Professional Documents
Culture Documents
Tevhid Dergisi, Sayı 28
Tevhid Dergisi, Sayı 28
1435
“Tağuta kulluk etmekten kaçınıp, Allah’a yönelenlere müjde vardır...” (39/Zümer, 17)
Aylık İslamî Eğitim Dergisi MAYIS 2014 YIL: 3 SAYI: 28 FİYATI: 5 ISSN: 2148-4635
BAŞYAZI’12
‘03
Muhammed 3 Allah’ın Rasûlü’dür
Ebu HANZALA
‘31
Kavaidu’l Erba’ Dördüncü Kaide - 9
Murat MÜSLİHAN
47 Yakarış
Kerem ÇAĞLAR
19 Allah Sana
Rızık Verdiğinde... - 2
Özcan YILDIRIM
26 Havaric/Haricilerin
İtikadları - 6
Murat GÜÇ
Dinin
Doğru Anlaşılmasında
4 Temel Kaide
Müellif, Muhammed Bin ABDULVAHHAB
Şerh, Ebu HANZALA
Derleyen, Murat MÜSLİHAN
Roman Boy
Kendisiyle aynı amacı ve gayeyi güttüğümüz
Davetleri yeryüzünde başarıya ulaşmış imamların
Hayatlarını, menheclerini, ilkelerini bilmemiz gerekir.
Çünkü başarı
Başarıya ulaşmış olan insanlara tabi olmak ile elde edilir.
Tevhid Kitabevi Merkez, Hürriyet Mh. Cumhuriyet Cd. No:3 Bağcılar/İSTANBUL 0 (545) 762 15 15
Tevhid Kitabevi, Kaynartepe Mh. Gürsel Cd. No: 190/A Bağlar/DİYARBAKIR 0 (541) 857 34 20
İkra Kitabevi, İlahiyat Fak. Karşısı Fethiye Mh. Kırlangıç Sk. No:17 Nilüfer/BURSA 0 (532) 138 02 42
Vasat Kılıflı Ortacılık
RECEB 1435
Mayıs '14 SAYI: 28
"Sizin insanlığa, Rasûl'ün de size şahitlik etmesi için sizi vasat bir ümmet kıldık..." 1
Asrımızda ilmî yollarla maskeleri düşürülmesi gereken en tehlikeli kimseler; kelimeler üzerinde
sihirbazlık yapan ve ilmin karşısında cambazlık yapan saptırıcı insanlardır. Kavramlarla, dilediği
gibi yan anlamları üzerinden oynama yaparak akılları bulandıran saptırıcıların, tevhid akidesinin
önünde kazdıkları hendeklerden bir tanesi de 'vasat' kavramıdır.
Aslında vasat, Kur'anî bir kavramdır. Kur'an ve Sünnet bütünlüğünde ele alındığında hakkı ayakta
tutan adil şahitler anlamındadır. Seçkinlik ve orta yol anlamları asli anlamlar olmayıp yan anlam-
larındandır. Kavramın yan anlamını alıp -onu da yanlış yorumlayıp- asli anlamının iptal edilmesi
bu kavramın başına gelen en tehlikeli şeydir.
Vasat kılıflı ortacılık, İslamî hareket için; ayakların kaydığı, kalplerin hastalandığı, hevanın gidişata
yön verdiği kaygan ve tehlikeli bir zemindir. Hususen bu durumlarını Kur'an'ın pak kavramlarından
birine mâl edenlerin gidişattaki yanlışlığı fark etmesi pek de mümkün olmuyor.
Vasat ümmet olmayla; Vasatlığa en uzak olmalarına rağmen, ortacılıklarını vasat kılıfıyla kamufle
edenlerin ayrışmasını ve kavramları asli halleriyle öğrenmek isteyenlere yardımcı olmasını Allah'tan
subhanehu ve teâlâ diliyoruz.
Editör
1. 2/Bakara, 143
03 Tüm Rasûllerin Ortak Müjdesi
Muhammed 3 Allah'ın Rasûlü'dür
Ebu HANZALA
26
İÇİNDEKİLER
55 Dünyadan Haberler
Satış Noktaları İstanbul: Tevhid Kitabevi, Hürriyet Mh. Cumhuriyet Cd. No:3 Bağcılar/İSTANBUL 0 (545) 762 15 15
Bursa: İkra Kitabevi, İlahiyat Fak. Karşısı Fethiye Mh. Kırlangıç Sk. No:17 Nilüfer/BURSA 0 (532) 138 02 42
Diyarbakır: Tevhid Kitabevi, Kaynartepe Mh. Gürsel Cd. No:190/A Bağlar/DİYARBAKIR 0 (541) 857 34 20
Allah'ın Adıyla!
âlinin ve ashabının üzerine olsun. 'Bu esasların tafsilatına geçmeden önce; bunla-
rın özü olan ve ona sallallahu aleyhi ve sellem imanın tüm
"Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem Allah'ın esaslarının üzerine bina edildiği sevgi meselesine de-
Rasûlü'dür" şehadetinin anlamı, gerekleri ve bu ğineceğiz. Ona itaat, onu tasdik, nehyettiklerinden
şehadetle uyuşmayan halleri anlatmaya devam kaçınma, onun sünnetinin dışında kaynak kabul
etmeme, bidatlardan sakınma ve onun ahlakıyla
ediyoruz. Önceki yazımızda; bu şehadetin dört
ahlaklanma gibi ona imanın esası, vacibi ve kemali
esas üzere bina edildiğini belirtmiştik:
olan tüm unsurlar, onu sevmenin eseridir. Öyleyse
1. Haber verdiklerinde onu sallallahu aleyhi ve sellem bu makama en uygun olan; asılların aslı olan sevgi
meselesini takdim ederek konuya giriş yapmaktır.'
tasdik etmek
Aynı yazımızda; Allah Rasûlü'nü sallallahu aleyhi ve
2. Emrettiklerinde ona sallallahu aleyhi ve sellem itaat
sevmenin iman olduğunu da detaylandır-
sellem
etmek
mıştık. Sevginin kalbin ameli olduğunu, insan-
3. Nehyettiklerinden kaçınmak ların sevgi anlayışlarının ve buna bağlı olarak da
sevgilerini gösterme biçimlerinin farklı olduğu-
4. Yalnızca onun sallallahu aleyhi ve sellem gösterdiği nu örnekleriyle izah etmiştik. Söz konusu olan, Receb
1435
şekilde itaat etmek. Allah ve Rasûlü'nün sevgisinin ise varlığı iman,
MAYIS’14 • SAYI: 28
3
yokluğu küfürdü. İslam 'ben Müslümanım' di- ruz. Bu sebepten olsa gerek bu hadisi duyup da
yen herkeste bulunması zorunlu olan bu sevgiye şaşırmayanımız yoktur. 'Nasıl yani? Allah'a nasi-
alametler belirlemişti. Bu alametlerin varlığı ve hat mı olurmuş?' Genelde dilimiz veya lisan-ı hali-
oranı kişinin Allah Rasûlü'ne sallallahu aleyhi ve sellem miz ilk olarak böyle tepki verir. İmam Nevevi'nin
olan sevgisinin şeriat nazarında geçerliliğini be- rahimehullah de belirttiği gibi Arap lugatında en geniş
lirlemekteydi. Bu sevginin alametlerinden şun- anlam barındıran kelimelerden biri nasihattir.
ları görmüştük:
Nasihat; hem dilin hem kalbin hem de organla-
1. Ona sallallahu aleyhi ve sellem emrettiklerinde itaat rın amelidir. Nasihat edilecek şeyin kalpte sevilip,
edip, yasakladıklarında kaçınmak tazim edilmesi, dille insanları ona davet etmek,
bedenle ona gelen zararları defetmek, onun ta-
2. Onu sallallahu aleyhi ve sellem örnek almak nınması için mücadele etmek, bunlar hepsi na-
sihat kapsamındadır.
3. Onu sallallahu aleyhi ve sellem kendi nefsinden daha
evla görmek İmam Nevevi rahimehullah aynı bölümde aktar-
maya devam ediyor: '...Rasûl'e nasihate gelince;
4. Ona sallallahu aleyhi ve sellem saygı göstermek ve Risaletinde onu tasdik etmek, getirdiği her şeye
onu tazim etmek. iman etmek, emir ve nehyinde ona itaat etmek,
hayattayken ve vefatından sonra ona yar-
Şimdi, Allah'tan subhanehu ve teâlâ yar-
dım etmek, onu seveni sevip, ona düş-
dım isteyerek, varlığı iman olan ve manlık edenlere düşman olmak, onun
şehadetimizin gereklerinin üzerine hakkını tazim edip ona saygılı olmak,
bina edildiği sevginin alametleri-
vahyin rehberliğinde
4
sünnetinden yüz çeviren, dünyayı onun sünnetine
uymaya tercih edenlere kızmak...' 4
MAYIS’14 • SAYI: 28
5
leri defetmek, bunlarla mücadele etmektir. İster çıkarma peşindesin" 10 diyerek karşı çıkıp onu sür-
onun sünnetini ihmal edip, dinde bidat çıkaran- güne yollamış ve gittiği yerde Müslümanların
lar olsun; ister onun sünneti etrafında şüphe- onunla konuşmasını yasaklamıştır.
ler oluşturup onun örnekliğini hayatın dışına
itmek isteyenler olsun, bunlarla mücadele ona Bu gibi tepkiler, sahabenin sünnete olan na-
nasihatin gereğidir. Bunun en güzel örnekliğini sihatlerindendi... Allah Rasûlü'ne hayattayken
sahabede görmekteyiz. her yolla yardım eden güzide ashabı, vefatından
sonra onun sünnetine sahip çıkıp, sünnet etra-
Sahabeden Dıhye bin Halife radıyallahu anh fında oluşan problemlerde de hassasiyet göster-
Ramazan'da yolculuğa çıkmış ve bazı insanla- mişlerdir.
rın seferde oruç tuttuğuna şahitlik etmiştir. Geri
döndüğünde: "Vallahi bugün görebileceğime hiç Günümüz Müslümanlarında bu hassasiyeti gö-
ihtimal vermediğim bir şey gördüm. Bir grup Allah remiyoruz. Sünnet dendiğinde 'ihtilafın meşru
Rasûlü'nün sünnetinden yüz çevirdiler. Allah'ım olduğu alan' gözüyle bakılıyor. Böyle olunca da
bugün benim canımı al" 7 demiştir. sünnete itikadî ve amelî muhalefetler meşruy-
muş gibi algılanıyor.
"İmran bin Husayn radıyallahu anh dedi ki: 'Ben
Allah Rasûlü'nden: 'Hayanın hepsi hayırdır' Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem sünne-
dediğini işittim.' Orada bulunan Buşeyr: tiyle dalga geçen, akıllarına arz ettikleri
'Bazı kitaplarda 'hayanın bazen zaaf ol- sünneti Kur'an'a arzettiğini zanneden
duğu yazılıdır.' deyince İmran hadisi insanlar, hoş karşılanabiliyor. Kar-
tekrarladı. Buşeyr de sözünü tekrarla- deşimin hakkını koruyacağım diye,
yınca İmran öfkelendi. Orada bu-
vahyin rehberliğinde
6
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem buna dikkatçıkılmıştır. Yolda Ensar ve Muhacir arasında pek
çekmiş ve onun sevgisinin, onun sevdiklerini de hoş olmayan bir tartışma yaşanır. Su sırası ne-
sevmeyi gerektirdiğini haber vermiştir: deniyle tartışırlar. Her biri kendi kavmine sesle-
nir. 'Ey muhacirler! Yardım edin.' 'Ey ensar! Yardım
"İmanın alameti ensarı sevmek, nifakın alameti edin'... Kalbi marazlı olan Abdullah bin Ubey Es
onlara buğz etmektir." 11 Selul için fırsat doğmuştur. Tüm kalbi hastalıklı
"Benim ashabım hakkında Allah'tan korkunuz.
varlıkların İslam toplumunda yaşanacak olum-
Benden sonra onları hedef haline getirmeyiniz. On- suzlukları gözlediği gibi... Onlar, sinek tabiatlıdır
ları seven beni sevdiğinden onları sevmiştir. Onlara neticede... Balarısı misali güzelliğe değil, sinek
buğz eden bana buğzundan onlara buğz etmiştir..." 12 misali sağlam bedenin yaralı kısmına konarlar.
Abdullah bin Ubey konacağı yarayı bulmuştu.
Yine o sallallahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir: İnsanları iyice kışkırtmak için şu sözleri söyledi:
"...Beni seven Usame'yi sevsin..!" 13 'Bunlarla bizim misalimiz Araplar'ın 'besle karga-
yı oysun gözünü' deyimimizdeki gibidir. Hem yur-
Bu cümle uzunca bir hadisin parçasıdır. Fatıma dumuza yerleştiler, hem de şu yaptıklarına bakın.
binti Kays'a radıyallahu anha birçok sahabe aynı anda Vallahi Medine'ye dönersek aziz-izzetli olan zelil
talip olur. O radıyallahu anha bunların içinden Usame olanı oradan çıkaracaktır.' 15
bin Zeyd'i radıyallahu anh tercih eder. Ve gerekçesini
de Allah Rasûlü'nden sallallahu aleyhi ve sellem duyduğu Bu sözleri üzerine şu ayetler indi:
bu sözü gösterir. Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve "Onlara: 'Gelin, Allah'ın Peygamberi sizin için
sellem sevdiğini sevmek...
mağfiret dilesin' denildiği zaman başlarını çevirirler
ve sen, onların büyüklük taslayarak uzaklaştıklarını
Bir gün Abbas radıyallahu anh Allah Rasûlü'ne sal-
görürsün. Onlara mağfiret dilesen de, dilemesen
lallahu aleyhi ve sellem gelmiş ve şikayette bulunmuştu.
de birdir. Allah onları kesinlikle bağışlamayacaktır.
'Kureyşliler kendi aralarında konuşup eğleniyorlar. Çünkü Allah, yoldan çıkmış topluluğu doğru yola
Bizi görünce suratları asılıyor, halleri değişiyor.' Al- iletmez. Onlar: 'Allah'ın elçisinin yanında bulunan-
lah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem öfkelendi ve: lar için hiçbir şey harcamayın ki dağılıp gitsinler'
diyenlerdir. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Al-
"Allah'a yemin olsun ki, sizleri benim sevgim ve lah'ındır. Fakat münafıklar bunu anlamazlar. On-
akrabalığım dolayısıyla sevmedikçe iman etmiş lar: 'Andolsun, eğer Medine'ye dönersek, üstün olan,
olamazlar." 14 zayıf olanı oradan mutlaka çıkaracaktır' diyorlardı.
