You are on page 1of 64

Receb

1435

“Tağuta kulluk etmekten kaçınıp, Allah’a yönelenlere müjde vardır...” (39/Zümer, 17)
Aylık İslamî Eğitim Dergisi MAYIS 2014 YIL: 3 SAYI: 28 FİYATI: 5 ISSN: 2148-4635

BAŞYAZI’12

‘03
Muhammed 3 Allah’ın Rasûlü’dür
Ebu HANZALA

‘31
Kavaidu’l Erba’ Dördüncü Kaide - 9
Murat MÜSLİHAN

47 Yakarış
Kerem ÇAĞLAR
19 Allah Sana
Rızık Verdiğinde... - 2
Özcan YILDIRIM
26 Havaric/Haricilerin
İtikadları - 6
Murat GÜÇ
Dinin
Doğru Anlaşılmasında
4 Temel Kaide
Müellif, Muhammed Bin ABDULVAHHAB
Şerh, Ebu HANZALA
Derleyen, Murat MÜSLİHAN
Roman Boy
Kendisiyle aynı amacı ve gayeyi güttüğümüz
Davetleri yeryüzünde başarıya ulaşmış imamların
Hayatlarını, menheclerini, ilkelerini bilmemiz gerekir.
Çünkü başarı
Başarıya ulaşmış olan insanlara tabi olmak ile elde edilir.

Tevhid Kitabevi Merkez, Hürriyet Mh. Cumhuriyet Cd. No:3 Bağcılar/İSTANBUL 0 (545) 762 15 15
Tevhid Kitabevi, Kaynartepe Mh. Gürsel Cd. No: 190/A Bağlar/DİYARBAKIR 0 (541) 857 34 20
İkra Kitabevi, İlahiyat Fak. Karşısı Fethiye Mh. Kırlangıç Sk. No:17 Nilüfer/BURSA 0 (532) 138 02 42
Vasat Kılıflı Ortacılık
RECEB 1435
Mayıs '14 SAYI: 28

Allah'a hamd, Rasûlü'ne salât ve selam olsun...

"Sizin insanlığa, Rasûl'ün de size şahitlik etmesi için sizi vasat bir ümmet kıldık..."  1

Asrımızda ilmî yollarla maskeleri düşürülmesi gereken en tehlikeli kimseler; kelimeler üzerinde
sihirbazlık yapan ve ilmin karşısında cambazlık yapan saptırıcı insanlardır. Kavramlarla, dilediği
gibi yan anlamları üzerinden oynama yaparak akılları bulandıran saptırıcıların, tevhid akidesinin
önünde kazdıkları hendeklerden bir tanesi de 'vasat' kavramıdır.

Aslında vasat, Kur'anî bir kavramdır. Kur'an ve Sünnet bütünlüğünde ele alındığında hakkı ayakta
tutan adil şahitler anlamındadır. Seçkinlik ve orta yol anlamları asli anlamlar olmayıp yan anlam-
larındandır. Kavramın yan anlamını alıp -onu da yanlış yorumlayıp- asli anlamının iptal edilmesi
bu kavramın başına gelen en tehlikeli şeydir.

Vasat kılıflı ortacılık, İslamî hareket için; ayakların kaydığı, kalplerin hastalandığı, hevanın gidişata
yön verdiği kaygan ve tehlikeli bir zemindir. Hususen bu durumlarını Kur'an'ın pak kavramlarından
birine mâl edenlerin gidişattaki yanlışlığı fark etmesi pek de mümkün olmuyor.

Vasat ümmet olmayla; Vasatlığa en uzak olmalarına rağmen, ortacılıklarını vasat kılıfıyla kamufle
edenlerin ayrışmasını ve kavramları asli halleriyle öğrenmek isteyenlere yardımcı olmasını Allah'tan
subhanehu ve teâlâ diliyoruz.

'Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun' duamız ile...

Editör

1. 2/Bakara, 143
03 Tüm Rasûllerin Ortak Müjdesi
Muhammed 3 Allah'ın Rasûlü'dür
Ebu HANZALA

12 Vasat Kılıflı Ortacılık Başyazı

19 Allah Sana Rızık Verdiğinde... - 2 Özcan YILDIRIM

23 Kâbe'nin İnşası Enes YELGÜN

26
İÇİNDEKİLER

Havaric/Haricilerin İtikadları - 6 Murat GÜÇ

31 Kavaidu'l Erba' Dördüncü Kaide - 9 Murat MÜSLİHAN

37 Kişi Sırlarını Neden İfşa Eder? Emre ACAR

43 Emirlere Karşı Sorumluluklarımız - 3 Emre UYAR

47 Yakarış Kerem ÇAĞLAR

50 Hariçten Bir Gazel Mirsad AĞINT

53 Vardır ya! Şiir

54 Dualarımız Niçin Kabul Olmuyor? Veysel TÜRK

55 Dünyadan Haberler

Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü: Yazışma Adresi: Emre UYAR


Emre UYAR Güneşli Merkez Postane P.K. 51
Yayın Türü: Bağcılar/İstanbul
Yaygın Süreli
Aylık Dergi Basım: Step Matbaacılık
Reklam ve Abonelik: Göztepe Mah. Bosna Cad. No:11
Receb 1435 info@tevhiddergisi.com Mahmutbey-Bağcılar/İstanbul
Mayıs 2014 www.tevhiddergisi.com Tel : 0 (212) 446 88 46
Sayı: 28 Adres: Kirazlı Mh. 1 Sk. No:21/A Dergi İçerisinde Yer Alan Yazılardan
34210 Bağcılar/İSTANBUL İlgili Yazar Mesûldür.
Fiyatı: 5 Kaynak Gösterilerek Alıntı Yapılabilir.
Abonelik için: 0 545 762 15 15

Satış Noktaları İstanbul: Tevhid Kitabevi, Hürriyet Mh. Cumhuriyet Cd. No:3 Bağcılar/İSTANBUL 0 (545) 762 15 15
Bursa: İkra Kitabevi, İlahiyat Fak. Karşısı Fethiye Mh. Kırlangıç Sk. No:17 Nilüfer/BURSA 0 (532) 138 02 42
Diyarbakır: Tevhid Kitabevi, Kaynartepe Mh. Gürsel Cd. No:190/A Bağlar/DİYARBAKIR 0 (541) 857 34 20

İrtibat Büroları MERKEZ: Kirazlı Mh. 1. Sk. No:21/A Bağcılar/İSTANBUL


Büro 1: Murat Paşa Mh. Yeşilçimen Sk. No:26 Bayrampaşa/İSTANBUL
Büro 2: Güvercin Tepe Mh. Fatih Cd. No:209 Başakşehir/İSTANBUL
Büro 3: Bahçıvan Mh. Eski Banka Sk. No:6/4 Merkez/VAN
Büro 4: Beş Nisan Mh. 749. Sk. No:5 Bağlar/DİYARBAKIR
Büro 5: Şemsi Tebrizi Mh. Kınacı Sk. No:20/A KONYA
Vahyin Rehberliğinde
Ebu Hanzala

Tüm Rasûllerin Ortak Müjdesi


Muhammed 3
-3- Allah'ın Rasûlü'dür
Allah Rasûlü'nün sünnetini yaymanın en etkili yolu, onu
pratik olarak insanlara gösterecek örnekleri çoğaltmaktır.
Tecrübeyle sabittir ki kitaplar ve anlatılar onu bu ümmetten
olmayanlara tanıtamadığı gibi, bu ümmetin parçası olan
insanları yeni arayışlara sevk etmekten de alıkoymamaktadır.

Allah'ın Adıyla!

B izleri İslam'a hidayet eden, Muhammed'e sal-


lallahu aleyhi ve sellem ümmet kılan Allah'a hamd
olsun. Salât ve selam, bu yolun rehberinin, pak
Bu esasları zikrettikten sonra şu hatırlatmada
bulunmuştuk:

âlinin ve ashabının üzerine olsun. 'Bu esasların tafsilatına geçmeden önce; bunla-
rın özü olan ve ona sallallahu aleyhi ve sellem imanın tüm
"Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem Allah'ın esaslarının üzerine bina edildiği sevgi meselesine de-
Rasûlü'dür" şehadetinin anlamı, gerekleri ve bu ğineceğiz. Ona itaat, onu tasdik, nehyettiklerinden
şehadetle uyuşmayan halleri anlatmaya devam kaçınma, onun sünnetinin dışında kaynak kabul
etmeme, bidatlardan sakınma ve onun ahlakıyla
ediyoruz. Önceki yazımızda; bu şehadetin dört
ahlaklanma gibi ona imanın esası, vacibi ve kemali
esas üzere bina edildiğini belirtmiştik:
olan tüm unsurlar, onu sevmenin eseridir. Öyleyse
1. Haber verdiklerinde onu sallallahu aleyhi ve sellem bu makama en uygun olan; asılların aslı olan sevgi
meselesini takdim ederek konuya giriş yapmaktır.'
tasdik etmek
Aynı yazımızda; Allah Rasûlü'nü sallallahu aleyhi ve
2. Emrettiklerinde ona sallallahu aleyhi ve sellem itaat
sevmenin iman olduğunu da detaylandır-
sellem
etmek
mıştık. Sevginin kalbin ameli olduğunu, insan-
3. Nehyettiklerinden kaçınmak ların sevgi anlayışlarının ve buna bağlı olarak da
sevgilerini gösterme biçimlerinin farklı olduğu-
4. Yalnızca onun sallallahu aleyhi ve sellem gösterdiği nu örnekleriyle izah etmiştik. Söz konusu olan, Receb
1435
şekilde itaat etmek. Allah ve Rasûlü'nün sevgisinin ise varlığı iman,

MAYIS’14 • SAYI: 28

3
yokluğu küfürdü. İslam 'ben Müslümanım' di- ruz. Bu sebepten olsa gerek bu hadisi duyup da
yen herkeste bulunması zorunlu olan bu sevgiye şaşırmayanımız yoktur. 'Nasıl yani? Allah'a nasi-
alametler belirlemişti. Bu alametlerin varlığı ve hat mı olurmuş?' Genelde dilimiz veya lisan-ı hali-
oranı kişinin Allah Rasûlü'ne sallallahu aleyhi ve sellem miz ilk olarak böyle tepki verir. İmam Nevevi'nin
olan sevgisinin şeriat nazarında geçerliliğini be- rahimehullah de belirttiği gibi Arap lugatında en geniş
lirlemekteydi. Bu sevginin alametlerinden şun- anlam barındıran kelimelerden biri nasihattir.
ları görmüştük:
Nasihat; hem dilin hem kalbin hem de organla-
1. Ona sallallahu aleyhi ve sellem emrettiklerinde itaat rın amelidir. Nasihat edilecek şeyin kalpte sevilip,
edip, yasakladıklarında kaçınmak tazim edilmesi, dille insanları ona davet etmek,
bedenle ona gelen zararları defetmek, onun ta-
2. Onu sallallahu aleyhi ve sellem örnek almak nınması için mücadele etmek, bunlar hepsi na-
sihat kapsamındadır.
3. Onu sallallahu aleyhi ve sellem kendi nefsinden daha
evla görmek İmam Nevevi rahimehullah aynı bölümde aktar-
maya devam ediyor: '...Rasûl'e nasihate gelince;
4. Ona sallallahu aleyhi ve sellem saygı göstermek ve Risaletinde onu tasdik etmek, getirdiği her şeye
onu tazim etmek. iman etmek, emir ve nehyinde ona itaat etmek,
hayattayken ve vefatından sonra ona yar-
Şimdi, Allah'tan subhanehu ve teâlâ yar-
dım etmek, onu seveni sevip, ona düş-
dım isteyerek, varlığı iman olan ve manlık edenlere düşman olmak, onun
şehadetimizin gereklerinin üzerine hakkını tazim edip ona saygılı olmak,
bina edildiği sevginin alametleri-
vahyin rehberliğinde

onun yolunu ve sünnetini ihya et-


ne devam edelim. Nasihat; mek, davetini yaymak, şeriatını
hem dilin hem neşr etmek, ona yönelik töhmet-
5. Onun Sünnetine kalbin hem de organların leri savıp onun ilimlerini tercih
Nasihat Etmek amelidir. Nasihat edilecek şeyin etmek, bu ilimlerde fıkıh
kalpte sevilip, tazim edilmesi, dille sahibi olmak için çaba
Temim Ed Dari ra- insanları ona davet etmek, be- ve başkalarını buna
dıyallahu anh rivayet edi- denle ona gelen zararları defetmek,
davet, onu öğrenirken
yor: onun tanınması için mücadele
ve öğretirken bu lütuf ile
etmek, bunlar hepsi nasihat
"Allah Rasûlü şöyle buyurdu- kapsamındadır. davranmak, okurken edepli
lar: 'Din nasihattır.' Biz: 'Kimin olmak, o meselelerde ilimsizce
için?' dedik. Dediler ki: 'Allah'a, konuşmamak, bu ilimlerin ehli-
kitabına, Rasûlü'ne, Müslümanların ne; ona olan intisaplarından dolayı
sevgiyle davranmak, onun ahlakıyla
yöneticilerine ve geneline nasihattır.' "  1
ahlaklanıp edebiyle edeplenmek, ehli-
Din nasihattır. Denilir ki Arap lu- beytini sevmek, onun sünnetinde bidat
çıkaran veya ashabı hakkında konuşanlar-
gatında bu kelimeden daha toplayıcı ve
dan uzak durmak...'  3
kısalığına rağmen geniş anlam ifade eden
başka bir kelime yoktur... Araplar bu kelimeyi; Muhammed bin Nasır El Merzevi şöyle de-
ihlas anlamında kullanır. Nasihat eden, nasihat miştir:
ettiğine sırf onu düşünerek ve onun iyiliği için
çabaladığından böyle denir. 'Allah Rasûlü'ne sallallahu aleyhi ve sellem nasihat iki
türlüdür:
Sözleri ve davranışları sâfîdir. Söküğün dikil-
mesine de, nasihat derler. Nasihat eden, nasihat 1. Hayatında; ona itaat etmek için çabalamak,
ona yardım ve istediğinde maddi destek vermek,
ettiğinin eksiğini giderir çünkü.  2
onu sevmek için çabalamak
Türkçe'de nasihatı çok dar anlamda kullanıyo- 2. Vefatından sonra; Sünnetini öğrenmede titiz
ruz. Öğüt vermek, hatırlatmaktan ibaret görüyo- davranmak, ahlak ve edebini araştırmak, emirle-
rini ve onları yerine getirmeyi tazim etmek, onun
1. Müslim, 55
2. El-Minhac, 2/37 3. Minhac, 55 nolu hadis şerhi

4
sünnetinden yüz çeviren, dünyayı onun sünnetine
uymaya tercih edenlere kızmak...'  4

Özellikle biz Müslümanları ilgilendiren ikin-


ci kısım üzerinde durmamız gerekiyor. Allah
Rasûlü'nü sallallahu aleyhi ve sellem görme şerefine nail
olamasak da, onun sünnetiyle ahlaklanma, onu
yayma, insanları ona davet, onun örnekliği etra-
fında oluşan şüpheleri bertaraf etme şerefine nail
olabiliriz. Bu, ona alan sevgimizin ispatı olması-
nın yanında, ona sallallahu aleyhi ve sellem nasihatimizin
de gereğidir.
sallallahu aleyhi ve sellem olan benzerliğiydi. Onun biyog-
Bugün Allah Rasûlü'nü sallallahu aleyhi ve sellem ta- rafisinde zikredilen özelliklere bakıldığında ne
nımak isteyenler için sayısız imkân vardır. Onu demek istediğimiz daha iyi anlaşılacaktır:
sallallahu aleyhi ve sellem anlatan kitaplar, sesli-görüntülü
siyer dersleri, hakkında yapılan sempozyumlar. • Çok az konuşurdu. Kendisine birşey sorulma-
Sırf batılı oryantalistlerin, o ve sünneti hakkında dan asla söze başlamazdı.
yaptığı bir yıllık çalışma üç bin civarındadır.
• İnsanların görmediği hallerini ıslah eder, gece-
Ancak sorun, onun sünnetine nasihat eden, leri ihya eder ve kendinden nasihat isteyenleri
onun ahlakıyla ahlaklanıp kalpteki sevgisini buna yönlendirirdi.
Muhammed'in sallallahu aleyhi ve sellem ahlakı olarak • Mütevazıydı. Nasılsın diye sorulduğunda 'rızkı-
dışa yansıtanların azlığıdır. Bizler ona nasihat nı yiyip, ecelini bekleyen bir miskin' derdi.
sorumluluğumuz gereği, onu tanımakla mükelle-
fiz. Ancak çoğumuz işin kolayına kaçıyor, yazıyor • Çok edepliydi. Onunla yirmi beş yıl arkadaşlık
veya anlatıyoruz. Onun gibi bir şahsiyet ne keli- yapan biri, 'Onun ağzından ayıplanacak bir şey
melerde ne de harflerde hayat bulmaz, bunu idrak çıktığını hiç görmedim' demişti.
edemiyoruz... Şayet bilinmesi gerekenler; yazıyla • İhlasa çok dikkat ederdi. Kur'an okurken yanı-
veya anlatım vasıtasıyla hakkıyla bilinebilecek na girildiğinde mushafın üzerini örterdi. Nafile
olsaydı; Allah subhanehu ve teâlâ kanlı, canlı Peygam- namazları mescidde kıldığı hiç görülmedi.
berler göndermez, en sevdiği varlıklara eziyetin
her türlüsünü reva görmezdi. Hakkın ortaya çıkıp • Dünyayla alakası zaruret ölçüsündeydi. Kendi
bihakkın idrakı, canlı örneklerle mümkündür. ihtiyacını alır, elde kalanı dağıtırdı.
Sahabenin dahi gıpta ettiği insanlar olmuştu. Bu özellikleri Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve
Onlar ahlaklarıyla Allah Rasûlü'ne ayna olmuş, sellem ahlakıydı. O, sünnete nasihat etmiş ve insan-
onu sallallahu aleyhi ve sellem tanıtmışlardı. Tabiinden ları davet ettiği şeye, yaşantısı ile şahitlik etmişti.
Rabi' bin Husyem bunlardan biriydi. İbni Mesud Netice olarak da Abdullah bin Mes'ud radıyallahu
radıyallahu anh ona şöyle demişti: 'Ey Ebu Yezid. Şayet
anh gibi ne söylediğini bilen bir sahabeden 'Al-
Allah Rasûlü seni görseydi mutlaka seni severdi, seni
lah Rasûlü seni görse mutlaka seni severdi' sözünü
her gördüğümde muhbîtini 5 hatırlıyorum.'  6
işitmişti.
İbni Mesud'un radıyallahu anh bu sözü söylemesinin
Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem sünnetini
nedeni elbet Rabi'nin ahlakı ve Allah Rasûlü'ne
yaymanın en etkili yolu, onu pratik olarak in-
sanlara gösterecek örnekleri çoğaltmaktır. Tec-
4. Tazim Kadr-i Salat, 2/693; (Benzer bir ayrımı Kadı İyad, İmam rübeyle sabittir ki kitaplar ve anlatılar onu bu
Acuri'den nakleder) Eş Şifa 2/584.
ümmetten olmayanlara tanıtamadığı gibi, bu
5. Muhbîtin tefsiri Kur'an'da mevcuttur. Hac suresi 24. ayet "muhbît
olanları müjdele" diyerek biter. 25. ayet onları şöyle tarif eder. "On- ümmetin parçası olan insanları yeni arayışlara
lar ki Allah anıldığında kalpleri titrer, kendilerine isabet eden mu- sevk etmekten de alıkoymamaktadır. Demek ki
sibetlerde sabır gösterirler. Namazı kılar ve kendilerine verdiğimiz
rızıktan infak ederler..." tek ihtiyacımız olan, sünnete nasihat eden yaşa-
6. Bunu İmam Zehebi, Siyer A'lam en-Nubela'sında, imamın biyog- yan-canlı örneklerdir. Ona nasihatın bir parçası
rafisinde aktarır, 4/258. Receb
da ona yönelik töhmet ve şüphe cinsinden şey- 1435

MAYIS’14 • SAYI: 28

5
leri defetmek, bunlarla mücadele etmektir. İster çıkarma peşindesin"  10 diyerek karşı çıkıp onu sür-
onun sünnetini ihmal edip, dinde bidat çıkaran- güne yollamış ve gittiği yerde Müslümanların
lar olsun; ister onun sünneti etrafında şüphe- onunla konuşmasını yasaklamıştır.
ler oluşturup onun örnekliğini hayatın dışına
itmek isteyenler olsun, bunlarla mücadele ona Bu gibi tepkiler, sahabenin sünnete olan na-
nasihatin gereğidir. Bunun en güzel örnekliğini sihatlerindendi... Allah Rasûlü'ne hayattayken
sahabede görmekteyiz. her yolla yardım eden güzide ashabı, vefatından
sonra onun sünnetine sahip çıkıp, sünnet etra-
Sahabeden Dıhye bin Halife radıyallahu anh fında oluşan problemlerde de hassasiyet göster-
Ramazan'da yolculuğa çıkmış ve bazı insanla- mişlerdir.
rın seferde oruç tuttuğuna şahitlik etmiştir. Geri
döndüğünde: "Vallahi bugün görebileceğime hiç Günümüz Müslümanlarında bu hassasiyeti gö-
ihtimal vermediğim bir şey gördüm. Bir grup Allah remiyoruz. Sünnet dendiğinde 'ihtilafın meşru
Rasûlü'nün sünnetinden yüz çevirdiler. Allah'ım olduğu alan' gözüyle bakılıyor. Böyle olunca da
bugün benim canımı al"  7 demiştir. sünnete itikadî ve amelî muhalefetler meşruy-
muş gibi algılanıyor.
"İmran bin Husayn radıyallahu anh dedi ki: 'Ben
Allah Rasûlü'nden: 'Hayanın hepsi hayırdır' Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem sünne-
dediğini işittim.' Orada bulunan Buşeyr: tiyle dalga geçen, akıllarına arz ettikleri
'Bazı kitaplarda 'hayanın bazen zaaf ol- sünneti Kur'an'a arzettiğini zanneden
duğu yazılıdır.' deyince İmran hadisi insanlar, hoş karşılanabiliyor. Kar-
tekrarladı. Buşeyr de sözünü tekrarla- deşimin hakkını koruyacağım diye,
yınca İmran öfkelendi. Orada bu-
vahyin rehberliğinde

Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve


lunanlar onu zor yatıştırdılar."  8 İster
sellem hakkı çiğneniyor.
onun sünnetini
"Bir grup mescidde otur- ihmal edip, dinde bidat
Allah Rasûlü'nün sallallahu
muş ve toplu olarak zi- çıkaranlar olsun; ister onun
sünneti etrafında şüpheler aleyhi ve sellem sünnetinin teş-
kir yapıyordu. Başta
bulunanlardan biri oluşturup onun örnekliğini hayatın ri değeri konusunda
komutu veriyor (yüz
dışında itmek isteyenler olsun, anlaşamayan insanla-
bunlarla mücadele ona nasihatin rın, hangi din üzerinde
defa subhanallah deyin), gereğidir. Bunun en güzel
oturanlar da bu komuta uyup örnekliğini sahabede
kardeşlik tesis ettiği de tar-
tekrarlıyorlardı. Durumu Ebu görmekteyiz. tışılması gereken bir konudur.
Musa El Eş'ari radıyallahu anh far-
ketmiş ve vakit kaybetmeden İbni Tevhid ve Sünnet ehli Müs-
Mesud'a bildirmişti. Mescide gelen İbni lümanların bu noktada sahabeyi ör-
Mesud onlara sordu: nek alması, ihsan üzere onlara tabi
olması elzemdir. Özellikle; asrımızın
__ Siz ne yapıyorsunuz? ne idüğü belirsiz, vahdet kılıflı çoğulcu-
__ Sadece hayır dilemiştik. luk anlayışına, sünnetin teşri değeri kurban
edilmemelidir.
__ Nice hayır isteyen kişi ona isabet edemez.
Vallahi ya sizler Muhammed'in sallallahu aleyhi ve sellem
6. Onun Sevdiklerini Sevip, Buğz
olduğu yoldan daha hayırlı bir yol üzeresiniz ya da Ettiklerine Buğz Etmek
sapıklık kapılarını açmaktasınız."  9 Sevmek, sevenin sevdiğini sevip, düşmanlarını
düşman edinmektir. Hakiki bir sevgi ancak bu
Subey El Iraki, Kur'an'dan bazı ayetler günde- olabilir. Allah Rasûlü'ne sallallahu aleyhi ve sellem kalp-
me getiriyor, müteşabihlerle insanların kafasını lerimizde beslediğimiz sevgi; sünnet ve ehlinin
bulandırıyordu. Ömer radıyallahu anh ona: "Sen bidat sevgisi, bidat ve ehlinin buğzu olarak belirgin-
leşmelidir. İçinde buğz olmayan sevgide hayır
olmadığı gibi, içinde sevgi olmayan buğzda da
7. Ebu Davud, 2413 hayır yoktur.
8. Buhari, 6117; Müslim, 37.
9. Darimi Mukaddime, 23 10. Darimi Mukaddime, 19

6
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem buna dikkatçıkılmıştır. Yolda Ensar ve Muhacir arasında pek
çekmiş ve onun sevgisinin, onun sevdiklerini de hoş olmayan bir tartışma yaşanır. Su sırası ne-
sevmeyi gerektirdiğini haber vermiştir: deniyle tartışırlar. Her biri kendi kavmine sesle-
nir. 'Ey muhacirler! Yardım edin.' 'Ey ensar! Yardım
"İmanın alameti ensarı sevmek, nifakın alameti edin'... Kalbi marazlı olan Abdullah bin Ubey Es
onlara buğz etmektir."  11 Selul için fırsat doğmuştur. Tüm kalbi hastalıklı
"Benim ashabım hakkında Allah'tan korkunuz.
varlıkların İslam toplumunda yaşanacak olum-
Benden sonra onları hedef haline getirmeyiniz. On- suzlukları gözlediği gibi... Onlar, sinek tabiatlıdır
ları seven beni sevdiğinden onları sevmiştir. Onlara neticede... Balarısı misali güzelliğe değil, sinek
buğz eden bana buğzundan onlara buğz etmiştir..."  12 misali sağlam bedenin yaralı kısmına konarlar.
Abdullah bin Ubey konacağı yarayı bulmuştu.
Yine o sallallahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir: İnsanları iyice kışkırtmak için şu sözleri söyledi:

"...Beni seven Usame'yi sevsin..!"  13 'Bunlarla bizim misalimiz Araplar'ın 'besle karga-
yı oysun gözünü' deyimimizdeki gibidir. Hem yur-
Bu cümle uzunca bir hadisin parçasıdır. Fatıma dumuza yerleştiler, hem de şu yaptıklarına bakın.
binti Kays'a radıyallahu anha birçok sahabe aynı anda Vallahi Medine'ye dönersek aziz-izzetli olan zelil
talip olur. O radıyallahu anha bunların içinden Usame olanı oradan çıkaracaktır.'  15
bin Zeyd'i radıyallahu anh tercih eder. Ve gerekçesini
de Allah Rasûlü'nden sallallahu aleyhi ve sellem duyduğu Bu sözleri üzerine şu ayetler indi:
bu sözü gösterir. Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve "Onlara: 'Gelin, Allah'ın Peygamberi sizin için
sellem sevdiğini sevmek...
mağfiret dilesin' denildiği zaman başlarını çevirirler
ve sen, onların büyüklük taslayarak uzaklaştıklarını
Bir gün Abbas radıyallahu anh Allah Rasûlü'ne sal-
görürsün. Onlara mağfiret dilesen de, dilemesen
lallahu aleyhi ve sellem gelmiş ve şikayette bulunmuştu.
de birdir. Allah onları kesinlikle bağışlamayacaktır.
'Kureyşliler kendi aralarında konuşup eğleniyorlar. Çünkü Allah, yoldan çıkmış topluluğu doğru yola
Bizi görünce suratları asılıyor, halleri değişiyor.' Al- iletmez. Onlar: 'Allah'ın elçisinin yanında bulunan-
lah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem öfkelendi ve: lar için hiçbir şey harcamayın ki dağılıp gitsinler'
diyenlerdir. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Al-
"Allah'a yemin olsun ki, sizleri benim sevgim ve lah'ındır. Fakat münafıklar bunu anlamazlar. On-
akrabalığım dolayısıyla sevmedikçe iman etmiş lar: 'Andolsun, eğer Medine'ye dönersek, üstün olan,
olamazlar."  14 zayıf olanı oradan mutlaka çıkaracaktır' diyorlardı.
Burada tarihin, benzerine çok az rastladığı bir Hâlbuki asıl üstünlük, ancak Allah'ın, Peygambe-
vakıayı nakledelim. Beni Mustalık gazvesi için rinin ve müminlerindir. Fakat münafıklar bunu
bilmezler."  16
11. Buhari, 3784
12. Tirmizi, 3862
Receb
13. Müslim, 2942 15. Buhari, 4905; Müslim, 2583. 1435
14. Ahmed, Tirmizi 16. 63/Munafikun, 5-8

