You are on page 1of 64

İtikadi ve Amelî Vesvese

Şevval 1435
Ağustos'14 SAYI: 31

Allah'a hamd, Rasûlü'ne salat ve selam olsun…

"Eğer şeytanın fitlemesi seni dürterse hemen Allah'a sığın. Çünkü O, işitendir, bilendir. Takvaya erenler
var ya, onlara şeytan tarafından bir vesvese dokunduğunda (Allah'ın emir ve yasaklarını) hatırlayıp
hemen gerçeği görürler."  1

Şeytanın, mümin kula her cihetten yaklaşıp ayağını kaydırdığı alanlardan biri 'vesvese'dir. Kimi
zaman itikadi konularda, bazen de amelî hususlarda insanı vesvese/şüpheye düşürür. Şeytanın bu
imtihan tarihinde öğrenmiş ve tecrübe etmiş olduğu hakikatlerin başında, yakinin insanın kulluğuna
olumlu etkisidir. Vesvese/şüphe yakini zedeleyip, insanı belirsizliğin dipsiz kuyularına sürüklediği
için şeytanın insan aleyhine en fazla kullandığı silahlardan biridir.

İtikadi ve amelî vesvese hususunda birçok Müslüman kardeşimizin muzdarip olduğunu bilin-
mektedir. Bu sayımızın başyazısını da itikadi ve amelî konularda Müslümanlara fayda sağlayacağını
umduğumuz bir yazı ile oluşturduk.

Allah'tan dileğimiz, vesveseyi şiar edinen şeytandan bizleri uzak tutmasıdır.

'Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamdolsun' duamız ile…

Editör

1. 7/A'raf, 200-201
03 Tüm Rasûllerin Ortak Müjdesi - 6
Muhammed 3 Allah'ın Rasûlü'dür
Ebu HANZALA

10 İtikadi ve Amelî Vesvese Başyazı

19 Allah'a Tevbe Etmek İstediğin Zaman… - 2 Özcan YILDIRIM

22 Sorumluluk İmtihandır Kardeşimle Hasbihal


İÇİNDEKİLER

26 Mekke Toplumunun Haniflere Muamelesi Enes YELGÜN

29 Ümmetin Kanserli Uzvu: Şia (Rafıziler) - 1 Murat GÜÇ

35 Zor Günlerin Adamı Sadık İnsan - 2 Murat MÜSLİHAN

44 Rahman'ın Arşının Altında


Gölgelenenler - 3
Emre ACAR

47 İtaate Göre İnsanlar - 2 Emre UYAR

50 Bize Ayrılık Yazıldı - 3 Mahi

53 Ama Siz... Şiir

54 Bidat-i Hasene Yanılgısı Veysel TÜRK

55 Dünyadan Haberler

Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü: Yazışma Adresi: Emre UYAR


Emre UYAR Güneşli Merkez Postane P.K. 51
Yayın Türü: Bağcılar/İstanbul
Yaygın Süreli
Aylık Dergi Basım: Step Matbaacılık
Reklam ve Abonelik: Göztepe Mah. Bosna Cad. No:11
Şevval 1435 info@tevhiddergisi.com Mahmutbey-Bağcılar/İstanbul
Ağustos 2014 www.tevhiddergisi.com Tel : 0 (212) 446 88 46
Sayı: 31 Adres: Kirazlı Mh. 1 Sk. No:21/A Dergi İçerisinde Yer Alan Yazılardan
34210 Bağcılar/İSTANBUL İlgili Yazar Mesûldür.
Fiyatı: 5 Kaynak Gösterilerek Alıntı Yapılabilir.
Abonelik için: 0 545 762 15 15

Satış Noktaları İstanbul: Tevhid Kitabevi, Hürriyet Mh. Cumhuriyet Cd. No:3 Bağcılar/İSTANBUL 0 (545) 762 15 15
Bursa: İkra Kitabevi, İlahiyat Fak. Karşısı Fethiye Mh. Kırlangıç Sk. No:17 Nilüfer/BURSA 0 (532) 138 02 42
Diyarbakır: Tevhid Kitabevi, Kaynartepe Mh. Gürsel Cd. No: 90/A Bağlar/DİYARBAKIR 0 (541) 857 34 20
Konya: Sarıyakup Mh. Karaman Cd. No: 81/A Karatay/KONYA

İrtibat Büroları MERKEZ: Kirazlı Mh. 1. Sk. No:21/A Bağcılar/İSTANBUL


Büro 1: Murat Paşa Mh. Yeşilçimen Sk. No:26 Bayrampaşa/İSTANBUL
Büro 2: Güvercin Tepe Mh. Fatih Cd. No:209 Başakşehir/İSTANBUL
Büro 3: Bahçıvan Mh. Sıhke Cd. Karatekin Sk. Yavuz Canlı Apt. Kat: 2 (Erçek Durağı Karşısı) Tuşba/VAN
Büro 4: Beş Nisan Mh. 749. Sk. No:5 Bağlar/DİYARBAKIR
Büro 5: Sarıyakup Mh. Karaman Cd. No: 81 Karatay/KONYA
Vahyin Rehberliğinde
Ebu Hanzala

Tüm Rasûllerin Ortak Müjdesi


Muhammed 3
-6- Allah'ın Rasûlü'dür
Dünya hayatında da ahiret hayatında da şeref, istikamet,
izzet ve sırat-ı müstakim üzere sebat, Allah Rasûlü'ne
itaattedir. Kotasız, batıl taksimatlara gitmeden, hoşumuza
g itse de g it mese de, All ah Rasûlü'nü hiçbir şahıs,
mezhep ve gör üşe mahkûm etmeden mutlak itaatte...

Allah'ın adıyla...

Bu yazımızda Allah subhanehu ve teâlâ izin verirse bu


Bizleri İslam'a hidayet edip, Muhammed maddelerden ikincisini anlatmaya çalışacağız.
Mustafa'ya sallallahu aleyhi ve sellem ümmet kılan
Allah'a hamd olsun. Salât ve selam; önderi- Emrettiklerinde Ona İtaat Etmek
miz ve bizlere nefislerimizden daha evla olan Başta Peygamberimiz olmak üzere, Allah subha-
Rasûlullah'a, pak ailesine ve seçkin ashabının nehu ve teâlâ her
Peygamberi kendisine itaat edilsin
üzerine olsun. diye insanlara göndermiştir:
Bir önceki yazımızda Allah Rasûlü'nün Pey- "Biz tüm Peygamberleri Allah'ın izniyle ona itaat
gamberliğine şahitlik etmenin dört hususu ge- edilsin diye göndermişizdir..."  1
rektirdiğini söylemiştik:
Bir Müslümanın Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve
1. Haber verdiklerinde onu sallallahu aleyhi ve sellem
sellem risaletine şahitliği, ona itaatiyle sahih olabilir.
tasdik etmek
Bunun gerçekleşebilmesi için de Müslümanın,
2. Emrettiklerinde ona sallallahu aleyhi ve sellem itaat hayattayken Allah Rasûlü'ne, her konuda itaat
etmek etmesi vefatından sonra da onun sünnetine dört
elle sarılması, sünnete sahih bir bakış açısıyla
3. Nehyettiklerinden kaçınmak bakması gerekir.
4. Allah'a yalnız onun sallallahu aleyhi ve sellem gös- İlk olarak; Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem
terdiği şekilde itaat etmek. hevadan konuşmadığını, onun ümmetinden is-
Şevval
1435
1. 4/Nisa, 64

Ağustos’14 • SAYI: 31

5
teklerinin Allah'ın subhanehu ve teâlâ istekleri olduğu- 'yapılmayabilir' olarak kodlamıştır. Oysa sahabe;
nu bilmek elzemdir. Allah Rasûlü'nün emir ve öğretilerinde, farz-
sünnet ayırımı yapmaz, hepsini yerine getirme-
"O hevasından konuşmaz. Onun konuştuğu va- ye ve güçleri nispetinde itaat etmeye çalışırlardı.
hiyden başka bir şey değildir."  2
Sahih bir itaatin oluşabilmesi için başka bir
Kişi Allah Rasûlü'ne sallallahu aleyhi ve sellem itaat et- mesele ise; hiçbir şeyin onun önüne geçirilmeye-
mekle aslında Rabbine itaat etmiş olur. ceğinin, onun sallallahu aleyhi ve sellem Müslümanın ha-
"Kim Rasûl'e itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur.
yatında en önde olması gerektiğinin bilinmesidir.
Yüz çevirene gelince, seni onların başına bekçi gön-
"Ey iman edenler! Allah'ın ve Rasûlü'nün önüne
dermedik! 'Başüstüne' derler, ama yanından ayrı-
geçmeyin. Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah işitendir,
lınca onlardan bir kısmı, senin dediğinden başkasını
gizlice kurar. Allah da onların gizlice kurduklarını bilendir."  4
yazar. Sen onlara aldırma ve Allah'a dayan; sana
Bir varlığa itaatin temel şartı, insan hayatında
vekil olarak Allah yeter."  3
onun en önde olmasıdır. Bu konudaki netlik
Bu ayetlerde Allah subhanehu ve teâlâ açık bir kaybolduğunda, ikilik veya daha fazlalık baş
şekilde Rasûlü'ne itaatin Allah'a itaat ol- gösterdiğinde bu durumda ilk etkilenecek
duğunu bildirmiştir. İtaatten yüz çevi- olan, itaat mefhumudur. Buna bir ai-
ren, tasdiklerine sahip çıkmayanları leyi örnek verebiliriz. Ailenin yöneti-
ise; kendilerinden yüz çevrilmesi cisi öne çıkıp belli olduğunda herkes
gereken sorunlu insanlar olarak itaat edilecek merciyi bilir. Ancak
vahyin rehberliğinde

resmetmiştir. bazen babanın öne geçip, baş-


ka zamanda ise annenin öne
Usulu'l Fıkıh âlimleri
Özellikle altı çizilmesi kendisiyle mükellef çıkıp babayı bastırması, aile
gereken bir husus var- olduğumuz hükümleri ıstılahi/ fertlerinde kargaşaya ne-
dır: Fukahanın çok teknik anlamda kısımlara den olur.
farklı gayelerle yap- ayırmışlardır. Farz/vacip/sün-
tığı bir ayrım, çoğu net/mendub/müstehab/haram Din de böyledir.
ve mekruh. Bu ayrımdan gaye; Allah Rasûlü sallallahu aley-
insan tarafından yanlış mükelleflere sorumluluklarını
anlaşılmış, onların sünnete hi ve sellem her zaman en önde,
belirleme...
bakış açılarını olumsuz etki- hayatın görünür yerinde ol-
lemiş, doğal olarak da Allah mak zorundadır. Ta ki Müslü-
Rasûlü'ne sallallahu aleyhi ve sellem itaat- man bireyler ona hakkıyla itaat
lerini zedelemiştir. edebilsinler.

Bilindiği gibi Usulu'l Fıkıh âlimleri Önceki yazılarımızda da sık sık


kendisiyle mükellef olduğumuz hüküm- vurguladığımız gibi maalesef hayatın
leri ıstılahi/teknik anlamda kısımlara ayır- en görünür yerinde, en önde Allah Rasûlü
mışlardır. Farz/vacip/sünnet/mendub/müs- sallallahu aleyhi ve sellem mevcut değil. Abiler, şeyh-
tehab/haram ve mekruh. Bu ayrımdan gaye; ler, hocalar, külliyatlar... Her birinin, insanları
mükelleflere sorumluluklarını belirleme, ceza-i Allah Rasûlü'ne sallallahu aleyhi ve sellem ulaştırdığına
yaptırımları taksim, kaza ve keffaret cinsinden inanılmakta; ancak her biri vakıada birbirine ta-
amelin terkine ya da işlenmesine bağlı hukuku mamen zıt, Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem
kısımlara ayırmaktır. kokusunu dahi üzerinde taşımayan menhec ve
yollar...
Yani mesele amellerin kaza-i/yargısal boyutla-
rıyla alakalıdır. Bazıları bu taksimi yanlış anlamış Sahabe bu konuda çok hassas davranırdı. Zik-
ve Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem öğretilerini redeceğimiz örneklerde görüleceği gibi onlar
ve sünnetini, örnek alınması gereken noktalarda hayatlarında ona sallallahu aleyhi ve sellem mutlak itaat
eder, vefatından sonra da onun sünnetine göre
2. 53/Necm, 3-4
3. 4/Nisa, 80-81 4. 49/Hucurat, 1

6
yaşarlardı. Herhangi bir olay olduğunda insanları
toplar, 'Bu konuda Allah Rasûlü'nden bir bilgiye sa-
hip olan var mıdır?' diye araştırma yaparlardı. Bu
anlamda Allah Rasûlü'ne itaatin önündeki engel-
lerin başında taassup gelir. İslam tarihindeki gü-
zide şahsiyetlerin, Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve
sellem önüne geçirilerek, onlarca farklı yoldan gelen
apaçık sünnet terk edilir. Allah Rasûlü'nün emir
ve yasakları, mezhebî görüşlere uymadığından;
mezhepten değil, sünnetten sarf-ı nazar edilir.

Bir Müslümanın fıkhi bir konuda müçtehid


imamlara tabi olması, onların istinbatlarını vermedi. "Gidin yarın size cevap vereceğim!" dedi.
önemsemesi gayet normaldir. Allah Rasûlü sal- Bunun üzerine vahiy kesildi. Allah Rasûlü 'Allah
lallahu aleyhi ve sellem kendi döneminde âlim sahabe- izin verirse' demediği için Allah subhanehu ve teâlâ ona
leri beldelere yollar, insanlar dinlerini onlardan bunun yanlış olduğunu öğretmek istedi. Uzun
öğrenir, onların içtihadlarına göre Rabblerine bir süre sonra Kehf suresi ve vahyin gecikmesine
kulluk ederlerdi. Şayet bu durum dinen sakıncalı neden olan durumu izah eden şu ayetler indi:
olmuş olsa; Allah Rasûlü'nün buna engel olması
gerekirdi. Böyle bir engelleme bilinmediği gibi; "Hiçbir şey için 'Bunu yarın yapacağım' deme. An-
bu işin başlatıcısı da bizzat Allah Rasûlü'dür. cak Allah dilerse (yapacağım de). Unuttuğun zaman
Allah'ı an ve 'Umarım Rabbim beni, doğruya daha
Daha sonra bu uygulama, belli insanların fıkıh yakın olana eriştirir' de."  5
alanında temeyyüz etmesi, onların tercihlerinin
derlenip bir sistem içinde ele alınmasıyla fıkıh Bu kıssada dikkat etmemiz gereken şey, Allah
mezhepleri olarak karşımıza çıktı. Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem dahi dine dair bazı
konularda bilgi sahibi olmamasıdır.
Buraya kadar İslam nezdinde hiçbir sorun yok-
tu. Asıl problem bundan sonra başlamıştır. Mez- Alkame rahimehullah Abdullah İbni Mesud'dan ra-
hepler, Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem önüne dıyallahu anh naklediyor:
geçirildi. Sıhhatinde ve kendiyle amel edildiğine
"Allah Rasûlü namaz kıldırdı. Namazda yanıldı.
ittifak edilen bir nas dahi 'Mezhep imamım bunu Namaz bitiminde sahabe:
bilmiyor muydu?' gevezeliğine kurban edildi.
__ Ey Allah'ın Rasûlü! Namazda yeni bir hüküm
Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem dahi soru mü değişti? diye sordu.
sorulduğunda 'bilmiyorum, vahyin gelmesini bekle-
yelim' dediğine inanan, sahabenin büyüklerinden __ Hayır, ne oldu ki? diye sordu.
birçoğunun birçok hadisi bilmediğini, ancak baş-
__ Namazda şöyle şöyle yaptın, denilince ayak-
ka sahabelerin bildirmesiyle öğrendiğine inanan
bir zihnin, 'mezhep imamı bilmiyor muydu?' iddi- larını topladı, kıbleye yöneldi, sehiv secdesi yaptı
asına inanması şaşılacak şeydir! ve selam verdi. Sonra yönünü insanlara çevirdi ve
onlara şöyle dedi:
Bu bakış açısına göre ittiba ettiği imam, Allah __ Şayet namazda bir değişiklik olsa size bildirir-
Rasûlü'nden de, bu ümmetin en âlimi olan as-
habdan da daha bilgili olmuş oluyor. İnna lillahi dim. Lakin ben de sizin gibi bir insanım. Sizden
birinin unuttuğu gibi unuturum. Unuttuğumda
ve inna ileyhi raciun.
bana hatırlatınız."  6
Buna en güzel örneklerden biri, İbni İshak'ın
Bir insan Peygamberimizin sallallahu aleyhi ve sellem
siyerinde Kehf suresinin nüzul sebebi için zik-
dahi namaz gibi günde beş defa tekrar eden bir
rettiği kıssadır. Müşrikler, Yahudilerin yönlen-
amelde yanılıp unutabileceğine inanıyor, lakin
dirmesiyle Allah Rasûlü'ne sallallahu aleyhi ve sellem bazı
sorular sordular. Bunlardan biri de Kehf asha- Şevval
5. 18/Kehf, 23-24
bının durumuydu. Allah Rasûlü onlara cevap 1435
6. Buhari, 401; Müslim, 572.

Ağustos’14 • SAYI: 31

7
mezhep imamının bir şeyi bilmeyeceğini, bildi- dı. Kur'an'dan bir ayete yapışarak zekât vermeye
ğini unutabileceğine inanmıyorsa, onun dinden yanaşmıyorlardı.
önce akıldan zoru olmalıdır.

"Ebubekir'e yaşlı bir kadın geldi. Mirastan payını "Onların mallarından sadaka al; bununla onları
soruyordu. (günahlardan) temizlersin, onları arıtıp yüceltir-
sin. Ve onlar için dua et. Çünkü senin duan onlar
Ebubekir: için sükûnettir (onları yatıştırır). Allah işitendir,
__ Sana Allah'ın kitabından bir payı bilmiyorum. bilendir."
 9

Rasûlullah'ın sünnetinin sana bir şey taksim ettiğini Bu ayette zekâtı Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve
de bilmiyorum. İnsanlara soruncaya dek bekle, dedi. sellem alacağı, insanlara dua edeceği, onları temiz-
leyeceği anlatılıyordu. Allah Rasûlü vefat ettiğine
Ebubekir, bu konuyu ashaba arz etti.
göre bu özellikler kimsede mevcut değildi.
Muğire bin Şube:
Ebubekir radıyallahu anh bunlarla savaşarak, bun-
__ Ben Allah Rasûlü'nün nineye altıda bir pay ları da riddet taifesine dahil etmek istiyordu.
verdiğini gördüm, dedi. Onunla Ömer radıyallahu anh arasında şu diyalog
geçmişti:
Ebubekir:
"Ömer:
__ Buna başka şahitlik edecek kimse
var mı? diye sordu. __ Sen lailahe illallah dediği halde,
vahyin rehberliğinde

insanlarla mı savaşacaksın?
Muhammed bin Mesleme de Allah
aynı olaya şahitlik edince, Ebu- Rasûlü'nün Ebubekir:
bekir ona payını verdi."  7 vefatının akabinde
yaşanan riddet hadiselerini __ Namazla zekâtın
biliriz. İnsanlardan kimi, yalancı arasını ayıranla sava-
"Bir gün Ebu Musa
Peygamberlere tabi olmak, kimi
El-Eşari, Ömer'in evi- şacağım. Vallahi onlar
de dini terk etmek suretiyle
ne geldi. İçeri girmek için açıkça irtidat etmişti. Bir grup
Allah Rasûlü'ne verdikle-
üç defa selam verdi. Karşılık daha vardı ki asıl kafaları ri bir oğlağı dahi men etseler
almayınca izin verilmediğini karıştıran onlar onlarla savaşacağım.
düşünerek geri döndü. Kapıya olmuştu.
baktıklarında Ebu Musa ayrıl- Ömer: 'Vallahi anladım ki Al-
mıştı. Ömer onu gördüğünde neden lah subhanehu ve teâlâ Ebubekir'in kalbi-

beklemediğini sordu. Ebu Musa: 'Siz- ni savaşa açmıştır. Ve bu karar haktır'


den biri üç defa izin istediğinde kendi- dedi."  10

sine izin verilmezse dönsün...' hadisini


nakletti. Ömer, bu hadisi duymadığı için Bu kıssada ilginç olan; Ebubekir de
şahit istedi. Kendisine Ebu Said El-Hudri şa- Ömer de radıyallahu anhuma konu hakkında varid
hitlik edince Ömer: 'Çarşılarda ticaret beni bil- olan hadisi hatırlamamıştır. Hadisin orijinal
gilerden alıkoydu' dedi."  8 metni:

Hepimiz Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem "Ben insanlar Lailahe illallah deyip, namazı kılın-
vefatının akabinde yaşanan riddet hadiselerini caya ve zekâtı verinceye kadar onlarla savaşmakla
biliriz. İnsanlardan kimi, yalancı Peygamberle- emrolundum."  11
şeklindedir.
re tabi olmak, kimi de dini terk etmek suretiyle
Bu hadisi şerh ederken Hafız İbni Hacer rahime-
açıkça irtidat etmişti. Bir grup daha vardı ki asıl
hullah şu satırları kaydeder:
kafaları karıştıran onlar olmuştu. İslam'ı kabul
ediyor, yalancı Peygamberlere tabi olmuyorlar-

9. 9/Tevbe, 103
7. Ebu Davud, 2893; Tirmizi, 2100. 10. Buhari, 1399; Müslim, 20.
8. Buhari, 2062; Müslim, 2153. 11. Buhari, Müslim

8
'Bu kıssada delil vardır ki, sünnet bazı sahabe-
lerin büyüklerine gizli kalır, sıradan sahabeler o
sünneti bilir. Bundan dolayı sünnete muhalif olan
görüşlere değer verilmemelidir velev kuvvetli olsa
da. Ve 'bu sünnet nasıl falancaya gizli kaldı' de-
nilmemelidir.'  12

Örnekler arasından özellikle Ebubekir ve


Ömer'e radıyallahu anhuma dair olanları zikrettim.
Bu iki sahabi bi'setin ilk döneminden Allah
Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem vefat edinceye dek
ondan ayrılmamışlardı. Buna rağmen birçok
konuda Allah Rasûlü'nün sünnetinden habersiz
olabiliyorlardı. Sahabe İtaatine Örnekler
Sahabe, Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem
Bu misallere inanan bir zihniyetin, 'Şu meseleyi sünnetine doğru yerden bakıyordu. Onlar için
falanca mezhep imamı bilmiyor muydu?' diyerek sünnet, itaat ve hayat demekti. Onlarda taklit/ta-
üzerinde ittifak edilmiş sünnetlere muhalefet assup gibi bir problem de olmayınca, ortaya iman
etmeleri, Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem ehlini derinden etkiliyen güzel manzaralar çıktı.
emrine itaat etmemeleri, gerçekten şaşılası bir
durumdur. Kendisiyle Allah Rasûlü'nün önüne "Allah Rasûlü bir gün mesciddeydi. İnsanlara:
set çekilen, ona itaat ve onu örnek alma hususun- 'Oturun!' diye emretti. Mescidin dışında mescide
da insanların ayaklarının kaydığı, 'taklitte taassup' doğru gelmekte olan Abdullah b. Mesud, olduğu
meselesinde müctehid imamlar bundan beridir. yere oturdu. Allah Rasûlü, onun bu tutumunu gö-
rünce: 'Gel ey Abdullah b. Mesud!' diyerek onu içeri
Onların her biri hayatta iken bu sorundan insan-
çağırdı."  13
ları sakındırmıştır.
"Sahabeler mescidde tartışmaya başladı. Tartışan-
İmam Ebu Hanife rahimehullah: 'Bizim mezhebimi-
lar, sahabeden Ka'b bin Malik ve İbni Ebi Hadred.
zin/görüşümüzün delilini bilmeden ona tabi olun-
Alacak meselesinden dolayı sesleri yükselmişti. Öyle
ması haramdır.' demiştir. ki, seslerini evinde bulunan Allah Rasûlü işitmişti.
Perdesini araladı ve seslendi:
İmam Malik rahimehullah, Allah Rasûlü'nün sallal-
lahu aleyhi ve sellem kabrine işaret ederek: 'Şu kabirde __ Ey Ka'b, Ey Ka'b!
yatanın dışında, herkesin görüşü alınıp reddedile-
bilir.' der. __ Buyur, ey Allah'ın Rasûlü! Emrine icabet ettim.
(Lebbeyk).
İmam Şafii rahimehullah: 'Benim görüşümle Allah
Rasûlü'nün hadisi çakışırsa, benim görüşümü du- Eliyle işaret ederek borcun yarısının düşmesini
varın dibine çalın.' demiştir. istedi. Ka'b:

İmam Ahmed rahimehullah: 'Bizim söylediklerimizi __ Yaptım Ey Allah'ın Rasûlü! dedi.


değil, söylediklerimizin delillerini yazınız.' demiştir.
İbni Ebi Hadred'e seslendi:
Bu minvalde sünnet imamlarından yüzlerce __ Sen de kalk ve öde!"  14
nakil yapılabilir. Anlatmak istediğimiz, Allah
Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem emirlerine itaat hu- "İbni Ömer yolda giderken bir bedeviye rastladı,
susunda onlar ellerinden geleni yaptılar. Sonra- ona selam verdi. Onu bineğine aldı ve ona sarığını
dan gelenler, başta dinin sonra da bu imamların hediye etti.
emir ve nasihatlerine kulak vermeyerek, şeytana
aleyhlerinde yol verdiler. Bu duruma şahit olan İbnu Dinar:

Şevval
13. Ebu Davud, 1091 1435
12. Buhari 25 nolu rivayet şerhi 14. Buhari, 471; Müslim, 1558.