Burada tarihin, benzerine çok az rastladığı bir Hâlbuki asıl üstünlük, ancak Allah'ın, Peygambe-
vakıayı nakledelim. Beni Mustalık gazvesi için rinin ve müminlerindir. Fakat münafıklar bunu
bilmezler." 16
11. Buhari, 3784
12. Tirmizi, 3862
Receb
13. Müslim, 2942 15. Buhari, 4905; Müslim, 2583. 1435
14. Ahmed, Tirmizi 16. 63/Munafikun, 5-8
MAYIS’14 • SAYI: 28
7
Bu olay Allah Rasûlü'nü sallallahu aleyhi ve sellem çok 7. Ona SALÂT ve SELAM Okumak
üzmüştü. Öyle ki hiç dinlenmeden yola devam Seven sevdiğini kalbinde muhafaza edip, kal-
ediyordu. Münafıkların elebaşının, pak ve şerefli bini onu koruyan bir kap kıldığından, sevgiye
oğlu bu durumdan etkilenmişti. Allah Rasûlü'nü Arapça'da hub/ dendiğini zikretmiştik. Allah
bu denli üzen bir manzaraya, babası sebep ol- Rasûlü'nü sallallahu aleyhi ve sellem seven, ona kalbinde
muştu. Üstelik ayetler de babasının bu sözleri yer verir. Bu sevgi, kalbin sahibini ağırlaştırır.
söylediğini teyit ediyordu. Medine'ye kadar Değerini çoğaltır. Bundan ötürü Allah subhanehu ve
sabretti. Medine'ye girerken kapıda dikildi ve teâlâ ona olan saygımızı 'vakar' kelimesiyle ifade
babasına dedi ki: 'Vallahi kimin izzetli kimin de ediyordu.
zelil olduğunu göreceksin. Allah Rasûlü sana izin
verinceye dek bu kapıdan içeri girmeyeceksin.' İn- Kalpteki sevgi, insanı harekete geçirir. Sevgili-
sanlar onu uyarsa da bu kararından vazgeçmedi. yi görmek, ona yakın olmak ister. Bütün bunlar
Ta ki Allah Rasûlü'nden sallallahu aleyhi ve sellem giriş olmayınca onu zikretmeye, adını anmaya, onu
izni gelinceye dek... anlatmaya başlar. Dil, kalbin aynası... Kelimeler,
gönül heybesinin sadık yarenleri... Dil neyle meş-
Babası dahi olsa Allah Rasûlü'nü sallallahu aley- gulse kalbi o istila etmiş, her yerini kuşatmıştır.
Allah hi ve sellem üzen, onun buğz edeceği işler yapan,
Salât ve selam, kalpte olan Muhammed sallallahu
ona dil uzatana böyle karşılık vermişti.
Rasûlü'nü aleyhi ve sellem sevgisinin dışa yansımasıdır.
İşte sevgi budur. Sevgilinin sevdi-
sevdiğimizi ğini sevmek, sevgilinin buğzuna "Allah ve melekleri, Peygamber'e çok salavat ge-
söylüyoruz. Ancak muhatap olana buğz etmek… tirirler. Ey müminler! Siz de ona salavat getirin ve
dilimizde ona haka- tam bir teslimiyetle selam verin." 17
Biz ise tuhaf bir dönemde
ret edenlerin nağme- yaşıyoruz. Abdullah bin Ubey
İbni Kesir rahimehullah şöyle dedi:
leri, gece evlerimizi bin Selül'ün dahi şapka çıka-
ona düşmanlık eden- racağı cinsten bir nifakla '...Allah kullarına Nebisinin mele-i a'ladaki/kendi
katındaki değerini; Kendinin ve meleklerinin ona
lerin film ve dizileri karşı karşıyayız. Allah
salât getirdiklerini belirterek gösterdi. Sonra yer
süslüyor! Onun buğz Rasûlü'nü sevdiğimizi söy-
ehline ona salât ve selam getirmelerini emretti. Ta
lüyoruz. Ancak dilimizde ona
edip asırlar öncesin- hakaret edenlerin nağmeleri, ki yeryüzünde ve gökyüzünde aynı anda ona salât
den lanet ettiği in- getirilsin...'
gece evlerimizi ona düşmanlık
sanları takip ediyor, edenlerin film ve dizileri süs- Allah ve Rasûlü'nün sevgisiyle yürekleri tutu-
şevkle haftanın lüyor! Onun buğz edip asırlar şan Müslümanlar, bu emri yerine getirmek için
öncesinden lanet ettiği insan- birbirleriyle yarıştılar. Allah Rasûlü'ne sallallahu aleyhi
sırasının onla-
ları takip ediyor, şevkle haftanın ve sellem gelip 'Ey Allah'ın Rasûlü! Allah sana salât
ra gelmesini sırasının onlara gelmesini bekliyoruz. ve selam getirmemizi emrediyor. 18 Sana nasıl se-
bekliyoruz. Onun şiarlarıyla dalga geçen, onu bir çöl
bedevisi, zevk düşkünü veya çıkarcı olarak 17. 33/Ahzab, 56
yansıtan komedyenlere katıla katıla gülüyoruz. 18. Allah Rasûlü'ne salât ve selamın manası
Selamın manası:
'Bırak Ey Allah'ın Rasûlü! Şu münafığın kafasını Selam esenlik, barış, huzur, dünyevi ve uhrevi sıkıntılardan uzak
olmak demektir. Allah'ın isimlerinden biri Es Selam'dır. Kullarına
vurayım…' diyen Ömer'ler radıyallahu anh olmadığı esenlik veren anlamındadır.
için de siyer sempozyumları düzenliyor, 'Sevgili
Salâtın manası:
Peygamberim'li, bol güllü ve karanfilli kitaplar Lugatta; sırtın ortası, ateş, dua, süreklilik gibi anlamlara gelir.
Şer'i olarak ise;
basıyoruz. Allah'tan geldik, tekrar O'na döne-
1. Salât rahmettir. Bu, İbni Abbas'tan naklolunmuştur (Fethu'l Bari,
ceğiz... 11/156). İmam Tirmizi Sünen'inde Sufyan-ı Sevri'den; 'Birçok
ilim ehli salât rahmettir.' sözünü aktarır. (Sünen 485 nolu rivayeti
Bu nifaktan kurtulmalı ve aslımıza dönmeliyiz. öncesinde)
İlişkilerimizi, dostluk ve beğenilerimizi Allah ve Buna göre Nebi'ye salât ve selam getirince şöyle demiş oluyoruz:
'Allah'ın selamı ve rahmeti senin üzerine olsun.' Genel olarak kitap-
Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem sevgisi belirleme- larımızda salâta rahmet anlamı verilir. Muhakkik alimlerimizin
lidir. Onların sevgisine muvafakat etmeli, onla- de işaret ettiği gibi bu, isabetli bir görüş değildir. Bunun nedenini
bazı yönlerden izah edecek olursak ;
rın buğzundan ve buğza mahal olan insanlardan
a) Bakara suresi 157. ayette sabreden kullar şöyle müjdeleniyor:
şiddetle kaçmalıyız. "Allah'ın salâtı ve rahmeti onların üzerinedir." Buna göre ayet
8
lam edeceğimizi biliyoruz. Salâtı nasıl getirelim?'
dediler.
"Deyiniz ki:
3. Salât Allah'ın onu övmesi, şanını yüceltmesidir: "__ Öyleyse duamın dörtte birini sana salât ge-
Ebu Aliye; 'Allah'ın salâtı meleklerin yanında onu övmesidir.'
tirmeye ayıracağım.
(Buhari 4797 nolu rivayet öncesinde, muallak olarak.)
Rasûl:
Konuyu tahkik eden alimlerin çoğunun tercihi bu görüştür.
'Allah'ın onu övmesi, meleklerin ve bizlerin Allah'tan ona salât
etmesini, yani onu övüp şanını yüceltmesini talep etmemizdir.
__ Dilediğin kadar yap, fazlası senin için daha
Allah'ın onu övmesi, ona rahmeti de istiğfarını da kapsar.
hayırlıdır.
4. Berekettir. İbni Abbas radıyallahu anh '...Salât ederler, yani
bereket talebinde bulunurlar' (Buhari, muallak olarak 4797 nolu
rivayeti öncesinde). Buna göre 'Allah'ım Nebi'yi bereketli kıl!' demiş
oluyoruz. 21. Tirmizi, 3545
Receb
19. Buhari, 6357; Müslim, 4797 22. Tirmizi, 3546 1435
20. Buhari, 6357; Müslim, 4797 23. Müslim, 408
MAYIS’14 • SAYI: 28
9
__ Üçte birini sana salât için ayıracağım. ona dünya ve ahiret konusunda seçim hakkı tanır.'
Allah Rasûlü son hastalığındaydı. Ondan şu sözleri
__ Dilediğin kadar yap, fazlası senin için hayırlıdır.
işittim: 'Allah'ım kendilerine nimet verdiğin Nebiler,
__ Öyleyse duamın üçte ikisini sana salât getir- sıddıklar, şehitler ve salihlerle beraber...' Anladım
ki seçim hakkı tanınmış ve seçimini yapmıştı." 26
meye ayıracağım.
__ Dilediğin kadar yap, fazlası senin için daha Dünya ve sevdiği arasında tercih yapması is-
hayırlıdır. tenince hiç tereddüt etmeden Allah'ı ve O'nun
yanında olanı tercih etmişti.
__ Öyleyse tüm duamı sana salâta ayıracağım.
Onu hakkıyla seven ashabı için de durum farklı
__ O zaman dünya ve ahiret sıkıntılarında Allah
değildi. Onlardan biri mescidde hüzünle oturu-
sana yeter ve günahlarını bağışlar." 24 yordu. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem: 'Hayırdır
ey falanca! Seni çok hüzünlü gördüm. Bir sıkıntın
Ahir zaman garabeti bu ümmetin ise garipliği-
mı var?' diye sordu. 'Evet Ey Allah'ın Rasûlü!
ne örnek olması bakımından şeyhleri, hocaları Düşündüğüm bir şey beni böylesine üzdü... Biz
anıldığında silsile halinde dua eden, ağızları sabah ve akşam senin yanına uğruyoruz. Senin
sürekli efendi hazretlerinin zikirleriyle ıs- yüzüne bakıyor ve seninle oturuyoruz. Yarın
lak olan ancak Allah Rasûlü'nün sallallahu sen cennette Peygamberlerle beraber ola-
aleyhi ve sellem ismi anıldığında ona salât caksın ve biz sana ulaşamayacağız.' Al-
getirmeyi çok gören 'alışmamışız(!)' lah Rasûlü ona karşılık vermedi. Bir
bahanesinin arkasına sığınan, ge- zaman sonra:
tirdiğinde de yarım ağız, sadece
'sad' harfinin anlaşıldığı tiple- Şeyhleri, "Kim Allah'a ve Rasûl'e itaat
ri de analım. Analım ki, onu hocaları anıldığında ederse işte onlar, Allah'ın ken-
gerçekten seven sadıklarla,
silsile halinde dua dilerine lütuflarda bulunduğu
eden, ağızları sürekli efendi Peygamberler, sıddıklar, şe-
onun isminin arkasına hazretlerinin zikirleriyle ıslak
saklanan ve onun olan ancak Allah Rasûlü'nün ismi hidler ve salih kişilerle
anıldığında ona salât getirmeyi çok beraberdir. Bunlar ne
kokusunu üstünde
gören 'alışmamışız(!)' bahanesinin güzel arkadaştır!" 27
taşımayan hokkabazlar arkasına sığınan, getirdiğinde de ayeti indi. 28
birbirinden ayrılsın. yarım ağız, sadece 'sad' har-
finin anlaşıldığı tipleri
Onu hakikaten sevmiş ve bu de analım. Sahabe radıyallahu anhum onu
sevgileri Allah subhanehu ve teâlâ ta- dünyada görmeyi bir kenara
rafından kabul görmüş sahabeler koymuş, ahiret hesapları yapı-
bakın ne diyordu: yordu. Şüphesiz cennette Nebi'nin
makamının çok yücelerde olacağını
"Allah Rasûlü'ne salât getirdiğinizde biliyorlardı. Bunu kendilerine dert
salâtınızı güzelleştirin. Çünkü salâtınız ona edinmişlerdi. Onların bunu dert edin-
arzedilebilir." 25 mesi hem onlara hem de bizlere göz aydınlığı
olacak müjdeye sebep oldu.
8. Onu Görmeyi İstemek
Sevenin; sevdiğini görmek istemesi, ona özlem Allah Rasûlü, kendinden sonra yaşayacak ve
duyması, sevginin en bariz alametlerindendir. onu görme şerefine nail olmayan Müslümanlar-
dan şöyle söz etmiştir:
Sevenin sevdiğine olan özlemini, onu görmek
"Benim ümmetimden beni en çok sevenler, benden
isteyişini bizlere ilk olarak Allah Rasûlü sallallahu
sonra yaşayacak olan insanlardır. Onlar malları ve
aleyhi ve sellem öğretmişti. Aişe annemiz anlatıyor:
evlatları pahasına beni görmeyi arzularlar." 29
"Allah Rasûlü'nü işittim, şöyle diyordu: 'Hasta-
lanmış hiçbir Peygamber yoktur ki mutlaka Allah
26. Buhari, 4586; Müslim, 2444.
24. İbni Kesir Ahzab suresi 56. ayetin tefsirinde İmam Ahmed ve 27. 4/Nisa, 69
Tirmizi'nin rivayet ettiğini söyler. 28. Taberi tefsiri, 5/163.
25. İbni Mace, 906 İbni Mesud'dan radıyallahu anh. 29. Müslim, 2832
10
Hepimiz biliyoruz ki, onu görmenin tek bir boğulmak... Ne hikmetse aynı sözler müziksiz
yolu vardır. Onun sünnetine azı dişlerimizle ya- okunduğunda 'Cin Ali' serisi modunda dinlemek,
pışmak... Bunu yapan kimse havuz başında onu hüzünlü bir melodiye gözyaşı dökerken Allah
görebilecektir. Onu sallallahu aleyhi ve sellem sevenlerin Rasûlü için ağladığını zannetmek yeterli değildir.
kalbi o anın özlemiyle yanıp tutuşur. Onu gör- Onu görmek isteyenler onu yürekten sevenler,
menin bedeli yine onun tarafından belirlenmiştir: onun sünnetine ittiba edip onun emirlerine im-
tisal etmekle bunu elde edebilirler.
"Kıyamet gününde havuza ilk varanınız ben ola-
cağım. İnsanlar bana doğru gelecekler. Ben onları Buraya kadar Rasûlullah sevgisinin alametle-
alınlarındaki ve ayaklarındaki abdest izlerinden rine değinmeye çalıştık. Bir sonraki yazımızda
tanıyacağım. 'Ashabım/ümmetim' diyeceğim. 'Sevginin faydaları', 'Sevgiyi elde edip arttırmanın
Ancak onlardan bir grup develerin sudan alıko- yolları' ve 'Neden Allah Rasûlü'nü sallallahu aleyhi ve sel-
nulduğu gibi benden alıkonulacak ve ateşe çevri- lem sevmeliyiz?' diyerek devam etmeyi Allah'tan
leceklerdir. Ben: 'Allah'ım! Onlar benim ashabım/ subhanehu ve teâlâ temenni ediyorum.
ümmetim' diyeceğim. Bana: 'Sen onların senden
sonra neleri değiştirdiğini bilmiyorsun' denecek.
Ben de: 'Azap/suhk olsun benden sonra değişti-
renlere' diyeceğim." 30
MAYIS’14 • SAYI: 28
11
Başyazı
K itap indirmek ve Peygamberler göndermek İslam ümmetine Allah'ın subhanehu ve teâlâ dileme-
suretiyle bizlere hakkı gösteren Allah'a sub- siyle musallat olan insi ve cinni şeytanlar 1 bu has-
hanehu ve teâlâ hamd olsun. Kitabın ölçüsü, yerilmiş sas noktayı fark ettiler ve üzerine üzerine gittiler.
aşırılığın şifası olan Allah Rasûlü'ne sallallahu aleyhi Operasyonun adı kavramların içini boşaltmak...
ve sellem salât ve selam olsun. Amaç ve hedefi; İslamî kavramlarla düşündü-
ğünü zanneden bir nesli şeytanî amellere sevk
Güncelliğini hiç yitirmeyen kavramlarımızdan etmek...
biri; hiç şüphesiz 'vasat' kavramıdır. Vahyin başat
kavramlarından olan, sahih bir İslam algısının 'Vasat' kavramı da bu şeytanî operasyondan
oluşmasında inşa edici rolü vardır 'vasat' kavra- nasibini aldı. Ve genel bir ifadeyle 'ortacılık' di-
mının. Allah subhanehu ve teâlâ kitaplar indirmek ve yebileceğimiz bir durum vasatlık kılıfıyla kamufle
Rasûller göndermek suretiyle insanlara lütfettiği edildi. Bu yazımızla beraber ismini vahyin belir-
dine 'sıratı müstakim' demiştir. Bu yolu, gazaba lediği ve inşa edici kavramlardan olan vasat ile
uğrayan gevşekler ve sapıklık ehli aşırıların orta- adına vasatlık denen, hakikatte ortacılık olan iki
sında duran vasat yol; bu yolun yolcusu olan bah- zıt durumu izah etmeye çalışacağız.
tiyarları da vasat ümmet olarak isimlendirmiştir.
