da
ihlasın öldüğü yerlerden bir tanesidir.

Bütün bunlarla beraber şunu da söyleyebi-


liriz; çok amel yapmak mesele değildir. Mesele
bu amelleri ihlas kaydını gözeterek yapmaktır.
Münafıkları düşünün. Namaz kılıyorlar, infak
ediyorlar hatta cihada da katılıyorlar. Ama bu
onları münafıklıktan kurtarmıyor. Sebep ihla-
sın içselleştirilememiş olması ve günü kurtar-
mak peşinde olmalarıydı.

Evet, ihlas elde edilmesi, muhafaza edilme-


si zor olan bir ameldir. İhlası elde etmede veya
onu muhafaza etmede bize yardımcı olacak bazı

38
Okuma Parçası
keremcaglar@tevhiddergisi.com Kerem Çağlar

‘Makbul' Tağut ve Deve


Yürekli Raiyeti
Yıkımlar ve ölümler dünya hayatında karşılaşılabilecek en bü-
yük musibetlerdendir. Ancak hiçbir musibet ahiret hayatında-
ki ebedî cehennem azabına müstahak kılacak şirk ve irtidat
musibetinden daha ağır ve daha büyük değildir.

M üslümanlar, tarihte birçok kez küfür or-


dularıyla, ideolojileriyle karşı karşıya gel-
di. Küfür ordularının, İslam beldelerine yönelik
Uluslararası küfrün yerli ortakları da ken-
di adlarına adeta vaziyetten vazife çıkarırlar.
Hakları ve hadleri olmadığı halde hakkın tem-
saldırılarında şiddetin ve ölümlerin hesabının siliyetinde, hemen hemen bütün yetkilere sa-
dahi yapılamadığı devirler oldu. Öldürmek ve hip olduklarını iddia ederler. Demokrasi veya
yıkmak için dahi olsa geldikleri İslam beldele- son dönemde dolaşıma sokulan demokratik
rinde şahit oldukları yüksek medeniyetin te- modernite düşüncesinin girmediği mesken ve
siriyle az da olsa 'yontulmuş' olabilecekleri dü- zonklatmadığı zihin kalmasın diye karıncaları
şünülen ehli küfrün, kendine has karakterini dahi kıskandıracak yoğun bir tempo ve hareket-
kaybetmediği her vesileyle ortaya çıkmaktadır. lilik içerisinde, ömür tüketmektedirler.
Yerli ya da yabancı olması bir şey değiştirmiyor.
Küfür, değiştire değiştire şu ana dek ancak göm- Demokrasi düşüncesi ya da demokratik
lek değiştirebilmiştir. Zihniyeti, tıyneti ve temel modernite gibi nevzuhur bir proje geçmişte ya-
ideolojisi aynıdır. Bu karakteri hiçbir zaman de- şanmış olup, günümüzde de devam eden ulus-
ğişmez. Zira bu, onun varlık nedenidir. Varlığı- lararası haçlı ittifakı ile şirk güçlerinin İslam
nı devam ettiği gibi hakkın varlığına muhtaçtır. beldelerine yaptıkları vahşi saldırılardan dola-
Hiçbir değeri ve ağırlığı olmayan çer-çöp ve kö- yı, çok daha tehlikeli ve yıkıcıdır. Nesiller boyu
püğün suyun üzerinde durması gibi batıl da bir sürecek yaygın bir ifsada neden olacağı için, bu
tarafta hakkı örtmeye çalışırken diğer taraftan açıdan sürekliliği itibariyle de vahim yıkımlara
kendisini hak suretinde göstermeye gayret eder. sebep olacaktır. Cemâziye'l-Ahir
1434

Mayıs’13 • SAYI: 16

39
Bakınız ve görünüz. Devir değişti, köprünün
altından çok sular geçti, itikadlar bozuldu, hi-
caplar dağıldı/dağıtıldı. İffet timsali olup, çocuk
ve insan yetiştiren hanımefendiler 'iş kadını', ai-
lenin koruyucu kanadı anneler 'bayan' oldular.
Fiziksel ve ruhsal olgunluk itibariyle fıtrî olarak
evlilik çağına gelen genç kızlar 'çocuk gelinler
olmasın' kampanyalarıyla meşru ve maruf aile
yuvası kurmaktan uzak tutulmaktadırlar.

Bizzat 'demokratik sistem'in teşvik, planlama


ve koordinasyonuyla yapılan bu ifsat çalışmala-
Şüphesiz ki, anne kucağında ve babanın ko- rında kendilerine sunulan şey ise iffet, hicap ve
ruyucu kanatları altında olmayan bir yavru, ya itikattan soyutlanmış şirk ve yozlaşma mecrala-
yaşayamaz ya da bir tarafı sakat kalır. rıdır.

Bu asrın en büyük fitnesi olan demokrasi Eğer bu çalışmalar, batılı küfür güçlerinin
aldatmacasına kurban edilen nesiller de ruhen eliyle yapılıyor olsaydı, 'din, vatan ve namus
ya ölürler ya da bir tarafları eksik veya sakattır. elden gidiyor' diye naralanacakların ekseriyeti,
Görünüşte sağlıklı, gürbüz ve hayat dolu gibi- aynı nitelikteki bu çirkefliklere sırf başlarındaki
dirler. Hakikatte ise hem itikadî olarak, hem de tağutu kendilerinden bildikleri için gönüllü ola-
manevî olarak ağır hasarlıdırlar. Çünkü kendi- rak katılmaktadırlar. Tağut 'makbul' olunca her
lerine, Vahidu'l Kahhar Allah subhanehu ve teâlâ ile şey mubah görülüyor!
okuma parçası

beraber sayısız birçok 'tanrı' ya da 'yarı tanrılaş-


tırılan' sahtekar önderlere kulluk etme özgürlü- Bugün Müslümanlara yönelik saldırılar 'iş-
ğünü bahşedildiğine inanmışlardır. Beslendik- galci' keskinliğinde, beldelerin yıkımı ve insan-
leri kaynak demokrasi olunca, böyle bir sonuç ların hayat hakkının ortadan kaldırılması şek-
elbette ki kaçınılmazdır. linde yerli kafirler eliyle sürmektedir. Küresel
küfür güçlerinin yaptığı kıyım ve yıkımlar, kıs-
Uluslararası küfrün İslam beldelerinde men de olsa artık bölgesel ve yerel şirk düzenle-
yeşerterek kökleştirip derinleştirdiği bu şirk rinin taşeronluğunda icra edilmektedir.
ideolojisi zemininde, güçlerin bürokraside,
STK'larda, üniversitelerde ve diğer alanlardaki Bu cürümlerden çok daha yıkıcı olanını da
örgütlenmelerinde en büyük yardımcı güç ola- yine aynı yerli tağutî düzenler işlemektedirler.
rak kadınlar kullanılmaktadır. Hatta kadınların İslam'ın başı, özü ve esası olan tevhid akidesini
bir çok alanda ön almaları sağlanarak tağutî sis- bozmak ya da ortadan kaldırmaya çalışmak yu-
tem ile tağutî örgütlerin himaye ve teşvikleriyle karıda geçen yıkım ve ölüm gibi cürümlerden
fesadın toplumun geniş kesimlerine yaygınlaş- çok daha büyüktür.
tırılması hedeflenmektedir.
Yıkımlar ve ölümler dünya hayatında karşı-
Kadının önemini, değerini ve hürmetini laşılabilecek en büyük musibetlerdendir. Ancak
İslam'dan duymuş öğrenmiş bu batık taifeler, hiçbir musibet ahiret hayatındaki ebedî cehen-
bir sömürü (emek, asker, militan alanlarında) nem azabına müstahak kılacak şirk ve irtidat
üretim aracı olarak gördükleri kadına değer ve- musibetinden daha ağır ve daha büyük değildir.
riyormuş gibi, onu aşağılıkların aşağısı bir de-
rekeye düşürmektedirler. Nihayetinde demok- İslam beldelerinde iktidarda bulunan 'mu-
ratik yelpazenin her tarafındaki beşeri ideoloji sibet yöneticiler', halklarını işte bu geri dönüşü
sahiplerinin topunun ağababası olan iblis, ku- olmayan, zahiren 'hafif' gibi görünen böylesi
laklarına şunu fısıldamıştır: 'Ümmetin kadınla- büyük musibetlere yöneltmektedirler.
rını itikatlarından ve hicaplarından sıyırmadan
başarılı olamayacak, meydanları dolduramaya- Düşününüz. Ülkemiz bu gün isimleri Ge-
cak, onları köleleştiremeyecek ve kaleleri fethede- orge, John veya Alexander olan yabancı küfür
meyeceksiniz!' güçlerince işgal altında olsaydı, yurtseverlik ve

40
milliyetperverlik hisleri tüm vatan sathını dol-
duracak kadar cuş-u huruşa gelecek, insanlar
varını yoğunu ehli küfrün defedilmesi için or-
taya koymaktan geri durmayacaklardı. Bunun
sebebini anlatmaya lüzum bile yok aslında.

Öncelikle bir İslam beldesinin işgali söz ko-


nusudur. Ondan daha önemli olan ise Allah'ın
subhanehu ve teâlâ dininin, İslam şeriatının meriyet-
ten/yürürlükten kaldırılmış olmasıdır.

Din-i mubin-i İslam'ın müdafaası için vakti


zamanında yedi düvele karşı ceng-u cihad ey- noktasına gelinmişti. İnsanları Rabbleriyle ba-
lemiş ecdadın torunlarının bugünkü durumu rışık olmaya, en güzel şekilde kulluk etmeye ve
ağlamaya, ağıt yakmaya dahi mecalleri olmayan birbirleriyle de karışık yaşamaya yöneltip cesa-
meskenet halidir. retlendiren tek bir ayetin göz ardı edilmesinin
dünya hayatındaki neticesi böyleyken; fıtratı ve
Acaba bugün ülkeyi yönetme yetkisini el- otoriteyi, kainatın tevhide dayalı düzenine uy-
lerinde bulunduran iktidar ve güç sahiplerini, gun yapısından uzaklaştırmanın şirk, anarşi ve
aziz İslam'ın varlık nedeni olan tevhid akidesin- ebedî azaba sebep olması kaçınılmazdır.
den, arslandan kaçan yaban eşeği gibi uzaklaş-
tıran nedir? Özü itibariyle tevhid inancına zıt olan de-
mokrasiyi sahiplenerek ev ve zihin bırakmayan
Bir 'acaba' daha: günümüz yöneticileri, İslam'a ve fıtrata aykırı
bazı yanlış uygulamaları ortadan kaldırıp kıs-
Acaba, bahsettiğimiz bugünkü iktidar sahip- mi ıslah çalışmalarında bulunmakla 'bir çiçekle
leri üzerlerine 'bizim derimizden' gelenmiş ve baharı getirmek' gibi bir çabaya girişmektedirler.
dilimizi de öğrenmiş George, Tony, François ya
da Vladimir olabilir mi?... Esas itibariyle şirkin ta kendisi olan demok-
ratik bir sistem içerisinde kimi yöneticilerin
Onlar olmadığından eminiz. O zaman şunu üstün gayretler göstererek toplumda kısmi bir
da öğrenmemiz gerekecek: refah kıpırdamasına vesile olmalarının bu küfür
ideolojisinin tabii neticesi olarak görülmesi bü-
Her insanın öğrenip yaşamakla sorumlu yük bir aldanıştır. Öyle ki İslam'ın özü olan tev-
olduğu tevhid akidesini tek fertlerin, ailenin, hid akidesinden yüz çevirmiş ve ne idüğü be-
öğrencilerin, köylülerin, şehirlilerin, eğitimlile- lirsiz bir miktar muhafazakarlık parasını 'İslam'
rin ve toplumun diğer kesimlerinin hayatından, diye yutturmaya çalışan iktidar sahiplerinin işte
devletin somutlaşmış hali olan kamu kurumla- bu deve yürekli toplumun içerisinde 'İslam'ın
rının da işleyişinden ayrı ve uzak tutun. Bu ikti- hamisi ümmetin gururu' diye yüceltilmesi hiç de
dar sahiplerinin itikadî aidiyetleri nedir? şaşırtıcı gelmemektedir.