MAYIS’14 • SAYI: 28

7
Bu olay Allah Rasûlü'nü sallallahu aleyhi ve sellem çok 7. Ona SALÂT ve SELAM Okumak
üzmüştü. Öyle ki hiç dinlenmeden yola devam Seven sevdiğini kalbinde muhafaza edip, kal-
ediyordu. Münafıkların elebaşının, pak ve şerefli bini onu koruyan bir kap kıldığından, sevgiye
oğlu bu durumdan etkilenmişti. Allah Rasûlü'nü Arapça'da hub/ dendiğini zikretmiştik. Allah
bu denli üzen bir manzaraya, babası sebep ol- Rasûlü'nü sallallahu aleyhi ve sellem seven, ona kalbinde
muştu. Üstelik ayetler de babasının bu sözleri yer verir. Bu sevgi, kalbin sahibini ağırlaştırır.
söylediğini teyit ediyordu. Medine'ye kadar Değerini çoğaltır. Bundan ötürü Allah subhanehu ve
sabretti. Medine'ye girerken kapıda dikildi ve teâlâ ona olan saygımızı 'vakar' kelimesiyle ifade
babasına dedi ki: 'Vallahi kimin izzetli kimin de ediyordu.
zelil olduğunu göreceksin. Allah Rasûlü sana izin
verinceye dek bu kapıdan içeri girmeyeceksin.' İn- Kalpteki sevgi, insanı harekete geçirir. Sevgili-
sanlar onu uyarsa da bu kararından vazgeçmedi. yi görmek, ona yakın olmak ister. Bütün bunlar
Ta ki Allah Rasûlü'nden sallallahu aleyhi ve sellem giriş olmayınca onu zikretmeye, adını anmaya, onu
izni gelinceye dek... anlatmaya başlar. Dil, kalbin aynası... Kelimeler,
gönül heybesinin sadık yarenleri... Dil neyle meş-
Babası dahi olsa Allah Rasûlü'nü sallallahu aley- gulse kalbi o istila etmiş, her yerini kuşatmıştır.
Allah hi ve sellem üzen, onun buğz edeceği işler yapan,
Salât ve selam, kalpte olan Muhammed sallallahu
ona dil uzatana böyle karşılık vermişti.
Rasûlü'nü aleyhi ve sellem sevgisinin dışa yansımasıdır.
İşte sevgi budur. Sevgilinin sevdi-
sevdiğimizi ğini sevmek, sevgilinin buğzuna "Allah ve melekleri, Peygamber'e çok salavat ge-
söylüyoruz. Ancak muhatap olana buğz etmek… tirirler. Ey müminler! Siz de ona salavat getirin ve
dilimizde ona haka- tam bir teslimiyetle selam verin."  17
Biz ise tuhaf bir dönemde
ret edenlerin nağme- yaşıyoruz. Abdullah bin Ubey
İbni Kesir rahimehullah şöyle dedi:
leri, gece evlerimizi bin Selül'ün dahi şapka çıka-
ona düşmanlık eden- racağı cinsten bir nifakla '...Allah kullarına Nebisinin mele-i a'ladaki/kendi
katındaki değerini; Kendinin ve meleklerinin ona
lerin film ve dizileri karşı karşıyayız. Allah
salât getirdiklerini belirterek gösterdi. Sonra yer
süslüyor! Onun buğz Rasûlü'nü sevdiğimizi söy-
ehline ona salât ve selam getirmelerini emretti. Ta
lüyoruz. Ancak dilimizde ona
edip asırlar öncesin- hakaret edenlerin nağmeleri, ki yeryüzünde ve gökyüzünde aynı anda ona salât
den lanet ettiği in- getirilsin...'
gece evlerimizi ona düşmanlık
sanları takip ediyor, edenlerin film ve dizileri süs- Allah ve Rasûlü'nün sevgisiyle yürekleri tutu-
şevkle haftanın lüyor! Onun buğz edip asırlar şan Müslümanlar, bu emri yerine getirmek için
öncesinden lanet ettiği insan- birbirleriyle yarıştılar. Allah Rasûlü'ne sallallahu aleyhi
sırasının onla-
ları takip ediyor, şevkle haftanın ve sellem gelip 'Ey Allah'ın Rasûlü! Allah sana salât
ra gelmesini sırasının onlara gelmesini bekliyoruz. ve selam getirmemizi emrediyor. 18 Sana nasıl se-
bekliyoruz. Onun şiarlarıyla dalga geçen, onu bir çöl
bedevisi, zevk düşkünü veya çıkarcı olarak 17. 33/Ahzab, 56
yansıtan komedyenlere katıla katıla gülüyoruz. 18. Allah Rasûlü'ne salât ve selamın manası

Selamın manası:
'Bırak Ey Allah'ın Rasûlü! Şu münafığın kafasını Selam esenlik, barış, huzur, dünyevi ve uhrevi sıkıntılardan uzak
olmak demektir. Allah'ın isimlerinden biri Es Selam'dır. Kullarına
vurayım…' diyen Ömer'ler radıyallahu anh olmadığı esenlik veren anlamındadır.
için de siyer sempozyumları düzenliyor, 'Sevgili
Salâtın manası:
Peygamberim'li, bol güllü ve karanfilli kitaplar Lugatta; sırtın ortası, ateş, dua, süreklilik gibi anlamlara gelir.
Şer'i olarak ise;
basıyoruz. Allah'tan geldik, tekrar O'na döne-
1. Salât rahmettir. Bu, İbni Abbas'tan naklolunmuştur (Fethu'l Bari,
ceğiz... 11/156). İmam Tirmizi Sünen'inde Sufyan-ı Sevri'den; 'Birçok
ilim ehli salât rahmettir.' sözünü aktarır. (Sünen 485 nolu rivayeti
Bu nifaktan kurtulmalı ve aslımıza dönmeliyiz. öncesinde)

İlişkilerimizi, dostluk ve beğenilerimizi Allah ve Buna göre Nebi'ye salât ve selam getirince şöyle demiş oluyoruz:
'Allah'ın selamı ve rahmeti senin üzerine olsun.' Genel olarak kitap-
Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem sevgisi belirleme- larımızda salâta rahmet anlamı verilir. Muhakkik alimlerimizin
lidir. Onların sevgisine muvafakat etmeli, onla- de işaret ettiği gibi bu, isabetli bir görüş değildir. Bunun nedenini
bazı yönlerden izah edecek olursak ;
rın buğzundan ve buğza mahal olan insanlardan
a) Bakara suresi 157. ayette sabreden kullar şöyle müjdeleniyor:
şiddetle kaçmalıyız. "Allah'ın salâtı ve rahmeti onların üzerinedir." Buna göre ayet

8
lam edeceğimizi biliyoruz. Salâtı nasıl getirelim?'
dediler.

Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

"Deyiniz ki:

‫اَ�لّلَ ُه َّم َص ِّل َع َل َم َح َّم ٍد َو َع َل ا َ ِل ُم َح َّم ٍد ك ََم َصلَّ ْيت‬


‫َع َل اِبْ َرا ِهي َم َو َع َل ا َ ِل اِبْ َرا ِهي َم اِن ََّك َح ِمي ٌد َمجِي ُد‬
Allah'ım! Muhammed'e ve Muhammed'in üm-
metine rahmet eyle; şerefini yücelt. İbrahim'e ve
İbrahim'in ümmetine rahmet ettiğin gibi. Şüphesiz
övülmeye layık yalnız Sensin, şan ve şeref sahibi Bunun yanında Allah Rasûlü'nü sallallahu aleyhi ve
de Sensin."  19 sevdiğini iddia edip cimrilik edenler, yalan-
sellem
larından ötürü onun sallallahu aleyhi ve sellem beddua-
‫اَ�لّلَ ُه ّم بَارِك َع َل ُم َح َّمد َو َع َل ا َ ِل ُم َح َّم ٍد ك ََم بَا َرك َْت‬ sına muhatap olanlar var. Zannımca alemlere
‫ىل ا َ ِل اِبْ َرا ِهي َم اِن ََّك َح ِمي ٌد َمجِي ُد‬
َ ‫ىل اِبْ َرا ِهي َم َو َع‬
َ ‫َع‬ rahmet olarak gönderilen, "...mümin bedduacı/
"Allah'ım! Muhammed'e ve Muhammed'in üm- lanetçi değildir" diyen, kendisine tanınan dua
metine hayır ve bereket ver. İbrahim'e ve İbrahim'in hakkını dahi ümmetine saklayan, onlara karşı
ümmetine verdiğin gibi. Şüphesiz övülmeye layık rauf ve rahim olan bir Nebi; kendi ümmetinden
yalnız Sensin, şan ve şeref sahibi de Sensin."  20 birilerine beddua ediyorsa ortada çok vahim bir
durum var demektir.
'Allah'ın rahmetleri ve rahmeti onların üzerinedir' şeklinde olur ki
bu, Kur'an'ın belağatına yakışmaz.
"Yanında ismim anıldığı halde bana salât getirme-
b) Eşanlamlı kelimeler birbirlerinin yerine kullanılabilirler. Salât
yenin burnu sürtsün."  21
ve rahmet kelimeleri ise birbirlerinin yerine kullanıldığında mana
yönünden uygun olmayan durumlar ortaya çıkar. "İnsanların en cimrisi, ismim anıldığı halde bana
Örneğin, en yaygın dua 'Allah'ım bana rahmet et!' şeklindedir. salât getirmeyendir."  22
Bu duayı 'Allah'ım bana salât et!' dediğimizde İbni Kayyım'ın
ifadesiyle duada haddi aşmış oluruz.
O sallallahu aleyhi ve sellem Rabbinin yanında o kadar
Allah ayette: "Benim rahmetim her şeyi kaplamıştır" (7/A'raf, 156)
buyuruyor. Aynı cümlenin yerine 'Benim salâtım' yazdığınızda
değerlidir ki; onu seven ve bu sevgisi salât olarak
yine anlam karmaşasına sebebiyet verirsiniz. Ya da 'Allah mümin- diline yansıyanlara, Allah subhanehu ve teâlâ on defa
lere karşı rahmetlidir/Er Rahim'dir' yerine 'salâtlıdır' diyemezsiniz.
salât getirir. Onları dünyada ve ahirette üzecek
c) Sahabe, rahmet ve salâtı ayrı anlamıştır. Çünkü Allah Rasûlü'ne
'Allah sana salât ve selam getirmemizi emrediyor. Sana nasıl selam
şeylere karşı, onlara yeter.
edeceğimizi biliyoruz, nasıl salât getirelim?' dediler.

Allah'ın selamı, rahmeti, bereketi üzerine olsun!' şeklinde getirdik-


"Kim bana bir defa salât getirirse bunun karşılı-
leri ve 'biliyoruz' dedikleri selamda rahmet kelimesi zaten vardır. ğında Allah ona on defa salât getirir."  23
Şayet salât, rahmet olmuş olsaydı selamın içinde yerine getirilmiş
olacaktı. Sahabenin umumu salât ve rahmeti eşanlamlı olarak gör-
mediklerinden bu soruyu sorma ihtiyacı hissettiler. (Ayrıntılı bilgi Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bir mecliste bu
için İbni Kayyım'ın konuyu tahkik ettiği Celalu'l Efham kitabının müjdeyi yenilemişti. Ona salât getirenlere Allah
75-82. sayfalarına müracaat edilebilir.)
subhanehu ve teâlâ on misliyle mukabele edecekti. Bunu
2. Salât mağfirettir. Mukatil bin Hayyan'dan naklolunmuştur
(Fethu'l Bari, 11/156). Buna göre Nebi'ye salât getirdiğimizde duyan bir sahabe şöyle dedi:
'Allah'ım onu bağışla!' demiş oluyoruz.

3. Salât Allah'ın onu övmesi, şanını yüceltmesidir: "__ Öyleyse duamın dörtte birini sana salât ge-
Ebu Aliye; 'Allah'ın salâtı meleklerin yanında onu övmesidir.'
tirmeye ayıracağım.
(Buhari 4797 nolu rivayet öncesinde, muallak olarak.)
Rasûl:
Konuyu tahkik eden alimlerin çoğunun tercihi bu görüştür.
'Allah'ın onu övmesi, meleklerin ve bizlerin Allah'tan ona salât
etmesini, yani onu övüp şanını yüceltmesini talep etmemizdir.
__ Dilediğin kadar yap, fazlası senin için daha
Allah'ın onu övmesi, ona rahmeti de istiğfarını da kapsar.
hayırlıdır.
4. Berekettir. İbni Abbas radıyallahu anh '...Salât ederler, yani
bereket talebinde bulunurlar' (Buhari, muallak olarak 4797 nolu
rivayeti öncesinde). Buna göre 'Allah'ım Nebi'yi bereketli kıl!' demiş
oluyoruz. 21. Tirmizi, 3545
Receb
19. Buhari, 6357; Müslim, 4797 22. Tirmizi, 3546 1435
20. Buhari, 6357; Müslim, 4797 23. Müslim, 408

MAYIS’14 • SAYI: 28

9
__ Üçte birini sana salât için ayıracağım. ona dünya ve ahiret konusunda seçim hakkı tanır.'
Allah Rasûlü son hastalığındaydı. Ondan şu sözleri
__ Dilediğin kadar yap, fazlası senin için hayırlıdır.
işittim: 'Allah'ım kendilerine nimet verdiğin Nebiler,
__ Öyleyse duamın üçte ikisini sana salât getir- sıddıklar, şehitler ve salihlerle beraber...' Anladım
ki seçim hakkı tanınmış ve seçimini yapmıştı."  26
meye ayıracağım.
__ Dilediğin kadar yap, fazlası senin için daha Dünya ve sevdiği arasında tercih yapması is-
hayırlıdır. tenince hiç tereddüt etmeden Allah'ı ve O'nun
yanında olanı tercih etmişti.
__ Öyleyse tüm duamı sana salâta ayıracağım.
Onu hakkıyla seven ashabı için de durum farklı
__ O zaman dünya ve ahiret sıkıntılarında Allah
değildi. Onlardan biri mescidde hüzünle oturu-
sana yeter ve günahlarını bağışlar."  24 yordu. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem: 'Hayırdır
ey falanca! Seni çok hüzünlü gördüm. Bir sıkıntın
Ahir zaman garabeti bu ümmetin ise garipliği-
mı var?' diye sordu. 'Evet Ey Allah'ın Rasûlü!
ne örnek olması bakımından şeyhleri, hocaları Düşündüğüm bir şey beni böylesine üzdü... Biz
anıldığında silsile halinde dua eden, ağızları sabah ve akşam senin yanına uğruyoruz. Senin
sürekli efendi hazretlerinin zikirleriyle ıs- yüzüne bakıyor ve seninle oturuyoruz. Yarın
lak olan ancak Allah Rasûlü'nün sallallahu sen cennette Peygamberlerle beraber ola-
aleyhi ve sellem ismi anıldığında ona salât caksın ve biz sana ulaşamayacağız.' Al-
getirmeyi çok gören 'alışmamışız(!)' lah Rasûlü ona karşılık vermedi. Bir
bahanesinin arkasına sığınan, ge- zaman sonra:
tirdiğinde de yarım ağız, sadece
'sad' harfinin anlaşıldığı tiple- Şeyhleri, "Kim Allah'a ve Rasûl'e itaat
ri de analım. Analım ki, onu hocaları anıldığında ederse işte onlar, Allah'ın ken-
gerçekten seven sadıklarla,
silsile halinde dua dilerine lütuflarda bulunduğu
eden, ağızları sürekli efendi Peygamberler, sıddıklar, şe-
onun isminin arkasına hazretlerinin zikirleriyle ıslak
saklanan ve onun olan ancak Allah Rasûlü'nün ismi hidler ve salih kişilerle
anıldığında ona salât getirmeyi çok beraberdir. Bunlar ne
kokusunu üstünde
gören 'alışmamışız(!)' bahanesinin güzel arkadaştır!"  27
taşımayan hokkabazlar arkasına sığınan, getirdiğinde de ayeti indi. 28
birbirinden ayrılsın. yarım ağız, sadece 'sad' har-
finin anlaşıldığı tipleri
Onu hakikaten sevmiş ve bu de analım. Sahabe radıyallahu anhum onu
sevgileri Allah subhanehu ve teâlâ ta- dünyada görmeyi bir kenara
rafından kabul görmüş sahabeler koymuş, ahiret hesapları yapı-
bakın ne diyordu: yordu. Şüphesiz cennette Nebi'nin
makamının çok yücelerde olacağını
"Allah Rasûlü'ne salât getirdiğinizde biliyorlardı. Bunu kendilerine dert
salâtınızı güzelleştirin. Çünkü salâtınız ona edinmişlerdi. Onların bunu dert edin-
arzedilebilir."  25 mesi hem onlara hem de bizlere göz aydınlığı
olacak müjdeye sebep oldu.
8. Onu Görmeyi İstemek
Sevenin; sevdiğini görmek istemesi, ona özlem Allah Rasûlü, kendinden sonra yaşayacak ve
duyması, sevginin en bariz alametlerindendir. onu görme şerefine nail olmayan Müslümanlar-
dan şöyle söz etmiştir:
Sevenin sevdiğine olan özlemini, onu görmek
"Benim ümmetimden beni en çok sevenler, benden
isteyişini bizlere ilk olarak Allah Rasûlü sallallahu
sonra yaşayacak olan insanlardır. Onlar malları ve
aleyhi ve sellem öğretmişti. Aişe annemiz anlatıyor:
evlatları pahasına beni görmeyi arzularlar."  29
"Allah Rasûlü'nü işittim, şöyle diyordu: 'Hasta-
lanmış hiçbir Peygamber yoktur ki mutlaka Allah
26. Buhari, 4586; Müslim, 2444.

24. İbni Kesir Ahzab suresi 56. ayetin tefsirinde İmam Ahmed ve 27. 4/Nisa, 69
Tirmizi'nin rivayet ettiğini söyler. 28. Taberi tefsiri, 5/163.
25. İbni Mace, 906 İbni Mesud'dan radıyallahu anh. 29. Müslim, 2832

10
Hepimiz biliyoruz ki, onu görmenin tek bir boğulmak... Ne hikmetse aynı sözler müziksiz
yolu vardır. Onun sünnetine azı dişlerimizle ya- okunduğunda 'Cin Ali' serisi modunda dinlemek,
pışmak... Bunu yapan kimse havuz başında onu hüzünlü bir melodiye gözyaşı dökerken Allah
görebilecektir. Onu sallallahu aleyhi ve sellem sevenlerin Rasûlü için ağladığını zannetmek yeterli değildir.
kalbi o anın özlemiyle yanıp tutuşur. Onu gör- Onu görmek isteyenler onu yürekten sevenler,
menin bedeli yine onun tarafından belirlenmiştir: onun sünnetine ittiba edip onun emirlerine im-
tisal etmekle bunu elde edebilirler.
"Kıyamet gününde havuza ilk varanınız ben ola-
cağım. İnsanlar bana doğru gelecekler. Ben onları Buraya kadar Rasûlullah sevgisinin alametle-
alınlarındaki ve ayaklarındaki abdest izlerinden rine değinmeye çalıştık. Bir sonraki yazımızda
tanıyacağım. 'Ashabım/ümmetim' diyeceğim. 'Sevginin faydaları', 'Sevgiyi elde edip arttırmanın
Ancak onlardan bir grup develerin sudan alıko- yolları' ve 'Neden Allah Rasûlü'nü sallallahu aleyhi ve sel-
nulduğu gibi benden alıkonulacak ve ateşe çevri- lem sevmeliyiz?' diyerek devam etmeyi Allah'tan
leceklerdir. Ben: 'Allah'ım! Onlar benim ashabım/ subhanehu ve teâlâ temenni ediyorum.
ümmetim' diyeceğim. Bana: 'Sen onların senden
sonra neleri değiştirdiğini bilmiyorsun' denecek.
Ben de: 'Azap/suhk olsun benden sonra değişti-
renlere' diyeceğim."  30

Evet, onu görmeyi isteyenlerin önünde tek yol


vardır. Onun pak sünnetine yapışıp; değiştiren,
arttıran ve eksilten her yol ve menhecden uzak
durmalarıdır.

Aksi halde Allah Rasûlü'nü sallallahu aleyhi ve sellem


görme isteği hayalden öteye geçemez. İnsanların
ne adına ve ne niyetle değiştirdiği önemli değildir.
Bu değiştirmenin önüne bazen hasene lafzını ek-
lerler (bidat-ı hasene), bazen 'davanın maslahatı'
derler, bir başka zaman '21. yüzyılda yaşıyoruz'...
Bu eklerin veya takıların hiçbiri, bulduğuyla ye-
tinmeyen; arttıran veya eksiltenlerin, havuzdan
çevrilme tehdidiyle karşı karşıya oldukları ger-
çeğini değiştirmez.

Allah Rasûlü'ne sallallahu aleyhi ve sellem özlem adı-


na onu anlatan parçalar dinlemek, gözyaşlarına
Receb
1435
30. Buhari, 6576; Müslim, 2297.

MAYIS’14 • SAYI: 28

11
Başyazı

Vasat Kılıflı Ortacılık


Vasat, Kur'anî bir kavramdır. Kur'an ve Sünnet bütün-
lüğünde ele alındığında hakkı ayakta tutan adil şa-
hitler anlamındadır. Seçkinlik ve orta yol anlamları
asli anlamlar olmayıp yan anlamlarındandır.

Rahman ve Rahim olan Allah'ın Adıyla...

K itap indirmek ve Peygamberler göndermek İslam ümmetine Allah'ın subhanehu ve teâlâ dileme-
suretiyle bizlere hakkı gösteren Allah'a sub- siyle musallat olan insi ve cinni şeytanlar 1 bu has-
hanehu ve teâlâ hamd olsun. Kitabın ölçüsü, yerilmiş sas noktayı fark ettiler ve üzerine üzerine gittiler.
aşırılığın şifası olan Allah Rasûlü'ne sallallahu aleyhi Operasyonun adı kavramların içini boşaltmak...
ve sellem salât ve selam olsun. Amaç ve hedefi; İslamî kavramlarla düşündü-
ğünü zanneden bir nesli şeytanî amellere sevk
Güncelliğini hiç yitirmeyen kavramlarımızdan etmek...
biri; hiç şüphesiz 'vasat' kavramıdır. Vahyin başat
kavramlarından olan, sahih bir İslam algısının 'Vasat' kavramı da bu şeytanî operasyondan
oluşmasında inşa edici rolü vardır 'vasat' kavra- nasibini aldı. Ve genel bir ifadeyle 'ortacılık' di-
mının. Allah subhanehu ve teâlâ kitaplar indirmek ve yebileceğimiz bir durum vasatlık kılıfıyla kamufle
Rasûller göndermek suretiyle insanlara lütfettiği edildi. Bu yazımızla beraber ismini vahyin belir-
dine 'sıratı müstakim' demiştir. Bu yolu, gazaba lediği ve inşa edici kavramlardan olan vasat ile
uğrayan gevşekler ve sapıklık ehli aşırıların orta- adına vasatlık denen, hakikatte ortacılık olan iki
sında duran vasat yol; bu yolun yolcusu olan bah- zıt durumu izah etmeye çalışacağız.
tiyarları da vasat ümmet olarak isimlendirmiştir.
İslam'ın Vasat Olmayı Övmesi
İslam ümmeti, birilerinin iddia ettiği gibi Vasat; Allah'ın emrettiği ve nehyettiklerine
İslamî kavramlardan uzaklaşmadı. Bilakis günlük misli misline itaat etmektir. Allah'ın subhanehu ve
hayatın içinde dahi İslamî kavramlarla düşünü- teâlâ isteklerinden fazlasını yapmaya çalışmak,
yor ve onlarla konuşuyoruz... Problem, harflerini ifrat; bu isteklerde gevşeklik, tefrittir. Vasat yo-
vahyin belirlediği bu kavramların içinin vahiy lun dışına çıkmaya; İslam, ğuluv/aşırılık demiştir.
dışı kaynaklarla doldurulmuş olmasıdır. Ve asıl Vasat olmayı övdüğü gibi, aşırılığı iki yönüyle de
tehlike de burada yatmaktadır. Siz vahiy dışı yermiştir.
kavramlarla düşünen birine 'aslımıza dönmeliyiz'
dediğinizde; sorun da çözüm de bellidir. Aynı Yukarıda zikrettiğimiz duruma düşmemek
tespiti, harflerini İslam'dan alıp, içini vahiy dışı adına vasat kavramını Kur'an ve Sünnet bütün-
kaynaklarla doldurduğu kavramla düşünenlere
söylediğinizde ise ne sorun tespit edilmiş olur, 1. "Böylece biz, her Peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman
ne de çözüm... kıldık. (Bunlar), aldatmak için birbirlerine yaldızlı sözler fısıldarlar.
Rabbin dileseydi onu da yapamazlardı. Artık onları uydurdukları
şeylerle başbaşa bırak." (6/En'am, 112)

12
lüğünde inceleyerek, İslamî olan bu kavramın
içini yine İslam'la doldurmaya çalışalım.

"Sizin insanlığa, Rasûl'ün de size şahitlik etmesi


için sizi vasat bir ümmet kıldık..."  2

Kur'an'da vasat kavramının geçtiği tek ayet bu-


dur. Ayet-i kerime Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve
sellem tefsiriyle beraber ele alındığında; vasatlıktan
muradın ne olduğu anlaşılacaktır. Burada, ko-
nuya başlamadan bir ironiye dikkat çekmemiz
gerekiyor. Ortacı din anlayışlarını vasat kavra-
mıyla kamufle edenler, en çok bu ayeti kullanır-
Vasat kelimesi Arap lugatında birçok manada
lar. Yapılacak izahattan da anlaşılacağı gibi ayette
kullanılmıştır:
geçen vasatlıkla konumuz olan vasatın, direkt
olarak hiçbir ilgisinin olmadığı, ancak yorumla • Adil anlamında; şair Zuheyr:
bir ilişki kurulabildiği görülecektir.
'Onlar vasattır/adildir, insanlar onların hükmüne
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bu ayeti şöyle razı olur.' der.
tefsir etmiştir:
• Seçkin ve değerli anlamında; Arap şairi:
"Kıyamet gününde Nuh aleyhisselam çağrılır. Çağrıya
'lebbeyk ya Rabb' diyerek karşılık verir. Allah subhanehu 'Siz bilinen en vasat/seçkin mahallesiniz...' İbni
ve teâlâ: 'İnsanlara ulaştırdın mı/tebliğ ettin mi?' diye Kesir; 'vasat namazı/salat-ı vustayı muhafaza edin'
sorar. 'Evet, ya Rabbi!' der. Allah, Nuh'un kavmine ayetinde vasatın bu anlamda kullanıldığını söyler.
sorar: 'Size tebliğ etti mi?' 'Hayır ya Rabb, bize hiçbir
uyarıcı gelmedi' derler. Allah subhanehu ve teâlâ Nuh'a Yine 'Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem Araplar'ın en
yönelir: 'Bu konuda sana şahitlik edecek kimse var vasatıdır' dediğimizde nesep yönünden en şerefli
mıdır?' der. Nuh aleyhisselam: 'Muhammed sallallahu aleyhi soya sahip olduğu anlaşılır demiştir.
ve sellem ve ümmeti' der...
• İki uç noktanın ortası anlamında; şair:
...Ve siz O'nun, kavmine tebliğ ettiğine şahitlik
edersiniz. Bu, Allah'ın şu sözüdür: 'İşte böylece 'İşlerinde aşırıya kaçma
sizi vasat bir ümmet kıldık...' Vasat, yani adalet İstediğinde aşırılık isteme
demektir."  3
Tüm insanlık içinde vasat/orta yollu ol
Bu rivayetten de açıkça anlaşıldığı gibi Allah
Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem, vasat olmayı adaletle demiştir.'  5
tefsir etmiştir. İslam ümmeti kıyamet gününde,
Kur'anî bir kavramı anlarken önümüzde dört
Kur'an'da kıssalarını okudukları Peygamberlere
yol vardır:
adilce şahitlik edeceklerdir. Bu da onların vasat
olmasıdır. 1. Kur'an'ı Kur'an'la tefsir etmek
Burada Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem 2. Kur'an'ı Sünnet'le tefsir etmek
Kur'an'la olan ilişkisini hatırlatıp yazımıza de-
vam edelim. 3. Kur'an'ı sahabeden gelen rivayetlerle tefsir
etmek
"Apaçık mucizeler ve kitaplarla (gönderildiler).
İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman için ve 4. Kur'an'ı Arap lugatıyla tefsir etmek.
düşünüp anlasınlar diye sana da bu Kur'an'ı in-
dirdik."  4 Vasat kavramını bu sıralamaya göre ele aldı-
ğımızda;
2. 2/Bakara, 143
Receb
3. Buhari, 3339,4486; Tirmizi, 2961. 1435
4. 16/Nahl, 44 5. Şiirler için bkz: İmam Şevkani Fethu'l Kadir tefsiri.