Ağustos’14 • SAYI: 31

9
__ Onlar bedevidir, çok azına razı olurlar. Bu ka- Allah Rasûlü'nün talebini eşine iletince eşi öfke-
darına gerek yoktu, dedi. lendi:

İbni Ömer: __ Cüleybib'den başkasını bulamamış mı? Ben kı-


zımı falandan filandan sakınmışken nasıl Cüleybib'e
__ O adam benim babamın dostuydu ve ben Allah
vereyim?
Rasûlü'nü şöyle derken işittim: 'İyiliğin en iyisi ev-
ladın babasının dostlarını gözetmesi, onlara iyilikte "Babası ailenin duruma razı olmadığını belirtmek
bulunmasıdır.' "  15 için evinden çıkacakken, kızı uyardı:

"İnsanlar Ebu Zer'i gördüler. Güzel bir elbiseyi ikiye __ Allah Rasûlü'nün talebini geri mi çevireceksiniz?
bölmüş, yarısını kölesine giydirmiş yarısını da kendi O sizin için Cüleybib'e razı olduysa siz de olunuz.
giymişti. İnsanlar neden tek elbise olarak kendine O beni zayi etmeyecektir."  18
almadığını sorunca, şöyle cevap vermiştir:
Bu ve benzeri örnekler, olması gereken itaat
__ Ben köleme kızmış ve annesinden dolayı onu
örnekleridir. Allah Rasûlü, sahabesinin böyle
ayıplamıştım. Allah Rasûlü bunu duyunca: olmasını istiyor ve onları eğitiyordu. Ümmetin
Geniş- 'Sen onu annesiyle mi ayıpladın? Sen öyle bir hakiki anlamda kurtuluş ve izzetinin, Allah'ın
adamsın ki, sende hâlâ cahiliye kalıntıları var. subhanehu ve teâlâ, kendine sallallahu aleyhi ve sellem vazettiği
lik olan Köleleriniz Allah'ın sizin elinizin altına emirlere hakkıyla itaat etmelerinde olduğunu çok
bir konuda kıldığı kardeşlerinizdir. Yedikleri-
iyi biliyordu. Önceki kavimleri helak eden şey; on-
Allah Rasûlü nizden onlara yedirip, giydik-
ların Peygamberlerine muhalefet etmeleri, onların
lerinizden giydiriniz. Onlara
neden kızmıştı? güçlerini aşan sorumluluklar emirlerine karşı gevşek olmalarıydı.
Çünkü O, ashabı- yüklemeyiniz. Yorucu işlerde
Ebu Said bin Mu'alla radıyallahu anh anlatıyor:
nın onun emirleri- onlara yardımcı olunuz' dedi."  16
ne harfiyen riayet "Allah Rasûlü Hayber gü-
"Ben namaz kılıyordum. O sırada Allah Rasûlü
etmesini istiyordu. beni çağırdı. Namazı bitirince yanına vardım. Bana;
nünde: 'Yarın bu sancağı
'Seni çağırmama rağmen benim yanıma gelmekten
Burada kızdığı şey, öyle birine vereceğim ki,
alıkoyan nedir? Allah subhanehu ve teâlâ: '...Ey iman eden-
Allah ve Rasûlü onu sever, o
seferde oruç tutul- da Allah ve Rasûlü'nü sever.'
ler! Allah ve Rasûlü size hayat verecek şeylere çağırdı-
muş olması değil, ğı zaman onlara icabet edin.'  19 demiyor mu?' dedi."  20
buyurdu. Sahabenin her biri bu
insanlara göstere- şerefe nail olmak için sabahı zor "Allah Rasûlü seferde bazen oruç tutar, bazen de
rek orucunu boz- etmişti. tutmazdı. Bu konuda genişlik vardı. Fetih yılında
masına rağmen Mekke'ye sefer yaptı. Oruçluydu. Kurau'l Ğamim de-
Sabah olunca Allah Rasûlü,
nen mıntıkaya gelince bir bardak su istedi. İnsanlara
bazılarının Ali'yi çağırdı ve ona:
göstererek orucunu bozdu. İnsanlar da oruçlarını
itaat etme- __ Yürü! Allah sana fetih nasip edinceye bozdular. Sonra kendisine bazı insanların hâlâ oruç-
miş... dek dönme! dedi. lu olduğu haber verildi. 'Onlar asidir, onlar asidir...'
diyerek tepkisini belli etti."  21
Ali biraz yürüdükten sonra bir şey sormak is-
tedi. Olduğu yönde durarak, arkasına dönmeden Genişlik olan bir konuda Allah Rasûlü sallallahu
sesini yükseltti: neden kızmıştı? Çünkü O, ashabının
aleyhi ve sellem
onun emirlerine harfiyen riayet etmesini istiyordu.
__ Ey Allah'ın Rasûlü! İnsanlarla ne üzere sava- Burada kızdığı şey, seferde oruç tutulmuş olması
şayım..."  17 değil, insanlara göstererek orucunu bozmasına
rağmen bazılarının itaat etmemiş ve onu örnek
"Allah Rasûlü'nün ashabı arasında Cüleybib almamış olmasıydı.
adında bir genç vardı. Rasûl, bir sahabeye: 'Kızını
Cüleybib'e ver' diyerek talepte bulundu. Adam aile-
siyle durumu görüşmek için ayrıldı.
18. İbni Kesir, Ahzab suresi 36. ayetin tefsirinde, İmam Ahmed'in
Müsned'de zikrettiğini kaydeder.
15. Müslim, 2552 19. 8/Enfal, 24
16. Buhari, 30; Müslim, 1661. 20. Buhari, 4647
17. Buhari, 2942; Müslim, 2405. 21. Müslim, 1114

10
"Allah Rasûlü bir iş yapmış ve onun yapılmasına
da ruhsat vermişti. Ashabdan bazıları, o işi yapmayı
uygun görmediler. Bunu duyan Allah Rasûlü minbere
çıktı ve: 'Bazılarına ne oluyor da benim yaptığım bir
şeyi yapmaktan geri duruyorlar. Vallahi ben sizin
Allah'ı en iyi bileniniz ve O'ndan en çok korkanınız
olmayı umuyorum' dedi."  22

Evet, bugün Müslümanların da böyle olması


şarttır. Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem emirleri
olan sünnete sıkı sıkıya sarılmalıdırlar. Onun sün-
netini mütevatir, ahad, örfe uygun olup olmayan,
mezhep süzgecinden geçmiş ve geçmemiş, çağın
ruhuna uygun olan ve olmayan şeklinde; Allah'ın
hakkında hiçbir delil indirmediği, insanların zan- "De ki: Allah'a ve Rasûlü'ne itaat edin. Eğer yüz
na ve hevaya uyarak uydurduğu taksimatlarla par- çevirirlerse bilsinler ki Allah kâfirleri sevmez."  27
çalamamalıdırlar.
"Allah'a ve Rasûlü'ne itaat edin ki rahmete kavuş-
Bilmeliyiz ki bu ümmetin istikameti; Allah turulasınız."  28
Rasûlü'ne itaatleri oranındadır. Allah subhanehu ve teâlâ
ashabın zatında bütün bir ümmete: "...Şayet ona "Bunlar, Allah'ın (koyduğu) sınırlardır. Kim Allah'a
itaat ederseniz hidayet bulursunuz..."  23 hakikatini ve Peygamberine itaat ederse Allah onu, zemininden
bildirmiştir. Dünya hayatında da ahiret hayatında ırmaklar akan cennetlere koyacaktır; orada devamlı
da şeref, istikamet, izzet ve sırat-ı müstakim üzere kalıcıdırlar; işte büyük kurtuluş budur."  29
sebat, Allah Rasûlü'ne sallallahu aleyhi ve sellem itaattedir.
Kotasız, batıl taksimatlara gitmeden, hoşumuza "Ey iman edenler! Allah'a ve Rasûlü'ne itaat edin,
gitse de gitmese de, Allah Rasûlü'nü sallallahu aleyhi işittiğiniz halde O'ndan yüz çevirmeyin."  30
ve sellem hiçbir şahıs, mezhep ve görüşe mahkûm
"Her kim Allah'a ve Rasûlü'ne itaat eder, Allah'a
etmeden mutlak itaatte...
saygı duyar ve O'ndan sakınırsa, işte asıl bunlar
"Fatıma binti Kays'ı eşi boşamıştı. Ona Muaviye, mutluluğa erenlerdir."
 31

Ebu Cehm ve Usame bin Zeyd talip oldular. Bu duru-


mu Allah Rasûlü'ne iletti. Ona şu tavsiyede bulundu: "De ki: 'Allah'a itaat edin; Peygambere de itaat
'Muaviye malı olmayan biridir. Ebu Cehm'in sopası edin. Eğer yüz çevirirseniz şunu bilin ki, Peygambe-
elinden düşmez. Usame bin Zeyd'i kabul et.' Fatıma rin sorumluluğu kendisine yüklenen (tebliğ görevini
binti Kays: 'Usame'yi istemiyordum. Allah Rasûlü yapmak), sizin sorumluluğunuz da size yüklenen
tavsiye edince Allah'a ve Rasûlü'ne itaat olarak kabul (görevleri yerine getirmeniz)dir. Eğer ona itaat eder-
ettim. Daha sonra insanların gıpta ettiği bir evliliğim seniz, doğru yolu bulmuş olursunuz. Peygambere
oldu. Allah bana Ebu Zeyd'i ikram etti, beni onunla
 24 düşen, sadece açık-seçik duyurmaktır.' "  32
şereflendirdi.' "  25
Allah subhanehu ve teâlâ bizleri ona sallallahu aleyhi ve sellem
Hangi konumda olursa olsun hidayet, dünya hakkıyla itaat eden, onu hayatın en görünür yerine
ve ahiret hayatının saadeti ona sallallahu aleyhi ve sellem koyanlardan eylesin!
itaattedir. O Sirac-ı Münir'dir . Aydınlık/nur
 26

onun yanındadır. Ona itaat edenler ilk cahiliye- Bizleri mübarek aya eriştirdiği gibi onun affı-
nin karanlığından kurtulup, onun aydınlığıyla na ve bereketine mazhar kılsın. Karşılayacağımız
aydınlandıkları gibi; yaşadığımız cahiliyenin ka- bayramı bizden öncekilere zafer ayı kıldığı gibi,
ralığından kurtulmanın yolu, ona itaat etme ve bizlere de ümmetin aydınlık günlerini göreceği-
tabi olmadadır. miz zafer ve izzet ayı kılsın.

27. 3/Âl-i İmran, 32


22. Buhari; 6101, 7301; Müslim, 2356. 28. 3/Âl-i İmran, 132
23. 24/Nur, 54 29. 4/Nisa, 13
24. Usame bin Zeyd'in künyesi 30. 8/Enfal, 20 Şevval
25. Müslim, 1480 31. 24/Nur, 52
1435
26. 33/Ahzab, 46 32. 24/Nur, 54

Ağustos’14 • SAYI: 31

11
Başyazı

İtikadi ve Amelî Vesvese


Çoğu vesveseli insan zamanla amelleri terk eder. Bu, tecrübeyle
sabit bir durumdur. Nasıl ki, vesvese ilk başladığında çok basit
endişelerle başlıyor ve bir yıkama, iki, üç... artarak ilerliyorsa bu
durum zamanla ilerlemeye devam eder. Öyle bir boyuta ulaşır ki...

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla...

H amd, insanı yoktan var eden, ona hidayet


yollarını gösteren, insi ve cinni şeytanla-
rın tuzaklarına karşı insana korunma yolları-
"İblis dedi ki: 'Öyle ise beni azdırmana karşılık,
and içerim ki, ben de onları saptırmak için senin
doğru yolunun üstüne oturacağım. Sonra elbette
nı öğreten Allah'a aittir. Salât ve selam, O'nun onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından, sol-
Nebisine, pak âline, ashabına ve kıyamete kadar larından sokulacağım ve sen, onların çoklarını şük-
onun yoluna tabi olanların üzerine olsun. redenlerden bulmayacaksın!' dedi. Allah buyurdu:
'Haydi, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık! An-
İnsanı yaratan Allah subhanehu ve teâlâ, hayatın im- dolsun ki, onlardan kim sana 1uyarsa, sizin hepinizi
tihan olması hakikati gereğince, ona düşman cehenneme dolduracağım!' "
olarak insi ve cinni şeytanlar kılmıştır. Âdem'e Bu ayetlerden anlıyoruz ki şeytanın insana
aleyhisselam secde olayıyla başlayan bu düşmanlık,
yapacağı düşmanlık kesintisizdir. Gayesi insa-
insanoğlunun imtihanının ana meselesidir. İn- nı Rabbinden uzaklaştırıp ayağını kaydırmaktır.
sana düşman olan İblis henüz Allah'ın katında Açıkçası şeytan, insandan intikam peşindedir.
iken, insana nasıl düşmanlık edeceğini belirtmiş, Kendinin Allah'ın katından kovulmasına sebep
Allah da ona izin ve mühlet vermiştir.
1. 7/A'raf, 16-18

12
olarak gördüğü insanı neticede Allah'ın katında
kovulmuş bir duruma düşürmek istemektedir.

Bu mücadelede insanın aleyhinde olan şey, şey-


tanın görünmüyor olması ve insanı vesvese ile/
düşünceyle can evinden vurabiliyor olmasıdır.

"Şüphesiz o (İblis) ve taraftarları sizin onları gör-


mediğiniz halde sizi görür."  2

"O, insanların göğüslerine vesvese verir."  3

İnsanın düşmanını göremiyor olması, onun


tehlikesinin büyüklüğüne işarettir. Ayrıca bu düş- itikadi ve amelî konularda Müslümanlara fayda
manın, insanın kontrol edemediği ve amellerinin sağlayacağını umut ettiğimiz bu yazıyı kaleme al-
temeli sayılan düşünceye nüfuz ediyor oluşu; onu maya niyet ettik. Çaba bizden, başarı Allah'tandır.
daha da tehlikeli hâle getirmektedir.
İtikadi Vesvese
Bu imtihanda insanın lehine olansa, Allah'ın Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem itikadi vesvesele-
subhanehu ve teâlâ kendine sığınanları koruması, şeyta-
re dair ümmetini uyarmış ve şeytanın oyunlarına
nın tasarruflarından, sadık müminleri muhafaza dair onları bilgilendirmiştir.
etmesidir.
"Şeytan sizden birine gelir:
"Eğer şeytanın bu fitlemesi seni dürterse hemen
Allah'a sığın. Çünkü O, işitendir, bilendir. Takvaya __ Bunu kim yarattı, der.
erenler var ya, onlara şeytan tarafından bir vesvese
dokunduğunda (Allah'ın emir ve yasaklarını) ha- Kul:
tırlayıp hemen gerçeği görürler."  4
__ Allah, der.
"Kur'an okuduğun zaman o kovulmuş şeytandan
Allah'a sığın! Gerçek şu ki: İman edip de yalnız Şeytan sorusunu yeniler:
Rabblerine tevekkül edenler üzerinde onun (şeyta- __ Peki şunu kim yarattı, diye.
nın) bir hâkimiyeti yoktur. Onun hâkimiyeti, ancak
onu dost edinenlere ve onu Allah'a ortak koşanla-
Kul:
radır."  5
__ Allah, der.
Şeytanın, mümin kula her cihetten yaklaşıp
ayağını kaydırdığı alanlardan biri 'vesvese'dir. Ta ki:
Kimi zaman itikadi konularda, bazen de amelî
hususlarda insanı vesveseye/şüpheye düşürür. __ Allah'ı kim yarattı, der..."  6
Şeytanın bu imtihan tarihinde öğrenmiş ve tec-
rübe etmiş olduğu hakikatlerin başında, yakinin Yine insi şeytanların cinni şeytanlardan yardım
insanın kulluğuna olumlu etkisi olduğudur. Ves- alarak Müslümanları itikadi vesveseye/şüpheye
vese/şüphe yakini zedeleyip, insanı belirsizliğin düşürdüğüne pratik bir örnek verebiliriz:
dipsiz kuyularına sürüklediği için şeytanın insan
Bildiğimiz gibi Müslümanlar meyte/leş yemez-
aleyhine en fazla kullandığı silahlardan biridir.
ler. Allah subhanehu ve teâlâ kendiliğinden ölen hay-
İtikadi ve amelî vesvese hususunda birçok vanları kesin bir dille haram kılmıştır. Müşrikler;
Müslüman kardeşimizin muzdarip olduğunu bil- 'Muhammed kendi eliyle kestiği/öldürdüğü hayva-
mekteyiz. Allah'tan subhanehu ve teâlâ yardım isteyerek nı yiyor, Allah'ın altın kılıcıyla kestiği/öldürdüğü
hayvanaysa meyte/leş diyerek yemiyor.' diyerek
Müslümanların kafasını karıştırdılar. Bu konu-
2. 7/A'raf, 28
3. 114/Nas, 5
Şevval
4. 7/A'raf, 200-201 1435
5. 16/Nahl, 98-100 6. Buhari, Müslim

Ağustos’14 • SAYI: 31

13
da vesveseye kapılan Müslümanlara Allah şöyle Nevevi'nin kendisinden nakilde bulunduğu
cevap verdi: İmam Mazeri'nin rahimehumullah ayrımıdır. Buna
göre şüpheden korunması gereken şahıs şu adım-
"Üzerine Allah'ın adı anılmadan kesilen hayvan- ları izlemelidir:
lardan yemeyin. Kuşkusuz bu büyük günahtır. Ger-
çekten şeytanlar dostlarına, sizinle mücadele etme- a. Şayet vesvese bilgiden kaynaklıysa mutlaka
leri için telkinde bulunurlar. Eğer onlara uyarsanız bunu izale etmeli, doğru olanı öğrenmeli, olma-
şüphesiz siz de Allah'a ortak koşanlar olursunuz."  7 sı gereken zorunlu bilginin etrafındaki evhamı
def etmelidir. Bunun en güzel yolu, Rabbani ilim
Bu ayet insi şeytanların vesvese ve şüphele-
adamlarına soru sormak ve deliller ışığında şüp-
ri hususunda aydınlatıcıdır. Cinni şeytanların
henin/vesvesenin izalesine çalışmaktır. Bu tip
Âdemoğlu cinsinden dostlarına ara ara şüpheler
durumlarda, çoğunlukla okumaya dönük çalış-
vahyettiğini anlıyoruz. Böylece muvahhidlerin
malar, sadra şifa sonuç vermezler. Ehil olan in-
kafası karışacak ve bu tartışmalardan olumsuz et-
sanlarla özellikle meselenin düğümlendiği kilit
kileneceklerdir. Asıl dikkat çeken husus; Allah'ın
nokta konuşulursa, sonuç elde etme bakımından
subhanehu ve teâlâ bu şüpheye cevap vermemesi,
daha verimli bir yol olduğu tecrübe edilmiştir.
sadece sahabeyi: "onlara itaat ederseniz, siz
Okumaya ve düşünmeye yönelik faaliyetler
Şayet vesve- de müşriklerden olursunuz" diyerek uyar- şüphe/vesveseyi kendi başına çözmeye yönelik
masıdır.
se bilgiden girişimlerdir. Vesveseyi üreten zihnin, vesveseyi
kaynaklıysa Evet, gerek insanın damarla- çözmesini beklemek beyhude bir çabadır. Bu, bizi
mutlaka bunu izale rında kan misali dolaşan cin- zehirleyen ilaçtan daha fazla dozda alarak, bizi
etmeli, doğru olanı ni şeytanlar, gerek de onların iyileştirmesini beklemek gibidir.
dostu olan insi şeytanlar Müs-
öğrenmeli, olması lümanı akidesinde şüpheye ve
b. Bilgiye dayalı olmayan şüphelerde ise:
gereken zorunlu vesveseye düşürmek için elle- • Şeytandan Allah'a sığınmak,
bilginin etrafındaki rinden gelen gayreti sarf
evhamı def etmelidir. ederler. • Bu düşünceyi terk edip başka düşüncelere dal-
mak,
Bunun en güzel yolu, Bu bazen Allah'ın varlığına,
Rabbani ilim adam- • Allah'a ve Rasûlü'ne iman ettim, demek,
bazen Allah'ın dışındaki gaybi
larına soru sormak kabullere, kimi zaman kesin • İhlas suresini okumak tavsiye edilmiştir.
ve deliller ışığında tasdik isteyen bir konuda,
kimi zaman da insanın üze- Bazı zamanlarda insanın aklına gelen ve ço-
şüphenin/vesvese-
rinde olduğu yolun hak olup ğunlukla Allah'a taalluk eden vesveselerde, Allah
nin izalesine Rasûlü müminlere bu adımları tavsiye etmiştir.
olmadığına dair şüpheler olabilir.
çalışmaktır.
"Şeytan sizden birine gelir:
İtikadi Vesveselerden Korunma
Yolu __ Bunu kim yarattı, der.
İtikadi vesveseyi iki kısma ayırabiliriz:
Kul:
1. Bilgiden kaynaklı ve şüpheye dayalı vesvese- __ Allah, der.
ler: Herhangi bir konuda bir delilin yanlış anlaşıl-
ması veya inanılması gereken bir delil hakkında Şeytan sorusunu yeniler:
şüphe edilmesinden, insanda vesvese oluşmasıdır.
__ Peki şunu kim yarattı, der.
2. Belli bir asla sahip olmayan, insanın aklına
gelip Allah'ın varlığı, ahiret, Peygamberlerin doğ- Kul:
ruluğu gibi hususlardaki vesveselerdir.
__ Allah, der.
Bu ayrımı yapmamızın nedeni İmam
Ta ki:
__ Öyleyse Allah'ı kim yarattı, sorusunu sorun-
7. 6/En'am, 121

14
caya dek böyle devam eder.

Sizden biri bu duruma ulaşırsa Allah'a sığınsın


ve bu düşünceyi bıraksın."  8

İmam Müslim rahimehullah bir rivayetinde:

"Kim bu tarz vesveseler hissederse 'Allah'a iman


ettim' desin..."

İmam Ebu Davud rivayetinde:

"...'Allah'ı kim yarattı?' dediğinde İhlas suresini


okuyunuz. Sonra solunuza üç defa tükürün ve şey- __ Biz öyle şeyler düşünüyoruz ki onu zikrede-
tanın şerrinden Allah'a sığının..." meyiz, dediler.
Bu tarz vesveselere düşen kardeşlerimizi bek- Allah Rasûlü:
leyen asıl sorun, şeytanın vesvese sonrası tel-
kinleridir. Kişiyi imanında şüpheye düşürecek __ Gerçekten onu hissettiniz mi?
tarzda düşünceleri zihnine boca etmeye başlar.
'Sen gerçek anlamda iman etmiş olsaydın böyle dü- __ Evet, dediler.
şüncelere kapılmazdın' ya da 'Senin aklına gelen bu __ Bu imanın en açık halidir, diye cevap verdi."  11
tarz vesveseler seni dinden çıkarmıştır.'

Bazı insanları o denli avucuna alır ki; bu du- İbni Abbas radıyallahu anh anlatıyor:
rumdan dolayı yaptıkları tevbeyi dahi onların
"Bazıları Allah Rasûlü'ne geldiler:
aleyhine kullanır.
__ Ey Allah'ın Rasûlü! Bizim aklımıza öyle şeyler
'Sen her seferinde bu düşüncelerinle dinden çıkıyor,
geliyor ki onu söylemektense kül olmayı tercih ederiz.
tekrar tevbeyle geri dönüyorsun. Oysa Allah şöyle
buyuruyor: Allah Rasûlü:
'İnandıktan sonra kâfirliğe sapıp sonra inkârcılıkta __ Allahu Ekber, Allahu Ekber, Allahu Ekber...
daha da ileri gidenlerin tevbeleri asla kabul edilme- Onun tuzağını vesveseye çeviren Allah'a hamd ol-
yecektir. Ve işte onlar, sapıkların ta kendisidirler.'  9 sun, buyurdu."  12

'İman edip sonra inkâr edenleri, sonra yine iman Görüldüğü gibi yeryüzünün en seçkin insanları
edip tekrar inkâr edenleri, sonra da inkârlarını art-
da aynı durumu yaşamıştır. Mertebe ve fazilet
tıranları Allah ne bağışlayacak, ne de onları doğru
yönünden onlardan daha aşağılarda olduğunu
yola iletecektir.' ' Diyerek kişiyi içinden çıkama-
 10
ikrar eden bir Müslümanın, bu hali normal kar-
yacağı bir kuyuya itmeye çalışır.
şılaması gerekir. Asıl müjdelenmeleri gereken
Vesvesede bu boyuta ulaşan kardeşlerin bilmesi nokta, Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem tepki-
gerekir ki; bu sorunu sahabe de yaşamıştır. Gerek sidir, bu halin imanın en açık hali olduğunu be-
Allah Rasûlü döneminde gerek de sonrasında yan etmiş ve bu durumu hamd edilesi bir nimet
insanlar bu tip vesveseleri yaşadılar. olarak algılamıştır. Çünkü şeytanın asıl hedefi
insanı imansızlaştırmaktır. Bunu beceremediği
Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: ve bu hususta ümit kestiği Müslümanı vesvese-
lerle meşgul etmek ister. Kişinin aklına gelen ve
"Sahabeden olan bazıları Allah Rasûlü'ne geldiler. ciddi anlamda rahatsızlık duyduğu bu vesveseler,
Ona sordular: onun imandan kaynaklı bir hassasiyete sahip ol-
duğunun ve Allah'ın ona yardım ederek şeytanın

8. Buhari, Müslim
Şevval
9. 3/Âl-i İmran, 90 11. Müslim 1435
10. 4/Nisa, 137 12. Ebu Davud

Ağustos’14 • SAYI: 31

15
tuzağını boşa çıkardığının alametidir. Bu da ken- da bir şeyin temiz olmadığına inandıkları için
disine hamd edilesi bir nimettir. saatlerce onu paklamakla meşgul olurlar.

Vesveseyle karşı karşıya kalıp sonrasında şey- İleride geleceği gibi bütünüyle şeytanın projesi
tanın 'Sen Müslüman olsan bunları düşünmezdin' olan vesvese, yerinde saymaz. Bu hassasiyet ve
tarzında saldırılarına muhatap olan kardeşleri- şüphe hali her geçen gün daha fazla ilerler. Çoğu
mizin, Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem bu ba- zaman da amelin terki ya da ağır psikolojik ra-
kış açısıyla olaya bakmaları gerekir. Yine kulları hatsızlıklarla neticelenir.
için kolaylık dileyen ve kolaylaştıran Rabblerinin
şu nimetini de hatırda tutmaları gerekir: Şimdi vesveseli insanın içine düştüğü şer'i, akli
ve örfi muhalefetleri maddeler halinde inceleye-
"Allah benim ümmetimi düşüncelerinde; onun- cek, Allah'ın yardımıyla bundan korunmaya dair
la konuşup amel etmedikleri müddetçe sorumlu bazı tavsiyelerde bulunacağız.
tutmaz..."  13
Vesveseli kişi sürekli Allah Rasûlü'ne sallallahu
Rabbimizin bizleri sorumlu tutmadığı vesve- aleyhi ve sellem muhalefet halindedir.
selerden muzdarip olmak, bunu sürekli bir
problem haline getirip şeytana yeni kapılar Enes radıyallahu anh anlatıyor:
açmak, en basitinden Rabbimizin bu
lütfuna nankörlük olur. "Allah Rasûlü bir mud ile abdest, bir
sa' ile de guslünü alırdı."  14
Amelî Vesvese Mud; bir avuç su demektir.
Şeytanın insana vesve- Temizliklerde vesvese, insanın şeytanın
Sa'; dört avuç su.
se verdiği alanlardan biri avucuna düştüğü ve hayatı kendine zin-
başyazı

dan ettiği alanlardan biridir. Bu durum-


de amelî olandır. Kulun da olan kişiler, kendilerine eziyet etmele-
İbni Abbas radıyallahu anh
inancının dışa yansıması rinin yanında aynı ortamı paylaştıkları anlatıyor:
olan ameller vesveseyle kuşa- insanlar için de eziyet kaynağıdırlar.
tıldı mı, kul için yok hükmün- "Allah Rasûlü abdest uzuvla-
dedir. Bedenî olarak yerine ge- rını birer defa yıkadı."  15
tirip yorgunluğunu hissetse de,
Aişe radıyallahu anh annemiz anla-
amellerin lezzetini almak bir yana
tıyor:
her amel bir işkence seansına dönüşür.
"Ben ve Allah Rasûlü üç sa' olan bir kaptan
Amelî sahada vesvese dediğimizde bu, tüm beraberce gusül alırdık."  16
amelleri kapsar. Her bir amelin vesvese boyutu-
nu baştan sona ele almak bu yazının sınırlarını Burada vesveseli kardeşimize sormak istiyoruz:
aşar. Özellikle çokça yaygın olduğunu müşahede
ettiğimiz temizlik/taharet ile ilgili vesveseyi ele Bir avuç suyla alınan abdest sizce sahih midir?
alacağız.
Dört avuç suyla alınan gusül yerine gelmiş
Temizlik Hususunda Vesvese midir?
Gerek ibadetler için yapılan manevi temizlik Sizin temizlik ve hijyen ölçünüze göre Allah
(abdest, gusül) gerek de hijyen amaçlı yapılan Rasûlü'nün durumu nedir?
temizliklerde vesvese, insanın şeytanın avucuna
düştüğü ve hayatı kendine zindan ettiği alanlar- Temizliğin imanın yarısı olduğunu söyleyen
dan biridir. Bu durumda olan kişiler, kendilerine bir Peygamber acaba bu öğretisine muhalefet
eziyet etmelerinin yanında aynı ortamı paylaş- mi etmiştir?
tıkları insanlar için de eziyet kaynağıdırlar. Ge-
nelde abdest/guslün tam olmadığına, uzuvların
ıslanmadığına, farzın hakkını eda etmediklerine
inandıkları için aynı fiili defalarca tekrarlarlar. Ya 14. Muttefekun Aleyh
15. Buhari
13. Buhari, Müslim 16. Muttefekun Aleyh

16
Temizlik anlayışı bu seviyede olan insanlardan
tiksiniyor beraber yaşayamıyorsunuz! Acaba Al-
lah Rasûlü ile aynı ortamı paylaşmak durumunda
kalsaydınız ondan da tiksinecek miydiniz? (Haşa)

Bu sorulara muhatap olmak dahi; temizlik


konusunda kendini hassas zanneden vesveseli
insanların, durumunun vehametini kavramaları
ve Rabblerinden yardım isteyerek tedavi olmaları
gerektiğini anlamaları için kâfidir.