Aziz ve celil olan Allah'ın tek bir ayetinin 1 Hakikatte ise halkın itikaden ve manen içine
on yıllarca göz ardı edilmesinin ne denli acılara düşürüldüğü zillet ortadadır. Eğer yönetimde
sebep olduğu ve toplum içerisinde nasıl derin yabancı küfür güçleri olmuş olsaydı, şu an için-
yaralar açtığını hepimiz biliyoruz. Özellikle son de bulunulan zillet halinin çok daha kötü ola-
otuz yıllık süreçte adeta bir alt üst oluş yaşandı bileceği varsayılsa da, tevhid akidesi gibi hayatî
bu ülkede. bir eşik aşıldıktan sonra ötesinin pek de önemi
olmazdı.
Bir tek ayetin dahi göz ardı edilmesinin
sonucunda, siyasal alanlarda adeta kitlenme Hatta tevhidî diriliş, bilinçlenme, örgütlen-
me ve cihad için çok kuvvetli somut gerekçeler
1. "O'nun delillerinden biri de, gökleri ve yeri yaratması, lisanları- olurdu. Cemâziye'l-Ahir
nızın ve renklerinizin değişik olmasıdır. Şüphesiz bunda bilenler 1434
için (alınacak) dersler vardır." (30/Rum, 22)

Mayıs’13 • SAYI: 16

41
Gerekçelerden de öte zorunluluktan söz edi- toplaşıp ihsanlarından nemalanan bel'amların
lebilirdi. da hoşuna gitmeyecektir. Tevhid davetini ve
muvahhidleri 'uç, ayrıştırıcı, ifrat' etiketleriyle
Bugün kendileriyle beraber demokrasiye yaftalamalarla itibarsızlaştırmaya gayret etmek-
iman ettirdikleri, mescid (u'd Dırar) cemaati- tedirler.
nin diliyle zikreden, dünyevî hassasiyetlerine
ihtimam gösteren ve duygusal frekanslarını ya- Allah'a ortak koşulan şirk ideolojilerinin
kalayan 'Dine saygılı, abdestli, makbul' tağutların temsilcisi ve uygulayıcısı yöneticiler hakkında
bu icraatlarına en büyük övgü, beğeni ve daya- dahi 'yerli-yabancı' ayrımı yapabilen deve yü-
nışma da batılılardan gelmektedir. rekli toplumda hakikat, layık oldukları ve bizzat
tercih ettikleri 'musibet yöneticiler' tarafından
Hakkı batıl ile karıştıran, hakkın içini bo- idare edilmektedir.
şaltan ve hakkı katleden 'cellat tağutlar' eğer
yeriyse yabancı olanlara karşı gösterilen cevva- Yönetici olsun raiyeti olsun; buzağısı 'demok-
liyet ve hamiyet-i diniyyeden eser kalmıyor. İn- rasi' olanların nice yıllar şaşkınlık vadilerinde
sanlar bu durumda hak-batıl ayrımı yapmayan, dönüp dolaşmaları ya da bu hal üzere helak ol-
Allah'a kullukta sınırları kaybolmuşlara, derbe- maları mukadderdir.
der ve umursamaz yığınlara dönüşüyorlar. Yerli
ya da yabancı olsun 'adil' veya 'zalim' olsun, tüm "Küfürleri yüzünden buzağı (sevgisi) kalple-
tağutlar İslam'ın temeli olan tevhid akidesini rine içirilmiş (sindirilmiş) idi. De ki: 'Eğer mü-
toplum hayatında önemsizleştirmeye yönelik minler iseniz imanınızın size emrettiği şey, ne
ciddi, kapsamlı ve ayrıntılı bir şekilde süreklilik kötüdür!' "  2
arz eden sistemli bir çalışma yürütürken, Allah
okuma parçası

için ahiretini düşünerek bu şirk selinin karşısın-


da durmaya cesaret eden yiğit muvahhidler her
devirde olduğu gibi günümüzde de hakkı hay-
kırmaya devam edeceklerdir.

İnsanları Allah'a çağıran ve ben Müslü-


manlardanım diyen güzel sözlü tevhid davet-
çilerini ve mücahidleri terörist ilan edenler, ele
geçirebildiklerinden bir kısmını zindanlara dol-
duran, bir kısmını da direkt ya da dolaylı yol-
larla CIA'ya teslim ederek Guantanamo'ya 'pa-
ket'leyenler aynı zamanda raiyetleri tarafından
'İsrail'i dize getiren adam' diye '21. yüzyılın fatih'i
olarak övülüp yüceltilmektedirler.

Oysa çok açıktır ki işbirliği yaptıkları ya-


bancı küfür güçleri Afganistan'dan Mali'ye,
Çeçenistan'dan Yemen'e kadar Müslüman kanı-
nı dökmekte, Müslüman bacılarımızın ırzlarına
dokunmakta, hürmetlerini çiğnemekte, kadın-
ları dul, çocukları yetim bırakmakta, köyleri-
beldeleri bombalarla adeta moloz yığınlarına
çevirmektedirler.

Tüm bunlar herkesin gözleri önünde cere-


yan ederken, dünya hayatımızı ve ahiretteki akı-
betimizi ilgilendiren tevhid akidesi gibi mutlak
bir hakikati dile getirmek ve buna davet etmek
elbette ki tağutları da tağutların yamacında
2. 2/Bakara, 93

42
Her Şeye Dair
mahi@tevhiddergisi.com

Mahi

Mehlika
Başını tekrar cama dayadı. Otobüs bir durakta
durdu. Bir çok yolcu indi. Mehlika sessizce
mırıldandı... Kendi kararlarımı verdim de ne
oldu! Özgürlüğüm pişmanlığım oldu...

H ava çok soğuktu. Yağmur aralıksız yağı-


yordu. Ders biter bitmez durağa çıkmış,
otobüs bekliyordu. Ama nafile… Büyük şehir-
lafa girdi: 'Çok özledim İstanbul'u... Hele kursu.'
Mehlika'nın başı dönmeye başladı... Cümlelerin
arasında geçen tevhid, tağut kelimeleri kızların
lerden nefret ediyordu. İnsanı dert, trafiği dert... kim olabileceğini daha da netleştiriyordu. Eğer
Anneannesini arayarak gecikeceğini söyledi. Bu yanılmıyorsa bu kızlar, bir zamanlar kıymetini
trafikte otobüsün bir saatlik gecikme yapacağını idrak edemeyip ayrıldığı medrese gibi tevhid
varsayarak hareket etse dahi eve en erken hava üzere eğitim veren bir kursun öğrencilerinden-
karardığında varabilirdi. Derin bir of çekti. Te- di. Artık hiçbir şey duymuyordu.
lefonunu çıkararak bugünkü dersin ses kaydını
dinlemek için tuşlara dokunuyordu ki o da ne? İçini çekti derin derin... Kendine dahi itiraf
Karşıdan peçeli bir kız grubu geliyordu... Don- edemediği pişmanlığı yudumladı acı acı; fakat
du kaldı. Gözlerini onlardan alamıyordu. An- gitmiyordu. Boğazında düğümlü kaldı. Ağla-
kara gibi bir yerde peçeli insanları ilk kez gö- mak istedi. Yine yapamadı. Eski günlerin haya-
rüyordu. Adımlarını sayıyordu adeta kızların. line çoktan dalmış, otobüsün en arka koltuğun-
Ona yaklaştıkça kalbi daha da hızla atmaya baş- da, başını buğulanmış cama dayayarak çoktan
lamıştı. Kimdi bunlar? Ne işleri vardı burada? yolculuğu başlamıştı... Bugün asıl yolculuk içi-
Meraktan yerinde duramıyordu. Kızlar durağa ne doğruydu... Kendini ve duygularını kaybet-
doğru yanaştılar ve beklemeye başladılar. Ken- tiği, hocasının değimiyle kalbini mühürlettiği o
di aralarında konuşuyorlardı. Kulak kabarttı. günlere doğru…
Ankara'nın çok değiştiğinden bahsediyordu biri.
Bir diğeri 'Ankara değişmedi biz değiştik. Önce- Şirin, müstakil bir evde oturuyorlardı. An-
den hayran olduğumuz bu şehir şimdi bize çirkef nesi, babasız büyütmüştü onu. Babası Afgan Cemâziye'l-Ahir
geliyor bence' deyince irkildi Mehlika... Başkası cihadında şehit olmuş, onu ve annesini dava ar- 1434

Mayıs’13 • SAYI: 16

43
kadaşlarına emanet etmişti. Anneannesi başka takıp büyük büyük binalarda ders görmeye gi-
bir şehirde oturuyor, ara sıra kendilerini ziyare- den, okulun bahçesinde istedikleri gibi hopla-
te geliyor; ancak ne maddi ne de manevi destek yıp zıplayan, zilin çalmasıyla eve gitmek için arı
oluyordu. Bunun en büyük nedeni, anneannesi gibi yollara dağılan çocukları görünce içi gitse
eski bir öğretmendi ve kızının yaşam tarzından de; kendi okulunu ve öğretmenlerini de çok
hiç haz etmiyordu. Her geldiğinde büyük bir seviyordu. Hem ayrıca yalnız da değildi. Onun
kavga çıkıyor ve anneanne tasını tarağını top- gibi onlarca çocuk vardı. Hep başarılı olduğu
layarak bir daha gelmemek üzere memleketine için aldığı övgüler, hediyeler de onu motive edi-
geri dönüyordu. Tabi bu kararı siniri geçene yordu.
kadar sürüyordu. Yatışınca hemen uçağa atla-
yıp soluğu tekrar İzmir'de alıyordu. Kızını kur- Nihayet 4 yıllık okul eğitimi bittikten sonra,
taramamıştı; hiç değilse torununu bu anlamsız İslamî ilimlerde ihtisaslaşmak için bir medre-
hayat tarzından kurtarmaktı gayesi. se arayışı içine girdiler. Babasının arkadaşları
onun için uygun bir yer bulmuşlardı. Fakat bu
Küçüklüğü babasız olsa da güzel geçmişti. medreseye gidebilmek için hem annesi hem
Annesi onu gittiği her yere götürüyor, onunla de o, bir çok fedakarlık yapmalıydı. Çünkü
çok güzel ilgileniyor, babasının yokluğunu medrese İstanbul'daydı. Evlerini, arkadaşla-
aratmamaya gayret ediyordu. Çok güzel rını, alışık oldukları her şeyi değiştirme-
bir arkadaş çevreleri vardı. Sohbetle- leri gerekiyordu. Annesi kararlıydı.
re gidiyorlar, Kur'an eğitimi alıyor- Onlarla ilgilenen ağabeylerine de bu
lardı. Küçük Mehlika, annesini tak- kararı bildirdiler.
lit ediyor, eline aldığı rengarenk
elif ba cüzü ile ortalıkta dola- Nakliye şirketi tüm eşya-
her şeye dair