İslam'ın Vasat Olmayı Övmesi
İslam ümmeti, birilerinin iddia ettiği gibi Vasat; Allah'ın emrettiği ve nehyettiklerine
İslamî kavramlardan uzaklaşmadı. Bilakis günlük misli misline itaat etmektir. Allah'ın subhanehu ve
hayatın içinde dahi İslamî kavramlarla düşünü- teâlâ isteklerinden fazlasını yapmaya çalışmak,
yor ve onlarla konuşuyoruz... Problem, harflerini ifrat; bu isteklerde gevşeklik, tefrittir. Vasat yo-
vahyin belirlediği bu kavramların içinin vahiy lun dışına çıkmaya; İslam, ğuluv/aşırılık demiştir.
dışı kaynaklarla doldurulmuş olmasıdır. Ve asıl Vasat olmayı övdüğü gibi, aşırılığı iki yönüyle de
tehlike de burada yatmaktadır. Siz vahiy dışı yermiştir.
kavramlarla düşünen birine 'aslımıza dönmeliyiz'
dediğinizde; sorun da çözüm de bellidir. Aynı Yukarıda zikrettiğimiz duruma düşmemek
tespiti, harflerini İslam'dan alıp, içini vahiy dışı adına vasat kavramını Kur'an ve Sünnet bütün-
kaynaklarla doldurduğu kavramla düşünenlere
söylediğinizde ise ne sorun tespit edilmiş olur, 1. "Böylece biz, her Peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman
ne de çözüm... kıldık. (Bunlar), aldatmak için birbirlerine yaldızlı sözler fısıldarlar.
Rabbin dileseydi onu da yapamazlardı. Artık onları uydurdukları
şeylerle başbaşa bırak." (6/En'am, 112)
12
lüğünde inceleyerek, İslamî olan bu kavramın
içini yine İslam'la doldurmaya çalışalım.
MAYIS’14 • SAYI: 28
13
İlk olarak ayetin kendini tefsir ettiğini görürüz. Sünnet vasat kavramını motamot tefsir etmiş,
"Siz insanlığa, Rasûl de size şahitlik etsin diye sizi hem de tefsiri somut bir vakıa üzerinden anlata-
vasat bir ümmet kıldık..." Kur'an'ın sair ayetleri- rak kavramın anlaşılmasında hiçbir kapalılığa yer
ne bakıldığında 'şahitlik ve adalet' kavramlarının bırakmamıştır. Bu ümmetin vasat olması; dün-
ayrılmaz bir bütün olduğu görülecektir. ya ve ahirette hakkı adaletle ayakta tutan, doğru
bildiklerine şahitlik eden bir ümmet olmasıdır.
"Ey iman edenler! Kendiniz, anne-babanız, ya-
kınlarınız aleyhine olsa bile, hakkı adaletle ayakta Selef tefsirine gelince;
tutan şahitler olun..." 6
Ayetle alakalı rivayetleri Allah Rasûlü'nden sal-
"Ey iman edenler! Hakkı adaletle ayakta tutan lallahu aleyhi ve sellem onlar naklettiği için, üzerine bir
ve bunu Allah için yapan adil şahitler olunuz. Bir şey eklemeye gerek görmediler.
kavme olan öfkeniz sizi adaletsizliğe sevk etmesin." 7
Lugat tefsirine gelince;
"Sizden adil olanları şahit tutun..." 8
Önceki sayfalarda vasatın; adil, seçkin ve iki uç
Bazı müfessirler vasat kelimesinin delalet
noktanın ortası olduğunu zikretmiştik.
ettiği seçkin olma anlamını ise şu ayetle
izah ederler. Öyleyse diyebiliriz ki; Kur'an ve Sünnet, vasat
"Siz insanlar için çıkarılmış en kavramının adalet/adil şahitlik anlamına geldiği-
Bu üm- ni açıkça beyan etmiştir. Seçkinlik anlamına ise
hayırlı ümmetsiniz..." 9
metin açıkça delalet etmese de kapalı ve yoruma dayalı
vasat olma- İlk ayette "sizi vasat bir üm- olarak delalet etmiştir. Ne Kur'an ne de Sünnet,
met kıldık" denirken bu ayet- ayette geçen vasatın orta yol olduğuna dair açık
sı; dünya ve veya kapalı olarak delalet etmemiştir. Ayette ge-
leyse "en hayırlı" ümmet de-
ahirette hakkı niliyor. Vasat kelimesi Arap çen vasat kavramının orta yol olması sadece Arap
adaletle ayak- lugatında hayırlı ve seçkin lugatının delaletidir. Kur'an ve Sünnet, bir kav-
ta tutan, doğru anlamı taşıdığından iki ramı izah ettikten sonra ısrarla kavramın lugat
ayet birbirini tefsir etmiş anlamı ile kavramı izah; aşırılık olsa gerek(!)...
bildiklerine Bunu biraz daha somutlaştıracak olursak; namaz/
şahitlik eden oluyor.
salat kavramının Kur'an ve Sünnet'e dayalı tefsiri-
bir ümmet Son anlam olan 'iki uç nok- ni bırakıp ısrarla lugat anlamına yapışan, namazı
olmasıdır. tanın ortası'na' ise Kur'an'da terk eden ve ellerini açıp dua etmekle yetinen
şahitlik eden bir nas yoktur. insanın durumu neyse; vasatın lugat anlamında
ısrar edenlerin durumu odur.
Sünnete gelince;
Daha ilginç olanı; vasat kavramını kılıf edinmiş
"Kıyamet gününde Nuh aleyhisselam çağrılır. ortacıların bunu yaparken içine düştüğü ironidir.
Çağrıya 'lebbeyk ya Rabb' diyerek karşılık ve- İslam tarihinde; Kur'anî kavramları, sünnetin iza-
rir. Allah subhanehu ve teâlâ: 'İnsanlara ulaştırdın hından soyutlayan ve Arap lugatına göre anlam
mı/tebliğ ettin mi?' diye sorar. 'Evet, ya Rabbi!' veren ilk fırka Haricilerdir. Yani ortacıların pir-i
der. Allah Nuh'un kavmine sorar: 'Size tebliğ etti muganı, Harici fırkasıdır.
mi?', 'Hayır ya Rabb! Bize hiçbir uyarıcı gelmedi'
derler. Allah, Nuh'a yönelir; 'Bu konuda sana şa- Şurayı teslim etmek gerekir; bazı müfessirleri-
hitlik edecek kimse var mıdır?' der. Nuh aleyhisselam: miz buradaki vasatlığı orta yol, itidal olarak izah
'Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem ve ümmeti' der. Ve etmişlerdir. 11
siz onun kavmine tebliğ ettiğine şahitlik edersiniz.
Bu, Allah'ın şu sözüdür: 'İşte böylece sizi vasat bir Ancak Kur'an'ın ve Sünnet'in bu manaya de-
ümmet kıldık...' Vasat, yani adalet demektir." 10 lalet etmesinden ziyade bunu bir illet olarak
anlamak gerekir. Yani İslam ümmeti kendile-
6. 4/Nisa, 135
rinden önce yaşayan Yahudiler'in gevşekliği ve
7. 5/Maide, 8 Hıristiyanlar'ın aşırılığına düşmediği için Allah
8. 65/Talak, 2
9. 3/Âl-i İmran, 110
10. Buhari, 3339-4486; Tirmizi, 2961 11. Bkz: Taberi tefsiri ilgili ayet
14
onları şahit, hâkim ve seçkin bir ümmet kılmıştır.
Ümmetin bu ayırıcı özelliği ona bu mertebeyi
kazandırmıştır.
MAYIS’14 • SAYI: 28
15
"(O kullar), harcadıklarında ne israf ne de cimrilik Nasıl Vasat/İtidalli Olunur?
ederler; ikisi arasında orta bir yol tutarlar." 12 Yazının başından bu yana kullandığımız
Yine, Peygamberi sallallahu aleyhi ve sellem, irşad et- ve okuyucunun da merak ettiği 'vasat kılıflı
ortacılık'tan ne kastettiğimizi de izah edelim:
mek suretiyle aslında ümmetine yol gösterdiği
bağlamda şöyle demiştir: Bir önceki bölümde; bir Kur'an kavramı olarak
vasatın orta yol/itidal anlamına delalet etmedi-
"Eli sıkı olma; büsbütün eli açık da olma. Sonra ğini anlattık. Bunun lugavi bir anlam olduğunu
kınanır, (kaybettiklerinin) hasretini çeker durur- Kur'an'ın ve Sünnet'in açık beyanı olmasına rağ-
sun." 13 men bunu terk edip lugatla yetinenlerin, tarihte
Hariciler olduğunu da beyan ettik.
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem pak sünnetin-
de orta yollu/itidalli olmayı övmüş ve ashabına Ancak bir Kur'an kavramı olarak vasat, itida-
yaşantısıyla bunu göstermiştir. le delalet etmese de sünnet'in ve şeriatın genel
tavsiyesinin her konuda itidal/vasat olduğunu da
Bir gün Mekke'de birinin namaz kıldığını izah ettik. Kişinin vasat ehli olmasının tek yolu
gördü. Oradan döndüğünde adam hâlâ na- ittibadır. Kur'an ve Sünnet, nasıl inanmanız,
maz kılıyordu. Ashabına "...itidalli olunuz; nasıl yaşamanız ve nasıl konuşmanızı isti-
siz bıkmazsanız Allah bıkmaz." 14 buyur- yorsa; buna harfiyen uyup misli misli-
du. ne itaat ederseniz, vasat ümmetin
itidalli fertlerinden olursunuz.
Yine Aişe annemizin yanına
girdiği bir gün; bir kadın gör- Ortacılık ise, durduğunuz
Kişinin vasat ehli olmasının tek yolu
dü. Kadının kim olduğunu ittibadır. Kur'an ve Sünnet, nasıl noktaya göre iki uç belirle-
sordu. Aişe annemiz 'fa- yip, kendi durduğunuz
başyazı
Başka bir mübarek öğüdünde: Bunun, emrolunandan fazla veya eksik olması
fark etmez. Asrımızın ortacıları sadece aşırılığın
"Dinde aşırı gitmeyiniz. Vallahi dinde aşırı giden ifrat boyutunu işlerler. Oysa ifrat ne denli yeril-
kim olmuşsa din ona galebe çalmıştır..." 17 buyurdu. mişse, emrolunan hususta tefrit/gevşeklik aynı
"Aman aşırılıktan sakınınız... Sizden öncekileri oranda yerilmiştir. Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve
sellem saçlarını ağartan da bu dengeyi koruma en-
aşırılık helak etmiştir." 18
dişesidir. Onun sallallahu aleyhi ve sellem "beni yaşlandırdı"
dediği ayete bakınca konu daha iyi anlaşılacaktır:
12. 25/Furkan, 67
13. 17/İsra, 29 "Sen ve seninle beraber tevbe edenler; emrolundu-
14. İbni Mace ğunuz gibi dosdoğru olun, haddi aşmayın. Allah
15. Buhari
yaptıklarınızı görmektedir." 19
16. Buhari
17. Buhari
18. Ahmed 19. 11/Hud, 112
16
Haddi aşmayıp dengeyi korumanın yolu; ayette
net bir şekilde ifade edilmiştir. "Emrolunduğu-
nuz gibi" ayetinin siyak ve sibakına bakıldığında;
gevşeklik ehli olan, kitaplarına sahip çıkmayan,
bundan dolayı sürekli ihtilafa düşen Yahudiler 20
ve dünyalık menfaatlerinden dolayı zalimlere
meyleden gevşeklerden 21 bahsettiği görülecektir.
MAYIS’14 • SAYI: 28
17
İslam'ın ölçüleri içerisinde okuyup güzel yerlere
gelmelerini isteriz. Bunları kesin farz görüp ço-
cukların eğitimine engel olmak aşırılıktır.
Kotalı dönem
18
Allah ile Nasıl
Muamele Etmelisin?
ozcanyildirim@tevhiddergisi.com Özcan Yıldırım
Allah Sana
-2- Rızık Verdiğinde...
Allah sana rızık verdiğinde, O'nunla yapacağın güzel
bir muamele şekli de, rızık için değil, Allah için rağbetini
arttırmandır. Allah'ın sende görmek istediği hal, bu rızkı
istemenden çok, rızasını istemendir. ‘Peki bu nasıl olma-
lıdır?' dersen, sana güzel bir kıssa ile bunu açıklayayım.
Çocukları mı?
Geçen ay bu konumuzu tamamlamamıştık.
'Allah subhanehu ve teâlâ kuluna rızık verdiği zaman, Bulunduğu görevi mi?
kulun O'nunla muamelesi nasıl olmalıdır?' soru-
suna bu ay da cevap aramaya devam edeceğiz Sağlık durumu mu?
inşallah.
Sorular uzar gider...
Bu konuda Allah ile muameledeki ilk adım,
Allah'ın rızkı ve hakiki rızkın anlamını öğren- Bu rızıkların hepsinden daha önemlisi, in-
mektir. Birisi bize 'Allah'ın sana bahşettiği rızık- sanda daimi olan rızıktır. Kişinin nefsinde kaim
lar nelerdir?' sorusunu sorduğunda zihinleri- ve daim olan rızık, en büyük rızıktır. Yukarıda-
mizde ilk olarak ne canlanıyor? kilere veya çoğumuzun zihninde canlanan rızık
türlerine bakacak olursak hepsi geçicidir. Lakin Receb
1435
iman rızkı böyle değildir!
MAYIS’14 • SAYI: 28
19
İman, hem daimi hem de kişinin diğer tüm de edip de senin İslamî sahada mücadele/müca-
amellerini direkt etkileyen bir rızıktır. İnsanın hede edip, Rıza-ı İlahi'yi, cenneti ve nimetlerini
namazı da bu imandan kaynaklı bir rızıktır. kazanmaya çalışman senin için bir rızıktır.
Yani geceleyin veya sabah uyanması ve nama-
zını eda etmesi kişiye verilen rızıkların en gü- İnsanlar nefislerinin, şüphelerinin ve şeh-
zelidir. vetlerinin esiri iken; senin Rahmanî bir esaret
içerisinde olman,
Örneğin, bir haramın yanından geçiyorsun
veya insanların bugün müptelası olduğu inter- İnsanlar bu dinin pak sancağını tutmaktan
netin başında haram bir suret ile karşılaştın... aciz iken; senin kalın, uzun, soğuk duvarlara,
Allah'ın yüce sıfatlarını, El-Basir olduğunu, keskin ve dikenli tellere inat tevhid sancağını
sağında ve solunda meleklerin her anını kay- daha canlı dalgalandırman,
dettiklerini düşünerek, bakışlarını haramdan
çevirdin... Bunun sonucu olarak da bu fitneden İnsanlar bu dine karşı gönderilen tahrif ok-
kurtulmuş oldun. İşte bu da kişiye bahşedilen larını gördükleri halde hakkı haykırmaktan
bir rızıktır. aciz ve korkak kaldıkları halde, senin İbni
Teymiyye'ler misali dışarıda iken meydanlar-
Evde olduğunu düşün... Annen ve ba- da haykırarak, zindanlarda da kalemini
bana bir bardak su vermek dahi olsa oynatarak tağutların tahtını sarsman,
iyilikte, ihsanda bulunman senin senin için rızıktır!
için bahşedilen salih amel rızkıdır.