"Onun emrine muhalefet edenler kendilerine bir


fitnenin ya da elem verici azabın isabet etmesinden
"Abdullah bin Muğaffel isimli sahabe oğlunu işitti,
sakınsınlar."  17
şöyle dua ediyordu:
Bir grup sahabe, Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi __ Allah'ım, ben cennete girersem cennetin sağ
ibadetlerini sordular. Kendilerine haber
ve sellem
tarafından beyaz bir saray istiyorum.
verilince de azımsadılar. 'Onun gelmiş ve geçmiş
günahları affedilmiştir. Biz onun gibi değiliz.' de- Oğlunu uyardı:
diler. Biri sürekli oruç tutacağını, diğeri geceleri
__ Oğulcuğum! Allah'tan sadece cenneti istemen
uyumadan namaz kılacağını, biri de evlenme-
yeceğine dair söz verdi. Bu durumdan haberdar yeterlidir. Ben Allah Rasûlü'nü: 'Bu ümmette dua ve
edilen Allah Rasûlü, onları yanına çağırdı. "Bu temizlik hususunda haddi aşanlar olacaktır.' derken
sözlerin sahibi siz misiniz?" diye sordu. 'Evet' ce- işittim."  21
vabını alınca da onlara:
Vesveseli kardeşimiz, abdest ve temizlik hu-
"Ben oruç tutar, iftar ederim. Bazen namaz kılar susunda haddi aşmıştır. Bu da önceki milletleri
bazen de uyurum. Kadınlarla evlenirim. Allah'a ye- helak eden aşırılık/ğuluv ahlakından başka bir
min olsun ki, sizin Allah'tan en korkanınız ve Allah'ı şey değildir.
en iyi bileniniz de benim. Kim benim sünnetimden
yüz çevirirse benden değildir."  18 "Aşırılıktan sakınınız. Şüphesiz sizden öncekileri
helak eden, aşırılıktan başka bir şey değildir."  22
Temizlik hususunda Allah Rasûlü'nü aşan,
onun sünnetine muhalefet eden, onun sünneti İnsanlara Eziyet Edip Zarar Verir
seviyesinde yaşayanlardan tiksinen kardeşleri- Müslümanın temel özelliği; başkalarına faydalı
miz bu tehdite birinci dereceden muhatap ol- olması, müminlerin sıkıntılarını gidermesi, ha-
duklarını bilmeli ve şeytanın şerinden Allah'a yatı onlara kolaylaştırmasıdır. Bunun zıddı ise
sığınmalıdırlar. zulümdür ve Allah, zulmü haram kılmıştır.

Vesveseli İnsan İsrafa Düşer "Kim bir müminin dünyalık sıkıntılarından birini
giderirse, Allah da onun kıyamet günü sıkıntıların-
Vesveseli insanlar israf içerisindedir. Kullandık-
dan birini giderir. Kim zor durumda olana kolaylık
ları su miktarı, harcadıkları temizlik malzemeleri
sağlarsa, Allah da ona dünyasında ve ahiretinde
ve en önemlisi vakit ziyanından dolayı her amel- kolaylık sağlar. Kim Müslümanın ayıbını örterse,
lerinde müsriflerden kabul edilirler. Allah da onun dünyada ve ahirette ayıplarını örter.
Kul kardeşinin yardımında olduğu müddetçe, Allah
"...Muhakkak Allah israf edenleri sevmez..."  19
da onun yardımındadır."  23
"...Saçıp savurma/israfçı olma! Çünkü israf edenler
şeytanın kardeşleridir..."  20

17. 24/Nur, 63
18. Buhari 21. Ebu Davud, İbni Mace
Şevval
19. 7/A'raf, 31 22. İmam Ahmed 1435
20. 17/İsra, 26-27 23. Müslim, Ebu Davud

Ağustos’14 • SAYI: 31

17
"Ey kullarım! Ben zulmü nefsime haram kıldım. İbni Akil, adama der ki:
Sizlerin arasında zulmü haram kıldım. Birbirinize
__ Sizin bir şey yapmanıza gerek yoktur. Çünkü
zulmetmeyiniz."  24
gusül ve namaz size vacip değildir.
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bir gün minbere
çıktı ve yüksek sesle şunları söyledi: Adam aldığı cevaptan bir şey anlamayınca İmam
durumu izah etti:
"Ey dilleriyle iman edip, iman henüz kalplerine __ Allah Rasûlü bir hadisinde şöyle buyurur:
yol bulmamış olanlar! Müslümanlara eziyet etme-
yin..."  25 'Uyanıncaya kadar uyuyandan, büluğa erene dek
çocuktan, akıllanana dek deliden kalem/sorumlu-
"Abdullah bin Mübarek'e İslam'da en hayırlı ve luk kaldırılmıştır.' Tekrar tekrar suya girdiği halde
mizanda en ağır, kıyamet gününde kişiyi Allah vücudunun tam ıslanıp ıslanmadığından şüphede
Rasûlü'ne en sevimli ve yakın kılacak güzel ahla- olan ancak delidir.'
kın ne olduğunu sordular. Cevap olarak şöyle dedi:
Gazali rahimehullah şöyle der:
'Güleryüz, iyilik saçmak ve insanlara eziyet
etmemektir.' "  26 'Vesveseli insan ya sünneti bilmiyordur ya
da onun aklında kusuru vardır. Her ikisi de
Vesveseli insan bu soruyu kendine kul için büyük ayıplardandır.'
sormalıdır. Ben çevremdekilere
faydalı, onlara hayatı kolaylaş- Amelin Terki Tehlikesi
tıran bir insan mıyım? Çoğu vesveseli insan zaman-
la amelleri terk eder. Bu, tec-
Yoksa onlara zulmeden, Vesveseye kapılmış olanların rübeyle sabit bir durumdur.
başyazı

eziyette bulunan, hayatı çoğu kendi aşırılıklarını görmek


Nasıl ki, vesvese ilk başla-
yerine başkalarını gevşeklikle
çekilmez kılanlardan mı? dığında çok basit endişe-
suçladıklarından tedaviye yanaşmazlar.
lerle başlıyor ve bir yıkama,
Vesveseli insan hayatı ken-
iki, üç... artarak ilerliyorsa bu
dine daraltıp, zehir ettiği gibi;
durum zamanla ilerlemeye de-
çevresindekilere eziyeti çok
vam eder. Öyle bir boyuta ulaşır
daha büyüktür. Kendisi temizlik
ki ne yaparsa yapsın amelin olma-
hususunda bu denli bir hassasiyete(!)
dığına inanmaya başlar. İşte bu nokta
sahipken, hayat onun için yorucuysa; bu
amellerin terk edildiği ve şeytanın zafer
hassasiyeti taşımayan ve haklı olarak aşırılık
ilan ettiği noktadır.
görenler için nasıl olsun?
Saydığımız maddelerde de görüldüğü gibi mü-
Onurunu ve Karakterini Çiğner vesvis hem dinen, hem de sosyal anlamda din,
Yaptığı davranışlarla kendisini küçük düşürür. akıl ve mürüvvet sahiplerinin kabul etmeyeceği
Aklı kemale ermemiş bir çocuğun dahi güleceği bir konumdadır. Özellikle dinini ifsad etmesi-
durumlara düşürür kendini. ni, hayatı kendine zindan etmesini önemseme-
se dahi; başkalarına eziyet etme hakkına sahip
İbnu'l Cevzi rahimehullah Hanbeli âlimlerinden olmadığını bilmeli ve her anının kul hakkına
şu olayı aktarır: girmeyle büyük bir vebale dönüştüğünü idrak
etmelidir.
'Adamın biri İbni Akil'e gelip sordu:
__ Ey imam! Ben defalarca suya dalıp çıkmama Vesveseden Korunma Yolu
rağmen guslümün sahih olup olmadığında şüphem Kişinin Hastalığını Kabul Etmesi
vardır. Bu durumda ne yapmalıyım?
Vesveseden korunmanın ilk adımı; müvesvi-
sin hasta olduğunu kabul etmesidir. Özellikle
şer'i naslar, Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem
24. Müslim ve selefin uygulamaları kendisine gösterilerek,
25. Tirmizi
26. Tirmizi

18
üzerinde olduğu hâlin İslam'ın razı olmadığı bir
hâl olduğu müvesvise kabul ettirilmelidir.

Vesveseye kapılmış olanların çoğu kendi aşırı-


lıklarını görmek yerine başkalarını gevşeklikle
suçladıklarından tedaviye yanaşmazlar. Hasta-
lıklarını kabul ettikleri zaman da çok ilerlemiş
olduğundan genelde netice elde edemezler.

Zikir ve Rukyeye Sarılmak


Vesvese şeytanın kulu saptırma yollarından
biridir. Başlangıcı, ilerleyişi ve içinden çıkılmaz
bir hâle gelmesi süreçlerinde hep şeytan vardır. Üstüne Gitme
Kaynağını kurutmadan, vesveseden kurtulmak Vesveseli insanların çoğu; vesveseli oldukları
neredeyse mümkün değildir. konularda bazı anlamsız duygulara sahiptirler.
Bunu aşmanın tek yolu o duygu ve düşüncelerin
Öyleyse vesveseden korunmak, ancak şeytan-
üzerine gitmek, zorlanarak da olsa onları yenme-
dan korunmakla mümkündür.
ye çalışmaktır. Temizlik hassasiyete sahip insan
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: için bu durum zor olsa da, başkalarına eziyet
ederek kulların; şeytana hizmet ederek Rabbinin
"Allah, Yahya'ya kendisiyle amel etmesi ve kavmi- hukukunu çiğnemesinden daha iyidir.
ne amel etmelerini emretmesi için beş şey emretti.
Yahya, kavmini Mescid-i Aksa'ya toplayıp onlara Örneğin; abdest hususunda vesveseli olan biri
bu emirleri bildirdi: '...Ve size Allah'ı zikretmenizi Allah Rasûlü'nü sallallahu aleyhi ve sellem örnek alarak
emrediyorum. Allah'ı zikreden kişinin misali, arka- bir avuç suyla abdest almaya nefsini zorlamalı ve
sında kuvvetli ve süratli bir düşman topluluğunun abdest uzuvlarını birer defa yıkamalıdır.
kendini kovaladığı adamın misali gibidir. Adam
düşmanından kaçar. Ta ki çok korunaklı bir kale- Bir şeye yıkamadan dokunamayan veya her-
ye gelince düşmandan kendini korur. İşte insan da hangi bir şeyle teması olduktan sonra mutlaka
böyledir. Şeytandan ancak zikirle korunabilir...' "  27 vücut azalarını dezenfekteye ihtiyaç duyan, bunu
yapmayanlardan rahatsız olan kardeşlerimiz ne-
Şeytanın vesveselerinden korunmak, vesvese- fislerini zorlamalıdırlar. Allah Rasûlü'yle yaşaya-
nin kul üzerindeki etkisini azaltmak için kişinin cak olsa, ona sallallahu aleyhi ve sellem burun kıvıracak,
bolca Rabbini zikretmesi gerekir. belki dokunduğu şeyi yıkamadan yemeyecek
Özellikle sünnette varid olan sabah-akşam zi- veya dokunamayacak olmanın çirkin halini ta-
kirlerine devam etmesi, şeytanı insandan uzak- hayyül etmelidirler.
laştıran Ayete'l Kursi, Bakara'nın son iki ayeti ve Birçok samimi Müslüman, vesvesenin üzerine
insanı şeytandan koruyan Muavvizeteyn surele- giderek onu yendiler. Allah'tan subhanehu ve teâlâ yar-
rini sürekli okuması gerekir.  28 dım isteyerek, üzerine gidecek her kardeşimizin
netice alacağını Rabbimizden temenni ediyoruz.
27. Tirmizi
Psikolojik Destek Alma
28. "Bakara suresinde bir ayet vardır ki Kur'an ayetlerinin efendi-
sidir. Şeytan olan herhangi bir evde okunursa (şeytan) o evden Temizlik ve hijyen konusunda vesveseli olan
çıkar. (O ayet) Ayete'l Kursi'dir." (Beyhaki)
insanların bazıları yaşadıkları birtakım olayla-
"Kuran'da iki ayet vardır ki, müminler için şifadır ve Allah'ın
sevdiği şeylerdendir. O iki ayet Bakara suresinin son iki ayeti
rın yıpratıcı etkisinden sıyrılmak için bir şeyle-
(olan Amenerrasûlü)'dür." (Deylemi, Camiu's Sağir) re yönelirler. Belli bir zaman sonra unutturması
"Her kim Bakara suresinin başından dört ayet, Ayete'l Kursi ve için yöneldikleri şey onlarda takıntı haline gelir.
ondan sonraki iki ayet, surenin sonundan da 3 ayet olmak üzere,
bir gece içinde Bakara suresinden 10 ayet okursa, o gece o eve
şeytan giremez." (Darimi, Mecmau'z Zevaid) Ebu Said El Hudri radıyallahu anh anlatıyor:

"Sabah akşam İhlas ve Muavvizeteyn surelerini üçer defa oku! "Rasûlullah cin ve nazardan korunmak için çeşitli dualar okurdu. Şevval
Bunlar, bütün belaları, afetleri, sıkıntıları ve istemediğin kötü Nas ve Felak sureleri inince, diğerlerini terk edip, bu iki sureyi 1435
şeyleri giderir." (Nesai, Tirmizi) okurdu." (Tirmizi, İbni Mace)

Ağustos’14 • SAYI: 31

19
Ayrılık, ölüm, ihanete uğrama gibi insanın ha- Rabbimizden temennimiz bu yazıyı vesvese ile
zırlıksız olduğu ve yaşamını derinden sarsan, bir müptela kardeşlerimize faydalı kılması, bu tuzağa
an akıldan çıkmayan hadiselerin çoğu böyle bir düşme tehlikesiyle karşı karşıya olanlara uyarıcı
tehlike barındırır içinde. olmasıdır.
Bu süreci atlatmak için aklın ve nefsin meşgul Rabbimiz! Bizlere Ramazan'ı idrak etmeyi na-
edildiği şeyler ise ilerde hayatı derinden etkileyensip ettiğin gibi bu aydan mağfiret olunmuş bir
takıntılara dönüşür. şekilde çıkmayı da nasip eyle. Bizlere ve Müs-
lümanlara idrak edeceğimiz bayramı mübarek
Bu işi para tuzağına çevirmeyen, tanınan ve kıl. Amellerimizi kabul buyur. Bayramla beraber
kendisine güvenilen bir uzmandan bu konuda gelecek sevinci daimi ve hakiki bir sevinç olarak
yardım alınabilir. Özellikle de temizlik ve benze- bize ihsan et...
ri vesveselerin, belli bir olaydan sonra başladığı
insanlar, bu yardımı almalıdırlar. Burada altını
çizmek istediğimiz nokta, konuşarak vesveseyi
tetikleyen unsuru bulmak ve onun yıkıcı etkisini, "Sahabelerden biri Allah Rasûlü'ne gelir:
__ Şeytan benimle namazım arasına giriyor, diye şikâyette bulunur.
nasihat/öğüt/terapi yoluyla hafifletmek, böylece
vesveseyi oluşturan etkeni ortadan kaldırmaktır. Allah Rasûlü:
İlaç tedavisi olarak isimlendirilen antidepresan __ O Hinzeb adında bir şeytandır. Onu hissettiğinde ondan Allah'a

(zehir/uyuşturucu) tarzı ilaçların kullanımı şer'an sığın ve soluna üç defa tükür, diyerek sahabeye yol gösterdi."

caiz olmamakla beraber insan fıtratına da uygun Namazda vesveseli insan öncelikle ihtiyat, namaza değer vermek
gibi kendini kandırdığı kavramları bir kenara koymalı ve Hinzeb
değildir. adlı şeytanın avucunda olduğunu kabul etmelidir. Birçok vesveseli,
bu hadisi duyduğunda takıldıkları ilk nokta insanın üç defa soluna
Konumuzun başında zikrettiğimiz gibi amelî tükürecek olmasıdır. 'Bu, namazı bozmasın?' diye sorarlar genelde.
Bu endişeleri dahi; durumun vehametini göstermesi açısından
vesvese dediğimizde bu çok geniş bir alanı kap- yeterlidir. Haşa, Allah Rasûlü ümmetine namazla bağdaşmayan
sar. Her amelin kendine göre bir vesvese biçimi bir tavsiyede bulunmuş olur müvesvisin yanında!

vardır. Lakin vesvesenin kaynağı ve mantığı bir Bu hastalıkla muzdarip olanların İmam Buhari'nin Sahih'inde 21.
Kitap olan 'Namazda amel' bölümünü okumaları faydalı olacaktır.
olduğundan zikrettiğimiz maddeler tüm amelî
Hastalığının şeytandan kaynaklandığını kabul ettikten sonraki
vesveseler için uygulanabilir.  29 adım; sürekli Allah'ı zikir ve koruyucu dualarla şeytandan ko-
runmadır.

29. Buna namazı örnek verebiliriz. Sürekli rekât sayısında şüphe eden, Sonraki adım üstüne gitmedir. Vesvese noktasına takılmadan,
abdestli olup olmadığını unutan, namazda yellendiğini düşüne- olmadığını düşünse dahi amelini geçerli saymasıdır.
rek namazdan çıkan, fazla niyet getirme bid'atının cezası olarak
defalarca niyetini yenileyen de amelî vesveseye düşenlerdir... "Şeytan namazda sizden birine gelir. Ona yellendiğini hayal ettirir.
Sizden biri koku ve ses duymadıkça namazından ayrılmasın."
Temizlik için zikrettiğimiz maddeler burada da geçerlidir.
Kişi, öncelikle hastalığını kabul etmek zorundadır. Bu haline Özellikle bu hadisi göz önünde bulundurup yakinî bir durum
hassasiyet dediği müddetçe, şeytana hizmetini ihtiyat diye isim- olmadıkça sırf vesveseden dolayı amelini terk etmemelidir.
lendirdikçe bundan kurtulması mümkün değildir. Hastalığını ka- Hakeza mükemmeliyetçilik hastalığına yakalanan ve bundan
bul etmesinin yolu Allah Rasûlü'nün sallallahu aleyhi ve sellem dolayı hiçbir ameli yapamayan, başladıklarını 'olmuyor' diyerek
namazına dair hadis kitaplarının ilgili bölümlerini okumalıdır. terk eden, en iyisini yapacağım derken hiçbir şey yapmayanlar da
Üzerinde olduğu hâlin, onun genişliğiyle uyuşmadığını görecektir. bunun hastalık olduğunu bilecek, Allah'ı zikrederek bu problemin
Hususen namazla ilgilenen bir şeytan vardır. İmam Müslim'in kaynağı şeytanı uzaklaştıracak ve üzerine giderek bu vesveseyi
naklettiği hadiste: yenecektir Allah'ın izniyle.

20
Allah ile Nasıl
Muamele Etmelisin?
ozcanyildirim@tevhiddergisi.com Özcan Yıldırım

Allah'a Tevbe Etmek


-2- İstediğin Zaman…
Allah'ın senden kabul etmesini istiyorsan, tevbeyi kabul
etmeme korkusu içerisinde olman ve sürekli bundan
Allah'a sığınman gerekir. Tevbenin kabul olmaması ile
ilgili korkuya, sakınmaya devam etmen, kıyamet günü
Allah'ın izni ile güzel bir netice alacağının bir işaretidir.

A llah'a hamd, Rasûlü'ne salât ve selam ol-


sun...
Üçüncü Kısım: Bu, en yüksek mertebedir ki
çok daha özeldir.

Sorumuz ile bu konumuza devam edelim: Çok özel olan tevbe nedir? Masiyetlerden tev-
Allah'a tevbe etmek istediğin zaman O'nunla be, müstehablardan tevbe... Bundan daha ötesi
nasıl muamele etmelisin? neyden tevbe edilecek?

Tevbe konusuna baktığımızda, onun üç kısım- Bu kısım, kulun mübah olan fiillerden tevbe
dan oluştuğunu göreceğiz: etmesi ve bütün amellerini hasenata çevirmesidir.

Birinci Kısım: İnsanların genelinin yapmış ol- Birisi şunu diyebilir: 'Mübah olanlar haram değil.
duğu tevbe. Bu, günah ve masiyetlerden ötürü Neden tevbe edeyim?' Aslında tevbe sadece haram
yapılır. olan hususlara yapılmaz. Mübahlara dair yapılan
tevbe, o mübahları sevaba ve hasenata çevirir.
İkinci Kısım: Genel olarak yapılan tevbenin Aslında mübah olanlara Allah ruhsat vermiştir.
daha üzerinde olan, özel bir tevbedir. Bu da müs- Bunda hiçbir problem yoktur. Fakat kendisinde
tehab olanları terk etmekten dolayı yapılır. buna dair ilim bulunan kimse, bu ruhsat olan Şevval
1435

Ağustos’14 • SAYI: 31

21
hususları dahi iyiliklere çevirebilir. Bu da Allah'ın "Allah ancak takva sahiplerinden kabul eder."  2
katında en yüksek makamdır. buyurmaktadır.

"De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Allah'ın senden kabul etmesini istiyorsan, tev-
Doğrusu ancak akıl sahipleri bunları hakkıyla dü- beyi kabul etmeme korkusu içerisinde olman ve
şünür."  1 sürekli bundan Allah'a sığınman gerekir. Tevbe-
nin kabul olmaması ile ilgili korkuya, sakınma-
Mübahları hasenata çevirmenin yolu aklıselim ya devam etmen, kıyamet günü Allah'ın izni ile
bir şekilde niyet etmektir. Başıboş gördüğün her- güzel bir netice alacağının bir işaretidir. Çünkü
hangi bir fiil, sadece kalpteki samimi bir niyet ile Allah subhanehu ve teâlâ cennet ehli olan kimselerin
ecre dönüşebilir. Örneğin, insanın yemek yemesi. kendi aralarındaki o güzel konuşmayı da aktarır:
Yemeği yerken namaza güç yetirebilmek için ni-
yet edersen, bu yemeği yemen senin için ecir olur. "Cennettekiler birbirlerine dönüp sorarlar: 'Doğ-
rusu bundan önce ailemizin yanında bile korku
Başka bir örnek: İnsan saatlerce niyetsiz bir şe- içindeydik; Allah lütfedip bizi kavurucu azapdan
kilde uyuyabiliyor ve dolayısıyla hiçbir ecir de korudu; doğrusu bundan önce de O'na yalva-
alamıyor. Bu da yedi-sekiz saatin ecirsiz bir rıyorduk; Çünkü iyilik eden, esirgeyen ancak
şekilde insanın ömründen gitmesi demek- O'dur."  3
tir. Hâlbuki kişi Allah için çabalamaya,
onu anmaya, onun yolunda mü- Onların dünyada iken korku
cadele verme gayesiyle uyuyup içerisinde olmaları selamete
dinlense bu onun için ecir olur. ermelerine, kurtulmalarına
vesile olmuştur. Çünkü kor-
Kardeşim, işte bu, 'Ebrar' Mübahları hasenata çevirmenin
kan kimse, sürekli kendisini
yolu aklıselim bir şekilde niyet
olanların ticaretidir! Çün- etmektir. Başıboş gördüğün herhangi amellerin içerisinde bulur
kü onlar öyle zekidirler ki, bir fiil, sadece kalpteki samimi ve sürekli çaba gösterir.
niyetlerini topraktan altına bir niyet ile ecre dönüşebilir. Fakat ümmetin müzmin
dönüştürürler. Herkes ma- hastalıklarından olan mut-
den yatağını bilebilir. Fakat mainliğin, emniyetin içerisine
ondan istifade eden sadece onu dalan ve nefsine rahatlık aşıla-
işlemesini bilenlerdir! yan kimse eksikliklerini görmez.
Onun üzerindeki bu durum kıyamet
Şaşılacak olan durum şu ki; niyetin çok gününe kadar devam eder. Kıyamet günü
basit olması, hiç kimseyi yormamasıdır. Ni- de beklemediği bir durum ile karşılaşır ki,
yet ederken yorulan kimse biliyor musun? O Allah bizleri bundan muhafaza etsin.
halde niyet basittir. Fakat nice basit görünen şey,
insanı helak etmeye yetmiştir. Bir adam Hasan-ı Basri'ye rahimehullah gelir ve
şöyle der: 'Ey Ebâ Said! Biz bir topluluk ile dostluk
Niyet kalbe yönelik eylemlerin belki en basiti içerisindeyiz. Onlar bizleri o kadar korkutuyorlar
gözükebilir. Çünkü bedenî bir yorgunluğu asla ki, kalplerimiz paramparça oluyor.' O da şu ceva-
yoktur! Fakat insanın, kalbini bir ömür boyu bı verir: 'Rahata ulaşana kadar seni korkutan bir
muhasebe zindanına sokmasına da vesile olan topluluk ile dost olman, korkularla yüzyüze gelene
şeydir. Selefin niyetlerinin ıslahına yönelik yıllar kadar sana rahatlığı, emniyeti telkin eden bir top-
yılı mücadele ettiği ile ilgili haberler, bunun en luluk ile dost olmandan daha hayırlıdır.'
güzel şahididir.
Kardeşim, kalbine tevbenin garantisini asla aşı-
Allah'ın Tevbemi Kabul Edip lama! Sen dünya kadar amel yapsan da, bunları
Etmediğini Nereden Bileceğim? vesile kılsan da, yine de böyle bir zanna kapılma.
Aslında kişi tevbenin kabul olmaması ile ilgili Ali b. Ebi Talib'e radıyallahu anh bak... Allah bizi
endişeye kapılmamalıdır. Çünkü Allah subhanehu onunla beraber haşretsin. Bak ne diyor: 'Allah'ın
ve teâlâ:

2. 5/Maide, 27
1. 39/Zümer, 9 3. 52/Tur, 25-28

22
benden bir iyiliği kabul ettiğini bilsem, bilmediğim yükseltmesini, hiçbir gölgenin olmadığı o günde
bir şey bana ölümden daha sevimli olmazdı.' Hem bizi arşının altındaki gölgede toplamasını isterim.
de bu sözleri cennet ehli olmasına rağmen söy-
lüyor... Hitam-ı Misk
Yine şöyle der: "Amele gösterdiğinizden daha çok, Seninle Mayıs 2012'den itibaren başladığımız
amelin kabulüne özen gösterin. Allah'ın şu sözünü ve 28 aydır devam eden güzel silsilemize, bu
işitmediniz mi: 'Allah, ancak takva sahiplerinden yazı ile son veriyorum. Âlemlerin Rabbi olan,
kabul eder.' "
 4 tek firar edeceğimiz sığınak olan Allah ile mu-
amelenin türlerini âcizane paylaşmaya çalıştım.
Fadale b. Ubeyd rahimehullah ise şöyle demiştir: Geriye sadece senin bunlarla amel edip etmeme
'Eğer Allah'ın benden hardal tanesi ağırlığınca bir tercihin kalmıştır. Dilersen amel eder, Allah ile
ameli kabul ettiğini bilsem, bu benim için dünya muamelenin lezzetini tadar ve firdevslere vâris
ve içindekilerden daha çok sevimlidir. Çünkü Allah olma yolunda bir adım atmış olursun. Dilersen
şöyle buyurur: 'Allah, ancak takva sahiplerinden önceki hayatında tasavvur ettiğin bir anlayış ile
kabul eder.'  5 ' yaşarsın. Fakat şunu bilmelisin ki, iman edenlerin
Malik b. Dinar rahimehullah der ki: 'Allah'ın ameli özelliklerinden birisi de sözü işitip, en güzeline
kabul etmemesinden korkmak, amelden daha ağır- tabi olmaktır. Kurtuluş da nasihate kulak verip,
dır.' amel etmekten geçer.