şıyordu. Görenler ona hayran Alır minik seccades- ları toplamıştı. Evin önü çok
oluyordu. Küçücük bedeni- ini, uzun uzun kıyamda kalabalıktı, tüm tanıdıkları
ni saran siyah feracesi dururdu. Arada göz ucuyla onları uğurlamaya gel-
bakıyor mu diye annesini gözetler, mişti. Okul arkadaş-
ve başörtüsü ile kü-
selam verir vermez de kucağına
çük bir hanımefendi larından ayrılmak bu
otururdu... Belki de namaz kılmayı
görüntüsü vardı. Hele bu nedenle seviyordu. Sonu dramdaki en etkileyici
namaza durunca cemaatle anneyle kucaklaşarak sahneydi.
saf tutup tekbir alması, ayak- bittiği için...
larını yanındakinin ayakları- Ve İstanbul... Ağabeyler
na birleştirmesi, dudaklarını onlar gelmeden ev tutmuş, te-
sure okuyormuşçasına kıpır kıpır mizletmişlerdi bile. Geriye şahsi
kıpırdatması yok muydu? eşyaları yerleştirmek kalmıştı. Hiç
vakit kaybetmeden medrese kaydı
Evde de bundan faklı değildi hal- da tamamlandı. Eve döndüğünde ma-
leri. Alır minik seccadesini, uzun uzun sanın üzerindeki ambalajı açılmamış ki-
kıyamda dururdu. Arada göz ucuyla bakıyor tapları görünce şaşırdı. Okul kitapları, ondan
mu diye annesini gözetler, selam verir vermez önce eve gelmişti. O zamanlar ne bu ilgiyi, ne
de kucağına otururdu... Belki de namaz kılma- de kendine verilen değeri bu örneklerden anla-
yı bu nedenle seviyordu. Sonu anneyle kucakla- yamadı. Tüm bunları şimdi fark ediyordu...
şarak bittiği için...
Medrese... Orada ilk günü, oldukça renkli
Okul yaşı gelince anneannesinin tüm itiraz- geçmişti. Herkes onu neşe içinde karşılamış,
larına rağmen herkesten farklı bir eğitim alma- onunla çok ilgilenmişti. Bu durum, çocuk-
ya başlamıştı. Hem beşeri ilimler alıyor, hem de luğundan beri ilgiden hoşlanan Mehlika'nın,
Kur'an hafızlığı yapıyordu. Harika bir hafızaya ortamı sevmesi için en önemli nedenlerden
sahipti. Sınıf arkadaşları arasında hep en ön- biriydi.
deydi. Tüm bunlar olurken karar verme yaşın-
da olmadığı için, annesinin kararlarına uyum Burayı sevmesinin bir başka nedeni ise diğer
sağlıyordu. Her ne kadar çantalarını sırtlarına öğrencilerle çok fazla ortak yanının olmasıydı.

44
Kiminin babası tıpkı kendi babası gibi şehadet
şerbetini yudumlamış, kimi cihada gitmiş, kimi
İslamî kimliği nedeniyle cezaevine girmiş, kimi
de davaya hizmet ettikleri için çocuklarını çok
sık göremiyorlardı. Tüm bu ortak noktalar on-
ların arkadaşlıklarını daha da pekiştirmişti.

Günler birbirini kovalıyor, medrese dersle-


ri hızla devam ediyordu. Öğrenciler arasında
güzel bir muhabbet oluşmuştu. Dersler çok ve-
rimli geçiyordu. Herkes halinden memnundu.
Ama öyle biri vardı ki aralarında, olanlardan
son derece hoşnutsuzdu. Gidişata çomak sok-
mak, iyiliği kötülüğe, doğruluğu yalana, ibadeti
de isyana çevirmek için fırsat kolluyordu. Ufak
tefek şüpheler, vesveseler kâr etmiyordu. Daha rika bir sofra hazırlamıştı. Bir haftalık da gezi
büyük bir ateş, daha derin bir gedik, daha kök- programı yapmıştı. Yemekten sonra program
lü ve zincirleme bir yanlışın peşindeydi. Kimse üzerinde konuştular. Akşama doğru büyük bir
onun farkında değildi. O ise herkesi takipteydi. alışveriş merkezine gittiler. Gördüğü her şey o
kadar cazipti ki hepsini almak istiyordu. Anne-
Medresede 2. yılını doldurmuştu. Mehlika annesi bunu fark edince neyi beğendiyse, hangi
artık bir ergendi. Bu dönemin gelişiyle birlikte dükkanın önünde biraz fazla durduysa onu al-
yaşadığı fiziksel değişikliklerden maalesef duy- madan çıkmamıştı. Eve geldiklerinde bir şeyler
guları da nasibini almıştı. Sessiz, itaatkar, çalış- atıştırıp yattılar. Mehlika çok mutluydu. Yattı
kan Mehlika gitmiş; yerine bambaşka bir kız yatmasına ama uyku tutmadı. Kalkıp ışığı yak-
gelmişti sanki. Annesi bu durumdan son derece tı. Aldıklarını bir kez daha deneyerek, aynada
şikayetçi olsa da hocaları bunun bir süreç oldu- uzun uzun kendine baktı. Rengarenk cıvıl cıvıl
ğunu söyleyerek onu frenliyorlardı. Zira biliyor- kıyafetlerdi aldıkları. Her birini özenle katlayıp
lardı ki baskı Mehlika'yı dinginleştirmeyecek kaldırdı. Tekrar yatağa girdi. Bir anda gün boyu
bilakis isyankar yapacaktı. hiçbir namazı kılmadığı aklına geldi. İrkildi.
Hemen kalktı. Unutmuş olduğu için hepsini
Ne istiyordu ki Mehlika annesini bu kadar kılabileceğini düşündü. Abdeste giderken bir-
kızdıracak? Sadece kendi kararlarını verebilme den durakladı. 'Yok ya toplam beş vakit namaz.
özgürlüğü idi istediği... Hangi birini kılacağım. Allah kabul eder mi ki?
Kılma, kılma yatarken kıl. Hiç olur mu' diyerek
Başını tekrar cama dayadı. Otobüs bir du- söylendi ve geri döndü. İçinde bir sıkıntı oluştu.
rakta durdu. Bir çok yolcu indi. Mehlika sessiz- Anlam vermedi. Bu fasit bilgiye kendini inan-
ce mırıldandı... Kendi kararlarımı verdim de ne dırmaya çalışıyordu. 'Tabi tabi kılınmaz. O kadar
oldu! Özgürlüğüm pişmanlığım oldu... vakit geçti. Hem vakit, namazın şartı. Şart yoksa,
namaz da yok.' Bu düşünceler eşliğinde uyudu
Sömestr tatili yaklaşmıştı. Mehlika bu ta- kaldı. Sabah dolmuş öğleyi yaşıyordu insanlar.
tilde anneannesine gitmek istiyordu. Annesi Mehlika ise daha yeni gözlerini açıyordu. Esne-
gönülsüzdü. Yaşadıkları çatışmayı daha da art- yerek yataktan kalktı. Mutfaktan harika kokular
tırmak istemiyordu, yalnız gitmesini de... Zira geliyordu. Yüzünü yıkayıp sofraya oturdu. An-
annesine güvenmiyordu. Kızını daha da olum- neannesiyle sohbet ederek biraz derslerden, bi-
suz etkileyebileceğini düşünüyordu. Kendi de raz annesinden, biraz da gelecek üzerine konuş-
yoğun ders programı nedeniyle kızına eşlik tular. Sohbet çok güzeldi. Bir anda annesi geldi
edemiyordu. Fakat Mehlika'nın ısrarlarına da- aklına. Neden anneannesiyle hiç anlaşamıyor-
yanamayarak onu Müslüman bir aile refakatin- du ki? Oysa anneannesi çok iyi bir kadındı. Ce-
de Ankara'ya anneannesine yolladı. vabını bulamadı.

Anneannesi onu çok güzel karşıladı. Ha-


Cemâziye'l-Ahir
O gün programda sinema vardı. Mehlika ha- 1434

Mayıs’13 • SAYI: 16

45
yatında hiç sinemaya gitmemişti. Gitmek istiyor olduğunu daha iyi anlıyordu. Yeniden geçmişe
fakat doğru olmayacağını düşünüyordu. Anne- döndü.
sinin telkinleri geldi aklına. 'Gayri İslamî hiçbir
davranışa onay verme. Allah'ın razı olmadığı hiç- Tatil dönüşü annesine yaşadıklarının sadece
bir şey yapma.' demişti annesi. Gerçi annesi son bir bölümünü anlatmıştı Mehlika. Neden mi?
dönemde sadece nasihat ediyordu. Hiç dinlemi- Zira tamamını anlatsa idi ikinci bir tatil şansı
yordu... olmayacağını çok iyi biliyordu. Telefon arala-
rında çok büyük bir sorun oldu anne kızın. An-
Anneannesi izleyecekleri filmde açık sahne- cak medresede telefon kullanılmadığı için içi
lerin olmadığını, müziğin ise çok az olduğunu, rahattı annesinin, nasıl olsa götüremeyecekti.
hem zaten sokakta, alış veriş merkezinde, rad- Tartışmayı çok uzatmadı. Nihayet Pazar akşamı
yoda haber dinlerken, mecburen müzik sesine servisle kızını kursa yolladı.
maruz kaldıklarını, dolayısıyla görüntünün ar-
dındaki müziğin de hiçbir sakıncasının olma- Dolu dolu gelmişti Mehlika... Arkadaşlarına
yacağını söylemesiyle içi rahatladı. Ve biletleri anlatacağı çok şey vardı. Telefonu da annesin-
aldılar. İzleyecekleri film bir gençlik dizisinin den gizli getirmişti kursa. Gündüz kesinlikle
sinemaya uyarlanmış haliydi. Kızlardan ve er- çıkarmıyor, gece hocalar ve belletmenler odala-
keklerden oluşan iki farklı grubun hikayesini rına çekilince birkaç arkadaşı ile beraber sabaha
konu ediyordu. Tertipledikleri eğlenceler, arala- kadar internetin başında sabahlıyordu. Gençlik
rındaki rekabet, hayattan beklentileri, giyim ku- dizisinin tekrarlarını internetten izliyorlar, on-
şam şekilleri ve birbirlerinden habersiz platonik ların ağızlarıyla konuşuyor, defterlerine onların
aşkları çok etkilemişti Mehlika'yı... Filmin hare- simgelerini karalıyorlardı.
ketli ve romantik sahneleri olduğu kadar, hüzün
her şeye dair