Evet... Hakiki rızık aslında ne-
Allah ile nasıl muamele etmelisin?
20
ğildir. Cezalar her zaman bela şeklinde kişilerin görmek istediği hal, bu rızkı istemenden çok,
bedenleri veya çocukları üzerinde gerçekleşmez. rızasını istemendir. 'Peki bu nasıl olmalıdır?' der-
Kimi zaman Allah subhanehu ve teâlâ kuluna işlediği sen, sana güzel bir kıssa ile bunu açıklayayım.
bir masiyetinden dolayı, ikinci bir masiyet işlet-
tirir. Yani onu kendi haline bırakır ve masiyet Salih zatlardan biri... İsmi, Beşir Et-Taberi...
olan işlerden onu korumayarak cezalandırır. Kendisinin çiftlik hayvanları varmış. Rumlar bu
İkinci defa masiyet işlemesi, birinci masiyetten hayvanlara saldırmış, yaklaşık dört yüz tanesini
dolayı verilen bir cezadır. almışlar. Bunu anlatan kişi der ki: 'Bu sırada ben
onun yanındaydım. Hayvanları ile beraber olan
Peki hangisi daha kötüdür? Allah'ın subhanehu kölesi ile karşılaştık ve şöyle dedi: 'Efendimiz, bü-
kulunu bela yoluyla cezalandırması mı?
ve teâlâ
yükbaş hayvanlar gitti. Onları Rumlar aldı.' Beşir,
Yoksa başka bir masiyet işletmesi mi? kölesine dedi ki: 'Aynı şekilde siz de onlarla beraber
gidin! Sizler de artık Allah rızası için hürsünüz.'
Şüphesiz ki, Allah'ın subhanehu ve teâlâ kulunu Beşir'in oğlu dedi ki: 'Babacığım, hayvanlar gitti,
yeni bir masiyet işlettirerek cezalandırması, bela köle de gitti, bize hiçbir şey kalmadı. Artık fakir
ve imtihan yoluyla cezalandırmasından çok olduk!' Beşir: 'Sus ey oğlum! Şüphesiz Rabbim beni
daha kötüdür. Çünkü Allah'ın subhanehu ve teâlâ bela imtihan etmeyi istedi, bunun artması da bana se-
ve imtihan ile cezalandırması, ahiret azabından vimli geldi.' dedi.'
koruyacak kefaret olabilir. Fakat Allah'ın subhane- Kıssaya bak kardeşim! Bu kıssadan, asla
hu ve teâlâ başka bir masiyet ile cezalandırması çok
'sana bahşedilen bütün rızkın hepsini infak etme-
daha kötüdür. Çünkü azap şu an arttıkça artıyor lisin' anlaşılmasın. Aslında senin yanında çok
demektir. Allah'tan subhanehu ve teâlâ afiyet dileriz. değerli, birçok şeye değişmeyeceğin, sana fitne
olan, kaybettiğinde veya başına birşey geldiğin-
Birçok kimse, malesef bunu idrak edemeyip de uykularını kaçıran, sinirlerini geren, Müslü-
Allah'ın subhanehu ve teâlâ mühlet vermesini unut- manlarla aranda uçurum olan, onlarla kardeşlik
maktadırlar. bağını arka plana atıp, egolarının kabardığı, ona
beslediğin olağandışı hislerle tüm öğretilerini,
"Onlara mühlet veriyorum. Şüphesiz Benim tu-
hatta kendi içindeki hayra dair arada az da olsa
zağım çok şiddetlidir." 1
ses veren vicdanını ezip geçtiğin, dünyalık olan
Şu kaideyi de asla aklından çıkarma; Allah bir şeyini sadece Allah subhanehu ve teâlâ için infak et.
subhanehu ve teâlâ mühlet verir, fakat ihmal etmez!
Sonrasında içindeki o duyguyu bitirmiş bir hal-
de Allah'a subhanehu ve teâlâ yönel ve 'Ya Rabbi! Çok
Rızka Değil, Allah'a Rağbet Et! sevdiğim bu şeyi Senin dinin için terk edip, veri-
yorum. Çünkü Sen, sevdiğim bir şeyi terk etmemi
Allah sana rızık verdiğinde, O'nunla yapaca-
istiyorsun...' de.
ğın güzel bir muamele şekli de, rızık için değil,
Allah için rağbetini arttırmandır. Allah'ın sende İbni Ömer radıyallahu anh bir keresinde bir yere
gider ve 'canım balık çekiyor' der. Onun için ba- Receb
MAYIS’14 • SAYI: 28
21
aramaya başlar ve sonunda bulur. Sonra balığı Kalbin, elindeki mala bağlanmadığı müd-
temizler, pişirir ve ona getirir. İbni Ömer radıyalla- detçe sana hiçbir zararı olmaz. Hatta elindeki
hu anh balık gelince ne yapar biliyor musun? malın, seni insanlara muhtaç kalmaktan korur.
Malın sahibi ol, onu yönlendirdiğin bineğin gibi
Balığı alır, fakir birini arar ve fakir bir kimse- düşün. Sana serkeşlik yapan, senin değil, kendi
ye balığı verir. Hanımı 'Subhanallah! Senin canın istediği yöne giden ve seni ne olduğu belli ol-
balık çekti. Sana balık bulacağız diye de yorulduk. mayan yollara götüren bir bineğin olsa ne olur?
Onu pişirip sana verince, onu fakir bir kimseye
götürüp verdin. Ona başka bir şey de verebilirdin' Bu sebeple malın sahibi ol, mal asla senin
der. sahibin olmasın!
İbni Ömer radıyallahu anh der ki: 'Balık bana çok Dikkat et! Kazanan bu kaideden kazanırken,
sevimli geldiği için, onu da fakire verdim. Allah kaybeden bu kaideden kaybediyor...
subhanehu ve teâlâ da şöyle buyuruyor: "Sevdiğinizden
infak edinceye dek asla iyiliğe ulaşamazsınız." ' Bu meselenin seni dünyaya dalıp, 'Müslü-
manlara faydalı olmak' bahanesi ile bataklıkta
Rivayet edilir ki, muhtaç bir kimse Rebi' bin çırpınan, çırpındıkça batan kimse haline getir-
Heysem'in rahimehullah kapısında durur. Rebi' bin memesine de dikkat et. Zira insan mala düşkün,
Heysem: 'Ona şeker verin' der. Onlar da 'Ona dünyaya hırslıdır. Kimse mal konusunda fitne-
ekmek verdik' derler. Rebi' bin Heysem: 'Siz ona ye düşmemenin garantisini veremez.
şeker verin' der. Rebi' bin Heysem aslında şekeri
çok severmiş. Onlar akıl sahibi olduklarını böy- Son olarak şunu da unutma ki, hiç birimiz
le gösterdiler işte! malını verip de yarınını aklından dahi geçirme-
yen, infakının hesabını yapmayan Ebu Bekir ra-
Malın Sahibi Ol, Mal Senin Sahibin dıyallahu anh değiliz!
Olmasın!
Allah'tan isteğim, rızkımızı helal ve mübarek
İmam Ahmed'e rahimehullah 'Bir adam, elinde
kılması, bu rızkı da O'nun subhanehu ve teâlâ cenneti-
bin dinar olduğu halde zahid olabilir mi?' diye
ne girmeye vesile kılmasıdır.
sorulur. O da der ki: 'Evet. Elinde olduğu zaman,
kalbinde mal ile olan ilgisi bulunmuyorsa, evet'
'Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun' du-
der.
amız ile...
İnsanoğlu yaşamak için yemektedir. Yemek
için yaşamamaktadır. Yani yemek yaşamaya bir
vesiledir. Bunun gibi, mal da bizler için gaye
değil, vesile olmalıdır. Mal toplamaya adanmak
yerine İslam'a adanmalı, malı ise bu adanmışlı-
ğa vesile kılmalıyız.
22
Siyer Notları Bi'setten Önce
Kâbe'nin İnşası
El-Emin olan bir Peygambere dahi inan-
mamak için ‘uydur uyor ' denilebiliyor-
sa, emin sıfatının yanından bile geçme-
yen davetçilere acaba neler söylenir.
MAYIS’14 • SAYI: 28
23
Mekkeliler kendileri için çok değerli olan Şeytanın insana sağdan yaklaşarak onu kandır-
Kâbe'yi yeniden inşa etme kararı almışlardı. Bu masının en güzel örneği bu olsa gerek! Masiyet-
karara yol açan etkenlerin art arda gelmesi ka- lerin kötü olduğunu bilmelerine rağmen nefis-
rarlarını hayata geçirme hususunda onlara adım lerinin hoşuna gittiği için onları yapıyorlar ama
attırdı. Bu etkenleri şöyle sıralayabiliriz: aynı zamanda kendilerini rahatlatacak şekilde
bazı ameller peşinde koşuyorlar.
• Kabe'nin kutsal bir yapı olmasına rağmen
içindeki değerli eşyalar birkaç defa çalınmıştı. Bu çağrıdan sonra Kâbe'nin inşası için herkes
Kâbe'nin duvarlarının kısa olması, üstünün de elinden geldiği kadarıyla yardımda bulunma-
açık olmasının buna neden olduğu düşünülü- ya başladı. Bu sırada Yemen'e inşaat malzemesi
yordu. Her ne kadar bu hırsızlığı yapanların taşıyan bir gemi fırtına nedeniyle yolculuğunu
yakalanmaları ve ağır bir şekilde cezalandı- yarıda kesmek zorunda kalınca Mekkeliler ora-
rılmaları gerçekleşmişse de aynı fiilin bir kez
dan malzemeleri satın alıp Mekke'ye getirdiler.
daha tekrarlanmayacağının bir garantisi yoktu.
Daha da önemlisi Kureyşliler bu tür hırsızlık Artık işin en zor kısmına gelinmişti. Kâbe'yi
olaylarının diğer Arapların gözünde Kureyş'i yıkmak...
itibarsızlaştıracağı endişesini taşıyorlardı. Mekkelilerden hiçbiri böyle bir işe ya-
Çünkü Kâbe'de bulunmak onlara bir naşmıyordu. Kâbe'yi yıktıklarında
prestij sağlıyordu. Ve tüm Araplar bu kendilerinde bir zarar dokunacak
onuru taşımak için doğal adaydılar. diye endişe ediyorlardı. Bu şekilde
• Kâbe'ye güzel koku yayan tütsü- biraz vakit geçtikten sonra Kâbe'nin
ler nedeniyle yangın çıkmış onarım işini idare eden Velid
ve Kâbe'nin içindeki eşyalar Allah bin Muğire: 'Kendisinin yaşlı
yanmıştı. Yangın nedeniyle Rasûlü bir örtü olduğunu ve bir belaya uğrasa
da şu yaştan sonra bir zarar
siyer notları
24
Kâbe'nin inşası sırasında kırılma noktası ise de taşımakla yükümlüdür. Çünkü anlattığımız
Haceru'l Esved'in taşınması idi. Kâbe'nin inşası din, insanların hoşuna gitmeyecek emirler ve
için herkes bir şekilde yardımcı olmuş, bu şe- yasaklarla doludur. O yüzden bu çağrıdan yüz
reften pay alabilmek için çabalamışlardı. Ama çevirmek için çeşitli mazeretler arayacaklardır.
Haceru'l Esved taşının yerine konulmasına gelin- En önemli mazeret alanı ise davetçinin kişiliğidir.
ce ipler koptu. Herkes kendi soyunun bu şerefe Anlatıcı posizyonunda olan kişiyi eleştirerek, an-
nail olmasını istiyordu. Bir çözüm bulamayınca latılan şeyin değerini düşürmeye çalışmak ya da
sinirler gerildi. Hatta bazıları kan dolu bir kaba akıllarda soru işaretlerine yol açmak bahaneciler
parmaklarını daldırıp gerekirse bu uğurda sava- için vazgeçilmez bir yöntemdir.
şacaklarına dair ant içtiler.
El-Emin olan bir Peygambere dahi inanmamak
Durumun vahametini gören Mekkenin ileri için 'uyduruyor' denilebiliyorsa, emin sıfatının
gelenleri Daru'n Nedve de toplandılar ve şöyle yanından bile geçmeyen davetçilere acaba neler
bir karar aldılar: söylenir...
"Safa tepesi tarafından Kâbe'ye giren ilk kişi her Davetçiler sözlerinin karşı tarafta etkili ola-
kim olursa olsun onun kararına uyulacak, itiraz bilmesinin yolunun emin sıfatını kuşanmaktan
edilmeyecekti." geçtiğini anladıktan sonra bu hususta yapılması
gerekenleri araştırmalı ve adım atmalıdırlar. Pey-
Kararı verenler Kâbe'nin avlusunu gözlerken
gamberlerin hayatlarının her bir karesi, onların
Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem içeri girdiğini
güzide ashabının yaşantıları bu sıfatın yansıma-
gördüler. Sevinçle:
ları ile doludur. O hayatlar okunmalı ve gerekli
"Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem emin birisidir, dersler çıkartılmalıdır.
onun kararına uyulur, onun her türlü kararına
Duamızın sonu âlemlerin Rabbi olan Allah'a
razıyız" dediler.
hamd etmektir.
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bunun üzerine
bir örtü istedi, örtünün üzerine Haceru'l Esved'i
yerleştirdi. Ve her bir kavim örtünün bir ucun-
dan tutmalarını istedi. Bu şekilde Haceru'l Esved
elbirliğiyle taşınmış ve yerine konmuş oldu.
MAYIS’14 • SAYI: 28
25
Akaid Notları
Murat Güç muratguc@tevhiddergisi.com
Havaric/Haricilerin
İtikadları -6-
Har iciler amel etmey i, hüküm kapsamına da-
hil ettiler. Bu şekilde ‘Amel etme de hükümdür '
diyerek ayete yor um yapıldı. Manalar ı açık
olan ayetlere tev il ve yor um yapılabilmesi
için elimizde başka deliller in olması gerekir.
Maide suresi 44. ayete getir ilen ‘amel etmeme'
yor umunu destekleyen hiçbir delil yoktur.
26
arasında murtekibu'l kebira konusunda en net
duran taife Ezarika fırkasıdır.
• Necadat fırkası, firak alimleri murtekibu'l ke-
bira meselesinde bu fırkaya iki görüş nispet
etmişlerdir.
1. Bağdadi ve bazı firak alimlerinin onlara
nispet ettiği görüşte, Necadat fırkası, insanları
büyük günahla tekfir ederken, onları Muvafık/
kendilerinden olan ve Muhalif/kendilerinden
olmayan olarak iki kısma ayırmıştır. Büyük gü-
nahı işleyen kişi, kendilerinden olan biri ise onu
İbadiyye fırkası her ne kadar murtekibu'l ke-
tekfir etmemişler; kendilerinden olmayanları ise
birayı tekfir etmese de ahirette ebedî ateşte ka-
büyük günahtan dolayı tekfir etmişlerdir.
lacağına inanır. Allah subhanehu ve teâlâ birini ateşe
Allah subhanehu ve teâlâ en doğrusunu bilmekle sokmamışsa oradan çıkarmaz. Murtekibu'l kebira
beraber, Necadat fırkasının büyük günah se- da günahı nedeniyle ahirette ebedî olarak cehen-
bebi ile insanları tekfir etmediğidir. Sahih olan nemde kalacaktır, derler.