MAYIS’14 • SAYI: 28

13
İlk olarak ayetin kendini tefsir ettiğini görürüz. Sünnet vasat kavramını motamot tefsir etmiş,
"Siz insanlığa, Rasûl de size şahitlik etsin diye sizi hem de tefsiri somut bir vakıa üzerinden anlata-
vasat bir ümmet kıldık..." Kur'an'ın sair ayetleri- rak kavramın anlaşılmasında hiçbir kapalılığa yer
ne bakıldığında 'şahitlik ve adalet' kavramlarının bırakmamıştır. Bu ümmetin vasat olması; dün-
ayrılmaz bir bütün olduğu görülecektir. ya ve ahirette hakkı adaletle ayakta tutan, doğru
bildiklerine şahitlik eden bir ümmet olmasıdır.
"Ey iman edenler! Kendiniz, anne-babanız, ya-
kınlarınız aleyhine olsa bile, hakkı adaletle ayakta Selef tefsirine gelince;
tutan şahitler olun..."  6
Ayetle alakalı rivayetleri Allah Rasûlü'nden sal-
"Ey iman edenler! Hakkı adaletle ayakta tutan lallahu aleyhi ve sellem onlar naklettiği için, üzerine bir
ve bunu Allah için yapan adil şahitler olunuz. Bir şey eklemeye gerek görmediler.
kavme olan öfkeniz sizi adaletsizliğe sevk etmesin."  7
Lugat tefsirine gelince;
"Sizden adil olanları şahit tutun..."  8
Önceki sayfalarda vasatın; adil, seçkin ve iki uç
Bazı müfessirler vasat kelimesinin delalet
noktanın ortası olduğunu zikretmiştik.
ettiği seçkin olma anlamını ise şu ayetle
izah ederler. Öyleyse diyebiliriz ki; Kur'an ve Sünnet, vasat
"Siz insanlar için çıkarılmış en kavramının adalet/adil şahitlik anlamına geldiği-
Bu üm- ni açıkça beyan etmiştir. Seçkinlik anlamına ise
hayırlı ümmetsiniz..."  9
metin açıkça delalet etmese de kapalı ve yoruma dayalı
vasat olma- İlk ayette "sizi vasat bir üm- olarak delalet etmiştir. Ne Kur'an ne de Sünnet,
met kıldık" denirken bu ayet- ayette geçen vasatın orta yol olduğuna dair açık
sı; dünya ve veya kapalı olarak delalet etmemiştir. Ayette ge-
leyse "en hayırlı" ümmet de-
ahirette hakkı niliyor. Vasat kelimesi Arap çen vasat kavramının orta yol olması sadece Arap
adaletle ayak- lugatında hayırlı ve seçkin lugatının delaletidir. Kur'an ve Sünnet, bir kav-
ta tutan, doğru anlamı taşıdığından iki ramı izah ettikten sonra ısrarla kavramın lugat
ayet birbirini tefsir etmiş anlamı ile kavramı izah; aşırılık olsa gerek(!)...
bildiklerine Bunu biraz daha somutlaştıracak olursak; namaz/
şahitlik eden oluyor.
salat kavramının Kur'an ve Sünnet'e dayalı tefsiri-
bir ümmet Son anlam olan 'iki uç nok- ni bırakıp ısrarla lugat anlamına yapışan, namazı
olmasıdır. tanın ortası'na' ise Kur'an'da terk eden ve ellerini açıp dua etmekle yetinen
şahitlik eden bir nas yoktur. insanın durumu neyse; vasatın lugat anlamında
ısrar edenlerin durumu odur.
Sünnete gelince;
Daha ilginç olanı; vasat kavramını kılıf edinmiş
"Kıyamet gününde Nuh aleyhisselam çağrılır. ortacıların bunu yaparken içine düştüğü ironidir.
Çağrıya 'lebbeyk ya Rabb' diyerek karşılık ve- İslam tarihinde; Kur'anî kavramları, sünnetin iza-
rir. Allah subhanehu ve teâlâ: 'İnsanlara ulaştırdın hından soyutlayan ve Arap lugatına göre anlam
mı/tebliğ ettin mi?' diye sorar. 'Evet, ya Rabbi!' veren ilk fırka Haricilerdir. Yani ortacıların pir-i
der. Allah Nuh'un kavmine sorar: 'Size tebliğ etti muganı, Harici fırkasıdır.
mi?', 'Hayır ya Rabb! Bize hiçbir uyarıcı gelmedi'
derler. Allah, Nuh'a yönelir; 'Bu konuda sana şa- Şurayı teslim etmek gerekir; bazı müfessirleri-
hitlik edecek kimse var mıdır?' der. Nuh aleyhisselam: miz buradaki vasatlığı orta yol, itidal olarak izah
'Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem ve ümmeti' der. Ve etmişlerdir. 11
siz onun kavmine tebliğ ettiğine şahitlik edersiniz.
Bu, Allah'ın şu sözüdür: 'İşte böylece sizi vasat bir Ancak Kur'an'ın ve Sünnet'in bu manaya de-
ümmet kıldık...' Vasat, yani adalet demektir."  10 lalet etmesinden ziyade bunu bir illet olarak
anlamak gerekir. Yani İslam ümmeti kendile-
6. 4/Nisa, 135
rinden önce yaşayan Yahudiler'in gevşekliği ve
7. 5/Maide, 8 Hıristiyanlar'ın aşırılığına düşmediği için Allah
8. 65/Talak, 2
9. 3/Âl-i İmran, 110
10. Buhari, 3339-4486; Tirmizi, 2961 11. Bkz: Taberi tefsiri ilgili ayet

14
onları şahit, hâkim ve seçkin bir ümmet kılmıştır.
Ümmetin bu ayırıcı özelliği ona bu mertebeyi
kazandırmıştır.

Burada aklımıza şu soru takılabilir: 'Vasat; ke-


limesinin bir Kur'an kavramı olarak orta yola di-
rekt delalet etmesiyle, bir ümmetin vasat ümmet
olmasında etkin rol alması arasında fark nedir?'

Somut bir örnek üzerinden cevap verelim. Na-


maz, Arapça'da karşılığı dua olan 'Salat' kelime-
siyle ifade edilir. Elbette bildiğimiz anlamda na-
maza salat/dua denmesinin bir nedeni olmalıdır.
Namaz ibadetinde en belirgin şey, dua ve taleptir. berleri katleden, kitabı sırtların arkasına atan
Bu yoğun anlam gözetilerek namaza salat/dua Yahudilerdir. İslam ümmetinin vasat olması ve
denmiştir. Lakin namaz duadan ibaret değildir. şahitlik unvanını alması, bu iki ümmetin aşırılık
Şer'i olarak da sadece duaya delalet etmez. Biri- ve gevşekliğinden uzak olmasındandır. Burada
lerinin 'namaz sadece duadır, ondan dolayı dua mutlaka sorulması gereken soru şudur:
ettiğimizde namazı eda etmiş oluruz' tezi nasıl
İnsanların tepkisinden çekindiği için Allah'ın
reddediliyorsa, 'bir Kur'an kavramı olarak vasat,
ayırıcı hudutları olan isimleri kullanmayan ve bu
orta yoldur' sözü de reddedilmelidir. Özellikle
isimlere Allah'ın subhanehu ve teâlâ bina ettiği ahkâmı
de; vasatın asli anlamı olan adaletli şahitlik va-
zifesi, orta yollu olma adına terk ediliyorsa. Salat da tatbik etmeyen (Hıristiyanlaşma temayülü),
kelimesinin kapsadığı anlamlardan biri alınıp, dinin hayata müdahalesinden rahatsız olan, bu-
şeriatın ona yüklediği asli anlam iptal edildiğinde nun için kapitalist iş adamı, muhafazakâr veya
tepkimiz ne ise, bunda da aynısıdır. Bu nokta; demokrat siyasetçi, hümanist davetçi, feminist
konunun en hayati yeri olduğundan biraz daha aile babası, doçent/doktor/profesör ünvanlı din
açalım. bilgini, bir türlü İslam olmayan (Yahudileşme te-
mayülü) ortacıların hangi arada vasat olduğudur?
Bir Kur'an kavramı olarak vasat, yeryüzünde Onların yapıştığı lugat anlamı dahi Yahudi ve Hı-
Allah'ın subhanehu ve teâlâ adil şahitleri olmak, hak ristiyanların ortasında durmayı ifade ediyorken;
ile batılın üstünde ayırıcı bir şahitlik görevi gör- ortadan ikiye ayrılıp her bir parçaları bir dinin
mektir. Bu önemli mertebeyi elde etmiş olmanın mensuplarına benziyorken kendilerine ortacı
nedenlerinden biri de, kelimenin de lugat olarak demek yerine vasat demelerinin tezatlığını bir
delalet ettiği ifrat ve tefritten uzak olmaktır. kenara not edelim.
Şimdi birileri orta yollu olacağız diye hakkın Buraya kadar anlatmak istediğimiz:
hak, batılın da batıl olduğuna şahitlik edemi-
yorlar. Allah'ın, kavimleri birbirinden ayırmak Vasat, Kur'anî bir kavramdır. Kur'an ve Sünnet
için indirdiği sınır olan isimleri (kafir-müşrik- bütünlüğünde ele alındığında hakkı ayakta tutan
münafık-fasık-mümin) kullanırken, insanların adil şahitler anlamındadır. Seçkinlik ve orta yol
tepkisinden çekiniyorlar. Ve bu durumlarını da anlamları asli anlamlar olmayıp yan anlamla-
Kur'an'ın inşa edici kavramlarından olan vasat rındandır. Kavramın yan anlamını alıp -onu da
kavramıyla ifade ediyorlar. Allah'ın ak dediğine yanlış yorumlayıp- asli anlamının iptal edilmesi
ak, kara dediğine kara diyemeyen insanlar nasıl bu kavramın başına gelen en tehlikeli şeydir.
Allah'ın subhanehu ve teâlâ adına, O'nun yeryüzündeki
şahidi olacaklar ve buna binaen de vasat ümmet Kur'an ve Sünnet'in İtidalli/Orta
olmayı hak edecekler? Yollu Olmayı Övmesi
Bir Kur'an kavramı olarak vasat, orta yol an-
İnsanların kınamasından korktukları için, in-
sanların hakkını aşırı tazim eden; buna binaen lamına gelmese de, İslam itidalli ve orta yollu
Allah'ın subhanehu ve teâlâ hudutlarını, kanunlarını olmayı, yani lugavi olarak vasat olmayı övmüştür.
iptal eden Hıristiyanlardır. Aynı şekilde dinin Allah subhanehu ve teâlâ "Rahman'ın kulları" diyerek
Receb
hayata müdahalesinden rahatsız olan, Peygam- taltif ettiği müminlerin özelliklerini anlatırken 1435
şöyle buyurmuştur:

MAYIS’14 • SAYI: 28

15
"(O kullar), harcadıklarında ne israf ne de cimrilik Nasıl Vasat/İtidalli Olunur?
ederler; ikisi arasında orta bir yol tutarlar."  12 Yazının başından bu yana kullandığımız
Yine, Peygamberi sallallahu aleyhi ve sellem, irşad et- ve okuyucunun da merak ettiği 'vasat kılıflı
ortacılık'tan ne kastettiğimizi de izah edelim:
mek suretiyle aslında ümmetine yol gösterdiği
bağlamda şöyle demiştir: Bir önceki bölümde; bir Kur'an kavramı olarak
vasatın orta yol/itidal anlamına delalet etmedi-
"Eli sıkı olma; büsbütün eli açık da olma. Sonra ğini anlattık. Bunun lugavi bir anlam olduğunu
kınanır, (kaybettiklerinin) hasretini çeker durur- Kur'an'ın ve Sünnet'in açık beyanı olmasına rağ-
sun."  13 men bunu terk edip lugatla yetinenlerin, tarihte
Hariciler olduğunu da beyan ettik.
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem pak sünnetin-
de orta yollu/itidalli olmayı övmüş ve ashabına Ancak bir Kur'an kavramı olarak vasat, itida-
yaşantısıyla bunu göstermiştir. le delalet etmese de sünnet'in ve şeriatın genel
tavsiyesinin her konuda itidal/vasat olduğunu da
Bir gün Mekke'de birinin namaz kıldığını izah ettik. Kişinin vasat ehli olmasının tek yolu
gördü. Oradan döndüğünde adam hâlâ na- ittibadır. Kur'an ve Sünnet, nasıl inanmanız,
maz kılıyordu. Ashabına "...itidalli olunuz; nasıl yaşamanız ve nasıl konuşmanızı isti-
siz bıkmazsanız Allah bıkmaz."  14 buyur- yorsa; buna harfiyen uyup misli misli-
du. ne itaat ederseniz, vasat ümmetin
itidalli fertlerinden olursunuz.
Yine Aişe annemizin yanına
girdiği bir gün; bir kadın gör- Ortacılık ise, durduğunuz
Kişinin vasat ehli olmasının tek yolu
dü. Kadının kim olduğunu ittibadır. Kur'an ve Sünnet, nasıl noktaya göre iki uç belirle-
sordu. Aişe annemiz 'fa- yip, kendi durduğunuz
başyazı

inanmanız, nasıl yaşamanız ve nasıl


lancadır, amellerini anlatı- konuşmanızı istiyorsa; buna harfiyen noktanın yine kendi be-
yor' dedi. Allah Rasûlü sallal- uyup misli misline itaat ederseniz, vasat lirlediğiniz uçlara göre vasat
lahu aleyhi ve sellem "Yapabildiğiniz ümmetin itidalli fertlerinden olursunuz.
olduğunu iddia etmenizdir.
kadarını yapın. Siz bıkmadığınız
müddetçe Allah bıkmaz."  15 bu- Vasat olma, imani bir tutum
yurdular. iken; ortacılık, hevasını din edi-
nen ve Kitaba uymak yerine kendi
Başka bir gün mescidde bir ip gör- konumlarını Kitaba uyduranların tutu-
dü. Ashabına mescidin içinde gerilmiş ipi mudur. Biri üstünde imanın renk, koku ve
sordu: 'Zeyneb annemizin ipidir. Namaz kılıp tadını taşırken; diğeri saf cahiliyedir.
yorulduğunda buna tutunuyor.' dediler. Allah
Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem: "Çözün o ipi. Sizden biri Evet, dedik ki vasat; ittibadır. Emrolunduğu
kendini canlı hissettiğinde ibadetlerini yapsın."  16 gibi dosdoğru olmayan, ifrata ve tefrite kaçan
buyurdu. herkes haddi aşmış; ğuluv içerisine düşmüştür.

Başka bir mübarek öğüdünde: Bunun, emrolunandan fazla veya eksik olması
fark etmez. Asrımızın ortacıları sadece aşırılığın
"Dinde aşırı gitmeyiniz. Vallahi dinde aşırı giden ifrat boyutunu işlerler. Oysa ifrat ne denli yeril-
kim olmuşsa din ona galebe çalmıştır..."  17 buyurdu. mişse, emrolunan hususta tefrit/gevşeklik aynı
"Aman aşırılıktan sakınınız... Sizden öncekileri oranda yerilmiştir. Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve
sellem saçlarını ağartan da bu dengeyi koruma en-
aşırılık helak etmiştir."  18
dişesidir. Onun sallallahu aleyhi ve sellem "beni yaşlandırdı"
dediği ayete bakınca konu daha iyi anlaşılacaktır:
12. 25/Furkan, 67
13. 17/İsra, 29 "Sen ve seninle beraber tevbe edenler; emrolundu-
14. İbni Mace ğunuz gibi dosdoğru olun, haddi aşmayın. Allah
15. Buhari
yaptıklarınızı görmektedir."  19
16. Buhari
17. Buhari
18. Ahmed 19. 11/Hud, 112

16
Haddi aşmayıp dengeyi korumanın yolu; ayette
net bir şekilde ifade edilmiştir. "Emrolunduğu-
nuz gibi" ayetinin siyak ve sibakına bakıldığında;
gevşeklik ehli olan, kitaplarına sahip çıkmayan,
bundan dolayı sürekli ihtilafa düşen Yahudiler 20
ve dünyalık menfaatlerinden dolayı zalimlere
meyleden gevşeklerden 21 bahsettiği görülecektir.

Kur'an bu konuda çok hassastır. İnsanların ta-


savvur dünyasını inşa etmesi için belirlediği kav-
ramların içini itinayla doldurur. Sakınan, haşyet
duyan ve ıslah olmak için Kur'an'a yaklaşanların
bu kavramlarda kapalılık yaşamalarına imkân nun sebebi, söz dinlememeleri ve sınırı aşmalarıdır.
vermez. Onlar, işledikleri kötülükten, birbirini vazgeçirmeye
çalışmazlardı. Andolsun yaptıkları ne kötüdür!"  23
Vasat kavramının zıddı olan aşırılığın; orta-
cıların zannettiği gibi ifratı değil, daha ziyade Burada aşırılık, Yahudilere nispet edilmiştir.
tefriti-gevşekliği kapsadığını da burada belirte- Dünya hayatının geçici menfaatleri için emr-i
lim. Kur'an'da iki ayrı yerde "Ğuluvva/aşırılığa bi'l maruf nehy-i ani'l münkeri terk etmeleri ve
düşmeyin" kalıbı kullanılmıştır. Bu iki ayetin bağ- Allah'ın yeryüzünde adaletli şahitleri olup va-
lamı incelendiğinde vahyin neye aşırılık dediği sat bir ümmet olarak hakkı ikame etmemeleri,
ve vasatın zıddı olan aşırılığın ne olduğu daha kınanmıştır. Bu noktadaki gevşek davranışları
iyi anlaşılacaktır. aşırılık olarak isimlendirilmiştir.

İlki Peki ortacılar ne yapıyorlar?


"Ey ehli kitap! Dininizde aşırı gitmeyin ve Allah Emrolundukları gibi dosdoğru olmuyor, olamı-
hakkında, gerçekten başkasını söylemeyin. Mer- yorlar. Allah'ın subhanehu ve teâlâ yeryüzünde şahitle-
yem oğlu İsa Mesih, ancak Allah'ın Rasûlü'dür, (o) ri olmayı hiç istemiyorlar. Kendi tespit ettikleri
Allah'ın, Meryem'e ulaştırdığı 'kun: ol' kelimesi(nin maslahatlara göre bir noktada duruyorlar. Sonra
eseri)dir, O'ndan bir ruhtur. (O'nun tarafından durdukları noktayı tasvip etmeyen, bu konuda
gönderilmiş, yahut teyit edilmiş, yahut da Cebrail
onlardan geride kalan bir taife belirliyorlar ve
tarafından üfürülmüş bir ruhtur). Şu halde Allah'a
ve Peygamberlerine iman edin. '(İlah) üçtür' deme- onları da ayrı bir noktaya yerleştiriyorlar. Bu
yin, sizin için hayırlı olmak üzere bundan vazgeçin. şekilde iki uç nokta belirlendikten sonra: 'Biz
Allah ancak bir tek Allah'tır. O, çocuğu olmaktan falancalar gibi aşırıya gitmiyor, filancalar misali
münezzehtir. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi gevşek de davranmıyoruz. Allah'ın ve Rasûlü'nün
O'nundur. Vekil olarak Allah yeter."  22 emrettiği gibi vasat bir ümmetiz...' Sonra mı? Ge-
riye ayeti okumak ve vasat olmanın dayanılmaz
Burada aşırılık, Hıristiyanlara nispet edilmiş- hafifliğine kendilerini bırakmak kalıyor.
tir. İsa'nın aleyhisselam Allah'ın oğlu olduğu inanışı
aşırılık olarak kodlanmış ve bundan sakınıp son Asıl ilginç olan nokta, bu vasat noktası sürekli
vermeleri istenmiştir. değişiyor. Yani hevalarının tespit ettiği veya ta-
ğutların onlardan talep ettiği konumları değiş-
İkincisi ise tikçe, uç noktalar da değişiyor, buna bağlı olarak
vasatlık konumu da değişiyor. Kavram borsasının
"De ki: 'Ey Kitap ehli! Dininizde haksız yere haddi vasatlık baronları, keyiflerince vasatlık çizgisini
aşmayın. Daha önceden sapan, birçoklarını saptı- kaydırabiliyor, yeni düzenlemeler yapabiliyorlar.
ran ve yolun doğrusundan uzaklaşan bir topluma
uymayın. İsrailoğulları'ndan kafir olanlar, Davud Birçoğumuza tanıdık gelecek vasat kılıflı orta-
ve Meryem oğlu İsa diliyle lanetlenmişlerdir. Bu- cılardan birkaç örnek vermemiz, konunun daha
iyi anlaşılmasına katkı sağlayacaktır.
20. Bknz: 11/Hud, 110
Receb
21. Bknz: 11/Hud, 113 1435
22. 4/Nisa, 171 23. 5/Maide, 77-79

MAYIS’14 • SAYI: 28

17
İslam'ın ölçüleri içerisinde okuyup güzel yerlere
gelmelerini isteriz. Bunları kesin farz görüp ço-
cukların eğitimine engel olmak aşırılıktır.

Tefrit ehlinin yaptığı; dikkat çekmesinler diye


çocukları tesettürsüz okula gönderme gevşekli-
ğine de düşmeyiz.

Bir başka örnek;

Kotalı dönem

Biz, birilerinin yaptığı gibi meclise giren ve


Sistemin İslamî camialara kota uygulayıp, ka-
bunlara oy verenleri ayrım yapmadan tekfir etme
musal alanda onları istemediği bir dönem vardı.
aşırılığına düşmeyiz.
Başörtüsü ve sakal yasak; dindar bir aileden gel-
mek veya bir çevreye müntesip olmak kamusal Birilerinin yaptığı gibi de meclise girip, dini-
alanda olmaya veya yükselmeye engeldi. Daha mizle kumar oynamaz, Nebevi menhece aykırı
sonra sistem bunun yanlış olduğunu, bu döne- davranmayız.
min fazla uzadığını ve İslamî camialarda sisteme
yönelik öfke biriktiğini tespit etti. Bir patlama ol- Vasat kalır, hem tekfir aşırılığından hem de
madan rahatlatmak, onların tabiriyle 'gaz almak' meclislere girme gevşekliğinden kendimizi ko-
istedi. Kotalar kalktı. Dün kurumlardan kovulan ruruz.
başörtülüler, aynı kurumlara başkan veya müdür
olarak dönmeye başladı. Kotalı ve kotasız diye Kotasız dönem
başyazı

ayıracağımız bu iki dönemde hevasını din edinen,


Biz, birilerinin yaptığı gibi sistem partisi olma-
emrolunduğu gibi dosdoğru olmanın külfetine
yız. Kendi kutsallarımızdan protokol adına ödün
razı olmayan vasat baronlarının, çizgiyi nasıl de-
vermeyiz. Bu gevşekliğe asla kapı aralamayız. Bi-
ğiştirdiklerine şahit olacağız.
rilerinin yaptığı gibi de siyasetten uzak durmaz,
Kotalı dönem Allah'ın Müslümanlara nimet olarak bahşettiği
bu meydanı İslam düşmanlarına terk etmeyiz.
Biz, birilerinin yaptığı gibi kızlarımızın başını Her konuda olduğu gibi bu konuda da vasatız.
açmaz, onları karma eğitim denilen sistemde 'sis- Aşırılıktan uzağız.
teme sızma' adına okutmayız. Allah'ın farzlarını
Allah'ın dinine hizmet adı altında çiğnemekten, Konuşan aynı şahıslar, dinleyen de aynı kitle-
şeytanın bizi Allah'la aldatmasından Allah'a sub- ler... Kimsenin aklına; 'delil aldığımız ayette sizi
hanehu ve teâlâ sığınırız.
vasat bir ümmet kıldık deniyor, bizse kendi duru-
mumuza göre kendimizi iki uç arasında ortalıyor,
Aynı şekilde birilerinin aşırıya gittiği gibi ka- buna da vasat diyoruz' demek gelmiyor.
dınlarımızı eve kapatıp onları mücadele sahasın-
dan izale etmeyiz. Allah'ın emrettiği tesettür ve Vasat kılıflı ortacılık, İslamî hareket için ayak-
şer'i ölçüler içerisinde mücadelede aktif olarak ların kaydığı, kalplerin hastalandığı, hevanın
bulunmaları gerektiğine inanırız. gidişata yön verdiği, kaygan ve tehlikeli bir ze-
mindir. Hususen bu durumlarını Kur'an'ın pak
Bu dönemde aşırılık, kadınları eve kapatmak; kavramlarından birine mâl edenlerin gidişattaki
gevşeklik, onları sistemde yer edinmek adına ha- yanlışlığı fark etmesi pek de mümkün olmuyor.
ramlarla kuşatılmış okullara göndermek; vasat ise,
onları İslam'ın tesettür ve kadın-erkek ilişkilerini Bu yazımızın Vasat ümmet olmayla, Vasatlığa
çerçevesinde aktif mücadeleye katmaktı. en uzak olmalarına rağmen, ortacılıklarını vasat
kılıfıyla kamufle edenlerin ayrışmasını ve kav-
Kotasız dönem ramları asli halleriyle öğrenmek isteyenlere yar-
dımcı olmasını Allah'tan subhanehu ve teâlâ diliyoruz.
Biz, birilerinin yaptığı gibi 'yüz kapamak ke-
sin farz, karma eğitim kesin haramdır' demeyiz. Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun.

18
Allah ile Nasıl
Muamele Etmelisin?
ozcanyildirim@tevhiddergisi.com Özcan Yıldırım

Allah Sana
-2- Rızık Verdiğinde...
Allah sana rızık verdiğinde, O'nunla yapacağın güzel
bir muamele şekli de, rızık için değil, Allah için rağbetini
arttırmandır. Allah'ın sende görmek istediği hal, bu rızkı
istemenden çok, rızasını istemendir. ‘Peki bu nasıl olma-
lıdır?' dersen, sana güzel bir kıssa ile bunu açıklayayım.

A llah'a hamd, Rasûlü'ne salât ve selam ol-


sun...
Kişinin yemesi, içmesi mi?

Çocukları mı?
Geçen ay bu konumuzu tamamlamamıştık.
'Allah subhanehu ve teâlâ kuluna rızık verdiği zaman, Bulunduğu görevi mi?
kulun O'nunla muamelesi nasıl olmalıdır?' soru-
suna bu ay da cevap aramaya devam edeceğiz Sağlık durumu mu?
inşallah.
Sorular uzar gider...
Bu konuda Allah ile muameledeki ilk adım,
Allah'ın rızkı ve hakiki rızkın anlamını öğren- Bu rızıkların hepsinden daha önemlisi, in-
mektir. Birisi bize 'Allah'ın sana bahşettiği rızık- sanda daimi olan rızıktır. Kişinin nefsinde kaim
lar nelerdir?' sorusunu sorduğunda zihinleri- ve daim olan rızık, en büyük rızıktır. Yukarıda-
mizde ilk olarak ne canlanıyor? kilere veya çoğumuzun zihninde canlanan rızık
türlerine bakacak olursak hepsi geçicidir. Lakin Receb
1435
iman rızkı böyle değildir!

MAYIS’14 • SAYI: 28

19
İman, hem daimi hem de kişinin diğer tüm de edip de senin İslamî sahada mücadele/müca-
amellerini direkt etkileyen bir rızıktır. İnsanın hede edip, Rıza-ı İlahi'yi, cenneti ve nimetlerini
namazı da bu imandan kaynaklı bir rızıktır. kazanmaya çalışman senin için bir rızıktır.
Yani geceleyin veya sabah uyanması ve nama-
zını eda etmesi kişiye verilen rızıkların en gü- İnsanlar nefislerinin, şüphelerinin ve şeh-
zelidir. vetlerinin esiri iken; senin Rahmanî bir esaret
içerisinde olman,
Örneğin, bir haramın yanından geçiyorsun
veya insanların bugün müptelası olduğu inter- İnsanlar bu dinin pak sancağını tutmaktan
netin başında haram bir suret ile karşılaştın... aciz iken; senin kalın, uzun, soğuk duvarlara,
Allah'ın yüce sıfatlarını, El-Basir olduğunu, keskin ve dikenli tellere inat tevhid sancağını
sağında ve solunda meleklerin her anını kay- daha canlı dalgalandırman,
dettiklerini düşünerek, bakışlarını haramdan
çevirdin... Bunun sonucu olarak da bu fitneden İnsanlar bu dine karşı gönderilen tahrif ok-
kurtulmuş oldun. İşte bu da kişiye bahşedilen larını gördükleri halde hakkı haykırmaktan
bir rızıktır. aciz ve korkak kaldıkları halde, senin İbni
Teymiyye'ler misali dışarıda iken meydanlar-
Evde olduğunu düşün... Annen ve ba- da haykırarak, zindanlarda da kalemini
bana bir bardak su vermek dahi olsa oynatarak tağutların tahtını sarsman,
iyilikte, ihsanda bulunman senin senin için rızıktır!
için bahşedilen salih amel rızkıdır.
Evet... Hakiki rızık aslında ne-
Allah ile nasıl muamele etmelisin?