Bu ve benzeri örnekler çok fazladır... "Onlar ki; sözü dinlerler de, en güzeline uyarlar.
İşte bunlar; Allah'ın kendilerini hidayete eriştirdiği
Yapmış olduğun tevbenin makbul olduğunun kimselerdir. Ve işte bunlar; akıl sahiplerinin ken-
alameti, kulun tevbeden önceki haline kıyasla dileridir."  6
tevbe sonrası hayır üzere olması, ilerlemesi ve
bunun devam etmesidir. Bir günahtan tevbe et- Allah subhanehu ve teâlâ bu ameli bizden kabul etsin
tiğinde arkasından iyilik işlemesi, önceden yap- ve canlarımızı da Müslüman olarak alsın.
madığı taatleri, ibadetleri ve iyilikleri yapmasıdır.
Fakat bunu tevbe sonrasında yapmalıdır. İşte bu, "Rabbim; bana sen mülk verdin ve sözlerin tevilini
tevbenin sağlıklı olduğunun alametlerindendir. öğrettin. Ey göklerin ve yerin yaratanı; Sen, dünya-
da da, ahirette de benim velimsin. Müslüman olarak
Bu bahsettiklerim, tevbe etmek istediğin za- canımı al. Ve beni salihlere kat."  7
man Allah ile arandaki yapacağın muamelelerden
bazısıdır. 'Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun' du-
amız ile...
Allah'tan tevbelerimizi kabul etmesini, günah-
larımızı temizlemesini, katındaki derecemizi
Şevval
4. 5/Maide, 27 6. 39/Zümer, 18 1435
5. 5/Maide, 27 7. 12/Yusuf, 101

Ağustos’14 • SAYI: 31

23
Kardeşimle
Hasbihal

Sorumluluk İmtihandır
Bir şeyin Allah'tan mı, insanın nefsinden mi kaynakladığını ayrıştırıcı
bir kaide. Dua ve ihlas. Evet, dua ve ihlastan başkası değildir bu
kaide. Bir insan, hayatında olan bir şeyin Allah'tan olduğunu
hakkıyla kabul ediyorsa, o şeyi duayla koruma altına alır.

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla...

A llah'ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerine


olsun. Rabbim seni hayır ve selamet içinde
"...Biz meseleyi Süleyman'a fehmettirdik..."  1

kılsın. Geride bıraktığın Ramazan'ı afv ve bağış- "Andolsun biz Davud'a ve Süleyman'a ilim ver-
lanma, karşıladığın bayramı senin ve İslam üm- dik..."
 2

meti hakkında hayırlı ve mübarek eylesin.


Allah subhanehu ve teâlâ Süleyman'a aleyhisselam mülk
Süleyman'ı aleyhisselam bilirsin. Allah subhanehu ve teâlâ verip, onu insanlar, hayvanlar ve cinler toplulu-
onu Kur'an'da ilim ve anlayışlı olmakla zikretmiş ğundan sorumlu kılınca Süleyman bu durumu
ve övmüştür: şöyle anladı:

1. 21/Enbiya, 79
2. 27/Neml, 15

24
"...Bu, Rabbimin benim üzerimdeki fazlıdır. O, sizi yok eder ve yerinize yeni bir halk getirir. Bu da
şükredenlerden mi olacağım yoksa nankörlerden Allah'a güç bir şey değildir."  4
mi; bunu görmek için beni imtihan ediyor... Kim
şükrederse nefsi için şükretmiş olur. Kim de nan- Seninle paylaşmak istediğim mesele ise; ne yap-
körlük ederse, şüphesiz benim Rabbim El-Ğaniyy tığımızda şükredenlerden olacağımızdır. Biliyo-
ve El-Kerim olandır..."  3 rum ki ne sen ne de başka bir Müslüman, kendisi-
ne verilen bir nimetin imtihanında nankörlerden
Şayet Rabbin seni İslam davası adına sorumlu- olmak istemez. Şimdi beraberce şükredenlerden
luk almak ve bu şerefli davaya hizmet etmekle şe- olmanın yolunu araştıralım.
reflendirmişse bu satırlarda senin de payın vardır.
1. Sorumluluğun Allah'tan ve O'nun
İlim ve anlayış sahibi Süleyman'ın aleyhisselam
öğüdü kulaklarında çınlamalı, günlük yaşantı- Fazlından Olduğunu Bilmek
nın unutulmazları arasında olmalıdır. Bir nimete şükrün birinci adımı; farkındalıktır.
İnsanın, Allah'ın umumen her nimetin sahibi
Yani sen sorumluluk almakla imtihandasın. olduğunu ikrar ettiği gibi; hayatın içindeki hususi
Rabbin seni deniyor. Bu imtihanın şükreden- nimetleri de fark edip, bunun şuurunda olmasıdır.
lerinden olursan, bu senin iyiliğin içindir. Şük-
retmez ve nankörlerden olursan sadece nefsine Süleyman aleyhisselam ne güzel demişti, mülk ve
zarar verirsin. Seni imtihan eden El-Kerim olan sorumluluk nimeti için:
Allah'tır. Bugün sana lütfedip, ihsan ve keremiyle
"...Bu, Rabbimin fazlındandır."
İslam'a hizmet etme şerefi nasip etti. Sen buna
nankörlük edersen, bunu senden alıp, bunu Bu satırları okurken 'hamd olsun' dediğini
hak eden ya da imtihan sırasını bekleyen baş- duyar gibi oluyorum. Hepimiz bu nimetlerin
ka bir kula verecektir. Ayrıca O subhanehu ve teâlâ El- Allah'tan subhanehu ve teâlâ olduğunu biliyor ve ikrar
Ğaniyy'dir, zengindir. Ne sana, ne de şükrüne ediyoruz, diyorsun. Ben, acele etme derim. Daha
ihtiyacı yoktur. kelamın dibacesindeyiz!
Sen O'na subhanehu ve teâlâ şükredip O'nu layıkıyla Sen de biliyorsun ki İslam, alametler dinidir;
övmesen dahi, O'nu hamd ile tesbih eden sayısız iddialar dini değil. Yani 'hamd olsun' ya da 'ben
kulları vardır. Senin O'na muhtaçlığın ve O'nun bunun Allah'tan subhanehu ve teâlâ olduğunu biliyorum'
senden ve âlemlerden müstağni oluşunu şu ayet- demekle iş bitmiyor.
ler ne de güzel anlatıyor:
Sana umumi bir kaide söyleyeceğim... Bir şeyin
"Ey insanlar! Allah'a muhtaç olan sizsiniz. Zengin Allah'tan mı, insanın nefsinden mi kaynakladı-
ve övülmeye layık olan ancak O'dur. Allah dilerse
ğını ayrıştırıcı bir kaide. Dua ve ihlas. Evet, dua
ve ihlastan başkası değildir bu kaide. Bir insan,
Şevval
1435
3. 27/Neml, 40 4. 35/Fatır, 15-17

Ağustos’14 • SAYI: 31

25
hayatında olan bir şeyin Allah'tan subhanehu ve teâlâ muydu ki Allah, kendinden önceki nesillerden,
olduğunu hakkıyla kabul ediyorsa, o şeyi duayla ondan daha güçlü, ondan daha çok taraftarı
koruma altına alır. Bunda şaşılacak bir durum olan kimseleri helâk etmişti. Günahkârlardan
yoktur aslında. Şayet hayatındaki sorumluluk günahları sorulmaz (Allah onların hepsini
nimeti Allah'tansa subhanehu ve teâlâ, onu koruması, bilir)."  7
seni ona ehil kılması, onu dünya ve ahiretine
hayırlı kılması için başvuracağın melce; Allah Sakın nankörlerden olma! Sakın kibre kapıl-
subhanehu ve teâlâ olacaktır. ma! Allah'a karşı tekebbür etmenin, nefsi ve he-
vayı ilah edinmenin en açık alameti, duayı terk
Yok, o nimeti kendinden bilip, gizli bir etmektir. Duayı terk, kulluğu terktir. İnsanın
Karun'luk havasına ve kibrine kapılmışsan, o işe kendini ve işlerini Allah'tan, O'nun yardımı ve
dair beklentilerin nefsinden olacaktır. Bunun ilk beraberliğinden müstağni görmesidir. 'İşlerimi
tezahürü de duayı terk etmendir. ıslah etmem için senin yardımına ihtiyacım yok'
ilan-ı küfrünün belirtilerindendir.
Şimdi, nefislerimizi kontrol edelim! Biz Süley-
man aleyhisselam gibi bu nimetin Allah'ın subhanehu ve Duaysa kulun, kulluğunu itirafıdır. Allah'ın
teâlâ fazlından olduğuna mı, yoksa Karun gibi gücünü, kendinin acziyetini, O'nun şanının
bunu hak ettiğimize, bizdeki özelliklerden yüceliğini, kendinin O'na karşı zilletini ilan
dolayı bunu elde ettiğimize mi inanı- etmesidir. Her şeyinin O'ndan oldu-
yoruz? ğunun, O'nun fazlı ve keremi olarak
kula ulaştığının kabulüdür dua.
Örneğin; Allah Rasûlü sallallahu aleyhi
ve sellem hidayetin Allah'tan oldu- Bir diğer belirleyici unsur ih-
ğunu ikrar ediyordu. Bundan Sakın nankörler- lastır. Şayet bir şey Allah'tansa
dolayı O'nun en çok yaptığı den olma! Sakın kibre subhanehu ve teâlâ ve biz buna ya-
dua: kapılma! Allah'a karşı tekeb- kinen inanıyorsak, onun
bür etmenin, nefsi ve hevayı ilah
"Ey kalpleri evirip çe- dönmesi gereken yer
edinmenin en açık alameti, duayı
viren Allah'ım! Kalbi- terk etmektir. Duayı terk, kulluğu de Allah olmalıdır.
mi dinin üzere sabit kıl." terktir. İnsanın kendini ve işlerini Şunu söylemek istiyo-
 5
duasıydı. Allah'tan, O'nun yardımı ve rum. Örneğin; sen bana
beraberliğinden müstağni bir görev verdin. Benden her
Mesela, Süleyman aleyhisse- görmesidir. sabah işyerini açıp, akşam
lam mülk ve sorumluluğun olunca da kapatmamı istedin.
Allah'tan subhanehu ve teâlâ olduğuna, Bunun karşılığı olarak da bana
bunun O'nun fazlı ve ihsanı oldu- bir ücret/nimet verdin. Daha sonra
ğuna inanıyordu. Onun için şöyle beni kontrol ettin ve gördün ki ben,
dua ediyordu: esnafın gözüne girip bana 'ne kadar
çalışkanmış' demeleri için onların işyerle-
"(Süleyman) onun sözünden dolayı gülümsedi rini açıp kapamış, seninkini ihmal etmişim...
ve dedi ki: 'Ey Rabbim! Beni, gerek bana gerekse Sonra sen bana soruyorsun: 'En iyi ücreti kim
ana-babama verdiğin nimete şükretmeye ve hoş- veriyor? Kimin razı edilmesi gerekir? Burada en
nut olacağın iyi işler yapmaya muvaffak kıl. Rah-
büyük fazilet ve ihsan sahibi kimdir?' Ben ağzımı
metinle, beni iyi kulların arasına kat.' "  6
doldurarak ve göğsümü gererek 'sen' diyorum. Bu
Karun ise kendine verilen mal nimetinin söz koca bir yalandan başka bir şey değil midir?
Allah'tan olduğuna inanmıyordu. O, bu nimeti;
Madem bu nimetin sahibi Allah'tır, öyleyse
zekası, çalışması ve bilgisiyle elde ettiğine inanı-
kulluğunu O'na yapmalı, O'nun rızası için ça-
yordu. Onun için de şöyle diyordu:
lışmalısın. İnsanların beğenisini kazanmak, 'ne
"Karun ise: 'O (servet) bana ancak kendimdeki çalışkanmış', 'ne kadar güzel hizmet ediyor', 'her
bilgi sayesinde verildi' demişti. Bilmiyor şeyiyle davaya adanmış' vb. sözlerini duymak için
çalışıyorsan bu nimetin Allah'tan subhanehu ve teâlâ
5. Müslim, Tirmizi
6. 27/Neml, 19 7. 28/Kasas, 78

26
olduğuna inandığını söylemek, yani şükrün; koca Şimdi kardeşim, bu hasbihalimizde sorumluluk
bir yalandır. ve hizmet nimetine şükür ve nankörlüğün birinci
yolunu anlattık. Allah subhanehu ve teâlâ nasip eder ve
Şimdi Allah'a sığınalım ve bu gerçekler ışığında ömür verirse devam edeceğiz yazımıza.
nefsimizi muhasebe edelim.
Senden hem benim, hem de kendin için duacı
Kimi razı etmek ve beğenisini kazanmak için olmanı istiyorum. Bayramın mübarek olsun.
hizmet ediyorsak, o nimetin asıl sahibi de odur.

"Ben şirke/ortağa hiç ihtiyacı olmayanım. Kim bir


amel yapar ve o amelde benimle beraber başkasını
ortak koşarsa onu da, amelini de terk ederim..."  8
hadisine muhatap olmamak için toparlanmalıyız.
Şehit, âlim ve zengin çağırılıp insanların gözleri
önünde riyaları yüzlerine vurulacak ve kulluk
ettikleri insanların gözleri önünde yüzüstü ateşe
sürükleneceklerdir. 9

8. Müslim
9. "Kıyamet günü, ilk sorguya çekilenler, şu üç kişidir:

Birincisi: Allah'ın kendisine ilim verdiği âlimdir. Allah ona: 'Sen


bildiğinle neler yaptın/nasıl amel ettin?' diye soracaktır. O da:
'Ey Rabbim! Ben gece-gündüz demeden ilmimle amel ediyordum'
diye cevap verir. Bunun üzerine Allah: 'Yalan söylüyorsun' der.
Melekler de: 'Yalan söylüyorsun, maksadın, insanların sana âlim
demeleriydi ve o da söylendi' derler.

İkincisi: Allah'ın kendisine mal-mülk verdiği zengin bir kimsedir.


Allah ona: 'Ben sana pek çok nimet lütfettim, onları nasıl/nerede
kullandın?' diye soracak. O da: 'Ey Rabbim! Ben gece-gündüz on-
ları tasadduk ettim/senin yolunda harcadım' diyecektir. Allah ona:
'Yalan söylüyorsun' diyecek, melekler de ona: 'Yalan söylüyorsun,
maksadın kendine cömert dedirtmek idi ve bu da söylendi.'

Üçüncüsü: -Görünürde- Allah yolunda savaşırken öldürülen bir


kimsedir. Allah ona: 'Sen ne iş yaptın?' diye soracak, o da: 'Ey
Rabbim! Sen cihad etmeyi emrettin, ben de savaştım ve sonunda
öldürüldüm' diye cevap verecektir. Bunun üzerine Allah: 'Yalan
söylüyorsun' diyecek, melekler de: 'Yalan söylüyorsun, maksadın
kendine kahraman, cesur dedirtmek idi ve nitekim onlar da söy-
lendi' diyeceklerdir.' "

Hadisi rivayet eden Ebu Hureyre radıyallahu anh daha sonra şunu
ilave eder:

"Peygamber bunları anlattıktan sonra, uyluğuma kuvvetlice vurdu


ve 'Ya Eba Hureyre! İşte kıyamet günü, cehennem ateşi ilk olarak Şevval
bunlarla tutuşturulur.' diye buyurdu." (Müslim, İmare 152; Tirmizi, 1435
Zühd 48.)

Ağustos’14 • SAYI: 31

27
Genel Olarak Arapların Durumu Siyer Notları
Enes Yelgün enesyelgun@tevhiddergisi.com

Mekke Toplumunun Haniflere


Muamelesi
Hanifler, kendi aralarında ortak bir paydada buluşama-
dıkları gibi süreç içerisinde de fertler bazında sürekli bir
değişim göstermişlerdir. Kimisi sadece putları reddetmek-
le yetinmiş, kimisi ehli kitaba meyledip Hristiyan veya
Yahudi olmuş, kimisi ise eski görüşlerine dönmüştür.

M ekke toplumu Allah Rasûlü'nün davetini


işitmeden önce, putlara yönelmenin batıl
bir inanış olduğunu başkalarından da duymuş-
• Hanifler zaman içerisinde farklı dinlere girmiş
kimileri de ilk hâli üzere kalmıştır. Fakat daha
sonradan ister Yahudiliği ister Hristiyanlığı seç-
lardı. Bu çağrıyı yapan Hanifler genel olarak miş ya da ilk hâli üzere kalmış olsun farketmez,
putlara yapılan ibadetleri reddediyor, farklı me- Mekke toplumunun bu taifeye verdiği tepki ile
todlar ile insanları bundan sakındırmaya çalı- Allah Rasûlü'nün davetine verdiği tepki aynı
şıyorlardı. seviyede olmamıştır. Hanifler de temel olarak
putları reddediyor, onlara yapılan ibadetlerin
Yapılan bu çağrının; Mekke toplumunu Allah'ı batıl olduğunu iddia ediyorlardı. Ama onlara
yönelik baskılar çok cılız kaldı.
bilmemekle itham eden çevrelerin iddialarını
çürüten delillerden bir tanesi olduğunu geçen Bunun elbette ki birçok sebebi olabilir. Fakat
yazımızda belirtmiştik. Haniflerden bahsederken biz bazılarını zikretmekle yetineceğiz:
değinilmesi gereken ikinci bir nokta ise şudur:

28
1. Hanifler neyi reddeceklerini biliyor ama nun edebilecekler ne de pek dertleri olmasa da
neye inanacaklarını bilmiyorlardı. Putların ve Allah'ı razı edebilecekler. Büyük hüsran!
onlara ibadetin yanlış olduğu kafalarında netti.
Fakat onun yerine koyacakları itikad belli değildi. Haniflerin aksine Allah Rasûlü sadece yıkma-
İtikadlarındaki bu belirsizlikle beraber yapılan mış yerine yeni bir düzen inşa etmeye girişmiştir.
davet, insanların zihninde soru işaretleri oluş- Kafalarında soru işareti olanların zihinlerini daha
turuyor ama sakınma dışında bir sonuca ulaş- da aydınlatacak bir alternatif, Mekke rejimini en-
tırmıyordu. dişelendirmiş ve bu çağrıya çok sert bir karşılık
vermişlerdir.
Aslında bu durum ve beraberinde getirdiği
sorunlar sadece Mekke dönemine has değildir. 2. Hanifler, inançlarını anlatırken hiçbir zaman
Günümüzü ve kıyamete kadar davet yaptığını organizeli bir çalışma yürütmemişler, kendilerine
iddia eden bütün toplulukları kuşatacak bir so- bir hedef belirlememişlerdir. Sadece ellerinden
rundur. Haniflerin sadece bazı şeyleri reddetmek geldiği kadar anlatmaya, güçleri yettiği kadar
üzerine oluşturdukları ama alternatif birşey sun- insana ulaşmaya çalışmışlardır. Allah Rasûlü ise
madıkları çağrı, çok cılız bir etki oluşturmuş ve davetini ilk andan itibaren bir programa binaen
unutulmuşlardır. yapmıştır. İleriye dönük projeler üretmiş, teşkila-
tın temelini oluşturduğu Daru'l Erkam'ı kurmuş-
Bugün de davet sahasında olup da anlattıkla- tur. Taif ve Habeşistan seferleri ile tıkanan davete
rı sadece bir şeylerin yanlışlığını göstermekten nefes aramış, Mekke'ye gelen diğer kabileler ile
ibaret olan yapılar, alternatif üretemediklerinden konuşup sağlam bir temel için alan oluşturma-
ötürü kaybolup gitmişlerdir. Ebette ki davetini ya çalışmıştır. Başka memleketlerden gelip de
'Neye inanılması gerekir?' kısmı ile tamamlama- Müslüman olanlara, geri dönmelerini söyleyerek
yanlar bunu ya cahillikten ya da bilinçli olarak ileriye dönük hedeflerinden bahsetmiştir.
yapmaktadırlar. Haniflerinkinin ve benzeri vakı-
aların cahillikten olduğu açıktır. Fakat günümüz Aslında Allah Rasûlü'nün bu şekilde bir çalışma
şartlarında reddedilmesi gerekenleri de revize yürütmesi, İslam'a hizmet ettiğini iddia eden bü-
ederek, yerine inşa edilmesi gerekenleri ise için- tün yapılar için çok önemli bir derstir. Peygamber
de bulundukları tağuti rejimleri ürkütmeyecek sallallahu aleyhi ve sellem kendisine bir hedef belirlemiş ve
şekilde kapalı ifadeler ile anlatanlar bunu bi- bu hedef doğrultusunda, bir sapma göstermeden
linçli bir şekilde yapmaktadırlar. Yeni bir şekle hareket etmiştir. Bu hedefe ve sonuca ulaşırken
soktukları reddetme söylemleri ile kendilerini takip edilecek yol ondan bize sünnet olarak kal-
tatmin ederek, sıradan insanlardan ayrıldıklarını mıştır. Uyulacak yolların en güzeli şüphesiz ki
göstermeye çalışırlar. Sünnetullah değişmez. Bu Allah Rasûlü'nün yoludur.
kesimler Allah'ın dininin bir kısmını, tağutların
Özellikle burada şu noktanın altını çizmemiz
tepkisini çekmemek için gizledikleri için Allah,
gerekiyor. Peygamber'in sallallahu aleyhi ve sellem orga-
onları dünya ve ahirette unutacaktır. Böyle yapa- Şevval
nize bir çalışma ile hedeflerini gerçekleştirmek 1435
rak ne ürkütmemeye çalıştıkları tağutları mem-

Ağustos’14 • SAYI: 31

29
için adım adım hareket etttiğini gören müşrikler, arasında ayrıma gidebilecek seviyede değildir.
bu sistemli çalışmanın ahengini bozmak için her Doğal olarak bu durum, insanları şöyle düşün-
türlü yola başvurmuşlardır. Eziyet, işkence, ha- meye sevk etmektedir:
karet, iftira ve hatta cinayet. Ama Allah Rasûlü
tüm bu sabotaj girişimlerine karşı duygusal dav- 'Bunlar daha kendi aralarında bile bir olamamış-
ranmamış ve müşriklerin, planlarına müdahale lar, bugün söylediklerini yarın yalanlıyorlar. Niçin
etmesine izin vermemiştir. Aynı şey, günümüz bunlara kulak vereyim?'
için de geçerlidir. Tağuti rejimler, sistemli bir Allah Rasûlü'nün davetinin ilk günlerindeki
şekilde hareket eden yapıları, aceleye getirme- berraklığının son ana kadar sürmesi ise bizim
ye çalışmakta ve erken doğum için zorlamak- için en önemli örnektir. Aynı zamanda Mekke
tadır. Bu tür vakıalar ile karşılaşan oluşumların
siyer notları

toplumunun Peygamber'e sallallahu aleyhi ve sellem ve


duygusal davranmayıp hedeflerini ve bu hedefe ashabına neden bu kadar haşin davrandıkları
Allah Rasûlü'nün nasıl bir menhec ile ulaştığını, sorusunun cevaplarından bir tanesidir.
kendilerine hatırlatmaları gerekir. Ki meyveyi ol-
gunlaşmadan yeyip acı bir tat ile karşılaşmasınlar. Duamızın sonu, âlemlerin Rabbi olan Allah'a
hamddır.
3. Hanifler, kendi aralarında ortak bir paydada
buluşamadıkları gibi süreç içerisinde de fertler
bazında sürekli bir değişim göstermişlerdir. Ki-
misi sadece putları reddetmekle yetinmiş, kimisi
ehli kitaba meyledip Hristiyan veya Yahudi ol-
muş, kimisi ise eski görüşlerine dönmüştür. Bu
karmaşık hâl, insanların onlara yönelmesine en-
gel olmuş, aynı şekilde Mekke'nin ulularının on-
ları dikkate almamasını sağlamıştır. Görüşlerinde
en istikrarlı olan ve herhangi bir dine meyletme-
yen Zeyd bin Amr, Mekke'den sürgün edilmiştir.

Maalesef bu durumun günümüzde de bazı


yansımaları olmaktadır. Bazı şeyleri reddetmesi
ya da aynı söylemleri kullanması nedeni ile top-
lumun bir kefeye koyduğu grupların sürekli fikir
kargaşası içerisinde sağa sola savrulması, davet
sahasındaki benzer yapılara bakışı da etkilemek-
tedir. Bu yapılar velev ki çok istikrarlı olsalar da
eleştirilerden, haksız ithamlardan paylarını al-
maktadırlar. Çünkü toplum, amelleri farklı olsa
da aynı söylemler ile insanları çağıran gruplar

30
Akaid Notları
muratguc@tevhiddergisi.com Murat Güç

Ümmetin Kanserli Uzvu:


-1- Şia (Rafıziler)
'Ali'nin imametinin nas ile sabit olduğuna inanan, imamet
meselesinin insanlara bırakılmadığını düşünen ve bu inanç
üzere insanları dost ve düşman edinen kimselere Şia denir.'