dolu sahneleri de vardı elbet. Bu sahnelerde de Oturduğu yerden doğruldu. Çevresine bak-
hüngür hüngür ağlamıştı. tı. Eve daha yaklaşmamıştı bile. Bir an düşün-
dü. Nasıl bir virüstü. Anneannesine gittiğinde
Sinema çıkışı yemeğe gittiler. Masadaki soh- kaptığı bu virüsü kursa gider gitmez en samimi
bet, filmde izledikleri hayat ile Mehlika'nın ha- arkadaşlarına nasıl bulaştırmıştı. Bu kadar dini
yatının kıyasıydı. ders alıyorlar, kötü ortamlardan uzak duruyor-
lardı. Nasıl yenilmişlerdi, bu virüsle neden hiç
Anneannesi torununu çok seviyor, onun kızı savaşmamışlardı..? Cevap derste ezberlediği bir
gibi olmasını istemiyordu. Yaşam tarzından ayetti. Kesin ve netti: "Muhakkak ki nefis kötülü-
uzaklaşması için onu dört bir koldan etkileme- ğü emreder…"
ye çalışıyordu. Ayrıca Mehlika'nın gelişiyle ev
şenlenmiş, yalnızlık nedeniyle yaşadığı sıkıntı Nefis kötülüğe meyilliydi... Fırsatını bulunca
hafiflemişti. Bu nedenle Mehlika'nın hoşlanabi- hemen papatya gibi açıverdi.
leceği her şeyi yapıyordu.
Ah diye içinden geçirdi! Ahlak dersinde ez-
Asıl sürpriz eve döndüklerinde Mehlika'yı berlediği bir hadis düştü zihnine:
bekliyordu... Küçük bir hediye paketi vardı
masanın üzerinde. Güzelce süslenmişti. Anne- "Kim bir kötülüğe yol açarsa, onu işlemiş gi-
annesi bu paketi Mehlika'ya takdim etti. He- bidir."
yecanla paketi açtı. Son model akıllı telefondu.
'Eyvahlar olsun' dedi, 'eyvahlar olsun! Bu virü-
Mehlika gözlerine inanamıyordu. Anneannesi-
sü bulaştırdığım tüm arkadaşlarımın işlediği kötü-
ne geldiğinde tüm bunları hayal dahi etmemişti.
lüklerden nasipleneceğim öyle mi?'
Şimdi çevresinde kimsede olmayan en lüks tele-
fona sahipti. Hem de hattıyla beraber alınmıştı. (Devam edecek inşallah...)
Otobüsün camından dışarı baktı... Tatilde
yaşadığı her şey onu son derece mutlu etmiş-
ti. Oysa şimdi yaşadığı pişmanlığın bir başka
sebebinin bu kısacık tatilinde yaşadıklarının

46
Bir Hikaye ■ Bir Hikaye ■ Bir Hikaye ■ Bir Hikaye ■ Bir Hikaye ■ Bir Hikaye ■ Bir Hikaye
Mirsad Ağınt

Davetçiler ve Yargıçlar
Doğru ve kesin bilgi, kalbi marazlı olanlara ulaş-
tığında onlara ıstırap verir. Çünkü bilgi acıtıcıdır.
İlim, değerini bilenin konforunu bozar. Tevhid'in
hiza ve istikametine çeker ve çekmelidir de.

Bütün bağlılarına her işlerini ve sözlerini İnsanlar kuraklıktan çatlamış toprağın, bir
Kur'an ve Sünnet'e göre yapıp söylemelerini ıs- yağmur damlasına hasret kalışı gibi bu sesi, bu
rarla salık veriyordu. Hayra dâî ve şerre dâfi bir daveti beklemişlerdi. Sanki yıllardır içinde bir
çocuk, bir genç, bir adam, bir aile, bir köy, bir meftunluk titreyişi sezilen müştâk bir sesle 'Ben
kasaba, bir şehir, bir ülke, bir dünya, bir insanlık de varım!', 'Biz de varız' haykırışlarına yanık yü-
alemi arzusu o ufak tefek, narin ve zarif adamın reklerine serin gözyaşları tanıklık ediyordu.
ruhunu kasıp kavuruyordu.
Gözleri nemli, dili ıslaktı daima, narin ve
__ Nubuvvet nesli evet, insanlığı ancak ve an- zarif adamın. İçi su dolu havuza atılan çakıl
cak yeni bir nubuvvet muttaki önderliği sahil-i taşlarıyla oluşan ve çok kısa zamanda halka
selamete ulaştırabilir. halka yayılan haleler gibi çalışmalar gayet iyi
gidiyordu.
Orta yerde büyük bir dava ve kutsal bir gaye
vardı. Gösterilen yoğun ve samimi gayretler hiç Ezberler bozuluyor, at gözlükleri atılıyor ve
umulmadık semereler veriyordu. Allah bilir ya, bagajlar indiriliyordu. Bulanık zihinler netleşi-
bu gayretler tam da toplumun eşref saatine gel- yor, kalplere itminan ve ruhlara dinginlik geli-
mişti sanki. yordu. Sis bulutları dağılıyor, toz duman dini-
yor ve hakikatlerin üzerindeki kat kat perdeler
Toplum, nadasa bırakılmış verimli toprak kalkıyordu.
gibiydi. Münbit bir iklimde bereketli, temiz ve
bol ürün alınıyordu şimdi. Her geçen gün ge- İslam'ı, etkili bir yapıştırıcı ve sağlam bir
nişleyen halkalara en geniş mekanlar dahi artık çimento olarak görenler onu her çatlağa zamk,
dar geliyordu. Halkalar, mekanlara sığabilmek her kanala küng olarak kullanabileceklerini
için halka halka halkalara ayrılmak zorunda ka- zannediyorlardı.
lıyordu.
İslam'ı, mümkün değerini bilmeyen, elinde-
Bu sesin nefaseti ve bu nefesin sıcaklığını du- kini, avcundakini hesapsızca ve düşüncesizce
yan ve hisseden geliyordu. Gören geliyor, duyan harcayan savurgan ve müsrif mirasyedinin yap-
koşuyordu. Evet, galiba bu sefer olacaktı. Aman tığı gibi hem kendisinin hem de başkalarının Cemâziye'l-Ahir
1434
ya Rabbi! Bunu hayal etmek bile çok güzel. menfaatleri uğruna kullanma cüretinde bulu-

Mayıs’13 • SAYI: 16

47
sunuz? Çöllere çıkıpda 'Tevhid'i mi haykıralım
istiyorsunuz?
__ Müslümanların önünde ve karşısında işte
bu anlayış olduğu müddetçe başkaca muarıza
ihtiyacımız yoktur, fesuphanallah!
__ Sizleri hemen ve derhal tevbeye davet
ediyorum, sizin haddinize mi bu işler?
__ Muhterem, biz bunları yaparken Lat'ı
veya Menat'ı tazim etmiyoruz ya! Bırakınız o
beton ya da bronz kalıpları şuracıkta dikili dur-
nanların rahatı bozulmuş, keyifleri kaçmıştı. sun, ne olucak yani?
__ Sevgili gençler. Gençlik, ezeli bir baharın
Herkese, her keyfe, her keseye, her meşrebe,
her kafaya göre İslam uyduranların hayat ve ge- ilk çiçekli günlerine benzer. Bilgi ve birikiminiz
çim kaynaklarının kuruması ihtimali belirmişti yeterli değil. Böyle deli dolu bir toylukla ciddi
artık. meselelere dalmayın. Tehlikeli sulara açılan
acemi yüzücü gibi, bir girdaba kapılırsınız Al-
Doğru ve kesin bilgi, kalbi marazlı olanlara lah korusun!
ulaştığında onlara ıstırap verir. Çünkü bilgi acı-
__ Bizler, himmet, hizmet ve uhhuvet ehli-
tıcıdır. İlim, değerini bilenin konforunu bozar.
Tevhid'in hiza ve istikametine çeker ve çekme- yiz. Her halükarda birlik ve beraberlik elzemdir.
bir hikaye

lidir de. Sen de her sözüne tevhid ile başlıyor menhec ile
bitiriyorsun. Halkımızın da değerlerini de gör-
Cihanın en derin âlimleri ve dirayetli devlet mezden gelemezsin. Böyle devam edersen Nebi
adamları divanhanede toplantı tertip etmişler Nuh aleyhisselam gibi ömrün olsa korkarım yine tek
de ehemmu'l muhim meselelerin müzakerele- başına kalırsın evlat... Evet öyle.
rine başlamışlardı sanki. Birçoğunun kalemin-
__ Lütfen biraz tutarlı olunuz. Modern asrın
den kitaplara, dillerinde meydanlara aktarılmış
hakikatleri dile getiren başkaları da vardı? Ama her türlü nimetlerinden istifade ediyorsunuz fa-
bunlar sadece dile getirmekle kalmıyor, satır kat bu nasıl bir çelişkidir ki yine modernizmin
satır amel etmeye gayret ediyorlardı. Hedefte ürünü olan demokrasi ve serbestlikten sakını-
Tevhid'i; Bilal'in kızgın çöllerdeki 'ehad!' haykı- yor ve sakındırıyorsunuz!
rışı gibi törpülenmeden ve yumuşatmadan açık __ Tamam Hocam! Bu haram, o haram. Peki
bir şekilde izhar eden narin ve zarif adam ve
müminler vardı. lütfen söyler misiniz. Bunların alternatifi ne-
dir? Bulamadınız mı külliyattan bir alternatif?
'Kubbealtı', divanhane halkasında toplantılar Delikanlı sözü, ne zaman bir alternatif öneriniz
başladı mı öneriler, müzakereler, tertipler, ted- olursa biz de telli tokmaklı zımbırtıları atarız,
birler ve istişarelerin sonu gelmezdi… Yargıç hatta yakarız! Söz yahu!
konuşuyordu sanki. __ Kardeşim sen ne diyorsun ki Musa'nın aley-
__ Efendi, ne diyorsunuz? Hangi asırda ya- hisselam elindeki asayı alalım! E, öyle olur mu? Ne
şıyorsunuz? Hakikaten pür taaccüp merak ey- olacak o zaman ben sana söyleyeyim. Çağın si-
ledim! hirbazları Firavun'u insanlara Musa'nın aleyhisse-
lam suretinde takdim ederler, edebilirler de. Hem
__ Takvime bakınız efendim lütfen, takvime neden bu asayı atalım ki? La havle vela kuvvete
bakınız. illa billahil alliyul azim!
__ Ne yapmamızı tavsiye ve telkin buyurur- __ Bırakın şu lakırdıları yahu! Sırf siz gibiler