Farz et ki namaz kılıyorsun dir bilir misin?


ve namazında başka şeyler İman, hem daimi
düşünüyorsun. Şuurun baş- Hakiki rızık, kıyamette
hem de kişinin diğer
ka vadide, bedenin baş- tüm amellerini direkt seni, çetin günün azabın-
ka vadide... Şuurun etkileyen bir rızıktır. İnsanın dan koruyacak olandır.
yaptığın veya yapa- namazı da bu imandan kaynaklı
cağın işleri dolaşırken,
bir rızıktır. Yani geceleyin veya Hakiki rızık, seni
sabah uyanması ve namazını halka (yaratılana) yön-
bedenin namazgâhta... eda etmesi kişiye verilen
Uykudan uyanır gibi namaz- lendiren değil, Hakk'a yön-
rızıkların en güzelidir.
da bir anda kendine geliyor lendirendir.
ve Allah'tan korkmaya başlı-
Hakiki rızık, senin Allah sub-
yorsun. İşte bu sana Allah'tan ge-
hanehu ve teâlâ ile muameleni güzelleşti-
len bir rızıktır.
rendir.
Bugün gençler aylak aylak, ne idü-
Hakiki rızık, Allah'ın subhanehu ve teâlâ
ğü belirsiz dehlizlere sürüklenirken, senin
sana bahşettiği ve bu dünyadaki en güzel
dört duvar arasında ilmi; şüphe ve şehvetlere
miras Kur'an'dır.
karşı kuşanılan bir kılıç olarak edinmen, se-
nin için muazzam bir rızıktır. Hakiki rızık, senin ahirette amel defterinde
gördüğündür.
İnsanlar başıboş, hedefsiz, itaat gibi şerif bir
lezzetten yoksun bir hayat yaşarken, cennetle- İşte asıl bunlar en güzel rızıktır. Yoksa kişi-
re götüren bir vesile olan cemâî bir yaşantının nin helal olmayan yollarla elde ettiği dünya malı
içerisinde bulunmakla şereflenmen, ümmetin değildir. Bunlar olsa olsa, kıyamet günü insan
işlerinin bir ucundan tutman ve böylece çev- için rezillik ve pişmanlık olan sûni rızıklardır.
rendeki küfür sağanağından korunman, senin
için bahşedilmiş bir rızıktır. Masiyetten Sonrasına Dikkat Et!
İnsanlardan bazıları, helal olmayan yoldan
İnsanların kendi dünyasının inşası için,
dahi gelse, malın nimet olduğunu zannetmek-
dünyayı parselleme yarışına girdiğini müşahe-
tedirler. Halbuki bu cezadan başka birşey de-

20
ğildir. Cezalar her zaman bela şeklinde kişilerin görmek istediği hal, bu rızkı istemenden çok,
bedenleri veya çocukları üzerinde gerçekleşmez. rızasını istemendir. 'Peki bu nasıl olmalıdır?' der-
Kimi zaman Allah subhanehu ve teâlâ kuluna işlediği sen, sana güzel bir kıssa ile bunu açıklayayım.
bir masiyetinden dolayı, ikinci bir masiyet işlet-
tirir. Yani onu kendi haline bırakır ve masiyet Salih zatlardan biri... İsmi, Beşir Et-Taberi...
olan işlerden onu korumayarak cezalandırır. Kendisinin çiftlik hayvanları varmış. Rumlar bu
İkinci defa masiyet işlemesi, birinci masiyetten hayvanlara saldırmış, yaklaşık dört yüz tanesini
dolayı verilen bir cezadır. almışlar. Bunu anlatan kişi der ki: 'Bu sırada ben
onun yanındaydım. Hayvanları ile beraber olan
Peki hangisi daha kötüdür? Allah'ın subhanehu kölesi ile karşılaştık ve şöyle dedi: 'Efendimiz, bü-
kulunu bela yoluyla cezalandırması mı?
ve teâlâ
yükbaş hayvanlar gitti. Onları Rumlar aldı.' Beşir,
Yoksa başka bir masiyet işletmesi mi? kölesine dedi ki: 'Aynı şekilde siz de onlarla beraber
gidin! Sizler de artık Allah rızası için hürsünüz.'
Şüphesiz ki, Allah'ın subhanehu ve teâlâ kulunu Beşir'in oğlu dedi ki: 'Babacığım, hayvanlar gitti,
yeni bir masiyet işlettirerek cezalandırması, bela köle de gitti, bize hiçbir şey kalmadı. Artık fakir
ve imtihan yoluyla cezalandırmasından çok olduk!' Beşir: 'Sus ey oğlum! Şüphesiz Rabbim beni
daha kötüdür. Çünkü Allah'ın subhanehu ve teâlâ bela imtihan etmeyi istedi, bunun artması da bana se-
ve imtihan ile cezalandırması, ahiret azabından vimli geldi.' dedi.'
koruyacak kefaret olabilir. Fakat Allah'ın subhane- Kıssaya bak kardeşim! Bu kıssadan, asla
hu ve teâlâ başka bir masiyet ile cezalandırması çok
'sana bahşedilen bütün rızkın hepsini infak etme-
daha kötüdür. Çünkü azap şu an arttıkça artıyor lisin' anlaşılmasın. Aslında senin yanında çok
demektir. Allah'tan subhanehu ve teâlâ afiyet dileriz. değerli, birçok şeye değişmeyeceğin, sana fitne
olan, kaybettiğinde veya başına birşey geldiğin-
Birçok kimse, malesef bunu idrak edemeyip de uykularını kaçıran, sinirlerini geren, Müslü-
Allah'ın subhanehu ve teâlâ mühlet vermesini unut- manlarla aranda uçurum olan, onlarla kardeşlik
maktadırlar. bağını arka plana atıp, egolarının kabardığı, ona
beslediğin olağandışı hislerle tüm öğretilerini,
"Onlara mühlet veriyorum. Şüphesiz Benim tu-
hatta kendi içindeki hayra dair arada az da olsa
zağım çok şiddetlidir."  1
ses veren vicdanını ezip geçtiğin, dünyalık olan
Şu kaideyi de asla aklından çıkarma; Allah bir şeyini sadece Allah subhanehu ve teâlâ için infak et.
subhanehu ve teâlâ mühlet verir, fakat ihmal etmez!
Sonrasında içindeki o duyguyu bitirmiş bir hal-
de Allah'a subhanehu ve teâlâ yönel ve 'Ya Rabbi! Çok
Rızka Değil, Allah'a Rağbet Et! sevdiğim bu şeyi Senin dinin için terk edip, veri-
yorum. Çünkü Sen, sevdiğim bir şeyi terk etmemi
Allah sana rızık verdiğinde, O'nunla yapaca-
istiyorsun...' de.
ğın güzel bir muamele şekli de, rızık için değil,
Allah için rağbetini arttırmandır. Allah'ın sende İbni Ömer radıyallahu anh bir keresinde bir yere
gider ve 'canım balık çekiyor' der. Onun için ba- Receb

lık ararlar fakat bulamazlar. Hanımı da kalkıp


1435
1. 68/Kalem, 45

MAYIS’14 • SAYI: 28

21
aramaya başlar ve sonunda bulur. Sonra balığı Kalbin, elindeki mala bağlanmadığı müd-
temizler, pişirir ve ona getirir. İbni Ömer radıyalla- detçe sana hiçbir zararı olmaz. Hatta elindeki
hu anh balık gelince ne yapar biliyor musun? malın, seni insanlara muhtaç kalmaktan korur.
Malın sahibi ol, onu yönlendirdiğin bineğin gibi
Balığı alır, fakir birini arar ve fakir bir kimse- düşün. Sana serkeşlik yapan, senin değil, kendi
ye balığı verir. Hanımı 'Subhanallah! Senin canın istediği yöne giden ve seni ne olduğu belli ol-
balık çekti. Sana balık bulacağız diye de yorulduk. mayan yollara götüren bir bineğin olsa ne olur?
Onu pişirip sana verince, onu fakir bir kimseye
götürüp verdin. Ona başka bir şey de verebilirdin' Bu sebeple malın sahibi ol, mal asla senin
der. sahibin olmasın!

İbni Ömer radıyallahu anh der ki: 'Balık bana çok Dikkat et! Kazanan bu kaideden kazanırken,
sevimli geldiği için, onu da fakire verdim. Allah kaybeden bu kaideden kaybediyor...
subhanehu ve teâlâ da şöyle buyuruyor: "Sevdiğinizden
infak edinceye dek asla iyiliğe ulaşamazsınız." ' Bu meselenin seni dünyaya dalıp, 'Müslü-
manlara faydalı olmak' bahanesi ile bataklıkta
Rivayet edilir ki, muhtaç bir kimse Rebi' bin çırpınan, çırpındıkça batan kimse haline getir-
Heysem'in rahimehullah kapısında durur. Rebi' bin memesine de dikkat et. Zira insan mala düşkün,
Heysem: 'Ona şeker verin' der. Onlar da 'Ona dünyaya hırslıdır. Kimse mal konusunda fitne-
ekmek verdik' derler. Rebi' bin Heysem: 'Siz ona ye düşmemenin garantisini veremez.
şeker verin' der. Rebi' bin Heysem aslında şekeri
çok severmiş. Onlar akıl sahibi olduklarını böy- Son olarak şunu da unutma ki, hiç birimiz
le gösterdiler işte! malını verip de yarınını aklından dahi geçirme-
yen, infakının hesabını yapmayan Ebu Bekir ra-
Malın Sahibi Ol, Mal Senin Sahibin dıyallahu anh değiliz!

Olmasın!
Allah'tan isteğim, rızkımızı helal ve mübarek
İmam Ahmed'e rahimehullah 'Bir adam, elinde
kılması, bu rızkı da O'nun subhanehu ve teâlâ cenneti-
bin dinar olduğu halde zahid olabilir mi?' diye
ne girmeye vesile kılmasıdır.
sorulur. O da der ki: 'Evet. Elinde olduğu zaman,
kalbinde mal ile olan ilgisi bulunmuyorsa, evet'
'Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun' du-
der.
amız ile...
İnsanoğlu yaşamak için yemektedir. Yemek
için yaşamamaktadır. Yani yemek yaşamaya bir
vesiledir. Bunun gibi, mal da bizler için gaye
değil, vesile olmalıdır. Mal toplamaya adanmak
yerine İslam'a adanmalı, malı ise bu adanmışlı-
ğa vesile kılmalıyız.

22
Siyer Notları Bi'setten Önce

enesyelgun@tevhiddergisi.com Enes Yelgün

Kâbe'nin İnşası
El-Emin olan bir Peygambere dahi inan-
mamak için ‘uydur uyor ' denilebiliyor-
sa, emin sıfatının yanından bile geçme-
yen davetçilere acaba neler söylenir.

G eçen yazımızda Allah Rasûlü'nün sallallahu


aleyhi ve sellem evliliğinden ve ticari hayatından
bahsetmiştik. Risalet öncesi dönemi anlattığı-
Muhammed'e sallallahu aleyhi ve sellem insanlar tarafın-
dan farklı bir gözle bakılmasının, ona değer ve-
rilmesinin en büyük sebebi ise Allah Rasûlü'nün
mız hemen hemen her yazıda vurguladığımız güvenilir olmasıydı. Mekkeliler onu 'El-Emin'
bir nokta orada da karşımıza çıkmıştı. Muham- diye çağırıyorlardı.
med sallallahu aleyhi ve sellem yaşantısı ile Mekke top-
lumu içerisinde örnek bir insan olmuştu. Buna Aslında bu sıfat sadece Allah Rasûlü'ne has
Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem ailesinin değildi. Bilakis tüm Rasûller bu sıfat ile sıfat-
durumu ve Allah'ın subhanehu ve teâlâ onun doğumu lanmışlar, kavimleri onları böyle tanımıştı. O
öncesinde ve sonrasında gösterdiği bazı hadise- kutlu elçilerin her birisinin ağzından şu sözler
leri de ekleyince, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem dökülmüştür:
farklı bir kişi olarak tanımlanmaya ve tanınma-
"Şüphesiz ki bizler, sizler için güvenilir bir elçiyiz."  1
ya başlamıştı. Elbette bu, risalet görevi verildi-
ğinde insanların daha kolay bir şekilde hakka Risalet öncesi dönemde El-Emin sıfatını
tâbi olmaları için Allah'ın subhanehu ve teâlâ kullarına Kâbe'nin inşası sırasında Mekkelilerin ağzından
rahmetinin bir sonucuydu. duymaktayız.
Receb
1435
1. 7/Araf, 68

MAYIS’14 • SAYI: 28

23
Mekkeliler kendileri için çok değerli olan Şeytanın insana sağdan yaklaşarak onu kandır-
Kâbe'yi yeniden inşa etme kararı almışlardı. Bu masının en güzel örneği bu olsa gerek! Masiyet-
karara yol açan etkenlerin art arda gelmesi ka- lerin kötü olduğunu bilmelerine rağmen nefis-
rarlarını hayata geçirme hususunda onlara adım lerinin hoşuna gittiği için onları yapıyorlar ama
attırdı. Bu etkenleri şöyle sıralayabiliriz: aynı zamanda kendilerini rahatlatacak şekilde
bazı ameller peşinde koşuyorlar.
• Kabe'nin kutsal bir yapı olmasına rağmen
içindeki değerli eşyalar birkaç defa çalınmıştı. Bu çağrıdan sonra Kâbe'nin inşası için herkes
Kâbe'nin duvarlarının kısa olması, üstünün de elinden geldiği kadarıyla yardımda bulunma-
açık olmasının buna neden olduğu düşünülü- ya başladı. Bu sırada Yemen'e inşaat malzemesi
yordu. Her ne kadar bu hırsızlığı yapanların taşıyan bir gemi fırtına nedeniyle yolculuğunu
yakalanmaları ve ağır bir şekilde cezalandı- yarıda kesmek zorunda kalınca Mekkeliler ora-
rılmaları gerçekleşmişse de aynı fiilin bir kez
dan malzemeleri satın alıp Mekke'ye getirdiler.
daha tekrarlanmayacağının bir garantisi yoktu.
Daha da önemlisi Kureyşliler bu tür hırsızlık Artık işin en zor kısmına gelinmişti. Kâbe'yi
olaylarının diğer Arapların gözünde Kureyş'i yıkmak...
itibarsızlaştıracağı endişesini taşıyorlardı. Mekkelilerden hiçbiri böyle bir işe ya-
Çünkü Kâbe'de bulunmak onlara bir naşmıyordu. Kâbe'yi yıktıklarında
prestij sağlıyordu. Ve tüm Araplar bu kendilerinde bir zarar dokunacak
onuru taşımak için doğal adaydılar. diye endişe ediyorlardı. Bu şekilde
• Kâbe'ye güzel koku yayan tütsü- biraz vakit geçtikten sonra Kâbe'nin
ler nedeniyle yangın çıkmış onarım işini idare eden Velid
ve Kâbe'nin içindeki eşyalar Allah bin Muğire: 'Kendisinin yaşlı
yanmıştı. Yangın nedeniyle Rasûlü bir örtü olduğunu ve bir belaya uğrasa
da şu yaştan sonra bir zarar
siyer notları

Kâbe'nin duvarları yarıl- istedi, örtünün üzerine


mıştı. Haceru'l Esved'i yerleştirdi. olmayacağını' söyleyerek
Ve her bir kavim örtünün bir yıkıma başladı.
• Mekke'yi vuran ucundan tutmalarını istedi.
büyük bir sel Kâbe'yi Bu şekilde Haceru'l Esved İki gün boyunca
de etkilemiş, ciddi bir elbirliğiyle taşınmış ve
yerine konmuş oldu. Velid'e birşey olmadığını
onarım kaçınılmaz hale gören Kureyşliler yıkım işi-
gelmişti. ne hep birden iştirak etmeye
Bu ve benzeri sebeplerden ötü- başladılar.
rü Mekke eşrafı Kâbe'yi yeniden inşa
Kâbe yeniden inşa edildiğinde es-
etme kararı aldılar. Bu iş için bütün
kisinden daha farklı bir yapı ortaya
Mekkelilerden yardımda bulunma-
çıkmıştı. Kâbe'nin alanı daraltılmış,
larını talep ettiler. Ancak bu isteklerini
duvarları iki katına çıkmış, üstü kapatıl-
ilan ederken söyledikleri sözler gerçekten çok
mıştı. Ayrıca kapının girişi birkaç basamakla
dikkat çekiciydi.
çıkılacak yükseklikte yapılmıştı. Bunun sebe-
Velid bin Muğire, Mekke halkına şöyle hitap bi olarak sel sularının Kâbe'nin içine girmesini
etti: engellemek olarak söyleseler de Allah Rasûlü
bunun hikmetini farklı bir şekilde izah etmiştir.
"Ey Kureyş topluluğu! Beyt'in onarımı için herkes
imkanı dahilinde bağışta bulunsun. Fakat bağışlar "Ey Aişe! Mekkelilerin Kâbe'nin kapısını niçin yük-
faiz, kumar, fuhuş ve zorbalıkla elde edilen gelirler- sekten yaptıklarını biliyor musun? Bunu yapmala-
den olmasın. Bu tür kazançlar Beyt'in onarım mas- rının nedeni istediklerini içeriye almak, istemedik-
rafına bulaştırılmasın. Bağışlarınızı hanımlarınızın lerine de engel olmaktı. Güya bununla da Kâbe'nin
mehirlerinden ve babalarınızdan kalan miraslar- şerefini gözetmiş oluyorlardı. Bazen istemedikleri
dan yapın. Çünkü sizin kazançlarınız şaibelidir."  2 birisi içeriyi girmek istediğinde, onu merdivenden
aşağı itiverirlerdi."  3

2. İbni Hişam 3. Abdurrezzak, El Musannef

24
Kâbe'nin inşası sırasında kırılma noktası ise de taşımakla yükümlüdür. Çünkü anlattığımız
Haceru'l Esved'in taşınması idi. Kâbe'nin inşası din, insanların hoşuna gitmeyecek emirler ve
için herkes bir şekilde yardımcı olmuş, bu şe- yasaklarla doludur. O yüzden bu çağrıdan yüz
reften pay alabilmek için çabalamışlardı. Ama çevirmek için çeşitli mazeretler arayacaklardır.
Haceru'l Esved taşının yerine konulmasına gelin- En önemli mazeret alanı ise davetçinin kişiliğidir.
ce ipler koptu. Herkes kendi soyunun bu şerefe Anlatıcı posizyonunda olan kişiyi eleştirerek, an-
nail olmasını istiyordu. Bir çözüm bulamayınca latılan şeyin değerini düşürmeye çalışmak ya da
sinirler gerildi. Hatta bazıları kan dolu bir kaba akıllarda soru işaretlerine yol açmak bahaneciler
parmaklarını daldırıp gerekirse bu uğurda sava- için vazgeçilmez bir yöntemdir.
şacaklarına dair ant içtiler.
El-Emin olan bir Peygambere dahi inanmamak
Durumun vahametini gören Mekkenin ileri için 'uyduruyor' denilebiliyorsa, emin sıfatının
gelenleri Daru'n Nedve de toplandılar ve şöyle yanından bile geçmeyen davetçilere acaba neler
bir karar aldılar: söylenir...

"Safa tepesi tarafından Kâbe'ye giren ilk kişi her Davetçiler sözlerinin karşı tarafta etkili ola-
kim olursa olsun onun kararına uyulacak, itiraz bilmesinin yolunun emin sıfatını kuşanmaktan
edilmeyecekti." geçtiğini anladıktan sonra bu hususta yapılması
gerekenleri araştırmalı ve adım atmalıdırlar. Pey-
Kararı verenler Kâbe'nin avlusunu gözlerken
gamberlerin hayatlarının her bir karesi, onların
Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem içeri girdiğini
güzide ashabının yaşantıları bu sıfatın yansıma-
gördüler. Sevinçle:
ları ile doludur. O hayatlar okunmalı ve gerekli
"Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem emin birisidir, dersler çıkartılmalıdır.
onun kararına uyulur, onun her türlü kararına
Duamızın sonu âlemlerin Rabbi olan Allah'a
razıyız" dediler.
hamd etmektir.
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bunun üzerine
bir örtü istedi, örtünün üzerine Haceru'l Esved'i
yerleştirdi. Ve her bir kavim örtünün bir ucun-
dan tutmalarını istedi. Bu şekilde Haceru'l Esved
elbirliğiyle taşınmış ve yerine konmuş oldu.

Mekkelileri büyük bir savaştan kurtaran sadece


Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem pratik çözümü
değildi. Aksine bunun öncesinde Mekke ehline
kendini El-Emin olarak kabul ettirmesiydi.

Kendi toplumlarının karşısına davetçi olarak Receb


1435
çıkan her bir Müslüman 'emin' sıfatını üzerin-

MAYIS’14 • SAYI: 28

25
Akaid Notları
Murat Güç muratguc@tevhiddergisi.com

Havaric/Haricilerin
İtikadları -6-
Har iciler amel etmey i, hüküm kapsamına da-
hil ettiler. Bu şekilde ‘Amel etme de hükümdür '
diyerek ayete yor um yapıldı. Manalar ı açık
olan ayetlere tev il ve yor um yapılabilmesi
için elimizde başka deliller in olması gerekir.
Maide suresi 44. ayete getir ilen ‘amel etmeme'
yor umunu destekleyen hiçbir delil yoktur.

Murtekibu'l Kebira Meselesinde • Mekramiyye fırkası, büyük günah işleyen bir


Haricilerin İtikadı insan, hakkıyla Allah'ı subhanehu ve teâlâ tanımamış
ve Allah'a subhanehu ve teâlâ karşı cahil olmuştur.
M urtekibu'l Kebira meselesinden kastedi-
len, büyük günah (küfür olmayan masi- "Allah'ın kadrini, hakkıyla takdir etmediler/bil-
yetleri) işleyenlerin günahlarından dolayı tekfir mediler."  1
edilmeleridir.
Günah işleyen bir insan Allah'ın subhanehu ve teâlâ
Haricilerin büyük günah sebebi ile insanları kendi üzerindeki hakkını, hakkıyla takdir et-
tekfir etmelerinin temelinde 'İmanın Tanımı' memiştir. Bu, insanın Allah'ın subhanehu ve teâlâ zatı
meselesindeki inançları yatmaktadır. Harici- hakkındaki cehaletinden kaynaklıdır. Allah'ın
ler, ameller arasında ayrım yapmadan hepsini zatı hakkında cehalet, küfürdür. Bundan dolayı
imanın aslından kabul ederler. Bu asıldan dolayı Haricilerin bu kolu tuhaf olan bir sebeple büyük
Haricilerin bütün kolları olmasa da umumu, bü- günahtan dolayı insanları tekfir ederler.
yük günah işleyenlerin kafir olduklarına itikad
• Ezarika fırkası 2, büyük günah işleyenler, bü-
etmişlerdir. Fakat günahtan dolayı tekfir etmele-
yük günahlarından dolayı tekfir edilir. Taifeler
rinin sebepleri net olarak bilinememiştir. Çünkü
her bir taife tekfir sebeplerini farklı nedenlerle
açıklamışlardır: 1. 6/En'am, 91
2. Hariciler arasında en kabalık ve güçlü olan fırkadır.

26
arasında murtekibu'l kebira konusunda en net
duran taife Ezarika fırkasıdır.
• Necadat fırkası, firak alimleri murtekibu'l ke-
bira meselesinde bu fırkaya iki görüş nispet
etmişlerdir.
1. Bağdadi ve bazı firak alimlerinin onlara
nispet ettiği görüşte, Necadat fırkası, insanları
büyük günahla tekfir ederken, onları Muvafık/
kendilerinden olan ve Muhalif/kendilerinden
olmayan olarak iki kısma ayırmıştır. Büyük gü-
nahı işleyen kişi, kendilerinden olan biri ise onu
İbadiyye fırkası her ne kadar murtekibu'l ke-
tekfir etmemişler; kendilerinden olmayanları ise
birayı tekfir etmese de ahirette ebedî ateşte ka-
büyük günahtan dolayı tekfir etmişlerdir.
lacağına inanır. Allah subhanehu ve teâlâ birini ateşe
Allah subhanehu ve teâlâ en doğrusunu bilmekle sokmamışsa oradan çıkarmaz. Murtekibu'l kebira
beraber, Necadat fırkasının büyük günah se- da günahı nedeniyle ahirette ebedî olarak cehen-
bebi ile insanları tekfir etmediğidir. Sahih olan nemde kalacaktır, derler.
Necadat'ın murtekibu'l kebiradan daha ziyade,
insanları kendilerinden olması ve olmamasına Murtekibu'l Kebira/Büyük Günah
göre tekfir etmeleridir. Çünkü Necadat, her hal- Sebebi ile Tekfirin Delilleri
de Harici olsalar dahi kendilerinden olmayan Hariciler büyük günah işleyenleri tekfir eder-
insanları tekfir ederler. ken kendilerine bir takım nasları delil almışlar-
dır. Haricilerin bu konudaki delillerine bakacak
2. Necadat'tan nakledilen ikinci görüşe göre, olursak:
günah işleyen her insanı değil, günahında ısrar
edenleri tekfir etmişlerdir. Birinci Delil
Murtekibu'l Kebira meselesinde Haricilerin en
• Sufriyye fırkası, günah işleyen insan şeytana
çok bayraklaştırdıkları delilleri Maide suresi 44.
itaat etmiştir. Bu da insanın şeytana ibadet et-
mesidir, demişlerdir. ayettir:
"Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler kafirlerin
• "Ey Âdemoğulları, Ben size and vermedim mi ki:
ta kendileridir."
Şeytana ibadet etmeyin, çünkü o, sizin için apaçık
bir düşmandır."  3 Said bin Cübeyr radıyallahu anh diyor ki: 'Hariciler,
"Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler kafirlerin ta
Allah'tan subhanehu ve teâlâ başkasına ibadet eden kendileridir." ile "Onlara Rabblerinin ayetlerinden
kafir olmuştur. Sufriyye buradan yola çıkarak, hiçbir ayet gelmez ki ondan yüz çevirmesinler."  4
şeytana yapılan her itaati, ona ibadet kabul ede- bu iki ayeti beraber delil alarak murtekibu'l ke-
rek, her günah işleyeni tekfir etmiştir. birayı tekfir ederler. Dediler ki, kim günah işlerse
Allah'ın indirdikleri ile hükmetmemiştir. Çünkü
• İbadiyye fırkasına göre büyük günah işleyen
Allah kitabını içki, zina vb. günahların yapılma-
insanlar 'nimet küfrüyle' kafir olur. Yani onlar
masını hükmederek indirmiştir. Bunları yapanlar,
bunu, küçük küfür olan, dinden çıkarmayan
Allah'ın indirdikleriyle hükmetmemiş ve Allah'ın
ama insana yergiyi gerektiren bir amel kabul
emirlerinden sapmıştır. Ki Allah'ın hükmünden
ederler. Bundan dolayı murtekibu'l kebirayı
ancak kafir olanlar saparlar.'
tekfir etmezler.
Ebu Hayyan rahimehullah kendi tefsirinde şöyle
İbadiyye fırkası gerekçe olarak şunu öne sürer;
der; 'Hariciler bu ayet ile Allah'a her isyan edenin
büyük günah işleyen, 'La ilahe illallah' demesin-
kafir olduğuna ulaştılar.'
den dolayı muvahhiddir. Fakat küfür olan amel-
leri (büyük günah) yapmaları sebebiyle nimete İmam Kurtubi rahimehullah, Maide suresi 44. ayetin
karşı kafir olmuştur. tefsirinde: 'Hariciler bu ayet ile her muznibin/zani-
Receb
1435
3. 36/Yasin, 60 4. 6/En'am, 4

MAYIS’14 • SAYI: 28

27
nin, her zem ve günah işleyenin kafir olduklarına Ayetin siyak ve sibakı da, amelin; hüküm kap-
inandılar' der. samına dahil olmadığını gösterir.
Haricilerin kendilerine delil aldıkları Maide İkinci Delil
suresi 44. ayet, mana yönünden çok sarihtir. O
Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurmuştur:
da Allah'ın indirdikleriyle hükmetmeyenin kim
olursa olsun kafir olacağıdır. Fakat Haricilerin "Biz, onlara küfürlerinden dolayı bu cezayı verdik.
saptıkları nokta, kendilerine delil aldıkları konu- Biz, kafirden başkasına ceza vermeyiz."  5
dur. Dikkat edilirse Hariciler bu ayete 'Allah'ın
indirdikleriyle amel etmeyenler kafirlerin ta kendile- Hariciler bu ayete dayanarak demişler ki, Al-
ridir.' yorumunu getirdiler. Doğal olarak her gü- lah subhanehu ve teâlâ ayette "Biz, kafirden başkasına
nah işleyen, Allah'ın indirdiği hükümlerle amel ceza vermeyiz." demiştir. Onun için her günah
etmediği için onların yanında kafir olmuştur. işleyen insan, her cezayı hak eden; beraberinde
kafir ismini alır.
Hariciler, bu ayetin hükmünde sapmış ve yan-
lış bir delillendirme yapmıştır. Bunu maddeler Haricilerin yanında, Allah subhanehu ve teâlâ hangi
halinde şöyle açıklayabiliriz: günaha ceza vadetmişse mutlaka onu yerine
Hariciler amel etmeyi, hüküm kapsa- getirmek zorundadır. Allah, içki içen ate-
mına dahil ettiler. Bu şekilde 'Amel şe girecek demişse onu ateşe sokmak
etme de hükümdür' diyerek ayete zorundadır.
yorum yapıldı. Manaları açık
Ehli Sünnet'in yanında,
olan ayetlere tevil ve yorum
yapılabilmesi için elimiz- Allah'ın subhanehu ve teâlâ Müslü-
Haricilerin yanında, Allah hangi manlara vadettiği faziletin
akaid notları

de başka delillerin olması günaha ceza vadetmişse mutlaka


gerekir. Maide suresi 44. fazlasını vermesi O'nun
onu yerine getirmek zorundadır.
ayete getirilen 'amel etme- Allah, içki içen ateşe girecek demişse
keremindendir. Aynı
me' yorumunu destekleyen onu ateşe sokmak zorundadır. şekilde insanlara ceza ola-
hiçbir delil yoktur. rak vadettiklerini affetmesi
de O'nun subhanehu ve teâlâ sonsuz
Kuran'ın açıklayıcısı olan keremindendir. Ve bu, O'nun
sünnete bakıldığında Rasûlullah subhanehu ve teâlâ isim ve sıfatlarının
sallallahu aleyhi ve sellem, kendi zamanında
gereğidir.
büyük günah işleyen insanlara gerekli
olan cezaları uygulamasına rağmen, on- Üçüncü Delil
lara mürted muamelesi yapmamıştır. Zina Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurur:
yapanlar recm edildiğinde cenaze namazlarını
kıldırmış ve onları Müslümanların mezarlıkla- "O gün bazı yüzler aydınlanır, bazı yüzler kara-
rına defnetmelerini emretmiştir. rır. Yüzleri kararanlara: 'İmanınızdan sonra küfre
mi girdiniz? Öyle ise küfre girmenize karşılık azabı
Bununla beraber hem Kitap'ta hem de
tadın' denilir."  6
Sünnet'te büyük günah işleyen insanların Müs-
lüman olduklarına dair yüzlerce nas mevcuttur. Hariciler bu ve bu mealde olan ayetleri delil
Naslara bakıldığında anlamaktayız ki, ne Allah alarak derler ki; büyük günah işleyen, fıskından
subhanehu ve teâlâ ne de Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem hiç-
dolayı fasık ismini alır. Fasık olanlar, ahirette
bir şekilde amel kelimesini, hüküm kelimesinin yüzü aydınlananlar değil kararanların sınıfına
kapsamına sokmamıştır. dahildir. O zaman ahirette yüzü kararan herkes,
Lugat olarak bakıldığında, hüküm kelimesi ayetteki 'İmanınızdan sonra küfre mi girdiniz?'
lafız itibari ile amele delalet etmez. hitabına muhataptır. Allah'ın insanların yüzünü
karartması küfürlerinden dolayıdır. Fasık olan-
Maide suresi 44. ayetin nüzul sebebine bakılır- ların yüzünün kararması, işledikleri günahların
sa, Yahudiler recm ayetiyle amel etmekten ziyade küfür olduğunu gösterir.
var olan bu hükmü, herkesin uygulamak zorunda
olduğu başka bir teşri/kanun ile değiştirmelerin- 5. 34/Sebe, 17
den dolayı Allah bu ayeti indirmiştir. 6. 3/Âl-i İmran, 106

28
Ayrıca bazı hadislerin zahirinde günahların
imanı nefyettiği varid olmuştur. Hariciler bu ma-
nadaki hadislere dayanarak; günahların, imanın
aslını nefyettiğini ileri sürmüşlerdir.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

"Bir kimse zina yaptığı zaman mümin olarak zina


yapmaz. Hırsız çaldığı sırada mümin olarak hır-
sızlık yapmaz. İçki içtiği zaman mümin olarak içki
içmez."  7