Ş ia'nın Arap dilindeki anlamı, ensar ve etba


demektir. Araplar, birine 'Adamın şiası' de-
"(Musa) Halkının haberi olmadığı bir zamanda
şehre girdi, orada kavga etmekte olan iki adam
buldu; bu kendi şiasından (taraftarlarından), şu
diklerinde kast ettikleri, adamın ensarı veya et-
baıdır. Lugat âlimlerinden Ezheri, Şia için şöyle da düşmanlarından. Derken şiasından (taraftarla-
der: 'Bir şey üzerine toplanan her kavme, şia de- rından) olan, düşmanlarından olana karşı ondan
nir.' yardım istedi. Bunun üzerine ona bir yumruk attı ve
işini bitiriverdi. (Sonra da:) 'Bu şeytanın işindendir;
Allah kendi kitabında 'şia' kelimesini Arapların o, gerçekten açıkça saptırıcı bir düşmandır' dedi."  2
kullandıkları manada kullanmıştır:
Hem Kur'an'da hem de Arap lugatında şia,
"Dinlerini parça parça edip şia olanlar (guruplara topluluk demektir.
ayrılanlar) var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yok-
tur. Onların işi ancak Allah'a kalmıştır. Sonra Allah Istılah manası: Şia için herhangi bir ıstılahi
onlara yaptıklarını bildirecektir."  1 tanım yapmak mümkün değildir. Bunun sebebi
ise, yapılan tanımları bozan veya o tanıma uy-
Allah subhanehu ve teâlâ, Musa'nın aleyhisselam şehre mayan bir Şii topluluğun bulunmasıdır. Çünkü
girişini anlatırken şöyle demektedir: Şia, İslam ümmetinde en fazla fırkası bulunan
Şevval
1435
1. 6/En'am, 159 2. 28/Kasas, 15

Ağustos’14 • SAYI: 31

31
taifedir. Bunun anlaşılması için, yapılan tanımlar Günümüzde Alevi denildiğinde Türkiye dahil
üzerinden örnek verilmesi, meselenin daha kolay olmak üzere dünyanın belli yerlerinde yaşayan ve
anlaşılmasına yardımcı olacaktır. kendilerini ehlibeyte nispet edenler kast ediliyor.
Şiiler, Türkiye'de yaşayan Alevilerin inançların-
Bir dönem bazı âlimler Şia için şöyle bir tanım dan dolayı onlardan beri olduklarını söylemiş-
yapmışlar: 'Şii, Ali'nin taraftarları demektir.' Yapı- lerdir. Hatta bir Şii'ye 'Alevi' denildiğinde buna
lan bu tanım, şu anda var olan Şiiler için uygun kızarak 'Ben Alevi değil, Caferiyim' der. Çünkü
bir tanım değildir. Bu tanım doğru kabul edilir- günümüzde Alevilik denildiğinde insanların
se Ehli Sünnet'in de Şia olması gerekir. Çünkü zihninde necis bir itikad canlanmaktadır.
Ehli Sünnet, sahabe arasında yapılan savaşlarda
Ali'nin radıyallahu anh haklı olduğuna inanır. İran'da yaşayan ve kendilerine Şia diyen insan-
lar, batıl inançlarıyla dinin gereklerini yerine geti-
Bir başka âlim, Şia için şu tanımı yapmıştır: rirler ve haramlara dikkat ederler. Mesela, namaz
'Şia, Ali'nin, Osman'a takdim edilmesi gerektiğine kılarlar ve oruç tutarlar. Yine içki vb. şeylere dik-
inanan insanlara verilen isimdir.' Yapılan bu ta- kat ederler. Oysa Türkiye'deki Aleviler ise, dinle
nım, belli bir dönemi kapsasa da, bu zaman- hiçbir alakası olmayan, laik ve Kemalist olan
daki Şiileri kapsamaz. Çünkü günümüzdeki ve namaz yerine saz eşliğinde dans ederek
Şia'nın inancı çok farklıdır. ibadet ettiklerini zanneden insanlardır.
Yine ahiret gününe inanmayan ve
Genelin yapmış olduğu tanım
içkiyi mübah görmektedirler.
şudur: 'Ali'nin imametinin nas
ile sabit olduğuna inanan, ima- Şia için kullanılan Alevilik
met meselesinin insanlara bı-
ismi hem tarihte kullanılmış
rakılmadığını düşünen ve bu
akaid notları

Alevi isminin, tarihteki kullanımı ile


hem de günümüzde kulla-
inanç üzere insanları dost günümüzdeki kullanımı aynı değildir.
ve düşman edinen kim- Bundan dolayı günümüz Şiası, Alevi nılmaktadır. Fakat Alevi
selere Şia denir.' Bu tanım, ismini kendisi için kabul etmemektedir. isminin, tarihteki kullanı-
müteahhir âlimlerin Şia için mı ile günümüzdeki kullanı-
yapmış oldukları tanımdır. Bu mı aynı değildir. Bundan dola-
tanıma bakıldığında günümüz- yı günümüz Şiası, Alevi ismini
deki Şia'yı kapsadığı görülecektir. kendisi için kabul etmemektedir.
Çünkü Şia'nın dini, imamet meselesi 2. Şia: Bazı âlimler bu ismi kullanma-
üzerine kuruludur. Fakat bu tanım, daha mıştır. Sebep olarak demişlerdir ki: 'Şia
önce yaşamış olan Şiileri kapsayan bir tanım kelimesi tarihin bir döneminde belli bir anlam
değildir. için kullanıldı. Günümüzde ise bu anlam, Şia'yı
kapsamamaktadır. Çünkü Şia, o dönemde sadece
Bu sebepten dolayı, Şia için bütün fırkalarını ensar ve etba anlamında kullanılıyordu. Ali kendisi
kapsayacak bir tanım yapılması mümkün değil- bizzat Şia kelimesini bu anlamda kullanmıştır. Fa-
dir. Fakat Şia'nın tarih sahnesine çıkışı ve gelişim kat günümüzde Şia kelimesi itikadi bir topluluğu
süreçlerinin anlatılması, zihinlerde bir Şia tanı- ifade etmektedir.'
mının şekillenmesine yardımcı olur.
3. Rafızi: Bu kelime RA-FA-DA kelimesinden
Şia'nın İsimleri alınmıştır. Yani reddetmek ve karşı çıkmak ma-
Şia için umumen kullanılan dört tane isim nasına gelir. Rafızi, kendi imamlarına karşı çıkan,
vardır: Ebubekir ve Ömer'in radıyallahu anhum hilafetini kabul
etmeyen, onlara düşmanlık yapılması gerektiğine
1. Alevi: Alevi ismi, Şia için hem geçmiş tarihte inanan insanlara verilen isimdir. Şiiler, bir zaman
hem de günümüzde kullanılan isimlerden bir muteber imam kabul ettikleri Zeyd bin Ali'ye
tanesidir. Örnek olarak, cerh ve tadil kitaplarına radıyallahu anh diyorlar ki: 'Ebubekir ve Ömer'e küfret
bakıldığında İslam âlimleri, bazı ravilerden ha- ve onlara lanet oku.' Zeyd bin Ali de: 'Ben Ebube-
dis almamışlardır. Bunun nedenini açıklarken: kir ve Ömer'i fazilet üzere biliyorum' diye cevap
'Bu ravi, koyu bir alevidir' demişlerdir. Yani Ali verince Şiiler ona karşı çıktılar. Bunun üzerine
taraftarı ve Emevi düşmanıdır.

32
Zeyd bin Ali, onlara şöyle diyor: 'Rafadtumuni "Biz Âdem'e bundan önce bir söz vermiştik, o bunu
(Beni reddettiniz).' unuttu ve biz onda bir azim bulamadık."  3

Bu olay nedeniyle bu topluluğa Rafızi ismi ve- Ayette geçen, Âdem'in unuttuğu şey, ağaçtan
rilmiştir. yememesidir. Fakat Usulu'l Kâfi'de Kuleyni se-
nediyle birlikte şu rivayet getiriliyor: 'Allah ona
4. Zeydiler: Zeyd bin Ali'ye tabi olanlara veri- Peygamberi Muhammed'i sallallahu aleyhi ve sellem ve
len isimdir. Şia içerisinde Ehli Sünnet'e en yakın Muhammed'in vârisi olan Ali'yi ve Ali'nin soyunu
olan ve itikadlarında küfür barındırmamaya gay- söz olarak verdi. Fakat Âdem unuttu.' Bu rivayet-
ret eden taifedir. Günümüzde Yemen taraflarında ten dolayı Şia'ya göre bütün Râsuller insanları
bu mezhebe müntesip olan insanların yaşadığı tevhide davet ettikleri gibi beraberinde Ali'nin
söylenmektedir. Ki İmam Şevkani, Zeydiyye velayetine de davet ettiler. Çünkü Şiilerin yanında
mezhebinden Ehli Sünnet'e geçmiştir. imamet ile Peygamberlik birdir. Aynı özelliklere
sahiptirler. Doğal olarak Peygamberlerin müjde-
Günümüzde bu isimler arasında genellikle Şia
lendikleri gibi imametin de müjdelenmesi lazım.
ve Rafızi ismi kullanılmaktadır. Zeydi ismi hiç
kimse tarafından Şia için ıtlak edilmemektedir. Bunların hepsi Şia tarafından uydurulmuş-
tur. Hiçbir rivayetin senedi sahih değildir. Fa-
Şia Ne Zaman Ortaya Çıktı? kat Şia'nın ileri sürdüğü bu görüşe şöyle cevap
1. Görüş: Şiiler kendi çıkışlarını iki yere da- verebiliriz: Kur'an'da Peygamberlerin davetiyle
yandırıyorlar. ilgili ayetlerin hepsi bir araya getirildiğinde hiçbir
ayette ne serâhaten ne de işareten Peygamberle-
A. Şia'dan bazıları diyor ki: 'Şiilik, Âdem var rin, Ali'nin velayetine insanları davet ettiklerine
olduğu günden beri vardı. Bütün Peygamberler dair bir ayet mevcut değildir.
insanlara Muhammed'i sallallahu aleyhi ve sellem müjde-
ledikleri gibi beraberinde Ali'yi ve Ali'nin velayetini B. Şiilerden bazılarına göre, Şiilik Rasûlullah
de müjdelediler.' Şia'dan bazıları daha aşırı giderek tarafından başlatılmıştır. Bunu iki şekilde ispat
şöyle demekteler: 'Allah, kalu belada Ali üzerine etmeye çalışmışlardır:
söz aldı.'
İlk olarak; bu konu hakkında birçok uydurma
Şia'nın en temel kaynak kitaplarından bir tane- rivayet zikretmişlerdir. Bu rivayetlerden bir tanesi
si, Usulu'l Kâfi'dir. Ehli Sünnet'in yanında itibar de Gadir hum kıssasıdır. Bu kıssada, Rasûlullah
ve değer olarak İmam Buhari'nin Sahih'i neyse, Mekke'de haccını yapıp Medine'ye dönerken Ga-
Şia'nın yanında da Usulu'l Kâfi ona tekabül eder. dir hum denilen bir mıntıkada sahabeye sesleni-
Şia'dan bu görüş sahibi olanlar, kendi görüşlerine yor: "Ben size iki şey bırakıyorum. Allah'ın kitabı
Usulu'l Kâfi'de geçen bir rivayete dayanırlar. ve benim ehlibeytim." Rivayetin bu kısmını İmam
Müslim, Sahih'inde Usame bin Zeyd'den radıyalla-
Allah ayette Âdem aleyhisselam hakkında şöyle der: Şevval
1435
3. 20/Taha, 115

Ağustos’14 • SAYI: 31

33
hu anh rivayet ediyor. Şia bu rivayeti alarak bazı etti. Fakat buradaki fikir farklılıkları itikadi değil,
eklemelerde bulunmuştur. Onlara göre rivayet sadece birer meyildir. Ki Ebubekir halife seçil-
şöyledir: 'Rasûlullah, Ali'yi yanına çağırdı ve eli- dikten sonra tartışma son bulmuştur. Bundan
ni havaya kaldırarak dedi ki: 'Ali benim vasimdir dolayı bu gruplaşmanın itikadi olan bir taifenin
-benden sonra imam, halife ve benim yerime geçecek başlangıcı kabul edilmesi isabetli değildir.
olandır- Kim Ali'nin dostu ise benim de dostumdur.
Kim de Ali'nin düşmanı ise benim de düşmanımdır.' 3. Görüş: İbni Hazm, El-Fisal kitabında şöyle
Rivayet bu şekilde olunca doğal olarak Şialık ve der: 'Osman'ın katledilmesiyle Rafızilerin devri
Ali'ye taraftar olma meselesi bizzat Rasûlullah başladı.'
tarafından başlatılmış oldu.
4. Görüş: Bazı âlimler, Şia'nın başlangıcını
Şia bundan dolayı bütün sahabeyi tekfir et- Cemel ve Sıffin savaşlarına dayandırmışlardır.
miştir. Çünkü onların yanında Ali'nin imameti Buna delil olarak savaşlar sırasında Ali'nin: 'Bun-
usulu'd dinden olan bir meseledir. Sahabe de lar benim şiamdır' demesi ve tarih kitaplarında
Ali'nin imametini gizledikleri için usulu'd din- 'Muaviye nin şiası' gibi cümleleri almışlardır. Şii
den olan bir meseleyi gizlemişlerdir. yazar olan İbni Nedim, bu fikri savunanlardan
bir tanesidir.
İkinci olarak; Ali'nin radıyallahu anh
Rasûlullah'ın yanındaki konumu ve 5. Görüş: Görüşler arasında bazı ek-
değeri hakkındaki naslara dayan- sikler olmakla beraber en isabetli
mışlardır. Nitekim Rasûlullah, olan görüş şudur: Hüseyin'in
Ali'yi her yerde yanına almış- radıyallahu anh katledilmesiyle be-
tır. Örneğin, Mekke'den Şiilik, tek bir merhaleden müstakil raber Şia bir taife olarak ta-
Medine'ye hicret edeceği değildir. Şiilik, tarih içerisinde ciddi rih sahnesine çıkmıştır. Bu
merhaleler atlatan ve başlangıcı,
zaman Ali'yi yatağına görüşü, İhsan İlahi Zahir
ortası, sonu kesinlikle birbiri ile alakalı
koymuş, Tebük gazve- olmayan bir yapıdır. Günümüzde olan savunmaktadır. Bu âlim,
sinde onu kendi yerine emir Şiilik, Abdullah b. Sebe'nin ürünüdür. Pakistan taraflarında ya-
bırakmış, Hayber savaşında şamıştır. Şia hakkında ciddi
Rasûlullah: "Ben yarın sancağı araştırma yapmış ve bu konuda
öyle birine vereceğim ki o Allah'ı birçok kitap yazmıştır.
ve Rasûlü'nü sever. Onlar da onu se-
ver." Diyerek sancağı Ali'ye vermiştir. Bu âlimin çalışma usulü şudur; önce
Şia'nın yanında en muteber olan kaynakla-
Şia, bu ve benzeri rivayetleri bir araya rı tespit etmiştir. Daha sonra bu kaynaklara
getirerek: 'Rasûlullah işaret etti ki Ali halifedir. dayanarak, Şia'nın itikadını başlık başlık anlat-
Şia'nın başlangıcını da Rasûlullah oluşturdu' de- mıştır. Bu konuda yazdığı bazı kitaplar şunlardır:
miştir.
Şiilik ve Teşeyyu' Nasıl Başladı?
2. Görüş: Bazılarına göre Şialık, Rasûlullah'ın
vefatıyla başlamıştır. Bu görüşü savunanlardan Şia ve Kur'an
bir tanesi de sosyolog İbni Haldun'dur. İbni
Haldun, 'Mukaddime' isimli kitabında şöyle der: Şia ve Sünnet
'Rasûlullah'ın vefatıyla beraber bir grup insan hila-
Rafıziler, bu âlimin çok kaliteli araştırma yap-
fetin, ehlibeytin hakkı olduğunu söylediler.'
tığını fark edince Cuma günü minbere bomba
Bu görüş doğru değildir. Çünkü sahabe, koyarak hutbe esnasında suikast düzenlemişler
Rasûlullah'ın vefatından sonra hilafet konusunda ve bu âlimi öldürmüşlerdir.
gruplara ayrıldılar. Ensar, halife olarak Sa'd bin
Bu âlim, Şiiliğin ortaya çıkışıyla alakalı bütün
Ubade'yi radıyallahu anh seçmek istedi; kimisi ensar-
görüşleri cem ederek şöyle demekte:
dan bir emir, muhacirlerden bir emir olmasını is-
tediler; muhacirler tarafından Ebubekir, Ömer'in 'Şiilik, tek bir merhaleden müstakil değildir. Şi-
radıyallahu anhum halife olmasını istedi ve Ömer bunu ilik, tarih içerisinde ciddi merhaleler atlatan ve
kabul etmeyerek halife olarak Ebubekir'e biat başlangıcı, ortası, sonu kesinlikle birbiri ile alakalı

34
olmayan bir yapıdır. Günümüzde olan Şiilik, Ab-
dullah b. Sebe'nin ürünüdür. Fakat siyasi anlamdaki
Şiilik ise yani hilafet ve Emevilerle olan mücadele,
Ali döneminde vardı. Bunun itikada dönüşmesi
Abdullah b. Sebe'nin, Hüseyin'in katlinden sonraki
çalışmalarıyla oldu.'

Bu âlim kendi tezini ispatlamak için şu delil-


leri getirmiştir:

1. Delil: Ali halife olduğunda ilk defa imame-


ti kabul etmeyen Muaviye'dir radıyallahu anh. Eğer
Ali'nin imamet meselesi usulu'd dinden olan ve
itikadi bir mesele olmuş olsaydı Ali'nin, Mua- onlara karşı muamelesi Şia'nın iddiasının ne ka-
viye ve yanındakilerle kâfir diyerek savaşması dar geçersiz olduğunu göstermektedir.
gerekirdi. Ki Şia'nın kendi kaynaklarında dahi
3.Delil: Şia'nın en çok belirginleştiği dönem,
Ali'nin onları tekfir etmediği geçmektedir. Şia'nın,
Hasan ve Hüseyin radıyallahu anhum dönemidir. Ali
Ali'nin sözlerinin ve mektuplarının geçtiğini id-
radıyallahu anh, Kûfe'de Abdullah b. Mülcem tara-
dia ettikleri 'Nehcu'l Belağa' isimli kitapta Ali radı-
fından şehit edildikten sonra Hasan, babasının
yallahu anh şöyle demekte:
yerine halife seçildi. Hasan halife olunca şöyle bir
'Ey benim şiam! Bizim karşımızdaki insanlara söv- sorunla karşılaştı; Muaviye, Ali'ye biat etmediği
menizi istemiyorum. Bizimle ile onlar arasındaki için İslam ümmetinin iki tane emiri olmuştu. Her
mesele iman meselesi değildir. Osman'ın kanının geçen zaman, bu durum Müslümanların aleyhine
meselesidir. Bizim kendisinden beri olduğumuz işliyordu ve Müslümanlar zarar görmeye başla-
Osman'ın kanını iddia ederek bize kılıç çektiler. Ben mışlardı. Hasan halife seçilince ilk iş olarak bu
de sizi bağilere karşı kılıç çekmeye davet ediyorum.' ihtilafı ortadan kaldırmak için uğraşmak oldu.
İslam'ın ve Müslümanların maslahatı için Mua-
Ali'nin bu sözünden anlaşılmaktadır ki Ali ile viye radıyallahu anh ile anlaşarak halifeliği ona bıraktı.
Muaviye arasındaki ihtilaf itikadi değil siyasidir. Fakat Hasan, halifeliği Muaviye'ye bırakırken şu
Şia'nın ise bu konu hakkındaki görüşü şudur; şartı koşmuştu: 'Sana bu işi terk ediyorum. Raşid
imamet dinin usullerindendir. Muaviye, Ali'nin olan halifelerin yoluna tabi olman şartı ile seni mü-
imametini kabul etmediği için kâfir olmuştur. Ali minlerin emiri kabul ediyorum.'
onlarla kâfir oldukları için savaşmıştır.
Bu olaydan da anlamaktayız ki ne Ali'nin ne de
Ayrıca bu meselenin siyasi olduğunu Ali'nin ehlinin yanında Muaviye ile aralarındaki mese-
radıyallahu anh karşı tarafa yaptığı muameleden an- le itikadi değildi. Şayet itikadi olsaydı Hasan'ın,
lamaktayız. Nitekim Ali, ne Cemel ne Sıffin ne kâfir olduğuna inandığı bir insana imameti ver-
de Nehravan savaşında karşı tarafa hiçbir şekilde mesi düşünülemezdi.
mürted muamelesi yapmamıştır. Onların mal-
larını ganimet, kadınlarını cariye almamış ve Hasan hilafeti Muaviye'ye radıyallahu anhum teslim
kaçanların peşine düşmemiştir. ettikten sonra aralarında hiçbir problem kalmadı.
Rasûlullah'ın torunları ile Emeviler arasındaki
2.Delil: Ali kendi kızını Ömer radıyallahu anh ile sorunlar Muaviye'den sonra başladı.
evlendirmiş. Çocuklarına Ebubekir ve Ömer is-
mini vermiş. Bağiler, Osman'ın radıyallahu anh evini Ayrıca Ali taraftarları da karşı tarafla olan so-
muhasara altına aldıklarında onu koruması için runlarına itikadi olarak değil siyasi olarak ba-
kendi çocuklarını göndermiştir. kıyorlardı. Sahabe hariç, çoğunun karşı tarafla
olan sorunu kavmiyetçiliğe dayanmaktadır. Yani
Şia'ya göre Ebubekir ve Ömer, Ali'nin radıyallahu Ümeyyeoğulları'na olan kinlerini ve sorunlarını
anhum imamet hakkını inkâr ederek gasp ettiler. Şia, 'Ali'yi savunuyoruz' adı altında yaşatmaya çalışı-
Ebubekir ve Ömer'i, dinin aslı olan bir meseleyi yorlardı.
inkâr ettikleri için tekfir ederler. Fakat Ali'nin, Şevval
1435

Ağustos’14 • SAYI: 31

35
Nehcu'l Belağa isimli eserde Ali kendi taraflarına "Bu adamlar Ali'nin kapısına gelerek 'Sen, O'sun' di-
şöyle demekte: yorlar. Ali 'Ben kimim?' dedi. Onlar da 'Sen ilahsın'
diye cevap verdiler. Ali de onları yaktı."
'Ey benim şiam! Siz ne biçim insanlarsınız. Söz
söylesem sözümü dinlemezsiniz. Emretsem emrimi 2. Rivayet:
yerine getirmezsiniz. Çobanı kaybolmuş deve top-
luluğu gibisiniz. Hangi taraftan toplasam diğer ta- İmam Buhari, Ebu Cuheyfe'den aktarıyor:
raftan dağılıyorsunuz. Size savaş ile ilgili bir mevize
söylesem daha bitirmeden birbirinize giriyorsunuz. "Ben Ali'nin yanına geldim ona sordum; 'Sizin ya-
Karşı tarafın size galebe çalmasından korkuyorum. nınızda Kur'an'dan olmayan bir şey var mı?' (Başka
Onların emirleri (Muaviye) Allah'a isyan ettiği bir rivayette ise 'Sizin yanınızda insanların yanın-
halde, onlar emirlerine tam bir bağlılıkla bağlıyken da olmayanlardan var mı?') Ali de diyor ki: 'Bizim
sizin emiriniz Allah'a itaat ettiği halde her fırsatta yanımızda Allah'ın kitabı ve bu kâğıttan başka bir
ona isyan ediyorsunuz. Keşke Muaviye, bir adamı şey yoktur.' "  4
karşılığında sizden on adamı değişseydi.'
Günümüzde Şia'nın itikadlarından bir tanesi
Şia'nın ilk ve orta dönemlerinde şu anda Şia'da de şudur; Allah, ehlibeyte has olarak birtakım
mevcut olan itikadlarından bazıları var mıydı? ilimler vermiştir. O ilimler sadece onlarda vardır.
Başka kimselerde o ilimler yoktur. Bu rivayetten
O dönemlerde Şia'nın şu anda var olan necis
de anlıyoruz ki, insanların bazıları o dönemde bu
itikadları bireysel anlamda vardı. Fakat hiçbir
meseleleri konuşmaya başlamışlar. Yani Ali'nin
zaman bir taifenin görüşü veya üzerinde ittifak
yanında özel bir ilim var, hiç kimsede olmayan
edilen kurallar olarak algılanmadı. Buna iki tane
vasiyetler var.
örnek verebiliriz. Her iki rivayet İmam Buhari'de
geçmektedir: Sonuç Olarak: Ali'nin dönemi Şia'nın baş-
1. Rivayet: langıç dönemi, Hasan ve Hüseyin dönemi orta
dönem, Hüseyin'in şehadetinden sonraki dönem
"İkrime diyor ki: 'Ali, İslam'dan irtidad eden bir ise son dönemdir. Birinci ve ikinci dönemlerde
grup insanı ateşle yaktı.' Bu olay, İbni Abbas'a ula- verilen örnekler, Şia'nın itikadi bir fırka olma-
şınca şöyle dedi: 'Allah'ın azabı ile azap etmeyin. dığını, siyasi bir fırka olduğunu gösterir. Fakat
Çünkü ateşin Rabbi Allah'tır.' " o dönemlerde ferdî de olsa günümüz Şia iti-
kadları dillendiriliyordu. Abdullah b. Sebe'nin
Burada İbni Abbas radıyallahu anh onların öldü- Hüseyin'in katlinden sonra yaymış olduğu fitne
rülmesine değil, ateşle yakılmasına itiraz ediyor. ile Şia, itikadi bir fırka haline gelmiştir.
İmam Ahmed'in Müsned'inde ve tarih kitap-
Davamızın sonu Allah'a hamd etmektir.
larında şöyle geçmektedir:

4. Ali'nin, kılıcının kabzasından çıkardığı kâğıtlarda; öldürülen in-


sanların diyetleri, esirlerin nasıl serbest bırakılacağı ve bir kâfire
karşı bir Müslümanın öldürülmemesi meseleleri yazılıydı.

36
İlim Meclisi
muratmuslihan@tevhiddergisi.com

Murat Müslihan

Zor Günlerin Adamı


-2- Sadık İnsan
Ebubekir'in 4 müşrikleri görünce endişelenmesi,
üzülmesi kendisine bir zarar gelecegini
düşündügünden dolayı değildi. Bilakis o, Allah
Rasûlü'ne bir şey olmasından korkuyor ve onun
için üzülüyordu.

Hicreti Aişe söyle devam eder:


Mekke'de eziyetler her geçen gün biraz daha Peygamber o gün Mekke'de bulunuyordu. Müs-
artıyordu. Özellikle Ebu Talib'in vefatından sonra lümanlara:
Rasûlullah da sallallahu aleyhi ve sellem ciddi anlamda ezi-
yet çekmeye başlamıştı. Allah subhanehu ve teâlâ 13 yıl __ Sizin hicret edeceğiniz yurdun, iki kara taşlık
süren davet ve imtihanlardan sonra Medine'nin arasında hurmalıkları olan bir şehir olduğu bana
kapılarını İslam'a açmış ve Müslümanların oraya rüyamda gösterildi, buyurdu.
hicret etmelerini istemişti. Bu izinden sonra sa-
habeler yavaş yavaş hicret etmeye başlamışlardı. Peygamberin bu sözü ve teşviki üzerine Medine
tarafına hicret edenler hicret etmişti. Habeşistan'a
Aişe radıyallahu anha babasının hicretini şöyle an- hicret edenlerin çoğu da dönüp Medine'ye gelmiş-
latır: lerdi. Ebubekir de Medine tarafına hicret etmeye
hazırlanmıştı. Fakat Rasûlullah ona:
"Ben babamla anamın İslam dinini din edinmiş __ Sabret! Bana da hicret için izin verileceğini
olmayarak yaşadıklarını hiç görmedim. O zaman-
larda Rasûlullah'ın sabah akşam bize gelmediği umarım, buyurdu.
hiçbir günümüz geçmezdi. Müslümanlar Kureyş
Ebubekir de:
müşrikleri tarafından belaya, işkenceye uğratılınca
Rasûlullah sahabelerine hicret için izin vermişti. __ Babam sana feda olsun, böyle bir iznin gelme- Şevval
sini umar mısın, diye sordu. 1435

Ağustos’14 • SAYI: 31

37
Rasûlullah: __ Babam sana kurban ya Rasûlullah, şu iki binek
devemden birini seç al, dedi. Rasûlullah:
__ Evet umarım, diye tasdik buyurdu.
__ Ancak bedeliyle alırım, buyurdu.
Bu sebeple Ebubekir de Rasûlullah'a hicrette arka-
daşlık etmek üzere hemen hareket etmekten kendini Aişe dedi ki:
menetti. Aynı zamanda Ebubekir evinde bulunan
en kuvvetli iki hecin devesini dört ay, talh ağacı Biz Rasûlullah ile Ebubekir'in sefer gereklerini
yaprağı ile ev içinde besledi. çarçabuk hazırladık. Her ikisi için deriden bir da-
ğarcık içinde bir miktar azık düzenleyip koyduk.
Aişe şöyle devam eder: Dağarcığın ağzı bağlanacağı sıra Esma, belinin ku-
şağından bir parça yırtıp onunla dağarcığın ağzını
Bir gün biz zeval vaktinin en sıcak zamanında bağladı. Bundan dolayı Esma'ya 'Zâtu'n-Nitâkayn
Ebubekir'in evinde oturuyorduk. Ev halkından biri (İki kuşaklı)' denildi.
Ebubekir'e:
Aişe devamla şöyle der:
__ İşte Rasûlullah, bize gelmesi mutat olmayan
bir saatte, başını bir sargı ile sarmış olarak ge- Sonra Rasûlullah ile Ebubekir, Sevr Da-
liyor, dedi. ğı'ndaki bir mağaraya ulaştılar ve orada
üç gece gizlendiler. Her gece yanlarında
Ebubekir de: Ebubekir'in oğlu Abdullah gecelerdi.
Abdullah maharetli, çabuk anla-
__ Babam, anam ona kurban
yışlı, taze bir gençti. Seher vakti
olsun, vallahi mühim bir hadise Rasûlullah ile Ebubekir'in yanın-
olmadıkça bu saatte gelmek Rasûlullah ile Ebubekir, Sevr
Dağı'ndaki bir mağaraya ulaştılar dan çıkar, Mekke'de gecelemiş
âdeti değildi, dedi. gibi Kureyş ile sabahlardı.
ve orada üç gece gizlendiler. Her
gece yanlarında Ebubekir'in oğlu Abdullah, Rasûlullah ile
Aişe, rivayetine devam Ebubekir hakkında Kureyş
Abdullah gecelerdi. Abdullah maharetli,
ederek şöyle der: çabuk anlayışlı, taze bir gençti... müşriklerinin hilelerinden
Rasûlullah geldi, içeri girmek duyduğu şeyleri ezberler, ka-
için izin istedi. İzin verilince evi- ranlık basınca gelir, Rasûlullah
mize girdi. Ardından Ebubekir'e: ile babasına haber verirdi.
Ebubekir'in kölesi Âmir bin Fuheyre
__ Yanında bulunanları dışarı çıkar, bu- o civarda bol sütlü sağmal koyun sürüsü
yurdu. otlatır ve akşamdan bir müddet geçtiğinde
o sürüyü Rasûlullah ile Ebubekir'in yanlarına
Ebubekir de: getirirdi. Onlar da sağıp taze süt içerek geceler-
lerdi. O süt, kendi sağmallarının sütü idi. Ve içine
__ Babam sana kurban ya Rasûlullah! Onlar se- kızgın taş konularak ısıtılmış idi. Nihayet gecenin
nin ehlin ve mahremindir, dedi. sonunda Âmir bin Fuheyre mağaranın önüne ge-
lir, sağmal koyunlara seslenir, tekrar otlatmaya
Rasûlullah: götürürdü. Rasûlullah ile Ebubekir'in mağarada
__ Bana (Mekke'den Medine'ye) çıkmak için izin bulundukları üç gecenin hepsinde Âmir böyle yaptı.
verildi, dedi. Rasûlullah ile Ebubekir Mekke'de iken Abd bin
Adiyeoğulları olan Eddiloğulları'ndan yol kılavuz-
Ebubekir de: luğunda maharetli Abdullah bin Uraykit adında bir
__ Ya Rasûlullah, babam sana kurban olsun! Ben kişi kiralamışlardı. Bu adam As bin Vâil Es-Sehmi
ailesi hakkında yeminli dost olmak üzere elini kana
de seninle beraber olmak isterim, dedi. batırmıştı. Bu zat, hâla da Kureyş kâfirlerinin dini
üzere idi. Fakat doğruluğuna emniyet ve itimat ede-
Rasûlullah:
rek Rasûlullah ile Ebubekir, develerini ona teslim
__ Evet, sen de beraberimde olacaksın, buyurdu. etmişler ve üç gece sonra develeriyle beraber Sevr
Dağı'ndaki mağarada buluşmak üzere sözleşmiş-
Ebubekir: lerdi. Bu kılavuz kişi Rasûlullah ve Ebubekir'in
develeriyle üçüncü gecenin sabahında Sevr'e, on-