48
yüzünden adımız gerici, yobaz, bağnaz oldu… fen. Size kalırsa hepimiz helak olduk mahvol-
cıık… cıık… cıık! duk.
__ Azizim, çok haklısınız, ama… Yani şim- __ Ağalar, kendinize gelin! Bakınız bugün
di… Ehm… Evet, akide diyorsunuz, güzel. İlke sistemin ta merkezine kadar girmişiz, fena mı
diyorsunuz bu da çok güzel… Fakat nasıl desem oldu? Hiç meraklanmayın üç beş seneye kalmaz
ki. Günümüz şartlarını biliyorsunuz değil mi? yeryüzü hilafetinin yeniden tesisini konuşuyor
Biz daima ilke desek ülkede tek başımıza kalırız, olacağız. O zaman sizinle yine görüşürüz. Bal-
vallahul azim! kım hala meşru vasıtalar, Nebevi menhec vs. di-
yebiliyor musunuz?
__ Değerli kardeşim. Gayet tabii ki haklı
olabilirsiniz, bir şey diyemem. Bizde vakti za- __ Bakınız dostlarım. Tabiat asla boşluk ka-
manında en cevval yıllarımızı şimdi savundu- bul etmez. Ulvi ve mukaddes davamızın muvaf-
ğunuz değerler uğruna harcadık. Bilmiyorum, fakiyeti ve muzafferiyeti gayesiyle ehli küfrün
belki de harcandık!... Aslında bundan pek de tatbik eylediği usul ve vasıtalarından neden is-
emin değilim. Lakin şundan eminim ki bizden tifade etmeyelim? Bir kısım fukaha haram libas
çok daha takvalı derli toplu cemaatler dahi yel- ile namaz kılmak caizdir derler. Hal böyleyken
kenlerini bu rüzgarla dolduruyorlar. Sadece biz yüce davamız uğruna azıcık da olsa niçin esnek
olsak canım feda! davranmayacakmışız? Allah niyetlerimizi bili-
yor ya!
__ Bu dava o kadar yücedir ki ona ulaştıran
yollar da nice nicedir. Mesela sen döne döne __ Size bir şey söyleyeyim mi? Sizler bu ka-
seyr-u suluk eylersin bir başkası yuvarlana yu- fayla on yıl yirmi yıl sonra dahi böyle göz göze,
varlana vasıl olmaya çalışır maksada. Maksat diz dize dar ve marjinal bir çevre olmaktan öte-
hâsıl olduktan sonra maslahat her neyi icap et- ye gidemezsiniz.
tiriyorsa onun yapılması gereklidir. Zaten her-
__ Hocam, elimizi neye atsak 'Şirk!' O değilse
şey istediğimiz gibi olsa niye bu zahmet, niye
bu mücadele? Bu kadar gayret ve eziyet n'oldu? 'Haram!' O da olmazsa 'Bidat!' yetmezse 'Hurafe!'
Değil mi ama? Hı… Hacı abi… Neden öyle ba- Ya sabır!... Bir de hepsinin başında bir itikad ve
kıyorsun abi? Yan… Yanlış bir şey mi söyledim menhec müdafaası var ki yerimizden kıpraşa-
acaba? mıyoruz yahu!..

__ Dini zorlaştırmayınız, insanlar haram


da işleyebilir… Allah subhanehu ve teâlâ Ğafur'dur,
Rahim'dir. Sizin dahi günah işleme özgürlüğü-
nüz vardır. Devir kendini aşmak devridir! Ça-
buk davranın yoksa bu tünelden çıkamayacak-
sınız ona göre..
__ Beyefendi, şairin dediği gibi 'Asarın idra-
kine söyletmeliyiz Kur'an'ı'. İşte tıpkı bunun gibi
Efendimizin sallallahu aleyhi ve sellem sünnet-i seniyye-
sini de modern bir bilinçle değerlendirmeli de-
ğil mi? İki cihan serveri Efendimiz sallallahu aleyhi
ve sellem toprak, belki de kagir bir evde yaşıyordu.
Sizin menhec anlayışınızla hareket edecek olur-
sak biz de böyle evlerde ve böyle mekânlarda
yaşamak mecburiyetinde kalabiliriz.
__ Öf be birader! Böyle de olmaz ki! Din san-
ki sizin tekelinizdeymiş gibi kesin ve buyurgan
bir edayla konuşuyorsunuz. Biraz nezaket lüt-
Cemâziye'l-Ahir
1434

Mayıs’13 • SAYI: 16

49
Faruk Furkan İktibas Yazı

Çocuğu Olmayanlar!
Bu yazıyı Mutlaka
Okuyun!
‬‫‫بسم الله الرحمن الرحيم‬
Hiç şüphe yok ki çocuk, Allah'ın kullarına çocuk dilenenler, -bilerek veya bilmeyerek- as-
bahşettiği nimetlerin en büyüklerinden birisi- lında şirke düşmekte ve gök ve yerde hâkimiyeti
dir. Evliliğin en temel amaçlarından birisi çocuk geçerli olan Allah'a bu zevatı ortak koşmaktalar.
sahibi olmak ve neslin devamını sağlamaktır.
Bu bakımdan evlenen çiftlerin çocukla rızık- Allah'tan subhanehu ve teâlâ bu konuda halkımıza
landırılmaları evliliklerin sağlıklı bir şekilde de- şuur vermesini ve hatalarını kendilerine göste-
vam edebilmesi için çok önemlidir. rerek düşmüş oldukları şirkten bir an önce ken-
dilerini kurtarmasını niyaz ediyoruz.
Lakin her evlenen, Allah'ın muradı gereği
bu nimete mazhar olamayabilir. Allah subhanehu Gelelim sadede;
ve teâlâ bazen kullarına çocuk verirken, bazen de
onları çocuksuzlukla imtihan edebilir. Bu, sade- Kaleme almış olduğumuz bu yazımızda, ço-
ce O'nun bileceği ve O'nun karara bağlayacağı cuğu olmayanlara Kur'an ve Sünnet'ten deliller-
bir husustur. Rabbimiz şöyle buyurur: le çok önemli bir nasihatte bulunmak istiyoruz.
Bu nasihatimizi dikkate alan ve gereğince amel
"Göklerin ve yerin hâkimiyeti Allah'ındır. O, edenlerin, en kısa zamanda salih bir çocuk sa-
dilediğini yaratır. Dilediğine kız çocukları, dile- hibi olmalarını Rabbimizden ümit ediyoruz.
diğine erkek çocukları verir. Yahut o çocukları Bununla birlikte her şeyi takdir edenin O ol-
erkekler, dişiler olmak üzere çift verir, dilediği duğunu da aklımızdan çıkarmıyoruz. O dilerse,
kimseyi de kısır yapar. Şüphesiz O, her şeyi hak- dilediğine hesap edilmesi mümkün olmayan bir
kıyla bilendir, hakkıyla gücü yetendir."  1 rızık verir.
Ayette de açıkça belirtildiği gibi kullarına "…Allah, dilediğine hesapsız rızık verir."  2
çocuk bahşetmek yalnız Allah'ın elinde olan bir
husustur; çünkü "Göklerin ve yerin hâkimiyeti Çocuğu olmayanlara Kur'an ve Sünnet'ten
yalnız O'nundur…" Gökte ve yerde söz sahi- aktaracağımız 'üç' nasihatimiz var.
bi olan ancak çocuk bahşeder, evlat verebilir.
O'nun dışındakilerin bu konuda en ufak bir 1. Bunlardan birincisi Meryem Suresi 48
yetki ve salahiyetleri yoktur. Bu nedenle bu gün ve 49. ayetlerde İbrahim aleyhisselam ile alakalı bir
türbelere giderek "Al sana bi göbek, ver bana bi olay. İbrahim aleyhisselam, yıllarca çocuk hasreti ile
bebek!" demek sureti ile orada yatan zevattan yanmış ve kendisine salih bir çocuk ihsan etme-

1. 42/Şura, 49-50 2. 2/Bakara, 212

50
si için uzun süre Rabbine dua etmişti. Üstelik İbrahim aleyhisselam, sadece "Ya Rabbi! Bana
hanımı da kısırdı. Rabbi bir imtihan gereği ona çocuk ihsan et!" diyerek sözlü dua ile yetinmedi;
çocuk ihsan etmemiş ve bunu bir süreye kadar aksine bu isteğini amelî dua ile de destekleyerek
tehir etmişti. Lakin o, Rabbine sözlü olarak dua Allah'a yalvarmaya devam etti. Ve Rabbi onun
etmesine birde fiili duayı ilave edince, Rabbi bu samimiyetini tağutlardan ve tağutlara tapan-
ona bir değil binler çocuk ihsan etti. lardan uzaklaştığında bir kere daha gördü ve
işte o zaman kendisine çocuk bahşetti.
Neydi atamız İbrahim'in kendisine çocuk
bahşedilmesine sebep olan fiilî duası? Biz de bu ayetlerden elde ettiğimiz çıka-
rımdan hareketle diyoruz ki: Çocuğu olmayan
Ne yaptı da Rabbi kısır olan hanımını ıslah ve 'Ya Rabbi! Bana da bir çocuk ihsan eyle!' diye
edip kendisine çocuk ihsan etti? niyazda bulunanlar, tıpkı İbrahim gibi ken-
di dönemlerinin tağutlarından ve ona kulluk
Acaba hangi ameli işledi de kendisine hem edenlerden uzaklaşırlarsa -inşallah- Rableri de
de Peygamber olan bir zürriyet verildi? onlara İbrahim'e verdiği gibi salih ve dindar ço-
cuklar verir.
Evet… Bunlar gerçektende çok önemli so-
rular. Eğer biz bu soruların cevabını doğru ve- Hemen altını çizelim ki, biz böyle demekle
rirsek, o zaman çocuğu olmayanlara buradan elbette ki Allah'ın yüz de yüz çocuk vereceği-
önemli bir ipucu çıkarabiliriz. ni iddia etmiyoruz. Zaten böyle demek, Allah'ı
tanıyan bir Müslüman için olacak şey değildir.
Meryem suresindeki ayetleri dikkatlice oku- Bizim bu sözümüz sadece bir temenni ve ümit-
duğumuzda İbrahim'e aleyhisselam çocuk verilme- ten ibarettir. Dilediğini veren ve alan sadece
sine sebep olan yegâne amelin 'Allah'ın dışında Allah'tır. Ama Allah, işleri bazı sebeplere bağ-
kendisine kulluk edilen tağutları reddetmek ve
lamıştır. İşte sebeplerden biriside budur. Bu se-
onlara itaat edenlerden tamamıyla uzaklaşmak'
bebi işleyene Allah'ın çocuk vermesi ümit edilir.
olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Şimdi gelin,
ayetleri dikkatlice beraber okuyalım ve üzerin- Burada okuyucu 'Hocam, peki tağut ne de-
de yeniden düşünelim. Rabbimiz, İbrahim'in mektir? Tağuttan ve tağuta kulluk etmekten nasıl
aleyhisselam dili ile şöyle buyurur:
uzak durabilirim?' diye sorabilir. Buna şu şekilde
kısaca cevap verebiliriz:
‫‫ َوأَ ْعتَ ِزلُ ُك ْم َو َما ت َ ْد ُعو َن ِم ْن ُدونِ اللَّ ِه َوأَ ْد ُعو َر ِّب َع َس أَ َّل‬
ِ‫أَكُو َن ِب ُد َعا ِء َر ِّب شَ ِق ًّيا فَل ََّم ا ْعتَ َزلَ ُه ْم َو َما يَ ْع ُب ُدو َن ِم ْن ُدون‬ Tağut kelimesi sözlükte 'haddi aşmak, az-
mak, belirlenmiş sınırı geçmek' gibi anlamlara ge-
َ ‫اللَّ ِه َو َه ْب َنا لَ ُه إِ ْس َح َاق َويَ ْعق‬
‬‫ُوب َوك ًُّل َج َعلْ َنا نَ ِب ًّيا‬
lir. Istılahta ise, Allah'ın dışında ya da Allah ile
"Sizi ve sizin Allah'tan başka dua/kulluk ettik- beraber kendisine ibadet ve itaat edilen, onun
lerinizi (putlarınızı) terk ediyorum ve ben, Rab- hükümlerini tanımayan ve insanları Allah'ın di-
bime yalvarıyorum. Umulur ki Rabbine dua ninden uzaklaştıran tüm varlıklardır.
etmekle bedbaht olmam. (İbrahim) Onlardan
ve Allah'tan başka kulluk ettikleri şeylerden Şeyhu'l İslâm İbni Teymiyye der ki: 'Allah'a
uzaklaşınca, O'na İshak'ı ve Yakub'u bahşettik. isyanı gerektiren hususlarda ve bir de hidayetin ve
Hepsini de Peygamber yaptık."  3 hak dinin dışında kendisine itaat olunan her şey
tağuttur. İşte Allah'ın kitabından başkası ile hük-
Ayetlerde İbrahim'e aleyhisselam İshak'ın ve meden ve bu maksatla hükmüne başvurulan kim-
torun olarak Yakub'un bahşedilmesi, ancak seye 'tağut' adının verilişi bundan dolayıdır.'  4
İbrahim'in kavminden ve onların kulluk ettik-
leri putlardan/tağutlardan uzaklaşmasından Şeyh Muhammed El-Faki de şöyle der: 'İslam
sonra olmuştu. O, tağutlara ve tağutlara kul- şeriatına muhalif kanunlarla hükmetmek, insanın
köle olanlara karşı net tavır alıp kendilerinden kan, mal ve ırzları konusunda hüküm vermek için
bütünüyle teberri edince, Rabbi bu amelinden konulan bütün kanunlar, Allah'ın subhanehu ve teâlâ
şeriatı olan hadleri kaldıran, faizin, zinanın ve iç-
hoşnut oldu ve kendisine çocuk ihsan etti.
Cemâziye'l-Ahir
1434
3. 19/Meryem, 48-49 4. Mecmuu'l Fetâva, 28/200.