Bu hadisin zahiri, sarih olarak Haricilerin


getirildi. Rasûlullah o adama sopa vurulmasını em-
mezheplerini desteklemektedir. Bundan dolayı
retti. Cemaatten birisi: 'Allah'ım şu adama lanet et.
Hariciler en çok bu hadisi delil alırlar. Çünkü
Ne kadar da çok Rasûlullah'a getiriliyor' Rasûlullah:
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bu hadiste büyük gü- 'Ona lanet etmeyin. Allah'a yemin ederim ki, onun
nah işleyen insanlardan iman ismini nefyetmiştir. hakkında bildiğim tek şey Allah'ı ve Rasûlü'nü sev-
mesidir."  9 dedi.
Bu delillerin bu şekilde zahiri üzere anlaşılması
doğru değildir. Ehli Sünnet'in yanında, Şâri her- Bu rivayette Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem içki
hangi bir amele küfür ismini nispet etmişse veya içen adama mümin muamelesi yapmıştır.
yapandan iman ismini nefyetmişse; asıl olanın
hakiki anlamda ele alınmasıdır. Yani o ameli ya- "Cuheyne kabilesinden zina ederek gebe kalmış
panın küfre girmesidir. Fakat başka bir delil gelir, bir kadın Rasûlullah'ın huzuruna geldi ve: 'Ya
bu naslardan kastedilenin büyük küfür olmadı- Rasûlullah! Cezayı gerektiren bir suç işledim, ceza-
ğını veya kâmil imanı nefyetmek olduğunu ifade mı ver.' dedi. Bunun üzerine Peygamber, kadının
ederse, o zaman nasların zahir hükümlerinden velisini çağırttı ona: 'Bu kadına iyi davran, doğum
sarf edilmesi gerekir. yapınca bana getir' buyurdu. Adam Rasûlullah'ın
sallallahu aleyhi ve sellem emrettiğini yaptı, kadın doğurup

Bu hadislerde Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem Peygamber'e getirilince kadının elbisesinin sıkıca
muradı, büyük günah işleyenlerden iman ismi- bağlanmasını emretti ve Peygamber'in emriyle ka-
ni nefyetmek değildir. Kastedilen, bu insanların dın taşlandı. Peygamberimiz de cenaze namazını
kâmil anlamda mümin olmadıklarıdır. Bu min- kıldı. Bunun üzerine Ömer 'Ya Rasûlullah zina et-
miş bir kadının namazını mı kılıyorsun?' deyince
valdeki hadislerin zahirî anlamda anlaşılmaması-
Peygamberimiz şöyle cevap verdi: 'O kadın öyle bir
nı gerekli kılacak birden fazla nas ve Rasûlullah'ın tevbe etmiştir ki, onun tevbesi Medine halkından
sallallahu aleyhi ve sellem uygulaması varid olmuştur.
yetmiş kişiye dağıtılsaydı hepsine bol bol yeterdi. Sen
Allah'ın rızasını kazanmak için can vermekten daha
Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurmuştur:
iyi bir şey biliyor musun?' "  10
"Müminlerden iki topluluk çarpışacak olursa,
aralarını bulup düzeltin. Şayet biri diğerine teca- Bu rivayette Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem zina
vüzde bulunacak olursa, artık tecavüzde bulunan- yapan kadına recmi uygulamış, bizzat kendisi
la, Allah'ın emrine dönünceye kadar savaşın; eğer cenaze namazını kılmış ve Müslümanların me-
sonunda (Allah'ın emrini kabul edip) dönerse, bu zarlığına gömülmesini emretmiştir.
durumda adaletle aralarını bulun ve (her konuda)
adil davranın. Şüphesiz Allah, adil olanları sever."  8 Yine Rasûlullah mürted olanları öldürürken,
hırsızlık yapanların sadece ellerini kesmiştir. O
Sahabe diyor ki: zaman bu hadislerden kastedilen büyük günah-
larla insanın küfre girmesi değildir. Sadece kâmil
"Rasûlullah zamanında 'Hımar' lakabında bir imanın insandan gitmesidir. Şayet Haricilerin
adam vardı. Rasûlullah bu adama içki suçuyla had anladığı şekilde olmuş olsaydı, Rasûlullah'ın sal-
uygulamıştı. Yine bir gün içki içtiği için Rasûlullah'a

Receb
7. Buhari, Müslim 9. Buhari 1435
8. 49/Hucurat, 9 10. Müslim

MAYIS’14 • SAYI: 28

29
İmamın kafir olmamasıdır. Bu şart, Ehli
Sünnet'in imamet konusunda getirdiği şartlar-
dan bir tanesidir. Allah subhanehu ve teâlâ şöyle bu-
yurmaktadır::

"Ey iman edenler, Allah'a itaat edin; elçiye itaat


edin ve sizden olan emir sahiplerine de itaat edin."  12

Başka bir ayette ise:

"Allah, kafirlere mü'minlerin aleyhinde kesinlikle


yol vermez."  13 denilmektedir.
lallahu aleyhi ve sellem hırsızlık yapanı da mürted olarak
Bu delilerden dolayı müminler, kafirleri emir
öldürmesi gerekirdi. ve vali tayin edemezler. Hariciler bu şart ile Ehli
Sünnet'e muvafakat etmiştir. Fakat büyük günahı
İmamet Meselesinde Haricilerin işleyenleri tekfir ederek Ehli Sünnet'e muhalefet
İnançları etmiştir. Doğal olarak mezheplerinin lazımı ge-
İmamet, sadece Haricilerin değil bütün fır- reği, imamın masum olması lazımdır. Yani günah
kaların Ehli Sünnet'ten ayrıldıkları en önemli işlememesi gerekir.
meseledir. Fırkalar arasında bu meseleyi en çok
öne çıkaran ve bayraklaştıran fırka, Haricilerdir. İmam-u Âmm'ın Kureyş' ten olması şart değil-
dir. Haricilerin bu şartı kabul etmemeleri onların
Ehli Sünnet'in inancına göre imamet konusu, kavmiyetçiliğinden kaynaklanmaktadır. Çünkü
özet olarak şöyledir; Müslümanların başında Haricilerin geneli Rabia kabilesine mensuptur.
mutlaka sözü dinlenen ve kendisine itaat edi- İslam'dan önce Rabia ve Kureyş kabileleri ara-
len bir imam olmalıdır. Eğer bu imam, İmam-u sında husumet vardı. Bu husumetin sebebi ise,
Âmm/bütün ümmetin imamı ise, Kureyşli olması Kureyş'in sair Arap kabilelerine karşı hem dinî
gerekir. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem imamet için hem de stratejik birtakım üstünlüklerinin olma-
şöyle der: sıdır. İslam geldikten sonra hem Peygamberliğin
hem de halifeliğin Kureyş'te kalması, var olan
"Hilafet Kureyş'tedir. Kada Ensar'dadır. Ezan Ha- husumeti daha arttırmıştır. Bundan dolayı Ha-
beşlilerdedir. Emanet Yemen'dedir."  11 riciler 'imametin Kureyş'ten olma' şartını kabul
etmezler. Onlara göre herhangi bir Müslüman
Evla olan imamın, abid, muttaki ve alim olma-
imam olabilir.
sıdır. Fakat bu olmadığı zaman fasık biri için de
imamet sahihtir. İmamın, abid olması gerekir. Haricilerin yanın-
da, takva imanın kendisidir. Abidlik takvaya denk
Hariciler de kendi aralarında imamet mese-
geldiği için imam, zahid ve ibadetlerini yerine
lesinde farklı düşünmüşlerdir. Bazıları, Müs-
getiren biri olmalıdır.
lümanların başında bir imamın olmasının şart
olmadığını söylemişler. 'Çünkü imam, Müslüman- Haricilerin imametin sahih olması için getir-
ların arasındaki problemleri çözmek ve aralarındadikleri şartlar hakkında şunun bilinmesi gerekir;
fazileti icra etmek için vardır. Şayet Müslümanlar
bu şartların hepsi Haricilerin bedevilikleriyle ala-
kendi aralarında bunu icra edebiliyorlarsa imamın
kalıdır. Bu şarta uygun olan bir imam kontrole ve
olmasına gerek yoktur.' demişler.
yönlendirilmeye müsaittir. Bundan dolayı Hari-
Haricilerin umumu ise, imamın gerekliliğine ciler başlarında bir imamın olmasından ziyade,
inanmışlardır. Fakat onların yanında birinin kontrol edebilecekleri bir kukla peşindeler. Çün-
imam olması için bazı şartlar aramışlardır. Ha- kü çoğu zaman bu şartlara kendileri uymamışlar,
ricilerin imamet konusunda getirdikleri şartlar; imama isyan etmişlerdir. Bu da Haricilerin kendi
şartlarında samimi olmadıklarını göstermektedir.

12. 4/Nisa, 59
11. Tirmizi 13. 4/Nisa, 141

30
İlim Meclisi
muratmuslihan@tevhiddergisi.com

Murat Müslihan

Kavaidu'l Erba'
-9- Dördüncü Kaide
Şirk, her geçen gün daha fazlalaşmaktadır. Ondan
dolayı cahiliye döneminin şirklerini iyi bildiğimiz gibi,
kendi dönemimizdeki şirkleri de iyi bileceğiz. Eğer kendi
zamanımızdaki şirkleri bilmezsek farkında olmadan
ona düşebiliriz. Öğrenmeliyiz ki ondan sakınabilelim.

Allah'a hamd, Rasûlüne salât ve selam olsun. Şerh


Bu kaidenin güzel anlaşılması için şunu bilme-
Metin miz gerekir; Hayır üzere kalabilmek için şerri;
Şüphesiz günümüz müşriklerinin şirki, önceki tevhid üzere kalabilmek için şirki; İslam üzere
müşriklerin şirkinden daha şiddetlidir. Çünkü ön- kalabilmek için cahiliyeyi ve sünnet üzere kala-
ceki müşrikler rahatlıkta Allah'a şirk koşuyor, zor- bilmek için bidatı iyi bilmek gerekir.
luk zamanlarında ise sadece Allah'a yöneliyorlardı.
Günümüz müşriklerinin şirki ise süreklidir. Onlar İslam'ı ve güzelliklerini öğrendiğimiz gibi ca-
hem rahatlık, hem de zorluk halinde Allah'a şirk hiliyeyi ve özeliklerini de öğrenmek zorunludur.
koşuyorlar.
Çünkü cahiliyeyi tanımayan, farkında olmadan
Bunun delili Allah'ın subhanehu ve teâlâ şu sözüdür: cahiliyenin tuzaklarına düşebilir. Huzeyfe radıyallahu
anh şerre bulaşmamak için, Peygamber'e sallallahu
"Gemiye bindikleri zaman dini Allah'a has kılarak aleyhi ve sellem sürekli şerden sorardı.
O'na dua ederler. Onları kurtarıp karaya çıkardığı
zaman ise bir de bakarsın ki, Allah'a ortak koşu- Huzeyfe radıyallahu anh anlatıyor:
yorlar."  1
"İnsanlar Rasûlullah'a hayırdan sorardı. Ben ise,
Allah en doğrusunu bilendir. Rasûlullah'a, ailesine bana da bulaşabilir korkusuyla, hep şerden sorar-
ve ashabına salât ve selam olsun. dım."  2

Receb
1435
1. 29/Ankebut, 65 2. Buhari, Müslim

MAYIS’14 • SAYI: 28

31
Şerri öğrenmemizdeki gaye, şerden kaçınmak- İbni Teymiye rahimehullah Ömer'in radıyallahu anh bu
tır. Bu tıpkı şunun gibidir: Bir yolculuğa çıkaca- sözünü açıklarken şöyle diyor; 'Maruf üzere ye-
ğımız zaman yol ile ilgili olumlu-olumsuz tüm tişmiş birisinin münkeri ve münkerin tehlikesini
bilgileri elde etmeye çalışıyor ve öğreniyoruz. anlaması mümkün değildir.' Sürekli iyilik üzere ye-
Olumsuz şeyleri sorup öğrenmemizdeki gaye tişmiş birisi ya münkeri hiç tanımaz, ya da mün-
ona bulaşmak için değil bilakis tedbirimizi al- keri ismen tanısa da zararlarını tam anlamıyla
mak içindir. idrak edemez. Kendisi sürekli iyiliği düşündüğü
için başkalarını da kendisi gibi zanneder. Tabi
Şairin biri şöyle der; herkes kendisi gibi iyiliği düşünmediği için de
sürekli kandırılır.
'Şerri, şer olduğu için değil ondan sakınmak için
öğrendim. Şerri hayırdan ayıramayan ona düşer.' Cahiliyeyi tanımamız gerekir dediğimizde
amacımız ona bulaşmak, cahiliyede olan kötü
Allah subhanehu ve teâlâ birçok ayette Kur'an-ı
şeyleri işlemek değildir. Bazıları Ömer'in radıyalla-
Kerim'i 'Apaçık bir şekilde indirdiğini' buyurmuş-
hu anh bu sözüne yapışarak; 'Cahiliyeyi yaşamak
tur. Peki, Allah'ın subhanehu ve teâlâ bu kitabı apaçık
güzel bir şeydir. İnsana tecrübe kazandırır.'
olarak indirmesinin sebebi, hikmeti nedir?
gibi birtakım sözler söylüyorlar. Bu doğru
En'am suresinde Allah subhanehu ve teâlâ bunun
değildir. Bilakis cahiliyeyi yaşamamak,
hikmetini bize şöyle anlatıyor:
şirke, küfre ve bidatlara bulaşmamış
"Günahkârların yolu açıkça belli olmak sahabenin yanında çok
olsun diye ayetlerimizi, işte böyle, büyük bir mertebeydi.
ayrıntılı biçimde anlatıyoruz."  3
Bir gün Peygamber sallallahu
Sahabenin yanında cahiliyeyi
ilim meclisi

Allah subhanehu ve teâlâ aleyhi ve sellem: " 'Ümmetimden


yaşamamış olmak, şirke, küfre ve yetmiş bin kişi sorgusuz su-
günahkârların yolu bel- bidatlara bulaşmamış olmak sorgusuz
li olsun diye ayetlerini alsiz cennete girecektir' dedi.
sualsiz cennete girme sebebidir.
apaçık indirmiştir. Çünkü Sahabe bunların kim olacağı
konusunda kendi aralarında
mücrimlerle muttakilerin
konuşurken tahminleri şu oldu:
birbirlerinden ayrılabilmeleri
'Bizler şirk ortamında doğduk.
için, her iki yolun da net olarak Sonradan Allah ve Rasûlü'ne iman
bilinmesi gerekir. Allah subhanehu ve teâlâ ettik. Onlar olsa olsa bizim çocuklarımız
mücrimlerin yolunu, mücrim olalım diye ve torunlarımızdır.' "  4 dediler.
bize anlatmıyor. Bilakis onu bilip, ondan
sakınalım diye anlatıyor. Demek ki sahabenin yanında cahiliyeyi
yaşamamış olmak, şirke, küfre ve bidatlara bu-
Ömer radıyallahu anh şöyle der; laşmamış olmak sorgusuz sualsiz cennete girme
sebebidir.
'İslam'da cahiliyeyi bilmeyenler yetiştiğinde,
İslam'ın bağları tane tane kopar.'
Allah ve Rasûlü yaşanan bazı şeyleri cahiliyeye
Ömer'in radıyallahu anh bu sözü ile anlatmak iste- bağlamıştır. Sahabelere 'Bu cahiliyedir' veya 'Bu
diği şudur; Biz cahiliyeyi ve zararlarını gördük. cahiliyenin âdetlerindendir' denildiğinde, onun
Ardından ise İslam'ı ve güzelliklerini gördük. zararlarını bildikleri veya tahmin ettikleri için
İslam'ın güzelliklerini öğrendikten sonra bir hemen ondan sakınıyorlardı.
daha asla cahiliyenin İslam'a bulaşmasına mü-
Allah subhanehu ve teâlâ normalde Kur'an-ı Kerim'de
sade etmeyiz. Fakat cahiliyeyi görmemiş, tanı-
hâkimiyet yetkisinin kendisine ait olduğunu,
mamış olan birisi, cahiliyenin zararlarını tam
kendi hükümleriyle hükmetmeyenlerin kafirler
anlamıyla bilmediği için İslam'a bir bidat, bir
olduğunu beyan etmiştir. Bununla birlikte konu-
şirk bulaştığında pek fazla önemsemez. Önem-
nun daha iyi anlaşılması için Allah subhanehu ve teâlâ
semediği için de İslam'ın bağlarının tane tane
kendi hükümlerinin dışındaki bütün hükümleri
kopmaya başladığını dahi fark etmez.
cahiliyeye bağlamıştır.

3. 6/En'am, 55 4. Buhari

32
"Onlar hâlâ cahiliye devrinin hükmünü mü isti-
yorlar? Kesin olarak inanan bir toplum için, kimin
hükmü Allah'ınkinden daha güzeldir?"  5
Uhud savaşında bazı insanlar 'Şayet Medine'de
savunma yapsaydık öldürülmez ve müşriklere ye-
nilmezdik. Gençlerin aklına uyduk başımıza bunlar
geldi' gibi birtakım sözler söylediler. Bu itikad,
kader inancına aykırı bir itikaddır. Allah subha-
nehu ve teâlâ onların bu düşüncelerinin yanlış ol-
duğuna cevap verdi. Ardından bunu cahiliyeye
bağlayarak bu tür düşüncelerin İslam'da yeri-
nin olmadığını, bunların tamamen cahiliyenin
"O zaman inkâr edenler, kalplerine taassubu, ca-
âdetlerinden olduğunu belirtti. Allah subhanehu ve
hiliye taassubunu yerleştirmişlerdi. Allah da elçisine
teâlâ şöyle buyuruyor:
ve müminlere sükûnet ve güvenini indirdi, onların
"Sonra o kederin ardından (Allah) üzerinize içiniz- takva sözünü tutmalarını sağladı. Zaten onlar buna
den bir kısmını örtüp bürüyen bir güven, bir uyku layık ve ehil kimselerdi. Allah her şeyi bilendir."  9
indirdi. Bir kısmınız da kendi canlarının kaygısına
düşmüştü. Allah'a karşı cahiliye zannı gibi gerçek Burada Allah subhanehu ve teâlâ Müslümanlara şunu
dışı zanda bulunuyorlar; 'Bu işte bizim hiçbir dah- öğretti; İslam'ın dışında insanları bir araya geti-
limiz yok' diyorlardı. De ki: 'Bütün iş, Allah'ındır.' ren her türlü fikir ve ideoloji, cahiliyedir.
Onlar sana açıklayamadıklarını içlerinde saklıyorlar
ve diyorlar ki: 'Bu konuda bizim elimizde bir şey Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:
olsaydı, burada öldürülmezdik.' De ki: 'Evleriniz-
de dahi olsaydınız, üzerlerine öldürülmesi yazılmış "Ümmetimde dört şey vardır ki, cahiliye işlerinden-
bulunanlar mutlaka yatacakları (öldürülecekleri) dir, bunları terk etmeyeceklerdir. Bunlar; Haseble
yerlere çıkıp gideceklerdi. Allah, bunu göğüsleri- (yani ırk ve kabile üstünlüğüyle) övünme, nesebi
nizdekini denemek, kalplerinizdekini arındırmak yani soyu sebebiyle insanları kötüleme, yıldızlardan
için yaptı. Allah, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) yağmur bekleme, (ölenin ardından) matem ve ağıt
bilir.' "  6 yakma!"  10

"Ensar ile muhacir savaşmak için karşı karşıya gel- Şeyhin rahimehullah bu kaide ile bize anlatmak iste-
diler. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem onlara müdahale diği şudur; Şirk, her geçen gün daha fazlalaşmak-
etti ve yaptıklarını cahiliyeye bağlayarak şöyle dedi: tadır. Ondan dolayı cahiliye döneminin şirklerini
'Ey Müslümanlar topluluğu! Allah'tan korkun! Ben iyi bildiğimiz gibi, kendi dönemimizdeki şirkleri
aranızda olduğum halde cahiliye davası mı güdü- de iyi bileceğiz. Eğer kendi zamanımızdaki şirk-
yorsunuz? Halbuki Allah subhanehu ve teâlâ sizi İslam'a leri bilmezsek farkında olmadan ona düşebiliriz.
iletmiş, sizi onunla şereflendirmiştir. Cahiliye ile
Öğrenmeliyiz ki ondan sakınabilelim.
olan ilişkilerinizi İslam'la kesmiş, sizi küfürden
kurtarmış ve İslam ile aranızı bulmuştur. Bütün
bunlardan sonra da yine kafirler olarak eski duru- Neden zaman Geçtikçe Şer Daha
munuza mı dönüyorsunuz?' "  7 Fazlalaşıyor?
Hadislerde Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem her
"Ebu Zer radıyallahuanh bir sahabeyi 'Ey siyah kadının
oğlu' diyerek kınayınca Allah Rasûlü sallallahu aleyhi gelen zamanın öncekinden daha kötü olacağını
ve sellem onu kınadı ve yaptığını cahiliyeye bağladı:
bildiriyor.
'Onu annesinden dolayı mı kınadın? Şüphesiz sen,
"Siz Rabbinize kavuşuncaya dek gelebilecek her bir
kendisinde cahiliye olan birisin.' "  8
zaman, öncekine göre daha şerli ve kötü olacaktır."  11
Hudeybiye anlaşması sonrasında Allah subhanehu
ve teâlâ şu ayetleri indirdi:
Allah subhanehu ve teâlâ insanı hanif olarak, İslam
fıtratı üzerine yaratmıştır.
5. 5/Maide, 50
6. 3/Âl-i İmran, 154 9. 48/Fetih, 26
Receb
7. Müslim 10. Müslim 1435
8. Buhari 11. Tirmizi

MAYIS’14 • SAYI: 28

33
"Kullarıma verdiğim her mal helaldir. Ben kulla- "O, sizi karada ve denizde gezdirip dolaştırandır.
rımı Hanif (şirk koşmayan) olarak yarattım, fakat Öyle ki gemilerle denize açıldığınız ve gemilerinizin
şeytanlar gelip onları dinlerinden uzaklaştırdı ve içindekilerle birlikte uygun bir rüzgârla seyrettiği,
onlara helal kıldığım şeyleri haram kılmıştır."  12 yolcuların da bununla sevindikleri bir sırada ona
şiddetli bir fırtına gelip çatar ve her taraftan dalga-
"Dünyaya gelen her çocuk fıtrat üzere doğar. Sonra lar onlara hücum eder de çepeçevre kuşatıldıklarını
anne ve babası onu Yahudileştirir, Hıristiyanlaştırır (batıp boğulacaklarını) anlayınca dini Allah'a has
veya Mecusileştirir."  13 kılarak 'Andolsun, eğer bizi bundan kurtarırsan,
Allah subhanehu ve teâlâ insanları hanif olarak yarat- mutlaka şükredenlerden olacağız' diye Allah'a yal-
mış. Sonradan şeytanlar insana musallat olarak varırlar. Fakat onları kurtarınca, bir de bakarsın
ki yeryüzünde haksız yere taşkınlık yapıyorlar. Ey
onun temiz fıtratını küfür, şirk ve haramlarla
İnsanlar! Sizin taşkınlığınız, sırf kendi aleyhinizedir.
bozdular. Şeytan, her geçen gün daha fazla tec-
(Bununla) sadece dünya hayatının yararını elde
rübe kazanıyor. Tecrübe kazandıkça da insanla- edersiniz. Sonunda dönüşünüz Bize'dir. (Biz de)
rı daha rahat kandırıp saptırabiliyor. Şeytan ilk bütün yaptıklarınızı size haber vereceğiz."  15
dönemlerdeki tecrübesiyle Mekkeli müşriklere
sadece rahatlık halinde şirk koşturabilmişti. Günümüzdeki müşrikler ise hem rahatlık
Onlara yaklaşıp; 'Siz günahkâr insanlarsınız. hem de zorluk esnasında şeyhlere, evli-
Allah'a dua ederken salih kişileri kendinize yalara dua ediyor ve onlardan yardım
aracı kılın.' diyerek, batıl kıyası on- istiyorlar.
lara öğretti. Onlar da bu tuzağa
düşüp, rahatlık halinde Allah'a Onlardan biri şöyle diyor;
subhanehu ve teâlâ şirk koştular. Fa- 'Saadatların himmeti olmadan
Şeytan her geçen gün daha fazla
kat sıkıntıya düştüklerinde adımımızı bile atamayız.'
tecrübe kazandığı için her gelen dönem
ilim meclisi

fıtrat devreye girdiği için, öncekinden daha şerli oluyor. Günümüz


sadece Allah'a subhanehu cahiliyesi maalesef bundan nasibini
Başka birisi ise şöyle
ve teâlâ dua ediyor ve O'na birçok yönden almış, eski cahiliyeden diyor; 'Karşıdan karşıya
daha kötü ve daha şerli hale gelmiştir. geçerken 'Medet ya Abdulkadir
subhanehu ve teâlâ hiçbir şeyi şirk
Geylani!' demeden geçemem.'
koşmuyorlardı.
Şeytan her geçen gün daha 2. Hüküm anlayışı
fazla tecrübe kazandığı için her ge-
Mekkeli müşrikler kendi arala-
len dönem öncekinden daha şerli oluyor.
rında Allah'ın subhanehu ve teâlâ kanunları ile
Günümüz cahiliyesi maalesef bundan na-
hükmetmiyorlardı. Hayatlarının genelinde
sibini birçok yönden almış, eski cahiliyeden
İbrahim'den aleyhisselam kaldığına inandıkları ba-
daha kötü ve daha şerli hale gelmiştir. Günü-
tıl dine göre hareket ediyorlardı. Ekstradan bir
müz cahiliyesinin eskiden daha kötü olduğuna
durum olduğunda ise kendi aralarında bir araya
dair şu örnekleri verebiliriz;
gelerek, o konu ile ilgili bir hüküm veriyorlardı.
1. Dua anlayışı Yani düzenli bir hüküm anlayışları yoktu.
Mekkeli müşrikler rahatlık esnasında putlara, Günümüzde ise anayasada neredeyse her ko-
sıkıntıya düştüklerinde ise Allah'a subhanehu ve teâlâ nuyla ilgili birtakım hükümler belirlenmiştir.
dua ediyorlardı. Kur'an-ı Kerim onların bu du- Ticaret, sosyal hayat, suçlar ve cezalar ile ilgili
rumunu bize şöyle anlatıyor: anayasada birtakım kanunlar var. Günümüzdeki
"İnsana bir zarar dokunduğunda, yan yatarken, müşrikler hayatın her alanına müdahale ediyor
otururken ya da ayaktayken bize dua eder; zararını ve her şeye kendi kanunlarını tatbik ediyorlar.
üstünden kaldırdığımız zaman ise, sanki kendisi-
ne dokunan zarara bizi hiç çağırmamış gibi döner Mekkeli müşrikler verdikleri hükümleri anaya-
gider. İşte, ölçüyü taşıranlara yapmakta oldukları sa haline getirmiyorlardı. Bir olay olduğunda bir
böyle süslenmiştir."  14 araya gelip hüküm veriyorlardı. İki yıl sonra aynı
olay olduğunda 'Biz daha önceden bununla ilgili
12. Müslim bir hüküm vermiştik aynısını uygulayalım' demi-
13. Buhari
14. 10/Yunus, 12 15. 10/Yunus, 22-23

34
yorlardı. Tekrardan bir araya gelip onun ile ilgili
yeni bir hüküm ortaya atıyorlardı.

Günümüzdeki müşrikler ise belirledikleri ka-


nunları anayasa haline getiriyorlar. Bu kanunlara
muhalefet edenleri cezalandırıyor ve hatta onlarla
savaşıyorlar.