38
ların yanına geldi. Rasûlullah ve Ebubekir, Âmir doğru tutmuştum. Nihayet atımın yanına geldim,
bin Fuheyre ve kılavuz Abdullah bin Uraykit yola üstüne bindim ve beni gayeme yaklaştırması için
devam ettiler. Kılavuz, yolcuları alıp sahil yolunu hayvanı dörtnala kaldırdım. Sonunda Rasûlullah
takip ederek Medine'ye doğru hareket ettiler." ile sahabelerine yetişip yaklaştım. Bu sırada atım
sürçüp kapaklandı. Ben de atımdan düştüm. Fa-
Surâka bin Malik şöyle der: kat hemen toparlanıp kalktım ve elimi ok torba-
mın içine uzattım, ondan fal kalemlerini çıkardım.
"Hicret kafilesi Mudilceoğulları'nın sınırından geç- 'Muhammed'le sahabelerine zarar verebilir miyim,
tiği sırada Kureyş kâfirlerinin etrafa saldıkları elçile- yoksa veremez miyim?' diye onlarla fal baktım. Fal
ri bize geldi. Mekkeliler Rasûlullah ile Ebubekir'den neticesinde hoşlanmadığım şey (yani zarar vereme-
her birini öldüren veya esir eden kimse için ayrı ayrı yeceğim hususu) çıktı. Bunun üzerine ben yine atı-
mükâfat tayin ediyorlardı. ma bindim. Fal oklarının aykırı çıkmasına rağmen,
onlara isyan edip, atımı yine dörtnala kaldırdım. At
Surâka dedi ki:
beni onlara yaklaştırıyordu. Nihayet Rasûlullah'ın
Bu günlerde ben, kavmim Mudliceoğulları'nın bir şeyler okuduğunu işittim. Rasûlullah arkasına
toplantılarından birisinde oturuyordum. Bu sırada dönüp bakmıyordu. Ebubekir ise arkasına çok dö-
Kureyş adamlarından bir kişi çıkageldi. Biz oturur- nüp bakıyordu. Rasûlullah'ın okuduğunu işittiğim
ken o ayakta dikildi de: sırada atımın iki ön ayağı kumun içine battı. Hatta
bu batış dizlerine kadar erişti. Ben de attan düştüm.
__ Ya Surâka! Ben biraz önce sahile doğru yol alan Sonra ben hayvanı kalkmaya zorladım. O da kalk-
birkaç yolcu karaltısı gördüm. Öyle sanıyorum ki, maya çalıştı. Fakat bir türlü ayaklarını çıkarmaya
bunlar Muhammed ile sahabeleridir, dedi. gücü yetişmedi. Hayvan zorlukla homurdanarak
kalkıp doğrulunca da hemen iki ayağının gömülen
Surâka dedi ki: izinden göğe doğru ateş dumanı gibi bir duman
yükselip dağıldı. Bunun üzerine tekrar fal bak-
Ben derhal bu adamın anlattığı yolcuların Mu- tım. Yine hoşlanmadığım surette çıktı. Sonra ben
hammed ile sahabeleri olduğunu anladım. Fakat Muhammed'le sahabelerine:
ondan saklamak için ona:
__ El-Eman, diye haykırdım.
__ Gördüğün karaltılar Muhammed'le sahabeleri
değildir. Lakin sen falan ve falan kişileri görmüş ola- Bunun üzerine durdular. Ben de atıma binerek
caksın! Şimdi onlar bizim gözlerimiz önünden geçip yanlarına gittim. Rasûlullah ve sahabelerini taar-
gittiler, kendilerine ait bir kayıp arıyorlar, dedim. ruzumdan koruyan bunca harikalarla karşılaştığım
şu anda gönlümde kesin bir kanaat hasıl oldu ki,
Sonra hareketimi meclistekilere sezdirmemek için Rasûlullah'ın işi ve Peygamberlik davası yakında za-
bir müddet daha mecliste eğlendim. Sonra kalkıp hir olup zafere ulaşacaktır. Bu kanaat üzerine ona:
evime girdim. Cariyeme atımı alıp çıkarmasını ve
yüksek tepenin arkasında beni beklemesini emrettim. __ Kavmin Kureyş, senin öldürülmen veya esir
Ben de mızrağımı alarak evimin arka tarafından alınman hakkında mükâfat tayin etmişlerdir, dedim.
çıktım. Ve mızrağımın (parıltısını gizlemek için) alt Şevval
1435
tarafını yerde sürüklemiş, üst tarafını da aşağıya

Ağustos’14 • SAYI: 31

39
Ve Kureyş'in, kendisine ve sahabelerine karşı ne ka- yaptı. İnsanlar o vakit Rasûlullah'ı tanımış oldu.
dar fenalık yapmak istediklerini birer birer onlara Rasûlullah Amr bin Avfoğulları arasında on küsur
haber verdim. Ve kendilerine yol azığı ve yol metaı gün kaldı. Temeli takva üzere kurulan mescidi tesis
arz ettim. Fakat benden bir şey almadılar ve hiçbir etti ve Rasûlullah orada namaz kıldı."  1
şey de almak istemediler.
Bu kıssadan kendimize şu dersleri çıkarabiliriz:
Yalnız Rasûlullah bana:
1. Hicret esnasında Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve
__ Ya Surâka! Bizim yolculuğumuzu gizle, dedi.
sellem ciddi tedbirler almış ve organize bir şekilde
hicret etmiştir.
Bunun üzerine ben Rasûlullah'tan hakkımda bir
eman yazmasını istedim. Rasûlullah da Âmir bin Herkesin dinlendiği öğle sıcağında gelmesi,
Fuheyre'ye emretti. Âmir de bir deri parçasına ya- başını örtmesi, Ebubekir'den radıyallahu anh ev hal-
zıp verdi. Bundan sonra Rasûlullah, yanındakilerle
kını dışarı çıkarmasını istemesi, geceleyin yola
beraber yoluna devam etti.
çıkması, ilk başta Medine'ye ters istikamette
İbni Sihab şöyle der: yol alması, üç gün Sevr mağarasında kalması,
Ebubekir'in ailesi üzerinden güzel bir görev
"Rasûlullah yolda Müslümanlardan bir dağılımı yapması son derece tedbirli hare-
tüccar kafilesi ile birlikte bulunan Zübe- ket ettiğini gösterir.
yir bin Avvam ile karşılaştı. Zübeyir,
Rasûlullah ile Ebubekir'e beyaz Fakat Allah Rasûlü hicret
elbiseler giydirdi. ederken bütün tedbirlerini
almış olsa da, asıl dayanağı,
Medine'de bulunan Müs-
Allah Rasûlü hicret ederken bütün kendisinden yardım istediği
lümanlar, Rasûlullah'ın
tedbirlerini almış olsa da, asıl yine Allah subhanehu ve teâlâ idi.
Mekke'den yola çıktığını dayanağı, kendisinden yardım istediği
işitmişler ve karşılamak için yine Allah subhanehu ve teâlâ idi. İbni Abbas radıyallahu anh
her sabah kuşluk vakti Harre
şöyle der:
mevkiine çıkarak öğle sıcağı
basıncaya kadar Rasûlullah'ın "Peygamber Mekke'de idi. Son-
gelmesini bekliyorlardı. Yine bir ra hicret etmekle emrolundu. Bu
gün Müslümanlar uzunca bir bek- sırada kendisine: 'Ve de ki: 'Rabbim,
leyişin ardından evlerine dönmüşlerdi. beni doğruluk yerine koy ve doğruluk ye-
Evlerine girdikleri sırada Yahudilerden bir rinden çıkar ve katından, bana destekleyecek
kişi, kendisine ait bir işe bakmak üzere Yahudi bir kuvvet ver.'  2' ayeti kerimesi nazil oldu."
kulelerinden bir kulenin üstüne çıkıp yüksekten
uzaklara bakmakta iken, Rasûlullah ile sahabe- Allah'ın yardımı olmadan kişi ne kadar iyi ça-
lerini, beyazlar giymiş oldukları hâlde sıcaktan lışırsa çalışsın başarı elde edemez. Yapılan işlerde
meydana gelen serap ve sis manzaralarını yararak başarıyı elde etmek için Allah'ın yardım etmesi
geldiklerini gördü. Artık Yahudi bu muhteşem gelişi
şarttır. Ondan dolayı İslam için koştururken 'ben
saklamaya muktedir olamayarak, yüksek sesiyle:
"Ey Arap cemaati! İşte beklemekte olduğunuz şeref yaparım, ben ederim' gibi kibre işaret eden sözleri
kaynağınız geliyor!" diye haykırdı. söylemekten ziyade, her zaman Allah'tan yardım
istemek gerekir.
Bu sesi işiten bütün Müslümanlar, silahlarına
sarılarak evlerinden fırlayıp Rasûlullah'ı karşıla- Tedbir konusunda genel olarak iki taife Kur'an
maya koştular. Ve Harre denilen kara taşlık yolunda ve Sünnet'in dışına çıkmıştır.
Rasûlullah'a kavuştular. Rasûlullah onlarla birlikte
Medine'nin sağ tarafına ilerledi ve nihayet Amr bin Birinci grup, tedbiri tevekküle aykırı görüp;
Avf ailesinin mahallesinde konakladı. O gün Rebiu'l- tedbir alınmaması gerektiğini söyleyenlerdir.
Evvel ayının Pazartesi gününe rastlayan bir gündü. Bunlar: 'Biz Allah'a tevekkül ediyoruz' diyerek
yapacağı işlerde zahirî sebeplere sarılmazlar. Bu
Ensardan gelenler arasında daha önceden
Rasûlullah'ı görmemiş olanlar Ebubekir'le selam-
laşmaya koyuldular. Nihayet güneş Rasûlullah'a 1. Buhari
değince, Ebubekir gitti ve ridası ile ona gölge 2. 17/İsra, 80

40
doğru değildir. Çünkü Allah Rasûlü'nün sallallahu
Allah'a subhanehu ve teâlâ tevekkülü tam-
aleyhi ve sellem
dı. Buna rağmen davet ederken, hicret ve cihad
ederken tedbirlerini almıştı. Tedbir ile tevekkül
birbirine zıt değildir. Bize düşen, yapacağımız
her işte zahirî sebeplere en güzel şekilde yapış-
mak. Sonra da Allah ne dilerse ona rıza göster-
mektir.

İkinci grup ise tedbiri İslam'a hizmet etmenin


önüne geçirenlerdir. Tedbir yapıyoruz deyip da-
vet, hicret ve cihad etmeyenlerdir. Tedbir yapıyo-
ruz deyip, sakalını kesen, Müslümanlardan uzak ruz. Bu halimizle bunları elde etmemiz mümkün
duranlardır. Aslında bunlar korkularını tedbir değildir. Ebubekir'in elde ettiklerini elde etmek
kılıfıyla kapatmaya çalışanlardır. Korkuyoruz için Ebubekirce davranmak gerekir.
diyemedikleri için tedbir alıyoruz diyorlar.
Zikrettigimiz bu madde asrımızın hastalıkla-
İslam ise bu ikisinin arasındadır. Tedbirimizi rından birine de işaret etmektedir. Kolayı gözden
de alacağız, bununla beraber yapmamız gere- çıkarıp, zoru ummak. Değerli olana tabi olanlar,
kenleri de yapacağız. Allah subhanehu ve teâlâ şöyle değerli olanı feda etmek zorundadırlar. Gazoz
buyuruyor: kapağıyla pırlanta satın almak muhal oldugu gibi,
hayatın en değersiz olanını feda edip, en değerli
"Ey iman edenler! (Düşmana karşı) tedbirinizi alıp, olan sıddıklık mertebesini ummak da muhaldir.
küçük birlikler hâlinde yahut topluca savaşa gidin."  3
Müslümanların ilk nesilde olduğu gibi gerçekçi
Allah subhanehu ve teâlâ bu ayette tedbirlerimizi al- olmaları ve feda ettikleriyle umdukları arasında
mamızı emretmiş fakat ardından küçük ya da bü- dengeyi gözetmeleri gerekir. Aksi halde meclis-
yük gruplar halinde savaşa çıkmamızı istemiştir. lerde İbni Selul tiynetli, Ebubekir ağızlı insanla-
rı görmeye daha çok tahammül etmek zorunda
2. Ebubekir radıyallahu anh hicrette yine kendisi- kalacağız.
ni göstermiş ve canıyla, malıyla, ailesiyle Allah
Rasûlü'nün yanında yer almıştır. Bu kıssada İkincisi; Ebubekir'in ailesinin ve çocuklarının
Ebubekir radıyallahu anh ile ilgili iki şey dikkatimizi gösterdigi tutum da gerçekten çok önemli. Baba-
çekiyor; larına destek çıkmışlar ve hicretlerini sıkıntısız
yerine getirmeleri için ellerinden geleni yapmış-
Birincisi; Ebubekir'in kazandığı mertebelerin, lar. Normalde onların bu yaptıkları dilde kolay,
Allah Rasûlü'nün yanındaki değerinin durduk pratikte ise gerçekten zor olan şeylerdir. Onlar
yere olmadığı bilakis, birçok fedakârlıktan sonra babalarından ayrılacakları için sıkıntı çıkarma-
kazandığıdır... Cennet ile müjdelenmesi, Peygam- mışlar. Onlar: 'Bizi kime bırakıyorsun? Biz sensiz ne
berimizin en yakın arkadaşı olması ve ilk halife yapacağız? Ne olur gitme!' gibi sözlerle babalarının
olmasının; samimi fedakârlıkların karşılığı oldu- hicretine engel olmamışlar. Bilakis her konuda
ğunu görüyoruz. Ebubekir radıyallahu anh yan gelip ona yardımcı oldular. Peki, onlar nasıl bu sevi-
yatmakla, haftada iki-üç saat derslere katılmakla, yeye geldi? Birdenbire mi böyle fedakâr oldular?
ayda beş-on lira infak etmekle bu mertebeleri
elde etmedi. Bilakis her şeyini, canını, malını, Ebubekir'in çocuklarının iyi olmasının sebebi,
ailesini, vaktini ortaya koyarak bunları elde etti. Ebubekir'in iyi olması ve onları iyi eğitmesinden
kaynaklanıyordu. Bugün çocuklarımıza: 'Falan
Bugün bizler de bu mertebelere ulaşmak isti- sahabeye bakın küçük yaşta neler yapmış?' diyerek
yoruz fakat elde etmek için Ebubekir'in yaptık- onların da böyle olmalarıni istiyoruz. Fakat bir
larının çeyreğini yapmıyoruz. Ne vaktimizle, ne türlü istedigimizi elde edemiyoruz ve bir türlü
canımızla ne de ailemizle İslam için koşturmuyo- çocuklarımız sahabe çocukları gibi olmuyor. Ço-
cuklarımızın sahabe çocukları gibi olabilmesi Şevval
için; bizler sahabe gibi olmamız gerekmektedir. 1435
3. 4/Nisa, 71

Ağustos’14 • SAYI: 31

41
Anne babalar iyi olursa çocukları da iyi olur. On- anlayış var; çocuklarında olan güzel davranışları
lar kötü olursa çocukları da kötü olur. onlar öğretmiştir. Kötü davranışları ise çocuklar
arkadaşlarından veya komşunun çocuğundan
Bunu şöyle bir örnek üzerinden açıklayalım; öğrenmişlerdir. Güzellikleri kendilerinden kö-
Çocuklarımıza doktorluk eğitimi vermeden dok- tülükleri ise başkalarından bilirler. Tartıda öl-
tor olmalarını beklemek ne kadar beyhude bir çüsüzce davranmanın şekillerinden biri de bu
beklentiyse aynı şekilde onlara İslami bir şuur olsa gerek.
vermeden, söz ve fiillerimizle onlar için belirledi-
ğimiz hedefi kendi yaşamımızda göstermeden de Çocuğumuzun nasıl olmasını istiyorsak, önce
İslam için koşturmalarını, İslam için fedakârlık kendimiz bunu hayata geçirmeliyiz. Çünkü ço-
yapmalarını beklemek bir o kadar beyhude bir cuk anne babasını örnek alır. Anne-baba ilim
beklentidir. öğrenmeyi sevmiyorsa, ilme karşı ilgi duymuyor-
sa çocuk da ilmi sevmez ve ilgi duymaz. Anne
Ebu Hureyre'den radıyallahu anh rivayeten Peygam- baba birbirine veya başkalarına karşı saygısız ise,
ber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: hak hukuka dikkat etmiyorsa, çocuk da aynısını
yapar. Anne-baba ibadetlerine dikkat etmiyor,
"Her çocuk fıtrat üzerine doğar. Çocuğu anne
ve babası Yahudileştirir veya Hristiyanlaştırır
işlerini ibadetlerin önüne geçiriyorlarsa
veya Mecusileştirir. Tıpkı hayvanın do- çocuk da ibadetlerine dikkat etmez ve
ğurunca, azaları tam olarak yavru oyunu ibadetlerinin önüne geçirir.
doğurması gibi. Siz kesmezden
önce, kulağı kesik olarak doğmuş Üzüm üzüme baka baka ka-
hayvana rastlar mısınız?"  4 rarır. Çocuğumuzun baktığı
Çocuklarımızın sahabe çocukları gibi ilk üzüm biziz unutmayalım.
Çocuk fıtrat üzere olabilmesi için; bizler sahabe gibi Onu karartan da sarartan
olmamız gerekmektedir. Anne babalar da, çürüten de büyüten de
Allah'ın razı olduğu şe-
iyi olursa çocukları da iyi olur. Onlar
kilde doğar. Daha sonra anne-babadır, bunu kabul-
kötü olursa çocukları da kötü olur.
itikad da dâhil çocukta olan lenelim. 5
değişiklikler anne babayla ala-
kalıdır. Anne-baba neye inanı- 3. Burada Ebubekir'in kü-
yorsa çocuk da ona inanmaya, çük oğlu Abdullah'ın yaptıkları
anne babanın ahlakı neyse çocuğun da dikkatlerden kaçmıyor. Abdul-
da ahlakı öyle olmaya başlar. Çocukların lah bir nevi istihbaratçı rolü oynayarak
dışarıdaki davranışları anne babaların evde- düşmanın faaliyetlerini gözlemliyor ve
ki davranışlarının göstergesidir. Çocuk, anne gerekli bilgileri toplamaya çalışıyordu. Ab-
babasının dışarıdaki aynasıdır. dullah gündüzleri Mekke halkı arasında dolaşır,
onlara hissettirmeden gerekli bilgileri toplamaya
Günümüzde birçok anne-baba çocuklarından çalışırdı. Daha sonra akşam karanlık çöktüğünde
şikâyetçi. Çocuğum yaramaz, söz dinlemiyor, mağaraya gider topladığı bilgileri Rasûlullah'a
namazlarını kılmıyor, arkadaşlarıyla anlaşamı- ve Ebubekir'e bildirirdi. Geceleyin orada kalır,
yor, derslerini çalışmıyor, ödevlerini yapmıyor nöbet tutar ve sabaha doğru şafak sökmeden
cümlelerini anne ve babalardan çokça duyarız. Mekke'ye geri dönerdi. Abdullah bunu üstün
Fakat asıl problem olan, anne ve babaların bu bir yetenekle yerine getiriyordu, öyle ki Mekkeli
problemlerin kendilerinden kaynaklı olduğunu müşriklerden hiç kimse ondan şüphelenmemişti.
 6

düşünmemeleridir. Çocukların bunları kendile-


rinden öğrendiklerinin şuurunda olmamalarıdır. Aslında burada bir gencin İslam'a son derece
faydalı olabileceğini görüyoruz. Ondan dolayı
Çocuğumuzda gördügümüz güzel davranışları gençleri basite almamalı, İslam'a hizmet etmeleri
kendimizden bilip, onunla göğsümüzün kabar- için onlara görevler vermeliyiz. Gençtir, yapamaz
dığı gibi; çocuğumuzda olan kötü davranışların edemez dememeliyiz. Tarih boyunca İslami mü-
da bizden kaynaklı olduğunu bilmemiz gerekir.
Fakat çok ilginçtir ki birçok anne babada şöyle bir
5. Tevhid dergisi ilk sayı Mahi'nin yazısından alıntılanmıştır.
6. Hz. Ebubekir; Hayatı, Şahsiyeti ve Dönemi - Ali Muhammed
4. Buhari, Müslim Sallabi kitabından alıntı yapıldı.

42
cadele gençler üzerinden ilerlemiştir. Peygam- dünya hayatında ve şahitlerin şahitlik edecekleri
ber sallallahu aleyhi ve sellem dönemimde davet yapan, günde yardım ederiz."  9
cihad eden, âlim olanlardan birçoğu gençlerdi.
Tabi bunun olabilmesi için, yani gençlere görev Her ne kadar, düşündüğümüz hedeflere zahirî
verilebilmesi için gençlerin de emir sahiplerine sebeplerle ulaşmamız mümkün görünmese de
güven vermeleri, verdikleri görevleri hakkıyla bilmemiz gerekir ki Allah bize yardım edecek ve
yerine getireceklerine dair yaptıklarıyla bunu Allah'ın yardımıyla zahiren ulaşılması mümkün
ispat etmeleri gerekir. 7 olmayan hedeflerimize ulaşacağız. Peygamber-
lerin kıssaları bu konuda bizim için en güzel ör-
4. Bu kıssada yine Allah'ın yardımı da dikkati- neklerle doludur.
mizi çekiyor. Müşrikler aldıkları bütün tedbirlere
rağmen Rasûlullah'ı ve Ebubekir'i yakalayamadı Musa aleyhisselam zahirî sebeplere göre deniz-
ve ikisi de sağ salim bir şekilde Medine'ye ulaş- den geçemezdi, fakat Allah denizi ikiye bölerek
tılar. Allah subhanehu ve teâlâ bir şey dilediği zaman onların geçmesini sağladı. İbrahim'in aleyhisselam
bütün insanlar toplanıp ona engel olmak istese zahirî sebeplere göre yanması gerekirdi fakat
engel olamazlar. Gerekirse Allah subhanehu ve teâlâ Allah'ın yardımıyla ateş onu yakmadı. Talut'un
kâinatın genel kurallarını değiştirir fakat yine ordusunun zahirî sebeplere göre Câlût'un or-
de dilediğini yerine getirir. Müşrikler mağaraya dusuna karşı yenilmesi gerekirdi, çünkü sayıca
çok yaklaşmalarına rağmen onları görememeleri, onlar çok daha fazlaydı. Bedir'de zahirî sebeplere
Suraka'nın atının ayaklarının sürekli yere batma- göre Müslümanların yenilmesi gerekirdi çünkü
sı, Allah'ın yardımının göstergeleriydi. düşman onların üç katıydı. Fakat her bir vakıa-
da zahirî sebepler işlevsiz kaldı. Allah subhanehu ve
Buradan şunu anlamamız gerekir; bize düşen, teâlâ kâinatın genel kurallarını değiştirerek onlara
Allah'a tevekkül edip işimizi ihsan ilkesi üzere yardım etti ve zafer kazandılar. Allah'ın yardımı
en güzel şekilde yapmaktır. Biz üstümüze düşeni olduğu zaman imkânsızlıklar çok rahat aşılır.
samimice yaparsak Allah'da subhanehu ve teâlâ üstüne Allah'ın yardımı olmadığı zaman ise çok basit
düşeni yapacaktır elbet. Çünkü Allah subhanehu ve şeyler dahi, zorlaşır.
teâlâ bize yardım edeceğine dair söz vermiştir. Ve
Allah subhanehu ve teâlâ sözüne en sadık kalandır: 5. Ebubekir'in radıyallahu anh Peygamberimize
olan saygısını da yine bu kıssadan görüyo-
"Müminlere yardım etmek ise üzerimizde bir hak- ruz. Medine'ye vardıklarında güneşte bekleyen
tır."  8 Rasûlullah'a ridası ile gölge yapması ona olan
saygısını gösterir.
"Şüphesiz ki, Peygamberlerimize ve iman edenlere
Saygı, İslam toplumunun temel öğretilerinden
biridir. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:
7. Gençliğin önemi ve gençliğin Allah'a nasıl adanması gerektigi ile
tafsilatlı bilgi için 'Allah'a Adanmış Gençlikler' kitabına müracaat Şevval
edilebilir. 1435
8. 24/Nur, 47 9. 40/Mümin, 51

Ağustos’14 • SAYI: 31

43
"Küçüklerine merhamet etmeyen, büyüklerine menedildik' diye karşılık verir. Çünkü Abdullah
saygı göstermeyen bizden değildir." demektedir. 10 bin Mübarek, Süfyan bin Uyeyne'yi kendisinden
üstün görürdü. 11
Sahabe ve selef dönemine baktığımızda saygı
meselesine son derece dikkat ettiklerini görürüz. Saygının olabilmesi için öncesinde sevginin
Emir sahiplerine, âlimlere, büyüklere saygı gös- olması gerekir. İnsan birini sevdiği zaman seve-
tererek bunun Rasûlullah'a has olmadığını bize rek, içinden gelerek ona saygı gösterir. Sevmediği
göstermişlerdir. Selefimiz bunu nasıl yerine ge- zaman ise saygı göstermek durumunda kalsa da
tirdiyse, bizim de o şekilde yerine getirmemiz ge- istemeyerek saygı gösterir. Sevginin olmadığı yer-
rekir. Çünkü biz onları her konuda örnek almak lerde ya hiç saygı olmaz ya da ilk başlarda mecbu-
zorundayız. Sahabenin ve selefin saygı anlayışına riyetten kaynaklı olsa da sürekli olmaz. Aramızda
dair şu örnekleri verebiliriz; saygının olması için ilk başta aramızda sevgiyi
tesis etmemiz gerekir.
Amr bin As radıyallahu anh şöyle der: 'Allah
Rasûlü'ne duyduğum saygıdan dolayı gözlerimi Sevr Mağarasında
kaldırarak yüzüne bakamazdım. Biri benden onu
anlatmamı isteseydi yüzüne bakamadığım için Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyuruyor:
bunu yapamazdım.' "Eğer siz ona (Rasûlullah'a) yardım etmez-
seniz (bu önemli değil); ona Allah yar-
Ömer radıyallahu anh halifelik döne-
dım etmiştir: Hani, kâfirler onu, iki
minde Usame bin Zeyd'i radıyal- kişiden biri olarak (Ebubekir ile
lahu anh her gördüğünde: "Selam
birlikte Mekke'den) çıkarmışlar-
senin üzerine olsun ey emirim" Sahabe ve selef dönemine baktığımızda dı; hani onlar mağaradaydı; o,
diye selamlardı. Usame'nin saygı meselesine son derece arkadaşına: 'Üzülme, çünkü
mahcubiyetini görünce dikkat ettiklerini görürüz. Emir Allah bizimle beraberdir,'
de şöyle derdi: "Şüphesiz sahiplerine, âlimlere, büyüklere saygı diyordu. Bunun üzerine
Rasûlullah vefat ettiginde göstererek bunun Rasûlullah'a has Allah ona (sükûnet sağlayan)
sen bizim üzerimize emirdin." olmadığını bize göstermişlerdir.
emniyetini indirdi, onu sizin
görmediğiniz bir ordu ile des-
İbni Abbas, Zeyd bin Sabit'in
tekledi ve kâfir olanların sözünü
radıyallahu anhum atının yularından
alçalttı. Allah'ın sözü ise zaten yü-
tutup bu şekilde varacağı yere gö- cedir. Çünkü Allah üstündür, hikmet
türürdü. Zeyd bundan sıkıntı duyup sahibidir."  12
'Bunu bana yapma' deyince o da: 'Biz bü-
yüklerimize ve âlimlerimize saygı göstermekle Bu ayetin nüzul sebebi ile ilgili tefsir ve ha-
emrolunduk' diye karşılık verirdi. dis kitaplarında şu rivayet nakledilir:
İmam Şafii, İmam Malik'in rahimehumullah talebe- "Rasûlullah ile Ebubekir'in mağarada bekledikleri
sidir. İmam Şafii şöyle der: 'Ben Malik'in huzu- sırada müşrikler oraya yaklaştılar. Hatta neredeyse
rundayken Muvatta'nın yapraklarını öyle dikkatli onları göreceklerdi.
bir şekilde çevirirdim ki hışırtı sesi Malik'i rahatsız
etmesin.' Mağaranın üzerinde onların ayak izlerini gören
Ebubekir şöyle diyor:
İmam Şafii'nin talebesi Reb'i bin Süleyman şöy-
__ Ey Allah'ın Rasûlü! Onlardan birisi ayağını
le der; 'Vallahi yıllarca Şafii'nin huzurundayken
Şafii'ye bakarak su içmedim.' kaldırıp baksa bizi görecek.