Mayıs’13 • SAYI: 16

51
kinin yasaklığını iptal eden bütün beşeri kanunlar ken ikinci husus Rasûlullah'ın aleyhisselam tavsiye-
tağut kavramına girerler. Zaten böyle kanunların sinden öğrendiğimize göre 'istiğfar'ı artırmaktır.
her biri başlı başına birer tağuttur.'  5 İstiğfar: 'Günahların bağışlanması için Allah'tan
af dileğinde bulunmak' demektir.
Âlimlerimizin ifadelerinden anlaşıldığına
göre tağut, Allah'ın kanunlarını bir tarafa ko- ‫جاء رجل من األنصار إىل النبي صىل الله عليه وسلم فقال‬
yup yerine kendi arzu ve isteklerine göre kanun
yapan, yasa çıkaran her türlü şahıs, kurum veya
‫يا رسول الله ما رزقت ولدا قط وال ولد يل قال فأين أنت‬
müessesedir. Heva-heves, milliyetçilik, ırkçılık, ‫عن كرثة االستغفار والصدقة يرزق الله بها الولد قال فكان‬
demokrasi, laiklik Allah'ın indirdiği ile hük- ‫الرجل يكرث الصدقة ويكرث االستغفار فولد له تسعة من‬
metmeyenler ve anayasaları Kur'an olmayan ‫الذكور‬
meclisler de çağımız âlimlerinin 'tağut' olarak
nitelendirdikleri şeylerden bazılarıdır. Ebu Hanife'nin Müsnedi'nde geçtiği üzere
Ensar'dan bir şahıs Rasûlullah'a aleyhisselam gele-
Şeytan, putlar, sihirbazlar ve kâhinlerde aynı rek:
şekilde âlimlerimizin beyanatlarına göre tağut-
lardan sayılır. " _ Ey Allah'ın Rasûlü! Henüz bir çocukla
rızıklandırılmadım ve benim bir çocuğum ol-
Bugün şu koca yeryüzüne baktığımızda madı, diye serzenişte bulundu. Bunu duyan
orada hep tağutların hükmettiğini ve insanları Rasûlullah aleyhisselam adama:
Allah'ın kanunları ile değil de kendi kanunları
ile idare ettiklerini görürüz. Onlar adeta Allah _ Sen neden çokça istiğfarda bulunmuyor ve
ile bir iktidar mücadelesi içerisine girmekte ve çokça sadaka vermiyorsun? Allah bunlar saye-
iktibas yazı

Allah neyi kural olarak koymuşsa neredeyse sinde sana çocuk ihsan eder (inşallah)." buyur-
tamamıyla ona aykırı kanun ve yasa çıkarmak- du.
talar.
Adam bu olaydan sonra çokça istiğfarda bu-
Bugünün putları işte bu insanlar, bu kurum- lunmaya ve bolca sadaka vermeye koyuldu. Ar-
lar ve bu düzenlerdir. Kaynağı İlahî olmayan her dından tam 9 erkek çocuğu oldu… 6
kanun, reddetmekle emrolunduğumuz putlar-
dan sayılır. İbrahim Peygamber belki kendi dö- Bu ne ümit verici bir haber! Ne büyük bir
neminde taştan, altından ve bronzdan yapılmış müjde bu!
putlarla mücadele etmişti. Bizler ise 21. yüzyılın
Müslümanları ve İbrahim Peygamberin takip- İstiğfarı artıracaksın çocuğun olacak!
çileri olarak günümüzün putları olan bu sistem-
Allahu Ekber! Allahu Ekber!
lerle mücadele etmek zorundayız.
Evet, ey çocuğu olmayan kardeşim!
İşte çocuğu olmayan bir kimse, tıpkı İbra-
him Peygamber gibi gününün tağutlarından ve
Sen de Rabbinden af dile, O'ndan bağışlan-
onların destekçilerinden beri olarak Rabbini
ma talep et, günahlarına pişman ol, O zaman
razı etmelidir. Tağutlardan bütünüyle beri ol-
mezkûr sahabeye 9 çocuk ihsan eden Allah,
duğunda kulu İbrahim'e çocuk bahşeden Allah,
sana da inşâallah çocuk ihsan edecek ve seni bu
inşallah kendisine de çocuk bahşedecek ve ona
büyük nimetle rızıklandıracaktır.
verdiği nimetlerin bir benzerini kendisine de
verecektir. Rasûlulla sallallahu aleyhi ve sellem istiğfarın fazile-
tine ve önemine şu hadisi ile vurgu yapmıştır:
Ey okuyucu! Sen de İbrahim aleyhisselam gibi ta-
ğutlardan ve onların destekçilerinden beri olup ، ً‫االس ِت ْغفَا َر َج َع َل الل ُه لَ ُه ِم ْن ك ُِّل ِضيقٍ َم ْخ َرجا‬
uzaklaştın mı?
ْ ‫‫ َم ْن لَ ِز َم‬
‬ُ ‫ َو َرزَق ُه ِم ْن َحيثُ الَ يَ ْحتَ ِس‬،ً‫َو ِم ْن ك ُِّل َه ٍّم فَ َرجا‬
‫ب‬
2. Çocuğu olmayanların dikkat etmesi gere-

5. Fethu'l Mecîd, s. 282. 6. Müsnedu Ebî Hanîfe, 51.

52
"Bir kimse istiğfâra/Allah'tan af dilemeye de- 3. Çocuğu olmayanların dikkat etmesi ge-
vam ederse, Allah ona her darlıktan bir çıkış, reken üçüncü husus ise Rasûlullah'ın aleyhisselam
her üzüntüden bir kurtuluş yolu gösterir ve onaüstte zikrettiğimiz tavsiyesinden öğrendiğimize
hiç ummadığı bir yerden rızık verir."  7 göre sadaka vermeyi artırmaktır. Çocuğu ol-
mayan sahabesine "Sen neden çokça istiğfarda
Evet, istiğfar insana ummadığı yerden rızık bulunmuyor ve çokça sadaka vermiyorsun? Allah
gelmesine neden olur. Sende ey kardeşim; bu belki bunlar sayesinde sana çocuk ihsan eder" bu-
amele dikkat et, günahlarına pişman ol ki, Rab- yurarak onu istiğfar dilemeye ve sadaka verme-
bin sana ihsanda bulunsun. ye teşvik etmişti.
'Allah'tan af dilenme' anlamına gelen İşte bundan dolayı çocuğu olmayan birisi-
istiğfar'ın, hadiste zikredilen şeylerin dışında da nin bu nasihate dikkat etmesi ve sadakalarını
birçok faydası vardır. Bunları şu şekilde sırala- artırması gerekmektedir.
yabiliriz:
Sadaka, Rabbin gazabını ve öfkesini söndü-
1. Yağmur yağmasına vesile olur. Rabbimiz ren bir ameldir. Kim bilir belki işlediğin bir gü-
şöyle buyurur: naha Rabbin kızdı da bu nedenle seni çocuktan
mahrum etti?
"(Hud dedi ki): 'Ey kavmim! Rabbinizden ba-
ğışlanma dileyin, sonra O'na tevbe edin ki, üze- İşte sadaka vererek Rabbinle arandaki bağla-
rinize bol bol yağmur göndersin..."  8
rı güçlendirebilir ve O'nun rızasına erme nokta-
sında bir adım daha atabilirsin.
2. Bir topluluğun güçlenmesine vesile olur.
Rabbimiz şöyle buyurur:
Evet kardeşim! Sende henüz çocuk ile rızık-
"Ey kavmim! Rabbinizden bağışlanma dileyin, landırılmamış isen, bu zikrettiğim üç maddeye
sonra O'na tevbe edin ki… gücünüze güç kat- dikkat et. Yani:
sın."  9
1. Tağutları reddet ve onun destekçilerinden
3. Malların artmasına vesile olur. Rabbimiz berî ol.
şöyle buyurur:
2. Allah'tan sürekli aff-ı mağfiret dile.
"(Nuh dedi ki Ya Rabbi ben onlara) dedim ki:
'Rabbinizden bağışlama dileyin; çünkü O, çok 3. Sadaka vermeyi artır.
bağışlayıcıdır. (Bağışlama dileyin ki,) üzerinize
gökten bol bol yağmur indirsin. Sizi mallarla Sen bu sayılanlara dikkat edersen inşâallah
desteklesin…' "  10 en kısa sürede bir çocuğa sahip olman umulur.
Ama unutma ki, her şeyin sahibi Allah'tır; O, di-
4. Çocuk verilmesine vesile olur. Rabbimiz lediğine verir, dilediğinden alır. Kimse bu nokta
şöyle buyurur: da O'na karşı çıkamaz. Eğer vermiyorsa, mutla-
ka bir imtihan gereği vermiyordur. Sen sebeple-
"(Nuh dedi ki Ya Rabbi ben onlara) dedim ki: re sarıl, gerisini sebepleri yaratana bırak…
'Rabbinizden bağışlama dileyin ki sizi erkek ço-
cukları ile desteklesin…' "  11 "De ki: 'Ey mülkün sahibi olan Allah'ım! Sen
mülkü dilediğine verirsin. Dilediğinden de mül-
İşte istiğfar böylesine önemli bir eylem, böy- kü çeker alırsın. Dilediğini aziz edersin, diledi-
lesine anlamlı bir amel! ğini zelil edersin. Hayır senin elindedir. Şüphe-
siz sen her şeye hakkıyla gücü yetensin.' "  12
O halde durma, haydi istiğfara yönel!