Necadat'ın murtekibu'l kebiradan daha ziyade,
insanları kendilerinden olması ve olmamasına Murtekibu'l Kebira/Büyük Günah
göre tekfir etmeleridir. Çünkü Necadat, her hal- Sebebi ile Tekfirin Delilleri
de Harici olsalar dahi kendilerinden olmayan Hariciler büyük günah işleyenleri tekfir eder-
insanları tekfir ederler. ken kendilerine bir takım nasları delil almışlar-
dır. Haricilerin bu konudaki delillerine bakacak
2. Necadat'tan nakledilen ikinci görüşe göre, olursak:
günah işleyen her insanı değil, günahında ısrar
edenleri tekfir etmişlerdir. Birinci Delil
Murtekibu'l Kebira meselesinde Haricilerin en
• Sufriyye fırkası, günah işleyen insan şeytana
çok bayraklaştırdıkları delilleri Maide suresi 44.
itaat etmiştir. Bu da insanın şeytana ibadet et-
mesidir, demişlerdir. ayettir:
"Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler kafirlerin
• "Ey Âdemoğulları, Ben size and vermedim mi ki:
ta kendileridir."
Şeytana ibadet etmeyin, çünkü o, sizin için apaçık
bir düşmandır." 3 Said bin Cübeyr radıyallahu anh diyor ki: 'Hariciler,
"Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler kafirlerin ta
Allah'tan subhanehu ve teâlâ başkasına ibadet eden kendileridir." ile "Onlara Rabblerinin ayetlerinden
kafir olmuştur. Sufriyye buradan yola çıkarak, hiçbir ayet gelmez ki ondan yüz çevirmesinler." 4
şeytana yapılan her itaati, ona ibadet kabul ede- bu iki ayeti beraber delil alarak murtekibu'l ke-
rek, her günah işleyeni tekfir etmiştir. birayı tekfir ederler. Dediler ki, kim günah işlerse
Allah'ın indirdikleri ile hükmetmemiştir. Çünkü
• İbadiyye fırkasına göre büyük günah işleyen
Allah kitabını içki, zina vb. günahların yapılma-
insanlar 'nimet küfrüyle' kafir olur. Yani onlar
masını hükmederek indirmiştir. Bunları yapanlar,
bunu, küçük küfür olan, dinden çıkarmayan
Allah'ın indirdikleriyle hükmetmemiş ve Allah'ın
ama insana yergiyi gerektiren bir amel kabul
emirlerinden sapmıştır. Ki Allah'ın hükmünden
ederler. Bundan dolayı murtekibu'l kebirayı
ancak kafir olanlar saparlar.'
tekfir etmezler.
Ebu Hayyan rahimehullah kendi tefsirinde şöyle
İbadiyye fırkası gerekçe olarak şunu öne sürer;
der; 'Hariciler bu ayet ile Allah'a her isyan edenin
büyük günah işleyen, 'La ilahe illallah' demesin-
kafir olduğuna ulaştılar.'
den dolayı muvahhiddir. Fakat küfür olan amel-
leri (büyük günah) yapmaları sebebiyle nimete İmam Kurtubi rahimehullah, Maide suresi 44. ayetin
karşı kafir olmuştur. tefsirinde: 'Hariciler bu ayet ile her muznibin/zani-
Receb
1435
3. 36/Yasin, 60 4. 6/En'am, 4
MAYIS’14 • SAYI: 28
27
nin, her zem ve günah işleyenin kafir olduklarına Ayetin siyak ve sibakı da, amelin; hüküm kap-
inandılar' der. samına dahil olmadığını gösterir.
Haricilerin kendilerine delil aldıkları Maide İkinci Delil
suresi 44. ayet, mana yönünden çok sarihtir. O
Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurmuştur:
da Allah'ın indirdikleriyle hükmetmeyenin kim
olursa olsun kafir olacağıdır. Fakat Haricilerin "Biz, onlara küfürlerinden dolayı bu cezayı verdik.
saptıkları nokta, kendilerine delil aldıkları konu- Biz, kafirden başkasına ceza vermeyiz." 5
dur. Dikkat edilirse Hariciler bu ayete 'Allah'ın
indirdikleriyle amel etmeyenler kafirlerin ta kendile- Hariciler bu ayete dayanarak demişler ki, Al-
ridir.' yorumunu getirdiler. Doğal olarak her gü- lah subhanehu ve teâlâ ayette "Biz, kafirden başkasına
nah işleyen, Allah'ın indirdiği hükümlerle amel ceza vermeyiz." demiştir. Onun için her günah
etmediği için onların yanında kafir olmuştur. işleyen insan, her cezayı hak eden; beraberinde
kafir ismini alır.
Hariciler, bu ayetin hükmünde sapmış ve yan-
lış bir delillendirme yapmıştır. Bunu maddeler Haricilerin yanında, Allah subhanehu ve teâlâ hangi
halinde şöyle açıklayabiliriz: günaha ceza vadetmişse mutlaka onu yerine
Hariciler amel etmeyi, hüküm kapsa- getirmek zorundadır. Allah, içki içen ate-
mına dahil ettiler. Bu şekilde 'Amel şe girecek demişse onu ateşe sokmak
etme de hükümdür' diyerek ayete zorundadır.
yorum yapıldı. Manaları açık
Ehli Sünnet'in yanında,
olan ayetlere tevil ve yorum
yapılabilmesi için elimiz- Allah'ın subhanehu ve teâlâ Müslü-
Haricilerin yanında, Allah hangi manlara vadettiği faziletin
akaid notları
28
Ayrıca bazı hadislerin zahirinde günahların
imanı nefyettiği varid olmuştur. Hariciler bu ma-
nadaki hadislere dayanarak; günahların, imanın
aslını nefyettiğini ileri sürmüşlerdir.
Bu hadislerde Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem Peygamber'e getirilince kadının elbisesinin sıkıca
muradı, büyük günah işleyenlerden iman ismi- bağlanmasını emretti ve Peygamber'in emriyle ka-
ni nefyetmek değildir. Kastedilen, bu insanların dın taşlandı. Peygamberimiz de cenaze namazını
kâmil anlamda mümin olmadıklarıdır. Bu min- kıldı. Bunun üzerine Ömer 'Ya Rasûlullah zina et-
miş bir kadının namazını mı kılıyorsun?' deyince
valdeki hadislerin zahirî anlamda anlaşılmaması-
Peygamberimiz şöyle cevap verdi: 'O kadın öyle bir
nı gerekli kılacak birden fazla nas ve Rasûlullah'ın tevbe etmiştir ki, onun tevbesi Medine halkından
sallallahu aleyhi ve sellem uygulaması varid olmuştur.
yetmiş kişiye dağıtılsaydı hepsine bol bol yeterdi. Sen
Allah'ın rızasını kazanmak için can vermekten daha
Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurmuştur:
iyi bir şey biliyor musun?' " 10
"Müminlerden iki topluluk çarpışacak olursa,
aralarını bulup düzeltin. Şayet biri diğerine teca- Bu rivayette Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem zina
vüzde bulunacak olursa, artık tecavüzde bulunan- yapan kadına recmi uygulamış, bizzat kendisi
la, Allah'ın emrine dönünceye kadar savaşın; eğer cenaze namazını kılmış ve Müslümanların me-
sonunda (Allah'ın emrini kabul edip) dönerse, bu zarlığına gömülmesini emretmiştir.
durumda adaletle aralarını bulun ve (her konuda)
adil davranın. Şüphesiz Allah, adil olanları sever." 8 Yine Rasûlullah mürted olanları öldürürken,
hırsızlık yapanların sadece ellerini kesmiştir. O
Sahabe diyor ki: zaman bu hadislerden kastedilen büyük günah-
larla insanın küfre girmesi değildir. Sadece kâmil
"Rasûlullah zamanında 'Hımar' lakabında bir imanın insandan gitmesidir. Şayet Haricilerin
adam vardı. Rasûlullah bu adama içki suçuyla had anladığı şekilde olmuş olsaydı, Rasûlullah'ın sal-
uygulamıştı. Yine bir gün içki içtiği için Rasûlullah'a
Receb
7. Buhari, Müslim 9. Buhari 1435
8. 49/Hucurat, 9 10. Müslim
MAYIS’14 • SAYI: 28
29
İmamın kafir olmamasıdır. Bu şart, Ehli
Sünnet'in imamet konusunda getirdiği şartlar-
dan bir tanesidir. Allah subhanehu ve teâlâ şöyle bu-
yurmaktadır::
12. 4/Nisa, 59
11. Tirmizi 13. 4/Nisa, 141
30
İlim Meclisi
muratmuslihan@tevhiddergisi.com
Murat Müslihan
Kavaidu'l Erba'
-9- Dördüncü Kaide
Şirk, her geçen gün daha fazlalaşmaktadır. Ondan
dolayı cahiliye döneminin şirklerini iyi bildiğimiz gibi,
kendi dönemimizdeki şirkleri de iyi bileceğiz. Eğer kendi
zamanımızdaki şirkleri bilmezsek farkında olmadan
ona düşebiliriz. Öğrenmeliyiz ki ondan sakınabilelim.
Receb
1435
1. 29/Ankebut, 65 2. Buhari, Müslim
MAYIS’14 • SAYI: 28
31
Şerri öğrenmemizdeki gaye, şerden kaçınmak- İbni Teymiye rahimehullah Ömer'in radıyallahu anh bu
tır. Bu tıpkı şunun gibidir: Bir yolculuğa çıkaca- sözünü açıklarken şöyle diyor; 'Maruf üzere ye-
ğımız zaman yol ile ilgili olumlu-olumsuz tüm tişmiş birisinin münkeri ve münkerin tehlikesini
bilgileri elde etmeye çalışıyor ve öğreniyoruz. anlaması mümkün değildir.' Sürekli iyilik üzere ye-
Olumsuz şeyleri sorup öğrenmemizdeki gaye tişmiş birisi ya münkeri hiç tanımaz, ya da mün-
ona bulaşmak için değil bilakis tedbirimizi al- keri ismen tanısa da zararlarını tam anlamıyla
mak içindir. idrak edemez. Kendisi sürekli iyiliği düşündüğü
için başkalarını da kendisi gibi zanneder. Tabi
Şairin biri şöyle der; herkes kendisi gibi iyiliği düşünmediği için de
sürekli kandırılır.
'Şerri, şer olduğu için değil ondan sakınmak için
öğrendim. Şerri hayırdan ayıramayan ona düşer.' Cahiliyeyi tanımamız gerekir dediğimizde
amacımız ona bulaşmak, cahiliyede olan kötü
Allah subhanehu ve teâlâ birçok ayette Kur'an-ı
şeyleri işlemek değildir. Bazıları Ömer'in radıyalla-
Kerim'i 'Apaçık bir şekilde indirdiğini' buyurmuş-
hu anh bu sözüne yapışarak; 'Cahiliyeyi yaşamak
tur. Peki, Allah'ın subhanehu ve teâlâ bu kitabı apaçık
güzel bir şeydir. İnsana tecrübe kazandırır.'
olarak indirmesinin sebebi, hikmeti nedir?
gibi birtakım sözler söylüyorlar. Bu doğru
En'am suresinde Allah subhanehu ve teâlâ bunun
değildir. Bilakis cahiliyeyi yaşamamak,
hikmetini bize şöyle anlatıyor:
şirke, küfre ve bidatlara bulaşmamış
"Günahkârların yolu açıkça belli olmak sahabenin yanında çok
olsun diye ayetlerimizi, işte böyle, büyük bir mertebeydi.
ayrıntılı biçimde anlatıyoruz." 3
Bir gün Peygamber sallallahu
Sahabenin yanında cahiliyeyi
ilim meclisi
3. 6/En'am, 55 4. Buhari
32
"Onlar hâlâ cahiliye devrinin hükmünü mü isti-
yorlar? Kesin olarak inanan bir toplum için, kimin
hükmü Allah'ınkinden daha güzeldir?" 5
Uhud savaşında bazı insanlar 'Şayet Medine'de
savunma yapsaydık öldürülmez ve müşriklere ye-
nilmezdik. Gençlerin aklına uyduk başımıza bunlar
geldi' gibi birtakım sözler söylediler. Bu itikad,
kader inancına aykırı bir itikaddır. Allah subha-
nehu ve teâlâ onların bu düşüncelerinin yanlış ol-
duğuna cevap verdi. Ardından bunu cahiliyeye
bağlayarak bu tür düşüncelerin İslam'da yeri-
nin olmadığını, bunların tamamen cahiliyenin
"O zaman inkâr edenler, kalplerine taassubu, ca-
âdetlerinden olduğunu belirtti. Allah subhanehu ve
hiliye taassubunu yerleştirmişlerdi. Allah da elçisine
teâlâ şöyle buyuruyor:
ve müminlere sükûnet ve güvenini indirdi, onların
"Sonra o kederin ardından (Allah) üzerinize içiniz- takva sözünü tutmalarını sağladı. Zaten onlar buna
den bir kısmını örtüp bürüyen bir güven, bir uyku layık ve ehil kimselerdi. Allah her şeyi bilendir." 9
indirdi. Bir kısmınız da kendi canlarının kaygısına
düşmüştü. Allah'a karşı cahiliye zannı gibi gerçek Burada Allah subhanehu ve teâlâ Müslümanlara şunu
dışı zanda bulunuyorlar; 'Bu işte bizim hiçbir dah- öğretti; İslam'ın dışında insanları bir araya geti-
limiz yok' diyorlardı. De ki: 'Bütün iş, Allah'ındır.' ren her türlü fikir ve ideoloji, cahiliyedir.
Onlar sana açıklayamadıklarını içlerinde saklıyorlar
ve diyorlar ki: 'Bu konuda bizim elimizde bir şey Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:
olsaydı, burada öldürülmezdik.' De ki: 'Evleriniz-
de dahi olsaydınız, üzerlerine öldürülmesi yazılmış "Ümmetimde dört şey vardır ki, cahiliye işlerinden-
bulunanlar mutlaka yatacakları (öldürülecekleri) dir, bunları terk etmeyeceklerdir. Bunlar; Haseble
yerlere çıkıp gideceklerdi. Allah, bunu göğüsleri- (yani ırk ve kabile üstünlüğüyle) övünme, nesebi
nizdekini denemek, kalplerinizdekini arındırmak yani soyu sebebiyle insanları kötüleme, yıldızlardan
için yaptı. Allah, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) yağmur bekleme, (ölenin ardından) matem ve ağıt
bilir.' " 6 yakma!" 10
"Ensar ile muhacir savaşmak için karşı karşıya gel- Şeyhin rahimehullah bu kaide ile bize anlatmak iste-
diler. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem onlara müdahale diği şudur; Şirk, her geçen gün daha fazlalaşmak-
etti ve yaptıklarını cahiliyeye bağlayarak şöyle dedi: tadır. Ondan dolayı cahiliye döneminin şirklerini
'Ey Müslümanlar topluluğu! Allah'tan korkun! Ben iyi bildiğimiz gibi, kendi dönemimizdeki şirkleri
aranızda olduğum halde cahiliye davası mı güdü- de iyi bileceğiz. Eğer kendi zamanımızdaki şirk-
yorsunuz? Halbuki Allah subhanehu ve teâlâ sizi İslam'a leri bilmezsek farkında olmadan ona düşebiliriz.
iletmiş, sizi onunla şereflendirmiştir. Cahiliye ile
Öğrenmeliyiz ki ondan sakınabilelim.
olan ilişkilerinizi İslam'la kesmiş, sizi küfürden
kurtarmış ve İslam ile aranızı bulmuştur. Bütün
bunlardan sonra da yine kafirler olarak eski duru- Neden zaman Geçtikçe Şer Daha
munuza mı dönüyorsunuz?' " 7 Fazlalaşıyor?
Hadislerde Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem her
"Ebu Zer radıyallahuanh bir sahabeyi 'Ey siyah kadının
oğlu' diyerek kınayınca Allah Rasûlü sallallahu aleyhi gelen zamanın öncekinden daha kötü olacağını
ve sellem onu kınadı ve yaptığını cahiliyeye bağladı:
bildiriyor.