Abdullah bin Mübarek, Süfyan bin Uyeyne'nin Peygamberimiz ise:


rahimehumullah yanındayken kendisine bir soru yönel- __ Üçüncüleri Allah olan iki kişi hakkında ne dü-
tiliyor. Abdullah bin Mübarek soruya cevap ver-
şünebilirsin, buyurdu."  13
miyor. Süfyan b. Uyeyne: 'Ey Abdullah bunlar sana
bir soru soruyorlar onlara cevap ver' dedi. O da
'Hayır, biz büyüklerimizin yanında konuşmaktan 11. 'Müslümanların Emirlerine Karşı Sorumlulukları' kitabından alıntı
yapılmıştır. Tafsilat için oraya müracaat edilebilir.
12. 9/Tevbe, 40
10. Ebu Davud 13. Buhari

44
Ebubekir'in radıyallahu anh müşrikleri görünce en- Bu ahlakın asrımızda bulunan Müslümanlara da
dişelenmesi, üzülmesi kendisine bir zarar gele- yansıması gerekir. Bu da iki şekilde olur;
cegini düşündügünden dolayı değildi. Bilakis o,
Allah Rasûlü'ne bir şey olmasından korkuyor ve A. Cemaatin varlık ve bekasını şahısların mas-
onun için üzülüyordu. Buna mağaraya giderken lahatına tercih etmek.
gösterdigi şu tavrı güzel bir örnektir;
B. Toplumları sevk ve idare eden, Müslüman-
Sevr mağarasına giderken Ebubekir radıyallahu ların etrafında kenetlendikleri, İslam toplumu-
anh bazen Rasûlullah'ın önüne bazen de arkasına nun harcı olan önderlerin maslahatını, şahısların
geçiyor. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bunun se- maslahatına tercih etmek. Bu, şahısları kutsal-
bebini sorunca şöyle diyor: 'Önden sana bir sal- laştırmak değil bilakis davanın maslahatını dü-
dırı yapılma ihtimalini düşünüp önüne geçiyorum, şünmektir.
ardından arkadan bir saldırı ihtimalini düşünerek
arkana geçiyorum.' Mağaraya geldiklerinde Ebu- Davamızın sonu, âlemlerin Rabbi olan Allah'a
bekir radıyallahu anh şöyle diyor: 'Ya Rasûlullah ben hamd etmektir.
içeriyi kontrol edeyim sen ondan sonra gel.' Mağa-
raya girdiğinde orada bir deliğin oldugunu fark
ediyor onu ayağıyla kapatıyor ve şöyle diyor; 'Ey
Allah'ın Rasûlü şayet orada yılan veya akrep varsa
zararı bana gelsin.'

Bunlar bize Ebubekir'in kendisi için değil de


Allah Rasûlü için endişelendiğini gösteriyor.
Ebubekir'in davanın maslahatını, öncü ve önder
insanların bekasını kendi nefsine tercih etmesi ve
o şekilde davranmasının sebebi şudur; şahıslara
gelen zarar onların nefsiyle sınırlı kalır. Lakin
toplumları sevk ve idare eden yöneticilere gelen
zarar tüm İslam toplumuna gelir. Bu düşünceyi
biz sahabenin genelinde görüyoruz. Münafıkların
Medine'de sıkıntı çıkardığı dönemde Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem dememesine rağmen Sad bin Ebi
Vakkas'ın gelip Allah Rasûlü'nün evinin önünde
nöbet tutması da bunun için başka bir örnektir.

Bu sahabeye has olan bir şey değildir. Onla-


ra bakıp bu konuda onları överek, onları takdir
ederek üzerimizdeki sorumlulugu atmış olmayız. Şevval
1435

Ağustos’14 • SAYI: 31

45
Nasihat
emreacar@tevhiddergisi.com

Emre Acar

Rahman'ın Arşının
Altında Gölgelenenler -3-
Allah, gençlik döneminin hesabını görecektir. Çünkü gençlik,
yaşamın içinde insana tanınmış olan kuvvet ve üstünlüktür.
Bu yönüyle bir nimettir. İnsanoğlu ise her nimet nedeni ile
sorguya çekilecektir.

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla...


Âlemlerin Rabbine hamd, Rasûlü'ne ve saha- Allah'a İbadetle Yetişen Genç
besine salât ve selam olsun. Hiçbir gölgenin olmadığı mahşer gününde
Ebu Hureyre'den radıyallahu anh rivayetle Peygam- Rabbimizin arşının altında gölgelenecek yedi
ber şöyle buyurdu: sınıf insan arasında ikinci sırada; 'Allah'a ibadet-
le yetişen genç' yer almaktadır. Rasûlullah'ın bu
"Yedi sınıf insan var ki, Allah onları hiçbir gölgenin sözüyle İslam'ın gençlere verdiği önemi tekrar-
olmadığı (mahşer meydanında) kendi gölgesinde dan görmekteyiz. Her şeyiyle sünnete tabi olan
gölgelendirecektir. Adil imam/yönetici, Allah'a iba- ümmet, hem kendi gençliğinin kıymetini bilmeli
detle yetişen genç, kalbi mescidlere bağlı olan adam, hem de çevresindeki gençlere önem vermeli, on-
birbirlerini Allah için seven ve onun rızası için bir ları güzel bir şekilde yetiştirmelidir.
araya gelip onun için ayrılan iki adam, soylu ve gü-
zel bir kadın kendisini zinaya davet ettiğinde: 'Ben Gençlik, kuvvet dönemidir. İnsan, Allah'ın ken-
Allah'tan korkarım' diyerek onu reddeden adam, sağ dine verdiği kuvvet nimetini Rabbine kul olarak,
elinin verdiğinden sol elinin haberi olmayacak kadar ibadet ederek geçirmelidir. Âlemlerin Rabbi olan
gizlice sadaka veren kişi, bir de yalnız başına Allah'ı Allah, insanı dünyaya, kendisine ibadet etmesi
zikredip de gözleri yaşla dolan kimse."  1 için göndermiştir. Bu kulluk hepimizin görevidir.
Bütün görevlerde olduğu gibi, sorumlulukları-
1. Buhari, Müslim

46
mızı gücümüzün/enerjimizin en üst seviyede
olduğu dönemde ifa ederekten, bir sonraki dö-
nemi aydın hale getirmeliyiz. Ki Rabbimiz bizden
yaşamımızın her dönemini kendisine kul olarak
geçirmemizi istemektedir.

Gençliğin insana verdiği o dinamiklik; boş,


aldatıcı eğlenceler ve gereksiz işler ile heba edil-
memelidir. Sıhhat ve boş vaktin kıymetini bil-
mede bütün insanlığın hüsran içinde olduğunu
vakıamızda görmekteyiz. Özellikle de sıhhatin en
verimli dönemi olan gençlik yılları, helak edil-
mektedir. Hem gençler, gençliğinin; hem de atalar, Bu nedenle sorguya çekilmemesi gerekirdi. Fa-
gençlerin kadrini ve kıymetini bilmemektedir. kat Allah, gençlik döneminin hesabını görecektir.
Çünkü gençlik, yaşamın içinde insana tanınmış
Bugün gençler dünya metaı, oyun ve eğlen- olan kuvvet ve üstünlüktür. Bu yönüyle bir ni-
celer ile meşgul olmakta ve onların hedeflerini mettir. İnsanoğlu ise her nimet nedeni ile sorguya
bunlar oluşturmaktadır. Oyun ve eğlencede aktif çekilecektir.
olan gençler, maalesef dinî konuda çok pasif du-
Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurur:
rumdalar. Gençlerin kötü duruma düşmesinde
ataların çok büyük rolü olmaktadır. Evlatlarını "Sonra da o övündüğünüz nimetlerden sorguya
dünya metaına özenle yönlendiren atalar dini, çekileceksiniz."  3
konu Rabbimize kulluk yapmaya gelince 'daha
genç, olgunlaştığında yapar' sözleriyle gevşek dav- Allah'a İbadet Eden Gençler Nasıl
ranmaktadır. Çocuklarının dünyevi bir konuda Yetiştirilir?
yanlış yapmaması ve kendi isteklerini yerine
getirmesi için sürekli muhasebe yapan babalar- İnsanoğlunun dünyaya gelişinden sonra üç ev-
anneler, söz konusu gençlerin Allah'a kul olarak resi vardır. Bunlar; çocukluk, gençlik ve yaşlılık
yetişmesi olunca, oralı bile olmazlar. evresidir.

Âlemlerin Rabbi olan Allah, Âdemoğlundan Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurur:
sürekli kendisine kulluk yapmasını istemiştir. "Sizi dilediğimiz belli bir süreye kadar rahimler-
Özellikle de gençlik döneminde kendine yö- de tutarız. Sonra sizi çocuk olarak çıkarırız. Sonra
nelmesini, o kuvvetli olan hevesini, isteklerini da siz buluğ çağına ulaşırsınız, içinizden kimi ölür,
Rabbinin huzurunda kırmasını emretmiştir. Bu kimi de her şeyi bilip öğrendikten sonra hiçbir şeyi
nedenle Allah, çocukluk ve yaşlılık dönemini bilmez hale gelsin diye, ömrün en düşkün dönemine
hesaba çekmezken, gençlik dönemini hesaba ulaştırılır..."  4
çekecektir.
Yaşamın vazgeçilmezi bu evreler arasında ço-
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:
cukluk ve gençlik evresi çok önem taşımaktadır.
İslam bu iki dönemin üzerinde durmuş, Müs-
"İnsanoğluna şu beş şeyden hesap sorulmadıkça lümanlara bu dönemleri nasıl değerlendirmesi
onun ayakları kıyamet gününde Rabbinin huzu- gerektiğine dair şuur vermeye çalışmıştır.
rundan ayrılmayacaktır; Ömrünü nerede tüket-
tiğinden, gençliğini nerede yıprattığından, malını Çocukluk dönemi, gençlik dönemi için dikkat
nerede kazanıp nereye harcadığından ve öğrendiği edilmesi gereken bir evredir. Çocukluk döne-
ilimle nasıl amel ettiğinden."  2 minde yapılan yanlışlar ve eksiklikler, gençlik/
Hadis-i şerife bakıldığı zaman hem ömür hem buluğ dönemini etkilemektedir. Bu nedenle eği-
de gençlik dönemi sorguya çekilmektedir. Nor- tim gençlikte değil çocukluk döneminde başlar.
malde gençlik dönemi, ömrün içerisine dahildir. Hatta çoğu âlime göre eğitim anne rahminde baş-
Şevval
3. 102/Tekâsur, 8 1435
2. Tirmizi, Kıyamet 1 4. 22/Hacc, 5

Ağustos’14 • SAYI: 31

47
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:
"Kişi arkadaşının dini üzeredir."  5

Atalar da bu konuda şöyle derler: 'Bana arka-


daşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim.'

İnsan sosyal varlıktır. Hayatında mutlaka ar-


kadaş çevresi olması gerekir. Fakat burada dik-
kat edilmesi gereken yön ise; arkadaş çevresi;
misk kokusu hediye edenle, körükçünün kötü
kokusunu hediye eden gibidir. Evlatlarımızın;
Rabbini tanımasını, ona kulluk etmesini ve dinî
lamaktadır. 'Gençliği nasıl Allah'a ibadet eder hale hassasiyete sahip olmasını istiyorsak, misk ko-
getirebiliriz?' diye sorduğumuzda bunun cevabının kusunu hediye eden kişiler ile arkadaş olmasını
çocukluk dönemine bağlı olduğunu görmekteyiz. sağlamamız gerekir.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur: Gençlik çağı, özenti ve üstünlük sağlama dö-
nemidir. Gençlerin özellikle özendiği kişiler ise
"Çocuğunuz yedi yaşına geldiği zaman namazı em- arkadaşlarıdır. Örneğin, bir arkadaşı sigara içi-
redin. On yaşına geldiği zaman, namaz kılmazsa yorsa, o da özenip içmektedir. Arkadaşı saçını
çocuğunuzu dövün." nasıl şekillendiriyorsa o daha fazla saçlarına ba-
kım yaptırıp onu taklit etmektedir. Ya da arka-
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem söz ve ameli ile
daşının flört yaptığı kız arkadaşı varsa, o da bir
eğitimi çocukluk dönemine bağlamıştır. Dinin
kız arkadaş edinmektedir. Bu konuda çok örnek
emirlerini ve yasaklarını evlatlarımıza öğretirken
nasihat

verebiliriz.
ve tatbik ettirirken yedi-on yaş gibi çocukluk dö-
nemini tercih etmemiz gerekir. Bu nedenle çocuğumuzun Allah'a ibadet ile
yetişen genç konumuna gelebilmesi için arkadaş
Örneğin; kız çocuğumuza tesettürü öğretirken çevresine dikkat edilmeli ve özenle seçilmelidir.
yedi yaşına geldiği zaman başını kapatmalı, uzun Bu hikmetledir ki Peygamber, kişinin dinini ar-
elbiseler giydirmeli, erkeklerin yanına gitmemesi- kadaşının dinine benzetmiş, onun dinine nispet
ni sağlamalıyız. Bu eğitimi çocukluk döneminde etmiştir.
verdiğimiz zaman evladımız gençlik dönemin-
de çok rahatlıkla tesettürlü olacak, namusu olan Gençlik ve gençler, Allah'a ibadet ile yetiştirilir-
cilbabına sahip çıkacaktır. Fakat tesettür eğitimi se hiçbir gölgenin olmadığı mahşer meydanında
çocukluk döneminde verilmezse gençlik dönemi- Rahman'ın arşının altında gölgelenme nimeti ile
ne geldiğinde tesettürlü olması mümkün değildir. nimetlenme şerefine nail olabilirler.
Şu anda bütün aileler evlatlarının ahlaki bozul-
malarından sürekli şikâyet etmekteler, evlatlarını Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
düzeltmek için bir arayışa girmekteler. Oysa bu "Yedi sınıf insan var ki, onları hiçbir gölgenin ol-
arayışın, evlatlarının çocukluk döneminde olması madığı (mahşer meydanında) kendi gölgesinde göl-
gerekirdi. gelendirecektir. Adil imam/yönetici, Allah'a ibadetle
yetişen genç..."
Gençlerin Allah'a ibadetle yetişmiş hale gelmesi
için bunun bilincini çocukluk döneminde verme- Rabbim, ailelere gençlerini Allah'a ibadet etme
miz gerekir. Ki dikkat edilirse arşın altında göl- üzere yetiştirmeyi nasip ve mukadder etsin. Rab-
geleneceklerden bahsedilirken direkt genç den- bim, ailelerin bu konuda basiretini açsın, has-
miyor da, Allah'a ibadetle yetişen genç denerek sasiyetini artırsın. Bir sonraki yazıda görüşme
önceden eğitilmesi gerektiğine vurgu yapılıyor. ümidi ile...

Allah'a ibadetle yetişen bir gençliğin oluşabil- Davamızın sonu, âlemlerin Rabbine hamd et-
mesi için ikinci olarak yapılması gereken, evlat- mektir.
larımızın arkadaşlarını özenle seçmeliyiz. Çünkü
kişi arkadaşının dini üzeredir. 5. Ebu Davud

48
Menhec Notları
emreuyar@tevhiddergisi.com Emre Uyar

İtaate Göre
-2- İnsanlar
Bizler her meselede olduğu gibi itaat mesele-
sinde de ihlasımızı kontrol etmek zorundayız.
Çünkü Müslüman, sürekli nefsini muhasebe
eden kişidir. İhlas, bir amelin makbul olması
için şartlardan bir tanesidir.

M ümin ve münafığı, emirlere itaat konu-


sunda birbirinden ayıran ölçü niteliğinde
olan birtakım maddeler zikretmiştik. Bu yazı-
Münafıkların bu özelliğini anlayabilmek için,
İslam tarihinde meşakkat ve zorluğun fazla oldu-
ğu sayfalara göz atmamız yeterli olacaktır. Zor-
mızda da bu maddelerden birkaçını daha izah luğun üst seviyede yaşandığı Tebuk gününe bir
etmeye gayret edeceğiz. Başarı Allah'tandır. göz atabiliriz. O gün gerçekten zor bir gündür.
Hava sıcaktır, yol ise uzaktır. Allah subhanehu ve teâlâ
4. Hoşa Gitmeyen Emirlerde İsyan münafıkların ahvalini şöyle açıklıyor:
Etmek "Eğer (davet olundukları) yakın bir menfaat, orta
Müminler hoşlarına gitmese de, kendi düşün- yollu bir yolculuk olsaydı, elbette arkandan gelirlerdi.
celerine uymasa da, kendilerine ağır gelse de yö- Fakat bu kadar uzun bir mesafeyi katetmek onlara
neticileri; kendilerine içerisinde haram olan bir ağır geldi. 'Gücümüz yetseydi herhalde biz de sizinle
şey emretmedikleri müddetçe ona itaat ederler. beraber çıkardık' diye Allah'a yemin edeceklerdir.
Münafıklar için ise durum bunun tam aksidir. Kendilerini helâka sürüklüyorlar. Onların muhak-
Onlar, hoşlarına giden durumlarda müminlerden kak yalancı olduklarını Allah biliyor."  1
bile önce sahaya atılırlar ama hoşlarına gitme-
yecek, ağır olacak meselelerde ise bu emirden
kaçmanın bir yolunu ararlar. Şevval
1435
1. 9/Tevbe, 42

Ağustos’14 • SAYI: 31

49
Eğer ortada bir fayda, bir menfaat söz konusu ise mazeret sunuyorsa kesin ciddi bir şey vardır' şeklin-
davranış ve talepler de beraberinde değişmekte- de bir tepkinin oluşması mümkündür. Bu insan-
dir. Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyuruyor: lar her zaman Allah'a kul olan insanlardır. Buna
Osman'ı radıyallahu anh örnek verebiliriz. Osman bazı
"Geride bırakılanlar, ganimetleri almak üzere git- savaşlara katılmamıştı. Ancak Rasûlullah sallallahu
tiğinizde: 'Bırakın biz de sizin peşinizden gelelim' aleyhi ve sellem dahil kimse onu mazeretinden dolayı
diyecekler. Allah'ın sözünü (vaadini) değiştirmek
kınamadı.
isterler. De ki: 'Sizler asla peşimizden gelemezsiniz.
Allah daha önceden böyle buyurmuştur.' Onlar: Nifaktan kaynaklı mazeret üretenler de bellidir.
'Hayır, siz bizleri kıskanıyorsunuz' diyecekler. Bilakis Bunlar sadece o anki işe mazeret bulup ondan
onlar pek az bir şey dışında anlamazlar."  2 geri kalan insanlar değillerdir. Bunlar zaten hiç-
Ortada bir ganimetin, faydanın bulunması on- bir zaman iş yapmayan, işlerden kaçmanın bir
ları şevklendirmiş ve onları müminlere böyle bir fırsatını arayan insanlardır. Bu insanlar bir son-
teklifte bulunmaya sevk etmiştir. raki aşamayı mazeret olarak öne sürüp içinde
bulunduğu sorumluluktan kaçmaya çalışırlar.
Burada önemli bir noktaya da değinmek Davet yapıldığında: 'İslam ümmeti ne haldedir,
gereklidir. Münafıklar herhangi bir emre bizim yaptığımız işe bak! Zaten bu toplum
itaat etmediklerinde hiçbir zaman açık bizi anlamıyor bizim hicret etmemiz lazım'
sözlü davranmazlar. Yaptıklarına derler. Hicret vaki olduğu zaman ise
mutlaka şer'i bir kılıf bulur- aynı insanlar: 'Böyle kaçmakla bir
lar. Tebuk günü çıkmadıkları yere varılamaz bizim cihad etme-
zaman 'Yol uzundur, benim miz lazım' diyerek hep gözünü
Nifaktan kaynaklı mazeret üretenler
bağım bahçem var, ben gele- bir sonraki aşamaya diker,
de bellidir. Bunlar sadece o anki işe
mem' gibi cümleler sarf mazeret bulup ondan geri kalan fakat hiçbir şey yapamaz.
etmiyorlar. Cihadı ve dini insanlar değillerdir. Bunlar zaten hiçbir Çünkü bir sonraki aşa-
önemsedikleri izlenimi bı- zaman iş yapmayan, işlerden kaçmanın maya göz dikmesi, içinde
rakacak cümleler kuruyorlar.
bir fırsatını arayan insanlardır. bulunduğu aşamadan sıyrıl-
'Ya Rasûlullah! Ben kadınlara mak içindir.
düşkün biriyim. Rum kadınları
güzeldir. Ben onlara bir kötülük Bahane, nifak ehlinin en temel
yapıp bunun sonucunda cihadımın vasfıdır. Bugün bizler birtakım haklı
heba olmasından korkarım. Bana izin ver, mazeretler öne sürüp, Allah'a kulluğu-
beni fitneye düşürme!' Allah subhanehu ve teâlâ bu muzu tam anlamıyla yerine getiremediği-
durumu şöyle anlatıyor: mizi dillendiriyoruz. İşimizi, yaşamın hen-
gamesini, çocuklarımızı, eşlerimizi öne sürüp
"Onlardan bazıları da: 'Bana izin ver, beni fitneye sakin bir hayat sürmediğimiz için Allah ile baş
düşürme!' derler. Bilin ki onlar zaten fitnenin orta- başa kalamamaktan sitem ediyoruz. Demek ki bu
sına düşmüşlerdir. Şüphe yok ki cehennem, kâfirleri unsurlar ortadan kalkarsa kişi Allah'a hakkıyla
çepeçevre kuşatıcıdır."  3 kul olabilecektir. Bu unsurların ortadan kalkıp
yaşantının sadeleştiği mekânlar cezaevleridir. Bu
Burada akla şöyle bir soru gelebilir; münafık-
şikâyetleri yapıp cezaevine düşen bir Müslüman-
ların durumu bu iken biz mazeretlerin gerçekten
dan beklenen, geceleri kaim, gündüzleri saim
şer'i olup olmadığını nasıl anlayabiliriz?
olmasıdır. Ancak durum hiç de böyle olmuyor.
Mazeretleri nifaktan kaynaklanmayanlar bel- İçeriye düşüldüğünde akla 'Acaba çocuklar ne ya-
lidir. Bunu görebilmek için bu insanların genel pıyor, acaba ne olacak' gibi sorular gelmeye başlı-
haline bakmak yeterli olacaktır. Üzerine düşen yor. Bahaneci insan, kendini bilir. Allah subhanehu
vacipleri yerine getiren insanlar mazeret sunduk- ve teâlâ ayet-i kerimede şöyle buyuruyor:
larında insanlar şaşırırlar. 'Bunun gibi sürekli üze- "Bilakis insan öne mazeretler sürse de kendi nefsi
rine düşen sorumlulukları yerine getiren bir insan
üzerinde basiret sahibidir."  4

2. 48/Fetih, 15
3. 9/Tevbe, 49 4. 75/Kıyamet, 14-15

50
5. İtaatte İhlas Üzere Olmak
Bizler her meselede olduğu gibi itaat mesele-
sinde de ihlasımızı kontrol etmek zorundayız.
Çünkü Müslüman, sürekli nefsini muhasebe
eden kişidir. İhlas, bir amelin makbul olması için
şartlardan bir tanesidir.

İtaatte ihlasımızı nasıl kontrol edebiliriz?

Bunun ölçüsünü selef imamlarımız belirtmiştir.


Demişler ki: 'Eğer kişi insanların görmediği yerler-
de üzerine düşen sorumlulukları daha canlı yapıyor,
Allah'a daha istekli bir şekilde ibadet ediyorsa bu 6. Önemli veya Önemsiz Olayları
kişinin ihlası tamdır. Fakat kişi insanların gördü-
ğü yerlerde canlı fakat yalnız iken tembelse bu kişi
Emire Ulaştırmak
amellerinde riyaya bulaşmış demektir.' Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyuruyor:

O halde bizler de buradan hareket ederek ita- "Onlara emniyete veya korkuya dair bir haber
at konusunda ihlasımızı kontrol edebiliriz. Eğer geldiğinde onu hemen yayarlar. Lakin onlar o ha-
bizler yöneticilerimize ırk, nesep, mal, bilgi, tec- beri Râsule ve emir sahiplerine ulaştırmış olsalardı,
rübe ayrımı yapmadan itaat ediyorsak başımızda ondan hüküm istinbat edecek olanlar, onu onlara
çıkarırlardı. Allah'ın rahmeti ve fazileti üzerinizde
Habeşli köle vasfında biri olduğunda dahi itaat
olmasaydı azınız müstesna çoğunuz şeytana tabi
ediyorsak bu bizim itaat konusundaki ihlasımızı
olurdu."  5
gösterir. Fakat bizler âlim olanlara itaat ediyor, ol-
mayanlara itaat etmiyorsak, kumandan olanlara Münafıkların özelliklerinden bir tanesi de
itaat ediyor, olmayanlara itaat etmiyorsak bu da duymuş oldukları haberleri ayırt etmeksizin ve
münafıkların özelliklerindendir. sonuçlarını düşünmeksizin insanların arasında
yaymalarıdır. Güvene dair haberleri insanların
Bu konuda yaşanan problemlerden bir tanesi
arasında yayarak Müslümanların bu habere
de kişinin çok samimi olduğu bir kişinin başına
güvenip gevşemelerine sebebiyet verirler. Kor-
yönetici tayin edilmesi bunun neticesinde kişinin
kuya dair haberleri yayarak da Müslümanların
bu samimiyetten ötürü ona itaatte gevşek davran-
düşmanlarına karşı korkuya kapılmalarını sağ-
masıdır. Bu yanlış, bizim samimiyet anlayışımız-
lamaktadırlar.
dan kaynaklanmaktadır. Samimiyet ancak saygı
ile beraber gerçekleştiği takdirde aradaki sevgi ve Müminler ise kendilerine herhangi bir konuda
muhabbeti arttırır. Çok espri, bol kahkaha üzere herhangi bir haber ulaştığında bu haberi, ondan
kurulu samimiyetin sonuçları sert ve keskin olur. bir sonuç çıkarabilecek birilerine yani yönetici-
lere ulaştırırlar.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem henüz 18 yaşında
olan Usame b. Zeyd'i radıyallahu anh komutan ola- Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah'adır.
rak tayin ettiğinde münafıklar huzursuz olmaya
başlamışlardı. Çünkü onlara göre emir böyle
olmamalıydı. Tabi bunu açık bir dille ifade et-
meyip 'Ordunun içinde Ebubekir, Ömer, Ali, Halid
gibi insanlar var iken Usame'nin emir olması doğru
değildir' gibi bir kılıfla ortaya atıyorlardı. Müna-
fıkların durumu bu idi. Ancak sahabe, yaşına
bakmadan ona itaat ettiler. Hatta Ömer radıyallahu
anh Rasûlullah'ın vefatından sonra Usame'yi her
gördüğünde ona: "Allah'ın selamı üzerine olsun,
Ey emirim" diye hitap ediyordu.
Şevval
1435
5. 4/Nisa, 83

Ağustos’14 • SAYI: 31

51
Her Şeye Dair
mahi@tevhiddergisi.com

Mahi

Bize Ayrılık Yazıldı -3-


Sen yenisin sanırım. Hadi aç kollarını bakalım seni
arayacağım, dedi ve Sehle'nin üstünü aradı. O bundan
çok rahatsız olsa da, karşılaştığı şeylerin şokundan
sesini dahi çıkaramıyordu. Sonra annesini aradı kadın.
Çarşafını, hatta çorabını dahi çıkarttırdı.