3. Rububiyet tevhidi anlayışı

Mekkeli müşrikler; yaratanın, rızık verenin,


yağmuru yağdıranın, kâinatın işlerini düzenle-
yenin Allah subhanehu ve teâlâ olduğuna inanıyorlardı.
Rububiyet tevhidinin hepsini olmasa da birçok dır. Sen ona ve onun sahip olduklarına hükmedersin'
esasını kabul ediyorlardı. Allah subhanehu ve teâlâ on- şeklinde telbiye getiriyorlardı.
lardan bahsederken şöyle diyor; Günümüz müşrikleri ise kendi şeyhlerinin
"(Rasûlüm!) De ki: Size gökten ve yerden kim rı- mutlak kudret sıfatına sahip olduğuna inanı-
zık veriyor? Ya da kulaklara ve gözlere kim mâlik yorlar. Allah'ı subhanehu ve teâlâ devre dışı bırakıp,

(ve hâkim) bulunuyor? Ölüden diriyi kim çıkarıyor, kâinatın düzeni ile ilgili her işi şeyhleri arasında
diriden ölüyü kim çıkarıyor? Her türlü işi kim idare paylaştırmışlar. Mesela; Evliyalardan kimisinin
ediyor? 'Allah' diyecekler. De ki: Öyle ise (O'na asi yağmuru yağdırmakla, kimisinin rızık dağıt-
olmaktan) sakınmıyor musunuz?"  16 makla veya güneş ve aydan sorumlu olduğuna
inanmışlardır. Yani Allah'ın subhanehu ve teâlâ dışında
Günümüz müşriklerinin de Rububiyet tevhi- herkes bir şeyler yapıyor(!)
diyle problemi var. Fakat bunların problemi Mek-
kelilerin probleminden daha büyüktür. Örneğin; Mekkeli müşrikler işlerine gelmediğinde putla-
Mekkeli müşrikler yağmuru yağdıranın Allah ra hakaret edebiliyorlardı. Günümüz müşrikleri
subhanehu ve teâlâ olduğuna inanıyorlardı. Bugünün ise ne olursa olsun şeyhlerine laf söylemez ve söy-
müşrikleri ise bunu kabul etmiyorlar. Yağmurun letmezler. Cahiliye döneminde birisi başkasının
yağışını şöyle anlatıyorlar; 'Güneş ışığının etkisi ile çocuğunu öldürdüğünde gidip Kâbe'nin yanın-
su buharlaşarak yükseliyor. Ve yükseldikçe soğu- da fal oku çekiyordu. Diyet çıkarsa diyet, kısas
maya başlıyor. Su buharı soğuk hava katmanına çıkarsa kısas uyguluyordu. İstedikleri şey yani
rastlıyor. Soğuk hava katmanına rastlayan buhar kısas çıkmayınca adam puta hakaret edip şöyle
tanecikleri havadaki toz parçacıklarına tutunarak diyordu; 'Pis şey. Tabi senin çocuğun öldürülmedi.'
su damlaları haline dönüşüyor. Bunlar birleşerek
bulutları oluşturuyor. Yeterli büyüklüğe ulaşınca Günümüz müşriklerinden birisi şeyhi için rü-
yerçekiminin etkisiyle yere düşmeye başlıyor.' Özel- yaya yattığında istediği rüyayı görmeyince veya
likle okullarda hayat bilgisi veya coğrafya ile ilgili istediği olmayınca şeyhine hakaret edemez. Prob-
kitaplarda doğa ile ilgili şeyler tesadüflere veya lemin kendisinde olduğuna inanır.
sadece sebeplere bağlanıp Allah subhanehu ve teâlâ dev-
re dışı bırakılmaktadır. Mekkeli müşrikler putların, evlerinin içeri-
sinde kendilerini gördüklerine inanmıyorlardı.
4. Mekkeli müşrikler putların fayda ve zarar Günümüz müşrikleri ise evde ne yaptıklarının,
verdiğine veya mutlak kudret sıfatına sahip oldu- yatakta kaç defa döndüklerinin şeyhleri tarafın-
ğuna inanmıyorlardı. Onlar putları kendileri ile dan bilindiğine ve görüldüğüne inanıyorlar.
Allah subhanehu ve teâlâ arasında aracı kılıyorlardı. Her
ne kadar aracı olarak kullansalar da, putların da Başka bir örnek; Adam Allah subhanehu ve teâlâ adı-
Allah'ın subhanehu ve teâlâ kontrolünde olduğuna ina- na çok rahat yemin edip o yemini bozarken şeyhi
nıyorlardı. Müşriklerin hacdaki telbiyeleri buna adına kolay kolay yemin etmez. Yemin ettiyse de
en güzel örnektir. Onlar: 'Buyur Allah'ım, buyur! muhakkak yerine getirir. Aksi takdirde çarpı-
Buyur, senin ortağın yoktur. Ancak bir ortağın var- lacağına ya da bunun şeyh tarafından bilinerek
azarlanacağına inanır. Receb
1435
16. 10/Yunus, 31

MAYIS’14 • SAYI: 28

35
İtikad olarak kötü olduğu gibi, haramlar ko- miyordu. Günümüzde ise adam tuttuğu takıma
nusunda da bizim toplum öncekinden daha kö- laf söylemez, söyleyen ile de kavga eder.
tüdür:
3. Mekkeli müşrikler kız çocuklarını utanç
1. Mekke döneminde zina şöyle gerçekleşi- verdiği için veya açlık korkusundan dolayı öl-
yordu; Kadın evine bir bayrak veya herhangi bir dürüyorlardı. Ama adamlar çocuğun doğmasını
alamet asarak, o evde fuhuşun yapıldığını belli bekliyor, kız olduğu belli olduktan sonra öldü-
ediyordu. Erkekler de işaretten o evde zina ya- rüyorlardı. Günümüz müşrikleri ise kız mı er-
pıldığını anlıyor ve gidip zina yapıyorlardı. Fakat kek mi olduğunu hiç beklemeden hemen kürtaj
bu, yönetici insanların kontrolünde sistematik bir yaptırıyorlar. Onlar sadece kızları öldürürken
şekilde gerçekleşmiyordu. Günümüz müşrikleri bugünküler erkekleri de öldürüyorlar.
ise bunu daha resmî hale getirmişler. Genelev-
4. Ficar savaşlarından ve o savaşlarda ölenler-
leri, devletin resmî polisi tarafından korunuyor.
den sürekli bahsedilir. Ficar savaşlarının uzun
Genelevlerine, uğruna savaştıkları bayrakları
süre devam ettiği ve o savaşlarda binlerce kişinin
dahi asıyorlar. Kadınlara tek tek vesika veriyor,
gereksiz yere öldürüldüğü söylenir. Günümüz-
sağlıklı olsun diye gereken önlemleri alıyorlar.
de ise yaklaşık otuz yıldır Kürt ile Türk savaşları
Kadınlar parasını aldığı gibi, devlet de oradan
oluyor. Bu savaş hem daha uzun sürdü hem de
vergisini alıyor. Hatta devlet vesika vermek için
daha fazla kişi öldürüldü.
bir standart dahi belirlemiş kadınlara. O şartlara
uymayanlara çalışma izni(!) verilmemekte. 5. Mekkeli müşrikler dağlara taşlara Abdul-
menaf ve Haşimoğulları'nı yücelten herhangi bir
2. Mekkeli müşrikler eğlenmek için kadınları şey yazmıyorlardı. Günümüzde ise her tarafa 'Ne
oynatır, şiir okutur ve içki içerlerdi. Fakat günü- mutlu Türküm diyene!' gibi kavmiyetçiliği yücelti-
müzde olduğu gibi değildi. Günümüzde eğlence ci yazılar yazılıyor. Eski müşrikler kendi kabile-
yerlerine devlet izin veriyor ve devletin kontro- leriyle övünüyorlardı. Fakat buna rağmen diğer
lünde orası açılıyor. Eğlence yerlerinde sayılma- kişileri de insan kabul ediyorlardı. Günümüzde-
yacak kadar çok haram işleniyor. kiler ise kendi ırklarının dışındakileri neredeyse
insan olarak bile kabul etmiyorlar. Sürekli onlarla
Eski müşrikler Lat, Uzza veya herhangi bir put
alay edip onları küçük duruma düşürüyorlar.
için en büyük demiyorlardı. Günümüzdeki müş-
rikler ise tutukları takımlar için 'En büyük fener, 'Yaptığımız birçok kıyas sonucunda bizim toplu-
En büyük galata' gibi birtakım sözler söylüyorlar. mumuzun Mekke toplumundan hem itikad hem
de ahlak olarak daha kötü olduğu açık bir şekilde
Mekkeli müşrikler putlar için kendilerine zarar anlaşılıyor.'
vermiyorlardı. Bugünküler ise tuttukları takımlar
Allah'ın yardımıyla bu yazıyla birlikte Kavaidu'l
için bazen üzüntüden, bazen ise sevinçten kendi-
Erba' risalesinin şerhi bitti. Rabbimden bunu ha-
lerini paralıyor, kendilerine zarar verebiliyorlar.
yırlara vesile kılmasını diliyorum.
Mekkeli müşrikler işine gelmediğinde putlara Davamızın sonu âlemlerin Rabbi olan Allah'a
hakaret ediyordu ve kimse de onlara bir şey de- hamd etmektir.

36
Nasihat
emreacar@tevhiddergisi.com

Emre Acar

Kişi Sırlarını
Neden İfşa Eder?
Medyayı elinde bulunduran düşman, yaptığı prog-
ramlarda dinî kavramların içini boşaltıp kendi iste-
diği gibi doldurmaktadır. Her kavramda olduğu gibi
sır kavramı da boşaltılan kavramlar arasındadır.

H er şeye bir sebep kılan Allah'a hamd, bir sebebe binaen bunu yapıyordur. Peki, sırlar
Rasûlüne, ailesine ve ashabına salât ve se- neden ifşa edilir?
lam olsun.
Bu sebepleri başlıklar halinde Rabbimin takdir
"Ey iman edenler! Allah'a ve Rasûlü'ne hainlik ettiği kadarınca aktarmaya çalışacağım:
etmeyin. Bile bile kendi emanetlerinize de hainlik
etmeyin."  1 1. 'Sırrın' Ne Olduğunu Bilmemek
Dava arkadaşım! Her meselede önce ilim el-
Hayatımızda her şeyin cereyan edişi bir sebe- zemdir. İlimsizlik ıslahı siler, ifsadı meydana
be bağlıdır. Hiçbir şey kendiliğinden meydana getirir. Sır meselesinde de en büyük sıkıntı, sır-
gelmez. Hakeza insanlar sırlarını ifşa ederken, rın ne olduğunun bilinmemesidir. Veya 'sırrın,
durduk yere bu hataya düşmüyorlar. Kişi mutlaka başkalarına söyleme sakın tembihlenen şeydir' şek-
Receb
linde yanlış, kısır bir tanım üzere bilinmesidir. 1435
1. 8/Enfal, 27

MAYIS’14 • SAYI: 28

37
Daha da kötüsü sır kavramının; televizyonda ve Bu sırada Allah subhanehu ve teâlâ bu durumu vahiy
internette yayınlanan dizilerin, yazılan kitapla- yoluyla Peygamber'e sallallahu aleyhi ve sellem bildirdi.
rın ve romanların vermek istediği ideoloji üzere Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Ali ile Mikdad'ı ra-
algılanmasıdır. dıyallahu anhum görevlendirerek o kadından mektubu
alıp getirmelerini söyledi. Onlar da kadını Hah
Bizim milletimizin televizyon ve internet müp-
bahçesinde yakalayıp mektubu ondan aldılar,
telası olduğu malumumuzdur. Bilgi adına her şey
Rasûlullah'a sallallahu aleyhi ve sellem getirdiler. Mektup
buralardan öğrenilmektedir. Müslümanlar bile 'Hatıb bin Ebi Belta'dan Kureyşliler'e... diye başlıyor-
'istihbari bilgileri, gizliliğin yöntemlerini, siyaset gibi du. Peygamberimiz, Hatıb bin Ebi Belta'yı çağırdı ve
konuları öğrenmek' adına CIA'nin, Avrupa'nın, 'Bu nedir Hatıb?' diye sordu. Hatıb: 'Ya Rasûlullah!
tağutların yaptığı filmleri izlemektedir. Bu amel Acele karar verme. Ben, Allah'a ve Rasûlü'ne iman
yanlış olmakla beraber, tağutların Müslümanla- eden bir müminim. Dinimden dönmedim. Ben,
rın üzerine kurduğu bir tuzaktır. Kureyşliler'den bazılarıyla akrabalık ilgisi bulunan
birisiyim. Hiçbir zaman onlardan olmadım. Benim
Medyayı elinde bulunduran düşman, bu tür onların arasında ehlim, yakınlarım ve evladım var.
programlarda dinî kavramların içini boşaltıp Onların arasındaki bu yakınlarımı koruyacak
kendi istediği gibi doldurmaktadır. Her kav- kimse de yoktur. Seninle beraber olan muhacir-
ramda olduğu gibi sır kavramı da boşaltılan lerin çoğunun orada yakınlarını koruyacak
kavramlar arasındadır. Müslümanlar sır kimseleri var. Benim böyle yakınlarım
ve gizlilik meselelerini, yapılan bu olmayınca Kureyşliler'e yardımda bu-
programları seyrederek öğrenince, lunmayı ve bu yolla yakınlarımı ko-
farkında olmadan sırları gizli tut- rumalarını istedim' dedi... kıssa bu
tuklarını zannederek ifşa ettiler. şekilde devam etmektedir.
Bu nedenle sırrın ne olduğunu Güzel
nasihat

doğru yerden, doğru şekilde niyet, sırları


Kıssada olduğu üzere Hatıb,
öğrenmek elzem oldu. Aksi ifşa etmeye iten ailesinin can ve mal güvenli-
halde farkında olmadan durumlardandır. Şeytan hiç ği nedeniyle korkuya ka-
sırlar ifşa edilir. kimseye Allah'ın emirlerine pılıyor ve Kureyşliler
karşı isyanı kötü niyetler ile ile anlaşma yapıyor.
yaptırmaz. O isyanı önce
2. Eğitilmemiş güzel bir şekilde süsler,
Burada önemli olan Ha-
Fıtrî Korku ondan sonra kişiye tıb bin Ebi Belta'nın radıyalla-
telkin eder. hu anhum bu anlaşmada aslında
Korku fıtrî bir duygudur. Peygamber'in sallallahu aleyhi ve sellem
Fıtrî olan duygular mutlaka sırrını düşmana aktarmış olma-
Kur'an ve Sünnet çerçevesinde sıdır. Hatıb bin Ebi Belta'yı radıyallahu
eğitilmelidir. Bu duygular İslam'ın anhum bunu yapmaya iten sebep ise
istediği şekilde eğitilmediği zaman, fıtrî olan korkudur ve bu hepimizin
kişiyi helaka götürür. Korku da bu duy- özelliğidir. Hiç kimsenin bu konuda
gulardan bir tanesidir. Mutlaka terbiye edil- masumiyeti yoktur. Korkularımızı tezkiye
melidir. Terbiye edilmeyen korkunun, birçok etmediğimiz takdirde bizler de bu hataya
alanda zararı olduğu gibi, sır meselesinde de düşeceğizdir. Örneğin; günümüzde de Müs-
Müslüman için tehlikeleri vardır. Korku karşı- lümanların yaşadığı cezaevi, işkence, şantaj, teh-
sında sır, emanet, iman, dava gibi birçok şeyden dit gibi korku halleri vardır. Veya Hatıb bin Ebi
taviz verme, hatta vazgeçme söz konusu olur. Belta radıyallahu anhum gibi ailesi için yaşadığı korku
Dava arkadaşım! Sana Hatıb bin Ebi Belta'nın durumları olabilir. Burada kişinin sırlarını ifşa
radıyallahu anh mektubunu hatırlatmak isterim. Hatıb
etmemesi için korkusunu önceden tezkiye etmiş
bin Ebi Belta, Peygamber'in sallallahu aleyhi ve sellem as- olması gerekir. Aksi halde belirttiğim durumlar-
habındandır. Hatıb, Kureyşliler'e mektup yazarak da kişi hemen kendisine emanet edilen sırları ifşa
Peygamberimiz'in sallallahu aleyhi ve sellem Mekke üze- edebilir. Bundan Allah'a sığınırız.
rine yürüyeceğini bildirecekti. Yazdığı mektubu
bir kadına vererek Kureyşlilere ulaştırmak istedi.
3. İyi Niyet
Kadın saçının arasına gizleyerek yola koyuldu. Güzel niyet, sırları ifşa etmeye iten durumlar-
dandır. Şeytan hiç kimseye Allah'ın emirlerine

38
karşı isyanı kötü niyetler ile yaptırmaz. O isyanı söylüyorlar. Şimdi bunların niyetlerinin güzelliği
önce güzel bir şekilde süsler, ondan sonra kişiye amellerini meşru yapar mı? Elbette hayır. Her ne
telkin eder. Nasıl ki Âdem ile Havva'yı Allah'ın kadar niyet güzel olsa da, amelin kendisi Allah'ın
yasakladığı ağacı "Size, sizi melek yapacak ağaçtan katında şirk olduğu için bu niyete itibar edilmez.
haber vereyim mi? Allah subhanehu ve teâlâ siz melek Onun küfür hükmüne etkisi olmaz.
olmayasınız diye bu ağaçtan yemenizi yasaklamış-
tır"  2 diyerek her ikisini melek olmak niyeti ile Aynı şekilde sırları ifşa ederken niyetimiz iyi
yemelerini, Rabblerine karşı isyankâr olmaları- olsa da yaptığımız isyanı ve hainliği meşru hale
nı sağlamıştır. Hakeza sırları gizli tutmak gibi getirmez. Eğer aktaracağımız şey sır ise ve şeytan
İslam'ın bütün emirlerinde Rabbimize asi olmayı burada güzel niyetler aklımıza getiriyor, ifşa et-
da, güzel/iyi niyetler ile yaptıracaktır. memizi telkin ediyorsa bilmeliyiz ki bu şeytanın
tuzağıdır. Bizi Allah katında ve ümmet huzurun-
Örneğin; şeytan bize gelip 'Allah'ın, Rasûlü'nün da hain konumuna düşürmeye çalışıyordur. Se-
ve ümmetin sırlarını ifşa et ve hain ol' der mi? Bunu nin üzerine düşen bu tür vehim ve tuzaklardan
söylemek akıl kârı değildir. Çünkü böyle söylese biz Rabbine sığınmandır.
onu ve telkin ettiği şeyi inkâr edeceğizdir. Bizlere iyi
niyetlerle süslenmiş, tabiri yerinde ise damardan 4. Aşırı Samimiyet ve Güven
yaklaşıp 'Sen bunları biliyorsun ama falan kardeşin Yanılgısı
bunları bilmiyor, yabancılardan duyacağına Müslü-
manlardan duysun, hem bunlar bütün Müslüman- Günlük yaşantıda samimi olduğumuz kişiler
ların bilmesi gereken konular, kardeşiniz bundan mutlaka vardır. Bu kimi zaman aile, eş, anne,
mahrum kalmasın. Hem sen kötü bir şey yapmı- baba; kimi zaman arkadaş, dost, komşu, hoca
yorsun ki kardeşine faydalı oluyorsun. Böylelikle olabilir. İnsan samimi olduğu kişiye karşı rahat-
sen de ecrini alırsın. Bu sırrı ifşa etmek değil ki...' tır. Ondan bir şeyleri gizlemeyi hoş karşılamaz.
gibi güzel niyetler ile yaklaşarak ümmetin veya Samimi olduğu kişi onun nazarında sırdaştır. İşte
içerisinde yer aldığı yapının, bilhassa kendisinin, bu aşırı samimiliğin verdiği rahatlık, sırları ifşa
gizli tutması gereken nice sırlarını ifşa ettirir. etmeye iter.

Dava arkadaşım! Bilmelisin ki, her güzel niyete Evet, dava arkadaşım 'En samimi olduğum arka-
itibar edilmez, edilmemelidir. İyi niyete itibar et- daşıma söylemeyeceğim de kime söyleyeceğim? Müs-
mek ancak amelin İslam'da meşru olduğu haller- lümana güvenmeyip, kime güvenip bir şeyler emanet
de mümkündür. Eğer niyet güzel olur, fakat amel edeceğim' diye düşünebilirsin. Ki çoğu Müslüman
meşru olmazsa, kişinin niyetine değil ameline böyle düşünüp sırlarını ifşa etmektedir.
bakılmalıdır. Örneğin; Günümüzde oy kullanan Allah sana af ve afiyet versin. Öncelikle bilmen
insanlar 'başımıza kötüsü geleceğine kötünün iyisi gerekir ki, samimi olmak, güven duymak ile sır-
gelsin' veya 'amacımız şeriatı getirmek' şeklinde ları ifşa etmek ayrı şeylerdir. İslam bunları şer'an
güzel niyetlerde bulunarak oy kullandıklarını ayrı ayrı ele alıp incelerken, bizlerin bunları geti-
rip sır meselesinde aynı bağlamda gibi görmeye Receb
1435
2. 7/A'raf, 20 çalışmamız doğru mudur?

MAYIS’14 • SAYI: 28

39
Biliyorsun ki Peygamber, ashabıyla bir arka- Diye sorduğunda Peygamber:
daş, dost gibiydi. Bununla beraber birbirlerine __ Anan seni kaybetsin ey Muaz! İnsanları yü-
dünyada benzeri olmayan güvenleri vardı. Fakat
züstü cehenneme sürükleyen şey dillerinden başka
Peygamber 'Bunlar ashabımdır, bunlara güvenme-
bir şey midir?
yeceğim de kime güveneceğim?' deyip hangi savaşın
güzergâhını ve ümmetin diğer sırlarını onlarla Diye tepkili bir şekilde cevap vermiştir."
paylaştı? Hakeza sahabe 'Dostum sana güvenme-
yip kime güveneceğim' deyip sırlarını birbirlerinin Hakeza Peygamber:
arasında ifşa etti mi? Geçen yazımda Enes'i radıyal-
"Kim bana iki dudağı ve iki bacağı arasındakini
lahu anh örnek vermiştim. Samimi olduğu ve ken-
garanti ederse ben de ona cenneti garanti ederim"
disine güvendiği annesi, Enes'e 'Peygamber'in işi
demiştir.
neymiş?' dediğinde 'o sırdır' diyerek Rasûlullah'ın
sallallahu aleyhi ve sellem sırrını annesinden dahi gizle- Dil niye insanları cehenneme götürür? Dilin
mişti. insanı cehenneme götürmesi, çok rahat dönmesi
ve muhasebeden uzak kalmasıdır. Bir şey çok
Eğer sırları gizlemek; Müslümanlara gü-
kullanılır ve bakımı yapılmazsa, çok hata verir.
vensizlik, kardeşlik ahkâmını yıkma gibi
Dünyevi birçok metâ böyle olduğu gibi, dil-
algılanıyorsa o zaman bu hatayı ilk, Pey-
de de aynı durum haktır. Çok kullanıldı-
gamber ve sahabesi yapmıştır. Fakat
ğı ve muhasebe ile bakıma alınmadığı
ne Peygamber'in sallallahu aleyhi ve sellem ne
için hata yapmaya çok meyyaldir.
de sahabenin böyle bir hatası vardır.
Bilakis şeytan bizim yaptığımız ha- Dilin yaptığı hatalardan bir
taları, ihlas kılıfıyla donatmaya Di- tanesi de sırları ifşa etmektir.
çalışmaktadır. lin insanı cehen-
nasihat

Dili, sırları ifşaya iten durum


neme götürmesi, çok
Burada şunu da hatırlat- rahat dönmesi ve muhasebe- ise çok konuşmasıdır. Sen
mada fayda var, Müs- den uzak kalmasıdır. Bir şey çok de takdir edersin ki in-
kullanılır ve bakımı yapılmazsa, sanın kelamı bir yerde
lümanlar arasında çok hata verir. Dünyevi birçok meta
'İslam, sırları gizleme- böyle olduğu gibi, dilde de aynı tükenecektir. Kelam
yi sadece düşmana karşı durum haktır. Çok kullanıldığı tükendiği zaman, çok
ve muhasebe ile bakıma konuşmaya alışan dil, mah-
yapmayı emretmiştir' gibi bir alınmadığı için hata yap-
yanlış anlayış da mevcuttur. maya çok meyyaldir. rem konuları dillendirmeye
Belki de yukarıdaki hatanın başlar. Hele ki hayrı konuşacak
varlığı bu anlayıştan kaynaklan- Kur'an ve Sünnet ilmine sahip
maktadır. Sırları gizli tutmak, hem olmayan kişilerde bu hata en üst se-
Müslümana hem de düşmana karşı viyededir.
uygulanması gereken bir menhecdir.
Sırları muhafaza etmek sadece düşmana Peygamber'in sallallahu aleyhi ve sellem insan-
karşı alınması gereken bir tedbir değildir. Bu ları dile karşı uyarması, bu konunun ehem-
konuda gelen nasların ifadesi, Peygamber'in sal- miyetini büyütmektedir. Dile karşı yapılması
lallahu aleyhi ve sellem ve sahabenin uygulaması, ayrım
gereken tedbir, kontrolünü sağlamaktır. Kişi
yapmadan sırları gizli tutmanın gerekliliğini gös- dilini kontrollü kullanırsa dilin hatalarına karşı
termektedir. Bununla alakalı örnekleri bundan kendini muhafaza edecektir. Bu da, muhasebe ile
önceki iki yazımda vermiştim. Oraya tekrardan mümkündür. 'Konuştuklarım şer midir? Yoksa ha-
müracaat edebilirsin kardeşim. yır mıdır?' diye muhasebe yaparken, şer sonucuna
ulaşılırsa ondan ictinab edilmeli, hayırsa onun
5. Çok Konuşmak ve Aşırı Şaka üzerine devam edilmelidir. Nitekim Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem bunun ile alakalı şöyle buyurur:
Dil doğru kullanılmadığında insanı cehenne-
me götüren organlardandır. "Kim Allah'a ve ahiret gününe iman ederse ya
"Muaz, Peygamber'e: hayır söylesin ya da sussun..."  3
__ Ya Rasûlullah! İnsanlar konuştuklarından he-
saba çekilecekler mi? 3. Buhari, Müslim

40
Çok şakaya gelince, bu da sırları ifşa etmeye
götüren sebeplerden bir tanesidir. Şakanın ken-
disi İslam'da yasak olmasa da çok şaka yasaklan-
mıştır. Çok şakanın, yalan söyleme, saygınlığı
kaybettirme gibi birçok zararı olduğu gibi, sırları
ifşa etme zararını da meydana getirmektedir.

Şaka ile sırlar nasıl ifşa edilir dava arkadaşım?


Şaka ile sırların ifşası, sırları şaka konusu yapmak
ile olur. Örneğin; toplu bir iş yapılırken başına
samimi olduğun, çocukluk arkadaşın olan biri
emir/sorumlu olarak tayin edildi. O arkadaşı
her gördüğünde 'Emirim şunları nasıl yapalım, birçok sırrını üstlenmişler ve o alanda mücadele
ne dersin bu konuda' 'Ahi lütfen sorumlu abimize etmektedirler. Eğer ihlasın yerini kibir almışsa
soralım' deyip şaka yapıldığı zaman, o kişinin onun ve ümmetin vay haline. Nerede bulunsa
sana sorumluluk yaptığı ortaya çıkar. Kişi bunu sırları ifşa etmesi anbeandır. Ki düşman özellikle
sırları ifşa etme niyeti ile yapmasa da, karşı taraf kibir-riya hastalığına yakalanmış olanları tespit
onun şakası ile sırrın ne olduğunu öğrenmiş olur. etmekte, onunla irtibata geçmektedir. Bunları
tespit ettikten sonra onları muhbirleştirmektedir.
Sırları şaka yolu ile öğrenmek düşmanın yön-
temlerindendir. Senin günlük konuşmanı dinle- 7. Toplumsal İletişim Araçları
mezken şakalarını kayıt altına özenle almaktadır. İnternet, Twitter,Youtube, Facebook, telefon
Çünkü kişiler günlük konuşmada söylemedikle- gibi birçok toplu iletişim aracı sırları ifşa etmede
rini şaka yoluyla rahat söyler ve bunu sırları ifşa etken konumdadır. Tağut bu araçları öyle bir hale
etmek olarak algılamaz. O zaman sırlar, şakaya getirmiş ki herkes bu araçlara başvurmak zorun-
konu edilmemelidir. Aksi halde bu, sırları ifşa dadır. Ve şu anda insanlar bu araçları kullanmada
etmektir. bağımlı hale gelmiştir. Tağutun bu araçları yaygın
hale getirmesinin ve insanları buna bağlamasının
6. Riya, Kabul Görme ve Yer Edinme bir hikmeti vardır. O da bu araçlardan insanları
Hastalığı takip etmek, oluşumların sırlarını öğrenmek ve
Amellerde Allah'ın subhanehu ve teâlâ rızasından zi- böylelikle kendi güvenliğini sağlamaktır.
yade insanların rızasına, insanların beğenmesine
itibar etmek riya-kibirdir. Başka bir tabirle ihlas- Örneğin, Gezi Parkı olaylarını hatırlayalım. O
sızlıktır. Kibir, manevi bir hastalıktır. Bu hastalık ayaklanmada rakamlar bir milyona ulaşmıştı. Bu,
kanser gibi, kimde bulunursa birçok amele yayılır devletler için tehlike sinyalini yakan bir rakamdır.
ve yan etkisi çoktur. Sırları ifşa etmek bunlardan Bu olaylar Twitter üzerinde yayılmış, o şekilde
bir tanesidir. taraf toplamıştır. Bu, devlet için zarar olsa da,
bir yönden iyi olmuştur. Çünkü birçok oluşumu
Riya-kibir hastalığı nasıl sırları ifşa etmeye Twitter üzerinden tespit etmiş ve ardından tek tek
sebep olur? Şu örneği düşünmelisin dava arka- toplamaya, sorgulamaya başlamıştır.
daşım; Diyelim ki kibir hastalığına yakalanmış
mücahid bir kardeşimiz, cihad etmeyen kardeş- Bugün malesef Müslümanlar bu araçları kul-
lerinin yanına geldiği zaman normalde onun üze- lanırken sırları gizli tutmaya dikkat etmiyor.
rine düşen, sırlarını muhafaza etmektir. Fakat Örneğin; Kişi Youtube'da bir video izliyor. Bu
kibir hastalığı; mevkiini yüksek tutmak, kendini videonun altına yorum yapıyor. Ama farkında
övdürmek, yer edinmek için cihad meydanında olmadan yorum yazarken sırlarını da yazıyor.
olan birçok durumu açık açık söylemesine sebep Misal, bir şehid haberi yayınlanıyor, biri: 'O kişi
olacaktır. Bu da sırları ifşa etmektir. Ki vakıamız- şehid olmadı. Ben her gün onunla beraberim, bu ha-
da bu durumla sıklıkla karşılaşmaktayız. ber yalandır' başkası, 'Ben de falan bölgede onunla
beraber kaldım çok iyi insandı. İnşallah tekrar gidip
Özellikle de bir camia içinde aktif olan kişiler şehid olmayı arzuluyorum' gibi yorumlar yazıyor.
kibir hastalığına dikkat etmelidir. Onlar ümmetin Bu yorumlar, sırları ifşa etmek değil midir?
Receb
1435

MAYIS’14 • SAYI: 28

41
9. Merak Duygusu
Merak duygusu Allah'ın kula verdiği bir nimet-
tir. Kişi bu duyguyu doğru yere kanalize ederse
faydası çoktur. Mesela, ilim hepimizin ihtiyacıdır.
Merak duygusu ilme yönlendirilirse ilim bu duy-
gu sayesinde hâsıl olur. Böylelikle kişi elde ettiği
ilmi ile Rabbine görevi olan kulluğunu hakkıyla
yerine getirir.