7. Ebu Davud, Vitir, 26.


8. 11/Hud, 52
9. 11/Hud, 52
Cemâziye'l-Ahir
10. 71/Nuh, 10-12 1434
11. 71/Nuh, 12 12. 3/Al-i İmran, 26

Mayıs’13 • SAYI: 16

53
Hüseyin Cemmu İktibas Yazı

Cephetu'n Nusra'nın
Hedefleri ve Stratejisi

Nusra Cephesinin Hedefleri
Suriye yere sağlam basıyordu. Aynı şekilde kendi ta-
Sınırlarının Ötesine Uzanıyor  1 raftarlarını ve Suriye halkını, rejimi Batılı bir
benzeriyle değiştirme girişimlerine karşı da
Hüseyin Cemmu / El-Hayat / 8 Ocak 2013
uyarıyordu.
Aralık ayı sonunda, Suriye'deki Nusra Cep-
Konuşma ÖSO'nun yok sayıldığını gösteri-
hesi (Cephetun Nusra) komutanı Ebu Muham-
yordu. Nusra Cephesinin Suriye Devrimindeki
med El-Culani beklenmedik bir şekilde, 'Suriye
en önde gelen askerî unsur haline gelmesiy-
halkına ve mücahidlere' seslendi.
le, ÖSO saha kenarına itilmiş oldu. Komutan,
Açıklamalar, askerî cephenin Suriye rejimi- ABD'nin cepheyi terörist gruplar listesine yer-
ne karşı savaşın ana unsuru haline geldiğini öne leştirme kararını kınayan grupları da övdü.
sürüyordu; hem de Özgür Suriye Ordusundan
Halep ziyaretim sırasında, Nusra Cephesi
(ÖSO) hiç bahsetmeden. Onun yerine, Culani,
ve diğer İslamcı grupların Halep kırsalındaki
'ÖSO' yerine 'askerî birlikler ve savaşçı gruplar' ifa-
çatışmalarda hâlâ kenarda durduğu izlenimi
desini kullanıyordu.
edindim. Bununla birlikte, şehir içlerinde tah-
Konuşması, ABD'nin Nusra Cephesini te- min edilebileceği gibi, durum farklıydı. Cihadi
rörist organizasyonlar listesine koymasının ar- gruplar, temelde Nusra Cephesi, bilgili, bölgesel
dından geldi. Ama çok net bir şey vardı: Culani, ve uluslararası düzeyde neler olup bittiğinden
'Devrimin tohumlarını ekenler, onun meyvelerini de oldukça haberdardı.
toplayacaktır!' şeklinde uyarıyorken, ayakları
Nusra Cephesinin kendisini bu çevrede na-
sıl tesis ettiğini anlayabilmek için, önce başka
1. Hüseyin Cemmu'nun el-Hayat'ta kaleme aldığı bu makale, bir soru sorulmalı: Bu silahlı fraksiyon sadece
Suriye'de cihad eden önemli gruplardan Cephetun Nusra'nın
savaş stratejisine ilişkin ayrıntı malumatlar içeriyor. dönemsel mi ve rejim düştüğünde varlığına son

54
mu verecek yoksa Suriye ötesine uzanan bir pla- lar. Önce militanlar, 46. Alay Komutanlığı ve
nı uygulamak için varlığını devam mı ettirecek? Şeyh Süleyman üsleri gibi, şehrin batı kısmında
askerî üslerin etrafındaki semtlerde yönetimi
Savaş Stratejisi ele geçirdiler. Müttefik birliklerin yardımıyla da
Nusra Cephesinin bir üyesi Halep'in kırsa- Halep'in doğu kısımlarında kontrolü sağladılar.
lında bana 'Suriye'deki Bölgesel Savaş Stratejisi'
isimli bir kitapçık gösterdi. Bir el-Kaide uzmanı Nusra Cephesi, savaşçılarını sivil yerleşimle-
tarafından hazırlanmış bu kitapçık ciddi bir viz- rin olduğu, kolaylıkla kuşatılabilecek mahallele-
yon sunuyordu. Bu kitapçığa internette de ula- re yerleştirmiyor. Grubun bir üyesine göre ÖSO
şılabilir ve Suriye'deki cihadiliğin başlangıcının askerî liderlerinden de 'kendilerini sahadan sil-
mek için Batı ile kolaylıkla anlaşma yapabilecekle-
nasıl dikkatle planlandığını anlamaya yardımcı
ri nedeniyle' çok memnun değiller.
olacaktır. Çalışmaya göre, 'Şam'ın bir sonraki ça-
tışmasının adı 'akıllı olan kazanır' olacak.' Burada
Nusra Cephesi bu stratejisinden ötürü, Tür-
cihadi çevrenin Suriye'de nasıl ortaya çıkmaya
kiye ve Halep arasındaki tedarik yolları ve lojis-
başladığı açıklanıyor. Nusra Cephesinin Suri-
tik üzerindeki kontrolünü de artırabildi. Büyük
ye'deki çalışmalarının üçayağı var.
askerî kışlalara saldırarak yüklü miktarda silah
ve mühimmat ele geçirdiler. Bu da onları, silah
1. Esneklik temini konusunda dış desteğe ihtiyaç duyan ve
İlk ayağı esneklik göstermek oluşturuyor: hâlâ kalaşnikof mermilerini Türkiye'deki aracı-
'Suriye çok büyük ve geniş bir savaş alanı. Bu da lardan temin eden ÖSO'dan ayrıştırdı.
gerektiğinde hem hareket edebilen hem de sabit
kalan esnek bir gücü zorunlu kılıyor.' Nusra Cephesi müttefik savaşçılarını cihadi
eğilimler sayesinde etkilemeyi de başardı. Me-
Nusra Cephesi bu stratejiyi uygulama nok- sela, Nureddin Zengi Tugayları komutanı Şeyh
tasında oldukça makul bir istidat gösteriyor; bu Tevfik Sabahaddin, 6 Aralık'ta tugayın ÖSO'ya
alanda daha amatör görünen ÖSO'yu gölgede bağlı Tevhid grubundan çekildiğini açıkladı.
bırakmış durumda. Grup, çalışmaya Halep ve Şeyh, bu ayrılıktan sonra Nusra Cephesinin saf-
Batı İdlip gibi Suriye'nin kırsal bölgelerine ke- larına katılmamış olsa da Şeyh Süleyman Üssü-
şif için birkaç kişilik ekipler göndererek başladı. ne ÖSO ve diğer cihadi grupların ortaklaşa dü-
Sonra elindeki sınırlı sayıdaki militanını savaş zenlediği operasyondan hemen sonra ÖSO'yu
alanına, çoğu Halep'teki çatışma bölgelerine terk etti.
gönderdi. Böylece, bu ölümcül görevi kendileri-
ne devretmekle oldukça mutlu olan ÖSO savaş- Cephe bir taktik adım daha attı: Tevhid
çılarının saygısını kazanmış oldular. Tugayı gibi büyük yapıların içindeki marjinal
grupları kendi başlarına hareket etmeleri ko-
Daha çok Arap, yabancı savaşçı ve sınırlı nusunda yüreklendirerek, tugayların yapılarını
sayıdaki eski İslamcı Suriye'ye aktıkça, Nusra küçültmüş oldu.
da savaşçı birliklerini kırsala göndermeye baş-
ladı. Cihadı sahiplenmeye meyilli ve onun için İlginç bir şekilde, Tevhid grubu Nusra Cemâziye'l-Ahir
savaşmayı isteyecek bölgeleri dikkatle seçiyor- Cephesiyle yardımlaşmadan kuzey Halep'te 1434

Mayıs’13 • SAYI: 16

55
bir piyade okuluna oldukça büyük bir saldırı stratejisini gerçekleştirmek için taktiklerini
düzenledi. Aslında bu grup Halep'in batısıyla kolaylıkla değiştirebiliyor. Bu itibar da onlara
kıyaslandığında tedarik yolları açısından zayıf ileride kendilerini Suriyeli yerel bir gruba dö-
olan kuzey bölgelerine doğru bir genişleme nüşme kabiliyetini verecek.
arayışında değildi. Bu durum Rakka, Haseke ve
Deyru'z-Zor kentleri gibi doğu şehirleri için de Öyle görünüyor ki, bu hedef kısa vadede Su-
geçerli. riye toplumundaki diğer yabancı güçlere benze-
memek noktasında oldukça önemli.
Bu noktalar gösteriyor ki, Nusra Cephesi çok
büyük yanlışlar yapmadan esnek bir strateji uy- Nusra Cephesi fark etti ki, toplum tarafın-
gulamakta oldukça başarılı. Bu nedenle, ABD, dan kabul görme süreci 'Irak İslam Emirliği'
bu grubu terör listesine ekleyince, sahadaki hiç- döneminde kullanılan taktiklerin ve sonuçta
bir silahlı grup ABD'nin istediği şekilde hareket kendi yıkımına sebep olan kompleks yönetim
etmeye cesaret edemedi, çünkü tedarik yolları yapısının terk edilmesini gerektiriyor. Daha-
cihadi grupların kontrolü altına girmişti. sı, grup liderleri ÖSO ve el-Kaide'nin İslamî
yorumunu yabancı bulan Suriye'deki di-
2. Fonksiyonel Görev ğer İslamcı sivillerle çatışmanın kaçınıl-
'El-Kaide uzmanının' çizdiği viz- maz olduğunun da farkında. Hemen
yona göre ikinci ayak, yalnızca hepsi, Halep'in özgürleştirilmiş
askerî operasyonlar gerçekleş- bölgelerin yönetilebilmesi için
tirebilen cihadiler için özel bir gecikmeden yerel halkın da
'fonksiyonel görev' geliştirme- desteğiyle bölgesel kurumlar
Halep'te, Nusra Cephesi rejim
sidir. Çünkü Suriye'deki bu ordusuyla doğrudan çatışma oluşturulması gerektiğinde
iktibas yazı