'Onu annesinden dolayı mı kınadın? Şüphesiz sen,
"Siz Rabbinize kavuşuncaya dek gelebilecek her bir
kendisinde cahiliye olan birisin.' " 8
zaman, öncekine göre daha şerli ve kötü olacaktır." 11
Hudeybiye anlaşması sonrasında Allah subhanehu
ve teâlâ şu ayetleri indirdi:
Allah subhanehu ve teâlâ insanı hanif olarak, İslam
fıtratı üzerine yaratmıştır.
5. 5/Maide, 50
6. 3/Âl-i İmran, 154 9. 48/Fetih, 26
Receb
7. Müslim 10. Müslim 1435
8. Buhari 11. Tirmizi
MAYIS’14 • SAYI: 28
33
"Kullarıma verdiğim her mal helaldir. Ben kulla- "O, sizi karada ve denizde gezdirip dolaştırandır.
rımı Hanif (şirk koşmayan) olarak yarattım, fakat Öyle ki gemilerle denize açıldığınız ve gemilerinizin
şeytanlar gelip onları dinlerinden uzaklaştırdı ve içindekilerle birlikte uygun bir rüzgârla seyrettiği,
onlara helal kıldığım şeyleri haram kılmıştır." 12 yolcuların da bununla sevindikleri bir sırada ona
şiddetli bir fırtına gelip çatar ve her taraftan dalga-
"Dünyaya gelen her çocuk fıtrat üzere doğar. Sonra lar onlara hücum eder de çepeçevre kuşatıldıklarını
anne ve babası onu Yahudileştirir, Hıristiyanlaştırır (batıp boğulacaklarını) anlayınca dini Allah'a has
veya Mecusileştirir." 13 kılarak 'Andolsun, eğer bizi bundan kurtarırsan,
Allah subhanehu ve teâlâ insanları hanif olarak yarat- mutlaka şükredenlerden olacağız' diye Allah'a yal-
mış. Sonradan şeytanlar insana musallat olarak varırlar. Fakat onları kurtarınca, bir de bakarsın
ki yeryüzünde haksız yere taşkınlık yapıyorlar. Ey
onun temiz fıtratını küfür, şirk ve haramlarla
İnsanlar! Sizin taşkınlığınız, sırf kendi aleyhinizedir.
bozdular. Şeytan, her geçen gün daha fazla tec-
(Bununla) sadece dünya hayatının yararını elde
rübe kazanıyor. Tecrübe kazandıkça da insanla- edersiniz. Sonunda dönüşünüz Bize'dir. (Biz de)
rı daha rahat kandırıp saptırabiliyor. Şeytan ilk bütün yaptıklarınızı size haber vereceğiz." 15
dönemlerdeki tecrübesiyle Mekkeli müşriklere
sadece rahatlık halinde şirk koşturabilmişti. Günümüzdeki müşrikler ise hem rahatlık
Onlara yaklaşıp; 'Siz günahkâr insanlarsınız. hem de zorluk esnasında şeyhlere, evli-
Allah'a dua ederken salih kişileri kendinize yalara dua ediyor ve onlardan yardım
aracı kılın.' diyerek, batıl kıyası on- istiyorlar.
lara öğretti. Onlar da bu tuzağa
düşüp, rahatlık halinde Allah'a Onlardan biri şöyle diyor;
subhanehu ve teâlâ şirk koştular. Fa- 'Saadatların himmeti olmadan
Şeytan her geçen gün daha fazla
kat sıkıntıya düştüklerinde adımımızı bile atamayız.'
tecrübe kazandığı için her gelen dönem
ilim meclisi
34
yorlardı. Tekrardan bir araya gelip onun ile ilgili
yeni bir hüküm ortaya atıyorlardı.
(ve hâkim) bulunuyor? Ölüden diriyi kim çıkarıyor, kâinatın düzeni ile ilgili her işi şeyhleri arasında
diriden ölüyü kim çıkarıyor? Her türlü işi kim idare paylaştırmışlar. Mesela; Evliyalardan kimisinin
ediyor? 'Allah' diyecekler. De ki: Öyle ise (O'na asi yağmuru yağdırmakla, kimisinin rızık dağıt-
olmaktan) sakınmıyor musunuz?" 16 makla veya güneş ve aydan sorumlu olduğuna
inanmışlardır. Yani Allah'ın subhanehu ve teâlâ dışında
Günümüz müşriklerinin de Rububiyet tevhi- herkes bir şeyler yapıyor(!)
diyle problemi var. Fakat bunların problemi Mek-
kelilerin probleminden daha büyüktür. Örneğin; Mekkeli müşrikler işlerine gelmediğinde putla-
Mekkeli müşrikler yağmuru yağdıranın Allah ra hakaret edebiliyorlardı. Günümüz müşrikleri
subhanehu ve teâlâ olduğuna inanıyorlardı. Bugünün ise ne olursa olsun şeyhlerine laf söylemez ve söy-
müşrikleri ise bunu kabul etmiyorlar. Yağmurun letmezler. Cahiliye döneminde birisi başkasının
yağışını şöyle anlatıyorlar; 'Güneş ışığının etkisi ile çocuğunu öldürdüğünde gidip Kâbe'nin yanın-
su buharlaşarak yükseliyor. Ve yükseldikçe soğu- da fal oku çekiyordu. Diyet çıkarsa diyet, kısas
maya başlıyor. Su buharı soğuk hava katmanına çıkarsa kısas uyguluyordu. İstedikleri şey yani
rastlıyor. Soğuk hava katmanına rastlayan buhar kısas çıkmayınca adam puta hakaret edip şöyle
tanecikleri havadaki toz parçacıklarına tutunarak diyordu; 'Pis şey. Tabi senin çocuğun öldürülmedi.'
su damlaları haline dönüşüyor. Bunlar birleşerek
bulutları oluşturuyor. Yeterli büyüklüğe ulaşınca Günümüz müşriklerinden birisi şeyhi için rü-
yerçekiminin etkisiyle yere düşmeye başlıyor.' Özel- yaya yattığında istediği rüyayı görmeyince veya
likle okullarda hayat bilgisi veya coğrafya ile ilgili istediği olmayınca şeyhine hakaret edemez. Prob-
kitaplarda doğa ile ilgili şeyler tesadüflere veya lemin kendisinde olduğuna inanır.
sadece sebeplere bağlanıp Allah subhanehu ve teâlâ dev-
re dışı bırakılmaktadır. Mekkeli müşrikler putların, evlerinin içeri-
sinde kendilerini gördüklerine inanmıyorlardı.
4. Mekkeli müşrikler putların fayda ve zarar Günümüz müşrikleri ise evde ne yaptıklarının,
verdiğine veya mutlak kudret sıfatına sahip oldu- yatakta kaç defa döndüklerinin şeyhleri tarafın-
ğuna inanmıyorlardı. Onlar putları kendileri ile dan bilindiğine ve görüldüğüne inanıyorlar.
Allah subhanehu ve teâlâ arasında aracı kılıyorlardı. Her
ne kadar aracı olarak kullansalar da, putların da Başka bir örnek; Adam Allah subhanehu ve teâlâ adı-
Allah'ın subhanehu ve teâlâ kontrolünde olduğuna ina- na çok rahat yemin edip o yemini bozarken şeyhi
nıyorlardı. Müşriklerin hacdaki telbiyeleri buna adına kolay kolay yemin etmez. Yemin ettiyse de
en güzel örnektir. Onlar: 'Buyur Allah'ım, buyur! muhakkak yerine getirir. Aksi takdirde çarpı-
Buyur, senin ortağın yoktur. Ancak bir ortağın var- lacağına ya da bunun şeyh tarafından bilinerek
azarlanacağına inanır. Receb
1435
16. 10/Yunus, 31
MAYIS’14 • SAYI: 28
35
İtikad olarak kötü olduğu gibi, haramlar ko- miyordu. Günümüzde ise adam tuttuğu takıma
nusunda da bizim toplum öncekinden daha kö- laf söylemez, söyleyen ile de kavga eder.
tüdür:
3. Mekkeli müşrikler kız çocuklarını utanç
1. Mekke döneminde zina şöyle gerçekleşi- verdiği için veya açlık korkusundan dolayı öl-
yordu; Kadın evine bir bayrak veya herhangi bir dürüyorlardı. Ama adamlar çocuğun doğmasını
alamet asarak, o evde fuhuşun yapıldığını belli bekliyor, kız olduğu belli olduktan sonra öldü-
ediyordu. Erkekler de işaretten o evde zina ya- rüyorlardı. Günümüz müşrikleri ise kız mı er-
pıldığını anlıyor ve gidip zina yapıyorlardı. Fakat kek mi olduğunu hiç beklemeden hemen kürtaj
bu, yönetici insanların kontrolünde sistematik bir yaptırıyorlar. Onlar sadece kızları öldürürken
şekilde gerçekleşmiyordu. Günümüz müşrikleri bugünküler erkekleri de öldürüyorlar.
ise bunu daha resmî hale getirmişler. Genelev-
4. Ficar savaşlarından ve o savaşlarda ölenler-
leri, devletin resmî polisi tarafından korunuyor.
den sürekli bahsedilir. Ficar savaşlarının uzun
Genelevlerine, uğruna savaştıkları bayrakları
süre devam ettiği ve o savaşlarda binlerce kişinin
dahi asıyorlar. Kadınlara tek tek vesika veriyor,
gereksiz yere öldürüldüğü söylenir. Günümüz-
sağlıklı olsun diye gereken önlemleri alıyorlar.
de ise yaklaşık otuz yıldır Kürt ile Türk savaşları
Kadınlar parasını aldığı gibi, devlet de oradan
oluyor. Bu savaş hem daha uzun sürdü hem de
vergisini alıyor. Hatta devlet vesika vermek için
daha fazla kişi öldürüldü.
bir standart dahi belirlemiş kadınlara. O şartlara
uymayanlara çalışma izni(!) verilmemekte. 5. Mekkeli müşrikler dağlara taşlara Abdul-
menaf ve Haşimoğulları'nı yücelten herhangi bir
2. Mekkeli müşrikler eğlenmek için kadınları şey yazmıyorlardı. Günümüzde ise her tarafa 'Ne
oynatır, şiir okutur ve içki içerlerdi. Fakat günü- mutlu Türküm diyene!' gibi kavmiyetçiliği yücelti-
müzde olduğu gibi değildi. Günümüzde eğlence ci yazılar yazılıyor. Eski müşrikler kendi kabile-
yerlerine devlet izin veriyor ve devletin kontro- leriyle övünüyorlardı. Fakat buna rağmen diğer
lünde orası açılıyor. Eğlence yerlerinde sayılma- kişileri de insan kabul ediyorlardı. Günümüzde-
yacak kadar çok haram işleniyor. kiler ise kendi ırklarının dışındakileri neredeyse
insan olarak bile kabul etmiyorlar. Sürekli onlarla
Eski müşrikler Lat, Uzza veya herhangi bir put
alay edip onları küçük duruma düşürüyorlar.
için en büyük demiyorlardı. Günümüzdeki müş-
rikler ise tutukları takımlar için 'En büyük fener, 'Yaptığımız birçok kıyas sonucunda bizim toplu-
En büyük galata' gibi birtakım sözler söylüyorlar. mumuzun Mekke toplumundan hem itikad hem
de ahlak olarak daha kötü olduğu açık bir şekilde
Mekkeli müşrikler putlar için kendilerine zarar anlaşılıyor.'
vermiyorlardı. Bugünküler ise tuttukları takımlar
Allah'ın yardımıyla bu yazıyla birlikte Kavaidu'l
için bazen üzüntüden, bazen ise sevinçten kendi-
Erba' risalesinin şerhi bitti. Rabbimden bunu ha-
lerini paralıyor, kendilerine zarar verebiliyorlar.
yırlara vesile kılmasını diliyorum.
Mekkeli müşrikler işine gelmediğinde putlara Davamızın sonu âlemlerin Rabbi olan Allah'a
hakaret ediyordu ve kimse de onlara bir şey de- hamd etmektir.
36
Nasihat
emreacar@tevhiddergisi.com
Emre Acar
Kişi Sırlarını
Neden İfşa Eder?
Medyayı elinde bulunduran düşman, yaptığı prog-
ramlarda dinî kavramların içini boşaltıp kendi iste-
diği gibi doldurmaktadır. Her kavramda olduğu gibi
sır kavramı da boşaltılan kavramlar arasındadır.
H er şeye bir sebep kılan Allah'a hamd, bir sebebe binaen bunu yapıyordur. Peki, sırlar
Rasûlüne, ailesine ve ashabına salât ve se- neden ifşa edilir?
lam olsun.
Bu sebepleri başlıklar halinde Rabbimin takdir
"Ey iman edenler! Allah'a ve Rasûlü'ne hainlik ettiği kadarınca aktarmaya çalışacağım:
etmeyin. Bile bile kendi emanetlerinize de hainlik
etmeyin." 1 1. 'Sırrın' Ne Olduğunu Bilmemek
Dava arkadaşım! Her meselede önce ilim el-
Hayatımızda her şeyin cereyan edişi bir sebe- zemdir. İlimsizlik ıslahı siler, ifsadı meydana
be bağlıdır. Hiçbir şey kendiliğinden meydana getirir. Sır meselesinde de en büyük sıkıntı, sır-
gelmez. Hakeza insanlar sırlarını ifşa ederken, rın ne olduğunun bilinmemesidir. Veya 'sırrın,
durduk yere bu hataya düşmüyorlar. Kişi mutlaka başkalarına söyleme sakın tembihlenen şeydir' şek-
Receb
linde yanlış, kısır bir tanım üzere bilinmesidir. 1435
1. 8/Enfal, 27
MAYIS’14 • SAYI: 28
37
Daha da kötüsü sır kavramının; televizyonda ve Bu sırada Allah subhanehu ve teâlâ bu durumu vahiy
internette yayınlanan dizilerin, yazılan kitapla- yoluyla Peygamber'e sallallahu aleyhi ve sellem bildirdi.
rın ve romanların vermek istediği ideoloji üzere Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Ali ile Mikdad'ı ra-
algılanmasıdır. dıyallahu anhum görevlendirerek o kadından mektubu
alıp getirmelerini söyledi. Onlar da kadını Hah
Bizim milletimizin televizyon ve internet müp-
bahçesinde yakalayıp mektubu ondan aldılar,
telası olduğu malumumuzdur. Bilgi adına her şey
Rasûlullah'a sallallahu aleyhi ve sellem getirdiler. Mektup
buralardan öğrenilmektedir. Müslümanlar bile 'Hatıb bin Ebi Belta'dan Kureyşliler'e... diye başlıyor-
'istihbari bilgileri, gizliliğin yöntemlerini, siyaset gibi du. Peygamberimiz, Hatıb bin Ebi Belta'yı çağırdı ve
konuları öğrenmek' adına CIA'nin, Avrupa'nın, 'Bu nedir Hatıb?' diye sordu. Hatıb: 'Ya Rasûlullah!
tağutların yaptığı filmleri izlemektedir. Bu amel Acele karar verme. Ben, Allah'a ve Rasûlü'ne iman
yanlış olmakla beraber, tağutların Müslümanla- eden bir müminim. Dinimden dönmedim. Ben,
rın üzerine kurduğu bir tuzaktır. Kureyşliler'den bazılarıyla akrabalık ilgisi bulunan
birisiyim. Hiçbir zaman onlardan olmadım. Benim
Medyayı elinde bulunduran düşman, bu tür onların arasında ehlim, yakınlarım ve evladım var.
programlarda dinî kavramların içini boşaltıp Onların arasındaki bu yakınlarımı koruyacak
kendi istediği gibi doldurmaktadır. Her kav- kimse de yoktur. Seninle beraber olan muhacir-
ramda olduğu gibi sır kavramı da boşaltılan lerin çoğunun orada yakınlarını koruyacak
kavramlar arasındadır. Müslümanlar sır kimseleri var. Benim böyle yakınlarım
ve gizlilik meselelerini, yapılan bu olmayınca Kureyşliler'e yardımda bu-
programları seyrederek öğrenince, lunmayı ve bu yolla yakınlarımı ko-
farkında olmadan sırları gizli tut- rumalarını istedim' dedi... kıssa bu
tuklarını zannederek ifşa ettiler. şekilde devam etmektedir.