B abasının nerede ve nasıl olduğunu bilme- devam ediyordu. Uykulu gözlerle annesine baktı.
yen küçük Sehle'nin, iç dünyasında neler Bir şeyler söylemesini istiyordu sanki… Annesi:
olup bittiğini rüyaları ele veriyordu. Annesi
__ Babana geldik kızım. O şimdi içeride. Bir
bunu fark edince üzüntüsü katlanarak artmıştı.
Nihayet yolculuğun sonuna gelmişlerdi. müddet bekleyecek, sonra yanına gideceğiz. Hadi
şu hırkanı da giy...
Issız bir yerdi burası. Etrafta irili ufaklı bir-
kaç ağaç ve neredeyse göğe uzanan dağlardan Babası burada kalıyordu demek. Şato gibi bir
ve büyükçe bir araziye bina edilen bir yapıdan yerdi burası. Her köşede bir kule bulunuyordu
başka hiçbir şey yoktu. Yer yer boyası kabarıp çünkü. Toplam 7 kule vardı. Her bir kulede belli
dökülmüş, sıvası açığa çıkmış yüksek duvarları belirsiz bir siluet görünüyordu sanki. Tam kesti-
olan, tel örgülerle çevrelenmiş bu büyükçe ya- remiyordu. Bunlar muhafızlar olmalıydı, şato-
pının hemen karşısında durdular. Diğer araçlar yu koruyan. Annesi çarşafını düzeltince indiler
da buraya park etmişti. Abiler arabadan inmişti. aşağıya. Arabanın arkasındaki çantayı çıkararak
Annesi Sehle'yi giydirirken, o etrafı incelemeye atıştırmak için bir şeyler hazırladı annesi. Sehle

52
ile abilere de gönderdi. Sehle dönmemiş, onların başladılar. Gelen abiler de babasına getirdikleri
yanında oturmuştu. Abilerden birinin bulduğu elbiseleri teslim ediyorlardı.
bir böceği incelemeye koyulmuştu.
Her yerde kamera vardı. Sehle babasının onu
Annesi kuran okuyarak vakti doldurma- kameradan görüp göremeyeceğini çok merak et-
ya çalışıyordu. Bu bekleyiş biraz sıkıcı olsa da mişti. Ama bunu annesine sormaya kalksa belki
dinlenmelerine vesile olmuştu. Öğle ezanının de saatlerce ifade edemeyeceği için sustu. Kame-
okunmasıyla namaza durdular. Yeryüzü mescitti ralardan birinin karşısına geçerek biraz çekinerek
onlar için. Küçük bir cemaat olmuşlardı. Sehle de de olsa el sallayıp kaçtı. Biraz sonra tekrar geldi.
bu cemaatin en küçük üyesi…Her Allahu Ekber Yine el sallıyordu Sehle, babasının onu görüyor
sesiyle canlandılar biraz daha… Toprağın bağ- olduğunu düşünerek. Aynı renkte elbise giyen
rına alınlarını koydular… Secdeleri uzun tutup adamlar dikkatini çekti bu sefer. Onları incele-
Allah'a yalvardılar. Ve beklenen an geldi! meye başladı. Bir gözü de hep kameradaydı. Üni-
formalı adamlara gardiyan denildiğini öğrendi…
Kimliklerini alarak büyük binaya doğru iler-
lediler. Bir araç da içerden çıkıyordu. Sehle ve Gardiyan… Ne kaba bir isim…"Bunlar mı tu-
annesi kenara geçerek araca yol verdiler. Koca- tuyor babamı burada?" diye düşünürken kayıtları
man bir minibüstü. Her tarafı kapalıydı aracın. alan adam seslendi:
Yalnızca üst kısmında küçük camlar vardı. An-
cak bunlar da demir parmaklıklarla kapatılmıştı. 14:45 görüşçüleri gidebilir…
Sehle bir çift gözün o ufacık aralardan kendine
Ama biz daha yeni geldik, babamı görmeden
baktığını hissetti. Sıcacık bakışlardı bunlar. Araç
mi gideceğim diyerek telaşlandı Sehle. Annesi
hızla hareket ediyordu. Çok seçemiyordu. Ve
elini tutup, hadi kızım babana gidiyoruz, deyince
uzaklaşıp gitti...
rahatlamıştı.
Girişte iki asker durdurdu onları. Kime gel-
Kocaman turuncu bir kapının önüne geldiler.
diklerini sordu. İçeriye haber verdikten sonra
Kapı gürültüyle açıldı. Bir askerdi açan. Herkes
geçmelerine izin verdiler. Biraz yürüdükten sonra
sırayla elindeki kartları göstererek başka bir ka-
Sehle'nin deyimiyle küçük bir eve geldiler. Bu-
pıya yöneliyordu. Erkekler kenarda askerler tara-
rası gelen ziyaretçilerin kayıt yaptırdıkları yerdi.
fından aranıyordu. Küçük bir kuyruk oluşmuştu
Kimliklerini teslim ettiler. Üniformalı adam an-
kapıya doğru. Herkeste bir telaş vardı. İnsanlar
nesine bir sürü şey sordu. Aldığı tüm cevapları
ayakkabılarını çıkarıp bir makineye koyuyor,
bilgisayara kaydediyordu. Kaydın ardından siyah
yerine orada kendilerine verilen terlikleri giyi-
bir makineyi kendine çevirerek tuşlarına bastı.
yorlardı. Terliği giyen bir başka makineden ge-
Annesine: 'elinizi okutun lütfen!' dedi. Eli okutmak
çiyordu. Işıklı bir makine. Bazen de ses çıkarı-
mı, ne garip… Galiba el izini alıyorlardı annesi-
yordu. Ses çıkınca geri döndürüyordu gardiyan
nin. Bu işlemin ardından bir kart verdiler. Kartı
geçenleri… Makine ötmeden geçen bayanlar bir Şevval
alarak banklara oturdular ve yine beklemeye 1435
odaya girip kısa bir süre sonra çıkıyordu. O kadar

Ağustos’14 • SAYI: 31

53
dikkatliydi ki; kadınların üst başlarının dağınık ya oturuyor. Sehle ve annesine en dipteki küçük
olarak o odadan çıktıklarını fark etti. Ne vardı o masa kalmış… İçerisi oldukça kalabalık… Ne-
odada acaba? Neler olduğunu anlamaya çalışı- dense kimseden çıt dahi çıkmıyor. Herkes ka-
yordu. Zorlandığı kesindi… Ona da küçük bir pıya yönelmiş. Annesi Sehle'ye: "Baban oradan
terlik verdiler. Annesi de terlik giydi. Önce Sehlegelecek." dedi. Sehle kapının önüne gitti. Ayak
geçti makineden. Hiç ses çıkmamıştı, ardından seslerini dinliyordu. Ufak bir hareketlilik olsa
da annesi. Beraberce esrarengiz odaya girdiler. heyecanlanıyordu. Kapının sürgüsü açıldı. Bi-
Bir bayan bekliyordu onları… raz geri çekildi, gelenler başkalarının babalarıydı.
her şeye dair

Çocuklar sevinçle babalarına sarılmışlardı. Salon


__ Hoş geldin cici kız, dedi.
bir anda bayram yerine dönmüştü. Herkes neşe
içerisindeydi. Sehle hâla bekliyordu… Kapı ka-
Sehle cevap veremedi bu karşılamaya.
pandı. Herkes ailesiyle kucaklaştıktan sonra yer-
__ Sen yenisin sanırım. Hadi aç kollarını ba- lerine oturmuştu. Sehle annesi ile göz göze geldi.
kalım seni arayacağım, dedi ve Sehle'nin üstünü Sehle üzgün annesi ise tedirgindi. Acaba neden
aradı. O bundan çok rahatsız olsa da, karşılaştı- gelmemişti eşi. Masadan doğrularak gardiyanın
ğı şeylerin şokundan sesini dahi çıkaramıyordu. yanına yaklaştı:
Sonra annesini aradı kadın. Çarşafını, hatta ço- __
Bakar mısınız? Eşim gelmedi.
rabını dahi çıkarttırdı. Ayağının altına da bakıp
giyinebilirsiniz diyerek kendi dışarı çıktı. Sehle __ İsmi ne mahkumun?
diğer bayanların bu odadan neden bu kadar da-
ğınık çıktıklarını şimdi anlamıştı. Annesi hızla __ Muhammed Zer. Muhammed Zer Aslan.
giyinip ayakkabılarını alarak yeni bir makinenin
__ İçeriye sorayım abla.
önünde sıraya girdiler. Dışarıdaki siyah kutu-
dan burada da vardı. Ellerindeki kartı kutuya
Anne kız heyecanla beklerken kapı tekrar gü-
tutup, sağ elini okutunca demir kapı otomatik
rültüyle açıldı.
açıldı… Ne tuhaf aletlerdi bunlar… Sehle annesi-
nin yanında geçti demir kapıdan. İlerlediler…Bu
prosedür ne zaman bitecek, babasını ne zaman
görecekti acaba…

Uzunca bir koridor. Etrafa çiçekler koymuşlar.


Duvarlara resimler çizilmiş. Ayakta bir gardiyan.
Elinde bir kağıt. Her gelene, kime geldiğini sorup
salonlara yönlendiriyor. Sıra Sehle ve annesinde…
Sağdaki 5. Kapıdan gireceklermiş.

Büyükçe bir oda. Masalar ve etrafına dizilen


sandalyeler var. Herkes boş bulduğu bir masa-

54
Ama Siz...
İmtihanlar alâmettir kişinin Ama siz acele ediyorsunuz...
imanına
Hüzünlenmesin çocukları
Ama siz acele ediyorsunuz... ağlayanlar; arkalarında
Sıkıntılar ağırlaştıkça ağırlaşabilir Ağlamasın analar bu ayrılığa
omuzda
Şüphesiz az kaldı vuslata
Ama siz acele ediyorsunuz...
Ama siz acele ediyorsunuz...
Allah Rasûlü öğüt veriyor
ashabına Kocan mı şehid olmuş cihad
meydanlarında
Belaların ağırlığından soranlara
Bir baskın sevda parmaklıklar
Vallahi Allah bu dini erdirecek ardında
tamama
Ayrılık uzun sürmez... Ağlama...
Ama siz acele ediyorsunuz...
Ama siz acele ediyorsunuz...
Önceden mü'minler gömülürdü
toprağa Ey çocuk! Sende mi şikayetçisin
Allah'a
Testereler ayırırdı kafaları iki
parçaya Ayrılık zor mu geldi sana da
Buna rağmen dimdik dururlardı Sana söyleyeceğim çok şeyler
ayakta olmasa da
Ama siz acele ediyorsunuz... Ama siz acele ediyorsunuz...
Mekke çöllerini inleten acı bir
nida
'Ehad Ehad' diyen mustazaf bir
sedâ
İşte bak! Neler var görmüşler
Habbab'a
Ama siz acele ediyorsunuz...
Ümmetin Alimi Ahmed zindanda
Nelere katlanmış İslâm uğrunda
İmamı Azam kırbaçlar altında
Ama siz acele ediyorsunuz...
Dikkatle bak İbni Abdulvahhab'a
Tevhid için sürgünlerde yollarda
Yükseliyor o topraklardan bir nida
Veysel Türk Ayın Kitabı
veyselturk@tevhiddergisi.com

Bidat-i Hasane Yanılgısı


Abdulkayyum Es-Suheybani
Kitap: Bidat-ı Hasene Yanılgısı olduğumuz İslam dininin tahrif edilişine ve ta-
raftarlarının küfür ve şirke dalmalarına, yani bu
Yazarı: Abdulkayyum Es-Suheybani dinin indirilen din olmaktan çıkarılıp uydurulan
din haline gelmesinin en büyük sebebinin bidat
Yayınevi: Ümmülkura
olduğu görülecektir. Bidat adeta bir elmanın için-
Hamd ancak âlemlerin Rabbi olan Allah'a deki kurt gibidir. Onu içeriden kemirir. Öyle bir
mahsustur. Ancak O'na ibadet eder ancak O'ndan hale getirir ki elma dış görünüşü itibarı ile elma-
bağışlanma dileriz. Şehadet ederim ki Allah'tan ya benzese de içeriği elma olmaktan çıkmıştır.
başka İlah yoktur ve yine şehadet ederim ki Bidat da aynen böyledir. Bugün din adına uydu-
Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem O'nun kulu ve rulan bidat, şirk ve tağutlara itaat; başka dinlerin
Rasûlü'dür. müntesipleri tarafından bu dine sokulmamıştır.
Örnek olarak; kabir şirki, şefaat, rabıta vs. gösteri-
Şüphesiz ki din olgusu tarih borunca bütün lebilir. Bunlar dikkatlice incelendiğinde bunların
toplumların daima kendisi ile karşılaştığı bir ol- temelinde bidat olduğu görülecektir. Ve bunlar
gudur. Çünkü bu fıtridir. bu dinin taraftarları tarafından yapılmıştır. Ve
bugün kendilerini İslam'a nispet eden toplumlara
"Öyleyse sen yüzünü Allah'a (birleyen bir) hanif baktığımızda indirilen dini değil, uydurulan bir
olarak dine (Allah'ın o fıtratına) çevir; ki insan- din yaşadıkları görülecektir. Uydurulan dinin
ları bunun üzerine yaratmıştır."  1 kitabı da şüphesiz bidattır. Denilebilir ki bidatla
mücadele şirk ve tağutla mücadele kadar önem-
Bu dini Allah subhanehu ve teâlâ belli alaralıklarla
lidir. Çünkü bidat; şirki, küfrü ve tağuta itaatı
Peygambere hatırlatmıştır. Çünkü Allah in-
doğuran ana hücredir. Bu hücrelerin bu dinin
sanı belli bir istikamet, bir görev ve bir iş için
içerisinde kendisine yer bulmasını sebebi ise
yaratmıştır.

"Ben insanları ve cinleri ancak bana kulluk et- 'Bidat-ı Hasene (iyi bidat)' yanılgısıdır.
sinler diye yarattım."  2
İşte bu ay tanıtımını yaptığımız bu eser de bu
Ne zaman insanın kulluğunda sorunlar mey- yanılgıyı yani bidat-ı hasene yanılgısını konu
dana gelmişse yani din değiştirilmiş, iman ve edinmiştir. Yazar, kitabında özellikle bidatçıların
tevhidin yerini küfür, şirk ve tağut almışsa Allah umde delil olarak kabul ettikleri Ömer'in radıyallahu
anh: "Bu ne güzel bidattır" sözünün, yanlış anlaşıl-
subhanehu ve teâlâ gönderdiği bir Peygamber ile bunu
düzeltmiştir. dığı üzerinde durmuştur. Ve sonuç olarak bütün
bidatların kötü olduğunu konu edinmiştir. Ve son
Genelde bütün dinlerin, özelde müntesibi olarak diyelim ki en iyi bidat hiç olmayan bidattır.

Duamızın sonu Allah'a hamd etmektir.


1. 30/Rum, 30
2. 51/Zariyat, 56

56
Dünyadan Haberler

02.Temmuz.2014
Muhalif Şii Lidere Baskın
Şiiler'in Irak'taki önemli dini otoritelerinden
kabul edilen Ali Sistani'nin İslam Develti ve silah-
lı aşiretlere karşı cihad fetvası vermesini eleştiren
Şii din adamı Seyyid Sarhi Haseni'ye bağlı mer-
kezlere Maliki ordusu baskın düzenledi.

Kerbela ve Divaniye'deki merkezlere Irak or-


dusunun düzenlediği saldırılarda onlarca kişi
yaralandı.
01.Temmuz.2014

İslam Devleti Emiri Ebubekr


El-Bağdadi'den Ramazan Mesajı Önce Sünnileri Öldür Sonra Af
Ramazan ayının ilk günü hilafetin ilanından Çıkar
sonra Ebubekr El-Bağdadi'nin ilk sesli mesajı İslam Devleti'nin ilerleyişi ile birlikte iç karı-
yayınlandı. şıklığın artarak devam ettiği Irak'ta Nuri Maliki,
'kan dökenler hariç' hükümete karşı silaha sarı-
Ebubekr El-Bağdadi Ramazan ayının tüm müs- lanların affedilmesi önerisinde bulundu.
lümünlar için hayır getirmesini temenni ederek
sözlerine başladı. Dünyanın bir çok bölgesinde Irak devlet televizyonu aracılığıyla halka sesle-
yaşanan zulümlere dikkat çeken Bağdadi, zulmü nen Maliki, mezhep çatışmasının yaşandığı ülke- Şevval
yapanların değil zulme uğrayanların terörist ola- deki tansiyonu düşürmek için genel af konusunu 1435
rak adlandırıldıklarını söyledi. gündeme getirdi.
Ağustos’14 • SAYI: 31

57
05.Temmuz.2014

07.Temmuz.2014
Savaş Suud'a mı Sıçradı ? Gelin İslam Düşmanlığında bir
Suud yönetiminin medya üzerindeki baskısı Olalım
sebebiyle ayrıntıları bilinmeyen olayda, müca- İslam Devleti'nin taaruzu sebebiyle kimden
hidlerin bir hükümet binasına bombalı saldırı yardım isteyeceğini şaşıran PYD, çareyi ÖSO
gerçekleştirdiği bildiriliyor. ile ittifak kurmada arıyor.
Suudi Arabistan'ın yarı resmi haber ajansı, Su- Seferberlik ilan eden PYD Kobani bölgesinde-
udi polisinin kendilerini bir binada kuşattığını ki baskıyı azaltmak için ÖSO ile beraber İslam
söylediği bir grubun şehadet saldırısı gerçekleş- Devleti saldırılarını durdurma peşinde. PYD'nin,
tirdiğini duyurdu. Batı'dan para istemekten dillerinde tüy biten
ÖSO ile beraber hareket ederek militanlarının
psikolojilerini çökertmek istemeleri anlaşılamadı.
06.Temmuz.2014

Yahudiler Diri Diri Yaktı


Doğu Kudüs’te öldürülen Muhammed Hüseyin
Ebu Hudayr'ın otopsisine giren Filistinli doktor, 28 Kişiye İslam Devleti Davası
ilk bulgulara göre 16 yaşındaki gencin hayattay- Lübnan Askeri Savcılığı, 28 kişi hakkında İslam
ken yakılarak öldürüldüğünü söyledi. Devleti'ne üye olmak ve terör faaliyetleri yürüt-
mek suçlamasıyla dava açtı.
Filistin resmi haber ajansı Wafa’ya konuşan
Filistinli Savcı Muhammed Aveyvi, otopsiye gi- Lübnan resmi ajansı NNA'nın haberine göre,
ren Doktor Sabir Allul’un, ilk bulgulara göre Ebu askeri hakim Sakr Sakr, 7'si Beyrut'taki çeşitli
Hudayr’ın yakılarak öldürüldüğüne dair rapor otellerde yakalan toplam 28 kişi hakkında,
verdiğini söyledi.
'İslam Devleti'ne üye olmak' suçlamasıyla dava
açtı.

Sanıkların ayrıca, 'Lübnan'ın çeşitli bölgelerin-


de terör hazırlığında bulunmak, intihar saldırısı
planlamak ve terör eğitimi vermek' gibi suçlarla
yargılanacağı belirtildi.

58
09.Temmuz.2014

11.Temmuz.2014
Eş-Şebab, Cumhurbaşkanlığı
Sarayına Saldırdı
Somali'nin başkenti Mogadişu'daki cumhur-
başkanlığı sarayına Eş-Şebab tarafından saldırı
gerçekleştirildiği bildirildi. Saldırıda, 9 kişinin
hayatını kaybettiği gelen haberler arasında. Ölü
sayısı ile ilgili çelişkili haberler geldiğinden sayı-
nın artması muhtemel gözüküyor.
Taliban'dan Emirlik ve İtaat Vurgusu
Afganistan İslam Emirliği Suriye ve Irak coğ-
10.Temmuz.2014

rafyasında devam etmekte olan gelişmelere ve


mücahidler ve direnişçiler arasında yaşanan ge-
rilimlere değindiği bir açıklama yayınladı.

Açıklamada taraflara nasihat eden, yol gösteren


ve tavsiyelerde bulunulan bir uslüp kullanılırken,
hilafet ilanına hiç değinilmeden emire itaat vur-
gusu yapılması dikkat çekti.

Seferberlik Çağrılarının Nedeni

12.Temmuz.2014
Belli Oluyor
İslam Devleti'nin görsellerde ağır ve hafif silah-
lar ile YPG mevzilerine saldırı düzenledikleri ve
daha sonra bu mevzileri ele geçirdikleri görülü-
yor. YPG militanlarının cesetleri ve ele geçirilen
ganimetler ise Türkiye'deki PKK sevdalılarını
daha üzecek gibi.

Irak Artık Tamamen Bir Şii Devleti


Fransızlar Ne Yapacağını Şaşırdı Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari'nin diğer dört
Fransırız hükümeti vatandaşlarının Suriye ve Kürt bakanla birlikte Maliki hükümete kabinesi-
Irak'a gidip İslam Devleti'yle birlikte cihad etme- nini çalışmalarına katılmama kararının ardından
sini engellemek için altı aylık bir seyahat yasağı Irak Dışişleri Bakanlığı'na vekaleten Başbakan
düzenlenmesini gündeme getirerek, on yıllardır Nuri Maliki'nin Şii yardımcısı Hüseyin Şehris-
insanlara sundukları temel özgürlüklerden biri tani atandı. Şevval
1435
olan seyahat özgürlüğü putunu kendi eliyle yık-
mış oldu.
Ağustos’14 • SAYI: 31

59
12.Temmuz.2014

18.Temmuz.2014
Avustralyalı Tevhid Davetçisi Musa Hasta adam Irak'a Geri Dönüyor
Cerantonio'nun Tutuklanma Ağır bir rahatsızlık geçiren ve Almanya'da te-
Görüntüleri davi gören Irak Cumhurbaşkanı ve Kürdistan
Filipin Emniyet teşkilatı yaptığı açıklama- Yurtseverler Birliği (KYB) lideri Celal Talabani
da, Cerantonio'nun ikamet ettiği dairesinde yarın Irak'a dönmeyi planlıyor.
yakalandığını doğrulayarak kendisini isteyen KYB'nin resmi sitesi Pukmedia'da yayınlanan
Avustralya'ya en kısa zamanda deport edecek- açıklamada, Talabani'nin yarın Süleymaniye ken-
lerini söyledi. tine geleceği belirtildi.
13.Temmuz.2014

Nusret'den Resmi Açıklama Gazze'ye Kara Harekatı Başladı


Önceki gün bir iftar programı sonrasında katı- Yahudiler 8 bin askerle karadan Gazze'ye sal-
lımcılara yaptığı konuşmasından İslam Emirliğini dırmaya başladı. Gazze karadan, havadan ve de-
kurdu mu yoksa kurma aşamasında mı pek net nizden ağır bombardıman altında. Şu ana kadar
anlaşılamayan Nusra'dan dün 6 maddelik resmi biri 5 aylık bebek, biri çocuk beş kişi öldü, çok
açıklama geldi. sayıda yaralı var.
15.Temmuz.2014

23.Temmuz.2014

Kerkük-Bağdat Karayolu Ulaşıma


Kapatıldı
İslam Devleti'nin Irak'ta ele geçirdiği yerlerle
ilgili son zamanlarda değişiklik olmadığını ak- Tel Aviv Havaalanı Kapatıldı
taran kaynaklar, Musul, Telafer ve Enbar vilaye- İsrail Tel Aviv Ben-Gurion Havalimanı'na dü-
tinin hemen hemen tamamının Devlet'in elinde şen füzeler sonrası havalimanına yapılan uçuşlar
bulunduğunu, Kerkük-Bağdat karayolunun ise durduruldu. İsrail basını Delta Havayolları'nın
ulaşıma kapatıldığını bildirdi. tüm uçuşları durdurduğunu yazdı

60
24.Temmuz.2014

26.Temmuz.2014
Nusret-İslam(!) Cephesi Ayrışması Gazze’de Ölü Sayısı 1000’i Geçti
Tamamlanmak Üzere Filistinli sağlık yetkilileri, İsrail'in Gazze'deki
Zehran Alluş'a bağlı milisler, geçtiğimiz hafta, saldırılarında ölen Filistinli sayısının 1000'i geç-
Şam'da Nusret Cephesi askerlerinin bulunduğu tiğini açıkladı.
bir eve baskın düzenleyip, evde bulunanları esir Gazze'de Cumartesi günü gerçekleştirilen insa-
aldılar. Daha sonra 'İslam Devleti sanmıştık' diye- ni ateşkesle birlikte İsrail'in saldırıları sırasında
rek esirleri bıraktılar ve zararı karşılayacaklarını yaklaşılamayan alanlardan birçok cesedin çıka-
belirttiler. rıldığı bildiriliyor.
Yaralı sayısının ise 5870 olduğu aktarılıyor.
25.Temmuz.2014

İsrailli yetkililer ise operasyonun başlamasın-


dan bu yana 42 İsraillinin öldüğünü açıkladı.

27.Temmuz.2014
3. İntifada Başladı, Filistin Ayakta
İsrail güvenlik güçleri, Kadir gecesi dolayısıyla
Mescid-i Aksa'ya akın eden Filistinlileri engel-
lemek için gerçek ve plastik mermilerle ateş açtı. Amerikalı Gazeteci İran’da
Çıkan çatışmalarda çok sayıda Filistinli yaralandı. Tutuklandı
İsrail askerlerinin Mescid-i Aksa'da namaz kılan Washington Post gazetesi, dün, Tahran temsil-
Filistinlilere de ateş açtığı gelen bilgiler arasında. cisi Jason Rezaian ile eşi ve iki Amerikalı gazete-
cinin gözaltına alındığını yazmıştı, haber bugün
26.Temmuz.2014

İran makamlarınca doğrulandı

Haçın Koruyucusunun Al-i Selül'e


İlgisi
Suudi Arabistan İçişleri Bakanlığı’nın ülke
vatandaşlarına uyguladığı şiddet ve işkenceler
Washington tarafından resmen kınanırken diğer
taraftan ABD gizli servislerinin Suudi güvenlik Şevval
güçlerine sağladığı yardımı artırdığı ortaya çıktı. 1435

Ağustos’14 • SAYI: 31

61
62

You might also like