savaş 'bizi en güçlünün stratejisi uyguluyorken, Şam ve hemfikirler. Nusra Cep-


hayatta kalabildiği orman Hama varoşlarında Irak modeli hesinin sivil departman-
kanunlarına geri götürecek'ti.
(bombalı araçlar ve intihar lara nüfuz etmesinin ya
saldırıları) uygulanıyor. da yönetimdeki kişiler üze-
Aynı uzmana göre, sahada rinden içeri sızmasının artık
gücü elinde bulunduran grup, geçmişte kaldığını ve askerî
neticede diğer tüm güç unsurları- cihaddan başka tüm kapıların
nı elde edecektir. Sonunda grup, gü- yüzlerine kapandığını düşünüyorlar.
cünün bölünmesine sebep olacak yöne-
tim ve hizmet alanlarından kendini geçici Evet, aslında bu tam da Nusra Cep-
süre geri tutacaktır. Çünkü el-Kaide Irak'ta hesinin istediği şey: Suriye'deki yönetim
emirlik ilan edip, bakanlıkları kurduğu ve yö- mekanizmalarının içinde olmamak. 'Kendini
netici atadığında böyle olmuştu. koruma' daha zaruridir ve daha sertlik gerekti-
rir. Fakat Yemen'de bunun aksine el-Kaide yö-
Ayrıca el-Kaide'nin cihad için bir nimet ola- netimsel olarak işin içinde idi çünkü orada or-
rak gördüğü savaşın devam etmesi, kırsalı veya tam daha yumuşak güç gerektiren 'kendini ifade
sivil komiteleri askerî güç altına sokacak. Me- etme' ortamı idi.
sela, Libya gibi savaşın daha kısa sürdüğü veya
daha az ateşli olduğu yerlerde böyle olmamıştı. Suriye'deki el-Kaide stratejisinin üçüncü
Orada siviller kendilerini ifade edebilmeye, güç ayağı ise 'çatışmayı uzatma' olarak karşımıza
talep etmeye başlamış, savaş sonrasında da or- çıkıyor. Bu temelde herhangi bir siyasi çözü-
dunun kışlasına dönmesini istemişlerdi. mü -mesela BM temsilcisi Lahdar Brahimi'nin
önerdiği planı- reddetmeye dayanır. Bu doğrul-
Peki, Nusra Cephesi bu ikinci stratejiyi ger- tuda, Esed rejiminin düşmanlığına vurgu yapan
çekleştirmekte ne kadar başarılı? 'Alevi rejim' ve 'Siyonist ordu' gibi tabirler de gün-
demleştirildi.
Açık ki, el-Kaide'ye bağlı bu grup öncelikle-
rini yeniden düzenleme noktasında çok başarı-
lı. Aynı zamanda halk arasında itibar kazanma

56
3. Çatışmanın Sürdürülmesi Nusra Cephesinin Suriye'deki başarısı ya da
İlginç olarak, el-Kaide Washington'un mü- başarısızlığı temelde hem Halep ve İdlip'e hem
dahalede çekimser kalacağı konusunda olduk- de diğer şehirlerdeki uzun vadeli stratejilerine
ça rahat. Nusra Cephesi lideri Culani, ABD ve bağlı. Mesela, Halep'te, Nusra Cephesi rejim
uluslararası toplumu 'Suriye'deki rejimin ömrü- ordusuyla doğrudan çatışma stratejisi uygulu-
nü uzatmakla' suçluyor. Grubun asıl istediği tam yorken, Şam ve Hama varoşlarında Irak modeli
da bu aslında. Durum oldukça karışık. ABD, (bombalı araçlar ve intihar saldırıları) uygula-
BM'den askerî müdahaleye izin çıkma ihtima- nıyor.
lini Rusya'nın veto edecek olmasına güveniyor-
2012'nin ilk yarısında, birçoğu diğer ülkeler-
ken, Nusra Cephesi de BM'nin Suriye'ye silah
den gelmiş, Nusra Cephesi üyeleri Halep'in va-
sağlama konusundaki tereddütlerini besliyor.
roşlarında misafir gibiydiler ve sabit bir yerleri
Washington bir nevi Moskova'nın arkasına sak-
olmadan savaştılar. Bugün, küçük bir topluluk
lanıyor; el-Kaide de Washington'un sayesinde
'el-Kaide' ölçeğine ya da el-Kaide liderlerinin he-
popülerliğini artırıyor.
deflediği konuma ulaşabilecek noktaya doğru
Halep varoşlarında Nusra Cephesinin ko- genişlemeye devam ediyor. Suriye'yi, kendile-
mutanlarından birisiyle yaptığım bir görüşme- rini Halep ve İdlip'ten Lazkiye'nin Alevi dağ-
de, ÖSO'nun silah ve mühimmattan yoksun larına; oradan da Suriye'nin ötesine götürecek
oluşunu konuştuk. Bunun şu anda gerçekleşen yolculuğun bir adımı olarak görüyorlar.
en iyi şey olduğunu düşünüyor. Çünkü bunun
Suriye'yi tanrının avuçlarına geri bırakacağını
söylüyor. Ama bunun asilerin Batı'nın kendile- Çev: İ. Emre Çetin / Haksöz-Haber
rini bir yıldan fazladır aldattığını fark etmeden
olmayacağını düşünüyor.

Bugün, geçmişte ABD'nin müdahale edip


kendilerini kurtarması çağırısı yapan Suriyeli-
lerden birçoğu, muhalifleri Amerikan ajandası-
na uygun hareket etmekle suçluyorlar. Bu 'Esed
teröründen başka terör yoktur!' sloganlarının
atıldığı bir eylemde bile böyle görünüyordu.

Bu üç ayak şimdiye kadar sorunsuz ve başa-


rılı bir şekilde işlevini gördü. ÖSO birliklerini
çevreleyen ahlaki kaos ortamı yüzünden ve bu
birliklerden bazılarının hırsızlıkla suçlanması
nedeniyle, Nusra Cephesinin varlığı üretici orta
sınıfa güç veriyor. Birçok üretim tesisi yağma-
lanmış durumda ve bu yağma dalgasından ka-
çan üreticilerin tek umudu Nusra'nın sanayi
bölgelerine girmesi. Çünkü sanayicilere göre
'onlar çalmıyorlar'. Hareketin Halep'te itibar gör-
mesinde sadece dinî değil, aynı zamanda ekono-
mik faktörler de etkili. Sivilleri işledikleri suçlar
nedeniyle yargılayacak bir yargı sistemi kurmuş
değiller. Milislerin oluşturduğu yerel mah-
kemelerdeki yozlaşma da ayyuka çıkmış du-
rumda. Bunlar insanların Nusra Cephesinden
günlük meselelerini çözme konusunda yardım
istemelerine uygun zemin oluşturuyor. Halep'te,
protestocular şu sloganı her gün tekrarlıyorlar: Cemâziye'l-Ahir

'ÖSO hırsızdır. Biz İslamî orduyu istiyoruz!' 1434

Mayıs’13 • SAYI: 16

57
Bir Tablo, Bir Ders

58
Bir Tablo
Uhud Savaşından sonra bazı müşrik kabile temsilcileri Peygamber'e sal-
geldi. Rasûlullah'tan, kavimlerine İslam'ı anlatacak davetçi
lallahu aleyhi ve sellem
göndermesini istiyorlardı.

Uzun ısrarlar sonunda teklif kabul edildi. Ve yetmiş davetçi yola ko-
yuldu. Çok geçmeden, ölü kalplerine İslam ile hayat vermek istedikleri
kimseleri, kendilerini katletmek için karşılarında saf tuttuklarını gördü-
ler.

İhanet farkedildiğinde artık çok geçti. Birer birer toprağa düştü bu yi-
ğitler; arkalarında her adımdan ders çıkartılacak hayat hikayeleri bıraka-
rak!

Hele içlerinden bir tanesi vardı ki Rabbine kavuşurken dahi ders ver-
mekle meşguldü: Amr bin Fuheyre radıyallahu anh!

Cabbar bin Sülma isimli müşrik Amr'ın radıyallahu anh sırtından mızrağı
sapladığında şu sözleri duydu: "Vallahi kazandım!"

Cabbar şaşkın! Dünyadaki güzellikleri bir daha görmeyecek olan ne


kazanmış olabilir ki?

Artık onun için uykusuz geceler, ardı arkası kesilmeyen sorular başla-
dı. "Kazandım" sözünün ne demek olduğunu araştırdı, dayanamadı bir
gün Medine'ye geldi, vahiy pınarından damlalar... Gönlünü aydınlattı.

O da kazandı!

Bir Ders
• Hidayet sadece Allah'ın subhanehu ve teâlâ elindedir. Kimin İslamına neyin ve-
sile olacağını kimse bilemez. Davetçiye düşen son nefesine kadar hakka
çağırmaktır. Gerisi ise Allah'a kalmıştır.
• İslam davasında, sadece davetçi, sadece mücahid veya sadece ilim ta-
besi diye birşey yoktur. Amr radıyallahu anh Medine de ilim talebesiydi; yola
çıktığında davetçi; son nefesini verdiğinde ise mücahiddi.
Şu anda İslam davası neye ihtiyaç duyuyor? İşte sen 'O' olmak için ça-
bala kardeşim!
• Gözünü ahiret nimetlerine dikki dünyada kaybettiklerin seni üzmesin.

Cemâziye'l-Ahir
1434

Mayıs’13 • SAYI: 16

59
Ebu Ensar Ayın Kitabı
ebuensar@tevhiddergisi.com

İbrahimî Genç
Abdullah Z. Atabey

Kitap: İbrahimî Genç sorunlar gerekse davet ettiği insanların yakın-


ları ile karşılaştığı sorunlar ve sorunlara karşı
Yazar: Abdullah Z. Atabey nasıl davranılabileceği ile ilgili tespitler güzel
bir üslupla dile getirilmiştir. Kitabı okuyan her
Yayın Evi: Furkan davetçinin bu güzel vasıflardan istifade etmesi-
ni Allah'tan dileriz.
Hamd, ancak alemlerin Rabbi olan Allah'a
mahsustur. Ancak O'na ibadet eder ve an- Davamızın sonu Allah'a subhanehu ve teâlâ hamd
cak O'ndan yardım dileriz. Şehadet ederim ki etmektir.
Allah'tan başka ilah yoktur. Ve yine şehadet ede-
rim ki Muhammed O'nun kulu ve Rasûlü'dür.

"Ey iman edenler Allah'tan O'na yaraşır şekil-


de korkun ve ancak Müslümanlar olarak can
verin."  1

Bu sayımızda da yeni bir kitap tanıtma im-


kanı veren Allah'a hamd olsun. Bu ay tanıtaca-
ğımız eser İbrahimî Genç adlı bir eser olacaktır.
Kitap roman niteliğinde olup bir gencin cahiliye
bataklığından hidayet nurunun aydınlığına çı-
kışını konu etmiştir. Okuyucuların kitapta isti-
fade edeceği bir çok güzel konular vardır. Örne-
ğin, hidayet bulan gence davet yapanlar Tevhid,
Şirk, Tağut, Kelime-i Tevhidi bozan durumlar
ve daha birçok kavram güncel bir dil ile anlat-
mıştır. Yine her davetçide bulunması gereken
davet üslubu, davet ahlakı ve davranışı kitapta
davet yapan davetçilerin karakterine yansımış-
tır. Toplumumuzda her davetçinin karşılaştığı
gerek kendi ailesi ve yakınları ile karşılaştığı

1. 3/Ali İmran, 103

60

You might also like