Bu nedenle sırrın ne olduğunu Güzel
nasihat
38
karşı isyanı kötü niyetler ile yaptırmaz. O isyanı söylüyorlar. Şimdi bunların niyetlerinin güzelliği
önce güzel bir şekilde süsler, ondan sonra kişiye amellerini meşru yapar mı? Elbette hayır. Her ne
telkin eder. Nasıl ki Âdem ile Havva'yı Allah'ın kadar niyet güzel olsa da, amelin kendisi Allah'ın
yasakladığı ağacı "Size, sizi melek yapacak ağaçtan katında şirk olduğu için bu niyete itibar edilmez.
haber vereyim mi? Allah subhanehu ve teâlâ siz melek Onun küfür hükmüne etkisi olmaz.
olmayasınız diye bu ağaçtan yemenizi yasaklamış-
tır" 2 diyerek her ikisini melek olmak niyeti ile Aynı şekilde sırları ifşa ederken niyetimiz iyi
yemelerini, Rabblerine karşı isyankâr olmaları- olsa da yaptığımız isyanı ve hainliği meşru hale
nı sağlamıştır. Hakeza sırları gizli tutmak gibi getirmez. Eğer aktaracağımız şey sır ise ve şeytan
İslam'ın bütün emirlerinde Rabbimize asi olmayı burada güzel niyetler aklımıza getiriyor, ifşa et-
da, güzel/iyi niyetler ile yaptıracaktır. memizi telkin ediyorsa bilmeliyiz ki bu şeytanın
tuzağıdır. Bizi Allah katında ve ümmet huzurun-
Örneğin; şeytan bize gelip 'Allah'ın, Rasûlü'nün da hain konumuna düşürmeye çalışıyordur. Se-
ve ümmetin sırlarını ifşa et ve hain ol' der mi? Bunu nin üzerine düşen bu tür vehim ve tuzaklardan
söylemek akıl kârı değildir. Çünkü böyle söylese biz Rabbine sığınmandır.
onu ve telkin ettiği şeyi inkâr edeceğizdir. Bizlere iyi
niyetlerle süslenmiş, tabiri yerinde ise damardan 4. Aşırı Samimiyet ve Güven
yaklaşıp 'Sen bunları biliyorsun ama falan kardeşin Yanılgısı
bunları bilmiyor, yabancılardan duyacağına Müslü-
manlardan duysun, hem bunlar bütün Müslüman- Günlük yaşantıda samimi olduğumuz kişiler
ların bilmesi gereken konular, kardeşiniz bundan mutlaka vardır. Bu kimi zaman aile, eş, anne,
mahrum kalmasın. Hem sen kötü bir şey yapmı- baba; kimi zaman arkadaş, dost, komşu, hoca
yorsun ki kardeşine faydalı oluyorsun. Böylelikle olabilir. İnsan samimi olduğu kişiye karşı rahat-
sen de ecrini alırsın. Bu sırrı ifşa etmek değil ki...' tır. Ondan bir şeyleri gizlemeyi hoş karşılamaz.
gibi güzel niyetler ile yaklaşarak ümmetin veya Samimi olduğu kişi onun nazarında sırdaştır. İşte
içerisinde yer aldığı yapının, bilhassa kendisinin, bu aşırı samimiliğin verdiği rahatlık, sırları ifşa
gizli tutması gereken nice sırlarını ifşa ettirir. etmeye iter.
Dava arkadaşım! Bilmelisin ki, her güzel niyete Evet, dava arkadaşım 'En samimi olduğum arka-
itibar edilmez, edilmemelidir. İyi niyete itibar et- daşıma söylemeyeceğim de kime söyleyeceğim? Müs-
mek ancak amelin İslam'da meşru olduğu haller- lümana güvenmeyip, kime güvenip bir şeyler emanet
de mümkündür. Eğer niyet güzel olur, fakat amel edeceğim' diye düşünebilirsin. Ki çoğu Müslüman
meşru olmazsa, kişinin niyetine değil ameline böyle düşünüp sırlarını ifşa etmektedir.
bakılmalıdır. Örneğin; Günümüzde oy kullanan Allah sana af ve afiyet versin. Öncelikle bilmen
insanlar 'başımıza kötüsü geleceğine kötünün iyisi gerekir ki, samimi olmak, güven duymak ile sır-
gelsin' veya 'amacımız şeriatı getirmek' şeklinde ları ifşa etmek ayrı şeylerdir. İslam bunları şer'an
güzel niyetlerde bulunarak oy kullandıklarını ayrı ayrı ele alıp incelerken, bizlerin bunları geti-
rip sır meselesinde aynı bağlamda gibi görmeye Receb
1435
2. 7/A'raf, 20 çalışmamız doğru mudur?
MAYIS’14 • SAYI: 28
39
Biliyorsun ki Peygamber, ashabıyla bir arka- Diye sorduğunda Peygamber:
daş, dost gibiydi. Bununla beraber birbirlerine __ Anan seni kaybetsin ey Muaz! İnsanları yü-
dünyada benzeri olmayan güvenleri vardı. Fakat
züstü cehenneme sürükleyen şey dillerinden başka
Peygamber 'Bunlar ashabımdır, bunlara güvenme-
bir şey midir?
yeceğim de kime güveneceğim?' deyip hangi savaşın
güzergâhını ve ümmetin diğer sırlarını onlarla Diye tepkili bir şekilde cevap vermiştir."
paylaştı? Hakeza sahabe 'Dostum sana güvenme-
yip kime güveneceğim' deyip sırlarını birbirlerinin Hakeza Peygamber:
arasında ifşa etti mi? Geçen yazımda Enes'i radıyal-
"Kim bana iki dudağı ve iki bacağı arasındakini
lahu anh örnek vermiştim. Samimi olduğu ve ken-
garanti ederse ben de ona cenneti garanti ederim"
disine güvendiği annesi, Enes'e 'Peygamber'in işi
demiştir.
neymiş?' dediğinde 'o sırdır' diyerek Rasûlullah'ın
sallallahu aleyhi ve sellem sırrını annesinden dahi gizle- Dil niye insanları cehenneme götürür? Dilin
mişti. insanı cehenneme götürmesi, çok rahat dönmesi
ve muhasebeden uzak kalmasıdır. Bir şey çok
Eğer sırları gizlemek; Müslümanlara gü-
kullanılır ve bakımı yapılmazsa, çok hata verir.
vensizlik, kardeşlik ahkâmını yıkma gibi
Dünyevi birçok metâ böyle olduğu gibi, dil-
algılanıyorsa o zaman bu hatayı ilk, Pey-
de de aynı durum haktır. Çok kullanıldı-
gamber ve sahabesi yapmıştır. Fakat
ğı ve muhasebe ile bakıma alınmadığı
ne Peygamber'in sallallahu aleyhi ve sellem ne
için hata yapmaya çok meyyaldir.
de sahabenin böyle bir hatası vardır.
Bilakis şeytan bizim yaptığımız ha- Dilin yaptığı hatalardan bir
taları, ihlas kılıfıyla donatmaya Di- tanesi de sırları ifşa etmektir.
çalışmaktadır. lin insanı cehen-
nasihat
40
Çok şakaya gelince, bu da sırları ifşa etmeye
götüren sebeplerden bir tanesidir. Şakanın ken-
disi İslam'da yasak olmasa da çok şaka yasaklan-
mıştır. Çok şakanın, yalan söyleme, saygınlığı
kaybettirme gibi birçok zararı olduğu gibi, sırları
ifşa etme zararını da meydana getirmektedir.
MAYIS’14 • SAYI: 28
41
9. Merak Duygusu
Merak duygusu Allah'ın kula verdiği bir nimet-
tir. Kişi bu duyguyu doğru yere kanalize ederse
faydası çoktur. Mesela, ilim hepimizin ihtiyacıdır.
Merak duygusu ilme yönlendirilirse ilim bu duy-
gu sayesinde hâsıl olur. Böylelikle kişi elde ettiği
ilmi ile Rabbine görevi olan kulluğunu hakkıyla
yerine getirir.
42
Menhec Notları
emreuyar@tevhiddergisi.com Emre Uyar
Emirlere Karşı
-3- Sorumluluklarımız
Genel olarak bütün Müslümanlara, özel olarak da emirlere
gösterilen saygının birçok açıdan faydası bulunmaktadır.
Bu faydaların en barizi; bu saygı vesilesi ile Allah'ın, Müs-
lümanların düşmanlarının kalplerine korku salmasıdır.
3. Emirlere Karşı Saygılı ve Edepli Muaz bin Cebel'den radıyallahu anh rivayetle
Olmak Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:
MAYIS’14 • SAYI: 28
43
doldurulmasıdır. Saygı ve edep kavramları da bu Âdem aleyhisselam o malum günahı işlediği zaman
zulme maruz bırakılmış kavramlardan sadece iki diyor ki:
tanesidir. Hâlbuki saygı ve edep İslam'ın özünde
"Rabbimiz, biz nefislerimize zulmettik, eğer bizi
mevcuttur. Tasavvufçular bu kavramları alıp, iç-
bağışlamazsan ve esirgemezsen, gerçekten hüsrana
lerini istedikleri gibi doldurunca ortaya ilginç ve
uğrayanlardan oluruz." 3
son derece tehlikeli sonuçlar çıkmıştır. Şahısların
kutsallaştırılıp hatadan münezzeh kabul edilme- Dikkat edilirse Âdem aleyhisselam Rabbine 'Rab-
leri, onlara yapılan tazimin ibadet cihetiyle ya- bim, Sen bana günah yazdın ben de işledim' gibi
pılması, şeyhe saygı adıyla şeyhin ilahlaştırılması cümleler kullanmıyor. Âdem'in; kötülüğü Rab-
gibi durumlar sofilerin bu kavramı nasıl tahrif bine atfetmeden bunu doğrudan kendi nefsine
ettiklerine örnek olarak verilebilir. atfetmesi Rabbine karşı olan edebinin bir gös-
tergesidir.
Müslümanlar tasavvufa ve ehline karşı çıktık-
larında fark etmeden aslı İslam'da olan bu kav- Aynı edebi Allah'ın subhanehu ve teâlâ halili olan
ramları da hayatlarından uzaklaştırmışlardır. İbrahim'de de görmek mümkündür. İbrahim
Saygı boş bir kavram haline gelirken, edep aleyhisselam demişti ki;
ve hayâ kavramları 'boş işler' denilip hafife
alınmaya başlanmıştır. "Beni yaratan ve bana hidayet veren
O'dur, beni yediren ve içiren O'dur,
İkinci sebep; Müslümanların ben hastalandığımda bana şifa
bir tür kültür emperyalizminin veren de O'dur." 4
etkisinde kalması sonucu bu
kavramlar arka plana atılmış, Tasavvufi akımların ortak özelliği, İbrahim 'Beni hastalandır-
menhec notları
Başına buyruk olmayı fazilet görüp, nefsinin "Bana bir zarar dokundu. Sen merhamet edenlerin
direktiflerine göre hareket eden; edep ve saygı en merhametlisisin."
5
44
Şüphesiz ki göz, insanın hâkimiyet kurmakta
zorlandığı azaların başında gelmektedir. Buna
rağmen Rasûlûllah sallallahu aleyhi ve sellem Allah'ın sub-
hanehu ve teâlâ huzurunda öyle bir edep gösteriyor ki
göz bir an olsun başka bir yöne kaymıyor.
İmran b. Husayn radıyallahu anh diyor ki; 'Vallahi İbni Abbas, Zeyd bin Sabit'in radıyallahu anhum atı-
ben Rasûlullah'a sağ elimle beyat ettiğimden bu nın yularından tutuyor. Zeyd radıyallahu anh buna razı
yana aynı elimle zekerime dokunmuş değilim.' olmuyor: 'Ey Rasûlullah'ın amcasının oğlu, bunu
bana yapma' diyordu. İbni Abbas radıyallahu anh ise;
Ali radıyallahu anh, Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve 'Hayır, vallahi biz büyüklerimize ve alimlerimize
sellem kızı ile evli olduğundan dolayı Rasûlullah'a saygı göstermekle emrolunduk' diye karşılık verirdi.
sallallahu aleyhi ve sellem mezi akıntısı hakkında soru Ve onu bu şekilde varacağı yere götürürdü.
sorması için kendisi gidememiş ve sorması için
Mikdad'ı radıyallahu anh göndermiştir. Ali, amcası Abbas'ı radıyallahu anhum gördüğünde
elinden öper ve kendisine nazik bir şekilde; 'Ey
Amr b. As radıyallahu anh şöyle diyor: amcacığım, benden razı ol' derdi.
"Ona (Allah Rasûlü'ne) duyduğum saygıdan do- Selefin Birbirine Olan Saygısı
layı gözlerimi kaldırıp yüzüne bakamazdım. Biri
bana onu anlatmamı isteseydi, yüzüne doya doya Babalardan çocuklarına sadece miras olarak
bakamadığım için bunu yapamazdım." 7 mal kalmaz. Bunun en hayırlı örneği seleftir.
Onlar öyle bir ahlakın vârisleriydiler ki maalesef
bugün Müslümanlar (Allah'ın rahmet ettikleri
Receb
müstesna) bu mirası 'boş işler' olarak görmekte- 1435
7. Müslim
MAYIS’14 • SAYI: 28
45
İmam Ahmed rahimehumullah bir gün mescidde du-
vara sırtını yaslamışken İbrahim bin Tahman'ın
rahimehullah adı zikrediliyor. Bunun üzerine İmam
Ahmed hemen toparlanıyor ve; 'Salihlerin isim-
lerinin zikredildiği yerde yaslanmak olmaz' diyor.
dir. Onlar bu mirasa gerektiği gibi davranarak Tasavvufta var olan saygı anlayışı ile İslam'da
"Muhammed Allah'ın Rasûlü'dür. Onunla beraber var olan ve örneklerini zikrettiğimiz saygı anlayışı
olanlar, kafirlere karşı şedid, birbirlerine karşı ise arasında fark vardır. Tasavvufun saygı anlayışı,
merhametlidirler." 8 ayetinin nasıl anlaşılması ve şahısların hatadan masum kabul edilmek sure-
yaşanması gerektiğini bize göstermişlerdir. Biraz tiyle kutsallaştırılmalarıdır. Ancak İslam bunu
olsun bunlara kulak verelim; şirk olarak kabul etmiştir.
İmam Şafii, İmam Malik'in rahimehumullah tale- Genel olark bütün Müslümanlara, özel olarak
besidir. Şöyle der; 'Ben Malik'in huzurundayken da emirlere gösterilen saygının birçok açıdan
Muvatta'nın yapraklarını öyle bir şekilde çevirirdim faydası bulunmaktadır. Bu faydaların en barizi;
ki, hışırtısı Malik'i rahatsız etmesin.' İmam Şafii bu bu saygı vesilesi ile Allah'ın, Müslümanların düş-
edebi İmam Malik'ten öğrenmiştir. manlarının kalplerine korku salmasıdır.