Fakat merak duygusuyla kişi kendisini ilgi-


lendirmeyen alanlara yönelirse, kendine ve kar-
şı tarafa zarar verebilir. Allah'a subhanehu ve teâlâ ve
Hakeza telefon, çağımızın en önemli ve her-
insanlara karşı sorumluluğunu unutur, kendini
kesin kullandığı iletişim arıcıdır. Buralarda ise
ilgilendirmeyen şeylere yöneldiği için İslam'ını
'ahi falan yerde şu mesele için buluşalım, abi benim
kötüleştirir vs... Karşı tarafa verdiği zarar ise me-
önemli olan şu işim var hakkını helal et gelemeyece-
ğim. Ahi ümmetin toplantısı falanca saatte mescid- rak duygusu nedeniyle çok soru sorarak, araş-
de' gibi birçok farklı alanlardaki sırlar ifşa ediliyor. tırarak karşı tarafın sırlarını açığa çıkarmaktır.
Örneğin, adam meraklı ve bunu güzel yöne kana-
Özellikle Müslümanlar kitlesel iletişim araçla- lize etmediği için ümmetin çalışmalarını merak
rını kullanırken çok dikkat etmelidir. Bu araçla- edip medrese nerede?, emir kim?, kaç kişisiniz?
rın düşmanın elinde olduğunu, bununla insan- gibi kendisini ilgilendirmeyen noktaları sormaya
ları kontrol ettiğini unutmamalıdır. Ulaşımını başlayacaktır. Eğer soru sorulan kişi eğitilmemiş
bu araçlar dışında yapma imkânı olanların bu bir kişi ise, o da sırları farkında olmadan açığa
araçlardan uzak durması, hem kendisi hem de çıkaracaktır. Bu nedenle merak duygusu da sır-
ümmet için faydalı olur. Kullanan Müslümanla- ları ifşa etmeye sebeptir. Etrafımızda bu duyguyu
rın da davanın kuvveti ve sebatı için bu konuya yanlış yerlere kanalize edenlere mutlaka nasihat
dikkat ederek kullanmaları gerekir. edip, merak duygularını doğru yere yönlendire-
rek faydalı hale getirmemiz gerekir.
8. Sırrın Üzerinden Zamanın
Evet kardeşim! Buraya kadar sırları ifşa etmeye
Geçmesi
götüren sebepleri yazdım. Elbette bu sebepler
İnsan için her şey ilk zamanlar daha önemli bunlarla sınırlı değildir. Her dönemde bunlar
ve hassastır. Onu muhafaza etmeye daha dikkat değişip çoğaltılabilir. Bu bizlerin hassasiyetine
eder. Zaman geçtikçe o hassasiyet ve önem, in- bağlıdır. Rabbim bizlere bu noktalara dikkat
sanın yanında azalır. Bu hassasiyet kaybolduğu etmeyi nasip etsin. Davamızın sonu âlemlerin
zaman kişi sırlarını ifşa etmeye başlar. Belki de Rabbine hamd etmektir. Bir sonraki sayımızda
o meselenin, ilk zamanlarda sır olduğu düşünül- görüşme ümidi ile...
düğü için bu hataya düşülmektedir. Fakat zaman
geçtikçe kişinin yanında meselenin önemi kay-
bolsa da o mesele önemini hâlâ korumaktadır.
Onu muhafaza etmeye, her dönemde gizlemeye
dikkat edilmelidir.

Örneğin, adam ilk cihada gittiğinde bunu her-


kesten gizliyor. Aradan dört-beş sene geçince bu
sefer cihada gittiğini haber vermesi bir tarafa,
orada yaptıklarını baştan sona kadar anlatmaya
başlıyor. Bu, sırları ifşa etmektir. Ne olursa olsun
bir şey sır ise, üzerinden uzun zaman geçse de
muhafaza edilmelidir.

42
Menhec Notları
emreuyar@tevhiddergisi.com Emre Uyar

Emirlere Karşı
-3- Sorumluluklarımız
Genel olarak bütün Müslümanlara, özel olarak da emirlere
gösterilen saygının birçok açıdan faydası bulunmaktadır.
Bu faydaların en barizi; bu saygı vesilesi ile Allah'ın, Müs-
lümanların düşmanlarının kalplerine korku salmasıdır.

3. Emirlere Karşı Saygılı ve Edepli Muaz bin Cebel'den radıyallahu anh rivayetle
Olmak Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

İ slam, insanların başıboş bir şekilde hayat sür-


melerine razı olmamış ve başlarında bir emir
bulunması gerektiğini bildirmiştir. Bununla
"Beş şeyden birini kim yaparsa Allah'tan garantisi
olur. Bunlar; hasta ziyareti, cenazeyi uğurlama, sa-
vaşa çıkma, emire saygılı davranma, ziyaret etme
beraber o emiri emir yapacak olan şeyin, itaat veya evinde oturup insanlara zarar vermemek ve
olduğunu söylemiş ve emirlere itaat edilmesini insanlardan zarar görmemektir."  2
emretmiştir.
Emir de diğer Müslümanlar gibi sıradan bir
Ancak şurası herkesin malumudur ki; kişinin insandır. Şeriatın saygı noktasında emire bir ay-
sevmediği, saygı gösterip değer vermediği ki- rıcalık getirmesi emirin şahsını yüceltme amacı-
şiye, şeriatın çizmiş olduğu çerçeve içerisinde na dönük değildir. Bu ayrıcalığın getirilmesinin
itaat etmesi mümkün değildir. Emire gösterilen sebebi, emirin Müslümanların işlerini yürütüyor
saygı oranında, itaatte bir artış veya bir azalma olması ve Müslümanları Allah'ın razı olduğu şe-
gerçekleşmektedir. Bu hakikati anlamak için çev- kilde yönetiyor olmasındandır.
remizde gelişen olayları takip etmemiz yeterlidir.
Çevrenizde memuru emire asıl bağlayan harcın, Özellikle günümüzde saygı ve edep gibi her
saygı olduğunu fark ettirecek kadar birçok olay Müslümanda bulunması gereken ahlaklar göz
cereyan etmektedir. ardı edilmekte, bu kavramlar küçümsenmekte-
dir. Bu küçümseme ve hafife almanın iki sebebi
İşte bu sebeple şeriat, emirlere saygılı dav- vardır;
ranmamızın önemine dair birtakım hükümler
indirmiştir. Birinci sebep; Müslümanlar şirk ve bidat ba-
taklığına dönüştürülen tasavvufi akımlara haklı
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: olarak dinden kaynaklı bir muhalefet sergilemek-
tedirler.
"Sultan, Allah'ın yeryüzündeki gölgesidir. Kim
sultanı küçümserse Allah da onu küçümser. Kim Tasavvufi akımların ortak özelliği, kavramla-
de ona ikram ederse Allah da ona ikram eder."  1 rın İslam'dan alınıp, içlerinin heva ve heves ile
Receb
1435
1. Tirmizi, İbni Hibban 2. İmam Ahmed

MAYIS’14 • SAYI: 28

43
doldurulmasıdır. Saygı ve edep kavramları da bu Âdem aleyhisselam o malum günahı işlediği zaman
zulme maruz bırakılmış kavramlardan sadece iki diyor ki:
tanesidir. Hâlbuki saygı ve edep İslam'ın özünde
"Rabbimiz, biz nefislerimize zulmettik, eğer bizi
mevcuttur. Tasavvufçular bu kavramları alıp, iç-
bağışlamazsan ve esirgemezsen, gerçekten hüsrana
lerini istedikleri gibi doldurunca ortaya ilginç ve
uğrayanlardan oluruz."  3
son derece tehlikeli sonuçlar çıkmıştır. Şahısların
kutsallaştırılıp hatadan münezzeh kabul edilme- Dikkat edilirse Âdem aleyhisselam Rabbine 'Rab-
leri, onlara yapılan tazimin ibadet cihetiyle ya- bim, Sen bana günah yazdın ben de işledim' gibi
pılması, şeyhe saygı adıyla şeyhin ilahlaştırılması cümleler kullanmıyor. Âdem'in; kötülüğü Rab-
gibi durumlar sofilerin bu kavramı nasıl tahrif bine atfetmeden bunu doğrudan kendi nefsine
ettiklerine örnek olarak verilebilir. atfetmesi Rabbine karşı olan edebinin bir gös-
tergesidir.
Müslümanlar tasavvufa ve ehline karşı çıktık-
larında fark etmeden aslı İslam'da olan bu kav- Aynı edebi Allah'ın subhanehu ve teâlâ halili olan
ramları da hayatlarından uzaklaştırmışlardır. İbrahim'de de görmek mümkündür. İbrahim
Saygı boş bir kavram haline gelirken, edep aleyhisselam demişti ki;
ve hayâ kavramları 'boş işler' denilip hafife
alınmaya başlanmıştır. "Beni yaratan ve bana hidayet veren
O'dur, beni yediren ve içiren O'dur,
İkinci sebep; Müslümanların ben hastalandığımda bana şifa
bir tür kültür emperyalizminin veren de O'dur."  4
etkisinde kalması sonucu bu
kavramlar arka plana atılmış, Tasavvufi akımların ortak özelliği, İbrahim 'Beni hastalandır-
menhec notları

kavramların İslam'dan alınıp, içlerinin heva dığında' demeyi bile Rabbi-


hatta hayattan tamamen ve heves ile doldurulmasıdır. Saygı ve edep
çıkarılmıştır. kavramları da bu zulme maruz bırakılmış
ne karşı gösterilmesi gere-
kavramlardan sadece iki tanesidir. Hâlbuki ken edebe aykırı görüyor
Bunu anlamak için bugün saygı ve edep İslam'ın özünde mevcuttur. ve hastalığı tamamen kendi
Müslümanların özendikleri acziyetinden kaynaklanan bir
insanlara şöyle bir göz ucuyla durum gibi görerek "ben hasta-
bakmak yeterli olacaktır. Her landığımda..." diyor.
şeyden önce özenilen bu insanlar
kafirlerdir. Yani kültürleri, yaşantıları, Allah'ın kendisini amansız bir hasta-
yaşam algıları, değerleri tamamen İslam'ın lıkla imtihana tabi tuttuğu Eyyub aleyhisse-
getirdiğine zıt olan bu insanlar, maalesef lam ise Rabbine karşı edebini şu sözlerle dile

Müslümanların beğendikleri insanlardır. getiriyor:

Başına buyruk olmayı fazilet görüp, nefsinin "Bana bir zarar dokundu. Sen merhamet edenlerin
direktiflerine göre hareket eden; edep ve saygı en merhametlisisin."
 5

kavramlarından bihaber olan ve hayâsızlığı me-


Eyyub'un aleyhisselam edebi 'Sen beni hasta ettin'
deniyet kabul eden insanlara özenen bir Müslü-
gibi sözler söylemekten onu menetmiştir.
manın saygı ve edep konusunda İslam'ın istediği
hassasiyeti göstermesi de mümkün değildir. Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem Rabbine olan
edebi de zikredilmeye değer bir örnektir. Allah
İslam'ın saygı ve edep anlayışını daha iyi anla-
subhanehu ve teâlâ Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem mi-
yabilmek için örnekler verebiliriz;
racda kendi huzurundaki halini anlatırken şöyle
Peygamberlerin Allah'a Karşı Edebi buyuruyor:
İbni Kayyım rahimehullah edebi açıklarken bizlere "Göz kaymadı ve sınırını da aşmadı."  6
hidayet önderleri olan Peygamberlerin Allah'a
subhanehu ve teâlâ karşı göstermiş oldukları edepten
3. 7/A'raf, 23
örnekler vermektedir.
4. 26/Şuara, 78-80
5. 21/Enbiya, 83
6. 53/Necm, 17

44
Şüphesiz ki göz, insanın hâkimiyet kurmakta
zorlandığı azaların başında gelmektedir. Buna
rağmen Rasûlûllah sallallahu aleyhi ve sellem Allah'ın sub-
hanehu ve teâlâ huzurunda öyle bir edep gösteriyor ki
göz bir an olsun başka bir yöne kaymıyor.

Cebrail'in Rasûlullah'a Karşı Edebi


Bu mesele ile ilgili elimizde 'Cibril hadisi' diye
şöhret bulmuş bir hadis vardır. Malum olduğu
üzere Cebrail, ashabın daha önceden kendisi-
ni tanımadığı bir insan suretinde Rasûlullah'ın
sallallahu aleyhi ve sellem huzuruna geliyor ve iman,
İslam, ihsan ve kıyamet hakkında sorular so- Ashabın Birbirlerine Olan Saygısı
ruyor. Hadisi rivayet eden Ömer'in radıyallahu anh Sahabe, günümüzdeki kardeşliklerin aksine,
dikkatini çeken ve bizim de dikkatimizi çekmesi kardeşliklerini saygı ve edep çizgisinde yaşarlardı.
gereken kısım şudur; Ömer radıyallahu anh diyor ki: Gereksiz samimiyet ve laubaliliklerle bu muaz-
"Rasûlullah'ın yanına geldi, oturup dizlerini onun zam kardeşliğe gölge düşürmezlerdi. Bu kardeş-
dizlerine dayadı, ellerini de dizlerinin üzerine koya- liğin bu kadar muazzam olması ise birbirlerine
rak şöyle dedi..." Cebrail ayrıldığında Rasûlullah gösterdikleri saygıdan kaynaklanmaktaydı. Hatta
sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; "O Cibril idi, size sahabe bu saygı mefhumunu Allah Rasûlü'nden
dininizi öğretmeye gelmişti." o kadar güzel öğrenmişlerdi ki bu konuda küçük-
büyük, emir-memur, genç-yaşlı gibi ayrımlara
Bu kıssada bir ilim halkasında bulunan kişinin gitmezlerdi. İşte bunun örneklerinden bazıları;
yapması gerekenler konusunda ipuçları vardır.
Nitekim Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bütün bir Ömer, halife olduğu dönemde kendisinden yaş
kıssayı kastedip "...size dininizi öğretmeye geldi" olarak çok küçük olmasına ve o dönem kendi
diyerek bunun da Cibril'in öğrettiği şeylere dahil tebasından bir teba olmasına rağmen Usame b.
olduğuna işaret etmektedir. Zeyd'i radıyallahu anh her gördüğünde onu 'Es Selamu
aleyke ya emirî' (Selam sana ey emirim/komuta-
Ashabın Rasûlullah'a Karşı Edebi nım) diyerek selamlardı. Usame'nin bu sözlere
Ashabın Allah Rasûlü'ne sallallahu aleyhi ve sellem olan karşı mahcubiyetini farkettiğinde ise ona şöyle
saygısına birçok örnek vermek mümkündür. Fa- demişti: 'Şüphesiz ki sen Rasûlullah vefat ettiğinde
kat burada birkaçını zikretmek yeterli olacaktır; bizim üzerimizde emir/komutan idin.'

İmran b. Husayn radıyallahu anh diyor ki; 'Vallahi İbni Abbas, Zeyd bin Sabit'in radıyallahu anhum atı-
ben Rasûlullah'a sağ elimle beyat ettiğimden bu nın yularından tutuyor. Zeyd radıyallahu anh buna razı
yana aynı elimle zekerime dokunmuş değilim.' olmuyor: 'Ey Rasûlullah'ın amcasının oğlu, bunu
bana yapma' diyordu. İbni Abbas radıyallahu anh ise;
Ali radıyallahu anh, Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve 'Hayır, vallahi biz büyüklerimize ve alimlerimize
sellem kızı ile evli olduğundan dolayı Rasûlullah'a saygı göstermekle emrolunduk' diye karşılık verirdi.
sallallahu aleyhi ve sellem mezi akıntısı hakkında soru Ve onu bu şekilde varacağı yere götürürdü.
sorması için kendisi gidememiş ve sorması için
Mikdad'ı radıyallahu anh göndermiştir. Ali, amcası Abbas'ı radıyallahu anhum gördüğünde
elinden öper ve kendisine nazik bir şekilde; 'Ey
Amr b. As radıyallahu anh şöyle diyor: amcacığım, benden razı ol' derdi.
"Ona (Allah Rasûlü'ne) duyduğum saygıdan do- Selefin Birbirine Olan Saygısı
layı gözlerimi kaldırıp yüzüne bakamazdım. Biri
bana onu anlatmamı isteseydi, yüzüne doya doya Babalardan çocuklarına sadece miras olarak
bakamadığım için bunu yapamazdım."  7 mal kalmaz. Bunun en hayırlı örneği seleftir.
Onlar öyle bir ahlakın vârisleriydiler ki maalesef
bugün Müslümanlar (Allah'ın rahmet ettikleri
Receb
müstesna) bu mirası 'boş işler' olarak görmekte- 1435
7. Müslim

MAYIS’14 • SAYI: 28

45
İmam Ahmed rahimehumullah bir gün mescidde du-
vara sırtını yaslamışken İbrahim bin Tahman'ın
rahimehullah adı zikrediliyor. Bunun üzerine İmam
Ahmed hemen toparlanıyor ve; 'Salihlerin isim-
lerinin zikredildiği yerde yaslanmak olmaz' diyor.

İmam Müslim, İmam Buhari'yi rahimehumullah gör-


düğünde hemen onun ellerine kapanıp öpüyor
ve: 'Ey muhaddislerin efendisi, ey üstadların üstadı,
ey illetler ilminin piri bırak da ayaklarını öpeyim'
diyordu.

dir. Onlar bu mirasa gerektiği gibi davranarak Tasavvufta var olan saygı anlayışı ile İslam'da
"Muhammed Allah'ın Rasûlü'dür. Onunla beraber var olan ve örneklerini zikrettiğimiz saygı anlayışı
olanlar, kafirlere karşı şedid, birbirlerine karşı ise arasında fark vardır. Tasavvufun saygı anlayışı,
merhametlidirler."  8 ayetinin nasıl anlaşılması ve şahısların hatadan masum kabul edilmek sure-
yaşanması gerektiğini bize göstermişlerdir. Biraz tiyle kutsallaştırılmalarıdır. Ancak İslam bunu
olsun bunlara kulak verelim; şirk olarak kabul etmiştir.
İmam Şafii, İmam Malik'in rahimehumullah tale- Genel olark bütün Müslümanlara, özel olarak
besidir. Şöyle der; 'Ben Malik'in huzurundayken da emirlere gösterilen saygının birçok açıdan
Muvatta'nın yapraklarını öyle bir şekilde çevirirdim faydası bulunmaktadır. Bu faydaların en barizi;
ki, hışırtısı Malik'i rahatsız etmesin.' İmam Şafii bu bu saygı vesilesi ile Allah'ın, Müslümanların düş-
edebi İmam Malik'ten öğrenmiştir. manlarının kalplerine korku salmasıdır.
Ey ilim meclislerinde bulunan Müslümanlar! "Hudeybiye gününde Mekkeli müşrikler
Selefin yaptıklarına kulak verin ve bunlardan Rasûlullah'a anlaşma yapması için elçiler gönderi-
ders çıkarın. Bugün bir İmam Şafii'nin olma- yorlardı. Elçilerden birisi Rasûlullah'ın yanından
masının sebebini şimdi anlayabiliyor musunuz? döndükten sonra Mekke'de onu karşılayan müş-
İmam Şafii'nin talebesi Rebi' bin Süleyman rahi- riklere şöyle demişti: 'Bilirsiniz ki ben birçok devlet
mehumullah der ki; 'Vallahi ben yıllarca Şafii'nin huzu-
başkanını ziyaret ettim, Rum Kayseri, Fars Kisrası,
Habeş Necaşisi'nin huzurunda elçi olarak bulundum.
rundayken Şafii'ye bakarken kesinlikle su içmedim.'
Yemin ederim ki, Müslümanların Muhammed'e sallal-
Abdullah bin Mübarek, Sufyan bin Uyeyne'nin lahu aleyhi ve sellem gösterdikleri hürmet, sevgi ve bağlılığı
rahimehumullah yanında iken kendisine bir soru bunların hiçbirinin sarayında görmedim. Sözlerini
yöneltiliyor. Abdullah bin Mübarek soruya ce- dikkatle dinliyorlar, bir şey sorunca hafif sesle ce-
vap vermiyor. Sufyan bin Uyeyne; 'Ey Abdullah vap veriyorlar, isteklerini derhal yerine getiriyorlar,
bu insanlar sana soru soruyorlar, onlara cevap ver' saygılarından yüzüne dikkatle bakamıyorlar, ab-
dedi. İbni Mübarek de; 'Hayır. Biz büyüklerimizin destinden artan suyu bile aralarında paylaşıyorlar.
yanında konuşmaktan menedildik' diye karşılık Madem ki, bize barış teklif ediyor, kabul edelim.' "
 9

verir. Çünkü Abdullah bin Mübarek, Sufyan bin


Uyeyne'yi kendisinden üstün görürdü. Emire gösterilen saygı, Müslümanların elin-
de düşmanı kalbinden vuracak etkili bir silaha
Sufyan bin Uyeyne de Fudayl bin İyad'ı rahime- dönüşebilir.
humullah gördüğünde hemen gider, ellerine yapı-
şır, öper ve onu meclisine götürüp başköşede Rabbimizden temennimiz saygı mefhumunu
oturturdu. Bu davranışı, ona olan hürmetinden bizlerin kalbine tam manası ile yerleştirmesi ve
dolayı idi. bununla düşmanlarımızın kalbine korku salma-
sıdır.
Sufyan-ı Sevri, İmam Evzai'yi rahimehumullah gör-
düğü zaman hemen koşarak atının yularından Dualarımızın sonu âlemlerin Rabbi olan
tutar ve 'Ey gençler! Yol verin ki şeyhimizi geçirelim' Allah'a hamd etmektir.
derdi.

8. 48/Fetih, 29 9. Buhari, Ebu Davud

46
Okuma Parçası
keremcaglar@tevhiddergisi.com Kerem Çağlar

Yakarış
Bizi, müminlere vadettiğin ebedi saadet yurdu-
nun kapılarında melekler tarafından “...Sabret-
menize karşılık size selam olsun!" diye karşılana-
rak Firdevs cennetleriyle müjdelenenlerden kıl.

H ayatı bize Sen bağışladın. Ölümden sonra- Şirk ve küfür güçlerinin düzenini bozarak te-
ki dirilişten önce yaşadığımızı zannettiği- kerlerine çomak sokan, nifak ve bidat cereyanla-
miz şu dünya hayatında gerçek manada dirilişi rına karşı sarsılmaz bir duruş sergileyerek, batılın
de bize Sen ikram ettin. tepesine hakkın keskin kılıcını indirmek için ilim
deryasından kana kana içip, bozkır çoraklığında-
Batılın çirkinliğinden ve çirkefliğinden nefre- ki kalplerin ve zihinlerin hayat bulmasına vesile
timiz de ancak Senin lütfunla oldu. olan muvahhid ve mücahid alimlerimize muvaf-
fakiyetler ihsan eyle.
Dünya hayatındaki en büyük hayır olan hida-
yet nimetine ulaşmamız için vesileler ve vasıtalar Onları; halis niyetleri, doğru sözleri ve ihlaslı
yarattın. amelleri üzere sabit kıl ve koru.
Şirkten tevhide doğru yönelelim diye kalpler- Müslümanlar'ı; yollarda, beldelerde ve pazar-
den kalplere yolların açılmasını ve köprülerin larda bombalandıkları, yakalanıp şehid edildik-
kurulmasını kolaylaştıran da Sensin. leri, nefesleri kesen takibatlara maruz kaldıkları,
açık veya gizli istihbarat merkezlerinde işkenceler
Ey El-Aziz subhanehu ve teâlâ! altında inledikleri, zindan hücrelerinde yalnızlığa
ve unutulmuşluğa mahkûm edilerek acziyete ve
Her alandaki mücadelelerinde tehlil ve tekbir-
teslimiyete zorlandıkları halde, hiçbir şekil ve
lerle seni daima yücelten muvahhidleri muvaffa- Receb
surette hezimete uğratmayan Sensin. 1435
kiyet ve zaferlerle üstün kılan Sensin.

MAYIS’14 • SAYI: 28

47
Belleri büken, umutları göçertip saçları ağartan İstesek de hesap edip sayamayacağımız sayıda
zulümler ve belalar karşısında kalplere inşirah ve ve ölçüde bizlere de ihsanda, ikramlarda bulun-
ruhlara esenlik veren Rabbimiz! Bu zulümlere dun. Bu nimetlerini hem dünyada hem de ahiret
karşı tüm mustaz'af muvahhidlerin dayanma ve yurdunda zatının yüceliğine ve azametine yaraşır
direnme gücünü arttır. bir şekilde arttırarak devam ettirip kemale ulaş-
tırmanı dileriz.
"Rabbim! Doğrusu bana indireceğin her hayra
(lütfuna) muhtacım"  1 İbrahim'e aleyhisselam, ihtiyarlık halinde İsmail ve
İshak'ı lütfeden, istekte bulunanın ellerini boş
Sana ve şerefli Elçi'ne sallallahu aleyhi ve sellem düşman çevirmekten hayâ eden ve kendisine güvenenleri
oldukları için tüm muvahhidlerin de düşmanı asla hayal kırıklığına uğratmayan ey El-Vekil!
olan küfür ve şirk taraftarlarını Senin dostlarının
eliyle tam bir aşağılanmaya, hezimete ve zillete Her zorlukla beraber iki kolaylık olduğunu
mahkûm et. bildirdiğin 2 ebedi müjdeyle Müslümanların
mahzun gönüllerini aydınlat, yüzlerini sevinç-
Kendileri için ilah edindikleri Hoca-ı Fendî le parıldat, ruhlarını coşkularla sermest eyle,
ve sair elebaşlarının örtülü-açık talimatlarıy- mevzilerini zaferlerle tahkim et ve zindan eh-
la ve din olarak telakki edip tâbi oldukları linin karanlık hücrelerini nurlandır.
cıva türü şirk ideolojisi demokrasi-
lerinin gereği olarak Senin dinin Bizi, Senin rızanı umarak bela ve
uğruna gayret gösteren az sayıdaki musibetlere sabretmeye, namazı dos-
muvahhidlere sürekli/sistematik bir doğru kılanlardan olmaya, verdiğin
düşmanlık besleyerek zarar ve rızıklardan gizli ve açık olarak
okuma parçası

kayıp verdirmeye çalışan 'Şirke Bel- Senin yolunda harcamaya, kö-


Hizmet' bendelerinin gücünü leri büken, tülükleri iyiliklerle savmaya
kır, kendi aralarındaki düş- umutları göçertip
muvaffak kıl.
saçları ağartan zulümler
manlıklarını alevlendi- ve belalar karşısında kalplere
rerek birbirlerini tü- inşirah ve ruhlara esenlik veren
Dünyadaki haya-
ketinceye dek devam Rabbimiz! Bu zulümlere karşı tımızı, her nerede
ettir, ta ki Müslümanlara tüm mustaz'af muvahhidlerin olursak olalım hak üzere
karşı hainane saldırılarına dayanma ve direnme hayırlarla bereketlendir, akı-
gücünü arttır. betimizi de güzel eyle.
imkân ve mecal bulamasınlar.
Şüphesiz ki Senin hakir ve ze-
lil kıldığın kimseleri, başkalarının Bizi, müminlere vadettiğin
aziz kılmaya gücü yetmez. ebedi saadet yurdunun kapılarında
melekler tarafından "...Sabretmenize
Asıl duruş yurduna bir geçit ve yol karşılık size selam olsun!"  3 diye karşı-
mesafesi gibi olan şu dünya hayatının, lanarak Firdevs cennetleriyle müjdele-
kaotik faniliğinde Sana teslim olmanın ve nenlerden kıl.
Sana yönelmenin kalplerimize dolduracağı
huzur ve güven vesilesiyle bizleri dünyevi en- Kendisine ilim ve hikmet bağışladığın, kal-
dişelerden ve uhrevi korkulardan uzaklaştır. bini temiz ve duygularını arınmış kıldığın, dili
doğru, özü takvalı, ebeveynine mutî, hilm sahibi
Senin rızanı elde etme amacı içerisinde lütuf ve ve Kitab'a sarılan Yahya'nın aleyhisselam ahlakıyla
ikramınla bizi, özgür ve emin bir akıbete ulaştır. ahlaklanmış oğullar ihsan eyle bize.

Ey çölleri vahaya dönüştüren mutlak kuvvet Amerika, Avrupa Birliği, İsrail, Şiizm ve diğer
ve kudretin yegane sahibi! Musa'yı aleyhisselam harici küfür güçlerinin şerrinden olduğu gibi,
korkudan emin kılan, yalnızlığını gideren ve itikadları ve menhecleri hariç, birçok yönleriyle
muhtaç olduğu hayırları kendisine bağışlayan, Müslümanlara benzeyen Kemalist, Ateist, Tayyi-
ey El-Kerim!

2. 94/İnşirah, 5-6
1. 28/Kasas, 24 3. 13/Ra'd, 24

48
bist ve Fetoist şer ocaklarının örtülü yahut aleni
her türlü hile, tuzak ve yıkıcı saldırılarından tüm
muvahhidleri koru.

İnsanî değerler ve fıtrat üzerinden kalple-


re hükmeden Tevhid'i, sadece uhrevi saadete
ulaşmanın vesilesi olarak görüp şer'i otorite ve
hâkimiyet çabalarının İslam ile bağdaşmadığını
ileri sürerek İslam düşmanı tağutî otoritelerin
himayesinde ömürlerini zayi etmekle sonsuz he-
laka doğru akıp gidenlere de hidayet nasip eyle.