Ey ilim meclislerinde bulunan Müslümanlar! "Hudeybiye gününde Mekkeli müşrikler
Selefin yaptıklarına kulak verin ve bunlardan Rasûlullah'a anlaşma yapması için elçiler gönderi-
ders çıkarın. Bugün bir İmam Şafii'nin olma- yorlardı. Elçilerden birisi Rasûlullah'ın yanından
masının sebebini şimdi anlayabiliyor musunuz? döndükten sonra Mekke'de onu karşılayan müş-
İmam Şafii'nin talebesi Rebi' bin Süleyman rahi- riklere şöyle demişti: 'Bilirsiniz ki ben birçok devlet
mehumullah der ki; 'Vallahi ben yıllarca Şafii'nin huzu-
başkanını ziyaret ettim, Rum Kayseri, Fars Kisrası,
Habeş Necaşisi'nin huzurunda elçi olarak bulundum.
rundayken Şafii'ye bakarken kesinlikle su içmedim.'
Yemin ederim ki, Müslümanların Muhammed'e sallal-
Abdullah bin Mübarek, Sufyan bin Uyeyne'nin lahu aleyhi ve sellem gösterdikleri hürmet, sevgi ve bağlılığı
rahimehumullah yanında iken kendisine bir soru bunların hiçbirinin sarayında görmedim. Sözlerini
yöneltiliyor. Abdullah bin Mübarek soruya ce- dikkatle dinliyorlar, bir şey sorunca hafif sesle ce-
vap vermiyor. Sufyan bin Uyeyne; 'Ey Abdullah vap veriyorlar, isteklerini derhal yerine getiriyorlar,
bu insanlar sana soru soruyorlar, onlara cevap ver' saygılarından yüzüne dikkatle bakamıyorlar, ab-
dedi. İbni Mübarek de; 'Hayır. Biz büyüklerimizin destinden artan suyu bile aralarında paylaşıyorlar.
yanında konuşmaktan menedildik' diye karşılık Madem ki, bize barış teklif ediyor, kabul edelim.' "
9
46
Okuma Parçası
keremcaglar@tevhiddergisi.com Kerem Çağlar
Yakarış
Bizi, müminlere vadettiğin ebedi saadet yurdu-
nun kapılarında melekler tarafından “...Sabret-
menize karşılık size selam olsun!" diye karşılana-
rak Firdevs cennetleriyle müjdelenenlerden kıl.
H ayatı bize Sen bağışladın. Ölümden sonra- Şirk ve küfür güçlerinin düzenini bozarak te-
ki dirilişten önce yaşadığımızı zannettiği- kerlerine çomak sokan, nifak ve bidat cereyanla-
miz şu dünya hayatında gerçek manada dirilişi rına karşı sarsılmaz bir duruş sergileyerek, batılın
de bize Sen ikram ettin. tepesine hakkın keskin kılıcını indirmek için ilim
deryasından kana kana içip, bozkır çoraklığında-
Batılın çirkinliğinden ve çirkefliğinden nefre- ki kalplerin ve zihinlerin hayat bulmasına vesile
timiz de ancak Senin lütfunla oldu. olan muvahhid ve mücahid alimlerimize muvaf-
fakiyetler ihsan eyle.
Dünya hayatındaki en büyük hayır olan hida-
yet nimetine ulaşmamız için vesileler ve vasıtalar Onları; halis niyetleri, doğru sözleri ve ihlaslı
yarattın. amelleri üzere sabit kıl ve koru.
Şirkten tevhide doğru yönelelim diye kalpler- Müslümanlar'ı; yollarda, beldelerde ve pazar-
den kalplere yolların açılmasını ve köprülerin larda bombalandıkları, yakalanıp şehid edildik-
kurulmasını kolaylaştıran da Sensin. leri, nefesleri kesen takibatlara maruz kaldıkları,
açık veya gizli istihbarat merkezlerinde işkenceler
Ey El-Aziz subhanehu ve teâlâ! altında inledikleri, zindan hücrelerinde yalnızlığa
ve unutulmuşluğa mahkûm edilerek acziyete ve
Her alandaki mücadelelerinde tehlil ve tekbir-
teslimiyete zorlandıkları halde, hiçbir şekil ve
lerle seni daima yücelten muvahhidleri muvaffa- Receb
surette hezimete uğratmayan Sensin. 1435
kiyet ve zaferlerle üstün kılan Sensin.
MAYIS’14 • SAYI: 28
47
Belleri büken, umutları göçertip saçları ağartan İstesek de hesap edip sayamayacağımız sayıda
zulümler ve belalar karşısında kalplere inşirah ve ve ölçüde bizlere de ihsanda, ikramlarda bulun-
ruhlara esenlik veren Rabbimiz! Bu zulümlere dun. Bu nimetlerini hem dünyada hem de ahiret
karşı tüm mustaz'af muvahhidlerin dayanma ve yurdunda zatının yüceliğine ve azametine yaraşır
direnme gücünü arttır. bir şekilde arttırarak devam ettirip kemale ulaş-
tırmanı dileriz.
"Rabbim! Doğrusu bana indireceğin her hayra
(lütfuna) muhtacım" 1 İbrahim'e aleyhisselam, ihtiyarlık halinde İsmail ve
İshak'ı lütfeden, istekte bulunanın ellerini boş
Sana ve şerefli Elçi'ne sallallahu aleyhi ve sellem düşman çevirmekten hayâ eden ve kendisine güvenenleri
oldukları için tüm muvahhidlerin de düşmanı asla hayal kırıklığına uğratmayan ey El-Vekil!
olan küfür ve şirk taraftarlarını Senin dostlarının
eliyle tam bir aşağılanmaya, hezimete ve zillete Her zorlukla beraber iki kolaylık olduğunu
mahkûm et. bildirdiğin 2 ebedi müjdeyle Müslümanların
mahzun gönüllerini aydınlat, yüzlerini sevinç-
Kendileri için ilah edindikleri Hoca-ı Fendî le parıldat, ruhlarını coşkularla sermest eyle,
ve sair elebaşlarının örtülü-açık talimatlarıy- mevzilerini zaferlerle tahkim et ve zindan eh-
la ve din olarak telakki edip tâbi oldukları linin karanlık hücrelerini nurlandır.
cıva türü şirk ideolojisi demokrasi-
lerinin gereği olarak Senin dinin Bizi, Senin rızanı umarak bela ve
uğruna gayret gösteren az sayıdaki musibetlere sabretmeye, namazı dos-
muvahhidlere sürekli/sistematik bir doğru kılanlardan olmaya, verdiğin
düşmanlık besleyerek zarar ve rızıklardan gizli ve açık olarak
okuma parçası
Ey çölleri vahaya dönüştüren mutlak kuvvet Amerika, Avrupa Birliği, İsrail, Şiizm ve diğer
ve kudretin yegane sahibi! Musa'yı aleyhisselam harici küfür güçlerinin şerrinden olduğu gibi,
korkudan emin kılan, yalnızlığını gideren ve itikadları ve menhecleri hariç, birçok yönleriyle
muhtaç olduğu hayırları kendisine bağışlayan, Müslümanlara benzeyen Kemalist, Ateist, Tayyi-
ey El-Kerim!
2. 94/İnşirah, 5-6
1. 28/Kasas, 24 3. 13/Ra'd, 24
48
bist ve Fetoist şer ocaklarının örtülü yahut aleni
her türlü hile, tuzak ve yıkıcı saldırılarından tüm
muvahhidleri koru.
Kendilerini zayıf kılıp mahkûm etmek için ha- sebep olan sofi meşreplileri de doğruya yönelt,
bis ve menfur kavimlerin basın ve yayın yoluyla hakka ittiba etmelerini müyesser kıl.
icra ettikleri sihrâmiz tezviratların tesiri ve kötü
neticelerinden, İslam adına gayret ve hamiyet Daveti için Taif 'e gittiğinde Rasûlullah'ı sallallahu
sahibi olan arınmış ve şerefli müminleri muha- aleyhi ve sellem taşlayarak kovalayan çocuklar, nasıl
MAYIS’14 • SAYI: 28
49
Bir Hikaye ■ Bir Hikaye ■ Bir Hikaye ■ Bir Hikaye ■ Bir Hikaye ■ Bir Hikaye ■ Bir Hikaye
Mirsad Ağınt
50
zorlamamak gerek. Neme lazım. Gönül alemi
bu. Rıza gerek. Gönüllülük de.
Kalp dedektörü!
MAYIS’14 • SAYI: 28
51
addedilmesin diyorsanız (öyle dediğinizden de
eminim) bu fırsatı kaçırmayın, derim. (Ve dahi
dedim.)
Kalp dedektörü!
Ya da bankalardaki 'Emniyet Sandığı.' Benim de Hı? (Hiç mi tınlamıyor Hacı ağabey! Bir daha
pek aklıma yatmadı ya, neyse. dene sen...)
Gördünüz işte hürmetmeab beyefendi. Söz Aman Tanrım! Yoksa... Yoksa, ben... Ben?..
sandıktan açıldı mı 'söz'ler biter, sandıklar ko-
nuşur! Sandık, sepet her şey aleni bir surette
ortalığa saçılır. Sözün mecrası her tarafa ya-
yılır, yönelir. Onun için biz bu bahsi şuracıkta
kapayalım. Kapamadan evvel zat-ı feyyazların
vech-i ampulîlerine mükerreren nazar eylemenizi
tavsiye ve dahi istirham ederim. Eğer sizler de
zat-ı feyyaza haksızlık edilmesin, emekleri yok
52
Vardır Ya!
Özüyle birleştirip yüzünü
Vardır ya!
Vardır ya!
Vardır ya!
Ve zindan arkadaşım!
xxx
1435
xxx'14 • SAYI: x
53
Veysel Türk Ayın Kitabı
veyselturk@tevhiddergisi.com
Kitap: Dualarımız Niçin Kabul Olmuyor? mamen kaldırır ya da hafifletir. Hakim'in Müs-
tedrek'inde naklolunan bir hadiste Ali radıyallahu anh
Yazarı: Muhammed Es-Sihavi Rasûlullah'tan sallallahu aleyhi ve sellem şöyle rivayet eder:
Yayınevi: Polen "Dua müminin silahıdır, dinin direği ve gökler ile
yerin nurudur." 2
Hamd ancak âlemlerin Rabbi olan Allah'a
mahsustur. Ancak O'na ibadet eder ve ancak Kitapta, dua adabının yanısıra, yüce Allah'ın sub-
O'ndan yardım ve mağfiret dileriz. Şehadet ede- hanehu ve teâlâ duaları kabul ettiği zaman ve mekânlar,
rim ki Allah'tan başka ilah yoktur ve yine şehadet duanın önündeki engeller ve müminin; duası
ederim ki Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem O'nun makbul birisi olması için neler yapması gerektiği,
kulu ve Rasûlü'dür. çok dua ettiği halde kabul olmadığında ne yap-
ması gerektiği gibi birçok konuya da değinilmiştir.
"Ey iman edenler! Allah'tan yaraşır bir şekilde
Ayrıca Allah'ın subhanehu ve teâlâ el açıp yakaran ve
korkun ve ancak Müslümanlar olarak can verin." 1
yardım isteyen salih kullarına nasıl icabet ettiğine
Yeni bir kitap tanıtma imkânı veren Allah'a ve onlara keramet derecesinde lütuflarda bulun-
hamd olsun. Bu ay 'Dualarımız niçin kabul olmu- duğuna dair olay ve kıssalarda yer verilmiştir.
yor?' isimli kitabı tanıtacağız. Bu kitabın içeriği "Rabbin şöyle buyurdu: 'Bana dua edin kabul
adından da anlaşılacağı üzere dua adabıdır. Dua edeyim.' " 3
müminin en etkin silahlarındandır. Dua belanın
düşmanıdır. Gelmesini engeller. Geleni ortadan Duamızın sonu Allah'a hamd etmektir.
kaldırır. İnişine mani olur. İndiğinde de ya ta-
2. Müstedrek, 1/492
1. 3/Âl-i İmran, 102 3. 40/Mümin, 60
54
Dünyadan Haberler
07.Nisan.2014
12.Nisan.2014
MAYIS’14 • SAYI: 28
55
18.Nisan.2014
15.Nisan.2014
56
22.Nisan.2014
23.Nisan.2014
Irak ve Şam İslam Devleti Gazze'ye
Girmeye Hazırlanıyor
Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) medya kay-
nakları, Suriye'deki eğitim kamplarında 'Irak ve
Şam İslam Devleti'nin Gazze Mücahidleri' olarak
Mesut Barzani'den Çarpıcı PKK adlandırdığı bir grubun görüntülerini yayınladı.
İddiası Irak ve Şam İslam Devleti'nin sosyal medya
Irak'taki Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesut hesabında yayınlanan görüntülerde, üyelerin el-
Barzani; ABD'nin, PKK'ya karşı bir operasyon lerindeki silahların üstünde 'Irak ve Şam İslam
yapmak istediğini, ancak kendisinin buna izin Devleti'nin Gazze Mücahidleri' ve 'Geliyoruz ey
vermediğini belirtti. Yahudiler' cümleleri yer alıyor.
Irak ve Şam İslam Devleti, Gazze'de yönetimi
elinde bulunduran HAMAS'a 'yüzleşmek yakın-
dır ve çatışma kaçınılmazdır' şeklinde doğrudan
bir mesaj gönderdi.
IŞİD, Gazzeli savaşçı grubun adının Ebu Nur
Makdisi olduğunu belirterek 2009'da Hamas as-
kerleri tarafından öldürülen Makdisi'nin öcünü
alacağını duyurdu. Makdisi HAMAS'ın şeriat ku-
rallarını uygulamadığını söyleyWWWWWWe-
rek karşı çıkmış ve Cuma hutbesi verdiği sırada
HAMAS tarafından şehid edilmişti.
HAMAS'ın liderlerinden Abdulfettah Duhan
ise: 'Doğru İslami yoldan sapmış olan hiçbir gru-
bun Gazze'ye girişine asla izin vermeyeceğiz' dedi.
MAYIS’14 • SAYI: 28
57
24.Nisan.2014
25.Nisan.2014
Türkiye, Suriye'de Savaşa mı
Hazırlanıyor?
Türkiye, Suriye'deki Süleyman Şah Türbesi'ne
asker ve mühimmat takviyesi yaptı. Davutoğ-
lu, 'Süleyman Şah Türbesi'ndeki askerlerimizin
güvenliği için ne tedbir alınması gerekiyorsa ya-
pılır. Belli dönemlerde rutin değişimler yapılır.
Suudi Arabistan'da Kabine
Oradaki askerler alınır başka askerler götürülür.
Durumun ve ihtiyacın mahiyetine göre de orası Değişikliği
tahkim edilir, olan budur.' ifadesini kullandı. Suudi Arabistan'da Devlet Bakanı Prens Ab-
dulaziz bin Fahd görevden alınarak, yerine Prens
Muhammed bin Selman getirildi. Kısa bir süre
önce de İçişleri Bakanı görevden alınmıştı.
26.Nisan.2014
Erdoğan'ın Mesajı ABD Basınında
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 1915
olaylarına ilişkin yayınladığı mesaj; ABD basını,
Associated Press, World Street Journal ve Was-
hington Post gibi birçok yayın kuruluşunda geniş
yer buldu.
Erdoğan'ın ayrıca, 'Özellikle de Kürtler olmak
üzere azınlıklarla ilişkileri geliştirmeye çalıştığına'
işaret edildi. Rus Ordusu Ukrayna Sınırında
Ukrayna Savunma Bakanlığı'ndan yapılan açık-
lamada, Rusya ordusunun Ukrayna sınırına bir
kilometre mesafede askerî tatbikat yaptığı ancak
henüz bir sınır ihlalinin söz konusu olmadığı bil-
dirildi.
58
27.Nisan.2014
MAYIS’14 • SAYI: 28
59
60