Kendilerini zayıf kılıp mahkûm etmek için ha- sebep olan sofi meşreplileri de doğruya yönelt,
bis ve menfur kavimlerin basın ve yayın yoluyla hakka ittiba etmelerini müyesser kıl.
icra ettikleri sihrâmiz tezviratların tesiri ve kötü
neticelerinden, İslam adına gayret ve hamiyet Daveti için Taif 'e gittiğinde Rasûlullah'ı sallallahu
sahibi olan arınmış ve şerefli müminleri muha- aleyhi ve sellem taşlayarak kovalayan çocuklar, nasıl

faza et. ki kavimlerin ve beldelerin irtidat ettikleri rid-


det döneminde İslam'ın gözüpek mücahidleri
Rıza ve hoşnutluğunun vesilesi olan söz ve oldularsa; bugün, dinlerini önemsemeyen ebe-
amellerde ihlas üzere muvaffakiyet, sebat üzere veynlerin, ateş çukurlarından farksız olan şirk
istikrar ve hak üzere istikamet dileriz. okullarına gönderdikleri çocukları da zamanı
geldiğinde yiğit muvahhidler olarak tevhid üm-
İradeleri zayıf, basiretleri körelmiş, ferasetleri metine ensar ve muhafız eyle.
tıkanmış, sözleri etkisiz, gereksiz tartışmalarla
nefislerinde sakladıkları riyaseti arzulayarak ki- Senin rızanı umduğumuz az ya da çok, küçük
bir ve gururlarını açığa çıkaran, ehil ve yetkili ya da büyük amellerimizi ve sözlerimizi her türlü
olmadıkları halde hakka batıl karıştırmaktan çe- şirk, nifak ve bidatlardan uzak tutabilmemiz için
kinmeyerek küfür önderlerinin hoşuna gidecek bizleri ihlas ile mücehhez kıl.
fetvalar veren, yönetim ve yasaların kendilerine
takdim ettiği 'şirk ve fısk kıyafetlerini' giyerek Yusuf 'a aleyhisselam beyyine göstererek kendisini
İslam düşmanlarını memnun edip güldüren ve kötülük ve fuhuştan koruduğun gibi, kalplerimizi
şeytanın sayısız çapta ve markadaki numara, de kulluğun özü ve ruhu olan ihlas ile kuvvetlen-
oyun ve telbisatlarına aldanan ilim taşıyıcıları/ dir. Bizleri dünya hayatının en değerli ziyneti olan
bilgi hamallarının sapıklığından ve saptırıcılı- ihlas ile ziynetlendir.
ğından Sana sığınırız.
Bize dua etmeyi öğreten ve "...Bana dua edin,
Cennetlerin bedeli ve baharı bekleyen kum- duanızı kabul edeyim..."  4 diyen ey El-Mucib! Sana
rular gibi vuslata hasret güzellerin mehri olarak dua edebilmenin ayrıca hamd etmeyi gerektir-
hayatımızı, emeğimizi, özgürlüğümüzü ve malik diğinin şuurunda olan muvahhid kardeşlerimi-
olduğumuz her şeyimizi bizden ihlas üzere kabul zin dualarını da tıpkı gençliğinde ve ihtiyarlı-
etmeni niyaz ederek Sana takdim ediyoruz. ğında yaptığı duaları asla karşılıksız kalmayan
Zekeriya'nın aleyhisselam duasına icabet ettiğin gibi
Dinlendiği esnada dinleyicisini coşturarak, yüce katında makbul ve müstecab kıl.
normal zamanlarda yapılması çirkin görülen ve
ancak hafifmeşrep kimselerin yapabileceği ba- "...Ve ben, Rabbim, Sana ettiğim dua sayesinde hiç
yağılıkları yapmakla kişiyi mutedil sınırlardan bedbaht olmadım."
 5

çıkaran, ruhları muazzeb kılıp; beyinleri, içinde


korkunç bir kıyamet vaveylası kopuyormuş gibi
zonklatan şarkı, türkü, çeng-û çegâneye, açık
naslara rağmen cevaz vererek kalplerin huzur,
sekinet, kuvvet, arınma, saadet ve itminan vesile- Receb
4. 40/Mümin, 60
si olan Kur'an ve Zikrullah'tan uzak tutulmasına 1435
5. 19/Meryem, 4

MAYIS’14 • SAYI: 28

49
Bir Hikaye ■ Bir Hikaye ■ Bir Hikaye ■ Bir Hikaye ■ Bir Hikaye ■ Bir Hikaye ■ Bir Hikaye
Mirsad Ağınt

Hariçten Bir Gazel


Hepimiz ay nı hamurdan yoğ r ulmadık mı?
E, hoca da öyle diyor! İnsanlar birbir ini sev-
meli, kaf ir de olsa mümin de olsa, aralar ın-
da fark gözetmemeli(!) demokrasinin kıy me-
tini bilmeli, nimetler inden istifade etmeli...

S iz de benim gibi mi düşünüyorsunuz? Ah, ne


güzel! Nedendir bilmiyorum(!) ama benim
gibi düşünenlere karşı apayrı bir yakınlık, bir
muhteşem bıyıklara bir bakınız. Her bir teline
bir kefere asılır, alimallah! Muhitimizde bu kadar
kafir var mıdır, ondan da emin değilim. Muhte-
muhabbet ve hatta büyük bir hayranlık duya- remin bıyıkları pek sık da... Neyse.
rım. Benim gibi düşündüğünüz için en isabetli
görüşe tevafuk ettiğinizi bildirmekten de ayrıca Siz de aynı fikirdesiniz, değil mi paşam?
büyük bir saadet duyduğumu ifade etmek iste-
Çok güzel. Öyleyse bu isabetli görüşünüze (!)
rim.
şunu da eklememe izin verin.
Öyle değil mi efendim?
Delikanlı, Avrupai tarzda giyinmiş, ne çıkar?
Tabi... Elbette. Karşınızdaki insanın suratının, Haspa, tesettürün kemaline riayet etmez dert mi?
eskilerin tabiriyle matruş olmasına bakarak ken-
Ne buyurmuş Peygamber-i zişan efendimiz;
disi hakkında hemen menfi bir kanaatiniz oluş-
Allah, kalplerinize bakar, kalıplarınıza veya kı-
masın. Haksız mıyım?
yafetlerinize değil...
Muhakkak o zatın bir mazereti vardır ki, sa-
Yaa... Beyefendiciğim. Kıyafetinin boyu, eni,
kalını ten altında hapsetme eziyetine (!) katla-
darlığı, rahatlığı değil asıl olan. Bunlar teferruat-
nıyordur. Kim bilir ne hayırlı niyetleri vardır da
tır. Mühim olan o göğüs kafesinin ardında kinden
böyle bir fedakârlıkta bulunmakta... Hâlbuki şu
ne olduğudur. İyi niyetli ve zararsız ise daha da

50
zorlamamak gerek. Neme lazım. Gönül alemi
bu. Rıza gerek. Gönüllülük de.

Benimle aynı fikirde olduğunuzdan emin


olduğum için şimdi arz edeceğim önerimi ve
eserimi de hüsnükabul ile karşılayacağınıza ina-
nıyorum. Ve bunu ilk kez siz değerli dostumla
paylaşıyorum:

Kalp dedektörü!

Heh, heh, heh... Şaşırdınız değil mi? Ben şaşır-


tırım üstadım. Zaten devir, değil mi ki şaşırtma yani. Bunlar neyse de efendim, öbür mevzuyu na-
devri. Öyleyse yenilik ve farklılık peşinde do- sıl iddia edebilirsiniz? Alın size müthiş bir fırsat:
lanıp geriden yetişen nesilleri fena halde şaşır-
tanların şaşırtmalarına nispet, bendeniz de zat-ı Kalp dedektörü!
âlilerinize şaşırtıcı projelerimden ve ürünlerim-
den söz edeyim de sizi şaşırtan şaşırtmacılardan Bana muvafakat ettiğinizi hissediyorum. Sizi,
bir şaşırtmacı da ben olayım! benimle aynı kanaatleri paylaştığınız için tarihî
bir misyonu ifa etmekte olduğunuz müjdesiyle
Efendim, filanoğlu feşmekan Kemalistmiş. Ma- müjdelerim. Gönlünüz aydın olsun.
halle camiinin cemaatinden Firuz Hacı laikmiş
(Sen hocasından haber ver efendi!), Cembeli Bey Efendim, şimdi bir cami düşününüz. Öyle de-
demokrat, Xaço Zevare de sosyalistmiş, falan da vasa bir cami ki görüntüsü dahi cesim ve azim.
filan. Her ne ise, bana ne. Doğal olarak size ne? Duble yollardan, köprülerden ve barajlardan art-
tırılan kaynaklarla yapılan bu camilere 'Boğazları
Değil mi muhterem? Onların göbek bağını siz sıkılarak tahsil edilen paralarla yapılan ve 'Günah
kesmediniz ya! Fettan Kamberoğlu'nun üzerinde çıkarma' mekânlarına dönüştürülen, tevhidsiz, nur-
cilet mi, cillop mu derler, işte hangisiyse onun suz ve maneviyatsız beton yığınları...' diyorlar.
gibi bir zabitan polis üniforması varmış. Sura-
tının renginde, kara mı kara bir yargıç cübbesi Ya da efendim, 'kürsüdeki vaiz'in gözünün üze-
giymiş olan Baği Torbacı da yerden yarım metre rinde kaşı altında da adavet-i ehli iman yığınağı
yüksekte oturup özellikle de Müslümanlar başta yapılmış göz torbaları'varmış. İnsan olan birbirini
olmak üzere sayısız mazlumu 'Kanun-Yasa'diye sevsin, diyor. Fena mı? Hepimiz aynı hamurdan
şirk sisteminin çarkları arasında ezip ezip ezi- yoğrulmadık mı? E, hoca da öyle diyor! İnsanlar
yormuş. birbirini sevmeli, kafir de olsa mümin de olsa,
aralarında fark gözetmemeli(!) demokrasinin
Daha neler... Bak, bak, bak! kıymetini bilmeli, nimetlerinden istifade etmeli...
Yasalar. Ah şu yasalar. Yahu ne alıp veremediği-
Dahası var. Denilmektedir ki işte bunlar, tari- niz var şu yasalarla? Otorite varsa itaat de olma-
katın kamberiyle omuz omuza, diz dize, göz göze lı, değil mi? Adam karıştırmamalı gayrı, ötesini
ve el ele işler tutarlarmış. Tövbe tövbe... E, tüm bu berisini... Tam da bulmuşken böyle modern bir
müşkilatın halli için işbu icadımı tensiplerinize hocaefendi, olur mu şimdi onun hakkında konuş-
arz ediyorum: mak ileri geri? İşte böyle 'su-i niyetliler'in ağzına
acı biber sürmeli. Bu da olmaz derseniz alın size
Kalp dedektörü! bir başka öneri:
Bazıları der ki Natocu, Batıcı ve cuntacı bir or- Kalp dedektörü!
dunun hem de katıksız laik ve kamilen Kemalist
mensupları bila şüphe Asakir-i Tağut imiş! Hani Sabırsızlandığınızın farkındayım fakirim! Pek
olur da her bir Ceneral'in cüzdanına ihale tesisa- acele ediyorsunuz, istirham ederim. Ben çok kısa
tından birer hatt-ı hususi çekilmiş dense tamam, konuşsam da oldukça derin anlaşılırım. Bakın,
kabul. Şey yani, mümkündür, olabilir, denebilir demin benimle aynı fikirde ve çizgide olduğu- Receb
1435

MAYIS’14 • SAYI: 28

51
addedilmesin diyorsanız (öyle dediğinizden de
eminim) bu fırsatı kaçırmayın, derim. (Ve dahi
dedim.)

Kalp dedektörü!

Efendi. Civciv boyundaki bebelerini sırf okula


gönderiyorlar diye sakallı, sakalsız, partili, parti-
siz, gayretli ve hürmetli bir yığın insanı peşinen
'cehennem yakıtı'ilan etmenin ne manası var? İşte
size hâl yolu:

nuzu siz de beyan buyurdunuz, mirim. O halde Kalp dedektörü!


biraz daha sabır tavsiye ederim.
Tabi hepiniz merak ettiniz, bu 'kalp dedektörü'
Azizim. Bazı muhteremler görüyorum. Ayak- nedir diye.
larında şalvar, göğsüne kadar sarkmış bir sakal,
Efendim, evvela izah edeyim, sonra da bizzat
takkeyse başında da; el emeği göz nuru işlenmiş
kendi üzerimde tecrübe edeceğim. Bir insanın
takke. Tesbihse tesbih, hem de yüzlük ve dahi
mümin olduğunu biraz da bu dedektörle anlı-
koka...
yoruz. Mesela, adam türbenin taşına çaput mu
Şimdi bir kez olsun nazar eylediğinizde yüzü- bağladı, hemen karar vermeyin. Şirkinden şüphe
nüzün kabak çiçeği gibi açılacağı şu zat-ı feyyaz, duyan alır bu dedektörü ve kalbine doğru tutar.
yakacığında bir, yani tek bir tane siyasi parti ro- Bakar ve dinler. Varsa bir sinyal orada duracan
zeti takılı diye öyle ulu orta tefe konup çalınır Ayvaz'ım! Baği Torbacı, şirk kanunlarıyla mu-
mı? Hem bu zat tüm samimiyetiyle ve mütema- hakemede mi bulunuyor? Olabilir (!) Ya kalbi
diyen alem-i cihana beyan etmektedir ki: 'İşbu ne alemde? Hemen imdada yetişir bu dedektör.
ümmet-i mazlumenin tarik-i necatı, şol sandık-ı
zındıkadadır.' Cembeli efendi demokratmış. Siz hiç duyma-
dınız mı 'Müslüman (!) Demokrat' lafını. O zaman
Ehm... Şey. Son kelime muhtemelen sehven sükût edin. Değilse al eline detektörü yaklaştır
söylenmiştir. Olabilir. Zira malumu âlilerinizdir Cembeli dayıya gör başına neler gelir! Fettan
ki sandık zenadikten sayılmaz, değil mi hocam? Kamberoğlu Vatikan'dan eman almış, cennet-
Evdeki sedefli çeyiz sandığını da mı bu sınıftan lerde buluşmak için onlarla sözleşmiş falan... Bir
saymalı? Bilmem ki. Yok yok. Zat-ı feyyaz (!) tereddüt varsa dedektör burada... Acele etmeyin.
başka bir şey demek istedi herhalde. Kâfirse kafir, hesabı sana mı sorulacak? Mevzu
anlaşıldıysa ilk icraatı burada bizzat kendi üze-
Tulumbacıların sandığını kastetmedi ya. Belki rimde deniyorum. Dedektörü tutunuz sevgili
eskiden dile getirmiş olduğu bir cümledir. Hani Hacı abiciğim, şöyle şöyle. Hah, tamam. Şimdi
vardı ya mutemetlerin maaşları zulalandığı san- dedektörün göstergeleri nasıl zıplıyormuş bak
dık. İşte onlardan olabilir, bir ihtimal. da gör!

Ya da bankalardaki 'Emniyet Sandığı.' Benim de Hı? (Hiç mi tınlamıyor Hacı ağabey! Bir daha
pek aklıma yatmadı ya, neyse. dene sen...)

Gördünüz işte hürmetmeab beyefendi. Söz Aman Tanrım! Yoksa... Yoksa, ben... Ben?..
sandıktan açıldı mı 'söz'ler biter, sandıklar ko-
nuşur! Sandık, sepet her şey aleni bir surette
ortalığa saçılır. Sözün mecrası her tarafa ya-
yılır, yönelir. Onun için biz bu bahsi şuracıkta
kapayalım. Kapamadan evvel zat-ı feyyazların
vech-i ampulîlerine mükerreren nazar eylemenizi
tavsiye ve dahi istirham ederim. Eğer sizler de
zat-ı feyyaza haksızlık edilmesin, emekleri yok

52
Vardır Ya!
Özüyle birleştirip yüzünü

Arşın kandili eyleyip gönlünü

En güzel isimlerle süsleyip sözünü

Yerin ve göğün nuruna yönelirsin.

Vardır ya!

Gece karanlığında zaman kollayıp

Saati nüzul-i ilahiye ayarlayıp

Tüm dertleri gönül heybesinde toplayıp

Halim ve Kerim olana yönelirsin

Vardır ya!

Bir katre-i rahmet insin diye gökyüzünden

Bin katre-i matem boşalır gözlerinden

Cürmünle ıslattığın seccadenden

Rahman ve Rahim olana yönelirsin.

Vardır ya!

Her cemre düşende havaya

Sonrasında suya ve toprağa

Diriler kabrin dönüşür bahara

Umudun Rabbine yönelirsin...

Ve zindan arkadaşım!

Derken son bulur bahar

Geriye kalan dikenli teller ve yüksekçe duvar

Birbirini kovalar aylar ve yıllar

Sen El-Hafız olana yönelirsin.

xxx
1435

xxx'14 • SAYI: x

53
Veysel Türk Ayın Kitabı
veyselturk@tevhiddergisi.com

Dualarımız Niçin Kabul Olmuyor?


Muhammed Es-Sihavi

Kitap: Dualarımız Niçin Kabul Olmuyor? mamen kaldırır ya da hafifletir. Hakim'in Müs-
tedrek'inde naklolunan bir hadiste Ali radıyallahu anh
Yazarı: Muhammed Es-Sihavi Rasûlullah'tan sallallahu aleyhi ve sellem şöyle rivayet eder:
Yayınevi: Polen "Dua müminin silahıdır, dinin direği ve gökler ile
yerin nurudur."  2
Hamd ancak âlemlerin Rabbi olan Allah'a
mahsustur. Ancak O'na ibadet eder ve ancak Kitapta, dua adabının yanısıra, yüce Allah'ın sub-
O'ndan yardım ve mağfiret dileriz. Şehadet ede- hanehu ve teâlâ duaları kabul ettiği zaman ve mekânlar,
rim ki Allah'tan başka ilah yoktur ve yine şehadet duanın önündeki engeller ve müminin; duası
ederim ki Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem O'nun makbul birisi olması için neler yapması gerektiği,
kulu ve Rasûlü'dür. çok dua ettiği halde kabul olmadığında ne yap-
ması gerektiği gibi birçok konuya da değinilmiştir.
"Ey iman edenler! Allah'tan yaraşır bir şekilde
Ayrıca Allah'ın subhanehu ve teâlâ el açıp yakaran ve
korkun ve ancak Müslümanlar olarak can verin."  1
yardım isteyen salih kullarına nasıl icabet ettiğine
Yeni bir kitap tanıtma imkânı veren Allah'a ve onlara keramet derecesinde lütuflarda bulun-
hamd olsun. Bu ay 'Dualarımız niçin kabul olmu- duğuna dair olay ve kıssalarda yer verilmiştir.
yor?' isimli kitabı tanıtacağız. Bu kitabın içeriği "Rabbin şöyle buyurdu: 'Bana dua edin kabul
adından da anlaşılacağı üzere dua adabıdır. Dua edeyim.' "  3
müminin en etkin silahlarındandır. Dua belanın
düşmanıdır. Gelmesini engeller. Geleni ortadan Duamızın sonu Allah'a hamd etmektir.
kaldırır. İnişine mani olur. İndiğinde de ya ta-
2. Müstedrek, 1/492
1. 3/Âl-i İmran, 102 3. 40/Mümin, 60

54
Dünyadan Haberler
07.Nisan.2014

Irak ve Şam İslam Devleti ile El


Kaide Arasında Çatışma
'El Kaide ve Oluşumlarına Karşıyım'
Suriye'nin Irak sınırındaki Ebu Kemal kasa-
Suriye Devrimciler Cephesi Komutanı Cemal basında El Kaide'ye bağlı El Nusra Cephesi ile
Maruf: 'Büyük bir özveri ile verdiğim demeçler, Irak ve Şam İslam Devleti arasındaki çatışmalar
yanıltıcı bir başlıkla tepki uyandıran bir yazı se- 2. gününe girdi. Dün 51 kişinin öldüğü çatış-
viyesine indirilmiş. Net olmak istiyorum, ben El malar bugün şiddetlenerek devam ederken ölü
Kaide ve radikal tüm oluşumların karşısındayım' sayısı 86'ya yükseldi. Ölen 86 kişiden 60'ının El
diye konuştu. Nusra'dan olduğu açıklandı.
11.Nisan.2014

12.Nisan.2014

Başbakan Yardımcısı'nın İslam(!) Cephesi'nden El Nusra'ya:


Konvoyuna saldırı El Kaide'yi Terk Et!
Irak Başbakan Yardımcısı Salih El Mutlak'ın
Irak ve Şam İslam Devleti'ne karşı saldırıla-
konvoyuna, asker üniformalı El Kaide bağlantılı
rıyla meşhur olan, Suud yanlısı Zehran Alluş'un
kişiler tarafından ateş açılarak suikast girişiminde
komutanlığını yaptığı İslam(!) Cephesi isimli
bulunuldu. Saldırıda El Mutlak'ın korumasının
şebeke, kendisiyle ortak hareket eden Cevlani
hayatını kaybettiği ve 5 kişinin de yaralandığı
Cephesi El Nusra'yı, El Kaide ile ilişkilerini kes-
belirtildi.
meye çağırdı.
El Mutlak ve diğer yetkililerin, Irak ve Şam İslam(!) Cephesi'nin önde gelen medya kay-
İslam Devleti militanlarının Felluce'ye yakın bir naklarından olan OmawiLive'nin Twitter hesa-
şehri ele geçirip daha sonra bölgede bulunan bından yapılan çağrıda şöyle dendi: 'Nusra'daki
barajı kapatarak sele sebebiyet vermesi üzerine kardeşlerimiz, Suriye devriminin başına bela olan
oluşan hasarları incelemek üzere bölgede bulun- ve devrimi çalan sapık El Kaide ile ilişkilerini kes- Receb
dukları belirtildi. 1435
mek zorundadır.

MAYIS’14 • SAYI: 28

55
18.Nisan.2014
15.Nisan.2014

Irak'ta Ebu Gureyb Cezaevi


Kapatıldı
Irak Adalet Bakanı Hasan Eş Şemme-
ri, yaptığı yazılı açıklamada, Bağdat Merkezî IŞİD Sözcüsü Adnani'nin Son
Hapishanesi'nin, eski adıyla Ebu Gureyb'in muh- Açıklaması
temel bir baskın girişimine dair güçlü istihbarat Irak Şam İslam Devleti resmi sözcüsü Şeyh Ebu
bilgilerine ulaşılması sebebiyle cezaevinin bo- Muhammed El Adnani, son yaşanan olaylar ve
şaltılarak kapatıldığını, mahkûmların çevredeki bazı çevrelerin yaptığı beyanatlara istinaden bir
diğer cezaevlerine nakledildiğini belirtti. ses kaydı yayınladı:

'El Kaide liderleri doğru menhecden saptılar.


Bunu söylerken bizi üzüntü kaplıyor ve kalbimiz
acı ile doluyor...

...Onlar menheclerini değiştirdiler, şüpheli ol-


dular, karşıt görüşlü olanların biatlerini kabul
ettiler, mücahidlerin saflarını böldüler, muvah-
hidlerin kanları ve kemikleri üzerine kurulan
İngiliz İstihbaratına Yeni Başkan İslam Devleti'ne karşı savaşmaya başladılar...'
İngiliz hükümetine bağlı dijital iletişim ve is- Adnani, açıklamasının devamında Mursi'yi ta-
tihbarat kurumu GCHQ'nun yeni başkanı; ulusal ğut görmemesi nedeniyle El Kaide'nin, Millet-i
güvenlik, terörle mücadele ve uluslararası ilişkiler İbrahim'in yolundan uzaklaştığını söyledi. Bu
alanlarında uzman Robert Hannigan oldu. ifade El Kaide çevresinde 'tekfir' olarak algılandı.
GCHQ, son dönemde ABD Ulusal Güvenlik
Ajansı (NSA) ile yasadışı dinleme yaptığı gerek- 22.Nisan.2014
çesiyle eleştirilmişti.
16.Nisan.2014

Rus Yanlısı Gruplara Askerî


Operasyon
470 Yolcu Taşıyan Gemi Battı
Ayrılıkçı hareketle gerilimin arttığı Ukrayna'nın
Güney Kore'de çoğu öğretmen ve öğrenci olan doğusunda; biri yerel siyasetçi, iki kişinin ölü bu-
450'den fazla yolcu taşıyan bir feribot, henüz bi- lunması üzerine Ukrayna Devlet Başkanı Vekili
linmeyen bir sebeple sulara gömüldü. Can kay- Aleksandr Turçinov, Rusya yanlısı gruplara yö-
bının 300'e kadar çıkabileceğine dair endişeler nelik askerî operasyonların yeniden başlatılması
artıyor. talimatını verdiğini belirtti.

56
22.Nisan.2014

23.Nisan.2014
Irak ve Şam İslam Devleti Gazze'ye
Girmeye Hazırlanıyor
Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) medya kay-
nakları, Suriye'deki eğitim kamplarında 'Irak ve
Şam İslam Devleti'nin Gazze Mücahidleri' olarak
Mesut Barzani'den Çarpıcı PKK adlandırdığı bir grubun görüntülerini yayınladı.
İddiası Irak ve Şam İslam Devleti'nin sosyal medya
Irak'taki Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesut hesabında yayınlanan görüntülerde, üyelerin el-
Barzani; ABD'nin, PKK'ya karşı bir operasyon lerindeki silahların üstünde 'Irak ve Şam İslam
yapmak istediğini, ancak kendisinin buna izin Devleti'nin Gazze Mücahidleri' ve 'Geliyoruz ey
vermediğini belirtti. Yahudiler' cümleleri yer alıyor.
Irak ve Şam İslam Devleti, Gazze'de yönetimi
elinde bulunduran HAMAS'a 'yüzleşmek yakın-
dır ve çatışma kaçınılmazdır' şeklinde doğrudan
bir mesaj gönderdi.
IŞİD, Gazzeli savaşçı grubun adının Ebu Nur
Makdisi olduğunu belirterek 2009'da Hamas as-
kerleri tarafından öldürülen Makdisi'nin öcünü
alacağını duyurdu. Makdisi HAMAS'ın şeriat ku-
rallarını uygulamadığını söyleyWWWWWWe-
rek karşı çıkmış ve Cuma hutbesi verdiği sırada
HAMAS tarafından şehid edilmişti.
HAMAS'ın liderlerinden Abdulfettah Duhan
ise: 'Doğru İslami yoldan sapmış olan hiçbir gru-
bun Gazze'ye girişine asla izin vermeyeceğiz' dedi.

El Nusra'dan Irak ve Şam İslam


Devleti'ne İntihar Saldırısı
Nusra Cephesi'ne bağlı iki kişinin, Hase-
ki bölgesinde Irak ve Şam İslam Devleti'nin
karargâhına girerek üstlerindeki bombaları pat-
latarak intihar ettiği belirtiliyor. İki Nusra men-
subu ölürken IŞİD'e bağlı 16 kişinin şehid olduğu Filistin Hükümeti'nden Tarihî
(inşallah) ve çok sayıda yaralı olduğu açıklandı.
Açıklama
IŞİD'i kendilerine yönelik intihar saldırısı Gazze'deki Filistin hükümeti Başbakanı İsma-
yapmakla suçlayan Nusra'nın böyle bir harekete il Heniye, Gazze'deki evinde Fetih yetkilileri ile
başvurması şaşırttı. birlikte yaptığı basın açıklamasında, 'Halkımıza,
ayrılık döneminin bittiği müjdesini(!) veriyoruz'
diyerek, Filistinli gruplar arasında devam eden Receb
anlaşmazlığın sona erdiğini duyurdu. 1435

MAYIS’14 • SAYI: 28

57
24.Nisan.2014

25.Nisan.2014
Türkiye, Suriye'de Savaşa mı
Hazırlanıyor?
Türkiye, Suriye'deki Süleyman Şah Türbesi'ne
asker ve mühimmat takviyesi yaptı. Davutoğ-
lu, 'Süleyman Şah Türbesi'ndeki askerlerimizin
güvenliği için ne tedbir alınması gerekiyorsa ya-
pılır. Belli dönemlerde rutin değişimler yapılır.
Suudi Arabistan'da Kabine
Oradaki askerler alınır başka askerler götürülür.
Durumun ve ihtiyacın mahiyetine göre de orası Değişikliği
tahkim edilir, olan budur.' ifadesini kullandı. Suudi Arabistan'da Devlet Bakanı Prens Ab-
dulaziz bin Fahd görevden alınarak, yerine Prens
Muhammed bin Selman getirildi. Kısa bir süre
önce de İçişleri Bakanı görevden alınmıştı.

26.Nisan.2014
Erdoğan'ın Mesajı ABD Basınında
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 1915
olaylarına ilişkin yayınladığı mesaj; ABD basını,
Associated Press, World Street Journal ve Was-
hington Post gibi birçok yayın kuruluşunda geniş
yer buldu.
Erdoğan'ın ayrıca, 'Özellikle de Kürtler olmak
üzere azınlıklarla ilişkileri geliştirmeye çalıştığına'
işaret edildi. Rus Ordusu Ukrayna Sınırında
Ukrayna Savunma Bakanlığı'ndan yapılan açık-
lamada, Rusya ordusunun Ukrayna sınırına bir
kilometre mesafede askerî tatbikat yaptığı ancak
henüz bir sınır ihlalinin söz konusu olmadığı bil-
dirildi.

Ukrayna Devlet Başkanı Alexsandr Turçinov,


Rusya'nın Kırım'ı ilhak etmesinden ders çıkar-
dıklarını ve savaşmaya hazır olduklarını söy-
İsrail Askerî Aracında Patlama lerken Başbakan Arseniy Yatsenyuk da 'Rusya
Gazze-İsrail sınırında, Cibaliya kentinin do- 3. Dünya Savaşı'nı başlatmak istiyor' iddiasında
ğusunda konuşlanan İsrail askeri kuvvetlerine bulundu.
ait zırhlı araçta patlama meydana geldi. Olay
yerinden yoğun dumanlar yükseldiği belirtildi.

58
27.Nisan.2014

Güney Kore Başbakanı İstifa Etti


Güney Kore Başbakanı Chung Hong-Won,
300'den fazla kişinin ölümü ve kaybolmasıyla
sonuçlanan feribot kazası nedeniyle, istifasını
sundu. S. Arabistan'da MERS Şoku: 102
Güney Kore'de yürütme gücü büyük ölçüde Ölü!
devlet başkanının elinde olduğundan, başbaka- Suudi Arabistan'da MERS virüsünden ölenle-
nın istifası sembolik bir anlam taşıyor. rin sayısı 102'ye çıktı. Hafta sonu MERS virüsüne
yakalanan 10 kişi yaşamını yitirdi.
28.Nisan.2014

Suudi Arabistan Sağlık Bakanlığı, halen 339


MERS vakasının olduğunu açıkladı.

MERS, Suudi Arabistan'da Hac öncesinde de


endişelere neden oluyor. MERS virüsü ilk olarak
2 yıl önce Suudi Arabistan'da görülmüştü.
37 Kişinin İdam Kararı Onandı
Mısır'da, 528 sanığın idam cezasına çarptırıldı-
ğı davada, dosyayı karara bağlayan mahkeme; 37
kişi hakkında verilen idamı onayladı, 491 kişinin
cezasını ise müebbet hapse çevirdi.
Ayrıca aralarında Müslüman Kardeşler Teşkilatı
Rehberlik Konseyi Başkanı Muhammed Bedii'nin
de bulunduğu, darbe karşıtı 683 kişi hakkında
idam kararı verildi. Mahkeme dosyayı müftüye
gönderdi.

ÖSO Subayından IŞİD İtirafları


Batı yanlısı 'Özgür Suriye Ordusu' (ÖSO) adlı
sahve yapılanmasının en güçlü gruplarından
'Ahfad El Resul' ketibesinde görevli bir subayın
itirafları internete düştü.
İtirafta bulunan subay, Katar ve Fransa'nın IŞİD
ile savaşmak için kendilerine silah yardımında Receb
1435
bulunduğunu söyledi.

MAYIS’14 • SAYI: 28

59
60

You might also like